16 YIL YETMEDI MI?
ERDOĞAN’A VE AKP’YE NEDEN OY VERELIM? NEYE DEVAM DIYELIM? HALKEVLERi
16 yıl yetmedi mi? Erdoğan’a ve AKP’ye neden oy verelim? Neye devam diyelim? Son 5 yılda ülkemizi, sonucu YSK marifeti ile belirlenen gayrimeşru 16 Nisan referandumu dahil 5 kez seçime sürükleyen Erdoğan - AKP iktidarı 24 Haziran’da bir kez daha baskın seçimle halkın önüne sandığı koydu ve soruyor: TAMAM mı DEVAM mı? 16 yıldır iktidardalar, ülkeyi onlar yönetiyor. Bu defa Erdoğan’ı cumhurbaşkanı yapmak ve meclis çoğunluğunu almak için oy istiyorlar. Oy istemek için kapımızı çaldıklarında, açtıkları stantlarda bizim de onlara soracak bolca sorumuz var. Soru soralım, sorularımızı dilden dile yayalım.
1.
Ülkemizde iş bulma umudunu yitirenlerle birlikte işsizlik oranı yüzde 18.3, 6 milyon işsiz yaşam mücadelesi veriyor. İşsizliğe mi “devam” diyelim?
2.
Çiftçinin bankaya borcu AKP döneminde yılda 5.1 milyar TL’den 85.5 milyar TL’ye çıktı, lüks yatlarda KDV’yi, ÖTV’yi sıfırladılar ama çiftçinin kullandığı mazotun fiyatı 6 liraya yaklaştı. Kredi ve kredi kartı borcumuz 64 kat arttı, devletin borcu 3 kat büyüdü. Toplam dış borcumuz 400 milyar doları geçti. Devlet 16 yılda 757 milyar TL, vatandaş 368 milyar TL faiz ödedi. Türkiye son faiz artırımları ile dünyada en yüksek faizi veren dördüncü ülke. Borçlarımızın katlanmasına, ülkenin iflasa sürüklenmesine mi “devam” diyelim?
3.
TL dolar karşısında sürekli değer kaybediyor, sadece son 6 ayda % 20’nin üzerinde değer kaybetti. Döviz borçları katlanıyor, enflasyon çift hanede, iğneden ipliğe her şeye zam geliyor. Her fırsatta “Faizi indireceğiz” diyenler aynı anda hem kuru hem enflasyonu hem faizi arttırmayı başardılar. Paramızın pul olmasına, varlıklarımızın faiz ödemesi ile uluslar arası sermayeye akıtılmasına mı “devam” diyelim?
4.
Ülkemizde genç işsizliği oranı yüzde 20, genç kadınların işsizliği yüzde 26; 5 milyon genç ne okuyor ne de çalışabiliyor. Gençlerin umutsuzluğuna, geleceksizleştirilmelerine mi “devam” diyelim?
5.
2004’ten 2017’ye reel asgari ücret, reel milli gelir artışı karşısında yüzde 30 kayba uğradı. 2018’de TL’nin değer kaybı ve enflasyon ile eridi, gitti. Bu ülkede açlık sınırı 1.680, yoksulluk sınırı 5.473 TL. Yoksulluğa, açlığa mı “devam” diyelim?
6.
16 yılda, 7’si OHAL döneminde olmak üzere 15 grev ertelendi ve 200 bine yakın işçinin grevi fiilen yasaklandı, Erdoğan patronlara grev yasaklayabildiği için OHAL’i övdü. İşçilerin hak aramasının yasaklanmasına, Anayasal haklarımızın askıya alınmasına mı “devam” diyelim?
7.
AKP, OHAL’i kullanarak çalışma hakkını ortadan kaldırdı. 140 bine yakın kamu emekçisi ve işçi hukuksuz biçimde işten atıldı. 16 yılda çalışma yaşamını kuralsızlaştırdı, güvencesizleştirdi. Taşeron sorununu çözeceği iddiası ile yapılan düzenleme işçilerin mevcut işlerini de kaybetmelerine yol açtı. İşe alımda iktidar partisinden olmak, ayrımcılık, kayırmacılık başı çekiyor. Çalışma hayatında 2018 verisi ile kayıt dışılık oranı yüzde 32,5, kadınlarda yüzde 41,3’tür. Güvencesizliğe, tek adamın tek sözü ile işsiz kalmaya, ayrımcılığa mı “devam” diyelim?
8.
16 yılda iş cinayetleri tırmandı, en az 21 bin işçi yaşamını yitirdi. Çalışırken hayatını kaybeden işçi sayısı 2002’de 878 iken 2017’de bu rakam 2006’ya yükseldi. İş cinayetlerine mi “devam” diyelim?
9.
16 yılda 6 bakan 6 farklı liselere giriş sistemi ile eğitimi yapboza çevirdi. Erdoğan’ın tek sözü ile değiştirilen TEOG sistemi ile sadece bu yıl on binlerce çocuk okulsuz bırakıldı. 4+4+4 sistemi ile çocuklar okuldan uzaklaştı. 2016 yılına kadar 300 bin olan çıraklık sayısı 1 milyon 200 bine yükseldi. Türkiye OECD’nin yayınladığı PISA raporuna göre eğitimde 72 ülke arasında 50. sırada yer alıyor. Çocuklarımızın eğitimsiz bırakılmasına mı “devam” diyelim?
10.
2017 yılında fen liseleri için 68 milyon 828 bin lira harcayan Bakanlık, imam hatip liseleri için ise 536 milyon 117 bin lira harcadı. Eğitim bilimsellikten uzaklaştı, cemaat, tarikat ağları okullara sokuldu. Özel okul sayısı 10 kat arttı. Bilimsel, eşit, parasız eğitim hakkımızın gasp edilmesine mi“devam” diyelim?
11.
Yasalar ve uluslararası sözleşmelerle korunan 1. Derece Doğal SİT Alanları, 1. Derece Arkeolojik SİT Alanları, ekolojik alanlar, orman alanları, yaylalar, meralar, sulak alanlar HES, termik santral, nükleer santral, maden ocağı, taş ocağı yapmak uğruna yağmalandı. Doğamız talan edilirken, şirketlerin kasaları dolduruldu. Yağma ve talana mı “devam” diyelim?
12.
Toprak kanunlarında yapılan değişikliklerle verimli tarım alanları imara açıldı. Türkiye’de tarım arazileri % 12,1 oranında azaldı. Tarımsal üretim geriledi. Zeytinlikler sanayileşmeye açıldı. Tarım yok edildi, buğdayı, samanı bile ithal eder hale geldik. AKP iktidarında tarım ürünlerinin çiftçinin elinden çıkış fiyatları 3 kat artarken; çiftçinin üretim için satın aldığı tarım girdilerinin fiyatları 5 kat arttı. Tarımın gayri safi yurtiçi hasıladaki payı %10’dan %6’ya, istihdamdaki payı %35’den %19’a geriledi. Tarım’ın yok edilmesine ve tarım dahi dışa bağımlı olmaya mı “devam” diyelim?
13.
Mega projelerin her biri mega yağmaya döndü. Günlük 40 bin geçiş garantisi verilen Osmangazi köprüsünden verilen garantinin yarısı kadar araç dahi geçmiyor. Avrasya Tüneli’ne yıllık 25.6 milyon araç geçişi garantisi verilmişti geçen yıl bu sayının 10 milyon altında kalındı. Bu 10 milyonluk farkı devlet ödeyecek. Günde 135 bin araç garantisi verilen III. köprüden geçmeyen her araç için devlet, özel sektöre 3 dolar + KDV ödüyor. Dolar kuru arttıkça da halkın cebinden çıkan milyonların katlanmasına mı “devam” diyelim?
14.
2002’den önce 50 yılın toplam cari açığı 43.7 milyar dolardı. AKP iktidarında verilen cari açık 561,6 milyar doları buldu, 13 kat arttı. Ülkeyi iyiden iyiye, sıcak paraya bağımlı hale getirdiler, şimdi Londra’da uluslar arası sermayeden fon dileniyorlar. Ekonomik bağımlılığa mı “devam” diyelim?
15.
Cumhuriyet tarihi boyunca oluşturulan kamu varlıkları, fabrikalar 16 yılda özelleştirmelerle satıldı ve buradan elde edilen 47 milyar dolar, iç ve dış borç ödemesi ile baraj ve otoyolların finansmanına harcandı. Satılan 220’den fazla kamu kuruluşunun arasında Sümerbank, Tekel, TÜPRAŞ, SEKA, İsdemir, Kardemir, Eti Maden İşletmeleri, Petkim, Telekom, Çimento fabrikaları, Petrol Ofisi, TÜGSAŞ (Gübre Fabrikaları), Şeker Fabrikaları ve daha niceleri var. Kamuya ait ne varsa satılmasına mı “devam” diyelim?
16.
AKP döneminde vergi, ücretlinin ve tüketicinin sırtına yüklendi. Vergi gelirleri içerisinde dolaylı vergilerin, mal ve hizmetlerden alınan vergilerin oranı 2000 yılında yüzde 59 iken 2017 yılında yüzde 65’e yükseldi. Doğrudan vergiler ise yüzde 41’den yüzde 35’e geriledi. Yandaş şirketlerin vergileri bir gecede sıfırlanırken, asgari ücretten yapılan kesinti 426 TL’ye ulaştı. Patronlara vergi affına, vergi yükünün halkın sırtına yıkılmasına mı “devam” diyelim?
17.
AKP döneminde emeklilik yaşı ve prim gün sayısı arttı, “emeklilikte yaşa takılanlar” olarak bilinen yeni bir mağduriyet yaratıldı. Emekliler yoksullaştı, 2002 yılından bu yana çalışan ve iş arayan emeklilerin oranı yüzde 156 arttı. Ölümüne çalışmaya, emekliyken aç kalmaya mı “devam” diyelim?
18.
16 yıldır yüksek faiz getirisiyle sıcak parayı ülkemize çekmeye ve borçlanmaya dayalı bir tüketim ekonomisiyle, kamu arazileri üzerinden ranta ve yolsuzluğa açık betonlaştırma yoluyla ekonominin çarklarını döndürmeye dayalı büyüme stratejisi iflas etti. İflasa mı “devam” diyelim?
19. 16 yılda TMSF ile el koyarak, yandaş şirketlere medya kuruluşları satın aldırılarak, iktidar yanlısı medya kuruluşlarını desteklemek için devlet imkanları seferber edilerek medya tek adamın megafonuna, havuz medyasına dönüştürüldü. Gazetecilere yönelik baskı, tutuklama açık tehdit ve saldırılarla ve OHAL dönemi KHK’larla muhalif gazete, televizyon ve radyolar kapatıldı, 192 gazeteci hapiste. Manşetlerini tek adamın attığı bir medyaya, yalan ve propaganda dinlemeye, gazetecilerin tutuklanmasına mı “devam” diyelim?
20.
2002-2016 yılları arasında 692’si çocuk olmak üzere 3 bin 273 sivil, devlet güçleri tarafından öldürüldü. 14 gazeteci katledildi. Gezi direnişinde 7 genç polis saldırılarında yaşamını yitirdi. Uludere’de 17’si çocuk 34 sivil yurttaş savaş uçakları tarafından bombalandı. Kimse hesap vermedi. 5 Haziran 2015’da HDP Diyarbakır mitinginde 5 yurttaş, 20 Temmuz 2015’te Suruç’ta 33 genç, 10 Ekim 2015’te Ankara’da 102 insanımız IŞİD saldırılarında yaşamını yitirdi. Dönemin AKP’li başbakanı Davutoğlu “Elimizde canlı bombacıların listesi var, ama eylem yapmadan onları tutuklayamayız” dedi. Katliam davalarının hiçbirinde sorumluluğu bulunan siyasiler ve kamu görevlileri hesap vermedi. Katliamlara, sorumluların cezasız kalmasına mı “devam” diyelim?
21.
Kürt sorununda çözüm iddiasında bulundular, çözümü bitiren kendileri oldu. Kürt illerinde sokağa çıkma yasakları, ağır silahlarla kentler tahrip edildi Sur, Silvan, Bismil, Cizre, Silopi, İdil, Nusaybin, Dargeçit, Varto ve Yüksekova’da 72’si çocuk 338 sivil katledildi. 11 çocuk annesi 57 yaşındaki Taybet İnan’ın cenazesi 7 gün sokak ortasında kaldı. 3 aylık Miray Bebek ve 75 yaşındaki dedesi Ramazan İnce, keskin nişancılar tarafından hedef gözetilerek katledildi. Diyarbakır Barosu başkanı insan hakları savunucusu Tahir Elçi Diyarbakır’da katledildi, saldırganlar ve sorumluluğu olanlar cezasız kaldı. Savaşın ve ölümlerin üzerine iktidarını inşa edenlere mi “devam” diyelim?
22.
16 yıllık iktidarlarında kadının adını bakanlıktan sildiler, kadına yönelik erkek şiddeti yüzde 1400 arttı. Son 15 yılda 6 bin 546 kadın öldürüldü. Erdoğan “Kadın-erkek eşit değildir” dedikçe, kadınlar korunmadı, güçsüzleştirildi. Eşitlik ve özgürlük talep eden kadınlar karşılarında şiddeti buldu. Kadına yönelik şiddetin erkeğe hak görülmesine, kadını korumayan hukuk sistemine mi “devam” diyelim?
23.
Çocuk istismarı son 10 yılda yüzde 700 arttı. Adliyelerde 4 tecavüz davasından biri çocuklarla ilgili. Çocuğa yönelik cinsel saldırıların yüzde 95’i gizli kalıyor. İktidar, Ensar Vakfı’nda cinsel istismara uğrayan çocuklar karşısında çocukları değil Ensar Vakfı’nı korudu. Çocuk yaşta evlilikler bizzat iktidar tarafından savunuldu, normalleştirildi. Hastanelerde erken yaşta doğum yapan kız çocuklarının kayıtları gizlendi. Yetmedi çocukların tecavüzcülerle evlenmesi için AKP tarafından yasa hazırlandı. Diyanet sitesinde “9 yaşında evlenilebilir” fetvaları yayımlandı. Çocuk istismarının meşrulaştırılmasına, istismarcıların korunmasına mı “devam” diyelim?
yılda iktidar “kadının esas görevi anneliktir” deyip 24. 16 durdu, aile dışında kadının varlığı yok sayıldı. Erdoğan
“en az üç çocuk” istedi. Kadınlara esnek, güvencesiz çalışma dayatıldı. Sadece resmi verilere göre 2015’e kadarki 5 yıllık dönemde 1 milyon kadın çocuk bakımı nedeni ile işini bırakmak zorunda kaldı. Çalışan kadınların yüzde 64’ü koşullarından memnun değil, her 10 kadından 3’ü kayıt dışı çalışıyor, çalışan kadınların yarısı emekli olamıyor. Kadınlarda sendikalaşma oranı ise sadece yüzde 8. Kadınlar olarak emeğimizin sömürülmesine, çocuk bakımının sadece kadınların üzerine yıkılmasına mı “devam” diyelim?
dönemi KHK’ları ile 11 kadın ve 1 çocuk derneği kapatıldı. Kayyum atanan belediyelerde 25. OHAL kreşler, kadın sığınma evlerini kapatıldı. Kadın milletvekilleri, belediye eş başkanları, kadın
siyasetçiler hapse atıldı. Kadınları siyasetten uzaklaştırılmasına, tek adam yetkilerinin kadınlar aleyhine kullanılmasına mı “devam” diyelim?
yılda kadınların iradesi, yaşamları, bedenleri ve gelecekleri üzerindeki söz hakları giderek 26. 16 daha fazla yok sayıldı. Kürtaj hakkı fiilen engellendi. Cinsiyet ayrımcılığı hayatın her alanına
yayıldı. Kadınların nasıl giyineceği, nasıl güleceği, kaç çocuk doğuracağı başta Erdoğan olmak üzere iktidar temsilcileri tarafından belirlenmeye çalışıldı. Diyanet, televizyonlara çıkarılan cemaat ve tarikat şehleri kadınların hayatı üzerine fetvalar verir oldu. Meclis Başkanı kadın tiyatrocuları sahneden indirmeye çalıştı, kamusal alanlarda, otobüslerde kadınlar kıyafetleri gerekçe gösterilerek saldırıya uğradılar. Kadınların yok sayılmasına, haklarının ellerinden alınmasına, dinsel fetvalarla yönetilmelerine mi “devam” diyelim?
27.
Gülenciler AKP iktidarı boyunca devletin en kritik noktalarına getirildi, 2010 referandumu gibi AKP krize girdiği her dönemeçte omuz başlarında Gülen vardı. Gülen’e selamlar göndermeyen, dualar etmeyen, ardından ağlamayan AKP’li başbakan, bakan, bürokrat kalmadı. Erdoğan 15 Temmuz ardından sadece “kandırıldık” demekle yetindi. Tek adamı “kandırmak” kolaydır, ülkenin geleceğini kolayca kandırılabilen tek adama bırakılmasına mı “devam” diyelim?
28.
AKP iktidara geldiğinde tutuklu ve hükümlü sayısı 59 bin 429 iken, bu rakam 15 yılda yüzde 300’lük artışla 229 bin 790’a ulaştı. Türkiye büyük bir cezaevine dönüşürken yargı bağımsızlığından eser kalmadı. Yasal düzenlemeler, siyasi baskılar ile beraber yüksek yargı mensupları dahil Erdoğan önünde ceket ilikler hale geldi. SOMA, Uğur Kurt, Gezi, Sivas …. toplumsal davalar cezasızlık ya da sembolik cezalar doğal hal aldı. İşine gelmediğinde Anayasa mahkemesi kararlarını dahi tanımadığını söyleyen bir Cumhurbaşkanı’nın kontrolünde bir adalet sistemine mı devam diyelim?
29.
7 Haziran 2015’te yapılan seçimlerler AKP tek başına iktidara gelemedi ve 1 Kasım’da yeniden seçime gidildi. 16 Nisan’da Hayır kazandığı halde 2.5 milyon geçersiz oy YSK tarafından kabul edilerek Evet geçtiği söylendi. Anayasa değişikliği kabul edildi. Şu an ise önümüzde 24 Haziran seçimleri var ve AKP’li bakanlar Meclis çoğunluğunu kaybettikleri takdirde B ve C planları olduğunu söyledi. İktidarı kaybetmemek uğruna seçimlerde hile yapılmasına sonuç beğenilmediğinde her sene seçime gidilmesine “devam” diyelim mi?
30.
Komşularla sıfır sorun diye sunulan dış politikada geldiğimiz noktada sorun yaşamadığımız komşumuz kalmadı. Üstelik sınırımızda yaşanan savaşlara ortak olunuldu. Ölümlerin, yoksulluğun, yıkılmış şehirlerin, vatanını terk etmek zorunda kalan milyonlarca göçmenin sorumluluğu emperyalist devletler ile paylaşıldı. Kirli dış politikanın sonuçlarını ülke topraklarında da yaşadık. Reyhanlı katliamı, Suruç, Ankara, Gaziantep saldırılarında yüzlerce yurttaşımız yaşamını yitirdi. Bu katliamlar aydınlatılmadı ve üzerindeki karanlık perde yerli yerinde duruyor. Sırf kendi iktidarı için ülkeler arası savaş açmayı göz alan AKP ile yola “devam” mı diyelim?