Tansiyon - 4

Page 1

TANSİYON O R TA D O Ğ U ’ N U N S A Ğ L I K D E R G İ S İ

TEMMUZ - AĞUSTOS - EYLÜL

2011

SAYI:4

SAĞLIK TURİZMİNDE

TERSİNE GÖÇÜN

AYAK SESLERİ İstanbul fahri › Senegal’in konsolosu Nihat Boytüzün tedavi için Urfa’ya geldi

Sayfa - 7

hasta için Urfa’dan › Irak’lı Habur’a ambulans gönderildi Sayfa - 11

doktor Bolido › Filipin’li Harran’lı Yunus’u muayene etti

Sayfa - 19

Ramazanda sağlıklı › beslenmenin püf noktaları Sayfa - 28

tüp bebek › Güneydoğu’da algısı ve kısırlık Sayfa - 45



Kanser Tedavi

Merkezimiz Medikal Onkoloji (Kemoterapi) Radyasyon Onkolojisi (Radyoterapi)

açıldı. OSM ORTADOĞU

HASTANESİ

444 63 00 www.osmortadogu.com İmam Bakır Mah. Recep Tayyip Erdoğan Blv. No:132

ŞANLIURFA


EDİTÖR TANSİYON

H. İBRAHİM KAFFAR ibrahim.kaffar@osmortadogu.com

3 ayda bir yayınlanan süreli yayındır.

Yıl: 1 Sayı: 4

İMTİYAZ SAHİBİ Şanlıurfa Uzmanlar Tıp - Sağlık Hiz. Tic. Ltd. Şti. adına Uz. Dr. İ. Halil BAYSAL YAYIN EDİTÖRÜ H. İbrahim KAFFAR TIBBİ DANIŞMAN Uz. Dr. Nasuh Kemal ACAR YAYIN KURULU Uz. Dr. Gürhan GÜRESER Mustafa AKKAYA Cengiz BOLAT Selda BİNZET GÖRSEL YÖNETMEN Behiye Elvin BAYINDIR SAYFA TASARIM Mehmet Emin ÇOBAN FOTOĞRAFLAR H. İbrahim KAFFAR Mehmet Emin ÇOBAN Bayram AKTAŞ İbrahim İNCİ İsmet BOZKURT M. Akif AKSOY BASKI ŞAN OFSET Tlf: 0212 289 2 424 YAZIŞMA ADRESİ İmam Bakır Mahallesi Recep Tayyip Erdoğan Bulvarı No: 132 OSM Ortadoğu Hastanesi Basın - Yayın ve Halkla İlişkiler Servisi ŞANLIURFA

Güneydoğu’da sağlık turizmi Yıllardır ihmal edilen Güneydoğu son zamanlarda büyük bir değişim yaşıyor. Doğu-batı arasındaki gelişmişlik makası her geçen gün kapanıyor. Bölgeye aktarılan kaynakların daha adil ve etkin kullanımı konusunda ümitler artıyor. Hemen her alanda hissedilen bu değişim sağlık sektörü de kendini gösteriyor. Güneydoğu'da hem devlet imkanları ile hem de özel sektör tarafından yapılan yeni sağlık yatırımları bölge insanının takdirini kazanıyor. Güneydoğu Anadolu'da sağlık turizmi anlamında bir tersine göçün ayak sesleri duyuluyor. OSM Ortadoğu Hastanesinin öncülük ettiği bu tersine göç dalgasının, bölgede sayıları artan modern sağlık yatırımları için önemli bir fırsata dönüşeceği anlaşılıyor. Dergimizin bu sayısında, sözünü ettiğimiz tersine göçün ipuçlarını kapak konusu olarak işledik. İç sayfalarda da dikkatinizi çekeceğini düşündüğümüz çok renkli konular var. Devlet Bakanı Faruk Çelik'in eşi Beyhan Çelik'in Urfa'daki kanser hastası kadınlara umut olması, Irak sınırına Urfa'dan Ambulans gönderilmesi, Flipinli Doktor Bolido'nun Harranlı Yunusu muayene etmesi bu konulardan sadece bir kaçı. Bu sayımız size ulaştığında ramazan ayını idrak etmiş olacağız. Uzmanlar, uzun ve sıcak yaz günlerinde oruç tutanlar için sağlıklı beslenmenin önemine işaret ediyor. Bu konudaki önemli tavsiyeleri de sizinle paylaşmayı ihmal etmedik. OSM Ortadoğu Hastanesi Tüp Bebek Sorumlusu Selda Binzet Güneydoğu'daki tüp bebek algısını anlattı. Çok ilginç bir yazı, mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum. İstanbul Kartal Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyelerinden Doç. Dr. Mustafa Özateş, görüntüleme sistemlerinin tıp dünyasında neleri değiştirdiğini cevapladı. Onkoloji Doktoru Elif Özkan, iki kanser hastasının temsili hikayesi ile okur-larımıza seslendi. Bunlar dergimizin zengin içeriğine dair birkaç ipucu. Daha fazlası için iç sayfaları incelemeniz gerekiyor. Bu arada tasarım ve baskı konusunda yeni, radikal kararlar aldık. Umarım beğenirsiniz.


İÇİNDEKİLER 1

Başyazı-Özel hastaneler üvey evlat

3

Şanlıurfa Sağlık Turizminde tersine göçe öncülük ediyor

7 9

İstanbul Fahri Konsolosu Tedavi için Urfa'ya geldi Bakan Eşinden kadın dayanışması; 3 kanser hastası kadına ücretsiz tedavi

12

Amerikalı tıpçılar ibadetle kalp krizini önlemenin yollarını arıyor

13

Kanser tedavisi için Irak’tan Urfa’ya geldi

16

Türkçenin altın çocuklarından sünnet olan akranlarına geçmiş olsun ziyareti

17

Hemşireler gününe Yücel Arzen morali

21

Saldırıya uğrayan Belediye Başkan Yardımcısı OSM Ortadoğu Hastanesi’nde tedavi edildi

22

OSM Ortadoğu Hastanesi’nin Senegal için esin kaynağı olacağını düşünüyorum

23

Urfa'da ROP tedavisi yapılıyor

24

Uyku Apnesine Urfa'da cerrahi müdahale

25

Güneydoğu'nun Altın Portakalına güçlü destek

28

Ramazanda sağlık beslenin

33

Ödeme sistemlerinde bir alternatif olarak TİG ve evveliyatı

35

Cildinizi güneşten korumanın formülü

36

Sahte güneş gözlükleri kör ediyor

37

Kronik yorğunluğa karşı 10 öneri

39

Yaz bebeğinin korkulu rüyası: Pişik

41

Nefes egzersizi ve doğru nefes alıp verme yöntemleri

43

Sesini seven saat başı su içsin

45

Güneydoğu'da Tüp bebek algısı ve kısırlık

49

Uçurumu azaltmak, mesafeyi kapatmak

53

Görüntüleme tıpta neleri değiştirdi

55

Tıbbın gören gözü şifa dağıtan eli: Radyoloji

59 63

İki farklı kanser hastasının eş zamanlı hikayesi Buzlu dondurmada diyabet riski

67

Akraba evliliği neden sakıncalı?

68

Anesteziden neden korkmamalıyız?

71

Estetikte doğru bildiğimiz yanlışlar

73

Yumurtalık kisti hastalık habercisi olabilir

77

Bulmaca


Özel hastaneler üvey evlat

zı ya

Ba

ş

Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

2

1

BAŞYAZI

TANSİYON


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

İBRAHİM HALİL BAYSAL

TANSİYON

BAŞYAZI

2


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

OSM Ortadoğu, sağlık turizminde tersine göçe öncülük ediyor H. İBRAHİM KAFFAR Editör

B

irkaç yıl öncesine kadar kalp damar cerrahı bulunmayan Şanlıurfa, şimdi batı illerinden gelen hastaları ağırlıyor. Yıllar önce memleketinden ayrılarak büyük şehirlere yerleşen Urfalılar da, uçakla

3

KAPAK

TANSİYON

seyahat fırsatını değerlendirerek hem yakınlarını ziyaret ediyor hem de rutin kontrollerini yaptırıyor. Kalp damar cerrahi uzmanı bulunmadığı için başta İstanbul ve Ankara olmak üzere büyük şehirlerde şifa arayan Şanlıurfalılar, bölgedeki sağlık yatırımları sayesinde uzak şehirlerde yaşadığı sıkıntılardan kurtuldu. Öte

yandan bölgede isim yapan doktorlar sağlık turizminde tersine göçe öncülük ediyor. Bu öncülerden biri de İstanbul'daki Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesinden memleketi Şanlıurfa'da kurulan OSM Ortadoğu Hastanesine dönen Op. Dr. Murat Akçar. Bölgedeki sağlık yatırımlarına dikkat çeken Akçar, Şanlıurfa'da çalıştığı


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

hastanenin İstanbul'daki özel hastanelerden geri kalır yanının olmadığını ifade ediyor. Batı illerinden çok sayıda hastanın tedavi için Güneydoğu'ya geldiğini anımsatan Akçar, bölgenin birçok alanda olduğu gibi sağlık alanında da önemli gelişmelere sahne olduğuna dikkat çekiyor. Sağlık turizminde tersine göçün başladığına işaret eden Op. Dr. Akçar: “İstanbul'da görev yaptığım sırada Urfalı hemşerilerim tedavi için bana gelirdi. Her gün Güneydoğu illerinden gelen çok sayıda insanımızın tedavisi için çalışıyorduk. Şimdi hem kalp damar cerrahisi hem de diğer özellikli işler için bölge insanı il dışındaki hastaneleri gitme gereği duymuyor. Çünkü oradaki imkanlar artık burada da bulunuyor. Özellikle 2010'un sonlarından itibaren sağlık turizminde tersine göç yaşanıyor. Batıdaki hastanelerin çok fazla yoğun olduğunu

ifade eden birçok insan tedavi için Şanlıurfa'ya geliyor. Güneydoğu için 2 farklı portföyden söz etmek mümkün. Birinci seçenekte özellikli tedaviler için batı illerinden gelenler bulunuyor. Bu insanlar batıdaki hastanelerde şifa bulamayarak farklı bir seçenek olması yönü ile bölgedeki ünlü doktorları tercih ediyor. İkinci seçenekte ise yıllar önce İstanbul gibi büyük şehirlere yerleşen bölge insanı yer alıyor. Bu insanlar da genellikle rutin kontroller için bölgedeki hastaneleri tercih ediyor. Tatilini memleketinde geçirdiği dönemde rutin kontrollerini yaptıranlar da var. Sırf tedavi için gelip yakınlarını ziyaret edenler de… Önümüzdeki yıllarda bu trafiğin daha da artacağını düşünüyorum.“ dedi.

Hem ziyaret hem tedavi İzmir'de doğup büyüyen 53 Yaşındaki

Emekli Öğretmen Fadile Çömez yıllardır memleketi Şanlıurfa'ya gelmek için bir bahane aramış. Kalp, şeker ve tansiyon rahatsızlığı olan Çömez, ayda bir sağlık kontrolünden geçmesi gerektiğini belirtiyor. İzmir'deki bir özel hastanede yaşadığı son olay onu memleketine gelmeye ikna etmiş. Çömez yaşadıklarını şöyle anlatıyor: İzmir'deki hastaneler de çok büyük ve modern ama aşırı yoğun. O kadar yoğunlar ki muayene olmak için sabahın erken saatinde sıraya girmeniz gerekiyor. Bir hastanın sabah erkenden kalkarak orada sıraya girmesi çok yorucu oluyor. Birinci gün muayene olmak için sıraya giriyorsunuz… Ertesi gün kan tahlili yaptırmak için… 3. Gün kan tahlilinin sonucunu almak için… 4. Gün sonuç göstermek için derken tedavi süresi uzuyor. Her gün saatlerce sıra beklemek durumunda kalıyorsunuz. Son yaptığım kontrol-

FADİLE ÇÖMEZ

Kanser hastası Şehmus Sarıgül tedavi için il dışına gitmekten vazgeçerek OSM Ortadoğu Hastanesinde radyoterapi hizmeti aldığını söyledi.

TANSİYON

KAPAK

4


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Op. Dr. Murat Akçar’a muayene olmak için Denizli’den gelen 74 yaşındaki Melahat Vural: (Ortada) “Daha önce Urfa’yı göremeseydim buraya gelmezdim” dedi. lerde tam 1 hafta boyunca hastanede sıraya girmek zorunda kaldım. Şanlıurfa'daki OSM Ortadoğu Hastanesinin şartları ile karşılaştırdığımda arada büyük fark olduğunu görünce bir sonraki kontrollerimi memleketimde yaptırmaya karar verdim. Uçak masraflarım dâhil kontroller için daha az ücret ödemek durumunda kaldım. Tüm tetkiklerim 1 gün içinde sonuçlandı. Şimdi gönül rahatlığı ile yaşadığım şehre döneceğim. Hem şunu söyleyeyim bu hastanenin de İzmir'deki hastanelerden geri kalır yanı yok. Hatta oradaki hastanelerden daha temiz diyebilirim. Buraya gelmek benim için de iyi oldu. Burada daha önce hiç görmediğim akrabalarımla tanışma imkanı buldum. Kendi memleketimi daha yakından tanıma ve gezme imkânı buldum. Bundan sonraki kontrollerimde memleketime geleceğim. Herkese tavsiye ediyorum.”

5

KAPAK

TANSİYON

“Daha önceden Urfa'yı görmeseydim buraya gelmezdim” Aynı hastaneye İki kardeşi ile birlikte Denizli'den gelen 74 yaşındaki Melahat Vural da Şanlıurfa'daki bir hastaneye gelme konusunda, 2009 yılında bölgeye yaptıkları gezinin etkili olduğunu söyledi. Belediye başkanı olan oğlunun okuduğu bir gazete haberinden sonra kendisini tedavi için Şanlıurfa'ya göndermek istediğini öğrenince çok şaşırdığını dile getiren Vural: “Önce gelmek istemedim. Denizli İzmir ve İstanbul'da neredeyse gitmediğim doktor kalmadı. Urfa'da şifa bulacağıma inanmıyordum beni zor ikna ettiler ama şimdi çok memnunum. Buranın diğer hastanelerden bir farkı yok. Doktorum 10 günlük bir tedavi programı önerdi tedavim devam ediyor. Burada daha önce hiçbir yerde görmediğim ilgiyi görüyorum.” dedi.

Psikolojik eşik aşılıyor Sağlıkta “güven” duygusunun önemine işaret eden OSM Ortadoğu Hastanesi Başhekimi Uz. Dr. İbrahim Halil Baysal da bölge insanının son teşhis için büyük şehirlere gitmeyi alışkanlık haline getirdiğini hatırlatarak bu durumun her geçen gün azaldığını belirtti. Güneydoğu algısının her alanda olduğu gibi sağlık alanında yerini güvene bıraktığını dile getiren Baysal: “Daha önceki yıllarda bu bölgedeki herhangi bir hastanede yaşamını yitiren hasta için hasta yakınları yetersiz kalındığı düşüncesine kapılarak hastalarını il dışındaki bir hastaneye götüremediği için hayıflanıyordu ancak gelinen noktada bu hayıflanma iyiden iyiye azaldı. Buradaki imkanları yakından takip eden hasta yakınları hastalarını il dışına götürmekten vazgeçiyor.” dedi.



Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

İstanbul fahri konsolosu tedavi için Urfa'ya geldi üneydoğu'nun en büyük ve en modern hastanesi olan OSM Ortadoğu Hastanesi'nin koyduğu teşhis, bölge insanı için olduğu kadar batı illerindeki birçok hasta için de referans kabul ediliyor. Kesin teşhis için hastanedeki doktorlara muayene olmadan içi ferahlamayan bölge insanına batıdan gelen ünlü isimler eşlik ediyor. Bunun son örneği Sene-

G

7

GÜNDEM

TANSİYON

gal'in, İstanbul Fahri Konsolosu Nihat Boytüzün. Hürriyet Gazetesinde okuduğu bir haberin ardından Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Murat Akçar'ı arayarak Urfa'ya gelmek istediğini ifade eden Boytüzün, Urfa'yı ve hastaneyi görünce çok şaşırdığını ifade etti. Şanlıurfa turizmine katkı sunma adına elin-

den geleni yapacağını aktaran Boytüzün şunları söyledi: “Şanlıurfa'ya ilk olarak 25 yıl önce geldim. Güneydoğu Anadolu'da o dönemde 40 tane petrol kuyusu açtık. O zaman geldiğimde garip bir yerdi. Sadece balıklıgöldeki balıklarınızı hatırlarım başka da bir şeyi bilemiyorum ama bu defa çok önemli, çok meşhur bir doktorunuzun hastası olarak


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Nihat Boytuzun Kimdir? 48 yıllık Kamera Reklamın sahibi. 45 yıldan bu yana turizmcilik yapıyor. Türkiye'de yat turizmini başlatan isim. İlk özel uçak şirketi olan İstanbul Havayollarının sahibi. Maldivler ve Senegal Fahri Konsolosu geliyorum. Bu yönü ile ilk defa geldiğimi lütfen kabul ediniz. Evvela şok oldum bu kadar mükemmel bir hastanenin temellerini atmak bunu mükemmel bir şekilde işletmek… İnanın bu kadarını beklemiyordum. Gazetede Doktor Bey'in tam sayfa bir röportajını okudum. Röportajdan sonra “Bu kadar özellikleri olan bir doktorun Urfa'da ne işi var” dedim. Aradım kendisini lütfettiler beni kabul ettiler. Murat Hocam, benden İstanbul'daki hastanelerde çeşitli işlemleri yaptırmamı istedi, ben de “İzin verirseniz Urfa'ya gelerek tedavimi sizin yapmanızı istiyorum” dedim. 2 gün Urfa'da kaldım, bu arada Şanlıurfa'yı dolaşma imkânı buldum. Gerçekten muazzam bir değişim söz konusu. Benim reklam şirketimin bir sloganı var. “Tanımadığınız yer sizin için yoktur. ”Urfa ve bu muhteşem hastane birçok kişi için yok. Buradan çıktıktan sonra ilk işim Urfa'daki bu hastaneyi anlatmak olacak. Ben basın konseyi yüksek kurul üyesiyim Bab-ı Ali magazinde burayı anlatacağım. Hastaneyi ve Urfa'yı anlatan belki iki yazı yazacağım. Şimdi düşünüyorum turizmcileri, gazetecileri buraya nasıl sevk ederiz diye… Biliyorsunuz turizmde sağlık dönemi başladı. Balkanlardan Türki Ülkelerden ve Ortadoğu'dan bir çok hasta Türkiye'yi tercih ediyor. Onların sigortaları da artık Türkiye'de geçerli binaenaleyh hastanenizi oraya nasıl tavsiye ederiz diye düşünüyorum. Sayın başhekimle bu konuları da konuşmayı planlıyorum.” NİHAT BOYTÜZÜN

TANSİYON

GÜNDEM

8


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Maddi durumu yetersiz olan kanser hastalarına destek için OSM Ortadoğu Hastanesi’ne gelen Devlet Bakanı Faruk Çelik’in eşi Beyhan Çelik (Beyaz eşarplı) yatan hasta katlarını dolaşarak hastalara geçmiş olsun dileklerinde bulundu.

Bakan eşinden kadın dayanışması; kanser hastası 3 kadına ücretsiz tedavi İLYAS OBUR Muhabir

K

imse Yok Mu Derneğinden yardım talebinde bulunan 3 kadın Devlet Bakanı Faruk Çelik'in eşi Beyhan Çelik'in devreye girmesi ile ücretsiz tedavi imkânına kavuştu. Devlet Bakanı Faruk Çelik, seçim çalışmalarını sürdürdüğü Şanlıurfa'da

9

GÜNDEM

TANSİYON

en büyük desteği eşi Beyhan Hanımdan görüyor. Kenar mahallelerdeki yoksul kadınlarla bir araya gelen Beyhan Çelik, sorunların çözümü için aktif rol üstlendi. Önceki gün Kimse Yok Mu Derneği Şanlıurfa Şubesini ziyaret ederek yoksul vatandaşlarla ilgili bilgi alan Beyhan Çelik, kanser tanısı konulan bazı kadınların maddi imkansızlıklar nedeni ile tedavi olamadığını öğrendi. OSM Ortadoğu Hastanesini ziyaret eden Beyhan Çelik, Milletvekili Adayı Abdülkerim Gök'ün eşi

Sema Gök ve OSM Ortadoğu Hastanesi Başhekimi İbrahim Halil Baysal'ın eşi Zeliha Baysal ile kahvaltıda bir araya geldi. Başhekim İbrahim Halil Baysal'dan bu hastaların ücretsiz bir şekilde tedavi edilmesi için söz alan bayanlar, hastanenin Hemşirelik Hizmetleri Direktörü Hatice Uğur Sayın'ın da aralarında bulunduğu bir tıbbi ekiple yola çıktı. Gidilecek aileler için bir alışveriş merkezinde hediye paketleri hazırlatan bayanlar, ilk olarak Sırrın Mahallesinde tek başına ya-


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

şayan 74 yaşındaki Emine Yılmaz'ı ziyaret etti. Hastalığı nedeni ile bir göğsü alınan Emine Nine, sadece mama ile beslenebildiğini, bakımını yapabilecek kimsesinin bulunmadığını ifade ederek gözyaşı döktü. Konvoyda bulunan Ambulansla hastanenin acil servisine alınan Emine Ylmaz, ilk tetkiklerinin ardından Onkoloji Doktoru Elif Özkan'la görüştürülerek tedavi süreci başlatıldı. Bu arada yenişehir mahallesine geçen Beyhan Çelik ve beraberindekiler, eşi iflas ettiği için ağır borç yükü altında yaşamlarını sürdürmeye çalışan bir ailenin kapısını çaldı. Beyhan Çelik, rahim kanseri teşhisi konulan ancak maddi imkansızlıklar nedeni ile tedavisini yaptıramayan anneye hastanedeki tedavi imkanını müjdeledi. Son olarak Topdağı mahallesine geçen Beyhan Çelik ve beraberindekiler, kanser hastası

Keziban Doğan ile görüştü. Birkaç gün önce balkonda düştüğünü anlatan Doğan, ev işlerini yapamayacak durumda olduğunu ifade edince acilen ambulansa bindirilerek hastaneye getirildi.

Düzenli olarak takipleri yapılacak Hastaların durumu ile ilgili bilgi veren Başhekim İbrahim Halil Baysal şunları söyledi: “Ambulansla hastanemize getirilen hastalarımızdan 74 yaşındaki Emine Yılmaz, Acil serviste yapılan ilk değerlendirmede göğüs kanserinin yanı sıra kalp yetmezliği şikayetinin de bulunduğu tespit edilmiştir. Kanser hastalığına bağlı beslenme ve bağışıklık sistemindeki yetersizlik nedeni ile Onkoloji Doktorumuz Elif Özkan ve Dahiliye Uzmanımız Ömer Fa-

ruk Baysal tarafından hastanın yatışı yapılarak tedavisine başlanmıştır. Adının açıklanmasını istemeyen ve daha önceden rahim kanseri tanısı ile ameliyat olan bir diğer hastamız ise önce Kadın Doğum Uzmanlarımız tarafından değerlendirilmiş ardından Onkoloji Ünitemizde tedavisine başlanmıştır. Keziban Doğan isimli hastamız ise Meme kanseri tanısı ile daha önceden ameliyat edilmiş olup tetkik ve takipleri hastanemiz tarafından yapılmaya başlanmıştır. Ayrıca bu hastamızın birkaç gün önce evinin önünde düşmesi sonucu ortaya çıkan travmaya bağlı şikayetleri Ortopedi Uzmanımız tarafından derlendirilerek tedavisine başlanmıştır. Üç hastamızın da takip ve tedavisi için önümüzdeki günlerde de elimizden gelen gayreti sarf edeceğiz.”

Sırrın mahallesinde tek başına yaşayan 74 yaşındaki Emine Yılmaz’a (solda) ilk müdahale evinde yapıldı.

TANSİYON

GÜNDEM

10


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Irak’lı hasta için Urfa’dan Habur’a ambulans gönderildi CENGİZ YILDIZ Muhabir

rak'ın kuzeyindeki Dohuk kentinde internet hattı döşediği sırada doğalgaz çukuruna düşerek ağır yaralanan Iraklı işçi, tedavi için ambulansla Şanlıurfa'ya getirildi.

I

Alınan bilgiye göre, Dohuk'taki telekom şirketinde işçi olarak çalışan 27 yaşındaki Neşven Cemil Süleyman, 6 gün önce internet hattı döşediği sırada dengesini kaybederek birkaç met-

re derinlikteki doğalgaz çukuruna düştü. Bir süre burada kalan ve şirketin diğer personelince çukurdan çıkarılan Süleyman, Dohuk'ta bir hastanede tedavi altına alındı. Beyninde hasar oluştuğu tespit edilen Iraklı işçiyi, çalıştığı şirketin yetkilileri tedavi için Türkiye'ye göndermeye karar verdi. Irak'ın kuzeyinde faaliyet gösteren Türk şirketleriyle yapılan görüşmenin ardından hastanın Şanlıurfa'daki özel OSM Ortadoğu Hastanesine gönderilmesine karar verildi. Hastane yetkilileriyle yapılan görüşmenin ardından

Habur Sınır Kapısı'na gönderilen ambulans, pasaport işlemleri tamamlanan hastayı Şanlıurfa'ya getirdi.

Hasta yoğun bakımda Iraklı işçinin refakatçisi ve kuzeni Şimal Kerim Süleyman, Dohuk'ta yapılan müdahaleye rağmen sağlığına kavuşamayan kuzenini, sağlık koşulları daha iyi olduğu için Türkiye'ye getirmeye karar verdiklerini söyledi.

Kuzey Irak’ta doğalgaz kuyusuna düşen Neşven Cemil Süleyman Habur’a gönderilen ambulansla Urfa’ya getirildi. Süleyman’a ilk müdahaleyi acil servis doktoru Cem Su yaptı.

11

GÜNDEM

TANSİYON


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

AMERİKALI TIP ÖĞRENCİLERİNE GÖRE:

Düzenli olarak ibadet edenlerde kalp krizi daha az görülüyor İBRAHİM HALİL DİZÇİ Muhabir

A

merikan Mississippi Üniversitesinden Şanlıurfa’ya gelen Tıp Fakültesi öğrencileri, OSM Ortadoğu Hastanesini ziyaret etti. Daha önce bazı okul arkadaşlarının Türkiye'ye geldiğini hatırlatan öğrenciler, bu arkadaşlarının tavsiyesine uyarak Türkiye seyahatine katıldıkla-

rını dile getirdi. Gittikleri yerlerde bulunan hastaneleri de ziyaret ederek izlenimlerini not aldıklarını söyleyen öğrenciler, bu kapsamda OSM Ortadoğu Hastanesini de ziyaret ettiklerini dile getirdi. Öğrenciler, hastanenin çeşitli yerlerinde incelemelerde bulunduktan sonra konferans salonuna geçerek, hastanenin tanıtım filmlerini izledi. Okulun onur öğrencilerinden oluşan 20 kişilik grup, İdari İşler Direktör Yar-

dımcısı Cengiz Bolat'a hastane ve Şanlıurfa ile ilgili çeşitli sorular yöneltti. Bu arada öğrenciler, üzerinde çalıştıkları bir araştırmayı hastane yetkilileri ile paylaştı. İbadet ederek kalp hastalığının iyileşebileceği yönünde bilimsel bir araştırma yaptıklarını anlatan öğrenciler, araştırmalarının devam ettiğini, araştırma sonuçlarının dünya çapında ses getirmesini beklediklerini dile getirdi.

Amerikan Mississippi Üniversitesinden gelen Tıp Fakültesi öğrencileri, OSM Ortadoğu Hastanesindeki hastaları ziyaret ederek durumları hakkında bilgi aldı.

TANSİYON

GÜNDEM

12


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Kanser tedavisi için Irak'tan Urfa’ya geldi HACI KAYIKÇI Muhabir

E

rbil Devlet Hastanesinde kolon kanseri teşhisi ile ameliyat edilen Abdurrahman Emin, Radyoterapi ve Kemoterapi tedavisi için Urfa'ya geldi. Tedavisi 50 gün sü-

13

GÜNDEM

TANSİYON

ren Emin, 30 Mayıs'ta taburcu oldu. Tedavi süresince servisteki görevlilerle sıkı diyalog geliştiren Emin, onlardan Türkçe öğrenmeye çalıştığını dile getirdi. Hemşirenin kendinizi nasıl hissediyorsunuz sorusuna Türkçe “turp gibiyim” cevabını veren Emin, serum takıldığında sıkıldığını bu sıkıntısından da tespih çekerek kurtul-

duğunu anlattı. Uzun süre Irak'taki hastanelerde derdine dermen aradığını söyleyen Emin, 2 ay önce Erbil Devlet Hastanesinde kolon kanseri teşhisi ile ameliyat edildiğini, doktorlarının tavsiyesi üzerine kemoterapi ve radyoterapi tedavisi için Şanlıurfa'ya gelme kararı aldığını söyledi.


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Emin, hastaneye gelişinde yürümekte zorlandığını bu yüzden tekerlekli sandalye ile taşındığını, yakınlarının kendisinin yaşamı ile ilgili endişe duyduğunu hatırlatarak: “Buraya geldiğimde ilk önce Prof. Dr. Ali Uzunköy tarafından muayene edildim. Onkoloji Uzmanı Dr. Elif Özkan'ın da dahil olduğu bir komisyon tarafından durumum değerlendirildikten sonra tedavi programına alındım. Hastane benim için Arapça bilen bir hemşire görevlendirdi ama ben Türkçe öğrenme konusunda gayret sarf etmek istedim. 50 gün süren tedavi boyunca serviste çalışanlarla sıkı bir diyalog geliştirdim. Bu süre içerisinde birçok Türkçe kelime öğrenerek hem hastalığımı unutmaya çalıştım hem de çalışanlara ilginç gelen telaffuzumla serviste çalışanların gülmesini sağladım.” dedi. Abdurrahman Emin'e kardeşi Eyyüp Emin tarafından refakat ediliyor. Özel odasında Irak'tan getirdiği semaverle çay demleyen Eyyüp Emin odalarını ziyarete gelen doktor ve hemşireleri Irak çayı ikram etmeden göndermediklerini söyledi. “Kendimi Süleymaniye'deymiş gibi hissediyorum” diyen Abdurrahman Emin, zaman zaman Türkiye'ye gelerek burada tanıştığı dostları ile bir araya gelmeyi düşündüğünü aktardı.

Urfa'ya gelmek, İstanbul'a gitmekten daha zor Özel bir Havayolu şirketi tarafından başlatılması planlanan ancak son anda iptal edilen Şanlıurfa-Erbil Uçak seferi için yoğun talep dikkat çekiyor. Kanser tedavisi için OSM Ortadoğu Hastanesine gelen Abdurrahman Emin, Urfa'ya gelmenin İstanbul'a gitmekten daha zor olduğunu söyledi. Emin, Erbil-Şanlıurfa seferi başlatılması halinde çok sayıda insanın tedavi için Urfa'yı tercih edeceğini söyledi. Emin şunları söyledi: “Şanlıurfa bize çok yakın olmasına rağmen birçok Iraklı hasta İstanbul'u tercih ediyor çünkü İstanbul'a uçakla 2 saatte ulaşıyorsunuz. Şanlıurfa'ya ise kara yolu ile 24 saatte ancak gelebiliyorsunuz. Bu nedenle buradaki hizmeti arzulayan birçok Iraklı, İstanbul'daki hastaneleri tercih etmek zorunda kalıyor. Süleymaniye'den buraya kadar minibüs ile geldik. Saat 11 buçukta bindik arabaya Urfa'ya ertesi gün tam 11 buçukta indik. Yani 24 saat boyunca biz arabanın içindeydik. Önce Kerkük'e gittik sonra Erbil'e gitmek zorunda kaldık. Daha sonra da sınıra gittik. Bu gibi yerlerde bayağı bir sıkıntı çektik. Özellikle sınırda 7 saat boyunca bekledik. Hatta geceyi sınırda geçirdik. Keşke bu çözülseydi. İnşallah ilerde bunu çözecekler.” Iraklı Abdurrahman Emin'in doktoru Elif Özkan da özellikle Kuzey Irak ve Suriye'den çok sayıda hasta kabul ettiklerini ancak, her defasında hastaların ulaşımda yaşadıkları sorunları kendilerine bildirdiklerini dile getirdi. Dr. Özkan, Şanlıurfa'dan Erbil'e uçuşların başlaması ile bu şikâyetlerin de biteceğini aktardı.

50 günlük maratonu tespih çekerek atlattığını dile getiren Emin, burada kalıcı dostluklar edindiğini belirtti. Emin'in mesai bitiminde hastaneden ayrılacağını dile getiren Servis Sorumlusu Mehmet Nur Kösen, Iraklı misafirlerinin sağlığına kavuşmasını kutlamak için serviste bulunan diğer hemşire arkadaşları ile birlikte Atatürk Ormanına piknik yapmaya gideceklerini söyledi.

TANSİYON

GÜNDEM

14


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Türkçenin altın çocuklarından sünnet olan akranlarına geçmiş olsun ziyareti. NECATİ GERGER Muhabir

T

ürkçe Olimpiyatları İl etkinliklerine katılmak üzere Şanlıurfa'ya gelen öğrenciler, GAP Arena Stadyumundaki gösterinin ar-

15

GÜNDEM

TANSİYON

dından sabah kahvaltısı için OSM Ortadoğu Hastanesine geldi. 20 farklı ülkeden 50 öğrencinin katılımı ile gerçekleşen ziyaret boyunca hasta yakınları ve hastane çalışanları öğrencilerle birlikte fotoğraf çekinmek için sıraya girdi. Kahvaltının ardından Konferans salo-

nuna geçen öğrencilere hitap eden Başhekim İbrahim Halil Baysal, fedakar Anadolu insanının gayretleri ile yeni bir dünya kurulduğunu belirterek öğrenci ve öğretmenlere teşekkür etti. Türkçe'nin altın çocuklarını Şanlıurfa'da ağırlamaktan büyük mutluluk duyduklarını ifade


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

eden Baysal: “Yıllar önce hayal gibi görünen hedefler bugün gerçeğe dönüşüyor. Bu başarının ortaya çıkmasında, öncelikle değerli büyüğümüz Sayın Fethullah Gülen Hoca efendinin ufuk açıcılığı var. Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden mezun olduktan sonra parayı pulu elinin tersi ile iten çok değerli öğretmenlerimizin emeği var. Anadolu esnafının cömertliği var. İnsanımızın hoşgörüsü misafirperverliği var. Muhteşem bir organizasyondu. Bize tarifi imkansız duygular yaşattığınız için hepinize çok teşekkür ediyorum.” dedi. Uz. Dr. İbrahim Halil Baysal'ın ardından söz alan GAP Eğitim Gönüllüleri Derneği Başkanı ve Şanlıurfa İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Murat Süngü, kendisinin de yurtdışında eğitim faaliyetlerine katıldığını dile getirdi. Gürcistan'daki Türk okulunun kurucuları arasında yer aldığını hatırlatan Süngü'nün, bu okuldan gelen Giorgi isimli öğrencinin de misafir grup arasında yer aldığını söylemesi salondan büyük alkış aldı. Süngü: Bugün çok duyguluyum. Yıllarca görev yaptığım o bölgede Türkçe bilmeyen insanların arasında kendimi çok garip ve mahsun hissetmiştim. Bugün o bölgenin insanları benim dilimi konuşuyor, benim folklorumu oynuyor. Bu tarifi imkansız bir duygu. Bu duyguyu her yıl yaşamak çok güzel” dedi. Milli Eğitim Bakanlığı Yurtdışı Eğitim Kurumları Genel Müdürü Hasan Kaplan da, stadyumda yapılan gösteriden çok etkilendiğini söyleyerek öğrencileri kutladı. Konuşmaların ardından öğrenci ve öğretmenlere, üzerinde Balıklıgöl resmi bulunan plaketler takdim edildi. Gürcistanlı Giorgi'nin plaketini öğretmeni Murat Süngü verdi. Toplu fotoğraf çektirilmesinin ardından bazı öğrenciler hasta ziyareti yapmak istediğini belirtince Gürcistan, Kenya, Mali ve Filandiya'dan gelen öğrenciler hastanede sünnet olan Şanlıurfalı Muhammed Nur Gümüşçü'nün adasına giderek geçmiş olsun dileklerinde bulundu. Farklı renkteki çocukları karşısında görünce şaşıran Şanlıurfalı Muhamed Nur Gümüşçü de: “Ben sizi akşam televizyondan izlemiştim. Çok güzeldi.” cevabını verdi. Öğrencilerin boynuna sarılan Muhammmed Nur Gümüşçü'ün annesi de: “Yanımda hiçbir şey yok ama ben size bu tesbihi hediye edeyim” diyerek sürekli çektiği tespi-hini Filipinlerden gelen öğrenciye hediye etti.

130 ülkeden gelen 1000 öğrenci Türkçelerini yarıştırdı. Olimpiyatların Şanlıurfa turnesinde İbrahim Tatlıses sürprizi yaşandı.

TANSİYON

GÜNDEM

16


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

YÜCEL ARZEN

Sanatçı Yücel Arzen, Hemşireler gününe renk kattı MEHMET ÇETİNKAYA Muhabir

H

emşirelik Haftası münasebeti ile OSM Ortadoğu Hastanesi tarafından çeşitli etkinlikler düzenlendi. İki gün süren etkinliklere çevre illerdeki sağlık eğitimcileri ve öğrenciler de katıldı. Etkinliklerin 2. gününde katılımcılara sanatçı Yücel

17

GÜNDEM

TANSİYON

Arzen tarafından unutulmaz bir konser verildi. 12–18 Mayıs tarihleri arasında kutlanan hemşirelik haftası Şanlıurfa'da da çeşitli etkinliklere sahne oldu. OSM Ortadoğu Hastanesinin düzenlediği etkinliklerin birinci gününde düzenlenen konferansın açılış konuşmasını Hastane Başhekimi İbrahim Halil Baysal yaptı. Açılış konuşması-

nın ardından kürsüye gelen hemşire Sema Erkek “Bir yaşama dokunmak” adlı mektubu katılımcılarla paylaştı. Daha sonra kürsüye çıkan Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şahin Aksoy ''Hemşirelik ve Sağlık Hizmetlerin(d)e Ne Et(t)tik ?” konulu konferansında, Sağlık hizmetinin sunumunda etik değerlerin önemi, sunulan hizmetin kalitesinde sağlık ça-


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

lışanlarının ve hemşirelerin yaklaşımı, hemşirelik mesleğinin etik sorunları ve çözümleri gibi konular üzerinde durdu. OSM Ortadoğu Hastanesi Hemşirelik Hizmetleri Direktörü Hatice Uğur Sayın da “Hemşirelikte her bireye yeterli ve eşit hizmet sunumu” konulu konferansında ülkemizde ve dünya ülkelerindeki sağlık hizmetlerinin sunumu arasında oluşan eşitsizliklerden ve bu eşitsizliklerin nedenlerinden bahsetti. Sayın, sağlık hizmetlerinin sunumundaki eşitsizliklerin giderilmesinde en etkili meslek gurubunun hemşirelik olduğunu söyledi. Soru cevap bölümüyle devam eden birinci gün etkinlikleri, katılımcılara ve konuklara verilen ikramla sona erdi.

İkinci gün etkinliklerine Yücel Arzen konseri damgasını vurdu. OSM Ortadoğu Hastanesi'nin davetlisi olarak Şanlıurfa'ya gelen sanatçı Yücel Arzen DSİ Konferans Salonunda unutulmaz bir konser verdi. konserde renkli dakikalar yaşandı. Önce Grup Arzele şarkılarını söyledi ardından Yücel Arzen sahne aldı. Birbirinden güzel şarkılarını hemşireler ve hastane çalışanları için seslendiren Arzen, konserin ardından kendisi ile fotoğraf çektirmek isteyen hastane çalışanlarını da kırmadı. Şanlıurfa'ya sıklıkla geldiğini hatırlatan Arzen: “Şanlıurfalılar bizi çok sevdi, biz de bu kadim kenti ve Şanlıurfalıları çok seviyoruz. OSM Ortadoğu Hastanesi çalışanları ile bir aradaydık bugün. Bu coşkulu kalaba-

lığın karşısında şarkılarımı okumaktan çok keyif aldım. Umarım onlar da eğlenmişlerdir.” dedi. Etkinliklere katılan hemşirelerden Sibel Özçelik ise: “Bu yılki hemşirelik haftası etkinlikleri çok renkli geçiyor. Yücel Arzen benim çok sevdiğim bir sanatçı özellikle iki alyans şarkısını çok beğeniyorum. Sahne performansı da çok iyiydi. Bizi Yücel Arzen'le buluşturan ve diğer etkinliklerle haftamızı renklendiren tüm yöneticilerimize arkadaşlarım adına teşekkür ediyorum.” dedi. Etkinlikler Konserin ardından El-Ruha otelde verilen gala yemeği ile sona erdi, Çalışanlar gecede keyifli vakit geçirerek bir yılın yorgunluğunu attı.

El-Ruha otelde gala yemeği düzenlendi.

NİHAT BOYTÜZÜN

TANSİYON

GÜNDEM

18


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Filipinli Dr. Bolido, Harranlı Yunus’u muayene etti İSMET BOZKURT Röportaj

F

ilipinlerden gelen bir grup doktor, OSM Ortadoğu Hastanesini ziyaret etti. Filipinlerde bulunan Türk okulundaki öğretmenler vasıtası ile Türkiye'yi tanıdıklarını ifade eden doktorlar onların davetlisi olarak Türkiye'de bulunduklarını söyledi. İstanbul'a iner inmez gezi için ilk olarak Şanlıurfa'ya geldiklerini kayde-

19

GÜNDEM

TANSİYON

den Filipinli doktorlar, hastanedeki imkânlar ve Şanlıurfa ile ilgili bilgi aldı. İdari İşler Direktör Yardımcısı Cengiz Bolat'la birlikte, yatan hastaları ziyaret eden Filipinli doktorlar hastalar hakkında bilgi alıp bir çocuğu muayene etti. Filipinli Pediatri Uzmanı Dr. Vince Robins Bolido Tansiyon okurları için İsmet Bozkurt'un sorularını yanıtladı. Türkiye'ye gelmeye nasıl karar verdiniz? Türk Okulu var bizim orada. Türkiye'den gelen doktorlar onlarla birlikte

kalıyorlardı. Bir arkadaşlık başladı önce sonra onlar bizi buraya davet etti. Biz de 5 arkadaşımla birlikte Türkiye'ye geldik. Önce Uçakla İstanbul'a, oradan da Şanlıurfa'ya geldik. Arkadaşlarımız bizi hastanenize getirdi. Sizce Türkiye nasıl bir ülke? Türk arkadaşlarımdan öğrendiğim kadarıyla demokratik, gelişmiş bir ülke. Gezinin ardından bu sorunuza daha net yanıt verebilirim.


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Urfa programınız belli mi başka nereye gideceksiniz? (Elindeki haritaya bakarak) Balıklıgöl, Eyyüp Peygamber, Harran, Bakırcılar Çarşısı… Başka hangi illeri gezeceksiniz? Antep, Maraş, Antalya, İstanbul... Filipinler Müslüman bir ülke mi? Eskiden Müslüman bir ülkeydi ancak İspanyolların sömürüsü başladıktan sonra asimile oldu. İnsanlar, inançlarını da kaybetti. Daha önce Flipinler'in tamamına yakını Müslümandı, ancak şu anda Müslüman nüfus %10 civarında. Müslümanlara “Terörist, tehlikeli insan” muamelesi yapılıyor. Sabah kahvaltısında ne yiyorsunuz?

Bizim Orda sabah kahvaltısında en fazla tüketilen şey pilavdır. Pilav üstü yumurta yapılır. Bir de kurutulmuş balık çok tüketilir. Bunlar çok ağır yemekler, sabah bunları yiyorsanız akşam yemeğinde ne yiyorsunuz? Yine aynı benzer şeyler var. Çok değişmiyor yani… Çay yok mu? Çay yok, zeytin, peynir yok… Filipinler kalabalık bir ülke mi? Evet kalabalık. Devlet çocuk yapılmasını istemiyor ama din adamları daha fazla çocuk yapılması için insanlara tavsiyelerde bulunuyor. Bu konuda bir çekişme var diyebilirim. İnsanlar orada özgürce yaşaya-

biliyorlar mı? Fazlasıyla... Çok fazla rehavet var. O kadar özgür bırakmışlar ki kimse çalışmak istemiyor. Düzen yok. Kimse işini doğru düzgün yapmıyor. Disiplin yok. Sizin çalıştığınız hastane ile kıyasladığınızda burayı nasıl buluyorsunuz? Burası çok modern, tanı koyma bakımından çok fazla cihaz var çalıştığım yer bu kadar donanımlı değil. Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Türkiye'yi tanımamıza aracı olan ve buralara kadar bizimle birlikte gelerek buradaki güzel insanlarla bizi tanıştıran Türk öğretmenlere çok teşekkür ediyorum.

İdari İşler Direktör Yardımcısı Cengiz Bolat (hasta başında) ile birlikte, yatan hastaları ziyaret eden Filipinli doktorlar hastalar hakkında bilgi aldı.

TANSİYON

GÜNDEM

20


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Saldırıya uğrayan Belediye Başkan Yardımcısı OSM Ortadoğu Hastanesi’nde tedavi edildi. O

SM Ortadoğu Hastanesi bölgenin önde gelen isimlerine ev sahipliği yapıyor. 25 Mayıs 2011'de silahlı saldırıya Uğrayan Şanlıurfa Belediye Başkan Yardımcısı ve Şanlıurfaspor Başkanı Habib Arslan OSM Ortadoğu Hastanesinde tedavi edildi. Hastanenin Basın Yayın ve Halkla İlişkiler servisi tarafından yapılan yazılı açıklama ile Arslan'ın son durumu kamuoyu ile paylaşıldı. Açıklama şöyle: “Ateşli silahla yaralan-

HABİB ARSLAN

21

GÜNDEM

TANSİYON

ma sonucu dün gece saat 22:00 civarında hastanemize kaldırılan Şanlıurfa Belediye Başkan Yardımcısı ve Şanlıurfaspor Başkanı Sayın Habib Arslan Acil serviste yapılan ilk müdahalenin ardından Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanımız Dr. Ahmet Ün başkanlığındaki bir ekip tarafından değerlendirildikten sonra ameliyata alınmıştır. Kurşunun Sağ ayak bileğine yakın bir noktadan girip çıktığı ve fibula kemiğine zarar verdiği tespit edilmiştir. Başarılı geçen Ameli-

yatın ardından ayak atele alınmış ve hasta antibiyotik tedavisi için servise çıkarılmıştır. Sayın Arslan'ın genel durumu gayet iyi.” Bu arada, hastanemiz bünyesinde oluşturulan ‘Basın Bilgilendirme ve Yönetim Merkezi’ tarafından Habib Arslan’ı ziyaret etmek isteyen yakınları belli periyotlarla (Enfeksiyon riskine karşı korunarak) odaya alındı ve sevenleri ile koordineli bir şekilde görüştürüldü.


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

SENEGAL DEVLET ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF. DR. SALİH NDBİAYE:

Hastanenizin Senegal için esin kaynağı olacağını düşünüyorum S

enegal Devlet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Salih Ndbiaye'nin de aralarında bulunduğu bir grup akademisyen OSM Ortadoğu Hastanesinde gezi ve incelemelerde bulundu. Rektör Ndbiaye: "Burada gördüğümüz alt yapının Senegal için esin kaynağı olacağını düşünüyorum." ifadelerine yer verdi. Senegal Devlet Televizyonunda yayınlanan Türkiye belgeselini izledikten sonra Anadolu turu yapmaya ka-

rar verdiklerini ifade eden Rektör Ndbiaye, bu kapsamda 20 kişilik akademisyen grupla Ülkenin birçok yerini ziyaret ettiklerini söyledi. Şanlıurfa'daki tarihi ve turistik yerlerin de gezi kapsamında olduğunu dile getiren Ndbiaye: “Daha önceden hastanenizin varlığından haberdar değildim. Urfa'ya geldiğimizde bölgenin en büyük hastanesinin bu şehirde olduğunu duyunca inceleme yapma ihtiyacı duyarak buraya geldik. Çok

güzel karşılandık ve detaylı bilgi aldık. Hastanenizden çok etkilendik. Burası, oldukça modern ve teknik alt yapı olarak çok iyi durumda. Biz Senegal'e döndüğümüzde Türkiye'yi ve hastanenizi anlatacağız. Umarım burada gördüğümüz alt yapı Senegal'deki hastaneler için esin kaynağı olur. Yapacağım bilimsel sunumlarda hastanenizden örnekler vermeyi düşünüyorum.” ifadelerine yer verdi.

PROF. DR. SALİH NDBİAYE (SOL BAŞTA)

TANSİYON

GÜNDEM

22


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Prematüre Retinopati (ROP) tedavisi Urfa'da yapılıyor İMAM DİKKAFALI Muhabir

B

in gramın altında doğan çocukların %70'inde retinopati rahatsızlığı görülüyor. Tedavi edilmezse körlükle sonuçlanan bu rahatsızlığın tanı ve tedavisi OSM Ortadoğu Hastanesinde yapılıyor. Vaktinden önce doğan bebeklerde sıkça görülen retinopati (Gözün ağ tabakasında anormal damar gelişimi) rahatsızlığı için çocukların mutlaka bu konuda deneyimli Göz Hastalıkları Uzmanına muayene ettirilmesi ve tedavisinin yaptırılması gerekiyor. Konuya ilişkin açıklama yapan OSM Ortadoğu Hastanesi Göz Hastalıkları polikliniği Sorumlu Hekimi Doç. Dr. Erdinç Aydın şunları söyledi: “Hastalık, doğumu takiben başlayarak gözün ağ tabakasında anormal damarların oluşumu ile körlük sebebi olacak şekilde ilerleyebilir. Prematüre Retinopatisi 1.000 gramın altında doğan bebeklerde %70 oranında görülür. Bu nedenle 1.500 gramın altında doğan veya 32'inci haftadan önce doğmuş olan tüm bebeklerin mutlaka konusunda uzman göz hekimi tarafından değerlendirilmesi gerekir. Bebeklerde rastlanan akciğer, kalp da-

23

GÜNDEM

TANSİYON

mar rahatsızlıkları, ağır enfeksiyonlar ve beyinde yaşanabilecek problemler de retinopati riskini arttırır. Doğumdan sonraki 4-6 hafta arasında bebeklerin mutlaka göz muayenesinden geçirilmesi gerekmektedir. Tedavide başarıyı etkileyen temel faktörlerden biri de hastalığın hangi evrede oluştuğudur. Hafiften ağıra doğru beş evresi bulunan ROP (Prematüre Retinopati) tedavisini hastanemizde başarı ile uyguluyoruz. İlk iki evresinde takip yeterli oluyor ancak, üçüncü evreden itibaren lazer veya krio tedavisi

ERDİNÇ AYDIN

uyguluyoruz. Bu tedavilerin ardından hastalığın ilerlemesi ve olumsuz etkileri bebeklerin büyük bir kısmında önleniyor. Ailelerin bu konuda çok duyarlı olması gerekiyor zira hastalık 4'üncü veya 5'inci evreye ulaşmışsa yapılan cerrahi müdahalede alınan olumlu sonuç oranları düşüyor. Güneydoğu'da prematüre retinopati hastalığının teşhis ve tedavisini yapabilen klinik yok denecek kadar az. Hastanemizdeki altyapı bu tedaviye imkan veriyor.”


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Uyku apnesine cerrahi müdahale CENGİZ YILDIZ Muhabir

zellikle kilolu kişilerde sık görülen Uyku Apnesi Hastalığının Cerrahi tedavisi OSM Ortadoğu Hastanesinde yapılıyor.

Ö

KBB Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Harun Soyalıç, uyku apnesi hastalığı ile ilgili bilgi verdi. Dr. Soyalıç, hastanedeki imkanlar sayesinde bu hastalığın tedavisinin Urfa'da yapılabildiğine dikkat çekti. Uyku Apnesini; “Boğazdaki kasların havanın geçeceği alanı kapatacak şekilde gevşemesi sonucu uykuda solunumun durması” olarak tanımlayan Op. Dr. Soyalıç, tıkayıcı tip uyku apnesinin cerrahi müdahale ile tedavi edildiğini kaydetti. 30-60 yaş arası dönemde daha sık görülen bu rahtsızlığın kilolu kişilerde görülme oranın yüksek olduğuna vurgu yapan Op. Dr. Soyalıç, hastalıkla ilgili belirtileri; gündüz uyuklaması, horlama, ağız kuruluğu, baş ağrısı, unutkanlık, dikkat azlığı ve konsatrasyon bozukluğu şeklinde sıraladı. Dr. Soyalıç, hastalığın tedavi edilmemesi halinde, cinsel fonksiyon bozukluğu, hipertansiyon, akciğer hiper-

Op. Dr. Soyalıç, uyku apnesinin belirtilerini; gündüz uyuklaması, horlama, ağız kuruluğu, baş ağrısı, unutkanlık, dikkat azlığı ve konsatrasyon bozukluğu şeklinde sıraladı. Soyalıç, bu tür belirtileri olan hastaların mutlaka uzman doktora muayen olmasını önerdi. tansiyonu, kalp ritim bozukluğu ve inme (felç) gibi birçok hastalığa davetiye çıkarılmış olacağını dile getirdi.

Uykuda solunum durması ve horlama ile hastaneye başvuran kişilerin önce genel fizik muayeneden geçirildiğini aktaran Dr. Soyalıç, bu muayeneyi KBB muayenesi, filexihle fiberoptik endoskopi muayenelerinin takip ettiğini söyledi. Hastalığın kesin teşhisi için, Polisomnografi (uyku testi) yapılması gerektiğini dile getiren Soyalıç, hastanın uyku laboratuarında 1 gece takip edildiğini, gece boyu izlenen hastada uyku apnesinin beyinle ilgili bir durum mu, yoksa tıkayıcı tipteki uyku apnesi mi olduğunun tespit edildiğini anlattı. Bu sayede hastalığın şiddetinin de tespit edildiğini ifade eden Soyalıç, hastanedeki geniş imkanlar sayesinde hafif ve orta şiddetteki “tıkayıcı uyku apnelerine” çok seviyeli cerrahi müdahale uyguladıklarını belirtti. İleri derecedeki uyku apnelerine cPAP veya bPAP denilen uykuda takılan cihazlar kullanılması gerektiğini belirten Dr. Soyalıç, yapılan ameliyatla yumuşak damak ile dil arkasındaki tıkanan ya da çöken alanların genişletildiğini söyledi. Dr. Soyalıç, hastanın ameliyatın ardından 2 gün içinde taburcu edildiğini sözlerine ekledi.

TANSİYON

GÜNDEM

24


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Güneydoğu'nun altın portakalına OSM Ortadoğu'dan güçlü destek MEHMET EMİN ÇOBAN Muhabir

arran Üniversitesi ve Edessa TV'nin birlikte organize ettiği Mozaik Kısa Film Festivalinde dereceye giren eserler belli oldu. Harran Üniversitesi Osmanbey Yerleşkesi Fen Edebiyat Fakültesi Konferans Salonunda yapılan ödül törenine Türkiye'nin faklı illerinden gelen çok sayıda genç yönetmen katıldı. Şanlıurfa'daki önemli organizasyonlara verdiği destekle dikkat çeken OSM Ortadoğu Hastanesi bu organizasyonun da ana sponsor oldu.

H

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurçay Türkoğlu, Ünlü belgesel yapımcısı Coşkun Aral, Sinemacı Hilmi Etikan ve Yönetmen Ethem Özgüven'in Juri Üyesi olarak görev aldığı festivalde, eserler kurmaca ve belgesel olmak üzere iki dalda değerlendirmeye tabi tutuldu. Toplamda 101 eserin değerlendirildiği Festival sonunda birincilere 3 Bin, 2'incilere 2 Bin, 3'üncülere ise Bin lira ödül verildi. Belgesel dalında İstanbul Üniversitesinden “Ben Geldim Gidiyorum” adlı yapımı ile Metin Akdemir birinci olurken, kurmaca dalında ise Hacettepe Üniversitesinden “TOP” adlı yapımı ile yarışan Mehmet Tümer birinci ilan edildi.

25

GÜNDEM

TANSİYON

Programda Konuşan Edessa TV yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Savaş, Şanlıurfa'nın daha önce birçok filme ev sahipliği yaptığını hatırlatarak sektörün Şanlıurfa'da yeniden canlandırılması adına farkındalık oluşturmak ve genç yönetmenlerin şehri tanımasına olanak sağlamak amacı ile projeyi hayata geçirdiklerini ifade etti. İlk olmasına rağmen yarışmaya 101 yönetmenin eser gönderdiğine dikkat çeken Savaş, bu sayının önümüzdeki yıllar için ümit verici olduğuna dikkat çekti. Şanlıurfa Belediye Başkan Yardımcısı M. Fevzi Yücetepe ise önümüzdeki yıllarda organizasyona belediye olarak destek vereceklerini söyledi. Mozaik Kısa Film Festivaline Şanlıurfa'nın önde gelen firmaları da sahip çıktı. Şanlıurfa'da yapılan önemli organizasyonlara destek veren OSM Ortadoğu Hastanesi Festivalin ana

Programın anasponsoru OSM Ortadoğu Hastanesinin İdari İşler Direktörü Mustafa AKKAYA’ya (Solda) plaket verildi.

sponsorluğunu üstlendi. Hastanenin Yönetim Kurulu Başkanı Uz. Dr. İbrahim Halil Baysal adına plaket alan İdari İşler Direktörü Mustafa Akkaya; kentin en büyük yatırımı olmanın bazı sorumluluklar yüklediğine işaret ederek: “Bu projenin kentimizdeki sinema sektörünün gelişmesi adına atılmış değerli bir adım olduğuna inanıyoruz. Mozik Kısa Film Festivali 5-10 yıl sonra çok daha faklı bir noktaya gelecek. Antalya Altın Portakal Film Festivali gibi büyük bir organizasyon şekline dönüşmemesi için bence hiçbir engel yok. OSM Ortadoğu Hastanesi olarak kentimiz adına değerli bulduğumuz bu adımı geri dönüşüm beklemeden destekleme kararı aldık. Emeği geçen herkesi kutluyorum.” dedi.




HOŞGELDİN YA ŞEHR-İ RAMAZAN

Ramazan’da sağlıklı beslenin Ramazan ayında, sağlıksız ve dengesiz beslenen kişilerde halsizlik, depresyon, mide ağrısı, hazımsızlık, tansiyon düşmesi gibi bir çok sağlık problemi yaşanabiliyor. İftar ve sahurda tüketilen gıdalara dikkat edilmesini öneren uzmanlar ağır ve yağlı gıdaların yerine hafif, posalı ve sebze ağırlıklı beslenmeyi öneriyor.


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Uzmanlar, hafif yemeklerle iftara başladıktan sonra 15-20 dakika ara verilmesini öneriyor. Ardından az yağlı ızgara, sebze yemekleri, kuru baklagiller, salata, ayran gibi fazla ağır olmayan yemeklerin tercih edilmesini tavsiye ediliyor.

OSM Ortadoğu Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü Uzmanlarından Gözde Çankaya, oruç tutanların Ramazan ayında nasıl beslenmesi gerektiğine ilişkin çeşitli tavsiyelerde bulundu.

R

29

RAMAZAN

TANSİYON


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Sahurda; süt, peynir, yumurta, çorba, zeytin, tahıllı ekmek, domates, salatalık, biber, meyve gibi besinlerden oluşan hafif bir öğün tüketmek en doğrusudur.

TANSİYON

RAMAZAN

30


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

GÖZDE ÇANKAYA

31

RAMAZAN

TANSİYON



Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Ödeme sistemlerinde bir alternatif olarak TİG ve evveliyatı M. MUTİ AKSOY Mali işler Direktörü

B

Hasta sınıflandırmaları değişik amaçlarla yapılmakla birlikte, yaygın kullanımları, ödeme sistemlerine esas teşkil etmeleriyle başlamıştır. Bu açıdan gruplandırmaların, tedavi maliyetleri açısından homojen gruplar halinde tanımlanması önem kazanmıştır. Gruplar, hastaların kliniksel ve demografik karakterleri göz önünde tutularak oluşturulmaya çalışılmıştır. Beklenen maliyet esasına göre oluşturulmuş endeks yoluyla, gruplar arası göreli kaynak kullanımı belirlenmektedir. Bu durumda baz olarak seçilen, ortalama maliyet gerektiren grubun endeks değeri 1 olup, diğer grupların endeks değerleri bu grup esas alınarak belirlenir. Her grubun maliyet endeksi ve baz seçilen grubun maliyeti bilindiği takdirde, diğer hasta gruplarının beklenen maliyetlerinin hesaplanması mümkündür.

33

GÜNCEL

TANSİYON

Sağlık sigortasının toplumun tüm kesimini kapsayacak şekilde yaygınlaştırılmasının sayılamayacak katkıları vardır. Buna karşın, sigortanın varlığı bireylerin sağlık risklerine ve önleyici hizmet kullanımına dönük davranışlarını etkileyecektir. Yeni düzenlemeler yoluyla eğer uygun maliyet paylaşım yöntemleri izlenmezse, sağlık sigortasının yaygınlaştırılması sektörde finansman sorunu yaşanmasına sebep olacaktır. A.B.D.'de geliştirilmiş, teşhise dayalı gruplandırma (TDG) bunun en bilinen örneğidir. İlk defa hastanelerin performanslarını ölçmek amaçlı yaratılan bu tarz sınıflandırmalar, daha sonra ödeme sistemlerinde de kullanılmaya başlanmıştır. 1983 yılında, A.B.D.'de Medicare programı (Federal Hükümet tarafından 65 yaş ve üstü gruba sağlanan genel sağlık sigorta sistemi) kapsamında olan hastalara

dönük ödemeler, TDG sistemi esas alınarak yapılmaya başlanmıştır. Bu uygulamayı takiben, TDG sistemi diğer yaş gruplarını da kapsaması için çeşitli revizyonlara uğramış, en son olarak, tüm hastaları kapsayan teşhise dayalı gruplandırma TDG) sistemi ortaya çıkmıştır. Bu en son revizyon ile ortaya çıkan TDG sisteminde, gruplar, hastanın demografik karakterinden ve ikincil teşhis grubundan bağımsız olup, hastanın ana teşhis grubuna ek olarak, hastalığın derecesi ve hastanın ölüm ihtimali de kullanılarak oluşturulmaktadır. Bu iki ek alt sınıflandırma da (hastalığın derecesi ve ölüm ihtimali) hayati ciddiyet önemine göre; düşük, orta, yüksek ve çok yüksek olmak üzere, dört şekilde tanımlanmıştır. Böylelikle, her hasta, hastalığın ana teşhis grubu, derecesi ve hastanın ölüm ihtimali olmak üzere, üç tanımlayıcı parametre kullanılarak gruplandırılmaktadır. Hasta başına ödemeler de, bu üç parametre göz önüne alınarak hesaplanmaktadır.


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Başka ülkelerde de, aynı sistem veya TDG sisteminden türetilmiş hasta gruplandırma metotları mevcuttur. Gruplandırma yöntemlerini ödeme sistemlerinde kullanan ülkelere örnek olarak A.B.D., Avustralya, İngiltere, Belçika, Avusturya, Almanya, Fransa, İtalya, Finlandiya, Norveç ve Portekiz'i gösterebiliriz. Bu anlamda ülkemizde de Teşhisle İlişkili Gruplar (TİG) adıyla türetilen ve uygulanmaya çalışılan ödeme sistemi geliştirilmiştir. Kanada, Danimarka, Hollanda, İspanya ve İsviçre gibi diğer ülkelerde de, benzer hasta gruplandırmaları kullanılmakta, ancak ödeme sistemlerine esas teşkil etmemektedir. Ülkemizde ilk defa 2005 yılında başlanan ve Yatan Hastalara yönelik bir ödeme yöntemi olarak geliştirilen Teşhis ilişkili grupların oluşturulmasındaki temel amaç, benzer çıktılar veya hizmetler alması beklenen vaka

tiplerinin bir tanımının yapılması ve böylece kıyaslanabilir bilgi üretilmesidir. Yani, eğer hastalar benzer sağlık gereksinimlerine sahip hasta gruplarına kategorize edilebilirse, herhangi bir hastaya sağlanan bakımı, gruptaki diğer bütün hastalara sağlanan bakımla (yani ortalamayla) karşılaştırmak mümkün olacaktır. Bu sistemde her hasta farklıdır, her hastanın bir dizi farklı klinik tanısı, risk faktörü, aile durumu ve çevresi vardır. Bu çeşitlilik neredeyse sonsuzdur. Bu çeşitliliği anlamlandırmak için, bunları benzer koşullar isteyen gruplara ayırmak gereklidir. Burada başlangıç noktası, bunların hastalıkları ve hastayı ana hastalığa (birincil tanıya) göre gruplandırmak ve daha sonra ikincil durumun varlığına ya da yokluğuna göre alt gruplara ayırmak TİG'lerde kullanılan gruplara ayırma yaklaşımlarından

ilki ve en önemlisidir. Belirlenen bu grupların içerisine düşen hastaların ortalama maliyetlerinden çıkarak her grup için birer bağıl değer atanması işlemleri de bu sistemin geri ödeme metodolojisi olarak kullanılmasının basit açıklamasıdır. Her hastane yatan hastaları için ürettikleri TİG'leri ve bunlara karşılık gelen bağıl değer miktarları oranında bütçeden pay alacaklardır. Sonuç olarak Teşhise dayalı ödeme sistemi uygulamalarının diğer ülke deneyimleri ve geçirdiği evrim düşünüldüğünde, bu sistemlere geçmek ancak aşamalı olacaktır. Bu aşamaların en önemli basamağı, sistemin işlerliği için oluşturulmuş, güvenilir ve maliyetleri doğru yansıtan, ülke koşullarına göre tanımlanmış bir veri tabanının oluşturulmasıdır.

M. MUTİ AKSOY

TANSİYON

GÜNCEL

34


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Cildinizi güneşten korumanın formülü... DR. NERMİN SAK Cildiye Uzmanı

lecek 4 yolu Tansiyon okurları için açıkladı.

1. Riski fark edin!

G

üneşin uyku düzenini sağlama, vücuda D vitamini sağlama, kişiyi sağlıklı kılma gibi işlevleri vardır. Fakat aşırı güneş ışığına maruz kalmak kırışıklıklara, lekelere ve cilt kanserine neden olabilir. Güneş ışığının yaşlanmada en büyük etken olduğu düşünülür. Bu etkiden korunmak için öncelikle sebze, meyve ağırlıklı bir diyet yapılmalıdır. Sebze, meyve içerisinde bulunan bazı maddeler güneşin zararlı etkilerini azaltır. Sigara içmemek alınabilecek başka bir önlemdir, sigara cilde zarar veren moleküller oluşturduğu için cilt daha dayanaksız bir hal alır.

Cildiniz hassas ya da yaşlanmaya açık olabilir. Özellikle 40 yaşından sonra her yıl bir dermatologa görünmenizde fayda vardır. Ciltteki küçük beyaz ağrısız lekeler ya da koyu lekeler, kırmızı renkteki sıkıntı veren noktalar ve güneş yanıkları tehlikenin habercisi olabilir. Bu faktörler fark edildiğinde cilt kanseri riskine karşı doktorunuza başvurmanız gerekir.

2. Doğru korunma yolunu seçin! Güneşin etkilerinden korunmak için doğru ürünü seçmek ve kullanmak çok önemlidir. Seçilen ürün gerekiyorsa her dışarı çıkıldığında uygulan-

malıdır. Güneş koruma ürünlerini seçerken koruma faktörüne dikkat edin, ürünü ciltteki makyaj ile aynı zamanda uygulayın, doğru miktarda koruyucu kullanın.

3. Ekstra koruma için… Sadece güneş koruma ürünü kullanmak tek başına yeterli değildir. Ayrıca şapka, uzun kollu tişört, hafif ve ışığı yansıtan kıyafetler giyin.

4. Yıl boyunca koruma için… Yaz bitimi ile güneşten korunma bitmemelidir. Korunmayan cilt güneşlenirken tehlike altındadır. Bu yüzden güneş ışıklarının dik geldiği saatlerde ışığa maruz kalmamaya özen gösterin.

Yapılabilecek en önemli şey cildi direkt gün ışığından korumaktır. Güneş kremi kullanmanın yanı sıra koruyucu ve gün ışığını yansıtacak kıyafetler giyilmesine özen gösterilmelidir. Güneşlenme cildi zayıflatacağı için kırışıklıklara, lekelere hatta cilt kanserine neden olabilir. OSM Ortadoğu Hastanesi Cildiye Uzmanı Dr. Nermin Sak, güneşin zararlı ışınlarından korunmak için izlenebi-

35

GÜNCEL

TANSİYON

Güneşten korunma ürünlerini makyajla aynı anda süremeye özen gösterin!


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Güneşin zararlı ışınlarından gözünüzü korumak için gözlük takmak en uygun yöntemdir, ancak gözlük seçiminde yapacağınız yanlış körlüğe varan sorunlara neden olabilir. Alacağınız güneş gözlüğü ultraviyole ışınlarını geçirmeyen özellikte olmalıdır.

Göz bebeğiniz karanlık ortamda büyür, ışıklı ortamda küçülür. Sahte güneş gözlüğünün oluşturduğu karanlık görüntü nedeni ile gözbebeğiniz yanılır ve yeteri kadar küçülemez. Bu nedenle zararlı ışınlar göz bebeğinizden daha fazla geçerek göz sağlığınıza zarar verir.

Sahte güneş gözlükleri kör ediyor HACI KAYIKÇI Muhabir

O

SM Ortadoğu Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Bahattin Demirkol, güneş gözlüğü alırken dikkat edilmesi gereken konulara ilişkin bilgi verdi. Demirkol, güneş gözlüklerinin mutlaka Ultraviyole ışınlarını engelleyici özellikte olması gerektiğinin altını çizdi. Bu özelliğe sahip olmayan gözlüklerin göze yarar sağlamayacağını belirten Demirkol, aksine bu gözlüklerin oluşturduğu karanlık ortam nedeni ile göz bebeğinin küçülmediğini, böylelikle zararlı ışın-

ların geniş kalan göz bebeğinden bol miktarda geçerek göze zarar verdiğini anlattı. Demirkol şunları söyledi: “Karanlık ortamlarda göz bebeklerimiz büyür. Böylece daha çok ışık göz bebeklerimizden içeri sızar. Eğer %100 ultraviyole koruyucu olmayan gözlükler kullanılırsa güneşin zararlı ışınları gözde kızarıklıkların oluşmasına neden olur. Uzun süreli kullanılması halinde ise gözde kalıcı zarara hatta körlüğe bile yol açabilir. Güneş gözlüklerinin ultraviyole ya da mor ötesi ışınları önlediğine dair bir sertifikasının olmasına dikkat edilmesi gerekiyor. Güneş gözlüğü almaya karar verirken gözlü-

ğü ışığa karşı tutup aşağı yukarı oynatın, eğer camda dalgalanmalar meydana geliyorsa gözlük camının düşük kalitede olduğuna işarettir. Güneş gözlüğü camının gözde tam koruma sağlayabilmesi için üstten yandan ve karşıdan yansıyan ışınlardan da koruyacak şekilde dizayn edilmiş olması önemlidir. Estetik amaçla yüzden uzakta kalan camlar yeterli korumayı sağlamayabilir. Güneş gözlüklerinin cam renginin duman ve kahverengi olmasına dikkat edilmeli ve camın koyuluk miktarı kişinin ışık hassasiyetine göre seçilmelidir.

TANSİYON

GÜNCEL

36


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Yeterli ve dengeli beslenme kronik yorgunluğu önlüyor.

Kronik yorgunluğa karşı 10 öneri MEHMET EMİN DEMİRCAN Muhabir

ş yoğunluğu, koşuşturmalı büyük şehir yaşamı ve mevsim geçişi derken günlük tempomuzu düşüren kronik yorgunluk özellikle kadınları olumsuz etkiliyor. Yorgunluğunuzu azaltmanın ise 10

İ

37

GÜNCEL

TANSİYON

yolu var. Yorgunluğun pek çok sebebi olabilir. Kansızlık, enfeksiyonlar, karaciğer, kalp ve böbrek yetmezlikleri, vitamin ve mineral eksiklikleri, metabolik bozukluklar (hipoglisemi), hormonal problemler (Hipotiroidi, böbrek üstü bezi yetmezliği), kanser gibi ciddi sağlık sorunlarında yorgunluk bazen ilk işaret. Yorgunluk, tekrarlayan ve uzun süren

stresin, uyku problemlerinin, depresyon ve diğer bazı psikolojik sorunların sonucunda da oluşabilir. Diyetisyen Gözde Çankaya, alkol ve sigara kullanımının yanı sıra yorgunluktan korunmak için kullanılan uyarıcılar ve bazı ilaçların ve daha da önemlisi beslenme yanlışlarının yorgunluğun başlıca nedenlerinden olduğunu söylüyor. Çankaya yeterli ve dengeli


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

beslenmenin yorgunluğu önlemenin en önemli yollarından birisi olduğunu da vurguluyor. Yorgunluğun temel nedeni demir eksikliğine bağlı kansızlık. Kadınlar da daha sık gözlenen kansızlığı önlemek için haftanın belirli günlerinde demir içeriği yüksek olan yumurta tüketilmeli. Haftada 2-3 kez kırmızı etin yanında mutlaka demirin vücut tarafından kullanımını arttıran C vitamini içeren sebze ve meyvelerin tüketilmesine özen gösterilmeli. Çok koyu çay ve kahve tüketimi demir emilimini azalttığı için yemekten hemen sonra tüketilmesi önerilmiyor.

Yorgunluğunuzu azaltmak için; 9 Öğün atlamamaya özen gösterin. 9 Az ve sık yiyin. 9 Beyaz rafine dilmiş tahıllar yerine;

tam buğdaylı, çavdarlı, yulaflı ve ke-pekli rafine edilmemiş tahılları ve besinleri tercih edin. 9 Gün içerisinde 8-10 bardak su iç-

meye özen gösterin. 9 Spor yapıyorsanız ya da çok kalori

sarf edip terliyorsanız soda ve taze sıkılmış meyve suları tüketin. 9 Yağlı besinlerden mümkün oldu-

ğunca uzak durun. 9 Özellikle akşam yemeklerini sebze

ağırlıklı olmasına dikkat edin. 9 Alkol tüketimini mümkün oldu-

ğunca azaltın. 9 Kızartmalardan uzak durun, bunla-

rın yerine fırında haşlama, buğulama tercih edin. 9 Kendinizi yorgun hissettiğinizde

muz, çilek veya kivi tüketin.

Yorgunluğun temel nedeni demir eksikliğine bağlı kansızlıktır. Kadınlar da daha sık gözlenen kansızlığı önlemek için haftanın belirli günlerinde demir içeriği yüksek olan yumurta tüketilmelidir.

TANSİYON

GÜNCEL

38


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Yaz bebeğinin korkulu rüyası: PİŞİK DR. ESRA ARISOY Cildiye Uzmanı

P

işik bebeklik döneminin en sık karşılaşılan sağlık problemlerinden biridir. Pişiğin nedeni genel olarak derinin tahriş olmasıdır. Bu tahrişin nedeni alt bezinin küçük gelmesi, çok sıkı bağlanmış olması ya da gerekli sıklıkta değiştirilmemesidir. Pişik genellikle alt bezinin bebeğinizin tenine temas ettiği noktada hafif kabartılı bir kızarıklık biçiminde ortaya çıkar. Kötüleştiği zaman kızartılı küçük şişlikler, içi su dolu kabarcıklar ve buna benzer biçimde bebeğe acı veren deri değişiklikleri ile kendisini gösterir. Eğer pişik enfekte olursa bu deri döküntüleri parlak kırmızı bir renk alabilir ve genişleyebilir. Küçük kırmızı döküntüler bezin temas alanının dışına çıkarak yayılabilir. Pişik olan bebek pişikli bölgesinde batma, yanma ve kaşınma hisseder. Bu da sürekli bir ağlama ve huzursuzlanmaya neden olur.

Pişiğin Nedenleri Nelerdir? Hijyenik koşulların yetersiz olması pi-

39

GÜNCEL

TANSİYON

şik için elverişli koşullar hazırlar. Bebek bezleri bebeğinizin cildi için ıslak ve sıcak bir ortam yaratır. Cildin tahriş olmasının diğer bir nedeni de sürtünmedir. Islak ve sıcak bir ortamda, cilt sürtünmeden daha da fazla etkilenir, alt bezi yeterince sık değiştirilmediğinde ve alt temizliği yeterince iyi yapılmadığında pişik daha da kötüleşir. Bebeğinizin altını sık sık değiştirmeniz hassas cildinin ıslak ve kirli alt beziyle olan temasını azaltacaktır. Altının temiz, kuru ve serin kalması, cildin beze sürtünmesini engelleyecek ve bebeğinizi rahatlatacaktır. Pişiğin en yaygın sebeplerinden biri de idrardır. İdrar bozularak amonyağa dönüşür, idrarlı bezin üzerinde uzun süre kalan bebeğinizin cildi, özellikle geceleri tahriş olur. Durumun tekrarlanması bir süre sonra pişiğe yol açar. İdrarda olduğu gibi dışkı da cilt üzerinde uzun süre kaldığında tahrişe yol açar. Dışkının idrar ile karışması pişik tehlikesini arttırır.

Pişiği Artıran Faktörler Eğer kumaş alt bezi kullanıyorsanız bu bezleri temizlemek için kullandığınız sabun ve temizleyiciler tahrişe neden olabilir. Tek kullanımlık hazır bebek bezleri ya da bebeğinizin altını temizlemek için kullandığınız hazır

ESRA ARISOY ıslak mendiller tahrişe neden olabilir. Piyasadaki bazı mendillerin deterjan içerdiğini ve bunun pişikli cildi daha da tahriş ettiğini unutmamak gerekir. Alt bezinin üzerine bebeğe giydirilen sentetik esaslı giyecekler, naylon külotlar, alt bezinin temas ettiği alanda ısı ve nem etkisinin daha da yükselmesine neden olur. Tahriş olmuş derinin ısı ve neminin yükselmesi bazı mikropların üremesi için ideal ortamı yaratır. İshal, emzirme dönemi bitişi, diş çıkartma dönemi, antibiyotik tedavisi dönemleri, egzama, bebek için pişiği geliştirici ortamlardır.

Pişik Nasıl Önlenir? Pişiği önlemenin ve tedavi etmenin temel kuralı bezin kapladığı alanın temiz, kuru ve serin tutulmasıdır.


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Bebeğin alt bezi sıklıkla değiştirilmeli, olabildiğince altı açık tutulmaya özen gösterilmeli ve mümkün olduğunca sık havalandırılmalıdır. Bebeğin bezi saat başı kontrol edilmeli ve ıslandıkça değiştirilmelidir. Bez değişiminde bebeğin altı ılık su ile dikkatlice temizlenmelidir. Hazır bezler, baldırlar ve kalçayı sıkı tutmalı, bacak arasında ıslaklığı en iyi şekilde emebilmek için daha geniş olmalıdır. Temiz bez bağlanmadan önce bebeğin altının tamamen kuruduğundan emin olunmalıdır. Tek yönlü emme özelliği olan hazır bezlerden kullanabilirsiniz. Bu sayede ıslaklık bez tarafından bezin orta bölümünde kalıp, cilt ile temas etmeyecektir. Uyku sırasında bebeğin altını kumaş bezle bağlamak geçerli bir yöntemdir. Bu durumda bebeğin altı uykuya daldıktan hemen sonra kontrol edilmeli ve ıslaksa hemen değiştirilmelidir. Bebeklerin idrarlarını genellikle

bu arada yaptıklarından bu kontrol bebeğin uykuya dalmasından hemen sonra yapılmalıdır. Bebeğinizin cildini kuru tuttuğunuz ölçüde, ıslak bezin tahriş edici etkisinden korunursunuz. Bebeğin altının kuru tutulmasında talk pudrası veya mısır nişastası kullanılmamalıdır. Talk pudrası bebeğinizin ciğerlerine zarar verebilir, eğer bir mantar enfeksiyonu varsa mısır nişastası bunu kötüleştirebilir. Pişik ile mücadelede, pişiğin herhangi evresine hızla etki edebilecek bir krem kullanmanız çok önemlidir. Çinko asit, A ve D vitamini içeren kremler veya vazelin kullanabilirsiniz. Bebek bezinin üzerine sentetik malzemeden yapılmış giysiler giydirilmemelidir. Eğer pişik devam ediyorsa kullanılan bezin tipi, temizlik için kullanılan ürünler ve sabun değiştirilmelidir. Eğer kumaş bez kullanıyorsanız bu bezleri yıkadıktan sonra kimyasal maddelerden ve mikroplardan

arındırmak için en az 15 dakika süreyle kaynatmalısınız.

Pişiğin Tedavisi Nasıl Yapılır? Öncelikle bebeğin pişik oluşan bölgesi sadece suyla, sabun kullanmadan iyice yıkanıp kurutulmalıdır. Bebeğin altı pişik tedavi edilene kadar her saat başı kontrol edilmeli, ıslaksa değiştirilmeli, her alt değişiminde pişik kremi kullanılmalıdır. Pişik kremi bebeğin kuru cildine özellikle cilt kıvrımları arasına gelecek şekilde ince bir tabaka halinde sürülmelidir. Yukarıda alınması gereken önlemlere mutlaka uyulmalıdır. Çünkü pişik oluşumunu engellemek tedaviden daha kolaydır. Standart tedaviye yanıt vermeyen pişiklerde; kronik deri hastalıkları ya da sistemik hastalıklar akla getirilmeli ve deri hastalıkları uzmanına danışılmalıdır.

Bebeğin pişik olan bölgesi sadece ılık suyla, sabun kullanmadan iyice yıkanıp kurutulmalıdır.

TANSİYON

GÜNCEL

40


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Nefes egzersizi ve doğru nefes alıp verme OSMAN BADUR Muhabir

Ş

üphesiz nefes alıp verme sağlıklı insanlar için çok kolay bir iş. Çoğu zaman "Nasıl nefes alıp vermeliyiz?" konusunda durup konuşmayız, çünkü nefes alıp verme her zaman yaptığımız bir aktivitedir. Ne var ki, bizim hayatta kalmamızı sağlayan en önemli olay solunumdur. Biz, uyumadan, yemek yemeden, ya da su içmeden günlerce yaşayabiliriz ama, nefes almadan bir kaç dakika bile hayatta kalmayız. Bu yüzden belki üzerinde konuşmamız gereken en önemli konulardan biri doğru nefes alıp vermeyi öğrenmektir. Doğru nefes alıp vermenin önemini daha iyi anlamak için ilk önce yetersiz ve düzensiz nefes alıp vermenin zararlarına bir göz atmak gerekir. Organlarımıza oksijen taşınmasına yardımcı olan kalbimiz bu gibi bir durumda sıkıntıya düşen ilk organımız olabilir; yani kalp krizi geçirme olasılığımız artacaktır. Ayrıca kan basıncının yükselmesi; kanser, ani sancılar, zatürree, astım, konuşma problemleri, stresle başa çıkamama, düzensiz nefes alıp vermenin yol açabilecek ama bizim pek ender düşündüğümüz sorunlar-

41

GÜNCEL

TANSİYON

dır. Diğer yandan doğru ve kontrollü nefes alıp vermemizin bir çok faydası vardır. Örneğin kalbin ritminin düzelmesiyle kan basıncının düşmesi, kan dolaşımının hızlanması, sindirimin kolaylaşması, stresle daha kolay başa çıkabilme, anti-depresan ilaçlara bağımlılığı ve uyku düzensizliğini ortadan kaldırma bunlardan bir kaçıdır.

Doğru Nefes Nefesin en önemli kuralı, burundan alınmasıdır. Bedendeki her organın kendine has fonksiyonları vardır. Burun nefes, ağız ise yemek için kullanılmalıdır. Burun delikleri havayı süzmekte, temizlemekte, nemlendirmekte ve havanın derecesini ayarlamaktadır. Burun deliklerinde ayrıca göğüs genişlemesine yardım eden sinir uçları bulunmaktadır. Akciğerleri tam kapasitesiyle çalıştırmak için birey karın, göğüs ve omuz nefeslerini uygulamalıdır. Böylece akciğerlerin alt, orta ve üst kısımları iyice çalıştırılmış olur. Karın nefesinde, nefes alırken karın şişirilir, diyafram indirilir ve hava aşağı çekilir. Böylece akciğerlerin en alt bölümü hava ile dolar. Nefes verirken, karın içeri çekilir, diyafram kalkar ve akciğerlerin en alt bölümündeki hava tamamen boşaltılır. Karın nefe-

sinde, diyaframın inip kalkması mide arkasındaki sinir ağları üzerinde masaj etkisi yaratarak sempatik sinirlerin gevşemesini sağlar. Diyaframın bu hareketi kalbin çalışmasına mekanik bir yardımda bulunmuş olur. Göğüs nefesinde, nefes alınarak akciğerlerin orta bölümü hava ile doldurulur ve göğüs kafesi şişirilir. Nefes verirken ise, göğüs kafesi iner ve akciğerlerin orta bölümündeki hava tamamen boşaltılır. Göğüs nefesi, göğsü genişletir ve göğüs kafesindeki ahenkli çekme-boşaltma ile kalbin kan pompalamasına yardımcı olur. Omuz nefesinde nefes alırken akciğerlerin üst bölümü dolar ve omuzlar kalkar. Nefes verirken omuzlar iner ve akciğerlerin üst bölümündeki hava boşaltılır. Omuz nefesi, akciğerlerin üst kısmını aktif biçimde çalıştırarak orada toplanmış toksinlerin atılmasına yardım eder. Tam nefes egzersizi karın, göğüs ve omuz nefeslerinin sırasıyla uygulanmasıdır. Tam nefes alırken önce karın şişirilmeli, diyafram aşağıya hareket etmeli ve akciğerlerin alt bölümü havayla doldurulmalı; daha sonra göğüs genişletilmeli ve akciğerlerin orta bölümü havayla doldurulmalı; son olarak da omuzlar kaldırılarak akciğerlerin üst bölümü havayla doldurulmalıdır.


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Böylece akciğerler tam olarak havayla doldurulur. Nefes verirken önce karın içeri çekilir, diyafram yukarı hareket eder ve alt bölüm boşaltılır; daha sonra göğüs kafesi iner ve orta bölüm boşaltılır; son olarak da omuzlar iner ve üst bölüm boşaltılır. Egzersiz ritmik olarak uygulanmalıdır; bu, bedeni doğal bioritmine kavuşturur.

mın hareket etmesi karın bölgesindeki organlara masaj etkisi yaparak göğüs ve karın boşluğundaki basınç farklılığını ortadan kaldırır. Mide ve safra kesesinin yukarı hareketini engelleyerek, reflüyü (mide suyunun yemek borusuna ve daha yukarılara çıkması) ve çeşitli safra kesesi hastalıklarına iyi gelmektedir.

Bu nefes biçimi diyaframı harekete geçirdiği için derin, sağlıklı ve doğru nefestir. Diyafram hareketleri böbrek ve bağırsakları da etkileyerek onların daha etkin biçimde çalışmasını sağlar. Böylece tüm vücut sistemi aktifleşir ve kalp rahatlar.

* Solunumu ağız yerine burundan yapmak. (Ağızdan nefes almak nazal bölgede ve bronşlarda istenmeyen mukozalı salgılara yol açabilir.)

Peki Nasıl? Bu faydaları düşününce günlük yaşamımızda "Nasıl doğru nefes alıp vermeliyiz?" sorusunu cevaplamak gerekir. Doğru nefes alma Dünya Sağlık Örgütü'nün standartlarına göre: * Ciğerleri dakikada 4 ile 6 litre arasında hava ile doldurmak. * Nefes alıp verirken göğüs yerine diyaframı hareket ettirmek: Çünkü diyaframın kullanılması daha ağır ve her seferinde daha fazla hava teneffüs etmemizi sağlar. Ayrıca diyafra-

Doğru nefes alıp veremeyen insanlar karbondioksite daha duyarlıdır; karbondioksitli ortamlarda daha sık ve kısa nefes alıp verirler. Düzenli solunum yapan insanlarda karbondioksitli ortamlarda, heyecan ve stres sırasında, daha normal tepkiler verirler, kırmızı kan hücreleri oksijeni organlara daha kolay taşır. Ara sıra yapılan nefes egzersizi de doğru nefes alıp vermemize yardımcı olacaktır. Basit, fakat faydalı bir nefes egzersizinin adımları şöyledir: 1. Burnunuzdan yavaş bir şekilde ama alabildiğinizce çok nefes alın.

2. Sonra yine yavaş bir şekilde ağzınızdan verin. 3. (1) ve (2)'yi bir kere daha tekrarlayın. 4. Şimdi de burnunuzdan nefes almaya başlarken ağır ağır dörde kadar sayın. 5. Nefesi vermeye başlarken de altıya kadar sayın. 6. Nefes vermeyi, nefes almaktan daha yavaş yaptığınızdan emin olun. 7. Nefes verirken kaslarınızın rahatladığını ve gevşediğini hissedin. 8. Bu nefes egzersizini gerildiğiniz veya bunaldığınız herhangi bir yerde ve zamanda yapabilirsiniz. 9. Günde en az 40 kere derin nefes alıp verin. Eğer sigarayı yakın bir zamanda bırakmışsanız, derin nefes alıp vermek oksijen alım miktarını yükselterek sigaranın zararlı etkilerini kısa zamanda azaltacaktır.

Omuz nefesinde, nefes alırken akciğerlerin üst bölümü dolar ve omuzlar kalkar. Nefes verirken omuzlar iner ve akciğerlerin üst bölümündeki hava boşaltılır.

TANSİYON

GÜNCEL

42


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Sesini seven saat başı su içsin! SİNEM TOKUÇ Muhabir

S

es tellerinin kuruması, aşınmaya neden olur. Su, ses tellerini nemli tutarak, zarar görmesini önler. OSM Ortadoğu Hastanesi Kulak Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Rafet Keleş, günde 10 bardak su içerek ses tellerinin nemli tutacağını söyledi. Su içmeyi gün içerisine yaymanın faydalı olacağını ifade eden Keleş, saatte bir bardak su içilmesinin yararına değindi. Dr. Keleş, ses sağlığı için hayati önem taşıyan konuları Tansiyon okurları için anlattı.

Sesi yoran davranışlar Gereğinden yüksek tonlarda ses çıkarmaya çalışmak ve gereğinden fazla konuşmak sesi yorar. Örneğin, maça gidip aşırı derecede ve uzun süreyle bağırmak ses tellerinde kanamaya varan sorunlara yol açar. Bu nedenle daha az maça giden bir kişinin, sürekli maça giden fanatiklerle 90 dakika boyunca bağırması yanlıştır. Bu bağırma yüzünden ses telinde polip oluşabilir. Sesinizi gereksiz yere yüksek tonlara çıkmaktan uzak durmaya özen göstermelisiniz. Uzun sü-

43

GÜNCEL

TANSİYON

reli konuşmalarda da sesinizi düzgün kullanmaya çalışmanız gerekir. Sesin her zaman kullanıldığı tonlarda kullanılması en sağlıklı olanıdır. Akşamları eğlence yerlerine gidip gürültülü ortamda daha farklı tonda sohbet etmek sesin kısılmasına yol açar, ama bu ses kısıklığı ertesi gün ya da sonraki gün düzelir, haftada 3-4 gün aynı şekilde gürültülü ortamlara gider ve yüksek sesle konuşursanız, nodül oluşur. Genelde bu tür nodüllerin sesini çok kullanan şarkıcı ve öğretmenlerde olduğu düşünülüyor ama sesini kötü kullanan herkeste bu nodüllerin olması mümkündür. Mesela çocukları yaramazlık yaptı diye bağırmayı alışkanlık haline getiren ebeveynler de ses tellerinde sorunla karşılaşacaklarını bilmelidir.

Ses kısıklığı hangi hastalıkların habercisi? Sesinizde oluşan her kısıklığın nodüle yol açacağını söylemek doğru değildi. Ses kısıklığının altında daha kötü şeyler de olabilir. Ses kısıklığı iki haftayı geçiyorsa mutlaka bir KBB uzmanına başvurulması önem arz etmektedir. Bu sayede erken başlayan kanser vakalarının bir an önce yakalanması mümkün olacaktır.

RAFET KELEŞ Gırtlak kanseri ameliyatları eskiden daha sık yapılıyordu ve tüm gırtlak alınıyordu. Şimdi daha erken yakalandığı için hastalık erken teşhis edilebiliyor. Lazer uygulamasıyla ses kısıklığı sorunu yaşayanlar tedavi edilebiliyor ve aynı gün hastaneden çıkabiliyor. Bu aşamalara gelmemek için sigara ve alkolden uzak durulması gerekiyor. Gırtlak kanserinin altında yatan bir numaralı etken, sigara ve alkol kullanımıdır. Bu maddelerin kullanımı bağışıklığı olumsuz etkiler. Reflü hastalığı yüzünden oluşan mide asidi, ses tellerine çıkarak kansere yol açabilir ya da ses hastalıklarını tetikleyebilir. Bu bağlamda mideye de dikkat edilmesi gerekiyor.



Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Güneydoğu'da Tüp bebek algısı ve kısırlık SELDA BİNZET Tüp Bebek Ünitesi Sorumlusu

A

nnelik gibi kutsal bir olgu her kadının hayalidir. Çocuk sahibi olmak bir baba için tarifi imkansız bir duygudur. Gelişen tıp teknolojisi sayesinde infertilite(kısırlık) sorunu yaşayan bir çok aile tüp bebek yöntemi ile çocuk sahibi olabilmektedir. Biz de bölgede hizmet veren tek merkez olarak sorumluluklarımızın bilincindeyiz. Bölge şartlarını göz önüne alırsak, çiftlerin bu tedaviye karar vermelerinin, aile ve çevre baskısı gibi nedenlerden dolayı oldukça zor olduğunu söyleyebiliriz. Bu duruma, maddi imkansızlıklar, eğitim yetersizliği gibi sosyal endikasyonlarında etkisi ile aşılması güç bir sorun olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Kısırlık sorununun genel olarak kadına mal edildiği, erkek egemenliğinin baskın olduğu bir bölgede hizmet veriyoruz. Çocuğu olmayan erkek genelde ikinci bir eş ile çocuk sahibi olmayı tercih ediyor. Öyle ki, üç eşi olduğu halde çocuk sahibi olamayan erkekler var. Genel itibarı ile bayanlara kıyasla, erkeklerin sorunlarını daha zor kabullendiğini gözlemledik. Biz çiftlere her zaman, amacın suçlu aramak olmadığını, sadece doğru tedaviyi uygulamak adına sorunların doğ-

45

DOSYA

TANSİYON

ru tespit edilmesi gerektiğini vurguluyoruz. Kadın ya da erkeğin birbirlerini suçlamamaları gerektiğini söylüyoruz. Suçluluk, çevre baskısı gibi sıkıntı yaratan durumlara maruz kalan erkek veya kadının tedavi süreci de zor geçiyor. Bu tedavide kişinin pisikolojik durumu çok önemli, tıbbi açıdan değerlendirildiğinde de başarılı geçen tedavi süreci sonunda dahi gebe kalamayan hastalar var. Merkezimize ilk başvuran hastalara tedavi aşamaları anlatılırken, pisikolojik olarak rahat olmaları gere k t i ğ i n i n ö n e m i n i mutlaka vurguluyoruz. Çok ciddi bo-

yutlarda pisikolojileri kötü olan çiftleri profesyonel destek almaları için hastanemiz pisikiyatri doktoru Çetiner Özcan'a yönlendiriyoruz. Adölesan (18 yaşın altında) çağında evlendirilen ve çocuğu olmadığı gerekçesi ile yakınları tarafından tüp bebek merkezine getirilen bayanlar var. bu hastalarda, yapılan muayene ve tetkikler sonucu genelde her hangi bir soruna rastlanmıyor. Keşke ya-


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

SELDA BİNZET (SOLDA) kınları bu denli hassas bir konuya, bu kadar müdahil olmasa. Erken yaşta evlendirilen bu insanların yaşadığı sorunlara, bir de gereksiz yere kısırlık damgası vurulmasa. Maalesef bölgede ebeveynler, kişilerin özel hayatları ile çok fazla ilgili. Bu durum çiftleri son derece rahatsız etse de saygı kuralları çerçevesini aşmamak adına ses çıkaramıyorlar. Bölge insanının bu konuda biraz daha hassas olması gerekiyor. Bakın sorunlardan yüzde 15'i hiçbir şekilde sebebi açıklanamayan, yani tıbbın da çaresiz kaldığı nedenlerden kaynaklanıyor. Bu durumu tamamen psikolojik etmenlere bağlamak da mümkün. Böyle hastalarda tedavi değil, kişileri doğru bilgilendirmek fayda sağlıyor. Dediğim gibi bu konuda bize büyük görev düşüyor. Bilinen yanlışları düzeltmek, halkı doğru bilinçlendirmek için komşu il ve ilçeler de bilgilendirme toplantıları düzenliyoruz. Bir de tüp bebek hastalarının, kendi yumurta ve spermlerinin başkalarınınki ile karışma ihtimali üzerine çok

ciddi korkuları var. Numunelerin karışma olasılığı hiç bir şekilde mümkün değil. Numune kaplarına yapıştırılan barkodlar çiftlerin adı soyadı, T.C. kimlik numaraları gibi bilgilerin tümünü içeriyor. Hasta isim okunarak çağırılıyor ve kapıda yine kimlik tespiti yapılıyor. Transfer aşamasına kadar yapılan her işlem kimlik doğrulama sistemi ile gerçekleştiriliyor. Laboratuarın kapısı şifre ile açılıyor ve Embriyolog harici kimse laboratuara giremiyor. Böyle hassas bir konuda endişe ediyor olmalarını anlayışla karşılıyorum. Çiftleri sistem hakkında bilgilendiriyor, gerekirse Embriyolog ile tanıştırıyorum. Birkaç hastayı, Embriyologdan izin alarak laboratuarı gezdirdiğimi hatırlıyorum. Hastalar, işlem zamanı geldiğinde bu konudaki hassasiyetimizi kendileri yaşayıp görüyorlar ve güvenleri bir kat daha artıyor. Bizim için hasta mahremiyeti çok önemli, öyle ki dosyaların üstünde hiçbir hastanın kimlik bilgileri hatta adı, soyadı, dahi bulunmuyor. Tüm

bilgiler dosya içine aktarılıyor. Hastanın kendisinden başka hiç kimseye (birinci derece yakınları dahil) bilgi verilmiyor. Merkezin koordinatörü olarak, hastalarla güven verici, telkin edici ve uzun soluklu diyaloglar kurmaya çalışıyorum. Tedavi süreleri uzun olduğundan sıkılmadan gelip gidebilecekleri, sorunlarını çok rahatlıkla benimle paylaşabilecekleri bir ortam oluşturmaya özen gösteriyorum. Benim için bir diğer önemli konu, çalışanların moral ve motivasyonu. Mümkün oldukça minik organizasyonlar yaparak, çalışanları iş yeri dışında bir araya getirmeye çalışıyorum. Sorunları her ne olursa olsun benimle paylaşabileceklerini biliyor olmaları onlara güven veriyor. Burada iyi bir ekip var. Doktorumuz başta olmak üzere, Embriyolog, biyolog, hemşireler, bilgi işlem ve temizlik görevlisine kadar herkes uyum içerisinde çalışıyor. Hepimiz, sosyal, ekonomik ve piskolojik sorunları olan zorlu sayılabilecek bir hasta grubuna hizmet veriyoruz, an-

TANSİYON

DOSYA

46


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

cak bunun karşılığında yaptığımız işin manevi tatminini de çok önemsiyoruz. Bir hastaya “gebesiniz” demek bizlere tarif edilemez bir mutluluk yaşatıyor. Sevinç gözyaşları ile boynuma sarılıp, birlikte ağladığımız çok hastamız oldu. Artık onlarla hasta, hekim ilişkisinin dışında arkadaş ya da sırdaş oluyoruz. Bir çok hastamız bir süre sonra bizleri ailesinden biri gibi görmeye başlıyor. Öyle ki, tedavisi bittiği halde bizleri görmek için merkeze çay içmeye gelen çok sayıda hastamız var. Kısırlık sorunlarının tedavisinde yaşanan inanılmaz gelişmeler, umutların gerçeğe dönüşebileceğini gösterdi. Merkezimize başvuran çok sayıda çift olumlu yaklaşım ve uygun tedavi ile anne baba olmanın mutluluğunu yaşadı. Bizlere de “Allah razı olsun” demeleri yetiyor. Hastalarımızın mutlu olduğunu görmek bizimde motivasyonumuzu arttırıyor. Yaptığımız işin ne kadar da önemli olduğunu bir kere daha anlıyoruz. Ümidini kaybetmiş daha çok insana ışık olmak ümidiyle... Hoşça kalın...

47

DOSYA

TANSİYON

Güvenilir hekim kontrolünde yapılan tüp bebek dinimizce caizdir. RAMAZAN TAHİROĞLU

Şanlıurfa Müftüsü Ramazan Tahiroğlu Tüp Bebekle ilgili soruya şu şekilde cevap verdi: “Dinimizce caiz olan “tüp bebek” yöntemi ile alakalı olarak özetle şunları söyleyebiliriz; Bebek oluşumunun üç unsuru olan sperm, yumurta ve rahim, nikâhlı çifte ait olmalıdır. Nasıl ki evli olan eşlerin normal yollardan çocuk sahibi olduklarında anne ve baba adaylarının etkisi faaliyeti ne ise normal olarak çocuk sahibi olmaları tıbben mümkün olmayan eşlerin sperm ve yumurtalarının dışarıda tıbbi bir takım işlemlerle gerçekleştirilmesi yöntemi, dinimizin sakınca görmediği yöntemdir. Bunun dışında tevessül edilecek bütün yollar hangi gerekçeyle olursa olsun, dinimizce yasaklanmıştır. Unutmayalım ki sağlıklı toplumun oluşması her yönden sağlıklı nesillerin yetişmesine bağlıdır. Anne baba ve çocukların oluşturduğu toplumun çekirdeği olan aile kurumunu oluşturma ve aileyi her tür kötü etkilerden koruma, güzel dinimizin emir ve yasaklarına riayet etmekle mümkün olacaktır.”



Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Uçurumu azaltmak, mesafeyi kapatmak... HATİCE UĞUR SAYIN Hemşirelik Hizmetleri Direktörü

Y

Milenyum Geliştirme Hedeflerinin büyük ölçüde hayata geçirilmiş olmasına rağmen, halen günümüzde sağlık statüsü ve beklenilen yaşam süresi açısından; farklı gelir düzeyli ülkeler, kadınlarla – erkekler, kırsal ve kentsel bölgelerde yaşayanlar arasında çok büyük eşitsizlikler ve uçurumlar bulunmaktadır. Bu anlamda, uçurumların azaltılması, sağlığın geliştirilmesi ve beklendik yaşam süresinin uzatılabilmesi için, her insana gerekli olan yeterli sağlık hizmetinin doğru olarak, gerekli olduğu zamanda ve yerde sunulması hayati önem taşımaktadır. Ancak bu temel gereksinimlerin karşılanabilmesi; İnsanların alım güçleri, yaşadıkları coğrafi bölge, Konuştukları dil, ülke'nin sağlık politikaları ve Sağlık uygulamaları ile kısıtlanmış durumdadır. İlke ya da prensip olarak, bu eşitsizliklerin ve yoksunlukların giderilmesinde, çözüm için en öncelikli sağlık meslek grubu olarak Hemşireler görülmektedir. 2011 yılı Hemşireler Günü ICN teması bu önemli gerçeği ve anlayışı güçlendirmektedir.

49

DOSYA

TANSİYON

''Her Bireye Yeterli Hizmet Sunumu ve Eşitlik'' konusunda ICN, hemşirelerin çok önemli rol ve hedeflere ulaşmada büyük bir güç (lerinin) olduğuna inanmaktadır. Her insana yeterli, zamanında ve yerinde sunulması gereken sağlık hizmetlerini, maliyet (kaynak yetersizliği), konuşulan dil, yaşanılan yer, sağlık politikaları ve uygulamaları ile kültürel uyumsuzluk faktörleri oldukça etkilemektedir. Bu durumlar hizmet kalitesinin de düşmesine yol açmaktadır. Sağlığın Sosyal Belirleyicileri Komisyonu, sağlıkta eşitlik, güçlü anlayışların gelişmesi ve bu eşitsizliklerin nasıl giderilebileceği konusunda en etkili meslek grubu olarak hemşireleri göstermektedir. Komisyon raporunda; “Çünkü hemşirelerin önemli bir yaptırım güçleri vardır, ancak hemşirelerin öncelikle kendi güçlerinin farkına varmaları gerekir''denilmektedir. 2011 yılının ICN teması, sağlık hizmeti alınması ve eşitsizlik konularını işlemektedir.

ICN (Uluslararası Hemşireler Birliği) dünyadaki en eski mesleki örgütlerden biridir. Türk Hemşireler Derneği, Uluslararası Hemşireler Birliğine (ICN) 1949 yılında aktif üye olarak kabul edilmiştir.

güç bir kavram olmakla birlikte, temel insan gereksinimlerinin, yeterli olarak ve bireyi örselenmeden karşılanabilmesini açıklamaktadır. Access kavramı; sağlanabilirlik, temin edebilme, kullanabilme, yararlanabilme, etkinlik ve eşitlik, ana başlıklarını içermektedir.

Hizmete ulaşabilmeyi etkileyen faktörler Kapasite ve olanak yetersizliği-

yokluğu, Maliyet-fiyat yüksekliği, Konuşulan dil ve kültürel anlayış-

lar,

Access nedir?

Bilgi ve enformasyon yetersizliği,

Access; bireyin, insan için gerekli olan maddi ihtiyaç ve hizmetlere, doğru ve gerekli olduğu zamanda, yeterli miktarda ve uygun yer ya da ortamlarda ulaşabilmesidir. Access tanımı

Kişinin çalışma statüsü-durumu, Hizmeti sunan personelin insana

olan duyarlılığı ve iyi yetişmiş-yetkin oluşu,


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Ayrımcılık

şeklinde sıralanmıştır.

Eşitlik Sosyal politikaların gelişmesi için eşitlik ve benzeri kavramlar belirleyici olarak kabul edilmektedir. Eşitlikte hedefler genel olarak kaynakların topluma dağılımında-kullanılmasında ortaya çıkar. Eşitlikçi yaklaşım, temel gereksinimlerin karşılanmasında her birey için aynı olmayan farklı bir durumudur. Neden Eşitlik? Çünkü az şeyi olan ve az ile yetinene daha çok şey vermeyi, böylelikle de daha çok şeyi olana daha az şeyi vermeyi anlatır ve açıklar. Eşitlik insaflı ve hakkaniyet gözeten bir anlayışı anlatır. Ayrımcılığı gözetmez, reddeder.

Hizmet alımı ile eşitlik arasındaki ilişki Sağlık Bakanlığının da 2010 yılında vurguladığı gibi, varlıkların-kaynakların eşit kullanılmayışı, sağlıkta da eşitsizliğe yol açmaktadır. Kaynakların eşitsizliği sağlık sorunlarının artmasını tetiklemektedir. Temel sağlık hizmetlerinin herkese ulaşması, aşılama, ana-çocuk sağlığı izlemi, vb. Etik haklar ve İnsan Hakları; İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde de belirtildiği gibi (10 Aralık 1948) hizmet sağlama-sunma, üretme, olanaklar ve haklar bütün insanlara “herhangi bir ayırım yapılmadan'' verilmelidir. “Sağlık ve sağlıklı olma hakkı, sağlıkta eşit şanslara ve olanaklara sahip olma'' bir insan hakkıdır. Bu anlayış insan hakları evrensel bildirgesi içerisi-

ne entegre edilmiştir. Evrensel bildirgede ''herhangi bir cins, ırk, cinsiyet, dil, din, politik görüş, düşünce, ulusal ya da sosyal köken gözetilmeksizin insanların eşitliği'' kabul edilir.

Uluslararası eşitsizlikler Dünyada, toplumun sağlığı ve hizmet alımı-hizmet sunumu ile ilgili açık/çıplak bir eşitsizlik olduğu bilinmektedir. Bazı ülkelerde yaşam süresi/ömür 80 yıla ulaşmış ve her şey yolunda iken, bazı ülkelerde ömrün 50 yıldan bile kısa olduğu görülmektedir. Avrupa Birliği üyesi ülkeler ile düşük gelir düzeyli ülkeler arasında, çocuk ölümleri hızı açısından 10 kat gibi, yoksul ülkeler aleyhinde bir fark bulunmaktadır. 2005 yılında 17.5 milyon insan kardiyo-vasküler sistem hastalık-

OSM Ortadoğu Hastanesi Hemşirelik Hizmetleri Direktörü Hatice Uğur Sayın, hemşirelik haftası münasebetiyle düzenlenen konferansta “Hemşirelik ve Eşitsizlikler” konusunu ele aldı.

TANSİYON

DOSYA

50


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

ları nedeniyle ölmüştür. Ölenlerin %80'ni, düşük gelir düzeyli ülkelerin yurttaşlarıdır. Kardiyo-vasküler hastalıklardan ölüm, dünyadaki tüm ölümlerin % 30' udur. WHO 2007, CSDH 2008 raporuna göre, Afganistan'da maternal anne ölümleri 1/8 gibi inanılmaz bir oranda iken, bu sayı İsveç'te 1/17.400 dür. Dünya nüfusunun yaklaşık yarısının herhangi bir sosyal güvencesi yoktur. Sosyal güvenceye sahip olma, Sahra Afrika'sında %5-10, Güney Asya ülkelerinde ise %5-10 ya da daha azdır. Orta gelirli ülkelerde bu oranlar %20-60 kadar iken, örneğin; Estonya'da %71, Danimarka'da ise %90 ve üzerindedir.

Milenyum gelişim hedefleri ve ulaşılabilirlik Sağlık hizmetinin sunumu ve eşitlik, MDG'nin temel amacı ve kalbinde yatan beklentisidir. Milenyum Gelişim Hedefleri bugüne kadar 192 ülke tarafından anlaşmaya varılmış bir sözleşmedir. Buna bağlı olarak 2010 yılında Birleşmiş Milletler tarafından

51

DOSYA

TANSİYON

verilen raporda, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon, MDG ile ilgili olarak; ''Temel insan hakları ve insan gereksinimlerinin karşılanması dünyadaki her insan için ulaşılabilir olmalıdır'', vurgulamasını yapmıştır. Tüm ulusları kapsayacak ortak amaçlar ve hedefler belirlenmiştir.

Sağlıkla ilgili, milenyum geliştirme hedefleri; Çocuk ölümlerinin azaltılması birincil hedef olarak belirtilmiştir. Düşük doğum ağırlıklı çocuk yüzdesi %31'den %26 ya gerilemiştir ancak bu oran yeterli değildir. Batı Asya da bu oran %46 lardadır. Sahra Afrikası'nda 5 yaş altı ölen çocuk sayısı 8.8 milyondur (2010). Ana-çocuk sağlığını geliştirme... 2005 yılında maternel sorunlar nedeniyle 500 Binden çok anne yaşamını yitirmiştir. Bu ölümler de Güney Asya ve Sahra ülkelerindedir. HİV/AİDS, sıtma ve diğer hastalıklarla savaşmak da önemli hedefler arasında yer almaktadır. Antiretroviral ilaçların kullanı-

mında dramatik artışlar olmasına karşın, düşük ve orta gelir düzeyli ülkelerde, nüfusun ¼ ünün tedaviye ihtiyacı vardır. Bu hasta nüfus özellikle Sahra Afrikası'nda yoğunlaşmaktadır. Sıtma ile ilgili veriler daha da ürkütücüdür. 2008 yılında kaydedilen sıtma vakası 243 milyon, ölenlerin sayısı da 863 Bin kişidir. Düşük ve orta gelir grubu ülkelerde HİV pozitif gebe kadınlardan antiretroviral tedavi alabilen kadın % si 11 kadardır. (HİV in anneden bebeğe geçmesini önleme tedavisi). Peki, bütün bu belirlenen amaçlara/hedeflere ulaşmada en öncelikli engeller-zorlamalar nelerdir? Yeterli eğitimli, nitelikli çalışan sayısının azlığı, hükümetlerin topluma karşı duyarlılığının yetersizliği, sektörler arası daha güçlü bir işbirliği ve istekliliğin olmayışı, sağlık harcamalarındaki maliyet artışı ve finans kaynağı bulunamayışı... ICN, Uluslararası Hemşireler Birliği İnsan Hakları ve Etik İlkelere uymayı hemşirelik eğitiminin en vazgeçilmez entegral bir parçası saymaktadır. Bu


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

vurgu 2006 yılı ICN Codu “Hemşireler için Etik” ile onaylanmıştır. Hemşirelikte, İnsan Haklarına olan saygı esastır. Bu haklar; Kültürel haklar, yaşam ve biçimini tercih hakkı, saygı görme hakkı… Hemşirelik bakımı saygıya dayanır ve yaş, renk, kültür, inanç, özürlülük, hastalık, cinsiyet, milliyet, politik tercih, ırk ya da sosyal statü nedeniyle kısıtlanamaz. ICN kodunda (2011) birçok başlık doğrudan, direkt olarak eşitliği ve hizmet alınımını adres göstermektedir. Bu başlıklardan bazıları; Hemşireler, örf ve adetleri, inançları, vb ne olursa olsun birey ve ailelere (İnsan Hakları ve Hemşirelik Değerleri gereği) saygı ile çalışırlar. Sağlık ve Sosyal gereksinimlerin karşılanması ve desteklenmesinde hemşireler toplumla birlikte çalışırlar ve sorumlulukları paylaşırlar. Hemşireler profesyonel organizasyonlara katılarak, onlarla çalışırlar. Güvenli, Eşitlikçi, sosyal ve ekonomik açıdan yeterli bir yaşama-çalışma ortamı yaratmada

etkin rol alırlar. Nancy Crigger, Hemşirelik etiği konulu makalesinde hemşirelik etiğinin Global bir çerçeve içinde gelişmesini tartışmaktadır. Global Etiğin ve Eşitliğin gelişmesini kolaylaştırabilmek için Crigger 5 unsur/element tanımlamaktadır Bunlar; bilimsel yaklaşım, antropoloji ve dini boyutlar da dikkate alınarak global bir bakış açısı geliştirmek, (tüm dünya insanlarını kucaklamak) bireylerin ve toplumların eşit yararlarını gözetmek, farklı yönlerden bakarak bireyin kendisini eleştirmesi ve gerçeklerle yüzleşebilme bilincine ulaşması, insan haklarına karşı açık ve duyarlı olma, özgürlüklere, gelişmeye şans tanıma, vb. Bu etik rehberler hemşirelerin, hizmetlerini eşitlik anlayışları ile yerine getirmelerinde, hasta bakım beceri ve kalitesini geliştirmelerinde rehberlik eder. Bilindiği gibi, hemşirelik eğitimi, yoğun teorik içeriğinin yanı sıra aynı ağırlıkta klinik uygulamayı da içerir. Diğer yandan hemşirelik öğrencileri profesyonel gelişimleri için rol modele gereksinim duyar. Hemşirelik; has-

taları izlemek, tanı koymak ve tedavi süreçlerini yönlendirmek için gerekli olan ileri soyut düşünme yeteneği ve bilgi, belirli düzeyde matematik beceri, psikolojik ve sosyolojik olguları kavrayacak kadar kültürel donanım, ağır tempoyu üstlenebilecek bir fiziksel dayanıklılık ve her şeyden önce temel insanlık değerleri gerektiren bir meslektir. Hemşirelerin hem birey hem de grup olarak herkese daha iyi sağlık bakım hizmeti sunmaları için etki ve güçlerinin farkına varmaları ve geliştirmeleri gerektiğine inanmaktayız. Güç, etkili bir ekip üyesi ve lider olabilmek, bireylerin en üst sağlık düzeyine ulaşabilmelerine katkıda bulunmak ve sağlık bakımı alanında politika üreterek değişim yaratabilecek kişileri etkilemek için elzemdir. Evet! Mesleki sorunlarımız var, ama çözümleri de yine kendimiziz… Sorunlarımız var, ancak, bunların üstesinden gelebilecek güce de sahibiz. Yeter ki bu gücün farkında olalım.

TANSİYON

DOSYA

52


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Görüntüleme tıpta neleri değiştirdi CEYLAN SÜT Röpörtaj

G

ünümüzdeki sağlık uygulamalarında artık görüntüleme sistemlerinin çok önemli bir yeri var. Görüntüleme sistemleri yokken doktorlar hastalıkla ilgili teşhisi nasıl belirliyordu? Hastalıkların teşhisini koymak için çok iyi bir klinik muayene ve gözlem yöntemine ihtiyaç duyuluyordu. Takdir edersiniz ki bu yöntem, çok yetersiz kalmaktadır. Günümüz teknolojisi ile kıyaslandığında ilkel sayılabilecek bu yöntemde yanılma payı çok fazla idi. Yanlış teşhis oranları yüksek olmaktaydı. Tabi ki en önemli aşama teşhis. Teşhis yanlış olunca tedavi de yanlış oluyor. Gerçek hastalığın ne olduğu ortaya çıkıncaya kadar zaman kaybediliyordu. Daha vahimi tedavi için yapılan bu uygulama gerçek rahatsızlığın kötüleşmesine neden oluyordu. Görüntüleme sistemleri artık tıp dünyasında çok fazla kullanılıyor. Bu sistemler tıp dünyasını nereye

53

DOSYA

TANSİYON

taşıyor? Olması gereken yere doğru taşıyor. Bu taşınım da her geçen gün artan bir hızla sürecek. Modern görüntüleme yöntemlerinin gelişmesi ile erken teşhis ve tedavide çok büyük mesafeler kat edildiğini görüyoruz. Şimdi hız çok önemli. Daha seri sonuç veren cihazlar revaçta. Özellikle radyolojik imkânlar sayesinde insan sağlığı ile ilgili erken teşhis imkanın arttığı görülmektedir. Bunun yanında yaşam kalitesi üzerinde çeşitli belirtilerin ve bulguların tespiti ile ortalama yaşam sürelerinin de uzadığını görülmektedir. Gelinen nokta son olmamakla birlikte insan sağlığını tehdit eden her türlü unsurun bertaraf edilmesi için bu sistemlerin sürekli gelişimi devam edecektir. Ayrıca hasta açısından bütçeye olumlu katkı sağladığı ve mali yükü düşürdüğü de aşikardır. Hasta açısından bakıldığında “daha çok para” demek olmuyor mu? İlk etapta hasta açısından bakınca öyle gözükebilir. Ancak arabamız, evimiz ve işyerimiz için her türlü ihtimamı gösterip, olası riskleri asgariye

MUSTAFA ÖZATEŞ

indirmek için maddi ve manevi fedakârlığı sergilerken, yaşam standart ve kalitelerinin devamı için olmazsa olmaz olan sağlığımıza yapacağımız bütün gayret ve çabaların da önemli olduğunu sanırım söylemeye gerek yok. İnsan sağlığına maddi bir bedel biçilemeyeceği kanaatini taşımaktayım. Yanlış uygulamalara meydan vermeme adına detaylı görüntüleme sistemleri son derece önemlidir. Bunu maddi kaygılarla izah etmenin doğru olmayacağını düşünüyorum.


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Nihayetinde endişeye mahal vermeyecek son derece güvenilir bir yöntemle karşı karşıyayız. Bu paranın karşılığında insanlar şüphelerinden kurtulmayı mı satın alıyor? Şimdi teşhis çok önemli. Biraz evvel de izah ettiğim gibi tedavinin ilk adımı teşhistir. Yanlış teşhis sonucu hala birçok insan hayatını kaybediyor. Tıp'taki bu görüntüleme yöntemleri ile her şey açık seçik ortaya çıktığı için teşhis anlamında yaşanan sıkıntılar ortadan kalkıyor. Sonuç itibari ile teşhis doğru konduğu vakit tedavinin de doğru uygulanmasına imkan sağlanıyor ve başarı geliyor. “Şüphelerini gidermeyi mi satın alıyorlar” konusuna gelince… İnsanların en değerli varlığı olan canından bahsediyoruz. İnsanların tedavi ile ilgili mutmain olması, kafasında herhangi bir soru işaretinin kalmaması çok önemli. Bu cihazlar, hasta karşısında doktorun elini güçlendiriyor. Rutin muayene ile karşılaştırılamayacak kadar net sonuçların ortaya çıkmasını sağlıyor.

dirde çok kötü sonuçlara neden olabiliyor. Bu sebeple hastaneye gittikçe hastalıklar artmıyor, aksine var olan hastalıklar teşhis edilerek erken tedavi şansı yakalanıyor büyük ya da yeni vakaların önlenmesi sağlanıyor. Dünya'nın doğal dengesi insan eli ile bozuldukça sanırım hastalıklarda da artış oluyor. Siz de böyle düşünüyor musunuz? Mesela genetiği değiştirilmiş ürünlerin insan sağlığı üzerinde olumsuz etkisinden söz etmem mümkün mü? Mümkündür. Özellikle çevre kirliliğinin, bazı kimyasal katkı maddelerinin ve genetiği değiştirilmiş kimi ürünlerin kanser gibi ciddi hastalıkları tetiklediği bilinmektedir. Bu nedenle özellikle batıda organik ürünlere rağbet artmıştır. Hastalıklar geçmişte de vardı şimdi de var. Geçmiş dönemde hastalığın ortaya çıkmasında yetersiz tedavi imkanları ve çevre faktörleri etkili oluyordu. Bu iki konuda da önemli adımlar atıldı. İnsanlar mo-

dern yaşam ile birlikte daha temiz bir çevrede yaşıyor ve Tıp alanında ortaya çıkan ilerleme bahsi geçen sebepleri ortadan kaldırma konusunda etkili oluyor ancak insanların sağlığını tehdit eden farklı bir problem öne çıkmaya başladı. Sizin de ifade ettiğiniz gibi daha iyisini yapmaya çalışırken, ortaya çıkan sorunlar bunlar. Bu sorunlarla başa çıkabilmek eski sorunları yenmekten çok daha zor olabilir. Çünkü hastalıkların çeşidi artıyor. Her hastalığa göre yeni tıp tekniklerinin kullanılması gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. Eskiye göre mücadeleyi daha mı iyi yapıyoruz? Evet. Buna karşın mücadele alanımız çok daha geniş. Tarih boyunca devam eden bu mücadele karşısında tıp dünyasının elini güçlendiren en önemli enstrümanı şu gün itibarı ile görüntüleme sistemleridir. Bu sistemler ne kadar gelişirse tıp dünyası da o oranda gelişmiş sayılacaktır.

Özellikle kırsalda amiyane tabirle “Hastaneye gittikçe hastalık artıyor” şeklinde bir yaklaşım var. Sanırım, küçük de olsa rahatsızlıklar net bir şekilde ortaya konulduğundan tedavi gereği doğuyor. Katılır mısınız bu görüşe? Bu görüşe katılmıyorum. Çünkü biraz önce de bahsettiğim gibi bu cihazlar sayesinde tıp bilimi erken teşhis anlamında çok büyük ilerlemeler gösterdi. Bu nedenle hastanın farkına varmadığı ve henüz bulgu vermeyen birçok hastalık, günümüz şartlarında kolayca teşhis edilebiliyor. Ya da küçük gibi duran ve umursanmayan bir hastalık erken tedavi edilmediği tak-

TANSİYON

DOSYA

54


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Tıbbın gören gözü şifa dağıtan eli; Radyoloji DR. M. SEDAT BOZKURT Radyoloji Uzmanı

W

ilhelm C. Röntgen'in, 1895'te Röntgen ışınlarını keşfetmesi ile başlayan tıbbi görüntüleme, tıpta büyük bir devrim yaratmış ve 80' li yıllara dek Röntgen ışınlarının çeşitli kullanım alanları ile konvansiyonel radyoloji görüntülemede tek başına hakimiyeti elinde bulundurmuştur. Bu yıllarda gelişen ve rutin kullanıma giren Ultrasonografi (US), Bilgisayarlı Tomografi (BT), Manyetik Rezonans (MR) ve Pozitron Emisyon Tomografi (PET) ile 'tanısal görüntüleme' çok ileri teknolojik olanaklara kavuşmuştur. Bir yandan konvansiyonel radyografi geliştirilirken diğer yandan US, BT, MR, PET gibi daha sofistike görüntüleme modalitelerinin ortaya çıkmasıyla radyoloji tıpta en heyecan verici ve iddialı alanlardan biri haline gelmiştir. Bu yöntemlerin gelişmesi sayesinde, vücudun bütünlüğünü bozmadan, tüm dokuların çok ince detayına kadar görüntülenmesi sağlanabilmiştir. Artık günümüzün modern tıbbında görüntüleme vazgeçilmez bir araç durumunda olan radyoloji, girişimsel radyolojinin de gelişmesiyle tıbbın hem gören gözü hem

55

DOSYA

TANSİYON

de şifa sağlayan eli olmuştur. Tanımlanan görüntüleme yöntemleri ile iç organları görebilmekte, bu organların anatomilerini anlayabilmekte ve patolojilerini görüp ayrıştırabilmekteyiz. Birçok araştırmacının ciddi çabaları sayesinde radyoloji, insan sağlığı ve hastalıkları konusunda her bir hastanın tedavisinde kullanılan sayısız önemli tanısal yöntemlere kadar değişen yeni ve mükemmel olanakların yolunu açmıştır. Günümüzde tanısal görüntüleme, tıbbın en dinamik ve ilgi çekici alanıdır. Bugün insan anatomisi ve fizyolojisini dinamik, gerçek zamanlı (real time) olarak gözleme gücüne sahipiz. Örneğin obstetrik amaçlı olarak US ile fötal morfoloji ve gelişmeyi belirleyebilir, multidedektör BT ile anjiografik ve sanal endoskopik incelemeleri gerçekleştirebilir, MR spektroskopi teknikleri kullanılarak dokunun kimyası ve fiziksel çevresi hakkında bilgi edinebilir, PET ile farklı algılama fonksiyonları sırasında serebral metabolizmadaki değişiklikleri gözleyebiliriz. Birçok noninvaziv ve invaziv yöntem tanısal amaçlı olarak kullanılmakla kalmamış, aynı zamanda balon anjiyoplasti gibi işlemleri de içine alan girişimsel radyoloji adında yeni alt dallar ortaya çıkmış, artan sayıdaki ci-

M. SEDAT BOZKURT hazların gelişimiyle girişimsel radyolojik işlemler cerrahi işlemlerin yerine geçmiştir. Bu sayede hastanede kalış süresi ve hastanın giderlerinde azalma meydana gelmiştir. Artık kanserden inmeye kadar pek çok hastalığın ve sorunun radyolojik incelemelerle tanısı konulmakta ve girişimsel radyolojiyle bu hastalıklar tedavi edilebilmektedir. OSM Ortadoğu Hastanesi Radyoloji Kliniğinde titizlikle uyguladığımız yöntemlere de değinmek istiyorum. Ultrasonografi (US), Kulağın duyma frekansından yüksek olan seslerin dokulara gönderilip yansıyan seslerin görüntüye dönüştürülmesi esasıyla çalışan görüntüleme yöntemidir. Kolay uygulanabilir ve ekonomik olması, hastaya hiçbir acı veya zorluk


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

vermemesi, dinamik görüntü sağlaması, taşınabilir aletler ile her yerde yapılabilir olması, özellikle bazı organlar için spesifik olması ile klinik uygulamada en sık ve en çok kullanılan yöntemdir. Bu özelliği nedeniyle periyodik check-up programlarının önde gelen tercihleri arasında yer almaktadır. Renkli Doppler US nin ortaya çıkışıyla US'nin klinik üstünlüklerine noninvaziv kan akımı ve perfüzyon değerlendirebilme yeteneklerini de ekleyen yöntem vücudun damar ağını, kanın damarlar içindeki dolaşımını, dolaşımın yeterliliğini ve kanın akış hızını son derece kolay bir yöntemle ortaya koymaktadır. Tüm teknolojik gelişmeler ve yeniliklerin yanında klasik röntgen tekniğinin günümüz tıbbında önemli bir yeri vardır. Diğer inceleme tekniklerine oranla boyutsal çözünürlüğünün yüksek olması ve ekonomik avantajlarının bulunması konvansiyonel röntgenin daha uzun yıllar radyolojik görüntülemenin gündeminde olacağını göstermektedir. Konvansiyonel röntgen, günümüzde direkt grafiler, mide ve barsak gibi floroskopik incelemeler, damarların görüntülenme yöntemi olan anjiografiler, kadınlarda en sık karşılaşılan tümörlerin başında gelen meme problemlerini inceleyen mamografiyi kapsar.

Kemik yoğunluk ölçüm cihazı (kemikdansitometre) Kemik erimesi olan osteoporozun erken dönemde teşhisi ve karşılaştırılabilir ölçümlerle izlenmesi için geliştirilmiş olan kemikdansitometre sistemi osteoporoza bağlı kırık riskini belirleme de en doğru sonuç veren yöntemdir. Yüksek risk taşıyan mena-

poz dönemindeki kadınlar başta olmak üzere geniş kullanım alanı bulunmaktadır. BT; Röntgen ışınlarının çok ince ışın demeti şeklinde insan vücudunun etrafında dönen ışın tüpü ile ince kesitler halinde taranarak, tüpün karşısında bulunan detektörün okuduğu bilgilerin bilgisayar aracılığı ile görüntüye dönüştürülmesi ile elde edilir. Kesit kesit vücut ince dilimler şeklinde incelenerek organların o anki durumu görülür. Kesitlerin bir araya getirilmesi ile reforme imajlar elde

edilir. Hastalıkların ve özellikle daha önceleri hiçbir yöntem ile görüntülenmeyen beyin dokusunun değerlendirilmesi ile çığır açan BT tanı ve tedavide büyük değişimler sağlamıştır.

Çok Kesitli BT (Multidedektör BT) Son yıllarda radyoloji alanındaki teknolojik gelişmelerin en hızlı ve en çarpıcı olanı çok dedektörlü BT sistemlerinde görülmektedir. Hastanemizde de mevcut olan 128 kesitli BT cihazı ile saniyeler içinde tüm

vücut görüntülemesi yapılabildiği gibi 3 boyutlu çalışmalarla görüntü zenginliği artırılmaktadır. Özellikle akciğer, kalp ve koroner damarların değerlendirilmesinde çok önemli yer tutan bu sistem, dokularda insan gözünün bile çok zor ayırt edebileceği boyutlardaki hastalık bulgularının tanınmasını ve bu sayede çok erken dönemde hastalıkların teşhisini sağlamaktadır. Bu cihazla sanal kolonoskopi, sanal bronkoskopi, kalbi ve koroner arterleri dahil olmak üzere vücuttaki tüm damarlara yönelik BT

anjiografi incelemeleri yapılabilmektedir. Halk arasında “6 saniyelik anjiyo” veya “kansız anjiyo” olarak da bilinen Koroner BT yöntemi hasta açısından da konforlu bir işlem olup, zahmetsiz bir şekilde uygulanırken, hiçbir ön laboratuvar çalışması gerektirmemektedir. İlk aşamada koroner damarlarda genişleme sağlanması amacı ile hastaya dil altı bir tabletin verildiği uygulamada, damardan verilen bir kontrast madde sayesinde de üç boyutlu görüntüleme sağlayan özel bilgisayar programları ile hasta-

TANSİYON

DOSYA

56


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

nın değerlendirmeye alınacak olan koroner damarlarının farklı açılardan görüntüleri alınır. İki veya üç boyutlu olan bu görüntüleme işlemi için ortalama 10 saniyelik bir süre yeterlidir. Aslında bildik akciğer veya beyin tomografisi ile aynı mantıkta işleyen bu yöntem ile tıkalı olan veya daralma olan bir damar olup olmadığı kontrol edilir. Bir tıkanıklık saptanması durumunda ise; tedavi yönteminin belirlenmesi ve gerektiğinde uygulanması amacıyla hasta klasik anjiyografiye yönlendirilir. Tüm bu baş döndürücü gelişmeler BT'nin özellikle koroner arter görüntülenmesindeki yerini sağlamlaştırmakta ve klinik kullanımını yaygınlaştırmaktadır. Gelecekte BT'nin teknolojik gelişmelerine paralel olarak tanısal koroner anjiografi'nin hemen hemen tümüyle BT ile yapılabileceği ve konvansiyonel anjiografinin tanısal amaçla değil girişimsel tedavi amacıyla uygulanacağı öngörülmektedir.

57

DOSYA

TANSİYON

İleri teknolojinin son ürünü olan MR cihazı, güçlü bir manyetik alan içine alınan bedenden radio frekansları aracılığıyla görüntü alma yöntemidir. Röntgen ışını ya da diğer hiçbir zararlı madde kullanmadan çalışan bu sistem ile beyin dahil tüm iç organlardan bir anatomi atlası kadar ayrıntılı görüntü elde edilebilmektedir. MR'ın bu özelliği hastalıkların teşhisinde yeni bir çığır açmıştır.MR Anjiografi yöntemi, damarların görüntülenmesinde hasta ve doktor için zahmetli bir yöntem olan klasik anjiografinin yerini hızla almaktadır. Bölgemizde, sağlık sektöründe öncü olma özelliğini sürekli koruyan OSM Ortadoğu Hastanesi, teşhis basamağının vazgeçilmez bir parçası olan görüntüleme konusunda da modern teknolojinin tüm olanaklarını sunmaya özen göstermektedir. Hastane ergonomisine uygun olarak düzenlenmiş olan Radyoloji bölümümüz ileri

teknoloji ürünü cihazları aynı çatı altında bulundurması ve bu cihazlardan alınan görüntülerin birbiri ile ilişkilendirilmesini sağlayan altyapısı ile hastaların işlemlerini kolay ve hızlı tamamlamalarına olanak sağlamaktadır. Radyoloji Bölümü'nde kullanılan dijital radyoloji ve arşivleme sistemi (PACS) sayesinde, tanı amacıyla kullanılan görüntüleme cihazları birbiri ile ilişkilendirilebilmekte, görüntüler bilgisayar ortamında saklanabilmekte ve gerektiğinde başka bir merkeze on-line olarak iletilebilmektedir. Bölümümüzde 1 adet 1.5 Tesla'lık MR, 1 adet 128 Kesit Multidedektör BT, 1 adet spiral BT, 1 adet PET BT, renkli Doppler özelliğinde 3 adet US cihazı, 1 Adet mamografi, 2 adet konvansiyonel röntgen cihazı, 1adet floroskopi cihazı, 2 adet seyyar röntgen cihazı, 1 adet kemik dansitometrisi ve görüntülü haberleşme ve iletişim sistemi (PACS) bulunmaktadır.



Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

İki farklı kanser hastasının eş zamanlı hikayesidir bu anlatacağım DR. ELİF ÖZKAN Radyasyon Onkolojisi Uzmanı

G

üler Hanım ve Adil Bey… Farklı şehirlerde ama aynı gün başlayan iki hikaye…

Soğuk ama güneşin ara sıra yüzünü gösterip ısıtmaya çalıştığı bir Cumartesi günüydü. Güler Hanımın evinde tatlı bir telaş vardı çünkü bugün altın günü sebebiyle yaklaşık 20 bayanı ağırlaması gerekiyordu. Yemek telaşının üzerine bir de temizlik gelince epeyce terlemiş ve yorulmuştu. Duş almak üzere banyoya girdiğinde bu altın günlerinden birinde hanımlar arasında uzun uzun konuşulmuş olan meme muayenesi geldi aklına. Heyecanla aynanın karşısına geçti ve yavaş ama dikkatli hareketlerle muayeneye başladı. Tam “neyse bir şey yok galiba” diye düşünürken sağ memesinin üst dış bölgesinde eline yuvarlak sertçe bir şey dokunur gibi oldu, “o da ne!” diyerek irkildi birden. Bir daha elledi, bir daha, bir daha… Evet bir kitle gelmişti eline. Nasıl olduğunu anlamadan geçirdi altın gününü… Hikayemizin burasında kısa bir mo-

59

DOSYA

TANSİYON

la… Çünkü bu andan itibaren karşımızda çeşitli olasılıklar beliriyor. 1. Güler Hanımın korkup bu durumu herkesten hatta kendinden bile saklaması ve paylaşmaya, doktora gitmeye karar verdiğinde olayın çok ileri aşamalara gelmiş olması. 2. Güler Hanımın vakit kaybetmeden bir doktora başvurması Birinci olasılığın gerçekleşmesi durumunda bugün tıbbın tüm imkanlarını seferber ettiği ve pek çok ilerlememenin yaşandığı meme kanserinde erken teşhis gibi son derece ciddi bir tedavi kazancı elimizden gitmiş olacaktır. Bu olasılığın gelişmesine sebep kimi zaman gerçekle yüzleşme korkusu, kimi zaman ailesini ve evlatlarını erken terk etme korkusu kimi zaman da özellikle kırsal bölgelerde utanma duygusu olmaktadır. Kahramanımız memesinden şikayet yaşamakta ancak bu utanma durumu rahim, rahim ağzı, anüs gibi bölgelerin kanserlerinde hastaların çok dramatik klinik durumlarda karşımıza gelmesine yol açmaktadır. Biz Güler Hanım'ın vakit kaybetmeden doktoruna gittiğini düşünelim ve onun hikayesine burada ara verip

Adil Bey'in evine gidelim. Adil Bey Emekli bir öğretmendir ve pencerenin kenarında oturmuş gazetesini okuyor bir taraftan de eşi Derya Hanımın getirdiği orta şekerli kahvesini yudumluyordu. Birden yaklaşık 1 aydır ara ara çok şiddetli ara ara dayanılabilecek düzeyde diye nitelendirdiği o baş ağrılarından en dayanılmaz olanı iki kaşının tam ortasından ensesine doğru bıçak gibi girdi birden. “Deryaaa..” diye inlermiş gibi seslendi 30 yıllık hayat arkadaşına, “Derya bana bir ağrı kesici getir hemen.” Ama Derya Hanım Adil Bey'in ağrı kesicisini getirdiğinde onu baygın bir halde yerde yatarken buldu. “Aman yarabbim… Adil, Adil nooldu sana?” Bu sahneden sonra Adil Bey gözünü açtığında bir hastane odasında Derya Hanımı yanında ağlarken buldu. Kolundaki serum bitmek üzereydi. “Derya nooldu, neden ağlıyorsun?” Evet burada yine bir mola diyoruz; Adil beyin sorusuna Derya Hanımın nasıl cevap vermesi gerektiğini düşünmek için sanırım önce Adil Bey hastaneye geldikten sonra neler olduğuna bakmamız gerekiyor. Adil Bey ambulansta sağlık ekibinin de


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

yardımıyla ken-dine gelmiş ve tedavisine başlanmıştı. Hastaneye gelir gelmez Acil hekimi anlatılan hikaye doğrultusunda Adil Bey'in özgeçmişini de sorguladıktan sonra Beyin MRG istemişti. Çekilen beyin MRG sonrasında odasına alınan Adil Bey tüm bu travmanın yorgunluğu ile uyuyakalmıştı. Beyin MRG sonucunda ortaya çıkan acı tabloyu öğrenmek tek başına Derya Hanıma kalmıştı. Acilen görüntüleri değerlendiren Radyoloji Uzmanı bunun vücudunun her hangi bir yerinden kaynaklanmış bir tümörün metastazı olduğunu ifade etmişti. “Metastaz nedir doktor bey?” diye sordu korkarak Derya Hanım. Radyoloji Uzmanı Derya Hanıma kabaca beynindeki bulguların vücudunda başka bir yerde gelişen kanserin kan yolu ile beyne sıçraması sonucu olduğunu anlattı, ve konu ile ilgili bir başka branşın uzmanı olan hekim arkadaşına bilgi verdiğini onun gelip kendileri ile konuşacağını ve daha ayrıntılı açıklamalarda bulunacağını da ekledi.

çok duygusal, çevresel, sosyokültürel faktörlerin harmanlandığı bir zeminde şekilleniyor. Hasta yakınları genellikle hastanın bu gerçeği duyduğu anda dünyasının yıkılacağı, moralinin bozulacağı ve iyileşmesinin daha da zorlaşacağı inancı ile genelde ne yazık ki 4 numaralı davranış biçimini tercih ediyor. Peki ne yapmalı ya da nasıl paylaşmalı. Kanserle mücadelede moralin önemi biz hekimlerce de elbette ki yadsınamaz. Ancak hastanın kendisini neyin, nasıl günlerin, nasıl bir tedavinin, nasıl bir sonun beklediğini bilmeye hakkı olduğu da önemi yadsınamaz diğer bir gerçek. Ayrıca hastaya aldığı kanser tanısından sonra uygulanacak tedavilerin açıklanması ve sebepleri-

nin anlatılması baştan yola çıkılan bu yalanla birlikte asla mümkün olmayacaktır. Hatta hasta kendisi ile birlikte kemoterapi veya radyoterapi alan diğer, tanısından haberdar kanser hastalarını görüp, onlarla konuştuğunda kendisi ile ilgili gerçeği tamamen yabancı bazı kader arkadaşlarından daha acı bir şekilde öğrenmek zorunda kalacaktır. Sonuçta doğru davranış biçimi kanser tanısını doktorla birlikte daha yolun başında uygun, hastanın anlayacağı ancak yaşama umudunu kaybetmeyeceği bir dille hasta ile paylaşmaktır. Bakalım hikayenin Güler Hanım cephesinde biz Adil Bey'le beraberken neler oldu. Güler Hanım ertesi gün tüm cesaretini toplayarak bir doktor

İşte yine bir yol ayrımına geldik. 1. Derya Hanım gerçekleri eşi ile hemen uygun bir dille paylaşmalı mı? 2. Ailesindeki diğer fertlerle ve eşinin ebeveynleri ile paylaşıp eşinden saklamalı mı? 3. Söylemeyi ve açıklamayı yapmayı doktora mı bırakmalı? 4. Doktoru da söylememesi konusunda uyarıp hastalığını sonuna kadar Adil Bey'den gizlemeli mi? Ne dersiniz? Sizce hangisi? Ya da şöyle mi sormalıyım, kanserli bir hastanın yakını iseniz bu aşamada siz nasıl davrandınız? Doğru davranış şekli ne yazık ki pek

ELİF ÖZKAN

TANSİYON

DOSYA

60


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

yakınının önerdiği Genel Cerrah Sami Bey'in kapısına geldi. Sami Bey Güler Hanımın ayrıntılı fizik muayenesini yapıp ondan bazı tetkikler istedi. Yaptırdığı Meme ultrasonu ve mamografi sonucu ile yeniden Sami Bey'e gelen Güler Hanım görüntülerin kötü huylu bir meme tümörüne benzediğini, bir an önce biyopsi alarak patolojiye gönderilmesi ve gerekli ise daha büyük bir ameliyatın yapılacağını tüm bunların nasıl olacağını ve ne kadar canını yakacağını, ne kadar zaman alacağını uzun uzun, sessizce ama gözlerinden ara ara yanaklarına süzülen yaşları engelleyemediğini neden sonra fark ederek dinledi. Tüm bu gerçekleri artık iki kızı ve eşi ile paylaşmasının zamanı gelmişti. Eve döndü, akşam yemeğini hazırlarken yemekte tüm bunarlı nasıl söyleyeceğini, kızlarının nasıl tepki vereceğini eşinin ne kadar hassas olduğunu düşünüyordu. Sonunda herkes sofrada yemeğine dalmışken tüm yaşadıklarını bir bir anlatmaya ve doktorunun kendisine söyledikleri doğrultusunda ne ile karşı karşıya olduğunu ifade etmeye çalıştı. İlk tepki üniversiteye hazırlanan kızının “anneciğim..” diye haykırışının ardından gelen hıçkırıklarıydı. Ardından yanındaki eşi gözlerinden akan yaşları gizlemeye çalışarak ona sarılıp yanağından öptü ve “sakın üzülme bunu hep beraber yeneceğiz” dedi. İşte en önemli dönüm noktalarından birine daha geldik. Hastanın özellikle birinci derecedeki akrabalarının psikolojisi, bunun davranışlarına yansıması veya baskılanması konusunda bazı püf noktalar, yardımcı olabilecek yöntemler var mıdır? Cevap tabii ki evet. Hasta yakınları özellikle eş ve çocukları gerçeği öğ-

61

DOSYA

TANSİYON

rendiklerinde kendi yaşadıkları ve farkında olmadan savaştıkları hastayı kaybetme korkusunu, tedavinin ilerleyen aşamalarında hastanın metastaz, hastalığın ilerlemesi, iştahsızlık, kilo kaybı veya tedavilere bağlı genel durumunun kötüleşmesini ellerinden hiçbir şey gelmeksizin izlerken yaşadıkları acıyı bir tarafa bırakıp yalnızca onun moralini düşünüyorlar. Oysa ki hastaya verdiği savaşta gerçekten ihtiyacı olan desteği verebilmek için hasta yakınları daha da güçlü olmalı. Bu dönemde hem hasta hem de hasta yakınlarının profesyonel yardım almaları hayatın onlar için hazırladığı bu kötü sürprizi kabullenmelerini ve bununla mücadelelerini kolaylaştıracaktır. Genel durumu çok kötü olmayan hikayemizin kahramanı Güler Hanım gibi tedavinin başında ve dimdik ayakta olan hastalar için bir diğer önemli püf nokta kemoterapi ve radyoterapi gibi tedaviler sırasında da sonrasında da mümkün olduğunca normal yaşam aktivitelerinden uzak kalmamaya çalışmaktır. Yine bu bağlamda çevresindekilerin de onu mümkün olduğu kadar huzur bulduğu, kafasını meşgul eden uğraşlar bulabileceği mekanlara yönlendirmesi doğru olacaktır. Bu kimi zaman çiçekleri sulayabileceği, budayabileceği bir bahçe, kimi zaman resim yapabileceği bir atölye, kimi zaman bir sanat kursu veya kimi zaman kişinin kendi mesleğine geri dönüşü şeklinde olabilir. Hikayenin devamında Güler Hanım'ın biyopsisi yapılır. Tanı maalesef beklendiği gibi meme kanseri yönünde doğrulanır. Sonraki aşamada Güler Hanım ameliyat olur, artık sağ memesi alınmıştır. İlk günlerde eşinden çok utanır, kadınlık gururu incin-

miştir, dişiliğinin önemli bir göstergesi elinden alınmıştır. Ancak zamanla tüm memesinin alınması yanında Dr. Sami Bey'in kısmi bir ameliyat sonrası radyoterapi olasılığını kendisi ve eşi ile karşılıklı konuştuğunu buna birlikte karar verdiklerini hatırladıkça bu utangaçlığı artık kaybolur. Zaten kemoterapi nedeniyle yaşadığı saç dökülmesi geçici de olsa memesinin olmayışının acısına bir yenisini eklemiştir. Günler günleri kovalar ve Güler Hanım kemoterapiden 3 ay sonra ilk imtihanını vermek üzere ameliyatından sonra sürekli kendisi ile ilgilenen medikal onkolog Ezgi Hanımın yanına gider. İmtihan başarılı geçer. Tüm sonuçları gayet güzel çıkmıştır ve bundan sonra ömrü boyunca takip edilmek dışında normal bir hayat onu beklemektedir. Güler hanım cephesinde olaylar mutlu sonla bitti. En azından tedavi sonrası ilk üç ay için. Tüm bu 9 aylık sürede bakalım Adil Bey neler yaşadı. Aslında Güler Hanım kontrole gittiği gün Adil Bey bulunduğu şehrin devlet hastanesinin yoğun bakım ünitesinde hayata gözlerini yummuştu. Geriye dönüp bir bakalım olaylar nasıl gelişmiş. Hatırlarsanız Adil Bey'i en son yanı başında ağlamakta olan eşi Derya Hanımla bırakmıştık. Derya Hanım Adil bey ne olduğunu sorduğunda radyoloji uzmanının MR filmlerini değerlendirdiğini, beyninde bazı şeyler gördüğünü ama kendisine ayrıntılı açıklamadığını ve Onkoloji Uzmanı Serdar Beyi görmelerini önerdiğini söyler. Aslında en doğrusunu da yapmıştır. Serdar Bey'in odasına girdiklerinde Derya Hanım Adil Bey'in tepkisi konusunda oldukça korkmakta ancak ona bunu hissettirmemeye çalış-


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

maktadır. Serdar Bey Adil Beyi muayene eder, filmleri inceler, raporları okur ve Adil Bey'e dönerek, “Geçmiş olsun, filmler ve raporlar beyinde bazı lezyonlar olduğunu söylüyor, nereden olduğunu bilmiyoruz ama vücudunuzdaki herhangi bir organdan kaynaklanan kötü huylu bir tümörün sıçraması gibi duruyor.” Sözün buradan sonrasını Adil Bey artık duymuyordu, onun dünyası çoktan yıkılmış ve kendisi de altında kalmıştı. Serdar Bey yapılması gerekenleri anlatıyor, tümörün nereden kaynaklandığını bulmak ve patolojik tanıya ulaşmak için ek bir takım işlemlerden bahsediyordu. Tümörün kaynaklandığı bölgeyi bulmak amaçlı yapılan tetkiklerde Adil Bey'in 45 yıllık sigara tiryakiliğinin de yadsınamaz katkılarıyla AC kanseri olduğu ortaya çıktı. Bu aşamadan sonra Serdar beyin bölgesine radyoterapi ve sonrasında kemoterapi önerdi. Derya Hanımın içi, hiç rahat değildi çünkü Türkiye'nin doğu bölgesinde bir kentte oturuyorlardı ve burada yapılabilecek her şeyin yapılacağından, tüm imkanların bulunduğundan emin değildi. Ankara, İzmir veya İstanbul gibi bir büyükşehirde şansını denemek çareyi oralarda aramak istiyordu. Evet işte geldik bir diğer kilit noktaya. Nereye gidelim, nerede kalalım, bu tedaviyi nerede olalım? Kanser tedavisi gerek yapılan toplantılar, gerek yabancı süreli yayınlar, gerekse internet aracılığı ile günümüzde tüm onkoloji ile uğraşan hekimlere hızla ve aynı zamanda ulaşmakta. Bu konunun uzmanları bu süreli yayınları ve toplantıları gelişmelerden uzak kalmamak adına Türkiye'nin her yerinde takip etmekte. An-

cak ne yazık ki gerek onkoloji dışı hekimlerin, hastaları gerekli gereksiz sevk etmeleri, gerekse çevresel baskı nedeni ile insanımız çareyi uzak şehirlerde aramaktadır. Halbuki bu arayış desteğe ihtiyacı olduğu bu dönemde hastanın evinden akrabalarından uzak kalması, geride kalanların önlenemez merakı, büyük şehir kalabalığının getirdiği randevu ve sıra sıkıntısı, konaklama, yeme içme gibi zaruri ihtiyaçların doğurduğu yüksek maliyet dışında hastaya hiç bir şey kazandırmamaktadır. Herkesin inanması ve güvenmesi gereken bir gerçek var ki kendisini aşan noktada hiçbir hekim hastayı bulunduğu bölgede oyalamaz. Keza aynı endişe veya başka çıkarlar ve korkular sonucu onkoloji dışı branşlardaki hekimlerimiz de aynı hatayı yapmaktalar. Hikayedeki kahramanımız Serdar Bey biyopsi alınması için bir Göğüs Cerrahisi Uzmanına hastamızı gönderdiğinde o hekim de önce göndermeyi düşünmüştü ancak sonradan dosya ve filmleri ayrıntılı incelediğinde bu işlemi yapabileceğini kendisi de fark etti. Bu şekilde biyopsi veya ameliyat için meslektaşlarımızın önerisi ile başka şehirlere giden hastalar ne yazık ki geri dönmüyor ve esas tansını koyan hekimin – ki bu hikayede bu hekim Serdar Beydir – takibinden uzak kalıyor. Tüm tedavisini de radyoterapi için pansiyon ve otellerde veya bir akrabasının evinde sığıntı gibi yaşamak, kemoterapi içinse her 3 haftada bir kilometrelerce yol kat etmek zorunda kalıyor. Serdar Beyle tüm bu kafasındaki soruları açık açık konuşan Derya Hanım hastanın da isteği ile bulunduğu şehirde tedaviye devam etmeye karar vermiştir. 10 günlük bir radyoterapi

süreci sonrasında Adil Bey kemoterapi almış ancak 3. Kemoterapisinden sonra çekilen filmlerinde hastalığının ilerlediği, kemiklerine de yayıldığı görülmüştür. Zaten bu geçen süre içinde Adil Beyin genel durumu giderek bozulmuş artık kendi kendine zor yürür hale gelmiş epeyce de kilo kaybetmiştir. Kemik ağrıları nedeni ile iki kez daha radyoterapi alan Adil Bey tanı sonrası 8. ayda artık yataktan kalkamaz hale gelmişti. Derya Hanım viziti sonrası Serdar Beyi yakalayarak sordu “Doktor Bey bu böyle ne kadar sürecek, Adil daha ne kadar yaşar?”… En zor soru bu işte, inanın ki Derya Hanım için sormak ne kadar zorsa Serdar Bey için de cevap vermek o kadar zor. Bu aşamada yani göz göre göre ne yazık ki istenmeyen sona yaklaşıldığında bunu kabullendiğini zannediyor hasta yakınları, inanın biz doktorlar da hasta yakınları tarafından olayın kabullenildiğini zannediyoruz ancak bu o kadar kolay olmuyor. Kalan ömrü ölçüp biçip söylemek hiç kolay değil ancak aylar, günler gibi kaba rakamlar veya daha şanslı bir hastaysa yaklaşık 1 yıl 3 yıl gibi cümleler sarfedilebilir ama bu asla kesin değildir. Yaklaşık 1-2 ay gibi bir cevap aldıktan sonra Derya Hanım yeniden Adil Beyin yanına gider. Bu olaydan 3 hafta sonra da şiddetli nefes darlığı nedeniyle yoğun bakıma alınan Adil Bey 6 günlük yoğun bakım takibi sonrasında hayata veda eder. Adil Beyin hikayesi maalesef Güler Hanımınki gibi mutlu sonla bitmedi. İşte gerçekte de her kanser hastasının ayrı ayrı hikayesi var kimi uzun kimi kısa, kimi çok acılı kimi daha az acılı, kimi tüm ailesi ile kimi yalnız… ama hepsi ayrı dersler içeriyor.

TANSİYON

DOSYA

62


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Buzlu dondurmada diyabet riski! Bazı dondurmaların süt yerine buzdan yapıldığını belirten Uzmanlar, bu dondurmaların en fazla çocuklar tarafından tüketildiğini hatırlatarak uyarıyor: Şeker oranı yüksek olan buzlu dondurmalar diyabeti tetikler. RAMAZAN GEDİK Muhabir

O

SM Ortadoğu Hastanesi İç Hastalıkları Polikliniği Uzmanlarından Ömer Faruk Baysal, yaz aylarında tüketiminde artış görülen buzlu dondurmalarla ilgili önemli bilgiler verdi. “Buzdan yapılan dondurmaların, sütten yapılan dondurmalar kadar besleyici olmadığının altını çizen Dr. Baysal: “İçine çok fazla şeker konulduğundan kalorisi daha fazla olan buzlu dondurmalar, sürekli tüketildiğinde diyabet riskini arttırır. Çocuklar bunları çok tüketiyor ama olabildiğince katkısız ve şekersiz olanların tüketilmesinde fayda var. Özellikle diyabet hastalarının ve kilo problemi olan kişilerin bu konuda çok daha dikkatli olması gerekiyor. Bu tür rahatsızlığı olan inanlar 'diyet dondurma” olarak adlandırılan çeşitten tüketmesi daha

63

DOSYA

TANSİYON


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

faydalı olacaktır.” Diyen Ömer Faruk Baysal, Dondurmanın üretimi ve hazırlanmasıyla ilgili Türk Gıda Kodeksi'nin tebliğ ve yönetmelikleri olduğunu hatırlatarak, buna göre dondurmanın ancak pastorize, UHT veya sterilize sütten üretilebileceğini ifade etti. Hazırlanan dondurmaların saklanmasının da belli standartlara uygun olması gerektiğini vurgulayan Baysal: “Dondurmada, uygun ambalajlama ve saklama önemli. Hazırlanan dondurma dışarıdan sıcaklık veya bakteri almayacak şekilde soğutucuda saklanmalıdır. Ambalajı kolay yırtılmayan ve nemden kolay etkilenmeyen bir maddeden yapılmalıdır. Bu bağlamda dondurma alırken, tarihine, soğutucusuna ve ambalajına dikkat etmek gerekiyor. Açıkta satılan dondurmalarda ise ambalaj olmadığından çevreyle çok daha fazla yüz yüze kalıyor ve çapraz kirlenme riski artıyor. Bu nedenle ambalajlı dondurmaların mikroplanma riski diğer dondurmalar göre daha azdır.'' dedi.

Bozuk dondurma tüketmenin ciddi sağlık sorunlarına neden olabileceğini belirten Baysal, bozuk dondurma tüketen kişilerde ishal, kusma, ateş ve eklem ağrıları görülebileceğini söyledi. Baysal: “Merdiven altında üretilen ve açıkta satılan dondurmalarda gerekli hijyen kurallarına uyulmadığı için ciddi sağlık sorunları yaşanabilir. İyi kaynatılmayan ya da pastörize edilmeden tüketilen süt ve süt ürünlerinden brucella hastalığı bulaşabilir. Bu bağlamda dondurma yedikten sonra titreme, yüksek ateş, kas ve eklem ağrıları görülebilir. Bu kişiler mutlaka hekimine başvurmalıdır. Kontrolü yapılmayan sütlerin çoğunda bakteri vardır ve bu bakteriler ilerleyen süreçlerde zehirlenmeye yol açar. Brucella hastalığı ise sütle ve süt ürünleri ile bulaşan önemli bir hastalıktır. 'Ben sütü alıp evde kaynatıp içiyorum, bakterisini öldürüyorum' diyebilirsiniz ama o zaman besin değerlerini de bozmuş olursunuz. Merdiven altı diye tabir edilen yerlerde dondurmayı

ÖMER FARUK BAYSAL yapan kişilerin onu bile yapıp yapmadığını bilmiyoruz. Sütü iyi kaynatıyor mu? Pastörize ediyor mu? Üretim yapanlar çalışanlarını hijyenik şartlarda çalıştırıyorlar mı? Çalışanlar sağlıklı insanlar mı? Bu soruların cevabını bulamıyoruz, çünkü kontrol yok. Şu da bilinmelidir ki, hastalıklı insanlar gıdalara da hastalık taşıyabilmektedirler. Bu nedenle merdiven altında üretilen ve açıkta satılan dondurmalarda gerekli hijyen kurallarına uyulmadığı için ciddi sağlık sorunları ortaya çıkabilir.'' dedi.

TANSİYON

DOSYA

64


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Dondurmayı yaparken kullanılan şeker ve renklendirici maddelerin de miktarının, kalitesinin önemli olduğunu ifade eden Baysal, kontrolsüz üretimlerde bu konuların da denetlenemediğine atıfta bulundu. Gıda tüketiminde bilinçli davranılması gerektiğini söyleyen Baysal, açıkta satılan gıdalar yerine, gıda kontrolü yapılmış, kontrol yapıldığı belgelenmiş ürünlerin tercih edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Baysal, sütten yapılan bir tatlı olan dondurmanın besleyici bir gıda olduğunu ancak dondurma yerken tüketicilerin sağlıklarından olmamaları için güvenilir ürünleri tercih etmeleri gerektiğini sözlerine ekledi.

Karbonhidrat içeriği fazla olan ve yağlı sütten yapılan dondurma, içine eklenen çikolata ve meyveler ile kalori yükünü artırıyor. Uzmanlar kalori bakımından zengin olan dondurmanın fazla tüketildiği zaman kilo alınmasına sebep olabileceğine dikkat çekiyor.

65

DOSYA

TANSİYON

Dondurma bademciklere zarar vermiyor OSM Ortadoğu Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emre Erkilet, bademcik enfeksiyonları ve dondurma arasındaki ilişki hakkında bilgi verdi. Erkilet: "Dondurma, çocukların sağlıklı büyümesi ve kemik erimesi sorunu olan kişiler için büyük önem taşıyan bir besindir. Dört mevsim tüketilmesi önerilse de dondurma özellikle yaz aylarında çocuklar tarafından tercih edilmektedir. Hijyenik koşullarda üretilmeyen dondurma, sağlığı tehdit edebilir. Çünkü dondurma tüketilirken, ağızda erimeye başlar ve içindeki mikroorganizmalar önce boğaza (bademciğe) yerleşir ve bu bölgede enfeksiyonlara neden olur. Açıkta satılan dondurmalar kesinlikle satın alınmamalıdır. Boğaz enfeksiyonunu artırdığı düşünülen dondurma çocuklar için önemli bir besin kaynağıdır. Hijyenik ortamda üretilen dondurmanın, bademcik enfeksiyonunu artırıcı bir etkisi yoktur." dedi.


Cildine değer ver. Cildiye kliniğimizde kişiye özel planlanan tedavi yöntemleriyle hizmetinizdeyiz...

Cilt Bakımı Leke Lazeri Lazer Epilasyon Mezoterapi Vasküler Lezyon Kavitasyon (Zayıflama) Bölgesel İncelme Sivilce izi tedavisi Cilt gençleştirme Çatlak tedavisi

Deri ve Zührevi Hastalıklar Polikliniği

"Ortadoğunun sağlık merkezi"


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Akraba evliliği neden sakıncalı? ZEYNEP KANAT Muhabir

lkemizde her beş evlilikten birini oluşturan akraba evliliklerinde özürlü çocuk doğma riski yüksektir. Türkiye'de evliliklerin yüzde 20'sini oluşturan akraba evliliklerinde özürlü çocuk doğma riski iki katına çıkıyor. Bu yüzden akraba evliliği yapmayı planlayan çiftlere evlenmeden önce muhakkak genetik danışmanlık almaları öneriliyor.

Ü

Uzmanlar, toplumda yüzde 2-4 olan özürlü çocuk oranının akraba evliliği yapanlarda yüzde 4-8'lere çıktığını belirtiyor. Akraba evliliği yapacak çiftlere evlilik öncesi veya gebelik öncesinde genetik danışma almalarının büyük önem taşıdığına dikkat çekilmelidir. Danışan kişilere öncelikli olarak ayrıntılı olarak bir soy ağacı çıkarılıyor. Soy ağacında ailede herhangi bir anormallik, zeka kusuru, düşükler ve ölü doğumlar tespit ediliyor ve daha önce ailede bu hastalıklar görünmüşse risk daha da artıyor. Türkiye gibi akraba evliliklerinin yoğun olduğu ülkelerde, sakat bebek doğumları çok sık görülmektedir. Uzmanlar akraba evliliklerinin büyük bir

67

DOSYA

TANSİYON

bölümünün aile baskısından kaynaklandığını söylüyor. Bu tür evlilikler yüzünden sakat doğum olayların yaşandığına dikkat çeken uzmanlar, vatandaşların bu konuda aydınlatılması gerektiğini belirtiyor. Akraba evliliklerin görülmesinin sebepleri arasında genellikle, aileye ait mal varlığının dağılmaması, aile bireyleri arasındaki sevgi ve saygıyı korumak, akrabaların evlilik ve sosyo ekonomik beklentilerinin aynı olması ve karşı cinsle rahat iletişime gireme-me gibi etkenler sayılabilir. Akrabalar arasında yapılan evliliğe endogami denilmektedir. Akraba evliliklerinde, hem annenin hem babanın aynı bozuk geni taşıma ihtimali, akraba evliliği yapmayan diğer kişilere oranla daha yüksek olduğu için, çocuğun da hasta doğma ihtimali, normal populasyona göre artmıştır. Bununla beraber, düşük ve ölü doğum ihtimali de artmıştır. Ailede genetik dağılım, erkek ve kız kardeşlerde, genellikle genlerin yarısı birbirinin aynıdır. Gen ortaklarının oranları, akrabalık uzaklaştıkça küçülür. Torunlar, dede ve ninelerin dörtte bir genine sahiptir. Yeğenlerin genleri ise, genellikle amca ve halalarının, dayı ve teyzelerinin dörtte bir genine eşittir. Daha uzak akraba-

lıklarda bu oran, kardeş çocuklarında olduğu gibi sekizde bire düşmektedir. Son yıllarda yapılmaya başlanan calışmalar, ülkemizdeki kan yakını evlilik oranını %21-40 arasında belirlemiştir. Almanya'da ise bu oran sadece %0,1- 0,3 arasındadır. İlk çağlardan beri yapılan akraba evlilikleri gelişmiş batı ülkelerinde yüzde birler düzeyinde görülürken, az gelişmiş doğu ülkelerinde ve nerede yaşarsa yaşasın izole topluluklarda çok yüksek oranda yapılmaktadır. Örneğin; İngiltere'de %0.56, Hollanda'da %0.36, İsveç'te %0.90 gibi çok düşük düzeyde seyreden akraba evliliği oranı Hindistan'da %20, Jamaika'da %44.44, Kuveyt'te %54.3 oranında görülmektedir. Gelişmiş ülkelerde yaşamalarına karşın Alman Yahudilerinde %35.80, Amerika'daki bazı izolelerinde %56.60 akraba evliliği oranı saptanmıştır. Günümüzde Batı Toplumlarında zor denecek kadar az olmasına karşın, özellikle Asya ve İslam Ülkeleri'nde yüksek oranda akraba evliliğine rastlanmaktadır. Ülkemizde ise Türk Medeni Kanunu'nun yasaklamış olduğu; kardeş-kardeş, anneoğul, baba-kız ve yarım yeğen evlilikleri dışında kalan akraba evliliklerini, sıkça görmekteyiz.


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Anesteziden neden korkmamalıyız? DR. RAMAZAN ÖDEŞ Anestezi Uzmanı

lamına gelmektedir.

Anestezi

Eski yıllarda nasıl ki cerrahlık berberler tarafından yapılıyordu, bundan otuz-kırk yıl öncesine kadar narkoz uygulaması da hastanelerde çalışan ve “narkozcu” diye adlandırılan eğitimsiz müstahdemler tarafından yapılıyordu. O yıllarda hastanın ağzını ve burnunu örtecek şekilde bir parça pamuk konuluyor, üzerine anestetik madde (eter/ kloroform) damlatılarak narkoz uygulanıyordu. Bu şartlarda çok sınırlı ameliyatlar yapılabiliyor ve narkoz nedeni ile ölümler sık görülüyordu. 1950'li yılların başlarından itibaren anestezi biliminde, Dünyadaki gelişmelere paralel olarak, ülkemizde de oldukça ilerleme sağlandı. Türkiye'de 1850'li yıllardan itibaren gelişim gösteren anestezi uygulamaları, 1950'li yıllardan sonra tıpta uzmanlık dalı haline getirildi ve bu uygulamanın yalnızca bu işle ilgili uzman hekimler tarafından yapılması yasal olarak düzenlendi.

İlk kez Yunanlılar tarafından kullanılan bir terimdir, duyarsızlık, hissizlik duyuların geçici olarak kalkması an-

Ülkemizde uzmanlık dalındaki bu eğitim, altı yıllık tıp fakültesini bitirmiş doktorlar arasından, sınavla uz-

A

meliyat olması gereken birçok hasta mevcut hastalığına ilave bir korku daha yaşar. Bu korkunun adı; halk arasında “Narkozla bayıltma” diye bilinen Anestezidir. Sırf bu yüzden, birçok hasta ameliyatlarını geciktirmektedir. Peki nedir bu Anestezi? Gerçekten de korku duyulması gereken bir olgu mu? OSM Ortadoğu Hastanesi Anestezi doktoru Tansiyon Okurları için kaleme aldı. Narkoz Almanca kökenli bir kelimedir. Halk arasında genel anestezi anlamında kullanılır. Kelime anlamı anestezi ile eş anlamlı gibi görülse de tam bilinç kaybı olmadan duyarlılığın ileri derecede kalkması ile oluşan belirgin uyuşma hali anlamına gelir.

manlık eğitimi yapmaya hak kazananlara, tıp fakülteleriyle, bakanlık eğitim hastanelerinde, en az dört yıllık bir eğitim yaptırılarak “Anesteziyoloji ve Reanimasyon dalında Uzman Doktor” belgesi verilmektedir. Not: Anestezi uzmanları, eski doktor olmayan eğitimsiz narkozcu denen müstahdemleri çağrıştırdığı için, kendilerine narkozcu denmesini tercih etmezler. Bunun yerine “Anestezi Uzmanı” veya “Anestezi Doktoru” denmesini arzu ederler. Anestezinin gelişmesi ile hasta cerrahi girişimin bütün zararlı etkilerinden korunduğu gibi, cerrah da uzun ve ayrıntılı ameliyatlar yapma imkanına kavuşmuştur.

Anestezi nasıl uygulanır? Anestezistler, hastanın hangi ameliyatı olacağını, özgeçmişi ve soygeçmişini bilmelidir. Özellikle hastanın anesteziklerle ilgili geçmişi iyi sorgulanmalıdır. Anestezist, hasta ameliyat masasına geldiğinde ilk önce kalp atımları, kan basıncı (tansiyon), kan oksijen düzeyi ve vücut ısısını sapta-

TANSİYON

DOSYA

68


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

maya yarayan ölçümleri yapar. Genel Anestezi sırasında uyku, bilinç kaybı, ağrı yokluğu, hareket yokluğu oluşmaktadır. Genelde ilacın damar içine enjeksiyonu ile anesteziye başlanır, bilinç kaybını takiben kaslar, kas gevşetici ilaç ile felç haline sokulur. Ameliyat sırasında hastanın solunumu kontrol altında tutulmalıdır ve anestezinin devamı için anestezik gazlar kullanılır. Bu nedenle hastanın soluk borusuna "Endotrakeal Tüp" denilen bir tüp yerleştirilerek hasta anestezi makinesine bağlanır. Makine aracılığıyla hastaya oksijen, hava ve anestezik gaz karışımı verilir. Hastanın ameliyat boyunca tüm yaşamsal fonksiyonları (Solunum, kan basıncı, kalp ritmi, vb.) ve kanamalar verilecek sıvılar anestezist tarafından izlenir ve yukarıda belirtilen fonksiyonların devamı sağlanır. Anesteziden nasıl uyanılır? Uyanma, kullanılan anestezik ilacın tipi, ameliyatın süresi gibi birçok faktöre bağlıdır. Ameliyat bittiğinde anestezik ilaçlar kesilir. Hastada kas gevşetici ilaçların etkinliği ortadan kalktığında ve solunum yeterli olduğunda soluk borusundaki tüp çıkarılır. Hastanın sözlü uyaranlara yanıtı olduğu zaman uyanma odasına alınır. Tamamen uyanana kadar orada tutulur. Yapılan cerrahi girişim ne kadar kısa da olsa genel anestezi alan her hasta 24 saat kadar yoğun dikkat gerektiren işleri (örneğin otomobil kullanmak gibi) yapmamalıdır.

Genel anestezi ne kadar güvenlidir? Modern monitörler, daha iyi ilaçlar ve en önemlisi bunları kullanabilecek anestezi uzmanlarının varlığı anesteziyi gün geçtikçe daha güvenilir hale getirmektedir. 1982' de anesteziye

69

DOSYA

TANSİYON

Rakamlar anestezinin oldukça güvenli bir yöntem olduğunu ortaya koyuyor. Günümüzde anesteziye bağlı ölümlerin 1/200.000 olduğu tespit edilmiştir.


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

bağlı ölümler 1/10.000 iken günümüzde bu oran 1/200.000 dir.

Genel anestezinin yan etkileri nelerdir? En belirgin etkiler, kusma ve mide bulantısı (%10), boğaz ağrısı (% 10), düşük kan basıncı (%3), ameliyat sonrası solunum desteği gereksinimi (%3), anormal kalp ritmi (%1), yüksek tansiyon (%1), uzun dönem oryantasyon bozukluğu ve şuur bulanıklığı (%0.5) dir.

Genel anesteziyi güvenilir kılmanın yolları nelerdir? 1-Ameliyat öncesi muayene Hasta mutlaka ameliyattan önce anestezi doktoru tarafından muayene edilmeli ve sorgulanmalıdır. Muayenede, eşlik eden kalp, akciğer ve sistemik hastalıkları araştırılmalıdır. Hastanın her gün mutlaka içtiği ilaç olup olmadığı, ilaç allerjisi varlığı, daha önceden genel anestezi alıp almadığı, eğer daha önce genel anestezi almışsa bununla ilgili öykü dikkatli bir şekilde sorgulanmalıdır. 2-Sigarayı bırakmak Sigara ameliyat sonrası solunum problemlerinin nedeni olarak gösterilmektedir. Hasta sigarayı bıraktığında akciğerlerdeki düzelmenin tam olarak görülebilmesi 1 hafta ile 6 ay arasında zaman almaktadır. 3-Şişmanlık Şişman insanlarda ameliyat sonrası problemler daha sık gözlenmektedir. 4-Midenin boş olması Yaşa göre değişmekle birlikte erişkin hastalar için genel anestezi öncesinde en az 8 saatlik açlık döneminin bulunması gereklidir. Çünkü tokluğa

bağlı kusma, mide içeriğinin akciğerlere kaçışı gibi problemler anestezi sırasında ve sonrasında çok önemli sorunlara yol açabilir. Bu nedenle hasta, acil olmayan ameliyatlar için aç kalma konusunda anestezi doktorunun söylediklerini dikkatli bir şekilde uygulamalıdır.

Anestezi çeşitleri? Genel Anestezinin alternatif formları mevcuttur. Bunlar Bölgesel Anestezi, Lokal Anestezi ve Sedasyon şeklinde gruplandırılabilirler. 1. Bölgesel anestezi Vücudun belli bir bölgesinde duyunun ortadan kaldırılmasıdır. Kişi ameliyat sırasında etrafında olan olaylardan haberdardır. Örneğin bir kolun ağrı duyusu bölgesel blok yapılarak ortadan kaldırılabilir. Ya da epidural veya spinal anestezi uygulanarak, yani omurilikten çıkan sinirler lokal anestezik ilaçlarla bloke edilerek ameliyat olacak bölgedeki ağrı duyusu kaldırılabilir. Hava yolunun korunmasını sağlama avantajindan dolayı bazı durumlarda bölgesel anestezi daha güvenilirdir. Örneğin hasta tok ise veya solunumla ilgili problemleri mevcutsa tercih edilir. Ayrıca bölgesel anestezi uygulanan hastalarda ameliyat sonrası ağrı daha az olur. Spinal anestezi Özel olarak imal edilmiş çok ince bir iğne ile omurilik sıvısı içine verilen ilaçlarla yapılan anestezi çeşididir. Bu anestezi şeklinde hasta uyanıktır, ortalama olarak 2 saat kadar göbek hizasının altındaki bölgelerde hiç bir şekilde ağrı hissetmez. Epidural anestezi Diğer bir bölgesel anestezi tipidir. Bu

teknikte ilaç omurilik zarı dışına verilir. Daha çok, uzun sürme olasılığı olan ameliyatlarda ve ameliyat sonrası fazla ağrı duyulacak durumlarda tercih edilmektedir. Bu anestezi tipinde hasta saatlerce ağrısız bir durumda tutulabilir. 2. Lokal anestezi Sadece vücudun küçük bir bölümünün ağrı duyusunu ortadan kaldırır. Örneğin cilde dikiş atmak için yararlanılabilir. 3. Sedasyon Hastayı rahatlatmak ve sakinleştirmek için kullanılır. Bilinç açıktır, geçici hafıza kaybı söz konusudur. Genellikle lokal ve bölgesel anesteziyi desteklemek amacıyla kullanılır.

Çocuğun genel anestezisi ile erişkin arasında fark var mıdır? Normal şartlarda genel anesteziye damar yolu açılarak başlanılır. Çocuklar korku ve endişe duyduklarından dolayı genelde damar yolu açılmasına izin vermezler. Bu nedenle çocuklarda anesteziye maske ile anestezik gazların solutulmasıyla veya anestezik madde katılmış meyve suyu içirilmesi ya da kas içine yapılan anesteziklerle başlanır. Ardından damar yolu açılıp yukarıda belirtilen şekilde anestezi verilir.

Premedikasyon nedir? Halk arasında "Cesaret İğnesi" de denilen premedikasyonun en önemli amacı ameliyata girecek hastanın endişesini, korkusunu azaltmak, hafif uyku hali oluşturmak, bulantı, kusma, kalp ritm bozukluklarını önlemek, tükrük ve üst solunum yollarının salgılarını azaltmaktır.

TANSİYON

DOSYA

70


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Estetik'te doğru bildiğimiz yanlışlar DR. SERVET GENÇAĞA Plastik-Estetik Cerrahi Uzmanı

E

stetik cerrahi ile ilgili kulaktan dolma bilgiler, hastaları hayal kırıklığına uğratırken yanlış bilgilendirmeler de istenmeyen sonuçlara neden olabiliyor. İşin doğrusunu uzman bir isme sorduk. OSM Ortadoğu Hastanesi Pastik ve Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Servet Gençağa estetikte doğru bilinen yanlışları anlattı. Günümüzde kadın, erkek ayırt etmeksizin güzel bir görünüme kavuşma isteği ile estetik cerrahlara başvuranların sayısı gün geçtikçe artıyor. Botoksla gençleşme, liposuctionla yağ aldırma, meme büyütme, burun estetiği yaptırma gibi pek çok işlem için teknoloji güzelliğin hizmetine sunulmuş durumda. Ancak estetik cerrahi ile ilgili kulaktan dolma bilgiler, hastaları hayal kırıklığına uğratabiliyor. Yanlış bilgilendirmeler de istenmeyen sonuçlara neden olabiliyor. İşte doğru bilinen yanlışlara birkaç örnek:

Estetik dikiş atılırsa iz kalmaz Yanlış! Bilimsel literatürde “Estetik dikiş” olarak adlandırılan bir teknik bulunmamaktadır. Dokulara özenli

71

KADIN

TANSİYON

Estetik ameliyatlara çok fazla anlam yüklemek ve gerçekçi olmayan beklentilere girmek son derece tehlikeli olabilir.


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

yaklaşılan, ince dikiş iplikleriyle uygulanmış, uygun teknikler ile yapılmış dikiş, estetik olarak iyi bir sonuç verebilir. Özensiz bir dikişe göre daha az dikkat çeken, daha ince bir iz kalması sağlanabilir. Hiç iz kalmadan kesiler yapılabilseydi; ameliyatlar çok daha kolay olur, istenilen bölgeye istenilen uzunlukta kesiler yapılabilirdi.

Liposuction ameliyatı ile kilo verebilirim Yanlış! Liposuction ameliyatı kilo verdirmeye yönelik bir yöntem değildir. Normal veya normalin biraz üzerinde kiloya sahip insanlarda, belli bölgelerde kümelenen yağ birikimlerinin alınması ile vücut görünümünün daha ideal olmasını sağlayan bir yöntemdir. Bir ameliyatta vücuttan güvenli bir şekilde alınabilecek toplam yağ miktarı 3- 5 litre arasındadır. Bu miktarın üzerine çıkıldığında ciddi risklerin ortaya çıkma olasılığı artmaktadır.

Botoks yılan zehiridir Yanlış! Botoks, çok iyi bilinen bir bakteriden, kontrollü bir şekilde laboratuvar ortamında saflaştırılarak üretilen bir ilaçtır. Sadece kozmetik amaçlı değil, birçok hastalığın tedavisinde de yıllardır güvenle kullanılmaktadır. Tıbbi bir ilaç olduğu için sadece he-

kimler tarafından uygulanmalıdır.

Botoks yapılan kişilerin yüzleri ifadesiz ve maske gibi olur Yanlış! Botoks uygun dozlarda ve doğru bölgelere yapıldığı takdirde böyle bir durumun ortaya çıkması mümkün değildir. Çünkü amaç, yüz kaslarını tamamen hareketsiz hale getirmek değil, ince mimik çizgilerde yumuşama sağlamaktır.

Benlere bıçak değince kansere dönüşür Yanlış! Dermatoloji ve estetik cerrahi uzmanı tarafından riskli olduğu düşünülen bir benin alınması kişiyi çok önemli bir hastalıktan kurtarabilir.

Estetikte en iyi yöntemler en yeni yöntemlerdir Yanlış! Bir yöntemin yeni olması en iyi olduğu anlamına gelmez. Bir yöntem hakkında uzun dönem tecrübe ve sonuçların tespiti çok önemlidir.

Silikon protez ile meme büyütme sonrası kanser riski artar, bebek emzirilmez Yanlış! Meme büyütmede kullanılan silikon protezlerin meme kanseri riskini arttırdığı düşüncesi bilimsel olarak ispatlanmış bir bilgiye dayanmamaktadır. Meme büyütme ope-

SERVET GENÇAĞA rasyonu sonrasında bebeğin emzirilmesinde de hiçbir sakınca yoktur.

Sigara içmek yaraların çabuk iyileşmesini sağlar Yanlış! Sigaranın küçük kan damarlarını büzüştürerek kan dolaşımını yavaşlattığı bilinmektedir. Kan dolaşımı yavaşladığı için; iyileşme süresi uzar, şişlik ve morluklar olabilir.

Estetik ameliyat olursam hayatım değişir, evliliğimi kurtarabilirim, işimde yükselebilirim Yanlış! Estetik ameliyatlara çok fazla anlam yüklemek ve gerçekçi olmayan beklentilere girmek son derece tehlikeli olabilir ve hastayı daha da mutsuz olmaya itebilir. Sadece estetik ameliyat olduğu için hayatında iyi yönde radikal bir değişiklik olmasını beklemek hüsranla sonuçlanabilir.

TANSİYON

KADIN

72


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

Yumurtalık kisti hastalık habercisi olabilir DR. BÜLENT SEZGİN Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

Y

umurtalık kistleri, yumurtalığın içinde veya üzerinde yer alan, içleri sıvı dolu keseciklerdir. Yumurtalıklar uterusun her iki tarafında da yer alan, badem büyüklüğündeki organlardır. Yumurtalar yumurtalıklarda gelişir, büyür ve doğurganlık zamanlarında her ay regl döneminde dışarı atılır. Birçok kadında yumurtalık kistine rastlanabilir. Çoğu yumurtalık kisti hiçbir rahatsızlık vermez ve zararsızdır. Birçok kist birkaç ay içinde tedavisiz bir şekilde geçer, ancak bazı çatlayan yumurtalık kistleri, acı veren belirtilere yol açabilir. Sağlığınızı korumanın en iyi yolu kist semptomlarını ve çeşitlerini bilerek, düzenli muayeneyi aksatmamaktır. Yumurtalık kistiniz olup olmadığı konusunda belirtilere güvenemezsiniz. Çünkü kistiniz olmasına rağmen, hiçbir belirti vermeyebilir veya semptomlar endometrioz, ilhitaplıpelvik hastalık, dış gebelik veya yumurtalık kanserine benzerlik gösterebilir. Hatta apandist ve divertikül iltihabı da benzer semptomlara sahiptir. Yine de, semptomları gözlemlemek, vücudundaki değişiklikleri izlemek ve hangi semptomun önemli olduğunu bilmek çok önemlidir. Eğer yumurta-

73

KADIN

TANSİYON

lık kistiniz varsa, aşağıdaki semptomlardan bir veya birkaçını gözlemleyebilirsiniz. Adet düzensizlikleri, Pelvik ağrı, kesik kesik veya düzenli

bir ağrı, Adetten hemen önce başlayan ve-

ya bitmesine yakın son bulan pelvik ağrı, Cinsel ilişki sırasında ağrı ortaya çı-

kan ağrı, Bağırsak hareketliliği sırasında baş

gösteren ağrı veya bağırsaklarda baskı, Mide bulantısı, kusma veya hami-

lelikteki gibi göğüs hassasiyeti, Karın bölgesinde şişlik veya ağırlık

hissi, İdrar kesesi veya rektum bölgesin-

de baskı…

Doktora ne zaman gitmeli? Ani ve şiddetli karın veya pelvik bölgesinde ağrı, Ateş ve kusmayla beraber ağrı hissiyatı varsa bir an önce doktorunuza başvurmanız gerekmektedir. Bu semptomlarınız ve soğuk, nemli cilt, hızlı hızlı nefes alma, hafif baş ağrısı veya zayıflık gibi diğer semptomlarınız da olabilir, bu tür durumlarda doktorunuza danışınız.

BÜLENT SEZGİN

Yumurtalık kistlerinin oluşma nedenleri Yumurtalıklarda her ay kiste benzer şekilde folliküller oluşur. Folliküller östrojen ve progesteronhormanlarını üretir ve yumurtladığınız dönemde yumurtayı serbest bırakır. Bazen aylık normal bir follikül büyümeye devam eder, bu durumda buna fonksiyonel kist denir. Bu demektir ki, bu kist adet döngüsünün normal fonksiyonu sırasında oluşmuştur. 2 çeşit fonksiyonel kist vardır : a) Folliküler Kist Adet döngüsünün ortasına doğru, beyninizdeki hipofiz bezi LH hormonu salgılar ve bu folliküleyumurtayı serbest bırakmasını bildirir. Herşey plana uygun gittiğinde, yumurta fol-


Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

likülden çıkar ve döllenmenin gerçekleşeceği fallop tüplerine doğru yolculuğuna başlar. Folliküler kist LH artışı gerçekleşmediği zaman oluşur. Sonuçta follikül çatlamaz ve yumurtayı serbest bırakmaz. Onun yerine büyür ve kiste dönüşür. Bu tarz kistler genelde zararsızdır, nadiren ağrı yapar ve genellikle 2–3 adet döngüsü dahilinde kendiliğinden yok olurlar. b) Korpusluteum Kisti LH hormonu artığında ve yumurta serbest bırakıldığında, çatlamış follikül, gebelik olması için, daha büyük miktarlarda östrojen ve progesteron üretmeye başlar. Bu değişmiş follikül artık Korpusluteum'dur. Ancak bazen, yumurtanın çıkış kapısı tıkanır ve follikülün içine sıvı birikerek korpusluteum'un kist oluşturmasına sebep olur. Bu kist genellikle birkaç hafta içinde kendiliğinden geçse de, 7 cm'lik bir kist de oluşturarak; iç kanama yapabilir, yumurtalığın dönmesine sebep olabilir, kan teminini engelleyebilir ve karın ağrısına neden olabilir. Eğer kanla dolarsa, kist parçalanarak iç kanamaya ve ani şiddetli bir ağrıya dönüşebilir.

Komplikasyonlar Büyük bir yumurtalık kisti karında rahatsızlık hissi verebilir. Eğer büyük bir kist idrar kesesine baskı yapıyorsa, daha sık idrar yapma ihtiyacı duyabilirsiniz. Bazı kadınlarda semptomu olmayan ama pelvik muayene esnasında keşfedilen kistler gelişebilir. Menopoz sonrası oluşan kistik yapılar kanser öncüsü olabilirler. Bu faktörler düzenli muayeneyi önemli kılmaktadır.

Testler ve Teşhis

Pelvik muayene esnasında bir kiste rastlanabilir. Eğer kistten şüphelenirseniz, doktorunuz kistin niteliği ve tedaviye ihtiyacınız olup olmadığını belirlemek için ileri testler isteyebilir. Genelde doktorlar kistin teşhisi için birçok soru yöneltirler; şekil, büyüklük, bileşim, (İçi sıvı doluysa, tekbir çeşit sıvı mı yoksa karışık mı? gibi…) Kistin niteliğini belirlemek için doktorunuz aşağıdaki prosedürleri gerçbelik testi: Pozitif bir gebelik testi, kistin Korpusluteum olduğunu belirtebilir. Pelvikultrason Bu alet ile karın üstünden veya vajina içinden rahmin ve yumurtalıkların görüntüsünü verir. Laparoskopi Laparoskop yardımıyla doktorunuz yumurtalıkları görebilir ve kisti alabilir. CA 125 Kan Testi Eğer bir kısmı katı olan bir yumurtalı kistiniz varsa, kanser riskiniz de vardır ve doktorunuz CA 125 kan testi isteyebilir. CA 125 kan testi aynı zamanda endometrioz gibi kanserli bir durum teşkil etmeyen zamanlarda da istenebilir.

Tedavi ve İlaçlar Tedavi; yaşınıza, kistin niteliğine ve büyüklüğüne ya da şikayetinize göre değişebilir. Doktorunuz şunları tavsiye edebilir; Gözlemleme Eğer üreme yıllarınızda iseniz, şikayetiniz yoksa ve ultrasonda basit içi sıvı dolu bir kistiniz çıktıysa; doktorunuz beklemeyi ve 1 – 3 ay içinde tekrar muayeneyi önerebilir. Gözlemleme

ultrason eşliğinde düzenli takibi içerir. Doğum Kontrol Hapları: İleriki adet dönemlerinde yeni kistlerin oluşumunu engellemek için doktorunuz doğum kontrol hapı önerebilir. Doğum kontrol hapları ile yumurtalık kanserine yakalanma ihtimaliniz de düşer. Operasyon Eğer kist büyükse, fonksiyonel kiste benzemiyorsa ve büyümeye devam ediyorsa, doktorunuz operasyonla bunu almayı da önerebilir. Oferektomi Bazı kistler kistektomi olarak bilinen yumurtalığın alınmasına gerek kalmadan alınabilirler. Doktorunuz zarar görmüş bir yumurtalığı alıp, zarar görmemiş olanı bırakmayı da önerebilir. Buna da oferektomi denir. Her iki prosedürde de doğurganlığınıza bir zarar gelmez. En azından bir yumurtalığı almamak ile östrojen üretimi devam eder. Histerektomi: Eğer kistiniz kanserliyse, doktorunuz histerektomi yani hem yumurtalıkların hem de rahmin alınmasını önerir. Menopozdan sonra kanserli kist oluşumu artar. Sonuçta çoğu doktor menopozdan sonra oluşan kistik yapıları için operasyonu önerir.

Korunma Yumurtalık kistinin büyümesini engellemenin kesin bir yolu olmasa da, düzenli pelvik muayeneler ile erken teşhis yapılabilir. Ayrıca, aylık menstural döngünüzdeki değişikliklere dikkat edin, semptomları gözlemleyin ve olumsuz bir durumda doktorunuzla temasa geçin.

TANSİYON

KADIN

74




Ortadoğu’nun Sağlık Dergisi

NÜKTEDAN NÜZUL CERRAH SPANÇ FORSEPS HİJYEN ZİGOT BURKULMA BUNAMA ÇÖLYAK CÜZZAN TÜNERKÜLÜ DUODENUM EPİLEPSİ EPİKİRİZ FULMİNAN ÖSTROJEN OVARİALİS PÜRÜLAN RİJİDİTE ÜZENGİ VOLVULUS VİTAMİN YANIK AVASKÜLER

1.

Karınca yiyen hayvan

2.

İnsanı ayakta tutan, kemiklerden oluşan sistem.

3.

Karaciğerin salgıladığı sıvı

4.

Gümüş balığı

5.

Dolaşım sistemimizi oluşturan yapılardan biri

6.

Hangi kan grubu tüm kan gruplarından kan alabilir

7.

Yağların sindirimi hangi organda başlar

8.

İnsan vücudundaki en büyük atardamar

9.

İnsanların dikkatini belli bir objeye çekerek kişinin bilinç altına girme tekniği

10. İnsan vücudundaki omur sayısı 11. Hangi kan grubu tüm kan gruplarına kan verebilir 12. Mazbata 13. İzdivaç 14. İnsanın ruh halini inceleyen bilim dalı 15. Sinir sistemini inceleyen ve tedavisi ile uğraşan tıp dalı 16. Era 17. İnsan vücudundaki iletişim ağını sağlayan yapı, sinirler 18. Kemikleri tutan ve hareketi sağlayan mekanizma. 19. İnsan vücudunda sindirim sistemini inceleyen bilim dalı 20. Eski Türklerde ve Moğollarda hakanın seçme muhafızlarına verilen isim

Bulmaca editörü: BAYRAM AKTAŞ 77

GÜNDEM

TANSİYON


“6500 Anjiyo 800 By-Pass”


TANI VE TEDAVİ BİRİMLERİMİZ


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.