İHH KURBAN 2010 KATOLOĞU

Page 1



Neden

Kurban

Kurban ibadettir; paylaşmaktır, paylaşarak yaşamaktır ibadeti… Ulu bir çağrıdır… İyiliğe uzanan bir hareket, ötelerden bir davet; sadece yanı başımızdaki değil, adını bile bilmediğimiz diyarlardaki muhtaçlar için bir rahmet, alanı da vereni de ulaştıranı da kuşatan bir berekettir. Kurban, kutlu bir payın asıl sahibine teslimi için önemli bir vesiledir… Kurbanda iyilik yolcuları dünyanın dört bir yanına dağılır; hayır uzanabildiği yere kadar uzansın, dualar en uzaklara ulaşsın diye. Kurbanlar kesilip hak sahiplerine pay edilirken göklerde de bir taksimat başlar. Fakat kurban sadece bir vesiledir. Kucaklaşmadır asıl olan; yakınlaşmaktır, kardeş olmaktır yeniden. Yetime, yoksula, mazlum ve mağdura, savaş ya da işgal altındakine, afetzedeye, kimsesize, unutulmuşa yoldaş olmaktır. Ortadoğu’daki, Balkanlardaki, Orta Asya’daki, Kafkasya’daki, Afrika’daki, Uzakdoğu’daki kardeşini güldürmek, birlikte gülmek, gülebilmektir kurban. Ve dönüş yolunda insanlık adına içten bir adım atmış olmanın huzurunu iliklerine kadar hissetme vaktidir artık. Umutlar bir dahaki kurbana değin bir bir ete kemiğe bürünürken, uzaklardan gelecek tanıdık bir sesin yankısı daha şimdiden beklenmeye koyulur…

1


İHH İnsani Yardım Vakfı Hakkında

Kuruluş

İHH İnsani Yardım Vakfı bölge, din, dil, ırk ve mezhep ayrımı yapmaksızın dünyanın herhangi bir yerinde sıkıntıya düşmüş, felakete uğramış, zulüm görmüş, aç ve açıkta kalmış; savaş, tabii afet gibi sebeplerle mağdur olmuş, yaralanmış, sakat kalmış; evsiz, yurtsuz, tüm insanlara insani yardım ulaştırmak ve bu insanların temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmesini önlemek üzere 1992 yılından bu yana çalışmaktadır. Gönüllü faaliyetlerle başlayan ve 1995 yılında kurumsallaşan bu çalışmalar kısa sürede beş kıtada 125 ülke ve bölgeye yayılmış ve Türkiye’den tüm dünyaya ulaşan bir hayır köprüsü olmuştur. İHH İnsani Yardım Vakfı misyonunu gerçekleştirirken tüm dünyada öncelik sırasına göre;

2

• Savaş ve savaşın etkisinin sürdüğü bölgelerde • Afet bölgelerinde • Yoksulluk olan ülke ve bölgelerde faaliyet yürütmektedir.

Misyon

• Yeryüzünde adaletin ve iyiliğin hâkim olması için evrensel kardeşlik bilinciyle nerede olursa olsun muhtaç ve mazlum tüm insanlara ihtiyaç duydukları insani yardımı ulaştırarak onurlu bir yaşam sunmak. • İnsanı yardıma muhtaç hâle getiren ve mazlum eden her türlü politika ve faaliyetleri önlemek üzere tüm insanların temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmemesi için gerekli çalışmaları yapmak. • Değişen dünyada değişmeyen değerlerin yaşatılmasını sağlamak. • İyiliği her zaman her yerde yaşatmak.


Vizyon

• Savaş ve doğal afetlerin sebep olduğu olumsuzluklar giderilerek bireyleri ve toplumları kendi ayakları üzerinde duracakları ortama kavuşturmak. • Tüm dünyada yardımlaşma alanında öncülük ederek ülkeler ve kurumlar arasında iş birliğini geliştirip ortak bilinç oluşturmak. • Yardıma muhtaç duruma düşmüş toplumların kişi ve kuruluşlarını güçlendirmek. • Kriz anında en az zarar için en hızlı ve etkin şekilde bölgeye ulaşmak. • Kalıcı projelerle kalıcı çözümler üretmek. • Yoksulluğun giderilmesine ve sosyal adaletin sağlanmasına katkı sağlamak.

Çalışma İlkeleri

• Öncü olmak. • Toplumlar arasında köprü olmak. • Hakem olmak. • Mazlumun sesi olmak. • Sömürünün olmadığı adil bir dünyanın yeniden inşasına katkıda bulunmak. • Emaneti en uygun şekilde kullanmak. • Şeffaf olmak. • Markayı ya da ismi değil hizmeti öne çıkarmak. • Din, dil, ırk, mezhep ayrımı yapmadan yardım etmek.

• Kadın Eğitim Enstitüsü (Somali)-Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından verilen “Gerçekleştirilmiş en iyi proje” ödülü (2006) • Mobil Hastane (Irak)-Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından verilen “Gerçekleştirilmiş en iyi proje” ödülü (2006) • Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından verilen “Kaynaklarını amaçları doğrultusunda en iyi kullanan vakıf” ödülü (2005)

Çalışma Alanları

Uluslararası Üyelikler

1. Acil yardımlar 2. Sosyal yardımlar 3. Sağlık yardımları 4. Eğitim yardımları 5. Kültürel destek çalışmaları 6. Bilinçlendirme çalışmaları

Ödüller

• TBMM Üstün Hizmet Ödülü (2007) • Aşiyana Yetimhanesi (Pakistan)-Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından verilen “Gerçekleştirilmiş en iyi proje” ödülü (2006)

• Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konsey (ECOSOC) Danışman statüsünde üyelik • İslam Konferansı Teşkilatı İnsani Forum üyeliği • İnsani Forum (The Humanitarian Forum) üyeliği • Irak’a Yardım Yapan Uluslararası Yardım Kuruluşları Meclisi üyeliği • Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV) üyeliği • İslam Dünyası STK’lar Birliği üyeliği

3


İHH Kurban Raporu İHH

İnsani Yardım Vakfı, Kurban Bayramı’nda Kamçatka’dan Ruanda’ya, Pakistan’dan Haiti’ye dünyada 125 ülke ve bölgede, Türkiye’de 61 ilde iki milyon kişiyle bayramlaştı. Türkiyeli hayırseverlerin kurban emanetleri olan 44.076 kurban hissesi savaş, işgal ve doğal afet bölgelerinde ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldı. Yetimlerin, muhacirlerin, yoksulların yüzü güldü; paylaşarak bereketlendi kurban; paylaşarak sınırlar aştı iyilik... Gidilen ülkelerde özellikle yetimler ve dullar

4

öncelendi. Ekiplerimiz yetim çocuklarla el ele karşıladı bayramı. Yetimhaneler ziyaret edilerek ihtiyaçları karşılandı. Kurbanla kardeşler yakınlaştı; Türkiyeli hayırseverlerin katkılarıyla temeli atılan yetimhane, okul, hastane vb. projeler denetlendi, ihtiyaç duyulan yeni projelerin fizibilite çalışmaları yapıldı. Elinizdeki bu raporda, İHH 2010 Kurban Organizasyonu hakkındaki detayları ve bölge görevlilerinin izlenimlerini sizlerle paylaşıyoruz. Nice iyiliklerde buluşmak dileğiyle…


Ne dediler? a ir tarafın b t r ö d yanın arın i İHH dün yaşayan yoksull r. k k ü d r ö G a yo den tutu k oralard uzanara r alıyor ve ellerin ş kişiyle be ye yanında le bu yıl ailemden ılığıyla Bu neden rımızın İHH arac kurbanla mesini istedik. ı kesil banların r u k e d e er mizdekil siye Ve çevre vermelerini tav r. a İHH’y derdile r da gön la n o , ik ett

, rmekle kalmıyor tü gö m dı ar y İHH sadece kirliğe kındıracak ve fa al k ri le er y i iğ . gitt eler de üretiyor son verecek proj e lin n emaneti eh Ben de bu yüzde üne kadar gelen veriyorum. Bug etimi ın kurban eman ’n H İH le iy es üb de tecr venilir bir biçim gü e n ri le ip h sa ihtiyaç anıyorum. ulaştırdığına in Suyuti Dindar Mühendisi Yüksek Elektrik ul İstanb

Televizyonda İHH’nın düny anın ücra köşeleri ne kurbanları ulaştırdığını g örd kurbanımın k üm. Bağışladığım esildiği haber i mesaj olarak da cep telefonuma g önderildi. Bu hayıra ka tılmak beni m utlu ediyor. İHH’yı en güv enilir kurum olarak gördüğüm için kurbanımı İH H’ya veriyorum.

Adanur Hüseyin klisi İşçi Eme Sakarya

ı lem alt a i a e v H’y Ben ımızı İH ki İHH n a b r u k um Biliyor verdik. rımızı la ırıyor; kurban yerine ulaşt m. le ru kesinlik venilir bir ku ına r gü çünkü ası çalışmala yorum. r a di r e Ulusla takdir e v m ı hayran

İslami usullere göre kurbanı üçe bölmek gerekir: komşulara, fakirlere ve kendi çoluk çocuğumuza. Şu an için komşularımızın da bizim de durumlarımız iyi elhamdülillah. Bu nedenle kurbanımızın hepsi ihtiyaç sahiplerine gitsin diye düşündük ve kurbanımızı İHH’ya bağışladık. Cafer Çebi Esnaf-Tekirdağ

Fatma Ergün Ev Hanımı-O rdu

ç ttin Alı hendisi Selaha Makine Mü Yüksek l İstanbu

secekse r kişi kurban ke Bir evde ikinci bi smeye fazla kurban ke en rd bi n ni şi ki ya da eşinin bu uzaktaki kard ler gücü yetiyorsa, in el verilir; tabii ki em hakkıdır vehak ü daha bu konuda rüştün m. vasıtasıyla. İHH ru ispatlamış bir ku Bosna Savaşı’nda etleri an em de sesinde di ha a ar m ar M ren Mavi ak için kurban ve sahibine ulaştırm de ez an emanet edilm bir kuruma kurb kime edilir? Emel Fazlıoğlu l Sosyolog-İstanbu

5


2

1

Kurbanlıklar İHH görevlilerince kesim yapılacak ülke ve bölgelerde kurban olma özelliklerine uygun olarak satın alındı.

Kurban kesimi için İHH’ya vekâlet veren bağışçılarımız aşağıdaki yöntemlerden biri ile kurbanlarını vakfımıza ulaştırdılar: • Vakıf merkezine gelerek elden • Banka hesap numaraları aracılığıyla • Posta çeki hesabıyla • Online bağışla • Tele bağışla

6 6

Kurban raporu, bülteni ve bilgilendirici kurban videosu bağışçılara gönderildi.


3 Kurbanlıklar İslami usullere uygun olarak kesildi.

4

Kesilen kurbanlar ihtiyaç sahiplerine elden dağıtıldı.

5 Kurban kesimlerinin gerçekleştiğine dair bilgi, kısa mesaj ile vekâlet sahiplerine iletildi.

7


2010 KURBAN KESİM BÖLGELERİ Toplam Hisse 44.076

ORTA VE GÜNEY AMERİKA 776 HİSSE Belize, Bolivya, Brezilya, Ekvador, Guatemala, Haiti, Honduras, Kolombiya, Kosta Rika, Küba, Nikaragua, Peru, Surinam, Şili, Venezuela

AFRİKA 18.196 HİSSE Botsvana, Burkina Faso, Cezayir, Cibuti, Çad, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Eritre, Etiyopya, Fas, Fildişi Sahili, Güney Afrika Cumhuriyeti, Gana, Gine, Kamerun, Kenya, Komor Adaları, Lesoto, Liberya, Madagaskar, Malavi, Mali, Mısır, Moritanya, Mozambik, Nijer, Nijerya, Ogaden, Ruanda, Senegal, Sierra Leone, Somali, Sudan, Svaziland, Tanzanya, Tunus, Uganda, Zambiya, Zimbabve

8


KAFKASYA 1.896 HİSSE

DOĞU AVRUPA VE BALKANLAR 1.667 HİSSE Arnavutluk, Batı Trakya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Karadağ, Kosova, Macaristan, Makedonya, Polonya, Preşova, Romanya, Sancak, Sırbistan, Voyvodina

Abhazya, Acara, Adıgey-Şapsığ, Ahıska, Azerbaycan, Çeçenistan, Dağıstan, Gürcistan, İnguşetya, Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkes, Kırım, Osetya

ORTA ASYA 2.416 HİSSE Afganistan, Altaylar, Başkırdistan, Celyabinsk, Çin, Çuvaşistan, Doğu Türkistan, Kamçatka, Kazakistan, Kırgızistan, Moğolistan, Özbekistan, Rusya, Sibirya, Tacikistan, Tataristan, Türkmenistan, Ural

GÜNEYDOĞU ASYA 1.316 HİSSE Açe, Doğu Timor, Endonezya, Filipinler, Moro, Papua Yeni Gine

ORTA DOĞU 6.273 HİSSE

GÜNEY ASYA 11.536 HİSSE

Filistin, Irak, İran, KKTC, Lübnan, Suriye, Türkiye, Ürdün, Yemen

Arakan, Bangladeş, Hindistan, Kamboçya, Keşmir, Myanmar, Nepal, Pakistan, Patani, Sri Lanka, Tayland, Vietnam

9


10


11


ASO F A N İ BURK

Mutlu insanlar S A L İ H

İ

K I Z I L K O C A

stikamet Burkina Faso… Aşılacak mesafeler ne kadar çok olsa da gönül coğrafyamız bu diyarlara o kadar yakın ve cetvelle çizilmiş suni sınırlara hapsedilmeyecek kadar geniş. Bu yolculuğa çıkarken omuzlarımızda çok kutsal bir görev var: Vicdan sahiplerinin emanetlerini yerlerine ulaştırmak. Burkina Faso yerel dilde “mutlu insanlar ülkesi” anlamına gelmekte. Mutluluk ve Afrika yıllarca bir arada

12

ülkesi

düşünülemeyecek zıt kavramlar gibi kodlandırılmış; oysa oraya gidince “mutlu insanlar ülkesi” tabirinin ne kadar yerinde olduğuna şahit oluyoruz. Kurbanlıkların kesim ve parçalama işlemlerinin tamamlanmasını beklerken mihmandarımız Ahmet bizi köy okuluna götürüyor. Öğrenciler hep birden ayağa kalkıp bizlere Arapça bir selamlama resitali veriyor. Daracık bir mekânda 30’dan fazla öğrenci bir arada.

Öğretmenleriyle konuşurken çocukların hâlen saygıyla ayakta beklediklerini görüyor ve oturmalarını rica ediyoruz. Televizyonlarda Afrika ile ilgili görüntülerde zenginlerin elinden para kapabilmek için birbirleriyle yarışan, arabaların arkasından koşuşan çocuklar gösterilir. Buradaki çocukların yüzlerinde ise Afrika için umudu görüyoruz. Evet, bu çocuklar ve bunlar gibi yetişen binlercesi, inşallah bu kıtanın umudu olacak.


Tİ CİBU

“Yine gelmiş

EMRAH ENGİN

C

bizim çocuklar”

ibuti, 750.000 nüfuslu küçük bir ülke. Ülkede hayır çalışması yapan en büyük kurumlardan biri ise al-Birr. İlk olarak susuz bölgelere su kuyuları açma hedefiyle yola çıkmışlar, daha sonra ülkenin gerçekleri farklı çalışmalar yapmaya itmiş onları. Su kuyusu, eğitim ve yetim çalışması kurumun öncelikli faaliyetleri arasında. Al-Birr yetkilileri tarafından bize verilen çizelgede bölgeler, kesilecek kurban sayıları ve ulaşılacak insan sayısı tüm detaylarıyla belirtilmiş. Dağlar vadiler aşarak dört saat sonra ilk durağımıza varıyoruz. Bayram namazındayız. Ne güzel bir manzara. Sahilde namaz için hazırlanmış koskoca bir alan ve akın akın ilerleyen kadın ve erkekler rengârenk kıyafetler içinde çocuklar... Kalabalığın içerisinde hemen fark ediliyoruz. Bakışlar “yine gelmiş bizim çocuklar” havasında samimi ve içten. Aynı içtenlikle kucaklaşıyor, hayır dualarla görevimiz için “Bismillah” diyoruz. Yoksulluk kelimelere sığmayacak kadar ciddi boyutlarda bu bölgede.

İnsanlar kuru çalılardan yaptıkları tek gözlü barınaklarda yaşıyorlar. Bu bölgede varları saymak yokları saymaktan çok daha kolay. 250 hisse kurbanın kesim işlemleri tamamlandıktan sonra dağıtım için Ripta, Sagalou, Atali ve Khalef köylerine gidiyoruz. Her gittiğimiz yerde köylülerin ihtiyaçlarını dinliyoruz. Yokluk içinde yaşayan insanların ikram etme çabaları ise hepimizi duygulandırıyor. Ertesi gün Shabeley ve Goubeto bölgelerinde de 100 hisse kurban kesiyor ve vekâletini aldığımız toplam 350 hisse kurbanı sahipleriyle buluşturmuş oluyoruz.

13


YİR CEZA

Kardeş ülke YUSUF ALPAYDIN

K

Cezayir’deyiz

ardeşlik bağlarımızın geçmişe dayandığı Cezayir’deyiz. Ülkede 130 yıl süren Fransız işgalinde 2 milyon Cezayirli öldürülmüş; sivil halk zulüm, baskı, sömürü ve yabancılaştırmayla mücadele etmiş. İHH’nın bu yılki kurban çalışması kapsamında Cezayir’de 105 hisse kurban kesiyoruz. Kurbanların yarısını başkente 40 km mesafedeki Blida kentinde, kalanını ise başkente 800 km mesafedeki Henşela kentinde kesip ihtiyaç sahiplerine dağıtıyoruz. Başkent Cezayir’in merkezi limanın arkasında kalıyor. Kasbah (Kasaba) denilen mahalle, özellikle Osmanlı

14

döneminde merkez olarak kullanılmış, dar sokaklarıyla meşhur Türk evlerinin olduğu bir yer. Günümüzde buradaki binaların hemen hemen tamamı hükümet binası olarak kullanılıyor. Kurbanlarımızı Henşela şehrinde kesiyoruz. Organizasyonu üniformalı bir izci grubu yönetiyor. Askerî içtimaları andıran seremonilerini birkaç defa sergiliyorlar. Parçalanan ve poşetlenen etleri evlere dağıtıp kardeşlerimizin dualarını alarak ziyaretimizin ilk bölümünü tamamlıyoruz. Henşela’dan 750 km uzaklıktaki Sahra Çölü’nde bulunan

Gardaya’ya gidiyoruz. Yol üzerinde İslam tarihinde Kuzey Afrika Fatihi olarak bilinen Ukbe bin Nafi’nin Biskra’daki kabrini ve adına yapılmış olan camiyi de ziyaret ediyoruz.


ÇAD

Filistin deyince

gözleri gülüyor

M U H S İ N

İHH’

E N G İ N

nın 2010 Kurban Organizasyonu için gittiğimiz Çad’da yaklaşık 50 yıldır süren iç savaş nedeniyle sadece 2003 yılından bu yana 200.000 kişi hayatını kaybetmiş, 1 milyon kişi de yaşadıkları yerden göç etmek durumunda kalmış. İlk olarak buradaki partner kurum temsilcileri ile bir araya gelip kurban organizasyonunu adım adım planlıyoruz. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde işletme okumuş olan Ahmet Fadıl adlı kardeşimiz bize yardımcı oluyor. Onun Türkiye’ye gitmeden önceki düşüncelerine dair anlattıkları ise hepimizi şaşırtıyor. Ahmet Fadıl, “Lisede Fransızların hazırladığı ders kitaplarında Türkler barbar ve silahlı gezen insanlar, Türkiye ise yaşanması zor bir coğrafya olarak tanıtıldı bizlere. Hâliyle Türkiye’den gelen burslara başvuru olmuyordu. İki arkadaşımla birlikte eğitim için Türkiye’ye gittiğimde

kardeşlerimizin

ilk zamanlar her akşam telefonlaşıp bir şey oldu mu diye birbirimizi kontrol ediyorduk. Ancak gördük ki bize anlatılan Türkiye’nin gerçekle alakası yoktu.” diyor. Çad programımız süresince dağıtımlar için ziyaret ettiğimiz köylerde, yetim evlerinde coşkuyla karşılanıyoruz. Dağıtım sırasında bir imam boynumdaki Filistin atkısını işaret ediyor, hemen çıkarıp onun boynuna asıyorum. Filistin deyince gözleri gülüyor bu insanların, onların yürekleri de Filistinli kardeşleri için atıyor. Kurban paylarını dağıtırken bir ara parmağımın sıkıca tutulduğunu hissediyorum. Başımı eğdiğimde bunun küçük Muhammed olduğunu fark

ediyorum. Ya beni de götür ya sen de burada kal diyor lisanı hâliyle. Oradan ayrılırken Çad’ı, küçük Muhammed’i ve her şeye rağmen yüzü gülen Müslüman kardeşlerimi hep özleyeceğimi düşünüyorum.

15


PYA O Y İ ET

Yetim buluşması DR. MEVLİT YURTSEVER

K

yaşıyoruz âdeta

urban vesilesi ile geldiğimiz Müslümanların ilk hicret yurdu Habeşistan’da, arife günü 100 yetimle buluşup bayramlaşıyoruz. Belkıs, Nuray, Mine ve Dilara hanımlar da İstanbul’dan getirdikleri hediyelerle bayram öncesi yetimleri sevindirmek, başlarını okşamak ve Efendimizin müjdesine nail olmak için heyecanlılar. Bir yetim buluşması yaşıyoruz Etiyopya yaylalarında. Bizi bekliyor kara mercanlar, sıraya girmişler bayramlıklarını giyerek. Ancak ne kadar yeni elbiseler giyseler de harçlık, hediye verseniz de yetimin gözlerindeki mahzunluk kaybolmuyor hiçbir zaman. Türkiyeli ablaları, teyzeleri, hediyelerini ve bayram harçlıklarını dağıtıyor. En önemlisi

16

sevgi ve merhameti paylaşıyorlar her birine ayrı ayrı sarılarak. Etiyopya’da misyoner kuruluşların çocuklar, özellikle de yetimlerle ilgili çok yoğun çalışmaları olduğunu öğreniyoruz. Mesela sadece bir misyoner kurumun ülkede yetimler için hizmet veren yedi okulu var. Hayatımızdaki en güzel bayramı yaşıyoruz Etiyopya’da. Yetimlerimizle buluşarak adım attığımız bayramı, kurban paylarını ihtiyaç sahiplerine ulaştırmanın huzuru ile tamamlıyoruz. İHH’nın buradaki projelerini yerinde gözlemliyoruz; mesela 2007 yılında açılan bir su kuyusundan istifade eden insanları görmek hepimizi mutlu ediyor. Her

bidon sudan hayır sahibine sevaplar yazılıyor, amel defteri kapanmıyor. Etiyopya’da gurbette değiliz. Ekipteki tüm arkadaşlarımız da aynı duyguları taşıyor.


İLİ H A S İŞİ FİLD

Bizi

ensar sıcaklığıyla ÜMİT SÖNMEZ

karşıladılar

2010

Kurban Organizasyonu için Fildişi Sahili’ne gidiyoruz. Fildişi nüfusunun %40’ını Müslümanlar oluşturuyor. Ülkede 60’tan fazla yerel dil konuşuluyor. Beyazlar içindeki pırıl pırıl gençler İsa, Mustafa, Salih ve bir İsa daha bizleri karşılıyor. Fildişi, aynı Karadeniz gibi yemyeşil bir yer. Bayramın geldiği her yanda hissediliyor. Partnerimiz biz gelmeden kurbanlıkları almış, kesim yapılacak bölgeleri ve dağıtımların yapılacağı 19 farklı camiyi belirlemiş. Kimi yerde kesim alanına gelen ihtiyaç sahiplerine dağıtım yapıyoruz, kimi yerde de bizzat kapıları çalıyoruz. Sava köyünde tarifsiz güzellikte anlar yaşıyoruz. Daha köye girmeden gençler motosikletleriyle etrafımızı sarıyorlar. Konvoy hâlinde köye doğru ilerliyoruz. Çok geçmeden yolun iki tarafına sıralanmış bir kalabalık görüyoruz. Bir yanda erkekler, diğer yanda çocuklar boy sırasına göre dizilmişler. Biz aracımızdan inerken bir ezgi söylemeye başlıyorlar. Başlangıçta kulağımıza yabancı gelen melodiyi kısa bir süre sonra tanıyoruz: Talaal Bedru Aleyna. Sıranın başından itibaren tek tek uzanıyor ellerimiz birbirine, herkesle bayramlaşırken göz yaşlarımı tutabilmek için gerçekten çok çaba harcıyorum. Köylüler bize Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanlar gibi muamele ediyorlar. Hepimizi ayrı ayrı sarıp sarmalıyorlar. Fildişi Sahili’nde 1.000 civarında aileye kurban hediyelerini ulaştırıyor, buradaki STK’ları, âlimleri, öğrencileri ziyaret ediyoruz. Verimli, unutulmaz bir kurban çalışmasından sonra Türkiye’ye dönüyoruz.

17


GANA

İyilik

her zaman

her yerde

G

ana, Afrika’da bağımsızlığını kazanan ilk ülke. 25 milyonluk nüfusun %40’ını Müslümanlar oluşturuyor. Burada Gana Muslim Academy’nin fedakâr yöneticileri karşılıyor bizleri. Kardeşlerimiz, Mavi Marmara olayının ülkede geniş yankı bulduğundan bahsediyorlar. Gana’da ciddi bir misyoner çalışması var. 1.000 kişiye bir cami düşüyorsa 100 kişiye bir kilise düşmekte. Kiliseler camilerin neredeyse 10 katı büyüklüğünde. Afrika’da bayramların en güzel yanlarından biri bayram namazları. Tüm Müslümanlar en güzel elbiseleri ile

18

H .

çocuklarının ellerinden tutarak yollara dökülüyorlar. Yollar çiçek tarlaları gibi. Kurban kesimlerine geçiyoruz, her yerde ayrı bir coşku. Yapılacak iş ve gidilecek yer çok. Gücümüz yettiğince yetişmeye çalışıyoruz. Yetiştiklerimizden bizi en çok etkileyen yerlerden biri görme engelliler okulu oluyor. Bu okulun öğrencileri için bir büyükbaş kurban kesiyoruz. Sonra işitme engelliler okuluna düşüyor yolumuz. Bu okulda da 300 öğrenci var. Daha sonra diğer kurban çalışma bölgelerine gidiyoruz. Cuma namazında imam Kurban

B A Y R A M

Ş A H İ N

Bayramı ve kurban üzerine uzunca bir hutbe veriyor. Namazdan sonra yeni Müslüman olmuş bir kardeşimiz takdim ediliyor cemaate. Ardından bir konuşma yapmak üzere biz kürsüye davet ediliyoruz. Türkiyeli Müslümanların selamlarını iletiyor, İHH’nın çalışmalarını anlatıyoruz. Mavi Marmara yoğun olarak yer bulmuş kalplerde. Vakfımıza üye olmak istediklerini söylüyor kardeşlerimiz. Görevimizi yerine getirmenin huzuru ile ülkemize dönüyoruz. İyilik her zaman her yerde ve iyilik Türkiye halkına çok yakışıyor...


ERUN M A K

Kamerun’da

gülen yüzler

K

HÜSREV ÇAKMAK

amerun’da bayram tek kelimeyle harikaydı. Bu seneki organizasyon ile Kamerun’da 2.000’den fazla aileye kurban payı ulaştırdık. Bayram sabahı erkenden namaz kılınacak alana gittik. İmam gelene kadar tekbirler getirdik. Bu bayram namazı daha önce kıldığımız namazlardan çok farklıydı. İnsanlar çok büyük bir alanda toplanmış, herkes kendi seccadesini sermiş ve saflar birleşmişti. Namazın ardından kurban kesimlerinin yapılacağı yere gittik. Burada kardeşlerimizin yoğun ilgisiyle karşılaştık. Alanda bulunan gazeteciler de bizimle röportaj yapmak istediler. Onlara İHH’nın çalışmalarından bahsettik ve sadece Kamerun’da değil aynı anda dünyanın 125 ülke ve bölgesinde kurban organizasyonu gerçekleştirdiğini anlattık. Kardeşlerimizin mutluluğunu görmek, bu organizasyonun bir parçası olmak harika bir duyguydu. Bayramı birlikte geçirdiğimiz için çok mutlu olan kardeşlerimiz bizlere bol bol dualar ettiler. İşte böyle bir bayramdı bizimkisi. Yüzü gülen insanlar, samimi dualar… Allah kurbanlarımızı kabul etsin.

19


A KENY

Sıcak bir selam ve yakınlaşma,

OP. DR. HASAN HÜSEYİN UYSAL

B

ayram sabahı namaz için camiye gittik. Kenya’nın bu bölgesinde bayram namazı herkes toplanabilsin diye biraz geciktiriliyormuş. Namaz başlayıncaya kadar teşrik tekbirleri, dualar, salavatlar getirildi. Namazdan sonra cemaatle bayramlaştık. Yaşlıca, kınalı sakalıyla çok sevimli bir dede vardı kalabalık arasında. Yanımıza yaklaştı ve kucakladı bizi, bağrına bastı, yanaklarımızdan öptü. Bizi kardeş eden Allahım, hamdolsun sana! Karayoluyla gidebileceğimiz en uzak noktalara gitmeye karar verdik. Çünkü kolay yerlere başkaları zaten ulaşıyordu. Nairobi’den itibaren yaklaşık 500 km’lik

20

işte kurban

çok bozuk bir asfalt yoldan sonra İsiolo’ya ulaştık. İsiolo 60.000 nüfuslu bir şehir. Oradan da farklı bölgelere yol aldık ve toplamda 497 hisse kurban kestik. Türkiye’ye dönüş için havaalanına gitmeden önce iki üç saat dinlenmek üzere yastığa başımı koyduğumda buradaki bütün konuşmalarımız, gördüklerimiz, duyduklarımız zihnimde dolaşıp durdu. Osmanlı parçalanınca bir tespihteki taneler gibi Müslüman toplumlar darmadağın olmuş. Bu duygu yoğunluğu altında üşüdüğümü hissettim, battaniyeye sarıldım ama soğuk yürekten geliyor, battaniye ne yapsın!


YA LİBER

Tekrar tekrar

kardeş oluyoruz L

iberya’dayız. Brezilya’da, Surinam’da, Nikaragua’da, okyanusun diğer kıyısında da kurban programı için kardeşlerimiz bulunuyor. Kardeşliğin bugünkü tarihine mütevazı bir katkı, şükür ki bizlere de nasip oluyor… 16 farklı etnik grubun bulunduğu Liberya’da 20’den fazla kabile dili konuşuluyor. Ülkede nüfusun %30’u Müslüman. 14 yıllık iç savaşın kasıp kavurduğu Liberya sokaklarında dolaşıyoruz. Başkent Monrovia’da fakirlikten başka bir şeyle karşılaşmıyoruz. Bir öğretmenin 20, polis memurunun 40 dolar maaş

MURAT YILMAZ

aldığı ülkede nüfusun %80’den fazlası günlük 1,5 dolardan daha az bir gelirle geçinmek durumunda. Caddeler boyu karşımıza çıkan her iki tabeladan biri Baptist, Metodist, Anglikan, Evanjelist ya da bir başka mezhebe bağlı bir kuruluşun faaliyetlerini anlatan işaretler oluyor. Ve bayram sabahı… Bayram namazı kadın-erkek, genç-yaşlı hep birlikte toprak bir futbol sahasında eda ediliyor. Sanki tüm sokaklar buraya akıyor, tüm randevular bayram namazına verilmiş. Arapça ve İngilizce olarak verilen hutbeler bambaşka bir hava oluşturuyor. Bayram namazı akabinde

tüm Müslümanlar için dualar ediliyor. Bayramlaşıyor, kucaklaşıyoruz; bayramı hediye edene şükürler ediyoruz. Liberya kurban çalışmamızı 24 farklı noktadaki kesim ve dağıtımların ardından tamamlıyoruz. Kurban paylarını alan kardeşlerimiz dualar ediyorlar. Organizasyonumuzdan yaklaşık 13.500 kişi istifade ediyor. Hayırsever kardeşlerimizin gönülden gönderdiği kurban hediyeleri yetimhanelere, engelliler merkezine, yoksul ve kimsesizlere, iç savaşın veya geçim derdinin mülteci olmaya sürüklediği kardeşlerimize ulaşıyor.

21


MALİ

Mali’de

bayram bereketi E

S A İ D

İ B İ C İ O Ğ L U

tiyopya aktarmalı 13 saatlik uçak yolculuğunun ardından kurban çalışmasında bulunacağımız Mali’ye ulaşıyoruz. Bayramdan bir gün önce kadınlar hapishanesini ziyaret ederek başlıyor programımız. Takip eden günlerde de okulları, medreseleri, yürüme engelliler cemiyetini, camileri ziyaret ediyoruz. Bu yerlere kurban paylarını ulaştırıyoruz. İslami İlimler ve Hayat Medresesi’ni ziyaretimiz esnasında bir medresenin

22

nasıl sosyal yaşam merkezi olabileceğine tanık oluyoruz. Bizi medresenin müdürü Ebu Bekir Kamara Bey karşılıyor. Medreseyi geziyoruz. 1.500 öğrencinin ilkokul ve lise düzeyinde eğitim gördüğü medresede, hanımlar için de dikiş-nakış eğitimleri veriliyor. Okulda kalan öğrenciler geceleri hafızlık eğitimine çalışıyorlar. Her gün ikindi ve akşam namazı vakitleri arasında sohbetler yapılıyor. Bu medrese geleceğe uzanan bir köprü…


NİJER

Projelerimiz Nijerlilere umut veriyor

D

FATİH ALTUNBAŞ

ünyanın en fakir ülkelerinden biri olan ve kişi başı yıllık ortalama gelirin sadece 300 dolar olduğu Nijer’de ciddi boyutlarda açlık sıkıntısı yaşanıyor. Ülke, dünyanın en büyük uranyum yataklarına sahip olmasına rağmen bu madenler Fransızlar tarafından sömürülüyor. Çocuk ölümlerinin ve hastalıkların yaygın olduğu ülkede devlet mekanizmasının güçlü olmaması sebebiyle okul, hastane vb. kurumlar çok az sayıda. Ülkenin %88’i çöllerden oluşuyor. Ekilebilir verimli topraklar çok çok az. Nüfusun %99’unun Müslüman olduğu ülkede farklı etnik gruplar bulunmasına rağmen Afrika’nın geri kalanında

olduğu gibi etnik farklılıklara dayalı anlaşmazlıklar yaşanmıyor. İHH bölgede 2003’ten bu yana acil gıda yardımları, kurban organizasyonları, su kanalı projesi, katarakt ameliyatları, Ramazan’da kumanya yardımları gibi çalışmalarda bulunuyor. Bu sene başkent Niamey’de gerçekleştirilen kurban organizasyonuyla 350 ihtiyaç sahibi aileye ulaşıldı. Bölgenin en temel problemi açlık. Bu durumun etkilerini her yerde görmek mümkün. Ayrıca susuzluk, sağlık ve eğitim alanındaki sıkıntılar da ülkenin diğer önemli sorunları. Kalıcı projelere yenilerini eklemek üzere ayrılıyoruz Nijer’den.

23


YA NİJER

Kurbanlarınız

sahiplerine ulaştı

A H M E T

N

T Ü R K B E N

ijerya’da kurban bölgelerini ziyaret ediyoruz. Topraktan yapılmış tek odalı evlerde çok nüfuslu aileler yaşıyor. Yoksulluk diz boyu, köylerde elektriğin olmadığını söylemek bile yersiz. Halk arasındaki İngiliz hayranlığı dikkatimizi çekiyor. Herkes bir İngiliz takımı tutuyor. Nijerya’dan İngiltere’ye tonlarca ham petrol taşınıyor. İngilizler ülkenin tüm yer altı zenginliklerini özellikle de petrol ve gazı sömürmeye devam ediyor. Ülkede zenginle fakir arasında müthiş bir uçurum var. Orta sınıf neredeyse yok gibi. Ülkenin güney bölgelerinde Hristiyan nüfus çoğunlukta, bu bölgeler Müslümanlar için oldukça

24

güvensiz. Zaman zaman çok şiddetli çatışmaların, binlerce insanın öldürüldüğü katliamların yaşandığını öğreniyoruz. Niger State, Ogun, Kogi, Abuja, Lagos, Nassarawa, Platteau ve Cross River State şehirlerinde, sekiz ayrı bölgede kurbanlarımız kesiliyor. Türkiye’den gönderilen kurbanlar sahiplerine ulaştırılıyor. Bayram öncesinde tüm hazırlıklarını yapmış olan partnerimiz organizasyonu başarıyla tamamlıyor. Öyle ki kesim bölgeleri belirlenmiş, görevlilerle bir iki hafta önceden toplantılar yapılmış. Yolculuğumuzun sonunda emanetleri teslim etmiş olmanın huzuruyla veda ediyoruz Nijerya’ya.


DA N A U R

Kardeşlerimizle K

igali Havaalanı’nda bizleri Ruanda Müftülüğü’nden Şeyh Yusuf karşılıyor, sevinci gözlerinden okunuyor. Orta yaşın biraz üzerinde, beş dil bilen bir kardeşimiz Şeyh Yusuf. Buradaki çalışmalarımızı müftülük ile koordineli olarak gerçekleştireceğiz. Ülkede tüm dinî hizmetler müftülük tarafından idare ediliyor. Müslümanlar devlet nezdinde itibar sahibi. Mecliste biri kadın dört Müslüman milletvekili bulunuyor. İlk kez bir stadyumda bayram namazı kılıyorum. Binlerce kişi en güzel elbiseleri ile stada doğru tekbirler eşliğinde yürüyor. Bayram unutulmaz bir namaz karesi ile başlıyor Ruanda’da… Kurbanlarımızın kesileceği yere geldiğimizde Mısır’dan, Ürdün’den,

MEHMET ÇELİK

bayram

Cezayir’den ve daha birçok ülkeden gelen kardeşlerimizi görüyoruz, onlar da Ruandalı kardeşleri için gelmiş. Kurban kesimleri için gittiğimiz bir köyde bölge halkını bizi beklerken buluyoruz. Kurbanlarımızı sahiplerine ulaştırmanın huzuru içerisindeyiz. Ruanda ziyaretimiz esnasında bölgede Türkiyeli hayırseverler tarafından yaptırılan bir caminin açılışına katılıyoruz. Açılışta Müftü, Devlet Başkanı’nın Müslümanlara önem verdiğini ve desteklediğini anlatıyor. 16 yıl önce katliam yaşanan ülkedeki kanaat önderleri “Müslüman öldürmez.” diyor. “Müslüman öldürmez, zina etmez, problem çıkarmaz. Müslüman temizdir, düzenlidir, hem bölgenin hem de Ruanda’nın Müslümanlara ihtiyacı var.”

25


GAL SENE

Öyle içtendi ki kardeşlerimiz

ÖMER FARUK TOKAT

İHH’

nın 2010 Kurban Organizasyonu için Senegal’deyiz. Topraktan, sazlardan inşa edilmiş köylerin, tipik Afrika tarzı kasabaların, şehirlerin ve pazar yerlerinin arasından geçiyoruz. Yollarda otobüsler ve kamyonlar rengârenk, hepsinin üzerinde Arapça dualar yazılı. Bayram günü büyükçe bir çadırın içine sandalyeler yerleştirilmiş. Kurban paylarını almaya gelen ihtiyaç sahipleri bu çadırda bekliyor. Program başlıyor. Şehrin ileri gelen hocalarından Baba Süleyman Ken Hoca bir konuşma yaparak İHH’ya ve Türkiyeli Müslümanlara teşekkür ediyor. Onlar teşekkür ettikçe ben mahcup

26

oluyorum. Çünkü o kadar içten teşekkür ve dua ediyorlar ki, buna layık olup olmadığımızı düşünmekten kendimi alamıyorum. Bir kasabadan geçerken akşam ezanı okunuyor. Önde erkekler, arkada hanımlar bir grup insan yüksek sesle zikir yaparak ve ritim tutarak camiye gidiyor. Yaklaşık 14 milyonluk Senegal nüfusunun %94’ü Müslüman. Ziyaretimiz esnasında Gore Adası’na da gidiyoruz. Ada 19. yüzyılda köle ticaret merkezi olarak kullanılmış. Adadaki Köle Evi, köle ticaretinin tüm dehşetini gözler önüne seriyor. İki katlı binanın alt katındaki demir parmaklıklı küçücük hücrelerde ve mahzenlerde günlerce

hapsedilen insanlar buradan gemilere istif edilerek Batılı ülkelere götürülmüş. Alt katın son bölümünde, koridorun sonunda yer alan ve denize açılan kapı, “dönüşü olmayan kapı” olarak adlandırılıyor. Bir kez daha anlıyorum ki, İHH 125 ülkeye aslında sadece kurban eti götürmüyor. Bu faaliyetin manevi bereketi yanında, kurban eti neredeyse sembolik bir öğe olarak kalıyor. Senegalli bir hocanın ifadesiyle, “Türkiyeli Müslümanlar Senegal’e aynı zamanda mutluluk, muhabbet ve kardeşlik gönderiyor.” Allah’a emanet Senegal’in coşkulu Müslümanları.


Lİ SOMA

Somali’de kalplerimiz ADEM ÖZKÖSE

T

ürkiye’den İHH aracılığıyla gönderilen kurbanları kardeşlerimize ulaştırmak için gittiğimiz Somali’de tam bir hafta geçirdik. Bu bir hafta içinde hem Somali’de neler olup bittiğini anlamaya çalıştık hem de devlet otoritesinin olmadığı bir ülkede İHH’nın insanlara âdeta devlet gibi hizmet ettiğine şahit olduk. İHH Somali’deki partner kuruluşu Zamzam Foundation ile birlikte su kuyuları, yetimhaneler, iş merkezleri ve okullar açarak silahların gölgesindeki ülkede büyük işler başarmış. Somali’ye farklı gruplar hâkim olsa

yan yana

da ülkenin her bölgesinde kesimler yapılarak 2.600 kurban ihtiyaç sahiplerine dağıtıldı. İnsanların birkaç kilo et aldıklarında sanki dünyalar onların oluyormuşçasına mutlu oluşlarına şahitlik etmek, ekipteki tüm arkadaşlarımızın farklı duygular yaşamasına neden oldu. Ben kendi adıma bir kez daha Afrika’yı geri bırakanlara, kendi refahları için bu insanların sıkıntılar içinde yaşamalarına sebep olanlara isyan ettim. Hagel kurban paylarının dağıtımı için gittiğimiz köylerden biri. Burada köylülere kısa bir konuşma yaparak kendilerine

Türkiye halkının selamlarını ilettik. Konuşmamız sırasında orada bulunanlardan bazılarının gözyaşı döktüklerine şahit olduk. Konuşmamızın ardından bir genç yanımıza yaklaşarak, “Şimdiye kadar köylerimize hep Batılılar geliyordu. İlk defa Somali’nin dışından Müslümanlar gelerek bize yardımda bulundular. İnanın çok mutlu olduk.” dedi. Afrikalı bir gençten bu sözleri duymak hepimizi çok duygulandırdı. Ey Afrika, ey kardeşlerimizin ülkesi… Seni hiç yalnız bırakmayacağız, kalplerimiz hep yan yana, hep birlikte atacak.

27


YA N A Z TAN

Teşekkürler İHH MEHMET SALİH EĞRİDERE

Y

aklaşık 11 saatlik bir yolculuktan sonra başkent Darusselam’a varıyoruz. Tanzanya’da ilk olarak yetimlerimizle buluşuyoruz. Partnerimizin organize ettiği programda kızlı erkekli 100 yetime bayramlıklarını hediye ediyoruz. On yaşlarında bir kız çocuğunun Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda bir yetim annesinin İHH’ya teşekkürlerini sunduğu mektup okunuyor. Vakıflar Bakanlığı’nı temsilen söz alan Osman Bey ve diğer konuşmacılar, İHH’ya teşekkürlerini iletiyor, ülkede ciddi sayıda yetim ve dul bulunduğunu anlatıyorlar. Tanzanya kurban programımızda bölgede açılan Faruk Aktaş Okulu’nu da ziyaret ediyoruz. Bu okul imkânsızlıklar içinde bir cennet gibi. Kurban çalışmamız kapsamında 10 köyde dağıtımlarda bulunuyoruz. Bizi her gören etrafımızı sarıyor, teşekkür etmeye çalışıyor. Bu insanların çoğu senede bir defa et görüyor.

28


DA N A G U

Dört mevsim

MEHMET METE

baharın yaşandığı K ülke

urban çalışması yapmak için Uganda yolundayız. Başkent Kampala’da yemyeşil bir bitki örtüsü karşılıyor bizi. Ülkede yılın 365 günü bahar yaşanıyor. Ekvator çizgisi başkent Kampala’dan geçiyor. Köylerde henüz elektrik yok, insanların gelir düzeyleri çok çok düşük. İki ekip hâlinde kurban kesim merkezlerini dolaşıyoruz. Kurbanlardan bir bölümü burada bize eşlik eden Ahmet Bey’in evinin yanında kesilip dağıtılıyor. Daha sonra bir camide yapılan kesimlere katılıyoruz. Cami çevresinde toplanan binlerce insana önce kavurma ikram ediliyor, ardından ailelere kurban paylarının dağıtımına geçiliyor.

Kurbanlar mahkûmlara, öğrencilere, yetim okullarına, zihinsel ve bedensel engellilere eğitim veren kurumlara dağıtılıyor. Kampala Hapishanesi’ndeki dağıtımda karşılaştığımız mahkûmların hâli içler acısı. Hapishane yönetiminin izniyle ziyaret ettiğimiz Müslüman mahkûmlara İmam Kassozi nasihat ediyor ve Hz. Yusuf kıssasını anlatıyor. Tutukluların çeşitli ihtiyaçları için İHH adına bir miktar bağışta bulunuyoruz. Yetim okulunu ziyaretimiz de çok renkli, bir o kadar da hüzünlü geçiyor. Yüzlerce yetimin yatılı kaldığı okul hayırlı çalışmalarıyla göz dolduruyor. Öğrencilere İHH bağışçıları adına yaptığımız yardımlar da çocuklar için sevinç vesilesi oluyor.

29


İYA B M A Z

Zambiya’da kurban A L İ

K

urban organizasyonu vesilesi ile yolumuz önce Güney Afrika’ya, sonra Zambiya’ya düşüyor. 12 milyon nüfuslu Zambiya’da Müslümanlar nüfusun %5’ini oluşturuyor. Zambiya oldukça fakir bir ülke. Sıtma, AIDS, tüberküloz çok yaygın görülüyor. Ülke halkının önemli bir kısmı günlük bir öğün yemekle yaşıyor. İşsizliğin çok vahim boyutlarda yaşandığı ülkede gençler başı boş dolaşıyorlar.

30

A R I K M E R T

Lusaka’da kıldığımız bayram namazının ardından kurbanlıkları almak için şehrin 70 km dışına çıkıyoruz. Küçük köyler ve ilginç köy evleri çarpıyor gözümüze. Bayramın ilk günü kurbanlıkların alım ve nakil işlemi ile geçiyor. Bayramın ikinci günü kurbanlarımızı kesiyor ve dağıtımlarımıza başlıyoruz. Zambiya insanı çok soğukkanlı ve sakin. Birlikte o kadar iş yapıyorlar ne bir kavga ne bir tartışma, hiçbir kırgınlık

yaşanmıyor. Daha ilginç olanıysa burada insanların hiç acelesi yok gibi. Kimse bir yerlere bir şeyler yetiştirmeye çalışmıyor. Kimsede stres ve gerginlik yok. Şehrin yedi ayrı bölgesinde 1.000 aileye kurban eti dağıtıyoruz. Vazifemizi tamamladıktan sonra, bu Kurban Bayramı’nı Zambiya’daki kardeşlerimizle geçirmeyi bize nasip eden Rabbimize şükredip dönüş yoluna koyuluyoruz.


31


32


33


LUK T U V ARNA

Arnavutluk’tan

huzurla döndük 1468’

den 1912’ye kadar Osmanlı yönetiminde bulunan ülkede çoğu tahrip edilmiş olsa da Osmanlı izleri ile karşılaşmak mümkün. Enver Hoca döneminde binlerce tarihî caminin ve yüzlerce kilisenin yıkıldığını öğreniyoruz. Halkın yaklaşık %75’ini Müslümanların oluşturduğu Arnavutluk, 1991’de sosyalist rejimin çöküşünün ardından Batılı misyoner kurumların âdeta hücumuna uğramış. Bayram, Arnavutçada da “bayram”

34

F A T İ H

S İ N A N

olarak ifade ediliyor; işte bizi birleştiren, birbirimize bağlayan kelime… Bayram namazımızı tamamı Müslüman olan 160 haneli Mushkita köyünde kılıyor, ardından köylülerle bayramlaşıp hasbihâl ediyoruz. Ülkenin kuzeyinde bulunan Klos beldesinde, ardından bir başka dağ köyünde ve Tiran’a giderken yaptığımız dağıtımlarda kardeş Türkiye halkının selamlarını iletiyoruz Arnavut halkına. Kurban paketlerini alan ihtiyaç sahiplerinin yüzünde oluşan tebessüm, içimize işliyor ve tüm yorgunluğumuzu

unutturuyor. Yetim çocuklarımız için Tiran’daki kardeş kurumumuzun merkezinde bir program yapıyoruz. Her bir çocuk için özenle hazırlanmış ve çocukların yaş grubuna göre tasnif edilmiş olan hediye paketlerini tek tek takdim ediyoruz. Çocuklar, selam verişleri ve özgüvenli tavırları ile bizi kendilerine hayran bırakıyorlar. Her biriyle fotoğraf çektiriyor, gözlerinden öpüyoruz. Çalışmalarımız, ziyaretimiz daha bir anlamlı, daha bir dolu görünüyor şimdi bizlere.


K ERSE H A BOSN

Evimizde gibiyiz NEHİR AYDIN GÖKDUMAN

B

osna’ya varır varmaz, ayağımızın tozuyla iki şehit evini ziyarete gidiyoruz. Uzaktan gelenler ve ev sahiplerinin tatlı telaşıyla ortalığın bayram yerine döndüğü bu evlerde tanışıyoruz Bosna’yla. Ertesi sabah erkenden bayram namazının kılınacağı Osmanlı mimarisi Gazi Hüsrev Bey Camii’ne gidiyoruz. Cami bahçesi ve Başçarşı’ya açılan sokak oldukça kalabalık. İçerisi ise iğne atılsa yere düşmeyecek kadar yoğun. Çocukların başlarındaki renkli Osmanlı fesleri gözümüze takılıyor. Özel günlerde fes takmanın burada Osmanlı’ya olan hürmeti ve özlemi simgeleyen bir gelenek olduğunu öğreniyoruz. Cemaatin arasında Aliya İzzetbegoviç’in oğlu Cumhurbaşkanı Bakir İzzetbegoviç de bulunuyor. Ardından Doboy’a giderek hem kurban eti dağıtımı yapıyor hem de burada bulunan kimsesiz, yaşlı ve çocukların kaldığı Duye Barınma Merkezi’ni ziyaret edip bayram paketlerini takdim ediyoruz. Hediye paketini alan, sanki kendine dünyalar bağışlanmış gibi mutlu oluyor. Ve istikamet Srebrenitsa. Srebrenitsa’ya giderken yol boyunca yine önceden tespit edilmiş yoksul ailelere kurban eti dağıtımı yapıyoruz. Ayrıca çocuklar için, içerisinde ayakkabı, mont gibi kışlık giyecekler ile çeşitli yiyeceklerin bulunduğu yardım paketlerini bırakıyoruz. Gözlerimiz her yanda kurşun izlerine, atılan bombalarla harabeye dönen evlere takılıyor. Srebrenitsa’da savaş sırasında erkeklerin büyük kısmı katledilmiş olduğu için erkek nüfusun sayısı oldukça az. Köylerde yaşlı nineler, babasız yetimler karşılıyor bizi.

35


DAĞ A R A K

Kapıları çalıyoruz S A L İ H

K

G Ü L T E K İ N

aradağ 2006 yılında bağımsızlığını kazanmış genç bir ülke. Ülkede Müslümanların oranı %25 ve bunlar Boşnak ve Arnavut kardeşlerimiz. Yönetimde Müslümanların pek bir ağırlığı yok. Karadağ, özellikle de Ulsin şehri, güzel sahilleriyle Avrupa’nın turizm cenneti niteliğinde. Müslümanların öncelikle cami inşası ve eğitim alanında desteklenmeye ihtiyacı var. Fecrin ilk ışıklarıyla birlikte Karadağ’da bir bayram sabahına uyandık. Sabah

36

birer birer

namazı ve daha sonra bayram namazını Karadağlı Müslüman kardeşlerimizle eda ettik. Birbirimizi hiç tanımasak da muhabbetle bayramlaşıp kucaklaştık. Ardından şehrin biraz dışında özel ayarlanmış güzel bir bahçede kurbanlıkların kesim işlemine katıldık. Bayramın ikinci günü merkezde yaşayan birkaç yetim ailesini ziyaret edip kurban eti bıraktık. Ardından, Ulsin’in çevre köylerine doğru adım adım bir yolculuğa çıktık. Yeşil dağlar,

derin vadiler içine kurulmuş evler, kiliseler, camiler… Şehir merkezinden uzaklaştıkça yoksulluk kendini hissettirmeye başladı. Gün boyu kapılar çaldık, dağıtımlar yaptık. Şaşırıyordu her yüz; “Türkiye’den geldik, kurban eti getirdik, selam getirdik.” dediğimizde. Karadağlı kardeşlerimizin yanında olmanın, onlarla bir bayram geçirmenin mutluluğu ile Türkiye’ye döndük. Karadağ, yine geleceğiz, yine görüşeceğiz…


VA KOSO

Yüz yıllık yalnızlıktan

yüzyılın bayramına

İHH

bu yıl 125 ülkede ve bölgede, ben de İHH ile birlikte Kosova’dayım. Çok değil, sadece 11 yıl önce, şu baktığım yollarda, vadilerde, tarlalarda yaşananların sesi geliyor sanki kulaklarıma. Amerika, Avrupa Birliği ve Kosova bayrakları altındaki bir Osmanlı şehrindeyiz. Camiler genç Arnavutlarla dolu. Şehir meydanına ulaştığınızda, Kosova’nın yaşayan ruhu, fütüvvet geleneğinin güncellenmiş halkası AKEA’nın bayram kutlamasını, ikramını, çocuklarını ve coşkusunu gördüğünüzde “buradayım” diyorsunuz. Buradayız, buradaydılar asırlar boyu… Fakat çelik zırhlı cipleri,

İSMAİL HALİS

silahları ve hiç çıkarmadıkları güneş gözlükleri ile KFOR askerleri, onlar da burada. Prizren… Oraya da mutlaka gidilmeli. “Bir Osmanlı şehrini bile yaşatamadık.” cümlesi burada tarih oluyor. Tarih burada hayat buluyor. Köprüler, camiler, tekkeler ve evler, yolunuzu Arasta’ya çıkartıyor. Osmanlı burada, şehrin ortasından akan nehre benzeyen bir şiir oluyor. Ve kurban, ve yetimler… Ülkede işsizlik %40. Her aileden en az bir kişi yurt dışında. Toplam nüfusun neredeyse %60’ı Avrupa’da. Alkolsüz restoran yok gibi. Fakat etlerin tamamı helal. Kosova Avrupa’nın nüfus artış

oranı en yüksek ülkesi. Sırp nüfus Mitrovitsa dışında yok denecek kadar az olmasına karşın her şehirde, hatta bazı Sırp köylerinde bulunan kiliselerin yanında, büyük kilise inşaatları yükselmekte. İHH’nın partner kurumu olan AKEA’nın organizasyonuyla ihtiyaç sahipleri incitilmeksizin kurban payları dağıtılıyor. Uçak kalkacak birazdan. Priştina’nın birkaç kilometre uzağında yer alan Sultan Murat Hüdavendigar’ın türbesine düşen yağmur damlaları ile Bursa’daki Sultan Murat türbesine düşen yağmur damlaları, İstanbul’a iner inmez düşer mi benim de yüzüme?..

37


AN T S İ R A MAC

Macaristan’da

kurban

İHH

ABDÜLHAMİT

kurban çalışması için Macaristan’a ikinci kez gidiyor. Osmanlı’nın 150 yıl adaletle hükmettiği ülkede, Budapeşte’nin en kalabalık cemaatinin katıldığı bayram namazına dâhil oluyoruz. Burada da başka birçok yerde olduğu gibi bayram namazına aileleriyle gelen çocuklara hediyeler veriliyor. Tam bir bayram havası yaşıyoruz. Biz de çocuklara yanımızda getirdiğimiz şeker ve balonlardan hediye ediyoruz.

38

HACIHASANOĞLU

Cemaatin hepsini alacak büyüklükte bir cami olmadığı için bir spor salonu kiralanmış. Namazımızı eda ettikten sonra kardeşlerimizle bayramlaşıyoruz. Macaristan’da Müslüman kardeşlerimiz ayakta kalabilmek için büyük mücadele veriyorlar; ya maddi imkânsızlıklar nedeniyle evlerine aylarca et girmiyor ya da yaşadıkları yerlerde helal et bulmaları mümkün olmuyor. İHH’nın bölgelerin ihtiyaçlarına yönelik yardım çalışmaları da devam

ediyor. Bu çerçevede gerçekleştirilen Macarca Kur’an-ı Kerim projesi de tamamlanmış durumda. Macaristan’da Kur’an-ı Kerim’i okuyup anlamak isteyenlerin sayısının hızla artması üzerine gelen talepleri değerlendiren İHH, Macaristan’da kurulan tercüme komisyonunun titiz çalışması sonucunda ortaya konan Macarca Kur’an-ı Kerim meali ve tefsirinin basımını gerçekleştirdi. Çalışma Macaristan’da büyük yankı uyandırdı.


YA N O D E MAK

Osmanlı’nın

kadim mirası Ü

sküp ne kadar bizden ve biz ondan ne kadar az haberdarız?.. Balkanların Bursa’sı, bizleri geçmişe götürerek yüreklerimizi okşayan Osmanlı’nın kadim hatırası Üsküp… 1991 yılında Yugoslavya’dan ayrıldıktan sonra diğer Balkan devletleri gibi savaşlar, yıkımlar ve göçler yaşamış olan

E. EYÜP KOCA

Makedonya’da bayram namazımızı tarihî Üsküp Çarşısı’ndaki Murat Paşa Camii’nde kılıyoruz. Cami tıklım tıklım; cemaat sokaklara taşmış. Namazdan sonra cemaatle dışarıda bayramlaşıyoruz. Bayram namazı sonrası Makedonyalı Türklerin evlerinde aile fertleri toplanır, “bayram kuşluğu” adı verilen bayram yemeği yenirmiş. Biz de bu geleneğe dâhil olup kuşluk vaktinde bir ağabeyimizin evine misafir oluyoruz. Sırp sınırındaki tek Müslüman köy olarak kalan Sopot köyünde, Doğu Makedonya’da bulunan ve 900 Roman Müslüman’ın

yaşadığı Gradaşor köyünde, ayrıca Vasilo ve Bansko köyleri ile çok az bir Müslüman Türk nüfusun kaldığı Köprülü şehrinde dağıtıyoruz kurbanlarımızı. Kimi köylerde cami için lojman talep ediyorlar ve bu sayede bir imamları olabileceğini söylüyorlar, kiminde ise kendi imkânlarıyla inşa ettikleri mescitleri için umumi tuvalet ve abdesthanelerinin bulunmadığından yakınıyorlar. Programımız kapsamında Kumanova’daki yetimleri de ziyaret ediyor, yardımlarda bulunuyoruz. Rengi, dili ve ırkı ne olursa olsun mazluma bakışımız tekleşiyor ve yetim her daim emanetimiz oluyor. Üsküp’ten ayrılmak kolay değil ama biliyoruz ki mesafelerin uzunluğu sevgiyi ve kardeşliği gölgeleyemiyor.

39


NYA O L O P

Polonya’daki

ilk bayramımız P

olonya’da 1.000 kadar Polonyalı Müslüman’ın yanı sıra 14. yüzyılda Litvanya’dan buraya göç etmiş olan yaklaşık 5.000 civarında Müslüman Tatar yaşıyor. Ülkede ayrıca İslam dünyasından ticaret veya eğitim amacıyla gelip buraya yerleşen yaklaşık 25.000 Müslüman bulunuyor. Bayram namazımızı kılmak üzere Bialystok İslam Birliği Merkezi’ne gidiyoruz. İki katlı merkezin giriş katı mescit olarak düzenlenmiş. Sabahın erken saatlerinde, çoğunluğu orta yaş üstü olan erkek ve kadınlar ellerinde

40

O S M A N

poşetlerle mescide gelmeye başlıyor. Evlerinden getirdikleri şekerleri, çikolataları, kek, tatlı ve kurabiyeleri birbirlerine ikram ediyorlar. Ardından imamın bayram vaazını dinliyoruz. Vaazın bitiminde ilahiler söyleniyor ve sonrasında hep birlikte bayram namazımızı kılıyoruz. Ve bayramlaşma başlıyor. Herkes birbiriyle hem sohbet ediyor hem de hasret gideriyor. Bayramın ikinci günü Tatar kardeşlerimize yönelik dağıtımlarımızı tamamladıktan sonra ertesi gün Çeçen mülteci kampına gidiyoruz. Ziyaretimiz süresince Müslümanların iletişimlerinin kopuk olması, İslam

A T A L A Y

dünyası ile güçlü bağlar kurulamaması ve gittikçe asimile olmaları gibi sorunlar üzerine birlikte kafa yorduğumuz Tatar kardeşlerimizden, Ramazan’da kuracağımız iftar sofralarında buluşmak üzere ayrılıyoruz.


AK SANC

Şölen gibi bir bayram

İ

nsanların en huzurlu zamanlarını Osmanlı döneminde yaşadıkları ve sürekli o döneme özlem duydukları Sancak’tayız. Heyecanlıyız burada olduğumuz için. Bayram namazı için Delimece’de yaptırılan Balkanların en uzun minareli camisine gidiyoruz. Namazın ardından 7-8 yaşlarındaki kız çocukları koro hâlinde ilahiler söylemeye başlıyorlar. Daha

ÖZCAN SOYLU

sonra 15-16 yaşında delikanlılar, bildiğimiz ilahileri Boşnakça söyleyerek bizi mest ediyorlar. İlahilerin ardından Müftü Bey’in bayram vaazını dinliyoruz. Topluca yapılan bayramlaşmadan sonra kurbanlarımızın kesimine iştirak ediyoruz. Küçük bir Anadolu şehrini andıran Novi Pazar’a geçiyoruz. Bayram sevincini insanların yüzlerinden

okumak mümkün. Akşam Müftü’nün bayram vaazını dinlemek için partner kurumumuzun merkezinde toplanıyoruz. Daha sonra birlikte şehir meydanına gidiyoruz. Sanki evlerde kimse kalmamış, herkes meydana hücum etmiş gibi bir kalabalık. Derken havai fişek gösterisi başlıyor. O zaman anlıyoruz ki bayram Sancak’ta tam bir şölen hâlinde kutlanıyor.

41


42


İ HAİT

B

Haiti’de hayat...

atılılar tarafından keşfedilmesiyle önce köleliğin sonra ise sömürge sisteminin insanı hiçleştirdiği, Afrikalı fakat Afrika’da olmayan Haiti, 1915 yılından 1934 yılına kadar Amerikan işgali altında kalmış ve günümüze kadar iç savaşlar, darbeler ve katliamların sıkça yaşandığı bir yer olmuş. Toplam 10 milyon nüfusa sahip olan ve Batı yarımkürenin en fakir ülkesi durumundaki Haiti’ye ilk ayak bastığımızda elektriğin olmadığını fark ediyoruz. Sokaklar ve

ABDULLAH CAMİOĞLU

caddeler gece gündüz insanlarla dolu. Hemen her boş alanda el ve yer tezgâhlarında bir şeyler satanlara rastlıyoruz. Kim eline ne geçmişse onu satıyor; birkaç tane patates, 5-6 tane mango… Etrafta nereden geldiği belli olmayan pis suların aktığı ve insanların çıplak ayaklarla bu sulara bastığı, sağda solda çöp dağlarının yükseldiği ülkede kolera oldukça yaygın. 10 ay önce meydana gelen ve 200.000 insanın yaşamını yitirdiği büyük depremden sonra hayat hâlen normale dönmemiş. Her yer enkazla dolu ve ülke büyük bir toz duman bulutu içerisinde. Enkazın altında hâlâ cesetlerin bulunduğu, depremden kurtulanların barınması için ise henüz kalıcı konutların inşa

edilmediği Haiti’nin başkenti Port-auPrince’te halkın %80’i çadır kentlerde yaşıyor. Adım başı elektrik ve suyu olmayan çadır kentler…Buralarda yaşayan insanlar hem güvenlik sorunu yaşıyor hem de ülke güvenliği ve huzuru için büyük bir tehdit oluşturuyor. Haiti’de ihtiyaç sahiplerine ve yetimlere Türkiyeli hayırseverlerin gönderdiği nakdi yardımları teslim ediyoruz. Ayrıca kolera salgını için beraberimizde getirdiğimiz kolilerce ilacı da hasta insanlara ulaştırıyoruz. Kurbanlarımızı dualarla kesiyor ve başkentteki üç caminin tamamında dağıtıyoruz. Bir caminin yanındaki çadır kampta kalan herkes kurban bereketinden payını alıyor. İHH’nın Haiti’de baktığı yetimleri de ziyaret edip buradaki üç yetimhanenin bütün ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz. Bu hayırlı işin bize nasip olmasından dolayı şükürler ederek tamamlıyoruz görevimizi.

43


44


45


ARI L N P A M K ARALTECİ KA MÜ

Mülteci ve yetimlerle H Ü S E Y İ N

K

Ö Z T Ü R K

utupalong, Arakanlı mültecilerin Bangladeş’te barındıkları en büyük kamp. Burada 35.000 kişi yaşıyor. Resmî ve gayriresmî Kutupalong kampları çaresiz, umutsuz bir bekleyişin simgesi durumunda. Vatandaş olabilmeyi bırakın, buradaki Arakanlılar için mülteci statüsüne sahip olabilmek bile çok ciddi bir sorun. Ziyaret için izin alabildiğimiz Leda Kampı’nda ise 11.000 Arakanlı yaşıyor. Bunlardan önemli bir kısmı, kampın 16 yıllık tarihinde gözlerini hayata burada açmış çocuklar...

46

bir bayram

Leda Kampı’na yoksulluğun ve mahrumiyetin ağır kokusu sinmiş. Aç insanlar, giyecek elbisesi dahi olmayan çocuklarla dolu burası... Hepsi güzel yüzlü olan bu çocuklara küçük hediyeler dağıtıyoruz. Muslim Aid’in Leda Kampı sorumlusu, kampa en fazla yardım eden kurumun İHH olduğunu söylüyor. Kesilen kurbanları ailelere dağıttıktan sonra ayrılıyoruz kamptan. Yetimler için bayramlık kıyafet dağıtımları, buradaki bir diğer önemli görevimiz. İHH tarafından yaptırılan

Daru’l İman Yetimhanesi’nde çocuklar ellerinde güller ve dillerinde ilahilerle karşılıyorlar bizi. Kurbanlar kesiliyor, yetimler giydiriliyor. Ve karşılıklı dualarla ayrılıyoruz Daru’l İman’ın cennet kokulu atmosferinden. Diğer cennet kokulu mekânlara; Daru’l Buhari, Ulumuddin ve Darusselam yetimhanelerine doğru yol alıyoruz. Ülkemize dönerken, yürümeye başladığımız yolun ne kadar uzun ve meşakkatli olduğunu anlıyoruz bir defa daha.


DEŞ A L G BAN

Bangladeş’te

kurban B

NURİ YILDIZ

aşkent Dakka’ya ayak bastığımızda bizi ilk olarak yoğun bir nem ve bu durumun sebep olduğu ağır bir koku karşılıyor. Yollar çok kalabalık. Bayram alışverişi yapan insanlar, dilenciler, arabalar, bisikletli tek kişilik taşıma araçları… Bayramın birinci günü bir namazgâhın yolunu tutuyoruz. Burada bayram ve cuma namazları namazgâhlarda kılınıyor. Gittiğimiz namazgâh yaklaşık 50.000 kişi alıyor. Cumhurbaşkanı ve devlet başkanının da katıldığı bayram namazını burada hatırı sayılan yaşlı bir imam kıldırıyor. Namazdan sonra okunan dua ve hutbedeki konuşmalar cemaatin bir kısmını ağlatıyor. Sadece Dakka’da dört kurban kesim

merkezi var. İhtiyaç sahiplerine daha önceden dağıtılan biletler kontrol edilerek kurban payları teslim ediliyor. Dakka’da çok olumsuz şartlarda yaşam mücadelesi veren Pakistanlıların kaldığı mülteci bölgeleri ile yine Dakka’da ve Cassura’da bulunan çeşitli yetimhanelere kurban eti götürüyoruz. Yetimhaneleri geziyor, düzensiz ve yetersiz beslendikleri her hâllerinden belli olan çocukların yaptıkları çalışmalara katılıyor, onlarla oyunlar oynuyor, şeker ve balonlar dağıtıyoruz. İHH’nın yaptırdığı Togra Yetimhanesi ise burada gördüğümüz en güzel ve düzenli yer. Kasırgalardan etkilenen bölgelere de gidiyoruz. Khulna’ya bağlı Koyra

bölgesi iki defa üst üste kasırgaya maruz kalmış. Burada evlerin büyük bir bölümü sular altında kalmış ve sular hâlâ tam olarak çekilmiş değil. Evleri kasırgadan etkilenen aileler kendilerine yol kenarlarında ağaç dallarından ve yapraklardan yaptıkları küçücük kulübelerde yaşamaya çalışıyor. İkinci bir elbiseleri bulunmayan bu insanların basit birkaç parça bez sergi ve su kabı dışında eşyaları da yok. Bir sonraki öğün için yiyecek bir şey bulabilmeleri bile çok zor. Hayatın en zor olanını bu bölge insanı yaşıyor olmalı. 5.000’den fazla kişiye dağıtım yaptığımız ülkeden ayrılırken buraya daha ne çok yardım gerektiğini düşünüyoruz.

47


ÇYA O B M KA

Güler yüzlü

insanlar diyarı

K

urban seferimiz başlıyor. Adı “Uzak Doğu” konulan, ancak aslında gönüllerimizin hemen yanı başında olan bir diyara gidiyoruz. Pol Pot’un 1997 yılına kadar devam eden 22 yıllık iktidarı boyunca çok büyük katliamlar, zulümler gerçekleştirdiği, bütün “düşünce suçluları”nın yanı sıra Müslümanların da çok zarar gördüğü ülkede, bu dönemde yüzlerce cami ve medrese yıkılmış, başta din adamları olmak üzere binlerce Müslüman şehit edilmiş. 90 yıl süren Fransa sömürgesi

48

H A L İ L

İ B R A H İ M

Ç İ N K I L I Ç

ve 22 yıllık komünist dönemi, ülkenin fakirliğinin ve geri kalmışlığının en büyük nedeni. 14 milyonluk nüfusun %95’inin Budist olduğu ülkede 600.000 kadar Müslüman var. Kamboçya, sanki büyük bir ormanın içinde kurulu gibi; yemyeşil bir doğaya ve düzlük bir coğrafyaya sahip. 2 milyon nüfuslu başkent Phnom Penh’te yollar oldukça kalabalık ve bu kalabalığın büyük bir kısmını motosikletler oluşturuyor. Herkesin terlikle dolaştığı şehirde

yollar da binalar da oldukça eski. Şehirde sadece iki cami var. Kurbanlarımızı Battambang, Siem Reap ve Koh Kong vilayetlerinde kesiyoruz. Buralara bağlı köylerde köy halkıyla bayramlaşıyor, sohbetler ediyor, birlikte namaz kılıyor, sorunlarını dinliyor; çocuklara bayram harçlığı, balon ve şeker dağıtıyor, ziyaret ettiğimiz cami ve medreselere yardımda bulunuyoruz. Ve sürekli tebessüm eden, birbirlerine ve yabancılara karşı oldukça saygılı olan Kamboçya halkına veda ediyoruz.


AN T S İ K PA

Pakistan’ın

gülen yüzü P

AYŞE OLGUN

akistan’daki kurban çalışmamıza her yıl olduğu gibi bu yıl da ülkenin en büyük cezaevi olan Adyala Cezaevi’ni ziyaret ederek başlıyoruz. Ülkedeki kanunlara göre belli suçlardan mahkûm olan insanlar bayram dönemlerinde belli bir miktar para karşılığı serbest kalabiliyorlar. Ancak maddi imkânsızlıklar nedeniyle bu cezayı ödeyemeyen pek çok tutuklu var. 10 mahkûmun para cezasını ödeyerek

özgür kalmalarına vesile oluyoruz. Cezaevi ziyaretinin ardından istikametimiz yetimlerimiz. Bayramlık giysi, kırtasiye malzemeleri ve sponsor aileleri tarafından gönderilen hediyeleri dağıtmak ve ailelerine ulaştırılmak üzere kurban paylarını teslim etmek için yetimhanelerimizi ziyaret ediyoruz. 2005’teki deprem felaketi sonrasında İHH’nın Keşmir Muzafferabad’da açtığı 77 çocuğa yuva olan Rara Yetimhanesi’nde ve 720 Afgan öğrencinin eğitim gördüğü Afgan Rumi Okulu’nda birlikte olduğumuz çocukların yüzlerindeki tebessümün verdiği mutluluğu kelimelerle ifade etmek çok zor. Rawalpindi’deki 50 Afgan yetim kızımızın kaldığı MSAL Yetimhanesi’nde ise

ekibimizde yer alan bir gönüllümüz, Sponsor Aile Projesi kapsamında desteklediği iki yetimiyle buluşuyor. Azad Keşmir Merkez Cezaevi’nde, Keşmir mülteci kamplarında ve 70 ailenin 25 yıldır elektrik ve su olmadan, yıkık dökük barakalarda yaşam mücadelesi verdiği Hawalian Afgan Mülteci Kampı’nda dağıtımlar gerçekleştiriyoruz. Nowshera bölgesindeki çadır kentte İHH’nın organizasyonu ile selzedeler için yapılan 20 kalıcı konutun anahtar teslim törenine katılıyoruz. İHH’nın çiftçilere tohum ve gübre dağıtımında bulunmasının sevincine şahitlik ediyoruz. Kurban eti dağıtımı ve nakdi yardımlar ile kalıcı konutların temel atma programları için sel bölgesindeki diğer köylere gidiyoruz. Buradaki yaşamlara tanıklık etmek sorumluluk, tevekkül ve yardımlaşma duygularımızı güçlendiriyor.

49


Nİ PATA

Patani’de

kurban bereketi

B

azen bir kriz veya afet bölgesinde bazen de unutulmuş diyarlarda olağan bir buluşma demek olan kurban için bu yıl Patani’ye gidiyoruz. Patani’nin en büyük camisi olan Patani Üniversitesi Camii’nde kılıyoruz bayram namazımızı. Patanili Müslümanlar kadın erkek, çoluk çocuk, genç yaşlı, büyük bir kalabalık hâlinde camiye akın etmişler. Kurban dağıtımları için Çero köyüne ve ardından Budi, Tan Song ve Lulu köylerine gidiyoruz. Bayramdan birkaç hafta önce meydana gelen sel felaketinden en çok etkilenen Dato köyünde ve civar köylerde kurban dağıtımının yanı sıra 500 aileye gıda yardımı yapıyoruz. Selden dolayı evi yıkılan ve eşini kaybeden bir kadın ve çocukları için, evlerinin yeniden yapımını üstleniyoruz.

50

K E M A L

Ö Z D A L

500 yıldan fazla bir süredir İslam beldesi olan Patani’de işgali reddedip özgürlük isteyen halk, yoğun baskılarla karşı karşıya. İletişim, ulaşım ve siyasi kısıtlamalar, Müslüman hanımlara yönelik tutumlar, Budist Taylandlılara Patani’de yerleşim imkânı sağlanması, bölgede süren sindirme politikalarından ilk akla gelenleri. Yıllarca süren işgal ve son yıllarda artan baskılar sonucu çıkan çatışmalar, geride binlerce yetim bırakmış. Sadece Naratiwat’da 3.000 yetim olduğu belirtiliyor. Biz de Naratiwat’daki dağıtımlarımızda yetimleri önceliyoruz. Ayrıca Duku, Bande Rahme, Care, Slane, Cucu, Vayn ve Dakbay köylerinde de dağıtım yapıyoruz. Bu köylerde bazı okul ve camilerin ihtiyaçları için

bağışlarda bulunuyoruz. Dakbay’da İHH’nın birkaç ay önce yapımını başlattığı ve tamamlandığında 120 yetimin barınacağı yetimhanenin inşaatını denetliyoruz. Bölgede daha fazla yetimhaneye ihtiyaç olduğunu öğrendiğimizde ekibimizde bulunan bir gönüllümüz, yeni bir yetimhane projesini üstlenebileceğini belirtiyor. Bunun üzerine Patanili bir hayırsever de 6 dönümlük arazisini yetimhane için bağışlayınca kurban bereketini doyasıya yaşamış oluyoruz.


51


MOR İ T U DOĞ

Doğu Timorlu yetimlerle F A T İ H

H

A R S L A N

alkın %90’ının Katolik olduğu Doğu Timor’da 3.000-5.000 civarında Müslüman olduğu söyleniyor. 400 yıllık Portekiz sömürgesinden sonra 1975’te Endonezya tarafından işgal edilen ülke, Timor Denizi’nde petrol bulunmasının ardından yeniden Portekiz ve Avustralya’nın müdahale alanına girmiş. 1999 yılında Endonezya’nın bölgeden çekilmesiyle bağımsızlığını elde etmiş. BM, ülkenin hem yönetimini hem de güvenliğini sağlamak adına 10 yıldır Doğu Timor’da; aslında ülkenin petrolünü de o yönetiyor. Gerçekte petrol, ülkedeki tüm çekişmelerin sebebi. Kişi başı yıllık gelirin 500 dolar civarında olduğu Doğu Timor’da Müslüman’ı da Hristiyan’ı da muhtaç durumda. Başkent Dili’ye ulaştığımızda daha uçaktan iner inmez kavurucu bir rüzgâr çarpıyor yüzümüze. Dışarıda Anwar ve Amron bekliyor; sarılıyoruz, kırk yıllık dostla hasret giderir gibi, tekrar ve tekrar… Önce Nur Mescidi’ne gidiyoruz. Mescidin yanı sıra düzensiz barakalardan oluşan okul ve yetimhanenin de bulunduğu bir kompleks burası. Komplekste kalan yetimlerin bir aylık gıda ihtiyacını karşılayarak buradan ayrılıyoruz. Bayram namazı için gittiğimiz mescit

52

kucaklaştık

dolup taşıyor. BM misyonunda görevli neredeyse her milletten Müslüman var. Namaz ve bayramlaşmanın ardından kesimlere başlıyoruz. Dağıtımlarda öncelik elbette yetimlerin. Öğleden sonra bir yetim, karnını gösterip “Doydum.” diyor güler yüzle. Los Palos’ta ve Baucau’da da kurban kesiyor ve başta yetimhaneler olmak üzere dağıtımını yapıyoruz. Ayrılırken aklımızda yetimler...


O MOR

Moro bize uzak değil

AHMET KÖROĞLU

M

oro, yüzyıllardır çatışmaların yaşandığı, son 40-50 yıldır Müslümanların direnişlerini arttırdığı ve haklarını aradığı bir bölge. Mindanao İslami Özerk Bölgesi’nin merkez şehirlerinden bir tanesi olan Cotabato’ya gidiyoruz bayram için. Bayram sabahı çok heyecanlıyız… Namaz kılacağımız yer muazzam. Yemyeşil bir doğa harikası. İnsanlar yerlere hasır serip oturmuşlar. Namazın ve bayramlaşmanın ardından şeker dağıtıyoruz çocuklara. Balonlar şişirip bırakıyoruz minik avuçlara. 994 hisse kurban kestiğimiz Moro’da öncelikle yetimhaneleri ziyaret ediyoruz.

Zor şartlar altında yaşıyorlar. Çocuklar utanıyorlar, sıkılıyorlar ama belli ki gururlular; çünkü Allah Resulü’nün müjdesine mazhar olmuşlar. Onlara elimizden geldiğince yardımda bulunuyoruz. Daha sonra İHH’nın Moro’da yaptırmakta olduğu yetimhaneye gidiyoruz. Tamamlandığında burada 40 yetim kalabilecek. Ertesi gün yetimlerimize elbiseler, kırtasiye malzemeleri alıyoruz, niyetimiz onları biraz olsun sevindirmek. Hediyelerini tek tek verirken hissettiklerimizi ise anlatabilmemizin imkânı yok…

Yokluk ve yoksulluğun had safhada olduğu yerlerde dağıtım yapıyoruz. Güzergâhımız boyunca yol kenarında dizilmiş evlerden çıkan insanlara dağıtıyoruz etleri. Yüzlerinde bir gülümseme… Kimsenin aklına bile gelmeyen bu yerlere yardımlarınızı ulaştıran İHH’nın çalışmalarının ne kadar önemli olduğunu buraları gördükten sonra daha iyi anlıyoruz. Allah işlerinde güç kuvvet versin, ümmetin tam ortasında kök salsın bir çınar gibi ve belki o kökler bir arada tutar ümmeti…

53


54


55


A ACAR

Hepimizde

biraz iz kaldı

Acara’dan

K

S A L İ M

urban Bayramı’nda Acara bölgesindeydik. Acara’daki kurban çalışmasının bana ve orada bulunan halka olduğu kadar, kurban kesimini ve dağıtımını gören, duyan ve şahit olan herkese olumlu bir katkı sağladığını düşünüyorum. Başka bir ülkenin Müslüman insanları tarafından hatırlanmak ve önemsenmek buradaki kardeşlerimiz için muhakkak tarif edilemez bir duygu olsa gerek. Kesim yapılan Müslüman köyünde herkesin kesim ve dağıtımda yardımcı olması ve bizlere büyük bir misafirperverlik göstermesi bunun işaretiydi. Özellikle çocukların çok ilgisini çeken kurban kesim ve dağıtımlarımız, şüphesiz onların hafızalarında önemli bir iz bırakacak.

56

Ö Z Ç İ L E N K

Acara’daki Müslümanları tanımak; onların yaşantılarını, çektikleri sıkıntıları, ekonomik ve sosyal durumlarını, imkânlarını görmek büyük bir tecrübe oldu. Kendi yaşantımla onların yaşantısını kıyaslayarak hâlime ve imkânlarıma şükrettim, onlar için de daha çok çalışmamız, buralardaki durumu Türkiye’deki kardeşlerimize daha çok anlatmamız ve hatırlatmamız gerektiğini idrak ettim.


CAN Y A B AZER

Kardeşiz, birlikteyiz T

DR. MUSTAFA ASIM SARIGÜZEL

ürkiyeli Müslümanların bize emaneti olan kurban bağışlarını bölgeye ulaştırmak, onlarla hemhâl olmak, bundan sonra bölgede yapılabileceklerle ilgili bir öngörüde bulunabilmek, Türkiyeli Müslümanlarla buradaki kardeşlerimiz arasında bir köprü olabilmek için Azerbaycan’daydık. Sanki halkı Müslüman olmayan bir ülkede gibiydik. Anlıyoruz ki Sovyetler buradan çekilirken insanların manevi değerlerinin de içini boşaltmış. Aynı sokak içinde bir tarafta son derece lüks villalarda yaşayanlar; karşısında Sovyet

zamanından kalma, son derece kötü, bakımsız, yüzü soğuk evlerde hayatlarını idame ettirmeye çalışanlar… Koca şehirde iki tane Sünni camisi kalmış, ikisini de Türkiye diyaneti yaptırmış, ama sadece bir tanesi ibadete açık. Ülkede Ramazan Bayramı’nda yalnızca bir gün, Kurban Bayramı’nda iki gün buna karşılık yılbaşında 7 ila 10 gün resmî tatil olması ise hepimizi şaşırttı. Ancak tanıştığımız insanlar bizi umutlandırdı. Cılız da olsa bölgeye ve tüm dünyaya duyarlı, donanımlı, fedakâr bir yapılanma, canlılık, hareket gördük.

Kesimlerin ardından ekibimizin bir bölümü kurban paylarını dağıtmak üzere Ahıska Türklerinin çoğunlukta yaşadığı köylere giderken biz de Çeçen mültecilerin yanına gittik. Yüzlerce Çeçen mülteci ile bir araya gelerek onlarla tanışma fırsatı bulduk. Dünyanın unuttuğu bir coğrafyadaki bu savaş mağduru mazlum halka İHH’nın sahip çıkması ne kadar sevindirici. Yolculuğumuz boyunca çoğu zaman içimiz burkulsa da umutla ayrıldık Azerbaycan’dan.

57


KIRIM

K

Kırım öz vatan F A R U K

ırım, Tatarların öz vatanı. Ama çoğu yıllar önce bu diyarlardan sürülmüş ve ancak Sovyetlerin dağılmasından sonra yavaş yavaş vatanlarına dönmeye başlamış. Bayram namazını Gözlev şehrinde Mimar Sinan’ın yaptığı Cuma Han Camii’nde kılıyoruz. Caminin genç imamı Türkçe olarak vaaz veriyor. Bayram namazı ve okunan hutbeden sonra cami içinde bayramlaşma yapılıyor. Küçükler büyüklerin elini öpüyor, büyükler de küçüklere dualar ediyor. Kırım’da yaşlıların Türkçeyi gençlerden daha iyi konuşması dikkatimizi çekiyor. Genç nesil okullarda Rusça eğitim aldığı için Türkçeyi daha az biliyor. Türkiye’deki hayırseverlerden alınan vekâletlerle kesilecek olan kurbanlar bayramın birinci günü Razdolnoye şehri, Novoselskoye köyünde kesiliyor. Tekbir ve dualarla kesilen kurbanlar, daha sonra Kırım ve Ukrayna’nın diğer şehirlerinden gelen görevli arkadaşlara, bulundukları köy ve mahallelerdeki muhtaçlara dağıtmaları için teslim ediliyor. Dağıtımlar sırasında konuştuğumuz Şefika Nine, 1944 sürgününü yaşayanlardan biri. Altı yaşındayken ailesiyle birlikte sürgüne gönderilmiş. Diyor ki, “Yemeğimiz ısınıyordu ve onu yemeye bile fırsat bulamadık. Hepimizi trenlere doldurdular ve Özbekistan’a sürdüler.” Şefika Nine ve ailesi 1991 yılında yeniden Kırım’a dönmüş. Kırımlıların büyük bir kısmı bindirildikleri gemilerin batırılmasıyla bir kısmı da tren vagonlarında açlık ve susuzluk nedeniyle ölmüş. “Tren deyince

58

Ç A K I R

bugünkü trenler akla gelmesin,” diye ekliyor Şefika Nine, “hayvan vagonlarına doldurulduk!” Kendisine misafir olduğumuz Recep Bey ise, Agusta şehrinde daha önce üzerinde cami olan ama Sovyet döneminde yıkılan bir arsayı gösteriyor ve hamiyetli Müslümanlardan buraya cami yapmak üzere yardım talep ediyor. Kendileriyle sohbet ettiğimiz yaşlı amcalar, “Türkiye bizi unutmasın.” diyorlar.


SYA A K F Y KA E Z U K

Mutlulukları

gözlerinden okunuyor MUTTALİP TÜTÜNCÜ

İHH’

nın 2010 yılı Kurban Organizasyonu için Kuzey Kafkasya’ya, yani KabardeyBalkar, Karaçay-Çerkes ve Adıgey-Şapsığ özerk cumhuriyetlerine gidiyoruz. Bölgede kurban kesimlerinin ardından gerçekleştirdiğimiz dağıtımlar sırasında karşılaştığımız ilgi ve muhabbet hepimizi sevindiriyor. Türkiye’den kalkıp bu topraklara gelmek bir muhabbet tohumu ekiyor insanlarla aramıza. Krassnodar yolunda uğradığımız Ahıska Türklerinin yaşadığı bir köy olan Mirni’de “has Türk”, “temiz Türk” ifadeleriyle karşılanıyoruz. Bu ifadeler halis “Osmanlı Türkü” anlamında kullanılıyormuş. Kurban dağıtımları dışında medrese ve yetimhane ziyaretleri de yapıyoruz. Sayıları çok olmayan medreseler,

Türkiye’den gelen nakdi yardımlarla ayakta duruyor. Yediden yetmişe her yaş grubundan insanın eğitim aldığı medreselerde 8-10 yaşlarında bir kız çocuğu, 18-20 yaşlarında bir genç kız ve 60 yaşlarında bir teyze aynı sıralarda oturuyor. Nartan bölgesindeki 207 nüfuslu yetimhane bölgede ziyaret ettiğimiz son yer oluyor. Burası Kabardey’deki tek yetimhane. Burada Rus, Kabardey, Balkar, Çerkes her etnik kökenden çocuk var. Oldukça temiz olan yetimhanede çocuklar gayet mutlu ve sağlıklı görünüyor. Ziyaretimiz sırasında yetimhanenin çeşitli eksikleri için yardımda bulunuyor ve kurban kesiyoruz. Çocukların mutlulukları gözlerinden okunuyor.

95


STAN İ C R İ/GÜ S İ K PAN

Pankisi’de

rahmet kapıları G

ürcistan’da bulunan Pankisi Vadisi, savaştan kaçan 12.000 Çeçen’e ev sahipliği yapıyor. Biz de Kurban Bayramı vesilesiyle bölgeye gidiyoruz. Hem bize emanet edilen kurbanlarımızı kesiyor hem de Kafkasya’nın yiğit evlatlarının yetim çocuklarını ziyaret ederek yetim aidatlarını ve bayramlıklarını takdim ediyoruz. Pankisi’de ziyaret ettiğimiz yetimlerin her birinin ayrı bir hikâyesi var. Öyle dokunaklı hikâyeler ki bunlar, insan duydukları karşısında ne hissedeceğini

60

M U S T A F A

Ö Z T Ü R K

bilemiyor. Anlatılanları dinlerken Rusların Çeçenlere yaptığı inanılmaz zulmü âdeta yaşıyoruz. Bölgede onlarca yetim çocuğumuz var. Birçoğu büyükanne ve büyükbabasıyla beraber yaşıyor. Kiminin babası şehit, annesi Rus hapishanelerinde kayıp kiminin hem anne hem babası şehit, akrabasının yanında kalıyor kimi ise anne babasının akıbeti hakkında hiçbir şey bilmiyor… Bir kadın elimden tutmuş, ağlamaklı, bir şeyler söylüyor. Belki de ömrünün son deminde, üç küçük torunuyla baş başa kalmış bu ihtiyar kadın, kendisinden sonra bu küçük yavrucaklara sahip çıkacak birilerinin olduğunu görerek huzur buluyor. Gün boyu yanımızdan hiç

ayrılmayan Ahmet’in evine gidiyoruz sonra. Küçücük yaşında çizgi filmlerden Türkçeyi öğrenmiş zeki mi zeki bir çocuk Ahmet. “Ahmet” diyorum “baban nerede?”, “Bilmiyorum.” diyor. Babasını Ruslar götürmüş. Nerede olduğunu, hayatta olup olmadığını bilen yok. Boğazıma düğümleniyor bütün kelimeler. Ziyaret ettiğimiz çocuklarımızın bazılarının gözünde yaş, bazılarında hüzünlü bir gülümseme, bazılarında derin bir durgunluk var. Bazen çok neşeli, hiç umursamıyor görünseler de içlerinde kapanmayan yaraları var. Oradan ayrılırken bu çocukların her birinin bizler için birer rahmet kapısı olduğunu düşünüyoruz.


61


62


63


AN T S İ N AFGA

Afganistan’da

B U R H A N E T T İ N

K

âbil’e indiğimizde havaalanında bizleri partner kurumdan kardeşlerimiz karşılıyor. Kalacağımız otele giderken yolda, otel masrafları için ayırdığımız parayı buradaki ihtiyaç sahiplerine vermeyi ve partner kurumumuzun yerinde kalmayı kararlaştırıyoruz. Bu kararımızın bereketi, Afgan kardeşlerimizle kaynaşmamıza vesile oluyor. Ertesi gün İHH’nın Kâbil’de yaptıracağı yetimhanenin temel atma programına katılıyor ve çalışmalar hakkında bilgi alıyoruz. Ardından Celalabad’a giderek

64

K A N S I Z O Ğ L U

kurban

350 kız çocuğun kaldığı ve ne yazık ki harabe durumda olan yetimhanede, çocuklarımıza bayramlık giysi ve ayakkabı dağıtıyoruz. Bayram namazımızı Lagman’daki merkez camisinde, çok sayıda asker ve polis eşliğinde kılıyoruz. Namazın ardından dillerini bilmediğimiz ama çok kısa sürede kaynaştığımız dostlarımızla kucaklaşıp bayramlaşıyoruz. İhtiyaç sahiplerine yönelik dağıtımlarımızı köylerin ardından muhacir kamplarında da sürdürüyoruz. Tam bir sefaletin yaşandığı kamplardan

ilkinde yaptığımız röportajlarda kampa iki aydır ulaşan tek yardım kuruluşu olduğumuzu öğreniyoruz. Rus Savaşı döneminde Pakistan’a göçmüş olan bu muhacirler, sel felaketinden sonra zorla Afganistan’a geri gönderilmişler. Mülteci kamplarının ardından, kurban kesimi yapılmayan ve ailelerinin yanına gidemeyen öğrencilerin bulunduğunu öğrendiğimiz bir öğrenci yurdunda kesim yapıyoruz. Buradaki çalışmalarımızı tamamladığımızda oldukça duygusal anlar yaşayarak ayrılıyoruz Afgan kardeşlerimizden.


TKA A Ç KAM

Güneşin

ilk doğduğu yer D

ünyanın en doğusunda yer aldığı için güne ilk başlanılan, her vakit namaz için ilk tekbirlerin alındığı Kamçatka’daki ilk kurbanımız. Burada halkın temel geçim kaynağı balıkçılık. İnsanların çoğu yıl boyunca dört ay süren avlanma sezonunda kazandıkları paralarla geçiniyorlar. Bayram namazımızı oradaki yönetim tarafından Müslüman cemaatine tahsis edilmiş olan altı-yedi katlı eski bir binanın en alt

ORHAN ŞEFİK katındaki mescitte kılıyoruz. Mescit dolup taşıyor. Misafir olduğumuz için bize ön safta yer açıyorlar. Tacik kökenli imam, ardından da Özbek asıllı bir genç vaaz veriyor. Sonunda da Dağıstanlı bir genç, kurban hakkında bilgi veriyor. Namazdan sonra cemaat hızlıca çıkıyor ve ikinci cemaate yer açılıyor. Mekân küçük ve yetersiz olduğu için herkes namazını kılana kadar cemaat yapılıyor. Aslında Kamçatka’daki yönetim tarafından Müslümanlara büyük bir arazi verilmiş. Müslümanlar buraya bir cami ve çocuklarını yetiştirmek için de bir İslam merkezi yapmayı düşünüyorlar; fakat imkânları çok kısıtlı olduğu için henüz bu konuda bir çalışma başlatamamışlar. Namazın ardından yaklaşık 500 kişiden oluşan Ahıskalı, Azeri, Özbek, Tacik, Dağıstanlı, Çeçen ve Tatar’dan oluşan cemaatle

bayramlaşıyoruz. Sonra Karyaki köyüne giderek keskin soğuğun altında tekbirler ve dualar eşliğinde kurbanlarımızı kesiyoruz. Gece soğuk artsa da yaptığımız kutlu çalışmanın verdiği mutlulukla dönüyoruz şehre. Ertesi sabah mescitte kurban dağıtımı ve bayramlaşma programı yapılıyor. Yerli halktan “babuşka”lar (ihtiyar teyzeler) bayramlaşmaya gelmişler. Bu Tatar teyzeler bize bayram harçlığı vermeye çalışıyorlar. Almazsanız saygısızlık olarak algılanıyor. Çaresiz harçlığımızı alıyor, sonra bir yolunu bulup mescidin kumbarasına atıyoruz. Kurulan bayram sofrasına oturuyor, yemekten sonra teyzelerden birinin yaptığı o içten duaya âmin diyoruz. Ve kurban dağıtımımıza başlıyoruz. Herkes tek tek bize ve Türkiyeli hayırseverlere dualar ediyor.

65


STAN İ K A KAZ

Yeniden

bir bütünüz D O Ç .

D R .

B E R D A L

C

A R A L

adde ve sokakları alabildiğine geniş, evleri olabildiğince müstakil, alfabesi son derece çapraşık ve dahi toprağı âdeta uçsuz bucaksız bir ülke olan Kazakistan’dayız. 17 milyon nüfuslu ülkenin üçte ikisi Müslüman, geriye kalanların büyük çoğunluğu Ortodoks Ruslar. Ülke yönetimi, dinler arasında belli bir denge gözetme gerekçesiyle Kurban Bayramı tatilini yalnızca bir günle sınırlandırmış. Bir Türk lokantasında, Türkiye’den bu diyarlara gelen tüccar, ilim ehli ve öğretmenlerle hasbihâl ediyoruz. Yüreğimizdeki ortak duygunun akışını hissediyorum bu mekânda. Türkiye halkı olarak galiba birbirimizle Osmanlı sonrasında hiç olmadığı denli bütünleşiyoruz. Evet, hiç kuşku yok, doğru yoldayız! Söz arasında 500.000’e yakın Müslüman Kazak’ın, misyonerlerin dur durak bilmeyen çalışmaları ve yoksullara rüşvet kabilinden verdikleri maddi destek neticesinde Hristiyan olduğunu öğreniyoruz. Kargalı’da kurban edilen kurbanlıklar üç gruba dağıtılıyor: ihtiyaç sahibi Kur’an kursu talebeleri, bölgede bulunan bir okuldaki yoksul öğrencilerin velileri, bir mahalledeki muhtarın saptadığı yoksul aileler. Etler dağıtılırken ana-babaların mutlulukları gözlerinden okunuyor. Onlar mutlu, biz mutlu…

66


TAN S İ Z I KIRG

Talas’a gittim

Tanrı Dağları’ndan YUSUF YERLİ

K

ırgızistan’a gitmeden önce yaptığım okumalarda Talas ismi dikkatimi çekmişti. Yaşadığım kentin adı olan Kayseri’nin ilçesi Talas, Kırgızistan’ın yedi eyaletinden birinin başkenti, aynı zamanda Türklerin Müslümanlıkla ilk kaynaştığı mekânın adıydı. Ekibimiz İHH Kurban Organizasyonu için Kırgızistan’ın farklı bölgelerine dağılıyor. Ben Oş kentindeki organizasyonla ilgileneceğim. Diğer arkadaşlarımız Bişkek, Celalabad ve Isık Gölü çevresine gidecekler. Oş’a vardığımızda henüz akşamın ilk saatleri olmasına rağmen sokaklar bomboş. 10 Haziran’da başlayan iç savaşın Kırgızlar ile Özbekler arasında müthiş bir güven bunalımına hatta nefrete yol açmış olması nedeniyle karanlık bastıktan sonra sokakların tekin olmadığını söylüyorlar.

Oş’un en büyük camisi olan elBuhari Camisi bayram namazında tıklım tıklım. Avluda ancak yer bulabiliyoruz. İmamdan sonra Oş Belediye Başkanı Melis Mirzakmatov söz alarak kardeşliğin önemi üzerinde duruyor. Bayram namazının ardından Oş sokaklarını adımlıyorum. Yanmış evler, dükkânlar, pazar yerleri çatışmaların acısını en bariz biçimde yansıtıyor. Kurbanlıkları Rahme Mescidi’nin bahçesinde kesiyoruz; dağıtımlarımızı ise çatışmalarda yanan mahallelerde yapıyoruz. Her evin önüne bir iki kamyon kum dökülmüş. İnsanlar ailecek evlerini onarmaya çalışıyorlar. Dualar eşliğinde etlerimizi hediye ediyor ve bayramlaşıyoruz. Ben Kur’an kurslarında ve yanmış

geldim mahallelerde kurban eti dağıtımına katılırken ekipteki diğer arkadaşım da yetimhaneler, yaşlılar evi ve engelliler bakım merkezlerini ziyaret ederek Türkiye’den getirdiğimiz hediyeleri takdim ediyor.

67


STAN İ L O MOĞ

Moğol çadırlarında

kurban sıcaklığı

M U R A T

İHH’

nın 2010 Kurban Organizasyonu vesilesi ile Moğolistan’a gidiyoruz. 3 milyon nüfuslu ülke, yüz ölçümü olarak Türkiye’nin iki katından daha geniş. En büyük etnik grubu Bayan Ulgi’de yoğunlaşmış olan Müslüman Kazaklar oluşturuyor. Moğollar “ger” adını verdikleri çadırlarda yaşıyorlar. Kazakların “yüv” ya da “üv” diye adlandırdıkları çadırları ise biraz daha büyük, “ev” kelimesi de bu kökten geliyor. Moğolistan soğuklarında kardeşlerimizin “yüv”lerine ulaşıyor kurbanlarımız. Ziyaretimiz sırasında Diyanet Müsteşarı Mehmet Aydın Bey ile görüşüyoruz. Kendisi bize Moğolca birkaç kitapçık ve ilmihal bulunduğunu ancak Kur’an-ı Kerim meali olmadığını ve bunun önemli bir ihtiyaç olduğunu

68

A Y D O Ğ D U

söylüyor. Moğol hükümeti bir kısıtlama getirmemiş olmasına rağmen, çeşitli sebeplerle cuma günleri haricinde ezan pek okunmuyor. Kazaklarda yaygın olarak camiye bağış geleneği var. Evlenen, çocuğu olan, iş bulan, araba alan vb. camide dua ettirip bağış yapıyor. Biz de Nalayıkh Camii’nde bir nikâh merasimine rastlıyoruz. İmam oldukça güzel bir konuşma ile caminin ortasında ayakta duran çifte nasihat ediyor. Biz de Türkçeye yakın kelimeleri, dua sözcüklerini çözmeye çalışırken bu merasime şahitlik ediyoruz.


TAN S İ K İ TAC

T

10.000 fitte

kurban bağışı DERVİŞ ÇEVİK

acikistan’a gitmek üzere bindiğiz uçakta giydiğimiz İHH yelekleri bir hostesin ilgisini çekti. Nereye gittiğimizi ve görevimizi sordu. Biz de İHH’nın Kurban Organizasyonu için Tacikistan’a gittiğimizi söyledik. Hostes, İHH’nın faaliyetlerini duyduğunu ve hayırlı bir iş yaptığımızı, vekâletini ve kurban parasını bize vermek istediğini söyledi. Vekâletini 10.000 fitte Tacik kardeşlerimize ulaştırmak üzere aldık. Bayramın birinci günü yetimlerin giydirilmesi, kurban kesimi ve etlerin dağıtımı için Feyzabad’a bağlı Mehrabat kentine gitmek üzere yola çıktık. Yolda bir köyde bayram namazını eda ettik. Hava soğuk olmasına rağmen oldukça kalabalık bir cemaat vardı. Namaz sonrası Mehrabat’a geçtik. Kurbanlarımızın bir kısmını burada kestik. Kesilen kurban etlerinin dağıtımı ve yetimlerin giydirilmesi sırasındaki yoksul ve yetimlerin sevinç ve mutlulukları gözlerinden okunuyordu. Yoksulların ve hastaların evlerini ziyaret ettik, nakdi yardımda bulunduk. Her gittiğimiz evde insanlar bayrama özel yer sofraları kuruyor, yerel yemek ve tatlılardan kuruyemişe, meyveye kadar neleri varsa ikram ediyorlardı. Feyazabat’ta ise bizi bir sürpriz bekliyordu; İHH’nın yapımına katkıda bulunduğu mescit tamamlanmış ve ibadete açılmıştı.

69


TAN S İ R A TAT

“İstanbul’dan

konaklarımız var!” R

us kızı Anastasya ile Tatar genci Aydar’ın nikâh merasimi, hocanın vaaz ve nasihatleri ile başlıyor. Hoca ara sıra önemli mevzuları gelin için Rusça zikrediyor. Ve gelin şehadet getirip Müslüman oluyor. Biz de şahit olduk Allah’ım. Ardından dualar eşliğinde kıyılıyor nikâh. Rus gelinin kız arkadaşları ve Tatar gencin tüm aile efradı bu olaya şahit oluyor. Daha sonra takı merasimi başlıyor. Önce damadın annesi takısını takıyor ve buğulu gözlerle oğlu ile gelinine son nasihatlerini yapıyor. Bizler de hediyemizi takdim ediyoruz. Takı merasimi ve kutlamalar

70

M E H M E T

S A L İ H

B U L G A

bittiğinde yemeklerin üzerindeki örtü kalkıyor ve bir koşuşturmacadır başlıyor. Masanın üzerinde duran envai çeşit sebze, meyve, tatlı ve içeceklere ek olarak çeşitli yemekler ikram ediliyor gelen misafirlere. “İstanbul’dan konaklarımız var!” diyorlar. Kurban Bayramı’nda Dubenuşma köyüne gidiyoruz. Genelde tek katlı ve bahçeli olan evlerde yeşil ve mavi tonlar hâkim. Bizi Sabır Can Amca karşılıyor. Tüm hazırlıkları yapmışlar. Selamlaşıp kurban kesimine geçiyoruz teşrik tekbirleriyle. Kesim işlemlerinin ardından poşetlenmiş kurban paylarını

ihtiyaç sahibi ailelere dağıtıyoruz. İlk etimizi Asiye Nene’ye veriyoruz. Fotoğraf çekmek istiyoruz, izin vermiyor. “Neden” diye soruyorum, “Yaşlıyım, balalar (çocuklar) korkar.” diyor. 76 yaşındaki Danyel Teyze’nin payını vermek için kapısını çalıyoruz. Teyze bizi ayakta karşılıyor. Kurban etini veriyoruz, besmele ile alıyor teyzemiz. Ayakta durmakta zorlanıyor, izin istiyor oturmak için. Tek başına yaşıyor. 120 dolar maaş alıyor, 35 dolar kira verip 85 dolarla geçinmeye çalışıyor. Kısık gözleriyle bize derin derin bakıyor, teşekkür ediyor ve arkamızdan dua ediyor.


71


72


73


IRAK

Hüznün başkenti

Bağdat

M U H A M M E D

74

İHH’

K A R A D A Ğ

nın Kurban Organizasyonu için üç ekip hâlinde Irak’tayız. Biz Bağdat’a geçerken diğer ekipler de Irak’ın kuzey ve güney bölgelerine gidiyor. Kapısında askerlerin beklediği Mullahveş Camii’nde silahların gölgesinde kıldığımız bayram namazının ardından sessizce dağılıyor cemaat. Fotoğraf çekmek kesinlikle yasak olduğu için olan biteni sadece gözlemlemekle yetiniyoruz. Şehrin kenar bölgelerindeki dağıtımlarımız sırasında 50 yaşlarında Leyla isimli, aslen Türkmen olan bir teyzeyle tanışıyoruz. Amerikan bombardımanı sırasında başından ağır yaralanan kız kardeşiyle beraber yaşadığını, başka da kimselerinin olmadığını anlatıyor gözyaşları içinde. İşgalden sonra buraya göç eden bu iki teyzenin evi de yokmuş. Isıtma sisteminin, elektriğin, suyun bulunmadığı bir barakada sürdürüyorlar hayatlarını. Kendisine elimizden gelen yardımı yaparak ayrılıyoruz yanından. Programımız çerçevesinde buradaki Filistin mülteci kampını da ziyaret edip kurban yardımlarımızı iletiyoruz. Geçtiğimiz her mahallenin, her kavşağın bir hikâyesi var ve bunların neredeyse tamamı Amerikan askerlerinin yaptığı zulümlerle ilgili. Her yerde kontroller, Amerikan askerini aratmayan hükümet ordusu, mahalle aralarında yol kesip araçları arayan genç çocuklar, tel örgüler, kesilmiş yollar, enkazlar, terk edilmiş binalar… İşte 2003 sonrası emperyalistlerin hedefi hâline gelen Irak, belki de bir yüz yıl boyunca düzelemeyecek kadar yorgun, yıkık. Bağdat’ın bizler için vazgeçilmez diyar oluşu, onu tekrar imar etmek vazifesini yüklüyor bize.


TİN FİLİS

G

“Bizleri

unutmayın!”

azze’deki çalışmalarımız Kurban Bayramı’ndan bir hafta önce başlıyor. Bu yıl 179 büyükbaş kurbanlık alıyoruz. Ambargo nedeniyle yeterli miktarda hayvan bulunmadığı için kurbanlık fiyatları oldukça yüksek. Bayram namazını burada âdet olduğu üzere şehrin en büyük alanı olan futbol sahasında Başbakan İsmail Haniyye’nin imamlığında kılıyoruz. Gazzeli kardeşlerimizle bayramlaştıktan sonra kesim yapacağımız yere gidiyoruz. Kurban kesimlerinin ardından yerel kurumlar ve Sosyal İşler Bakanlığı ile iş birliği içinde dağıtımlarımızı gerçekleştiriyoruz. Kurban payı vereceğimiz aileler daha önceden belirlendiği için dağıtımlarımızı düzenli bir şekilde tamamlıyoruz. Gazze’de

MEHMET KAYA

yaklaşık 1,7 milyon kişi yaşıyor ve bu nüfusun %70’i yani her 10 kişiden 7’si işsiz ve çok sayıda yardıma muhtaç aile var. Bunlardan esir, şehit ve çok muhtaç durumdaki aileleri önceliyoruz. Yaklaşık 20.000 kişiye kurban payı ulaştırmanın sevincini yaşıyoruz. Dağıtımlar sırasında Gazzeli kardeşlerimizin bizlere gösterdiği sevgi ve muhabbeti anlatacak kelime bulmak ise oldukça zor... Bayram günü karşılarında Türkiyeli kardeşlerini görmek ve Gazze’nin mustazaf kaderini kendileriyle paylaştığımızı hissetmek hepsini memnun ediyor ve hepsi Türk halkının

desteğinden ötürü güzel dualarda bulunuyor. Özellikle yaşları ilerlemiş ve Osmanlı tarihini bilen amcalarımız bizleri gördükleri yerde gözyaşlarıyla o günleri yâd ediyorlar. Aslında kendilerini en çok mutlu eden şeyin ikram ettiğimiz etlerden ziyade Müslüman kardeşlerinin onları hatırlamaları ve Filistin davasına verdikleri destek olduğunu söylüyorlar. Ve son bir mesaj gönderiyorlar Türkiyeli kardeşlerine: “Bu kutsal toprakları unutmayın! Bu dava sadece Filistinlilerin değil bütün dünya Müslümanlarının ortak davasıdır. Dualarınızı eksik etmeyin.”

75


E SURİY

“Kendimize

yetmek istiyoruz.”

S

uriye yolundayız. Tarihimiz, kültürümüz, dinimiz, hedefimiz, sevincimiz, bayramlarımız bir olan bir halkla karşılaşacak olduğumuz için heyecanlıyız. 500.000’den fazla Filistinlinin yaşadığı ülkede irili ufaklı 15 kamp var. Bayramın ilk günü Yermuk bölgesinde, ikinci günü de Daraa bölgesindeki kamplarda dağıtım yapıyoruz. Bölgenin en büyük mülteci kampı olan Yermuk Kampı ve çevresinde yaklaşık 200.000 Filistin vatandaşı yaşıyor. Belki yoksul ama misafirperver, onurlu, şakacı ve devamlı şükreden insanlar… Daracık sokaklarda tek katlı, tek odalı;

76

İSMAİL KAYA

mutfağın, banyonun bile olmadığı evler… Girdiğimiz çoğu evden gözümüz yaşlı çıkıyoruz. Meğer bizler ne kadar da az şükrediyormuşuz. Dağıtım büyük bir titizlikle gerçekleştiriliyor. Her şey çok iyi planlanmış. Öncelikle bölge sorumlularının yanına gidip onların belirlediği en ihtiyaç sahibi durumda olanları öğreniyor ve emanetleri kendilerine ulaştırıyoruz. Kamp koşulları genel olarak çok kötü. Buralarda işsizlik büyük problem.

Ayrıca ciddi bir su sorunu var; acilen su kuyusuna ihtiyaç duyuyorlar. İnsanların çoğunun yarın için hiçbir birikimi, yiyeceği, planı yok. Bizden en önemli talepleri meslek edindirme kursları açılması; “Kendimize yetmek istiyoruz.” diyorlar. İHH’nın açtığı dikiş kurslarından övgüyle bahsediyorlar. Her gittiğimiz dernekte, insani yardım filosunda verdiğimiz şehitlerimizin resimleri hep başköşede. Fıkıhta Allah’a yaklaşmak veya Allah’a yakınlaştırıcı araç demek olan “Kurban”ı, senelerce uzak kaldığımız kardeşlerimizle yeniden kucaklaşarak canlı bir şekilde yaşadığımız için şükrediyoruz.


İYE TÜRK

Yok ayrı gayrımız RIFAT ÇİMEN

İHH

19. yılında kurban bereketini 125 ülke ve bölge ile Türkiye’de 61 ile taşıdı. Tüm Müslümanlar için ayrı bir anlamı olan Kurban Bayramı’nda biz de kendi payımıza düşen sorumluluğu alarak İHH aracılığıyla bu hayra ortak olduk ve bayramı Tunceli’deki kardeşlerimizle birlikte geçirdik. 20.000 nüfuslu şehir merkezi ile merkeze yakın dağ köylerinde yaptığımız dağıtımlar sırasında imkânsızlıklar nedeniyle türlü sıkıntılar yaşayan kardeşlerimizin kapısını çaldık. Eskiden arıcılık yapılan köylerde insanlar bugün günü birlik işlerle geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar; çünkü bölgede ne tarım için uygun arazi ne de başka herhangi bir iş imkânı var. Burada kerpiçten yapılmış toprak evleri ziyaret ederken kurbanın vermiş olduğu ümmet sıcaklığını hissettik. Kardeşlerimizin dertleriyle dertlendik ve onlar için yapmamız gereken ne çok şey olduğunu yerinde gördük. Ziyaret ettiğimiz her yerden Kürtçe ve Türkçe dualarla uğurlanırken bayramı buradaki kardeşlerimizle birlikte geçirmeyi nasip eden Rabbimize şükrettik.

77


N ÜRDÜ

Ürdün’deki Z A H İ D E

U

T U B A

K O R

zak diyarlardaki ihtiyaç sahiplerine kurbanları paylaştırmak, anavatanlarına hasret yaşayan Filistinlilere desteğimizi bilfiil göstermek üzere gittik Ürdün’e. Suhne, Suf, Gazze, Zerka ve Hıttin mülteci kamplarını ziyaret ederek kurbanların kesimine şahit olduk. Ardından 1982’de Suriye’de yaşanan Hama Katliamı’ndan Ürdün’e kaçan ihtiyaç sahipleri için kurban kestirdik. Kamplarda kurban hisselerinin yanı sıra İstanbul’dan getirdiğimiz küçük hediyelerimizi de dağıttık. Ürdün’de “Filistinli”, “mülteci” ve “yabancı” olmanın ne manaya geldiğini bizzat

78

Filistin

müşahede ve idrak ettik. Çatışmaların durulmasıyla birkaç gün içinde geri döneceğini zannederek evini terk eden fakat geri dönemeyerek on yıllardır bu kamplarda yaşayan insanların büyük çoğunluğunun fakirlik çektiğini ve işsizliğin çok yüksek olduğunu dinledik yetkililerden. Herhangi bir sağlık merkezinin ve hatta doktorun bile bulunmadığı, 96 m2lik üç odalı bakımsız evlerde ortalama 15-20 kişinin yaşadığı Suhne Kampı, yollarda birikmiş çöp yığınları, dar sokakları ve sokak kenarlarında veya ortalarında açılmış oluklardan akan kanalizasyon

suları ile Gazze (Ceraş) Kampı ve diğerleri bizi derinden etkiledi. Türkiye’den geldiğimizi duyan herkesin yüzünde bir gülümseme beliriyordu. Sokaklarına bayram coşkusu yansıyan bu kamplarda şeker ve balon verdiğimiz çocukların pek çoğu kamptan uzaklaşana kadar peşimizden gelip fotoğraf makinelerimize birbirinden sevimli pozlar verdiler. Ziyaretimiz, Arap dünyasının en modern ve en özgür ülkelerinden biri olarak sunulan Ürdün’ün görünmeyen, görülmek istenmeyen yüzünün teşhiriydi bir bakıma…


N YEME

Yemen:

İç acıtan bir türkü DOÇ. DR. MUSTAFA TEKİN

Y

emen’e giderken ortalama bir Arap ülkesi ile karşılaşacağımı düşünüyordum. Fakat Yemen’e inince Körfez ülkeleri ile burası arasındaki uçurumu gördüm. Yemen’de oraya has iki tipik özellik dikkat çekiyor: Yediden yetmişe “cambiya”lı (Cambiya, bele kuşakla sarılan kınların içindeki hançerlere deniyor.) erkekler ve gut (gat) otu çiğneyen insanlar. Bayram sabahı başkent San’a’da sokaklarda yankılanan teşrik tekbirleri, Kurban Bayramı’nı haber veren en önemli işaret. Şehrin ortasında kalmış bir binadan ibaret olan bir camide bayram namazı kılıyoruz. Kalabalık içinde siyah peçeli kadınlar, bayramlık diye bir şeyden haberdar olmadıkları her hâllerinden belli başları öne eğik çocuklar, sefaletin susturduğu erkekler ve mahzun bakışlar… Şehirdeki tüm ışık ve kavşaklarda arabalara yaklaşarak bir şeyler satmaya çalışan kadın ve çocukların yüzlerine yansıyan ifadeler, insanın içini acıtacak kadar sefaletin vurduğu ezikliği yansıtıyor. Ülkenin neredeyse %90’ı farklı düzeylerde fakirlikle boğuşuyor. Ülkede yardım edilmesi gereken çok insan var; dolayısıyla daha çok kurban kesmek gerekiyor. Gerek San’a gerekse Aden’de farklı mekânlarda kesilen kurbanlar ve onların dağıtımı sırasında gördüklerimiz bizde bu düşünceye neden oluyor. Yardımların dağıtılması sırasında, yüzlere yayılan buruk sevinç âdeta çaresizliğin sürekliliğinin bir göstergesi gibi. Aden’de hatırı sayılır miktarda Somalili mülteci yaşıyor. Somalililerin yaşadığı kampta, asgari geçim düzeyini bile sağlamaktan uzak, hayata çok küçük bir noktadan tutunma çabasında; tek odalı derme çatma barakalarda 5 ila 25 kişi arasında yaşamaya çalışan insanlara kurban eti dağıtıyoruz. Yolda bize bidon ve pet şişeleri gösterip su istiyorlar. Ve şahit olduğumuz gerçekleriyle içimizin burkulduğu Yemen’den yine o iç acıtan türküyü kuşanıp dönüyoruz ülkemize.

79


Teşekkürler Evrensel kardeşlik bağının birer halkası olan siz değerli hayırseverlerimiz, kurbanlarınız dünyanın 125 ülke ve bölgesindeki ihtiyaç sahiplerine ulaştı. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.

80




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.