www.pazarlamaderneği.org PAPER
www.facebook.com//PazarlamaProfesyonelleri 1
www.twitter/PP_Derneği
Hoşgeldiniz, Derneğimizi sanal ziyeretiniz için teşekkür ederiz. Pazarlama sektöründe çalışanların bugüne kadar bir meslek örgütü olarak ilk yapılanmasını gerçekleştirmekten duyduğumuz kıvancı bizlerle paylaştığınıza inanıyoruz. Amacımız, mesleki dayanışma ve örgütlenme paralelinde meslek dışında olanların oluşturduğu olumsuz algıdan arınmak; olumlu algılar yaratmak.
Proje ve çalışmalarımızla mesleğimizin hak ettiği saygınlığı toplumu aydınlatarak oluşturmak. Başkanımızdan
Eğitimsiz ve art niyetli kişilerin “pazarlamacı” görüntüsünü sergileyerek mesleğimizin ötekileştirilmesine engel olmak. Bizlere katılarak, destek olarak, katkı sağlayarak bu çabayı güçlendirebilirsiniz. Her türlü öneri, görüş ve katkınız için bize yazınız.
Pazarlamayı etik anlayışla yaşayan tüm meslektaşlarımıza saygılar sunar , başarılar dileriz. Prof.Dr.Muazzez Babacan Başkan PAPeR 1.sayı 01.11.2013
PAPER
2
Üniversite eğitimini pazarlama alanında almış olan
AMACIMIZ
pazarlama profesyonelleri, ilk kez mesleki bir örgütte
Derneğin amacı, etik pazarlama kavramını savunmak,
buluştu. Pazarlama Profesyonelleri Derneği ismiyle,
etik pazarlama uygulamalarının ilgili kesimlerce ben-
İzmir merkezli olarak, 12.12.2012 tarihinde kurulan
imsenmesini ve üyelerinin etik uygulamalara bağlı
dernek, bu alanda çok önemli bir boşluğu doldurmak
kalmasını sağlamak, piyasa koşullarının yasal ve ahlaki
üzere yola çıktı.
değerlerle düzenlenmesine eğitimli pazarlama pro-
Derneğin 24 kurucu üyesi, Dokuz Eylül Üniversitesi
fesyonelleri kanalıyla ve toplumu aydınlatan eğitim ve
Pazarlama Programı Koordinatörü Prof. Dr. Muazzez
projelerle destek vermek, pazarlama kavramı içinde yer
Babacan liderliğinde bir araya gelen ve bugün pazar-
alan alanlarda çalışan yönetici ve uygulamacıların
lama alanında farklı iş kollarında çalışmakta olan aynı
mesleki gelişimini ve dayanışmasını sağlamak; ve
bölümün 15 yıllık mezunlarından oluşuyor.
pazarlama eğitimi alan üniversite öğrencilerine meslek
Yanlış pazarlama uygulamalarından rahatsız olan tü-
bilinci ve sorumluluğunu aşılamaktır.
keticileri ve meslektaşlarını eğiterek olumsuz uygula-
MİSYONUMUZ
malardan korumak; etik ve eğitim kavramlarına dikkat
Dernek
çekmek misyonuyla yola çıkan dernek kurucuları, bu
projeleri hayata geçirmek için pazarlama bilimi ve
konuda öncü projeleri yakında başlatacaklarını ifade
uygulamalarının ulusal ve uluslararası etik kurallara
ediyor.
uygun olarak gelişmesini, yayılmasını ve toplumca
Üyelerini üniversite eğitimlerini pazarlama alanında
benimsenmesini sağlamak; Pazarlama uygulamalarında
yapmış ve etik değerlere bağlı kalacağını taahhüt eden
esas alınacak etik ilkelerin belirlenmesi ve işletmeler,
kişiler arasından kabul edecek olan Derneğin kısa ismi
tüketiciler,
devlet
mercileri
“PAP(e)R”. (e) simgesi, etik ve eğitim kavramlarının
örgütleriyle
işbirliği
yapmak;
pazarlamada profesyonel olmanın mutlaka içinde yer
amaca yönelik yasa, kararname ve yönetmeliklerin
alması gerektiğini ifade ediyor.
yayınlanması, yasaların hazırlanması sırasında bir
Ülkemizde ilk kez pazarlama alanında profesyonel
mesleki sivil toplum kuruluşu olarak görüş bildirmek;
anlamda çalışanların mesleki dayanışma amacıyla bir
Pazarlama profesyonellerinin özlük hakları ve çalışma
araya geldiği derneğe pazarlamadernegi.org adresinden
koşullarının iyileştirilmesi için girişimlerde bulunmak,
ulaşmak mümkün. Çalışmalarına yerel yönetimler,
bilgilenme
meslek odaları, tüketici dernekleri ile işbirliği yaparak
yapmak/yaptırmak; araştırmaları yönlendirmek, destek
İzmir halkına aydınlık ve olumlu pazarlama projeleri
sağlamak, danışmanlık yapmak.
sunmakla başlamayı amaçlayan dernek, tüm Türkiye’ye yayılmayı hedefliyor
PAPER
3
amacını
ve
gerçekleştirmek
bilgilendirme
üzere
ve
eğitim
ve
sivil
toplum
Pazarlama
alanında
amacıyla
araştırmalar
Yaşar Kaan KAYA dergi@pazarlamadernegi.org
EDİTÖRDEN -Dünyada görmek istediğiniz değişikliklerin kendisi olunMAHATMA GANDHI
PAP(e)R’ın bu sayısında, sizlere kuruluş haberleri ve yazarlarımızın gerek sektörel gerekse genel konularda yazdıkları yazıları ulaştıracağız. Ayrıca yıllarca dışlanmış bir mesleğin, örgütlenerek üzerindeki olumsuz algıyı değiştirdiğini göreceksiniz. Bu bağlamda apartman yöneticisi olan arkadaşlarımdan özür dilerim. Dergimizde emeği geçen arkadaşlarımla çok
teşekkür ederim. İyi okumalar dilerim.
PAPER
4
PAP(e)R, Dokuz Eylül Üniversitesi Bahar Şenliği Kariyer Günleri’nde Derneğimiz Pazarlama Eğitimine Katkı Sağlıyor Dernek üyelerimizin 9 Mayıs 2013 günü tam gün konferansçı olarak katıldığı Kariyer Şenliği’nde iş yaşamına ilişkin bilgi ve deneyim aktarımı öğrenciler için yararlı bir perspektif oluşturdu. Sırma İçecek Grup Müdürü İbrahim Edirneli, Drogsan İzmir Bölge Müdürü Levent Aygüler, Gonet İnteraktif Reklam Ajansı Pazarlama Müdürü Bilge Kazancı, JCB İş Makinaları Satış Danışmanı Mustafa Çağa, Renault-Mais İzmir Şubesi Satış Danışmanı Serkan Ünsal verdikleri konferansların yanısıra ürün ve eşantiyon hediyesi, armağanlı yarışmalar, Yeni Clio test sürüşleri ile Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencileriyle keyifli saatler geçirdiler.
PAPER
5
Röportaj: Melek Çağırıcı
Röportaj: Burak Çankaya
Röportaj: Burak Çankaya
+ Merhabalar, Yaşınız? Mesleğiniz?
+ Yaşınız?
+ Merhaba yaşınız?
- 72
- Merhaba, 38 yaşındayım
çalışıyorum.
+ Mesleğiniz?
+ Mesleğiniz?
+ Peki size göre Pazarlama nedir ve
- Emekli Öğretmen
- Şoförüm
pazarlamacı kimdir?
+ Sizce, Pazarlamacı kimdir?
+ Pazarlamacı kimdir?
- Bence pazarlama esnafın, halkın, bir
- Pazarlamacı: Malını satmaya
- Nasıl anlatayım, bizde pazarlama
şirketin elindeki malı çeşitli yollarla
uğraşan kişidir.
yaparız,
satmaya çalışmasıdır.
+ Pekala, Pazarlama nedir?
Tanıtıyoruz, Türkiyeyi. Nasıl bir millet
+ Peki, Buna yönelik bir şikayetiniz var
- Malını satma uğraşıdır.
olduğumuzu,
Röportaj: Burak Çankaya.
Pazarlamacının
-
Yaşım
23,
Özel
bir
firmada
mı? -
Şöyle
izha
edeyim;
benim
bir
dışına
çıkıyoruz.
kültürümüzü. bir
işide
aynı
zamanda buna benze bir iş. Bir
şikayetim oldu ama çocukluğumdan bir
+ Yaşınız?
ürünün
kalitesini,
olay anlatmak istiyorum ben size.
- 58
ürünün
doğruluğu.
Bundan 10-15 sene önce, bu kapı kapı
+ Mesleğiniz?
yüzde sekseninde doğruluk vardır,
dolaşan sıcak satış yapan pazarlamacı
- Emekli
yüzde yirmisinde yalan vardır.
arkadaşlar, halkı çok dolandırdılar. ‘
+ Pazarlamacı Kimdir?
Malınız gelecek, malınız geldi’ gibi
-
sözler. Dahası bir liraya aldığı malı yüz
çalışma yapan kişidir.
bilmiyorum ki. Vallahi, onun için bir
lira senetle gelenler oldu. Böyle bir
+ Peki, Pazarlama nedir?
yorum yapamıyacağim sanırım.
şikayet duydum ben çocukluğumda.
- Pazarlama: Ürünün satışından
+ Teşekkür ederim.
Ben bir tanıtım şirketinde çalışıyorum.
önceki, ürünün tanıtımını nihai
Mesela pazarlama ilanı veriyorum, iş
müşterisine anlatan kişidir.
ilanı, ne kimse çalışmak istiyor böyle
+ Teşekkür ederim.
Ürünün
pazarlamacıyı seviyor. Bu döngü böyle
daha Yani,
doğrusu ticaretin
+ Peki Pazarlama Nedir?
satışına
yönelik
bir işte ne de bu işte çalışmak isteyen
- Pazarlama, nasıl tarif etsem size
Röportaj: Damla Çaygöz
+ Merhabalar, Pazarlama nedir? Röportaj: Burak Çankaya.
gidiyor aslında, bunu yıkmak lazım.
- Pazarlama: müşterinin ve firmanın arz talep doğrultusunda, talep edilen
Doğru düzgün, işini hakkıyla, layıkıyla
+ Pazarlamacı nedir
yapan
arkadaşlar,
-
birbiri
ürününü hem tanıtan hemde
+ Pazarlamacı kimdir?
karıştırılıyor ve bunu yıkmak lazım
satan kişidir
- Pazarlamacı: Pazarlamacı şirket
bence.
+ Pazarlama nedir?
adına çalışan, ürününü müşteriye
-Pazarlama: Bir üründür yani,
satmaya çalışan kişiye denir.
şirketlerde
pazarlamacı var.
İkisi
ile
Pazarlamacı:
çok geniştir.
PAPER
türkiye
6
Bir
ürünün firmanın
pazarlamacı
aracılığı
ile
sattığı üründür.
ve
idi bugün, bir öğretmen, pazarla-
yüksek
ma bir üründür demek yerine,
Pazarlama’nın ne Pazarlamacı’nın
oranda olduğu; kolektivizme ve
pazarlamacı için her şey bir
Kim olduğuna dair bir not düşmek
feminenliğe
üründür derdi. Eğer bu meslek
kaçınılmaz. Tabii ki, halka inilerek
dönem odaklı bir kültür olarak
yapılan bu röportajları incelerken,
görülebilir. Yani, Türkiye bu 4 farklı
Halkın
bu
düşüncelerini
sosyoloji
konu
ile
gördükten
bilmine
ilgili sonra,
danışmazsak
Türkiye
ise
belirsizlikten
güç
kaçınmanın daha
gidip
kategoride
aralığı
yakın,
gelen,
kısa
güven
gerçekten
etiği
insanların
elinde
olmaz. Hollandalı Sosyal Psikolog
endeksi en düşük ülkelerden biridir.
röportajdaki
Geert
Bence,
kandırma’’
kültürel
Hofstede; olgularını
toplumların beş
farklı
bir
çocuğun
babasının
hatası,
sorumsuzluğudur.
kategoride incelemiş.
Pazarlama,
• Güç Uzaklığı
gerektiren bir olgudur ve tüketici
şüphesiz
• Bireysellik - Kollektivizm
güven endeksi gün be gün düşen
• Erkeklik - Dişilik
bir ülkede sorduğumuz soruların
• Belirsizlikten Kaçınma
doğru cevaplarını alamamak, bizim
• Kısa ve uzun vadeye dönüklük
gibi pazarlamaya ve iş
Bu beş kategori bize ülkelerin
gönül
göreceli konumlarını göstermek-
kabahati. Yine de burada araya
vermiş
güven
etiğine
meslektaşların
yüksek
eğitim giriyor. Bize şunu gösteriyor
düzeyde bireysel olgudayken, uzak
ki pazarlama, öyle her meslek
doğu ülkeleri ise yüksek düzeyde
dalindan
kolektivizimin öne çıktığı ülkelerdir.
yapabileceği bir iş değil. Öyle olsa -
tedir.
Mesela,
Amerika
gelen
benimsemiş olsaydı,
‘’
Müşteriyi olgusu
gerçekleşmezdi.
Ya
lama yeteneklerini, eğitim olmaksızın etkili kullanabilselerdi bu röportajlara gerek bile kalmazdı. Olması
gereken
pazarlama eğitimli
cevap
ise:
profesiyonel
ve
insanların
mesleğidir.
Çünkü gerçekten öyledir.
AMA’ya göre: “Pazarlama, kişisel ve örgütsel amaçlara ulaşmayı sağlayabilecek mübadeleleri gerçekleştirmek üzere malların, hizmetlerin ve fikirlerin geliştirilmesi, fiyatlandırılması, tutundurulması ve dağıtılmasına ilişkin planlama ve uygulama sürecidir.’’ Tabii ki bu yalnızca uygulamanın çok daha
PAPER
7
da
mühendis arkadaşlarımız Pazar-
insanların
uzun zaman aldığı bir sürecin tanımı.
ilk
ÜYELİK KOŞULLARI
ÜYELİK BAŞVURUSU
Madde 6- Derneğe üyelik, aşağıdaki
Madde
a-b-c
önceki başvuru tarihinden 3(üç) yıl
maddelerin (a,b,c) tümünün aynı
şıklarındaki şartları taşıyan kişiler,
geçtikten sonra yeniden başvuru ya-
anda sağlanmasıyla mümkündür:
derneğe üye olmak istediklerinde
pabilirler.
a)
Derneğin
üye
dernek
ve
giriş T.C.
6
kendilerine incelemeleri için dernek
Dernek organları ve üyeleri bir kimseyi
olma
isteğini
tüzüğü verildikten 24 saat sonra
derneğe üye olmaya; hiçbir kimse,
ödentisini
başvuru yapma hakkı elde eder.
dernek
Başvuru
yıllık
uyruğunda
olan
ve
formu,
için
kurulunu
üye
kayıt
tüzüğünün
kabul
ÜYELİK KAYDI
dernek
dernek
yönetim
kabulüne zorlayamaz.
üye
medeni haklarını kullanma yetkisi
edildiğine dair belge ve referans
Madde 9- Başvurusu kabul edilen üye,
bulunan gerçek kişiler dernek üyesi
veren üyenin onayını da taşıyan bir
üye kayıt defterine kaydedilir.
olabilir. Dernek, tüzel kişileri üyeliğe
taahhütname
kabul etmez.
başvururlar
b)Yurt içi veya yurt dışında bir
Madde
yükseköğretim kurumundan Pazar-
başvuruları,
lama, Satış Yönetimi, Uluslararası
yönetim
Ticaret
Yönetimi,
Gümrük
İşleri,
Pazarlama, Ticaret,
saklı olmak kaydıyla Üyelik
sadece iletişim bilgileriyle
kurulunca
gün içinde üyeliğin
ile
kabulü veya reddi
saklanır
E-
şeklinde
amacıyla diğer üye-
İlişkiler,
Halkla
bağlanıp
Reklamcılık,
Halkla
İnternet
ve
Satış,
sonucu
cak bir veri tabanında
karara
başvuruda
kişiye yazılı olarak elden, posta veya e-posta ile bildirilir. Üyelik başvurusu reddedilenler
Araştırmaları ve Pazarlama, Piyasa
yönetim kurulu kararının yazılı
Araştırmaları
ve
olarak
Reklamcılık
Yönetimi, Yönetimi,
Reklamcılık,
Satış
ve
Tarımsal
iletişim
bulunan
Piyasa
İşletmeciliği,
ve
lerle paylaşılabilir.
Perakendecilik ve Mağaza Yönetimi,
Reklam
oluşturula-
en geç (30) otuz
Pazarlama
Mağaza
elektronik
ortamda
Ticaret,
İlişkiler ve Tanıtım, İletişim ve Halkla İlişkiler,
Dernek üyelerine ait kişisel bilgiler
İşletme,
Elektronik-Ticaret,
ve
derneğe
Dış
Halkla
İlişkiler
8-
ile
Gümrük
İthalat-İhracat,
kendilerine
bildirilmesinden sonra 30 gün
Onursal
Üyelik
ve
Prestij
ÜyeliğiMadde 10Pazarlama biliminin yurt içinde ve
dışında ve
uygulama gelişmesine
bilimsel,
etik
yönünden
katkıda
bulunan
içinde disiplin kuruluna yazılı ve
kişilere
yönetim
gerekçeli olarak başvurabilirler.
gerekçeli
önerisi
Disiplin
tarafından
Kurulun oy çokluğu kararı ile
Mümessillik vb. bölümlerinden en az
düzenlen rapor ilk genel kurul
onur belgesi verilebilir ve bu
ön lisans düzeyinde diploma sahibi
toplantısında görüşülür ve genel
kişiler
olmak
kurulun vereceği karar kesindir.
kaydedilebilir.
Pazarlama, Tarım İşletmeciliği ve Pazarlama, Perakende Satış
ve
Mağaza Yönetimi, Lojistik, Tıbbi
ve
bunu
belgelemek
zorundadır. c) Dernek üyesi olan en az bir kişinin
yazılı
referansına
sahip
olmalıdır.
PAPER
reddedilenler,
ilkelerini
yükümlendiğini yazılı olarak beyan eden,
Madde
başvurusu
ve
amaç
benimseyen,
7-
Üyelik
8
kurulu
onursal
kurulunun ve
üye
Genel
olarak
Eğitim seminerleri
İLK EĞİTİM SEMİNERİMİZ: DOÇ. DR.
PROF.
SİNAN
“PAZARLAMA AHLAKI” KONUSUN-
tarafından verilen ve 7 Nisan 2013
ETİĞİ TEMEL KAVRAMLAR
DA TELE KONFERANS
tarihinde
Derneğimiz tarafından düzenlenen ilk
Karatay
eğitim seminerinin “Pazarlama Etiği”
pazarlama ahlakı konusundaki kitap
“Pazarlama Ahlakının Osmanlıdaki
kavramı
belirlenmiş
ve
Sayın
Kökleri: Ahilik Kurumu” ele alınmıştır.
uygun
Prof.Dr.Ömer
NARDALI
–
PAZARLAMA
konusunda
DR.
ÖMER
TORLAK
Üniversitesi
çalışmalarıyla
İLE
Rektörü
tanınan
DESEM
Mavi
gerçekleştirilen
Salon’da
konferansta
seyahat
Ahilik örgütlemesinin tarihi, kültürel
seçim olarak Celal Bayar Üniversitesi
programının değişmesi nedeniyle 7
ve mesleki boyutlarının analiz edildiği
Öğretim
DOÇ.DR.
Nisan 2013 günü saat 13.00’da daha
konferansta,
SİNAN NARDALI tarafından 24 Mart
önce planlanan “Pazarlama Ahlakı”
mesleki yansımalarının günümüzde
konulu konferansını tele konferas
de
yöntemiyle
kurallarının özdenetim
olması
misyonumuza Üyesi
Sayın
bir
2013 günü Saat 15 te Dokuz Eylül Üniversitesi’nde gerçekleştirilmiştir.
Mavi
Keyifli
internet
ve ayrıntılı bir sunumdan
Torlak,
ve
Prof.Dr.Muazzez Babacan
gerçekleştirdi.
Salon’da
DESEM
gerçekleştirilen
bağlantısıyla
hem
Ahilik
ahlak
sürdüğü,
hukuk
yerine dış
denetim sağladığı, Ahilik kurmunun yapısı
olarak çok
sonra katılımcılara katılım belgesi
kültürü hem de pazarlama ahlakı
değerli kökler saldığı vurgulanmıştır.
verilmiş, dernek rozetleri törenle takıl-
konusunda temel bilgiler verdi.
Konferansa dernek üyelerinin yanı
mıştır.
Değerli bilgilerini bizlerle paylaşan
sıra Sosyal Medya Derneği üyeleri ve
Katılımcılara ESİN’S KITCHEN taraf-
Sayın Torlak’a çok teşekkür ediyoruz.
DEÜ
Denizcilik
Fakültesi
ından sunulan özel tarifli ikramlar ise,
Prof.Dr.Güldem
ayrıca bu güne güzellik kattı.
olarak katılmışlardır.
12.00-13.00 Sunuş Prof.Dr.Muazzez BABACAN
kavramının
günümüzde
bir özdenetim
Etik Çalıştay Programı i şu şekildeydi;
Dekanı
Cerit de dinleyici
13.15-13.45 Birinci Oturum İşletmelerde Etik Uygulamalar Prof.Dr.Güldem CERİT 14.00-15.30 ‘Pazarlama Bileşenleri ve Etik’ Oturumu Moderatör: Prof.Dr.Canan AY 14.00-14.20 Arş.Gör. İdil Kaçar ‘Ürün ve Etik 14.20-14.40 Arş.Gör. Özlem Ertuğrul ‘Dağıtımda Etik Uygulamar’ 14.40-15.00 Arş.Gör. Kahraman ‘Fiyatlandırmada Uygulamalar’
Aysun Etik
15.00-15.30 Tartışma 15.30-16.00 ARA 16.00-16.20 Yrd.Doç.Dr Pınar AYTEKİN ‘Tutundurma ve Etik’’
Pazarlama Profesyonelleri Derneği Haziran ayı
Etik
içinde etik
verecektir.
kurumlarda etik kodların belirlenmesine öncülük
ilginenelerin 0553 444 70 70 nolu telefona
edebilir, geliştirebilir ve katkı sağlayabilirsiniz. Bu
rezervasyon yaptırabilir.
eğitim size ve firmanıza prestij sağlayacaktır.
Etik
kod,
kod
yazma
eğitimi
çalışanların
kabul
edilebilir
kod
Dernek
yazma
eğitimi
üyelerimiz
bu
çalıştığınız
eğitimden
yararlanabilir.
beklenen resmi şeklidir. Kurumun/firmanın etik
Eğitmen:Prof.Dr.Güldem Cerit, DEÜ Denizcilik
kodları şu yararları sağlar:
Fak. Dekanı.
1. Meslektaş baskısı yoluyla çalışanları etik
ETİK ÇALIŞTAYI
davranmaya sevk eder,
Pazarlama Profesiyonelleri derneği 26 Mayıs’ı
2. Bireylerin kişilikleri yerine doğru ya da yanlış
içine alan haftanın etik haftası olması nedeniyle
tutum ve davranışları öne çıkarır,
Etik Çalıştayı düzenledi.
3. Belirsiz durumlarda beklenen davranışları
Çalıştay, tüm dernek üyelerin yanı sıra Etik
gösterir,
alanında eser veren öğretim üyeleri ve sektör
4. Kurumdaki otokratik gücün olumsuz etkilerini
temsilcilerininde katılımı ile Alsancakta DESEM Mavi salonda gerçeleşti.
5.
Kurumların
PAPER
toplumsal
sorumluluklarını
9
sertifikası
ücretsiz
davranışlarının meslek ya da kurum tarafından
azaltır.
Katılım
alarak
verilecektir.
16.20-16.40 Yrd.Doç.Dr Burak KARTAL ‘Pazarlama Araştırmalarında Etik’ 16.40-17.00 Genel Değerlendirme ve Tartışma 17.00-17.15 ARA 17.15-18.00 Sektör Yöneticileri ile Paylaşım
Temel amacı, bireylerin ve kurumların ihtiyaçlarını mal ve hizmet üreterek ve onlara ulaştırarak aynı zamanda işletme amaçlarını da yerine getirmek olan pazarlama, iç ve dış çevresi tarafından kuşatıldığından, oldukça dinamik, esnek ve etik davranmak zorunda olan bir yönetim sürecidir. Pazarlama, işletme fonksiyonları içinde toplumla en çok iletişim kurma şansına sahip olan temel fonksiyondur. Mesajları ve eylemleriyle bireyler ve gruplarla yüz yüze gelen ve somut olarak algılanabilen eylemleri içeren, ancak konuya uzak olan kişiler açısından bir o kadar da yanlış anlaşılmaya ve eleştirilmeye açık bir konuma sahiptir. Oysa pazarlama, gelişmiş her ülkede bir disiplin olarak çok yönlü bir kodifikasyona (büyük kurallar, kurallar bütünü) ve mevzuata bağlıdır. Toplumsal olarak gelişmemiş bir ülkede, yasaların yetersizliği, denetim zayıflığı, bilinçsiz veya art niyetli kişi yada kuruluşların kısa dönem
çıkarlarını gözeten can yakıcı ve başıboş eylemlerini pazarlama kavramının olumsuzluğuna atfetmek doğru değildir. Pazarlama, gelişmiş her ülkede bir disiplin olarak çok yönlü bir kodifikasyona (büyük kurallar, kurallar bütünü) ve mevzuata bağlıdır. Toplumsal olarak gelişmemiş bir ülkede, yasarlın yetersizliği, denetim zayıflığı, bilinçsiz veya art niyetli kişi yada kuruluşların kısa dönem çıkarlarını gözeten can yakıcı ve başıboş eylemlerini pazarlama kavramının olumsuzluğuna atfetmek doğru değildir.
Bazı kişi ve gruplarca sadece insan ilişkileri ve algıları üzerine kurulu gibi görünen pazarlama örüntüsünün ardında gerçek bir işletme faaliyeti olması, uzun vadeli ve sürekli bir işletme varlığını garanti etmesi gibi daha önemli gerçekler durmaktadır. Pazarlamanın genişleme sınırlarını, yenilikçi açılımlarını, duraklarını hem
yazılı – yazılı olmayan, hem zorlayıcı – zorlayıcı olmayan, hem bireyseltoplumsal norm ve kurallar belirlemektedir. Topluma olan sorumlulukları ve pazarı anlayabilmek adına pazarlama yöneticileri, toplumsal katmanları, onların yaşa tarzlarını, örf, adet ve geleneklerini anlamak zorundadır. Yazılı olmayan gelenek ve göreneklere uymak hem pazarlama başarısı sağlamak hem de toplumsal yaşama saygılı olmak bakımından göz ardı edilemez. Toplumsal yaşamı değişik biçimlerde düzenlemek mümkündür ve
pazarlama, gelişmiş her ülkede bir disiplin olarak çok yönlü bir kodifikasyona (bü yük kurallar, kurallar bütünü) ve mevzuata bağlıdır. Toplumsal olarak gelişmemiş bir ülkede, yasarlın yetersizliği, denetim zayıflığı, bilinçsiz veya art niyetli kişi yada kuruluşların kısa dönem çıkarlarını gözeten can yakıcı ve başıboş eylemlerini pazarlama kavramının olumsuzluğuna atfetmek doğru değildir. pazarlama, gelişmiş her ülkede bir disiplin olarak çok yönlü bir kodifikasyona (büyük kurallar, kurallar bütünü) ve mevzuata bağlıdır. Toplumsal olarak gelişmemiş bir ülkede, yasarlın yetersizliği, denetim zayıflığı, bilinçsiz veya art niyetli kişi yada kuruluşların kısa dönem çıkarlarını gözeten can yakıcı ve
gereklidir. Hem kişiler hem de gruplar arasındaki ilişkileri düzenlemek açısından görgü, ahlak, din, etik kurallar gibi sosyal normlara ihtiyaç duyulmuştur. Ahlak ve din kuralları insanların topluma yansıyan davranışlarını
inceleyerek
onların
köklerine
ve
nedenlerine
iner.
İnsanların davranış güdüleriyle ilgilenip onları doğru kabul edilen normlara yöneltmeye çalışırlar. Bu kurallar düzenleyici ama bağlayıcı değildir. Uyulmadığında toplumsal
güçler tarafından ayıplanma, dışlanma veya sosyal tepkiler uygulanabilir, ancak emredici değil ve yaptırım gücüne sahip değildir. Öte yandan doğru davranma anlayışını, değerleri, ilkeleri ve standart sistemlerini içine alan ve bunları özgür irade ve vicdanıyla yaşama geçirmeyi gerektiren ETİK kurallar, bir öz disiplin yaratarak pazarlama sektörünü de kucaklaması beklenen kurallardır. Amerikan Pazarlama Derneği (American Marketing Assocation-AMA)
pazarlama alanındaki temel etik kuralları belirleyerek birçok firma ve kuruluş için temel meslek kurallarına ışık tutmuştur. Buna göre, pazarlama karmasının her bir bileşeni, pazarlama araştırmaları ve pazarlamacının sorumlulukları hakkındaki ilkeler şöyle belirlenmiştir.(Loudon-Bitta,1993, 646) (Bu yazı yazarın Pazarlama Mevzuatı isimli kitabından)
Prof.Dr.Muazzez Babacan
Detay yayıncılık Pazarlama dizisi
PAPER
10
Kriz, finansal kriz ya da ekonomik kriz, gündemimizden eksik olmayan her birimizin farklı görüşler beyan ettiği, bazen teğet geçen bazen delip geçen arkasından işsizlik, depresyon, yoksulluk gibi ekonomik sonuçlarından çok toplumsal sonuçlarını tartıştığımız olgu. Kelime anlamı olarak, herhangi bir mal, hizmet, faktör veya döviz piyasasında fiyat ve miktarlarda kabul edilebilir bir değişme sınırının dışında gerçekleşen dalgalanmalar biçiminde tanımlanmaktadır.Araştırmalar dünyada her 19 ayda bir kriz yaşandığını göstermektedir. Kriz, bir ekonominin temel dengelerinde ortaya çıkan sürdürülemez yapılanmanın “onarımı” için kendiliğinden oluşan dalgalanmadır. Finansal krizler, öncesiyle ve sonrasıyla, işletmeler ve genel ekonomi üzerinde birçok kalıcı etki bırakabilen olgulardır. Kriz dönemleri işletmeler açısından risklerin, tehditlerin ve belirsizliklerin fazlalaştığı ve rutin çalışmaların devam ettirilemediği ve acil cevap verme zorunluluğunun söz konusu olduğu dönemlerdir. İşletmeler, kriz dönemlerinde var olan sorunların yanında kriz döneminde oluşan sorunlara çabuk karar vermek zorunluluğu ile karşı karşıyadırlar. Finansal kriz kavramı ise finans kesiminin alt sektörlerinde para, bankacılık ve dış borç ile ilgili olarak ortaya çıkan ani ve büyük ölçekli sorunları nitelendirmek için kullanılmaktadır. Finansal krizler, bankaların ve diğer finansal kurumların ödeme zorluğu içine düşmesi, menkul kıymet borsalarında yaşanan büyük ölçekli çöküntüler ve ekonomik faaliyetlerdeki belirsizliğin artması şeklinde ortaya çıkmakta, üretimi, istihdamı ve ulusal paranın değerini olumsuz yönde etkilemektedir. Kindleberger, finansal krizlerin ortaya çıkışını, 17. yüzyıl ve hatta daha öncesine kadar götürür. Finansal krizler konusu, günümüzün cari küresel ortamında, gelişen ekonomiler için çok önemli bir meseledir. Finansal krizler, finansal piyasaların etkin bir şekilde işlev görememesi ile oluşur. Bu da ekonomik faaliyet hacminde şiddetli daralmalara yol açar. Genel kabul gören yaklaşıma göre özellikle yükselen piyasalarda yaygın olarak görülen finansal krizler ana hatlarıyla para krizi, bankacılık krizi, borç krizi ve sistemik finansal krizler olmak üzere dört grupta toplanabilmektedir. Bu krizler genellikle birbirini takip ettikleri için bunlar arasında çok kesin çizgilerle ayırım yapılamamaktadır. Finansal kriz sürecinde ulusal refah düşer, işsizlik artar. Ani ortaya çıkışlarına karşın krizlerin etkileri uzunca bir süre devam edebilir. Finansal krizler domino etkisiyle bütün ülkeleri etkilemektedir. Ancak finansal krizlerin etkisi gelişmekte olan ülkelerde daha ağır olmaktadır. Finansal kriz süreci aşağıdaki gibi tanımlanmaktadır.
• Savaş gibi reel olaylardan veya parasal olaylardan kaynaklanan ekonomik
koşullardaki
değişmelerle
uyumlaşan
yaygın
beklenti
değişmeleri, • İş dünyasında yaygın kötü firma yönetimi, sürdürülemez bir borç yapısı, sisteme özgü likidite sıkışıklığı gibi faktörlerden dolayı bazı finansal kurumların borçlarını ödeyememe endişesi, • Likit olmayan finansal ve reel varlıklardan paraya kaçış girişimleri, • Karar birimlerinin, zorunlu varlık satışının bir sonucu olarak, bazı finansal kurumların portföy değerlerinin azalması, diğer kurumların ve bankaların borç ödeyememe endişesi, • Borç ödeyememe tehlikesi sonucunda, bankalara yönelik hücumların ve bunun sonucunda yaygın mevduatı nakde dönüştürme girişimleri ile genel banka paniklerinin ortaya çıkması, • Banka panikleri ile mevduat/ para arzı ve mevduat /rezerv oranlarının ve sonucunda da para arzının azalması, • Para arzının azalması ve paranın dolaşım hızının düşmesi ile birlikte reel ekonomik faaliyet hacminin daralması ve fiyatlar genel düzeyinin
düşmesi, • Firma karlarının ve net servetlerinin azalması, •Varlık fiyatlarının ve fiyatlar genel düzeyinin düşmesi sonucunda, ekonominin Fisherci borç bunalımı sürecine girmesi, (banka fonları ile borç finansmanına gidilmesi mevduat para arzının ve fiyatlar genel düzeyini arttırması anlamına gelmektedir.)
Şüphesiz bütün finansal krizler ekonomik daralmaya neden olmakta ve küçülen ekonomi ve azalan talep bütün işletmeleri etkilemektedir. İşletmeler finansal kriz süreçlerinde temel finansal sorunlarını daha ağır yaşamakta ve finansal kaynak bulamamaktadırlar. İşsizliğin artması, ekonomide negatif büyüme, yatırımların azalması, kapasite kullanım oranlarının düşmesi, kredilerin geri ödenememesi, protesto edilen çek ve senet sayılarındaki artış ve kapanan işletme sayılarındaki artış finansal krizlerin ortak sonuçlarıdır. Katma değere önemli katkı sağlayan işletmelerin yabancı kaynaklarının en önemli kısmını banka kredileri oluşturmaktadır. Kriz ortamında oluşan belirsizlik ve istikrarsızlık bankacılık sektörünü dolaylı olarak da işletmeleri etkilemektedir. Finansal krizler yüksek faiz, ağır teminat koşulları, kredi miktarlarında yetersizlik gibi sorunları da beraberinde getirmekte zaten kredi temininde güçlük çeken işletmeler kriz dönemlerinde iflasın eşiğine gelebilmektedir.
Gönül İpek Alkan
PAPER
11
Proje, belirli bir zaman diliminde, belirli bir maliyetle belirli kalitede çıktılar elde etmek için yine belirli bir kapsam dahilinde gerçekleştirilen çalışmalardır. Bir projenin süresi ne kadar uzarsa, o projeye ne kadar maliyet kalemi dahil olursa, kapsamı ne kadar genişlerse doğacak olan belirsizlik ortamı da artacaktır. Dolayısıyla bu belirsizliğin getireceği tehditler ve fırsatlar da artacaktır. Önemli olan bu fırsat ve tehditleri önceden görebilmek, olumlulardan en iyi şekilde yararlanırken, olumsuzlardan kaçınmak ya da bunların etkisini en aza indirebilmektir. RİSK Belirsizlik riskin doğmasına kaynak oluşturan en temel kavramdır. Belirsizlikler projeye olumsuz şekilde yansıdığında “risk” olarak adlandırılmaktadır ve sürecin başarısına engel olacak olan risklerdir. Risk olası bir kaybın ya da zararın algılanan boyutudur. Ancak bu belirsizlik bir takım fırsatları da beraberinde getirebilir. Bu durumda ortaya çıkan “pozitif risk”tir. Pozitif risk, süreçte meydana gelecek değişimlerin süreci olumlu yönde etkileyerek fırsatlar oluşturmasını sağlar.
RİSK TÜRLERİ Riskler gerek ortaya çıkış şekillerine göre gerekse doğurduğu sonuçlar açısından farklı sınıflamalara tabi tutulabilmektedir. Ortaya çıkabilecek riskler türlerine göre aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilmektedir: • Zamanlama Riski: Gerçekleştirilen çalışmanın beklenen zamanda bitmesine engel olacak risklerdir. • Maliyet Riski: Gerçekleştirilen çalışmanın belirlenen bütçenin üstünde bir maliyetle ortaya çıkmasına neden olan risklerdir. • Teknik Risk: Çalışmanın oluşabilecek bazı teknik aksaklıklar nedeniyle aksamasına neden olan unsurlardır. • Operasyonel Risk: Görev tanımlarının, yetkilerin ve amaçların net bir şekilde ortaya konmamasından kaynaklanan bir risk türüdür. • Tahmin Edilemeyen Riskler: Önceden tahmin edilemeyen ve dolayısıyla önlenemeyen genellikle doğal nedenlerle ortaya çıkan risk türüdür. • Tahmin Edilebilen Durumlar: Bazı gelişmeleri dikkate alarak ortaya çıkması muhtemel olarak görülen ve önceden gerçekleşmemesi ya da etkilerinin azaltılabilmesi için önlem alınabilen risk türüdür
PAPER
12
9.213
RİSK YÖNETİMİ Problemlerin oluşmadan önlenmesi ile performans, maliyet ve iş programında belirlenen hedeflere ulaşmak, büyük risklerin temel nedenlerinin belirlenerek, önleme çalışmaları ile atılım niteliğinde kazançlara ulaşmak, rekabetçi ortamda ayakta kalabilmek ve li der olabilmek için risklerden kaçınmamalı, riskler yönetilmelidir. Risk yönetimi de tüm bunları gerçekleştirme olanağı vermektedir. Projeler de belirli bir süreçte gerçekleştiğinden birçok riske maruz kalması söz konusudur. Bu süreç ne kadar uzun sürerse içine ne kadar bileşen dahil olursa ortaya belirsizlik; dolayısıyla risk çıkacaktır. Bir projenin istenilen amaçlara, istenilen zaman ve kalitede belirlenen maliyetlerle ulaşabilmesi için risk yönetimine ihtiyaç vardır.
PROJELERDE RİSK YÖNETİMİ Proje risklerini tanımlamak, analiz etmek ve önlem almak için uygulanan yöntemler bütünüdür. Olumlu olayların ortaya çıkma olasılığını arttırmak, olumsuz olayların ortaya çıkma olasılığını azaltmak bu süreçler kapsamındadır. Proje Risk Yönetiminin Amacı; • Projenin temeli olan kapsam, kalite, zaman ve maliyet unsurlarını etkilemesi muhtemel olayları belirlemek, • Her bir muhtemel olayın etkisini ölçmek, • Bu muhtemel olaylardan kontrol edilemeyenlerin yönetimi için bir esas oluşturmak, • Kontrol edilebilenleri ise kendi lehimize değiştirmeye çalışmaktır.
Proje risk yönetimi bir süreç şeklinde gerçekleşmektedir. Bu sürecin ilk aşaması risk yönetimi planlaması, ikinci aşaması riskin tanımlanması, üç ve dördüncü aşaması tanımlanan risklerin kalitatif ve kantitatif analizlerini içeren aşaması, beşinci aşama analiz edilen risklere karşı yanıt geliştirildiği aşama ve son aşama tüm proje boyunca gerçekleştirilmesi gereken riskin izlenmesi ve kontrolü aşamasıdır.
Öğretim Görevlisi Feyza TEKİNBAŞ
PAPER
13
KÜRESELLEŞME, FİNANSAL SERBESTLEŞME VE TOBİN VERGİSİ
İbrahim Özgün ÖZKAN
PAPER
GİRİŞ: Bu yazımda Küreselleşme olgusu üzerine kısa bir giriş yaptıktan sonra, sermaye hareketlerine ve uluslararası sermaye dolaşımının etkilerine değineceğim. Ekonomik büyüme için sermaye ihtiyacını yabancı kaynaklardan gidermeye çalışan ve bu şekilde hızlı bir büyüme ivmesi kazanmayı amaçlayan gelişmekte olan ülkelerin kısa vadeli sermaye hareketleri sonucu ardışık krizlere girmesi bizlere sermayenin serbest dolaşımının etkilerini tekrardan gözden geçirmemiz gerektiğini göstermiştir. Yazımda Sermaye hareketlerinin ülke ekonomilerine etkilerini örneklerle inceleyeceğim sonrasında bu spekülatif hareketleri engelleme noktasında önlem olarak ortaya sunulan Tobin Vergisine değineceğim. 1-KÜRESELLEŞME OLGUSU ve GELİŞİMİ Günümüzün en önemli tartışma konularından biri olan küreselleşmenin ortaya çıkışı mal ticaretine hatta daha öncesine dayanmaktadır. Gelişmiş ülkelerde, gelişmekte olan ülkelerde ve 3. Dünya’da farklı ekonomik, toplumsal ve siyasi sonuçlar doğuran küreselleşme olgusu sanayileşmenin başlangıcından bugüne kadar gelen bir süreci anlatmaktadır. Buradaki çarpıcı nokta bir durumu değil bir süreci anlatmasıdır. Bu süreç ‘’ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda bazı ortak değerlerin yerel ve ulusal sınırları aşarak dünya çapında yayılması’’ olarak tanımlanmaktadır. Kuşkusuz ki son yüzyıldaki özellikle son 30 yıldaki teknolojik gelişmeler bu sürece farklı boyutlar kazandırmış ve hız vermiştir. Ancak McDonald’s’ın Amerika’dan çıkıp benim ülkeme gelmesi, demokratik rejimlerin ihracı, Shakespeare oyunlarının dünyaya yayılması, Adele’i hepimizin dinlemesi şeklinde geliştiği pazarlanan bu süreç, bu kadar masum değildir. Ünlü Türk Ekonomist Dani Rodrik sürecin başlangıcını -imtiyazlı şirketler çağıolarak isimlendirmiştir. Bu dönemde (1600’lü yılların ikinci yarısından sonra) temini zor ve pahalı ürünleri –uzak diyarlardan- daha ucuza temin etmesi karşılığında belli şirketlere imtiyazlar tanınmıştır. Kuzey Amerika’dan kunduz kürkü getiren Hudson Bay şirketi, bu sürecin önemli temsilcilerinden bir tanesidir. Avrupa’dan temini çok pahalı olan kunduz kürkünü (kendi döneminin en kaliteli kürkü olarak görülüyor) Kuzey Amerika’dan ucuza getiren bu şirket, bu hizmetinin karşılığında çeşitli haklar edinmiştir. Devletler bu şirketlere tekel karı kazanma hakkı sunuyor bunun karşılığında da şirketler kurumsal altyapılar için ödemeler yapıyordu. Başka bir örnek vermek gerekirse 1468 yılında Portekiz devleti her yıl kıyıdan yüz fersah (400 km civarında bir uzunluk) keşif yapmak karşılığında Fernao Gomes ‘e 5 yıllığına Afrika ile ticaret yapma tekelini tanıdı. Ayrıca bu tüccar/kaşifler gittikleri yerlerde devleti temsilen devlet gibi davranabiliyor, devletin gerektirdiği kurumlar yerine kararlar alabiliyorlardı. Sürecin başlangıcına ve gelişimine bakarsak bu sürecin ulus devletler tarafından desteklendiği görülmektedir. Sınırlar ötesi birleşme olgusu üzerine kurulan küreselleşme sürecinin ulusal devletlerin desteği ve teşviğiyle başlaması-ilerlemesi bir tezat bir muamma oluşturmaktadır. 17. ve 18. yüzyıllarda dünya ticareti her yıl yaklaşık 1% oranında büyüdü ki bu oran dünya gelirlerindeki artıştan fazladır. Bu süreçteki kopma 19. yüzyılda yaşandı. Ulaşım, haberleşme zorlukları, hükümet kısıtlamaları veya can ve mal riskleri nedeniyle uzak mesafeli ticareti aksatan işlem maliyetleri hızla düşmeye başladı ve bunun sonucu olarak bu yüzyılda dünya ticareti her yıl ortalama 4% oranında büyüdü ki bu muazzam bir rakamdır. Aynı zaman diliminde Kıta Avrupasından Amerika’ya yoğun iş gücü göçü olmuştur. Bu dönem 1914 yılına kadar sürmüştür. Pek çok ekonomist bu yüzyılı küreselleşmenin ilk yılı olarak görmüştür. Bu dönemin bu derece farklılık göstermesinin 3 temel nedeni vardır. İlki 1870’li yıllardan sonra altın standardının genel kabul görmesidir; ikinci temel nedeni A. Smith ve D. Ricardo gibi serbest piyasayı savunan ekonomistlerden etkilenen ülke liderlerinin gümrük vergilerini ve ticaret kısıtlamalarını kaldırmalarıdır; üçüncü temel neden ise vapur, demiyolu, kanal ve telgraf gibi yeni teknolojilerin ulaşım ve haberleşme alanlarında adeta devrim yaratmasıdır. Bu süreç 1. Dünya savaşına kadar sürmüş, savaş yıllarında ise büyük bir kesintiye uğramıştır. İki savaş arası dönemde de önemli bir gelişme yaşanamamıştır. Altın standardına devam ederek itibarını korumaya çalışan ülkeler (İngiltere gibi) bu süreçten büyük zarar görmüştür, ve Amerika dışındaki ülkeler altın standardından çıkmıştır. İkinci dünya savaşı oluşturulan 1944 yılında Bretton Woods konferansında alınan kararlar 1946 yılında uygulamaya konulmuş ve bu süreç içinde ABD kendi parasını altına bağlamış (1ons altın=35 dolar), diğer ülkeler de parasını dolara sabitlemiştir. ABD’nin büyük boyutlara varan dış açığı nedeniyle ekonomik sıkıntı yaşaması sonucu 1971 yılında ABD doların altına dönüştürülebilirliğini kaldırmıştır. Bu süreçten sonra yeni bir ekonomik dünya düzeni oluşmaya başlamıştır.
14
KÜRESELLEŞME, FİNANSAL SERBESTLEŞME VE TOBİN VERGİSİ
2-FİNANSAL SERBESTLEŞME Finansal serbestleşme, bir ülkenin kendi iç piyasasında, piyasa koşullarının işlemesini sağlaması ve devletin finansal piyasalar üzerindeki doğrudan kontrollerinin kaldırılması ile ülkenin kendi finansal piyasalarına yabancı sermayenin giriş ve çıkışı önündeki engelleri kaldırarak uluslararası piyasalarla bütünleşmesidir. Finansal serbestleşme sürecinde ortaya çıkan temel olgular faiz oranları üzerindeki kontrollerin kaldırılması, ulusal finans piyasalarını ayıran sınırların ortadan kalkması, bankacılık ve finans sistemi üzerindeki denetim ve kısıtlamaların kaldırılması ya da önemli ölçüde azaltılması; finans piyasalarının konvertibiliteye sahip olmasının gerçekleşmesi, kurların dalgalanmaya bırakılarak uluslararası sermaye akımlarının hız kazanması, yeni finansal araçların finans piyasalarındaki rollerin artırılması olarak özetlenebilir. Genel bir ifadeyle amacı sermaye verimliliğinin düşük olduğu bölgelerden yüksek olduğu bölgelere doğru akması ve dünya genelinde sermayenin verimliliğinin artmasını sağlamaktır Finansal serbestleşme olgusunun yurtiçi ve yurtdışı olmak üzere iki aşaması bulunmaktadır. Finansal serbestleşme, ilk olarak yurtiçi finansal piyasaların serbestleşmesine yönelik politikalarla başlamakta, bu aşama devam ederken ya da tamamlandıktan sonra, sermaye akımlarının serbestleşmesi, yani yurtdışı finansal serbestliğin gerçekleştirilmesine yönelik politikalarla devam etmektedir. Tam finansal serbestlik, bu iki aşama sırasıyla tamamlandıktan sonra gerçekleşmiş olmaktadır. Yurtiçi finansal piyasalarda serbestleşmenin sağlanmasına yönelik olarak faiz oranlarının arz ve talep koşullarına göre piyasa güçleri tarafından belirlenir. Bununla birlikte faizler üzerindeki yüksek karşılık oranları, vergiler ve fonlar gibi mali yüklerin azaltılması, kredi tavanlarının kaldırılması, finansal piyasaya girişlerin kolaylaştırılarak, finansal araçların çeşitlendirilmesi, hisse senedi piyasalarının serbestleşmesi gibi düzenlemeler de yurtiçi finansal piyasaların serbestleşmesi yönünde uygulanan politikalar arasındadır(Gürbüz R,) Yurtdışı finansal serbestleşme, yurt sakinlerinin dış piyasadan serbestçe borçlanması ve yurt sakini olmayanların ise iç mali piyasalarda işlem yapabilmesini, yani içeri doğru her iki kaynaktan sermaye girişinde sınırlamaların, denetimin kalkmasını sağlar. Bunun yanında, yurt sakinleri dışarıya serbestçe sermaye transfer edip, yabancı varlık kalemlerini tutabilir. Yine yurt sakini olmayanlar da aynı şekilde iç mali piyasalardan borçlanabilir, yurt içinde sakinler yabancı paralar üzerinden istedikleri işlemleri yapabilirler. (Kazgan) 1970’li yıllarda istikrarlı döviz kuru, sermaye akımları sınırlandırılması ve tam istihdam ile sosyal refah politikaları üzerine inşa edilmiş olan Bretton Woods sisteminin çöküşü ile birlikte sermayenin dünya çapında dolaşımının tamamen serbestleşmesi önündeki engeller yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlamıştır. O dönemde gelişmiş ülkelerde sermaye birikimleri yüksekken, az gelişmiş ülkeler sermaye sıkıntısı çekmekteydi bu durum kaynak dağılımının etkin kullanılamamasına neden oluyordu bu nedenle az gelişmiş ülkeler finansal serbestleşme programları ile dışa açılarak uluslararası sermaye hareketlerinden faydalanmaya çalıştılar Başta ABD, Japonya ve İngiltere gibi ülkelerce benimsenen finansal serbestleşme sonralarda özellikle IMF önerileri/dayatmalarıyla Latin Amerika ülkeleri başta olmak üzere pek çok gelişmekte olan ülkede benimsendi. Ancak gelişmekte olan ülkelere yönelen finansal sermaye akımları, ekonomik büyüme için gerekli olan dış finansmanı sağlarken, ani giriş çıkışları ile söz konusu ülkelerin ekonomik performanslarının, sermaye hareketlerine karşı aşırı duyarlı bir nitelik kazanmasına yol açmış ve bu ülkelerin finansal şoklara karşı kırılganlığını artmıştır. 90’lı yıllardaki hızla yayılan şiddetli krizler bu durumun en iyi örnekleridir. (Meksiya1994,Güney Asya1997,Rusya1998,Brezilya1999,Türkiye1994-2001 ve Arjantin2001)
PAPER
15
3-SERMAYE HAREKETLERİNİ ETKİLEYEN FAKTÖLER Sermaye hareketleri genellikle yatırımcıların sermaye aktaracakları ülkelerdeki getiri oranlarının uluslararası getiri oranından görece yüksek olmasına bağlıdır. Sermaye hareketlerinin yönü ve hacmi elde edilecek gelirin miktarına ve yatırım işlemlerinin kolaylığına/maliyetine bağlıdır. Sermayeyi çeken faktörler gelişmekte olan ülkelerin etkin bir serbest piyasa ekonomisi yaratabilmek için genel ekonomi ve mali piyasaları ile ilgili olarak yapmış oldukları reform hareketleridir. Bu faktörlerden birisi makroekonomik istikrardır. Mali piyasaların liberalizasyonu, hızlı ekonomik büyüme yatırımcının güvenini artırır. Diğer bir önemli husus döviz kuru politikasıdır, özelikle yüksek reel faiz ve düşük döviz kuru sermayeyi çeker. Başka bir unsur yatırımcılara yönelik güvenli ve istikrarlı bir ortamın varlığı ile birlikte iletişim teknolojilerindeki gelişmelerdir. Sermayeyi iten faktörler sermaye getirisinin düşmesine ve daha iyi gelir olanaklarından yararlanmak için ülkeyi terk etmesine neden olan faktörlerdir. Bunlardan ilki ekonomik durgunluktur. Faiz oranlarının düşmesi, politik istikrarsızlık güven ortamının bozulmasına neden olur. Ayrıca uluslararası konjektür de önemlidir. 4-KISA VADELİ SERMAYE HAREKETLERİ Uluslar arası sermaye akımları, bir ülkede yerleşik bir kişinin başka bir ülkedeki yerleşik kişiye fon aktarması veya ondan bir aktif satın almak üzere fon göndermesiyle ortaya çıkmaktadır(Uzunoğlu vd.. sy.35) Bu akımlar bir yıldan kısa vadeli olarak gerçekleştiğinde zaman kısa vadeli sermaye hareketleri adını almaktadır. Kısa vadeli sermaye hareketleri, genel olarak portföy yatırımları ve kısa vadeli banka kredilerinden oluşmaktadır. Portföy yatırımı olarak ülkeye giriş yapan yabancı sermaye ‘’sıcak para’’ olarak da adlandırılmaktadır. Bu tip yatırımlar bir kriz anında hızlı bir şekilde ülkeyi terk etmekte ve krizin boyutunu derinleştirmektedir. 5. KISA VADELİ SERMAYE HAREKETLERİNİN EKONOMİYE ETKİLERİ Finansal serbestleşme sürecinin etkisinde kalan ve gelişme yönünde seyir izleyen ülkeler, ekonomik büyüme rotasına girebilmek amacıyla yetersiz olan ulusal sermayelerini, uluslararası sermayeyle birleştirerek ekonomik büyümenin finansmanını karşılama yoluna gitmektedir. Bu noktada, kısa dönemli sermayenin büyümeye etkisi, üretim ve tüketim açısından farklılıklar arz etmektedir. (Kurhan, sy.69) Kısa vadeli sermaye üretimi finanse ediyorsa, ülkenin ödemeler dengesine ve ekonominin istikrarlı büyümesine olumlu yönde katkı yapmaktadır; ancak tüketimi karşılıyorsa, ülkede finansal kriz yaşanma olasılığını arttırmakta ve hızlı büyüme yerine ekonomik resesyona bırakmaktadır. Spekülatif nitelik taşıyan kısa vadeli sermaye hareketleri, giriş yaptığı ülkelerde kısa süreli bir zenginlik yaratarak izleyen dönemde mali sektörde başlayan ve sonrasında reel sektöre de sıçrayan krizlere yol açmışlardır. Nitekim bu tür sermaye hareketleri özellikle 1990 sonrasında gelişmekte olan ülkelerde yaşanan ekonomik krizlerin en önemli nedenlerindendir.
KÜRESELLEŞME FİNANSAL SERBESTLEŞME VE TOBİN VERGİSİ
5.1.DÖVİZ KURU ÜZERİNE ETKİLER: Sermaye akımının yöneldiği ülkelerde uygulanan döviz kuru rejimlerine bağlı olarak ülke parası değer kazanmaktadır. Sermaye hareketlerinin gerçekleştiği ülkede döviz kuru siteminin esnek kur sistemi olması halinde sermaye girişleri döviz kurunda ulusal paranın değer kazanmasına yol açarken, sabit kur siteminin olduğu durumda sermaye hareketleri doğrudan uluslararası rezervlerin artmasına yol açmaktadır. (Yeldan sy.50) Sermaye girişleri likiditeyi arttırdığı için yurtiçi faiz oranları düşerek yurtiçi harcamaları artırmaktadır. Dış ticarete konu olan mallara yönelen harcamalar ticaret açığını arttırmakta, bu da sermaye girişinin sürmesine yardım etmektedir. Reel kurun değer kazanması, esnek kur sisteminde nominal kurun değer kazanması; sabit kur sisteminde ise dış ticarete konu olmayan malların fiyatındaki artış yoluyla olmaktadır. (Kaya sy33)
5.2.FİNANSAL PİYASALAR ÜZERİNE ETKİLER Sermaye hareketleri yatırım yapılan ülkenin kalkınmasına ve sermaye piyasalarının gelişimine katkıda bulunmakla birlikte, ülke ekonomisini olumsuz etkileyen riskleri de beraberinde getirmektedir. Uluslararası sermaye girişinin fazla olması, yurtiçi menkul kıymet ve gayri menkul fiyatlarını aşırı derecede artış göstermesini sağlamaktadır. (Berksoy ve Saltoğlu sy34)
5.3.ÖDEMELER DENGESİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Kısa vadeli sermaye girişlerinin artması ödemeler bilançosunun sermaye hesabına gelir kaydedildiğinden ilk aşamada olumlu bir etki yapar. Kısa vadeli sermaye hareketleri ulusal paranın değer kazanmasına ve ithalatın artmasına yol açarak dış denge üzerine etkili olmakta dolasıyla cari açıklara sebep olmaktadır. Cari işlemler hesabı açığının uzun vadeli sermaye ile finanse edilmesi cari işlemler dengesinin sürdürülebilirliğini artırırken, kısa vadeli sermaye ile finanse edilmesi sürdürülebilirliği olumsuz etkilemektedir. (Yücel ve Yanar sy4)
5.4.EKONOMİK İSTİKRAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Sermaye girişinin en önemli sonuçlarından biri de sabit kur sisteminde tüketimi artırarak fiyatlar üzerinde baskı yapmasıdır. Artan tüketimin ithalatla karşılanması yurtiçi tüketim üzerindeki baskıyı hafifletir, ancak dış ticarete konu olmayan malların fiyatlarındaki görece artış enflasyonist etkileri hızlandırabilir. (Pamuk sy38)
5.5.İSTİHDAMA ETKİSİ Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, yeterli düzeyde yatırım yapamadıklarından büyük bir işsizlik kitlesine sahiptirler. Bu çerçevede, yabancı sermaye yatırımları bu ülkede istihdam düzeyini artırma açısından büyük önem taşımaktadır. İstihdama etkisi, yatırımın nasıl ve hangi alana yapıldığına bağlı olmakla birlikte, yabancı sermaye kısa vadeli spekülatif fonlar şeklinde ülkeye gelirse, istihdama herhangi bir katkısı olmadığı gibi, hızla ülkeyi terk etmesi durumunda ulusal ekonomide yaşanan olumsuzlukları derinleştirerek daha büyük bir işsiz kitlesinin ortaya çıkarma potansiyeline sahiptir. (Zengin sy63)
5.6.KAMU DENGESİ ÜZERİNE ETKİSİ: Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde dış borçların büyük bölümü kamu sektörüne aittir. Dış borçlarla spekülatif nitelikteki finansal şişkinliklerin yarattığı artış, faiz ödemelerinin yükünü artırarak, kamu harcamalarında ani bir yükselişe neden olmaktadır. Bu yükseliş de faiz oranlarında sıçramaya neden olmakta ve faiz dışı bütçe açığı olmayan ülkelerde bile sürekli olarak kamu açıklarını yukarı doğru iten bir kısır döngü ortaya çıkarabilmektedir. (Pamuk sy40)
PAPER
16
6.SERMAYE HAREKETLERİNİN KONTROLÜ Sermaye kontrolleri ekonomik veya politik nedenlerden dolayı uluslararası sermaye hareketlerini etkileyen resmi düzenlemelerdir. Sermaye kontrolleri, sermayenin hacmini, yönünü, karakterini veya zamanlamasını değiştiren her türlü resmi önlemleri kapsamaktadır. Sermaye kontrollerinin nedenleri ve sonuçları üzerinde iktisatçılar arasında görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Sermaye kontrollerine olumlu yaklaşan iktisatçılara göre bir ülke, eğer spekülatif bir saldırı ya da panik nedeniyle dış ödemelerinde bir bunalımla karşılaşır ve standart politikalar bu durumdan çıkmak için etkisiz kalırsa ekonomiyi istikrara kavuşturmak için sermaye kontrollerine başvurabilir. Sermaye kontrolleriyle ilgili ikinci görüş ise sermaye kontrollerinin uzun vadede, ülkeye yabancı sermaye girişlerini caydırıcı bir rol oynayarak ülkenin büyüme performansını olumsuz yönde etkileyeceğidir. Bu görüşü savunanlar, sermaye kontrollerinin yapısal reformların yapılmasını geciktirerek ya da engelleyerek ülkedeki çarpık ekonomik yapının sürmesine ve yolsuzlukların artmasına yol açabileceğini söylemektedir . 7.SERMAYE HAREKETLERİNİN KISITLANMASININ NEDENLERİ *Kısa vadeli sermaye hareketlerinin artması ile oluşabilecek döviz kuru istikrarsızlıkları ve ödemeler dengesi krizlerinin önlenmesi *Yurtiçi tasarrufların yurtiçi yatırımlarda kullanılmasını sağlamak ve yabancıların yurtiçi üretim faktörlerine sahip olmalarını sınırlandırmak *Yurtiçi finansal aktifler, gelir ve servet üzerinden kamu yetkililerine vergileme olanağı sağlamak *Yurtdışına çıkabilecek sermaye akımlarını önlemek *Yurtiçi ekonomik dengeleri, uluslararası faiz ve kur dalgalanmalarından yani dış şoklardan korumak
8.TOBİN VERGİSİ 1970’li yıllarda yaşanan aşırı düzeydeki sermaye hareketleri özellikle gelişmekte olan ülkelerde problemlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Aşırı sermaye hareketlerinden kaynaklanan problemlerin krizlere dönüştüğü pek çok ülke bu soruna çözüm yolu aramaya başladı. Bu çerçevede spekülatif amaçlı kısa vadeli sermaye hareketlerinin sınırlandırılmasının fiilen imkansızlığı karşısında en azından bu hareketlerin vergilendirilmesi üzerine odaklanılmıştır. Bunlardan en popüleri James Tobin’in önerdiği vergilendirmedir, spot döviz işlemlerinden alınacak 0.1% ile 0.25 oranındaki bu vergi döviz kurlarındaki oynaklığı azaltmayı, döviz işlemleri üzerine bir vergi konulmasını ve bu vergiden elde edilecek gelirin uluslararası kalkınma faaliyetlerinde kullanılmasını önermektedir. Bu vergi esas olarak uluslararası ekonomik krizlerin durdurulmasını değil, spekülatif hareketleri engelleyerek finansal krizleri engellemeyi amaçlamaktadır.
KÜRESELLEŞME FİNANSAL SERBESTLEŞME VE TOBİN VERGİSİ
8.2TOBİN VERGİSİNİN LEHİNDEKİ GÖRÜŞLER
8.TOBİN VERGİSİ
*Vergi spekülatif amaçlı döviz hareketlerini önleyerek döviz piyasasındaki oynaklığı aza indirir. *Tobin vergisi, ulusal makroekonomik politikalar üzerinde olumsuz etkileri minimize eder, ulus devleti güçlendirir. *Tobin vergisi istikrar bozucu spekülasyonlar dışında kalan reel işlemler üzerinde çok az saptırıcı etki yaparak, önemli ölçüde gelir sağlar. *Tobin vergisi adil ve politik açıdan avantajlı bir vergidir. *Tobin vergisi döviz kurunu istikrarlı bir hale getirmede para politikası araçlarına göre daha avantajlıdır. *Tobin vergisi iktisadi büyümeyi olumlu yönde etkiler.
1970’li yıllarda yaşanan aşırı düzeydeki sermaye hareketleri özellikle gelişmekte olan ülkelerde problemlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Aşırı sermaye hareketlerinden kaynaklanan problemlerin krizlere dönüştüğü pek çok ülke bu soruna çözüm yolu aramaya başladı. Bu çerçevede spekülatif amaçlı kısa vadeli sermaye hareketlerinin sınırlandırılmasının fiilen imkansızlığı karşısında en azından bu hareketlerin vergilendirilmesi üzerine odaklanılmıştır. Bunlardan en popüleri James Tobin’in önerdiği vergilendirmedir, spot döviz işlemlerinden alınacak 0.1% ile 0.25 oranındaki bu vergi döviz kurlarındaki oynaklığı azaltmayı, döviz işlemleri üzerine bir vergi konulmasını ve bu vergiden elde edilecek gelirin uluslararası kalkınma faaliyetlerinde kullanılmasını önermektedir. Bu vergi esas olarak uluslararası ekonomik krizlerin durdurulmasını değil, spekülatif hareketleri engelleyerek finansal krizleri engellemeyi amaçlamaktadır.
8.3.TOBİN VERGİSİ ALEYHİNDE GÖRÜŞLER *Tobin vergisi spekülatif amaçlı sermaye hareketlerini engelleyemez. *Tobin vergisi finansal piyasalarda etkinsizliğe yol açarak iktisadi büyümeyi engeller. *Tobin vergisi finansal serbestleşmeye aykırıdır. *Tobin vergisinin uluslararası sermaye piyasalarında istikrarı sağlayacağı şüphelidir. *Vergi, işlem ve likidite hacmini olumsuz yönde etkiler. *Tobin vergisinin uygulanması oldukça güçtür. *Vergiden istisna ve muafiyetlerin neler olacağı da bir diğer teknik sorundur. *Vergi oranının ne olacağı ve neye göre saptanacağı bir başka problemdir. *Verginin piramitleşmeye yol açma olasılığı vardır.
8.1.TOBİN VERGİSİNİN AMAÇLARI *Spekülatif hareketlerin engellenmesi *Gelir Sağlama *Hedge Fonlarının engellenmesi *Mali Sigorta İşlevi
SONUÇ: Küreselleşme ve sermaye Hareketlerinin serbestleşmesi süreci büyük devletler tarafından kendi karlılıklarını ve yararlarını arttırma noktasındaortaya konulan ve üzerinde diretilen olgulardır. Kuşkusuz ki yabancı sermayenin varlığı günümüz ekonomileri için önemli bir yardımcı unsur olmakla birlikte, kar amacıyla dünyanın her noktasını dolaşan, kısa vadeli yatırımlar yapan bu spekülatif sermaye gelişmekte olan ülke ekonomilerini ciddi çıkmazlara sokmuşlardır. Yüksek cari açıklara, bütçe açıklarına neden olan ayrıca kur’un kontrolünü imkansız kılan bu sermaye hareketleri kontrol altında tutulmalıdır. 90’lı yıllarda artarda karşı karşıya kaldığımız krizler bize bu dersi vermektedir. Günümüz ekonomik sisteminin olmazsa olmazı olan yabancı sermaye tamamen kendi vicdanına bırakılırsa ülkelere kısa vadeli iyileşme ve ekonomik kriz dışında bir şey getirmemektedir.
8.2TOBİN VERGİSİNİN LEHİNDEKİ GÖRÜŞLER *Vergi spekülatif amaçlı döviz hareketlerini önleyerek döviz piyasasındaki oynaklığı aza indirir. *Tobin vergisi, ulusal makroekonomik politikalar üzerinde olumsuz etkileri minimize eder, ulus devleti güçlendirir. *Tobin vergisi istikrar bozucu spekülasyonlar dışında kalan reel işlemler üzerinde çok az saptırıcı etki yaparak, önemli ölçüde gelir sağlar. *Tobin vergisi adil ve politik açıdan avantajlı bir vergidir. *Tobin vergisi döviz kurunu istikrarlı bir hale getirmede para politikası araçlarına göre daha avantajlıdır. *Tobin vergisi iktisadi büyümeyi olumlu yönde etkiler.
PAPER
17
Satışta zaman yönetimine dair
Az zamanda çok iş başarma sanatı
İş hayatı ile ilgili 20 tavsiye
Zaman, bugün kıymeti hala tam anlamıyla anlaşılamamış önemli bir kavramdır. Zaman yerine konması, geri döndürülmesi, yenilenmesi, depolanması, satın alınması mümkün olmayan bir kaynaktır. Bugün rekabette ve insan hayatında en büyük değerdir diyebiliriz.
1.
Görüldüğü gibi aslında hepimizin yapmak istediğimiz işler için yeterli zamanı var. Peki, neden bir türlü hiçbir işimiz yetişmiyor ve karmaşa yaşıyoruz? Bu sorunun yanıtı kuşkusuz “zamanımızı iyi planlayamadığımız için” olacaktır. Zamanı doğru biçimde planlamayı öğrenmek, yaşamımızda yapmak istediğimiz tüm işlere zaman ayırabilmek ve stresten mümkün olduğunca uzak yaşayabilmek için gerekli bir adımdır. İşte zaman yönetimi karşısında ki engelleri şöyle sıralayabiliriz
3.
- Plânsızlık - Öncelikleri belirleyememek ve sıralayamamak - Ertelemek - Kendini gereğinden fazla işe adamak - Acelecilik - Rutin ve gereksiz işler - Açık kapı politikası (hayır diyememek) - Gereksiz telefonlar - Gündemsiz ve verimsiz toplantılar - Kararsızlık - Yetki verememek
2.
4.
5.
6. 7. 8.
9. 10.
11.
Bugün işe alımlarda en önemli em önemli kriterlerden biri, iş dışındaki hobilerimiz ve zamanımızı nasıl değerlendirdiğimizdir. İnsanın iş hayatında ki başarısı, iş dışında zamanını nasıl değerlendirdiği ile orantılıdır. Zaman yönetimini en iyi kullanma kuralı her şeyi mümkün olduğu kadar önceden planlamak ve öncelikleri belirlemektir diyebiliriz. Bu size çok zaman kazandıracaktır.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
MERVE POLAT
19. 20.
PAPER
18
Gelir düzeyiniz müsaitse evinizin ve iş yeriniz birbirine yakın olmasına gayret edin. Akşam toplantınız veya sosyal bir faaliyetiniz varsa sporunuzu sabah erken veya öğlen saatlerinde yapın. Evinizde karlı ve yağmurlu günler için koşu bandının bulunmasını tavsiye ederim. Güne mutlaka kuvvetli bir kahvaltı ile ve pozitif düşünerek başlayın. Bu gün boyunca enerjinizi sürdürmenizi sağlayacaktır. Yapmış olduğunuz faaliyet kadar yaptığınız faaliyetin kalitesi de önemlidir. Aile, hobi ve tüm iş dışı randevularınızı, iş randevusu gibi ajandanıza yazın ve bunları gerekmedikçe değiştirmeyin. Zamansızlığın en büyük nedeni plansızlıktır. Sabah işe girdiğinizde mutlaka herkese “Günaydın” veya “Nasılsın?” deyin ve tüm şirketi turlayın. Bu şirket büyüklüğüne göre 10-15 dakikanızı alacak ama size elemanlarınızı hakkında birçok bilgi toplamınıza ve önemli konuları size aktarmalarına fırsat verecektir. Güven ilişkilerinizi de arttıracaktır. Kısa konuşmayı öğrenin. Kısa konuşmak çok kişiyle görüşmenizi sağlayacağı gibi, insanlarla güven ilişkilerinizi arttıracaktır. Şirket toplantılarını mümkün olduğunca erken, kahvaltı veya öğlen yemeği zamanı yapın. Gündemi önceden belirleyin ve hedef sürelerinizi aşmayın. İlk ve son randevunuzu evinize en yakın yerde alın. Bu şekilde fazladan iki ziyaret yapmış olursunuz. Trafiğin yoğun olduğu saatlere randevu almayın. Ofisinizden çok uzaktaki randevularınızı gün ortasına almayın. Şehir dışındaki ziyaretlerinizde günde minimum 4 randevu alın. (Bunun için çok önceden planlama yapmak şart.) Her randevuyu almadan düşünün. Gerçekten gerekli mi? Telefonda halledebileceğiniz görüşmeler için boşun zaman kaybetmeyin. Mümkünse ofisinize davet edin. Mutlaka bir randevu defteriniz ya da ajandanız olsun. Randevularınızı minimum 3 hafta sonrası için alın. Çoğu satış temsilcisi, aynı hafta için randevu almak istediklerinden ziyaret hedeflerini tutturamazlar. Çok önceden aldığınız randevuları mutlaka 1 gün öncesinden teyit edin. İşinizle ilgili her türlü faaliyete, toplantıya katılmaya gayret gösterin. Ama bu toplantıların tümüne değil, en çok sosyalleşeceğiniz saatlerde gerçekleşenlere katılmaya özen gösterin. Eğer katılamıyorsanız, kokteyl veya öğlen yemekleri kurtarıcınız olabilir. Telefon ve tüm görüşmelerinizi minimumda tutun. Randevu alırken veya ziyaret başında karşınızdakinin zamanını ve zamanınız azsa kendi zamanınızı nazikçe belirtin. Ailenizin ve yakın arkadaşlarınızın önemli davetlerini, cenazelerini, hasta ziyaretlerini, doğum günlerini ve evlilik yıl dönümlerini, şirket açılışlarını sakın kaçırmayın. Zaman yaratın. Ailenizin ve yakın arkadaşlarınızın önemli davetlerini, cenazelerini, hasta ziyaretlerini, doğum günlerini ve evlilik yıl dönümlerini, şirket açılışlarını sakın kaçırmayın. Zaman yaratın. Önceliklerinize hedef ve zaman verin ve her gün üzerinden geçin. Kafanızdaki zbazen gerçekçi olmayabilir. Tecrübe ile bu konuda başarınızı arttırabilirsiniz. Hayır demesini bilin ve mümkün olduğu kadar iş arkadaşlarınızın sizi çalışırken bölmelerine izin vermeyin. Bu konuda bir süre sonra sizi gereksiz şekilde rahatsız etmeyeceklerdir. Seyahatlerde mutlaka kitap okuyun veya bilgisayarınızdaki maillerinizi temizleyin. Yanınızda daima dergi ve kitap taşıyın. Vaktinizi boşa geçirmeyin! Kahvaltı veya öğle yemeklerini boşa geçirmeyin. İş arkadaşlarınızla veya çalışanlarınızla geçirin, hatta ailenizle! İş, aile, sosyal hayat ve kendinize ayırdığınız zamanı dengede tutun. Bu sizi daha mutlu, dengeli, yaratıcı ve pozitif yapacaktır .
Pskolojik Pazarlama ile ilgili 7 ipucu
1.
İnsanları kesinlikle bir şey yapmaya zorlayamazsınız. İnsanlar müthiş bir pazarlama stratejiniz ya da çok iyi satış elemanlarınız olduğu için sizden almıyor. Siz insanları sadece biraz ittirip ihtiyaçlarını onlara gösterebilirsiniz. Bu yüzden pazarlama stratejileri ürünü satmak üstüne değil insanlara bu ürüne ne kadar ihtiyaçları olduğunu göstermek üstüne kurulmalı.
2.
Bir çok insan kalabalığı takip eder. Aslında çoğumuz taklitçiyiz. Referans olarak diğerlerine bakarız, özelliklede ne istediğimizden emin değilsek. Diğer insanlar bunun hakkında ne düşünüyor, ne hissediyor gibi sorular sorar ona göre de hareket ederiz. Satın alma kararlarınızda çevrenizin referanslarının etkisini düşünün lütfen, ne demek istediğimi daha net olacaktır.
3.
İnsanlar daima bir arayış içerisindedir. Bu aşk, zenginlik, ün-şöhret, rahatlık, güvenlik vs olabilir. Bizler genel olarak memnuniyetsiz bir varlığız ve hayatımızı “bir anlam” bulmaya çalışmakla geçiririz. Bir ürün/hizmet bize ne kadar çok “anlam” vaad ederse onu o kadar çok severiz.
4.
İnsanoğlu doğuştan şüphecidir. Bunun için çok geçerli sebepleri de vardır aslında. Her şeyin onlarca alternatifi olduğu günümüzde insanlar satın almaya karar vermeden önce kanıt görmek istiyorlar. Kullanıcı yorumları, uzman görüşleri, araştırma sonuçları vs. Unutmayın, insanlara kendilerini ikna etmek için rasyonel veriler vermeniz gerek.
PLACE PHOTO HERE, OTHERWISE DELETE BOX
Pazarlama stratejilerinin altında sandığımızdan daha fazlası var. Markaların psikolojiyi pazarlama stratejilerinde nasıl kullandığı ile ilgili bazı gözlemlerimi aşağıda paylaşıyorum. 5.
İnsanlar kararlarını duygularıyla verirler. Kendi satın alma kararlarımızı bir düşünelim. Gerçekten rasyonel olarak verilere dayanarak mı karar veriyoruz? İnsanlar çok basitçe ihtiyaçlarına ve bu ihtiyaçlardan kaynaklanan duygularla karar verirler. Bu yüzden elle tutulmayan faydalar satın alma kararında daha etkili. Başlamak için kendinize “Bu işin duygulara seslenen noktası neresi” diye sorun.
6.
İnsanlar kararlarını rasyonel verilere dayandırarak haklı çıkartmak ister. Elinizde Ipad 1 varken Ipad 2 almak istiyorsunuz. Tamda bu aşamada kendinize rasyonel olduğunuzu söyleyebilmeniz için gerekli datalar ortaya çıkmaya başlar. Yüksek çözünürlük, öndeki kamera vs. Aslında olan şey çok basittir. Ipad 2’ye sahip olmak size kendinizi iyi hissettirecektir ve bu yüzden satın almaya karar vermişizdir. Ardından sadece bu kararımızı haklı çıkarmak kalır.
7.
İnsanlar sahip olduğu şeyin değerli olduğunu bilmek ister. Değer sadece rakamlarla ifade edilmez. Satın aldığınız şeyi nerede kullanacağınız, sizin için ne kadar faydalı olduğu, ona sahip olmanın sizde yarattığı duygu ürünün değerini belirleyen etkenlerden sadece bazılarıdır. İnsanlara satın aldıkları şeyin aslında onun için ödedikleri paradan çok daha değerli göstermeniz gerek. Yüksek fiyatlı ürünlerde “size özel” diye yapılan büyük indirimler bizi tamda bu noktada yakalıyor.
BATURAY ÖZDEN
PAPER
19
MÜZİĞİN DOĞUŞU
“Birşeyleri başka şeylere vurmamızın sadece öldürmek anlamına gelmediğini anladığımızdan itibaren müzik vardır.” - Atay Bağcı Yeni yayımlanmaya başlayan bu dergiye biz de her şeyi baştan anlatarak başlayalım istedik ve müzik tarihinin belirsiz köşelerinde dolaşmaya başladık. Her ne kadar, büyük bir heyecanla müziğin doğuşunu anlatacağımızı düşünseniz de, biz de müziğin öyle birden bire doğmadığını araştırmalarımızla keşfettik ve çoğunlukla kalıntılardan veya spekülasyonlardan yola çıkılarak oluşturulmuş teorilere rastladık. Dolayısıyla kesin olmayan bilgilerden ve tahminlerden sizlerin de yorumuna açık bir giriş yapabiliriz. Müzik, görsel sanatların aksine, performans halinde ortaya çıkan, anlık bir sanat olduğu için kalıntılarını bulmak ve yorumlamak da çok güç. Ancak, müziğin varlığına işaret eden en eski kalıntı bir enstrüman. Divje Babe flütü veya kaşifinin adıyla Neandertal flüt 1995 yılında Ivan Turk tarafından Slovenya'daki Divje Babe kazı alanında bulunmuş. Bu bir yavru mağara ayısının uyluk kemiği kalıntısı ve iki tarafından da kırılmış, ancak üzerinde nerdeyse tam birer yuvarlak iki delik var. Kırık kısımların şekli de yarım kalmış çemberleri anımsatıyor. Deliklerin birbirine yakın oyulmuş olması ve deliklerin oranındaki simetri de bunun bir flütün karakteristik özelliklerini taşıyan bir enstruman olduğuna dair varsayımları arttırıyor. Ve sıkı durun bu primitiv enstruman neredeyse 45.000 yaşında!
Müziğin doğuşuna giden yolculuğun en önemli unsuru müziğin tanımı. Müziğe bir tanım getirmediğimiz takdirde seslerin varolduğu anda müziğin başladığını varsayabiliriz ki bu da dünyanın bile varlığından önce olmuş olabilir. Ancak, müziğe bilinçlilik faktörünü (bilerek ve amaçlayarak yapma durumu) ve insan algısına yönelik olma durumunu eklediğimizde arkeolojinin de yardımıyla tarihler yakalamak mümkün. Aslında, müziğin doğuşuyla ilgili ortaya atılan bir çok fikir ve efsane var. Bunlardan bazıları müziği insalığa tanrıların armağan ettiğini bile iddia ediyor. Daha akla yatkın teorilere göz attığımızda ise bunların evrimsel müzikoloji adlı alanda toplandığını görüyoruz . Biyomüzikolojinin bir alt dalı olan bu alan müzik algısının ve üretiminin psikolojik mekanizmasını evrim teorisi çerçevesinde inceleyerek, müziği geçmişe doğru takip ediyor ve başlangıcı Darwin’in İnsanın Türeyişi (Descent of Man) adlı çalışmasında bulunan teoriye dayanıyor. Bir maymun türü olan jibonların çiftleşme ritüelinin bir parçası olarak bir tür şarkı söylediğini gözlemleyen Darwin erken insanların da seslerini şarkı söylemek niyetiyle ilk defa bu yüzden kullandığı sonucuna varıyor. Bu teori 20. yüzyıl araştırmacılarına yanlış gelmese de yetersiz görülüyor.
PLACE PHOTO HERE, OTHERWISE DELETE BOX
19. yy’da Darwin’le başlayan bu konuya yönelik makalelerin Wallin, Merker ve Brown tarafından 2000 yılında Müziğin Başlangıcı (The Origins of Music) adı altında koleksiyon haline getirilmesinden sonra müzik de insan evrim tarihinde önemli bir yer kazandı.
PAPER
20
MÜZİĞİN DOĞUŞU
Darwin’den sonra tartışılmakta olan fikirler şöyle; Müziğin doğada bulunan seslerden ve ritmlerden geldiği; insan ırkının doğadaki sesleri şablonlar, tekrarlar kullanarak müzik haline getirmiş olabileceği. Günümüzde bile bazı kültürlerde doğayı taklit etme amacıyla yapılan müziklerin mevcut olduğu ileri sürülüyor. Bunun aynı zamanda şamanistik inanışlara yönelik olarak yapıldığı da düşünülüyor. Bu teorilerden biri, Steven Brown tarafından düşünülen Musilanguage teorisi. Music ve language (İngilizce’de dil) kelimelerinin birleşmesinden oluşan bu terim, eski insanların ne tam müzik ne de dil olarak nitelendirilebilecek bir yöntemle iletişim kurdukları bir aşamayı temsil ediyor. Brown, bununla birlikte, dil ve müzik kavramlarını, dilin somutluğu müziğinse daha çok duygusallığı temsil etmesinden dolayı ayrı ayrı evrimleştikleri kanısında.
Yüksek sesler dışında, Jordania yumuşak mırıldanmaların da insan evriminde önemli bir rol oynadığını düşünüyor. Bu seslerin amacı grubun diğer üyeleriyle iletişim kurmak. Şöyle ki, dikkat çekmeyen mırıldanmalar, grubun diğer elemanlarına tehlikenin olmadığını bildirmek amaçlı. Bir tehlike işareti algılandığı anda bürünülen sessizlik diğer grup elemanlarına tehlikeyi bildirmiş oluyor. Charles Darwin’in atlarda gözlemlediği bu sessizlik yöntemini örnek gösteren Jordania, sessizliğin her hayvan için olduğu gibi ilk insanlar için de bir tehlike işareti olduğunu, bu yüzden, yavaş ve yumuşak müziklerin bugün hala insanların üstünde rahatlatıcı bir etkisi olduğunu öne sürüyor. Bu teorilere dayanarak ilk insanların sesleri içgüdüsel olarak bir araya getirdiğini varsaymak mümkün; ancak sesleri bilinçli olarak duyguları manipule etmek için ne zaman bir araya getirip müziği oluşturdular? Bu da “kültürel patlama” teorisiyle açıklanmaya çalışılıyor.
Bir başka teori ise etnomüzikoloji uzmanı Joseph Jordania’nın müziğin tarih öncesi çağlarda Görsel ve Duyuşsal Korkutma Gösterisi (Audio-Visual Intimidating Display - AVID) adını verdiği kuramının bir parçası olarak kullanıldığı. Jordania antik çağlarda beraber yaşayan ilk insanların yüksek sesle ritm tutarak şarkı söyledip boyadıkları vücutlarıyla dans ettikleri savaş öncesi bir ayini öne sürüyor. Bu ayin, teoriye göre, korkuyu ve acıyı hissetmemek üzere yapılan bir tür “savaş transı” (battle trance) olmakla beraber, insanların grubun çıkarlarına neredeyse dinsel bir yolla bağlanmalarını sağlıyor. Günümüzde bir çok askeri grubun görevlerinden önce yüksek sesli rock müzik dinlemesini de buna bağlıyor Jordania. Bu ayinin yağmalama gibi savaş gerektiren yollarla yiyecek aramada da vazgeçilmez olduğunu belirtiyor.
PAPER
21
Evet, müziğin kalıntılarına ulaşmak oldukça güç; ancak müziğin sanat olarak veya kültürel bir amaçla (intentionality) yapılmaya başlanması, diğer sanat formlarının başlangıcından çok da uzak olamaz. Mağara duvarlarındaki resimler ve arkeolojik kazılarda elde edilen mücevheratlar 60.000 yıl öncesine dayanıyor. Aynı zamanda yine bulunan kalıntılardan insanların ölülerini törensel olarak toprağa verdikleri de anlaşılıyor. Eğer bu yeni davranış biçimleri insanların estetik veya duygusal nitelikleri gözeterek davrandıklarının kanıtıysa, müziğin de bu dönemde ortaya çıktığını varsaymak mantıksız olmaz.
ÜLKÜ GENCAY ATABAY MEHMET CAN MALATYALIOĞLU
Barselona-Katalonya
Sahiliyle, tarihiyle, modern mimariyle ve futbol takımıyla,
Yaklaşık 2 yüzyıl boyunca şehri koruma altında tutan bu zengin kesim 6.
Barcelona Doğu Avrupa Akdeniz ülkelerinden şüphesiz ki en çekici
Yüzyılın başlarında, Katalonya Bölüğü ( Katalonya Krallığının Özel Savaş
şehirlerinden biridir. Tam anlamı ile şehri anlamak için tarihin
Birlikleri) tarafından şehirden kovuluyor. Halk yahudilerin evlerini ateşe
sayfalarında gezintiye çıkmamız gerekir ki bu İspanya’nın Katalonya
veriyor ve sebebi şu an bile tam anlamı ile kestirilemiyor. Ziyaret ettiğimiz
kısmına kadar uzanıyor. Katalonya Kuzey İspanyanın
Doğusunda
Avrupa’nın ilk Sinagog’nun bulunduğu binada halen ateş islerini
bulunan özerk bir bölgedir. Bölgenin hala 3 resmi dili bulunmakta:
görebilmek mümkün. Şehir’de ki yahudi lerin hikayesi dinledikten sonra
İspanyolca, Katalanca ve Aranca. Barcelona Katalonya’nın başkenti
Barcelona’nın tam merkezindeki büyük kiliseye geldik. Mimari açıdan
olmakla beraber, bölge halkı’ndan bir kesim hala Katalonya’nın
Gothic bir yapıya sahip olan bu kilise’nin özelliği, Barcelona’a şehrinin
İspanya’dan
diretir.
kurucusu Barcino’nun anısına yapılması ve hem eski hemde günümüz
Barcelona’da geçirdiğimiz ilk gün, bu konu hakkında bir eylem’e tanık
bağımsız
bir
devlet
olması
konusunda
Barcelona’sının tam ortasında yer alması. Kilise’nin etrafındaki duvarlar,
olduk ve sebebini uzun uzadıya dinleyebilme şansı buldum. Ama bu
ilk çağlardan kalma katalonya mimarisine ait sonrasında,
kocaman bir hikayenin ufacık bir kısmı idi. Bize yetmedi tabii, daha
Eski Barcelona Şehir turunu eksikleri ile burada tamamladık.
fazlasını nereden öğrenebiliriz diye araştırmaya koyulduk ve ücretsiz
Geriye müzeleri gezip Katalonya tarihi hakkında daha çok bilgi toplamak
şehir tur rehberlerine katıldık. Açıkçası, bu şehre yapmış olduğum
kaldı. Barcelona sahilinin biraz iç kısımlarında ‘Katalonya Tarih Müzesi’
seyahatten önce Barcelona’nın bu kadar tarihi olguyu bir arada
mutlaka ziyaret etilmesi gereken yerler arasında. Bir gün boyunca süren
barındırabileceğini hiç düşünmemiştim. Barcelona benim için Doğu
bu tur bize Barcelona’nın farklı bir tarafını tanıttı. Akşam üzeri tur’dan
Avrupa’nın en pahalı şehirlerinden biri olan ,modernizm ve büyük
dönerken FC. Barcelona futbol takımının şampiyonluk geçidine rastladık.
akvaryumu ile ünlü bir şehirdi. Pahalı diyorum çünkü, bedave şehir
Tamamen şanslı günümüzdü çünkü dünyaca ünlü futbolcuları yakından
turu bile 20 euro civarında. Fakat tam anlamıyla değiyor. Tur bize iki
görüp, imza alabilme şansı elde ettik. Daha sonrasında, Barcelona
tür olanak sağladı, birincisi Eski Barcelona Şehir turu bir diğeri ise
Sahilinde günü bitirdik. İkinci gün, Sagrada Familia ve mimar Gaudi: İtalya’dan uçağa
Sagrada Familia ve mimar Gaudi. Eski Barcelona Şehir turunun ilk duraklarından birisi
biner binmez İspanyol bir arkadaşım Gaudi ve başyapıtları hakkında
Katalonya bayrağının ortaya çıktığı bir savaşı anlatan kilise. Rivayet
bilgiler yağdırmaya başladı. İlk gün Eski Barcelona Şehir turunda
katalonya bölgesinde, katalan kralı I.Franchis ile Aragon Kralı
anlatılan yapıların hemen hemen her birinde Gaudi’nin ismi veya Gaudi
arasında geçen bir savaştan miras kalma. Aragon kralı, I. Franchis’i
ile ilgili bir kıyaslama vardı. Antoni Gaudí ya da tam adıyla Antoni Plàcid
yaraladıktan sonra dört parmağı ile yarayı deşerek işkence ediyor.
Guillem Gaudí i Cornet, İspanya’da Art Nouveau akımının öncüsü olan
Ardından I. Franchis’in sarı zırhına dört parmağı ile çizik atıyor ve
ünlü Katalan mimardır. Barselona’nın en ünlü mimari eserlerinin
Katalonya Bayrağı’nı hediye ediyor. Daha sonraki durağımız ise
yaratıcısıdır.0
‘Avrupa’da ki en eski Sinagog’u olduğu tahmin edilen bir yapı. Sadece
-Antoni Plàcid Guillem Gaudí i Cornet –
giriş kısmında bir hol ve iki adet odası bulunan bir yer. Giriş için ücret alınmıyor fakat bağış yaparsanız, sizi Barcelona’daki yahudi kalıntıları hakkında bilgilendiriyorlar. Yerinde görüp incelemek kadar olmasada, ben bunu burada bedava yapacağım. 3. ve 4.Yüzyılları arasında şehir’deki yahudi nüfusu bir hayli fazla imiş. Her dönemde olduğu gibi bu dönemde de şehrin zengin ve üst tabaka kısmını Yahudiler oluşturuyor. Ana geçim kaynakları ise taş ocakları ve madencilik. 4. Yüzyıl’da çoğrafi açıdan Katalonya İspanya’nın üç’te bir’ne sahip. Aragon ve Katalonya aynı topraklar içerisinde ve doğudaki müslüman toprakları ve kuzey İspanya arasında sınır görevi görmekteler.
Koşulların çok çabuk değişebildiği bu çağlarda, dönemin kralları yahudi nüfus’na ayrıcaklık tanımakta. Olayın tamamen duygusal boyutu göz önünden kaçırılmamalı fakat şu an bile yahudilerin yaptığı taşları şehrin duvarlarında görebilmek mümkün.
25 Haziran 1852’de Katalonya’nın Reus kentinde doğmuştur. Bir bakır ustasının oğludur. 1869’da başladığı mimari eğitimi, askerlik hizmeti ve çeşitli nedenlerle sekiz yıl sürmüştür. 1878’de eğitimini
tamamladığı Barselona kenti, tüm sanatsal etkinliklerinin merkezi olmuş ve kişiliğinin gelişiminde büyük yer tutmuştur. O dönem, Barselona’da özellikle
tekstil
gelişmesiyle
orta
sınıfın
güçlendiği,
Eugene Viollet-le-Duc ve “süsleme, mimarinin kaynağıdır” diyen İngiliz düşünür John Ruskin’in fikirlerinden etkilenmiştir. Zamanla 19. yüzyılın baskın tarihi stillerinin ötesine geçerek, kendi sınıflandırılması güç estetiğini
yaratmıştır.
Şehirde
ki
sokak
lambalarından
parklara,
Kiliselerden özel tasarlanmış binalara ve hatta kaldırım taşlarına kadar Guaidi’nin
eserlerini
görebilmek
mümkün.
Her
birini
açıklamaya
sayfalarım yetmeyecektir o yüzden Gaudi’nin bir kaç başyaptını sizlerle paylaşacağım.
PAPER
endüstrisinin
zenginliğin ve şehirsel gelişimin arttığı bir dönemdi. Gaudí, Fransız mimar
22
Barselona-Katalonya
'‘Bir dehayı mı yoksa budalayı mı mezun ediyoruz, bilmiyorum.” -Profesör Elias Rogen-
Casa Battlo: 1907 yılında biten Casa Battlo‘nun içinde keskin bir hat yok. Tüm duvar köşeleri, kapılar, pencereler yuvarlatılmış. Dış taraftan bakıldığında rengarenk seramikler ve balkon’da görülen figürler (Maskeler) bu yapının aslında festival dönemi çağrısı için yapıldığını doğrular nitelikte. Gaudi’nin bir çok yapıtında görebiliceğiniz bir özelliği daha yansıtıyor. Gaudi tam anlamıyla bir Katalon ve yapıtlarında Katalonya Bayrağını simgelemekten çekinmiyor. Casa Battlo’nun pencereleri ve balkonları aşağıdan yukarıya doğru bir eksen olarak bakıldığında, Katalonya bayrağını görebilmek mümkün. En üst kısımda ise bir ejderha kapanı var ve bu kısımı
hem içeriden hemde dışarıdan incelemek çok önemli. Dışarıdan bakıldığında bir ejderha veya ejderha büyüklüğünde bir yaratık için kafes olabilecek bir büyüklük yok açıkçası. Fakat içeriden en üst kata çıktığınız anda sizi bambaşka bir yapı bekliyor. Tavan’a doğru hiç bir yere çıkmayan bir merdiven. Bu merdiveni görür görmez tur yetkilisine Gaudi’nin Salvador Dali ‘ye bir hayranlığı var mı acaba diye sordum. Tur yetkilisi tam tersi olduğu ve bu merdivenleri tasarlayan kişin Salvador Dali olduğunu bellirti. Meğerse Salvador Dali, Gaudi’nin hayranıymış. Bu ince düşünülmüş zarif ve bir o kadar eğlenceli olan yapı için 2005 yılında bir açık arttırma yapılmış. Bu yapının şimdiki değeri 750 milyon euro
civarında .
PAPER
23
Barselona-Katalonya
Park Güell:
1900-1914 tarihleri arasında, Güell ailesinin soyluluk göstergesi olarak yaptırılmıştır. Gaudi burayı tasarlarken, Güell ailesi’nin malikanesi olarak düşünmüş. Fakat Gaudi ve bir kaç yakın arkadaşından başka kimse burada yaşamamış. Park, 1923'ten sonra halka açılmış. Ana girişte taştan yapılmış, mantarları anımsatan kubbe biçimli çatıları olan iki yapı bulunuyor. Yapıların birinde ilginç bir kule var. Park alanındaki yapıların çoğu, canlı renkleri içeren seramik parçaların bir araya getirilmesiyle yapılan mozaikle kaplı. Parkın girişindeki merdivenli yol, sütunlarla süslenmiş büyük meydana kadar uzanıyor. Büyük meydan, aslında Barcelona'yı ve denizi gören çok güzel bir balkon. Burada dalga görünümünde, mozaik kaplı banklar bulunuyor. Meydan, kültürel ve toplumsal etkinliklerin gerçekleştirildiği bir alan olarak kullanılmış. Park, meydan merkezde kalacak biçimde tasarlamış. Büyük bir ağ oluşturan kıvrımlı patikalar, yürüyüş sırasında doğayı sevmek ve Gaudi'nin sanatını anlamak için olağanüstü yerler.
PAPER
24
Barselona-Katalonya
La Pedrera / Casa Milà: Katalonya'nın idarî merkezi Barselona şehrinin Eixample semtinde Passeig de Gràcia caddesinde bulunan ve 1906 - 1910 yıllları arasında tasarlanıp inşa edilen bina. Garipce’de bir hikayesi var. Yapının isminde bulunan Milà sözcüğü o dönemde varlık bir ailenin soy ismi. Bu aile bir bina tasarlaması için Gaudi’yi çağırıyor ve o dönem Gaudi için bir durgunluk dönemi. Üstüne üstlük Gaudi’nin Milà ailesi bilinmeyen bir sebebten ötürü hiç sevmediğide söylentiler arasında. Casa sözcüğü ise Katalonca’da ev anlamına geliyor. Yapı La Pedrera ( Taş Ocağı) lakabını taşımakta. Gaudi kendi mimarisinin zarifliğini vurgulamak için bu yapıyı Casa Battlo yapısına uyarlayıp inşa ediyor. Fakat, arada büyük bir fark ile: Casa Milà seramiksiz inşa ediliyor ve çatısındaki figürler çok farklı.
Casa Milâ’nın çatı katında bulunan teras, yapının yapılma amacını oluşturuyor. Milâ ailesi yeni Barcelona sınırları içerisinde mükemmel bir manzara oluşturmak için Gaudi’den yardım alıyorlar ve rivayete göre teras’ın üzerine inşa edilmiş baş figürleri aile fertlerini temsil ediyor. Gaudi’nin eseri bu figürler, bugün dünya’da milyarlarca hayranı bulunan Yıldız Savaşları filmin yapımcısı Rick McCallum’a ilham kaynağı oluşturmuş. Rick McCallum, Barcelonaya yaptığı ziyaretten sonra bu Gaudi’nin eseri bu figürler ile Yıldı Savaşları filmin kötü karakteri olan Darth Vader’ı oluşturmuş. Bina şuan için müze gibi kullanılıyor. Giriş ve tanıtım ücreti ise 16 euro civarında.
Rick McCallum’ın Darth Vader figürü.
PAPER
25
Barselona-Katalonya La Sagrada Familia: Bu yapıyı anlatan tek bir kelime var ‘’ Tamamlanamamış’’ Yaklaşık 155 yıldır süren inşaat halen yapım aşamasında. La Sagrada Familia (Kutsal Aile) 1882 yılında yapılmaya başlanılan fakat Antoni Gaudi'nin 1926 yılında bir tramvayın altında kalarak ölmesi sonucu yarım kalan bir bazilikadır.Yapımı halen devam etmektedir. Bazilika’ın yapım masrafları ziyaretciler tarafından karşılanıyor ve 2020 yılında bitmesi planlanıyor. Bana soracak olursanız, Bazilika’ın planlarını gördükten sonra, yapımı bir 155 sene daha alabilir. La Sagrada Familia’nın yapılma fikri ilk olarak dini kitaplar satan ve katolik yazılar yazan İspanyol Jose Maria Bocabella Verdaguer tarafından çıkmış. Lose Maria, bir gün Vatikan’a gider ve oradaki yapılardan öylesine etkilenir ki, Barcelona’ya döner dönmez La Sagrada Familia’nın yapımı için bağış toplamaya başlar. Jose Maria İlk önce Mimar olarak Francisco Del’i görevlendirir. 19 mart 1882’de(İsa’yı anma günü) hiç bir evin bulunmadığı Eixample bölgesinde La Sagrada Familia’nın temeli atılır. İnşaat başladıktan bir yıl sonra yönetim ve mimar arasında anlaşmazlıklar yaşanır ve Vardaguer mimarlıktan çekilip yerini Gaudi’ye bırakır. Gaudi başta yapılan historizm tarzı yapıyı değiştirip, gothic bir yapı haline getirir. Bazilika’nın ön cephesinde dört adet çan kulesi bulunuyor ve her birinin hikayesi farklı. Biri Meryem ananın Hz. İsa öldükten sonra melekler tarafından götürülmesini anlatıyor. Bir diğeri farklı bir noktaya değiniyor fakat ana fikir hep İsa’nın gökyüzüne uğurlanması ile ilgili. Bu kulelerde beni en çok etkileyen şey; dört kulenin dördünde de yazılı bulunan ‘’ Santê, Santê, Santê’’ ( İnan,inan,inan) yazılarıydı. Bazilika’nın iç kısmı ise yapılan ayinlerin tam anlamıyla mükemmel geçebilmesi için akustik ortam yaratılarak yapılmış. İç tarafta bulunan kolonlardaki tırtıklar sayesinde yankı en aza indirgenerek, net ve pürüzsüz bir muzikal yakalamak olası. Yine iç kısımda bulunan vitraylar ‘ın Katolik alemini anlatan çok farklı hikayeleri var. Bazilika’nin giriş kısmındaki devasa bir İsa figürü var. Bu figürü’ün tam üzerinde duran devasa ışık süzmesi ise Tanrı’yı temsil ediyor.
La Sagrada Familia’ya yaptığımız ziyaret sırasında bir ayin’e tanık olduk. Müzik ve mekanın mükemmel olması nedeni ile çok etkilendiğimi söyleyebilirim. Bu ziyaret bana, Hristiyan aleminin dini tapınaklarına neden bu kadar özen gösterdikleri sorusunun kuşkusunu getirdi. Cevabı ise La Sagrada Familia’nın kapısındaki latince harflerin çevirisinde buldum ‘’ Unutmayın ki kilise’nin görevi, dua etmeyi teşvik etmektir.’’ Gaudi’nin nasıl biri olduğunu ucundan anlayabilmek için, yapılarına odaklanmak mümkün. O, kalbi Katalonya için atmış, sanatını hayal gücünden aldığı ilhamla icra etmiş bir dindardır. Barselona’ya gezi düzenlemek isteyenler için otel ve benzeri şeylerden bahsetmeyeceğim. Şehir, bizim megakentlerimize nazaran beklenilenden küçük. Uykunuzdan kısacağınız üç gün Barcelonayı tam anlamıyla gezip, görmenize yetecektir.Toplu taşıma için metro tercih edilebilir. Size tavsiyem 10 euro karşılığı 10 durak seçenekli metro kartlarından almanız. Diğer bir yol ise bisiklet kiralama olabilir. Avrupa’nın her kösesinde olduğu gibi bu güzel Şehir’de de Türk mutfağı bulmanız hiçte zor değil. Fakat yinede siz sahilde ki İspanyol adetlerine uyun, Paella yapın, Tapas yiyin 100 montadidosa gidin. İspanyol kültürü’nü keşfedin.
YAŞAR KAAN KAYA
NEWLETTER TİTLE
26
Pazarmedya .com, yeni bir bilgi ve haber portalı olarak elektronik yayın dünyamıza güncel ve güvenilir içerikler sağlamak amacıyla katıldı. Sizlere ne sunuyoruz? Ekonomi, pazarlama, yönetim, iletişim,reklam, hukuk, toplum, eğitim konularında seçilmiş haberler, Özel dosyalarla iş dünyasına açılmanıza yardımcı olacak içerikler, Her hafta yenilenen yazılarıyla uzmanlık alanlarında bilgi, fikir ve yorumlarını paylaşacak olan değerli akademisyenler sizlerle olacak. Keyifle bilgilenmek, bilgiyle gelişmek için sizlerle olmaktan mutluyuz. Her türlü görüş ve önerilerinizle bize ulaşabilirsiniz Saygılarımızla, pazarmedya.com
https://www.facebook.com/pazarmedya http://www.pazarmedya.com/iletisim/ pazarmedya.com
NEWLETTER TİTLE
27
Sektörel
Hakkımızda
Basında Pazarlama Profesyonelleri
Yenigün Röportaj Etik ol etik pazarla! Pazarlamacılar “etik” ve “eğitim”i amaç edinerek kurdukları yeni dernekleriyle meslekle ilgili toplumdaki yanlış algıyı ortadan kaldırmayı hedefliyor.
Pazarlamacılar “etik” ve “eğitim”i amaç edinerek kurdukları yeni dernekleriyle meslekle ilgili toplumdaki yanlış algıyı ortadan kaldırmayı hedefliyor Üniversite eğitimini pazarlama alanında almış olan profesyoneller, ilk kez mesleki bir örgütte buluştu. Pazarlama Profesyonelleri Derneği (Pap(e)r) adıyla İzmir merkezli olarak kurulan dernek, bu alanda önemli bir boşluğu doldurmak üzere yola çıktı. Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Pazarlama Programı Koordinatörü Prof. Dr. Muazzez Babacan liderliğinde bir araya gelen derneğin geçici yönetim kurulu, pazarlama alanında farklı iş kollarında çalışmakta olan aynı bölümün 15 yıllık mezunlarından oluşuyor. NEWLETTER TİTLE
28
Yanlış pazarlama uygulamalarından rahatsız olan tüketicileri ve meslektaşlarını eğiterek olumsuz uygulamalardan korumak; etik ve eğitim kavramlarına dikkat çekmek misyonuyla yola çıkan dernek kurucuları, bu konuda öncü projeleri yakında başlatacaklarını ifade ediyor. Derneğin Geçici Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kıvanç Hekim, yeni başlattıkları oluşumla ilgili Yenigün'ün sorularını yanıtladı. Öncelik “etik” ve eğitim Öncelikle kısaltmanızdan başlayalım. Neden Pap(e)r? Derneği kurarken pazarlama ve profesyonel kelimelerinin ilk iki harfini aldık. Ancak bizim baştan beri savunduğumuz iki kavram “etik” ve “eğitim” İkisinin baş harfini profesyonelliğin tam ortasına yerleştirdik. Paper aynı zamanda İngilizce'de “kağıt” anlamına geldiği için de eğitimin önemini vurgulamak açısından tamamlayıcı oldu. Derneği kurma fikri nasıl ortaya çıktı? Pazarlamacıların en çok karşılaştığı sıkıntı meslekle ilgili yanlış algılar idi. Biliyorsunuz apartmanların kapısında bile “Satıcılar ve pazarlamacılar giremez” yazar. Biz bu işin eğitimini almış insanlar olarak bu algıyı yok etmek istedik. Ve bu işin başlangıç noktası da illa ki üniversite olmalıydı. Derneğimizin şu anda geçici Yönetim Kurulu Başkanı olan İzmir Meslek Yüksek Okulu Pazarlama Program Koordinatörü Prof. Dr. Muazzez Babacan hocamızın da önerisiyle Dokuz Eylül Üniversitesi İzmir Meslek Yüksek Okulu Pazarlama Bölümü'nün farklı zamanlardan mezunları bir araya gelerek böyle bir oluşum başlattık. 24 kurucu üyemiz var. Geçici yönetim kurulumuz kuruldu. 12.12.2012’de başvurumuzu verdik. İl dernekler müdürlüğü de tüzüğümüzü 21.12.2012’de onayladı. Derneğimizin kurulmasıyla ilgili tarihler de böyle enteresan oldu. Pazarlama Profesyonelleri Derneği'ne kimler katılabilecek? Tüzüğümüzde sıraladığımız bazı alanlar var. Bu alanlardan birinde en azından ön lisans düzeyinde diploma almış olması gerekiyor. Aktif olarak pazarlamayla uğraşıyor olup olmamasını ise çok tartıştık. Ancak aramızda yeni mezun arkadaşlar ya da işe girip çıkan insanlar oluyor. Bu nedenle böyle bir sınırlama getirmedik. Zaten aramızdakilerin çoğu aktif olarak bu işi yapan insanlar. Önemli bir nokta da şu: hareket noktamız etik olduğu için derneğimize üye olmak isteyen birine dernek üyelerinden en az birinin referans olması gerekiyor. Bu şartlara uyan herkes üye olabilecek. “Pazarlamada etik” kavramından ne anlamamız gerekiyor? “Pazarlamada etik” derken insanları yanlış yönlendirmeye, müşteriyi kandırmaya yönelik davranışlardan söz ediyoruz. Pazarlama suiistimale NEWLETTER TİTLE
29
çok açık bir kavram çünkü herkesin her ürünle ilgili bilgisi olmayabilir. Özellikle de komplike ürünlerde satıcının söylediği her şeyi doğru kabul edip alıyorsunuz. Bu noktada da etik çok büyük önem taşıyor. Pazarlamanın TSE'si Dernek ne gibi çalışmalar yürütecek? Etik ve eğitim çok önemli dedik. Etik, eğitimin devamında geliyor. Dolayısıyla tüm bu yanlışlıkları ortadan kaldırmak adına eğitimçalışmalarına ağırlık vereceğiz. Başlangıç için etik kavramı ile ilgili isteyenlere doyurucu bir eğitim sunmayı hedefliyoruz. Zaman içerisinde etik olduğuna inandığımız kişi ve kurumları diğerlerinden ayırdığımız kampanyalar olacak ve bu da onlara vereceğimiz bir belge ya da camlarına yapıştıracakları bir çıkartma gibi şeylerle insanlar tarafından bilinir hale gelecek. Bu satıcıya biz kefil olacağız. İnsanlar da bu satıcıdan gönül rahatlığıyla alışveriş yapabilecek. Bir anlamda pazarlamanın TSE'si olacak. Önümüzdeki günlerde yapılacak toplantıyla eğitim programı belirlenecek ve bir takvim oluşturulacak. Elektronik ortamda yayınlanacak mesleki bir dergi de çıkarmayı planlıyoruz. Benzer amaçla kurulan başka bir dernek var mı? Pazarlama ile ilgili tabii ki başka dernekler var. Ancak etik ve eğitimi önemsemiş, üyelerini sadece eğitimli pazarlamacılardan seçen ilk ve tek dernek biziz. Derneğin vermek istediği mesajı son olarak nasıl özetlersiniz? Pazarlama faaliyeti kişisel becerilerle de ilgili olduğu için biraz becerisi olan herkes bu işi yapabileceğini zannediyor. Bugün eline bir şey alıp dolaşan “Ben pazarlamacıyım” diyor. Oysaki pazarlama yalnızca satıştan ibaret olmadığı gibi bu kadar basit bir şey de değil. Pazarlama hangi ürünün üretilmesine yönelik kararlar alınacağından tutun da malın dağıtımında hangi dağıtım kanalları kullanılacağı ve müşterinin ürünü ya da hizmeti satın almasının ardından memnuniyetini ya da yaşanan aksaklıkların giderilmesini kapsayan bir süreçtir. Bugün “modern pazarlama anlayışı” dediğimiz kavram müşteri odaklı olarak sürdürülüyor ve pazarlamacı da bunları takip etmek durumunda. Biz bunun önemini kavramış eğitimli insanlar olarak “Etik ol etik pazarla” düsturuyla hareket edeceğiz ve mesleğin üzerine yapışan bu yanlış algıyı kısa zamanda ortadan kaldıracağız. Didem KARAVELLİ
NEWLETTER TİTLE
30
P
Posta İzmir Ege, 13.1.2013, sayfa 7. Hürriyet Ege 14.01.2013 Kuruluş Haberimiz
9 Nisan 2013 tarihinde Yeni Asır Tv ‘de Gonca Nom’un sunduğu Günaydın Ege Programı’nda canlı yayın konuğu olan Pazarlama Rrofesyonelleri Derneği Yönetim Kurulu üyeleri Prof.Dr.Muazzez Babacan ve İbrahim Edirneli ile Dernek Danışma Kurulu Başkanı Levent Aygüler, derneğimizin kuruluş amacını, misyon ve projelerini açıkladı. 35 dakika süren canlı yayın kuşağında pazarlama anlayışının toplumumuzdaki olumsuz algılanışı, derneğimizin mesleki itbar konusuna bakış açısı ve projeleriyle toplumda aydınlanma yaratma amacı tartışıldı.
hDay DayYear Year 2013
NEWLETTER TİTLE
31