Buyur bakal覺m!
Oren Ginzburg
Ailem’e
Önsöz Buyur bakalım, kabile insanlarını savunan bir oktur. Survival’daki 33 yılımda, böylesine basitlik, doğruluk ve tașkın bir mizah ile hedefi kalbinden vuran bir șeyle karșılașmamıștım. Bugün kabile insanları ve kalkınma konusu kelimelerle sindirildi, ancak neler olduğunu gerçekten anlamak istiyorsanız, bu kitabı okuyun.
www.hungrybooks.com Yazar ile iletișim: oren_ginzburg@yahoo.com İlk baskı Mart 2005 Bu baskı Ekim 2005 Önsöz ve ekler © Survival International Metin ve ilüstrasyonlar © Oren Ginzburg Türkçe çeviri: Serhat Elfun Demirkol
Violaine ve Noa'ya teșekkürler!
Kabile insanlarının isteklerinin dıșında ‘kalkındırılması’ – gerçekte topraklarının ve kaynaklarının ele geçirilmesine izin vermek – 20. yüzyılın ‘siyasal olarak doğru’ ahengine bürünmüș 19. yy sömürgeciliğine (‘En iyi biz biliriz’) dayanır. Kabile insanları geri kalmıș değil: hepimizin her zaman yaptığı gibi, değișen dünyaya sürekli olarak uyum sağlayan bağımsız ve canlı toplumlar.
Kabile insanları ile aramızdaki fark, bizim onların topraklarını ve kaynaklarını almamız ve bunun onların iyiliği için olduğunu söyleyen yalancı hatta ırkçı iddialara inanmamız. Bu kalkınma değil, fetih. Survival International, kabile insanlarının yașamlarını savunmalarına, topraklarını korumalarına ve kendi geleceklerini belirlemelerine yardımcı olur. Geçmiște yașamaktan vaz geçmek zorunda olan hükümetler ve diğerleri gibi dünyadaki kabile toplumlarına da Oren'in kitabını hediye etme fırsatına sahip olmaktan memnunuz. Stephen Corry Yönetici, Survival International 2006
Hedefimiz her zamanki gibi ayn覺yd覺:
onlara s端rd端r端lebilir kalk脹nma getirmek.
Ancak, bu kendine özgü durumda
beklenmeyen bir sorunla karșılaștık.
Bu insanlar,
Kendi garip yรถntemleriyle,
zaten sürdürülebilirdi
Öyleyse onlara gerçekten getirebileceğimiz șey...
Kalk覺nma
Katılımcı Toplumsal Kalkınmayla bașladık...
ama tam olarak katılmadılar.
Gelir getiren etkinlikler denedik... ama bazıları günde bir doların altındaki gelirden memnun görünüyordu.
Onlara yetki vermeyi bile denedik... ama tepkileri beklenilenden รงok daha kuvvetliydi.
Böylece Çok Paydașlı Türdeș Alanlı Bütüncül bir yaklașım seçtik.
Yenilikçi Özel Sektör Ortaklıkları geliștirdik.
Değișen ekonomiye uyarlanmıș Mesleki Beceriler geliștirdik.
Çevrenin zarar görmesini engellemek için sert koruma önlemleri geliștirdik.
Ve kendilerine bakamayanlar için Sosyal Güvenlik Ağları geliștirdik.
Bu, pek çok ders çıkardığımız zorlu bir süreç oldu.
Çok yakın bir gelecekte bunları kesinlikle bașka bir yerde de uygulamayı ümit ediyoruz. Ama șimdilik șunu söyleyelim,
Küresel Köy'e hoș geldiniz!
Buyur bakalım, yeniden Kabile insanlarının 'kalkınma' adına yok edilmesi – çünkü yabancılar onların topraklarını ve kaynaklarını istiyor – karșı karșıya geldikleri en ağır problem olmaya devam ediyor. Bu, fakir ülkelerle sınırlı değil. Kanada'da, Labrador ve Quebec Innu Yerlileri 'Buyur bakalım!'da anlatılan 'kalkınmayı' yașamıș topluluklarda iskan edildi. Innu Yerlileri 1960'lara kadar kendi kendilerine yetiyordu. Șimdi, çok azı bir zamanlar bağlı oldukları ren geyiğini avlıyor veya göllerde balık tutuyor. Yoğun bir șekilde duyarsız okullașma, refah programlarına tamamen bağlı olma ve sonucundaki fakru zaruret, yașam
tarzlarını ve öz saygılarını büyük ölçüde yok etti. Aile içi șiddet ve madde bağımlılığı – gaz koklama ve alkolizm – yaygın. Bazı topluluklar dünyadaki en yüksek intihar oranına sahip ve her aile kendisini öldürmüș en az bir genç tanıyor. Kanada, yerlilerin toprak haklarını görüșeceğini söylüyor, ancak yalnızca Yerliler topraklarını terk ettiklerinde. Innu bölgesinin dünyanın en zengin nikel rezervlerine sahip olması tesadüf değil. Innu vaz geçmedi; direniș mücadele veriyor, ama kuvvetli anlașmazlıklar ve oldukça eski önyargılarla karșı karșıyalar.
Direniș! Kabile insanlarının geleceği bu kitaptaki gibi olmak zorunda değil. 1970'lerde en büyük Amazon kabilelerinden biri olan Yanomami, Brezilya'nın yol programı için topraklarının parçalanmasıyla tehdit edildi. Yerlileri savunmak için Survival'ın bașlattığı uluslararası kampanyaya rağmen, Yanomamilerin yaklașık yüzde 20'si altın madencilerinin getirdiği hastalıklar nedeniyle trajik bir șekilde öldü. 1992 yılında tüm Yanomami toprakları güvence altına alındığında kampanya zafere ulaștı. Problemleri artık kalmasa da
Yerliler kendi haklarını savunmak için kendi organizasyonlarına sahip. Bazı topluluklarda çocuklar, yabancı tehditlerle nasıl bașa çıkacaklarını kendi öğretmenlerinden ve kendi okullarında öğreniyor. Yanomami geleneklerine sadık kalıyor. Kendilerini fakir veya geri kalmıș olarak görmüyorlar ve gelecek nesiller için – Yanomani olarak – tatmin edici yașamlara yol göstermeyi umabilirler.