ÖZEL SAVA Kürdistan’da Özgürlük Hareketi’ne kar yürütülen bir sava var. Bu, özel sava r. Buna kar halk sava geli tirme aç ndan, 'özel sava nedir, ne de ildir, taktikleri nelerdir, bunlar nas l bo a ç kart r' eklinde tart malar yürütülüyordu. Özel sava tart rken onun ülkemizde uygulama boyutunu ele al yorduk. Rejimin özel sava karakterini ortaya koyuyor, ona göre taktikler geli tiriyor ve stratejiler belirliyorduk. Bu bizi daha do ru bir mücadeleye götürüyordu. Ancak iki binlerden sonraki süreçte nas l ‘Sava ve Ordu’ konusu, kadro okullar zda ve genel ortam zda fazla tart lmam sa, Özel Sava konusu da tart lmamaya, unutulmaya ba land . Asl nda bu bizim iki binlerden sonraki ya anan süreci do ru kavrayamay zla ilintilidir. Önderli in esareti ve sonras süreci yeterince kavrasayd k, ‘Sava ve Ordu’, ‘Özel Sava ’ konular tart maktan vazgeçmezdik. Çünkü geri çekilme sürecinde, güçlerimizi yeniden e iterek toparlamaya çal yorduk. Dü man güçlerinin operasyonlar ve özel sava sürüyordu. De ien artlara, ko ullara göre geli en özel sava bo a ç karma çabalar z vard . Fakat Önderlik esaretinden sonraki sürecin do ru kavranamamas , sava konusuna yanl yakla mlar beraberinde getirmekle birlikte özel sava konusunu da yeterince ele almamaza neden oldu. Do al olarak silahl sava a ve özel sava a bu ya9
lg -eksik yakla m bize zarar veriyor ve telafisi mümkün olmayan hatalara neden oluyordu. Bu gerçeklik sava konusuna daha do ru yakla mla birlikte me ru savunmay ve özel sava yeniden ele almay , tart may beraberinde getirdi. Tarihte ya anan her çat ma ya da her sava özel sava konusu de ildir. Bu, Önderli in yapm oldu u çözümlemelerde ortaya konuluyor. Örne in ilk topluluklarda klanlar, kabileler aras nda çat malar vard r. Önderlik, do al toplumda kabilelerle klanlar aras nda süren bu çat malar sava olarak ele alm yor. “Kabileler ve klanlar aras ndaki çat malard r” diyor. Çünkü klanlar n ve kabilelerin birbirleri üzerine egemenlik kurma gibi bir yakla mlar yoktu. Ya da egemenli i kurma, geli tirme arac olarak sava a ba vurmuyorlard . Klanlar, kabileler ya amlar sürdürebilmek için kendisinden güçsüz canl lara sald yor ya da onlar avl yorken; di er kabilelerin, klanlar n mal varl klar ve ellerindeki ya am araçlar ele geçirerek kendi ya amlar sürdürmeye çal yorlard . Bunun için o dönemin böylesi olaylar , talanlar ya da talanlan gerçekle tirilmesi amac yla ç kan çat malar, kabile ve klanlar aras ndaki kavgalar olarak adland yor ve buna sava denmiyor. O çat malarda, egemen olma gibi bir aray yok. Yenilenleri köle olarak kullanma yoktur. Sonraki süreçte insan n üretimdeki gücü daha fazla aç a ç yor. Gereksinim d yani fazla ürünler elde edilmeye ba lan yor. Böylece gerekenin d nda biriken ürünleri, zenginlikleri ve servetleri gasp etmek, o servetleri yaratabilecek insan gücünü kullanabilmek için, bilinçli olarak geli tirilen sava ve çat malar dönemi de ba yor. O türden geli en çat malara sava ad veriliyor. Yani egemenlik alt na alman n, sömürmenin, iktidar olman n bir amaç olarak belirlendi i ko ullarda ya anan çat malar n ad na sava denilir. Demek ki, her çat ma sava de ildir. Her çat man n sava olmas için özellikler gerekir. Kölele tirme, sömürme ve egemenlik siyaseti gerekir. Sava n kendi içinde geli im seyri vard r. lk a amada, o zenginlik kaynaklar na egemenlik nas l sa lanacak, o tahakküm nas l kurulacak, o zenginlik kaynaklar nas l gasp edilecektir? Bu ve bunun gibi sorular n yan tlar araman n araç ve yöntemlerini devreye sokma var. Buradaki plan, tasar m ve amaç buna göre belirleniyor. Yani bir anlamda ne zaman ki kent, s f ve devlet olgusu ortaya 10
yor; sömürüyle, sömürgecilik siyaseti iç içe geçmeye ba yor; oralarda halklar kölele tirme sava lar ya da güçlü olan devletlerin yeni alanlar egemenlik ve sömürü alt na almak için kendi aralar nda ya ad klar sava lar gündeme geliyor. Tarihteki ya anan köleci dönem kent devletlerinin birbiriyle ya da imparatorluklar n kent devletleriyle veya imparatorluklar n birbirleriyle aras ndaki çat malar böyle sava lard r. Örne in: Perslerle Makedonyal lar aras ndaki mücadele böyle bir sava r. Sümer-Akad çat malar böylesi bir sava r. Yani egemenlik kurmak için yürütülen bir sava r. M rl larla Hititler aras ndaki sava lar böylesi sava lard r. Devlet olgusunun ortaya ç yla sömürü ve sömürgecilik siyasetinin bütünle erek bir politika çerçevesinde ele al nmas ile birlikte sava n daha incelikli uygulanmas beraberinde getiriyor. Böylece ne oluyor? Sava an birlikler tüm gücüyle kar kar ya gelip, kim kimi alt ederse galiptir ya da o egemenlik alt na alm r. Temelde ve özünde bu vard r. Ama bunu gerçekle tirmek için kullan lan yöntemler farkl r. Sava o noktadan itibaren bilinçli yürütülen bir faaliyet haline gelmeye ba lar. Hangi araçlar kullan lacak, araçlar kullarken o araçlar hangi s ralamaya tabi tutulacak ve o araçlar kimler kullanacak? O araçlar kullananlar sava meydan nda dü manla kar kar ya geldiklerinde nas l konumlanacaklar? Tüm bunlar, devlet olgusunun ortaya ç kmas , sava n bir egemenlik kurma ve talan arac haline gelmesiyle birlikte bilinçli olarak kullan lan yöntemler olmaya ba yor. Ordular ya da sava an güçler kar kar ya geldi i zaman ona göre cephede ya da sava alanlar nda mevzi tutuyorlar. Mevzi tutarken ‘okçular m öne gelecek, m zrakç lar m ön s rada bulunacak’ diyerek ona göre konumland yorlar. ‘Önce zrak m yoksa oklar m kullan lacak’ diye ona göre komut bekleniyor. En sonunda m zraklar kullananlarla, baltalar kullananlar hangi a amada kar kar ya gelecekler? K sacas böylece sava sürdürme sanat geli iyor. Tarihin belirli dönemlerinde çe itli büyük sava ve komutan km r. Bunlardan bir tanesi Büyük skender’dir. Sava taktiklerini zengin uygulad için 'büyük bir komutand r' deniliyor. Darius onu uygulad için büyük komutan konumuna geliyor. r ve Hititler’de de öyledir. Böylece sava bir sanat haline gelmeye ba yor. Sava n geli mesi, sava a ba tekni in geli meye 11
ba lamas , sava ta yeni aletlerin kullan lmas , sava n da ona göre bir biçim ve düzen kazanmas na neden oluyor. Ok ile yay n yerini ate li silahlar yani barutun kullan ld silahlar, toplar al yor. Bu sefer sava ta mevzilenme ona göre de bir biçim de tiriyor. Topçular, tüfekçilerin mevzilenme biçimlerine göre sava n geli mesi sa lan yor. Sava bir sanat olarak ele al nd nda onun icras nda farkl klar ya anmaya ba lan yor. Ama sava özü itibariyle de miyor.
Sava nedir?
Hasm egemenlik alt na almak, iradeyi rakibe kabul ettirmek için uygun bir rota izlenir. Bu yirminci yüzy la kadar da böyle sürüyor. Bilim ve teknik geli iyor. Bilim ve tekni in geli mesi yeni sava araçlar n devreye sokulmas na neden oluyor. Yeni sava araçlar kullan lmaya ba lay nca, sava larda da ona göre bir düzenlenme geli iyor. Yirminci yüzy la kadarki sava larda hava kuvvetleri düzenlemesinin rolü yoktu. Hava kuvvetleri düzenlemesi öncesinde, manc kla bir yerden bir yere ate topu at rd . Daha sonra toplar, havan toplar yap ld ve onu uçaklar, helikopterler takip etti. Bunlar n yan s ra karadan karaya, karadan havaya füzeler yap lmaya ba land . Böylece sava larda hava sahas da kullan lmaya ba lanr. Sonra da uzay silahlar ve devasa kitle imha silahlar geli tirildi. Böylece sava an güçler kar kar ya gelmeden de belirlenen hedeflere etkili patlay lar b rakarak y llarca süren bir meydan muharebesinden çok daha etkili, çok daha kal etkisi olan kesin sonuçlar elde etmeye ba lad . Bu noktadan sonra sava n ula boyuta ba olarak sava lar n sürdürülmesine ili kin hukukun uluslararas alanda i letilmesi ve kurallar n belirlenmesi a amas na geçildi. Böylece sava belirli ölçülerle, belirli kurallarla sürdürülmeye ba land . Yani ne tür araçlar ve hangi yöntemler kullan laca gibi konular kural alt na al nd . Buna da ‘konvansiyonel’ ve ‘anla malarla s rland lan sava ’ denmi tir. Giderek silahlar n rl kullan gündeme gelmi tir. Buraya kadar çok k sa da olsa sava tarihinin geli imi içindeki belli ba dönüm noktalar ifade etmi olduk. Tabi bu a amalar içinde de her de ime rengini veren ya da o a amalar kendi özgünlü ünde somutla ran sava lar var. Yirminci yüzy lda çok geli mi teknolojinin kullan ld birinci ve ikinci dünya sava lar var. kinci Dünya Sava nda yetmi mil12
yon insan, Birinci Dünya Sava ’nda on milyondan fazla insan hayakaybetmi tir. Onun öncesinde de geli en büyük sava lar var. Örne in, Napolyon Sava lar var. Osmanl mparatorlu u’nun, M r ve ran ile yapm oldu u sava lar var. Ondan daha öncesinde Arap devletlerinin geli tirdi i sava lar var. Haçl Seferleri var. Çok çok öncesinde Büyük skender’in, Darius’un sava lar var. Böyle birçok büyük sava var, ama o büyük sava lar gerçekle ti i ko ullar n sava lar olarak ele al yor. Burada u ortaya ç yor ki çamayla sava ayn de il. Sava n ve çat man n özü ile niteli i bir de il, farkl r. Çat malar, kabileler aras nda ya ma ve talana yönelik olarak geli irken, sava , kentlerin, s flar n ve devletin ortaya ç kmas yla sömürgecili in bir siyaset olarak dünya sahnesinde yer almaya ba lamas yla birlikte bask -sömürü ve egemenlik arac haline geliyor. Bu s fl toplumlar boyunca, demokratik uygarl k ile devletçi uygarl klar n aras nda süregelen sava lard r. Biçimleri ve kullan lan araçlar farkl olsa da, sava taktik ve yöntemlerinde bir geli me de olsa; sava , bir askerlik sanat olarak ele al nmaya ba lansa da; yine yürütülen sava lar belli kurallara ba lansa da s fl uygarl klar boyunca yürütülen ve geli tirilen sava larda nitelik de miyor. Bask -sömürü ve egemenlik arac olarak de erlendiriliyor. Bask ve egemenli e kar etnisitelerin-halklar n, inanç gruplar n, ezilen ve sömürülen s flar n vermi olduklar mücadeleler var. Bunlara me ru müdafaa sava ya da öz savunma sava denirken, hakl sava lar ad da verilmektedir. Bunlar kendini koruma sava r. Kendini yok etmek isteyen güce kar haklar koruma ve haks zk yap lm sa, o haks zl a kar hakl temellerde geli en mücadeleler oluyor. Bunun biçimleri de tarihin çe itli dönemlerinde farkl ekillerde ortaya ç yor. Örne in; Spartaküs’ün öncülük etti i sava , kölele tirilmeye kar hakl ve me ru geli en bir sava r. Yine Med öncülüklü bölge konfedere güçlerinin Asur egemenli ine kar direni i sömürgecili e kar özgürlük talepli bir sava r. Yine Anadolu halk isyanlar nda ya anan sava lar da böyledir. Yirminci yüzlda sömürülen s flar n, ezilen halklar n geli tirdikleri mücadeleler de hakl r. Çünkü sömürüye ve egemenli e kar geli tirilen mücadelelerdir. Kendini koruma amac yla gasp edilen haklar elde etmek için geli tirilen sava lard r. Bunlara me ru savunma sava lar da denir. 13
Özel sava nedir? Özel sava olarak ele ald z olgu, s fl uygarl klar boyunca geli tirilen bask ve egemenlik arac olarak ba vurulan sava n bir biçimidir. Ancak özel sava , yukar da belirtti imiz sava tan mlar birebir kar layan ya da onunla ayn la lan bir anlamda de ildir. Ama kayna ve özünü oradan al yor. De en ko ullara göre sürdürülen bir sava biçimi oluyor. Önderlik, komünal topluluklar döneminde ya anan kabileler aras çat malar n sava olmad gerçe ini belirtiyor. S flar n, kentlerin sömürgecili in ve devletin ortaya ç kmaya ba lad dönemde ya anan sava lar n çok daha farkl oldu unu, ancak o zaman ya ananlara sava diyebilece imiz gerçe ini ortaya koyuyor. Fakat özel sava n, yirminci yüzy lda kurallara ba lanan sava n da a lmas anlam na geldi i gerçe ine dikkat çekiyor. Ve buna, “Kurals z sava ” diyor. Kurals z sava ta, özel sava anlatmaya yeter mi? Kurals zl genel bir çerçeve olarak de erlendirip içine her ey s rsa olabilir. Ama kavram olarak anlatmaya yetmez. Çünkü özel sava denen sava ta, salt askeri olarak hasm alt ederek ona iradeyi kabul ettirme söz konusu de ildir. Özel sava , siyasetin iddet araçlar yla sürdürülmesi de ildir, ama iddet araçlar n kullan lmas da içeriyor. Onun için özel sava egemenler ve sömürücüler taraf ndan topluma kar her alanda sürdürülüp, ilan edilmi olan bir sava simgeler. Özel sava kapsam na sadece ekonomik, siyasal, askeri, kültürel alanlar de il, bir bütün olarak insana ve topluma kar sava da giriyor. sacas toplumla ilgili ne varsa bunlar özel sava kapsam na giriyor. Onun için özel sava ele al rken, genel sava anlat mlar d nda ele almak gerekiyor. Sava için yap lan tan mlar vard r. Sava için Alman- Prusyal General Clausewitz, “Sava ; politikan n devam r” der. Ama bu sözü söylerken, “Politikan n herhangi bir devam de ildir. Politikan iddet araçlar yla devam ettirilmesidir” diyor. Yine sava ve politika ili kisini ele al rken, politikay her zaman belirleyici olarak görür. General Clausewitz :”Politika, sava n belirlendi i döl yatar. Sava , politikaya göre belirlenir” biçiminde tespit yapar. Sava politikaya göre belirlerken de sava n uygun ekilde bile enlerini ortaya koyar. Sava n, matematikle, kimyayla, fizikle, teknikle, ideolojiyle, co rafyayla ba n önemini dile getirir ve bunlar n sava la do rudan olan ba ortaya koyar. Böylece bütünlüklü bir 14
yakla mla sava kendine göre tan mlam olur. Daha sonraki süreçlerde, Clausewitz'in belirttiklerinin do ru yönleri olmakla birlikte, sava her yönüyle anlatmad gerçe i de ortaya ç kar. Önderlik; ‘sava politikan n devam r’ eklinde yap lan genel belirlemenin do ru olmad söylemektedir. O nedenledir ki, sava la, politika aras ndaki ba n do ru kurulmas ve mutlakla lmamas gerekmektedir. Burada sorunu ele al rken bak aç yla olan ba da yeniden ortaya koyman n gere i aç a ç kmaktad r. Felsefik olarak sorunun ele al nda ya anan farkl la ma, daha sonra düüncelerin de de mesine neden olacak bir bak aç kazand r. Zorunluluk yasas ve alt yap - üst yap ili kilerinin, sava la, politika aras ndaki ili kiye getirdi i tan mda bunu görmek mümkündür. O zaman burada Clausewitz'in yapm oldu u tan n, Ortado u gerçe ine uymad görürüz. Çünkü Ortado u’da sava siyaseti belirlerken; siyaset de, ekonomiyi belirliyor. Yani Bat Avrupa’da kullan lan denklemlerin tam tersi Ortado u için geçerlidir. De en dünya ko ullar nda ortaya ç kan gerçeklikler Clausewitz'in sava için yapm oldu u tan mlamalar yalanlamamakla birlikte yetersizli ini ortaya koymu olmaktad r. Bu yetersizlik ortam nda savan daha farkl boyutlar da ortaya ç kmaktad r.
20. Yüzy lda Özel Sava Özel sava denen olgu yirminci yüzy lda de en dünya ko ullana ba olarak yürütülen sava lar n da alm oldu u bir biçimi ortaya koymu tur. Ona göre de sava , hem gerçekle me biçimi, hem de kapsam ve hedef alan olarak daha geni bir boyutta ele al nmaya ba lanm r. Özel sava da bu çerçevede ele al yor. Önderlik; özel sava için, “Topluma kar bir bütün olarak ilan edilmi bir sava r” diyor. Bunu somutla rken de Türkiye’de gerçekle en bu özel sava n Kürdistan toplumuna nas l uyguland da dile getiriyor. Burada neyi görüyoruz? Ki iye kar yürütülen bir mücadelenin de, toplumun ekonomik ekilleni inin de bir özel sava oldu u, ç kart lan kararlar n da özel sava n bir parças oldu u ve olu an hükümetlerin de özel sava a göre ekillendi i gerçe i ortaya ç yor. Bu da özel sava olgusuna daha farkl bir yakla gerektiriyor. Özel sava n kapsam geni tir. Birçok nokta k sa da olsa dile getirildi. Burada ortaya konan görü ler bizim özel sava ne kadar 15
do ru anlad ortaya koyacakt r. Bununla özel sava nedir sorusuna do ru cevap vererek, o konudaki eksikliklerimizi gidermeye çal aca z. Birçok yerde özel sava üzerine yap lan tan mlar, bizim günlük tart malarda kulland n çok az bir k sm ifade ediyor. Özel sava nedir, ona kar nas l mücadele edece iz. Bu sorulara verilen yan tlar ço u kez yetersiz kal yor. Özel sava nedir sorusu için verilecek yan t çok önemlidir. Çünkü yap lacak tan m çerçevesinde, özel sava a kar mücadele yürütülecektir. Her yönüyle özel sava olgusunu ele al p, tart mazsak ve her yönüyle özel sava nedir sorusuna yan t vermezsek, do al olarak ona kar verece imiz mücadele de yetersiz kal r. Bu yetersizli i bilmemiz gerekir. Onun için verdi imiz cevaplar ne kadar do rudur? Do runun ne kadar anlat yor? Mesela felsefi olarak bak ld nda, bir nesnenin birçok boyuttan görünü ü vard r. Birisi kendi cephesinden, di eri de bir ba ka cepheden gördü ünü anlat r. Her ikisinin de anlatt yanl r? Hay r, kendi cephesinden gördükleridir. Sadece kendi cephesinden gördüklerini anlatt klar için de eksiktir. O nesne üzerine bütünlüklü bilgiyi, o görünen tüm cephelerinin ve onu var eden as l nedenlerin ortaya konulmas yla birlikte anlar z. Özel sava olgusu da böyledir. Herkes bir yönüyle tan mda bulunur. Herkes anlad kadar yla anlat r ama o sadece özel sava n bir yönünü ortaya koyar. Oysa özel sava üzerine bütünlüklü bilgiye ula mak ve oradaki tüm anlat mlar n hepsinden sonuç ç kartmak ve e er varsa eksik kalan yanlar onlar tamamlamakla mümkündür. Özel sava kelime anlam nedir? Sava n özelle tirilmesi nas l sa lan yor? Sava a neden olan, sava n yürütülmesinin as l gerekçesini yani amac ortaya koyan ne ise; o noktadan hareketle tüm imkânlar seferber edip o konu üzerine yo unla an ve hedefi yok etmek için ne yap lmas gerekiyorsa onlar n yap lmas ko ulsuz kabul ederek yürütülen bir sava r. Kurals zd r, her eyiyle onun üzerinde yo unla may ifade eder. Mutlaka sonuç almay ifade eder. Tüm imkân ve olanaklar hedefe ula mak için seferber edip kullan r. Kelime kar birebir anlamland rd z zaman böylesi bir tan mlamayla kar kar ya geliyoruz. Ama bu da bizim burada ele alaca z özel sava her yönüyle ortaya koymaz. Sava lar n geli imini inceledi imiz zaman ya da özelle tirilen ve kurallakendisi taraf ndan belirlenen sava lar ele ald zda kar za 16
farkl olgular ç yor. Bunlardan birisi stratejik olarak rejimin, özel sava temelinde kendini yap land rmas olarak ele al nmas r. Bu yönleriyle özel sava , çe itli toplumsal ili kilerde, sava larda, siyasal olu umlarda, askeri harekâtlarda kendini göstermektedir. Buna göre olu an rejime de özel sava rejimi denilebilir. Bununla birlikte geli tirilen bir askeri harekâta da, özel sava harekât denilebilir. Bütünlüklü olarak özel sava n karakterine uygun geli tirilen bir sava varsa ve bu bir strateji kapsam nda uygulan yorsa buna da özel sava denilebilir. O nedenle özel sava olgusunu sadece bir noktada kilitleyerek aç klamamal z. Ayr ca sava içerisinde savan kaderi üzerinde etkide bulunan ve özel olarak ifadelendirilen taktik ve birliklerin olu umuna da tan k olunmu tur. Özel taktikleri geli tirmek ve uygulamakla sorumlu k nan bu özel birlikler, klasik sava yürüten güçlerle hem yan yana hem de farkl pozisyonlarda durarak sava içinde farkl yöntemlerle amaca uygun bir i levsellik içinde yer alm lard r. Mesela hemen herkesçe bilinir ve tart malarda dile getirilir. Perslerde, ‘Ölümsüzler Ordusu’ diye bir ordu vard r. Bunlar ordu içinde ve iktidar üzerinde ayr cal kl bir konuma sahipler. Giyim ve ku amlar , sava ta yer al lar , komuta düzeyleri farkl r. Ona göre sava ta bunlara biçilen roller de farkl r. Yüz binlerce ki iden oluan ordu içinde, s rl say da seçkin ki iden bir ölümsüzler ordusu olu uyor. Bununla beraber Hasan Sabah’ n Ha ha ileri de böyle bir özellik ta maktad r. Ha ha ilere kar Melik ah döneminde Nizam-ül Mülk’ün olu turdu u Cavlakiyeler de böylesi bir özelli e sahiptir. Tarihin çe itli dönemlerinde bu tür olu umlar vard r. Bunlar özel harekâtlar geli tirerek, özel örgütlenmeler içerisinde yer al yorlar. Buna göre ordu içerisinde de konumlanm oluyorlar. Bu anlamda özel sava , özel harekât boyutuyla ele ald zda sadece günümüzle ilintilendirmek, aç klamak do ru de ildir. Çünkü kökleri o zamana kadar dayan yor. Daha sonraki süreçlerde de benzer eyler vard r. Osmanl mparatorlu u’nda, Ak nc Birlikleri vard r. Osmanl lar n yüz binlerce ki iden olu an büyük ordular vard r. Sava larda o ordular kullan r. Ama bu sava içerisinde kulland çok özel bir ordusu vard r. Bunlar da Ak nc lard r. Ak nc birliklerinin örgütlenmesi, sava ta mevzilenmeleri, sava ta devreye giri an , kulland klar taktikler, bunlar n e itimleri ve giyim ku amlar bir bütün olarak di erlerinden farkl r. Bunlar genel 17
yürüyen bir sava içerisinde kaderin tayin edilmesinde özel rolle donat lm ve haz rlanm güçlerdir. Bunlara da özel güçler ya da özel taktik uygulayan güçler denilirken, onlara göre sava içerisinde kader belirleyici güçler anlam nda bir yakla m gösterilmi tir. Hemen bütün tarih boyunca, sava lar n sürdürülmesi-kazan lmas için etkili olabilecek özel güçler olu turulmu tur. Bu güçler özel harekâtlar geli tirmek için özel e itimler alm lard r. Yani geleneksel ordunun ve sava n d nda konumland lm güçlerdir. Bunlan da özel olarak ele al nmas söz konusudur. Çünkü bunlar n özelli i direkt iktidarla-egemenlikle ve do al olarak da sava la ilgili olmal r. Onun için sava ta oynayacaklar rolleri kader belirleyici gibidir. Mutlaka kendilerine verilen görevleri yerine getirmeye kilitlenmi lerdir. Bu anlay temelinde giderek geli en özel harekâtlar vard r. Mesela günümüzde özel askeri harekâtlar vard r. Özel askeri harekât denilince ne anla yor? Var olan geleneksel sava n d ndaki askeri eylemliklerin yürütülmesi, sürdürülmesi anla yor. Bunlar suikast, sabotaj, adam kaç rma, nokta bask gibi özel harekât kapsam nda ele al nan eylemler, harekâtlar oluyor. Tabi sava içinde de yerleri vard r. Bunlar da rakibe kar geli tirilen, irade rma, sindirme ve yok etme harekat olarak geli iyorlar. Sava içinde bunlar n yerinin olmas na ra men bunlar o geleneksel savan kurallar d nda özel bir harekât olarak ele al nmaktad r. Onun için tarihten günümüze kadar bütün sava lar içinde özel harekâtlar ve bu özel harekâtlar gerçekle tirecek özel güçler var olagelmi tir. Örne in, Truva Sava ’nda kullan lan Truva At , bu konuda tarihi bir öneme sahiptir. Bu uygulama tarihe, ‘kaleyi içten fethetme’ eklinde bir özel sava türü olarak geçmi tir. Bir özel sava dendi mi anla lmas gereken noktalardan bir tanesi budur. Yanl m r? Hay r; do rudur ama eksik bir do rudur. Bugünkü kulland z anlamda özel sava anlatmaya yetmez. kinci bir nokta olarak da özel sava olgusu ele al nd zaman bunun bir strateji olarak; askerlik ve sava stratejisi olarak de erlendirilmesidir. Bunun anlam nedir? Sava n içinde olmakla birlikte, sava içinde s rl ifade eden özel boyutunu a mas r. Özel harekât boyutunu a zaman, sava art k özelle tirilerek, özel yöntemler kullan larak sürdürülüyor demektir. Bu da özel sava n küçük bir gurup olarak örgütlendirme boyutunu a mas anlam na 18
gelir. Yani özel sava , genel bir sava sürdürme düzeyinde ele al yor demektir. Karadan, havadan, denizden sürdürülen sava da piyadelerin yürüttü ü sava da art k bu stratejiye göre belirleniyor demektir. Bu stratejinin kendisi kurals zl , sonuca ula mak için her yol ve yöntemi kullanarak tüm imkânlar seferber etmeyi içermektedir. Bu sava türünün geli tirilmesi daha çok kinci Dünya Sava ’ndan sonra ortaya ç yor. Özel sava , bir strateji olarak kinci Dünya Sava ’ndan sonra ele al yor. Böylece geli en bu strateji uygulama safhas olarak salt d güçlere kar yürütülen bir sava olmaktan ç yor. Egemen s f, egemen güç kendini tek irade haline getirip içerideki ve d ar daki kar t olarak gördü ü güçleri dü man olarak ilan ediyor ve bunlara kar yürüttü ü sava özel sava olarak ele al yor. Bu anlamda özel sava , salt d güçlere kar ya da sömürgecilik siyasetini uygulayarak sömürgeleri elde tutmak için yürütülen bir sava olmaktan ç yor. çeride, ülke içinde de bir iç sava biçimi olarak da kendini ekillendiriyor. Kapsam geni leyerek sadece d a de il içe kar bir sava haline geliyor. D a kar kimi dü man ilan etmi se ve içe kar da kimleri dü man ilan ettiyse ona kar sürdürülebilen bir sava haline geliyor. Bu öyle bir sava ki, kurallar kendine göre belirliyor. Hangi yöntem ve yolu izlemeleri gerekiyorsa onlar kendileri için geçerli yol olarak kabul ediyor. Böylece kendi yasall klar kendileri ilan ediyorlar. Kendi yasall tek ve do ru yasall kt r, kendi ç karlar na uymayan ise yasal de ildir. Onun yasall her yönüyle kurals zl anlat yor.
Özel Sava Stratejileri Bizim burada a rl kl olarak ele alaca z husus, özel sava stratejisidir. Bu genel ba k alt nda belli ba k mlar vard r. Bu özel sava stratejilerini ya da özel sava üç ana ba k alt nda ele alabiliriz. Bir: Gayri nizami harp ki: stikrar harekât Üç: Psikolojik sava . Özel sava stratejisi bu üç ayak üzerine kurulmu tur. Bu üç ayak kurulurken, her ayak için bir misyon biçilmi tir. Örne in, ‘Gayri nizami harp’ dendi inde, anlat lan kontrgerilla hareketidir. Ve kontrgerilla hareketi de özel harp eklinde ele al p yeralt ve 19
yerüstü unsurlar yla birlikte yürütülür. Yani yeralt ve yerüstü unsurlar ndan olu ur. ‘ stikrar harekât ’ dendi inde, anlat lan askeri darbelerdir. Bunlar ‘destabilize’ ve ‘stabilize’ diye adland lan bölümlerden meydana gelir. ‘Psikolojik sava ’ ise toplumun bilincini çarp tmay , bilinci üzerinde tesirde bulunarak onu yönlendirmeyi, bu anlamda iradeyi teslim al p, k rmay hedefler. Bu da de iik propaganda biçimleri üzerinde geli tirilir. Bunlar da beyaz propaganda, siyah propaganda, gri propaganda diye adland rlar. Bunlar nas l somutla yor, nas l gerçekle iyor, nas l biçim kazan yor? Özel sava n ilk ba ta yapt z tan ma göre üçüncü yorumu ise rejimlerin özel sava a göre ekillenmesidir. Asl nda bu Türkiye gerçe ini günümüzde anlamak aç ndan da dikkat edilmesi ve sonuç ç kart lmas gereken bir bölümdür. Bunu u ekilde de adland rabiliriz. Rejimlerin, sistemlerin özel sava a göre ekillenmesini u ekilde ifadelendirebiliriz. Cellâd n sahiplerine dönmesi ya da sahiplerin ellerindeki kontrol mekanizmas ele geçirmesi olarak da de erlendirebilir. lk a amada bir strateji taraf ndan geli tirilen özel sava n politikaya dönü erek rejimin kendisi haline gelmesidir. Mesela günümüzde ‘Türk özel sava rejimi’ deniliyor. Rejimlerin özel sava a göre ekillenmesi ve bu boyuta dönü mesi asl nda özel sava n alm oldu u en korkunç biçimdir. Çünkü kullan lan araç, araç olmaktan ç km ve amaç haline gelmi tir. Ve o amaç haline geldikten sonra da, her eyi kendi hizmetine kullan r. Ekonomiyi, kültürü, siyaseti kendi hizmetinde kullan r ve o yürüttü ü özel sava , onun as l varl k gerekçesi haline gelir. Özel sava n belki de en tehlikelisi ve kal etki b rakan da budur. Dünyan n de ik yerlerinde bunun kal iktidarlara dönü mesi ve dünya halklar n ba na bela olmas gerçe i de ya anm r. Özel sava gerçe ini ele al rken bu üç nokta üzerinde duraca z. Bu noktalar üzerinde dururken de bazen, bu noktalar birlikte ele alaca z. Çünkü özel harekâtla, strateji olarak özel sava n uygulanmas giderek bunun sisteme, rejime dönü mesi kimi zaman bu noktalar n iç içe geçmesine ve tekle mesine neden olmaktad r. Bu nedenle birlikte ele alaca z, ama yer yer daha iyi anla lmas aç ndan ayr p somutla rarak de erlendirece iz. Bunun en somut uygulamas Kürdistan ve Türkiye gerçe inde dile getirece iz. Türkiye’de özel sava nedir, Kürdistan’da özel sava nedir ve 20
nas l uygulan yor? Bununla birlikte ki ili imizde ya anan özel sava o ekilde mahkûm ederek, hem ki ili imizdeki zaaflar a acaz hem de TC’nin özel sava rejimine kar yürüttü ümüz mücadeleyi zafere ta yaca z.
Özel Harekât
Özel sava denildi inde, öncelikli olarak özel harekât anla r. Topluma bu ekilde yön verilmek istenir. Özel sava denildi inde özel e itilmi komandolar n ya da rambo tipli insanlar n eylemleri anla r. Toplum bu ekilde yönlendirilir. O tür tiplerin ya da o tür itilmi güçlerin bir yerdeki esir Amerikal askerleri kurtarmaya yönelik harekat ndan bahseder hale getirilir. Bu bir manipülasyondur. Bu ekilde özel sava , topluma bu biçimiyle kabul ettirilmek istenir. Ama bu ekilde kabul ettirmenin yöntemleri ve araçlaçok fazlad r. Bugün bilgisayarlarda sava oyunlar vard r. Bu sava oyunlar bilgisayarlar n sistemlerine bile yüklenmi tir. Yine küçük çocuklar n eline atari oyunlar verilir. Bunlarla yap lan nedir? Daha çocuk ya lardayken toplumun büyük bir kesimini olu turan gençlerin, sava a göre e itilerek haz rlanmas r. Bu yolla sava , günlük ya am n s radan bir parças haline getirilmektedir. Bilgisayardaki, atarilerdeki sava oyunlar ndaki, öldürmeler, basnlar eli silah tutacak hale gelen ya da ilk f rsatta o silah ele geçirecek imkânlara sahip olacak insanda ne tür etkiler b rak r? Tabi ki bunlar uygulamaya ba lar. Bunun imkânlar da oldukça fazlad r. Toplum içinde iddet e ilimlerinin o kadar yayg n olmas n nedenlerinden biri de budur. Toplum içinde ho görüsüzlü ün, sorunlara insani bak d nda iddeti ve insan yok etmeyi amaçlayan yakla mlar n temel nedenlerinden birisi de budur. O nedenle dünyan n birçok yerinde ate li silahlar n kullan na s r getirilirken; oyuncak silahlar n, çocuklara verilmesi yasaklanm r. Yine bununla beraber piyasaya sürülen özel sava filmleri, toplumu sava a te vik edici rol oynayan bir araç olarak kullan lmaktad r. Bu filmlerde dikkat edilirse i lenen tema hep ayn r. Sava hangi siyasal nedenlerle ortaya ç km ve kimin ç kar nad r? Bunlar ortaya koyaca na, bir askeri kurmay toplan p karar verir. Hedef; kaleyi dü ürmektir, insanlar öldürmektir, bask n yapmakt r ve bunlara uygun ekilde, ki ilerin e itiminin verilerek harekete geçirilmesidir. Böylece askeri harekât n özel elemanlar taraf ndan 21
gerçekle tirilmesi anlam nda s rl bir anlat vard r. Topluma ve geli en nesle bu empoze edilir. Bunun sonucunda art k o bilinci alan, ona göre kendini ekillendiren ki inin de bir sava makinesi haline gelmesi kaç lmazd r. Türkiye gibi birçok ülkede, özel sava stratejistleri ve kurmaylar bunu son derece bilinçli olarak geli tirmi lerdir. Geli tirilen bu politikalarla yürütülen özel sava n kadro ve eleman sorunu çözülmeye çal lm r. Bugün Kürdistan’da, özel harekât güçlerinde kullan lan birçok insan, bu ekilde uursuzla larak istenilen biçimde kullan lmaya haz r kesimlerden dev irilmektedir. Bu durum, özel sava n gerçekle mesinin sadece bir yönünü ortaya koyar, ama özel sava n kendisi de ildir. Bir sapmay ve saprmay anlat r. Kimi zaman bizde de sava n politikayla, toplum ya am yla, toplumun gelece iyle, ekonomiyle ilintisini kuramayan, me ru savunma sava niye gündemimize ald n bilincinde olmayan kimi arkada lar zda da böylesi bir yakla m etkili olabiliyor. Sava bir macera olarak ele alan, vurup-k rmayla ve dökmekle s rl tutan yakla mlar da ortaya ç yor. Bu yakla mlar sava ta a klara neden oluyor. Sava n amaçtan kopuk olmas , klara neden olur. Sava içerisinde a klar n ortaya ç kman nedeni budur. Özel sava , özel harekât olarak ele al nd nda, ba vurulan yöntemlerin de buna göre geli tirilmesi ve kullan lmas kaç lmaz hale gelir. Bu çerçevede de kullan lacak her türlü yol ve yöntem, özel sava içerisinde mubah görülür. Örne in, sava ta tutsaklar n haklar vard r, ama orada tutsaklar n haklar yoktur. Hedefe bir noktadan m ula yor, o noktada sava tan muaf tutulmas gereken kesimlerin varl bile önemli de ildir. Öylesi kesimler de sava n hedefidir art k. Mesela, uluslararas alanda sava ta muaf tutulanlar vard r. Bunlar siviller, gazeteciler, sa kç lard r, insan haklar yla ilgili kurulu larda çal anlar, din adamlar r. Bunlar hep sava tan muaf tutulan kesimlerdir. Ama özel sava , özel harekât derekesinde ele al p uygulamaya konuldu u zaman, yönelinen ve hedeflenen yerde sava tan muaf tutulan ki ilerin varl ya da yoklu u önemli de ildir. Hepsi çok rahat bir ekilde imha edilebilir, yine ele geçirilen insanlar n kafas kesilebilir, cesetleriyle oynanabilir ve bu vah et bir ni an ve övünç payesi haline getirilebilir. 22
Özel sava n, özel harekât olarak ele al p, toplum ya am yla ve gelece iyle ilgili olan boyutunun hesaplanamad ko ullarda bunlar sürekli ortaya ç kan durumlard r. Bu, dünyan n her taraf nda ya anm r-ya anmaktad r da. Amerika’n n, Vietnam’daki özel harekât birlikleri bunlar yayg n olarak uygulam r. Türk devleti, Kürdistan’da bunu uygulam r-uygulamaktad r. Öyle ki bu tür sava lar yürütenler, sava içinde giderek çetele mi ler ve daha sonraki süreçlerde de ne yapm larsa, yapt klar n da kar devletten görmek istemi lerdir. Sava n bitti i ko ullarda ya da sava n d nda kal nd zamanlarda bile öylesi ki i ya da çevreler, özel sava kimli ine uygun davranm ve ya am lard r. Bunun sonucunda toplumun ba na bela olmu lard r. Bunlar n bir kesimi, psikolojik sorunlar ya ayarak tedavi görmeye ihtiyaç duyar hale gelmi lerdir ya da onlar özel sava ta kullanan ki iler-güçler tarandan tek tek imha edilmi lerdir. Özel harekât n, özel uygulama boyutuyla ele al p, onun amaçtan uzak tutulmas , bu tür sonuçlar da yarat yor. O nedenle özel harekât n, özel e itimleri içerdi i gerçe ini bir kenara itmeyece iz. Özel eylemler içeriyor çünkü özel sava r. Hedefin özelle tirilmesidir. Özelle tirilen hedefin, imha amaçl olarak üzerine gidilmesidir. mha etmek için her yolun, yöntemin kullan lmas ve bu do rultuda tüm imkânlar n seferber edilmesidir. Özel harekât, özel bir eylemle gündeme geliyor. Ama bu özel eylem geni ledikçe, geni ledi i alan , bütünden yal yor. Bütünden yal ld nda da tek eylem özgülünde uygulanan kurals zl k giderek büyüyor. Bu bir strateji haline geldi inde de genel olarak kurals z, yo unla lm bir sava halini al yor. O aç dan özel sava n, özel harekâtla birlikte ele al nmas giderek onu stratejik bir olgu haline getiriyor. Böyle bütünlüklü bir rolü ifade ediyor. Yani özel sava , özel harekât içinde uygulanan bir yöntem olarak ele al yor. Bu nedenle biz, özel sava sadece özel harekâtla s rland ran bir yakla mla ele alm yoruz. Fakat ondan da ayr ve ba ms z olarak de erlendirmiyoruz. sacas özel sava dendi inde bunu özel harekât olarak ele alan rl bir yakla mla de erlendiremiyoruz. Özel harekât, her yönüyle özel sava anlatm yor. Sadece özel sava içerisinde gerçekle tirilen eylemlerin bir k sm anlat yor. Egemenlerin özel sava , özel harekâtla s rland ran, onun özel amac gizleyen ve toplumu da bu ekilde yönlendirerek asl nda özel sava topluma çekici 23
lmaya çal an yakla mlar n özel sava gerçe inin sapt lmas oldu unu burada görmek gerekiyor. Özel sava e ittir aksiyon filmlerine konu olan eylemler de ildir. Özel sava içinde o tür eylemler olabilir, ama bu özel sava n kendisi de ildir. Özel sava kurals z, yo unla lm ve ölçüsüz bir sava olarak egemenler taraf ndan geli tirilen bir stratejidir. Türkiye-Kürdistan somutunda ya anan da budur. Burada ayr ca bir nokta üzerinde durmakta yarar vard r. O da bizdeki özel kuvvetler gerçekli idir. Bizim bir sava gerçe imiz vard r. Geçmi te, tarihin derinliklerinde ya ananlar , hakl sava lar olarak de erlendirdik. Günümüzde de bunu me ru müdafaa sava lar olarak de erlendiriyoruz. Yürüttü ümüz me ru müdafaa savaiçinde de do al olarak kendimizi, do al toplum ve sosyalizm de erlerini korumaya yönelik önlemlerimiz olacak. Öz savunma güçlerini olu turaca z. PKK’ye kar özel kirli sava yürütülüyorsa, gerilla güçlerini muhafaza edece iz. mha amaçl üzerimize sald lar geliyorsa, o sald lar bertaraf edecek tedbirleri alaca z. Bunlar n hepsi me ru müdafaan n içerisine girmektedir. Yani PKK, sava me ru müdafaa temelinde geli tiriyor. 2000`lerden sonraki süreçte hareket olarak Özel Kuvvetler örgütlenmesi içerisine girilmi tir. Bizde içerisine girilen bu örgütlenme ile yukar da bahsetti imiz özel sava güçleri hiçbir ekilde birbirine kar lmamal r. Zaman zaman isim benzerlikleri nedeniyle kar rmalar olabiliyor. Bizdeki özel kuvvetler tamam yla me ru savunma temlinde olu mu tur. Kullan lan taktikler ise tamamen kendini korumaya yönelik olarak geli tirilmektedir. O nedenle kesinlikle bir benzerlik söz konusu de ildir. Bir ba ka yönüyle de bizde özel kuvvetler, gerillan n kendini gözden geçirerek yenilemesi ve e er varsa a nmalardan kendini kurtarmas anlam na da gelmektedir. Bu fark görülerek bizde geli tirilen özel kuvvetler gerçe ine anlam verilebilmelidir.
Özel Sava n Strateji Olarak Geli tirilmesi ve Uyguland Ülkelerde Yaratt Sonuçlar Özel sava tan yaparken, onu sava olgusundan ayr dü ünemeyece imize ama genel anlamda yap lan sava tan ndan da farkl oldu una dikkat çekmi tik. Bu tan m önemlidir. Çünkü düz bir yakla m var. Herhangi bir konu anlat ld nda, tart ld nda 24
ya da de erlendirildi inde ba lang ç a amas keskin hatlarla ortaya konuluyor. Sanki öncesi süreçlerde onu ça ran, onun kayna ald hiç bir ey yokmu gibi bir yakla mda bulunuluyor. Öyle de ildir. Bir eyin bir ba lang olabilir. Ama o ba lang ç denen olgu kendisinden önce var olan n içinde mayalan r. Orada ekillenmeye ba lar ve giderek ana hatlar yla, özellikleriyle kendini belirginle tirdi inde yeni bir olgu olarak ortaya ç kar. Özel sava da böyledir. Özel sava , ' kinci Dünya Sava ’nda ABD taraf ndan geli tirilen bir stratejidir' deniliyor. Belirleme aç ndan yanl de ildir. Ama özel sava a kaynakl k eden, onun esinlendi i sava taktikleri ve sava yöntemleri önceki dönemlerde de vard r. Daha önce örneklerini verdik. Eksik ya da fazla olsun 'Sava , politikan n iddet araçlar yla devam ettirilmesidir.', eklinde bir de erlendirme vard r. Özel sava da bir politikan n sonucu geli iyor. Sava içinde bu durum baz yönleriyle geçerlidir. Özel sava üç ba k alt nda toplam k: GayNizami Harp, stikrar Harekât ve Psikolojik Sava . Mesela psikolojik sava ya da sava ta ideolojinin rolü önceki dönemlerde de var. Hangi sava olursa olsun, sava a güç seferber edilince, mutlaka bir ideolojiye ve dü ünceye ba bir ekilde haz rlan r. Harekete geçilece i zaman, güç psikolojik anlamda da buna haz r hale getirilir. Yani sava a ba lamadan önce onun psikolojik, dü ünsel ortam n haz rlanmas söz konusudur. Sava tan önce sava an güçlerin, toplumun sava a haz rlanmas yla psikolojik sava ayn de ildir. Ama bunlar n birbirleriyle ili ki ve ba lant söz konusudur. Özel sava n ba klar ndan bir di eri stikrar Harekât r. Yani askeri darbelerdir. Ancak askeri darbeler de kinci Dünya Sava’ndan sonra ortaya ç kmam r. Öncesi dönemlerde de askeri darbeler ya anm r. Mesela, Fransa’da Bonapartizm’den bahsedilir. Burjuva devletlerinde askeri darbelerinin önünün aç lmas Bonapartizm ile birlikte ba lar. Benzeri birçok örnek vard r. Bu örnekleri, ‘özel sava , kinci Dünya Sava öncesinde yoktu, ondan sonra birden ortaya ç kt ’ biçiminde bir yan lsamaya dü memek için belirtiyoruz. Yararland , esinlendi i ve dayand noktalar var. Ama bunun bir strateji olarak ele al nmas , geli tirilmesi farkl bir eydir. Bu da kinci Dünya Sava ’ndan sonra geli tiriliyor. Bunun geli imine öncülük eden ABD’dir. ABD’nin rolünü burada 25
önemli bir biçimde ortaya koymak gerekir. Neden böyle olmu tur? Bu soruya yan t verildi inde, ABD’nin burada rolü kendili inden ortaya ç kar. ABD k ta olarak Avrupa’dan ve di er k talardan uzak bir konumdad r. Birinci ve kinci Dünya Sava ’ndan ciddi olarak etkilenmi bir güç de ildir. ABD, iki sava ta da güç olarak varl korumu ve geli tirmi tir. Ayn zamanda sömürgeler sava na, Bat ’n n emperyalist devletlerinden daha sonra kat lm r. Yani taze bir güç konumundad r. Bunun taze bir güç olmas onu, o günkü ko ullarda emperyalist devletler içerisinde gelecekte en geli kin bir güç olma konumuna getirmi tir. kinci Dünya Sava ’ndan sonra ABD sömürgecilik miras devral yor. Kapitalizmin jandarmas durumuna gelmeye ba yor. Böylesi bir konuma gelen bir güç do al olarak sömürü ad na, egemenlik ad na geli tirilecek olan politikalar n uygulanmas n da öncü gücü durumuna gelir. Kapitalizmin jandarmas durumuna gelen ABD emperyalizmi, art k dünya politikas na kapitalizm çerçevesinde yön vermede öncü güçtür. Böylesi bir öncü güç konumuna gelen bir devletin, sömürgeler miras devralarak kapitalizmi daha fazla ayakta tutmak için yeni aray lar, yöntemler içerisine girmesi de kaç lmazd r. Böylesi bir geli me zemini üzerinde askeri ve siyasi örgütlenmeler içerisine giriliyor. Örne in: ABD öncülü ünde Avrupa’da Kuzey Atlantik Savunma Pakt (NATO), Uzak Do u'da CEATO, Ortado u’da CENTO adlar alt nda askeri paktlar olu turuluyor. Bu askeri paktlarla birlikte IMF, OPEC gibi ekonomik örgütlenmelere de gidiliyor. Avrupa Ülkeleri Ekonomik Toplulu u(AET) eklinde biraraya getiriliyor. Bütün bunlar ABD’nin öncülü ünde dünya kapitalist sistemini ayakta tutma giri imleri oluyor. Bunlar, ABD’nin kendisine ve kapitalizme kar geli en mücadeleler kar nda geli tirdi i sava türü oluyor. Bu sava türüne, özel sava deniyor. Burada özel sava olgusunu daralt lm tek bir güce kar ya da ABD s nda olan sava olarak ele almamak gerekir. Sava pratikle tirildi inde, somutla ld nda özelle tiriliyor. Ama özel sava , bir strateji olarak ele al nd nda kapitalizm, emperyalizm kar kim varsa, onu hedefleyen bir sava halini al yor. Bu sava türü, hedefe kilitlendi inde, o hedefi özelle tiriyor ve daralt yor. Ama onu stratejik olarak ele ald zda kapitalist modernitenin ve ABD’nin kar nda olan tüm güçlere kar yürütülen bir sava ol26
ma gerçe ini ifade etmi oluyor. Burada kapitalist modernitenin kar olan güçler hangileridir? O zamanki ko ullarda, reel sosyalist güçler, kapitalizmin oldu u ülkelerdeki s f hareketleri ve sömürge ülkelerde geli en ulusal-demokratik hareketlerdir. Yani Özel sava , halklar n ba ms zl k ve özgürlük mücadelelerini dü man ilan etmi tir. Özel sava ele al nd zaman tüm bu cephelerde kapitalizme kar geli tirilen mücadeleler kar nda emperyalizmin yürüttü ü bir sava olarak de erlendirmemiz gerekiyor. Hedef o kadar geni oldu una göre, do al olarak bu hedeflere kar yürütülen özel sava n biçim ve kapsam da de iyor. Örne in, reel sosyalist ülkelere kar geli tirilen özel sava farkl r. Ulusal kurtulu mücadelelerine kar geli tirilen özel sava farkl r. Her ülkedeki s f hareketlerine kar geli tirilen özel sava farkl r. Nitelik itibariyle de il, biçim ve gerçekle tirme yöntemleri aç ndan farkl r. Örne in, o zamanki ko ullarda sosyalist ülkeler kimlerdi? Do u blo u olarak adland lan ülkelerdi. Sovyetler Birli iydi, Do u Avrupa’n n Macaristan, Çekoslovakya, Bulgaristan, Arnavutluk gibi ülkeleriydi. Bununla beraber dünyan n de ik yerlerine serpi tirilmi durumda bulunan Küba, Kore, Çin, Vietnam gibi ülkelerdir. Bu ülkelere kar geli tirilen özel sava daha çok buralarda gerçekle mi olan devrim iktidarlar n çözülmesini hedefleyen özel sava r. Bu nas l sürdürülüyor? Buralarda klasik anlamda burjuvalar iktidardan ala edilmi lerdi ve oralarda devrim iktidarlar gerçekle mi ti. Do ru ya da yanl bu gün ayr bir olayd r. O iktidarlar n önlerine koydu u hedefleri vard r. Üretimin toplumsalla lmas ve sosyalizmin kurulmas gibi hedefler vard . Bu ülkelere kar ABD’nin ve bat n geli tirdi i özel sava , bu ülkelerdeki iktidarlar n ve sosyalizmin ba ar olmas engellemektir. Bu ülkelerde yeniden kapitalist in an n gerçekle mesini sa lamakr. Bunu nas l gerçekle tiriyorlar? ktidardan ala edilmi kesimleri gizliden gizliye örgütleyip bir güç haline getirerek yapmak istemi lerdir. Bunun için de, halka yönelik olarak aç k ya da gizli bir biçimde kapitalizmi özendirici propagandalar yap yorlard . Kapitalizmi özendirici propagandalar nelerdir? Radyo yay nlar , daha sonradan geli en sinema vb. yollarla yap lan propagandalarr. Çok daha sonra geli en televizyon vb. araçlarla yap lan propagandalar da vard r. Bu propagandalar neye yöneliktir? O günkü ko ullarda devrim yap lm ülkelerde, ekonomik kalk nma olmakla 27
birlikte, Bat ’yla ayn düzeyde de ildir. Bat ’da bilimsel teknik geli meye ba olarak h zl bir ekilde pazara yönelik tüketim nesnelerinin üretilmesi söz konusudur. Bunlar da Do u blok ülkelerinde fazla geli kin de ildir. Çünkü Do u blok ülkelerinde daha çok kullan m yönü a rl kl olan tüketim nesneleri üretiliyor. Yani iki gün kullan p i lemez hale gelen mallar n üretilmesi yerine, daha uzun süreli kullan labilecek ihtiyac n kar lanmas hedef alan mallar üretiliyor. Bu belki kaba oluyor, göze ho görünmüyor ve sanatsal yönü fazla öne ç kar lm olmuyor. Ama Bat ’n n ürettiklerine göre daha dayan kl oluyor. Bununla beraber ya am rahatla , zevk yönünü öne ç kartan nesneler de Do u blok ülkelerinde fazla üretilmiyor. Mesela: cola, ti ört, kot pantolon vs. fazla üretilmiyor. Bunun kar nda daha dayan kl , halk n temel ihtiyaçlar kar lamaya yönelik üretimler gerçekle tiriliyor. Bunu mant ken veya ‘sosyal devlet’ ya da sosyal boyut itibariyle de erlendirdi imiz zaman 'Do u blo unda gerçekle en üretim biçimini hedef alarak o günkü toplumun ihtiyaçlar kar lamaya yöneliktir' diyebiliriz. Ama bunlar daha çekici, daha cazip hale getirip, toplumsal ya amda daha özendirici k labilirler. Bu yönler eksiktir. Oysa Ba’n nkinde özendirici yönü, keyif yönü öne ç kan ama kullan m ve de er yönü de az olan bir üretim gerçekli i var. Kapitalizmin yap, Do u ve sosyalist ülkeler kar nda kendi yapt klar n, kendi ürettiklerinin propagandas yapmak ve bunu daha fazla çekici hale getirmektir. Yine burjuva özgürlükleri diye adland lan özgürlükler var. Biz bunlar ele tiriyor ve burjuva özgürlükleri olarak adland rm yoruz. Bat Avrupa’da halklar n yürüttü ü mücadele sonucu elde edilmi haklar olmas na kar n, burjuvazi bunlar kendisine mal etmi tir. Örne in seyahat özgürlü ü ya da kendi üretti ini pazarlama gibi özgürlükler de var. Çok partililik gibi olgular da söz konusudur. Ama sosyalist ülkelerde bunlar pek geli kin de ildir. Maddi imkânlar n s rl oldu u, toplumun ancak kendi ya am sürdürebildi i ko ullarda uluslar aras seyahatlerin gerçekle tirmesi o kadar fazla olmaz. Olsa bile çok s rl olur. Farkl dü üncelerin parti ya da farkl biçimde örgütlenmesi de yoktur. Bunlar n da propagandas yap yor. Yani kapitalizm vitrinde göze, anlat mda kula a ho gelebilecek eylerin propagandas sosyalist ülkelere kar yo un bir ekilde yap yor. Bu propaganda toplum içinde belli yönüyle 28
etkide de bulunuyor. Örne in, bugün de ran- slam Cumhuriyeti'ne kar benzeri eyler yap yor. ABD’nin, ran’a yönelik yapm olduu televizyon-radyo ve internet yay nlar var. Yay n ço unlu u müziktir. O müzik yay nlar otantik ya da ran halk n do al özelliklerini, toplumsal gerçekli ini yans tm yor. Dil Farsça ama yap lan müzik Bat müzi idir. Bu müziklerde de müzi i yapan ki ilerin tipleri bir Do ulu’dan çok bir Bat ’d r. Giyim ku amlar tamamen Bat eksenlidir. O müzik türü ran’da çok yo un bir biçimde dinleniyor. Toplum, gençler daha çok o müzi i dinliyor. O müzi i dinleyenler ve izleyenler orada sadece ruhen mi kendilerini dinlendirmi oluyorlar yoksa orada yeni al kanl klar ve yeni özellikler mi elde ediyorlar? ABD o televizyon kanallar nda, o programlarla slam Cumhuriyeti’nin topluma vermeye çal ya am özelliklerini parçalamay hedefliyor. ran’da gençler belki sokakta çar afa bürünüyor ya da sakall dola yor ve slam’da ne gerekiyorsa onu yap yor, ama eve kapand nda da o televizyonda gördüklerini ya ayan, onu taklit edenler durumuna geliyor. Bu ran’daki slam Cumhuriyeti için en büyük tehlikedir. Çünkü toplumu ve bireyi çözüyor. ABD’nin ya am tarz , ya am özellikleri, ili ki tarz ran’a ta nm oluyor. ran’da, slam devrimi için en büyük tehlikeyi bu olu turuyor. Çünkü kültürel, dü ünsel ve ya am alan nda slam devrimine kar ilan edilmi bir sava anlat yor ve çok tehlikelidir. ABD bunu bugün ran’a kar yap yor ama geçmi dönemde bunu sosyalist ülkelere kar hem de çok yo un bir biçimde yapt . Bunu radyo, televizyon yay nlar , gizliden gizliye ülkeye soktu u dergilerle, gazeteler, ajanlarla, sosyalist ülkelerin Avrupa’daki baz ülkelerin temsilcilerini ajanla rarak yapt . Mesela, reel sosyalist ülkelerde 1990’larda çat malar ba lad nda, o ülkelerdeki sistemler çöktü ünde gençlerin SSCB'de en çok elde etmek için sald rd klar eyler kolalar ve ti örtler oldu. Romanya’da da benzeri durumlar ortaya ç kt . Birden tüketimde patlama ya and ve o güne kadar ya anmam veya gizliden gizliye te vik edilen Bat kapitalist yaam tarz birden öne ç kart larak toplumda geçerli hale geldi. Bu birden mi oldu? Hay r; öncesinde hem sistemden kaynakl hastal klar ve hem de bu ülkelere kar yürütülen özel sava n bir sonucu olarak gerçekle tirildi. Bu anlamda kapitalizmin o zaman kar olarak ilan etti i reel sosyalist ülkeleri içten içe fethetme mücadelesi olarak da özel sava de erlendirmemiz gerekiyor. 29
Yöntem nedir? Propagandad r, gizli çal mad r, kapitalist ya am tarz , kapitalist modernist ili kileri geli tirmedir. En tehlikeli olan da budur. Önderlik, 'Bir Halk Savunmak' ta “En büyük mücadele ideolojik alanda, kültürel alanda yürütülen mücadeledir.” diyor. deolojik alanda ve kültürel alanda bir mücadele ba ar yla geli tiriliyorsa yo un ve sa lam bir biçimde veriliyorsa, o ba ar olur. iddete dayal bir devrim yap r, iktidar ele geçirilebilir, ama ideolojik ve kültürel alanda toplum kazan lmazsa, iddete dayal ele geçirilen iktidar, daha sonra y labilir, çözülebilir. Sovyetler Birli i’nde ve di er sosyalist ülkelerde ya anan da bu oldu. ktidarlar ele geçirildi, ama sosyalizm iktidar n ele geçirilmesi de il, demokratik toplumculu un örgütlenmesinin önünü açmakt r, onun için çal makt r. Bu yap lmad için toplumculuk projesi önce kapitalizmin mezhebi sonra da kapitalizmin kendisi oldu. Bu sonucun böyle ortaya ç kmas ndaki etkenlerden birisi, geli tirilen özel sava gerçe idir. Özel sava n hedeflerinden birisi de s f hareketleridir. Bu s f hareketleri daha çok emekçilerin hareketleridir. Bu s f hareketlerini ele ald z zaman, buralarda geli en özel sava , reel sosyalist ülkelere kar gerçekle tirilen özel sava la ayn ekilde ele alamay z, çünkü farkl r. Bu ülkelerde iktidar burjuvazinin ve egemen s n elindedir. Emekçiler ise burjuvaziye kar alternatif bir güç olarak ona kar mücadele veren bir güç durumundad r. Buradaki özel sava n rotas buna göre belirleniyor. Burada iki esas üzerinde hareket ediliyor. Bunlar: Bir yandan kendi burjuva iktidarlar sa lamla rmakt r. Onu güçlü olarak ayakta tutmakr. Di eri ise, ona kar alternatif güç olup mücadele eden güçleri engellemektir. Sosyalist ülkelere kar , o iktidarlar çözmeyi hedefleyen ve yerine kendi iktidar olu turmay amaçlayan özel sava , f hareketlerinin geli ti i yerlerde de kendi iktidarlar sa lamla rmay , alternatif olan emekçilerin mücadelelerini engellemeyi kendisi için tehlike olmaktan ç karmay hedefliyor. Egemenli Sistemlerin Sürdürülmesinde Özel Sava n Rolü Genellikle özel sava tart ld nda, sadece cuntalar olarak ele al r. Ya da elinde silah herkesi tarayan, i kence tezgâhlar na herkesi çeken iktidarlar olarak alg lan r. Yani sadece bask yönü görülür. Ama öyle de ildir. O sadece özel sava rejimlerinin görünen 30
bir yüzünü olu turur. ktidarlar sa lamla rmak için uygulanan özel sava yöntemleri geli kindir. Tek düze bir hat izlemez. Yeri geldi i zaman cuntalara ba vurur. Yeri geldi i zaman ise Türkiye’deki CHP gibi kendine sosyal demokrat diyen partileri hükümete getirir. Birinde iddete dayal olarak ve bast rarak mücadelelerin durdurulmas hedeflerken; di er taraftan da sahte yüzler takarak, lafta reformist uygulamalar içerisine girerek s f ve emek mücadelelerini durdurmak isterler. Her ikisi de özel sava yöntemidir. Birinde iddet öne ç kart larak uygulanm r, di er taraftan sahte reform vaatleriyle reformist söylemlerle özel sava uygulamas içine girilmi tir. O aç dan özel sava sadece darbeler, sadece iddet uygulamalar olarak ele almamak gerekir. Bunun dünyan n de ik ülkelerinde örnekleri var. Endonezya’n n Eski Ba kan Suharto vard . Bir süre önce öldü. Suharto otuz y a n Endonezya’da devlet ba kanl yapt . Bunun devlet ba kan olmas bir darbeyle gerçekle ti. O, dünyadaki en büyük komünist katliam gerçekle tirdi. Bir gecede yüz binlerce komünist parti üyesi-taraftar Suharto iktidar taraf ndan katledildi. Bu tarz iddete, bask ya, katliama dayal bir biçimde otuz y l iktidar devam ettirdi. Bu özel sava n, askeri darbeler biçiminde gerçekle me biçimiydi. Yine, ili’de 1973’de Salvador Allende vard , sosyalizme bar l mücadele yöntemleriyle ula abilece ini savunuyordu. Seçimlerde iktidara geldi ve 1973’te Pinochet taraf ndan askeri darbeyle devrildi. Pinochet on be , on alt y geçkin sürece ili’yi yönetti. Bu da, askeri darbeyle gerçekle en bir özel sava uygulamas oluyor. Buna benzer Türkiye’de geli en askeri darbeler var. Pakistan’da s k s k gerçekle en askeri darbeler var. Bunlar özel sava n askeri darbeler eklinde kendi iktidar sa lamla rma biçimleri oluyor. Bununla beraber dünyan n de ik yerlerinde reformist söylemlerle özel sava partileri iktidara getiriliyor ve o partiler döneminde f mücadeleleri ya da ezilenlerin ve emekçilerin mücadelelerinin önü al yor. Bu konuda Arjantin bir örnektir. Latin Amerika ülkelerinin tümünde gerilla mücadeleleri geli mi tir. Bu gerilla mücadeleleri Latin Amerika ülkelerinin baz lar nda ba ar da olmu tur. Ba ar z oldu u ülkeler olsa da yine de ses getirmi ve etki yaratr. Daha sonraki geli en mücadelelere zemin te kil etmi tir ve kaynak yaratm r. ili’de, Bolivya’da, Venezüella’da ve Peru’da da bu olmu tur. Latin Amerika’n n tüm ülkelerinde böyle mücadeleler 31
geli mi tir. Ama Arjantin’de güçlü bir ekilde geli en gerilla mücadelesi yoktur. Gerilla deneyimleri vard r, ama geli memi tir. Geli memesinin temeli buradaki iktidarlar n özel sava uygulamalanda gerilla mücadelesine zemin ve kaynak te kil edecek, gerilla mücadelesinin üzerinde yükselece i emekçiler ve yoksullar üzerinde geli tirmi oldu u bilinçli politikalard r. Bu bilinçli politika nas l geli tirilmi tir? Arjantin’in yoksul mahalle ve semtlerine devlet el atm r. Devlet nas l el atm r? Orada yoksullar varsa, o yoksul kesimlerin ya am biraz daha kolayla tedbirler alr. Onlara mali destekler “köstek” vermi tir. Çe itli alt yap ihtiyaçlar varsa yol, su gibi bunlar kar lamaya çal r. Banma sorunlar varsa bunlar da bir yönüyle çözmeye çal r. Bu alanlarda devlet ya da hükümet, o halk n bu sorunlar belli yönüyle ac bir ekilde hissetmelerini engellemi tir. Do al olarak bu kesimlerin de o hükümet ve yönetimlere kar güçlü mücadelesi geli mez. Böylece o kesimler üzerinde daha çok hükümet ya da devletin etkisi-örgütlülü ü geli ir. Arjantin’de de bu yap lm r. er toplum sömürücü s flara, egemenlere kar mücadelenin na çekiliyorsa ve giderek onu destekler hale geliyorsa; biz bu uygulamay da bir özel sava uygulamas olarak görürüz. Burada anlatmak istedi imiz ey, s f hareketlerine ve emekçi hareketlere kar geli tirilen özel sava bu tür ülkelerde birkaç boyutuyla ele al r. Bunlar: Bir: Kendi iktidarlar sa lamla rma. Bunlar darbeler yoluyla da olabiliyor. ki: Emekçileri tehlike olma durumundan ç karma. Bunu bir yandan bask yla sindirip etkisiz hale getirerek; di er yandan da o f mücadelesini yumu atarak, sahte reformist yakla mlarla rotas ndan ç kartarak yapar. Üç: Ezilen ya da sömürge halklar n geli tirdi i mücadeleler karndaki özel sava r. Burada geli tirilen ise politik ve stratejik anlamda iç içe geçen bir özel sava anlat yor. Di er yandan sömürge yönetimleriyle orada hâkim k nmaya çal yor ve sömürge yönetimleri, yürütülen fiili sava larla kendisini orada etkili hale getirmek istiyor. Orada sömürgecili e kar geli en bir mücadele varsa onu yok etmeye çal yor. Bu ekilde sömürgelerde geli tirilen kapsaml bir özel sava gerçekli i vard r. 32
Özel sava somuta indirgendi i zaman hedefini daralt p, küçültüyor ve onu yok etmek için her eyi yap yor. Konunun ba nda da belirttik. Özel sava , yo unla lm , kurals z, özelle tirilmi , tüm imkânlar seferber eden, her yolu ve yöntemi hedefe ula mak için mubah gören bir sava r. O, hedefini somutla rd nda, tüm bunlar kullanarak amac na ula mak istiyor. Buna göre özel sava biraz daha somutla rmak durumunday z. Özel sava strateji olarak kinci Dünya Sava ’ndan sonra geli tirilmeye ba yor. Özel sava n kapsam nda ve hedefinde kapitalizm kar olan her ey var. Amaçlad da kapitalizmin siyasal, ekonomik, askeri ve kültürel olarak hâkimiyetini kurmas r ve sa lamla rmas r. Kapitalizm ve emperyalizm, bu temelde kendi örgütlenmelerini dünya genelinde yayg nla yor-kurumla yor. Bu olu turulan örgütlenmeler, tek boyutlu ya da salt bir döneme ait geli meleri de il; geçmi ten günümüze kadar yürütülen iktidar sava lar ndan ç kart lan sonuçlar n toplam n biraraya getirilmesiyle ele al nmaktad r. Tarihte egemenlik kurma ya da iktidar olma sava lar nas l ba ar lm r, imdi nas l kesin sonuçlar elde edilebilir? Özel sava n temel sorusu budur. Ve bu konuda belirli sonuçlara var yorlar. Ondan sonra bunun örgütleri ve araçlar olu turmaya ba yorlar. kinci Dünya Sava ’ndan sonraki süreç, bilimsel-teknik devrimin devasa boyutlara ula ve yeni bir ça a damgas vuracak geli melerin ya and bir dönem olarak de erlendirilir. Bilimsel devrim ve teknik denildi inde, ya anan bilimsel geli melerin teknik alana yans lmas ve bunun ya am üzerinde yaratt etkiler eklinde ele al rsak, bilimsel teknik devrim gerçekli ini yetersiz alg lam oluruz. Bilimsel teknik devrim sadece bilimsel geli melerin ya amas na neden olmuyor. Bilimsel geli melerin ortaya ç kargerçeklikler var. O zamana kadar bilinmeyen olgular var. Onlada ortaya ç kar yor. Bu do a, toplum üzerinde o güne kadar olmad k düzeyde ayr nt bilgilerin edinilmesine neden oluyor. E er do a, toplum yeniden ve daha kapsaml tan nmaya ba lan yorsa, o zaman da do a ve topluma kar daha bilinçli faaliyetlerin geli tirilmesi, örgütlendirilmesi ortaya ç kar. Bilimsel-teknik devrim, dünyada bu türden geli meler yarat yor. Do a ele al nd zaman, do adaki var olan nesneler nas l kullan labilir, bunlardan neler elde edilebilir ya da bunlar nelere dönü türülebilir? Bu sorunlara 33
yan tlar ar yorlar. Bu, birçok bilimsel ke fin ortaya ç kmas na neden oluyor. Toplum ele al nd zaman toplumun güçlü ve zay f yanlar nelerdir? Topluma kar , hangi yönden ba layarak hareket edilse istenilen sonuçlar elde edilir. Toplum, buna göre yönlendirilir, ekillendirilir vb. gibi sorular na yan tlar al yor. Bu temelde de topluma yönelik bilinçli faaliyetler geli tiriliyor. Örne in, bir parti hükümete mi gelecek, hükümete nas l bir parti ta nabilir? Piyasaya yeni bir mal ç kart yor. Bu piyasaya ç kart lan mal n çok daha fazla sat nas l gerçekle ir? Bunun gerçekle mesi için toplumun hangi yan na hitap etmek gerekir? Bu bilinçli bir faaliyet olarak geli tiriliyor. Örne in, çocuklar n, gençlerin, ya lar n beeni ölçüleri nedir, nas l etki alt na al nabilir? Kad nlar, erkekler nas l etki alt na al nabilir? Kad nlar, erkekler, çocuklar, gençler, ya lar nas l tüketim kültürünün bir parças haline getirilebilir? Kurulu düzenin nas l basit uygulay lar haline getirilebilir? Bunlar n hepsi bilinçli bir faaliyet olarak ele al r ve buna uygun ekilde de politikalar belirlenir. Bu yap rken de tüm bu alanlarda faaliyetleri örgütleyecek örgütlenmeler kuruluyor. Bu olu turulan örgütlendirmeler önce kendilerini bilimsel ara rmalar yapan kurumlar olarak yans yorlar. Fikir tart malar n yürütüldü ü bilimsel kurulu lar olarak da kendilerini tan yorlar. Yine, yeni politik aç mlar yapmak isteyen tart ma kulüpleri olarak da kendilerini tan yorlar. Kendilerine farkl isimler de verseler temelde yapt klar ayn eydir. Bu da toplumu tan klar oranda yönlendirilebilir, yönetilebilir hale getirmektir. Bu bize bilim adamlar yla, Marks aras ndaki ayr dü ündürüyor. Marks felsefesini ortaya koyarken, kendi dünya görü ünü ve di er bilim adamlar ndan faranlat rken ne demi ti? O zamana kadar bilim insanlar ya da do a bilimiyle ilgilenenler sadece do ay tan makla yetindiler. “As l olan onu de tirmektir.” Marks' n felsefesini di er dü ünü lerden, di er felsefik yakla mlardan ay ran temel noktalardan bir tanesi budur. kinci Dünya Sava ’ndan sonra da topluma yönelik özel faaliyet ve çal malar yürütenler bu bak aç kendi ç karlar do rultusunda kullanma yoluna gitmi lerdir. Onlar da nesnenin tan nabilece ini, nesnenin anla abilece ini görmü lerdir. Ama sorun nesnenin tan nmas , anla lmas de il, onun kendi ç karlar do rultusunda kullan lmas oldu u gerçe inden yola ç karak hareket etmi lerdir. O süreçten itibaren yürüttükleri tüm çal malar 34
tan nabilen, anla abilen, bilinebilen toplumu, insan 'daha rahat nas l yönetiriz', 'daha rahat nas l yönlendiririz ve sömürürüz' politikas n bir parças olarak ele al p, uygulamaya ba lam lard r. Bunun için öncelikle bireyin ve toplumun zay f ya da güçlü yanlar tespit edilmi tir. Kapitalistlerin çok daha fazla kâr etmeleri için ne yapmalar gerekti i tespit edilmi tir. Kapitalistlerin bask na kar halk n tepkisi geli ti inde o tepkiyi yok etmek için ne yapmak gerekir? Sorusunun yan aranm r. Bunlar üzerinde ara rmalar geli tirilmi tir. Tüm bunlar da bilinçli bir politikaya dönü türülerek geli tirilen özel sava n temeli haline getirilmi lerdir. ABD bu konuda da öncülük yapm r. Dünyan n de ik yerlerinde do aya, topluma yönelik bilimsel çal malar yapanlar biraraya getirilmi lerdir. Bunlar: Think-Thunk kurulu lar r, bilimsel dü ünce kulüpleridir. Bunlar n çat alt nda birçok fikir insan biraraya getirilerek, çe itli konular üzerinde dü ünceler geli tirmeleri sa lanm r. Bu platformlarda toplum psikolojisini çözümleme yoluna gidilmi tir, sosyolojik çözümlemeler yap lm r. Davran üzerinde neler etki yapar sorusunun çözümlemeleri yap lm r. Bu çal ma birimleri egemenlikçi-iktidarc yakla m için son derece imkân ve olanak yaratm r. Bu imkânlar üzerinden ortaya ç kan bu görü ler ve olgular temelinde de yeni politikalar geli tirilmi tir. Birçok kez televizyonlarda ç kan haberler vard r. Örne in derki: Amerika’da 'X' fikir kurulu u bir toplant yapm r. Bu fikir kurulu unun yapm oldu u toplant da öyle bir sonuca ula lm r. Yine stratejik ara rmalar yapan bir merkez toplanm ve dünyadaki stratejik sorunlar tart r, diye haberler ç kar. Tüm bu tart malar yapan kurumlar ve kurulu lar tamam yla özel sava a hizmet temelinde ABD taraf ndan geli tirilen kurumlard r, kurulu lard r. Son y llarda Türkiye’de de bu tür kurulu lar çok fazla geli tirilmi tir. Mesela ASAM (Avrasya Stratejik Ara rmalar Merkezi) gibi birçok merkez bu temelde kurulmu tur. Ve bu merkezlerde geli tirilen dü ünceler ilk ba ta askeri amaçl kullan yor ve ard nda da yine o amaca hizmet temelinde topluma yayg nla yor. Böyle kullan lan görü ler de belirtti imiz hedeflere yönelik olarak özel sava için geli tiriliyor ve uygulan yor. O aç dan özel sava olgusunu somutla rken kar t güçlerin, dü man güçlerin geli tirdi i rastgele bir sava olarak de erlendirilmemesi gerekir. Sava ta en kurals z bir yakla m bile uygulan yor35
sa, en uursuz, en s rs z bir yönelim içine giriliyorsa bunun son derece bilinçli bir çaban n sonucu oldu unu görmek durumundaz. Mesela, birine o kadar i kence yap yor. Bir insana, o kadar i kencenin yap lmas kar tepki yaratacakt r. ‘Bunu görmüyor mu, bu kadar i kence yap yor’ denilebilir. Onu görüyor ama onu görürken yapt i kencenin k sa süredeki sonuçlar ve o sonuçlar n da toplum üzerindeki etkisini bilerek hareket ediyor. E er getirece i kazanc , götüreceklerinden çok daha fazla ise o senin dedi ini bir kenara at yor ve onu yapmaya, uygulamaya devam ediyor. Bu aç dan özel sava uygulamalar son derece bilinçli bir çaban n sonucu olarak gündeme gelip, gerçekle iyor. Özel sava dile getirirken Gayr Nizami Harp, stikrar Hareketi, Psikolojik Sava eklinde üçayak üzerinde de erlendirmi tik. Bunlar derinlemesine aç labilir.
GAYR N ZAM HARP rlar kurallarla belirlenmemi bir sava r. Düzenli olmayan bir sava r. Gayri Nizami Harp daha çok gerilla sava için kullan lan bir tabirdir. Gerilla sava gibidir. Düzenli ordular n, birliklerin yürütmedi i bir sava r. Yani sava kendi kurallar na göre belirliyor. Sürekli hareket halindedir. Sabit üslenme noktalar yoktur. Zaman geldi inde küçülüyor, zaman gelince büyüyor. Kendi içinde esneme kapasitesine sahip. Özgün ko ullarda yürütüldü ü için di er normal sava an birliklerden çok daha fazla hareket ko ullar isteyen, ona göre ruhen ve bedenen haz rl kl olan ki iler taraf ndan sürdürülen bir sava , gerilla sava r. Gerilla için derler ki, bir keçinin geçemedi i yerden geçer. Küçük bir birlik halinde örgütlenen gerillan n kendisinden kat be kat büyük olan dü man gücünü alt edebilece i bilinir. Bu gerillan n gücünün do a ve devasa rakipler kar nda pes etmeyen durumunu ortaya koyar. Bu ekilde gerilla sava için getirilen tan mlar vard r. te bunun için Gayri Nizami Harp, gerilla sava ve mücadelesi için kullan lan bir tan mr. Elbette dü man n uygulad ya da özel sava içindeki Gayri Nizami Harp bundan farkl r. Özel sava içinde uygulanan bu yönteme Gayri Nizami Harp denmesinin nedeni, özel sava güçlerinin kendisini gerilla gibi örgütleyerek, gerilla gibi hareket eden bir konumda tutmak istemesinden kaynakl r. O da gerillaya ya da 36
düzenli olmayan birliklere kar düzenli orduyla mücadele edilemeyece ini ve sonuca gidilemeyece ini görür. O nedenle de düzensiz olan ve düzenli ordu gibi örgütlenmeyen gerillaya kar da kendisini öylesi bir güç olarak örgütlemeyi hedefler. Bunun için gerilla hangi ko ullarda ya yorsa, onun da o ko ullarda ya ayabilecek bir ekilde gücünü haz rlamas ve e itmesi gündeme gelir. Gerillan n eylemi vur-kaç ise, bask n, sabotaj ve suikast ise o da o tür yöntemleri kullanmay esas al r. Yani gerillan n yöntemiyle gerillaya kar bir mücadele yürütür. Gerillan n yöntemlerini kullanarak, gerillaya kar mücadele etti i için bunlara gerilla denmemi , kontr(kar )gerilla denmi tir. Gerilla yöntemlerini kullanarak gerillaya kar sava an güce, kontrgerilla yani kar -gerilla tan getirilmi tir. te bu güçlerin yürüttü ü sava a Gayri Nizami Harp deniyor. Özel sava stratejistlerinin ortaya koydu u Gayri Nizami Harp bu ekilde aç mlanabilir. kinci Dünya Sava ’ndan sonra Kuzey Atlantik Savunma Pakt ( NATO) kuruluyor. Bunun d nda dünyan di er k talar nda da CENTO, CEATO gibi askeri paktlar olu uyor. NATO bünyesinde yer alan ülkelerde ise hem sosyalist ülkelere hem o ülkelerde geli ecek s f mücadelelerine hem de geli en sömürge halklar n ba ms zl k mücadelelerine kar örgütlenmeler içine giriliyor. Bu örgütlenmeler gizli örgütlenmelerdir. Aç k, legal örgütlenmeler de ildir. Bu örgütlenmelere NATO’ya üye ülkeler içerisinde ‘gizli NATO’lar ad veriliyor. Bu gizli NATO’lar diye olu turulan örgütlenmelerin temel görevi ise kapitalist sisteme kar bir tehlike varsa, ona kar gizliden mücadele yürütmek ve bu ülkelerde geli en devrimci mücadeleler varsa onlara kar mücadele etmektir. Eskiden Do u Blo u Ülkeleri vard , reel sosyalist ülkeler vard . O ülkelerin bu ülkelere kar bir harekât gerçekle ti i zaman da bu ülkelerde, bu devletlerin direni birliklerinin olu turulmas görevi vard r. Bu temelde görevler atfedilerek olu turulan örgütlenmeler de bu gizli NATO’lar kapsam ndad r. Bu örgütlenmeler gizli tutuluyordu. Daha çok devlete ba ispatlam , milliyetçi, devletçi fikirlerle donat lm ki ilerden olu uyordu. Bu örgütlerin ideolojik söylemleri de vard r ve kendilerine isimler veriyorlard . Vermi olduklar isimler genel olarak 'Vatanseverler' anlam na geliyor. Dünyan n neresinde olursa olsun bu olu an gizli NATO’larda yer alan ki iler kendilerini ‘Vatanseverler’ olarak ad37
land yorlar. Do al olarak onlar n ideolojileri ve dü ünceleri de ulusalc , milliyetçidir. Ulusal ve milliyetçi dü ünceler etraf nda biraraya gelen bu kesimler, kendi aralar nda derin, gizli ili kiler olu turarak hem toplum, siyaset üzerinde etkili olmaya, hem de gizliden gizliye toplumu yönlendirmeye çal an bir güç olarak toplum ya am nda yer al yorlard . Bunlar Türkiye, Yunanistan, Fransa, spanya, talya ve her yerde örgütlenmi lerdir. Bunlar n her yerde alm olduklar farkl isimler vard r. Örne in, talyanlar Gladio, spanyollar Rüzgâr Gülü, Frans zlar Sara roza( K rm Gül), Yunanistanl lar ise bunun ad na Yumu ak Keçi Postu demi lerdir. Türkiye’de de buna ilk önce Seferberlik Tetkik Kurulu sonra Özel Harp Dairesi daha sonraki ad na Ergenekon demi lerdir. Bunlar bu ekilde isimlerle adland lm r. Daha çok ordu içinde olu an bir te kilatlanma olarak ele alm lard r. Bunlar hangi ülkede örgütlendirilmi lerse, o ülkelerin de ik alanlar nda üslenmi leridir. Bu üstlenme gerillalar n yapm oldu u üstlenme gibi de ildir. Nas l üsleniyorlar? Derin devlet içinde, derin ili kiler içerisinde yer allard r. Devlet imkânlar na ba olarak kendileri için stratejik olarak gördükleri alanlarda örgütlenmi lerdir. Ne yapm lard r? Devlet bürokrasisi içine s zm lard r. Sivil toplum örgütleri varsa, onlar n içine s zm lard r. Yerel partiler varsa onlar içine s zm lard r. Bu ekilde toplum üzerinde etkili olabilecek ekilde kendilerini konumland rm lard r. Yine ülkenin de ik yerlerinde her an harekete, sald ya geçebilecek özel birlikler olu turmu lard r. Bu özel birliklerin kullanacaklar cephanelikler olu turmu lard r. lk örgütlenme biçimi böyledir. Gerekti i zaman sürekli örgütlenen, harekete geçen bir güç olarak ele alm lard r kendilerini. Bu güçler kendilerini iki esas üzerinde örgütlemi lerdir. Bir: Gizli yeralt unsurlar ki: Legal yer üstü unsurlar r. Özel Harp Dairesi’ni ya da Gayri Nizami Harp’i yürütecek olan kontrgerilla yeralt unsurlar ve yer üstü legal unsurlar biçiminde örgütlendirilmi tir. Yeralt unsurlar tamam yla belirtti imiz temellerde örgütlendirilmi lerdir. Bunlar uyuyan birlikler temelinde, ülkenin muhtelif yerlerinde örgütlendirilmi , harekete geçmeye haz r güçlerdir. Bunlar gerekti i zaman harekete geçeceklerdir. Dü man olarak kimi ilan etmi lerse, ona kar sald racak güçler biçiminde yer alm lard r. Cephaneleri vard r, devletin derin ili ki38
leri içinde kendilerini var etmi lerdir. Böylesi bir konumda bulunmaktad rlar. Yer üstü unsurlar ise kendini aç k legal alanda var etmi tir. Özel Harp Dairesi’nin, kontrgerillan n Gayri Nizami Harp’i yürüten güçlerin ideolojik temelini ‘vatanseverlik’ olu turuyor. Askeri yönünü de herhangi bir tehlike kar nda harekete geçebilecek ekilde haz r tutulan güçleri olu turuyor. Bunun yer üstü unsurlar da ayn ekilde örgütlenmi tir ama legaldir, aç kt r. Yani gizli de ildir. Yer üstü unsurlar bu anlamda ideolojik ve askeri olarak örgütlenmeler olarak kendilerini var etmi tir. Askeri olarak kendisini nas l var ediyor? Özel harekât yürütecek güçler eklinde kendini örgütleyerek var ediyorlar. Bunlar nedir? Örne in, Türk Ordusu’nda 1960’larda olu an komando tugaylar vard r. Bu komando tugaylar normal askeri birlikler de ildir. Gerillaya, iç savaa kar mücadele yürütme temelinde olu turulan tugaylard r. Mesela, Türkiye’de komandolara, Türk Ordusu’nun çelik çekirde i, demir çekirde i ad verilir. ngiltere’de SAS komandolar , Amerika’da Deniz Piyadeleri, Almanya’da G-8, Türkiye’de ise komandolar vard r. Bunlar hep özel harekâta göre ordu içerisinde olu turulmu özel harekât birlikleridir. E er Gayri Nizami Harp’in yer üstü, legal askeri örgütlerinden bahsedeceksek, bunun ordu içerisindeki özel harp, özel sava temelinde örgütlendirilmi halini görmek zorunday z. Daha sonraki süreçte bu askeri alandaki yer üstü unsurlar , daha farkl biçimlerde kendini örgütlendirebiliyor. Bunlara “Çelik Güç”, “Çevik Güç” ad verilirken, Türkiye’de oldu u gibi “A Tak ”, “B Tak ” denildi i gibi, imdi de “profesyonel ordu” denilebilmektedir. Özel Harp’in ya da legal unsurlar n di er bir boyutu; siyasi partiler, sendikalar, dernekler, bas n yay n organlar , ideolojik kurumkurulu lar, bürokrasi ve entelektüel kesimlerden olu uyor. Bunlar aç k partiler eklinde örgütleniyorlar. Nas l temel ideoloji olarak vatanseverli i, ulusalc ve milliyetçili i öne ç kart yorlarsa; bu temelde olu an örgütlenmeler kendilerine milliyetçi, vatansever adlar verebiliyorlar. Bunlar Almanya, Türkiye örne inde oldu u gibi farkl isimler de al yorlar. Mesela, Almanya’da Neonazilerdir, Türkiye’de Milliyetçi Hareket Partisi’dir. De ik isimler alt nda da kendilerini var etmi lerdir. Bunlar halk o temelde örgütleyerek özel sava n kitle taban olu turmay hedefleyen partilerdir. Herhangi bir iç sava durumunda, devrimcilere ya da egemen güç39
lere kar kim mücadele ediyorsa ona kar halk n harekete geçmesini legal alanda sa layacak olan örgütlerdir. Böylesi partiler bunun için örgütlendiriliyor. Bu partilerin, kitleleri ideolojik olarak yönlendirmesi çal malar da Özel Harp’in kapsam içinde de erlendirilir. Gazetelerin kö e yazarlar bu konunun ba aktörleridir. Bunlar n d nda Türkiye’de oldu u gibi TRT Genel Müdürlü ü, Diyanet leri Ba kanl , YÖK, Hakimler ve Savc lar Yüksek Kurulu, yazarlar ve Barolar Birli i ba kanlar özel sava kapsam nda önemli bir yer tutarlar. Bunlar, toplum ya am n yönlendirilmesinde aktif konumda bulunanlard r. Gazetelerdeki kö e yaz lar yla ne yaparlar? Toplumu yönlendirirler. Televizyondaki programlayla ve herhangi bir konu üzerine ortaya koyduklar görü lerle toplumu yönlendirirler. Toplumu e itme, yönlendirme ve bir düünce do rultusunda harekete geçirme temelinde faaliyet yürütürler. Bunlar, kimi yerlerin üniversitelerinde ö retim üyesidir, kimi yerlerin gazetelerinde kö e yazar r, kimi yerlerin mahalle muhtar r, kimi yerlerde ilkokul ö retmenidir, kimi yerlerde doktordur, kimi yerlerde avukat ve kimi camilerde hocad rlar. Bunlar devlet taraf ndan özel olarak haz rlanm ki ilerdir. Devlet, kariyeri olanlar kullan r. Ama toplum üzerinde etkili olabilmek için birilerini de kariyer sahibi yapar. Kariyer sahibi yapt klar n ço u bu ekilde Özel Harp’in yer üstü unsurlar ndan olu maktad r. Tan z birçok ki i var. Öyle ki, yazd bir kitab yoktur, ama okulda profesör olmu tur. Ya da çok sonralar birden okuma yazma ö renmi ya da geli tirmi ama bakm z bir kitap yazm r. Birileri yazm r, onun ad na yay nlanm r ya da birilerinin yazd onun ad na üniversitelere tez olarak sunulmu tur. Bu ekilde Özel Harp sadece kendini yeralt , gizli esaslarda de il ayn zamanda yer üstü legal unsurlara dayal olarak da örgütlemektedir. Bunlar, her zaman bir biçimiyle yasal k flar bulmaktad r. Mesela, ‘sivil savunmadan bahsedilir. Sivil savunma kula a ho gelir. Sivil toplumun kendisinin savunmas de ildir, bu kula a ho gelen ey. Devlet taraf ndan belirlenmi , çi leri Bakanl taraf ndan yapabilirli i uygun görünmü ki ilerden olu ur. Bunlar herhangi bir tehlike kar nda da do al görevli olarak kollar na takacaklar bantlarla hareket serbestli ine sahip olacak ki ilerdir. Özel sava kapsam nda Gayri Nizami Harp dedi imiz Özel Harp, kendisini yukarda da görüldü ü gibi yeralt ve yer üstü unsurlar temelinde, 40
çok farkl biçimlerde örgütlemektedir. Ayn ekilde Özel Harp' n eylem tarzlar da çok farkl r. Bunlar gerillaya kar konumland lm lard r. Gerillaya kar geli tirilirken de gerilla tarz kendilerine göre esas alm lard r. Gerilla hangi ko ullarda ya yorsa, kendilerinin de o ekilde ya ayabileceklerini ortaya koymak istemi lerdir. Gerilla, vur-kaç, sabotaj, bask n yap yorsa, onlar da gerillaya kar bu tür eylemlerle sonuç elde etmeye çal lard r. Ama nitelikleri ve amaçlar farkl r. Sadece gerillan n bir taklididir. Gerillan bir taklidi oldu u için kontrgerilla kendi e itimini yaparken, gerillan n e itiminden esinleniyor ve kendisine göre de hedefler belirliyorlar. Mesela diyor ki, düzenli ordu gerilla kar nda ba azd r. Kendisi buna göre neyi belirliyor? Diyor ki, gerillan n azami h , kontrgerillan n asgari h olmal r. E er gerillan n azami , kontrgerillan n asgari h olursa gerillay alt edebilece ini dü ünüyor. Bu ne demektir? Gerilla bir ko uyorsa, kontrgerilla iki ko mal r. Gerilla on gün açl a dayan yorsa, o yirmi gün açl a dayanmal r. Gerilla belirli bir güçle eylem yap yorsa, o ondan daha az güçle eylem yapmal r. Bu ekilde kendisine göre hedefler belirliyor. Buna göre de kontrgerilla eleman örgütlüyor ve gerillaya göre biçim kazand yor. Mesela gerilla, karanl k ve ormanl k alanlar ya am sahalar olarak tercih ediyor. Karanl k, gerillaya rahat hareket imkân sa lar. Yine da k, kayal k ve ormanl k bölgeler gerillan n bar nma alanlar r. Çünkü düzenli ordu buralara kolayca girip hareket edemez. Kontrgerilla bunun kar nda ne yapmak istiyor? Karanl n, gerillan n hareket zaman oldu unu bildi i için kullanmas n önüne geçmek istiyor. Kontrgerilla karanl kta hareket ediyor. Kontrgerilla karanl kta hareket edince, gerilla karanl kta savunma pozisyonuna geçmi oluyor. Kontrgerilla ormanlarda, da k, kayal k bölgelerde mevzi tutmaya çal yor. Bu sefer karanl k, ormanl k ve sert alanlar gerilla için güvenilmez alanlar haline geliyor. Yani karanl n, orman n, sert arazinin gerillan n dostu olmaktan ç kar lmas hedefliyor. Karanl ve sarp araziyi, ormanlar kendisi için tarafs z bölge haline getiriyor. Yani gerilla da yararlan yorsa, kendisinin de bundan yararlanabilece ini dü ünüyor. Bizim yapt klar , yapmak istiyor. Bizim ya ad klar , ya ad z ko ullarda ya amak istiyor. Bizim avantaja dönü türdü ümüz zorluklar kendisi için avantaj durumuna getirmek istiyor. O temelde e itiliyor, o temelde kendini haz rl yor. 41
Kontrgerilla e itim kitaplar na bak ld nda görülecektir. Kontrgerillan n e itimi, sava rd güçlerin ideolojik olarak haz rlanmas , tamam yla bizim geli tirdi imiz gerilla mücadelesini bo a ç karma temelinde ama ona kar tl k temelinde yap lm r. O konuda hiçbir üphe yoktur. Biz nas l sava an bir güç olarak kendimizi ayakta tutuyorsak, onlar da bize kar ayakta durabilmek için kendisini o temelde haz rlamak istiyor. Komando e itimleri ya da özel harekât birliklerinin e itimleri hep bu temeldedir. Bizim onlardan fark z nedir? Biz gerillay z. Onlar bize kar geli tirilmi tir; yani bizim taklidimizdir. Nas l bir taklittir? Kaba, özden uzak bir taklittir. Biz inanarak, kar ks z ve bir halk sava olarak bunu yap yoruz. Bunun için de her eyimizi feda etmeye haz r bir vaziyetteyiz. Ama kontrgerillan nki böyle de ildir. Parayla görev yap yor. Bir süre sonra inanc n k ld noktada psikopatla yor. Baz lar intihar ediyor. Baz lar da farkl bir biçimde kendisini sava d b rak yor. Kendini halk ve gerilla sava na kar e iten kontrgerillan n, Gayr Nizami Harp yürütenlerin kendilerini örgütlemesi, sadece bu de ildir. Kendisi için tehlike olarak gördükleri geli meler ya anmaya ba lad andan itibaren, ‘uyuyan birlikler’ diye adland rd klar yeralt unsurlar harekete geçiriyorlar. Bu uyuyan birlikler harekete geçti inde, her yol ve yöntemi kullanmay , kendileri için mubah görüyorlar. Bu birliklerin talimatlar vard r. Bu Türkiye’de de “sahra talimatnameleri” olarak geçer. Bu ‘uyuyan birlikler’ diye adland lan birliklerin sahra talimatnamelerinde önlerine koyduklar görevler vard r. Bu birlikler her eyi yapabilirler. nsan öldürebilirler, insan kaç rabilirler, fidye isteyebilirler, tecavüzde bulunabilirler, soygun yapabilirler, katliam gerçekle tirebilir, sabotajlarda bulunabilirler ve her türlü iddet içerikli eylemi gerçekle tirebilirler. Bu talimatnameleri de ifre olmu tur. Bu talimatnamelerinde aç k olarak dile getirdikleri tek ey, ‘eylem serbestli i’dir. nsan kaç p, çok rahat öldürüp bir kenara atabilirler. Toplumda panik yaratmak için insanlar kaç p, tecavüz edebilirler. Fidye isteyebilirler, toplumun tan nm ki ilerine suikast düzenleyebilirler. Toplumda karga a yaratmak için camiler, kültür merkezleri olmak üzere birçok yeri havaya uçurabilirler. Bunlar, kendilerinin yapmalar serbest b rak lan eylemlerdir. Tehlike olarak görüldü ü dönemlerde bunlar harekete geçiriyorlar. Ve halk galeyana ge42
tirmek için de dini kullanabilirler, rkç geli tirebilirler. Yani karlar na uygun ne varsa, buna göre bunlar harekete geçerler. Bu aç dan biz, Gayri Nizami Özel Harp içerisinde Gayri Nizami Harp’i iki boyutta ele alaca z. Bunlar: Yeralt ve yer üstü unsurlar. Bugün dünyan n birçok yerinde geli tirilen özel sava uygulamalar , bu gerçeklik üzerinde de erlendirece iz. Arkada lar baz yabanc Amerikan ve Hollywood filmleri izliyorlar. Son süreçte Ye il Çam’da da ona benzer filmler yap lmaya ba land . O filmlerde gösterilen özel harekâtlar ve özel eylemlilikler vard r. Bunlar kontrgerilla harekât olarak de erlendirilen harekâtlard r. Özel sava n, Gayr Nizami Harp dedi i, yani düzenli olmayan k sm budur. Biz buna “kontrgerilla” diyoruz. Tamam yla özel sava a göre ekillenmi güçler taraf ndan yürütülen bir sava r. Bunlar gerilla mücadelesini alt etmeyi esas ald içindir ki, gerillan n kulland yöntemleri gerillaya kar kullanarak sonuç elde etmek istiyorlar. Gerillan n taklidi de olsa, tamamen gerilladan farkl bir örgütlenmedir. Bu nedenle, bu birliklere kontrgerilla ad veriliyor. Dünyan birçok yerinde gerilla güçlerine kar bunlar kullan yor. Hala da dünyan n birçok yerinde devletler bu tür güçlere ba vuruyor. Kontrgerillan n, gerilla nas l ya yor, e itiliyor, eylem yap yor gibi konulardan yararlanarak kendisini e itmesi beraberinde gerillan n da kendisini gözden geçirmesi gerekti ini ortaya koyuyor. Çünkü o, gerilla kar nda ba ar olabilmek için kendisini gerilladan daha h zl ve sonuç al hale getiriyor. Bu noktada gerillan n da yapmas gerekenler vard r. Bunlar; kendisini sürekli yenilemek, geli tirmek ve performans güçlü tutmakt r. E er gerilla, kendisini sürekli yenilemezse, geli tirmezse, performans güçlü tutmazsa do al olarak kontrgerillan n da, özel harp yürüten güçlerin de belli yönleriyle sonuç almas olanakl hale geliyor. Eski arkada lar bilirler. PKK mücadelesinin geli meye ba lad süreçten sonra bize kar bir özel sava yürütülmeye ba land . Bize kar özel sava yürütenler belli ölçüde sonuç da elde ettiler. Elde ettikleri sonuçlar, hep gerillan n özelliklerini kaybetmeye ba lad anlarda ya anm r. Gerilla ne zaman gerillal ktan uzakla maya ba yor, ne zaman asi- avare konuma dü üyor, ne zaman gev iyor, ne zaman kurall ya amay bir yana b rak yor, gerilla kurallar na ve taktiklerine uymuyor; o andan itibaren gerilla kay p veren, zarar gören güç durumuna geliyor. O nedenledir ki, özel harekât ya da 43
kontrgerilla güçlerinin ba ar olmas engelleyecek olan yine gerillan n kendisi oluyor. Kendini yenileyen, sürekli güçlendiren, performans daima güçlü tutan bir gerilla, kontrgerillay alt edecek bir güç olarak varl korur. Bu konuda de ik ülkelerdeki kontrgerilla hareketleri de incelenebilir. Kontrgerillan n ya am , itimlerini anlatan kitaplar vard r. Bunlar okunarak dü man daha iyi tan nabilir. Dü man iyi tan rsak, ona kar ba ar bir mücadele verebiliriz. Kim ki, dü man tan yorsa onun kar nda ba ar olamaz. O aç dan özel sava konusu, dü man tan ma, dü man n nas l bir güç oldu unu görme ve dü man küçümsememek gerekti ini bilince ç karma aç ndan çok önemlidir. Dü man küçümseyen, tan mayan ki i dü man kar ndan ba ar olamaz. Özel sava n Gayri Nizami Harp diye adland rd kontrgerilla bölümünü çok iyi özümsememiz, anlamam z mutlaka gereklidir. Bir de kontrgerillan n bir taktik olarak geli tirilerek kullan ld farkl uygulanma biçimleri söz konusu olmu tur. Angola’da, Nikaragua vb ülkelerde bunlar görülmü tür. Yine Kolombiya vb ülkelerde de farkl türden örneklerine rastlanabilmi tir. Angola’da Portekiz sömürgecili ine kar ba ms zl k mücadelesinde ilk a amada ulusal cephede yer alan UN TA, daha sonra CIA taraf ndan yönlendirilerek, olu an yeni devlet yönetimine kar sava lan bir güç haline getirilmi tir. Yine ayn ekilde Nikaragua Devrimi sürecinde Sandinistlerle hareket eden Eden Pastora taraf ndan komuta edilen güçler, devrim sonras nda olu an iktidara kar silahl bir mücadele içerisine girmi tir. Kolombiya, El Salvador, Filipinler vb. ülkelerde ise kontrgerillan n daha farkl örgütlendirili leri söz konusu olmu tur. Bu, Kolombiya’da iktidara kar sava an gerilla güçlerine kar , cepheden örgütlendirilen silahl milis ordula mas biçimini al rken, Filipinler ve El Salvador vb. ülkelerde Ölüm Mangalar , Kafatas Avc lar vb. adlarla sokak ortalar nda adam öldüren, kaç ran, tecavüz eden cinayet ebekeleri, çeteleri biçiminde örgütlendirilmi lerdir.
ST KRAR HAREKÂTI stikrar Harekât olarak dile getirilen özel sava n ikinci saç ayaise as l ismiyle darbeler olu turmaktad r. Asl nda burada istikrar harekât ad kullan larak gerçekle tirilen darbeler için me ru bir k f yarat lmaya çal lmaktad r. O nedenledir ki istikrar hare44
kat tan , özel sava n kendi gerçe ine demagojik anlam yüklemi oldu u bir anlam ifade etmektedir. Çünkü istikrar düzendir. Darbeler için stikrar Harekât denildi i zaman toplumun bilincinde “düzeni sa lama harekât ” gibi bir yan lsama da yarat lm olmaktad r. Oysa özel sava düzen sa lama harekât de il, düzensizlik harekât r. Sömürücü güçlerin egemenli ini garantiye alma harekât r. Diktatörlüktür. Yani fa izmdir. Fa izmin sa layaca “istikrar” da, halk zapturapt alt na almakt r. O nedenledir ki bu zapturapt alt na alma hareketlerine darbeler dememiz daha do ru olacakt r. Darbeler; sivil hükümetlerin gerçekle en askeri müdahalelerle, darbelerle hükümetten uzakla lmas , cuntalar n devlet yönetimine el koymas ya da askerlerin müdahalesi sonucunda sivil hükümetlerin el de tirmesi biçiminde gerçekle mektedir. Bu hükümet, cuntalar ya da cuntalar n kurdu u hükümetler biçiminde de olabilir. Bu darbeler stabilize yani düzen sa lama, biçim verme harekat olarak de erlendirilebilmektedir. Ancak darbecilerin stabilize olarak anlam biçtikleri darbelerin gerçekle mesinden önce darbelerin kendilerine bir gerekçe yaratmalar söz konusu edilmektedir. Darbeciler gerekli gördükleri bu alt yap haz rl klar da ‘destabilize’ olarak adland rmaktad rlar. Buradan da anla laca üzere darbeciler stabilize dedikleri kendilerini oturtma eyleminden önce ortal kar rarak, harekete geçebilmeleri için ortam haz r hale getirmeyi ön görmektedirler. Bu ekilde darbeler öncesinde yap lan ön haz rl klara destabilize ad verilmi oluyor. Destabilize sözcü ünün sözlük anlam ndan da anla laca gibi, kar kl k; öyle bir noktaya getiriliyor ki, halk içersinde de benzeri taleplerin geli imi sa lanarak, darbe sanki bir gereklilikmi gibi halka sunulmu oluyor. Böylelikle ortal kar rma çal malar bir sonuç veriyor. Egemen ve sömürücü güçler, ç karlar tehlikeye girdi i zaman darbelere ba vururlar. Yoksa i olsun diye darbe gerçekle tirmezler. Hükümetlerin, egemen güçlerin ya da oligar ilerin ç karlar temsil edecek ekilde bir pozisyonda bulunmalar isterler. Onun için yasa gerekiyorsa yasa ç kart lmas , ödenek gerekiyorsa ödeneklerin verilmesi, askeri araç- gereç gerekiyorsa bunlar n sa lanmas , sömürü ve soygun düzenlerinin önünde engeller olu mu sa, bunlar n a lmas yani ç karlar için ne isteniyorsa onlar n 45
yerine getirilmesi hedeflenir. E er bunlar normal siyasal i leyi in rlar içerisinde yerine getirilemiyorsa, orada sorunlar ya da onlar n yerine getirmesini engelleyecek olaylar ya anmaya ba lademektir. O noktada darbeler devreye girer. Ama darbeler devreye girmeden önce bunun haz rl klar yap r. Bu haz rl klar nas l yap yorlar? Hükümetleri dü ürmek için hükümetler içinde iç sorunlar yarat yorlar ve hükümetler istifa ettiriliyorlar. stifalarla, tehditlerle, antajlar vb. tutumlarla hükümetleri hükmedemez duruma getiriyorlar. Hükümetlerin ya ad yolsuzluklar varsa, bu yolsuzluklar gündemle tiriyorlar. Art k öyle bir noktaya geliyor ki hükümetler skandallarla an r hale getiriliyor. Durum böyle olunca, o hükümetlerin halk içersindeki me rulu u da kaybolmaya ba yor. Hükümetlerin me rulu unu bitirdi i yerde genel seçim olur. Yeni bir hükümet olu ur, normal siyasal i leyi bunu gerektirir. Ancak darbelerin as l hedefledi i bu de ildir. Kendini ya da güdümlü hükümetleri müdahale ile hükümet haline getirmektir. Darbelerde en önemli olan ey, darbeyi yapanlar n kurtar pozisyonuyla iktidara gelmeleridir. Darbeler yap ld nda daha çok kurtar pozisyonla sahneye ç karlar ve böylelikle iktidara gelirler. Kendilerini kurtar pozisyonla sahneye koyabilmeleri için de ortam buna haz r hale getirmeleri gerekir. Ortam n darbelere haz r hale getirilmesi de ortam n kar lmas yla, kaos ve karga an n yarat lmas yla mümkün olur. O nedenle kurtar pozisyonla sahneye ç kan darbeciler her zaman darbelerin gerçekle ti i ülkeleri bir kaos, bir karga a ortam na sürüklemi lerdir. Ortam n kaos ve karga a haline sürüklenmesi ise bilinçli bir çaba ile ortam terörize edilerek, suni gerginlikler ve sorunlar yarat larak sa lanm r. Bunun ard ndan halk tepkisinin geli mesinin önünün aç lmas gelmi tir. Yukar da örneklendirdik. ili’de 1973’te darbe oluyor. Bir y l önce Allende, seçimlerle iktidar ele geçirmi ti. Allende seçimlerle iktidar ele geçirince, kendine göre sosyalist bir proje geli tirdi. Bu projeyle, sosyalizmin bar l yollarla ili’de gerçekle mesiyle büyük üretim alanlar n toplumsalla lmas sa lanacakt . O yönde çal malar da ba lat ld . Bu nedenle ABD ili’deki Allende iktidar n aleyhine bir tutum tak nd . Allende’den bir an önce kurtulmak istiyordu. Ama nas l kurtulacakt ? Hemen gidip orada bir darbe yapma ko ullar da yoktu. Toplumun buna haz rlanmas gerekiyordu. ABD ili’de bu do rultuda 46
harekete geçti. O zaman ili’nin en güçlü sendikalar ndan birisi de, Kamyon oförleri Sendikas ’d r. ABD’nin Merkezi Haber Alma Te kilat (CIA), Kamyon oförleri Sendikas ’n harekete geçirdi. Bunlar büyük bir grev örgütlediler. Gerçekle en bu grev sonucunda ta mac k durdu. Ta mac k durunca üretim zay flad . Üretim zay flay nca kara borsa ortaya ç kt . Karaborsa ortaya ç nca mallar zaml sat lmaya ba land ve enflasyon artt . Ard s ra geli en toplumsal karga a ve hareketlilik geli ti. Kamyon sendikac lar n grevinin devam etti i bir süreçte de General Pinochet yani ili’deki Amerikanc askerler darbe yaparak iktidar ele geçirdiler. Darbeler öncesi geli en karga alarda dünyan n neresinde olursa olsun, darbecilerin mutlaka rolü vard r. Mesela: Türkiye’yi örnek vermek gerekir. Türkiye’de 1961, 1971, 1980 gibi çe itli dönemlerde darbeler gerçekle mi tir. Tabi daha sonra post modern darbeler diye adland lan darbeler de ya anm r. 28 ubat darbesi, 27 Nisan’da Ya ar Büyükan t’ n yapm oldu u bir konu ma vard r. Bunlara da sanal darbeler denilmi tir. Bu ekilde darbeler gerçekle mi tir. Bu tür darbelerin gerçekle mesinden önce Türkiye hep bir karga a içine çekilmi tir. Türkiye’de ya anan bu karga alar, ili’de oldu u gibi grevler de ildir. Terörizmdir. Nas l terörizmdir? Fa ist terördür. Daha önce devletin Özel Harp Dairesi’nden, Gayri Nizami Harp’ten, onun yeralt ölü hücrelerinden, uyuyan birliklerinden bahsetmi tik. O güçlerin harekete geçmesi Türkiye’de ya anan terör olaylar n temel nedenidir. Bunlar nas l ya anm r? A rl kl olarak 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde görüldü ü gibi; Türkiye’de bilinen toplum içinde sayg n insanlara kar suikastlar düzenlenmi tir. Bunlar: Bedrettin Cömert’tir, Bedri Karafakio lu, Ümit Kaftanc lu, Abdi pekçi’dir vb. bilinen ö retim üyeleri, sayg n ki iliklerdir. Bunlara ka suikastlar düzenlenmi tir. 1 May s Katliam düzenlenmi tir. Kahvehaneler bas larak insanlar öldürülmeye ba lanm r. Mara ’ta kitlesel katliam ya anm r. Sivas ve Çorum’da olaylar ya anm r. Malatya’da belediye ba kan Hamit Fendio lu kendisine gönderilen bombal paketin patlamas yla birlikte çevresinde bulunan yak n aile üyeleriyle birlikte öldürülmü tür. nsanlar kaç larak yok edilmi tir. 1971 12 Mart Darbesi öncesi de benzeri provokasyonlar ya anm r. Bu provokasyonlar sadece darbeler öncesinde de deil, esas nda bir darbe niteli i ta yan fa ist kararnamelerin haz r47
land dönemler de gerçekle tirilmi tir. Türkiye’de 1991’de ç kalan ve kamuoyu taraf ndan SS Kararnameleri olarak nitelendirilen Sansür Sürgün Yasalar da böylesi bir sürecin ard ndan ç kalm r. O süreçte de Muharrem Aksoy, Turan Dursun ve Bahriye Üçok gibi tan nan birçok sayg n ahsiyet katledilmi tir. 2008 y nda Ergenekon yarg lamalar ad yla aç lan dava iddianamesinde bu gerçek çok aç k bir ekilde ortaya konulmaktad r. Asl nda bu, davay açanlara ra men aç a ç kan ve ç plak bir vaziyette kamuoyunun gözleri önüne serilen bir gerçeklik olma özelliini ta r. Ergenekon yarg lamalar ba latanlar n, Ergenekon’u yarg konusu haline getirirlerken amaçlar halka kar i lenen suçlar de il, AKP hükümetine kar planlad klar darbeler olmu tur. Böyle de olsa haz rlanan iddianamede dile getirilenler planlanan bir darbe yap lmadan önce nas l hareket edildi i ve toplumun nas l ad m ad m buna haz rland yönünde ibret verici bilgilerle doludur. Bu iddianamede darbe yapma haz rl klar içerisine girenlerin ülkede nas l bir kar kl k yaratmak istedikleri, bunun için nas l hareketleri, kimleri hedef olarak seçtikleri ve kimleri kulland klar aç k aç k dile getirilmi tir. Orada Ergenekon taraf ndan kuruldu u iddia edilen sivil toplum örgütlerinin(Ça da Yaam Destekleme Derne i vb. ), sendikalar n (Türk Metal-i vb), TV’lerin (ART) ve Partilerin( çi Partis), toplum içerisinde kariyer sahibi olarak bilinen birçok ki inin kullan ld ve bunlar n örgütlendirilerek, harekete geçirildikleri örnekleriyle anlat lmaktad r. Ayr ca toplumda bir infial yaratmak için kendilerine yak n gördükleri kurumlara (Yarg tay ve Cumhuriyet Gazetesi’ne) yönelik sald lar n düzenlendi i ve ki ilerin öldürüldü üne dikkat çekilmektedir. Ergenekon iddianamesinde verilen örneklerden görüldü ü gibi gerçekle tirilen provokasyonlarla ortam n darbelere aç k hale getirilecek ekilde kaosa sürüklenmesi ve karga an n yarat lmas hedeflenmektedir. Tüm bunlar yapanlar da, bir kurtar pozisyonuyla darbeyi gerçekle tirenlerdir. Bunlar darbeyi gerçekle tirirken zamanlamas iyi yaparlar. Hatta darbeyi yapacaklar saati bile ona göre belirlerler. Özel sava uzmanlar na, darbeleri neden daha çok gece yar lar ya da gece on ikide yapm olduklar yönünde sorulan soruya verdikleri cevap da bunu göstermektedir. Darbeciler bu soruya kendilerince cevap vermi ler ve bu cevab “as48
kerlikte on ikiden vurmak” diye bir tabirle cevapland rm lard r. Bu ekilde kendi askeri argümanlar na uygun bir biçimde darbenin gerçekle ti i günleri, saatleri de kendi özel sava uzmanl klar alanda belirlemeyi tercih etmi lerdir. Bunlar darbeleri gerçekle tirirken, haz rl klar da buna göre yaparlar ve çal malar na de il aylar, y llar öncesinden ba larlar. Hatta darbeyi gerçekle tirene kadar, birkaç defa denemesini bile yaparlar. Ard nda da bilinen o darbelerini gerçekle tirirler. te bahsi geçen bu darbe, özel savan üzerine kuruldu u stikrar Harekât diye adland lan üç saç aya ndan ikincisini olu turur. Burada askeri darbelerin sadece ülke içerisinde geli en demokratik muhalefet güçlerine kar geli tirildi i gibi s rland bir yakla m olu mamal r. A rl kl olarak geli en darbelerin demokratik muhalefet güçlerine kar geli tirildi i do rudur. Ancak egemen güçlerin kendi iktidar mücadelelerinin bir sonucu olarak da darbeler gerçekle ebilmektedir. 1973 öncesi y llarda ABD’nin bir yeni-sömürgesi olan Güney Vietnam’da yine Afrika’n n ve Latin Amerika’n n birçok ülkesinde benzeri türden darbeler gereçle mi tir. Hatta bu tür ülkelerde darbeci bir yönetimin, ba ka bir darbeci klik taraf ndan iktidardan ala edili ine tan k olunmu tur. Burada ayr ca üzerinde durulmas gereken bir konu da geçmi te benzerlikleri nedeniyle reel sosyalizmin sistemi içerisinde yer alan ve bu sistemle bir biçimiyle ili ki içerisinde olan baz ülkelerde gerçekle en askeri darbelerdir. Bu ülkelerde gerçekle en askeri darbelerin yukar da örnek olarak verdi imiz ülkelerde gerçekle en darbelerle baz farkl klar olsa da burada ayr ca ele al nmas nda yarar vard r. Çünkü bunlar da herkes taraf ndan kabul edilen birer askeri darbedir. Önderlik, toplumlar tarihine yeni bir bak aç getiriyor ve burada insanl n ya ad kök toplum olarak “do al toplum” belirlemesinde bulunmaktad r. Do al toplum belirlemesinin ard ndan da ilerleyen insanl k tarihinin bir sapma içerisine girdi ini ve sömürücü egemenlikli devletçi toplumun da öylesi bir süreçte ya anmaya ba lad na dikkat çekmektedir. Önderlik reel sosyalizm pratiinin de insanl n ya ad sapmal süreç içerisinde yer ald belirtmektedir. Çünkü son tahlilde iktidarc ve devletçi bir konuma gelen reel sosyalizmin kendisi de kapitalizmin bir mezhebi haline gelmekten kurtulamam r. Kendini iktidarc ve devletçi k lan reel 49
sosyalizm o egemenlik koltu una oturdu unda, iktidar yok etme yerine kendisini o koltu un sahipleneni haline getirmi tir. Yani reel sosyalizm iktidar de il, iktidar onu fethetmi tir. Abdullah Gül Cumhurba kan oldu u zaman, Türkiye’de bürokrasi içerisinde yer alan ve Turgut Özal’ n yak nda konumland lan bir ki inin yapoldu u bir de erlendirme vard . O ki i yapm oldu u o de erlendirmede Türkiye’deki Cumhurba kanl koltu unu yani makam anlat yordu. Diyordu ki; ‘Bu koltuk öyle bir koltuktur ki, lay k olan üzerinde oturtur, lay k olmayan ise, ne hale getirece ini iyi bilir.’ Bu ekilde bir tahlilde bulunarak, devlet ve iktidar koltuunu tan ml yordu. K sacas iktidar koltu u üzerine oturuldu unda, oturan da kendisine benzetmi olmaktad r. Reel sosyalizm de devletçili i a amam r. Ulusal kurtulu çuluk da sosyal demokrasi de devletçili i a amam r. Devletçili i a amad klar içindir ki, kapitalizmin mezhebi haline gelmi lerdir. E er kapitalizmin mezhebi haline geliyorlarsa, onun uygulayaca ve kullanaca yöntemler de kapitalizmin uygulad yöntemlerin na ç kmaz. Sosyalizm ad na birçok darbe yap lm r. Mesela, Afganistan’da 1979’da Afganistan Demokratik Halk Partisi, Sovyetler’de e itim görmü ordudaki generalleri ayakland rarak bir darbe gerçekle tirmi tir. 1978’de Etiyopya’da -o zamanki ad Habe istan’d - Haile Selasiye iktidar na kar , ordu içinde kendine sosyalist diyen küçük burjuvalar darbe gerçekle tirmi tir. Yine daha önceki llarda 1950’li ve 1960’l y llarda Macaristan ve Çekoslovakya’ya Sovyet tanklar girmi ve oralarda o zamanki olu an hükümetleri km , yerine ba ka hükümetler olu turmu tur. Bunlar yap lm r. Ancak özgürlük sa lanm m r? Hay r! B rakal m özgürlü ü, ya anan en de me bir kapitalizm ve totalitarizm olmu tur. Bunlar demokratik sosyalizm kurallar na, ilkelerine yak an davran lar m r? Hay r, devletçi yakla mlard r. Komünal demokratik de erleri temsil mi etmi tir? Hay r; devletçi de erleri temsil etmi tir. Bunlar sosyalizm ad na yap lanlar oluyor. Her ne kadar söylem düzeyinde kullan lsa da asl nda bunlar sosyalizm u runa yap lmayanlard . Sosyalizm ad kullananlar n benze tikleri kapitalizmden ödünç ald klar uygulamalardan ba ka bir ey de ildi. O nedenle biz özel sava olgusunu de erlendirirken, devletçi egemenlikli toplum kapsam nda bunu ele al yoruz. Ama burada öyle bir ayr m var. ABD, kinci Dünya Sava ’ndan sonra sömürge50
cilik miras devral p, kapitalizmin jandarmal üstlendi inde kendisine göre dü man ilan etti i güçler var. Bu dü man olarak ilan etti i güçler, kendilerini sosyalist olarak görüyorlar. Bu güçlerin de sosyalizm yolunda mücadeleleri var. Sapmalar , yanl lar da olsa kendilerine sosyalist ad veriyorlar. Bu durum, ayn zamanda o süreçte var olan kapitalist sistem kar nda gösterilen bir duru olma anlam na da geliyor. Ama bu duru lar , demokratik komünal toplum ekline dönü en, devleti giderek toplum üzerinde etkisizle tiren, bürokrasiyi giderek etkisiz k lan, toplumu kendi kendine yeterli hale getiren; öz yeterlilik ve öz güven temelinde ya am örgütleyen bir mekanizman n olu umuna dönü emiyor. Sonuçta da burjuvaziden ödünç ald klar devlet, onlar kendisine benzetiyor. Oysa sosyalizm daha farkl r. Komünal demokratik de erlere sahiptir. Do al toplum özelliklerini temsil eder. Bu çeli kili durum içerisinde ise kazanan komünal demokratik de erler ya da sosyalizm olmuyor; kazanan kapitalizm oluyor. Bu nedenle birileri ç p birçok örne inde görüldü ü gibi bu tür ülkelerde; seçimlerle, darbelerle, duvarlar y karak ait olduklar kapitalist dünyaya entegre oluyorlar. Reel sosyalistler sosyalizme ait olan de il, kapitalizmden ödünç ald klar ve giderek benzedikleri kapitalizmi uygulayarak bunu yapm lard r. Reel sosyalizm prati ini bu çerçevede ele almak gerekiyor. Kapitalistler, Bat lar da bunu yapm r.
PS KOLOJ K SAVA
Özel sava n, üçüncü saç aya da ‘Psikolojik Sava ’t r. Birçok arkada özel sava , psikolojik sava diye adland yor. Ama öyle deildir. E er özel sava psikolojik sava diye alg larsak anlatt z kontrgerilla ve darbeler bo a ele al nm olur. Oysa onlar, özel sava n olmazsa olmaz anlam nda öneme sahip olan iki temel aya olu turur. Bunlar n hepsi birlikte yürür. Bir yerde birisi öne ç kar, ama her zaman birbirlerinin haz rlay ve tamamlay olarak rollerini oynarlar. Özellikle psikolojik sava dedi imiz olgu, hem darbelerin hem de özel harekâtlar n haz rlay ve tamamlay r. Di erleri için de bu geçerlidir. Özel harekât geli tirildi inde psikolojik sava da geli tirilir. Darbeler gerçekle tirildi inde psikolojik sava da yürütülür. Yani özel sava n bu üç saç aya hem birbirinin haz rlay hem de birbirinin tamamlay olarak rolleri51
ni oynar. Birbirlerine kar ya da biri di erinin yerine geçen veya biri di erinin alternatifi de ildir. Hem haz rlay lar hem de tamamlay lar r. Psikolojik sava için bu çok daha fazla geçerlidir. Dünya üzerindeki ç kar çat malar n tarihi çok eskilere kadar gider. Ba lang çta kabile sava lar , sonra bölgesel sava lara dönüen mücadeleler, 1900’lü y llardan sonra bir “dünya sava ” haline dönü mü tür. Rekabet ve ç kar çat malar n sebep oldu u bu sava lar, büyük maddi ve manevi kay plara neden olarak, ülke ekonomilerine büyük zararlar vermi tir. Kay plar göz önüne al nnda galip ve ma lup diye bir de erlendirme yapmak objektif ölçüler içerisinde mümkün görünmemektedir. 1950’li y llardan sonra büyük çapl s cak sava lara rastlan lmakla birlikte ideolojiler aras sava ça olarak tarihe geçen 20. yüzlda, s cak sava lar n olumsuz sonuçlar devletleri bar içinde sava denilebilecek bir mücadele tarz olan psikolojik harekat faaliyetlerine yöneltmi tir. Kitle ileti im teknolojilerinin ba döndürücü bir h zla geli ti i dünyam zda, psikolojik harekat faaliyetleri profesyonel uzmanlar vas tas yla geli tirilerek etkili ve yayg n bir silah olarak kullan lmaktad r. Psikolojik sava için yap lan bir tan m vard r. Toplumun, hedef kitlenin ya da has n bilincine akarak onun duygusuna, dü üncesine, eylemine yön verebilme mücadelesidir. E er onun duygusuna, dü üncesine akabiliyorsa, kimi has m ve hedef olarak belirliyor ve onun eylemini yönlendirebiliyorsa orada psikolojik sava da amac na ula demektir. Bu konuda psikolojik sava en kapsaml yürüten ve en tecrübeli olan Amerikan Savunma Bakanl taraf ndan yap lan bir tan m bulunmaktad r. Orada yap lan tan mda psikolojik sava için; “Planlanm psikolojik operasyon; yabanc hükümetlere, organizasyonlara, gruplara ve ki ilere yönelik olarak yap lan ve onlar n hislerini, güdülerini, objektif muhakeme yeteneklerini, davran lar etkilemek için seçilmi bilgi ve delillerin söz konusu objelere ta nmas (verilmesi, sindirilmesi, kabul ettirilmesi) için düzenlenmi operasyonlard r.”denilmektedir. Bu tarifte esas olarak beyinlere yönelik olarak yap lan bir operasyon söz konusudur. Buna “beyinleri teslim alma sanat ” denilir. Politik aç dan beyinler teslim al nd m , toplumsal ruh teslim al ndemektir. Bir toplumun fertleri toplumsal ruhlar kaybettiler 52
mi i bitmi demektir. te, tarih içinde birçok nedenden dolay her eylerini kaybetmi olan Kürt halk n unutmamas ve iyice anlamas gereken noktalardan biri budur. Bu ulusal demokratik ruhun muhafazas , demokratik ulus ve özgürlük için mücadele veren Kürt toplumu için hayati önemdedir. Türk Devleti bunu bildi inden dolay , tarih boyunca tüm yönleriyle bu zay f noktaya, direni in kayna na yükleniyor. Türk Devleti, bütün ideolojik ayg tlar da kullanarak harekete geçmi ve Kürt halk na kar , stratejik psikolojik sava yürütmektedir. Stratejik psikolojik sava n di er iki (taktik ve güçlendirici) psikolojik sava türünden fark , hedef kitlenin dolays z olarak tümden dü man görülmesidir. Taktik psikolojik sava ta do rudan do ruya dü man ilan edilen örgütlü güçler ve onun askeri birlikleri, yani gerilla hedeftedir. Bunlar n ruhlar çökertilmeye çal r. Güçlendirici psikolojik sava ta ise Türk Devleti kendi öz kitlesinin moralini yükseltmenin yollar arar. Mesela, herhangi bir spor tak n ya da sporcunun ba ar , uluslararas alanda sanat etkinliklerinde biraz ba ar , enflasyonun dü me e ilimi, Ankara’ya ya da birçok ülkeye yap lan önemli iç-d ziyaretler ve yap lan antla malar, Türkiye’yi övücü beyanatlar, e itim-sa k ve ekonomik aç dan ortaya ç kan geli me vb bunlar n tümü psikolojik sava malzemesidir ve Türk kitlesinin moralini yükseltmek için kullan r. Psikolojik sava ta hedefler çok geni tir. Sadece bir hedefe yönelik de ildir. Psikolojik sava la belirlenen hedefler bir yandan has m ilan edilen güçler olurken, di er yandan da tarafs z güçlerdir. Öbür tarafta da kendileri için dost gördükleri güçlerdir. O nedenle psikolojik sava , toplumun hepsine kar yürütülür. Toplumun içindeki bireylere var ncaya kadar da kapsaml bir ekilde ele al r. Bütün toplumsal s f ve tabakalara kar yürütülür; kültürel, dinsel, inançsal, ulusal topluluklara kar da yürütülür. Bu anlamda psikolojik sava n hedefleri çok geni tir. Her zaman hedeflerine uygun yönelim içerisinde olur. Örne in: Herhangi bir gücü, kesimi ya da toplumu, has m olarak ilan etmi tir. Has m güçlere kar psikolojik sava hangi amaçla yürütülür? Hasm n iradesini teslim almaya yönelik bir amaçla yürütülür. Has m güçler ezilir veya hasm n kafas nda ku kular yarat larak inanc k r ya da hasm geri çekilmek, teslim olmak zo53
runda b rakarak ba ar ya ula mak ister. Has m teslim oldu u zaman onun bir parças ya da yönlendirdi i bir güç haline gelecektir. er has m olarak gördü ü güç, ba ms z dü ünce üretemez hale gelmi se; do al olarak psikolojik sava da amac na ula olacakr. Yine hasm n kafas nda bir ku ku yaratm sa orada psikolojik sava amac na ula demektir. Psikolojik sava yürütenler, daha çok cepheden yürütülen sava la sonuç elde edemeyeceklerini anlad klar nda bu yönteme ba vururlar. Çünkü direkt sald rd klar nda veya üzerine direkt yöneldiklerinde, e er ezemezlerse çok güçlü bir kar koyu un ve direncin geli mesine neden olurlar. Bunu gördüklerinden, halk aras nda denildi i gibi ”Dimyat'a pirince giderken, evdeki bulgurdan olurlar”. Bu noktada daha bilinçli bir yöntem olarak kulland klar yöntem, has n kafas nda ku ku yaratmakt r. Hasm n kendine olan güvenini sarsmak ve onun yanl hareket etmesini sa lamakt r. E er kar güç, üzerine sald yorsa ve belirli bir süre mücadele etmi se; o süre içerisinde istedi i hedefe ula amam sa; acaba do ru mu yap yorum diye yo unla maya ba lar. Bir kere ‘yapt klar m, dü ündüklerim do ru mu?’ diye dü ünmeye ba lad ndan itibaren o zamana kadarki savundu u dü üncelerden uzakla ma e ilimi içersinde olur ve o dü üncelerin yerini alacak ba ka dü ünceleri bulma aray içerisine girer. Bu da o andan itibaren onun, kendi kendisine yabanc la mas sürecini ba lat r. Özellikle uzun süren mücadelelerde ya da yo un sald lar kar nda gücün k lmaya ba lad anlarda, bu tür durumlar çokça ya anm r. Öyle ki ki ilerin kafas nda olu maya ba layan bu dü ünce giderek örgütlerin ideolojik do rultular haline gelmi tir. Örgütlerin ideolojik do rultular haline geldi i andan itibaren o güne kadar dü mana kar mücadele eden o örgütler, o sistemin içinde dü man n yede i durumuna dü mekten kurtulamam larr. Bu, tehlikeli bir durumdur. Hem ki iler düzeyinde hem de örgütler hareketler ve partiler düzeyinde bir tehlike yarat r. Bu anlamda dü üncede olu turulacak olan üphe ve ku ku, psikolojik sava yürütücüleri aç ndan önemle ele al nan bir husus olarak ele al nmaktad r. Dikkat edilirse tanr ya kar ilk ba kald , hangi soru sorularak ba lam r? Sorula bu sorunun ne anlama geldi i dü ünsel olarakta ço u kez tart ma konusu olmu tur. “Tanr m neden?” sorusu soruldu unda tanr ya ilk ba kald gerçekle mi olmaktad r. 54
‘Neden’ sorusunun sorulmas asl nda cinin eden ç kma halidir. Psikolojik sava yürütenler, hasm n kafas nda ku ku yaratmaya ba lad klar andan itibaren; has m olarak gördüklerini, kendileri için tehlike olmaktan ç karmaya ba lam olurlar. Yani cin art k eden ç km r. Psikolojik sava n, has m kar nda amaçlar gerçekle tirirken, yapt klar n en önemli nedenlerinden bir tanesi budur. Psikolojik sava ta, has m olarak belirlenenin iradesi teslim al nmaya çal rken; ayn zamanda onun kafas nda ku ku, endi e, kayg ve tasa yarat lmak hedeflenmektedir. Bunlar yarat ld zaman, hasma kar yürütülen psikolojik sava ba ar ya ula demektir. Hasma kar bu biçimde yürütülen psikolojik sava , sadece düünsel alanda yap lan propagandalarla gerçekle tirilmez. Psikolojik sava , e ittir propaganda sava lar dersek yan z. Çünkü propaganda psikolojik sava n sadece bir boyutudur. Nelerin propagandas yap r? Eylemin, örgütün, ya am n propagandas yap r. Çünkü bunlar somut olgulard r. Yani söylem d nda var olan olgulard r. O nedenle dü man, has m güç olarak ilan ettiklerine kar psikolojik sava yürütürken tüm bahsetti imiz alanlarda da sald ya geçer. Yapm oldu u bir eylem maddi ve askeri anlamda somut bir hedef do rultusunda gerçekle tirilebilir. O ekilde sonuç da elde edebilirler. Ama yap lan eylemin çok daha büyük etkisi psikolojik amaçl r. Türk devleti, gerçekle tirdi i hava sald layla, havan toplar yla vb. sadece bize kar fiilen bir sava m yürütüyor? Kendisi u ekilde belirtiyor: “Ben, bu sald larla onlar n alt yap tesislerini bozmak ve haz rl k yapmalar engellemek istiyorum.” Bunun anlam , “ben bu sald larla bunlar üzerinde bir psikolojik sava yürütüyorum.” Dü man sald rd kça biz savunma pozisyonuna geçiyoruz. Bahara yönelik yapmam z gereken haz rl klar yapm yoruz. çimizde inanc yitirmi , kafas nda karars zl k ve ku ku duyanlar varsa, o sald larla o tip ki iliklerin saflar zdan kaçmas na neden oluyor. Dü man, etkisi sadece fiziki, fiili anlamda bir askeri sald dan daha çok psikolojik anlamda bir sava yürütüyor. Bu örgütlenme boyutuyla da böyledir. E er bir örgüt geli iyor, ba ar oluyorsa bunun kadrolarda ve toplumda yarataca psikolojik etki güvendir, güç vermedir, izlemedir ve onun çok güçlü bir ekilde harekete geçmesini sa lamad r. Onu güçlendirip, dü man zay flatmad r. 55
Örgütün güçlülü ü, büyüklü ü ve tutarl beraberinde toplum psikolojisi üzerinde bir güvenin geli mesini sa larken, daha büyük geli melerin de önünü aç yor. Ya am boyutu aç ndan bakarsak da öyledir. Düzenli ya am, disiplin ve tutarl k toplumun psikolojisini büyük oranda etkiliyor. Çünkü ya amda bozukluk, tutars zl k ve sahte gündemler o hedefin sadece örgüt olmas olumsuz aç dan etkilemekle kalm yor ve onun psikolojisini de bozuyor. O ortamda git-gel psikolojisi olu urken, davran ta tutars zl klar ba yor. Bir eyi, kimin niçin yapt na dair belirsizlikler olu uyor. Sahte gündemler, gücün ve enerjinin çok farkl ekilde kullan lmas na neden oluyor. Öylesi ya am n ve disiplinin bozuldu u ko ullarda bir bütün olarak toplumun da psikolojisi bozuluyor. Psikoloji nedir, neyi inceler? Davran bilimidir ve davran inceler. E er toplumun davran üzerinde bir istikrars zl k olu mu sa, orada psikolojik sava amac na ula olur. O aç dan biz psikolojik sava sadece propaganda alan nda yürütülen bir sava olarak görmeyelim. Askeri, örgütsel, ya am n her alan nda sürdürülen mücadelenin sonuçlar ya da bu alanlarda mücadele kar nda dü man n yapm oldu u sald lar n sonuçlar olarak görmemiz gerekiyor. Demek ki; psikolojik sava , hasma kar yöneltildi inde bu ekilde hedefler içeriyor. Psikolojik sava n bir de tarafs z kitlelere kar ya da tarafs zortada bulunan kesimlere kar yönelimi vard r. ki temel kar t gücün yer ald sava larda, ortada bulunanlar n say az msanmayacak düzeydedir. Hatta baz süreçlerde, bu ortada duranlar n tutumu sava lar n kaderini belirler. E er sava n taraflar , bu ortada bulunanlar kendi saflar na çekmeyi ba arabilirlerse sava kazanabilirler. Bizim bugün ya ad z en temel sorunlardan birisi de budur. PKK sava an bir taraft r. Türk Devleti de sava an bir taraft r. Türk Devleti sava an bir taraf olarak kendini militanla rm r. PKK de militanla r. Bunun d nda, sava n içinde do rudan olmamakla beraber kendisini devlete ya da bize kar mesafeli tutan, zaman zaman PKK’ye ya da devlete kar yak nlaan kesimler de vard r. Bu kesimlerin tutumu önemlidir. E er PKK, bu kesimleri yan na al rsa Türk Devleti’ne yapt ramayaca z bir ey kalmaz. Ama Türk Devleti bu kesimleri yan na al rsa, biz de zla marjinalle meye do ru gideriz. Bunun için, ortada tarafs z olarak bulunan ve kim güçse ondan yana tav r koyabilecek duruma 56
gelen bir kesim üzerinde mücadele yürütülür. Psikolojik sava n bir amac da budur. Yani psikolojik sava bir yönüyle de bu tarafz, ortada duran kesimleri etkileyerek kendi taraf na çekme mücadelesidir. Yani ortada bulunan bu kesimleri kendi taraftar haline getirmektir. Bunu, kar t gücün, ortada tarafs z kalanlar n da kar oldu unu ve kendisinin ise ortada bulunanlarla veya tarafs z olanlarla ortak de erlerde ve noktalarda bulu tu unun propagandas yaparak, örgütlenmesini ve ili kisini geli tirerek yap yor. Onu yapt nda da psikolojik sava gerçek amac na ula rm oluyor. Devrimci partiler ayn zamanda bir propaganda partileridir. Biz propaganda ve örgütlenmelerimizi yaparken mutlaka bu gerçe i dü ünmek zorunday z. Orta ve ara kesimleri kar na al rsan, kendini daha mücadelenin ba nda marjinalle tirmi olursun. O aç dan bunlar, en hassas politikalar n geli tirilmesi gereken bir kesimdir. Bu durum, gerçek psikolojik sava yürütücülerini de buna göre bir yakla m içerisine girmeye yöneltiyor. Orta ve ara kesimleri yan na alarak etkilemek istiyor. Böylelikle onlar da kendi özel sava lar n bir parças haline getirmek istiyor. Psikolojik sava n üçüncü bir hedefi ise kendine dost gördüklerini sürekli yan nda tutma e ilimidir. Kendisinin yan nda tutma hedefiyle hareket eder. Yine geli tirdi i sald lar, politikalar ve herhangi bir yönelim içine girmi se, dost olarak gördüklerini yanda görmek ister. Burada psikolojik olarak yürüttü ü sava , dost olarak gördüklerini hep bu konumda tutma mücadelesidir. Bu daha çok uluslar aras alanda sürdürülür. Örne in, Türkiye’nin dostu srail ya da Amerika ise, Türkiye bu iki devleti hep yan nda görmek ister. Yine srail ve Amerika’n n PKK’yi dü man görmesini ve ona kar mücadele etmesini ister. Türkiye bir sald da bulundu u zaman, Türkiye’ye hak vermesini ister. Hep bu konumda ve uluslararas alanda dost olarak gördüklerini kendi yan na çeken, aç k tav r almaya zorlayan bir propaganda ve sava biçimi de psikolojik sava n üçüncü hedefini olu turuyor. Bunlar n hepsi psikolojik sava anlatmaya yetmiyor. Çünkü psikolojik sava n hem sava an güçleri hem de bir bütün olarak toplumu bu sava a haz rlamas vard r. Toplumu bu sava yürütülebilir hale getirmesi vard r. Psikolojik sava n, sava an güçleri ve toplumu haz rlama gibi bir görevi vard r. Sadece has m ya da hedefte57
ki güçlere kar de il ayn zamanda sava an güçleri de buna haz rlama görevi vard r. O amaçla da psikolojik sava yürütülür. Kendi sava an güçlerini psikolojik olarak sava a haz rlayabilmesi için ilk önce onda üstünlük duygusunu yaratmay hedefler. Bu üstünlük duygusu nedir? Kime kar mücadele ediyorsa onun zay f ve küçük oldu unu “bir sinek gibi ezilebilece ini” kafas nda dü ünce olarak ekillendirir. Art k ona kendisini inand r, ama bunu yaparken de kendisini çok güçlü, büyük idealleri ve amaçlar oldu unu sanacak hale getirir. Bu anlamda abart , kof bir büyümeyi sa layan bir ekilleni yarat r. Bunu yarat rken de kendisini motive edecek ideolojik tasar mlar da kullan r. Milliyetçilik daha çok bunlar n ba vurduklar ideoloji haline gelir. Buradaki milliyetçilik de, asl nda yarat lmaya çal lan üstün ve güçlü olma yakla n bir parças r. Çünkü milliyetçi oldu u zaman, kendisini di er milletlerden, topluluklardan üstün ve güçlü görür. Böylece kendisini güçlü, kuvvetli, kudretli ve her eye gücü yeten olarak varsayar. Bunu güçlendirmek için tarihi, toplum ya am hep buna uyarlayacak ekilde yoruma tabi tutar. Tarihte büyük kahramanl klar yapt klar söyler. Tarihteki büyük geli meleri kendilerinin sa lad klar anlat rlar. Kendi gibileri olmazsa, toplumun bir hiç oldu unu varsayarlar. Onun psikolojik olarak ekillendirilmesi bunu emreder. Psikolojik olarak bu ekilleni sa lan rken de ona uygun ekilde ya am ko ullar haz rlan r. Onu güçlü, heybetli gösterecek ya am ko ullar haz rlanarak, ona göre giyim ku am ve araçla donat r. Normal olan k rm elbise giyiniyorsa, o mavi elbise giyer. Normal olan dipçikli silah kullan yorsa, dipçiksiz silah kullan r. Yani giyimiyle, ku am yla, silah yla, ya am yla k saca her eyiyle kendisini de erlerinden farkl görebilecek bir ortam içerisinde ekillendirilir. Ona uygun ekilde sava a sürülürler. Toplumun psikolojik anlamda özel sava a haz rlanmas ise, art k toplumun her eyiyle bir sürü haline getirilmesini anlat r. Sürü psikolojisi denilen olgu budur. stenildi i yere sürüklenen, istenildi i gibi harekete geçirilen bir toplum yaratma gerçekli idir. Bunu, yürütülen sava tan sorumlu olanlar, özel sava yürüten güçler de il de, özel sava n kar nda yer alan güçlermi gibi topluma göstererek gerçekle tirir. Yani sorumlu özel sava de il, özel savan sald rd klar r biçiminde toplumda bir yan lsamaya götürür. Bu yan lsama toplumda bir kan ksamaya dönü tü ünde, art k top58
lum nezdinde suçlu olan, özel sava a kar olanlard r. Özel sava a kar olanlar olmazsa, sanki özel sava olmayacakm gibi bir yakla m ortaya ç kar. Bu da beraberinde özel sava rejiminin, özel sava yürüten güçlerin desteklenmesini getirir. Bu giderek bir amaçla bütünle tirilir. Nedir bu amaç? Ülke anar i ve teröre maruz b rak yor. Anar i ve terör ortam na sürükleniyor. Öyleyse buna kar olmak için özel sava yürütenleri desteklemek gerekir. Anar i ve terörü yaratanlar mihraklar n deste ini al yor, amaçlar ülkeyi bölmektir. Öyleyse güçlere kar olmak için, ülkenin bütünlü ünü sa lamak için özel sava rejimini desteklemek gerekir. Böylesi amaçlar ortaya koyuyor ve bu amaçlar da ideolojilerle tamamlan yor. Bunlar kimi zaman milliyetçilik ideolojisi, kimi zaman da dincilik oluyor. Ülkenin birli i ve bütünlü ü için, milliyetçilik ve vatanseverlik duygusunun yan nda, e er ülkede dinsel bir kümelenme varsa, dini anlamda yani H ristiyanl k, Müslümanl k ya da Yahudilik içinde farkl mezhepten bir bölüm ya da farkl bir topluluk varsa, onun ad yla an lan bir ideolojik söylem olu turulur. Bunlar birle tirildi i zaman toplum en çirkin, en kanl sava lara ortak edilmi oluyor. Böylece bu kirli sava lar, sürüle tirilmi kitlelere dayand larak yürütülür hale getirilmi olur. Psikolojik sava n bu anlamda hem kendi sava an güçlerini, hem de toplumu buna haz rlad unutmamam z gerekir. Bunu yaparken hem bireyi, hem toplumu ona göre ekillendiriyor. Asl nda psikolojik sava , özel sava n her ko ulda sürdürülmesini vaat ediyor. E er birey ve toplum özel sava a haz r hale getirilmezse, özel sava sürdürülebilir mi? O nedenle bireyin, toplumun özel sava , özel sava n bir di lisi haline gelerek yürütebilmesi için psikolojik anlamda fethedilmesi gerekiyor. Dü ünsel anlamda topluma özel sava ideolojisi verildi inde, yani özel sava toplumu ve bireyi yönlendirmeye ba lad nda, art k orada psikolojik sava amac na ula oluyor. Yine psikolojik sava günümüzle s rlayarak aç mlamak yeterli olmaz. Tarihten günümüze kadar yürütülen sava lar n, toplum üzerinde etkili olma yan vard r. Onlar da psikolojik harekât kapsam nda yürütülen mücadele olarak de erlendirebiliriz. O aç dan köklerini, tarihin derinliklerinden al yor. En genel anlamda hiyerar ik devletçi sistemin toplum kar ndaki pozisyonu özel sava 59
gerçekli idir. O nedenle özel sava ABD taraf ndan icat edilmemi tir. Önceki süreçlerde ya anan egemenlikli ili kilerin, egemenli i sürdürmek için geli tirilen sava lar n, iktidar ili kilerinin kinci Dünya Sava ’ndan sonra de en dünya ko ullar na göre ABD taraf ndan uyarlanmas ifade ediyor. Mesela ABD’nin geli tirdi i psikolojik sava var. Bunu ABD bulup ortaya ç karm yor, ondan önce Almanya’da Hitler döneminde stratejik bir düzeyde ele al yor. Hitler’in propaganda bakan var, Göbels. Çok geli kin bir ekilde psikolojik sava yürütüyor. Alman halk , Yahudilere kar dü man haline getiriyor ve Alman halk n bir ordu halinde sava a girmesini sa yor. Bundan daha büyük bir psikolojik harekât olabilir mi? Türkiye’de, Osmanl döneminde geli en yeralt örgütleri var( öncesine dayanan örnekler de var). Osmanl da geli en Te kilat- Mahsusa ad nda özel bir örgütlenme vard r. Te kilat- Mahsusa toplum içinde gizli faaliyet yürüten ama devletin ç karlar için devlet taraf ndan olu turulan bir örgütlenmedir. Te kilat- Mahsusa adam kaç yor, hapishane kaçk nlar ndan ordu olu turuyor. Dünyan n her taraf nda, Türklerin bulunduklar yerlerde örgütlenmelere giderek geni faaliyet sürdürüyor. Devlet içinde ‘derin devlet’ dedi imiz, ordu içinde ‘Derin NATO’ dedi imiz ‘Gladyo’lar da bunlar yap yor. te ABD tüm bunlar al yor, sentezliyor ve kapitalizmin jandarmal üstlendi i ko ullarda bunun geli tirici-yürütücü rolünü oynuyor. Psikolojik sava a ili kin bu belirtiklerimizle birlikte nüans fark varm gibi görülen psikolojik harekatla aras nda olan ince farka da burada k saca de inmekte yarar var.
Psikolojik Harekat Nedir?
Ço u kez, psikolojik harekat terimi ile psikolojik sava terimi birbirine kar lmaktad r. Özde bu terimlerin anlam ayn olmakla birlikte psikolojik sava , uygulama alan olarak psikolojik harekat da kapsamaktad r. Bu çerçevede, dü man olarak belirlenen güç ya da güçlerin tüm boyutlar (sosyal, siyasal, ahlaki, askeri, kültürel, ekonomik, örgütsel, vb.) kapsayacak ekilde yürütülen faaliyetler psikolojik sava olarak ifade edilebilir. Yürütülen bir psikolojik sava , toplumsal güçlerden yaln zca birini kaps yorsa psikolojik harekat olarak tan mlanabilir. Bu anlamda psikolojik sava n stratejik olma özelli ine kar , psikolojik harekat n bu stra60
tejiye uygun belirlenen hedefe yönelimi söz konusudur. Psikolojik harekat, hiçbir teorisyenin, dü ünürün icat etti i bir faaliyet ekli de ildir. nsanl k tarihi kadar eski olan bu faaliyet ekli ilk olarak insanlar aras anla mazl klar n çözümünde hilenin kullan lmas ve büyücülük faaliyetleri ile ortaya ç km r. Hile ve büyücülük faaliyetleri ne denli ilkel olsa da modern psikolojik harekat faaliyetlerinin atas say labilir. Bununla beraber, psikolojik harekat terimi oldukça yeni ve ço u zaman üzerinde tart malar n sürdürüldü ü, s rlar kesin hatlarla çizilmemi bir konudur. Bütün bu tart malara ra men kullan lan teknik ve taktikleri ile de belli bir doktrin ve esaslara sahiptir. Psikolojik harekat, hedef birey, grup ve toplumlar n tutum ve davran lar etkilemek suretiyle dü ünce, duygu ve davran lara etki yapmaya yönelik faaliyetlerdir. Psikolojik harekat faaliyetleri bir toplumu toplum yapan ekonomik, sosyal, kültürel, ahlaki, siyasi, askeri ve psikolojik her türlü de eri hedef alabilmektedir. Bu faaliyetlerin en tehlikelisi de, bir toplumun kültür-ahlak de erlerine s zarak toplumsal erozyona neden olmas r. Bilindi i gibi toplumlar ayakta tutan öz kaynaklar n tamam kültürden beslenmektedir. Bu ba lamda bir toplumu yok edebilmenin en kestirme yolu onun kültür de erlerine s zarak tahrip etmektir. sacas , hangi görü ve dü üncede olursa olsun has m güçler taraf ndan yürütülen psikolojik harekata hedef olmayan fert ve grup mevcut de ildir. Ancak i lenen temalar, kullan lan kitle ileti im araçlar ve izlenen yöntemler her hedef grup için toplumsal ahlakikültürel örgülerin çözülmesi ve birlik ruhunun tahrip edilmesidir. Türk Devleti’nin topyekun bir ekilde Kürt halk na kar yürüttü ü sava n en karma k ve dolay yla anla lmaz alan olan psikolojik sava alan ve bu temelde geli tirilen psikolojik harekatr. Onun için e er psikolojik sava do ru anlamam sak, psikolojik harekat da do ru anlayamaz ve her an dü man güçlerin oyununa gelebiliriz. Psikolojik sava , bir s cak sava kazanmak için veya u anda ya ad z kriz an nda bir davay sava z kabul ettirmek için en etkili politik araçt r. O halde bu alan çok iyi bilmek gerekiyor. Stratejik psikolojik sava kapsam nda psikolojik bir harekat yürüten Türk Devleti, hedef olarak belirledi i; mahalli olan ndan ge61
neline kadar, tüm kilit isimleri karalamak, böylece onlar n etkinliklerini yok etmek için ola anüstü çaba harcar. ftira, karalama, yoz ki ilikleri ön plana ç karma, bu sava mda önemli bir yer tutar. Ayr ca bu mahalli veya genel önderleri sat n alma veya tehdit yoluyla kendi saflar na çekme ciddiyetle ve sab rla uygulan r. Hapse dü en veya gözalt na al nan herkese i birli i teklifi götürmeleri bo una de ildir. DTP üzerinde yap lan çe itli hesaplar ve bask ile ku atma alt na al nmak istenmesi bu sava kapsam içinde ele al nmal r. Türk Devleti, ayr ca her türlü kar yay n organlar na zarak, ince bir taktikle, insanlar birbirine dü ürür; bazen birinin bazen de di erinin taraf tutarak enerjinin iç mücadelede tüketilmesi için elinden geleni yapar. Bu yakla m as l olarakta kayna sömürgeci zihniyetten ve egemen güçlerin sömürge ülkelerde uygulad toplumsal psikolojiye dayanarak sömürge halklar küçük dü ürme, ucube gösterme, geri ve a k bir varl k olarak lanse etme aray ndan almaktar. Fransa da Cezayir’de uygulad psikolojik harekatta benzeri bir yakla m geli tirmi tir. Frans zlar, Cezayir toplumunu beyazlar kar nda görgüsüz, ilkel, cahil gibi a lay nitelemelerle ötekile tirmi ler ve egemen ulus kar nda iradesizle mesini, özgüven yitimini ya amas amaçlayarak ruhsal k lmaya u ratmaya çalard r. Kürdistan’da Türk egemenlerinin genelde Kürt ulusuna özelde de onun öncü gücü Özgürlük Hareketi’ne kar geli tirdii toplumsal psikolojik harekat ise Frans z örne ini katbekat a an bir düzeydedir. Kürt toplumunu ilkel, ça kalm bir topluluk olarak lanse ederek kendi kitlesine (Türk) a lanmas gereken bir varl k olarak göstermi tir. Yine toplumsal ya am içinde Kürtleri asi-avare bir topluluk olarak da göstererek uygarl ktan uzak kavgac nitelemesini de yaparak kendi taban na “kötü topluluk, kötü bireyler” biçiminde önemli oranda alg latarak zihinlerine kaz r. lkelli i ça ran kavramlarla ya am n her alan nda Kürt’ü kötü gösterme psikolojik harekat n genelle tirmesi amac ta r. Özelde ise özgürlük hareketi ve özgürlük sava lar için 30 l içerisinde en geri, vah i nitelemelerle bu yakla sürdürmü tür. Kürt özgürlük güçlerine; aki, terörist, barbar, bölücü türündeki vb. nitelemeleri bu konuda birkaç örnektir. Kürt’ün en masum siyasal eylem, aktivitesinin bile, bu kavramlarla dile getirilmesi tamamen psikolojik harekat kapsam nda geli tirilmektedir. 62
Özelikle de Önder Apo’nun esaretinden sonra psikolojik harekat çok daha kapsaml ve planl bir ekilde uygulanmaya konulmu tur. Türk özel sava kurmaylar Önde Apo’nun esaretini Kürt Özgürlük Hareketi’nin stratejik bir yenilgisi olarak ele alm ve bunu da bir kök kaz ma harekat na dönü türmek istemi tir. Bu kök kaz ma harekat da sadece askeri boyutuyla de il, psikolojik sava kapsam nda sürdürmeyi kendisine esas alm r. Bu süreçten sonra Kürt toplumu ve özgürlük hareketi kendi içerisinde bir ayr rmaya tabi tutulmu ve ona göre de bir politika uygulamaya konulmu tur. Uygulanmaya konulan bu politika bir psikolojik harekat biçiminde yürütülmektedir. Buna göre Kürt toplumu yenilmi ve umutlar yitirmi bir toplum olarak ele al nmakta ve bu temelde de yeni bir ekillenmeye tabi tutulmak istenmektedir. TV kanallanda yayg nca Kürtleri ele alan dizi filmlerin yay nlanmas , 2000’ler öncesinde Kürdistan’da adeta silinmi olan siyasal, e itsel kültürel vb. kurumlara yeniden canl k kazand lmas gündeme getirilmi tir. Adeta bununla Kürdistan yeniden bir i gale tabi tutulmu tur. Psikolojik harekat n belirlenen hedefe her cepheden tüm imkan ve araçlar kullanarak harekete geçmesinin sonucu olan bu yönelimin bir parças olarak toplum bireylerine var ncaya kadar özel uzmanlar nca saptanm sald lar n hedefi haline getirilmi tir. Ayn ekilde Kürt özgürlük güçleri de kendi içlerinde s fland larak özel yönelimlere tabi tutulmu tur. PKK’nin yönetim ve kadrolar n birbirinden ayr lmas taraftarlar n ise farkl bir statüde ele al nmas bu çerçevede geli mi tir. O süreçte PKK yönetim kadrolar n rencide edici, itibarlar sars bildiriler ve karikatürler uçaklardan Medya Savunma Alanlar üzerine at lmaya ba lanm , kurulan Güven Radyosu’nda özel yay n yay nlar yap lmaya ba lanm r. Bu radyo yay nlar yla kadronun kafa ve dü ünce yap n mu lakla lmas , güven yitimine u rat larak kararz k nmas , üphe ve ku kunun geli tirilmesi ve ard ndan da kalar n gerçekle tirilmesi hedeflenmi tir. Psikolojik harekat n en kapsaml ve geni tutuldu u alanlardan biri de yasal demokratik siyasal zemin ve zindanlardan ç kan kadrolar olmu tur. Yasal demokratik siyasal zeminin 2000 y llar sonras nda Kürt Özgürlük Mücadelesinin stratejik mücadele alanlandan biri olarak belirlenmesinin ard ndan böylesi bir yönelim 63
gerçekle mi tir. Bu yönelimin hedefinde yasal siyasal zeminin temel örgütlenmesi olarak kabul edilen örgütlenmeler bulunmu tur. Psikolojik harekat n bu örgütlenmelere kar sald ise aç k fiili sald dan daha çok içine s zma, yanl bilgilerle yönlendirme, iç kar kl k yaratarak güvensizlik geli tirme, mücadele yerine didi meyi geli tirme ve böylece zaman yitimine, enerji kayb na u ratma vb. biçimlerde geli mi tir. Bu da halk nezdinde ciddi bir güven kayb na neden olurken, sömürgecilerin ç karlar na hizmet edebilecek sahte söylemler kullanan ajan örgütlenme ve kimler taraf ndan kuruldu u iyi bilinen tarikatlar n geli imine kap lar n aralanmas na imkan sunmu tur. Psikolojik harekat n bir sonucu olarak gelien böylesi bir ortamda zindandan ç kanlara yönelik sald lar da bunun bir tamamlay faktörü olarak geli tirilmi tir. ndanlar Kürt halk tarihinde ve direni mücadelesinde sayg n ve tart mas z bir yere sahiptir. Psikolojik harekatla yap lmaya çal lan da son derece hakl olarak edinilen bu itibar n yok edilmesi olmu tur. Bunun içinde zindandan ç kanlar hedef al nm r. Zindandan ç kanlar n zaaflar n kullan lmas , haklar nda söylentilerin geli tirilmesi ve bir hedef haline getirilmi olmalar da bunun bir sonucudur. En son 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde ve 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde görüldü ü gibi psikolojik harekat bunlarla da s rl kalmam AKP’nin her yönüyle iktidara getirilmesi, yasal demokratik siyaset zemininin Kürt özgürlük mücadelesine kapat larak DTP’nin bitirilmesine yönelik olarak özel örgütler kurularak kapsaml bir harekat yürütülmü tür. Bu harekat kapsanda olu turulan özel örgütler tam bir psikolojik sald harekat yürütmü lerdir. Bunlar sürekli olarak yasal, demokratik siyasal zemini sürekli kontrol alt nda tutmaya ve bunun için de ajanlar zd rmaya ve i birlikçiler olu turmaya çal lar ve istihbarat faaliyetleri yürütmü lerdir. Tüm bunlardan edindikleri bilgiler sonucunda taktikler belirleyerek harekete geçmi lerdir. En son olarak devlet taraf ndan gerçekle tirilen KCK’ye yönelik sald sonucunda aç lan mahkeme iddianamesinde ele al nan konular, dile getirilenler ve sunulan kan tlar da bu kapsamda ele al nm r. Böylece tüm yasal demokratik siyasal alan kontrol alt na al nmaya çal lm r.
64
Psikolojik Sava n Özel Sava Kapsam nda Stratejik Olarak Ele Al narak Geli tirilmesi
Bunu aç mlay p bireye kadar indirgemekte yarar vard r. Özel sava , stratejik olarak kinci Dünya Sava ’ndan sonra ABD taraf ndan ele al nm ve geli tirilmi tir. kinci Payla m Sava sonras ABD, art k kapitalizmin jandarmal üstlenmi tir. ABD, sömürgecilik miras devralm r. Özel sava da, kapitalizme kar duran kim varsa, onlara kar yürütülen bir sava olma özelli iyle an lmaya ba lanm r. Bu anlamda; hedefinde toplumun en küçük dokusuna var ncaya kadar kapsam geni olarak sürdürülen bir alana yay lan sava olma özelli ine sahip k nm r. O nedenledir ki dinsel, mezhepsel, etnik, kültürel, s fsal kesimler; kad n ve erkek olarak cinsler; toplum içerisindeki ya gruplar ; ailede tek tek bireylere var ncaya kadar herkes, özel sava n hedefi haline getirilmi lerdir. Bu çerçevede de toplum içinde, bireyler nezdinde sürdürülen özel ve psikolojik sava ; o bireyin, o toplumun seçeneini, tercihini kapitalizmden yana yapmas ; kapitalizmin kendisine öngördü ü ya am benimsemesi ve kendisine o ya am d nda bir ya am seçene i b rakmamas anlam na gelir. Bireyin bu anlamda kapitalist sistemi ya ayan, onun al kanl klar ya am n amac haline getiren bir duru sahibi olmas ; buralarda toplum ve ki ilik nezdinde özel sava n ba ar kazanmas demektir. Önderlik bu duruma; “ nsan n maymunla lmas ” diyor. Ve kapitalizme kar mücadelenin ne anlama geldi ini anlat rken de “En onurlu sava insan n hayvanla maya kar insanl k onurunu koruma sava r” demektedir. Önderli i böyle bir tan m yapmaya ve de erlendirmeye götüren özel sava gerçekli i i te budur. Kapitalizmin birey ve topluma kar yürüttü ü özel sava n, neden oldu u tahribatlara kar insan n insan olarak, toplumun toplum olarak var olma savaanlatt için Önderlik öylesi bir belirlemede bulunuyor. Bunun içindir ki, özel sava ele ald z zaman, sadece stratejik anlamda ele al nan, uygulanan de il; ayn zamanda bir bütün olarak topluma ve bireye kar yürütülen bir sava olarak görmek ve de erlendirmek durumunday z. Özel sava n toplum ve birey üzerinde en fazla etkili olmas sa layan da psikolojik sava r. Psikolojik sava toplumu ve bireyi öyle bir noktaya getiriyor ki, art k toplum ve bireyin yapm olduu her ey kapitalizmin ön gördükleri do rultusunda geli iyor. 65
Yap lan her ey kapitalizmin ç karlar na güç ve destek veren bir davran haline geliyor. Özel sava n toplum üzerine ve ki ilikte yaratt sonuçlard r bunlar. Do al toplum özellikleriyle, egemenlikli-devletçi uygarl k özellikleri, tarihsel olarak bir çat ma halindedir. Do al toplum özellikleri, toplumu komünal demokratik de erlerle bütünle tirirken insanl , erdemli ya amla bulu turmaya götürüyor. Bunun kar nda egemenlikli s fl , devletçi uygarl k özellikleri ise, insan var eden temel özelliklere kar sava arak hayvanla maya götürüyor. Kapitalizmin ki ilikte, toplumda yürütüp sonuç ald özel sava insanda da, toplumda da hayvanla may yaratmaktan ba ka bir amaç ta yor. nsan komünal-demokratik de erlerden ne kadar uzakla rsa, o kadar fazla egemenlikli, devletçi-s fl toplum özellikleriyle bulu uyor. Bu da s fl uygarl n en geli mi biçimiyle, kapitalist özelliklerin ki iliklerdeki somutla mas r. Al kanl klar, ilgiler, ki ilikteki yabanc la ma buna göre geli iyor. Bunlar da psikolojik sava la gerçekle tiriliyor. Bunun için, e itim yayg n bir ekilde bu amaca hizmet eder hale getiriliyor. Toplumu dü ünsel alanda etkiledi i ölçüde, onun yans mas sa layacak tüm araçlar , organlar , imkânlar kullan yor. Bas n yay organlar bu konuda çok etkili bir ekilde kullan yor. Birey kendi do al özellikleri d na ç kar larak, kapitalizmin istedi i ekilde olan, ona göre davranan bir birey haline getiriliyor. Bu çerçevede de ki inin be eni ve güzellik ölçüleri ya da de er olarak kabul etti i ölçüler kapitalist modernitenin iste ine uygun hale geldi i zaman, amaca ula lm oluyor. Toplum ve bireyin esas ald ölçüler do al toplumun komünal demokratik özelliklerine göre mi, yoksa kapitalist sistemin ona verdi i ölçülere göre mi belirleniyor? E er kapitalizmin ona verdii ölçüler temelinde belirleniyorsa, orada bireyde de toplumda da özel sava etkili olmu demektir. Veya toplum içerisinde onun dile getirdikleri, ra bet görüp ilgi uyand yorsa, demek ki orada özel sava ba ar olmu tur. Mesela, moda neye göre belirleniyor? Zaman zaman baz yiyeceklerin reklâm yap yor. Bazen de baz tüketim mallar n reklam geri plana çekiliyor. Bazen hiç de ihtiyaç olmad halde, suni olarak kullan m malzemeleri yarat yor ve bunlar piyasaya sunuluyor. Piyasada da bu ürünler büyük ilgi görüyor. Bu, özel sava n ki ilere benimsetmi oldu u, sözde ihtiyaç66
lar kar lama biçimidir. Ayr ca, kapitalizmin yönlendirmesiyle aç a ç kan kitlesel davran lar da söz konusu olabilmektedir. Mesela, yer yer televizyonlarda kar la yoruz. Bir dizi ya da herhangi bir programda bir davran biçimi, bir mimik s kça kullan yor. Bir bak yorsun ki bu, giderek toplumu etkileyerek, herkesin yapt bir davran a dönü üyor. Yani toplum onu taklit etmeye ba yor. Önderlik “Toplum için, maymunla ma…..” tan daha çok da bu tür durumlar için yap yor. Yani kendisi olmaktan ç kan, kendisine ait olan ölçülere göre de il de kapitalist modernitenin kazand rd ekil ve biçimi kabul eden bir toplum gerçe ini kastediyor. Bu davran ve biçim, yemeden-içmeden tutal m, davran a, ili kilere, al nan bütün ya amsal ölçülere, de er olarak kabul edilen ilkelere var ncaya kadar geni bir alan kaps yor. Toplum, özellikle de bu tür eylere son derece aç k hale getiriliyor. u yan lg biz ço u defa ya ad k. ki binli y llara girerken, iki binli y llar n ‘bar ve demokrasi’ yüzy olaca eklinde de erlendirmeler yap ld . ki binli y llar n demokrasi ve bar yüz y olmas gerçekten de arzulanan, istenen ve kar olunmayan bir hedeftir. Herkes bunu ister. Ama iki binlere girdik, bar ve demokrasi gelmedi. Elbette bu durum, iki binli y llarda bar ve demokrasinin gelmeyece i anlam na gelmez. E er mücadele edilirse, gelecektir. Yani kendili inden olmayacakt r. Bilimsel teknolojik devrimden, bilgi yüz y ndan- toplumundan bahsettik. Bilgi yüzy ve toplumu bilinçli insanla olu mu toplum demektir. Yani bilgili insana bilinçsiz insan muamelesi yap lamaz. Bilgili insan, kendili inden bilgili olan bir insan de ildir. Ö renen, ö rendiklerinin do ru oldu unu test eden bu ölçüde do ru kararlar alan, ald kararlar n do rulu unu pratikte gören, uygulayan özgürle mi insan demektir. Özgürle mi bilgili insan olu madan, bilgi toplumundan bahsetmek yan lg r ve öyle yan lg lar içine de girilmektedir.
Psikolojik Sava n Bireyi Toplumsall ktan Uzakla rman n Temel Bir Yöntemi Olarak Kullan lmas Ki i özgürle meden, ondan birey olmas beklenemez. Ki i birey olmadan, onun özgürlük anlay n nereye gidece i bilinmektedir. Özgürlük deyince, birey olmayan ki iler için, ilk önce akl na geleni yapmak ya da o anki bedeni ihtiyaçlar her eyin üstünde tutarak 67
onu kar lamak gelir. Özgürlük akl na geleni yapmak m r, yoksa sorumluluk bilinciyle hareket etmek midir? Özgürlük, yapt nla ba kalar n özgürlü ünü s rland rmak m r, yoksa kendi özgürlü ünle birlikte ba kalar n özgürlü ünün önünü açmak m r? Bu konularda yan lg yakla mlar çok fazla olmaktad r. Özgürlük ve bilgi toplumu bu nedenlerle çarp k anla lmaktad r. Yirmi birinci yüzy la girdik. Yirmi birinci yüz y l, bilgi toplumu oldu diye biz de hemen bilgili insan m olduk? De il. Bilgili insan, özgür insand r. O zaman biz de hemen özgür insan m olduk? De il, böyle özgür, böyle bilgili insan ya da birey olunmaz. Bilgili ve özgür olmak, onun gerçekten de gereklerini yerine getirmekle olur. Böylesi yan lg lar içine girildi. Bu yan lg yakla mlar, ki iliklerde özel sava n çok daha etkili olmas na neden olurken; psikolojik sava n da üzerimizde etki kurmas na neden oldu. Çarp k e ilimler ve yanyakla mlar geli ti. Bunlar özgürlük ad na, demokrasi ad na savunulmaya ba land . Halbuki ki inin içinde ya ad kaynak olan toplum kölele tirilmi tir. Terbiyesini kölele tirilmi bir toplumdan ve kölele tiren bir insan gerçekli i ile kar kar yay z. Hiyerar ik devletçi sistem bir kölele tirme ve topluma kar sava sistemidir. Önderli imiz, bo una Hiyerar ik Dönem için ‘Köle Toplumun Dou’, Köleci Dönem için ‘Köle Toplumun Olu umu’, Feodal Dönem için ‘Olgunla Kölelik Dönemi’, Kapitalist Dönem için de ‘Genelle mi ve Derinle mi Kölelik Dönemi’ demedi. Uygarl k sistemi toplumu ahlak ve politikadan uzakla rarak kar la rma ve sürüle tirme sistemidir. Devletli uygarl k sistemi, kar la rma ve sürüle tirmeyi adeta kendi var olu art olarak bellemi tir. Bunun için de insanlarla oynamaktad r. nsanlar n ba ta zihniyetleri olmak üzere her eylerine hitap ederek onlar kendi karlar için tehlike olmayacak ve kullan labilecek bir hale getirmektedir. radesiz, sorunlar çözemeyen, toplumsall k kar nda sorumluluklar yapamayan, muhalefet edemeyen, örgütsüz ve bu nedenle de devlete göbekten ba ml bir toplumsal gerçeklik yaratmaktad r. Bu durum, toplumu ve ki iyi özünü te kil eden demokratik komünal özelliklerden uzakla rm , onlar gerçek halleri olan do al hallerinden koparm r. nsan türü için var olu koulu olan toplumsalla a sald alt nda iken ve özünden önemli ölçüde uzak dü ürülmü ken bireyin özgür oldu undan bahsedilebilir mi? Özgürlük yaratabilmektir, kendi özüne göre davranabil68
mektir. nsan n özünün de en genel anlamda ahlak ve politika anlam na gelmek üzere toplumsalla ma oldu unu, bize insanla ma tarihi vermektedir. nsan, toplumsalla arak var olur. nsan, insanla may toplumsalla ma faaliyeti içinde olanakl k lar. En özgür insanlar n ahlaki ve politik toplum insanlar olmas n nedeni, onlar n bu toplumsalla ma faaliyetlerine olan kat mlar r. Özgür insan kendisi ile var olu ko ulu olarak tan mlad toplumu aranda iki farkl kimlik tan mlamas yapmaz. Toplumu, toplumsalla may adeta anas olarak beller, onu temel güç kayna olarak görür, kendisini de toplumsalla maya katk sundu u oranda gerçekle tirir, var eder. Bu yönüyle birey özgürlü ü ile toplum özgürlü ü birbirinin kar na konacak iki farkl ey olmaktan çok birlikte olan-olacak olan eylerdir. Bireyin tek ba na özgür olabilece i ya da özgür oldu u savlar , tamamen safsata olman n yan nda, özü toplum dü manl olan liberalizmin ve gerisindeki temel zihniyet formu olarak devletçi zihniyetin bir yarat r. nsanlar insanl ktan ç karmak için uydurulan bir yalan ve kand rmacad r. Dolay yla bireyin kendini toplumsalla man n kar na yerle tirerek özgürlük iddias nda bulunmas , ne ad na hareket edilirse edilsin, esas nda özü insanl ktan ç karma olan sistemi ya amak anlam na gelir. Buna da bireyin özgürlü ü de il de bencilliklerin ya am bulma özgürlü ü anlam na geldi i aç kt r. Devletçi sistem, bunu yaynla rarak asl nda insan n var olu art yla oynamaktad r. E er toplumsalla ma esas al nmazsa, herkes kendi bencilli inin pe inden sürüklenirse, insan türünün sonunun dinozorla ma olaca Önderli imiz her defas nda dile getirmektedir. Önderli imiz, içinde ya ad z ko ullara ne diyor? Yirmi birinci yüz y la ili kin güçlü de erlendirmeler yap yor ama içinde bulundu umuz ko ullara da “Kaos aral ” diyor. Kaos aral bir geçi dönemidir. Ama herhangi bir geçi dönemi de ildir. Kim örgütlü, kim haz rl kl , kim güçlüyse onun kazanaca bir geçi dönemidir. Onun için özel sava , kim toplumu-örgütü etkiler, kim ki ilerikadrolar kazan rsa sava onun kazanaca gerçe inden hareket etmektedir. Örgütümüze ve kadrolar za kar özel sava ve psikolojik sava bu temelde yürütülmü tür-yürütülmektedir. Örgüt içinde iki binin ilk y llar nda o kadar çok sorunun ya anmas n, o kadar çok kafalar n kar mas n nedeni, örgütümüze kar geli ti69
rilen özel ve psikolojik sava n yaratt do rudan sonuçlard r. Bunun etkileri hala da vard r. Dü ünsel alanda, psikolojik alanda yarat lan etkilenme di er etkilenmelerden daha kal ve etkili sonuçlar yarat r. Bunun etkisinden kurtulmak uzun bir sürece yay r. Demek ki biz psikolojik sava ele al rken, herhangi bir sava gibi ele almayaca z. Çünkü psikolojik sava , sava n fiilen sürmedi i dönemlerde çok daha etkili ve öncelikli yürütülen bir sava olarak sürer. Yirmi dört saatin her saati, her saatin her dakikas , her dakikan n her saniyesinde sürekli olan bir sava olarak yürütülür. Beynin sürekli aç k oldu u gerçe i, insan n uyurken bile beynin çal gerçe i psikolojik sava n her an her saniye neden sürdürüldü ü gerçe ini ortaya koyar. Beyin çal sürece alg lar. Beyin ne verirsen onu al r. O verilenle, alg lananla ya ama sürekli yön verir. Psikolojik sava budur. O aç dan ki iye ve topluma kar sürekli sürdürülen ve yürütülen bir sava r. Has m güçler aras nda ise bu çok daha fazla geçerlidir.
Sinir Sava ve So uk Sava kinci Dünya Sava olmu tur. Birinci ve kinci Dünya Sava lar aras nda iddete dayal olmayan ama bir sava olarak da kabul edilen bir sava vard r. Buna ‘sinir sava ’ denilmi tir. kinci Dünya Sava ’ndan sonra da süren bir sava vard r. Bu sava a ‘so uk sava ’ denmi tir. So uk sava dönemine psikolojik olarak yürütülen sava hakimdir. Bu da özel sava kapsam nda ele al p yürütülen psikolojik bir sava r. ABD, Sovyetler Birli i’ni fiili bir sava la m teslim alm r? Hay r; psikolojik sava la teslim alm r. Ne yapr? Sovyetler Birli i’ni kendine benzetmi tir. Sovyetler Birli i silahlanma, siyasal egemenlik ve ekonomik kalk nma vb. üzerine ABD ile rekabet içine girmi tir. Sovyetler Birli i, ABD ile siyasal egemenlik mücadelesi içine girdi inde hem paradigmasal nedenlerle hem de bu rekabet ortam n yaratt sonuçlarla ABD’den bir fark kalmam , ona benzemi tir. O nedenle sadece bu örnekten yola ç kt zda bile psikolojik sava herhangi bir sava olarak ele alamayaca z görülür. Fiili sürdürülen bir sava , iddet yoluyla k sa sürede bir sonuç yarat r. Ama psikolojik anlamda yürütülen bir sava sonuç ald zaman, sorunu köklü olarak çözer. Yani kendine benzetir. Kendine benzetti i zaman, istenildi i kadar “ sömürgecilere, devlete kar 70
m” denilsin, sömürgecilerin bir payandas haline gelinmi olunur. çimizde de vard baz lar , ne yapt lar? ‘Demokrasi’ dediler, bizi ‘demokrasisizlik’le suçlad lar, bizi ‘reel sosyalizme benzemek’le suçlad lar; ama özgürlük, demokrasi derken kastedilen özel savan demokrasisiydi. Özgürlük derken de kapitalizmin ona sunmu oldu u özgürlüklerdi. Ne yapt lar? Halklar n özgürlük mücadelesine ihanet ederek sözde uzun süre kar lar nda sava klar sistemin içine yerle tiler. O sistemin toplum kar faaliyetlerinde kullan lmak üzere Irak’a gittiler. Birisi lokantac oldu, di eri haraç topluyor. Peki, lokantac olmak, ayn zamanda paral bir sistem içinde halk n sömürülmesine ortak olmak de il midir? Halktan toplanan haraç, ayn zamanda kendi çete düzenini kurmak de il midir? Nerede kald özgürlük? Nerede kald demokrasi? Bu durum, dü man olarak görülenin bir benzeri olmak de il midir? O nedenle biz psikolojik sava herhangi bir sava olarak ele alamay z. Psikolojik sava , her an yürütülen ve kimi hedefliyorsa onun üzerinde sürekli etki kurmay sürdüren bir sava olarak görmeliyiz.
Psikolojik Sava n Araçlar Di er bir nokta psikolojik sava yürütülürken, araçlar ndan bahsetmi tik. Araç olarak, bas n- yay n organlar , fikir kulüpleri, sözde sivil toplum örgütleri, partiler, dernekler, sendikalar, ara rmainceleme kurulu lar , akademiler, kültürel ve dü ünsel alanda topluma hitap eden-yönelen vb. kurulu lar eklinde kendilerini örgütlüyorlar. Bunlar toplumsal alanda incelemeler yapan, ara rma kurumlar eklinde kendilerini örgütlüyorlar. Onlara göre yeni stratejiler belirliyorlar ve onlara göre hareket ediyorlar. Bunlar n en önemli kurulu lar belirttiklerimizdir. Türkiye’de daha önce Toplumla li kiler Ba kanl olu turulmu tur. Bu kurulu (T B)Türkiye’de, psikolojik sava n ana karargâh olarak bir rol oynam r. Görevleri: Topluma kar nas l mücadele edilir? Toplum nas l etki alt na al r? Toplum bir amaç do rultusunda nas l harekete geçirilir? Bu gibi sorulara yan t temelinde tart ma, tezler ortaya koyma ve buralarda üretilen politikalar , Türkiye’deki siyasal kurumlar n önüne getirmek vb. biçiminde belirlenmi tir. Bu ekilde kurumlar olu turulurken, dernekler, sendikalar, okullar ve dini kurulu lar gibi yerler psikolojik sava n kullan p, uyguland araçlard r. Bunlar de ik propaganda biçimlerine ba vurmakta71
rlar. Bu propagandalar ‘Beyaz’, ‘Gri’ ve ‘Kara’ propaganda eklinde sürdürmektedirler. Kara Propaganda: As ls z olan, yalana dayal propaganda yöntemidir. Yap lan as ls z, yalan propagandalarla halk içinde karga a ve provokasyon yarat lmas hedeflenir. Gri Propaganda: Gerçekler bulan kla lmak istenir. Var olan gerçek ters yüz edilerek, topluma oldu undan farkl sunulur. Var olan n ters yüz edilmesi, oldu undan farkl gösterilmesi bilinçlerde bir bulan kla maya neden olur. Bu toplum üzerinde en etkili bir propaganda yöntemi olarak kullan r. Örne in, bir yerde bir olay olmu tur, olayda birilerinin ba na bir ey gelmi tir, ama olay n nedenlerini ve sonuçlar oldu undan farkl gösterdi i için toplumun o olaydan hareketle farkl ekilde yönlendirilmesi hedeflenir. Bu nedenle Gri propaganda en tehlikeli bir propaganda yöntemi olarak kullan r. Beyaz Propaganda: Dost güçlerin lehte yapm oldu u aç klamalard r, demeçlerdir ve beyanlard r. Bu ekilde de psikolojik sava yürütülürken kullan lan propaganda yöntemlerine ba vurulur. Biz, bunlar n somutla lmas Türkiye ve Kürdistan’da ya anan örneklerde daha geni olarak görebiliriz.
Bio ktidar, Özel Sava Devleti ve Derin Devlet Di er yandan özel sava lar daha çok, özel sava n sosyalist, ulusal kurtulu çu demokratik hareketlere kar devletlerin geli tirdi i özel bir uygulama idi. Silahl zorla bir ba ar ya ula lmad noktada toplumun her alan na daha etkin nüfuz edip ba ar ya ula mas tamamlayan ayg tlar olarak tan mland yordu. Onun için özel sava tan insanda dönemsel bir uygulama olarak alg lamaya neden oluyor. Özel sava sadece dönemsel ortaya ç kan bir sorun, bir direni kar nda uygulan r san r. Ama onun d nda devlet, bilinen politikas sürdürür. Bugün bio iktidardan, Foucault’un çok bahsetti i ‘disiplin toplumu’ yerine, ‘kontrollü toplum’dan yani toplumun tüm hücrelerine, ya amsal tüm alanlar na kadar yönetildi i bir durumdan bahsediliyor. Böyle ele al rsa, kapitalist modarnite, bugün ya ad kaos durumunda zaten günlük olarak özel sava devleti ile kendisini ayakta tutuyor. 72
Özel sava geçmi teki gibi gerilla hareketlerine, sosyalist ve ulusal kurtulu çu hareketlere kar dönemsel uygulanan çok özel bir politika olmaktan ç km , genel anlamda direnen-direnmeyen günlük sistem içinde yer alan tüm kesimlere, insana-bireye kar uygulanan bir politika haline gelmi tir. Yani sistemin genel olarak kendisini sürdürmesi olmu tur. Çünkü geçmi te kaba devlet vard ve egemen devlete kar direnen hareketler kar nda uygulanan psikolojik ve askeri özel sava vard . Fakat bugün itibariyle kapitalizmin geldi i çok farkl bir a amadan ve bio iktidarlar n toplumu çok farkl yönlendirmesinden bahsediliyor. O zaman bu özel sava ve bio iktidar yönetimini yan yana getirdi imizde nas l tan mlayaca z? Özel sava günlük bir olay haline gelmemi midir? Bu bölümün daha iyi anla lmas için Kürdistan ve Türkiye’yi somutla raca z. Çünkü özel sava n rejim haline geldi i en somut ülkelerin ba nda Türkiye yer almaktad r. Mesela, eskiden milyonluk ordular olu turuluyordu, imdi ordular küçültülüyor. Ordularda tümenler ve kolordular vard . Ama imdi ordularda tümenlerden, kolordulardan vazgeçiliyor ve tugaylar düzeyine dü ülüyor. Milli ordulardan vazgeçiliyor, profesyonel ordular kullan yor. Say sal olarak gücü az, ama vurucu gücü üstün bir sava stratejisi uygulan yor. Tüm ordu gücünü, tüm askeri-militer gücün özel sava eklinde örgütlendi i ko ullarda do al olarak onu örgütlendiren ideoloji de devletin resmi ideolojisi haline geliyor. Bu anlamda her ey ekonomi, siyaset, toplum ve kültür buna göre ekillendiriliyor. Do al olarak sistemin kendisi de özel sava bile imi haline gelmi oluyor. Günümüzde devlet gerçekli i bu ekilde somutla yor. Devlet tart malar 1950’lerden beri dünyada yürütülmektedir. Türkiye’de de devlet tart malar yetmi li y llardan sonra yürütülmeye ba lanm r. Yürütülen bu tart maya neden olan gerekçeler vard r. Devletin yürütme-yasama-yarg organlar olmas na ve bu organlar vas tas yla gerekli kanunlar ç kar larak uygulanmas ve ba lay olmas gerekliyken, bunun d nda kararlar n al nmas ve uygulanmas devleti tart ma konusu yapm r. Bunlar olurken de yarg -yasama ve yürütme organlar n seslerini ç karmamalar sorgulamada etkili olmu tur. Bu nedenle devlet bir görünen, bir de görünmeyen biçimiyle tart yor. Onun için, devlet içinde ‘derin devlet’ tan ile anlat lmak istenen, as l devletin kendisi oluyor. 73
Derin devlet, yani bir anlamda bugün Türkiye’de bahsedilen Ergenekon ismi, hükümete, yarg ve yasamaya ra men karar ve uygulama gücü olan bir mekanizma için kullan yor. Günümüzde de, daha çok özellikle Türkiye gibi ülkeler için bu tür nitelemeler ve de erlendirmelerde bulunuluyor. Çünkü Türkiye gibi ülkeler ve devletler yeni sömürgedir. Yeni sömürge ülkelerde devlet i birlikçi ve ba ml bir güç oldu u için ipleri de ba kalar n elindedir. Böylesi devletlerde do al olarak görünen ve göstermelik bir yön varken, bir de as l i lerin yürütülmesi, yönlendirilmesi vard r. Göstermelik biçimde, dört y lda bir seçimler yap r. Seçilen hükümet bir yürütme gücü olarak ‘iktidar’ olur. Seçilen meclis yasama organ r ve orada kararlar al r. Bu kararlar nas l al nacak, nas l uygulanacak sorusu gündeme geldi inde de as l yönlendirici olan güçler devreye girer. te bu ‘as l yönlendiren güç’ gerçe ine ‘derin devlet’ denilmektedir. O günkü ko ullarda, devletin var olan karakterine göre bu derin devletin birle enleri de de iyor. Örne in, günümüzde derin devlet deyince ne anl yoruz? Özel sava yönetiminin kendisini anl yoruz. Özel sava yönetiminin kendisi derin devlettir. Bunun görevi, özel sava a ili kin tüm kararlar n al nmas nda ve uygulanmas nda belirleyici olmakt r. Ülkenin gelece ine ili kin hangi ad mlar at lacaksa, onlar belirlemektir. Türkiye’de bugün bunlar kimlerdir? Genelkurmay Ba kan ’d r, Cumhurba kan ’d r, Ba bakan’d r. Uygulamada, Türkiye siyasal ya am nda etkili olan bakanlard r, bakanl klard r. M T Ba kan ’d r. As l kararlar buralarda al r. Fakat önemli olan buralarda al nan kararlar n uygulanmas r. Buralarda al nan kararlar nas l uygulan r? lk önce buralarda al nan kararlara bir me ruluk kazand lmaya çal yor. Bu me ruluk, al nan kararlar n uygulanma safhas nda pürüzlerin kmamas için hükümetler, meclisler taraf ndan gerekli tedbirlerin al nmas yla elde ediliyor. Bu yasalla man n sonucunda bu süreç, daha aktif biçimde uygulan r. Yani derin devlet, kararlar yasalla madan önce, kararlar n al nd ve uyguland yerdir. Bu durum, farkl ülkelerde, farkl biçimlerde de kendini gösterir. Örne in: Tarihin çe itli dönemlerinde güçlü devlet ve imparatorluklar vard r. Bu devletlerde imparatorlar, krallar, padi ahlar, ahlar ve sultanlar vard r. Bunlar n arkas nda da devlet i lerinin yürütülmesinde rol alan etkili ki ilikler ve ahsiyetler vard r. Bu etkili ki ilikler, bazen farkl tarikatlara, mezheplere ya da inanç grupla74
na üye olabiliyor. Ama hepsinin de uzla klar , bütünle tikleri, bulu tuklar husus, ortak bir irade, ortak bir disiplin ve biraraya geli tir. Böylece bunlar da ahlar n, sultanlar n, padi ahlar n, krallar n arkas nda iktidar yürüten güçler olarak, siyasal mekanizma içindeki yerlerini alm oluyorlar. Örne in, ngiltere’de bazen çi Partisi bazen de Muhafazakâr Parti iktidar oluyor. Ama biz bugün zaman zaman hükümete gelen çi ve Muhafazakâr Partilerinin, ngiltere’de as l hükümet haline gelebildiklerini söyleyebilir miyiz? Hay r! Örne in, çi Partisi Hükümeti egemen sermayenin ç karlar na ters bir yakla mda bulundu u zaman, orada kontrgerilla ya da derin devlet diye adland lan güç, harekete geçerek çok k sa sürede çi Partisi Hükümeti’ne son verebiliyor. Nas l son veriyor? Bir genel grev düzenliyor. Gösteriler düzenliyor. Çe itli bask grup ya da güçlerinin muht ra vermesini ayarl yor. Çe itli anla malar n uygulanmas nda sorunlar yarat yor. Sonuçta hükümet ala ediliyor. Benzeri bir durum Türkiye için de geçerlidir. AKP hükümet oldu, ama AKP’nin hükümet olmas na nas l müsaade edildi? ‘Mecliste ço unlu u bulundurursun, bizim istedi imiz kararlar al rs n, bizim istemedi imiz kararlar da alamazs n.’ eklinde gerçekle en bir iktidar olma sürecidir. AKP, ‘mecliste ben varsam, hükümet bensem benim dediklerim de olmal r’ demeye ba lad nda, nas l de erlendirmeler yap lmaya ba land ? : ‘AKP, devleti-iktidar ele geçirmek istiyor’ dendi. Demek ki, hükümet olmakla devleti, hatta iktidar elinde bulundurmak ayn ey de ildir. Devlet iktidar elinde bulundurmak; devletin temel organlar elinde bulundurarak, devletin politikas belirleyen kararlar al nmas sa lamak demektir. Bunun için illa hükümet, bakan olmak gerekmiyor. O kendini devletin bürokrasisinde yuvalam r. En ücra noktalara kadar hâkim k lm r. Türk Devleti’ni anlat rken, ‘asker ve sivil bürokrasinin bile kesi üzerinde yükselmi tir’ denilmektedir. Bu asker ve sivil bürokrasi denildi inde anla lmas gereken, devletin ordu içerisindeki as l temsilini sa layan kesimlerdir. Bunlar komuta gücüne göre ayarlanm r. Cumhuriyetin oluumunda ttihatç ya da bir ba ka deyi le derin devletçi Fevzi Çakmak ve smet nönü vard . Bunlar n politikalar na kar ç kan generaller oldu u zaman bunlar tasfiye edildiler. Mustafa Kemal de, bu iktidar çat malar içinde ku atmaya al p nötralize edildi. 75
Hatta en yak n arkada lar öldürülerek ya da ba ka bir biçimde etkisizle tirilerek tasfiye edildi. Devletin bürokratik kurumlar nda yer alanlar vard r. Bunlar devlet bürokrasisi içerisinde de meyenlerdir. Hükümetler içerisinde de meyen görevlere sahip olanlard r. As l faaliyet yürüttükleri alanlarda devleti temsil edenler bunlard r. Devletin en tepesinde bunlar olurken, devletin en alt kurumlar na var ncaya kadar derin devlet yayg nla r. Bu anlamda derin devlet denildi i zaman sadece tepedeki birkaç ki i anla lmaz. Devletin görünen yüzüne paralel olarak, görünmeyen cephesinden de tepeden t rnaa kadar kendisini örgütlü bir güç haline getirmi olan mekanizmad r. Bunlar için ba lay olan, devletin temel prensipleridir. Türkiye’de cumhuriyetin kurulmas nda devletin temel prensipleri, cumhuriyetin ilkeleri biçiminde dile getirilmi tir. Özellikle 1924’lerden sonra Cumhuriyet’in ilkelerinde öne ç kan hedefler vard r. Kar t olarak görülen güçler vard r. Bu kar t güçler: komünistler ve Kürtlerdir. O süreçte padi ahl kla, sa tarafta belli sorunlar ya and için halifelik ya da inanç örgütlenmelerini de kendisine kar t olarak görmü tür. Yani slami çevreler de kar t güçler içinde yer alm r. Bu iç politikada, d politikada ve milli savunma konular nda temel prensiplerin ortaya ç kmas na neden olmu tur. Savunma gücü, iç ve d politikada devletin temel organizasyonunu yürütmekle yükümlü olan bir güç haline gelmi tir. E er bunun na ç rsa ona müsaade etmeyen bir güçtür. Buna nas l müsaade etmiyor? Kapatarak, çal mas engelleyerek müdahale ediyor ve daha farkl yöntemlerle onu ortadan kald rarak müdahalesini gerçekle tirmi oluyor. Onun için de derin devlet, devletin sivil ve askeri bürokrasisinin zirvesinde yer alanlar n, devletin yasal görünürlü üne ra men as l kararlar n al nd ve uygulama için direktifin verildi i, harekete geçmenin sa land mekanizma oluyor. Bunun d nda baz kesimler var. Örne in, Türkiye’de Mehmet A ar’dan bahsediliyor. Mehmet A ar derin devlet miydi yoksa devlet üzerinde iktidar olmak isteyen kliklerden birinin sözcüsü müydü ya da öne ç kan birinin ismi miydi? O süreçte M T ve polis tart malar , çat malar var. T’in öne ç kan baz temsilcileri tasfiye edilirken ya da k za a çekilirken, ç leri Bakanl ’na ba polis gücü öne ç kart yor. ktidarda etkili olmak isteyen Çiller kli i, o güce dayal olarak top76
lum ve siyasal ya amda etkili hale gelmek istiyor. Bu durum, derin devlet üzerine yürütülen çat malarda yer alan kliklerin varl gösteriyor. O çat ma sonucu güçlenerek öne ç kan, derin devleti ele geçiriyor. Mesela Türkiye’de doksanlar n sonlar na geldi imiz zaman, derin devlet çetelerin eline geçmi ti ve derin devletin eski temsilcileri buna kar bir mücadeleyi ba latmak zorunda kald lar. Susurluk Olay ard ndan Genelkurmay, polis te kilat ve bürokrasi içerisinde ya anan tasfiyeler hep bunun sonucu olarak gerçekle mi tir. Özet olarak, Türkiye’de derin devlet denildi i zaman anlamam z gereken, özel sava yönetimidir. Özel sava yönetiminin kendisidir, Genelkurmay’d r, M T’tir, Ba bakan’d r, Cumhurba ka’d r, uygulamal gücün de öncelikli olan bakanl klar r. Bunlar hükümete ra men, hükümetin ald kararlar alan, uygulanmak üzere hükümetin önüne koyan ve uygulamas nda da birinci derecede takip etmekle yükümlü olan bir güçtür. Bunlar n seçimlerle i ba na gelmesi veya seçimlerle i ba ndan indirilmesi diye bir durum söz konusu de ildir. Devlet için görevlerini yapabildikleri sürece görevlerini yaparlar. Devlet içinde görevlerini yapamad klar düzeyde de farkl görevlerle yine derin devlete ba ekilde çal malar sürdürürler. Bu konuda Rêber APO’dan yapaca z bir al nt ile derin devletin tarihsel köklerine farkl bir boyutta k tutmak oldukça yararl olacakt r. “Laiklik ortaça da Yahudi yap ustalar n Katolik dünyan n hegemonyas k rmak için geli tirdikleri bir (Masonik) mezheptir. Her ne kadar pozitif bilimlerle iç içe geli ti i gözlemlense de, Yahudi ideolojisinin Rabbanik unsurunun bir türevi oldu u ku kusuzdur. Bu husus iyi anla lmadan, gerek laiklik gerek yol açt sorunlar anla lamaz. En az di er dinsel gelenekler kadar Rabbanik (Tanr sal; Yahudice ‘efendi’ anlam na gelir) unsur ta maktad r. Fakat bu gerçeini çok gizli ve özel ambalajlarla in a etmek durumundad r. Ortaça Katolikli inin amans z bask lar bu tür yöntemler kullanmalar zorunlu k lm r. Hollanda- ngiliz burjuva devrimiyle hamle yapan laikler, Frans z Devrimi’nden çok daha büyük kazançlar sa lalard r. Ulus-devlet in as ile devlet çekirde inin ula lmas , tanmas ve iktidardan dü ürülmesi en zor olan kesimi olarak örgütlenmi lerdir. Bu dönemden günümüze kadar bu hâkimiyetlerini sürdürmektedirler. Derin devlet olgusu biraz da bu gerçe i ifade eder. 77
Dünyada bugün say lar iki yüzü geçen her ulus-devlet laik oldu u kadar Masoniktir. Kapitalist modernitenin ideolojik hegemonyas n temel gücüdür. Etkileri küreseldir. Bu konumlar halen peki tirerek sürdürmektedirler. Di er etkili olduklar odaklar medya tekelleri, üniversite hocalar ba ta olmak üzere dünyan n stratejik gidi anda pay sahibi olan birçok sivil toplum kurulu lar r. Laik dünya dedikleri modernitenin ak l hocalar ve denetmenleri konumundarlar. Dünyevi, seküler dedikleri i levleri bu kapsamdad r.”
Süreklile en Özel Sava
Özel sava , bir özel harekat, bir de stratejik olarak ele al p uygulanmas boyutuyla belirtmi tik. Bu bölümde, özel sava n askeri anlamda çe itli uygulama biçimleri olsa da, geli tirilen bir strateji olarak onu uygulayan rejimi ele geçiren özel sava hükümetlerinden, özel sava rejimlerinden bahsedece iz. Bunun anlam udur: Özellikle kapitalist modernitenin sömürüsü derinle tikçe, buna kar anti-kapitalist mücadeleler geli mektedir. Onun için, kapitalist egemenli in devam isteyen güçler, kulland klar yöntemleri süreklile tirmek zorunda kalm lard r. Kulland klar yöntemleri süreklile tirmek zorunda kalmalar ya da süreklile tirmeleri art k özel sava n dönemsel bir uygulama olma durumundan ç kmas na neden olmaktad r. Burada özel sava , süreklile iyor. Özel sava n süreklile mesi, özel sava uygulayan güçlerin karakterine de tamam yla uygun dü mektedir. Özel sava araç olarak kullanan güçler, onsuz yapamayacaklar , onsuz var olamayacaklar gördükleri andan itibaren kendileri de kullan lan araçlar haline geliyorlar. Yani araç, amaç haline dönü mü oluyor. O amac n uygulanmas için de her eyin, onun hizmetine sunulmas gerekiyor. O nedenle özel sava n süreklile mesi, özel sava n sistemsel bir boyut kazanmas , rejim ve iktidar haline gelmesi, o ülkenin ekonomisinden, siyasetine, toplumsal yap ndan insani ekilleni ine kadar ona hizmet eder hale gelmesi demek oluyor. Ve her ey, o noktadan sonra özel sava n hizmetine giriyor. Bu çe itli biçimlerde kendisini gösteriyor. Özel sava süreklile mi se, sava an ve mücadele eden taraflar da buna göre toplumsal, siyasal ve askeri alanda bir konumlanma içine giriyorlar. Özel sava , bu konumlanma içerisinde bir taraf olarak egemenlerin kendi varl sürdürmesinin yegâne arac 78
oluyor. O öyle yegane bir araç ki, nas l devlet, ki inin içine girerek onu kendine benzetiyorsa, özel sava da onu uygulayarak her eyi kendine benzetir bir hale geliyor. Burada özel sava n sistemsel bir boyut almas , do al olarak özel sava yürütücülerinin de buna göre bir biçim, buna göre bir konum kazanmas na neden oluyor. Böylece özel sava , geçmi te derin devlet taraf ndan yönetilen bir olgu iken, devletin tüm organlar bir özel sava organ haline gelmi oluyor. Okullar da, ekonomik politikalar da buna hizmet ederken, planlama te kilatlar da bunlar planlar hale geliyor. Yani devleti var eden temel kurumlarda, organlarda kendini kurumla ran bir olgu haline geliyor. Meclisi de ona göre karar al yor, yürütmesi de ona göre hareket ediyor. Mahkemesi de yine ona göre yarg yor ve kararlar al yor. Böylesine bir pozisyon kazan yor. Geçmi te özel harekât biçiminde, özel sava n stratejik uygulama biçiminde onu generallerine ve uygulamadaki güçlerine yapt yorlard . Ama özel sava n bir sistem, bir rejim haline gelmesi, bu uygulamay do rudan kendisi yapar duruma gelmesine neden oluyor. Ba bakanl kendisi direkt üsleniyor, Cumhurba kan , Genelkurmay bunlar yap yor, sorumlulu unu al yor. Yani direkt üstleniyor. Özel sava n uygulamas ndaki var olan arac halkalar bu ekilde ortadan kalk yor. Bu bizzat hükümetler taraf ndan, sistemler taraf ndan yürütülen bir olgu haline geliyor. Günümüz ko ullar nda özel sava a bu haliyle yakla mam z gerekiyor. Çünkü kapitalist sistem kaos aral ndan güçlü olarak ç kmak istiyor. Küresel sermaye yeni dünya düzenini dünyaya hakim lmak için bu kaos aral ndan ba ar ç kmak istiyor. Çabalar tamam yla bu yöndedir. Bunu nas l gerçekle tirecek? A lm yirminci yüzy n ekonomik, siyasal, askeri politikalar na göre mi bunu gerçekle tirecek? Hay r! Ya da parçal devlet mekanizmas yla, devlet organlar ile mi bunu gerçekle tirecek? Devlet içinde yarg , yasama, yürütmeden yani kuvvetler ay ndan bahsedilir. Bunlar, ayn zamanda devleti tamamlamakla birlikte, birbiri kar ndaki ‘ba ms zl ’ koruyan organlard r. Kaos aral ndan devlet bu ekilde parçal bir biçimde mi ç kacakr? Ya da devlet, kaos aral ndan bu ekilde parçal ç kabilir mi? kamaz! Bu noktada kaos aral ndan güçlü olarak ç kmak isteyen devlet, kapitalizm, bu süreci her eyiyle kendini örgütlü bir güç haline getirerek tamamlamak istiyor. Bu da tamam yla Türkiye gibi 79
ülkelerde özel sava rejimleri, özel sava hükümetleri eklinde kendisini somutla yor. Özel sava halklara kar yürütülen bir sava r. Toplumun en küçük dokusuna kar bile mücadelenin verilmesi anlam na geliyor. Gelinen a amada kapitalizme ve onun sistemlerine kar , toplumun yeni aray lar var. Her ne kadar bu yeni aray lar, yanl yönlendirmeler sonucu kapitalizme güç verir hale gelseler de, yine de kapitalizme kar olu an tepkileri dile getirmektedir. Toplumlar n bireylere kadar yeni aray lar içerisine girmesi, kapitalizme kar toplumsal alandaki muhalefetin varl , alternatif yeni bir toplumsal ya am n olu turulabilece i gerçeini ortaya koyuyor. Bu gerçeklik kar nda salt özel sava uygulamalar yla kapitalizmin ba ar olmas mümkün müdür? E er toplum, her alanda kapitalizme kar bir ba kald içine girmi se, her alanda ona kar aray lar n sahibi ise; kapitalizmin de, ona kar topyekun bir sava yürütmesi gerekir. te bu sava da özel sava kapsam na girmektedir. Bu sava n yürütülmesi de, sadece arac halkalara dayanarak sürdürülen bir sava kapsam fazlas yla a yor. Bu, devletin tüm organlar yla üstlenmesi ve sorumluluk almas gereken bir sava anlam na geliyor. Bunlar n hepsini yan yana getirdi imiz zaman kar za ç kan ne oluyor? Sistemin, hükümetlerin, rejimlerin de özel sava temelinde ekillendirilmesi gerçekli ini ortaya ç kar yor. Sürekli müdahaleler, sürekli ç kart lan özel yasalar, sürekli gündeme getirilen özel uygulamalar, devleti hep özel yükümlülükler, özel uygulamalar, özel kararlar, özel yasalarla kendini var eden ve ya atan bir olgu haline getiriyor. Devlet gerçekli i bunu ifade ediyor. Özel uygulamalarla, yasalarla ayakta kalm r. Topluma kar geli tirilen özel kanunlarla mücadele yürütmü tür. Bütün bunlar özel sava n, devletin de meyen karakteri haline gelmesine neden olmaktad r. Bütün bunlar, yan yana getirildi inde, özel sava n dönemsel bir olgu olmaktan ç p, süreklile en bir olgu haline geldi ini, rejimsel bir boyut kazand ; bu temelde kurulan hükümetler taraf ndan yürütüldü ünü ortaya koyuyor. Günümüzde özel sava a bir de bu boyutuyla yakla mam z gerekir. Bu nedenle biz, AKP hükümetine ‘özel sava hükümeti’ diyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’ne ‘özel sava rejimi’ ad veriyoruz. Buna ba olarak, özel sava n bu yeni ele al biçimi ve rejimsel bir boyuta yükselmesi nedeniyle, özel sava da bu temelde kendini 80
yeniden yap land yor. Örne in, geçmi te, özel sava nas l yürütülüyordu? Bunu ordu içerisinde olu turdu u özel birliklere dayanyordu. Yeralt unsurlar harekete geçirerek sürdürüyordu. Yani özel harbin yerüstü ve yeralt unsurlar harekete geçirerek bunu yap yordu. Ama imdi gelinen a amada, özel sava n yeralt unsurlar diye herhangi bir ey kalm yor. Çünkü devletin kendisi do rudan özel sava gücü haline geliyor. Bu ordusunu da yeniden düzenlemesi gibi bir sonuç yarat yor. Ordusunu nas l yeniden düzenliyor? Milyonluk büyük ordular yerine, küçülmü ordular haline getiriyor. Ulusal milli ordular yerine, paral profesyonel ordular kuruyor. Yani hacmi küçültüyor. Ama hacmi küçültülen gücünü, yo unla lm vurucu bir güç haline getiriyor. Mesela, imdi dünyada tugaylar tart yor. Büyük ordular n küçültülmesinden ve onun yerine tugaylar n kurulmas ndan bahsediliyor. Ordular n say n azalmas ndan bahsediliyor. Milli ordular yerine, profesyonel paral ordular n olu turulmas ndan bahsediliyor. Bu özel sava n alm oldu u rejimsel boyutun do rudan bir sonucudur. Özel sava rejiminin gelmi oldu u bu a ama, günümüzde ideolojik anlamda bir yenilenmeyi de gerekli hale getiriyor. 1950’lerden sonra, özel harekât n ideolojik argümanlara ba vurdu u ifade ediliyordu. Yani ideolojik argümanlar, ideolojik söylemler kullan yor ve böylelikle sava na ideolojik bir çehre kazanrmaya çal maktayd . Bu kazand lan ideolojik çehreyle ulusalc , milliyetçili i öne ç kar yorlard . Bu durum, onlar n daha fazla üniter-devlet ve ulus-devlet ekilleni inde srar etmesine neden olmaktayd . O milliyetçilik, di er halk topluluklar kendi egemenli ine, kendi sömürüsü alt na almas na onlar götürmekte ya da böyle bir istemle hareket etmelerine neden olmaktayd . Tekelcilik ve onlarla i birli i halinde geli en, i birlikçi sermaye, ulusal devleti kendi ç karlar na uygun görürken, milliyetçilik söylemini kullan yordu. Ama günümüzde küreselle meden, küresel sermayeden bahsediliyor. Peki, küresellik, milliyetçi söylemleri kabul eder mi? Küresel sermaye, ulus-devlet srar kabul etmez. Küresel sermayeyi elinde bulunduran güçler, kendi alan na kimsenin girmesini istemez. Ama kendisi de, dünyan n her yerine girerken hiçbir eyin kendisine engel olmas kabul etmez. Ulus-devletler, milliyetçi-ulusalc söylemler, küresel sermayenin dünya hâkimiyetiyle çeli en olgulard r. Bu noktada özel sava bi81
çimini alan rejimler, hükümetler söylem olarak da kendilerini yenilemek zorunda kal yorlar. Kendilerinin yenilenmekle kar kar ya olduklar görüyorlar. Bu nedenle eski söylemlerinden vazgeçiyorlar. Yeni söylemler kullan yorlar. Bu, Türkiye aç ndan çok daha somuttur. imdi Türkiye’de bir siyasal slam’dan bahsedilmektedir. Peki, siyasal slam’ kim geli tirmi tir? Günümüzde siyasal slam’ n geli tiricili ini ABD yapmaktad r. Çünkü ABD küresel sermayenin günümüzdeki öncüsüdür ve dünya imparatorlu una oynamaktad r. Yine, ‘ye il ku ak’ stratejisini kim ve neye kar geli tirmi tir? ABD, kendi ç karlar na kar tehlike olarak gördü ü güçlere kar bunu geli tirmi tir. Türkiye’deki AKP’yi, ABD organize ve finanse etmektedir. Fetullah Gülen’den bahsediliyor. Fetullah Gülen ABD’de ya yor. AKP’nin ak l hocal kim yap yor? Fetullah Gülen’in kendisi yayor. Fetullah Gülen vas tas yla ABD, çe itli müslüman ülkelere, Türki devletlere, halklara uzan yor. Bunlar n kulland klar söylemler daha çok slamiyet ile ümmetle ilgilidir. slam ve ümmetten bahsederken, Türkçülü ü de reddetmiyor ve onu Türkçülükle de birle tiriyor. Onun için Kürtlere, ‘Müslüman karde lerimiz’ diyor, ba ka bir ey demiyor. Günümüz ko ullar nda hükümetlerin-rejimlerin, küresel alanda ya anan geli melere ba olarak, kendilerini özel sava a göre yeniden konumland rmalar gerekiyor. Ona göre uluslararas sermayeyle daha fazla bütünle meyi sa layacak, uluslararas sermayenin karlar daha fazla temsil eder bir konuma getirerek; ona uygun söylemleri kullanarak kendisini yenilemek isteyen ve “yenileyen bir güç olma” konumunda tutuyor. Bu nedenle günümüzde özel sava n, rejimler boyutuna yans -süreklile ti ini, hükümetlerin de özel sava a göre olu tu unu görmekte yarar vard r. Bu birden mi olu mu tur? Hay r! Daha önce belirtmi tik, kayna önceki uygulamalardan alm r. Önceki uygulamalar da bir süreklile meyi sa lam r. Ama günümüzde bu ekilde bir a ama kat etmi tir. Rêber APO’nun bu konuda aktaraca z de erlendirmesi oldukça çarp olmaktad r: “1947’de srail’e büyük bir destek verildi. Sonra Filistin kar tl temelinde srail kuruldu. Yine 1947’de KDP etraf nda Kürtleri toplamaya ba lad lar. Kürtleri birinci yolla bitiremeyeceklerini anlay n82
ca ikinci yolu denediler. Bu ikinci yöntem 60 y ld r izlenen bir politikad r. Kürtlere küçük bir devletçik kurdurup sonra tüm Kürtleri de bu küçük devletçik etraf nda toplamay hedefliyordu. Özellikle Kuzey Kürtleri yani Türkiye’deki Kürtleri bu yolla kontrollerine almak istiyorlard . imdi AKP, bu ikinci yolu temsil ediyor. Asl nda Türkiye de küçük bir Türkiye’dir. Türkleri Balkanlardan, di er yerlerden sürüp Anadolu’ya s rd lar. Küçük bir Türkiye olu turdular. Ayn zamanda Büyük Turanc k fikrini de önlerine att lar. Asl nda önce zmir-Manisa civarlar nda daha do rusu Anadolu’da bir srail kurmak istiyorlard . Buray Yahudi yurdu olarak görüyorlard . Sultan Abdulhamit’ten toprak istenmesi de bu nedenden dolar. Sultan Abdulhamit kabul etmedi. Sonra Anadolu’ya s lküçük bir Türkiye kurdular. Bu Türkiye, Kürt kar tl temelinde srail’in rolünü oynayacakt . zmir-Manisa civarlar nda Yahudiler çok güçlüdür. imdi zmir milliyetçili i deniliyor ya bas nda; o da i te bunlardan kaynaklan yor. Bu zmir milliyetçili i, Kürt kar tl temelindedir. Mustafa Kemal’e zmir’de suikast yap lmas da bununla ba lant r. Sebatayc lar olarak da bilinir. Ta 1650’lerden itibaren Sebatayc lar buralarda güçlüdür. Bunlar Beyaz Türkçülü ü de geli tirenlerdir. Bu ikinci yolu ABD ve ngiltere de destekliyor, srail’in de bir kesimi destekliyor. srail bir bütün de il: Ehud….bundan bir önceki. Olmert, AKP ile ili kileri güçlüydü, AKP’yi destekliyordu. imdi Netenyahu ise biraz daha farkl r. Bunlar milliyetçidir. srail’in bir kesimi bu yolu desteklemiyor. Fransa’da yap lan bu son bask nlan ard nda da bu proje bulunmaktad r. Sarkozy de bunlardand r. Biliniyor, Yahudi kökenlidir.”
Din stismarc
ve AKP Çizgisi
Bu bölümde siyasal de erlendirmelerin a rl kl olarak tart lmas , özel sava rejiminin günümüzde alm oldu u boyutun anlalmas aç ndan gereklidir. Çünkü bugün Türkiye’de bu temelde olu mu bir özel sava hükümetine kar bir mücadele geli tiriyoruz. Bu, PKK’ye kar özel sava yürütmekle yükümlü olan, bunun sorumlulu unu üslenmi bir hükümettir. Baz çevreler, Türk Genelkurmay ile AKP aras ndaki ili kileri henüz anlam de ildir. Erdo an’la Ya ar Büyükan t’ n seçim öncesi Dolmabahçe Sara’nda yapm olduklar anla malar n hangi temelde oldu unun yine lker Ba bu ile Erdo an’ n uzla klar temel noktalar n ne 83
oldu unun henüz bilincine varm de illerdir. Hala Genelkurmay ile AKP’nin uzla mas görmeyen, Genelkurmay’dan medet uman yakla mlar var. Bununla beraber tersinden bir yakla m da var. AKP ile Genelkurmay’ n uzla klar görmeyen, hala AKP’nin demokratikle meden yana, bar tan yana ad m ataca gibi ham düünce ve hayallere kap lanlar var. Bunlar çevremizde de, Türkiye’de de var. Türkiye’de bizim çevremizde yer alan birçok ki ide hala AKP’den demokratikle me beklentisi var. Tayip Erdo an bir aç klama yapt , AKP yetkilileri de bunu dillendirdiler. ‘Biz rlanda ve Bask modelini ara yoruz’ dedi. rlanda ve Bask modelini Türk Hükümeti’nin ara rmas Kürt sorununa çözüm getirme yönünde de ildir. Bask modelini ara racaksa, Bask dedi i zaman Bask’ n varl kabul etmesi gerekir. rlanda dedi i zaman, rlanda’n n varl kabul etmesi gerekir. Öyle ki Türk Devleti ‘Kürdistan’ diye bir eyin varl kabul etmiyor. Bask modelini, rlanda modelini uygulayacaksa bir ülke, bir halk gerçe ini kabul etmesi gerekir. Kürdistan’ n ülke ve halk gerçekli ini kabul etmeyen bir devletin rlanda ve Bask modelini uygulamas , onu geli tirmesi dü ünülemez. Bunlar neyi ara yorlar? ngiltere Hükümeti RA’ya, spanya Hükümeti ETA’ya ka nas l mücadele etti, tasfiyeyi nas l gerçekle tirmeye çal , tüm bu konularda neleri ya ad lar, eksikleri neydi? gibi konular ara yorlar ki PKK’ye kar kullanacaklar yol ve yöntemleri daha sonuç al k ls nlar. Yani bu alanlarda kendilerini daha fazla güçlendirmek istiyorlar. Türkiye’de özel sava hükümeti olma gerçekli i, özel sava n Türkiye’de süreklile en bir sava olmas ve her hükümetin de buna hizmet edecek ekilde görev almas gerekti i görülmezse, biz karzda duran böylesi bir güce kar gereken bir mücadeleyi de yükseltemeyiz. Biz özel sava n böylesine süreklile ti i, olu an hükümetlerin de bu sava yürütmekle yükümlü oldu u gerçekli ini bilerek özel sava ele almak durumunday z. E er böyle ele al rsak, buna göre bir mücadele geli ecektir. Bizim sorunumuz AKP Hükümeti’ni y kmak m r ya da yerine CHP’yi getirmek midir? Hay r! Onlar kar nda kendi alternatif sistemimizi olu turmakt r. Demokratik komünal ya am n, toplumda temel ya am biçimi olarak örgütlendirilmesini sa lamakt r. Hükümeti yumu atma gibi bir sorunumuz da yoktur. Özel sava sistemi içinde yer alma gibi bir sorunumuz da yok. Aksine özel sava 84
hükümetine kar mücadele sorunumuz var. Kendi mücadelemiz sonucunda, kendi yeni ya am modelimizi pratikle tirme gibi bir sorunumuz var. Sorunu böyle ele almak, bizi özel sava n günümüzde alm oldu u biçimin do ru kavranmas na ve bizi ona kar daha güçlü mücadele yürütmeye götürecektir. O nedenle özel sava n süreklile mi halini tart rken siyasal, ideolojik de erlendirmelerin yap lmas gerekmektedir. Çünkü o bizi bir çözümlemeye götürecektir. Türk Devleti sava t rmand racakt r. Ona göre haz rl klar yapm r. Bu haz rl klar sadece askeri boyutta m sürdürüyor? Hay r! Diplomatik, propaganda, ekonomik boyutuyla ve arkas na almaya çal halk deste iyle bunu sürdürmeye çal yor. Yani özel sava , bir sistem olarak bir hükümet olarak, topyekûn olarak kar za geliyor. Buna kar mücadele etmek gerekiyor. Buna kar mücadele nas l yürütülür? Mesela kontrgerilla kar nda gerilla mücadele edebilir. Ama gerilla, her yönüyle üzerine gelen bir sava kar nda tek ba na sonuca ula amaz. Bununla beraber halk serh ldanlar n geli mesi gerekecek. Halk serh ldanlar geli irken, halk n, devlet d nda kendi ya am örgütleyebilece i yeni mekanizmalar yaratmas gerekecek. Halk devletten, sömürgeci sistemden uzak, kendi ya am örgütler hale gelecek. Bir yandan onun örgütlenmesi, di er yandan serh ldanlar, öbür tarafta gerilla birbirini tamamlayacak. Bunlar n tamamlayan ise, propaganda ve ajitasyon çal malar olacak. Çünkü özel sava , içerisine girilen süreçte daha çok kendini psikolojik sava temelinde var ediyor. Bu temelde toplumu yeniden ekillendirmeye ve siyaseti yönlendirmeye çal yor. Bas n-yay n organlar na, kültür kurumlar na ve toplumun direkt duygusuna, dü üncesine hitap edecek olan ve böylece toplumun davran , eylemini kontrol alt na alacak olan kurumlar na stratejik düzeyde bir rol biçiyor. Bu geçeklik her alanda özel sava n topyekûn sald n bo a ç karlmas gerekli hale getiriyor. Bu da özel sava n yeni alm olduu biçimi, onun süreklile en sistemsel ve hükümetsel karakterini do ru çözümlemeyi gerektiriyor. Bu, do ru çözümlenmezse ne olur? Me ru savunma sava darar ve devlet topyekûn özel sava t rmand rarak hasm bo ar. Yok edemese bile marjinalize eder. O nedenle biz burada özel sava AKP boyutuyla, AKP Hükümeti boyutuyla, AKP-Genelkurmay 85
uzla mas n ortaya koydu u sistemsel, rejimsel boyutuyla de erlendirmek durumunday z. Yani AKP’yi, AKP- Genelkurmay uzla mas bu ekilde ele almam z gerekmektedir. saca toparlarsak; özel sava bugün itibariyle bir rejimdir. Tüm devletler bir sava rejimidir. Kapitalizm ciddi anlamda sistem olarak bir kaos süreci ya amaktad r. Geçmi te daha çok özel ve dönemsel bir uygulama olarak ortaya ç kan özel sava , bugün bunun ötesine geçmi tir. Bugün devletlerin, hükümetlerin kendisi bir özel sava rejimi, özel sava n temel uygulama alan haline gelmi tir. Çünkü kapitalist modernite, bunlar n d nda art k kendisini ya atamaz durumdad r. Yap sal krizi ciddi olarak devam etmektedir. Asl nda, kaos süreci denilen budur. Kapitalist sistemin yaratt tahribatlar tüm ç plakl yla gözler önündedir ve tüm toplum kesimlerinde, dünyan n birçok yerinde ciddi rahats zl klar yaratmaktad r. Bu rahats zl k askeri, siyasi, sosyal, ekonomik özgürlüklerden tutal m, do al çevre tahribat na, sa k alan ndan beslenme ve konut alan na, kültür-sanat alan ndan ya am alan na kadar hepsine yans maktad r. Yani bir bütün olarak bu sistemin geldi i kriz a amas , günlük olarak özel sava yöntemlerinin toplumun her alanda yürütülmesini zorunlu k yor. E er bu yap lamazsa, sistem kendisini idame ettiremiyor, toplumu yönlendiremiyor. Toplumsal sorunlar kesinlikle patlak veriyor. Toplum, ayaklanmalara ve isyanlara sürükleniyor. O yüzden özel sava daimi bir rejim olarak ayakta tutulmaya çal lm oluyor. Bio iktidar diye tan mlanan yönetim ekli vard r. Bugün Önderlik özellikle AKP Hükümeti’yle birlikte bio iktidar tan mlamas daha çok kullan yor. Mikro kredilerle sat n almadan bahsediyor, bio iktidarla Türkiye toplumunun ve Kürtlerin yönetilmeye çal lmas ndan bahsediyor. Türkiye’de de sorunlar n geldi i a ama, egemenler taraf ndan toplumun ba ta Türkler ve Kürtler olmak üzere bir bütün olarak siyasal, sosyal, ekonomik alanda günlük özel sava politikalar olmadan yürütülemeyece ini göstermektedir. Onun için AKP Hükümeti, tam bir özel sava rejimi olarak ortada duruyor. Geçmi in derin devleti, asker, devlet bürokrasisi, temel devlet kurumlar çok daha a an bir konumda aktif bir rol al yor. Ve AKP bugün kendisini bu temelde kadrola yor. AKP bugün kendisini devletle tirmeye çal yor. Adeta geçmi in derin devleti tasfiye edilerek; 86
yeniden bir kadrola ma ile derin devlete el de tirilmek isteniyor. Eski devlet yap , asker, CHP, D leri Müste arl , yarg , Merkez Bankas olmak üzere ba ka birçok kesim buna direniyor. Ama AKP de bunun kar nda srar ndan vazgeçmiyor. AKP Cumhurba kanl ’n da ele geçirdi, önümüzdeki y llar da garantilemek istiyor. Bunu da kendisi için hayati bir düzeyde ele al yor. AKP’nin bu srarl yakla ayn zamanda Büyük Ortado u Projesiyle ba lant olarak geli iyor. AKP’nin arkas nda küresel sermaye var. Dünya Bankas ’ndan IMF’ye, ABD’nin birçok finans kurumlar ndan tutal m, Avrupa sermaye gruplar na kadar birçok finansal güçten destek görüyor. Çünkü bu güçler, Ortado u’ya yeni bir siyasi ekil vermek için, yeni bir siyasi ak n yarat lmas kendi ç karlar na görüyorlar. Siyasal slam, geçmi te ABD’nin Ortado u’daki anti-emperyalist mücadelelerin kar na ç kar lan ‘ye il ku ak projesi’nden de yararlanarak ba ta Afganistan’da olmak üzere hem SSCB’ye hem ran’a kar farkl bir renk olarak ortaya ç kart ld . Bu durum ko ullara uyarlanm farkl bir dengelemeydi. Fakat bugün itibariyle ‘ye il ku ak slam ’ da engel konumuna geldi. Onun için yeni bir versiyonla, daha yumu ak, man, liberal politikalara aç k olan, liberalizmin temsilcili ini yapan ama slami kimli i de elden b rakmayan, bu anlamda Ortado u’nun her taraf na aç m yapabilecek, kabul görebilecek bir siyasi yakla mla AKP gibi partiler ortaya ç kar lmaya ba land . O nedenledir ki, AKP projesini sadece Türkiye ile s rland rarak ele almak yetersizdir. Bugün, Cezayir’de de AKP var, hatta sembolü bile lambad r. smi de AKP’dir. Yine Kuzey Afrika’n n baz ülkelerinde yine AKP ad yla kurulan partiler var ve siyasete daha aktif olarak girmeye çal yorlar. Bunlar n aniden mantar gibi ortaya km olmalar , uluslararas güçlerin bölgeye yönelik projesi ile ilgilidir. Onun için AKP’yi sadece Türkiye aç ndan de erlendirmek yetersizdir. Bugün Cezayir’de ayn parti niye ç yor, niye ayn sembolle ç yor? Ba ka yerde neden ç yor? Kuzey Afrika’da bir ülkede yine AKP var. Onun sembolü de lamba de il, gaz lambas r. Bu çerçevede AKP, geçmi in ye il ku ak uygulamas ndan ç kar lan sonuçlar temelinde yenile tirilerek bugüne uyarlanm yeni bir siyaset tarz oluyor. 87
Bu anlamda Türkiye’ye bakt zda daha yo un de erlendirmek gerekiyor. Somutla rarak, özgün uygulamalar yla aç a ç kararak de erlendirmek gerekiyor. Özel sava , stratejik anlamda kinci Dünya Sava sonras nda gündemle ti. Temel bir tart ma, askeri ve siyasi bir konu haline geldi. Derin devlet, o süreçle birlikte çok daha kullan r bir hale geldi. Bugün itibariyle özel sava rejimleri, daha çok tart ma konusu olmaktad r. Tabii özel sava temellendirip kökleriyle bulu turmaya çal zda, bunu devletin ç yla ili kilendirmeye kadar da götürebiliriz ve bu da yanl olmaz. Çünkü unu söyleyebiliriz: Sümer Rahip Devleti’nin ideolojik çarp tmas da özgür insan üzerine bir özel sava r. Onu kölele tirmek için uygulad bir özel sava yöntemidir, bilinç çarp tmas r. Toplumsall n çözülmesi, bilinç karart lmas , inanç çarp lmas , insan n kölele meye al lmas devlet ayg taraf ndan sürekli olarak ba vurulan özel yöntemlerle geli tirilmi tir. Ama bugün ve kinci Dünya Sava sonras bunun çok daha aç k ekilde dile getirilmesinin sebepleri vard r. Yani kinci Dünya Sava 1945’ler sonras kapitalizm, büyük bir krizin içine girdi ve ciddi y m ya ad . Birinci ve kinci Dünya Sava lar sonras , kapitalizme yönelik ciddi bir tart ma ortaya ç kt . Sistemin kendisini klasik yöntemlerle, klasik sömürgecilikle yönlendiremeyece i; yine disiplin toplumu yakla yla, toplumun a rl kl bask araçlar yla disiplin alt nda tutularak yönlendirilemeyece i; toplumsal ba kald lar n, uyan lar n çok ciddi olarak ortaya ç kt ve sistemin de bunlara dayan larak yürütülemez hale geldi i bir süreç ya and . Bu anlam yla devlet ayg kendisini ve sömürüyü sürdürebilme aç ndan çok daha yeni yöntemler geli tirmek zorunda kald . Sömürüyü, bask askeri, sosyal, siyasal, ekonomik anlamda daha ciddi derinle tirmek, törpülemek, daha inceltmek, çe itlendirmek ve toplumun, sosyal alan n her alan na nüfuz ettirmek durumunda kald . Bununla kendisini daha da gizlemi oldu. Bununla birlikte devlet kendisini de tirme, reforme etme ihtiyac duydu. Kendini yeni bir ekle büründürerek devam ettirmek zorundayd . Burada bu sonuç ortaya ç yor. Devlet eski kaba yöntemleriyle kendisini idame ettiremez hale geldi ve iflas etti. Özel sava n 1945, 1960’lar sonras bu kadar yo unla mas n sebebi de budur. 1945’lerden sonra geli en süreç içerisinde ayaklanmalar 88
ya anm r. Bu ayaklanmalar içersinde 1960’larla birlikte ya ananlar n özel bir anlam vard r. ‘1968 ö renci olaylar ’ süreci olarak de erlendirilen bu ba kald lar, ciddi ayaklanmalar olarak de erlendirilmi lerdir. Öyle ki tarih ve sosyal bilimciler 1968 ö renci olaylar 1848 Avrupa devrimlerine benzetmi lerdir. Ya anan bu geli meler kar nda ise kapitalist sistem yeni yöntemler geli tirerek, kendini yeniden organize etme gere ini duymu tur. Bu ekilde giderek özel sava kullan lan bir yöntem olma s rlar a arak bir rejim haline gelmeye ve tüm devletler aç ndan dönemsel uygulama olmaktan ç karak, süreklile en bir hal almaya ba lam r. Toplumlar, kaba devletin bask araçlar yla, ayg tlar yla zapt-u rapt alt nda tutulamaz hale gelince, disiplin toplumu dü üncesi, yöntemi, projesi iflas etmi tir. Böylece toplumu, her alanda daha ciddi kontrol etme gereklili i ortaya ç km r. Günlük ya amdaki giyimden-ku ama, yeme- içmeden, seyahat etme ve çal ma merana kadar toplum basitle tirilmeye ba lan lm r. Böylece toplum kolay yönetilir, günlük ihtiyaçlar etraf nda ko ar hale getirilip etkisizle tirilen bir konuma sokularak, toplumsall k parçalanmaya çal lm r. Ortada toplumsall k diye bir ey b rakmak istemeyen kapitalizm, insana yönelik özgün olarak politikalar uygulamaktad r. Özel sava aç ndan böyle de erlendirildi i zaman, asl nda özel sava kapitalist süreçle birlikte toplumu parçalayan, toplumsall öldüren, bireyi yaln zla p tüm toplumsal gücünden kopartan, Önderli in tabiriyle “Maymunla ran, günlük tüketen, gün içinde kendi ihtiyaçlar pe inde ko an” bir hale getirmektedir. Genel olarak bak lnda kapitalizmi böyle ele almak gerekmektedir. Kapitalizm ve özel sava mant yla de erlendirildi inde toplumun siyasal ihtiyaçlar , tercihleri de yönlendirilmektedir. Bugün itibariyle bak ld nda, Türkiye’de AKP’nin bu kadar ön plana ç kart lmas n sebeplerini bu temelde de erlendirmek ve tart mak gerekmektedir. Türkiye gibi ülkelerde ciddi siyasal sorunlar a r olarak ya an yor. Ciddi siyasal bunal mlar, krizler vard r. AKP, ciddi siyasal krizlerin oldu u ko ullarda ortaya ç km r. AKP parti olarak DSP- ANAP- MHP hükümetinin çöktü ü, ciddi ekonomik krizin, siyasal bo lu un, kaosun ya and , toplumda ciddi çalkant lar n olu tu u ve alternatifsizli in ya and bir ortamda kurulu89
unu ilan etmi tir. Bir tarafta aç k devletin kendisi, di er tarafta da Kürt taraf n özgürlük mücadelesi bulunmaktad r. Türkiye’de bu temel iki güç, iki keskin uç biçiminde siyasal süreç üzerinde etkili olmaya çal rken, ara bir yerde duran ve ciddi bir tercihsizlik yaayan ama önemli bir güç olan kalabal k toplumsal kesimlerin varsöz konusudur. AKP, i te bu kesimlere yönelik olarak, onlar n önüne büyük bir irmeyle ç kar lan bir siyasal tercih olmu tur. AKP Türkiye’de bu ekilde aniden ortaya ç kart lm r. Türkiye’de Osmanl sürecinden(17.yy’dan) beri, Sebatay Sevi isimli dönme bir Yahudi önderli inde örgütlenen Sebatayc lar vard r. Sebatay Sevi, ölümle tehdit edilerek zorla müslümanl kabul etmi tir. Ama bu sözde kabul edi e ra men Yahudi inanc na olan ba da sürdürmü tür. Bugün de Sebatayc lar, resmiyette müslüman görünmelerine ra men alttan alta, Yahudi geleneklerine göreneklerine, inanc na göre ya ayan bir topluluk olarak Türkiye’de hala varl klar hem de etkin bir ekilde sürdürmektedirler. Recep Tayip Erdo an’ n da Sebetayc oldu u ve bunlar taraf ndan haz rland söylenmektedir. R.T.Erdo an Milli Görü Hareketi içerisinde e itilen bir ahsiyet olarak siyasal alanda ad duyulmaya ba lanm r. Refah Partisi içerisinde çal rken, okumu oldu u bir iir gerekçe gösterilerek cezaevine al nm r. Cezaevinde kendisine biçim verilmeye devam edilerek iktidar için haz rlanm r. Daha sonra da cezaevinden kar larak olu an hükümetin ba na getirilmi tir. Yukar da da belirtti imiz gibi, Recep Tayip Erdo an için modern Sebatayc denilmektedir. Burada R.T.Erdo an için yap lan Sebatayc k iddias önemli olmaktad r. Çünkü Sebatayistlerin siyonist sermaye ile ili kisi, yine siyonist sermayenin uluslararas alanda özel sava n hem askeri olarak hem de siyasal rejimlerin örgütlenmesindeki rolü hesaba kat ld nda, bu daha da dikkat çekici hale gelmektedir. R.T.Erdo an bu ekilde cezaevinden ç kt ktan sonra belirli bir siyasetin uygulay haline geldi. Belirli bir kesimin lideri olarak kabul görmeye ba lad . AKP ciddi bir oy alarak Türkiye’de önemli bir siyasal ak m haline geldi. Seçimlerde de birincilik kazand , bugün de bu devam ediyor. AKP’nin ortaya ç kar anlamak gerekiyor. Önderlik görü me notlar nda da belirtiyor. “Milliyetçilik bugün Türkiye aç ndan, toplum için bir alternatif olamaz. Yani çok 90
ciddi anlamda tükenmi tir. CHP’nin sosyal demokratl da çok denenmi , tükenmi tir. O da art k ne bir tercih ne de bir alternatif olamaz. Türkiye için daha farkl alternatifler gerekmektedir. Türkiye halk için as l alternatif olmas gereken demokrasi güçlerinin zay fl , farkl alternatif aray lar n ç yapmas na f rsat sunmaktad r. O nedenle olu an bu bo luk içerisinde, kendini daha liberal, daha modernist bir dini ak m olarak gösteren AKP’nin Türkiye gibi bir ülkede ciddi bir tercih olarak toplumun önüne konulmas ve seçenek haline gelmesi olanak dahiline girmi ti.” Zaten sonuç olarak da yaanan bu gerçekliktir. Topluma sunulan bu kimlik ayn zamanda, uluslararas güçlerin de Ortado u aç ndan öngördü ü bir tercihtir. Türkiye’de toplum siyasal anlamda ciddi bir bunal m-karars zl k ya amakta ve aray içerisinde bulunmaktad r. Bu anlamda AKP, ciddi bir yönlendirmeyle toplumun sevk ve kanalize edilebilece i bir kap haline getirilmi tir. Sonuç olarak da Türkiye’de ya anan bu gerçeklik olmu tur. AKP, toplumun dini duygular yla oynuyor, o kimli iyle ön plana yor. Çok namuslu, dürüst, temiz, iman eden insanlar toplulu u havas yla ortaya ç yor. Toplumda da ciddi bir ahlaki çökü var, kriz var, toplumsal de erlerin hepsinin döküldü ü parçaland bir süreç var. nsanlar bu anlamda yeni bir düzen ar yorlar ve yeni bir aray içerisindeler. AKP görünürde bunu temsil ediyor, kendini topluma sevimli göstermeye çal yor. Ama di er taraftan da as l olarak tüccarlara, sermayedar kesimlere hitap ediyor. Çünkü AKP’nin kendisi dini de il tüccar bir partidir. Tam bir pazarlama partisidir. Toplum içerisinde inanç sahibi olanlar etkiliyor. Kürtler gibi inanan kesimleri de kendi çevresinde toparlayabiliyor. Recep Tayip Erdo an AKP’yi nas l tan ml yor? “Biz sa n ortas z, yani siyasetin merkeziyiz. Biz her kesime yak z” diyor. Bugün solculardan, milliyetçilerden gelen bakanlar var. Önderli in dedi i gibi ”Yedi kocal Hürmüz” gibi her kesimden alm ve yeni bir ak mm gibi ortaya ç km . Tüm bunlar bugün AKP’nin Türkiye’de ciddi bir özel sava partisi olarak haz rland ve bunun uygulay olduunu gösteriyor. O nedenledir ki, AKP bir parti olarak ele al nd nda, onun çok iyi bir ekilde de erlendirilmesinin gere i aç a km oluyor. 91
Bugün Türkiye’de derin devlet yeniden yap land lmak isteniyor. Tabi derin devlet kendini yeniden yap land rken belli k rm çizgiler de olu uyor. Kabul-ret ölçüleri ortaya konuyor. Devletin üzerinde ekillendi i temel dayanaklar ve ilkeler vard r. Asl nda AKP ile derin devlet bu temel ilkeler üzerinde sa lad klar mutabakata dayanarak yeniden yap land lmaya çal lan devlete bir biçim vermeye çal yorlar. Ergenekon davalar , ordu, bürokrasi vb. alanlarda ya anan sorunlar da biraz da bu çerçevede ele almak ve anlamak gerekiyor. Kürdistan toplumu aç ndan, tek ba na AKP ile özel sava tamlamak yetersiz olur. Özellikle dinin oynad rol aç ndan deerlendirilirse; din, bugün de AKP öncülü ünde çok aktif bir ekilde kullan lan temel bir silaht r. Kürdistan’da Hizbullah, tarikatlar vb arac yla da din kullan lmaya çal lm r. Cunta lideri Kenan Evren konu malar nda Kuran- Kerim’den yapt al nt lara yer vermi tir. Uçaklardan, helikopterlerden Kuran’ Kerim’den Ayetlerin yer ald bildiriler da lm r. Kürt Özgürlük ve Demokrasi Mücadelesi’nin geli ti i alanlarda din kullan lmak istenmi ve buna dayal ajan örgütlenmeler geli tirilmeye çal lm r. Bunlar yap rken de en fazla tarikatlar kullan lm r. Bu ekilde özgürlük ve demokrasi mücadelemizin örgütlenme alanlar , tarikatlar n örgütlenme alanlar haline getirilmek istenmi tir. Siirt, Batman vb iller böyle bir konumda tutulmu tur. Bu iller bugün de ayn konumda tutulmaya çal lmaktad r. Tarikatlar bu illeri merkezleri olarak ele alm lard r. Yine bu iller Hizbul-kontra cinayetlerinin, katliamlar n en çok ya and bölgeler olmu tur. Diyarbak r’a da böyle bir rol biçilmek istenmi tir. Serhat alan na sürekli böyle bir merkez olarak yakla lm r. Bingöl, Ad yaman, Erzurum vb illere de benzeri bir yakla m içerisinde olunmu tur. Bugün din, toplumun yönlendirilmesi aç ndan çok aktif kullalmaktad r. AKP’nin bu yönlü politikalar devam etmektedir. AKP bir yandan dini kullan rken, di er taraftan da ‘beni tercih et’ yani ‘bu yola gel’ demektedir. E er buna gelinirse, Önderli in bahsetti i “mikro kredi”lerle toplumu sat n alarak, belli yat mlar yaparak toplumun önüne öyle bir tercih sunmu olmaktad r; “ya bu halinle ya ar, Kürt kimli ini kabul edersin ama aç kal rs n, yoksul kal rs n, hep bast rs n, iddete maruz kal rs n ya da bu yeni kimli i kabul edersin. Bunun yan nda da aç kalmaktan kurtulursun. Elin i tutar, 92
miden a görür.” Recep Tayip Erdo an resmen topluma yönelik olarak bunun konu mas , ça yapmaktad r. Bu ekilde toplum bir yandan açl kla terbiye edilmek istenirken, di er taraftan da mikro kredilerle, çok geçici yat mlarla, makarna, kömür da larak toplum kendi taraflar na çekilmek istenmektedir. Asl nda bu topluma kar yap lan a r bir hakaret olmaktad r. Bu, toplumun ihtiyaçlar n, ailelerinin açl ktan ölmemesi için çocuklar için istedikleri yeme in istismar edilmesi, insani de erlerin ayaklar alt na al nmas r. Asl nda tüm bu ya ananlar Türkiye’de özel sava n alm oldu u biçimin ve ula düzeyin bir göstergesi olmaktad r. Bunun iyi görülmesi gerekmektedir.
KÜRD STAN’DA VE TÜRK YE’DE YÜRÜTÜLEN ÖZEL SAVA IN SOMUTLA MASI Cumhuriyet tarihini biraz ele ald z zaman, kar zda bir özel sava gerçekli ini buluyoruz. in özü ve gerçe i budur. Neden? Çünkü cumhuriyetin ilan edili inden özellikle de 1924’den bu yana, Türkiye’de toplumun siyasal, sosyal anlamda örgütlendirilmesini, toplumun tepeden t rna a kontrollü bir ekilde üstten biçimlendirildi ini görmekteyiz. nsanlar hangi apkay giyecek, alvar yerine pantolon mu giyecek, nas l ibadet edecek, seçimlerde nas l oyunu kullanacak, ba aç k m , kapal m tutacak? Hepsi, tepeden- toplum d ndan belirlenen, ekillendirilen ya am özellikleri olarak geli tiriliyor. Sadece bununla da s rl kal nm yor. Türkiye’nin ekonomik yap da buna uygun ekilde biçimlendiriliyor. Türkiye’nin önüne hedefler konuluyor. Konulan hedeflerin ba nda ise, tek ulus ve tek pazar n olu turulmas , Türkiye’nin kapitalistle mesi geliyor. Buna da devlet öncülük yap yor. Devlet kendi fideli inde burjuvalar yeti tiriyor. Yeti tirdi i burjuvalara pazar alanlar aç yor ve onlar n burjuva olarak pazar içerisinde rol oynamalar sa yor. Yine partilerini devletin kendisi kuruyor. Cumhuriyet F rkas ’n , Halk F rkas ’n , Terakkiperver Partisi’ni kuruyor. Bunlarla beraber toplumu siyasal ya ama çekmeye çal yor. Ama kurdu u, olu turdu u partiler de, kendisinin yön verdi i, kendisinin s rlar çizdi i partiler oluyor. E er bu s rlar a arsan, faaliyet yürütemez93
sin. Ama ‘bu s rlar içinde istedi im kadar faaliyet yürütürsün’ deniliyor. Sahte komünist partileri, milliyetçi partiler, cumhuriyetçi partiler kuruyor. Bu ekilde toplumun siyasal ya am na da yön vermeye çal yor. Kendisine kar t güçler varsa, bunlar da aç k bir terör uygulayarak tasfiye ediyor. Hükümeti, devleti olu turanlara ya da devlete alternatif olabilecek ki iler varsa, bunlar ard s ra çe itli komplolarla tasfiye ediliyor. Haklar nda soru turmalar aç yor, cezaevine konuluyorlar, mahkemelere ç kar yorlar. Öyle ki toplum içinde ne etkinli i, ne sayg nl kal yor ne de aç k bir siyaset yapabilir hale geliyorlar. Yine kar lar nda daha örgütlü harekete geçecek bir güç varsa bunlar da bast rarak yok ediyor. Mesela, Kürt isyanlar nda böyle yapm r. Yapm oldu u bask ve yarg lamalar me rula rmak için stiklal Mahkemeleri gibi ola anüstü mahkemeler kuruyor. Mevcut devlet s rlar içerisinde hâkimiyetini olu turabilmek için Bölge Müfetti li i olu turuyor. Türkiye’nin ‘birinci’, ‘ikinci bölgesi’ vard r. Bu bölgelere göre olu turulmu Umumi Müfetti ler var. Devlet ad na ülkeyi yöneten bu umumi müfetti ler oluyor. Bu ekilde olu turulan bir devlet olgusu var. Olu turulan bu devlet, toplum üzerinde tamam yla hâkimiyetini kurabilmek için koyu bir istihbarat , jandarma bask örgütlüyor, koyu bir polis te kilat geli tiriyor. Günümüzde de bio iktidarlar n yapt nedir? Kontrollü bir toplumun yarat lmas r. Kontrol edilebilir, yönlendirilebilir, istenildi i gibi ekillendirilerek harekete geçirilebilir bir toplumun yaralmas isteniyor. Cumhuriyetin olu umuyla birlikte ekonomik, siyasal, sosyal anlamda böylesi politik bir yönelim gündeme geliyor. Cumhuriyeti olu turanlar n devralm oldu u siyasal tarih de, buna zemin sunuyor. Bunlar siyasal geçmi leri kimden devralm lard r? ttihat Terakki’den devralm r. ttihat Terakki ise Osmanl mparatorlu u’nu sava a sürükleyen, Almanya ile ittifak geli tirerek emperyalist hedefler do rultusunda sava a kat lan bir partidir. 1909’da Osmanl daki saray darbesinin gerçekle mesine öncülük eden ve Te kilat- Mahsusa’y kuran bir partidir. Daha sonraki süreçte, Ergenekon’un olu umuna ve Turanc ideolojilere temel te kil edip onlar için kaynak olu turan bir parti durumundad r. Onun için Te kilat- Mahsusa ve ttihat Terakki’yi biraz tan mak gerekmektedir. 94
Te kilat- Mahsusa, modern siyasi tarihin ilk beynelmilel operasyon örgütüdür. ttihatç lar, dünya sava na girerken yeni bir silah ve gayr nizami sava yayg n olarak sahneye sürmü tür. ngiltere ve Rusya’ya kar , ba ta Anadolu ve Trakya olmak üzere, Ortado u, Kuzey Afrika, ran, Hindistan, Orta Asya, Uzak Asya ve Avrupa’da istihbarat, kar casusluk, gerilla sava , yerel direni lerin organizasyonu, propaganda ve ajitasyon faaliyetleri gibi çok boyutlu bir mücadeleye giri en te kilat n ilk görev da , boyutu hakk nda yeterli bir fikir verir: Süleyman Askeri, ngilizlere kar Irak’a, Enver Pa a’n n karde i Nuri Pa a, Senusilerle birlikte Trablusgarp’a ve M r’a, Halil Pa a Rusya’ya kar Kafkasya’ya, Rauf Orbay ngilizler’e kar Afganistan’a, Kaz m Karabekir Rusya’ya kar Tahran’ i gal etmek üzere ran’a görevlendirilmi ti. Libya’da Abdulaziz el Senusi, Cezayir’de erif Burgiba (Habib Burgiba’n n babas ) ve Emir Abdulkadir, M r’da Aziz Ali, Suriye’de ekip Aslan gibi Türkistan’dan Tunus’a, Hindistan’dan Hicaz’a kadar, her bölgenin önde gelen dini, siyasi ya da a iret liderlerinin ço u te kilat mensubu ya da destekçisiydiler. Te kilat, Trakya’da Edirne’nin i gali tehlikesine kar göstermelik bir cumhuriyet kurmaktan, Kuzey Afrika’da gerilla sava organizesine, o dönemde yeni olu an rlanda Kurtulu Ordusu’na lojistik destek göndermekten, Abdurre it brahim kanal yla Filipinler, Malezya ve Japonya’da propaganda faaliyetine, silah ve mühimmat temininden, casusluk etkinliklerine kadar, Osmanl ufkunun dahi ötesinde çok yönlü bir sava prati i geli tirmi ti. 1.Dünya Sava ’n Almanya’n n kaybetmesiyle birlikte yenik salan stanbul’un i gali s ras nda, Karakol Te kilat ’n kurarak Anadolu’ya silah ve kadro sevk etmi ti ve Kuva-i Milliye, Kuva-i Seyyare, Müdafaa- Hukuk gibi yerel direni odaklar n örgütlenmesinde de te kilat mensuplar n rolü büyüktü. Enver Pa a Türkiye’den ayr rken te kilat , Hüsamettin Ertürk’ün liderli ine b rakt ve ismini ‘Umumu Alem slam htilal Te kilat ’ olarak de tirdi. 1950’li y llarda Türkiye’deki Amerikan görevlisi P. H. Stoddard, muhtemelen CIA’n n so uk sava dönemi haz rl içinde oldu u bir zamanda, Te kilat- Mahsusa konulu bir tez çal mas yapar ve kurucu liderlerden Ku çuba E ref’i bularak te kilat hakk nda 95
bilgi al r. Ku çuba ’n n Stoddard’a söyledikleri, dönemin atmosferi ve te kilat kadrolar hakk nda ayd nlat izler ta maktad r: “Osmanl Devleti içinde gaye ve fikir birli i yapmak, bütün Türkleri bir bayrak ve bir devlet telakkisi alt nda birle tirmek, temsil etti imiz manevi iman nizam olan müslümanl takip edilecek harici siyasetin müteessir kuvveti haline koymak ve bunun kadrosunu yeti tirmek gayesiyle Te kilat Mahsusa kurulmu tu... ... çimizden kimsenin kaybedecek bir eyi yoktu. Davam n hakoldu una ve çal malar n mühim oldu una inanm k. Sonunda kazanamayacak olu umuzu gözard etmeye meyyaldik. Hiç de ilse harbin sonunda etraf zdaki dünya çökmeden, ufak tefek birkaç zafer kazanabilirdik… Durmadan çal k... Bu i e gönül vermi tik… Mant k ne derse desin… Hiç bir zaman filozof ya da siyasetçi olmad m ve bu i ten iyi dostlar, yara izleri ve kalça ç , birkaç madalya ve memleketim için çok iyi dövü tü ümü bilmenin verdi i manevi tatmin d nda hiçbir ey elde etmedim...” (P. H. Stoddard, Te kilat- Mahsusa, st. 1957) Cumhuriyeti olu turanlar n alm olduklar siyasal e itim buradan geliyor. Bu siyasal e itim, olu an cumhuriyete de yön veriyor. Önderlik o süreçle günümüz geli meleri aras ndaki ba lant öyle kurmaktad r; “Türkiye’de her eyi kontrol alt nda tutan derin bir güç var. M T’i kastetmiyorum, daha farkl daha büyük bir güç, M T o kadar güçlü de il. Bu, bildi imiz Gladio de il, daha farkl bir güç. Türkiye’ye hakim olan altm y ll k Gladio’yu çözdüm, daha önce anlatt m bunlar . Bu gücün içinde ABD var, Avrupa var -bence Avrupa sorun çözülsün istemiyor-, AKP var, MHP var, CHP var. Tam kestiremiyorum, bu güç nas l bir güç? Bu güç, Türkiye’de herkese bir rol biçmi . MHP’ye bir eyleri koruma, savunma rolü verilmi ; milliyetçi hassasiyetleri savunacaks n denilmi . te 1970’lerde çat ma ortam yaratarak solcular böyle bitirdiler. Ayn ekilde CHP’ye de Deniz Baykal’a da bir rol verilmi ; baz temel konularda kar duracaks n deniliyor. Bunlan konumlar sabittir. AKP’ye de reform yapacaks n denilmi , bunlara reform yapt racaklar, bu rol biçilmi AKP’ye. Bu güç, Kürtleri ne yapacak, yine benim durumum nedir, belli deil. Kürtlerin durumu sanki on be ya nda bir genç k n kand lmas gibidir. Bu öyle basit de il. te biliyorsunuz Fransa’da XVI. Louis’i idam ettirdiler. Onu ngilizler öldürdü. te Saddam’ idam 96
ettiler, sanki Arab’ n Arab öldürmesi gibi gösterildi, ama böyle de il. Bu Amerika ve ngiltere’nin i iydi. Benim buraya getirili im de bu derin gücün i i. Benim durumumu Türk ve Kürt’ün kavgas gibi gösteriyorlar. Bizimle, Kürtlerle Türkleri esir al p, birbirlerine dü ürüp ülkeyi yönetmeye çal yorlar. te eyh Sait Olay var, ngilizler kullanmaya çal . Seyit R za’y biliyorsunuz, Mustafa Kemal Elaz ’a kadar geliyor, yeni bir anla ma yapman n yollar ar yor, ancak daha Mustafa Kemal gelmeden as yorlar. Mustafa Kemal’in imzas atmas beklemeksizin idam ediyorlar. Mustafa Kemal engelleniyor. te Türkiye’yi derinden yöneten güç böyle bir güç, hemen önünü kesiyor. Türkiye’de srail Siyonizmi’ne paralel bir derin olu um var, Anadolu’da da ayn olu turulmaya çal ld . Buna Anadolu Siyonizmi demek çok do ru olmaz. Buna tam srail Siyonizmi de demek do ru olmaz. Nas l siyonizmi kurarak srail arac yla bölge teslim al nmaya çal ld ysa Türkiye’de de ayn ekilde böyle buna benzer bir giri im var, bunun yüz y ll k bir tarihi var. ttihat ve Terakki’den itibaren ba layan ve devam eden bir güç var. te ben dü ündü ümde Mustafa Kemal’i öyle de erlendiriyorum. Bir gedik açmaya çal , ancak bu ittihatç lar hemen etraf sar p etkisizle tirmeye çal lar. te Mustafa Kemal’in çocukluk arkada Ay Arif’i öldürdüler. …Tabi Mustafa Kemal de bunlardan çok adam öldürdü. Yine Fethi Okyar kabinesi var biliyorsunuz, Okyar da Mustafa Kemal’in çocukluk arkada r, kabinesini hükümetten dü ürüp yerine smet nönü’yü getirdiler. O dönem Mustafa Kemal’e suikast giri imi var, zmir Suikasti. Hatta isteselerdi öldürebilirlerdi, ama öldürmüyorlar, etkisizle tiriyorlar, avucumuzdas n demek istiyorlar, Mustafa Kemal’e bunu hissettirdiler.” “Mustafa Kemal’in gerçek çizgisi u an Atatürkçü geçinenlerin çizgisi gibi de ildir. Mustafa Kemal’in 10 ubat 1922 tarihindeki özerklik vurgusu, fikirleri var. Mustafa Kemal baz lar n söyledi i gibi Kürt dü man de ildir. Mustafa Kemal, ngiliz adam de ildir. O daha çok Lenin’le mektupla yordu, Lenin’e dayanarak kalmak istiyordu. Daha çok Sovyetlere dayanarak bu mücadeleyi yürütmek istiyordu. Mustafa Kemal, mücadelesinde ngilizlere dayanmad . ngilizlere dayansayd , bu kadar ba ar olamayaca biliyordu. Fevzi Çakmak, smet nönü bunlar ngilizler ad na hareket ediyordu ve ngilizlerin adam rlar. Bunlar Mustafa Kemal’i ngiliz politika97
lar yla çembere ald lar. Mustafa Kemal’i y pratt lar, pasifle tirdiler. Mustafa Kemal’in etraf nda güvenebildi i Ali Fuat Cebesoy, Fethi Okyar gibi birkaç samimi arkada vard . Fevzi Çakmak, smet nönü, ittihatç larla birlikte Mustafa Kemal’i pasifle tirdiler. zmir Suikasti’ni yapt rd lar. eyh Sait provokasyonunu kulland lar, bu provokasyondan sonra Musul’u ald lar. Bu politikalar tamamen ngilizlerin politikas r. ngilizler böylece kendi politikalar uygulad lar. Fevzi Çakmak, smet nönü ve ttihatç lar yoluyla Türkiye’yi kontrolüne ald . Ve bugüne kadar gelindi. Ordu içinde gerçekten demokrat olan, demokrasiyi bilen, özümseyen Cemal Madano lu gibi baz subaylar vard , bunlar n biraz sol e ilimleri vard . Onlara da ne oldu u ortada. Bu çizgi ta 1920’lerden bu yana Mustafa Kemal’in etraf ku atm , çemberini daraltm , etkisizle tirmi tir. te Mustafa Kemal’e yap lan suikast bu yüzdendir. Ayn ngiliz politikalar daha sonra da devam etti. Tansu Çiller 1992’ye kadar hiç piyasada yoktu, bilinmiyordu. Birdenbire Do ru Yol Partisi’nin ba na getirildi. Demirel Amerika’n n adam r. Demirel üzerinden, bir CIA ajan olan Tansu Çiller’i Ba bakan yapt lar. Ve ye il k yakma olay da o zaman oldu. Yani bir CIA ajan Türkiye Ba bakan yapt lar ve Türkiye’yi de ye il k yakarak ona teslim ettiler, ona ba lad lar. Biliniyor, Çiller 1960’lardan beri CIA ajan r. ngilizler Çiller ve Do an Güre ’e ‘size ye il k yakt k, Kürtlerin üstüne gidebilirsiniz’ dediler. Çiller, Do an Güre , 1990’larda tarihin görmedi i zulmü Kürtlere uygulad lar. Binlerce faili meçhul, binlerce güzel insan öldürdüler. Ergenekon bunun en korkunç örne idir. Kürtlerle Türkler aras nda dü manl k yaratt lar. Ba ta Kürt i adamlar olmak üzere birçok faili meçhule izin verdiler. ‘Size s rs z destek veriyoruz, Kürtlere istedi inizi yap n’ dediler Çiller’e. Çiller de arkas na Amerika, ngiltere ve devletin gücünü alarak Kürtlere kar her türlü uygulamaya giri ti. Daha ne olsun? Bir ba bakan n ajan olmas kadar kötü ne olabilir? O zamanki gazeteler de ajan oldu unu yazd . Ordunun baz generalleri bunun fark ndayd .” Bu ekilde 1925’ten sonra cumhuriyet otokratik bir karakter kazan yor ve katliamlar gerçekle tiriyor. Demokratik yön de il, halk dü manl yönü ortaya ç yor. Böylesi bir hal alan cumhuriyet, sürekli kendini sava la var ediyor. 1925’ten sonra Türkiye’de sürekli sava ya anm r. 1925’ten 1938’e kadar bilinen Kürt isyanlar olmu tur. Bu isyanlar askeri sald larla, askeri hareketlilikle 98
bast lan isyanlard r. Bu bir sava durumunu ortaya koyar. Türkiye’nin kinci Dünya Sava ’na kat lmad söyleniyor, ama a rl kl olarak sava içinde fa ist Almanya’dan yana aç k tav r belirliyor. Almanya’n n silah sanayisini besleyen en büyük deste i Türkiye veriyor. Krom madeni o zaman en fazla Türkiye’den Almanya’ya ihraç ediliyor. kinci Dünya Sava ’ndan sonra 1950’lerde Kore Sava ’na kat yor. 1960’ta Türkiye’de askeri darbe gerçekle iyor. 1963’de Türkiye, K br s maceras ya yor. 1971’te bir askeri darbe daha var. 1974’te bir K br s maceras ya an yor. 1980 12 Eylül’de askeri darbe var. Askeri darbeden bu yana geçen süreç Türkiye’de rejimin sürekli askeri boyutunun öne ç kt bir süreç oluyor. Bu anlamda cumhuriyetin olu umundan bu yana, hep sava n ya anbir ülke oluyor Türkiye. ‘Sömürgeci cumhuriyet kirli ve suçludur’. Türkiye’deki özel sava rejimini anlatan ve Türkiye’deki sistemin ba ndan beri özel sava karakteri ta yan bir rejim oldu u gerçekli ini ortaya koymak için Önderlik böylesi bir tan mda bulunmu tur. Bu gerçekli e sahip olan bir ülkenin ise, dönemsel olarak özel sava uygulayan bir ülkeden çok karakter, sistem ve devlet ekilleni i olarak bir özel sava rejimi haline gelmi oldu u aç a ç km r. Türkiye Cumhuriyeti’nin olu umundan günümüze kadarki var olan gerçekli i, onu bu konumda tutmu tur. Bunu iyi görmek gerekir. Türkiye’nin bu konumu iyi görüldükten sonra, Türkiye’deki özel sava da, gayet iyi bir ekilde anlamak olanakl hale gelecektir. Özel sava bir strateji olarak ABD taraf ndan geli tiriliyor. Ama ABD nas l sömürgeler miras devral yorsa, emperyalist sömürgeci sava lar miras da devral yor. Egemenli in sürdürülmesi için hangi yöntemlere ba vurulmu sa ABD bunlar da devral yor. Bunlar biraraya getirerek daha uygulanabilir, daha sonuç alabilir bir strateji haline getiriyor. ABD’nin özel sava geli tirmede en fazla yararland ülkelerden biri de Türkiye’dir. ABD’nin ttihat Terakki’den bu yana Türkiye’de geli tirilen özel sava uygulama ve yöntemlerini ald aç kça görürüz. Çünkü Hitler ve Musolini, bulunduklar ülkelerde fa izmi geli tirirken, TC’nin ve ttihat Terakki’nin uygulam olduu yöntemlerden fazlas yla yararlanabilen fa ist diktatörlerdir. Türkiye’nin böylesi bir gerçekli i var. Böylesi bir gerçekli e sahip olan Türkiye’nin ABD ile 1950’lerden sonra yeni sömürgecilik te99
melinde içine girmi oldu u ili ki, do al olarak Türkiye’yi ABD’nin bir strateji olarak geli tirdi i özel sava , herkesten daha fazla uygulayan, bir ülke haline getirecektir. te Türkiye’nin 1950’lerden sonraki konumu böyledir. Türkiye 1950’de NATO’ya üye oluyor. NATO’ya üye olduktan sonra Türk Ordusu NATO standartlar na göre örgütleniyor. Hatta Türk Ordusu’nun birçok gideri NATO taraf ndan kar lan yor. Böylece TSK, NATO’nun besledi i, NATO standartlar na göre örgütlenen bir ordu durumuna geliyor. TSK, NATO standartlar na göre örgütlenen bir ordu haline geldikten sonra, Özel Harp Dairesi’ne temel te kil edecek olan Seferberlik Tetkik Kurulu 1952’de Türkiye’de kuruluyor. Bunun görevi, ola anüstü hallerde halk n seferberli e geçmesini, cepheye sürüklenmesini sa layacak yer alt , yani gizli örgütlenmeyi sa lamakt r. Bu, di er ülkelerde de gizli NATO’lar biçiminde örgütlendiriliyor. Yapt nedir? Ordu içerisinde ABD ile li kiler Daire Ba kanl kuruluyor. Bu çat alt nda, ABD’nin özel harp temelinden geli tirdi i taktikler ya da geli tirdi i uygulamalar ordu içerisine yans yor. Yani Türkiye’nin ABD ile yeni sömürgecilik temelinde ili kilere geçmesinin ilk somut ad mlar , ordu içerisinde özel sava kapsam nda bu yeni düzenleni le ortaya ç yor. Seferberlik Tetkik Kurulu ve ordu içerisinde ABD ile li kiler Daire Ba kanl ’n n kurulmas , bu yönde at lm somut ad mlar oluyor. O süreçten sonra Türk generallerinin ABD’de e itim görmesi, ABD’nin onay alm generallerin, Türk Ordusu’nun en yetkili makamlar nda, birimlerinde konumland lmas gündeme geliyor. Bu, Türk Ordusu içinde sorunlar yarat yor. 27 May s 1960 Darbesi’nde, Kemalist küçük burjuva subaylar n (27 May s Darbesi’nin ilk gerçekle ti i dönemlerde içlerinde generaller yoktur. Daha çok en üst düzeyde albaylar vard r. Sonradan generaller buna tabi olmu tur.) böylesi bir ayaklanmaya kalk malar nda; ordu içerisinde ya anan bu düzenleni in önemli bir rolü oluyor. Yani Amerika’da itim görmü , Kemalist ö retiden uzakla , tamam yla yeni sömürgecilik ko ullar na hizmet edecek generallerin ordunun banda etkili bir konumda bulunmas , ordu içinde de belli tepkilere, ayaklanmalara neden oluyor. 27 May s’ta böylesi bir ayaklanma geli iyor. Ama ayaklanmay yapanlar, daha sonra generaller tarandan tasfiye ediliyor. As l Türkiye’de ordu içinde özel sava n kurumla mas , özel sava n bir strateji olarak uygulanmaya, geli 100
tirilmeye ba lanmas 1960’lardan sonraki süreçte meydana geliyor. Özel Harp Dairesi 1965’te kuruluyor. Ordu içindeki Amerika ile li kiler Dairesi Ba kanl , o süreçte Alpaslan Türke ’in kontrolü alt na giriyor. Böylece Türkiye’de Özel Harp Dairesi mant na uygun olarak olu turuluyor. Özel Harp Dairesi ile yeralt unsurlan ekillendirili ini s ralarken, yine 1960’lardan sonra, bugünkü Türkiye’deki Komando Tugaylar o süreçten sonra olu maya ba yor. Kayseri, Bolu, Isparta, E irdir gibi yerlerde komando tugaylar olu maya ba yor. Komandolar, geli ecek bir sava a kar ordu içinde iç sava bast rmakla yükümlü güçler olarak ele al yor. Ama Özel Harp Dairesi’nin yeralt unsurlar diye dile getirilen, örgütlendirilen kesimleri de o süreçten itibaren, Türkiye’de geli meye ba layan sol demokratik e ilimlerin mücadelesine kar , aç k faaliyet yürüten bir güç olarak siyaset sahnesindeki yerini almaya ba yor. 1960’lardan sonraki süreç, Türkiye’de özel sava n yani ABD taraf ndan örgütlendirilip, geli tirilen özel sava n, stratejik olarak uygulanmaya ba lad bir süreç oluyor. Özel sava nas l Türkiye’de gündemle tirilmi tir? Nas l rejim üzerinde etkili olmaya ve neler yapmaya ba lam r? Darbeler nas l gerçekle mi tir? Özellikle 1960’l y llardan sonra, daha önceki k mlarda anlatt z stratejik olarak ele al p uygulanan özel sava n, Türkiye özgülünde her yönüyle uygulanmas na tan k olunuyor. Türkiye’de özel sava temelinde belli bir örgütlenme ya an rken, sistem kendini özel sava a göre ekillendirirken ayn zamanda stratejik olarak ele al nan özel sava n tüm bahsetti imiz seçenekleri Türkiye’de somut olarak uygulamaya konuluyor. Gayri nizami harbi yürütmek için hem yeralt hem yer üstü kontrgerilla birimleri, birlikleri olu turuluyor. Psikolojik sava yürütmek için Toplumla li kiler Ba kanl kuruluyor. O darbeler diye adland rd z m vard r. Türkiye’de her on y lda bir aç k uygulan r bir hal al yor. Doksanl y llardan sonra da, bu darbeler farkl biçimlerde kullan lan en temel araçlardan biri haline geliyor. Yani stratejik olarak ele ald z özel sava n üç saç aya her yönüyle Türkiye’de somutla bulunuyor. Bunlar rollerini nas l oynuyorlar? Daha önce belirtmi tik. Özel Harbin yer üstü unsurlar vard r. Bunlar daha çok ordu içinde ya da aç k kimlikli, askeri güçler içerisinde yer alan örgütlenmelerdir. Bu, Türkiye’de komando tugaylar biçiminde somutla yor. Bu komando tugaylar , tamam yla gerilla101
ya kar , iç sava a kar özel harp teknikleriyle, taktikleriyle e itilmi , donat lm bir güçtür. Bu, ayn zamanda Türk Ordusu’nun “çelikten çekirde i” olarak da kabul ediliyor. Bunun as l görevi, bir iç sava halinde sava an güçleri bast rmakt r. Türkiye aç ndan da iç sava potansiyeli ve tehlikesi olarak görülen güçler vard r. Bu güçler Kürtlerdir. Anadolu’daki Aleviliktir. Solcu-demokrat olarak bilinen kesimlerdir. Türkiye’deki özel harp güçleri de bunlar hedef al yor. Komandolar daha çok Kürdistan’da yap lan operasyonlarda, bask nlarda, sald larda kullan lan bir güç olarak rolünü oynuyor. Çünkü bütün Kürtler, bir tehlike- ayaklanma potansiyeli olarak görülüyor. Ve bu potansiyeli bast rmak için de o komando tugaylaher zaman harekete geçirilecek bir güç olarak haz r tutuluyor. Türkiye’de 1971’de 12 Mart Darbesi gerçekle ti. Bu özel harbin darbe, ‘ stikrar Harekât ’ diye adland rd z k sm olu turuyor. Türkiye’de bir özel harp uygulamas çerçevesinde darbe gerçekle tirilmi tir. Bu darbede polis güçleri, ehirlerde daha çok kontrol sa lamaya çal rken; ordunun kaba gücü, ehirdeki belli merkezleri kontrol alt nda tutarken; Kürdistan’da yap lan askeri harekâtlarda, sald larda komando tugaylar devreye giriyor. Bunlar köylere bask n düzenliyorlar. Bask n düzenledikleri köylerdeki insanlara köy merkezlerinde i kence yap yorlar. kenceye maruz kalan insanlar mahkemelerce tutuklan p cezaevine at yor. Tüm bunlar o süreçteki Kürdistan’da uygulanan özel sava n belli ba parçalar. yönetim ilan edilmesi, sivil idarenin ask ya al nmas demektir. Sivil idare ask ya al nd zaman askeri idare illerin, ilçelerin idaresini de ele geçirmi oluyor. Yani askerlerin izni olmadan oralarda bir ku un uçmas na dahi müsaade edilmiyor. Yani Kürdistan’da uygulanan özel sava kurumlar , ilan edilen s yönetim ve komutanl klar , mahkemeleri oluyor. S yönetim mahkemelerindeki yap lan yarg lamalarla insanlar cezaevlerine al yor. Köylerde operasyonlar yap yor. Bunlar en aç k, en ç plak biçimde 12 Mart döneminde Kürdistan’da uygulanan özel sava r. Bunun yan nda Türkiye’nin genelinde geli tirilen özel sava uygulamalar var. Kürdistan’dakine benzer eyler de var. Ama ehirlerdeki uygulanan özel sava uygulamalar daha çok operasyonlar, tutuklamalar, i kenceler biçiminde kendini gösteriyor. Siyasal partilerin faaliyetlerinin s rland lmas , derneklerin, gazetelerin 102
kapat lmas , grev hakk n kald lmas , sendikalar n kapat lmas ; yani demokratik alanda örgütlenebilecek hangi imkânlar varsa onlar n ortadan kald lmas eklinde kendini somutla yor. Ama bunlar tek ba na o süreçteki uygulanan özel sava anlatmaya yetmez. Çünkü 12 Mart Darbesi’nden önce Türkiye’de, 12 Mart’ n gelmesini haz rlayan ko ullar yarat yor. 12 Mart, askeri darbesinin yap lmas haz rlayan ko ullar ise, özel sava kapsanda geli tirilen uygulamalar oluyor. O süreçte daha çok devreye girenler Türkiye’de belirli bir karga a yaratmak isteyen ve toplumu bir darbeye haz r hale getirmek isteyen kesimlerdir. Bu kesimler örgütledikleri güçleri harekete geçiriyorlar. Bu örgütledikleri, harekete geçirdikleri güçler kimlerdir? Ülkenin de ik alanlar nda örgütlendirilmi , istenildi i zaman harekete geçirilecek olan yeralt unsurlar r. Bunlar n önüne hedefler konur. Onlar o hedeflere kar sald ya geçerler. Türkiye’de 12 Mart öncesi süreçte darbenin haz rlanmas nda önemli rolü olan bu güçlerdir. Bu güçler harekete geçirilmi lerdir. O süreçte devrimci-demokratik muhalefet geli meye ba yor. Ö renci gençlik hareketleri de geli ince, bunlara kar sald lar da ba yor. Örne in, ö renciler bir gösteri yap yorsa, bu gösterilere önce k rt lan ta , sopal insanlar sald rt yor. Bu k rt lan ta , sopal insanlar n sald rt lmas n sonuç vermedi i ko ullarda ise devrimci, demokrat ve solcu olarak bilinen kesimlerin bilinen en militan kesimlerine yönelik suikastlar düzenlenmeye ba yor. renci liderleri suikastlarla öldürülmeye ba lan yor. Bununla da rl kal nm yor. Ö renci gençlik içerisine ajanlar s zd larak gençli in uygun olmayan ko ullarda ve uygunsuz bir biçimde harekete geçmesi sa lan yor. Böylece bir provokasyon gündeme geliyor. Ve provokasyona gelenler, bast yor. Köylülerin toprak i gali geli iyor. Topraklar i gal eden köylülere kar sald lar düzenleniyor. Fabrikada i çilerin grevleri ba yor, grev yapan i çilere karsald lar düzenleniyor. Art k öyle bir noktaya geliniyor ki, hemen her gün devrimci demokrat kimlikle bilinen ki iler tek tek öldürülmeye ba lan yor. Bunun kar nda da solcu demokrat kesimler kendilerini koruma ihtiyac duyduklar için çat malar ya an yor. Bir yandan bu tür çat malar n ya anmaya ba lamas , di er taraftan i çi ve köylü eylemleri. Türkiye’yi o zaman ziyaret eden ABD deniz filolar 103
na(6.Filo) kar geli en ö renci hareketlerinin yo unla bir süreçte, 1971’de 12 Mart Darbesi gerçekle iyor. O süreçte hem Kürdistan’da hem Türkiye’de var olan özel sava , stratejik olarak ele al nan bir uygulama biçimi olarak devreye girmi oluyor. Bu uygulama içinde daha çok askeri harekât diyebilece imiz harekâtlar gündeme geliyor. Bu askeri harekâtlar bir yönüyle darbeyi temsil ediyor, di er yönüyle de devrimci demokrat kesimlere kar yürütülen sald lar ifade ediyor. Kürdistan’da da bu komando tugaylan Kürt halk üzerindeki bask biçiminde somutla yor. Özel sava n inceliklerine uygun ve di er ayaklar yla beraber, daha kapsaml ekilde uygulanmaya ba lama süreci ise 1970’ler sonras r. 12 Mart Darbesi gerçekle mi tir. Devrimci hareketlerin liderleri as larak, da larda-sokaklarda kur unlanarak, sorgularda kenceyle katledilmi tir. Böylece devrimci hareketlerde bir gerileme süreci ya anm r. 12 Mart’tan sonra özellikle 1974-1975’ten sonraki süreçlerden itibaren devrimci hareket yeniden bir örgütlenme, toparlanma sürecine girmi tir. Bu örgütlenme ve toparlanma süreci önceki dönemden çok daha büyüktür, çok daha güçlüdür. Bu süreçte özel harekât n daha çok da yeralt unsurlar n devreye girmesi söz konusu olmu tur. Yine bunlar provokasyon yaratmak için sald lar gündeme getirmi tir. Sadece devrimcidemokrat kesimlere yönelik sald lar gündeme getirmemi , toplum içinde bilinen, sevilen, sayg n insanlara yönelik de sald lar yapmaya ba lam lard r. 1970’lerden sonraki süreçlerde özellikle kontrgerillan n yeralt unsurlar dedi imiz kesimler, daha çok önceki k mlarda belirtti imiz ‘Sahra Talimatnamesi’nde belirtilenleri yerine getiren bir pratik uygulam lard r. Toplu katliamlar gündeme gelmi tir. Bu toplu katliamlar, sadece kur unlarla insanlar n taranarak öldürülmesi biçiminde de il, bask nlar yap larak insanlar n bo azlar kesilerek gerçekle tirilmi tir. nsanlar telle bo ulmu tur. Kahvehaneler bas p, silahla taranm r. Okuldan kan ö rencilerin üzerine yayl m ate leri aç lm , ö renciler katledilmi tir. Otobüsler taranm r. Bunlar Türkiye’nin o süreçteki siyasal tarihinde kontrgerillan n eylemleri olarak yer alm r. Bu eylemlerle halkta panik yarat lm r. Yan s ra devrimci güçlerin kendilerini savunma tedbirlerini almas sa lanm r ve Türkiye, giderek bir iç sava ortam ya amaya ba lam r. Neredeyse her gün, onlarca insan n öldü ü bir çat ma sürecine girilmi tir. Bu 104
çat ma sürecini körükleyenler ve geli tirenler, tamam yla kontrgerillan n yeralt unsurlar r. Ve bunlar, sadece devrimcilere yönelik sald larla s rl kalmam r. O zaman Ankara’da Cumhuriyet Ba savc Yard mc Do an Öz, üniversite ö retim üyesi olan Cahit Tütengil ve Adana Emniyet Müdürü Ordulu Cevat Yurdakul da bu birimler taraf ndan katledilmi tir. Yine TRT’de program yamc , Serhatl bir ayd n olan Ümit Kaftanc lu ve birçok ayd n katledilmi lerdir. 1 May s 1977’de düzenlenen bir sald ile otuz yedi i çi katledilmi tir. 1977’de Ecevit’e suikast düzenlenmi tir. Bunlar n hepsi o süreçte Türkiye’de kontrgerillan n yeralt unsurlar n geli tirdi i sald lard r. O zaman özel sava tamam yla bu ekilde sürdürülmü tür. Bu ekilde sürdürülen özel sava n as l nedeni, o zamanki geli en devrimci, demokratik kamuoyunun baslmas r. Devrimci ve sosyalist çevrelerin geli iminin engellenmesidir. Bunun engellenmesi için bir terör ortam yarat lm r. Yarat lan o terör ortam yla beraber Türkiye’de bir askeri darbenin yap lma ko ullar haz rlanmaya ba lanm r. 1977’de Nam k Kemal Ersun’un darbe giri iminden bahsedilir. Bu ordu içerisindeki fa ist subaylar n planlad bir darbe giri imidir. De ifre olmu tur, aç a ç km r. O nedenle sonuç alamam r. 1977 sürecinde o darbe planlan rken, Öndeli imize yönelik geli tirilen ilk komplo giri imi de gündeme gelmi tir. Yani devrimci, demokratik hareketler bir yandan Türkiye’de bir yandan da Kürdistan’da geli iyor. Bunlar giderek iktidar ciddi ekilde korkutan potansiyel bir güç haline geliyor. Kürdistan’da ve Türkiye’de devlet için tehlike arz eden bu potansiyelin yok edilip ortadan kald lmaiçin tamam yla iddeti ve bast rmay esas alan bir özel sava uygulamas gündeme geliyor. Yarat lan karga a, kaos ortam nda, halk n bilincinde darbe kaç lmaz bir biçimde gerçekle ecek bir olgu olarak kabul ettirilmeye çal yor. Ortam, iddete dayal olarak terörize edilirken di er taraftan da toplum, psikolojik olarak darbeye haz r hale getiriliyor. O süreçteki özel sava n di er aya olan psikolojik sava n da ana yönelimi ve yakla , tamam yla toplumun bir darbeye haz r hale getirilmesi temelinde geli tiriliyor. Bunun için de toplum dü ünsel-ideolojik olarak psikolojik sava bombard man na tutuluyor. Bunlar, o süreçte darbeyi te vik eden bas n yoluyla, kontrol alt nda tutulan, devlet taraf ndan sözde sivil toplum örgütleri olan sendikalar, dernekler vb. kullan larak 105
yap yor. Bunlar, üniversitelerde de ik unvanlarla görev yapan retim görevlileri yoluyla gerek ö rencilere, gerek halka yönelik sempozyumlarla yap lmak isteniyor. sacas o süreçteki psikolojik sava n ana temas , toplumun bir darbeye haz rlanmas r. Toplum darbeye haz rlan rken, toplum içerisinde devrimci demokratik geli menin önü al nmaya çal lr. 1970 ile 1980 aras Türkiye’de ve Kürdistan’da sürdürülen özel sava n kapsam böyle olu turulmu tur. Stratejik olarak ele al nan özel harekât n daha çok askeri boyutu ve bast rma yönü öne kart lm r. Darbe, bast ran bir güçtür. Yeralt unsurlar n harekete geçirilmesi ise, karga a yaratmak için ba vurulan bir yöntem olarak geli tirilmi tir. kisinin birle ti i zaman ise, 12 Eylül 1980’de Türkiye’de darbe gerçekle mi tir. Bu darbe bir özel sava harekât r. Darbenin haz rland , darbe için gerekli ko ullar n yarat ld ortamda özel sava güçlerinin bizzat planlayarak uygulad bir darbedir. Biz 12 Eylül’ü bu anlamda ele al rken ayn zamanda Türkiye’deki özel sava n kendini kurumla rma süreci olarak ele almak durumunday z. 12 Martta 1971’de bir darbe geli mi ti. Bu da özel harekât n bir parças yd . Ama 12 Mart darbesi kendini her yönüyle kurumla ramad . Daha sonraki süreçte yer alt unsurlar harekete geçirerek, daha güçlü ekilde örgütlenerek kendini kurumla rmaya çal . Siyasal anlamda özel sava n kendini kurumla rmaya ba lamas ise 12 Eylül’den sonra gündeme geldi. Hem Türkiye aç ndan, hem Kürdistan aç ndan özel sava n kurumla mas , özel sava n siyasalla mas , özel sava n sadece askeri bir bast rma harekât olmaktan ç karak, toplumu sarmaya ve o temelde ekillendirmeye ba lamas 12 Eylül sonras sürecin izlenen politikalan bir sonucudur. O nedenle Türkiye ve Kürdistan’da özel sava ele al nd nda 12 Eylül 1980’le beraber ba layan süreci bir dönüm noktas olarak kabul etmek daha gerçekçi bir yakla m oluyor. Darbeler daha önceki süreçlerde yap ld nda önüne baz hedefler koyuyordu. Baz lar dü man ilan ediyordu. Dü man hedefleri vurdu unda dü man olarak ilan ettiklerini ortadan kald rd nda diyordu ki: “biz amac za ula ktan sonra geri plana dü ebiliriz.” Ya da “perde arkas nda yine as l rolümüzü oynamaya devam edebiliriz.” Ama 12 Eylül 1980’den sonraki süreç böyle de ildir. 12 Eylül öyle gerçekle tirmi tir ki, her yönüyle kendini kurumla rm r. 106
12 Eylül’ün ekonomik anlamda kendini kurumla rmas vard r. 12 Eylül’ün toplumsal ve kültürel anlamda, ki ilikler anlam nda kendisini kurumla rmas vard r. Her yönüyle topluma kar ilan edilen bir sava anlam na gelen 12 Eylül, bu anlamda özel sava n Türkiye’de kurumla mas , bir rejim, bir sistem haline gelmesi a amas temsil etmi tir. Bunlar u ekilde açmakta yarar var. Biz bir bütün olarak toplumu ele ald z zaman toplumu kendi içinde ayr yoruz. Toplum, sadece nefes alan insanlar n olu turdu u bir topluluk ya da birlik de ildir. Toplumu olu turan insanlar nefes al p veriyorlar; ama bu nefes al p veren insanlar birlikte-ortakla a bir eyler yap yorlar, birlikte üretim gerçekle tiriyorlar. Gerçekle tirdikleri üretimde elde ettikleri ürünleri payla yorlar. Ya amlar birlikte örgütlüyorlar. Birlikte örgütlenen ya am içerisinde al kanl klar ediniyorlar. Tüm bunlar vb. insanlar n bir toplum haline gelmesini sa yor. 12 Eylül’ün topluma kar ilan edilmi bir sava olma ve özel sava n 12 Eylül ile beraber kendisini kurumla rma gerçe i, tüm bu alanlarda özel sava n hâkim ve etkili hale gelmesi anlam na geliyor. Özel sava , 12 Eylül ile birlikte kendisini nas l kal la p, kurumla rm r? Türkiye’deki ve Kürdistan’daki özel sava anlayacaksak, kendi ki iliklerimiz üzerindeki yans mas n ne kadar köklü, ne kadar geli kin oldu unu bilince ç karacaksak, bunlar iyi bilmek zorunday z. Bunlar iyi bilirsek kendimizdeki özel sava ya da ki iliklerimizde ya anan sorunlar n, özel sava n yans malar oldu u da görmü oluruz. 12 Eylül geldi i zaman ne yapm r? Sivil siyasete son vermi tir. Dernekleri, partileri, sendikalar kapatm r. ‘Siyaset yasak’ demi tir. Siyaseti yasaklarken topluma neyi sunmu tur? Demi tir ki ‘ark benim dedi im olacak’. Yani ‘ben, elime mikrofonu al p konu aca m ve siz bunu yasa olarak kabul edeceksiniz ve bu yasalar uygulayacaks z’. ‘E er bu yasalara uymuyorsan z, ben sizi bu yasalara uydurmak için ne yapaca bilirim’. Bundan kast etti i ise udur: “Ya bu yasalara uyacaks n ya da bu yasalara uyacaks n. Yasalara uyma d nda ba ka bir tercihin, ba ka bir seçene in yoktur.” Bu bask anlam na geliyor. Bunlar kabul edildi i zaman, basya boyun e me anlam na geliyor. Bask ya boyun e en toplum sürüle tirilen, güdülen bir toplum olur. stedi in yöne çekip çevi107
rece in bir toplum olur. Sessiz bir toplum olur. Birisi bir ey söyledi i zaman, ba sallar. 12 Eylül’ün özel sava kurumla rken, ilk yapt ey budur. Siyaseti yasaklamak toplumu bask ve cendere alt na alarak onu bir sürü haline getirmektir. Onu koyunla an bir topluluk haline getirmektir. Her eye ‘evet’ diyen, itirazs z onu kabul eden bir topluluk haline getirmektir. Hitler’in, Nasyonal Sosyalist Partisi’nin amblemi gamal haçt r. imdi dünya genelinde Nasyonal Sosyalist Partilerin kurulmas da gamal haç amblemini kullanmak da yasakt r. Mahkûm edilip, yasaklanm bir partidir. 12 Eylül olmu tur Türkiye’de, Ferhan ensoy diye bir tiyatrocu var. Onlar n da ‘Orta Oyuncular’ ad yla olu turdu u bir tiyatro gurubu var. Ferhan ensoy ve çal ma arkada lar Ankara’n n en i lek yerlerinden biri olan K lay’da, üzerlerine fa ist üniformalar giyerek, kollar na Nazi Partisi’nin amblemini takarak, gelen-geçenden kimlik kontrolü yap yorlar. 12 Eylül’den k sa bir süre sonra oluyor bu olay ve hiç kimse sesini ç karm yor. Kimli i sorulan ki iler, kay ts z, arts z ç kart p kimli ini gösteriyor. Bu bir örnektir. Bu toplumun ne hale getirildi ini gösterir. Akl yetmeye ba layan bir çocuk bile fa ist partinin ambleminin, dünyada yasaklanm oldu unu, Türkiye’de öyle bir amblem ve üniformayla kimsenin kimlik yoklamas yapamayaca bilir. Ama Türkiye’de 12 Eylül sonras böylesi bir tablo ya anm r. Sadece bu da de il. Bunun say z örnekleri gündeme gelmi tir. Kendine ‘polisim’ diyen bir ki i, bir eve gidip çok rahat arama yapabiliyor. Hiç kimse niye arama yap yorsun, diye sesini ç karmar. Bir ki i ailesinin yan ndan al p, götürülmü tür. Götürülürken, insanlar bunu nereye götürüyorsun, diye soramam lard r. Götürülen insan “beni kaç yorlar”, “beni öldürecekler” dese de hiç kimse yerinden k rdayarak ona bile bakmam r. Bu, toplumun içerisine çekildi i psikolojidir. Bu hale getirilen bir toplum ne olur? stedi i yöne sürüklenir. Boynuna ipi tak larak, istenilen yere götürülebilir. Türkiye’de 12 Eylül sonras nda özel sava kendini kurumla rken, ilk a amada yapt ey toplumu sessiz, her eye boyun en y nlar haline getirmek olmu tur. Yasakl siyaset ortam nda bunu gerçekle tirmi tir. Topluma yakla budur. Ekonomiye yakla ise her alanda bir tekelle menin gerçekle mesidir. Yani küçük sermaye gruplar n elindeki sermayelerini kaybedecek bir 108
ekonomik sistemin olu turulmas r. nsanlar n elinde ne kadar sermaye varsa, onlar n belli merkezlerde toparlanmas r. Türkiye’de 12 Eylül’den sonra yap lanlardan biri de budur. Faizler yükseltilmi tir. Milletin yüzü ü, kolyesi, bilezi i, alt neyi varsa satmas ve faize yat rmas sa lanm r. Karaborsa artm r, artan karaborsa ortam nda küçük esnaf iflas etmi tir. Bunlar n b rakt ticaret alanlar büyük sermaye gruplar , tekeller taraf ndan doldurulmu tur. Yani ekonomik alanda 12 Eylül kendisinin dayand sermaye kesimleri d nda, hiçbir kesimin var olmas na müsaade etmemi tir. Bu halk n elinde-avucunda neyi varsa çekip al nm r, piyasadaki mal n fiyat artm r, i çilerin ücretleri dü mü tür, karaborsa yayg nla lm r, üretim yava lam r. Tüm bunlar ya and zaman toplum açl a, sefalete yat lm oluyor. Bu da toplum içinde bir avuç kesimin en büyük sermayedarlar, zenginler konumuna gelmesine neden oluyor. Bu anlamda 12 Eylül, kendi ekonomik sermayesini de olu turmu tur. Kültür politikas vard r. Kültür politikas yine buna uygun biçimde geli tirilmi tir. Toplum zapturapt alt na al nm r. Susturulmu , yoksulla lm r. Bask alt na al nan, yoksulla lan bir toplumun kültürel anlamda ya ayaca ey de ba ml k ve dü ürülmek olacakt r. Ki ilikler buna uygun hale getirilecektir. Kültür, ya am tarz ve al kanl klard r. 12 Eylül’ün bask ve yoksulluk ortam nda neler ya anm r? Toplumda buna uygun al kanl klar, ya am, ili ki biçimleri geli meye ba lam r. Bu durum neyi getirir? Yoksullu u. Yoksulla yorsa bir ki i h rs zl k yapacakt r ya da kolay yoldan para kazanma yolunu arayacakt r. Bast lm , susturulmu bir toplum kendini rahatlatacak yeni ya am alanlar bulmaya çal acakt r. Bu, geleneksel ya am ölçüleri ve kültürel de erlerin ard s ra çözülmesi demektir. O nedenle 12 Eylül sonras süreçte Türkiye’de toplum büyük bir çözülme ya am r. Öyle ki, toplum içerisinde her birey kendini pazara sunabilecek bir hale getirilmek istenmi tir. Toplum çözüldü ü zaman, o döneme kadarki ahlaki de er ölçüleri de ortadan kalk yor. O de er ölçüleri ortadan kalkt zaman ise ki i her eyiyle beraber kendini pazara sunan, pazarda satan, pazarlayan bir hal al yor. Toplumu toplum yapan manevi-ahlaki de erleri bir yana b rak yor. ‘Kafan i let, sen de zengin ol, kö eyi dön’ felsefesi toplumun bilincine kaz yor. ‘Kafan i let, kö eyi dön’ 109
yakla toplumda yeni bir ‘felsefe’, yeni bir ‘ya am’ ve yeni bir ‘kültür’ geli tiriyor. Bir yandan bunlar yaparken, ideolojik anlamda ne yap yor? Toplumun önüne, kendisini temsil edecek seçenekler sunuyor. Toplumda yozla ma geli iyorsa, yozla maya kar ç kanlar n tepkisini nas l manüple edecektir? Dini kullanarak bunu yapmaya çal acakt r. Bir yandan toplumu dü ürüyor, yozla yor di er yandan da buna kar olanlar n tepkisini manüple etmek için dini kullanmaya çal yor. Dini kullanma e ilimi içerisine girmenin bir parças olarak kendisine göre olan tarikatlar besleyip öne ç kar yor. Tarikatlar geli tirerek kendisine göre ahlaki erdemlerin savunucusu haline geliyor. Böylece bir yan yla toplumu çözerek kendisi için tehlike olmaktan ç kar rken, di er taraftan da tepkisi gelienleri farkl yakla mlarla kendi çizdi i s rlar içerisinde bir örgütlenme içine çekiyor. Her ikisini de yapan kendisidir. Her ikisini yapt ko ullarda art k o kendisini bir bütün olarak toplum üzerinde çok daha fazla örgütleyen bir güç haline geliyor. Bugün AKP’nin birinci parti olarak Türkiye siyasetinde yer almas , o zamanlardan beri yap lan haz rl klar n bir sonucudur. Tarikatlar o zaman örgütlendirilmi tir. Bu tarikatlar n siyasal organizasyonlar haline gelmesi, o süreçten itibaren ba lam r. Bizzat bunu da yapan Türkiye’deki darbeyi gerçekle tiren generallerden ba kas de ildir. Yani özel sava Türkiye’de kendisini ideolojik, silahl , kültürel, toplumsal alanlarda kurumla yor. Tüm alanlarda kurumla rzaman kendisi tek, yenilmez, y lmaz bir güç haline geliyor. Bu çok tehlikeli bir durumdur. 12 Eylül’den sonra Türkiye’de bu yap lm r. 12 Eylül’den sonra do anlar için, ya da 12 Eylül’den sonra ekillenenler için, “12 Eylül Ku ” derler. Nedir bu? Dü üncede al kla lm , siyasetten uzakla lm , keyfince ya amay esas alan, hiçbir sorumluluk ta mayan, an daha çok da güdüleri temelinde ya amay esas alan, tamam yla de erler sisteminden kopmu bir ku ak. 12 Eylül Ku denince bu anlat r. 12 Eylül ortam nda olu an, yeti en kesimlerin bu gerçekli i hareketimiz de dahil devrimci hareketlere de etki yapm r. Zira insanlar n içinden geldi i toplumsal yap , önemli ölçüde özel sava rejimi taraf ndan ekillendirilen, iradesi k larak, toplumsall kla örtü meyen al kanl klar n edinildi i bir özellik kazanm r. Bu da kendisiyle 110
birlikte bir bozulmay ve yozla may getirmektedir.12 Eylül bir insan n, devlet için tehlike olmas engelleyecek uygulamalar pratikle tiren bir yönetimdir. Bunun boyutlar da vard r. Örne in yap lan i kenceler vard r. Üç aya, alt aya varan gözetim süreçlerinde i kence tezgâhlar ndan geçirilmi tir toplum. radeyi k rmak ve teslim almak için gözetim süresi üç aydan alt aya ç kar lm r. Hatta baz lar bir seneden fazla i kenceye tutulmu tur. Öylesi süreçler ya anm r. Bu da 12 Eylül’ün ortaya ç kard bir tarzd r. nsanlar idam sehpalar na götürülmü tür. Çok yayg n ve günlerce süren operasyonlar yap lm r. Yakalanan insanlar helikopterlerden a ya sark lm r. Sokak ortalar nda panzerlerle sürüklenmi lerdir. Bunlar hepimizin çe itli biçimlerde duyduklar ya da ya ad klar r. Bunlar özel sava n, devrimci muhalefeti tamam yla bast rma, yok etme, teslim alma çabalar r. Bu belli bir süreci kapsar. Bir yere kadar i kence yapar, bir yere kadar seninle çat r ya seni öldürür ya da kendisi ölür. Bu dönemsel anlar ifade eder. Ama özel sava n kendisini bir toplumda kurumla rmas bir an de il, bir süreci anlat r. Türkiye’deki anayasa hala 12 Eylül Anayasas ’d r. Yirmi yedi y lr Türkiye’ye bir deli gömle i giydirilmi gibi hiç kimse bu anayasan n d na ç kam yor. Bu kadar kal etkileri olmu tur. Bununla beraber daha farkl uygulamalar da vard r, toplum üzerinde. Bizim devrimci mücadelemizin en geli kin oldu u yerler, özel sava n bilinçli politikalar n yöneldi i yerlerdir. Örne in, Batman; örgütün kitlesel ve kadro olarak en geli kin oldu u yerlerden biridir. Burada daha önceden kökleri de olsa, dini gericilik bizzat devlet taraf ndan geli tirilmi tir. Bununla yap lmak istenen nedir? Bir daha orada örgütün örgütlenme ve geli me ans n kalmamas r. Antep de öyledir. Örgütün 12 Eylül öncesi en yo un kadro bulundurdu u bir aland r. Mücadelemizin en çok geli ti i yerlerden biridir. Ama devlet 12 Eylül’den sonra öyle bir yönelmi tir ki oraya, bizim örgütlenme ko ullar tümden ortadan kald rmaya çal r. Tarikatlar , bask , istihbarat , ajanla rmay da geli tirmi tir. Baz yerlerde yozla rmay geli tirmi tir. Gençlerin, devrimci mücadeleye kat n engellenmesi için, bilinçli olarak tüm bu alanlarda yozla may geli tirmi tir. çki, kumar, fuhu geli tirilmi tir. Bizzat bunu devletin kendisi yapm r. Devlet bünyesinde, memur 111
statüsünde olan birçok kesim, bizzat gittikleri yerde temel görev olarak bunu yapm lard r. Musakkadim ile ilk fuhu u gerçekle tiren devlet, bu gelene ini devam ettirerek fuhu u geli tirmi lerdir; içkinin, kumar n, yozla man n ve her türlü sapk nl n geli iminin önünü açm lard r. Bu türden özel sava uygulamalar 12 Eylül ile beraber geli mi tir ve giderek kurumla r. Bu, toplum için çok büyük bir tehlike haline gelmi tir. Özel sava ele al rken, bir önceki k sm n son bölümünde onun kurumsalla mas ndan, bir rejim haline gelmesinden bahsetmi tik. 12 Eylül bu anlamda Türkiye’de öylesi bir kurumsalla man n temelini olu turmu tur. Bu uygulamalar , önünde engeller olmad sürece, büyük bir serbestlikle pratikle tirmi tir. Bunlar n önünde engeller olu maya ba lad andan itibaren, özel sava ciddi darbeler almaya ba lam r. Olu turmaya çal kurumsal yap larda gedikler aç lm r. 12 Eylül süreci özel sava aç ndan en önemli dönemlerden bir tanesidir. Belirtti imiz gibi 12 Eylül siyasetin, toplumun, ekonominin, kültürün her alanda özel sava n kurumsalla lmaya ba lanbir sürecin ad r. 12 Eylül’ün, özel sava içindeki yeri do ru kavran p çözümlenmezse, bugünkü ya ananlara da anlam veremeyiz. 12 Eylül yeniden ekillendirdi i toplum üzerinde, kendini var etmek istemi tir. 12 Eylül toplumun tüm kesimlerine, özel sava kapsam nda, kar özel politikalar uygulayarak kendi sistemini kurumsalla rmak istemi tir. 12 Eylül’ün Türkiye tarihindeki en büyük bir kar devrim olmas n temel nedeni budur. Kal etkilerle kar devrimi, tarihin ilerleyen y llar na kadar götürmü tür. 12 Eylül böylesi bir etki yaratm r. Buna ba olarak bugün Türkiye’de siyaset, toplum, ekonomi yeniden ekillendirilmeye çal yor. Bu yeniden ekillendirme çal mas ya onu reddedecek ya da kabul edecektir. Yani ret ve kabul noktas nda ele al nan konular n temelinde 12 Eylül yer almaktad r. 12 Eylül kendi sistemini kurumla rken, önünde engeller olu mad sürece onu ba ar yla götürmü tür. Önünde direni ler ç kmaya ba lad andan itibaren ise hem kendi olu turmaya ba lad sistemde gedikler aç lm , hem de özel sava a kar direni in yeni mevziler elde etmesi, toplumu farkl aray lar içerisine çekmeye ba lam r. PKK’nin 15 A ustos 1984 y nda Eruhemdinli’de gerçekle tirdi i bask nlar bu anlamda önemli bir göstergedir. Eruh ve emdinli eylemleri Türk özel sava rejimine kar 112
en önemli bir ba kald olurken, ayn zamanda özel sava temelinde olu turulan sistemde aç lan önemli bir gedik olmu tur. Daha sonra özel sava rejimine kar geli tirilen mücadeleler de bu gedikten geçerek, önemli geli melerin ya anmas na neden olmu tur. O süreçle birlikte 12 Eylül sistemi kar nda farkl bir mücadele ve direni oda ortaya ç km r. Bu direni oda , ayn zamanda kendi tarihini de yazmaya ba lam r. 12 Eylül, Kürdistan ve Türkiye zemininde kendisini kurumsalla rmaya, örgütlemeye çal rken, 1984 y nda ba layan bu direni mücadelesi, ayn zamanda geli ti i zemin üzerinde kendi sürecinin önünü açarken, tarihini de yazmaya ba lam r. Bu da yeni bir toplumsal ekilleni ve özelli in ortaya ç kmas sa lam r. Yani, Kürdistan’da direni in geli mesi, direni çi toplum özelliklerini canland rm r. Dirili in tamamlanmas , sömürgeci kimli in, sömürgeci toplumsal yap lanman n parçalanmas r. Bu tamamland zaman, kendi geli im sürecine göre yeni özellikler edinecektir. Bu özellikler 1990’larda serh ldanlara dönü mü tür. Serh ldanc bir toplumdaki ki ilikler de serh ldanc özellikler ta maya ba lam r. Ama bunun kar nda, Türkiye toplumu diye adland rd z alanda, Kürdistan’da geli en mücadelenin belirli etkileri görülürken, 12 Eylül’ün olu turmaya çal ekonomik, toplumsal, siyasal, kültürel ekilleni kendi istikametinde yol almaya devam etmi tir. Böylece iki farkl toplumsal ekilleni meydana gelmi tir. Bunlar: Sömürgecili in biçim verdi i ekilleni le mücadelemizin biçim vermeye çal toplumsal ekilleni tir. Bunlar kar kl bir çat ma ve mücadele içerisinde olmu lard r. 12 Eylül’ün yaratmaya çal toplum gerçekli ine kar en büyük direni ve mücadele de bu olmaktad r. Bunu burada özel olarak belirtmekte yarar vard r. Geli en direni mücadelesi, beraberinde Kürdistan’da özel savan kendisini farkl biçimlerde örgütlendirmesine de neden olmu tur. Türk özel sava n bunu sa layabilmesinin temelleri ve ko ullar da vard r. Hatta bununla birlikte kendini üzerinde ekillendirece i tarihsel dayanaklar söz konusudur. Bu Kürdistan’da süren Türk özel sava n dayand tarihsel temellerin anla lmas aç ndan da önemli bir anlama sahiptir. Ku kusuz Türk özel sava 1984 Eruh ve emdinli bask nlar ile bir sars nt ya ay p, kendisini yeniden organize etmeye çal sa da, 113
o zaman ba lamam r. Öncesi vard r. Kökleri Osmanl Devleti’nin Kürdistan’daki uygulamalar na ve Cumhuriyet’in kurulu uyla birlikte ba layan y llara kadar uzanmaktad r. Osmanl Devleti’nin son yüzy bilinmektedir. Çökü halinde olan bir devlettir. mparatorluk çözülmeye ba lam r. mparatorluk s rlar içersinde yer alan halklar ayr larak, ayr devletler kurmaya ba lam lard r. Osmanl Devleti de ya anan bu kopu lar ve da lmay engellemek için kendini yeniden yap land rma gereini duymu tur. Osmanl Devleti 18. yy’ n sonlar nda daha çok da 19.yy’ n ba lar ndan itibaren böyle bir sürece girmi tir. Bu çerçevede de yeni geli en güçlü devletlerle anla malar imzalanarak, fermanlar yay nlamaya ba lam r. Osmanl Devleti’nin o süreçte Kürdistan politikas da buna göre belirlenmi tir. Osmanl Devleti böyle bir yakla mla Kürdistan’ rlar içerisinde tutarak; s rda bir tampon bölge olu turmak suretiyle kendisi için tehlike olarak gördü ü güçlere kar kullanmay esas alm r. Kürtlerin, Ruslara ve Ermenilere kar o süreçte yo un bir ekilde kullan lmak istenmesi de bu gerçeklikle do rudan ili kili bir sonuç olmu tur. te Kürdistan’da daha sonra bir sistem olarak kendini kurumla ran özel sava uygulamalar n öncelleri o süreçte ya anmaya ba lam r. Ya anan Kürt isyanlar n bast lmas nda da Kürt’e kar Kürtler kullan lm r. Bedirxan Bey syan ’n n bast lmas nda, ye en Yezdan er’in kullan lmas bu konuda ya anan bir örnektir. O süreçte Osmanl Devleti’nin Kürtlere kar politikas bununla da s rl kalmam r. Sürgünler, katliamlar ya anm r. Sultan Hamit döneminde onun ad yla an lan Kürtlerden Hamidiye Alaylar kurulmu tur. Olu an bu alaylar, 1984’ten sonra olu turulan ‘Korucular’ n temelini olu turmu tur. Yine ayn dönemde A iret Mektepleri’nin kurulu u söz konusu olmu tur. Kurulan bu mekteplerde Kürt a iret reislerinin, ileri gelenlerinin çocuklar dev irilip adeta rehin tutulurken, birer i birlikçi gibi e itilmi lerdir. Zaten daha sonra da stanbul’da kurulan bu a iret mekteplerinde e itim görenlere bu temelde görevler verilmi tir. Cumhuriyet’in kurulu ve sonraki y llar nda da yine Kürdistan’da benzeri uygulamalara tan k olunmu tur. Bu, özellikle Koçgiri syan ’n n bast lmas esnas nda çok aç k bir hal alm r. Koçgiri syan ’n n, ba lad co rafyayla s rl kalmas nda bunun 114
rolü olmu tur. Koçgiri Kürtlerinin di er alanlara geçi i, i birlikçi Kürt a iretleri taraf ndan engellenerek, teslimiyete zorlanm larr. syan n bast lmas nda te vik edici aç klamalar ve vaatlerle birlikte, kullan lan güçlerin niteli i de s radan askeri bir güç olma özelli inin ötesindedir. Koçgiri syan ’n n bast lmas göreviyle sorumlu k nan Sakall Nurettin Pa a ve Topal Osman ttihat Terakki taraf ndan kurulan Te kilat- Mahsusa’n n üyeleridirler. Bunlar n komutalar alt nda bulunan güçler de özel yetki ve donan ml olan güçlerdir. Koçgiri syan bu tür bir niteli e sahip olan güçler taraf ndan bast lm r. Topal Osman’ n daha sonra Cumhuriyet’in ilan sürecinde Rusya’dan dönen Türkiye Komünist Partisi yöneticilerinin Karadeniz’de bo durularak katledilmesi ba ta olmak üzere birçok kirli ve karanl k i te yer almas , Koçgiri syan ’n n bast lmas nda kullan lan güçlerin niteli inin anla lmas aç ndan önemli bir veri sunmaktad r. Cumhuriyet’in ilan ndan sonraki y llarda da benzer politikalar n Kürtlere kar uygulanmas ndan vazgeçilmemi tir. eyh Sait syan olarak bilinen Genç- Hani- Palu syan ’n n bast lmas esnas nda Kürtler mezhepsel farkl klar da k rt larak birbirine k rd lmaya çal lm r. syan n belirli bir alanla s rl kalarak, ku at lmas ve imhas için çevre bölgelere ta nmas engellenmi tir. Bu, gerçekle tirilirken de yine çevrede bulunan Kürt a iretlerinden yararlan lmaya çal lm r. Gerçekle tirilen katliamlara dayanarak isyan bast ld ktan sonra da “Takrir-i Sükun” yasalar temelinde olu turulan ve ola anüstü yetkilerle donat lan stiklal Mahkemeleri’nde yarg lamalar yap lm r. Kurulan bu ayaküstü mahkemelerin ald kararlar do rultusunda da ba ta eyh Sait olmak üzere isyan n liderleri olarak kabul edilen ahsiyetler idam edilerek katledilmi ler, halk da sürgünlere tabii tutulmu tur. syanlarda yap lan katliamlar n uluslararas alanda duyulmamas için, katliamlar n ya and alanlar “yasak bölgeler” olarak ilan edilmi tir. ve Dersim syanlar nda benzeri ortak politikalar devreye sokulmu lard r. 1925’lerde ba layarak 1938’lere kadar ya anan isyanlar n bast lmas nda ba vurulan özel sava yöntemleri, sonraki y llarda yeni eklenen yöntemlerle devam etmi , yeni imha ve tasfiye planlar devreye konulmu tur. Beyaz sömürgecilik, asimilasyon ya da kül115
türel alanda uygulamaya konan soyk m gerçekle tirilmeye ba lanm r. Kürt kültürü ve dili yasaklanm r. Aç lan Yat lkö retim Bölge Okullar ’nda Kürt çocuklar Türkle tirilmeye ba lanm r. Kürtlük hor görülüp, a lan rken; Kürtlerin de kendi kimliklerinden utanmalar sa lanmaya çal lm r. Cumhuriyet sonras n bürokratlar ndan olan Mahmut Esat Bozkurt’un dedi i gibi, ‘Türkiye’de Türk olmayanlar n tek hakk olan hizmetçilik” Kürtlere kabul ettirilme sürecine sokulmu tur. 1960 ve 1971’de Türkiye’de gerçekle en darbelerden sonra da Kürdistan’da benzeri uygulamalara devam edilmi tir. Kürdistan’da darbe kar ciddi bir halk hareketi olmamas na ra men böyle olmu tur. Böyle olmas n as l nedeni, her zaman Kürtlerin potansiyel tehlike olarak kabul edilmesidir. 12 Eylül 1980 Darbesi’yle birlikte de Kürdistan, tam bir özel sava cenderesi alt na al nm r. Asl nda, Kürdistan 12 Eylül öncesinde böyle bir ortama çekilmeye çal lm r. Darbe öncesinde Kürdistan’da fa ist militer ve yerli birlikçi güçler bu nedenle harekete geçirilmi lerdir. Bu güçler ba ta Mara Katliam olmak üzere provokasyonlar düzenlemi lerdir. Bu provokasyonlar n ard ndan da Kürdistan’ n tamam nda yönetim ilan edilmi tir. lan edilen bu s yönetimin ard ndan Kürdistan, adeta yeniden i gal edilmeye ba lanm r. 12 Eylül Darbesi ise, bu s yönetim sürecinin tamamlay olmu tur. 12 Eylül’le birlikte yeniden i gal edilmeye ba layan Kürdistan topraklar nda halk bir zindan ya am içerisine çekilmi tir. Her ey yasaklanm ve ya am katlan lmaz bir hale getirilmi tir. kence günlük olaylar haline gelmi tir. Amed Zindan ise Kürdistan’da uygulanan özel sava n tam bir maketi olarak ele al nm r. O nedenledir ki Kürdistan’da gerçekle tirilen özel sava n boyutu, Amed Zindan ’nda ya anan vah etle birlikte ölçülmelidir. te Eruh, emdinli bask nlar ndan sonra kendini gözden geçirme gere ini duyan Türk özel sava rejimi, sahip oldu u bu mirasa dayanarak kendisi için de yeni bir süreç ba latm ve ona uygun bir konumlan içerisine girmi tir. Bu temele dayal olarak da 1984’ten sonra Türk özel sava rejimi kendisini Kürdistan’da yeniden kon rejiminde, sava n özelle tirilmesi gibi çok temel bir özellik vard r. Sava nerede yap yorsa, oral la lmal r. Örne in sava , Vietnam’da geli iyorsa, sava n Vietnamla lm r. Kürdistan’da Ola anüstü Hal Bölge Valili i ilan edilmi tir. Bunun ilan 116
edilmesi, Kürdistan’ n, Türkiye’nin siyasal yap lanmas içinde farkl bir bölge, alan, co rafya oldu unun kabul edilmesi anlam na gelmi tir. Türkiye’nin siyasal devlet s rlar içerisinde farkl bir siyasal ekilleni in, Ola anüstü Hal Bölge Valili i biçiminde dile getirilmesi, bu gerçekli i ortaya koymu tur. Kürdistan, 1980’ler sonraTürkiye’deki özel sava n kendisini kurumla rmaya çal , buna kar da bir direni mücadelesinin geli ti i ko ullarda özel bir bölge valili inin ilan edilmesi, Kürdistan’daki özel sava rejiminin kurumla mas n en önemli ad mlardan biri olmu tur. Özel sava sava n Vietnaml la lmas r. Ya da sava Küba’da geli iyorsa, sava n Kübal la lmas r. Kürdistan’da geli en gerilla mücadelesine kar sava n geli imi, özel sava n kedisini Kürdistanl la rmas anlam na geliyor. Ola anüstü Hal Bölge Valili i’nin ilan edilmesi bunun bir ad r. Bundan sonra koruculuk ilan ediliyor. Bu korucular Kürtlerden seçilmi tir. Bu ekilde; Kürt’ün Kürt’e kar ç kar larak k rd lmak istenmesi, Kürdistan’daki özel sava n ikinci ve önemli uygulamas olmaktad r. Özel sava n Kürdistan varl her yönüyle yürütmek için kendini kurumla rmas yada kendi hukukunu yada hukuksuzlu unu yaratmas ise Kürdistan yürütülen özel sava n en önemli uygulamalar ndan bir ba kas -üçüncüsünü- olu turmu tur. Özel sava n kendi hukukunu (hukuksuzlu u) olu turma sorunu yoktur. Toplumsal ve siyasal ya am n her alan na nüfuz etmeyi kendi varl k nedeni olarak görmü tür. Bu anlamda, siyaset, e itim, ordu, sivil örgütlenmelerde yer alarak sonuç almak istemi tir. O nedenle kirli i lerini dokunulmazl k örtüsü alt nda ve kendine hak görerek hareket etmi tir. ç siyaseti, diplomasiyi ve uluslar aras ili kilerini de buna göre biçimlendirmi tir. Anayasa ve kanunlar da buna göre kendi siyasal amaçlar na uygun olarak düzenleyerek biçimlendirmi , böylece “iktidar me rula rma” yoluna gitmi tir. Türk özel sava yap lanmas nda hukuk olgusuna hep bu ekilde yer verilmi tir. Özelikle cumhuriyet sürecinde bu son derece iyi kullan lm , yasama ve yürütme süreçleri özel sava hukukunun ruhuna ve esprisine göre düzenlenmi tir. Bu anlamda stiklal Mahkemeleri özel sava hukukuna tipik bir örnek te kil etmi tir. Bu mahkemelerin kurulu amac , hedefleri ve içeri i bütünen bu özel sava mant yla ilgilidir. Neredeyse bu tip mahkemelerin kurulu u 117
bir güne s lm r. Amaç ise muhaliflerin kalk malar , kurulu düzene itirazlar bast rmakt r. Bast rken de alelacele olu turulan “hukuka” göre bir süreç esas al nm r. Buna kar gelebilecek itiraz ve ele tirileri bertaraf etmek için de hasm n varl ve varsa eylemini olabildi ince toplumsal ve siyasal içerikten yoksun hale getirmeye çal r. Bunun için var olan tüm kuvvetini kullanm r. Bunu yaparken de kendince “ola anüstü” bir süreç yaratm r. Türk özel sava tarihinde stiklal Mahkemeleri bu olu turulan hukuk ya da hukuksuzlu un en temel ayaklar ndan birini olu turmu tur. Ola anüstü yöntemlerle donat lm bu mahkemelerin yalanma süreçleri tümüyle siyasald r. Amac da Kürdistan’da gerçekle en isyanlar bast rmak, isyana kat m gösteren ve potansiyeli ta yanlar mahkum etmektir. Bu mahkemelerin i leyi ve yap lanma yöntemlerinin normal bir hukukla hiçbir alakas yoktur. Bu ekilde amaç muhalifleri yok etme olunca, her yarg lamas da dara ac ile sonuçlanm r. Yarg lama linç kültürünü aratmayacak tarzdad r. êx Sait ve Seyit R za’y yarg layan bu mahkemeler cezai uygulamalar meydanlarda gerçekle tirmi lerdir. Seyit R za’n n Elaz Bu day Meydan , êx Sait’in Amed’in merkez meydan olan Ulu Cami Meydan ’nda as lmalar bu linç kültürünün tipik bir örneini temsil etmi tir. stiklal Mahkemeleri’nde yap lan sözde yarg lamalar n amac sadece muhalifleri yarg lamak da de ildir. Yarg lad klar n ahnda topluma korku salmak da bu mahkemelerin di er bir amac olmu tur. Özel sava n hukuksuzlu u tam da bu noktada kendini gözler önüne sermi tir. Bu mahkemelerin sadece isimleri mahkemedir, amaç ve kurulu gerekçeleri, yarg lama yöntemleri çete hukukuyla ayn r. Özel sava ta iktidar imha harekatlar geli tirirken, hemen akabinde özel “hukukla”la donat lm mahkemeler kurdurmu tur. Türk özel sava tarihinde 12 Mart ve 12 Eylül fa ist askeri darbeleri de bu anlamda özel sava “hukuku” alan nda çarörnekler sunmu tur. Bu mahkemelerde düzmece belgelere dayanarak idam kararlar ç kar lm , yasal olarak idam mümkün olmayan ki iler(12 S yönetim Mahkemeleri taraf ndan idama gönderilen Erdal Eren 17 ya ndayd ) idama gönderilmi lerdir. Daha sonra kurulan Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) ayn muhtevaya sahip mahkemeler olarak tarihe geçmi lerdir. Özel 118
sava kendine cepheden kar t olan söz konusu bu güçleri bertaraf etmek amac yla DGM’leri ola anüstü yetkilerle donatarak süreci letmi tir. Bu mahkemelerde gerçekle en yarg lamalarda gerçekten hukuk de il, özel sava n siyasal amaçlar na uygun yarg lama yöntemleri esas al nm r. DGM’ler Türkiye siyasi tarihinde darbe ve ara darbe süreçlerinin hukuk aya olarak rolünü oynam lard r. Verdikleri kararlarda Engizisyon Mahkemeleri’nin zihniyeti belirleyici olmu tur. Bu mahkemelerin kurulu u özel sava hukukunun konseptinin bir gere i ve sonucu olarak gerçekle mi tir. Buralarda milyonlarca insan adaletsiz ve haks z bir biçimde a r cezalara çarpt rken, binlerce insan n i kenceyle katledilmesi de aklanarak onay görmü tür. Türk siyasi tarihinde yer yer isim de iklikleri de olsa bu temelde özel sava hukuksuzlu u sürekli bir hal alm r. Birbirinin ard s ra farkl süreçlerde olu turulan; stiklal Mahkemeleri, S yönetim Mahkemeleri, DGM’ler son haliyle A r Ceza Mahkemeleri bu hukuksuzlu un adlar olmu lard r. Bu mahkemelerde esas olarak Türkiyeli ve Kürdistanl devrimciler, demokratlar, sosyalistler, ayd nlar ve yurtsever güçler yarg lanm lard r. Tabiî ki burada özel sava n hukukundan söz ederken mral gerçe i üzerinde de durulmas gerekmektedir. mral mahkemelerinde bir halk n iradesi tarihte e ine rastlanmayan bir uygulama ve hukuk ile “yarg ”lanm r. mral ’da kurulan mahkeme ad geçen di er mahkemelerden farkl r. mral ’n n özel bir statüde bulundurularak ayr bir sisteme dahil olmas burada belirleyici bir role sahiptir. mral sistemi direkt uluslar aras komployu gerçekle tiren güçlerin sorumlulu u alt nda bulunmaktad r. O nedenledir ki buradaki yarg lama, özel sava n uluslar aras düzeyde olan “hukuku” ekseninde gerçekle mi tir. Kurulan mahkemede ne Türk yarg sisteminin yasalar nede Türk devletinin alt na imzas at uluslar aras hukuk kuralar na uyulmu tur. Avrupa nsan Haklar Sözle mesinin, ki ilerin yarg lanmas na ili kin ilgili maddelerine ise hiç uyulmam r. Önder APO hakk nda verilen hüküm bile hukuka göre de il, Avrupa konsey ve Türkiye hükümeti aras nda var lan antla maya dayal olarak verilmi tir. Önder Apo’nun yarg lanma süreciyse tam bir lince dönü mü tür. Bu gerçekli in kendisi bile mral mahkemelerinin niteli ini ortaya koymaya yetmektedir. Önder Apo’nun kaç lmas nda kullan lan uça n CIA’n n uçan ha119
pishanelerinden biri ve mral ’n n Guatanamo’nun pratikle tirildi i ilk alan olmas da bunun bir sonucudur. Tüm bu belirtilenlerle birlikte, Kürdistan’da geli en mücadeleyi, dirili i bast rma amac yla al nm tedbirler vard r. Özel sava kapsam nda de erlendirilebilecek bu tedbirlerin ba nda geleni itirafk yasas olmu tur. Kürdistan’da özel sava dendi i zaman, anlamam z gereken noktalardan biri de, geli tirilen bu itirafç k yasas r. Yine Devlet Güvenlik Mahkemesi’dir. Bununla beraber halyoksulla rma, yoksulla lan halk dü ürme etkili yöntemlerden biri olarak kullan lm r. Bugün bile mikro kredi uygulamalana, bedava ev e yalar , yakacak ve yiyecek da mlar na temel olu turan, Ye il Kart uygulamalar , Fakir Fukara Fonu’nun ç kar lmas bunun bir sonucu olarak geli tirilmi tir. Bu, son derece ve bilinçli olarak geli tirilen ve özel sava n sosyal alana ta lmas hedefleyen bir yakla m olarak ya am içersinde yerini bulmu tur. Bunun içindir ki Türk özel sava genel siyasetini topluma indirgerken kendince uygulanabilir konseptler de haz rlam r. Askeri konseptlerin yan s ra ekonomik, sosyal, kültürel ve e itsel planladevreye sokmu lard r. Muhalifleri, tehlike ve potansiyel tehlike gördükleri kesimleri etkisiz k lmak, direkt ya da dolayl kendine ba lamak için birçok yol ve yönteme de ba vurmu lard r. birlikçili i derinle tirme bu yöntemlerden biri olurken; te vik primlerinin verilmesi, vergi indirimlerinin veya vergiden muaf k lmalar n gündeme getirilmesi ile küçük bir az nl palazland rma vb. bu temelde uygulamaya konulmu tur. Sosyal planda ise çe itli sivil görünümlü kurum ve kurulu lar ile de hedef kitleye ula maya çalard r. Ad na sosyal kurulu lar dedikleri bu kurumlarla; sözde yard m, e itim, mesleki e itim, burs, psikolojik dan manl k vb. sa lanarak toplumla ile ili ki kurma aray lar içerisine girmi lerdir. Bu ili ki yöntemiyle de bireyleri, topluluklar kendine ba lamaya çal lard r. “Hizmet”, “yard m” vb. adlarla yürütülen bu tür faaliyetler cazibeli k nmaya ve en önemlisi masum gösterilmeye çal lm r. Toplumda “devlet baba böyle hizmet a yla doludur.” vb gibisinden bir alg ve imaj yaratmak istenmi tir. AKP’nin son y llarda Kürdistan’daki örgütlenmesinde bu tür yöntemleri yayg nca kullanmas na tan k olunmu tur. Deniz Feneri vb. kurumlar eliyle yürüttü ü faaliyetler bu konuda en somut örnekler aras nda yer almaktad r. Yine Türk Amerikan i birli iyle kurulan 120
ve merkezi Mersin’de bulunan ÇATOM (Çok Amaçl Toplum Merkezi) kurulu u söz konusudur. ÇATOM tam bir özel sava politikan ürünüdür. Bu özel sava kurulu u sava n en yo un oldu u dönemde kurulmu ve süreç içerisinde kendini Kürdistan’a ta rarak kurumla r. Özellikle Mersin, Amed, rnak illerinde 1996’dan beri de faaliyet göstermektedir. Amaç sava kitlesi dediimiz özgürlük sava ndan etkilenen ya da içinde yer alan ama ehirlere göç etmek durumunda kalan topluluklar n sorunlar yla ‘ilgili’ görünerek, onlar n devlete kar tepkilerini nötralize ederek, saflar na çekmektir. Bunun için okuma-yazma kurslar , dil kurslar , mesleki kurslar, rehberlik ve dan manl k üniteleri kurarak yoksul halk kesimlerini bu çal malar üzerinden kontrol etmek istemektedir. Mersin, Amed ve rnak’ta bulunan en yoksul halk kesimleri bu kurulu un temel çal ma sahas haline getirilerek, devletin saf na geçirilmek istenilmektedir. Kürdistan’da sömürgeci uygulamalar te vik etme ve özel sava derinle tirme aç ndan içerisine girilen ba ka yönelimler vard r. Bu çerçevede Kürdistan’da görev yapan memurlar n maa iki kana ç kar lm r. Daha önceki y llarda temelleri at lm olsa da GAP bu amaca hizmet temelinde kullan lmaya ba lan lm r. O zaman n Ba bakan Turgut Özal’ n deyimiyle “Be yüz bin Kürt Kayseri’nin bat na göçertildi inde, bu sorun çözülür” mant yla harekete geçilmi , bunun için de bir yanda sürgünler dayat rken, di er yandan da göçü özendirici, te vik primleri da larak Kürdistan insans zla lmaya çal lm r. Bunlarla birlikte 1970’li y llarda CHP Genel Ba kan olan Bülent Ecevit’in “köy-kent projesini” and ran “stratejik köyler” uygulamas devreye koymu lard r. Bunun için de köylülerin zorla köylerini terk etmeleri sa lanmaya çal lm r. O süreçten itibaren üç binden fazla köy bo alt lm , say milyonlara varan Kürt yerinden-yurdundan göçertilmi tir. Bu kapsam dahilinde kad na ve gençlere yönelik olarak özel politikalar da geli tirilmi tir. Gençler politikadan uzak hale getirilmeye çal lm r. Bunu sa lamak için de Üç S (seks, sanat, spor) ya da Üç F(fuhu , fiesta, futbol) gençli in önüne tek ya am seçene i olarak konulmaya ba lanm r. Gençlere adeta “politikayla u ra ma da ne ile u ra rsan u ra !” denilmi tir. Kad na meta gibi bir yaklam gösterilmi ve tüketimin temel nesnesi k nm r. Tüm bunlar, geli en mücadelemiz kar nda, Kürt halk na kar geli tirilen 121
birer özel sava taktikleri olmaktad r. Bunlarla birlikte özel sava askeri olarak da baz düzenleni ler içerisine girmeyi kendisi aç ndan bir zorunluluk olarak görmü tür. Bu süreçle birlikte “Bal yakalamak için denizi kurutma” mant ndan vazgeçmemi tir. O nedenle gerillay etkisiz k lmak için, halka yönelik bask lar h ndan bir ey kaybetmeden sürdürülürken, Çevik Güç, J TEM; ordu içerisinde A Tak , B Tak diye adland lan özel harekât birlikleri olu turulmaya ba lanm r. O zamana kadar Kürdistan’da komando gücüne dayal olarak geli tirdi i operasyonlar n, sald lar n sonuç alamad bir ortamda, bu ekilde gerillaya kar askeri anlamda yeni yöntemler belirleme ve yeni araçlar kullanma ihtiyaduymu tur. Bunun için kendisini gözden geçirmek durumunda kalm r. Bunlar, 1984 sonras süreçte mücadelemize kar geli tirilen özel sava n pratik yönelimleri olmu tur. Özel sava topluma kar ilan edilmi bir sava r. Toplumsal alanda geli en mücadeleye kar , her zaman özel sava n kendisi de kar bir hamlede bulunma ihtiyac duymu tur. çerisine girilen bu yönelimin hedefinde de halk n geli en mücadelesini bast rma, yok etme bulunmu tur. Özel sava taktikleri sonuç almad nda, Kürdistan’da ve Türkiye’de yeni özel sava taktikleri devreye konulmu ve bu do rultuda olu turulan araçlar da kullan lmaya ba lanm r. Kürdistan halk hareketinin yayg nla mas ve t rman a geçmesi kar nda, özel sava n uygulamaya koydu u taktikler de bunlar aras nda yerini alm r. Böylesi bir süreçte; gerilla mücadelesi daha fazla geli mi ve serh ldanlar gündeme girmeye ba lam r. Art k o noktadan itibaren özel sava , gerillaya kar sald lar , bask lar t rmand rken; geli en serh ldanlara, halk hareketlerine kar da harekete geçmeye ba lam r. 1990’dan sonra ya analar bu çerçevede geli tirilmi tir. Bu süreçle birlikte özel sava tüm ayr nt lar ile halka kar kullan r bir hal alm r. Halk hareketlerine kar , Dargeçit’te, Cizre’de, Nusaybin’de, rnak’ta vb. kitle katliamlar ya anmaya ba lam r. Halk n kutsal olarak kabul etti i dini inançlar istismar edilmi tir. Bu temelde bugün Ergenekon ve J TEM ile ilgili aç lan mahkemelerde okunan iddianamelerde ve yürütülen soru turmalarda aç a ç kt gibi kendini slami kavramlarla adland ran, özünde ise bir kontra örgütlenmesi olan Hizb-i Kontra devreye 122
konulmu tur. Bu cinayet ebekesi taraf ndan binlerce yurtsever katledilmi tir. ehirlerde Kürt muhalefeti geli tikçe bunlar ve TEM taraf ndan Kürtler içinde bilinen insanlar, birbiri ard s ra tutuklanmaya, kaç lmaya, i kenceyle katledilmeye ba lanm r. Kürtlere kar Türkiye metropollerinde gerçekle tirilen sald lara kontrgerilla ile ili kisi aç a ç km tescilli fa istler de ortak edilmi lerdir. Zaman n Ba bakan Tansu Çiller’in cebinde ismi olan ki iler, birbirinin ard s ra bu cinayet ebekeleri taraf ndan katledilmi lerdir. Böylesi kanl bir süreçte Behçet Cantürk, Medet Serhat, Sava Buldan vb gibi toplumca bilinen, tan nan ve de ik alanlarda a rolan insanlar katledilmi lerdir. Yine bunlar taraf ndan; Musa Anter, Cengiz Altun, Kemal K ç, Ferhat Tepe, Haf z Akdemir vb. daha birçok gazeteci, demokrat, yurtsever kaç larak katledilmi tir. Öyle bir süreçte birbirinin ard s ra insanlar kaç lmaya, asl nda faili belli olan cinayetler i lenmeye ba lanm r. Türkiye’de, Kürdistan’da daha önce insanlar kaybedilmeye ba lanm ama 1990’dan sonra Kürdistan’da insan haklar kurulu lar taraf ndan resmi olarak da aç kland gibi on yedi bin (17.000) insan kaç larak kaybedilmi tir. Bunlar n birço unun ak beti, cesetlerinin nerede oldu u hala bilinmemektedir. Yine bu süreçte kitle operasyonlar ve tutuklanmalar yo un bir hal alm r. Daha önce de Kürdistan’da kitle tutuklamalar oluyordu, ama bu sefer tutuklamalar Türkiye metropollerine de çok yayg n bir ekilde ta lm r. Yüzlerce, binlerce insan tutuklanm r. Genç, ya , i çi, memur, esnaf, din adam , kad n, erkek yani hem mesleki hem de toplumsal aç dan tüm kesimleri içine alan çok yayg n tutuklamalar yap larak, insanlar zindanlara al nm ve i kencelerden geçirilmi tir. Kürdistan’da özel hareket ve kirli sava temelinde özel sava kendini bu ekilde yeniden konumland rken; yayg n ve etkili bir ekilde psikolojik bir sava da yürütmü tür. Denilebilir ki, Türk Özel Sava Rejimi Kürdistan’da yürüttü ü kirli sava ta, psikolojik sava a dayanarak sonuca ula mak istemi tir. Bu çerçevede Kürdistan’da psikolojik sava n kapsam geni tutulmu tur. Hedefinde gerilla, halk, tarafs z kesimler bulunmu tur. Ayn zamanda Kürdistan’da kulland özel harekat elemanlar da bu psikolojik sava 123
kapsam nda haz rlam ve kendince dost gördü ü çevrelerden aldeste i psikolojik bir üstünlü e dönü türmek istemi tir. Gerillaya yönelik olarak geli tirilen psikolojik sava ta inanç ve iradenin k lmas hedeflenmi tir. Asl nda bugün Türk Genel Kurmay Ba kan ’n n defalarca dile getirdi i gerillaya kar özel sava konseptlerinin özünü olu turan “umut ve inanc k rma” stratejisi, o zaman yayg n bir ekilde uygulamaya konulmu tur. Hatta bu yönelimin o zaman inan lmaz bir vah et e li inde sonuç almas sa lanmaya çal lm r. Gerillaya yönelik psikolojik, moral bozucu, inanç lmas na neden olacak propaganda ve ideolojik sald larla yetinilmemi tir. Bu, özel sava n tüm kirli ve vah i yönelimleriyle birlikte sürdürülmü tür. Bu ekilde gerçekle tirilen tüm sald lar n merkezine gerillan n moral aç dan çökertilmesi, inanc n k lma, sava amaz hale getirilmesi ve son tahlilide de teslim olmas konulmu tur. Tutsak dü en gerillalara yap lan i kenceler, gerilla cenazelerinin tanklar n ard ndan sürüklenmesi, gerilla cenazelerinin parçalanmas vb. hep bu kapsamda uygulamaya konulmu tur. Gerillaya yönelik psikolojik sava bununla da kalmam r. Psikolojik sava yürütücüleri kendince gerillan n zay f yan olarak gördükleri yanlar da kullanmaya çal lard r. Ailelerin kullan lmak istenmesi, vaatlerde bulunulmas vb. bunlar aras nda yer alm r. Yine gerillay içten çözmeyi hedefleyen politikalar n geli tirilmesinden geri kal nmam r. Gerilla aras na nifak tohumlar ekmek, fitne-fesat sokmak, suni sorunlar yaratarak gücünü, enerjisini, zaman bo a kullanmak, eylemsiz b rakarak asi-avare güçler haline gelmesini sa lamak, iftiralarda bulunarak sayg nl ve itibar ile oynamak vb. gibi yönelimlerin de sahibi olmu tur. Bunlarla temel amaç gerillaya kar sadece fiziksel alanda de il, psikolojik alanda da bir sava yürütülmü olurken; ayn zamanda halka yönelik olarak da bir psikolojik harekat ba lat lm olmaktar. Çünkü gerillaya yönelik geli tirilen psikolojik harekat n halka yönelik boyutlar ve verdi i mesajlar vard r. Bununla halk n çocuklar n gerillaya kat lmas n önünün al nmas , verdi i deste i kesmesi, tarafs zla mas ve giderek de devletin yan nda yer almas sa lanmaya çal lmaktad r. Tabii halka yönelik olarak geli tirilen psikolojik sava sadece gerillaya yönelik sald lar üzerinden sürdürülmemektedir. Halka yönelik olarak da ba vurulan psikolojik sava yöntemleri bulunmaktad r.Bir bütün olarak halka kar yürü124
tülen özel psikolojik sava ile as l hedeflenen toplumun sürüle tirilerek kolay yönetilir hale getirilmesi ve tüketici k nmas olurken; bu yönelim ile sisteme kar ba kald rmas n önüne geçilmek de istenilmektedir. Bu ekilde olu acak olan potansiyel tehlikelerin önü de al nm olmaktad r. Daha önce özel sava rejiminin ayn zamanda bir bio-iktidar oldu unu söylemi tik. Bu tür rejimler toplumun ya ayan bir organizma oldu unu ve sahip oldu u, yaratt de erlerle var oldu u gerçe ini bir yana b rakarak; toplumu ve insan sadece kaba bir madde olarak ele almaktad r. Topluma ve insana bu ekilde herhangi bir nesne olarak bakt klar için de onlar n üzerinde her türlü oynamay kendilerine hak olarak kabul etmi lerdir. Kürdistan’da özel sava n halk za yakla da bu ekilde belirlenmi ve psikolojik sava bu temelde geli tirilmi tir. Halk n do al toplum kaynakl kültürel de erlerini bozmak, tüketici k lmak ve yozla rmak için tüm yöntemlere ba vurulmu tur. Önderli in kültürel soym dedi i bir katliam n gerçekle mesi için gerekeli olan altyap haz rlanmaya çal lm r. Böylece Kürtlü ünden uzakla lm olan halk za istedikleri ekilde bir biçim vermek istemi lerdir. Bu hedefe ula mak için de Türkle meyi özendiren politikalar devreye sokulmu tur. Bas n-yay n organlar harekete geçmi , okullar bu anlamda tamamen ulusal inkar yuvalar haline getirilmi tir. Halk n dini duygular istismar edilmeye ba lanm , sahte tarikatlar olu turularak, dini adlar kullanan kontra örgütler örgütlendirilmeye ba lanm r. Genç k zlar diki - nak , meslek vb. ö retilme ad alt nda asimile edilmeye ve yoz bir ya am içerisine çekilmeye çal rken, yerden mantar biter gibi spor kulüpleri yayg nla r. Fuhu ve uyu turucu gençler içerisinde birer salg n haline getirilmi tir. Bununla da yetinilmeyerek gençler yönelik ajanla rma faaliyetleri içerisine girilmi tir. Özelikle de Kürdistan ehirlerinde ve Kürtlerin yo unlukta bulundu u metropol kentlerde bu uygulama yo unla lm r. Genç k zlar ve erkekler türlü vaatlerle kand lmaya ve dü ürülmeye ba lan lm r. Tecavüze u rat larak, uyu turucuya, paraya al larak ajanla lan gençler Kürt özgürlük mücadelesi içerisine s zd larak kullan lmaya ve bunlar cinayet i leme dahil bir çok suçu bula lmak istenilmi tir. Bu konuda bas n yay n organlar na yans yan onlarca haber geçmi tir. Franko’nun Üç F’si (fuhu , futbol, fiesta) ya da genel olarak ifade 125
edilen toplumu yozla rma ve ba kala ma u ratmada kullan lan Üç S (seks, sanat, spor) halk za kar ilan edilen psikolojik savan temel araçlar haline getirilerek kullan lm r. Özel sava halka kar böyle bir psikolojik sava yürütürken, kendince dost gördü ü güçlerin de deste ini alm r. Sadece bununla da yetinmeyerek, bu çevrelerin farkl kesimlere de ayn ekilde destek vermesi ça nda bulunmas istenmi tir. Ve bu çevrelerin de bu yönlü pek çok aç klamas olmu tur. Böylece özel sava geli tirdi i psikolojik sava ile gerilla, halk ve kendince ortada gördü ü tarafs z kesimleri etkisi alt na almaya çal olmaktad r. Bir yandan bunlar ya an rken, di er yandan da geli en Kürt halk hareketine, serh ldanlar na kar Türkiye halk nda ovenizm geli tirilmeye çal lm r. Böylece ovenizm yoluyla Türkiye’de fa izm kitleselle tirilmek istenmi , Türkler, Kürtlerin kar na kar lmaya ve Kürt olduklar için insanlar dü man haline getirilmeye ba lanm r. Kürtleri dü man gören Türkler, ona kar savaan bir güç konumuna getirilmek istenmi tir. Yap lan tahrikler sonucunda da Türkiye’nin de ik yerlerinde Kürtlerin bulundu u mahallelere sald lar yap lm r. Kürt oldu u için 1990’l y llarda insanlar linç edilmeye, evleri, i yerleri yak lmaya, talan edilmeye ve insanlar göç etmeye zorlanm lard r. Çanakkale’de, Antalya’da, Mu la’n n ilçelerinde, Mersin’de, zmir’de bu tür olaylar ya anm r. Partiler kapat lm , milletvekilleri tutuklanm r. Gazeteler bombalanm , dergiler kapat lm r. Bunlar n hepsi Kürtlere kar geli tirilen özel sava n 1990’lardan sonraki uygulama biçimleri olmu tur. Özel sava n bu ekilde geli tirilmesi, özel sava n farkl boyutlarda tart lmas beraberinde getirmi tir. Özellikle Do an Güre , Tansu Çiller sürecinde yürütülen özel sava , belirtti imiz kapsamda topyekûn sava olarak ele al nm r. Kürtlerin gerillas yla, halk yla, gerçekle tirdi i serh ldanlarla bir bütün olarak ulusal dirili in tamamland dile getirdikleri, “S ra Kurtulu ta” slogan gündemlerine ald klar böyle bir süreçte; TC, Kürtleri toptan dü man ilan ederek, özel sava topyekûnle tirmi tir. Bu topyekûnle tirme, ekonomik, siyasal, ideolojik ve kültürel, yani ya am n her an na, alan na yönelik geli tirilen bir sald anlam na gelmektedir.Özellikle 1990 sonras süreç Türkiye’de yürütülen özel sava n biraz daha profesyonelce yürütüldü ü, biraz 126
daha stratejik olarak ele al p, uygulamalarla geli tirildi i bir dönemdir. 1995 y nda Genelkurmay’ n ç kartt Özel Harp ile ilgili iki ciltlik bir kitap bulunmaktad r. O kitaplarda PKK’ye yönelik yapt klar incelemelerin ve bunun sonucunda ula klar sonuçlar n dökümünü yapm lard r. Örne in, da daki güçlerin, am’daki güçlerin, Avrupa’daki güçlerin, Kuzey’deki güçlerin, eyalet diye adlanlan alanlardaki güçlerin durumunu buna göre izah etmi lerdir. Yine ‘komutanlar n durumu, kulland klar silahlar, geli tirdikleri taktikler budur’ demi lerdir. Yani gerillay en ince ayr nt na kadar ele alm lar ve oradan kendilerine göre sonuçlar ç kartm lar. O ç kartt klar sonuçlara göre mücadelemize kar hangi yöntemleri kullanarak, bo a ç kartabileceklerinin tespitine ula lard r. Buna göre ‘gerillaya kar ne yap labilir?’ sorusunu kendilerine sorarak, saptamalarda bulunmu lard r. Bunun bir sonucu olarak da ‘Özel Ordu’yu geli tirmeyi kararla rm lard r. Bu noktada özel, profesyonel ordunun olu turulmas yönünde kararlar alm lard r. Gerillaya kar büyük güçlerle sald ld nda sonuç elde etmenin zor oldu unu görmü lerdir. Bu nedenle “özel harekâtlar geli tirilmelidir” eklinde bir sonuca ula lard r. Daha sonra, “uçar birlik harekat ” ad verdikleri ve operasyonel güçler taraf ndan 19871988 y llar nda bu temelde sald lar yo unla rm lard r. O süreçten itibaren bize kar özel sava biraz kendi belirledi i stratejiye, kurallara göre sürdürülmü tür. PKK mücadelesi, gerillala arak geli ip serh ldanlarla bütünle mi tir. Serh ldanlardan sonra da PKK mücadelesi siyasalla ma sürecine girmi tir. PKK ba ndan itibaren siyasald r. Ama 1990’dan sonra yasal alanda mücadelemizin ortaya ç kartt demokratik ulus bilinci, siyasal zeminde savunularak, me ru bir ortamda onun mücadelesini yürütmenin ko ullar ortaya ç km r. Gerilla, serh ldan ve siyasal mücadelenin bu ekilde bütünlüklü bir hal almas ; özel sava n da tüm bu alanlarda sald lar n artmas na neden olmu tur. Özel sava n topyekûnle tirilmesi bu anlama gelmi tir. Bunun için de özel sava topyekûn bir sava a dönü türülmü tür. Özel sava n topyekün bir biçim kazanmas ise, Türk Devleti’nin Kürt halk na kar geli tirdi i sald lar n her eyiyle; ordusuyla, polisiyle, kontra güçleriyle, partileriyle, meclisiyle, deste ini ald fa ist kitlelerle birlikte ortak bir kanalda birle tirilmesi, ulusal 127
mutabakat çerçevesinde ele al narak sürdürülmesi anlam na gelmi tir.1990’dan sonra böylesi bir biçim alan özel sava , AKP hükümeti iktidar ile beraber kendisini yeni bir ekilde ortaya koymu tur. Bunun içindir ki, AKP iktidar na özel sava hükümeti denilmektedir. Bu süreçle birlikte AKP özel sava n siyasal sorumlulu unu üstlenmi tir. Gelinen a amada ise özel sava AKP’nin siyasal sorumlulu u alt nda sürdürülmektedir. Bu a amadan sonra da özel sava n alaca yeni biçimler olacakt r. Onun için özel sava rejimi imdi, PKK’ye kar nas l mücadele edilece ini, mücadelemizi nas l durduraca veya nas l bast raca tart makta ve yeni kararlar almaktad r. Özel profesyonel orduyu da bunun için yeniden tart maya ba lam lard r. Yine Türk Ordusu’nun say sal olarak küçültülmesini gündeme getirmi lerdir. Kürtler içerisinde, Kürtlü ünü inkâr eden u ak bir kesime dayal olarak bir model geli tirme aray lar içerisine girmi lerdir. Öyle ki, AKP içerisinde bulunan yetmi Kürt milletvekilini kullanarak: “En büyük Kürt partisi benim” demeye kadar i i vard rmaya çal r. AKP bunu yaparken bas n-yay n organlar na da yans gibi, kendine “Kürt’üm” diyen baz ki ileri de yede ine almaktan geri kalmam r. AKP siyasal sorumlulu unu üstlendi i bu özel sava daha çok da psikolojik sava boyutuyla yürütmeye çal yor. Bugün onlarca gazete ve TV’yi hizmetine sunmu kullan yor. Bugüne kadar olmakadar bas n-yay n organlar kullan lm oluyor. Bu konuda özel psikolojik sava gruplar ve komisyonlar olu turuyor. Bu gruplar n geli tirdikleri projelere dayanarak da toplum yönlendirilmeye çal yor. Hatta bununla da yetinilmeyerek çok ince yöntemler kullan larak, ajanlar s zd larak muhalif kesimler de yönlendirilmeye çal yor. Gerçekle en genel ve yerel seçimlerde bu çok aç k bir ekilde ya anm r. Bu konuda kamuoyuna yans yan belgeler olmu tur. O belgelerde AKP ve AKP’yi destekleyen, onun arkas nda olan kesimlerin neler yapt klar aç kça ortaya konulmu tur. Tüm bunlar, günümüz ko ullar nda özel sava n yürütülmesinin alm oldu u biçimler oluyor. Özel sava askeri, siyasal, toplumsal boyutuyla uygulanmas bu ekilde ortaya koyabiliriz. Burada anla lmas gereken, içerisinde bulundu umuz ko ullarda özel sava n en tehlikeli ve kapsaml boyutunun askeri boyut olmad 128
r. Gelinen a amada bu a lm r. 12 Eylül’ün üzerinde o kadar durmam n nedeni budur. Ekonomik alanda yöneliyor, toplumsal alanda yöneliyor, ideolojik ve kültürel alanda yöneliyor. Toplumu tek tek bireylerine kadar ayr rarak nas l etki alt na al p, özünden bo altacaksa ona uygun ekilde politikalar geli tirerek yöneliyor. Günümüzde özel sava budur. Mesela, televizyon izliyoruz. zlediimiz televizyon ba tan sona kadar tam bir özel sava ayg r. En büyük bombadan çok daha tehlikelidir. Atom bombas ndan daha tehlikelidir. Atom bombas , belki dü tü ü alanda kütlesine oranla tahribat yarat yor. Ama televizyon denen olgu, ayn anda on milyonlarca eve giriyor ve her evde birden bomba etkisi yarat yor. Toplumun al kanl klar na yön veriyor, ki iliklerin ekillenmesine, konu mas na, giyimine ve her eye yön veriyor. Bu ekilde toplumu etkisi alt na al yor. Psikolojik sava a ili kin, yay nlanan bir röportaj bas na yans r. Orada yap lan röportajda sorulara bir gazeteci cevap veriyor. Vermi oldu u cevaplardan bir tanesi udur: “Televizyonda konu ulan bir sözcü ü, toplumda üç ki i konu maya ba lam sa orada bir sonuç elde edilmi ve çok korkunç bir durum ya anm r.” demektedir. Bu ekilde özel sava , psikolojik sava kullanarak beyin nakli gerçekle tirmi olmaktad r. Günümüzde özel sava böyle yürütülüyor. Beyin nakli gerçekleiyor. Beyin nakli, insanlar masaya yat p, kafas k p içerisindeki beyni de tirip, ba ka bir beyni takma de ildir. Topluma sundu u imkânlarla bunu yap yor. Televizyonla, televizyondaki programlar yla yap yor. Bu nedir? Örne in, TV’ de bir dizi var. Bu dizideki tiplerin, aktörlerin söylemi oldu u kelimeler ertesi gün toplumun büyük bir bölümünün a ndad r. Öyle ki televizyon hangi ki inin, hangi kelimeyi nas l konu aca bile belirliyor. Yine neye gülece ini belirliyor. nsanlar n hangi espriye gülece i, hangi kelimeleri konu aca , konu tu u kelimeleri nas l bir aksanla konu aca bile böyle belirleniyorsa, orada özel sava yüzde yüz baar olmu demektir. Onun için özel sava , sadece askeri anlamda bir sava olarak de erlendirmemek gerekir. Ad sava r, askeri bir kavramd r, ama bugün egemen, sömürücü güçler, kendi iktidarlar sa lamla rmak için bütün topluma kar her alanda tüm imkanlar kullanarak kimi zaman iddet araçlar n kullan na bile gerek duyulmadan yürütülen bir sava r. Örne in, televizyonda bir yemek reklâm yap yor, böylece 129
reklâm yap lan malzemenin al nmas te vik ediliyor. Yaz aylar geliyor, elbise modas , k oluyor ayr bir elbise modas geli tirerek insanlar tüketime te vik ediyorlar. Saç u ampuanla y karsaz öyle olur. Daha birçok ey söylenebilir. Bunlar izleyenleri kendisine benzetmek için ya da istedi i bir tip haline getirmek için yap yor. O zaman onu izleyenler de, onlar gibi olmaya ba yor, onlar gibi davran yor, onlar n söyledi i ark lar , türküleri söylüyor. Onlar n yapt her eyi yap yor. Bunlar basit eyler de il. Tüm bunlar onlar gibi yapmaya ba lad zaman insanlar art k onlar gibi dü ünmeye ba yor. Onlar gibi dü ünmeye ba land zaman da, özel sava amac na ula oluyor. Psikolojik sava n amac budur. nsanlar n bilincine akmakt r, bilincini yönlendirmektir, iradesini k rmakt r, teslim almakt r, etkilemektir, istedi i hale, biçime getirmektir, istedi i gibi davran içerisine girmesini sa lamakt r. Bu topluma kar çok yayg n bir biçimde sürdürülüyor. Bizim içimizde de etkisi çokça var. Mesela bizim be eni ölçülerimiz de televizyonlarda özel sava kurmaylar n, psikolojik sava uzmanlar n haz rlam oldu u programlarda, bize benimsetilmeye çal lan be eni ölçülerinden fazla uzak de ildir. Hemen onlar n piyasaya sürdü ü ark lardan etkileniyoruz, çok daha fazla dinliyoruz. Bizleri me gul etmek için yay nlad dizi filmleri var. Onlar izliyoruz ve ondan sonra ayn tepkileri göstermeye ba yoruz. Ya am zda onlara göre ili kiler ar yoruz. O ili kilere yak n olanlar varsa, o bizim grubumuz oluyor. O ili kilerin d nda olanlar varsa onlar ötekiler, kar tlar oluyor. Bizim toplumumuz içinde, ‘bizim grubumuz’, ‘bizim gibi dü ünenler’ ya da ‘ötekiler’ biçiminde bir ayr m yap ld zaman özel sava n amac na hizmet edilmi olunuyor. Özel sava bize diyor: ‘bu ark dinleyeceksin, u sözü söyledi im zaman güleceksin.’ Televizyonlarda vard r. Birisi bir hareket yapar, hemen kahkaha fonu yay na girer. Komut veriyor, siz de “gülün” diye. Biz özel sava n, bir rejim haline gelerek kurumsalla mas ndan bahsederken, toplumun tümüne kar ilan edilmi bir sava tan söz etmi oluyoruz. Biz istedi imiz kadar gerilla mücadelesi verelim, istedi imiz kadar dü man darbeleyelim; hatta Kürdistan’dan koval m. E er, belirtti imiz çerçevede yürütülen özel sava a kar güçlü bir mücadele vermezsek, tüm kazan mlar z bo a gider. Bunu aç kça söylüyoruz. 130
Nikaragua’da 1979’da devrim oldu. Uzun y llar süren gerilla mücadelesi soncunda gerillalar iktidar ele geçirdiler ve on y l boyunca devrim hükümeti, Daniel Ortega ba kanl nda iktidar oldu. Ama ABD, Nikaragua’ya kar öyle özel bir sava yürüttü ki yap lan ilk seçimlerde devrim hükümeti yenildi. Daniel Ortega hükümeti yerini ABD yanl bir hükümete b rakt . O kadar mücadele edildi, o kadar bedel ödendi, ama sadece on y l iktidarda kald . 1989’da Ortega iktidardan indi, ama mücadeleyi b rakmad . Geçen y l seçimler yap ld Nikaragua’da 1989 ile 2007 aras nda geli en on sekiz y n ard ndan yap lan seçimlerde Ortega tekrar devlet ba kanna getirildi. Yani böylece silahla devrimi yapanlar bu sefer seçimlerle iktidara gelmi oldular. ndirildikleri iktidara yeniden kavu abilmek için çok yo un bir ekilde ideolojik mücadele verdiler ve örgütlenme yürüttüler. Onun sonucunda tekrar hedeflerine ula lar. Burada iktidarc siyaseti ele tirebiliriz, bu ayr bir konudur. Bizim burada anlatmak istedi imiz udur: Biz istedi imiz kadar mücadele edelim, sava al m, bedeller ödeyelim ama bu yetmiyor. Bu kazan mlar n kal la lmas için, güçlü bir ekilde kültürel ve ideolojik mücadelenin verilmesi gerekmektedir. O nedenle özel sava n toplumun beynini felç etme yakla mlar na kar güçlü mücadelelerin verilmesi artt r. Böyle yap rsa ba ar kazar, zafer sürekli k r. Ama yap lmazsa, kaybedilir. Dü man özellikle iki bin y ndan beri bize kar özel sava daha da yo unla rarak, farkl yöntemleri devreye koyarak sürdürüyor. Öncesinde de yürütüyordu. Fakat imdiki süreçte bize kar özel sava daha kapsaml ele alarak yo unla rm bulunuyor. Bize kar özel sava n bu ekilde yo unla larak bir konsept dahilinde sürdürülmesi, dü ünsel anlamda devrimci ilkelerden, dü üncelerden vazgeçmemizi, düzen ve sistem içerisine savrulmam mutlaka sa lamay ifade etmektedir. Onun için ‘siz eski al kanl klar zdan vazgeçin, yeni al kanl klar edinin. Eskiden neyi reddetmi seniz onlar b rak n ve reddettiklerinizi ya ay n’ denilmektedirler. Bu bize resmi olarak iki binden sonra dayat lm r. Denilmi tir ki: “PKK’nin uluslararas alanda kabul görebilmesi için Önderli inden vazgeçmesi gerekir. Eski kadrolar bir kenara atmas gerekir. Partiye giri , ç serbestli ini tan mas gerekir.” En önemlisi de, “PKK’nin mevcut ya am terk etmesi gerekir.” Bize iki binden sonra bunu dayatt lar ve dayatmakla kalmay p sis131
temin ya am içimizde örgütlemek için her eyi yapt lar. Baz eylerin önünü açt lar. Sosyal reform tart malar bunlardan biridir. “ ki ki i aras ndaki ili kiye niye ba kas kar yor” denilmi tir. Liberal ya am tarz ve ölçüleri ilericilik; PKK’lilik de gericilik, dogmatiklik olarak propaganda edilerek sistemiçile me hakim hale getirilmeye çal lm r. PKK’nin geçmi te yapt klar n yanl oldu u ve eskisi gibi ya ayamayaca zihinlere yerle tirilmeye çal larak insanlar sisteme çekme faaliyeti çok yo unca yürütülmü tür. Böylelikle de hareketin ya amda ve kadrosal duru ta iflas sa lanarak teslim al nmas , sistemiçile mesi sa lanmak istendi. Hiyerar ik devletçi sisteme kar özgürlük mücadelesi yürüten PKK içinde, demokrasi talepleri ve birey haklar icat edildi. Adeta PKK alg lamas devlet eklinde oldu. Sanki kar nda mücadele yürütülmesi gereken devlet de il de PKK imi gibi bir alg lama yarat ld . Bunun için de PKK zaman geçmi , dogmatik, kal pç , özgürlükleri k tlayan ve geri bir hareket olarak yans ld . Ça demokrasi ça yd , de meyenin a ld bir ça . Herkes de özgürdü, herkesin tercihini yapmas özgürlü ü vard ve d tan yap lan müdahaleler esas nda irade k rma anlam na gelmekteydi. Tüm bunlar n özellikle d güçlerin hareketi istedikleri çizgiye çekme ve sistemiçile tirme yönlü faaliyetlerin bir sonucu gerçekle ti i bir yana, devletçi sistemin yaratt köle özelliklerin bir d avurumu oldu u anla lamad . Kendini bilmezlerin kendi olmak ad na içine girdikleri yabanc la ma sonucu oldu u görülemedi. D güçlerin bir yönlendirmesi oldu u fark edilemedi. Kürt Özgürlük Mücadelesine dayat lanlar bunlar oldu. Süreç siville me olarak alg land . Denildi ki, “askeri elbiseleri niye giyiniyoruz? K rm , ye illi, sar ba örtüler takmaya devam edelim ya da sivil gömlek, sivil yelek giyelim. uti e ne gerek var. Da da o kadar kendimizi sersefil niye ya at yoruz. Herkes a alar, beyler gibi ya yor, biz de ya ayal m. Bunlar n hepsini de erlendirelim. Niye e itim görüyor, ele tiri, özele tiri yap yoruz? Bunlar n hepsini de erlendirelim” denildi. Hatta yazd z notlar n alt na ‘Devrimci Selam ve Sayg lar’ yazmay bile fazla görenler oldu. Bunlar basit eyler de ildir. Bunlar Özgürlük ortam nda, ya am nda var olan temel ölçülerle oynama yakla mlar r. Özel sava Özgürlük güçlerimiz içerisinde bunlar geli tirmi tir. Bunlar geli tirirken elde etti i sonuçlar onun ba ar düzeyini ortaya koymu tur. Özgürlük 132
ortam ndan kaçanlar hemen gittiler, Irak’ta urada, burada sistemin bir parças haline geldiler. Peki, bunlar nas l geli mi tir? Biz bu Türk televizyonlar izliyoruz, ama sadece normal bir biçimde izlemiyoruz. zlediklerimiz bizim u veya bu ekilde davran lar za yans yor. Kendimizi onlara benzetiyoruz. Bizim kültür gruplar z var. A müdahaleler ettik, öyle yapmayacaks z dedik. Ama olu an kültür gruplar n di er rock gruplar ndan pek farklar yok. Bizim fark z nerede kald ? Birisi aç kça ‘sevgilim’ diyor, ama di eri de aç kça sevgilim demiyor ‘ah Kürdistan’ diyor. Ama ayn eyi söylüyor. Bunlar bilinen eyler, de en bir ey yok. Bu bizdeki benze menin bir göstergesidir. Biz, özel sava a kar bir mücadele vereceksek, sadece özel sava a, kontr-gerillaya kar gerillay geli tirmekle de il, ayn zamanda özel sava n tüm kesimlerine, kültürel olarak özünden bo altt davran ve al kanl klana yön-biçim vermeye çal tüm yakla mlara kar da bir mücadele içerisinde olaca z. E er bu ekilde bir mücadele vermezsek, geli tirmezsek elbette ki özel sava ba ar olacakt r. Özel sava , kurals z bir sava r. Tüm imkânlar n hedefe ula mak için kullan ld bir sava r. Özel sava , ki iyi kendi kendine dü man haline getirme sava r. Toplumu özünden bo altma sava r. Bunlar , sömürücü, egemenlikli, devletçi güçler tüm toplum ve birey üzerinde egemenliklerini kurmak için yap yorlar. ster askeri olsun ister kültürel, ideolojik olsun sald lar bunun için yap yorlar. Öyle ise ona kar komple bir mücadele içinde olaca z. Özel sava a kar as l kazan m, as l mücadele böyle ba ar olacakr. Yoksa ba ka türlü biz özel sava yerle bir edemeyiz. Özel sava topluma kar yürütüldü ünde e er ba ar ya ula rsa sonuç elde eder. Ama toplumsal alanda güçlü direni geli tirildiinde özel sava n ba ar ya ula mas mümkün de ildir. Günümüzde özel sava , alm oldu u biçimle ya am n her alanda sürdürülmektedir. Bu alanlar n ba nda da bas n-yay n alan gelmektedir. Mesela çocuklar için çizgi filmler yay nlan yor. Ama bu çizgi filmler e itici de il, sistemin etkilerini çocu a empoze ediyor. Gençler için de ayn politika uygulan yor. Eskiden baz politikalar vard . Devlet bir taraftan halk aç b rak rken, di er taraftan da besliyordu, böylelikle de toplumda devlete kar olumlu bir tablo çizmeye çal yordu. Ama halk yoksulla ran, aç b rakan yine devletin kendisiydi. Halk bunlar görüyor ama sesiz kal yordu. 133
Burada özel sava n, sistemin etkisini sadece giyim-ku am, yeme-içme, be eni ölçüleriyle s rl tutmamak gerekir. Bununla birlikte özel sava n bir de bize kabul ettirdi i çal ma, ya am düzeni ve ili kileri var. Eskiden bir devrimci için “Yirmi dört saatini devrime adayan ki idir” deniyordu. Bu bir devrimci için yap lan en do ru belirlemelerden bir tanesidir. Ama imdi bizim devrimcilerimiz, özel ya am ve alanlar yaratma aray içerisindeler, hak aray nda bulunuyorlar, tatil yap yorlar. “Devrimci gönüllü olarak ya am adayan ki idir. Neyi var, neyi yok halk na hizmet için kullanan ki idir” tan mlamas ölçüyü belirliyordu. imdi bizim çal anlar z bizden maa al yorlar. Çal malar örgütün ihtiyaçlar na göre, dönemin propaganda yöntemlerine göre, öne ç kan sorunlara göre sürekli canl , aktif h zl k lmas gerekirken bunu yapmamaktad r. Bu yönüyle bir memurculuktan bahsedilebilir. “Benim haftal k plan m budur. O hafta içinde ne olmu , benim için önemli de il” denilmektedir. Bu ekilde özel sava bize bir ya am, çal ma düzeni kazand yor. 2000 sonras da da bizde memurla ma e ilimleri görüldü. Bu nas l kendini gösterdi? Sabah kalk yordu, ak am be , alt ya kadar çal malar yap yordu. Ak am alt , yediden sonra da televizyonun ba na geçiliyordu. Birkaç arkada da geldi mi biraz sohbet ediliyor ya da tavla oynan yordu. Bu normal bir devrimcinin ya am m yoksa düzende memurluk yapan birinin mi ya am m r? Bir memur bu ekilde sabah kalkar i e gider, saat be te evine gelir, pijamas giyer, terli ini ayaklar na takar, televizyonun kar na geçer, çay getirin der ve içer. Veya i, dostu falan gelirse muhabbet eder, tavla oynar. Devrimcili i sekiz saattir. Bizde de 2000’den sonra devrimcili i sekiz saat olan bir ya am, bir çal ma modeli geli tirilmeye çal ld . Bu ekilde içimizde sadece farkl e ilimler, yakla mlar, anlay lar de il, bunlardan daha tehlikeli olarak; bir ya am, ili ki tarz ve al kanl klar geli tirilmek istendi. Özel sava deyip, geçilmemelidir. Özel sava as l olarak da kendi ya am tarz , ili ki biçimini, yakla kabul ettirmeye çal yor. Özel sava n bu dayatmalar ya am içerisinde kabul ettikten sonra, istenildi i kadar ona kar mücadele içerisinde olundu u söylense de bunun bir inand ve anlam olmaz. O da “bizdendir” der. Yani özel sava bu ekilde, kar nda olan kendisinden yana çekme, kendisine benzetme ve kendisi gibi dü ünür, ya ar hale 134
getirme sava r.Buraya kadar anlat mlar zda daha çok genel olarak özel sava ve bunun Türkiye’de ve Kuzey Kürdistan’da gerçekle mesi üzerinde durduk. Bu Kürdistan’ n di er parçalar nda özel sava n uygulanmad anlam na gelmemelidir. Kürdistan’ n di er parçalar nda da özel sava tüm kirli yöntemleriyle uygulanr. Kürdistan’ n di er parçalar nda uygulanan özel sava ayr ca ele al p kapsaml bir ekilde incelemeye tabii tutulabilmelidir. Bura da çok s rl da olsa yetersiz de kalsa Kürdistan’ n di er parçalar nda gerçekle tirilen özel sava a baz yönleriyle de inme gere ini duyuyoruz.
Do u Kürdistan ran devlet gelene i olarak dünyada en fazla deneyim sahibi olan ülkeler aras nda yer almaktad r. Sadece bununla da kalmamakta, üzerinde yer ald co rafya nedeniyle farkl kültürlerin u rak ve geçi yeri olma özelli ine de sahiptir. Bunun sava ve siyaset gelene inin güçlü ve zengin olmas na sa layaca katk aç kt r. Ayr ca ran tarihsel olarak siyasal, kültürel vb. aç lardan kendisinin de dünya üzerinde yaratt etkiler söz konusudur. Burada Pers mparatorlu u’nun etkisini ve Heredot tarihinde anlat lanlar hat rlatmak yeterli olacakt r. Böyle bir tarihsel mirasa sahip olan ran Devleti Kürtler kar nda klasik bast rma yöntemleriyle birlikte özel sava temelinde geli tirilen yöntemleri de kullanm r. Özellikle kinci Payla m Sava ’ndan sonra bu çok aç k bir ekilde ya anmaya ba lam r. Mahabad Cumhuriyeti’nin y lmas ndan sonra bu çok aç k bir ekilde görülmü tür. 1953 y nda Musadd k yönetimine kar C A taraf ndan organize edilen darbe ile bu çok daha bariz bir hal alr. O süreçle birlikte Kürtlere kar özel politikalar uygulanmaya ba lanm r. Kürt’e kar Kürt’ün kullan lmas , var olan Kürt örgütlerinin içten bölünmeye u rat lmas , Türkiye’deki koruculu a benzer milis güçlerinin olu turulmas , toplu katliamlar, göç ettirmeler vb. hep bu çerçevede geli tirilmeye ba lanm r. Ayr ca bir nevi kendi içerisinde farkl kültürü temsil eden halklar n (Azerilerin Kürtlere kar kullan lmas gibi) birbirlerine kar kullan lman daha fazla geli tirilmesi gündeme getirilmi tir.1979 slam Devrimi’nden sonra da Kürtlere kar özel sava uygulamalar ndan vazgeçilmemi tir. Günümüzde ise bu özel sava uygulamalar gide135
rek daha fazla t rmand lan bir hal alm r. Do u Kürdistan’da ran Devleti Türk Devleti’nin aksine özel sava yöntemi olan inkar ve imha yönelimlerini daha çok sinsi ve slam karde li i ad arkana s narak yürütmektedir. ran Devleti için dillendirilen ‘dü man pamuk ipli i ile bo uyor’ söylemi, özel sava n inkar politikas uygularken nas l bir yol izledi ini ortaya koymaktad r. ran slam Cumhuriyeti hile entrika ve imha çal malar devrimin hemen arifesinde Kürtlere kar ba latt imha yönelimleriyle ba latm r. slam Cumhuriyeti’nin ilk uygulamalar ndan olan Kürtlere iddet yöntemi ile direni odaklar kanla bast ld ktan sonra, geri kalan Kürt bölgelerini de sistemli bir ekilde iddet yöntemiyle bask alt nda tutmaya çal r. Böylece bu yöntemle halk n direni inin geli mesinin önüne geçilmek istenmi tir. ran Devleti de Türk Devleti’nde oldu u gibi katliamdan sonra bir yandan cami, medrese gibi dini yerler vas tas yla insanlar n dini duygular istismar edip sisteme entegre etmeye çal , di er yandan da karakol, i kence hane ve cezaevi uygulamalar yla bask ve tehdidi halk n üzerinden eksik etmemi tir. Türk Devleti’nin aksine ran Devleti Kürdistan diye bir eyaleti de olu turup resmiyette Kürt dili ve kültürü önünde çok engelleyici gözükmemesine ra men, fiiliyatta bunun tamamen içi bo altm ve böylece insanlar n ulusal duygular n geli mesinin önü al nmak istenmi tir. Bas n, okul gibi kültürel ve ulusal talepleri önlemek için ‘Ne isterseniz, biz veriyoruz’ biçimindeki yakla m ile de özgürlükçü bir dü ünce ve kimlik talebinin ortaya ç kmas engellemeye çal , bunu bas n-yay n ve farkl ekillerde dillendirmek isteyen yazar ve gazetecilere çe itli kamu haklar ndan men dahil r cezalar verilmi tir. Di er yandan ran Devleti Kürtlere kar inkar ve imha politikayürütürken, di er parçalardaki çeli ki ve çat malar da halk üzerinde bir bask arac olarak kullanm r. Birçok yerde Kürt örgütlerini de birbiriyle çat rarak çat malar kendi s rlar nda tutmay esas alm r. ran Devleti bu politikay Kürtlere kar da uygulam r. ran Do u Kürdistan’daki Kürtlerin dil ve lehçe bak ndan var olan farkl klar da kullanm r. Bölgesel ve yöresel çeli kiler yaratmak suretiyle suni bir ekilde bölgeler aras farkl klar ortaya karm r. Bu politika ran rejimine kar mücadele eden örgütle136
re kar da uygulanm r. Böylece bu örgütlerin gerçek anlamda genelle mesi engellenmi tir. Bu ekilde, Soran-Kurmanç ve bölgeler aras ndaki çeli kiler vas tas yla ran Devleti’nin Kürt halk üzerinde sistematik olarak uygulad böl- parçala- yönet politikas gerçekle tirilmi olmaktad r. Ayr ca, ran Devleti’nin uygulad yöntemler aras nda Kürtler aras nda ajanla rman n yayg nla rarak halk aras nda güven ortam yok edilmesi de yer almaktad r. Böylece Kürt halk içerisinde ciddi bir güvensizlik ortam yarat lm r. Öyle ki, bir ailenin üyeleri aras nda bile güvensiz bir ortam yarat lm r. Bununla halk aras nda ulusal çapta bir dü üncenin yay lmas önlenmeye çal lm r. Devlet bu politikay pratikle tirirken, halk n ekonomik durumunu kullanm ve daha çok da yoksul halk kesimlerini ajanla rmak istemi tir. Bunlarla birlikte ran Devleti’nin uygulad özel sava yöntemleri de söz konusudur. Bunlar ise sat r ba lar ile u ekilde geli tirilmi tir. -Ajanla rma ve istihbarat a lar n yo un bir ekilde geli tirilmesi ve bunun halk içerisinde özendirici k nmas , -Koruculuk sisteminin geli tirilmesi (Besiç), -Ekonomik olarak Kürdistan’da yat m yapmayarak halk n fakirle tirilerek ekonomik sorunlar ile u ra r hale getirilmesi. Bu ekilde s rlarda kaçakç n ya da devlete ba ml ajanla ma ve koruculu un geli tirilmesi, ran’ n di er eyaletlerinde yasak olan uyu turucu ve içkinin, istihbarat n denetim ve bilgisi dahilinde Kürdistan’da da n yap larak kullan n yayg nla lmas , -Uyu turucu ve içkiye ba olarak fuhu ebekelerinin yayg nca geli tirilmesi, ‘sixe sistemi’ ad alt nda fahi eli in resmi evlilik temelinde geli tirilerek insanlar n ahlaki olarak çöküntüye u rat lmas ve buna me ru zeminin olu turulmas , -Kaçakç n devlet denetiminde geli tirilmesi. Kendi denetiminde olmayan kaçakç a kar sert önlemler almas , operasyonlar geli tirmesi ve yapanlar cezaevlerine koyarak ev dahil tüm mal varl klar na el koymas , -Cezaevlerinin özel sava kapsam nda bir i kence haneye çevrilmesi, basit suçlardan bile cezaevlerine girenlerin ajanla lmas ve uyu turucu ebekelerine kat mlar n sa lanmas , 137
-Dara açlar özel sava n Kürtleri sindirme ve yok etmenin en etkili yollar ndan biridir. Di er eyaletlere göre Kürdistan’daki dara açlar n kurularak idamlar n tamamen siyasi ve ibret mant ile geli tirilmesi, -Cami, Kuran kurslar ve medreselerin di er eyaletlere göre çok daha fazla olarak Kürdistan’da yayg nla larak birer özel sava kurumlar olarak kullan lmas ,
Güney Kürdistan
Güney Kürdistan’da gerçekle en özel sava Irak siyasal yap ndan yine bu co rafyada ya anm tarihsellikten ayr olarak ele almak mümkün de ildir. Özel sava devletçi sistemin sava tarihinin 20. yüzy n ikinci yar na do ru ald en üst bir düzeyi temsil eti ine göre, Irak ve G. Kürdistan’daki özel sava da bu gerçeklik içerisinde ele almak gerekmektedir. Irak bir krall k biçiminde Birinci Dünya Sava ’ndan sonra ngilizler taraf ndan olu turulmu olsa da belirli bir tarihsel geçmi in de sahibidir. Irak’taki bu tarihsel ya anm k içerisinde, tarihe damgas vurmu ki ilikler ve olaylar bu co rafyada insanl k tarihi üzerinde önemli bir etkide bulunmu tur. nsanl k tarihinin ilk tan k oldu u emperyalist Akadl Sargon hükümdarl bu co rafyada ortaya ç km r. Akad ile ba layan bu sürecin tarihin ilk imparatorlu u olan Babil ile devam etmesi yine bu topraklarda görülmü tür. Daha sonraki süreçlerde egemenlikli devletçi toplum tarihine damgas vuran sömürgeci tiranl klar, sultanl klar, imparatorluklar vb. bu miras devralm lard r. Egemenlikli devletçi toplumun devrald bu miras, insanl k tarihinde oldu u gibi Kürtlerin tarihinde de önemli bir etkiye sahiptir. Bunun bir sonucudur ki tarihte ezilenler, sömürülenler üzerinden egemenliklerin kurulmas nda ba vurulan entrikalar bu co rafyada ya anm r. Enki’nin, nanna’dan ‘me’leri çalmas nda da bu kurnazl k ve entrika kendisini çok ç plak bir biçimde ortaya koymu tur. Medlerin Persler içerisinde ikinci s f vatanda olarak tutulmas na neden olan sürecin de bu gerçeklikle do rudan bir ba vard r. skender’in ordular n Kürdistan’a girip o zamana kadar yap lmayan gerçekle tirmesi ve kendi rk bölge halklar n rk yla kar rarak egemenlik kurma yakla n da bununla do rudan bir ili kisi söz konusudur. O nedenledir ki skender’in 138
“on binlerin dü ünü” ad yla soylar birbirine kar larak kurmaya çal egemenli i, yabanc la ma ve kültürel ba kala may radan bir politika olarak görmek mümkün de ildir. Daha sonraki yüzy llarda da Arap Emevi hükümranl n burada yapm oldu u katliamlar ve dinsel ba kala ma u ratma politikalar tam bir özel sava özelli i ta r. Halife Ömer döneminde 7 ya ndan büyük on binlerce Kürt erke i katliamdan geçirilmi tir. Kürt kad nlar da Mekke’ye varana kadar Arap egemenlerinin hizmetine sunulmu tur. Bununla da kal nmam slamiyet’i kabul ettirme ad na kültürel ve fiziki bir katliam ya at lm r. Bu anlamda o süreçte Emevi hanedanl n Zerdü ti inanca sahip olan halk katliama u ratmas ve o zaman dünyada e i az bulunan bir kültürel hazine olan kütüphaneleri yakmas , basit bir politika olman n ötesinde bir anlam ifade etmi tir. Abbasi halifesi Harun Re it’in despotizmi ve mam Gazali’nin içtihat kap lar kapatmas da s radan bir yaklamla ele al namaz. Osmanl ’n n M r Memluk Devleti’ni tarihten sili iyle birlikte bu co rafyay da egemenlik alt na almas ve halifeli i stanbul’a ta mas , ayn zamanda ya anm olan bu egemenlikçi devletçi miras da devralmas anlam na gelmi tir. Osmanl Devleti de bu co rafyada özel politikalar geli tirerek kendi egemenli ini sürdürmeye çal r. Kürtlerden olu an özel ordular, Kürt a iretlerinin birbirine k rd lmas , Kürtlerin di er kültürel topluluklara kar kullan lmas , i birlikçili in geli tirilmesi yine Kürtlerin di er bölge devletlerine kar kullan lmak istenmesi de bu gerçeklik içerisinde yerini bulmu tur. 1. Dünya Sava tüm Kürdistan parçalar nda oldu u gibi G. Kürdistan’ da derinden etkilemi tir. Bu süreçle birlikte Kürdistan dörde bölünmü , G. Kürdistan ise ngiltere’nin olu turdu u Irak manda rejimi s rlar içerisinde kalm r. Bu yer al içerisinde ise Kerkük ve Musul ‘ ngiliz özel himaye bölgesi’ olarak tutulmu tur. Irak’ta manda rejiminin 1930’lar n sonlar na do ru Kral Faysal tahta indirilerek yerine Gazi geçirilmi tir. Gazi’nin öldürülmesinden sonra da yerine Gazi’nin 8 ya ndaki o lu Küçük Faysal’ n kral ilan edilmesi ve iktidar iplerinin ise Ba bakan Nuri Sait Pa a’n n eline geçmesiyle birlikte Irak içerisinde iktidarda yeniden bir yap lanma süreci ba lam r. Bu süreçle birlikte Irak’ta çat malar n ve iç çeki melerin önü de al namam r. Saddam Hüseyin’in 2003 nda iktidardan devrili ine kadar da bu çat mal süreç sürmü 139
tür. Bu ya anan süreçte ise (General Kas m dönemini ara ve istisnai bir süreç olarak ayr tutmakla birlikte) askeri darbeler ve iktidar n askeri diktatoryal niteli i öne ç km r. Siyaset topluma yasaklan rken ii, Sünni ve Kürt çeli kisi varl korumu tur. ktidar dengesi ise Arap Sünni az nl n lehine kurulmu tur. Buna karise iilerin ve Kürtlerin sürekli bir direni i ya anm r. Irak ve G. Kürdistan’da 1920’lerle birlikte olu an statü ve bunun olu umundan sonraki süreçten itibaren ya anan özel sava da bu gerçeklik üzerinden yükselmi tir. Irak Devleti’nin iiler ve Kürtler üzerinde uygulam oldu u özel sava n özgünlükleri olmakla birlikte özünde bunlar n imha ve tasfiye temelinde geli tirilmesi söz konusu olmu tur. Irak Devleti o co rafyada gerçekle en egemenlikli tarihin bir mirasç olarak kendini ekillendirirken, ayn zamanda uluslar aras güçlerin de deste ini alm r. G. Kürdistan’ n Irak s rlar içerisinde ya ad 80 y ll k süre içerisinde maruz kald sömürgeci politikalara kar bir direni içinde oldu u görülmü tür. Denilebilir ki bu süreçte G. Kürdistan’da sürekli bir çat ma ya anm r. Bu gerçeklik ise G. Kürdistan’da uygulanan özel sava n daha çok askeri stratejik yönleriyle öne ç kmas na neden olmu tur. O nedenledir ki bu süreçte G. Kürdistan’da ya anan özel sava klasik bast rma yöntemleriyle birlikte stratejik anlamda geli tirilen taktikler bütünlü ü içerisinde ele almak gerekmektedir. Bu taktikler- içerisinde en fazla da Kürtlerin birbirlerine kar kullan lmas , katliamlar, stratejik köylerin olu turulmas , sürgünler, Arapla rma, i birlikçili in ve koruculu un geli tirilmesi, iç ihanetin te vik edilerek ihanetçilerden olu an özel birliklerin kurulmas , Kürt topraklar na Araplar n yerle tirilmesi ve Arap memurlar n Kürtlerin ba na idareci olarak atanmas , Kürt dili ve kültürü üzerine konan yasaklar yine Kürtlerin di er parçalardaki Kürtlere ve bölge devletlerine kar bir güç olarak kullalmas yer alm r. Bununla birlikte en son Türkiye’de AKP hükümetinin TRT 6 ad yla yapmaya çal gibi, Kürtçe yay n yapan radyo vb. TV’ler kurularak i birlikçilik ve ihanet geli tirilmeye ve asimilasyon h zland lmaya çal lm r. G. Kürdistan 20. yy’ n tan k oldu u en büyük katliamlar n (Halepçe’de görüldü ü gibi) ya and bir yer olma özelli ine sahip olmu tur. 140
G. Kürdistan’da ya anan 80 y ll k bir sürecin ard ndan ise özel sava son bulmam , aksine rejimsel bir karaktere bürünmeye ba lam r. 20. yy. Ortado u’sunun Sargon’u olan Saddam Hüseyin’in lma sürecine girmesi burada bir ba lang ç olu turmu tur. Böyle bir sonucun ortaya ç kmas nda ise köleci Sargon mparatorluu’nun günümüzdeki temsilcisi olan ABD’nin rollü büyük olmu tur. 1991 Birinci Körfez Sava ’yla birlikte Irak Saddam rejiminin G. Kürdistan’daki etkisi azalmaya ba lam r. 1992 y nda Dablin görü melerinin ba lamas yla birlikte bu sürece yön verilmeye çal lm r. Bu süreçle birlikte G. Kürdistani güçlere dayanarak ABD Irak’ta etkili olmaya istemi tir. Bu da do rudan G. Kürdistan üzerinde toplumsal ve siyasal aç dan bir etki yaratm r. Siyasal alanda Kürdistani renk isim olarak kullan lmaya ba lan rken, toplumsal alanda da o sürece kadar yerelli in, a iretçili in perdeledi i fla ma öne ç kmaya ba lam r. Bununla birlikte olu maya ba layan bu ekilleni üzerine rant elde etme ve i birlikçi tarzda iktidar olma çat mas da artarak devam etmi tir. 17 Eylül 1988’de yap lan Washington antla mas yla Güney Kürdistan’da ya anacak olas geli melerin rotas belirlenmek istenmi ve 2003 y ll nda gerçekle en ABD askeri müdahalesiyle birlikte de Irak genelinde oldu u gibi, G. Kürdistan’da da yeni bir süreç ba lam r. Asl nda denilebilir ki, 2003 y yla ba layan bu süreçte G. Kürdistan, merkezi Irak Devleti’nin s rlar içerisinde kabul edilen co rafyada avantajl bir konuma geçmi tir. Siyasal ve ekonomik alanda Basra ve Ba dat’a oranla daha istikrarl bir konumda bulunmas , bu anlamda bir gösterge olu turmu tur. G. Kürdistan aç ndan içerisine girilen bu süreç di er bölgelere oranla bir istikrar olarak ele al nmas na ra men, özel sava kapsam nda de erlendirildi inde, daha farkl bir anlama gelmektedir. Bu G. Kürdistan’da özel sava n, rejimsel bir karaktere bürünmeye ba lamas olmaktad r. Daha çok siyasal, sosyal, kültürel vb. alanlarda özel sava uygulamalar olu mu tur. Ancak özel sava n klasik bast rma yöntemlerinden de vazgeçilmemi tir. Özel birliklerin olu turulmas , var olan haklardan herkesin e it oranda yaraland lmamas ve adaletsizlik, siyasal yasaklar ve engellemeler, muhalefete ve özgürlükçü dü üncelere aç k olmama, örgütlenme ve kendini ifade etme hakk n tan nmamas vb. kat yakla m içinde olunmaktad r. Avrupa taklitçili i ve postmodernizm geli tirilirken, 141
demokratik komünal özellikler ta yan Kürt, do al halinden h zla uzakla lmaktad r. Kürtler içerisinde oto-asimilasyon geli tirilerek, buras Kürtlü ün tüketilmek istendi i bir alan haline getirilmek istenmektedir. Ekonomik alanda tam bir uçurum denilebilecek farkl la ma ya anmaktad r. Bir yandan açl k, sefalet, i sizlik geli irken, di er yandan da ülkenin tüm zenginlik kaynaklar kendine mal eden bir avuç i birlikçi zenginler s yarat lmaktar. Tüm bunlar da özel sava n kazanm oldu u rejimsel özelli in tipik bir d avurumu olmaktad r. G. Kürdistan’da özel sava n rejimsel bir karakter kazanmaya ba lamas , sadece içe yönelik de il Kürdistan’ n di er parçalar ndaki halk za kar yakla m ve bölgedeki egemen devletlerle ili kilerde de kendisini göstermektedir. Denilebilir ki, G. Kürdistan Türkiye ve ran’ n aç k pazar haline gelmi tir. YNK alan nda ran’ n, KDP alan nda ise Türkiye’nin ekonomik ve istihbari etkinliklerinin olmas da bunu do rulamaktad r. G. Kürdistani güçler bu ekilde bölge egemen devletleriyle içerisine girmi oldu u ili kiyle Kürdistan’ n di er parçalar kar nda da konumlar belirlemi lerdir. Bu G. Kürdistani güçlerin kendi ç karlar u runa di er parçalar kar nda bölge egemen devletleriyle i birlikçili i tercih etmesi anlam na gelmektedir. Bunun da anlam daha önceki süreçlerde oldu u gibi bir özel sava takti i olarak Kürtlerin kar kar ya getirilmesidir. Türk Devleti’yle içerisine girilen ili kilerde bu çok daha net bir ekilde kendisini göstermektedir. PKK ve onun öncülü ünde somutluk kazanan Kürt özgürlük mücadelesine kar olu turulan bir imha konsepti söz konusudur. Bu konsept kendisini önce üçlü, daha sonra da G. Kürdistani güçlerin içinde yer almas yla birlikte dörtlü mekanizma biçiminde somutla rm r. Olu turulan bu mekanizmayla PKK kar nda temelde G. Kürdistani güçler kullan lmak istenmektedir. Bu gerçe in kendisi G. Kürdistan’da rejimsel bir boyut kazanmaya ba layan özel sava n niteli ini ve uluslar aras bir boyutta oldu unu ortaya koymaya yetmektedir.
Güneybat Kürdistan Irak gibi Suriye de Birinci Payla m Sava ’ndan sonra olu an bir devlettir. Suriye o zamana kadar Osmanl s rlar içerisinde yer alm r. Birinci Payla m Sava ndan sonra da Fransa mandas 142
alt na girmi tir. Güneybat Kürdistan ise Suriye s rlar içerisinde kalm r. Ancak buna kar Kürtlerin bu egemenli e Cizre ve Afrin bölgelerinde brahim Henano gibi yerel önderlerin öncülü ünde önemli olarak de erlendirilmesi ve ele al nmas gereken bir direnii söz konusu olmu tur. Kürdistan’ n di er parçalar na oranla Güneybat Kürdistan hem co rafik hem de nüfus olarak daha az bir oran kapsamaktad r. kinci Dünya Sava ’ndan sonra Araplar içerisinde M r’da Cemal Abdul Nas r öncülü ünde geli en Arap Birli i Projesi Suriye hükümetini de etkilemi tir. Cemal Abdul Nas r’ n M r’da iktidara gelmesiyle birlikte Suriye ve M r aras nda birle me karar al nr. Ancak bu birle me karar iki y l, 1958 y n sonlar ndan 1961 y n ba lar na kadar yürürlükte kalabilmi tir. Güneybat Kürdistan üzerinde de en derin asimilasyon bu iki y lk süreç içerisinde uygulanm ve sonras nda gelen hükümetlerce de devam ettirilmi tir. Kürtlerin varl ve kimli i bu süreçte resmi olarak inkar edilmeye ba lanm r. 1962 y nda uygulamaya konan Arap Kemeri politikas ile de Kürtlere kendi kimliklerini inkar temelinde vatanda k hakk tan nmaya ba lam r. Yine bu politika ile Kürtlerin dili ve kültürü yasaklanm ve Kürtlerin ya ad topraklara Araplar yerle tirilmeye, Kürtlerin topraklar elinden al narak Araplara verilmeye ba lanm r. Bununla birlikte Kürtler sürekli olarak Arap milliyetçili inin tehdidi alt nda tutulmu lard r. Beyaz sömürgecilik ya da beyaz imha olarak adland rabilece imiz asimilasyoncu politikalar n öne ç kar lmaya ba lan ld bu süreçte, Kürtlerin buna kar direni leri de geli mi tir. Amudê Sinemas ’nda gerçekle tirilen Kürt katliam da böyle bir süreçte yaanm r. Bu katliamla Kürt halk na gözda verilmek istenmi tir. 1961 y nda M r ve Suriye aras nda var olan birlik anla mas bozulmu olsa da Kürtlere kar izlenen Arap Kemeri politikas srarl bir ekilde uygulanmaya devam etmi tir. Kürtler ya ad klar topraklardan ç kar larak Araplar n yo un olarak ya ad klar bölgelerde ya amak zorunda b rak lm lard r. Haf z Esat’ n iktidara gelmesinden sonra da bundan vazgeçilmemi tir. Aksine bu politika toprak reformu ad alt nda daha da inceltilerek sürdürülmü , Kürtlerin varl hiçbir ekilde resmi kay tlara geçirilmemi adeta yok say lm lard r. Buna ra men Haf z Esat rejiminin Kürtlere yakla olan pragmatizm öne ç km r. 143
ktidar dengeler üzerine kuran Haf z Esat uluslararas alanda nas l Sovyetlerin, ABD ile olan çeli kisini kullanarak deste ini alve kendini bölgede etkili bir güç haline getirmi se, ayn ekilde ülke içersinde de Kürtlerin deste ini alarak iktidar sa lama almaya çal r. Bu çerçevede srail’e kar yürüttü ü sava ta Kürtleri ön cepheye göndermi tir. Bu durum, Haf z Esat rejimini Kürtler kar nda daha politik davranmaya ve dikkatli olmaya, kimi zaman da kar kar ya gelmemek için özel bir çaba içerisine girmeye yöneltmi tir. Özel sava kapsam nda en sistemli bir ekilde sürdürülen baslar ise daha çok Haf z Esat’ n ölümünden sonra gündeme getirilmi tir. Haf z Esat’ n ölümünden sonra Suriye’de siyasal yap lanma da belirli bir sars lma içerisine girmi tir. Haf z Esat gibi tecrübeli ve Ortado u dengelerini iyi bilen bir siyaset adam n ölümünün bunda etkisi olsa da, daha çok uluslararas ku atma, ba ta Türkiye ve srail olmak üzere kimi bölgesel devletlerin olu turdu u bask lar n da rolü olmu tur. Bu süreçten sonra Suriye hükümetinin Kürtlere yönelik politikas da de meye ba lam r. PKK’nin buradaki çal malar n engellenmesi ve kadrolar n üzerinde bask lan kurulmas da bu yönde at lan ilk ad mlar olu turmu tur. Suriye hükümeti bu çerçevede birçok PKK taraftar ve kadrosunu tutuklam , i kencelere alm ve Türk Devleti’ne teslim etmi tir. Suriye hükümeti bu süreçle birlikte her yönüyle PKK’nin Güneybat Kürdistan halk üzerindeki etkisini k rmaya ve özgürlük mücadelesine yapm oldu u kat durdurmaya çal r. Bu çerçevede de gerillada çocuklar olan aileler üzerinde bask lar geli tirilmi ve bu ailelerden çocuklar gerilladan kaç rmalar istenmi tir. Bununla da kal nmayarak; PKK içerisindeki Güneybat Kürdistanl lara yönelik özel politikalar geli tirilerek içten bir çözülme yaratmak için ihaneti te vik yönünde bir politika devreye konulmu tur. Yo un tutuklamalar geli tirilerek zindanlara al nan PKK’liler ve yurtseverlerin teslim olmalar için i kence ve bask lar geli tirilmi tir. Yine ayn süreçle birlikte Güneybat Kürdistan halk üzerindeki PKK’nin etkisini k rmak için TECEMA gibi örgütler i birlikçile tirilerek ajanla lmaya çal lm r. Bu ekilde Kürtler her yönüyle bask alt na al nm , örgütlenme ve kendilerini ifade etmelerinin tamamen önüne geçilmek istenmi tir. Bask lar, tutuklamalar ve el koymalar ya anm r. Kürt gençleri içerisinde uyu 144
turucu ve fuhu geli tirilmeye çal lm r.12 Mart 2004 y nda Kam lo’da gerçekle en katliam Haf z Esat’ n ölümünden sonra BAAS iktidar n Kürtlere kar daha sistemli hale getirdikleri basn somut olarak ya anan bir göstergesi olmu tur. Bu katliamla birlikte BAAS iktidar Kürtleri daha fazla bask alt na almaya ba lam adeta genel bir katliam provas nda bulunmu tur. Ancak Kürtlerin buradaki örgütlü direni i oynanmak istenen bu oyunu bozmu tur. Halk içerisinde geli tirilmeye ba lanan bu bask lar n yan s ra halk n ba ta Avrupa olmak üzere de ik yerlere göç etmelerinin de önü aç lm r. Bu göçler bir yandan bir zorunluluk olarak ya arken, di er taraftan da te vik edilmi tir. Denilebilir ki, o sürece kadar Güneybat Kürdistan’dan en fazla siyasal amaçl göç bu süreçte ya anm r. Kuzey, Do u ve Güney Kürdistan’da ya anan geli melerin do rudan etkisinin görüldü ü Güneybat Kürdistan’da Suriye hükümeti yeni politikalar belirlerken, Türkiye ve ran hükümetleriyle de yak n ili kiler içerisinde olmu tur. Bu çerçevede bu devletlerle de anti-Kürt ittifaklar içerisine girmi tir. Suriye hükümeti bu devletlerle ortak istihbarat, operasyon, teknik donan m vb. konular üzerine antla malar yapm r. Son süreçte ise ba ta Türkiye olmak üzere Kürtlere kar izlenen klasik inkar politikalar n iflas yla birlikte Suriye hükümeti de yeni aray lar içerisine girmi tir. Bugüne kadar göçmen say lan ve vatanda olarak kabul edilmeyen Kürtlere yönelik nüfus say mlar yap lmaya ve bunlar n varl kay t alt na al nmaya ba lanm r. Bunu yaparken de Güneybat Kürtleri içerisinde ileri gelenleri ile ili kilenerek komisyonlar n olu turulmas yönünde ad mlar at lr. Suriye hükümeti bu yönlü bir yakla m içerisine girerken, Güneybat Kürtlerinin ba ta Kuzey Kürdistan olmak üzere göç etmeleri yönünde bir yakla m içerisine girmektedir. Ayr ca PKK içerisinde bulunan Güney Bat Kürdistanl lara yönelik yeni kararlar almakta ve böylece bir yönüyle de Kürt Özgürlük Mücadelesi’ni tasfiye etme temelinde uygulanmaya konulan uluslar aras komployla ortak bir tutum içerisine girmektedir.
145
Sonuç Olarak Özel sava kapsaml bir muhtevaya sahiptir. Salt askeri boyutlar a maktad r. Bu yönleriyle de; siyasal, ekonomik, kültürel vb. boyutlar da ta maktad r. Sadece toplumun bir kesimine kar sürdürülen bir sava da de ildir. Bir bütün olarak topluma kar ilan edilen bir sava olma özelli ine sahiptir. çerisinde bulundu umuz 21. yüzy lda ise daha da kapsaml ele al p uygulanan bir sava özelli ine gelmi bulunmaktad r. Küresel sermaye güçlerinin kendi egemenliklerini sa lama almak için bio iktidara ba vurmas gerçei böyle bir sonuç yaratm r. Küresel sermaye güçleri dünyaya yeni bir biçim vermeye çal maktad r. Dünyaya verilmeye çal lan bu biçimin hedefinde ise toplum bulunmaktad r. Küresel sermaye güçleri dünyaya biçim verirlerken, tamamen toplumu kendileri için bir tehlike olmaktan ç karmak istemektedirler. Bunun için de topluma dayatt klar tam bir k m olmaktad r. Bu anlamda bu gün küresel sermaye güçleri her yönüyle bir toplumsal k m gerçekle tirmektedir. Toplum kültürel anlamda bir sald alt ndad r. Tarihsel temellerinden kopar larak tamamen yönlendirilmeye, tabiri caizse tam bir sürü haline getirilerek yönetilmeye çal lmaktad r. Bireye biçilen rol de buna göre belirlenmek istenmektedir. Tamamen toplumsall ktan uzakla lmaya çal lan birey insan olma kimli inden uzakla lmaya çal lmaktad r. Topluma ve bireye yok etme temelinde bir yakla m gösteren küresel sermaye güçleri bu hedeflerine ula mak için ellerinde bulunan tüm imkanlar da seferber etmi bulunmaktad r. Bilim ça n ürünü olan tüm teknik imkanlar kullanmaktad r. Hem de bunu bilimsellik ve ça da k ad na yapmaktad r. Küresel sermaye güçlerinin tüm dünya insanl na kar ilan etti i bu sava n en somut gerçekle me alanlar ndan birini de Türkiye olu turmaktad r. Türkiye’de AKP hükümeti eliyle bu gerçekle tirilmeye çal lmaktad r. Küresel sermaye güçlerinin tüm dünya insanl na kar bio iktidara dayanarak geli tirdi i özel sava AKP, halk n egemenlikli siteme kar biriken öfkesini kullanarak yürütmeye çal maktad r. Bunun için de halk n örgütsüzlü ünden yararlanmaya çal maktad r. Bu anlamda dünya genelinde oldu u gibi Türkiye özgülünde özel sava , bürünmü oldu u bu yeni biçimler alt nda sürdürülmeye devam etmektedir. 146
Özel sava a kar yürütülecek olan mücadelelerde bu yönün do ru anla lmas önemlidir. Çünkü topluma kar ilan edilen özel sava n bo a ç kar lmas , ancak bununla mümkün olacakt r. Gelinen a amada topluma kar sürdürülen sava lar sadece cepheden ve kaba bast rma yöntemleri ile de il, daha ince yöntemler devreye konularak sürdürülmektedir. Psikolojik sava burada öne ç kan bir yöntem olmaktad r. AKP bu yöntemi hükümete geldi i süreçten itibaren çok yayg n bir ekilde kullanmaktad r. Toplumun açl a mahkum edilerek terbiye edilmek istenmesi, sadaka kültürünün geli tirilmesi, kapitalist modernitenin ideolojik söylemlerinin iflas etti i bir noktada halk n dini inançlar n istismar edilmesi, örgütsüz bir pozisyonda bulunan halk n biriken öfkesinin sisteme güç veren bir enerjiye dönü türülmeye çal lmas , halk n özgürlük ve demokrasi istemlerinin sapt larak kullan lmas vb. hep bu çerçevede gösterilen yakla mlar aras nda yer alm lard r. Bunlar n bo a ç kar lmas gerekmektedir. Bunun ba ar lmas için de özel sava a kar bir duru ve mücadele içerisinde olunmas gerekmektedir. Bu da öncelikli olarak özel sava n direkt sald ya geçti i noktalarda toplumsal duyarl artt rmaktan geçmektedir. O toplumsall ktan uzakla may dayat yorsa, onun kar nda toplumsalla may dayatmak gerekmektedir. Küresel sermaye güçlerinin dünyaya vermeye çal biçim kar nda, küresel demokrasi mücadelesini geli tirerek komünal demokratik ya am kurma mücadelesi içerisinde olmak gerekmektedir. Ya am komünal demokratik temellerde örgütlendirildi inde, küresel sermaye güçlerinin geli tirdi i her türden özel sava bo a ç kar lm olacakt r. Bu temelde özel sava konusunda Türk Özel Sava Rejimi’nin kendi belgelerinden psikolojik sava boyutuyla devreye koydu u baz dönemsel örneklemelere burada yer vererek konumuza son verece iz. Ama unutmayal m ki, özel sava sadece dü man olanak ve çabas yla sonuç vermemektedir. Onun için özel sava n temel ra lar ndan birisi de ba ar ya ula aca alan aramak ya da alan yaratmakt r. Bu alanlar toplumculu un zay flad , bireycili in uç verdi i ya da güçlendi i ki iler, topluluklar olmaktad r.
147
2002 YILI P
KOLOJ K HAREKAT FAAL YETLER
Sol, Y - Bölücü ve rticai terör örgütlerinin ve unsurlan gençlik kesimi üzerinde yapabilece i olumsuz etkilerin bertaraf edilmesi, hedef olarak seçilen özellikle liseli gençli in ayd nlalmas için 1998 y ndan ba layarak günümüze kadar e itim ve retim dönemlerinde, gerek il merkezinde gerekse ilçelerde bulunan lise ve dengi okullarda gençlerimizi, aileleri ve ö retmenleri “Terör ve Terörizm” konusunda ayd nlatmak, onlar terör örgütlerinin a na dü meden önce bilgilendirmek amac yla slayt ve spot film destekli bilgisayar ortam nda konferanslar düzenlenmi olup, bu amaçla;
1a. 02.12.2002 tarihinde Tekkeköy lçesindeki Lise ve dengi okullarda okuyan 200 ö renciye, b. 03.12.2002 tarihinde Terme lçesindeki Lise ve dengi okullarda okuyan 250 ö renciye, c. 09.12.2002 tarihinde Bafra lçesindeki Lise ve dengi okullarda okuyan 250 ö renciye, d. 10.12.2002 tarihinde Havza lçesindeki Lise ve dengi okullarda okuyan 200 ö renciye, e. 11.12.2002 tarihinde Kavak lçesindeki Lise ve dengi okullarda okuyan 200 ö renciye, f. 12.12.2002 tarihinde Alaçam lçesindeki Lise ve dengi okullarda okuyan 150 ö renciye, g. 13.12.2002 tarihinde Ladik lçesindeki Lise ve dengi okullarda okuyan 125 ö renciye, h. 16.12.2002 tarihinde On dokuz May s lçesindeki Lise ve dengi okullarda okuyan 150 ö renciye, i. 17.12.2002 tarihinde Yakakent lçesindeki Lise ve dengi okullarda okuyan 125 ö renciye, j. 18.12.2002 tarihinde Vezirköprü lçesindeki Lise ve dengi okullarda okuyan 200 ö renciye, k. 19.12.2002 tarihinde Çar amba lçesindeki Lise ve dengi okullarda okuyan 250 ö renciye l. 24.12.2002 tarihinde l merkezi Kar yaka Lisesi’nde okuyan 300 ö renciye, 148
m. 25.12.2002 tarihinde l Merkezi Nam k Kemal Lisesi’nde okuyan 350 ö renciye, n. 26.12.2002 tarihinde l Merkezi Samsun Anadolu Lise si’nde okuyan 300 ö renciye, o. 27.12.2002 tarihinde l merkezi Atakum Endüstri Meslek Lisesi’nde okuyan 350 ö renciye birimimizde sorumlu amir taraf ndan konferans verilmi tir. 2-10.06.2002 tarihinde l Emniyet Komisyonu Toplant ’nda al nan karar gere i, ilimiz On Dokuz May s Üniversitesi lahiyat Fakültesi’nde ö retim görevlisi Prof. Dr. Osman ZÜMRÜT, Yrd. Doç. Dr. Mahmut AYDIN, Doç. Dr. inasi GÜNDÜZ ve Doç. Dr. Mustafa KÖYLÜ taraf ndan; a. b. c. d. e. f. g. h. i. j. k. l.
Garnizon Komutanl , C.Ba savc , l ve lçe Jandarma Komutanl klar , Emniyet Müdürlü ü, lçe Kaymakaml klar , Kamu Kurum ve Kurulu lar üst düzey yöneticileri, l Milli E itim Müdürlü ü, l Müftülü ü, lkö retim ve Lise Müdürleri, Belediye Ba kanl klar üst düzey yöneticileri, Sivil Toplum Örgütleri, Mahalle muhtarlar n kat mlar ile On Dokuz May s Üniversitesi lahiyat Fakültesi konferans salonunda 18-1920/09/2002 tarihlerinde “Misyonerlik Faaliyetlerine Kar Halk n Bilinçlendirilmesi” konusunda konferans verilmi tir. 3- limiz On Dokuz May s Üniversitesi’ni kazan p yeni kay t yapt ran ö rencilere kay t s ras nda kay t dosyalar n içerisine konulmak suretiyle “Terör” konusunda ayd nlat bro ürün da yap lm r. 4- Misyonerli in geli imi, amaçlar ve bu faaliyetlere kar al nabilecek önlemleri konu alan ve limiz 19 May s Üniversitesi’nde görevli Prof. Dr. Kenan ERZURUMLU, Doç. Dr. inasi GÜNDÜZ, Yrd. Doç. Dr. Mahmut AYDIN ve Yrd. Doç. Dr. Mehmet Yavuz ERLER’e, 149
Türk Ocaklar Samsun ubesi taraf ndan haz rlatt lan “Misyonerlik ” isimli rapor-kitaptan Emniyet Genel Müdürlü ü TEMÜH Dairesi Ba kanl ve (80) l Emniyet Müdürlü ü Terörle Mücadele ube Müdürlüklerine birer adet gönderilmi tir. 2003 YILI P
KOLOJ K HAREKAT FAAL YETLER
1- 17 MART 2003 günü saat 14.00’te limiz 19 May s Üniversitesi Kongre Kültür Merkezi’nde üniversite ö rencilerine yönelik olarak, Emniyet Genel Müdürlü ü Terörle Mücadele ve Harekat Dairesi Ba kanl ’nda görevli amir taraf ndan “Gençlik ve Terörizm” konulu konferans verilmi tir. 2- As ls z Soyk m ddialar le Mücadele Koordinasyon Kurulu taraf ndan kabul edilen Kamuoyu Olu turma Plan 2003 Faaliyet Program çerçevesinde; söz konusu iddialarla mücadele amac yla TRT Genel Müdürlü ü Yay n Ar ivleri Daire Ba kantaraf ndan haz rlan p, Valili imize gönderilen” Ermenilerin Türklere Yapt Mezalimler” ile ilgili program CD’leri, Garnizon K.l , Sahil Güv.Krd.Böl.K.l , 19 May s Ünv. Rektörlü ü, Büyük ehir Belediye ve Alt Bld.B k.lar , l Milli E itim, l Kültür Müdürlükleri, l J.K.l ve Kaymakaml klara, personelin bilgisine sunulmak üzere iki bölüm halinde büromuzca ço alt lan CD’lerden birer adet gönderilmi tir. 3- çi leri Bakanl Toplumla li kiler Daire Ba kanl ’n n 31.01.2003 tarihli emirleri gere i limizde 21 MART Nevruz etkinlikleri çerçevesinde; l Emniyet Müdürlü ü, Büyük ehir Belediye Ba kanl , On Dokuz May s Üniversitesi Rektörlü ü, l Kültür Müdürlü ü ve l Milli E itim Müdürlü ü ile mü tereken faaliyet program haz rlanm olup, l Emniyet Müdürlü ümüz Terörle Mücadele ube Müdürlü ü Psikolojik Harekat Büro Amirli i’nce, Psikolojik Harekat Faaliyetleri kapsam nda gerek üniversitede okuyan ö rencilere gerekse vatanda lara da lmak üzere be bin adet (5.000) bro ürün bast larak da yap lm r. 4- Terör örgütlerinin amaçlar , faaliyetleri ve eleman kazanma yöntemlerine kar gençli i, aileleri, ö retmenleri, bas ve kamuoyunu bilgilendirmek amac yla Emniyet Genel Müdürlü ü’nden gönderilen “Gençlik ve Terörizm” isimli kitap ile birlikte Samsun Emniyet Müdürlü ü yaz tabak ve kalite seti; l Kütüphanesi’ne, 150
lçe Kaymakaml klar na, konferans verilen okul müdürlüklerine da lm r. 5- 2003/2004 e itim-ö retim dönemi itibariyle limiz 19 Mas Üniversitesi’ni yeni kazanan ö rencileri “Terör ve Terörizm” konusunda bilgilendirmek maksatl (5000) adet bro ür, Müdürlüümüz Psikolojik Harekat Büro Amirli i’nce haz rlan p ö rencilere da lmas sa lanm r. 6- l Merkezi ve ilçelerdeki lise ve dengi okullarda okuyan ö rencileri, terör örgütlerinin eleman temini ve faaliyetleri konulanda ayd nlatmak için ; a. b. c. d. e. f. g. h. i.
14.10.2003 tarihinde Vezirköprü ilçemizde, 16.10.2003 tarihinde Havza ilçemizde, 22.10.2003 tarihinde Ladik ilçemizde, 23.10.2003 tarihinde Kavak ilçemizde, 02.12.2003 tarihinde Terme ilçemizde, 03.12.2003 tarihinde Çar amba ilçemizde, 04.12.2003 tarihinde Tekkeköy ilçemizde, 09.12.2003 tarihinde Yakakent ilçemizde, 10.12.2003 tarihinde Alaçam ilçemizde spot film ve slayt destekli bilgisayar ortam nda konferanslar verilmi tir. 7- Bu konferanslar s ras nda, Emniyet Genel Müdürlü ü’nden gönderilen küçük bro ürler halindeki 2004 y cep takvimi, haftak ders program çizelgesi ile kitap aral n ö rencilere da lmas sa lanm r. 8- limiz On Dokuz May s Üniversitesi’ni kazan p yeni kay t yapt ran ö rencilere kay t s ras nda kay t dosyalar n içerisine konulmak suretiyle “Terör” konusunda ayd nlat bro ürün da yap lm r. 9- limiz ve ilçelerinde bulunan (Bafra-Vezirköprü-Kavak)Ceza ve Tutukevlerindeki “Tutuklu ve Hükümlüler” ile cezaevi personeline “Terör Örgütlerinin Amaçlar , Kulland klar Yöntemler ve Faaliyetleri” konulu konferans; a. 16.05.2003 tarihinde Bafra lçesi, b. 27.05.2003 tarihinde Vezirköprü lçesi, c. 05.06.2003 tarihinde Kavak ilçesindeki cezaevinde verilmi tir. 151
2004 YILI PS KOLOJ K HAREKAT FAAL YETLER
l Merkezinde 05.04.2004
mam Hatip Lisesi
300 Ö renciye
08.04.2004
Endüstri Meslek Lisesi
250 Ö renciye
13.04.2004
19 May s Lisesi
250 Ö renciye
27.04.2004
Nam k Kemal Lisesi
300 Ö renciye
lçelerde 11.03.2004
19 May s
200 Ö renciye
09.03.2004
Bafra
250 Ö renciye
18.11.2004
Vezirköprü
250 Ö renciye
26.11.2004
Havza
250 Ö renciye
30.11.2004
Ladik
200
03.12.2004
Kavak
250 Ö renciye
14.12.2004
Terme
350 Ö renciye
23.12.2004
Çar amba
300 Ö renciye
31.12.2004
Tekkeköy
200 Ö renciye
152
renciye
“Terör Örgütlerinin Amaçlar , Kulland klar Yöntemler ve Faaliyetler” konusunda ayd nlat konferanslar verilmi tir. 2-Yine bu dönemde ö rencilere da lmak üzere Müdürlü ümüz Psk.Hrk.Br.A.ce haz rlanan ve üzerinde “2004 y cep takvimi, haftal k ders program çizelgesi “ bulunan (10.000) adet bro ürün bas i lemi de tamamlanm olup , 2.dönem itibar yla il merkezindeki lise ve dengi okullara da yap lm r. 3-2004 y “Nevruz Bayram ” nedeniyle On Dokuz May s Üniversitesi’ne ba fakülte ve yüksekokullarda ( lçelerdeki yüksek okullar dahil) ö renim gören ö renciler ile vatanda lara da lmak üzere (10.000) adet bro ür bast lm ve 21 MART’ta da yap lm r. 4- Emniyet Genel Müdürlü ü Temüh Dai.B k.l koordinesinde Samsun bölge merkezli l Emniyet Müdürlü ümüz polisevi brifing salonunda; 12-23/04/2004 tarihleri aras nda TrabzonAmasya-Giresun-Ordu-Osmaniye-Hatay- Çank -Bart n illerinden kat lan toplam (40) personele “Terörle Mücadele Hizmetleri Temel E itim Kursu” verilmi tir. 5- Emniyet Genel Müdürlü ü Terörle Mücadele ve Harekat Dairesi Ba kanl koordinesinde Samsun bölge merkezli l Emniyet Müdürlü ümüz polisevi brifing salonunda 06-10/09/2004 tarihleri aras nda Aksaray-Amasya-Ankara-Artvin-Bart n-BayburtBolu-Çorum-Düzce-Erzurum-Eski ehir-Giresun-Gümü haneKastamonu-K kkale-Nev ehir-Ordu-Rize-Sakarya-Samsun-SivasSinop-temuh Tokat-Trabzon-Yalova-Yozgat ve Zonguldak illerinden kat lan toplam (52) personele “Sol Terörle Mücadele Uzmanl k Kursu” verilmi tir. 6- Emniyet Genel Müdürlü ü Temüh Dai.B k.l koordinesinde Samsun bölge merkezli l Emniyet Müdürlü ümüz polisevi brifing salonunda; 13-24/12/2004 tarihleri aras nda AmasyaÇank -Giresun-Kastamonu-Kayseri-Trabzon ve stanbul illerinden kat lan toplam (44) personele “Terörle Mücadele Hizmetleri Temel E itim Kursu” verilmi tir. 7- 2004-2005 Y E itim-Ö retim döneminde gönderilen 3000 adet bro ür ilimiz 19 May s Üniversitesi’ne ba Fakülte ve Yüksek Okullara yeni kay t yapt ran ö rencilere da lmak üzere üniversitemize gönderilmi tir. 153
154