•
EKIM
İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır
BÜTÜN ÜLKELERiN İŞÇİLERİ BİRLEŞİN!
Sayı: 10 Temmuz 1988
REJiMiN A ÇMAZI VE SOSYAL-DEMOKRASi Türkiye büyüyor.
kapitalizmin
İşierin
iyi
açmazı
gitmedigi,
Nisan ayı içinde ticaret sicilinden
hükümet dışında, hemen tüm ser
"Şinasi Ertan kriz için konuştu:
maye çevreleri ve aniann sözcüleri
Sırada bir çok holding var." "Yusuf
tarafından
Özal:
yüksek
sesle
ilan
Kaç
firma
dökülür
ediliyor. Nereye gidildiginin tam
meyiz." "Ersin
kestirilemedigi, hükümetin insiya
firmaların ipi çekilsin."
idare etmeye çalıştığı söyleniyor. Türkiye yeniden derin bir iktisadi ve
Furyalı:
"Merkez göre,
yılı
ger çekten
indirilirse,
bankalar da işletmeler de kagıttan kaplanlar gibi yere serilir." "Türkiye gene 'kayıyor' mu?"
Cumhuriyet gazetesinin Haziran sayılannda ekonomi sayfasından
Bankası'nın
1987
bile
Güçsüz rekor."
rastgele
alınmış
bu
verilerine
başlıklar
Türkiye
kapitalizminin
"Protestolu senette
tifi yitirdiği, ekonomiyi günübirlik
"Prof. Gülten Kazgan: Enflasyon
%33 'e
kaydmı sildirdiler."
Ocak-Mayıs
haber
ve
daha derin bir ekonomik krize dogru
döneminde 491 milyar 315 milyon
yol
lira olan protestolu senet tutarı bu yıl
havasına girmeye başladıgmı açık seçik gösteriyor.
buna ragmen ekonomide durgunluk
%71.3 oranında artarak 841 milyar 461 miyon liraya ulaştı... 1987 yılında 1 tirilyon 464,9 milyon li
yeni boyutlar kazanıyor. Son ay
raya
senet
çekmeye başlıyor. Kuşkusuz buna,
larda yoğunlaşan "stagflasyon mu"
toplamının bu yıl sonuna kadar 2,5
kaçınılmaz olarak en büyüklerin,
siyasi
krize
mi
gidiyor
sorusu
soruluyor, cevap, çözüm aranıyor. Resmi verilere göre enflasyon %75'e Urmanmış bulunuyor; ama
ulaşan
protestolu
aldıgını,
piyasanın
panik
Kriz sadece küçükleri degil, büyük kapitalistleri de iflasın içine
tartışmalan bunu anlatıyor. Günlük
trilyon liraya ulaşması bekleniyor."
diger bazı büyükleri yutması veya
basının ekonomi sayfalan konkor
"Merkez Bankası aylık kayıt defter
büyük ölçüde ele geçirmesi, yani
senet protestolarmda
lerinin kalınlıklan 1000 sayfayı bu
sermaye n i n
rekor düzeyde artış, piyasada dur
lunca çareyi kayıt alt sınırını 1 mil
zileşmesi, tekelleşmenin artışı eşlik
gunluk haberleriyle dolu:
yon liraya çıkarmakta buldu."
dato, iflas,
"Konkordato ve iflaslar çığ gibi".
"Anadolu siparişleri iptal ediyor."
daha
da
merke
edecek. Nitekim ülkenin en büyük ve en güçlü tekellerinden biri olan İş
"Narin'e haciz furyası." "Ercan
"Piyasa koşullarının
ağırtaşması
Bankası
Holding beklemede." "Küçüklerde
nedeniyle
kapanıyor.
üzere, bankalar, Ercan Holding ve
konkordata ve işi bırakma furyası."
Doğulu tilccar batıya göçüyor."
"Firmalar
birden
işyerleri
'görünmez'
"Sıkışan piyasanın yeni buluşu:
toplulugu
başta
olmak
Narin Holding'e el koymak için harekete geçmiş bulunuyorlar. Bu
oluyor." " İflas ve hileli iflaslar
Ölmüş eşek fiyatı. Nakitte sıkışan
arada,
·piyasada kol geziyor."" İTO verile-
bir çok firma denize dilşen yılana
bölmünü
rine göre ... Geçen yıl 915 şirket
sarılır'sözünü doğrularcasına, elin
devletin
kapanmışken, bu yılın ilk beş aylık
deki malı büyük zarar ederek elden
kapitalist sınıf adına düzenleyici
çıkarıyor."
rolü
döneminde
bu
sayı 642
olarak
gerçekleşti... Bu yıl kepenk indiren
"Enflasyon
tehdit
de
se rmayenin
en
büyük
elinde tutan kapitalist ekonomiye zorunlu
müdahalesi,
olarak
artıyor;
ediyor."
sadece bu yıl 7 milyar 200 milyon
şirketler arasında iki holding de
"TÜSİAD:
ekonomik sorunların
dolar dış borç ödemek zorunda olan
bulunuyor. Toplam 1 milyar 12 mil
çözümünde öncelik enflasyona ve
hükümet. sıkı tedbirlere başvuruyor.
yon lira sermayeli Sar Holding ve
rilmeli." "Özal:
Almaş
Nisanında
Holding
İstanbul
Şubesi
yüzde
Enflasyon 1989 35'e
inecek."
Bir yandan, para ve krediyi kısarak, yüksek
faizle
iç
borçlanınayı
2 EKİM Sayı: 1 0
artırarak, üretimi, yatırımları, itha
bunu
latı kısarak ve zincirleme zamlarla iç
yönetememe krizi parti
gösteriyor.
Yıpranma
ve
içindeki
kaynakları ken-dinde toplayarak,
çelişkileri de artınyor. Özal'ın, son
öte yandan yeni dış borçlarla dış
kongrade yaptıkları yeni bir atakla
borç taksitlerini ödemeye çalışacak.
partını n
Bu tedbirler, kaçınılmaz olarak piyasada daralmaya
yol
açıyor,
"modern
burj uva"
SHP'yi,
muhtemel
bir alternatif
olarak dikkate almaya başladıgını gösteriyor. Sosyal-demokrasi kapitalizmin krizine çare bulabilir mi? Açlık
görünümünü bozabilecek faşist ve
sınırına
fanatik müslüman akımın sivrilmiş
emekçilerin durumunda, kapitalizm
kadar
itilen
işçi
ve
isimleri Taşar ve Keçeciler ile
çerçevesinde de olsa,
bankaları olmayan sanayiciler üre
anlaşmazlıga,
düzelme saglayabilir mi? Türkiye
stoklar
artıyor,
özellikle
de
hatta
çatışmaya
ciddi bir
timi sürdürmeleri ve aldıkları kre
girmesi hükümet partisinde bunalım
kapitalizminin
dileri geri ödemeleri için gerekli
yarattı. Taşar ve Keçeciler istifa
naklan gözönüne alındıgında bu
olan parayı bulamadıklarından güç
tehdidi savurdular.
sorulara
durumu
pozitif
cevap
ve
ola
vermek
olanaksızdır.
iflas
İşte tam bu noktada, sosyal de
giriyorlar. Ekonomik Panorama dergisinin 2 nolu
mokratlar ataga geçip, yüksek sesle
sayısında verdigi bilgilere göre, her
başladılar. Kamuoyu yoklamalan
kurallarıyla
ı00 liralık kredinin 57 lirası , her ı00
SHP 'nin birinci parti durumuna
kararındadır" deniliyor. Ekonomik hedefin ise, içi boş parlak sözlerden
duruma
düşüyor,
dahası
sürecine
iktidar
olmaktan
sözetmeye
Kurultay bilgirgesinde, "SHP ikti
darı demokrasiyi tüm kurum ve gerçekleştirme
liralık mevduatın Sı lirası, her ıoo
yükseldigini gösteriyordu. Ancak
liralık iç borçlanmanın 90 lirası
sermaye sınıfının istegi
Devlet Holding'e ait. Bu durumda,
hükümet olmak veya hükümette
sosyal adalete uygun dagılımını
TÜS İAD
kalmak
saglamak" oldugu söyleniyor.
üyesi
sanayici
ve
oldukça
hilafına
güçtü.
Ama
arındınldıgında,
"ulusal
gelirin
bankacıların geçen hafta yaptıkları
yıgınların
büyüdügünde,
Teorik olarak burjuva özgürlükler
bir toplantının ardından, kendilerini
onları yatıştırmak, kapitalist düzene
gerçekleştirilebilir. Ancak bu şarta
sıkıntıya sokan şeyin "devletin fi
dokunmaksızın
baglıdır; iktisadi koşulların bunun
nansman
oldugu"nu,
yöneltmek, bir süre oyalamale için
için elverişli olması gerekir. Zira,
sanayici- bankacı
sosyal-demokrat yedege (ya da sol
tersi durumda, burjuva özgürlükler
görünümlü
politikası
"devlete karşı
öfkesi
sahte
yollara
p artilere)
"düzen" ve "devlet" için tehlikeli
attıkları"ndan sözetmelerinin derna
ihtiyaç burjuva toplumun siyaset
olabilir; işçi sınıfı tarafından kapi
gojik ve propaganda yönü bir yana
yönetim geleneginden biri degil
talist sınıfa karşı etkili bir silaha
bırakılırsa, kapitalist sınıfın genel
miydi? Bir de onu rahatsız
dönüştürülebilir. Oysaki, Türkiye
çıkarları için devletin zorunlu ve
meyecek güvenilir bir ekip olursa
kapitalizminin
düzenleyici müdahalesinin tek tek
neden
burjuva özgürlükleri kaldıramıyor.
birleşik
cephesi
kapitalistlerin
yolunda
adım
çıkarlarına uyma
yabildigini ifade ediyor. Bunun bir diger anlamı da, kapital ist
sınıf
tarafından
hararetle
·
burjuva
sermayenin
et
kabul
yaşadıgı bunalım
edebilecegi bir alternafif olmasın?
İkinci, kapitalist toplum ve devlet
Sermaye çevreleri bu yönde egilim
sosyal-demokrasi
lerini, parti kurultayı öncesi kısmen
veridir;
belli
sürdürülmesi onun için her şeyden
etmişti.
Ve
kapitalistlere
biricik ve
öndedir. Bu yüzden, bu koşullarda,
"bizim
lanan reçetelerin artık iflas ettiginin
uyuyabilirsiniz" diye teminat veren
inişler ve çıkışlarta ama sürekli bir
ilanı ve sermayenin o dönemden
Baykal ekibi son kurultay la işbaşma
istikrarsızlık içinde olan, iktisadi
beri Özal ve ekibine verdigi siyasi
getirilince, burjuva basının önemli
temeli zayıf Türkiye kapitalizminin
kredinin yavaş yavaş geri alınmaya
bir bölümü güvenilir ve alternatif
bugünkü
başlanması oluyor.
bir SHP 'nin oluştugu fikrini yay
demokratların demokrasi, özgürlük
maya başladı.
vaadleri,
Öte yandan, daha 7 ay önce
Hemen
rahat
için
korunması
desteklenen ı980 'den beri uygu
yapılan seçimlerde en çok oyu alan
iktidarımızda
sistemin
ardından,
ABD büyükelçisi S trauz-Hupe parti
çerçevesinde, siyasal
sosyal
rejimde
bazı
önemsiz rötuşlar dışında, bir vaad
hükümet partisi yıgınlar nezdinde
merkezine
genel
olarak kalacaktır. Sosyal demokrat
hızla yıpranıyor, siyasi destegini
başkanı atlayarak!- Baykal'la 35
lar yürürlükteki siyasal rejimin te
yitiriyor. Güvenilirlikleri tartışmalı
dakika süren bir görüşme yaptı.
giderek
-ve
mel
kurumlarının
kılına
bile
Bütün bunlar, iç ve dış sermaye
dokunamazlar, palavraları bir yana
yoklamalarında ANAP'ın üçüncü
çevrelerinin, ı980'den beri estirilen
bırakılırsa, gerçekte buna niyetleri
parti
düşmes i ,
ekonomik ve siyasal terör altında
de yoktur. Başka ülkelerin deneyleri
başbakanın, bakanların, valilerin
bunalarak yeniden sola kayan kitle
bir yana, daha uzak olmayan bir
şurada burada sık sık yuhalanması
leri etrafında toplamaya başlayan
geçmişte yaşanan Ecevit hükümeti
da
olsa ,
yapılan
durumuna
kam uoyu
Temmuz 1988 EKİM 3
tecrübesi bunun tarihi kanıtıdır. "Ekonomik kalkınma ve ulusal gelirin
sosyal
adalete
uygun
kısmakla mümkün olabilir. Oysa
Yığınlar için çekim merkezi ola
kapitalist sınıf ve devlet korkunç
bilecek
boyutlara varan iç ve dış borçlarını
olmadığına göre, sosyal-demarkasi
bir
sosyalist
alternatif
işçi ve emekçi yığınları bir kez daha
özetleneo
bile ödeyemez duruma gelmiştir.
program ise her burjuva partinin
Dolayısıyla, mevcut iktisadi durum
sahte umutlarla oyalama ve aldatma
ileri sürdügü türden içi boş bir me
ve Türkiye kapitalizminin dünya
olanağına
tindir.
emekçileri şimdiden boş umutlar ve
bölüşümü"
sözlerinde
olarak,
"emek",
kapitalist ekonomisindeki yeri ve
çıkarları"
vurgulan
olanaklan
Farklı
"çalışanların veriliyor.
Emek ve sermaye ekonomik bakımdan
uzlaşmaz
iki
kutup
nedeniyle,
sosyal-de
hayaller
sahiptir.
ve
İşçileri
ve
sosyal-demokrasinin
mokratlar, bazı önemsiz rötuşlar
onları bir kez daha mutlak bir şe
yayabilirler, ama ÖZal hükümetinin,
kilde hayal kırıklığına uğratacağı
uluslararası mali sermaye kurumlan
konusunda uyarmak, biricik gerçek
olduğuna ve toplam ulusal gelirde
tarafından
belirlenmiş,
bugünkü
alternatifın
olağandışı bir artış sağlamak için
ekonomik politikasının
çerçeve
konusunda aydınlatmak görevi ise
sosyalizmin
olduğu
sosyal
mucize
sinin dışına isteseler de çıkamazlar.
komünistlereve sınıf bilinçli işçilere
yaratamayacaklarına -ve böyle bir
O halde onların gerçekte oyna
düşüyor. Bunu yaptıklan ölçüde,
reçeteleri olmadığına- göre, mevcut
yabilecekleri tek bir rol kalıyor: Ka
yığınların
ul usal
pitalizmin
kırıklığını
demokratlar
gelirin
bir
bö lüşümünde,
yoksulluğa
ve
açlık
gelecekteki sosyalizm
işçilerin ve emekçilerin payında az
smınna iuigi işçileri ve emekçileri
devrimci
çok ciddi bir artış, kapitalistlerin ve
sahte umutlarla bir kere daha aldat
bileceklerdir.
kapitalist
mak, oyalamaktır.
devletin
karlarını
enerjiye
h ayal
yönünde
dönüştüre
EKİM
ABD Körfez'de korsanlığı sürdürüyor. Körfez'de üstlenmiş ABD savaş gemilerinin bir İran yolcu uçağını
gözlemcilerin de belirttiği gibi, bu ışı
başlatan,
sürdüren
Patranunu incitmemeye büyük
ve
özen gösteren T.C. Hükümeti de,
Irak'ın
yaptığı açıklamada "yanlış bir de
yolaçan eylemi çagdaş korsanlığın
yanında yer almazdı. Zorbalıkta,
ğerlendirme sonucu meydana gelen
yeni bir ömegi oldu.
küstahlıkta sınır tanımayan Ameri
müessif bir hadise" diyerek, aleni bir
kan
cinayeti teıiıize çıkarma onursuzlu
düşürerek
290 sivilin ölümüne
ABD, kapitalist dünyanın jandar
sürdürmekte
emperyalizmi
ması bu aşağılık devletin yetkilileri,
orada
üstüne
çıkarlarının,
üstlük
bu
açık
cinayeti
çıkan
olan
hiç
kapitalist
dünyanın
petrolün,
"savunma" "meşru m üruifa", "po
uşakça
tansiyel bir saldırıya karşı kendini
jandarmalığını yapıyor
koruma" olarak nitelediler. Birçok
şüphesiz
bağlı
gerici
rejimierin
1 983 'te, casusluk yapugı
Batılı kapitalist devletin yetkilileri
gerekçesiyle
de benzeri açıklamalar yapular.
tarafından bir Güney Kore yolcu
ABD Körfez'de ne arıyor, neyin
uçağının
Sovyetler
düşürülmesi
B irliği üzerine
savunmasını yapıyor? Kendisine ait
korkunç bir gürültü koparan ve
olmayan uzak topraklarda ve de
kendi kamuoylaona aylarca bu olayı kapitalist
nizlerde ABD silahlı kuvvetlerinin
tartıştıran
işi ne? Amerikan emperyalizminin
şefleri, alay ederresine cinayeti bir
dünyanın
savaş
"savunma" eylemi olarak açıklama
nedeniyle tarafsız ülkelerin gemiler
gücünü nereden buluyorlar? Ne
inin bombalandığını ileri sürerek,
yazık ki, bunu, önemli bir kesimini
yetkilileri
Körfez 'deki
uluslararası sularda geçiş serbest
düşünce
tiğini
laşurdıkları, bencil, çıkarcı burjuva
korumak
ıçın
orada
bakımından
olduklannı söylüyorlar. Oysa bu
ideolojiyle
düpedüz yalandır, iki yüzlülüktür.
kamuoyuna
Öyle
rahatlıgıyla yapıyorlar.
olsaydı,
bütün
tarafsız
aptal
donattıkları sahip
ğunu paylaştı.
kendisine
bir
olmanın
Okuyucu/ara Bu sayıdan itibaren yeni bir dizgi pikaj tekniğine geçi yoruz. Sevinç/iyiz. Bugüne kadar geri bir teknikle en iyisini yapmaya çalıştık. Bundan sonra biçim bakımından giderek daha güzel bir Ekim sun maya çalışacagız. Bu tamamen Ekim oku-yucularının maddi deste giy/e gerçekleştirildi. Teşekkür/er. Ekim ancak okuyucularının her bakımdan katkısı ile geliştiri/ip güçlendirilebilir. Daha çok destek, daha çok yazı, daha çok mektup!
EKİM
4 EKİM Sayı: 10
Direnişler devaın ediyor Ekim 'in yaygınlaşan
geçen
açılışı ile birlikte, yasalann yeniden
s ayısında
direnişiere
görüşülmesi için etkin eylemiere giri
işaret
şeceklerini açıkladılar.
edilerek şunlar söylenmişti: "Şunun
Haziran "ayı, sadece başarıyla
iyi kavranması ve hep gözönünde bulundurulması gerekiyor. İşçi sınıfı saflarındaki kaynaşma kısmi, yöresel ya da sektörel degil, geneldir. Hoşnutsuzluk ve hareketlilik ülke çapındadır. Buzdagının görünen kısmı sürekli yer degiştiriyor. Dün öne çıkan metal, lastik, deri, kimya işçileriydi. Bugün petrol, kimya, kömür, belediye işçi/eridir. Yarın başka kesimler, başka sektörler olacaktır. Fakat bu bizi görünenin, öne çıkanın, parlayanın ötesine bakmaktan , ötesini görmekten alıkoymamalıdır."
sonuçlanan
belediye
ve
petrol
işçilerinin direnişlerine sahne olmadı.
Yeni fabrika ve işkollarında direnişler
yapıldı.
Haziran ayı başında, Menemen
ovasında,
ll -60 yaş
işçilerinin
arası
günlük
tarım
ücretlerinin
artırılması talebinin karşılanmaması nedeniyle 3 günlük iş bırakma eylemi
gerçekleşti.
I 800 işçi,
direnişleri
sonucu işvereni dize getirdiler ve günlük ücretlerini 3000 liradan, 4500 liraya çıkarılmasını sagladılar.
Diger bir direniş, ay ortasında
Tügsaş'ta
Yasadışı direnişler, degişik iş
gerçekleşti.
7000 işçi,
kaHarına da sıçrayarak Haziran ayı
Tügsaş'a baglı Kütahya, Samsun,
direnişi özellikle etkili oldu. Büyük
önceden
Gemlik
boyunca sürdü. Belediye işçilerinin
ve
Elazıg
işyerlerinde,
verilece�i
söylenen
ek
zamının verilmemesini protesto et
şehirlerde, sokaklarda çöp yıgınları
işçisi
ise,
sendikalaştıkları
gerekçesiyle
işten
atılan
arkadaşlarının işe alınmasını sagla
mak için pasif direnişe geçtiler.
Direniş dalgasına kaulan diger bir
işçi toplulugu ise, Kartal'daki Mefar
İlaç Fabrikası işçileriydi. 57 işçiden
sadece 34 'ünün erkek işçi oldugu bu
fabrikada,
işçiler
sendikalaşukları
gerekçesiyle işten aulan arkadaşlarını desteklemek
için
direniş
yaparak
üretimi aksatular. işverenin fabrikayı kapatması üzerine, işçiler toplu halde
işyerinin
önüne
gelerek
alkışlarla
işvereni protesto ediyorlar. Her gün işçiler
polis
tarafından
dagıulmalarına ragmen, eylemlerini sürdüyorlar.
Diger
yanda n
sendika
bürokratlarının hükümetle anlaşarak
eylem kararlarını rafa kaldırmalarına tepkiler büyüyor, öfkeye dönüşüyor. Son zamanlarda sendika bürokratları,
Belediye
mek için direnişe geçtiler. Direniş,
için, çöp toplama işini özel bir fir
toplu halde viziteye çıkma gibi pasif
"hükümetin ilgisiz tavrı devam ederse , işçileri biz bile kontrol edemeyiz" gibi sözleri sık sık tekrar
gidişlerde
sonucu olarak, sendikaların İzmit ve
oluştu.
İstanbul
mesaiye kalmama, yemek boykotu,
Başkanı'nın, direnişi etkisizietirmek
biçimlerin yanısıra, işyerine geliş ve
maya vermesi etkili olmadı. Yaygın ve etkili eylemler, işverenin görüşme
masasına
oturmasını
sagladı.
toplu
yürüyüş
biçimlerle sürüyor. Bu
22
gibi
işçilerden
Gemlik işyerinde çalışan 350 işçinin
Haziranda üç büyük belediyede ön
lamaya başladılar. Bu öfkenin bir
Sakarya şubeleri, Türk-İş yönetimini
daha etkili tutum alması amacıyla
İzmir' deki
Bursa 'ya dogru yürüyüşe geçmesi
uyarmak ve iktidarın işçilere karşı
bürünen direnişler ise devam ediyor.
kilometre kadar yüründükten sonra
kararı aldılar. Yürüyüş başlamadan,
renişi ise, ay sonuna kadar sürdü.
parçalara ayrılarak otobüslere bin
anlaşma
saglandı.
anlaşmazlık
ve
çeşitli
üzerine jandarma mübahale etti ve bir
biçimlere
işçiler,
Petrol-İş'e baglı 6500 işçinin di
Burada
da
aturdılar. Türkiye Petrolleri'ne baglı işçilerin ücret ayarlamasıyla 3 yıldır
verilerneyen zorunda
hakları
kalındı.
verilmek
Mobil,
BP
ve
Shell'de çalışan 1 700 işçinin toplu sözleşme
dirilerek
direnişçiler,
kararlılıklarıyla işverene geri adım
uyuşmazlıgını
protesto
etmek için başlatukları direniş ise devam ediyor.
Diger yandan, son çıkarılan yasa ile,
grev hakkı gaspedilen petrol işçileri ise, direnişlerini yavaşlatarak da olsa
sürdürüyorlar. İşçiler, parlamentonun
ja ndarma
·
denetiminde
yerinden
eylem
uzaklaşurıldılar. Samsun'da ise, 500 işçi
vardiya
arabalarına
çıkışında
servis
binmeyerek
toplu
yürüyüşe geçtiler. İşçiler sıkı polis denetimi
altında
1
km
kadar
yürüdükten sonra dagıldılar.Son günlerde
direnişin
baş
gösterdigi
diger iş kollarından SEKA'da çehitli
işyerlerinden
sözleşme
1 0. 25 0 işçi toplu
görüşmelerinin
çıkınaza
girmesini demiryolu işçileri fazla mesaiterin kaldırılmasını protesto
için, Büyük Sürmene Oteli'nin, 280
tutumunu protesto etmek için yürüyüş izinsiz oldugu gerekçesi ile polis
tarafından engellendi,
6 sendikacı
gözaltına alındı. Sendikaların şube
"Türk- İ ş yönetimi ve başkanlar kurulu başta olmak üzere ülke genelinde tüm sendikacıları aktif eylemiere davet ediyoruz" dediler. yöneticileri,
Bugün genellikle geri biçimler ve çogunlukla ekonomik taleplerle de olsa işçi sınıfının eylemi ülke çapında genişliyor. İşçi sınıfı dün oldugu gibi, bugün de mücadelenin merkezinde ve
önünde yer alıyor.
Temmuz ı988 EKİM 5
Altınyıldız� da işçilerin devrimci insiyatifi Sendikaların bürokratik yapısı,
ÇAÖRI MEKTUBU
sendika bürokratlarının ihaneti ya da sorunlara ilgisizligi ile de birleşince, dogan boşlugu işçiler kendi insiyatif leriyle gidermeye çabalıyorlar. Bir çok
fabrikada
devrimci
ve
mücadeleci işçilerin girişimiyle işyeri ve fabrika komiteleri, eylem komitel eri
vb.
taban
örgütlenmelerine
gidiliyor. Böyle
b ir
örgütl enmeyi
gerçekleştiren fabrikalardan biri de
3500 işçinin çalıştıgı Altınyıldız. Altınyıldız
işçileri
giriştikleri
Şubat ayında
bir dizi eylemi işyeri
komite sinin sendikanın
insiyatifiyle
engellemesine
ve
ragmen
gerçekleştirmişlerdi. Keyfi prim ve ücret uygulamasına karşı yapılan toplantı ve başlatılan imza kampanyası, 6 gün devam eden bir yemek boykotoyla sürmüştü. Bu arada komite istemleri dile getiren
ı500 adet bildiri de dagıtmıştı. Bugünlerde ise Altınyıldız işçileri, yaklaşan toplu sözleşme döneminde etkin olabilmek için bu işçi komite sine bagh bir Toplu Iş Sözleşmesi Komisyonu oluşturdular. Toplu iş sözlemesine ilişkin önerileri ile bir likte bir
çagn mektubu yayınlayarak
kampanyası
imza
Degerli Arkadaşlar; Patronların aşırı kar hırsı, hayatı yaşanmayacak hale getirmiştir. İ htiyaç madde/erimize zam yapı/madıgı bir gün görebilmek mümkün degildir. Yaşayabilmek çok ciddi bir olay artık. Dün eşimizi de çalıştırarak geçinebiliyorduk, bugün çocuklarımızı da çalıştırmak zorundayız. Ücretlerimiz a/abi/digine düşük. Özellikle 1980'den sonra yapılan toplu iş sözleşmeleri ile alınan zamlar asgari ücreti geçmiyor. Yine, bu dönemki sosyal yardımların ciddi bir önemi yok (çocuk yardımı, kıdem teşvik ikramiyesi, yakacak yardımı vb. haklar artık yok gibi). Toplu iş sözleşmeleri, bir toplu satış belgesin den başka anlam taşımıyor. Maaşını bizden alan sendikacı/arımız, ancak patronlara karşı direndigimizi gördüklerinde, bizi engelieyebilmek için karşımıza çıkıyorlar. Sendikamız artık yok gibi... Arkadaşlar; Bugün bu sorunları yaşayan bizler, kendi mese/e/erimize, kendi ekmeg-
Altınyıldız Toplu İş Sözleşmesi Komisyonu Haziran 1988
başlattılar. ı ı
Haziranda bu sorunun tartışıldıgı bir toplantı
imize, kendi ge/ecegimize sahip çıkmak durumundayız. Önümüzdeki dönemde yap ı lacak toplu iş sözleşmesinde daha ciddi haklar ala bilmek için, bugünden sendikamızı ziyaret ederek, istedigirniz hakları almak için zor/aya/ım. isteklerimizi yazılı hale getirerek kendi fabrikamızda yaygın/aştıra/ım. Bu isteklerimizi imzaya açalım ve imza/ı isteklerimizi sendika yönetimine bildire/im. Artık ucuza satı/mak istemiyoruz, Haklarımızı almak için uyanık ve kararlı o lalım. Arkadaşlarımızı uyara/ım. İşverene karşı her an bir toplu tepkiye hazır o lalım. Unutmayalım ki, daha etkin bir sendika ve daha iyi bir toplu işsöz/eşmesi bizim örgütlü gücümüze bag/ıdır. Artık ucuza satı/mak istemiyoruz. Yaşasın işçilerin birligi ve mücadelesi!
y aptılar.
Açıklama ve ÇaArı
Revizyonist
akımların etkisindeki bazı işçilerin
(Baştarafı s.7'de)
yaydıgı söylentiler - toplantıyı polis
anti-demokratik uygulamaların ne
Türkiye'deki ilerici, demokrat ve
basacak, vb ...- katılımı etkiledi ve
ilki ne de
sosyalistleri harekete geçmeye, eller
toplantıya 60 işçi katıldı. Revizyo
bugünkü uygulama içinde sıradan bir
indeki
nizmin etkisi bir kere daha safları
olay da degildir. Son yıllarda yeniden
Yalçın Küçük, Bilgesu Erenus, İlhan
bölen ve örgütlenmeyi zayıftatan bir
canlanan ve etkili olmaya başlayan
Akalın, Hüsnü Öndül ve Felemez
rol oynadı.
ilerici-sosyalist
Ak'ın gözaltına alınmalarını protesto
Devrimci
işçiler ve
sonuncusudur. Ancak,
basının
tüm olanakları
kullanarak
komite, işçilerin mücadelede birligini
susturulmasına yönelik önemli bir
etmeye, salıverilmeleri için girişim- .
saglamak için dikkatli ve sabırlı bir
saldırı, yeni, daha yaygın ve daha agır
lerde bulunmaya çagınyorum.
çaba içindeler.
baskıların bir ön habercisidir.
Yanda, Altınyıldız Toplu İş Sözleşmesi ladıgı
Komisyonunun
işçilere
yayınlıyoruz:
Çağı
hazır
mektubunu
16. 6.ı988
Toplumsal Kurtuluş Avrupa
Av.H.Yurtsever
Temsilcisi olarak tüm Avrupalı ve
Toplumsal Kurtuluş Avrupa
Türkiyeli
insan
savunucularını,
hakları
A v rupa
ve
Temsilcisi
6 EKİM Sayı 10
İZMİR
Bu zorlu mücadeleyi sabırla sürdürecegiz Devrim ve sosyal izm yolunda öneml i bir adı m atan Ekim 'i sel amlıyoruz. Sermaye düzeninin sömürü, zulüm ve binlerce işçiyi iş siz bıraktgı koşullarda biz de zorunlu olara k inşaat sektöründe çalışıyoruz. Onlarca arkadaşımızın öldügü ya da sakat kal dıgı çalış ma koşull arında hiç bir can güvenligirn iz yok. Hergün ölümle burun burunayız. Sermaye babalarının tek düşündügü karl arına kar kat mak. Onların iş güvenligi, bizim can güvenligimizden daha önemli. İ nşaat sektöründe yolsuzluklar, rüşvet ve dolandıncılık al abildigine yo gun. H al kın can pahasına biriktirdigi parası kooperatİf adı al tında dolandırılıyor. Bunlar sermaye düzeninin bir yüzü. Diger tara ftan da
sömürdükleri yetmiyormuş gibi pek çok inş aat iş çisini sigortası z çal ıştınyorlar. Sermaye düzeninin uş akl arının agzı ndan sürekl i iş ittigirn iz şu: "Sen olmazsan Ha san ol ur, Hasan ol mazsa Hüseyin ol ur. " Kanı mızı ne zamana kada r emecekler, görecegiz! Bunların he sabı bir gün sorul acak, Hasanlar, H üseyinler onların eceli olacak. Biz devrimcil er bu zorl u mücadeleyi sabırla sürdürecegiz. ProJetaryayı bil inçl endirmek, sınıfına kazanmak, sınıf sendikalarını ve işçi sınıfının partisini yaratmak için mücadele edecegiz. Biz devrimciler yeni bir dünya yaratmak için çıktık yola. B ugüne kadar elimizde güçlü bir
ideolojik sila hı mız yoktu. Şimdi bu sil aha sa hibiz. Bu güçlü ideolojik silahımızı düş mana karşı ustaca kullanmasını ögrenecegiz. Önemli bir sorun da , Türk solunun yıllardan beri Kürt ul usal sorununa dogru bir yakl aşı m o rt aya koyamamasıydı. Ekim 'in Kürt ulusa l sorunu üzerine yazıla rıyl a ort aya koydugu gibi , K ürt hal kı nı n özgürlügü savunulmadan ne de mokrat ne de ent ernasyonalist oluna bilir. Biz de bu şiarı yeniden dile getirmek isti yoruz; Yaşasın Türk ve Kürt hal kının birlik, dayanışma ve kardeşligi! Y .Yurt 6 Haziran 1 988
İZMİR
ALİAGA İŞÇİLERİ DİRENDİ Aliaga Türkiye'nin en öneml i üre tim bölgelerinden biri. Pektim ve raf ineri -müteahhitl ik işçileri dahil 15.000 civarında bir işçi kapasitesine sahip. Y alnızca Petkim 'de 7-8 bin civarında işçi çalışmakta ve Petrol Ofisi, Tüpraş , Shell , BP, Mobil gibi petr ol işl etme fırmaları tarafından sömürülmektedirl er. Petkim iş çilerinin Mayıs ayının 25 'inden 5 Hazira na kadar süren di renişleri karşı sında burjuvazi hiçbir şey yapamadı. Yasadışı ilan ettigi bu direnişler karşısında epeyce tedirgin oldu. Son yasa degişikl igiyle grev hakkının kaldırılmasından dolayı ilk olara k Petrol Ofisi işçileri 25.5 . 1 988 günü yemek boykotu yaptılar ve işi yavaşlattılar. Ardından Tüpraş , Shell ve BP işçileri degişik günlerde, degiş ik biçimlerde eylemleri birbir lerini tamamlayacak biçimde l l gün bu direnişi sürdürdüler. 3 1 Mayı s sabahı Petrol Ofisi işçileri
işi yavaşlatma eylemi yaptılar. Üreti m % 80 oranında azaldı, bazı bölümlerde de tümden du rdu. Ofis müdürü makinaların baş ına kadar gelmiş ve ne yapacagını şaşırmıştı. Dış kapıda petrol taşıyan yüzlerce tanker günlerce boş bekledi. Akşam iş paydosonda işçiler dış kapıya kadar olan ı km.lik yolu çorapsız yalınayak yürüdüler. I Haziran günü yine Petrol Ofisinde ve diger işletmel erde büyük sessizlik vardı. Dol um tesislerinde 4000 işçi yemek boykotuna gitti. Diger işlet melerde ı 700 iş çi viziteye çıktı. Petkim 'de üretim felee ugTamıştı. Bu eylemler üzerine Petkim genel müdürü işçilerin yalnızca ücretlerinde düzenleme yapılacagına dair söz verdi. Petkim işçilerinin söyledigi ise şuydu: Grev hakkımız hangi nedenl e el imizden al ınıyor? Biz bu hakkı mut laka alacagız. Eger grev hakkımız geri veril mezse daha çok şey yaparız. Ancak Petkim 'de yetkili olan Petrol İş 'in Aliaga ş ube baş kanı çeş itli oyun-
lar ve aldatmaca sözlerle işçilerin normal üretime geçmel erini sagladı . Ama bu durum nereye kadar ve ne zamana kadar devam eder? Buna işçiler karar verecek. Aliaga yöresindeki çelik işçileri de çok kötü çalışma koşulla rıyla karşı karşıyalar. İş kazasının olmadıgı gün yok. Bacası olmayan bir çelik fabri kası belediye tara fından 10 gün kapatılmış ve 3 1 Mayıs tarihl i bakanlık kararıyl a bacasız fabrikanın çalışması yasaklanmış olmasına rag men, bu fabrika dogaya ve insanlara zarar vermeye devam etmektedir. Buca yöresinde Gökdere köyünde buluna n bir deri fabrikasının arıtma tesislerinde de üç genç işçi çok kötü bir biçimde zehirlenerek yaşa mlan nı yitirdiler. Egeriş veren fiyatı 7000 lira ol an gaz maskelerinden al mış olsaydı, 23-24 yaşları ndaki bu üç genç insan ekmek parası ugruna yaşamlarını yitirmeyecekti. AÇAKMAK 7 Haziran ı 988
Temmuz ı988 EKİM
7
YASAL SOL BASINA BASKI AÇIK SALDIRIY A DÖNÜŞÜYOR Yasal
sol basma baskılar açık
saldırıya dönüştü. Sık sık toplatma kararı, kapitalist lerin ellerindeki da�ıtım aygıtlarının güçlük çıkarması vb. yollarla ekono mik olarak çökertme ve yazılanlar nedeniyle sık sık soruşturma açıp siyasal olarak
baskı altına alma
politikasına, polis-savcı-mahkeme üçlüsünün do�dan saldınsı eklendi. Mayıs ayında Yazı İşleri Müdürü (Felemez Ak) tutuklanan Toplumsal Kurtuluş Dergisi, geçti�imiz ay yeni bir saldırıyla karşı karşıya kaldı. Derginin Genel Yayın Müdürü İlhan Akalın, Yazı İşleri Müdürü Orhan Gökdeniz ile derginin yazarlarından Yalçın Küçük ve Hüsnü Öndül polis tarafından
ıo gün gözaltında tu
tulduktan
sonra
sevkedildikleri
23
Haziranda
Ankara
Dev let
Güvenlik Mahkemesi
tarafından
panya başlattılar.
tutuklandılar. Savcılık, paliste aynı
Cumhuriyet Gazetesi'nin verdi�i
süre gözaltında tutulan derginin sa
habere göre, İstanbul DGM son ay
hibi
larda,
Bilgesu
Erenus'un
da
Sözkonusu
derginin
yöneticilerinin
ço�unlu� u
aylık
olarak
yayınlanan ıO sol dergi için toplam 22
tutuklanmasını istedi. tüm
toplatma kararı vermiş bulunuyor.
bellibaşlı
Basın, haber, propaganda, e�itim
yazarlannın tutuklanması yasal sol
tekeli do�dan ve devlet eliyle ser
basma
ciddi
maye sınıfının elinde oldu�u halde,
Nitekim, bunun üzerine, Yeni
ola�anüstü güçlüklerle işçilere ve
yönelik
ve
saldırının
boyutunu gösteriyor.
sermayenin
siyasal
temsilcileri,
Demokrasi, Yeni Çözüm, Eme�e
halka seslenmeye çalışan cılız sol
Ça�rı. Eme�in Bayra�ı ve Güneşe
basma dahi tahammül edemiyor;
Ç a�rı
çıplak baskıya başvuruyorlar.
dergileri
yaptıkları
23
ortak
Haziranda bir
basın
toplantısında, baskıları ve birbirini aralıksız
özgürlü�ünü dilinden
toplatma
sol basma yönelik baskı ve saldırılar
kararlarının sol basının ekonomik ve
karşısında ço�unlukla sessiz kalıyor
siyasi
izleyen
Basın
düşürmeyen burjuva basın ise, yasal
olarak
amacına
varlı�ını çökeetme
yönelik
oldu�unu
ya
da
önemsiz
haberlerle
geçiştiriveriyor.
açıklayarak, saldırılara karşı kam-
AÇIKLAMA VE ÇAÖRI Toplumsal Kurtuluş A vrupa Temsilcisi H.Yurtsever 'in dergisine yönelik baskılar konusunda yaptı�ı açıklamayı aynen yayınlıyoruz. Türkiye'deki son gelişmeler, "de mokrasiye dönüş" propagandasının ve bunu temel alan tartışmaların kesin bir iflasını gösteriyor. Devletin rejim karşıtı güçler üzerindeki baskı ve terörü azalmak şöyle dursun gittikçe a�ırlaşıyor. Türkiye Kürdistanı'nda her gün onlarca
i nsan
Cezaevleri,
katiediliyor.
artık
birer
işkence
merkezidir. Hepsinde toplu dayak, görüşme yasa�ı ve çok çeşitli toplu işkence
biçimleri
uygulanıyor.
Bunların en son bir öme�i olarak, 6 Haziran' dan Cezaevindeki
bu
yana,
idam
Eskişehir
mahkumları,
Mahmut Aktaş, Muzaffer Ayata, Rıza Altun
ve Mürnin
A�cakaya'dan
hiçbir haber alınamıyor. Ankara'da İnsan Hakları Deme�i'nde 200'e yakın tutuklu ve mahkum yakını bu gelişmeleri protesto amacıyla açlık grevine başladılar. Cezaevlerindeki baskılar
sürerse
benzin dökerek
kendilerini yakacaklarını duyurdular. Yeni gelişmelerden biri, ilerici basın üzerindeki yasadışı baskı ve uygulamaların son haftalarda hızla tırmanmasıdır. Toplumsal Kurtuluş bir yıldan beri yayınlanan aylık, yasal ve sosyalist bir dergidir. 9 Mayıs ı988'de bu derginin
ı ı .sayısı
dergideki
bir
yazıdan dolayı toplatıldı ve Yazı İşleri Müdürü Felemez Ak
tutuklandı.
Halen tutuklu bulunuyor. 13 Haziran ı988'de Ankara Barosu Avukat larından
Toplumsal
Kurtuluş 'ta
yayınlanan
yazıları
Hüsnü Öndül, ı4 Haziran'da Top-
lumsal Kurtuluş dergisini çıkaran Dönem
Yayıncılık A.Ş
Kurulu
Başkanı,
Bilgesu
Erenus,
aynı
yazarların dan yayınlanmış
Yönetim
tiyatro
yazarı
derginin
Türkiye' de
ı5'ten
fazla kitabın
yazarı olan eski ö�retim üyelerinden Doç.Dr. Yalçın Küçük ve derginin Genel Yayın Yönetmeni İlhan Akalın gözaltına alındılar. Avukatlarıyla ve aileleriyle görüştürülmüyorlar. Ank ara Emniyet
Müdürlü�ü
yaptı�ı
açıklamada
gözaltına
alınan
arkadaşlarımızın 7 gün süre ile polis gözetimi
altında
bulundurularak
sorgulanacaklarını açıkladı. sorgulama
yönteminin
Tek
işkence
oldu�u Türkiye'de bu sözlerin ne anlama geldi�i açıktır. Toplumsal Kurtuluş dergisine ve yazariarına yapılanlar Türkiye' deki
(Devamı s. 5 'de)
8 EKİM Sayı:10
GORBAÇOV' UN 70.YIL KONUŞMASI VE YENİ STALiN DÜŞMANI KAMPANYA H.Fırat
Gorbaçov'un Stalin "Övgüsü" Gorbaçov'un Ekim Devriminin 70.yıldönümünde yapugı konuşma dan kısa bir süre sonra, Devlet Başkanı Andrei Gromiko'nun Stalin'i konu alan bazı sözleri, Cumhuriyet ve Hürriyet gazete1e rinde, sırayla, "Kremlin'de Stalin Krizi" ve "Moskova'da Çatlak Ses" başlıklarıyla yer aldı. (10 Ocak 1988) Gorbaçov'un konuşmasını anında çeviren ve "Yolumuz, Ekim'in Yolu, Öncüterin Yoludur" başlıgıyla, Aralık 1987 tarihli 6.sayısında tam metin olarak yayıniayan -sonradan aynı isimle kitaplaştırıldı- Toplumsal Kurtuluş dergisi, Cumhuriyet ve Hürriyet gazetelerinin tutumunu tepkiyle karşıladı ve"Acemi Gazeteci Sovyetologlara Tembel Babi Ali Basım" başlıgı alunda şunları yazdı: "Bu kitapta Gorbaçov, belki de Stalin üzerine Sovyet liderleri tarafından yapılmış en övücü konuşmayı yapıyor. Stalin 'in tüm tartışmalarında ve kavgalarında dog ru oldugunu açık açık söylüyor. "
Gorbaçov'un Stalin hakkında söylediklerinden parçalar aktaran Toplumsal Kurtuluş devam ediyor: "Gorbaçov çok açık olarak Stalin 'in çok inanılmaz işler yaptıgını söylüyor. Ka çınılmaz olan ları yaptıgını söylüyor. Yapılmadıgında devrim davasının kaybedileceğini söyledigi işler yaptıgını belirtiyor. Sovyetler Birligi 'nde sosyalizmin eserinin onun ve çekirdek kadronun oldugunu söylüyor. Daha övücü ne söylenebilir, acaba?" (Toplumsal
Kurtuluş Sayı:8, s.29-30) Toplumsal Kurtuluş haksız mıydı?
Görünüşe bakılırsa, pek de sayılmazdı. Stalin dönemi ile ilgili bölümleri, Maksizm-Leninizm ile modem revizyonizm arasında iki ara da bir derede kalanlara -başta Top lumsal Kurtuluş'un kendisi- büyük bir nefes aldırtan, liberalleri ve Troçkistleri ise bir bakıma hayal kınklıgına ugratan bu konuşmada Gorbaçov gerçekten ilginç şeyler söylüyordu. Gorbaçov sözkonusu dönemle ilgili olarak söze Lenin 'in ölümüyle başlıyor: "Lenin 'in zamanından önce ölümü tüm parti Parti ve Sovyet halkı için korkunç bir sarsıntı idi. Üzüntü ölçülemez, kayıp onarılamaz idi. Herkes için bu böyleydi. Çok büyük tarihsel öneme sahip işler yapılacaktı daha, Lenin 'siz, onun ögreti ve öner melerine dayanarak, Parti önder kadrosu devrimin kazanımlarını pe kiştirecek çözümler bulmak ve Sovyet Rusya 'nın o günkü somut ko şullarında ülkeyi sosyalizme götürmek durumundaydı. " (s.32)(*)
Gorbaçov sözlerini tarihsel bir gözlemle sürdürüyor: "Tarih yeni düzen için katı bir ülti matom hazırladı. Ya mümkün olan en kısa zamanda kendi sosyo-ekonomik ve teknik temelini kurup yaşayacak ve dünyaya ilk adil toplum örnegini verecek, ya da kaybolup gidecek ve en iyi olasılıkla zaman içinde destansı ve fakat başarısız bir toplumsal deney olarak kalacak." "Yüksek bir sosyalist degişim hızının saglanmasına tam anlamıyla hayati ve kesin bir önem verilmişti."
(s.32) Başından beri dünya burjuvazisi ve Troçkistler tarafından, ek olarak, son 30 yıldır revizyonistler ve şimdilerde
ise bizzat bu aynı Gorbaçov'un kalemşörleri tarafından "Stalinci terör dönemi" olarak nitelenen ve karalanan 1920'ler ve 1930'lar hakkında Gorbaçov'un konuşması şöyle sürüyor: "Lenin sonrası dönem, yani yir miler ve otuzlar, Sovyet devleti tarihinde özel bir yere sahiptir.(**)
Onbeş yıl gibi kısa bir dönemde ra dikal toplumsal degiş iklikler Sosyalizmin gerçekleş tirildi. kurulmasının optimum biçimlerinin araştırılması ve yeni toplumun te me/lerinin atılmasında gerçekten başarılanlar açısından, sözkonusu döneme inanılmaz işler sıgdırıldı." "Bu yıllar insan dayanıklılıgının sınırında çalışmanın ve keskin ve çeşitli mücadele/erin yıllarıdır. Sanayileşme, kollektifleşme, kültür devrimi, çok uluslu devletin güçlendirilmesi, Sovyetler Birligi 'nin uluslararası konumunun yerleşmesi, ekonomiyi ve toplumsal olayları yönetmenin yeni biçimlerinin geliştirilmesi hep bu dönemde gerçekleşti. Ve tümünün de çok geniş sonuçları oldu." (s.32-33) Stalin yönetimindeki Bolşevik Par
tisi önderliginde, ülkenin sosyalist sanayileşmesi alanında Sovyet emekçilerinin kazandıgı muazzam tarihsel başarıları anlatan ve örnekleyen Gorbaçov, "daha başka bir yol tutulup tutulamayacagı" sorusunu şöyle cevaplıyor: "Eger tarihe sadık ve yaşamın (*) Gorbaçov'un 70.yıl konuşmasından yapılan
tüm
aktarmalar
"Yolumuz Ekim'in Yolu,
için
Yolu dur", T.Kurtuluş, sayı:6, 1987
(**) Altı
orjinalinde çizili
bkz:
öneillerin Aralık
EKİM 9
Temmuz 1988
gerçeklerine balılı olmak istersek ve rilebilecek bir tek yanıt vardır: Başka hiçbir yol seçilemezdi. " (s.35) Bu aynı konuşmada Troçkistlerin ve revizyonistlerin, sosyalist demokrasi konusunda Stalin dönemine yönelttigi klasik eleştirileri aynnblanyla tekrar layan ve benimseyen Gorbaçov, fakat öte yandan şunları söylüyor:
"Kitleler tarafından anlaşılarak benimsenen parti planlarının zorun lulugu ve Ekim devriminin devrimci ruhunu oluşturan slogan ve amaçlar, ülkenin endüstrisini kurma işinde birleşen milyonlarca Sovyet vatandaşının akılları baştan alan şevkinde ıfadesini buldu." "En zor koşullarda, makina/aş manın yoklugunda, yarı kıtlıkla karşı karşıya iken bile halk mucizeler yarat maktan geri kalmadı. Onları harekete geçiren duygu ve ilham kaynagı yaptıkları işin tarihsel öneminin bil incine varmalarıydı. Yeterince egiı ilmiş ve okur yazar olmamalarına karşın sın ıf önsezileri, örnegi görülmemiş ve muazzam bir eylemin içinde olduklarını söylüyordu." (s.35)
"Dış politikada devrimin ihracına, iç politikada köylülügün kemerlerinin sıkılmasına, kentin kırı sömürmesine ve toplumun yönetiminde de yönetsel ve askeri buyruk/ara öncelik verdiler. "Troçkizm, ideologlarının solcu devrimci görünüşlü mugalataya sıgındıgı, ve aslında teslimiyeıçi bir konum aldıgı siyasal bir akımdır. Temelde Leninizme baştan aşagı bir saldırıyı ifade eder. Konu, iizünde ülkemizde sosyalizmin gelecegini ve ilgi akibetini De vrimin lendiriyordu. " (abç)
"Veri koşullarda, Troçkizmi tüm halkın önünde çürütmek ve anti sosyalist özünü açıga çıkarmak gere kiyordu." "Durum, Troçkist/erin Grigori Zinovyev ve Lev Kamanev 'in başını çektikleri Yeni Muhalefet ile birlikte hareket e tmeleri nedeniyle zor/aşıyordu. Azınlıkta olduklannın bilincinde olarak, muhalefet lider leri Parti içinde sürekli tartışma çıkartıyor ve Partinin biilünmesine bel baAlıyorlardı. (abç) Fakat, son
Sonuç olarak, Gorbaçov'un Stalin aleyhtan kampanyasından söz eden burjuva basını haksız; "Gorbaçov, belki de Stalin üzerine Sovyet liderleri tarafından en övücü konuşmayı yapıyor" diyen Toplumsal Kurtuluş, haklı gibi görünüyor. Ama, "gibi görünüyor"! Ve bu dergini yazarlanndan Yalçın Küçük ve Çelik Bilgin'in sık sık ve haklı olarak vurguladıklan gibi, görüntüye aldanmamak gerekiyor. Gerçekte, az sonra görecegirniz gibi,
Gorbaçov,
bizzat
bu
ko
nuşmasında, yıllardır Stalin'in kişi ligine ve eserine karşı emperyalist ve revizyonist
gericilik
tarafından
yürütülen haçlı seferlerine bir yeni sini
eklemenin,
düşmanı
yeni
kampanya
bir
Stalin
başlatmanın
işaretini veriyordu.
Ters çıkmış görünen beklentiler Gorbaçov'un 70.yıl konuşmasında
Haziran 1988 sonunda yapılan
çözümlemede, Parti, Merkez Komitesinin yanında ve muhalefetin karşısında yer aldı ve kısa zamanda ideolojik ve örgütsel olarak ezil melerini sagladı." "Kısaca, Joseph Stalin tarafından başı çekilen yenetici çekirdek Le ninizmi ideolojik mücadelede korudu. Siyasal uzantıları Parti üyelerinin ve emekçilerin çogunlugunca kabul edilen ve sosyalist kuruluşun ilk aşamalarında strateji ve taktikleri belirleyenler bu çekirdek içindekiler oldu." (s.34)
19.Parti Konferansı'nda, bizzat Gorbaçov'un önerisiyle "Stalin kur
Stalin önderliginin bir kez daha olum
şöyleydi: Gorbaçov, konuşmasında
banları" ilan edilip andarına bir anıt
lanması.
Stalin ve Stalin dönemiyle hesap
Bir de aynı dönemin ideolojik tartışma ve mücadele cephesi var. Gorbaçov konuşuyor:
"Ve şimdi, Lenin 'den sonrakı Yir miler ve Otuz/ar.(*) Gerçi parti ve toplum sosyalizmin kuruluşu için Lenin 'in fikirlerine ve onun devrimin sonrası çalışmalarına sahipti ama yolun aranıp bulunması o kadar basit degildi. Keskin ideolojik mücadele ve siyasal tarhşma ile doludur bu diinem." (abç) (s.33)
dikilmesi
kararı
Troçkist,
Uzatmamak için, son olarak,
Zinovyevci ve Buharinci muhalefet
Stalin'in Büyük Yurtsever Savaştaki
hakkında,
yeri ve rolü konusunda:
70.yıl
alınan
Devamında, Buharinci sapma ve
konuşmasında
Gorbaçov şunları söylüyor:
"Troçki ve Troçkist/er, kapitalist ülkeler kuşatmasındayken sosya lizmin kurulabilecegi olanatıını red dettiler. " (*) Altı orijinalinde çizili.
"Zaferin elde edilmesindeki etken lerden biri savaş yılları boyunca, Joseph Stalin 'in ortaya koydugu muazzam siyasal irade, azim ve dayanıklılık ve halkı örgütlernede ve denetlemekte gösterdigi beceridir." (s.38)
Türkiye
solu'nda
pek
çok
grup
şaşırmış göründü. İçlerinden bazılan için bu şaşkınlık aynı zamanda bir sevinci anlatıyorken, diger bazılan için
bu,
gizlenemeyen
bir
hayal
kınklıgını ifade ediyordu. Yaşanan konuşması
şaşkınlık,
öncesinde
70.Yıl
oluşmuş
beklentinin bir sonucuydu. Burjuva basının
sansasyonel
çabalarının
katkısı ne olursa olsun, bu beklentiyi aslında bizzat Gorbaçov döneminin gelişmeleri
yaratmıştı.
Ortada
görünen köy klavuz istemez misali bir durum vardı. Oluşmuş beklenti kısaca
laşacak,
Troçki
de
içinde,
tüm
muhaliflerin itibarı iade edilecek. Bunu sabırsızlıkla bekleyenler kuşkusuz tüm burjuva liberal, re vizyonist ve Troçkist kişi, grup ve akımlardı. Fakat bazıları, Kurtuluş ve Devrimci-Yol kökenli çevreler (Yeni Öncü, Sosyalist İşçi, Devrimci İşçi) bu heyecanı özellikle yaşıyorlardı. 12 Eylül
döneminde
"so syalizm
10
EKİM Sayı: 10
anlayışlan" degişmiş bu çevreler,
bütününden
daha ileri adımlar için taze ideolojik
bölümlerine göre tepki gösterdiler.
çok
Stalin 'le
ilgili
Stalin'in düşünce ve eserine saldırı
kana ihtiyaç duymaktaydılar.
yeni
tarihsel
dönem
oturmuş
ve
öyle
süreç,
Rahatsızlık duyanlar beklenmeyenin
zeminine
Gorbaçov'un konuşmasını belirli
sevincini yaşadılar. Toplumsal Kur
bilmiştir. Fakat Stalin'in düşünce ve
gelişe
bir rahatsızlıgın besledigi bir merakla
tuluş konuşmayı anında çevirdi ve
eserine cepheden saldırı, Marksizm
bekleyenler de vardı. Bunlar daha
tam
Leninizme, sosyalizmin teori ve pra
metin
olarak
bastı.
PKK
çok, Sovyet tarihinde sosyalizmin
yayınları,
teori ve pratigi ile, revizyonizmin
parçalan öne çıkarıp okuyucuianna
Stalin ile ilgili olumlu
tigine
cepheden
saldın
anlamına
geldigi için, işe hep Stalin'in kişiligi
teori ve pratigini bagdaştırma çabası
yansıttı. Yeni ideolojik atılım için
ve
içinde olanlardı. Özellikle PKK ve
taze kan bekleyenler, hayal kırıklıgı
başlanmış,
Toplumsal Kurtuluş dergisinin du
ile özdeş bir suskunluga girdiler.
panyasının sagladıgı olanaklarla iler
rumu buydu.
Yalnızca,
lenebilmiştir.
Gorbaçov'un konuşmasının hemen öncesinde,
belli
beklentinin
ki
etkisiyle,
kendi
dogrulamasını
tarihsel eylemde, devrimci sınıf pra
" kanunsuz
eylemleri"
bu
karalama
ile
kam
Gorbaçov'un 70.yıl konuşmasında
edilen
tiginde degil de, sadece burjuvazinin
yaptıgı
Toplumsal
ve revizyonizmin Stalin düşmanı
lafazanlıklarla süslenmiş reformİst teorilerin yeni Türkiye temsilcisi
sözü
T roçkist
Kurtuluş dergisi yazan Çelik Bilgin
kampanya
bulmuş Troçkizmin 12 Eylül dönemi
Sosyalist İşçi, isteseydi bizzat bu
"Söylenecek/er var. Birincisi, hem glastnos ve hem de demokratizmin bir çözüm olmadıgıdır; çözüm arayışı için yaklaşımı anlatıyorlar. Hem glasnost ve hem de demokratizm, hangi mekanizmaların terkedilmesi ve hangilerinin geliştirilmesi konu sunda hiçbir açıklıga sahip degiller; bunların bulunması gerekiyor. İkincisi, buradaki demokratizmin siyasal demokrasi ile hiçbir ilintisi yoktur; Sovyet toplumunda Stalin dönemi de dahil her zaman katılım ve tartışma olmuştur. Bugünkü dünya, Sovyet toplumu ve tarihi konusunda Gorbaçov 'un iddialarının bir bölümünü gözü kapalı kabul et meyecek ilerici ve devrimcilerle do ludur."
ürünü yeni Türkiye temsilcilerinden
konuşmanın içindeki açık kanıtlarla
dönemlerini bagdaştırma çabasının ötesinde,
asıl
rahatsızlıgın
Stalin
dönemiyle ilgili yeni degerlendirme beklentilerine karşı oldugu kesin. Nitekim
hemen
devamında
söylenenler daha açıklayıcı:
"Bir parantez açabiliyorum: 1970 yıllarında ortalama bir Türkiyeli gencin Bolşevik tarihi bilgisinin aynı zamanda ortalama bir Sovyet uzmanının Bolşevik tarihi bilgisinden çok daha ileri ve dogru oldugunu ileri sürebiliyorum. " (Toplumsal Kurtu luş, sayı: 5, Kasım 88, s.53-54) beklenen
konuşmayı yaptı.
Sosyalist İşçi, Gorbaçov'dan zaten bir
bunu
şey beklemedigini belirtmek üzere
sabretseydi,
şunlan yazdı:
Birligi'nde
"Gorbaçov'un gündeme getirdigi reformlardan sonra, üzerinde epeyce tartışmaların yapıldıgı ve hala da yapılmakta olan konu, SSCB 'nin du rumudur. Yapılan çeşitli spekülasyon larla , Gorbaçov 'un Stalin ve Stalin dönemiyle 'hesap l a ş a c a g ı 'a ç ı k l a n m ay a Bu, çalışılmıştır. aslında Gorbaçov 'un kendisinin de temsilci ligini yaptıgı resmi ideolojiyle 'hesaplaşması' anlamına ge/irdi. Gorbaçov, Ekim devriminin 70.yılı için yapılan kutlama törenlerindeki konuşmasıyla, resmi ideolojiyle ide olojinin savunucugunu açıkça yapmış ve bu konudaki spekülasyonlara da böylece yanıt vermiştir. 2 Kasımda SBKP'nin Merkez Komitesi adına yapı lan konu şma , egemen bürokrasinin resmi ideolojisinin Sta linizm oldugunu bir kez daha ortaya koymuştur." (Gorbaçov ve Resmi
liginde süren sınırsız Stalin düşmanı
Tarih, sayı: 37, Kasım-Aralık 87) Bu parçadaki gizli imalann açık
Bahsi
geçen grup ve çevreler konuşmanın
görebilir d i.
Bi razcık
şimdi
Sovyetler
Gorbaçov'un
önder
kampanyayla bunu pratik olarak da görmüş olacaktı. Gorbaçov'un 70.yıl konuşmasında Stalin'i
savundugunu iddia edenler
ya kendilerini aldatıyorlar, ya da kendileri aldanmasalar bile böyle gösterip başkalannı aldatmadan yarar umuyorlar. 70.yıl
konuşmasında
Stalin
savunuldu; ama Gorbaçov tarafından degil; tarih tarafından, Stalin'in tarihe malolmuş
düşünce
ve
eseri
tarafından. Tarihin sustugu yerde ise, Gorbaçov
Stalin'e
saldırılarında
Kruşçev'den geri kalmadı, dahası, Kruşçev'in
başlattıgı
kampanyasını
bütün
karalama
sonuçlarına
götürecegini bütün dünyaya açıkça ilan etti ve daha şimdiden bu alanda hayli de mesafe katetmiş bulunuyor. Tarihe malolmuş, tarih tarafından dogrulanmış her kişi, düşünce ve ey lemin hakkı her zaman gericiler ve revizyonistler tarafından verilmez.
muhatabı, Sosyalist İşçinin liberal
Tersine
kardeşi Yeni Öncü'dür. "Stalinizm"i
gerçekler tersyüz edilir ya da yok
tarih
çarpıtıhr,
tarihi
burjuva-revizyonist diktatörlüklerin
sayılır.
"resmi ideolojisi" olarak gösterınede
Gorbaçov'un Yirmiler ve Otuzlan bu
dünya
Günü geldi, Gorbaçov merakla
kar alamalarında
budur.
şunlan yazmak ihtiyacı duymuştu:
Burada Stalin, Kruşçev ve Brejnev
ve
da
gericiligi
başından örtülemez,
beri
ve
Troçkistler
eleleler.
yokedilemez
Fakat tarihsel
gerçek şudur ki, Kruşçev'le başlayan
Bu
gerçegi
hatırlatarak,
kadar kolay olumlamasını anlaşılmaz ya da çelişkili bulanlar olabilir. Fakat bu yalnız Gorbaçov'un konuşmasını degerlendirirken
bazı
şeylerin
u-
Temmuz 1988 EKİM l l outoldugunu gösterir. Gorbaçov da dahil bugüne kadar tüm revizyonist ler, Ekim Devriminin ve sosyalist kuruluşun Sovyet toplumundaki tarihsel kazanımlarını adım adım yok ederken, bunu hep devrimi savunma ve sosyalizmi geliştirme perdesi arkasına gizlediler. Kruşçev'in, Marksizm-Leninizme ve Stalin'e saldırı kampanyasını "80 'lerde komünizme geçecegiz" şarlatanlıgı ile bir arada yürüıtügünü çok kimse bilir. '801erdekomünizmedegilama, resmi agızlarda "durgunluk" diye ifade edilen, burjuva-revizyonist bunalıma, çürüme ve yozlaşmaya varıldıgı artık itiraf ediliyor. Bu bunalımdan çıkış olarak sunulan yeni reçeteler de, "devrim"i yaşatma, "sosyalizm"i daha ileri götürme iddialarına dayandırılıyor. Bu, gözetilmesi gereken birinci nokta. Ve ikincisi, Gorbaçov konuşmasını herhangi bir zamanda degil, Ekim devriminin yıldönümünde, 70.yıl dönümünde yapıyor. Geride kalmış 70 yılı degerlendirmek, 70 yıllık bir muhasebe sunmak göreviyle karşı karşıya bulunuyor. B u durumda, Ekim Devriminin ve sosyalist kuruluşun karşısına açıkça çıkılmadıgı sürece, tarihe Ekim Devrimi ve sosyalizm adına sahip çıkmak bir zorunluluk oldugu sürece, ve kişi ciddi ve inandırıcı olmak is tiyorsa, 20 ve 50 arası dönemde kazanılan tarihsel başarıları olumla mak zorundadır. Hiç kuşkusuz bu başarıların onuru her şeyden önce Sovyetişçi veemekçilerinindir. Fakat tarihte her büyük olaya, her büyük ilerlemeye damgasını vurmuş, adını vermiş bireyler vardır. Bunlar sıradan kişiler degil, tarihsel kişilerdir. Nasıl ki, Büyük Sosyalist Ekim Devrimi Rusya işçilerinin ve emekçilerinin ürünüyse, fakat öte yandan Lenin'siz bu devrimi düşünmek olanaksızsa; aynı şekilde, Ekim Devriminin yaşatılması ve büyük sosyalist kuruluşun gerçekleştirilmesi, Sovyet işçi ve emeçilerinin ürünüdür, fakat bunu S talin 'siz düşünmek olanaksızdır.
Gorbaçov Stalin'i kesinlikle savun madı. Yalnızca kritik, keskin yol aynmlarıyla belirlenen bir dönemi degeriendiTmek zorunda kalınca, tarihsel gerçege boyun egdi. Başka biri degil ama, Sovyet revizyo nizminin başı bunu böyle yapmak zorundaydı. Sovyet halkları ve dünya önünde, 70. yılında Ekim Devrimini degeriendiren biri, Sosyalist Sov yetler Birligi 'nin, hiçbiri Stalin 'i ide olojik ve tarihsel kişiliginden ayn düşünülemeyecek, muazzam ba şarılarını es geçseydi eger, bu 70 yıldan geriye Kruşçevci bozulma ve Brejnevci çürüme döneminden başka bir şey kalır mıydı acaba? Revizyonist yöneticiler, Sovyet emekçilerini ya da sıradan, dürüst parti üyelerini, hedefledikleri gerici planlar dogrultusunda şevkle hare kete geçirmek amacıyla tarihe her başvurduklarında, ancak iki yüzlü bir tarzda Lenin-Stalin dönemlerinin başarılarıyla övünebiliyorlar. Aşagıdaki sözler Gorbaçov 'un 27.Kongre Merkez Komitesi adına sundugu raporun son bölümünden: uSBKP, gücünü, sosyalizmin son suz potansiyelinden, kitlelerin canlı yaratıcılıgından almaktadır. Tarihin hassas konaklarında, Lenin 'in Par tisi, önde gitmek, milyonlarca emekçiyi harekete geçirmek , birleştirmek ve örgütlernek için dogru yollar bulabilecek yetenekte oldugunu defalarca ispatlamıştır. Devrim sırasında, barışçı kuruculuk yıllarında, savaş döneminde ve savaş sonrasının çetin koşullarında da du rum buydu." (Sorun Yayınları, s.152) Fakat bu aynı Partinin ve toplumun son 30 yılda ne duruma geldigiDin bir çok ömegini ve ipucunu da yine bu aynı rapordan ve Gorbaçov'un diger yazılarından çıkarmak mümkün. ömegin, Ocak 1987 SBKP-MK Plenumuna sunulan raporda şunlar yazılı: (/Belirli bir aşamadan sonra ül kenin gelişme hızı düşmeye, zorluklar ve çözülmemiş sorunlar birikmeye başlamış, tıkanıklık ve sosyalizme yabancı başka olgular ortaya
çıkmıştır. Bütün bunlar ekonomiyi, sosyal, kültürel ve düşünsel yaşamı ciddi biçimde etkilemiştir . " (Yenilenme ve Kadro Politikası, Bilim ve Sanat Yayınları, 1987 İst., s. lO) uSon yıllarda ortaya çıkan sosyal yozlaşma unsurları toplumun manevi havasını olumsuz yönde etkilemiş, halkımızın her zaman sahip oldugu ve gurur duydugumuz ideolojik inanmış/ık, çalışma azmi ve Sovyet yurtseverligi gibi yüksek manevi de ger/eri sinsice yıpratmıştır." uBunun kaçınılmaz sonucu olarak, toplum işlerine ilgi azalmış, ahlaksal kayıtsızlık ve kuşkuculuk belirmiş, çalışma alanında manevi teşviklerin rolü azalmıştır. Ne pahasına olursa olsun maddi refah ve zenginleşmeyi yaşamın tek amacı sayanların sayısı, bu arada gençler arasında da artmıştır . . . Sosyal ahlahtaki yozlaşmanın göstergeleri olarak içki düşkünlügü artmış, uyuşturucu kul lanma yaygınlaşmış, suç işleme artmıştır." (age., s. 17) Şu aşagıdaki satırlar da, Ekim devrimine, iç savaşa, sosyalist kuruluşa, Büyük Yurtsever Savaşa ve savaş sonrası kuruluşa önderlik eden Şanlı Bolşevik Partisinin son otuz yılda getirildigi noktaya işaret ediyor: (/Kadroların yozlaşmasıyla, sos yalist yasaların çignenmesiyle ilgili olumsuz süreçlerin son derece çirkin biçimleri, Ö zbekistan 'da, Mol dovya 'da, Türkmenistan 'da, Kaza kistan 'ın bir çok yöresinde , Krasnodar bölgesinde, Rostov yöresinde, Moskova 'da ve kimi öteki kent, yöre, bölge ve cumhuriyetlerde, dış ticaret ve içişleri bakanlıklarının aygıtlarında ortaya çıkmıştır.(s.20) 70.yıl konuşmasında ise Brejnev döneminin son yılları "bunalım ön cesi durum" olarak tanımlanıyor. Gorbaçov 'un bütün bunları açıklıkla ortaya koyması bir açık yüreklilik ifadesi sayılabilir. Buna bir diyece girniz yok. Fakat ortaya çıkmış sonuçları sıralama açık yürekliligini bugün burjuva dünya da gösteren bir çok devlet ve hükümet adamı vardır.
12 EKİM
Sayı: IO
Kritik sorun, nedenleri tahlil ve gösterilen çözümlerdir. Gorbaçov bu noktadaki tutumuyla Kruşçev Brejnev revizyonizmin yeni koşul lardaki sürdürücüsü oldugunu ortaya koyuyor. Burjuva restorasyonun agır ve yıkıcı sonuçlarını, daha çok kapi talizm yoluyla çözmeye çalışıyor. İdeolojik-siyasal ve kültürel alanda da buna uygun adımlar atıyor. Bugünkü Yugoslavya, Macaristan ve Çin, Gorbaçov reformlarının yakın geleceginin aynasıdır. Görmek is teyen herkes için bu yeterince açıktır.
70.yıl konuşmasının genel içeri� Gorbaçov'un 70.yıl konuşmasının en az önem taşıyan bölümü, tarihsel gerçegi teslim etmenin ötesine geçemedigi için, S talin'e sözde "övgü" bölümüdür. Fakat her nedense konuşmanın öteki bölümleri, genel kapsamı, ide olojik içerigi ve özü pek ilgi ya da dikkat çekmedi. Oysa Gorbaçov'un konuşmasının ideolojik özü, daha önce Kruşçev tarafından diriitilen II.Enternasyonal revizyonizminin daha açık daha fütursuz bir tekran ve savunusu, bugünün ihtiyaçlarına uyartanmasıdır. Bu konuşmanın bazı özelliklerini kısaca ele alalım. Büyük Sosyalist Ekim Devrimi, yalnızca bir sınıfın degil, bir dünya görüşünün, bir ideolojik çizginin, belirli bir teoriler ve taktikler bütününün de zaferiydi. Ekim Devrimi , yalnızca Rus prole taryasının Rus burjuvazisi üzerindeki tarihsel bir zaferi degil, Marksizm Leninizmin II.Enternasyonal re vizyonizmi ve onun Rus biçimi olan Menşevizm üzerindeki tarihsel bir zaferiydi de. Marksizm-Leninizmin özü ve esası demek olan proletarya devrimi, proletarya diktatörlügü, proletarya entemasyonalizmi ve Le ninist tipte proletarya partisi teori ve taktikleri, kendini Ekim Devriminin pratigi içinde sınayıp dogrulamıştı.
II.Entemasyonal revizyonizmi, ancak uzun yıllar sonra Tito, Kruşçev, Togliatti vb. tarafından yeniden ve yeni bir kılık altında diriltilene kadar Ekim Devriminin devrimci pratigi ile tarihe gömülmüştü. Lenin 'e dönüş demagojisini sıkça kullanak Gorbaçov, manevi anısını ıstısın ar ettigi bir devrimin 70.yıldönümünde bu büyük tarihsel gerçegi, Leninizmin revizyonizm üzerindeki bu büyük tarihsel zaferini, anınaya deger bulmuyor. Tesadüf mü? Olmadıgını anlamak için, Ana toli Dobrinin 'in son açıklamalarına gitmeye, ya da dönüp bizdeki TBKP'ye bakmaya gerek yok. Bu aynı konuşmanın, "Ekim Devrimi ve Bugünün Dünyası" başlıklı III.Bölümüne bakmak yeter. Böylesine önemli bir tarihsel gerçegi atiayan Gorbaçov, fakat öte yandan bir başka tarihsel gerçegi önemle hatırlıyor ve üstün bir belagat ömegi sunarak işliyor. Konu Lenin 'in Nisan Tezleri 'dir. G orbaç ov, 1 9 1 7 'nin bu kritik döneminde Lenin 'in gösterdigi olaganüstü bilim sel öngörüyü, devrimci yaratıcılıgı, Marksist diyalektigi kullanmadaki ustaligını pek haklı olarak övüyor ve döne döne vurguluyor. Neden? Tesadüf mü? Degil! Gorbaçov çapında ve konumundaki kişilerde bir vurgu, üstelik sayısız örneklerle tekrarlanan bir vurgu, nedensiz ya da tesadüfi olamaz. Belli ki bugünkü reformlarına ve "yeni düşünce tarzı"na Lenin 'den felsefi dayanaklar arıyor. Bunu pek gizlemiyor da. Gorbaçov uzun anlatımını, kısaca şöyle toparlıyor: "Marksizm-Le ninizm yaratıcı bir ögretidir, hazır talimat ve dogmatik reçeteler bileşimi degildir. Devrimci mücadelenin biz zat kendisi olan yaratıcı teknik düşünce ile eylem arasındaki etkile şimi saglayan Marksizm-Leninizm her türlü dogmaya yabancıdır. Bunun en ögretici örnegi Ekim Devriminin kendisidir." (s.30) Gorbaçov bu dogru ve haklı sözlerini, Ekim Devrimiyle yıkılan bir II.Enternasyonal dogmasıyla
örnekliyor da. (Geri ülkelerde proleter devrim olmaz, sosyalizm kurulamaz!) Nedir ki, II Entemasyo nalin böyle dogmaları olsa da, o te melde ve özünde Marksizmin ihtilalci özünün terkedilmesi, temel teorik ilke ve tezlerinin proletarya devrimi, proletarya diktatörlügü, proletarya enternasyonalizminin köklü bir re vizyonudur. Dogmatizmi bunca eleştiren Gorbaçov revizyonizme tek kelime etmiyor.(*) Edemezdi de. Zira Gorbaçov ve Partisinin kendi ide olojik platformudur bu. Gorbaçov konuşmasının Kruşçev 'i göklere ç ıkaran bölümünde Kruşçev 'in girişimlerinden "Leninizmin teori ve pratiginin yaratıcı ruhunu yeniden canlandırmak" olarak sözediyor. (s.39) Kruşçev ve Leninizm! Bu Lenin 'e ve Leninizme yapılabilecek en büyük hakarettir. Bugün birçokları unutmuş görünse ya da unutmak gerektigini ögütlese de -ki buna ayrıca deginecegiz- düne kadar Türkiye'de bir çok kimse, Kruşçevizmin ne oldugunu iyi bilmekteydi. Kruşçev dönemi de Leninizmin gömülmesi ve II.Entemasyonalin ölü teorilerinin yeni koşullara uygun modern biçimler içinde diriltmesi çabası, tam da Gorbaçov'un sözünü ettigi bu "Leninist yaratıcılık" adına ve "dog matizme savaş!" bayragı altında sürdürülmüştü. Kruşcev 'de "dogma(*) "O
günün bir çok işçi sınıfı önde
rinin, hem de seçkinleri de dahil olmak üzere, bir çoğunun ... " (s.30, abç) Bu tanunlar kirnin için dersiniz? Proletarya devriminin azılı karşıtları, Ekim Devri minin
yeminli
düşmanları
II.Enter
nasyonalin şefleri için elbet! Gorbaçov, Ekim Devriminin yıldönümünde olsun onları gerçek ideolojik kimlikleri ve gerçek misyonlanyla anmıyor. Bu bir yana, bu işçi sınıfı hainlerini "seçkin" "işçi
sınıfı
önderi"
payesiyle
onurlandınyor. Ve Kautskylerin, Scheidemannların, B auerlerin, Hendersonlann, Rennerleriıı, Vanderwaldelerin ve tüm diğer işçi sınıfı hainlerinin bu çağdaş temsilcisi, bu kibar burjuva, sıra Stalin'e geldiğinde ağzına geleni söyleyen ve söyleten bu burjuva liberali, kendine Leninist diyebiliyor!
Temmuz 1988 tizme savaş" ne idiyse, Gorbaçov 'da
yakıp
da odur. Gorbaçov, yeni dönemin,
yoksun,
yeni koşulların Kruşçev 'idir. Bir kere
küçük-burjuvalar ükesiydi. Üstelik
daha, aynı konuşmanın III.Bölümü:
içsavaşın zorunluluklarıyla gündeme
Gorbaçov ' u n ,
7 0 . y ıl
gelmiş
yıktıgı, ezici
sanayi
temelinden
ço�unlugu
"savaş
ile bir
kom ünizmi"yle,
konuşmasında, Ekim Devriminden
zamansız bir ilerleme de yaşamıştı.
70
yıl
türlü onlar ve onlarca milyon insanı do g ru kom ünizme siz götüremezsiniz. Yaşam işte bize bunu
söyledi. Devrimin nesnel gelişme seyri bize işte bunu gösterdi." (Yeni Çag Nisan 1987, s.7-8)
NEP
konusunda
Bu
koşullarda
Lenin 'i ve Leninizmi çarpıtarak,
özellikle
önemlidir.
uygulanmış bir politika, NEP, bugün
igdiş ederek, kendi revizyonist teori
sonra,
söyledikleri
EKİM 13
tarih sel
özgün
Kendi reformlarının sosyo-ekonomik
güçlü ve gelişmiş bir sanayi temeline
ve politikalarına Lenin 'den
karakteri konusunda da açıklayıcıdır.
sahip, sözde sosyalist üretim ilişkile
dayanaklar
Modern revizyonistler, 1960 'larda
rinin egemen oldugu bir topluma
vizyonistlerin temel bir özelligidir.(*)
kapitalist ekonomi-politikalarını ilk
hangi "degerli unsurları" sunabilir
Fakat yine de SBKP Genel Sekreter
gündeme
acaba?
getirdiklerinde,
bunu
bulmak,
sözde
modern
re
inin o ciddi, agırbaşlı görünümüne kesit
pek yakışmayor. Hiç degilse bu işi
tarzda Lenin zamanının NEP'ini
arasındaki uçurumu Gorbaçov da
örnek göstermişlerdi. Bu revizyonist
biliyor ve belirtiyor. Eski köylülük
sıra sıra Suslovlarına bırakaydı. Lenin'in söylediklerini, bir "küçük
politika ve uygulamanın ülke eko
olmadıgı
gerçekleştirmek
için
demagojik
Kuşkusuz
iki
ıçın,
tarihsel
bir
" i ttifak
köylü ülkesinde devlet kapitalizmin den sosyalizme geçişi saglayacak sag/am köprüler kurmaya çalışmak"
nomisini ve S ovyet toplumunu bugün
oluşturulması" amacının olmadıgını
nereye ve ne hale getirdigi gözler
ekliyor.
önündedir.
bunalımdan çıkış için tek çare, daha
"Fakat -diyor- NEP aynı zamanda daha uzun vadeli bir hedefe de sa hipti. Görev yeni toplumun kurulmasıydı ve Lenin 'in sözleriyle 'sadece şevke dayalı olmayacaktı, büyük devrimin dogurdugu şevk ile destek/enecek ve kişisel istek, deneyim ve işletme ilkelerine daya nacaktı... deneyimin ve devrimin gelişiminin nesnel gidişinin bize ögrettikleri budur. '" (s.32)
fazla kapitalizm! Bu nedenle eko
Lenin 'den aktarılan kısım, Ekim
degil. Bu nedenle, NEP 'ten ögren
nomi-politikalarına dayanak ve örnek
1 921 'de, Ekim Devriminin dördüncü
meyi "siyasal ve yöntemsel düşünce
olarak, sosyalist ekonominin hızlı,
yıldönümü
zenginligi"nden yararlanmak olarak
gürbüz ve dengeli geliştigi sosyalist
konuşmadan
iktisadi
bu
Oldukça ciddi ve ilginç bir durumla
ve
karşı karşıyayız. Bunu görmek için
nesnel
önce, Lenin'in ilgili konuşmasının
Lenin'in Gorki'ye yazdığı bir mektupta
bizzat
yer alan "demokratik kapitalizm" ifades
Durumu
Gorbaçov 'un
kendisi, birçok başka yerde de oldugu gibi, bu konuşmasında, "Eko nomideki olumsuz süreçler ivme kazanıyor ve sonuç olarak, bir bunalım öncesi durum yaratıyordu" (s.40) şeklinde tanımlıyor. Fakat Gorbaçov revizyonist se leflerinin, Kruşçev ve Brejnevik yo lundan
yuruyor.
Ona
göre
kuruluş dönemlerini,
dönem lerin
teori,
uygulamalarını
pol itika
degil de,
tarihsel zorunlulukların geregi olarak
vesilesiyle (3 3 . cilt)
Gorbaçov
yapılmış
ifadesinden kopardınız mı, geriye bir şey
kalmaz.
Zira
Lenin 'in
düşüncesinin tarihsel-toplumsal te meli budur.
Lenin 'in
komünizme
yöneltmekten sözettigi "onlarca mil yon insan" ise, Gorbaçov'un Sovyet toplumunda artık
olmadıgını be
lirttigi kulaklar ve küçük-burjuva köylü yıgınlarından başkası degildir. (**) Bunları Gorbaçov da bilmiyor
aktarma.
yandaşlarınca
(* )
TBKP'nin kapitaliımİ savunma
programı üzerine yapılan tartışmalarda,
kapitalizme ciddi tavizleri ifade eden,
yap ı l m ış
çevirisinden,
inden hangi "programatik" sonuçların
kapitalizmi
ka
Gorbaçov'un aktardıgı parçayı, fakat
çıkarıldığı da bunıın henüz çok yeni bir
için,
onun ( ...) atladıgı kısmı atlamadan,
Lenin'in deyimiyle "muazzam (bir)
yeniden okuyalım (alu çizili ifadeler
tehlike"yi de içinde taşıyan, özel bir
Gorbaçov 'un atladıklarıdır):
Lenin,
özgün bir dönemi NEP dönemini, bu
"Dogrudan dogruya sırf coşkuya bel bag/ayarak degi/ de, büyük devrimin yarattıgı coşkunun yardım ıyla, tek tek kişilerin çıkarlarına, kişisel ilgiye, ekonomik muhasebeye dayanarak önce, küçük
raporda şıınlan söylüyordu:
çınılmaz
ve
burj uvaziyi
olarak geliştirdigi
dönemin politika ve uygulamalarını örnek alıyor. Neden acaba? Cevapla madan önce Gorbaçov'u dinleyelim:
"Günümüzde Lenin 'in son eserleri ni, onun NEP konusunda yazdıklarım daha sık incelemek ve gereksin digimiz degerli unsurları oradan çıkarsamak çabasındayız." (s.32) NEP'in uygulandıgı 1 920 başları Sovyet Rusyası, savaşın ve iç savaşın
bir
köylü ülkesinde devlet kapita lizmintfen sosyalizme geçişi sag layacak saglam köprüleri kurmaya çalışınız; yoksa başka türlü komünizme ulaşamazsınız; başka
örneğidir. ( ** ) NEP'in temel görevi konusıında, XI.Parti
Kongresine sunduğu
"... NEP 'in temel, kesin, tüm değerle rinin üstünde olan
görevi,
kurmaya
başlamış old_uğ umuz (çok kötü, çok be ceriksizce de olsa yine de, tam anlamıyla yeni sosyalist bir ekonomi, yeni bir üretim, yeni
bir
bölüşüm
temeli
üzerinde
başlamış olduğumuz) yeni ekonomi ile
milyonlarca ama milyonlarca köylünün ekonomisi olan köylü ekonomisi (abç) arasında
bir
oluşturulmasıdır."
birleşmenin
14 EKİM Sayı : I O ifade ettikten sonra, nihayet muradım açıklıyor: "(Biz) daha ziyade, kitlenin yaratıcı enerjisinin salıverilmesi, bireyin girişkenliginin güçlendirilmesi ve sosyalizmin temel ilkesi olan 'herkes yetenegine göre, herkes çalışmasına göre 'ilkesinin işlemesini engelleyen bürokratik dizginlerin kaldırılması konusunda yaratacagı olanaklarla ilgi/iyiz. " (s.32) 1920 'lerin başlannda yaratıcı e nerjisi salıverilenler ve bireysel girişkenlikleri güçlendirilenler kulaklar ve küçük mülk sahibi köylüler, küçük ve orta işletme sa hipleri ve küçük tüccarlardı.(*) Şimdinin gelişmiş sanayi ülkesi Sovyetler Birligi'nde,kimler? Aslında konuyu uzatmak gereksizdir. Sorunun özü şudur. Bugün Sovyetler Birligi 'nde, piyasa ekonomisi ve karlılık, kapitalist eko nominin bu iki temel ilkesi, temel ikti sadi ilkeler olarak benimsenmiştir. 30 yıllık evrim bunu bir zorunluluk ha line getirmiştir. Gorbaçov, "sos yalizmin temel (bölüşüm) ilkesi" ile de süsleyerek, bu iktisadi ilkelerle "kitlenin yaratıcı enerji sinin salıverilmesi" ve "bireyin girişken liginin güçlendirilmesi"nin hedef lendigini anlatmak istiyor. Sovyet emekçilerini aldatmak ve dünyanın dürüst devrimcileri gözünde, Sovyetlerdeki yeni kapitalist reformların gerçek niteligini gizle mek için de, bu adımlara Lenin 'den sözde dayanaklar arıyor. Bulabula NEP'i buluyor. Lenin'in yakılıp yıkılmış, sanayi temelinden yoksun bir küçük köylüler ülkesinde uyguladıgı ve ifade ettigi "muazzam tehlike"ye her vesileyle dikkat çek tigi, kapitalizm ile sosyalizm arasında bir "ölüm-kalım savaşı" olarak nitele digi NEP'i ... Gorbaçov'un aynı konuşmada iti raf ettigi gibi, "yaptıkları işin tarihsel bilinciyle", "Ekim Devriminin
devrimci ruhunu oluşturan slogan ve amaçlar" ugruna, Sovyet emekçileri, "yan-kıtlıkla karşı karşıyayken bile" "mucizeler yaratmaktan geri kalmadılar". Sosyalizmin, sosyalist bilincin, kollektif ruhun, ortak çıkar duygusunun ürünüydü bu. Ve Sovyet emekçilerinin başında, Gorbaçovcu yazarların bugün hayvanca bir kin ve nefretle saldırdıgı, büyük devrimci Joseph Stalin vardı. Ekim Devrimiyle tarihin günde mine girmiş, Sovyet emekçilerinin duygu, düşünce ve eylemlerinde ete kemige bürünmüş olan sosyalizmin yaratıcı ve üretici gücü tarihsel bir olguyken, 70 yıl sonra, "kitlenin yaratıcı enerjisini salıvermek" ve "bireyin girişkenligini güçlen dirmek" ıçın hala kapitalist yöntemleri propaganda etmek, üstelik bunu Ekim Devriminin 70.yıldönümü konuşmasında yapmak, revizyonist elebaşlarm Ekim ideallerine(**) en büyük saygısızlıgı ve hakaretidir. Tito'nun bu müridieri işçi sınıfının sosyalist ruhuna zerrece inanını yarlar ve onlar, tıpkı burjuvalar gibi, işçi sınıfını bireysel kazanç dürtüsü ve bireysel zarar korkusu yöntemleriyle "üretken" kılmak istiyorlar. Karlılık ilkesi ve serbest piyasa mekanizması yoluyla kitlelerin yaratıcı enerjisini salıvermek, birey sel girişkenligi güçlendirmek, dahası, en uygun bölüşümü gerçekleştirmekbütün bunlar kaç yüzyıllık burjuva masalıdır. Ne ilginçtir ki, SBKP Genel Sekreteri tarafından, Ekim
Devriminin 70.yıldönümü top lantısında anlatılıyor. Lenin'in NEP'i, savaşın ve içsavaşın harap ettigi bir küçük bujuvalar ülkesinde, çarlıktan devir bir iflas ekonomisi koşullarında sosyalizme geçişi olanaklı kılmak ve (**) O i dealler ki, u�runa savaşıp Ekim 'i
gerçekleştirenler den
b inlerce
B olşevik, 19201erin o özel ve özgün koşullarında gerekli ve z orunlu olarak
(*) Ve ticaret özgürlü� koşullarında bunların bir kısmı kaçınılmaz büyüdü. Nepmanlar böyle do�du.
olarak
uygulanan NEP'i b ile b u ideallerin terki saymış ve b unu görmektense hayatiarına s on vermeyi seçmişlerdi.
kolaylaştırmak için gündeme gelmişti. Gorbaçov 'un NEP 'i, 1 960 başlarında, "1980'lerde komünizme geçecegz" şarlatanlıgı eşliginde girişilen bir yolun sonunda, iflas noktasına gelmiş bir bürokratik-kapi talist ekonomiden klasik kapitalizmin temel kurallarına göre işleyen bir ekonomiye geçişini olanaklı kılmak için gündeme gelmiştir. Bakalım kla sik türden kendi Nepmanlarını, kend ine özgü koşullarında nasıl yarata cak?
Proletarya diktatörlü�ü ve sınıf mücadelesi Gorbaçov'un 70.yıl konuşmasına devam ediyoruz. Stalin'in Leninizm tanımı iyi bilinir: "Leninizm genel olarak proleter devriminin teori ve taktigi, olarak özel proleterya diktatörlügünün teori ve taktigidir." (Leninizmin ilkeleri) Sosyalist Ekim Devrimi emper yalist sermaye cephesini Rusya'da yararak yalnızca genel olarak proleterya devrimleri dönemini degil, özel olarak da Sovyet Rusya'da proleterya diktatörlügü dönemini başlattı. Aynı şekilde, Ekim Devrimi, yalnızca Leninizmin proleter devrim teorisini degil, onun ayrılmaz bir
parçası olan proletarya dikta törlügü teorisini de sınadı, dogruladı ve gerçek kıldı. Ekim Devriminden ikibuçuk yıl sonra, ikibuçuk yıllık tecrübeyi de gözeterek, Lenin, "Sol" Komünizm isimli kitabında şunları yazdı: "Proletarya diktatörlügü, yeni sınıfın daha güçlü bir düşmana karşı, devrilmesiyle (tek bir ülke de bile olsa) direnme gücü on kat artan ve gücünü yalnızca uluslararası ser mayenin gücünden, uluslararası bag/antıların gücü ve dayanık lılıgından degil, aynı zamanda alışkiln/ık kuvvetinden , küçük üre timin gücünden alan burjuvaziye
Temmuz 1988 EKİM 1 5 karşı verdigi en kararlı, en acımasız bir savaş anlamına gelir." (s. l 1 - 12) Çok kimsenin bildigi, Marksist Leninistim diyen her kimsenin böyle kalmak istedi@ sürece bir an bile u nutamayacagı, bu basit gerçekleri hatırlatmak boşuna degil. Zira, Ekim Devriminin 70.yılında bu görkemli devrim adına konuştugunu iddia eden biri, Gorbaçov, bir çok önemsiz ayrıntıyı hatırlıyor ama, bu gerçegi bir kez olsun anmayı "unutuyor". Ancak iç savaşı şöyle bir hatırlıyor, ötesine geçmiyor. Ötesi onun için "barışçıl sosyalist inşa" dönemidir. Sorunun teorik yönüne ise, hiç girmiyor. Revizyonistterin proletarya diktatörlügü teorisine sırtlarını dönmeleri yeni degil. Gelinen yerde artık bütünüyle eskimiş ve "çagdışı" sayıyorlar. Fakat Gorbaçov'un konuşması sözkonusu olunca, bizi ilgilendiren sorunun bir başka yanıdır: Proletarya diktatörlügü teorisi ve gerçegi gözönüne alınmadan; devrimden sonra sınıf mücadelesinin ortadan kalkmayacagı, tam tersine, biçim degiştirmiş olsa bile, pek çok bakımdan daha da şiddetlenerek sürecegi gerçegi -devrim sonrası Sovyet tarihi ile bizzat dogrulanmış bu çıplak gerçek gözetilmeden 20 'ler ve 30'ların nesnel, bilimsel, tarihsel gerçekiere uygun, dolayısıyla, Mark s ist-Leninist bir tahlili yapılabilir mi? Gorbaçov, Ekim Devrimine, sonrasına, sosyalist inşaya, kısaca Sovyet tarihine tam bir burjuva libe rali gibi yaklaşıyor. Dönemi burjuva görüş açısıyla ve burjuva hukuksal siyasal kavramlarla degerlendiriyor. Gorbaçov, sosyalist k uruluş alanındaki muazzam tarihsel başanlardan uzun uzun ve övgüye sözediyor. Fakat çizdigi tablo öylesi nedir ki, tarih perspektifinden ve bil gisinden yoksun biri, bundan, sınıfların ve sınıf mücadelesinin olmadıgı sakin bir barışçı inşa dönemi sonucunu kolaylıkla çıkarabilir. Gorbaçov, sosyalist kuruluşun bu
görkemli dönemine bir çok cephede yaşanan ve bir çok biçime bürünen sert , çetin, dişediş bir sınıf mücadelesinin eşlik etttigini; bu mücadelenin, 1920'lerin sonlarında, "sonuçları bakımından Ekim 1 9 1 7 devrimine eşit", köklü bir yeni devrimle -kulakların tasfiyesi birleştigini es geçiyor. Bundan yalnızca, ya Buharinci sag sapmadan söz ederken dolaylı, ya da orta köylülere karşı yapılmış çeşitli hata ları -ki parti çizgisine ragrnen yapılmıştır- anarken yani negatif bir durumda ve aslında orta köylülerin arkasına sıgınarak, gerçekte kulakların ve onların bugün kendisini en çok destekleyen torunlarının acısını dile getirirken öylesine bir sözetmiş ol uyor. Sovyetler Birligi 'nde bugün Nikolay Buharin'in gözde olması boşuna degil! Bu sorun, Marksist-Lenininst teori ve tarihsel uygulama olarak, prole tarya diktatörlügü sorunu, proletarya diktatörlügü altında sınıf mücadelesi sorunu, bugün Marksist Leninistlerle, gerçek devrimcilerle, her türden li beral ve revizyonist arasında, yalnızca bugünün ve gelecegin sınıf perspektifleri açısından degil, geçmişe bakışta da temel bir ayrım noktasıdır. "Stalin Sorunu"nun özüdür. Bugün Sovyetler Birligi 'nde, Gorbaçov yönetimindeki revizyo nis-tler tarafından, Batı burjuvazi sinin tarihsel cephaneliginden alınma ideolojik degerler, kavranmlar, suçlamalar ve spekülatif iddialar zemini üzerine oturtutmuş Stalin düşmanı kampanyanın özü de budur. Bugün Sovyet basınında yapılan, genel olarak sosyalizmin teori ve pra tigine, özel olarak proletarya diktatörlügünün teori ve pratigine dizginsiz bir saldındır. "Destalinizm" bunun örtüsüdür. Daha sonra degine cegimiz gibi, bu örtü gide gide yırtılmakta, saldırı gerçek ideolojik sınıfsal kimligini sergilemektedir. Artık NEP dönemi hariç -neden illa NEP!- Lenin dönemini eleştirenter türedi Sovyet basınında. Şaşmamak
gerekiyor; bu bir mantıgın, ideolojik sınıfsal bir mantıgın kendi sonuçlanna varmasıdır. Lenin'e ve Leninizme saidırmadan S tali n mahkum edilemez. Tarih defalarca ve en açık şekliyle de Euro-komünistterin şahsında gösterdi; S tali n 'le başlayanlar Lenin'le sürdürmüşler ve bugün İtal yan Komünist Partisinin şahsında en açık görüldügü gibi, burjuvazinin çıplak uşaklıgı ile sonuç landırm ışlardır. Dikkat edin, TBKP'nin Gorbaçovcu yeni "ide olojik açılımlar"ına yogun bir Togli atti propagandası eşlik ediyor. Legal revizyonist basın döne döne Togliatti'yi tanıtıyor, övüyor, okunmasını öneriyor. Togliatticilik, kısaca, burjuva uşak:Iıgına Stalin eleştirisiyle başlayıp Lenin'in red diyle devam etmek demektir. Buna yine dönecegiz. Biz Gorbaçov'un konuşmasına dönelim. Sık sık Lenin 'in bilimsel öngörülerini vurgulayan Gorbaçov, O'nun, 1 920 'ler ve 30'lann Sovyet tarihiyle bir bütün olarak dogrulanmış temel öngörülerini(*) Ekim Devri minin yıldönümünde bile, tarihe bu somut bakış anında bile hatırlamıyor. Lenin, 1919 Mayısında muzaffer Macar işçilerine gönderdigi mesajında şunları söylüyordu: "Sınıfların kaldırılması, kapitalist yönetimin alaşagı edilmesinden son ra, burjuva devletinin yı kılmasından sonra , proletarya diktatörlügünün kurulmasından sonra (eski sosyalizmin ve sosyal demokrasinin kaba temsilcilerinin sandıgı gibi) ortadan kalkmayan, ama salt biçimlerini degiştiren ve pek çok yönden daha da şiddetlenen uzun, zor ve inatçı bir sınıf mücadelesi (Marks-Engels gerektirir. " Marksizm, s.446, Tüm siyahlar Lenin'in) Bu sözler devrimden önce degil, yaklaşık iki sene sonra söylenmiştir. (*)
Len in'in bu b ilimsel görüşler i, ne
acıdır ki,
en az
Stalin dönemi kadar, hatta
daha çok, Stalin s onrası dönemle de tam olarak doğrulandı.
16
EKİM Sayı: l O
Yine aynı yıl içinde, "Proletarya Diktatörlüğü Döneminde Ekonomi ve Politika" makalesinde: "Proletarya diktatörlüğü döneminde sınıflar hala durmaktadı r, ve duracaktır. . . Sınıflar durmaktadır ama proletarya diktatörlüğü döneminde her sınif bir değişikliğe uğramıştır, ve sınıflar arasındaki ilişkiler değişmiştir. " Muzaffer proletarya egemen hale gelmiş, sömürücüler ezilmiş, mülksüzleştirilmiş fakat "proletarya diktatörlüğü altında ortadan kalkmamışlardır ve birden bire kalkmazlar." Bunların avantajları, olanakları, üstünlükleri ve bütün bunları kullanarak her alanda gösterdikleri muazzam direnç konu sunda Lenin 'in söylediklerini çok kimse bilir. Sonuçta, Marks'm, "ka pitalizmden sosyalizme geçiş dönemi olarak proletaryanın tüm bir prole tarya diktatörlüğü dönem i " düşüncesini sık s ı k vurgulayan Lenin'in, özlü yargısı şudur: "Prole tarya diktatörlüğü altında sınıf mü cadelesi ortadan kalkmaz, yalnızca farklı biçimlere bürünür" .( İşçi Sınıfı ve Köylülük, Sol Yayınları, s.389) Bütün bir Sovyet tarihi Lenin 'in doğrulanmasıdır. 1920'ler ve 301ar Sovyetler Birliği'nde sert bir sınıf mücadelesi dönemidir. Eski rejimin artıklarına, ekonomi ve idari aygıttaki uzantılarına, parti içindeki etkilerine, bir bütün olarak kulak sınıfına, onların engellemelerine, sabo tajlarına, açık-gizli direnmelerine, son olarak dış destekçilere, emper yalist kuşatmaya, dalaylı dolaysız müdahalelere karşı, çok değişik biçimler alan, çok değişik cephelerde süren zorlu bir sınıf mücadelesi dönemidir, bu dönem. Sovyet işçilerinin ve-emekçilerinin iktisadi alandaki başarılarını sayıp döken II.Enternasyonal lafebelerinin bu yeni temsilcisi, siyasal alanda, sınıf mücadelesi cephesinde olup bitenleri es geçiyor ya da ancak "Sta linci aşırılıklar" vesilesiyle şöyle bir değiniyor.
Revizyonistler bugün Leninist teo rinin ihtilalci özünü bir yana bırakıp, Lenin' i zararsız bir aziz e dö nüştürdükleri gibi, devrim sonrası sosyalist kuruluşu ve proletarya diktatörlüğünü de her türlü sınıf mücadelesinden ve dolayısıyla proletaryanın devrimci şiddetinden arınmış bir barış ve sükun dönemi olarak sunuyorlar. Onlara göre bu "barış ve sükun" dönemini bozan, gölgeleyen yalnızca Stalin'in "kötü ruhu " , "diktatörce hevesleri", "acımasız ve zalim" kişiliğidiri Oysa sınıf mücadelesinden ve prole taryanın sınıf düşmaniarına karşı devrimci şiddetinden arındırılmış bir sosyalist inşa ancak gerici bir liberal ütopya olabilir. Gorbaçov'un, bu dönemin sert sınıf mücadelesi gerçeğini atıarnası boşuna değil. Gorbaçov'un konuşmasıyla "start" işareti alınarak Sovyet basınında sürdürülen rezike ve özünde inti karncı kampanyayla(*) öyle bir görünüm yaratılıyor ki, adeta, 1920'lere ve 30'lara tam bir "barış ve sükun" ortamı hakimdir, fakat bunu "diktatör S talin" yapay olarak bozmuş, amaçsız, kör bir teröre başvurmuştur! Gorbaçov mücadelenin ideolojik cephesinden sözetmektedir. Fakat kendisi de iyi biliyor ki, bu basit bir yol yöntem tartışması değildi. de belirtmekten Kendisinin kaçınmadığı gibi, "konu, özünde" Sovyetler Birliği'nde, "sosyalizmin geleceğini ve devrimin akibetini ilgi lendiriyordu " (s.34) Peki bu dönemde yoğun olarak ve yıllarca sürdürülen o "keskin ideolojik mü cadele ve siyasal tartışma" lar (s.33) sınıfsal bir içerikten yoksun muydu? Her temel ideolojik görüş ya da siyasal çizgi, son tahtilde belirli bir sınıf konumunun ve tutumunun dile gelişi değil midir? Troçkizmin ve Buharinciliğin Sovyet toplumundaki
sınıf temeli neydi? Örneğin, kulak toplum sal gerçeğini sınıfı gözetmeden, Buharinciliği anlamak mümkün mü? B ilindiği gibi Gorbaçov kon uşmasında S tali n-B uharin çatışması konusunda Stalin 'e hak veriyor. Fakat nedense gösterdiği gerekçe çok kimsenin gözünden kaçıyor: "O günün iç ve uluslararası somut koşulları sosyalist inşanın hızında hatırı sayılır bir artış gerektiriyordu. B u harin yandaş ları, ve hesaplamalarında ve teorik öner melerinde, sosyalizmin inşasında otuzlarda ortaya çıkan zaman faktörünün pratik önemini küçümsüyorlardı." (s.34) Gorbaçov sorunu salt bir kalkınma hızı sorununa indirgiyor. Oysa bu sorunun yalnızca bir boyutuydu. Sorunun , özü bir kez daha sınıf mücadelesi, sömürücü bir sınıf olan kulaklara yaklaşım, yani Leninist sınıf çizgisiydi . Buharinci ler, sosyalizmin sınıf mücadelesi olma dan, kendiliğinden, kulaklara karşı aşağıdan ve yukarıdan birleşik bir saldırı olmadan inşa edilebileceğini düşünüyorlardı. Çatışan, devrimci sınıf mücadelesi görüşü ile liberal sınıf uzlaşmacılığı idi. Sorun, Leni nist sınıf çizgisi izlenip izlen meyeceği sorunuydu. Özünde, kapi talizm mi? Sosyalizm mi? Sorusu ve sorunuydu. Gorbaçov bu Leninist ideolojik sınıfsal muhtevayı görmezlikten geliyor. ( * * ) Nitekim sorunun kalkınma boyutundan siyasal boyutuna, sınıf mücadelesi boyutuna çıktığında Gorbaçov Buharin 'in görQşlerini yineliyor: " içtenlikle söylenmelidir: Yeni aşamada emekçi köylülüğün çıkarlarına karşı Leninist anlayış ve hoşgörünün azalması ve yok olması sözkonusuydu. En önem-
(*) Bu kampanyanın içeriği ve boyutları
Buharin'in göklere çıkarılması, revizyo
(**) Bugün Sovyetlerde ve Çin'de konusunda, Gorbaçov 'un sözcülerinden
nistler
Moskow News gazetesi fazlasıyla bir fikir
Buharin hayranlığının güçlenmesi ne
ve
liberal-solcular
arasında
veriyor.
dikkate değer bir olgu!
Temmuz 1988 EKİM /isi, Devrimden beri köylülügün bir sınıf olarak radikal bir biçimde degişmiş oldugu görülemiyordu."
·
(s.3 5) Bu sözler Stalin önderligindeki parti çizgisini hedefliyor. Stalin'in köylü sorunuyla ilgili, kollektifleştirme ile ilgili yazıları, konuşmaları, Parti Merkez Komitesi ve Kongre kararları ortadadır. Len inizmin ve devrimci sınıf mücadele sinin karşısına çıkılmadıkça kimse bunlarda ilke hatası, çizgi hatası bu lamaz. Eger sözkonusu olan orta köylülüge karşı yapılan ciddi hatalar ve aşırılıklar ise, bunların Stalin'e, . parti çizgisine, MK kararianna rag men yapıldıgı tarihsel bir gerçektir. Gorbaçov 'un, bu hataları ilk defa ve tarih önünde açıklayan kişi gibi kurumlanması yalnızca gülünçtür. Zira bizzat Stalin 'in çok sayıda konuşması ve yazısında bu hata ve aşırılıklar hedef alınıyor ve parti çizgisinin saptınlması olarak çok sert bir biçimde eleştiriliyor. Ömegin, 2 Mart 1 930 tarihli parti gazetesi Pravda'da yayınlanan "Başarı Sar hoşlugu" makalesi baştan sona bu sorunları işliyor. (Bkz. Leninizmin Sorunları, s.37 1 ) Stalin, köylülüge karşı hataları, aşırılıkları, parti çizgi sini saptırma egitim ve çabalarını bütün kapsamıyla ortaya koyup eleştirmekle kalmıyor, tüm basını "bu anti-Leninist ve başka benzeri egilim lerin, sistemli bir biçimde maskesini
TALABANİ... (Baştaraft s.22 'de)
devletler arasındaki çelişki ve çatışmalardan yararianınakla pek il gisi yok. Zira artık, Talabani'nin agzından dile geldigi üzere, İran S tratej ik bir m üttefik olarak görülüyor. İran 'la ilişki de stratejik bir müttefik, bir dostla kurulan bir ilişkidir. Her şey bir yana, bu ilişki İran yönetiminin gerçek yüzünü gizle mekten ve İran'daki (ve dolayısıyla
kaldırma"ya çagırıyor. SBKP(B) Tarihi 'nde de yapılmış hatalar bütün açıklıgı ile aniatılıp mahkum ediliyor. (Bkz. Aydınlık Yayınları, s.372-376) Gorbaçov'un ideolojik sözcülerin den Moskow News gazetesinin 19 Haziran '88 tarihli 25.sayısında em peryalist gericiligin yanın asırlık anti komünist agzını kullanarak "Rus köylülügünün gerçek birjenosite tabi tutuldugunu " yazıyor artık .
Kulakların torunları, bu yeni borja valar ve yeni-Buharinciler, kulak ataları nın ardından gözyaşı döküyorlar. V e elbette, Batı burjuvazisinin zengin suçlama cephan eligini de kullanarak, 20.yüzyıhn bir büyük devrimcisin den, burjuvazinin ve gericiligin amansız düşmanı, Leninizmin ve komünizmin inançlı ve kararlı savun ucusu Joseph Stalin 'den inti kam alıyorlar. Gerçek bir tarihsel he saplaşma hareketi sürdürüyorlar. Bu aynı gazetenin bu aynı sayısında arka kapagında Rus Ortadoks Kilisesi ve Hıristiyanlık göklere çıkanlıyor. Rusya'da Hıristiyanlıgın l OOO.yılı kutlamalarının ülke çapında büyük heyecan içinde geçtigi belirtiliyor. (Moskow News haftalardır bu heyecanı işliyor, kiliseyi ve yeni ki lise azizlerini reklam ediyor.) Hıristiyanlık "büyük bir manevi ve kültürel miras" ilan ediliyor. Sovyet halkını 70 yıldır "bu muazzam
bırakmak" girişimi suçlanıyor. Re
vizyonist yöneticilerin, Rus Ortadoks Kilisesi'nin şefi Pirneo'in şahsında tüm kiliseye açık ve samimi bir işbir Iigi çagrısı yaptıgı belirtiliyor. (Sovyet toplumunu manevi yönden kuvvetlendirrnek için işbirligi!) Yüzyıllarca Çarlık zulmünün manevi dayanagı ve en büyük destekçisi olmuş bu rezil topluluga, kiliseye yapılan bütün bu günah çıkarmalara şu çagrı eşlik ediyor: Neden son 70 yılda çekilen çeşitli acılar ve karşılaşılan sorunlar hakkında konuşul muyor? Neden S talin kamplarında ölen kilise şehitlerinin anısı onurlandınlmıyor? vb. Ve bütün bunları kilise törenindeki papaz resim leri ve Moskova yöneticilerinin aldıgı yeni bir Moskova Kilisesi yapım kararı müjdesi- süslüyor. Stalin'e karşı yürütülen kam panyaya, burjuva dönüşümün bütün sonuçlarına vardırılması, artık içi boşalmış fakat yine de engel sayılan sosyalizmden kalma görünümlerin terkedilmesi kampanyası eşlik ediyor. Gelecek sayıda Gorbaçov'un konuşmasının öteki 70.yıl bölümlerini incelerken, S tali n düşmanı kampanyaya eşlik eden diger gelişmelerden daha geniş söz etme olanagı da bulacagız.
tarihsel ve kültürel mirastan yoksun
genel olarak) Kürt halkının özgürlük mücadelesine zarar vermekten başka bir şeye hizmet etmiyor. İran gerici yönetimi 8 yıl gibi uzun bir süredir Irak'la savaşıyor. Bu yıpratıcı savaş onu her geçen gün güçten düşürmekteydi. O 'nun Kürtlerle ittifak yapmasının, Irak'a karşı savaşta Kürtleri yanına almasının gerçek nedeni de budur. Bu ittifak, sıkıştıgı, sıfın tüketmek üzere oldugu bir aşamada gündeme sok ması da bunu dogruluyor. İran için koşulların nispeten kendi lehine gelişecegi bir aşamada ya da
17
*
savaşın şu veya bu şekilde sonuçlanacagı şartlarda Kürtlerle ittifakın bir anlamı da kalmayacaktır. İran, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesin den yana degildir, olamaz. Kürtlerin bu yönlü her talebini ise bugüne kadar yaptıgı gibi ezmeye çalışacaktır. KAYNAKLAR
1- Hürriyet, 25 Haziran 1988 2- agg. 3- agg. 4- Kürdistan Press, Sayı:35, s.7 5- Hürriyet, 25 Haziran 1988 6- Kürdistan Press, Sayı:34
18 EKİM Sayı: 10
AYDlN CEZAEViNDE V AHŞET Devrimci- demokrtik kamuoyuna Aydın E tipi cezaevinde vahşet var... işkence ve baskılar uygulanıyor. İnsanlar ölümle pençeleşiyor. Ama devrimci-demokratik kamuoyu ölüm sessizliginde ... İnsanlık düşmanları bu kayıtsız ortamda yol alıyor, sessizlik cesaretler ini artırıyor, suskunluk iştahlarını kabartıyor. Tutsakları yıldırma-sin dirme ve teslim alma politikalarını zin cirinden boşalmış bir öç alma ve kin duygusuyla dayatıp uyguluyorlar. Ve bütün bunlar "isyan bastırma" ve "firan önleme" perdesi ile mas meşrulaştırılmaya ket endirilip çalışılıyor. Hayalı senaryotarla işkence ve zulüm giz len meye çalışılıyor. Ve tam bir aldatmacılık ve şaşırtma ile olası tepkilerin önüne ide olojik-hukuksal barikatlar örülüyor. Basında tam bu insanlık dışı politika ve uygulamaların aleti durumunda. Sansasyonel "isyan var" başlıklarıyla olayların özünü saptırarak, çarpıtarak, yanlış yansıtacak ... ve ardında ciddi olaylar ve gelişmeler yaşanırken ölüm sessizligıne gömülerek... Aydın ,da neler oldu? Neler oluyor? Bu konuda devrimcilerin , demokratların, yurtseverlerin, ilerici lerin tutumu ne oldu? Ne olmalıdır? Öncelikle Aydın E tipi cezaevinde neler oldu, neler oluyor sorularına açıklık getirmemiz gerekiyor. Olayı ve gelişmeleri başından beri yaşayanlar olarak bunu yapmamız zorunlu bir görev oluyor. Böylece suskun dilleri çözebilecegimizi ve namuslu vicdanları harekete geçirebilecegimizi sanıyoruz. Başta şu noktayı vurgulayalım: Basma yansıtıldıgı gibi Aydın E tipi cezaevinde isyan veya buna benzer bir olay yaşanmadı. Böyle bir haber tama men kasıtlı, bilinçli olarak basma dikte ettirilmiştir. Cezaevi yönetimi uyguladıgı baskı
olmamasına karşın bu baskının ve işkenceleri meşrulaştırmak, anlamı neydi? Hangi gerekçe ile tepkileri haklı kamuoyunda yasal da-yanaga dayanıyordu. Evet tepkileri olası yatı ştırmak, bunun tünel bulunmuştu ama etkisizleştirmek ve böylece işkence karşılıgı insanlara vahşice saldırmak, leri pervasızca yapabilmek için işkence yapmak mı olmalıydı? Hani uydurdugu bahanedir, baskıları i şkenceyi önleyici uluslararası gizleme, meşrulaştırma aracıdır. sözleşmeler imzalanmıştı? Mürek Basının da bu oyuna ortak oldugu ve bilekurumamıştı. Sahtekarlık ve kebi etkin bir rol oynadıgı bir olgudur. pratikte bir kez daha or aldatmacılık Somut gelişmeler nelerdi? Kısaca pratikte varolan gele çıkıyordu, taya özetlemeye çalışalım: Tarihsel ve olunuyordu. icra nek 20 Mayıs 1988 günü saat 18.00 zin duygulan intikam ve kin güncel sıralarında B blokla C bloku için bizim Bu boşanmıştı. cirinden birleştiren ve Malta diye tanımlanan degildi. olay bir medik bilin ana koridorun çatı katında elektrik Muhatabımızı tanıyorduk. 8 yıldır kontagı yüzünden bir yangın çıktı. tarihimizi yogun bir şekilde Yangın rüzgarın da etkisiyle kısa yaşatıldı. Burada kaba yaşıyorduk, sürede büyüyerek yayıldı. Ve C teşhir etmeye boyamacılıgı göz bir Blokun da çatısını kapsamına aldı. isyan yok, ortada Evet çalışıyoruz. Çatı tamamen keresteden yapılmış bu savaş halde o yok, koyma karşı fiili oldugundan kısa sürede yandı. itfaiye işkencecilerle sopalı eli ile düzeni de müdahalede bulunarak bir iki saat vahşet sergilemenin anlamı neydi? içinde yangını tamamen söndürdü. bir anlamı vardı, tarihsel, güncel Tek Yanan çatıda toprak bulunuyor. kin ve öç alma duygusu ulusal ve Yangının çıktıgı nokta ile topragın sindirme, terörcü yıldırma, vahşetle bulundugu nokta birbirinden uzak ve ihtiyacı ve son hissettierne kimligini müstakildir. İki noktanın arasındaki ... politikası alma teslim tahlilde uzaklık mesafesi ise 35-40 metre askerler basan Koguşumuzu kadardır. Topragın açıga çıkması ile sopalar, coplarla ölümüne dövmeye de bir tünelin varlıgı kesinlik Koguştan m üşahade başladılar. kazanıyor. Bunun üzerine aynı gece kadar eli sopalı bölümüne (hücreler) saat 24.00 sıralarında yapılan bir askerler diziliydi. Koridorun sagında tünel aramasında 6.koguşta bir tünel ve solunda dirsek temasında dizili bulunuyor. Tünelin bulunmasından bulunan sopalı yüzlerce asker vardı. sonra arama gözeticisi olarak bulunan Koguşta başlayan vahşet koridorda 6.koguş sorumlusu ve yardımcısı iki doruklanıyor dakikalarca başa ve arkadaş dövülerek yaka paça alınıp gövedeye, bedene inen sopalar hücre götürüldü. Biz devrimci tutsakların son buluyordu. Kori kapılarında "Kahrolsun işkence, tepkisi dolu gibi sopalar üzerimize dorda arkadaşımızı istiyoruz" biçiminde zincirinden Vahşet yagıyordu. varki Ne oldu. atmak slogan başalmıştı. Ve bu vahşet her şey arkadaşlarımız geri verilmedi. 21 Mayıs 1988 günü 10 civarında ' vahşet için nidaları eşliginde sergi Ieniyordu. Savaş tutsaklarının "Kah bulundugumuz 6.koguş ve 14.koguş rolsun i şkence, insanlık onuru askerler tarafından basıldı. Ortada bir işkenceyi yenecek, işkencecilerden isyan, fiili bir karşı koyma, barikat, hesap soracagız" slogan iarına yangın, rehin alma, vb. bir olay
Temmuz işkenceciler "Her şey vahşet için! "
da
ulumalarıyla
genelinde
karşılık veriyorlardı.
toplatılmıştı
çünkü.
1988 EKİM 19
Cezaevi
diger temizlik olanaklarının olmayışı
yasak
cezaevini salgın bir hastalık odagı du
havalandırma
Her birey eşine az rastlanır 10- 1 5
lanmıştı. Her türlü tutuklu ve insani
dakika
haklar gaspedilmişti.
rumuna getiriyordu.
ola
Muhatabımız olan anlayış, insan
nakları ve yaşamın kendisi bir işkence
slgına, insan haklarına ve kişiligine
Kaba işkence dayak yani vahşet hücre
ögesine
Vahşet
saygı duymayan, dahası pervasızca
kapısında
düzeyindeki
sosyal,
çigneyen bir anlayıştı.
bu
i şkence
tezgahından
geçerek solugu hücrelerde alıyordu. son buluyordu. Ama bu
Yaşam
dönüştürülmüştü. işkence
tüm
baskıların ve zulmün bittigi anlamına
dogaı ve kültürel hakların kabaca
gelmiyordu. Bu bölüme geçmeden
çignenişi
karşısında
önce kaba hatlarıyla özetledigimiz 49
yapılabilirdi?
kişinin bilançosunu vermek istiyoruz.
dönüştüren
Yaşamı anlayış
cendereye
girin, görün. Aynı insanlık dışı tutum
ve
ve anlayış Haziranda gerçekleştirilen
alınmalıydı. Bu soruların yanıtı kesin
çeşitli
ve açıktı. Ya siyasal kimligimizi ve
Açlık grevinin (daha dogrusu ölüm
insanlık onuromuza tıpa tıp cezaevi
orucunun) 12.gününde bulunan biz 32
yaralandık.
kafası
yarıldı.
tavır
32 kişilik sevk olayında da somut
karşıs ında
yerlerimizden
bir
tutum
Bizim bulundugumuz koguştan 49
arkadaşın
gibi
"Türkiye'de işkence yok" diyen leri Aydın 'a davet ediyoruz. Buyurun,
kişiden 2 arkadaşın dışında tüm üm üz Çogu
ne
neler
olarak karşımıza çıkıyor.
oldu.
yaşamı, ya daonurlu bir ölüm ... Bu iki
kişi hiçbir saglık kaygısı duyulmadan
Beyin
seçenek dışındaki tüm yol, düşünce
çeşitli cezaevlerine sürüldük. Açlık
sarsıntısı geçirenler oldu. Bütün bu
ve yaşam tarzını şiddetle reddediyor
grevinin 12. gününde olan birinin 2
sonuçlar, olaydan bir müddet sonra
duk, reddediyoruz.
S ırtları,
bedenleri
simsiyah
Kulaklar, dudaklar patladı.
günlük
yolculukta
çekecegi
acı ,
karşılaşabilecegi tehlikeyi bilebilmek
Aydın Devlet Hasta
Bu anlayışla yaşadıgımız işkence
nesinden gelen doktorlar tarafından
leri protesto etmek ve daha önce varo
için doktor olmaya gerek yok. Benzeri bir duruma bundan 3 ay önce de tanık
muayene için
saptanmıştır. Eger Aydın Devlet Has
lan
tanesi ve Cezaevi vizite defterleri (2 1
olanakların ve kazanımların oldugu
olmuştuk. Diyarbakırşubat ayındaki
Mayıs
incelenirse
gibi geri verilmesi amacıyla süresiz
açlık direnişinde iken sevkirniz çıkmış
sözkonusu işkence tam anlamıyla
açlık grevine başladık. Bu yolun
ama doktorlar bu sevk yolculuguna
görülecektir.
dışı nda
rapor vermeyi göze alamamış ve sevk
1 98 8
tarihli)
Aradan
13
gün
geçmesine karşın, Bursa Özel Tip Cezaevinde yenesinde
yapılan
doktor
sözkonusu
ve
kazanılan
başka
tüm
bir
hakların,
çıkış
yolu
yolculugu ertelenmişti. Bu kez doktor
bırakılmamıştı ...
raporuna da gerek duyulmadı. Sabah
mua
işkencenin
Süresiz açlık grevi sol siyasi tu
saat 5.00'de hücrelerimizden alınarak
izleri kolaylıkla saptanmıştır. Eger bu
tukluların
çogunlugunca
2 günlük yolculuk için "ring" denilen
işkence tezgahından ölü çıkmadıysa,
başladı ve giderek hemen hemen
arabalara doldurulduk. İlk çag köleleri
büyük
şansa ve rastlantıya baglamak gere
geneli kapladı. Sag-sol yaklaşık 300
gibi zincire vurulduk. Kupkuru tahta
kiyor. Yoksa ölümüne dövülüyorduk.
kişi sürdürüyordu. Açlık grevinin
banklar
Ölünün çıkmaması için hiçbir neden
başlamasından
mahkum edildik. Başka cezaevlerine
yoktu. Benzer işkence
tezgahından
sonra
şekerli
su
üzerinde korkunç
acılara
talebinde bulunuldu. Ne var ki her
sevk edilmiş olmamıza ragmen hiçbir
türlü baskı ve zulmü reva gören idare
kişisel eşyamız verilmiyordu. Tüm
da
bu olagan talebimizi de reddetti. şe
ısrarlı
iki
müşahadeye
kerli suyu bir işkence unsuru olarak
Böylece "yangından mal kaçırır" gibi
alınmıştır.
B enzer
uygulamalar
kullanıyordu.
cezaevinden uzaklaştınyorduk. Sevk
oldugundan
yazdıklarımızı
dışım ızdaki geçirilip
çogu
diger
koguşlar
Böylece
açlık grevi
isteklerimiz
reddediliyordu.
özetle
biçiminde başlayan eylem idarece
olayının ayrıntılarını burada vermeyi
mekle yetiniyoruz. işkence faslından
ölüm orucuna dönüştürüldü. Eylem
gereksiz görüyoruz. 2 1
sonra
atıldık.
boyunca cezaevi yönetimi sorunlara
vahşetin son haftası oldugunu belirt
Yatak, bat
çıplak
hücrelere
çözümleyici bir yaklaşım gösterecegi
mekle
yoktu
yerde, baskıcı ve yasakçı tutumunu
yürüyemez duruma gelen "cesetler"
hücrelerde. Kimimiz de kapalı kör
arttırarak tırmandırdı. Tüm kişisel
durumuna gelmiştik.
hücrelere
Ölüme
eşyalarımıza, kitaplarımıza, defter
Bizden sonra da baskılar ve
Ç ıplak
lerimize, resimierimize el koydu. Tek
kısıtlamalar, insanlık dışı dayatmalar
Çogumuz yaralıydık. tan iye,
su
gibi
tıktırıl mıştık.
terkedi l m iştİk hücrelerde
şeyler
adeta.
günlerce
bu
yetinelim.
Sevk
Mayıstaki sonunda
şekilde
tip elbiseyi dayattı. Teslim alma, ıslah
son
bırakıldık. Kişisel eşyalarımız veril
etme programını adım adım yer
dayatılıyor, tüm haklar ve yaşam ola nakları gaspedilmiş bulunuyor.
miyordu. Kalemlerimize, yanımızda
leştirmeye çalıştı. Bütün bu yasakla
bulunan kagıt parçalanna el konuldu.
maları
Hücreler saglıksız, kirli, pis, her türlü
yöntemeligin
bulmadı.
Tek
tip
işkenceyle
ve
Ama devrimci-demokrat tutsaklar
uygulanması olarak
insanlık onuru ve siyasal kimliklerine
ve kısıtlamaları
tüzük
hastalık üretecek durumdaydı. Sigara
lanse ediyordu. Kişisel giyeceklerin
içimi bile karneye baglanmıştı. Sigara
verilmeyişi, banyo olanagının
ve
(Devamı s.32 'de)
20 EKİM Sayı:IO
TALABANİ ABD " DE NE ARlYOR? S.Metin
Irak Kürdistanı'ndaki en büyük Kürt örgütlerinden biri olan Kürdistan Yurtseverler Birligi (YNK)'nin Genel Sekreteri Celal Talabani geçtigirniz Haziran ayında ABD'ye sürpriz bir ziyaret yaptı. Ziyaretin YNK ile PKK arasında bir ittifak protokolünün imzalandıgının açıklanmasından sonra gerçek leştirilmesi dikkat çekiciydi. Öte yandan, Talabani'ye ABD'ye giriş vizesi verilmesi ve daha da önemlisi, uzun bir aradan sonra ilk kez bir Kürt liderin ABD tarafından resmen kabul edilip, kendisiyle yuyuze görüşülmesi oldukça anlamlıydı. ABD'nin Kürt politikasında yeni bir yönelim içinde oldugu ve Kürt sorununa her geçen gün artan bir ilgi gösterdigi biliniyordu. Talabani'nin ziyareti, her şeyden önce bu gerçegi bir kez daha dogruladı. ABD 'de Talabani 'ye beklenilen den de fazla ilgi gösterildi. Başta dışişleri ve savunma bakanlıgı çevreleri olmak üzere, Talabani ile çeşitli düzeylerde görüşmeler yapıldı. Ayrıca da, bizzat dışişlerinin bilgisi ve olanakları dahilinde Talabani'ye "açık forum" denilen bir kaç konfe rans da verdirildi. Talabani bu konferanslarda sadece Kürt sorunu ve bu konudaki düşüncelerinin neler oldugunu anlat madı. Yanısıra ABD'nin konuya yaklaşımı ve görüşmelerde edindigi izlenimleri de açıkladı. Talabani, bu konferanslarda, ilk elden ABD'nin Kürtlere yönelik tutumunun hiç de dah a önce düşündükleri gibi olmadıgını belirtiyordu. "ABD 'nin tutumu konusundaki görüşlerimiz" , diyordu Talabani, "yanlış anlaşı/malardan kaynaklanıyormuş.
Hayalmiş. Bu gezim sırasında bunların hayal oldugunu anladım. Amerikalılar tutumlarını açıklıga kavuşturdu/ar." (1)
Talabani , bu açıklamasını güçlendirmek için, 1984 yılında Irak yönetimi ile kendi aralarında imzalama aşamasına kadar ilerleyen "özerklik anlaşması"na da deginiyor ve şöyle diyordu: "Bize özerklik tanıyan ve Irak Kürdistanı 'nın sınırlarını genişleten ve Kerkük 'ün de Irak Kürdistanı 'nın bir parçası oldugunu belirten bu anlaşma uzun müzakerelerden sonra bitirildi. Tek iş imzaya kalmıştı. Irak hükümeti son anda imza atmadı. Gerekçe olarak da Türk hükümetinin yogun baskısı gösterildi. Ayrıca ABD 'nin de engelleme yaptıgı söylendi. Ancak, buradaki görüş melerimiz sırasında Amerikalılar bana bunun dogru olmadıgını söylediler ve tam aksine Kuzey Irak 'da adil ve barışçı bir çözüme karşı olmadıkları konusunda güven ce verdiler." (2)
Talabani, ABD'nin Kürtlerin bagımsız bir devlet kurmalarına karşı çıktıgını belirtiyor, ancak "ABD, Irak 'ın toprak bütünlügünün korun ması koşuluyla Kuzey Irak 'taki Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkını kullanmalarına ve bu çerçevede özerk bir statü kazanmalarına karşı degil" (3) diyor, ve bundan duydugu hoşnutlukla "biz gerçekçiyiz . Gerçekçi kişiler olarak hedefimiz, Kuzey Irak 'da özerk bir statü kazanmaktır" diye ekliyordu.
Talabani, bu arada, büyük çogun lugu Türkiye'de olmak üzere, Türkiye, Irak, İran ve Suriye'de top lam olarak yaklaşık yirmi milyon Kürdün yaşıyor olmasına ve bunun
p otansiyel bir ku vv et olarak bölgedeki statüko ve güçler dengesi açısından taşıdıgı anlama dikkat çekiyor, -bu potansiyel kuvvetin 20.yüzyılın sonunda kırk milyonu bulacagına vurgu yapıyordu. O, bununla süper güçlerin bölgedeki "Kürt faktörü"nü ve gelişen Kürt hareketini görmezden gele meyecegini anlatmak istiyordu. ABD yetkili çevreleri nin kendisine gösterdigi ilgiyi de bunun kanıtı sayıyordu. Açıktır ki, bütün bu açıklamaların özü ve esasını ABD'nin destegini kazanma çabası oluşturuyordu. Tala bani bunu gizlemiyor ve bir süre önce Kürdistan Pres muhabiri ile yaptıgı röportajda, "Biz herkesin kapısını çalmaya hazırız" , "Moskova 'ya gider Tavari (yoldaş) beni dinliyor musun deriz. Hayır derlerse,bizde, Berline 'e gideriz. Londra 'ya gideriz, Waşingtona 'a gideriz" (4) şeklindeki
açıklamasına benzer bir açıklamayı bir kez daha yinelİyor ve "ABD Ortadogu 'da Türkiye 'yi, Irak 'ı ve başka devletleri destekliyor. Bizi neden desteklemesin" (5) diyerek
açıkça ABD'den destek istemeye geldigini ve bunda da umutlu oldugunu belirtiyordu. Emperyalist güçlerin sorunu hiçbir zaman halkların özgürlügü sorunu degildir. Onların, zaman zaman ulusların kendi kaderlerini tayin hakkından söz etmeleri de, ulusal sorunların adil ve barışçı çözümünden yana oldukları şeklin deki açıklamaları da emperyalist poli tika ve çıkarlarını gizlerneyi amaçlayan yalanlardır. Emperyalistlerin o anki çıkarlarının geregi olarak verdikleri sözlere ise inanılamaz. Ulusların gelecegi için
Temmuz 1988 bir güvence olarak kabul edilemez.
önce
Ulusal
ABD'nin
sorunların
adil ve barışçı
çözümü de belirli bir gücü gerektirir. Emperyalistlerin,
kendi
gelir.
Dolayısıyla
zaferi
destegine baglamış bir
Öte yandan bölgedeki gerici
güçlerini
ulusların kaderlerinin adil ve barışçı
güçlerin
çözümü
elverişsiz oldugu, buna karşın Kürt
için
kullandıkları
ise
koşulların
ABD 'nin verdigi sözler, dört
duruyor
olmasındandır.
için
ve
B üyük
bölgedeki
gerici
iktidarların Kürt hareketini zaafa ug ratmaları da bu güçler sayesinde mümkün olabilmiştir.
fiilen özerk bölgeler
Kürt ulusal hareketi - Türkiye
yaratacak denli geliştigi bugüne ben
Kürdistanı 'ndaki PKK hareketi dışta
hareketinin
görülmemiştir.
kendileri
başında feodal ve burjuva unsurların devletlerin
strateji iflas etmeye mahkumdur.
EKİM 21
Kürtlere
çeşitli
tutulursa- hala da radikal bir önderlige
bulundukları,
ancak
kavuşabilmiş degil. Hareketin önder
devletin sınırları içinde, başta kendi
zer
kaderini tayin hakkı olmak üzere, her
vaadlerde
türden haktan yoksun olarak yaşayan
güçlerini toparladıktan sonra verilen
yirmi milyon Kürdün ulusal sorunun
tüm sözlerin ve yapılan anlaşmaların
önderliktir. Celal Talabani de işte
hasıraltı
edildigi,
böyle bir önderligi temsil ediyor.
yeniden
eski
çözümü için bir güvence olamaz. ABD 'nin
bölgede
statükoyu
degiştirecek köklü bir degişikliklige karşı oldugunu Talabani 'nin kendisi söylüyor. ABD 'nin,
sözgelimi,
Irak
durumlarda
özetle Kürtlerin
koşullara
mahkum
Bu durumun bir çok ömegi vardır ve
rici ve emperyalist devletlerle şu ya da
en yakın ömegini ise l l Mart 1970'de
bu düzeyde, şu yada bu biçimde
Barzani
ile
yine
bugünkü
Irak
yönetim i
arasında
i mzalanan
toprak
"özerklik anlaşması"
oluşturuyor.
korumak
Burjuva nitelikli her ulusal hare ketin karakteristik özelligi olan, ge
edildikleri bilinir.
Kürdistanı 'ndaki Kürtlerin, Irak'ın bütünlügünü
Iigi bugün de burjuva ulusal bir
uzlaşma, Celal Talabani 'nin temsil ettigi hareketin de özelligidir. Bu
aynı
zamanda
Celal
statüye
Sözkonusu anlaşma Barzani ve Sad
Talabani 'nin
oldugu
dam Hüseyin tarafından radyoda da
türden
yollu sözlerine de fazla itibar edilme
ilan
özgürlüklerin yok edicisi emperyalis
melidir. Çünkü bu, uluslararası etken
uygulanmasına
Ierin yanısıra, İran ve Irak'ın kendi
lirtilmişti. Ne varki,
aralarında
savaştan dolayı güçten düştükleri,
gerekleri yerine getirilmemiş, getiril
medigi gibi bir süre sonra Kürtlere
aradıgı sorusunun da cevabı oluyor.
buna karşın bölgedeki Kürt hareke
yönelik
her burjuva ulusal hareket burjuva
deyim yerindeyse bölgede statükoyu
kendi
degiştirme potansiyeli taşıdıgı koşul
atılmasıyla son bulmuştu.
kaydıyla
özerk
bir
kavuşturulmasından
8
yana
yıldır
sürdürdükleri
tinin gelişip belirli bir güce ulaştıgı,
larda
i leri
sürülmektedir.
Bu
bakımdan da, emperyalistlerin, sınırlı
edilmiş
yeni
ve
en
kısa
sürede
geçilecegi
be
anlaşmanın
katliamlara
baş
vurulmuştu. Bu, Kürt kuvvetlerinin topraklarından
sürülüp
Bütün bunları herkesten önce,
Waşington 'da;
gericiligin
kaynagı
her ve
tlerin dünya halklarını köleleştirmek için planlar yaptıkları bu merkezde ne Şüphesizki, tarihin gösterdigi gibi,
devletlerden veya çevrelerden yardım
almıştır
ve
alabilir.
Ancak
her
almanın, büyük devletlerle ve em peryalist
politika
izleyen
her
sözkonusu dönemde Irak Kürdistan
hükümetle kurulan ilişkilerin bir de
da olsa Kürtlerin de bazı haklara sahip
Demokrat
bedeli vardır.
olması gerektigini hatırlamaları ta
politbürosunda görev yapan Celal
m amiyle
Talabani'nin bilmesi gerekir.
bugünkü
koşulların
dayatmasından dolayıdır ve günün olgusudur.
Partisi
(1-KPD)'nin
Şu bir gerçek ki, bölgedeki Kürt
Bugüne degin bu türden ilişkilerin Kürt ulusal hareketi ve Kürt halkı için bedeli hep agır bir yıkım olmuştur.
hareketi kendi gücüne yaslanmak ve
Bunun en yakın bir ömegini ise
gerçek devrimci müttefikler aramak
Barzani 'nin 1970'lerde ABD ve İran
degiştigi bir aşamada bugün verilen
yerine, hep gerici devletlerin kendi
ile kurdugu ilişkiler oluşturuyor.
ya da verilecek sözlerin de unutula
aralarındaki çelişki ve çatışmalara bel
Koşulların Kürtlerin aleyhine
cagı her türlü kuşkunun ötesindedir.
Herşey bir yana ABD 'nin her türden
özgürlügün
düşmanı
bir
merkez oldugu, onun asıl amacının Kürt
hareketinin
radikalleşmesini
B ilindigi gibi, Barzani de özellikle
baglama, gerici devletlerden birine
1 972 'den
yaslanıp bir digerine karşı mücadele
aracılıgıyla ABD ile ilişkiye geçmiş,
etme, bir başka anlatırola büyük
kurtuluşu
devletlere ve emperyalist politika
baglamıştı. Kuşkusuz ki Barzani bir
ABD
Şahlıgı destegine
yaslanarak,
hain degildi, o da "adalet" arıyordu.
bölgede statükoyu degiştirecek bir
Ne varki, ilişkiye girdikleri "adil"
yarak zafere ulaşma stratejisi izliyor.
degillerdi.
yönde gelişmesini durdurmak oldugu
Bu Kürt ulusal hareketinin en büyük
1975 'te Cezayir'de Irak yönetimi ile
açıktır. degil,
Onu
ehlileştirerek
Kürtlerin
bölgedeki
özgürlügü
çıkarları
ilgi
lendirmektedir. ABD'nin Kürt politi kası da bu çıkariara uyarlanmış bir politikadır. Ona göre petrol adaletten
iktidariara
adeta
İran
kendisine onlardan müttefikler ara
engellemek ve onu
izleyen
itibaren
zaafını oluşturuyor.
Nitekim
İran
Şahlıgı
anlaşınca, Barzani'ye sagladıgı sözde
Hareketin sürekli böyle bir seyir
destegin de bir anlamı kalmayacak ve
izlemesinin bir nedeni de, onun hiçbir
Barzani hareketi Irak yönetiminin
dönem tutarlı radikal bir önderlige kavuşamamış olması ve hareketin
boy hedefi haline gelecekti. ABD ise
22
EKİM Sayı : I O
Barzani 'yi çoktan unutmuştu. ABD bencil çıkarlarını ve petrolü adalete tercih etmişti. Barzani Irak yönetiminin saldırıları karşısında
direnme
gücünü
dahi
göstermeyip, yüzlerce peşmergesi ilk birlikte İran'a sıgındı. Sonuç; Barzani için tam bir trajedi olurken, Irak 'taki Kürt hareketi ve Kürt halkı için tam bir yıkımdı.Bölgedeki Kürt ulusal hareketi
Talabani ' nin
yeniden ilişkiye geliştirmeye
ABD
ile
geçtigi ve bunu
çalıştıgı
günümüz
koşullarında da aynı tehlike ile karşı karşıyadır Talabani 'nin Waşington'a ayak basar basmaz,
ayagının
tozu
ile
ABD'nin bölgedeki Kürt sorununun adil ve barışçı çözümünden yana oldugunu ve bu konuda kendisine güvence verdiklerini propaganda et mesi,
dolayısıyla ABD
hakkında
hayal yayması ve daha önemlisi de Ortadogu 'da adeta ABD'nin yeni bir müttefigi
olmaya
aday
biri
gibi
davranması da bunun ifadesiydi. Talabani Waşington 'da sadece dip lomasi yapmıyordu. Yaklaşımları da geleneksel pragmatik yaklaşımlardan öte bir yön taşıyordu. Sözgelimi, O, Irak-İran-Türkiye bütün
ve
Suriye 'deki kastederek
Kürtleri
"20.yüzyılın sonunda Kürtlerin nüfusu 40 milyona çıkacaktır" derken tam da bir mal sahibi gibi konuşuyor ve adeta Kürdistan'ı pazarlamaya çalışıyordu. Bu bile Talabani 'nin ABD ile kur mak ve geliştirmek istedigi ilişkinin niteligi ve bedelinin ne olacagı konu sunu aydıntatmaya yeterlidir. Talabani 'nin bugünkü gerici İran yönetimi ile sürdürdügü ilişkiler, İran Yönetimi
ve
islam
fanati z m i
hakkında ileri sürdügü düşünceler ise Kürt ulusal hareketi açısından bir başka tehlike oluşturuyor. Talabani Kürdistan Press muhabiri ile
yaptıgı
ve
bu
gazetenin
34.sayısmda yayınlanan röportajda bir soru üzerine kısaca Ortadogu 'daki genel duruma deginiyor ve ardından İran-Irak savaşı ve İran yönetiminin niteligi
hakkındaki
görüşlerini
açıklıyor.
İran yönetiminin bu tutumunun
Talabani, özetle, İran'ın anti-em peryalist
bir
açıkladıktan rejiminin
savaş sonra,
nasıl
Türkiye ve Irak'taki gerici ve faşist
yürüıtügünü
iktidarların Kürtlere ilişkin tutumun
bugünkü İran
dan ne farkı var? Kürt yerleşim
Kürtler
merkezlerini bombalayarak sadece
bakımından kabul edilebilir bir rejim
makul,
bir kentte 3000 kişinin ölümüne
oldugunu anlatmaya çalışıyor.
neden
Şöyle diyor: " ... bir gün YNK ile
olan
İran
yönetimi
ile,
geçtiğimiz aylarda Irak Kürdistanı'nı
İran arasında anlaşmazlık çıksa bile, islam cumhuriyeti Kürtlerin varlığı üzerinde tehlike değildir." (6)
kimyasal bombalarta yakıp-yıkan ve
Buna kanıt olarak da fanatikterin
arasındaki fark ne? İran Kürtlere
5000'ni aşkın Kürdün ölümüne yol açan
Saddam
Hüseyin
yönetimi
"millet" degii "ümmet" anlayışını
yönelik zulüm ve boyunduruk altında
gösteriyor.
tutma
Talabani İran yönetimi ile ilişkile
pol itika s ı n ı
bugün
de
sürdürmüyor mu?
rine meşru temel yaratmak için her
Talabani yaşanmış gerçekleri ve
yola başvuruyor. Ne ki gerçekler
hala yaşanan gerçekleri onutturmaya
Talabani 'yi yalanlıyor.
çalışıyor.
Bir kere bugünkü İran gerici yönetimi
hakkında
adeta
ilerici
O, bugünkü İran devletinin aynı zamanda bir ulusun, ezen ulus olarak
olduğu imajını yaratmak ve Kürtler
Farsların egemenliğini ifade ettiği
için
gerçegini gizlerneye çalışıyor.
bir
sürmek
tehlike olmadıgını gerçeği
tersyüz
ileri
etmektir.
Yanısıra, Kürt halkına çağdışı bir
Şöyleki; bilindiği gibi bugünkü İran
rejimin kabul edilebilir, olduğunu
yönetimi
söylemiş oluyor.
İran 'daki
faşist
dikta
törlüğün yıkılınası sürecinde diger
Halkına yıkım ve acıdan başka bir
şeylerin yanısıra Kürtlere otonomi
şey vermiyen kanlı mollalar rejimini
hakkı da tanıyacagını açıklamıştı.
şirin gösterirken, aynı zamanda, İran
Ancak çok geçmeden verilen sözler
halkına saygısızlık etmiş oluyor.
onutuldu
ve
birçok
kez
İran
Onu bütün bunları söylemeye ve
Kürdistanı 'na saldırılar düzenlendi,
uygulamaya iten ise milliyetçiliğin
Kürtlerin yerleşim merkezleri bom
bencil tabiatıdır. Talabani 'nin İran sevdası eski bir
balandı. İran Kürdistan Demokrat Partisi ( İ KDP) genel
sekreteri
A.Qasımlu
198 I yılında Arınane ile röportajında
sevdadır. O 1970 'lerde henüz Irak KOP 'nin
ç içegi
burnunda
bir
politbüro üyesiyken de İran dost ve
İran yönetimini 1979 yılında Kürtlere
müttefık olarak görülüyordu. Hatta
cihat açtığını, Kürt hareketini ezmek
Talabani Barzani ile uzlaşmaz bir
için
anlaşmazlıga düşüp Irak'ı terketmek
saldırdıgını,
görüşmelere planlarının
tüm
iyiniyetli
rağmen
oton o m i
kabul edilmedigini ve
zorunda
kaldıgında
sıgımıştı.
Özellikle
İran 'a,
Şaha
1 972 'lerde
kendilerine "Sizin demokratik ve
B arzani
otonomi istemierinizi kabul et miyoruz. Biz artık Kürt temsilcileriyle görüşmeleri kestik. Tek çıkar yolunuz silahlarınızı bırakın ve bize teslim olun" (7) cevabını verdiklerini be
Talabani 'nin de sorumlu olduğu İran biliniyor.
lirtiyor.
Talabani 'nin
"1980 'de Tahran kuvvetleri yeniden savaşı başlattılar. Sanandac, Saqez ve Bane kentlerini bom baladılar ve yerle bir ettiler. Yalnız Sanadaj'da yaklaşık 3000 Kürt öldürüldü" (8)
Barzani'nin liderliğini yaptığı Irak
tarafından
geliştirilen,
ilişkilerinin bedelinin ne oldugu ise Talabani bugünkü İran yönetimi ile sıkı
ilişkiler
içindedir.
Dahası,
yanısıra,
Mesut
Kürdistan Demokrat Partisi de dahil, Irak'taki Kürt örgütleri geçtiğimiz günlerde silahlı
güçleriyle
Irak'a
karşı bizzat İran 'la birlikte savaştılar. B u durum u n bölgedeki gerici
(Devamı s.ll'de)
Temmuz 1988 EKİM 23
KÜÇÜK- BURJUVAZi SORUNU(*) A.Azad Bu karmaşık bir sorundur. Biz burada soruna ancak, yöneticimizin eleştirileri çerçevesinde, bazı nokta lardan deginebiliriz. Yöneticimiz, "devrimci bir du rumda mutlaka önemli bir söz söyleme kudretine sahip olan köyün ve şehrin demokratik ögeleri (şehir küçük-burjuvazisi ve köylülük)"nin varlıgını demokratik devrimin ve demokratik programın zorunlulu gunun kanıtı olarak sunuyor. Bu nokta üzerinde daha önce de dur muştuk. Kapitalist ülkelerde, gerek tarihsel olarak çözümleomemiş veya sakatianmış burjuva demokratik süreçlerin mirası olsun, gerekse burj uva demokratik süreçler tamamlanmış olmasına ragmen, kapi talizmin evriminin demokratik hare keti başka koşullarda ve başka bir şekilde yeniden ortaya çıkarması şek linde olsun, küçük-burjuva demokra tik ögelerin varlıgı, burjuva topluma karşı demokratik devrim türünden bir saçmalıgın gerekçesi olamaz; bu ülkelerde temel sürecin sosyalist devrim süreci oldugu gerçegini degiştirmez. Öte yandan, içerigi burjuva de mokratik olan bazı süreçlerin (siyasal demokrasi, ulusal sorun gibi) varlıgı nedeniyle de bizde hayli güçlü olan demokratik istemler burjuvazi tarafından , sermaye iktidarı tarafından boguluyor. İkincisi, örne gin, özellikle T .Kürdistanı'nda olmak üzere y arı-feodal kalıntılar sözkonusu olmakla birlikte, bizdeki asıl sorun, tarihsel olarak feodalizm den kapitalizme geçiş sürecine ait
(*) Bu yazı "Halkçı Devrim Anlayışı" başlıklı
yazının
"Küçük-burjuv azi
Sorunu" arabaşlıklı son kısmıydı. Ani bir rahatsızlık nedeniyle geçen sayı tamam lanamadı.-AA
olan, feodal sisteme, feodal sınıfa, feodal sınıfın ayrıcalıkianna 1 kast sistemine karşı vb. bir demokratik mücadele degil, kapitalist üretim sürecinin devamını saglamak, ege menligini sürdürmek, ve biricik alter natifi olan sosyalizmi önlemek için demokrasiyi bogan iktidardaki kapi talist sınıfa karşı demokrasi mücadelesidir. Bu, işçi sınıfı bakımından, burjuva toplum altında siyasal özgürlükler için, onun öte sinde ise sosyalist demokrasi için bir mücadele olabilir. Küçük-burjuva zinin siyasal özgürlük istemi de burjuva toplumda, kapitalist baskı koşulları tarafından üretiliyor. T.Kürdistanı 'nda farklıdır; ulusal içerik de taşıyor. Siyasal demokrasi sorunu, burjuva toplum altında zorunlu olarak veya başka nedenlerle çözümlenebilirse, ki bu olanaklıdır, o zaman sorunu stratejik bir sorun olarak ele almak gerekmez; ya da küçük-burjuva yıgınların demokratik hareketi, siyasal özgürlügün engeli sermaye iktidarıyla çatışmaya sürüklenir; sosyalist proletarya hazırlıklı ve güçlüyse bu hareketi yedegine alarak burj uvazinin devrilmesine ve sosyalist demokrasiye vardırabilir. Öte yandan, demokratik ögeler, burjuva demokratik süreçlerin tarihin gerisinde kaldıgı ileri kapitalist ülke lerde de, başka koşullarda ve başka bir şekilde, ama kendini sürekli yeniden üretiyor. Burjuvazi proleter devrimi korkusuyla daha 19.yüzyılda siyasal gericilige yöneldi. Tekelci kapitalizm siyasal gericilik egilimini doruguna çıkardı. Tekellerin ürkütücü ve ezici egemenligi, burjuvazinin demokra siyi iyice biçimselleştirrnesi, egemen ligi tehlikeye düştügünde de yerine tereddütsüz çıplak diktatörlügünü geçirrnesi, şovenizm, ırkçılık, savaş, savaş tehlikesi, çevre sorunları vb.
nedenlerle demokratik hareket ileri kapitalist ülkelerde de yaygındır. Ve ileriye dönük her tutarlı demokratik hareket nesnel olarak tekellerin, ser mayenin egemenligine yönelir. Sorun proleter öncünün bunu sermayenin egemenligini devirme ve sosyalizm hedefinin haline mani velası getirmeyi başarabilmesindedir. Bizde küçük-burjuva yıgınların demokratik hareketi anti-faşist, anti emperyalist, anti-şovenist, anti feodal istemlerle ortaya çıkıyor. Ama bizde de sorun benzerdir; bütün tutarlı demokratik ögeler zorunlu ve kaçınılmaz olarak sermaye iktidarıyla çatışıyor, çatışacaktır. Türkiye'nin son yirmi yıllık toplumsal-siyasal pratigi bunun kanıtı degil midir? Diger bir nokta; sermaye yalnızca proJetaryayı sömürmüyor; şehir ve kır yoksullarını, ya da şehrin ve kırın "emekçi ve sömürülen yıgınları" olarak tanımlanan milyonlarca yan proJeteri (yan-mülk sahibi), küçük mülk sahibini (küçük-burjuvazi) de sömürüyor. Dolayısıyle bunların ekonomik bakımdan geriye dönük degil, ama kapitalist sömürüye karşı zaten uzun süredir var olan ve kaçınılmaz olan ileriye dönük eylemi proletaryanın anti-kapitalist 1 sosyalisteyleminin müttefigi olabilir. B u ikinci unsur görül müyor, aniaşılınıyor ya da anlamamazlıktan geliniyor. Türkiye'nin son 20 yıllık siyasal yaşamında oldukça etkin olarak yer almış küçük-burj uva siyasal akımların toplumsal tabanına bakınız. Bu akımların hiçbiri işçi sınıfına dayanmamıştır, istisnasız tümünün asıl toplumsal-sınıfsal dayanagı küçük burjuvazinin çeşitli katınanları olmuştur (ögrenciler, aydınlar, memurlar, köylüler). Ama bu siyasal akımların aktif olarak harekete geçirdigi sayıları yüzbinleri bulan
24 EKİM Sayı: lO toplumun küçük-burjuva kesimlerin den oluşan kitle sosyalizm de is temiştir. Aynı şey Kürt sol akımları için de geçerlidir. Bulanık ve küçük burjuva demokratik ögelerle karışık olsa da, bu, kapitalizmin baskı ve sömürüsü altında bunalmış küçük burj uv a kesimlerin sosyalizm yönünde taşıdıkları egilim ve özlemi ifade eder. Bu olgu sosyalist sistemin bozulup, yazıaşmasından önce dünya çapında görülen güçlü bir olguydu. Yöneticimiz, rakibine söylemedigi bir saçmalıgı söyletip, sonra bu saçmalıgı çürüterek onu güç duruma düşürmek şeklindeki, başvuran tarafın acz içinde oldugunun kanıtı olan, bayat bir yönteme başvuruyor. Bizim küçük-burjuvaziyi sosyalist ilan ettigimizi söylüyor. Böyle bir şey gerçegi tepetaklak etmek ve Marksizm adına cehalet olurdu. Ve bu tür cehalet örneklerini, ancak, nesnel gerçegi kavramada yeteneksiz, bazı kalıplar ve parlak cümlelerin ötesinde kafasında Marksizmden pek bir şey olmayan, ama bir şarlatan olan yöneticimiz veriyor. Bizim bu konuya ilişkin görüşlerimizin ana noktaları şöyleydi: "Toplumsal ve siyasal yaşamımızın etkin bir gücü oldugundan, kent ve kır ara katmanlarından oluşan küçük burjuvazi devrimimizin temel sorunlarından birini oluşturuyor. "Kentlerde maaşlı olarak çalışan devlet memurlarının çogunlugu (küçük ve orta halli memurlar), aydınlar, teknik elemanlar, büro per soneli vb. , serbest olarak çalışan aydınların bir bölümü kent küçük burjuvazisini oluşturuyor. Bunların ezici çogunlugunun durumu giderek kötüleşmekte, özellikle maaş karşılıgı çalışanlar ayrıcalıklarını yitirmekte, yaşam standartları düşmektedir. Bu durum özellikle maaş karşılıgi çalışanları işçi sıntfına yaklaştırıyor; onun yanında kapitalist devlete ve sermayenin iktidarına karşı mücadeleye itiyor. Aynı olgu bu kesime katılmaya aday ögrencilerde kendini daha şiddetle ortaya koyuyor.
Bu nedenle kent küçük burjuvazisinin bu kesimi proletaryanın destekçisi olabilir. Son yirmi beş yıllık tecrübe bunu kanıtlıyor. Bu bakımdan ögret menlere, teknik elemanlara, saglık personeline vb. dikkat çekmek yeter." "Kır küçük-burjuvazisi yerli ve yabancı tekeller, büyük toprak sa hipleri, bankalar, tüccar ve tefeciler ve devlet tarafından, kısacası, ser maye tarafından sömürülüyor... "Kapitalist devlet ve sermaye sadece işçilerin emek gücünün yarattıgı degerieri degil, küçük üreti cilerin yarauıgı degerierin de giderek artan daha büyük bir bölümüne el koymak, yagmalamak zorundadır... Bu durum, bu kesimde kapitalist devlete, yerli ve yabancı sermayeye, tefeci ve tüccar/ara karşı şiddetli tepkiler doguracak ve onu mücadeleye itecektir. "Proletarya küçük mülkiyeti savun maya yönelik geriye dönük istemler den arındırarak, bu kesimi kapitalist devlete, yerli ve yabancı sermayeye karş ı mücadeleye çekebi/ir, çekmelidir. " (Platform Tasıagı, Ekim, Sayı:3, s. 1 7- 1 8) Ve aynca, aynı yerde, kır küçük burjuvazisini oluşturan ara kat manlar, "küçük köylüler" ve "orta halli köylüler" arasında bir ayının stratejiye yapılıp, ilişkin görüşlerimizin ifade edildigi bölümde, kent proletaryasının kır proleterleri ve yan-proleterlerinin yanısıra mücadeleye katması veya en azından kendi safına çekmek zorunda oldugu güçler arasında küçük köylüler sayılıyor. (agy., s. 1 7-21) Yani, küçük-burjuvazinin tümünün kazanılabilecegi öngörülmüyor, kazanılabilecek kesimlerinin (yoksul kesimlerinin) kazanılması, burjuvaziye yardım edebilecek kesimlerinin tarafsızlaştırılması gerektigi söyleniyor. "Kendi bagımsız sıntf hareketini yaratması ve nüfusun yarı-proleter kitlelerini kendine baglaması gereken proletarya, ... kentin ve kırın sermaye tarafından sömürülen ve ezilen küçük-burjuva" kitlelerini yedegine
alarak ya da burjuvaziye yardım edebilecek kesimlerini en azından tarafsızlaştırarak , oligarşinin iktidarını zor kullanarak yıkıp devrimini gerçekleştirmelidir . " (agy., s.21) Bu bakış açısından küçük burjuvazinin sosyalist bir sınıf oldugu şeklinde bir sonuç çıkarılabilir mi? B u uydurma ve gülünç iddia yöneticimizin aczini kanıtıarnıyar mu? Bu bakış açısının ifade ettigi şey, yalnızca , sermaye tarafından sömürülen ve ezilen küçük-burjuva kesimlerin nesnel olarak sermayeyle çatışan ve çatışacak olan hareketinin, proletaryanın sermayeyi devirme ve kendi iktidarını kurma savaşımının destegi, yedegi haline getirilebilecegi ve getirilmesi gerektigidir. Küçük burjuvazi bu mücadeleye sosyalist bir sınıf olarak katılmaz; gelecegini görerek proletaryanın bakış açısını benimseyebilir, sadece demokratik içerikli istemlerle, bulanık sosyalist istemlerle katılabilir, önyargılarıyla, hatta geriye dönük istemlerle de katılabilir vb. Lenin 'in ifadesiyle "posa"yı temizlemek bilinçli öncüye düşecektir. Burada, küçük-burjuvazinin sınıf konumundan gelen ikili tabiatı, istikrarsızlıgı vb. her Marksist tarafından bilinen özellikleri üzerine gereksiz yinelemeler yapacak degiliz. Sosyalizm işçi sınıfının eseri olacaktır. Ancak, işçi sınıfı öncüsü olmak zorunda oldugu bütün sömürülen emekçi kitlelerin desteğini almadan veya burjuvazinin bunların bazı kesimlerini kendisine karşı kışkırtmasını ve harekete geçirmesini olanaksız kılmadan burjuvaziyi yene mez, zaferini teminat altına alamaz, Sosyalizm başka türlü nasıl kurula bilir; bir ütopya haline gelmez mi? Küçük-burjuvazi homojen bir sınıf degildir; örnegin, kendi hesabına çalışan, kendi kendine yeten emekçi küçük köylü vardır, proleteri soyarak geçinen açgözlü küçük dükkancı, rantiyeler vardır. Ege'nin köylüsü ile Kürdistan 'ın köylüsü farklıdır.
Temmuz 1 988 EKİM 25 Gelişmiş kapitalist ülkelerin küçük
Kahraman Parisli arladaslarınızın girişmiş bulundukları şey de , işte budur. " (Seçme Yapıtlar-2, s.502)
Kapitalizmin evrimi bu sınıfta sürekli
olarak tanıyıp onlara katılmak zorunda bırakılmadıkça , Fransız işçileri bir tek ileri adım atamazlar ve bu rejimin tek bir kılına bile dokuna maz/ardı... " (Marks-Engels, Seçme
dcgişim yaratıyor, bir yandan yok
Yapıtlar I, s.260, Sol Yayınları)
" . . . Bu 'halk 'devrimi kavramı Marks 'ı YL agzında şaşırtıcı Rusya 'da ve görü nebili r ; Plekhwıovti.n çömezleriyle Menşe vik/er . . . 'vfarks 'ın bu sözünü pekala bir 'dil sürçmesi 'olarak nite/endire bilir/er. Onlar Marksizmi öylesine yavanca liberal bir ögretiye in dirgemişlerdir ki, onlar için, burjuva devrimi ve proleter devrimi antitezi dışında hiçbir şey yoktur; üstelik bu antitezi de en skolastik bir biçimde anlarlar.
burjuvazisi ile bizinıki farklılıklar gösterir. Tarihsel etkenler vardır. Ide olojik, dinsel vb. faktörler vardır.
Bu noktanın önemine, bu yapıt için
ediyor, bir yandan yeniden yaratıyor vb. Biz küçCik-burjuvazi sorunundan
1 895 'de yazdıgı "Giriş"te Engels
sözederken, sömürülen
bu
kesimin
emekçi
yeniden işaret ediyordu. (agy., s.243-
kesimlerinden
sözedi
244)
yoruz.
Sözkonusu eserinde Marks, o
Küçük-burjuvazi bagımsız bir sınıf
dönem Fransasının nüfusunun üçte
degildir; tek başına bagımsız bir rol
ikisini aşan kır halkının en büyük
oynayamaz; ya burjuvaziye baglanır,
bölümünü teşkil eden küçük toprak
ki tarihi tecrübenin kanıtladıgı gibi
sahibi köylünün durumunun ayrıntılı
özellikle siyasal önderleri çogunlukla
bir
böyle davranmışlardır; mülkiyet bi
yazıyordu:
linci okşanarak karşı-devrimin aleti haline getirilebilir; kapitalizme karşı tepkisi faşist partiler, dini gericilik tarafı ndan
gerici
bir
tem elde
birlikte yürür. Yöneticimiz, bizim bu konuya bakış açımızın teoriye ve tarihsel pratik deneyimlere uygun olmadıgını yazıyor. Olup olmadı!ı;ına bakmak başvurmak zorunda kalaca!ı;ımız için okuyucudan
bizi
bagışlamasını
diliyoruz. çıkararak
proletaryanın
devrimci taktiklerinin ilkelerini or taya
şunları da
·
(age. 335)
Sınıf savaşımının pratik deneyim lerinden
yaparken
... onun sömürüsü, sa nayi proletaryasının sömürüsünden yalnızca sömürünün biçimiyle ayırdedilir. Sömürücü aynıdır: Yani Sermaye . Köylüyü, yalnız sermaye nin çökmesi yükseltebilir, yalnız anti kapitalist, proleter bir hükümet köylüyü ekonomik yoksullugundan, toplumsal aşagılanmasından kur tarabilir. Anayasal cumhuriyet, etmiş güçbirlilı;i köylünün sömürücü/erinin diktatörlügüdür; sosyal-demokrat cumhuriyet ise onun müttefiklerinin diktatörlügüdür." "
. ..
örgütlenebilirvb. Ya da proletaryayla
zorundayız. Biraz uzun aktarmalara
tahlilini
ve
proletarya
soru n u n u , "Louis Bonaparte'm 18 Brumaire'i" adlı
teorisini
geliştirerek,
eserinde işlemeye ve geliştirmeye
koydugu
diktatörlügü
Aynı fikri, işçi sınıfının gelecek devrimde potansiyel müttefiki olarak
"B urj uvazinin
devrilmesi !
İşçi
köylülük
devam eder.
sınıfının diktatoryası!" şiarını ileri
Hatta bu yüzden, 12 Nisan 1871
sürdügü "Fransa 'da Sınıf Savaşımı"
tarihinde, Paris Komünü esnasında
adlı
yapıtı n d a
proletaryasının
Mark s ,
1 848
Paris
Haziranında
Kugelmann'a yazdıgı bunda,
o
dönem
bir
mektu
Avrupas ında
burjuvaziyi devirme girişimini ve
devrimde
yeralabilecek
sınıfların
yenilgisini
bileşimi
b akımından,
proleter
degerlendirirken,
işçi
sınıfının burjuva toplumu yıkıp kendi
devriminden
egemenligini
ol arak
köylülük deste!ı;ini
ve
kurmasının
yolunun
küçük-burjuvazinin
almasından
geçtigini
yazıyordu.
"Ulusun, burjuva rejimine, serma yenin egemenligine başkaldırmış, proletarya ile burjuvazi arasında yer alan kitlesi, yani köylülük ve küçük burjuvazi, devrimin ileri dogru yürüyüşü ile, proleterleri öncüleri
da
bir "halk" sözeder:
devrimi
'"1 8
Brumaire 'imin son bölümünde, eger
yeniden okursan görecegin gibi, Fransa ' daki gelecek devrim girişiminin, şimdiye degin oldugu gibi, artık bürokratik ve askeri maki neyi başka ellere geçirimeye degil, ama onu yıkmaya dayanacagını be lirtiyorum. Kıta üzerindeki gercekten halkçı her devrimin ilk koşuludur bu.
Lenin bu konuda şu yorumu yapıyordu:
"1871 'de, proletarya Avrupa kıtası ülkelerinden hiçbirinde halk çogun lugunu oluşturmuyordu. Devrim, ancak proletarya ve köylüleri kap sayarak 'ha/k 'devrimi olabilir ve çogunlugu gerçekten harekete sürükleyebilirdi. Halk, işte bu iki sınıftan oluşuyordu. Bu iki sınıf, 'bürokratik ve askeri makine ' onları hor/adıgı, ezdigi, sömürdügü için birleşmişti. 'Ha/k 'ın, halk çogunlu gunun, işçilerin ve köylü çogun/u gunun çıkarı, gerçekten bu makineyi parçalamak"ta, onu yıkmak 'tadır; Yoksul köylüler/e proleterler arasında özgür bag/aşmanın 'ilk koşulu ' budur; ve bu bag/aşma olmaksızın, saglam demokrasi olmaz, sosyalist dönüşüm olmaz. "Paris Komünü, bilindigi gibi bu bag/aşmaya yol açıyordu. Türlü iç ve dış nedenlerle eregine u/aşamadı. "Öyleyse, Marks, 'gerçek bir halk devrimi 'nden sözederken, (sık sık sözünü ettigi) küçük-burjuvazinin özelliklerini asla unutmaksızın, 1 871 Avrupa 's ında kıta devletlerinin çogundaki gerçek sınıf ilişkilerini en büyük kesinlikle hesaba katıyordu." (Devlet ve Ihtilal, s.55-56, B ilim ve Sosyalizm Yayınları) 1 894 'de kalema aldıgı "Fransa 'da ve Almanya 'da Köylü Sorunu" adlı makalesinde Engels, işçi partisinin siyasal
iktidarı
fethetmesi
için,
26
EKİM Sayı: 10
kırlarda,
tarım
proleterlerinin
arasında
hep bir ayırım
yapıyor,
yanısıra, küçük-köylüyü kazanması
siyasal
gerektigi fikrini de işliyordu.
uzlaşarak onları hep aldattıgını ve
önderlerinin
burjuvaziyle
Proleter devrim teorisinin pratige
onların yararına bir ittifakın ancak
geçtigi Ekim Sosyalist Devrimi'ne
kapitalistlere ve büyük toprak sa
bakınız.
ve
hiplerine karşı işçilerle olabilecegine
bakımından
işaret ediyordu. (Nisan Tezleri, s. 1 1 8-
Bu
devrim ,
destekleyen
sınıflar
katılan
Marks'ın ve Lenin'ın sözünü ettigi
120)
anlamda gerçek bir "halk" devrimin
"Sosyalist-devrimcilerin küçük burjuva hayallerini eleştirmekten hiçbir zaman vazgeçmeyen, onlarla Kadetlere karşı olmaktan başka şekilde hiç bir zaman blok kurmayan devrimci sosyal-demokratlar, köylü/eri, Kadetlerin etkisinden koparmak için durmadan savaşım veriyorlar ve onların sosyalizm konu sundaki hayalci küçük-burjuva görüşlerinin karşısına, kapitalizmle liberal uzlaşmayı degil, sosyalizme giden devrimci, proleter yolu çıkarıyorlar." (agy., s . 1 26) "Rusya, bir küçük-burjuvazi ülke sidir. Nüfusun büyük çogunlugunu bu sınıfoluşturur. Bu sınıfın burjuvazi ile proletarya arasında hocalaması kaçınılmazdır. Ve ancak bu sınıfın proletarya ile birleşmesiyledir ki, devrim davasının, barış , özgürlük davasının, topragın. emekçi/ere geri verilmesi davasının zaferi, kolayca, çabuklukla, barış ve sükunet içinde saglanmış olacaktır." (agy., s. 177)
den başka bir şey degildir. Bu devrim bir işçi, asker devrimi (ki "asker" çogunlukla
üniformalı
köylüden
başka bir şey degildi) olarak başlamış ve
emekçi
köylülügün
destegini
alarak kesin zaferini saglamıştır. İşçi sınıfı, partisi ve Sovyetler aracılıgıyla devrimde egemenligini kurmuş, diger emekçi
halk
kitlelerinin
(yarı
proleterler, emekçi köylüler) deste giyle
programı n ı
adım
adım
uygulamıştır. Bir küçük-burjuvalar denizi olan o günün
Rusya'sında,
burjuvaziyle
uzlaşan küçük-burjuva siyasal par tiler tecrit olup ve edilip, emekçi köylüler,
küçük-burjuva
kitleler
proletaryadan yana çekilmeseydi ve tarafsızlaştırılması gereken kesimleri tarafsızlaştırılmasaydı, Ekim devrimi baş.arıya
u laşamazd ı ,
Paris
Komünü'nün akibetine ugrardı. Lenin hazırlanması
Ekim
devrim i n i n
döneminde
şunları
yazıyordu:
Ve Lenin, parti ve merkez komite sinden ayaklanma kararı talep euigi
" Ö nce , bizde prole tarya diktatörlügünün,proletarya ile proletarya tarafından yönetilen köylülügün emekçi kitleleri arasındaki bir ittifak temeli üzerinde beliren bir iktidar olarak dogmasıdır.
"Kent ve kır küçük-burjuvazisinin emekçi kitleleri sorunu, bu kitlelerin proletaryanın tarafına kazanılması, proleter devrimin temel bir sorunudur. İktidar mücadelesinde kent ve kır emekçi halkı kimi destekleyecek, burjuvaziyi mi, prole taryayı mı? Kimin yedegi olacaktır, burjuvazinin mi, proletaryanın mı? Devrimin kaderi, prole tarya diktatörlügünün saglamlıgı, buna bag/ıdır. Fransa 'da 1848 ve 1871 devrimlerinin başarısızlıga ug ramalarının nedeni, köylü yedek/erin burjuvazinin yanında bulunmasıdır. Ekim devrimi başanya ulaştı, çünkü o, köylü yedekleri burjuvazinin elin den alabildi, çünkü bu yedekleri proletaryanın yanına çekebildi, ve çünkü bu devrimde proletarya, kent ve kır emekçi halkının sayısız kitlele rinin tek yönetici gücü olma du rumundaydı. "Bunu anlamayan, hiçbir zaman ne Ekim devriminin niteligini, ne prole tarya diktatörlügünü ... anlayacaktır. (Leninizmin Sorunları, s . 1 04- 1 05)
"Proletarya partisi, nüfusun engin çogunlugu sosyalist bir devrimin bilincine zorunlulugunun varmadıkça, bir küçük köylüler ülkesinde hiçbir biçimde sosyalizmi 'sokma 'ya niyetlenemez." (Nisan
Moskova ilçe dumaları oylamasının
proletaryanın destegi, yedegi haline
Tezleri ve Ekim Devrimi, s.55, Sol
sonuçlarına göre , küçük-burjuva
getirmeyi
Yayınları)
zinin sosyalist-devrimci ve Menşevik
tarihsel
koalisyondan
Tersine, Marksizmin belli başlı me
İşte bu yüzden, "Bu dönemin tarihi,
bir yanda sosyalist devrimcilerin ve Menşeviklerin, bir yanda da Bolşe vik/erin, köylülügün emekçi kitleleri için, bu kitlele;in kazanılması için yaptıkları mücadelenin tarihidir" diye yazıyordu Stalin. (Leninizmin Sorunları, s . 1 22, Sol Yayınları) Lenin, küçük-burjuvazinin bilinen özelliklerini sık sık hatırlatıyordu, ama
küçük-burjuvazinin
emekçi
kesimleriyle onun siyasal önderleri
29 Eylül
1917
tarihli
''Bunalım
Demek ki, şehrin ve kırın emekçi ve
Olgunlaşmıştır" adlı makalesinde,
sömürülen küçük-burjuva kitlelerini,
ayaklanma
ıçın
olgunlaştıgının kanıtları
vikterin
uzaklaşıp
tarafına
şartların
sermayenin devrilmesi için, yani bir
arasında,
proleter
Bolşe
geçmesini
de
sayıyordu. (agy., s.194) Stalin, 1924 'te bu noktanın Ekim
devrim
için
kazanmayı,
hedeflemek,
pratige
aykırı
teoriye ve degilmiş.
tinleri ve tarihi tecrübe bizim bakış açımızın dogruıugunu kanıtlıyor. Küçük-burjuvazinin çeşitli kesim
Devrimi 'nin ayırdedici özelliginden
leri
biri oldugunu yazıyordu:
denlerle katılabilirler, ve bu katılma
"Ekim Devrimi 'nin, bu devrimin iç anlamını ve tarihsel önemini kavramak için, her şeyden önce özümlenmesi gereken iki özelligi vardır. ll
JJ
toplumsal devrime degişik ne
olmak sızın
devrimin
başarısı
olanaksızdır. Saf bir proleter devrim ileri
kapitalist
ülkelerde
bile
olanaksızdır. Lenin böyle düşünenleri haklı olarak "ukalaca ve gülünç bir görüş açısından
hareket etmekle"
Temmuz 1988 EKİM 27 suçluyordu. "Toplumsal devrimin , sö mürge/erde ve Avrupa 'da ayaklan malar olmada n , bütün ön yargılarıyla küçük-burjuvazinin bir kesiminin devrimci patlaması olma dan, siyasal bakımdan bilinçsiz olan proleter ve yarı-proleter yıgınların, toprak beyligi, kilise, krallık boyun duruguna karşı, ulusal vb. boyundu ruga karşı hareketi olmadan düşünülebilecegini sanmak, top lumsal devrimi reddetmektir. Bu bir ordunun belirlenmiş bir noktada mevziye girerek, 'biz sosyalizmden yanayız ' ve başka bir ordunun da bir başka noktada saf tutarak 'biz em peryalizmden yanayız 'diyecegini ve o zaman toplumsal devrim olacagını sanma olur!... " 'Saf' bir toplumsal devrim bekleyen kimsenin ömrü, bunu görmeye yetmeyecektir. Böylesi, gerçek bir devrimin ne oldugunu hiç anlamayan sözde-devrimcidir. ((
"
"Avrupa 'da sosyalist devrim bütün ezilenlerin ve hoşnutsuz ögelerin yıgın savaşımının patlak vermesinden başka bir şey olamaz. Küçük burjuvaziden ve bilinçsiz işçilerden ögeler, bu devrime kaçınılmaz olarak katılacaklardır -bu katılma olmadan yıgın savaşı olanaklı degildir, hiç bir devrim olanaklı degildir- ve, bu ögeler aynı şekilde kaçınılmaz olarak harekete kendi önyargılarını, gerici ve zaaflarını özlem/erini, yanılgılarını da getireceklerdir. Ama nesnel olarak bunlar sermayeye saidıracak/ardır , ve dagınık, uyumsuz, karmakarışık, ilk bakışta birlikten yoksun bu yıgın savaşı nesnel gerçegini ifade eden devrimin bilinçli öncü birligi, ilerici prole tarya, bu yıgınları birleştirip onlara yön verebilecek, iktidarı alabilecek, bankaları ele geçirebilecek, (degişik nedenlerden olmakla birlikte!) her kesin nefret ettigi tröstleri mülksüzleş tirecek ve tamamı burjuvazinin devrilmesi ve sosyalizmin zqferini saglayacak olan başka kesin önlemleri alacaktır. Bu
evrimi bu bakımdan incelenmesi gereken olgular olarak önümüzde duruyor. Ama bir şey kesin: Bu devrimler sosyalizm yönünde güçlü bir egilimi ifade ediyorlar. Bizi küçük-burjuvaziyle ürkütmeye çalışanlar bu çagdaş olgular üzerine de biraz düşünmelidirler.
zaferde, kendini hemen küçük burjuva posadan 'temizleyecek ' degildir. " (Ulusların Kaderlerini
Tayin Hakkı, s . 1 98 - 1 99 , Sol Yayınları) Aynca, biz, zamanımızın Marksist Leninistlerinin de ifade ettigi, yalnızca emek ile sermaye (prole tarya-burj uvazi) arasındaki çe lişmenin degil, aynı zamanda, kentin ve kırın geniş emekçi kitleleri ile top lumun ekonomik ve siyasi yaşamına egemen olan tekelci sermaye arasındaki çelişmenin de giderek kes kinleşmesi nedeniyle, proleter devrimin toplumsal temelinin genişlemesinin sözkonusu oldugu; sosyalist devrimin zaferinin yalnızca proleterleri ve kent ve kır yoksullarını degil, sermaye tarafından sömürülen, yıkıma ugraulan kentin ve kırın tabakalarını, küçük- burj uv a aydınların ve teknik elemanların bir bölümünü de ilgilendirdigi şeklin deki görüşü paylaşıyoruz. (Bkz. Devrim- Çözümü Gündeme Gelmiş Bir Mesele, Ramiz Alia) Son olarak, demokratik görevlerin de varoldugu, emperyalizmin yogun sömürüsü altındaki, kapitalist hiyer arşinin orta ve alt sıralarında yer alan ülkelerde küç ük-burj uvazinin devrimci h areketlerine tanık oluyoruz. Hatta bunlar, bazı özgün ve elverişli ulusal ve uluslararası koşul larda iktidarı bile ele geçiriyorlar. Nikaragua bunun son ömegi. Ve bu hareketlerde demokratik ve sosyalist özlemler birbirine karışıyor. Bunlar ya burjuvaziyle uzlaşır, ya da devrimde sosyalist ve sosyalizan ögelerin etkinligi, çatışmanın ve koşulların zorlaması oranında devrim daha da ileri gider. Aslında bu tip hareketler, harekette sosyalist ögelerin etkin olması, güçlü bir sosyalist kamp veya ileri sosyalist ülkelerin ve bunların enternasyonalist desteginin varlıgı gibi elverişli uluslararası ve tarihi koşullarda sosyalizme dogru yol alabilirler. Aynca küçük-burjuvazinin başını çektigi "sosyalizm" deneylerine de tanık olundu. Küba vb. devrimierin
Polonya'da ne oluyor
/Baştarafı s.33 'de)
_
...
Neden böyle oluyor? Polanya'daki tarım kollektıf deg i l . İşlenir topraklann %76 'sı üzerinde kurul u 3 ,7 milyon özel işletme var. Bunlardan 284.240 çiftlik işletme alanı 5 hektar dan fazla araziye sahip. 1 ,7 milyon tanesinin de 5 hektardan az işletme alanı var. Bu işletmeler kar için üretim yapıyorlar; halk için, işçi sınıfı için degil. Kar oranları artroadıkça üretimi devam ettinnezler. Yatırım yapıp üretkenligi arttıramazlar. Kısacası ka pitalist ekonominin tüm zo runluluklarına harfiyen uyulmak zorunda. Bu sektörün dışındaki sanayide çalışan (çalışan nüfusun %39'u) kesim ile hizmet sektöründe çalışan (%30) kesimin sabit gelirleri tanma yeterli bir kar oranı saglamaya yet miyor. Antogonist iki sektör arasında herhangi bir uzlaşma mümkün olmadıgından , h ükümet sürekli çalışan kesime yüklenmek, kemer sıkma politikasını onlara uygulamaya çalışıyor. Bu ekonomik çıkınazı dış borçlarla aşmaya çalışukça daha da batıyor. 1975 yılında 6,9 milyar dolar dış borcu olan Polanya bu gün 38 milyar dolar yükün altında. 1985 verilerine göre o dönemki borcun (3 1 ,2 milyar dolar) yıllık faiz yükü 2,5 milyar dolardı. Elbette bu borçlara Sovyetler Birligi 'nden alınanlar eklenmiyor. Böylesi bir ekonomik panarama içinde sosyalist bir nitelik aramak sosyalizme ihanetten başka bir anlam ifade etmez. İMF ve Dünya Bankası gibi emperyalist burjuvazinin mali temsilcilerine avuç açan, onlardan borç ve krediden öte reçete isteyen, verilen reçeteleri silah zoru ile uygu layan bir devletin etiketi dışında Türkiye 'ye benzemeyen neyi kaldı.
s ayı-. 1 0 28 EKİM � . ����
__ _ _____ __ _ _ __ . ______ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
SBKP-TBKP ÇiZGiSi ve TOPLUMSAL KURTULUŞ B ugün Türkiye'de revizyonist SBKP'yi
savunanlar
içinde
To
plumsal Kurtuluş (TK) dergisi özel bir yere sahiptir. Bu dergiyi diger hararetli ayıran
S B KP
özellik,
savunuclarından teori
ve
politika
sorunlarında "radikal" olmak iddiası ile
S BKP
sav unuculugunu
birleştirme ve bagdaştırrna çabasıdır. Bu olmayacak, olamayacak bir şeydir ama, TK yazarları tüm birikim ve yetenekleriyle bu mahareti gös-ter meye, bunu "olur" kılmaya çalışıyor. TK'nın SBKP savunuculugu iki
noktadan ele alınabilir. Birincisi, dog rudan
S . B irligi
ve
S B KP 'n i n
bugünkü çizgisine yaklaşımı; ikin cisi ,
TBKP-S B KP
söyledikleri.
baglamında
Özellikle bu ikincisi
TK 'nın en zorlandıgı, izah etmede en
büyük sıkınuyı çektigi noktadır. Biz de daha çok bu ikincisi üzerinde duracagız. TK,
TBKP girişiminden
ve
TKP'nin yeni dönemdeki evrimin den, euro-komünist bir parti haline gelmesinden bu yana, sürekli olarak TBKP'yi eleştiriyor, teşhir ediyor.
Onu "tövbekar", "AET ve tekellerin koltugunda" artık
olmakla
T B KP 'nin
suçluyor
bir
parti
ve bile
sayılmayacagını, "Tayad ve İnsan
başkaları degil, herkesten ve herşey den önce kendileri açıkça iddia ve ilan ediyorlar.
Ç . B ilgin
imzal ı ,
"Avrupa
Türkiye'sinde Dört Tarz-ı Siyaset" başlıklı yazıda, TBKP- SBKP ilişkisi konusunda şunlar söyleniyor:
" . . . TBKP 'nin Tasarısı 'na ve TİP ile TKP yöneticilerinin açıklamalarına bakıldıgında Program Tasarısı 'nın oluşturulmasındaki esin kaynagının Sovyetler Birligi oldugu ileri sürülebilir ve ileri sürülüyor. Böyle bir sava bütünüyle katılmayı imkansız görüyorum. Tasarı 'da yer alan 'her şey insan için, her şey halkın mutlulugu için ' türünden sloganların Sovyet yayınlarında ye alan 'vsevçeloveke, vse diya çeloveka ' sloganının kötü bir çevirisi oldugunda kuşku yok; ancak bunu, Sovyetler Birligi 'nin bir programı dikte ettirmesinden daha çok TIP ve TKP yöneticilerinin entellektüel tem bellik/erine baglamak gerektigini sanıyorum." (1) Burada, "bütünüyle", "daha çok"
gibi mugtak ifadelere ragmen, yazar SBKP'nin, TBKP çizgisinde "esin kaynagı"
oldugu
iddialarını red
dediyor. Ayrıca, yazarın bu türden muglak ifadelerinin yanısıra, SBKP
Hakları gibi yararlı girişimler" say
TBKP ilişkisine deginirken bir yerde
TK, bir yandan TBKP'yi böyle de
de, "dikte ettirmek"ten sözetmesini,
mak gerektigini söylüyor.
gerlendiriyor, ama diger yandan da, TBKP
ile
SBKP
arasında
ilişki
kurulmasına çok kızıyor, böyle de gerlendirmeleri "anti-sovyetizm" ile, daha açık ifade ile anti-komünistlikle suçluyor; "anti-SSCB"liligin "Töbe KP'ye açılan kapı" oldugunu iddia ediyor. iddiaları aktarmadan önce bir noktanın
altını
çizmek
istiyoruz:
SBKP ve TBKP arasında yakın bir "kardeşlik" ilişkisi oldugunu yalnızca
"esin kaynagı" olmaktan, diger yerde kendi degerlendirmelerine yeterince güven
duymadıgının
ve
gelecek
eleştirileri gögüsleme gereksiniminin bir işareti saymak gerektir. Bir başka TK yazarı ise, TBKP çizgisinden
hareketle,
gelişecek
"anti-sovyetizm" tehlikesine dikkat çekiyor
ve buna karşı durmanın
önemine işaret ediyor.
"Bu güçler başından bu yana Türkiye 'de anti-TKP 'cilikle, anti sosyalizmi birlikte sürdürmüşlerdir.
T.Göker TKP 'nin yanlış politik çizgisine ve yaklaşımiarına karşıtlık po zisyonunda TKP düşmanlıgı güderek, bu tutumlarını anti-sovyetizmle bütünleştirmişlerdir. B u günde TBKP 'nin sakat poli tika ve yönelişleriyle sosyalist sistemin ve SBKP 'nin politikaları arasında bag kurarak TBKP 'nin yönelişlerini SBKP 'nin 'uluslararası barış ve yumuşama ', 'açıklık ', 'yeniden yapılanma ' politikalarından kaynaklandıgı görüşünü yaymaya çalışıyorlar. Bununla amaçladıkları şey kafa karış ıklıli;ı yaratmak TBKP 'nin politika ve yönelişlerine karşı dogan tepkileri anti-sovyetizm yönünde degerlendirmek ve derinleştirmektir" (2) diyen yazar, buna karşı görevi de şöyle belirliyor:
"Anti-sovyetizm kampanya/arına karşı durmak, TBKP 'nin ideolojik, politik, örgütsel yönelişlerinin sosyalist sistemden ve SBKP 'den k a y n a k l a n m a d ı g ı n ı , kaynaklanmayacagını kitlelere en açık bir biçimde açıklamak, bilinç bulanıklık/arına meydan vermemek temel görevlerden biri oluyor." T B KP 'nin
politikalarının
SBKP'den "esinlenip" esinlenmedi!!; ını,
"kaynaklanıp"
kaynak
lanmadıgını göstermenin yolu, bel gelere ve olgulara dayanarak ortaya koymaktan geçiyor. Bu sadece bizim görevimiz del!;il, böyle bir ilişkiyi reddedenterin de, bu arada, herkese "bilimsel
yaklaşım"
ögütleyen
TK'nın da görevidir. TK ise böyle bir yolu
izlemek
yerine,
S BKP'nin
'60 'lardan bu yana "kardeş" partileri
ne ülkelerinde olmaları gerektiğini ögütledil!;i, SBKP'nin TKP ve TIP'in tasfiye olmasından "sevinecegi" gibi
spekülatif iddialarla kendi tezlerini kanıtlamay a , arasında
S B KP
i l işkiyi
ile
TBKP
reddetmeye
Temmuz 1 988 EKİM 29 çalışıyor.
oldugunu,
durum, her bölgesel çatışma, içinde
Marksizm-Leninizmin bu sorunları
nükleer bir dünya savaşına dönüşme
insanlıgın
TBKP ile SBKP arasındaki ilişkiyi
bir
sorunu
"yeni bir düşünce tarzının gerekli
sadece
oldugunu" , bu bakımdan da, "dar
örnegin, Güney Afrika'da veya Latin
c izgisinden
sınıf bakış açısı"nın terk edilmesi
Amerika'da
gerektigini söylüyor.
durum"un ortaya çıkmasını engelle
yeni çizgisinin
S B K P 'n i n
yeni
kaynaklandıgını TBKP 'nin
düşünmüyoruz.
çizgis i ,
S B KP 'nin
çizgisiyle SBKP'nin çeşitli ülkelerde
" Yeni form ülasyon u ,
ve
Bunun
Biz,
TBKP'nin
kaldıgını
taşımaktadır. "
açıklamada
noktayı
daha vurgulayalım.
yetersiz
olasılıgını
degerlendirmeye geçmeden önce bir
dogal sonucu ise, SBKP'ye göre,
veya
oldugu ortaya
gibi, çıkan
"kritik
düşünce
tarzı"
mek
bizzat
S B KP
durum"ları, emperyalistlerle birlikte
"kritik
rolle
tarafından geliştirilen ve Marksizm
"kollektif olarak" ortadan kaldırmak
bütünüyle uyumludur. Ama, bu kadar
Leninizmin "çözemedigi" sorunları
gerekiyor.
degil;
çözmek
"kardeş"
partilerine
T B KP 'n i n
zamanda,
Türkiye
verdigi çizgisi
aynı
burjuvazisinin
atılan
Bu "politik felsefe konsepti"nin,
düşünceler bütünüdür. "Yeni düşünce
proletaryanın kapitalizme karşı savaş
amacıyla
ortaya
ve
bu
savaşı
proletarya
gereksinimlerine de uygundur, bu
tarzı"nın
bakımdan "ulusal" çıkariara da yanıt,
"uluslararası güvenlik sistemi" ve
veriyor. Dış koşullarla iç koşullar
"yeni bir ekonomik düzen" görüşü sık
fesiyle hiçbir ilişkisi yoktur. Burada,
TBKP'nin
çizgisini birlikte belir
sık Gorbaçov 'un ve diger SBKP
"sınıfa karşı sınıf' tutumu dışında her
liyor. SBKP'nin uluslararası stratejisi
ideologlarının konuşma ve makale
şey vardır. Bu felsefe, kapitalizmle
ile,
lerinde aynı içerikle kullanılmaktadır.
uyum
felsefesidir.
Örnegin,
uyum
felsefesi,
TBKP 'nin
uyarlan m ı ş
ulusal
koşullara
çizgisi,
birbiriyle
iki temel bileşeni olan
başlıklı
çelişmiyor, aksine çakışıyor. TBKP'nin, SBKP çizgisinden
"Yeni
Düşünce
makalede ,
ideologlarından
Tarzı" S ovyet
V.V .Msvenieradze,
diktatörlügüne kadar ilerietme felse
Kapitalizmle
"Yeni
düşünce
tarzı"nın o derece vazgeçilmez bir bileşenidir ki,
"esinlendigi"ni göstermek hiç de zor
"Yeni Düşünce Tarzı"nı "politikanın
Sovyet
örnegin,
diger bir
ideologu olan Y .A.Krasin,
degil. Bunun sayısız kanıtı var. Biz
yeni felsefi konsepti" olarak deger
şimdiye kadar, kapitalizmle uyurnun
kendimizi, TK'nın TBKP çizgisinde
lendiriyor.
teorisi olan, "anti-tekel demokrasi
eleştirdigi bazı
noktaların,
olarak aynen şunları söylüyor: "Ve
stratej i s i " n i
bütünüyle SBKP çizgisine uygun
aynı zamanda, iki sistem arasındaki yarışmanın tarihinde hiçbir zaman, Jikirierin savaş ımının ideolojik alanla sınıriandırı/ması ödevinin bu denli ısrarla ortaya kondugu, bu savaşımın sosyal, politik ve ekonomik alanlara "sıçrama" sına ve bunların yerini almasına olanak vermemek, tarihsel gelişmenin genel insancıl perspektifini gölge/emesine izin ver memek için bu savaşımı sırfideolojik araçlarla yürütmenin bu denli kaçınılmaz bir zorunluluk oldugu görülmemiştir" (Makalenin çevirisi
konumlarını(n)
temel
oldugunu göstermekle sınırlayacagız. Ç.Bilgin, "Avrupa Türkiyesi 'nde Dört
Tarz-ı
S iyaset"
başlıklı
yazısında, TBKP çizgisine en önemli eleştirilerini yöneltiyor. Yazar, Atılım'dan, H.Kutlu'nun "Mark sizm -Leninizmi tarzımızı
gözden
kavrayış
geçirmeliyiz.
Marksizm-Leninizmin teori ve metod olarak iki yönlü işlevini açıklıkla göremedik" ve buna örnek olarak da, "sınıfa
karşı
yanlışlıgı"
sınıf
anlayışının
sözlerini
aklardıktan
Bu
felsefenin
geregi
sonra, bu yaklaşımın, "sınıfsal bakış
için bak. Yol ve Amaç, sayı : I S- 16)
açısını reddetmek, kapitalist sistemi
Çünkü bu felsefeye ve yazara göre,
veri
bile,
"sınıf
sekter yorumu"na
örnek olarak vermektedir. "Ö te yan
dan kimi komünist partilerinin prog ramatik belgelerindeformüle edilmiş olan anti-tekelci demokrasi stratejik konsepti ve belgisi şu andaki koşul larda, bu dünya çapında birlikte davranma gerçegine yeteri kadar dikkat gösterilmedigi için yeterince etkili olamamaktadır. Hayat işçi sınıfından ve öncüsünden, tüm güç lerin en gerici emperyalist çevrelerin, askersel-sanayi komp-leksinin izole edilmesine, emperyalizmin saldırgan egilimlerinin gemlenmesine yogun laştırılmasını talep ediyor. "Anti-tekel demokrasiden önce ge len, onun için elverişli koşulları yara tan kapitalist gelişmenin militarisı olmayan bir 'model 'i ugruna müca dele stratejik konseptinin ana dogru ları burada belirginleşiyor. " (3)
H.Kutlu sözkonusu konuşmasında,
"dünyada askersel güce dayanarak yada askersel güce başvurma tehdid inde bulunarak olumlu çözüme kavuşturalabi/ecek hiçbir politik, ekonomik, sosyal, ideolojik ya da herhangi başka bir sorun yoktur. Öte yandan barış ç ı yoldan çözülemeyecek herhangi bir sorun da yoktur. " Yazar, sadece bunları
nükleer savaş tehlikesine ve çevre
uluslararası düzeyde, "iki sistem"
"anti-tekel demokrasi" prograrnının
sorun larına
arasındaki
yerine "barış ve demokratik yenilenme" programını koymuş, ona
almak",
"kapitalist
çerçeve
içinde bir politika oyunu" oldugunu söylüyor. TBKP'nin çizgisinin böyle deger lendirilmesine ekliyecegimiz bir şey yok. Fakat, biz, aynı görüşlerin SBKP tarafından
da
savunuldugunu
söylüyoruz. Gösterelim:
işaret
ederek,
bu
sorunların sınıfsal olmadıgını, genel
bir durum
olarak
da
sınırlamıyor. Yazara göre, "her kritik
SBKP'nin bir çok kardeş partisi gibi, TBKP de bu öneriye uygun olarak programını
degiştiemiş
ve
30 EKİM Sayı: 10 göre ittifaklar politikası belirlemiştir. Sonra fazla uzaga gitmeye de gerek yoktur. Gorbaçov'un kendisi bu görüşleri defalarca ortaya koymuştur. SBKP'nin "yeni düşünce tarzı"nın gerekliligi konusundaki gerekçeleri, TBKP'nin gerekçelerinin ta kendisidir. Gorbaçov, 27.Kongre Raporu 'nda, "son yıllarda komünist hareket bir çok yeni gerçeklik, görev sorunla karşı karşıya geldi. Her şey, onun niteliksel başka bir gelişme aşamasına girdigini kanıtlıyor. Komünistlerin içinde çalıştıkları uluslararası koşullar hızla kökten degişiyor" (abç.) derken, ve yine UNIT A 'ya verdigi yanı tta, "Dünyadaki tüm ilerici güçler arasındaki ilişkilere gelince, bir atom savaşının önlenmesi -bizim derin inanc ımız budur ki- bunlar arasındaki ilişkinin temeli, özü, mihenk ve dönüm noktası olmalı. Görüşümüzce tam diger sorunlar bu
(abç) önerisinde bulunurken, tam da, TBKP'nin gerekçelerini dile getiriyor. Gorbaçov, "medeniyetin ölüm-süzlügü ugruna" başlıklı maka lesinde ise, "niteliksel", "köklü" degişikligin neler oldugunu ve "yeni düşünce tarzı"nın gerekçelerini açıklarken, açıkça, Marksizm-Len inizmi "eski düşünce", "klişeleşmiş kavramlar" olarak suçluyor. Gorbaçov, sözkonusu makalesinde, "nükleer savaş", "silahsızlanma" ve "barışçıl yanş"manın koşullarına deginirken şunları belirtiyor: "Fakat
soruna tabi kılınma 1ıdır"
bu yarışmanın reel olması ve XXI.yüzyıl insanına yaraşır, onurlu ve medeni biçimlerde gerçekleşmesi için yeni bir daşance tarzına ihtiyaç vardır, şu kesindir ki geri çevrilemez bir geçmişten kaynaklanan dogmaların, klişeleşmiş kavramların ve eski daşance biçimlerinin üstesin den gelmek kaçınılmaz oluyor"
(abç)(4) Bir başka yerde de bunun nasıl üstesinden gelinebilecegini açıklıyor: "Dogru, dünya artık eskisi gibi degil ve yeni sorunları, geçmiş yüzyıllardan aktarılanfikirlere (öme
gin, Marks, Engels, Lenin 'in
düşüncelerine -TG) dayanılarak çözümlenemez. Hala savaşın, başka tür politikaların bir devamı oldugu görüşüne sarılabilir miyiz?" (5)
Gorbaçov, burada açıkça, Marksizm-Leninizmi n savaş sorunuyla ilgili düşüncelerine atıfta bulunarak, bu ve benzeri fikirleri terketmeye, "yeni düşünce tarzı"na uygun davranmaya çagınyor. Sınıfsal tutumu koruyabilmenin tek teminatı, teoride ve tatktikte Markizm-Leninizmin ilkelerine baglı kalmaktır. Açıktır ki, SBKP, onun yeni önderi Gorbaçov, "yeni bir düşünce tarzı 'nı, "dogmaların", "klişeleşmiş kavramların", "geçmiş yüzyıllardan aktarılan fikirlerin", yani Marksizm-Leninizmin yerine koymaktadır. SBKP savunuclarına göre, "eski düşünce tarzı" "yeni" sorunlan çözemiyor, "karşındaki insanın çıkarlarını kendi çıkarları gibi görme yetenegini" gösteremiyor, "XXI.yüzyıl insanına yaraşır, onurlu ve medeni" degildir, bu nedenle de yeni bir düşünce tarzına" gerek var. Bu sözler, yeterince açıktır; ama illa da, kavram olarak "sınıfa karşı sınıf tutumu"nun SBKP revizyonistleri tarafında yanlış ilan edildigini görmek İstiyenler olabilir. İşte bir örnek daha. E.Plimak adlı bir başka revizyonist, Pravda'da yayınlanan makalesinde, 2 7 . Kongre Ra poru 'ndan, Gorbaçov 'un, "tüm insanlık toplulugununpolitik düşünce tarzında köklü degişiklik/ere ihtiyaç vardır" sözlerini aletardıktan sonra hemen arkasına ekliyor: '"köklü degişik/ik/er ' istemi, Marksist sınıf savaşımiarı için de geçerlidir. " (6)
Marksizm-Leninizme yönelik bu bayagı saldırılara sesını çıkarmayanların, dahası bunu gizle rneye çalışanların , bu bayagı saldırılan teşhir ederek TBKP ve S B KP çizgisinin aynı dünya görüşünün urunu oldugunu söyleyenleri "anti-sovyetizm" ile suçlayanların olgulam ve gerçege baglı kalınmasını, her koşul altında ve yalnız kalma pahasına sınıf tutumun dan taviz verilmemesini ögütleyen
Marksizm-Leninizme ve bilimsel dürüstlük ilkesine sadık kaldıkları söylenebilir mi) Ç.Bilgin aynı yazısında, TBKP Program Taslagı 'nın "Barış ve De mokratik Yenilenme" bölümünü okudugunda utandıgını söylüyor. "Süleyman Demirel acaba bu prog ramı okudu mu?" diye soruyor ve Demirel 'in yıllarca bu görüşleri savundugunu, ekonomi ile ilgili düşüncelerine imza atınayacak "geri ci bir iktisatçı ve politikacı" olmayacagını söylüyor ve ekliyor: "Komünizm adına kimsenin bunları yazma hakkı olmadıgını sanıyorum." Ç.Bilgin 'in "çok utandıgı"nı söyledigi sözler şunlar: "Barış ve Demokratik Yenilenme Programı, ulusal kültürü koruma, demokra tizm , yurtseverlik ve hümanizm temellerinde geliştirme programıdır." "Ancak ekonominin ulusal te mellelrini güçlendirmek, sana yileşmek, modernleşrnek ve üretimi artırmak yoluyla emekçi/ere ulusal gelirden daha büyük bir pay sagla mak ve halkın ekonomik, sosyal, kültürel ihtiyaçlarını karşılama düzeyini adım adım yükseltmek olanaklıdır. "
TBKP, bunları Türkiye için öne riyor. "Ulusal" reformcu bir parti için bundan dogal bir şey olamaz. SBKP ise aynı önerileri uluslararası planda öneriyor. Biri süper bir gücün çıkarlarını, digeri ise Türkiye burjuvazinin çıkarlarını gözeterek öneriler yapıyor. Ikisi de, kapitalist emperyalist sistemi veri alarak öne riler yapıyor, yazarın ifadesi ile, "ka pitalist çerçeve içinde bir politika oyunu" sergiliyorlar. TBKP "barış ve demokratik yenilenme programı" diyor, SBKP ise, "yeni bir ekonomik düzen", "uluslararası güvenlik sis temi" diyor. TBKP, programını yaşama geçirmek için, "parlamentonun poli tik sistemin en üst organı" olması gerekligini savunuyor, SBKP ise, B irleşmiş M il letler Örgütü (BMÖ)'nün en üst organ olmasıyla,
1988 EKİM 3 1
Temmuz
"bütünsel dünya"da "uluslar toplulu
işbirliginin şart oldugunu söylüyor.
çatış m a
gunun
yönetilmesi
yollarını bulmak için" başta ABD
diyor.
Onlara
"Tüm insanlıgı ilgilendiren global sorunları çözmeye bir devletin ya da bir grup devletin gücü yetmez. Bu alanda, tüm dünya çapında işbirligi, ülkelerin ezici çogunlugu arasında sıkı, yapıcı eylem birligi gerekiyor." ( 10) "Birleşik Devletler, onunla be raber yaşamak ve ilişkiler kurmak durumunda oldugumuz bir devlettir. Bu bir gerçektir. İlişkilerimizin tezatlı yapısına ragmen, Birleşik Devletler olmadan barış saglayamayacagımız, Birleşik Devletlerin de biz olmadan hiçbir şey yapamayacagı açıktır. Birbirimizden uzak/aşmanın olanagı yoktur. " ( l l ) Aralarındaki fark nedir?
hükümeti"nin degildir.
mümkündür"
göre,
bir
kurulması
"dünya "hayal"
Sovyet revizyonsitlerinin
bunun için koşulu, "dünyanın yönetilebilir olması için uluslar top lulugunun tüm üyeleriningenel insani çıkarları öteki tüm çıkarlardan üstün tutmaya hazır olması gerekir."(?) TBKP, "kapitalizm koşullarında" bu
programı
yaşama
geçirmeyi
savunuyor.
SBKP ise, "tarihsel olarak biçim/enmiş dünya ekonomik baglarını koparma çagrıları tehlike lidir ve hiçbir çözüm getirmemekte dir[' (8); "Batı ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki bugünkü ilişldleri onayiamamakla beraber, bu ilişkile rin rahatsız edilmelerini öner miyoruz" (9) diyerek, emperyalist kapitalist
sistemin
koşullarında düzen"i ,
egemenligi
"yeni
ekonomik
"uluslararası
sitemi "ni
yaşama
güvenlik geçirmeyi
Birisi, batılı emperyalist kapitalist sistem önünde, digeri de Türkiye
kutsuyor. demokratizm, hümanizm
yurtseverlik
temelinde
ve
geliştirme
toplumsal
gelirden daha
S B KP
ise,
"gelişmekte
ve
politik
olan
canlandırmaya"
geliyor. Daha ötesi, "barışçıl geçiş" teorisinin,
Kruşçev'den
bu
yana
SBKP tarafından ortaya atıldıgını bil memezlikten
geliyor.
S B KP
ideologlarının, "Nükleer çagda sınıf
savaşımının karakteri degişiyor ... Açıktır ki, kimi ülkelerde de anto gonist sınıflar arasındaki cepheleşme 'pozisyon savaşı ' koşullarında sürecektir, en azından ileri kapitalist ülkelerde sosyalizme barışçıl yolla geçiş emekçiler için yalnızca elverişli bir olanakdegil, aynı zamanda nesnel bir zorunluktur da" (14) dedigini
den gelişen devrimci hareketi "gem
TBKP, "ulusal kültürü koruma,
ülkeler"in borç sorununun, "ciddi
"ulusal
arayışları
unutuyor. Bir noktayı daha eklemek
i lişkileri "uluslararası ihtiyacının hümanistle ştirme dayat" ııgını, (12) "Yaşamın kendisi kültürün korunması, onun burjuva yaz/aşmasına , barbarlıga karşı savunulması sorununu gündeme getir" digini (13) söylüyor. Birisi,
büyük pay" verilecegini savunuyor.
tif
çagırdıgını her nedense görmezden
gerekir: SBKP, "kardeş" partilerin
prograrnı"nı savunuyor. SBKP ise,
emekçilere
olmak üzere, emperyalistleri "kollek
ikisi de emperyalist -kapitalist sistemi
savunuyor. Biri dünya için, digeri
kalkınma" ile, "üretimi artırarak"
söndürm e
burjuvazisi önünde diz çöküyor. Her
Türkiye için "yeni ve adil bir eko nomik düzen" istiyor. TBKP, "hızlı
durumunu
lemek" için itfaiye rolü oynarnasın istiyor:
"Devrimin barışçıl yoldan zafere ulaşması bir dizi tartışma götürmez koşulun varolmasını gerek tiriyor... Aşırı 'sol' ve aşırı saggüçler gemlenmeden, açık karşı-devrim bastırı/madan da, devrimin barışçı yolu düşünülemez. " (15) Revizyonist ideolog, bunu "yirminci sonunda" olarak
yüzyılın
"devrimcilik"in
sunuyor.
geregi
"Gemlenmesi"
sorunlar"
kapitalist-feodal kültürü, digeri ise,
gereken
yarattıgını söyleyerek, borçların "adil
emperyalist kapitalist kültürü yozlaş
oldugunu açıklamaya gerek var mı?
bir işbirligi" yapılarak, "adil olmayan
maya karşı korumak istiyor.
ticaret"in "adil"
hale
getirilerek,
oldugunu
çıkarları
"devrimin
dogrultusunda
çözümler
ıstıyor,
köklü
"herkesin
Görüldügü
TBKP, "her türlü teröre" karşı
"gelişmekte olan devletler halklarının
söylüyor
ve
barışçı
"aşırı
stratejisini yolunun
TBKP'nin
'sol 'un gibi,
kimler
SBKP
çİzgısının
ve
karşı
laştırılması, TK'nın yazarlarının id dia ettigi gibi,
TBKP
çizgisinin,
kazanılması stratejisi" olarak belir
SBKP'den
liyor. Yazar, bu sözleri aktararak,
aksine tam bir uyurnun oldugunu
gözetecek yeni bir ekonomik düzenin
·�gerçekten barikulade bir manzara
gösteriyor.
birlikte
gerekli
ortaya çıkıyor; 'devrim ', 'barışçı ' ve
okurken
yaşama
gelişine alışmak gerekiyor" diyerek
söylediklerini okuyunca, bir dönem,
çıkarlarını
eşitlige
dayalı
araştırılması "nı
olarak
görüyor. TBKP
'stratej i ' programını
sözcüklerinin
yanyana
tutarlı
esinlenmedigini TBKP'nin
utandıgını olması
degil,
Prograrnını
söyleyenlerin,
için,
S B KP 'nin
geçirmek için, Türkiye'nin Nato'da
dalga geçiyor. Ama, sıra SBKP'ye
Lenin ve Stalin önderliginde şanı
kalmasını, AET'ye girilmesini engel
geldiginde, sesini çıkarmıyor, daha
dünyaya yayılan SBKP'nin
olarak görmüyor; DYP, S HP, DSP ve
ötesi
ruma geldigini görünce yerin dibine
RP gibi burjuva partilerle işbirligi
politikalarına
yapılmadan
Gorbaçov 'un,
programı n
yaşama
genelde
S B KP ' y e , övgüler
yeni
diziyor.
27 .Kongre
bu du
batması gerekmez mi?
Ra
İdeolojik olarak, SBKP, TBKP'nin
geçirilemeyecegini söylüyor. SBKP
poru 'nda, SB 'nin "politik cinayetler"
yol göstericisi, "esin" kaynagıdır. Bu
ise, uluslararası stratejisini yaşama
de dahil olmak üzere, "ilkesel olarak
açıkça ortadadır. Peki bunu, TK'nın
geçirmek için, emperyalistlerin, ge
teröriz m e
kendisi, bu arada Ç.Bilgin bilmiyor
rici devletlerin, onların örgütlerinin
açıkladıgını, "bütün sıcak noktalarda
karşı"
oldugunu
mu?
Bunları
bildiginden
kuşku
32 EKİM
Sayı: I O
yoktur. Daha ötesi, Rusça da bildigine göre, bizlerden daha fazla ve dog rudan kaynaklara sahiptir. Bu du rumda TK'nın, yeni bir role, TKP ve TİP'den dogan boşlugu doldurarak, radikal tezlerle SBKP savunuculugu rolüne soyunmak istedigi anlaşılıyor. Bu ise, SBKP'nin revizyonist çizgi
göstermesi durumunda, öncülük edenlerin 'kardeşlige ' bakmadan, Türkiye devriminin destekçisi olacagını gösteriyor. Devrimden önce 'kardeş ' olmamak, devrimden sonra ise proleter enternasyonalist kardeşligin geregini yerine getirmek gerekiyor." ( 16)
sini gizlerneye götürüyor. Ama bu,
Bu, her şeyden önce, SBKP'nin
deve kuşu örneginde oldugu gibi
çizgisinin, "devrimci bir yol" tuttur
yapılmaya çalışılıyor. Asıl tutarsızlık
maya engel oldugunun kabul edilme
da burada kendini gösteriyor.
sidir. Dogrudur. Devrim yapan bir ülkeye
mantık sergiliyor. Pragmatizm her
Sovyetler Birligi "yardım" etmek is
yanından sıntıyor. İşte buna bir örnek
tiyor. Ama neden? Devrim yapma
daha.
dan, devrim yapmaya, "devrimci bir yol
tutmaya" engel olan
çizgiyi
yakından tanıyan birisinin, SBKP,
savunanlar nasıl oluyor da, başarılı bir
"TKP'ye devrim
devrime "destek" veriyor? Asıl sorun
vermemiştir"
yapma misyonu
şeklindeki
sözlerini,
da, burada yatıyor. Sormak gerekir:
"Sovyetler Birligi'nin şimdiye kadar
Ömegin, böyle bir devrim SBKP
'devrim misyonu' verdigi bir parti
çizgısıne
oldu mu?" diye karşılıyor. Bu her
politikasına alet olmayı reddeder ve
şeyden
Stalin 'in
karşı çıkarsa, SB böyle bir devrime
Kom i n tern
"destek" vermeye devam eder mi?
önce, Lenin
başında
oldugu
ve
ve
SB 'nin
dünya
dönemindeki gerçekleri gizlemektir,
Yazarların
daha ötesi,
bilmiyoruz; ama biz deneylerden,
hareketin
uluslararası komünist
ve
S B KP 'nin
bu
soruya
yanıtını
tarihini
SB 'nin böyle bir başarılı devrime
çarpıtmaktır. Bu çarpıtma tesadüfi
destek olmayacagını biliyoruz. En
degildir.
yakın örnegi, Kruşçev ve Brejnev
Kruşçev döneminden bu
Sonuç olarak, TK, savunulama yacak olanı savunmaya çalışmanın hiç de onur verici olmayan sıkıntısını yaşıyor. KAYNAKLAR 1 · TK, sayı:5, Kasım 1987 2·
"Yasal Komünist Partisi" Tartışmalan
Üzerine, B. Yıldınm, TK, sayı:6, Aralık 1987 3 · -Perestroyka-Glastnost, Derleme, s.28, TKP Yayınlan
TK bu sorunda tam bir çarpık
Ç.Bilgin, aynı yazısında, TKP'yi
lecegini siz düşünün . ..
yana SB 'nin, SBKP'nin, "kardeş"
döneminde SB 'nin Çin ve Arnavutluk
partilerine "devrim misyonu" degil,
devrimine
kapitalizmle uyum misyonu verdigini
Gerekçeleri farklı da olsa, Çin ve
karşı
tutumudur.
izah etmek için bu çarpıtma yapılıyor.
Arnavutluk,
ne zaman ki SBKP
Ç.Bilgin şunları da söylüyor:
çizgısıne
ve
SB 'nin
dünya
4- Gorbaçov, Derleme, s.7,TKP Yayınlan 5- Perestroika, s.l2, Güneş Yayınlan 6- "Yirminci Yüzyılın Sonunda Marksizm LeniniZin ve Devrimcilik", Yol ve Amaç, sayı: 15-16, s.87 -88 7-"Uluslar Topluluğunun Mümkündür",
Yönetilme-si
G . Sahnazorov,
makalenin
geniş bir özeti için bak: Yeni Yol, sayı:8, 1 5 Şubat 1988 8- M.Gorbaçov, "Yolumuz Ekimin Yolu...",
TK, sayı:6, s.49 9- M. Gorbaçov, Perestroika, s.135 10- M.Gorbaçov, 27.Kongre Raporu, s.27 l l - M.Gorbaçov, Perestroika, s.208 12- M.Gorbaçov, derleme, s . 1 8 13- 27.Kogre Raporu, s.27 14- A.Gramsci'nin Görüşlerinin Güncelli�, B.L.Popov, G.P.Smir-nov. Derleme, s.6 15-
E.Plimak,
"Yirminci
Yüzyılın
Sonunda... ", çeviren, Yol ve Amaç, sayı: 1516, s.84 16- TK, sayı:6, s . l3. "Sağ Yanım Çürüyor, Sol Yanım Diri"
Aydm Cezaevi
.•.
(Baştarafı s.J9 'da) tıpatıp uygun bir cezaevi için di
"Kılıç kuşananındır. Sovyetler Birligi 'nin kılıcını kuşananlara karşı çıkııgını hiç görmedim. "
politikalarına karşı çıkmışlar, işte o
reniyorlar.
zaman SB tek yanlı olarak bu ülke
lerin, yurtseverlerin dayanışmalarını
lerle
daha canlı hissetmek istiyorlar.
Aynı mantıgı, bir sayı sonrasında,
konuşmak gerekir, SB 'nin destegi,
ilişkilerini
SBKP çizgisine biraz daha eleştirel
"uşaklık"
yaklaşırnma
dayanıyor.
ragmen
H.Yurtsever
kesmiştir.
Açık
baskıları ve onur kıncı dayatmaları,
Bugünkü SB yönetimi için de konuşursak durum degişmez. Örne
melerinde 'kardeş' parti olmalarının
gin, başarılı bir devrimin, bölgede
çok önemli bir rolü oldugu bilinme
veya
lidir"
devrimci güçlere açıkdestek veren bir
yoldan
Devrimciler, demokratlar, yurtse
ve bagımlılık ilişkisine
tekrarlıyor. H.Yurtsever, ''TKP ve
dolaylı
ilerici
verler, ilericiler Aydın E tipi cezae
TİP'in bugünkü TBKP çizgisine gel
diyerek,
Demokratların,
dünyada
devrimi
kışkırtan,
Ç.Bilgin 'e yanıt vermiş oluyor. Ama,
eylem çizgisi izlerligini düşünelim.
şunları da hemen arkasından ekliyor:
Eger,
"Tarihin öyle çelişkili bir dönemindeyiz ki, bir ülkede gerçekten devrimci bir yol tutturabilmek için 'kardeş ' olmamak gerekiyor. Öte yandan, dünya deneyleri Sovyetler Birligi 'nin başarılı bir gelişme
"Dünya
SBKP, böyle bir devrimi, güvenligini
tehlikeye
düşüren gerginlik ocagı" ilan eder ve emperyalistlerle böyle bir "gerginlik ocagı"nı ortadan kaldırmak için "kol lektif arayışa" girerse, o zaman başarılı bir devrimin başına neler ge-
vinde uygulanmakta olan işkenceleri oyunları
teşhir
edel i m .
Onur
kavgasına zindan direnişine omuz verelim. Demokratik-ilerici kuru l uşlar,
Aydın
kişi
ve
zindan
gerçekliginin sesi olmaya çalışalım. Bu
ölüm
sessizligini
parçalamamak utanç verici oluyor.
4 Haziran 1988 Aydın E Tipi Cezaevinden Bursa Özel Tip cezaevine sürülen devrimci tutuklular adına M.Can Yüce
Temmuz 1988 EKİM 33
Polonya�da ne oluyor, neden oluyor? 25 Nisan günü Bydgoszez'deki
Polanya'da yıllardır dinrnek bil
yüzüne.
ulaşım sektörü işçilerince başlatılan
meyen
grev kısa sürede degişik iş kollanna
nedeni söylendigi ve sanıldıgı kadar
sıçrayarak Nowa-Huta, Gdansk ve
uzaklaştınlan ve 195 1 'de mahkum
basit degildir.
olup cezaevine giren Gomulka'ya
toplumsal
hoşnutsuzlugun
Görevinden
alınıp,
partiden
Varşova'ya yayıldı. Bu ani patlama ve
Kimi CİA ve Batılı emperyalist
hızlı gelişmeden sonra grevciler 10
devletlerin fitneligi ile açıklamaya
Kruşçev'dir.
Mayısta eylemlerine son verdiler.
çalışıyor.
ise kaynagını
Kruşçev 'in dayatması sonucu Gom
sosyalizmin ta kendisinde aramaya
ulka 2 1 . 10. 1956'da parti genel sekre
çalışıyorlar.
terligine getirilmiştir.
Hükümetin militarİst bir terör eşliginde süngünün ucuyla uzattıgı
Başkalan
göstermelik ücret zammı teklifini red
19801i yıllann başında Polanya
deten işçiler eylemlerine son verirken
ekonomisi iflasın eşigine dayandıgı
"bu bir maglubiyet degil bir ateşkes
zaman Batılı emperyalist ülkelerde
itibannı 1954 'de iade eden CİA degil, Yine
CİA'nın
degil
İşbaşına gelen yeni genel sekreter yukandan girişmiş,
aşagıya
bir revizyona
sosyalist bir ekonomik
tir" demeyi ihmal etmediler. Başka bir
yardım kampanyalan düzenlendi. He
ifadeyle:
diye, yiyecek, giyecek vb. toplandı.
leri baltalamakla yetinmemiş, tüm
Kamyon
Yeniden buluşmak üzere!
Bu grev dalgasının
sebebine
kervanlarıyla
düzen kurulması için yapılan girişim
malzeme
gelince, asıl neden ve bahane gibi ikili
kazanımlan budamaya başlamıştır.
gönderdiler. Bir neşe, bir zevk, bir aşk,
bir ayrım yapmak gerekiyor.
tam karnaval misali aldı yürüdü. Koro
Gomulka'nın en önemli ve ilk İcraatı
Bahane şöyle: Jaruzelski paşanın tarihi
misyonunun
ana
halinde tüm Batılı emperyalist kamp
parçasını
Polanya halkı için agıt yaktı. Kimi
oluşturan "ünlü ekonomik reformlar"
yoldaşlanmız, öbürü dindaşlanmız
sıkıyönetim şartlannda büyük ölçüde
diye figan kopardılar.
uygulandılar.
4 . 1 . 1982'de Polanya
Polonyalı bir papazın papa tayin
parası Zloti %71 oranında devalüe
edilmesiyle başlayan süreç Ekim
edildi ve fiyatlara %300 oranında
'83 'de Walesa'ya Nobel Banş Ödülü
zamlar yapıldı. Fakat bir türlü ekon
verilmesiyle doruk noktasına erişti.
omik istikrar saglanamadı, tünelden çıkılmadı. 29 Kasım 1987 'de bir reforandum düzenleme
zahmetine
katlanıp,
reformlanna, yani zamlara, popülist bir
Elbette bu kadar gürültünün bir anlamı ve bir amacı var. Amaç Var
nitelik
vermek
istedi.
şova
Paktı
ülkelerinin
en
zayıf
noktasını ve en elverişli halkasını oluşturan
Polanya ' da
bir
gedik
1 956
y ılında,
önceden
dev
letleştirilmiş topraklan, tekrar sa hiplerine iade etmek olmuştur. Bugün % 3 1 'ini
hala çalışan nüfusun
barındıran
tarım
sek
töründeki kusursuz kapitalist yapıyı olu şturma başlatmıştır.
sürecını
Gomulka
Sonradan
gelenler
sadece onun takipçileridir. Güçlü bir tarımsal üretim potan siyeline sahip Polanya neden gıda maddesi dilenrnek zorunda kalıyor? Neden
gıda
zamlar her
maddelerine zaman
işçi
yapılan sınıfının
Ama
açmak. Bunu yapmak için, Batılı em
General
peryalistlere göre her şey mübahtır,
Jarnzelski bu defa, kapıdan kovalanıp
CİA'nın da veya başkasının da en
bacadan girmek isteyen misali farklı
maddelerine
dogal misyonudur. Bunlar başka neye
bir yöntemle işi halletmeye çalıştı.
yanyorlar?
yapınca 1 5 . 12.1970'de patlak veren
olumsuz
sonuç çıkınca
İ şçilerin tepkisini asgariye indi rebilmek
için üç etapta
zamlan
gereken bir şart var. Öyle gürültüyle Polonyayı dogu blokundan kopara
Martta taşıma ücretleri ve kiralara ve
mazlar. Direk müdahale ortamı ve ola
kömür
ile
elektrige agır
zamlar yükledi. bile
yok, bu yol
Kremlin 'den
geçer. Böyle olunca işi Polonyalılara
Nihayet, bu aşamalı ve dozlu yöntem
naklan
m i n areyi
yaptırmaktan başka çare yok. Onun
kıhfa
için birini papa tayın ediyorlar, öteki
sıgdırmaya yetmedi ve beklenen pat
sine Nobel Banş Ödülü veriyorlar.
lama oldu.
Teksas'ın gecekondulanndaki sefa
Bu zamlar grevin patlamasına neden
leti unutup boşuna mı Reagan, "Po
olan bir bahaneydi. Asıl sebebi ise
lonya halkının sefalerine son verin"
daha
çagnsını yapıyor.
eski,
daha
karmaşık bir sorun.
derin
ve
daha
iki örnek verelim: Gomulka gıda %30
oranında
zam
isyan kanla bastırıldı. 45 ölü, 1 165
Batılı emperyalistler için uyulması
uyguladı. Şubatta gıda maddelerine, Nisanda
muhalefetiyle karşılaşıyor? Sadece
Gelelim şimdi madalyonun öteki
yaralı ve 3000 tutuklu ile sonuçlanan isyan Gomulka'nın sonunu da getirdi ve yönetime gelen Gierek zamlan geri almak zorunda kaldı. 25.6. 1976'da yine gıda maddele rine %60 oranında zam yapılınca Ur sus, Zeran, Swierk ve Plock'ta pat layan
grevler Radom 'da
isyana
dönüştüler ve zamlar derhal iptal edil rnek zorunda kalındı. Bumt sadece CİA faktörü ile açıklamak mümkün mü?
(Devamı s.27'de)
34 EKİM
Sayı: IO
Yeni Kaledonya ve Fransız Emperyalizmi C.Kaynak Fransa'dan 20 bin k m uzakta, pasifik
okyanusundaki
takım
adalardan oluşan, Yeni Kaledonya
bir çıban başı gibi yıllardır Fransız iç ve dış politikasının gündeminde güncelligini korumaya devam ediyor Fransız
emperyalizmi
ekonomik ve
bölgedeki
stratejik çıkarlannı
bastırıldıktan sonra,
1872'de geri
burjuvazinin siyasi sözcüsü sosyalist
kalan Komün savaşçılan yargılanıp
B aşkan
Yeni Kaledonya'ya kürek malıkumu
masasına oturmak zorunda kaldı.
olarak gönderildiler. Böylece bu ülke salt
yaglı
bir
sömürge
olarak
F . M itterand
tartışma
Pasif, ılımlı ve uzlaşmacı yanı agır bassa da, ilk defa böyle eşgüdümlü bir
kalmamış aynı zamanda üstü açık bir
direnişin başlatılması başta
cezaevi rolünü de görmüş oldu.
Kaledonya'daki Fransızları -kendi
Yeni
1 9 . yüzyıl
Dahası var. Yerli Kanak halkını
lerine Kaldoşdeniliyor- telaşlandırdı.
Metropol 'de bedava çalıştırmak için
Hemen felaket tellallıgına başladılar:
bagımsızlık
ayrıca birinci emperyalist savaşta
silahlandınyor, evlerimiz yakılıyor,
yol kalmadı. Bu sömürgeci ve talancı
pıştırılmak üzere Kanaklardan askeri
kadınianınıza
birlikler oluşturulup cepheye sürüldü.
ediyorlar, halk mahkemeleri kuruldu
koruyabilmek
·iç i n
ortalanndan beri sömürdügü bu ülke halkının
u lusal
mücadelesini bastırmada denemedigi . politika
nedeniyle
Yeni
Kale
dooya'nın tarihi her dafasında kanla
bastırılan bir isyan ve ayaklanmalar tarihidir. 5 Mayıs 1988 günü, başkanlık
seçimlerinin arefesinde, Fransız işgal
birliklerinin giriştigi katliama degin
meden önce, sorunu bir bütünlük içinde ve en azından kabaca kavray abilmek için, kısa da olsa, bazı açılardan açıklık getirmek gerekiyor.
19 bin km karelik verimli topraklara
sahip bu ülkeye 1847'de Fransızlar el
koydular. Elbette boranın önemi o zaman şimdiye kıyasla ilkel nite likteydi. Sadece tarımsal üretimin
ganimetieri ile sınırlıydı. Dolayısıyla yerli Kanak halkı zorla topraklardan, çogu kez katliam eşliginde kovu larak,
Metropolden
taşınan
Avrupalılar, çogunlukla Fransızlar,
yerleşirildiler. Böylece tarım üretimi
ve hayvancılık tamamen denetim altına alındı. Ardından ikinci bir ihtiyaç dogdu.
Fransız sömürgeciligine karşı ay
aklanan Araplann öldürülmekle sonu
gelmiyordu, geri kalanlan kapatacak bir cezaevi lazımdı. çare isyancılann
Yeni
Kaledonya'ya sürütmesinde
bulundu.
Örnegin
Mokrani 'de buraya
1 87 1 'de
El
ayaklanan
Araplar
postatandılar.
Fransız
burjuvazisinin
çelişkisi
yalnız
sömürgelerdeki halkla sınırlı degildi. Ona acı günler yaşatan Paris Komünü
seferler düzenleomekle yetinilmedi,
Fransa'n ı n
çıkarları
için
çar
Bu vahşete yerli halk hiçbir zaman
Rusya'nın parmagı canımız,
var,
m alımız
Kaddafi
teh likede ,
zorla
tecavüz
bizi yargılayacaklar vs. Cezayir
sessiz kalmadı ve kalmıyor. Bu güne
Ulusal
Kurtuluş
kadar patlak veren isyanlan, yapılan
Savaşında, fiyasako da olsa, edindiği
katliamlan tek tek saymak bile say
deneyimle F.Mitterand çifte stan
mekle yetinelirn. Ocak 1878 'de a
başladı. Bir yandan taviz veriyormuş
falarca yer kaplar. Bir tek örnek ver
dartlı
bir
politika
uygulamaya
yaklanan Kanaklar aynı yılın Aralık
gibi samimi bir hava yaratarak, yeni
ayına kadar Atai'nin önderliginde
bir eyaJet statüsü yürürlüge koyup
çarpıştılar. isyan bastırıldıktan sonra
geri bölgelerdeki yerel idarenin ayak
ve Pins adalarına sürülenleri hesaba
devretti . .
ı 200 Kanak öldü.
deneyim sahibi olmayan Kanakların
kurşuna dizilenleri, Haiti'ye, Belep
katmaksızın, resmi rakamlara göre
sorumlulugunu
Kanaklara
Böylece hiçbir zaman yönetirnde
başka
ehlileşeceğini ve ilerde Fransa ile
ve kendiligindenci
bağımsızlıgın düşünülebileceğini i
1950'1erden
itibaren,
örneklerden de esinlenilerek, bu derme çatma
işleri
ortaklık
ilkesine
dayalı
bir
mücadele örgütlü bir temele otur
leri süren F.Mitterand bu tür ilişkileri
tulmaya çalışıldı. Ama her dafasında,
FLNKS 'in ılımlı lideri Jean Marie
ortama ve şartlara uygun olarak, sinsi
Tjibaou ile yürütürken aba altında
veya kaba darbelerle mücadele balta
sopayı sallamayı ihmal etmedi.
burjuvazisi,
vurucu timi tarafindan FLNKS 'in
landı,
fakat emperyalist Fransız böyle
davranmakla,
sadece zaman kazandı, mücadeleyi engelleyemedi.
1980'li yıllarda, bir çok
faktörün
etkisiyle,
ledonya 'nın
ulusal
Yeni
yan Ka
bagımsızlık
Paris'ten gönderilen GIGN özel
S avunma
B akanı
ve
ulusal
mücadelenin en radikal lideri Eloi
Machoro 12 Ocak 1985 günü katle dildL
B urada FLNKS 'in
ütopik,
tutarsız yanlarını gözardı etmemek
artık uluslararası bir
gerekiyor. Mitterand'a umut baglan
boyut kazandı. Bu ulusal savaşa
ması
vücut veren 6 degişik örgüt Eylül
pasifleştirdi, ve çifte standartlı, vur
mücadelesi
1 984 'te FLNKS 'in (Sosyalist Kanak
mücadeleyi
yozlaştırıp ,
kaç, böl-yönet gibi sinsi manevralara
çatısı
hayat hakkı verdi. Ama, sonuçta,
altında birleştiler ve Kasım 1984'te
hiçbir şey mücadeleyi yok etmedi.
Ulusal
Kurtuluş Cephesi)
geçici hükümet ilan edildi. Barikat ve işgal eylemleri hayatı felce ugratınca
Birleşmiş Milletler Örgütü bile 2 Aralık 1986'da Yeni Kaledonya'nın
Temmuz 1988 EKİM 35 bağımsızlık hakkını, Fransa 'nın güvenlik konseyi daimi üyesi olarak tüm prestijini kefeye koymasına rağ men, oy çoğunlugu ile kabul etti. Bir çok Pasifik Okyanusundaki devletlerin katıldığı Pasifik Forum 'unda Fransa kınandı ve mahkum edildi. Şimdi bu genel değerlendirme ve hatırlatmalardan sonra Yeni Kale donya sorununun içeriğine gelelim.
Fransa'nın gerçek çıkarları nelerdİr? Yeni Kaledonya'nm bol ve verimli topraklarından elde edilen tarımsal üretim veya çok üretken hayvancılık veya ülkenin turizme elverişli temiz kumlu, bol güneşli, güzel plajları emperyalist Fransız burjuvazisinin sadece tali çıkarlarıdır. Bunlar kaybe dilir veya vazgeçilmek zorunda kahnsa pek bir şey değişmez. Bu ganimetler dışında Fransız emperyalizm inin iki ana çıkar kaynağı var ve bunlar için zorla ve inatla Yeni Kaledonya'nın yakası bırakılmak istenmiyor. Nedir bunlar? 1) Maden yataktan: 1 864 'de keşfedilen Yeni Kaledonya'daki ni kel yatakları dünya rezervlerinin %20'sini oluşturuyor. Fransa'nın kaygı sızca işlettiği nikel ocaklarından elde edilen üretimin %95 'i ihraç ediliyor, ve dünya sıralamasında 3. konumda. 1984'te 2,9 milyon tonluk, 1985 'de 3,6 mil yon tonluk üretim yapıldı. Manganez, demir ve kobalta gelince , Y eni Kaledon ya 'nın dünyada ikinci sırada yer aldığını belirtmekte yetinelim. Aynca, krom, bakır, tunç ve kurşun yataklarının Fransızlar tarafından, tekelci bir ko numda işletildiğini de eklersek, sanıyoruz onca insanın kanma giril mesinin sebebi kısmen de olsa anlaşılmış olur. 2) Fransa için Yeni Kaledonya'nm önemi sadece yukarıda sözü edilen ekonomik çıkariarta sınırlı değildir. Fransa'nın B irleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 'nin 5 daimi üyesinden birisi oldugunu yukarıda
belirtmiştik. Başka bir deyişle, dünya güvenliğini ilgilendiren konularda az da olsa, sınırlı da olsa, bir söz hakkı vardır. En azından Afrika ' nın jandarmasıdır. Gelecek için AET ülkelerinin potansiyel lideridir. Aynca nükleer silahiara sahip sayılı ülkelerden birisidir. Bu nedenlerden ötürü Pasifik Okyanu sunda bulunan Yeni Kaledonya'nın Fransa için stratejik açıdan, can alıcı bir önemi vardır. Belki de Fransa'nın en büyük çıkarı budur. Bu önem birbirlerini tamam layan iki parça halinde incelenebilir. a) Fransa Yeni Kaledonya'da kon vansiyonel ve nükleer silahlarla donatılmış bir askeri varlığı ile her hangi bir savaş durumunda hareket serbestligini ve müdahale olanağını korumuş olur. Bu avantaj her emper yal ist devletin özlediği fakat bazılarının sahip olamadığı bir şeydir. Aynı şekilde, Yeni Kaledonya'daki bu askeri varlık Fransa'ya bölgede patlayacak her yerel krizde söz sahibi olma olanağını veriyor. b) İkinci olarak, nükleer silah sanayii düzenli ve çok riskli dene meler yapmayı zorunlu kılar. Fransa 'nın bu tür denemeleri Avrupa'nın merkezinde, kendi öz topraklarında, gerçekleştiremeyeceği meydanda. Bu işi ancak Pasifik Okyanusundaki Mercan adalarında yapabiliyor. Mururoa mercan adasında gerçekleştirilen bu dene melerin 80 kiloton gücündeki 97 .sini 26 Mayıs 1988 günü yaptı. Fransa bu politikasıyla bölge devletlerinin, özellikle Yeni Zelanda ve Avustralya'nın sert eleştirilerine maruz kalıyor. Hatta bu tür dene melerin yarattığı tahribatları protesto etmek için bir kampanya başlatan Yeşil Barış Örgütünün Gökkuşagı adlı gemisi Okiand limanında Fransız ajanları tarafından sabote edildi. Yeri gelince İsrail gibi devlet terörüne başvurmaktan dahi çekinmeyen, üstelik sosyalist hükümet döneminde, Fransa 'nın bu bölgeye ne kadar önem verdiği anlaşılıyor. Sonuç olarak Fransa, tüm bu ola-
naklardan, ancak Yeni Kale dünya'daki varlığı sayesinde faydala nabiliyor. Onun için bu kıymetli sömürgeyi kaybetmek istemiyor.
Le Pen için yapılan katliam "Cumhuriyetin çıkarlarını üçbeş çapulcudan oluşan bir çeteye peşkeş çekiyor" diye F.Mitterand 'ın yürürlüğe koyduğu uyduruk eyalet statüsü Mart 1986'da işbasına gelen Chirac tarafından rafa kaldınldı. Zorbalıga meşruiyet kazandırmak için 1 3 Eylül 1987 'de "kader tayin hakkı" üzerine referandum yapıldı. Ama bu oylamaya Yeni Kaledonya'da bulunan herkes, idari personel, polis, jandarma, askeri bir likler ve bunların aileleri, katılma hakkına sahipti. Dolayısıyla Kanaklar azınlığa düşüyorlardı ve oylamayı boykot ettiler. Elbette, Kanaklar arasında bir de çanak yalayıcı kesim var. Hatta görünüm biraz renkli olsun diye bağımsızlık karşıtı Fransızların, yani beyazların göstermelik şefliğini Dick Uekiwe adında tipik bir alaşımı andıran, saçı beyaz, kendisi siyah bir Kanak yapıyor. Kanaklar yerel idareden kovuldu lar. Tekrar eski duruma dönüldü. Asker ve polis denetimi had safhaya vardı, her 6 Kanak'ın ensesinde bir polis ve jandarma bulunuyor. FLNKS liderlerini katietme ortamını yarata bilmek için sürekli provokasyonlara girişiIdi. En barışçıl eylemler, örneğin Noumea'daki oturma eylemi vahşi bir meydan dayağ ı ile dağıtıldı . F.Mitterand, Chirac hükümetinin bu tür uygulamalarını artırarak yaklaşan seçim ortamında iyice yıpranmasını beklediği için hep seyirci kaldı. Olağanüstü yetkilerine rağmen sadece "daha insancıl davranılırsa iyi olur" veya "coplama işine şerh koyuyorum" diye seçim hesapları yaptı. Askeri birliklerce tamamen abluka altına alınan ve onur kıncı en adi muamelelere tabi tutulan Kanaklar
36
EKİM Say: lO
savunmaya
geçtiler.
Tabanın
dizrnek lazım! Ve teslim olan FL!'Iı'KS
dayatmasıyla FLNKS radikalleşrnek
militanları
bu
zorunda kaldı.
dizildiler.
19
nedenle kurşuna Kanakın
luyor. Sonucu, bir Kanakın agzından
kanına
bizim ülkedeki "daglı Türklerin" du
girdikten sonra "bakın ben Fransız
rumunu kısmen de olsa andıran bir
feryat ettiler,
ordusunun şerefini kurtardım" diyen
tanımla baglayalım.
Paris'ten bir arabulucu istediler. Ta
Chirac 'ı üç gün sonra bu katliam bile
leplerini Paris duymadı.
yenilgiden kurtarmadı.
22 Şubat 1988 'de 9 jandarmayı 12 saat rehin
tutarak
22 Nisanda jandarma tugayını ba
Yeni kurulan hükümet, çogunlu
san FLNKS militanları 4 jandarmayı
gunu
öldürüp,
30 civarında jandarmayı
heyeti Yeni Kaledonya'ya gönderdi.
rehin aldılar. Talepleri hep aynı: Onur
Amaç kopuk diyalogu yeniden kur
kıncı uygulamalara son,
mak,
askeri ab
luka kalksın, bir arabulucu istiyoruz. Cumhurbaşkanlıgı seçimlerinin ilk
papazların
sorunları
oluşturdugu
bir
yerinde inceleyip
somut çözüm yollan önermek. Ama, 141 yıldır her düzeyde ve ince kadar
turundan iki gün önce gerçekleştirilen
detayına
bu eylem faşist partinin lideri Le Pen
tarafından denetlenen bu
dogrudan
tarafından çok iyi istismar edildi.
sorunlarını
"Şanlı Fransız ordusunun şerefi bir
kalkma görünümü
avuç haydut tarafından beş paralık
pazuna
yeniden
Paris
19
suçsuz
FLNKS
militanının toplu mezarlıgında pa alçak bir manevradan başka bir şey
bir magaraya
degildir. Bagımsızlıktan başka bir çıkış yolu
kapauldı ve yukarıda bahsedilen ta
olmadıgını ve bu haklı mücadeleyi
lepler için pazarlık istendi. Hükümet
zorla
hasurmanın
aruk
mümkün
pazarlık yapmayı reddetti ve 5 Mayısa
olmadıgını, Cezayir'de dişleri iyice
kadar işi süründürdü. Maksat üç gün
kırılan emperyalist burjuvazi çok iyi
sonra
biliyor.
yapılacak
seçimlerin
son
turunda Le Pen 'in oylarını almaya
Fransız emperyalizmi bir liseli
yetebilecek güçte bir şok etkisi
Kanak'm söyledigi şu sözleri başka
yapacak operasyonu
yerde de duydu ve ne anlama geldigini
"En
az
ölü
hazırlamaktı.
vermek
şartı
ile
operasyona evet" diyen Mitterand'ın onayı
alındıktan
sonra
saldırıya
geçildi. İşin içyüzü seçimden sonra ortaya çıktı ve Fransız basının o günden bu yana tek tartışma konusu oldu. Hükümet küçücük magaraya 250
herkesten çok iyi biliyor: "Sömürgeci
iktidar: İstediginiz kadar Kanakı kat/edebilirsiniz. Ama tek kişi dahi bırakmayın. Çünkü, hayatta tek bir Kanak bile kalsa, özgür Kanaky (Yeni Kaledonya) için mücadele devam eder." Durum böyle olunca gerçek
kiloluk ve lazerle yönlendirilen bir
bagımsızlıgı
napatm bombası atılmasını istemiş.
çaresizlik içinde kıvranan Fransız
Bazı
rehine
emperyalizmine kısmi tavizler vere
askerler
içerdeki
engelieyebilmek
meslektaşlarımız da ölür diye karşı
rek mücadeleyi veya hiç olmazsa vadeli olarak bagımsızlık talebini
larla donatılı halikopterle tanyalım
saptırma
denilmiş, yine karşı çıkılmış. Nihayet
seçenek kalmıyor.
girişiminden
başka
bir
Belki mücadele saptınlabilinir,
sırasında FLNKS militanlan teslim
belki
olmuşlar. Fakat canlı ele geçmeleri
zaman kazanılabilir ama ok yaydan
olayın
çıkmıştır, bagımsızlık engellenemez.
"muhteşemligine"
gölge
F.Mitterand 'm
oyunlarıyla
düşürüyor ve Le Pen 'in oylarını al
Fransız
maya yetmeyebilir. Çare; Le Pen 'e
yoklamalarında
yaranmak
oranda bagımsızlıgı kaçınılmaz bu-
için
bunları
kurşuna
halkı
ları söylemişti:
"Ben çocukken, yıllarca okulda bana atalarımın mavi gözlü, kaytan bıyık/ı, sarı saçlı Fransızlar oldugu söylenmişti. Ben, bundan sonra çocuklarımıza aynı şeyin yapılmasını istemiyorum." Kıvırcık siyah saçlı,
bile, %40'ı
kamuoyu aşkın
benim Fransız/ara benzer bir yanım var mı?"
Yugoslavya
..
(Baştarafı s.38 'de) kitlesel
protestolara
neden
oldu.
Lsubliyana'da 20 bin kişi tutuklanan üç kişiyle dayanışma amacıyla sokak gösterilerine katıldı. Bütün bunlar, revizyonizmin Yugoslavya'da
iflasının
yanısıra,
ideolojide, politikada, ekonomik po litikada Yugoslav deneyini örnek alan diger revizyonist ülkeleri nasıl bir ge lecek beklerligini ortaya koyuyor. Yugoslavya ömegi bir şeyi daha kanıtlıyor:
Marksizm-Leninizm ve
proletarya
diktatörlügü
bagımsız
sosyalist bir "yol"un
dışında,
olamayacagını, "bagımsız sosyalist yol"un, kapitalist teori ve pratiklerio kötü bir kopyesi oldugunu.
için
çıkmışlar. 20 mm çapındaki namlu
klasik çarpışmaya girilmiş. Çatışma
te
kömür gibi esmer Yewene gazeteciye
pazlara timsah gözyaşları döktürrn ek
rehine Olivea'daki
Fran sız
dönerek "Bana bakın! Bey Po/ac,
istismarın Le Pen'e %2 civarında oy Hasta olanlar bıraktidıktan sonra 23
gün
keşfetmeye
edildi. Vatan, millet, Sakarya... " Bu kazandırdıgı tahmin ediliyor.
bir
levizyonundaki açık oturumda şun
ülkenin
verme,
bürünüp
FLNKS 'in iki nolu adamı Yewene Yewene
bir
DÜZELTME 9.sayımızda "Neden F.Mitte rand?" yazısında bazı dizgi hataları olmuştur. Düzeltir, özür dileriz. Sayfa:27, sütun:2, paragraf:2, 4.satırdaki"tercih" kelimesi" tecil" olacaktı. Aynı sayfa, aynı sütun, sondan 4.satırdaki " 19 1 2" yerine " 1992" olacaktı.
Temmuz 1988 EKİM 37
Yugoslavya " da revizyonist sistemin bunalımı derinleşiyor Yugoslav sistemının sorunları büyüyor. Yıllardır dünya burjuvazisi, Yugoslavya şahsında sosyalizm adına bir tür burjuva sistemin yaşam bulmasını sevinçle karşılıyor, ona övgüler diziyordu. Çagdaş revizyon izmin diger tem silcileri ise, Yugoslavya şahsında kendi özlemler ini buluyor, ve ona, "sosyalizmin bagımsız yolu"nu yaşama geçirdigi için övgüler diziyordu. Yugoslav revizyonizmi, modem revizyonist akımlar içinde özel bir öneme sahiptir. Titocu revizyonizm, iktidardaki revizyonist partiler içinde, Marksizm-Leninizme, proletarya diktatörlügüne açıktan savaş açma "şerefine" sahiptir. Bu nedenledir ki, modern revizyon izmin diger temsilcileri, revizyonist ihanetlerini ilk önce Yugoslav revizyonizmini aklayarak işe başlıyorlar. Kruşçev iktidara gelir gelmez önce, Yugos lavlarla arayı düzeltmeye çalıştı. Tito'nun hiç de "ciddi yanlışlıkları" olmadıgını söyleyerek, Stalin ve En formasyon Bürosu'nun "sekter" Yugoslavya'nın tutum larıyla sosyalist sistemden uzaklaşmasına neden olduklarını söyleyerek Titocu revizyonizmi akladı. Aynı yoldan daha sonra Çinliler, en son da Gorbaçov geçti. Yugoslavya adeta, modem revizyonistler için günah çıkarılan, Batılı emperyalist çevretere mesajlar verilen bir kabeye dönüştü. Yugoslav revizyonizminin özel rolü, sadece ideolojik olarak açıktan Marksizm-Leninizme ve proletarya diktatörlügüne başkaldından ibaret degildir. Aynı zamanda, sosyalizm maskesi altında, dogmatizmden uzaktaşma adı altında kapitalist üre tim ilişkilerini yaşama geçirmesi bakımından da, modem revizyonist hareketin öncülügünü yapmıştır. Kruşçev'in, Brejnev-Kosigin'in ve günümüzde Gorbaçov'un ekonomik
ve politik reformları Yogoslav re vizyonizminin uygulamalarının ben zerlerinden başka bir şey degildir. Bu nedenledir ki, Yugoslav revizyon izminin iflası, aynı zamanda re vizyonist sistemin nerelere varacagının tablosunu veriyor. Aslında, Yugoslavya'da revizyo nist sistem , yaşanan ekonomik bunalımla, emperyalistlerin açık bir pazarı haline gelmesiyle yıllar ön cesinden iflas etmişti. Bugün yaşananlar ise, ekonomik bunalımın daha fazla derinleşmesinin, politik istikrarsızlıga dogru yol almasının en önemli verilerini ortaya koyuyor. İşçilerin Yugoslav yeni burjuvazi sine karşı sınıf savaşımı artıyor ve sert biçimler alıyor. Geçen yıl, bu ülkede 1 500 greve, 300 bin işçi katıldı. Son dönemdeki eylemler ise daha da şid detli oldu. İşçiler, İMF'nin önerileri dogrul tusunda kemer sıkma kararlarına, ücretierin düşürülmesi kararına karşı başkaldırdı. Belgrad'da, 4000 traktör fabrikası işçisi yönetimi protesto ederek, işi bıraktı ve parlamentoya yürüyerek, "Kahrolsun bürokrasi, ekmek is tiyoruz" diye slogan attılar. Kendileri ile görüşmeye gelen hükümet temsilcilerini, "hükümet çekilsin, hırsızlar!" diye protesto ettiler. Bu ey lemin ardından, Slovenya Cumhu riyetinde 4000 işçi, %50 ücret artışı talebiyle işi bıraktı. Maribor kentinde otomobil fabrikasında binlerce işçinin başlattıgı grev ise, kentin diger fabrika ve tesislerine de yayılarak sokak çatışmaianna dönüştü. İşçiler, isteklerinin yerine getirilmemesi üzerine, kent merkezindeki yolları trafige kapattılar, toplu halde bele diyeye yürüdüler. Öteki işçilerle büyük bir gösterinin yapılması için çagrıda bulundular. En son, Belgrad yakınındaki grevci ayakkabı fabrikası
işçilerinin, Mayıs ayında alınan eko nomik kararları protesto etmek için parlamentoya yürümeleri, polisle çatışarak, barikatı yararak parlamen toyu işgal eylemini gerçekleştirmesi eylemlerin hızla tırmanacagına işaret ediyor. Yeni Yugoslav burjuvazisinin başı sadece, işçi sınıfı ile de dertte degil. Çok uluslu bir ülke olan Yugoslavya'da ulusal baskı ve düşmanlık geçmişten bu yana önemli bir sorun olma özelligini koruyor. Yıllardır, çogunlugu Arnavutlardan oluşan Kosovalılar, özgürlük talebi ile, S ırp şovenizmine karşı başkal dırıyor. Son gün lerde, Yugoslavya 'da ulusa! talepli gösterilerin başladıgı bildiriliyor. Ekonomik krize ve diger sorunlara çözüm bulmak amacıyla Mayıs ayı sonunda toplanan parti konferansı ise tam bir çözümsüzlük sergiledi. Krizin yükünü işçi sınıfına yüklemenin kararlarını aldı. Konferansda delegelerin bir kısmı, merke ziyetçiligin g üçlendirilmesini, partinin rolünün artırılmasını, yerel özerkliklerin sınırlandırılmasını istedi. Yöneticiler ise pazar eko nomisini yaşama geçirmek için önceden alman tedbirlerin yaşama geçirilmedigini söyleyerek, ülke ekonomisinin içinde bulundugu krizden kurtarılması için pazar ekon omisinin geliştirilmesi gerektigini savundular. Konferans, yöneticilerin görüşleri ve IMF'nin önerileri dog rultusunda bir dizi reform kararları aldı. B una göre, pazar ekonomisi daha fazla gel iştirilecek, fiyatların serbestçe oluşması saglanacak, Yu goslav Dinarı %24 oranında develüe edilecek dalgalanm aya ve bırakılacak , ücretlerdeki % 30 oranında indirime gidilecek, 200 çeşit elektrikli alet, otomobil ve giyim
38 EKİM Sayı:IO
MANDELA
leri ve babalarına karşı sorumluyum.
nasıl bir özgürlüktür bu. Ben bir iş
(Baştarafı s.40 'da)
Bu uzun, yalnız ve savrulup giden
arayabilmek için bile pasaportuma
cegine
yılları bir tek ben yaşamadım.
izin
söz
vermelidir.
O Afrika
damgası vurdurmak zorun
halkın
Ben yaşsamı sizden daha az seviyor
daysam, ne menem bir özgürlüktür
yasagını
degilim. Ama ben özgürlügü elde et
bu? Eger bir kez bile benim Güney
karşı
mek için yaşsama hakkımı satamam ve
Afrika
muhalefetleri yüzünden ülke içinde
kendi özgürlügümü elde etmek için
gösterilmeyecekse
zorunlu ilcarnete zorlanan, sürgüne
halkın yaşam hakkını satamam. Ben
olacaktır bu?
gitmek zorunda olanlara, hapiste bu
halkın
lunanlara özgürlügünü vermelidir. O
yasaklanan
özgür politik faaliyeti garantileme
Kongresi'nin temsilcisi olarak hapis
sanlar
lidir. Öyle ki, insanlar kendilerini
teyim.
girişmezler. Herman Toivo Ja Toivo
Ulusal
Kongresi 'nin
ve
örgütlenmesinin kaldırmalıdır.O,
ırkçılıga
kimin yönetecegine kendileri karar verebilmelidir. Ben özgürlügüme deger veririm,
ve
sizin
örgütünüz Afrika
Yalnızca
olan,
Ulusal
Halkın örgütü (ANC- Ekim) yasak
vatandaşlıgıma
saygı
nasıl
özgürlük
özgür
insanlar
müzakereye girebilirler. Tutuklu in herhangi
bir
anlaşmaya
(Namibya 'da SWAPO'nun kurucusu)
olarak kaldıkça bana nasıl bir özgürlük
serbest bırakıldıgında, hiçbir şekilde
vaadediliyor ki? Pasaport kanununa
taahhüde razı olmadı ve hiçbir şekilde
özgürlügüne
karşı bir suç nedeniyle tutuklana
bunu yapması talep edilmedi. Ben de
kendiminkinden fazla deger veririm.
bileceksem bu ne biçim bir özgürlük
siz ve halkım özgür oluncaya kadar
Ben hapse girdigirnden beri pek çok
ki?
sürgünde
hiçbir taahhüdü kabul etmeyecegim.
insan öldü. Pek çogu özgürlük aşkı
yaşayan sevgili eşirole bir aile hayatı
Sizin ve benim özgürlügüm birbirin
yüzünden acı çekti. Ben bu ölen
bile sürdüremeyeceksem, ne biçim bir
den aynlamaz.
insanların,
tutan,
özgürlük olacaktır bu? Bir şehirde
aglayan dullarına, yetimlerine, anne-
oturmak için izin almak zorundaysam,
halkırnın
ama
onlar
için
yas
Ben
Brandfort'ta
NAMİBİA'DA İŞGALCİ G.AFRİKA 'YA KARŞI GENEL GREV 1966
Güney
liklerinin dipçİk ve süngüleri işçilerin
inin
askeri işgali altında bu-
genel greve katılmalannı önleyemedi.
yılından
beri,
sert
önlemlerine
ragmen
Namibia
İşçiler, okullan, 80 bin dolayındaki
kınlmadan, başarıyla sürüyor. Namibia'daki genel grev ve ögtenci
(NUNW)
işgal ordusu askerleri için kışlaya
tarafından, işgalci biriikiere karşı 20-
eylemleri, mücadelenin ancak işçi
dönüştürülmüş olan Namibia ögeen
sınıfının katılımı ile sonuç alıcı, güçlü
21 Haziranda iki günlük genel grev
cilerinin direnişlerini desteklerneyi de
olacagını gösteriyor.
yapıldı.
hedeflediler.
Afrika'nın lunan
Namibia 'da,
Sendikalar
B irligi
Bu arada Moskova Zirvesi 'nin
197 1 yılından bu yana ilk kez
Namibia'da Mart ayında başlayan
yapılan genel greve ülke çapında 60
ögtenci eylemleri kısa bir sürede
G . Afrika,
bin işçi katıldı. Sendika kaynaklarına
ülkedeki tüm okullara yayıldı. Na
ABD'nin katıldıgı bir toplantıda
göre, genel grev büyük başan ile sona
mibia Kurtuluş örgütü -SWAPO'nun
Namibia
erdi. Güney Afrika polisinin, işgal bir-
örgütledigi eylemler işgal birlikler-
görüşüldü.
yıgınsal başkaldınsından dogaı bir
müdahale edebilecegi"ni açıklamıştı. Son gelişmeler üzerine bir açıklama
Yugoslavya
şey olabilir mi?
...
Derinleşen ekonomik bunalım ve
(Baştarafı s.37'de) eşyası ile ilgili ithalat kısıtlaması kaldınlarak, pazarlar uluslararası ser mayeye daha fazla açılacak.
Bu
tabloya, % 150'lere varan enflasyon, % 1 5 işsizlik oranı ve 21 milyar dolar dış borç eklendiginde, sistemin nasıl bir bunalımla karşı karşıya oldugu daha iyi anlaşılır. Bu koşullarda, bunal ımın yüklenilmesi
yükünün
sırtına
i s tenen
işçilerin
siyasal
istikrarsıl-lıga dogru
alınması,
Yugoslav
yol
yetkililerini
oldukça rahatsız ediyor. Yönetimin bunalımı önlemede çaresiz kalması, bir ordu darbesinin alternatif olarak gündemde tutulmasına neden oluyor. Geçen yıl grevierin ve gösterilerin artması üzerine bir açıklama yapan, Yugoslavya Başbakanı , "sosyalist sistemin tehliklerle karşı karşıya oldugunu
ve gerekirse ordunun
hemen ardından, Kahire 'de Angola, Namibia, ve
Küba
Angola
ve
soru n u
yapan Savunma Bakanı, "orduya yönelik
düşmanca
örgütsel,
biçimsel
eylemlerin, ve
yogunluk
açısından anayasal düzeni tehdit ede cek boyutlara ulaştıgını"
söyledi.
Yugoslavya'da çıkan Mladina adlı gençlik dergisi ise, ülkede bir askeri darbenin son anda önlendigini yazdı. Slovenya'da bir asker, ikisi gazeteci üç kiginin ordu sırlannı sızdırmak gerekçesi ile tutuklanması ise yeni
(Devamı s.36 'da)
Temmuz 1988 EKİM 39
Güney Afrika işçileri ayakta Haziran ayında 2 milyon işçi genel grev yaph
ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR? Güney Afrika kaynıyor. Siyah halk ve işçi sınıfı ırkçı rejimin her türden
resmi bir açıklam ayla son genel grevi
emperyalist
ABD'nin bu tavnnı AET üyesi
devletlerin çeşitli oyunlarına ragmen
ülkelerin, 6 siyahın idamına karşı
ayakta
tavır almaları ve hatta idamlar önlen
yasak
ve
zorbalıgına,
Sendikal hakları daha da kısıtlayan Botha 'nın yeni iş yasasına karşı, 5-6-7 Haziran günlerinde, COSA TU (Güney Afrika
Sendikalar
Kongresi)
ve
genel
grev
yapıldı.
Japonya ise ANC 'ye, Tokyo'da resmi büro açma izni verdi. Bu arada, Federal Almanya Cumhurbaşkanı, Başkanı
men 2 milyon
ilk kez,
ANC
Oliver Tambo'yu kabul
dolayında işçi genel
edip, Güney Afrika'daki son durumu
greve katıldı. Genel grev süresince
görüştü. 22 Haziranda ise SPD'nin
yapılan gösteri ve polisle çatışmalarda
vakfı tarafından davet edilmiş olan
10 kişi öldü. Sendikaların verilerine
COSATU
göre 2000 işçinin işine son verildi.
Sendikalar Birligi) başkanı ile bir likte
heyeti,
DGB
önce F.Almanya
(Alman Dışişleri
Haziranda
S oweto
katliamının
Bakanı Genscher; sonra da Çalışma
12.yılındaki
protesto
gösterilerine
Bakanı Blüm ile görüştü. Blüm, görüşmeden sonra, "ırkçılık benim
yüzbinlerce siyah katıldı. Son genel grev ve gösteriler iki önemli noktayı daha da berraklaştırdı:
B irincisi:
S iy ah
halkın
mücadelesinin ve işçi sınıfının bir liginin
Mangosuthu
Buthelezi'nin
yönettigi, gerici Zulu kabile hareketi
hıristiyan
anlayışımla
çelişiyor.
Tanrı insanları eşit yaratmıştır" şek linde "ilahi" bir açıklama yaptı. Ne oluyor? Başından beri ve h�en ırkçı-faşist rejimi Güney
ayakta
Afrika'nın
tutan,
muazzam
Inkatha örgütü vasıtasıyla bölünmek,
büyüklükteki
dizginlenmek istenmesidir. Nitekim,
zenginliklerini
Buthelezi 1 ,3 milyon taraftarına genel
AET ülkeleri, özellikle F.Almanya,
grev ve gösterilere katılınama emrini
Japonya ve diger emperyalistler nasıl
Inkatha örgütü taraftarları,
oldu da kimi grev destekçisi kesildi,
son bir yıl içinde, defalarca ANC ve
kimi tannnın ilahi eşitligini, kimi de
vermiştir.
yeraltı
ve
yagmalayan
yerüstü ABD,
UDF (Ulusal Demokrasi Cephesi) üye
siyah halkın haklarını dile getirir
ve
oldu?
taraftariarına
silahlı-sopalı
saldırılarda bulunmuş, bir çogunu
Bu
gelişmeler,
devletlerin,
katietmişlerdir.
emperyalist
artık geriye saymaya
Federal Almanya'da, Hristiyan
başlayan Botha rejimini yavaş yavaş
Demokrat Parti'nin (CDU) bursuyla
gözden çıkarmaya başladıgının; esas
özellikle
kaygularının ve hesaplarının Güney
tarafından,
Afrika'da kopacak bir kıyametten en
yükselen işçi hareketine, muhtemel
az zararla kurtulmak; köklü bir top
egitilmiş
olan
Buthelezi,
F.Alman
emperyalizmi
devrimci çözümlere karşı bir denge
lumsal degişikliği önlemek, ANC ve
unsuru olarak kullanmaktadır.
devrimci
İkincisi: Irkçı rejimin baş destekçisi ABD 'nin
son · zamanlarda
agız
toplumsal
dizginlemek
hareketleri
oldugunun
göster
geleridir.
değiştirmesi, "biz, şu anda engellenen, barışçı gösterileri, Güney Afrikalıların haklarını
destekliyoruz"
şeklindeki
yaptıgı ise, bir yandan sıkıyönetimi bir yıl daha uzatmak, basın üzerindeki baskıyı, kontrolü artırmak; diger yan
dan da siyahların da, güya temsil
açıklamaları takip etti.
Ülkede devam eden sıkıyönetime rag
Genel grevin hemen akabinde, 16
tavizler vermeye zorluyor. Botha'nın
mezse elçiliklerini geri çekeceklerini
NACTU (Ulusal Sendikalar Meclisi) önderliginde
Bütün bu gelişmeler Botha rejimini
desteklediklerini duyurmalarıdır.
ANA YASA DEÖİŞİKLİÖİ ALDATMACASI
edilebilecegi bir siyasal sistem için ·
Anayasada yeni reformlara gitmek. Amaç, melezlere, Hint kökeniilere ve işbirlikçi siyahlara göstermelik temsil hakları vererek ırkçı rejimin ömrünü biraz daha uzatabilmektir. Siyah halka ise ne şimdiki, ne de düşünülen par lamentoda temsil hakkı yok. Botha'nın bu yeni "Anayasa re formu" da daha dogmadan öldü. Pa paz Tutu şartsız reddediyar. Buthelezi ise, Mandela'nm serbest bırakılması şartıyla Botha'nın ediyor.
ANC
macayıBotha'nın
önerisini kabul ise
bu
aldat
suratma
çoktan
çarpmış durumda. Beyazlar, Boberler ise, Botha'ya "beyazların haklarını satıyorsun" diye bagınp çagınyorlar. Irkçı rejim artık kendi dayanaklarını bile tatmin edemez, yönetemez hale gelmiştir. Siyah halk ve işçi sınıfı ise ölümden Kısacası
bile
korkmamaktadır.
çanlar artık
Botha
için
çalmaktadır. Yükselen, olgunlaşan devrimci du rumu, Güney Afrika işçi sınıfı ve devrimci örgütlerinin nasıl çözecegini ise zaman gösterecektir.
Sayı: lO
EKİM
40
70.Dogum
Yılında
NELSON MANDELA Nelson Mandela ismi, Güney Afrika siyah
halkının
ırkçı rejime karşı
müdadelesiyle özdeşleşmiştir.
25
yıldan beri hapiste tutulan Mandela,
Mandela, 1961 'de Ulusal Eylem Komitesi Başkanlıgına getirildi. Aynı yıl Mandela'nın önerisiyle "Umkhonto we
Sizwe"
(Halkın Mızragı) adlı,
ANC'nin (African National Congress
ANC'nin silahlı örgütü kuruldu. Ülk enin her yanında sabotajlar, silahlı ey
- Afrika Ulusal Kongresi) saygın bir
lemler
önderidir. O, Güney Afrika halkının hıncını, öfkesini, sabrını, boyun eg mezligini kişiliginde birleştirmiştir. Mandela, bir Tam bu şefinin büyük oglu
olarak
1 9 1 8 'de
Um tata
yakınlarında dogdu. Hukuk ögrenimi
gerçekleştirildi.
Hükümet
Mandela'yı en büyük düşman ilan etti. 5 Agustos 1962 'de bir ihbar sonucu yakalandı. Greve kışkırtma, ülkeden izinsiz ayrılma gibi suçlardan toplam 5 yıl hücre cezasına çarptırıldı. Duruşma Mandela ve 7 yönetici arkadaşı ömür dan sonra büyük bir yandaş ve izleyici boyu hapse mahkum oldu. Duruşmalar
OliverTam bo ile Johannesburg'da bir
toplulugu gösteri yasagına ragmen, süresince bütün dünyada süren sokaklara döküldü ve "devam et Man dayanışma ve protesto eylemleri,
avukatlık bürosu açtı.
dela! " diye gösteri yaptı.
gördü. 1952'de şimdiki ANC başkanı
O 'nun aktif politik mücadelesi, ANC-Gençlik Kolu'nun kurucuları arasında yer almakla başladı. 1943 'de gerçekleştirilen bu girişimin kurucu üyeleri arasında, daha sonra ACN'nin önderleri haline gelecek olan Oliver Tambo, Walter Sisulu gibi gençler de vardı. 1949 'da yapılan ANC Kongresi daha militan bir
Temmuz 1963 'de Halkın Mız
hükümeti devirmek için silahlı devrim boyun egmemiştir. Botha'nın 1985 tasartamak ve ülkenin yabancı güçlerce Ocagında yapugı şartlı salıverilme işgali için haz ırl ık yapmak " önerisini; aşagıdaki suçlarından yargılandı. Mayıs 1964 'te miştir.
gösterilerinde 18 işçinin katiedilme
Mandela 'nın 10.2.1985 günü Soweto 'nun ]abulani Stadyumunda yapılan büyük bir toplantıda kızı Zinti tarafında okunan Botha 'nın şartlı salıverilme istegini reddeden mesajı
sini protesto için, ülke tarihinde ilk kez ülke çapında genel grev yapıldı.
"Ben Afrika Ulusal Kongresi'nin
sonuçlandı.
Gençlik
Kolu
Başkanı Walter Sisulu ANC Genel Sekreteri oldu. ANC daha aktif hale geldi. 26 Haziran 1 950 günü, 1 Mayıs
Bu
eylemler
mücadelesi
sonrası
yükselen
ANC 'nin bir
ivme
kazandı. Haziran 1 952'de ANC ile Güney Afrika Hint Kongresi, ırkçı rejimin yasalarına karşı "kulak asmama, karşı koyma" kampanyası başlattılar. Mandela, "gönüllü ulusal önder" sıfatıyla
Mandela bir komünist degildir. O,
yılmaz bir özgürlük yöneticilerinin kararl ı , ragı 'nın üst yakalanmasından sonra, 9 arkadaşıyla savaşçısıdır. 25 yıldan beri ırkçı birlikte, "sabotajlar düzenlemek, rejimin pençesinde olmasına ragmen
mesajla reddet
mücadele isteyen
ANC Gençlik Kolu liderlerinin zafer iyle
onların idam edilmelerini önledi.
eyleme katılacak
olan
8000'den fazla gönüllüyü seçmek, eylem kurallarını belirlemek ve karn panyayı yürütmekle görevlendirildi. Ve aynı yıl ANC Transvali bölgesi başkanlıgına seçildi.
Ben zorbalık yanlısı bir insan degilim. Ben ve arkadaşlarım 1952'de Malan 'a (başbakan) sorunlarının
yazdık
ve
ülkemizin
çözümünde
bir
yol
bulmak için bir konferans teklif ettik. Bu duymamazlıktan gelindi. Strijdom iktidardayken, aynı teklifi yineledik.
üyesiyim. Daima üyeydim ve
Bu tekrar reddedildi. Verwoerd'in ikti
ölünceye kadar öyle kalacagım. Ol
dar döneminde de biz, kendi ge
iver Tambo (ANC Başkanı) bana
leceklerine
kardeşten daha yakındır. O yaklaşık
amacıyla Güney Afrika'da yaşayan
50 yıldan beri benim en iyi arkadaşım
bütün insanlar için bir ulusal toplantı
ve yoldaşımdır. Sizlerden herhangi
teklif ettik. Bu da fayda etmedi. İlk kez
bir
karar
verebilmeleri
birisi benim özgürlügümü istiyorsa,
direnişin bütün başka biçimleri bizim
Oliver Tambo çok daha fazla ister.
için kapandıgında, biz silahlı kavgaya
Benim özgürlügüm için Tambo 'nun
yöneldik.
hayatını feda edecegini biliyorum. O 'nun
düşünceleriyle benimkiler
arasında hiç fark yoktur. Hükümetin bana zorla kabul et tirmeye çalıştıgı şartlara hayret ettim.
Şimdi Botha, Malan, Strijdom ve Verwoerd 'den
farklı
göstermelidir.
O
oldugunu
zorbalıktan
vazgeçmelidir. O ırkçılıgı yok ede-
(Devamı s.38 'de)