29 ekim cumhuriyet bayrami; cumhuriyetimizin nitelikleri

Page 1

29 Ekim Cumhuriyet Bayram覺: Cumhuriyetimizin Nitelikleri


29 Ekim Cumhuriyet Bayram覺 Kutlu Olsun


CUMHURİYETİMİZİN NİTELİKLERİ DEVLETİN ŞEKLİ VE NİTELİKLERİ • Türkiye Devleti bir cumhuriyettir. Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.


LAİKLİK


• Laiklik; dinin devletten ayrılması, idarenin de dine karışmamasıdır. Herkesin istediği inanca sahip olması ve kınanmamasıdır. Dini idareye ve siyasete alet yapmamadır. • Dini politikaya alet edenler, dine en büyük kötülüğü yapanlardır. • “Devletin dini yoktur.” denilmesi devletin dinsiz olduğu anlamını taşımaz; devlet dinsiz değildir.


• Demokrasi ve laikliğin olduğu bir dönemde Türk halkının geriye gitmesi imkânsızdır. İrtica geriye dönmek demektir. • Laik bir devlet olmamız irticanın önünü kesmiştir. • Laikliğe karşı görüntü verme işini Amerika ve İngiltere’deki zararlı kuruluşlar yapıyor, bu hava dıştan başlıyor, içerideki uzantıları Marksist ve Leninistlerdir.


• Marksist ve Leninistler, Müslüman bir ülkede dine doğrudan hücum edemediklerinden Atatürk namına hücum ederek iç kargaşa çıkarmak istemektedirler. Bu, Atatürk’ü istismardır ve dinsizliği idareye ve siyasete alet etmek demektir. • Laiklik, dinsizliğin de idareye ve siyasete alet edilmesine fırsat tanımaz; çünkü laiklik, sekülerizm (dinsizlik) değildir.


ATATÜRK AKIL İLE DİNİ MEZCETMİŞTİR • Atatürk, akıl ile dini mezcetmiş askerî, siyasi ve idari bir dâhidir. • İsmet İnönü ile birlikte Peygamber Efendimizin savaş taktiklerini inceliyorlardı. • Hazreti Ömer, Atatürk’ün en çok beğendiği ve takdir ettiği ve çok defa O’ndan övünçle söz ettiği bir kişidir.


NUTUK’U DİKKATLE OKUYANLAR O’NUN DİNİNE SAHİP ÇIKTIĞINI APAÇIK GÖRÜRLER • Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi yayınlarından, 2006 yılı baskı tarihli “Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-III” kitabının “Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I” bölümünün 98. sayfasında Atatürk şöyle demektedir:


• “Bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa, amme menfaatine uygundur; biliniz ki o, bizzat dinimize uygundur. İslamiyet son ve kamil dindir. Akla, mantığa ve hakikate uymaktadır.” GAZİ MUSTAFA KEMAL


ATATÜRK VE DİN ÂLİMLERİ • Atatürk önemli din âlimleri Hasan Basri Çantay, Ahmet Hamdi Akseki, Şemsettin Günaltay, Rıfat Börekçi’nin en samimi arkadaşlarıydı ve devamlı onlarla beraberdi. • O, kendi toplumunda yanlış biliniyor ve yanlış takdim ediliyor. Yanlış takdim edenler, Marksist ve Leninistlerdir. Yanlış bilenler ise oyunlarına gelenlerdir.


Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. ATATÜRK, 1930

Kaynak: Devlet’in Kavram ve Kapsamı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Yayınları, Ankara 1990


POLİSİN EN ÖNEMLİ GÖREVİ: RADİKALLERE RAĞMEN DEVLETİNE SAHİP ÇIKMAK • Günümüzün radikallerinden bazıları din adına değişik düşünce ve önerilerle ahkâm kesmekte, fırsat ellerine geçerse kendi anlayışlarını hâkim kılacaklarını ifade etmektedirler. • Bu radikal gruplar, hem cumhuriyeti beğenmezler hem de Atatürk’ün aleyhinde konuşurlar.


• Atatürk’e hakaret milletimize yapılan bir hakarettir, Müslüman adam üslubu değildir. Atatürk’ü tahkir edici davranışlar kınanmalıdır. • Hazreti Ebubekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman, Hazreti Ali, dördü de ileri gelen toplum bireylerinin görüş ve kanaatleri ile seçilmişlerdir. Gerçek cumhuriyetçi onlardır. • Cumhuriyet, İslamiyet’ten ayrı düşünülemez.


• Bu nedenlerle din, hiç kimseye kendi düşüncelerini mutlak doğru yerine koyarak “İşte din budur.” demesine izin vermez, bunu sapıklık sayar. • Cumhuriyetin, ülke yönetiminde milletin etkili olması gerektiği esasına dayanan, halk hâkimiyetine dayalı bir sistem olduğu bilinmektedir. “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” cümlesiyle vurgulanmak istenen husus da budur.


• Atatürk’e ve cumhuriyete karşı görüntü verme işini Amerika ve İngiltere’nin menfi kısmı yapmaktadır. Bu hava dıştan başlamaktadır. İçerideki uzantıları ise Marksist ve Leninistlerdir. Marksist ve Leninistler, Müslüman bir ülkede dine doğrudan hücum edemezler. Bu nedenle sinsi bir yol takip ederek Atatürk namına dine hücum ederek ve İslamiyet’i cumhuriyete karşıymış gibi göstererek radikallere olta ve zarf atmaktadırlar.


• Böylece iç kargaşa çıkarmak istemektedirler. Bu Atatürk’ü ve cumhuriyeti istismardır ve dinsizliği idareye ve siyasete alet etmek demektir. • Marks ve Lenin taraftarlarının bu yaptığı, Atatürk’ü ve cumhuriyeti istismardır. Dinsizliği idareye ve siyasete alet etmektir. • Marksist ve Leninistler Müslüman bir ülkede Müslümanlara doğrudan hücum edemezler. O’nun namına dine hücum ederler.


• Polisin halkla beraber yaptığı bu müspet hizmet sayesinde radikal grupların dairesi genişleyemez.


DEMOKRASİ


• Demokrasi, halk hâkimiyetine dayalı bir sistemdir. “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” cümlesiyle vurgulanmak istenen husus demokrasidir. Hâkimiyet, kaba kuvvet temsilcilerinin elinden alınıp millete verilmiştir. • Temel hak ve hürriyetlerin korunmasını esas alır. • Milletin görüş ve kanaatlerinin ülke yönetiminde etkili olması gerektiği esasına dayanan idare şeklidir.


• Demokrasilerde seçilen, tabanı yansıtır. Bir şeyin aslında ne varsa kaymağı da o cinsten olur. “Nasılsanız öyle idare olunursunuz.” ile eş anlamlıdır. Sütün üstünde süt kaymağı, şapın üstünde şap kaymağı olur. Biz iyi olursak başımızdakiler de iyi olur. Seçim kelimesinin Osmanlıcası olan intihap, kaymak demektir.


SOSYAL DEVLET


Sosyal devlet ifadesinden Anayasa ile belirtilen temel hak ve hürriyetlerin fertlere tanınmasını anlıyoruz. Bunların başlıcaları şunlardır: • Devlet, özel hayatı korumakla sorumludur. Özel hayata karışılamaz. • Herkes istediği yere yerleşir. • Herkes seyahat hürriyetine sahiptir. • Her fert istediği alanda eğitim görme hakkına sahiptir.


• Düşüncenin ifade edilmesine mani olunmaz. • Bir konunun uzmanı kendi düşüncesini söylerken başkalarını rahatsız etmemelidir. • İnsanlar hürdürler, ancak Allah’ın kuludurlar. İnsan Allah’a isyanda hür olamaz. Aynı şekilde çocuk anne ve babasına, asker komutanına, memur amirine, vatandaş kanunlara isyanda hür olamaz.


• • •

Hürriyet denilince anlamamız gereken; insanın ne şahsi öz varlığına ne de başkasına zararının dokunmamasıdır. Hürriyet, sadece başkasına zarar vermemekle sınırlandırılamaz. Hürriyette insanın kendine zarar vermesi de yasaklanmıştır. Adaletin yerine gelmesi için kanunların tatbiki gereklidir. Bunun dışında hiç kimse hiçbir kimseye tahakküm edemez.


• Hürriyet, herkesin hukukunun korunmasını mecbur kılar; böylece herkes meşru hareketlerinde son derece serbest olur.


HUKUK DEVLETİ


• Hukuk devleti, güce ve kaba kuvvete dayanan değil, hukuka dayanan bir devlet demektir. • Hukuk devletinde idareciler de yargı kurumlarınca denetlenir. • Hukuk devletinde hiç kimse kendini devletin yerine koyamaz. • Devlet bile emretse evrensel hukuki değerlere ve Türkiye’deki hukuka aykırı davranılamaz.


• Hukuk devletinde ülkeyi yıkıcılara karşı korumayı kendi kendimize görev bilip yıkıcıların karşısına çıkamayız. “Hak verilmez, alınır.” sözü bu nedenle yanlıştır. “Hak verilir.” sözünde hakkı veren hukuk devletinin anayasa, kural ve yasalarıdır. Devlet, hukuk kuralları içinde hapisten idama kadar her türlü cezayı verebilir. • Hukuk devletinde devlete bağlılıktan yargısız infaz olmaz.


• Devlet, devlet için dahi cinayet işleyemez. • İstihbarat birimleri bünyesinde dahi adam öldürme servisleri kurulamaz. • Hukuk devletindeki kanunlar, hukuk devleti kurallarına uygun olmalıdır. • Kanunların hukuk devleti kurallarına uygun olmadığı dönem olarak 163. maddenin olduğu dönem gösterilebilir. Kanunun bu maddesi, Turgut Özal zamanında kaldırılmıştır.


• Türk Ceza Kanunu’nun 163. maddesi fikir ve din hürriyetini kısıtlayıcı hüküm içeriyordu. • 163. maddenin kaldırılmasına rağmen o günden bugüne, bazı çevrelerin kasten abarttıkları irtica hareketleri görülmemiştir. Zaten demokrasi ve laikliğin olduğu bir dönemde, Türk halkının geriye gitmesi imkânsızdır. İrtica geriye dönmek demektir.


• 2010 yılının son aylarında Gizli Anayasa (Kırmızı Kitap) adı ile de bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesinden 'irtica' cumhuriyet tarihinde ilk kez metinden tamamen çıkarıldı. Belgenin iç güvenlik bölümünde, "din istismarı ile aşırı dinci örgütler" teker teker mercek altına alındı. 1964 yılında yürürlüğe giren Türkiye'nin Kırmızı Kitabı sırasıyla 1969, 1973, 1984, 1991, 1997, 2001, 2005 ve son olarak da 2010 yılında yenilendi.


• Hukuk devletinde, insanların hakları ve hukukları gözetilir. • Hukuk devletinde, hukuk sistemi çok kolay işler. • Hakkın, gerçekten hak olması önemli bir konudur; bu nedenle hukuk devletinde hakların iyi belirlenmesi gerekir. • Hukuk devletinin en belirgin özelliği, tüm hakların üstündeki Allah hakkının önemsenmesidir.


• Hukuk devletinin diğer bir hususiyeti insanın hem bedeninin hem de ruhunun ihtiyaçlarına uyulmasıdır. • Hukuk devletinde hukuk, sadece elit sınıfa özel bir imtiyaz değildir. Cezalar, yalnız zayıflara karşı kullanılmaz. Hukuk devletinde hukuk noktasında insanlar arasında eşitlik vardır; örneğin Hazreti Ömer ile köle bir insan, Fatih Sultan Mehmet ile gayrimüslim bir kişi hâkim karşısında eşit olarak yargılanmışlardır.


• Hukuk devletinde emniyet güçlerinin görevi, suçluyu bulup yargıya teslim etmektir. Suçluyu hukuk cezalandırmalıdır; emniyet, cepheleşmeyi önlemelidir. • Hukuk devletinde çetecilik, anarşi, eşkıyalık, zorbalık, yalan yere yemin, yalan yere tanıklık, derin devlet, faili meçhul gibi konular hiç mi hiç bilinmez. Baskıcı idare ve despotizm görülmez. Hukuk devletinde her yerde sağlam bir huzur, güven, nizam, ahenk, adalet ve merhamet hâkimdir.


• Yalan, dostça tavır içinde haince düşmanlık, hıyanet, tuzak, hile, entrika, adam kayırma, hırsızlık, cinayet, fitne ve fesat organizesi, kandırma, mafya, örgüt, uyuşturucu, kaçakçılık, haksız kazanç, rüşvet, dolandırma, hortumlama, sokak çocuğu, tiner, bali, kumar, fuhuş, yer altı dünyası vb. çağın problemlerinin failleri yasama, yürütme ve yargı kuralları içinde cezasını görür; bu sebeple de bu tür olumsuzluklara yaygın olarak rastlanmaz.


• Hukuk devletinde bütün insanlar hukukta ve adalette eşittir. İnsanların hakları ve hukukları gözetilir. • İnsanlar arasında eşitlik vardır. Kuvvetli ile zayıf birdir. Kuvvetlinin özel bir imtiyazı yoktur. Bu husus, hukuk devletinin en önemli özelliklerindendir. • Hukuk sistemi kurallarına harfiyen uyulduğundan dolayı hukuk sisteminde hiçbir arıza yaşanmaz.


• İnsanların maddi ve manevi tüm haklarına riayet edilmesi hukuk devletinin özelliğidir. Hukuk devletinde, insanın metafizik yönü de ele alınır. • Hukuk devletinde yalan söylemenin, yalan yere yemin etmenin vb. olumsuzlukların önüne ancak inançla geçilebilir. Zorlayarak alınan tedbirler ancak % 0,1 – % 0,2 insan için bir şey ifade edebilir.


İNSAN HAKLARI


• İnsanın, hangi din ve ırktan olursa olsun her bir bireyin kişisel haklarına saygılı davranması gerekir. • Sorgusuz sualsiz cennete girecek olan şehitler bile kul hakkından hesap vereceklerdir; öbür tarafa kul hakkı ile gitmemelidir. • İnsan başkasının hakkını yemişse, kesinlikle hakkını yediği kişiye karşılığını vermeli ve “Hakkını helal et.” demelidir.


• İnsan hakkını gerçekten tam önemseme, sağlam bir inançla doğru orantılıdır. • Birinin hatasıyla başkası sorumlu olmaz. • Hakkın, küçüğü veya büyüğü olmaz; en küçük hak da haktır. En küçük hakka dahi riayet edilmelidir. • Haksız yere bir insanı öldüren bütün insanları öldürmüş, bir hayatı kurtaran da bütün insanların hayatını kurtarmış gibidir.


• Ülke için de olsa, kendi rızası olmadan bir tek birey dahi feda edilemez. Toplum hukukunun, bireysel haklar üzerine kurulması zorunluluğu vardır. • İnsan kendi haklarının yanı sıra başkalarının hukukunu da gözetmelidir. Kendi için istediği bir şeyi diğer insanlar için de dilemelidir, diğer insanlara öncelik tanımalıdır. • Hisler karıştırılmadan mantıklı hareket edilmelidir.


• Her insan kutsaldır ve saygıdeğerdir. • Hukukun üstünlüğüne inanmak ve yargının bağımsızlığına güvenmek lazımdır. • Temel insan hak ve hürriyetleri, semavi dinlerin aslında vardır. Batı dünyasında ise Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı sonrası sözü edilir hâle gelmiştir. Günümüzde vazgeçilmez bir konuma sahiptir. • Hasta ziyareti ve cenazeye katılmak, arkadaşımızın bizim üzerimizdeki hakkıdır.


• Sevgi ve merhamet, diyalog, karşılıklı saygı, iyilik ve güzellik, doğruluk ve fazilet de insan haklarının gereğidir. • Herkesi kendi konumunda kabul etme, müsamaha ve hoşgörü, o kişinin bizim üzerimizdeki hakkıdır. Bununla beraber, başkasının hukukunun söz konusu olduğu bir yerde göz yumma, tolerans ve görmezlikten gelmeye hakkımız yoktur. Şahsi hakkımızdan vazgeçebiliriz ama; toplumsal hakları bireylere peşkeş çekemeyiz.


• Suç ispat edilene kadar, şahısların suçsuz sayılması gerekir. Beraatizimmet esastır. Beraatizimmet, ortada bir işaret ve delil olmadıkça kişilerin suçsuzluğunun esas olmasıdır. Bu, hukuksal bir kuraldır. • Bütün bu kazanımlar, ancak insan hakları temelleri üzerinde yükselir.


ADALET


• Adalet mülkün temelidir. • “Devleti ebed müddet” mefkuresinin esası adalettir. • Tanrı’yı ve halkı hoşnut etmenin en emin yoludur. • Adalet, hakkın sesi ve soluğudur. • Bu dünyada ve öbür dünyada insanı emniyete ulaştıran adalettir. • Adalet, evrensel barışın en sağlam köprüsüdür.


• İnsanda akıl, öfke ve şehvet olmak üzere üç duygu bulunur. Bu duygular insana imtihan kabiliyetini geliştirme adına verilmiştir. Kötüye kullanmayla bu kabiliyetlerin istismar edilmesi sonucunda her bir duygunun bir aşırısı, bir de noksan olanı ortaya çıkar. Doğrusu suiistimal etmemek, dengede tutmaktır. Adaletsizlik; bu duyguların aşırısına ve noksanına neden olur.


• Adalet her konuda dengeyi koruma ve itidalli olmanın adıdır. • Adaletin zıddı zulümdür. Adaletin yanında olmak, zulümden uzak olmak gerekir. • Zulmün gayretullaha dokunmasıyla İlahi adalet harekete geçer. • Sosyal adaletin gerçekleşmesi; insanların duygu, düşünce, ruh ve gönülde dirilmesine bağlıdır.


İDARECİNİN EN ÖNEMLİ VASFI: ADALETLİ OLMAK • İdareci, müdür, amir veya üst sınıf öğrenci olduğu hâlde adaletli davranmak çok önemlidir. İrade ve kararlılık ister. • İradesiz ve kararsız olanlar çoğu zaman güç kullanarak kuvvetle idareye kalkışırlar. Ancak idare eden kaba kuvvet değil; hakkaniyet ve adalettir.


• Güç ve makam karşısında pes etmeyerek adaletten ayrılmamak en zor bir iştir. Bu sebeple, idarecilik hayatında karşı karşıya kalacağı zorlukları aşabilmesi için ilerideki büyük mevki ve mükafatı müjdelenerek adaletli idarecinin iradesi takviye edilmektedir.


İDARE EDENLER, HERKESTEN DAHA ÇOK HAK VE ADALETE ÖNEM VERMELİDİR • İdarecilerin elinde geniş imkânlar vardır. Bu geniş imkânlar insanı despotluğa götürebilir. Kaba kuvvet aklın önüne geçip şefkat duygusunu çiğneyip merhamet hissini öldürebilir.


• Dolayısıyla idare edenler herkesten daha çok hak ve adalete önem vermeli ve insanların hukukuna dikkat etmelidirler; koruma mecburiyetinde oldukları kurallara en başta kendileri riayet etmelidirler.


GÖREVLENDİRMEDE ADALET • Milletimize ve devletimize hizmet edeceklerin hem iyi hem de işinin ehli kimseler olması gerekiyor. Ama bu her zaman mümkün olmuyor. Onun için işini iyi bilen maharetlilerin iyi olmasalar bile bu durumda tercih edilmeleri gerekir. • Kayırma suretiyle insanları kendine yakınlaştıran kimse, Allah’a yakın olan nicelerinin yanından uzaklaşmasına zemin hazırlamış olur.


• Kişilerin etkisindeki insanlar devletten ayrılmalıdır.


ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ


• “Ne mutlu Türk’üm diyene” özdeyişinin ve yine Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı sonrası söylediği “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” sözünün birleştiriciliği ile ülkesini dâhildeki her türlü tehlikeden korumaktır. • Etnik kökeni hatıra bile getirmemek, maddi ve manevi çatışma konusu yapmamaktır.


• Atatürk milliyetçiliği, tüm ırkları kucaklayan zenginlik kaynağımızdır. • Sosyal yaşamın ihtiyacından kaynaklanan asla terk edilmeyecek bir ortak paydadır. • Atatürk milliyetçiliği, müspet milliyetçiliktir; menfi milliyetçiliğe ihtiyaç bırakmaz. Diğer ırkları küstürmeyen bir milliyetçiliktir.


• Dayanışmaya ve yardımlaşmaya sebeptir, dışa karşı faydalı bir kuvvet temin eder, kardeşliği daha çok kuvvetlendirecek bir vasıtadır. • “Yurtta sulh, cihanda sulh.” parolasıyla dünyadaki kötülüklere meydan okuyup milliyetini kale yaparak bütün dünyayı susturup saldırıları def etmektir; insanlığı düşman hücumundan koruyan bir kale olmaktır.


• Ordumuzdaki “Ben ölsem şehidim, öldürsem gaziyim.” fikriyle hayatını ve bütün dünyasını severek ve iştiyakla feda edebilmektir, böylece insanlık düşmanlarına karşı caydırıcı güç olmaktır, mazlum milletlere karşı sömürgeci ve işgal mantığıyla hareket ederek saldırmak isteyen büyük devletlere geri adım attırtmaktır. Geri adım attırtmada, Türk milletinin ordusunun kılıcının rolü büyüktür.


• Atatürk milliyetçiliği, bir anlamda insaniyete hizmetkarlıktır, ağlayan insanlığın yüzünü güldürmektir.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.