Kızılbayrak yıl 1994 sayı 04 15 temmuz 01 ağustos

Page 1

. ;#&

.@�·

Programı:

.

1�nı 3 Aylık Bılanco

1 5 ·

-��-,.- -...

-o

G ü

n

ı ü k

. .. Sayısında

�)�l. EKİM

---

S

o s

y

a

ı

ı s t

S

ı

y

a s a

1

G

a · z e t :e

15 Temmuz- ı

Ağustos 94, Sayı:4, Fiyatı: lS OOQ TL

''

Ya

nan· Krizin

Soruml ,

Faturasini· Onlar Öde

ermaye hükümeti 5 Nisan Kararlan'nın ilk üç ayı için bir bilanço çıkardı. Sermaye medyası �unu hedeflerin gerçeJdeşmesi ve umulandan daha iyi bir sonuç olarak sundu. "!MF bizden mucize bekliyor ve ilk üç ayın sonuçlan ise bunun .gerçekleşmekte olduğunu. gösteriyor!.:." Sermaye sözcülerinin ·şu günlerde ağız birliği halinde tekrarladığı propaganda budur. Kuşkusuz bu bir yalan propagandadır. Amaç kitleleri yanıltmak, ülke ekonomisinin uygulanan tedbirlerle düze çıkacağı umudunu yaratmak, bu umutla kitleleri oyalamak, bu sayede . ve "kriz tedbirleri" adı altında emekçi sınıfıara yönelik saldırıyı engelsizce sürdürebilmektir. Gerçekte ise Türkiye kapitalizminin yapısaLkrizi . ağırlaşarak sürmektedir. Bu kriz toplum yaşamının tüm alanlarını kapsamaktadır. Bütün iddialara rağmen sermaye iktidarlan krize çözücü bir müdahale olanağından yoksundurlar. 5 Nisan kararlan türünden tedbirler krizi gidermek değil, yarattığı ağır yükü emekçi sınıfıann sırtına yıkmak amacı taşımaktadır. Bu başarıldığı ölçüde düzenin

S

·

bir parça nefes alacağı doğru olmakla birlikte, bu

D

krizden çıkış değil, yalnızca yarattığı ağır faturayı halk kitlelerine ödetmek anlamına gelecektir. Ne. yazık ki tarp dı:ı- bu noktada, son üç ayın bilançosu sermaye için gerçekten umulandan iyidir. 5 Nisan saldırısı karşısında işçi sınıfının eylenıli tepkisi çok çabuk durulrnuş, yerini başarısız tek tük direnişler dışında genel bir durgunluğa ve bekleyişe bırakmıştır. Sermaye bu arada % lOO'leri aşan zamları uygulamaya koymuş, halkın cebinden çalınan trilyonlada bankalar kurtarılmış, stoklan eritebilmeleri için ·bazı büyük tekellere olmadık kolaylıklar sağlanmış, 650 bin işçi sessiz sedasız sokağa bırakılmış, sefalete mahkum edilmiştir. Bunlarla da kalınmamış, hain sendika bürokrasisi

Devrimci Eylem inisiyatifi

·

evrimci pratik inisiyatifi n olağanüstü bir önem taşıdığı günleri yaşıyoruz. Sözkonusu ettiğimiz yalnızca genel anlamıyla pratik siyasal faaliyet değildir: Böyle bir faaliyetin her dönem ve durumda taşıdığı özel öriem tartışma konusu bile edilemez. Bizim burada ve bugün için asıl altını çizmek istediğimiz, yığınları eyleme yöneltmede, onları bu doğrultuda. örgütlernede ve harekete geçirmede gösterilmesi gereken pratik girişkenliktir. Derin bir hoşnutsuzluk ve mücadele isteği içinde olan işçilere ve emekçilere eylem kanalları açmada sergilenmesi gereken pratik enerji ve yetenektir. Kesintisiz, etkin ve gitgida daha yaygın bir biçimde sürdürülmek zorunda olan bir propaganda ajitasyon faaliyetinin, etkin siyasal teşhirlerin, genel eylem ajitasyonu ve çağnlarının önemi yeterince açıktır. Devrimci hareket bu alanda halen büyük bir yetersizlik içindedir. Bu yetersizlik güç ve olanakların sınırlılığından çok, ki bu elbette önemli bir etkendir, safiara sinmiş bir. edilgenlikten kaynaklanmaktadır. Demek oluyor ki yetersizliğin gerisinde devrimcilik misyonuna ilişkin temelli zaaflar yatmaktadır. Bununla birlikte, halihazırda devrimcilik adına gösterilen çabalar tüm sınırlılığına, yetersizliğine ve darlığına rağmen, yine de çok büyük ölçüde bir propaganda ve ajitasyon faaliyetinden ibarettir.

sayesinde işçi sınıfı utanç verici bir savunma konumuna, iş ve hak dilenme çizgisine itilmiştir. Gerçeği yüreklilikle kabul etmek gereklidir. Son uç ayın bilançosuna bakıldığında sermaye gerçekten büyük iş başarmıştır. Bu süre zarfında krizin yüklermi, kendisi için düşünülebilecek en uygun koşullarda, işçi sınıfının ve öteki çalışan kesimlerin sırtına biııdirmiştir. Buradan bakılınca sermaye cephesinin sevincini anlamak kolaylaşır. Bu beklenmedik bir sonuç olduğu ölçüde duyduklan sevinç de o oranda büyük olabilmektedir. Evet, ortaya çıkan sonuç serinaye için beklenmedik bir durumdur. Zira böyle bir saldırıya sınıfın geniş kitleler halinde karşı duracağı 5 Nisan öncesinde sermaye cephesinde yaygın bir beklentiydi. Öyle ki, "sosyal patlamalar olur" kaygısıyla kriz tedbirlerinin iki yıldır ertelenmekte olduğu, iç tepişmeler esnasında açığa da vurulmuştu. İşçilerin ve emekçilerin bu düzeyde bir tepkisizliğiıli anlamak mümkün değildir. Bu durum devam ederse, demek oluyor ki; sermaye, işleri bu kolaylıkta idare ederse, emperyalist mali çevrelerin beklediği "mucize" de gerçekleşecektir. Bugün düzen her alanda dökülüyor. Çürümüşlüğünü ve kokuşmuşluğunu her vesileyle sergiliyor. Partiler, parlamento· ve politika cephesinde tıkanmadan da öteye açık bir iflas yaşanmaktadır. Ülkeyi hırsızlar, katiller ve işkenceciler yönetmektedir. Başbakan sıfatı taşıyan ABD vatandaşının çalıp çırpmalan, vergi kaçırmaları, . ABD'deki serveti vb. her güııkü tartışmaların konusudur. Öteki düzen partilerinin benzer marifetleri iç dalaşmalar sayesinde ortaya dökülmektedir. Geçmişte halk muhalefetini boşa çıkarmada temel bir dayanak olan sosyal-demokrasi de bu pisliğin içindedir; İSKİ türünden skandalların failidir. Düzenin sesi medya ·

·

·

Devamı 3. Sayfada

·


ı.� ı. "1.. ı. ı.

.._, i:l

]

'"" ıernruuz-ı xgusıos

ı.- i:l n.

7'4

Sen Dur ·Demezsen, Bil ki S1ra· Sana· Geleteki Önce komünistler, devrimciler yargı­

nlara karşı sessiz kalındı. "Bilimi ve bilimsel· özgürlüğü susturamazsınız!" kalındı. Ardından devrimciler, Kürt yurt­ denemed i. severleri evlerinde, SQkaklarda katle­ Önce sendikala1rın şube yoneticileri dildiler; g ene sessiz kalındı. Devletin illegal örgütlerle bağlantıları oldukları .... resmi, sivil katilleri öylesine gemi azıya gerekçesiyle gözaltına alındılar ve· aldılar ki, devrimcilere sempati duyanlar işkencşden geçirildiler. Ardından da "kazara" öldürülmeye başlandı. Petrol-Iş· Genel Başkanı M ünir Ceylan Devrimcilerin, yurtseverlerin, sosya­ yazdığı bir yazıdan dolayı hapis ceza­ listlerin neredeyse her çıkardıkları yayın sına çarp,tırıldı. Kısacası, sıra sendi� organı toplatıldı; yazıişleri müdürleri, kacılara gelmişti. M ünir Ceylan ceza­ yazarlar milyariari bulan para ve onlarca evind� yatadurs!Jn, devletin DGM'si yılı.bulan hapis cezalarına çarptırıldılar. . Hava·- ış Genel Başkanı AttilaAyçin'e de Buna karşf yürekli, birleşik bir karşı bir konuşmaşından dolayı ceza kesti. koyuş gerçekleşmedi; sessiz kalındı. Geçtiğimiz günlerde MKM (Mezo­ Şimdilerde ise dergilerin yazıişleri potamya Kültür Merkezi) Başkanı tutuk­ müdürleri sorgu vermeye gittiklerinde landı. Ardından Pir Sultan Abdal Derne­ ..-�� bile .tutuklanıp cezaevine konuyorlar. ği Başkanı Pir Saltan dergisinde ısmail Beşikçi'nin yazdığı yazılardan yayınlanan bir yazı nedeniyle 6 ay hapis .._. dolayı aldığı cezaları hesaplamak için ve 6·milyar lira para cezasına çarptırıldı. artık bir hesap -makinası gerekiyor. Derginin yazıişleri müdürüne 6 ay hapis .._ıl Fikret Başkaya, Yalçın Küçük, Haluk ve 3 milyar lira para cezası verildi. Gerger ve daha bir çok aydın yazı­ Devlet, sapasını bu defa dergiy.i basan ---• larından dolayı devletin ceza kılıcından matbaa sahibine de yöneltti. Onu da 6 _.._. geçirildiler. Aydınlara yönelik. bu saldı- ay hapis ve 6 milyar lira para cezasına

..�t-... lanıp ağır cezalara çarptırıldılar; sessiz

-

mahkum etti. Devlet, DEP'li milletvekiUerine yöne­ lik saldırılarını ise en kaba ve bayağı tarzda sürdürüyor. Bir kısım DEP millet­ vekili daha önce meclisin bahçesinden yaka paça alınıp cezaevine kapatılmıştı. Ama, bu sermaye iktidarına yetmedi. Sıra DEP'in kapatılmasına ve ardından diğer DEP'li milletvekillerinin tutuk­ lanmasına gelmişti. Nihayet, bu da adım adım gerçekleştirildi. Devrimcilere, komünistlere, yurt­ s everlere, aydınlara, yazarlara, sanat­ çılara, sendikacılara, matbaacılara; kısacası MGK'nın kararlarına harfiyen uymayan; ırkçılık, şövenizm propa­ gandası yapmayan; sermayenin saldı­ rıları karşısında uysalca boyun eğmeyen her�ese ve herşeye devlet saldırıyor . Işçiler, emekçiler; bu saldırılara dur demek için sıranın size gelmesini mi bekliyorsunuz? Unutmayın, sıra size geldiğinde yanınızda sizi destekleyecek kimse kalmamış olacak.

iZMiR'DE KONTR-GERiLLA Ci.NAYETi· Kontr-gerilla cinayetlerine bir yenisi daha

eklendi. İzmir Tüm Bel-Sen 2 No'lu Şubesi'nin eski

başkanı İkram Mihyas 6 Temmuz sabahı kaçırılarak öldürüldü. Sermayenin kiralık katilleri bu defa

İzmir'den bir Kürt sendikacıyı kurban olarak seçtiler.

İkram Mihyas'ın öldürülmesiyle devletin çok

İkram Mihyas "Katil Devlet", "Kontr-geri1ladan

·

Hesap Soracağı.z", "Kahrolsun Faşist Diktatörlük"

·

istemeyen, sermayeyle uzlaşmayı değil sınıf

hergünkünden daha açık bir biçimde gösteriyor.

. Onun gerçek yüzü azgıİıca bir sömürüdür. Boyun eğilmediği takdirde katliainlardır, savaştır,

·

sloganlarıyla ve Küttçe marşlada toprağa verildi.

barbarlıktır. Kürt halkı ve işçi ve emekçiler için

verildiği, bundan sonra da verileceği; katliamların

açlık ve sefalet içinde insanlıktan çıkılacak, ya da

Yapılan konuşmalarda şimdi ye ka<;lılr çok şehit

Kürt halkını, işçi ve emekçileri susturamayacağı ' vurgulandı.

yönlü bir tehdit savurmak istediği ortada. ilkin,

infaz, hain sendikacı bürokrat güruhuna katılmak·

kez daha gösteriyor.

Türkiye kapitalizmi g�rçek yüzünü

bugün iki yol vardır: ya barbarlığa boyun eğilerek katliamların, gericiliğin, faşizmin kaynağı sermaye diktatörlüğü yerle bir edilerek tek kurtuluş olan

sosyalizm kur-ulacak.

çizgisinden yana tavır almayı tercih eden sendikacı

ve öncü işçilere doğrudan bir uyarı anlamına ·

geliyor.

Diğer taraftan Kürdistan'dan göçeden Kürtleri

metropollerde de rahat bırakmayacaklan iyice açığa

. çıkıyor. Sömürgeci devletin politikasının,

yurtlarından zorla göç ettirilen Kürtleri, gittikleri yerlerde de şiddet uygulayarak iyiCe

·

suskunlaştırmak olduğu görülüyor.

Sermaye sahipleri sömürü düzenlerilli sürdürmek

için kanlı savaşlardan sokak infazlarına, hoş

umutlarla göz boyamadan iğrenç yalaniara kadar

bir çok aşağılık yöntemi kullatıırlar. Kirli savaşın

ve ekonomik krizin düzenini temellerini zorladığı

bugünkü koşullarda ise sokak infazlan, katliamlar

kapitalistlerin vazgeçeinediği yöntemlerdir.

İşçi ve emekçiler için: sermaye, ekonomik krizin

faturasını reva görüyor. Ortaya çıkan tepkileri,

direnişleri, grevleri önlemek içinse binbir türlü yalan ve oyunun yanına kanlı katliamlan da

ekleyebileceğini bir sendikacımn öldürülmesiyle bir

BSP'·nin

"ö,l dür e n Cazibe"si

27 Mart r.erel seçimkriz dönemleri sadece burju­ derhal, illegol mücadeleyi lerine Birleşik Sosyalist va siyasetinde değil işçi meşru saymayan SBP'ye ilti­ Alternatif (BSA) adı ile giren . sınıfına ve marksist-feninist hak ediverdi. Kurtuluş ve ve Sosyalist Birlik Partisi yönteme d ayanmayon Emek, '80 sonrası başlayan (SBP), Kurtuluş, Emek, Yeni tosfiyelerini; birkaç durakta sözde 11Sosxalist11 sıyasette Yol ve Sosyalist Politika soluklandıktan sonra BSP de çözülmelere ve sağa çevrelerinden oluşan bir do�ru açık bir savrulmaya sürecinde noktalodılar. Bu grup "sosyalist", iki ay · neden oluyor. Sosyalist Poli­ liberal sovrulma bir anlam­ süren tartışmalar sonucunda . tika, STP'den ayrılan bir da sonları olsa da, arka­ "geniş tabanlı bir parti" grup aydının oluşturduğu larında bu savrulmaya kurulmasını karara bağladL bir yayın çevresi idi. Bir direnmeye çalışan güçler 8 Haziran 1994 tarihinde zamanlar, illegol-ihtilalci bir bıraktılar. Yeni Yol ise, adı 150 kurucu Ü.fe ile başvu­ z?ten ·ulusal ölç�kli siya��e örgütün gerekliliğini Gele­ rusu yapılan yeni11 partinin nek dergisinde yazan ve ·hıç an_ılmayan bır çevre ıdı. adı Birleşik Sosyalist Parti savunan kişilerden oluşan Temsil ettikleri 4. Enter­ (BSP) oldu. bu çevre, soldaki tasfiyeci nasyonal geleneğinin klasik Kapitalist düzenin siyasal savrulma döneminde taktığini uygulayarak, her ·

' ·

·

·

·

·

yerde olduğu gibi Türkiye'de de jktidar iddiasından . vazgeçip bir sol liberal p ortiy� ro �.o� d ��or. l �çi. sınıJının bırligı ıçın once ışçı sınıfı politikası yapmak gerektiğiniunutorok, "işçi sınıfının birliği" teraneleri orasında BSP'de yer aldılar. SBP lideri Aren, "Hedefimiz, yeni portinin tüm sosyolist kesim için bir cazibe merkezi olmasıdır." diyerek tüm devrimci ve sosyalistleri BSP'ye katılmaya çog. ırıyor. BSP'ni� ���azibesı"' yokoluşun, ıddı-

·

osızlı�ın, liberolizmio ve utanç verici bir tasfiyenin cazibesidir. Bizden onlara bir öneri: Eğer "cazibe"lerini ortırmak istiyariarsa yanlarına Nosrullah Ayon.'ın iflosır.lo iyiden ixiye ışsiz güçsüz kolocak olon Saıp Kuroy'ı, büyük saz ve dönme ustası Yürükoğlu'nu, "Elveda Alyoşo" yazarı Oya Bor.dar'ı, Mihroç Ural ve lbrahim Seven'i de alsınlar; uygundur. Herkes kendi bayrağı altına! . ·


mFaturay1 Kapitalisliere Ödetelimi 1

••, s.,, ••• • o ...

qerseniz o hepsinden beter bir kokuşmuşluk alanıdır. Bir yanıyla Genelkurmay'ın, siyasal polisin, Kontr-geriilanın sesi; öteki yanıyla · sermaye sınıfının çürümüşlüğünün, ahlaksızlığının, arsızlığının bir yankısı ve aynasıdır. Tek başına Kürt halkının haklı özgürlük mücadelesi bile düzeni iç ve dış politikada· kilitlenmeye ve iflasa sürüklemeye yetebilmiştir. "Terörün beli kırıldı!" teranelerine ve Kürdistan'ı işgal altında tutan yüzbinlerce kişilik kuvvetiere rağmen, kirli savaş aygıtı asker sıkıntısı çekmekte, peşpeşe terhisler ertelenın ektedir. Emperyalist destekçileri bile, uluslararası ilerici kamuoyunun eksilmeyen baskısı sayesinde, serrtıaye devletini örtülü biçimde katUarncı ve işkenceci olmakla itharn edebilmektedirler. İşte sermaye, kendisi için bu kad�r elverişsiz bir konjonktürde, son derece kapsamlı 'bir saldınyı şaşırtıcı derecede bir kolaylıkla gerçekleştirilebilmiştir. Tersinden, sermayenin saldırılarını karşı direnişle geriletebilmek için objektif koşulların bu derıli elverişli olduğu bir ortamda, ilk haftaların eylemleri dışında işçi sınıfı ve emekçiler sessiz ve hareketsiz kalabilmişlerdir. Bunu anlamak, kabul etmek mümkün değildir. Bu işçi sınıfı için onur kıncı bir durumdur. Her onurlu işçi, her dürüst emekçi bu rahatsız edici gerçek üzerinde yeniden yeniden düşünmek zorundadır. Sermaye ilk üç ayı, işçi-emekçi cephesi karşısında asla ummadığı ölçüde kolay atlatmıştır. Ne var ki kriz sürmektedir. Bu, sürekli yinelenen faturalar, genişleyerek sürrİıek zorunda olan bir saldırı demektir. Zamlar ve tensikatlar devam edecektir. Sırada özelleştirme ·saldınsı ve sıfır · sözleşmelerin dayatılması - vardır. İşçiler ve emekçiler bunlara da tepkisiz kalacaklar mıdır? Sermaye ilk üç ayın kolaylığını yeni üç aylarda da yaşayabilecek midir? Bu o kadar kolay olmayacaktır, olmamalıdır. 5 Nisan saidmsının işçilerde ve emekçilerde. büyük bir öfke birikimi yarattığına kuşku yoktur. Kusur bunun eyleme, sokağa, militan bir karşı koyuşa dönüşememesindedir. Setmayenin uşağı sendika bürokratları bu alanda gerçekten önemli işler başarmışlardır. Haince manevralar ve oyalamalar sayesinde öfke birikiminin eyleme dönüşmesini bugüne· kadar dizgirıleyebilmişlerdir. Bunurıla birlikte, artık bunda daha çok zorlanmaktadırlar. İşçilerin kızgırılığı birikmekte, ülkenin dörtbir ·

·

·

·

·

Bal Sayfadan Devam

yanında genel bir eylem isteği kendini gitgide daha kayıplannın giderilmesi ve yeni- hakiann elde etkin bir biçimde hissettirmektedir, edilmesi çerçevesinde istemektedirler. Bugün Türk-İş bürokratlarının 20 Temmuz'u eylem bunlara ilaveten 5 Nisan saidmsının sonuçlatının günü ilan etmelerinin gerisinde son haftalarda - telafisini istemektedirler. Yaşanmakta olan krizin yoğunlaşan bu basınç var. Taban basıncı karşısında bugünkü ve gelecekteki tüm yüklerinin bu krizin bürokratlar nihayet bir şeyler yapmak ihtiyacı biricik müsebbibi olan kapitalisılere ödetilmesini duymaktadırlar. 20 Temmuz'da bir genel uyan istemekiedirler. eylemi gerçekleşecek midir? Gerçekleşecekse İşin daha da kötü yanı bu çapta bir eyleme hangi taleplerle? İnisiyatifin halihazırda Türk-İş tümüyle hazırlıksız gidiliyor olmasıdır. Eyleme bürokratlarının elinde olduğu bugün ve bu satırlann ilişkin sorunlar bürokratların tekelindedir. İşçi kaleme alındığı şu sırada, bu henüz belli değildir. _ tabanı gelişmelerden habersiz ve hazırlığın Hain bürokratların son anda yeni bir manevrayla bu dışındadır. Oysa eylemi yapacak, direnecek ve hak kararı geri almalan bir iht,imaldir. Bunun için elde edecek olan işçinin kendisidir. Türk-iş ağalan hükümetin aldatıcı ve oyalayıcı ki.içük bir jesti bu kez de işçileri en hazırlıksız bir durumda, en yeterli görünüyor. Eğer bu oJmaz da eylem pasif bir eylem biçimine mahkum etmek istiyorlar. gündeme girerse, bürokratların nasıl davranacağı Işçilere yeni bir 3 Ocak oyunu hazırlıyorlar. şimdiden bellidir. Onlar işçilerin önüne yeni bir 3 Bu kez oyunu bozmak mümkündür. Önemli olan 20 Temmuz'un bir genel eylem günü ilan edilmiş Ocak ortaoyunu koyacaklardır._ Eylemin hedefinin belirsiz bir "uyarı" olarak olmasıdır. Bunu militan bir direniş gününe sınırlandınlmasını bir yana bırakalım., Talepler Çevirmek, böylece bürokratik denetimi parçalamak alanında ileri sürülerıler de tam bir rezalettir. işçilerin elindedir. İşçiler örgütlenmedeki tüm Türk-İş bürokratları 20 Temmuz eylemini hazırlıksızlıkianna rağmen kavgacı bir ruh, militan enflasyon farkliınnın ödenmesi sorununa , bir pratik inisiyatif ortaya koyabilirlerse bağlamışlardır. Oysa, işçiler yıllardır genel grevi 12. bürokratların oyununu Qüşa çıkartabilirler. 20 Eylül sonrasının tüm ekonomik ve demokratik hak Temmuz'u yeni bir hareketliliğin başlangıç noktası haline getirebilirler. İşçi sınıfı, 20 Temmuz'u geride kalan 3 ayın olumsuz muhasebesini yapmak ve gelecek ayları kazanmak için bir fırsat sayll}alıdır. Sessiz ve hareketsiz kalındığı sürece açgözlü ve küstah kapitalistler işçilere modem köleler muamelesi yapmayı sürdüreceklerdir. Gündemdeki yeni uygulamalarla işçilerin onurları ayaklar altına alınacak, cehennemİ bir sefalete mahkum edileceklerdir. . İşçi sınıfı buna dur demelidir. İşçi sınıfı, emeği ile geçinen on milyonlarca insanın umut bağladığı öncü bir sınıf olmanın onuru ve sorumluluğuyla hareket etmelidir. Bir avuç kapitalist asalak kene gibi toplumun kanını emiyor, ülkeyi emperyalizme peşkeş çekiyor, kardeş bir halkı . katliamdan geçiriyor, kendi yarattığı sorunların ekonomik ve sosyal faturasını arsızca emekçilere ödetiyor. İşçi sınıfı bu asalak takımının karşısına artık dikilmeli, ilk elden krizin faturasını gerisin geri ona dayatmalı, toplumu bu kölelikteri kurtaracak devrimci bir mücadelenin önünü açmalıdır! İşçi sınıfı özgürlük için, devrim için, sosyalizm için savaşmalıdır! ·

·

·

Devrimci Eylem inis_iyatifi

Oysa yaşadığımız günler içinde, devrimci pratik çabayı kitleleri eyleme geçirme amacına bağlama, devrimci inisiyatifi ve örgütleme y�teneğini bu özel amaç üzerinde yoğunlaştırma apayrı bir önem taşımaktadır.. Işçi kitlelerinin bugünkü · edilgenliğinin, sermayenin saldırıları ve bunun kendileri için yarattığı sonuçları görememekten çok, buna karşı ne yapacağı .ve nasıl yapacağı planındaki zayıflıktan kaynaklandığı bir gerçektir. Bunu onlara anlatabilmek de etkin bir siyasal propaganda-ajitasyon gerektirmekle birlikte, kehdi başına bu güçsüz ve yetersiz bir çaba olarak kalır. Yapılması gereken bizzat organize etmek, pratik olarak eyleme itmek, eylem potansiyelinin biriktiği yerde ona kendini dışa vuracak kanallar açmak, eylemin patlak verdiği yerde onu geliştirmek, yaymak ve başarısı için her türlü çabayı göstermektir. Bugünün Türkiyesi'nde .bizzat eylemin kendisinden, şu veya bu alanda, birimde ya da fabrikada patlak vermiş bir grev, direniş ya da yürüyüşten daha etkin, daha etkileyici ve harekete geçirici bir _propaganda-ajitasyon olanağı düşünülemez. Orneğin Gebze direnişi, geride bıraktığımız günlerde bu açıdan çok büyük bir imkandı. Doğru devrimci bir önderlik çizgi�i ve özel olarak yoğunlaştırılmış bir pratik siyasal çalışmayla, bu direniş tüm Istanbul işçisi üzerinde etkin bir �ylem ajitasyonu olarak değerle.ndjrilebilirdi. Ne var ki ne direnişe böyle bir önderilk egemen kılınabildi, ne de eldeki güç ve olanaklar bu direnişin etkisini tüm lstanbul'a yaymak doğrultusunda kullanılabildL Direniş devrimci_ girişkenlikten yoksun, geri,_ reformist kafalı ve sendikal bürokrasinin uzantısı unsurların denetiminde kaldı. Devrimci hareketin direnişe ilgisi ise dayanışma ziyaretleri ve dergi sayfalarından cömert bir propaganda desteğinin ötesine. geçemedi. Gebze direnişini etki r eylem üssü haline getir(Tlek, en azından Istanbul çapında bir ajitasyon oıa;-:. ·� olarak değerlendirmek, Istanbul işçisini eylemli dayanışmaya çağırmak ve olanaklı olan yerlerde bunu bizzat örgütlernek hemen hiç kimsenin

·

aklına gelmedi. Komünistterin sınırlı ·çabaları ise Gebze'yi çevreleyen mahallelerin sınırlarını aşamadı. Böylece çok önemli bir olanak heba edilmekle kalınmadı, yaşanan yenilgi nedeniyle tam tersinden, yani olumsuz yönde bir etkinin yolu açıldı. Aynı günlerde yaşanan Sun Tekstil direnişi devrimci eylem inisiyatifinin olumlu ve başarılı bir örneği oldu. Direniş ani olarak gelişti, devrimci işçilerin önderliği altında tartışmasız bir başarı kazandı. Fakat direnişin çabuk sonuç alması bu başarılı örneğin olumlu bir ajitasyon için gereğince· kullanılmasına olanak vermedi. Şimdi gündemde 20 Temmuz genel uyarı eylemi var. Türk-iş bürokratları son arida yan çizmezlerse gerçekleşecek olan bu eylem, devrimci pratik inisiyatif için son derece elverişli bir ortamdır. Türk-iş bürokratlarının onu en geri biçimler içinde geçiştirmeye çalışacakları na şüphe yok. Fakat devrimci inisiyatifin ortaya konulabildiği her yerde geriliğin parçalanabileceğinden de aynı şekilde şüphe duymamak gerekir. Mevcut hazırlıksızlık cesaret kırıcı olmamalıdır. Çok şey eylem günü şu veya bu birimdeki devrimcilerin, devrimci öncü işçilerin ortaya koyacaği inisiyatife bağlıdır. Direnişin militan biçimler aldığı ve hele hele sokağa taştığı alanlar ve birimler ne kadar çok olursa, sonraki sürece de o kadar çok kazanım aktarılabilecektir. Böylece mevcut durgunluğu bir yerlerden parçalamak, yeni bir kaynaşmayı nihaye.t geliştirebilmek de o ölçüde olanaklı olabilecektir. 20 Temmuz genel uyarı eylemi gerçekleŞirse eğer, yaygın bir eylemli kaynaşmanın değil, fakat genel bir durgunluğun üzerine gelmiş·oıacak . Fakat onu eylem günü militan tutum atacak, çeşitli alan ve birimler üzerinden gelişecek yaygın bir kaynaşma� ın bir olanağı, bir çıkış noktası haline getirebilmek gösterilecek devrimci eylem inisiyatifine bağlıdır; onunla doğru orantılı olacaktır. ·

·


Hain Sendika Bürokrction

20

Temmuz'u- da 3 Ocak'a Çevirmek Istiyorlar...

••

Türkiye işçi sınıfı, en kısa zamanda kendini toparlayarak, birle�ik, militan bir karşı saldırı örgütleyemezse,

üzerine yıkılan kriz ve kirli savaş yükünü daha fazla kaldıramaz. Sömürgeci savaşın milyarlada hesaplanan mali ve parayla ölçülemeyecek manevi yükü, milyonlarca işsize katılin .

.

.

G

yeni milyonlar ve tum bunların yarattığı/yaratacağı toplumsal çürüme ve yıkım ... İşte Türkiye i�çi sınıfının karşı karşıya bulunduğu tablo budur. ürk-İş 20 Temmuz'u 'genel Türk-İş (sermaye olarak da okuya­ bilirsiniz) denetiminde yürüyecek ı grev' günü olarak ilan edeli beri, kötü ünlü 3 Ocak bir kez günlük iş bırakma, bırakın bir karşı daha gündeme girdi ve çeşitli saldırı, bir uyarı niteliği bile taşı­ değerlendirmelerin ana konu­ mayacak; sadece bir oyalama ·taktiği, sunu teşkil etti. sahte bir boşaltım mekanizması ve sermayeye· bir nefes alımı da olsa Bir yandan "20 Temmuz da 3 Ocak'a mı benzeyecek?"-, "Sokağa mı mola işlevi görecektir. çıkılacak, evde pijamayla mı oturu­ Türkiye işçi sınıfı, en kısa zaman­ lacak?", "Bir günlük iş bırakımı da kendini' toparlayarak, birleşik, militan bir karşı saldırı örgüt­ saldırılara yanıt olacak ını?" soruları leyemezse, üzerine yıkılan kriz ve eşliğinde tartışma ve değer­ lendirmeler sürerken, diğer yandan kirli savaş yükünü daha fazla kaldı­ Türk-İş alelacele sermaye· sözcü� ramaz. Sömürgeci savaşın milyarlarla hesaplanan mali ve parayla ölçü­ leriyle uzlaşmanın ve belki denet­ lerneyecek manevi yükü, milyonlarca leyememe korkusuyla, 20 Temmuz'dan bile kıvırmanın yollarını işsize katılan yeni milyonlar ve tüm arıyordu. bunların yarattığı/yaratacağı toplum­ sal çürüme ve yıkım... İşte Türkiye Türk-İş Başkanlar Kurulu'nda birkaç büyükkent Şubeler Plat- işçi sınıfının - karşıkarşıya bulunduğu formu'nun okuduğu ortak bildiri ve ı 2 tablo budur. Bugün devlete sahip olan Temmuz toplantısında yapmayı egemen güç sermaye sahipleridir ve düşündükleri "baskı"nın, sırtını onlar dünyanın hiçbir yerinde, yakla­ sermayeye dayamış Türk-İş bürok­ şık 200 yıllık tarihleri boyunca iliğine ratları üstünde ne düzeyde basınç sömürerek hükmettikleri kadar yaratacağı henüz açık olmama�la toplurnlara karşı hiçbir sorumluluk birlikte, bu platformların da taban üstlenmemişlerdir. Tek kaygısı gücünü arkalarma almadığı, alama­ sermayesine sermaye, malına mal dığı yakın geçmişin deneyleriyle katmak olan bir avuç süJükten ibaret sabit. Türk-İş zevatinın, çeşitli araÇ­ bu sınıfın toplumu yıkıma sürük­ larla kendine bağlamayı, ya da elini lemesine, insanlığın tüm geleceğini kolunu bağlamayı çoktan başardığı yoketmesine - izin verilmemelidir. "bağlı" sendikalann yöneticilerinden Ama bu izin vermeme kuru bir sözle, pek bir çekincesi olmadığı da çok ya da egemeniere yalvarıp yakararak­ açık. Bütün uzak ve yakın geçmi'şiyle olacak iş değildir, Toplumun, sömü­ bu hainlerin tek -korkusunun (o rüyü en dolaysız yaşayan, bu nedenle sermayenin de en büyük korkusudur) de bilinçlenineye en elverişli kesimini denetimlerinden çıkabilecek bir işçi oluşturan sanayi proletaryası, toplu çalışmanın avantajını kullanarak hareketi olduğu sabittir. Onlar, 3 Ocakları, 20 Temmuzlar'ı. 15-16 örgütle_nmeli, diğer kesimlerin bilinç­ Haziranlar'ın dalgakıranı olarak lenmesi ve sermayeye karşı örgütlü mücadeleye katılmasına öncülük kullanmak arzusundadırlar. Bir kez başanya ulaştıklarl'için, şanslarını bir rinc rağmen, onca top/tüfek, ilim/irfan yapmalıdır. Türk-İş, ağırlıklı olarak, 20 Bu genel görevlerin ışığında 20 kez daha denemek istiyorlar. güçlerine rağmen o büyük korkuları Temmuz'dan kıvıramayacağını düşüAma sermaye sahipleri ne kaderci devreye giriyor ve onları şaşkınlığa, nüyor. 12 Temmuz başkanlar toplan­ Temmuz'a tekrar dönersek, Türkiye ne de aptaldırlar. İşierini şansa bırak- o şaşkınlıkla saçma sapan davran­ tısında kararın b'ir kez daha· onay­ işçi sınıfının yakın dönem sorunları ınayı düşünmüyor, uzlaşmanın yolla- -maya itiyor. Gebze Direnişi, gece lanması buna işaret ediyor. Ama, ne daha rahat aillaşılacaktır. Bugün rını arıyorlar. Çünkü onlar, 3 Ocak'la nöbete kalan 40-50 işçinin ürerine 4- Türk-İş'in kıvıramayacağını aniayıp görev, sendika bürokratizminin yarat­ 20 Temmuz arasında "çok suların S bin asker-polis gönderilerçk dagı­ . zorunlulukla karar çıkarması, ne de tığı umutsuzluk ve karamsarlık aktığını" ve "aynı suda iki kez yıkan- tılıyor. Sendika bürokratlarınin :'bağlı" sendikalardan bir kaç tane­ tohumlarını ezip, özgüveni geliş­ gösteri"ler konusundaki· sinin Genel. Merkez'in pasİfizmine tirecek alt örgütlerin oluşturulmasına manın mümkün olmadığını'' da gayet "barışçıl iyi biliyorlar. İktisat bilimi, toplum çalışmalan sermayedarları inan­ gösterdiği tepki 20 Temmuz'u gerçek hızla girişmektir. · Politik bir genel bilimi ve daha bilmemne uzman- dıramıyor, ya da sendikacılar "barış"ı bir eylem gününe dönüştürmeye grev-gencl direnişin zorunlu kıldığı larıyla toplumun nabzını ölçüyor, sadece işçilere öneriyorlar, serma­ yeterli değildir. İşçi sınıfı, kendine bu alt örgütlenmeler bütün işlet­ ölçtüklcrini düşünüyorlar. Sendi- yedarları ilgilendirmiyor. Onlar yaraşır eylemlere,sermayenin hizme­ . m elerde, sendikaların denetiminden kalan, dernekleri, vakıf ve yardım büyük bir savaşa girişmiş durumdalar. tine her an arnade sözde işçi örgüt­ uzak, fabrika yöneticilerinin ve uşak­ kurumlarıyla toplumu denetim altında Sermayelerini koruma içgüdüsüyle, leriyle değil, tamamen kendi dene- larının ulaşamayacağı sağlamlıkta ve zaman geçirilmeden oluş­ tutuyor, tuttuklarını düşünüyorlar. Gebze'den ihtilal sinyalleri alıp üÇ-beş timindeki örgütlcrle girişebilir. hiç Askerleri, polisleri, özel timleri, itleri işçinin üzerine bir ordu yolluyorlar. Yoğunl<işan saldırılar karşısı�da turulmalıdır: . Üzerindeki bütün ve MİT'leriyle; Devlet Mahkemeleri, Politik bir Genel Grev-Genel Direnişin zorunlu kıldığı, sendika bürokrasisinin yüke, ihanete ve her türlü Güvenlik oyuna rağmen Türkiye işçi mahkemeleri, cezaevleri ve yarattığı umutsuzluk ve karamsarlık tohumlarını ezip, özgüveni geliştirecek sınıfı bu savaşı kazanabilir işkencehaneleriyle emekçi sınıfı ve devrimci öncülerini alt örgütlenmeler bütün işletmelerde, sendikaların denetiminden uzak, fabrika ve kazanmak zorundadır. Sadece işçi sınıfının değil mücadeleden caydırmaya -yöneticilerinin ve uşaklarının ulaşamayacağı sağlamlıkta, tüm ezilenlerin, tüm çalışıyor, caydıramadıklarını yoksulların geleceği buna görüyorlar. İşte bu noktada ve hem de hiç zaman geçirilmeden oluşturulmalıdır. bağlıdır. bütün para ve iktidar güçle-

'

_

·

_

.

·

·

-

_

·

_

_

_


Hain Bürokratlara Rağmen .

GENEL

lediği ve bu kesimlerin kaderlerinin birbirine bağlı olduğu mevcut koşullarda, sımfın genel grev-genel direnişi pe bü�n bu kesimlerin mücad�le birliğini hedefler. Türk-Iş ise. bu kesimlerin bölünmüşlüğünün sürmesini ve derin�eşmesini hedeflemektedir. Rengini Türk-Iş'ten alan, . onun denetimi altında gerçekleşecek bir ·�genel _grev" yaratacağı sonuçlar açısından başarısız olacaktır. Bu sefer Türk-İş bürok­ ratları, bu başarısızlığın faturasım genel grev eylemine çıkartacak ve sınıfın bu yöndeki eğilintı.lerini de bu yoldan kırmaya çalışacaktır. Eylemin içeriğini, canlı devrimci özünü boşaltan, ama işin lafzında da "genel · grev"� örgütlemiş olan Türk-İş, sınıfın geit kesimleri karşısında "elinden geleni yapmış" pozlarına bürünerek işçi sınıfı �-üzer.indeki hakimiyetini pekiştirmeye çalışacaktır. Kapitalist hükümet . ve patron örgütleri de bu genel grev" tezgahında üzer­ lerine düşen rolü en iyi şekilde oyna�aktadırlar. Şimdiden Türk-Iş'i "iş barışı"nı bozmak­ la, )friz döneminde "bozgunculuk" yapmakla, yasalara göre / suç teşkil eden bir eylem için 1 çağrıda bulunmakla vb. "ağır" dille eleştiriyorlar. 3 Ocak "genel grev" eylemi öncesinde de bunlar aynen yaşanmıştı. Hatta Türk-İş yöneticileri hakkında . yasadışı eylem örgütlernekten dava bile açılmıştı. Bunların hepsi göster­ ve sonuçta da böyle. olduğu ortaya çıktı. Amaç, Türk-Iş'in ve eylemin �an balonunu şişirmek, yani Türk-Iş'i "mücadeleci", eylemi ise "son der�ce radikal, aşırı" göstermektir. Işçi sınıfının, Türk­ Iş'in etkin bir yylem örgüt­ leyeceğine ve bu eylemin sonuç� larını göğüsleyeceğine zaten güve-_ ni yoktur. Bu da eyleme katılım konusunda saflarında bir karar­ sızlık yaratmaktadır. 1 99 1 'de "genel grev"e katılmaları bahane edilerek binlerce öncü .i§çinin işten atılması ve Türk-Iş'in buna seyirci kalması hatırlanmaktadır. İşte, sermaye sınıfının- savur­ duğu :•tehditler"in_ arkasında, sınıf saflarındaki kararsızlığı kendi lehine kullanma ve Türk-İş'e olan hakli güven-

DilENi SI 1 . :(

Sermaye sınıfı kapsamlı ve şiddetli bir saldın dalgasını bu kad ar pervasızca yükseltme cesaretini kendinde bulurken, en çok sendika bürokratlarının yardımıanna güveniyor.

B ürokratlar, bugüne kadar, bu g�veni boşa çıkarmadıla{.

)

_

Sınıf cephesinden kararlı, örgütlü, birleşik pir direniş yükselmediyse eğer, bqnda en büyük pay sahibi hain sendika bürokrathindır.

·

(

ermayenin saldırılan karşısında, hain bürok­ amaçlarımn, s-�nıfın mücadelesini �kseltmek, ratlar, bugüne dek sınıfın direnişini örgüt­ direnişini örgütlernek ve kapitalist saldırı lemek içiri kıllarını bile kıpırdatmadılar. Ama dalgasını gerisin geriye püskürtrnek olmadığı \ tabandan gelen eylem basıncının önüne açık. O kadar açık ki, bir yandan "genel grev" geçmek, taleplerin hedefini şaşırtarak ve içini kararı alıyor, bir yandan da hükümete güven boşaltarak etkisizleştirmek, eylemlerin denetimini ele telkin etmeye, kamu iŞçilerinin ücret zamlannın alarak boğmak için bütün hünerlerini sergilediler. gasbedilmesine yeni önerileri ile destek verme· Daha en başta "ülkenin çıkarlarını kendi çıkar· ·ye devam ediyor. larırmZın üstünde tutacağız; üzeriniize düşen her türlü Amaç genel grev silahımn namlusunu fedakarlığı yapacağız" diyerek, kapitalist saldırının sermayeye değil, gerisin geriye işçi sımfına sımfa açılan kapısını sonuna dek araladılar. Muhalefet çevirmektir. Amaç sınıfın mücadelesini yükselt­ adına, ciğeri . kediye teslim etmekten farksız bir mek değil, dizginlemektir. Direnişi değil, ihaneti tutumla, · hükümetten aman dilediler. Böylece hem örgütlemektir. muhalefet ediyor görüntüsü vererek sımf üzerinde Genel grev silalıma işlev kazandıran temel bir denetimi elde tUtml\ya çalıştılar, hem de sımf kitle­ özelliği, bir yandan, kitle mücadelesinin bir aracı lerini kapitalist hükümetten beklenti, k�rarsızlık içine ve kitle mücadelesindeki yükselişin bir ifadesi sokup sersemleterek yeni saldırıliınn önünü açmayı olması ise, diğer yandan da hazırlik faaliyetinin en amaçladılar� sıkı şekilde · örgütlen.pıesidir. Türk-İş ise, genel . Kapitalist hükümete yönelik tek şikayetleri·, saldırı grev eylemini yükselen bir kitle mücadelesi dina­ kararları alınırken kendilerine damşılrmyor oluşuydu. miği ile ilişkilendirmek bir tarafa, bugüne kadar Bunu defalarca dile getirdiler. Bu konuda gerçekten de yaptığı gibi bu dinamiği ezmek için elinden geleni dertliydiler, çünkü sınıfa yönelik saldırı taktiklerini ardına koymamaktadır. Ek olarak, bu doğrultuda birlikte belirlemek gerektiğini savunuyorlardı. . Sınıf hiçbir hazırlık faaliyeti yürütirleyecek ve işçiler. kitlelerinin ruh halini, beklentilerini, eğilimlerini, mücadeleyi yükseltmeye değil de adeta bir dinamiklerini sendika bürokratları daha iyi biliyordu günlük tatile çağnlacaklardır. ve şaldırı taktikleri belirlenirken tüm bunlar hesaba en gre ahı Bu eyleme bürokratların hesaplarını bbzmak r katılmalıydı: Eğer hesaba katılmazsa " sosyal patlama kıla i e olur, işçi ayaklanmaları gerçekleşir, işçiler bti devlet riainlunun sınıf d�ş�am!la, amacıyla katılmak; onlar-ni sermayeyle işbirliğini ve gerçek kirnin devleti diye sorarlar, buna biz bile mani olama­ sermayeye, onun hukümetıne . � bır _genel dırenışın gereklıligını eylem ıçınde yız" dediler. Ömegin hükümet işçilere "toplusözleşme karşı doğrultulması ve rcaze·· haklanndan .kaynaklanan zamlarımzı vermiyorum! " lin · değil direnişin, sım(a · ·Sl:-ya · tı"f"ı e1-e geçırı:neye ça1 ışmak ve k ıt " 1e 1ere anı·atmak' ını demek yerine "toplusözleşmenin gereklerini uygu­ karşı sımf mücadelesinin bir layaq�_ğım, ama zam oraniarım maaşlara kademeli aracı olmasıdır. · T�I�pleri� ona daha ileri bir içerik ve biçim kazandımiak . . . olarak yansıtacağım! " demeliydi. İkisi de özü itiba­ sloganları, eylem bıçımlen Bugünün temel görevi budur. rıyla aymydı. Ama taktik olarak ikincisi tercih edil­ �una uygun olmalıdır. Türkdiğinde, işçilerin kafalarının karıştırılması, tepki­ Iş ise, 20 Temmuz'da hükülerinin biraz olsun yatıştırılması, kararsızlığa metten işçilerin sorunlarına daha duyarlı · olmasını sizliği, sımfın kendi gücüne de bir güvensizliğe sevkedilmesi mümkün olacaKtı ve böylece diğerine talep edecek ve böylece "genel grev" eylefnine direniş dönüştürme amacı da vardır. Bu noktada Türk-İş'in neden başka bir "eylem" göre başarı şansı daha fazlaydı. Birinci durumda, sınıfı · de.ğil, icazet; mücadele_değil, uzlaşma ruhunu hakim oyalamamn, yatıştırmanın araçlan da sendika bürok­ kılmaya çalışacaktır. Bu eylemin bu açıdan da işçi biçimini değil de "genel grev"i tercih ettiği konusu ratlarının elinden alımnış oluyordu . . İşte sendika sınıfımn genel grev-gene! direnişi ve onun talepleriyle üzerinde durmak gerekir. Bu bir tesadüf değildir. bürokratlarımn "kararlar bize danışılarak alınsın" · hiçbir ilgisi olmayacaktır. Genel grev, adı üzerinde, Bugün öncü işçiler, aralarında yeterli bağlar olmadığı taleplerinin arkasında yatan mantık buydu. Yani sınıfın sadece belirli bir kesiminin, sendikalarda için, bir genel grev-genel direniş mücadelesini hükümetten tek istedikleri sermaye sınıfına daha iyi örgütlü azınlığının eylemi değildir. Genel grev, sınıfın yükseltmek açJsından mevcut güçlerin yeterli oldu­ uşaklık etmelerinin önünün. açılmasıydı. Bu talepleri genel eylemi olduğu ölçüde adını hakeder, işlevini ğunu kavrayabilmekte güçlük çekiyorlar. Bu, onları, karşılık buldu ve son bir aydır hem kapit�listlerin yerine getif!r. Bunun için, sınıffn çalışan �esimleri gerekliliğini genel olarak savunmakta birılk!e pratikte. doğrudan kendi temsilcileriyle, hem de hükümetle bu kadar işsiz kesimlerini de� sendikalı kesiınleri kadar önderlik etmek için somut adım atmak konusunda -amaçla görüşmeler yaptılar. · sendikasiz kesimlerini . de, kamu işçilerini olduğu kararsızlığa sevkediyor. Ama sermaye sımfı ve hain _ Temmuz ayı başında Türk-İş, DİSK, Hak-İş ile kadar- özel sektör işçilerini de, sözleşmeli işçisini de, bürokrallar bu işin mümkün olduğunu görüyorlar ve TISK yöneticileri· basma kapalı olarak toplandılar ve taşeron işçisini de birlikte kucaklayabilmeli ve sefer- sımf saflannda içten içe gelişen direniş eğilimlerini, yaka"krizden çıkış ın yol ve yöntemlerini", yani dem�k ber edebilmelidir. Kapitalist saldırı dalgası ancak başka bir halkadan değil, tam da bu halkadan oluyor ki, "sınıfa yönelik saldırıları hayata geçirme böyle bir birleşik eylem ile geri püskürtülebilir: layıp geri püskürtmeyi amaçlıyorlar. üncü işçiler, "Mevcut güçlerimizle bunu başataktiklerini" tartıştılar. Sonuçta ortak bir deklarasyon Sendika bürokr-atlarının elleri altındaki imkanlar böyle yayınlayarak anlaşmaya vardıktarım ifade ettiler. bir eylemi örgütlernek için yeter de artar. Ama bunun rabilir miyiz?" sorusunu soruyorlar. İşte, Türk-İş Sonra da Türk-İş, kapitalist hükümet ile bir çok kez sözünü bile etmeyeceklerdİr. Gerçek bir genel grev bürokratlarının 20 Temmuz taktiği bu soruya da bir görüştü. Her görüşmede aldığı birkaç vaat ile, işçileri , için asıl bu kesimlerin eylemi tabandan örgüt- yamt getinniş oluyor: "Evet başarabilirsiniz, biz de beklenti içinde olmaya, hükümete güvenmeye_ ve leneceğine, Bayram Meral, eyleme "destek" sağlamak bundan korkuyoruz ve bu yüzden de sizden önce mücadeleden caymaya sevketti. için, Demokrasi Platformu'nu oluşturan küçük- davranıp bu eylemin içeriğini boşaltmayı amaçSendika bürokratlatımn bütün yatıştırma çaba- . burjuva reformist ve liberal demek yöneticilerinin lıyoruz ! " l�rına rağmen, tabandan genel grev-genel direniş kapısını aşııidırmaktadır. Böyle eyleme böyle destek Genel grev silahının namlusunu sermaye sınıfına, kapitalist saldırı programına, hain sendika bürokyönünde gelişen baskıların sonucu Türk-İş Başiçanlar yakışır! Kurulu 20 Temmuz için "genel grev" kararı almak Kapitalist saldınların sadeq� işçileri değil, toplu- ratlarına doğrultmak mümkün ve gereklidir. 20 olmalıdır. basamağı bir bunun zorunda kaldı. Türk-İş bürokratlarının buradaki mun bütün emekçi kesimlerini ve Kürt halkını hedef- Temmuz.

\

S

·

·

·

� � i!� �� ����:

.

·

.

.

.

. V •

·

·

·

·

·

.


DiE'nin güve�ilmez hesaplarına göre aylık enflasyon artış ortalamaları

ayında hazjne bonolarının faizi ödendiğinde piyasa yeniden karşılıksız paraya- boğu. lacak ve enflas: yon / artışında yeni . /. �

Nisan %30, Mayıs % 1 0, Haziran %5'tir. Oysa % 1 OO'ü aşan yıl ortalaması

R ;::;:#'.4/1

,

açısından Türkiye tarihinin en yilksek enflasyon oranları sözkonusudur.

·

;��

Döviz kurları 6 ay içerisinde

r;� �eli

net % 1 00 artmıştır. Dış borç aclı

.

a

altındaki emperyalist soygunun eylül

.-�·

'ı

;

,

1

-�

1 -1,

t:.

-

·

, ! :--�

r----1

:!

�..

.

'

• •

__

e i

-+--+----j- --- -+1 . ' 1 1

] ·ı--

• i•

\--- . - -��-j_ı_ __ t-+1 ı

• +---+g9rrileği ayında öden�cek faturası giyen bir • • • • .•• •• ..., _, _ ..__.:.. _ ekonomi•• • 370 milyon dolardır. yi yüksek dozda uyuştuurjuvazi işçi sınıfından yeni "feda- rucu karlık"lar isteyebilmek . için, 5 Nisan kulsaldırısının ilk üç aylık göstergelerinden lanarak hareketle, hem "başarılıyız", hem de ')şin sakinartış göstererek nisan ayında 45 bin liraya yükseldi. henüz başındayız" mesajlarını birlikte vermesi gere- . leştirmeye ve sağlanan bu sakinliği başarı olarak Bu nasıl oldu? Piyasadan önce döviz emildi, dÖvize kiyordu. Nasıl olsa işçiler ve emekçiler, sermayenin göstermeye benzemektedir. Evet, ekonomi sakin­ olan talep arttı, döviz yükseldi ve sonra piyasaya bu başbakanı gibi "ekonomi profesörü" olmadıklan için, leşmiştir, ama bu ekonominin bünyesinin artık sağlı­ yüksek fiyatlar üzerinden döviz pompalandı. Böylece bu rakamların arkasında yatan gerçekleri anla- ğına kavuştuğu ya da kavuşma yolunda olduğu anla­ döviz vurgunuyla trilyonlar, bankalar aracılığıyla maziardı ve böylece yukandalCİ propaganda da mına gelmez: Uyuşturucu müptelalığından tekelci sermayenin kasasına girmiş oldu. Ardından, kolayca amacına ulaşmış olurdu. Bu hesaplarla, 5 kaynaklanan bir sinir krizi vakasında; kafasına vurup sermaye &ınıfı korosunun hep bir ağızdan ve hiç Nisan saldırısının üçüncü ayına denk gelen günlerde bayıltarak ya da 'daha yüksek dozda uyuşturucu vere­ durmadan söylediği "kar, kar, daha fazla kar, la, la, bir propaganda kampanyası açıldı. Bu kampanyanın rek hastayı sakinleştinp,ek, eğer başarılı bir "tedavi" la! " şarkısına orkestrayı yöneten devlet, hazine başlıca temalan "enflasyondaki artış yavaşladı, olarak görülebilirse, enflasyondaki bu düşüş de enstrümanını kullanarak eşlik etti. Artan dövi� talebi, zamların hızı kesildi, dövizdeki artış frenlendi, faiz "başarılı" görülebilir. Almış olduğu uyuşturucu ile piyasaya hazineden 7 milyar dolar tutarında ucuz oranları düştü, bütçe fazla verdi, ithalat düştü, ihracat daha da ·tahrip olan bu hasta bünye, bir süre sonra döviz akıtılarak kırıldı. Piyasa dövize doyunca ve arttı, öyleyse ekonomi düzelme yoluna girdi" şeklin-· uykudan uyandığında çok daha derin ve şiddetli kriz yatınm talebi, yüksek faiz oranlarıyla cezbedilerek, dedir. Bu, . soruna burjuvazinin cephesinden bir � dalgalarıyla sarsılacaktır. Üstelik, bu düşüşü başarı dövizden hazine bonôsuna yöneltilince, dolar 30 bin bakıştır. Soruna bir de işçi sınıfı ve emekçilerin sınıf olarak gösterm�k çifte sahtekarlıktır. Yaz aylarında lira seviyesine indi. Dövizdeki bu düşüşe sevinmek, cephesinden yaklaşalım. enflasyon oranlarında zaten yapay bir düşüş olur; eşeği önce kaybettirip sonra buldurma hikayesindeki sonbaharda bu eğilim tersine dönecektir. mağdur kişinin durumuna benzer. Üstelik bizim Enflasyondaki artış yavaşladı: örneğimizde kaybedilen eşek sayısı iki, bulunan ise DİE'nin güvenilmez hesaplarına göre aylık Zamların hızı.kesildi: sadece bir adettir! Ve üstelik, eşeği gaspeden enflasyon artış ortalamaları Nisan %30, Mayıs % 1 0, Sermaye sınıfı, zam tırpanıyla alabildiğinin soyguncular yarattıkları bu "sevinç" rehavetini fırsat Haziran %5'tir. Bu ·düşiiş , kapitalist-ekonominin kendi azamisin� bir seferde alma taktiğini gütmüş, 5 Nisan bilerek yeni soygunlara hazırlanıyorlarsa, durum daha mantığı içinde bile bir başarı olarak gösterilemez. kararlarının hemen ertesinde % l OO'ü aşan zamlarla da kötü demektir! S onuçta döviz kurları altı ay içinde Çünkü % 1 00'ü aşan yıl ortalaması açısından Türkiye işçi ve emekçilerin iliklerini kurutmuştur. İşçi ve net % 1 00 artmıştır. Bu, bütün sefilliğine rağmen emekçilerin satın alma gücü sıfırlanmış, iç tüketim en Türkiye ekonomisinin geçmiş tarihinde görülmemiş tarihinin en yüksek enflasyon oranları sözkonusudur. Enflasyon hızının kesilmesinin, canlanan, büyüyen; dibe vurmuştur. Bu koşullarda zamların hızı kesilmiş derecede yüksek bir artış orimıdır. Ama düzenin gelişen bir ekonomideki anlamı ile ekonominin işle­ olsa da, bu, işçi ve emekçilerin yaşam koşullarında medya borazanları bunu bile bir başarı olarak göster­ mez hale geldiği, üreliinin durduğu, işsizliğin arttığı, herhangi bir iyileşmenin ifadesi değildir. S adece meye çalışmaktadır. B ütün yükü işçi ve emekçileriri satın alma gücünün sıfırlandığı bir ekonomideki durumlarının n<!" kadar kötü olduğunun bir göster­ sırtına bindirmesine rağmen; dış ve iç borçların, kirli anlamı birbirinden çok farklıdır. Enflasyonun kapi­ gesidir. İşçi ve emekçilerin cebinde 5 kuruş para savaşın masraflarını karşılamakta yine de büyük talist ekonomiden kaynaklanan temeldeki nedenlerine bırakmadıktan sonra tüketim maliarına daha faz,la güçlük çeken sermaye devletinin karşılıksız hazine yönelik herhangi bir müdahale sözkonusu değildir. zam yapsanız ne olur, yapmasanız ne olur? Zamların bonolarının itibarı yarın azaldığında, ranıiye sermaye Enflasyon artışı, piyasadaki para mikian ile üretim hızının kesilmesi, tüketim harcamalarının en asgari daha da palazlanmış olan bütün gücüyfe yeniden miktarının birbirini karşılamaması, yani paranın düzeye çekildiği ve bu düzeyde seyrettiği gerçeğini dövize · hücum edecektir ve bu durumda döviz kurlakarşılıksız olması, kullanım değerinin düşmesiyle hiçbir şekilde değiştirmez. . rında artış kaçınılmaz olacaktır .. Üstelik, dış borç adı kendini gösterir. Türkiye'de ise cılız olan üretimin altındakL.emperyalist soygunun eylül ayında ödene­ Dövizdeki �rtış frenlendi: cek faturası 370 milyon dolar_çlır. Artan döviz talebini kapasite kullanımı, kriz sürecinde düşmeye devam etmektedir. %400 faizli hazine bonosuyla piyasadan Örneğin� dola� ocak ayında 15 bin·lira idi; %300 dizginlemek için hazinenin elindeki döviz rezervlerini eriterek, döviz kurlarındaki büyük miktarda para çekilKapitalist ekonomi, işçi ve emekçileri sefalete boğduğu koşullarda bile. mesi sonucu enflasyon artışın geçici olarak düşme­ sini sağlayan devkt, yarın, karşısında "sahte" bir başarı belini doğrultamayacak kadar iflas etmiştir. görüntüsü yaratılmıştır. bu dış borçlarİ ödeyebilmek için piyasadan, yani büyük Sahtedir,; çünkü ekonomi, Bütçe "fazlası" da, günü kurtaıTnak için yapılan manevralarla krizin sermayenin bankalarından piyasadan çeK:ilen bu parayı görünümlerini erteleyerek onu daha derinleştirmekten öte bir anlam yüksek f�yatla döviz topla­ yeni yatırımlarda kullaoarak değerlendirebilecek taşımamaktadır. Bu düzende emekçilerin üç_kuruşluk ücret artışı " irrasyonal", mak zorunda kalacak ve döviz yine şaha kalkacaktır! bir yapıya ve yeteneğe. sahip Şahlanan döviz, dövize olan sermaye sınıfının parmağını kıpırdatmadan kazanacağı yüzlerce trilyonluk değildir. Piyasadan çekilen bu para üretim yatırımianna talebi daha fazla artıracak ve hazine bonosu faizleri i se " rasyonal"dir. devlet bu talebi dizginlemek değil, emperyalist ve yerli

B

'

_ _

·

·

-

_

·

·

.

.

_ __


"İstikrar" adı verilen "rahatlama" döneminin kaymağını sermaye sınıfı,

düzenin kendi kapitalist ekonomik mantığı içinde özellikle onun tekelci kesiml�ri yiyecektir. bile -krizden düze çıkmak anlamında- bir gelişmenin İşçi ve erriekçilere düşecek pay ise en fazla ufak tefek kırıntılar olacaktır. ifadesi olmadığını, bunla­ Faiz oranlan düştü: oranlarındaki rın en fazla, krizi erte­ Faiz Bu kınntıların bile elde edilebilmesi, dişe diş bir mücadele ile mümkün leyerek derinleştirdiğini düşüş hem ·geçicidir, hem olabile'cektir. Yarınki " refah" için "fedakarlık" isteyen burjuvazinin bu çirkef,. görmek gerekir. de çok yüksek oranlardaki *Kriz, hatalı poliartıŞlardan sonra gelen yalanc ı ikiyüzlülüğünü teşhir etmek gerekir. *" tikaların, kötü yönetimin küçük düşüşterin bir ifade­ sidir. B urjuvazi mevcut krizi bir mali kriz olarak emekçilerin gelir düzeylen düşürüldü, iç pazar ya da bir tesadüfün sonucu değil, yapısal nite-· göstermeye çalıştığından, ona göre faiz oran­ daratıldı, döviz kurları yüksek tutuldu ve diğer tüm liktedir; temelinde yatan mali değil, üretim sorun­ larındaki düşüş, krizin aş-ılması yolunda · iler� imkanlar da kullanılarak ihracat teşvik edildi. İhra­ larıdır; )cısa vadede gelip geçici özellikle değil lendiğinin bir göstergesidir. Ama gerçek olan bu cat, sağlam bir üretim yapısi üzerinde yüksel­ kalıcıdır. Kapitalizm, krizler ü reten bir sistemdir. değildir. Birincisi, faiz oranlarındaki yükselme miyordu; esas dayanağını ucuz işgücünden ve bu Bu düzen içinde ekonomik soniniara tutarlı ve krizin nedeni değil, tersine, sonucuydu. İkincisi, teşviklerden alıyordu. İ,hracat gelirleri yine borç kalıcı çözümler bulunamaz. · faiz oranlarındaki bugünkü düşüş, krizin aşılması ödemesi · olarak emperyalist kasMara aktığı, geri *Kapitalist ekonomide iŞçilerin ve emekçilerin yolunda bir gelişrp.enin göstergesi değildir; çünkü kalan kar oranları yüksek spekülatif kazanç alan­ iliklerinin kurutulması pahasına sağlanabilecek geçici üretim ve dolaşım alanındaki tıkanıklık daha da larına yöneldiği için üretimin yapısındli herhangi bir "rahatlama" dönemleri yaşanabilir; ama bunları daha dönüşüm de sağlanmadı. Taşıma suyla ihrac;ıt derin ve şiddetli kriz dönemleri izleyecektir. derinleşmekledir. *Kapitalist ekonominin en düze çıkınış halinin değirmeni ancak kısa bir süre döndü. Dünya ekono­ misindeki kriz ve keskinleşen rekabet koşulları bile işçi ve emekçiler için anlamı, dik ve sonu gelmez Bütçe fazla verdi: İşçi ve emekçilerin sorması gereken birinci soru . karşısında, '90'lı yıllara gelindiğinde ihracat geri­ bir yokuştur. "İstikrar" �dı verilen bu "rahatlama" bütçenin hangi yoldan fazla verdiğidir. Yani devle- ledi. İhracat yoluyla gelen döviz g.�lirleri ,azal­ döneminin kaymağını yine; kriz döneminde ve önce­ . tin hangi sınıfiara yönelik ne tür harcamalan kısıt­ dığından ödemeler dengesi bozuldu. Ulkeye döviz sinde olduğu gibi, genel olarak sermaye sınıfı ve mıştır da bütçe fazla vermiştir? Örneğin, sermaye sokmak için bu sefer'döviz kurları düşük, faiz oran­ özellikle onun tekelci kesimleri yiyecektir. İşçi ve ları ise yüksek tutularak yabancı se�mayeye cezbe­ emekçitere gelecekteki olası "rahatlama" döneminden sınıfına verilen teşvikler, krediler mi kısılmıştır? Yüksek faizli hazine bonoları ile dağıtılan yüzlerce dici koşullar . sunuldu. Bu politiRa ekonominin düşecek pay ise en fazla ufak tefek kırıntılar olacaktır. trilyonda mı . bir azalma olmuştur? B atan banka ve krizini görüntüde bir süre daha ertelemiş bile olsa Ve bu kırıntıların bile elde edilebilmesi, icazet ik şirketlerin kurtarılması için harcanan trilyonlardan krizi derinleştiren ve şiddetlendiren bir rol oynadı ve değil, ancak dişe diş bir mücadele ile mümkün olabi­ lecektir. Yarın kriz çanları kapitalist ekonGminin mı kısıntıya gidilmiştir? Sömürgeci kirli savaşın bu arada ihracat artışının da sonunu ilan etti. İhracat artışı yoluyla ekonomiyi düze çıkarmak, doğası gereği yeniden çalma,ya başlayınca, burjuvazi, harcamalan mı kısılmıştır? Hayır, bunların hiçl?iri 14 yıl öncesinin koşullarıyla karşılaştırıldığında kendi sınıfının yuttuğu büyük lokınaları örtbas edip, kısılmamış, tersine daha da artırılmışiır. Çünkü bütün bunlar, devletin, sermaye sınıfına hizmet bugün hiç mümkün değildir. Sağlanacak ihracat artışı bu kırıntıları krizin baş sorumlusu olarak ilan edecek etmek için üstlendiği asli görevlerdir. Kısılan, işçi -o da yeterse- dış borçların geri ödelliJlesine gidecek, ve yeni bir saldırının da bahanesi yapacaktır. Süngü­ ve emekçitere yönelik ücret, sağlık, sosyal güvenlik, yani emperyalist sermayeye kaynak aktarmaya yara­ nün zoruyla yıllarca süren "fedakarlık" döneminden eğitim vb. lrarcamalarıdır. Kısılan, yoksul köylülerin yacaktır. Devlet, · ihracatı desteklemek için deva­ sonra, işçi ve emekçilerin '89-'90 yıllarında geÇmiş yararlandığı tarım sübvansiyonlarıdır. İşçi ye emek­ lüasyonu çare görmektedir, ama döviz kuruna kayıpları telafi bile etmeyen ufak tefek kırıntı kaza­ çitere yönelik olmasına rağmen kısılmayan tek bir endeksli dış borçlar da devalüsyon oranında arttı­ nımlar elde etmelerinin, burjuvazi tarafından mevcut harcama vardır. O da devlet terörü harcamalarıdır! ğından, ihracattaki bu artış dış borçların ödenmesi ve krizin baş sorumlusu olarak ilan edildiğini hatır­ Devlet bütçesinin fazla vermesinin bir diğer nedeni ekonominin nefes alması açısından yeni birşey getir­ layalım. Yarınki "refah" için bugün bir kez daha de, devletin elindeki vergi, zam, özelleştirme vb. memektedir. Bugün bir "başarı" olarak lanse edilen "fedakarlık" isteyen burjuvazinin bu çirkef, yalancı bütün imkan ve araçları sonuna kadar kullanarak işçi geçen yılın aynı dönemine göre %2.4 oranındaki ikiyüzlülüğünü teşhir etmek gerekir. Tansu Çiller, "istikrar" programının ilk üç aylık ve emekçilerin cebinden emdiği yüzlerce trilyon ihracat artışını, yukarıdaki çerçeve içinde değer­ liralık yeni kaynaklardır. Yani, devletin işçi ve lendirmek gerekir. B u "başarı" , 24 Ocak filminin. uygulamalarının yukarıda açıkladığımız "başa­ eme·kçilere v erdiğinin azalması, aldığınıli ise artma­ baştan oynatılmasından öte bir anlam taşımayacaktır. rı" larını sıraladıktan sonra, "Kriz aşılma yolurula, Dahası onun kötü bir kopyası bile olamayacaktır. sı sonucu bu bütçe fazlası sağlanmıştır. göstergeler iyi, ama bunları abartmayalım: Başa­ . Sorulması gereken ikinci soru, bu bütçe fazla­ İthalattaki düşüş de, sadece dış borçların ödenmesi rıyı getirecek tek bir koşul var; kararlılıkla yolu­ sının hangj sınıfıara yönelik, ne tür harcamalar için açısından geçici bir işlev görecek, ama ür((tim artışına muza �evam etmek, yoksa herşey tersine gider. Bu · kullanılacağıdır. Bu kaynak, en başta dış ve iç borç bir katkı sağlamayacağı gibi, tersine, ithal girdilerine henüz bir başlangı ç , öyle üç aylık, bir yıllık bir ödemeleri için kullanılacak ve böylece asalak ve bağlı olarak üretimin ve ihracatın da önünde engel program değil, uzun vadeli bir program!" demek­ sömürücü sermaye sınıfının kasasına akıtılacaktır. teşkil edecektir. Ekonomi· geçmişte yapay da olsa tedir. Peki örneğin ne kadar uzun bir vade? İşte bu Demek ki, bütçe fazlası olarak topluma başarı diye tutturduğu büyüme oranını ithalat ve on;ı- dayalı iç sor�nun yanıtı, işçi sınıfının ne zaman başını kaldı­ lanse edilen bu kaynağın hem elde edilmesi, hem de tüketim üzerinden sağlamaktaydı� Dolayısıyla itha­ racağı, ne zaman ayağa kalkıp kavga alanlarıpa kullanılması, . işçi sınıfına yönelik kapitalist bir lattaki düşüş, krizin aşılmasında bir fayda sağla­ Çıkacağı ile doğrudan ilgilidir. saldırı anlamına gelmektedir. Bu saldırıya boyun mayacağı gibi; ekonominin, temelsiz de olsa eski . İşçi sınıfı, saldırılara karşı direnişin ve sosya­ eğmek ise, işçi sınıfının değil, ancak sermaye sını- dengelerini bozacak ve yerine yenisini de kura­ lizm mücadelesinin kızıl bayrağını yükseltmedikçe, mayacak, bu şekilde istikrarsızlığın daha da derinr bu yukarıdaki v adenin sonu da hiç gelmeyecektir! fının '.'başarı'" hanesine yazılabilir. Ancak puradaki diğer sahtekarlı�ları da vurgu­ leşmesinin bir etkeni olacaktır. B u kısır döngüden çıkışın; bütün dünyada açlık, lamak gerekir. Bütçenin mayıs ayındaki 6.3 trilyonluk sefalet, işsizlik, baskı, savaş üreten bu kapitalist "fazlalığı"nın, aynı ay içinde yapılan 6.5 trilyon liralık Sonuç olarak: düzenden kurtuluşim yegane yolu devrim ve dış borç faiz ödemesi bütçe hesabına katılmadığı için Buraya kadar söylediklerimiz aşağıdaki çerçeve sosyalizmdir. Öfkemiz, isyanımız, eylemimiz, ortaya çıktığı biliniyor. Diğer yandan devletin kapi­ içinde değerlendirildiğinde daha bütünlüklü bir krizin sadece günlük sonuçlarına takılıp kalmamalı, talistlerin hizmetini gören mal ve hizmet alımlarına anlam kazanacaktır: kriz fırsatından yararlanarak kapitalist düzeni · devam ettiği, qunlann sadece ödemelerini ertdediği * B aşarı olarak lanse .edilen bu göstergelerin, yıkmayı, . sosyalizmi kurmayı hedeflemelidiı-. bilinmektedir. Devletin çeşitli borç ödemelerini yine yükseK faizle borçlanarak ertelemesi sözkonusudur. Eylül ayında hazine bonosu faizleri için 1 00 trilyon liraya yakın bir ödeme yapılacaktır. S ermaye devleti özelleştirme yoluyla elindeki mülkleri haraç mezat göste;m elik tavizlere evet m üm kündür. Işçi ve em'ekçi ' ermaye iktidarı, pek satıp bu bonoların parasını denkleştirme uğraşındadır. C/iyecek bir uydu parti çok nesnel hareketine etkin bir politik Yarın bu ödemeler yapıldığında ekonominin bütçe, müdahalede bulunabilmek, kurdurmaya çalışıyor. göst�rgenin kendi faiz, döviz kuru gibi dengeleri alt üst olacak ve bütçe Bu koşullarda pek çok sendika bürokrasisinin aleyhine olmasına, . açığı yine rekor düzeylere tırmanacaktır. şeyi, belki de herşeyi sult.a sım parçalayarak bir dizi güçlükle karşı Buradan çıkan sonuç, btı di:izenin kapitalist . karşıya bulunmasına etkis iz. hale getirmek, s ınıfın 'belirleyecek olan ekonomisinin, işçi ve emekçileri . sefalete boğduğu komün ist/erin, ileri işçilerin ihtilalci partisini rağ m en krizi atiatabiim ek . koşullarda bile belini doğrultamayacak kadar iflas ve devrimcilerin örgüt/em ek; işte ancak tüm için yoğun �ir çaba .. etmiş bir durumda olduğudur. Demek ki, bu bütçe sarfediyor. Işçi cephesindeki e österecekleri çcıba olacak. bunlar yapılabildiğinde "fazlası" da, . günü kurtarmak için · yapılan anlık ( korucuları olan sendika olanaklar bir g üce . . . } gelecek günler düzen man_evralarla krizin görünümlerini ertelemekten ve açısından daha sancılı çevri/ebilm iş ve sermaye bürohatların ı sın ı f çok bu suretle onu daha derinleştirmekten öte bir anlam ve karanlık, komünistler, düzeninin krizind_en işçi m ücadelesini engellemek ifade etmemektedir. Ama, kapitalist ekonominin ileri işçiler ve devrimciler sınıfının s osyalist devrim in i için seff!rber ediyor. mantığına göre tüm bunlar müstahaktır. Bu ekono­ açıs ından ise olqnaklarla m ayalamak amacıyla On/ann 'fedakarlığa, hatta mik düzende emekçilerin üç kuruşluk ücret artışı ycırarlanılabilmiş dolu bir dönem olacak. ( . . . } ücretsiz çalışmaya hazırız' "irrasyonal" , sermaye sınıfının parmağını kıpır­ olunacaktır. " Ne var ki, bun·far ne kadar yollu o/çokça açıklamalar datmadan kazanacağı yüzlerce trilyonluk hazine önemli olurs a olsun yapma/Cmnı teşvik ederek, bonosu faizleri ise "rasyonal"dir. ıçın daha yüksek faizle borçlanacak ve sonra da... Sonrası malum!

·

·

·

·

·

'S

Ekonomik Kriz

ve

i,,; Stntlt (*}

·

İthalat düştü, ihracat arttı:

24 Ocak programında da ihracata yönelmek ve dünya kapitalist ekonomisiyle bütünleşmek, krizden çıkışın başlıca yolu olarak ilan ediliyordu. İşçi ve

s ı n ı f hareketinde tereddüt ve m oral bozukluğu yaratmaya çalış ıyor. Kürt cephesinde ise, kendi korucu/arına,

yalnızca bir. olanaktır, o kadar. Olanağı güce dönüştürmek ise, yalnızca devrim ci bir iradeyle

(*)Kızıl Bayrak 2. Sayı ''Sermaye Ekonomik Krizden Çıkabilir mi?" başlıklı yazıdan a l ı n mı ştır.


Tekellerin Ga nimet Savaş• SürUyOr -

-

« Ganimetin kimden, hangi yollarla elde edileceği konusunda tam bir anlaşma ve ittifak halinde olan tekelci burjuvazi, sıra paylaşmaya gelince, gürültülü bir it dalaşı

·

sergiliyor. D�ılaşanlar arasında saf _ tutmaya kalkmak, işçiler için sadece "ölümlerden ölüm beğenmek" anlamına gelecektir.

K

· riz dönemleri, tekeller -için fırsat dönemleridir. Tekeller tarafından en büyük vurgunlar, ekonomik dengelerin alt ·üst olduğu ve yeniden kurulduğu bu tür dönemlerde gerçekleştirilir. Çünkü bu tekeller, iflasa yüz tutmuş kapitalist gövdenin yağ bağlamış kalbini oluştururlar. Kapitalizmin iç çelişkileri sonucu tıkanan damarlarının açıiabiLmesi ve bu çürümüş düzenin bir süre daha ayakta tutuIabilmesi bu kalbin her ne pahasına olursa olsun çalışmasına bağlıdır. Bu yüzden krizden düze çıkmak uniuduyla bütün bir sermaye sınıfı , kendi kaderini tekellerin kaderi ile birleştirir. Krizden zarara uğrayan ve pazarları bizzat bu tekeller tarafından ele geçirilen daha küçük - kapitalis�ler bile kendi geleceklerini tekellerin yolunun açılmasında görürler. Çünkü onlar, işçiler ve emekçilerden farklı olarak, katlandıkları bu "fedakarlık"ın karşılığını gelecekte alacaklardır. Tekellerin bir dediği iki edilmez, bütün kaynaklar onlar için seferber edilir. Dolayısıyla işçilerin, emekçilerin iliklerinden çekiIen yüzlerce trilyonluk kaynağın gideceği şaşmaz adres de bellidir: Tekelci burjuvazinin kasası.

·

rtldığı için. S AB ANCI gnibu, ayrıca, ·gümrük birliğine bir an önce geçil­ . mesini ve bu süreç için<te KOÇ grubu ve benzerlerine devletin destek verme­ mesini istiyor. Çünkü, örneğin otomo­ tiv sektöründe TOYOTA ile birlikte yaptığı yatırımla yılda 400.000 otomo­ bil üretim kapasitesi öngören SABAN­ CI grubu, diğerlerine· verilen desteğin kendi pazar payını ve karını azai­ tacağını biiiyor. Bu yüzden mevcut kriz politikasına dal}a yakın bir destek sunuyor. Aralarındaki bu çıkar farklılıklarına rağrr\en ortaklıkları ise şu: Bunların ithalatları da, ihracatları da devlet eliy­ le yürütülen . işçi düşmanı ekonomik politikalar sayesinde gerçekleşiyor ve­ sonuçta· .sadece kendilerinin ve emper­ yalist ortaklarının kasasını dold�ruyor. �unlar da, bu yüzden aynı TUSIAD çatısı altında birleşerek, işçilei:i ve emekçileri hedefleyen kapitalist saldırı olarak, . kriz döneminde . izlenecek politikalarına tam bir ittifak halinde destek sunuyorlar. ekonomik politika konusunda da arala­ Ga�met paylaşımında üstünlük rinda çıkar farklılıkları sözkonusu. sağlamak için ise, bunlar birbirlerini, KOÇ grubu, işÇi ve emekçilerin iç tüketiminin kısıtması anlamına gelen üstü örtük bir biçimde de olsa "ülke kapitalist saldırı politikasına, aynı ekonomisine katkıda bulunmamak, SABANCI grubu gibi, bütünüyle devlet koruması altında asalaklık destek veriyor. Ama buradan elde yapmak, ranıiye para kazanmlık, işsiz­ edilecek kaynağın bir bölümü ile kendi liğe, sefalete sebep olmak" vb. ile iç pazar.ına yönelik desteğin sürdü­ suçluyorlar; Evet, birbirleri hakkında rülmesini istiyor. Yani, "Alt sınıfların söyledikleri doğrudur, ama aynı şey en temel tüketimini kısın, ama buradan kendileri için de geçerli olmak kaydıy­ elde ettiğiniz kaynakla· orta ve üst la! Bunların ihracatları da, ithalatları da sınıfların lüks tüketimini körükleyin" ancak sömürünün yoğunlaşması, işsiz­ diyor hükümete. KOÇ grubu, bir liğin artması, sefaletin yaygınlaşması yandan da, gümrük duvarlarının, bir _sayesinde. gerçekleşir ve _yine aynı süre sonra kaldırılacak olmasından sonuçları doğurur. dolayı, kriz fırsatını değerlendirip devletten alacağı destekle uluslararası -İşçi Sınıfının Seçimi rekabet koşullarına hazırlanmak isti­ Devrim ve Sosyalizm Olmalıdır. yor. Bu da, d�vletten gelecek ek İşçi sınıfının bunlar arasında bir kaynak ile sermaye artırırnma ·giderek seçim yapması için basında kampan­ teknolojiyi yenilemeyi, işçi sayısını yalar yürütülüyor:: Datıa önce bunun bir azaltınayı ve verimliliği artırmayı benzeri "sanayici-bankacı savaşı" sırager�ktiriyor. . sında da sergilenmişti. Örneğin, KOÇ Işte özetle KOÇ grubunun _ kriz Holding'in işyerlerinde_çahşan işçilerin boyunca- izleyeceği strateji budur. J3u kriz karşısındaki öfkes i Sabancı'ya, stratej ide, ihracata ve _ gümrük birli­ SABANCI Holding'in işyerlerinde ğinin uluslararası koşull(!rına hazır- çalışan işçilerin öfkesf ise Koç'a karşı lanmanın kilit bir yer tuttuğu görülyöneltilmek isteniyor. Ama punları melidir. KOÇ grubu, çok yüksek karlar ayakta tutan kapitalist sistem ve bu elde ettiği otomotiv sektörü hariç, sistem temelindeki çıkar ortaklıkları, hemen hemen diğer bütün sektör1erae sınıfa yönelik ortak düşmanlıkları ve daha krizin öncesinden -'93 yılının her durumda onları açlığa, sefalete, ortalarından- başlayarak bu strateji işsizliğe sürükleyecek oluşları; tüm bu doğrultusunda tensİkatlara ve şirket gerçekler özenle gizlenerek. Böylece sınıfın hedefini şaşırttığı, mücadele: tasfiyelerine başlamıştı. SABANCI grubunun ise, üreti- birliğini yükseltmesi yerine, işvereni minin zaten ihracata yönelik bir yapısı yanında saf tutarak sınıfın genel direniş vardır. Bu anlamda onun çıkarları, gücill!.ü zayıflattığı için, bu çarpık öfke, döviz darboğazı ve buna bağlı olarak aslında hem Koç'un, hem de Saban- ­ dış borç ödemeleri sorununu geçici cı'nıri çıkarlarını birlikte ihya ediyor. olarak. çözmek için, kriz döneminde Bunlar arasında bir seçim yapmayı devletin özellikle -desteklediği ."ihracatı kabul etmek, işçiler için sadece "ölüm­ artırma" politikası ile paraleldir. B u lerden ölüm beğenmek" anlamına anlamda, iç tüketimin kısılması ve iç gelir. İşçi sınıfının seçimi; bu tekellerin pazarın daralması SABANCI grubunu · egemenliğine son vermek, buQiarı iki kez sevindiriyor; hem herhangi bir ayakta tutan kapi�alizmin temellerini üretim kaybına uğramadığı için, hem� yıkmak olmalıdır. 1şçi sınıfının seçimi, de iç tüketimden kesilen kaynaklar devrim ve sosyalizm yolunda müca­ ihracata yQ!ıeltilerek kendisine aktadeleyi Y,ükseltmek olmalıdır.

· etme imkanına sahip olan sadece tekelci burjuvazidir. Faizler tni düşürüldü? Bankalar aracılığıyla piyasadan - para hortumtanır ve repo, döviz, borsa vurgunları için kullanılır! Hazine bonosu faizleri mi yükseltildi? Tamamı daha piyasaya sürülmed(m onların cebindedir! Dövizin değeri mi düşürüldü? Öyleyse üretim kısılır ve ithalat vurgunu devreye sokulur, ithalat ile artan dış borç yükü jse, ş imdiden, . gelecek krizin hanesine yazdır! Türk lirasının değeri mi düşürüldü? Ucuz i şgücü sömürüsü ve - yükü emekçi halkın sırtına bindirilen devlet sübvansiyonu s ayesinde kapıları açılan ihracat pazarına yönelinir! Ama bu ·�olağan" , ekonomik yollardan semirmekle yelinmezler. Devletin yüksek enflasyon, sefa! et - ücretleri, haraç mezat özelleştirme, fahiş zamlar vb. yollardan işçiler ve emekçilerden tırpanladığı yüzlerce trilyon · da bu tekeller tara· fınd�n paylaşılır. Bunun yollarından - biri de "devletten kredi, vergi indirimi desteği" almaktır. . Ganimetin kimden ve hangi yollarla elde edileceği konusunda tam bir ittifak halinde olan tekelci burjuvazi, sıra ganimetin paytaşırnma gelince, gürültülü bir it dalaşı yürütüyor. Amaç sadece para desteği almak değit; hüküGanimete el koymanın yolları Bu ganimete tekeller tarafından el metin ekonomik poHtikalarının yönünü konulmasının doğrudan ve dolaylı de kendi kesimlerinin çıkarları doğru!çeşitli yolları vardır. En başta, zaten tusunda etkileyebilmek. ekonominin bütün çarkları, güçlü ve cı En Büyük Asalaklarm yaygın sermaye yapıları ile sanayi, Hesaplaşması finans, mali, ticaret vb. her türlü �tkinliğe hakim olan tekelci burjuvazinin . İşte KOÇ-SABANCI dalaşı da, bu çıkarları doğrultusunda dönınektedir. ganimeti paylaşım savaşının bir parçası. B ir tarafta, saltanatını ithalata dayalL Kriz dönemlerinde ise, tekellere sunulan hizmet daha özel biçimler alır. moqıaj ağırlıklı -otomotiv, beyaz eşya Ekonominin dümenini elinde tutanlar, vb.- sanayi ve devlet desteğinde orta ve üst sınıflarda körüklenen iç tüketimkriz çalkantısında bu çürümüş düzenin teknesini ayakta tutabiirnek için her talepleri ile ayakta tutan KOÇ Holding gün yeni bir ekonomik manevraya grubu var. Diğer tarafta ise, saltanatını ihtiyaç· duyarlar. İşte, işçi sınıfını yere ucuz emek ..§9rnürüsü ve devlet sübvansiyonu sayesinde kendisine dış seren ve şertnayenin diğer kesimlerini de hırpalayan bu her yeni ekonomik pazar imkanı bularak ihracata yönelik· -tekstil; lastik .vb.- sanayi ile ayakta. manevraya, kendilerini en- büyük kar vurgununu vuracak şekilde adapte tutan SABANCI Holding grubu. Doğal ·

·

_

·

·

_

·

·


"Çiller'in Serveti" Tartışmaları

'

Tekeller Krizden Neden Korkuyor!

.

bir kıvıkıma dönüşebilir. sefaleti üzerinde yükselir . ekelleri n " iflas ettik, Büyük toplumsal b?,ttık! " f�ryatları, kriz . Bir yanda tekellerin kôrı . ayaklanmaların ve çoğalı r, diğer yanda donemlerinden en az devrimierin hep krizierin işsizlik açlık hırsızlık, zorarici çıkmak için derinleştiği dönemlerde intiharfar, fu h uş, rüşvet, deQ i! · tersine, i.�çi..d�şmanı , gerçekleşmesi bir tesadüf uyuşturucu kullanımı! Ama politikaları nın onunu değildir. işte sınıf bilinçli sadece bunlar çoğalmaz açarak, en büyük kôrla işçHerin görevi mevcut kriz kriz dönemlerinde; çıkmak için kullandıkları koşullarını sınıfı n kurtuluşu tekellerin korkusu da klasik bir propaganda yolunda en etkin şekilde çağalır. Çünkü kriz yöntemidir. Tekeller1 kriz değerlendirmesini bilmektir. dönemlerinden, on kat, yüz döneminde düzenin sınıf Bu yold� �.tılacak ilk adım, çelişkileri öylesine kat kôrlçı büyümüş olara k en Lvedı gorev, sınıfın: _genel derinleşir ve egemenlerin çıkarlar; bunun e n yakın direniş cephesini kanlı ve kirli yüzleri · örneği 12 Eylül dönemidir:. örgütlernek ve i htilalci sımf Bu on kat, yüz kat büyüme, öylesine çıplak bir biçimd� · toplumun geniş işçi ve partisini i nşa etmektir. açığci çıkar ki, bu, işte bunu başardığı!'nıZ ezilenleri n, sömürülenleri n emekçi kesimlerinin bir o zaman, tekellerin korkusu on yı llardır biriken kadar kat artan maddi ve da gerçek olacokhr. öfkesinin fitilini ateşleyen manevi yıkımı, çöküntüsü, ·

··

·

Tekeller ve Ekonomik Kr11 •

T

Ekonomik KrizJen · Kurtulma Yolu {!)

Tekel ler Krizi Nas1l "Cözecek'i?

ÜSIAD, . . uygulamalar üyel�rinin, zorunlu olacaktır. " ganımet Yani demek istiyor ki, 11Dişimizin paylaşı mının psikolojik savaşım kovuğuna bile cephesinde üstünlük sığmodığı anlaşıla n s�ğl?ya�il.mek için mevcut gan imeti bırbırlerın ı n P?YI_a �m.ak için neredeyse bütün . bırbırım ızla kirli çamaşırları n ı dalaşacağı mıza, ortaya işçiler ve sermelerinden ve emekçilere karşı tekelci bur·ı uvazinin açtığımız toP.yekün en. " seçkin ' savaşı artıralım, üyelerinin adının böylece gan i meti "asalağa" çıkmış büyütelim ve istikrarlı kılalım; olmasından öyle olursa Koç'a rahatsızl ık duymuş do yeter, olmal ı ki, bu it dalaşının şiddetini Sanancı'ya da; sana da yeter, biraz yotıştırocoğı n ı bç;ıno da[" Işte düşündüğü b i r TUSIAD' ı n uzun vadeli istikrar öneriyi Ş, ündeme getirdi: 'Türkiye p�ogramı zinciri nin birkoç yıllık bir , b ı r halkası olara k durgunluk sürecine· yeni bir istikrar girmiş bulunuyor. progra m ı daha Bu durgunluğun talep eden -son · sağlıklı bir açıklamas ı n ı n anlamı budur. b uyumeye Bıçağın zaten · dö üş 6 ilmesi için -iki üç oy değil !:. iki­ ,k emiğe kad a r üç yıl tavizsiz, ciddi dayandığı mevcut fedakorlık isteyen .. koşullarda, ·

·

·

·

Y�.n ��en n e

ekonomik saldırı programını daha aa şiddetlendirme, uzun süreli kılma ve üstelik tavizsiz uygulama talebinin . politik lisana tercümesi ise, işçileri ve emekçileri kana bof1acak daha " sıkı" bir "yönetim " çgğrısı olmaktadı r. TUSIAD talebini ortaya koyuyor, sın ıflar mücadelesin in diğer axrıntıların ı hesaba katarak bunun adını ve biçimini belirlemek işini ise CIA'ya, MGK'ya, DGM'ye, MIT'e havale ediyor. Çünkü n demokratik" düzende herkes haddini bilmeli, herşey hukukuna uygun olmalı ! Diğer yandan, KOÇ Holding'in tam da uluslararası. finans temsilcilerinin ·

Türkiye'ye geldiği bir s ı rada h ükümete " Dış borç ödemelerini erteleyelim ! " önerisinde bulun ması " Kızım sana söylüyorum, gelinim sen onla ! " benzeri bir taktiktir. KOÇ grubu emperyal istfere " Bakın, mevcut yönetim ve yönetim biçimleri ile bu krizden çıkmak . m ü m kün değil, ülke dış ve iç borç ödemeleri konusunda kilitlenme noktasına doğru ilerliyor; IMF p�owamı�dan hıçoı r tavız vermeyecek daha 'sıkı' bir 'yönetim''. getirmek için duruma ivedilikle müdahale etmezseniz, sizin borçlarınızın ödenmesi de tehlikeye girer. n mesajinı vermektedi r. · .

·

,-tj

Kapitalist Soygun Cark1n1 Gizleme - Cabas1

C

iller'in servetinin siyasi gündemin baş meselesi haline getirilmesinin arkasında ·yatan temel neden, kapitalist � saldırının baş icraatçısı olması nedeniyle Çiller'e yönel­ miş tapkilere sınıfsal yerine kişisel bir kanal açmak ve bu yoldan düzen içine akıtmaktır. Yani Çiller'in sermaye s ınıfına hizmet için yaptıkları değil de, kendi cebine hizmet için yaptık­ larının öne çıkartılarak hedef şaşırtılmasıdır. Bugün fabrikada, evde, çarşı da emekçiler Çiller'e sövüp sayıyor ve sefaletierinin sorumlusu olarak onu ve onun g ibi sadece kendi ceplerini doldurmayı düşünen yöneticileri görüyor. Böylece, bu vitrinin arkasında bütün hızıyla dönen asıl sömürü, soygun çarkları giilenmiş oluyor. Düzen politikacı larının birer sömürücü ve soyguncu olduğu gerçeğinin halk tarafından biliniyor · olması siyasal bilincin gelişmişliğinin değil, toplumdaki · kapitalist çürümüşlüğün ve kokuşmuşluğun had safhada olmas ı n ın bir ürünüdür. Bu koşullarda Çiller'in şaibeli servetini, "acaba usulüne uygun mu, değil mi?" şeklinde bir tartışma konusu yapmak bile halkın bu konudaki bilincinin gerisine düşmektir. Hedef saptırman ın ikinci bir nedeni ise, bu konudaki oluşmuş bilinci geriletmektir. Çiller hakkında önerge verenler, Çiller'in yaptıklarını sanki bu düzene ve bu düzenin uşakları ol?n �endilerine yabancı bir şeymiş gibi göstermeye çalışıyorlar. ISKI yolsuzluğu vasilesiyle gündeme gelen yolsuzluklara karşı "temizlik" kampanyası, halkın bu konudaki bütün öfkesini düzenin yapısı, kurumları, ilişkileri yerine, Göknal'in şahsı üzerine çekmiş ve böylece yolsuz­ lukl'!ra tam gaz devam etmenin önü açılm ıştı. Uçüncü ve önemli bir neden de emekçi halkın sömürüye karşı tepkisini "yasal yoldan sömürü normal", "yasadıŞı yoldan. kazanç anormal" şeklinde sahte bir ikilem yaratarak törpü­ lüyorlar. Asl ında yasalarca da haksız kazanç olarak adlan­ dırı lan "yolsuzluk"lar ile "normal" kazanç yolu kabul edilen emek sömürüsünün aynı amaca hizmet ettiği gerçeğini örtü­ yor!ar. Böylece halkın sömürü karşısındaki tepkisi onun sadece bir biçimine karşı yöneltiliyor ve bu biçimin bütün ile ilişkisi de gizleniyor. Tabi diğer amaçlar da, (Çiller'in düzen içi siyasi hesaplar açısından yıpratılması, gündemin saptırılması, sade suya tirit muhalefet vb.) g erçekleştiriliyor. . Çiller kendisine yönelik bu g irişimi tam da rakiplerinin anla­ dığı yöntemle geri püskürtmesini . bildi. Bu soyg uncular ·çete­ sinin hepsi birbirlerinin her- türlü kirli işinden haberdardı r. Hepsinin çekmecasinde bir diğerine ait yolsuzluk araştırması . dosyası bulunur. Eğer şartlar gereği -örneğin siyasi ve ekono­ m ik krizin kışkırttığı _ rekabet bu şartları besler- biri diğerinin · yolsuzluğunu açık ederse, öbürü hemen çekmecasini açar ve elindeki yolsuzluk dosyasını bir şantaj malzemesi olarak kulla­ n ı r: "Gelme üstüme, gelirim üzerine!" Bu sözleJ zamanı n Devlet Bakanı Cavit Çağlar tarafından Mesut Yılmaz'a kardeşinin i haleleri hatırlatılarak söylenmişti. Hem de dobra dobra! Işte çürüme böyle bir safhadadır. Çiller kendisini savunurken "Yakınlarının kamu ya da özel bankatarla ilişkiye girmemesi için h a_ngi başbakan benim kadar hassasiyet göstermiştir !" diyor. Bu üstü kapalı şantajla şunu demek istiyor: "Bu işi herkes yapıyor, benim üzerime gelirseniz bundan siz de zararlı çıkar­ s ı n ız!" bu koşullarda Çiller, bütün parti başkanlarının ve yakın­ larının servetlerinin araştırılması önerisini getirerek hem kendi­ ni, hem de diğerlerini kurtarm ış oluyor. Çünkü bu soruşturmanın ellerdeki �arşılıkl ı şantaj dosyaları ile kilit­ leneceğini çok iyi biliyor. Orneğin ANAP sözcüsü, "Meclisteki bütün partilerin bu şekilde araşt ırmasının yapılarak suçlu olup olmadıklarınin tespit edilmesinin teknik olarak mümkün o lma­ dığı"nı belirtiyor: Ama sınıf bilinçli işçiler için düzen partile'rinin suçlarının araştırılması teknik değil siyasi b ir sorundur. Ve b u araştırma çoktan sonuçlanmıştır. Hepsi de bu soygun ve sömürü düze­ ninin koruyucusu ve kollayıcısı olmakla suçludur. Cezalart ise, başlarına yıkılacak bu düzenle birlikte kesilecektir. S ı n ıf bilinçli işçiler, Çiller'in ve benzerlerinin pislikleriyle bu tepeden t ırnağa çürümüş kap�alist düzen ve onun kokuşmuş siyasal kurum, mekaniz�a. kadroları arasındaki ilişkisi bütünlük iÇinde kavra­ malıdır. Işçi sınıfının öfkesi bu düzenin küçük bir aksesuarı , geçici bir dişlisi olan Çiller'in şahsına takılıp kalmamalı, düzenin yasal ya da değil he'r türlü sömürü i lişkisini hedef almalıdır. ·


" Ekonomiyi - Demokrasiyle Birlikte Yürütmeyi Başarmak ! " Masalı

1

" .

.

Biz komünistler, Karayalçın'ın mevcut re'jimi "demokrasi" olarak savunmasını i

ancak şu kayıtla kabul edebiliriz: Onun savunduğu "demokrasi'\burjuvazi için özgürlük, işçi sınıfı için ise diktatörlük demek olan burjuva demokrasisidir; Yani burjuvazinin sınıf tahakkümüdür. "Burjuva demokrasisi, başkaldıran işçilerin kana boğulması değil de nedir?" (Lenin). Ama bu "demokrasi"nin işçi sınıfıtim önüne bir hedef olarak kQ nulmasını ise hiçbir kayıt altında kabul etmeyiz! . , .

.

K

arayaİçın ·çok uğraştı, ama sonunda, işçi sınıfının, emek­ çilerin çıkarlarından yana olduğunu iddia edebileceği w başarısıyla övünebileceği bir koalisyon . İcraatını nihayet keşfetti! Artık her konuşmasında bu konuyu belirtıneden geçmiyor. S anıyoruz, okuyucularımız şimdiden meraktan sabırsızlanmiştır bile: acaba böyle bir şeyin ihtimali var mı, bu · "başarı" ne olabilir diye? Y_amt: "Ekono­ miyi demokrasiyle birlikte yürütmek! " B u öyle sıradan bir başarı değil. İlk .bakışta hemen anlaşılmıyor, gözle görül­ müyor, elle tutulmuyor, karın doyur­ muyor. Ne olduğunu anlayabilmek için çok yakından incelemek ve ayrıntılı bir izahatım . almak gerekiyor! Karayalçın. "ekonomiyi demokrasi ile birlikte yürüt­ mek" başarısının ne anlama geldiğinin izahatını özetle şöyle yapıyor: "5 Nisan ·

kararlarını ilan ettiğimiz zaman herkes . bize bu tür prograinlar ancak askeri

darbe ile hayata geçirilebilir diyordu. Koalisyonumuz bu kararları askeri darbeye ihtiyaç olmaksızın, demokras1 yolundan, üstelik demokrasiyi daha da geliştirerek -herhalde Karayalçın bu demeci verirken Anayasa değişikliği

zokasının . . meclis üm geçeceğini düşün­ düğü için 'demokrasiyi daha da geliştirme ' vurgusunu yapmıştı!- hayata geçirmiştir. Bu, koalisyonumuzun

"sivil-demokratik" örtüsünü de üzerinden atmakta bir an olsun tereddüt etme­ yecektir. Ama "demokrasi" . havarisi Karayalçın korkmasın; bu durumda bile mevcut yönetim · biçiminin tüm "demok­ ratik" kurumları, MGK, MiT, DGM, DAL, Kontr-gerilla şebekesi bütün hızıy­ la çalışmaya devam edecektir. Eğer parti­ si kapatılırsa yine korkmasın, kendisi hiçbir zaman aç kalmayacaktır; en kötü ihtimalle DAL'da bir şeflik kapabilir. "İnce" ruhu ve buna ek olarak koalisyon tecrübesi ile "papazlık" işini çok iyi becereceği kuşkusuzdur!

Ama Son Seçenektir! (M�vcut Rejimin Avantajları . ve De7..avantajlarl Nelerdir?) ·

' Ama düzen, "kendi" "özgür" iradesi karşı-devrimin 1 5 yıllık pratiği içinde pişerek "tecelli" etmiş olan böylesine gerici bir şebeke hazır elinin altında çalı­ şır vaziyette iken, işini şimdilik bu şebeke ile halletmek arzusundadır. İşte Kara­ yalçın'ın "demokrasi" savunusu, düzenin bu tercihinin ifadesidir. Sermaye, 1 2 Eylül sürecinde işçi düşmanı v e sermaye hizmetkarı . yüzü büyük ölçüde açığa çıkmış olan ve üstüne üstlük Kürdistan'da süngüsü düşen, kemalist ideolojisi ise anık çoluk çocuğun dilinde eğlence olan orduyu devreye sokup elindeki en son ve en kritik silabm barutunu da tüketmek istememektedir; o son çaredir! Ordunun devreye girmesi, Kürt halkından sonra Türkiye işçi sınıfının da düzen tarafından kay�e­ dilmesi anlamına gelecektir. Genelkurmay emriyle bütün grevierin yasaklandığı, bütün işçi direnişlerinin. asker dipçiği ile bastırıldıgı koşulian hele bir düşü­ nün; acaba bu koŞullarda Türkiye işçi sınıfı, Kürt halkının özgürlük m'ücadelesi hakkında yine eskisi kadar olumsuz mu düşünecektir? Bu arada Türkiye devrimcileri, komünistleri de tabi ki boş durma� yacaklardır! Düzenin korkusu asılsız değildir. İşçi sınıfını da Kürt halkı ile birlikte .kaybetmek, bu düzen . için ölüm çanlannın büyük bir gürültüyle çalması demektir. Düzen, kriz derinleşirse, son çare olarak bu riski de göze alabilir. Eğer bu yolda karar alır ise, riski hafifletmek için, elinden geldiğince bunun zaman­ lamasını işçi hareketinin durgunluk içinde olduğu bir döneme denk getirmek isteyecektir. Aksi takdirde askeri darbeniri işçi düşmanı yüzÜ çok daha çıplak . biçimde açığa çıkacaktır. TÜSİAD, biraz da bu · yüzden, işçi hareketi henüz tırmanmadan darbe yönünde hiç olmazsa ilk adımların artık atılması için sabırsızlarimaktadır.

icraatlar, ister MGK'dan eın ı r olarak gelsin, isterse bu parlamentonun "kendi" "özgür" iradesinin bir tecellisi işçilerin, emekçilerin çıkarlarından yana çalıştığını olsun, her · iki durumda da içeriği ile burjuva gerigösteren başarılı bir icraatıdır. Bildiğiniz gibi, ciliğinin son sınırlarını zorlayan bir parlamentodur. demokrasi, her zaman toplumun çoğunluğunu oluş­ · B u parlamentonun varlık nedeni, icraatlarıyla bu turan işçilerin, errzekçilerin bir talebi olmuştur!" toplumun en geniş kesimlerinin -işçi sınıfı, Kürt halkı, Demokrasi sorununu sınıfsal içeriğinden soyut­ kent ve kır yoksulları, diğer emekçi ve ezilen layarak kendi başına bir program haline getiren katmanlar (daha da geriye bir avuç sömürücüden küçük-burjuva devrimci hareketimizin, Karayalçın'ın başka kim kaldı ki?)- değil taleplerini temsil etmek, bu demagojisi karşısında söyleyecek sözleri var tersine bu talepleri boğmak, bastırmaktır. MGK, MiT, mıdır, bilmiyoruz. Belki de kendilerinin "gerçek", DGM, DAL, Kontr-gerilla ile bu parlamento, çüruKarayalçın'ın ise "sahte" demokrat olduğunu söyler­ müş burjuva düzeni tank, bomba, silah, cop, işkence ler! Ama komünistlerin söyleyeceği başka Şeyler de zoruyla ayakta tutabiirnek içiıı tam bir işbirliği içinde var bu konuda. çalışmaktadırlar. Mevcut rejim bunların bir bileşkesidir. Hain sendika bürokratları da bu . rejimin Karayalçın'ın Sahip Çıktığı tamamlayıcı öğeleridir. İşte Karayalçın'ın, "demok-· Mevcut " Demokratik" Rejim . rasi"nin varlığının göstergesi ve işçi s ınıfımn "k�zaSermaye düzeninde ekonomik saldinların yoğun­ nım"ı diye yutturmaya çalıştığı rejim budur. laşmasıyla siyasi saldırıların azgınlaşması arasında her zamari bir paralellik sözkonusu olmuştur. İçinde Askeri Darbe Düzenin Önünde Bir Seçenektir bulunduğumuz dönemde de bu doğrulanrnıştır. Eğer, bu her tarafından pislik taşan, kan damlayan Devlet terörü, düzenin krizine ve 5 Nisan kapitalist ve toplumun gözüm;le bütün inandırıcılığını yitiren saldırı programının devreye sokulmasına paralel mevcut yönetim biçimi halkın taleplerini bastırma olarak daha da şiddetlenrnektedir. Düzenin krizi ve görevini yerine . getiremez duruma düşerse, düzen, kapitalist saldırısı 14 yıldır aralıksız sürdürüldüğü gericiliğin ölçüsünü bir derece daha yükselterek için, siyasal düzen ve yönetim · Karayalçın'ın amacı darbeye karşıymış gibi görünerek işçi sınıfının biçimi de ona uygun bir geri­ cilik kalıbına sokulmuştur. Genel Direniş yolunda ilerlemesinin önüne geçmektir. Görünürde bir parlamento vardır, ama işçi s ınıfının sefa­ O has bir 1 2 Eylül çocuğudur, Güreş'in süt kuzusudur. . . Iete ve baskıya, Kürt halkının ise kana boğulması anlamına "Beterin de beteri var, biz gidersek asker gelir" diyerek, işçi sınıfını sindirmeye, gelen icraatlanyla burjuva yıldırmaya ve böylece onu mevcut parlamento ve düzen partilerinin geric i gericiliğinin sınırlarmı zorla­ kollannın altına girmeye zorlamaktadır. maktadır. B u kanlı ve kirli

·

Darbeye Karşı Mevcut Rejimi Savunma Tuzağına Düşmek, Sadece Yenilginin Değil, Aynı Zamanda Darbenin de Önünü Açar

söyleBu diklerimizden _ tabi ki,


turünden bir sonuç çıkmaz. Ama vurgulamak iste­ diğimiz·, işçi sınıfı için, Karaya1çın'ın "demokrasi" olarak .sunduğu mevcut durumun özünde ve büyük ölçüde biçiminde de diğerinden çok farklı bir tarafı olmadığıd�r. Ya da şu şekilde ifade edelim: İşçi sınıfı için, mevcut durumu darbeye tercih etmek, en az darbeyi mevcut duruma tercih etmek kadar zararlı bir politikadır. Bizim işimiz, burjuva politikaların bir biçimi ile başka bir biçimi arasında tercih yapmak değil, her durumda. sınıf kavgasını yükseltmek olma­ lıdır. Sınıf bilinçli işçilerin Çabalarını asıl üzerinde yoğunlaştırmaları gereken sorun ve görev, sınıfın gel)el direniş cephesini örgütlernek ve bu mücadele içinde de aevrimci önderliği -partiyi- inşa etmektir. İşçi sınıfının içine girdiğimiz dönemden byıplarfa mı, yoksa kazanımlarla mı çıkacağını asıl tayin edecek olan budur. İşçi sınıfının genel direniş cephe­ sini örgütlernek ve ihtilalci partiyi inşa etmek! İşte Karayalçın, "demokrasi" demagoji�i ile işçi sınıfının bu yoldan ilerlemesinin önüne geçmek amacını taşı­ maktadır. Karayalçın'ın asıl derdi d� darbeye karşı olmak değil, budur. Karayalçın has bir 12 Eylül çocuğudur, Güreş'in süt kuzusudur. Onun derdi işçi sınıfının genel direniş yolunda ilerlemesinin önüne geçmektir.. Beterin daha beteri var diyerek, işçi sını­ fını sindirmeye, yıldırmaya ve böylece onu mevcut parlamentonun ve düzen partilerinin gerici kollannın altına girmeye zodamaktadır. Eğer bunu başarırlarsa, yarın gerekli olduğu anda devreye sakulacak bir darbenin -amacına ulaşma::anın- önündeki başlıca engel de -devrimci bir işçi hareketi ve onun Kürt halkı ile ittifakı- şimdiden hertaraf edilmiş olacaktır. ·

Sosyal-Demokrasinin Yeni Taktiği: ,.Batağa Dü§en Yılana Sarılır!" Üstelik, Karayalçın'ın mevcut "demokrasi"yi sözde· savunuşu bile o kadar gericidir ki, yukarıdaki açıklamasıyla aslında aba altından sopa göster­ mektedir! İşçi hareketinin zaaf l!lanlarını -yani devrimci önderlik sorununu- tespit etmiştir ve oradan yüklerıinektedir. Mevcut terör rejimine ve kapitalist saldın -programına riza -göstermesi için işçi sınıfini "darbe" ile tehdit etmektedir. Yoksa, mevcut durumu kimsenin :'demokrasi" olarak yutmayacağını o bizden daha' iyi bilecek kadar tecrübelidir. Amacı, "darbe" gelir tehdidi ile işçi. sınıfını sindirrnek ve böylece onun işine,_ ekmeğine, t)rgütlülüğüne her gün darbe üzerine darbe indirmektir. Bu, Türk sosyal­ demokratların, ı,ıluslararası sosyal-demokrasinin , ihanetlerle dolu tarihine a,dı geçecek olan bir takti.., ğidir. "Batağa düşen yılana sarılır!" taktiği. Taktik iki aşamada hayata ğeçirilir; birinci aşamada, demagoji ve terör ile hasmının -işçi şınıfının- üzerine çullanıp onu batağa alacaksın! Sonra ·ikinci aşamaya sıra gelecek. Karayalçın, işin özünde şunu ilan etmek­ tedir:. "Evet, biz boğazına kadar düzenin pisliğine baçmış, Kürt halkının, devrimcilerin kanına elini bulamış ve işçi sınıfınin son lokma ekmeğine de gözünü dikmiş bir partiyiz. Kabut ama unutma, diğerleri bizden de pis; evet biz sermaye sınıfına hizmet eden bir.koalisyonuz ve sizin cebinizi boşal­ tıyoruz. Kabul, ama unutma, darbe gelirse, hem cebin yine boşalacak ve üstelik daha fa,zla canın yanacak; tercihini sen yap!'' ' ·

Bu Şantajı Genel Direnişte BO§a Çıkaralım!

İşte eli kanlı sosyal-demokrasi, kendisini biraz daha ayakta tutabiirnek için artık tek çare olarak gördüğü bu şantaj yolunu kullanmaktadır. Ama işçi sınıfı bu yılıma -ve düzeİl,in diğer yılanlarına- her sarıldığında açlık, sefalet, işsizlik batağının daha da­ diplerine doğru sürüklenmekte olduğunu görmelidir. "Deinoktasi savunusu" ahası altından savrulan bu tehdit, dayanağını, işçi sınıfının devrimci önderlik alanındaki boşluğundan almaktadır. "Nasıl olsa bütün pisliklerine rağmen kapitalizmden ve bizden başka bir seçenekleri yok; öyleyse elimizden geleni . ardımıza koymayalım" diye düşünmektedirler. Oysa­ . seçenek vardır! Seçenek sosyalizmdir; seçenek . devrim ve sosyalizm yolunda komünistlerle birleş­ mektir! İşçi sınıfı, sosyal-demokrasinin bu şantajına, komünistlerle, devrimcilerle birleşerek, genel dire­ nişi yükselterek, ihtilalci partisini örgütleyetek yanıtını vermelidir. Çünkü bunu başarmış J:>ir işçi sınıfı, isterse darbe gelsin, onu kendisi için değil, düzen için bir cehenneme çevirme başarısını da gösterıneyi bilecektir.

O

Siyas - al KrizCj Merkez Sağ P,artiler ve· Günes TANER'in lstifas1 ·

. zellikle· DYP ve ANAP gibi sözde de kalsa, göstermelik de olsa tUtmak, daha hızlı ve. etkin kılmak, programları tıpatıp aynı,_ muhalefet yapamıyor ve mevçut sendikalarta işbirliğini- ve bunlar �ayandıkları k�simler birbi- kapitalist saldırı programına muha- aracılığıyla sınıf üzerindeki mani­ rıne yakın, sıyasal ·gele- lefet . yapamayan - bir "muhalefet" pülasyonunu sağlamlaştırmak· vb. nekleri -din, milliyetçilik, muha- partisi, en az bu programı hayata amacıyla bugünkilnden farklı yöne- . fazakarlık, Kürt sorununda şovenizm geçiren iktidar partileri kadar ve belki tim biçimleri öneriyor: "Milli uzlaşma vb. Türk. siyaset mutfağının temel de daha fazla yıpranıyor. Çünkü, ikti- hükümeti", ·�eknokratlar hükümeti" konuları açısından- adeta içiçe dar partileri hiç olmazsa iktidar olma- v.e son günlerde adını yeniden si k sık geçiniş olan partilerin bu dönemdeki nın politik manevra imkanlarından duyrnaya başladığimız "ekonomik temel sorunları şu: Bir yandan kriz yararlanıp bu yıp�anmayı bir ölçüde sosyal konsey" önerileri'ni bu çerçe­ karşısında tekelci burjuvazinin prog- frenleyebiliyorlar. Işte bu süreç içinde vede değerlendirmek gerekir. ranıma tam destek ·sunmak için ANAP içinde· olduğu güçlerini birleştirmeleri ve birbirlerine halde, tekelci burjuvaziye karşı muhalefet ·yapmamala(ı gere- . hükümet kanalıyla daha kiyor. Bu ihtiyaç onları aynı çatı altın- doğrudan hizmet sunmak da birleşmeye ya da koalisyon ortak- isteyen bazı teknokratlar lığı yönünde zorluyor. Ama diğer .ne icraat, ne de muha­ yandan da, böyle bir birlik iki partiyi lefet yapamadan bekle­ aynı taşın a�ıria. sakmuş olacak ve rnek yerine çareyi parti böylece ikisinin birden yıpranmasına değiştirmekle buluyortar. ve belki de bir daha bellerini uzun Güneş Taner'in ayrılması süre doğrultamayacak ölÇüde burju- bu çerçevede değer­ va siyasal arenadar:ı silinmelerine lendirilebilir. yolaçacak. Tekelci burjuvazi çıkarTekelci burjuvazi ise, larını diğerterine göre daha doğrudan hem kendisini doğrudan ve daha organik temsil eden bu -hükümet ya da muha. partilerin ikisinir:ı birden harcanmasını lefet kanalıyla- destek­ göze alamıyor. Mesut Yılmaz DYP ile leyenlerin doğal olarak neden· koalisyona girmediğini açık- daha fazla nasipleneceği larken bu noktayı özellikle vurgu- bu siyasal . yıpranma lamıştı: "Biz,· DYP ile koalisyon sürecini en. aza indirmek yaparsak, muhalefet meydanı RP'ye ve hem de siyasal karar kaflr." Diğer yandan, "muhalefette" mekanizmalarını . daha ANAP Amigoluğundan DYP'y� kalması da sorunu çözmüyQr. Çünkü sıkı bir denetim· altında ••

·

Fatih, Beykoz ve Yalova'da Tekrarlanan Yerel Seçimler Kirli Seeimieri Akl_ama Operasyonu

,o �:ı� ·

.

Kürdistan' uz da asker, a . polis, güı:ıü korucu lstanbul�un Beykoz, Fatih ve denetimind Yalova ilçelerinde yerel e seçimler yenilendi. gerçekieşe n Yaklaşık yarım milyon seçmenin sandık' seçimlerde "açık oy, başına gitmesi beklendi. gizli sayım" • Sömürgeci yönteminin kullanıladevletin DEP-��:-:---­ cağı çok adayla1 rına ��önceden biliniyordu. yöneli Ancak hile k saldırı­ yalnız Kürdistan'la ları ve KOrdis rMWt sınırlı �o • kalmamış, -tan'da sandık kaçırmalar, yürüt-tüğü sayımda tahrifatlar tüm katliamları, yerel seçimlerin meşruluğunu 27' Mart'ın çok Türkiye'yi kaplamıştı. , Seçimlerin hemen ardından öncesinde yitirmesine düzen partileri birbirlerine neden olmuştu. Komünistterin de belirttikleri girdiler. Onbinlerce oy çöplüklerde bulundu. gibi bunun, "bir .seçim değil .de sonucu önceden belli bir Belediyelerin mal varlıklarını talan etmek için seçim kirli savaş 9yunu olduğu . kampanyalarında milyarları apaçık"tı. Devrimciler, komünistler gözden çıkartan düzen partileri, her türlü seçimleri boykot ettiler. S.?htekarlığı Kürdistan'da ve bazı yapabileceklerini metropollerde önemli bir kanıtladılar. Bir kaç_ gün kesim ya sandık başına içerisinde tüm çirkeflikleri gitmedi ya da geçersiz oy ortaya_ çıktı: kullandı. Seçimlere katılımı ve geçersiz oy sayısını Seçimlerden ciddi bir oy kaybı ile çıkan sosyal televizyondan ve radyolardan her �aman ilan demokratlar, bunun acısıyla sonuÇların meşruluğunu eden YSK; bu kez tartışmaya başladılar. Bu suskunluğu tercih etti. '

lıNtltE

ANlNPA �VliANIN

��

_

_

·

kampanyaya katılan görüntülü ve görüntüsöz medya organları da yanmış, yırtılmış oyları teşhir ettiler. Ortaya çıkartılan kanıtlar değerlendirildiğinde nonnal koşullarda seçimlerin yenilenmesi bir zorunluluk olurdu. Zaten halkın gözünde meşruluğunu çoktan yitirmiş seçimlerin bir de bu şekilde.tartışıltr olması MGK'yı rahatsız etti. MGK toplandı ve seÇimlerin "demokratik" olduğuna karar verdi. SHP'liler çöplüklerden oy aramaktan vazgeçti. RP de rahat bir nefes aldı. Kısaeast MGK ülkeyi gerçekte kimin yönettiğini bu partilere anımsatıvermişti. Tüm partiler kendilerine verilen koltuklara razrolmalıydılar. Yine de bir şeyler yapmak bu rezilliğin bir miktar üstünü örtrnek gerekliydi. Sonuç olarak bir kaç ilçede, beldede vb. seçimlerin yenilenmesine karar verildi. Düzenin ko�uk değnekliği görevini tüm gücüyle ifa eden işçi Partisi de yerel seçimlere katılma tavrını ısrarla sürdürmüştü . Devletin sansür kurullarından geçmek için kimi yerde söylemleriyle RP' den bile daha yumuşak bir tutum alan bu parti, s0zde "seçimin yarattığı olanaklardan yararlanarak düzeni teşhir etmiş"ti. ·

Hemen her çevrenin seçimlerin kirli bir oyun olduğu g_erç8ği�i kavradığı 28 Mart'ta ise, IP'Iiler ·istanbul'un bazı ilçelerinde haklarınin yendiğini iddia ettiler. Seçmen pusulalarına kendi partilerinin amblemi �onmamış, unutulmuştu. IP'nin itirazı derhal kabul edildi. Seçimlerin kusuru yalnızca bununla mı sınırlı_ydı? Elbette değildi, ama IP bir kez daha kendine biçilen rolü başarıyla oynamış oldu. Seçimleri "demokratikleştirdi." 27 Mart'ta Fatih1e RP kazanmıştı. Daha 4 ay bile geçmeden oyların bu ilçede bu kez ANAP'a yöneldiği gözlemleniyor. Partilerin her iki seçimde aldıkları oyların oranları değerlendirildiğinde önemli farklılıklar ortaya çıkıyor. Kısacası seçmenler bir kaç ayda bir fikir değiştiriyorlar. Ya da başka bir deyişle dü?:en, siyasi istikrarsızlık içerisinde debelenip duruyor. Görülen şu ki, hiçbir parti "umut" olamıyor. RP'nin yaldızı ise tahminlerden çok daha hızlı döküleceğe benziyor. Hiçbir düzen partisinin alternatif olamadığı bu koşullar, komünistlere ve öncü işçilere yakıcı ve acil görevleri olan partileşme olgusunu bir kez daha anımsatmalıdır. ·

·

·

·


Bir Mücadele Örg ütü Biçi m i : Komiteler, kendiliğinden

/

bir hareket dinamiği üzerinde yükselebilirler. Bu, öncü bir iradenin müdahalesi olmadan kendiliğinden kurulabilecekleri anlamına gelmez. Kuruluşunun ötesinde, nasıl bir gelişme seyri izleyeceği ve direniş geliştikçe-kapsamı ve içeriği büyüyecek olan önderlik ihtiyaçlanna yanı t verip veremeyeceği, sadece kararlılık ile

ınından çeşitlilik göste­ rirler. Değişkendir; bizzat mücadelenin gelişim süre­ cine bağlı olarak belirli bir işlev ve biçimden başka işlev ve biçimlere hızla dönüşebilirler. Bu dönü­ şüm, yükseliş dönemindeki kitle hareketinin gelişme diyalektiğine uygun olarak son derece ani, keskin, sıçram.alı bir tarzda gerçekleşebilir. Bu örgütlerin oluşma ve gelişme seyrini kavra­ yabilmenin yolu, yükseliş dönemindeki sınıf müca­ delesi süreçlerini ve kitle hareketi dinamiklerini kavranabilmesirrden geçer. Bunları, durgunluk dönemlerinin belirli ve sabit bir işlev üzerinde ve yasal çerçevede kurum­ laşmış -sendika ya da işyerlerinde onun dene­ timindeki- örgütlenmeler ile karıştırmamak gerekir. Örneğin, bir işyeri komi­ . tesi, ücretierin artırılması vb. gibi ekonomik-sendikal talepler etrafında şekil:.. lense de, işten atılmalara karşı direniş komitesine · dönüşebilir; eylemin işgale dönüşmesiyle işgal komitesi oiur. Direnişi kırmak isteyen polisle çatış­ ma; diğer direnişlerle ve devrimci hareketle ilişkiye geçme; ekonomik sorunlar ile politik . sorunlar arasındaki, kendi kısmi sorunları ile sınıfın genel sorunları arasındaki bağları kurma ile hızlı bir geli­ şim süreci içinde politikleşebilir. örneğin, devrimci dönemlerde, başlangıçta kendi işlevini · tek tek işY,erlerine ilişkin ekonomik talepler için mücadele görevleri ile sınırlayan komiteler, mücadelenin gelişim süreci içinde hızla daha ileri mücadele ve örgüt biçimlerine dönüşebilmekte ya da onlarla kaynaşabilmekte, politik taleplere sahip çıka­ bilmekte; ve eğer gelişme dinaniiklerini tüketmeden devrimci bir önderlik ile birleşebilirse, devrimci kitle mücadelesi organlarına, dahası, sınıfın devrimci ayaklanma ve iktidar organlarından birine dönüşebilmektedirler. Bu . özellikleriyle, genel olarak proleter taban örgütleri; özel olarak da işyeri komiteleri, parti ve devrim ·yolunda proleter kitle mücadelesinin büyük önem taşıyan · örgüt biçim­ leridir. ·

değil, önderliğin niteliği ile de doğrudan ilgilidir.

·

Ama, herşeyden önce, ilk adım atılmalı, işyerierindeki öncü, devrimci, komünist işçiler bu yönde .bir iradeyi ortaya koymalı ve Genel Grev -Genel Direniş yol un da işyeri komitelerini örgütlemelidirler.

A

ee

nderlik boşluğu, özellikle sınıf müca-· delesinin koşullarının sertleştiği, kapi­ talist saldırıların yoğunlaştığı dönem­ lerde, işçi sınıfının geniş kesimlerinin gündemine can yakıcı pratik bir sorun �larak girer. Bir yandan, düzen hizmetkarı parti­ lerden ve sendikalardan umudun bütünüyle kesil­ mesi ve devrimci bir sınıf önderl�ğinin yokluğu; yen önderlik ihtiyaçlarına yanıt veremedikleri 1iğer yandan, çalışma ve yaşama koşullarının her durumlarda da ortaya çikar, Bu· tür örgütlenmelerin başlıca ortak özellikleri geçen gün daha da kötüleşmesi, müca<Jelenin iiı.isi­ vatifini sınıf kitlelerinin kendi ellerine almaları nelerdir? Bu tür örgütlenmeler hem sinıf kitlelerinin vönünde bir dinamiğin fitilinin, kendiliğinden ateş- . mücadele enerjilerindeki , iriisiyatiflerindeki, kapaenmesine yol açar. Gelişen bu dinamik sınıf kitle­ sitelerindeki gelişmenin dotaylı ya da doğrudan bir .erinde, durgunluk dönemlerinde gözleomeyen ifadesi olarak ortaya çıkmaktadırlar. Hem de .capsamda ve derinlikte bir h:treketltlik, içten içe · devrimci bir sınıf hareketinin yaratılabilmesi mynama ve eylemlilik süreci olarak kendini dışa açısından olmazsa olmaz önemde bir dinamik olan vurur. Aynı dinamik, sınıfın daha ileri kesimlerinde, bu gelişmeyi daha da ilerietmek için uygun bir araç )ncü işçilerde ise, direnişi örgütlernek ve müca­ işlevi görmektedirler. Sınıf kitlesinin, devrimci de leleyi geliştirmek için örgütlenme arayışlarını olsa, belirli bir partinin ya da sendikanın salt kendi uzlandırır, yoğunlaştırır. İşte iŞyeri komiteleri türü politik ve örgütsel imkanlarıyla birleştirmeyi başa)rgütlenmeler, bu kendiliğinden gelişen kitle müca­ ramayacağı kadar geniş ve çeşitli kesimlerine nüfuz Jelesi dinamiğinin üzerinde yükselirler. Yoğunlaşan edebilme, onları eyleme seferber edebilme yetempitalist saldırılar karşısında eğer sınıf kitlelerinin nekieri vardır. Böylece, tabandan mücadele birliğini iirenişine önderlik edecek bir örgütlenme mevcut demokratik tarzda sağlamanın etkin bir aracı Jeğilse ya da yetersiz. kalıyorsa, işçi sınıfı, kendisini olmaktadırlar. Öncü işçilerin devrimci ve komünist ;on derece pratik ve acil bir sorun olarak dayatan işçilerle sınıf mücadelesi temelinde bir . araya nücadeleyi . örgütleme ihtiyacına öz örgütlerini gelmelerine ve politik etkileşim içine girmelerine '{aratarak yanıt vermeye ve mevcut önderlik boşlu­ vesile olmaktadırlar. Bu tür örgütlenmelerin somut işlevleri ve biçim�nu bu şekilde doldurmaya çalışır. İşyeri komitesi türü sınıf örgütleri, ancak kitle­ leri, hem çok çeşitli, hem de çok değişkendir. erle, kitlelerin mücadelesiyle sıkı ve canlı bağlar Çeşididir; ülkeden ülkeye, ·dönemden döneme, sınıcurabildikleri, onun dinarnikiefi tarafınd;w besle­ fın bir kesiminden' diğer kesimine nesnel ve öznel İşyeri komiteleri üzerine hatalı yaklaşımlar lebildikleri ve onu besleyebildikleri; somut hedef ve etkeniere bağh olarak somut işlev ve biçim bakı�örevler doğrultuslında mücadeleyi . İşyeri ko'miteleri, sınıf hareketi içinde boy gösterdiği 1987-91 yılla­ �eliştirmenin, eylemi yükseltmenin Komünistler, sınıfın kitlesel mü.cadelesinin yükselmesini rında devrimci hareketin de tartışma htiyaçlarına yanıt verebildikleri ölçü­ le pratik bir işlev kazanırlar. Ancak bu v� bu mücadelenin işyeri komitesi türünden . gündeminde önemli bir . yer tutmuştu. Genellikle kendiliğindenciliğin çeşitli -coşullarda yaşama ve gelişme imkanı taban örgütlenmeleri tarafından da beslenerek gelişmesini, türleriyle malul olan yaklaşımlar >ulabilirler. Kitle mücadelesinin geri savunulmaktaydı. ;ekildiği uzun durgunluk dönem­ . güçlenınesini ve yaygınlaşmasını hedeflerler. erinde bunların işyeri komitesi özel­ İşyeri komitelerine· devrimci bir Ama bu hedef ve onunla ilgili görevler, sendikanın, hatta devrimci bir partinin iklerini koruyarak y·aşayabilmeleri ve işlevlerini yükleyen ya da bunların �elişebilmeler.i mümkün değildir. Aynı hiçbir şekilde devrimci partinin inşası görevini yaratılmasında kendi başına temel bir lkibet, kitlelerin mücadelesi .ile sıkı ve gölgelememeli, tersine onu destekleyecek, g�liştirecek işlev yükleyen anlayışlar sözko­ :anlı bağlar kurinayı başaraınadıkları nusuydu. İşyeri komitelerine "işçi ta da hareket geliştikçe daha da büyüşekilde kavranmalıdır. kitlelerine sınıf . bilincini taşıma",

O

·

·

·

·

·

1

·

·


·ı

Kendiliğinden yükselen hareketler ve onun örgütsel �biçimleri, gerici sendikal yapıların cenderesinden kurtuhnuş olmakla, bir yandan, mücadelenin kitleselleşmesi, militanlaşması, yönünde açığa çıkan önemli bir gelişme dinamiğinin ifadesi olurken, diğer yandan, kendiliğinden hareketin bütün politik ve örgütsel zaaflarını da bünyesinde taşımaya devam eder. · B u zaatlar, eğer devrimci önderliğin müdahaleleriyle aşılamazsa, içinde barındırdığı devrimci dinamiklerin de süreç kendiliğinden hareketin . içinde altının oyulacağı, hareketin ya geri çekileceği ya da ezilerek hastınlacağı ve sonuçta, kendini tüketeceği birçok tarihsel örnekle doğrulanmıştır . "devrimci sınıf mücadelesini yükseltme" gibi ancak partinin varlığı ve önderliği koşullarında mümkün olabilecek işlevler yakıştırılmakta ya da "sınıf hare­ ketinin beyni olma" gibi doğrudan partinin işlevleri atfedilmekteydi. Bu anlayışların arkasında, birincisi, devrimci partinin inşası yolunda sınıf hareketini politikleştirme görevinin ve ikincisi, devrimci bir sendikanın inşası yolunda ise partinin yaratılması görevinin tayin edici halkalar olduğunu kavra­ yamamak zaafı vardır. Yanısıra, işyeri komitesi türü örgütlerin hem bugün için, hem de devrimci bir sınıf sendikası1un mevcut olduğu koşullarda, sendikal mücadeleye indirgenemeyecek türden işlevlere sahip olabilecek dinamik örgülenmeler olduklarını kavrayamamak zaafı vardı. Benzer bir anlayış, i Şyeri komitelerini sovyet, kon�ey tipi devrimci ayaklanma ve iktidar organlarının bugünkü nüveleri olarak görmekte, sınıf mücadelesine önderlik görevlerinin bu tür komiteler tarafından yerine getirileceği, partinin de bunların gelişmesi, yaygınlaşması ten · .�i üzerinde şekiileneceği yönündeydi. Kendiliğinden yükselen bir hareket ve onun örgüt biçimleri, bir yandan gerici sendikal yapıların ve bürokratik önderiikierin cenderesinden kurtul­ muş olmakla, mücadelenin kitleselleşmesi, mili­ tanlaşması, devrimcileşmesi yönünde açığa çıkan önemli bir gelişme dinamiğinin ifadesi olurken, diğer yandan kendiliğinden hareketin bütün politik ve örgütsel zaaflarını da bünyesinde taşımaya devam eder. Bu zaaflar eğer devrimci önderliğin müdahaleleriyle aşılamazsa, kendiliğinden hare­ ketin içinde barındırdığı devrimci dinamiklerin de süreç içinde altının oyulacağı, hareketin ya geri çekileceği ya da ezilerek bastırılacağı ve . sonuçta ­ kendini tüketeceği gerçeği birçok tarihsel örnekle doğrulanını ştır. Yukarıdaki anlayışlar, kendiliğinden hareketin . ortaya çıkardığı imkanlardan yararlanarak sınıf hareketine asli görevleri doğrultusunda müdahale etmek, sınıfın mücadelesini bu yönde geliştirmek yerine, kendiliğindenciliğe teslim olmaktadırlar; Ister ekonomik, ister politik mücadelenin sorun­ larına ilişkin olsun, sınıf hareketine devrimci · önderlik görevlerinin parti yerine işyeri komi­ telerine havale edilmesi, sınıf hareketine politik müdahale ve fabrikalarda komünist örgütlerime asli görevlerinin de inkarı anlamına gelmektedir. İşyeri komitelerini gelip geçici olmakla ya da işyerine ilişkin ekonomik taleplerle yeLinmesiyle eleştiren, bu yüzden de onları önemsiz gören, küçümseyen, hatta "düzenli" ·bir sendikal muhalefet çalışmasının önünde engel sayan anlayışlar da vardı. ·

·

·

Bu anlayış da, kendiliğinden hareketin sadece belirli -olumsuz- yönlerini görmekle, bunları değişmez bir veri olarak kabul etmekle, dolayısıyla devrimci politik . müdahale açısından sunduğu imkanları kavrama ve değerlendirme yeteneği göste­ rememekle, başka bir uca savrulup sonuçta yine ke�diliğindenciliğe teslim olmaktaydı. İşyeri komi­ telerinin, devrimci bir önderHide buiiışamadığı koşullarda bile sınıf hareketine kazanduacağı olumlu· özellikler, bürokratik ve küçük-burjuva bir körlükle gözardı edilmekteydi. Daha da önemlisi, de vrimci politik bir müdahale ile birleşince sınıf hareketinde sağlanabilecek muazzam gelişme iinkanları da gözardı edilmekteydi. . Kendiliğinden hareketin öne çıkardığı işçiler de, temel sorunları parti, devrim, sosyalizm görevleri ekseninde kavrayamadıkları ölçüde. işyeri komi­ telerine ve sendikal mücadeleye önce kendi başına abartılı roller atfetmekte ve sonra da bu temel sorunlarla başedemediklerini görünce, bu sefer onları, küçümseme eğilimi jçine girebilmektedir. Bir diğer hatalı yaklaşım da, işyeri komitesi türü örgütlenmelerin işievindeki çeşitliliği ve değiş-

kenliği, kitle mücadelesinin somut koşulları ve dinamik gelişme süreçleri içinde kavrayamamak ve kafasında· soyut olarak kurguladığı bir komite örgütlenmesi şemasını geçerli yegane model olarak görmektir. Bu modei, gerçek hayatta karşılığını bulmadığı ölçüde de, işyeri komitelerinin mevcut işlev ve biçünlerini küçümseme ya da bütünüyle sekıerleşme eğilimleri gelişmektedir.

PRATİK BİR GÖREV OLARAK İŞYERi KOMİTELERİ

İşyeri komjteleri, bugünkü koŞullarda artık genel bir propaganda konusu olmanın ötesinde, kendisini bir ihtiyaç olarak dayatan · can yakıcı bir pratik örgütlenme sorunu haline gelmiştir. Dolayısıyla, kimler tarafından, nasıl bir perspektifle, hangi somut hedef ve talepler etrafında örgütlerieceği, kitlelerle ilişkisi, kitle mücadelesine nasıl müdahale edeceği vb. konularını ele almak gerekmektedir. Nasıl bir perspektif?

İşyeri komiteleri, kitle ve sınıf mücadelesi organları oldukları için, gelişmeleri ve y.aygın­ laşmaları her koşulda olumlu görülmeli ve destek­ lenmelidir. Bu destek verilirken, komitenin belirli bir andaki önderliğinin kimde olduğuna, belirli bir andaki taleplerinin neler olduğuna bakılmaz. Asıl bakılması gereken, sınıfın mücadelesini geliştirmek açısından taşıdığı dinamiklerdir. Bu tür örgüt­ lenmelere genel olarak her koŞulda destek vermek; ne onun zaaflarına, hatalarına, eksiklerine karşı kayıtsız kalmak, ne de kendiliğindenciliğin savu­ nusunu yapmak demektir. Kendiliğindencilik, sade­ ce genel bir destek ile yetinmek, kitle mücadelesi kaJşısındaki devrimci önderlik görevini, hareketin kendi gelişim sürecine basit bir yardımcılıktan ibaret görmektir. Kendiliğindencilik, kendi başına bu tür komitelerin sınıf mücadelesinde oynayabileceği rolü abartmak, sınıf hareketine devrimci politik müdahale · çabası içinde partinin inşası görevinin bugün sıkı sıkıya sarılınması gereken asli ve ivedi halka olduğu gerçeğini unutmaktır. Komünistlerin genel desteği ise, kitle müca­ delesine yönelik komunist politika ve taktiğin sade­ ce bir yönüdür ve .müdahalenin içeriği açısından tayin edici yönü de değildir. Burada verilen destek, kitlelerin mücadele enerjisinin, inisiyatifmin, kapa­ sitesinin gelişmesinedir. Gerici sendikal aygıtların bürokratik cenderesinden -geçici bir süre için bile olsa- kurtulan kitlelerin, mücadele enerjileri, inisi­ yatifleri, kapasiteleri kat be kat artacaktır. Bu, sınıfın devrimci politik müdahalenin etkisine açıklığının, demek oluyor ki sınıf hareketinin politikleşme imkanlarının da kat be kat artması demektir. Sınıfın kitlesel mücadelesinin yükselmesini ve bu mücadelenin -işyeri komitesi türü- taban örgüt­ lenmeleri tarafından da beslenerek gelişmesini, güçlenınesini ve yaygıntaşmasını komünistler

·


. . . ilgili görevler, hiçbir şekilde devrimci semrayenın sınn egememıgı aıasmaaıcı partinin inşası görevini gölgelememeli, eğilimlerini; acil taleplerini gözardı etmebizin, bunlar ile _ bağları. kurmak ve bunu. propagandada, tersine onu destekleyecek, geliştirecek ajitasyonda ve giderek som�t - eylem . politik sınıf mücadelesinin görevleri _ şekilde kavranmalıdır. Çünkli bu asli ve taleplerınde somutlamak gerekır. Sınıfın arasındaki- bağları kurmalıdlır. önderliğinde tüm emekçilerin genel ivedi görevin ,gölgelenmesi, son-uçta • grev-genel direniş cephesinin örgütyukarıdaki hedefi de karartacak, gerçek­ D.. - h'ıp 0 Id .ç sa ··de uzen ıçı send'k - tııe ı - a1 b'ır perspek ' U kl arı 0 ıÇU Ienmesini ve Kürt ulusal mücadelesiyle leşmesini sekteye uğratacaktır. ittifakı hedefleyen .bir peı;spektifin Sınıfın acil sorunlimnı, gÜnlük solukları kolay kesilecektir. Dolayısıyla, · v• v• • ışığında sorun ve görevleri kavramak ekonomik taleplerini dikkate aJmamak, · sını f h areketİnın kendılıgın denlıgını aşma .yo lun dak·ı her gerekir. Aşağıdakiler bu perspektif kitlelerin mevcut bilinç düzeyini hesaba katmamak, kısmi talepler etrafında geli­ devrimci politik müdahale, bu komitelerin yaşamas ı için de doğrultusunda ö_?e çıkartılması gereken şen mücadelelere karşı kayıtsız kalmak başlıca taleplerdır: · k, bu poı ıtı · 'k so 1 uk, sen d'k ı al yenı· b'ır so 1uk getırece ve tüm bunları sözde sınıf hareketini * özelleştirmeler ve işten atılmalar politikleştirmek adına yapmak bir durdt.irulsun ! mücadeleyi daha ileri mevzilere taşıyacak enerjiyi işçi savrulmadır. Diğer yandan, kendini bu * Zamlar ve "istikrar paketi" geri hareketine yeniden kazandıracaktır. sorunlar, bu talepler, bu düzey ile sınıralınsın ! * Devlet terörüne son, yeni terör lamak; temel politik sorunlardan, harekete politik müdahale asli ve ivedi görevinden uzak doğrudan ilgilidir. Ama herşeyden q'nce, bu yolda · yasasına hayır! durmak ve tüm bunları kitlelerden kopmama, kitle­ ilk adıpı atılmalı, işyerierindeki � öncü, devrimci, * Sömürgeci kirli savaş durdurulsun! * Kamu çalışanlarına grevli toplusözleşmeli lerin direnişini örgütleme adına yapmak; bu da bir komünist işçiler mücadele içinde birleşerek bu tür savrulmadır. Kapitalist saldınlara karşı sınıfın yönde bir kararlılığı, iradeyi ortaya koymalı ve genel sendika hakkı ! · Y�ısırıi parti, devrim ve sosyalizmin propa­ direniş cephesinin örgütlenmesi ile sınıf haı:eketinin grev-genel direniş yolunda işyeri - komitelerini politikleştirilmesi ve partinin inşası, bugün büyük örgütlemelidirler. Bu, sınıf mücadelesini geliş­ gandasını her fırsatta yükselUnek gerekir. · Bunu .ölçüde içiçe geçmiş görevlerdir. Ayakları kapitalist tirmede önümüzdeki dönem için tayin edi�i öneme yaparken tek te� işyerleri özelindeki sorunl-ara saldırılara karşı . direniş mücadelesi zeminine sahip bir görev olarak kavranmalıdır. yönelik ajitasyon faaliyeti ve bu doğrultuda eylem­ basmayan bir politikleştirme ve parti · inşa çabası lerin örgütlenmesi görevlerine karşı kayıtsız kalma­ başarı sağlayariı.ayacaktır. Ve poliiikleşmeyen, poli­ mak gerekir. Bu tür mücadelelerin, kitleleri kucak­ İşyer i - komitelerinin hedef, görev ve talepleri, tik önderliğini yaratamayan, devrimci part!sine İşyeri komiteleri eylem örgütleridir. Ama işle­ lamak, mücadeleye sevketmek, eyleme geçirmek ve kavuşamayan bir sınıf hareketi de, kapitalist saldıvini en iyi _ şekilde yerine getirebitmesi için, bir böylelikle harekete geçen dinamiklerden politik nlara karşı kararlı, sonuç alıcı bir direniş · gücü yandan sağlam bir devrimci sınıf perspektifine ve müdahale ve mücadele süreçleri için yararlanmanın geliştiremeyecektir. Sınıf bilinçli işçiler, işyeri - önderliğine sahip olmalı, bir yandan da bu perspektif önemini kavramak gerekir. - komiteleri sorununa · bu _ perspektifle yaklaş- - ışığında belirlenmiş somut hedef, görev, talep ve Kitle mücadelesiyle bağlar, tıklarında, onları küçümseyen ya da abartan, ama şiarlara sahip olmalıdır. Kitlenin mevcut düzeyini, her iki durumda da kendiliğindenliğe teslim olan eğilimlerini, acil taleplerini gözardı etmeksizin, Kitle mücedelesi temel alınmalı, bunun için kitle anlayış ve tutumlarla ayrımı da çizebileceklerdir. Bu bunlar ile politik smıf mücadelesinin görevleri ile bağlar sürekli sıkı ve canlı tutulmalı, kitle inisi­ görevlerin birbirinden kopartılması, birbirinin arasındaki bağları kurmaya çalışmak gerekir. Düzen yatifini canlı tutacak, geliştirecek araçlar yara­ karşısına konulması, sonuçta her iki alanda da kesin içi sendikal bir perspektife sahip olduğu ölçüde işçi tılmalıdır. Komite, belirli bir biçimini ve bileşenini bir yenilgiyi, başarısızlığı getirecektir. Henüz işçi hareketinin ve komitelerin soluğu kolay kesilecektir: -amaçtaştırmadiın, yeri geldiğinde daha ileri biçimlere hareketinin komünist hareket ile birleşmediği, bu Dolayısıyla sınıf hareketinin kendiliğinden nite­ dönüşebilecek dinamik bir yapıya sahip olmalıdır. yüzden de bağımsız sınıf hareketini yükseltemediği liğini aşma - yolundaki her devriinci politik müda- Bürokratik, tepeden inme, sekter, anti-demokrat koşullarda, bu içiçe geçmiş . görevlerin odağında : hale, aslında bu tür komiteterin yaşaması için de eğilimiere karşı mücadele edilmelidir. Karar süreç­ . partinin inşası görevi durmaktadİr. veni ve taze bir soluk getirecektir. Bu politik soluk, lerini mümkün olduğunca tabana yaymalı, örgüt­ sendikal mücadeleyi daha ileri mevzilere taşıyacak lenmenin işyerindeki en geniş kitleyi kucaklamasını İşyeri komitelerinde önderlğin işlevi enerjiyi de işçi hareketine kazandıracaktır. Ekono­ hedeflemelidir. Dar grup çıkarlarını sınıfın ve müca­ İşyeri komitelerinin pratik işlev kazarımasında, mik sorunlar ile politik sorunlar arasındaki, kısmi delenin çıkarlarının önüne koyan bozguncu sekter­ kitle hareketinin kendiliğinden gelişme dinamiğinin sorunlar ve kısmi mücadeleler ile sınıfın genel likleri teşhir eUnek gerekir. Gelişen mücadele süre­ ve bu dinamik üzerinden kitİelerle mücadele içinde sorunları ve genel mücadelesi arasındaki, sınıfın cinin sürekli yeni ' öncüler ortaya · çık'aracağını sıkı ve canlı bağlar kurabilmenin tayin edici rolünü sorunları ve mücadelesi ile diğer ezilen, .sömürülen unuUnamak ve . mekanik bir öncü/kitle ayrımı vurguladık. Ama burada kendiliğindenliğe yaptı­ kesimlerin sorunları ve mücadeleleri arasındaki ve varsaymamak gerekir. Kitlenin önderlik yapanlara ğımız vurgu, işyeri komitelerinin oluşum ve güvenerek sorunlara kayıtsız kalma vb. geri gelişim sürecinde genel olarak önderlik etke­ eğilimiere karşı mücadele eUnek gerekir. ninin, özel olarak da komünist önderliğin . bilinçli iradesinin önemli rolünün üzerine Sendika bürokrasisine karşı mücadele gölge düşürmemelidir. Bu tür örgütlenmelerin Devrimci sınıf sendikalarının inşasında, yükseliş dönemlerinde şekillenebilmeleri ve tepeden, bürokratik yöntemleri değil, tabandan mçvcut önderlik boşluğu kpşullarında müca­ devrimci sınıf ve kitle mücadelesi yöntemlerini delede inisiyatifi ele alabilmeleri, komü­ esas alan komünistler için bu tür örgütlenmeler nistterin kitle müc-adelesine devrimci önderlik bu açıdan da özel bir önemi hakederler. Gerici görevinin önemini hiçbir şekilde azalUnaz, sendika bürokrasisinin ·aıtedilmesi yolunda tersine artırır. iledeme sağlayacak esas görevin, sınıf hare­ - Hareketteki kendiliğinden gelişme dina­ ketinin politikleştirilmesi ve iktidar mücadelesi miği, işyerlerinde komite türü örgütlenmelerin alanına çıkartılması olduğu unutulmazsa işyeri şekillenmesi ile sonuçlanacak mıdır? Kurulan komitesi- -türü örgütlenmelere, gerici sendikalar komite kitle ile canlı ve sıkı bağlar geliştirmeyi içinde dahi mevzi savaşımının dayanakları başarabilecek midir? Düzenin her türlü gerici olarak işlev kazandırılabilir. Bu bağlamda, saldırısı karşısında mevzi direnişi ayakta sendikalara tabandan baskı yaparak eyleme tuUnayı ve geliştirmeyi başarabilecek midir? zorlamak, eylem içinde kitlelerin inisiyatifi ele Kısmi sorunlar ile genel sorunlar, ekonomik geçirmesi için çalışmak, "Sendikalar bizimdir, · sorunlar ile politik sorunlar arasındaki bağları hain bürokratlar defolsun! " vb. şiarını yaygın­ mücadele içinde kurup, mevzi direnişi genel laştırmak gerekir. · direniş cephesinin bir halkası olarak kavrayıp bunun gereklerini yerine getirebilecek midir? Sınıfın d iğer kesimleri ile birlik Bu mücadele süreci, parti ve devrim yolunda Sınıfın diğer kesimleriyle bağlar kurmak ve kalıcı mevziler kazarıdırabilecek midir? geliştirmek, benzer komitelerle bölge ve ülke Tüm bu sorulara olumlu yarııt veri­ · ölçeğinde genel grev-genel direniş yolunda lebilmesi, kendiliğindenlik alanından çıkıp eylem birliğini örgütlernek gerekir. Sınıfın devrimci önderlik zeminine ayak basınakla bütün kesimlerinin · sorunlarının ortak olduğu, mümkün olur. Bu tür komiteler, kendiliğinden mücadelesinin de ortak . olması gerektiği bir hareket dinamiği üzerinde yükselseler de, yönünde propaganda ve ajitasyon yapmak, bu, öncü bir iradenin müdahalesi olmadan diğer kesimlerin mücadeleleri ile ilgili bilgi ve deneyim aktarmak gerekir. Sınıfın · birlik ve kendiliğinden kurulabilecekleri anlamına gelmez. Kuruluşunun ötesinde, nasıl bir geliş­ dayanışma ruhunu- canlı tuUnak, bunu doğrudan . me seyri izleyeceği ve direniş geliştikçe. destek eylemleriyle -ziyaretten destek grev­ kapsamı ve iççriği büyüyecek olan önderlik Ierine kadar- somutlamaya çalışmak, "Kurtuluş ihtiyaçlarına yanıt verip veremeyeceği, sadeec yok tek başına! Ya hep beraber ya .da hiç biri­ miz!" vb. şiarları yaygınlaştırmak gerekir. kararlılık . ile değil, önderliğin niteliği ile de ·

·

·

··

-

·

_

·

·

·

·

·

·

·

·

_

·

·

·


Gebze Di renişi :

Ne sermayenin vahşi terörü, ne de onun kirli demagojileri sendika bürokrasisinin ihaneti kadar işçilerin üzerinde etkili olmadı. Teröre ve demagojilere pabuç bırakmayan işçiler, sendikanın oyunlan karşısında yenik düştüler. Ama bu yenilgide esas sorumluluğu taşıyantar ideolojileri ve mücadele biçimleriyle çoktan iflas etmiş küçük burjuva devrimcileri oldular.

Sınıfın öncülüğüne

soyunduHır, Fakat direnişi kendi elleriyle hain sendika bürokr�tlarının ellerine teslim ettiler.

ermayenin yoğun saldı­ rıları pervasızca süre­ dursun, � lkenin önemli sermaye merkezlerinden birinde, Gebze'de, 1 0 Haziran günü b i r direniş patlak verdi. 27 Mart yerel seçimleri sonrası ilçede işbaşma gelen Refah Partili. belediye başka­ nının ilk İcraatierinden biri 70Q'den fazla belediye işçisini kapı önüne koyuvermek olmuştu. İşçiler bu saldırı karşısında suskun kalmayı reddettiler. Öfkeli ve bir o kadar da karar­ lıydılar. lşten çıkartılanların isim listeleri yırtılıyor, başkan yardımcısı dövülüyor, işçiler ve aileleri polisle çatışmaya giri­ şiyorlardı. inişleri ve çıkışlarıyla bir aya yayılan, tam da bitirildiğine inanıldığı anda belli canlan­ malar yaşayan ·bu direniş, ne . yazık ki sendikanın ihaneti ile sona erdirildi. lşten atılanlar kaderleriyle başbaşa bıra­ kılırken, işten atılmadığı halde dire­ nişe katılan diğer işçiler ve kamu çalışanları görevlerine geri döndüler. Yaşadığı bunalımın batağında debelenen düzen, aldığı son ekonomik s aldırı tedbirleri ile birlikte yoğun bir işçi kıyımını gündeme getirdi. B u bağlamda belediye hizmetlerinin taşeron firmalar aracılığıyla yürü­ tülmesi planlanırken, genel işçi kitlesi içerisinde ana gövdesiyle sendikal örgütlülüğe sahip belediye işçilerine de yol verilmesi hedeflendi. 27 Mart sonrasında 3 ay gibi kısa bir süre içerisinde 1 O bine yakın belediye işçisi tensİkata uğradı. Ne yazık ki belediye işçileri Adana ve Gebze dışında, bu saldırı karşısında ciddi bir eylemlilik ortaya koyamadılar; sermayeye karşı militan bir karşı koyuş gerçekleştiremediler. Sermaye iktidarı; Gebze'de militan . ve kararlı bir direnişin başlatılmasına asla tahammül edemezdi. Çevresinde 400'e yakın irili ufaklı fabrika bulu­ nan ilçenin . merkezinde yaşanan bir direniş, işçi sınıfının mücadelesinde kaldıraç işlevi görebilirdi. İşte bu nedenle devlet, direniş boyunca işçi­ lere ve ailelerine yönelik vahşi bir terör uyguladı. B unun için Gebze'ye asker ve polis yığdı, olağanüstü tedbirleriyle tüm ilçeyi ablukaya aldı. Medya organları aracılığıyla da kirli propagandalarını Qir kaç cephe­ den sürdürdü. Sol kesime hitap eden "laik" basın organları, düzenin çürü. müşlüğünü ve barbarlığını gizlemek için RP'yi öne çıkardı, tensİkatın sorumluluğunu tümüyle RP'nin üzerine yıktı. Düzenin koruyucusu v e kollayıcısı görevini üstlenmiş Refah Partisi ise bu türden "kampanyalara" fazla aldırış etmedi. Nasıl olsa arka·

S ·

8 Temmuz sabahı garajın önünde araçların dışarı çıkar­ tılmasını engellemek amacıyla yeni komi_tenin çabasıyla oluş­ turulan barikat polisin saidı­ nsına uğradı. Kadınların müca­ deleci tavrı işçilerin coşkusunu yeniden artırdı. Apar topar Gebze'ye gelen DİSK Genel B aşkanı K. Nebioğlu ateşi söridürmek için tüm hünerlerini sergiledi, işçilerin kafalarını bulandırdı. Sermayenin artık tahammülü kalmamıştı. Kapi­ talistler direnişin sendikanın kontrolünden çıkması duru­ munda nelerin olabileceğini çok iyi bilmekteydiler. Kendi paralı uşaklarına da tam olarak güvenmeyen sermaye, ilçeye kelimenin gerçek anlamıyla bir taarruz düzenledi. Direnişi kırdı. Gebze direnişi de mevzi bir direniş olarak kaldi. İşçiler binlerce destekçinin . ziyaret akınına uğradılar ama İzmir'li işçilere destek, kendi işçi ve memur kargo işçilerinin iş bırakma eylemi arkadaşlarıyla, Gebze'nin emekçi dışında hiçbir örgütlü fiili destek halkından geliyordu. Halk direniş alamadılar. Günü kurtarmaya çalış­ süreci boyunca kendinden beklenileni mayı devrimcilik olarak gören fazlasıyla yerine getirdi. "önder"leri ise bu doğrultuda ciddi bir Sendikanın inisiyatifindeki direniş çabaya girmedi. komitesi ise böylesi bir eylemliliği B i r · çok devrimci grup ve yayın omuziayacak kapasitede olmadığını Gebze direnişine özel bir önem verdi. kısa sürede gösterdi. Komite proleter Ancak bu önem direnişi abartılı bir bir bakışla ve devrimci bir yöntemle biçimde yansıtmaktan öteye gitmedi. doğru . bir durum değerlenQirmesi Üstelik kimi çevreler zaaflarm üzeri­ yapmaktan oldukça uzaktı. Net bir . ne gitmeye, direnişi daha sağlam bir direniş çizgisi izleyemedi. "Diplo­ zemine oturtmaya çalışan komü­ masi" adına devlet güçleri ve. nistleri baş düşman · ilan ettiler. SHP'lilerle ilişkileri bozmamaya özen Komünistlerin sendikanın ihanetçi gösterdi. Direnişçileri desteğe gelen çizgisini işçilere teşhir etmesini Güzeltepe halkını polisin kıyasıya engellemeye çalıştılar. Bu direniş dövmesine "provokatörlerin ekme­ ideolojik ve politik bir yozlaşma ğine yağ sürmemek" için seyirci kaldı. ,içerisinde günden güne dağılan ve Yine "diplomasi " adına direniş yerin­ düzen kurumlarının eteğine yama­ de demlenen çaylar öncelikle serma­ lanari küçük burjuva devrimciliğinin yenin bekçileri, "emekçi kardeş­ iflasını bir kez daha kanıtladı. İşçiler mücadeleye kararlıydılar, dövüşmcye lerimiz" polislere ikram edildi. Böyle bir komite bu direnişi ayakta hazırdılar. Oysa kimi çevreler açıktan oyalayıcı tutumunun tutamazdı. Kısa bir süre sonra başlan­ sendikanın gıçta yüksek olan moraller bozulma ya yanında yer aldılar. Kimileri de bu başladı. Kendi tabanına yabancılaşan hainlere karşı yürekli bir tavır sergikomite, durumu kurtarmak için leyemedi. Koroitede varolmanın m�şruluğunun tartışılmasını, izinsiz üzerinden "önderliklerini" tarafslogan atılmasını vb. . yasaklayan tariarına kanıtlamaya çalıştılar, Kısa­ kararlarını ilan etti. D irenişin seyri ile cası bu direnişte zaaf gösteren ne ilgileneceğine, yollanan mesajları işçilerdi ne de onların ·�geri" bilinç­ sansür kurulu gibi denetlerneyi kendi­ leri... Her ne pahasına olursa olsun ne görev edindi. varlıklarını kanıtlama çabasını müca­ Direniş komitesinin bu türden delelerinin ana eksenine oturtmuş, faaliyetleriyle bürokratik bir ineka­ ciddi bir perspektif ve politikadan nizmaya dönüştüğü ne yazık ki çok uzak devrimcilerdi zaaflı olan. Gebze işçileri ve emekçi halkı tüm geç farkedildi. Hemen herkesin " artık bu direniş bitti" dediği anda, komi- . yaşamını ortaya koyarak şonu yenil­ tenin bazı üyeleri sendikanın baskısını giyle de bitse, bu mücadeleden alnı­ protesto ederek istifa ettiler. Komite nın ıikıyla çıkmayı becerdi. Ya devrimciler? Direniş onlara dağıldı. Ardından gelen yoğun polis terörü yeni bir komitenin oluş­ gerçekten bir şeyler öğretmeyi başa­ rabildi mi? turulmasını geciktirdi.

·

·

·

·

·

sında onu destekleyen sermaye dikta­ törlüğü vardı. Öte yandan işten atılan belediye işçilerinin gerçekte çalışmayan unsur� lar vb. olduğu. demagojisini yayarak; iş için, ekmek için fabrika kapıları önünde biriken binlerce Gebzeli'ye de göz kırpıldı. Atılanların yerlerine yenilerinin alınacağı mesajı verildi. Ne sermayenin vahşi terörü, ne de onun kirli demagoj ileri sendika bürokrasisinin ihaneti kadar işçilerin ve emekçi halkın üzerinde etkili olmadı. Teröre ve demagojilere pabuç bırakmayan işçiler, sendikanın oyun­ ları karşısında yenik düştüler, "ağız­ larından bal damlayan" yeni DİSK'li şefleri tarafından aldatıldılar. Ama bu yenilgide esas sorumluluğu taşıyanlar ideolojileri ve mücadele biçimleriyle çoktan iflas etmiş küçük burjuva devrimcileri oldular. Sınıfni öncü­ liiğüne soyundular, fakat direnişi kendi elleriyle hain sendika bürok­ ratlarının ellerine teslim ettiler. Son birkaç yıldır DİSK'e bağlı Genel-İş, "devrimciler"in katkısıyla, Gebze'de belediye ·i şçilerinin arasında örgütlenmeye çalışmaktaydı. Yetkiyi Belediye-İş'ten devralmayı da başar­ mıştı. Genel-İş , Türk-İş'in sermaye s avunuc.usu işlevinin bilincinde olan işçilere bir alternatif olarak sunul­ muştu. DİSK'in kaşarlanmış bürok­ ratları, sendikanın örgütlenmesinde kendilerine destek olan "devrimcileri" ödüllendirmeyi ihmal etmedi. Onlara şube yönetiminde birer koltuk arma­ ğan etti. Gebze direnişi yukarıda da belirt­ tiğimiz gibi oldukça .�ararlı başla­ mıştı. Kamu çalışanlarılım da katı­ lımıyla belediyenin tüm hizmetleri durdurulmuştu. Bu kez i şten atılan


Bu Temmuz'da

D11h11 ileri!.. Dtılı.11 1r1111111n ·· �·· . 1

•••

1994 Temmuz'u önemli bir dönemeçtii ve

geçtiğimiz yıllara göre çok daha yığınsal va

kararlı direnişiere sahne olmalıdır. Burada görev öncü kamu çalışanianna düşmektedir. Örgütlü ve militan genel bir direniş, devletin saldırılannı geri püskürtecek yegane silah olacaktır.

İşçi sınıfının mücadelesiyle birleşmek

,

sermaye diktatörlüğüne karşı

güçlü bir barikat oluşturmak, genel grev�

genel direniş bayrağını yükseltmek . . . .

Tüm bu görevlerin sahte gündemlerle ve beklentilerle ertelenmesine izin verihnemelidir. 20 Temmuz bir fırsat olarak değerlendiril�eli; kamu çalışanları , . İşçi sınıfı ile omuz omuza bugünü şanlı bir kavga gününe çevirmelidirler.

. K

amu çalışanlarının mücadele tarihinde aylarının temmuz . önemli bir yeri vardİr. Temmuz, devletin ücret artış"' larının belli bir dilimini belir­ lediği aylardan biridir. Arİıa bundan öte kamu çalışanlarının eylemliliklerinin yoğunlaştığı, niteliksel bir sıçrama yaşan- . dığı, dengelerin yeniden belir­ lendiği bir aydır da. Temmuz­ lar tam da bu nedenle kamu çalışanlarınının mücadele süreÇlerinde bir dönüm noktası olagelmişlerdir. ·

·

1900: Kamu Çalşmlannın Bahan

1 990 · yılında, işçilerin baltar eylemlerinin yarattığı moral destekle, uzun yıllar sonra ilk kez kamu çalışanları ayağa kalktılar. Sağlıkçıların ve belediye çalışanlarının başı çektiği eylemlerle bir. anda kamuoyunun gündemine girdiler. Hastanelerin bahçe­ lerinde, belediyelel'in önünde ' atılari "Sendika Hakkımız Söke Söke Alırız", "İşçi Memur Elele, Genel Greve" sloganları devletin suratında bir tokat gibi patladı. Sersem­ leyen devlet, önce, polisini memura saldırtmadı. Bu . eylemlerin yarattığı heyecanın biteceğini, kendiliğinden söneceğini umdu. Nasıl olsa 12 Eylül askeri darbesi ile birlikte memurların demekleri ka }atılmış, yöneticileri ceza­ evine konulmuş, kısacası varolan kısmi örgütlülükleri·de darmadağın edilmişti. Karşı­ sında örgütlü bir güç yoktu. Ama öyle olmadı. Istanbul, Ankara, İzmir ve Adana'da eylemler aynı . kararlılık ve coşkuyla devam ettiler. ·

·

Kendiliğinden . gelişen, belirlenen ücret artışına bir tepki olarak başlayan eylemler, çok kısa bir süre içerisinde . örgütlenme özgürlüğü için mücadeleye dönüştü. Sendikal hak talebi, temel ekseni oluşturdu. Şaşkınlığını çarçabuk üzerinden ataiı. devlet · ise, eylemlerde öncü konumda , olanları sürgün cezasına çarp� tırdı. Gerçi bir süre sonra · eylemlerin hızı kesildi ama gemiler yakılmıştı, geri dönüş yoktu. İşyerierine çekilen kamu çalışanları sendikalarını kurmak için yoğun bir örgütlenme faaiiyetine giriştiler. Önceden varolan sendikalaşma komiteleri, dernekler vb. bir anda öncülerin akınına uğradı. 3-5 ay içerisinde TümBel Sen, Eğit-Sen, Tüm-Sağlık Sen, Tarım-Sen, Bem-Sen birbiri ardısıra kuruluşlarını ilan ettiler. Tüm yıla yayılan sürgünler, soruşturmalar yb. de bu hızlı örgütlenme sürecinin önünü kesmeye yetmedi. Kurulan sendikaların merkezleri kapatıldı ama aynı sendikalar değişik illerde şubeler açma yi sürdürdüler. Polisin memura · cop kullaninası da yine bu dönemde başladı. ·

·

· 1991'in Şiarı: Toplusözleşme Ha�kımız,

:

Grev Silahımız!

1 99 1 'in Temmuz eylemleri bir önceki yıla göre çok daha yaygın gerçekleşti. Bu kez kamu çalışanlarının temel sloganı, "Toplusözleşme Hakkımız, Grev Silahımız" olmuştu. Eyiemlerin yarattığı baskı karşısında geri adım atan devlet, kapatılan genel merkezlerin kapılarındaki " sökülmesini mühürterin sessizce izledi. Aynı dönemde bütün düzen partileri kamu çalışanlarının sendika talebini sahiplenir görünmeye başladı lar. Seçim meydanlarında, iktidara - geldikleri takdirde kamu çalışanlarının grevi i, toplusözleşmeli sendika · hakkını yasallaştıracaklan vaadinde bulundular; İşbaşına gelen SHP-DYP koalisyonu, prog�amına kamu çalı�anları sendikalannı yasal- . I aştırma yı da almıştı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Moğultay, sendika yöneticileriyle görüşerek bir çok sözler verdi. Ne yazık ki bu yalanlar kamu çalişanlarında bir beklenti yarattı. Yöneticiler görüşmelerin "tatlı" havasına kendilerini kaptırdılar. Tüm basın organları sözbirliği : etrnişcesine hemen her gün kamu · çalışanlannın haklı taleplerini yazdılar. Bakanlar, milletvekilleri de sözde, sendikal hakların · verilmesi ıçın canla başla çalışmaktaydılar. Bu türden oyunlar mücadelede bir durgunluk yarattı. İşçi hareketinde yaŞa-nan gerilemenin de bu _

·

durgunlukta etkisi olduğunu ayrıca belirtelim. Oysa aynı süreçte sürgün-· ler, soruşturrnalar. olağan!aşmış; polis, eylem yapan memurları öldüresiye dövmeyi adet edinmişti. İşte tam da bu dönemde militan, devrimci yöneticiler birer birer genel kurullarla, sürgünlerle safdışı bırakılırken; reformist, uzlaşmacı ama bir o kadar da sendikacılığın oyunlarını iyi bilenler yönetimlere gelmeye başladilar. Devrimci unsurların kısır çekişmeleri, ileriye yönelik sağlam bir perspektiften yoksunlukları bu değişimi hızlandırdı.

·

·

·

1992 Yazı ve İ l k G r.e vler

1 992'nin yaz b.aşında sendika yöneticileri bir yasa ve toplusözleşme taslağı hazırJayarak bunu kamuoyuna duyurdular. Öncü kamu . çalışanları tarafından tepkiyle . karşılanan taslaklar gerçekte bir uzlaşma belgesinden başka bir şey değildi. Hazırlanan taslakları hükümet üyeleriyle görüşmek ve toplusözleşme masasına oturmak için Ankara'ya yürünıneye karar verildi. Yürüyüş yalnızca yöneticiler ve temsilciler düzeyinde planlanmıştı. Katılımın kitlesel olması talebine sendika yönetimleri soğuk bakmışlardı. Ancak yürüyüş heyeti her geçtiği yerde çalışanlardan muazzam bir destek aldı. Tabanla ipleri çoktan· koparmaya başlamış yöneticiler ise; Ankara'da, kendilerini desteğe

"İşçi Memur Elele, Genel Greve! " sloganıi nn daha çok propagandif bir özelliği vardı.

Kamu t:;alışanlannın işri -� s ınıfının mücadelesine olan bağl - . ılığını �

yansıtmaktaydı. Geçen yıllar memurların da gerçekleşecek genel grevde önemli bir güç olduklannı kanıtladı.

·

·

Geçti !!imiz yıla dek kamu çalışanlan tarafından atılan - 6 -

gelen binlerce kamu çalışanını tıpkı sarı sendikaların bürokratları gibi karşıladılar. Bınni­ yetin direktilleri doğrul­ tusunda kitleyi dağıtmaya çalıştılar, onları polisin eline teslim ettiler. Ve ilk kez orada kamu çalışanları ile sendika yöneticileri arasında bir uçurum oluştu. O güne dek genel çoğunluğuyla en önde her türlü saldırıya göğüs geren ve bu nedenle de tabanın güvenini kazanmış yöneticiler, bu kez hükümetle uzlaşmaya, yığınların eylemini dağılmaya; yangını . söndürmeye çalış­ maktaydılar. Kamu çalışanlannın yöneticilere ve devlete yanıtı sert oldu. 1992 Temmuzu'nun temel sloganı "Grev Hakkı Grey Yaparak Kazanılır" olarak belirlendi. Ve eylem biçimi de bir günlük iş bırakma olarak gerçekleşti. Hastaneleri arayan S ağlık B akanı, hiç olmazsa acil servisierin çalış­ tınlmasını rica etti. Bele­ diyelerde eyleme katılım % 1 00 'lere vardı. . Sendika yöneticil�ri hazır­ ladıklan yasa ve toplusözleşme taslağını ortadan hemen kaldırmak zorunda kaldılar. SHP'yi göklere çıkartan. işve­ renin "Iokavt hakkını" kendine dert edinen, Moğultay'ın şahsına övgüler düzen bu taslak broşürünü hiçbir sendika yöneticisi sahiplenmedi. Oysa, haziran ayında önemli bir çalışma olarak bu taslağı üyelerine dağıtan kendileriydi. Temmuz sonrasındaki süreçte sendijcaların hem sayısı arttı, hem de hızla kitleselleştiler. Ama aynı dönem, yöneticilerin bürokratlaştığı ve kendi tabanlarından koptuğu bir dönerndi de. Öte · yandan genel kurullarda - kazananlar uzlaşmacılar oldu. Politik bir önderliğin olmayışı, devrimcilerin kısır hesaplaşmalan

·

·


reformistlerin işlerine yaradı. Ayak oyunlannda, koltuk kaprnada hünerli olan reformistlerdi. Tabanı dönüştürmeyi bir kenara bırakıp, sen ben tartışmasına dalan devrimciler, üyelere güven veremediler. Kamu çalışanlarının verili bilinci üzetind�n politika · yapan_ reformistlerin başa g(!çmeleri zor olmadı. Ciddi bir alternatifin olmadığı koşullarda yüzler değişmekte, politİkalar ise daha da sağa kaymaktaydı. Kulislerde KürL çalışanların önderlerine göz kırpan, kitleler önünde devletin şovenist politikalar!na arka çıkanlar koltuklarına iyice yerleştiler. ·

cephesini... Kamu çalışanları sendi­ kalarının yoneticileri ise hızla Türk-İş, Hak-İş, DİSK bürok­ ratlarının yanında saflarını belirliyorlar. · Henüz hiçl:>ir yetkinin elde edilemediği koşullarda konfe­ derasyanlaşma türünden sahte gündemler icat etmeyi iyi beceriyorlar. SHP'li belediye başkanlarıyla işlevsiz toplu­ sözleşmeler imzalayan ve bunu mücadele adına pazar­ layan Tüm-Bel Sen yöne- · ticileri, ne yazık ki şimdilerde kapı · önüne konulan belediye memurları için hemen hiçbir şey yapmıyorlar. Bu yöne­ ticiler koskoca · bir haziran ayını suskunlukla ve "keskin" demeçlerle geçiştirdiler. 1993 Temmuz'u; Daha K itlesel A ma... Şu, uzun süredir üzerinde yeni sendika bürokratları tartışılan yasa taslağı halğ<:ında 1993 Temmuzo'nu geçiştirrnek ise sÖylenecek her şey söylen­ için ellerinden geleni yaptılar. di. Bu taslak yasallaştığında, Devletin sözcüleri yine tozlu ortaya sendika adı.na grevsiz, r.aflara kaldırdıklan taslaklan toplusözleşmesiz bir danışma ve vaatleri piyasaya sürerek örgütü çıkacak.' B u ise müca­ "kamq çalışanlarının haklı deleyle' kazanılmış mevzilerin sendika talebi"nden söz etme- bile gerisine düşmek anlamına ye başladılar. "Şu meclis tatile gelecek. Sonuç olarak bu girmese yasa çıkacaktı" vb. vb. taslak_, meclisten geçtiği takdirde bir kazarumdan çok Bu kez merkezi y.öne- yeni bir· saldırı aracı olacak. timlerle çatışan şubeler, inisi- Kaldı ki son günlerde varolan yatifi ele geçirmeye çalıştılar. durgualuktan y3rarlanan Tabanın baskısını daha yakıcı burjuva · medya organları bir şekilde hisseden şube sendikal talep haberlerinden yönetimlerinden henüz çok Karayaİçın'ın "%54 zam devrimciler tümüyle dişta- verilmeli " vb. türünden geve­ lanmamıştı. Ancak politik zelikierine sayfalarını açıyor­ öndersizlik koşullarında lar. Oysa %54 artış bile eylemlerin bir önceki yılın gerç�kte ücretlerde ciddi bir tekran olması engellenemedi. · gerileme ahiamma geliyor. ·

_

Ankara Yür_ü yüşü Sonu�suz! 22 gün süren iorlu bir yürüyüşten sonra An_kara'ya ulaşan Adana Belediyesi işçileri, burada ANAP ve RP yetkilileriyle görüşmeler yaptılar. Belediye işçilerinin . kıyımında birbirleri ile yarışan bu iki düzen .partisinin yetkilileri,. kendilerinden ·beklenen tavrı işçilere gösterdiler. RP mahkeme yoluıııu gösterirken; ANAP, belediye başkanının haklı olduğunu açıkladı. Bu görüşmelerden hiçbir sonuç alınmaması üzerine, . ANAP Genel Merkezi önünde bir hafta oturma eylemi yapan işçiler, bir grup temsileiyi görüşmelere devam etmeleri için Ankara'da bırakarak, Ada.na'ya geri döndüler. Işçiler, yaptıkları basın· açıklamasında, ·

·

direnişlerini Adana'da devam ettireceklerini ve bölgelerinöeki belediyelerde işten atılan diğer işçileri de direnişlerine katacaklarını söylediler. Adana Belediyesi işçilerinin eylemleri, daha baştan Gebze, Darıca, Güzeltepe vb. işçi eylemleriyle aynı kaderi paylaştı. Bu ·eylem de diğerleri gibi yerel ve yalnız kaldı. Işçilerin Ankara'ya . yürümeleri de bu yerelliği ve yal�ızlığı y�k edemedi. Işçi eylemlerindeki bu zayıflığın bilincinde olan sermaye iktidarı, eylemi daha fa�la büyütmernek için .yürüyüş ·süresince işçilere ciddi pir· müdahalede bulunmadı. Hatta burjuva basın · aracılığıyla bu yürüyüşü, Türkiye'deki .

·

·

·

·

"demokrasi"nin bir göstergesi olarak sundu ve kullandı. Sermaye iktidarı eylemi Ankara'da engelleyeceğini biliyordu ve zaten sonuçta da öyle oldu. Bu eylem bir kez daha yerel eylemlerle, yerel Ankara yürüyüşleriyle ve en. önemlisi de düzen partileriyle görüşmeler[e (yani diplomasiyle) sermayenin saldırılarının durdurulamayacağını, işten atmaların . engellenef.11 eyeceğini gösterdi, üzeilikle sonucu düzen partileriyle görüşmekle biten Ankara yürüyüşlerinin mücadeleyi daha da zayıflattığı ve moral bozucu sonuçlara yol açtığı bir kezdaha . pratikte yaşanarak

·

görüldü. Aslında daha önceden Kağıthane işçileri ve kamu çalışanları da aynı süreci yaşamışlardı. . Byrada yerel direnişierin yapılmaması gerektiğini söylemiyoruz. Aksine bu tür direnişler oldukça önemlidir. Tam da bu sebeple genel bir . direnişin kıvılcımını böyle eylemler . çakacaktır. Yapılması gereken mevzi direnişleri genel direnişe çevirmek perspektifiyle h(lreket etmektir. Çünkü, sermayenin topyekün saldırdıgı günümüzde, bu saldırı ancak topyekün bir karşı koyuşla püskürtülebilir. Militan, birleşik bir eylem; genel grev-genel direniş bugünün en acil sorunudur. ANKARAlKızıl Bayrak

·

·

Ankara'da bakanlığın önünde toplanan memurlara yine vahşice saldırıldı. Hastanelerde, belediyelerde, postanelerde, vergi dairelerinde vb. iş bırakma eylemleri gerçekleştirildi. 1 993 Temmuzo'nda gerçekleş,en iş bırakma eylemlerini degerlendirdiğimizde şu olgular öne çıkıyor: Metropollerde eylemler bir önceki . yılın gerisinde kaldı; onu aşamadı. Ancak bu kez taşrada ve o güne dek sessiz kalan bazı işkollarındaki kamu çalışanları . kitlesel olarak eylemiere katıldılar. Bu bağlamda, 1993 Temmuzo'nda eylemlilikler bir önceki yıla göre çok daha yaygın gerçekleşti . Geçtiğimiz yıla dek kamu çalışanlan tarafından atılan "İşçi Memur Elele, Genel Greve" sloganının daha çok propagandif bii özelliği vardı. Kamu çalışanlarının i şçi . sınıfmın mücadelesine olan bağlı lığıİu yansıtmaktaydı . Geçen yıllar memurların da gerçekleşecek genel grevde önemli bir güç olduklarını kanıtladı. .

·

·

Bu Temmuz'da Daha İleri, Daha Militan ...

1 993 sonrasında sermaye devleti kıımu çalışanianna yönelik saldırılarını . daha da yoğunlaştırdı . Özelleştirmeler, sefalet ücretine mahkum etme, lojman, servis gibi sosyal hakların kısıtlanması saldı­ rıların yalnızca bir cephesini oluşturuyordu. B azı şube yöneticilerinin tütuklanması. işkenceden geçirilmesi, hatta katledilmesi de bir başka

Kamu çalışanları devletiii bu kirli oyunlarının artık bilincine varmalıdırlar. izlenen politika oyalama amaçlıdır. 'Sermaye iktidarı yaşadığı krizin fatu­ rasıni işçi ve emekçi yığınlara ödetmek niyetindedir. Yaşanılan temmuz deneyimlerinin gösterdiği tek bir gerçek vardır ki, sermayenin kirli oyunlan yalnızca mücadele ile bozu­ labilir. 1 994 Temmuz'u önemli bir dönemeçtir ve geçtiğimiz . yıllara göre çok daha yığınsal va kararlı direnişiere sahne olmalıdır. Burada görev öncü kamu çalışanlarına düşmek­ tedir. Yığınsal ve militan bir genel bir direniş, ·devletin saldırılarını geri püskürtecek yegane silah olacaktır. Yönetimlere devrimcilerin, sosyalistlerin gelmesi kuşku­ suz .bir kazanımdır. Ancak politik bir önderliğin olmadığı koşullarda tıkanıklıkların, yalpalanmaliırın yaşanılması kaçınılmazdır. S ınıfın ihtilalci, militan partisinin ışığı tüm işçileri ve emekçileri aydınla tmadan sendikaların düzenin yedek lastiğine dönüşmesini tümüyle engellemek olanak­ sızdır. Öncü kamu çalışanları partileşme komünistlerin müca delesine omuz vermelidirler. İşçi sınıfının mücadelesiyle birleşmek, sermaye dikta­ törlüğüiıe karş,ı güçlü bir bari­ kat oluşturmak, genel grev­ genel direniş -. bayrağını yükseltmek...Tüm bu görev­ lerin sahte gündemlerle ve ertelenmesine beklentilerle izin verilmemelidir ..

·

·

Serm-ayen i ri Listeleri Koltu k içi n Ya nştt 9 Temmuz'da yapılan Petrol-iş Aliağa Şubesi Genel Kurulu�nda üç ayrı liste paralı bürokrat koltuğunu kapmak için birbirleriyle atıştı. Toplantıda, daha öneasınden Kürt sorunu ile ilgili bir dilekçeye imza atanlarla gerici faşistler arasında sert tartışmalara konu' olan "PKK", "Kürt", "T�rörist", "Demokratik çözüm" · gibi konular geniş bir yer tuttu. Başkan adaylarından Kasım Çelik, "işçilerin ·

sorunlan halledilemediği sürece Kürt s{)runu ile ilgilenemeyiz diyerek, süren kirli savaşı kapalıca "

onayladı. Şözde düşüQce özgürlü�ünü savunan bir diğer başkan adayı lbrahim Dagangül ise, "Bu konuyu ileride bir toplanttda konuşarak çö?e­ lim... burada sendikaci/tk konU.şulsun" diyerek,

sorunu sendikacılar arası nda bır uzlaşma soru­ nuna indirgedi ve düşünce özgürlüğünü başka bir toplantıya erteledi. Kürt sorunu konusunda zoraki konuşan sendikacılar, işçilerin sermayenin sald ı rı larına karş ı ,eylem birliği ve genel g rev gibi taleplerini Türk-Iş toplantılarında bas-kı yapacaklarına dair sözler vererek geçiştirdiler. .. Genel kurul . eski bürokrat Muştafa OztaŞ­ kın'ın .başkanl ığa yeniden seçilmesiyle son buldu. Işçiler açısından bu sonuç bir kayıp değil­ dir. Diğer iki listeden biri de seçimi kazanmış olsaydı sendikanın parası nı yemekten ve sermaye ile uzlaşmaktan - başka hiçbir şey'

yapınayacaktı. Işçi sınıfı nın tek kurtuluşu sermaye iktidarın ı devirerek kendi iktidarı olan sosyalizmi kurmak­ tır. Kapitalistlerden ücret zammı, sendikal hak, iş garantisi vb. hakları koparabilmek ve bunları koruyabilmekse ancak kararlı bir mücadele ile gerçekleşebilir. Ne var ki işçi s ı n ıfı, mücadelesini özgürlük savaşı veren . Kürt ulusal hareketinin taleplerinderı ayırdığı sürece gerçekte kendi �kti­ dar savaşından, kendi kurtuluşundan. da uzak­ laşır. Çünkü işçi s ı n ıfının, Kürt halkının ve tüm ezilenlerin sömürü altında açlık ve sefaletieri tapelerindeki bir avuç kan emicinin dikta­ törlüğünden kaynaklanır. Ve işçi sımfı kapi­ talistlerle hesaplaşmasında ancak onları da yan ına alarak zafere ulaşabilir. Bu ise; yanı­ başında sömürülen, işgalci ordu tarafından katl edilen Kürt halkının kendi kaderini .tayin hakkını savunabilmekten, "Genel g rev, .. genel direniş" sloganı ile birlikte "Kürt Halkına Ozgürlük" diye haykırmaktan geçiyor. Sendika bürokratları tüm demagojilerine rağmen Kürt ulusal sorununa da, işçilerin talep­ lerine de buradan, gerçek kurtuluş çizgisinden değil, paralı koltuklarından bakarlar. Onların gerçek görevi şimdiye kadar olduğu gibi sermaye sahip­ leriyle kadeh tokuşturmak ve kuyruk sallamaktır. ·

·

.

.

iZMiR IKI?!/ Bayrak


Serm11yenin Y11l11n M11kinlıs1: [) ladığımız terör Prensesi'nin yatak adasının, Çiller'in politikalannı eleşhafta sonu sefasının en ince aynntısına kadar yansıtıldığı · haberler ve Şoke · yalnızca sermaye birikimi ve tiriyordun. Ha şöyle yola gel." edici görüntüleri karşısında sersem­ üretim araçları üzerindeki Ardarda açılan zam ve letilen emekçi yığınlar, gelişmeleri zulüm paketleriyle ekonomik bütünl,üğü içinde kavrama, olayözel mülkıyet değıl, krizin tüm yükü emekçi sınıf. ların içyüzüne vakıf !ann omuzlarına yıkılır, burjuolma olanağından top _ lurnun düşüncelerini . va medyadan "ortak fedaözenle yoksun bıra., kılır. Öte yandarr . yönlendirmeyi ve karlık" demagojileri pompalanır. 37 �ydının diri ise kapitalist denetlerneyi olanaklı kı la� diri yakıldığı Sivas katlidünyanın kirli arnının 1 . yıldönümünde, gerçeği hiçbir aygıt ve ' k urum lar d a polis, protesto göstericilerine zaman medyaya yansıtılmaz: . egemen sınıfın elinde azgınca saldırır; basın "aşırı bir grubun ol�y çıkarması"ndan dem Örneğin' Kuzey Kore, Bosna, finanşe eden bir elin beş parmağını yoğunlaŞır. vurur. Somali, Filistin; Ruanda, Güney Afri­ TV ekranlarında günbegün yoksul geçmeyen büyük holdinglerdir. ka vb .. gibi ülkelerdeki gelişmeler: Ekonomik alandaki ve ezilmiş insanların dramları "sıcağı Bırakalım Türkiye gibi faşist dikta­ olabildiğince sansasyonel bir tarzda kanlı ve tiksinti u yandıncı bir törlükleri, en gelişmiş batılı burjuva kitlelere aktarılırken, aralarındaki bağ tekelleşme ile toplumun sıcağına" seyire dönüştürülQ_r. Kanallar daha demokrasilerinde bile basın özgürlüğü ustaca saklanır. B-aşta ABD 9lmak kanlı, daha iğrenç ve sansasyonei ' olay­ koca bir yalandan ibarettir. · Medyanın üzere emperyalist güçlerin, "yeni dünya · düşüncesi üzerinde kUrulan lann peşinçte kıyası�a yarışırlar. Ancak bağımsızlığı değil, sermayeye gqbekten düzeni"ni tahkim ederken ve - geri ideolojik tekel arasında hiçbir TV kanalında arka plan irde- bağlılığı söz konusudur. Kapitalist sömürge pazarları açarken giriştikleri lenmez. Kapitalist barbarlığın emekçi ekonominin tüm alanlannda olduğu kanlı müdahale!erden, halkları birbirine dolaysız bir bag " vardır. ve yoksul halkı onulmaz bir sefalete gibi medyada da şu yasa geçerlidir: düşürmelerinden söz dahi edilmez. En gelişmiş kapitalist sürükleyerek fı.İhuşun, alkolün, uyuş­ "Büyük balık küçük balığı yutar:" Aksine en iğrenç, en pervasız klasik turucu, kumar ve her türlü yozluğun Sınırlı kaynaklarla, kendi gücüyle sömürgecilik yöntemleri, fiili askeri ülkelerde bile batağına adeta ittiğinden söz edilmez. ayakta kalmaya çalışan- nispeten daha saldırılar, gerici tehdit ve ambargolar Hugünün " bointa haberi" duvarın küçük basıiı-yayin kuruluşları . ya iflas "barış" ve "güvenlik" a5-h allıı}da. basın özgürlüğü altında ezilmiş bir inşaat işÇisinin sonu etmekte ya da büyük şirketler tara­ meşrulaştırılır. Adeta kutsanır. da olabilir, kolunu makineye kaptıran fından satın alınmaktadır. Reklamlarla Kısacası medya, topluma, egemen koca bir y_alandır. çırağın yakın çekime alınmış kopmuş finanse . edilen bu tür kuruluşlar için burjuva: ideolojisini empoze etmenin parmakları da. TV spikerini ilgi­ üçüncü bir yol yoktur. son derece etkili bir aracıdır. Medyanın ; ebze Belediyesi işçilerinin lendiren iŞverenin kaba ihmali veya Dünyanın en ücra köşesindeki gücü bir yandan radyo-televizyon­ : direnişi koca bir yörenin işçileri her tür güvenlik önlerninden gelişmeyi ılnında oturma odaimza taşı­ basın gibi devasa bir alana yayılıp bir ı. . kuşa­ emekçi halkını ayağa k.ald_ır- mahrum, · sigortasız Çalıştıracak denli yan iletişim çağında yaşıyoruz. Bu olgu bütün · olarak toplumu ı dı. Adana Belediyesi çalı- azgıntaşmış kar hırsı değildir. Onun tek genellikle sanıldığı gibi saltteknolojik tabilmesinde, diğer yandan . ise, özel­ şanları işten atılmaları protesto etmek kaygısı "bir anlık dilq<:atsizlik sonu.cu " gelişmeyle, tekniğin kapısını açtığı likle de TV aracılığıyla tek tek insan­ için Ankara'ya olan yüzlerce kilo- meyd�na geldiğini öne sürdüğü olayın devasa olanaklarla açıklanamaz. Ondan Iann evlerine kadar girip bireyi teslim ' metrelik yolu katetti. Sınıfta . genel üzerinden olabildiğince tüyler ürpertici çok daha . önemli olan uıu·sıararası ve esir almasında yatmaktadır: Ekranın sermayenin bu teknik düzeyden de önündeki birey dünyanın tüm bilgisine ' grev-genel direniş talebi gittikçe bir hikaye kotarmaktır. ' yaygınlaşıyor. Burjuva medyanın kirliliğini, yararlanarak oluşturduğu medya teke­ sahip olma duygusuna kapılhken, gerçekte, yansıtılan dünyaya müdahale : İşçi sınıfı hareketindeki tüm bu ikiy\izlülüğünü sergilemek ve düpedüz linin toplum üzerindeki gücü ve etkin­ : gelişmelere rağmen burjuva basında bir yalan makinesi gibi işlediğini ortaya liğidir. Gerçekte çağımıza damgasını olanağından yoksundur. O pasif bir eylemliliklere ilişkin ciddi bir haber- koymak için daha fazla örneğe gerek vuran olgu da "iletişim" değildir. Bilgi izleyici, sahnenin dışındaki gözlemci : yorum aramak boşuna bir çaba ... Bu tür - yok. Asıl · irdelenmesi gereken bu ve gerçek üzerinde sermayenin gÖrül­ . konumuna düşürülmüştür. : haberlere ya hiç, ya da gazetenin en tablonuJ1 ardmda yatan gerçeklerd.ir. . Medyadan yansıyan dünya da medik boyutlardaki denetimidir. 1 ücra köşesinde uyduruk bir iki satıra Kapitalist düzenlerde yaliuzca - Medyanın işleyişinde esas olan ne bilgi gerçek değil, yalan üstüne inşa edilmiş · : sıkıştırılmış - olarak yer verilirken, sermaye birikimi v� üretim araçları a�ışı ne de gerçektir. Onun tek ve bir yanılsamadır. Burjuva medya bir ; man�euen otomotiv sanayiinde vergi üzerindeki özel mülkiyet değil, toplu- değişmez yasası burjuvazinin çıkar­ yanılgı ve yalan dünyasını yaratmada : indirimi "kıyak"ıı:ıdan sorıra büyük bir mun düşüncelerini yönlendirmeyi ve larıdır. Sermaye sınıfının ' elindeki hem son derece .u-sta ve deneyimlidir ve : canlılık yaşandığını okuyabiliyoruz. denetlerneyi olanaklı kilan aygıt ve medya tekeli ile bilgi ve gerçek üzerin­ hem. de devasa olanaklara sahiptir. Kürdistan'daki kirli savaş olanca kurumlar da egemen sınıfın elinde de oynadığı oyunlar topyekün toplu­ Eg�men sermaye sınıfı bu geniş : vahşeti ile Sürüyor. Oysa medyada bu pis yoğunlaşır. Ekonomik alandaki t�kel� mun bilincini karartrnaya, düşüncesini olanaklardan yararlanarak medyayı saptırmaya yöneliktir. Görmeyen­ sistemli bir tarzda toplum.sal mücadele ı savaşın sözü bile edilmiyor: Aksine tüm leşme ile toplumun düşüncesi .üzerinde maymun alanında çok yönlü bir silah olarak � · çabalar TC'nin sistemli bir tarzda yürüt- - kurulan ideolojik tekel arasında dolay- duymayan-konuşmayan misali uysal yığınlar yaratılmak isten­ kullanır. Işçi sınıfı ve emekçilerin, . ı tüğü ırkçı soykırımı gizlerneye yönesız bir bağ vardır. . . devrimci cephenin ve toplumsal muha­ 1 liktir. Şişirme' ve yalan haberlerle Kürt Tüm dünyada o1duğu gibi Türki- mektedir. : insanı topyekün suçlı.ı, ulusal kurtuluş ye'de de basın;TV ve radyo kurumları, Bir yanda!} emekçi sınıfların lefetin eylemi, direnişi, hareketlili-ği . kısacası medya, birkaç ser_maye grubu­ bağımsız düşüncesi ye tavn görsel medyada ya yok sayılarak etki­ ı mücadelesi veren gerilla eli kanlı terörist ı çetesi olarak lanse ediliyor. bombardımanı altında sizleştirilmeye ya da karartılmaya çalı­ nun elindedir. Günlük basından tutun medyanın ' şılır. Amacı, gücü ve haklılığı asla Almanya'da 100 bini aşkın insan · da haftalık-aylık yayınlara, çeşit _Çeşit atomize ve paralize edilir. A B D j "Kürdistan'a Özgürlük" talebi ile TV ve radyo kanallarına kadar medyayı· BaŞkanı'nın otel hayatının, İngiltere burjuva basın-yayınında işlenmez: Tersine çamurla sıvanır. : görkemli bir kitle gösterisi B urjuvazi böylece sınıf ve : dü�enler ve hiçbir olay Pro letarya kendisini kuşatan burjuva medyanın tekelini kıramadığı sürece devrim mücadelesinin sesini , çıkınaz. Türk sermaye basını bağımsız ideolojisine ve eylemine ulaşamaz. ve etkinliğini boğmaya çalı­ ; "Kürtler Almanya'da terör şır. Aynı. yolla emek ve . estirdi" diye haber- yapar. Burjuva ideolojisinin denetiminden çıkmanın, gerçek bilgiye ve özgür devrim cephesine en perva­ ; Hannover'd� 1 5 yaşındaki bir düşüneeye kavuşmanın yolu sosyalist basma sahip çıkmaktan geçmektedir. sız saldınlarını meşrulaştırıp ' Kürt çocuğu polisin kurşun­ haklı gösterir, Sermaye ı larıyla can verir. Türkiye İllegal ve legal devrimci basıni maddi ve marievi yönden desteklemek, egemenliği psikolojik bit : medyası ellerini oğuşturur: üstünlük havası yaratmak ' "N'aber Hans! " . Satır aralaonu okumak ve okutmak konusunda işçi sınıfına , öncü işçilere için mehmetçik medyanın rında şöyle der: "Düne kadar büyük sorumluluklar düşmektedir. en iğrenç yöntemlerine Kürt halkına karşı uygu-

Kapitalist düzenlerde

.

.

.

·

�--�

·

-

·

.

·

·

·

·

CB

·

·

·

·

·

·

·

·

·

·

.

'

·


Medya Politikacilari Nasil Pazarhyor?

den geçerek anti-sosyalist bir cila ile başvurur. Örneğin, Kürdistan'daki gerillanın cesedi bir av hayvanı gibi toz kitlelere sunulur. Sovyet Blok'unun yıkılmasının ve kapitalist dünyaya hızlı toprak içinde sergilenir. Fon müziği bir entegrasyon sürecinin . ardından TC'nin zafer havalarıdır. Türk askerinin ölüsü ise ya hiç gösterilmez, ya da bugün eski sosyalist ülkelerde seçimle işbaşma gelenler yine eski sosyalist anaların yürek paralayıcı ağlayışları, urjuva düzenin, yıpranmış allayara k-pullayarak, adeta barbarlıkla tescilli faşistlerin şoven gösterisi eşli­ parti'lerdir. . Kapitalist çehresini yenilernek ve baştan yaratarak piyasaya ğinde, devlet merasimiyle, Türk bayra­ yüzyüze gelen eski Sovyet Blok'u tükenmişliğini makyajlario sürmesi biçiminde işlemektedir. ğına sarılmış tabutuyla toprağa veri­ halklarının eskinin en çarpık sosyalist konusunda saklamak Günümüz medyatik l iderleri deneyimlerinin kazanımlarını bile arar lirken gösterilir. Madalyonun öbür ve medyadan daha etkili bir başka siyaset adamlarından çok . hale geldikleri; hızla sefalete itildikleri gerçek yüzü; Türk askerinin Kürt silahı yoktur. "Daha fazla artistiere benzemektedir. çıplak gerçeği burjuva medyada kalın halkının tümüyle meşru ulusal kurtuluş sömürü, daha fazla kar"dan Hollywood nasıl ki bir yıldız mücadelesi karşısındaki çaresizliği, sis perdeleri arkasında gizlenir. Sosya­ PKK şehidinin cenazesinin Kürt halkı­ lizme olan özlem, geri yığınların başka alternatif bir program makinesi gibi işleyip, yarattıQı nın kitlesel gösterileri ile kalllırılması "özgürlüğe alışamaması", "kapi­ ortaya koymoktan aciz olan yen i yüzler sayesind� ise hiçbir zaman ve koşulda burjuva talizmin fikri ve maddi zenginliğine sermaye düzeni, kitleleri tekrar ve - koşarianmış sinema ternalarına . uyum sağlayamaması", "geçiş süreci : ı tekrar kendisine a ncak yalancı medyaya yansımaz. tekrar tekrar izleyicisini Medyayı belirleyen dünyadaki/ sancıları", "sosyalizmin onları tembel­ alt�rnatiflerle, "yeni " ve kazan ıyorsa, medya da lider ülkedeki gelişmeler ve siyasal­ liğe ve hazıra alıştırması" gibi argü­ · ••yıpranmamış �· l iderler şahsında yaratarak emekçi kitleleri tekrar toplumsal arenadaki gündem değildir. manlarla çarpıtılmaya çalışılır. baQiayabilmektedir. ve tekrar çürümüş sermay� Aksine, günümüzde burjuva medya Uluslararası medyanın histerik Günümüzde düzenine bağlamaktadır. Ikinci dünya ve , ülke gündeminin belir­ komünizm düşmanlığının, bilinçli ve hükümet/başbakan olabilmek DYP-SHP koalisyonu işbaşına lenmesinde önemli bir rol oyna­ sistemli anti sosyalizm propa­ medyanın a labilmekle de�teğini gelirken medyanın işlediQi bu maktadİr. Sermaye medya aracılığıyla gandasmın arkasında kapitalist düze­ da pr�ramlarından çok mümkün"t:Jür. ltar ya partilerin ya kendi gündemini· topluma dayat­ nin çürümüşlüğü ve tükenmişliği başbakanlık seçimlerinde hiçbir kadınlığı-cinseliQi Çiller' in makta, ya da büsbütün sahte bir yatmaktadır. politik geçmişi olmayan bir olmu�tur. ÇekicniQi, dinamizmi, B urjuva medya yalnızca sahte gündem yarat�rak kitlenin dikkatinf . medya kralının seçim zaferi güzelliQi propaganda edilerek gündemrer yaratarak toplumun düşün­ kapitalist sistemin sorunlarından uzakkarşısında, T. Çiller' in son çürük mollario dolu DYP vitrinine · laştırmaktadır. cesini yöniendirmckle kalmaz, o seçimler öncesi Sabah ve Hürriyet Çiller adeta bir süs bebeQi olarak Mafyalaşan devletin işkence, burjuva ideolojisinin çerçevesine katliam, cinayet, terör vb. kontra siğmayan her türlü fikre ve yoruma medya tekellerine yaprrıış oldu.,ğu otu�ulmuştur. Dün Çiller'i göklere faaliyetleri yoğunlaşıp ayyuka çıkar; çılgınca saldırarak toplumun bilincini . milyarlık teşvikler (siz rüşvet çıkaran medyanın bugün onu burjuva basında "üst düzey gene­ denetler ve sınırlandırır da. İşçi s,ını­ olarak okuyun ) yalnızca silik bir yerin dibine bahrmasında da raliere suikast hazırlığında olan bir fının .bağımsız ideolojisi en büyük hiçbir çelişki yoktur. Büyük örnek olmaktadır. grup terörist yakalandı" haberi düşmanı, her türlü _kirli silahla yönel­ sermaY-enin ve MGK'nın Ancak gerçekte mekanizma, manşetten verilir. Devlet katlarındaki diği hedefidir. Ancak en az onun kadar l iderin/parti nin medyayı direktiReri doQrultusunda hareket önemli. olan medyanın toplum üzerin­ milyarlık yolsuzluk, rüşvet ve dolan­ arkasına ·alması şeklinde deQil; eden mehmetçik basın ve deki yozlaştıncı etkisidir. Yazilı bası­ dırıcılık olayları saklanamaz bir hal tersine sermay�nin medya televizyonu yıpranmış, tükenmiş, alır; burjuva medyada tüm kötülüğün nın düzeysizliği ve gittikçe magazin ve aracılıQıyla kendi çıkarlarını o sermaye içi n işe yaramaz hale kaynağı olarak sergilenrnek üze.re, kadın cinselliğini ön plana çıkarması, gelmiş dönem için en iyi ve �rvasız bu kukla. bebeğin küçük çaplı dolaplar çevirmiş _ bir iki TV yayınlarının büyük ağırlığını oluş­ tarzda savunabilecek lider düşürülmesi görevini de layıkıyla bürokral kurban edilir. Emekçi yığın­ turan . içi boş eğlence programları , adayını bulup çıkarması, yerine getirecektir/ getirmektedir. laQn sermaye devletine yönelen tepki pembe diziler, erotizme ve pomoya ve öfkeleri bu tür yalancı hedeflere · dayanan filmler, kana susamış realist kanalize edilerek saptırı1ır. - Sahte showlar, en bayağı sosyete dedi­ ikilemlerle yüzyüze bırakılan kitleler kodusunu konu eden programlar, gerisin geri düzeni!! uysal eklentisi zengin olma hayalini ve köşe dönme­ �ONf.,A konumuna düşürülür. Yoğun bir tarz­ ciliği kışkırtan her türlü nitelikten KUSACAKlAR da işlediği "ya .şeriat-ya da _ laik yoksun yanşma programları ve piyan­ içiN 1• kemalist burjuva düzeni" . propa- golar, havalı sunucular ....Tüm bunlar . gandası bunun son örneklerinden medyanın çapsızlığından ziyade 1 birisidir. Burjuva medya, özellikle de bilinçli bir politikayı anlatmaktadır. � ' ·' en kaba· bir komünizm ve devrim Medya, emekçi yığınlara asla düşmanlığı yayarak emekçi kitleleri uzanamayacağı şaşaalı bir sosyete ve sosy�lizm alternatifinden yalıt111aya mankenler dünyasını sunmaktadır. büyük bir-çaba harcar. İçyüzünde dejenerasyon ve pislik Gerici emperyalist dünyanın kuşat­ olan bu sahte dünya emekçi yığın­ ması altında het türlü zorluğa göğüs l arda - sınıf atlama yanılsamasını . ..... . . ..'(.· .·;: -:::· gererek sosyalizmde ,direnen koca kışkırtmakta, bilinçleri bulan­ Küba halkı yok sayılırken, Castro'nun dırmakta, değerleri köreltmektedir. AB D'ye kaçan kızı kahraman ilan Kitleleri her türlü yozluğa ve ahlak­ edilir. Her türlü maddi olanaklarla sızlığa özendirmektedir. donatılan bu şahsın tüm- açıklamaları ü n geçmiyor k i cezayı o nayiayan Yargı - bularak işi geçiştirmeye, Proletarya kendisini kuşatan burju­ medyada sosyalizme karşı bir saldırı burjuva bası nda tay, Pamukbank' ı 640 devletin bunlara .karşı va medyanın tekelini kırarpadığı sürece kampanyasına dönüştürülür. Güney bağımsız ideolojisine ve eylemine yolsuzluk, dolan- milyar delandıran Yahya olduğu imaj ı n ı vermeye Kore'li bir yolcu uçağına bomba ulaşamaz. Burjuva ideolojisinin dene­ dı rıcı lık, rüşvet, · adam Demirel'e 1 yıt 3 ay çalışmaktadı r. yerleştiren Kuzey Kore'li ajan dün timinden çıkmanın, gerçek bilgiye ve kayırmac ı lığı vb, ile ilgili çe�ayı yeter-li buluyor. Kapitalist düzendir insanlık canavarı olarak lanetlenirken, özgür düşüneeye kavuşmanın yoll! haber · çıkmas ı n . H er Işte burjuva huku�.u n bu; m inareyi çala­ kapitalizme biat euikten sosyalist basma sahip çı�aktiın günün manşeti bir önce- adalet anlayış� ! Ote caksınız, fakat yuka­ soma serbest bıra­ geçmektedir. Illegal ve /f'""':===��-kini aratmayacak kadar yandan Çiller'in, Demi- ndakiler gibi kılıfına kılır. Onlarca koru­ legal devrimci basını yüzsüzce ve fütur- rel'in, Ozallar'ın vb. uyduracaksı n ız. B i n lira ma, özel araba, ev maddi ve manevi yönden suzca... açıklanamayan servet- için ayağa kalkanlar; vb. ile ödül­ desteklemek, Peki ne oluyor? leri, işin V. Demirel'le· düşüncelerinden dolayı lendirilen eski onu okumak ve Yaptıkları n ı n , yedik- s ı n ırlı kalm adığın ı ; tüm ayd ınların cezaevine ajan, basın açık­ okutmak konu­ lerinin, yedirdiklerinin, burjuva siyasetçilerin ve konmalarina, yarg ı h lamalarının ve sunda işçi sını­ çaldıkları n ı n hesapları yak ı nların ı n halkın para- yarg ısız infazlara, Kürt TV prog­ fına ve öncü mı soruluyor bu insan- s ı n ı şu veya bu şekilde halkının katledilmesine, ramlarının işçilere bUyük lara? Ya da en önemlisi çald ı ğ ı n ı göstermekte- işkenceye, bütün antiyıldızıdır artık. sorumluluklar bu ülkeefe onları yargı - 'dir. B ih lira için · aslan demokratik uyg uHiçbir şey düşmektedir. layacak, cezaland ıracak kesilen burjuva devlet v e lamalara, o l ur diye"komünizmin Türk sermaye bir yasa m ı yok? B ir değil on un Yargıtay'ı ; devletin bilmektedirler. Olmaz zavallı kur­ ·basınının burjuva bin yasa var. Fakat her kademesinde görü- demeyin, sı nıflı toplum­ banının" anti­ diktatörlüğün 5.­ bunlar ezilen ve sömü- le n h ı rsızlığı, yolsuzluğu larda bir avuç kapitalistin sosyalizm propa­ kolu gibi çalıştığı, rülenden yana değil, görmemez likten gelmek- diğer i nsanla rı sömür­ gandasından daha MGK'nın emir güçlüden, haksızdan, te, üstünü örtmeye · mesi, yasaları çıkarları etkili olamaz. kulluğunu yaptığı burjuvaziden yana... çalışmakta . ya da doğrultusu nda düzenBu tür duygusal günümüzde i�çi sınıfinın Arkadaşın ı n cebin- ILKSAN, ISKI skan- lernesi g ayet o lağandır. sömürüler bir devrimci basın karşı­ deki bin lirayı ald ığı için dalları gibi artık halktan yana, en bariz sında aldığı ve alacağı gaspla suçlanan bir g izlenemeyecek hale Olmaz demeyin, gerçekl�r bile tavir onun mücadelesinin gence verilen 1 5 yıl geldiğinde birkaç .kurb�n kapitalizmdir bu ! burjuva ideo­ seyri üzerinde de belirleyici lojisinin süzgecin- . . . olacaktır.

B

_

_

·

·

·

.

-

HA&EVJ..ERP� 1

·

·

i

·

!

..

·

Olmaz Demeyin,- Kapitalizmd ir B u !

. G

·

·

·


Emperyalist Rekabetin

..

. esı ryor. ümanizm · ve insan hakları, kara Afrika'd a yeni . emperyalizmin Truva atı işlevini . görüyorlar. . Eskiden Avrupalı. sömürgeci g üçle r bu kıtayı "evangilisation", yani l ncil'i tanıtma, Hıristiyanlığı yayma maskesi altı-nda talan ediyor, zenginliklerine el koyuyordu. Ardı n , dan "civilisation", yani medeniyeji yayma adı altında Avrupa'nın değişik sömürgeci güçleri kara Afrika'yı araları nda paylaştılar; köle ticareti yürüttüler; ınsanların ı katlettiler. Şimdi de emperyalizm , b u barbar geleneği yeni bir kılıf ile, - "insani yardım" adı altı nda sürdürüyor. Somali'deki "Restor Hope", Ruanda'daki . "Turquoise" operasyonları, emperyalizmin bu .barbar po litikasını n, örgütlediği darbe- _ ! erin ; kompl o l arı n, d Qktüğü kanların maskesidir. I nsani ,vardı m -ad ı na kı tada dehşet empe ryalizm, saçan bu yöntemle kendi soru mluluğunu gizlemeye, b arbarlı ğ ı n ı meş rulaştırmaya, i risanları kandı rmaya çalışıyo r. B u politi kanı n g üncel örneği kuşkusuz R uanda. Fakat .a rt ık ! bu politika geçmişe o �anla ne kadar ustaca kamufle edilirse ediisi n, çok çabuk iflas etmektedir. So malı 'ye yapılan ç ıkartmari ı n insani yardı mla ılişkisi o lmadığı geniş kitleler ·tara: t ı ndan hemen görülmü ş ve ABD h ızla _ geri çekılmek zorunda kalm.ıştı. Fransa'nı n

H

·

·

_ ·

·

i

·8 .

G-7

·

· . .

·

·

·

_

.

_

..

..

..·

Afrika kıtas ı n ı n önemli bir bölümünü denetliyor ve ayrı- calı ki ı bir n üfuz alanı olarak kullanıyor. Bu durum, emperyalist güçler arası ndaki den_Qeler açısından değerlendirildiginde Fransa'nın , haketmediği bir olanaktır. F-ransa'nın kendi gücüne ·bakmadan hep büyük oynamaya çalışması diğer emperyalistleri rahatsız etmek-_ tedır. Dolayısıyla genel olarak dünyada, özel olarak da Afri- . . ka'da kozların yenideri payla­ şılmaşı , Fransa'nın gücüne - tekabül eden smırlar içine çekilmesi,_ bu geniş nufuz alanları n ı n kendisinden güçlü ·rakiplerine parça parça terke ­ dilmesi isteniyor. Emperyalistler : aras ı rekabet i n faturas ı n ı ise d ü n ya_ halkları, Ruandalı yüzbinl erce masum ·i nsan yaşamları p�has ı na ödeme­ ye devam -ed ıyo rlar. _

_

zrrves i Topla nd ı

Temmuz gtinO italya'n ın Napeli kentinde toplanan �n ileri sana. yileşmiş ülkelerin geleneksel �irve toplantısı G-7'nin gündemi hayli yüklü. Bu kez Boris Yeltsin'i de aralarına alan emperyalist şefler, yapılan· resmi açık- . larnalara göre, görüşmeleri esas olar�k iki konuda yoğuiilaştıracaklar. . Bu konuların başında yıllardır temcit pilavı gibi yinelenen ve her defasında başlangıç noktasına dönülen işsizlik ıorunu geliyor. Gündemin ikinci önemli maddesini de Çernobil nükleer sant­ . ralinin akibeti oluşturuyor. Zirvenin politik bölümünde ise B. Yeltsin'in katılımı· ile eski Yugoslavya'daki durum görüşülecek. . Emperyalist şefierin düzenledikleri bu tür_ zirvelerin, resmi gündeminin içeriği açısından, kötü . bir gösteri olmaktan öteye bir işlevi yoktur. Her yıl düzenlenen bu toplantılarla ekonomik politikaları saptadıkların ı iddia ediyorlar. Dünyaaaki

h

.

·

·

-

· .

. yalist ·guçler arası ndaki baglıdır. çelişkilere Hiçbir maharet, yüzlerce insa- yöntemlerle anca:k kendine suç n ı n tek çı rp ıda katiedilmesini . ortağı edebilmiştir.. kamufle etmey�. çarpıtmaya, Fransa'nı n Avrupalı müttesorumlularını gizlemeye, basit -fiklerinin, ABD'nin; Ruanda'ya bir aşiret kavgası olarak çıkartma yapı lmasını o nay- su nmaya yetmez. Bunu başa- lamamal arı , diplomatik bir dille rabilmek için medya tekeli de olsa eleştirmeleri, herhangi i nsanları yalan yağmuruna bir sorumluluk üstlenmeye ama yalanlarıyla yaıiaşmamaları, onların Frantutuyor; birlikte çelişkilerini de sergi- s ız ordusunun barbarl ığını ! emek zorunda kalıyor. onaylamayacakları anlamına Aynı çıkarları Bu çerçevede yeni döne- gelmiyor. min belirleyici özelliği, Doğu- · paylaşmadıklanndan kenarda Batı kutuplaşmasının · sona duruyorlar; Fransa'nın giriermesi ile birlikte, emperyalist şimine sinsice çomak sokmaya g üçle� �rasınd_aki �zlaşmaz çalışıyorlar. . çelışkılerın yenıden on plana Fransa orta buyuklukte bır çıkması_dı�: Kuz_ey Kore olayı e�p�ryalist. Qüçtür. Anc�k ��ki bu�a bır o rnektır. .�B_D �.zak- s�r;ıurgelerı . ı!e korud��u ılışdo g u Asya da<_yenı bır Kortez kı ler, kendısı ıle aynı dılı konu. _ittifakı oluşturmakta zorla�: şan b� �lkel�rle olan ek�_nq,rT)ik - � ıştır.. Ruanda -daha somut bır ve _polıtık bag ları, ona gucu !le ornektır. Fransa Mobuto ve bagdaştırı lamayacak genışD iuf dışında kims�yi ye�eğine likte bir etki al�n ı sagi!Yor. alamamıştır. Yanı, Zaıre ve ABD ,y.e, Japonya ya ve AlmanSene9al'deki .. uşak r,e).imleri ya'ya gör� c�ce kalan Fr�nsız şantaı _ve ruşvet turunden eı:nperyalızmı, buna r�gmen

·

·

1

Ruanda seferinin akibeti de ay nı oldu. M itterand, . bu aşağı­ lık müda­ haleye · "onurlu" bir çıkış kapısı bulmakta zorluk çekiyor. ABD'nin son dönemde Kuzey Kore'ye karşı örgütlerneye · çalıştığı k�_m uoyu seferberliği de şi mdilik benzer bir akibete uğradı. . Kuşkusuz, emperyalizmin bu saldırgan ve barbar politikalarının, hangi kılıf ve bahane adına olursa olsun bu kadar çabuk iflas _ etmesi,, dünya kamuoyunun buna kar�ı çok duyarlı bir tepki gösterdiginden dolayı değildir, Ruanda bir kan �ölüne dönüştürülmjjş, masum ınsanlar en barbar_yöntemlerle katledilmiş, fakat d ü nya h al kları pasifçe izlemenin ötesinde bir . tep�i . gösterniemiştir. Emperyalizm ınsanları dehşete alıştı rm ı ş ve en val:ışi kati iarn ları ka �.ı ks�tmış bulun �yor.. S o mal ı dekı, R u anda dakı haydutlu ğ u n emperyali �� gerçek �uzun un_ bu k_� dar . erken açıga çıkmas ı , bu ulkeyaşana� .. tr.�jedini� lerde boyutları na, k uçulmuş bır d_ü nyanı n modern ve h tzlı iletişım olanaklarına ve emper-

_

·

işsizlik sorununa çozum aradıkları milyon dolar görüntüsü çizmeye çalışıyorlar. Oysa çok harcayarak iyi biliniyor ki, sözkon usu ekonomik poli- Napali'nin tikaları, .piyon rolünü yerine getiren bu sokaklarını politikacılar değil, çokuluslu tekel yöne- temizletti. Zirvenin ticilerr belirliyorlar. Bu -politikalar IMF ve işlevi Dünya Bankası aracılığıyla forn:ıüle esas edilerek politikacılara iletiliyor. Kapitalist emperyalistler dünyanın ekorromisint yönlendirdiklerini arası rekaiddia eden bu şefler, gerçekte çokuluslu betin koortel<ellerin memurları, onların poli- dinesidir. Bunlar dünya tikalarının uygulayıcılarıdırlar. Dolayısıyla !;lu tür zirvel�rin amacı ve pazarında işlevi farklıdır. Orneğin, ABD'liler Japon- kıran kırana larla ticari sorunları görüşecekler, Fransa - bir mücadele Ruanda çıkartması için destek arayacak, yürütüyor, Yeltsin borç dilenecek, AT ülkeleri kulis_. birbirleri ile yarışıyorlar. Bu rekabetin bir Afrika'ya uzanırken; Kohl Çin Başbakanı lerde Jacques Delors'a bir halef seçmek bilançosu nu yapmak, birbirlerini uyarmak Li Peng'i ağJrlıyordu. Ticaret antıaşmaşı için pazarlıklar yürütecektir. Zirve, ev ve hatta tehdit etme� için biraraya geli- imzalamak, pazar koparmak, dünya ·pazarlarında konumunu pekiştirrnek ve sahipliği yapan Berlus_coni için ise bir yorlar. . başka fırsa�ır. Neo-faşistle'rin hükümete Zirvenin arifesinde . yaşanan hararat ardından toparlanqrak bunun bir- bifan­ girmeleri-ile ıtalya'nın imajı biraz bozuldu. · bir tesadüf değildir. Clinton Baltık ülke­ çosunu yapmak ve rakipleri uyarmaktır Bunu düzaltrnek için Beriuseani 40 lerine ve Polonya'ya, Mitterand Güney bu zirvenin amacı. ·

·

_

·

_

_

r

'


ArjC.ntin: K i t l e· Eyl e m i n d e Yü kse l i f

• •

K1m II·Sung K

Öldü

.

uzey Kore' nin 82 yaşındaki Devl et Başkanı . Kim 11-Sung kalp . krizinden öld ü . Dünya em peryalist sisteminin dışında, kend ine özgü ba�ımsız bir rejimi bulunan bu ü lke ve Devlet Başkanı Kim 11-Sung, em perya liı:.tler tarafı ndan her zaman bir çıban başı olarak görüldü. Bu sebeple ölüm üyle birlikte tüm emperyalistler i�renç ·

bif �a\d1n \<.amÇ)an'ja�l ba�\att1\ar .

Kim 11-Sung yoksul bir köylü ailesinin o�luydu. 1 8 yaşı n da iken gerilla gruplarına katı larak, Japon Im para torluk Ordusu'na karşı savaşmaya başla d ı . 1 94 1 yılında Sovyetler Birli� i ' ne giderek, Kızıl Ordu'ya hizmet etti . Ikinci D ünya Savaşı sonrasında ülkesine d öndü ve Kore Demokratik Halk · Cumhu riyeti 'nfn kuru luşunda öneml i bir rol oynadı. 1 945 yılında kuru lan Kore Işçi Partisi'nin Genel Sekreteri olarak, özell i kle Kore Savaşı ' ndan sonra ülkede tartışmasız tek önder . haline g eldi. "Sevgili Lider" olarak adland ırılan Kim 11-Sung öldmüne kadar iktidardaki

gücünü korum ayı başard ı . Kuzey Kore, özel likle Ikinci Dünya Savaşı 'ndan sonra, dünyanın izlendi . d i�er ül keleriyle hemen tüm K i m 11-Sung ' un ölümü K'UJ?Z�Y ba�larını kopard ı . Yaln ızca Kore halkında d erin bir üiii.i ntü Sovyetler Birli� i ve Çin Halk yarattı . Halk, önderinin CumhUriyeti ile ilişkisini sürdürd ü . <:�.rkasından günlerce a�l<iUd:lı . l 960 'Iarda patlak veren Olü m ünden bir hafta geçprif ş Ç in-Sovyet çatışması nda ise olmasına karşın, ülkedekii tarafsız ko1mayı ye�ledi. . yabancı g azeteciler, hal�tm hala

Kendine öz.9ü bir �O�'fa\iz.m

anlayışı bulu nan Kim 11-Sung ve partisi dü nyadaki tüm sosyalist partilerle i lişkilerini bozmamaya çalıştı . Ancak onun ideoloj isi bilim sel sosya l izmin tem el çerçevesirıin çok d ışındayd ı . Partisi v e kendisi "Kore'ye özgü sosyalizm" anlayı şı ndan hiçbir zaman ödün vermedi. Kim ' in yöneti mindeki Kuzey Kore, Sovyetler Birli�i ve Çin Halk Cumhuriyeti dış ında h içbir devletten yard ı m almadı . Ba� ı msız; b i r ekonomik politika · izledi . Kendi ya�ıyla kavrulmayı ilke ed inen bu ül kede istikrarl ı bir sanayileş�e gerçekleşti. Halkın refah düzeyinde yavaş, fakat her geçen gün artan bir iyileşme

; Arjantin 'de Me,em liberalizmine karş1 tepki ve gösteriler yoğun/aşarak devam ediyor. Emekliler aylardir her çarşamba günü Buenos Aires 'in Kongre Meydam 'nda toplanarak asgari emeklilik maaşmm 500 dolara ÇJkarfllmasml talep ediyorlar. 6 Temmuz günü emekiiierin gösterilerine Arjantin işçilerinden güçlü bir destek geldi. Sendikalann inisiyatifi ile ülkenia değişik kentlerinden Buenos Aires 'e gelen onbinlerce işçi, köylü, öğrenci ve emekli May1s Meydam 'nda liberalizme tepkilerini ortaya koydular. IMF'nin dayatt1ğ1 reçeteler doğrultusunda enflasyonu. dizginlemeye, Ariantin ekonomisine dünya pazarlarmda rekabet gücü kazandirmaya çalişt1ğm1 iddia eden Menem liberalizmi, toplu işten atmalan büyük bir h1zla sürdürüyor. ABD tekelleri ile yanştirdiği yerli işletmeleri iflas ettiriyor. Sonuç olarak, geniş emekçi kitleler gittikçe yayginlaşan ve derinleşen bir .sefaletle . yüzyüze birak11iyorlar. Menem liberalizmine karş1, kesikli dalgalar halinde de gellşse, güçlü bir hareketlilik yaşamyor. Geçen aralik aymda ülkenin kuzeyinde patlak veren görkemli kitle eylemini değişik kentlerde yenileri izledi. Güneyde elektronik işkolunda çalişan işçiler 1 ay grevde kaldiiar. Değişik sektörlerde ve . farkli toplumsal katmanlaraa gözlemlenen bu eylemlilik, geç��ğim(z_ gü�le:_de r._ap1lan kitlesel ve ortak gosten ile bir ust düzeye s1çram1ş bulunuyor. Sözkonusu eylemin ardmdan 2 Ağustos günü için yapdan genel grev çağns1, mücadele dinamiğinin düzenli bir gelişme ve . ilerleme sürecine girdiğini gösteriyor. ·

o\aym �o�unu \ız.erinden

atamad ı � ı n ı , yas tutmayQ devam etti�ini bildiriyorlar. Dünyanın önde gelen kapitalistleri ise ellerini ovuşturm aya başlad ı lar bile . . . Şim d i onların e n fazla merak etti�i sorular şunlar: Kim 11-Sung ' un yerine kim geçecek? Yeni devlet başkanı eski önderlerinin çizgisini koruyacak m ı, yoksa ülkeyi yabancı sermayeye mi açacak? Bir süredir, ABD' nin bu ül keye savu rdu�u tehditierin karşısında yeni d evlet başkanı ne yapacak? Kuzey Kore em peryalizm için yeni .b ir pazar anlamına m ı gelecek?

·

·

·

Emperyalist Alınan Devletinin · " Demokrasi " ·Kurşunu

A

lmanya'nın Hannaver . kentinde, ERNK afişi asan Halim Denver adlı yurtsever bir Kürt genci Alman polisinin kurşunlanyla katledildi. Bu , yurtsever Kürt gencinin katiedilişini ve emperyalist Alriıan devleti ile sömürgeci Türk devletinin işbirligini protesto etmek amacıyla binlerce Kürdistanlı bir yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüşçiller oldukça coşkulu, militan ve öfke doluydular. Emperyalist Alman devleti PKK ve ERNK yasagı ile birlikte, bu cinayetten sonra, dünya halklarının gözünde iyice teşhir oldu. Alman devleti, bu yürüyüşte pek polis bulundurmadı. Oysa daha önceki tutumu çok farklıydı. Her eyleme polis yığıyor, PKK ve ERNK bayraklarını taşıyaniara acımasızca saldırıyordu. Bu yürüyüşte Alman devletinin farklı davranmasının tek nedeni, Kürtlerin · öfkesi ve militanlıgıydı. Kürtlerin bu direngenliği Alman devletinin PKK hakkında almış oldugu tüm yasakları işlemez hale getirdi. Yürüyüşe demokratik Alman kuruluşlarının yanısıra, SPD-PDS, Yeşiller, otonorri gruplar ve çok sayıda Alman katılmıştı. Emperyalist Alman devletinin sömürgeci Türk devleti ile Kürdistan'da uyguladıgı soykırım politikalarını lanetleyen sloganlar militan bir şekilde haykmldı. Yürüyüş . öncesi ve · sonrasında bir çok polis karakolu ve araçları tahrip edildi. "Demokrasi", " insan hakların vb. gibi kavramları ·

.

·

·

soykınının ortagı olan Alman devleti, bu yetmiyormuş gibi kendi ülkesinde de Kürtlere baskı uygularnaya başladı. Tüm bunlar burjuva demokrasisinin gerçek yüzünü .sergileyen gelişmelerdi. · Burjuva demokrasisinin gerçek yüzünü emperyalist-kapitalist ülkelerde - degil, Kürdistan'da, Yugoslavya'da, Afrika'da ve Latin Amerika ülkelerinde görmek gerekiyor. gibi ülkelerde Almanya burjuva demokrasisinin süslenmi·ş , aldatıcı ve "yumuşak" yüzünü görebilir insan ancak. Gerçekte, kapitalist-emperyalist ülkelerdeki burjuva demokrasisi, Kürdistan'a yagdınlan bombalardır; Somali'de açlık ve ölümdür; Yugoslavya'da çocukların bogazlaninasıdır; " Insan hakları" adına dünyanın her yanında milyonlarca insana ölüm hakkı sunmaktır. Emperyalist burjuvazinin . dünya işçi ve emekçilerine "demokrasi ve insan hakları" adına verdigi haklar işte bunlardır. Hannaver yürüyüşünün gösterdigi başka bir gerçek daha var. Bu, istenildiginde, devletin almış oldugu önlemlerin kitle eylemleri sonucu işlemez hale getirilecegidir. Hannaver'de Alman devletinin yasaklan degil, Kürt dilinden düşürmeyen, uydusu olan geri kapitalist ülkeleri "insan hakları" ve "demokrasi"yi özgürlük hareketiniri fiili olarak yaratmış oldugu yasalar geçerliydi. çiğnemekle suçlayan, yeni dünya düzensizliginin Her kitle eylemi �endi içinde mevcut düzenin temsilcisi emperyalist Alman devleti; çıkarları tehlikeye girdiginde "de�okrasi"yi ve " insan · yasalarını fiili olarak boşa çıkaran bir dinarnige sahiptir. Hannaver bir örnektir. Yeter ki . bu dinamik hakları"nı nasıl kullanacağını çok iyi gösteriyor. harekete geçirilsin. Başından beri Kürdistan'da gerçekleştirilen ·

·


-

Devriınei!Koınünist Basından

1

•••

• •

Kritik soru şudur:.

EKIM

.BÜTÜN ÜLKELERiN PROLETERLERi, BiRLEŞ İN!

� ?�: '��!,�S:ı:.��.,!.��=ilmiş

sıı"'''"; .,,, , . ;, , " faaliyeti 100. sayısıoa uı:ısmış bulunuyor. Bu genel

pm<ik k · mrhlıktır. Nitekim bu�Lin bizimle bu onuru payluşmuktan yoksun kalnnlnrb u çizgide ısnır

planda devrimci bir yayın org�nı için

u104ilmMı zor bir b.ışan degil. Fakat sözl.::orıusu

a a ba ,

geli�mesinde temel bir rol oynayan illegol bir Merkez Yayın · Orgnnı'ysa; bu ya)'Hl organı

ll}

bir polis reji i ko.sullarınıl:ı çı\.:ıyors:ı ve bu k<>1ullar �i de bir keı: ohun kesintiye ugra· nı:ımışsıı: ve nihayet. bu y yın organı son birbuçuk yıldır 15 günlUk düzenli eriyodl çıkabilecek b r yaym te os na ulıışmışsa, bbu! edilmelidir ki. bur:ıdıı açık ve ç:ırpKı bir şarı v'anıır. lııeg;ıı yayın a liyeıi doğal ol:ırııl: dikk:ıtli gevşemek bir yana kendini sürekli pekiştiren

n

i

f :l

p

rl:ı

urı;ııniı.:ısyon

demektir.

mp o

'

B öyleyse , işlev farklılaşmasında ifadesini bulan .

d eei

B öyle değilse, birden fazla yayın güçlerin bölünmesine yol açıyorsa,

olarak kull:ınm:ık gereei arasındaki kopınaz

Çok' bilinçli bir tercih ynpmı�lık ve onun

tiim ı;UçlUkleriııin daha en başından itibaren

fdrkmdiıydık. Fakat onaya koyduğumuz iddia· lllıki tut:ırlılıfı ve dol:ıyı�ıyln geleı:eAimizi ınm

ş

ae

geriye doğru atılmış bir adım sözkonusudur.

tanışmalı lü

k

ıl:ıbu gUçiOklerin keııdisisınavdan geçirecektl.

Hareketimiz bu sınavd:ın b:ı :ınyla çı mıştır.

Bunun

bir yanı kıılmıımışur. 20 yıl-

e

ter-

ıartışılmı z.

ş

E

'

örgilllenmeyi şekillendirnıek hedefi ile illegal bir yayın organını bu dogrultud:ı etkil i bir silah

tümünde ortak olan bir temel zaaf, illegal bir örgütlenmeyi Böyle olunca. burada ilk bakışta göze çarpan lık t rg tlerin eridigi, çllrüdUgU, nihayet dngııbaş:ırının örgütsel alanı yu da boyutu oluyor. dığı son direce elv_erişsi"t bir siyıısul konjonkşekillendirmek hedefiyle illegal derçekte isebu başarının asıl nhmı, yada daHirde, yeni, genç, dinamik. k ı tıiği mesafe ha doğro.ı bir ifııdeyle a.�ıl kııyıı:ığı , onu hnzırkııtedeceği mesafenin gUveııcesi olan birörgUt bir yayın organını bu doğrultuda !ayan ideolojik-politik çi�giılir-. Devrimci bir yar.uılnıışıır. Bugün Tllrklye'de EKiM vardır. örgüıiln ilk şekillenmesinde ve geli�me.<inde Her türlll kol;ıycılık reddedilmi�. zor oloın etkili bir silah olarak kullanma illeg:ıl bir yayın organının oynayıı�agı kritik ı:ih edilmiş, r.onuıruı txı.şarılmıştır. Ve kuşkusuz rol ııçık bir biçimde k:ıvr:ınamamış nlsnydı bunun b:ış:ırıl;ııru:ınd:ı, buı;Un 100. sııyııı:ına gereği arasındaki kopmaz bağı eğer, bu buş:ırıya da pruıik-örgilısç.l pl;ınd:ı ulu�nıış likim ıemel bir rol oynamıştır. 1:/cim, yayın yaşamının SO. sayısına henUı. uıaşııamuıdı. Ya tı ıtrsind rı ve daha somut ifade edileı:ek ol'urs:ı, polis rejimi koşullurında ıını::ık ulıışm:ıkı:ıykeıı, gerid knlan dönemde kavrayarpamak olmuştur. ve sola egemen legalist·la.�fiyeci g leneğ n en oyn:ıdıgı rol üzerine şu değerlendinneyi y:ıpknba bıçinıde yeniden tekrnrl:ındtğı bir dBmıştık: "F.kim'in ·kusıırl:ırı ve yetersizlikleri Çok bilinçli bir tercih m;:mde, legaı bir yuyınlu ba�l;ımanın ille�al üıcrine kuşku.�uı çcıı.; şey söylenebilir, Bununbir örgUr y:ırııtnı:ı hedefini peşineıı sak:ııl:ı· l:ı birlikte onun dört yıllık y:ıyııı yıışnmı boyapmıştık ve onun tüm güçlük­ yunea bir hareketin şekillenıl).esinde ve geliş­ . yııı:n�ı gc\-"'llişin deneyimleri dC göıönllııe mesimle oyn:ıdığı bilyük rol yine de ııhn:ımk :ıçık bir biçimde k�vr.ınamamış olsay· lerinin daha en başından itiba­ e�er, legal yoıyın koloycıııgı varken illeı;al Ekim. devrimci hareketin geleneksel plat· formundan yıış:ınan kökiii bir ideolojik kopuşun bir yayının zor ve meşııkl::ıtli yolund:ı ısrnr ren farkındaydık. Fakat ortaya i �� � d k e i �� :������:, �·erB������ g������ r::��e������;�: �� ��;��� ���:����� ! b�r yö;;,�L��:��txış:ırı 1�r�� koyduğumuz iddiadaki tutar­ özel birrol oyıı;ımışur. Ekim'in sıı,Q:ladığı ragıneıı or[llya koııulamnzdı. gelinen yerde kendisini ıışını ıır. Diin hareDoloıyısıyl;ı ba�arının temeli ideolojik . lılığı ve dolayısıyla gele­ ceğimizi tam da bu güçlüklerio linizdeki sayısıyla birlikte kendisi sınavdan geçirecektir. Hare­ Ekim' in yayın faaliyeti 1 00 ketimiz bu sınavdan başarıyla çıkmıştır. sayısına ulaşmış bulunuyor, Bunun tartışmalı bir yanı kalmamıştır. Bu genel planda devrimci bir · 20 yıllık örgütlerin eridiği, çürüdüğü, yayın organı için ulaşılması zor bir nihayet dağıldığı son derece elverişsiz başarı değil. Fakat sözkonusu olan, bir bir siyasal konjonktürde, yeni, genç, hareketin ilk şekillenmesinde ve geliş­ dinamik, katettiği mesafe katedeceği mesafenin güvencesi olan bir örgüt mesinde temeL bir rol oynayan illegal yaratılmıştır. Bugün Türkiye'de EKIM bir Merkez Yayın Organı'ysa; bu yayın vardır. Her türlü kolaycılık reddedilmiş, organı gevşemek bir yana kendini zor olan tercih edilmiş, sonuçta başa­ sürekli . pekiştiren bir polis rejimi rılmıştır. Ve kuşkusuz bunun başa­ koşullarında çıkıyorsa ve bu koşullar rılmasında, bugün 1 00. sayısına ulaşmış içinde bir kez olsun kesintiye uğr-a­ mamışsa; ve nihayet, bu yayın organı Ekim temel bir rol oynamıştır. Ekim, yayın yaşamının 50. sayısına son bir buçuk yıldır 15 günlük düzenli henüz ancak ulaşmaktayken, geride periyodtarla çıkabilecek bir yayın temposuna ulaşnuşsa, kabul edilmelidir kalan dönemde oynadığı rol ü·zerine şu değerlendirmeyi yapmıştık: "Ekim'in ki, burada açık ve çarpıcı b�r başarı vardir. kusurları ve yetersizlikleri üzerine kuşkusuz çok şey söylenebilir. Bununla İllegal yayın faaliyeti doğal olarak dikkatli ve profesyonel bir orga­ birlikte onun dört yıllık yayın yaşamı boyunca bir hareketin şekillenmesinde nizasyon demektir. Böyle olunca, bura­ ve gelişmesinde oynadığı büyük rol da ilk balqşta göze çarpan, başarının yine de tartışılmaz. Ekim, devrimci örgütsel alanı ya da boyutu oluyor. Gerçekte ise bu başarının asıl alanı , ya hareketin geleneksel platformundan da daha doğru bir ifadeyle asıl kaynağı, yaşanan kökiii bir ideolojik kopuşun geliştirilmesinde, politik ve örgütsel bir onu hazırlayan ideolojik-politik çizgi­ kimlik ve varlık kazanmasında bir dir. Devrimci bir örgütün ilk şekil­ lenmesinde ve gelişmesinde illegal bir . yayın organı olarak özel bir rol oyna­ mıştır. Ekim rm sağladığı başarı gelinen · yayın organının oyuayacağı kritik rol yerde kendisini aşmıştır. Dün hare- . açık bir biçimde kavranmamış olsaydı ketimiz bir yayın organı olarak Ekim eğer, bu başanya da pratik-örgütsel üzerinden tanınırdı; şimdi artık bir planda ulaşılamazdı. Ya da tersinden ve yayın organı olarak Ekim hareketimiz daha somut ifade edilecek olursa, polis üzerinden tanınır ve anılır hale gelmiş­ rejimi koşullarında ve sola egemen tir. Bu, Ekim 'in kendi işlevini hiç legalist-tasfiyeci gelenegin en kaba değilse asgari bir başarıyla gerçek­ biçimde yeniden tekrarlandığı bir leştirdiğini kanıtlar." (sayı:49, Ekim dönemde, legal bir yayınla başlamanın '9 1 ) illegal bir örgüt yaratma hedefini peşi­ Ekim'in daha o günden kendi işle­ nen sakaHayacağı geçmişin dene­ vini . hiç değilse asgari bir başarıyla yimleri de gözönüne alınarak açık bir yerine getirdiğinin kanıtlarından biri biçimde kavranmamış olsaydı eğer, de, dört yıl boyunca hareketimizin legal yayın kolaycılığı varken illegal bir yayın alanındaki tek organi olmaktan yayının zor ve meşakkatli yolunda ısrar artık rühayet kurtulmaya başlamasıydı. edilemezdi. B unun gerektirdiği irade ve Yayın alanındaki işlev farklılaşması kararlılık, her türlü güçlüğe ve deza­ teorik derginin çıkışıyla başlamıştı ve vantaja rağmen ortaya konulamazdı . . bunu çok geçmeden legal bir politik Dolayısıyla başarının temeli ideo­ yayın organı izleyecekti. Fakat hare­ lojik çizgimiz ve bu çizgide gösterilmiş ketin karşı karşıya kaldığı iç sorunlar pratik kararlılıktır. Nitekim bugün (tasfiyecilik), teorik dergide kesintiye, bizimle bu onuru pa · taşmaktan yoksun politik yayında ertelemeye yol açtı. kalanlar bu çizgide rar etme azmi ve Olağanüstü Konferans; hareket" yet"'1eği gösteremeyenler oldu. Safia­ rı:ıo 1-dan geriye düşenierin istisnasız sorunlarını ç ·, -. 1e ve yeni bir ileriy• ve profesyonel bir

.

bu tür bir gelişme, çalışmada yeni ufuklar ve olanaklar demektir.

boığı knvr:ıyanııım;ık olmuştur.

·

olanaklı ve zorunlu kıldığı adımların ifadesi midir?

etme azmi ve yeteneti gösteremeyenler old�.

Safl:ırımızdan geriye düşenierin istisnası:. tümUnde Qrtılk olan bir ıemel zaaf, mega! bir

ol:�n, bir h:ıreketin ilk şekillenmesinde ve

yayın çeşitlenmesi, hareketin niteliğinde ve kapasitesinde açık bir gelişmeniri

J

·

atılışı gerçekleştirmede bir kilometre gözetmek ve bu çerçevede işlev taşı olduğunu, yayın faaliyetleri,alarun­ kayll1alanna izin vermemek, ve hem de da da gösterdi. Ekim Olağanüstü toplam yayın kalitesinde sürekli bir Konferans'ı izleyen ilk sayısından güçlenmeyi değişmez bir hedef yapmak itibaren artık 15 günlüktü. '94 yılı gereklidir. Yayınların örgütün eğili­ minde, yönlendirilmesinde ve pratik · başından itibaren ise artık aylık peri­ yotlada bir illegal gençlik yayın orga­ çalışmasında kendi rollerini ·en azami nına sahiptik. Bunu teorik derginin biçimde oynayabilmeleri (ve bu ·amaçla yeniden çıkışı izledi; Bugün ise 1 5 örgüt üzerinde sürekli bir denetim) ise günlük ikinci bir politik yayma sahi­ sorunun bir başka boyutudur. biz. Politik yayınla birlikte hareketimiz Fakat kuşkusuz yanılgıya düşme­ yeni bir sınavla yüzyüze kalmış rnek gerekir; yayın faaliyetinde çeşit­ durumdadır. Hemen akla gelebileceği lenmek kendi başına bir baŞarı göster­ gibi sınav bu yeni alanda değil, tam da Merkez Yayın Organı alanındadır. Zira gesi olmak bir. yana, çoğu kere bir amatörlük göstergesi de olabilir ve sorun, MYO'yu zayıflatmadan, tersine toplam yayın kalitesinde bir düşüş güçlendirmeyi sürdürerek bir politik anlamına gelir. Kritik soru ve sorun. . yayını çıkarma başarısı gösterebilmekte şudur: Yayın çeşitlenmesi, hareketin düğümlenmektedir. Unutulmamalıdır toplam niteliğinde ve kapasitesinde ki, bizim için bwgüne kadar tartışmalı olan bir legal politik yayını kendi içinde açık bir gelişmenin olanaklı ve zorunlu çıkartıp çıkartamayacağımiz . değil, kıldığı adımların mı bir ifadesidir? fakat bunu MYO'yu zayıflatmadan, onu Böyleyse sorun yoktur ve işlev · fark­ ikinci plana düşürmeden başarıp başa­ lılaşmasında ifadesini bulan bu tür bir gelişme, hareketin çalışmasında yeni ramayacağımız sorun:uydu. Komü­ nistler, gelinen aşamada, bunu artık ufuklar ve olanaklar demektir. Yok başarabilecekleri inancıyla politik böyle değilse eğer, birden fazla yayın · · yayın adımını attılar. aynı güçlerin bu yayınlar arasında · Ve şimdi, sınav fiilen yaşanıyor. bölünmesine, ya da aynı güçlerle birden Şimdi çok kimse bizi tam da bu açıdan fazla yayını omuzlamak zorunluluğuna izliyor. Şimdi tutarlılık zamanıdır, yol açıyorsa, işte bu durumda ileriye tutarlılığı fiilen gerçekleştirme zama­ değil geriye doğru bir adım atılmış olur. Her yeni yayın, hareketin omuzlarına nıdır. taşınması güç bir yük olarak biner. Eldeki güçlerin bu faaliyet içinde (Yukarıdaki yazı, yayınevimize posta yolu yıpranmasına ve nitelikte sürekli bir ile ulaşan Ekim dergisinin 1 Temmuz '94 düşmeye yol açar. . tarihli ıoo; sayısında� alınmıştır.) Harekerimiz yayın faaliyeti alanında her yeni adımı bu kritik sorunu göz önünde bulundurarak atma yoluna Yayın faali­ gitmiştir. yetlerimizdeki çeşitlenme ve işlev farklılaşması, hareketimizin geliş­ me düzeyine ve biriktirdiği güç ve olanaklara olduğu kadar, bugünkü gelişme ihtiyaçlarına da denk düşmektedir. B ir başka ifadeyle, hareketimiz bu yükü kaldıracak güçlere sahiptir ve ulaştığı gelişme aşaması atılmış bulunan adımlan gerekli hale getirmiştir. Fakat hemen şunu da belirtelim ki, bu, şu ana ilişkin bir durum tesbitidir ve bu durumun hep sürmesinin kendiliğinden bir güvencesi de yoktur. Merkez Komitesi'nin önderlik fonksiyonu ve sorumluluğu kendini bu alanda sürekli ve dikkatli bir biçimde göstermek . zorundadır. Bu tüm güçlerin akıllı ve planlı bir biçim­ de kullanılması sorunudur. Koor­ dinasyon ve kollektivitenin en iyi biçimde gerçekleştirilmesi sorunu, bu çerçevede bir çalışma tarzı sorunudur. Hem eldeki güçleri en iyi biçimde değerlendirmek, hem her bir yayının işlevini özenle

degerlendirme vç

kararlar

Kitapçıla da


� A IZli

r o s ra ··����� Her Direnişte Kürt Sorununda "Ez ve (öz" Formülünün ikilemi Her Gösteride.. zorlaya n h iç kuşkusuz Kürt "Ipleri onlar kopard ı"; bu söz Alanlarda! sorun undan kaynaklanan olayla rın sömürgeci sermaye devletinin başı •..

.•.

gücüdür. AGI_K kararını sulandırmak maksad ıyla, Ozalvari sa�te bir ç ıkışla Kürtçe yayın ve eğitimden sözeden Tansu Çiller'i başta reji m i n ba şı Demirel Olmak üzere h iç kimse cidd iye olmamıştır. Her vesileyle, MGK' nin basit bir piyonu olduğunu gösteren Tansu Çiller'i n son sahte çıkışı bu nedenle hiç kimse tarafından :\arlışılmaya bile değer görül mem iştir .

ola n Dem i rel'e a it. Dem i rel bu sözü · Anayasa Mahkemesi'nin DEP'i kapatma kara rından sonra basına yaptı�ı açıklamada kulland ı . Hiç kuşkusuz bu sözlerin muhatabı DEP'li m i l letvekilleriyd i . .

Demirel ' i n bu itirafın ı i ki a na noktada toplamak mümkü n . B i ri nci nokta; Kürt milletvekil lerin i n mecli sten atılması MGK kara r ı n ı n bir ABD Kongresi , Avrupa Konseyi , sonucud ur. Bu karar 2 Mart AGtl< gibi uluslara rası em perya list da rbesi n i n .d e devamı ve onun kuru l uşların peşpeşe aldıkları ve sonuçland ırılmasıdır. Ikinci nokta ; d üzeni n DEP'i ehl ileştiremed i�i gerçeğidir. DEP'in . sömürgeci sermaye devletini "kıskaca" alan kara rları, esaşen ehlileşmemesi nin ya da ehl ileştirilememesinin gerisi nde Kürt Kürdistan devrim i ni boğmak amacıyla kendi emperyalist özgürlük hareketinin devrimci dinamizmi vard ı r . Başka bir çözümlerin i dolaysız devreye sokmanın ürünüdürler. Zira a n latımla özgürlük hareketinin ulaştığı düzey i le onun em peryalistler Kürt halkının özgürlük m ücadelesinin sadece devrimci d i nçımizm i n i n gücü, ehlileşti rmenin ya da ayn ı "ez ve çöz" formü l üyle kırdamayacağını a nlamı ş , anlama gelmek üzere d üzenle işbirl iğ i n i n zem i n i n i ortadan oldukları ndan "siyasi çözüm"de ısrar etmektedirler. kald ı rmaktad ır. Sömürgeci sermaye d üzen inin mevcut yapisal krizi n i n Sömürgeci sermaye devleti bu adımla korucu taba n ı na daya l ı deri n liği ve çap ı , güçsüzlüğünün dolayısıyla on un tek bir i şbirlikçi Kürt partisinin oluşum una zem i n hazırlamak seçeneği olan şiddet politikası n ı n asıl nedeni olmaktadır. Tüm istemekted ir. Ne var ki HADEP Kongresi, özel sava ş ı n b u bu olgu ve gelişmeler gösteriyor ki, bugünün Türkiyesi'nde hesabını a n ı nda boşa çika rmıştır. "Ya bitecek, ya bitecek" tüm demokratik hak ve istemler devrim sorununa ve iktidar seferleriyle Kürdista n ' ı vira neye çeviren sömürgeci kontra sorununa bağlanmıştır. Tek bir demokratik istemin dahi rejimi, bütün bu imha seferlerine ragmen özgürlük ha reketin i iktidara ve d üzene yönel i k bir mücadeleye dönüşme değil bitirmek, gelişmesinin ön ünü dahi a la ma maktad ır. Dqha ola nağı n ı n fazlasıyla mevcut olduğu koşulla rda, sermaye d ü n "terör"ü bitird i klerinden dem vura n , sahte zafer iktidarı taviz yoluna asla başvurmaz. Sömürgeci sermaye çığlıklanyla orta l ı��JI velveleye veren sömürgeci burjuvazi, iktidarın ı n Kürt sorununda "ez ve çöz" politikasında ısrar bugün Demirel' i n ağzından " Kürtçe televizyon teröre taviz etmesi n i n asıl nedeni doğrudan bu gerçeğe daya n maktadır. Olur.", diyerek kend i lerin i yalanlamaktad ır. Demirel 'i ilirafa Y.ŞADAN ·

·

Ö lenler Dövüserek Ö ldüler, Günese Gömüldüler •

Bu kirli düzene karşı savaş açmak, insanlık onurunu asagılık kapitalistlerin ayakları altında çi§netmemek ö lümüne diren meyi gerektiriyor. · . Devrimciler direndikçe cogalıyorlar, onlarsa öldür-dükçe tükeniyor. . Devlet örgütleri çökerime adına devrimcilere yönelik safdırılarını bir kaç on yıldır yöntemlerini daha da azgınlaştırarak sürdürüyor. B unlardan birini ise Dev-Sol militaniarına yönelik katliam politikası oluşturuyor: Devlet Dev-Sol militanlarını katiederek yok etme planları üzerinde oldukça· ciddi çalışmıştı. Katil devletin M IT'i ve polisi, CIA denetiminde aylarca veri toplama ugraşın a girdi. Evler, ilişkiler tes�it edildi. Saldırı 1 2- 1 4 Temmuz'da gerçekleşti. lbrahim Erdogan ve 1 1 devrimci alçakça katiedildiler. O gün polislerin izinleri yeniden kaldırıldı. Yine ö rgüt evlerine saldırılacak; devrimciler öldürüleceklerdi. Tüm planlar buna göre yapılmıştı. Ama hesa�lanamayan bir o�gu vardı,. Devr�ıı:ıciler l<ola.y .k olay bayr!'kları n ı yere indirm�zler. lbrahim ve arkadaşları . tıpkı Denızler, Mehmet Fatıhler, Adıller gıbı bedenlerını ortaya koydular, son nefeslerıne dek örgütlerini ve devrimci kim liklerini korudular, direndiler. . Bu topraklar nice yi§it insanın örnek devrimci tutumuna tanık oldu. Tüm insanlıgın kurtuluşu için savaşan komünistlere önemli deneyimler b ıraktı. Oenizler' i Erdallar, Abdullahla-r 'ı Sobahatfar Adiller'i Remziler izledi. . . Direniş gelenegini tüm işçi ve emekçilere maledecek, kızıl bayragı daha da yü kseklere çıkartacak konıünistler şanslıdırlar. Böylesi direnişierin yaşandıgı bu topraklar devrime ve sosyalizme gebedir. Şiri n IRMAK/ISTANBUL ·

·

·

·

Kapatılması düşünülen Beykoz Kundura Fabrikası çalışanların ın bu karara sert tepki gösterip direnmeleri üzerine sendika bürokratları, bu tepkinin daha fazla büyürnemesi amacı ile bir miting girişiminde bulundu. 1 8 Haziran günü düzenleneri "Beykoz Kundura Kapatılamaz!" mitingine bir g rup Kızıl Bayrak okuru olarak biz de katı ldık. Mitingin genelinde sendika bürokratlarının hakimiyeti görülebiliyordu. Bürokrasinin sınıfa karşı düzenlediği tuzakları ve bunları boŞ a çıkarabilmesinin yol ve yöntemlerini doğru bir şekilde gören ve bunu işleyen Kızıl BayraJ<ın, yaşamı n canl ılığı ve sıcaklığı içinde de bu görüş ve değerlendirmelerini sınıfa taşıması g erektiğini düşünüyoruz. Fakat ne yazık ki, bir kijle gösterisinin sunduğu olanaklardan, onun eğitici yanından yararlanılamamıştır. Aland� Kızıl BayraJ<ı aradık, ama bulamadık. Eğer gerçekten sınıfa bir perspektif sunulmak isten iyorsa ve eğer K1z11 Bayrak _

bunu yapmak istiyorsa, direnişiere ve kitle gösterilerine · gereken önemi verilip, her direnişte, her gösteride alanlarda · işçi ve emekçilerle bütü nleşilmel idir.

istanbul'dan Bir Kızıl SavrakOkuru

Selam Sana

·

Ölüm Senin

K1r1l 811yrak Dalga/an atakl

Neyine

Gözlerinde ışıklar var - Sisler senin neyine

.

K1r1l Bayrak Susm ayatak!

Sermaye iktidarı gazetem ize yönelik sald ırılarını sürdürüyor. lik iki sayım ızdan sonra 3. sayım ız da toplatıldı. T apiatmaya gerekçe olara�, "Kirli savaşın iktisadi yönü-Işçi sını fı ne Dillerinde türküler var yapmal ı ?" ve "DEP kapatı l d ı " başl ıklı yazı­ Susmak senin neyine larda " bölücülük"- yaptı � ı m ız g erekçe göste­ rildi. lik iki sayı m ız da ayn ı. g erekçe ile topla­ Ellerinde solmayooak güllerin var tıl m ı ştı . Tüm bunlar, Sömürgeci sermaye devletinin Kürt özgürlük m ücadelesi karş ısında Diken senin neyine yaşadı�ı aczi gösteriyor. Söm ü rgeci devletin, işçi hareketi ile Kürt hareketinin ortak .bir . Yıkılmaz bir inancın var m ücadele hattı nda birleşmesi nden ödü kopu­ Kuşku senin neyine yor. Çü nkü, bunun kendi sonu olaca�ını iyi biliyor. Bu sebeple de bu d evrimci görevi g erçekleştirmeye ç.alışan herşeye ve herkese Her kavganda u m uttar var azg ı nca saldırıyor. . Kaçış senin neyine Sermaye iktidarı, bu kez 3 . sayı mızı toplatmakle yetinm edi; "Sermaye Cephesinin Topyekün Sal d ı rılarına Karşı Genel Grev­ Gülüşlerinde hayatlar var . genel Diren!şe! " başl ı k l ı özel . sayı mız da Ölüm .senin neyin e ... '�_bölücülük" yapıldı�ı g erekçesi ile toplatıldı. Doğan Ceren/Basel, iSViÇRE Ozel sayıyı Pendi k Tersanesi'nde ve S ümer·

Fabri­ bank kası 'nda da�ı­ tan toplam dört çal ı şa n ı m ız gözaltına a l ı n­ d ı lar. Ayrıca, toplatmalar gerekçe g öste­ rilerek Adana büromuz yine bas ı l d ı . Kızı/ Bayrak, işçi sınıfının parti, devrim ve sosyalizm m ücadelesinin bayra�ı olmak iddiası ile yola ç ıktı . Sermaye iktidarının sald ırıları Kızıl Boyrak' ın bu onurl u m üca­ delesini engelleyemeyecektir. Kızıl Boyrak sald ırılara direnecek, komü nizm in sesini her koşulda işçi sınıfına ulaştıracaktır. Kızıl Boyrak Dalgalanacakl Sosyalizm Kazanacak!

K1ztl Bayrak K1z11 BayraJ<a yayın hayatı nda başarılar diliyor, devrimci bir coşkuyla selartı lıyorum. K1z1l BayraJ<ı çok beğendim. Gazete tümüyle okurlara ait. Fakat bunun yanında eksik gördüğüm bazı şeyler de var. Mesela resimlerneye daha özen gösterilmeli. Okurlardan gelen şiiriere yer verilmeli. K1z11 BayraJ<ın büyük kijlelere ulaşması; ulaşmasın ın yanısıra büyük bir iştahla oku n ması bizlerin büyük özveriyle . çalışması n a bağlıdır. Tüm okurları çevresinde geliş.en olaylar karşısında duyarlı olmaya ve KlZII BayraJ<a yazmaya davet ediyorum. ·

Polen/ADANA

K1:z1l Bayrak, 1 5 Günlük Sosyolist Siyasal Gazete; Sayı:4, Sahibi ve Yazı Işleri ·Müdürü ; Ayşe Öztürk, EKSEN Basım Yayın ltd . Şti . .

ANKARA: Tuna

iSTANBUL MERKEZ: Tiryaki Hasan Paşa ADANA: Cemal Gürsel Cad.

Cad. Osman Kalkas Han. No: 54/3, Aksaray

Cad. Çanakçı lşhanı No: 1 1 /60, Kızılay Telefon : O (3 1 2) 433 1 3 29, .

BASKI:

Telefon/Fax: O (2 1 2) 632 73 56

Shell Karşısı, Vakıf lşhanı Kat:3 No:306 Telefon: O (322) 3 5 1 36 84

iZMiR:

853. Sok. Bilen lşhanı No:6/604 Konak Telefon/Fax:O (232) 445 2 1 50 O (21 2) 655 88 59

Yeni Asya Gazetecilik Matbaacı l ı k ve Yayıncılık Sanayi ve Ticaret-A.Ş istanbul Tel:


ş�ı .

ını

ı

S o s y a l i z m. i n ı Serm11yenin perVIISIZ· - sllldlrllllrinll dur demek �tin! . Kürt Özgürlük .

_

h11reketine destek vermek itin! ,

Ücretli kölelik düzenini y1km11k i1in! P11rli, Devrim ve Sosy11lizm müt11delesi itin! .

.

,

20 ·Temmuz·

f1rs•tt1r

•••

HA YDi.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.