ORTAÖĞRETİM KİMYA 9.SINIF 5.ÜNİTE; DOĞA VE KİMYA

Page 1

ORTAÖĞRETİM KİMYA 9.SINIF 5.ÜNİTE: DOĞA VE KİMYA

1


1.BÖLÜM: SU VE HAYAT 2.BÖLÜM: ÇEVRE KİMYASI

2


1. BÖLÜM: SU VE HAYAT

3


YAĞMURUN OLUŞUMU

4


BULUT • Yeryüzü ile gökyüzü arasında asılı durdurulan bulut zemin bahçesini sular, canlıların su ihtiyaçlarını giderir, sıcak yaz günlerinde bizleri ferahlandırır, dünyamızı yıkayarak temizler ve ihtiyaca göre her yerin imdadına yetişir. • Bulut bazen görünür, bazen kaybolur. Başka bir ifadeyle bir iz bırakmadan gizlenir ve aniden meydana çıkar. 5


• Yağmur yağacağında kısa sürede bulut tekrar toplanıp atmosfer tabakasını doldurur. • Bulutlar; dolu, kar ve su tulumbası gibidir.

6


RÜZGÂR • Rüzgâr, havanın taşınmasında rol oynar. Böylece çok sayıda fayda ortaya çıkar. • Havadaki her bir molekül veya atom görevini tam olarak yerine getirir. • Havanın perdesiyle ve görünüşte yapmasıyla ortaya çıkan çok sayıda işler vardır. • Bu görevlerden bazıları şunlardır: 7


YAĞIŞ VE DENGE • Yeryüzünde ne kadar H2O(s) (su) varsa atmosferde de o kadar H2O(g) (su buharı) vardır. • Yeryüzüne inen yağış, her sene aynı miktardadır. • Yeryüzünden her sene ne kadar su buharlaşırsa; yine o ağırlıkta su yağmur, kar ve dolu olarak dünyaya yağar. 8


• SORU:

H2O(s) → H2O(g)

Dünyamızdaki suyun buharlaşması tepkimesi yukarıda verildiği gibi tek yönlü olsaydı ne olurdu? CEVAP: Dünyada su kalmazdı. • SORU: H2O(g) → H2O(s) Yukarıdaki tepkimede görülen dünyamızdaki değişim; tek yönlü olsaydı ne olurdu? CEVAP: Yeryüzünü su kaplardı. 9


• SORU: Bu olayın ölçülü, dengeli ve dinamik olması ne anlama gelir? • CEVAP: Ölçülü, yeryüzünde bulunan su kadar atmosferde su buharı bulunduğu anlamına gelir. Dengeli, reaksiyonun denge reaksiyonu (çift yönlü reaksiyon) olduğu anlamına gelir. Dinamik ise, bu olayın her an, yer-gök arasında devam ettiği anlamına gelir.

10


«Göğü de dengesini kaybetmekten korunmuş bir tavan durumunda yarattık.» • Dünyada suyun varlığı; güneşle aramızdaki uzaklığın hassaslığı ile de alakalıdır. • Dünya ile güneş arasındaki uzaklık şimdikinden farklı olsaydı su, ya buharlaşacaktı ya da donacaktı. 11


YAĞMUR, KAR VE DOLU YAĞMASI • Sıcaklık, suyu buharlaştırmakla suyun bünyesini tahrip ettiği zaman, o tahrip sonucu oluşan su buharı yok olmaz. Belirli bir yere sevk edilir ve belli bir düzeye çıkar; icap ettiğinde yağmak için orada durur.

12


• Atmosferdeki su buharı molekülleri, atmosferdeki hava moleküllerinin onda birini teşkil edince su buharı yoğunlaşır. • Atmosferde bulunan belli bir düzeydeki su buharının yoğunlaşması suretiyle yağmur yağar. • Atmosferde fiziksel dengenin korunması için, yağan katrelerden boş kalan yerler, denizlerden ve yerlerden kalkan buharlarla doldurulur. 13


• Yağmur yağması hakkında en kısa yol şöyle tarif edilir: Su buharı molekülleri, emir aldıkları zaman, o moleküller her taraftan toplanmaya başlarlar ve bulut şeklini alıp, hazır vaziyette dururlar. Yine ikinci bir emirden sonra bir kısım moleküller yoğunlaşarak, katrelere dönüşürler. Sonra kanunların temsilcileri vasıtasıyla, çarpışmadan kolayca yere düşerler. 14


• Atmosfer, denizin rengini andırır. • Havada, denizlerdeki H2O’dan daha fazla H2O vardır. Bu nedenle, “atmosferde denizin bulunduğu teşbihi” mecaz olarak akıldan uzak değildir. Sanki, atmosfer boşluğu yağmur ile dolu bir havuzdur. • Yağmurun taneleri sayısınca çok büyük faydaları vardır. • Dolu, yaz mevsiminde gelir. 15


• Büyük şeyleri çarpıştıran şiddetli rüzgârlar; dolu taneciklerinin dengesini bozmaz, katrelerini birbirine çarpıştırıp, birleştirip, zararlı kütleler yapmaz.

16


ŞİMŞEK VE GÖK GÜRÜLTÜSÜ • Bulutların bir kısmı negatif elektriği üzerlerinde taşımaktadır, bir kısmı da pozitif elektriği üzerlerinde taşımaktadır. Bu kısımlar birbirlerine yaklaşıp aralarında çarpışma olduğunda, şimşek çakar. • Bulutların bir kısmının hücum ettiği, bir kısmının ise kaçtığı zaman aralarında havasız kalan yerleri doldurmak için atmosfer tabakası hareket ve heyecana geldiğinde gök gürültüsü meydana gelir. 17


• Bu hâllerin olması bir nizam ve kanun altında olur ki, o nizam ve o kanunu temsil eden gök gürlemesi ve şimşek aracılarıdır. • Gök gürültüsü ve şimşek çakması, âdeta yağmurun gelmesini haber verip muhtaçlara müjde ederler. • Gök gürültüsüne, atmosfer tabakasının konuşması diyebiliriz. Bu konuşma, birden ve ani olarak ortaya çıkar.

18


• Gök, yıldırım düştükten sonra gürler. Başka bir ifadeyle yıldırım, gök gürültüsünden önce hedefine varır. Bu durum aynı zamanda, tehlikenin geçtiğinin de habercisidir.

19


• Yalan ve gösteriş, gürültülü olduğundan gök gürlemesine benzer. • Hakikat ve samimiyet ise yıldırıma benzer; çünkü, hakikat ve samimiyet hem sessizdir hem de ışık yayıcıdır.

20


YAĞMUR TANECİKLERİ VE DİPOL-DİPOL KUVVETLERİ • Her bir yağmur taneciği birbirini eşit derecede çeker ve başka bir tanecik tarafından da çekilir. Böylece tanecikler arası mesafe korunarak, bütün taneciklerin birbirlerine eşit uzaklıkta olması sağlanır. Âdeta balıkçı ağı gibi bir görünüm meydana gelir. 21


• Yağmur taneciklerinin birleşerek zararlı cisimler olarak düşmesi problemi ortadan kalkar. Şiddetli rüzgâr ve fırtınaya rağmen yağmur damlaları tane tane düşer.

22


NİSAN YAĞMURU • Fe+2 kanımızdaki hemoglobinin temel maddesidir. Gıdalardaki ve ilaçlardaki demir iyonu ise Fe+3’tür. Fe+2 ihtiyacımızı nisan yağmuru ile karşılayabiliriz. Kansızlık için alınan Fe+3 ilaçları bağırsakları tahrip eder ve genelde faydası görülemez; çünkü ilaçlardaki demir iyonu, Fe+3’tür. Vücudumuzda indirgenerek Fe+2’ye dönüşmelidir. 23


• Nisan yağmuru bereketlidir ve içilirse şifalıdır. Genelde nisan ayında yağan ikinci yağmur, kırmızı renkli Fe+2 içerir. Bu Fe+2’nin kaynağı çöllerdeki tozdur. Sahra tozları nisan ayında rüzgârla dünyanın her yerine taşınır. Tozlar bulutların içine girince de yağış oluşur. Bu yağmurdan sonra arabaların üzeri kırmızılaşır.

24


SUDAKİ FARKLI KANUNLAR • Suyun benzeri olan moleküllerde hidrojen bağından hiç söz edilmezken, suda hidrojen bağı vardır. Bu sayede suyun kaynama noktasının -80 °C olması beklenirken, +100 °C olmuştur. • Buz molekülleri arasındaki uzaklık, su molekülleri arasındaki uzaklığa göre % 11 oranında daha fazladır. Bu, buza mahsus özel bir durumdur. 25


• Normalinde maddenin katı hâlinde, moleküller birbirine sıvı hâline göre daha yakındır; sıvı donunca hacim büyümesi değil, hacim küçülmesi olur. • Yalnız suya has olan farklı bir kanun vardır. Su donunca diğer sıvılara zıt olarak genleşir. Su, donunca hacmi genişler, yoğunluğu azalır. • Suyun bu farklı özelliğinin hayat için çok faydaları vardır. 26


• Buz erirken kristal yapı bozulur. Moleküller birbirine yaklaşır. Hacim küçülmesi özel olarak +4 °C’a kadar devam eder; 0 °C’ta kalmaz. +4 °C’a kadar az da olsa kristaller bulunur; bunlar H2O(s) kristalleridir. • Kristal yapı; 0 °C’ta değil, +4 °C’ta tamamen bozulur. • +4 °C’ta yoğunluk en büyüktür. • +4 °C’tan sonra su ısıtıldıkça hacim genişler, yoğunluk azalır. 27


BUZUN YOĞUNLUĞU SUDAN AZDIR • Genelde maddelerin katı hâli, sıvı hâli içinde batar. Suda istisna olarak farklı bir durum vardır. Genel kaidenin tersine buzun yoğunluğu, sudan küçüktür. Su katı hâle geçince hacmi genişler. Bu nedenle buz, su üzerinde yüzer. Kışın buzların su yüzeyinde durması, yoğunluğunun sudan daha az oluşundandır. 28


• Denizler, göller, akarsular donsa bile, bu olay yüzeyde olur. Böylece, suyun içindeki canlılar için, donma olayı, âdeta koruyucu bir tabaka meydana getirir. Kışın tarlaları örten karın altındaki ekinlerin korunması da sudaki bu özelliktendir. Diğer maddeler gibi katı hâl en yoğun hâl olsaydı, denizler, göller, akarsular alttan donardı. Bu durum denizlerin, göllerin ve akarsuların buz hâline gelmesine neden olurdu ve canlı kalmazdı. Bu da bütün suların buz olması ve hayatın sona ermesi demek olacaktı. 29


SUYUN YOĞUNLUĞU HANGİ SICAKLIK DERECESİNDE EN BÜYÜKTÜR? • Sıcaklık +4 °C iken suyun yoğunluğu en büyüktür. Denizlerde ve büyük göllerde en alttaki su +4 °C’ta bulunur. Yukarıya doğru çıktıkça suyun sıcaklığı yazın yükselir, kışın düşer. +4 °C’taki su ısıtılsa da soğutulsa da yoğunluk düşer. En yoğun hâlin +4 °C olması denizlerde hayatın devamı için şarttır. 30


BUZDA H2O(k) MOLEKÜLLERİ ARASINDA KOVALENT KRİSTAL ÖRGÜ BAĞI VE HACİM GENİŞLEMESİ • Su, buz hâlindeyken H2O(k) molekülleri neredeyse hareketsizdir. • Su moleküllerine kıyasla buz molekülünde, moleküller arası mesafe fazladır. 31


Buz molekülü; birisi düzgün dört yüzlünün ağırlık merkezinde, diğer dördü de dört köşesinde olmak üzere beşerli moleküllerden oluşur. Buzun kristal örgüsü, düzgün dört yüzlüdür. Bu kristal örgünün bozulmaması için moleküller hareketsizdir. Bu şekliyle kararlıdır. Buz molekülleri arasındaki uzaklık, su molekülleri arasındaki uzaklığa göre % 11 oranında daha fazladır. 32


• • •

Su donunca % 11 hacim büyümesi gerçekleşir. Suyun bu istisnasının hayat için çok faydaları vardır. Su donma noktasına gelince , H2O(k) molekülleri arasında kovalent kristal örgü bağı ortaya çıkar. Kovalent kristal örgü bağı, en kuvvetli kimyasal bağlardandır. Bu nedenle su donduğunda, içinde bulunduğu demir kabı bile parçalar. 33


• SORU: Moleküller arası bağ olduğu hâlde niçin kovalent bağ denmiştir? • CEVAP: Çok kuvvetli bir kimyasal bağ olduğundan ve kristal yapı oluştuğundan denmiştir. • SORU: Buz molekülleri arasındaki kimyasal bağın kuvvetli olması nereden anlaşılır? • CEVAP: Su donunca içinde bulunduğu demir kabı parçalamasından anlaşılır. 34


• SORU: Buzdaki kimyasal bağ çok kuvvetli diye niçin yanlış olarak kovalent bağ denilmiştir? • CEVAP: Tanecik içi kimyasal bağ, tanecikler arası kimyasal bağdan daha kuvvetlidir. Kovalent bağ tabiri, tanecik içi bağı anımsatmaktadır. Kuvvetli olduğunu ifade için denilmiştir.

35


KRİSTAL SUYU İÇEREN BİLEŞİKLERDE, ORTAMDA SU OLDUĞU HÂLDE BİLEŞİK NİÇİN ISLANMAZ? • Bazı iyonik katıların kristal olabilmesi için H2O(s) içermesi gerekir. Buna kristal suyu denir. Şu örnekler verilebilir: Göz taşı (CuSO4 x 5H2O), alçı taşı (CaSO4 x 2H2O) ve boksit (Al2O3 x H2O). 36


Bu bileşiklerde H2O katı hâlde değil, sıvı hâldedir. Buna rağmen 0 °C’ın üstündeki sıcaklıklarda çözünme olmaz. İyonik bileşiklerdeki kristal su, toz hâldeki maddeyi oda sıcaklığında ıslatmamakta ve kristal yapıyı bozmamaktadır. Kristal suyu içeren iyonik bileşik güneşte az bir zaman kalsa veya kısa bir süre ısıtılsa kristal yapı bozulur, bileşik bulamaç hâline gelir. Buna rağmen kristal suyu içeren bileşiğin içindeki su, toz hâlindeki katıya zarar vermemektedir. 37


• Bu konunun +4 °C’a kadar suda bulunan H2O(s) kristalleri ile ilgisinin olduğundan şu yönlerden söz edilebilir: Buz erirken kristal yapı bozulur. Moleküller birbirine yaklaşır. +4 °C’a kadar hacim küçülmesi devam eder. +4 °C’a kadar az da olsa kristaller bulunur; bunlar H2O(s) kristalleridir. Kristal yapı +4 °C’ta tamamen bozulur. +4 °C’ta yoğunluk en büyüktür. +4 °C’tan sonra su ısıtıldıkça hacim genişler, yoğunluk azalır. 0 °C ile +4 °C arasında H2O(s) kristallerinin bulunabilme özelliği vardır. 38


• Kristal yapı, yalnız buzda değildir. Buzda olduğu gibi, suda da kristal yapı vardır. Kristal yapı, katılara ait bir özelliktir. Su, kristal olunca, katıyla etkileşmez. Donduğunda demir kabı parçalayan su, kristal olduğunda tam tersine yan yana olduğu suda çok çözünen toz hâlindeki katı maddeyi ıslatmaz.

39


H2O’DA ÖZEL OLARAK BULUNAN KİMYASAL BAĞ: HİDROJEN BAĞI • VI A grubu elementleri, hidrojenle birleşerek sırasıyla H2O, H2S, H2Se, H2Te bileşikleri oluşur. • Bu bileşiklerin hepsinde moleküller arasında dipol–dipol etkileşimi ve Van der Waals bağı vardır. Molekül kütlesi arttıkça, bu bağların kuvvetliliği de artar. 40


• H2O’nun molekül kütlesi en düşük olduğundan kaynama noktasının da an düşük olması beklenirdi. Ancak öyle olmamıştır. • Bu durumu daha iyi anlamak için hidrojenin VI A grubu elementleri ile yaptığı bileşiklerin kaynama noktası ve molekül kütlesini karşılaştıralım: • H2Te’ün molekül kütlesi en büyük olduğundan, kaynama noktası da en yüksektir. 41


• Molekül kütlesi azaldıkça, moleküller arası kimyasal bağ zayıfladığından, kaynama noktası da azalır. Suyun kaynama noktasının -80 °C olması beklenirken, +100 °C olmuştur. • Suyun benzeri olan moleküllerde hidrojen bağından hiç söz edilmezken, suda ayrıca bir de hidrojen bağı vardır. Bu sebeple kaynama noktasının +100 °C olması sağlanmıştır. 42


Bu istisnai sebep, diğer bir deyimle suya has bu özel ayrıcalık; suya ayırt edici farklı özellikleri kazandırmakla görevlidir. Hidrojen bağı, su molekülleri arasına konulmasaydı; su -80 °C’ta kaynayacaktı. Bu kaynama noktasından ötürü de yeryüzündeki suların tamamı su buharı olacaktı. Bu durumda içeceğimiz, kullanacağımız suyu nasıl bulacaktık? Canlılar hayatlarını nasıl devam ettireceklerdi? 43


2. BÖLÜM: ÇEVRE KİMYASI

44


SAĞLIĞIMIZA ZARARLI BAZI KİMYASAL MADDELER

45


SİYAH ZEYTİNLERİN ÇOĞUNDA ZEYTİN BOYASI VARDIR • Siyah zeytinleri çabuk olgunlaştırmak için hile amacıyla FeO formülü ile yazılan demir(II)oksit kullanılır. Zeytin boyası olarak bilinir.

46


NARENİYE ETİLEN GAZI ODALARINDA BEKLETİLİR • Erken toplanan turunçgillerin kabuğu yeşildir. Kabuğun doğal rengini alması için hile amacıyla turunçgiller, C2H4 (etilen) gazı odalarında bekletilir. Bu suretle bu işi yapanlar portakal, mandalina ve limonun erken toplandığını ve ekşi tatta olduğunu müşteriye bildirmemek isterler. 47


PİYASADAKİ YEŞİL ZEYTİNLERİN TAMAMI KOSTİKLİDİR • NaOH (sodyum hidroksit)’in teknikteki adı kostiktir. Piyasadaki yeşil zeytinlerin tamamı kostiklidir. Kostik; yeşil zeytini, normal süresinden çok daha kısa sürede, yaklaşık 5–6 günde sarartır. Kostikli zeytinlerin farklı istenmeyen bir kokusu olur. Kostik, siyah zeytinlerin rengini koyulaştırmak için de az da olsa kullanılır. 48


ELMA KABUĞU SOYULARAK YENİLMELİDİR

• Elmanın kabuğu, çok faydalı olmasına rağmen yenmemelidir. Elma, kabuğu soyularak yenmelidir; çünkü elma ağaçları, göz taşı veya gök taşı denilen CuSO 4 çözeltisiyle ilaçlanır. Bol suyla yıkansa bile, kabukta Cu+2 kalır. Zehirli Cu+2 kalıntısı, en çok elma sapında bulunur. Karaciğer, Cu+2’nin yıkılması ve kanda yükselmemesi için çok çalışır, sonunda iflas eder. Cu +2 düzeyinin kanda yükselmesi neticesinde Wilson adı verilen ölümcül karaciğer hastalığı baş gösterebilir. 49


HAVA KİRLİLİĞİ

50


ASİT YAĞMURU SO2 + ½O2 → SO3 SO3 + H2O ⇌ H2SO4 Filtresi olmayan fabrika bacalarından çıkan SO2 gazı; havadaki O2 ile birleşir, SO3 gazı oluşur. SO3 gazı; yağmur yağdığında H2O ile birleşir. Asit yağmuru adıyla bilinen H2SO4 meydana gelir.

51


Asit Yağmurunun Çinko Olukları Aşındırması Zn + H2SO4 → ZnSO4 + H2

52


KÜRESEL ISINMAYA BAĞLI KURAKLIKTAN SÖZ ETMEK HATTA BUNA DAİR SOMUT VERİ BULMAYA ÇALIŞMAK BİLİMSEL SKANDALDIR • Türkiye son senelerde kuraklık yaşıyor. Kuraklık; dünyada yağışlar azaldığından değildir. Çünkü; yeryüzüne inen yağış, her sene aynı miktardadır. Yağışlar yer değiştirmiştir. 53


• Dünyanın bazı bölgelerinin çok yağış aldığını duyarken, bazı bölgelerinin daha az yağış aldığını görüyoruz. • Sorun da buradan çıkıyor. Bu sorunu doğuran, insandır. İnsanın canlı-cansız ekosisteme karşı olumsuz müdahalesi, yağış dağılımını bozmaktadır. • Kuraklığın insafımıza ve insanlığımıza olan uyarıcı görevini bir an önce anlayıp, gerekli çalışmaları yaparak bu problemin üstesinden gelmeliyiz. 54


SU KİRLİLİĞİ

55


SİYANÜR YÖNTEMİYLE ALTIN ÇIKARTMAK • Bergama’da altının çıkartılmaması için, uzun zaman yürüyüş yapıldı. Necip Hablemitoğlu ölümünden az önce siyanür yürüyüşünün bahane olduğunu açıklamıştı. • Bergama’da altın çıkarılmaya başlandı. Senede 100 ton siyanür kullanılıyor, tamamı yok ediliyor. Bu sebeple çevreye zararı olmuyor. • Ülkemizde çevreye atılan 265 000 ton siyanür vardır.

56


KLORSUZ DOĞAL KAYNAK SUYUNUN ÖNEMİ VE SU KRİSTALLERİ • Dr. Masaru Emoto, Japon bilim adamıdır. 1943 yılında Japonya’da doğmuştur. Alternatif tıp doktorudur. Yaptığı deneylerden elde ettiği su kristalleri fotoğraflarını ‘’Suyun Verdiği Mesajlar’’ isimli kitabında yayınlamıştır. 57


• Dr. Masaru Emoto “Su cansız bir madde değildir. Canlı ve duyguları algılayan kristallerden oluşmaktadır. Çevresinden pozitif ve negatif bilgileri alır ve ona göre tepki verir.” demektedir. • Suyun Verdiği Mesajlar adlı kitabında suyu çeşitli yönlerden ele alan Dr. Masaru Emoto, çalışmalarının bilimsel temelini oluştururken din gerçeğini de göz ardı etmemiştir. 58


• Dr. Masaru Emoto şöyle demektedir: "21. asırda en önemli olayın ilimle dinin yeniden buluşması olacağını düşünüyorum. Eğer din olmasaydı insan aptallaşacak, modern ilim de hiçbir zaman ortaya çıkmayacaktı." • Kar tanelerinden hiçbirisinin birbirine benzemediği bilinmektedir. Bunun gibi su kristalleri de birbirinden farklıdır. Zaten karın sudan meydana geldiği de malumdur. 59


• Dr. Masaru Emoto yaptığı deneylerde; temiz kaynaklardan alınan su örneklerinin ve kendilerine sevgi dolu sözcükler söylenen su örneklerinin aynen kar tanesi kristallerine benzeyen çok parlak, yoğun motifli, simetrik, estetik, çok ince dizayn edilmiş, çok renkli ve altıgen kristallerden oluştuklarını göstermiştir. • Demek ki iyi söylenen bir söz ve doğallık su üzerinde olumlu tesir yapıyor. 60


• Dr. Masaru Emoto klorlu çeşme sularıyla, çevre kirliliğinin çok olduğu bölgelerden aldığı su örnekleriyle ve negatif düşüncelere maruz bırakılan su örnekleriyle yaptığı deney sonucunda ise kristal yapının bozulduğunu gözlemlemiştir. Küfür sözlerinin aksettiği suyun kristal yapısı tamamen parçalanıp dağılmıştır. • Demek ki kötü söylenen söz ve yapaylık da su üzerinde olumsuz etki yapıyor. 61


• Dr. Masaru Emoto, bu çalışmalarıyla görünmeyen bir ruh âleminin varlığına da işaret etmektedir. • Dr. Masaru Emoto, dünyanın her tarafına konferanslar vermek üzere davet edilmektedir. Japonya, Avrupa ve Amerika’da yaptığı canlı deneylerle düşünce, davranış ve duygularımızın çevre üzerinde ne derece derin etkileri olduğunu göstermiştir. 62


• Bu konu ile ilgili olarak Amerikan Holistik Tıp Derneği (American Holistic Medical Association) Başkanı Dr. Norman Shealy şu yorumu yapmıştır: ‘’Dünyanın yarısı sularla kaplıdır ve bizim vücudumuzun dörtte üçü de sudur. Su, bizim içinde yaşadığımız dördüncü boyutla ruhumuzun beşinci boyutu arasındaki bağlantıyı temsil eder. Suyun infrared (kızıl ötesi) IR ışınlarını emmesi gibi su ile ilgili pek çok çalışma, suyun gözle görünmeyen etkilerini meydana çıkartmıştır. 63


• Ancak, bu çalışmaların hiçbirisi Dr. Masaru Emoto’nun zarif çalışması ile boy ölçüşemez. Düşünce ve güzelliğin etkisi bundan evvel bu kadar iyi bir şekilde bilim adamlarınca hiç anlatılmamıştı.’’ • Holistik düşünde; hayatın fiziksel, mental ve ruhsal yönlerine bağlantılı, bütüncül ve dengeli bakıştır. Başka bir ifadeyle bilim ve ruhun birleşmesiyle dünyayı algılamaktır. • Naturally Well mecmuasının editörü olan Dr. Marcus Laux ise şöyle bir yorum yapmıştır: 64


• ‘’Galileo, Newton, Einstein gibi Dr. Masaru Emoto’nun net vizyonu da bize hem kendimizi hem de evreni farklı bir şekilde algılamayı göstermiştir. Burada bilim ve ruh birleşerek bizim dünyayı algılayışımızla ilgili inkar edilemeyecek bir kuantum sıçraması yapmış, sağlığımızı kazanarak nasıl huzur duyabileceğimizi göstermiştir.’’ 65


TOPRAK KİRLİLİĞİ

66


NÜKLEER SANTRAL ATIKLARI • Yanmış yakıt, 10 sene yüksek sıcaklık ve basınca dayanıklı havuzda muhafaza edilir. Bu suretle radyoaktivitenin % 99’u ölmüş olur. • Kalan % 1’i plütonyumdur. Plütonyumun yarı ömrü 24 000 yıldır. Yenilse bile zararı olmaz. Plütonyum çeşitli şekillerde değerlendirilebilir veya depolanabilir. • Plütonyum atığı, tekrar yakıt olarak kullanılabiliyor; yapay elementtir. 67


NÜKLEER SANTRALİN ZARARI YOKTUR • Evde veya iş yerinde otururken bile bir nükleer santralin çevreye yaydığı radyasyondan 460–470 misli daha fazla radyasyona maruz kalınır. Reaktörün yanı başına oturulsa dahi bu kadar radyasyon olmaz. • Dünyanın her tarafında uranyum vardır. 68


• Uranyum zamanla bozunup radona dönüşür veya başka bir element uranyuma dönüşür. Radon gazı her yerden geçer. Sürekli etki hâlindeyiz. Bunlar doğal ve faydalı olaylardır. • Ayrıca doğal kozmik ışınlarla gelen radyasyon bile, bir nükleer reaktörden gelen radyasyondan 120 kat daha fazladır. • Nükleer santraller, kaza durumunda ısınınca kendi kendini kapatıp zincirleme reaksiyonu kapatacak şekilde tasarlanmıştır. 69


• Nükleer kaza riski ve çevreye zarar konusu ve iddiaları, kasıtlı ve cahilliğe bağlı abartılardır. • Soğutma suyu nedeniyle kaybolan enerji ihmal edilebilir boyuttadır.

70


PİL KONUSUNDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR • Piller taze satın alınmalıdır. Gereksiz yere bol miktarda pil alıp saklanmamalıdır. Çünkü zamanla bayatlar ve ömrü azalır. • Saklanması gerekiyorsa, buzdolabı gibi soğuk ve serin yerlerde saklanmalıdır. Piller, devamlı güneş ışığı alan yerlerde tutulmamalıdır, soğuk ve karanlık yerlerde saklanmalıdır. 71


• Pillerin kutupları birbirine değdirilmemeli, kısa devre yaptırılmamalıdır. Aksi durumda pil ömrünü kaybeder. • Uzun süre kullanılmayan cihazlardaki piller akarak cihaza zarar verebilir. Bu nedenle kullanılmayan cihazların pillerini çıkarmak ihmal edilmemelidir. Bir aleti pil takılı iken 30 gün çalıştırmıyorsak, pili aletin içinden çıkarmalıyız. Aksi durumda pil sızmasından ve pilin kendi kendine deşarjından dolayı alet zarar görür. 72


• Şarj edilmeyen piller ve özellikle de lityum türleri kesinlikle şarj işlemine tabi tutulmamalıdır. Aksi takdirde aşırı ısınma, şişme, gaz çıkışı, alevlenme ve hatta patlama görülebilir.

73


PİLİN ÇEVREYE ZARARI • Piller en pahalı enerji kaynakları arasında yer almaktadır. • Ayrıca bünyesinde çok pahalı ürünler bulundurmaktadır. • Hatta içeriğinde riskli kimyasallar vardır. Bu yüzden piller yutulduğunda tehlikeli ve ölümcül olabilirler.

74


• Artık çoğu bölgelerde, kullanılmış pillerdeki toksik maddelerin geri kazanımı için, geri dönüşüm merkezleri kurulmuştur. • Çevreye atılan atık piller çevre kirliliğine sebep olur. • Güneş ısısının etkisiyle atık pillerin patlama olasılığı kaçınılmazdır. Patlama mekanik zarar doğurur. Bundan başka, patlama sonucu pilin içindeki kimyasal maddeler dışarı çıkar. Bu kimyasallar, insan sağlığı için risk unsuru taşır. 75


ATIK PİLLER NEREYE ATILMALI? • Ömürleri tükenen piller, diğer evsel atıklardan ayrı olarak atık pil kutularına atılmalıdır. • Biriktirilen bu atık piller geçici depolama alanlarında depolandıktan sonra gerekli birimlerce ve gerekli yöntemlerle bertaraf edilmektedir. • Atık piller yakılmamalıdır, denize atılmamalıdır ve toprağa gömülmemelidir. 76


ATIK PİLLERİN TOPLANMASI • Atık piller evsel atıklardan ayrı toplanmalıdır. • Atık piller, pil ürünlerinin dağıtımını ve satışını yapan işletmeler veya belediyeler tarafından oluşturulan atık pil toplama noktalarına bırakılmalıdır. • Atık piller, ekolojik sisteme uyum sağlayabilecek şekilde depolanmalı, toplanmalı, taşınmalıdır. 77


ATIK PİLİN BERTARAFI VEYA GERİ DÖNÜŞÜMÜ • Atık piller toplandıktan sonra toprak altında inşa edilmiş, geçirimsizlik koşulları sağlanmış, nemden arındırılmış, meteorolojik şartlardan korunmuş, kapalı, sızdırmaz ve su geçirmez özellikli depolama alanlarına gömülür veya geri kazanımı yapılır veya ihracat yoluyla muhtemel olumsuz çevresel etkileri giderilir. 78


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.