KIYAMET V15

Page 1

v.15

28 Ocak 2011

Bir toplumun ahlâki düzeyi bugün olduğu noktaya düştüğünde, bu topluma karşı isyanın kimi zaman tüyler ürpertici biçimler alabileceğine önceden hazırlıklı olmalıyız; fakat bu nedene dayanarak isyanı baştan mahkûm etmeyelim. Kuşkusuz, mızrakların ucunda taşınan kelleler bizi iğrendirir; fakat eski rejimin çeşit çeşit darağaçları ve Victor Hugo'nun sözünü ettiği demir kafesler kanlı yürüyüşün nedeni değil miydi? 1871 yılında otuz beş bin Parisli'nin katliamının ve Thiers tarafından Paris'in bombardımana tutulmasının Fransız ulusu üzerinde çok büyük bir vahşet etkisi bırakmadan geçip gittiğini umalım; yakın dönemdeki çok sayıda mahkemede ortaya çıkartılan üst düzeydeki dolandırıcıların utancının ulusun kalbini artık kemirmediğini umalım. Evet, bunu umalım, bunu ummaya yardım edelim! Fakat ya umutlarımız suya düşerse, bugünün güç sahiplerinin vahşeti halkın ruhunda iz bıraktı diye, tepedeki çamur en ücra yerlere bile sıçradı diye, siz, genç sosyalistler, isyan etmiş halka sırtınızı mı döneceksiniz?” Pyotr Alekseyeviç Kropotkin Paris - 1896

Kahire alev alev!

M

ısır’da 29 yıldır iktidarda olan Hüsnü Mübarek rejimine karşı ülke genelinde yüzbinlerce kişi günlerdir sokakta. Birçok kentte şiddetli çatışmalar yaşandı. Hükümetin tehditlerine rağmen binlerce insan eylemlere katılıyor. 28 Ocak akşam saatlerinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 13 kişinin öldüğü ve 1030 kişinin yaralandığı gösterilerde, Devlet Televizyonu ele geçirildi. Resmi bir binayı ateşe verdi. Mısır’da Mübarek rejimi tarihinin en kapsamlı gösterileri ile karşı karşıya. Ülke genelinde onbinlerce kişi sokağa çıktı. Bugünkü eylemler Cuma namazından sonra başladı. Kahire sokaklarına dökülen onbinlerce kişi ‘halk rejimi devirecek’ sloganlarını attı. Polis göz yaşartıcı gazlar ve tazyikli su ile eylemcileri dağıtmaya çalıştı.

layan ve Mısır’da devam eden gösteriler konusunda Suriye basını ciddi bir sansür uyguluyor. Şu ana kadar bu ülkelerdeki gösterileri haber yapmayan Şam yönetimi sabah saatlerinde de ülkedeki internet erişiminin tamamen kesti. Ortadoğu’da Tunus’un ardından Mısır’a sıçrayan halk ayaklanması tüm dikkatleri Ortadoğu’nun baskıcı rejimlerine çevirdi. Tunus’ta ordunun da desteğiyle başarılı olan ve devlet başkanının ülkeyi terk etmesine kadar uzanan sokaktan yükselen isyan, Mısır’da ise ordunun rejimin çağrısına kulak vermesiyle ilk darbesini aldı. Sokakta şiddet giderek yükselirken şimdi belki de en önemli soru Ortadoğu’nun geri kalanında sıradaki isyanın nerede patlayacağı.

Hükümet binalarının bulunduğu Nil nehrinin doğu kıyısındaki birçok semtte başlayan eylemler, 20 milyon kişinin yaşadığı başkentte nehrin batı kıyılarındaki birçok semte yayıldı. Başkent Kahire’ye yaklaşık 100 kilometre uzaklıktaki Süveyş liman kentinde şiddetli çatışmaların çıktığını ve göstericilerin molotofkokteylleriyle resmi bir binayı ateşe verdiği haberleri geliyor. Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek iktidarına karşı protestoların yapıldığı Mısır’ın başkenti Kahire’de iktidar partisinin genel merkezi ateşe verildi. Mısır’da gece sokağa çıkma yasağının uygulandığı kentlerden Süveyş’in sokaklarına tanklar yerleştirilirken, Kahire’de parlamento yakınlarında çatışmaların yaşandığı haberleri geldi. Mısır’daki gösterilerin Suriye’ye yayılmasından endişe eden Şam yönetimi ülke genelinde internet bağlantısını kesti. Tunus’la baş-

1


Greenpeace'in Sahte Çevreciliği: Ağaçlardan Bahsedene de Bakın! anada'nın Kuzey Ormanları için yeni bir K yönetim anlaşması imzalanıyor. Buna, dünya tarihindeki en büyük orman anlaşması diyebiliriz. Yukarıdaki haritaya bakın: turuncu bölgeler ‘korunacak’, gri bölgeler korunmayacak. Bu parçalara bölmenin vahşi yaşam göç geçitlerinin olmadığını gösterdiği görülüyor. Cici bir yalan gibi görünüyor. 21 kereste ve kağıt şirketi, Devlet ve 9 STK (Sivil Toplum Kuruluşu) heyetteydi. Bu anlaşmayı açıkça büyük bir zafer olarak ilan eden Greenpeace de bu heyetin içerisindeydi. Ancak cevapsız kalan bir çok soru var. Ve her zaman olduğu gibi, en az binlerce yıldır burada var olmalarına rağmen, kimse Yerlilere bir şey danışmadı. VMC'ye bunu kırdıkları için tebrikler. Salı sabahı basın toplantısında Greenpeace'ten Richard Brooks, “Bu birlikte getirdiğimiz büyük bir ölümdür, ah, büyük bir kitaptır,” diye kendini yanlış ifade ederek konuştu. Tam anlaşma 19 Mayıs'ta Vancouver Medya kooperatifine sızdırıldı. Brooks'a göre, bu hükümetin çeşitli kademelerine sunulacaktır. “Kanada Kuzey Ormanları Anlaşması, bir zamanlar cüretkar çevre hareketinden geriye kalanların şirketleşmesi de dahil Kanada topraklarının şirketlerin kontrolüne geçmesine doğru, esasen demokrasiden başka bir büyük uzaklaşmadır,” diyor OilSandsTruth.org koordinatörü Macdonald Stainsby. “Bunun, şirketler ve İlk Milletler arasında olan kuzey ormanları üzerindeki savaşın gerçek tarafları arasındaki çatışmanın sonlandırılmasını temsil ettiğini düşünüyorum.” dedi. “Bunun anlamı; İlk Milletlerin artık endüstri tarafından uygulanan fethet ve böl stratejisine düşmüş olan ana akım çevre grupların desteğine sahip olduklarıdır.” Kendi adlarına, daha küçük çevre grupları, anlaşmanın dikkati Kanada ormanlarının süren tahribatından başka yere çekeceğinden ve iklim değişikliği için daha fazla yanlış çözüm yöntemlerine katkıda bulunulabileceğinden korkuyorlar.

yi planlıyoruz.” dedi.. “Bizler bu ayarlamaların herkesin takip etmesi gereken modeller olduğunu düşünüyoruz.” Lazer'e göre, Greenpeace, Pew ve Ivey Kuruluşlarının "çeşitli alanlarda" sponsorluğunu yaptığı anlaşmaya ön ayak olmuştu. Pew kuruluşu büyük petrol şirketleriyle olan bağlarından dolayı aktivistler tarafından yakın incelemeye alınmıştı. Ivey kuruluşu tartışmalı BC çevrecisi Tzeporah Berman’ın organizasyonu Power Up'ın en önemli destekçisi olmuştur. Greenpeace ve STK'lar Kanada'nın tüm yerli nüfusunun kuraklığa terk edilmesini umursamamaktadırlar. Tarla açma işlemleri halen devam edecek, ancak Kanadalıların gözde çevrelerinin bunun iyi olduğunu ilan ettikten sonra onları reddetme izni olacak. Ağaçların, ayıların, vaşakların, ren geyiklerinin ve ormana bağlı olan İlk Ulusların çığlıkları, muhtemelen şirket medyası tarafından anlaşmada toplanmış olan şiddetli alkışlardan daha fazla gürültü çıkaramamaktadır. Onların sesleri, Kanada'da "Kereste Savaşlarının" ilan edilmesiyle etkili bir biçimde kesilmektedir. Ve ne için? Böylelikle bu Büyük Yeşil gruplar "üyelerinin" ceplerini boşaltmaya ayrıca şirket kuruluşlardan gelirlerini arttırmaya yardımcı olması için bir "zaferi" ilan edebiliyor mu? Veya daha kötüye alamet olarak, bu, insan olmayanların ve onların adına konuşacak olan o İlk Halkların karşı koymalarını engelleyerek, Amazon, Kongo, Tayga, Endonezya ve benzeri ülkelerde gelecek on yıl içerisinde orman "korumanın" tamamen şirket kontolüne verebilecek dünyanın diğer bölgelerindeki bir "orman koruma prototipi" tam anlamıyla bir tarla açma emsalinin oluşuturulması mıydı? Utan, Greenpeace. Kuzey Ormanlarının ve içindeki tüm yaratıkların sonsuza dek korunacağını söylediğiniz videoyu yayınladığınız için utanın. Bu bir Ontario büyüklüğünde 10,000 hektarlık bir palavradır.

Stainsby; “CBI, David Suzuki Kuruluşu, CPAWS ve ForestEthics firmalarının hepsi kendi kampanyalarının altını oyduklarına inanmadıkça, bu bir karbon pazarı yaratmayı ve karbon dengesini aborda etmek için orman dengelerine izin vermeyi ve sonra iklim krizlerine yanlış çözümleri sağlama almayı amaçlar.” diyor.

Şimdi bu blogda ilk defa söyleme şerefine ulaşıyoruz: GP üyeliğinizi iptal edin. Onlar çevrecilerin bir kuruşunu dahi hak etmiyor. Tahminen bunu zorlaştırmak için ellerinden geleni yapmışlardır ve online olarakhalledemeyebilirsiniz. Pazartesi - Cuma saat 09:30'dan 17:00 arasında 1-800-326-0959'u arayın ve onlara bilgilerinizi vererek üyeliğinizi iptal etmek istediğinizi söyleyin. Onlara nedenini söylediğinizden emin olun. (202) 462-1177 DC'deki personel ofislerinin numarasıdır, onları da arayıp, Greenpeace'in sahte çevrecilik yaptığını, FSC'yi, lobi kongrelerinin yararsızlığını ve sizle ilgili olan diğer şeylerden bahsederek suç ortaklığı yapmamalarını söyleyin.

Kana Orman Ürünleri Birliği CEO'su Avram Lazer; “Bunu rekabetçi bir avantaja çevirmi-

22 Mayıs 2010 Earth First!

Earthroots İdari Yöneticisi Amber Ellis, bir basın bülteninde, “Ontario, ilimizde hergün 1,400 futbol sahasına eşdeğer bir bölgeyi düzleştirme izni verilen tarla açma genişliğinde yasal bir limit yoktur.” dedi.

2

İtalya - ENI Benzin Pompalarına Sabotaj

Trento - Yerel gazetelerden okuduğumuza göre, 18 Ocak’ı 19 Ocak’a bağlayan gece yeni faaliyete başlayan ENI benzin istasyonunun 5 pompası ve ekranları balyoz vuruşlarıyla tahrip edildi. 10 bin euroluk hasar var. Cama “ENI-AGIP: Tunus’tan Nijerya’ya sefilliğin dağıtımcıları” yazılaması yapılmış olduğu görüldü.

Yunanistan - 2 Zırhlı Güvenlik Aracı Kundaklandı

Hania, Crete - Şehrin dışında bulunan Chrisopigi bölgesinde iki zırhlı güvenlik aracı ateşe verildi. Benzin hazneli iki kundaklama aygıtı kullanıldı. Araçlar ofislerinin bir kaç metre uzağında park halindeydi ve iki itfaiye aracı hızla yetişmesine rağmen yangın büyüdü.

İtalya- Patronların Uşağı İşçi Konfederasyonu Merkez Bürosuna Saldırı Teramo eyaletindeki Roseto’nun Piazza Verdi ilçesinde bulunan CİSL’ye (İtalya Sendikalar Konfederasyonu) yönelik bir saldırı gerçekleştirildi. Camlarına “SERVI” (UŞAKLAR) yazıldı. Kırılmaz olmasına rağmen iki camı kırıldı. - DİSK’e bağlı Genel İş Sendikası üyeleri, Torba Yasa Tasarısı’na karşı İzmir’de Talatpaşa Bulvarı’na kendilerini zincirleyerek, yolu trafiğe kapattı. Polis, demirkesme makasıyla zincirleri keserek 11 işçiyi gözaltına aldı. Çevrede toplanan, halk polise tepki gösterdi. - AMSTERDAM- Hollanda’da dün öğrenciler sokaklara çıktı. Hükümetin eğitim kesintisi planına tepki gösteren binlerce öğrenciler, parlamento önünde gösteri yaptı. Eğitim bakanlığı ve parlamento çevresinde toplanan öğrencilerle polis arasında çatışma çıktı. Atlı polisler öğrencilere müdahale ederken, bazı göstericiler gözaltına alındı. Polislerin öğrencilere cop ve göz yaşartıcı gazla saldırdığı olaylar öğrenciler parlamento binasına taş atınca başladı.


Vahşi Cennet: Tecuanimeh Silahlı Direnişi Uygar hapishaneden kaçayı hayal edenler için, vahşi doğanlar ve evcilleştirilemeyenler için, beklemekten yorulanlar için, Uygarlığa karşı gelecek ve kendi kişisel Özgürlüğü için ölümüne savaşacaklar için, uçsuz bucaksız ve harika bir tabiatta, kendi evrenlerinde Ataları, avcılar, savaşçılar, yaban hayvanları gibi özgürce yaşamak için: Bizler Tecuanimeh Silahlı Direnişiyiz. Bizler tartışmıyoruz, dönmüyoruz. Eğer bizlerden biriysen, seni tanırız ve seni selamlarız. Bizler aileye içten bağlı vahşi bireycileriz. Ölüm olmadan yaşamın olamayacağının farkındayız. Bizler hayvan doğamızı her yönüyle kucaklıyoruz. Bizler tutkulu aşıklar ve vahşi yırtıcılarız. Bizler Yaşamın yaratıcıları ve yok edicileriyiz. Ahlakımız yok, kurallarımız yok ve emir almayız. Bizler son Özgür ve Vahşi İnsanlarız.

İtalya - Şirketler Derneğine Kundaklama Saldırısı Bologna - Savcı, iki aracın ateşe verildiği (bir üçüncüsünün ise kısmen yandığı) Bologna’daki Serlio yanyolunda bulunan Unindustria*’nın merkez bürosunun avlusunda başlayan yangını soruşturmaya başladı. Soruşturma yangın sonucunda ortaya çıkan hasar suçuna karşı başlatıldı. Şimdilik, savcıların dikkati araçların yandığı bahçede bulunan “zor mücadele, şantaja hayır” sloganına çevirildi. Polis şimdi bu sloganın olay akşamında yazılıp yazılmadığını araştırıyor. Bunu anlamak için, savcılar analize götürmek için duvardan sıva örneği alınması talimatı verdi. Duvardaki yazı bozulmaması için selefonla üstü örtüldü. *2,000’in üzerinde üye şirketi olan Unindustria Bologna İtalya’daki en büyük yatırım birliklerinden biridir.

Faşist SVP Parti Festivalinde Parlamenter Dayak Yedi

Beklemeyeceğiz ve artık zaman kaybetmeyeceğiz. Hayatta kalmamız için gereken toprağı zorla alacağız ve yırtıcı bir şekilde onu savunacağız. Uygarlığın tümüne sonsız bir savaşı ilan ediyoruz. Özgürlük ya da Ölüm! Amaçlarımız: * Küçük, bağımsız büyük ölçüde gezici avcı-savaşçı grupları oluşturmak. * Chihuahuan Çölünde geçim amacıyla avcılık, toplayıcılık ve çocuk yetiştirmek için toprakları ele geçirmek. * Düşmandan kurtulmak. * Eğer düşman yaklaşırsa, amasız bir şekilde ona saldırmak. Tecuanimeh Silahlı Direnişi Chihuahuan Çölü http://fierceparadise.tripod.com *Tecuani: Nahuatl, yamyam, tehlikeli bir hayvan

İngiltere - Şartlı Tahliye Hizmetleri Ofisine Saldırı Nottingham - “Derby Yolunda bulunan Nottingham Şartlı Tahliye Hizmetleri Ofisine saldırıldı. Dört aracının boyaları söküldü, lastikleri patlatıldı ve kilitleri zamklandı. Ayrıca binanın bütün kapıları zamklandı. Bu hapishane sistemine orta parmağımızın girdiğinin bir ifadesidir. Bu sistemin yaşamlarımızı kontrol altına alma, girişimlerine, yoldaşlarımızı hapsetmesine ve gözetlenmemize siktiri çekmek istiyoruz çünkü bizi bu gibi “anlar” (eylemler) yaşatmaktan alıkoyamayacaklar. Endüstriyel hapishane kompleksine, tahakküm kültürüne ve kapitalizme öfkeyle ve yaratılmış olan dünyaya olan nefretimizle saldırmaktan bizi alıkoyamayacaktır. Bu eylem tüm tutsaklarla dayanışmak için gerçekleştirilmiştir. Bizler politik inançları nedeniyle tutuklanmış olanlarla zengilik ve güç içerisinde doğmamış oldukları için tutuklanmış olanları birbirinden ayırd etmiyoruz. Bu eylem, eylemleri elitler tarafından kriminalleştirilenler için gerçekleştirilmiştir ve elitleri yok etmeyi amaçlayan dünyadaki tüm anarşist tutsaklar için gerçekleştirilmiştir.”

Saat 19.00’da Fasist SVP partisi Zürih’deki festivaline karşı anti-faşistler, devrimciler ve anarşistler fest meydanında eylem yaptılar. Polis gaz ve plastik mermi kulanarak kitleyi dağıtmak istedi. Aktivistler SVP partisi parlementerlerinden Hans Fehr (SVP icinde faşist nutuklarıyla ünlü) salona giderken göstericiler tarafindan yolu kesilip yere yatırılarak dövüldü. Bazi yerlerinden yaralanan parlementer bu vaziyette kahraman gibi salona girip kursuden aktivistler ve yabancilar alehinde konusmalar yapti. Polisle kitle catisirken geri cekilen kitle bazi yerleride tahrip ettiler. Polis isgalevlerinini onune guclerinin yigdi. Isgalciler barikatlar kurarak savunmaya gectiler. butun isgalevleri barikatlar kurarak her hangi bir polis saldirisi karsisinda hazir berlediler. Polislerin cikacak olaylarin buyuyecegini anlayinca geri cekilip beklemeye basladilar. Sehrin belirli yerlerinde polisler nokta kurup kontrollerini artirdilar. Olaylari isvicre TV devlet kanali (SF ) olaylari canli gosterince Neo nazi gruplar sehrin merkezinde gosteri yaptilar. Yarin St gallen sehrinde yapilacak Anti WEF mitinginin gergin gecegnii polisin baskisini artiracagini basin bildirdi.

Pazarcık’ta MHP binasına molotofkokteyli atıldı Maraş’ın Pazarcık ilçesinde MHP İlçe teşkilatı binasına, molotofkokteyli atıldı. Edinilen bilgiye göre, ilçe merkezindeki 12 Eylül Caddesi’nde bulunan MHP Pazarcık İlçe Başkanlığına ait binaya gelen ve henüz kimlikleri belirlenemeyen kişi yada kişiler, binanın camlarını kırıp, içeriye molotofkokteyli attıktan sonra kaçtı. Binada çıkan yangın, itfaiye ekiplerinin zamanında müdahalesi sonucunda büyümeden söndürüldü. Binanın boş olduğu bir sırada meydana gelen olayda, binada bulunan sandalye ve masalar yanarak zarar gördü. Yetkililer, olayla ilgili soruşturma başlatıldığını ve saldırganların yakalanmasına çalışıldığını, olay yerindeki MOBESE kayıtlarının da incelenmeye başlandığını bildirdiler.

3


Lafla Peynir Gemisi Yürümez Derrick Jensen

H

er sabah, uyandığımda, kendime yazı mı yazsam, yoksa bir barajı havaya mı uçursam diye sorarım. Doğruluğundan emin olmasam da kendime yazmaya devam etmemi söylerim. Kitaplar yazdım, eylemlere katıldım; ama burada, Kuzeybatı’da, somon balıklarını öldüren şey, ne eylemsizlik ne de kitapsızlık. Somonları öldüren şey, barajlar.

eğitim öğretim ve dinî kurumları onayladığımızda ya da onaylar gibi davrandığımızda, öldürüyoruz.” sözlerini anlamalıyız. Günümüzde sorulması gereken tek soru şu: Şiddetli bir biçimde yıkıcı davranışlara karşı aklı başında, uygun ve etkili cevaplar nelerdir? Çoğu zaman, yıkımı yavaşlatmaya çalışanlar, sorunları apaçık bir şekilde tanımlayabilir. Kim tanımlayamaz ki? Sorunlar ne gizli saklı ne de kavramsal açıdan zorlayıcı. Ancak, bu çözümsüz sorunlara bir cevap şekillendirmek gibi göz korkutucu bir görevle yüzleştiğimizde, sinirlerimizin ve hayal gücümüzün yetmediğini görüyoruz. Gandi, Hitler’e bir mektup yazıp, vahşeti durdurmasını istedi ve işe yaramadığını görünce şaşırdı. Ben de sürekli, yerel gazetenin editörüne mektuplar yolluyorum ve bir sonraki mantıksızlıkla, devamlı şaşırıp duruyorum.

Somonlar hakkında bilgisi olan biri barajların ortadan kaldırılması gerektiğini bilir. Siyaset hakkında bilgisi olan biri de barajların olduğu yerde kalacağını bilir. Bilim insanları araştırma yapar, siyasetçiler ve iş adamları yalan söyler ve oyalar, bürokratlar yalandan halk toplantıları yapar, aktivistler mektup ve basın açıklaması yazar ve somonlar ölmeye devam eder. İşin kötüsü, elinden bir şey gelmeyen veya isteksiz olan bir tek ben değilim. Mesela, 1933’ten 1944’e kadar Hitler’e direnen Almanlar çok tanıdık bir gaflet örneği sergiledi: Kurulacak olan “saygın” bir hükümet için Hitler’in devrilmesi gerektiğini bilmelerine rağmen, onu devirme girişiminde bulunmak yerine vakitlerini bu hayalî hükümetin planlarını kâğıt üzerinde yaratmakla harcadılar. Bu gaflete neden olan şey, cesaretsizlik değil, yanlış yönlendirilmiş ahlâk değerleriydi. Karl Goerdeler, örneğin, bu yeni hükümeti yaratma konusunda yorulmak bilmez bir şekilde çalışsa da, Hitler’le yüz yüze konuştuğu zaman, onun merhamet göstereceğine inandığı için, ona suikast düzenlemeyi reddetti. Bu gafletten biz de mustaribiz ve gerçek beklentilerle boş beklentileri birbirinden ayırmamıyı öğrenmek zorundayız. Bizi gerçek olasılıklara ve yaşanmaz durumlara karşı kör eden boş beklentilerden kurtulmalıyız. Protestolarımızın Weyerhaeuser veya başka bir uluslararası kereste tüccarını ormanları yok etmekten alıkoyacağını gerçekten kimse düşünüyor mu? “Somonların nesli tükense de, işimize gücümüze baksak” diyen aynı şirket yöneticisinin (Bonneville Elektrik İdaresi’nden Randy Hardy) başka bir şekilde hareket edeceğine gerçekten kimse inanıyor mu? Uygarlığımız kadar eski bir sömürü biçiminin kanunlar veya hukuk yoluyla yahut bu sömürüyü planlayıp düzenleyen zihniyetin kesin olarak reddinden ve bu redde dayanan eylemlerden başka bir yolla durdurulabileceğine gerçekten kimse inanıyor mu? Dünyayı mahvedenlerin, sırf biz kibarca rica ediyoruz diye veya ofislerinin önünde eylem yapıyoruz diye bunu yapmayı bırakacaklarını gerçekten kimse düşünüyor mu?

4

Devletin görevinin, vatandaşları yıkıcı eylemlerden korumak olduğuna hâlâ inananlar olabilir. Gerçek tam tersidir: İktisatçı Adam Smith, devletin ana görevinin, ekonomiyi yönetenleri yaralı halkın öfkesinden korumak olduğunu söylerken haklıydı. Kültürümüz tarafından yaratılmış kurumların, suları zehirlemekten, yamaçları çıplaklaştırmaktan veya alternatif yaşam biçimlerini yok etmekten ve soykırım yapmaktan başka bir şey yapacağını bekleme safça bir düşüncedir. Pek çok Alman suikastçi, Hitler’e ve onun hükümetine sadakat yemini ettikleri için onu devirmek konusunda tereddüt etmişti. Vicdanları, korkularından daha çok tereddüde sebep olmuştu. Kaçımız, bağlılık yemini ettiğimiz bu hükümetin meşruluğuna inanmanın yanlış yola sapmış kalıntılarının kökünü kazımak zorundayız? Kaçımız, sistemin bir şekilde düzeltilebileceği inancıyla, şiddetli direniş çizgisini aşmakta başarısız oldu? Buna inanmıyorsak, neyi bekliyoruz? Shakespeare’in, tam da yerinde söylediği gibi: “Vicdan hepimizi korkak yapar.” Hükümetimizi Hitler’inkiyle karşılaştırdığımda, olayı abartıp abartmadığım tartışılabilir. Somonların, vaşakların, Peru, Irian Jaya, Endonezya veya insanların kültürümüz faaliyetlerini hayatlarıyla ödediği diğer yerlerdeki halkarın aynı kanıda olduğunu sanmıyorum. Eğer yaşamaya devam edeceksek, eylemle olduğu kadar eylemsizlikle de öldürdüğümüzü anlamalıyız. Herman Hesse’nin “Gözlerimizi yoksulluğa, ıstıraba veya alçaklığa kapadığımızda, öldürüyoruz. Sırf daha kolay olduğu için bunlarla kararlı bir şekilde savaşmak yerine, yozlaşmış sosyal, siyasal,

İyi planlanmış bir suikast programının, bütün sorunlarımızı çözeceğini söylemiyorum. O kadar kolay olsaydı, bu yazıyı yazıyor olmazdım. İşleri, iyi niyetimizi kullanırsak, durmadan çevre felaketine yol açmak olan, Kuzeybatılı iki senatör, Slade Gorton ve Larry Craig’e suikast düzenlemek, yıkımı, onlara birer mektup yazmaktan daha çabuk yavaşlatmazdı. Eşsiz de olsalar, yalnız da olsalar, Gorton ve Craig, barajları, şirketleri, elektrikli testereleri, napalm ve nükleer silahları olduğu kadar, çevre felaketini de yasallaştırmak için kullanılan tek silah. Eğer birisi onları öldürürse, yerlerini başkaları alacaktır. Gorton ve Craig’in hasta akıllarından ortaya çıkan ve çevreyi yıkıma götürecek programlar, onlarla birlikte ölürdü; ama kültürümüzdeki dürtülerin paylaşılmış doğası, yenilemeyi tereyağından kıl çeker gibi başarıp, tam güçle çalışmaya devam ederdi. Hitler de, Gorton ve Craig kadar yasal ve ‘demokratik’ bir şekilde seçilmişti. Hitler de, kendi kültürünün ölüm arzusunu, onu oylarıyla destekleyenlerin gönüllerini kazanmak ve onun planlarını aktif bir şekilde yürüten milyonların sadakatini elinde tutmak için, oldukça akıllı bir şekilde meydana çıkarmıştı. Hitler de, Gorton ve Craig gibi, Weyerheauser ve diğer CEO’lar gibi, yalnız başına hareket etmemişti. O zaman, neden aralarında bir fark olduğunu söyleyeyim ki? Şu anki sistem, ekolojik fazlalığının ağırlığı altında, çökmeye başladı bile ve biz de tam bu noktada yardım edebiliriz. Sadakatimizi, kültürlerimizin gayri meşru ekonomik ve idari birimlerinden, toprağa taşıdığımıza göre; hedefimizin, memleketlerimizdeki, insan veya değil, bütün sakinleri, hangi yolla olursa olsun, korumak olması gerek-


mektedir. Hedefimiz, tıpkı aşağı kasabadaki binayı yıkan ekibin yaptığı gibi, kültürümüzün tek bir noktada çökmesine yardımcı olmaktır; böylece, yok olurken, mümkün olduğunca az hayata mal olur. Tartışma, mesafeyi gerektirir ve burada, şiddetin doğru olup olmadığını konuşuyor olmamız, bana, yeterince önemsemediğimizi gösteriyor. Tartışmadan, kuramdan değil de, bedenlerimizden, topraktan ortaya çıkan bir eylem türü vardır. Bu eylem, kovanını korumak için iğnesini saplayan bal arısıdır; ya da yavrularını korumak için hazırlık yapan bir annedir; ya da “Bana tecavüz eden adamlara bir sorum var. Beni neden öldürmediniz? Hayatımı bağışlamanız, bir hataydı. Sesimi kesmeyeceğim - bu, beni felce uğratacak kadar yaralamadı.” diyen, Zapatista sözcüsü Cecelia Rodriguez’dir. Bu eylem, Shell’in baskısı üzerine, Nijerya hükümeti tarafından katledilen, son sözleri, “Tanrım, benim ruhumu al, ama mücadele devam edecek!” olan, Ogoni aktivist Ken Saro-Wiwa’dır.1 Bu eylem, Varşova Gettosu2’ndaki isyana katılan insanlardır. Bu eylem Çılgın At3’tır, Oturan Boğa4’dır veya Geronimo5’dur. Bu eylem, onları evlerinden alıkoyan şeyi yıkmak için, sahip oldukları tek şeyle, etleriyle, betona karşı mücadele veren somonlardır. Şiddetin uygun bir yol olup olmadığı sorusunu doğru bulmuyorum. Onun yerine, şöyle bir soru sorulmalı: Eksikliği, yeterli düzeyde hissediyor musunuz? Bunu soyut olarak tartıştığımız sürece, hâlâ, kaybedeceğimiz çok şey var. Günlük olarak kaybettiğimiz şeylerin (el değmemiş doğal bölgeler, maaş karşılığı satılan saatler, şiddete kurban gitmiş çocukluklar, kadınların korkusuzca yürüyebilme olanağı) boşluğunu ve büyüklüğünü bedenlerimizde hissetmeye başladığımızda, ne yapacağımızı tam olarak bileceğiz. (1998) Çeviri: Cehenneme Övgü Eylül/Ekim 1998’de “The Earth First! Dergide yayınlandı. Çeviri Notları: Not 1 - Ken Saro-Wiwa: http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=15469709 Not 2 - Varşova Gettosu: http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=14957449 Not 3 - Çılgın At: http://www.eksisozluk. com/show.asp?id=90623 Not 4 - Oturan Boğa: http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=299979 Not 5 - Geronimo: http://tr.wikipedia.org/ wiki/Geronimo Not 6 - Wired: http://www.eksisozluk.com/ show.asp?id=6383519 Not 7 - Mondo 2000: http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=9928172 Not 8 - Zippies: http://www.eksisozluk. com/show.asp?id=7737525

İsviçre Anarşist Tutsak Marco Camenisch’e Destek!

Ugandalı LGBT Aktivisti Kato Öldürüldü!

Uzun zamandan beri Ugandalı lezbiyen, gey, biseksüel, trans bireylerin karşılaştıkları yoğun hak ihlallerine karşı insan hakları savunuculuğu yapan David Kato, 26 Ocak 2011’de Kampala’daki evinde vahşice dövülerek öldürüldü.

Samsun’da öğrencilere faşist saldırı Samsun’un merkezinde Ondokuz Mayıs Üniversitesi öğrencilerine dün (23 Ocak) akşam saatlerinde ülkücü oldukları belirtilen bir grup tarafından saldırı düzenlendi. Bir öğrenci ağır yaralı

Marco Camenisch yeniden trasfer edildi. Anarşist tutsak Marco Camenisch bir yılın yarısında iki defa başka hapishanelere transfer edildi. Bu sefer Aargau’da Lenzburg’a götürüldü. Bunun nedenini halen öğrenemedik. Ancak, şu açık ki, tutsaklar için her transfer büyük stres anlamına gelir: yeni koşıllar, yeni rejime, yeni tacizler. Marco’nun dayanışmanıza ihtiyacı var. Neredeyse politik bir tutsak olarak 20 yıldır hapiste. Mektuplarınızı şu adrese gönderebilirsiniz: Marco Camenisch Justizvollzugsanstalt Lenzburg Postfach 75 5600 Lenzburg Switzerland Hapishanelerin olmadığı bir toplum için! Marco Camenisch’in Arkadaşları ve Destekçileri, Ocak 2011 knast-soli@riseup.net ---------------------------------------------Marco’nun Kısa Hikayesi Nükleer karşıtı eko-bombalamalardan dolayı 10 yıl hapse mahkum oldu. 2002’de İtalya’da 12 yılını tamamladı. 1980’lerde hapisten kaçmasıyla ilgili olan suçlamalar da mevcut. Ayrıca, şimdiki durumda, İtalyan polisi onu ve eşini mala zarar verme suçuyla ilişkilendirmeye çalışmaktadır. Marco Fransızca,Almanca,İspanyolca & İtalyanca okuyabilir.

Ateş Hücreleri İttifakı tutukluları açlık grevine gidiyor Ateş Hücreleri davasında tutuklular açlık grevine gideceklerini açıkladı. Yunanistan’da, adını bombalama eylemleri ile duyuran Ateş Hücreleri’ne üye oldukları gerekçesiyle tutuklu yargılanan 13 kişi, dün davanın ikinci duruşmasında açlık grevine başlayacaklarını duyurdu. Sanık abluka altında duruşmalara çıkmayı reddediyor. Davanın üç hakimi ise adliye görevlileri ile izleyiciler arasında çıkan arbede sonrası izleyicilere yönelik güvenlik kontrollerini azaltmaya karşı çıkıyor.

22 sularında Samsun Atakum Mevkii’nde bir grup ülkücü-faşist, Öğrenci Kolektifleri üyesi öğrencilere saldırdı. Bir öğrenci satır darbeleriyle ayağından ve kafasından yaralandı. Öğrenciler, uzun süredir Samsun merkezinde ve üniversite içerisinde ülkücülerden tehdit alıyordu.

Doğubeyazıt - Polis aracına molotoflu saldırı!

Görev yerine gitmekte olan araca molotofkokteyli atıldı. Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinde, Büyükağrı Caddesi üzerinde görev yerine gitmekte olan bir polis aracına molotofkokteyli atıldı. BDP binasının önünde gerçekleşen saldırının ardından 3 kişi gözaltına alındı.

Amed - Polis merkezine molotofkokteyli saldırı

Diyarbakır’da polis merkezine düzenlenen molotofkokteyli saldırı sonucu bir polis aracı hasar gördü. Edinilen bilgiye göre Şehitlik Emniyet Müdürlüğüne molotofkokteyli saldırıda bulundu. Eylemde, polis merkezi önünde park halinde bulunan bir polis aracında maddi hasar meydana geldi.

Şili - Santiago’da ses bombaları ve tehditler Santiago (21.01.11) - Total Kurtuluş için İsyancı Hücre Şili’nin başkenti Santiago’da bulunan Dışişleri Bakanlığı ve Emniyet Müdürlüğüne karşı patlatılan ses bombalama eylemlerini üstlendi. Aynı grup Şili’deki Yunanistan Büyükelçisi Chrysoula Karykopoulou’a yapılan bombalama tehditlerini de üstlendi. Bu eylem Atina’daki Ateş Hücreleri İttifakı, Braulio Duran & Adrian Magdaleno (Meksika devletinin tutsakları*), ve Şili’de “Caso Bombas”/Bombalama Davasından tutsak edilmiş olan yoldaşlarla dayanışmak adına gerçekleştirilmiştir..

5


Atina - Göçmenler açlık grevinde

Tunus’ta gösteriler sürüyor

Ankara’da ulaşım isyanı sürüyor Ankara Büyükşehir Belediye başkanı Melih Gökçek, Ege Mahallesi halkını verdiği ulaşım hakkı mücadelesinden kaynaklı cezalandırmak isteyince halk da otobüslere kart basmadan binmeye başladı. Ulaşıma zam yapıldığı günden beri ulaşım hakkı mücadelesi veren Halkevleri her gün saat 18.00-19.00 arası Ege Mahallesi duraklarına giderek mahallelileri ulaşım hakkına sahip çıkmaya çağırıyor.

Yunanistan’ın başkenti Atina’da yüzlerce göçmen oturum hakkı talebiyle hukuk fakültesini işgal etti. Sol koalisyon Synaspismos göçmenlere destek verirken, PASOK ve Yeni Demokrasi eyleme karşı. Yunanistan’a kaçak yollardan giriş yapan yüzlerce göçmen, Atina Hukuk Fakültesi’nde oturma eylemi başlatarak devamlı oturum izni istedi. PASOK’un gençlik örgütü PASP, sol koalisyon Synaspismos’un gençlik örgütü AP.En’in 250 göçmeni fakülte içine alarak şartsız izin talep etmesine karşı çıktı. PASP, AP.En’in okul yönetiminin göçmenleri fakülte içine almama kararını provokatif bir şekilde ihlal ettiğini iddia etti.

Hükümetin istifası için düzenlenen gösterilerde polisin göstericilere göz yaşartıcı bomba attı. Bölgedeki AFP muhabiri, Kesbah meydanında Başbakan Muhammed Gannuşi’nin bürosunun önünde toplanan ve camlarına taş atan göstericilerle polis arasında çatışma çıktığını, polisin göz yaşartıcı bombayla müdahale ettiğini belirtti. Polisin meydanı boşalttığı, 5 kişinin yaralandığı bildirildi. Göstericilere askerlerin müdahale etmediği açıklandı.

Yeni Demokrasi’nin gençlik örgütü DAP da, eyleme karşı çıktı ve “Bu olaydan sorumlu AP.En üyeleri, üniversite grupları ve oluşumlar, herhangi bir başvuru olmadan içeri dalan, kapıları kıran ve binaları ele geçiren Synaspismos tarafından destekleniyor” dedi.

Küresel kapitalist şirketlerin tüm dünyada insanları reklamlar yoluyla kandırarak ürününü pazarlamasına ‘’sokakta’’ inisiyatifi yaptığı Anti kapitalist küçük bir çalışmayla deşifre etmeye çalıştı.

Atina’daki Hukuk Fakültesinde açlık grevine başlayan göçmenler ve onlarla dayanışmak için gelen insanlar gecenin ortasında açlık grevlerini sürdürmek üzere Atina’nın merkezinde bulunan özel bir mülk olan bir binaya taşındılar. Dayanışma eylemleri ülke çapında sürüyor.

Belçika - Polisler Pataklandı Brüksel – Polis memurları iki genç tarafından saldırıya uğradı. Polis kimlik kontrolü yapmak isteyince, gençler polislere vurdular. Sonunda, iki genç gözaltına alınarak Schaerbeek karakoluna götürüldüler. Sorgulama esnasında, iki gençten birisi sorguya çeken polise saldırarak patakladı. Polis 20 dakika bilinçsiz kaldı ve hastaneye kaldırıldı.

Polis Öğrencilere Yine Saldırdı İstanbul Yıldız’da Başbakanın Erzurum’da ÖTK temsilcileri ile gerçekleştireceği buluşmayı protesto eden öğrencilere polis saldırdı. Gaz ve su sıkarak öğrencilere saldıran polis, 30’a yakın öğrenciyi gözaltına aldı. Saldırı sırasında yaralanan 2 öğrencinin hastahaneye gittiği bildiriliyor. Başbakanın öğrenci temsilcileri ile yaptığı görüşme Ankara’da da protesto edildi. Polisin sert bir şekilde müdahale ettiği eylemde 8 kişi göz altına alındı.

6

Reklam Bozumu: Kosla Oxi Vanish Max - Lekeleri Asla Çıkarmaz

Sokakta http://www.sokakta.blogspot.com/

Haitili Çiftçiler 400 Ton GDO’lu Tohumu Yaktı

Monsanto Geliştirme İnisiyatifleri Müdürü “Harika bir Paskalya hediyesi,” cevabını verdi. Yaklaşık 60,000 hibrit mısır tohum ve diğer sebze çuvalı Monsanto tarafından deprem sonrası bağışlanmıştı. 4 Haziran 2010’da Dünya Çevre Günü töreninde, kabaca 10,000 Haitili çiftçi Papaye’de bir araya gelerek bu armağan merasimi için Hinche’ye kadar yedi kilometre yürüdü. Yürüyüşün bitiminde, bu ödüllendirilmiş çiftçiler kolektif Paskalya sepetlerine 400 tondan fazla sebze ve tohum koydular ve hepsini ateşe verdiler.[i] Ve hep birlikte “Yaşasın yerli darı tohumu!” they diye sloganar attılar. “Monsanto’nun GDO’su [genetiği değiştirilmiş organizmalar] ve hibrid tohumları köylülerin tarımının ırzına geçer!”

Arnavutluk’ta halkın öfkesi taştı

Arnavutluk’ta bir süredir devam eden hükümet krizi ve siyasal karışıklıklar, bugün emekçi halkın kitlesel ve militan protesto gösterileriyle yeni bir boyut kazandı. Ancak sosyal yıkımın emekçi yığınlarda yaratmış olduğu derin öfke de bu vesileyle ortaya çıktı ve düzen solunun da kontrol edemeyeceğ bir mecraya vardı. Başkent Tiran’da yaşanan çatışmalarda şu an 3 kişi öldü. Göstericiler başbakanlığı taş yağmuruna tutarken, çok sayıda aracı da ateşe verdi. Tiran askeri hastanesi yetkililerinden Sami Koceku, bir yerel televizyon kanalında, olayda hayatını kaybeden kişilerden ikisinin ateşli silahla öldürüldüğünü söyledi. Koceku, “İkisi de sivil. Buraya (hastaneye) gelmeden öldükleri anlaşılıyor. Yakın mesafeden, küçük kalibreli silahla ateş edilerek öldürülmüşler” dedi.


Silahların Reddi Alfredo M. Bonanno projesinde, silahların ardında yatan kendi yöneti“Kurtuluş cilerimizden kurtulma ve sorumlu oldukları zararın bedelini ödetme arzusu yatar.” ilahların 'reddi' anti-militarizmde S içkindir. Ancak bu kavram özümsenmekte ve hiçbir zaman derinliğine girilmemektedir.

Kesin bir nesne olan silah, kuşkusuz bir kurum (silahsız olduklarında bir anlamı olmayacak olan) olarak sadece ordunun temel araçlarından birisi değildir, aynı zamanda da askeri zihniyetin (silah kullannımının neden olduğu bir dizi otoriter sakatlıktan türemiş olan) dayanıdığı şeydir.

nereden bakıldığına göre farklı olarak değerlendirilirler. Bu, herşey için geçerlidir ve silahlar istisna değildir. Bu relativist bir anlayış değil, basit materyalist bir ilkedir. Silahlar durağan nesneler olarak varolmazlar. Belirli bir perspektif içerisinde kullanılan (veya kullanılmayı bekleyen) silahlar hareket

Böyledir. Ordular her zaman silahlıydılar ve tamamen sabit, katı emir düzeyindeki hiyerarşik bir örgütlenme biçimini yaratmıştır çünkü silahların kullanımı--ya da en azından olduğuna inanılan--sabittir ve kati kurallara itaat etmek zorundadır. 'Silahlı' birey farklı hisseder, daha saldırgan ve (görünürde) hayal kırıklıklarınının üstesinden daha kolay gelir, böylelikle aynı zamanda zorba ve ödlek olmayı bırakır. Ancak militarizm, kendi fikri dahilinde bile, silahların en iyi kullanımını gerçekleştiremez. Akla uygun kullanımlarını hem ulusal hem de uluslararası olarak değişken bir dengenin politik ve sosyal bağlamı içerisine yerleştirmek zorundadır. Halihazırda, silahların sadece 'militaristik' amaçlarla kullanımı düşünülemez. Bu, silahları taşıyanları, kendi patronları ve silah üreticileri ile birlikte, sadece kendi kullanımlarını değil, olumsuz anlamda üretimlerini ve mükemmelleştirmelerini içeren savunma ideolojisini geliştirmelerine neden olur. Anti-militaristler kendilerini basit ilkelerin deklerasyonlarıyla sınırladıklarında, silahlar biraz sembolik kalır, yani yıkımın ve ölümün soyut sembolleri olarak kalırlar. Öte yandan, şayet anti-militarizm somut bir şekilde ilerliyorsa ve maddi anlamda özgürlüğün yolunu açmayı düşünüyorsa, o halde kendisini silahların sembolik bir reddiyle kısıtlayamaz, probleme daha derinden dokunmalıdır. Aslında, silahlar, nesneler olarak,

içinde varolurlar. Üzerinde düşünürsek bu herşey için böyledir. Bir şeyleri, sanki soyut kavramlarmış gibi kendi tarihsel ve maddi bağlamından kopuk tasavvur etme eğilimindeyiz. Ama eğer öyle olsaydı, herşey manasız olurdu. Silahlar konusunda yapmayı tercih ettiğimiz gibi konuyu sadece acizliğe indirgemiş olurduk. Esasen şeyler her zaman 'hareket halindeki şeylerdir'. Şeylerin ardında her zaman birey vardır, eyleyen, planlayan, amaçlara erişmek için araç kullanan bireyler. Soyut bir silah (izole bir nesne olarak alırsak) olarak böyle bir şey yoktur, bu nedenle. Varolan şey ordunun harekat için kendi projelerinde kullandığı silahlardır. Bunlar, 'vatan savunmasının', 'düzenin sağlanmasının', 'kafirlerin

bozguna uğratılmasının', 'toprağın zaptının' vs. araçları olarak belirlenmiş spesifik bir atamadır. Asker o nedenle, silah kullandığında dışa vurduğu geniş bir ideolojiler donanımının veya değer modellerinin iyeliği içindedir. Ateş ettiğinde, şartlara göre kendisini vatanın koruyucusu, sosyal düzenin sağlayıcısı, kafirlerin bozguna uğratıcısı, sosyal alanın düzenleyicisi, vs. hisseder. Rolü ne kadar ham cellatlara tekabül ederse, o kadar fazla ideolojinin fabrikatörlerinin ve kapitalist düzenin insafındadır, taşıdığı silahlar o kadar baskı ve ölümün kör araçları haline gelir. Bunlardan feragat etse bile, onları halen ölümün araçları olarak nitelendiren genel bir çerçeve içerisindeki nesneler olacaklardır. Şimdi, eğer proje farklıysa, eylemin amacı farklıysa, silahın anlamı değişir. Bir araç olarak, silah mutlak bir serbestlikle hasara ve yıkıma neden olmasının ('silah' nesnesini diğer nesnelerden ayırt eden şey) mümkün olduğu bir nesne olarak sınırları asla aklanamaz. Bizler amacın --kurtuluş, devrim, anarşi veya diğer özgürleştirici, eşitlikçi hayaller-- araçları meşrulaştırdığını söylemeye çalışıyoruz, ancak bu silahları 'eylemdeki farklı nesnelere' dönüştürebilir. Ve eylemdeki bu farklı nesne ayrıca, bir silah olarak tüm etkilerine rağmen anti-militarist mücadelenin bir parçası olabilir. Kurtuluş projesinde, silahların ardında yatan kendi yöneticilerimizden kurtulma ve sorumlu oldukları zararın bedelini ödetme arzusu yatar. Sömürülenlerin sömürücülerine karşı bir sınıf öfkesi vardır, onurlarına yönelik gerçekleştirilen saldırıdan sürekli acı çekenlerin ve bundan sorumlu olanları tamamen yok etmek isteyenlerin somut maddi farklılığı vardır. Bu, düzen ve vatanın savunması hakkındaki ideolojik gevezelikten temelden farklıdır. Orijinal başlık: Il rifiuto delle armi, 'ProvocAzione' no.10, 1988 Ocak, p.10

7


Batmanlılar Erdoğanı Hoş Karşılamadı

Belçika - Araçlar ve bir kamyonet ateşe verildi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Batman’a gelişini protesto eden kent sakinleri birçok mahallede yürüyüş yaparak yolları trafiğe kapatırken, ev baskınları düzenleyen polis “Aklınızı başınıza alın” şeklinde tehditler savurdu. Başbakan Erdoğan’ın Batman’a gelişini protesto eden halk, başta Petrolkent, Yavuz Selim ve Bağlar olmak üzere bir çok mahallede sokağa çıkarak protesto etti. Cizre Caddesi’ne çıkan gençler, ateşler yakarak caddeyi trafiğe kapattı. Bağlar Mahallesi’nde de ateş yakan kalabalık bir grup daha sonra yürüyüş düzenledi. Yürüyüşe müdahale etmek isteyen polis panzerlerine ise grup taş ve molotoflarla karşılık verdi.

Bernissart - Şehrin girişindeki otoparkta bulunan bir araç ateşe verildi (22/01/2011, La Capitale) Monceau-Sur-Sambre Trenyolunun yanında bulunan bir VW Golf ateşe verildi. (24/01/2011, La Capitale) Verviers - Otoparktaki bir kamyonet ateşe verildi. (24/01/2011, La Capitale) Seraing - Bir Renault Clio ve bir Renault Kangoo ateşe verildi. (24/01/2011, La Capitale)

Belçika - Polis araçları tahrip edildi

İtalya Konsolosluğu İşgal Edildi

Belçika - Tren Yoluna Sabotaj

Antwerp – Sabaha karşı 06:00’da kimliği belirsiz kişiler tren raylarının yanındaki bir elektrik kabinini ateşe verdi. Elektrik kabini tamamen yanarken, sinyalizasyon kablolarına da zarar verdi. Tüm tren seferleri 25 dakika gecikti. Bir kaç günlüğüne malzeme taşımak mümkün olmadı. Brüksel – Asse sanayi bölgesinde, hava karadıktan hemen sonra, bir Roularta Basım & Yayın binası önündeki bir kamyon ateşe verildi. Kamyon itfaiyeni hızlı müdahalesine rağmen tamamen yandı. Kamyonda belgelerin olduğu iki kasa tamamen kül oldu. Polis kundaklamayı soruçturuyor. Mouscron – Şehirin bir kaç yerinde bazı araçlar ateşe verildi. Toplamda polis ikisi bir süpermarket otoparkında olmak üzere dört aracın ateşe verildiğini bildirdi. 20.1.2011 Peruwelz – Bir villanın önünde park halindeki yei bir araç ateşe verildi. Araç tamamen yanarken, çıkan yangın garajın girişine de hasar verdi. Antwerp – Hollanda sınırında, on araç bir kaç şehirde ateşe verildi: Kalmhout, Essen ve Kapellen. Polis saldırıların nedenini araştırıyor.

40 anarşist, 1 Mayıs 2010’da Naples’te faşistlerle çıkan kavgadan sonra tutuklanmış olan İtalyan anarşist yoldaş Tonino ile dayanışmak için Patras’taki Alman sokağında bulunan İtalya Konsolosluğunu işgal etti. Yoldaşımız 21 Aralık 2010’dan bu yana hapishanede ve 2 Şubat’taki duruşmasına kadar ev hapsinde tutulmaktadır. İşgal yarım saatten fazla sürdü, fax gönderildi ve insanlara bildiriler dağıtıldı!

Kortrijk – Polis, emniyet müdürlüğünün bulunduğu caddede bulunan resmi ve özel polis araçlarına yapılan saldırıları araştırıyor. Araçlara yapılan saldırıların veba gibi büyüdüğünü söylüyorlar. Arabaların camları kırılıyor, tekerlekleri patlatılıyor ve boyaları kazınıyor. Polis özellikle de kendi özel araçlarına yapılan saldırılardan şikayetçi. Bu yüzden bütün caddeyi ve şehri kameralarla izlemeyi talep ediyor.

iletişim/contact:

http://w w w.issuu.com/internationala audioslave@riseup.net

kIyamet

http://w w w.internationala.org/index.php/kutuphane/dergi.html

internet üzerinden oku/read online:

8

Ghent - İki polis aracı ateşe verildi. Araçlar onarım bakım için bir VW garajında duruyordu. ıkan yangında 2 araç da hasar gördü. Eylemi gerçekleştirenlerin arabalara ulaşmak için tırmandıkları söyleniyor. 2008 yılında, aynı yerde 2 polis aracı daha yakılmıştı. Polis kundaklamaları araştırıyor. Polis bu hafta Ghent şehrinde gerçekleşen kundaklama saldırılarını birbirine bağlıyor.

by Stephanie McMillan

Min imum G üvenl i k

indir/download:

Bir hafta sonra, dört araç ateşe verildi. Polis bir Mercedes’ten bahsediyor.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.