İsmail beşikçi doğu'da değişim ve yapısal sorunlar yurt yayınları

Page 1

. ) 68

\

...

.

-

-

·-

-

ISMAIL BESIKCl

Q . O:

"' ·lll

.,.

ll

_,.

lll

/!!!: = t

Doiu'DA DEGisiM #

z

..

VE

.. ;ll lll ...

YAPISAL SORUNLAR

(GÖÇEBE ALi KAN AŞiRETi)

..

BÜTÜN

ESERLER 18

. Ilir'�•

KiTAP-YAYlN ..

-

-·-- ··--·

303.4

BEŞd

--

�)

;

-----

� <

--


iSMAiL BEŞiKÇi DOGU'DA DEGiŞiM YI

YAPISAL SORUNLAR (GÖ�EBE ALiKAN AŞiRETi)


YURTKİTAP-YAYIN: 68

İSMAİL BEŞİKÇİ BÜTÜN ESERLER : 18 Yurt Kitap-Yayın'da Birinci Basım: Ağustos 1992 (Doğu'da Değişim ve Yapısal Sorunlar (Göçebe Alikan Aşi reti) nin ilk baskısı Nisan 1969 tarihinde, Ankara'da Doğan Yayınevi'nce yapılmışur.) '

Dizgi : Yurt Kitap-Yayın Baskı : Aydınlar Matbaacılık Montaj : Me hmet Aydın

YURT KİTAP-YAYIN GMK Bulvarı Onur İşhanı Kat: 7 No: 176 Tel, Fax: 4 1 7 35 49 KIZILAY ANKARA


iSMAiL BEŞiKÇi w

w

DOGU 'DA DEGISIM #

VE YAPISAL SORUNLAR (GÖÇEBE ALiKAN AŞiRETi)

KITAP-YAYlN


iÇINDEKILER

ÇIZELGELER

..... . . . . . ............. . . . . . . . . . . . . . .

KI SALTMALAR

ÖNSÖZ

.

......... . . . . .

17 19

........................ ......................

20

.

.

Yaymlamşa

.

..... ....... . . . . . ......... .........

BIRINCI BASKlYA ÖN SÖZ GIRIŞ

. . . . . . . . . . ............

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . .. . ... . . . . . . .

............ . . . . . . . . . . . . . ....

25 Yil Sonra Ikinci

.

.

...........

.

. .

... . .. . . . ................

..

........ . . . .

. . 25 .

.

..... . . . . . .. . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . ............................. . . . .. . ..............

27

BÖLÜM/ KAVRAMLAR, VARSA YIMLAR, TEORIK MODEL

. . . . . . ... . . . . . ......

33

1. TANlMLAR, ARAŞTIRMANI N SlN lRLARI,

PROBLEMIN ORTAYA KONULMASI

........ . . . .

33

... ......................

33

..........

.

.....

..

A. ARAŞTlRMADA ETNIK BIR SORUN ELE ALINMAMIŞTIR . ..

..................

.

... .....

. .

B. GÖÇEBE, AŞIRETLERI GÖÇEBE HAYAT YAŞAYAN DIGER GRUPLARLA KARlŞTlRMAMAK GEREKTIR

.

............................. . . . .

35

1. Göçebe Aşiretlerı Çlngeneıerıe

Karıştırmamak Lazımdır 2.

.

....... . . . . .

.

................ . . .

35

Göçebe KOrt Aşiretlerini Göçmen Veya YOrOklerle Karıştırmamak Lazımdır

.... . . . . . . . . . . .

36

C. GÖÇEBE AŞIRET DEYIMININ TAHLILI, BENZER MÜESSESELERLE ARASINDAKI FARK . ......... . .......3 7 D. ARAŞTlRMADA AVCI, TOPLAY/Cl ve TARIMSAL GÖÇEBELER, TICARET GÖÇEBELERI KONU OLARAK ALINMAMIŞTIR . ..

....... . ...........

. . .

. . . . . ...... . .. . . .

41


E. GÖÇEBE AŞ;RET TOPLULUKLARINI KÖY

TOPLULUKLARI iLE KARlŞTlRMAMAK LAZlMDlR

. . .

.

....

. . .

.......

.

....

.

. . .. . . . . . . . .

F. GÖÇEBE AŞ;RETiN TARiFi

A. KÜL TÜR

.

. . ... . . . .. . . . . . . .

. . . . . . . . . . . .. . . . .. . . ... . . . .. . . . . . . .

. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

. . ..

. . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

B. SOSYAL YAPI

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . ... . . . . . . . . . . . .

C. SOSYAL DEGiŞME.

D. SOSYAL PROBLEM ÖZET

.... .....

. . . . .. . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . . .

ll. ARAŞTIRMANIN VARSAYlMLARI lll. TEORiK MODEL

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . .

.... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

. . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

41 45 46

47 47 49

52 55 56

BÖLÜM// ARAŞTIRMANIN YÖNTEMi ve KULLANILAN MALZEME GiRiŞ

. . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

1. iNCELENECEK AŞiRETiN SEÇiMi. ll. ARAŞTIRMANIN TEKNiKLERi

A. ·GÖZLEM B. MÜLAKAT

. . . . . . . . . . .. . . . . .

.

. 58 .

. . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

. . . . . .

. . . . .. .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . .. . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . .. . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

C. SORUKAGIDI

. . . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

58 60 60 61 63

. 64 .

. . . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . .

64

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . .

65

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

66

1. Hazırlanması,

2. Uygulanması

Tertibi

D. FOTOG RAFLAR

. . . . .. . . . . . . . . . . . .

66

. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

67

E. TOPLANAN MALZEMENiN KONTROLÜ lll. ARAŞTlRMADA KARŞlLAŞlLAN BAZI ZORLUKLAR

A. ARAŞTIRMA KONUSUNUN MAHiYETiNDEN DOG AN GÜÇLÜKLER

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

67


1.

Göçebelik, Göç ve Geniş Bir Dağılmadan ileri Gelen Faktörler

2.

Coğrafi Faktörler

. . . . . . .. . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .

.

. . .. . . . . . .

.

.. . .

.. . . . . .

B. ARAŞTIR/Cl iLE iLGILi FAKTÖRLER

. .. . . . . . . . . . . . . .

Dil Zorluğu

2.

Araştınma Yardımcılarının Zarureti..

.

.

. . ... . . . . . . .

3. Mali imk�nsızlıklar .

ÖZET

:..................... 68

1.

.. . . . . . . . . . .

. .

........

..

67

.

. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . .. . . . .

.

. .....

.

. . ...

.

. . . . . . .. . . .

.... . . .

.

....

.

69 69 69

. . 70 ..

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. .. . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. .. . .. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .

70

BÖLÜMlll

COGRAFi ve TOPLUMSAL EKOLOJi. ....................................... 75 1. FiZiKi ANALiZ

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

....

A. COGRAFI ŞARTLAR ve GÖÇEBELIK 1.

Yer şekilleri..

2.

iklim

.

. .

.

. . . . . . .. . . .

. .

.

.

76

. . .. .. . . . .. . . . . .

76

. 77

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .

.. . . . . .. . . . .. . .. . . ..

75

...... . . .

. . . . . . . .. . . . . . . . . . .

. . .. . . . . . . . . . . . . . . .

.

.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

d) Diğer Fakt6rler 4.

.

77

:................................................ 78

c) Kar Yağişlan 3. Bitki Örtüsü

.

.. . . . . . . .

.

.

b) Yağişlar

..

.

. . . . .. . . . . . . . . . .. . .. .. . . .. . . . . . .

.. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . .. .

a) S1cakl1k

..

. . . . . . . . ....

.. .

. .. . . . . . . . .. . . .

. . . . . . . . . . . . . .. . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .

Göçebeliğin Nedeni

. . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . .

.

....

. .

....

. .

. . .. . . .

. . .. . . .

. . . . . .. . . .

.

.

78 80 80

81

B. KONAKLAMA YERLERi - GÖÇ SOSYAL ÖRGÜT ...................... , ............................... 82 1.

Göç-Yaylalar, Göç-Stepler . .

. . . . ..

.

. . . .. . . .

.

.. . .

.

......

. 82

a) Stepler ..................................................... 83 b) Yay/alara G6ç

. . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .

c) Yayialardaki Konaklama d) KIŞlik 86/gelere G6ç

..

.

. .. . .

.... . . . . . . . . . . . . .

. . . ..

.

. . ....

............. . . .. . . . . . . . . . .

91

93

. 98 ..


e) Kışiaklar mı, Yayialar mı?.

f) Taşıma Vas1tas1 2.

Sosyal Örg üt

. . . . . . .....

.

...

.. . . .

.........

..

. . ...

......

. . 99 ..

........

.

........................... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

a) Örgütlenmenin Mahiyeti . .

.

...

99

1 01

..... .... . .......

1 01

......................................

1 01

...

b} Alikan Aşiret/'nin Sosyal Örgütü aa) Çadır

........

bb) Zoma . ..

.

............ .. . .

.......

. ... .

. . . .. . . . .

cc) Kabile .

....... .......

dd) Aşiret..

....

.

.

ee) Ulu Kişi . . .

.

. .. .

.

..

.

.

...................

. . ..

....

.

...... . .

. 1 01 ..

. . . . . . . . . ....... . . . . . . . . . .

�·····························

. . . . .....

.. . .

...

...

1 01 1 02 1 04

, . . . .............. . 1 04

c) Sosyal Organizasyonun Siyasal AÇidan Değerlendirilmesi

.

1 04

.. . .. . . . . .

1 os

.... . . . . .. . . . . . . . . . . . . .

1 07

....

..

.... . . .. . . . . . . . . . .

d}Aşiret/erin, Kablleler/n Meydana Gelmeleri, Gelişmeleri ve .. . . . .

Dağ1lmalafl

...........

3. Konut (Çadır)

... .

. . . . . . ............

.

...

.. .

....

.... . .

.

..

. ..

.. .

a) Neden Çadlf: Çadm Yaratan Fakttirler . . ..

aa) Mülkiyet .

. . ...

. . ..

.

.

. . . . . . .. . . .

........

..

....

.

.

. . . .. .

........

. 1 07 .

. . 1 07 .

bb) Göçebe Hayatının Devamlı Göç Isteyen Özelliği. . . ... . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . 1 07

cc) Malzeme ve Iklim . . ...

dd) Fayda

b) Kara Çad1r

.....

.. . .

..

.......

.

.

.......

.......

. . ..

bb) Dokunması

.

....... ..... .........

.

.

.

...

1 08

,..... 1 08

........

. . . . .. . . . . .

1 09

. . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . .

1 09

..............................

aa) Malzemesi

.........

....

.

..

....................

cc) Kurulması, Sökülmesi.. d d) Çadırın Iç Bölümleri..

. .

....

.

........

1 09

... . .. . . . . .

.

1 09

..

.........

11O

.


ee) Çadır ve Sosyal Statü

ff) Göçebe Çadırının Özellikleri

2.

111

. . . . .....

1 11

.

. .. .. . . . ........... . . . .. . . .. . . . ..... .............

113

. . . . . . . . .. . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

113

ll. TOPLUMSAL EKOLOJI .. A. TARIHSEL GÖRÜN ÜŞ 1.

.....

. . . . . ........

.

. . . . .. . .

.

.. . ............

1 14

... . . . . . . .... . . . . ............ . . . .

.

. . . .. . . . . . .....

1 14

Genel Tarihsel Görünüş Alikan Aşiret i

......

B. ALIKAN AŞIRET/'N/N HAREKET ETTI GI SAHANIN ... . . . .......... ... . .

1 15

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ....

1 15

SOSYAL YAPISINN BAZI ESASLARI 1.

Nüfus

2.

Ekonomik Durum

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . .. . . ...

.

...... . ... . . . . .

1 16

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... . . . . . . . . .

117

. . . . . . .... . . . ....... . . . . .

3. Dil, Eğitim ve Öğretim 4.

.

Yol, Haberleşme, Sağlık

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...........

1 17

C. ALiKAN AŞIRET/'NiN ÇEVRESiYLE OLAN

ILIŞKiLERi 1.

... . . . . . .

.

.. . .

.

.

......... . . ......

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . .

117

Alikan Aşireti'nin Çevresiyle Olan ilişkilerinde Etnik Kast Göze Çarpmaktadır . . . Göçebe Aşiretlerinin Çevrenin Asayiş ve

1 26

Güvenliğ i Üzerindeki Etkisi Büyüktür

. . . . . . ...

1 26

. . . . . . . . . . . . . . . . ...

1 27

. . . .. .

2.

...

............

....... . . . . . . . .

3. Aşiret Hayatına Yeni Bir Yön

Verecek Olan Ekolojik Problem 4.

Çevre Halkının Göçebe Aşiretler ve Göçebeler Hakkındaki Bilg isi..

ÖZET

. . . ..... . . . .........

'

:

.. . . . . . . . . .............. . ............ . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . ..........

1. FIZiKI ANALIZ

ll. SOSYAL ÖRGÜT lll. KONUT

....

.

..

.

. .... .

.

.

.

..... ... . . . . ... ........ . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . .. . . . . . . . .

....... . . .. . . . . . . . ....... . ........... . . . .. . . . . . . . . . .

.

.......

1 28 1 31 1 31 1 32

. . . : .... . .. . ... . . . . . . . . . . . .... ..... .......... .. ........ 1 32

. . . . ....

...

.

IV. TOPLUMSAL EKOLOJ1.. . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . ... . . . . . . . . ...... . . . . ...... 1 32


BÖLÜM/V

NÜFUS ve BAZI ÖZELLi KLERi 1. VERi YETERSiZLiG i

. . . . . . . ..

.

.

. . . . . . . . . . ..

.

. . . . . . . . . . .. .

.

. . . .. . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

. . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . .

ll. NÜFUSUN GENEL GÖRÜNÜ ŞÜ-SA YISI.

. . . . . . .

.

.

. . . . .

. . . .. . . . . . . . . . .

134 134 135

lll. N ÜFUSUN ÇADlRLAR (HANE-AiLE) iTiBARIYLA DAGILIŞI

. . . .

.

. . . .

.

. . . . . . . . . . . . . . . ..

.

. . . .

.

. . ..

.

. . .....

.

. . . . . . . . .

.

. . . . . . . . . . . . . . .

135

IV. N ÜFUSUN CiNSiYET iTiBARIYLA DAGILIŞI... .............. 136 V. NÜFUSUN YAŞ GRUPLARI iTi BARIYLA DAGILI ŞI

. . . . . . .

. . . . .

. . . . . . . . . . . .

. . ..

. . . . .

.

. .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

VI. N ÜFUSUN MEDENi HAL DURUMU

. . . . . . . . . . .

.

.

. . ..

.

. . . .

. . . .. . . . . . . . . . . . .

137

. 140 . .

VII. N ÜFUSUN KONUŞTUGU Dil, OKUMA -YAZMA DURUMU ve KÜL TÜR SEViYESi

. . . . . . . . .

VIII. N Ü FUSTAKi ARTMA EGiLiMLERi ÖZET

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .. . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .

140 140 141

BÖLÜMV

SOSYO-EKONOMiK ANALiZ 1. MÜLKiYET

. . . . . . . . .

.

. . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . .. . . . . . . . . .. . . . . .

A. KiŞiSEL MÜLKiYET 1.

.

. .

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . .

. . . . . . . .

.

. . . . . . . . .

. . . .

b) At-Kat1r

. . . . . . . . . . . . . . . . .

c) Koyun-Keçi... 2.

. .

. . . . . . . . . . . . . . . .

Temel Mülkiyet Unsurları . a) Çadlf

. . .

. . . . . . .

.... .

.

.

. . . . . .

.

. . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

. . . . . . . . . . ..

.. .

. . .

. . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . .

. ... ... ......

.

.

3. Mülkiyetın Devri: Miras . .

. . .. .

. . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . .

ikinci Derecede Mülkiyet Unsurları

B. KOLEKTiF KiRALAMA .

.

.......

.....

. .. .

. . .. . . . .

.

Yayiakiarın Kiralanması . . .

2.

Kışlak Yerlerin Kiralanması . .

.

..

.

.

. . . . . . . .

. . . . . . . . . .... . . . . . . . .

1.

.

. . . .

. . .

. . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . .

. ..

.... . . .

.

.

.

. . . . .

. . . . . .

. . . . . . . . . . .

143 143 144 144 144 144 145 145 147 147 148 151


3. Yaylak ve Kışlak Alanlarda Arazi 4.

Sahipleri ile Göçebelerin ilişkileri Kiralama Olayı Sırasında Ortaya Çıkan Çatışmalar

. . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

. . . .. . . .

151 153

5. Tarım sal Kira Hukuku Açısından

Kiralama Olayının Görünüşü ll. EKONOMi K FAALiYETLER A. HAYVANCILIK 1.

At-Katır

. . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

. . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . .. . .

. . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . .

2. Koyun-Keçi

. . . . . . . . . . . . . .. .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .

a) Koyun Yetiştirilmesi b) Bak1m ve Besleme aa) Çobanlık

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . ... . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..

. bb) Çoban Köpeği

.

. . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

154 159 159 159 160 166 166 166 169

cc) Mera.............................................. 169 3. Hayvancılık Çevresinde Toplanan

Diğer Faaliyetler

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..

.

. . . . . . . . . . . . . . . . .

170

B. TiCARET HAYA Tl- KAPALl EKONOMiDEGiŞ TOKUŞ EKONOMiSi 1 . Kapalı Ekonomi

. . . .

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

2. Değ iş - Tokuş_ Ekonomisi

a) Çerçi

. . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .

b) Kasaba Tüccan c) Şehir Tüccan

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . .

.

. . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

d) Büyük Şehir Tüccan

. . . . . . . . . .

3. Tüccar, Yani Aracı Basamakları

C. ÜRETiM ARAÇ

ve

GEREÇLERi

D. GELiRiN MEYDANA GELiŞi GELiR GRUPLAR/

. . . . . .

.

. . . . . . . ..

.

. . . . . . .

. . . . . . . . .. . . . . . . . .

170 170 171 171 171 173 173 173

: ....................... 174

ve

. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .

181


lll. GELIR ve GIDER FARKLlLAŞMASI ve TÜKETiM EGiLiMi

.

· · · · · ..... ...............

A. GENEL GÖRÜNÜŞ

.

. ..........

.

. . . . . .. . . . . . . . . ..

.

. . . . . . . . .. . . . . . . .

B. GELIR ve GiDER FARKLILAŞMASI C. TÜKETIM EGILIMI . ...

.

....

1. Gıda Maddeleri 2. Kılık·Kıyafet 3. Diğerleri

.

1 82

. . .. . .

.

. . . . . . . . . ...

1 82

.

. . ........

1 83

.

. . . .. . . . . . .

. . . . . .. . . . . .

1 83

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. .

1 83

. . . . .................

.

..

. 1 82

.

............

. .

...... . . . . . . . . .......

. . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . .. . .. .

...... . . .. . . . . . . . . . .......

.........

. .. .

......

...............

.. .

.

...........

.

....

1 85

Dı�arı ile ilişkiler ... .... . ..... ..... ......................... 1 86 IV. SOSYAL TABAKALAŞMA ve 4.

SOSYAL HAREKETLiLiK . A. GENEL GÖRÜŞLER

... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . .. . . . . . .

. .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

. 1 86 .

. . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . .

1 86

B. ALiKAN AŞIRET/ TOPLUMSAL ....

1 87

. . . . . . ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

1 89

. .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . . . . .. . . . . . . . .

1 93

TABAKALAŞMASI

. . . . . .. . . . . . .. . . . .

.

.

.............

.............

.

C. AŞ!F:ET iÇI EKONOMiK ve

SOSYAL IŞ BÖLÜMÜ

ÖZET

1. ·MÜLKiYET

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. .. . .. . . . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . . . . . . . .. .

ll. EKONOMiK FAALiYETLER

1 93

. .

....

1 93

.

....

1 94

. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . .. . . .

1 94

. . . .....

.

. . . . . . . . ....... . . . ..........

.

l ll. GELIR ve GIDER FARKLILAŞMASI, 'TÜKETiM EGiLIMi

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...

IV. SOSYAL TABAKALAŞMA ve SOSYAL HAREKETLiLIK

B6LÜM VI

AKRABALIK ÖRGÜTÜ ve AILE

.

. . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . .. . . . . . . .

1. SOY·SOP, AKRABALIK ÖRGÜTÜ

A. SOY- SOP

.

. . . . . . . . . . . . ... . . .

.

. . . . . .. . . . . .

.

.

.......

.

. . . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . .

... . . .. . . .

1 96

. . . . . .. . . . . .

1 96

....

.

.... . .

. . .. . . . . .

1 96


B. AKRABALIK BABA TARAFINDAN TAYIN EDILIYOR

ll. AILENiN KURULUŞU .

. . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .

.........................

.

.

\ . . .. . . . . . . . . . . . . . .

.

. . .....

. . . . . . . . . ... .. . . . . . . . .

.

....

1 97 1 97

A. EVLILIK ÖNCESi . . : .. ..... ... ........... ... ... ....... . ... . . ... . 1 97 .. .

...

B. AŞIRET IÇINDE EVLILIK . . .

C. TEK EVLILIK .

....

.

. . . . ......

.

..

.................

.

.........

....... . .

.

.

. . ..

.. . . .

.

......

. . 1 99 ..

..

. ; . . . . . . . ... . . . 200 ..

D. BAŞLIK ve BUNU ORTADAN KALDlRAN MÜESSESELER

. . . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . .

1.

Başlığ ın Sosyal Fonksiyonu

2.

Başlığın Yerini Alan Müesseseler

. . .. . . .. . . . . . . . . . . . .. . . .

. . . . . . .. . . .

a) BPŞIIk Karşll1ğ1 Olarak Çobanlik

....

202 202

.. 203

. .. . . . .

. . . . . .. . . . . . . . . .

203

... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . .

205

. . . . . .. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . .

205

b) Berdel Usulü Aile Kuruluşu c) Başka Usüller

.

200

.

......

.

3. Kız Kaçırmalar Başlığı

Sertaraf Edemiyor E. AILENIN GENiŞLIGI

.....

. .

....

..

.

. .

. . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . .

206

. . . . . . . . . . . .. .. . . . . . . . . . . .. . . . . .. . .

208

..............

F. EVLENMEDE SIRA G ÜTME

..

lll. AILE IÇI EKONOMIK ve SOSYAL iŞ BÖLÜMÜ, KADININ YERI

. . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . .... . . .

A. KADININ GÖREVI

..

.......

B. ERKEKLERiN GÖREVI

. . . . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . . . . . . . . . .. . .. . . .

. . ....... . . . . . . . .

C. ÇOCUKLARlN GÖREVI . . .

..

1.

Kız Çocuklar ... .

2.

Erkek Çocuklar . . .

..

..

......... . . .

.

......

...

..

.

.

....

....

..

208 209

; . . . . ..... . . . .... . . . . . . . . 209

. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . ..

. . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . .

208

....

.

..............

.

. . .....

D. IŞ BÖLÜMÜ ANALIZI ve KADlNLARlN YERI . . ..

.

. .. . .

209 209 213

IV. AILE IÇI INSAN ILIŞKILERi . . . . . . 216 V. AILE lle I LGILI FOLKLARA KISA BIR BAK I Ş . .. . ............ 218 A. D ÜGÜN ÖNCESI . . . .. . 216 ..

..

.........

..

.

........ . . .

.....

. .. . .

. . . .. . . . . . .. . .......

.

..

. . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .....


B. KIZ KAÇIRMALAR................................................... 220 C. DÜGÜN .................................................................. 220 O. ZiFAF GECESi ve DUVAK SABAHI ........................ 222 E. NiKAH ................................................................... 222

F. ÇEYiZ .... :................: .............................................. 223 G. KADlNLARlN BAŞLARINA PUŞi BAGLAYABiLMELERi ............................................. 223

VI. GÖÇEBE AiLESiNiN SOSYAL ve EKONOMiK DEGERi, AiLENiN KARŞILAŞTIGI PROBLEM

. . . . . . . .. . . . . .

223

A. FOLK TOPLUMDA AiLE, DENGELi AiLE............... 223 B. iKTiSADi BiR ÜNiTE OLARAK AiLE ve AiLENiN iKTiSADi PROBLEMi ............................... 224 C. DiGER PROBLEMLER ................................. :.......... 225

ÖZET

. . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

226

BÖLÜMVII

DiN ve DÜNYA GÖRÜŞÜ 1. DiN

. . . .

.

. . . . . . . . . .

. . . . . . . . .. . . . . . .. . . . . . . .. . . .

.. . .

. . .

.

. . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .

. . . .

.

. . . . . . . . . . . .

.. .

ll. RESMi OLMAYAN EGiTiM ve ÖGRETiM

.

. . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . .

.

. . . . . . . . .

. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . .

231 231 233

A. RESMi OLMAYAN EGiTiM .................'.................... 234 B. BOŞ ZAMANLARlN DEGERLENDiRiLMESi .......... 237

lll. ,ÇEVRE, TÜRKiYE ve DÜNYA HAKKINDA BiLGi, SiYASAL KANILAR ve KÜRTÇE

. . . . . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

239

A. GENEL GÖRÜŞLER ............................................... 2�9 B. ÇEVREYi ve MEMLEKETi ALGlLAMA ................... 240 C. BiRTAKIM KiŞiLERi ve OLAYLARI ALGlLAMA

. . . . . . . . . . . . ·. .

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

242

O. DEVLETi ALGlLAMA ve DEVLETTEN

BEKLENENLER ...................................................... 245


E. DÜNYA , TÜRKÇE ve KÜRTÇE HAKKINDA . .. . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . .

246

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . .. . . . . . .

248

BiLGI

ÖZET

BÖLÜMVIII

SAGLIK ve HASTALIKLA ILGiLI DAVRANIŞLAR 1. GENEL GÖRUŞLER

. . . . .. . . . . . . . . . . . . .

250

. . . .. . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . . .. . . . . . .

250

ll. BIR DAVRANl Ş ANALiZi..

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . .. . . . . . .

lll. GÖÇEBE SAGLIGI ve ÇEVRE FAKTÖRLERi. ÖZET

253

....... ........

258

.

.. . . . . .

260

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. .

263

. . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .. . .. . . . . . . . .. . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .

BÖLÜM/X

AŞIRET AHLAKI ve GÖÇEBE KARAKTERi

1. AŞIRET AHLAKINI ve GÖÇEBE KARAKTERINi

ETKILEYEN FAKTÖRLER

. . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . .

ll. AŞIRET AHLAKININ TEMEL ÖZELLiGi lll. GÖÇEBE KARAKTERi

263

. . . . . . . . . . ... . . . . .

264

. . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

266

......

.

A. ÖZGÜRLÜK, KABALIK, SERTLIK, KANAATKARLIK

. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . . .

B. HAYVAN SEVGI$1

. . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .

C. OTORITEYE BA GULIK

. . .. . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . .

268 269

. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

269

. . . . . . . .... . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . . .. . . . . . .

270

E. CANLlLlK ve KONUŞKANLIK .

267

... . . ............ ...... . . . . . . . .

D. YENILIKLERE KARŞI AÇIKLIK

ÖZET

266

BÖLÜMX

SONUÇ

. . . . . . .. . . . . .

.

. . .. . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

. . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . .

272


EKLER

GÖÇEBE VA ŞANTISINDAN ÖRNEKLER

.

..... ..................

.

....

...

279

ÖRNEK 1-

ÇEŞiTLi HANE ÖRNEKLERI .. . ..... .................. . . .". 279

ÖRNEK 2

GÖRÜCÜLÜK .

ÖRNEK 3

KIZ KAÇIRMA . ..

ÖRNEK 4

BERDEL AILESIND E ANLAŞMAZLlKLAR

ÖRNEK 5

TiPiK BiR DÜGÜN

ÖRNEK -6

KADININ OTORITESi,

..

...... .....................

..

.

. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .

...

. .. . . . . .

.

.

.....

..

. . .......

. 288

GENÇLERIN DiNi BiLGISiZLiGi

ÖRNEK 8-

DiNi B iLGiSIZLiK

ÖRNEK 9-

YEN i BIR KÜLTÜR UNSURUNUN

.

... .........

289 292

. 293

ÖRNEK 7-

.........

.

. . . . . .. . .

288

. . . . . ..

.. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .

KARARLARA KATILMASI

iLK ETKiLERI..

.

287

.......................

. . . . ......

293

. . . . . . . . . .. .

293

.

. . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . ...

.

.

.............................

.........

. . . . . . .. . . .

296

· · · · · · · · ' · · · · · · · · · · · · · · · · ··

297

ÖRNEK 10- MODERN TIP-HALK TIBBI ÇATl ŞMASI. ÖRNEK 11· .HAYVAN HASTALIKLARININ

iYILEŞTiRiLMESiNDE KULLANILAN BAZI HALK UYGULAMALARI

ÖRNEK 12- GÖÇEBE AHLAKININ TEMELiNDE

CESARET v e ŞEREF KAVRAMLARI YATAR . . . . ÖRNEK 13· YAYLA HAVASININ TENEFFÜSÜ ........

. . . . . . . . . . ......

..

........ . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .

. 297 ..

BÜTÜN ŞEHIR N iM ETLERINDEN ÜSTÜNDÜR ÖRNEK 14

............. . . . . . . . . . . .. . .. . . .

HAYVAN SEVGISI

.

. .

.............

.

.. . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

....

ÖRNEK 15· HAYVAN SEVGISI - LAIK AHLAK

..

. . . .....

.

............

....

301 301

. . . . . . . . . . . . . . . .....

302

. ..

KAYNAKLAR

..

.... ...

305

SORU KAGIDI

· · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · ···

31 5

. . .... .. . . . . . ................. . . . . . .. . . . . . .......... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

348

DIZIN

.

.

. . . ...................... . .. . . . . . .

.

.....

...............

..

.


ÇIZELGELER 1. 2. 3. 4.

Topoğrafik Durum . .. . . : ............... . . . . . .. ......... ........ .... . . . . . ........... 79 Kışiakiarda Aran ılan Özellikler . . : ...... . . ...... ... 84 Ö Yayiakiarda Aran ılan zellikler . 93 Göçlerde, Kışlak ve Yaylaklarda, Dağınık ve Toplu Yerleşmenin Faktörleri . . . . . : . .. . . . . . . .................... 96 5. Yaylalardan, Yayiaya Göçün Sebepleri . . . 97 6. Memrut Yayiasından Başka Yaylalara Göçenlar . 98 7. Bir Zamanın Meydana Gel işi . . . 1 03 8. Herhangi Bir Zamanın Meydana Gelmesi için Çadırların (Hanelerin) Bir Araya Gelmesini Destekleyen Faktörler 1 03 .

.

..

.. ........

......

. . . . . . . ........

...................

..........................

.. . . ................... ..

. . . . . . .......0•• : •••••• • • • •• • • • •

.

......................

..

....... . . . . . . . . . . . .

.. . ...........

.

.................

.. ................. . . . . . . . . ......... ............. . . . . . . .

.......... .........

9. Yaylak ve Kışiakiarda Nüfus . : ............. .... . . . . . . . . . . . ...... ........ ........ 1 1 9 1 O. Yaylak ve Kışiakiarda Şehir ve Köy Nüfusu . , ............ ..... .... 1 1 9 1 1 . Yayiakiarda Nüfus Artışı . .. 1 20 1 2. Bölgede Mesleklerin Dağılışı : . . . . . . . . . . ....... . . .... . . ;........ 1 21 1 3. Aktif N üfusun Meslekteki Yeri. . . . 121 . 1 22 1 4. Aile Işletme Büyüklükleri ve Toprak Mülkiyeti 1 5. Bölgenin H ayvan Mevcudu . . . .. 1 23 1 6. Bölgede Konuşulan Dil . . . . . , .. 1 24 1 7. 6 ve Daha Yukarı Yaşlardaki Nüfusun Okur Yazarlık Duru m u 1 24 1 8. Bölgede Devlet ve l l Yolları . . : .. , .............. 1 25 1 9. Bölgede Kara Taşıt Vasıtaları . . . . .. . . : . . . . . . . . . . . . . . ....... 1 25 20. Size Göre Göçebe Aşiret Nedir? "" ........... : .................. .... . . . . . . . 1 29 21 . Size Göre Devlet Göçebeye Hangi Hizmetleri Yapsın? 1 30 . 1 38 22. Çadırların Anatomisi (Nüfusun Hane-Aileler) ltibahyla Dağı lışı 23. Nüfusun Bazı Özellikleri .. 1 39 I : .......... ..... ........... 1 46 24. Haneler tibariyle Çadır Sayısı 25 . · At-Katı r Durumu . . . : .......... .............. 1 46 26. Koyun-Keçi Durumu 1 56 27. I kinci Derece Mülkiyet Unsurlarının Çad ı rlar ltibarıyla Dağılışı. 1 62 28. Göçebelerin Hareket Alanındaki Yerleşik Halkın, Büyük ve Küçük Baş Hayvan Durumlarının Göçebelerinkilerle Karşı laştırılması (Hane Başına Birimler) . . : ..... . .............. ... ........ 1 65 29. Ahlat'ta ve Alikan Aşireti'nde Hane ve Fert Başına Düşen Hayvan Sayısı . ... . . . . . . .. .. . 1 65 .

.......

.......... ....

................................ ............. .

........ . . . . . . . . . .

.........................

................ .. ................................ . . . . . ............................... ..

.. . . ................. . ....................................

. .. .....

................... ... . . . . . . . . . . . ....................

.........

........... . . . . ........ ............. ...... . ..

. . . . ..

......

..........

....

.........

................... ........

..........·.................... ..................................

.

......... ......................

.... ......... ............................ ...........

.........................................................................

.........

....... ..

..

... ..... . . . . ...... . . . . . . . . . . . . . ..

....

............. ....


31 . Gelir Grupları 1 78 33. Gider Grupları . . . . . 1 79 34. Gelir ve Gider Grupları . � . .. . . .. 1 80 35. En Çok Tüketilen Besin Maddeleri . . . 1 83 . . 1 85 36. Elbisede Aran ı lan En Önemli Özel likler 37. Beş Gelir Grubundan Seçilmiş Aile Reisierinin Dışarı l le I lişkileri . . . .. . . . . . 1 91 38. Toplu msal Tabakalar . . . . . . , ..... ... .............. 1 91 39. Gelir Grubu ve Sosyal Tabakalaşma Arasındaki Korelasyon 1 92 40. Gelir Grupları ve Çok Evlilik . .. . . . . . 201 41 . Niçin Birden Fazla Kadın i le Evlenm iyorsunuz? . . . 203 42. Hanelerin Genişliği- Çoluk - Çocu k ve Gelin Say ısı Gelir Dı,ırum u ve Hanelerin Genişliği . ... . . . . . . 206 43 Gelir Durumu ve H anelerin Genişliği .. . 21 O 44. Başl ık Parasından Babas ı n ı n Kızına Ald ığı Çeyiz ve Değerleri . 224 . . . . . 233 45. Size Göre Hastal ı k Neden Olur? 46. Ö nceden Askere Gitmemek Için Daima Gizleniyordunuz, Şimdi ise Niçin Gitmek istiyorsunuz? . .. 237 47. Size Göre Bu Ki mselerden Hangisi Daha Forsludur:? . . . 241 ·48. Size Göre Bitlis Çevresindeki Bu Kimselerden Hangisi Daha Büyük Bir Kişidir? . 242 49. Yukarıda Adı Geçen Şahsiyetleri Biliyor musunuz? Ne I ş Yapm ışlardır? . . . . . . . . . 244 50. Devlet Birinci Derecede Size Bu H izmetlerden Hangisini Yapsı n ? . 246 5 1 . En Çok Hangi Radyoları Dinliyorsunuz? . . . 247 52. Size Göre Dü nyada H angi Dil Daha Çok Konuşu lur? .. . ... 247 53. Bu Şehirleri ve Memleketleri Biliyor m usunuz? : 249 54. Hastalı k Meydana Geldiği Zaman iyi leştirmek Için Neler Yaparsı n ız? . .. . . . .. . . . . . 251 55. Gelir Grupları ve Doktora Gitme Oranı . . . 252 56. I nsan Hastal ıkları Tedavi, Alışkanlık ve Davran ışları . .. .. 256 57. Türkçe, Okuma-Yazma Bilip Bilmeme Durumuna Göre Doktora Gitme Oranı .. .. . . ... . . 257 N 58. için Hala Çukurları Kazmıyorsunuz? . . . : ............... 259 . . . . . . ........... .............. . . . . . . . ............ . . . . . . . . ...................... . . .

...... ..........

.............

.....

...... ....

. . . . . . . . . . . . ..........................

...............

..

... . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . .

. . . . .............. . . . . . . . . . . . . . . . . ............

. . . ........

.........

. . . . . . ........

...

. . .....

.

.....

. . .. . . . . . . . . . . . ...

.......

.......... .

...

........ ..

.

.............

..... . ........... . . . . .

........

......... .....

.....

..........

....

........... . . . .

.

...

. . . . . . ..

. . . .. . . .

..........

.

. .

.....

...

..... ....

......... .....

.........

....... .

... . . . . ... .......

..

...... . ....... ............ .................. ...... .

................ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

.. ..... .

........

....

...

......

........ . . .

............ . . . . . . . . . . . . . . . . . ......... . . . . . . . . . . . . . . . .............

.. . . . . . . ....... ..... . .. . . . . .....

..

. .. ....... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . ....... . . . . . . . . . . . . . . . .

....... ......... . . .

.... . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . ......

. . . ...

.......

. ..

.....

. . . . . ........... ............ . .

. . . . .....

...

. ...

... .......

.

...

..

...................

............ . . . ......... .....

.

..

.......

.......... . . . .

... .......... . .

..

...... . . . . . . . .

. . . . . . . . ......

... .....................

........ ........ ..

.......


K IS ALTMALAR AÜVF DIE DPT DTCFD EÜZF IFM IÜEF IÜIF IÜCED ITÜ lA KIBKEE MEB RSZA RI SS SBFD SBFIŞHK SD SK TCD THITM THIAD Tl o TKAE TFAT TODAIE TTK

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Yayı nı Devlet I statistik Enstitüsü Devlet Planlama Teşkilatı Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Dergisi Ege Ü niversitesi Ziraat Fakültesi I ktisat Fakültesi Mecmuası Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayını Istanbul Üniversitesi I ktisat Fakültesi Yayını lstanbYI Ü niversitesi Coğrafya Enstitüsü Dergisi Istanbul Teknik Ü niversitesi Islam Ansiklopedisi Köy Işleri Bakanlığı Köy Envanter Etüdleri Milli Eğitim Bakanlığı Recherches Sur la Zone Aride Revue ln.ternationale d es Sciences Social es Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi Siyasal Bilgiler Fakültesi l skan ve Şehireilik Haftası Konferansları Sosyoloji Dergisi Sosyoloji Konferansları Türk Coğ rafya Dergisi Türk H ukuk ve Iktisat Tarihi Mecmuası Türkiye Harsi ve lçtimai Araştırmalar Derneği Türk )dare Dergisi Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Türk Falklor Araştırmaları Dergisi Türkiye ve Ortadoğu Amme Idaresi Enstitüsü Yayı nı Türk Tarih Kurumu


25 Yıl Sonra ikinci Yayınlanışa

ÖNSÖZ

Bu çalışma, 1 960'11 yılların ortalarında doktora tezi olarak hazır� lanmıştır. 1 967 yılında, Prof. Dr. ibrahim Yasa, Prof. Dr. Mübeccel Kı ray, Prof. Fehmi Yavuz'dan oluşan jüri tarafı ndan kabul edilmiştir. Insanlar yaşamları boyunca çeşitli toplumsal olaylarla karşı laşı­ yorlar, yine bu süreçte, pek çok insanla, çeşitli konular etrafı nda ko­ nuşuyor, tartışıyorlar. Bu konuŞmalar ve tartışmalar kişi nin düşünce yapısı n ı , bilgi birikimini, tavır ve davranışını kuşkusuz etkiliyor. Fa­ kat insanların, bunun ayrıntılı bir dökümünü yapmaları oldukça güç­ tür. Kimden ne öğrendi, kimin hangi düşüncelerinden, hangi tutum­ larından nasıl etkilendi... gibi soruların cevaplarının aranması çok zor, kan ımca böyle bir dökümün yapılması gerekli de değil. Herhan­ gi bir konuşma, herhangi bir tartışma kişinin ufkunu açabiliyor, olay­ lara bakış tarzında değişiklikler yapabiliyor. Bu tartışmalar, kiş'i nin, olayları n değişik boyutlarını algılamasın ı , olaylar ve olgusal süreçler hakkında yeni ilişkiler kurması n ı sağlayabiliyor. Fakat bun lar bir biri­ -kimdir. Bu birikim de zaman içinde ve çeşitli mekanlarda oluşur. Prof. Dr. ibrahim Yasa'yı , Prof Dr. Mübeccel K ıray'ı, rahmetli Prof. Fehmi Yavuz'u yakın, d an tanıyorum. Kendileriyle, pek çok ko­ nuda, pek çok kez konuşma ve tart ışma olanağı buldum. Çal ışma­ larını , yöntemlerini yakından izledim. Kendileriyle, hoca-öğrenci i liş­ kilerinden sonra, aynı kürsüde çalışma olanağı da buldum. Zaten kendileri doktora teziyle de yakından ilgilenmişlerdir. Saygıdeğer ki­ şilerdir, saygıdeğer bilim adamlarıdır. öte yandan doktora derecesi, kanımca, bilirnde elde edilebilecek en yüksek derecedir. Doçentlik, profesörlük gibi dereceler, bilirnde bir derece daha yükselmeyi de­ ğil, meslekteki kıdemi gösterirler. Bu saygı değer profesörleri bir kere daha anarak, bugün bu doktora tezindaki düşüncelere hiç katı lmadığı mı vurgulama gereğini duyuyorum. Tezin daha başı nda, bilimsel olmayan bir şekilde, "Kavramlar, Varsay ımlar ve Teorik Model" kuruluyor. "Araşttrmada Etnik Bir Sorun Ele Almmamtşttr '' başlığı altında şunlar söyleniyor: "Bu incelemede Kürt-Türk gibi etnik köklü olan birtakım siyasal ve ideolojik tartışmalara hiçbir za­ man yer verilmemiş, bu ayniıkiara değinilmemiş-

20


tir. Zaten Kürtlerin aslının Türk olduğunu, tarihin derinliklerine inildiği zaman Kürt diye bir kavmin mevcut olmadığını, Kürtlerin şu veya bu şekilde Türklerden ayrılarak çeşitli etkiler altında farklı bir kültür ortarnı geliştirdiklerini ileri süren teoriler ve bu teorilerin esaslı surette isbatı bu incelernenin hareket noktasında herhangi bir değişiklik meyda­ na getirmeyecektir. Konu yalnız sosyal yapı, sos­ yal organizasyon, sosyal değişme çerçevesi içinde ele alınacak, ancak, konunun gerektirdiği ölçüde grubun tarihi, dili, uzak ilişkiler alanı vs. üzerinde durulacak, yani toprak-insan ve iş gücü ilişkileri

çözümlenecektir. O halde bu incelernenin Kürt me­ selesi, Kürtlerin tarihi, Kürtçe, 'Türkmenlerin Kürt­ leşrnesi' olayı gibi konularla uzak, yakın hiçbir ilgi­

si yoktur. Kürt aşireti deyimi sırf araştırmanın yerini ve araştırmaya konu olan insanları daha ko­ lay belirtrnek amacı ile kullanılmıştır."

Bunlar, aslında, içeriği olmayan yuvarlak sözlerdir. Yuvarlak sözler ise bir bilinmeyenin gizlenmesi, çarpıtı lması, yok sayılması amacıyla söylenmiş bir çeşit yalandır. Sonuçta, toplumun somut gerçeklerini gizleyen varsayı ml�r kuruluyor. Göçebe Kürt aşiretleri­ nin toplumsal organizasyonu inceleme çabası içinde olan bir çalış­ mada, " ... Bu incelemede Kürt-Türk gibi etnik köklü birtakı m siyasal ve ideolojik tartışmalara h içbi� zaman yer verilmemiş, bu ayrılıklara değinilmemiştir" demek, zaten bilinmesi hiç istenmeyen bir konuyu gizlemek, çarpıtmak, yok saymak anlamına gelmektedir. Böyle bir konunun bilinmesini h iç i stemeyen güç, kurum, e lbette resmi ideo­ lojidir. Resmi ideolojinin özgür görüşmeleri ve tartışmaları engelle­ yen önemli bir ku ru m olduğu bilinmektedir. Resmi ideoloji çerçeve­ sinde konuşmak ve tartışmak ise beyin yıkamadan başka bir şey değildir ... 1960'11 yı lları düşünelim. Kürt, Kürdistan gibi sözcüklerin kullanılması yasak. Ancak "Doğu", "Doğu Anadolu", "Doğu halkı" gi­ bi sözcükler kullanılabiliyor. "Doğu sorunu" kavramı bile rahat bir şekilde ku llanılamıyor. Böyle bir ortamda, "Kürt-Türk" gibi ayrıl ıklara dakunulmadığının vurgulanması , "Kürtlerin zaten Türk olabilece­ ği"nin söylenmesi, ancak resmi ideolojinin doğrulanması çabası olabilir. "Göçebe Alikan Aşireti" çalışmas ı na genel olarak böyle bir 21


yaklaşım egemendir. "Askere gitmek, adam olmak", "Türkçe konuş­ mak", "Türkçe radyo dinlemek", "Türkçe okuma-yazma bilmek"... gibi konularda hep resmi ideolojinin bu yaklaşı mına uygun düşünce ve davranış sergilendiği ortaya çıkmaktad ır. Halbuki, Kürtçe konuş­ man ı n, Kürtçe yazmanın yasaklandığı, yaSakların cezai yaptırımlar­ la teminat altı na alındığı bir yerde, aşiret mensupları tarafından "Türkçe"nin vurgulanmasına hiç kuşku duyulmaması, bilim yönte­ miyle uyarlı bir davranış değildir. Sosyal yapıdan, sosyal değişme­ den vs. söz ediliyor, fakat toplum üzerinde her zaman varlığını his­ settiren yasaklar görmezden geliniyor. Böylece resmi ideolojinin kabulleri, üstü örtük diraktifleri benimsenmiş oluyor. Halbuki, bu ya­ saklar, hem toplumsal yapıyı, hem toplumsal değişmeyi çok yakın­ dan ilgilendirmektedir, etkilemektedir. Bu yönüyle resmi ideoloji önemli bir beyin yıkama yöntemidir. "Kuşku duymamak" olayını seçilen ve kullanılan yayı nlarda da görmek mümkündür. örneğin Şerif Fırat'ı n "Doğu ilieri ve Varto Tarihi" isimli kitabı, Kürt aşiretlerine karşı Türk devlet politikaları nın haklılığını göstermek yönünde kullanı labilmiş . . . Bu kitabın, Kürtlerin Türklüğünü ispatlamak amacıyla yaz ı ldığı üzerinde hiç durulmamış. Buna benzer daha pek çok yayın var. Bilimsel çalışma her şeyden ö nce, doğru soru sormakla baş­ lar. Doğru soru sormanı n vazgeçilmez özel liğiysa en temelde du­ ran özelliğiysa kuşkuculuktur. Işte yuvarlak sözler söylemek doğru soru sormayı engelleyen çok ö nemli bir hastalık olarak beliriyor. Toplumsal yapıdan, toplumsal değişmeden vs. söz ediyorsunuz, fa­ kat bu yapıyı ve değişmeyi yakından etkileyen, bazen değişmeda belirleyici bir güç olabilen yasakları yok sayıyorsunuz. Yasakların siyasal ve ideolojik anlamını, neden konulduklarını, amaçlarını vs. anlama çabası içinde olmuyorsunuz. Burada şu hı:isusu belirmede yarar vardır. 1960'11 yıllarda, soru­ nu ancak bu kadar algılayabiliyoruz, bu kadar kavrayabiliyoruz. So­ run, algılanabildiği, kavrananılabildiği kadar aksettirilmiş ... Bu algı­ laman ı n ve kavramanın çok bulanık olduğu besbellidir. Acaba, yanlış algı lamada ve yanlış kavramada resmi ideolojinin baskısının rolü yok mudur? Bana en çok sorulan sorulardan biri, "Kürt sorunu ile ilgilanme­ n iz nasıl oldu? Ne zaman oldu, ne zamandan beri bu sorunla ilgile­ niyorsunuz?" şeklinde olmaktadır. Kürt sorunuyla ilgilenme elbette bilimsel bir heyecanla ilgili, dünyayi, toplumu anlama ve kavrama 22


çabasıyla ilgili. Fakat bu ilginin nasıl başladığını, zaman içinde nasıl geliştiğini göstermek aslında çok zor. K ısaca şunu.. söylüyordum: "ilk defa 1961 yılında, yaz aylarında, 'Tahsil içi Staj' döneminde Kürtlerle karşı laştım. Elazığ, Keban, Karakoçan, Palu, Made n ilçe­ leri .. . Köylülerle ancak tercüman· aracılığ ıyla konuşabilen kayma­ kamlar... Fakat üniversitede, Kürtlerin varl ığı inkar ediliyordu, Kürt­ çe diye bir dilin olmadığı söyleniyordu. Kürtlerin asl ının Türk, Kürtçe'nin aslının da Türkçe olduğu, Kürtçe'nin Türkçe'nin bir şivesi olduğu söyleniyordu. Halbuki ben Elazığ'da çeşitli ilçelerde, böyle bir toplumsal ve kültürel bir olguyla karşılaşmıştım. Farklı bir dil, farklı bir kültür ... Somut gerçeklerle üniversitenin ve basının tutum­ ları birbirleriyle çelişiyordu, bu bende önemli bir kuşkunun doğması­ na ve gelişmesine neden oldu. Bu konuda, daha sonra daha etraflı incelemeler yapma gereği duydum... " Değerli yazar Av. Ali Y ıldırım, 1960'1ı yılların ortaları ndaki yazıları, özellikle "Göçebe Alikan Aşi­ reti'"ni incelediğini, aslı nda durumun anlat ıldığı gibi olmadığ ı nı, ör­ neğin "Göçebe Alikan Aşireti" adlı incelemede resmi ideolojinin etkilerinin çok ağ ı r bastığını söyledi. Bu el eştiriden sonra, çalışmayı tekrar gözden geçirdim. Ali arkadaşımız hakl ı . Şöyle söylemek da­ ha doğru kanısı ndayım: 1960'1ı yıllarda sorunu ancak bu kadar algı­ layabiliyoruz ve kavrayabiliyoruz, resmi ideolojinin etkileri de bü­ yük. Örneğin bana sık sık, "Bu çok tehlikeli bir konu, bu konuyla uğraşma... " denirdi. Bu uyarıların etkisiz kalmadığı anlaşılıyor. As­ l ı nda bu iki süreç aynı şey. Bir madalyonun iki yüzü gibi. Resmi ide­ oloji sorunun doğru dürüst bir şekilde algı lanmasını ve kavranılma­ sını engelliyor. Şimdiki algı layışımız ve kavrayışımız elbette çok değişik. "Göçebe Alikan Aşireti" kitabı nda "Din ve Dünya Görüşü" bölümünde ve kitabı n sonunda yer alan, "Örnek Olay 9 Yeni Bir Kültür Unsurunun ilk Etkileri"bölümünde önemli bir olgudan söz edilmektedir: Biraz da zor kullanılarak göçebe Kürt çocukları nın ai­ lelerinden kopart ılması ve Ahlat Bölge Yatılı i lkokulu'na kaydedil­ mesi... Kürtçe eğitimin ve öğretimin yasaklandığı bir yerde çocukların ailelerinden zorla kopartılarak, Bölge Yatılı i lkokulu'na kaydettirilme­ si, çocuğun ailesiyle bağının tamamen kesilmeye çalışı lması ne an­ lama gelmektedir? Bu, devletin asimilasyon politikalarına hizmetten başka bir şey değildir. Şimdi, bunun bir "işgüzarlık" olduğunu düşü­ nüyorum. inceleme ve araşt ırma sü recinde gösterilmemesi gere­ ken bir çaba, gereksiz bir çaba, ahlaki de değil... 23


"Göçebe Alikan Aşireti" incelemesi sırasında kat ı larak yapı­ lan gözlemin bazı yönleri eleştirilmiştir. Örneğin "Örnek Olay 12 Göçebe Ahlakının Temelinde Cesaret ve Şeref Kavramları Yatar." Prof. Dr. Bozkurt Güvenç katılan gözlemin bu boyutlarını eleştirmiş­ tir. ·(insan ve Kültür, Antropolojiye Giriş, Türk Siyasal Bilimler Derneği Yayın ı , Ankara 1972, s. 368-369; Etnolojik ve Sosyal Ant­ ropolojik Araştırmalar, Türkiye'de Sosyal Araştırmaların Geliş­ mesi k itabı içinde, Hacettepe Üniversitesi Yayını, Ankara 1971, s. 102-103.) Katı lan gözlemin bu boyutların ı eleştirenler, Kürt Çocuklarının ailelerinden zorla kopartı larak Bölge Yatılı i lkokulu'na kaydedilmele­ ri konusunda herhangi bir eleştiride bulunmamışlard ı r. Bu konu üzerinde de durmak gerekir. .. *

*

*

"Göçebe Alikan Aşireti nin yeni baskısında Yurt Kitap­ Yayı n'ın çok büyük katkısı oldu. 1970'den önce yayınlanan kitapla­ rın çok büyük maddi yanlışları olduğunu biliyordum. Sat ı r düşmele­ ri, sözcük hataları, paragraf başlıklarının doğru yerleştirilmemiş ol­ ması, dipnotlarının düşmesi vs. Bunlar "yüzlerce" sözcükleriyle ifade edilebilirdi. Yeni baskıları yaparken gördük ki, bu tür yanlışlar, maddi yanlışlar, ''yüzlerce" sözcüğüyle ifade edilemiyor, bu sözcük yetersiz kalıyor. Maddi yanlışlar daha çok. Bunları n hepsi düzeltil­ meye çal ışıldı. Yurt Kitap-Yayın'ın bu konudaki emeği çok büyük... Birinci baskıda yer alan iki büyük çizelgenin, bu deta özetleriy­ le yetinildi. Fakat. bu baskıda, ilk baskıda yer almayan so ru kağıtla­ rının örnekleri de konuldu. Maddi yanlışların düzeltilmesinin dışında, kitap olduğu gibi ya­ yınlandı, kitabın içeriğiyle ilgili hiçbir değişiklik yapılmad ı . O zaman­ ki düşüncelerimizle şimdiki düşüncelerimiz arasında kuşkusuz çok büyük farklar var. Bu çalışma, bu değişmenin incelenebilmesi için önemli bir belge olarak değerlendirilebilir. Bu çalışmanın birinci baskısı Ahlat Kaymakamı Mecit Sön­ mez'e ithaf edilmişti. Ayrı bir sayfada "Nemrut .ve Süphan Yay/alan-. mn Fatihi MECiT SÖNMEZ'e . " ibaresi vardı. Prof. Dr. ibrahim Ya­ sa, Prof. Dr. Mübeccel Kı ray ve rahmetli Prof. Fehmi Yavuz hakkındaki duygularımı ve düşüncelerimi emekli Vali M ecit Sönmez için de belirtiyorum. "

.

.

Temmuz 1992, Ankara 24

ismail Beşikçl


BiRiNCi BASKlYA ÖNSÖZ

Doktora tezi olarak hazı rlanan bu araştı rma, 3 Mart 1967 tari­ hinde Atatürk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi'ne sunulmuş ve 28 Mart 1967 tarihinde Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde, Prof. Dr. ibra­ him Yasa başkanlığında, Prof. Dr. Mübeccel Kı ray ve Prof. Fehmi Yavuz tarafı ndan kurulu bir jüri huzurunda savunularak kabul edil­ miştir. Araştırman ı n sorumluluğunu ve bütün yükünü üzerine alarak, her safhas ı nda ilgisini gösteren, hocam, Dr. ibrahim Yasa'ya gerek birinci, gerek ikinci müsvetteleri okuyarak değerli bilgilerini her za­ man açıklayan ve çal ışmayı olumlu yön le re kanalize eden Prof. Dr. Mübeccel Kıray ve Doç. Dr. Cavit Orhan Tütengil'e, araşt ırma bo­ yunca maddi ve manevi yard ımları nı hiçbir zaman esirgemeyen Prof. Fehmi Yavuz, Doç. Dr. Ruşen Keleş, Doç. Dr. Cevat Geray ve Dr. Ahmet Tugaç'a teşekkürlerim büyüktür. Ayrıca, araşt ı rmanın saha ile ilgili kısımlarının yapılması sırası n­ 'da çok yak ı n ilgi gösteren zamanın Bitlis Valisi Abdullah Asım lğne­ cile r, Diyarbakır Valisi Ali Rıza Yaradanakul, Siirt Valisi Mehmet Al­ dan , Ahlat Kaymakamı Avni Uzun ve Ahlat Bölge Yatıl ı ilkokulu Müdürü Ali Uysal'a, 34. P. A. Komutanı Kurmay Albay Şevket Sa­ karya ve P. Alb. Hasan Yüksel'e ayrı ayrı teşekkür ederim. Araştı rmanı n en büyük yükü hiç şüphe yok ki benimle beraber yaylalara kadar gelip anketleri uygulayan arkadaşlardad ır. Bu ba­ kımdan Ahlat'tan Bedri Bahar ve Muzaffer Zincir'e, Bitlis'ten Osman Gündoğdu ve Sami Gebeloğlu'na teşekkürüm sonsuzdur. Bu arada Şerefname kitabını inceleme fırsatı veren Bitlis Dava Vekili Suphi Ulu er ve kışın Silvan'daki çalışmalarımızı olumlu kılan i skan Azizoğ­ lu'na da teşekkürlerimi ifade etmek isterim. 25


Nihayet gerek yaylalarda, gerek kışlaklarda, beni uzun zaman zo masına kabul ederek araştırma yapmamı sağlayan, beni her tür­ lü tehlikelere karşı koruyan Alikan Aşireti, Cudigan Kabilesi Reisi Hacı Gerevan'a ve aşiretin diğer üyelerine minnettarlı ğım kalemle ifade edemeyeceğim kadar derin ve yücedir. 26 Ağustos 1967 Erzurum

�6

isınail Beşikçi


GİRİŞ

Türkiye'de kamu hizmetlerinin dağılışını gösteren bir haritaya baktığımız zaman sosyal adalet dengesinin Doğu

Anadolu 1 aleyhine bozulduğunu kolayca görüyoruz. Gerek nüfus yoğunluğu, gerek milli gelirin dağılışı. gerekse yol, su.

elektrik, eğitim, sağlık gibi kamu hizmetlerinin dağılışında

bu dengesizliği görmek kolaydır. Dengesizliği meydana geti­ ren ana faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz: ı- En önemli faktör coğrafidir. Arazi dağlık. dağlar çıp­

lak. toprak verimsiz, iklim serttir. Bu ise nüfus . iş gücü ve sermaye yoğunluğunun düşük olması sonucunu doğurur.

2-

Coğrafi faktörlere bağlı olarak meydana gelen ikinci

sebep ise ekonomik ve sosyal gelişmeyi kısıtlayıcı unsurlar­ dır. Henüz kuvvetli bir iktisadi cihazlanma yoktur. Bünye­ sinde büyük kütleleri çalıştırabilecek iş yerleri açılmamıştır.

Bölgenin çok yerlerinde eğitim, yol, su, sağlık, elektrik gibi kamu hizmetleri görülmez. Kara ve hava yollan yetersizdir.

Kitle h aberleşme araçlarının etki derecesi ve sayısı düşük­ tür. Milli gelirin teşekkülünde bölgenin payı yüksek olduğu

halde, dağılışında azdır. Bunun gibi Türkiye'deki banka şu­

belertnin ancak % 9'u, para yatınmının % 3'ü, lrredilerin % 3'ü Doğu'dadır.2

3-

Diğer bir sebep tarihin derinliklerinden gelen sosyal

1 . Doğu Anadolu Bölgesi tabiri geniş anlamda kullanılmış olup Güney­ doğu Anadolu Bölgesi'ni de içine almaktad ır. 2. Ruşen Keleş; Türkiye'de Bölgeler Arası Dengesizlikler 7. lskan ve Şehireilik Haftası Konferansları, SBF Yayını, Ankara 1 964, s.

19-26

27


ve kültürel unsurlardır. Bölgede feodalizm kalıntısı birtaklin müesseseler vardır.· Örneğin,

tarımsal arazinin kullanılışı

konusunda ortaya çıkan yancılık, ortakçılık, marabacılık gi­ bi şekiller vardır. Gerçi bu usuller Türkiye'nin her t arafında görülür, fakat Batı'dan Doğu'ya doğru gidildiği zaman bu sistemin toplumsal yapıda meydana getirdiği özürler çok bü­ yük olmaktadır.3 Bu özürler verimi düşürücü bir faktör ol­ duğu gibi4 siyasal bakımdan

da,

milli iradenin teşekkülüne

ve belediye faaliyetlerine katılmada5 aksaklıklar meydana getirmektedir.

4-

Diğer taraftan gerek Osmanlılar gerek Cumhuriyet

devirlerinde hükümeti yönetenlerin Doğu Anadolu'ya bakış açıları gayet dar olup, Doğu ve Doğulu gereği gibi ele alın­ mamıştır. Bu hususu Prof. Fehmi Yavuz,

Şehireilik

kitabın­

da İller Bankası'nın belediyelere ayırmış olduğu forıla ilgili

bir tablo ile gayet belirgin bir şekilde ortaya koyu yo r . 6

"1960 yıl ında iller Bankasının belediyelere yaptığı tahsisierin toplamı 120 milyon, Batı'da çok tahsis gö­ ren 21 ildeki belediyenin payı 80 milyon (% 65,5), Do­ ğu'da az tahsis gören belediyelerin payı 12 milyon (% 1O)'dur. En yüksek tahsis gören üç ilin belediyelerine ise ( Balıkesir, Konya, Manisa) 1960'da 35,9 milyon % ( 29,8) düşmüştür. Üç ile ait olan bu son rakamlar 67 il­ deki belediyelere yapı lan yardım tahsislerinin % 30'u, Doğu'da az yard ım gören illerin belediyelerine yapılan tahsisierin% 300'dür." Bu bakımdan, bölge şimdiye kadar eğitim, öğretim, yol, su. elektrik, sağlık gibi çeşitli kamu hizmetlerinden özellikle

3. Kemal Fikret Arık, M\.lkayeseli Toprak Reformu, TODA i E Yay ı n ı , Ankara 1 96 1 , s . 8 3 HalilAytekin (Harmandalıoğlu), Doğuda Kıtlık Vard ı, Topl um Yayın­ ları, Ankara 1 965, s. 38-49 Meh met Emin Bozarslan, Doğu'nun Sorunları, Ankara 1 966, s. 7, 38-42 4. Reşat Aktan, Türkiye'de Toprak Reformu, Cilt 2, TOA i E Yayını, Ankara 1 96 1 , s. 24-30 5. Mehmet Emin Bozarslan, a.g.e., s. 1 4 1 6 . Fehmi Yavuz, Şehircilik, SBF Yay ı n ı , Ankara 1 962, s. 44 28


yoldan yoksun olduğu için diğer hizmetlerin gelişmesi de ak­ samakta, toplumun dış faktörlerle sosyal ve ekonomik bü­ tünleşmesi yavaş olmaktadır. 7 Zira bölge olarak genişliği çok büyük olduğu halde Türkiye yollarının ancak % 1 8'i Do­ ğu'dadır.

5-

Nihayet son ve mühim bir faktör olarak etnik yapıyı

ileri sürebiliriz. Toplumsal yapı içinde halk etnik bakımdan Türk-Kürt gibi farklı zümrelere ayrılmıştır. Etnik bakımdan meydana gelen bu ayrılığın Alevi-Sünni gibi dinsel ve siyasal faktörlerle de desteklenmesi toplumsal yapının bir bütünlük göstermeyip parçalanmasına dolayısı ile pek çok sosyal an­ laşmazlıkların meydana gelmesine sebep olmuştur. Bu an­ laşmazlıklar siyasal partiler kanalı ile de, zaman zainan şe­ killenmektedir. B İşte bütün bu faktörleri göz önüne alarak, bölgeyi iktisa­ di ve sosyal bakımdan geliştirmek, sosyal bütünlüğü temin ederek toplumsal yapıyı sağlam esaslara oturtmak, Doğu­ Batı dengesizliğiili biraz yumuşatarak sosyal adaleti temin etmek ve toplumsal gruplar arasındaki çatışmalan gidermek için sırf Doğu Anadolu Bölgesi'ni kapsayan bir bölge planına şiddetle zaruret vardır. Zaten çeşitli memleketlerin ekonomik ve sosyal bünyele­ rine baktığımız zaman Türkiye'deki Doğu-Batı dengesizliğine benzer aksaklıklar görmek mümkündür. 1 5 yıl öncesine na­ zaran İtalya'nın, ABD'run, Fransa'nın güneyi ile kuzeyi, Rus­ ya'nın, Almanya'nın doğusu ile batısı. Fakat adı geçen bu devletler çeşitli planlama teknikleri ile bu dengesizliği orta­ dan kaldırmaya çalışmaktadırlar. Örneğin coğrafi ve ekono­ mik bakımdan Güney İtalya Doğu Anadolu'nun şartlarına benzemekte idi. 1 950'den itibaren uyguladığı bölge kalkın­ ması planı ile birçok ekonomik ve sosyal problemleri çözüm-

7: Cavit Orhan Tütengil, iktisadi ve içt i ma r Bakımdan Türkiye'nin Karayolları, istanbul, 1 961 , s. 1 60 8. H er ne kadar henüz Türk-Kürt; Alevi-Sünni gibi gruplaşmaları kabul edilm iyorsa da halk tabakaları arasında böyle bir ayırım ve ayırımı körüklem ekten çıkan olayların varlığını kabul etmek, çeşitli sosyal problemler hakkında daha doğru ve bilimsel neticeler elde edilmesi bak ı m ı ndan önemlidir kan ısı ndayım. 29


ledi. 9 Biz de Doğu Anadolu'daki ekonomik ve sosyal prob­ lemleri, sosyal ve kültürel faktörleri yani, insan faktörünü göz önüne alan bir bölge planı ile halledebiliriz. Planlama faaliyetleri sırasında sosyaloğun vazifesi bü­ yüktür.

Sosyolog,

toplumsal

yapıyı

kavrayacak,

yapının

hangi tarafının hangi faktörler altında değiştiğini, değişme­ yen taraflannın neler olduğunu saptayacak, değişimin ras­ yonel bir şekilde yürütülmesini sağlayacakt�r. Zaten sosyolo­ ji

çalışmalan

son

zamanlarda

teorik

alandan

tamamen

arneli sahaya doğru kaymakta, memleketimizin koşullan da bunu gerektirmektedir. Dört duvar arasında masa başında yapılan sosyoloji çalışmaları değerinden kaybetmekte, araş­ tırmalann neticelerinden büyük veya küçük ölçüde güdülen siyasetin formüle edilmesinde faydalanılmak istenmektedir. Bu konuda Devlet Planlama Dairesi'nin- olumlu görüşlerin­ den de faydalanabiliriz.

"Kalkınmada sosyal konularla ilgile nmenin iki sebe­ bi vardır, bunlardan birincisi az gelişmiş bir ülkede kal­ kınmanın esas itibarı ile sosyal kalkı nma arzusu olma­ sıdır. Diğeri ise iktisadi imkanların neticede birçok sosyal meseleleri halletmekte kullan ı lma gayesi ile ar­ tırılmak istenmektedir:· ı o Bu bakımdan araştırmamızın gayesini şu ayrıntılar etra­ fında gösterebiliriz. 1- Türk Sosyoloj isi'nin bu yönü eksiktir. Tamamlanması

lazımdır:

Şimdiye kadar köyler hakkında pek çok araştırmalar ya­

pıldığı halde l ı göçebe aşiretler, özellikle göçebe Kürt Aşiret­

leri konusunda yapılmış çalışmalar yok denecek kadar az­ dır.

Halbuki,

sosyoloji

ilminin

gelişmesi

için

bu

tip

çalışmalara ihtiyaç vardır. Dolayısı ile şimdiden yapılacak

9. Osman Okyar, Doğu Bölgesinin Kalkınması, 8. lskfln ve Şehireilik Haftası Konferansları, SBF Yayını, Ankara 1 966, s. 1 3·25 1 0. Sosyal Plflnlama Dalresinin Çalışmaları, Plflnlama, DPT Yayını Cilt 1, Ankara, 1 96 1 , s. 1 6 11. Arif Gelen, Köylınlmlzle liglll Bazı Sosyal Araştırmaların Özetle· ri, MEB Test ve Araştı rma Büros u , Ankara 1 962 30


bir çalışma ilerde bu konuda yapılacak araştırmalara hem bir adım teşkil edecek hem de bazı noktalarda ışık tutabile­ cektir.

2-

Doğu ve Güneydoğu Anadolu için düşünülen planlar

da, özellikle bölge kalkınması planlarında, göçebe aşiretlerin arazideki hareket serbestileri , ekonomik fonksiyonları, yega­ ne iş-güç tarzlan olan h ayvancılık faaliyetleri, hayvancılıkla ilgili hizmetlerinin yapılması, sosyal hakiann ve siyasal hür­ riyetlerin temini için göçebe aşiret organizasyonuna 12 şekil veren temel faktörlerin bilinmesi gerektir.

3- Tı).rkiye şartlan içinde farklı bir ekonomik, sosyal ve

kültürel ortamda ve organizasyonda sosyal değişme olayının ve problemlerinin ortaya konulması lazımdır. Diğer taraftan göçebe aşiret sistemini kavramakta biraz acele etmeliyiz. Çünkü, hızlı bir nüfus artışımn ortaya c,:Jmrdığı geniş toprak isteği, ulaştırma ve haberleşme ağının gelişmesi, şeh ir ve köylerle olan sosyal ve iktisadi ilişkilerin artışı neticesinde toprağa bağlanarak ya ortadan kalkacaklar veya çok zayıf düşeceklerdir. Bu bakımdan göçebe toplulukların dışanya açılma şekli, köy, kasaba, şehir gibi alanlarla ilişkileri, özel­ likle köylülerle göçebelerin birbirlerine karşı tavır ve davra­ nışları; farklı bir kültür unsuruna grup tarafından gösteri­ len tepki, idarelerle

grubun devletle ve tüzel kişiliği olan mahalli ilişkileri;

bu

ilişkiler sırasında meydana

gelen

problemler ve bunların hal yolları: askerlik. vergi gibi kamu görevlerine katılma, . yaylak bölgelerden ovalara, ovalardan yaylak bölgelere yapılan göç, göç sırasında çeşitli insan ve sosyal gruplarla konuşup görüşmenin grup yapısı, davramş­ lar ve vaziyet alışlar üzelinde meydana getirdiği etkiler; yeni durumlara uyma veya uymamanın nedenleri sosyoloj ik ba­

kımdan üzerinde durulması, incelenmesi gerekli konulardır .

O halde bu açıdan bakıldığı zaman araştırmamız özellikle

1 2. Göçebelerin seçimlerde oy kullanmasında kanunen hiç bir sakınca

olmadı!)ı halde belirli bir yerde devamlı olarak kalmamalarından, do­ layısıyle kütüklere yazılan yer ile seçim sırasında bulundukları ma­ hallin farklılı!)ından, bu iki seçim mıntıkasındaki seçim işlerini yürü· tenler arasında organizasyon bulunmamasından fiili olarak oy kullanamazlar. 31


değişim sosyoloj isine birtakım yeni unsurlar getirecektir.

B ·· de bir araştınna, aşiret, ilerde yerleştiği zaman meydana

gelen sosyal değişimi göstermesi her iki durumu karşılaştır­ ması bakımından da önemlidir.

4- Diğer taraftan

az gelişmiş veya kalkınma gayretleri

içinde bulunan toplumların, planlı ve rasyonel çalışmayı iz­ leyebilmek için iktisadi ve teknoloj ik yolların yarunda kal­

kınmaya bizzat katılacak kütlenin değer sistemlerinde , dav­ ranışlannda ve bizzat sosyal yapılannda değişiklik yapmak gerekir. Toplurnun yaratıcı gücünü artıncı bir organizasyop kurulması,

düşüncelerin belirli

amaçlara

doğru

kaiıall.ze

edilmesi, arzu edilenlerin başlıcalandır. Kültür ilişkileri top­ l.umvn hayat standardı ve davranış tarzında ()nemli değiş­ meler meydana getirdiği için teknolojik değişmeler yarıın da sosyal değişme ile ilgili metotlu ve sistemli çalışmalara , yeni yeni sösyal değişme modellerine büyük ihtiyaç vardır. I 3

5-

Bugün D oğu Anadolu'da bir aşiretin sosyal organi­

zasyonu üzerinde yapılacak çalışma gerek metot, gerek tek­ nik, gerek prograrn bakımından şimdiye kadar yapılmış köy araştırmalanndan farklı olacaktır.

Bu bakırndan iktisadi,

sosyal ve kültürel bakımlardan geri kalmış bölgelerde kulla­ nılacak, yeni araştırma tekniklerinin geliştirilmesi zorunlu­ dur.

O halde amaç, göçebe aşiret topluluklarında sosyal ya­ pıyı kavramak,

sosyal değişme

olayını

saptamak,

sosyal

planlama faaliyetlerine bilimsel yönden ışık tutmak, göçebe aşiretlerin yerleştirilmesi problemlerinde sosyal politikalar ve amaçlar tayinine yardırncı olmaktır.

, 1 3. Sosyal Plönlama Dalresinin Çalışmaları, Plönlama, Cilt 1, Ankara 1 96 1 , s. 1 6 32

DPT

Yayını,


BÖLÜM 1

KAVRAMLAR, VARSAYlMLAR,

TEORİK MODEL

1.

TANlMLAR, ARAŞTIRMANIN SlNlRLARI, PROBLEMiN ORTAVA KONULMASI

Göçebe aşiret düzeni Doğu Anadolu'nun sosyal yapısı­ temel özelliklerinden birisidir. Birçok iktisadi. sosyal ve kültürel müesseselerin temelinde göçebe hayatının izleri vardır. Günümüz sosyolojisi için önemli bir araştırma konu­ su olan sosyal değişme olayında yine bu göçebeliğin büyük rolü olacaktır. nın

Bu incelemede göçebe bir aşiret ele alınmıştır. Bu, kışı, Garzan, Beşiri, Kurtalan, Batman, Kozluk (Siirt) , Silvan (Di­ yarbakır) , İdil, Cizre (Mardin) gibi Güneydoğu steplerinde; yaz mevsimini, Aveberhan, Kariz, Nemrut, Süte, Süphan, Düav (Bitlis) , Çatak (Van) . Zövaser (Muş) gibi Van Gölü çev­ resindeki çeşitli yaylalarda geçiren bir Kürt aştretidir. Araş­ tırmamızın konusunu meydana getiren Alikan Aşireti, Bitlis ve Siirt bölgelerinde hareket eden aşiretlerin biri, hemen he­ men en büyüğüdür. Problemi ortaya koyarken başlıca dört ana unsurun be­ lirttlmesinde büyük bir zorunluluk vardır.

A

.

ARAŞTIRMADA ETNİK BİR SORUN ELE ALINMAMIŞTIR

Bu incelemede Kürt-Türk gibi etnik köklü olan birtakım 33


siyasal ve ideolojik1 tartışmalara hiçbir zaman _yer verilme­ miş bu ayniıkiara değinilmerniştlr. Zaten Kürtlerin aslının Türk olduğunu , tarihin derinliklerine inildiği zaman Kürt di­ ye bir kavmin mevcut olmadığını, Kürtlerin şu veya bu şekil­ de Türklerden ayrılarak çeşitli etkiler altında farklı bir kül­ tür

ortarnı

geliştirdiklerini

ileri

süren

teoriler2

ve

bu

teorilerin esaslı surette isbatı bu incelemenin hareket nokta­ sında herhangi bir değişiklik meydana getirmeyecektir. Ko­ nu yalnız sosyal yapı, sosyal organizasyon, sosyal değişme çerçevesi içinde ele alınacak, ancak, konunun gerektirdiği ölçüde grubun tarihi, dili, uzak ilişkiler alanı vs. üzerinde durulacak, yani toprak-insan ve iş gücü ilişkileri çözümlene­ cektir. O halde bu incelemenin Kürt meselesi, Kürtlerin tari­ hi, Kürtçe , "Türkmenleiin _Kürtleşmesi" olayı3 gibi konularla uzak, yakın hiçbir ilgisi yoktur. Kürt aşireti deyimi sırf araş­ tınnanın yerini ve araştırmaya konu olan insanlan daha ko­ lay belirtmek amacı ile kullanılmıştır.

1 . Kürt Milliyetçillği ve Kürtlerin Ortadoğu'nun Siyasal Dinamiz­ minde Oynadığı Rol Paris'te yayı nlanan OR I ENT isimli dergide ge­ niş ölçüde tartışı lmaktad ır. Le Probleme Kurde Dans la Presse So­ vietique Et Amaricaine OR I ENT, Sayı 26, 1 963 Paris. La N ation Kurda et L'article 2'de la Constitation lrakinne, OR I ENT, Sayı 1 7, 1 96 1 , Paris Appel du Parti Democrate Kurdistan, OR I ENT, Sayı 28, 1 964 Paris. Notes sur le congres de la Jeunesse Kurda, Orient, Sayı 1 5, 1 960, Paris. Activite de Lassadation des Etudiantes Kurdes en Europa, ORI ­ ENT, Sayı 1 3, 1 960 Paris. 2. Kürtlerin tarihi hakkındaki bu tartışmalar. F. Kırzıoğlu taraf ı ndan aşa­ �ıdaki yayınlarda geniş ölçüde yapılm ıştır. Fahrettin K ırzıoğlu, Kars Tarihi, Cilt 1 , i stanbul 1 963, s. 91 -96.

Fahrettin Kırzıo�lu, Kürtlerin Kökü, Türk Kültürü, Sayı 6, Nisan 1 963. Fahrettin Kırzıoğlu, TKAE, Ankara, s. 29-53 Fahrettin Kırzıoğlu, Tarih Bakımından Kürtlerin Türklüğü, Ankara 1 964. 3. Mehmet Eröz, Kürtlerin Menşel ve Türkmenlerin Kürtleşmesi, TH I AD Yay ı n ı , Seri A, Sayı 73, lstanbul 1 966. Mehmet Eröz, Türk Köy Sosyolojlsl Meseleleri ve Yörük­ Türkmen Köyleri, Sk. 6. Kitap, Istanbul, s. 1 1 9_- 1 54 34


B. ı.

GÖÇEBE AŞİRETIERİ, GÖÇEBE HAYAT YASAYAN

BAZI GRUPU\RI..A KARIŞ'IlfWAMAK GEREKİR

Göçebe Aşiretleri Çlngenelerle Kanştırmama.k. Lazımdır

Aşiretlere benzeyen gruplardan biri, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde Kıptı, Çigan, Çingene gibi isimlerle çağnlan insan

gruplandır. Bu iki insan topluluğu arasında sosyal, kültürel ve ekonomik faaliyetler bakımından çok derin farklar vardır. Çiı;ıgeneler Orta ve Güney Avrupa'da, Kuzey Afrika'da muh­ telif Ortadoğu ülkelerinde yaşayıp lisan, fizik, antropoloji ve manevi değerler itibariyle, farklı bir millet karakterini göste­ rirler. 4 Çingenelerin de Voyvoda, Kral, Çeribaşı diye isimlen­ dirdikleri reisleri, bütün bir sene boyunca oturduklan çadır­ lan, yazlık ve kışlık mıntıkalan vardır.

Fakat toplumun

kuruluşu diğerine nazaran çok farklıdır.

(1) Göçebe Kürt aşiretlerindeki baba hukukuna dayanan aileye karşı, çingenelerde ana hukukuna dayanan aile,

(ll)

Göçebe aşiretlerdeki biricik ekonomik faaliyet olan

hayvancılığa karşı, çingenelerde kalaycılık, bakırcılık, kal­ burculuk, at_ cambazlığı, sepetçilik, falcılık gibi faaliyetler. Hatta maşa, kürek gibi küçük ölçüde sanayiye yönelen el iş· leri,

(UI) Göçebe aşiretlerin kimseye zarar vermeyen, kötü­ lük etmeyen, temiz ahlakianna karşı, çingenelerin yol kesip adam soymalan, tarla ve harmanlan yağma etmeleri,

(lv) Aşiretlerin geleneksel yazlık ve kışlık konma yerleri­ ne karşı, çingenelerin çok daha geniş bir alan içinde gezme­ leri. Diğer taraftan göçebe aşiretlerde göçebelik, genellikle geniş hayvan sürülerine mera bulmak, yaz ve kış mevsimle­ rine göre bitki örtüsünün çeşitli olanaklanndan faydalan­ mak ihtiyacından doğduğu halde, çingenelerde göçebelik, ta­ rihin derinliklerinden gelen millet .karakteri ile yakından ilgilidir.

4. Tayyip M. Gökbilgin, Çlngenler, lA. Cilt 3, ME. Bastmevi, Istanbul 1 945, s. 420

Xavier de Planhol, De la Plaine Pampaylienne aux Lacs Psidiens, Librairie Adren-Maisonneuve, Paris, 1 958, s. 37 1 35


2. Göçebe Kürt Aşiretlerini Göçmen Veya Yörüklerle Karıştırmamak Lazımdır 1 5 ve 16'ncı asırlanla Anadolu , Suriye, Irak ve Balkan­ lar'da yaşıyan Türk aşiretleri başlıca Türkmen ve Yörük diye iki kola aynlıyorlardı. Kızılınnağın doğusunda kalan bölgede Suriye ve Irak'ta yaşayanlara Türlanen, batı tarafından ve Balkanlar'da yaşayanlara yörük denilmektedir. - Görüldüğü gibi Yöıült ve Türlanen kelimeleri hiçbir zaman bir millet ve­ ya kavim adı olmayıp göçebe kelimesi ile ilgili olan yaşayış tarzım göstermektedir. 5 Bundan başka göçmenlerin kolu di­ ye tanımlayabileceğimiz. Bozulus6 Avşar,7 Tahtacı,8 Barak9 diye isimlendirilen veya yeline göre tamamen göçebe olan Türk aşiretlerinin de araştırmaımza konu olan bir aşiretle alakası yoktur. 10 Her ne kadar sosyal ve ekonomik organi­ zasyon bakunından bu gruplar arasında büyük farklar yok ise de, coğrafi çevre ve dil, bazı sosyal yapı farklılaşmalanna sebep olmuştur. Göçebe Kürt aşiretlerinin daha ziyade Doğu 5. Faruk Sümer, XVI. Asırda Anadolu'da Suriye ve Irak'ta Yaşayan Türk Aşiretlerine Umumi Bir Bakış, I FM, Cil! ll, No: 1 -4, I stanbul 1 949-1 950, s. 5 1 1 6 . Faruk Süm er, Bozulus, DTCFD, Cilt 7, Sayı 5, Ankara 1 949, s . 29 7. Faruk Sümer, Avşarlara Dair, Fuat Köprülü Armağan ı , I stanbul 1 953, s. 453. 8. Ali Rıza Yalg ın, Cenupta Türkmen Oymakları, Kısım 1 , 2, 3, 4, 5. Ankara 1 933·1 939 9. Cahil Tanyol, Baraklarda Örf ve Adet Araştırmaları, Sosyoloji Der­ gisi, Sayı 7, I stanbul 1 952, s. 71 1 O. Ahmet Refik, Anadolu'da Türk Aşlretlerl, I stanbul 1 930 Ali Rıza Yalg ın, a.g.e. Ali R ıza Yalg ın, Toroslarda Karatapeli Bölgesi, CHP Yayını, Anka­ ra 1 950 ' Xavier de Planhol, a.g.e. Fuat Köprülü, Osmanlı Imparatorluğu'nun Etn ik Menşel Mesele­ si, Belleten, Ci� 7, Sayı 28, s. 2 1 9-3 1 3, Ankara 1 943 M. Tayyip Gökbilgin, Rumellde Yörükler, Tatarlar ve Eviad-ı Fatl­ han, lstanbul 1 957 Cengiz Orhonlu, Osman lı Imparatorluğu'nda Aşiretleri lskan Te­ şebbüsü (1 961 -1 896), I Ü EF Yayını, I stanbul '1 963 36


ve Güneydoğu Anadolu step ve yayialarında yaşayıp Kürtçe konuşmalanna karşılık Türkmen ve Yörükler, Güney ve Gü­ neydoğu Toroslarda (Türkmen) , Batı Anadolu, Marmara ve Trakya'da yaşayıp (Yörük) Türkçe konuşurlar.

GÖÇEBE AŞİRET DEYİMİNİN TAHLİLİ, BENZER

C.

MÜESSESELERLE ARASINDAKİ FARK ·� Problemi ortaya koyarken belirtilmesi gereken faktörler­ den biri de, göçebe aşiret deyiminin ifade ettiği anlarnın tah­ lili, bunlara benzeyen diğer kavramlarla olan rnuhteva farkı­ nın ortaya konulrnasıdır. Burada belirtilmesi gereken ilk iş, - Gerçek göçebelik - Yayıacılık - Yan Yayiacılık - Transhumance ı ı arasındaki rnuhteva farkın ı isabetli bir şekilde ortaya koy­ maktadır. İlk bakışta bu kavrarnlar arasında büyük farklar görülrnüyorsa da problemimizin doğru olarak ortaya konma­ sının sağlanması bakırnından üzerinde titizlikle durulması gerekir.

a)

Bir kere gerçek göçebelik daha ziyade belirli bir insan

grubunu , bunun geçirn tarzını, rnevsirne göre hayvanlarla beraber insanlarm da göçmesini ifade ettiği halde yaylacılık, yan yaylacılık, transhumance mevsirne bağlı olarak yalnızca hayvan göçü demektir.

b)

Transhumance, yayıacılık ve yarı yayiacılığın birçok

özellikleri müşterektir. Ve bu özellikleri saptamak çok defa güç bir hal almaktadır.

c)

·

Transhumance , yayiacılık ve yan yaylacılıkta, bütün

bir yıl içinde oturolan daimi bir ev, ekip-biçme, bitki, ağaç yetiştirme mevcuttur. Buna paralel olarak, küçük çapta el sanatlan da geliştiği halde gerçek göçebelikte bu yoktur.

d)

Şu halde gerçek göçebelik belirli bir insan grubunun

1 1 . Genellikle mevsime bağlı olarak careyan eden hayvan göçü anlamı­

na gelen bu tabiri aynen almayı tercih ettik.

37


yegane geçim tarzıdır. Transhumance , yayiacılık ve yan yay­ Iacılık ise saban kültürünün yanı sıra onu destekleyen hadi­ seler olarak görülmektedir.J2

e) Yayıacılık ve yan yaylacılıkta yazın otlaklama faaliyeU

loşm ahırlama

olarak devam eder. Transhumancede ise

ahırlama yoktur. Sürüler mevsimine ve bitki örtüsü şartlan­ na göre otlaktan otlağa göç ederler.

f)

Yaylacılık ve yan yayiacılık step bölgelerinde, yüksek

dağ, otlak, çayır ve meralarında, dağlık bölgelerdeki vadiler­ de yapılan tarla ziraatı alanlannda kendini gösterir. 1 3 Buna karşılık transhumancede birbirini tamamlayan iki step yani yüksek dağ stebi "plato", "yayla" bir de Akdeniz stebi olmak üzere iki çeşit otlak vardır. Bu değişik otlak çeşitlerı mevsi­

me göre faydalanılan bir haldedir.

g) Yayıacılık ve yan yayıacılık aşağı yukarı birbirine ben­ zeyen terimler ise de bazı farklarını ortaya koymak müm­ kündür. Yayıacılık step bölgesi temeli üstünde yüksek dağ, otlak, çayır ve meralannda ve dağlık bölgelerdeki vadilerde ekip-biçme, bitki ve ağaç yetıştırme gibi faaliyetler alanında kendini gösterir. Yazın kuraklık ve sıcaklığın artması ile bu gil;ıi faaliyetlerde bulunan insanlar sürülerini alır ve dağlara, serin yerlere çıkarlar. Zaten adı geçen insan gruplannın ova, dağ etekleri ve vadilerdeki evlerine karşılık yaylalarda da ev­

Erdemli Kazasının İnkl­ Ha,kkında Bir Arattırma" adlı çalışmasında yay­

lert vardır. Prof. Dr. İbrahim Yasa

taf PlAnı

..

ıacılığın bu ekonomik yönü dişında sosyal kaynaşma . hoşça vakit geçirme, tebdil hav:a etme gibi sosyal yönlert olduğunu

da belirtmektedir. l4 Bu gayri ekonomik faaliyetler yaylacılığı daha güzel açıklar kanısindayım.

1 2. Burkhard Hofmeister Wesen Und Erscheinungsformen Der Trans­

hurmance; Zur Duskiussion UM Einen Agrargeorraphiscnen Begriff Sonderdruck Aus "Erdkunde, Arehiv Fur Wissenchaftliche geograp­ hie" B and XV. Lfg 2, 1 96 1 Bonn, s. 1 22. 1 3. Burkhard Hofmeistar, a.g.e., s. 1 23. 1 4. lbrahim Yasa, Kenan Taşpınar, Erdemli Kazasının lnklşaf PlAnı -Hakkında Bir Araştırma, TODAIE Yayını, Ankara 1 959, s. 1 4. Cemal Arif Alagöz, Anadolu'da Yaylacılık, CHP Yayını, Seri 1, Kitap 25; Ankara, 1 938 38


Yan yaylacılıkta ise sosyal kaynaşma, hoşça vakit geçir­ me, tebdil hava etme gibi gayri ekonomik faaliyetler dışında

ekonomik amaç daha büyük rol oynar. Burada da tanmın

tarla tanını ile ilgili kısımlan gelişmiştir. Fakat hayvancılık da büyük rol oynar. Esas fark ise çiftliğin mevsime ve fayda­ lanılan meraya göre durumudur. Çiftçiler, dolayısıyla sürü sahipleri dağ önlerinde yerleşiktirler. Yaza doğru kuraklığın ve sıcaklığın baş göstermesi ile yem darlığı ortaya çıkarsa sürüler birkaç çoban ile yayladaki meralara gönderilir. Bu­ rada, yaylacılıkta olduğu gibi insaniann göçü söz konusu değildir. Fakat gerek yaylacılık, gerekse yan yayıacılık sürü sahiplerine daha fazla hayvan besleme imkanı bağışlar. Za­ ten bir yüksek dağdan faydalanmaksızın geniş hayvan sürü­ leıini hanndırmaya imkan yoktur. Bu farklılıkları ortaya koyduktan sonra: Şu tarifleri ya­ pabiliriz:

(1)

Gerçek göçebelik sabit bir konuta bağlı olmadan ekip

biçme. bitki ve ağaç yetiştirme gibi faaliyetler dışında, tarı­ mın yalruz hayvancılık kısmı ile uğraşan. hayvanıarına daha iyi otlaklar bulabilmek için mevsim ve bitki örtüsü durumu­ na göre yayladan yaylaya, yayladan ovaya ve steplere göçen, daima çadır hayatı yaşayari ve üyeleri arasında soy-sop iliş­ kileri kuvvetli olan bir insan grubunun faaliyetidir. 15

(ll)

Yaylacılık, step bölgesi temeli üzerinde , tarla tanını

faaliyetleri ile birlikte hayvancılık yapan, yaz aylannda, sü­ rülerin daha iyi beslenebilmesi ve daha iyi ürün elde edebil­ mesi için, 1 ,5-2 ay yaylaya çıkan insanlarm faaliyetidir. Do� layısıyla burada hayvanlarla birlikte insaniann gücü de bahis konusudur. Wolf-Dieter Hutteroht yayıacılık terimini yan göçebelİk şeklinde ifade etmiştir. l6

Necdet Tunçbilek, TOrklyede Yayialar ve Vaylacılık, IUCED, Cilt 7, Sayı 1 4, Istanbul 1 964, s. 1 5-28 1 5. Burkhard Fofmeister, a.g.e. , s. 1 24 Fredric Bath, Le nÖmadisne dans les montaganes etles hautes Pla­ teaux L'ASIA Sud-Ouest, Xavier de Planhol, Geographie Politique et nomadisme en Anatolie, Riss-UNESCO. 1 6. Wolf-Dieter Hurtteroht, Bergnomaden und Yaylababauern im Mittle­ ren Kurdischen Taurus, Marburg 1 959, s. 37-42-1 65 39


(lU)

Yan yaylacılık, yine step bölgesi temeli üstünde tar­

la tarunı faaliyetleri ile birlikte hayvancılık yapan insanlann,

yaz aylannda kuraklık ve sıcaklığın artması ile sürülerini birkaç çoban ile birlikte yayialardaki meralara gôndermesi

faaliyetidir. Bu bakımdan burada söz konusu olan yalnız hayvanlarm göçüdür. Sürü sahipleri sabit kalır.

(iv)

Transhumance, mevsiine göre metalardan faydalan­

ma zorunluğu ile büyük mesafeler arasında, sürü göçmeterı­

ni ifade eder. Sürü sahiplerinin konutlan sabittir ve eksert­

ya tarla tarunı ile uğraşırlar. İkiimin zon.ınlu kıldığı değil

fakat doğrudan doğruya tanmsal işletmenin zorunlu kıldığı şartlardan dolayı bir kış ahırlaması mevcut olabilir. 17

Bu sınıflamadan sonra şunu söyleyebillıiz. Araştırma

konumuzu teşkil eden insanlar yayıacı ve yan yayıacı değil­

dir. Gerçek göçebedir. İleride bu insan grubunun, ovalardan

yaylalara, yayialardan ovalara göç hadisesi incelenirken da­

ha iyi bir şekilde görüleceği gibi zaman zaman trashumance

olayının da izlerini görebileceğiz. Bu bakımdan araştırma

boyunca aksine bir kayıt bulmadıkça aşiret sözü ile daima

göçebe aşiret tabirinin ifade ettiği anlam anlaşılmalıdır. Zira

göçebe olup da zamanla toprağa yerleşen ve toprağa bağlı

işaretler de vardır. Doğu Anadolu 'da bu Up köylerden çok ol­

duğu gibi Batı'da da vardır. Örneğin, Sindel 1 8 Araştırma ko­

numuz bu tip aşiretlerle de ilgili değildir.

(Hutteroht'un bu kitabı araştırmamızla ilgili en önemli bir kaynak olup araştırma, bizim saham ızın biraz güneydoğusunda yapılm ıştır.) 1 7. Burkhard Hofmeister, a.g.m., s. 1 31 Sami Öngör, Ortadoğu Ülkelerinde Göçebe Hayatının Bu Günkü şartları ve Göçebe Nüfusun Sedentarizasyonu, SBFD, Cilt 1 9, No: 1 , s. 1 45-1 60 Mohamed Awad, Le Nomadisme Dans Le Pays dumayen Orient (RSZA) Unesco. UNESCO, Namade et Nomadisme au Sahara (RSZA) 1 963 UNESCO, Namade et Nomadisme en Zone aride (RISS) 1 960 1 8. lbrahim Yasa, Sindel Köyü, TODAIE Yayını, Ankara 1 960 H.V. Mushan, La Sedentarisation Des Bedouins en lsrael (RISS) No: 4, 1 959, UNESCO Von Wolfarm Eberhard, Namades and Farmars South Eastarn Tur40


D.

ARAŞTIRMADA AVCI, TOPIAYICI ve TARIMSAL GÖÇEBEıER. TİCARET GÖÇEBELERİ KONU OlARAK AllNMAMIŞTIR

Araştınnamızı sınırlayan bir özellik de şudur: Göçebeler geçim tarzıanna göre kendi aralarında birçok sınıflara ayrı­ labilirlet. Örneğin gayet ilkel bir şekilde yaşayan avcı ve top­ layıcı göçebeler vardır. Bunların mevsimlik göçleri av hay­

vaniarına ve tabii bitki örtüsüne bağlıdır. Bundan başka kır hayatı yaşayan ve hayvancılık yaparak geçinen göçebeler ol­

duğu gibi tarunsal faaliyetlerde bulunan göçebelerden de söz edilebilir. I 9 Ayrıca ticaret işleri ile uğraşan göçebeler de varc dır. 20 Örneğin_ çingeneler böyle göçebelerdir. Bu göçebelik çeşitleri her şeyden önce insanlığın yerleşik bir uygarlığa ge­ çerken göçebelik sisteminde meydana gelen gelişmeleri ifade etmektedir. Bu bakımdan avcılık, toplayıcılık, kır hayatı, ti­

Ç

caret ve tarunsal göçebelik çeşitli tarih çağlan ı ınde birbiri­ ni takip eden gelişmelerdir.

Böyle bir sınıflandırma içinde bizim araştırma konumu­ za giren göçebeleri pastaral göçebelere dahil edebiliriz. Çün­ kü, bunlar avcılık, toplayıcılık devirlerini çoktan geçmiş, fa­ kat henüz toprağa bağlanınamış, geçim tarzı ticari faaliyetler olmaktan ziyade tamamen hayvancılık olan bir gruptur.

E.

GÖÇEBE AŞİRET TOPLULUKLARINI KÖY TOPLULUKLARI ile KARIŞTIRMAMAK LAZIMDIR

Belirtilmesi gereken son bir özellik de göçebe aşiret top­ luluklannın köy topluluklan ile kanştırılmaması, göçebenin de köylü olmadığının, her ikisi arasında büyük farklar bu­ lunduğunun belirtilmesidir. Gerek toplumun kuruluşu yani

key Problems of Settlement, Oriens, Voluma 6, Lıcden E. 1 Brill 1 953, s. 32-49 Von Wolfarm Eberhard, Types of Scttlement'in Souht east-Turkey Socılagus, Vol. 1 -4, 1 95 1 -1 954, s. 49-64 1 9. R. Thurnwald, Encyclopedia of Social Sciences Volumes XI-XII, Mac Millan, 1 957, s. 390-391 20. Encycolopedia Of Britancia, Vol üm es 1 5, 1 963, s. 480-481 41


sosyal ve ekonomik organizasyon. gerek değer yargılan bakı­ mından her iki grup arasında büyük farklar vardır. Bu fark­ lılığı meydana getiren faktörleri aşağıdaki maddeler etrafın­ da inceleyebiliıiz. Müşahhas olarak köy topluluğu mesafe ve mekan bakımından diğer köy topluluklarından ayn bir coğ­ rafi ve ekolojik mevkide yerleşmiş ve bu toplulukla az çok münasebet halinde olan. kendisine has bir iş gücü, sosyal teşkilatı, kültürü ve özel bir adı ile tarihi bulunan nisbeten az nüfuslu bir insan birliğidir.2 1 Bu tarife göre göçebe aşiret­ leri de il'lcelersek, kendisine has bir iş gücü, sosyal örgütü, kültürü , özel bir ad gibi bazı özellikler görebiliriz. Fakat kö­ yü meydana getiren bu unsurlann, aşiretteki görünüşleri farklıdır.

1)

Köy bir bütündür ve kademeli bir örgütü yoktur. Yal­

nız, Muhtar ve İhtiyar Heyeti gibi resmi bir örgütü vardır. Aşirette ise örgüt gayri-resmidir. Ve kademelidir. Çadır (ai­ le)den başlayarak, zoma (yerleşme şekli) kabile (kan akraba­ lığına dayanır) aşiret (hısımlığa dayanır) müşterek olarak varlığı hissedilen ulu bir kişiye kadar uzanır.

2) Aşiretteki ekonomik faaliyetler

de, farklıdır. Köylerde­

ki çeşitli iktisadi faaliyet şekillerine karşılık. göçebe aşiretle­

rinde iş güç sahası tektir. O da hayvancılıktır. Gerçi köy top­ luluklarında da iktisadi faaliyetler o kadar çeşitlilik arz etmez. Fakat buralarda tarımsal faaliyetin daha ziyade tarla ziraati ile ilgili kısunları gelişmiştir. Göçebe aşiretlerde ise bütün faaliyetler nalbantlık, keçecilik gibi hayvancılık etra­ fında toplanır. Ayrı olan faktörlere gelince;

3) Bir kere göçebe aşiretin inceleme konusu teşkil edile­ bilir bir tarihi yoktur. Çürıkü tarth insanlarla birlikte meka­ na da bağlıdır. Hadiseler mekanda geçer. Belirli bir mekanı olmayan kimselerin tarihi de çok siliktir.

4)

En mühim faktör yerleşme ile ilgilidir. Köy belirli bir

coğrafi ve ekoloj ik mevkide yerleşmiştir. Yaz-kış bütün eko­ nomik sosyal ve kültürel faaliyetler burada cereyan eder;

21 . lbrahim Yasa, Köylerln Sosyolojik Bakımdan Incelenmesinde Bazı Esaslar, SBFD, Cilt 1 4, No: 1 , Ankara 1 959, s. 1 5 1 42


Buna karşılık aşiretler göçebedir. Kışı sıcak bölgelerde, yazı seıin ve yüksek yaylalarda geçirirle:t. Böylece köy toplulukla­

nndan ekonomik, sosyal ve kültürel faaliyetler zaman ve

mekanda bir bütünlük göstermesine karşılık göçebe aşiret­ lerde bunun parçalanmış olduğunu görüliiz.

a)

İlkbahar başlannda yayiaya göç ( 1 - 1 ,5 ay kadar de­

vam eder)

b) Yaylak, yaz hayatı (4-5 ay) . c) Yayladan sıcak bölgelere göç ( l - 1 , 5 d) Step Bölgesi, kış hayatı (4- 5 ay)

ay devam eder)

Göç genellllde kademeli olur. Herhangi bir aşiret yay­

lamk veya kışlak bölgesine doğrudan doğruya ulaşmaz. Yol boyunda birçok yerlerde konaklar. Diğer taraftan yayla ha­

yatına başlayan bir aşiret bütün yazı aynı yerde geçirmez.

Ot ve su durumuna göre, dağ ve yayladan başka bir dağ ve­ ya yayiaya göç edilir. O halde başlıca dört kısımda ele alınan bir yıllık ekonomik, kültürel ve sosyal faaliyetler çevre farklı­ Iıkianna göre kendi aralannda da birtakım bölünmelere uğ­ ramışlardır.

5)

Bu aynlığı ortaya koyan temel faktörlerden bin de

mülkiyet durumudur. Şöyle ki, bugün herhangi bir köy top­

luluğunun bizzat bir yöresel idare, yani tüzel kişiliği olan

kamu idaresi olarak, köy orta mah. yaylak, mera gibi birta­

kım mülkiyete sahip olduğu gibi, köylünün de kendine has

özel mülkiyet! vardır. Bu mülkiyet hayvanlar, ev, bir takım menkul, gayri menkul (değirmen) gibi mallar, üretim araçla­ rını kapsamı içine alır. Göçebe aşiret topluluklannın mülki­

yet! ise besledJkleıi sürülerin dışına çıkamaz. Modern Türk Devleti haklı olarak göçebe aşiret topluluklannı bir yöresel idare, bir tüzel kişi olarak tanımadığı için bunlann mülkiye­

tine ayrılmış herhangi bir arazi de yoktur.22 Dolayısı ile

22. M. Şerif Fırat, Doğu lılerl ve Varto Tarihi, MEB Yayını, Ankara 1 961 , Önsöz; Minnorsky, Hamidiye Alayları, lA. Kürtler Maddesi, Cilt 6, Istanbul 1 955, s. 1 1 06; J . Frodin, Nevere Kulturgeorgaphics­ he Vandlungenim der Ostlichen Türkei Sonderdruck aus der Zeit sehritt Der Gessellesehaft fur Erdkunde Zur Berlin, 1 944, Nr. 1 /2, s. 1 -20 43


bunlar kışlık ve yazlık konaklama yerielini yayla, dağ ve stepleıine göçmeden evvel kiralarlar. Kiralama işi ya Beledi­

ye, İl Özel İdaresi, Çiftçi Koruma Örgütü gibi kamu idareleri ve kamu kuruluşlan ile veya yerleşik bölgelerde, · yani, köy ve kasabalarda bulunan "Feodalizm kalıntısı mahalli bey­ ler"le olur.23

6)

Diğer bir fark, sosyal antropolojinin inceleme konusu

olan bir unsurdur çadır. Yerleşmiş ve toprağa bağlı olarak yaşayan insanların kendilerine konut olarak seçtikleri eve karşı göçebe aşiretler devamlı hareket isteyen, bünyevi özel­ likle· ine göre çadırı meydana getirmişlerdir. Bir yayla ve dağ

yü7 ..inde toplu bir halde ve kara kara göze çarpan çadırlar gö ;ebeliğin en belirgin özelliklerindendiL Çadırın kendisi maddidir. Fakat çadır etrafında teşekkül eden pek çok kül­ türel ve sosyal değerler mevcuttur. Örneğin, sosyal yapı için­ de kademeleri çadırıara bakarak izleyebiliriz.

Ziya Gökalp, KOrt Aşiretıerl, Barış Dünyası, Sayı 1 3, Nisan 1 963, s. 241 -243 Kürtler ve Kürt aşiretleri hakkında en esaslı kaynak Şerefname'dir. Şerefname XVI. ası rda Bitlis Beylerinden Şeref Han tarafından yazıl­ mıştır. Eser iki kısımdan meydana gelmektedir. Birinci kısım kurulu­ şundan, XVI yüzyılın sonuna kadar Osmanlı tarihini, ikinci kısım ise Kürdistan tarihini ele alır. Ikinci kısımda konumuz ile ilgili çok kıymetli bilgi vardır. Şerefhan, bu kitapta aşiretlerin büyümeleri, birbirleriyle anlaşmazlıkları, savaşları, parçalanmaları yanında, sosyolojik, etne­ lojik folklorik yönlerine de dokunuyor. Kürtlerin tarihi hakkında en kıymetli kaynak olarak bilinen bu kitap Rusça, Almanca, Ingilizce, Fransızca, Arapça, Farsça gibi pek çok Doğu ve Batı dillerine tercü­ me edilmiştir. FRITZ'in Les Kurdes isimli kitabı da Şerefname'nin Fransızcaya ter­ cümesinden başka bir şey değildir. Daha sonra, Frodin'in, Ziya Gö­ kalp'in Minnorsky'in yaptığı çeşitli çalışmaların temel kaynağı yine Şerefname'dir. Arap harfleri ile yazılan bu kitap henüz yeni alfabeye aktarılmam ıştır. Fakat Avni Doğan, Diyarbakır'da 3. Bölge Müfettişi iken, bu eseri yeni harflerle yazdırıp yalnız üç nüsha halinde daktilo ettirmiştir. Eserin bir nüshası Istanbul Beyazıt Kütüphanesi'nde bir nüshası Milli Kütüphane'de, bir nüshası da Bitlis Dava Vekillerinden Suphi Uluer'de mevcuttur. 23. Bu özellik ilerde "yaylaların kiralanması" sorununda etraflı olarak in­ celenmiştir. 44


7)

Sosyal antropolojinin inceleme alanı olan diğer bir

unsur soy-sop kavranu etrafında toplanabilir. Köy topluluk­

lan soy-sop bakımından kuvvetli bir birlik teşkil etmezler. Dolayısı ile köydeki çeşitli zümreler çeşitli sülalelerden gel­

me insanlar bulunabilir. Akrabalık ve kan hısımlığı köyün ekonomik faaliyetlerinde ve sosyal hayatında yegane faktör

değildir. Halbuki bir aşiretin hayatında kan rabıtası ve akra­

balık çok önemlidir. İşte bu kuvvetli kan rabıtası sayesinde

aşiretin bütün kişileri "anca beraber, kanca beraber" zihni­

yeti ile hareket ederler. Aşiretin diğer bütün sosyal müesse­

y

seleri bu temel etrafında şekillenmiştir. Ekonomik faali etle­

rin , karar verme mekanizmasının, bir otoriteye bağlılığının diğer aşiretlere. toprağa bağlı ve yerleşmiş insanlara karşı "bizlik" duygusunun meydana gelişinin temelinde bu faktör yatar. Köy topluluğu mesafe ve mekan bakımından diğer köy­

topluluklarından ayn olduğu halde aşiretlerde bu unsur da­ ha karmaşıktır. Örneğin herhangi bir yaylayı ele alalım. Ora­

da her sene farklı farklı aşiretlert, farklı farklı kabileleri

görmek mümkündür.

ts) Çeşitli sosyal ve ekonomik etkiler sonucu köy toplu­

luğu dışa karşı açılmıştır. Dışan ile az-çok ilişki h�lindedir.

Aşiret ise içinde kapalı bir gruptur. Gerek diğer aşiretlerle,

gerek köy, kasaba, şehir gibi topluluklada ilişkisi çok dar­ dır.

9)

Her iki topluluğu ayıran son bir faktör olarak da nü­

fus unsurunu gösterebiliriz. Köyün nisbeten az olan nüfusu­

na karşı göçebe aşiretin bünyesinde geniş nüfuslan topladı­

ğını ileri sürebiliriz·.

Bu

nüfus

her ne

kadar mekanda

dağınık bir vaziyet gösterirse de, köy nüfusundan çok farklı­

dır.

F.

GÖÇEBE AŞİRETİN TARİFİ

O halde artık araştırmamıza konu teşkil eden bir göçebe

aşiretl tarif edebiliriz. Göçebe aşiret sabit bir konuta ve top­

rağa bağlı olmadan tanmsal faaliyetlerin yalnızca küçük baş hayvancılığı kısmı lle uğraşan, 24 hayvarılarllıa daha iyi ot-

24. Bilhassa Toroslar bölgesinde yaşayan bazı aşiretler deve gibi büyük

baş hayvanlar da beslerler.

45


!aklar bulabilmek için mevsim ve bitki örtüsü durumuna gö­ re yayialardan steplere, steplerden yaylalara göçüp, daima çadır hayatı yaşayan, az çok kapalı bir ekonomiye sahip, kan akrabalığı ve birlik duygusu gibi bağlarla birbirine bağ­ lı, daima b;r şefe bağlanmayı tercih eden, okuması, yazması ve kültür seviyesi düşük geleneksel bir gruptur. Gerçek gö­ çebelik ise böyle bir grubun yaşama düzeni, iktisadi sosyal ve siyasal faaliyetleridir.

O halde bir göçebe aşiretin en mühim karakteri tama­ men göçebe olması, yalnız hayvancılıkla ilgili faaliyetlerde bulunması. pratik bir konut tipi geliştinn esi ve üyeleri ara­ sında soy-sop durumunun mevcut olmasıdır. Üyeleri arasın­ daki bu soy-sop durumunu politik bir özellik olarak ele al­ mak da mümkündür. Il

ARAŞTIRMANIN VARSAYIMLARI

Göçebeliğin, topluluklann yerleşik medeniyete geçerken bir dönüm teşkil ettiğini, bu bakırndan göçebe toplumsal düzeninin geçici olduğunu temel bir hareket noktası olarak kabul ediyoruz. Diğer hipotezleri başlıca şu maddeler altın­ da toplayabilirtz.

Ali Rıza Yalgın, a.g. eserler. Xavier de planhol, a.g.e., s. 1 90-234 Ayrıca Suriye ve Irak'ta göçebe ve yarı göçebeyi ayıran en bariz fark birinin deveci olmasına karşılık ötekinin koyuncu olmasıdır. Bk, Sami Ö ngör, Ortado�u. Siyasi ve Iktisadi Coğrafya, SBF Yayı­ nı, A nkara, 1 964, s. 81 (Bu ayırım Türkiye için do�ru dej;Jildir); Ro­ bert Montagne, Çöl Medeniyet!, Çev. A. Yakalıo{llu, MEB Yayını, Is­ tanbul 1 950, s. 1 3- 1 4 Di�er taraftan bazı Orta Asya kabilelerinde at, öküz, rengeyiği gibi hayvanların da kullanıldığını görüyoruz. Bk, B. Y. Vladimirtsov, Mo­ ğalların Içtimal Teşkilatı (Moğol göçebe feodalizmi) Çev. Abdülka­ dir lnan, TIK Yayını, Ankara 1 944, s. 61 W. Radloff, Çev. Ahmet Tamir, Sibirya'dan 1, ME B Yayını, I stanbul Kısım (x) 1 954 (Kısım (xx) 1 956 Sibiryadan ll, ME B Yayını, istanbul Kısım (x) 1 956, Kısım (xx) 1 957 (Gerek Radloff, gerek Vladimirtsov'un eserlerinde) Orta Asya'daki Türk kavimlerinin göçebeliğine ait kıymetli bilgiler vardır. 46


(l) Gerçek göçebe bir hayat düzeninde, sosyal ve ekono­ mık ilişkiler tamamen ilkel şartları haiz olup, grup ekono­ mık bakınundan kendisine yeterlidir. Yani, kapalı ekonomi yapısı mevcuttur. (ll) Grup, toplumsal ekoloji şartlanndan tamamen ba­ ğunsız yaşamakta, dış faktörler ile hiçbir ilişki ve bağıntısı bulunmamakta. istediği şekilde konaklamakta ve hareket etmektedir. Hatta jandarmadan başka kamu idarecilerinin varlığından bile haberdar değildir. Bu bakımdan grup içinde kültü_r değişmesi hadisesi ve toplumun dışan ile bütünleş­ mesi çok yavaş olmaktadır. ·

(lll) Böyle ·bir toplumda esas düzeni dini kaideler organi­ ze etmektedir. Kadınlarm hiçbir hakimiyet hakkı olmaması gerekir. (lv). Ve yine böyle bir toplumda sosyal dayanışma çok kuwetlidir. Tabiatı icabı, fert, kaba ve sert yaradılışlıdır. Fa­ kat onun bu özelliği köy, kasaba ve şehir insanıanna zarar da verebilir. lll.

TEORİK MODEL

Bu tezde söz konusu edilen herhangi bir toplumun ha­ yat şartlan, yaşayış tarzı. yani monografisi değil. sosyolojik bir problemdir. Bu problem yukanda sayılan özellikleri gös­ teren göçebe aşiret topluluklannda, kültür değişmeleri sıra­ sında, sosyal müesseselerin birbirine bağlanış tarzını ve fonksiyonel ilişkilerini ortaya koymaktadır. Biz bu problemi, kültür, sosyal yapı. sosyal değişme ve sosyal problem ana konulan etrafında şekillendirmek istiyoruz. Bu bir sosyal değişme analizidir ve geniş ölçüde sosyal değişme süreci içi­ ne giren göçebe aşiretleri bu açıdan ele almakta fayda var­ dır.

A.

KÜLTÜR

Sosyoloji. sosyal antropoloji ve sosyal psikoloji gibi ilim­ lerin üzerlnde en fazla durduklan konu kültürdür. Güı'llü k hayatta ve ilim dilinde kültürün çok çeşitli anlamlan olması­ na rağmen biz genel bir tarif vermekle yetineceğiz. "Kültür, 47


bir toplumun yaşayış tarzının bütünüdür." Bu bütünlük, toplum içinde mevcut her nevi bilgiyi, alakalan, itiyatlan, kıymet ölçülerini, umumi alışkanlıklar görüş ve zihniyeti ile her nevi davranış tarzını içine alır. Bütün bunlar birlikte, o cemi:,et mensuplannın ekserisinde mevcut olan ve onu diğer toplumlardan ayırt

eden hususi bir hayat tarzını temin

eder.25 Şimdiye kadar kültür konusu üzerinde çalışan kimseler­ · den bazıları. özellikle Avrupa'd a gelişen sosyoloj i doktrinleri kültürü , maddi kültür ve manevi kültür diye ikiye ayırmışlar ve değişmeyi bu ikisi arasındaki ilişkiye göre açıklamışlar­ dır.26 Bu anlayışa göre bir toplumun kullandığı araçlar. yi­ yecek ve beslenme alışkanlıkları, konut tipleri, ulaştırma ve haberleşme usulleri, iş-güç şekilleri, yani, ihtiyaçlan gider­ me usullerinin bütünü, kültürün maddi yönünü, aile, eği­

tim. öğretim, sağlık. özel sanatlar. yardımlaşma, hukuk, ta­

rih, dil. gelenek vs. ise kültürün manevi yönünü meydana getirmektedir. Kanaatımca kültürün maddi ve manevi diye ayınmı pek isabetli değildir. Çünkü adı geçen unsurlar ara­ sındaki illşki o kadar sıkıdır ve bu unsurlar birbirleri üzeri­ ne o kadar etki yaparlar ki kültürü ancak bir bütün olatak ele alıp tetkik etmek çok daha doğru bir yol olur. Örneğin. göçebe aşiretlerin devamlı hareket isteyen yapısal özellikleri­ ne göre meydana getirdikleri çadırı ele alalım. Çadırın kendi­ si maddidir. Fakat çadırın yapılmasında. herhangi bir bölge­ ye göçüldüğü zaman kurulmasında. büyüklüğünün, küçük­ lüğünün ifade ettiği anlamda pek çok manevi unsur rol oy­ nar. Çadır yapılırken kıl. tezgah gibi ham madde yanında bunlar da düşünülür. O halde kültür bir bütündür. Her kül­

tür bütünü, değerler yaratışının iledeyişi halinde meydana gelir ve müesseseler hallnde objektif bir durum alır. Aynı ko­ nuyu . sosyoloj iden başka sosyal antropoloji de ele almakta­ dır. Fakat her iki disiplinii). konuyu ele almalan farklıdır. Şöyle ki, sosyolojik araştırma yaparken bütün dikkati bir coğrafi muhit üzerine yerleşmiş olan insan kitlesinin sosyal organizasyonu, teknolojisi, sosyal kıymetleri ve müesseseleri

25. Mümtaz Turhan, Kültür Değlşmelerl, 2. Baskı, EFY, Istanbul 1 959, s. 40 26. Mümtaz Turhan, a.g.e., s. 36 48


ile olan ilişkilerine çevirmek gerektir. Bu bakımdan evler.

üretim araçlan, vs. ele alındığı zaman bunlann kökünü. ta­

rihini, yayılışını araştırmaya değil bütün unsurlann toplu­

mun bütünlüğünü sağlamaktaki rolleri üzerinde durulur.

D iğer taraftan sosyal antropoloj i en saf ve en bozulmamış

kültür unsurlannı yakalayıp ortaya çıkarmaya çalışır. Sos­

yoloj i ise mevcut küİtürü değerlendiriL O halde sosyal ant­

ropoloj i asıl dikkati, kültürün bizatihi kendisine sosyoloji ise sosyal çevreye çevrirır.27

Görüldüğü gibi kültür, bireylerin değil toplumlarm bir

değişkerıidir. Bu itibarla kültür ile sosyal yapı arasında çok

büyük bağlantı vardır. Sosyal yapıya şeklirıi veren ya hakim

kültür unsurlanndan biridir veya sosyal yapı, çeşitli kültür unsurlarının bir görüntüsüdür.

B.

SOSYAL YAPI

Sosyal yapı, bu yapıyı meydana getiren sosyal müesse­

selerin, insan ilintilerinin ve bunlann karşılıklı münasebet­

lerinden doğan sosyal · değerlerin birbirlerini karşılıklı olarak etkiledikleri bir bütündür. Ve bu bütün her zaman aynı ol­

mayan hız ve tempo ile değişir. 28 Toplumun yapısını29 teşkil

27. N iyazi Berkes, Bazı Ankara Köyleri Üzerinde Bir Araştırma. DTCF Yay ını, Ankara 1 942, s. 5 28. Mübeccel Kı ray, Ereğli Ağır Sanayiden Önce Bir Sahil Kasabası, DPT Yayını, Ankara 1 964 s. 6 29. Yapı kelimesi sosyolojiktir. Antrepolaklar hısımlık ba h is konusu oldu­ ğu zaman bu kelime i le ilgilenmişlerdir. Bk, Claude Levi Strauss, Sosyal Yapı, Çev. Erdoğan Güçbilmez, SBFD, Cilt 20, s. 2 Ankara 1 965, s. 682 Diğer taraftan sosyal değiş­ me ve kültü r değişmesi kelimeleri arasında nasıl bir nüans farkı gö­ rülemiyorsa sosyal yapı ve sosyal organizasyon aras ında da bir nü­ ans farkı göremiyoruz. Bu bakımdan bu iki terim aynı anlamı ifade etmektedir. Bunların yanında bir de sosyal morfoloji terimi vardı r. Sosyal yapı ve sosyal organizasyon Amerikan Litaretüründe kullanıl­ d ığı halde sosyal morfoloji bilhassa, Avrupa sosyolojisi doktrinlerin­ de görülür. (Bk, Hilmi Ziya Ü lken, Sosyolojinin Problem leri, Ed. Fak, Yayını, I stanbul 1 955, s. 258) Daha ziyade Dürkheim'den gelen, Bo­ tanik, Coğrafya ve jeoloji de daha çok kullanılan bu terimi tercih etmedik. ·

·

49


eden fonksiyonel birimler yani müesseseler, insanlar arasın­ da yerleşmiş, tekrar eden az çok devamlı bir ilişkiler sistemi­ dir. Her toplumda mutlaka gözlenebilen bu ilişkiler sistemi­ nin birincisi, insanın tabiatı işlemesinden dqğan toplum­ tabtat çerçevesi ilişkileri, ikincisi, doğrudan doğruya insan­ lar arasında doğan ilişkiler sistemidir.30 Herhangi bir toplu­ mun işlettiği tabiatla olan ili'şkileri üç yönden ele almak mümkündür.

a) Tabiatı işletme içinde kullanılan vasıtalar, teknikler, bu aletleri kullanmak için harcanan güç miktarı.

b) Tabiatı işletme faaliyetlerinin topluluğu teşkil eden insanlar arasında nasıl bölündüğü, yani iş bölümü, üretim organizasyonu vs. c) Tabii kaynaklann insanlar arasında nasıl dağıldığı, mülkiyet ilişk.i).eri. Bunlardan birincisi toplumun teknolojisini, ikincisi ve üçüncüsü insanın tabiatı işletmesinden doğan ilişkiler siste­ mini ifade eder. 3 1 Fazla gelişmemiş ilkel toplumlarda, tabiattan faydalan­ ma şekilleri ve tabiatı işletme araç ve gereçleri ancak sağ ka­ labilmeyi temin edebilecek kadardır. Buna biyolojik hayat standardı diyoruz. Fakat toplum geliştikçe gıda. · korunma, sağlık gibi ihtiyaçlar yalnız sağ kalabilmeyi sağlamakla kal­ mıyor, daha iyi yaşamayı da hedef tutuyor. Cemiyetin ayırım seviyesine uygun olarak yeni ihtiyaçlar beliriyor, toplumun tabiatla olan ilişkilert gittikçe gelişiyor, daha karmaşık bir hal alıyor.32 İktisadi temeli hayvancılık ve tamamı göçebe olan bir toplumda, ekonomik faktör, yani, toprağı işleme tekniği ve topraktan faydalaruna ile göçebeliğin mahiyeti esaslı · olarak tetkik ve tahlil edilmelidir. Ayrıca göçebelik ile soy-sop duru­ munun da incelenmesi doğru neticelere ulaşmak için şarttır.

30. Behice Boran, Toplumsal Yapı Araştırmaları, DTCF Yayını, Anka­ ra 1 945, s. 3 31 . Behice Boran, a.g.e., s. 4 32. Behice Boran, a.g.e.,s. 6 50


Bu arada mülkiyet ona bağlı olarak meydana gelen sosyal tabakalaşma ve iş bölümü üzerinde de durulmalıdır. Diğer taraftan sosyal yapı tam bir sosyolojik görüşle ele alınmalıdır. Bu sosyal şeklin kaynak aldığı ruhi temellerin de ortaya çıkanlması demektir. Aksi takdirde toplum realite­

si boş bir kalıp gibi kavranılmış olur. Bu bakımdan insanlan birbirine bağlayan ve ayıran kuwetleri de keşfetmeli. sosyal yapılarm köklü bulunduğu manevi temelleri açığa çıkarmalı­ dır.33 Önemli bir nokta da ele alınan herhangi bir sosyal gru­ bu , sosyal yapıyı diğer sosyal yapılardan tecrit edilmiş, on­ larla hiçbir ilişkisi olmayan. boşlukta yaşayan bir grup ola­ rak görmemek gerektığidir. Topluluklar kendilerine yeterlik özelliğini farklı derece­ lerde gösterebilirler. Fakat tetkik konu olarak ele alınan bir sosyal grubun coğrafi yerini ve iktisadi temelini tesbit eder­ ken diğer topluluklarla olan ilişkilerini ve daha geniş ilişkiler sistemi içindeki yerini saptarnalrta büyuk bir zorunluk var­ dır.34 Bu ilişkiler sisteminin öncelik derecesine gelince: Top­ lum yapısım teşkil eden müesseseler birbirlerine az çok etki­ tepki halinde ve birbirlerine sık surette bağlı bulunduğuna göre. bu müesseselerden herhangi birinden başlayıp diğerle­ rine geçmek mümkündür. Sosyologlardan mühtm bir kısmı sosyal müesseselerden birine üstünlükvermek suretıyle öte­ kileri ondan çıkarmaya çalışmışlardır. Bu üstünlük bazen

iktisadi, bazen ahlaki ve dini bir olaya verilmiştir. Bu tek

yönlü açıklamalann başlıca zararlan karşı tezler tarafından yalanlarunalıdır. 35 Esasen burada önemli olan şu veya bu müesseseye verilen üstünlük değil. hareket noktasının doğ­ ruluğudur. Bir bütünü tetkik için ele aldığımız zaman, han­

gi noktadan hareket edersek edelim, araştırmamız bize, top­

lumun yapısına uygun, güvenilir ve birbirini tutan bilgi

temin etmektedir. Hareket noktasının doğru olarak ortaya '

33. Hans Freyer, Sosyolojlye Giriş, 2. Baskı, Çeviren Nermir:ı Abadan, SBF Yayını, Ankara 1 963, s. 1 7 34. Behice Boran, a.g.e., s . 1 O 3S. Hilmi Ziya Ülken, a.g.e., s. X 51


koyulmasında ve problemin çözülmesinde bunun büyük ro­

lü vardır. Diğer taraftan toplum yapısının bir bütün teşkil etmesi, bütünün parçalan arasındaki bağın çok kuvvetli ol­

ması, bu parçaların hepsinin aynı ağırlıkta olmasını gerek­ tinnez. 36 Bu bakımdan biz araştırmamızda toplum tabiat ilişkilerinden hareket ederek bu ilişkilerden doğan müesse­

selere, oradan bu ilişkilerin meydana getirdiği sosyal taba­

kalaşmaya ondan sonra diğer müesseseleri ele almayı mete­ dolojik bakımdan daha doğru buluyoruz. Yani,

a)

Belirli bir nüfus topluluğunun mekanda, belirli bir

yeri ve düzeni olan yerleşme şekilleri, göçler, konaklama yer­ lerinin coğrafi şartları, yani, fizik ve toplumsal ekoloji,

b) Belirli bir mekanda yaşayan,

sınırları, kemiyet ve key­

fiyeti belirli bir nüfus topluluğu , yani demokrafik şartlar.

c)

Bu nüfus topluluğunun topraktan faydalanmak için

meydana getirdiği teknik, iktisadi faaliyetler, ıstıhsal organi­ zasyonu , iş bölümü, mülkiyet ilişkileri, sosyal tabakalaşma.

d)

Bunlara bağlı olarak şekillenen din, aile, sağlık, gayri

resmi eğitim v.s. gibi sosyal müesseseler, sosyal problemler.

C.

SOSYAL DEGİŞME

İnsan tabiatı değişsin veya değişmesin insanın içinde

yaşadığı muhit kısmen insanların müdahalesiyle, kısmen in­

sanın , kontrolü olmaksızın değişmektedir. İnsanın muhiti ile olan ilişkilerindeki değişme diğer insanlarla olan ilişkilerin­

deki değişme demektir. Değişme her şeyden öce sosyal ve

kültürel yapıya bağlıdır. Ve bu yapı nasıl olursa olsun az ve­

ya çok değişme halindedir. Bu bakımdan mutlak bir kültür yoktur. Var olan kültürel relativizmdir. Bir toplumun kültürü, yarattığı değerler düzeni, fizik ve

toplumsal ekolojisiyle çok yakından ilgilidir. Örneğin deniz kenannda yaşayan bir toplulukta ticaret çok gelişmiş oldu­

ğu halde, denizlerden uzak, çeşitli yol şebekelerinin dışında

36. Behice Boran, a.g.e., s. 9 52


bir toplulukta basit bir tarım g�lişmiştir. Tabii sosyal organi­

zasyon birinci �rupta daha fazla gelişmiştir. 37

Kültür unsurlannın birikimi yeni icadlar sosyal değiş­

menin başta gelen faktörlerinden biridir. Fakat aynı derece­

de önemli olan toplumun yeni icatlara karşı davranışı, bu

icatlann uygulanması bakınundan aldığı vaziyettir. Bu ba­

kımdan değişmenin hareket noktası alışkanlıklar ve zihni­

yetteki yöneliş tarzlan ile yakından ilgilidir. Her rte kadar kültürde meydana gelen b aşkalaşmalar, teknoloj ik değişik­

liklerin sebep olduğu yenilikler bazı tesirler ihtiva ederlerse

de bu temel değişmeye ayak uyduran ferdin zihniyetini de hesaba katmak lazımdır. 38 0 halde bir icat ne kadar' mü es­

sir olursa olsun kabul edilmeden önce cemiyet kültürünün

onu kabul edecek hazmedecek kadar olgunlaşması gerekir.

Yeni iktisadi ve sosyal sistemler, toplumun seviyesi ve inanı­

şı, bunları aniayacak ve uygulayacak kadar gelişmedikçe

tatbiki bir kıyınet ifade etmezler. Dolayısı ile icatlar kendi

başıanna bir değişme meydana getirmezler. Değişme ancak toplumun icadı uygulaması neticesinde meydana gelir. Ve

yine insanlar muayyen bir tembih durumu ile karşılaşınca pasif değil aktif davranıTlar. Yani bir tenbih insan üzerinde kendisine has değil o insana hasbir etki meydana getirir. Bu

insanlarm aynı tembih'e karşı farklı reaksiyonlar göstermesi

gerçeğini ortaya koyar.39 Bu yüzden çeşitli za:rpan ve yerler­

de uygulama alanı bulan aynı icat farklı farklı değişmeler

meydana getirmektedir. Diğer taafta nüfus yoğunluğu, belli

bir bölgeye çok sayıda nüfus yığılması, bunlann gıda, giyin­

me, iş bulma ve dinlenme ihtiyaçlannın tatmininde yeni yol-

37. Robert R. Barringer, George 1. Blankten Raymond W. Vaclı , Social Change in Developing Areas, Sherkman Company. Cambridge, Massachusetts, 1 965, s. 5 Özer Ozankaya, Teknik Değişmalerin Toplumsal Etkilerin in ince­ lenmesinde Temel Kavramlar, SBFD, Cilt 1 9. Sayı 2, Ankara, 1 964, s. 3 1 7 38. Orhan Türkdoğan, Seçilmiş Bazı Yerli ve Göçmen Zümreleri Üze­ rinde Sosyal Değişme Modelleri, I FM, istanbul 1 968, Cilt 23, Sayı 3-4, s. 1 34 vd. 39. D. Krech, R. S. Curutchfield. Sosyal Psikoloji, Çev. Erol Güngör, lüiF Yayını, lstanbul 1 965, s. 43 vd. 53


lar aranması gibi biyolojik faktörler de fertler arasında yeni ilintiler gerektirebiliriz. Örneğin, belli bir yaş gurubundaki nisbetsiz bir fazlalık veya azlık, ölüm ve doğum nisbetindeki değişiklikler sosyal değişmeye faktör olabilir. Bütün bu faktörler bize sosyal değışınede fizik ve sosyal ekolojinin çeşitli kültürel birilanelerin, teknolojik seviyenin çok büyük rol oynadığını göstermektedir. İşte göçebe top­ lumsal hayatındaki değişmeleri bu . açıdan incelemeye ve kavramaya çalışmak gerekir. Yukanda da ifade ettiğimiz gibi bu toplumsal yapı, yu­ kanda sayılan faktörlerin etkisi altında, gerek insanların ira­ desi ile gerek ınsanların iradesi dışında daima bir değişme içinde bulunmaktadır. Şüphesiz ki değişme, toplumsal yapı­ nın her kesiminde aynı şekilde meydana gelmez. Fakat top­ lumsal dinarnizmin yine kendi bünyesinden ortaya çıkardığı tampon mekanizmalar40 toplumsal yapıyı yine dengeye geti­ rir ve bir bulıranın önüne geçer. Değişme eskiden mevcut, alışılmış şartlan ve insan ilintilerini başkalaştıran yeni fak­ törleri ifade eder. Dolayısı ile toplumsal yapının herhangi bir tarafında değişmenin olması toplumsal düzende meydana

gelen bir farklılığı gösterir. Fakat bu tampon mekanizma es­

ki düzen ile yeni düzen arasında ilişki kurarak yine toplum-: sal alıengin devamını sağlar. Muhtemel bir çözülmenin önü­ ne geçer ve değişime uğramıŞ olan eski müesseselere yeni yeni fonksiyonlar kazandırır.

Sosyal organizasyon gelişir,

toplumsal ekoloji ile bütünleşme temin edilir ve toplumsal gelişme sağlanır. Bu bakımdan toplum dinamizminin ortaya çıkardığı bu mekanizmalar sosyal değişmeye karşı koymanın da önüne geçer. Yani, yeniliklere ve sosyal . değişmeye karşı direnme artık söz konusu edilemez. Bütün bunlan, eski düzenden yeni düzene birden bire vasıtasız olarak geçilmeyip, arada birtakım kadernelerin olduğu, sosyal değişmenin ani olarak değil, kademelenmeler yoluyla gerçekleştiği şeklinde anla­ mak daha doğrudur. Prof. Kıray'ın tampon mekanizmalan,

40. Tampon Mekanizmalar, Tampon Fonksiyonlar tabiri Türk Sosyoloji­ sinde llk defa Prof. Dr. Mübeccel Kıray tarafından kullanılmıştır. Mübeccel Kıray, a.g.e., Özellikle Giriş ve Sonuç bölümleri. 54


bu kadernelerin dolayısı ile sosyal değişmenin zincirleme re­ aksiyonlar şeklinde meydana geldiğini de açıklayacak nite­ liktedir. Fakat askeri müdahaleler, radikal teknolojik değişiklik­ ler, sel, yangın, deprem vs. gibi durumlarda ise tampon me­ kanizmalann doğması için gerekli vakit bulurunadığından buhranlann önüne geçilemez. Dolayısı ile sosyal problemler de doğar ve sosyal hayat meydana gelen yeni şartlara göre ayarlanamaz.

D.

SOSYAL PROBLEM

Sosyal problem · mefhumunu, XIX.

asır sosyologlannı

meşgul eden genel problemlerden kesinlikle ayınnak lazım­

dİr. O zaman sosyologlar fert ve cemiyet, sosyal ilerleme ve

sabitlik, dinamik ve statik, cevher ve değişme , madde ve ruh, inkılap ve ilerleme gibi genel problemler üzerinde duru­ yor, bu problemlere verdikleri genel cevaplara göre ilmi kad­ ro kuruyorlardı. Fakat problemler çok geniş bir şekilde orta­ ya

g

konduğu için neticede

hiçbir pratik değert

olmayan

bil iler elde ediliyor, bu bilgiler tamamen nazari sahada kalı­ yordu . 4 1 Bugün ise sosyoloj i genel problemlerle değil, gerek za­ man ve gerek mekan itiban ile iyi sınırlanmış pratik konu­ larla meşgul olmaktadır. Bugünün toplumlannda çeşitli et­ kiler

altında çeşitli değişmeler

olmuş ve

bu

değişmeler

çözülmesi güç pek çok sosyal değişmeler yaratmıştır. Küçük

yerlerden ve kasabalardan büyük şehirlere göç, gecekondu, mesken, artan işsizlik, korunması gereken kimsesiz çocuk­ lar, çeşitli aile bozukluklan, ekonomik ve sosyal güvensizlik, toprak reformu, sağlık sosyaüzasyonu gibi temel reformlarm gerçekleştirilmesi, cinsel sapıklıklar, çeşitli milletlerarası ça­ tışmalar vs. modern toplumların ne kadar güç ve büyük sos­ yal problemlerle karşı karşıya bulunduğunu göstermektedir. Her toplumda belirli bir oranda organizasyon vardır. Bu organizasyon içinde , sosyal müesseseler, toplumun ihtiyaç­ larını karşılayacak derecede işledikleri müddetçe problem­ den söz edilemez. Fakat kültürdeki değişmeler sosyal mües-

41 . · Hilmi Ziya Ülken, a.g.e., s. 90 55


seseleri aşar ve birtakını yenilikler gerektirirse , sosyal prob­ lem, yani sosyal ahenksizlikler ortaya çıkar. Dolayısı ile de­ ğişmenin çok yavaş ve hızla cereyan ettiği ce,miyetler de problemler de hissedilmez. O halde sosyal problem sosyal değişmeden sonra meydana gelir. Yukanda da belirtildiği gi­ bi değişim sırasında toplum dinamizmi herhangi bir tampon mekanizma yaratamamışsa yapının az değişen kısmı ile da­ ha çok değişen kısmı arasında bir ilişki kurulmadığından, buhranlar, dolayısı ile sosyal problemler de ortaya çıkar. Sosyal problemler bir bakıma ferdidir. Çünkü ferdi istik­ rarsızlıklardan doğmaktadır. Bir bakıma sosyaldir çünkü , çok geniş bir fert kitlesini tesiri altına alır. Buna karşılık her kişisel problem sosyal problem değildir. Örneğin miras an­ laşmazlığı çok az kişiyi ilgilendirdiği için, toplum, bunu sos­ yal problem telakki etmez. Sosyal problem olabilmesi için toplumun da onu o şekilde anlaması lazımdır. O halde sos­

yal problemler bağıntılıdır. Çağdan çağa, memleketten mem­

lekete, kültürden kültüre değişir. Örneğin, üniversite tahsili yapmak 1 5

yıl

öncesine kadar Türk toplumu için bir prob­

lem değilken, şimdi problem olmaya başlamıştır. Daha sonraki bölümlerde gösterileceği gibi, bugün, gö­ çebe aşiretler de büyük bir ekoloj ik problemle karşı karşıya­ dır. Yaylalann kiralanması, yayıalardan faydalanma, bizzat göç gibi faaliyetlerde eski düzene nazaran çok yeni değişme­ ler olmuş, toplumsal yapının daha fazla değişen tarafını, az

değişen tarafa bağlayacak bir tampon mekanizma yaratılma­ mış, dolayısı ile eski müesseseler fonksiyonel olmak karak­ terini kaybetmiş, toplum bir bulıran devresine dolayısıyla çözülme durumuna girmiştir. İşte araştırmamızın konusu olan sosyoloj ik problem, yu­ kanda dört ana bölümde açıklanmaya çalışılan değişim ana­

lizi ve yine bu değişim analizi ile çerçevelenen teorik model içinde ele alınıp ortaya konulmaya çalışılacaktır.

ÖZET Göçebe Kürt aşiret! sabit bir konuta ve toprağa bağlı ol­ madan, tanmsal faaliyetlerin yalnızca küçük baş hayvancılı­ ğı ile uğraşan, hayvanıanna daha iyi otlaklar bulabilmek

56


için mevsim ve bitki örtüsü durumuna göre yayialardan steplere, steplerden yaylalara göçüp, daima çadır hayatı ya­ şayan,

az çok kapalı bir ekonomiye sahip , kan akrabalıği ve

bizlik duygusu gibi bağlarla birbirine bağlı, daima"--bir şefe bağlanınayı tercih eden, okuması. yazması ve kültür seviyesi düşük, geleneksel bir gruptur. Gerçek göçebelik ise böyle bir grubun yaşama düzeni , iktisadi, sosyal ve siyasal faaliyetle­ ridir.

Bu tarif, göçebe Kürt aşiretini Yörük. Türlanen, Çingene gibi diğer göçebelerden ve göçebeliği transhumance. yayiacı­ lık ve yan yaylacılıküm kesin olarak ayırmaktadır. Araştırmamızda bir aşiret monografisi yapılmayıp sosyo­ lojik bir problem ele alınmıştır. Bu problem, yukarıdaki sos­ yal yapı karakterlerini gösteren bir toplumda, kültür değiş­ meleri arasında, sosyal müesseselerin birbirlerine bağlanış tarzı, fonksiyonel ilişkileri ve dış faktörlerle nasıl bütünleşip toplumu denge haline getirdiğidir. Araştırmada bu konuyu , kültür, sosyal yapı, sosyal de­ ğişme , sosyal problem ana konuları etrafında şekillenen bir değişim anal�i ve teorik model içinde ele alacağız.

Kürt­

Türk gibi etnoloj ik ve ideoloj ik tartışmalar daima araştırma dışı kalmıştır.

57


BÖLÜM U

ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ ve KULLANILAN MALZEME

GİRİş Bu araştırma, çok büyük ölçüde sahada yapılan çalış­ malar neticesinde meydana getirilmiştir. 1 965'in Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim aylannda; 1 966 yılnun Şu­ bat ve Mart aylannda sırf araştırma alanında kalınnuş, bu sürelerin çok büyük bir kısmı göçebelerle birlikte çadırlarda geçirilmiş, iş güç şeklinin yaz ve kışa göre değişmesi, yazlık ve kışlık bölgelerde topraktan faydalanma şekli, göç gibi te­ mel konular bir bütün olarak kavramnak istenmiştir. Diğer taraftan göçebe aşiretlerinin sosyal orgaı:ıizasyonu gibi çok kanşık ve hiç incelenmemiş bir konuyu ele almadan önce, esas problemleri ve bu problemierin diğer problemlerle olan bağlantı derecelerini kavrayabilmek için, belirli bir müddet plansızlık bile gerekmiştir. Az gelişmiş alanlarda yaptığı sos­ yolojik çalışmalan ile tanınan Sosyolog Konning de bu plan­ sızlık kavramına işaret etmektedir. 1 Grup hakkında ilk bilgiler Bitlis'te askerlik görevimi yaptığım sıralarda yani, 1 963 Nisan'ında elde edilmiştir. O zaman göçebe aşiretler büyük kafileler halinde güney steple­ rinden kuzeydeki yaylalara göç etmekteydiler. İlk karşılaşma ve gruba karşı ilgi bu sırada başlanuştır. Daha sonra yine

1 . Rene Koning, Az Gelişmiş Denilen Alanların Sosyolojlslne Giriş ve Sosyolojlde Ampirik Araştırma Tekniklerine Giriş, IO EF Yayı­ rıı, Istanbul 1 958, s. 4 58


aynı günlerde askeri bir görevle 5 . 5 ay müddetle Şemdinli'ye kadar gidilmiş gerek yol boyunca (giderken, Bitlis, Tatvan, Ahlat, Adilcevaz, Erciş, Van, Hoşap, Başkale, Yüksekova, Şerndinil ve Hakkart bölgesindeki muhtelif sınır boylan, ge­ lirken.

Şemdinli,

Yüksekova,

Başkale,

Hoşap,

Gürpınar,

Van, Bitlis, Gevaş, Tatvan) gerek konaklama yerlerinde pek çok Kürt aşiretleri ile karşı karşıya gelinmiş ve çeşitli göz­ lemler not defterine kaydedilmiştir. Ekim sonlarına ·doğru Bitlis'e gelindiği zaman, bu sefer yaylalardaki göçebelerin daha sıcak bölgelere yani, Sürt ve Diyarbakır steplerine doğ­

ru göçlerine şahit olunmuştur. Bu olaylardan sonra göçebe­ lerin hayatına karşı ilgi durmadan artmış, bunlar hakkında yazılmış eserlerin araştınlmasına başlanmış fakat Türkçe olarak yazılmış hiçbir sosyolojik ve iktisadi etüde rastlanma­ mıştır. Kürtlerin menşei, Kürt dili gibi bazı eserlerle yetinil­ miştir. 1964 senesinde gerek aşiretlerin yaylalara göçü, ge­ rek yayıalardan ovalara göçü, yine dikkatle

izlenmiş ve

aşiretler yaylalarda iken temas muhafaza edilerek çeşitli ba­ hanelerle onların konakladıklan yaylalara gidilmiştir. Özel­ likle, Bitlis Boğazı'nda, Nemrut Dağı'run eteklerinde yapılan askeri tatbikatlarda, aşiretin· konaklama yerlerinin askeri mevzilere çok yakın olması, konuşup görüşmenin kolaylaş­ masıru sağlamış, bu arada özellikle kendi kabilelerinden olan erlerle ziyaretlerine gidilerek birkaç gün çadırlarda ka­ lınmıştır. İlk öncelert grubun yabancıya karşı davraruşlan sert ve benimsememek yönünde olmuş, bazen grup dışı ka­ lınmış, sonralan bilhassa, kendi kabilelerinden bir er ile git­ me, çeşitli hediyeler, fotoğraflarını çekip verme gibi usüller sayesinde gruba girmek mümkün olmuş ve samirniyet gittik­ çe artırılmış, hatta grup tarafından ararulan sorulan bir üye haline gelinmiş, bütün bu İlişkiler sırasında az miktarda Kürtçe öğrenllmiştir. Terhisten sonra (Ekim 1 964) bazı mek­ tuplaşmalar da olmuştur. Bu temaslar ayru zamanda lleride kullanılacak soru kağıdının bir provası mahiyetini de taşı­ mıştır. İşte ana hatlanyla belirtilen bu olaylardan sonra göçebe Kürt aşiretleri .zihnimde problemleşmeye başlamıştır.

59


I.

iNCELENECEK AŞİRETİN SEÇİMİ

Doğu Anadolu Bölgesi'nde hareket eden pek çok göçebe aşiret vardır. Bunlardan herhangi biri,

örneğin Duderan,

Mehmediyan, Beritanlı, Tayan araşturnaya konu olabilirdi. . . Biz, Alikan Aşireti'ni seçtik. Bu tercihimizin sebebini şu şe·

kilde sıralayabiliriz:

(i)

Bir kere askerliğimiz dolayısıyla Bitlis ve Siirt bölgele­

rini coğrafi bakımdan gayet iyi tanıdık. Aşiretin bu bölgeler içinde hareket etmesi bizim için iyi bir tercih sebebi idi.

(ii)

Alikan, Bitlis , Siirt bölgelerinde hareket eden aşiret­

lerin hemen hemen en büyüğüdür. Bu bakımdan, aşiret, özelliklerini daha fazla saklamış ve korumuştur.

(ili)

Diğer taraftan Alikan Aşireti, yukanda da açıkladığı­

mız gibi askerliğimiz sırasında samirniyet kurduğumuz aşi­ retlerden biri olup, bu sarnimiyet , bizim, gruba girip kabul görmemizde büyük bir faktör idi.

(iv)

Tesadüfi bir faktör de Bitlis Valisi'nin, 1 965 yılının

yaz aylarında, Nemrut Yaylasında konaklayan Alikan Aşireti için gezici bir okul açmasıydı. Bu gezici okullarda diğer öğ­ retmen arkadaşlarla birlikte çalışır ve gruba öğretmen fonk­ siyonu ile girersem grup _tarafından kabul görme meselesi­ nin daha kolay halledileceğine inanıyordum. Böylece grubu dahi iyi gözleme tabi tutma ve öğretmen arkadaşların yardı­ mını da sağlamanın mümkün olacağı bir gerçekti.

II.

ARAŞTIRMANIN TEKNİKLERİ

Giriş bölümünde görüldüğü gibi araştırrnamız ile doğru­ dan doğruya ilgili olan kaynakların kıt olması bizi büyük öl­ çüde sahaya itmiş ve çeşitli araştırma tekniklerini kullan­ maya zorlamıştır. Bu tekniklerin başlıcalan gözlem, müla­ kat, soru kağıdıdır.

Fakat bu

teknikiere geçmeden önce

araştırma a1anına nasıl çıkıldığı, kimlerle ilişkilerin kuruldu­ ğu, kimlerin yardımlarının sağlandığı h akkında genel bir bil­ gi verrnek faydalıdır kanısındayım,

ı 965 yılının Haziran ayı sonunda araştırma sahasına hareket edilmiştir. Araştuma sahasına geçilmeden önce Bit-

60


lls'te Vali, Milli Eğitim, Sağlık ve Veteriner Müdürlüğü , Jan­ darma Komutanlığı, Alay Kurnandanlığı ; Adilcevaz, Tatvan,

Hizan, Ahlat, Mutki gibi kazalarda kaymakarnlarla, aşiretleri ve aşiret reisierini çok yakından tanıyan kirnselerle temas edilmiş, araştıtma duyurulmuş, gayeleri açıklanmış, bazı

teknik yardırnlar ve kolaylıklar sağlanmış, Nüfus, Veteriner

ğ

ve Sağlık M üdürlüklerinde, Jandarma Komutanlı ında göçe­

belerle ilgili bazı kayıtlar tetkik edilmiştir. O zaman Bitlis

Valisi'nin aldığı bir karar bizim için çok faydalı oldu . Vali, Süphan ve Nernrut Yayialan'nda konaklayan göçebeler için uyguladığı gezici okulu bu sene de düşünmüş, bu okullar için 4 tane de öğretmen tayin etmişti. Hocalardan ikisi, Ali­

kan Aşireti'nin Nernrut Yayıası'nın iç kısmındaki zornada ça­

lışmaya başlamıştı. Öğretmenler çocuklara, yetişkinlere ayn ayn prograrnlar uygulayarak yazı, hesap , Türkçe, yurttaşlık

bilgisi vs. öğretiyorlardı. İşte biz, ilk defa Nernrut Yayıası'nın

iç kısmındaki zamaya gittik. Vali muavini ile gitmiş olmamız grup tarafından biraz daha ilgi görmemizi sağladı. Diğer ta­ raftan öğretmenierin Ahlat'lı olmaları grupla çabuk kaynaş­ maianna sebep olmuştu. Olgunluklan, öğretim kabiliyetleri

ve bilgileri, Kürtçeye biraz daha hakim olmalan sayesinde grupla samirniyetlerini artırmışlardı. Bu şartlar altında gru­

ba ben de öğretmen olarak girdim. Diğer arkadaşlar gibi faa­ liyette bulunmaya başladım. Gerek aşiret üyeleri ile daha önceki temaslanrn, gerek öğretmen arkadaşların çok yakın

ilgisi sayesinde herhangi bir yadırganma ile karşılaşrnadım.

Ve grup beni ilk anlarda araştıncı değil öğretmen olarak ta­ nıdı. Öğretmen arkadaşlara araştırmanın esas gayeleri etraf­

lıca açıklanıp, gözlem , rnülakat, soru kağıdı gibi araşt ırnm a

tekniği ve bunların kullanılışlan hakkında yeterli bilgi verildı. ·2

A.

GÖZlEM

Araştırma teknikleri içinde en fazla faydalandığırnız göz­ lem olmuştur. Daha önce plansız bir şekilde yaptığımız ve

2. � retmen arkadaşları n gerek grup ilişkilerinde ahengin sağlanma­ sında, gerek anketierin daldurulmasında faydaları çok büyük olmuş­ tur. Bu bakı mdan Ah lat'tan Bedri Bahar ve Muzaffer Zincir'e, Bit­ lis'ten Sami Gebelo!:jlu ve Osman Gündoğdu'ya teşekkür ederim. 61


bibliyografya çalışmalan sırasında esas problemleri ve bu­

nunla ilgili olan ikinci derecedeki problemleri yakaladığıınız için, doğrudan doğruya planlı olarak gözleme başladık. Göz­

lem, tammnen kaWan gözlem olarak devani etti. Diğer arka­

daşlarla birlikte ben de öğretmen olarak faaliyette bulundu­

ğum için grup faaliyetlerine katılmamız ailelerle ve çeşitli kirnselerle temas halinde bulunm amız , çadırlaniı içine girip

çıkrnarnız, çeşitli hadiselert takip etmemiz daha kolay bir şe­ kilde mümkün oldu. Fakat ben aşiret içinde herkesle konuşuyor, her şeyi öğ­ renmek istiyor, onlara diğer aşiretlerden, onlarui konakla­

dıklan yerlerden bahsediyordurn. Bendeki bu fazla merak onlar üzerinde bazı şüpheler doğurrnuştu . Birgün ben çadır­ da yokken Aşiret Reisi ve ileri gelenlerle öğretmen arkadaş­ lar arasında şu konuşma geçiyor.

Rels-

Bedrt, Muzaffer size bir şey soracağım. Ama sakın

kusura bakmayın ve alınrnayın. İsmail'e de söylemeyin,

Öğretmenler- Buyurun Gerevan Efendi. Rels- Ya, bu İsrnail'i çok seviyoruz, çok

seviyoruz ama

her şeyi soruyor, her şeyi öğrenmek istiyor. Bizim işierimize bumunu sokuyor. Çocuklanrnızı Ahlat'taki okula kayıt ettir­

rnek istiy0r, diğer aşiretleri benden, sizden daha iyi biliyor.

Nedir bu? Öğretmen olsa sizin gibi olur, yoksa hükümet onu bizim içimize casus mu gönderdi. Zaten Ahlat'ta kaymakarn­ la konuştuğunu gördük. Valiyi bile biliyorrnuş. Bu konuşmadan sonra öğretmen arkadaşlar benim ora­

daki rolümün araştırıcı olduğunu , kendileri hakkında bir ki­ tap yazacağımı, neticenin kendileri için çok faydalı olacağım,

kendilerini çok sevdiğimi, esas vazifemim üniversite asistanı

olduğunu büyük bir dikkatle anlatıyorlar. Buna aşiret çok

seviniyor. "Dernek Devlet bizimle de ilgileniyor. Bizim varlığı­ mızı biliyor. Bize de toprak verrn�k istiyor" diye seviniyorlar. Daha sonra makul bir lisanla esas rolürnü ben de anlattım. Çekinilecek hiçbir hususun bulunmadığım belirttim. Böyle­

ce samimiyetimiz daha çok arttı. Diğer taraftan çeşitli grup

faaliyetlerine onlarla birlJ.Jrte iştirak etmemiz, sevinçlerine ve acılarına ortak olmamız, onlara samimi olduğurntızu ispatla­ yıcı olaylar oluyordu. Örneğin aşiretin mera yönünden (Ah-

62


lat) yaylasında köylülerle yapmış olduğu kavgada aracı ola­ rak her iki grubun arasına ginnemiz köylülerin anlayışsızlığı sebebi ile artan ve silahlı bir hal alan kavgada bir köylünün sopası ile yaralarunamiZ samimi olduğumuzu , onları sevdiği­ mizi daha iyi ispat etmişti. (Bk. Örnek Olay 1 2) Böylece üyeler gerçek faaliyetimizi öğrendikten sonra, çekingen davranışlar da ortadan kalktığı için gözlem daha kolay bir şekilde mümkün oluyordu . Benim gibi arkadaşlar da gözetliyor, gördüklerini ayrıca kaydediyorlardı. 3 Katılarak yaptığımız gözlem, gruba alışıp kabul görme­ mize, olayları çözümlernemize yardım etmiştir. 'Fakat gruba tam manası ile girmemiz hatta onları sevmemiz, araştırma­ nın sıhhaUni, güvenilirliğini zedeleyecek kadar tarafgir oldu­ ğumuzu göstermemelidir. Grup 4 defa gözleme tabi tutulmuştur. Birincisi, İlkba­ har başlarında yayiaya yapılan göç (Katılmayan bir gözlem) . İkincisi yaylada katılarak yapılan gözlem (üç ay) . Üçüncüsü · Sonbahar başlarında step bölgelerine yapılan göç (Bu gözlem de katılarak yapılmıştır. Ve 1 8 gün devam etmiştir) . Dördüncüsü yine katılarak yapılan gözlem. Kışlık hayat izlenmiştir ve step bölgesinde yapılmıştır. Gözlem ile göç ola­ yı. konaklama yerlerinin özellikleri, yaylaların kiralanması, aile içindeki insan ilişkileri, ailelerin genişlemesi ve daralma­ sı, toplumda mülkiyet konusu olan unsurların dağılınu, iş bölümü , folklör gibi konular sihhatli olarak saptanmıştır.

B.

MÜLAKAT

Mülakat belirli bir gayeye doğru yönelmiş metotlu , planlı bir karşılıklı konuşma tekniğidir. 4 Araştırmamızda biz bu telmiği soru kağıdı tekniği ile hemen hemen birlikte kullan­ dık. Şöyle ki, önceden hazırladığımız soru kağıdına göre, çe­ şitli konular etrafında. ilgili üye ile hem konuşuyor hemde konuşmamızı not ediyorduk. Grup gerçek rolümüzü öğre­ ninceye kadar geçen s:ürede tse ilgili üye ile konuşuyor. ko-

3. W. Goode, P. Han; a.g.e., s. 1 56 4. Rene Konning, a.g.e., s. 48. 63


nuşmalan daha sonra gidince not ediyorduk. Sorukağıdı bi­ '

ze mülakatın kontrolünü, yayılmamasını sağlıyordu. 5

Biz bu tekniği, aşiret içinden çeşitli kimselerin bir araya

gelerek meydana getirdikleri gruplarda da uyguladık Böyle­

ce yaylalann kiralanması, göç, peynir ve yün satımı gibi bazı

müşterek problemler daha bariz şekilde ortaya çıkıyordu.

Bu grup mülakatlannda, mülakatçı durumunda olan bizler de iki üç kişi oluyorduk. Konuşmalar daha ziyade sohbet

şeklinde cereyan ediyordu . Mülakatı soru kağıdı vasıtasıyla

yürüttüğümüz için onun üzerinde durmayı faydalı buluyo­

ruz.

C.

SORU KAGIDI

ı.

Hazırlanması, Tertibi

Askerliğimiz sırasında kazanılan bilgilerin yardımı ile bir

soru kağıdı hazırlanmış, hiçbir bilgi sahibi almadığımız ko­ nularda kapalı sorulardan şiddetle kaçınılmış, daha ziyade

açık sorular koymak tercih edilmiştir. Böylece, elastikiyet

sağlanmış ve soru sorulan kimsenin kanaatlan daha iyi bir şekilde ortaya çıkmıştır. Soru kağıdı gözlem ve mülakat me­

totlan ile birlikte uygulandığı ve kodlamaya ihtiyaç duyul­

madığı için, sorular çok geniş sorulmuş, böylece deneğin soh beti sağlanmıştır. Yazın araştırma sahasına bu soru ka­

ğıdı ile gidilmiştir. Fakat sahada, soruların bir kısmının işe

yaramadığı bir kısmının tertip ve tanziminin yersiz olduğu belirmiş ve orada gerekli d üzeitmeler yapılmıştır. Yazın araş­

tırma sahasından döndükten sonra, soru kağıdı yine kaleme

alınmış, gerekli düzeltmeler yapılmış ve kışın sahaya yeni

soru kağıdı ile çıkılmıştır. Ayrıca yazın yapılan çalışmalar neticesinde,

aşiretin

konakladığı

yaylaların

çevresindeki

köylerle ve göç sırasında uğradığı şehir ve kasabatarla olan ilişkileri, göçün bu haklar üzerinde meydana getirdiği psiko­

lojik etkilerin ölçülmesi gerektiği kanısına da varılmış ve bir soru kağıdı da bu konu için hazırlanmıştır.

5. Rene Konning, a.g.e., s. 47 64


2. Uygulanması Soru kağıdı tarafundan tatbik edilmiştir. Öğretmen ar­ kadaşlann yardımlan da büyük olmuştur. Sorular epeyce uzun olduğu için bir kimse ile üç dört defa konuşmak gerek­ miş, fakat konularm arasının uzamamasına dikkat edilmiş­ tir. Sorular daha ziyade sohbet konuşması şeklinde yönetil­ miş, cevaplar ilgili yerlere' kaydedilmiştir. Bir grup içinde konuşulmaktan genellikle kaçınılmış ve tek kalmaya gayret edilmiştir. Böylece kanaatlaiın daha serbest bir şekilde orta­ ya konması temin edilmiştir. Soru kağıdı aile reisieri üzerin­ de uygulanmıştır. Bunlardan üç tanesi de dul kadındır. Soru kağıtlannın uygulanmasında örnekleme uygulan­ mamıştır. Zaten araştırma sırasında karşılaşılan güçlükler bölümünde de bahsettiğimiz gibi Alikan Aşiretfnin daima aynı oymağı ile karşılaşılmamıştır. Çünkü gerek ekonomik düşünceler. gerek insanlar arası ilişkiler. oba veya zornala­ nn kompozisyon ve hacmini her zaman değiştirmektedir. Bu bakundan Nemrut Yayiası'nda ilk defa 37 çadırlık bir oba ile karşılaşılmış, araştırma bunlar üzerinde başlamıştır. Sonra yaylada ot bitip hayvanlar gıdasız kalmaya başlayınca 37 ça­ dırdan 9'u Nemrut'ta kalmış. diğerleri çevredeki çeşitli yay­ lalara dağılmışlardır. Süte Yayıası'na daha kalabalık bir grup gittiği için onlarla gidilmiş, bu defa 25 çadırlık bir zo­ mada çalışmalara devam edilmiştir. Biz gitmeden önce ise Süte'de ı 7 çadır vardır. Bu dağılmalara rağmen yazın 33 so­ ru kağıdı uygulanabilmiştir. Kışın ise dağılma çok fazla ol­ maktadır. O zaman üç konaklama yerine gidilmiş, Helin kö­ yünde 7, (Silvan) Malahadi de bir, Silvan-Helin yolu üzerinde 4 anket uygulanmıştır. Aynca Baloban köyünde 4 çadır da planunız dışında ziyaret edilmiş, köylere kışın an­ ket uygulanmıştır. Kışın daha ziyade ahırlama . yemleme. ısıtma gibi kışlık hayatı ilgilendiren sorular sorulmuştur. Yi­ ne esas konaklama yerine gidilmeden önce bazı yetkililerin yardımı sağlanmış, bazı kimselerle temas edilmiştir. . Diğer taraftan göçebelerin çevre ile ilişkilerini. ve göçer hareketlerinin çevrede uyandırdığı tesirleri ölçmek için yap­ tığımız anketler, o bölgede bir öğretmen arkadaş ve tarafım­ dan uygulannııştır. Bu soru kağıtlah doğrudan doğruya gö­ çebelerin konakladıklan yerlerin çevresindeki köy halkına ve göç sırasında geçtikleri şehirlerin ve kasabalann halkianna 65


sorulmuştur. Bu şekilde Adilcevaz'da 3, Ahlat'ta 4, Ahlat'ın köyleri olan Cemalettin, Sor ve Yoğurtyemez'de 2 'şer, Tat­ van'da 4, Norşin Karakolu'nda ı , Bitlis'te 6, Destumi kara­ kolunda ı . Baykam'da 2 , Silvan'da 5, Silvan'ın köyleri olan Helin'de 2, Malahadi'de ı ve Sürt'te 6 olmak üzere 4 ı anket uygulanmış konuşulan ltimsenin yerli halktan ve çeşitli mesleklerden olmasına dikkat edilmiştir. Diğer taraftan kışın uygulanan ı6 anketin yazın uygula­ dığımız kişilerden olmasına önemle dikkat edilmiş, böylece bir kimsenin yazlık ve kışlık iş güç faaliyetleri bir bütün ola­ rak kavranmaya çalışılmıştır. Fakat 4 aile yazın konuşulan kimselerden değildir. Bu dört aile yaz mevsimini Düav Yay­ ıası'nda geçirmiştir.

D.

FOTOORAFIAR

Araştırmamızda temin edemediğimiz için teyp kullana­ madık. Fakat çeşitli eşyalann ve olayiann fotoğraflannı çek­ mek imkanını bulduk. Fotograflar bazı hususlann açıklan­ masında çok faydalı olmuştur. Fotograf çekilmesi itirazla kar$ılaşmamış, özellikle çektiğimiz fotoğraflan onlara da ver­ memiz büyük bir memnunluk yaratmıştır.

E.

TOPLANAN MAlZEMENİN KONTROLÜ

Araştırma boyunca topladığımız materyal büyük ölçüde gözlem yolu ile kontrol edilmiştir. Zaten grup içerisinde he­ men hemen herkesle konuştuğumuz için, bir kimseye sor­ duğumuzu çeşitli ltimselere de soruyorduk. Bu, bir kontrol aracı oluyordu. Diğer taraftan koyunlar, üretilen ürünler, insan ilişkileri ile ilgili olaylar ise sıkı bir şekilde kontrol edi­ lebiliyordu. Aynca öğretmen arkadaşlarla bağımsız bir şekil­ de gözlem yaptığımız için bunlan karşılaştırarak gözlemleri­ mizi de kontrol ediyorduk. Sorulara verilen cevaplardan genellikle şüphe etmedik. Zaten bir kimse sorulara vereceği cevabı ne kadar değiştirmeye çalışırsa çalışsın yine kendi yaşantısının dışına çıkamaz. Dolayısıyla onun vereceği her cevap bizını için makbüldür.6 6. Mübecce) Kıray, a. g.e. s. 1 3 66


III. ARAŞTlRMADA KARŞlLAŞlLAN BAZI ZORLUKLAR Sosyal konularda özellikle tatbikata yönelen araştırma­ larda araştıncı birtakım güçlüklerle karşı · karşıyadır.

Bu

güçlükler. araştıncı, araştırınayı yaptıran ve bizzat araştır­ manın bünyesi ile ilgili olabilir.7 Biz bu araştırmamızda kar­ şılaştığımız güçlükler dolayısı ile niçin daha iyi bir eser mey­ dana getiremediğimizi iki b üyük kısımda toplayacağız.

A.

ARAŞTIRMA KONUSUNUN MAHİYETİNDEN

DOGAN GÜÇLÜKLER

1.

a)

Göçebellk, Göç ve Geniş Blr Dağılmadan İleri Gelen Faktörler Göçebeler gerek yaylak nuntıkalarda, gerek kişiaklar­

daki konaklama yerlerinde sınırlan belli bir coğrafi bölgede yerleşmiş olmayıp, aralarında kilometrelerce mesafe bulu ­ nan coğrafi bölgelerde dağılırlar. B u bakımdan herhangi bir aşireti bütün kabileleri, kabile reisieri ve aşiret reisi ile bir­ likte aynı bölgede görmek imkansızdır. Bu dağılmadan yaz ve kışa göre değişen geleneksel mevsimlik hareketleri kast et­ miyoruz. Burada söz konusu olan dağılma, kışın ovalarda, yazın yaylalarda olan dağınık bir konaklama tarzıdır. Örne­ ğin araştırmamızın konusu olan Alikan Aşireti yaz mevsimi­ ni Çatak (Van) . Kariz (Tatvan) . Aveberhan (Hizan) . Nemrut (Tatvan-Ahlat). Süte (Ahlat) . Süphan (Adilcevaz) . Düav (Bit­ lis) , Zövaser (Muş) gibi mesafe ve mekan bakımından birbir­ lerinden çok uzak yaylalarda geçirirler. Kışı ise Silvan (Di­ yarbakır) .

Eruh,

Beşiri,

Carzan,

Kurtalan

(Siirt) .

İdil

(Mardin) gibi yine birbirlerinden uzak steplerde geçirirler. (Bk. Harita I) İşte bu dağılma sosyal organizasyonu bir bü ­ tün olarak görmede büyük bir engeldir.

b)

Diğer taraftan bahar başlarında yaylalara , kış başla­

nnda steplere yani sıcak bölgelere yapılan göçlerin genel ola­ rak geleneksel alınalanna karşılık konaklama mahalli, aba-

7. Arif Payaslıolu, Sosyal Ilimlerde Tatbikata Yönelen Araştırmalar­ la lıgill Bazı Meseleler, PlAnlama, Cilt 1, Sayı 1, Ankara 1 961 . s. 97 67


lann teşkil! geleneksel olmayıp tamarnı ile insanlar arası iliş­ kilerin ahengine, ekonomik nedenlere dayanmaktadır. Bu­ nunla şunu kasdetmek istiyoruz. Örneğin Nemrut Yayiası'nı ele alalun. Bu yaylada her sene Alikan Aşireti'nin farklı kabi­ lelerinden meydana gelmiş abalan görmek mümkündür. Ya­ ni, her yıl aynı aileleri, aynı kimselerle, aynı yaylada göremi­ yoruz. Bu ise sosyal organizasyonun karmaşıklığını biraz daha artırıyor. bir bütün olarak kavramaya engel oluyor.

c)

Burada üçüncü bir güçlük daha sayabiliriz. Bu, aşi­

retin tamamıyla iç bünyesi, akrabalık sistemi. göçebe hayat felsefesinin yarattığı bir kültür unsurudur. Bir göçebe aşire­ ti soy-sop olarak ele almak lazımdır. Aşiret içinde herkes birbirini hasım ve akraba olarak tanır. Modern toplumlarda aynı derneğe üye olmak, ayın partiyi benimsernek, aynı ga­ zeteyi okumak, aynı artisti beğenmek gibi şekillerle ortaya çıkan grup ilişkileri, toprağa bağlı olmayan göçebe topluluk­ lannda hısımlık ve akrabalık olarak ortaya çıkıyor. Bu hı­ sımlık ve akrabalık ilişkisi, aynı kandan olmak, aynı atadan gelmek, bazen zihinleri kurcalayacak özelliktedir. Örneğin çoğu zaman dostluk ve akrabalık birbirlerinden ayırt edilme ­ yecek kadar girifttir. Bu ise sosyal yapıyı meydana getiren ünitelerin nerede başlayıp nerede bittiğini tayinde zorluk çı­ karır.

d)

Araştırmamızı güçleştiren ön�mli bir faktör de göçebe

dili, dilin bazı olayları ve durumlan açıklayabilme yeteneği ve göçebe kültürü ile ilgilidir. Şöyle ki, göçebeler içinde yaşa­ dıkları küçük topluluklara bunun şeklini, fonksiyonunu, karakterini belli edecek belli isimler vermemişlerdir. Herkes bu üniteler için ayrı ayrı kelimeler kullanır. Farklı açıklama­ lar yapar.

2. Coğrafi Faktörler Köyde araştırma yaparken, yaz-kış daima aynı arazi söz konusu olduğu halde, göçebe aşiretin yerleşme mahalli 4 ·

mevsimde de değişir. Sıhhatli bir araştırma. göçebelerle be­ raber yüksek dağ, mera ve yaylalarda , kışın kar tutan step­ lerde çadırlarda yaşamayı. hatta mevsime bağlı olarak yayla­ lardan ovalara yapılan göçlere katılmayı gerektirir. Gerek

68


göç yollannın gerek konaklama yerlerinin ana yollardan, ko­ nut malıallerin uzak, dağ ve yaylalann ıssız yerleri olduğu­

nu belirtirsek, coğrafi faktörlerin araştırmamızı nasıl güçleş­

tirdiğini daha iyi anlatmış oluruz.

B.

ARAŞTIRICI İLE İWİLi FAKTÖRLER

ı.

Dil Zorluğu

Ele alınan grup yüzde yüz Kürtçe konuşan, % 75-80

Türkçe bilmeyen göçebe qir aşirettir. Türkçe konuşmak, okumak-yazmak yalnız askerliğini yapmış kimselere hastır.

Gerçi bugün Doğu Anadolu'da özellikle köylük yerlerde ha­ kim dil Kürtçedir. Gôçebe aşiret topluluklarında ise biricik

dil Kürtçedir. Bu özellik, araştırmacıyı, ister istemez farklı

bir kültürel ortamla karşı karşıya getirmektedir. Dile yaban­

cılık ise insanı grup dışı kalmaya doğru zorlamaktadır.

Diğer taraftan kan akrabalığı sisteminin çok kuvvetli ol­

duğu bir sosyal yapı karşısındayız. Dışanya ve yabancıya

karşı kapalılık gösteren, ekonomik ve sosyal ilişkiler bakı­

mından kendine yeterlik gösteren böyle gruba, araştıncı ola­

rak veya herhangi bir fonksiyonla girip kabul görmek mü­

him bir meseledir. Köylerde bu problem muhtar, öğretmen

gibi resmi kişiler aracılığı ile biraz olsun yumaşatılmışt!r.

Göçebelerde ise gerçekten zordur. Aşiret reisinin şehirdeki

tanıdıklan ile aşiretin konakladıklan yaylalann sahipleri ile,

aşireti çok iyi tanıyan koyun, yağ, peyilir tüccarlan ile tema­ sa geçerek bu problemin halli mümkün olabilir.

2. Araştırma Yardımcılannın Zaruretl Bu tip saha araştınnalarında araştırma yardımcıianna

kat'i surette ihtiyaç vardır. Özellikle konaklama mıntıkalan

itibartyle dağınıklık gösteren bunun gibi kabileler üzerinde

çalışırken, buna daha fazla ihtiyaç duyulur. Böylece farklı kabile ve abalar ayn ayn kimseler tarafından aynı yönteme

göre incelense çok daha iyi olur. Aynca seçilecek araştırma

yarduncılarının Kürtçeye hakim, dağ havasına ve çobanlığa alışık kimseler olmasında büyük fayda vardır.

69


3. Mali İmk.Ansızlıklar Saha çalışmalannda mali imkanların idaresi çok önem­ lidir. Araştınn� sonuçlan ile mali imkanlar arasında sıkı bir bağ vardır. Mali imkanlan geniş olan araştırmalann neticesi muhakkak daha ilmi, daha gerçeğe yakın olur. Bu bakım­ dan bu gibi araştırmalann yeterli imkanlada desteklenme­ sinde büyük zamret vardır. Diğer taraftan toplumsal yönü büyük olan her araştunıa belirli bir müddet sonra araştırma konusu olan insanların bilinçlenrnesini sağlamaktadır. Bu bakımdan incelenen şartlan değiştirmeye elverişli olan mali imkanlan ele geçirmeden araştırma yapmak ahlaki bakım­ dan engelleyicidir. Bu her ne kadar güdülen siyaset meselesi ise de, araştıncı kendini bunu sağlamakla görevli hissetme­ lidir.B

ÖZET Bu araştırma çok büyük ölçüde sahada .yapılan çalışma­ lann bir neticesidir. Bu bakımdan uzun süre gerek yaylalar­ da, gerek kışlaklarda, gerekse göç sırasında göçebelerle ça­ dırlarda kalınmış,

sosyal ve iktisadi hayatın her safhası

gözleme tabi tutulmuştur. Araştırma alanına çıkmadan önce, Vali, Kaymakam , Ve­ teriner Müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü, Jandarma Ko­ mutanlığı vs. ile temasa geçilerek onların yardımı sağlanmış, gruba öğretmen fonksiyonu ile girilmiş, daha sonra esas amaç açıklanmıştır. Araştırma teknikleri olarak büyük ölçüde gözlem kul1a­ nılmış mülakat ve soru kağıdı gözlem lle sağlanan bilgilerin doğruluğunu kontrola yaramıştır. Gerek mülakat. gerek so- · ru kağıdı uygulanırken örnekleme seçilmemiş, mevcut bü­ tün aile reisieri (37 Çadır) hesaba katılmıştır. Aynca grubun dış faktörlerle ilişkilerini ölçmek için şehir ve köylerde ikinci bir soru kağıdı uygularunıştır. Fotoğraflar ise bazı konuların kolay ve daha iyi bir şekilde açıklanmasında çok büyük bir yardımcı olmuştur.

8. Aynı hususlara Rene Konning de işaret etmektedir. Bak. a.g.e s. 30-

42

70


Gerek araştınnanın bünyesinden doğan. gerek araştırıcı ile ilgili bazı faktörler de daha iyi bir araştırma yapılmasım engellemişlerdir.

71


,. '

o Ol

OJ

1

1

� j

·� .ı:.

\

\

'

1

\,

' · . ...

'

'

'

\ \

rl'

l •

"

j

.


o

i

i• .ıso o o


. :ı ..ı o

o o

ı.!)

ed ..,

ı::ı <C · :1 .. ·Z

ı::

:!.

.!

1

.. :O Oj


BÖLÜM m

COÖRAFİ

ı.

ve

TOPLUMSAL EKOLOJİ '

FizİKİ ANALİZ

Göçebeliğin tarihi ve ekonomik nedenlerine inildiği za­ man topoğrafya , iklim ve özellikle bitki örtüsü ile çok yakın ilgisi olduğu görülür. Gerçekten hudutları belli bir coğrafi bölgede yerleşen ve örgütlenen bir grup, geniş hayvan sürü­ lerini beslemek için gerekli arazi mera varlığına sahip değil­ dir. Diğer taraftan geniş ölçüde yapılan hayvancılık ahırla­ madan ziyade yaz-kış otlaklardan faydalanmayı ön görmek­ tedir. 1 Bu şekilde yazın yayladaki taze otlardan kışın step bölgelerinin ve ovalanmn yazdan arta kalan otundan fayda­ lanma imkanlan sağlannuş olmaktadır. Göçebelikte tarihin derinlikielinden gelen alışkanlıklar, soy-sop olmanın ortaya koyduğu neticeler, millet karakteri büyük rol oynuyorsa da yukanda açıklanan ekonomik fak­ tör, yani, geniş hayvan sürülerine yaz ve kış otlak bulabilme ihtiyacı, dolayısıyla, iklim şartları bunların ta temelinde ya­ tan bir faktör olarak değerlendirilmelidir. Ayrıca göçebe sos­ yal örgütü yaz ve kış konaklanan bölgenin, coğrafi şartlarına göre değişmekte, araziye göre şekil almaktadır. Bu bakırn­ dan biz burada hem topoğrafyayı açıklamaya çalışıp hem de bir analizle göçebeliğin mahiyetilll ortaya koyacağız.

1 . Selahattin Batu, Doğu llleri Hayvancılığı, A Ü VF Yayını, Ankara 1 953, s. S 75


A.

COGRAFİ ŞARTLAR

ı.

Yer Şekllleri

Hanta l 'de görüldüğü

ve

GÖÇEBELİK

gibi, Alikan Aşiretl'nin hareket

alanının kuzey kesimieli yani, Van Gölü çevresi çok dağlıktır

ve yükseltisi fazladır. Van Gölü ve çevresi etrafı yüksek dağ­

larla çevrili bir çanaktır. Doğu ve kuzeydoğusunda yüksek

platolar, batısında Nemrut (3050) . Süphan (4437) , Tendürek (3542), Aladağ (355 1 ) sönmüş volkanlan yer almaktadır. Yi­

ne göl çevresinde bulunan Erçek, Aıin, Nazik, Nemrut Gölle­

tl çanağın içinde bulunan kapalı çanaklardır. Gölün güney­ ? atısı ve güneydoğusunda 2000-3000 metre yüksekliğindeki

geniş dağlar ve platolar yer almıştır. 2 Van Gölü'nün tabanı çok yüksektir ( 1 720) metre. Dolayısı ile çevredeki dağların

vadi tabanlan da çok yüksektir. Örneğin Nemrut Dağı çevre­

sindeki çukur yerlerden ancak 1 500 metre kadar yükseklik­

tedir. Aynca yayvan yamaçlar büyük bir alan kapladığı için

dağın her tarafından kolaylıkla en yüksek daroklara çıkıla­

bilir.

Aşiretin hareket alanının güney kesimindeki yer şekilleri

ise gerek biçim ve gerekse meydana geliş şekilleri bakımın­

dan Van Gölü çevresindekilerden çok farklıdır. Diyarbakır'ın

güneydoğu , Mardin'in doğu ve Siirt'in güneybatı taraflarında

yer şekilleri iyice değişmekte ve yükselt! alçalmaktadır. 3000 metreyı aşan yükseltiler yerine, buralarda,

Silvan

(500) .

Garzan (750) , Batman-Beşiri (400) , Cizre (400) metreye ka­

dar düşmektedir. Çizelge ı . bize aşiretin hareket sahasının

topoğrafik durumunu göstermektedir.

Aşiretin hareket ettiği alanda büyük ölçüde Dicle Nehrt

ve kollan akmaktadır. Çevrede hareket eden aşiretler, çoğu zaman Dicle Nehrt'nuı en büyük kollanndan olan Botan,

Garzan ve Batman sularına paralel olarak hareket etmekte­

dirler. (Bk. Harita 2)

2. Reşat lzbırak, Cllo Dağı ve HakkArl he Van Gölü Çevresinde Coğrafya Araştırmaları, l stanbul 1 951 , s. 71

76


2.

İklim

a) Sıcaklık3 - Yaylalar: Deniz seviyesinden çok yüksek, denizden uzak ve yüksek dağlarla çevrili Van Gölü çevresinin iklimi genel olarak kara iklimi manzarası gösterirse de, gölün tesiri bir mikro klimanın teşekkülüne sebep olmaktadır. Gölün düzenleyici etkisi sayesinde kışlar Erzurum ve Kars'a naza­ ran daha hafif geçer. Buna rağmen çevresinde kışlar uzun ve serttir. Havalar Kasım'ın sonuna doğru soğumaya başlar ve dağlara kar düşer. Şiddetli soğuklar Aralık ayının ortala­ rından Mart ayının sonuna kadar devam eder. İlkbahar kı­ sadır. Sıcaklar ancak Mayıs ayının ortalanna qoğru değiş­ meye başlar. Mayıs ortalaması ( 1 3. 8°) ve artarak Eylül sonuna kadar devam eder, 20-25 dereceye kadar yükselir. Güz mevsimi de belirsiz ve kısadır. 4 Kışın göl çevresinde sıcaklık hiçbir zaman sıfırın üstün­ de değildir. Bazı yerlerde -20'ye kadar düşer.

- Stepler: Bölgede güneye doğru inildikçe sıcaklık yük­ selmektedir. Bu yükselmede güneydeki çölün büyük etkisi olmaktadır. Bölgede en sıcak ay Temmuz, en soğuk ay ise Ocak'tır. Temmuz'da çok yerlerde sıcaklık 35 dereceye kadar yükselmektedir. Fakat, Ocak ortalaması hiçbir zaman sıfırın altına düşmemektedir. Güneydeki çöl ikliminin etkisi ve kuzeydeki yüksek dağ­ ıann serin hava akımlannın bölgeye girmesini önlernesi neti­ cesinde yaz aylan oldukça sıcak geçer, kış aylan ise nisbe-' ten sıcaktır. 5

3. S ıcakl ık ile ilgili bilgiler şu kitaptan faydalanılarak hazırlanmıştır: Sırrı Erinç, Klllmatalojl Tatbikatı ve Türkiye ve Iklim Şartları, I TÜ Yayı­ nı, lstanbul 1 957, s. 1 03-1 09 4. Hüseyin Saraçoğlu, Doğu Anadolu, Cilt 1 , MEB Yayını, Istanbul 1 956, s. 91 -94 Ü 5. mran Emin Çölaşan, Türkiye iklimi, Ankara 1 960, s. 254 ·

77


b)

Yağışlar 6

- Yaylalar:

Van Gölü çevresinde yağış bakunından bazı

özellikler görmek mümkündür. Çukur yerlerde yıllık yağış

ortalaması 300-400 mm civannda olduğu

halde, yüksek

dağlarda ıooo- ı soo mm'yi bulmaktadır. Gölün çevresindeki

dağların Çeşitli yönlere bakan yamaçlannda yağış farklan

olabileceği gibi, yü kseldikçe bu farkları daha iyi görmek

mümkündür. Örneğin Süphan Dağı'nda Nemrut Dağı'nın iç kısımlarında yazın da erimeyen kar örtüleri bulunmaktadır.

Bu:çıların meydana gelmesinde yağışın rolü büyüktür. Göl

çevresine gerek volkanik kütlelerin bulunduğu kesimler, ge­

rek güneydoğu gerek güneybatı tarafları geniş ölçüde kışın

yağış almakta ve bu yağışlar orman ve çayır örtülerinin mey­ dana gelmesine sebep olmaktadır.7

- Stepler:

Kuzeyden güneye doğru yağışlar azalmakta

ise de hiçbir zaman 600-800 mm'nin aşağısına düŞmemek­ tedir. Yağışlar İlkbabara rastlar. İlkbaharla birlikte hava di­

ğer bölgelere nazaran daha evvel ısınmaya başladığı için ilk­ bahar yağışları fazladır. B

c)

Kar Yağışlan9

- Yaylalar:

Dağlardaki kar kalınlığı çukurlara nazaran

çok fazladır. Van Gölü çevresindeki yaylalarda kar ortalama

olarak ıoo güiı kalmaktadır. Nemrut , Süphan-Çatak gibi dağlarda 1 20- ı 30 gün de kaldığı olur. Aynca buralardaki

kar kalınlığı çok yerlerde ı - ı . 5 m'yi de geçmektedir.

6. Yağ ışlar hakkındaki bilgi Şu kitaptan faydalanılarak hazırlanm ıştır: Ahmet Ardel, Umumi Coğrafya Dersleri, Cilt 1 , Klimataloji, IÜ EF Yayını, Istanbul 1 961 , s. 304 7. Hüseyin Saraçoğ lu, a.g.e., s. 95 8. Ü mran E m in Çölaşan, a.g.e., s. 255 9. Kar yağışları hakkındaki bilgi şu kitaptan faydalanılarak hazırlanm ış­ tır: Ayhan Onur, Türkiye'de Kar Yağışları ve Yerde Kalma Müddeti Üzerinde Bir Etüd, DTCF Yayını, Ankara 1 964, Harita 2 78


ÇIZELGE 1 : TOPOGRAFIK DURUM Dağlık Yüzölçümü Dönüm 1/ 10 Hektar % -

Yay la

Ova

-

-

-

9.1

1 5.3

%

%

Dalgalı %

BITLIS

1.565.550

73.7

Mutki H izan Ahlat

1 .006.935 1 .009 .000 5 1 7.420

93.3 92.3 30.8

2 .8 1 4.4

1 0. 1

6. 7 4.9 44. 1

DiYARBAKlR

2.552.. 274

1 0.5

4.5

47.2

39. 3

Çüngü ş Hazro Silvan

475 .000 298.270 1 .289. 765

85.3 43.4 25.0

0.2 1 0.4 0.2

4.7 1 2.9 24.2

9.8 33. 3 50.6

897.200

64.4

0.3

29.1

6.0

428 .900 1 . 1 24.243 729.28 1

34.9 29. 1 49.7

8.8 1 0.3 0.2

29.1 1 4.4 38 .3

26.6 26. 2 1 1 .8

-

MARDiN Cizre Idil Silopi

1 .9 -

-

Kaynak: K IBKEE, Bitlis, Diyarbakır, Mardin, Tablo 2a


- Stepler: Steplerde bazı kesimlerde hiç kar yağmaz. Cizre, Mardin ovasının doğu taraflan vs. böyledir. Genel ola­ rak ise çok az kar yağar. 1 - 1 5 gün yerde kalır, kalınlığı fev­ kalede az olduğu için erimesi kolaydır� d) Diğer Faktörler

- Rüzgar: Van Gölü çevresinde rüzgarıann esiş doğrul­ tulan çok değlşiktir. Kışın kuzey ve kuzeydoğu, ilkbaharda güney ve güneybatı, yazın batı, güze doğru güneydoğu rüz­ garlan esmeye başlar. Yaz mevsiminde doğudan gelen ve ls­ mine acem rüzgarlan denen rüzgarlar ürünler üzerinde çok iyi etki yapar. Ve bu rüzgarlar kurak geçen yıllarda yağmur yerine geçer. Rüzgarın ortalama hızı saniyede 1 .-4 m. olarak saptanmıştır. Steplerde ise daha ziyade batı ve kuzeybatı rüzgarları eser. Rüzgariann ortalama hızlan 2 . 1 ile 3. 1 m. arasında değişmektedir. İlkbahar ve yaz mevsimlerinde de eser. ı o - Nem: Yaylalatda nisbi nem ortalamasının % 62 olma­ sına karşılık step bölgelerinde % 54'tür. Mardin ve Siirt'te o/o 5 hatta % 1'e kadar düşmektedir. Bu bakımdan steplerde kuraklık çok fazla hissedilmektedir. ı ı - Güneş: Güneş ve bulutluluk durumuna gelince, yayla­ lar ortalama olarak 106 gün açık, 8 1 gün kapalıdır. Güneş­ Ierne oranı ortalama 7 . 5 saattir. Step . bölgelerinde ise açık günler 1 60, kapalı günler 70'dir. Güneşierne oranı 8. 1 saat­ tir. ı 2 3. Bltki Örtüsü 1 3 - Yaylalar: Yer şekillertnin uzanış tarzı, yükseklik fark­ lan, çeşitli rüzgar ve hava akımlannın varlığı ile ilgili olarak meydana gelen iklim Şartlan bitki örtüsünün zenginleşmesi1 O. 11. 1 2. 1 3.

80

Ü mran Emin Çölaşan, a.g.e., s. 259 Ü mran Emin Çölaşan, a.g.e., s. 296 Ü m ran Emin Çölaşan a.g.e., s. 259-295 Bitki Ö rtüsü, hakkındaki bilgi Saraçoğlu'nun adı geçen kitabı, s. 1 09'dan istifade edilerek hazırlanmıştır.


ne sebep olmuştur. 4435 metre yükseklikteki Süphan Da­ ğı'nın ve Nemrut Dağı'nın yüksekliklerinde çayırlık alanlara rastlanır. Van Gölü çevresinde kış mevsimi çok uzun sürdü­ ğü için toprak uzun bir müddet kalın bir kar tabakası ile ör­ tülüdür� Özellikle yüksek dağlarda bunu görmek daha ko­ laydır. Bu ise çayır ve orman alanlarının meydana gelmesine sebep olmuştur. Örneğin ot, rutubete çok fazla ihtiyaç gös­ terdiği için bölgenin çukur yerlerinde daha yaz başlarında kuruduğu halde, dağlık bölgelerde yavaş yavaş eriyen kar­ lardan meydana gelen nemle yaz boyunca yumuşak ve taze kalır. Bundan ötürü bu dağlık yerlerde hayvancılık daha ile­ ridtr. l 4

- Stepler:

Çayır v e orman alanlan Van Gölü çevresinde­

ki muhtelif yaylalarda, Muş yaylalarmda toplanmıştır. Buna karşılık aşiretin hareket · sahasının güney kesimleri, Silvan, Batman. Beşiri, Mardin'in doğu kesimJeri çayır ve orman sa­ h aları bulunmayan yerlerdir. Rutubetin bölgede çok az ol­ ması, ona fazlası ile ihtiyacı olan çayır ve otun yetişmesine engel olur. Buralarda daha ziyade tarla tanını yapılır. Bölge­ de kış mevsimi de kısmen sıcak olduğu için yazdan biçilmiş tarlalarda, tepe yamaçlannda sürüler otlayabilir. Yazdan bi­ çilmiş ot yığınlanndan da faydalanılır.

4.

Göçebeliğin Nedeni

Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi gerek yer şe­ killeri gerek iklim, gerekse bitki örtüsü bakımından Alikan Aşireti'nin hareket sahasının güney ve kuzey kesimleri ta­ mamen farklı bir durum göstermektedir.

(i)

Yazın güney taraflarm (Silvan, Batman, Beşiri, Cizre

vs.) b.azan 35° C'ye varan sıcağına karşı, yaylalar gayet se­ rindir. İnsanlarm ve hayvanlarm yaşamı için daha elverişli­ dir. Bunun sebebi uzun zaman kan kalkmayan dağlarm mevcut oluşudur. Gerçekten bu karlı dağları yalayıp geçen rüzgarlar gerek çukur yerlerde. gerek yükseklerde havanın ısınınayıp serin geçmesine sebep olur. Kışın ise yüksek dağ­ lara çok kalın kar düşer. Bazı yerlerde soğuk -20'ye kadar

1 4. Hüseyin Saraçoğlu, a.g .e., s. 1 09 81


düşüp kar kalınlığı 2-3 metreye kadar çıkar. Bu ise gerek in­ sanlann, gerek hayvanlarm (ahırlama dışında) yaşamasına imkan bırakmaz. Bu sırada güney stepleri ise kısmen sıcak­ tır. Sıcaklık sıfırın daima yukansındadır.

(ll)

Gerek yağmur, gerek kar halindeki yağışlar yayıalar­

da daha fazla olduğundan bitki örtüsünün zenginleşmesi or­ taya çıkmıştır. Rüzgarlar, nem gibi faktörler de bunu des­ teklemektedir.

Bu

bakımdan bölgenin dağlık ve

yüksek

yerlerinde yazın hiçbir zaman taze ve yeşil ot sahalan eksik olmaz. Bu ise geniş çapta hayvancılık için çok elverişlidir. Steplerde ise böyle zengin bir yağış ve bitki örtüsüne rast­ lanmamaktadır. Bu bölge , daha· ziyade güney mıntıkalan te­ siri altında kaldığı için çöl iklimine yakın bir karakter gös­ termektedir. Kışın Van Gölü çevresindeki bitki örtüsü kalın bir kar tabakası altında kaldığı için hayvanlarm faydalan­ ması imkansızdır. Steplerde ise hayvanıann otlayabilmesi için sahalar bulunmaktadır. Yazın biçilmiş hububat sahala­ nndan da faydalamlabilmektedir. Bundan dolayı: - Toprağa bağlı olmayan, h içbir toprak mülkiyeti bulun­ mayan, geniş ölçüde hayvancılık yapan bir topluluk, yaz ve kış mevsimlerine göre, her iki iklim b ö igesinin e�verişli şart­ lanndan faydalanmak için, yazın yaylalarda, kışın steplerde konaklamaktadır. Burada akrabalık bağımn, soy-sap çluru­ munu da hesaba katmak gerekir. Fakat göçebeliğin esas ne­ deni yukanda açıklanan ekonomik faktördür.

B.

KONAKLAMA YERLERİ GÖÇ SOSYAL ÖRGÜT

ı.

Göç-Yaylalar, Göç-Stepler

-

-

H arita 2'de görüldüğü gibi Alikan Aşireti ile birlikte Van Gölü çevresinde , Mardin, Siirt, Hakkari yörelerinde hareket eden pek çok aşiret vardır. Bunların yaylak ve kışlahlan ayn ayndır. Yaylak ve kışlak arasındaki mesafe çok uzun olduğu için göçler daha ziyade yatay hareketler şeklinde cereyan et­

mektedir. 1 5 Göç istikametleri ise genellikle (Step bölge!erin1 5.

82

Bed riye Denker, Güney Doğu Toroslarda Göçebelik, Hutteroth'a göre) TCD, Yıl 1 6, Sayı 20, lstanbul 1 960, s. 1 36- 1 42


den yayiaklara olmak üzere) güney-kuzey ve batı-doğu yö" nündedir. Harita 1 , Alikan Aşireti'nin göç istikametini bütün teferruatlan ile göstermektedir. Ayrıca steplerdeki ve yayıak­ lardaki konaklama yerleri de işaret edilmiştir. Buna göre Aşiret:

a) Stepler Kışı Silvan, Beşiri, Batman, Garzan, Siirt, Cizre gibi gü­ neydoğu steplerinde geçirmektedir. Kışlık konuklama yerle­ rini tayin eden başlıca iki faktör vardır: Üretim niyet.

Şartları,

em­

Göçebe, kışın herhangi bir bölgeye yerleşmeden önce; h ayvanlarını otlatabileceği, kar tutmayan. toprak ısısı fazla olan geniş alanları, ısınmasını sağlayacak çalı-çırpı imkanla­ rını, gerektiği zaman, meralarda ot k�lmayıp, tabii bitki ör­ tüsünden faydalanma . imkanlan azaldığı zaman gerekli otu ve ) emi sağlayabileceği köy civan, l 6 gerek hayvanların, ge­ rek kendisinin ihtiyacı olan su kaynaklarını; gerek çadırları­ nı kurabilecek, gerek rüzgar ve kar fırtınalanndan korun­ muş kuytu düzlükleri; ürettiği ürünleri gerektiği zaman bazı pazarlara ulaştırabilecek yol imkanlannın bulunması gibi faktörleri geni:;; ölçüde göz önünde bulundurur. Kışlak konaklama yerlerinın seçimine etki eden ikinci önemli unsur emniyettir. Gerçekten bir yerin yaşamaya elve­ rişli olması için orada yaşayan insanların mal ve canlarının saldından korunmuş olması lazundır Göçebeler gerek hay­ dutlardan, gerek kötü

niyelh d i)?;eı

Itimselerin saldırılann­

dan korunmak için emniyetlerini iıer şeyden önce düşün­

mek zorundadır. (Bk. Çizelge 2)

dolayı aşiret kış mevsimini daha

I şte bu iki t emel faktörden zıyade köylerin içinde veya

civarında konaklayarak geçirir. Her köyün arazi, mera ve ot­

lak Pliktan belli olduğu için ancak belirli sayıdaki göçebeyi kabul edebilir. Çünkü kışın göçebeler köy nüfusuna eklen­ miş kamu hizmetlerini ve arazi varlığını aşağı yukan onlarla paylaşan üyeler durumundadırlar.

1 6. Kışiakiarda hayvanların bir müddet çad ırların içine alınmalari h ıçoır zaman ahırlama özelliği göstermemekte, tamamen bitki örtüsü ve ık­ lim şartlarının zaruri bir neticesi olarak belirmektedir. 83


Bu bakımdan göçebeler kışın çok dağınıktıdar. Harita

3'de görüldüğü gibi; Helin köyünde 9, Alibengi'de 4, Babu­ din'de 5, Dirik'te 4, Alibengi-Helin yolu üzerinde 2 , Helin-' Silvan yolu üzerinde 6 hane konaklayabilmektedir� (Resim

9) D iğer taraftan, emniyetin, arazisi kiralanan köy tarafın­ dan sağlanması, köylülerle bir arada yaşamanın bir emniyet telkin etmesi de dağınık konaklamayı destekleyen unsurlar olarak belirrn ektedir. Örneğin, Helin köyünü ele alalım. 400 nüfuslu olup ka­ zaya 1 4 km kadar uzakta ve Silvan çayının güneybatısında­ dır. Kışın kar tutmaz. Fazla soğuk değildir. Deniz seviyesin­ den ortalama olarak 700 m. yüksekliktedir. Aşiret reisi ve aşiretin ileri gelenleri ile ağa arasında yapılan sözlü anlaş­ maya göre aşiretin canına, malına gelen bütün saldınlardan ağa sorumludur. Bu köy bir hayvancı ·köyü değildir. Geniş ölçüde tütün tarımı yapılır. Hububat ve hayvancılık ikinq planda yer almaktadır. Dolayısı ile göçebelerin hayvanlanru ·

atiatabilmesi için geniş meralar mevcuttur.

ÇİZELGE 2

:

AİLE REİSLERİNE GÖRE KIŞLIK MlNTlKALARDA ARANILAN ÖZELLİKLER Aile Reisierinin Sayısı %

Emniyet -

Geniş çad ı rlar kurabilecek rüzgar ve t ı rtınaya

-

karşı kuytu Su imkan ları

-

84

Geniş ve etianabilen Mera Çalı-çırpı imkanları Yem bulma imkan ı Yol Toplam

9

24

10 5

27 1 3,5

7 2 3 1

20 5,5 7,5 2,5 1 00.0








b)

Yayfalara Göç

Nisan ayının sarılanna doğru Alikan Aşiret! yaylalara

hareket eder. Göç hazırlıklan göçten 3-4 gün evvel başlar.

Bu arada özellikle kışlık çadırlar köylerde bir aileye teslim edilir. Göç sırasında yapılacak denklerio kaba bir planlama7 sı yapılır. Göç iki kadernede olmaktadır. Birinci kadernede sürüler başlannda çobanlan old,uğu halde giderler, ikinci kadernede insanlarla birlikte eşyalar

hareket eder. (Bk. Resim 5, 6, 7. 8) bütün eşyalar katırlara

sarılnuştır. 8-9 kişilik bir ailenin yükünü 8 - 10 kabr ancak

taşıyabilir. Bunlardan yalnız çadın bir veya iki katır; yiyecek

maddelerini (un, bulgur, peynir gibi) 3-4 katır: yatak, yor­ gan, çul-çuval, keçi gibi eşyalarını 3-4 katır; çadır içinin di­

ğer malzemelerini de . 2 -3 katır taşır. İnsanlar genellikle yü­ rürler. Yalnız ihtiyarlar, hasta koyunlar hayvanların sırtında taşınır. Yeni doğmuş kuzulan, kadınlar ve çocuklar kucak­

lannda taşırlar. İlkbahar başlannda steplerden yaylalara ya­ pılan göç sırasında birinci kademe ile ikinci kademerıin, ya­ ni sürülerle insanlarm arası fazla açılmaz. Çünkü kışın koyunlar doğum yapmış ve sütleri fazlalaşmışbr. Sabah­

akşam sağılınaları lazımdır. Aynca insaniann kucaklannda taşınan yeni doğmuş kuzulann, analannın sütünü emmeleri

lazımdır. Bu bakımdan koyun sürüleri ile insanlar günde en aşağı bir kere birbirleriyle buluşurlar.

Harita ( I ) ile Alikan Aşireti'nin step bölgelerinden yayıa­

lara yaptığı göçler bütün teferruatı ile gösterilmiştir. Kabile­ ler veya zamalar kışlak bölgelerden hareket edip doğrudan doğruya yayıalardaki konaklama yerine ulaşamazlar. Yol bo­ yunca pek çok yerlerde konaklarlar. Bu bakımdan göç; yani

kışlak ve yaylak bölgeler arasında uzaklığın kat edilmesi bir

ay kadar devam eder. Bunun nedenlerinden biri

yıl

boyu­

nun ilkbahan� etkisi ile yeşermeye başlaması ve sürülerin taze otlaklarda atıaya atıaya gitmesidir. Aynca, dağların

yüksek kısunlan göçün başlangıç sıralannda henüz karlı ve

soğuktur. Yeni yeni ısınmaya başlanuştır. Diğer taraftan kış­ lak ve yaylak bölgeler arasındaki uzaklığın çok fazla olması

(200-250 kilometre) ağır ağır dinlenerek ilerlemeyi gerektir­ mektedir.

91


Yol boyundaki konaklama yerlerinde, o yerin su, ot ve genişlik durumuna göre , 1 veya 5-6 gün kalınabilir. Kısa ka­ lınacak sürelerde çadır kurulmaz. Yalnız denkler çözülür, bir haftaya varan sürelerde ise çadır kurulur. Helin köyünden itibaren Malabadi, Silvan, Ziyaret (Vey­ selkarani) . Baykam, Destumi (Bitlis), Rahvadüzü (Tatvan) en önemli konaklama yerleridir. Göç toplu halde yapılır. Aşiret bir bütün halinde değil oymak oymak hareket eder. Birlikte harekette soy-sop durumu çok büyük rol oynamaktadır. Bu bakırndan göç sırasında, aynı yol boyunda olsa bile, aşiret­ ler, birbirlerine karışmazlar. Herkes daima kendi grubu için­ de hareket eder. Koyun sürüleri şehir ve kasabalann, insan oturan diğer bölgelerin daima kıyısından dolanarak giderler. Zorda kal­ roadıkça içinden geçmezler. Diğer taraftan sürüler büyük bir zorunluk olmadıkça, motorlu araçlar tarafından çiğnenme korkusu ile ana yollardan ilerlemeyip , kestirme yollar, dağ yamaçları, vadi içierini tercih ederler. Bu şekilde korunduk­ lan gibi yayılma imkanlan da bulurlar. İnsanlar ise şehir ve kasabalann içlerinden .geçmeyi . in­ san oturan bölgelerin civarında konaklamayı özellikle tercih ederler. Bu şekilde yaylaya çıkmadan önce, hem şt;hirde ya­ pılması gereken ihtiyaçlannr karşılamakta, hem de ·çevrede­ ki meseleler hakkında bilgi sahibi olmaktadırlar. Göç için önceden bir hazırlığa ihtiyaç yoktur. Göç sırasında da her günkü normal hayat biraz değişiklikle aşağı yukan aynen devam eder. Saç üzerinde yine günlük ekmekler pişirilir, su kenarlarında çamaşırlar yıkanır, sJ}rüler sağılır, peynir yapı­ lır, teşide yün eğirilir, çör-çöp toplanır. Göçebelerin geçtikleri sıralarda özellikle şehir ve kasa­ balarda. alışvertşte, sokaklarda büyük bir canlılık göze çar­ par. Ayrıca trafikte ve asayişte büyük aksamalar meydana gelir. Bazı insanlar mevsimlik faaliyetlerini göçebelerin geliş ve gidişlerine göre ayarlarlar. Çünkü bu göç, periyodik ola­ rak devam eder. Aşiret Mayıs ayının sonlarına doğru yayla­ lardaki konaklama yerlerine ulaşır ve yerleşir.

92


c)

Yayialardaki Konaklama

Çizelge 3'ten anlaşılacağı gibi yazlık konaklama yerinin ve yaylalann seçimde . en büyük faktörü geniş ve bol imkan­ lan sınırlamaktadır. Göçebe ekonomisinin en önemli ve baş­ ta gelen faktörü olan yaylayı çeşitli şekilde tarif etmek müm­ kündür. "Yayla, yılın belirli bir süresi içinde hayvan otlatmak, ziraat yapmak ve geçimin sağlanmasında menfaat temin eden her türlü işte çalışmak hatta dinlenmek için çı­ kılan ve gidilen, köyün hayat sahasının dışında kalan, çok defa köyün müşterek mülkü olan, köyden ayn ve çok uzak olmakla beraber sosyo�ekonomik bağlarla tamamen köye bağlı bir dahal veya köyün esas geçim sahasına ekli ikinci bir bölümdür." 17 Yazın davarlara taze ot bulmak, süt ve te­ reyağı mahsullerini sıcaktan korumak için yüksek yaylalara çıkılır. Buralara , davarlarla geçinen kimseler veya büyük sü­ rü sahibi aileler, efradı ile beraber çıkarlar. ıs

ÇİZELGE 3 : YAYLALARDA ARANILAN ÖZELLİKLER Aile Reisierinin Sayısı Geniş ve otlu mera Hayvan suyu imkanı Içme suyu im kanı ve çad ı r kurulacak geniş alan

%

21

57

6

1 6.2

6

1 6.2 2.7

Çalı -çırpı Emniyet

3

8. 1

Yol

o

o

37

1 00

Toplam

Daha önceki bölümlerde gerçek göçebelik, yaytacılık ve yan yaytacılık arasındaki farklan belirtirken de işaret ettiğiNecdet Tunçdilek, Türkiye'de Yayiaiar ve Yaylacılık, IÜ CED, Cilt 7, Sayı 1 4, Istanbul 1 964, s. 1 6. 1 8. Ali Tanoğlu, Nüfus ve Yerleşme, IÜ E F Yayını, Istanbul 1 965, s. 245-255 1 7.

93


miz gibi, bizim yayla anlayışımız, yani göçebelikle ilgili olan yayla ise

(l)

Her şeyden önce bu yerleşme şeklini,

keçi yetiştirmekle ilgili olaylan,

(lll)

(ii)

Koyun­

Belirli bir grubun geçi­

mini sa�ıayan sosyal ve ekonomik ilişkilerin cereyan ettiği yeri ifade eder. C oğrafi olarak da: metreyi aşan düzlüklerdir.

(Ul)

vardır.

(U)

(l)

Genellikle 2000-3600

Geniş bir ot ve çayır alanı

Su imkanlan geniştir. (Dağların yüksek kısımla­

nnda eriyen karlar bu imkanı artınr.) Bu

bakımdan

çok serindir.

Köylerin etkisinden çok

uzaktır, genellikle hazine arazileridir. Fakat zamanla köyün orta malı haline gelmiştir. Ömeğin incelediğimiz grubun yaylak bölgesi olan Nem­

ş

rut Da ı. tepe tarafı geniş bir çukurdur. Çukurluğun alanı

38 km kadar vardır. Bunun en çukur yerini 9 km2 kadar genişliğinde bir göl işgal eder. Göl kar ve kaynak sulan ile beslenir. Çok derin olduğu söylenir. Sulan tatlıdır. Fakat ba­ lık yoktur. Büyük Göl'ün yanındaki Ilıgöl'ün kuzey uçların­ da (Bk. Harita 4) dipten kaynayan sıcak sulann bir çukur­ lukta birikmesi ile meydana gelen ve Germav denilen küçük bir göl daha bulunur. Göl, deniz seviyesinden 2400 metre yüksekliktedir. Fakat h ayvanların atıatıldığı Nemrut Yayla­ sı'nın suyu ve otu kıttır. Yal�ız krater çukurunun suların­ dan hariç kalan kısmında iyi ot ve çayır yetişir. Nemrut Da­ ğı'nın Bitlis ve Muş ovasına bakan etekleri ve Ralıva Ovası

dalgalı yükseltller h alindedir. Bu ovada ot kısadır. Lakin hayvana iyi gelir. Kanireş, Boryan en iyi yaylalardır.

Bu bakımdan yaylalardaki yerleşme şekli ona kısmen benzeyen kom. ağıl , divan. mezra. oba gibi yerleşme biçimle­

rinden tamamı ile farklıdır. 19 Diğer taraftan göçebelerin fay­ dalandığı yaylalann köy orta malı olması gibi idari, dinlen­

me

ihtiyacının

karşılanması

gibi

sosyal

ziyade belirli bir grubun geçtın vasıtası

yani,

özelliklerinden tamamen eko­

nomik özelliği daha önemlidir. Yayla, yaylak, yazlak, zoma gibi terimler hemen hemen aynı anlamı ifade etmektedirler. Alikan Aşiret!, zoma (Kürtçe) tabirini kullanır. Çevredeki yer-

1 9. Murat Sarıbeyoğlu, Aşağı Murat Böigesinin Beşiri ve Iktisadi Coğrafyası, lstanbul 1 95 1 , s. 38-39 Necdet Tunçdilek, a.g.e., s. 1 6 94


leşmiş halk da bu ta,biri kullanmakta ise de biz daha yaygın olduğu için yayla tabirini kullanmayı tercih ettik. Yaylalarda aranan önemli özelliklerden biri de gerek hayvan, gerek içme suyu imkanlannın geniş ölçüde mevcut olmasıdır. Ve Van Gölü çevresinin önemli yayialannda (Dü­ av, Kariz, Aveberhan. Karineş) bu imkan boldur. Kışlık ko­ naklama yerlerinde çok mühim bir faktör olarak karşunıza çıkan emniyet unsuru , yaylalarda değerinden çok büyük öl­ çüde kaybediyor. Bunun en büyük sebebi göçebelerin, yazın yaylalarda toplu olarak kalma imkanlarını bulabilmeleridir. Gerçekten kışın köylerin civarında ancak ı . 2 , 3, 4 5 çadır bir arada kalabilirken, yaylalarda, 20-25-30-40 çadınn bir arada konakladığını görüyoruz. (Bk. Harita 4) Böylece toplu bir halde kalındığı için emniyet de kendiliğinden sağlanmak­ ta, dışarıdan herhangi bir insan grubunun veya makamın desteğille ihtiyaç kalrnamaktadır. Bu şekilde dağların en yüksek kısunlannda, köy topluluklanndan uzak olanlarla ilişkiler kurmadan yaşayabilmektedirler. Aşiret üyelerinin yaylalarda toplu halde kalmalannın diğer bir sebebi yayiala­ rm genişliği, yani ot ve çayır ve su imkanlarının yeter dere­ cede çok olması ve yine göçte olduğu gibi soy-sap durumu zenginlik veya fakirlik gibi faktörlerdir. (Bk. Çizelge 4) -

Çizelge 4'de görüldüğü gibi soy-sop durumunun çözül­ mesi, zenginliğin artması. yaylaların dar olması, dağınık yer­ leşmeye sebep olmaktadır. Zenginlik gruptan bağımsız hare­ ket etmeyi ve kişisel olarak yaylalara gidebilmeyi sağlamak­ tadır. Soy-sop durumunun kuwetli bir bağ olarak devam et­ mesi, fakirlik, kiralanan arazinin genişliği, emniyetin aşiret bünyesinden sağlanması durumu ise göçebeleri toplu halde yaşamaya zorlamaktadır. Gerek 2. gerekse 3. çizelgeye baktığunız zaman göçebele­ rin konaklama yerlerinde aradıklan en önemli özelliğin, ge­ niş ölçüde hayvanlan ile ilgili olduğunu görürüz. Göçebe kendi yaşama imkanlarını daima hayvanlarınkinden sonra düşünür. Örneğin çalı-çırpı bulma, içm·e suyu bulma, yol göçebenin aradığı önemli faktörlerden değildir. Çünkü im­ kanları, çok uzaklarda da olsa fazla zamanda da olsa kendi gücü ile yaratabilir.

95


ÇIZELGE 4: GÖÇLERDE KIŞLAK VE YAYLAKLARDA DAGINIK VEYA TOPLU YERLEŞMENiN FAKTÖRLERi Göçlerde Dağınık Soy -sop kuwetli Soy-sor zayıf Zenginlek Fakirlik Kışiakiarın dar olması Kışiakların geniş olması Yayiakiarın geniş olması Yayiakiarın dar olması Emniyeti çevre .faktörleri sağlıyor Emniyet aşiret bünyesinden sağlanıyor Toplam

Sillll 1 6

0.11

2.5 16.5

-

Toplu sax1

30

-

-

-

-

12

33

-

-

-

-

1

2.2

-

8

21.5

o{q

11

-

-

· yayiaklarda

Kışiaklarda

2

29

Dağınık Sa3tı % -

-

2 5

5.5 13.5

-

-

18

49.5

-

-

-

7

1.90

12 � 78.5

32

.

Toplu Sa3tı % -

-

5

13.5

-

Dağınık % a § llı -

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

86.5

5

13.5.

-

-

Toplu Sa�ı % 5 13.5

8

21.5

17

46.0

7 37

19 100


Biricik geçimi · hayvancılık olan, hayvancılıktan başka hiçbir gelire sahip bulunmayan bir grubun hayvanlannın yaşama Jmkanlannı kendisininkinden önce düşünmesi, nor­ mal bir olaydır. Çünkü hayvanını herhangi bir şekilde kay­ beden ldı:nse bir anda' kendisini, her şeyini kaybetmiş his­ setmektedir. Aşiret, yaylada 4.5-5 ay kadar kalmaktadır. Fakat bu 4.5-5 ·ay hiçbir zaman aynı bölgede geçtrtlmeyip 2-3 kere yayladan yaylaya göç yapılır. Bu kısa mesafeli göçleıin yega­ ne sebebi, yayialardaki ot ve besi imkanlannın azalmasıdır. Örneğin, Ağustos ortalanna doğru Nemrut Yayıası'nda ko� naklayan 37" çadır, yayladaki ot ve su imk3nlannın tükeo­ mesi lle parçalanarak, başka başka yaylalara göç etmişler­ dir. Burada, Nenırut Yayiası'nda konaklarken haneler arasında meydana gelen anlaşmazlık ve kavgalar da büyük rol oynamaktadır. (Bk. Çizelge 5-6)

ÇİZELGE IS: YAYLADAN YAYLAYA GÖÇ"ÜN SEBEPLERİ Aile Reisierinin Sayısı

o/o

Yayladan yayiaya göçmeyenler

8

Yaylada ot imkanları bitmiştir

14

38.0

7

1 9.0

Hayvan suyu yetersizdir Içme suyu tükenmiştiL

_

-

2 1 .5

2.5

Nemrut OaQı çok yüksektir lnilip çıkılması zordur

o

5,5 0.0

Aileler arası kavgalar olmuştur

5

1 4.5

Başka Toplam

2

5.5 100.0

37

Diğer taraftan aşiret, yayialardan kışlaklara gitmek için birden bire göç durumuna gtmıez, bahardan itibaren karlar •

Buradaki 37 rakam ı tam olarak uygulamil imkanı bulduQumuz 37 an­ kati işaret etmektedir. Yöntem ve Tekni�er Bölümünde açıklad ıQımız gibi Tem muz 1 965'te Nemrut Yayiası'nda ilk önce rastladıQımız 37 çadırdır. lkisinin de 37 olması rastlantıdır. 97


eridikçe yükseklere doğru çıktıkları gibi, yüksek dağlardan aşağılara da yavaş yavaş inmektedirler.

ÇİZELGE 6 : NEMRUT YAYLASINDAN BAŞKA YAYLALARA GÖÇENLER "

Aile Reisierinin Sayısı Göçm eyenler

%

8

2 1 .5

Süte Yayiası (Cemalettin tarafı)

9

23.0

Süte Yayiası (Yoğurt yemez tarafı)

2

5.5

Kanireş

7

1 9.0

Rahvadüzü

6

1 6.5

Kırklar Yayiası

d)

5

1 4.5

37

1 00.0

--

Toplam

Kışlık Bö lgelere Göç

Aşiret 4.5-5 ay kadar yaylalarda kaldıktan sonra, kışlak bölgelere doğru göç başlar. Yukanda dediğimiz gibi birden bire göç durumul}a

girmeyip belirli bir süre dağiann etekle­

rtnde, düzlük yerlerde konaklarlar. Örneğin Nemrut Yayla­

sı'nda konaklayan grup, göçe girmeden önce Rahvadüzü'nde kalır. Ekim sonları ve Kasım başlarına doğru da Bitlis Bağa­ zı'ndan itibaren göçe girer. Bu göç ilkbaharda yapılan göçler '

gibi uzun sürmezse de, yine 25-30 gün devam eder.

İlkbaharda yapılan göçlerde olduğu gibi normal hayat aynen devam eder. Kışlak bölgelere doğrudan doğruya gtdil­ mez. Birçok yerlerde konaklanır. Sürülerin ağır gitmesinin sebebi ilkbaharda olduğu gibi çayır ve meralardan faydalan­ ma değil hayvaniann gebe olmalandır. Aynca sütlerinden faydalanıldığı için sürüler lle insanlar arasındaki mesafe açı­ labilir. Sürüler yine şehir ve kasabalardan, insaniann otur­ duğu diğer yerlerin uzağından, kestirme yollardan giderler. İnsanlar şehirlerden geçerlerken, gerek sosyal hayatta. ge­ rek iktisadi hayatta büyük canlılık ve değişmeler meydana

98


gelir. Bu defa bütün yaz boyunca yaylada peynir, yün, vs. üreten göçebe, bunu, şehir pazarlannda değerlendirir ve kış­ lık ihtiyacını bu sırada karşılar. Diğer taraftan göç kafilelerı şehrin trafiğinde ve güvenliğinde bazı aksamalar meydana getirir.

e) Kışiaklar mı, Yayialar mı? Bir yıllık toprak ve insan ilişkilerini bu şekilde tahlil et­ tikten sonra şöyle bir soru sorabiliriz: Acaba göçebelerin, kışlak hayatı mı, yazlık hayatı mı daha önemlidir? Kanıma göre aşiretin kışiaklardaki hayatı hazırlıktan başka bir şey değildir. Çünkü , yegane iş-güç şekli ve ekonomik faaliyet olan hayvancılık ancak yaylalarda yapılabilir. Kışlahlarda ise hiçbir ekonomik faaliyet yoktur. Aşiret peyniii ni, yünü­ nü, hatta bizzat koyununu yaylalarda üretir. Diğer taraftan yaylalann geniş olması aşiretin serbest ve hür bir şekilde hareket etmelerine imkan verir. Kışlaklar ise zaten köylüle­ rin kontrolü altındadır. Bu bakımdan aşiret kişiaklarda bü­ yük bir sabırsızlıkla ilkbalıann gelmesini dqlayısı ile yayiala­ ra göçmeyi arzu eder.

j)

Taşıma Yasıtası

Göçte taşuna vasıtası olarak yalnız katır kullanılır. At da beslenir. Fakat o daha ziyade binek hayvanıdır. Göç sırasın­ da herkes yürür. Yalnız malzemeler katır siltında taşınır. Araba, motorlu vasıta kullanılmaz. Bu husus, ilkbaharda hayvanlarm çayırdan faydalanarak gitmesi, kışın gebe olma­ lan faktöründen ileri geldiği gibi, yol durumu da, vasılaların işlemesine engeldir. Bu· bakımdan; araba çadırlardan da is­ tifade edilemez. Zira bazı Orta Asya göçebelerinde araba ça­

dırlar da kullanılmaktadır. Bazılan ise at, deve kullanır . 20

20. Wladimirtsov, a.g.e., s. 61 ; Radloff, a.g.e., 1. (x) s. 298-465 99


S ttı. iı. ·

D·· · · . . . . . . . : . . �'-U Ki,, (1�\'i\.tq ..

�.

AliKAN A � i U 'Ti S ll l'f A L v a. "ıbBA.i ö,:tQ Ü 1' i:ı

D

. .

! .A

. .

.. .. ... .

. .. . . . . . . .

.

.

. .. . .

. ..

f\Lh<.AN A�i R.lli

o

. . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . .. . . . . . . .

� .

.

...

. . •

. .

.

, 1 1 ı

ı ı 1 ı ı ı

jl,�i�'ı.. .".. .

. . ." 2: 0 M A

..... . ....i;

. ; . . . . . c;. Anı t. .

)J. ı ı


2.

Sosyal örgüt

a) örgütlenmenin Mahiyeti Toplum içinde gerekli ihtiyaçların giderilmesi. sırasında ınsanlarm örgütlü olarak hareket etmeleri örgütsüz olarak hareket etmelerinden çok daha iyi neticeler verir. Örgütlen· rnek, sosyal hayatın devamı ve ekonomik faaliyetlerin gereği için şarttır. Sosyal örgütlerin hemen hemen hepsi bilinçli bir birleşmenin neticesidir. Bir sosyal grubun üyeleri çeşitli bağlarla birbirlerine bağlamnıştır. Bu bağlar insanlan bir araya getirir ve ortak arzularda örgütlenmeyt sağlar,

b) Alikan Aşireti'nin Sosyal örgütü Göçebe örgütünde başlıca beş kademe sayabiliriz.

aa)

Çadır,

bb)

Zoma,

cc)

Kabile,

dd)

Aşiret,

kandan gelindiğine inanılan ulu kişi. (B k. Şekil 1 )

ee)

Aynı

Bunlardan birincisi bir konut tipini, ikincisi doğrudan doğruya bir yerleşme şeklini, üçüncüsü kan akrabalığı bagı-· nı, dördüncüsü hısımlığı, beşincisi ise aşiretlerin meydana gelişi, büyümesi ve dağılışı ile ilgili faktörleri açıklamaktadır. aa) Çadır Çadır bir konut şeklidir. Yerleşik toplumlardaki ev kar­

şılığında kullanılmakta olu p aile ve haneyi ifade etmektedir. bb) Zoma

Zoma konaklama düzenidir. Oymak ve çadırlann bir araya gelmesinden meydana gelir. Oymaklann genişliği yay· lak ve kışlak bölgelere, buralardaki çeşitli şartlara göre deği­ şir. (Çizelge 6) Zoma, kabilede olduğu gibi soy-sop durumu­ nu ifade etmemektedir. Yani bir aşiret içinde ayrı kabileler, ayrı ayrı zoma teşkil etmeyip, bir zomada çeşitli kabilelerden

çadırlar (hane, aile) bulunmaktadır. (Çizelge 7) Bu bakım­ dan Zom, Zoma, Oba, Oymak gıbı terimler arasında bir fark

aramak lüzumsuz ve hemen hemen aynı şeyi ifade ederlerse de zomada bazı özellikler bulmak mümkündür. Oba, Şem· settın Sami ve Hüseyin Kazım Kadri'ye göre büyük ve uzun

101


bir göçebe çadın, çadır halkı, aile anlamına gelmektedir. Zi­ ya Gökalp eski Türklerdeki beraber konup göçen çadırlarm toplamına oba derdi. Bir sop (Ziya Gökalp'e göre bir boyun ihtiva ettiği daha küçük bir aile zümresi) Yakutlar'da olduğu gibi, ya bir oba halinde dolaşır, yahut oturaklığı tercih eder­ se bir köy tesis ederdi. 2 1 Bu bakımdan biz tamamen bir ko­ naklama birimi olarak anladığımız için, Kürtçede aynen söy­ lenen zomayı tercih ettik. Örneğin Alikan Aşireti'nin 8 kabilesi vardır. Zomada ise aşiretin çeşitli kabilelerinden ha­ ne-çadırlar yan yana gelmiştir. Fakat , Çizelge 8'de görüldü ­ ğü gibi aynı kabilelerden olma, yakın akrabalık, kan davası gibi insanlar arası ilişkileri aksatıcı olayların yoi.Uuğu, zen­ ginlik, güç, kuwetlilerle yan yana olmak, Türkçe bilenlerle beraber dolaşmak zornalann meydana gelmesinde aile reis­ Ierinin önem verdikleri faktörler olarak karşımıza çıkmakta­ dır. Zamanın bir reisi vardır. Bu reis , geleneksel olmayıp her yıl değişir. Çünkü, zama her yıl aynı sayıda ve aynı haneler­ den teşekkül etmez. Her yıl çeşitli faktörlerin ağırlık derece­ lerine göre çeşitli. yaylalara gidebilirler, hiçbir zaman gele­ neksel değildir. Nemrut, Süphan, Düav, Zövaser, Aveberhan, Kariz, Süte gibi yaylalarda pek çok zamalar var­ dır. Kışiaklarda ise konaklama birimleri daha fazla olmakta­ dır. cc) Kabile Kabile birbirine tamamen kan akrabalığı bağı ile bağlı hane ve ailelerden meydana gelir. Orta Asya göçebelerinde de durum budur. 22

21 . Ali Tanoğlu, a.g.e., s. 250; Ayrıca Bk. K. de Planhol, a.g.e., s. 1 90. 22. B. Y. Wladimirtsov, a.g.e., s. 74 102


ÇİZELGE 7

:

BİR ZOMANIN MEYDANA GELİŞİ

Kabllenin Adı

Cudigan Çengoven Ozigan Neciman Mehman Birivan Şe h i dan Şehevan Toplam

ÇİZELGE 8

:

Çadır Sayısı 9 7

3 4 6 2 5 37

HERHANGi BİR ZOMANIN MEYDANA GELİŞİ İÇİN ÇADlRLARIN (HANELERİN) BİR ARAYA GELMESİNİ DESTEKLEYEN FAKTÖRLER

Aynı kabileden olma Çok yakın akraba olma (Kardeş, amca vs) Zenginlerin yanı nda olma Türkçe bilenlerin yanında olma Kan davası gibi anlaşmazlıkların olmaması Güçlü kuvvetiiierin yanında olma Başka Toplam .

Aile reisi sayısı

%

8

21 .5 24.0 5.5 1 3.5 1 6.5 13.5 5.5 1 00.0

9

2 5 6 5 2 37

Kabile çok geniştir. Evlernne de esas kabiledir. Fakat ikinci derecede aşiret içindeki kabilelerden de evlenilebilir. Kabileyi ve kökü korumak büyük bir zarurettir. Soy-sop zi­ hinlerde daima yaşar. Baba ve dedelere ait seeereler zihin­ den zihine büyük bir ustalıkla aktanlır. Yeni doğan çocuğa

103


kökü, kabilesi, aşireti anlatılır. Bu bakınıdan herkes kabile­ sini ve aşiretini bilir. Kabile içinden evlerune geleneği, kabi­ lenin kuvvetini bir kat daha artırmaktadır. Aşiretin genel bir reisi olduğU gibi kabilenin de reisi vardır. dd) Aşiret Aşiret daha ziyade evlenme yolu ile meydana getirilen akrabalıklann yani, hısımlıklann bütünüdür. Aştret.--l@bile­ lertn birleşmesinden meydana gelir. Aştretin, büyüklüğune göre kablle sayısı artmakta veya azalmaktadır. Aşiret, bir .idari ve siyasal birliktir. Kabile reisierinin üzerinde genel bir aşiret reisi vardır. Aşiretin idaresinden. diğer aşiretlere karşı soy-sopun devannnın sağlanmasından, diğer aşiretlere karşı üstünlüğünün korunmasından reis sorumludur. Evlenme yalnız aşiret içinden olur. Aşiretln dışına taştığı çok az gö­ rülmüştür. Aşiretin kabileleri arasında devamlı bir dostluk vardır. Bu dostluğun ve alıengin kökleşmesinden aşiret reisi sorumludur. ·

Aşiret aynı zamanda bir siyasal birliktir. Şerefname, Kürt aşiretlerinin tarih boyunca çeşitli devirler ve çeşitli dev­ letlerde birbirleri ile savaşlannı , Kürt beyliklerinin feodaliz­ Illin mahiyeUni açıklamaya çalışır, dolayısıyla aşiretlerin si­ yasal bir birlik olması, tarihin derinliklerinden gelen bir gelenektir. Bu husus, Hamidiye Alaylan kuruluşunda kendi­ sJni daha iyi sezdinniştir. ee) Ulu Kişi Büyük ve ulu bir ata olarak bilinen bu manevi otorite. aşiret örgütünün en üst kısmında yer almaktadır. Gere�­ �inde başka aşiretleri de nüfuzu içine alabilir.

cJ

Sosyal Organizasyonun Siyasal Açıdan Dejjerlendlrllmesl

Ulu kişi, Şerefname'de anlatıldığına göre aşiretler konfe­ derasyonunun başkanı olarak görülmektedir. Aşiretler ara­ sındaki savaşlarda birbiri ile anlaşabilen veya güçlü bir aşi­ retın otortl.eslni kabul eden aşiretler bir araya gelir ve böyle-

104


ce diğer aşiretlere karşı hak ve çıkarlan aynı olan bir siyasal birlik doğar. Bu konfederasyonun başkanlığı da kendisine geçer. Aşiret ise bağımsız bir siyasal birlik olup kabilelerin çı­ karlannın savunulduğu ve temsil edildiği yegane merkezdir. Aşiret reisi, aşiret! içinde kudret ve kuvvetini hissettiren ka­ bilelerden sağlanır. Bu bakımdan kabileler arasında hızlı bir yanşma vardır ve bu yanşma siyasal görünüştedir. Fakat aşiret hayatının çok eski devirlerini açıklayan bu organizasyon, günümüz şartlannda değişerek meydana ge­ len organizasyonqan çok farklıdır. Bir kere eski düzende, zo­ ma diye bir kademe bulunınazken, toplum dinamizm! yeni düzene geçişte böyle bir mekanizma yaratmıştır. Yani, eski­ den, kabileler tamamen ayrı ayrı konaklama birimleıi mey­ dana getirirken, bugün birçok kabilelerden üyeler yan yana gelerek, bir konaklama birimi meydana getirebilmektedirler. Buna sebep eskiden dış faktörlere karşı kabile içi damşma, güvenliği sağlama yeter ve elvertşii iken, özellikle Cumhuri­ yetin ilanından sonra. merkezi idarenin ve ona paralel ola­ rak mahalli idarelerin güç kazanması sonunda yavaş yavaş zayıflayan aşiretlerde. kabile Içi dayamşmanın yeterli olma­ yıp aşiret içi dayamşmamn gerektiği inanışıdır. İşte bu özel­ lik, toplumun yeni düzene geçişinde, bir buhram önlemekte ve eski müesseselere yine fonksiyonel bir karakter vermekte­ dir. Bu , teorik model bölümünde tartışmasını yaptığımız bir tampon mekanizmadır. Ve bu özellik yeni organizasyona, akrabalık bağı ötesinde tamamen siyasal bir görünüş ver­ mektedir. Böylece toplum dinamizm! siyasal yetkiyi, ulu ki­ şi, aşiret ve kabilelerden almakta doğrudan doğruya zoma reisinin kişiliğinde birleştirriıektedir. Bu bakımdan yeni aşi­ ret organizasyonunu akrabalık bağı yanında siyasal faktör­ lerle de açıklamak faydalı olur.

dJ · Aşiretlerin, KabUelerin Meydana Gelmeleri, Gelişmeleri ve Dağılmalan Aşiret ve aşiretin kabilelerinin meydana gelmesi büyük ölçüde akrabalık ile ilgilidir. Şerefnameye göre kabileler, ek­

seıiye kendilerine isim veren ad anun adı ile çağınlır. Diğer

105


taraftan yine Şerefname, bütün Kürtlerin Bacan ve Balıtan olmak üzere iki soydan geldiğini söyJer. 23 Aynca Alikan Aşi­ reti'nin ulu kişi olarak tanıdığı Mira'ya bağlı başka aşiretler de vardır. Duderan, Soran, Garzan. Kıçan, Mehmediyan, Ta­ yan, vs. de Mira soyundan gelmektedir. Tespit ettiğimize gö­ re Mira , Suliye'de oturan ve büyük bir aşiret olan Mira'nın da başkanıdır. Bu duruma göre Alikan Aşireti Mira'ya bağlı iken zamanla büyümüş, nüfusu, gücü, kuvveti artmış ve Mi­ ra'dan aynlarak ayn bir aşiret halinde belimıiştir. Bu duru­ mu Alikanlılar'ın sözü gayet güzel açıklamaktadır. Mira mir (büyük) Alikan Vezir Duderan saypir (köpek) Mira büyüktür. Alikan, onun vezirtdir. D uderan ise kö­ peğidir. Bu söz Mira soyunu açıkladığı gibi, Mira 'ya bağlı olan aşiretler arasında birtaknn farklılaşmaların olduğunu da açıklayacak güçtedir. Alikan Aşireti'nin kabileleri olarak saydığımız Cudigan, Çengovan, Birivan, Mehman, Şehevan, Şehidan, Neciman, Ozigan ise (Alikan'ı bir reis olarak kabul ettiğimiz takdirde) Alikan'ın oğullan gibi anlayabiliriz. Aşiret ve kabilelelin da­ ha ziyade reisin ismi ile ifade edildiğini ise, yukanda belirtti­ ğimiz gibi Şerefname kaydetmektedir. Zamanla bunların bi­ rtsi diğeriert aleyhine olarak olanağanüstü gelişip nüfus ve güç bakımından arttığı zaman yeni bir aşiret meydana gele­ bilir. Fakat aşiretin büyümesi tamamen kendi bünyesi için­ de olmaktadır. Aşiret ve kabileye başka aşiretlerden hiçbir zaman üye katılamaz. Fakat · aşiretler arasında , çok önceki savaşlarda olduğu gibi, bir silahlı çatışma sonunda bazı aşi­ retler büyük aşiretlere tabi hale getirtlebilir. Aşiretlertn ve ·

kabilelelin meydana gelmesi , gelişmesi ve dağılmaları İbni Haldun'un devlet felsefesi ile de yakından ilgilidir. Gerçekten aşiret içinde güç, şahıslarda toplanarak nimetler ve refah vasıtaları çok gelişir ve uygun ölçülerde halka dağıtıldıktan sonra aşiretin ihtiyarlama çağı başlayıp kabileler belirli oto­ riteden ayn. merkezileşmeye doğru gitmektedirler. Diğer ta-

23. Şaraf Al-Bin, Şerefname ( 1 , 1 58) lA., s. 1 091 1 06


raftan24 Sorakin ve Toynbe gibi sosyolog ve tarihçiler de çö­ zülmeleri bir mistisizm h avası ile izah etmektedirler. 25

3. Konut (Çadır) Çadır coğrafi koşulların aksettirdiği, çevre koşullannın ve göçebe hayatının bünyesine en iyi uyan ve çevre koşulları­ nın etkisini taşıyan bir konut şeklidir. İnsanlar çevrelerinde bulduklan ve kendi yarattıkları malzemeleri her yerde aynı şekilde kullanamazlar. Dolayısıyla konutların meydana geti­ rilmesinde coğrafi etkenler kadar alışkanlıklar, gelenek ve görenekler, istekler ve eğilimler de büyük rol oynar. Konut şekilleri ile coğrafya (yapı malzemesi ile çevre şartlannın ba­ ğıntısı yönünden) , etnoğrafya (mesken tipleri ve bunların da­ ğılışı yönünden) de meşgul olur. Sosyoloji ise konutu , sosyal bütün içindeki yeri ve sosyal bütününü sağlamaktaki rolü yönünden açıklamaya çalışır.

a) Neden Çadır: Çadın Yaratan Faktörler aa) Mülkiyet En önemli faktör mülkiyetle ilgilidir. Göçebeler toprağa bağlı olmadıklan ve en ufak toprak mülkiyetine sahip bu­ lunmadıklan için göçtükleri yaylalara veya kışlaklara konut­ larını da götürmek zorundadırlar. Göçebelere sınırlan belli yaylak ve kışlaklardan faydalanma hakkı verilirse, belki ora­ larda sabit konutlar kurabileceklerini düşünebiliriz. Fakat o zaman, göçebeliğin bünyesinden epeyce uzaklaşılmış olur. bb) Göçebe Hayatının Devamlı Göç İsteyen Özelliği Göçebe, pratik olmak zorundadır. Toprağa bağlı olmayıp devamlı göç halinde bulunduğu için bütün malzemesi, bu arada konutu, kolayca taşınabilir bir cinsten olmalıdır. Gö­ çebe her an hayatın çeşitli zorluklan ile karşı karşıyadır. Ge-

24. lbnl Haldun Mukaddema, 1. Çev. Zakir Kadri Ugan, MEB Yayını, Ankara 1 954, s. 452-453 25. Sorekin ve Toynbe, P. Sorokin-A. Toynbe, Çev. E. Güçbilmez. SBF Yayını, Ankara 1 964, s. 28-33 107


rektiğinde ani kararlar alıp bir yayladan başka bir yayiaya

göç edebilir. Çadınn kurulması, sökülmesi, taşınması gayet

kolaydır. Çadır, dışandan gelen çeşitli tehlikeler, saldınlar karşısında toplanıp daha çevik hareket etmeyi tehlikesiz böl­

gelere göçmeyi mümkün kılar. İşte bilhassa bu göç hareketi onun pratik olması Zorunluluğunu ortaya çıkanr bir faktör­

dür�

cc) Malzeme ve İklım Diğer bir faktör �alzeme ve ikllmle ilgilidir. Göçebenin,

konutu olan çadın meydana getirmek için dışandan malze­ ' ne almasına lüzum yoktur. Çadınn esas malzemesi olan kı­ lı, yetiştirdiği siyah kıl keçilerinden elde eder. Diğer taraftan.

göçebe , yazın sıcak günlerini' yaylalarda daha iyi geçirir.

Çünkü, çadır havayı dalına serin tutar. Kışın ise kısmen sı­

cak bölgelere göçtükleri için, çadır içi kısmen sıcak kalıp, dı­

şannın sağuğundan etkilenmez. Siyah keçi kılı yağmur su­

yunu geçirmez. Çünkü yağan yağmurlar, kılların örgüleri arasındaki gözenekleri doldurur. Bu sırada içeriye biraz dü­

şer, sonralan ise çadırın etrafındaki hendekiere akar. dd) Fayda

Çadın yaratan önemli bir faktör de ondan faydalaruna

tarzıdır. Çadınn yapılış amaçlan ile şekil ve tertipleri arasın­

da büyük bir ilgi vardır. Çadır, göçebe toplumuna yerleşik

bölgelerin evlerine nazaran daha fazla fayda sağlamaktadır.

Bir kere, büyüyüp küçülmesi gayet kolaydır. Büyüklük ve

küçüklük yaz ve kışa. aile ve hanenin genişliğine , yetiştirilen hayvan sayısına bağlıdır. Diğer taraftan her zaman tabiatın sıcağında ve· tabiatla devamlı mücadele halinde olan bir in­

sanın karakter ve kişiliği, her şeyden evvel hürriyet ve atıl­ ganlık ile yoğrulmuştur. Çadır, bunların bu arzularını daha

iyi karşılayan bir kuruluştur. Aynca toplumdaki biricik eko­

nomik faaliyet hayvancılık olduğu için, hayvansal ürünlerin korunması ve saklanması da geniş örgütlü konutlara ihtiyaç ·

göstermemektedir.

108


b)

Karaçadır (Bk. Daha önce zikredilen resimler)

Karaçadır göçebe topluluğunun en belirgin özelliklertn­ den biridir. Sabit , deVamlı evlere geçmeden önce birtakım konut şekilleri de vardır ki, karaçadır bunlardan biridir. Yer­ leşik hayata geçilirse çadır da ortadan kalkar. 26 aa,) Malzemesi

(i) Siyah keçi lah, (U) direk, (111) kamıştan yana yana ge­ tirilerek bağlanan ve çadırın yanına gerilen gergı. Bazı yer­ lerde bu gergi, taşlann üst üste konması ile sağlanır: Bazı yerlerde ise ağaç dalları kullanılır. Burada konaklanan ara­ zinin çevresinin imkanlan önemlidir. (iv) Sağlam ipler, (v) kazıklar; Çadırda kullanılacak malzeme miktan, büyüklüğüne gö­ re değişir. Normal bir yayla çadın yukandaki malzemeleri ile birlikte 1 00 kilo kadar gelir. Kışlaktaki çadırlan ise çok bü­ yüktür. bb) Dokunması Çadınn dokunması kadınlara ait bir iştir. Önce 70 cm kadar eninde, 8-9 metre kadar uzunluğunda (bu uzunluk çadınn büyüklüğüne göre değişir) bantlar dokunur. Bir ça­ dın meydana getirebilmek için 7-8 tane bandı yan yami geti­ rip dikmek lazundır. Bu bantlar dışında herhangi bir parça yoktur. Çadır bütündür. Tüm olarak dokunmaz. Çok yorucu olduğu ve fazla kıl istediği için her yıl birkaç bant dokunur. Bir çadır 7-8 yıl kullanılır, fakat eskidiği zaman tüm olarak değil, her yıl bir-iki bandı yenilenir. Böylece her yıl, her aile bir iki çadır bandı dokumak zorundadır. Çadır dokunan ve istar denilen tezgahlar yine yerlidir ve· aşiret tarafından yapı­ lır. cc) Kurulması, Sökülmesi Çadınn kurulması ve sökülmesi kadınlarm vazifesidir. Normal bir yaylak çadın, 4-5 metre kadar eninde, 8-9 metre 26. Ali Tano�lu, a.g.e., s. 208 1 09


uzunluğunda olmak üzere

35-45 m 2 lik bir alan kaplar. Ça­

dır rüzgar yönünden tersine ve enine kurulur. Çadır direkle­ ri havaya kaldırılır. Direkler çadır sahibinin toplumsal sta­ tüsüne göre az veya çoktur. En

az iki direkli olur. Direkierin

uçlannda arkaya, öne ve yana geçirilen ipler, toprağa rapt edilmiş kazıkiara

saptanmıştır.

Ortadaki direkierin boyu

yanlardaki direkiere göre biraz daha uzundur. Böylece orta­ dan yaniara doğru bir revnaklık meydana getirilmiştir. Bu özellik çadıra. rüzgara karşı esneklik sağladığı gibi estetik bakımdan da güzellik kazandırır. Diğer taraftan çadır ipleri esneyerek rüzgara dayansın diye çok geniş tutulmuştur. Şiddetli rüzgarlarda çadırın yırtılınası baş gösterirse , direk­ ler aşağı ·indirilerek tehlike atlatılır. Çadınn etrafı, özellikle arka kısmı, kamışlardan meydana getirilen hasır ve gergiler­ le kapatılır. Bu sayede çadır kapalılık gösterir. Bazı yerlerde hasır temin edilemezse taş ve ağaç dallarından faydalanılır. Hasırlar çoğu zaman yüksek kemerler üzerine gerilir. Böylece çadırın devamlı hava alması sağlanmış olur. Çadırın kurulması ile birlikte hemen hendek kazılır, böylece yağan yağınurlann oraya akması, çadırın içine zarar vermemesi sağlanmış olur. Diğer taraftan çadır kurulmadan önce yeri pekleştirilir. dd) Çadınn İ ç Bölümleri Bu kıl oda, dış etkilerden korunmuştur. Şekil 2'de çadı­ nn iç taksimatı bütün ayrıntılan ile gösterilmiştir. Görüldü­ ğü gibi hane reisinin, misafirlerin, gıda maddelerinin, ürün­ lerin, kadınların, erkeklerin yerleri ayrı ayndır.

Bu şekil,

baba otoritesine dayanan bir düzende ve otoriter kültürde düzen ve disiplinin sağlanarak kanşıklığın önüne geçen en güzel bir usuldür. Çadır içinde reisin ve ocağın yerleri ara­ sında yakınlık vardır. Aile veya hane reisi daima ocak yanın­ dadır. 27 Zira soy-sop'un yani aile ocağının devamında reisin büyük rolü vardır. Böylece maddi bir yapı olarak ocak ile ai­ le reisi ve soy-sop arasında bir ilgi kurmak mümkündür. Bu bölünme hemen hemen bütün çadırlarda vardır. Fakat aile-

27. H. de Planhol, a.g.e., fig. 41 R. Montegne, a.g.e., s . 20 1 10


nin gelir seviyesine göre bunlar azalır veya çoğalır. Kışlak mıntıkalardaki çadınn iç bölümü de hemen hemen aynıdır. Yalnız gerektiğinde hayvanlarla bir arada kalınacağı için çok geniş çadıflar kurulur. Yansında insanlar. yansında hay­ vanlar kalır (Bk. Resim ı . 2 , 3, 4) ee)

Çadır ve Sosyal Statü

Göçebe toplumunda çadır, sosyal statüleri ve sosyal ka­ demeleri gösteren ve tayin eden esaslı bir unsurdur. İki di­ rek üzerine konmuş çadırlar çobanıara ve yoksullara aittir. Normal çadırlar 4-5 direkli olur. 6-7 direkli çadırlar reis ça­ dırlan veya ulu kimselere ait çadırlardır. 28 Aynca çadırların kuruluşunda gözetilen sıra; çadırın reis ççıdırına göre uzaklı­ ğı veya yakınlığı. onun statüsünü tayin edebilir. Reis çadın hemen hemen en öndedir.. Akrabalannın, yakınlarının çadır­ lan onun çevresindedir. Daha sonra ileri gelenler ve diğerle­ rinin çadırlan bulunur.

Diğer taraftan çadırların içindeki

y

araç ve gereçlerin çeşitliliği, pahası onun sos al kaderneler­ deki yerini gösterebilir.

ffl

Göçebe Çadırının Özellikleri

Göçebe Çadırında birtakım fiziki ve sosyolojik özellikler görmek mümkündür.

Fiziki Özellikler Yapılması ve taşınması kolay ve az rnasraflıdır, kurul­ ması ve sökülmesi kolaydır, kar ve yağmur yağışlannı geçir­ mez. yazın serin tutucu, kışın da etrafının sağlarnlaştınlma­ sı sayesinde sıcak tutucu özelliği vardır.

Dumanı ve pis

kokulan dışan çıkarır, icabında genişleyip daralabilir, çok sağlam ve dayanıklıdır.

·

Sosyolqjik Özellikler Çadırın kuruluşu reis çadırına göre uzaklığı yakınlığı onun sosyal statüsünü tayin eder. Çadırdaki orta direk sayı-

28. Direkleri sayarkan şaşırmamalıdır. Çadırda cepheyi gözönüne alır­ sak üç sıra direk vardır. Bu ulu çad ırlarda dört sıra olabilir. Burada söz konusu olan ikinci sıradaki direk sayılarıdır. lll


lan sosyal kademeleri gösterir. Esaslı bir yurttur, bütün ha­ nenin toplandığı yerdir. Çadır kutsaldır. Ailenin veya hane­ nin acı tatlı bütün ilişkilerinin geçtiği yerdir. Çadınn yanın­ da kül yı�ınının azlığı veya çokluğu hane veya aile retsinin misafirperverliğinl gösterir. Çadınn yapiliş ve kuruluşundakl bazı özellikler, araç ve gereçlerindeki bazı esaslar onun han­ gi aşfrete alt olduğunu gösterir.

ŞEKİL 2

:

DÖRT DİREKLi BİR ÇADlRlN İÇ BÖLMELERİ A

·-

1�

_t

ı

,

=="'

2.

ı

ı

!

.2

-

b• •

lf·�

"\ �\

.8

A. Ocak 8. Yiyecek ve giyecek çuvallarının yeri C. Peynir, yün vs. stokları D. Kap-kacak yeri E. Çalı-çırpı yeri a. Yan direk b. Orta direk 1 12

""'1"'

-

3 .{;

��/�� '

.

1 . Reis'in yeri 2. Misafirlerin yeri 3. Yetişkin oQulların yeri 4. Kadınların yeri 5. Genç kızların yeri


U.

TOPLUMSAL EKOLOJİ

A.

TARİHSEL GÖRÜNÜŞ

ı.

Genel Tarihsel Görünüş

Bir gnibun sosyal organizasyonunu incelerken tarihini,

nereden geldiğini, ne olduğunu araştırmak önemlidir. Fakat

tarihin yaratılıp, yazılması nüfus ve zamanla ilgili olduğu kadar mekanla da ilgili olduğu için, göçebe topluluklarda ta­

rihsel gelişimi kavramak çok zordur. Özellikle Moğollar gibi örgütlü bir devlet seviyesine ulaşmamış topluluklarda, bu

husus, daha açık şekilde ortaya çıkmaktadır.29 Bu balmn­

dan biz, Alikan Aşireti'nin tarihine ait esaslı bilgi toplayama­

dık. Yalnız Alikan Aşireti'nin h areket alanı ve Kürtlerin ta­ rihçesi hakkında kısa ve genel bir bilgi vermekle yetiniyoruz.

Van Gölü çevresinde yapılan çeşitli arkeoloji kazılannın

çok eski uygarlıklara sahne olduğunu , gerek tarihten önce,

gerek tarihsel çağlarda, doğudan batıya ve batıdan doğuya doğru yapılan birçok istilaların yolu üzerinde bulunduğunu

göstermektedir. Bilhassa kavimler göçü sırasında Doğu Ana­ dolu devamlı bir savaş alanı halinde idi. 107 1 senesinde Sel­

çuklu istilasına kadar Anadolu , nüfus bakımından çalkalan­

dı durdu. Moğol egemenliği ise daha kanlı oldu. Moğollardan sonra Anadolu hızlı' bir Türkleşme de'vresine girdi. 1 299 se­

nesinde kurulan Osmanlı Devleti zamanında Doğu Anado­

lu'da çeşitli nüfus I:ıareketleri ve yerleşmeler olmuşsa da

bunlar bir desteklemeden öteye gidememiştir. 30 Osmanlı­ lar'ın ilk yüzyıllarda İranlılarla yapılan savaşlar, Doğu Bölge-

29. B.Y. Waladimirtsov, a.g.e. , s. 61 30. Hamit Sade Selen, Türkiye'nin Etnik Bünyesi, SBF, IV. sınıf için teksir edilmiştir, 1 957-1 958, s. 33-35; Osman Turan, Büyük Malaz­ glrt Zaferi ve Anadolu'da Türk Destanı, Türk Yurdu, Sayı 6, Ağus­ tos 1 959, s. 2-8 Faruk Sümer, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun Tarihim izdeki Yeri, Türk Yurdu, Sayı 2, Nisan 1 959, s. 1 3- 1 4. Fuat Köprülü, Osmanlı Imparatorluğunun Etnik Menşel Meselesi, Belleten, Sayı 28, Ankara 1 943, s. 266-276 Mehmet Eröz, Türk Köy Sosyolojlsl Meselesi ve Yörük Türkmen Köyleri Sosyolojisi Konferansları, 6'ncı Kitap, 1 965-1 966, Istanbul 1 966, s. 1 26 1 13


sinin iç yöresinde, bilhassa Van Gölü çevresinde büyük za­ rarlara sebep oluyordu. Bu b akımdan Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran sefeli, ancak, Sünniliğin Şiilik üzeıine bir zaferi olarak

düşünülebilir.

Çünkü

burada

aynı

ilin

(Oğuz­

Türkmen) çocukları. aynı ülkede birbirieliyle savaşmışlar­ dır. 3 1 Bu bakımdan Doğu Anadolu ve özellikle Van Gölü havzasında son asırlarda görülen iktisadi, sosyal ve kültürel bir gerilik, bu bölgeden çeşitli yerlere kalabalık kütleler ha­ linde göçler. yani, nüfus azalması ve istilalardır. Bu tarihsel gelişim içinde şehirlerden uzak, kışlak ve yayiaklar arasında yer değiştiren, Van Gölü h avzasında ve Güneydoğu steple­ rinde h areket eden Kürtler, ancak 1 4 . ve 1 5 . asırlarda Türk­ lerin yardımı ile bir varlık olmaya başlamışlardır.

Zaten

Kürtler hakkındaki bilgiyi de bu talihten itibaren bulabiliyo­ ruz.32 Özellikle Osmanlı-Safevi Savaşlan Kürtlerin bir varlık olarak ortaya çıkmalarını sağlamıştır.

2. Allkan Aşlretl Alikan Aşireti hakkında ilk esaslı bilgiyi, Sultan Abdül­ mecit'in 1 89 1 yıllannda Doğu illelinde kurduğu Hamidiye

Alayları kuruluşu ile saptayabiliriz. Alikan Aşireti, bu çağda kurulan 36 alaydan biri değilse de. o sırada aşiretler arası çatışmalarda büyük rol oynamıştır. Zaten Hamidiye Alaylan

daha ziyade Muş. Bingöl. Ağrı, Urfa illerindeki aşiretlerden meydana getirilmiş Siirt bölgesindeki aşiretlerden alay teşkil edilmiştir. Aşiretin ihtiyarları. o tarihli olaylan. hayal-meyal anlatabilmektedirler. 33

31 . Faruk Sümer, a.g.m., s. 1 4 32. Şeref Han, Şerefname, a.g.e. Z. Fahri Kırzıoğlu, Kars Tarihi Cilt 1, 1 95 1 , s. 96. Z. Fahri Kırzıoğlu, Kürtlerin Tarihi (Kökü) Türk Yur�u, Sayı 6, Ni­ san 1 963. s. 1 9-53 33. Şerif Fırat, Doğu llleri ve Varto Tarihi, MEB Yayını, Ankara 1 961 , s. 96- 1 07 Minorsky, 1. A., s. 1 1 06 Ziya Gökalp, Kürt Aşiretleri, Barış Dünyası, Sayı 1 3, Nisan 1 953, s. 241 -243; Sultan Harnit Doğu Anadolu'da başkaldırmaya başlayan 1 14


B.

ALİKAN AŞİRETİ'NİN HAREKET ETTİGİ

SAHANIN SOSYAL. YAPISININ BAZI ESASlARI Bir toplumu, diğer toplumlardan ayırarak suf kendi ba­ şına bir varlık gibi ele alamayız. Çevresinin gerek coğrafi, ge­ rek beşert şartlan ve kültürü, o toplum üzerinde çok büyük etkiler yapar. Özellikle göçebe toplum devamlı hareket halin­ de bulunduğu iÇin h areket sahasındaki beşeri şartlannın çok büyük ölçüde etkisi altında kalmakta , dolayısıyla göçe­ be, sosyal ve ekonomik organizasyonun meydana gelmesin­ de, bu organizasyonda meydana gelen değişmelerde, eski ve­ yeni müesseselerin birbirlerine bağlanmasında çevre faktör­ lerinin rolü çok büyük olmaktadır. Bu ba;kımdan biz bura­ da. çevrede nüfus artışı. toprak mülkiyeti, h ayvantıh.k, eği­ tim, dil, yol gibi sosyal yapının problemimiz bakımından önemli olan bazı temel faktörlertne değineceğiz. ı.

Nüfus

Çizelge 9 bize, Aşiretin en mühim hareket alanı olan Si­ irt, Diyarbakır ve Bitlis bölgelerinde genel nüfusu; Çizelge 10 genel nüfuı;un, köyler ve şehirler itibariyle dağılışını; Çi­ zelge 1 1 ve Şekil 3 ise yine bu bölgelerde nüfus artışını gös­ termektedir. Bu duruma göre bölgenin nüfusu çok geniş öl­ çüde tanmsal yapıya sahip olup, çok hızlı bir şekilde artmaktadır. Bu özelliklerin göçebeler bakımından önemi şudur: Bu tanmsal nüfusun aşın bir şekilde artması. onla­ rm devamlı olarak toprak, mera ve yayla isteklerinin artma­ sına sebep olmaktadır. Dolayısıyla endüstrileşrnenin az olu­ şu, büyük nüfus kitlelerini . çalıştırabilecek iş yerlerinin mevcut olması halkı daima tanm sektörüne sevketmekte, aniann toprak ve yayla isteklerini artırmaktadır. Bu ise gö-

Ermenilere karşı Kürtleri bir tampon olarak kullanmak amacıyla 36 H am idiye Alayı teşkil ettirdi. Aşiret Reisierine de Alay Komutanlığı ve Kaymakamlık unvanı verdi. Bunlar okuması-yazması olmayan kim­ selerdi. Her alay 1 200 atlı idi. Alaylar Padişah tarafından silahlandı­ rılmıştır. Sonraları bu aşiretler zamanla kendi aralarında mücadeleye girmişlerdir. Zaten Sultan Hamid'in esas amaçlarından biri de bu idi; Kürtleri kendi aralarında mücadeleye sevk ederek birleşmelerine ve bağımsızlık istemelerine engel olmak.

1 15


çebelertn hareket alanını daraltmakta, yaylalaruı ve kışiak­ lann kira bedellerinin artmasına sebep olmakta, çeşitli yayla ve kira anlaşmazlıklan dolayısıyla göçebelerle köylülerin arası gerginleşmekte, ekolojik bir problem ortaya çıkmakta­ dır.

2. Ekonomik Durum Çizelge 1 2'de nüfusun meslekler itibanyla dağılışını gö­ rüyoruz. Bitlis'te Nüfusun % 89-90'1, Siirt'te % 82'si, Diyar­ bakır'da % 79-SO'i çiftçilerden meydana gelmektedir. Aktif nüfusun meslekteki yerini gösteren 1 3 . Çizelge sanayi sektö­ rünün çok geri olup. büyük ölçüde tanmsal sektörün hakim olduğunu göstermektedir. Fakat iş organizasyonu, ulaştırma ve banka organizasyonu gibi imkanların sağlanmaması yü­ zünden, bu sektörde de büyük bir işsiz ve malı-ınülkü olma­ yan bir kitle göze çarpmaktadır. Toprak mülkiyet! ve aile genişliklerini gösteren 14. Çizel­ geye göre. 0- 10 dönüm arasında toprağı olanlar Bitlis'te % 57, Mardin'de o/o 33; Diyarbakır'da ise % 33 olduğu halde, bunlar sırası ile toprağın 4.9-2.9 ve 1 . 9'unu işlerler. Diğer taraftan Bitlis'te ailelerin o/o 2 . 4 Mardin'de o/o 4.5 Diyarbakır­ da 6.6'sı sırasıyla toprağın o/o 28-49-63'ünü işlerler. Bu ise bölgede toprak ağalığını doğrulayıcı bilgilerdir.34 Zaten Bit­ lis'te arazinin % 75'i, Mardin'de % 45'i, Diyarbakır'da ise o/o 30'u dağlık ve tarla tarımına elverişsizdir. Bu bakımdan eko­ nomik durumu tayin eden esaslı faktör hayvancılıktır. Çizel­ ge 1 5'de yine de bu üç ilin hayvan sayıları görülmektedir. (Bu çizelgeler ileride büyük ölçüde işimize yarayacaktır.) Ti­ caret , hizmet. sanayi sektörü gelişmemiştir. Bütün bu eko­ nomik faktörlerin hayvancılıkla uğraşan göçebe aşiretin çev­ re, köy ve şehirlerle bütünleşip sosyal organizasyonunuh gelişmesinde çok büyük rolü vardır. 34. Ali Aras, Güneydoğu Anadolu'da Arazi Mülkiyet! ve Işletme Şe­ killeri, AÜZFY, Ankara 1 956, s. 54-56 Harmandalıoğlu, Doğuda Kıtlık Vardı, Toplum Yayınları, Ankara 1 965, s. 285 Mehmet Emin Bozarslan, Doğunun Sorunları, Ankara 1 966, s. 8-9

ı 16


3.

DU, Eğitim ve öğretim

Çizelge 1 6 bize, çevrede konuşulan dili, Çizelge 1 7 ise

eğitim ve öğretim durumunu göstermektedir. Bu duruma

göre hakim dil Kürtçe olup Bitlis'te % 64 , Siirt'te 7 1 .2, Di­

yarbakır da % 65.9 civarında konuşulmaktadır. Arapça ise Bitlis'te % 1 . 5, Siirt'te % 1 5, Diyarbakır'da % 1 civarındadır:

Bu özellikler bölgenin 1ürkiye ile bütünleşmesine büyük bir

engeldir. Dolayısıyla göçebe aşiretin, Türkiye ile bütünleş­

mesi, bölgenin yani, Doğd 'Arıadolu'nun Türkiye ile bütün­ leşmesiyle çok yakından ilgilidir.

Örneğin okuyup-yazma bilen nüfus, Bitlis'te % 1 5 , Di­

yarbakır'da ise % 20 civarındadır. Bu bakımdan bölgede,

toplumun dışan açılması ve bütünleşmesiyle ilgili olan, bir­

birine bağlı bu iki faktör çok elverişsizdir.

4. Yol, Haberleşme, Sağlık Toplumun dışanya açılması ile ilgili olarak önemli fak­

törlerden biri de yol, haberleşme, sağlıktır. Çizelge 1 8, bölge­

nin yol durumunu göstermektedir. Harita l 'de görüldüğü gi­ bi ancak iller ve kasabalar birbirine bağlanabilmektedir. Köy

yolları yok denecek kadar azdır. Ve yolların büyük bir kısmı kışın kar ve çamurda işlemez durumdadır. Yol şebekesine bağlı olarak otomobil otobüs, kamyon gibi taşıma araçlan da gelişmemiştir. Halbuki yol sosyal gelişme ve bütünleşme­ de en mühim faktördür. Bu imkamn kıt olması haberleşme,

sağlık, eğitim gibi hizmetlerde de aksamalara sebep olmak­

tadır.35

C. ALiKAN AŞİRETİ'NİN ÇEVRESİYLE OLAN İUŞKİLERİ Alikan Aşireti'nin her şeyden önce mevsim, arazi, iklim

şartlan ve bitki örtüsüne göre değişen, ikili bir sosyal orga­

nizasyonu vardır.

(i)

Yaylalarda meydana getirilen organizasyon.

ıaklarda meydana getirilen organizasyon.

(ll)

Kış­

35. Cavit Orhan Tütengil, Iktisadi ve Içtimal Bakımdan Türkiye'nin Kara Yolları, lstanbul 1 96 1 , Özellikle Giriş ve Sonuç kısm ı

1 17


Burada üçüncü bir organizasyon şekli daha sayabiliriz ki bu göç durumudur. Çünkü göçler sırasında aşağı yukan farklı bir organizasyona ihtiyaç vardır. Gerek yaylak, gerek kışlak bölgelerde aşiret, çevresiyle devamlı ilişki halindedir. Kendinin yegane iş-güç sahası ve geçim tarzı hayvancılık ol­ duğu için, diğer ihtiyaç maddelerini çevresinden sağlar. Da­ ha önceki sayfalarda belirtildiği gibi kışlak bölgelerde, tama­ men köy içlerinde ve çadırlarda kaldıklan için bu ilişki daha yoğundur. Burada yün , peynir ve koyun ile ekin, şeker, çay vs. trampa edilir. Fakat esas ilişki göçler sırasında olur. Göç sırasında bü­ tün aşiretler, hareket halinde olduğu için yol boyunda bir­ birleriyle karşılaşırlar, haberleşirler. Diğer taraftan, göç sıra­ sında aşiret, köy, kasaba, şehir gibi çeşitli topluluklada karşı karşıya geldiklerinden kültür yayılmasından, kültürle­ rin karşılıklı etkilerinden bahsedilir. Burada özellikle zama ismi altında , aralannda akrabalık bağı bulunmayan, yani akrabalığa dayanmayan yerleşme düzeni olarak anladığımız gruplar çok büyük rol oynarlar. Bu grupların ilişkileri · çeşitli aşiretlerin etnik kastlannı karşı karşıya getirir. Bu ilişki grupları, yani etnik kastlar ge­ rek kışlak, gerekse göç mahallerinde yerleşik tarımsal top­ lumlarla karşı karşıya geldikleri zaman etnik tabakalaşma zamanla sosyal tabakalaşmaya doğru gelişmektedir. Gerek göçleriri yaya olarak yapılması, gerek yaylak ve kışlaklardan Bitlis, Tatvan, Ahlat. Siirt, Batman, Diyarbakır gibi büyük merkeziere yaya ve hayvanla gidip gelme, haberleşmeyi daha yoğun bir hale getirir. Alikan Aşireti'yle diğer aşiretler ara­ sında etnik kast meydana geldiği gibi, aynı aşiretin köy ve kasaba gibi topluluklada olan ilişkilerinde de böyle bir kast meydana gelebilir. Fakat bu sefer kastın üst kısmında olan yerleşik yani toprağa bağlı halktır. Bu genel görüşlerden sonra Alikan Aşireti'nin çevresiyle olan ilişkilerinde birçok özel durumlann da meydana geldiği konusuna geçebiliriz.

1 18


ÇIZELGE 9 : YAYLAK VE KIŞLAK ALANLARINDA NÜFUS

Sayı Bitlls Siirt Diyarbakır

71.950 133. 627 249.949

Km2 düşen 11 12 18

Sayı ·

Km2 düşen

Sayı

13 14 20

88 .636 156.703 293.738

111. 187 19 1.234 243.903

1 965

1 960

1 955

1950

1 945

Km2 düşen 13 16 22

Sayı 128.966 232.243 401.884

Km2 düşen 15 20 26

Sayı 154.509 263.054 476.974

Km2 düşen 18 23 30

Kaynak: DiE, 1 945- 1 9501 055-1 960-1 965. Genel Nüfus Sayı mları

ÇIZELGE 1 0 : YAYLAK VE KIŞLAK BÖLGELERDE ŞEHiR VE KÖY NÜFUSU 1 960 Kesin Sonuç Köylü Şehirli --

Bitlis Siirt Diyarbakır .

26.94 24.43 31.03

73.06 75.57 68.97

Kaynak: Polarize Bölge Seçimi ve Aranan Şartlar.

1 965 Geçici Sonuç Köylü Şehirli --

28.29 28.54 34.08

--

71.71 71.46 56.92

1 960 = 1 00 1 965 Yılında Nüfus Köylü Şehirli --

125 .8 137.3 130.4

izm ir Ticaret Odası, izmir. 1 965 (Bk. Çizelge 7) Bu teksir, 7. 1 0.1 966'da Erzurum'da Doğu Anadaluyu Kalkındırma sem inerine sunulan bir tebliğdir.

-

117.6 1 11.1 113.4


ÇiZELGE 1 1 : V AYLAK BÖLGELERDE NÜFUS ARTIŞI (ll ve Ilçe merkezlerinin Nüfusu Hesaplara Dahil Edilmemiştir)

1 945 Nüfusu

1 950

1 955

1 960

1 965

Artan Nüfus

Artan Nüfus

Artan Nüfus

Artan Nüfus

Sayı

%

Sayı

%

sw

..%

_sm

.%

.

1 963

1 945'e göre

Nüfusu

27.775

84.9

Bitlis (Merkez) Adileevaz Ahlat

1 50.24

4.233

28.2

3.394

1 7.6

3.662

1 6.2

1 .462

2.669

1 .423

53.3

1 .974

49.2

1 .857

30.6

616

7.8

8.539

2 1 9.9

4.374

1 .274

29. 1

1 .967

28.8

1 .643

2 1 .8

296

3.1

9.574

1 1 8.8

5.5

Hizan

1 0 . 1 65

1 .796

1 7.6

1 .090

1 5.9

2.491

1 7.9

1 .638

1 0.0

1 8.001

77. 1

Mutki

1 0.734

2.764

25.7

3.1 1 8

24.3

2.697

1 6.9

1 .406

7.6

20.053

86.8

7.745

1 .761

35.6

1 .639

1 5.6

3.457

28.5

1 .391

8.9

1 6.993

1 1 9.0

Toplam

50.71 1

. 1 4.253

28. 1

1 4.001

2 1 .8

1 5.827

20.2

6.8 1 2

7.2

1 00.935

1 00.0

Tatvan

Kaynak: Köy Envanter Etüdleri ilgili Iller, s. 28


ÇIZELGE 1 2 : MESLEKLERiN DAGILIŞI (15 ve DAHA YUKARI YAŞLARDAKi N Ü FUS) · ::ıt. c Cl> cv �

E ctı Cl> Cl> - E Cl>

CJ)

::ı z

Bitlis Siirt D.Bakır

53.951 103.230 179.227

...... ::ıt. CJ)

- Cl> ·C _o

� Q) Q) 1-- CJ)

::ıt.

565 1.139 2.127

Cl> � CJ) .0

.O <'il Cl> � Cl). Cl> :ı

-�-.� E

::ı Q) .

I: I:

809 1.3.12 2.948

� cı � � - ro � ro ::L. - Cl> u;. _ - CJ) � Cl>

(() E

CJi.

� �

Cl>

<> .j...J �

u-

ro

.j...J

'Cl> .o .j...J ro ro .c >. :ı

� Cl> ro > � c ro c � Cl> -o ro ro

= E

::L. ro Q) z >

::

I: <>

82 877 45.879 89 1.651 86.873 82 935 4.208 142.384 80 166

571 839 2.283

...... cv � ro

·-

<> CJi.

-E

-

-

� ro +-J ;:ıt. ro .j...J � ro · c E ro ro ıtı .....

1.589 2.923 2.416

c >. <'il - >� ro Cl>

= E

ro � ::i: o

812 1.286 2.970

� Cl>

......

Cl> E

N :ı:

1.081 3.954 4.326

Cl>

� � Cl> Ol o

1.228 3 .776 10.749

Kaynak: DiE 1 960 Genel N üfus Say ı m ı , s. 361 -362

ÇIZELGE 1 3 : AKTiF NÜFUSUN MESLEKTEKi YERI (23 EKiM 1 960)

Bitlis Siirt Diyarbakır

ücretli

işveren

5.565 10.346 18.287

206 337 1.197

Kendi Hesabına Aile içinde Çalışan ücretsiz 10.527 32.436 53.972

35.923 56.739 95.143

Bilinmeyen 1.252 3.377 10.628

Toplam -

53.493 103.230 172.227

Kaynak: izmir Ticaret Odası, a. g. e., Tablo: 1 1


ÇIZELGE 1 4: AILE iŞLETME BÜYÜKLÜKLERI VE TOPRAK MÜLKIYET! (DÖNÜM)

26·50 51 ·75 1 1 ·25 Q:12 Aile Aile Aile Aile Sayısı Dönüm Sayısı Dönüm Sayısı Dönüm Sayısı Dönüm �

Bitlis 57 Mardin 33.3 D. Bakır 33

%

%

%

%

4 .9 2.9 1 .9

1 1 .5 27 23.8

4. 1 7.8 4.7

7.1 1 7.6 1 6.0

5.7 1 1 .5 6.9

_%_

2.5 6.3 5 .5

%

3.4 6.4 5.3

76-100 1 01 -200 200'den bü)lük Aile Aile Aile Sayısı Dönüm Sayısı Dönüm Sayısı Dönüm %

1 0. 1 4.3 4.4

%

%

21 . 1 6.4 4.2

9.4 7.0 8. 8

%

0/o

o;o

32. 8 1 7.0 1 3. 6

2.4 4.5 6.3

28 49 63

Kaynak: KIBKEE, Bitlis. Diyarbakır, M ardin, Tablo, 1 8


ÇIZELGE 1 5: BÖLGENiN HAYVAN MEVCUDU

SiiRT

BITLIS

19.ll Koyun Kıl Keçisi Tiftik Keçisi Sığır Manda At Kat ı r Eşek Deve

235.095 182.344 16.930 83. 138 6.811 3.719 1.694 3.429 -

ll.6l.

.N§L

.1i21_

243 .790 244. 175 398.900 184.450 193 .680 128.450 190 1 7.750 19.253 97.770 254.687 88.743 7.220 7.700 43.650 3.780 4.085 23.035 1.790 1 .985 12.600 3.190 10.460 2.895 59 -

DiYARBAKlR

1.9.Q3_

.1i21_

ll.6l.

4 15 . 819 198.91o -

400.734 205.643

300. 163 73.572 26.606 5 . 406 22. 173 40

322.489 77.8 13 22.728 5.850 24.101 43

506.370 536.808 450 213.417 18.921 15.381 5 .658 42.689 2.036

396.687 369.273 689 15 .830 15 .830 _ 17.089 7.707 34.869 · 1.757

-

� 433.3 1o 379.396 541 234.633 20.440 9.296 4.490 1.388 1.741

Kaynak: D i E , Zirai Bünye ve istihsal , 1962- 1963, s. 38-46-81


ÇIZELGE 16 : BÖLGEDE KONUŞULAN DIL

Bitlis Siirt Diyarbakır

NOfus

Künçe

1 28 .966 232. 243 401 .884

82.241 1 66. 721 264.948

!i_

TOrkçe

Arapça

Plğerıerı

%

43. 789 30. 243 1 34.235

34.5 1 3. 5 33.4

2.630 34. 777 1 .769

1.5 15 0 .4

366 502 1 .1 05

0.3 0.3 0.3

64 71. 2 65.9

Kaynak: DIE, 1 960 Genel Nüfus Sayımı s. 1 5 1 - 1 52 ÇIZELGE 17: ALTl ve DAHA YUKARDAKi YAŞLARDAKI NÜFUSUN OKUR YAZARLIK DURUMU N üfus Bitlis Siirt Diyarbakır

95. 849 1 73. 984 1 1 9. 386

B!.!m

.%

Bilmeyen

.%

1 5.366 27.649 63.3n

15 15 20

40.453 1 46.325 255.945

85 85 80

Kaynak: 1 960 Nüfus Sayımı


ÇlzELGE :1 8 BÖLGEDE DEVLET ve IL YOLLAR (1 963 Km. OLARAK) Her Mevsimde

Her Mevsimde

Geçıt Vermeyen

Geçn Veren

Bitlis Siirt Diyarbakır

.Dmeı

..lL

1 68 143 336

54 1 72 287

� 85

Toplam

Jı.

Devlet

ll

Genel Toplam

1 33 328 203

1 68 228 336

1 87

355 728 826

soo

490

Kaynak: DIE, 1 963 Istatistik Yıllı{Jı, s. 420 vd.

ÇIZELGE 19: KARA TAŞlTLARI SAYISI (1961-1963) (Rakamlar Özel ve Resmi Arabaların, Taksilerin Toplamıdır) -

1W.. Bitlis Siirt Diyarbakır

42 78 218

1&R 45 81 238

J.i§a 54 97 280

Kamyon

Otobüs

Binek Otomoblll

..1ü1.. lM2.. 26 41 1 36

31 47 1 73

lMa.. 39 51 1 77

J..W_ jj22...

1 61 378 767

1 92 41 1 863

1 44

350 693

Kaynak: DIE, Istatistik Yıllığı, 1 963, s. 245 vd.


ı.

Allkan Aşiretinin Çevresiyle Olan hışldlerlnde Etnik Kast Göze Çarpmaktadır

Bugün D oğu Anadolu'da bazı köy ve kasabalarda yaşı­ yan halk yakın zamanlara kadar göçebe, yan göçebe, bir de­ vir yaşayıp, şimdiki şeklini almıştır. D olayısıyla bu iki halk arasında etnik kök bakımından bir fark olmadığı halde za­ manla yerleşme olayı, halklar arasında kastların meydana gelmesine sebep olmuştur. Çünkü din, dil, fizik antropoloj i bakımından tamamen birbirine benzeyen b u insanlan aynı etnik gruba dahil etmek yanlış bir görüş değildir. Fakat her iki grup arasında kast şeklinde bir farklılaşmanın mevcut olduğu da sosyolojik bir gerçektir. Bu bakımdan köy ve ka­ sahalarda yaşayan halk hiçbir zaman bir göçebeyi adam yec rine koyup onunla konuşmaz. Onların kızını almaz. Onlara kız vermez, onları konuk olarak kabul etmez. Aşiretler de kendilerinin füli olarak köy ve şehir halklan tarafından dü­ şük görüldüklerini bilirler. Fakat kendilerini onlardan daima yüksek tutarlar. Dolayısıyla ilişkileri daha ziyade, alanda kalmaktadır.

2. Göçebe Aşiretlerinin Çevrenin Asayiş ve Güvenllği Üzerindeki Etidsi Büyüktür Bugünkü şartlar altında göçebe hareketleri, zabıtaca kontrol altında değildir. Diğer taraftan yine zabıta tarafın­ dan göçebeleri hareket alanlan da organize edilmemiştir. Bu durumda Van Gölü havzası ve Güneydoğu Anadolu gibi coğ­ rafi bakımdan çok engebeli, yol durumu iyi olmayan, dolayı­ sıyla iyi bir araç ve gereçlerle donatılmamış bir bölgede, gö­ çebe hareketleri bölgenin asayişini geniş ölçüde etkilemekte­ dir. Özellikle ilkbahar başlarında, yaylalara çıkış ve sonba­ harda yayla dönüşünde, günlerce hayvanı ile belirli bir böl­ geden, köy, kasaba veya şehirlerden geçen göçebeler tarlala­ ra ve

ormanlık

alanlara

pek

çok

zarar verirler.

Ayrıca

şehirlerin trafiğinde de büyük aksamalar meydana gelir. Uzun süren gözlemlertmiz göstermiştir ki, göçebelerin geliş ve gidişleri: birkaç gün bir yerde konaklamalan, asayiş ve güvenliğe etki eden olayiann da artmasına sebep olmakta­ dır. (Aynı konulara Pervari Kaymakamı Mustafa Bezirgan ve

126


temas imkanı bulduğumuz vali, kaymakam, j andarma ko­ mutanlan, karakol komutanlan da işaret etmektedirler) . 36 Bütün bunlann, aşiret üyelerinin iradesi dışında meydana geldiği şüphesizdir. Yani, göçebe aşiret, asayişsizliğe dolayı­ sıyla etki eder. Diğer taraftan yine göçebe aşiretler kendi iradelerinin dı­ şında çevredeki eşkıyalara da istemeyerek yataklık etmekte­ dirler. Bu daha ziyade korku neticesinde meydana gelir. Fa­ kat bütün bu olaylar aşiretin çevresiyle olan ilişkilerinde aksaklıklann meydana gelmesine sebep olmaktadır.

3. Aşiret Hayatına Yeni Bir Yön Verecek Olan Ekolojik Problem Bugün aşiret çok köklü bir sosyal problem ile karşı kar­ şıyadır. Bu, bilhassa yaylak ve kışlak yerlerin kiralarıması sırasında, çevresiyle olan ilişkilerinde meydana gelir. Bugün göçebe aşiretler istedikleri zaman istedikleri yaylalara göçüp konaklayamazlar.

(1)

Cumhuriyetten sonra kademeli olarak,

İran, Irak ve Suriye sınırlannın karşılıklı olarak göçebe ha­ reketlerine kapatılması.

(ll)

Ve yine Cumhuriyetten sorıra

aşiretlerin geleneksel yayialannın en yakın köyün, kamu malı haline gelmesini ön gören kanun ve kararlarm yapılma­ sı.

(lll)

Hızla artan nüfusa paralel olarak köylülerin, toprak

ve yaylak gibi mali imkanlannı artırmak istemeleri ve hükü­ metin bu tatbikatı benimsernesi gibi faktörler neticesinde aşiretlerin hareket sahası daralrnış, istedikleri zaman, iste­ dikleri yerlerde konaklayamaz olmu şlardır. Diğer taraftan kendi geleneksel yaylak ve kışiaklarının zamanla köylülere geçmesi veya köy orta malı haline gelmesi aşiretin herhangi bir yaylada konaklayabilmesi için önceden kiralanınasına bağlıdır. Bu kira bedeli ise yine yukandaki

36. Mustafa Bezirgan, Güneydoğu Ilçelerinden Pervari'de Asaylşl Bozan Sebepler ve Çarelerl, TID, Mayıs-Haziran 1 963, Sayı 282, s. 32-37 • Milliyet, 3-4 Mayıs 1 966 (Şaki Hakime yedi kişiyi dağa kald ırdı) Cumhuriyet, 16 Ocak 1 967, s. 1 , Jandarma Tugayı 3000 kişilik bir aşirete baskın yaptı, 1 6 firari yakaladı.

127


faktörlerin etkisi altında her yıl biraz daha ağırlaşmaktadır. Dolayısıyla hem geleneksel yayıalarını kaybeden, hem de bir yaylak veya kışlakta konaklayabilmek için çok büyük kira bedelleri t:ıdemesi lazım gelen bir göçebe aşiret için yaşama koşullan çok zorlaşmakta, göçebelerin çevresiyle olan ilişki­ lerinde pek çok yayla ve kira anlaşmazlıklan meydana gel­ mekte. bu ise çevrede sosyal problem olarak belirmektedir. Fakat burada toplum dinarnizini (teorik model) bölümünde tartıştığımız şekilde bir tampon mekaniZinayı yaratamamak­ ta, eski müesseseler fonksiyonelliğini kaybetmekte, bulıran meydana gelmekte, bu ise aşireUn çözülmesine , yani yerleşi­ me doğru bir gidişin meydana gelmesine sebep olmaktadır.

4.

Çevre Halkının Göçebe Aşiretler ve Göçebeler Hakkındaki Bilgisi

Bütün bunlara rağmen çevre halkın aşiretler hakkında doğru ve kesin bir bilgisi yoktur. Göçebe Alikan Aşireti'rıin hareket alanında, çeşitli halk üzerinde yaptığımız bir ankette "Size göre göçebe aşiret ne­ dir" sorusuna ilgili kişiler farklı farklı açıklamalarda bulun­ muşlardır. Bunlardan doğruya en yakın olan açıklama yani, ekonomik faktörlerle açıklamayİ ancak 6 kişi (% 1 4 . 5) yapa­ bilmiştir. Doğruya biraz daha yakın olana millet karekteriyle açıklayanlar, 1 3 kişi (% 3 1 . 7) çoğunluktadır. Diğer faktörler ise büyük ölçüde yanlış olan hükümlerdir.

·

Bundan başka gerek yaylalarda, gerek kışiaklarda ve ge­ rekse yol boyunda göçebelerin kortaklama yerleri de doğru olarak bilinmektedir. Herkes onları daha ziyade hür kişiler olarak bilir. istedikleri dağ ve yaylalarda, istedikleri kadar konaklayabileceklerini zanneder, yırtıcı, atak ve çevrelerine zarar veren insanlar olarak bilinir. Tabii bütün bu görüşler yanlıştır. Bu bakımdan toplumu dışarıdan bakarak kavra­ mak, çoğu zaman doğru neticeyi vermez. Bununla beraber, · özellikle göç olayı, yani göçebelerin akın akın göçmeleri, şe­ hir kasaba ve köylerde, gerek baharda, gerek sonbaharda halkın bazı işlere başlamasına başlangıç teşkil etmektedir. Göçlerin halk üzerindeki bu psikolojik etkisi daima hissedi­ lebilir. Ayrıca çoluk-çocuk genç ihtiyar, kız-kızan hep yürü-

128


meleri, karda, yağmurda, kızgın güneş altında perişanlık çelaneleri, halkın, bazen göçebelere acımalanna sebep olur.

çizELGE 20 : sizE GÖRE AŞİRET NEDİR?

- Geçim vasıtasıdır. Hayvanları otlatmak için dolaşmak lazımdır gibi iktisadi bir faktör ile açıklayanlar - Bir millet karakteridir, h ür kişilerdir, istedikleri yerlerde konaklarlar diye açıklayanlar - Çingenelerle karıştıranlar - Ne oldugu belirsiz, ziyankar, pis insanlard ı r diyenler - Köylülerle karıştıranlar - Başka 1aktörlerle açıklayanlar Toplam

Sayı

%

6

1 4.4

13 6

31.7 1 4.6

6

1 4.6

7

1 7.0

3

7.5

41

1 00.0

Göçebelerin hayvancılık yaptıkları, iyi peynir ve yün ürettıkleri, ekonomik bakımdan çevreye faydalı oldukları bi­ linir. Fakat onların evlenme adetleri, temizlik durumları, aile yapılan, yayla kiralamaları, hünerleri hakkındaki bilgileri yi­ ne .yanlıştır. Bunun gibi sosyal organizasyon hakkında veri­ len hükümler de yanlıştır. Aşiret Reisi deyince çok kimse hala eski aşiret reisierinin sonsuz kudret ve nüfuzunu hatır­ lamaktadırlar. Çevre halkı, göçebe aşiretler hakkındaki bilgisini kontrol için "Bu seneki milletvekilleri seçiminde Nemrut, Süphan gi­ bi yaylalara gelen göçebeler AP'ye verdiler, size göre bunun sebebi nedir" şeklinde bir soru daha sorduk. İlgili kimselerin hepsi de bu soruya çeşitli cevaplar verdiler. Bizim için veri­ len bu cevaplar önemli değil, önemli olan, çevre halkının gö­ çebenin siyasal faaliyetleri hakkında hiç de açık bir fikre sa­ hip olmadığıdır. Çünkü daha evvelki bölümlerde de açıkladİğımız gibi, göçebe çeşitli faktörler sebebiyle rey hak­ kını kullanamaz. Yani adı geçen seçimlerde de göçebe rey vermemiştir. Diğer taraftan "Size göre devlet göçebelere han­ gi hizmetleri yapsın" şeklindeki sorumuz şu şekilde cevap­ laıidınlıruştır: 13 kişi (% 3 1 . 7) Devlet onları toprağa yerleş129


tirsin de biz de dertlerinden kurtulalım, dediği halde 4 kişi (% 1 4 . 6) göçebe hayat düzeninin çok zor olduğuna işaret ederek, onlara acıdıklan için Devlet tarafından yerleştirilme­ lerini istemişlerdir. Devlet göçebeyi ne yaparsa yapsın beni ilgilendirmez, diyenierin sayısı ise az değildir. 8 kişi (% 1 9 . 5) (Çizelge 2 1) Birinci şıkkı destekleyenlerin fakir, az topraklı köylüler, 2-3-4 ve 5. şıkkı destekliyenierin özellikle yabancı memurlar, esnaf. zanaatkar, üçüncü şıkkı destekleyenlerin ise toprak ve yayla sahibi olmalan, aynca çok anlamlidır. Bütün bunlar çevre halkın göçebe aşiretler hakkında bildiklerinin esasa dayanmadığım ve yanlış olduğunu ortaya koymaktadır. D olayısıyla göçebeler hakkında alınacak idari kararlar ve tayin edilecek sosyal politika hedefleri esaslı bir araştırma sonucu olmalıdır. Bu bakırndan halka, çevredeki tüzel kişiliği olan kamu idarelerinin görüşlerini aksettiren kararlarm ve sosyal politika hedeflerinin tatbikattaki başan derecesi düşük olacaktır.

ÇİiELGE 2 1 : SİZE GÖRE DEVLET GÖÇEBEYE HANGİ H�Tİ YAPsm

- Devlet göçebeyi toprağa yerleştirsin biz de onların derdinden kurtulalım - Devlet göçebeleri toprağa yerleştirsin zavallılar

sayı

%

13

31 .7

6

1 4. 6

- Göçebe qüzeni iyidir. Bu şekilde devam etsin

5

1 2.0

- Devlet göçebeyi yerleştirmesin fakat göçebe faaliyetlerini, onlar için şart olan kam u hizmetlerini daha iyi organize etsin

3

75

- Devlet göçebeyi akutsun adam etsin

3

75

- Devlet göçebeyi ne yaparsa yaps ı n beni ilgilendirmez

8

1 9.5

çok zahmet çekiyorlar

Başka Toplam

130

.

.

3

7.5

41

1 00.0


ÖZET I.

FİZİKİ ANALİZ

Göçebe aşiret düzenine temel şeklini veren biricik iş güç ve geçirn kaynağı hayvancılık ve bunun gereği güçtür. Her aşiretin binlerce koyunu vardır. Böyle geniş sürüler daima bir arazi kesiminde beı;lenemeyeceği için mevsim, iklim ve bitki koşuHanna göre göç edip, yayıalardaki ve ovalardaki nimetlerden faydalanmak büyük bir zorunluluktur. Dolayı­ sıyla yer şekilleri, iklim, bitki örtüsü gibi coğrafi koşullarla göçebeliğin çok yakın ilgisi vardır. İşte geniş çapta hayvancı­ lık yapmanın gereği olarak ortaya çıkan bu olay, göçebe sos­ yal yapısının en belirgin özelliği, birçok sosyal ve iktisadi de­ ğerlerin kaynağı, göçebe hayat felsefesinin esasıdır. Her aşiretin yaylak ve kışlak bölgeleri vardır. Fakat bun­ lar geleneksel değildir. Son zamanlarda nüfus artışına para­ lel olarak köylerin yayla, mera gibi orta malı ihtiyaçlan da artmış, bu ise göçebenin hareket alanını daraltmıştır. Kış mevsimini Beşiri, Stlvan, Batman gibi Güneydoğu ovalarında geçiren Alikan .Aşireti, İlkbahar başlarında kuzey yaylalanna doğru göçer. Göç kademelidir. Önce , başlannda çobanlan olduğu halde sürüler gider. Sonra da, kız-kızan, çoluk-çocuk, kadın-erkek. genç-ihtiyar. . . insanlar. Bir aşiret yaylada beş ay kalır. Soğukların kar ve yağınurlann başla­ masıyla, bu sefer steplere doğru bir göç başlar. Gerek yayla­ lardan ovalara. gerek ovalardan yaylalara yapılan göç , bir ay kadar devam eder. Ve taşıma vasıtası her zaman at-katırdır. Ve yine en buyük görev kadınlanndır. Burada önemli olan bir yıllık devrevi faaliyetler ve faali­ yetlerin sert değil elastiki olması, mevsim, iklim, bitki örtü­ sü ve ihtiyaca göre değişmesidir. Ve yine göçlerden önce, ya­ ni herhangi bir yaylak ve kışlak bölgeye gitmeden önce aşiret reisi ve ileri gelenler yer kiralamak için hareket eder­ ler. Arazi sahipleriyle mahalli ağalar, tüzel kişiliği olan ma­ halli idareler belirli bir süre için arazi kiralarlar. Sonra sürü­ ler ve aşiret halkı tüm olarak gelir.

131


II. SOSYAL ÖRGtiT Göçebe sosyal örgütü, bu göç faaliyetiyle yakından ilgili­ dir. Çadır, zoma, kabile, aşiret, ulu kişi diye kademelenen bu örgüt, göçebe toplumsal yapısuu en iyi şekilde aksetttrtr. Çadır, sosyal örgütün en küçük ünitesidir, kabile kan akra­ balığına, aşiret ise evlenme yolu ile meydana gelen hısımlık­ lara dayanır. Birkaç aşiretln bir araya gelmesiyle aşiretler arası bir konfederasyon meydana gelir. Ulu kişi, bunun reisi görülür. .

Fakat bu örgütü yalnız akrabalık bağı ile açıklamak bir bakıma sosyal gerçeldert tam görmemektir. Aşiret ayru za­ manda siyasal bir birliktir. Fakat kabile de siyasi bir birliktir ve aşirete bağlıdır. Son zamanlarda tse kabile içi dayanışma­ nın aştretin birliğini sağlayamadığı görülerek, dışanya karşı daha kuvvetli olabilmek için birçok kabilelerden üyelerin -yan yana gelmesiyle zamalar belirmekte , dolayısıyla siyasal güç kabile reisinin, ulu kişinin kişiliğinden aynlarak zoma reisinin kişiliğinde birleşmektedir.

III. KONUT Göçebe aşiret, kendi yapısal özelliklerint aksettiren bir konut tipi yaratmıştır. Bu , çadırdır. Çadrrın dokunması ko­ lay ve az masraflıdır. Aynı zamanda taşınması da kolaydır. Bundan başka kurulmasının ve sökülmesinin kolay olması, sağlamlığı, gerektiği zaman genişleyip daralabilmesi gibi fizt­ ki özellikleri ve bu fiziki özelliklerin yanında aşiretteki sosyal kademeler tayin edilmesi, yurt , olması, kuruluşunda aşirete has özellikleri belirtınesi gibi sosyal özellikleri de vardır.

IV. TOPLUMSAL EKOLOJİ Göçebe Alikan Aştreti'ntn, tarihsel gelişimi, bölgenın ta­ rihsel gelişimi ile yakından ilgilidir. Şerefname'de ve 1 89 ı 'lerde Sultan Abdiilhamtt tarafından kurulan Hamidiye Alaylan'nda bu aşirete ait bilgiye rastlıyoruz. Alikan Aşiretl'ntn toplumsal ekolojisiyle bütünleşip, sos­ yal organizasyonun gelişmesi, çevrenin sosyal yapısı ile ya­ kından ilgilidir. Bu bakımdan aşiretln hareket alanının , nü-

1 32


fus yapısı. ekonomik durumu, dil ve eğitim ve öğretim duru­

mu, yol. haberleşme ve sağlık koşullan bu bütünleşme ve gelişmede çok büyük rol oynarlar. Diğer taraftan Alikan Aşi­

reti'nin çevresiyle olan ilişkilerinde bazı özellıkler de bulmak

mümkündür. Bunlardan biri aşiretle. köy ve kasaba halklan arasında bir etnik kastın olduğudur. Bu bakımdan köy ve

şehtrler aşirete 1oz vennediğl gıbı onlardan

lQz da

almaz. Di­

ğer bir özellik göçebe hareketlerinin, çevrenin asayiş ve gü­

venliği üzerinde geniş ölçüde etkide bulunduğudur. Çevre­ deki nüfus artışıyla meydana gelen aştretin hareket sahası­

nın daralması, dolayısıyla yaylak ve kışiaklara pek büyük kira bedellerinin ödenmesi ve .toplum dinamizminin bu geliş­

meyi karşılayacak bir mekanizma yaratmaması aşiretin ha­ yatına yeni bir yön verecek olan ekolojik problem yaratmak­ ta, aşiretin çözülmesine sebep olmaktadır.

Bunlara rağmen, çevre halkın, aşiretler hakkında doğru

bilgisi olmayıp birtakım yanlış kanılar vardır. Bu bakımdan aşiret için alınacak idari kararlarda ve tayin edilecek sosyal

politika hedeflerinde çevre halkın, kanaat ve davranışlan de­

ğil, aşiret hakkında yapılmış bir çalışmanın neticesi esas ol­ malıdır.

133


BÖLÜM IV

NÜFUS

ve

BAZI

ÖZELLİKLERİ

Bir toplumun sosyal ve iktisadi gelişmesi ve zenginleş­ ınesi beşeri şartlarla çok yakından ilgilidir. Yalnız, sosyal ve iktisadi koşullar üzerine etki eden sadece insan sayısı değil. o sayının bazı özellikleridir. 1 Bu bakımdan biz, burada, nü­ fusun genel görünü şÜnü gösterdikten sonra, çadırlar. (ha­ ne-aile) , cinsiyet ve yaş gruplan itibarıyla dağılışını. medeni

hal. kültür seviyesi ve dil durum4nu bir analize tabi tu ta­

cak, kaba da olsa nüfu staki artma eğilimlerini göstermeye çalışacağız.

I.

VERİ YETERSİZLİGİ

Nüfus hakkında daha esaslı ve kesin neticelere ulaşabil­ mek için hiç olmazsa 1 5-20 yıl süre ile periyodik aralıklarla yapılmış istatistiklere ihtiyaç vardır. Biz çalışmamızda böyle istatistiklerden faydalanamadık. Çünkü nüfus sayımı cetvel­ lerinde göçebelerin kaydını gösteren herhangi bir işaret yok­ tur.2 D iğer taraftan nüfus sayımının yapıldığı zaman (genel­ likle 23 Ekim) göçebeler. yayiaklardan kışiaklara doğru göç durumuna girmişlerdir. Henüz çok dağınıktırlar. Bir kısmı

1 . Haluk Cillov, Türkiye Ekonomisi, lüiF Yayını, istanbul 1 962, s. 41 2. 23 Ekim 1 960 Genel Nüfus Sayımı, Ev halkı soru kağıdı örneği, Sayım yapılan nüfusun bulunduğu: 1 . Vilayetin ad ı:

134


dağlarm yüksek kısımlarındaki yaylalarda, bir kısmı etekle­ rinde, bir kısmı ise doğrudan doğruya Bitlis Bağazı'nda göç halindedir. Bu bakırndan sayılmalan zordur. Ancak köyle­ rin , kasabaların civarında konaklayanlar o köylerin nüfusu sayılırken onlarla beraber hiçbir ayınma tabi tutulmadan yazılırlar. 23 Ekim 1 965'te yaptığımız gözlemlere göre: Alikan Aşi­ reti Nemrut Yaylası, Nemrut kratertnin kıyısı, Nemrut etek­ leri, Rahva Düzü , Bitlis Bağazı gibi coğrafi bakırndan birbi­ rinden çok uzak arazi kesimlerinde idiler. Çoğu Bitlis Bağazı içine girmiş konaklıyordu. Sayım memurlan yalnız Başhan köyü nüfusunu yazarken, muhtardan bilgi alarak çevredeki göçebeleri de yazdılar. Daha sonraları doğrudan doğruya gö­ çebelerden ve sayım yapan memurlardan aldığım bilgiye gö­ re, bazı konaklama gruplarına memurlar giderek yazmış, Nemrut tarafına hiç giden olmamış. Bir yerde de göçebeler sayım memurundan korktuğu için memurlar kızmış, gelişi­ güzel bir şeyler yazmışlar. Bütün bunlardan dolayı biz nüfu­ sun ancak belirli bir devredeki durumunu saptayabileceğiz.

II. NÜFUSUN GENEL GÖRÜNÜŞÜ-SAYISI Araştırma konumuz içine giren 37 çadır vardı. Bu 37 çadırdaki nüfusu, ayrı ayrı saydık. Mevcut toplamı 3 l l 'dir. Bir çadıra isabet eden ortalama nüfus ise 8 . 4 civarındadır. (Bk, Çizelge 2 2)

III. NÜFUSUN ÇADlRLAR (HANE-AİLE) İTİBARIYLA DAGILIŞI Nüfusun büyük bir kısmı (% 62 . 5) aile birimleri içinde 2. Kazanın ad ı : 3 . Nahiyen in ad ı : 4 . Köyün ad ı : 5 . Sokağ ın ad ı : 6 . Bina numarası: 7. Daire numaras ı : 8. Yerin mahiyeti: (Ev, Otel , Fabrika, Hastane, Kışla, Tren vs. ) 135


değil, haneler içinde yaşamaktadır. Aile birimleri içinde ya­ şayanlar ise ancak o/o 37. 5 civanndadır. Burada aile ile hane kavramını ayut etmek büyük bir zorunluluk olarak karşımı­

za çıkmaktadır. Bir göçebe çadınnda ana, baba, oğullar, ge­ linler, torunlar vs. bir arada yaşayabilir. Evli oğullarm aynı çadır içinde yaşamalan, aynı kazandan yemek yemeleri, ge­ çimlerini bir kaynaktan sağlamalan hanenin özelliğini gös­ tennektedir. Birbiriyle akrabalık bağı olan hatta olmayan (örneğin, bazen çoban- olarak kiralanan kimseler de çadırda kalabilir) çeşitli ailelerin yan yana gelmesiyle haneler meyda­ na gelebileceği gibi tek kişilik (örneğin dul bir kadın) bir ha­ ne meydana getirebilir. Aile ise yalnız ana, baba ve evlenıne­ miş çocuklardan meydana gelmektedir. Demek ki, her aile bir hane teşkil ettiği halde , her hahe bir aile değildir. O hal­

de hane geçim birliği esasına dayanır. Aralannda akrabalık bağı bulunsun veya bulunmasın aynı kazandan yem,ek yi­ yen, geçimini aynı esasa bağlayan ana, baba, evli oğul, ge­ lin, torun vs.'den meydana gelen bir veya daha çok kimsele­ rin ve ailelerin meydana getirdiği bir topluluktur. Aile mües­ sesesinin böyle temel bir özelliği yoktur. 3 Her aile bir çadır içinde oturur ve aile veya hanenin geniş olup'olmamasına göre çadır da büyür veya küçülür. İşte buna göre nüfusun o/o 62 . 5'i hane, ancak % 37.5 aile bünyeleri içinde yani geniş aile organizasyonu içinde yaşamaktadır. (Bk. Çizelge 22)

IV. NÜFUSUN CİNSİYET İTİBARIYLA DAGILIŞI Bir nüfus kütlesinde kadın ve erkek nüfusunun oranlan genel olarak birbirine eşit durumdadır. Bir toplulukta kadın nüfusun erkeğe nazaran azlığı veya çokluğu topluluğun ge­ lişmesinde , kuvvet kazanmasında bir arnil olabilir. Fakat sağlam hüfus yapısı kadın ve erkeğin hemen hemen birbiri­ ne eşit sayıda olduğu. aradaki inesafenin çok fus yapısıdır.

ai

olduğu nü­

3. Behice Boran, a.g.e., s. 1 82 lbrahim Yasa, Köylarin SosyoloJik Bakımdan Incelenmesinde Bazı Esaslar, SBFD, Cilt 1 4, Sayı l, Ankara 1 959, s. 1 55 Mübeccel Kıray, Ereğli, Ağır Sanayiden Önce Bir Sahil Kasabası, Ankara 1 964, s. 1 1 3 23 Ekim 1 960 Genel NOfus Sayımı TOrkiye NOfusu (Bk. Açıklama) 136


Alikan Aşireti'nde bu oran kadınlarda % 5 ı . erkeklerde % 49 civanndadır. Farklılığı yaratan unsur daha ziyade as­ kere giden geriçlerden ileri gelmektedir. (Bk, Çizelge 23)

V. NÖFUSUN YAŞ GRUPLARI İTİBARIYLA DAGILIŞI Bir nüfusun yaş gruplarına göre incelenmesi topluluğun hayatiyeti bakımından çok önemlidir. Çünkü iktisadi kapa­ sitenin gelecekteki değişmesini o tayin eder. Ne kadar süt çocuğu, ne kadar olgun, ne kadar ihtiyar olduğunu o göste­ rir. Bir topluluğun üretim kapasitesi o topluluğun nüfusuna göre değil, bu nüfusun çalışabilecek yaşta olan kısmı ile öl­ çülür. Çalışabilecek grup diğerlerini besleyeceğine göre, top­ luluğun iktisadi ve sosyal gelişmesinde bu iki grubu büyük bir dikkatle göz önünde bulundurmak lazımdır. Biz burada, nüfusu 0-5, 6- 1 1 , 12-50. 5 ı -70 ve 7 ı 'den fazla olmak üzere başlıca altı yaş grubuna ayırdık. Bunu ya­ parken daha ziyade faal nüfus kriterini göz önünde bulun­ durduk. Buna göre 0-5 yaşındaki grup hiçbir işte kullanıl­ maz. 6- ı ı grubunda ise erkekler yavaş yavaş çobanlığa, kızlar ev işlerine alıştınlır. ı2-50 ve 5 ı - 70 gruplan ise asıl faal · nüfustur. Prof. H. Cillov normal olarak ı 4- ı 5 yaşlan arasında gösterdiği4 faal nüfusu göçebe topluluklan için ga­ yet rahat bir şekilde ı 2-70 olarak alabiliriz. Çünkü göçebe­ nin tek iş-güç şekli vardır. O da hayvancılıktır. Bu bakım­ dan başka işlere kafasını yarmadığı gibi devamlı olarak iklim ve su · değiştirirler. Bunlar ise ömrü uzatan faktörler­ dir. Diğer taraftan Darwin'in doğal ayıklama nazariyesi göçe­ belerde iyi bir tatbik alanı bulmaktadır. Ancak yaşayabile­ cek olanlar hayatta kalmakta diğerleri ölmektedir. Çocuklar ise çok erken yaşlarda işe alıştınlmaktadır. Bu ı 2 -70 yaş grubunun sonlarına doğru özellikle 6 ı � 65 yaşlanndan sonra faallik yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır. Her ne kadar gö­ çebelik, göç gibi yorucu faaliyetleri de ihtiva ederse de, bu faaliyetler daima yeknesak olduğu için göçebe bakımından büyük bir enerji kaybına mal olmamakta dolayısıyla ihtiyar­ lık çok daha genç yaşlarda ortaya çıkmaktadır. 7 ı yaşından sonrakiler ise epeyce bir miktar teşkil et­ melerine rağmen faal değillerdir. (Çizelge 23) 4. Haluk Cillov, a.g.e., s. 92 137


ÇIZELGE : 22 ÇALDIRLARlN ANATOMiSI (1 965) Nüfusun (Hane-Aileler) itibariyle Dağılışı .

1 Ailelik ÇadırSayısı Nüfus Sayısı Hane başına ortalama nüfus

Hane

%

14 84

37.5 27

6

2 Ailelik Hane 12 90 7.5

%

32. 28

3 Ailelik Hane 7 79

11.3

%

19 26

4-5 Allelik Hane Hane % 4 58

11 19

Toplam -

37 311

14.5

Not: Bu çizelge ileride gelir grupları ve sosyal tabakalar da hesaba katılarak tekrar ele alı nacaktır

%

-

100 100


ÇIZEL 23: NÜFUSUN BAZI ÖZELLIKLERi

Yaş Grubu 0-5 6- 11 12-50 5 1 -70 71 "

Toplam

Cinsiyet Durumu K E Sayı

%

32 20

10 7 27 5.5 1 51

81 22 4 1 59

Medeni Hal Durumu K . E

Sayı

%

Sayı

35 19 74 17 5 1 52

11 7 25 4.5 1 .5 49

2 72 22 4

%

0.4 26 7.5 1 1 00 34.9

� -

% -

59 9 1 6 6.5 5 1.5 70 1 7

Okuma Yazma Dukumu Türkçe Bilme Durumu K K E E �

% �

.%

� -

-

17 1 -

4.5 0.1

17

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

%

-

-

-

-

-

-

-

-

-

4.6

-

-

1 21 7 1 30

%

1.0 5.5 5 0.1 7.7


VI. NÖFUSUN MEDENİ HAL DURUMU

Çizelge 23 medeni hal sütununda gördüğümüz gibi 6- ı ı yaş grubunda iki kız evli olup, evli erkek yoktur. 12-50 yaş grubundan 8 1 kadından 72'si, 74 erkekten ise 59'u evlidir.. Evlenemeyenler daha ziyade 12- ı3 yaşlarında olanlardır. Bu, evleıunenin özellikle kadınlarda çok küçük yaşlarda ol­ duğunu gösterdiği gibi, aşağı yukarı her kesin evlendiğini de göstermektedir. Yalnız 5 1 -70 yaş grubunda bir erkeğin hiç evlenınediği tespit edilmiştir. Bu, tamamen fizyolojik ve cin­ siyetle ilgili bir hastalıktır. Ayrıca 12-50 yaş grubunda 35 yaşlarında bir deli de kasten evlendiri�erniştir. vn. NÜFUSUN KONUŞTUÖU DİL, OKUMA-YAZMA

DURUMU ve KÜLTÜR· SEVİYESİ Bu faktörlerin hepsi de topiurnun dışanya açılmasıyla il­ gilidir. Çizelge 23'te görüldüğü gibi yalnız otuz erkek, yani nüfusun ancak % 77'si Türkçe bilmekte, geri kalanlar ise bilmemektedir. Okurna-yazma durumuna gelince (Çizelge 23) kadınlardan hiç kimse bilmernekte, erkeklerden ise yal­ nız 1 8 kişi yani nüfusun yalnız 4. 6'sı bilmektedir ki, bunlar da askerliğtni yapıp gelmiş olan delikanlılardır. Okuma­ yazmayı askerlikte öğrenmişlerdir. Aşiretın hareket ettiği alanın toplumsal yapısının bazı esaslan bölümünde de belirttiğimiz gibi nüfusun bu özellik­ lerinin toplumsal ekoloji ile bütünleşmesi mümkündür. Çünkü bu neticeler hemen hemen oradaki neticelere paralel gitmektedir. Yani bölgede de Türkçe bilme ve okuma-yazma durumu çok düşüktür. Fakat gerek bu nüfusun, gerek bu nüfusun hareket ettiği alandaki nüfÜsun, Türkiye ile bütün­ leşip gelişmesi yukandaki faktörlt:1den dolayı çok yavaş ol­ maktadır. vm. NÖFUSTAKİ ARTMA EÖİLİMLERİ

Başlangıçta söylediğimiz gibi hiç olmazsa 1 5-20 yıl için­ de periyodik aralıklarla yapılmış nüfus istatistikleri bulun­ madığı için nüfus artışı hakkında kesin şeyler söyleyemeyiz. Fakat araştı.rriıa boyunca yaptığımız kişisel gözlemler ve mü140


lakatlara dayanarak artış hakkında kaba da olsa bir şeyler söylenebilir. 1965'te 1 2 doğum vakası olmuştur. 1 964'de de aşağı yukan bu rakama yaklaşıyordu . 1 2 'yt. toplam nüfus olan 3 1 1 'e oranlarsak % 3 . 80 civaonda olduğu görülür. Bu, ı 966 nüfusuna etki edecek artışı gösterir. Diğer taraftan aşağıda­

ki çizelgeye baktığımız zaman nüfusun artıcı özel.Uğini gör­ mek gayet kolaydır. 5 Yukanda 3.80 rakamı bizim saptaya­

bildiğımtz rakamdır. Ben, göçebe aşiretlerde artış hızının daha fazla olduğu kanaatindeyim.

Dipnotu 5'deki çizelgeye göre 0-5 ve 6- 1 ı yaş gruplan­

nın diğer yaş gruplaona oranı % 35 olarak görülmektedir.

1 2 - ı3 yaş grubunu da buna ilave edersek % 40'ın üzerinde

bir oran bulacağımız katidir. Bu ise nüfusun geniş ölçüde

bir artıcı özelliğe sahip olduğunu göstermektedir. 50 yaşın­ dan sonrakilerin oranı ise % 1 2 . 5 civaonda kalmaktadır. ı 2-70 yaş olarak aldığımız esas faal nüfus ise % 63'tür.

ÖZET Göçebe nüfusunu tahlil edebilecek verilerden büyük öl­

çüde yoksunuz. Ancak, sahada yaptığımız bazı saymilara

göre nüfusun bazı özelliklerini ortaya çıkarmak da müm­ kündür.

37 çadırlık bir zomada genel nüfus 3 1 ı olup hane, yani

5.

Yaş Grupları 0- 1 4 1 5-49 50

Artırıcı Tip 40 49 10

Duru Tip 33 50 17

Gerlleylcl Tip 20 50 30

Kaynak: Celal Aybar, Türkiyede Nüfus Artışı ve Yaş Ayrılışı Bakımından Artma TemayOIIerl, SBO Dergisi, 1 943, C. 1 , Sayı 1 , s. 1 43- 1 58 Nüfusu yaş gruplarına göre ayırdı�ımız zaman: 0-1 4 yaş grubunun oranı % 40, 1 5-49 % 50, 50'den yukarıdakiler % 1 0 ise böyle bir nü­ fus yapısı artıcı ö:zelli�e sahiptir. - Orhan Türkay, TOrkiye'de Nüfus Artışı ve Iktisadi Gelişme, Iş Bankası Yayını, Ankara 1 962, s. 7-1 0 141


çadır başına 8.4 kişi düşmektedir. Nüfusun % 62 . 5'i geniş aile organizasyonu yani haneler veya hane-aile bileşiği için­ de, geriye kalanlar da çekirdek aile içinde yaşamaktadır. Nü­ fusun % S l 'i kadın, % 49'u erkektir. Bu bakımdan nüfus kendi bünyesi içinde dengelidir. Nüfusu yaş gruplan itiba­ nyla ele aldığımız zaman çocukların bilhassa (0-5) yaşında­ kilerin büyük bir oranı teşkil ettiğini görüyoruz. Bunun ya­ nında aşiret hayatının devamlı tabialla karşı karşıya olma özelliğinden dolayı faal nüfus yelpazesi de çok geniştir. ( 1 270) Evlenme yaşı kızlarda 13- 1 4 , erkeklerde 1 8 civarındadır. Kızlardan bu yaşı geçip de evlenemeyen yok gibidir. Dil ve kültür durumuna baktığımız zaman toplumsal ekoloj inin şartlannın burada da daha elverişsiz olarak karşımıza çıktı­ ğını görüyoruz. Bu özellik, nüfusun çevre ile ve Türkiye ile kolay kolay bütünleşemeyeceği anlamına da gelmektedir. Nüfusun en önemli özelliklerinden 'biri de hızlı bir şekilde artmasıdır. (% 3.8)

142


BÖLÜM V

SOSYO-EKONOMİK ANALİZ

I.

MÜLKİYET

Mülkiyet herhangi bir şeyi serbest olarak kullanmak ve bir servete sahip olmak hakkıdır. Zenginliğe ilişik olduğu için iktisadi ve hukuki zenginiikierin dağılışı ile ilgili olduğu için siyasi, toplumun temel yapısını şartlandırdığı için de sosyal bir olaydır. Araştırmarnızda mülkiyet! ferdi ve kolektif mülkiyet olarak ele almak istiyoruz. Ferdi mülkiyet menkul mallarda, kolektif mülkiyet ise gayri menkul mallarda görü­ lür. Mülkiyet, ister ferdi ister kolektif olsun bir katılma hali­ dir. Daima insan ile eşya arasında bir bağ olarak göz önüne alınır. İlkel toplumlarda kişisel mülkiyetın pek az eşyaya uy­ gulandığı görülür. Hemen hemen bütün ilişkilerinde kolektif mülkiyet vardır. Toprak, (kelimenin en geniş anlamıyla) ölü­ leri ve canlılanyla birlikte tamamen sosyal gruba ait 1 olup, kişisel mülkiyet toplurnun evrin1i ile gelişrniştir. Yalnız şu önemli noktayı bir kere daha belirtmekte fayda vardır. Göçe­ beler toprağa bağlı olmadıkları için toprak mülkiyetine de sahip değildirler. Daha önceki bölümlerde de açıkladığımız gibi Modern Türk Devleti göçebe çı.şiretlert, köy, belediye gibi bir mahalli idare yani tüzel kişi olarak tanımadığı için, onla­ ra, köylerde olduğu gibi orta malı, yaylak, mera vs. de ayır1. Felicien Challaye, Mülkiyetin Tarihi, Çev. Turgut Ayiu!:) R. K., istan­ bul 1 954, s. 7-8- 1 3 143


mamıştır. Bu bakımdan geniş hayvan sürülerini beslemek zorunda olan göçebe hem kışlak hem de yaylak bölgelerini para karşılığında kiralamak zorundadır. Dolayısıyla burada hukuki c.ınlamda ortak mülkiyetten yani müşterek mülkiyet ve iştirak mülkiyetten değil, 2 kolektif kiralama olayından bahsedeceğtz.

A.

KİŞİSEL MÜLKİYET

Göçebe Alikan Aşireti'nde kolektif olarak kiralanan ve faydalanılan yaylak ve laşlak arazilerinden başka, günlük hayatta kullanılan bütün hayat malzemesi kişisel mülkiyete konu teşkil eder. Fertler bu mallan bağımsız olarak kulla'na­ bilirler.

Temel Mülklyet Unsurlan

ı.

Temel mülkiyet unsurlannı a) Çadır, b) At-katır, c) Ko­ yun-keçi altında başlıca üç grupta toplayabiliriz.

a) Çadır Kanaatflnce

çadır toplumsal yapıyı

şekillendiren

en

esaslı faktörlerden biridir. İklim ve hareket faktörünün şart­ landırdığı bu konut tipi aynı zamanda göçebe hayatını en iyi aksettiren müesseselerdendir. Çadır hakkında bundan ön.. ceki bölümlerde gerekli bilgi verildi. Bundan sonra sırası gel­ dikçe değinilecektir. (Ç�lge 24)

b}

At-Katır

Alikan Aşireti'nde at-katır, zenginliği gösteren faktörler­ den biri tse de varlığı tayin eden unsur değildir. At-katır bi­ linci derecede taşıma aracıdır. Hanelertn, zornaların tüm olarak, bir yerden bir yere göçleri bunların sayesinde olur. Her aile kendi yükünü taşıyacak kadar at ve katıra sahiptir. Ne kadar at ve katın varsa �ir yerden bir yere göçü de o ka­ dar kolay olur. Hayvanlara birinci derecede yükler sarılır.

2. H. Veldet VelidedeoQiu, TOrk Medeni Hukuku, 3. Baskı, 1 963, . s. 705

144


Eğer yer kalırsa insanlar biner. At daha ziyade binek hayva­ nı olarak kullarulır. Katır ise yük hayvanı. Göçebelerin bü­ yük baş hayvanlan 'arasında eşeğe de rastlamak mümkün­ dür. Fakat bunlar çok azdır. Genellikle fazla kullanılrnaz. Zaten at ve katırdan meydana gelen sürülere eşekler katıl­ maz. Onlar ayn yerlerde otlatılır. (Çizelge 2 5)

c}

Koyun-Keçi

Göçebe Alikan AşireU'nde zenginliği gösteren esas unsur koyundur, Koyun ve keçi gelir hayvaru olarak yeUştirilir. Ye­ gane iş-güç şekli ve geçim vasıtası budur. Ekonomik faali­ yetlerin ham maddesini bu teşkil eder. Sütünden, derisin­ den yününden vs. faydalanılır. Ayrıca bizzat satılma,k suretiyle de büyük gelirler sağlarlar. Koyun ve keçi sayısı arttıkça veya azaldıkça fert de zengirıleşir veya fakirleşir. Ay­ nca koyun ve keçinin fazlalığı veya azlığı toplumsal statüyü de tayin eder. Burada en önemli noktayı da belirtrnek fayda­ lı olur. Göçebe hayvancılığı daha ziyade koyunculuğa daya­ nır. Keçi ikinci derecede yetiştlrilir.

- 2.

İkinci Derecede Mülkiyet Unsurlan

Yaş<VJla araç ve gereçlerinin hepsini ikinci derecede mülkiyet unsurlan adı altında toplayabilirtz. Çadınn içinin zenginliğini gösteren bu unsurlar aynı zamanda haneterin ve ailelerin zenginliğini ve statülerini de göstermektedir. Çi­ zelge 27'de günlük yaşama malzemeterinin hepsi ve bunla­ rin �adırlar itibanyla dağılışı gösterilmiştir. Bu araç ve ge­ reçler de kişisel mülkiyete konu teşkil ederler. Ve bağımsız olarak kullanılabilirler. Yalnız çizelgede de görüldüğü gibi her gereçten herkesin yoktur. Örneğin ıstardan 37 çadır içinde yalnız yedi hanede vardır. Diğerlerinde yoktur. Bu ye­ di tane ist"lr aşiretin ortak rnülkiyeÜ değildir. Fakat grup içinde sosyal dayanışma çok kuvvetli olduğu için olmayan­ lar, olanlardan faydalanır. Bu gibi maliann el değiştirişi grup ilişkilerinde yüz yüze karşı konuşup, görüşmelerde çok büyük rol oynar.

145


ÇiZELGE 24 : AiLELER iTiBARIYLA ÇADlR SAYISI

-

Başka Çadır --

· -

Aile Sayısı 1 Çadır 1 den fazla çadır Toplam

(++)

(+)

Kışlık

Yazlık

0/o

24 13 37

66 34 1 00

Aile Sayısı 31 1 32

0/o

Aile Sayısı

o;o

85 3 88

15 2 17

41 6 47

-

ÇiZELG E : 25 AT VE KATIR DURUMU Hayvan Grupları 0-2 3-5 6-8 9-1 1 1 2Toplam (+)

Aile Sayısı

%

-

Sahip Olduğu Miktar %

-

3 9 13 9 4

8.3 21 36.2 2 1 .9 1 3.5

1 25 84 78 68

0.4 9.5 32.5 30.4 27.2

37

1 00

256

1 00

Hane başına düşen ortalama At·Katı r 0.3 4. 1 6.5 8.8

16

Bazı a i l e l erin d a h a ziyade fakir olanla r ı n k ı ş l ı k çad ı rları yoktur. Yaz l ı k çad ı rl a r ı n ı biraz d aha örterek k ı ş l ı k hale getiri rler.

(++) Başka çad ırdan kasıt, göçebelerin bil hassa k ı ş ı n yeni doğ m u ş k u z u l ar ve hayva n ları için k u rd ukları çad ı riard ı r. Ayrıca çad ı rı n büyüklüğü veya küçüklüğ ü n e göre çad ı r , d id ı r d i reği, çad ı r g e rg i s i ve çad ı r kaz ı ğ ı n ın da adedi artar ve eksilir.


3. Mülkiyetın Devri: Miras Mülkiyet babadan oğullara geçer. Kız evlat miras almaz.

Ölen bir kimsenin mülkiyet!, hayvanlar da dahil olmak üze­

re oğullan arasında paylaştınlır. Kız çocuklar bundan fayda­ lanamazlar. Yalnız kızlar evienineeye kadar büyük ağabeyle­ ri onlara bakmak zorundadır.

B.

KOLEKTİF KİRALAMA

Mülkiyet şartlan yani toprak mülkiyetinin

olmaması

başta göçebelik olduğu halde birçok müesseselerin meydana gelmesine sebep olmuştur. Bunlardan en önemlisi yaylak ve kışlak alanlarm kiralanınasıdır. 3

3. Biz, göçebeler hiçbir toprak m ü lkiyetine sahip değillerdir derken, sa­ dece bugünkü durumu kastediyoruz. Tarihsel bir araşt ırma yapı ldığı zaman, belki onların da yaylak ve kışiakiarı olduğu, bunlara hiçbir bedel vermeden taydalanma hakkına sahip olduklarını görebiliriz. Bunun için öz ellikle Osmanlı I m paratorluğu'nun toprak rejimini iyi bil­ mek lazımdır. Büyük ölçüde Selçuklulardan gelen ve zamanla Os­ manlılar taraf ından birtakım ekler yapılarak geliştirilen Osman lı arazi rejimi, çok zaman Batı-Ortaçağ ındaki arazi rejimine benzememiştir. Ancak Devletin kudreti zayıflayıp, merkezi otorite parçalanıp mahalli kademelerde toplandığı zaman feodaliteye benzer bir m üessese or: !aya çıkm ıştır. Bugünkü feodalizm kal ınıısı nı, imparatorlu!)un zayıfla­ ması anından itibaren temeliandirmek yerinde olur. Bu sisteme göre toprak tamamen devletin tasarrufu altındad ı r. Yal­ nız faydalanılması has, zeamet, tı rnar örgütü içinde reayaya yani çift­ çilere verilmiştir. Tamamen örfi hukuk kaidelerine göre düzenlenmiş­ · tir. Padişahın imparatorluk toprakları üzerinde rakipsiz bir hakkı vard ı r. Bu arada padişah harpts yararlık gösteren askerlere, miri top­ raklardan m ü lkler ayırarak verebilir ve topraklar o kimselerin malı olur, şeri hukuk kaideleri uygu lanırdı. I şte burada konumuzu ilgilendiren önemli bir olay vard ır. Yavuz Sul­ tan Selim 1 5 1 4'de Çaldıran Savaşı'na giderken, Anadolu'da Sünni­ Şii ayrımı son kertesine varm ıştı. Şah l smail zaman ında I ran'dan Anadolu'ya yayılan Şiilik büyük bir gelişme göstermektedir. Yavuz Su�an Selim bu gelişmeyi durdurmak için Şiilerden kırk bin kişi kat­ letmiştir. Böylece Anadolu'da büyük bir karışıklık meydana gelmiştir. I şte Yavuz Sultan Selim bu gelişmeyi d u rdurmak için Bitlis, Siirt, Muş ve Ağrı'da oturan ve kendisine karşı isyan etmeyen hatta des­ tekleyen Kürt beylerini memnun etmek için onlara yurtluk, ocaklık 147


ı.

Yayiaklann Kiralanması

Aşiret henüz yaylalarda iken aşiret reisi ve ileri gelenler, aşiretin hangi yaylala� gideceklerini kararlaştınrlar. Reis ve ileri gelenler kanılannı belirtlrken aşiretin diğer üyelerine de danışırlar. Kiralanacak yaylalarda aranılacak

adı altında, malikaneler, araziler vermiş, yayiakiar ve kışiakiar tahsis etmiştir. Ve bunlar da şeri hukuk hükümlerine göre kullanılmaya başlanmıştır. Fakat bu araziler zamanla, aşiretler arasında çeşitli anlaşmazlıklar, aşiretlerin daQılıp parçalanmaları; yerleşik halkın göçebelere karşı bazı üstünlük iddiaları, fiili kuwete dayanan zorlamaları neticesinde göçebe zihniyetinden silinmiş ve baskılar karşısında göçebe hakkı­ nı arayamamış olabilir. Bu özellikler ayrı bir araştırma konusudur. - Fuat Köprülü, Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine tesiri, THIKM, Sayı 1 Ömer lütfü Barkan, Osmanlı Imparatorluğu'nun Kuruluş Devrln· de Toprak meseleleri, THIKM, Sayı 2 Ömer lütfü Barkan, TOrkiye'de Toprak Meselelerinin Tarihi Esasları THIKM, Sayı .2 Ömer lütfü Barkan, Malikane Dlvan'ı Sistemi, THIKM, Sayı 2 Oya Sencer, TOrkiye'de Toprak Sorunlarına Tarihsel Açıdan Bir Bakış, Sosyoloji Dergisi, Sayı 1 7-1 8, Istanbul 1 962-1 963 s. 1 491 50

,.

148

Osman Turan, Selçuklular TarJhl ve TOrk Islam Medeniyet!, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayını, Ankara 1 965, s. 20-22 - Faruk Sümer, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun Tarihimizdeki Yeri, Türk Vurdu, Sayı 2, Nisan 1 959, s. 13- 1 4 - Şer� Fırat, Doğu llleri ve Varto Tarihi, M E B Yay ını, Ankara 1 96 1 , s. 1 6 vd. - DiQer taraftan 1 274 ( 1 858) Tarihli Osmanlı Arazi Kanunnamesi, memleket topraklarını, mülk arazi, miri arazi, metruk arazi, mevkuf (vakıf) arazi, mevat (ölü) arazi olmak üzere beş kısma ayırmakta, köylük yerlerin faydalanması için padişah tarafından meydana geti­ rilen bir ferman ile yaylak, mera ve kışlak yerler tahsis edilebilmek­ tedir. Belki Alikan Aşireti de o zaman (özellikle Hamidiye Alayları kuruluşunda büyük rol oynadıQı sıralarda) böyle bir tahsisten fayda­ lanmış olabilir. Bunu tarihi kaynaklardan araştırmak lazımdır. Fakat bu araştırma, konumuzia ilgili deQildir.


özellikler daha önceki bölümlerde gösterilmiştir. Burada yaylalann nereden kiralandığı ve bedeli üzerinde duracağız.4 Yayialar daha ziyade mahalli idare makamlan, özellikle köy tüzel kişiliğinden veya şehir ve kasabalarda oturan feo­ dalizm kalıntısı beylerden, yani yayla sahiplerinden kirala­ nır. 5 Bölgede sistemli bir kadastro faaliyetinin bulunmaması - Sıddık Sami Onar, Idare Hukukunun Umumi Prensipler i , Cilt 1, IÜHFY, lstanbul 1 960, s. 947-952 - Turan Tufan Yüce, Türk Hukukunda Yaylak ve Kışlaklar, (Doğu Anadolu'yu Kalkındırma Seminerine sunulmuş bir tebliğdir. 7-1 2 Ka­ sım 1 966, Erzurum.

4. Daha önceleri de söylediğimiz gibi Alikan Aşireti Nemrut, Süte Süp­ han, Düav, Zövaser, Kariz, Aveberhan gibi Van Gö1ü çevresindeki muhtelif yaylalarda konaklar. Bu yaylaların hepsine kira bedeli öde­ diği halde Aveberhan' yaylasına (3050 metre) (Hizan) kira ödemez. Alikan Aşireti'nin Şehidan kabilesina m ensup aileler genellikle bura­ ya gelir. Bu yaylada konaklayanlar hemen hemen belirli ailelerdir. Yalnız Aveberhan'a has olan bu taydalanma yukarıda dipnotu 3'te açıklanan durumlarla ilgili olabilir. Bu durumu tespit edemedim. Yal­ nız göçebeler "Atalarımız, dedelerimiz, kadimden beri buralara gelir­ lermiş" diyorlar.

- Turan Tufan Yüce, a.g. tebliğ Bu konuda Hizan'da kaymakamlık ve Bitlis'te valilik yapan Say ı n Nusret Budunç i l e temas ettik. ( 1 965) O bize "Aveberhan Yayiası çok yükseklerde (3050 metre) kaldığı için ve i nsan oturan yerlerden (Hizan) uzak olduğundan köylüler o yaylalara gidip gelmeyebilir. Hak talep etmeyebilir, daha elverişli bir yer olsa yerleşik insanlar o yaylalara şüphesiz sahip çıkar" dedi. Sayın Nusret Budunç'un bu ka­ n ısı da araştırılması lazım gelen bir husustur. 5. Yaylak ve kışiakiar genellikle, bir köyün merası , orta malı değildir. Şehirde oturan bir kimsenin .özel m ülkiyetine g irmiştir. Burada 1 274 ( 1 858) Arazi Kanunu ile meydana getirilen esas mülkiyeti devlete ait olan ve kamunun faydalanmasına sunulan, miri ve metruk arazilerin şekil itibarıyla kanu ni, aslında hukukun ruhuna aykırı olarak (iki ya­ lancı şahit, jandarma komutan ının tasdiki, çeşitli manevi baskılar vs. ile) zamanla özel m ülkiyete geçtiğini söylemek mümkündür. Diğer taraftan bir ağa köyünü ele alalım. Burada köye ait her şey ağan ı n olduğu için köye ayrılan yaylak gibi aslında orta malı olan v e halkın faydas ına sunulan mallarda ağanı n özel mülkiyetinde imiş gibi gö­ rünmektedir. Bu şekilde Hizan'da Şeyh Selahattin ailesi, Düav Yay149


nedeniyle neresinin hazine arazisi, neresinin köy orta malı, nerelerinin özel mülkiyete konu teşkil eden arazi olduğu ke­ sin olarak bilinmemektedir. Bu kargaşalık ise Türkçe bilme­ yen, okuması olmayan göçebeleri, haksızlığa uğramış bir du­ ruma düşürrnüştür. Yaylak yerlerin kira. bedeli ot ve su durumuna, yaylalann genişliğine göre değişmektedir. Örne­ ğin Zövaser ve Düav yaylalan Nernrut yayıasının bir kısmı bu bakırndan çok pahalıdır. Aşiret, Nemrut, Süphan, Süte yaylalannı kiralarken muhtar ve ihtiyar heyeti ile, şehirde oturan ağaların yaylalannı kiralarken sahipleri ile karşı kar­ şıya gelir. Dolayısıyla aşiret. kira bedellerini ya muhtara ve­ ya ağaya ödemektedir. Yayla, yerleşme birimi olarak aldığımız zaman, zama rei­ si ve ileri gelenler tarafından kiralanrnakta, sonra herkes sa­ hip olduğu hayvan miktanna göre kendine düşen payı öde­ mektedir. 1 964 ve 1 965'te yaylalarda küçükbaş hayvanlar için, hayvan başına 1 75- 1 80, büyükbaş hayvanlar için 250300 kuruş ödenmiştir. Aynca çadır yerleri için 1 000- 1 500 li­ ra arasında para ödenmiştir. Bu paralan hayvan sahiplerin­ den reis toplar ve toplu olarak yayıanın sahibine verir. Kira için başvurulacak yerlerden biri de (Çiftçi Koruma Örgütü­ dür) . Çiftçi Koruma Örgütü çeşitli kanunların belediyelere verdiği görevler dolayısı ile kurulan kurullardan biridir. Be­ lediyeler bir kısım kurullar için kendi bünyelerinden üye ve­ rir. Bir kısım kurullan da seçer. İşte bu örgüt seçilen kurul-

lası'nda Paşo ailesi büyük hak ve çıkarlar elde etmiştir. 7-1 2 Kasım 1 966 tarihleri aras ı nda Türkiye Ticaret ve Sanayi Odaları tarafından Erzurum'da düzenlenen ve "Doğu Anadolu'nun Kalkınd ırılması Semi­ neri"nde Bingöl Beled iye Reisi "ben de bir ağayım, yılda dönümü 1 9 kuruş gibi çok küçük bi r vergi ödediğim yayiaları (Şerafettin Yayiası olması mümkündür) binlerce lira karşılığında göçebelere (bu göçe­ beler kış mevsimini U rfa taraflarında geçiren Beritanlı Aşireti olsa ge­ rek) kiraya veriyorum" demiştir. Bu itiraf taraf ı mızdan anlamlı bulun­ m uştur. I şte bu şekilde esasında miri ve metruk araziler zamanla ağaların kontrolü altına geçerek ağaları feodalizm kalıntısı unsurlar haline ge­ tirmiştir. (Bu özelliklerin daha esaslı, ilmi olarak incelenmesi lazımdır. Şimdilik bizim konumuzia pek fazla ilgisi yoktur.) 1 50


lardan biridir. Belediye meclisi tarafından seçilen 5 asil, 5 de yedek üyeden meydana gelir. Dört yıl için hizmet eder.6 Çiftçi Koruma Örgütü'nün göçebelere kiraladığı araziler daha ziyade belediye hudutlan dahiline giren özel mülkiyete konu olan arazilerdir. Örneğin Ahlat'ın kuzeyindeki Süte yayiası tamamen bu şekildedir. Süte yaylasın da Ahlat'lılar kışın hayvanlarını yedirmek için ot yetiştirirler. Bu otlar ma­ yıs sonlarına doğru biçilir. O zamanlardan itibaren zaten gö­ çebeler buralara gelir yerleşirler. Ahlat'lılann biçtiği otlai-ın geriye kalan kısımlarından faydalanırlar.

2.

Kışlak Yerlerin Kiralanması

Daha önceleri de belirttiğimiz gibi emniyetin daha iyi bir şekilde sağlanması sebebiyle kışın göçebeler köy ve karakol­ Iara yakın olmayı tercih ederler. Köylerde, ancak belirli sayı­ daki göçebeyi kabul edebileceği için dağınık bir konaklama şekli meydana gelmektedir. Kışlak yerler kiralanırken, o köyün insanları ile iyi ilişki­ ler kurmak faktörü de büyük rol oynamaktadır. Köyün ot­ lakları yanında ot ve yem imkanlan da fazla olmalıdır. Zira h ayvanlar iklim sebebiyle meralardan faydalanamazlarsa gı­ dalannı bu şekilde sağlayabilmelidirler. Kışiaklann kirası yaylalara nazaran çok fazladır. Yazın bir küçükbaş hayvan için ödenen 1 75- 1 80 kuruş, kışın 4 , 5 liraya kadar çıkmakta­ dır. Aynı şekilde bu büyükbaş hayvan için ödenen miktar da artmaktadır. Bu para yine reis tarafından toplanarak ağa köyü ise doğrudan doğruya ağaya, diğer şekillerde muhtar vasıtasi ile köy sandığına yatınlır.

3. Yaylak ve Kışlak Alanlarda Arazi Sahipleri lle Göçebelerin İllşklleri Yaylak ve kışlak alanlarda arazi sahipleri ile göçebelerin ilişkileri birbirine benzememektedir. Bu husus özellikle mül­ kiyetın dağılışı ile yakından ilgilidir. Yukanda da açıkladığı­ mız gibi yayialardaki mera ve yayiaklar daha ziyade köy tü-

6. Belediyeler El Kitabı , TODA I E Yayını, Ankara 1 963, s. 22-23

15 1


zel klşllei'fn:lntur: � Nemrut ve Süphan Yayialan bu , durumdadır� Bir kısım yaytaklar.ise. Süte yayialannda oldu­ ğu gibi doğnıdandoğru}ra özel mülkiyete konu teşkU ederler. Dolayısıyla buralarda göçebe ya köy tüzel kişiliği ve onun başkanı muhtarla veya Çiftçi Koruma Örgütü gibi birtakım resmi organlarla karşı karşıyadır. Köylülerle olan yayla an­ laşmazlıklannı bu iki kuruluş çözümlerneye çalışır. Diğer ta­ raftan yayiaklarda yayla sahipleri ile yapılan anlaşmalar, · gö­ çebelere yaylalardan belirli bir süre için ancak faydalannıa hakkı verir. Göçebe dışandan gelecek bütün saldırılan ken­ disi def etmek zorundadır. Ne köy mahalli idaresi, ne de Çiftçi Koruma örgütü göçebelere gelen bu saldınlardan so­ rumlu değildir. Kışiaklarda ise durum başkadır. Eğer kışlak olarak seçi­ len yer bir ağa köyü ise göçebeler ile ağartın mera ve kira be­ deli üzerinde anlaşmalan üzerine ağa, göçebe kendi arazisi üzerindeyken dışardan gelecek bütün saldınlara karşı onu korumak sorumluluğunu da üzerine almış demektir. Bura­ l arda ağalığın sosyal bir müessese olarak belirdiğini açıkça görüyoruz. Bütün insan gruplannın olduğu gibi göçebelerin de şehir ve kasabalarla, mahalli idare makamlan ile iktisadi ve sosyal ilişkileri vardır. Fakat göçebenin konuştuğu dil Kürtçedir. Türkçe bilmez. Devlet kapısında hakkını savuna­ cak hP.rhangi bir adamı yoktur. Gerek devlet otoritesi karşı­ sında gerek çevrede nüfuz sahibi kiŞiler karşısında. gayet zayıftır. Bu şartlar altında aniann adı · geçen bu makamlarla ilgisini sağlayacak bazı müesseseler lazımdır ki, bu, ağa ola­ rak karşımıza çıkmaktadır. Diğer taraftan göçebe aşiretler Yeni Türk Devleti tarafından bir tüzel kişi, bir mahalli idare olarak tanınmadığı için onlara devlet tarafından gerekli hiz­ metler de yapılmamaktadır. Bu hizmetlerin yapıcısı olarak yine ağayı görüyoruz. ·

Çünkü , ister ileri toplumlarda, ister pek ilkel topluluk­ larda olsun devlet birtakım kamu hizmetlerini yerine getir­ mekle görevlidir. Devlet, iktisadi, sosyal ve siyasal kudreti ölçüsünde bu görevleri yerine getirir. Fakat devlet kudreti taşraya kadar uzanıp kamu görevlerini doğrudan doğruya yapacak özellikte olmadığı zaman, devlet kudretinin yerini alacak ve hizmetler yapacak birtakım müesseseler de mey­ dana gelmektedir ki ağalık bunlardan biridir.

1 52


imparatorluğun kudretli zamanlannda toprağın idaresi ve devlet idaresi ayn ayn olduğu ve devleti · temsil edenler toprağı idare edenleri daima kontrol ettiği için hizmetler, ge­ rek devlet, gerekse toprağı idare edenler (has, tımar, zeamet) tarafından gayet iyi yerine getiriliyor. (Vakıf, tırnar ve mülk riayası) toprağı idare edenler tarafından ezilmiyordu. Fakat ne Zaınanki toprağı 'idare eden güç ile devlet yönetimi gücü aynı ellerde toplarunaya başlandı, bir çeşit feodalitenin mey­ dana gelmesine, dolayısıyla köylü sınıfının da ezilmesine se­ bep oldu. 7 Bugünkü şartlar altında ağalığın lşleyişini, ağa ve köylü­ nün iktisadi ve sosyal ilişkilerini araştırmak konumuz bakı­ mından pek önemli değildir. Yalnız şu kadannı söyleyelim ki, göçebelerin kışlak mıntıkalardaki hayatı, arazi s�hibi ile göçebeler arasındaki illşkilerin sağlamlığı, arazi sahibine bir­ takım görevler vermesi ve enıniyetln sağlanması balo.mından daha esaslıdır. Örneğin araştırma konumuza giren zamanın bazı ailelerinin kışlık konaklama yeri olan Helin (Slivan) kö­ yü bir ağa köyüdür. Ve bu köyde göçebe yayiadakine naza­ ran kendilerini daha emniye,tli hissetmektedirler. 8

4. Kiralama Olayı Sırasında Ortaya Çıkan Çatışmalal' Yukandaki sebeplerden dolayı kiralama olayı sırasında gerek köylü ve köy tüzel kişiliği ile gerek belediye . Çiftçi Ko­ ruma gibi örgütlerle ve gerekse feodalizm kalıntısı mahalli beylerle göçebeler arasında birçok anlaşmazlıklar meydana gelmektedir. Bu anlaşmazlıklar çoğu zaman silahlı çatışma-

7. Oya Sencer, a.g.m., s. 146-157 8. Kışın gece vakti meradaki sürüye bir saldırı plmuştu. (1 966) Saldı­ ranlat 20-25 koyunu sürüden ayırıp götürmek istemekteydi. Çoban­ ların ba{Jrışmaları ve silah sesleriyle bu haberi çadırlardaki herkes duydu. Ba{Jrışmalar çabucak etki yarattı ve durum köyün sahibine (1. A) bildirildi. A{Ja adamlarını harekete geçirdi. Göçebelerin ve onların ortak çalışmaları sonunda saldırı önlenebildi. Sonradan köyün a{Jası (1. A) ve Alikan Aşireti Reisi (H. G.) ile yaptı{Jımız konuşmalara göre o gece maddi bakımdan aşirete bir zarar gelseydi a{Ja bu zararın ya­ rısına ortak olacaktı. '

153


lara da vanr. Bunun en önemli sebebi artan nüfus ve hay­

van sayısına paralel olarak yayla ve mera ihtiyacının da art­ masıdır. Köylüler de, göçebeleri kendi arazilerine sokma­

maktadır. Çünkü, göçebelerden alınan para köy sandığına,

eğer ağa köyü ise ağanın cebine girer. Köylülerin herhangi

bir menfaati olmaz.

Diğer taraftan Çiftçi Koruma özellikle göçebeleri sömüre­

rek yayla ve mera bulmak zorunda olan bu kişilere ağır fi­

yatlar karşısında yaylalan kinl.lamaktadır. Belediye tarafın­

dan sıkı bir kontrolde bulundumlmadığı için sağlanan geliri

tamamen kişisel çıkarlan için harcamaktadırlar. Böylece, üçlü bir ilişki karşısındayız.

(l)

Yayla ve mera kiralamak zorunda olan göçebe.

(ll)

kendisine lazım olduğu için göçebelere köy orta mallannı ki­

ralamak istemeyen köylü ,

(iii)

köy orta mallannı, özel mülki­

yete konu teşkil eden arazileri göçebelere kiralayarak onlar­ dan

kanuni

olmayan gelirler

Koruma Örgütü.

elde

etmek isteyen Çiftçi ·

İşte çıkar bakımından birbirleriyle paralel gitmeyen bu

üçlü unsur daima çatışma halindedir. Dolayısıyla bu çatış­

malar geleneksel aşiret düzenini sarsmakta ve aşiret içi çö­

zülmelere sebep olmaktadır. Burada bu değişmeyi buhran­ sız kılacak, toplumsal dengeyi sağlayacak, eski müessese­

lere tekrar bir fonksiyonel bir karakter verecek yeni bir mü­

essese yani tampon mekanizma yaratılamamıştır. Dolayısıy­

la bu bulıran her yıl sosyal problem olarak kendisini daha

fazla hissettirmeye başlayacak, çözülmeler artacak, aşiretin toprağa yönelmesi, toprağa yerleşme eğilimi hızlanacaktır,

5.

Tanmsal Kira Hukuku Açısindan Kiralama Olayının Görünüşü

Yukanda izah ettiğimiz kiralama h adisesine tarımsal

hukuk veya tarımsal kira hukuku açısından baktığımız za­

man bunun hiçbir esasa dayanmadığını, k:ifacıyı koruyucu hiçbir kaidenin bulunmadığını görmek gayet kolaydır. Ta­

rımsal kira _hukukunun, toprak sahibi ile ondan faydalanan arasında adalete uygun ilişkiler kurinası, işletmede devamlı­

lık, üretimde gelişme, kiracı için uygun bir hayat seviyesinin

sağlanması, kiracıyı kullandığı toprağın sahibi kılacak ted-

1 54


birierin alınması gibi birtakım amaçlan vardır. Diğer taraf­ tan kiracının hakkını korumak için meydana getirilen ka­ nunlarda, esaslı bir kira anlaşmasından söz edilmektedir. Kira anlaşması kesin olarak yazılır. Kira anlaşmasında özel­ likler şüphesiz belirtilir.

(i)

(U) arazi­ (iv) Kira so­

Zorunlu en aşağı süre. kiranın yenilenmesi,

yi terk etme,

(lU)

kira bedelinin düzenlenmesi,

nunda iyileştirdiği araziden vs. dolayı zarar ödentisi verilme­ si,

(v)

meydana gelen herhangi bir anlaşmazlıkta tarımsal

kira makamları vs. gösterilir. 9 Göçebelerle yaylak ve kışlak yerlerin sahipleri arasında yapılan anlaşmalar ise hiçbir zaman yazılı olmayıp tamamen sözlüdür. Bu bakımdan meydana gelen herhangi bir çatışma da mahkeme tarafından göz önüne alınmamaktadır. Diğer taraftan süre ve terk etme tamamen ve kışlak yerlerin sahi­ binin tek taraflı buyruğuna dayanır. İstediği anda göçebeyi

yayiasının dışına atabilir. ı o

Kira bedelinin düzenlenmesi yine güçlü tarafın tek taraf­ lı buyruğu ile olmaktadır. Burada aşiret üyeleri hiçbir sos­ yal, siyasal ve iktisadi kuvvete sahip olmadığı için kira bede­ line ağa ve yayla sahipleri istedikleri kadar ağırlık koyabil­ mekte, aşiret temsilcileri ise bu paraya ister istemez uymak­ tadırlar. Bütün bunlar i�e sosyal, siyasal ve iktisadi bakım­ dan kuvvetli olan kimseler karşısında göçebelerin daha da zarara uğramalanna, sömürülmelerine, birçok çatışmanın meydana gelmesine sebep olmaktadır.

9. Kemal Fikret Arık, Mukayeseli Toprak Reformu, Cilt 2, TOD iAY, Ankara 1 961 s. 56-5 7 1 O. Çiftçi Koruma Ö rgütü, Alikan Aşireti'nin Süte Yayiası'n ın Cemalettin ,

tarafında konaklayan zomasına, bir kısm ı n ı belirli bir bedel karşılığ ı n­ da kiralam ıştı. Sonra bu parayı az görüp, koyunu fazla olan bir aile­ den bir miktar daha para istedi. Aile bu parayı vermemekte diretti. Çünkü Çiftçi Koruma Örgütü tamamen haks ızd ı . Bu d u ru m karşısın­ da Çiftçi Koruma Ö rgütü o aileye "bug ünden tezi yok, çad ı rını sök, davarını topla nereye gidersen git. Seni bu yaylalarda bir daha katiy­ yen görmeyeyim" dedi. Ve pek çok tehditler savurdu. Göçebe ailesi diğer çad i rlardan ayrılıp hiçbir yere giderneyeceği için daha sonraları bu parayı ödemek zorunda kald ı . 155


ÇIZELGE 26 : KOYUN-KEÇI SAYISI

Hayvan Grupları Aile Sayısı Yok

3 -4 5 -50 5 1-250 251-500 . 500-

%

-

Sahip Olduğu ·sayı

%

Hane Başına Düşen Ortalma 3 34.6 120.2 366.6 662.5

-

3 9 18 5 2

8.3 24.3 48.4 13.5 5.5

9 330 2497 1676 1403

0.1 5.5 42 29.4 23

-

--

--

-

37

100

5935

100




II.

EKONOMİK FAALİYETLER

A.

HAYVANCIUK

. Göçebe ekonomisinin temelini hayvancılık ve onun çev­ resinde toplanan diğer faaliyetler meydana getirir. Daha ön­ ceki kısnnlarda açıkladığımız gibi mülkiyet koşulları, tanm­ sal sektörün tarla tarunı ile ilgili taraflarının gelişmesine engel

olmuştur.

Burada hayvancılıktan anladığnnız

esas

nokta koyun beslemektir. Küçükbaş hayvanlardan keçi çok 1

az yetiştirilir. Örneğin siyah kıl keçisi ancak çadır dokumak için gerekli siyah kılı sağlayacak kadardır. Bundan başka kümes hayvanlan vs. göçebe hayatının zorunluluklanndan dolayı beslenememektedir. Aynca özel bir bakım istediğin­ deri dolayı büyükbaş hayvanlar da yetiştirilememektedir. At­ katır-eşek ise gelir hayvanı olmaktan ziyade yük hayvanıdır.

ı . At-Katır At ve katır göçebelerin gelir hayvanı değildir. Yük hayva­ nıdır. Bu bakımdan göçebe hayatının ve göçebe ekonomisi­ nin temel şartlarındandır. Esas ekonomik gücü koyun sayısı gösterir. Fakat at ve katırın sayıları da bunu gösterebilir. Çünkü koyun sayısı fazlalaştıkça zenginlik artmakta, zen­

ginlik arttıkça çadınn içindeki araç ve gereçler çoğalmakta,

dolayısıyla, daha fazla yük hayvanına ihtiyaç hissedi)mekte­ dir. Çizelge 25 bize topluluk içindeki at ve katın olmayan ai­ lelerden 1 5-20 tane olanlara kadar her gruptan aile veya ha­ ne olduğunu göstermektedir. Normal bir göçebe çadırında yani hanesinde ise 6.9 hayvan isabet etmektedir. Bu sayı köylülerin sahip olduklan sayılara göre çok üstündür. (Çi­ zelge 28) Bazı göçebeler yük hayvanı olarak öküz, bazı göçe­ beler deve vs. kullanır. l l At daha ziyade binek hayvanı ola­ rak kullanıldığı halde esas yük hayvanı katırdır. Katır çeşitli

1 1 . B. Y. Wlad imirtsov, a.g .e., s. 61

Ali Rıza Yalg ın, a.g.e. R. Montagn e a.g.e., s. 1 7 X de Planhal a.g.e., s. 281 H utteroht, a.g.e., s. 87 159


arazi ve iklim koşullanna dayanıklı kuwetli bir hayvandır.

Dağdan dağa, yayladan yaylaya günlerce yürüyebilir. Gücü

daha az olduğundan olsa gerek eşek çok az kullanılır. Göçe­

benin at ve katın çok kıymetlidtr. Onlar evin temel direğtdir.

Bu hayvanlar yalnız göçler sırasında kullanılır. Diğer haller­

de ve konaklama yerlerinde yularsız, kolansız bir şekilde kendi sürüleri içinde yayılırlar. Bu sürülerin ayn bir çobanı da vardır. (Bk. örnek Olay 15)

2.

KO)"UUl - Keçi

Göçebe

topluluklannda zenginliği,

yani varlığı tayin

eden esas unsur koyundur. Aileler sahip olduklan koyun

sayısı ölçüsünde zengın veya fakir olurlar. Toplumsal taba­

kalaşmada esas rolü hemen hemen bu oynar. Çtzelge 26'da

görüldüğü gtbi toplum içinde hiç koyunu olmayan ailelerden 500-800 koyunu olan harielere kadar çeşitli gruplardan aile­

ler vardır. Yine, bu çizelgeden bir göçebe hanesine 1 60 . 4 kü­

çükbaş hayvan isabet ettiğini görüyoruz. Bu rakam içine ke­

çiler de dahildir. Fakat keçi, koyunlara ntsbetle daha az

yeUştirilir. % 1 2 - 1 5 civannda. Bu 1 60.4 rakamı üzerinde bi­

raz düşünmemiz lazımdır. Zira ortalama 1 60.4 rakamı köy­ terin yc'int köylü ailelerin ortalama rakamlan ile karşılaştın� lınca pek yüksek olduğu görülür.

Bizim araştırma alanımızın Güneydoğu kesimlerinde gö­

çebeler ve dağ köylüleri ile ilgili bir beşert coğrafya çalışması

yapan Dr. Hu�teroth ise bu rakamı 1 20- 1 30 olarak göster­ mektedir. 12

Burada şu unsuru da unutmamak lazımdır. 1 60.4 raka­

mı çadır başına düşen hayvan sayısıdır. Çadırda ise aileler de, ailelerden meydana gelen haneler de oturabilir. Bu raka­

mın yükseldiğint şu faktörlerle izah edebiliriZ.

(1) Göçebenirı yegdne geçtın tarzı hayvancılıktır.

Köylerde

ise bu hayvancılık çoğu yerde tarla tarımından sonra ikinci derecedeki bir faaliyet olarak gözükür. Her ne kadar Doğu

Anadolu'nun bazı yerierirlde gelirin % 60-70'1 hayvancılıktan elde edilirse de bunu her taraf için düşünemeyiz. Hayvancı-

1 2. W. Hutterotn, a.g.e., s. 91 160


lık yegane geçim şekli olunca göçebe fazla miktarda koyun besleme zorunluğunu hissetmektedir.

(U) Diğer taraftan köylerde koyun, keçi gibi küçük baş hayVanlardan başka öküz, inek, manda gibi büyükbaş hay­ vanlar da yetiştirilir. Göçebelerde bu yoktur. İnek, öküz gibi büyükbaş hayvanların yetiştirilmesi göçebelikten yerleşik hayata geçiş devirlerinde görülmektedir. ·

(iii) Bu sayının kabank olmasını ortaya koyan üçüncü bir önemli sebep, aile organizasyonunun çok geniş olması­ dır. Köylerde, daha ziyade çekirdek ailelere rastladığımız halde, göçebelerde birkaç ailenin bir çadır içinde yaşadığı hanelere rastlıyoruz. Bir çadır içinde hanelerin artışına yani hanenin gelişmesine paralel olarak nüfus artmakta, buna paralel olarak da koyun sayısı çoğalrnaktadır. Bu bakımdan ·çadır tiaşına değil, fert başına düşen hayvan sayısını hesap­ lamak daha doğru olur kanaatindeyim. Çizelge 29'da göçebe aşiret ile Ahlat ve köylerinde, hane başına düşen küçükbaş hayvan miktan gösterilmiştir. Ahlat, göçebelerin yaylak rnın­ tıkalanna yakın olduğu için seçilmiştir. Göçebe aşiret ve Ah� lat'ta hane başına , çadır başına düşen miktarların birbirine oranı (5.4)'dür. Aynı birimlerde fert başına düşen miktarla­ nn birbirlerine oranı (3 . 6) 'dır. Fert başına düşen kısırnda bu iki sayı arasındaki aralık daha dar olduğu halde, aile başına düşen kısırnda daha fazladır. Bu, bize, göçebe nüfusunun geniş aileler, yani haneler içinde organize edildiğini bir kere daha göstermektedir. (lv) 1 60.4 ortalarna&ının çok . üstün olmasını ortaya ko­ yan sebeplerden biri de, üstt).n bir teknikle hayvancılık ya­ pılmasıdır. Göçebeler bunu atalanndan, dedelerinden kalan bir sanat olatak devarn ettirmektedirler. Tarım, çoğunlukla babadan oğula geçerek öğrenilen, geliştirilen bir rneslektir. Göçebeler, başka geçim kaynağı olmadığı için bütün güçleri­ ni koyunculuk üzerine toplarnışlardır. Köylüler ise başka ge­ çlın alanlarına da malik olduklarından hayvancılık üzerinde üsteleyerek durmazlar.

161


ÇIZELGE 27 : IKINCI DERECEDE MÜLKIYET UNSURLARININ ÇADlRLAR ITIBARIYLE DAGILIŞI 1 1 86.9

MOiklvet Unsurlan Yatak-Yorgan (a) Minder . Keçe- Kilim Kıl Çuval Sandık Ekmek Sacı Saç Ayağı Hamur Teknesi (b) Büyük Kazan (c) Küçük Kazan Bakır kap-kacak Yemek Tepsisi · Nehre-Tulum (d) Durik (torba) (e) Su Tenekesi lbrık Tas Demlik Çay Bardağı (f) Çay Tepsisi Lüks Lamba Fener Idare Lambası(g)

Yok -

-

36 -

12 14

-

-

29 -

-

32 -

-

5 36 36 36 23

Var

1 Tane Olanlar M Tane_ Olanlar 13 3 2 3

37 37 37 37 1 37 37 25 23 37 37 8 37 37 5 37 37 37 32 1

31 30 24 18 27 1 8 2 2 5 27 24 31 2 1

1 14

1 14

3'den Fazla Olanlar

16 19 21 13

9 15 14 21

4 5

2 2

-

3 29

19 20

14 15

5 6 5 14

·5

1 5 7

7

1 16


Gaz Yağı Şisesi Süpürge (h) Yün Tarağ ı (Şe) Ü) Tezgah (Spi) (k) Teşi (iğ) Tokmak (ı) Bavul tm) Kürek Bezir Yağı Kırkım Makası

30 35 26 - 31 -

22 35 31 -

22

7 2 11 7 37 15 2 6 37 15

7 2 11 7 -

15 2 5 30 15

31 -

6

1 2 3

5

(a) Yatak yorgandan anladığı m ız, düzenli bir yatak takımı değildir. Göçebe gerektiğinde minderin üstüne örtü atarak uyuyabilir. (b) Yerine göre ç�maşır yıkamak için kullan ılır. ·

(c) Pey n ir vs. yapıldiğı gibi çamaşır suyunda kaynatılır. (d) N ehre, yani tulumlar, süt ve su taşımak için, yoğurt ayran ve yağ yapmak için, peynir ve yağ stoklarını saklamak için kullan ılır. (e) Torba anlam ına gelen durik içinde nehreler, küçük çocuklar, yeni doğmuş kuzular yani ileri geri ele geçen her şey taşınabilir. (f) Baz ılarında çay bardağ ı yoktur. Olmayanlar konuk geldiği zaman başkalarından isterler. (g) Aydınlatma aracı olarak daha ziyade idare lambası kullan ılır. idare lambası olmayanlar da çoktur. (h) Ortalığ ı n tozunu toprağ ını giderebilmek için umum iyetle minder, keçe vs. alınır dışarıda silkinir ve üzerine üfürülür. Süpürge kullanılmaz. Kullan ılanlar da ağaç dallarındandır. (i) Olmayanlar olanlardan faydalan ırlar. (k) Bu da herkeste yoktur. Olanlardan istifade edilir.

(1) Bu -da her çadırda yoktur. Olanlardan faydalan ılır.

(m) Daha ziyade askerliğini bitirmiş ailelerin oğulları getirir.



ÇİZELGE 28 : GÖÇEBELERiN HAREKET SAHASINDAKi YERLEŞİK HALKIN BÜYÜK VE KÜÇÜKBAŞ HAYVAN DURUMLARININ GÖÇEBELERİNKİLERLE KARŞn.AŞTIRll.,MASI (Hane Başina Düşen-Birimler) aş* * �ü�ülsb 1 60.4

N.ill.u.s. 8.4

Büyükbaş*

Mu!ki

5.3

2.4

H izan

5.1

2.2

1 4.9

Ahlat

5.6

3.7

. 29.9

Çüngüş

4.5

2. 1

5.2

Alikan Aşireti

6.9

--

--

1 2.6

Haz ro

4.8

3.9

8.3

Silvan

4.6

4.0

7.0

Cizre i dil

4.8

4.4

20.8

5.1

3.4

25.7

Silopi

4.7

2.9

2 1 .5

Batman

5.6

3.6

1 1 .3

Kozluk

4.8

3.8

8.1

Pervari

4.8

1 .6

1 3.3

'

ÇİZELGE 29 : AHLAT'TA ve ALİKAN AŞİRETİ'NDE HANE ve FERT BAŞINA DÜŞEN HAYVAN SAYISI Ahlat Alikan Aşireti

29.5

*

1 8.9

1 60.4

1 60.4

••

Fert baş ına 5.2

Hane Baş ı na 29.5 =

5.4

.1.D..2. 5.2

=

3. 6

Büyükbaş hayvan o larak Alikan Aşireti'nde yalnız at-kalır vard ır. Köylük yerlerde ise bunlara ilaveten inek, öküz, manda vs. bulunur. Kasabalarla ilgili kaynak: K l BKEE, Mardin, Diyarbakır, Siirt, Bitlis, Tablo 26 165


a) Koyun Yetiştirilmesi Göçebe, koyunu yetiştirmekte özel bir teknik geliştirmiş­

tir. Biricik geçirn tarzı ve iş-güç şekli olduğu için koyunun

yetiştirilmesine özel bir dikkat gösterilir. D amızlık seçiminde dikkatli davranır. Köylerde genellikle iyi, gelişmiş, güçlü ,

kuvvetli hayvanlar satılır. Geriye kalan zayıf yapılı olanlar da damızlık olarak bırakılır. Bu ise koyun ırkının geliştiril­ meyip tam tersine bozulmasında çok büyük rol oynar. Göçe­ be ise bu konuda çok dikkatlidir. Güçlü kuvvetli ve en iyi hayvanlarını damızlık için ayırır ve özellikle erkek damızlık üzerinde çok dikkatli durur. Böylece sürüyü de iyileştirmiş olur.

b) Bakım ve Besleme Koyun yetiştirilmesinde önemli olan bir özellikt de ba­ kım ve b�slemedir. G öçebe hayvancılığında ahırlama yoktur. Yaz-kış meradan faydalanılır. Sürü , geceyi meralarda, yayla­ larda ve kışlaklarda geçirir. Kışın sürüler, daha ziyade rüz­ gar ve fazla soğuktan annmış, kuytu yerlerde yatırılır. Pek fazla olduğu zaman büyük çadırlarm içine alınır. Aynca yeni doğmuş kuzulan soğuktan korumak için, özel çadırıara veya büyük çadıriara alınır. (Resim 1 5- 1 6- 1 7 - 1 8) Koç ka turu, yaz ve sonbalıara rastlar. Doğum mevsimi ise Ocak ve Şubat ay­ landır. Gecikmiş doğumlar da olabilir. Hayvanlar devamlı olarak açık havada kaldıklan için rutubet, sıcaklık değişme­ si gibi faktörlerle hayvan hastalığı da meydana gelmez. l 3 Kısır koyun yok gibidir veya çok azdır. % 90-95 yavru­ lar. Çobanlar, doğum yapacak koyunları yakından izlerler. Havalar iyi ise merada doğumu yaptırılabilir. Çok soğuklar­ da çadırıara alınır. Doğum yapılacak meranın çok temiz ol­ ması lazımdır. Ve buna özellikle dikkat edilir. Buralar do­ ğumdan

önce

teınizlenir.

Kışın en

önemli

iş-güç , şekli,

koyunların doğum yapması ve kuzulann bakımıdır. Bu işle­ re özel olarak zaman harcanır. aa) Çobanlık Göçebelikte çobanlık çok mühim bir sanattır. Bir sürü-

1 3. Reşit Sönmez, Koyunculuk ve Yapağı, EÜZFY, lzmir 1 966, s. 1 85 1 66


de 500 koyUn, 2-3 adet de çoban vardır. Çobanlık, erkekle­ lin görevlerindendir. Başlıca beş çeşit çobanlık vardır. lığı,

(1) KoyUn çobanlığı, (ll) Keçi çobanlığı, (lll) Kuzu çoban­ (lv) At-katır çobanlığı, (v) Hasta hayvan çobanlığı.

Bunlardan en önemlilen koyUn çobanlığıdır. Koyunlar yaradılış itibanyla dar ve kapalı yerlerden hoşlanmadıklan için daima açık havayı tercih ederler. Sıcak havalardan, yağ­ murlu dururnlardan korunmalan için gölgelik yerlerin bu­ lunması lazımdır. Böylece koyunlar sağlıklı. sağlam ve ve­ Iimli olurlar. Koyun sürüsünün sağlıklı ve sağlam olmasın­ da, sahibine gelir sağlamasında. çobanın rolü çok büyüktür. Koyun, tabiatı icabı yavaş yavaş hareket eden bir hayvan ol­ duğu için, insanın yardımına ihtiyacı vardır. Merada isteni­ len yönde güdülmesi, suya götürülmesi, fena hava şartların­ da kuytu yerlere alınması, kızgın öğle sıcaklannda gölgelik yerlere çekilmesi, tuz vertlmesi, vahşi hayvan saldırılanndan korunması, hasta hayvana gereken işlemin yapılması, ço­ banlar tarafından dikkatle yapılan işlerdendir. Ayrıca koç katımında. doğumda, çeşitli hastalıklada savaşta, kırkımda ve sağımda çobanın rolü büyüktür. Dolayısıyla çoban, koyu­ nu seven, uzunca bir süre, sürü işlerinde bilgi ve teknik ka­ zanan insanlardan olur. Bu bakımdan çobanlık, babadan oğula geçen mesleklerden biridtr. l4 Zengin, yani koyunu fazla olan aileler, sürüleri için özel çobanlar kiralar. Çobanlar yıllık olarak kiralanır. Çobanın yıllık ücreti 1 000- 1 400 lira arasında değişir. Çoban. senenin belirli günlerinde yoğun bir faaliyet içindedir. Özellikle göç­ ler sırasında, yaylalarda görevi ağırdır. Fakat kıştaklarda bu görev azalır. Koyun sayıları az olanlar, birbirleriyle anlaşa­ rak bir sürü meydana getirir, sıra ile çobanlık yaparlar. Bu ­ rada dikkate değer bir özellik ile karşılaşıyoruz. O da çoban­ lığın kolektif oluşudur. Çünkü yukanda belirttiğimiz gibi büyük sürü sahiplerinden başka, çoban kiralayanlar azdır. KoyUnlan az olanlar ise koyunlarını bir araya getirerek sürü meydana getirirler. Bir sürü 500 koyundur. Çobanlık bazen bir, bazen birkaç gün ara ile aileler arasında yer değiştirir. Çobanın yiyeceği, yani azığı, ailesi tarafından tenıin edilir. 1 4. Prof. Reşit Sönmez'de aynı özelliğe işaret etmektedir. a. g.e., s. 201 1 67


Çoban gerek vahşi hayvanlann, gerek insanlarm sürüye sai­ dmsından

meydana gelen zararlardan

sorumlu

değildir.

Hayvan kimin ise 'zarar yalnız ona aittir. Çobanın iyi niyetin­ den şüphe edilmez. Eğer çok fakir bir kimsenin koyunu ça-

lınmış ise zenginler ona koyun verir. Çoban,

h ayatını,

·

koyunlarm hayatına uydurur.

Gün

ağanrken koyunlar harekete hazır olduğundan, çoban da

harekete hazır olmalıdır. 4-5 saatlik bir otlatmadan sonra sürü bir gölgeye çekilir. Öğleden sonra sürü tekrar harekete

geçirilir. Akşam karanlığına kadar sürü otlatılır. Gece için,

yazın daha ziyade serin ve açık yerler seçilir.

Sürü içinde çıngıraklı hayvanlar bulunur.

Çoban, bu

h ayvanlar sayesinde sürünün dağılıp dağılmadığını anlar.

Çobanın dikkat edeceği önemli işlerden biri de zehirli bitkile­

rin yoğun olduğu alanlan seçip, sürüleri o tarafa yöneltme­

mektir. Koyunlarm suya götürolmesi de önemli bir mesele­

dir. Yayiaklarda temiz akarsular vardır. Bu su, koyunlarm

çok hoşuna gider. Buralarda havalar serin olduğu için, ı ve­

ya

2 günde bir suya indirilir. Çobanın önemli görevlerinden

biri de özellikle öğlenin kızgın sıcaklannda, sürünün birbiri içine girmesine , birbirlerine sokulmasına engel olmaktadır.

Çünkü koyunlarm bu hareketi zaten yüksek olan ısıyı artır­

dığından birtakım hastalıklann meydana gelmesine sebep

olabilir. Çoban burada öyle bir ıslık çalar ki, koyunlar arka

arkaya , yani dizi dizi yürürler. Bu ıslık çalınmadan, daima

birbirinin içine girerler. Çobanlar kendi sürülerindeki ko­

yunlan büyük bir ustalıkla tanırlar. Hatta bir koyunun, za­

manın içinde hangi kişiye ait olduğunu da bilirler. Bu tanı­

ma doğrudan doğruya onun iç güdüleri ve çoban karakteri ile ilgilidir. Koyuruann merada serbest bir şekilde yayılmala­

n esastır. Hiçbir taraftan etkilenmemeleri lazımdır. Bu ba­

kımdan çocuklar sürüye hiç yaklaştınlmaz. Çünkü onlar sü­

rüyü rahatsız ederler. Koyuruann sakin sakin ve ağır ağır atlamalan gerekir. Koyun tabiatı. dışandan gelen hiçbir etki­

yi kabul etmez. Bu bakımdan çoban, bunlan da defetmek zorundadır. Keçi gibi değildir. Sağım daha ziyade öğle vakti (günde bir defa) çobanlar tarafından yapılir, fakat sağılan

sütü kadınlar çadıriara kadar taşırlar.

Sürüye, lüzumu kadar tuz sağlamak yine çobanın göre-

168


vidir. Günde bir koyuna 10- 1 5 gram tuz lazundır. 1 5 Yaylak ve meralar genellikle sulak olduğu için tuz miktan da artar. Kurak meralarda ise bu ihtiyaç azalır. Tuz hayvan sahipleri tarafından temin edilip çobana teslim edilir. bb) Çoban Köpeği Çoban köpeği çobanın en büyük yardımcısıdır. Mera ta­ mamen açık olduğu için 1 -2 çoban köpeği , sürüye dışandan gelecek saldırılann yok edilmesi için şarttır. Diğer taraftan koyunlar sakin nihlu hayvanlar olduklanndan aniann bu hareketinde çoban köpeği büyük rol oynar. l 6 cc) Mera Koyuruann beslenme ve bakımı ile ilgili olarak diğer bir faktör, meralardan faydalanma tarzıdır. Kiralanan mera ço­ banlar tarafından göz karan ile kısunlara ayrılır. Bu ayırun koyunların daima aym yerde otlarnalarına engel olup mera­ nın her tarafından eşit surette faydalanmayı da sağlar. Ya­ zın yaylalarda tamamen meralardan faydalariılır. Kışın da meralardan faydalanmak esastır. Kışlak bölgeler genellikle serin olduğu ve az kar tuttuğu için hayvanlar meradan fay­ dalanabilirler. Fakat kış aylannda merada seyrek ve sarar­ mış otlar bulunduğu için bu tip atların besin değeri azdır. Saman ve tane ile yem de verilmelidir. Özellikle çok soğuk­ larda mera tamamen karla örtüldüğü zaman buna daha faz­ la ihtiyaç duyulur. Fakat bu olayı ahırlama özelliği olarak görmemek lazundır. Tamamen iklim ve bitki örtüsü koşiılla­ nmn bir neticesidir. Keçi çobanlığı, koyun çobanlığı kadar önemli değildir. Bu, keçinin yırtıcı tabiatından ileri gelen bir özelliktir. Keçi­ ler bazen öğle sıcaklarmda, koyunları hareket ettirmek için kullanılır. Öncü olarak görev yapanlar az . sayıda olduklann­ dan daha ziyade koyun sürüleri ile beraber otlarlar. Kuzular doğumdan sonra 2-3 hafta analarının sütünü emerler. Daha soı:ıra yumuşak otlan yemeye başlarlar. 4-5 aylık olunca ana sürüye katılırlar ve onlarla beraber yayılırlar.

1 5. Reşit Sönmez, a.g. e., s. 203 1 6. Reşit Sönmsz, a.g.e., s. 202 169


Koyunlar, çadırlardan çok uzakta kalan meralarda otla­

lıklan halde, at-katır süıüleri çadıriann civarındadır. Bu

sürülerin çobanı sürüyü uzaktan da kontrol edebilir. Koyun çobanlığı kadar müesseseleşmerniŞtir.

Hasta hayvanlarla

daha ziyade kadınlar ve çocuklar meşgul olur. Bu hayvanlar hastalığın derecesine göre çadır içinde veya çevresinde, ço­ cuk ve kadınların kontrolü altında yayılırlar.

3. Hayvancılık Çevresinde Toplanan Diğer Faaliyetler Hayvancılık çevresinde toplanan diğer faaliyetlere baktı­

ğımız zaman bunlann hiç de gelişmemiş olduğunu görüyo­ ruz. En önemli ihtiyaçlardan biri olan çoban abasını kendi­

leri yapmazlar. Onu gezici yapıcılardan alırlar. Genellikle Urfa, D iyarbakır gibi şehirlerde oturan bu geziciler, göçebe­ ler yaylada iken her obaya uğrayarak ücret karşılığında her

zomanın ihtiyacı kadar keçe yaparlar. Fakat bazı göçebeler gezici keçecilere ihtiyaç duymadan kendileri de yapabilirler.

Örneğin D uderan Aşireti böyledir. Aynca nalbantlık gibi yine hayvancılıkla ilgili bir sanatın gelişmediğini görüyoruz. Bu­ nu da gezici nalbantlar yapar. Veya göç sırasında şehirlerden geçerken yaptırılır. ·

B.

TİCARET HAYATI · KAPALI EKONOMİ · DEGİŞ TOKUŞ EKONOMİSİ

Göçebe Alikan Aşireti'nde üretim daha ziyade tüketim

için yapılıyor göıünüyorsa da, esasında öyle değildir. Geriye tüketim fazlası olan pek çok mal artar. Ve bunlar aşiretin dı­

şındaki birtakım unsurlara satılır. İşte burada bu faaliyetin çok ilkel ölçüler içinde yapıldığını, göçebenin üretici gücü­

nün bazı çevreler tarafından sömüıüldüğünü görüyoruz. ı.

Kapalı Ekonomi

Göçebe ekonomisi bir bakıma kapalıdır. Çürıkü göçebe birçok mal ve hizmeti kendi bünyesi içinde yaratır. Göçebe

yaşayışı zaten basit ve hayvana bağlı olduğu için, çeşitli ihti­ yaçlar, hayvan ürünlerinden de sağlanabilmektedir. Örneğin

1 70


çadır, tamamen göçebenin kendi malıdır. Bütün araç ve ge­ recini kendisi sağlar. Yiyecek maddelerinin, ekin yani un ha­ riç olmak üzere yüzde yüzü, yiyecek maddelerinin çok bü­ yük bir kısmı doğrudan doğruya göçebe tarafından sağlanır.

Çadır içindeki- diğer araç ve gereçler de hemen hemen böyle­

dir. Fakat, zamanla göçebenin yerleşik tanmsal toplumlarla daha fazla ilişki halinde bulunması, üretilen hayvan ürünle­ rinin tüketim miktanın çok aşması, çeşitli değiş tokuş usul­ lerinin meydana gelmesine sebep qJrnuştur.

2. Değiş - Tokuş Ekonomisi a)

Çerçi

Çerçi yalnız göçebe ekonomisinde değil Doğu Anado­ lu'da köy ekonomisinde çok büyük rol oynar. Çerçiler, köy ve kasabalarda oturan işi gücü olmayan fakir insanlardır.

Kasabadan sağladığı bir miktar para ile şeker, incik, bon­ cuk, boya, büsküvit, çocuk oyuncağı, vs. satın alır, bunu bir katıra yükler ve zoma zoma gezer. Orada bu malzemeleri

yün, kıl. kitre karşılığında değiştirir. (Kitre, b azı yayla otla­

nndan sağlanan bir maddedir. Zamk endüstrisinde kullanı­

lır. Beyazının kilosu beş, sansının kilosu üç liradan hesap

edilir) Burada tamamen trampa ekonomisi uygulanır. Para katiyen işin içine girmez. Elma, armut, karpuz getiren çerçi�

ler vardır. Bun(ür da trampa ederler. Trampa tipi alış veriş çerçi lle kadınlar arasında yapılır. Erkekler bu işe karışmaz. Bir birim yün veya peynire karşı ne kadar çerçi malı verile­

ceği yine kadınlarla çerçiler arasında yapılan pazarlık netice­ si belli olur.

b)

Kasaba Ti.iccan

Göçebeler, çerçiden sonra kasaba tüccarları ile ilişkiler de bulunurlar. Bu seviyede pazarlık, alış-veriş çadırlarda ya­ ni zomada olmaz. G öçebe malını kasahaya götürür. Göçebe­ nin malının çeşidinde herhangi bir değişiklik yoktur. Fakat aldığı mallarda değişiklik olmuştur. Ayakkabı, elbiselik gibi

giyim kuşam malzemesi ve kap kacak alır. Ve artık ekono­ mide para da rol oynar. % 50-60 trampa ekonomisi % 40-50 paralı ekonomi vardır.

171


Şekil 3.

Aşiret ve Aracı

Kademeleri


c}

Şehir Tüccan

ilişkilerin bu seviyesinde hem ekonomik ilişkilere konu olan araç ve gereç hem de mekanizma farklıdır. Burada gö­ çebenin başlıca ürünü , koyun ve yündür. Bu kadernede pey­ Dir değelinden kaybetmiştir. Para ekonomisi hakimdir. Tüc­ car aldığı koyun ve yünün karşılığında para ve kredi verir. Burada kredinin rolü şudur: Bir tüccar göçebenin koyun ve yünlertnin başka birisine satılınasını önlemek için, önceden, göçebeye biraz para yani kredi verir. Böylece göçebeyi kendi­ sine bağlamış olur. Bazen bir tüccann her yıl aynı göÇebe­ nin koyun ve yünlerini aldığı da görülür. Ve bu pazarlık doğ­ rudan doğruya tüccarların çadırlan ziyareti sırasında yani sürü başında yapılır.

d} Büyük Şehir Tüccan ilişkilerin bu kademesinde çerçilikten başlayarak kasa­ bada, şehirde işlerini ilerleten tüccar, iyice zenginleştiği için İstanbul , Anka n:i gibi büyük merkeziere doğru gitmeye yöne­ lir. Ya malını mülkünü tamamen satıp bü)rük merkeziere yerleşir veya taşradaki ilişkilelini oradaki . adamlarıyla yine büyük merkezlerden idare etmeye çalışır. (Bk. Şekil 3)

3. Tüccar, Yani Aracı Basamakları Yukanda belirttiğimiz gibi göçebe, ürettiği ürünleri doğ­ rudan doğruya tüketicilere ulaştıramamakta, araya birtakım aracı kimseler girmektedir. Yani esas üretici ve tüketici kar­ şı karşıya gelememektedir. 1 7 Burada mühim olan unsurlar­ dan birisi göçebe aşiret ile esas tüketiciler arasında rol oy­ nayin bir aracı sınıfın doğrudan doğruya · kendisi arasında bir sosyal ve ekonomik tabakalaşmanın varlığıdır. Şekil 3'de görüldüğü gibt. çerçl, kasaba tüccan, şehir tüccan, büyük şeh)r tüccan arasında büyük gelir farklılıklan vardır. Fakat bu tabakalaşma sert değildir. Çerçi zenginleştiği zaman ka­ sahada bir dükkan alıp yerleşmekte. kasaba tüccart da zen­ ginleştiği zaman kasabayı terk edip şehire yerleşmekte ve daha büyük işlerle meşgul olmaktadır. Yine şekilde görüldü-

1 ?· M. Emin Bozarslan, a.g.e.,

s.

35-46 173


ğü gibi şehirde işini yoluna koyan bu kimse icabında malını mülkünü satarak veya yalnız ailesiyle birlikte İstanbul An ­ kara, İzmir gibi büyük merkeziere yerleşmekte böylece bazı bölgelere insan akmu ile beraber sermaye akımı da olmakta­ dır. Dikkate değer ikinci özellik, bu aracı sınıfın. özellikle şe­ hir tüccarlannın, esas üreticiden fazla kazandığıdır. Örneğin yün, çadırlarda 7-8 liraya alınıp , büyük merkezlerde 1 2 - 1 3 liraya satılmaktadır. Dolayısıyla esas kazanç b u tüccarlarda kalmakta ve göçebelerin sömürülrnesi söz konusu olmakta­ dır.

C.

ÜRETİM ARAÇ

ve

GEREÇLERİ

Göçebenin üretim araç ve gereçleri ilkeldir. Gelişmemiş­ tir. Bunlar süt ve yapınlannı üreten, koruyan ve saklayan, yün ve kıldan bazı yapınlar elde edilmesine yarayan bazı araç ve gereçlerdir. Bunlardan. en önemlisi göçebelerin şilaf dedikleri bir peynir mayası yapma tekniğidir. Göçebeler şila­ fın eczanelerde satılan peynir mayalanndan daha üstün ol­ duğunu söylerler. Şu şekilde elde edilir: Yeni doğmuş bir ku­ zu üç günlük iken kesilir.

Karın kısmı çıkanlır.

Bunun

içerisi, kuzunun erndiği ağız sütü ile doludur. İşte göçebe bunu alır, ağzını bağlar ve güneşte kurutınaya bırakır. 2030 gün kurur. Peynir yapmak gerektiği zaman bunu alır ve bir tas kaynamış sütün içine bir-iki kere daldınr, çıkarır. Sonra bu sÜtü, esas peynir sütüne kanştınr. ı s Göçebe pey­ niri genellikle tulum peyniridir. Tulum veya tuluk, kesilen koyun ve keçi derilerinden yapılır. Bu deıiler yıkanır, tuzla­ nır ve kurutulur, sonra tekrar ıslatılarak dikilir ve şişirilir. Göçebe, suyu �e sütü de bu tulumlarda taşır. Fakat su ve süt taşınacak tulumlann tuzunun iyice yıkanması gerekir.

1 8. Silatın kimyasal açıklaması şudur: Yeni doğmuş kuzu anasından ağız sütünü alıyor. Bu süt miğde de, maya yapacak- olan miğde öz­ suları ile karışıyor. Pepsin vs. karına geçiyor ve karında herhangi bir ·değişim olmadan kuzu kesiliyor. Artık maya olmuştur. Bu süre içinde kuzu başka şeyler de yemediğ i için çok temizdir. Bunun gibi örne­ ğ in, süt içtikten sonra kusan bir kimsenin kusmuğu peynir şeklinde çıkar. Çünkü miğde öz suları i le karışm ıştır. 174


Yün ve kılı yapılmış maddeler haline getirmek için kullanı­ lan araç ve gereçleri şu şekilde sıralayabiliriz.

(i)

Teşi, (İg-Kirman) Yün eğrilir,

didmek için kullanılır.

(lll)

(ll)

Şe (Tarak) yün ve kıl

Spi, İstar (Tezgah) dokumacılıkta

kullanılır. Çok basittir. Üç ağacın üçgen pirizma meydana

getirecek şekilde birbirine bağlanmasından meydana gelir.

Yerde de ipierin gerilmesi için iki paralel ağaç vardır. (Bk. Resim 7-8-9- 10)

Teşi, tulum vs. her evde bulunmasına rağmen Şe ve Spi

bazı büyük ailelerde bulunur. Fakat diğer aileler de sıra ile ondan faydalanırlar. Fakat son zamanlarda aşirette bu ko­

nularda da büyük değişmeler olmaktadır. Köy, kasaba ve şe­

hirlilerle olan ilişkiler sonunda aşirete, yeni yeni üretim araçlan girdiği gibi zihniyette de büyük değişmeler vardır.

Ömeğin eski kültürde yağsız peynir, günah ve h�ram sayı­

lırken şimdi buna geniş ölçüde rastlamak mümkündür. Aşi­

ret ahlakı ile çok yakından ilgili olan bu özellik, aşiret üyele­ rinin

tüccarlara

güveninin

yavaş

yavaş

azalmasıyla

belirmektedir. Önceden dışandan gelen bir yabancıya güven varken, itimat edilirken, köy, şehir ve kasabalar halkı ile çe­ şitli ilişkiler neticesinde bu güven sarsılmış, böylece önce­

den ayıp olan şey, güvenin kalkmasıyla normal bir hale gel-

miştir.,

·

Hatta bugün bazı zornalarda bile süt makinasına rast­

lanmaktadır. Bu inanç değişmesi eski kültür ile yeni düzen

arasında bir tampon fonksiyon rolü oynamakta, eski kültür,

yeni düzen içinde de fonkSiyonel görevini devam ettirmekte­

dir. Zaten göç olayı, göçebeleri, şehir, kasaba, köy gibi pek

çok sosyal grup ve insanlarla karşı karşıya getirdiği için bu

ilişkiler inanç ve kanaatlara daha kolay etkili olmakta ve kültürün bu yapıları daha kolay değişmektedir. Diğer taraf­

tan şehirliye ve köylüye olan inanç ve itimadın sarsılması,

tanınmayan kişiden daima peşin para almalan vs. bir şehir­

lileşme olayı olarak da belirmektedir.

(Bk. Ömek Olay 1 , H. G . 'nin fikirleri)

1 75




ÇIZELGE 31 : GELIR GRUPLARI (TL.)

Gelir Grubu 1 2 .3 4 5 Toplam

Aile Savısı 3 9 18 5 2 37

8.3 24.3 48.4 13.5 5.5 100.0

Eriskln Nüfus Ortalaması 2.3 3.9 4.5 6.3 8.1

Ele Gecen Para 1000-1500 1 501-1300 3001-10000 10001-30000 30001- 80000

Grupta Aile Başı Gelir Ort . 1100 2140 9111 26300 61250


ÇIZELGE 33 : GELIR GRUPLARI (TL.)

Gider Grubu Aile Sayısı 1 2 3 4 5

Toplam

%

2

8.3 24.3 48.4 1 3.5 5.5

-

--

3 9 18 s

37

1 00.0

Erişkin NOfus Ortalaması 2.1 3.9 4.5 6.3 8.1

Gider Miktarı Grupta Aile Başı Gider Ort. 900- 1 200 1 20 1 -2500 2501 - 1 0000 10001 -25000 25001 - 60000

1 1 50 1 974 7911 1 8187 44334


·

ÇIZELGE 34: GELIR VE GiDER GRUPLARI (TL.)

Gelir ve Gider Aile

Aile başı Erişkin

.Gnıb..u

Nüfus Ort.

sm.aı .%

18

8.3 24.3 48.4

21 3.9 5.2

5

1 3.5

6.6

5.5

8.1

1 2

3 9

, 3 4 5

2 -

Toplam

37

--

1 00.0

Gelir TL.

Gider TL.

Aile Başı Aile Başı Gelir Ort. Genr Ort. Artış TL. ..IL.. � -5.

1 000- 1 500

900-1 200

1 1 00

1 5 1 -3000 309 1 -1 0000

1 20 1 -2500 1 0000-9 1 1 o

2 1 40 91 1 0

1 1 50 1 974

1 66.

79 1 1

1 1 99.

1 0,01 -30000 25000-23600

23600

1 8 1 87

1 1 99.

3.000 1 -80000

6 1 250

44334

1 691 6.

p

!

60000-61 250


D.

GEilRİN MEYDANA GEUŞİ ve GEUR GRUPLARI

Gelirtn meydana gelmesiİıde rol oynayan esas unsur ko­ yuİıdur. Çünkü koyun. gelir hayvarudır. Göçebeler, · koyun satışı neticesinde büyük paralar elde ederler. Koyuna bağlı olarak yün, kıl, peynir satılır ve bunlardan da para kazanı­

lır. Çizelge 30 bize gelirin meydana gelmesinde hangi faktör­ lerin büyük rol oynadığını göstermektedir. Çizelge hazırla­ nırken

gelir

kaynaklan

arasına

süt,

yoğurt.

yağ

ilave

edilmemiştir. Bu sayılan maddeler gelir sağlarunası için üre­ tilmezler. Bu özellik büyük merkezlerle olan haberleşme ve ulaştırma araç ve gereçlerin imkansızlığı, tüketici pazarlarm

yokluğu ile yakından Ugilidir. Ayrıca gelir sağlarunası için kıl da üretilmez. Kıl, daha ziyade çadır dokumak ihtiyacını kar­

şılayacak kadardır. (Dr. Hutteroht da hemen hemen çizelge 30'daki sayılara yakın sayılar vermek�edir. ıg Çizelgenin yün sütununa kıl da . dahildir. Bu miktann genel olarak % 1 2 - 1 4'ünü kıl olarak alabiliriz. Aynca bir ko­ yunun bir yılda 35

kg

süt ve 1 200 gr yapağı verdiği saptan­

mıştır. Doğumdan sonra yavruya verilen süt bunun· dışında­ dır. 3 1 numaralı çizelge 30 nolu çizelgeden çıkarılmış olup ,

gelir gruplan koyun sayısına göre meydana gelmiştir. Zen­

ginliği gösteren koyundur. Herhangi bir kimsenin zenginliği

gösterilmek istenirse koyunlarının fazlalığından söz edilir. 3 1 numaralı çizelge hazırlanırken yetişkin nüfus miktan göz önüne alırunıştır. 20

1 9. H utteroht� a.g.e., s. 91 -93·95-99-1 03.

Ali Rıza Yalgın, a.g.e., (Muhtelif fasiküller)

20. Erişkin nüfus çalışabilir nüfus demektir. Şu şekilde saptadık. Yaş Grupları Takribi Yaş

0-2 3-9 1 0-1 5

o

9.50 0.75' 181


· III. GELİR ve GİDER FARKLlLAŞMASI ve TÜKETİM EGİLİMİ A)

GENEL GÖRÜNÜŞ

Gelir gruplannı meydana getirmek için yaptığımız çizel­ geyi gider için de uygulayarak 32 numaralı çizelgeyi meyda­ na getirdik. Çizelge yapılırken gider çeşitlerı arasında arazi kirası, giyim, kuşam, gıda maddeleri gibi belli başlı olanlar kaydedilmiş, diğer giderler, umulmadık masraflar, diğer gi­ derler sütununda gösterilmiştir. Daha önceleri de belirttiği­ miz gibi göçebeler her an tabiatın zorluklan ile karşı karşı­ yadır. Diğer taraftan Türkçe bilmemesi, devlet kapısında adamının olmaması, kendini savunmadan yoksun oluşu, şe­ hir, kasaba ve köylerdeki insanlar tarafından daima sömü­ rülmelerine sebep olur. Bu bakımdan, umulmadık, beklen­ meyen masraflan pek çoktur. Aynca, özellikle göç sırasında ayak bastı parası, yol kesti parası, tırnak parası gibi · adlarla bilhassa belediyeler ve Çiftçi Koruma Örgütü tarafından ma­ li bakımdan niteliğinin ne olduğu bilinmeyen paralar alın­ maktadır. Gelişi güzel alınan bu paralar yine göçebelerin sö­ mürülmelerinden başka bir şey değildir.

B)

GELiR

ve

GİDER FARKLlLAŞMASI

Gerek gelirin, gerekse giderin meydana gelişini gösteren çizelgelere baktığınuz zaman, gelir ve giderlerin birbirine pa­ ralel olarak gittiğini görürüz. Fakat önemli olan nokta bu değildir. Önemli olan nokta , çadırlar arasında gelir ve gider farklılaşmasını görmektir. Örneğin birinci gelir grubunun toplam gelire oranı % ı gibi çok küçük bir miktarda olması­ na rağmen, 4. ve 5. gelir gruplarında bu miktar % 30'u geç­ mektedir. Aynı şeyi giderler hakkındaki çizelgede de görebili­ riz. Birinci gruptaki ailelerin gelirinin genel yıllık gelirler içindeki oranı 1 . 6 olduğu halde, diğer gruplarda, bu yine % 30'a yaklaşmaktadır. Bu , gelir ve gider gruplan arasında bü­ yük mesafeler olduğunu göstermektedir. Gelirin % 54.4'ü koyun satışından, % 40 kadan da peynir ve yün satışından meydana gelir. C iderin % 2 1 .2'si arazi kirası, % 23. 5'i yem parası ve % 28-30'u da gıda maddelerine gidiyor. 1 82


c.

TÜKETİM EGİLİMİ

ı.

Gıda Maddeleri

Aşiret içine yeni besin maddeleıi henüz ginnemiştir. Çi­ zelge 35'te görüldüğü gibi en önemli tüketim maddeleri ara­ sında un, bulgur, peynir, tütün gelmektedir. Süt, sebze ve et gibi maddelere çok az yer verilir. Göçebe, ancak hayvan öl­ meye yüz tuttuğu . artık hiçbir hayır gelmeyeceğini anladığı zaman onu keser, yer. Kışlık yiyecekler arasında ete fazla yer veıilmez. En önemli yiyecek peyrıirdir. . Zaten göçebe, eneıjisinin biiyük bir kısmını peyrıir ile ekmekten sağlar. Göçebeliğin koşullan sebze, meyve gibi besin maddelerinin devamlı şekilde tüketimini engellemektedir. İlgi çekici olan özellik, gelir ve gider yelpazesi çok olan bu toplumda bütün gelir gruplan aynı maddeleıi tüketırler. Peynir, ekmek yüksek gelir gruplannda olanlar, ara sıra çay gibi maddeleıi tüketiderse de ana besin maddesi peynir ile ekmektir. Besin maddeleri tüketiminde gösteriş sağlayan bir norma tesadüf etmek güçtür. 2 1

ÇİZELGE 35: EN ÇOK TÜKETİLEN BESİN MADDELERİ Un Bulgur ı;>eynir Tütün Tuz (*) Et

2.

Yılda Fert Basma Düsen Miktar 300 Kg 1 0 Kg 54 Kg 32 Kg 42 Kg 1 0 Kg

Kıhk-Kıyafet

Kadın Kıyafetl: Kadınlar başianna tülbent sararlar. yalnız evli ve çocuk sahibi olmayanlar bunu bağlayamazlar. Geniş ve topukta düğümlenen bir kilot üzeline fistan giyilir. 2 1 . Mübeccel K ı ray, lstıhJAk Normları, Planlama, Sayı 3, I lkbahar 1 962, s. 1 44. *. H ayvan başına d üşen m iktarı gösterir. 183


Fistanın kollan bir bağcıkla bilekte daraltılır ve bileğe sarılır. Belden kuşakla bağlanır. Üzerine de yine basmadan yapıl­ mış bir manto giyilir. Bütün bunlar parçalı ve geniş olarak dikilir. Böylece hayvan sırtına binrnek daha kolay olur. Elbi­ senin göğüs kısmı çok geniştir. Kuşakla da bağlandığı için gerektiği zaman torba vazifesini de görebilir. Kadınlar ele ge­ çen öte-berilerini oraya doldururlar. Yün çorap ve lastik ayakkabı yaz-kış kullamlır. Kadınlar yüzük kullanmalanna rağmen küpe ve gerdanlığı ancak düğünlerde kullanırlar. (Bk. ilgili fotoğraf 20-2 1-22)

Erkek Kıyafeti:

Erkekler başlarına sank bağlarlar. Ge­

niş şalvar giyerler. Kadın ve erkeklerin iç çamaşırlan hemen hemen aynıdır. Gömlek de giyilir. Gömleğin uçlan bir bağcık ile daima geriye doğru kıvnlır ve dirseğe bağlanır. Kuşak yi­ ne bir giyim-kuşam alışkanlığıdır. Yün çorap ve lastik ka­ dınlarda olduğu gibi yaz-kış kullanılır. Naylon çorap, iskar­ pin, naylon gömlek vs. de rastlamak mümkündür. Giyim kuşama ayrılan para önemli bir yekün tutma­ maktadır. Fakat bu konuda kadınlara yapılan masraf, er­ keklerden yüksektir. Kadın kıyafetinde şimdiye kadar göze çarpacak önemli bir değişiklik yoktur. Y.U.lardan beri aynı alışkanlıklar devam eder. Erkeklerde ise kıyafet değişiklikle­ rine rastlamak mümkündür. Özellikle şehirle devamlı bağın­ tısı olan, yayla kiralamasında, aşiretin çeşitli ihtiyaçlarının halledilmesi için şehir ve kasabalarla, köylerle devamlı ilişki­ leri bulunan insanın kıyafeti tamamen şehirlileşmiştir, diye­ biliriz. (Bk. Fotograf 2 7) Yaş grupları, okuma-yazma bilme, kıyafet değişikliklerinde önemli rol oynar. Özellikle askerliği­ ni yapmış erkeklerin kıyafetlerinde şehir tesirleri büyük öl­ çüde kendisini gösterir. Ve değişimin bu aşamasında tüke­ tim normlarının statü tayin ettiğini de görüyoruz.

Diğer

taraftan gelir gruplan bakımından bu meseleyi ele aldığınuz zaman yüksek gelir gruplarında kıyafet değişimini görmek gayet kolaydır.

1 84


Çlzelge 36 : ELBİSEDE ARANILAN EN ÖNEMLİ ÖZELLİKLER Prestij Sağlama

Eı:ls��lfl[ 16

� 44

I:S:adıclar

� 7.7

Güzellik Sağlama

4

11

4

30.8

Ucuzluk

5

1 3.5

2

5.4

Rahatlık

10

26

6

46.1

Başka Toplam

2 37

5.5 1 00.0

13

1 00.0

Halbuki gelir seviyesi çok düşük olup, çobanlık yapan­ larda layafet değişimi çok azdır. Kılık kıyafette aranan faktör prestij sağlamak ve göste­ rişten ziyade rahatlıktır. Özellikle devamlı çalıştıklan için ra­ hatlık üzerinde ısrarla dururlar. Örneğin gerektiği zaman ata binrnek zorunda olan kadınlar elbiselerini bir bütün de­ ğil, ata birnneyi kolaylaştıracak şekilde parçalı yaparlar. İşi gücü olmayan erkeklerin ise prestij yanşma çıkmalan nor­ maldir. Bu bakımdan erkeklerde pij ama, naylon çorap, is­ karpin, şapka, naylon gömlek vs. görmek mümkündür. Bü­ tün bu yenilikler askerliğini yapmış delikanlılann kanalı . ile topluma yayılmaktadır.

3. Diğerleri Aşirete son zamanlarda yeni yeni üretim araç ve gereçle­ ri girdiği gibi, toplum içinde lüks sayılabilecek bazı mallar da gtnnektedir. Bunlann başında radyo vardı. 37 çadırlık zomada 4 ailede radyo vardır. Özellikle gece vakti zomanın bütün üyeleri radyonun çevresinde toplanmaktadır ve Kürt­ çe yayın yapan istasyonlann özellikle şarkılan dinlenınekte­ dir. Onlara göre radyo bir lüks değildir. Hoşça vakit geçir­ mek için gerekli olan bir şeydir. Fakat herkesin radyo sahibi olmasına lüzum yoktur. Bir zomada birkaç tane bulunsa ye­ ter. Diğerleri de onlardan faydalanabilirler. Hadyoda en çok tercih edilen şarkılar olup siyasal ha­ berler, ancak şarkılar arasında olursa dinlenınektedir. Su ve süt taşnnak için kullanılan durtkler yerine büyük 1 85


gaz tenekeleri; yağ, peynir, kavurma stoku için kullanılan tulumlar yerine de büyük gaz tenekeleri, vita kutulan vs. de geçmektedir. Bütün bunlar to.plumun dış faktörlerle yavaş yavaş bütünleştiğini ve şehirlileşme özelliklerinin belirdiğini göstermektedir.

4. Dışan lle İllşkller Gelir ve gider farklılaşmaları neticelerinden biri de dışarı ile olan ilişkilerdir. Aşiretin, dışarı lle olan ilişkilerini daima reis ve ileri gelenler düzenler. Herhangi bir köyle anlaşmaz­ lık halinde, onu, aşiret adına çözecek reistir. Devlet kapısın­ da bir mesele olduğu zaman onu netecek reistir. , Yayialan kiralayacak, parayı ödeyecek reistir. Reis bu kararları tek başına veremez. İleri ·gelenlerin, hacıların, yaşlılann da ka­ naatını alır. Aşiretin veya zamanın, dışan ile ilişkilerinde başlıca beş basamak sıralayabiliriz.

(l)

Diğer zomalarla,

kasaba ve şehirlerle ,

(v)

(li)

diğer aşiretlerle,

(lll) köylerle, (lv)

resmi idare makamları ile .

Bu ilişkilerin özü idari işleri (yayla kiralama, anlaşmaz­ lıklan çözme, büyük sayıda koyun satışı vs.) ise reis ve ileri gelenler yapar. Ufak-tefek, özellikle trampa şeklindeki ticare­ ti ise kadınlar yerine getirir. İlişkiniri konusu resmi makam­ larla karşı karşıya gelmeyi öngörüyorsa, şüphesiz reis yapar.

IV. SOSYAL TABAKALAŞMA ve SOSYAL HAREKETLİLİK A.

GENEL GÖRÜŞLER

Sosyal tabakalaşmayı saptamada, meslekler, eğitim ve öğretim seviyesi, gelir ve gıder imkanları, yaş grubu, şan ve şeref, kabul görme gıbı faktörler çok büyük rol oynamakta­ dır.22 Diğer taraftan aynı hayat tarzı ve davranışı, aynı ha-

22. C. Wright Mills. Toplumsal Tabakalaşma Sosyolojlsl, Çev. Özer Ozankaya, SBFD. Cih 1 9, 1 965, Sayı 2-3, s. 1 26 vd. Hans Freyer, Sosyolojlye Giriş, Çev. Narmin Abadan 2. Baskı SBF Yayını, Ankara 1 963, s. 1 71 1 86


yat görüşü, 23 sosyal tabakalaşmayı saptamada büyük rol oynar.

B.

AllKAN AŞİRETİ TOPLUMSAL TABAKALAŞMASI

Duruma bu genel açıdan baktığımız zaman Alikan Aşi­ reti'nde meslek fonksiyonunun tabakalaşmayı gösteren te­ mel bir fonksiyon olduğunu göremiyoruz. Yegane ekonomik faaliyeti h ayvancılık olan ve hayvancılıktan başka iş güç şekli bulunmayan bir toplum için meslek farklılaşmasının olmaması normal bir şeydir. Diğer taraftan aynı hayat duru­ mu, hayat davranışı ve aynı hayat görüşü gibi faktörleri ele aldığımız zaman Alikan Aşireti'nde bunların da bir toplum­ sal tabakalaşmayı gösterebilecek birer fonksiyon olmadığını görüyoruz. Aynı hayat durumundan kasıt. aynı şartlar altın­

da yaşayan. aynı tehlikelerle ve muÜuluklarla karşı karşıya

olan insanların meydana getirdiği bir grubun yaşama tarzı­ dır. Ücretli ameleler, köylüler vs. gibi. İşte bu açıdan baktığı­ mız zaman Alikan Aşireti'nin diğer aşiretlerle birlikte bir ta­ bakalaşma

meydana

getirdiğini,

aşiret

içinde

ise

kesin

farklılaşmaların var olmadığını görüyoruz. Aynı hayat dav-ra­ nışlanndan kasıt ise giyim ve kuşam alışkanlıkları. aynı be­

sin maddesi alışkanlıklan. boş zamaniann değerlendirilme­ si,

çocuk

terbiyesi

ve

yetiştirilmesindeki

olaylara katılmadaki ayniyet vs. dir. 24

töreler.

belirli

Bu bakımdan da Alikan Aşireti kendi dışındaki toplu­ luklara karşı bir tabaka yani sınıf olabilir. Fakat bu unsur­ lar aşiret içinde şekillenrneyip bütünlük arz eder. Aynı hayat görüşünde de aşiret içinde farklılıklar göremiyoruz. Şeref anlayışı, dini otoritenin etkili alanı, belirli inanmalar. ahlaki esaslar, aşiret içinde yine bir bütünlük arz eder. Yani aşire­ tin içindeki bütün üyelerin dini otoriteye bağlılıklan, şeref ve ahlak anlayışlan vs. h emen hemen aynıdır. O halde bunlar bizim sosyal tabakalaşmamızı gösteren fonksiyonlar olarak ele alınamazlar. Bu bakımdan biz Alikan Aşireti'nde toplum­ sal tabakalaşmayı saptayan esas unsurun gelir olduğu üze-

23. G. Kesler, lçtlmalyata Başlangıç, Çev. Z. F. Fındıkoğlu, iül F, lstan­ bul 1 938, s. 1 28- 1 29. 24. KESLER. a . g. e. s. 1 29 ,

1 87


rinde duruyoruz. Aynı gelire sahip kimseler, bir sınır içinde

toplanabilir. Gelirin meydana gelişi ile ilgili çizelgede görüle­

bUeceği gibi beş sınıf arasında, gelir ve gider farklılaşması

epeyce büyüktür. Aynı gelire sahip kimselerin ise bir sınıf

veya tabaka içinde toplanmalan gayet kolaydır. Fakat Alikan

Aşireti'nin toplumsal tabakalaşmasında bunu tayin eden

esas faktörlerden biri gelir olmakla beraber, biricik faktör değildir. Toplum içinde gelir durumu yüksek olmakla bera­

ber herkes tarafından saygı görmeyen, toplum tarafından

kabul edilmeyen kimselerin var olduğu, özellikle dikkate de-_

ğer. Örneğin aşiret reisi, zama reisi, oğulları, yakınlan vs.

geHr seviyesi bakırnından çok iyi durumdadırlar. Fakat dışa­

ndan görüldüğü kadar esaslı bir kabul görmezler. Burada

gelir toplumsal tabakalaşmayla ilgili olarak prestij ve otorite

kavramına değinmek zorundayız. Gelir arttıkça otorite de ar­

tar. Bu ikisi arasında bir korelasyon mevcuttur. Otoriteye itaat edilir. Halbuki prestijin gelirle bir Uişkisi yoktur. Yaşlı­

lar, hacılar. eğitim ve öğretim durumu iyi olanlar. askerliğini

yapanlar, Türkçe bilenler, prestij sahibi kimselerdir. Bunlar diğer kimselerden resmi veya gayri resmi bir şekilde saygı

görürler. Halbuki otorite sahibi kimseye sadece itaat edi­

lir. 25 Bu iki unsur bir dereceye kadar birbirlerini tamamb­

yorsa da ayrıldıklan noktalar da va'rdır.

Tabakalaşmadan kasıt toplum içinde bir üyenin, diğer

üyeden kendini üstün veya aşağı görmesidir. Bu duruma gö­

re özellikle Alikan Aşireti'nde askerlik yapmak, Türkçe bil­

mek, okuma-yazma ve hesap bilme prestij faktörleridir. Şe­ hirle

ilişiği

çok

olan.

şehirde

tanıdığı

olan,

hükümet

meseleleriyle ilgilenen kimseler diğerlerinden çok büyük say­ gı ve itibar görürler. Burada gelir durumu , aşiret ve zoma re­

isliği ve prestij arasında bir tahlil yapabiliriz. Aşiret ve zoma

reisi olmak, gelir durumu ile ilgilidir. Bu gelir ona otorite

sağlar. Eğer bu reis, askerliğini yapmış, Türkçe biliyor, dışa­

n ile bağıntisı kuvvetli, kılığı. kıyafeti şehirlileşmiş ise bu

durum onun reisliğini kuvvetlendirici faktörlerdendir. Böyle­

ce prestij ve otorite bir elde toplanmıştır. Fakat reiste bu ka­

biliyetler yoksa prestij başkalanna aittir ve durumu pek kuvvetli sayılmaz.

25. Nermin Erdentuğ, Hal Köyünün Etnolojik Tetkiki, DTCFY, Ankara 1 956, s. 76 .

188


İşte biz bütün bu özellikleri göz önüne alarak toplumu başlıca beş tabaka içinde ele aldık, Bunlar alt. alt-orta, orta, üst-orta, üst tabakalardır. Sonra deneğe kendisini bunlar� dan hangisinden hissettiğini sorduk. Verilen cevaplar ile da­ ha evvel saptadığımız gelir seViyeleri arasında yakın bir ko­ relasyon vardır. Bu özellik toplumsal tabakalaşmayı göste­ ren önemli bir unsurdur. Bu tabakalar arasında yaşama şartlan, hayat tarzı ve davraruşı hakkında kesin aynlıklar yok ise de özellikle gelire dayanan farklılaşma, prestij ve otorite durumu , eğitim ve öğ­ retim gibi fonksiyonlarda bir değişiklik ve farklılaşma mey­ dana getirmeye başlamıştır. O halde , Alikan Aşireti, ilkel bir topluluk değildir. Sosyal ve ekonomik tabakalaşmanın ha­ kim olduğu dinamik bir toplumdur. Burada önemli bir özellik de bu tabakalar arasında bir kastın mevcut olmayışı, geçişin kolaylıkla mümkün olması­ dır. Tabakalar arası geçişi sağlayan, birinci derecede zengin­ leşme, yani koyun sahibi olmadır. Diğer yandan Hicaza git­ mek Türkçe bilmek, aşiretin dışan ile ilişkilerini düzenle­ mek, yine tabakalar arasında geçişi sağlayan faktörlerdir. Ayrıca, özellikle zoma reisliğinin, babadan oğula geçmesi di­ ye bir kaide yoktur. Zenginleşip, güç ve otoriteyi temin eden kimse eğer tabakalaşmada rol oynayan diğer özelliklere de sahip ise reis olabilir. Fakat burada, bir lokma bir hırka felsefesine uyarak, aşiret üyelerinin, fazla zenginleşmeye ve yükselmeye engel, birtakıın . kültür kalıplannı da görüyoruz. Onlara göre ..Çoba­ nın oğlu, yine çobandır" , ..Göçerin oğlu yine göçerdir" ne ka­ dar zenginleşirse zenginleşsin, ne kadar okursa okusun yine göçerdir, üç beş koyunun arkasından gidecektir. Başka bir şey olamaz. Bu durum çizelge 3 5'de görülmektedir. Aileler, kendilerini aşağı sınıftan görme eğilimi içindedir­ ler. Örneğin gelir seviyesi çok yüksek olduğu halde, en üst gelir seviyesini meydana getiren iki kişi, kendini orta-üst ta­ bakada göstermiştir.

C.

AŞİRET İÇİ EKONOMİK ve SOSYAL İŞ BÖLÜMÜ

Yukanda belirttiğimiz gibi Alikan AşireU'nde, temelinde 189


gelir farklılaşması olan bir sosyal tabakalaşma mevcuttur. Gelir gider bakımından bu tabakalar arasında çok büyük farklar olmakla beraber bu sınıflann kesin olarak belirmedi­ ğini, tabakalar arası geçişin gayet kolay olduğunu b�'lirtmiş­ tik. Grup içinde dayanışma kuvvetlidir. Yalnız burada, me­ seleyi iki bakımdan belirtmek la.Zımdır. Sosyal dayanışma, özellikle dış faktörlere karşı kuvvetlidir. Aşirete dışandan bir saldın, bir kötü niyet eğilimi başgösterdiği zaman bu saldın­ yı yok etmek için aşiret. anca beraber kanca beraber zihni­ yeti ile toptan hareket eder. Fakat aşiret dışa karşı olan da­ yanışmasını kendi bünyesi içinde göstermemektedir. Devamlı kavgalar gürültüler vardır. Özellikle ağız kavgalan hiç bitmez. Diğer taraftan sosyal tabakalar arasında iş bölü­ mü de göze çarpmamaktadır. Sosyal tabakalaşmayı gösteren faktörlerden biri olan meslek burada tüm olarak hayvancılık şeklinde karşımıza çıktığı için bir meslek farklılaşması yok­ tur. Herkes çobandır. Yalnız alt, alt-orta tabakadaki 2-3 ha­ ne diğer ailelere çoban durur. Diğer aileler ise sürülerinin çobanlığını doğrudan doğruya kendileri yaparlar. Yalnız kır­ kım zamanı aileler birbirlerine yardım ederek bir nevi imece faaliyetinde bulunurlar. Ayrıca yaylalar-kışlaklar, üst-orta, üst tabakadaki hane reisleri, yani ileri gelenler tarafından kiralanır. Arazi sahibine karşı hesap verenler bunlardır, aşa­ ğı tabakadakiler değildir. Koyun, keçi, yün, peyniT vs. satı­ şında (büyük çaptaki satışlar) tüccarlarla yine bu ileri gelen­ ler karşılaşır. Diğer hallerde herkes kendi işini kendi yapar. Bu bakımdan ekonom� iş bölümünden çok silik bir ölçüde bahsedilebilir. Sosyal iş bölümüne gelince, bu, bilhassa evlenme sıra­ sında, dul kadınlara yardım sırasında ortaya çıkar. Evlenme karan her ne kadar ailelerden gelirse de bunu hacılar, yaşlı­ lar, ileri gelenler yerine getirir. Aşirete dışardan gelen her­ hangi bir konuk başta reis olmak üzere yirıe ileri gelen aile­ ler tarafından karşılanır ve ağırlanır. Diğer ailelere kendi akrabalan ve yakırılan konuk olur. Bütün bunlara rağmen, özellikle meslek farklılaşması olmadığı için aşiret içinde belirli hatlanyla bir ekonomik ve sosyal iş bölümü görmek mümkün değildir.

190


ÇiZELGE 37

:

BEŞ GELiR GRUBUNUN SEÇiLMiŞ AiLE REiSLERiNiN DIŞARI iLE iLiŞKILERi (Belirli Merkeziere Gelme-Gitme Sayısı) Gelir Durumu ve Dışarı ile Temaslar ll

Yayiaiar Tatvan Ah lat Bitlis

4

Silvan

2

Kışiakiar Mal abad i Diyarbakır S i i rt

lll

IV

V

3 1 1

6 2 4

9 4 5

4 1

8 1 2 3

3 3

2 2

2 4

Göçler

Baykam Ziyaret Bitlis

1 2

2

2 1

14

1

ÇiZELGE 38 : TOPLUMSAL T ABAKALAR Toplumsal Tabakalar Alt Orta Alt-Orta Üst-Orta Üst

Toplam

Hane Sayısı 5 16 11 5 37

o;o

-

1 3.5 43 .2 30 1 2.1

1 00.0


ÇlzELGE 39: GELIR GRUBU VE SOSYAL TABAKALAŞMA ARASINDAKI KORELASYON

Gelir Grubu

1 2 3

4 5

Aile Savısı

3 9 18 5 2 --

Toplam

37

Iabakalar

8.3 24.3 48.4 13.5 5.4

Alt Alt-Orta Orta Orta-üst üst

Aile Sayısı

.%

5 11 16 5

13.5 30 43 13.5

--

100.0

�7

100.0


ÖZET ı.

M'ÖLKİYET

İncelenen bu göçebe aşirette mülkiyeti, ferdi mülkiyet ve kolektif mülkiyet diye ikiye ayırabiliriz. Ferdi mülkiyet. men-, kul mallarda, kolektif mülkiyet. ise gaynmenkul mallarda, özellikle yaylalann kiralarunasında görülür. Ferdi mülkiyet unsurlarının başlıcalan çadır, at-katır, koyun-keçi ve çadır içindeki diğer araç ve gereçlerdir. At-katır ve koyun-keçi, gö­ çebe yaşama faktörlerinden ikisidtr. Koyun-keçi aynı zaman­ da varlığı tayin eden bir unsur olarak da görülmektedir. Spi (dokuma tezgahı), Şe (yün tarağı) gibi üretim araçla­ rından her hanede olmayıp ancak bazı varlıklı hanelerde vardır. Bu gtbi üretim araç ve gereçleri olmayan aileler olan­ Iannkinden faydalanırlar. Bu özellik, toplum içinde grup ve hane ilişkilertnt kuvvetleridiren ve sosyal dayanışmayı sağla­ yan bir faktördür. Mülkiyet hakkı babadan oğullara devredilir. Kız evlat mirastan faydalanamaz.

·

Kolektif mülkiyet ise yaylak ve kışlak yerlerin kiralan­ ması sırasında ortaya çılanaktadır. Bu olaylar sırasında gö­ çebeler, köylüler ve kasabalılar arasında meydana gelen iliş­ kiler, ekolojik bir problem yaratmakta, bu problem her yıl biraz dah'a yoğunlaşmakta ve yönü toprağa yerleşmek olan çözülmelere yol açmaktadır. Bu kiralama olaylan, Tanmsal Kira Hukuku'nun yazdığı nitelikleri de göstermemektedtr. Bu bakımdan gôçebeler, gerek yaylalarda, gerek kışlaklarda kiralayan makamlar (mahalli ağalar, köy, kamu tüzel kişile­ ri, Çiftçi Koruma örgütü gibi) tarafından sömürülmektedir­ ler. D.

EKONOMİK FAALİYETLER

Aşiret içinde biricik iş-güç şekli, dolayısıyla ekonomik faaliyet hayvancılıktır. Geniş ölçüde koyunculuk yapılır. ZO­ ma içinde hane başına 1 60 . 4 koyun düşmektedir. Bu raka­ mın, köylülere düşen aynı btrımlerle karşılaştınldığı zaman çok yüksek olduğu görülür. Bunun birçok sebepleri vardır: Bir kere yegane ış-güç şekli olduğu için, geniş ölçüde dikkat harcanmakta ve , değeri çok üstüı:ı olan halk uygulamalan

193


yapılmaktadır. Göçebe kültürünün, tarihin derinliklerinden

getirdiği bu özellikler, veteriner h ekimlere geniş ölçüde ışık tutar kanısındayım.

Göçebe sosyal organizasyonu , ticaret hayatını geliştir­

rnemiştir. Daha ziyade kapalı bir ekonomi vardır. Göçebe aşiret , bu kapalı ekonomi düzeni içinde , çerçi, kasaba tüc­

can, şehir tüccan, büyük şehir tüccan gibi birtakım aracı­

lada ilişki halindedir. Burada önemli olan göçebe aşiretle

ilişki h alinde olan bu unsurların arasında da bir tabakalaş­

rnanın var olduğunu göstermektir. Ömeğin çerçi, zamanla iktisadi bakırndan işlerini yoluna koymakta, kasahada yerle­

şen bir tüccar haline gelmektedir.

Göçebenin, üretim araçlan da yalnız hayvancılık faali­

yetlerini karşılayacak kadar gelişmiştir. Bunların en önemli·

leri çadır dokumak ve peynir yapmak için kullanılan üretim araç ve gereçleridir. Aynca göç olayını kolaylaştıracak tek­ nikler de geliştirilmiŞtir.

III. GELİR ve GİDER FARKLILAŞMASI, TÜKETİM EGİLİMİ Toplum içinde varlığı tayin eden biricik unsur koyun­

dur. Zenginlik, koyunun azlığına veya çokluğuna göre değiş­

mektedir. Buna göre, beş ayrı gelir ve gider durumu sapta­

mak mümkündür. Alt, alt-orta, orta, orta- üst, üst. Bu tabakalar arasında gelir ve gider farklılaşmasına paralel ola­ rak tüketim eğilimi de hızlanmaktadır. Ömeğin besin mad­

delerinde, kılık-kıyafette, radyo gibi toplum tarafından lüks sayılabilecek bazı mallarda, dışan ile ilişkilerde, bu özelliği

görmek mümkündür.

IV. SOSYAL TABAKALAŞMA ve SOSYAL HAREKETLİLİK Alikan Aşireti'nde toplumsal tabakalaşmayı şekillendi­

ren en önemli unsur, yukanda gösterilmeye çalışılan gelir ve

gider farklılaşrnasıdır, Meslek farklılaşması olmadığı için bu

özellik toplumsal tabakalaşrnaya etki etrnernektedir. Fakat son zamanlarda askerlik yapmak, Türkçe bilmek, köylere ,

194


şehirlere sık sık gidip gelmek gibi faktörlerin de tabakataş­ ma olayında rolü belirmektedlr. Meslek farklılaşmasının olmaması aşiret içi sosyal ve ekonomik iş bölümünde, gelişmesine engel olmaktadır.

195


BÖLÜM VI

AKRABALIK ÖRGÜTÜ

ve

AİLE

Daha önceki bölümlerde açıkladığımız gibi göçebe aşi­ retlerin sosyal arganizasyonunda çadır, yani hane en küçük ve temel bir sosyal ünitedir. Yine daha önceki bölümlerde görüldüğü gibi nüfus, daha ziyade alle yani hane organizas­ yonu içinde toplanmıştır.

I.

SOY-SOP, AKRABALIK ÖRGÜTÜ

A.

SOY-SOP

Göçebe aşiret topluluklarında, herkes birbirinin alcraba­ sıdır. Herkes birbirine kuvvet derecesine göre, kan rabıtası, evlenme yolu lle meydana gelen hısunlıklar, dostluklar yolu ile bağlanmıştır. Bunun ötesinde herkes, zaten, müşterek bir atadan (MİRA) geldiğine inanir. Soy-Sopun devamını sağ­ layan unsur, içerden evlenme kaidesidir. Evlenmenin, aşiret dışına taştığı. yani, diğer aşiretlerden evlenıneler çok azdır. Bu durumda, aşiret içinde, yalnız bir kişi saptanmıştır. Bu kimse Duderan Aşireti'nden bir kız kaçırarak evlenmiştir. Köylerden evlenenler ise (özellikle köy delikanlılannın göçe­ be kızlarını kaçırmalan şeklinde olur) . çok az rastlanan bir olaydır. (Bk. Şekil 4) 196


B. AKRABALIK BABA TARAFINDAN TAYİN EDİiiYOR Göçebe topluluklanııda aile, tamamen baba hukuku 1

ailesi özelliklerini gösterir. Akrabalık, baba tarafından şekil­

lenir.

Kayınbiraderler,

eltiler,

elti

çocuklarİ,

görümceler,

bunların kocalan ve çocuklan hanede kabul gören kişilerdir.

Bunun yanında ana tarafı, teyzeler, bunlann kocalan ve ço­

cukları, dayılar, bunlann kanlan ve çocuklan vs. birinciler

kadar saygıya layık değildirler.

Kan akrabalığınlll çok kuvvetli ve sağlam olmasına kar­

şılık, evlenme yolu ile meydana gelen akrabalıklar (hısımlık­

lar) o nisbette zayıftır. Örneğin kan akrabalan, birbirine kar­

şı akrabalık sorumh�luklannı her zaman hissettikleri halde,

evlenme yolu ile birbirlerine hısım olanlar arasında, böyle

bir dayanışma yoktur. Bu özellik, hanede baba otoritesini sağlayan esas faktörlerden biridir. 2 ·

n.

AİLENİN KURULUŞU

A.

EVi.lUK ÖNCESİ

Göçebe topluluklarda, evlilikten önce, kız ve erkek ara­

sında kasaba ve köyde olduğu gibi kaç-göç yoktur. Zaten

her gün tabiatın çeşitli güçlüklerine göğüs germeyi, daima tabiatla kucak kucağa bulunmayı gerektiren göçebe hayatı,

kız ve erkeği çeşitli yerlerde karşı karşıya getirir. Bir sürü başında, bir çeşmede, çalı-çırpı toplarıması sırasında, yayla­

lardan ovalara veya ovalardan yaylalara· göç ederken kız ve erkek birbirlerini görüp beğenebilirler. Fakat kız ve erkeğin

birbirini görüp beğenmesi, evlilik için yeterli karar değildir.

Hatta baba ve ana tarafından göz önüne alınmayan bir ka­

rardır. Burada erkek ve kızın durumu farklıdır. Erkek evla­

dın evlerıme istek ve arzuları, kendisine eş seçmesi dikkate

alınması gereken bir husustur. Kız , zaten böyle bir arzu ve istek belirtemez. Toplumsal törelere aykırıdır. Bu da ailede,

erkek otoritesini kuvvetlendiren ve destekleyen bir faktör­ dür.

1 . Hans Freyer, Sosyolojlye Giriş, Çev. Narmin Abadan, 2. Baskı, SBF Yayını, Ankara 1 963, s. 225 2. Tezimizin konusu etnolojik olmadığı için akrabalık terim leri verilme­ miştir. Fakat akrabalık ilişkileri üzerinde ileride d urulacaktır. 197


,

.."-

.. . __. --� ,

�.

�··

.

·•

..

. . : .'"\ -.···· . , �··:::,. .. ,� . : -./\. ... ..,�·· . - - - - ' - �,ct·� .. . .

· ·,. / '•1\.•.:•:=· ·. · - r �/ 1 \ 1 _ , ' \� , ,

·

-o

,

..

'

<:(, ...\"

, , ,.

\ ' ... \ , >

V •'

t

r

l

'

1

..

\ \

\

'

..

.

C

,... ,•

: .·: � • • •

...

' '

.

� 1\__1\.

.. ..

-

, \. c ' \ :·

t ,

: 1

A : c; e. r. !O�O.tl lc. ll�·.\ıt\i ll o c\1 cl\ !� ... ll c::ı @:. .- i V O.. I\ D N\ e '... "" Q.." "

----... � ' � ;A· - �... � � (·"' � .·; .. �� ... . . . . �

' ..

'

'

\ � ... ,

'

..

'

...

__

..

"'

.t

.

....

1..,.

' '

.

r

.

'' ' ... � \ \

• • •• • •

'

,

,; --- --?" t ,' , • /, .....1 ,/ / / 1 ... ..,

�/ ..Y· � - ..

7� ...-x" . // / P::, Yy , :;...- � 'v ';<.L J""' ;:. i' 1)( !�-.:/ \��( j,/.

\ \

'

'

V

/

.-

_... _ı.. :;.-- - 4l "'\ l-j1 ..-.'/ ./ !,.7 / �/�--

"

Xx. _..-

��-=:;:� � . -1" ,-_: :- "'(, -r� �;<-�-.;--�.. -""""-��.

' ..--·

..

..

...

' '

'

'

...

'

-

'� . -:,: :'. :_.-'"\ ·.:·�. • • . • • -:h \�-6 ... .. .... � "' •

..,

. ....

.. _

"

'

''

... ....

' .� / ' �:-. \ Q ., - �r�n G \ <�d.i l\ ch. rı ·••W.

N tc:.i ""o."

� C 2.i ! �l\ · lA. .S il.\ıi � Qt'\ C!J �� \-ı t.•HU\

·

,,

n---::0'- '

• •

Q

;.

"

.

t< ar cA'-t

- - - · -�

�... ...

--(. ..

.. � � �

ll

Q ..���.. o'l�t\. � A lfl�•· ı•;el\ ••••• 1\11'\c.o o�.,lloi-' � .. --'!"'". E " i\�&· k.ia.'lıı(

.

'

� ....

.

ll

•· · . . . .

·' ... .

,,

.

'� �-,

.... � ...

C?� .

-,.. .,.... �.· _,....i...

..

-�

Şekli 4 . 3 7 Çadırlık Bir Zohada Hane Reisierinin Birbirleri Arasındaki Akrabalık Bağı

-


B. AŞİRET İÇİNDE EvUUK Yukanda işaret edildiği gibi, daha ziyade aşiret içinden evlilik geleneği vardır. Bu, ya doğrudan doğruya kabile için­ den veya kabileler arasından olur. Aynı kabileden olanlar birbirleriyle evlenebileceği gibi kabileler arasında da evlilik olabilir. Bu ikinci şık daha fazla görülmektedir. Çünkü kabi­ le daha ziyade kan akrabalığına dayanır. Halbuki Müslü­ manlığın ön gördüğü birtaknn evlenme yasaklan, yakın ak­ rabalar arasındaki �azı evliliği yasaklıyor. Bu baknndan aynı aşiret içinden, başka kabHelere gitmek büyük bir zo­ runluk olarak ortaya çıkıyor. Bundan başka diğer aşiretler­ den evlenme hemen hemen yok gibidir. Çünkü, aşiretler arası üstünlük, aşağılık davası çok önemlidir. Her aşiret, kendisinin daha soylu-soplu, daha dipli-bucaklı, daha üs­ tün olduğuna inanır. Bir de zenginliği dolayısıyla diğer aşi­ retlere göre daha üstün bir yaşama seviyesine ulaşmış olan aşiretler vardır. Örneğin Alikan, böyle bir aşirettir. Bu ba­ kımdan kendisini daima üstün görür. Dolayısıyla Alikan Aşi­ reti, diğer aşiretlerden kıZ alabilir. Fakat diğer aşiretlere kız vermez. Bu kendisi için diğer aşiret karşısında bir alçalma­ dır. Yukanda da söylediğimiz gibi araştırmamıza konu olan zomada başka aşiretten evli tek kişi vardı. Ve bu, Duderan Aşireti'nden bir kız kaçırarak evlenmişti. Evlenme konusunda, köy ve kasabalada olan ilişkilere gelince toprağa bağlı ve yerleşik olan bu topluluklada aşiret­ ler arasında yine üstünlük ve aşağılık meselesi karşımıza çılmıaktadır. İktisadi bakımdan güçlü olan aşiretler, kendi­ lerin diğer aşiretlere göre nasıl üstün görürlerse, toprağa bağlı yerleşik gruplar da kendilerini, göçebe aşiretlere karşı öyle üstün hissederler. Bu bakımdan köylerden aşiretlere kız verildiği hiç görülmemiştir. Fakat bazen köy delikanlılan, aşiretlerin kızlarını kaçınrlar. Özellikle köy civarında konak­ ladıklan kış mevsiminde , bu, daha fazla görülmektedir. Aşi­ ret. burada köy ve köylü ile daha çok ilişki halindedir. Hal­ buki yaylalarda aşiretler köylerden ve insan oturan başka yerlerden çok uzaktadırlar. Çevre ile ilişki kurulması, uzak­ lık, yer bakımından çok kere mümkün değildir. Evvelki bö­ lümlerde bu konulara değinilmiştir. Şehirliler ise evlenme konusunda söz konusu bile edilmezler. İşte görüldüğü gibi 199


içten evlenmeyi öngören geleneksel birtakım kaideler yanın­ da, bunu aşiret dışında destekleyen bazı unsurlar da mev­ cuttur.

C.

1EK EVLiLİK

Daha ziyade tek evlilik görülür. Bunu öngören en önem­ li faktör ekonomfktir. Evlenmeden önce, kızın babası tara­ fından istenen başlık çok ağır olduğu için, bunu yerine ge­ tinnek, ekonomik bakundan güçlü olmayı gerektiriyor. Bu bakımdan tek kadınla evlilik lle ailelerin ekonomik seviyesi arasında kesin bir korelasyon vardır. Gelir arttıkça çok evli­ lik de fazla görülüyor. (Çizelge 40} Bu konuda bazı psikolojik faktörleri de saymak mü�ündür. Aynca kadınlann, koca­ lannın ikinci bir defa daha evlenrnelertne karşı koymalan, kocalann aile içinde geçimsizlik olmasından korlanalan, tek evliliği destekleyen psikolojik nedenlerdir. Birden fazla ka­ dınla evliliği öngören, onu toplum vicdanında da doğrulaştı­ ran tek olay ilk evlilikte çoluk-çocuk sahibi olmaınaktır. (Çi­ zelge 4 1 } Çizelgede görüldüğü gibi aile reisierinin üçü kadın olup, sayıya dahil edilmemiştir. Bunlar % 8. 1 civanndadır. Geriye kalanlardan 29 tanesi yani % 77.3'ü tek evli olup, iki evlile­ rtn oranı % 10. 8'dir. İkiden fazla evli ol�nlar ise % 2 . 7 gibi gayet az bir sayıda kalmaktadır. Yine gözlemlertmiz göstermiştir ki, ikiden fazla evli olan­ lar yaşli kimseler olup, (45'ten sonra} genç kuşaklarda bu eğilim görülmemektedir.

D.

BAŞUK ve BUNU ORTADAN KAWIRAN MÜESSESELER

Yukanda belirttiğimiz gibi evlenmeden önce, kız ailesi tarafından istenen başlık çok ağırdır. Bu, para olarak 10.000 liranın üstündedir. Bu paradan başka at, katır, tü­ fek, koyun, tabanca gibi göçebe yaşayışı için çok kıymetli olan şeyler de istenir. Bu para miktarını ödemek tse ekono­ mik bakımdan güçlü olmayan bazı aileler için gerÇekten çok zordur. 200


ÇIZELGE 40 : GELIR GRUPLARI VE ÇOK EVLILIK

_

Gelir Grubu

Tek Eyll

1

1 (*)

2:7

(**)

2 1 .6

16

2 3

8

...2..M

.%..

-

-

43. 2

2

5.4

2

5.4

4

1 0.8

4

3

8. 1

5

1

2. 7

Toplam

29

77.3

(*) Bu grupta aile reisierinin ikisi dul kadınd ır. (**) Bu grupta aile reisierinin birisi dul kad ı nd ı r.

2'den Fazla Ey!l

1

2. 7

1

2.7


ı.

Başhğın Sosyal Fonksiyonu

Her şeyden önce başlığın toplumsal rolünü belirtmeye çalışalım. Göçebe anlayışına göre başlık, kadının aile içinde önemli bir varlık olduğunu gösteren, bunu erkeğe daima hissettiren bir müessesedir. Karısına kavuşabilmek için ağır bir fiyat ödeyen erkek, kansının kendisine kaça mal olduğu­ nu hissedecek, onun kıyınetini bilecektir. Bunun aksi, yani evlilikte iyi geçinrneyen, sonunda ko­ casından ayrılmak zorunda kalan bir kadının, geleceğinin, başlık vasıtasıyla garanti altına alınmış olması da düşünüle­ bilir. Anadolu 'nun çeşitli köy ve kasabalarında durum bu­ dur. Fakat göçebelerde, böyle bir anlayış yoktur. Geçimsizlik dolayısıyla kız kocasından ayrıldığı zaman,

oğlan babası

başlık parasını geri isteyebilmektedir. Hatta gelinliği sırasın­ da ölen bir kadına ödenen başlık parası gene geri istenebilir. Birinci tip olay şimdiye kadar görülmemiştir. Çürıkü göçebe ailesi çok kuvvetlidir. Boşanrna· pek anormal bir · olaydır. İkinci olay görülebilir. Bundan başka kocasından herhangi bir surette ayrılmış bir kadını, babası, tekrar kocaya satar­ ken yeniden bir başlık isteyebilmektedir. Bu da sık sık görü ­ len bir olaydır. Dul kadın, eğer yetişmiş çocuklan varsa ev­ lenmez. Aile reisi olarak kalır.

Genç ise babası . yeniden

evlendirir. Anadolu'nun birçok köy ve kasabalannda olduğu gibi, göçebeler için de çocuk, iktisadi bir varlıktır. Oğlan çocuğu­ nun kıymeti, soy-sopu devam ettirmesi bakımından olduğu halde, kız evlat, tamamen iş-güç bakımından değerlendirilir.

Kız evlat evin en önemli iş gücü kaynağıdır. Bütün işlerde

anaya yardımcı olan odur. Onun, aileden ayrılması şüphesiz çok büyük kayıplara neden olur. İşte aileden ayrılan bir iş gücünü ekonomik bakımdan biraz olsun karşılayabilmek için başlık alınmaktadır.

2.

Başhğın Yerini Alan Müesseseler

Burada günümüz şartlannda göçebeler tarafından bile çok ağır olarak nitelendirilen başlığı hafifletmek için bulu­ nan üç müessese sayacağız.

202


ÇİZELGE 4 1: NİÇİN BİRDEN FAZLA KADlN İLE EVLENMİYORSUNUZ %

Hane Reisieri Tekrar evlenecek kadar paraya sahip değilim

16

43.2

Karı m izin vermez

6

1 6.2

Geçimsizlik olur

5

1 3.5

Kanunen yasaktır

4

1 0. 8

Başka

8.1

3 34 (x )

Toplam :

"'""ğ'f."9

a) Başlık Karşılığı Olarak Çobanlık Evlenmek isteyen, fakat başlık parası verecek kadar pa­ rası olmayan bir genç, eğer kızın babasıyla anlaşabilirse, onun çobanı olmayı kabul eder. Oğlan, kızın babasının ya­ nında belirli bir süre (6-8 yıl) çobanlık yapar. Bir çobanın yıllığı 1 400- 1 600 lira: arasında değişmektedir. Yapılan akitte, oğlan bu çobanlığı tamamen tamamlayıp , sonra evlenir. Ve­ ya evlenilikten sonra ücretsiz olarak çobanlığa devam edebi­ lir. Süre bitince serbesttir. İstediği gibi çalışır. Bu türlü ev­ lenrneler azdır. Sonra göçebe hayat felsefesine de aykırıdır. Çünkü, erkeğe birtakım sorumluluklar yüklemekte , onun hareket serbestisini kısıtlamaktadır. Göçebe tabiatı ise dai­ ma hür ve serbest olmayı, yÜkümlülük altına girmemeyi, başkalanna minnet etmemeyi öngörür. Burada şu özelliği de belirteyim ki, yukanda anlatılan olay hiçbir zaman Anado­ lu'nun birçok yerlerinde rastlanan içgüveylik müessesesi ile karıştırılmamalıdır. Göçebelerde, böyle bir müessese yoktur. Çünkü kadına ödenen para. yani onun fiyatı, o kadar yük­ sektir ki, bunu ödeyen erkek, toplumsal statüsünü kazan­ mak için ya bağımsız bir çadıra geçer veya babasının çadı­ rında kalır. Zaten baba otoritesinin geniş olduğu kültür, erkeğin, kızın babasının evinde kalmasına izin vermez.

b)

Berdel Usulü Aile Kuruluşu

Burada, üzerinde esas durmak istediğim konu, Berdel

Aile reisierinin üçü d u l kad ındır. 203


usulü ile evlenınedir. Bu usul, başlığı tamamen ortadan kal­

dınnaktadır.

Herdel ailesi� birbirleriyle aşağı yukan aynı

yaşta, hem kız, hem de oğlu bulunan iki ailenin, karşılıklı olarak hem kız,

hem de oğullanm. birlikte everrneleridir.

Halk arasında kızların değiş tokuşu olarak bilinir ki aile ay­ nı anda meydana gelmektedir. Burada, hemen şunu belirte�

y1m ki, Herdel ailesinin kuruluşu gereği, evlenecek olan eşie­

rin birbirleriyle

aynı yaşta olmalan pek önemli değildir.

Önemli olan alınan bir kıza karşı, bir kız vermek. Veya veri­

len bir kıza·. bir kız alabilmektir. Bu bakımdan Serdel ailesi­ nin kuruluşunun ekonomik nedenieri yanında başka bir se­

)ep göremedim. Zaten Anadolu'da, başlık müesseselerinin

çok ağır olduğu yerlerde bu tip evlenıneler görülmektedir.

Başlık müessesesinin hiç olmadığı veya hafif olduğu yerler­

de ise böyle bir müesseseye rastlanınamaktadır. Demek ki Herdel usulü evlenme, toplumsal fonksiyonu olan bir mües­

sese değil, ekonomik koşulların zorlamasıyla ortaya çıkan bir müessesedir. Bunun aksi de düşünülebilir. Yani, taraf­

lar. akrabalığı daha fazla kuvvetlendirrnek için böyle bir ev­

lenme yapabilirler.

Fakat tatbikatta bu

tip

evlenınelerin,

kuvvetli akrabalık meydana getirdiği görülmemiştir.

Bu tip aileye , Doğu ve Güneydoğu Anadolu 'da çok rast­

lanınaktadır. Fakat, birçok anlaşmazlıklann meydana gel­

mesine sebep olmaktadır. (Bk. Şekil 5, Örnek Olay 4) Bu tip

evlenıneye Prof. Tanyol, değişik usulü demektedir.3 Herdel tipi evlenme ile birbirlerine bağlı olan aileler çok nadir hal­

lerde birbirleriyle sıkı ilişkiler kurabilirler. Çoğunlukla an­

laşmazlıklar. çatışmalar. geçimsizlikler ve hır-gürlerle dolu ­ dur. Örneğin B ailesinin kızı ve A ailesinin gelinine , kayna­

nası dirlik-dışlık vermiyorsa. A ailesinin kızı ve B ailesinin

gelinine de, kaynanası dirlik-dışlık vermez. Bir tarafta kan­ koca, herhangi bir sehepl� veya ölüm sebebiyle ayrıldığı za­

man, diğer tarafta aym şekilde karşılık verir veya başlığı geri ister. Mekanizma itibanyla çok kanşık bir kuruluştur. Bu

müessesenin sorunlan da kanşıktır. 4

3. Cahit Tanyol, Baraklarda Örf ve Adet Araştırmaları, Sosyoloji Der. , Sayı 7, 1 932, s. 66 4. Prof. lbrahim Yasa'n ın, Taygeldi Allesi incelemesi g ibi, Barder aile­ si de üzerinde etraflı olarak d u rulması gereken bir aile şeklidir. 204


c.

Başka Usüller

Başlığın yertrıi alan diğer bir usul de şudur: Erkek kar­ deş öldüğü zaman, kadın, bekar olan kayınbiradert ile evle­ nebilir. Burada psikolojik faktör de önemli derecede rol oy­ nar. Çünkü çocukların öksüz kalmaması, yuvanın dağılma­ ması, gelinin zaten aileye alışmış olması önemli bir sebeptir. Ayrıca, ufak-tefek mirasın da dışanya çıkmasına engel olun­ muş olur. Fakat, bu tip evliliklerde, ailelerin yeniden anlaş­ ması şarttır. Bu müesseseyi tamamlayan ve buna benzer başka bir usul de, kadın öldüğü zaman erkek tarafının kızın kardeşle­ rinden birisini almasıdır. Burada başlık yine ortaya çıkar fa­ kat hafiftir. Fakat gelin çok genç yaşta gelinlik etmeden öl­ müşse başlık istenmez. Bu ikinci tip evlilikte yine yukanda­

ki sebepleri sayabiliriz.

Levirat (Bir erkeğin kardeşinin dul karısıyla evlenmesi) Sorarat (Bir erkeğin ölen karısının kız kardeşi ile evlen­ mesi) diye isimlendirilen bu evlenme tipleri kanaatımızca te­ zimizi fazla ilgilendirmediği için üzerinde daha fazla durol­ masına lüzum yoktur. 5

3.

Kız Kaçırmalar Başlığı Dertaraf Edemiyor

Burada üzerinde durulması gereken bir olay da kız ka­

çırmalandır. Yalnız göçebe topluluğunda kız kaçırma olayla­

n ağır olan başlığı ortadan kaldırmak için değil, doğrudan

doğruya birbirlerini beğenen gençlerin, birbirlerine karuşa­

bilmeler:i için yapılmaktadır. Veya yalnız erkeğin, beğendiği bir kızı kendi buyruğu ile kaçırmasıdır. Çünkü erkek kız ka­ çırmakla hiçbir zaman ödenmesi gereken başlıktan kurtul­ muş olmaz. Aksine daha da artar. Bir kere kız kaçınlmış da­

hi olsa baba başlık parasını ister. Bu para normal olan paradan daha ağırdır. Baba bu paradan hiçbir zaman vaz­ geçmez.

Karşı taraf vermeden çekinirse, vermemekte ısrar

ederse bu kan davasının başlangıcı olabilir. Bu bakımdan

5. Bk. Hans Freyer a.g.e., s. 23o; Ayrıca Bk. z. Fahri Fınd ıkoğh.,ı, lçtl­ malyat, 3 Cilt; Hukuk Sosyolojlsl, IOI F Yayını, Istanbul 1 958, s. 1 27-1 28. 205


kötü olaylara meydan vermemek için erkek bu parayı öder.

Çünkü aşiret hayatında aileler farklı kabilelerden dahi olsa­

lar her zaman için yüz yüze gelebilirler. Kız kaçırılmış ol­

makla ailesinin, kızın babasının ve kardeşlerinin gözünden ırak edilmiş olmaz. Bu parayı alabilmek ailenin toplum için­

de hatırının sayılması ile yakından ilgilidir. Bunu alamayan ailenin otoritesi düşer. Buna karşılık kız köy-kasaba gibi

toprağa bağlı insanlar tarafından kaçınldığı zaman başlık

meselesi büyük bir problem olarak ortaya çıkmaktadır. Baş­

ka aşiretler tarafından kaçınldığı zaman ise çok şiddetli bir şekilde ortaya çıkıp aşiretler arası çatışmalann kan davala­ nnın başlangıcı olabilmektedir.

(Kız kaçırmaların cereyan

tarzı, neticeleri, buna ait farklar hakkında Bk. Örnek Olay

3)

E.

AİLENİN GENİŞildİ

Üzelinde durulması gereken diğer bir konu da ailenin

genişliğidir.

Aşirette geniş aile tipi hakimse de eğilim dar aile tipine

doğrudur. Ana, baba, oğullar, gelinler aynı çadırda bir arada

kalabilirler. Hatta beş neslin bir arada kaldığı görülmüştür.

Şekil 6 da görüldüğü gibi geniş bir aileye az rastlanıyar ise de üç neslin bir arada bulunması (Ana. baba. evlenmiş er­

kek kardeşler ve bunlann çocuklan) gayet normaldir. Ailede

bu birliği ve genişliği sağlayan faktör baba otoritesidir. Ba­

baya karşı duyulan saygı ve babanın tecrübelerinden fayda­ lanmak ihtiyacıdır. (Çizelge 42)

ÇİZELGE 42: HANELEKİN GENİŞLİGİ, ÇOLUK­ ÇOCUK ve GELİN SAYISI 1 Aile

2 Ailelik Hane

6

7.5

3 Ailelik � 1 1 .3

Çocuk Sayısı

3.2

3.6

4.8

6 .2

Gelin Sayısı

0.5

1 .1

2.2

3.5

Aile Baş ı Art. Nüfus

206

4-5 Ailelik ..l::fillıg 1 4.5


Aynca baba, oğullannın mümkün olduğu kadar dağıl­ rnamasını, hepsini kanatlarının altında görmeyi arzu eder. Fakat ailede birlik ve bütünlüğü sağlayan ulu kişi öldükten sonra, kardeşlerin birbirlerinden ayrılarak bağımsız çadır kurmalanna sık sık rastlanır. Yukarıda işaret · edildiği gibi eğilim daralınaya doğrudur. Yani ana, baba ve evlenmemiş erkeklerden meydana gelen aileler çoğalrnaktadır. Bu daral­ manın başlıca sebebi ekonomiktir. Ekonomik güçlenme ayrı ayn ·ç adırlarda bağımsız olarak yaşama fikrini ortaya çıkarı­ yor. Ekonomik durum kuvvetienince ferdi aileler de çoğal­ rnaktadır. Bu iki hadise arasında sıkı bir korelasyon vardır. (Çizelge 43) 42 nurnaralı çizel�ede aile başı ortalama nüfus, çocuk sayılan, gelin sayılan arasında bir tahlil yaptığımız zaman aile organizasyonunun çok geniş olduğunu görüyoruz. Bir hanelik ailelerden daha geriiş organizasyonlara doğru gittiği­ miz zaman çoluk-çocuk-gelin-ana-babauan başka ebeveyin­ lertn de bu geniş organizasyon içinde yer aldıklanriı gayet ·

kolaylıkla söyleyebiliriz. Halbuki Prof. Dr. Mübeccel Kıray, Ereğli kasabası üzelinde yaptığı bir sosyolojik çalışmada, or­ talama aile büyüklüğünün 5 . 4 , çocuk sayısının da 2 . 4 oldu­ ğunu söyleyerek kasabanın büyük ölçüde şehirleştiğini, şe­ hir yapısı özelliklerini gösterdiğinf ifade etmektedir.6 Ayrıca Prof. Dr. İbrahim Yasa, Ankara'da gecekondular üzelinde yaptığı bir çalışmada ailelerin fazla çocuktan kaçındıklarını göstermektedir. 7 Bu iki ömek ile göçebe ailesini karşılaştır­ dığımız zaman, ilk bakışta göçebe aşiretinde hiçbir şehirli­ leşrne hadisesi olmadığı, geniş aile düzeninde hiçbir değişik­ lik meydana gelmediği söylenebilir. Halbuki biz Çizelge 43'ü açıklarken göçebe ailelerinde b azı küçülmelertn olduğunu iddia edeceğiz. Çizelge 43'ün bize gösterdiği en önemli özellik hane or­ ganfzasyonunun genişliğidir. Fakat bunu ters yönden de yo­ rurnlayıp geniş hane organizasyonu içinde kişisel gelirini ve zenginliğini artırarak bir çadıra çıkmış olanların varlığını da kabul edebiliriz. Allketimizde tek aile oturan çadırların adedi 1 4 olup % 37. 8 , iki aile oturan çadırların adedi % 32.4'tür.

6. Mübeccel Kıray, a.g.e. , s. 1 44 7. I hrahim Yasa, Ankara'da Gecekondu Aileleri, Sağ. ve Sos. Yar. Bak. Yayını, Ankara 1 966, s. 1 1 O 207


Bu rakamlar bize ailelerin küçüldüğünü de ifade edebilir. Zaten gözlemlerimiz de daha ziyade bu hususu doğrulaya­ cak yöndedir. Hane içinde ekonomik balomdan kuwetli ola­ nın yanında eltiler arasındaki anlaşmazlıklar, gelin-kayna­ na, gelin-hörümce arasındaki anlaşmazlıklar ailenin küçül­ mesinde de psikolojik faktör olarak kendini hissettirmekte­ dir. (Bk. Örnek Olay 1 )

F)

EVLENMEDE SIRA GÜlME

Evlenme konusunda yaşayan kültü'rlerin en önemlile­

Iinden birisi de evlenmede sıra gütmedir. İki kız kardeşten büyüğü evlenemeyince küçüğü katiyen evlenemez. Çok anormal durumlar olmadığı sürece iki erkek kardeşten bü­ yüğü evlenmeden, küçük evlenme hakkına sahip olamaz. Fakat bir erkek, abiası evlenmeden kendisi evlenebilir. Sıra gütme yalnız aynı cinsler arasında olup erkek ve kızlar ara­ sında söz konusu değildir. Bu kurallara uymak veya uyma­ mak toplum içinde şeref ve ünleri ile yakından ilgilidir. Hiç­ bir kimse büyük kızı dururken küçük kızını satıp toplumsal itibannı düşürmez. Ayrıca bu kurallara erkeğin otolitesini artıran ve onaylayarı özelUkler olarak da bakabiliriz.

III.

Alı.E İÇİ EKONOMİK ve SOSYAL İŞ BÖL'ÖMÜ, KADININ YERI

Aşiret ailesinde kadının vazifesi çok ağır ve yorucudur. Hemen hemen bütün günlük faaliyetler kadınlat tarafından yapılmakta ve yürütülmektedir. Aşağıdaki · paragraflarda aile içindeki kadının, erkeğin ve çocuklann görevleri ayrı ayrı gösterilmiştir.

A.

KADININ GÖREvi

Fazla

miktarda

çocuk

doğurmak,

onları

büyütmek,

adam etmek. Kadınlık etmek. (eğer aile geniş aile tipinde .t,se ailenin diğer büyüklerine gellnlik etmek.) Gıdalan hazırla­ mak, pişirmek, kotarmak. Evin günlük su ihtiyacını sağla­ mak (su bazen çadırdan çok uzaktadır.) Kadın kilometreler­ ce uzaktan sırtındaki nehresiyle bu suyu çadıia kadar taşır. Çadırlarm etrafını (özellikle kıŞın) sağlamlaştırmak için yol-

208


lardan ağaç kesip bunlan sırtlannda taşımak. Kışın hayvan­

Iara yem olarak verilen otlan taşımak. Hasta hayvanların iyileştirilmesinde erkeğe yardım etmek. Kışlık yakacak mad­ delerini (odun-çalı-çırpı) toplamak. Bende çobanlar tarafın­ dan sağılan sütü yine nehrelerinde çadıriara kadar taşımak. Kışın kqyunlann, kuzulann kaldığı ağıilan temizlemek. Hay­ vanların· yemini vermek. Çuval-çadır dokumak Keçe yapı­ mında erkeğe yardım etmek. Çorap, eldiven, başlık doku­ mak. Çamaşır yıkamak. Peynir yapmak. Çadıra gelen çerçi ile alış-veriş yapmak, çarşıya pazara gidip alışveriş yapmak. Çadınn etrafında dolaşan hasta hayvanlarla uğraşmak, ça­ dırların, çul çuvalın ham maddesi olan kılı eğirip ip haline getirmek. çarşıdan alınan bezlerle çamaşır dikmek,· herhangi bir yere göçüleceği zaman çadırlan kurmak ve sökmek. Göç için denkleri hazırlamak. Göçte yürümek vs.

B.

ERKEKIERİN GÖREVİ

Aile içinde idari işleri düzenlemek. Çobanlık etmek. Ko­ yunların sütünü sağmak. Hasta hayvanlan iyileştirmek. Kır­ kım zamanı koyuruann yününü kırkmak. Değirmene ekin götürüp getirmek. Çadıriara gelen koyun ve yün tüccarlan ile fiyat konusunda anlaşmak. Konuklan karşılamak. Oğlu­ nu everip. kızını satmak.

C.

ÇOCUKLARIN GÖREVİ

ı.

Kız Çocuklar

Odun, çalı-çırpı toplanmasında anaya yardım etmek. Su taşımakta arıaya yardım etmek. Kendisinden küçük kardeş­ lerini avutmak. Yün eğirmek. Çorap eldiven dokumak Ça­ maşır yıkamak. Gıda maddeleri, bilhassa ekmek hazırlan­ masında anaya yardım etmek. Ana, çarşı-pazara, köye, kente giderken ona eşlik etmek. Çadırların etrafında yayılan hasta hayvanlan otlatarı erkek kardeşine yardım etmek.

2.

Erkek Çocuklar

Çobanlık eden ağabeylerine, babalarına yardım etmek. çobanlam çadırdan azık taşımak, . çadırların etrafında hasta hayvanlan otlatmak.

209


ÇIZELGE 43: GELIR GRUPLARI VE AILENIN GENiŞLiGI

Gelir �

1 Allelik !!iM.

2 Ailelik %...

!!iM.

3 Allelik .%

tt.aM..

%...

4-5 Ailelik %... �

1

3

2

5

3

6

4 8

4

-

-

3

2

-

-

2

4 5 Toplam

14

-

37.8

12

32.4

-

-

-

-

7

1 8.9

4

5.4

Toolam

%

3 9 18

8.1

5 2

24.3 43. 6 1 3 .5 5.4

37 -

1 00


Şeldl �- Derdel

Ailesi

( Genel Şema)

F\ o

K cı.d''l

A � ,. k e. k � e vi i lik

'-

----

_

6a CL-' • 1

------------).·

----

/

.1

__

__ __


oJ

1f

.-1

1'8

1 (1)

.,

,

, t 41" l "

c:

l

(, •

....,

'1 c. 4

ı;.. �

.!ııC .... -

ri)-

·e �

C,!) �

= ccs

oJ -ıs

Gl

t=J

ı (J')

en

4

lS'r

6

c..

o

_,

-z

,

,(11 o

aJ

---·

<r <..

d

p ,_,

af

o)

_,., ,

_,

·c 1,

o

.,..

,....,.

Ch

,

(..

lL

c · �

o

6

_,

cıJ

.

(..

Q ....,fJ

·-

=

.... �

':J

_,

, ::1

.... ..... fl;o � (Jı

-

1=1


D. İŞ BÖLÜMÜ ANALİZİ ve KADINLARIN İŞ BÖLÜMÜNDEKi YERİ Yukandaki paragra:flarda görüldüğü gibi aşiret hayatı daha ziyade kadınlara iş yüklüyor. Kadınlann yapmış olduk­ lan birçok işleri erkeğin yapması, örneğin sırtında çalı-çırpı, su vs. taşıması toplum nazannda ayıptır. Kadınlar aşiret ha­ yatının sertliklerine , yırtıcılık isteyen tabialına tamamen uy­ muşlardır. Bazı ailelerin reisi kadındır (dul kadın) . Bunlar hiçbir kimsenin yardımına ihtiyaç duymadan erkeğin yaptığı işleri yaparlar. Kadınlar yukanda sayılan yükleri tamamen sırtlarında taşırlar. Halbuki süt, su, çalı-çırpı bazen çok uzak yerlerdedir. Ve bu işler için hayvanlar kullanılabilir. Fakat gerek kadınlar ve gerek erkekler, hayvanlan ancak göç sırasında kullanıp · diğer hallerde dinleneceklerine inan­ mışlardır. Bu bakımdan hayvan kullanılmıyor. Durumdan kadınlar da şikayetçi değildir. Zaten erkeklerde . kadınlann her işi yapacaklanna dair bir anlayış vardır. Kadınların karda, yağrnurda, güneş altında aşın derece­ de çalışması bazı vücut sakatlıklanmn da meydana gelmesi­ ne sebep olmuştur. Örneğin çoğunun rabimieri çıkıktır. Sırt­ lannda taşıdıklan torbadan "nehre"den dolayı göğüsler çöküktür. Zira nehrenin ön kayışlan göğüslertn üzerinden geçer. Ellerde ayaklarda çatlaklar eksilrnez vs. Kadınlar umurniyetle çok taraflı çalışırlar. Örneğin çarşıya, pazara , suya, giden bir kadın. çocuğunu da sırtındaki nehresine ko­ yarak birlikte götürür. Eller boş kaldığı için çorap vs. doku­ yup yün eğirebilir. Kadınlann bu türlü çalışkanlıkianna rağ­ men erkek tamamen ternbeldir. Çocuklar özellikle kız çocuklan büyükler arasında çalıştırılarak, daha, körpe yaş­ lardan itibaren aşiret hayatının güçlüklerine alıştınlırlar. 8

Kadının Mevkil: Kadının aile içinde üstün bir değert vardır. Aile içi ekonomik ve sosyal iş bölümünde kadının pa­ yinllı bu kadar fazla olduğu , buna karşılık erkeğin yan gelip yattığı bir toplurnda kadının gerçek yeri nedir? Burada he­ men şunu söyleyelim ki yalnız erkeklere değer veriyor görü­ nen, bu , baba hakkına dayanan bu toplumda, kadının yeri, 8. Behice Boran, Iş BöiOmO ve Kadının Sosyal Mevkll, DTCFD, Cilt 3, Sayı 3 213


samldığından çok yüksektir. Evlenrnede, kızin reyi alınmaz.

Fakat evlenip aile kurduktan sonra aile içinde söz sahibidir.

Önemli kararlarda fikir beyan eder. Fikrine başvurulur. Er­

keklerle istediği zaman istediği şekilde tartışabilir. KıZıann

ve erkeklerin evlenmeleri konusunda daima kanaatı sorulur.

Bu olaylar sırasında ana, kız tarafındadır. Kız hiç kimseye açmadığı bazı sırlanru anasına açabilir.

Kadııun günlük faaliyetlerde agır ve yorucu koşullarda

çalışmasına rağmen, bu kadar fazla söz sahibi olması, para­

daksal bir durum olarak gözükebilir. Çünkü Anadolu'nun

birçok kasaba ve köylerinde hem fazla çalışır hem de söz hakkı yoktur. Kadınlar tamamen ezilir. Göçebelerde ise ka­

dının ezilmesinden katiyen söz edilemez. Zaten kadın bu iş­

leri kendi arzusu ile isteyerek ve benimseyerek yapar. O işle­

ri erkeğin yapmasını ayıp sayar. Kadııun aile ve toplum

içinde elde ettiği bu yeri nasıl sağladığı araştınımaya değer

bir konudur. Kadııun fazla çalışması, çalıştığı kadar da söz hakkı veriyor. Bu birinci sebep olarak gösterilebilir. İkinci

bir sebep de kadına ödenen bedelde gözüküyor. Çok ağır pa­

ra ödenen kadın elbette bazı konularda söz sahibi olur. (Bu

özellik ayıu zamanda kadıİlın niçin bu kadar fazla çalıştığııu açıklayan bir sebeptir.) Kadııun kıymetinin üçüncü bir sebe­

bi de soy-sopun devamı ile ilgilidir. Kadın her şeyden önce

zürriyeti devam ettirecek olan çocuklann. anasıdır. Bu onun toplumsal rolünü açıklayıcı önemli bir faktördür.

Erkeğin otoritesinin hakim olduğu fakat kadının da bazı

önemli hakları elde ettiği aile tipini Prof. Freyer maderşahi­

likle ifade etmektedir. Prof. Freyer'e göre ana hukuku ma­

derşahilik anlamına gelmez. Baba hukukuna dayanan bir

ailede kadııun bazı hak ve yetkilere sahip olması anlamına

gelir. Prof. Freyer'in işaret ettiği bu özellik bizim açıklamaya

çalıştığımız a e tipi ile çok yakından ilgilidir.9

Bir kadının kadın olduğunu gösteren ve ona toplumsal

statüsünü veren en önemli özellik çocuk sahibi olmasıdır.

Bazı fizyolojik sebepler neticesinde çocuk meydana gelrnezse

kusur şüphesiz kadına aittir. Bu konuda erkek hiçbir özür

kabul etmez. Zira onun erkekliği toplum tarafından daha

9. Hans Freyer, a.g.e., s. 226 2 14


fazla gözetleneo ve kontrol edilen bir şeydir. Kadının bir ço­

cuk, özellikle bir erkek çocuk meydana getirmesi o kadar önemlidir ki kadın ancak çocuk doğurduktan sonra başına beyaz bir tülbent bağlayabilir, bu hakka sahip olabilir. Burada çok önemli olan bir durumu belirtmeliyim. Aşi­ ret içinde kadınlarm medeni durumunu başıanna bağladık­ lan tülbent (kofi) ile anlanz. Bağlayan şüphesiz evlidir. Dul kadınlar da bunu b ağlar. Fakat dikkat edilmesi gereken özellik her evli kadının bunu bağlayamamasıdır. Ömeğin ge­ linler bir çocuk meydana getirinceye kadar bunu bağlaya­ mazlar. Bu bakımdan kofi bir kadının toplumsal statüsünü

gösteren en önemli bir özelliktir. Evlendiklertnden beri uzun bir süre geçtiği halde hala çocuk meydana getirmediği için kofi bağlamayan gelinler vardır. Diğer kadınlar karşısında

bunlann durumu gerçekten çok zordur. İş bölümünde de belirttiğimiz gibi en önemli ortak ideal-.

leri sayıca artmak olan göçebe toplumunda kadının en mü­ him vazifesi çocuk yapmaktır. Zaten göçebe hayat felsefesin­

de ancak çocuk meydana getirip ana olduktan sonra kadını ailenin gerçek bir üyesi sayıyor. Başına beyaz kofi örtmesine

izin verilerek onu aileye bağlıyor ve toplum içinde mühim bir mevkii veriyor. Bu bakımdan aile içinde ananın, özellikle er­ kek çocuklarıyla olan ilişkileri daha kuvvetlidir. Toplumun olduğu gibi ailenin de sayıca artması istenen

bir şeydir. Bu bakımdan ne kadar çocuk yaparsa (özellikle erkek) kadının yeri erkek nazannda o derece yÜkselir ve ka­ dm ihtiyarladığı zaman oğullanndan o nisbette saygı görür. Bunun için doğan çocuklar gerek erkek, gerek kız olsun çok iyi karşılanır ve dikkat gösterilir. Evli erkek nasıl baba­ sının evinde kalıyorsa doğan çocuklar da baba evinde kalır­ lar. Ana tarafının evine çok seyrek gidilir. Zaten evlenme yo­

lu lle meydana' gelen akrabalık çok zayıftır. Dolayısıyla ana tarafına önem verilmez. Önemli olan baba tarafıdır. Bu kut­ saldır.

IV. AİLE içi İNSAN İLİŞKİLERİ Gerek oğlan, gerek kız çocuğu daima ana yanındadır. Oğlan çocuğu altı yaşından itibaren babasıyla dolaştınlmaya

215


�� ':fEikat . çocuklarm terbiyesinden geniş öl�üde ana sonıriiıudur. Yalnız erkek çocuğun resmi olmayan eğitiıni

{din, çobanlık vs.) babaya aittir. Bu baba hukukuna daya­ nan atlede, erkek çpcuğun yeri daha ü stündür. Erkek otori­

tesini ortaya koyan pek çok olaylar vardır. Kızlar babalanyla

sofraya oturmazlar, erkeklerden arta kalanı yerler. Göçebe

ailesinde öğün diye bir şey yoktur. Karnı acıkan bir ekmek

ve peynir alır, onu bir köşede yer. Sofra yalnız erkek ve ko­ nuklar içindir. Sofraya çocuklar ve kadınlar erkeklerle_ bera­

ber oturmaz. Kadınlar daima erkeklerden sonra oturur ve onlardan arta kalanı yer.

Ailede kız evlat, miras hakkına sahip değildir. Evli kız

katiyyen miras isteyemez. Bekar kızlara ise evienineeye ka­ dar ağabeyleri bakınakla görevlidir. At, katır, koyun, keçi, si­ lah, ziynet vs. doğrudan doğruya erkek eviada geçer. Bu, ai­

le içinde erkek otoritesini destekleyen bir faktör olduğu gibi

ufak tefek mirasın aile dışında birtakım kimselere gitmesini de önler. Baba sağlığında malını mülkünü (erkek) evlatlan

arasında paylaştırabilir. Eğer böyl� bir şey yapmamışsa, ölü­ münden sonra evlatlan bu işi kendileri yaparlar. Mirasın bö­ lünmesine dair kurallar tamamen örfidir, resmi değildir. Bu

bölüşümde aşiret reisi gibi ileri gelenler de bulunur. Zaten örfi hukuk, aşiret reisinin ve diğer ulu kişilerin beyanlannda şekillenir. Kız, miras hakkına sahip olmadığı için evlenme­

den önce alınan başlık parasından kendisine çeyiz de yapıl­

maz. Baba bu parayı doğrudan doğruya cebine 'indirir. Nadir hallerde kıza gelin giderken at , koyun vs. verilir. Fakat• bun­

lann kullanılması yine kocaya aittir.

Bu özellikler ailede birtakım değişiklikler olduğuna .işa­

ret etmektedir. Özell1kle mirasın devrinde bunu görmek mümkündür. Zira ölen bir kimsenin mirası eviatıanna ko­ lektif olarak geçmiyor. Baba, mirasını sağlığında eviatıanna paylaştırabileceği gibi, ölümünden sonra evlatlar arasında da kendiliğinden paylaşılabilmektedir.

Geniş göçebe ailelerinde baba otoritesi çok yüksektir. Baba herkesten hürmet ve saygı görür. Fakat daralmaya doğru yönelen ailelerde, babanın özellikle çocuklan karşısın­

da otoritesi çözülür. Burada bir sosyal çözülme olayı ile kar­ şı-karşıyayız. Örneğin bir �rkek evlat, babasıyla gayet rahat

�16


tartışabilir, onun yanın da sırt üstü yatıp uzanabilir, sigara içer, hatta ondan sigara isteyebilir. Ona baba derneyip ismi lle çağırabllir. Erkek evlat anasını ve kendisinden büyük

kız-kardeşini de ismiyle çağırır. Fakat biricik iş-güç alam hayvancılık olan ve erkeğe fazla bir iş yüklemeyen göçebe ai­

lesinde, baba-oğul arasında aile geçirnsizlikleri yüzünden anlaşmazlıklar çıktığı çok azdır. Evlenrne ve kıziann satışı konusunda bazı fikir ayrılıklan olursa da baba yine duruma

hakimdir. Fakat Berdel tipi evlenrnede oğul babasını zorla­

yıp onu razı edebilir. Kız evlatlar yaşça kendilerinden küçük de olsa erkek kardeşlerine ağabey, derler. Kocalar karılanm

genellikle isimleriyle çağınrlar. Kadınlar aşiret içinde başka erkeklere kardeş, erkekler de kadınlara bacı diye seslenirler.

Ailede gerek erkek, gerek kadın yaşlılar, aşiretin diğer üyele­ ri tarafından saygı görür.

Değişen göçebe toplumunda hastalara ve yatakta yatarr­

Iara fazla ilgi gösterilrnez. Özellikle küçük çocuklar hasta de­ delerine, büyük analanna su vermeye dahi üşenirler. Ve

bunlann bu hali ana-babalan tarafından gülerek karşılamr.

Aile içinde insan ilişkilerinde ortaya çıkan diğer bir ko­

nu da yeni gelen gelinierin aile içindeki çeşitli kimselere kar­ şı tavır ve davramşlandır. Bu, özellikle ana baba, evli erkek kardeşlerin ve bunların çocuklanmn bir arada yaşadıklan

geniş ailede kendini gösterir. Yeni gelen gelin kaynana ve kaynatasına gelinlik ettiği gibi, kayınlara, eltilere, hatta bun­

lann çocuklarına da gelinlik etmek zorundadır. Gelinlik et­

rnek, akrabalık ilişkilerinin zorunlu kıldığı ve yapılmasım öngördüğü geline ait görevlerdir. 1 0 Büyükler yanında konuş­

mayı, bazı hallerde kapanrnayı, serbest hareket etmeyi öngö­ rür. Fakat Anadolu'nun birçok köy ve kasabalarına göre ge­

linlik etmek,

göçebe aşiret toplumlannda daha realistir.

Köylerde ve kasabalarda olduğu gibi ezici kaideler yoktur.

Burada gelinlik etmek, daha ziyade tecrübesiz olduğu için fi­

kir. beyan etmemeyi, küçük olduğu için büyüklere saygı gös­

terıneyi erkeklerin daima arkasında gitmeyi, lüzurnsuz ve

yüksek sesle gülrnerneyi hedef tutar.

1 O. Nermin Erdentu�. Hal Köyünün Etnolojlk Tetklkl, DTCF Yayını, Ankara 1 956, s. 43. 217


V. AİLE lle İLGİLİ FOLKLORA KISA BİR BAKlŞ Herhangi bir toplumun tarihin derinliklerinden getirip, nesilden nesile intikal ettirdiği falklor ürünleıi, toplumun kökünü açıklayabildiği gibi, hukuk, suç, ceza, aile, eğitim, öğretim, din gibi sosyal müesseselerin gelişmesini de göste­ rebilmektedir. 1 1 Diğer taraftan bu falklor ürünleri sayesinde toplumsal kurumlar bütünlüğünü korurlar ve çözülmekten kurtulurlar. Fqlklor ürünlerinin yapılması sırasında insan­ lar arası ilişkiler daha kuvvetli olup toplumsal dayarıışma daha fazla artar. l 2 Biz de falklor ürünlerini yani törenleıi daha ziyade bu açıdan ele alacağız.

A.

DÜGÜN ÖNCESi

Görücülük, düğürlük ve söz kesme gibi faaliyetler er­ kekler tarafından yapılır. Böyle bir durum gerektiği zaman oğlan babası aşiret reisine, zama reisine bildirir. Diğer ileıi gelenieli de haberdar eder. Bundan sonra 5-6 erkek kızın babasının çadınna gider. Eğer kızın babası başka bir zorna­ da ise atla gidilir. Buraya kadınlar götürülınez. Gidenleri di­ ğer zamanın veya kız tarafının ileıi gelenleri ağırlar. Bu faali­ yetler için ortalığİn daha sessiz ve sakin olması bakımından gece vakti seçilir. Ortalık iyice karardıktan sorıra kız tarafı­ nın çadınna gidilir. Herkes ocağın etrafında bir yere oturur. Ocak durmadan yanar. Meyve , çerez, çemez yenir. Şerbet içilir. 1 3 Bu toplantıda düğürcüler kızı ister. Kız babası rıza

1 1 . TÜ i F, Müze Arşivi Neşriyat ı, Folklor ve Etnoğrafya Kılavuzu, i s­ tanbul 1 959, Remzi Ogu n Arık, Halkevlerinde Müze Tarihi ve Folk­ lor Çalışmaları Klavuzu. CHP Yayı n ı , Ankara 1 947, s. 5-8 1 2. Mübeccel Kıray, a.g.e., s. 1 24. 1 3. Şerbet içmek Anadolu'nu n hemen hemen her taraf ında görülür. Ali Rıza Yalg ın, Cenupta Türkmen Oymakları, Kısı m , 1, ll, lll, IV, V, 1 933-1 938 Ankara, ilgili kısım lar. Toroslarda Karatepell Bölgesi, Ankara 1 950; s. 30. Kemal G ü ngör, Cenubl Anadolu Türklerinin Etno-antropolojik Tetkiki, DTCF Yayını, Ankara, Sayı 71 ; Nermin Erdentuğ, a.g.e., s. 1 00 l brahim Yasa, Hasanoğlanıri, iktisadi ve Içtimal Yapısı, TODAI E, ' 1 955, s. 1 30. Mübeccel K ıray, a.g.e., s. 1 27 21 8


gösterirse, başlık için pazarlık yapılır. Zaten önceleri de ara­ cılar vasıtası ile meseleden haberdar olduğu için bu karan vermesi kolaydır. Eğer nza göstermezse biraz düşüneyim di­ yerek meseleyi uzatır. Başlığın ·ne miktar olacağını kız babası bildiıir. Ondan sonra karşı taraf bunu indirmeye çalışır. Oğlan tarafı aşiret reisini, zama reisini, kabile reisini, ileri gelenleri öne sürerek onların hatın için, hatta aşiretçe kutsal sayılan kimselerin (Veyselkarani) aşkı için indirimler yapmasını rica eder. Bun­ lar genellikle kız babası tarafından kabul edilir. Neticede her iki taraf için uygun bir fiyatta anlaşılır. Burada paradan başka at, katır, koyun, keçi, tabanca, tüfek vs. de istenebi­ lir. A)tın genellikle istenmez. Başlığın değeri 1 0 . 000 liradır. Tören sı:rasında oğlan tarafı kadınlan getirmediği halde kız tarafının kadınlan olaya aktif olarak katılır. Gerçi ocak başı­ na gelip oturmaz, fakat geriden fikirlerini beyan edebilir. (Bk. Örnek Olay 2) Göçebelerde düşün öncesinin en önemli adetlerinden bi­ ri budur. Söz kesildikten sonra taraflar kız ve erkeğin nişan­ lı olduklarına dair yüzük gibi herhangi bir sembol bile ver­ .mezler. Veya buna çok az rastlanır. Bu törenler diğer grup­ larda, örneğin Baraklar'da 1 4 Çerkesler'de olduğu gibi kanşık değildir. Diğer taraftan göçebelerde beşik kertisi, (çocukları, daha beşikte iken birbirlerine nişanlamak) 15 gibi gelenekler de yoktur. Göçebelerde kaç-göç olmadığı için kız ve oğlan evlenme­ den önce birbirlerini görebilir. Göç sırasında, beriden çadır­ ıara süt taşırken, çalı-çırpı toplanması sırasında bu daima mümkündür. Fakat çadırlarda resmen görüşüp konuşmala­ n çok ayıptır. Anadolu köylerinde olduğu gibi, kız ve erkeğin birbirlerini görmeden ve tanımadan evlenmeleri geleneği yoktur.

1 4. Cahit Tanyol, Baraklarda Örf ve Adet Araştırmaları, Sosyoloji Der­ gisi, Sayı 7, lştanbul 1 952, s. 95 vd . 1 5. Narmin Erdentu�. a.g.e., s. 99. 219


B.

KIZ KAÇIRMALAR

Yukanda işaret ettiğimiz gibi kız kaçırmalar çok ağır

olan başlığı giderebilmek içindir. Örnek Olay 3'te bunun ce­

reyan tarzını, neticelerini açıkladığımız için burada aynca

bahsetmeye lüzum görmüyoruz. Kız kaçırmanın sebeplerini ise Türkiye'deki genel sebeplere bağlayabillrtz. l6

C.

DÜGÜN

Göçebelerde düğün çok şatafatlı. çeşitli törelerle karma­

ı.- anşık bir hale getirilmiş değildir. Hatta değişim içindeki gö­ ,:ebe toplumunda düğün, kıZ ve erkeğin ait olduğu zomala�

nn her üyesini ilgilendiren, her üyesinin katılabileceği bir olay bile değildir. Söz kesmekle , düğün arası fazla uzatılmaz. Bu süre bir

yılı geçmez. Fakat düğünün yapıldığı zaman kız ve erkek ai­ leleri ayrı ayn zornalarda yerleşir. Düğün, genellikle yayla­ larda yapılır. Kışlak yerlerde yapılan düğünler çok azdır. Düğünden önce her iki aile, aracılar vasıtasıyla düğü­

nün vaktin! kararlaştınrlar. Düğün günü, öğleye doğru atlar

hazırlanır, herkes en güzel elbiselerini giyer. gelinin geleceği çadır temizlenir. Oğlan tarafından olan bu hazırlıklara karşı

kız tarafında da konuklan ağırlamak için yemekler hazırlanır.

Atlara hemen çadırlarda binilmez. Çadıriann biraz ötesi­

ne yürüyerek gidilir. Zoma reisi, iler gelenler ise kız ailesinin bulunduğu zomaya, yakın ise yürüyerek giderler, uzak ise

ya gitmezler v�ya ata binerek giderler. Atlara erkeklerle bir­

likte kadınlar da binerler. Bazı kadınlar ise babalannın ve ağabeylerinin terkilerine binerler. (Bk. Örnek Olay 5) Dü­

ğürilerde daha ziyade at kullanılır. Ve atlar mümkün olduğu kadar süslenir. Katır ise ancak at olmadığı zaman kullanılır. Yol boyunca erkekler kadar kadınlar da gayet güzel at kulla­ nırlar. Göçebe müziği, genellJkle dans havalan şeklindedir. Çok rttmiktir. Dans müziğinden başka uzun havalar da vardır.

1 6. lbrahim Yasa, TOrkiye'deki Kız Kaçırma Gelenekleri ve Bununla liglll Bazı Idari Meseleler, TODAI E Yayını, Ankara 1 962, s. 1 5-1 9 220


Bu uzun havalarda da daha ziyade kahraman bir kimsenin ölümü, büyük felaketler, kan davalan anlatılır. Örneğin bir zamanlar Siirt Bölgesi'nin en büyük haydudu olarak bilinen Koçero'nun ölümünden sonra, arkasından türküler yakıl­ mıştır. Zira Koçero göçebe halkı tarafından sevilen ve benim­ senen bir kahramandır. Müziğin bu tarafı daha ziyade Arap ve İran müziğinin etkisi altındadır. Uzun havalar daha ziya­ ' de erkekler tarafından söylenir. Dans şarkılan ya kadınlar veya erkekler tarafından veya karşılıklı olarak söylenir. Atlılar giderken, kadınlar ve erkekler birlikte şarkı söy­ lerler. Athlar kızın bulunduğu zomaya yaklaştığı zaman tü­ fek ve tabancalar sıkılır, ondan sonra toplu olarak çadıriara doğru atlar koşturulur. Çadıriann etrafında gösteriler yapı­

lır. Sonra kadınlar, kadınlarm bulunduğu yere erkekler er­ keklerin bulunduğu yere konuk edilir. Bundan önce kız aile­ sinin çadınnın önünde kadınlarm ve erkeklerin kol kola girerek yaptıklan ve adına çergibez dedikleri oyunlar oyna­ nır. Yemek yendikten sonra bir süre daha çergibez yapılır, ondan sonra gelin alımr. Atına bindirilir. Yalnız bu basit bir iş değildir. Gelinin alınıp ata bindirilmeden önce çadırdan çıkarılırken kız tarafı, kapı bağı adı altında erkek tarafından bir hediye ister. Bu, para olabileceği gibi erkek tarafımn ya­ kın akrabalanndan birine ait olan tabanca, tüfek gibi göçebe tarafından ehemmiyet verilen bazı kıymetli vasıtalar da ola­ bilir. Bu , başlık parasından ayn bir şeydir. Erkek tarafı, kız tarafından talep edilen bu kapı bağım ödemeden kızı teslim alamazlar. (Bk, Örnek Olay 5) Bu olay ,evlenmede kız tarafı­

nın ve kadımn öneminl ortaya koyması bakımından anlamlı­ dır. Gelinkız ata bindirilir ve onun atının yulan damadın bir yakını tarafından çekilir. Diğer atlılar da gelinln atının çevre­

sinde gelirler. Gelin, erkeğin çadınna geldiği zaman attan in­ dirilir. Başından şeker serpilir, ve geline kayınpedert ve kay­

nanası tarafından bir hediye verilir. (Bk. Dipnotu 3) Gelin çadırda ayn bir yere alınır. Çadırın önünde ise. çergibez oy­ nanır. Bu oyunlar gece yanianna kadar devam eder. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi düğün töreni, kanşık örf ve adetlerle dolu değildir. Genellikle davul, zuma kullanıl-

221


maz. Çergibez adı verilen danslar, erkek ve kadın1ann karşı­

lıklı söyledikleri şarkılar, düğünün en renkli tarafıdır. Fakat değişen köy ve şehrin etkisi altında kalan göçebe toplumun­

da, artık davul zurna da kullanılmaya başlanmıştır. Diğer taraftan düğüne karşı genel bir ilgisizlik vardır. Düğün sıra­ sında herkes yine işi gücü ile uğraşır. Ancak genç kız ve er� kekler buna hevesle katılırlar. Aynca nişan ve düğün tören­

l erine diğer zornalardan ve diğer aşiretlerden ileri gelenler de

çağrılmaz. Bütün bu özellikler toplumun bir dereceye kadar şehirlileşmiş olduğunu da göstermektedir.

D.

ZİFAF GECESİ

ve

DUVAK SABAHI

Yeni evliler, birkaç gün için ayrı bir çadıra alınir. O çadı­

ra onlardan başka kimse alınmaz. Evlüerin duvak sabahı çok erken kalkmalan ve kimseye görünmeden yıkanmalan lazımdır. YıkaJimalar genellikle derede olduğu için bu önem­

lidir. Diğer . taraftan gel-in duvak sabahı odun ve çalı-çırpı toplamaya gider. Gelinin birinci sabah getirdiği çalı-çırpı za­

manın diğer üyeleri özellikle kadınlar tarafından dikkatle

gözlenir. Gelin ne kadar çok çalı-çırpı ile dönerse o kadar kuvvetlidir denir.

Gelin birkaç gün çariırda kalır, zamanın diğer kadınlan gelir ziyaret eder.

E.

NİKAH

Göçebelerde, resmi nikah yoktur. Zaten çoğu zaman nü ­

fusta bile kayıtları bulunmayan bu insanlarda resmi nikah

aramak lüzumsuzdur. Bu bakımdan imam riikahı buyük bir önem taşır. İmam nikahı evliliğin birinci gecesi, yani gerdeğe

girmeden önce yapılır. civar köylerden bir imam çağınlır. İmam , kızı ve oğlanı bir çadır içine alır. Burada oğlan tarafı­

nın ileri gelenleri de bulunur. İmam, kıza ve oğlana İslam di­

ni ile ilgili birtakım sorular sorar. Bu sorularm cevaplan her ikisi tarafından bilinirse nikahlannı kıyar. Bilinmezse öğren­ dikten sonra kıyar. (Bk. Örnek Olay 7 -8)

222


. F.

ÇEYİZ

Kızın babası tarafından çok ağır bir başlığın talep edildi­ ğini yukanda belirtmiştik. Fakat baba, aldığı bu başlık para­ sıyla, kızına hiçbir şey yapmaz. Parayı olduğu gibi cebine in­ dirir. Yalnız birkaç fistan, ayakkabı, tülbent alır. Dürü, dayı yolu, amca yolu (Bk. Dipnotu 13) gibi adetler de yoktur. Kı­ zın eski elbiseleri, ufak-tefek çeyizi, kizın anası tarafından bir torba içine konarak. gelinin bindiği atın. bir tarafına ası­ larak getirilir. (Bk, Örnek Olay S) Sandık-sepet gibi ağır çeyizlerin bulunmaması, karma­ şık örf ve adetleri beraberinde getiren çeşitli hediyeler dağı­ tılması adetinin olmaması göçebelerin pratik tabiatı ile uyuşmadığından tarafımızdan anlamlı bulunmuştur. (Çizel­ ge 44)

G.

KADINLARIN BAŞLARINA PUŞİ BAGIAYABİLMELERİ

Aile folkloru ile ilgili en önemli özelliklerden biri de kadı­ nın başına, beyaz tülbent yani puşiyi bağlayabilmesidir. Pu­ şi bağlamak çok önemli bir olaydır. Kadına toplum içinde statüsünü verir. Kadımn bu statüsünü elde edebilmek için bir çocuk doğurması lazımdır. Bir çocuk doğurmadığı tak­ dirde bunu bağlayamaz ve statü elde edemez. Kadını ailesi­ ne tam manasıyla bağlayarak onu ailenin bir üyesi haline ge'tiren bu usul, karnınca çok anlamlıdır. VI.

GÖÇEBE AİLESİNİN SOSYAL ve EKONOMİK DEGERİ, AİLENİN KARŞILAŞTIGI PROBLEM

A.

FOLK TOPLUMDA AİLE, DENGELİ AİLE

Yukandaki genel açıklamalanmızdan da anlaşılacağı gi­ bi akrabalık 111şkilerinin ve sosyal dayamşmamn kuvvetli ol­ duğu, ben duygusunun galip geldiği; dışanya karşı kapalı, kendine yeter bir toplum karşısındayız. Böyle bir topluma folk toplum diyebiliriz. ı 7 Böyle bir. toplumda aile çok kuvvet1 7. Mübeccel Kıray, a.g.e., s. 1 223


lldir. Ailenin yıkılması çok wr, hatta imkansızdır. Boşanma diye bir hadise yoktur. Evlilik dışı zina gibi ilişkiler gayet az­ d,ır. Böyle aileye Prof. Zimmennan cemaat allesi demekte­ dir. ı a İslami ailenin Anadolu'nun pek çok yerlerinde görülen e.zici tesir i. göçebelerde yoktur.

ÇİZELGE 44: BAŞLIK PARASıNDAN BABANIN KIZINA ALDlGI ÇEYİZ ve DEÖERLERİ (TL) Basma Entari Lastik Ayakkabı Durik Yağl ık

8-1 0 1 5-20 8-1 0

Atkı

40-50

Şal

40-50

Di!:jerleri

B.

50-1 00

l.QQ-liQ 261 -390

İIITİSADİ BİR ÜNİTE OLARAK AİLE ve AİLENİN İIITİSADİ PROBLEMi

Aile toplum içinde bir ekonomik birimdir. Burada hane kavramını kullansak daha isabetli hareket etmiş oluruz. Çünkü bir çadır içinde birden fazla ane yaşayıp bunlar bir geçim birliği yani hane meydana getirmiş olurlar. Göçebe aşiret toplumunun esas geçim kaynağı hayvan­ cılık olduğu için ailenin ekonomik bakımdan gÜçlü olup ol­ maması, beslediği hayvan miktanna bağlıdır. Aile genellikle geçimini kendi gücü lle sağlar. Başkasına muhtaç olmaz. İş­ te burada göçebe ailesine ekonomik bakımdan göz dağı ve­ ren bir sorun üzerinde durmak yerinde olur. Problem şudur: Göçebeler toprağa bağlı olmadığından bir karış arazileri de yoktur. Bu bakımdan yaz-kış yerleştikleri bütün arazilere kira öderler. Hızlı nüfus artışı bütün topraklann, boş arazi­ lerin değerlendirilmesini öngördüğü için yıldan yıla göçebele-

1 8. Carle Z. Zimmerman, Yeni Sosyolojl Dersleri, Çev. A. Kurthan, IF Yayını, lstaribul 1 964, s. 233 224


rin hareket alanı kısalmakta, hür hareket imkanlan azal­

makta, dolayısıyla aşiretin ve ailenin yaylalara ve atıaklara ödediği fiyat yükselmektedir. Hem de bu fiyat artışı aşın de­

recede hızlı olmakta ve sömürülme durumu ortaya çıkınak­

tad�r. Yine bu sebeple aşiret hayatına dışarıdan derin ve

köklü etkiler gelmekte, bunlar ise aşiret ve aile içinde bazı çözülmelere sebep olmakta, aileden aynlmalar, şehirlere yer­

leşmeler baş göstermektedir. Bu özellikler, tezimizin ekoloji

bölümünde tartışılmıştır. (Bk. Örnek Olay 1 , H. G . 'nin fikir­ leri)

C.

DİGER PROBLEMLER

Göçebe ailesinin daha başka problemleri de vardır. Bun­

lardan biri ev olarak kullanılan çadır etrafında meydana gel­

mektedir. Şöyle ki, aile ister geniş, ister dar aile olsun çadır­

larda kalırlar. Bir çadır bir aileye yeter olabilir. Fakat, ana

babanın yanında evli erkek çocukların da aynı çadırda kal­

dığı aileler (hane) vardır. Burada çadınn şekli değişınernekte

yalnız biraz daha genişlemektedir. İşte birkaç ailenin tek ça­

dır içinde kalması ahlaki, dini ve psikolojik bakundan bazı

özürler ortaya çıkarmaktadır. Üstelik çadır içinde bölümler

de yoktur. Çadır içinde herkes gerek gece, gerek gündüz, ne­

ler cereyan ettiğini bilir. Herkes birbirinden haberdardır.

Diğer bir problem boş zamanlarla ilgilidir. Aüe içi sosyal

ve ekonomik iş bölümünü analiz ederken belirttiğimiz gibi kadının işi çok ağırdır. Hiçbir zaman boş değildir. Zaten

başka iş yapmadığı zamarılar çul-çuval gibi dokumaların

ham maddesini, ipi hazırlar. Buna karşılık erkekler hemen

hemen tamamen boştur. Bu dururnun erkekler de kadınlar da farkındadır. Erkekte, kadınların her iŞi yapabileceklerine,

hiçbir şeyden geri kalmayacaklarına dair bir fikir vardır. Ve

bu fikir kadına benimsetilmiştir. Fakat iş bölümündeki bu

dengesizlik, göçebe ailesinin önemli bir sorunu olsa gerek.

Çünkü kadırılar fazla çalışmadan dolayı bazı fizyoloj ik sa­ katlıklara da uğramaktadır.

Başka bir sorun ailede nüfus plarılaması ile ilgilidir. Gö­

çebe toplumu ve ailenin en büyük emeli sayıca artmaktır.

Aüe, fazla sayıda çocuğa sahip olduğu müddetçe kendisini diğer ailelere karşı kuvvetli ve üstün hisseder. Aynı şekilde

225


· aşiret de diğer aşiretlere karşı aynı hissi duyar. Fazla sayıda çocuk sahibi olmak ailede yaşama · standartlannı güçleştiren ve geçimi zorlaştıran bir faktördür. Dolayısıyla gelişi güzel ve hızlı bir nüfus artışı büyük problemierin meydana çıkması­

na sebep olmaktadır. Fakat şunu da belirteyim ki bunlara engel olmak, bu oluşu kolay kolay değiştirmeyecektir. Zaten esas problemler de artık zamarıımızda yaşama şartlan tara­ fından hiç desteklenrneyen, kültürel unsurlada fiili şartlar arasındaki paradoksal durumdan doğmaktadır. Göçebe ailesinin önemli sorunlanndan biri de, imam ni­ kabı ile yetinip hiçbir zaman resmi nikah aranmamasıdır. Esasen nüfusta doğru dürüst bir kayıtlan olmayan bu aşi­

rette evlenmek için resmi nikah aramak saçmadır. Fakat bu özellik kızın geleceği için garantili olmayan bir durumdur.

Gerçi boşanma yoktur, ama ailelerarası çatışmalarda kızia­ nn babalan, kardeşleri, kızlan tek taraflı buyruklanyla tek­ rar geri alabilmektedirler. Burada baba tek hakimdir. Anlaş­ mazlıklann çözülmesinde örfi hukuk kuralları uygulamr. (Bk. Örnek Olay 5)

ÖZET Sosyal organizasyonda en küçük birim ailedir. Fakat de­ ğişen göçebe aşiret toplumunda, aile sözü doğru ise de ge­ çim birliğini ifade eden hane kavramı genellikle daha yerin­ dedir.

Çünkü

dede

ve

nineler.

ana-baba,

evli · oğullar,

torunlar aynı çadırda kalırlar. Bu çok geniş bir ailedir. Ve çok görülür. Fakat ailede genel eğilim daralmaya doğrudur. Bunun en büyük sebebi ekonomiktir. Evlenme tamamen aşiret içinden olur. Bu bakımdan ev­ lenenler birbirleriyle uzak veya yakın akraba bulunabilirler.

Yine ekonomik koşullar tek kadınla evlenmeyi öngörüyor. Çünkü başlık çok ağırdır.

Yeni evli bir gelinin kadın olup ailede ve toplumda yerini alabilmesi için kesin olarak bir çocuk, özellikle bir erkek ço­ cuğu doğunnası lazımdır. Ancak bu erkek çocuktur ki onu aileye bağlar. Erkek çocuk anaya yerini verip , onun statü sahibi kadın olmasına sebep olduğu · için, aile içirıde ana­ oğul arasındaki ilişkiler çok önemli ve kuwetlidir.

226




Aile içinde baba tarafı daima kutsaldır. Sevilir, saygı gö­ rür. Buna karşılık ana tarafının hiçbir önemi yoktur. Akra­ balık babadan gelir. Yeni evliler daima erkeğin babasının ça­ dınnda veyahut bağımsız bir çadırda

kalır.

Yeni

doğan

çocuklann evi yine baba çadırıdır. Evlenıneden önce kız babası tarafından istenen b aşlık çok ağır olduğu için göçebe hayat koşullan bunu yumoşata­ cak bazı usuller de bulmuştur. Özellikle Berdel ailesi, üze­ rinde enine boyuna durulması lazım gelen bir aile · sistemi­ dir. Göçebe hayatında kadının vazifesi çok ağır ve yorucu­ dur. İş bölümünde kadına düşen vazife pek büyüktür. He­ men hemen bütün günlük faaliyetler kadın tarafından yapı­ lır.

Buna

karşılık

erkekler

tamamıyla

yan

gelip

yatar.

Çocuklar ta körpe çağlanndan itibaren, gerek göç sırasında , gerek konaklama yerleıinde, aşiret hayatının sertliklerine, güçlükleline alıştınlır. Fakat erkeğe çok önem verilen, saygı gösterilen ve baba hukukuna dayanan bu ailede kadının da çok önemli bir yeri vardır. Bir kere kadın her konuda fikir

ilen sürebilir. Onun fikri alınmadan önemli konular hakkın­

da karar verilmez. Kadının aile ve toplum iç'inde söz sahibi olmasını ortaya koyan olay. ekonomik faktör olan çalışması ve soy-sopu devam ettiren erkek çocuk doğurmasıdir. Baba­ nın çok geniş yetkilerle donatıldığı bu gibi toplumlarda yani,

baba hukuna dayanan aile sisteminde ananın da birtakım hak ve çıkariara sahip olması maderşahilik terimi ile ifade edilebilir. Bu bakımdan İslami ailenin, Anadolu'nun pek çok yerle­

rinde görü len ezici etkileri göçebe ailesinde görülmemekte­ dir. Ailede

insan

ilişkileri

daha

rasyonal ve

gerçekçidir.

Oğullar "babalanrıı baba diye veya ismiyle (baba genç ise) ça­ ğırabilirler. Erkek kansını yine ismiyle çağınr. Değişen yani daralan göçebe ailesinde insan ilişkileri daha gerçekçi olmak ve belirli törelerden uzaklaşmaktır. Buna karşılık geniş aile sisteminde ilişkiler bazı töreleri gerektirmektedir (Büyük ge­ lince ayağa kalkınak, büyük yarıında konuşmamak, gelinlik etmek gibi) . Ailenin ortak ideali sayıca artmaktır. Gerek erkek, gerek

129


kız çocuklar toplum iç:inde ailen:in prestijini artıncı unsur­

lardır. Sayıca artmak aile iç:in olduğu kadar, aşiret için de pek önemlidir. Göçebe topluluğun tarih:in derinlikierinden getirip, ne­

silden nesile aktardığı çok önemli folklör ürünleri vardır.

Çergibez denilen ve kadın erkek birlikte yapılan danslar, bir­

likte söylenen şarkılar, düğünlere renk veren unsurlardır.

Kapı bağı ve imam ilikahının kutsiyeti ise ailede eşler arası

bağlılığı artıran geleneklerdir. Çapraşık ve büyük törenleri

gerektiren örf ve adetlerin, çeyiz u sulünün bulunmaması ise göçebe tabiatının bir neticesi olduğu iç:in tarafımızdan an­ lamlı bulunmuştur.

. Tek iş-güç unsuru hayvancılık olan bir toplumda aile

ekonomisini de bu şekillendirmektedir. Ailenin başlıca gelir

kaynağı peynir, yün, bizzat koyundur. Genellikle zengindir­ ler diyebiliriz. Fakat toprak sahibi olmamak, Türkçe bilme­

rnek gibi birtakım faktörler, aşiret dışı birtakım kuvvetler ta­

rafından ailen:in sömürülmesine sebep olmaktadır. Bunun

yanında ailenin nüfusa kayıtlı olmamasından, resmi nikah aranrnamasından, 2-3 ailen:in bir arada, bir çadır iç:inde kal­

masından, erkeklerin boş zamanlahndan faydalanmamasın­

dan, gelişi güzel ve hızlı bir nüfus artışından ortaya çıkan

birtakım problemler aileyi tehdit eden faktörler olarak karşı­ mıza çıkmakta, ailenin çözülmes:ine sebep olmaktadır.

230


BÖLÜM vn

DİN

ve

DÜNYA GÖRÜŞÜ

Bu bölümde din, resmi olmayan eğitim ve öğretim, boş

zaman faaliyetleri, terbiye, çevre ve dünya hakkında bilgi ve

siyasal eğilimler üzerinde durulacaktır. Daha ziyade toplu­

mun dışarıya açılmasıyla ilgili olan bu faktörler birbirleriyle

devamlı etki ve tepki halindedir. Örneğin, eğitim ve öğretim

gerek boş zaman faaliyetleri, gerek siyasal kanıların şekil­

lenmesinde çok büyük rol oynar. Din ile resmi olmayan eği­

tim arasında da büyük bir ilgi vardır. Bunun için bu faktör­ ler bir arada ele alınm.ıştır.

I.

DİN

Göçebeler İslamın Sünni fırkasının Şafii mezhebinden­

dirler. Fakat İslamiyetın çok defa aşın bir şekilde yorumla­

narak uygulanan ezici kurallan göçebelerde görmek müm­ kün

değildir.

Her

şeyden

önce

toplum

kendisine

dini

hizmetler yapacak bir kimse yaratmamıştır. Dolayısıyla köy­

lerde görülen imam ve hoca göçebelerde yoktur. İslamın beş şartını eksiksiz yerine getiren kimseler az değildir. Özellikle

yaşlı kadın ve erkekler bu görevlerini her zaman yerine geti­ rirler. Oruç ise hemen hemen herkes tarafından yerine geti­

rilir. 37 hanelik zamada yedi kişi Hicaz'a gitmiştir. Bunlar­

dan bir tanesi de kadındır. Zengin olanlar fakiriere gerekli

yardımı yapar, zekatlarını verirler. Buna rağmen bütün bun­

lar bir baskı olmadan olup biten olaylardır. Namaza karşı

23 1


davranış, genç kuşaklarda, gerek kadınlarda, gerek erkek­

lerde daha değişiktir. Çok az gencin bu dini görevleri yerine

getirdiği görülmekte. bunlar arasında da İslamın beş şartını,

hatta Elham duasını okumasını bilmeyenler bile vardır. (Ör­ nek Olay 6-7) Bütün bunlan göçebe hayat felsefesinin din konusunda

ortaya koyduğu laik davranışlar olarak yorumlamak yerin­ dedir kanısındayım.

Göçebelerd e , ölümde çeşitli karmaşık töreler uygulan­

maz. Ölen bir çocuk ise hemen oracıkta bir yere gömerler.

Bu işi aşiret içinde ileri gelenler, hacılar yapar. Aynca bir

imama lüzum yoktur. Eğer ölen yetişkin ise o civardaki ya­

kın köylere götürülür. İmam yıkar sonra defneder. Veya

imam çadırlara çağrılır. Her ikisinde de ölü köy mezarlığına

bir ücret karşılığında yatırılır.

Göçebeler ölülerinden pek

bahsetmezler. Onlan ara sıra mezarlarında ziyaret etmezler.

Bu yine göçebenin hayat şartlan ile yakından ilgilidir. Çün­

kü belli bir yeri, yurdu olmayan bu kişilerin ölüleri yaylalar­

da, ovalarda, çok dağınık yerlerde kalmaktadır. Aynı şekilde

Ramazan ve Kurban Bayramı gibi büyük dini bayramıann

kutlarıması da basit ve törelerden uzaktır. Fakat bu dini bayramlar aşiret içinde dayanışmayı sağlayan, küçüğün bü­ yüğe karşı saygısını belirten en önemli bir davranıştır. Bay­ ramlar her ne kadar şatafatsız ise de bu sosyal özelliğini bü­

yük bir güçle devam ettirmektedir.

Göçebelerin hareket alanı içinde Şeyh, Babo, Şeyh Fe­

tullah , Abdülkadir Geylani gibi birtakım yatırlar vardır.

Bunların en önemlisi Bitlis, Diyarbakır. Siirt yol kavşağında bulunan Veyselkarani türbesidir. Son yıllarda ziyaretler art­

tığı için türbenin yanında bir han yapılmıştır. Bir de çok gü ­

zel bir camii vardır. Rivayetlere göre Veyselkarani Yemenli olup, Hz. Peygamber zamanında yaşamış ve onu görmeden

aşık olmuştur. 1 Hz. Ali zamanında Sıffıyn savaşına katılmış

ve orada toprağa verilmiştir. Altı yerde makarnı bulunduğu iddia edilir. En kuvvetiisi yukanda adı geçen yerdir.

Veyselkarani türbesi Mayıs ayındaki Cuma günlerinde

ziyaret edilir. Halk bu ziyaretin özellikle göz hastalıklannı gi-

1 . Veyselkarani, Türkiye Ansiklopedisl, Cil! VI, Ankara 1 938, 232

s.

1 97


derici bir etkisi ·olduğuna inanır. 2 Göçebeler, ovalardan yay­ lalara doğru göçerierken Mayıs ayının başlarında buraya uğ­ rayarak Veyselkarani'yi ziyaret ederler. Bu ziyareti hemen hemen herkes yapar, Veyselkarani'nin göçebe halk üzerin­ deki etkisinin en önemli sebeplerinden biri kanunca onun da çobanlık yapmış olmasıdır. Böylece , yegane iş-güç şekli çobanlık olan göçebeler. Veyselkarani'yi kendilerine pir yap­ makta kendilerini ona benzetmeye ve onunla aynileştirmeye ' çalışmaktadırlar. Göçebelerde batıl inançlar, mistik bir hayat felsefesi ge­ niş ölçüde yayılrnamıştır. Çizelge 45'te görüldüğü gibi "Size göre hastalık neden olur" sorusuna verilen cevaplar bunun en güzel örneğidie

ÇİZELGE 45 : SİZE GÖRE HASTALIK NEDEN OLUR? Sayı - Allahtan gelir

3

8.1

- Pisl ikten olur

14

37.8

13

35.1

5

1 2.0

·

G ıdasızlıktan olur

- Başka insan lardan geçer

II.

%

- Başka

2

5.4

Toplam

37

1 00.0

RESMi OLMAYAN EGİTİM ve ÖGRETİM

Göçebeler, şimdiye kadar, göçebe hayatının ortaya koy­ duğu zorunluluklarından dolayı, resmi eğitim ve öğretimden faydalanamamışlardır. Evvelki bölümlerde de söylediğimiz gibi Türkçe, okuma-yazma bilenler bunu askerlikleri sıra­ sında öğrenmişlerdir. Bu bakundan resmi eğitim ve öğretim­ den değil ancak resmi olmayanlardan bahsedeceğiz. Yalnız 1 964 yılı yaz aylannda o zamanın Bitlis Valisi Abdullah Asım İğneciler'in çalışmalanyla Nemrut Yayiası'nda göçebe-

2. Cumhur Kıl ıçoğlu, Tarihi ve Turistik Değerleriyle SIIrt, istanbul 1 966, 5. 37 233


ler için gezici okullar kurulmuş ve göçebe kültürüne ilk defa böyle bir fonksiyon girmiştir. Diğer taraftan yine zamanın Ahlat Kaymakamı M ec it Sönmez · göçebe çocuklarını biraz da zor kuvveti ile Ahlat Bölge Yatılı İlkokulu'na almış, çocukla­ rın orada okumalarını sağlamıştır. Bu ikinci olayın toplum­ sal yapıda fazla değişiklik yapması beklenebilir. Çünkü ço­ cuklar ailelerinin çok büyük reaksiyon göstermelerine rağ­ men onlardan aynlmışlardır. Fakat bu değişim ve değişim eğilimi hakkında daha fazla ve kesin şeyler söyleyebilmek için 10- 1 5 yıl beklemek gerekir. Gerek Yaz Okulları gerek Ahlat Bölge Yatılı İlkokulu'na yapılan kayıtlar l 964'den son­ raki yıllarda devam etmiştir. (Bu kültür unsurunun topluma nasıl sokulduğu , bu sırada ne gibi hadiselerin meydana gel­ diği hakkında örnek Olay 9'da geniş bilgi vardır.)

A.

RESMİ OLMAYAN EGİTİM

Resmi olmayan eğitim, öğretim ve terbiye çocuğun doğu ­ mundan itibaren başlamaktadır. 3 Beş-altı yaşına kadar ço­ cuğun terbiyesi tamamen ananındır. Gerek erkek, gerek kız çocukların bu yaşlarda baba ile ilgileri yoktur. Bu yaştan sonra baba oğlanı yavaş yavaş kendine çekmeye, ona çoban­ lık öğretmeye başlar. Kız ise anasının yanında kalır. O da anasının yanında ileri geri oyalanmaya başlar. Bu yaşlara kadar kız ve erkek çocuklar bir arada oynayabildikleri hal­ de, bu yaştan sonra yavaş yavaş ayrılırlar. Hatta kız çocuk­ lar daha küçük yaşlardan erkek çocuklardan aynimaya çalı3. Burada etnolojik olanlar yine konumuz d ı şında kald ığı için dokunul­ mam ıştır. Doğum, sünnet gibi etnolojik bilg i için aşağ ıdaki kaynakla· ra başvu rulabilir. - Orhan Acıpayam l ı , Türkiye'de Doğumla ilgili Adet ve inanmala­ rın Etnolojik Etüdü, Erzurum 1 961 - Ali Rıza Yalg ı n, Cenupta Türkmen Oymakları 1, i stanbul 1 931 , ll ­ Ankara 1 933, l l l - Ankara 1 934, IV - Ankara 1 937, V · Ankara 1 937 (ilg ili bölüm ler). - Nermin Erdentuğ, a.g.e., s. 83-92 - Ali Rıza Yalg ın, Toroslarda Karalepeli Bölgesi, CHP Yay ı n ı , Ankara 1 950 - Türk Folklor Araştı rmaları Dergisi, 1 949-1 966 23 4


şılır. Bu yaşlardan sonra çocuklann yattıklan yerler çadır içinde de aynlır. Yine erkek çocuklar bu yaşlarda sünnet edilirler. Sünnet Anadolu'nun her tarafında olduğu gibi ço­ cuğun gelişmesinde de çok büyük bir faktördür. Genellikle toplu olarak sünnet ettirirler. Toplum içinde aynca bir sün­ netçi yoktur. Şehirlerden getirirler. Onlar arasında da TİLLO (Siirt)'nun sünnetçileri

özellikle

tanınmıştır. Anadolu'nun

birçok yerlerinde görülen kirvelik geleneğine göçebelerde raslanmamaktadır. Karnınca göçebeler birbirleriyle çoğu za­ man kan akrabası durumunda olduklan için bunu bir de kirvelik yolu ile kuvvetlendirmeyi lüzumsuz hissetmişlerdir. Bu yaşlarda aile tarafından çocuğa çok az dini eğitim yaptırılır. Köylerde olduğu gibi çocuklann bir grup hali:ı:ıde bir hacaya gidip ders alınalanna olayı.na burada rastlanma­ maktadır. Toplum her şeyden önce dini fonksiyonları göre­ cek bir kimse yaratmadığı ve fonksiyonlan yerine getirecek bir müessese, örneğin bir mabet olmadığı için çocuklar bu yönden bilgisiz kalmaktadırlar. Bu yüzden hiçbir dua bilmi­ yen çocuklar vardır. Din eğitimi konusunda kızlar, erkek çocuklara göre da­ ha cahildir. Evli kadın ve erkekler için de ayın şeyi söyleye­ biliriz. Örneğin namaz kılan erkekler kadınlardan daha faz­ ladır. Bu durumu kadınların erkeklere nazaran daha çok çalıştıklan için ibadete zaman bulamıyorlar. şeklinde açıkla­ mak herhalde yerinde bir görüştür. Gerek kız, gerek erkek çocuklar başlan daima örtülü ge­

zerler. Özellikle 6-7 yaşlarından sonra kıziann saçlanm şüp­

h esiz örtmeleri gerekmektedir. Erkek çocuklar da sarık sa­ rarlar. Bu sankiann yerini son zamanlarda şapkanın aldığı­ nı da görmek mümkündür. Saçı göstermernek büyüklere karşı duyulan saygının bir ifadesidir. Pratik olarak da başı güneşin kızgın sıcaklanndan korumaktır. Kızlar evienineeye kadar kendi yaşıtlanyla grup halinde iş yaparlar. Su getirirler, çalı-çırpı toplarlar, çocuklan avu­ turlar vs. Kızlar daima analarının yanında olmakla beraber kadın gruplanmn daima dış halkalarında bulunurlar. Bura­ da yaşlı kadınlar, analar, gelinler, kızlar diye bir kaderuelen­ me vardır. Daha önceki bölümlerde ifade ettiğimiz gibi bir gelinin toplum içinde statüsünü kazanabilmesi için ana ol­ ması gerekmektedir.

235


Erkekler de kendi aralarında gruplaşmaktadır.

Fakat

Onlar daha ziyade çoban olduklan için çadırlardan uzakta

bulunurlar. Bir delikanlimn yaşlı erkekler yanına girebilme­

si her zaman mümkün değildir. Evlenmek, bu gruba girebil­

mek için bir basamaktır. Çoluk-çocuk sahibi olmak, bu sa­

yıyı artırmak ise ikinci bir basamaktır. Fakat bu hasarnağa son zamanlarda askerliği de eklemek lazundır. Gözlemleri­

miz göstermiştir ki askere gidip gelenler bu arada Türkçe hatta okuma-yazma öğrenenler toplumda gıpta edilerek anıl­

maktadır. Böylece Türkiye'nin hemen hemen her tarafında

h akim olan "Askerliğini yapmayan adam olamaz" anlayışı

�· avaş yavaş göçebelerde etkisini göstermektedir. Bu durum _oplumun bazı dış faktörlerle bütünleştiğini de göstermekte­

dir. (Çizelge 46)

Pek çok kimse askere Türkçe ve okuma-yazma öğren­

mek, çeşitli bilgiler edinmek ve adam olmak için gitmekte­ dir. Devlet zoru ile gidiyorum diyenierin sayısı 3 (% 5 . 4) 'tür.

Bu iladelerin samimi olduğunu gözlemlerimiz göstermiş­

tir. Askere gidiş ve dönüşler, izinli gelmeler, getirilen h ediye­

ler, yeni yeni şeylerden söz etmeler, toplum tarafından gıpta

ile izlenir. Özellikle mektup geldiği zaman bunu herkes din­

ler. Analann gözleri yaşanr. analarda yavrulann vatan hiz­

meti için gittiği kanısı gerçektir. Dolayısıyla üç kadının da

bu şekilde cevap vermesi çok manalıdu. Görüldüğü gibi or­

dunun, toplumun alt kademelerinin eğitilmesindeki rolü çok

büyüktür. Aynı hususa Dr. Fay Kıtby de işaret etmektedir.4

4. Fay Kırby, Türkiye'de Köy Enstitüleri, l m ece Yayınları, Ankara 1 962, 5. 1 5 236


ÇİZELGE 46 : ÖNCEDEN ASKERE GİTMEMEK İÇİN GİZLENİYORDUNUZ. ŞİMDİ NİÇİN GİTMEK İSTİYORSUNUZ? Sayı

%

-

Devlet mecburi götürmektedir

-

Çeşitli bilgiler verir

4

45.9 5.4 1 0.8 .

-

Şehirde, çarşıda, pazarda adam içine çıkmam ızı te m in eder Vatan hizmetidir(x)

8 6

21 .6 1 6.2

37

1 00.0

-

Türkçe, okuma-yazma öğretir

-

Başka

-

Toplam

B.

17 2

BOŞ ZAMANIARIN DEGERLENDİRİLMESİ

Resmi olmayan eğitim ve öğretimle ilgili olarak boş za­ man faaliyetlerinden de, söz edilebilir. Serbest zaman faali­ yetleri kişinin mesleki, ailevi ve sosyal ödevlerini yerine ge ­ tirdikten sonra, iradesiyle girişebUeceği dinlenme, eğlenme . bilgisini zenginleştirme. maharetini artırma, toplum hayatı­

na gönüllü olarak katılma gibi bir sert meşguliyetlerdir. 5

Serbest zaman faaliyetlerinin bu tarifine göre. göçebeler­ de bunların henüz organize olmadığını söylemek kolaylıkla mümkündür. Burada Türkçe bilme, okuma-yazma imkanla­ rının düşüklüğü. Kürt dili, bu organizasyonun meydana gel­ mesini kısıtlayıcı faktörlerdir. Fakat en önemlisi kadın ve er­ kek arasındaki sosyal ve ekonomik iş bölümüdür. Bu ayrım­ da kadına düşen payın çok olması, kadının boş zamanları­ nın olmamasında da büyük bir faktördür. Dolayısıyla kadın için hiçbir zaman boş zamandan söz edilemez. Çadırda bü­ tün günlük işlerini tamamladıktan sonra eline teşisini alır,

5. N ermin Abadan, Ün iversite Öğrencilerinin Serbest Zaman Faali­ yetleri, SBF Yay ı n ı , Ankara 1 96 1 , s. 3 (x) Bu soru kadın olan aile reisierine de sorulmuştur. (Vatan hizmetidir diyenierin üçü de kadınd ır) 23 7


sırtındaki duriğine çocuğunu koyar, suya gider, çalı-çırpı

toplamaya gider, diğer çadırlardaki kadınlann yanına gider.

Teşi ile yün eğiTmek, kadınların diğer faaliyetlerinden arta kalan zamanlannı dolduran tek faaliyet şeklidir. Diğer taraf­

tan kadının faaliyeti daima çok taraflı dır. Kadın yü nünü eği­

rirken çocuğunu avutabilir, su , çalı-çırpı getirebilir. Bu ba­ kımdan çok hamarattır. Göç sırasında da, kışlahlarda da bu

hep böyle olmaktadır. Bütün bunlar sosyal ve ekonomik iş

bölümünde kadınlara düşen payın çok ağır olduğunu göste­ ren özelliklerden b aşka bir şey değildir.

Erkeklere gelince, daha önceleri de belirttiğimiz gibi on­

lann işi çok azdır. Günlerinin büyük bir kısmı boş geçer.

Boş zaman vardır, h atta pek çoktu r. Fakat değerh�ndirilme­

mektedir. Zaten boş zamanlarınızda ne yapıyorsunuz şeklin­

deki sorumuza hemen hemen hepsi "Bütün zamanlanmız

boş, gördüğünüz gibi oturup konuşuruz. İş yapmak için boş zamana ihtiyacımız yok ki" şeklinde cevap vermişlerdir. Ger­

çekten hiçbir erkek el sanatlan ile de olsa boş zamanlarını

değerlendirmeyi arzu etmemektedir. Çoğu zaman bir araya

gelip uzun uzun konuşmakta, koyuruann yetiştirilmesin­ den, fiyatlardan, yaylalardan, şehirde olup bitenlerden bah­

setmektedirler. Bilmece söylemek, tamamen cebirsel hesap­

lara dayanan problemler ortaya koyup çözümünü istemek, dama, beş taş vs. oynamak erkekler arasında çok yaygındır.

Yukanda bahsi geçen cebirsel problemler genellikle anonim­

dir. Gerek göçebelerde, gerek çevrede onu herkes bilir. Onlar

bunu tamamen zihinden yapmaya çalışırlar. 6 Diğer taraftan hikmet denilebilecek sözler de vardır. 7 Göçebeler bu h üner-

6. Örneğin 40 param var. Bununla 40 kad ı n satın alıyorum. Kızlar dört para, evli kad ınlar 2 para, kocakarıların ise dört tanesi (bir) parad ı r. Kaç kız, kaç evli kad ın, kaç kocakarı al ıyoru m ? 7 . Ö rneğin, üç kardeş var. Bunların babalarından miras olarak kalan şeyler şunlard ır: Büyük oğlana sihirli bir ayna, ortaneaya si h irli bir hal ı , küçüğe de bir elma, Bitlis Valisinin kızı çok hastad ı r. Büyük oğ­ lan bu sihirli aynası sayesinde kızın hastalığ ı n ı görüyor. Ve diğer kar­ deşlerine haber veriyor. Ortanca halı sayesinde on ları Bitlis'e kadar götürüyor. En küçük oğlan elmasını yediriyor ve kız iyi oluyor. Kız ile . evlenmek hangis i nin hakkıdır? 238


leıini özellikle yeni gelen kimselere sorarlar. Onu denerler ve terlediğini görünce de gurur duyarlar. Kadın ve erkek tarafından yapılan ortak bir boş zaman faaliyeti veya böyle bir organize durumu da yoktur. Çocuk­

lar ise kız çocuk anasının yanında ve kendi akranlanyla bir­ likte çeşitli günlük işlere alıştırılır. Onlann oyun oynamala­

n, sere serpe dalaşmalan ayıptır. Oğlan çocuklan, gruplar yaparak oynayabilirler, sere serpe dolaşabilir. Onların oyu­ nu, güreş tutma gibi faaliyetleri babalar tarafından gıpta ile seyredilir. Her baba kendi oğlunun kuvvetli oluşuyla ve hü­ neriyle övünür. Bu özellikler- ailede erkeğin otoritesini temin eden, ona üstünlük veren faktörlerdir. nı.

ÇEVRE, TÜRKİYE ve DÜNYA HAKKINDA BİLGİ, SİYASAL KANILAR ve KÜRTÇE

A.

GENEL GÖRÜŞLER

Göçebeler devamlı göç halinde bulunduklanndan ve bir seçim kütüğüne bağlı olmadıklanndan dolayı, genel seçim­ lerde ve belediye seçimlerinde rey kullanamazlar. Bu bakım­ dan siyasal kanılar sözünü daha geniş bir şekilde yorumla­ mak lazımdır. Zira Prof. D uvarger'e göre siyaset her yerde h er zaman vardır. Politik kararlar insan ve toplum hakkın­ daki değer yargılannı da ilgilendirir. 8 Toplum devamlı göç halinde bulunduğu yaylak ve kışlak arasındaki hareket alanı çok geniş olduğu için çok çeşitli in­ san gruplan köy, kasaba, şehir gibi yerleşme birimleriyle karşı karşıyadır. Bu olay onların çevre hakkındaki bilgisini geliştirir. Diğer taraftan kanakleıma yerleri, şehiT, köy gibi insan oturan yerlerden uzak olduğu buralara gidip gelenle­ rin sayısı az değildir. Her giden kimse, şehirde olup bitenler hakkında, duyduklan yeni yeni haberler getirir. Bu haberle­

ri herkes kendi anlama kapasitesine göre değerlendirir. Bu­ rada hiçbir zaman aşiret reisinin, diğer ileri gelenlerin kanısı esas değildir. Herkes bağımsız olarak da kanısını şekillendi­ rebilir.

8. Maurice Duverger, Politikaya Giriş, Çev. Samih Tiryakioğlu, Varlık .Yay ınları, l stanbul 1 964, s. 7- 1 3 239


Çevreyi tanuna, haberleşme , uzaklık kavramları hakkın­ da son zamanlarda büyük değişiklikler olmaktadır. Önceden yalnız çoraplara işlenen nakışlann (kadın, erkek) . başa san­ lan sankl,·nn (erkek) . yine başa bağlanan beyaz tülbentlerin özel anlamıyla anlaşabilmek, günlerce yolculuk isteyen yer­ lere haberci göndermek suretiyle haberleşrnek mümkün iken, bunlara artık mektup da eklenmiştir. Mektup büyük bir çoğunlukla askere giden oğullada yapılan haberleşmede kullanılır. Son zamanlarda Ahlat Bölge Yatılı İlkokulu'nda okuyan çocuklarla da mektup ile haberleşme olmaktadır. Babalar, okul müdürüne veya çocuklanna yazdıklan mek­ tuplarla onların sağlığından haberdar olmaktadırlar. Mek­ tuplar daha ziyade okuma-yazma bilenler tarafından posta­ ya atılır. Gelen mektuplar ise doğrudan doğruya ilgili kimsenin eline geçmez. İlgili kimse şehirde tanıdık bildik bir dükkan adresi verir, oraya gelir. Diğer taraftan uzaklık kav­ ramında da değişmeler vardır. Yatıp kalkmaya, koyunların solarup tuz yalatılmasına, onların sağılmasına, namaz vakit­ lerine bağlı kalarak zaman ölçülmesi yarunda doğrudan doğ­ ruya saati ölçü olarak bildirenler de vardır. Fakat alaturka olarak kullamlmaktadır. Bütün bunlar toplumun yavaş ya­ vaş dışanya açıldığım gösteren faktörlerdir. ·

B.

ÇEVREYİ

ve

MEMLEKETİ ALGIIAMA

Göçebelere çevrelerini, memleket!. dünyayı kavrayışlan­ na dair birtakım sorular sorduk. Bunlardan "Size göre bu kimselerden hangisi daha forsludur" sorusuna verilen ce­ vaplar çevrede en fazla temasta bulunulan kimselerin göçe­ be zihninde ne kadar büyük bir etki yaptığını göstermekte­ dir. Çizelge 47'ye göre , jandarma başçavuşu (% 37. 1 ) ve çiftçi korumanın adamlan ( % 32 . 4) daha forslu kimselerdir. Jandarma ve çiftçi korumanın forsu halk tarafından benim­ sendikleri, sevildikleri için değil , doğrudan doğruya zorbalık­ lanndan ileri gelmektedir. Yoksa kaymakam ve veteriner müdürünü de göçebe bilmektedirler. Fakat bunlann göçebe üzerinde ezici bir egemenliği olmadığı için onları forslu say­ mamaktadır. Milletvekili kavramını ise göçebeler gerçekten bilmemektedirler. Yukandakine benzer bir olaya Doç. Dr. Behice Boran'ın kitabında da rastlanmaktadır. Orada su 240


doldurmaya giden bir kıza "Sana göre en büyük kişi kimdir"

şeklinde bir soru sorolmuş o da "Ne bilem ben, bilmem ki,

onbaşınn ki?" demiş, 9 Bu olay lle bizim olay arasında belirt­

rnek istediğimiz bir fark var. Bu kızcağızın cevabı, onun dünyayı görüş açısuun ne kadar dar olduğunu gösterirken,

'göçebelerin cevabı bu kimselerin kendisi üzerindeki zorlayıcı kudretlerine göre şektllendirmektedir. Nitekim 48 numaralı

çizelgede bunu görmek mümkündür. Burada göçebenin bir

valiyi, alay komutanı albayı, bir yayla sahibi ağayı algılayışı daha normal ve manalıdır. Milletvekili gibi, senatörün ifade

ettiği anlam da göçebe tarafından bilinmemektedir. Fakat

dipnotu ( l O)'da belirttiğimiz gibi isim olarak verdiğimiz için

bir kimse onu üstün görmüş olabilir.

Fakat uzun gözlemlertmiz şu noktada toplanmıştır ki,

göçebe, partiler, parti çekişmeleri, hükümet hakkında silik

de olsa bir anlam sahibi olduğu halde, siyasal temsilciler

hakkında böyle bir anlama sahip değildir. Genel seçimlerde

rey kullanmamahin bunun en büyük sebebidir kanısında�

yım.

ÇİZELGE 47: SİZE GÖRE BU KİMSELERDEN HANGİSİ DAHA FORSLUDUR? - Çiftçi Koruma Başkanı

Sayı

%

12

32.4

8

2 1 .6

14

37.4

3

8.1

37

1 00.0

- Milletvekili - Kaymakam - Jandarma Başçavuşu - Veteriner Müdürü Toplam

--

9. Behice Boran, a.g.e.; s. 51 24 1


ÇİZELGE 48: SİZE GÖRE BİTLİS ÇEVRESİNDE BU KİMSELERDEN HANGİSİ DAHA BÜYÜK BİR KİŞİDİR? lO %

Sayı - Alay Komutanı Albay

11

29. 7

13

35. 1

2.7

- Bir şeyhin Oğlu - Vali - Bir Senatör

1

2.7

- Yayla Sahibi Bir Ağa

7

1 8.9

- Bir Şeyh Toplam c.

3

8.1

37

1 00.0

BİRTAKIM KİŞİLERİ ve OIATIARI ALGIIAMA

Çizelge 49 göçebenin bir takım olaylan ve bu olaylara ait kişileri nasıl algıladığını gösteriyor. Buna göre göçebe (%

89. 1 ) Barzani'yi, onun ne işle uğraştığını, ne yapmak istedi­

ğini bilmektedir. Göçebe bu konuda konuştukça adeta utan­

makta ve çekinmektedir. Çeşitli fırsatlarla konuşmalarınıız­

dan çıkardığimız sonuç şudur ki: Molla Mustafa Barzani ile

Alikan Aşireti arasındaki ilişki coğrafi yakınlık ve aynı etnik gruptan gelmek olayıdır. Bu iki grup arasında dil ve kültür birliği olsa dati siyasal kanılar çok farklıdır. Alikan Aşireti Molla'nın isyan etmesini birtakım kimselerin kanının alana­

sını hiç arzu etmemekte. herkesin, bulunduğu yerde sulh ve

sükun içinde yaşamasını istemektedir. Özellikle Barzani'nin komünist fikirli olması. Rusya'dan yardım alması, göçebeler tarafından kesin olarak benimsenmemekte, İslam inançlan­

na aykın bulunmaktadır. Barzan Aşireti'nin faaliyetlerine karşı dini bir tepki Muzaffer Erdost'un Şerndirıli Röportaj ı isimli yazı serisinde söz konusu olmaktadır. ı ı

1 O. Bu soru aslı nda Bitlis bölgesinden birtakı m kişiler belirtilerek sorul­ muştur. Fakat yazarken birtakım sakıncalar olacağı d üşüncesiyle bu şekilde genelleştirilmiştir. 1 1 . Muzaffer Erdost, Şemd inli Röportajı, Yön Yayınları, Sayı 1 78, s. 1 2 vd. 242


Şeyh Sait olayını bilmemeleri veya bu olayın göçebe bü­ yüklerinin zi.hninde yer etmiş olmaması. yukandaki kanımı­

zı doğrular niteliktedir. Zaten Bitlis, Siirt ve Diyarbakrr 'da çeşitli kirnselerle yaptığımız konuşmalar bize bu aşiretin,

1 926 Şeyh Sait İsyanı'nın, 1 928 Dokuz Subay Hadisesi'nin

(Şemdinli) , 1 932 Zilan D eresi, 1 936 Ağn ve 1 937 D ersim İs­ yanları'nın dışında kalmış olduğunu da göstermektedir. Fa­

kat yine Muzaffer Erdost'un adı geçen röportajında da gayet güzel belirtildiği gibi temel halk tabakasının saf ve temiz ni­ yetleri birtakun okumuşlar tarafından memleketin geleceği için iyi olmayan yönlere doğru kanalize edilmek istenmekte­ dir. Koçero, göçebe tarafından sevilen ve saygı gösterilen bir kahramandır. Koçero bir halk dostudur. Gayrimeşru servet

ve kazançlara karşıdır. Onların nazannda hiçbir zaman bir haydut değildir. Bu bakundan ölümünden sonra herkes ta­ rafından olduğu gibi göçebeler tarafından da ağıtlar söylen­ miş, bu ağıtlarda Koçere'nun kahramanlıklan. mertlikleri , halka ve çocuklara karşı sevgisi. namusa karşı saygısı belir­ tilmiştir. Koçero'nun Siirt taraflanndan bir köyden olduğu saptandığı halde, diğer halklar gibi göçebelerde onu kendisi­ ne mal etmeye çahşmaktadırlar. Göçebenin Said-i Nursi hakkında bir kanaati olmaması. daha önce din hakkında söylediğimiz şeyleri doğrulaması

bakımından manalıdır. Özellikle yaşlı olan göçebeler Sultan

Hamit'i onun eseri olan H amidiye Alaylan'nı bilirler. Ayrıca padişah kavramı da göçebeler tarafından bilinmektedir. Hat­ ta Atatürk, İnönü, Menderes göçebelerin çağuna göre birer padişahtır. Bu görüşler de toplumun dışarıya açılmasıyla ve

özellikle askerlik hakkındaki davranışların değişmesiyle ya­ vaş yavaş ortadan kalkmaktadır. Atatürk özellikle h arp yıllarından bilinir. Atatürk denil­

diği zaman cephedeki faaliyetleri ve kahramanlıklan anlatı­ lır. Cemal Gürsel hakkındaki kanılar şehirde, çarşı-pazarda

kulaklanna gelen�erin ötesine geçmemektedir. 27 Mayıs an­ lamını göçebe henüz kavrayamamaktadır.

243


ÇIZELGE 49 : AŞAGIDA ADI GEÇEN ŞAHSIYETLERI BiLIYOR MUSUNUZ? NE IŞ YAP MlŞLARDlR? Billlltn:um

Padişah (Sultan Hamit) Atatürk Barzani Koçero Şeyh Sait Cemal Gürsel Saidi Nursi .

Bilmillorum

sm

..%..

14 20

37.8 54 . 0 89 . 1

33 37 . 8 22 -

Toplam

%...

.sm

!i

23 17

62 .2 45.9

37 37

1 00

sm_

1 00

4

1 0 .8

37

1 00

1 00.. 0

-

-

37

1 00

21 .6 59.6

29 15

78.3 40.5

37 37

1 00 1 00

-

37

1 00.0

37

1 00


D.

DEVLE'Iİ ALGILAMA

ve

DEVLEITEN BEKLENENLER

Göçebelerin karusına göre göçebe, Türk Devleti'nin bir

vatandaşıdır. Harp halinde ve Sulh'ta devlete karşı birtakım

görevleri vardır. Sulhtak.i görevi SÖZ dinlemek, askerlik yap­

mak, kanunlara saygı göstermek, harpte ise bütün malı ve

mülkü ile her çeşit varlığı ile ona yardımcı olmaktır. Nitekim "harp halinde . devlete karşı vaZifeniz nedir" şeklindeki soru­

muz büyük bir çoğunluk tarafından "koyunlanmızı veririz.

Bizim koyunlarımız askeri epeyce bir müddet doyurur. Hal­

buki başkalan bizim kadar yardımcı olamaz" şeklinde ce­ vaplandırmıştır. Harp ederiz gibi cevap verenler de vardır.

Devletten beklenenlere gelince; Çizelge 50'ye göre devlet­

ten beklenenler en çok yaylalarla ve buralardan faydalanma

ile ilgilidir. (% 70.2) Eskiden hakim olan "Devlet bize dokun­

masın ne yaparsa yapsın" görüşü artık değerini kaybetmiş

ve topluluk devletten birtakım isteklerde bulunmaya başla­ mıştır. Bu gelişmede toplumun dışanya açılması olayı bü­

yük bir faktördür. isteği meydana getiren unsurlarm başın­

da da daha önceki bölümlerde belirttiğimiz gibi göçebenin

yayialardan artık serbestçe faydalanmaması. yaylaların fiya­ tırun çok yükselmesi, çevreden hakaret görme olayı gelmek­

tedir. Bu olay göçebeyi toprağa yerleşmeye bile zorlamakta­

dır. Nitekim, "yerleşmek istiyoruz toprak verin" diyenierin sayısı da küçümserrecek kadar değildif (% 1 3 . 5) . Bütün yer­ leşme istekleri şimdilik yalnız erkeklerden gelmektedir. Ka­

dınlar henüz zor göstennektedirler. Bu çizelgenin 2 ı nolu Çizelge ile karşılaştırılması göçebe ile çevre halkın çıkarları­

nı birbiri ile çatıştığıru bir kere daha göstermektedir.

245


ÇİZELGE 50: DEVLET BİRİNCİ DERECEDE SİZE BU HİZMETLERDEN HANGİSİNİ YAPSlN?

Devlet bize dokun masn ı ne yaparsa yaps ın Bize yayiaiardan taydalanma hakkı versin (Yaylalara serbestçe gelip gidelim, bizden fazla para alı nmas ı n ı önlesin) Bize toprak versin ve yerleştirsin

Sayı

%

2

5.4

21

70.2

5

1 3.5 2.7

- Bize de okul yapsı n çocuklarım ız okusun - Bize hakaret·.ed ilmesini önlesin, Çiftçi Korumayı Kald ırs ı n Toplam

E.

8

8.1

37

1 00.0

DÜNYA, TÜRKÇE ve KÜRTÇE HAKKINDA BİLGİ

Okuma-yazma bilen olmadığı için gazete okuyan yoktur. Fakat radyo dinlenir. Göçebeler daha ziyade Ortadoğu bölge­ sinde özellikle Kürtçe yayın yapan radyolan tercih ederler. Bu yayınlarm büyük bir kısmı propagandadır. Örneğin Eri­ van radyosu daima Sovyet propagandası yapar. Fakat arada bir şarkılar söylediği için bu tarafı göçebelere çok ilgi çek­ mektedir. Çizelge 5 l 'de görüldüğü gibi Erivan en çok dinle­ rren bir istasyondur. (% 5 1 . 3) Ondan sonra (% 35. l) ile Tah­

ran gelmektedir. Erivan ve Tahran radyolarının çok büyük çapta dinlenmesi Kürt dilinin çeşitli bölgelerdeki şive farkla­

nndan ileri gelmektedir. Örneğin göçebe, Erivan ve Tahran radyosunun Kürtçe yayınlarını gayet güzel anladığı halde Bağdat ve Kahire radyolarının Kürtçe yayınlannı hiç anla­ mamakta . hatta onlara Farisice demektedir. Türkçe bilinmediği için Ankara , Erzurum, Van gibi is­ tasyonlar dinlenmemekte. zaten bu istasyonların tesir alanı çok zayıf olduğu için ısteniise de dinlemek imkansız olmak­ tadır. Göçebelerin bu konudaki kanısını . öğrenebilmek için . iki soru daha sorduk. "Size göre Türkçenin mi, Kürtçenin mi öğrenilmesi daha lüzumludur" şeklindeki sorumuz büyük bir çoğunlukla (% 83 . 7) "Türkçe daha lüzumludur. Kürtçe öğrenmenin hiçbir faydası yoktur. Köylülerle aramızda çıkan

246


çeşitli kavgalarda haklı olduğumuz halde hükümete bile başvuramıyonız" şeklinde cevaplandınlmıştır. Birkaç kişi ise seçimlerde rey vermemelerini Türkçe bilmemelerine bağla­ maktadırlar. Yanlış kanının önemle üzerinde durulması ve giderilmesi lazımdır.

ÇİZELGE 51: EN ÇOK HANGi RADYOLARI DİNLİYORSUNUZ? %

Sayı Tahran

13

35. 1

Erivan

19

5 1 .3

Bağdat

2

5.4

Ankara Van Başka

3

8.1

Toplam

37

1 00.0

çizELGE 52: sizE GÖRE DÜNYADA HANGi DiL DAHA ÇOK KONUŞULUR? Sayı

Türkçe ingilizce

-

9 ·

2

o/o

24.3 5.4

Kürtçe

5

1 3. 5

Farsça

10

27.0

Arapça Toplam

11

29. 7

37

1 00.0

-

"Size göre dünyada en çok hangi dil konuşulmaktadır" şeklindeki soromuza verilen cevaplar yukandaki fikirlertınizi doğrulayıcı olması bakımından ilgi çekicidir. Arapça ve Fars­ ça çok yer tutmaktadır. (% 29. 7, % 27 .0) Türkçe (% 24.3) , Kürtçe (% 1 3. 5) , İngilizce (% 5.4) 'tür. Göçebe Kürtçenin yer yüzünde önemli bir dil olmadığını da bilmektedir. Hatta bu dilin çeşitli unsurların karışımı olduğunu Farsçaya daha ya­ kın olduğunu bilmektedir. Fakat dünyada konuşulan diğer dillerden habersizdir. Yine dünya hakkındaki bilgilerini yok247


lamak amacıyla sordugumuz "Bu şehirleri ve memleketleri biliyor musunuz" şeklindeki sorumuza verilen cevaplar da Çizelge 49 ve Çizelge 52'yi doğrulayacak niteliktedir. Burada bilgiden kasıt böyle bir memleket • veya şehir ismi duymuş mu, bunun coğrafi yeri aşağı-yukan nerededir, sorulanna verilen cevaplardır. Göçebenin şehirler hakkındaki bilgisi, memleketler hakkındaki bilgisine göre daha azdır. Gerek radyo gibi haberleşme araçlan, gerek hudutlarda yapılan koyun kaçakçılığı sebebiyle göçebenin Ortadoğu memleket­ leri hakkındaki bilgisi diğerlerine göre çok üstündür. Bu olay, siyasal kültürünün ve ekonomik ilişkilerinin Türkiye . dışı bazı merkezler "özellikle Ortadoğu'da faaliyet gösteren merkezler" tarafından şekillendiğini de göstermektedir. Üze­ rinde önemle durulmalıdır. Ortadoğu dışındaki memleketler hakkındaki bilgi ise yine çok zayıftır. (Çizelge 53) İstanbul ve Ankara hakkındaki bilgileri ise yine ilgi çekicidir. Kadılllann bu konudaki bilgisi ise erkeklere nazaran çok düşüktür. Hatta hiç yoktur diyebiliriz. Özellikle askerli­ ğini yapmış alaniann dünya hakkındaki bilgisi daha geniştir. '

ÖZET Anadolu'nun köy ve kasabalannda olduğu gibi İslamın halka yanlış akseden ezici etkileri göçebelerde görülmekte­ dir. Daha ziyade laik bir davranış vardır. Hac vardır ve top­ lumsal statüyü . artırır. Hz. Peygamber zamanında Yemen'de çobanlık yaparak yaşayan her türlü nimetleri reddeden, Hz. Peygamberi gör­ meden ona aşık olan Veyselkarani ile göçebe halk kendisini aynileştirmekte, sırf onun çoban olması yüzünden onu pir saymakta ve onun türbesini her zaman ziyaret etmektedir. ,

Göçebelerde r�smi eğitim ve öğretim faaliyetleri henüz

yeni yeni başlamaktadır. Resmi olmayan eğitimde de din eği­

timine önem verilmektedir. Elham duasını, İslamın şartlan­ nı bilmeyen gençler vardır. Terbiye aile ve toplum, tarafından verilir. Ananın rolü çok büyüktür. Baba ancak 5-6 yaşlann­ dan sonra erkek çocuğuyla ilgilenıneye başlar. Kız çocuğu ile daima ana ilgilenir. 248


Resmi olmayan eğitimin de organize olmaması, boş za­ manların değerlendirilmemesini ortaya çıkarmaktadır. Ka­ dınlar için boş zamanlardan bile söz konusu edilmeyeceği gibi, erkeğin zamanının büyük bir kısmı boştur. Özellikle okuma.yazma imkanlarının düşük olması, Türkçe bilmeme. bu faaliyetlerin organize olmasını önlemektedir. Çevre . memleket ve dünya hakkındaki bilgi, toplumun dışanya açılması sürecini de hızlandırmaktadır. Son zaman­ larda askerlik konusundaki davranışların değişmesi toplu ·

ma çok geniş bir görüş açısı vertneye başlamıştır.

Türkçe bilinmediğinden dolayı devamlı Kürtçe yayın ya­ pan istasyonlar dinlenmekte, bu ise kültürün ve siyasal ka­ nılann Türkiye dışı (özelli}{J.e Ortadoğu) kaynaklar tarafın­ dan

şekillenmesini

ortaya

koymaktadır.

Buna

rağmen,

Türkiye dışında kendi etnik gruplarından olanlarla herhangi bir siyasal bağlantısı saptanmamıştır. Türkçe bilme ve okuma-yazrpa imkanlannın düşü k ol­ ması, gerek çevreyi gerek olay ve kişileri gerek dü nyayı algı­ lama da çok dar bir görüş açısının hakim olquğunu göster­ mektedir. Özellikle göç olayı, çok çeşitli insan ve insan gruplarıyla karşılaşma . kanı ve bilgilerin meydana gelmesinde büyü k rol oynamaktadır.

ÇİZELGE : 53 BİLİYOR

Ankara Bağdat Rusya Amerika Tahran Suriye Van İstanbul Paris Almanya Çin

sa.::Q

%

29 12 19 19 15 22 23 34 2 4 7

7S . 3 32 . 4 5 1 .3 5 1 .3 40. 5 59. 4 62 . 1 9 1 .8 5.4 10.8 18.9

BİLMİYOR Sayı

8 25 ıs ıs 22 15 14 3 35 33 30

% 21.6 67 . 5 49 . 6 49 . 6 59. 4 45.0 37.8 8. 1 94 . 5 89 . 1 8 1 .0

TOPLAM Sayı

37 37 37 37 37 37 37 37 37 37 37

<Vc>

ı oo ı oo ı oo ıoo ı oo ı oo ı oo ı oo ı oo ı oo ı oo 249


BÖLÜM

VIII

SAGLIK ve HASTALIKLA İLGİLİ DAVRANIŞLAR

I.

GENE� GÖRÜŞLER

Bir toplumun sağlık ve hastalık konu sunda meydana getirdiği teknikler. o toplumun yapısıyla çok yakından ilgili­ dir. Bu bakımdan akrabalık ve aile organizasyonu. kültürel değerler, ekonomik sistem. dini görüşler. coğrafi toplumsal ekoloj i toplumun sağlık- h astalık d avranış ve alışkanlıklarına

çok yakından etki eder. ı

Sağlık. vücudumuzdaki organların . fizyoloj ik fonksiyon ­ larını devamlı ve noksansız olarak yapabilmeleri d u rumu­ dur. Hastalık ise b u organların bir veya birkaçının vazifeleri­ ni yapmamaları

h alidir.

Bu

bakundan

h aslahğın

ferdin

toplum içindeki fonksiyonları ile çok yakın ilgisi vardır. Şöy­ le ki, sağlık durumunda olan bir ferdin. sosyal ilişkileri çok geniş ve manalı iken. hasta bir Jerdin sosyal ilişkilerinde. sosyal statüsünde ve rollerinde kendi buyruğu dışında birta­

kım daralmalar ve kayıplar meydana geliyor. Bunun için sağlık. hastalık ilişkilerinin yalnız tıbbi bir konu olarak de­ ğil, aynı zamanda sosyal sistemin bir parçası olarak kabul edilmelerinde büyük bir zaruret vardır. 2

1 . Orhan Tür.kdoğan, Tükiye'de Doğum Kontrolü ile ilgili insan Fak­ törleri, i ü i FM, Cilt 25, No: 1 -2, i stanbul 1 966, s. 1 94-205 . 2. Orhan Türkdoğan, Türkiye'de Köy Sosyolojisine Yardımcı Olma­ sı Bakımından Medikal Sosyoloji Saha ve Prob lemleri, TH iAD, Seri A, No: 79, i stanbul 1 966, s. 1 6- 1 8

250


ÇiZELGE 54: HASTALIK MEYDANA GELDIGI ZAMAN IYILEŞTiRMEK IÇiN NELER YAPAASINIZ

I nsanlarda - Hastalık kendiliğinden geçer - Ot-kök gibi kendi usüllerimiz vardır - Şeyhlere, hocalara götürür üfürttürür v e muska yazd ı rırız - Doktora götürürüz - Yerine göre hangisi uygun gelirse onu uygulanı Toplam

.%.

sm

.%..

Hayyanlarda

2

5.4

- Hastalık kendiliğinden geçer

o

4

10.8

- Ot-kök gibi kendi ilaçlarımız ayrıca tekniklerimiz var. - Veterinere gideriz - Her iki usu l de uygulanır

30 1. 6

81 27 16.2

37

100

4 8

10.8 21.6

.:12.._

51.3 100

37


ÇiZELGE: 55 i NSAN HASTALIKLARI iLE iLGi iYiLEŞTiRME ALIŞ�ANLIK VE DAVRANlŞLARI ...

��

: �::: �

E -i2

�g a..-: ::t o ·c :::;: ;:ı...

i .:z ::c E

1. Ayakta veya az sırsı ntı ile geçirilebilen hastalıklar: Amel, Kulak, Göz ağrısı, Karın ağrıs ı , Mayası l, Sivil, Nezle, Bademcik, Çeşitli yaralar vs.

ll. Çocuk Hastal ıkları

- �� �� �

"

-- -

1i � i::c

o

......

� .

e� � ;; � "j. .: :;

.� � ...g a c: � ·w. en ·e !:) � •

-

·· � C ""'a en o · = •

c

"""" -� -

. �� -- �

"

� E�

·- _ • c: a V")..

en Cl::' -= ��

_ ...

" ;ı:: g.� i ..a .�8 � � o

--

-

-

8 21 .6

19

51 .3

-

3

8.1

11

29.7

-

� -g ·:; a

-

""'D

.!!

"

� c

--

--

-

2

5.4

1 3 35. 1

2

_j

"

E

i" ..,_

-

-

-

8

21 .6

37

1 00

5.4

8

2 1 .6

37

1 00

lll. Kırık Çıkıkla ilgili Hastalıklar IV. Ruhsal ve Sinirsei Hastal ıklar

-

-

-

37

1 00

-

-

-

-

37

1 00

7 1 8 .9

2

5.9

-

-

24

64.8

4

1 0.8

37

1 00

V. Müzmin iç ve Dış Hastalıkları: Verem, Tifo, Frengi, Cüzzam , Bevliye vs.

2

5 .4

3

8.1

4 1 0.8

1

2.7

27

72.9

37

1 00

-

-

3

8.1

34 9 1 .9

-

-

-

-

37

1 00

-

-

2

5.4

1 4 37.8

16

43.2

5

12

37

1 00

20

7.8

40

1 5 �4 1 02 39.4

45

1 7.4

52

20.0

259

1 00

VI. Doğum Olayı VII. Kısırlık Toplam


n. BİR DAVRANıŞ ANALİZİ Yukandaki genel esaslar bakımından göçebe toplumuna b�tığımız zaman durumun çok ilginç bir gelişme içinde ol­ duğunu görüyoruz. Gerek insanlar, gerek hayvanlar hasta­ landığı zaman iyileştirme içili neler yaparsınız, şekiilideki sorumuz, şu şekilde cevaplandınlmıştır: (Çizelge 54) Hasta­ lık insanlarda meydana geldiği zaman bunu iyileştirme usulleri çeşitlidir. 2 kiŞi (% 5.4) hastalıkla uğraşılınayıp tabü seyrtne bırakıldığı, 4 kişi (% 10.8) et-kök usulleri vs. kulla­ nıldığını, 4 kişi (% 8.4) şeyhlere, hacılara gidilqiğini, 8 kişi (% 2 1 .6) doktora gidildiğini, 1 9 kişide yeri ve zamanına göre bunlardan herhangi birinin bir tercih faktörü olabileceğini veya birkaçının bir arada kullanabileceğiiii ifade etmiştir. Fakat hastalık hayvanlan ilgilendirdiği zaman tedavinin da­ ha kesin ve tek elde toplandığını görüyoruz. Burada ilgi çe­ kici birinci nokta "Hastalık kendiliğinden geçer ve tabü sey, rine bırakılır" diyenler insanlarda iki kişi olduğu halde hayvanlar konusunda hiç yoktur. Yani bütün hayvanlar hastalandıklan zaman tedavi edilirler. İkinci ilgi çekici nokta ise hayvan sağlığı ve hayvan hastalığının iyileştirilmesi ko­ nusunda göçebenin tarihin derinliklerinden getirmiş olduğu , babadan oğula geleneksel olarak geçen kendi tekniğini vete­ rinerin tekniğinden üstün tutması, dolayısıyla tedavi için ve­ terinere gitmemesidir. Ankettınize göre (% 8 1 ) kendi usulleri­ mize göre tedavi ederiz, ı kişi (% 2. 7) veterinere gideriz, 6 kişi de (% 1 6.2) her ikisinide uygulanz, demiştir. Gerçekten sürekli gözlemlertınizle de kesinleşmiştir ki göçebe, hasta hayvanlannı iyileştinnede çok büyük başan göstermekte, kendi tekniğinin veteriner tekniğinden daha üstün olduğu­ nu iddia etmekte, veterinere gitmemektedir. (Bk. Örnek Olay lO- l l ) İşte bu olay, başlangıçta belirttiğimiz genel görüşlePi bü­ yük ölçüde doğrulamaktadır. Biricik geçim kaynağı ve iş gü­ cü I:ıayvancılık olan ve ekonomik temeli buna dayanan bu toplumun, hayvan sağlığı ile daha yakından ilgilenmesi, hayvan hastalıklannın iyileştirilmesi konusunda daha üs­ tün teknikler aranması normal ve manalıdır. Dolayısıyla sağlık, alışkanlık ve davranışlan toplumsal yapı, ekonomik düzen, kültür gibi unsurlarla yakından ilgilldir. 253


İnsanlar hastalandıkları zaman bunlann tedavisi hangi usullerle yapılmaktadır? Çizelge 55'1n tahlili ise bize bu ko­ nuda ilgi çekici bilgiler vermektedir. Amel, kann, göz, kulak ağrıları, nezle, bademcik, yara gibi ayakta veya az sarsıntı ile geçirilebilen hastalıklarda 8 kişi (% 2 1 .6) hastalığa önem vermemekte, tedavi iç1n gerekli yollan aramainakta, 1 9 kişi (% 5 1 .3) ot-kök gibi şifa verici unsurlar kullanmakta, 2 kişi (% 5.4) şeyhlere ve ocaklara başvurmakta, 8 kişi (% 2 1 . 6) doktora gitmektedir. Toplum içinde bu gibi hastalıkların tedavisi ile uğraşan aileler belirmemiştir. Herkes bu şeyleri bilir. Çocuk hastalıklannın iyileştirilınes1nde yine böyle bir çeşitlilik görüyoruz. Yalnız burada toplum iç1nde bu işle uğ­ raşarak belirmiş ailelere gitmek büyük bir sayı tutmaktadır. (% 35. 1) Diğer taraftan hastalıkla uğraşmayan (% 8. l l ve ço­ cuğun iyileşebilınesi iç1n doktora kadar baş vuran ailelerin oranı (% 2 1 . 6) küçümsenecek kadar az değildir. Ayrıca göz­ lemlerimiz bu iki faktörün büyük bir çatışma halinde alma­ dığın: da ortaya koymuştur. Hastalıkla uğraşmayan ve tedavi aramayan 3 kişi, iste­ diği kadar çocuğa sahip olan, toplumsal statüsünü başka yollarla kazanmış kimseler veya çok düşük bir gelir grubun­ da bulunduğu için, çocuğuna gerekli ilgiyi göstermeyen kim­ selerdtr. Diğerlerinin ise hem gelir durumu iyidir hem de ar­ tan çocuk sayısı onlara yeni statü ve prestU vermektedir. Çizelgede görüldüğü gibi kırık, çıkıklarla ilgili hastalık­ lar tek elde toplanmıştır. Toplum bu hastalıklan tedavi ede­ cek bazı forıksiyonel müesseseler ortaya çıkarmıştır. Bu meslek, hanede nesilden nesile geçer. Göçebe kınk ve çıkık olduğu vakit bunu hiçbir zaman doktora , şeyh , ocak gibi sosyal müesseselere götürmez. Toplum iç1nde bunu iyileşti­ nci aileler vardır. Doğrudan doğruya ona götürür. Çünkü uzun denemeler netices1nde ortaya çıkmıştır ki, gerek şeyh tedavisi, gerek doktor tedavisi, kırık çıkık meselesinde o aile kadar başarılı olmamaktadır. Göçebe, hayvan sağlığı konu ­ sunda nasıl kendi tekniğini veter1ner tekniğinden üstün tu ­ tuyorsa, kınk, çıkıkta da geleneksel tedaviyi yani halk teba­ betini doktor, ocak ve şeyh tebabetine tercih etmektedir. Hayvanlarda meydana gelen kırık çıkıkiarda da durum böy­ ledir. �54


Ruhsal ve sinirsel hastalıkların iyileştirilmesinde geniş

ölçüde bir tekelin var olduğunu görüyoru�. 7 kişi (% 1 8 . 9)

hastalığı tabii haline bırakmakta 2 kişi (% 5 . 4) şifalı otlan ve

sulan denemekte, 4 kişi (% 1 0 .8) doktora gitmekte . 24 kişi ise (% 64.8) ocak ve şeyh gibi müesseselerin yardımını ara­

maktadır.

Verem, tifo. frengi, cüzzam gibi müzmin hastalıklara ge­

lince, doktor tedavisi büyük bir oranla karşımıza çılanakta­

. dır. 27 kişi (% 72 . 9) , diğerlerinin oranı ise gayet küçüktür.

Doğum olayında ise yine böyle bir müesseseleşmeyi gör­

mek kabildir. Doğum yaptıranlar büyük bir çoğunlukla (% 9 1 .9) toplum içinde bu görevi yaparak belirmiş ailelerdir. Bu

konuda modern tıp tercih edilmemektedir. Kısırlıkta ise top­

lum içinde beliTmiş bu ailelere baş vurmalda birlikte (% ·.

37.8) ocak, şeyh gibi sosyal müesseselere de gidilmektedir. (% 43.2) Doktoru kabul edenler ise 5 kişi (% 12) 'dir.

Bu çizelgellin analizi neticesinde belirtilmesi gereken en

önemli husus, halk uygulamalan ile modern tıp arasında bir çatışmanın olduğudur. Aşağıdaki çizelgelerde görüldüğü gi­

bi, toplum her ne kadar sosyal ilişkilerinde dış faktörlerle

bütünleşmeye doğru gitse ve ekonomik durumu gelişse de böyle bir çatışma yine kendisini büyük bir ölçüde hissettirir.

Tedavi ile ilgili fonksiyonel ayınınlarm meydana gelmesi bu­ nun en barlz örneğidir. Hayvan sağlığı konusunda ise bu ça­ tışma kendisini daha şiddetli olarak hissettirmektedir. (Bk. Örnek Olay 1 0- 1 1 ) .

Çizelge 5 6 bize ailenin gelir durumu ile doktora gitme

oranı arasında yakın bir ilişki olduğunu gösteriyor. Gelir se­

viyesi arttıkça, doktora gitme sayısı da çoğalmaktadır.

Türkçe ve okuma-yazma bilip bilmeme dururnuyla dok­

tora gitme oram arasında yine bir ilişki vardır. Okuma yaz­

ma bilenlerin hemen hemen hepsi, Türkçe bilenlerin büyük

bir kısmı doktor tedavisini kolaylıkla kabul etmektedirler. (Çizelge 57)

255


ÇlzELGE 56: GELIR DURUMU_ VE - DOKTORA GITME DURUMU

Gelir Grupları Jl

1

ll

- Hastalık kendiliğinden geçer

1

1

- Ot-kök vs. gibi kendi usullerimiz var

2

1

1

-

-

.IY.. -

y_ -

Tooıam 2 4

- Şeyhlere, hocalara götürür okutur üfletiriz

-

2

2

-

-

4

- Doktora gideriz

-

-

3

3

8

- Yerine göre hepsini uygularız

-

5

12

2

2

-

19

3

9

18

5

5

37

Toplam


ÇlzELGE 57: TÜRKÇE VE OKUMA-YAZMA BILIP-BILMEMEVE GÖRE DOKTORA GITME DURUMU

Ok!,!ma Yi!zma Bllig Bilmeme

Türk�� Blllg Bilmeme

Iürkce Bilen Jürkce Bilmeven

- Hastalık kendiliğinden geçer

IocJam

Okuma Yazma

Okuma

Bllmeven

Yazma Toclam

2

2

-

2

2

1

3

4

-

·4

4

1

3

4

-

4

4

8

o

8

5

3

8

6

13

19

2

17

19

21

37

7

30

37

-

- Ot-kök gibi kendi usullerimiz var - Şeyhlere hocalara götürür okutur üfletiriz - Doktora gideriz - Yerine göre hepsini uygulanı T-oplam

16


III. GÖÇEBE SAÖLIGI ve ÇEVRE FAKTÖRLERİ3 G öçebe sağlığını tehdit eden en önemli faktör çevre şart­ larindan doğmaktadır. Bunlardan en önemlisi su kaynakla­ nnın gereği gibi terniz vP. kullanılabilir bir dururnda olniası­ dır.

Daha önceki bölümlerde belirttiğimiz gibi göçebenin

hareket alanı dış faktörler tarafından sınırlandınlmıştır. Do­ layısıyla göçebe her istediği alana hare"ket edip orada konak­ layamaz. Konakladığı alanlarda çoğunlukla bol ve terniz su kaynaklan yoktur. Örneğin Nernrut Yayıası'nda buz rnağara­ lanndan faydalanılır. Kışın rnağaralara dolan ve uzun süre orada kalan kar, zamanla donar ve yaz mevsiminde yavaş yavaş erir. Göçebe, eriyen bu sudan faydalanır. Aynı şekilde Süphan Yayıası'nda çok yükseklerde bulunan karlann öğle sıcağında erimesiyle meydana gelen sızıntılarm birikintisin­ den faydalanılır. Bunlara karşılık tam bir yayla karakteıi gösteren "Süte Yaylası�nda su kaynaklan terniz ve boldur. Göçebenin temizliği ve pisliği ile faydalandığı su kaynak­ lannın azlığı veya çokluğu arasında yakın bir paralellik var­ dır. Örneğin Nemrut Yayıası'nda olan göçebeler Nernrut Gö­ lü'ne çok yakın olduklan için orada yıkanmak imkanını bile bulurlar. Süphan Yayıası'nda oturanlar arasında ise aylarca yıkanmayanlar bulunabilir. Yine . giyim-kuşam bölümünde de belirtildiği gibi, devamlı göç dolayısıyla göçebenin pratik olması zorunluğu , çamaşır değiştirme diye bir kavramı orta-

3. Bu bölü mde sağlık folkloru ile ilgili bilgi verilmemiş yal nız fiziki çevre ile göçebelerin sağlık şartları arası ndaki ilişki araştırılm ı ştır. Aşağ ıda­ ki kaynaklar sağlık folklörü ile ilg ili bilgileri vermektedir. Biz yalnız ör­ nek olaylar bölümü nde, göçebenin hayvan sağlığı konusunda mey­ dana getirmiş olduğu birkaç tekniğe temas edeceğiz. - Osman Bayat, Şlfahl Otlar 4, Tecelli Matbaası lstanbul 1 947. - Türk Falklor Araşt ırmaları Dergisi, 1 949- 1 966, istanbul. - lbrahim Yasa, Türkiye'de Halk Sağ lık Folklörü ve Bazı Meseleleri, SBFD, Cilt 1 7, S. 3-4, Sh. 251 -301 , 1 962, Ankara - Orhan Türkdoğan, Malakanlar KÖyü Sosyal Organizasyonu, Ba­ sılmamış Doktora Tezi, Erzurum 1 962, s. 1 2 1 - 1 23 - Ali Rıza Yalg ın, Toroslarda Karatepe li Bölgesi, CHP Yayını, An­ kara 1 950 - Kemal Güngör, a.g.e., s. 37, 74, 75 2 58


dan kaldırmıştır. Bu eknnomik faktörler desteklenince daha bariz bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla herkesin bir veya en çok iki kat çamaşın vardır. Çevre şartıatı ile ilgJli diğer bir özellik, doğrudan doğru­ ya çevre sağlığını ilgilendiren hela durumudur. Göçebe, Do­ ğu Anadolu'nun bütün J:löylerinde, hatta birçok kasabalann­ da olduğu gibi hela çukuru kazmaz. Onun için her yer heladır. Diğer taraftan g:t1bre de çadınn etrafında birikmek­ tedir. Bu bakımdan kışın kar yağdığı, her şeyin üzerini yor­ gan gibi örttüğü için çevre sağlığı garanti altına alınmış de­ mektir. Halbuki yazın t oyle bir imkan yoktur. Niçin hela çukurlan kaznuyorsunuz, sorusu karşısında aldığımız cevap­ lar çok anlamli olmuştun Çizelge 58'de 1 3 kişi (% 35) koku yaptığı ve sinekierin yuvası olduğu için kazmıyoruz, demiş­ tir. Gerçekten uzun deney ve gözlemlerimiz göstermiştir ki özellikle su imkanlannın çok kıt olduğu yerlere hela çukur­ lan kazmak kısa zamanda mikroplara yuva haline gelebilir. Halbuki öbür türlüsünde, güneşin altında kısa zamanda ku­ rumakta tehlikeli durumunu kaybetmektedir.

ÇİZELGE 58: NİÇİN HELA ÇUKURLARI KAZMIYORSUNUZ

- Tembellikten - Devamlı göç ettiğ imiz için lüzums uz - Koku yapar - Adetlerim izde töremizde yok

Sayı

%

3

8.1

7 13

1 8.9 35. 1

2

5.4

10

27

- Başka

2

5.4

Toplam

37

1 00

- Birkaç faktör bir arada

Göçebe sağlığı ile ilgili diğer bir çe\rre faktörü , kışın sı­ caklığı sağlamak ve hayvanlan da soğuktan korumak için, onlarla aynı çadırda kalmaktır. Bu ise yine birtakım hasta­ lıklarm ka}rnağıdır. Diğer taraftan ailede kadının çok çalışmak zorunda ol259


ması da birtakım fizYolojik bozukluklara sebep olmaktadır. Göğüsterin küçük kalması, rahim çıkıklığı · gibi hastalıklar bunun sonucudur. Aynca erkek, çoluk çocuk durmadan si­ gara içmeleri sağlığı tehdit eden başka bir faktördür. Bütün bu çevre faktörlerine , göçebe sağlığını t�hdit eden bazı unsurlara rağmen göçebelerde bulaşıcı hastalıklara ras­ lanmamaktadır. En çok kulak, göz, kann ağnlan, mayası!, çeşitli çıbanlar gibi ayakta veya az sarsıntı ile geçitilebilecek hastalıklara rastlanır. Genellikle sağlam kimselerdir. Çocuklara gelince , çok ilkel şartlarda büyürler. Fakat çok gürbüz olurlar. (Bk. Resim 27-28) Bu özellik Darvfn'in doğal ayıklama nazariyesiili yakından doğrulayan bir faktör­ dür. Tabiatın zorunluluklanna dayanabilecek olanlar yaşar. diğerleri ,ölür.

ÖZET Bütün bu söylenenlerden. özellikle çizelgelerden ve göz­ lemlerimizden çıkarılan netice şudur:

(1)-

Ekonomik hayatının temeli tek iş-güç ve geçim saha­

sı hayvancılık olan göçebe toplumunun hayvan sağlığı konu­ sunda meydana getirdiği teknik ve hastalığı iyileştirme usu­ lü çok üstündür.

(U) Bunun için göçebe h ayvan hastalığının

tedavisi konusunda

kendi usullerini uygulamakta, buna ' karşılık insan sağlığı konusunda meydana getirilen teknik­ ler gelişmemiş olduğu için modem tıp kolay bir şekilde ka­

bul edilmektedir. (Ul) Tedavi şekilleri arasında fonksiyonel

bir ayırım da meydana gelmiştir. Örneğin kınk, çıkık ve do­ ğumlar toplumda tamamen bu işle uğraşarak belirmiş olan aileler tarafından yapılır. Ruhsal ve sinirsel hastalıklar için ocak ve şeyhlere, bulaşıcı, iç ve dış hastalıkları için doktora başvurulur.

(lv)

Bu fonksiyonel müesseseleşmeler halk teba­

beti ile modern tıp arasında bir çatışmanın varlıği.nı ortaya koymaktadır. Bu , veteriner konusunda daha şiddetli bir şe­ kild'e ortaya çıkmaktadır. Fakat toplumun dış faktörlerle bü� tünleşmesi ve ekonomik gücünün kuwetlenmesi durumun­ da modem tıbba doğru bir geçişin olduğuna dair deliller

vardır. (V) Herhangi bir hastalıkta modern tıbbınmı, halk te­ b abetininmi uygulanacağı yine ailenln sosyo-ekonomik du-

260


rumuna ve halk uygulamalanna bağlıdır. (vi) Göçebelerin pisliği ve temizliği ile su kaynaklannın durumu çevre sağlığı­ nın .garanti altına alınması, hayvanlarla bir arada kalma� (kışın) gibi çevre faktörlerinin ve koşullarının çok yakın ilgisi vardır. Bu faktörler çokyerde göçebe sağlığını tehdit etmek­ tedir.

26 1



BÖLÜM IX

AŞİRET AHLAKI ve GÖÇEBE KARAKTERİ

Günümüz koşulları içinde tamamen göçebe bir düzen içinde yaşayan aşiretlerde ahlak ve karakterin incelenmesi onlar için yapılması planlanan kamu görevlerinin, yine onlar için uygulanması düşünülen (yerleştirme , toprağa bağlama gibi) sosyal ve iktisadi politikaların başanya ulaşmalan ba­ kırnından şarttır. Bu gibi politikalar ve görevler her şeyden önce insan faktörü ile ilgili olduğu için, bu insaniann ahlak ve karakter yapılan ve diğer yargılan da bilinmelidir. Bunun bilinmesi bu politikalan formüle edecek ve uygulayacak kimselere pek çok faydalar sağlayacaktır. ı.

AŞİRET AHLAKlNı ve GÖÇEBE KARAKTERİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Aşiret ahlakını ve göçebe karakterini etkileyen faktörle­ rin en önemlilerinden biri hiç şüphe yok ki, göçebelik olayı­ nın doğrudan doğruya kendisidir. Toprağa bağlı olmamak ve toprak mülkiyetine sahip bulunmamak, devamlı göçlert, bu ise pratik ve atılgan olmayı tabiat ile devamlı olarak müca­ dele etmeyi gerektirmektedir. Bununla ilg111 diğer bir faktör ise konaklama bölgelerinin mümkün olduğu kadar köy, ka­ saba gibi yerleşme mıntıkalanndan uzak olmasıdır. Çünkü bu grup ilk bakışta kendi kendine yeter, kapalı bir manzara göstermektedir. Her iki grup arasında da etnik bir tabaka263


lanma da mevcuttur. Bunun için aşiret daha kimsesiz ve sessiz yerlere gitmeyi tercih etmektedir. Bu ise yine onlann tabfat ile karşı karşıya: kalmalarını. atik ve cesur olmalarını, güçlüklere dayanıklı ve kanaatkar olmalarını gerektınnekte­ dir. Büyük İslam düşünürü İBNİ HALDUN da toplumlan ayınrken bu unsurlara değinmekte, özellikle coğrafi faktörle­ rin toplumların yapılarını tayin etmedeki rolünü belirtmek­ tedir. Fransız tarihçisi Andre Siegfried'de de buna benzer hükümler görmek mümkündür. ı G öçebe

ahlakını

ve

karakterini

şekillendiren

ikinci

önemli faktör geçim şekliyle ilgilidir. Yani ekonomiktir. Gö­ çebe, hayvancılık yaparak geçimini sağlamaktadır. Yegane iş-güç şekli bu olup, diğer ufak tefek işler bunun etrafında toplanrnaktadır. Bu bakımdan göçebe aşiretlerin tarihin de­ rinliklerinden getirmiş oldukları hayvancılık tekniği çok üs­ tün, hayvan beslemek kültürü çok derindir. Fert günlük ha­ yatında en fazla bunlarla karşı karşıya gelir. Bu derin ve etkileyici kültür ise ister istemez ahlak ve karakteri yapılan­ dıran bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu ahlak ve karakteri yapılandıran önemli faktörlerden birisi yine göçebe kültürünün tarihin derinliklerinden getir­ diği bir yaşama şekli ile ilgilidir. Bu yaşama şekli, muhak­ kak bir şef ve reisin otoritesi altında yaşamayı gerektirir. Bu bakımdan göçebe Kürt aşiretinde, aŞiret reisliği, . kabile reis­ liği, zoma reisliği gibi müesseseler çok önemli bir yer tutar.

II. AŞİRET AHLAKININ TEMEL ÖZELLİÖİ Yukandaki faktörlerin etkisi altında gelişen bir aşiret ahlakının temel özelliği laik olmasıdır. Din konusunda da belirttiğimiz gibi devamlı göç , toprağa bağlı olmama , dolayı­ sıyla bir mabedin gelişmemiş olması, İslam Dini'nin ferd üzerindeki ezici etkilerini kaldınn ış, ferdin daha serbest ve hür bir şekilde hareketini sağlamıştır. Böylece ahlak da dini kural ve kaidelere ve toplumsal yaşayışın gereklerine göre şekil almıştır. Örneğin toplumsal yasaklan veya iyiyi-kötüyü

1 . l bni Haldun, Mukaddeme 1, Çev. Z. Kadir Ugan, MEB Yayını, lstan-. bul 1 954, s. 322; Andre Siegfried, Milletierin Karakterleri, Çev. S. Tiryakio(Jiu Varlık Yay., l stanbul 1 961 , s. 2 1 1 ,

264


dini faktörler değil, yine dini kurallardan, yani dinden başka olan toplumsal kurallar tayin eder. Böylece laik bir ahiakın en önemli özelliklerinden biri cesaret normuna dayanmış ol­

masıdır. Bu cesaret normu yabancıya saygı, misafire hürmet ve mertlik, sorumluluk, sözde durma ve yalan söylememek şeklinde görünüyor. Örneğin, bir göçebe çadıruıa gelen ve sı­ ğınan kimse kendi düşmanı veya hatta düşman bir kabile­

den olsa dahi onu korumayı ve ona iyi niyet gösterıneyi en

büyük vazife sayar. Çadınna gelen bir yabancıya saygı gös­ terir. Örnek Olay 1 2 bu duruma en güzel bir örnektir. Bura­

da göçebe, aşirete gelen yabancı bir kimseyi misafir saymak­ ta onu namusu ve şerefi gibi korumakta ve ona dışandan

gelecek bütün saldırılan önlerneyi en büyük görev saymak­ tadır. Dolayısıyla bir göçebe çadınna yabancı aşiretlerden, köylerden.veya herhangi bir yerden gelen bir kimsenin haya­

tı aşiret ahlakının ortaya koyduğu bu değerler tarafından otomatikman emniyet altına alınır. Ona hiçbir zarar gelmez. Aşiretin herhangi bir ferdi konuğa zarar verdiği, onun her­ hangi bir eşyasını çaldığı, ona hakaret ettiği durumlarda ge­

rek reis tarafından gerek diğer kimseler tarafından şiddetle

cezalandırılır. Prof. Tanyol, göçebe topluluklannda misafirperverliğin

ilk aşamasının korku olduğunu, bu korkunun zamanla dini kurallar haline geçtiğini ve sonunda ahlaki bir özellik oldu­ ğunu söylemektedir. 2 Cesaret ve misafirperverlik normları­ nın tarih çağlan içinde ne gibi aşamalardan geçtiği konu­

muz

bakımından

bizi

pek ilgilendirmemektedir.

Sosyal

değişme süreci içinde bulunan bir aşirette sosyal müessese­ lerin fonksiyonel ilişkilerini araştırdığımiZ için cesaret ve mi­

safirperverlik normlarının sosyal hayatın çeşitli kesimlerine

nasıl etki ettiğini göstermek yeterdir, kanısındayım. İbni Haldun da ." Mukaddime"sinde aşağı yukan, yukarı­

daki konulara değinmektedir. 3 Diğer taraftan Dede Korkut

2. Cahil Tanyol, Sosyal Ahlak, Laik Ahlaka Giriş 1, Ed. Fak. Yayını, lslanbul 1 960, s. 90-93 Cahil Tanyol, Örf ve Adetler Sosyolojisl Bakımından Sanat ve AhlAk, Ed. Fak. Yayını, Istanbul, s. 1 46-1 55-1 62 3. l bni Haldun, a.g.e. 1, s. 325-331 -337 265


Hikayeleri'nde de aynı temaların işlendiğini görmek müm­ kündür. 4

III. GÖÇEBE KARAKTERİ Yukarıdan beri açıklamaya çalıştığımız toplumsal ve ah­ lak özellikleri açısından göçebe karaktertni inceleyebilirlz. Yani, yukanda sıralanan toplumsal ve ahlaki özelliklerin fer­ din karakteri üzerindeki etkisi nedir? Böyle bir toplumda ferdin meydana getirdiği sanat olayı nedir? Bu özellikleri aşağıdaki ana faktörler altında sıralayabi­ liriz.

A.

ÖZGÜRLÜK, KABAUK, SERTLİK, KANAATKARliK

Göçebe

özgür yaşamaya alışmıştır.

Şehirlerin havası

onu sıkar o daima kasaba, köy ve şehirlerin etkilerinden uzak olan yerlerde dağ ve yaylaların en yüksek kısımlarında yaşamayı arw eder. Göçebenin kışiaklardaki hayatı kendisi için çok sıkıcıdır. Çünkü kışın yayialardan uzakta ve daha ziyade kuytu yerlerde köylü lerle yan yana yaşama gereği du­ yar. Bu bakımdan göçebenin kış hayatı yayla özlemleri ile doludur. Kış, göçebenin yayiaya ulaşmak sabırsızlığı içinde geçer. Çünkü yaylalarda kendisinden olmayaniann etkisin­ den uzak kalır ve orada temiz hava vardır. Bu durumu Ör­

nek Olay 13 gayet güzel açıklamaktadır. Bu örnek olayda 5 5 yaşlannda bir kimsenin, şehir havasından, oradaki sosyal ilişkilerden nasıl sıkıldığı ve yayiaya çadıriarına kavuştuğu zaman nasıl derin bir nefes aldığı tasvir edilmektedir. Göz­ lemlertmiz yayla özleminin kadınlarda ve çocuklarda daha fazla olduğunu ortaya çıkarmıştır. Şarkılarda ve danslarda bu yayla havalarını, yayla özlemini duymak mümkündür. Küçük el sanatlarında da bu özlem büyük bir içtenlikle his­ sedilmektedir. Zira çul-çuval, heybe, durik gibi eşyalar do­ kunurken daima çeşitli yayla çiçekleri motif olarak kullanı­ lır. Burılann yanında hayvan ve çeşitli tabiat motifleri de vardır. Diğer taraftan en çok kullanılan kadın ve erkek isim­ lerine baktığımız zaman özgürlük ve tabiat sevgisi daha açık

4. Muharrem Engin, Dede Korkut Kitabı, TKAE Yay ı n ı , Ankara 1 964

266


bir şekilde görülebilmektedir. Erkeklerde kullanılan Süp­

han. Nemrut, Reşo; kadınlarda kullanılan Gül, Çiçek, Ner­

gis, Sisi gibi isimler bu insanların tabiatla ne kadar kucak kucağa olduklanm gösterecek niteliktedir. Daha önceki bö­

lümde de anlattığınıız gibi göçebe çocuklarını Ahlat Bölge

Yatılı İlkokulu'na aldığımız zaman onlara nüfus cüzdanı çı­

karmak gerekmiş, bu konuda babalaoyla konuştuğumuz

zaman gerek babalar. gerek çocuklar kendilerine soyadı ola­

rak (zira o zamana kadar nüfus cüzdanlan olmadığı için so­

yadlan yoktu) Dağ, Deniz, Rüzgar, Göl , Gök gibi soyadlaoru özellikle tercih etmişlerdir. Bu bakırndan göçebenin sert ve

kaba bir yarad�ışı vardır. Fakat bu sertlik ve kabalık altında

engin bir ruh, cesaret ve iyi niyet yatmaktadır.

Bu özelliğe paralel olarak göçebe kanaatkar bir ruha sa­

hiptir. İhtiyaçlan kadar üretimde bulunur. Gerisine aldır­

maz. Altına, gümüşe pek değer vermez. Örneğin süs olarak

yalnız küçük çocuklar boncuk, kolye takarlar. Büyüklerde ise küpe gibi ziynet eşyası yoktur. Yalnız kadın, erkek, ço­

luk, çocuk herkes öndeki birkaç dişini altın ile kaplatmakta­ dır. Bu, gülerken ve konuşurken ona güzellik ve incelik ver­

mektedir.

B.

HAYVAN SEVCİSİ

Göçebelerde özellikle at ve koyun kültürü çok gelişmiş­

tir. Bu kültüre paralel olarak hayvan sevgisi de yüksektir.

Özellikle bu iki hayvana karşı olan sevgi çok yüksektir. Gö­

çebe bu iki hayvanı can.ı kadar sever. Onlann sağlığını kendi

sağlığından daha önce düşünür. Ata binmek, koyunların

derdinden anlamak her göçebenin kusursuz olarak bilmesi

ve uygulaması gereken özelliklerdir. Tabiat sevgisi ile hay­

van sevgisi ve kültürü o kadar yüksektir ki günlük hayatta kullamlan pek çok atasözleri bunlarla ilgilidir.

- Derin derede uyumuyorum, ters rüya görmüyorum. - Cebel (Koyun) suyun ha bu yüzünde, ha öte yüzünde . rur.

- Teke koyuna gizli gizli yaklaşsa da, koyun aşikar doğu- Zır cahillerin bulunduğu meclis, gürültüsüz patırtısız

olmaz. İçinde eşek bulunan sürü de zırzırsız olmaz, gibi

267


günlük konuşmalarda daha etkili olabilmek için söylenen bu ata sözleri bunun en güzel örneklerindendir. (Bk. Örnek olay 1 4- 1 5)

C.

OTORİTEYE BAGLIUK

Göçebe kültürünün tarthin derinliklerinden getirdiği en önemli karakterlerden birisi, şef veya reis gibi politik bir oto­ ritenin varlığı ve göçebelerin böyle bir müessesenin varlığını aramalandır. Göçebe aşiretler devlet tarafından mahalli ida­ re olarak tanınmadığı ve bir mahalli idare karakteri göster­ medikleri için, göçebe idari örgütünü kendi yaratmıştır. Biz buna genellikle reislik diyoruz. Değişen yani sosyal değişme süreci içine giren göçebe toplumunda reisin otoritesi zayıfla­ makla ve çözülmekle beraber, kuvvetli bir aşiret reisi, aşire­ tin her şeyden sorumlu en yüksek kişisidir. Aşiretin şeref ve namusunu diğer aşiretler karşısında küçük düşürmemek, aşiretin varlığını güç ve kuvvet bakırnından daima hissettır­ rnek gibi politik idari görevleri. aşiretin iç sulh ve sükununu sağlamak gibi idari görevleri, aşiret içinde özellikle kabileler arasında meydana gelen anlaşmazlıklan çözmek, taraftarlan barıştırmak veya suçluyu ortaya çıkarıp cezalandırmak gibi

yargı görevleri,

aşirete yayialar kiralamak,

koyununu ve

ürettiği ürünlerini satabilmesi için pazarlar bulmak gibi ikti­ sadi ve sosyal görevleri vardır. Görüldüğü gibi bu görevleri yapabilmek ve bu müessesenin otoritesini devam ettirebil­ mek için çok kuvvetli olmak zorundadır. Bu özellik İbni Hal­ dun'a göre5 nesep bağlarıyla ilgilidir. Ve yine- İslam Tarihçi­ sine göre "Aiıcak kendilertni koroyabilecek boy ve uroglan bulunanlar göÇebe

hayatı

yaşayabilirler."6 Aynı görüşler

Prof. Dr. H amide Topçuoğlu tarafından da kabul edilmekte­ dir; 7 Göçebe Kürt Aşiretleii hakkında en değerli kitabı yazan Bitlisli Şeref

Han ve onun yazdığı Şerefname'den naklen,

Kürtlerin tartbini yazan Fritz ve Minnorsky'de de İbni Hal-

5. l bni Haldun, a.g.e., s. 341 6. l bni Haldun, a.g.e., s. 337 vd. 7. Hamide Topçuoğlu, Hukuk Seosyolojlsl Dersleri, A Ü HF Yayını, Ankara 1 963, s. 434-349 268


dun'un görüşlerine yakin görüşler savunularak göçebe Kürt­ lerin daima bir otoriteyi benimsedikleri, bu otorite zayıfladığı zaman, dağılıp bozulduklan ifade edilmektedir. 8 Fakat burada göçebelerin bir otoriteye bağlı olmalan ka­ rakteri ile birinci karakteri, yani göçebelerin özgürlük aşıkı olduklannı birbirleriyle karıştınn amak gerekir. Sonuncu un­ sur btlakis birinciyi destekleyen bir unsurdur. Reis kuwetli olup otoriteyi sağlayabildiği ölçüde göçebeler köy ve şehir halklannın etkilerinden uzak kendilerinden emin ve kendile­ rine gelen bütün saldırıları yok edecek şekilde özgür, sakin yaşarlar. Reis ve göçebeler arasındaki bağ modem demokra­ silerdeki idare edenler ve idare edilenler arasındaki bağdan başka bir şey değildir. Yalnız göçebelerde aile faktörü, şeref. şan birinci derecede önemli rol oynamaktadır. D.

YENİUKLERE KARŞI AÇIKLIK

Göçebe karakterinin önemli özelliklerinden biri de yeni­ liklere kapalı olmamasıdır. Burada laik olarak oluşan ahla­ kın, devamlı göç sebebiyle çeşitli yerleri görmenin, çeşitli in­ san ve gruplarla karşılaşmanın rolü büyüktür. Her ne kadar göçebenin kendinden olmayanlara karşı güveni yok ise de, yeni şeyleri faydalı bulup kendisi için pek pahalı olmadığına ve karşı tarafın samirniyetine inandığı zaman kolaylıkla ka­ bul eder. E.

CANUUK ve KONUŞKANUK

Göçebeler genellikle kanlı, canlı, deli-dolu ve aktif kiın­ selerdir. Güler yüzlü ve konuşkandırlar. Çok hızlı konuşur­ lar. Buna sebep dilin basit olmasıdır. Dildeki kelimeler az ve göçebe yaşayışma ait olaylar belli sayıda olduğu için konuş­ ma da çok hızlı ve kekelemeden oluyor. Ayrıca uzun uzun konuşurlar. Bir kimsenin saatlerce konuşup diğerlerinin dinlediği olur. Gecenin her vaktinde çadırlardan gıvıltılar ge­ lir. Özellikle kadınlar çok konuşur. Konuşmada diğer bir özellik çok bağırmalandır. Buna sebep yüz yüze fakat uzak­ tan uzağa haberleşmeyi sağlamak içindir. Konuşması sıra8. Mlnnorsky, lA, Cilt 6, I stanbul 1 955,

s.

1 09 269


sında fazla sayıda el kol işareti yapar. Bunun sebebi tek ha­ berleşme şekli olan karşılıklı konuşmayı, karşı tarafa daha iyi aktarabilrnek içindir. Kişiler uzak olduğu zaman bunun önemi daha da artar. Konuşmalan bağırarak olduğu gibi gülmeleri de kahka­ ha ile olur. Göçebe hızlı hızlı, lap lap ve ayağını kaldırarak yürür. Yürüyüşünde dikkatlidir. Buna sebep küçüklükten beri, dağlık, taşlık ve dikenlik arazide büyüdüğü için ayakla­ oru bir tehlikeye karşı korumaktır.

ÖZET Özellikle göç olayı, biricik iktisadi faaliyet ve geçim tarzı olan hayvancılık, çeşitli coğrafi faktörler, aşiret alfhikını ve göçebe karakterini etkileyen en esaslı faktörlerdir. Aşiret ahlakının temel özelliği dini kural ve yasaklann dışında laik olarak gelişmiş olmasıdır. Böyle bir ahlak, cesa­ ret ve misafirperverlik normlanna dayanır. Bu normlar ya­ hancıya saygı, konuğa hürmet, mertlik yenilmiş 0lana hür­ met, sözde durma, sorumluluk, yalan söylememek şeklinde gözükür. Böyle bir toplumsal yapı ve ahlak özelliğinin fert üzerindeki karakteri şunlar olmaktadır:

(i)

Göçebe daima öz­

gür yaşamayı arzu eder, kaba ve sert tabiatlıdır. Kanaatkar­ dır.

(ll)

H ayvan sevgisi ve hayvan kültüıil çok yüksektir. (Ui)

Toplum içinde ahengi ve özgür yaşamas�nı sağlamak ken­

dinden olmayan diğer kimselerin etkilerine hedef olmamak için daima kuvvetli bir otoriteye bağlı kalmayı ister. Bu aşi­ ret, kabile, zama reisliği müessesesidir. Bu otorite kuvvetli olduğu sürece birinci şık daha iyi gerçekleşir.

(iv)

Göçebe

yeniliklere karşı değildir. Hatta onlan kolayca kabul eder.

(v) Jest ve

işaretleri yine kaba ve sert yaradılışını, daima yüz

yüze fakat uzaktan uzağa haberleşmeyi sağlayacak şekilde gelişmiştir.

270



BÖLÜM X

SONUÇ

Göçebe aşiret sabit bir konuta ve toprağa bağlı olmadan ekip-biÇme, bitki ve ağaç yetiştirme , kümes hayvancılığı, an­ cılık, küçük el sanatlan gibi konularla uğraşmayıp , tarımsal faaliyetlerin yalnızca küçükbaş hayvancılığı sektörü ile Ugile­ nir. Hayvanıanna daha iyi otlaklar bulabilmek için mevsirİı ve vej etasyon durumuna göre yayialardan steplere, stepler­ den yaylalara göçüp, daima çadır hayatı yaşar. Az-çok kapa­ lı ekonomiye sahip, üyeleri arasında kan akrabalığı bağı ve birlik duygusu gibi politik faktörlerin çok kuvvetli olduğu, daima bir şefe bağlanınayı tercih eden, okuması, yazması ve kültür seviyesi düşük, homojen ve geleneksel bir gruptur. Hakiki göçebelik ise böyle bir grubun yaşama düzeni iktisa­ di, sosyal ve siyasal faaliyetleridir. Tezimizin başlangıcında araştırmanın konusunun bir aşiret monografisi olmayıp sosyolojik bir problem olduğunu belirtmiştik. Bu problem, geniş ölçüde sosyal değişme süreci içine girmiş bir aşirette sosyal değişmeler sırasında, sosyal müesseselerin birbirlerine bağlanış tarzı. fonksiyonel ilişkile­ rin nasıl bütünleştiği ve toplumu nasıl denge haline getirdiği sorusudur. Bu problemi kültür, sosyal yapı, sosyal değişme, sosyal problem unsurları etrafında bütünleşen bir teorik model içinde, değişim analizi yaparak inceledik. Yine bu problemi ele alırken birtakım temel hipotezlerden hareket et­

tik. 272


Burada hemen şu noktayı belirtelfın ki, araştırmamızın bu temel hipotezler!, araştırma sonuçlan ile bazen paralel gitmekle beraber, bazen ayrılmakta, bazen de tamamen çe­ lişmektedir. Bu bakımdan bundan sonra Alikan Aşireti hak­ kında yapılacak bir araştırmada giriş bölümünde belirttiği­ miz - varsayımlardan değil, aşağıdaki neticelerden hareket edilmelidir. Önemli olan başka bir sorun da araştırma neticelerinin geniş bir alan için düşünülüp, düşünülemeyeceğidir. Araş­ tırma Alikan Aşireti'nin 37 çadırlık bir zaması üzerinde ya­ pılmıştır. Tezimizin başlangıç bölümlerinde işaret etmiş ol­ duğumuz birtakım nedenlerden dolayı netice Alikan Aşire­ U'nin tümü için de düşünülebilirse de diğer aşiretlere uygu­ lamak hiç doğru değildir. Bunun için başka coğrafi bölgeler­ de hareket eden aşiret üzerinde de çalışmalar yapıp oradaki ekolojik problemleri ve sosyal değişme olaylannı saptamak gerekmelqedir. Önemli gördüğümüz bu noktalan belirttikten sonra asıl sonuçlara geçebiliriz. Her şeyden önce gerek iktisadi, gerek sosyal ilişkilertn­ de ilkel koşullar altında yaşayan bir aşiret ile karşı karşıya değf.Uz. Tam tersine toplumsal tabakataşmanın hakim qldu­ ğu ve bu toplumsal tabakalann toplum içinde bazı fonksiyo­ nel ayınınlar meydana getirdiği ve tabakalar arası geçişin çok kolay olduğu dinamik bir toplum karşısındayız. Bu tabakataşmayı şfındilik sadece gelir ve gider durumu şekillendirmektedir. Dolayısıyla koyun, serveti meydana ge­ tiren önemli bir unsur olmakta, fazla koyunu olan zengin sayılmaktadır. Bizzat göç olayı aşireti çeşitli zaman ve yer koşullan içe ­ risinde çeşitli sosyal grup ve yerleşme birimleriyle karşı kar­ şıya getirmekte, bu ilişkiler arasında çeşitli mal ve hizmet alış-verişi olmakta, bu ise aşiret hayatının değişim ve dina­ mizm içinde olduğunu göstermektedir. Aşiret hayatında her an birçok değişiklikler olmakla be­ raber d-üzen yine denge durumundadır. Bu dengeyi doğru­ dan doğruya grup dinamizminin ortaya koyduğu tampon mekan1zmalar sağlamaktadır. Örneğin birçok neslin bir ara­ da kalabildiği, geniş aile sistemi (zira bir çadıra ortalama 8.4

273


nüfu s düşmektedir) yavaş yavaş parçalanıp, çekirdek aileler meydana gelmekte ve meydana gelen bu yeni düzen eskisiy­ le uyuşmaktadır. Çünkü artık gerek yaşlılarda , gerek genç­ lerde �Klzdan da fayda yok, oğuldan da; herkes kendi h aya­ tından kendi geçiminden

sorumludur"

fikri yavaş yavaş

topluma hakim olmaktadır. Bu şehirleşme eğilimi ayru za­ manda bir tampon fonksiyondur. Özellikle erkek evladın de­ ğişen görev ve sorumlulu kları ve geleneksel düzende görül­ meyen bazı

faaliyetleri

tampon fonksiyon

olarak belirip

değişmenin buhransız geçmesini sağlamaktadır. Diğer taraf­ tan askerlik, okuma-yazma vs. ile ilgili davranışlar yine bü­ yük ölçüde . değişmekte ,

ekseriya hakim . olan �göçebeden

adam olmaz" anlayışı yerine, "askerliğini yapıp gelmeyen, Türkçe ve okuma-yazma bilmeyen adam olmaz" anlayışı ge­ liŞmekte, toplum dış faktörlerle bütünleşme eğilimi sürecine girmektedir . Bütün bunlar tamamen kişisel ve anonimleşmemiş iliş­ kilerin hakim olduğu göçebe aşiret toplumunda, kişisel ol­ mayan ve anonim ilişkilerin de meydana gelmesine sebep ol­ muştur. Örneğin yaşlı kimseler aşiretin, kabHelerin reisleri­ ni, hatta geriye doğru birkaç reisi bir arada sayabildikleri, aşiretin geçmiş yaşantılan, kahramanlıkları ve · faaliyetleri hakkında çok çeşitli örnekler verebildikleri halde, gençler arasında aşiret reisiili bilmeyenler bile vardır. Bu bakımdan yavaş yavaş şehirleşme özelliklerini de görmek mümkündür. Dolayısıyla aşiret, köy ve şehir faktörleriyle bütünleştikçe, toplumsal tabakalaşmasında gelir seviyesinden başka un­ surlar da rol oynayacaktır. Daha ziyade kan bağı ile birbirine bağlı bir aşireti politik bir birlik olarak da ele almak mümkündür. En küçük birim olan çadır, daha sonra zoma, kabile, aşiret. ulu kişi gibi ba­ samaklar, aynı zamanda siyasal bir kaderuelenmeyi de gös­ termektedir. Bu manada esas siyasal birlik kabile ve aşiret­ tir. Bir de ulu kişi vardır. Ulu kişi eski düzende aşiretler arası bir konfederasyon lideri gibi görünmektedir. Aşfretlerin siyasal, sosyal ve ekonomik çatışmalarmda, birbirleriyle da­ ha iyi anlaşabilen; aynı çıkarlan gerçekleştirmek isteyen aşi­ retler bir araya gelmekte ve kuvvetli bir kişiyi de reis tayin etmektedirler. Fakat yeni düzende ulu kişi ortadan kalktığı

274


gibi, bir de zama denen yerleşme birimleri doğmuştur. Zoma ne kabiledir, ne de aşiret. Sadece aşiret içinde bulunan çe­ şitli kabilelerden ailelerin yan yana getirdikleri bir yerleşme birimidir. Yani önceden sadece kabileler bir yerleşme birimi meydana getirirken, şimdi aşiret içinde çeşitli kabilelerden birtakım aileler yanyana gelerek bir yerleşme birimi meyda­ na getirmektedir. Dolayısıyla politik güç de ulu kişinin, aşi­ ret reisinin ve kabile reisinin şahsından ayrılarak, zama rei­ sinin şahsında birleşmektedir. Bu şekilde akrabalık bağının zaten önemli unsur olarak belinnediği zama. bugünkü aşiret organizasyonunda tamamen politik bir güç olarak. belirrn ek­ tedir. Fakat bu değişme toplumda bir bulıran yaratmamıştır. Toplum dinamizminin ortaya çıkardığı tampon mekanizma sayesinde yine denge

durumuna

ulaşmıştır.

Bu tampon

fonksiyon aşiret reisinin yü klendiği yeni görevlerdir. Bunun meydana gelmesine sebep ise aşiret dışı sosyal kuvvetler, özellikle köy, kasaba gibi yerleşik halklardan gelen baskılan karşısında artık kabile dayanışmasının yeter olmadığı. aşiret içi bir dayanışmanın şart olduğu anlayışı, yani doğrudan doğruya dışa karşı güvenliği ilgilendiren bir sorundur. Sosyal organizasyonda en küçük birim olarak beliren ai­ lede iş bölümü çok sert ve kesin olarak belirdiği halde, top­ lumsal yapıda böyle bir farklılaşma mevcut değildir. Ail� içi ilişkilerde iş bölümünün sert ve kesin olarak belinnesi ka­ dın ve erkek arasında statü b;:ı.kıınından da bir· eşitlik mey­ dana getirmiştir. Toplumun tek iş-güç tarzı hayvancılık ol­ duğu ve herkes aynı işi yaptığı için ekonomik ve sosyal bir iş bölümünden ziyac;l.e , idare edilenler ve idare edenler (Zoma Reisi) şeklinde politik bir ayırım meydana gelmektedir. Fa­ kat çerçi ve tüccarlarm yaptığı bazı görevlerin bizzat aşiret­ ten birisi tarafından yapıldığını, yani yeni yeni görevlerin ka ­ bul edildiğini söylernek de mümkündür. Şimdilik tampon fonksiyon olarak beliren bu durum ileride bir meslek farklı­ laşması halini alabilir. Aşiret içi resmi eğitim ve öğretim henüz yeni başlamış­ tır. Bu görevler. tamamen resmi olmayan kanallardan Y'}P ı­ lır. Bu bakırndan göçebenin kültür seviyesi çok düşüktür. %

100 Kürtçe konuşmakta, % 80-85 oranında Türkçe bilme275


mektedir. Bu ise kültürün ve kanılann geniş ölçüde Türkiye dışı siyasal merkezler tarafından şekillenmesine sebep ol­ maktadır. l Fakat Anadolu 'nun çeşitli köy ve . kasabalannda olduğu gibi İslam Dini'nin yanlış yorumlan neticesinde ortaya çıkan ezici etkileri göçebe hayatında görmek mümkün değildir. Daha ziyade laik bir davranış vardır. Din konusundaki bu laik davranışı, sağlık davranışlannda, ahlak ve karakter ya­ pılannda da görmek mümkündür. Fakat sağlık konusunda­ ki bu laik davranışa rağmen hastalıklarm iyileştirilmesinde meydana gelen fonksiyonel ayınınlar o kadar belirmiş ve özellikle hayvan sağlığı konusunda teknikler o kadar geliş­ miştir ki, bu durum halk tebabeti ile bilimsel tıbbı çatışma haline getirmiştir. Bu özellik hayvan hastalıklannın iyileşti­ rilmesinde daha belirli olarak görülmektedir. Göçebenin laik olarak şekillenen ahlak ve karakterinin temelinde ise cesaret normu yatmakta ve bu norm, konuğa saygı. yenilmiş olana hürmet. mertlik, sözde durma, sorum­ luluk, büyüğe saygı vs. şeklinde görülmektedir. Aşiret içinde çeşitli sosyal müesseseler tampon meka­ nizmalada yine denge haline gelip değişim buhransız bir şe­ kilde atıldığı halde, bugün aşiret organizasyonu tüm olarak bir tehlike ile karşı karşıyadır. Bu , tamamen ekolojik b� problemdir. Ve gerek aşiret için, gerekse aşiretin hareket et­ tiği alanlardaki halklar için bir sosyal problem olmak yolun­ da olup her an biraz daha büyümektedir. Burada aşiret bir tampon mekanizma yaratıp bulıranlan önleyememiştir. 1 930- 1 940 arasında Irak ve İran hudutlannın göçebe hareketlerine karşı yavaş yavaş kapatılması, gerek yaylak gerek kışlak bölgelerde artan nüfusla birlikte toprak ve yay­ la isteklerinin artması. artan istek karşısında toprak ve yay­ laların kira bedellerinin yükselmesi, aşiretin hareket alanını daralttığı gibi göçebeliği de çok daha zor ve yorucu bir geçim tarzı haline getirmektedir. Göçebe öncelert büyük sürülertyle 1 . Göçebe, e(Jitim gibi yol, sa(Jiık, su gibi amme hizmetlerinden ve siya­ si haklardan da yoksundur. Bu koşulları göz önüne alarak, zamanın Ahlat Kaymakamı (1 962-1 964) Mecit Sönmez, göçebe (devlet için maliyeti sıfır olan kimsedir) diye tarif etmektedir. 276


istediği zaman istediği yaylalara, kira ödemeden veya çok küçük bir ücret karşılığında konaklarken, şimdi istediği yay­ ıalata istediği zaman gidemediği gibi konakladığı yerlere de çok büyük kira bedeli ödemek zorundadır. Ayrıca hakaret, küçük görülme gibi çevrenin ezici etkileri ve çeşitli sebepler­ le ortaya çıkan toplumsal gerginlikler günden güne artmaya başlamıştır. Bu durumda kanımca , toplum dinamizminin bir tampon mekanizma yaratması i.rnkan dahilinde görülme­ mektedir. Alınacak hukuki tedbirler ise (göçebeye belirli yay­ lalardan faydalaruna hakkı vermek, göçebe hareketleri resmi makarnlarm kontrolü ve emniyeti altına almak) bir sosyolog bakırnından sosyal değişme olayının açıklanmasında kulla­ nılması tercih edilen bir faktör değildir. Bu bakırndan aşiret günden güne büyüyen bir sosyal problem karşısındadır. Nerede yazlayıp, nerede kışlayacağı­ nı, hangi yollardan yaylak ve kışlaklara ulaşacağını bilme­ mektedir. Hatta göçebeler için belirli yaylaklar ve kışlaklar sağlanması, göçer hareketlerinin ve yol boyunun ·zabıtaca organizasyonu,

kiralama

olayının

resmi makarnlar

(Vali,

Kaymakam) aracılığı ile yapılması yanında, göçebenin, yün, peynir,

süt gibi hayvansal ürünlerini değerlendirebilecek

ofisler kurulması, pazarlama imkanlannın geliştirilmesi, ve­ teriner örgütünün, göçebeler ile çok yakın ve sıkı bir ilişki kurması sağlanabilir. Fakat bu istekler gerçekleşse bile gö­ çebelik sistemi uzun süre devarn edecek dururnda değildir. Uzun vadede düşündüğümüz zaman bu durum, sosyal organizasyonun çözülüp aşiretın yeni bir düzene doğru git­ mesine, yani yavaş yavaş toprağa yerleşmesine sebep ol­ maktadır. Bu ise siyasal iktidarın . güdülen siyasetin formü­ le edilmesi sırasında tercih edeceği sosyal politika hedefleri ile ilgilidir. Fakat şu konu üzerinde ehemrniyetle durulmalı­ dır ki, siyasal iktidann siyasal tercihleri ve sosyal politika hedefleri ne merkezde olursa olsun, göçebeler hakkında alı­ nacak kararlarda kesin olarak onun fizik ve toplumsal eko­ lojisi,

nüfusunun

kompozisyonu ,

ekonomisinin

bünyesi,

kültürel değerleri ve karakter yapılan gibi insan faktörleri hiç şüphesiz göz önünde bulundurulmalıdır.

O halde, göçebe sosyal organizasyonunun yeni dururn­ lara uyabilmesi veya uyamarnası, yeni bir düzene geçişi, si-

277


yasal, sosyal,. kültürel ve ekonomik bakundan Türkiye ile bütünleşmesi, her şeyden önce Doğu Anadolu toplumsal ya­ pısırun Türkiye ile bütünleşmesi ile iktidariann siyasal ter­ cihleri ve sosyal politika h edefleri ile yakından ilgilidir.

�78


EKLER

GÖÇEBE YAŞANTlSINDAN ÖRNEKLER

ÖRNEK 1

ÇEŞİTLİ HANE ÖRNEKLERİ I. H. G. Hanesi H. G . Alikan Aşireti Cudigan Kabilesi reisidir. Ayru za­ .

manda zomanın da reisidir. H. G. hanesi zomanın hemen hemen en kalabalık hane­ sidir. Bu hane dört ailenin bir arada oturmasıyla meydana gelmiştir.

(l) Gerevan'ın yaşlı anası ve onun yine dul olan (il) G . Ailesi, 4 kız, 4 erkek çocuk. En büyük

deşi,

kız kar­ oğul 24

yaşında, evli fakat çocuğu yok. Kızlardan evli olan yok. C. ailesi. C. G . ' nin oğludur, evli fakat çocuğu yoktur

..

(lll) (lv)

G . 'nin evli kız kardeşidir. G . 'nin kız kardeşinin kocası ayru zomada G . 'nin çobarudır. 4 çocuklan vardır. Böylece bu çadırda on dokuz kişi bir arada yaşamakta olup, çadır çok kalabalıktır. H . G . 'nin l OOO'e yakın koyunu, 50-60'dan fazla at-katın vardır. _Çadırı diğer çadırlardan da­ ha geniş ve içinde bulunan eşyalar diğer çadırlarınkine göre fazladır. Ve iyi cinstendir.

Örneğin yastık, minder, yatak

yüzleri ipekli ve basmalardan yapılmıştır. Hanede 5 kadın vardır. Biri G . 'nin yaşlı anası diğeri tey­ zesidir. G . 'nin anasından daha yaşlı olan bu teyze , kimsesi kalmadığından bu sene bu haneye sığınmıştır. Geri kalan üçü ise karısı, kız kardeşi ve gelinidir. G elin 18 yaşlarında­

dır. Karısı ve kardeşi 35-40 yaşlannda olup yaşlılar SO'in üze.rindedir. G. ve eniştesi ise 50 yaşlarında vardır. Hanenin bütün işlerini hemen hemen G . 'nin karısı ya-

279


par. Kardeşi ise ileri geri biraz dolaşır. Arasıra süte, çalı­ çırpı toplamaya, suya gider. G. 'nin kardeşinin kocası yani eniştesi, G .'ye çobanlık yapıyor, bunun için geceleri süıil­ nün yanında kalıyor. Gelini ise yün eğirmeden başka iş yap­ mıyor. Dört yıldır evli olduğu halde çocuğu olmanuş, Ce­ mil'in babası ile pek arası yok. Zaten kışın farklı farklı yerlerde konaklıyorlar. Cemil babasından ayn yaşamak isti­ yorsa da babası buna engel oluyor. Cemil iki-üç ay sonra as­ kere gidecek, O zaman gelin kaynatasının yanında kalacak. Aile içinde baba -oğul arasında olduğu gibi diğer kişiler arasındaki ilişkiler de iyi değildir. Büyük kaynana (ulu kay­ nana) çocuğu olmuyor diye geline kızıyot. Küçük kaynana iş yapmıyor diye geline kızıyor. Bunlara karşı Cemil kansını şı­ martıyor. Ulu kaynana ise her ne kadar oğullanndan saygı görüyorsa . da gelinlerinden göremiyor. Diğer taraftan kardeş­ ler arası bağlar da sağlam değil. Zama'ya dışandan gelen bütün konuklar H. G . 'nin çadı­ nna iner. G. onları peynir, kavurma, çay ile ağırlamaya çalı­ şır. Zama'nın bütün idari işlerini G. yapıyor. Yaylalann kira­ lanrnası, ücretin ödenmesi, görücülük gibi işler G . 'nin aracı­ lığı ile olur. ,Her ne kadar aile içinde iyi ilintiler yok ise de son söz yine onundur. Aile üyelerine sözünü geçirir. Aile içinde çocukların bakımı, eğitimi için özel bir gayret gösterilmiyor. Biraz büyük olanlar daha küçüklerini avutu ­ yor. 1 9 nüfusun hepsi de bir çadırda kalıyor. Çadır çok bü­ yük fakat odaya benzeyen bölmeleri yoktur. Konuk geldiği zaman o da aynı çadırda kalıyor. Herkesin yatağı sıra ile di­ ziliyor. Üç dört çocuk bir yatak içinde yatıyor. G . 'nin okul açılmasından 20 gün önce çocuklannın oku­ la gitmesine gönlü razı oldu. Kansı ise bir şey demedi . Oğlu­ nun okuyup adam olmasını arzu ediyor. G . 'nin geliri çok. Gerek koyun, gerek yü n, gerek peynir satışından çok para sağlıyor. Fakat, harcamalan da ona gö­ re fazla. Hatta harcamalan gelirinden daha fazla. Bu bakım­ dan G . toplum içinde en yüksek gelir grubunu işgal edenler arasındadır.

280


H. G.'nin Bazı Fikirleri .AskerUk:

Eskiden biz askerlik nedir bilmezdik. Herhan­

gi bir göçer 6000-7000 lirayı gözden çıkarır, rüşvet olarak

dağıtır. aylarca, -yıllarca dağdan dağa gezer, asker kaçağı olarak kalırdı. Fakat şimdi herkes kıvançla askere gidiyor ve adam

olup geliyor. Ayın zamanda vergimizi veriyoruz. Jandarma­

mn ve hükümetin sözünü dinliyoruz.

Hükümetin llglslzUğl:

Fakat hükümet bize gereken il­

giyi göstermiyor. Hükümet göçerlerin var olduğunu, yazın başka kışın başka yerlerde yaşadığını. göç ettiğini, köy ağa­

lanna. şehir ağalanna, çiftçi korumaya pek çok haraç yedir­ diğini biliyor mu? D evletin bir de bizim gibi insanlan oldu­

ğundan haberi var mı? Var ise bizim dertlerimize niye çare bulmuyor? Meselelertmize niçin el atmıyor?

Siyasi rey hakkı:

Bugün herkes rey hakkına sahip, fa­

kat bizim böyle bir hakkımız yok, niçin? Biz vatandaş değil miyiz? Biz altı aya yakın Siirt Bölgesi'nde kalıyoruz. Nüfusu­ muz da orada kayıtlıdır. Biz de rey vermek ve sıkıntılanmızı büyüklerimize duyurmak istiyoruz.

Yaylalann klralanması:

Biz bu yaylalara 1 2- 1 3 senedir

gelmeye başladık. Önceleri Hizan, Düav. Bitlis yayialarında konaklardık. Çünkü oralar boş idi. Kimse kanşmazdı, niye

geldiniz, siz kimsiniz, kalkın gidin demezdi. Zamanla o ara­ zilerin hepsi de köylülere ve köylere tapulandı. Böylece artık oralara giremez olduk.

Öncelert Ralıva düzlüğü de bizlere yetiyordu . Sürüleri­

mizin çoğu orada otlayabiliyordu . Zamanla orası da tanm arazisi haline geldi. Bunun için biz Nemrut, Süphan, Süte yaylalanna gelmeye başladık. Fakat herkese , her örgüte çok para ödüyoruz. Bizden alınan bu paraların kanunsuz oldu­

ğunu da biliyoruz ama elden ne gelir. Göçer sahipsizdir. D evlet bizi görmüyor. Dinlemiyor. bizimle ilgileruniyor. Ah­

lafta okuyan çocuklanmız da devlet için okuyor. D evlet ço­ cuklanmızı kendi iyiliği için okutuyor. Yoksa bizim iyiliğimi­

zi düşürunüyor. Siz de devletin emriyle buraya gelmişsiniz, bizim iyiliğimizi ve s�ğlığımızı düşündüğünüz için değil. Ço-

28 1


c uklar okuyacak ve göçerlikten kurtulacak, göçerin derdi ile onuruna dokunanlar ile ilgilenen olmayacak. Göçer yine gö­ çer kalacak. Göçerin derdini ancak göçer anlar. Örneğin Hacı Ömer benim derdimi anlar fakat sen anlamazsın.

Tüccarlara karşı davranışta değişme:

Önceleri bir tüc­

car, aşirete yün almaya, peynir almaya geldiğinde paran var mı, ne kadar var, demeden, istediği kadar yün ve peynir sa­ tardık. Pazarlık da etmezdik Hemen hemen istediği fiyattan alırdı. Parası var ise verir, yok ise daha sonra verirdi. Biz inanırdık Para sormayı kusur sayardık. Fakat bu b ize ağır oturdu. Bitlis'te bir Hacı'dan tam 65.000 lira alacağım var, vermiyor. Alacağım olmadığını savunuyor. O adam göçer pa­ rası· ile zengin oldu, rnai-mülk araba sahibi oldu, şimdi gö­ çerlerin onuruna dokunuyor. artık peşin para olmadan kim­ seye yarun kilo bir şey vermiyorum, kimseye inanmıyorum.

Para:

Önceden

para

pek

çokt u ,

kuwetliydik.

Tat­

van'daki arazilerin satımında bütün Taivan'ı satın alabilecek kadar kudretimiz vardı. Hacı mal aldı. Evler yaptırdı. kiraya verdi. Şimdi de rahat ediyor. Gerçi bizim de biraz yerimiz var ama ev yaptıramadık Hem atamız-dederniz göçermiş, göçer­ lik yapmış, biz de o yoldan gitrnek zorundayız. Fakat yerleş­ rnek çok zor, göçerlik de zor. Şimdi para azaldı. DP devrinde ise çoktu .

Okuma-yazma ve yerleşme isteği:

Okumak-yazmak

çok iyi, geçen sene Kaymakam Mecit Bey 20- 2 5 çocuğu Ah­ lat'taki okula yazdırdı. (Bak. Örnek 9) Bu sene ben bütün çocuklarunızı kendi isteğirole vereceğim. Mecit Bey iyi bir kaymakam idi. Bizleri korur ve severdi. Toprak için kayma­ kamlığa, valiliğe , hukürnete pek çok dilekçe yazdık Hatta birini Mecit Bey kendi eli ile yazdı. Fakat hiçbirinden de ce­ vap çıkmadı. Çiftçi koruma da çok zalim oldu , bildiği gibi para alıyor. Geçen sene bütün çiftçi koruma memurlannın ayaklarında yırtık turnan vardı, bir senede göçer parasıyla adam

oldular.

Bu

yıl

Süte

Yayıası'nda

çiftçi

korumaya

20.000 liraya yakın para ödendi. Çiftçi korumaya bizden al­ dığı bu paralada ne yaptığını sordum. 8000 lira araba (ben­ zin vs- .) , 4000 lira bekçi parası ödediğini söyledi. Kanmıyo-

282


rum ama, elden ne gelir, göçer sahipsizdir. Gürsel Paşa bile ayda 8000 lira araba parası ödemez.

Harpte davranış tarzı:

Bugün bir harp çıkmış olsa gö­

çerlerin koyunu orduyu bir gün besliyebilir. Biz seferberlikte hayvanlanmızı hemen devletin emrine veriıiz. Zamanında böyle oldu. Alikan Alayı Katum'da Rus ile bu şekilde çarpış­ tı. Bu bakımdan göçerlik iyidir. H albuki şehirliler ordu için devlet için ne yapabilir? II.

H. D. Hanesi

H . D . hanesinde onuç kişi yaşar. 3 aile vardır.

(i)

H. D. ailesi 4 oğlan, 3 kız, en büyük kızı evli, oğlan­

lardan ise evli olan yok. Ailenin diğer kızlan küçük, biri 4,

d iğeri 2 yaşında, erkeklerin en büyüğü Bahri 1 8, Celal 10,

Halil 8 , !skan 6 yaşlarında . Celal v e Halil Ahlat Bölge Yatılı İlkokulu'na gidiyor. Babası geçen sene onları okula verirken

gerek okul idaresine gerek Kaymakam Bey'e hiç güçlük çı­ karmamış. (Bak Ömek 9) AkSine onun bu davranışı diğerle­ rine ' örnek olmuştur.

(ii)

Evli olan büyük kızın iki çocuğu

var. Çocuğun biri 2 . 5 diğeri 1 yaşında. Bu aile , geçen sene,

kan-koca koyunu-kuzuyu , atı katın satıp Tatvan'a yerleş­ mişler. Fakat kocası Tatvan'da iş bulamamış. Bu sene Muş tarafında

Zövaser Yayiası'nda yine göçerlik yapıyormuş.

Kendi yakınlarından utandığı için Muş taraflarına gitmiş. (Koçerlik yapmayacağım dedi, yine yapıyor, demesinler diye) Kocası Muş tarafına çıkınca kansı da babasının yanına Nemrut'a oradan da Süte'ye gelmiş, ileri geri çalışıyor.

(ili)

H. D. 'nin ihtiyar Anası: Ailede insan ilişkileri yine bozuk. 80

yaşında olduğu söylenen yaşlı kadın oğullan ve gelirıleri ta­ rafından saygı görmüyor. Küçük çocuklar ise kadına yardım etmek şöyle dursun onunla alay ettikleri halde bu davranış­ lan büyükler tarafından kınanmıyor. Çocukların ana baba ve büyük kardeşlerine karşı da saygılan yok. Onlara gayet kolay karşı gelebiliyorlar. Baba çadıra girdiği zaman ayağa kalkınayıp rahat rahat ayaklarını uzatıp yatabiliyorlar. Kar­ deşler ve akrabalar birbirlerini ancak başkalarıyla yaptıklan kavga ve döğüşte kayınyorlar. Ağabey, abla gibi çağırmalar da yok. Birbirlerini isimleriyle çağırabiliyorlar.

283


Bu hanede babadan ziyade ananın hülanü geçiyor. Ka­ rar anada son şeklini alıyor. H. D. 'nin kansına nazaran oto­ ritesi çok az. Örnek 5 bunu çok iyi göstermektedir. Onun otoıitesi yalnız kendi hanesi üzerinde değil bütün aşirette hissedilmektedir. Buna karşılık hanede en çok çalışan anadır. Çalı-çırpı getiren, elanek pişiren, aileyi idare eden odur. Sabahleyin çalıya gider, çalıdan gelir teşiyi eline alır veya ıstarın önüne oturur. Öğleyin koyuna gider. Koyundan gelir elanek pişiıir. Sonra eline teşiyi alır ve diğer kadınlarla bir iki laf atar, ak­ şr.m olur. Yine teşi elindedir. İleri geri uğraşır, hiç boş dur­ r.ıaz. Ara sıra büyük kızın çocuğunu avutur. Bahıi çobandır. H .

D.

akşama kadar boştur. Koyun­

kuzu çalındığı zaman kansı H. ile gider. Çocuklar diğer ço­ cuklarla oynayarak vakit geçirir. H . D . toplum içinde ikinci derecede yüksek gelir grubunu işgal edenler arasındadır. III. A. A.

·

Hanesi

A. A. yeni evlendi. 1 1 .000 lira başlık vererek bir kız aldı. Hanede 5 kişi var. Dul anası, kansı, kendisi, bir de kendi­ sinden küçült 2 kardeşi var. Ana ailede çok büyük bir otori­

teye sahip. Karar vermek tamamen ona ait. Bu kadının da zoma içerisinde diğer kadın ve - erkekler üzerinde otoritesi var. Kadının bir büyük oğlu daha var. Bu sene Zövaser Yay­ ıası'na gitmiş. İki tane de evli kızı var. Bu bakıin dan A. A. 'nın evlenmesi daha ziyac:le zoma reisi ve komşularının yardımı ile mümkün oldu.

·

A. A. Zoma, içinde radyosu olan kişilerden biridir. 5-6 yıldan beri onu kullanıyor. Askerliğini henüz yapmamış. Bu bakımdan Türkçe bilmiyor. A. A. 'nın kendisinden küçük er­ kek kardeşi, kız kardeşini Şehidan Kabilesi'nden birine ver­ miş. Onun kız kardeşini de kendisi almıştır. Böylece Berdel tipi bir aile kurulmuş, düğünleıi gelecek yıl yapılacalanış. A. A. ailesi fazla koyuna sahip değil. Bu bakımdan top­ lum içinde aşağı gelir gruplannda yer almaktadır.

284


Şekil 7. Durum I.

Şekil 7. Durum II.


Şekil 7. Durum I II.

s.

�/

re---�

' A' ' V ''

. ı(). '-4 ..

... .. ' "ı.: ' ro...� '

Şekil 7. Durum IV.

H. M . A\ \e. ��

O(

1

1

1

1

1

1

1

1

J k-!9 ] �\»�-.. \\o.'-' A \ \ t. & ; ( �Q.�\� 'la\� \.ü•.

CorO..� \C')

A ı' Le � i


ÖRNEK 2 GÖRÜCÜLÜK Bitlis'te askerliğimin son zamanlanydı . (Ekim 1 966) Ar­ tık aşiret yavaş yavaş kışlaklara göç hazırlığına girdiği için bir kısmı Nemrut Yayıası'ndan Bitlis Bağazı'na inmişti. Ali­ kan Aşireti ile tanışıp göıiişmem epey ilerlemiş, fakat tama­ mıyla gruba intikal edememiştim. Bir pazar günü birtakım hediyeler, daha önce çektiğim fotoğraflar ve fotograf makinasını alarak aşireti ziyare.te gidi­ . yorum. Yanımda aşirett en bölüğümüzde er olarak askerliği­ ni yapan İbrahim de vardı. Başhan'a doğru giderken yolda aşiretin üyeleri ile karşılaştık. İbrahim, Bitlis'e doğru ilerle­ yen bu 5-6 kişinin kız düğürlüğüne gittiğini, şerbet içileceği­ ni bildirdi. 5-6 kişiye ben de gitmek istiyorum dedim. Onlar ilk önce gitmememi istediler. "Öbür zamaya git, biz gece geli­ riz" dediler. Üsteleyince götürmek zorunaa kaldılar. Bir saat kadar yüıiidükten sonra, akşama doğru gidece­ ğimiz zamaya vardık. Bizi bir çadıra kabul ettiler. Akşam ol­ du ocaklar yandı. Kız hapası henüz ortada görünmüyordu. Düğürlüğe gelineceğinden önceden haberi varmış. Biraz sonra ileri gelenler, bu arada kız ve erkek babalan bir ocak etrafında halkalandı ve böylece düğürlük başladı. Bitlis çar­ şısından alınmış ezik, çüıiik, şilep bir armut ikram ettiler. Üzerine bir damla su bile koymamışlar. Bunun özel bir anla­ mı yok, yalnız aşiretin temizliğe dikkat etmediğini gösteriyor. Armutun şerbet yerine geçtiğini söylediler. Konuşma birta­ kım tekerlernelerden sonra başladı. 1 Kız babası önce 20.000 lira başlık istedi, etrafta oturanlar ve karşı taraf bunu fazla buldular. Baba ayrıca bir at ve birkaç altın istiyordu . Herkes göıiişünü bildirdi. dilekler üzerinde kız babası, Hacı Meh­ met için 2000 lira bağışlıyorum, dedi. Konuşmalar uzuyor, dilekler gittikçe artıyordu . "Sofi Ömer için 1 000 lira bağış­ landı." Bu arada aşiret için olağanüstü kutsal olan (Veysel­ karani'nin) aşkı için 5000 lira indirildi. Bu sırada İbrahim'in amcası tarafından benim misafirliğim de ileri sürüldü. Kız 1 . Bu tekerlernelere hemen hemen Anadolu'nun her yerinde raslanı r. Bk. Bölüm VI. dipnotu ( 1 3) 287


babası "Bu yüksek misafirimiz için de ı . 500 lira bağışlıyo­

rum" dedi. İşte bu şekilde 20.000 lira 7. 800 liraya kadar in­ di. Attan ve altından ise vaz geçmedi.

Altı kişilik erkek heyetinde hiç kadın bulurunamasına

rağmen, klz tarafının kadınlan ocak etrafında h alkalanma­ dıklan halde, konuşmalara dışandan katılabiliyorlardı. Oğ­

lan babası "başlık her ne kadar haram ise de kızı sen çabuk ver başlık helal olsun" diyordu. Çeyiz, dayı yolu ise hiç bahis konusu olmadı. Para birkaç gün: sonra kızın babasına teslim edilecekti. Evlenenler ayrı ayn kabilelerdendi.

ÖRNEK 3

KIZ KAÇIRMA "Benim karım dayımın kızıdır. Daha önce düğür gittik, dayun vermedi. Halbuki, biz birbirimizi seviyorduk. Sonra ben klzı geceleyin suya indiği zaman kaçırdım. Mehmet Re­ şit'in evine götürdüm. Mehmet Reşit'in bu çevrelerde ünü çok büyüktür. Zengindi, Hulik köyünde oturuyordu. Ayrıca bu taraflardaki bir geleneğe göre evine klz kaçınlan aile, kızı kendi namusu sayar ve kimseye vermez. Bütün Kürt köyle­ rinde bu gelenek vardır. Fakat klzı kaçırınakla her şey bit­ mez. Başlık parasını daha fazlasıyla ödememiz gerekir. Da­ yım beni oğulları aracılığıyla ve bizza t kendisi durmadan tehdit ediyor bedelini daha fazlasıyla istiyordu . Daha sonra büyükler araya girdi, Dayım 80 koyun, bir at, bir katır, 4000 lira para istedi. Bunlan Mehmet Reşit aracılığıyla dayı­ ma ödedik Dargınlığımız da bitti. Şimdi iyiyiZ. O zaman ben iki ay doğru dürüst bir gece geçirememiştim . " (Anlatan Ab­ d ülkertın Yıldız, Eylül ı 966)

ÖRNEK 4

BERDEL AİLESİNDE ANLAŞMAZLlKLAR Abdullah, H . M. 'nin oğludur ve Sıddığın bacısı ile evlidir. Sıddık. da Abdullahın hacısı ile evlidir. H. M. iki kanlıdır ve Abdullah'ın anası üveydir. Sıddığın kansı veya üvey bacısı,

288


ananın öz kızıdır. Birgün Abdullah Tatvan'a gidiyor. Abdul­ lah'ın kansı ile anası arasında bır-gür oluyor. Ve bu bır-gür sonunda Abdullah'ın kansı çekip, çıkıp babasının çadırına

gidiyor. (Durum II- ı . 2) Sıddık Çelik'in anası da kızının eve dargın geldiğini görünce gelinini yani, H . M . 'nin kızı ve Ab­ dullah'ın kardeşini kendi ailesinin çadınna gönderiyor. Bk. Durum II, 3)

Abdullah Tatvan'dan dönüyor. Çadırda kansını bulama­ yınca sağa, sola çatıyor. Kanını niye gönderdin diye anasını dövüyor, kocanın çadırını niye bırakıp geldin diye kız karde­

şini dövüyor. (Bk. Durum III , ı , 2) Evde büyük bir bır-gür kopuyor. Bu arada H . M . çadıra geliyor Abdullah'ı azarlıyor. Dövüyor, gelinin ailesine küfür ediyor.

(Bk. Durum III-5)

Kavga saatlerce taş ve sopa ile devam ediyor. Bu arada H . M . 'nin kansı (Abdullah'ın anası) başından yaralanıyor. Ab­ dullah bu kavgaya aktif olarak katılsa da yine babasının ta­ rafında gözüküyor. Ve araya giren diğer kimseler aracılığı ile ' kavga durduruluyor. Olaydan 1 0 gün sonra H. M . 'nin Süphan Yayiası'nda ko­ naklayan büyük kardeşi H .

ö.

ve Nemrut Yayiası'nın diğer

taraflannda, Süte Yayıası'nda konaklayan göçebe büyükleri, hacılan H . M. 'nin çadırına geliyorlar ve H. M. ile S. Ç. ailele­

rini banştırıyorlar. Her iki aile de kızlannı kocalannın yanı­ na gönderiyorlar. Bundan sonra H. M. oğlu Abdullah'a yalnız bir çadır verdi ve ayn bir çadıra çıkardı. Koyun, kuzu ve para verme­ yeceğini söyledi. uçobanlık yap zengin ol, ben de çobanlıl{­ tan zengin oldum" dedi.

ÖRNEK 5

. TİPİK BİR DÜG'ÜN (Kapı bağı-Kürt inadı-Kadın otoritesi) Başlık parası düğünden bir gün önce bizzat reis tarafın­ dan kızın babasına teslim edildi ve ertesi sabah qüğün ha­ zırlıklanna başlandı. Öğretmen arkadaşlar ve ben reise ubiz de düğüne katılmak istiyoruz" dedik. Böylece bize de at sağ­ landı.

289


Öğleden sonra toplu halde yola çıktık. Atlara çadırıann biraz ötesinde bindik. Reis ve ileri gelenler yün1yorlardı. Kadınlar atlara ya çifter çifter veya çocuklarıyla bindiler. Kızlar çift bindi. Bazılan da babalannın ve ağabeylerinin ter­ kilerine bindiler. Tepede, geriden gelenler de. topluluğa katıl­ dı. Kadınlar ve erkekler durmadan karşılıklı olarak dans şarkılan söylüyorlardı. Arada bir herkes attan iniyor, cergi­ bez oynuyorlardı. Kızın

bulunduğu

zomaya

doğru

yaklaştığımız

sırada

herkes atını büyük bir hızla çadırların üzerine doğru sürdü ve cirit oynamaya başladı. Tüfekler ve tabancalar· sıkıldı. Bi­ raz sonra çadırıara varıldı ve kız tarafının çadınnın önünde

tekrar cergibez oynanmaya başlandı. Bu oyuna katılanlar daha ziyade oğlan tarafı idi. Kız tarafının zoması oyuna ka­ tılmıyordu . H erkes kendi işinde gücündeydi. Belki yemek ve­ rilir diye bekledik, verilmedi. Kız tarafınd.a bir küskünlük gö­ ze

çarpıyordu.

Mesele

şuymuş;

Kızın amcası kapı bağı

olarak oğlan tarafından H. N. 'nin çiftesini istemiş,2 H. da bunu katiyen veremem diyormuş. Reis kızın amcasına gitti. Çifteden başka bir şey istemesi için dilekte bulundu. O ise H. 'nın çiftesinden başka bir şey istemediğin!, o olmadığı za­ man kızı da vererneyeceğini kesinlikle bildirdi ve başlık para­ sı olarak alınan 1 1 .000 lirayı cebinden çıkararak geri verdi. Böylece her şey bitmiş oluyordu . Reis parayı aldı, herkes büyük bir üzgünlük içinde geriye dönmeye başladı. Yalnız evlenecek oğlanın kız kardeşi ve bazı yakınlan orada kaldı. Bu arada kızın anası kocasına ve kaynma isteklerinde vaz geçmesi için yalvarıyordu . Fakat onlar kaya gibi sert idiler. Bu arada öğretmen arkadaşlarla birlikte belki daha etki­ li oluruz diye arayı bulmak için reisten izin isteyip kızın am­ cası ile konuştuk. O "bir kere böyle bir istek ağzunızdan

çık­

tı, geri almak olmaz. Zaten H. çifteyi verseydi de ben onu geri verecektim. Çifte gelmeden kızı veremem" diyordu.

2. Kapı bağı olarak para istenebildiği gibi, tüfek, tabanca, at vb. gibi karşı taraf bak ı m ı nda olağanüstü k ıymeti olan şeyler de istenir. Fa­ kat çifte, tüfek, tabanca gibi unsurlar göçebe Kürtler tarafından na­ m us sayıldığı için hiç kimse bu gibi malzemelerini elden çıkarmak is­ temez. Bunlar babadan oğula geçen malzemelerdir. 290


Kızın amcasından ümit kesilince reis ve ileri gelenler H . 'yı alarak kendi zornalanna götürdüler. Herkes çifteyi ba­ ğışlaması için yalvanp yakanyordu . Çiftesine

1 0.000 lira

teklif ediyorlardı. Fakat o, çiftesini namusu gibi koruduğu için hiç kimseye vermeyeceğini söylüyordu. Uzun yalvanp yakarmalardan sonra H. 'nın yumuşamaya başladığı sırada H . 'nın kansı birden bire erkeklerin arasına girdi. Zira herkes H . 'nın çadırında oturuyordu . Fevkalade sinirli ve öfkeli oldu­ ğu her halinden belli idi. Gaz tabaneası gibi aniden patladı. "H. 'nın istediği kadar gönlü ol sun, çifte hiçbir yere gidemez" diyor, reise. hacıya ve ileri gelenlere "şimdiye kadar olmamış bir şeyi H . 'ya teklif ediyorsunuz, size yazıkn diye çıkışıyordu .

'

Herkes H . yı yola getirdik diye sevinirken birden bire dona­

kaldı. Bu sefer kadını yola getirmeye çalıştılar. Fakat o bir türlü yola gelmiyordu . Milyonlan verseniz çifte gitmez diyor­ du . Gece yanianna kadar yalvardılar. Damadın anası top­ lantıdaydı. Fakat kendisi yoktu, zaten babasızdı, işlerini reis yapıyordu . Sonunda şöyle bir çözüm yoluna ulaştılar.

Reis H. 'a

kendi tabaneası ile birlikte bir at verecek, o da çifteyi reise teslim edecekti. Böylece H . çiftesini vererek namusunu kay­

betmiş olmuyordu. Çünkü onun gibi kıymetli bir vasıtaya hem de reisin tabancasına sahip oluyordu. Reis ise çok şey kaybediyordu . Fakat evlilik işini başanyla neticelendirdiği için hoşnuttu . Reis gece yarısı çifteyi kızın amcasına gönderdi. O da "yann gelsin kızı götürsünler" diye haber saldı. İ kinci gün atlarla birlikte yine yola çıktık. Bu sefer şarkı söyleyen, gülen, oynayan pek azdı. Dünkü gibi renkli bir ha­ va yoktu . Yalnız bu sefer bizi daha iyi karşıladılar. (Bulgur pilayı ve etle ağırladılar.) Pilavın yanında ayra� yoktu. Yemeği kızın amcasının çadırında yedik. Gelin olacak kız çadırın bir köşesinde hasırla aynlmış bir bölmede oturu­ yordu . Günlük elbiselerini henüz değiştirmemişti. Ağlıyordu, arkada anası oturmuş onu avutuyordu . Kızın yanında pa­ zenden yapılnuş bir entari, tülbent. ayakkabı, çorap görülü­ yordu . Bu onun giyeceği elbiseleri imiş. Yemekten sonra ka­ dınlar geldi, gelinkızı giydirdi ve ata bindirdi. Eski elbise ve ayakkabılannı da bir tuluk içine doldurup ata astılar. 300

29 1


lira da kapı bağı istediler. Kız ata binerken anası ağlıyordu. Babası ise her zamanki gibi sessiz. Zaten bütün işleri kızın amcası yürütüyordu. Gelini alıp giderken herkes yine se­ vinçliydi. Gelinin atının başı oğlan tarafının yakın bir akra­

bası tarafından çekiliyordu. Gelin çadınna dolaştınlarak ge­ tirildi. Attan inerken kaynanası ona altın hediye etti ve çadıra alİndı. Akşama kadar kadınlar yanına girip çıktı. Gelini getirdikten sonra reis konukları, çay, peynir ile

ağırladı. ,Civar köyden akşam nikah kıyrrıas ı için bir imam çağınldı. Çadınn önünde gece yanianna kadar cergibez yapıldı. (Not: bu hadiselerde adı geçen kimselerin birbirleriyle münasebetleri şöyledir; Damat retsin yeğenidir. Reis ile H. amca oğullandır. H . ile kızın amcası arasında evvelce olmuş bir anlaşmazlık yoktur. Damat ve kız ayrı ayn kabilelerden­ dir.)

ÖRNEK B KADININ

OTORİTESİ,

KARARLARA

KATILMASI

Öğretmen arkadaşlarla birlikte Ahlat'taki Bölge Yatılı İl­ kokulu için öğrenci topluyorduk. Fakat aileler çocuklaoru vermemek için direniyorlardı. Birgün B. 'yi çadırımıza alarak, okumanın faydalannı, okuyanların askerliği çok kolay yaptı­

ğını, Türkçe bilmeyerllerin askerlikte çok güçlük çektiklerini vs. anlattık. Adamcağız arılayış gösterdi. - Ben izin veririm ama, bir de Delal'a (kansının adı) söy­ leyin, o da izin verirse götürün, dedi. Kansına gittik, dilekte bulunduk, yalvardık, yakardık. Çocuğun çok akıllı olduğunu , okursa çok iyi olacağını, koca­ sının izin verdiğini söyledik. Kadın: - Benim iki tane küçük çocuğum var, orılan verirsem ben ne yapanın, diğer ikisi okuyor, bu yeter, dedi ve çocuğu vermedi.

292


ÖRNEK 7

GENÇLERiN DİNİ BİLGİSİZLİÖİ İmam gerdeğe girmeden önce gençlerin nikahlannı kıya­ bilınesi için çiftleri karşısına alır ve onlara İslamın şartlannı,

namazın şartlannı vs. sorar. Gençler cevap veremezler. Da­

ha sonra (Elham duasını okumalannı söyler) her ikisi de okuyamaz. Bu şartlar altında imam; - Bu cahillerin nikahını kıyıp da günahlannı üzerime alamam, diye nikah kıymaktan vazgeçer. Gençler o gece ger­ değe ginn ezler. Ertesi gün yaşlı kadınlar kıza, yaşlı erkekler oğlana imarnın sorduğu bu soruların cevabını öğretırler ve Ilikahlan kıyılır.

Not: Bu durum toplum içinde bir kınarnaya yol açma­ mıştır.

ÖRNEK B

DİNİ BİLGİSizLİK Bir çobanın Mehmet ve Hüsnü isminde iki oğlu varmış.

Yolda giderken yabancı bir kimse ile karşılaşmışlar. yabancı kimse çobana sormuş: - Arkadaşun, sen Şafi misin, Hanefi misin? · Çoban: - Ben ne Hanifi'yim ne Şafi'yim. İşte bu Mehmet ve Hüs­ nü'nün babasıyım. demiş (Anlatan: Abdulkerim Yıldız, Eylül 1 965)

ÖRNEK 9

YENİ BİR KÜLTÜR UNSURUNUN İLK ETKİLERİ Göçebe kültürüne eğitim unsuru ilk . defa 1 964 yılı yaz

aylannda açılan gezici okullar ve yine o zamanın Ahlat Kay­

makamı M ecit Sönmez'in gayretli çalışmalan sonunda gir­

miştir. Kaymakam ilk defa Nemrut. Süte ve Süphan yayiala­ nnda

konaklayan

göçebelere

gitmiş,

onlara

okuma­

yazmanın faydalannı. okuma-yazma bilenlerin askerliklerini gayet kolay yaptıklannı anlatmış ve arzu ederlerse çocukla-

293


nnı Ahlat'taki Bölge Yatılı İlkokulu'na alacağım söylemiş.

Okulun parasız, bütün masrafın deVlet tarafından karşılan­ dığını, çocuklann yaz tatillerinde çadırianna dönebilecekleri­ ni sözlerine ilave etmiştir. Kaymakam bir hafta sonra tekrar gitmiş ve okula kayıt edilmesi için çocuklan istemiş, hiçbir aile çocuğunu verme­

ye taraftar olmamıştır. Kaymakam bu sefer de onlara öğüt venniş ve eğitimin faydalanru anlatmıştır.

Bir müddet sonra üçüncü bir defa gidince: herkes çocu­ ğunu gizlerneye ve sayılarını az göstermeye çalışmıştır. Fa­ kat bu sefer kaymakam biraz da ailelerin arzusuna aykın

olarak çevrede yakaladığı bütün çocuklan toplamış, araba­ lara bindirmiş ve okula getirmiştir. Ve bu faaliyet birkaç ke­

re tekrarlanmış, bu şekilde 67 çocuk toplanmıştır. Bundan sonra esas problemler belirmeye başlamıştır.

ı- Aileler çocuklarmı okula vermemekte diretmiş, Kay­ makama çocuklaoru geri vermeleri için yalvarmaya başla­ mışlardır. Bunlar arasınqa gece sabaha kadar okulun etra­ fında bekleyerek çocuğunu tekrar kaçırmak için fırsat

kollayanlar olmuştur. Nitekim çocuklar okula kayıt olduk­ tan sonra gerek çevreden, gerek ailelerden gelen kötü propa­ gandalada zaman zaman, grup halinde kaçmışlar veya kaçı­ tılmışlardır. Fakat kaçaniann peşi bırakılmamış, . onlar ya çadırlarda veya yolda bayırda yine yakalanmış ve okula geti­ rilmiştir. Bu arada ailelerine de çocuklan kaçırmamalan için öğüt verilmiştir.

2-

İkinci problemi Ahlat halkı yaratmıştır. Zira o zama­

na kadar öğrenci adedi eksik olduğu için Ahlat Yatılı İlkoku­

lu'nda Ahlat halkının çocuklan da okuyabilmektedir. Halbu­ ki bu durum yatılı okullarm tüzüğüne aykırıdır. D iğer taraftan 67 kişi gibi kalabalığın gelmesi o zamana kadar ka­

nunsuz olarak orada okuyaniann ister istemez oradan çık­ malaoru ön görmüştür. Bu durumda çıkarlan engellenen halk ise göçebelerle olumsuz yönde işbirliği yapmış, okuyan

çocuklarm kendilertne hiçbir faydası olmayacağını, kötü kimseler olacaklanm onlara ısrarla bildirmişlerdir. Hatta devletin çocuklan alıp sonradan kendilerine vermeyeceği propagandasım yaymışlar, çocuklan kaçırabilmelert için gö­ çebelert evlelinde bile konuk etmişlerdir.

294


Bütün bu olumsuz propagandalar kaymakamın göçebe­ lerle kurduğu devamlı ilişkiler sonunda gidetilmiştir. Zira çocuklarinı götürmek için ısrar eden aileler okula alınmış, onlara çocukların nasıl okudukları, nerede yatıp nerede kal­ dıkları, vakitlerini nasıl geçirdikleri, hocalarının kimler oldu­ ğu birer birer gösterilmiş,

1 -2 gece çocuklarının yanında

yatmalanna ve onlarla beraber yemek yemelerine izin veril­ miştir. Hatta şehire indikleri zaman yalnız okul içinde kal­ mak şartıyla çocuklan ziyaret edebilecekleri bile bildirilmiş­ tir.

Bütün bu olanlar sonunda göçebeler,

okulun yavaş

yavaş fena bir yer olmadığını görmüş ve ·inanmışlar.

3-

Üçüncü problemi ise doğrudan doğruya öğrenciler ya­

ratmıştır. Aşirette gayet hür ve serbest, atak bir şekilde yeti­ şen çocuklar 7- 10 gün kadar okul disiplinine girememişler­

dir. Bu arada çay bardaklan ilkelde kırılmış, su muslukları bozulmuş, aynalar kırılmış, okul içinde dövüşler kavgalar al­ mış yürümüştür. Bütün bu unsurlarla ilk defa karşılaşan çocuk onları denemek istemiş, tabii bu deneme, onların ya · bozulmalanyla veya kırılmalanyla sonuçlanmıştır. Bir süre karyolada yatmaya alışamamışlar, yatağa ayakkabılan ve çanipiarı ile girenler olmuştur. Kaıyoladan düşenler de az değildir. Hatta öğrencinin birinin kolu kınlmıştır. Hela da kı­ sa zamanda bir pislik yığını haline gelmiştir. Çocuklar ha­

mm öğretmenierin dersine hiç girmemişler onları dinleme­

mişlerdir. Ancak kaymakarula beraber derse girip çıkmalan mümkün olmuştur. İlk günler çocukların okuldaki en iyi dostlan kaymakam olmuştur. O geldiği zaman dört tarafını çevirip onunla neşe­ lenmişler, o gidince üzülmüşler ve kimse ile konuşmamışlar­ dır. Okulun duvarlarının daima dışına aşmak istemişler, bu durumda kaymakam her gün onlarla 1 - 1 . 5 saat okul dışı gezi tertiplemiştir. Bu arada bilhassa hanım öğretmenler ço­ cukların haşinliğinden, okulun altını üstüne getirişlerinden dolayı yaka silkmişlerdir. Fakat 10- 1 5 gün sonra çocuklar yavaş yavaş otoriteye boyun eğmeye, öğretmenlerini anlamaya, düzen dışına ta­ şanlanrı ceza göreceklerini anlamaya başlamışlar ve zaman­ la gayet iyi öğrenciler olmuşlardır.

295


4-

Başlangıçta meydana gelen bir problem çocukların 11-

sanlan idi. Fakat çocuklar kısa zamanda hem Türkçe hem de okuma-yazma öğrenip bu problemi de hallettiler. Okula kayıt ettirilen bu 67 öğrencinin sayısı analarının

kaçırmalan sonunda 48 kişiye indi. Özellikle hiç kız öğrenci kalmadı. Fakat ikinci yıl ( 1 965) öğretmen arkadaşiann da yardımı ile bizza t tarafıından okul için birçok yeni öğrenci

kayıt edildi. Yine reaksiyon olmasına rağmen daha azdı, iki aile çocuğunu bizzat kendi getirdi hatta "benim oğlumun hacası Ayşe öğretmen olsun, o çok iyi bir hoca" dedi. Çocuklar hala aynı okulda okumaktadırlar.

ÖRNEK l O

MODERN TIP-HALK TmBI ÇATlŞMASI Bir sabah beni, - Hoca, Hacı'nın küçük karısı hasta. acele yetiş diye uyandırdılar. Diğer ögretmen arkadaşlarla birlikte koşa koşa Hacı'nın çadırına gittik. Kadının elleri şişmiş, ayaklarının ve vücudunun diğer kısımlannda da şişlikler var. Ve her tarafı kıpkırmızı, deri olağanüstü bir şekilde gergin. Kadıncağız inim inim inliyor. İçinin yandığını ve her tarafının kaşındığı­ nı söylüyor. Hastalığın (Lil

=

Kurdeşen) olduğunu söylediler.

Bizler hastalığın lil olmadığını, lil olsa dört saatten fazla de­ vam etmeyeceğini, (zira hastalık birkaç gündür devam edi­ yormuş) bu bakımdan çabuk hareket edip Ahlat'a doktora götürmek lazım geldiğini söyledik. Bu durum karşısında Hacı: - Doktora gitmek iyidir. Param da var, ne kadar harca­ sak gözümde değil, fakat doktor biz Koçeriere hiç bakmıyor. Üstelik şehirde "Kürt tedaviye geldi, Koçer de adam olmuş" diye alay ediyorlar. Bu onur kıncı olay bize çok dakunuyor en iyisi biz hanımı yine suya düşürelim, olmazsa bir şeyler düşünürüz, dedi. Zira halk uygulamasına göre lil hastalığını iyi edebilmek için hastayı soğuk suya yatırmak lazımdır. Nitekim hastayı soğuk suya düşürdüler.

Fakat hastalık yine devam etti.

Bundan sonra Hacı büyük bir utangaçlık içinde:

296


Suya düşürdük hastalık geçmedt Sancı devam ediyor.

Doktora götürelim, fakat biriniz yanınıda gelirseniz daha iyi

olur. Siz iyi Türkçe bilirsiniz, sizin için de atım var, ayrıca

masraflannız da benden, dedi.

Arkadaşlardan biri bu dileği gönülden kabul etti. Bera­

ber gittiler. Bir gece Ahlat'ta yattılar, ertesi günü hastayı iyi­

leşmiş bir şekilde getirdiler.

ÖRNEK

ll

HAYVAN HASTALIKLARININ İYİLEŞTİRİLMESİNDE KULLANILAN BAZI HALK UYGULAMALARI ı-

Şap hastalığına karşı:

Şap (dabak) lor suyu (bir nevi

peynir suyu) ile hayvanın ağzını yıkarlar. Mengaher (kekik

otu)nu kaynatıp yine hayvanın ağzını yıkarlar.

2- Muhtelif yaralara karşı:

Papatya katran ve heliz otu­

nun sütü kanştırılır ve ezilir. Kaynatılır, sorıra bir hayvan boynuzu içine akıtılır. Orada bu sıvı donar. Sakızdan yumu­

şaktır. Gerektiğinde yaraya sürülür. Sinek konmaması sağ­

lanır.

3- Çeşitll yaralara karşı:

Yılan dikeni denilen, parlak

yeşil bir yaprak vardır. Babarda yetişir. Bunu toplar ve kı­

yarlar. Tuz ile ezerler. Ve meydana gelen maddeyi bir şişede

veya hayvan boynuzu içinde saklayarak gerektiğinde yarala­ ra süretler. Tentürdiottan daha iyi etkisi vardır.

ÖRNEK 1 2

GÖÇEBE AHLAKININ TEMELİNDE CESARET ve ŞEREF KAVRAMLARI YATAR (Bir Sosyal Dayanışma Örneği)

( 1 965 yılı Temtnuz ayındayız. Alikan Aşiret! Ahlat ve

Adileevaz arasındaki "Süte" Yayiası'nda konaklamaktadır.

Fakat konaklama mahalli etrafında bulunan Sor. Cemalettin

gibi köyler. Özellikle Cemalettin köyü zaman zaman araziie­

rimize ve ekinierimize zarar veriyorlar gerekçesiyle, zarar zi­

yan karşılığı olarak göçebelerin koyunlannı götürmekte ve çoban köpeklerini zeh.irlemektedir.)

297


Birgün yine aşiret havar havar seslertyle uyandı. Çoban­ ıann sürüden gönderdikleri haberlere göre, Sor köylüleri yi­ ne aşiretten 40 kadar koyun götürüyormuş. Haber birden

bire her tarafı sardı. Çoluk-çocuk, genç-ihtiyar, kız-kızan olayın cereyan ettiği dağa doğru koşmaya başladı. Olay l ­

l . 5 saat ötede Süphan Dağı eteklerinde cereyan ediyordu.

Bu arada gerek erkekler, gerek kadınlar sopalannı, tü­

feklerini almayı da unutmadı. Böylece çadırlar bir anda bo­

şaldı. Bunun üzerine öğretmen arkadaşlarla birlikte ben de

hareket ettim. Aşiret üyeleri olay yerine akın akın ilerliyor­ lardı. Yaşlı erkeklerin daha ağır başlı hareketlerine karşı,

kadınlar ve özellikle genç erkekler çok heyecanlıydılar. Ha­

var nidası ortalığı inletiyordu.

Çobanın ifadesine göre aşiretin koyunları geceleyin, Sor

köyünün arazisine girmiş. Fakat sürünün bu hareketi ço­ banlar tarafından kısa zamanda kontrol altına alınmış. Sa­ bahleyin muhtarla birlikte l l kişilik bir Sor heyeti gelmiş, çobanı tehdit etmiş. Sapa ile kulağından yaralamış. 40 ka­

dar koyunu ayırıp zarar-ziyan karşılığı olarak köylere götür-

Ş

mü lerdir.

Gerçekten l l kişilik bir grup başlarında muhtar olduğu

halde bir köşeye çekilmişler, akın akın taşla, sopayla gelen

insanlar onların hareketini engellemişti. Diğer taraftan bu

kuvvetli dayarıışma sürüden aynlarak götürülen 40 kadar koyunun hareketini de engelledi.

Aşiretten gelenler bir yerde toplanıyor, reisi bekliyorlar­

dı. Sorlu köylüler aşiret reisinden başka bir kimse ile konuş­

mayacaklarını beyan ettikleri gibi, aşiret üyeleri de reisten başka hiç kimsenin bu konuda selahiyet sahibi olmadığını

bildiriyorlar ve reisi bekliyorlardı. Bu sıra köylülere karşı:

- Bu yaptığımız hatadır. Şimdiye kadar aşiretin pek çok

koyunlarını götürdünüz. Bu ise kanunen suçtur. Eğer aşire­

tin sürüsü sizin arazinize ziyan veriyorsa, ya reisle karşı

karşıya gelip meseleyi halledersiniz veya bu memleketin ka­

nunu , j andarması, kaymakamı, hakimi vardır, gidip şikayet edersiniz. Böyle kendi kendinize istediğiniz zaman istediği­

niz kadar koyun alıp götürmek hem kanun nazarında suç­ tur, hem de haramdır, dedim.

298


Benim bu konuşmalanından sonra biri: - Burası Süphan'dır burada kanun manun olmaz. Biz kaymakam, mayrnakam dinlemeyiz, . dedi. Bu durum karşısında, - Kanun vardır ve uymaya mecbursunuz, dedim. Bu sırada elinde sapa ile dikilen bıyıklı, pısıklı iri yan bir delikanlı:

·.

- Sen kim oluyorsun. Sen ne kanşıyorsun, diye elindeki sapayı kuvvetli bir şekilde bana indirdi. İşte bundan . sonra kızılca kıyamet koptu. O zamana kadar gayet sakin bir şe­ kilde oturan, reisierini bekleyen aşiret üyeleri birden bire ga­ leyana geldiler ve yine havar h avar nidalarıyla karşı taraf üzerine ani bir taarruza giriştiler. Bu sırada karşı tarafın sa­

yısı da yeni gelenlerle artmıştı. Bu taarruza kız kızan hepsi iştirak etti. Özellikle gençler "hocayı dövdüler, hoca dövüldü,

intikamımızı mutlaka alacağız" nidalarıyla heyecanlıydılar. Bir ara olay olağanüstü bir şekilde gelişti. Ve iki tarafın tü­ fekleri ateşe başladı. Belki adam öldürmek korkusu ile ateş kesilir diyerek bir aralık iki ateş arasına girdim. Gerçekten

ateş kesildi. Bu ara öğretmen arkadaşlarla birlikte dağın

aşağılanna doğru püskürtülmüş olan Sor köylülerine doğru gittik. Ateşi kesmelerini, meseleyi iyilikle çözümlemelerini söyledik. Fakat onlar bana çok kızdıklanru , bütün bu mese­ lelerin sebebinin ben olduğumu, aradan çıkmazsam geberte­ ceklerini söylediler. Sorıra hocalar be:r.i aradan çektiler. Ben aşiretin bulunduğu cepheye gittim : ' ::..>nlara köylüden yedi­ ğim sapayı şeref ve namus meselesi yapmadığımı, silahlan durdurmalan lazım geldiğini, mühim olarun meseleyi ölüm­ süz, kalımsız bir şekilde halletmek olduğunu belirttim. Bu durumu yaşlı erkekler anladıkları ve sözlerime kulak verdik­ leri halde kadınlar ve gençler hiç anlamıyorlardı. - H oca bizim namusumuz, şerefimiz sayılır. Kılına do­ kundurmayız. Kılına zarar verdirmeyiz. Madem ki onlar bi­ zim hocamıza sopa attılar, biz de onlardan birini öldürme­ den bir yere gitmeyiz diyorlar, başka bir şey demiyorlardı.

Ben her ne kadar bunların tehlikeli olduğunu , sonunun iyi olmayacağını belirtiyorsam da, kadınlar bir türlü yola gelmi­ yorlardı . Bu ara bir erkek tüfeğini bıraktı, mevziden geri doğru çekildi. İşte bu arada kansı:

299


- Yazık sana, erkeğim diye gezme . . . bari diyerek eline tü ­ feği aldı ateşe hazırlandı. Fakat diğerleri izin vermedi ve elin­ den tüfeği zorla aldılar. Bu sırada öğretmen arkadaşlar karşı tarafı biraz yatıştırmış olacaklar ki bize doğru banş havası içinde gelmeye başladılar.

Diğer taraftan arkadaşlar.

Sor

köylülerine benim alelade kimse olmadığımı, üniversitede hoca olduğumu , vali ve kaymakarola devamlı haberleştiğimi bildirmişler. Onlar da hareketlerini biraz daha kontrol etme­ ye başlamışlardı. Fakat göçebeler hala kontrol altına alına­ mıyordu. Ve biraz önce tüfeği elinden alınan kadın ani bir stçrayışla hasımlannın üzerine öyle bir taş fırlattı ki iki kişi­ .

i birden başından yaraladı. Esas hedef bana sopayı indiren

delikanlı idi. Ondan sıçrayan taş da bir diğerini yaralamakta gecikmedi.

Ve kadın ancak hasım tarafından birisinin başı­

nı yaraladıktan sonra ve akan kanı gördükten sonra heyeca­ nını giderebildL Fakat bu son kanşıklık kısa sürdü. Zaten reis de yanın­ da Siirt Şeyhlerinden (koyun tüccan) biri olduğu halde geldi.

Artık her iki tarafın sulh olması gerekiyordu . Bu sefer aşiret üyeleri, "biz reisimizin onlarla bir araya gelip konuşmasına izin vermeyiz. Zira onlar kalleştirler. Reisimize bir ziyan ve­ rebilirler" diyor �ardı. Fakat araya öğretmenierin ve şeyhill de girmesiyle reisin gitmesine izin verildi. Beni ise köylülerden yine uzak tutuyorlardı. Yapılan anlaşmaya göre : - Sor köylüleri son koyun sürüsü de dahil olmak üzere,

şimdiye kadar aşiretten aldıkları bütün koyunlan iade ede­ cekler. - Aşiret zarar ziyan karşılığı 3 50 lira para ödeyecek. - Olay mahkemeye intikal etmeyecek. - Ayrıca aşiret reisi köylülere şunu da kabul ettirmiş: Buna göre köylüler olan hadiselerden dolayı öğretmen arka­ daşlardan ve onlar vasıtasıyla benden özür dilemişlerdir. Bu hadisede köy bekçisi ayağından ve

iki kişi başından ağır ya­

ralar almış , aynca bazı ufak yaralarunalar da olmuştur. Olay resmi olarak idari makamlara intikal etmemiştir.

300


ÖRNEK 1 3

YAYLA HAVASININ TENEFFÜSÜ BÜTÜN ŞEHİR

NİMETLERİNDEN ÜSTÜNDÜR Birgün Tatvan'dan 55 yaşlannda bir göçebe ile Nemrut Dağı'na, aşiretin konakladığı yaylaya doğru yükseliyor, dağ­ dan tepeden konuşuyorduk. Güneş çok kızgındı, diğer taraftan dağa doğru tırman­ mamn verdiği yorgunluk, buram buram terierin akmasına sebep oluyordu. Tatvan'dan krater gediğine kadar çıkmamız üç saat sürdü. Ben çok yorulmuştum. İhtiyann da yorgun olduğu her halinden belli idi. Bu yorgunluk karşısında ben, ihtiyarın göçebeliğin yapılacak iş olmadığını, çok zor olduğu­ nu, her gün zorlukların ve didinmelerin devam e.ttiğini belir­ terek bu· hayattan bıktığını söyleyeceğini zannettim. Fakat o, tam gediğe geldiğimizde derin bir nefes alarak, Oh . . . çekti. "Hayat varmış, Allah dağlan yaylaları koçer için yaratmış. Bu dağlar ve yaylalar olmazsa bizim halimiz nice olurdu", dedi. Daha sonra Tatvan'a indiği zaman sıkıldığım, kimseyle konuşamadığım, ufak tefek işlerinden başka yapacak bir iş bulamadığım, yaylada ise temiz havayı alarak, başka kimse­ leTle konuşarak gayet iyi vakit geçirdiğini anlattı. Çadırıann bulunduğu yere varabilmemiz için 1 . 5 saat kadar daha gerekliydi.

ÖRNEK 1 4 HAYVAN SEVGisi Geçen sene İlkbahar'da yaylalara göç ederken, bir kuzu sürüsü Ahlat'ta Adileevaz tarafından gelen bir kamyon tara­ fından çiğnenrniştir. Sürü bütün yolu tıkamış, gerek aşağı­ dan gerek yukarıdan gelen arabalar yollarına devam edemez olmuşlardı. B':l- durumda şöför. göçebelere kızdığı için bile­ rek veya büyük bir dikkatsiziikie arabayı sürü üzerine yü­ rütmüş, 40-50 hayvanın ölümüne sebep olmuştu. Bu durumda ihtiyar sakallı bir çoban sağa-sola koşarak feryat etmiş, bağıra bağıra acayip seslerle ağlamaya başla301


mış. Olaya kısa bir süre sonra polis, idari ve adli organlar el koymuş ve ilgilerırn.eye başlamış. Fakat çoban Türkçe bilme­ diği içirı bu organıara derdini anlat!'ımamış, zaten göçebele­ rin bu hareketlerine kızan idari makamlar da olayın üzerin­ de fazla durmamış. Ve şöförün ı 500-2000 lira tazminatla kurtulmasına karar vermişti. Fakat çoban yine dövünmesi­ ne devam etmekte hayvan cesetlerirıi birer birer kaldırarak hepsi içirı ayrı ayrı göz yaşı dökmekteydi. Sonradan anladı­ ğunıza göre o ölen hayvanlannda, yok olan servetinde değil­ dir. Onlann kötü bir şekilde ölümleri onu sarsmıştır. Çoban durmadan: - Onlar ne güzel hayvanlardı, onların doğumlannı da ben yaptırmıştırn. Yaylada ne güzel büyüyeceklerdi. Onlar benim canımdan bir parça idi. Onlar olmadan yaylaya git­ mek, yaylamak da bana haraindır. diye fevkalade engirı olan üzüntüsünü belirtiyordu. Bunun yanında kuzu sahiplerinin kendisini sorumlu kılacaklannı, kendisinden hesap sora­ caklarını hiç aklına getirmiyordu . (Anlatan: Ahlat'tan bir vatandaş, ı 965)

ÖRNEK 1 5 HAYVAN SEVGiSi

-

LAİK M!LAK

At ve katır göçebe yaşama vasıtalarının en Önemlilerin­ den biridir. Dikkatle bakılır ve göç dışında hiçbir faaliyette kullanılmaz. Göçebe, hayvanını para karşılığında olsa bile başkasına kiralamaz. Birgün, ( ı 964 yazı) Şeyh Selahattin'in oğlu Abidiri İnan, Ahlat ve Adileevaz Kaymakamlan ve bazı arkadaşlan Süphan Dağı'na çıkmak istiyorlar. Araba ile da­ ğın eteğirıe kadar geliyorlar. Orada Alikan Aşireti'nden 3540 çadırlık bir zama kori.aklamaktadır. Kıymakarnlar ve ar­ kadaşları yine dağın eteğinde kurulmuş Örengazi köyünde mala verirler. Ve köyün muhtannı, göçebe aşiretin zamasına gönderirler. Kaymakamların arzusu dağın yukansına doğru katırların sırtında tırmanmaktır. Muhtar zamaya vardığında çadırlarda hiçbir erkeği göremez. Orada kadınların yanına giderek Kaymakarnlarm geldiğini dağa çıkmak için katır is­ tediklerini, acele verilmesi gerektiğini bildiıir. Kadın hiç aralı olmaz. "Biz katırlanmızı yalnız göç sırasında yüklerimizi ta302


şımakta kullanırız. Başka zamanlar biz bile kullanmayız" der. Muhtar üstelerse de kadın hiç aldırmaz. Daha sonra muhtar köye gelerek durumu kaymakamlara bildirir. Ondan sonra çadıriara otoritesi çok fazla olan, Şeyh Selahattin'in oğlu Abidin İnan gider. Şeyh Selahattin'in oğlu olduğunu, dağa çıkmak istediğini, üç-dört katıra ihtiyacı olduğunu, bil­ dirir. Kadınlar yine aralı olmazlar. Şeyhin değil Veyselkara­ ni'nin oğlu olsan yine katırlanrnızı vermeyiz, derler. (Bu olay 1 965 Temmuz'unda Örengazi köyünde Muhtar Ahmet Ağa tarafından anlatıldı. Birkaç ay sonra aynı olay, olayın kahramanlanndan Ahlat Kaymakamı Mecit Sönmez (olayın anlatıldığı sırada Erzincan Vali Muavini) tarafından da doğrulandı.

303



KAYNAKLAR

A. KITAPLAR AClPAYAMU Orhan

Türkiye'de Doğumla liglll Adet ve, Inanmaların EtnoloJ ik Etüdü, Erzu­

ALAGÖZ Cemal Arif

Anadolu'da Yaylacılık, CHP Yayını,

rum 1 961

ARAS All

Konferanslar Seri 1 , Kitap, 25, Ankara 1 938 ' '

Güneydoğu Anadolu'da Arazi Mülki­ yet! ve Işletme Şekilleri, AÜZF Yayı­

nı, Ankara 1 956

ARDEL Ahmet ARlK Kemal Fikret AWAD, Mohamed

BARRINGER, Herbart R. BLANKTEN, George 1, VACH, Raymönd W.

BARTH, Fredrlck

BATU Selahattın BERKES Niyazi

Cilt 1, Kli­ matoloji, lüEF Yayını, lstanbul 1 961 Mukayeseli Toprak Reformu, Cilt 2, TODAIE, Ankara 1 961 Le Nomadisme Dans les Payz du Mo­ yen Orient UNESCO (RSZA)

: · Umumi Coğrafya Dersleri,

Social Chances In Developplng, Ar­ cas, Scherkman Publishing, Com­

pangy, Cambridge, Massachusetts, 1 965 Le Nomade Dans Le Montagnes et sur les Havtes Plateaux de Lasia de sud Ouet, UNESCO (RSZA) Doğu llleri Hayvancılığı, AÜVF Yayı­ nı, Ankara 1 953

BORAN Behlce

Bazı Ankara Köyleri Ozerlnde Bir Araştırma, DTCF Yayını, Ankara 1 942 Toplumsal Yapı Araştırmaları, DTCF

BOZARSLAN Mehmet Emin

Doğu'nun Sorunları, Toplum Yayınla­

Yayını, Ankara 1 945

-.

rı, Ankara 1 964

305


CHALCA YE Felicien CiLLOV HaiOk

Mülkiyelin Tarihi, Çev: Tu rgut AY­ TUG -R. Keleş, istanbul 1 954 Türkiye Ekonomisi, i ü i F Yayını, istan­ bul 1 962

ÇÖLAŞAN Nuran Emin

Türkiye iklimi, Ankara 1 960

ERGiN Muharrem

Dede Korkut Kitabı, TKAE Yayını, An­ kara 1 964 Klimatoloj i Tatb ikatı ve Türkiye'de iklim Şartları, iT Ü Yayı n ı , i stanbul 1 957 Hal Köyünün Etnolojik Tetkiki, DTCF Yay ı n ı , Ankara 1 96 1

ERDiNÇ Sırrı ERDENTUG Nermin

FINDIKOGLU Z. Fahri Fl RAT M. Şerif FREYER Hans

GELEN Arif

GOODE William F­ HATT, Paul K. GÖKBiLGiN Tayih M:

GÜNGÖR Kemal

106

içtimaiyat, 3. Cilt H ukuk Sosyolojisi, i F Yay ı n ı , istanbul 1 958 Doğu il ieri ve Varto Tarihi, MEB Ya­ yını, 2. Ba�kı, Ankara 1 96 1 Sosyolojiye Giri ş, Çev: Nermin Aba­ dan, 2. Baskı, SBF Yay ı n ı , Ankara 1 963 Köylerimiıle ilgili Bazı Araşt ırmala­ rın Özetleri, MEB, Eğitim Araşt ı rm aları ve Değerlendirme Merkezi, Ankara 1 962 Sosya l Bilimlerde Ara ştırma Metod­ ları, Çev: R. Keleş, Ankara 1 964, Sağ­ lık ve Sosyal Yard ım Bakanlığı Yay ı n ı Rumeli'de Yörükler, Tatarlar ve Eviad-ı Fatihan, iü EF Yay ı n ı , i stanbul 1 957 Cenubl Anadolu Yörüklerinin Etno­ Aiitropolojik Tetkiki, DTCF Yayını, Ankara 1 941


HARMANDALIOGLU (Halil Aytekin) HUTIEROTH Woltf Dietes

Doğuda Kıtlık Vardı, Toplum Yayınla­ rı, Ankara 1 965 Bergnomaden Und Yayla bauern lm Mitlleren Kurdisohen, Taurus, Mar­ burger Geographische Sohriften, Mar­ burg 1 959

IBNi Haldun

Mukaddime 1, Çev: Zakir Kadri Ugan, MEB Yayını, Ankara 1 954

KESLER G.

içtimaiyata Başlangıç, Çev: Z. F. Fın­ d ıkoğlu, IÜY, l stanbul 1 938 Tari h i ve Turistik Değerleriyle Siirt, Istanbul 1 966 Ereğli Ağır Sanayiden Önce Bir Sa­ h i l Kasabası, DPT Yayını, Ankara 1 964 Türkiye'de· Köy Enstütülerl, l mece Yayınları, Ankara 1 962

KILIÇCIOGLU KIRAY Mübeccel KRBY Fay

KIRZIOGLU Fahrettin M. KIRZIOGLU Fahrettin M. KRECH D.· CRUTCHFiED R.S. KONiNG Renfı

Kars Tarihi, Cilt 1 , l stanbul 1 963 Tarih Bakımından Kürtlerin Türklü­ ğü, Ankara 1 964 Sosyal Psikoloji, Çev: Erol G üngör, IÜ EF Yayını, lstanbul 1 965 . Geri Kalmış Denilen Alanların Sos­ yolojisine Giriş ve Sosyorojide Amp­ rik Araştırma Tekniklerine Giriş, lü ­ E F Yayını, l stanbul 1 958

MONTAIGNE Robert

· Çöl Medeniyet!, Çev: A. Yakal ıoğlu, MEB Yayını, lstanbu l 1 950

ORHONLU Cengiz

Osmanlı Imparatorluğunda Aşiretleri lsk�n Teşebbüsü (1691 -1 896), IÜ EF Yayı n ı, lstanbul 1 963 Idare Hukukunun Umumi Prensipleri 1, lü H FY, I stanbul 1 960

ONAR Sıddık Sami

307


ONUR Ayhan

TOrkiye'de Kar Yağışları va Yerde Kalma MOddetl Üzerinde Bir EtOd, DTCF Yayını, Ankara 1 954

ÖNGÖR Samf

Ortadoğu (Siyasi ve Iktisadi Coğraf­ ya), SBF Yayını, Ankara 1 96 1

P. Sorokln-A. Toymbe

Çev: Erdo�an Güçbilmez, SBF Yayını, Ankara 1 964

RADLOFF W.

Slblrya'dan, Çev: Ahmet Temir 1 MEB Yayını, Istanbul Kısım (x) 1 954 1 MEB Yayını, Istanbul Kısım (xx) 1 954 ll MEB Yayını, Istanbul Kısım (x) 1 956 ll MEB Yayını, Istanbul Kısım (xx) 1 957 Anadolu'da TOrk Aşlretlerl, I stanbul 1 960

REFIK Ahmet

·:

SARAÇOGLU HOseyln SARIBEYOGLU Mahmut

Doğu Anadolu, Cilt 1, I stanbul, 1 956 : Aşağı Murat Bölgesinin Beşeri Co{l­ rafyası, Istanbul 1 951 TOrkiye'nin Etnik BOnyesl, SBF, IV. Sınıf Için Teksir edilmiştir. 1 957-1 958 Milletierin Karakterleri, Çev: S. TI R­ YAKIOOLU, Varlık Yayınları, I stanbul 1 fl61 Koyuncuk ve Yapağı, EÜZF Yayını, lzmir 1 966

S ELEN Hamlt Sadl SIEGFIELD Andr� SÖN�EZ Reşit

·

ŞEREF Han

Şerefname, Bk. lA, Cilt VI, s. 1 0891 1 14

TANOGLU AII

NOfus ve Yerleşme, IO EF Yayını, Is­ tarbui 1 965 Sosyal AhlAk, LAik AhlAka Giriş 1, EF Yayını , lstanbul 1 960 Ört ve Adetler Sosyolojlsl &akımın· dan Sanat ve AhlAk, EF Yayını, Istan­ bul 1 958

TANYOL Cahlt TANYOL Cahlt

108

·


TOPÇUOG�U Hamlde TODAIE , TURAN Osman TURHAN Mümtaz

Hukuk Sosyolojisl Dersleri, AÜHF

Yayını, Ankara 1 963

Belediyeler El Kitabı, Ankara 1 963 Selçuklular Tarihi ve Türk-lslam Me­ denlyetl, TKAE Yayını, Ankara 1 966 Kültür Değlşmelerl, 2. Baskı, EF Ya­

yını, lstanbul 1 959 TOTENGiL Cavit Orhan T0RKDOGAN Orhan

Iktisadi ve Içtimal Bakımdan TOrki­ ye'nin Kara Yolları, Istanbul 1 961 Malakanlar Köyü Sosyal Organizas­ yonu, Basılmakta Olan Doktora Tezi,

Erzurum 1 962

T0RKAY Orhan

TOrkiye'de Nüfus Artışı ve Iktisadi Gelişme, Iş Bankası Yayını, Ankara .

1 962

Türkiye Anslklopedlal

Veyselkaranl, Cilt VI, Ankara 1 938

WLADIMIRTSOV BY.

Moğoların Içtimal Teşkilatı, (Moğol Göçebe Feodalizmi), Çev: A. inan, TTK Yayını, Ankara 1 944

XA VIER

De la Planie, Pamphylienne aurlaes Pi­ sidiens (Nomadisme et vie Paysanne) Librairie, Adrier Maisonnevre, Paris 1 958

Le Planhol

YALGIN All Rıza

Cenupta Türkmen Oymakları 1. lstanbul 1 931

IL Ankara 1 933

Yalgın All Rıza Yavuz FEHMI YASA lbrahlm YASA lbrahlm

lll. Ankara 1 933 . IV. Ankara 1 937 V. Ankara 1 937 Toroslarda Karatapeli Bölgesi, CHP

Yayını, Ankara 1 950 Şehlrclllk, SBF Yayını, Ankara 1 962 Slndel · Köyü, TODAIE Yayını, Ankara 1 960 Hasanoğlan Köyü, TODAIE Yayını, Ankara 1 955 309


YASA lbrahim YASA ibrahim YÜCE Turan Tufan

ZiMMERMAN

B.

Türkiye'de Kız Kaçırma Gelenekleri ve Bununla ilgili Bazı idari Mesele­ ler, TODA i E Yayını, Ankara 1 962 Ankara'da Gecekondu Aileleri, Sağ­ lık ve Sosyal Yard ım Bakanlığı, Ankara 1 966 Türk Hukukunda Yaylak ve Kışlak­ lar, Doğ u Anadolu'yu Kalkınd ırma Se­ minerine Sunulmuş Bir Rapordur, 7- 1 2 Kas ı m 1 966, Eri urum Yen i Sosyoloji Dersleri, Çev: Amuran Kurtkan, iF Yayını, i stanbul 1 964

MAKALELER

BENEDiCI Elizabeth BEZiRGAN Mustafa BORAN Behice BURKHAR HOFMEiSTER

Nomede, E. B val. 1 5, 1 963. s. 48048 1 Güneydoğu Ilçelerinden Pervari'de Asayişi Bozan Sebepler ve Çareleri, i . D . , Sayı 282, Ankara 1 963, s. 32-37 iş bölümü ve Kadının Sosyal Mevkii, DTCF Dergisi, Cilt lll, Say ı 3, Ankara 1 945, s. 30 1 -3 1 0 Wesen und Erscheinu ngsformen der Transhumance, Zur Diskussian U mai­ nen Agrargeographischen Bergriff Sonderdruck aus "Erdkurde, Arachiv tür Wissenchaftliche feographie", Band XV, Lfg. 2, 1 961 Bonn

DANKER Bedriye

Güneydoğu Toroslarda Göçebelik (H utterroht'a göre), TCD, Yıl 1 6, Sayı 20, istanbu l 1 920, s. 1 36- 1 42

EBERHARD Von Wolfram

Nomades and Farmers Sout Eastern Turkey, Problems of Settlement, Ori­ ens, Voluma 6, Licden, E. 1. Erill, 1 953, s. 32-49 Types of Setllement In sout Eastren

EBERHARD Von Wolfram no


Turkey, Sociolog us, Vol 1 -4, 1 95 1 1 954, s . 49·64

ERÖZ Mehmet

Kürtlerin Menşei ve Türkmenlerin Kürtleşmesi, TH iAD Yayını, Seri A.

ERÖZ Mehmet

Türk Köy Sosyolojisi Meseleleri ve Yörük-Türkmen Köyleri, SK, 6 . Kitap,

Sayı 73, i stanbul 1 966

istanbul 1 966, s. 1 1 9-1 54

FENSKE Leo J. FRODiN F.

GÖKBiLGiN Tayyip M. GÖKALP Ziya

KELEŞ Ruşen

Doğu Anadolu'da Toprak ve insan,

TH iAD Yayını, Seri A, Sayı 79, i stanbul 1 966, (Ayrı Bas ım) Nevere Kultur Geographirche Wankun­ ger i m der Ostlichen, Turkei, Sonderc· du ruck Aus Der "Zeitschrift Der Ges­ sellechoft fur Erdku nde Zu r", Berlin 1 949, Nr. 1 /2, s. 1 -20

Çingeneler, iA. Cilt 3, ME Bası mevi,

istanbul 1 945, s. 429·426 Kürt Aşiretleri, Barış Dü nyas ı , Sayı 1 3, Nisan 1 963, s. 241 -243

Türkiye'de Bölgeler Arası Dengesiz­ likler 7, i SHK, SBF Yay ı n ı , s. 1 -44, Ankara 1 964

KIRZIOGLU M. Fahrettin KIRA Y Mübeccel KÖPRÜLÜ Fuat

Kürtlerin Kökü, Türk Kültürü, Sayı 6, Nisan 1 963, TKAE;, Ankara istihlak Normları, Planlama, 3 DPTD, Ankara 1 963, s.1 1 4-1 22 Osmanlı imparatorluğunun Etnik Menşei Meselesi, Belleten, Cil! 7, Sa­ yı 28, Ankara 1 943, s. 2 1 9-3 1 3

MiLLS C. Wright

Toplumsal Tabakalaşma Sosyoloji­ si, Çev: Ö . Ozankaya, SBFD, Cil! 1 9,

MiNNORSKY

Kürtler, iA., Cilt VI, s . 1 089-1 1 1 4, i s­

S. 3-4, Ankara 1 965, s. 1 25- 1 42 tanbul 1 955

311


MUHSAN H. V.

La Sedentarlsatlon . Des Bedoulns en lsrael, RISS, UNESCO

OKYAR Osman

Doğu Anadolu'nun Kalkınmasında Metot, 8. ISHK, SBF Yayını , Ankara

ORIENT (Paris)

ORIENT (Paris) ORIENT (Paris) ORIENT (Paris)

PAYASLIOGLU Arif

1 966, s.1 3-25 Le Probleme Kurde Dans Le · Press e Sovietigue et Americaine, Sayı 26, 1 963 La Natıon Kurda et L'Article, 2'de la Constitution lrakienne, Sayı 1 7, 1 961 Notes Sur le Congres de la Jeunesse Kurda, Sayı 1 5, 1 960 L' Activite de Laccosiatıon des Etudian­ tes Kurdes, en Aurope, Sayı 15, 1 960 Sosyal Ilimlerde Tatbikata Yönelen Araştırmalarla liglll Bazı Meseleler,

Ph�nlama, Cilt s. 92-98 STRAUSS Clavde Levi

1,

Sayı 1, Ankara 1 961 ,

Sosyal Yapı, Çev: Erdo!:jan Güçbil­

mez, SBFD, Cilt 20, S. 2, Ankara 1 965, s. 681 -713

SÜMER Faruk

XVI. Asırda Suriye v e Irak'ta Yaşa­ yan TOrk Aşiretlerine Umumi Bir Ba­ kış, IFM, Cilt 1 1 , No: 1-4, Istanbul

SÜMER Faruk

Osmanlı Devrinde Anadolu'da Yaşa­ yan Bazı Oçoklu Oğuz Boylarına Mensup Teşekküller, IFM, Cilt 1 1 , Sa­

1 949-1 950, s. 509-523

yı 1 -4, lstanbul 1 949-1950, s. 437-508 SÜMER Faruk

SÜMER Faruk SÜMER Faruk

112

Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun Tarihimizdeki Yeri, Türk Vurdu, Sayı

2 , Nisan 1 959 Avşarlara Dair, Fuat Köprülü Arma!:ja­ nı, lstanbul 1 953, s. 453-478 Bozuluş Hakkında, DTCFD, Cilt XII, Sayı 1, Ankara 1 949, s. 29-60


TANYOL C8hlt

THURNWALD R.

TUNÇDILEK Necdet

Baraklarda Örf ve Adet Araştırmala­ rı, SO., Sayı 7, Istanbul 1 952, s. 71 ·

1 08 Sayı 8, Istanbul 1 953, s. 1 26-1 35 Sayı 9, lstanbul 1 954, s. 67·9� NOMADE-ESS., Volumes XI-XII, MAC­ MILAN 1 957, s. 390·391 ; Nomede E.B, Vol 1 5, 1 963, s. 480-481

Türkiye'de Yayiaiar ve Yaylacılık, 10-

CED, Cilt 7, Sayı 1 4, lstanbul 1 964, s. 1 5·28

TÜRKDOGAN Orhan

Seçilmiş Bazı Şehirli ve Göçmen Zümrelerı Ozerlnc;te Sosyal Değişme Modelleri, IFM, Cilt 22, Sayı 3·4, Istan­

TÜRKDOGAN Orhan

Türkiye'de Doğum Kontrolü lle liglll Insan Faktörleri, I OIFM, Cilt 25, No:

TÜRKDOÖ�N Orhan .

Türkiye'de Köy SosyoloJislne Yar­ d ımcı Olması Bakımından Medikal SosoyoloJI Saha ve Problemleri,

bul 1 962, s. 1 40-163

1 -2, lstanbu1 1 966, s. 1 90-2 1 2

THIAD Yayını, Seri A, No: 79, Istanbul 1 966

UNESCO

Namada Et Nomadisme en Zone Arıde (RISS)

Xavler de Planhal

Geographie Politigue et Nomadisme en Anatolie RISS, Unesco

YASA lbrahlm

Taygeldi Ailesi, SBFD, Cilt XVII, No:

2, Ankara 1 963, s. 305-349

YASA lbrahlm

Örnek Olay Araştırmalarında, Göz­ lem ve Mülakat Metodlarının Öneml,

SBFD, Cilt XIV, Sayı 2·3, Ankara 1 959, s. 89-109 YASA lbrahlm

Köylarin SosyoloJik Bakımdan Ince­ lenmesinde Bazı Esaslar, SBFD, Cilt

XIV, Sayı

1,

Ankara 1 959; s. 1 46- 1 72

313


C.

DiGERLERi

a) Di E Yayınları

b) Ki BKEE

c) Haritalar

d) Gazeteler e) Röportaj

3 14

1 950-1 955- 1 960-1 965 Genel Nüfus Sayı mları , Zirai Bü nye ve istihsal 1 961 -1 962, ista­ tistikYıllığ ı 1 963 . Bitlis Mardin Diyarbakır Siirt 1 /200.000 Ölçekli Türkiye Topoğrafya Haritas ı , Bitlis ve Diyarbakır Paftaları Harita Genel Müdürlüğ ü , Ankara 1 946 ve 1 95 1 Mil liyet, 3-4 Mayıs 1 966 Cum huriyet, 1 6 Ocak 1 967 ERDOST Muzaffer, Şemdinli Röpor­ tajı, Yön, Sayı 1 78 vd.


SORU KAGIDI 1 AÇIKLAMA

*

1. Alikan Aşireti'nin sosyal yapısı konusunda bir araştı rma yapılmaktadır. 2. Araştı rmayı Atatürk Ü niversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Kürsüsü yaptırmaktad ır.

3. Araştırmanın amacı şudur: Göçebe aşiret toplu lu kları nda sosyal ya­ pıyı kavramak, sosyal değişme ve sosyal planlama konularına bilimsel yönden ışık tutmak, göçebe aşiretlerin yerleştirilmesi sorununda sosyal po­ litika amaçları nın toplan masına yard ı mcı olmak. Bu soru kağ ı d ı n ı n toplayacağı bilgiler bu amacı gerçekleştirmeye hiz­ met eder.

4. Yalnız aile reisieriyle konuşulacakt ı r. 5. Soru kağıtları bizzat tarafı m ız dan uygulanacak ve dold � rulacaktır. 6. Soru kağıd ında çok sayıda soru bulunduğu için, ilgili ki mse ile baş­ ka başka zamanlarda birden çok konuşmak faydal ıdır. Fakat konuşmalar arasında uzun süre bırakılmaması bilginin bütünlüğü bakım ı ndan iyi olur. 7. a, b, c, ç gibi şıklı sorularda yalnız birinci o lanı tercih değil, şıklar arası nda bir dereeelerne yapılması sağlanmalıd ı r.

8. i lginiz için teşekkür ed erim.

Göçebe aşiret toplumunun okuma-yazma durumu v e kültür seviyesi göz önü, ne alı narak soru kağıtlarının çok büyük bir kısmı taralımdan tatbik edilip dol­ durulmuştur. Bu arada isimleri daha önce belirtilen_ öğretmen arkadaşlar da yardım etmişlerdir. (AÇI KLAMA) onlara yol göstermek amacıyla yazı lmı ştır.

315


TANIM ve TAFUHÇE

1.

A. Adınız,soyadınız B. DoOum yeriniz, yaşın ız

2.

A. Hangi aşirettensiniz? B. EQer Alikan Aşireti'nden iseniz hangi kabiledensiniz? . 1 . Cudigan 2. Çengovan 3. Şehidan 4. Şehevan 5. Mehman 6. Birivan 7. Ozigan 8. Neciman C. Allkan Aşireti niçin bu şekilde kabllelere böiOnmOş, bu sek� isim Alikan'ın oğulları m ıdır?

3.

A. Mira kimdir? Nerede oturuyor? Yaşıyor mu? B. Alikan Mira soyundan gelen bir aşiret midir? C. Mira soyundan gelen başka aşiretler hangileridir?

4.

A. Alikan gibi Garsan, Duderan, Mehmediyan vs. de Mira soyundan gelmektedir. Fakat Gersan ve Mehmediyanla iyi geçindiğiniz hal­ de Duderanla ilişkileriniz iyi değildir. Bunun sebebi nedir? B. · Size göre Duderan mı, Alikan mı daha bOyük bir aşirettir? Hangisi a) Daha uygardır b) Daha zengindir c) Daha cesurdur d) Daha temizdir

5.

Mira soyundan gelmeyen diğer aşiretlerden hangilerini biliyorsunuz? Ortalama Konakladıkları Yerler Yerleşenler Nüfusları a) Sipkan b) Beritanlı c) Sürükanlı d) Şikak e) Şavak f) Doski

3 16


g) Saradost

h) Şeh Mustafa 1) Arguş

6.

A. 80-90 sene önce Sultan Abdülhamit Alikan Aşireti'ne de di�er aşiretlerle birlikte Kaymakamlık ve Alay Kumandanrıo ı yetkisi ver­ di. Alikan uzun süre bu görevde çalıştı. B. Daha sonra seferberiilde Alikan, Kotum bölgesinde bir alay ola­ rak Ruslara karşı savaştı , çok büyük başarılar kazandı. Siz bu olayları hatırlıyor musunuz? Ne zaman, nasıl oldu? Bütün bildiklerinizi aniatın ız. C. Sultan Abdülhamit bu alayları niçin kurdu, bilginiz var mı? D. Askerlik yaptınız mı, savaşa katıldınız mı, Alikan Arayı'nda siz de çalıştınız mı? O zaman Alikan Aşireti'nin kumandari ı kimdi? Buna ait hatıralarınızı ve büyüklerden duyduklarınızı aniatın ız.

7.

(Mira mir Alikan Vezir Duderan Saypir) diyorsunuz. Bunun anlamı nedir? Bu sözü niçin sık sık kullanıyorsu­ nuz?

8.

Abdülhamid'in kurdu�u bu alaylar, sonra kendi aralarında hır-gür etti­ ler, birbirlerine düştüler. Bu anlaşmazlıkların sebebi neydi?

9.

A. Aşiret yaz mevsimini hangi bölgelerde geçiriyor? a) Nemrut Yayiası b) Süphan Yayiası c) Düav Yayiası d) Kariz Yayiası e) Avabarhan Yayiası f) Kurtik Yayiası

g) Başka (Belirtiniz) B. Kış mevsiminde nerelere göç ediyorsunuz? a) Kozluk b) Beşiri . c) Silvan d) Kurtalan e) Batman f) Başka (Belirtiniz)

3 17


1 0.

A. H er sene ayn ı yerlere mi göç ediyorsunuz?

11.

A. KıŞlık yerlerden yazlık yerlere, yazlık yerlerden kışlık yerlere göç

1 . a) Evet b) Hayır 2. Niçin? B. Geçen sene hangi yaylada idiniz? Gelecek sen e hang i yayiaya gitmeyi düşünüyorsunuz?

ederken hangi yol boyunu izliyorsunuz? B. N erelerde konaklıyorsunuz? C. Daima ayn ı yolları mı izliyorsun uz, değişiklik de oluyor m u ?

1 2.

A.

a) Göç ortalama olarak kaç gün sürüyor? b) Konaklama yerlerinde kaç gün kal ın ıyor? c) Konaklam a yerlerinde çad ı r kuruluyor mu?

B. Yol boyunda yiyeceklerin ve diğer gereçlerin bütünlamesini nasıl yapıyorsunuz?

C. Göç kaç basamakta oluyor? Koyunlar, insanlar, gereçler vs.?

1 3.

A. Yayiaiardan kışlaklara, kışiakiardan yaylalara geçerken Silvan,

Beşiri: Bit lis, Baykan, Tatvan, Ahlat, Adilcavaz gibi şehirlerin için­ den mi geçersiniz, kıyısı ndan mı dolaş ı rsınız? 1 . a) Evet b) Hayır 2. Niçin? B. Eğer ad ı g eçen şehirlerden d e geçerseniz, bu g eçiş sırasında arasıra

a) b) c) d)

Şehirde kalm ak Alışveriş yapmak Ne var ne yok diye çevreye göz gezdirmek Kahve önünde oturup çay içmek vs. arzusunu duyar mısın ız, izah ediniz? C. Adı geçen şehirlerde tan ıd ıkları nız var m ı , onları da görmeye gi­ der misiniz ? D. Göç sırasında bilhassa şehirlerden geçerken (Baykan, Bitlis) hayvanl arın ız çalı n ıyar m u ? 1 4.

318

·

Göç s ırasında çoluk çocuk, kız kızan uzun süre yürüyorsunuz. Bu siz e bıkkınlık verm iyor mu? 1 . a) Evet b) Hayır 2. Niçin? ·


15.

Aşiret bir dağ veya bir yayiaya veya yayladan kışlık yerlere gitmeden önce nereye göçüleceğine kim karar veriyor?

a) Aşiret reisi b) Reis ve ileri gelenler c) Herkesin kanaatı al ı n ı r d) Başka (Belirtiniz)

1 6.

A. Bir dağ veya yayla kimler taraf ı ndan kiralanır? a) Aşiret reisi b) Reis ve ileri gelenler c) Başka (Belirtiniz) B. Kışlak'" yerler kimler tarafı ndan kiralanıyor?

1 7.

A. Bir dağ veya yayla nereden ve kimden kiralanıyor? a) Köy ortak mallarından b) Muhtar ve zengin köylü lerden

R

1 8.

c) Şehirde oturan zengin kimselerden d) Yöresel idarelerden e) Çiftçi Korumadan f) Başka (Belirtiniz) Kışlak yerler nereden ve kimden kiralan ıyor?

A. Bir dağ veya yaylayı kaç ay için kiralıyorsun uz? Bu parayı aşiret nas ı l sağl ıyor ve nasıl ödüyor?

B. Kışlak yerler ne kadar süre içinde kiralanıyor? 1 9.

A. Kiralanan dağ ve yaylalara kaç lira ödüyorsunuz? B. Kışlak yerlere ne kadar para ödüyorsunuz, bu para nas ı l sağla­ n ıp, nas ı l ödeniyor?

20.

A. Bir dağ veya yaylayı kiralarken göz önünde bulund urd uğunuz özellikler nelerdir? a) Ot durumu

b) Hayvan suyu durumu

c) Içme suyu durumu d) Çalı çırpı bulma imkanı e) Yayianın genişliği f) Yol durumu g) Başka (Belirtiniz) B. Kışlak yerleri kiralarken göz önünde bulundurduğunuz özellikler nelerdir? 3 19


21 .

A. Nemrut, Sütey, Süphan, Kariz, Düav, Zövaser gibi yayfalarda ko­

B. C.

D. E.

naklayabilmek için belirli bir kamu idaresine, özel kişilere, çiftçi korumaya vs. büyük paralar ödüyorsunuz, fakat Aveberhan Yayiası'na para ödenmiyor, orası koçerierin kendi malı m ıd ır? Ora.lı ne zamandan beri hangi aşiretlerindir? Aveberhan yayiaiarında konaklamak parasız olduğuna göre, ora­ ya pek çok aşiret gitml\'k isteyecektir. Gidecekler nasıf saptanı­ yor? Avaberhan'a Alikan Aşireti'nden başka aşiretler de gider mi? Avabarhan Yayiası'na Alikan Aşirati'nin hangi kabileleri daha çok gider? a) Cudigan b) Şehvan c) Şehidan ç) Çengovan d) Ozigan e) Neciman f) Mehman g) Birivan

22.

A. Mesela bir yaylayı uç ay iÇin kiraladınız, . sahibine üç aylık para

23.

Yayiaiar kiralanırken gerek çiftçi koruma ile gerek köylüler ile, veya şehirdeki ileri gelenlerle (a{Jalarla) tam anlamıyla bir tarımsal kira an­ laşması yapılmıyor. Di{Jer taraftan anlaşma daima sözlü yapılıyor. Bu bakımdan mahkemeler de sizin yayla anlaşmazlıklarımza bakmıyor. Halbuki, anlaşmanın bütün idareler tarafından göz önüne alınabilme­ si için tarımsal kira anlaşmasında bulunması şart olan bütün özellik· lerin yer alması yani yazılı olması, tarafların belirtilmesi, sürenin gös­ terilmesi, hangi sebeplerle anlaşmanın bozulacağı vs. gibi gösterilmesi şartt ı r. Böyle bir tarımsal kira anlaşması sizi çeşitli ida­ reler karşısında hukuken kuwetlendirecektir.

320

ödediniz. Fakat yaylada ot, üç aydan önce bitti . Veya ot bitmedi de başka bir sebeple (kan davası vs.) başka bir yayiaya göçrnek zorunda kaldınız. Geriye kalan bir aylık paranız ı,. yayla sahibin­ den geri alabilir misiniz? 1. a) Evet b) Hayır 2. Niçin? B. Mesela geçen sene Nemrut Yayiası'ndan en aşa!:jı 25 çadır, süre dolmadan ayrıldı. Bu çadırlar giderken, arta kalan para alındı mı?


Bu özellikler hakkında hiç düşündünüz mü, ne dersiniz? 24.

a) Da!) veya yayiaiarıo fiyatları arasında fark var mı? Bu fark

A.

neye göre saptan ıyor?

b) Kışlak yerlerin ara fiyatları arasındaki fark neye göre sap­

tanıyor?

B. Kiraladı!)ınız yayiaiar mevcut hayvanlar için kafi midir? 25.

A. Yaz1ık yerlerde, yani yaylalarda 35-45 çadır bir arada olduğu hal­

de kışın çok dai:)ılıyorsunuz, örneğin en fazla 7-8 çadır bir arada kalabiliyorsunuz, bunun sebebi nedir? B. Yazın köylere yakın olmayı hiç istemediğiniz halde, kışın tam ter­ sine köylere sokulmak istiyorsunuz niçin? NÜFUS

26.

Nüfusun uz ne kadardır?

Sayı: Yaşları:

.

Kız

Ana

Baba Torun Erkek Diğerleri Toplam

27:

Erkek ve kız çocuklarınızdan evli olanlar var mı? (Çadırları nerede­ dir?)

28.

Size göre son 1 5-20 yıl içinde aşiretin nüfusunda bir değişiklik oldu mu? 1 . a) Arttı b) Azaldı 2. N için MÜLKIYET

29.

A. Kaç tane çadırınız var? B. Sahip olduğunuz başka mal ve eşyalar nelerdir?

Isimleri

Sayıları

Kap-Kacak 30.

A. AşaQıdaki sayılan hayvanlardan sahip olduğunuz miktarları söy-

leyiniz: a) Koyun-Keçi b) At-Katır c) Eşek d) Köpek

·

321


B. Sahip olduğunuz başka h ayvanlar var m ı ? a) i n ek, Tavuk vs. 31 .

Gübreden laydalan ı r m ı s ı n ız? Yoksa dağlarda tepelerde m i kalır? 1 . a) Evet b) Hayır 2. N için?

32.

A. Aşiretin sürüleri belli çobanlar taralından mı, yoksa aileler taralından sıra ile m i otlat ılır? a) B e lli çobanlar vard ı r

b ) Sıra i le çobanlık yapılır c) Çoban dışardan kiralan ır d) Başka (Belirtiniz) B. Sürüden herhangi bir h ayvanı kurt yemesi veya çal ı nması g ibi durumlarda çobanın sorumluluğu ne kadardı r? 33.

Hayvancılık ve çobanlıktan başka hc;ı.ngi işlerle uğraşırsı nız? a) Nalbantlık b) Marangozluk c) Deri işleri d) Çad ır kilini vs. dokuma e) Keçe yapma . f) Çorap eldivan vs. örme g) Başka (Belirtiniz)

34.

A. Avcılık yapıyor m usunuz? B. Evet ise hangi hayvanları avlıyorsunuz?

35.

A. Keçe, kepenek yapmak sizin temel işlerin izden. Bunları nas ı l ya­ pıyorsunuz? Hangi gereçleri kullan ıyors unuz, aniatın ız? .

B. Keçeden yapılan ve çad ı r içinde kullan ılan çeşitli eşyalar nelerdir yatak, minder vs. 36.

Sütten yoğ urt, peynir, yağ gibi madde nas ı l yapılıyor? Bu iş sırasında hangi alet ve gereçler kullanı lıyor?

37.

Kumaşları ve ipleri boyamak için ne .gibi gereç kul lan ıyorsunuz? Bo­ yama işi kim tarafından, nas ı l yapılıyor?

38.

Başka faaliyetlerde kullanılan araç ve gereçler nelerdir? Isimleri Ne işe yarad ıkları

Te şi 3 22


39.

Aşirete son yıllarda yeni mallar girdi mi? I simleri

a)

b) c) d) e) f) g)

Ne zaman

Radyo Dikiş makinası Süt makinası Gazoca�r Naylon ayakkabı ve naylon çorap Plastik ve porselen kap-kacak Başka (Belirtiniz)

ÇADlR 40.

A. B. C. D.

41 .

A. Çad ır kurulmasında bir sıra gözetilir mi? ı . a) Evet

Çadırları kim dokur? Çad ır yapım ında hangi araç ve gereçler kullan ı lı r? Bir çadı r kaç yıl kullanılır? Niçin karadan başka bir renkte çad ır kullanm ıyorsunuz?

b) Hay ı r 2. Niçin B. Çad ırların sık, sık kurulmasında sebep nedir? C. Çad ırların büyüklü�ünün, d irek sayıs ı n ı n özel anlamı var m ı d ır? 42.

A. Çad ırları ne ile ısıtırsınız? a) Yaylada

b) Kışlakta c) Göç sırasında B. Çad ırı ne ile ışıklandırırsınız? a) Yaylakta b) Kışlakta c) Göç sırasında

43.

Herhangi bir m ı ntıkaya göçüldü�ü zaman çad ı rların kurulması veya sökülmesi işlerini kim yapar? a) Kadınlar b) Erkekler c) Her ikisi

323


44.

Bazı çadırlar köylerdeki köy odaları gibi belli görevler için kurulur mu? 1. a) Evet b) Hayır 2. Niçin

45.

Bir çadırda üç-dört aile bir arada kalıyor. Bu kadar kalabalık nüfusun tek bir çadır içinde kalması, a) Töre bakımından b) Dinsel �akımdan c) Sağlık bakımından d) Rahatça hareket edebilmek bakımından, birtakım engeller yaralmıyor mu? EKONOMIK DURUM-IŞ BÖLOMO, SOSYAL TABAKALAŞMA

a) Koyunu toptan olarak toptancıya satıyorsunuz. Bu satışta

46.

A.

47.

A. Koyu'ndan başka gelir kaynağınız var m ı?

koyunun tanesi ortalama kaça gidiyor? b} Kimlere toptan satıyorsunuz? B. Azar, azar da satıyor musunuz? At.ar azar kimlere satıyorsunuz? Yılda Elde Edilen Kilo Sayısı Süt ve yapınları Deri Yün El işleri e} Başka (Belirtiniz) B. Koyunları yılda kaç defa kırkıyorsunuz? C. Yılın kaç ayında peyn ir yapabiliyorsunuz? a) b) c) d)

48.

a) b)

c)

d) e)

f)

g) 324

Gelirinizi en çok hangi mallara ve nerelere harcıyorsunuz? Sarfedilen Para (TL) Yayla kirası Kışlak yerler kirası Zarar ziyan karşılığı Altın gümüş gibi süs araçları Erkek ve kaqın elbisesi, ayakkabı Evlenma için başlık parası Gaz, tuz, şeker gibi bakkaliye


h) 1) J)

Ilaç, doktor Alet-araç Başka (Belirtiniz)

49.

En zengin, en fakir ailenin kaç atı-katırı, kaç koyun-keçisi var� ır? En Zengin Orta Halli En Fakir At- Katır Koyun-Keçi

50.

Gelirinizden artırabiliyor musunuz, artırabiliyorsanız nerede saklıyorsunuz, artırmıyorsanız niçin?

51 .

A. Bir yılda devlete ne kadar vergi veriyorsunuz? B. Hayvan başı kaç liradır? c.

52.

Hayvan sayısını kim saptıyor?

A. Bankadan hiç borç aldınız mı? a) Evet

b) Hayır B. Evet ise:

a) b) c) d)

c.

Ne zaman? Kaç lira? Nasıl ödediniz? Işinize yaradı mı, hoşnut kaldınız mı? Hayır ise niçin almadınız?

53.

A. Günlük işlerde kadı nlar mı, erkekler mi daha çok çalışır? B. Erkekler hangi işleri, kadınlar hangi işleri yapar?

54.

Siz akşama kadar dinleniyor, yan gelip yatıyorsunuz; kadınlarınızın ise çalışmaktan canı çıkıyor. Niçin böyle bir dengesizlik var? Onların yaptıkları işin bir kısmını da siz yapsan ız nasıl olur? Çul çuval dokumak vs. ·

55.

A. Kimi vakit Beri (Süt sağılan yer) çadırlardan çok uzakta bulunu­

yor, kadınlar çok uzaklardan durikierine su koyup getiriyorlar. B. Kimi vakit çeşmeler de çokuzaklarda, Genco'nun zamasından iç­ me suyu sağlamak çok büyük bir dert. Kadınlar o pis, bulanık su­ yu alabilmek için bulak başında saatlerce bekliyorlar. C. Kimi vakit yaylafarda çalı-çırpı bulmak da zor. Kadınlar bunu sırt­ larında çok uzaklardan zor getiriyorlar. Şüphesiz ki bu işler ka­ dınlara çok sıkıntı veriyor. At veya tayınızdan bir tanesini hergün bu işe ayırsanız, kadınlar bu sıkıntıdan kurtulur. 325


a) B u daha iyi olmaz m ı ? · b) Yoksa hayvanlar kad ı nlardan daha m ı değerli? c) Hayvan ların sürüye katılmış olmaları ne dereceye kadar bir sebep teşkil ed�r? 56.

A. I ş böl üm ünde böyle bir dengesizl ik var ise de birçok işlerde ka­ d ı n ai le içinde son sözü söylemek, karar vermek hakkına sahip. B. Bunun için kadı nlar bu işleri sizin hiçbir baskın ı z olmadan kend i arzularıyla yapıyor. Siz ne d ersiniz?

57.

A. Çarşıda alış verişi kim yapıyor? a) Kadın b) Erkek c) Her ikisi

B. Koyun satışında pazarl ığı kim yapar?

58.

Kad ınlar d aha ziyade geniş elbiseler giyiyorlar. Birtakım elbise için kaç metre kumaş gereklidir?

59.

A. Aşiret bazı işleri birlikte yapar m ı ? l:fangi işleri?

60.

A. Aşiret içinde fakir olanlar var m ı , bunlara yard ı m ediliyor mu?

B. Aşiret içinde yerleşmiş yard ı m laşma gelenekleri var m ı d ı r? Anlatınız. kimler yard ı m ediyor? B. Aşiret içinde a) Sakatların b) Hastaların c) Yaşlı ların d) Çocuksuz olanları n d u rum ları nedir? C. Kocası askere gitmiş olan gelinierin durumu nedir? Bunlar kayın babas ının yan ı nda m ı , babasının çadı rı aynı zamada ise babası­ n ı n yanı nda m ı , kayın babası n ı n yan ı nda mı kal ı r?

DIŞARI iLE iLIŞKiLER, SiYASAL KANILAR 61.

Kanı v e bilgiler nasıl yayılır? a) Liderin kanısı esastır. b) Bağı msız kanı da gelişir. c) Başka (Belirtiniz)

62.

Bilgi ve haberleri a) Kim getiriyor?

326


b) Nereden getiriyor?

c) Aşirete nasıl duyuruluyor? d) Herkes nasıl bilgi sahibi oluyor? 63.

Jest ve işaretler neleri anlatıyor? (Araştırılacak)

64.

Yazın yakın kabileler birbirine gelip gidiyor. Böylece haberleşme sağlan ıyor. Kışın haberleşme nasıl sağlan ıyor?

65.

A. Çarapiara işlenen nakışların özel anlamları var mıd ır? B. Kad ınların başa bağlad ıkları tü lbentlerin özel anlam ları var m ıdır? C. a) Çarapiara işlenen nakışlar b) Erkeklerin başları na sard ıkları sarıklar c) Kad ınların başlarına bağlad ıkları tülbentler d) Diğer giyim kuşam özellikleri yalnız Alikan Aşireti'ne mi öz­ güdür? Yoksa diğer aşiretlerde aynı şekilde mi görülür, fark var m ı ? Ö rneğin çarş ıda pazarda gördüğünüz bir kim­ senin Alikan, Duderan veya Sickan olduğunu nasıl anlarsı­ nız?

66.

A. Bitlis, Tatvan, Ahlat gibi şehirlere ayda kaç defa gidip geliyorsu­ nuz? Şehirlerin isimleri

Ayda gidiş-geliş sayısı

B. Niçin gidiyorsunuz? 67.

68. 69.

Seyahatları ne ile yaparsı n ız? a) At-katır b) Otomobil c) Yürüyerek d) Başka (Belirtiniz) Tatvan ile sizin çad ırlar arasındaki uzaklık ne kadard ır? Bu mesafeyi ne kadar zamanda kat ediyorsunuz?

A. Kad ınlar çarşıya, pazara indikleri zaman, arda kalmaları gerekir­ se geceyi nerede geçirirler?

B. Erkekler nerede geçirirler? C. Şeh ire geliş gidişler yaz ın mı kışın mı daha çoktur? Niçin 70.

A. Sizde çoğu zaman saat bulun mad ığına göre zamanı nas ı l ölçer­ siniz?

B. Mektupları nerede kim postaya atar? C. Gelen mektuplar kimin aracılığı ile elinize geçer? 71 .

A. Köylijk yerlere gidip gelir m isiniz? 327


1 . a) Evet b) Hayır 2. Niçin B. Kasaba ve şehirlerle olan ilişkilerinizin sıkhi;jı nedi(? 72.

A. ·Devletten herhangi bir hizmet bekliyor musunuz?

a) Evet b) Hayır

B. Evet ise devlet sizin için hangi görevleri yaps ın?

C. Hayır ise niçin beklemiyorsunuz? 73.

A. Askerlij;jini yapan çocuklarınıza mektuplarını nasıl yazdırırsınız? B. Takvim nedir, ne işe yarar?

74.

A. Sizin devlete karşı ödeviniz nedir? B. Harpte göreviniz nedir?

75.

A.

a) Şeyh Sait isyanını, Dersim isyanını, Ağrı ve Zilan Deresi is-

yanların ı hatırlıyor musunuz?

b) Sebepleri c) Isyanlar nası l oldu?

B_ Jandarmadan hoşnut musunuz? 76.

A. Hükümet yetkilileriyle (vali, kaymakam, jandarma komutanı, bele­

n.

A.

diye vs. ilişkileriniz var m ı? B. Kişisel olarak mı başvurdunuz? Aracı var mıydı? C. Aracı kimdir? Şimdi nerede oturuyor?

B.

78.

a) b) c) d) c) a) b) c)

Seçim ne demektir ? Seçimlerde oy kullandınız mı? Kim geldi Ne dedi Ne seçtiniz Parti ne demektir? Kaç parti biliyorsunuz? Siz hangisindensiniz?

A. Size göre, aşağıdaki kimselerden hangisi daha büyük, daha fors-

ludur?

a) Çiftçi koruma başkanı b) Jandarma başçavuşu c) Milletvekili 328


d) Kaymakam e) Veteriner yönetmeni B. Yukardaki soruyu aşa!)ıdaki şıklar için tekrarlayı rı ız?

a) Alay komutanı b) Zeynel Abidin lnan

c) Ziya Şerefano!)lu d) Bitlis Valisi e) Paşo

f) Şeyh Molla Hazin 79.

a) Aşağıdaki devletlerden hangilerini biliyorsunuz? lşaretleyiniz. 1 . )talya 2. Amerika 3. Iran 4. Irak 5. Almanya 6. Pakistan 7. Rusya 8. Suriye b) Bu bilgileri nereden sağladınız? B. Aşağıdaki sayılan devlet ve şehirlerin nerede olduğunu biliyor­ musunuz? 1 . Ankara 2. Bağdat 3. Rusya 4. Amerika 5. Iran 6. Suriye 7. Istanbul

80.

Size göre aşağıdaki kimseler ne yapm ışlardır? a) Padişah b} Atatürk c) E.ırzani d) Koçere

81 .

Radyonuz var mı, en çok hangi istasyonları dinliyorsunuz? a) Tahran

A.

329


b) c) d) e) 82.

A.

Erivan Bağdat Ankara Van

a) Size göre Türkçe'nin mi, Kürtçe'nin mi öğrenilmesi daha

zordur? b) Türkçe mi, Kürtçe mi öğrenilmesi daha lüzumludur? B. Aşağ ıdaki d il lerden: Dünyada hangisi daha çok kullanıl maktadır? a) Türkçe b) Kürtçe c) i ngilizce

d) Fransızca e) Arapça 83.

Bu ned i r? (Bir d ış macu n u tüpü gösterilerek sorulacaktır)

84.

Bu nedir? (Bir kanaviçe parças ı göste rilerek sorulacaktı r)

85.

A. Bu nedir? (Bir fotoğraf gösterilerek sorulacakt ır) B. Birisi fotoğrafın ızı çekmek isterse, çekmesi için izin verir misiniz? Soy-sop EVLENME AiLE

86.

A. Çad ı nnızın sağındaki, solundaki, arkas ındaki, ön ündeki çadırlar­ da yaşayan larla akrabal ık durumunuz nedir?

B. Kabile içinde herkesi isimleri ile tanıyor musunuz? C. Kan akrabalığ ı sıkı olduğu halde evlenme yolu ile m eydana gelen

akrabal ık zay ıf. Ö rneğ in: yeni evlenenler gelenekierimize göre ' büyüklerin ellerini öperler. Sizde bu yok, niçin?

87.

Kad ınların gün lük hayatta, erkeklerle Ilişki kurmalan m ümkün mü­ dür? a) Bir sakı nca yoktur b) Ayıptır c) Sık, sık d) Seyrek e) Başka (Belirtiniz)

88.

Evlenme aşiret içinde m i olur, dışında m ı olur? a) Yalnız kendi kabilemizden

330


b) . Yalnız kendi aşiretimizden c) Başka aşiretlerden d) Köylerden e) Kasaba ve şehirlerden

f) Başka (Belirtiniz) 89.

A. Evlenmede s ıra güt me var m ıd ı r? (Açıklayı nız) a) Kim kimin le evlenmez, evle n me yasakları nelerdir? b) Hangi akrabaların çocukları birbirleriyle evlenebilirler?

. B. 90.

Görücülük için a) Kim ler

b) Nerede c) Nasıl ilişki kurarlar 9�.

A . Evlenmeden önce başlık alır mısınız? 1. a) Evet b) Hayır 2. Niçin B. Kızın zengin veya fakir olmasına göre, başlık parası da değişir mi?

92.

A.

a) Başlık kesme görücülük sırasında mı, yoksa sonra mı ya­

pılır? b) Başlık kesme görücülükten sonra yapılı rsa, görücülük baş­ lık kesme nişan, düğün gibi törenler aras ındaki süre ne ka­ dard ır? B. N iş an olarak neler takılır?

93.

A.

a) Nişandan önce b) Nişandan sonra gençler birbirleriyle görüşebilirler m i ?

B. Yoksa gençler birbirlerini görmeden m i, tanı madan m ı evlenirler? 94.

a) b) c)

d) e) f)

Başl ık parasından babası kızına neler yapar? isim leri Ortalama fiyatları Altın, gümüş Elbise Ayakkabı At-katı r, koyun H iç sarfedilm ez. Para babanın cebine g i rer Başka (Belirtiniz) 33 1


95.

A.

a) Oğlan tarafı geline ne gibi hediyeler alır? Ne zaman? b) Gelin tarafına da (kardeşler, ana, baba vs.) hediye alınır

mı?

B. Kız oğlana ve yakınlarına neler götürür? Bu hediyeleri kim ne za·

m an dağıtır?

96.

A. Niçin çok fazla başlık alıyorsun uz? Bu günah değil mi? B. Niçin gelin olacak kıza bu paradan çeyiz yapmıyorsunuz?

97.

Evlenma yaşı normal olarak kaçtır? a) Erkeklerde b) Kadınlarda

�8.

A.

B. 99.

a) Düğünfare katılma neden az oluyor? Neden çadırlardaki

bütün erkek ve kadınlar katılmıyor? Niçin diğer kabilelerdeki akraba ve büyükleri çağırmıyorsunuz?

iç güveyifiği var m ıdır? 1 . a) Evet b) Hayır 2. Niçin

1 00. Çok karılılık var mıdır? 1 . a) Evet b) Hayır 2. Niçin 1 0 1 . A. Dulkarılar ve kocalar var mıdır? Tekrar evlenmaleri zor mudur,

kolay m ıdır izah ediniz; B. Bunların toplumdaki statüleri nedir?

1 02. Boşanma olur mu? 1 . a) Evet b) Hayır 2. Niçin 1 03. Çocuğu olmayan ailelerin evlat edinmeleri mümkün müdür? 1. a) Evet b) Hayır 2. Niçin 1 04. A. Sizde baba öldüğü zaman, mirası nasıl dağıtılır? a) Karısına b) Büyük oğullarına 332


c) Küçük o�ullarına B.

Ne kadar mal gider? a) Evlenmiş kız eviatlara b) Erkek kardeşlerine c) Kız kardeşlerine d) Ana-babaya da gidermi? GIYIM KUŞAM, BESLENME, SACKlK DURUMU

1 05. A. Kadınların giyim kuşamlarını meydana getiren elbise, iç çamaşırı,

vs.'nin isimleri, niçin kullanıldıkları. Isimleri Niçin kullanıldıkları B. Erkeklerin giyim-kuşamlarını meydana getiren unsurların isimleri ve niçin kullanıldıkları? Isimleri Niçin kullanıldıkları

1 06. Giyima etki eden başlıca faktörler nelerdir? a) Prestij sağlama b) Güzellik sağlama c) Ucuzluk d) Rahatlık e) Başka (Belirtiniz) 1 07. A. Kadınlar elbiselerini çarşıda mı diktirirler, yoksa kendileri mi di­

karlar? B. Erkekler elbiselerini hazır mı satın alırlar, yoksa özel olarak terzi­ de mi yaptırırlar? C. Kadın ve erkek çamaşırları nasıl sağlanır? a) Biz dokuruz b) Çarşıdan satın alırız c) Başka (Belirtiniz)

1 08. A.

a) Günde kaç öğün yemek yiyorsunuz? b) Bu yemeklerde kullandığınız ana besin maddeleri neler­

dir?

1. Ekmek 2. Tuz

3. 4. 5. 6.

Şeker Peynir Kıyma · Başka (Belirtiniz) 333


B. Meyve, kök, mantar vs.den de faydalanıyor musunuz? 1. a) Evet b) Hayır 2. Hangilerinden? 1 09. A. Yiyecekler nasıl tem in ediliyor? a) Avcılıkla b) Toplamakla (kök, mantar vs. ) c ) Ü reterek (yağ, peynir vs.) d) Sat ı n alarak (çay, şeker vs.) e) Trampa ile (çeşitli bakkaliye) f) Başka (Belirtiniz) B. Kış yiyeceklerini nas ı l saklar ve depo edersiniz? a) Kavu rma b) Peyn ir vs. 1 1 O. A. Niçin çok sigara içiyorsunuz? B. Sigaradan başka içki kullan ı r mısınız? a) Rakı, şarap b) Şerbet c) Afyon d) Başka (Belirtiniz) C. Kad ı n ların da sigara içmesi ayıp değil mi? 1 1 1 . A. Hayvanların suyu nereden sağlanıyor? B. içme suyunu nereden sağl ıyorsunuz? C. Kaynaktan alınan suya içmeden herhangi bir işlem yapıyor mu­ sunuz? 1 1 2. A. Niçin h ala çukurları kazm ıyorsunuz? a) Tembellikten b) Devam l ı göz ettiğimiz için lüzumsuz c) Geleneklerimizde, töremizde yok d) Koku yapar e) Başka (Belirtiniz) B. H ala çukurları kazmaman ız a) Ahlak b) Dini e) Sağlık d) Çocuk terbiyesi bakımından sakıncalı değil m i ? 334


1 1 3. Kışın hayvanlarla bir arada kalıyorsunuz. Onlara bağımsız çad ır kur­ sanız, sağlık bakım ından daha iyi olmaz m ı ? 1 1 4.

1 1 5.

a) Neredeyıkanırsınız b) Kaç günde bir yıkan ı rsınız? c) Şehir hamarn iarı na gittiğiniz olur m u ? B . Kad ı nlar şehir hamarniarına gider m i ? 1 . a ) Evet b) Hayır 2. Niçin C. Kad ınların derede, yazıda vs. yıkanmaları biraz ayıp değilm i? A.

A. Çamaş ı rları: a) Nasıl yıkarsınız b) Nasıl kurutursun uz? B. Temizlik malzemesi olarak ne ku llanı rsı nız? a) Kil b) Sabun c)Başka (Belirtiniz)

1 1 6. A. Kaç g ünde bir traş ol ursunuz? B. Traş takımınııda aşağıdakilerden hangisi var? a) Traş sabunu b) Traş makinası c) Jilet d) Traş fırçası e) Traş tası f) Ayna g) Krem h) Kolanya ı) Tarak 1 1 7. Çad ırı nas ı l tem izliyorsu nuz? a) Süpürge kullan ırım b) Birkaç dal parçası bu işi görür c) Yatağ ı, yorgan ı, minderi üfler otururu m . d ) Başka (Belirtiniz) 1 1 8. A. Size göre hastal ık niçin olur? a) Allahtan gelir 335


b) Pislikten olur c) Gıdasızlıktan olur d) Başka (Belirtiniz) B. Size göre hastalıktan korunmak için ne yapmalı?

a) YiyeceQe, giyece!;je dikkat etmek b) Temiz olmak c) Nazari ık, muska, üfürük yapmak d) Başka (Belirtiniz) 1 1 9. A. Hastalandı!;jınız zaman doktora gider misiniz?

B. Sizin yaptı!;j ınız özel ilaçlar var mı? C. Hangisini üstün tutarsan ız? 1 20. A. H iç doktora, hastaneye gittiniz mi?

B. Şimdiye kadar hangi ilaçları kullandınız? C. Iyileşrnek için aşa!;jıdaki ilaçların hangisini kulanırsınız? a) Modern ilaçlar b) Ot, kök, yaprak gibi ilaçlar c) Muska, üfürük d) Başkd (belirtiniz) 1 21 . A. Şeyh, hoca tedavisi mi, doktor tedavisi mi daha iyidir?

B. Hangi hastalı!;jın iyileştirilmesinde doktor, hangisinde şeyhlere gi·

diyorsunuz? Dektorun Tedavisi Şeyh-Hoca Tedavisi C. Tedavisinde özel olarak sizin de usta oldu!;junuz, yani iyileşrnek için doktora, şeyhlere, hacılara başvurmadı!;jınız hastalıklar var mı? 1 22. A. En çok rastlanan kadın hastalıkları hangileridir?

a) El mayasuru b) Çocuksuzluk c) Başka (Belirtiniz) B. a) Insan ölümleri b) Çocuk ölümleri c) Hayvan ölümleri Kışın daha çoktur. Bunun so!;juktan ve bakımsızlıktan başka bir se· bebi var mıdır? ı 23.

336

Aşirette bulaşıcı insan hastalıkları var mı? a) Güzzam


b) Sıtma c) Trahom d) Tifo-Tifüs e) Başka (Belirtiniz) 1 24. Hayvanlarda en çok hangi hastalıklar görülüyor.

Kat ır At Koyun-Keçi 1 25. A. Hastalanan hayvanları, Veteriner'e götürür müsünüz? Yoksa

ilaçların ız var mı? B. Hangisini üstün tutarsınız? Niçin?

1 26. A. Koyunlarınıza sunni tohumlama yaptırdınız mı? B. Yapırmak ister misiniz? 1. a) Evet b) Hayır 2. Niçin RESMI OLMAYAN EÖITIM - DIN 1 27. Okuma yazma biliyor musunuz? 1 . a) Evet b) Hayır 2. Niçin (Evet ise nerede öğrendiniz?) 1 28. A. Okul olmadığına göre çocukların yetişmesi için ne gibi yollara

başvuruyorsun uz? B. Kuran okumasını öğretiyer musunuz?

1 29. Valinin her yıl çadırlarda açtığı okullar okuyan çocukların sayısını ar­

tırdı. Fakat kız çocuklarını okula göndermiyorsunuz. Bu okullara er­ kek öğretmenler gibi kadı n öğretmenler de gelse, kızlarınızı da gön­ derir misiniz? Gelmelerinde bir sakınca var mı?

130. A. Şimdiki Ahlat Bölge yatılı ilkokulunda okuyan çocuklarınızın oku­

masından hoşnut musunuz? 1. a) Evet b) Hayır B. Okuyan çocukların sizlere ileride ne gibi yardımları olabilir. Hiç düşündünüz mü? 337


1 31 . "Geççi, garaççie n abe han ım" d iyorsunuz. Halbuki geçen seneki Ah­ la! Kaymakam ı , şimdi Erzu rum Vali Muavini Mecit Bey bir Sipkan gö­ çeridir. Okumuş büyük bir adam olmuş. Diğer taraftan bizzat sizin aşiretten de okuyanlar var. Mesela, Sofi Gernil'in yeğeni Cezayi r E r­ zuru m'da, Hacı Mahmut'un oğlu Ferhan da Bitlis Lisesi'nde okuyor. Onlar da büyük adam olacaı<lar. Ayrıca göçerlerin çocukları Ahlat Yatılı i lkokul u'nda s ı n ıf birincisi ol uyorlar. Bu d urum karşısında niye bu sözü ku llan ıyorsunuz. Bence sizlerden okuyanlar olsa, çok büyük adamlar çıkar, siz ne dersiniz? 1 32. A. i slam ın beş şartını yerine getiriyor musunuz? 1 . Namaz kı lmak .2. Oruç 3. Zekat 4. Hac 5. Kelime-i şahadet B. Siz Şafii mezhebindensiniz. Size göre Hanililik ile Şalilik arasın­ da ne fark var? c: Aşi ret içinde dinsel görevi olan kişiler var m ı ? 1 33. Hicaza kaç kişi gitti, geldi? Kimler Ne zaman 1 34. Cin'e Peri'ye inan ıyor musunuz? Açıklay·ı nız? 1 35. A. Sizin için kutsal yerler neresidir? Veyselkarani, Şeyh Babo vs. B. Veyselkarani kimdir? 1 36. A. Bir kimse öldüğü zaman ne gibi tören yapıyorsunuz? B. Ö lülerinizi nereye göm üyorsunuz? a} Yazın b) Kışın c) Göç s ıras ı nda C. Mezarlıkları ara s ı ra ziyaret eder misiniz?

AŞiRET iDARESi-GÜVENLiK-AŞiRET AHLAKI 1 37. Aşireti kim ve nasıl idare ediyor? 1 38. Ö nceden reisin sözüne herkes sayg ı gösteriyordu, şimdi ise reis hiç d inlenmiyor. Sözüne kulak asılm ıyor. Bu şartlar altında sizi yine bir arada tutan, bir arada yaşamaya em reden ku rallar nelerdir? a) Gelenek, görenek, al ışkan lık 338


b) Soy, sop c) Dışarıya karşı kuvvetli olmak d) Başka (Belirtiniz) 1 39. A. Aşiret içinde en çok hangi suçlar işlenir?

Suçların Isimleri a) Küçük çapta da olsa bir aşiret mahkemesi var mı? b) Bu mahkemenin hakimleri kimlerdir? c) Yargılama nasıl yapılır?

B.

1 40. A. Kız kaçırma hadiseleri oluyor mu? Niçin, nasıl, izah ediniz. B. Kız nereden kaçı rı lıyor? a) Kendi aşiretimizden

b) Kendi kabilemizden c) Başka aşiretlerden d) Köylerden e) Başka (Belirtiniz) 141. A. Evlilik dışı münasebetler var mıdır? B. Bunlar toplumda nasıl karşılan ır? C. Cezası nedir? 1 42. A. Aşiret içinde hırsızlık olur mu? 1. a) Evet

b) Hayır 2. Niçin .

B. Aşiret üyelerinin köylerden vs. hırsızlık yaptı!)ı olur mu? 1. a) Evet

b) Hayır 2. Niçin C. Civar köylerin halkı sizin çadırdan hırsızlık yapar mı? 1 43. A. Sizlerde akrabalık bağı sıkı oldu!:'Ju halde niçin olur-olmaz mese­

lalerde sık, sık kavga ediyorsunuz?

B. Aşiret içinde birbirine dargın olan üyeler var mı? Dargınlı!:'Jın se­

bepleri nelerdir?

1 44. Size göre bir arada yaşamanızı sa!:'Jiayan, ta eskiden beri devamede­

gelen ve ahlaki saydı!:'Jınız gelenekler nelerdir?

1 45. A. Boş zamanlarınız olur mu? a) Evet 339


b) Hayır Evet ise 1 . Çadır içinde sohbet eder, şaka yaparım 2. Uyurum 3. Çeşitli işlerle u�raşırım 4. Şehirlere gider-gelirim(Bitlis,Tatvan, Silvan gibi) 5. Kumar oynarım 6. Başka (Belirtiniz) Hayır ise: Niçin yok? B. Kadınlar için boş zamanlarının varlı�ından bahsedilebilir mi? 1. a) Evet b) Hayır 2. Niçin C. Kışın boş zamanlar daha çok oluyor. Nasıl vakit geçiriyorsunuz? FOLKLOR 1 46. Bazı mühim atasözlerini ve anlamlarını söyleyiniz. 1 47. Şarkı, türkü a�ıt gibi falklor ürünleriniz hakkında bilgi veriniz.(Güfteler

aynen yazılacak)

1 48. Tanıdığınız duyduğunuz, şarkılarını dinlediğiniz aşıklar var m ıdır?

Bunlar hakkında bilgi veriniz.

1 49. En çok kullandığınız isimleri söyleyiniz.

a) Kadın isimleri b) Erkek isimleri 1 50. A. Kadınlar dü�ünlerde, bayramlarda özel olarak ne gibi süs gereç­

leri kullanırlar? B. Erkekler nasıl süslenirler?

1 51. A.

a) Doğan çocuk ne ile beslenir? b) Neredeyatırılır?

c) Ne zamana kadar süt emer? B. Doğuma ait özel gelenekleriniz var m ı , neler? C. Beşik, salıncak kullanır mısınız? D. Çocuk a) Kaç yaşında sünnet edilir? b) Kim sünnet eder? c) Sünnet için özel gelenekleriniz var mı? 340


GENEL SORULAR 1 52. Yerleşik bir aşiret olmayı düşünüyor musunuz? Bu arzuyu duyuyor

musunuz? Izah ediniz.

1 53. Yaylalarda konaklamak için çok paralar ödüyorsunuz. Siirt, Diyarba­

kır taraflarında daha da artıyor. Siz çevreye ödediğiniz bu haraçlarla bir şehirde (Tatvan, Bitlis vs.) gayet kolay yerleşir, ev-bark sahibi olabilirsiniz. Niçin yerleşmiyar da hala sıkıntılı olan bu sanatı devam ettiriyorsun uz?

1 54. A. Son senelerde göçebe hayatını bırakarak köylük yerlere veya ka­

sabalara yerleşenler oldu mu? 1. a) Evet b) Hayır 2. Niçin B. Evet ise Kaç kişi Ne zaman Nerelere C. Yerleşenler hayatlarından hoşnut mu? 1. a) Evet b) Hayır 2. Niçin

1 55. A. Çadır hayatını bırakarak şehire yerleşenler orada iş bulabiliyor

mu, ne iş yapıyorlar?

B. Şehir hayatına uyamayan, tekrar çadıriara dönmek isteyenler var

mı?

1 56. A. Şehire yerleşenler ile haberleşmeyi nasıl sağlıyorsunuz? B. Şehire indiğiniz zaman onları ziyaret eder misiniz? C. Onlar da arasıra sizi ziyaret için yaylalara gelirler mi? 1 57. A. Şehire yerleşenler çadır haya_t ını n zorluklarından, şehir hayatının

iyiliklerinden bahsederek sizlerin de yerleşmenizi salık verirler mi? B. Siz de şehirde yaşamak ister misiniz? 1. a) Evet b) Hayır 2. Niçin?

1 58. Hükümet sizi belirli bir araziye yerleştirdiği zaman şimdiki gibi geniş

sürüler besieyebilir misiniz? 1 . a) Evet

34 1


b) Hayır 2. Niçin?

1 59. Aşiretteki iş-güç şekli ile A. Köylerdeki B. Kasabalardaki iş-güç şekli aras ında bir fark görüyor musunuz?

Izah ediniz. 1 60. A. Şimdiki durumunuzdan hoşnut musunuz? a) Evet b) Hayır B. Evet ise izah ediniz. C. Hoşnut değilseniz daha neler istiyorsunuz, belirtiniz.

142


SORUKAGIDI II AÇIKLAMA

1.

Alikan Aşiretinin sosyal yapısı kon usunda bir araştırma yapılmakta­ d ır.

2.

Araştırmayı Atatürk Ü niversitesi Fen-Edebiyat Fakü ltesi Sosyoloji kürsüsü yaptırmaktad ı r.

3.

Bu su al kağıdı şu bilgileri toplamak istemektedir. a) Göçer zam alarının civardaki köy toplulukları nın ve göç sı­ rası nda katedilen şehirlerin halklarını n göçerler hakkındaki bilgi ve kan ılarının saptanmas ı , b ) Göçer karakterlerinin v e göçer yaşayışı nın bu topluluklar üzerindeki, sosyal; ekonomik ve psikolojik etkilerinin ölçül­ mesi.

4.

Soru kağ ıdında her ne kadar "Göç.e rler" gibi genel deyim kullan ı l m ış ise de bilgilerin Alikan Aşireti'ne ait olması çok önemlidir.

5.

i lginiz için teşekkür ederiz.

1.

A. Size göre göçer kimdir? B. Köylülerle olan farkları nedir?

2.

A. Göçerler şehrinizden ne zaman geçiyorlar? a) Baharda ne zaman b) Güzün ne zaman B. Şehirden geçişleri sırasında şehirde ne gibi değişiklikler olur? a) Trafikte b) Alı ş-verişte c) Sokaklarda, çarş ıda, pazarda d) Güvenlikte e) Başka (Belirtiniz) C. Göçleri normal olarak ne kadar sü rüyor? Ö rneğin sizin şeh ir çev­

t

resinde kaç gün kalıyorlar? 343


3.

Bahar başlarında göçerlerin kuzey yayiaiarma göçmesi veya güz sonlarında yayiaiardan ovalara do!:)ru inmeleri bazı işlerinize başlan­ gıç olur mu? Göçler size bazı işlere başlamanı zı hatırlatır m ı ? Veya bazı mevsimlik işlere (baQ-bahçe) başlamanız için göçerlerin geçme­ sini bekler misiniz?

4.

A. Göçerler nerelerde konaklarlar? a) (Baykan, Bitlis, Tatvan, Ahlat, Adileevaz vs.'de sorulacak)

Bahar başlarında buralara gelen göçerler, nerelerden gelirler, geldikleri yerde evleri, köyleri vs. var mıdır? b) (Kozluk, Garzan, Beşiri, Silvan vs.'de sorulacak) Kış başlarında buralara gelen göçerler yazı nerelerde geçiriyorlar? B. Konakladıkları yerlerde de ne gibi özellikler ararlar? c. Konakladıkları yerleri nasıl sağlarlar? 5.

A. Göçerlerin size ekonomik bakımından bir yardımı oluyor mu? Me-

sela, yediğiniz peyniri ,nereden ve kaça temin ediyorsunuz?

B. Göçerlerin geçim kaynağı nedir? c.

6.

Size göre çevrenizde tüketilen peynirin ne kadarı göçer peyniridir?

A. H er aşiretin her kabilenin bir reisi vardır. Bu reisin görevi nedir? B. Aşiret, Kabile, Zama nedir? Aralarında ne gibi farklar vardır?

B unların nüfusu ne kadardır? Şehrinizden geçen aşiretlerin isimlerini söyleyin iz? D. a) Alikan Aşireti'ni biliyor musunuz? b) Bu aşireti diğerlerinden ayıran özellikler nelerdir? c) Bu aşiret nerelerde koni:iklar? d) Ortalama ne kadar n üfusu vardır? e) Aşiretlerin kabileleri de vardır. Mesela siz Alikan Aşireti'nin kabilelerini biliyor musunuz?

c.

7.

A. Göçerler gerek bahar başlarında yaylalara, gerek kış başlarında

kışlak yerlere göÇerken, gerek konaklama yerlerinde hep birlikte hareket ediyorlar. Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz? B. Göçerleri n: a) Evlenma adetleri b) Okuma yazma durumları c) Temizlik durumları d) Size göre belirtilmesi luzumlu olan diğer özellikleri hakkında bilgi verir misiniz?

344


8.

Göçerler göçleri sırasında çoluk-çocuk, kız-kızan, genç, ihtiyar hep yürüyorlar. Karda ya�murda, çamurda çok perişanlık çekiyorlar, on­ ların bu hallerine ara sıra üzüldü�ünüz olur mu? Niçin?

9.

A. Göçerlerin şehirde akrabaları var mı? B. Bazen şehire alış-verişe gelen kadınlar veya erkekler işlerinin

çokluğu veya gidilecek yollarının uzunluğu yüzünden geceyi şe­ hirde veya şehrin dışında ıssız bir yerde geçirmek zorunda kalı­ yorlar. Siz böyle bir gruba hiç rastladınız mı? Nasıl vakit geçiri­ yorlar? C. Alış verişleri sırasında ne alır ne satarlar? D. Alış verişleri dikkate değer özellikleri var m ıdır? 10.

Bu seneki milletvekilleri seçiminde Nemrut, Süphan gibi yaylalara gelen göçebeler hep AP'ye oy verdiler, size göre bunun sebebi nedir? ·

11.

A. a) Size göre devlet göçerler için n e gibi hizmetler yapsın? Ö ne­

mine göre sırasıyla yazınız.

1. 2. 3. 4. B. Devlet göçebeleri yerleştirmeye çalışan bu politika karşısında

acaba ne gibi tutumları olur?

1 2.

Göçerlerin çevreye zararları dokunur mu? H ırsızlık yaparlar mı?

1 3.

Göçerlerden hoşnut musunuz? 1. a) Evet b) Hayır 2. Niçin (AŞAGIDAKI SUALLER YALNlZ KONAKLAMA YERLERININ ÇEVRESINDEKI KÖYLERDE SORULACAKTlR)

AHLAT-TATVAN SILVAN

( Sor, Cemalettin, Hubik vs.) (Teygut, Saygut, Boryan vs.) (Helin (Yuva), Malabadi, Babudin, Dirik vs)

345


AHLAT- TATVAN'da sorulacak 1 4.

A. Bahar başları nda göçerler sizin yaylalara geliyorlar 4-5 ay kal ıyorlar y aylaların ızdan faydalan ıyorlar a) Buraya nerede� geliyorlar? b) Sizin yayiaiarı daha ziyade hangi göçebelere kiralıyor? c) Göçebelere yaylaları nızı ne gibi işlem neticesinde kiralı­ yorsu nuz? d) Kiralama karşısında kim , ne kadar para alıyor? e) Göçebelerin sizin arazilerinizin çevresinde yay ılmasından hoşnut musun uz? 1 . a) Evet b) Hayır 2. Niçin?

SilVAN'da SORULACAK

B. Kış başlarında göçebeler sizin köylerin çevresine gelip çad ır ku­ ruyorlar. Kışı sizinle beraber geçiriyorlar. a) Buraya nereden ge liyorlar? b) Göçebelere bu yerleri n e . gibi bir işlem neticesinde kiral ı­ yorsunuz? c) Kiralama son unda kim, kaç para alıyor? d) Sizin köyün çevresi ne daha ziyade hangi aşiret, hangi ka­ bile gel ir?

e) Her sene aynı, göçebeler mi gelir, değişiklik de olur mu?

f) Göçebelerin sizin arazilerin çevresinde konaklamas ından hoşnut musunuz? 1 . a) Evet b) Hayır 2. Niçin? 1 5.

A. Göçebelerle aranızda yayla anlaşmazlığı oluyor m u, niçin? B. Şimdiye kadar kaç defa oldu? C. Bu anlaşmazl ıkları kim çözd ü, mahkemeye d üştüğünüz oldu mu?

1 6.

A. Göçebelerle ne gibi il işkileriniz oluyor, onlarla komşuluk sağlıyor musunuz? B. Şimdiye kadar göçebelerden kız alıp verdiğiniz oldu mu? 1. a) Evet

346


b) Hayır 2. Niçin? C. Şimdiden sonra d üşünüyor musunuz?

·

1 7.

A. Göçebelerin hayvan otlatmaları s ı rasında meydana getirdikleri zararlardan başka zararları oluyor mu? Mesela h ırs ızl ık yaparlar mı? B. Siz onların sürülerinden veya çad ı rlarından h ı rs ızlık yapar m ısı­ nız?

1 8.

Size göre: a) Göçerler mi sizler mi daha zenginsiniz?

b) Göçerler mi sizler mi ahlaken daha üst ü nsü nüz? c) Göçerler mi sizler mi daha Müslüman kişilersiniz? d) Göçerler mi sizler mi daha uygar kişilersiniz? e) Göçerler mi sizler mi daha asil bir millettir?

f) Göçerlerin yaşaması m ı , sizin yaşamanız mı daha rahat­ tır?

1 9.

Bitlis Valisi son yıllarda Nemrut ve Süphan yayiaiarında göçebeler için açık hava dershaneleri açıyor, artık onlar da oku ma yazma öğre­ niyorlar. Ayrıca onların çocukları Ahlat Bölge Yatılı i lkokulu'nda sınıf birincisi oluyorlar, bu hadiseler hakkında siz ne düşünüyorsunuz?

347


DİZİ N ABADAN Nermin 1 86, 1 97, 237

BEZIRGAN Mustafa 1 26, 1 27

ABDÜLKADIR Geylani 232 .

BLANKTEN George 1. 53

AClPAYAMU Orhan 234

BORAN Behlce 50, 5 1 , 52, 1 36, 2 1 � . 240, 241

Ahlat Bölge Yatı lı Ilkokulu 234, 240, 294 AKTAN Reşat 28 ALAGÖZ Cemal Arif 38 ALDAN Mehmet 25 Anadolu'da yayiacı lık 38 ARAS All 1 1 6 Arazi Kanunu (1 858) 1 49 ARDEL Ahmet 78 ARlK Kemal Fikret 28, 1 55 ARlK Remzl Oğuz 2 1 8 ATATÜRK 243 AWAD Mohamed 40 AYlEKIN Halil 28 AYTUG Turgut 1 43 AZiZOGLU lskan 25 BAHAR Bedrl 25, 6 1 Baraklar 36 BARRiNGER Robert R. 53 BARKAN Ömer LOtfü 1 48 BATH Frederic 39 BATU Selahattin 75 BAYAT Osman 258 Berdel allesl 203, 229, 288 Beritan Aşlretl 1 50 BERKES Niyazi 49 348

BOZARSLAN Mehmet Emin 28, 1 1 6, 1 73 "Bölgelerarası Dengeslzllk" 27, 29 BüyOk Selçuklu Devleti 1 47 CHALLA YE Fellcien 1 43 CiLLOV Haluk 1 34, 1 37 CURUTCHFIELD R.S. 53 Çadır 1 0 1 , 1 07, 1 09, 1 1 1 , 1 44 Çaldıran Savaşı 1 47 çerçl 1 71 , 1 73 Çiftçi Koruma Örgütü 1 5 1 , 1 52, 1 55, 1 93 Çingeneler 35 ÇÖLAŞAN Ümran Emin 77, 78, 80 DARWiN 1 37 DENKER Bedriye 82 DOGAN Avnl 44 Doğu sorunu 22 DURKHEIM 49 DUVERGER Maurice 239 EBERHAR D Von Wolfram 40, 41


görücülük 287

ekoloji toplumsal- 52, 75, 1 1 3

GÜÇBILMEZ Erdoğan 1 07

fizlk- 52

GÜNDOGDU Osman 25, 61

Erdemli Kazası 38

GÜNGÖR Kemal 2 1 8, 258

ERDENTUG Nermln 1 88, 2 1 7, 2 1 8, 21 9, 234

GÜVENÇ Bozkurt 23

ERDOST Muzaffer 242 ERGiN Muharrem 266 ERINÇ Sırrı 77 Ermeniler 1 1 5

Gürsel Cemal 243

HACI Gerevan 26 Halk Tıbbı 296

ERÖZ Mehmet 34, 1 1 3

Hamidiye Alayları 43, 1 04, 1 1 4, 243

etnik kast 1 26

HARMANDALIOGLU 1 1 6 HATT P. 63

FINDIKOGLU Fahrl 1 87, 205

HOFMEISTER B urkhard 38, 39

FlRAT Şerif 22, 43, 1 1 4, 1 48

HUTTEROTH Wolf-Dieter 39, 40, 1 59, 1 60, 1 8 1

FREYER Hans 5 1 , 1 86, 1 97, 205, 214

Ib n-I Haldun 1 07, 264, 265, 268

FRITZ 44 FAODIN

J.

43

IGNECILER Abdullah Asım 25 iNAN Abdülkadir 46

GEBELOGLU Sami 25, 6 1

INÖNÜ lsmet 243

GELEN Arif 30

IZBIRAK Reşat 76

GERAY Cevat 25 GOODE W. 63

kadın otoritesi 292

Göçebe Kürt Aşiretleri 35, 36, 56

Kapalı ekonomi 1 70

göçebeler avcı- 41 toplayıcı- 41 tarımsal- 41 tlcaret- 41

Kamu hizmetleri 27 Keçecllik 42 KELEŞ Ruşen 25, 27 KESSLER G. 1 87 KILICOGLU Cumhur 233

Göçebe sosyal organisazyonu 1 94

KIRAY Mübeccel 20, 24, 25, 49, 54, 66, 1 36, 1 83, 207, 2 1 8, 223

GÖKALP Ziya 44, 1 1 4

KIRBY Fay 236

GÖKBILGIN Tayylp 35, 36

KIRZIOGLU Fahrettin 34, 1 1 4 34


r--

� s '·

�· ('

J

'-

'


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.