Keskinsesisayi89

Page 1

KESK’İN SESİ ÖZEL SAYI • KASIM 2013 • SAYI 89 • www.kesk.org.tr

İNSANCA BİR YAŞAM İÇİN EMEKTEN YANA DEMOKRATİK BÜTÇE İSTİYORUZ! Bir sistemin halk-emek yanlısı mı yoksa sermaye yanlısı mı olduğunu anlamanın en kolay yolu bütçesine bakmaktır. Kaynaklar-gelirler toplumun en geniş kesimini oluşturan, mal ve hizmet üretenlerin yani emekçi sınıfların ihtiyaçları için mi yoksa sermeye-rantiye sınıfı için mi kullanılacak? Bu soruya verilecek cevap, bütçenin sadece ekonomik bir belge değil, iktidarların siyasal-sınıfsal tercihleri de olduğunu ortaya koymaktadır.

istihdam büroları, taşeronlaşma, esnek, güvencesiz, kuralsız istihdamla tüm emekçileri yaşamdan tasarruf etmeye yani köleliğe davet ediyor. Emekçinin ekmeği diye tabir edilen simide bile %40 zam yapılırken işçilerin kıdem tazminatına, kamu emekçilerinin iş güvencesine göz dikiliyor.

Halka Vergi Patronlara Teşvik Bütçesi!

Bugüne kadar AKP tarafından yapılan bütün bütçeler kamuoyuna “en iyi bütçe”, “en sosyal bütçe” ya da “eğitime, sağlığa en çok pay ayrılan bütçe” vb. iddialarla sunulmuştur. Oysa AKP’nin, sınıfsal ve siyasi tercihlerini yansıttığı tüm bütçeler gibi 2014 bütçesinin de yüzü sermayeye-ranta, sırtı halka ve emekçilere dönüktür. Çünkü 2014 Bütçesi emeğin sömürüsü, toplumun yoksullaşması ve doğanın yok edilmesi pahasına bir avuç sermayedarı ihya etme bütçesidir.

Bu Bütçe Halkın-Emekçilerin Bütçesi Değildir! Kamu gider ve gelirlerinin belirlenmesinde halkın söz sahibi olmasına bütçe hakkı denmektedir. Bütçe hakkının eksiksiz kullanılabilmesi için, bütçe sürecinin hazırlanışından planlanmasına ve kaynakların bölüşümüne kadar her aşamasında halkın ve örgütlü temsilcilerinin katılımının sağlanması vazgeçilemezdir. Oysa daha önceki bütçeler gibi 2014 Bütçesinde de başta emek örgütleri olmak üzere toplumun örgütlü kesimleri dışlanmıştır. Denetimle görevli Sayıştay’a 2013 yılına ilişkin bütçe raporları gönderilmemiş, gelir ve gider kalemlerinin denetlenebilme olanağı ortadan kaldırılmıştır.

Bu Bütçe Yaşamdan Tasarruf Bütçesidir! Geçtiğimiz 11 yıl içinde ülkenin kar eden ne kadar iktisadi kuruluşu varsa sermayeye üç beş kuruşa peşkeş çekildi. Temel kamusal hizmetler büyük oranda ticarileştirilerek alınıpsatılabilen meta haline getirildi. AKP, hem dolaylı ve dolaysız vergiler yoluyla hem de kamusal hizmetleri para karşılığında satarak 2014 bütçesinin yükünü yine halkın sırtına yıkıyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütünün (OECD) her yıl yaptığı İyi Yaşam Endeksi çalışmasının 2013 sonuçları Türkiye’nin üye 34 ülke içinde yaşam koşulları açısından en kötü ülke olduğunu gösteriyor. En uzun çalışma sürelerinin, en güvencesiz istihdam yapısının, en kötü yaşam koşullarının, en kötü barınma şartlarının, en olumsuz çevre koşullarının Türkiye’de olduğunu bir kez daha teyit ediyor. Buna rağmen sermayeden, rantiyeden, çok kazanıp hiç ödemeyenden vergi al(a)mayanlar bölgesel asgari ücret, özel

Sermaye yanlısı hükümetlerin ürünü tüm bütçeler gibi 2014 bütçesinin ana kaynağını da vergi gelirleri oluşturuyor. Peki bütçenin omurgasını oluşturan vergi gelirlerini hangi toplumsal kesimler ödüyor? 2014 bütçesi verilerine sadece bir göz atıldığında bile yıllardır emekçi sınıfların sırtına yüklenen küfenin daha da ağırlaşacağı görülüyor. Bütçe gelirlerinin 349 Milyar TL’si yani %86,5’i vergilerden oluşuyor. Büyük bölümü emekçilerin maaşlarından, ücretlerinden peşin peşin kesilen gelir vergisi ise (71 Milyar TL) vergi gelirlerinin %17,6 ‘sını oluşturuyor. Yine toplam vergi gelirlerinin 2/3’ ü halkın günlük harcamalarında ödediği dolaylı vergilerden oluşuyor. Vergi yüzsüzleri için cennet haline getirilen ülkemizde sermayenin doğrudan ödediği kurumlar vergisi ise 31 Milyar TL ile vergi gelirlerinin sadece %7,68’ine tekabül ediyor. Bütçenin yükü sadece vergilerle değil, vergi dışı gelirlerle de halkın, emekçilerin sırtındadır. Çünkü vergi dışı gelirlerin çok büyük bölümü özelleştirme ve 2/B arazilerinin satışı yoluyla elde edilen gelirden yani topluma ait varlıkların satışından elde edilen gelirlerden oluşuyor. İşin özü; ekende, biçende, üretimde olmayan Yeni Osmanlı AKP hükümeti, yaratılan kaynağın bölüşümünde en büyük payı sermayeye verdiği teşviklerle sürdürmektedir. İşsizlik fonunda biriken paralardan deprem vergisi olarak toplanan paralara kadar tüm kaynaklar sermayeye, rantiye, yandaşlara akıtılmaktadır.


Kamu Yararını Gözetmeyen ve Kamu Emekçilerini Yok Sayan Bütçe!

Çünkü eğitim ve sağlığa ayrıldığı söylenen payın önemli kısmı doğrudan ya da dolaylı olarak özel sektöre aktarılmaktadır. Örneğin eğitim için bütçeden ayrılan miktarın önemli bir bölümü Fatih Projesi, ders kitabı alımı gibi birçok kalemde yapılacak harcamalarla özel sektöre gidecektir. Özellikle son dönem yaşanan dershanelerin kapatılması tartışmasındaki AKP’nin tutumu, “dershanelerin dönüşümü” adıyla sermayeye kaynak aktarılmaya devam edileceğini göstermektedir. Yapılması gereken eğitimi paralı hale getiren tüm yapılanmaları ortadan kaldırarak kaynakların kamusal bir eğitimin niteliğinin artırılması için kullanılmasıdır.

Yıllardır uygulanan insanı dışlayan - sermayeyi kucaklayan politikalar sonucunda kamu hizmetleri gittikçe daha fazla piyasalaştırıldı. Kamu yararı rafa kaldırılırken, artan nüfusa ve ihtiyaçlara rağmen kamu istihdamını da daha da daraltmanın hesapları yapılıyor. 21. yüzyılın dünyasında kamu emekçisini hala kul, kamu hizmetini yük olarak görenlerin zihniyeti 2014 bütçesine de yansımıştır. 2013 yılı içinde bugüne kadar 134 bin yeni kamu emekçisi işe başlatılırken 2014 bütçesinde bu rakamın neredeyse yarısı kadar (74 bin) yeni kamu emekçisinin istihdam edilmesi öngörülmektedir. “IMF ye borcumuz bitti hatta IMF’ye borç para verecek durumdayız” diye övünenler 2014 bütçesinden faiz gideri olarak 52 Milyar TL ayırırken, 3 milyon kamu çalışanına personel gideri olarak sadece 110 Milyar TL ayırmaktadır. Diğer taraftan 2014 bütçesinde mal ve hizmet alım giderleri için sadece 37,9 Milyar TL ayrılmış olması kamu harcamalarında son yıllarda giderek artan kısıntının devam edeceğinin kanıtıdır. Bu durum sadece kamu emekçilerinin iş yükünün, angarya çalışmanın, performans uygulamalarının, esnek çalışmanın artırılması demek değildir. Aynı zamanda tüm yurttaşların eşit, parasız, ulaşılabilir kamu hizmeti alma hakkının tamamıyla ortadan kaldırılmasıdır.

Eğitim ve Sağlıkta En Büyük Pay Halka Değil Özel Sektöre! Hükümet 2014 bütçesinin son 11 yıl içinde eğitime ve sağlığa en çok pay ayrılan bütçe olduğunu savunuyor. Oysa bütçelerde toplam kaynak rakamlarından öte bu kaynakların ne kadarının kamusal eğitime ve sağlığa, yatırıma ayrıldığı esastır. Bu noktadan bakıldığında eğitime ve sağlığa ayrılan bütçe payları rakamsal olarak artarken, halkın cebinden yaptığı harcamaların katlanarak arttığı görülmektedir

Benzer durum sağlık alanında yaşanmaktadır. Bilindiği üzere ülkemizde “sağlıkta dönüşüm” adı altında yıllardır uygulanan politikalarla sağlık bir kamu hakkı olmaktan çıkarılmış, özel sektörü zenginleştirmeye dönük piyasalaştırma politikasının bir parçası haline getirilmiştir. Buna rağmen hükümet bütçeden sağlığa ayrılan oranla övünmektedir. Oysa bilinmelidir ki, koruyucu-önleyici sağlık hizmetlerinin adım adım yok edildiği bir ülkede piyasalaştırılarak özel sektöre açılan tedavi edici sağlık hizmetlerine ayrılan payın artması övünülecek değil, utanılacak bir tablodur. Bu utanç tablosu 2014 Bütçesine de yansımıştır. Diğer taraftan sağlık hizmetlerinin bütçeden finansmanı yerine katkı payı uygulaması ile halkın cebinden çıkan para her geçen gün artmaktadır. Son olarak 13 Ekim 2013 tarihili Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu kararına göre hastadan daha önce SGK’nın belirlediği ücretin yüzde 90’ına kadar fark alabilen özel hastaneler artık yüzde 200’e kadar fark talep edebilecektir. Bu düzenlemenin yanı sıra bazı sağlık hizmetlerinin (göz ve diş tedavisi gibi) Genel Sağlık Sigortası’nın (GSS) kapsamı dışına çıkarılması yönünde hesaplar yapılması AKP hükümetinin sağlığı bir hak olmaktan tamamen çıkarmayı hedeflediğini göstermektedir.

Bu Bütçe Polis Devletinin Baskı-Şiddet Ve Savaş Bütçesidir! Demokrasilerde halktan toplanan vergilerin yine halkın genel yararı için kullanılması esastır. Bunun için ülkemizde gelmiş geçmiş tüm siyasal iktidarların sık sık “ödediğiniz her kuruş vergi size yol su elektrik olarak dönecek” açıklamaları yaptığı bilinmektedir. Oysa yıllardır halkın ödediği her kuruş vergi sermayenin, rantçıların, yandaşların cebine akıyor. Hakları, özgürlükleri için mücadele edenler ise kendilerinden alınan vergilerin tazyikli su, biber gazı, cop, daha fazla baskı, şiddet ve ölüm olarak geri dönüşüne şahit oluyor. AKP iktidarı emek düşmanı anti demokratik rejimine muhalefet edenlerin sindirilmesi için örtülü ödenekten pay ayırma dahil hiçbir masraftan kaçınmıyor. Gezi direnişi sürecinde halka uygulanan faşizm, Konfederasyonumuz yönetici ve üyelerine yönelik mesnetsiz iddialarla yapılan baskı, gözaltı ve tutuklama uygulamaları ve son olarak sendikamız Eğitim Sen’in ekonomik ve sosyal haklara ilişkin 23 Kasım tarihinde yaptığı mitinge yönelik polis saldırısı AKP’nin halka yönelik faşizan politikalarının somut örnekleridir. Diğer taraftan gerek Kürt sorununda benimsenen çözümsüzlük politikalarının bir sonucu olarak gerekse siyasi iktidarın Ortadoğu’da emperyalizmin çıkarına üstlendiği yeni roller sonucu savaş ve silahlanmaya ayrılan payın bütçelerde hep önemli bir ağırlığı olmuştur. Bu tablo 2014 bütçesine de yansımıştır. Suriye’deki iç savaşın derinleştirilmesinde üstlenilen taşeron rolünün Türkiye’ye maliyeti her geçen gün artmaktadır. Savunma, güvenlik ve istihbarat kalemlerinin bütçedeki toplamı


geçen yıla oranla %10 artmıştır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi illeri için merkezi bütçeden harcamalar kapsamında savunma ve kamu güvenliği harcamalarının payı tam gaz artmaktadır. Barış dillerdeyken korucu kadrosu genişletilmekte, mühimmat alımı artmakta ve bölge illerinde onlarca karakol inşaatının yapımı hızla sürmektedir. Kürt sorununda demokratik barışçıl çözüm süreciyle birlikte bütçede savaş harcamalarının küçüleceği yerde büyümesi çelişkili olduğu gibi hükümetin müzakere sürecini neden yokuşa sürdüğünün ipuçlarını vermektedir.

Bu Bütçe Muhafazakarlığın Pekiştirilmesi Bütçesidir! AKP, iktidarının yaşamın her alanını siyasi ve ideolojik hedeflerine göre yapılandırmasında önemli bir rol oynayan Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesi her yıl daha da artırılmaktadır. Üstelik farklı din ve inanç gruplarından oluşan tüm halktan toplanan vergilerle finanse edilen Diyanet İşleri Başkanlığı sadece İslam dinin bir inanç grubuna hizmet vermeye devam etmektedir. 2014 bütçesine göre bütçe ödeneklerinden en fazla pay alan kurumların başında yine Diyanet gelmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı 5 milyar 442 milyon liralık bütçesiyle 13 bakanlığı sollayarak en yüksek ödenek alan 13. kurum durumundadır. 2014 rakamlarına göre Orman ve Su İşleri, Kalkınma, Gümrük ve Ticaret, Gençlik ve Spor, Ekonomi, Çevre ve Şehircilik, Bilim-Sanayi ve Teknoloji ile AB Bakanlığı için, yani 8 bakanlık için, ayrılan ödeneklerin toplamı Diyanet’in bütçesine ancak ulaşabilmektedir.

Bu Bütçe Kadının Adının da Yerinin de Olmadığı “Cins Ayrımcı” Bir Bütçedir! Kadının ev içi karşılıksız emeğine atfedilen yük, kapitalizmin tarihi boyunca siyasi iktidarların ve sermaye çevrelerinin her daim gündemlerinden biri olmuştur. Bugün toplumsal cinsiyetler açısından eşitsizlik yaşamın her alanında derinleşmekte, pekiştirilmektedir. Kadınların toplumsal yaşama eşit katılımının önündeki en önemli engellerden biri hane-içi bakım yüküdür. Çocuk, yaşlı, hasta ve engelli bakımı gibi yaşamsal öneme sahip emek yoğun işler, kadınlar tarafından hane içinde hiç bir karşılığı olmadan yapılmaktadır. Bu işlerin artık toplumun bütününün sorumluluğunda olduğunun kabul edilerek devlet tarafından yaygın, erişilebilir ve ücretsiz olarak verilmesi yani bütçede bir yer bulması gerekmektedir. Ne var ki bütçede kadının ne adı ne de yeri vardır. Tüm çocuklar için bir hak olarak okul öncesi eğitimi, 0-3 yaş arası için kreş hizmetini gerçek kılacak bir yatırım 2014 bütçesinde de yer almamaktadır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesinin dağılımına bakıldığında Evde ve Özel Kuruluşta Bakım Ödeneği’nin Huzurevi ve Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezlerine ayrılan ödeneğin yaklaşık 11 katı olduğu görülmektedir. Kapitalizmin nüfus politikalarına paralel olarak genç nüfusu arttırmanın ve buna ilişkin “3 çocuk, 5 çocuk” söylemleriyle paralel, çocuk sahipliği devlet tarafından teşvik edilirken, boşanmaların zorlaştırılması, kürtajın fiili olarak yasaklanması gibi politikaların izi 2014 yılı bütçesinde de yer almaktadır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesinden Aile Danışma Merkezlerine ayrılan meblağ, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ödeneğinin neredeyse 9 katı büyüklüğündedir. 2014 yılı bütçesinin, önceki bütçelerden farksız olarak emekçiler açısından siyasal iktidarın sınıfsal tercihini de ortaya koyduğu gibi toplumsal cinsiyetler açısından da eşitsizliğin uçurumlaşmasına neden olduğu ortadadır. Eşitsizliği giderici alanların tespit edilmesi ve bu alanlar üzerinden bütçeleme ile mücadele yöntemlerinin geliştirilmesi anlayışı AKP’nin bu bütçesinde de yer almamaktadır. Kadınların ekonomik kaynaklara, kamusal hizmetlere, eğitime, sağlığa ve sosyal koruma haklarına eşitsiz erişimi göz ardı edilmektedir.

EMEKTEN YANA DEMOKRATİK BİR BÜTÇE İÇİN TALEPLERİMİZ Katılımcı –Şeffaf- Hesap Verebilir Demokratik Bir Bütçe İstiyoruz!  Kamu emekçilerini yoksulluğa, halkı eşit, ücretsiz, nitelikli ve herkese ulaşılabilir kamu hizmetinden yoksunluğa terk eden bu bütçe derhal geri çekilmelidir.  Kamu kaynaklarının kimlerden toplanacağına ve kaynakların öncelikli olarak hangi alanlara yönlendirileceğine halkın katılımı ile karar verilmelidir.  Halkın bütçe hakkının hayata geçirilmesi için ise bütçe öncelikleri konusunda kararlara katılımını sağlayacak mekanizmalar geliştirilmelidir  Her aşamada demokratik süreçler işletilmeli, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin bütçe süreçlerine katılımı sağlanmalıdır.

Kamu Yararını Temel Alan Bir Bütçe İstiyoruz!  Kaynakları faiz olarak sermayeye aktaran değil herkese eşit, ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir bir kamu hizmeti üreten bir bütçe oluşturulmalıdır.  Kamu harcamaları toplumsal yarar doğrultusunda artırılmalıdır. Büyüme ve istihdamı arttırmak için kamunun yatırımcı niteliği hatırlanmalıdır.  Emekçilerin tarihsel kazanımları ve evrensel değerlerle uzlaşmayan sendika –çalışma yasaları kaldırılmalıdır.  Kamu çalışanlarının başta ücretleri olmak üzere bütün hakları grev hakkının yasal güvence altına alındığı özgür toplu pazarlık süreciyle belirlenmelidir.  Sendikal hak ve özgürlükler mücadelesi verdiği için tutuklanan toplam 47 KESK yönetici ve üyesi derhal serbest bırakılmalı, KESK üzerindeki baskılara son verilmelidir.

Kamuda İstihdam Eksikliğinin Giderildiği, Tüm Çalışanların İş Ve Ücret Güvencesinin Sağlandığı Bütçe İstiyoruz! Kamuda istihdamın fazla olduğu yönündeki tüm iddialara rağmen rakamlar Türkiye’de bir kamu emekçisi ortalama 29 kişiye hizmet verirken, OECD ülkeleri ortalamasına göre bir kamu emekçisinin 15 kişiye hizmet verdiğini ortaya koyuyor. Yani ülkemizde bir kamu emekçisi OECD ülkelerindeki meslektaşının iki katı çalışıyor. Bu nedenle kamuda istihdam eksikliği iş ve ücret güvencesinin sağlandığı kadrolu istihdamla giderilmelidir. Taşeron, güvencesiz, esnek, performansa bağlı kuralsız istihdama son verilmelidir.


Gelir Dağılımında Adaleti Sağlayan Bir Bütçe İstiyoruz!  Bütçe, gelir dağılımını bozucu değil, gelir dağılımındaki adaletsizliği giderici bir işleve sahip olmalıdır Bu nedenle emekçiler üzerindeki vergi yükü azaltılmalı, sermaye üzerindeki vergi yükü artırılmalıdır.  Kayıtdışı ekonomi kayıt altına alınmalı, kayıtdışıtaşeron-güvencesiz çalıştırma yasaklanmalıdır.  Vergi kaçırmayı özendiren ve ödüllendiren, yüksek gelir gruplarının lehine olan vergi aflarına son verilmeli, finansal işlemler, faiz gelirleri üzerindeki vergiler arttırılmalıdır. Zenginlere servet vergisi uygulanmalıdır.  Asgari ücret yoksulluk sınırı dikkate alınarak belirlenmeli ve vergiden muaf tutulmalıdır.  Kamu emekçilerinin vergi dilimi artışından etkilenmemesi için gerekli düzenleme yapılmalıdır.

Savaş Değil Barış Bütçesi İstiyoruz! Yaklaşık bir yıldır hiçbir insanımızın kanının akmadığı, silahların sustuğu sürecin devam etmesini sağlamanın yolu savunma bütçesini arttırmaktan, yeni karakollar inşa etmekten değil, doğrudan ya da dolaylı olarak savaşa destek anlamına gelen ödeneklerin azaltılmasından geçmektedir. Eğer bir tasarruf yapılacaksa savunma harcamalarından yapılmalıdır. Bunun için Suriye’ye yönelik emperyalist saldırganlığın taşeronluğundan vazgeçilmeli, koruculuk sistemi tasfiye edilmeli, yıllardır mağdur edilen bölge halkının acil iş, ekmek ve barınma sorunlarının çözümüne kaynak aktaracak projeler hayata geçirilmelidir.

Hükümet ve Yandaş Konfederasyonu Arasında Yapılan Satış Sözleşmesini Tanımıyoruz! İnsanca Yaşayacak Bir Maaş İçin Bütçeden Hakkımızı İstiyoruz! Emekçilerin maaşlarında her yıl %3-%4 gibi komik bile olmayan artışlar yapılması yetmiyormuş gibi sendikal hak ve özgürlükleri de her geçen gün daraltılıyor. Yandaş konfederasyon ve hükümet arasında yalpan mutabakatla da milyonlarca kamu emekçisinin ve emeklinin haklarının gasp edildiğine 2014-2015 dönemini kapsayan toplu satış sözleşmesinde tanık olduk. Söz konusu satış sözleşmesine göre 2014 yılı için kamu emekçilerinin maaşlarında net 123 TL artış yapılmıştır. Taban aylık katsayısına bağlı hiçbir kalemde ( aile-eş yardımı, çocuk yardımı, mesai ücreti, ek ödeme v.b.) artış yapılmadığı gibi enflasyon farkı ödemesi de yapılmayacaktır. Kamu emekçileri üzerindeki adaletsizyüksek vergi dilimi ve ek ödemelerin emekli aylığına yansıtılmaması uygulamalarına ek olarak enflasyonu dışlayan maaş artışlarını onaylayan bu mutabakatın kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. AKP-Memur Sen mutabakatında 2014 yılı için kamu emekçilerinin maaşlarında öngörülen net 123 TL lik artış çoktan erimiştir. Kamu emekçilerinin geçmiş yıllardaki kayıplarının bir nebze de olsa telafi edilebilmesi amacıyla KESK olarak TİS görüşmelerinde talep ettiğimiz artışın sağlanabilmesi için tüm kamu emekçilerinin 2014 yılı maaşlarına 300 TL artış yapılmalıdır.

KESK olarak, Maaşımızdaki Kayıpların Telafisi İçin 300 TL Artış Yapılmasını, Herkese İş ve Ücret Güvencesi Sağlanmasını, Ek Ödemelerin Emekli Keseneğine Dahil Edilmesini, Maaşımızın Vergi Dilimi Artışından Etkilenmemesini, Kadın Emekçilere Pozitif Ayrımcılık Uygulanmasını, Baskı, Tutuklama ve Sürgüne Son Verilmesini Talep Ediyoruz. Bu taleplerin tamamı Meclis’te görüşülecek olan 2014 Bütçesinin kapsamına girmektedir. Hükümet samimiyse, Bütçe Kanununa ekleyeceği maddelerle kamu emekçilerinin bu taleplerini karşılayabilir. AKP iktidarı bu yönde adım atmazsa;

İNSANCA BİR YAŞAM EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK, BARIŞ VE DEMOKRASİ İÇİN

19 ARALIK’ta GREV’ deyiz!

KESK’İN SESİ ÖZEL SAYI: 89 • 27 Kasım • www.kesk.org.tr • Tel: 0312 436 71 11 Faks: 0312 436 74 70 Sahibi: Lami ÖZGEN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Baki ÇINAR Yönetim Yeri: Selanik Caddesi 44/1 Kızılay/ANKARA • Baskı 400.000 Adet Basım Yeri : Mattek Matbaacılık Bas. Yay. Tan. Tic. San. Ltd. Şti. Ağaç İşleri San. Sit. 21. Cd. 601 Sk. No:35 İvedik / Ankara. Tel:0.312.433 23 10


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.