ĠÇĠNDEKĠLER ÖNSÖZ.........................................................................................................? I. BÖLÜM ERMENĠ MEZÂLĠMĠ ĠSLÂM AHALĠNĠN DUÇAR OLDUKLARI MEZÂLĠM HAKKINDA VESÂĠKA MÜSTENĠD MALUMAT...................................................................................... 23 Miralay Morel'in Çapliknin'e çektiği telefon..................................... 41 Kelkit muhtelit mütareke komisyonu kararnamesi.......................... 45 Erzurum vekâyi'i.............................................................................. 81 Kafkasya dahilinde Ermeni kıtaatının zulüm ve vahĢeti ................. 85 335 SENESĠ TEMMUZ AYI ZARFINDA KAFKASYA'DA ĠSLÂMLARA KARġI ĠCRA OLUNDUĞU HABER ALINAN ERMENĠ MEZÂLĠMĠ ...................... 99 Mukaddime...................................................................................... 99 335 Senesi Temmuz mâhı zarfında Kafkasya'da Ermenilerin îkâ ettikleri ciııâyât hülasasıdır..................................... 100 335 VE 36 SENELERĠ KAFKASYA'DA ĠSLÂMLARA KARġI ĠCRA OLUNDUĞU TEBEYYÜN EDEN ERMENĠ MEZÂLĠMĠ.......... 107 35 ve 36'da Kars ve Erivan vilayetlerindeki kıtal ve mezâlim........... 107 I. Kars ve civarında Ermeni mezâlimi............................................... 109 II. SarıkamıĢ ve mülhakatında Ermeni mezâlimi.............................. 112 III. Akbaba, Çıldır, Göle, ZavĢat mıntıkalarındaki mezâlim ........... 116 ZaruĢad havalisine verilen emir ..................................................... 117 Ġkinci nota........................................................................................ 120 IV. Merdenek ve Oltu havalisindeki mezâlim.................................. 125 V. Kağızman-lğdır-Erivan-Zengibasar havalisindeki mezâlim ....... 129 Ġğdır'daki Ermeni kumandanının beyannamesi.................................132 HARBORD'A VERĠLEN RAPORLAR ...............................................139 Harbord heyeti.................................................................................. 139 Amerikalı general Harbord'la mülakat...............................................144 Amerikan generali Harbord'un Erzurum'a geliĢi............................... 156 Amerika heyetinin istikbal programı.................................................. 156 Ermenistan teĢkili hakkında inceleme yapmak için gelen Amerika heyeti.................................................... 165 AMERĠKAN HEYETĠNE VERĠLEN RAPOR..................................... 169 25 Eylül 1335'te Amerika heyetine verilen rapor............................. 171 Ermeni Mezalimi AMERĠKA HEYETĠNE VERĠLMĠġ RAPOR ................................... 209 Önsöz .................................... ....................................................... 209 Birinci Kafkas kolordusunun 1334 (1918) senesindeki harekâtı ve meĢhûdâtı hakkında, general Harbord riyasetindeki Amerika heyetine takdim edilen rapor suretidir............ ....... ......... 211 BolĢevik ordusunun çekilmesinden sonra Osmanlı ordusunun ileri hareketleri.............................................................. 211 1. Eski hududa kadar hareketler........... ................................... .... 211 2. Elviye-i Selâse'de hareket................. ........................................ 219 3. Arpaçayı doğusunda harekât..................................................... 221 4. Müsâlahadan sonra. ................................................................. 225 ERMENĠ ÇOCUKLARI ................................................................. 233
Kâzım Karabekir................. .......................................................... 233 Ali Aynm. ...................................................................................... 239 II. BÖLÜM EKLER EK-I: TARĠHÇE .......................... ...................................... 247 Tarihçe .......................................................................................... 248 Mukaddime.................................................................................... 248 EK-II: HATIRA ............................................................................... 295 Hatıra Rus ihtilali bidayetinden itibaren 27 ġubat 1918'de Osmanlı kıtaatının Erzurum'u istirdat ettikleri tarihe kadar Ermenilerin Erzurum Ģehri ve havalisi Türk sekenesine karĢı tavr u hareketlerine dair ................................................................ 295 Mukaddime............................... .................................................... 296 EK-III: BĠR RUS GENERALĠNĠN YAZDIKLARI ............................ 311 Rus kurmay generalinin yazdığı Van ve Bitlis Vilayetleri Ġstatistiğinden bölümler. .......................... 312 Kürtler .......................................................................................... 313 Ermeniler. .................................................................................... 317 EK-IV: MÜġAHEDELERLE ERMENĠ VAHġETĠ .......................... 321 EK-V: KARS MĠLLETVEKĠLĠ FAHRETTĠN ERDOĞAN'IN ERMENĠ MEZÂLĠMĠNE ĠLĠġKĠN ANI VE GÖZLEMLERĠ .................................................... 331 SarıkamıĢ kazası ile köylerinde Ermenilerin yaptığı mezâlim... ... 331 Tiknis köyü ve Kağızman'da yapılan mezalim ............................. 336 EK-VI: ERMENĠ MEZÂLĠMĠNE ĠLĠġKĠN ĠNTĠBALAR..... ............. 345 Netice ......................................................................................... 351 EK-VII: RUS BÖLÜK KUMANDANI MÜLÂZIM NĠKOLA'NIN ERMENĠLERĠN ġENÂ'ATLARI HAKKINDAKĠ ĠFADELERĠ................................... 355
ÖNSÖZ Ermeni meselesi ve Ermeni soykırımı iddiası, son asırlarda baĢımızı ağrıtan problemlerden, güncelliğini günümüzde dahi kaybetmeyen yaralarımızdandır. Osmanlı döneminde, yüzyıllar boyunca millet-i sâdı-ka olarak bu ülkede, din ve milliyetlerini koruyarak yaĢayan, memleketin sanayi ve ticaretinde söz sahibi olup, Türklerden farksız tutularak, nazırlığa (bakanlık) varıncaya dek birçok önemli memuriyetlerde bulunan Ermeniler;1 Kâzım Karabekir PaĢa'nın deyimiyle, "BeĢeriyet, insaniyet, adalet gibi sözlerin henüz kalpazanlık devrinde olduğunu ve her millet(in), kendi çıkarı için hoĢlanmadığı, daha doğrusu siyasetine engel olan baĢka milletlerin açları(nın), çıplakları(nın) elinden son lokmasını, son Ģeyini almaktan da hayvani lezzet duyduğunu görmekle, kuvvetli yumruk ve politika(nın), yani entri-ka(nın) bir milletin yaĢaması için... yegâne dayanak ol8 Ermeni Mezalimi düğünü herkes(in) ibret gözüyle gördüğü"2 son medeniyet asırlarında, yine kendi deyimiyle "masonluk müessesesini siyasi maksatlarına bir alet gibi kullananların aĢılaması sonucu, vatan ve insaniyet kelimelerine verdikleri zehirli manalarla"3 harekete geçmiĢ; içlerinden çıkan komiteciler, ırkdaĢlarının o güne kadar -her toplumda olagelen ferdî olaylar dıĢında- gül gibi geçindikleri Ġslâm ahaliyi kesip biçmeye baĢlamıĢlardı. Üçüncü ellerin karıĢması olaya vahim bir boyut kazandırmıĢ; geleceklerinin, bu büyük komĢuyla iyi geçinmekte yattığını anlamak istemeyen ve uzun vadeli yararları günü birlik hasis çıkarlara feda eden Ermeniler, Rusya'nın ve Avrupa'nın politika oyunlarında piyon olmayı yeğlemiĢlerdir. Aynı Ermeniler, bir taraftan da, -Hristiyanlık taassubundan ve Ġslâm düĢmanlığından da faydalanarak Avrupa ve Amerika'da yoğun bir propaganda ve karalama kampanyasına giriĢerek, kendi katliam ve mezâlimlerini Türklere yüklüyorlardı. "ġüyuu vukuundan beter.", "BirĢeyi kırk defa söylersen gerçek olur." gibi atasözlerimizin gösterdiği üzere, propagandanın gücünü ve kamuoyu oluĢturmayı bilen Ermeniler, bu büyük çabalarının semeresini almıĢlar; olmadık Ģeyleri olmuĢ, kendi yaptıkları zulüm ve vahĢetleri Türkler yapmıĢ gibi göstermeyi baĢarmıĢlardır. Osmanlı hükümeti ise, bu sıralarda, kendisini savunmak ve asıl suçluları ortaya koyabilmek için, 15 altın vererek kitap bastırmaya korkar bir halde bulunuyordu. Bununla birlikte, Ermenilerin, I. Dünya SavaĢı'nda ve Ġstiklal Harbi öncesinde Anadolu ve Kafkasya'da yaptıkları katliamlarla ilgili olarak -Türkçe ve yabancı dillerde- bazı resmî yayınlar da (1916-1921) çıkmadı değil.5 Bunlardan üç tanesi de Kâzım Karabekir'e aittir. Çocukluğu, Ermeni nüfusun da bulunduğu Van'da geçen ve Ermeni bir aĢçıları olan Karabekir, Balkan harbinden sonra Alman ıslah heyeti içinde genel kurmay baĢkanlığının istihbarat Ģubesinin baĢına geçirildiğinde, Rusya ve Ermenilerle yakından ilgilendi. Bu sırada; resmî görevle bulunduğu Van ve Bitlis vilayetlerinde beĢ sene dolaĢarak buraların istatistiğini çıkaran Rize konsolosu, Rus kurmay generali J. Mayeski'nin yazdığı ve Rusların gayet mahrem sayarak, muayyen Ģahıslara mahsus olmak üzere bastırıp dağıttıkları ve Ermenistan'ın muhtariyetinden korktukları için, hakiki durumu olduğu gibi gösterdikleri Van ve Bitlis Vilayetleri Askerî Ġstatistiği adlı eseri, Rus
masasını idare eden binbaĢı Sâdık Bey'e tercüme ettirerek 1914'te, Birinci Dünya Harbi'nden önce bastırıp ilgili makamlara dağıttı.6 Bilahare, 1. Dünya SavaĢı ve mütareke yıllarında büyük vazifelerle bu mıntıkalarda bulundu. 28 Kasım 1918'de Ġstanbul'a geldi. 30 Kasım'da Harbiye nâzın Abdullah PaĢa'yı ziyaret ederek, 1918 baĢlarında, kurtarma ve ileri harekatında karargâhtan aldırıp Ġstanbul'a gönderdiği, Ermenilerin -yakılarak viraneye çevrilmiĢ, halkı yığın yığın cesetler halinde bulunan- Erzincan, Erzurum, Van, Elviye-i Selâse ve daha doğularda yaptıkları Ġslâm katliamlarının fotoğraf ve vesikalarının akıbetini ve gazetelerin neden aydınlatılmadığını sordu. Abdullah PaĢa hayretle, "Bunlardan hiç haberim yok, söylediklerini yaz da Meclis-i Vükelâ'ya okuyayım. Elimizde de bir vesika bulunsun!" dedi. Bunları, erkan-ı harbiye reisi Cevad PaĢa'ya da anlattı ve mütalaalarını yazıp verdi. Gönderdiği vesikaları da Ģurada burada buldurdu. Matbuat aydınlatıldı ve Ġsmet Bey'in baĢkanlığında bir komisyon, bu vesika ve fotoğrafları bir risale halinde neĢretti. Ġslâm Ahalinin Duçar Oldukları Mezâlim Hakkında Vesâika Müstenid Malumat adı verilen eser Fransızca'ya da tercüme edilerek basıldı. 7 Harb-i Umumi'de dokunullmaz vaziyette dilediğini yapan resmî daireler, para sarfı için mesuliyetten korkar hale gelmiĢlerdi. Gazeteler Ģuna buna en ufak meseleler için hücumlar yaptığından, herkes basından yılmıĢtı. Ermeni katliamı risalesinin Fransızca'ya tercüme masrafını karĢılayacak ödenek olmadığı gibi, onbeĢ altın kadar tutan gideri verecek kimse de çıkmıyordu. Ġsmet Bey'in komisyonunu mahcubiyetten kurtarmak ve hükümetin bu elîm vaziyetini yabancılara göstermemek için masrafı kendi cebinden verdi. Bilahare, Mahmud Sâdık Bey'in, 'mühim hususlara ödenek verilmesinin elzem olacağı' hakkındaki neĢriyatı üzerine parası iade edildi. Bir taraftan da, bildikleri vasıtasıyla basını bizzat aydınlatmaya çalıĢtı. Süleyman Nazif Bey'in isteği üzerine, Ermeni mezâlimi hakkında bir de makale yazarak, bu vartadan kurtulacağımızı, bildikleri vasıtasıyla propagandaya baĢladı.8 Osmanlı döneminde olup biten ve onun yıkılmasıyla ortadan kalkmayıp, Batılı ve Amerikalı dost ve mütte-fiklerimizce(!) arasıra ısıtılarak gündeme taĢınan Ermeni meselesi, tahteravalliyi andıran devletlerarası denge oyununda, yeri geldikçe safra ve bir tehdit unsuru olarak kullanılmıĢ ve hala da kullanılmaktadır. Ancak; bir tezin gücü, çok kiĢi tarafından ve sık sık dile getirilmesinde değil, belgelere dayanmasındadır. Belgesiz tezler, tüm dünya tarafından söylense de, iddia olmaktan öteye geçemez. Aynı Ģekilde, Ermeni soykırımı iddiası da, propaganda gücüyle veya büyük devlet-lerin politik oyunlarıyla dünya kamuoyuna kabul ettirilmiĢ olsa bile, bu, -yahudi soykırımı iddiasında olduğu gibi- tarihî bir olgu olduğunu göstermez. Belge ister, is-bat ister; bu da ilmin ve tarihçilerin sahasına girer. Soykırımı iddiasının isbatı da; söylentilere ve kendilerinden menkul asılsız-belgesiz iddialarla dünyayı aldatmaya çalıĢan Ermenilere düĢer. Aslını inkar demek olan, 'Osmanlı'nın devamı olmadığımız, onunla bir bağımızın bulunmadığı' gibi savunmaların bir iĢe yaramadığı tecrübeyle sabittir. Bu yüzden, bugüne kadar yapılamadıysa bile, bundan sonra olsun, olaya ciddiyetle eğilinmeli, ortaya konulan belgelerle dünya kamuoyu aydınlatılmaya çalıĢılmalıdır. ĠĢte, biz de bu düĢünceyle, Kâzım Karabekir Pa-Ģa'nın, Ermeni meselesini yerinde araĢtırmak üzere Anadolu'ya gönderilen Amerika (general Harbord) heyetine sunduğu raporlarla, Ermeni mezâlimine iliĢkin eserlerini bazı eklerle geliĢtirerek bu
kitabı hazırladık. Kitabın, Ermeni milletine karĢı bir düĢmanlık geliĢtirme ve aradaki münâfereti körükleme hedefi olmadığı gibi, baba ve dedelerinin yaptıklarından dolayı bugünkü Ermenileri cezalandırmaya kalkmak da zaten adalet ve insafa muvafık olmaz. Ġki taraf için de fayda getirmeyeceğine inandığımız bu çekiĢmenin bir an önce sona erdirilerek, eskiden olduğu gibi güzel komĢuluk iliĢkileri geliĢtirilmesi temennimizdir. Ermenilerce, 1918-20 yılları arasında Erzincan'dan Erivan'a kadar olan bölgede Türk ve müslümanlara karĢı reva görülen zulüm ve vahĢetleri ihtiva eden kitap; Kâzım Karabekir'in konuyla ilgili eserlerinin toplandığı 'Ermeni mezâlimi' ve aynı zaman ve yerlere ait bilgi ve belgelerin derlendiği 'Ekler' bölümü olmak üzere iki kı-belgelerin derlendiği 'Ekler' bölümü olmak üzere iki kısımdan oluĢup, her iki kısma dercedilen metinlerin ortak yönleri, hepsinin, birer belge niteliğinde olup, yazarlarının bizzat yaĢadıkları, yerinde görüp inceledikleri ve yaĢayanlardan aldıkları malumatlardan oluĢmuĢ ilk elden bilgiler içermesidir. 1. BÖLÜM 1918-20 yılları arasında kolordu kumandanı olarak bulunduğu Doğu'da topladığı, mezâlime iliĢkin bilgi, belge ve resmî yazıĢmalardan oluĢan kendi eserlerini içermektedir: 1. Hikayesi yukarıda yazılan, Erzincan'dan baĢlayarak Erzurum, Kars ve bütün ġark'ta, geçtiği yerlerde Ermenilerin yaptıkları katliamları ve yakıp yıktıklarını fotoğrafla tesbit ve günü gününe vakaları görenlerden tahkik ve tevsik ile hazırladığı Ġslâm Ahalinin Duçar Oldukları Mezâlim Hakkında Vesâika Müstenid Malumat, Birinci baskı, Ġstanbul, 1918,70 s., 69 resim. Kitap, Documents Relatifs aux Atrocitâs Commi ses par leĢ Armeniens sur la Population Musulmane adıyla Fransızca'ya da tercüme edilerek basılmıĢtır: Ġstanbul, 1918, 73 s. Birinci baskısı Ermeniler tarafından piyasadan ve kütüphanelerden para ile toplatılan eser, Milli Kongre tarafından ikinci bir defa daha basılmıĢtır: Ġstanbul, ġubat (1)335-(1)919, 68 sayfa, 69 fotoğraf. 2. 335 Senesi Temmuz Ayı Zarfında Kafkasya 'da Ġslâm-lara KarĢı Ġcra Olunduğu Haber Alınan Ermeni Mezâlimi, Osmanlı Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Dairesi neĢriyatından, Ġstanbul (1919), 7 (Türkçe) + 8 (Fransızca) sayfa. 3. 335 ve 36 Seneleri Kafkasya'da Ġslâmlara KarĢı Ġcra Olunduğu Tebeyyün Eden Ermeni Mezâlimi, Türkiye Büyük Millet Meclisi ġark Cephesi Kumandanlığı X. ġubesi neĢriyatından, Kars, l.I.(l)337/(1921), 21 sayfa. 4. Ermenistan ve Trans-Kafkasya'yı dolaĢarak, Ermeni meselesini yerinde incelemek üzere Türkiye'ye gönderilen, general Harbord baĢkanlığındaki Amerikan heyetine sunulan Ermeni mezâlimiyle ilgili raporlar; heyetin Erzurum'da karĢılanması ve ağırlanması ile ilgili anılan da baĢ tarafa eklenmiĢtir: Yine, Dr. Rıza Nur'un, Harbord heyeti ve Ermeni meselesi ile ilgili sözleri (Hayat ve Hatıratım, cilt: II, s. 497-498) ve general Harbord'a Ermeni mezâlimine iliĢkin bir rapor takdim eden, 1. TBMM Kars milletvekili Fahreddin Erdoğan'ın, Harbord heyetinin Erzurum'a geliĢi ve buradaki çalıĢmalarıyla ilgili anıları: Türk Ellerinde Hatıralarım, Bulgaristan, Romanya, Sibirya Esareti, Türkistan, Azerbaycan, Kafkasya Türkleri, Doğu Anadolu ve Kars, s. 267-270,
Ankara, 1998. rinde Hatıralarım, Bulgaristan, Romanya, Sibirya Esareti, Türkistan, Azerbaycan, Kafkasya Türkleri, Doğu Anadolu ve Kars, s. 267-270, Ankara, 1998. 5. Ermeniler müslümanlara, Türklere olmadık zulümler reva görürlerken, o sırada ġark'ta ordu kumandanı olan Kâzım Karabekir'in "Osmanlı ordusunu getirenlerin çocukları oldukları gerekçesiyle bölge Ermeni-lerince itilip kakılarak sokaklarda açlık ve soğuktan ölmeye terkedilen binlerce Ermeni çocuğuna barınacak yer ve eğitim imkanı temin etmesi" yle ilgili, kendi eserlerinden biriyle, Doğu'da açtırdığı okullarda okuyan talebelerden Ali Ayrım'm kitabından iki alıntı: Ġstiklal Harbimizin Esasları, s. 360-363; Ali Ayrım, Yalan (Anıların Romanı), s. 128-133, Ġstanbul, 1978. II. BÖLÜM Bu bölüm, olayların içinde bulunmuĢ, mezâlimi bizzat gözlemlemiĢ yerli-yabancı Ģahitlerin tanıklıklarından oluĢmakta olup, Erzurum ikinci kale topçu kumandanı Tverdo Khlebof'un, Erzurum'daki Ermeni mezâlimine iliĢkin, Tarihçe ve Hatıra adlı eserleriyle, yine bir Rus subayı olan, 156. alay 12. bölük kumandanı mülâzım Nikola'mn, Ermenilerin müslümanlara karĢı yaptıkları fecâyi' ve Ģenâ'at hakkındaki ifadeleri, yabancı ve tarafsız gözlemcilerin Ģahitlikleri olması hasebiyle daha bir önemlidir. 1- 2. Bu bölüme alınan metinlerden ilk ikisi; Kâzım Karabekir PaĢa'nm, Osmanlı ordusunca esir edildiğinde karargâhında uzun uzadıya görüĢüp, kendisinden, Ermenilerle Erzurum ve Kars kaleleri hakkında hayli malumat aldığı, Kars'ta topçu kumandanlığında bulunmuĢ olan, Erzurum Deveboynu mevki-i müstahkemi kuman-rin pek çok mezâlim yaptıklarını anlatır ve bunları imzası altında vereceğini va'deder. Asılları Rusça olan eserler Türkçe, Ġngilizce ve Fransızca'ya tercüme edilerek neĢrolunur.10 PaĢa, kitaplarında yeri geldikçe bu eserlere atıfta bulunup, kendi kitapları içerisinde de yayımlamıĢtır. a) Tarihçe, Ġkinci Erzurum Kale Topçu Alayının TeĢekkülünden Ġtibaren, Osmanlı Ordusunun Erzurum 'u Ġstirdadı Tarihi Olan 12 Mart 1918'e Kadar Ahvâli Hakkında, baskı yeri ve yılı yok, 35 s. b) Hatıra, Rus Ġhtilali Bidayetinden Ġtibaren 27 ġubat 1918'de Osmanlı Kıtaatının Erzurum'u Ġstirdat Ettikleri Tarihe Kadar Ermenilerin Erzurum ġehri ve Havalisi Türk Sekenesine KarĢı Tavr u Hareketlerine Dair, baskı yeri ve yılı yok, 16 s. Tarihçe'ye ilave olarak yazılmıĢ ise de, baĢlıba-Ģına bir vesika mahiyetini hâizdir. 3. Rize konsolusluğu da yapan Rus kurmay generali J. Mayeski'nin yazdığı Van ve Bitlis Vilayetleri Askerî Ġstatistiği adlı eserin Ermenilerle ilgili bölümleri: Ermeni Dosyası, s. 16-25, yayına hazırlayan: Faruk Özerengin, Emre Yayınlan, ikinci baskı, Ġstanbul, 1995; Kürt Meselesi, s. 132-141, yayına hazırlayan: Faruk Özerengin, Emre Yayınları, ikinci baskı, Ġstanbul, 1995. 4. Sekiz-dokuz yaĢlarında iken, düĢman saldırısına uğrayıp, sağ kalanlarla birlikte kaçarken Ermenilerce e-sir alınarak Erivan'a götürülen ve bilahare, Kâzım Karabekir'in Doğu'da açtığı okullarda okuyan Ali Ayrım'ın, bizzat Ģahit olduğu Ermeni vahĢetleriyle ilgili hatıraları: sir alınarak Erivan'a götürülen ve bilahare, Kâzım Karabekir'in Doğu'da açtığı okullarda okuyan Ali Ayrım'm, bizzat Ģahit olduğu Ermeni
vahĢetleriyle ilgili hatıraları: Armağan Anıların Romanı, s. 9-10, 83-84, 91-100, Ġstanbul, 1971. 5. Ermeni mezâlimine iliĢkin bir rapor hazırlayarak general Harbord'a takdim eden, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi Kars milletvekili Fahreddin Erdoğan'ın, SarıkamıĢ kazası ile köylerindeki Ermeni mezâlimiyle ilgili anı ve gözlemleri: Türk Ellerinde Hatıralarım, Bulgaristan, Romanya, Sibirya Esareti, Türkistan, Azerbaycan, Kafkasya Türkleri, Doğu Anadolu ve Kars, s. 177-189. 6. Doğu'da ordu komutanlığı yapan ve o sırada Ġstanbul muhafızlığında tutuklu bulunan Vehib PaĢa'nın, kötülükleri tedkik komisyonu baĢkanlığına verdiği, Ermeniler tarafından müslüman ahaliye reva görülen cinayet ve fecâ'atların anlatıldığı yazılı ifadesi (31 Mart 1335/1919 tarih ve 517 nolu Vakit gazetesinden) ile, I. Dünya SavaĢı sonlarında, Ermeni mezâlimini yerinde incelemek üzere, yabancı gazetecilerden oluĢan bir heyetin baĢında Doğu Anadolu'ya gönderilen tarihçi Ahmed Refik Bey (Altınay) tarafından, 17 Aralık 1917 tarihinden itibaren Ġkdam gazetesinde yayımlanan yazılardan bir pasaj: Fahri Çakır, Elli Yıl Önce Anadolu ve ġark Cephesi Hatıraları, s. 158-166, Çınar Matbası, Ġstanbul, 1967. 7. Otuzaltıncı Kafkas fırkasına iltica eden 156. alayın 12. bölük kumandanı mülâzım Nikola'nın, Ermenilerin müslümanlar aleyhinde tatbik ettikleri fecâyi' ve sena'at hakkındaki ifadeleri: Askerî Tarih Bilgileri Dergisi, yıl: 31, sayı: 81, Ağustos 1982, s. 239242. Ve nihayet; birinci bölüme dercedilen, 335 Senesi Temmuz Ayı Zarfında Kafkasya'da Ġslâmlara KarĢı ĠcraTarihçi ve araĢtırmacıların rahatlıkla kullanabilmeleri için, pek çok belge içeren eser ve alıntılara herhangi bir müdahalede bulunulmamıĢ, ancak bazı kelimelerin yanına, parantez içerisinde bugünkü karĢılıkları verilmiĢ ve PaĢa'nın, karargâhtan aldırıp Ġslâm Ahalinin Duçar Oldukları Mezâlim Hakkında Vesâika Müstenid Malumat adlı eseri içerisinde yayımladığı 69 fotoğraf konulmuĢtur. Son verirken; kütüphanedeki çalıĢmalarım sırasında ilgi-alaka ve yardımlarını esirgemeyen, Ali Emîrî (Millet) Kütüphanesi görevlilerinden Kadir AraĢ ve Bayezid Devlet Kütüphanesi görevlilerinden Latif Dinçaslan Beylere teĢekkürü borç bilirim. Ömer Hakan Özalp ĠSLÂM AHALĠNĠN DUÇAR OLDUKLARI MEZÂLĠM HAKKINDA VESÂĠKA MÜSTENĠD MALUMAT Mukaddime: Atîde zikrolunan vukuat hakkında gerek meâlen ve gerek aynen dercolunan vesaikin asılları mahfuzdur.2 Bu esnada bizim üçüncü ordumuza mevrûd malumattan Lenin'in inkılabı sebebiyle Rus efradının zabitlerini dinlemeksizin kendiliklerinden cepheyi terk ilememleketlerine gittikleri ve cephede yalnız bazı Gürcü efradıyla, Rus kıtaatına mensup Ermeni efradı kaldığı anlaĢılıyor. Aynı zamanda Rus ordusuyla teĢrîk-i mesai eden Ermeni çetelerinin, cephede Rus kuvvet ve nüfuzunun bertaraf olmasından ve yalnız Ermeni zabit ve efradı kalmasından bi'1-isitifade, silahsız ve müdafaasız bulunan Ġslâm ahaliyi hafî-celî kati u imhaya baĢladıkları hakkında Ġslâm ahaliden tahrîri müracaatlar vukubu-luyor
[Müracaatname dosyası]. Ġstila altında bulunan mıntıkalardan firar ederek orduya iltica eden ahaliden bazı adamların bizzat hikayeleri pek elîm tesirât îkâ edecek mahiyettedir. Erzincan havalisine, meĢhur Ermeni sergerdelerinden olup Harb-i Umumi bidayetinde Karahisar-ı ġarkî'de Ġslâmlara karĢı vukubulan katliamı tertip ve icra ettiren ve bilahare Ruslar tarafına firar etmiĢ olan Sivaslı Murad, Erzurum havalisine Ermeni serdarı Antranik'in, Bayburt'a dahi, Harb-i Umumi bidayetinde MuĢ civarında Talori havâlisinde kıtaller yapan ve bu havalide ordunun menzillerine ve menzil kollarına taarruzda bulunan Bayburtlu ArĢak'ın maiyyetleriyle birlikte geldiği ve katl-i umumi fecî'asını deruhte ettikleri teeyyüt ediyor. Bu ahval üzerine Kafkas ordularımız kumandanı, Rus Kafkas orduları baĢkumandanı ceneral Perjevalski'ye fî 24 Kânun-i Sâni (1)334 tarih, 7.312 numara ile SuĢehri'nden gönderdiği tahriratta, Ġstanbul'dan aldığı emir üzerine kendisine müracat ettiğini beyan ederek, "Rus ordusunun taht-ı iĢgalinde ve ordularımın cephesi karĢısında bulunan mmtıka-i arazide mütemekkin Osmanlı teb'asmın ge-rek yerli ve gerek hariçten gelen Ermeniler tarafından mal ve can ve ırzları(mn) heder ve pâymâl edildiği vasâike müsteniden anlaĢılmaktan nâĢi, Rus ordusu kumanda he-yet-i âliyesinin marzîsine tamamıyla muhalif olan bu halin evâmir-i müĢeddede-i kumandânîleriyle men'ine himmet buyurulması" ifadesiyle ricada bulunuyor. Bu tarihte Brest Litovsk muahedenamesi aktedilme-miĢ ve henüz müzakerât cereyan etmekte bulunduğu için, müslüman ahaliye vukubulan tecavüzat Brest Litovsk'taki murahhaslarımız vesâtatıyla Rus murahhasları nezdinde yalnız protesto edilmekle iktifa olunmuĢtu. Bu mektuba henüz bir cevap vürut etmediği ve Ġslâm ahali aleyhine mezâlim hakkında müracaat tevâlî eylediği cihetle Kafkas ordusu grubundan Rus Kafkas-ordusu kumandanı ceneral OdiĢelidze'ye de SuĢeh-ri'nden 516 numara ve 16 Kânun-i Sâni (13)34 tarih, 818 (numara) ile yazılan tahrîratta aynen: "Erzincan'da imza edilen mütarekenamenin teatisinden sonra mütarekenin Ģâmil olduğu cephedeki Rus kıtaatının berren ve bahren geriye nakledilmesi hasebiyle kısmen boĢalan ve kısmen de kesâfet-i askeriyyesi azalan arazi dahilinde ve ez-cümle Trabzon, Erzurum, Bitlis vilayetlerine muzâf bilâd ve kurada ve yollarda, hassaten Ermeni çetelerinin ve Rumlarla meskun havalide de Rumların muttariden ve bir program dahilinde olarak ahali-i Ġslâmiyye'nin ırzına, canına ve malına taarruza baĢladıkları ve hatta bazı mahallerde katliam icra eyledikleri, bu gibi vekâyi'-i fecî'aya maruz kalan Ġslamlardan hatt-ı fasılları muhtelif mahallerden geçerek kıtaatımıza iltica edebilen bazılarının ifadelerinden anlaĢıl-mıĢ ve ahiren tarafımıza iltica eden iki Rus zabitinin vermiĢ oldukları ifadeler ile teyit derecesini bulmuĢtur." denildikten ve ceneral Perjevalski'ye de müracaat olunduğu kaydedildikten sonra bu ahvalin evâmir-i müĢeddede ile men'edilmesi rica olunuyor. Rus umum Kafkas orduları baĢkumandanı piyade cenerali Perjevalski'den Osmanlı grup kumandanına gelen 19 Kânun-i Evvel sene 1917 tarih ve 56057 numaralı tahrîrat metni aynen atîdedir: "Ceneral Hazretleri; "24 Kânun-i Evvel (13)34 tarih ve 7336 numaralı tahrîrât-ı devletlerinde münderic arzuya binâen Erzincan mütarekenamesinin onikinci maddesine istinaden onüçüncü maddenin tamamen tayyı için bence hiçbir müĢkilat mevcut olmadığını arza müsâraat eylerim.
"Kumandam altındaki ordular tarafından iĢgal edilmiĢ bulunan sahadaki ahali-yi müslimeye karĢı Ermeni milletine mensup olanlar tarafından icra edildiği taraf-ı âlîlerinden bildirilen mezalim ve harekât-ı nâ-becâya gelince; bu bapta, hakk-ı harp olarak iĢgal edilmiĢ vilayetler murahhas-ı umumiliğine bu madde hakkında hemen tahkikat-ı arnika ve mûĢikâfâneye ibtidâr kılınması ve aynı zamanda mezkur vilayetlerdeki Osmanlı teb'asına karĢı muhtemelü'1-vukû her nevi muamelat-ı Ģedîdenin vaktiyle men'i esbabının istikmali için tedâ-bîr-i müessire ve Ģedîdenin ittihâzı hakkında evâmir-i müsta'cele ita kılındığını arzeylerim". Ceneral OdiĢelidze'den gelen telsiz telgraf dahi atîde aynen dercedilmiĢtir: Ceneral OdiĢelidze'nin telgrafı yalnız Erzincan'da bir katliam vukubulmuĢ olduğunu değil, aynı zamandabu katliamın tertip ve idare edilmiĢ olduğunu tasdik e-den bir vesika hükmündedir. Bu esnada Erzincan'da Sivaslı Ermeni Murad hakim idi ve umum kumandan olarak Fransız miralayı Morel bulunuyordu; Ģehirdeki asker Ermeni idi. [Erzurumda esir edilen H'inci Rus kale topçu alayı kumandanının Hatırat'mda, sahife 7(ye) müracaat- Erzincan katliamını ceneral OdiĢelidze'nin bizzat hikaye ve Ģiddetle ızhar-ı nefret ettiği okunacaktır]. Erzincan'da büyük mikyasta katliam vukua geldiği muhtelif menâbi'in ihbarâtından müstebân oluyor. [Üçüncü ordu mezâlim dosyasına müracaat] ve Erzincan'dan firara muvaffak olan eĢhasın zaptedilen ifadeleri de bunu teyit ediyor. Ceneral Perjevalski'nin yukarıdaki mektubunda Ermenilerin arazi-i müstevliye dahilindeki Ġslâmlara tecavüz ettiklerinin zımmen tasdik edildiği görülüyor. Bu esnada OdiĢelidze'den Kafkas cephesi Osmanlı orduları kumandanına gelen telgraf aynen atîdedir: "Atîdeki Ģayan-ı teessüf vukuatı zat-ı devletlerine kemâl-i teessür ve elemle arzetmeyi vazifemden addederim: "Güya müslümanların ihtilal çıkaracağı hakkında bazı müfsitlerin iĢâ'âtta bulunması üzerine Erzincan'da 15-16.I.(19)18'de Ģehirde bulunan kıtaât-ı askeriyye efradı tarafından müslüman hanelerinde hod-be-hod tahar-riyat icrasına kalkıĢılmıĢ ve bu esnada rovalver ateĢiyle bir neferin yaralanması, Ģehrin nukât-ı muhtelifesinde taharriyata karĢı mukavemet izhar eden müslümanlar aleyhine istimal-i silaha sebebiyet vermiĢ ve neticede tarafeynden birçok maktul ve mecruh olmuĢ ise de adetleri henüz taayyün etmemiĢtir. "Zabıtanın iĢe müdahalesi irâka-i dem'e nihayet vermiĢ ve müsademenin tevessü'una mani olmuĢtur. Vakadan dolayı amîk teessüflerimi zât-ı devletlerine beyan eder ve gerek önayak olanlarla asayiĢi ihlal edenler hakkında ve gerek müslümanlar hakkında iĢâ'ât-ı fesat-kârâne de bulunanlar hakkında tarafımdan en kat'i ve Ģedît tedâbîr ittihaz edildiğini ve mücrimlerin en Ģedît mücazâta duçar edileceklerini arz ile ihtiramât-ı tâmme-min kabulünü temenni eylerim". Numara: 10132 Kânun-i Sâni 1918 OdiĢelidze Osmanlı kumandanının ceneral OdiĢelidze'ye gönderdiği atîdeki mektupta dahi vekâyi' zikredilmiĢtir:Rus Kafkas ordusu kumandam ceneral Livetnan OdiĢelidze Cenaplarına; "Ceneral Hazretleri!..
"Evvelden beri arazi-i müstevliye dahilinde ötede beride tesbit ve tevsik edilmiĢ olan Ermeni mezâlimine, bilhassa Rus birinci Kafkas kolordusu karargâhının Erzincan'dan hareketinden sonra, Erzincan ve havalisindeki karyelerde daha büyük mikyaslarda olarak devam edildi. Ermeniler tarafından Ġslâmlar hakkında yapılan iĢbu mezâlimin yalnız tenha yerlerde bulabildiklerini katletmekle kalmayıp, son zamanlarda bazı karyelerde ahali-i Ġslâmiyye'nin namusuna tecavüz, mallarını yağma ve hanelerini ihrâka kadar ileri gidildi. Ve ez-cümle 12 Kânun-i Sâni (13)34 tarihinde Erzincan'ın onsekiz kilometre cenûb-ı Ģarkîsindeki Zenkih karyesi, ahalisineher nevi mezâlim icrasından sonra kamilen ihrâk edildi. Bundan maada, takriben bir hafta evvel de Ardasa'nın üç kilometre cenûb-ı garbisindeki Koska Ġslâm karyesi 30 kiĢilik bir Ermeni çetesi tarafından basılarak, Ġslâm kadınlarına tecavüz ve karyenin ihrâk olunduğu anlaĢıldı. BaĢkumandan piyade cenerali Perjevalski tarafından 19 Kânun-ı Evvel sene 1917 tarih ve 56057 numaralı (dördüncü sahifeye müracaat) tahrîratıyla i'tâ buyuru-lan teminata tamamıyla itimat ettiğim halde vekâyi' ve hadisat-ı mümâsilenin bir kat'iyyet-i mutlaka ile men' ve zecrini zât-ı âlî-i kumandânîlerinden kemâl-i hürmet ve fart-ı ihlas ile rica eder ve insaniyyet ve medeniyet namına olarak Osmanlı ahali-i Ġslâmiyye'sinin ırz, can ve mallarını muhafazaya masruf olacak himmet ve inâ-yet-i devletlerinin müteĢekkir-i daimî ve minnettar-ı ebedîsi kalacağımı arzeylerim ceneral hazretleri!" Vekâyi' teĢeddüt ediyor. Acıklı haberler geliyor, bahusus Rus birinci Kafkas kolordusu karargâhının Erzincan'dan hareketi ve Rus kıtaatının büsbütün Erzincan'ı terketmesi, Ermeni çetelerinin Erzincan'a hakim olduğunu gösteriyor. Ceneral Perjevalski'nin mevrûd mektubuna cevap verilmekle beraber, mezâlim hakkında elde edilen malumat cenerale ber-vech-i atî bildiriliyor: Rus Kafkas orduları baĢkumandanı piyade cenerali Perjevalski cenaplarına "Ceneral hazretleri: "19 Kânun-ı Evvel sene 1917 ve 56054 numaralı ce-vapname-i devletlerinin vârid-i câ-yı i'zâz olduğunu arz ile kesb-i Ģeref eylerim. "Brest-Litovsk mütarekenamesinin beĢinci maddesi Erzincan mütarekenamesinin onüçüncü maddesi yerinekâim olacağına nazaran, bu sonuncu maddenin ol baptaki muvâfakat-ı âlîleri üzerine mütareke metninden ihraç edildiğine dair mütarekenameye Ģerh verildi. El-yevm Rus orduları taht-ı iĢgalinde bulunan havâli-i ma'lûmedeki Ġslâm teb'a-i Osmâniyye'sinin Ermeniler tarafından hiçbir suretle düçar-ı zulm ü i'tisâf olmamaları için makamât-ı aide ve mes'ûlesine evâmir-i kat'iy-ye i'tâ buyurulduğunu ve muhtemelü'1-vuku her türlü harekat-ı nâ-becâya karĢı tedâbîr-i müessire ve Ģedîde-nin ittihaz kılınacağı hakkındaki iĢ'ârât-ı devletlerine bütün kalbimle arz-ı Ģükran eylerim. Ahiren serzede-i zuhur olan bazı vekâyi', tedâbîr-i mâni'anm ittihazı ricasıyla Kafkas ordusu kumandanı ceneral Livetnan OdiĢe-lidze cenaplarına bildirdiğim gibi, Ermenilerin mezâlimi hakkında elde edebildiğim bir kısım malumatı zât-ı devletlerine de ber-vech-i atî arzeylemeyi lüzumlu ve faide-li gördüm. Bilhassa, Rus birinci Kafkas kolordusu karargâhının Erzincan'dan hareketinden sonra, nefs-i Erzincan kasabasıyla civar köylerinde Ermenilerin mezâlimi, yalnız tenha yerlerde tesadüf eylediklerini katletmek, gece birtakım haneleri basarak ashabını öldürmek gibi fecâyi' ve Ģenâat-ı münferide halinden çıkarak bazı kuranın kamilen ihrâkı, kadınların namusuna tecavüz ve yaktıkları köylerdeki ahalini katliam derecesine vardığının kemâl-i teessürle simâ'-ı devletlerine îsâlini vazifeden addeyledim.
Bu cümleden olarak 12 Kânun-ı Sâni sene (l)334'te Erzincan'ın onsekiz kilometre cenûb-ı garbisindeki Zenkih karyesi Ermeniler tarafından âkıbet-i elîmeye uğratılmıĢ ve takriben bir hafta evvelisi de Ar-dese'nin üç kilometre cenûb-ı garbisinde Koska Ġslâm karyesi otuz kiĢilik bir Ermeni çetesi tarafından basılarak insaniyet ve beĢeriyeti dil-hûn edecek Ģenâyi' ve fe-câyi' irtikap edildikten sonra karye de ihrak edilmiĢtir. Rus Kafkas ordusunun berâ-yı istirahat köylere çekilmesiyle iĢbu ordu cüz'ütamlannı istihlaf eden, kısmen me-mâlik-i müstevliye halkından bulunan Ermeni kıtaatının bu kabil vekâyi'a karĢı emr ü nehy-i devletlerini fi'len ne derece hulus ve muhabbetle ifa edebileceklerinin takdirini mine'l-kadim bu hususta hâiz oldukları fikr ü ka-naât-ı âliye ve nâfizenin takdirat-ı muhikkasına terk ü havale ve tedâbîr-i ciddiye-i mâni'anm tesrî'-i ittihazı hususundaki karar-ı musîb-i devletlerine intizar eyler ve bu münasebetle kadîm ve samimi olan ihtiramâtımın kabulünü rica eylerim, ceneral hazretleri!" [ĠĢbu mektupta mezkur vekâyi' hakkında üçüncü ordu mezâlim dosyasına müracaat]. Bu mektuptan sonra toplanan malumat da ayrı ayrı hem ceneral Perjevalski'ye hem ceneral OdiĢelidze'ye Kafkas cephesi Osmanlı orduları kumandanı tarafından ber-vech-i atî yazılıyor: SuĢehri'nden 29.1.(13)34 "Ceneral hazretleri; "Rus orduları iĢgal-i askerîsi altında bulunan me-mâlik-i Osmaniye'deki teb'a-i Ġslâmiyye hakkında Ermeniler tarafından mütemadiyen icra edilegelmekte olan zulüm ve i'tisafâtın ne derece feci ve elîm olduğunu gösteren ve bu defa haber alınan bazı vekâyi'i de pek azîm bir hüzn ü teessürle sima'-ı devletlerine îsâle mecbur olduğumdan dolayı müteessirim. Rus kumanda hey'ât-ı âliyesinin ve hür Rus ordusunun hissiyat-ı ulviyyesine tamamen münâfî olduğundan emin olduğum bu halin bir an evvel önüne geçmek için ortada mübrem ve fakat fikr-i medeniyet ve insaniyetle meĢbû' bir lüzumun bütün kuvvetiyle elyevm hüküm sürdüğüne muhlisleri kadar zât-ı devletlerinin de kail olduğu Ģüphe ve tereddütten bitamâmihâ varestedir. "1. An-aslin Zazalar karyesi ahalisinden olup Erzincan'da ikâmet eden Kara Mehmed'in oğlu ile dört refiki mâh-ı hâl evâilinde HaĢhaĢ değirmeninde Ermeniler tarafından parçalanmıĢlardır; "2. Erzincan'da Demirciler civarında Kürt Mehmed Ağa'ya Ermeniler taarruz etmiĢler ve aynı mahallede ikâmet eden bir Ġslâm kadınını cebren alıp götürmüĢlerdir; "3. Mukaddimâ Erzincan'da belediye katibi bulunan Mehmed Efendi'yi Ermeniler esir alarak bir semt-i meçhule götürdükleri gibi, vâlidesiyle zevcesini ve dört yaĢındaki çocuğunu parçalamıĢlardır; "4. Ermeniler, Ardoslu Gülbahar oğlu Veysi'nin zevcesini cebren almak istemiĢler ve muhalefeti üzerine Veysi'yi katleylemiĢlerdir; "5. Ermeniler, Mezraa karyesinde ġaĢo'nun Hüseyin oğlu Dursun'u yine kendi hanesinde katletmiĢlerdir; "6. Paçiçli Mahmud oğlu Ġsmail Ermeniler tarafından öldürülmüĢtür; "7. 12 Kânun-ı Sâni (l)334'te Ermeniler GeleraĢ karyesini basarak, onyedi müslümanın kollarını bağladıktan sonra kurĢuna dizmiĢlerdir; "8. 7 Kânun-ı Sâni (13)34'te, Rus elbise-i askeriyyesini lâbis Ermeniler(in) Karadeniz sahilinde, Ful kasabasında elliye yakın kadın ve erkeği Trabzon cihetine götürdükleri ve bunlardan, ġarlıpazarı'nın dört kilometrecenûb-ı Ģarkîsindeki ġah Melek
karyeli Çakıroğulla-n'ndan Hüseyin ÇavuĢ'un cenazesi(nin) bilahare Ful deresinde bulunduğu anlaĢılmıĢtır; "9. ġarhpazan'nın yedi kilometre cenubundaki Kızılağaç köyünden iki Ġslâm'ın, Ermeniler tarafından elleri ve kollan bağlanmıĢ ve ba'dehû süngülenmiĢ oldukları halde cesetleri bulunmuĢtur; "10. Karslı Rum milletine mensup bir zabit birkaç Ermeni ve Rum askerlerini de teĢvik ederek, Ful kasabası camiinin minaresine çıkmıĢ ve attıkları silahların mer-mileçi kasabada dolaĢan dört müslümana tesadüfle vefatlarını mucip olmuĢtur; "11. Torul'un Erikler karyesinden olup Görele'de mutavattın bulunan Cenbelioğulları'ndan Vasil ve Kasti, Rum ve Ermeni askerleriyle civar kuradaki ahali-i Ġslâ-miyye'yi katliama baĢlamıĢlar ve bu kıtale Ful kasabasındaki Rus askerleri de maatteessüf kısmen iĢtirak ve bu vekâyi' esnasında kadınlara alenen icra-yı Ģenaat eylemiĢlerdir; "12. Bir aydan beri Rus asker üniforması altında Rum ve Ermeni çeteleri ġarhpazan'nın garbında Nefs-i ġarlı, Akkilise, Eynesil karyeleri ahali-i Ġslâmiyye'sini kati, emval ve eĢyalarım yağma ve namuslanna tecavüz etmiĢlerdir; "13. 5 Kânun-i Sâni (1)334 tarihinde ÇavuĢlu'nun yedibuçuk kilometre cenubundaki Kırıklar karyesini ve Görele Ģarkında, Filizoğlu ile Gögeli arasında bulunup Aralıkos tesmiye edilen Ġslâm köyünü Ermeni ve Rumlardan mürekkep çeteler basarak yağma etmiĢlerdir; "14. Elli kiĢilik bir Ermeni çetesinin Ardese'yi basarak kasabayı yağma ve çarĢıyı ihrak eyledikleri istihbar edilmiĢtir. "Ittıla'-ı devletlerine arzettiğim bâlâda münderiç ve-kâyi', vesâika ve kanaata müstenit haberlerden muktebes olup vukuuna cezm-i kavî hâsıl olmayanların zikrinden sarf-ı nazar edilmiĢ ve malumat alınamayanların mevcut olabileceği de vâreste-i arz bulunmuĢtur. Husûsât-ı ma'rûza hakkında tedâbîr ve mukarrerât-ı âtiye ittihaz ve icraât-ı âcile ve Ģedide tatbik buyuracaklarını tamamen ümit ettiğim halde ihtiramât-ı fâika-i derûniyemin kabulünü ricaya müsâraat eylerim ceneral hazretleri!" Vekâyi'in teâkub ve kesb-i vehâmet ettiği ve Rus kıtaatının terhisi hasebiyle, Rus kumanda hey'âtının vekâ-yi'in önüne geçemediği görülüyor. Ġkinci Türkistan kolordusu karargâhının Kelkit'ten hareketi o havaliyi de bir sahne-i kıtale çevirip, hatta Kelkit'teki mütareke komisyonu heyetinin hayatları(nın) da tehlikede olduğu anlaĢılıyor. Bu fecâyi' ve hâdisâta bir an evvel nihayet verdirilmesi için tarafeynce tedâbîr ittihazı Osmanlı orduları kumandanlığı tarafından teemmül ve Rus kumandanlarına ber-vech-i atî teklif ediliyor: [Üçüncü ordu mezâlim dosyası] Suret Numara: 815 SuĢehri'nden 2.II.(13)34 "Ceneral Hazretleri! "Memâlik-i Mahrûse-i ġâhâne'nin taht-ı istilanıza giren ecza-yı asliyesinde mütemekkin ahali-i Ġslâmiy-ye'nin, Rus askerlerinin çekilmesiyle ve yerlerine Ermenilerin kâim olmasıyla uğradıkları mezâlim ve i'tisafâtın pek ilerilere vardığını ve müslümanları diri diri yakmak, yek-diğerine bağlayarak kurĢuna dizmek gibi tüyleri ürpertecek cinayâtm birbirini vely ü takip edegel-mekte bulunduğunu istihbar ederken hissettiğim âlâm u te'sîrâtın hadsiz ve keyfiyetten zât-ı devletlerini haberdar eylerken de elemlerimin nihayetsiz olduğuna itimat buyurmanızı hassaten rica ederim. "ĠĢbu
mezâlimin emr ü tembih ile önünü almak zamanının geçtiğine kanaat hâsıl buyurduktan sonra, bu bapta tarafeynce ittihazı lazım gelen tedâbîr-i âcile ve müessirenin suret-i tatbikinde ihmal buyurulmayacağı-na hiç Ģüphe yoktur. "29.1.(13)34 tarih, 838 numara ile fecâyi'-i mümâsile-nin gittikçe tevessü' etmekte olduğunu ve hatta ikinci Türkistan kolordusunun Kelkit'ten müfârakatım müteakip, orada bulunan muhtelit komisyon azalarının da hayatlarının emin olacağının iddiaya değer yeri olmadığını zikr ü beyandan sonra, yed-i ihtiyarda bulunmayan esbâbdan dolayı, Rus askerlerinin çekildikleri menâtık-taki ahali-i mazlûmenin muhafaza-i ırz u mâl ü canları mevzu-i bahs oldukta, tensip buyurulacak surette tarafımdan ifa-yı muavenet imkanının her daim mevcut bulunduğunu zât-ı devletlerine iblâğ ile kesb-i Ģeref eder ve bu münasebetle takdim ettiğim ihtiramât-ı derûniye-min kabulünü rica eylerim ceneral hazretleri!" General Perjevalski'ye gönderilen yukarıdaki mektubun bir sureti de ceneral OdiĢelidze'ye gönderiliyor. Ve biçare kalan Osmanlı ahali-i Ġslâmiyye'sine karĢı kıymetli muaveneti rica ediliyor. Erzincan'daki katliamın suret-i icrası hakkında me-nâbi'-i muhtelifeden malumat alınıyor. Bu umumi kıtalin pek feci surette cereyan ettiği hakkındaki istihbarat yek-diğerini teyit ve tevsik ediyor. Fecâyi' o derece Ģe-nâatla devam ediyor ki, memeden kesilmemiĢ çocukla-rm katli, hâmile kadınların karınları yarılarak çocuklarının çıkarılması, insanların diri diri yakılması, bâkir(e) kızlara her türlü Ģenaat ve rezalet tatbik edildikten sonra parçalanması ve birçok insanın evlere doldurularak yakılması gibi mezâlim ve fecâyi'a tesadüf olunuyor. Erzincan asâkiri kumandanı miralay Morel'den, Osmanlı karargâh-ı umumisine iblâğ edilmek üzere Refahiye Rus mütareke komisyonu azasından Çabliknin'e verilen ve aynen neĢrolunan telefonname cidden câlib-i dikkat ve ehemmiyettir. General OdiĢelidze'nin yukarıdaki telgrafıyla mütebâyin olan bu telefon fecâyi'i bütün üryanlığıyla isbat ediyor. Dahilinden asker üzerine ateĢ edilen bir hanenin ihrak edildiğini bildiriyor ki, bu haneye yüzlerce kadın, çocuk, ihtiyar doldurularak ihrak edilmiĢtir. Bahusus Erzurum'da esir edilen ikinci Kafkas topçu kumandanının Hatırat'ından [sahife 7(ye) müracaat]. General OdiĢelidze'nin vaka hakkındaki hikayesi ve bilahare Erzincan'ın iĢgalinde Türk kumanda heyetinin ve kıtaatının meĢhûdâtı ve bu fecâyi'a maruz kalanlardan bir kısmının mevcut fotoğrafileri ve alelhusus Alman, Avusturya gazete muh(a)birlerinin memâlik-i müstevliyedeki Ermeni fecâyi'ini kayd u tesbit etmek üzere icra ettikleri seyahat esnasında Erzincan'da Ermeniler tarafından katledilip kuyulara doldurulan mazlû-mînin, müĢahede maksadıyla ihraçları esnasında muh(a)birler de hazır oldukları halde alınan fotoğrafileri, fecâyi' ve mezâlimi bütün çıplaklığıyla tesbit ve tevsike kafi geliyor. General OdiĢelidze'nin hikayesi veçhile kuyulardan seksener seksener mazlum cenazeleri çıkıyor ve bu kuyuların adedi ikiyüzü tecavüz ediyor. Türk kıtaatının Erzincan'ı iĢgali esnasında nefs-i kasaba ve civarında topladığı sekizyüzü mütecaviz cenaze bu kuyu-lardakinden hariçtir. Çardaklı boğazından Erzincan'a kadar olan bütün köyler(in) kamilen ihrak ve tahrip edilmiĢ ve sükkânı(nın) nâ-bedîd olmuĢ ve bilcümle meyve bahçeleri(nin) mahv u tahrip edilmiĢ olduğu mü-Ģahedât raporlarından anlaĢılmıĢtır. Kuyularda medfun bulunan Ģühedânın cesedleri ve bir virane haline gelmiĢ olan Erzincan ve ovası bütün cihan-ı medeniyetin enzâr-ı ıttıla'ma vaz'a hazırdır. Miralay Morel'in Çapliknin'e çektiği telefon "Atîdeki Ģeyin Osmanlı ordu kumandanlığına arzını sizden rica ederim: Erzincan'da 15-16 Kânun-i Sâni'de garnizonumuz asâkiriyle Ģehrin yerli müslüman
ahalisi arasında müsademe vukubuldu. Müslümanlardan yüzü mütecaviz maktul vardır ve dahilinden askerimiz üzerine ateĢ edilen bir hane ihrak edilmiĢtir. "Kürtlerin Erzincan-Erzurum yolu üzerindeki askerimize, katarlarımıza ve ambarlarımıza mütemadi taarru-zâtı ve Kürtler(in) de Ģehirli müslümanlar muâvenetiyle Erzincan'a taarruz edeceklerine dair vâki olan istihbarat ve Ģehirli ahalinin pencerelerden asâkir ve zabitan üzerine ateĢ etmesi bu müsademeye zemin teĢkil etmiĢtir ki, bu ateĢe ben ve erkân-ı harbiye reisi de maruz kaldık. Silah saklandığı maznun bir hanenin taharrisi esnasında bir Türk tarafından bir neferimizin cerhedilmesi müsademenin zuhuruna sebep olmuĢtur. Neferin yaralanması haberi asker arasında asabiyetin feveranım bâdî oldu ve bu, bâlâdaki müsademeyi mucip oldu. Müsademe zabit devriyeleri ve aklı baĢında olan efrad muâvenetiyle teskin edildi. Rusya ile Türkiya beyninde münasebât-ı vidâ-diyenin teessüs etmekte bulunması hasebiyle, bâlâdama'rûz mûris-i elem ahvalden dolayı amîk teessüfü(mü) ve bu gibi ahvâlin adem-i tekerrürü için tarafımdan her türlü tedâbîr ittihaz edilmiĢ bulunduğunu Osmanlı karargâh-ı umumisine arzetmenizi rica ederim". Erzincan asâkiri kumandanı erkân-ı harbiye miralayı Morel HaĢiye YüzbaĢı Çapliknin, telefonla atîdeki teklifatta bulunuyor: "Bu hali biz, yani muhtelit komisyon müzakere ettik ve iĢin tahkiki için vakanın cereyan ettiği muhitle temasta bulunmayı gerek Ģu hal dolayısıyla ve gerek ah-vâl-i müstakbele nokta-i nazarından muvafık gördüğümüzden, kumandanlar beyninde ittifak hâsıl olursa Erzincan'da in'ikâdı daha muvafık bulduk. Bunu da kumandan paĢa hazretlerine arzetmenizi rica ederim". YüzbaĢı Çapliknin "Yerli ahaliyi mesai-i sâkitâneye davetime rağmen Erzurum-Erzincan tarîki üzerinde Kürtlerin askere, nakliyata, ambarlara mütemadi taarruzlar(ın)dan dolayı tarîkin tarafeyninde bulunan ve Kürt eĢkiya çetelerine yataklık eden köyleri tahrip suretiyle tedâbîr-i te'dîbiye ittihazına mecburum. "Türkiya ile Rusya arasında teessüs etmekte bulunan münasebât-ı dostâne hasebiyle, bâlâdaki mezkur te-dâbîre müracaat mecburiyetinde bulunmaklığımdan dolayı teessürât-ı arnikamı ve Kürt aĢiret rüesâsına taar-ruzât-ı mezkûreden sarf-ı nazar edilmesi için tembihat-ılâzimede bulunulmasını Osmanlı karargâh-ı umumisine iblâğ buyurmanızı arz ve istirham eylerim". Morel Mütareke komisyonu azalarının Refahiye'de in'ikâ-dı esasen takarrür etmiĢ bulunduğundan, mahallinin tebdiline Türk ordusu kumandanlığınca lüzum görülmeyerek, yalnız mütareke komisyonu azasından iki kiĢinin Erzincan katliamı hakkında mahallinde tedkikatta bulunmak üzere Erzincan'a gidip gelmeleri(nin) orduca muvafık görüldüğü hakkında atîdeki telefon yüzbaĢı Çapliknin'e veriliyor. Refahiye'de Rus mütareke komisyonu azasından yüzbaĢı Çapliknin'e SuĢehri'nden 5.II.(D334
"Üç numaralı komisyonun Refahiye'de in'ikâdı esasen takarrür etmiĢ bulunmasından dolayı kumandan paĢa hazretleri bunun tebdiline lüzum görmemektedirler. Yalnız miralay Morel'in telgraf namesinde bildirdiği Erzincan katliamının mahallinde tedkiki için zât-ı âlîleri ile erkan-ı harp yüzbaĢı Talat Bey'in Erzincan'a gidip gelmek üzere memur edilmenizde ordumuz için bir mahzur görmediklerini Rus Kafkas ordusu kumandanı ceneral Livetnan OdiĢelidze'ye telsiz telgrafla yazdılar ve mütalaalarını sordular, alınacak cevabı zât-ı âlîlerine bildireceğim; ihtiramâtımı kabul buyurunuz efendim". Ordu erkân-ı harbiye reisi Miralay Ömer LütfiMütareke komisyonu azasından iki kiĢinin Erzincan'a gönderilmesi hakkında ceneral OdiĢelidze'ye telgraf veriliyor. Ġkinci Türkistan kolordusu karargâhının ve fırka karargâhının Kelkit'ten hareketleri hasebiyle Kelkit'te hayatlarının tehlikede bulunduğunu anlayan mütareke komisyonu azalan müĢterek mazbata ile Osmanlı kıtaatından bir müfrezenin Kelkit'i iĢgal eylemesi için ber-vech-i atî müracaatta bulunuyorlar: Kelkit muhtelit mütareke komisyonunun kararnamesidir Kelkit 4.11(13)34 1. Ġkinci Türkistan kolordusu kıtaatının kolordu ve fırka karargâhlarının azimetinden sonra Kelkit kasabası dahilinde ve civarında bulunan eĢya, evrak mağazalarını, ahaliyi ve Kelkit mütareke komisyonunun emniyetini eĢkıyaya karĢı te'mîn ve tesis etmek üzere Kelkit'e Rus kıtaât-ı muntazamasının vürûduna veyahut her iki taraf karargâh-ı umumilerinden vürûd edecek emre kadar miktar-ı kâfi Türk kıtaatının celbine karar verdik. 2. Bu kıtaat, Rus kıtaatının vürûduyla geriye çekilecektir. 3. Türk kıtaatının celbi Rus ordusuna karĢı tecavüzî bir mahiyeti hâiz değildir. 4. ĠĢbu kararname Türkçe ve Rusça olarak yazılmıĢ ve tarafeynce teâtî edilmiĢtir. 4 numaralı muhtelit mütareke komisyonu azaları Kaymakam Pozmekof Vorofof RüĢdi Cemil CâhidRefahiye mütareke komisyonundan iki kiĢinin Erzincan vekâyi'ini mahallinde tedkik etmek üzere ceneral OdiĢelidze'ye yazılan telgrafa ber-vech-i atî cevap almıyor: "Miralay Morel'in yüzbaĢı Çapliknin'e gönderdiği mektupta münderic iĢ hakkında icra-yı tahkikat etmek üzere muhtelit komisyonun Erzincan'a i'zâmı imkanı hususundaki suâH devletlerine maatteessüf muvafakat edemeyeceğimi arzeylerim; çünkü, mütareke mukavelenamesi ahkamına göre mezkur komisyonun salahiyeti ancak mukavele-i mefkurenin tatbik-i ahkâmı esnasında zuhur edebilecek su-i tefehhüme ve mıntıka-i bîtara-fîde zuhur edebilecek halata münhasırdır. Binaenaleyh ben, bu komisyonların tevsî'-i salahiyetlerine taraftar olmadığım gibi, istikbalde her iki taraf için su-i misal teĢkil etmesini de arzu etmem ve bundan maada evvelce 23 Kânun-ı Sâni 1918 tarih ve 15132 numaralı telgrafna-mede arzettiğim veçhile Hrzincan vakasının önü(nün) alınması ve mücrimlerin en sedîd cezalara çarptırılması için tarafımdan en kafi tedâbîr ittihaz edilmiĢtir. Ġhtira-mât-ı arnikamın kabulünü temenni eylerim", numara: 15147 25 Kânun-ı Sâni 1918 Odiselidze Refahiye muhtelit mütareke komisyonunun yukarıdaki mazbata ile vukubulan teklifi orduca kabul olunuyor ve Kelkit'e bir müfreze gönderiliyor. Keyfiyetten ceneral
Odiselidze ber-vech-i atî telgrafla haberdar ediliyor; Rus Kafkas ordusu kumandam ceneral Livetnan OdiĢelîdze cenaplarına numara: 827 SuĢehri'nden 6.11(13)34 "3 Kâmın-ı Sâni (13)34 günü öğleden sonra saat 3'te ikinci Türkistan kolordusu ve beĢinci Türkistan fırkası kumandanlarının maiyyetleriyle berbaber Kelkit'ten azimetlerinden itibaren, kendilerini Ermeni çetelerinin teca-vüzatına karĢı taht-ı tehlikede gören dört numaralı muhtelit komisyon azası, emniyetlerinin istihsali, Kelkit havalisindeki ahali-i mazlûmenin hayatının ve erzak ve eĢya depolarının muhafazası için Kelkit'in bir Osmanlı müfrezesiyle iĢgaline müĢterek bir mazbata ile lüzum gösterdiklerinden, ehemmiyet ve müsta'celiyet-i maslahata binaen arzularını derhal is'âf eyledim. Bunun hüsn-i telakki bu yürü I a cağına tamamen emin olarak ihlasât ve ihtiramât-ı mahsûsamm kabulünü rica eylerim". Ceneral OdiĢelidze yukarıdaki telgrafa zîrdeki cevabı veriyor: "ġubat 1334 tarih ve 827 numaralı telgrafname-i devletlerini aldım. Gerek komisyon azalarının ve gerek ahali-i mahalliyenin, her kim tarafından olursa olsun, emniyetlerine vâki olacak taarruzâta karĢı ittihaz-ı tedâ-bîr buyuru'duğundan dolayı teĢekkürât-ı amîkamı ar-zeylerim. Bununla beraber, Ģunu da arzeylerim ki, yakın zamanda Kelkit'e mürettep kıtaat gelecektir. Binaenaleyh, Kelkit'teki kıtanızın ifa etmekte olduğu vazife, bu mıntıkaya gelecek Rus kıtaatına terettüp edeceğinden, vürûdlannda Kelkit'teki kıtanızın geriye celbini istir-ham ve ihtiramât-ı kâmilemin kabulünü temenni eylerim". numara: 1518 21 Kânun-i Sâni 1918 OdiĢelidze Erzincan, Bayburt, Trabzon kasabaları dahilinde ve havalisindeki ahali-yi müslimeye tatbik edilen fecâyi' ve mezâlim hakkında yeni malumat geliyor. Ermenilerin zulm ve isâ'etinden firara muvaffak olup orduya iltica edenler pek acıklı haberler veriyorlar. [Üçüncü ordu mezâlim dosyasıj bu malumatın hülasası aĢağıdaki telgrafla OdiĢelidze'ye iblâğ olunuyor: Rus Kafkas ordu kumandam ceneral Livetnan OdiĢelidze cenaplarına numara: 967 SuĢehri'nden 11,11.03)34 "Ceneral hazretleri! "24 Kânun-i Evvel 1918 tarihinde 15132 numara ile telsizden aldığım telgrafname-i devletlerinin mazmun ve mefâdı malum-ı âcizânem oldu. Ermeni mezâliminin ve bilhassa Erzincan kıtaline sebebiyet verenlerin Ģid-* detle tecziye buyurulacağı hakkındaki va'd-i devletlerine karĢı pek amîk teĢekkürâtımı takdim etmekle kesb-i Ģeref ettiğimi arz ve ancak Ermenilerin kılına altından kurtularak tarafımıza iltica ve müstemendâne istimdat ve istiâne için tavassut talebiyle gelen ve hadisat-ı rûzmerreye Ģahit olan eĢhasın verdikleri malumat ile zât-ı devletlerine bildirilen vekâyi'in keyfiyetçe kısmen müĢabeheti olmağla beraber kemiyyeten birbirinden pekuzak olduğunu arzetmekliğime müsade buyurmanızı rica ederim.
"1. Kânun-i Sâni evâilinde Ermenilerin, yollarda çalıĢtırılacağı bahanesiyle Erzincan kasabasından toplayıp götürdükleri altıyüz zavallı müslümanın semt-i azimeti meçhul ve fakat âkıbet-i elîmeleri vazıhtır; "2. 31.1,03)34'te ve tarihinize nazaran 18 Kanun-i Sâni (1)918 tarihinde Erzincan'da bulunan Ermeni sergerdelerinden Sivaslı Murad'ın emriyle Ģehir dahilinde gezdirilen devriyeler, umum müslümanlara Erzincan kasabasının Kilise meydanında toplanmasını ilan ederler. Esbabını anlamak için müracaat eden heyet-i ihtiyâ-riyeyi çete reisi Murad derhal tevkif ve idam ettirmiĢ ve müteakiben Ermeni devriyeleri ahaliyi evlerinden çıkararak posta, telgrafhaneye ve oradan kasaba dahilindeki Vâhid Bey'in konağına götürmüĢler. Gece saat üçte bin-beĢyüz müslümanla hıncahınç doldurulan konağın her tarafına Ermeniler tarafından ateĢ verilmiĢ, yanmamak için kendilerini pencereden atmak isteyenler dahi konağı abluka etmiĢ bulunan Ermenilerin kurĢun ve süngü-süyle öldürülmüĢtür; "3. Bundan maada, aynı gecede, kasaba dahilindeki Kale kıĢlasında ve üç büyük konağa kadın ve çocuk doldurularak yakılmıĢtır. Kasabada bine yakın haneyi tahrip ve ihrak eylemiĢlerdir; "4. Bayburt'ta bulunan Ermeni sergerdelerinden Arsak civar müslüman köylerine 7.H.(13)34'te Bayburt'ta toplanmaları hakkında haber göndermiĢtir. Akıbeti malum olan bu halden tevahhuĢ eden bir kısım ahali berâ-yı iltica ve istimdat Kelkit'teki mütareke komisyonu nezdine kadar gelmiĢlerdir. Celp ve avdete icabet edenlerin neye uğradıkları meçhul değildir; "5. Köse ile Trabzon caddesi üzerinde yirmiüçüncü Türkistan alayının re'ye'1ayn gördüğü Ġslâm maktullerinin adedi alayın tüylerini ürpertecek dereceyi bulmuĢtur; "6. Velhâsıl, Rus ordusundan Ermeni ırkına müdev-ver arazide ahali-i Ġslâmiyye'nin yeni doğmuĢ çocuklara kadar âmmeye Ģâmil olan kıtali Trabzon çarĢı ve pazarının nehb ü ihrâkı, Görele ve Trabzon reji tütünlerinin gasbı, Rize'nin alev içinde kalması ve buna mânend bütün fecâyi' ve vekâyi' zât-ı devletlerinin nazar-ı merhamet ve muavenetini celp için âcizlerini müracaata ve ic-raat-ı müessire ve âcilenin hemen tatbiki için de bast-ı temenniyata mecbur kılmaktadır; "7. Erzincan'daki reis-i usât Ermeni Murad'm Ma-mahatun vasıtasıyla Bayburt'taki Ermeni sergerdelerinden ArĢak'a verdiği talimat ve ArĢak'm yine aynı suretle Murad'a vukubulan tebligatından, memâlik-i müstevli-yedeki ehl-i Ġslâm'ın Ermeniler tarafından kamilen kati u imhası(nın) tasmîm edildiğine bizce Ģek ve Ģüphe götürür yer bırakmamıĢtır. "Bugün mukadderatı Ermenilerin yed-i zulm ve esaretine terkedilen Osmanlı müslümanlarından hiçbirinin ırz ve mal ve canı zerreten emniyette değildir. Cene-ral Hazretleri! Tedâbîr-i mâni'a ve kahire ile bu mezâlimin önüne geçmek için perverde buyurulan hiss-i ulvî-i insaniyetkârînin meftun ve minnettar-ı dâimîsiyim. ġu kadar ki, bu niyet-i hâlisanın fi'len müessir olması için icraat ve tatbikat ile maksadın telif,ve bu baptaki imkan ve kabiliyetin halk u ihyâsı lazımdır ki, zât-ı devletlerinden kemâl-i hürmetle ricaya müsâraat ettiğim cihet de budur. Tazimat ve ihtiramât-ı arnikamın....." Her taraftan katliam haberleri geliyor. Rus efradınıntamamen memleketletine avdeti, arazi-i müstevliyedeki Ermeni çetelerinin vaziyete hakimiyeti, Rus kumanda heyetinin
acz-i tâmm içinde bulunduğu görülüyor. Bu suretle ahali-i Ġslâmiyyc'nkt mürettep bir plan dahilinde imhasına doğru gidildiği anlaĢılıyor. Köyler mahv u tahrip ediliyor; emval nehb ü gâret olunuyor. Osmanlı Kafkas orduları kumandanı kıtaatından bir kısmım ileri sürmek mecburiyetinde kalıyor ve atîdeki telgrafla keyfiyeti Rus Kafkas orduları baĢkumandanı ceneral Perje-valski'ye iblâğ eyliyor: "Rus hatt-ı fâsılı gerisindeki arazide bulunan Rus kı-taât-ı askeriyyesinin geri çekilmiĢ bulunması menâtık-ı ma'rûzadaki teb'a-i ahalimizin Ermenilerin dest-i mezâlimine terkini ve buralarda emn ü asayiĢin tamamen in-hilâlini mucip oldu. Tevârih-i muhtelifede Ermeni vekâ-yi'-i cinaiye ve ef'âl-i Ģenâatkârânesi hakkındaki ma'rû-zâtıma zamîmeten Ģunu da arzetmek isterim ki asayiĢsizlik gün-be-gün tezâyüt etmekte ve elde edebildiğim malumata nazaran Erzincan, Ardese, GümüĢhane, Vakfıkebir, Polathane havalisi birer sahne-i katliam olmaktadır. "Erzincan asâkiri kumandam erkan-ı harbiye miralayı Morel tarafından Refahiye mütareke komisyonu Rus azalarına gönderilen ve yüzbaĢı Çapliknin'in imzasıyla Refahiye'den telefonla acizlerine aynen verilen telgraf mündericatından, 15-16 Kânun-i Sâni-i Rûmî gecesi nefs-i Erzincan kasabasında pek elîm vekâyi' cereyan ettiğini azîm hüzn ü matemle öğrendim. Ma'rûz mektupta, silah saklandığı maznun olan bir hanenin taharrisi esnasında güya bir müslüman tarafından bir neferin cerh edilmiĢ olmasının vakaya sebep olduğu ve Er-zincan'daki asâkirin asabiyetleri feveran ederek, müslümanlardan [bendenizce cürümsüz ve kabahatsiz] yüzü mütecaviz nüfusun katledildiği ve bir hanenin ihrak olunduğu itiraf edilmektedir- Bugün Erzincan'da Rus kıtaatı mevcut olmamasına ve yirmibeĢ seneden beri Erzurum, Van ve bilhassa Bitlis vilayetleri dahilinde hare-kât-ı ihtilalkârîsiyle hükümetin huzur ve rahatını selbet-miĢ ve bi'd-defeât mukâteleye bâis olmuĢ ve gıyaben mehâkim-i Osmaniye tarafından idama mahkum edilmiĢ eski Ermeni çete rüesâsından Sivaslı Murad nam Ģeririn baĢına topladığı hempâlarıyla yed-i idareyi ellerine almıĢ bulunmasına ve miralay Morel'in Ģekilden baĢka bir mahiyeti ve emr ü nehyi ifaya kudreti bulunmamasına nazaran bu hadise-i ahîrenin de 24.XI.(13)33, 22.1,03)34, 26,1.03)34, 2,I11.(13)34 tarih ve 7212, 632, 738, 816 numaralı muharrerât ve telsiz ile verdiğim 11.11.0)334 tarih ve 917 numaralı telgrafname-i âcizâ-nemde bast u tafsil eylediğim vekâyi' ve hadisatın mâ-ba'di olup Ermenilerin mürettep bir plan dahilinde birbirini vely ü takip eden ve edeceğinden zerre-i Ģüphe olmayan ihrâk-ı büyüt, katl-i nüfûs, nehb-i emval ve hetk-i ırz gibi cinayetlerle Osmanlı ehl-i Ġslâm'ının mahv u ifnasını tasmîm eyledikleri ve Rus kumanda heyet-i âliye-sinin hulûs-ı tanımım bütün kalbimle mu'terif olmağla beraber, maatteessüf, yed-i ihtiyarda bulunmayan esbaptan nâĢi iĢbu anarĢinin hâlen önüne geçmeye muktedir olmadığı iĢbu vekâyi'in mütezâyiden devam etmekte bulunmasıyla vâzıhan müeyyed ve sarahaten müsbet-tir. Miralay Morel'in yüzbaĢı Çapliknin'e mersûl telgraf-namesinin bir fıkrasında aynen "Erzurum, Erzincan tarîki üzerinde Kürtlerin askere, nakliyat ve ambarlara mütemadi taarruzlarından dolayı tarîkin tarafeynindebulunan ve Kürt eĢkiya çetelerine yataklık eden köyleri tahrip suretiyle tedâbîr-i te'dîbiye ittihazına mecburum." muharrer olup icabât-ı askeriyye ve mukteziyat-ı harbiyyenin istilzam ettiği tedâbîre karĢı ref'-i nidâ-yı Ģikayet etmek hatıra gelir mesâilden değil ise de, köylerin ihrâkı keyfiyetin icabât-ı askeriyye ile kabil-i telif kabul eder yeri bulunmadığı ve iĢbu köylerin muharrerât-ı mütekaddime-i âcizânemde arz u izah eylediğim veçhile Ermeniler tarafından îkâ' edilmiĢ ve li-sebebin mine'l-esbâb bu Ģekilde gösterilmesi istilzam olunmuĢ vekâ-yi'den ayan olduğu kanaatim beslediğimden ve Ruslarla Osmanlılar
arasında ebedî ve gayr-i mütezelzil bir samimiyete doğru müĢterek hatveler atılırken, Ermeniler tarafından îkâ' olunan bu gibi cinayât ve tahribatm yanlıĢ bir zan ve telakki ile Ruslara atfolunacağı derkâr ve bu sebeple ahali-i mahalliyede hâsıl olacak itimatsızlık ve ümitsizliğin taammüm ve tevessü' edeceği de aĢikar olup ve bununla tesisine savaĢılan vifâk ve meveddetin düçar-ı zaaf olması tabii ve bunun fiilen tekzibi(nin) de lazım ve zaruri bulunduğuna kani bulunduğumdan dolayı âcizlerini haklı ve mazur görmelerini zât-ı devletlerinden rica ederim. "Kelkit'teki muhtelit mütareke komisyonu(nun) Osmanlı ve Rus azalarından aldığım bir telgrafnamede dahi kolordu ve fırka kumandanlarının 4.II.(13)34 saat üç sonrada Kelkit'i terk ile hareket eyledikleri ve müĢâru'n-ileyhânın Ermeniler tarafından ahali-i mazlûme-i Ġslâ-miyye'nin duçar olagelmekte oldukları zulm ü i'tisafât-tan son derece müteellim oldukları bildirilmiĢ ve bugün - Kelkit'te tek bir Rus neferi dahi kalmadığı cihetle, komisyon azalarının ve Kelkit ve civarındaki ahalinin hayatını ve Kelkit dahilinde ve civarında bulunan eĢya veerzak mağazalarını eĢkiyaya karĢı muhafaza için mik-tar-ı kafi Osmanlı kıtaatının i'zâmı mezkur muhtelit mütareke komisyonu azalarının müĢtereken tanzim ve imza ve irsal eyledikleri-mazbata ile istirham edilmiĢ ve malum-ı devletleri olduğu veçhile iĢbu arzuları is'âf kılınmıĢtır. "ĠĢ'ârât-ı hâlisa ve mevâ'îd-i ciddiye-i devletlerine rağmen, askerden tahliye buyurulan mahallerdeki fenalıkların önü(nün) alınması Ģöyle dursun, fecâyi' ve mezâlim hudud-ı ittisâiye-i ma'rûfesini dahi geçerek, ebeveyn ve evladlarının familya ve akraba vü taallukâtmın mahkum-ı mahv u fena olduğunu iĢiten ve anlayan askerimi seyirci sıfatında tutamayacak bir vaziyet hadis ötmüĢ ve binâenaleyh, Rus askerlerinin tahliye ettikleri menâtıktaki hâl ü vaziyeti tedâbîr-i âcile ve mukarrerât-ı müsta'cele ile ıslah ve te'mîn hususunun insaniyet ve medeniyet namına meĢruiyeti sübut bulmuĢtur. "Yalnız bu sebeple, kumandam altında bulunan iki ordunun bazı kıtaatı ileri sürmek zaruretinde bulunduğumu zât-i sâmîlerine arz u iblâğ eder ve iĢbu hareketin Rus ordusuna karĢı ibrâz-ı husûmet ve adavet manasında olmayıp Rus ordusu kıtaâtıyla kat'iyyen müsademe etmemek ve her nerelerde Rus askerlerine tesadüf olunursa meveddet ve muhâlasatla ve muhâdenetle muamele ifa etmek hususunu suret-i müĢeddedede maiy-yetim kumandanlarına emrettiğimi ilave eylerim. Bu ve-sîle ile, Erzincan mütarekenamesinin Rus kıtaatının çekilmiĢ olmasından dolayı mer'iyyet-i ahkâmını gaip e-den hatt-ı fasıla ait mevâddından gayri bilumum me-vâddı(nm) kemâkân baki ve câri olduğunu ve bu harekatın bir sevk-i zaruret ve bir hiss-i medeniyet ve insaniyetle yapılıp, baĢka bir manayı mutazammın bulunma-dığını dere ve izah eder ve hulûs-ı niyet ve tamâmi-yi ciddiyet-i muhibbîye tamamen emin olmalarım ve ihtiramât-ı mahsûsa-i âcizânemin kabulünü....." Erzincan, Bayburt, Trabzon vekâyi'ine dair ceneral OdiĢelidze'ye yazılan 11 ġubat (1)334 tarih ve 967 numaralı telgrafa ber-vech-i atî cevap geliyor: "11 ġubat (13)34 (tarih) ve 967 numaralı telgrafname-i devletlerini aldım. ġunu arzetmekle kesb-i Ģeref eylerim ki, zât-ı devletlerine mezâlime dair vârid olan malumatın kâffesi son derecede mübalağaladır. Mesela, Trabzon havâlisinde ve cenubunda Osmanlı çete askerinin mahallî Rurn karyesine taarruzu tabii ahali-i mahalliye ile askerin mukabelesini mucip oldu. Bayburt havâlisinde ise; Bayburt havalisi komiserinin raporuna nazaran, ahali-i müslimenin Bayburt'ta içtimâi hakkında hiçbir emir verilmediği gibi, bilakis mezkur ahali tarafından komiserin Türklere karĢı hayırhahlığından dolayı berâ-yı teĢekkür bir heyet-i murahhasa vürûd etmiĢtir. 15-16 Kânun-i Sâni'de
Erzincan'da cereyan eden vukuata gelince; bu vukuat, zamanında, gerek tarafımdan ve gerek miralay Morel tarafından zât-ı devletlerine bildirilmiĢti. Fakat, bu vaka zât-ı devletlerine son derece mübalağalı olarak vâsıl olmuĢtur. Miralay Morel'in raporuna nazaran ahali-i mahal Üyenin zayiatı asla ikiyüzü tecâvüz etmemiĢtir. Bâlâdaki mesrûdâttan sonra zât-ı devletlerinden Ģu hususa da itimat buyurulmasım istirham eylerim ki; Rus asâkirinin iĢgali tahtındaki mıntıka dahilinde bulunan ahali-i müslime-i mahalliyenin menâfi' ve emniyet-i Ģah-siyeleri hususunda üç seneden beri bir arada yaĢamıĢ olmak haysiyetiyle, gerek bizzzat ve gerek Rus asâkiri bî-taraf bulunamayız. Binaenaleyh Rus asâkirinin taht-ı iĢgalindeki mıntıkada sakin ahali-i Ġslâmiyye'nin katliamı meselesi hakikatle tevâfuk edemez. Ben ise, gerek tarafımdan Osmanlı müslümanlarının hayatı, namusu ve emvallerinin vikayesi için bütün tedâbîri ittihaz edeceğim gibi, Erzincan vakası faillerinin de evvelce arzetti-ğim veçhile cezasını bilhassa tertip edeceğim. Ihtiramât-ı arnikamın kabulünü temenni ederim". numara: 14195 31 Kânun-i Sâni 1918 OdiĢelidze Bu telgrafın, ceneralin ne derecede fikr ü kanaati haricinde yazıldığı, altıncı sahîfede 1/1032 numaralı telg-rafıyla mukayese olunduğu takdirde anlaĢılır. Rus asâkirinden bahsolunuyor; halbuki, bu tarihte arazi-i müs-tevliyedeki Rus asâkirlerinin Lenin'in inkılab-ı malumundan sonra zabitlerini tanımayarak memleketlerine sıvıĢtıkları ve yerlerine Ermeni çetelerinin ikâme olunduğu tahakkuk etmektedir. Ermeni kıtaatının îkâ ettikleri mezâlimin önüne geçemeyeceği ceneralin telgrafından anlaĢılmaktadır. Zaten, bu iĢin ceneralin yed-i kudretinde olmadığı görülüyor. Hassaten, Erzurum Rus ikinci kale topçu alayı kumandam kaymakam Tverdo Khlebofun neĢredilen Ha-fıraf'ında, yedinci ve sekizinci sahifede Erzincan kıtaline dair ceneral OdiĢelidze ber-vech-i atî nakl u hikaye etmiĢtir: ".....Bundan bir müddet sonra Erzincan'da Ermenilerin Türkleri katliamı havadisi vâsıl oldu. Bunun tafsilatını bizzat baĢkumandan OdiĢelidze'nin ağzından iĢittim ki, bervech-i atîdir: "Kıtal doktor ve müteahhit tarafından tertip edilmiĢ, yani her halde eĢkıya tarafından tertip edilmemiĢtir. Bu Ermenilerin isimlerini, suret-i kat'iyyede bilmediğim için burada zikredemeyĢceğim. Her türlü müdafaadan mahrum ve silahsız sekizyüzden fazla Türk itlaf edilmiĢtir. Büyük çukurlar açılmıĢ ve biçare Türkler bu çukurların baĢına sevkolunup hayvan gibi boğazlanmıĢ ve bu çukurlara doldurulmuĢ, her kangı bir Ermeni sa-yarmıĢ: 'YetmiĢ mi oldu? On kiĢi daha alır! Kes!' deyince on kiĢi daha keserler, çukura atıp üzerine toprak dol-dururlarmıĢ. Bizzat müteahhit eğlenmek için seksen kadar biçareyi bir eve doldurup kapıdan çıkarlarken bir bir kafalarını parçalamıĢ..Generalin Ģu suret-i itiraflarıyla bu telgraf arasındaki mübâyenet, telgrafın nasıl fikr ü kanaat(ı) haricinde yazıldığını göstermektedir. General OdiĢelidze'den, yukarıdaki telgrafa zeylen atîdeki telgraf da gelmiĢtir: 31 Kânun-i Sânı 1918 tarih ve 15195 numaralı telgrafa zeyîdir: "Miralay Morel'in Erzincan vakasına dair icra eylediği tahkikata istinaden verdiği son rapora nazaran, zât-ı devletlerine vârid olan malumatın fevkalade mübalağalı olduğunu ber-vech-i atî arz ile kesb-i Ģeref eylerim: "Mesela, Erzincan'dan 650 müslümanm götürülmesi, Vâhid Bey'in konağında 1500 kiĢinin yakılması, aynı veçhile bir kıĢla ve üç haneye kadın, çoluk çocuk doldurup yakılması, bin kadar hanenin ihrâkı kat'iyyen hakikate tevâfuk etmemektedir. Bu vekâyi' Erzincan'da cereyan etmemiĢtir. "15-16 Kânun-i Sâni vekâyi'.i gayr-i kabil-i itirazdır; fakat, miralay Morel'in zât-ı devletlerine arz ile kesb-i Ģeref eylediği miktâr-ı zayiattan
fazla birĢey yoktur; bundan maada Zenkıh ihrak'edilmiĢtir. Buna dair de rapor aldım. Gayet bitaraf nokta-i nazardan bu iĢi tedkik ederek tekrar arzeylerim ki, benini için mûcib-i elem olan Erzincan vakasının baĢlıca sebebi(ni) Kürtlerin asker ve nakliyata taarruzu teĢkil etmekte ve buna mukâ-beleten tedâbîr-i te'dîbiye ittihaz olunmaktadır. Kürtlerin taarruzât-ı Ģekâvet-kârânclerinin ne derecelere vâsıl olduğunu atîdeki vaka pek güzel isbat eder. Kânun-i Sâni bidayetinde tarafımdan Erzincan'a miralay rütbesinde bir askerî mühendis gönderildi. Esnâ-yı râhta Fırat'ın sol sahilinden geçen Kürtler mûmâileyhi çırçıplak soyduktan sonra salıvermiĢlerdir. Bâlâdaki ma'rûzatım 12 ġubat 1334 tarih, 1020 numaralı telgrafname ile ittihaz edileceği tasavvur edildiği bildirilen tedâbîr-i fevkaladeye bir ihtiyaç olmadığını ve bunun için esaslı esbâb olmadığını zât-ı devletlerine arzetmekliğime hak vermektedir. Her ne bahaya olursa olsun, harbin bidayetinden beri her iki tarafın pek çok döktüğü kanı tevkîf etmek arzu-yı samimisiyle, bütün efkârımın ruhen yıpranmıĢ olan milletlerimizi istikbal-i karîbde her iki taraf için Ģerefli bir sulhe îsâl edecek olan münasebât-ı hasenenin tesisine matuf olduğuna itimat buyurulmasmı rica ederim. Binaenaleyh, ordularımız beyninde mün'akid bulunan mütarekenin infisahını arzu etmediğimden, zât-ı devletlerinden münasebât-ı hasenenin muhafazası namına 12 ġubat 1334 tarih ve 1020 numaralı telgrafname mündericâtımn mevki-i fi'le konmamasını ve Ģayet bu hususta fevkalade bir lüzum hâsıl olursa, bu gibi tedâbî-rin hangi istikamette ve nerede ittihâzı için bir lüzum-ımübrem hâsıl olduğunun is'ârına inayet buyurulmasını rica ederim. Osmanlı müslümanlarının himâyeten hayat, namus ve mülkleri hususunu nazar-ı itibara alarak zât-ı devletlerinin meĢru arzularını belki Ģayan-ı itiraz da bulmam. Bundan maada haya ve vicdanı unutarak, kendi halinde yaĢayan Osmanlı müslümanlarına dest-i tecavüzünü kaldırmaya cüret edenleri ibrete'nli's-sâirîn tecziye ederim, "Bununla beraber, askerime karĢı taarruzât-ı Ģekâ-vetkârânelerinin men'i zımnında Kürtlere icra-yı tesir etmenizi arz ve istirham eylerim. Eminim ki, bu Ģerait tahtında en karîb atîde en sıkı münasebât-ı hem-civârîyi tesise muvaffak olacağız. Ġhtiramât-ı arnikamın kabulünü ve bununla beraber memâlik-i müstevliyede bulunan Osmanlı ahalisine karĢı en parlak hissiyat-ı hayırhâ-hâne ile meĢbû' bulunduğuma itimat buyurulmasını arz ve istirham eylerim". 15201 l ġubat 1918 OdiĢelidze Cereyan eden ahval ve vekâyi' hakkında malumat almak üzere hatt-ı fâsılın Ģarkına gönderilen bî-taraf adamlardan ve hassaten Rumlardan Giresun'un Çınarlı mahallesinden Ġstatyosoğu Harından Ġstatyosoğlu Yako müĢâhe-dâtını 26 ġubat (13)34 tarihli mektubuyla bildiriyor. Bu mektup vesaik dosyası numara 19'dadır. Türkçe kendi el yazısıyla yazılan mektuptaki mezâlime ait fıkralar aynen zîrdedir: "Daldaban'da bulunduğumuz esnada, düĢman askeri Zağna muhtarını altı refîkiyle der-dest ve Daldaban'agötürdüler. Esna-yı râhta bunları fena halde darp ve kanlar içinde bıraktılar. Muhtar(m) rüfekâsıyla düĢman ambarından otuzyedi tüfenk sirkat eyledikleri isnadı üzerine bunları bu suretle darbeylediklerini askerler söylüyorlar idi, Ba'dehû onbeĢ nefer Rus ve Ermeni'den ibaret asker muhtarın hanesini basarak zevcesiyle kızını dağa kaldırdılar. Muhtar ile rüfekâsının ne olduklarını öğrenemedik, oradan nereye götürdükleri malum olmadı. "Daldaban'dan iki saatlik mesafede bulunan Tekye karyesinde Ermeniler iki Ġslâm'la bir Rum katlettiler. Trabzon'dan berren Batum'a hareket eden bir kısım asker Sürmene'nin mağazalarını basıp yağma etmek istediler ise de ahali silaha davranarak bunlardan bazılarım katlettiler. Ertesi günü, bu askerlerin bazıları vapur marifetiyle gider iken, iskelede aynı günde vürûd eden beĢ Sürmeneli kayığının bulunduğunu gördüler. Derhal Sürmene'de Ruslara silah atanlar(ın) bunlar
olduğunu iĢâ'a ile, bunlardan bazıların der-dest ve kayıklarını taharri ile iki kayıkta üç tüfenk buldular. Bu tüfenkleri, mesmû'âtımıza nazaran kendileri Sürmenelilere füruht eylediler. Bu sırada da Sürmeneliler üzerine ateĢ açarak bunlardan bazılarını iskele üzerinde kati ve diğerlerini denize atarak katleylediklerini müĢahede eyledim. "Aynı zamanda mezkur askerden bir miktarı Trabzon'a süngü ile gelerek Gâvur maydanına geldiler. Orada derhal Rus, Tatar, Ermeni saldatları içtima ile ahalinin hanelerine iltica etmesini bağırıyorlar. Bunlardan bir kısmı çarĢıda fesli görüp, Ġslâm zannettiklerini toplayarak, dediklerine göre altıyüz kiĢiyi topladılar. Bunları berâ-yı kati Değirmen deresine götürdüler. Esnâ-yı râhta üç kiĢiyi itlaf ettiler. Diğerlerinden bazıları esnâ-yı râhta firar ve diğerleri mesmû'âtımıza nazaran müftüefendi ile metropolit efendinin tavassutu üzerine tahlîs-i girîbân eylediler. "Aynı günde, Ermeniler(in) Trabzon'un tenha mahallerinden otuzsekiz Ġslâm katleyledikleri rivayet olunuyordu. "Kisarna karyesinde Ermeniler Ayakozoğlu Yusuf Ağa'yı katleylediler. Merhum Yusuf Ağa için, iyi adam olduğunu kendisini tanıyan Trabzonlular söylüyorlar. Merhumun ailesi bir hristiyan hanesine iltica ile tahlis edildi. Birkaç gün sonra Yusuf Ağa'nın hanesini basarak, zevcesiyle yeğenini kati ile üzerlerinde iki altın beĢlik ile ikibinbeĢyüz manatı3 ah/ ve haneyi ihrak ile savuĢtular". Yukarıda tesbit ve tasnif edilen vesaik mütareke zamanındaki vekâyi'a aittir. Mezâlime nihayet verilmek üzere Türk kıtaatından bir kısmının ilerlemek mecburiyeti hâsıl olduğu hakkında Kafkas cephesi Osmanlı orduları kumandanının Rus Kafkas ordusu kumandanlığına çektiği telgrafı müteakip ordu kıtaatından bir kısmı ileri yürüyüĢe geçmiĢ ve ileri kıtaâtıyla Erzincan ve Kelkit-Trabzon hattında bulunmuĢtur. Bu hatt'a gelinceye kadar yalnız Erzincan'da Ermeni kıtaatının birkaç saatlik mukavemetine tesadüf olunuyor.Kasabayı iĢgal eden kıtaat, tüyleri ürpertecek bir manzara-i vahĢet karĢısında kalmıĢtır. Kasabanın birçok mahallerinde yangın alevleri yükseliyor. Sokaklarda ve tenha mahallerde parçalanmıĢ küme küme kadın, ihtiyar, çocuk ecsâdı görülüyordu. Bununla beraber Erzincan'a kadar tahrip ve imha edilmemiĢ hiçbir köye tesadüf olunmadı. Erzincan'a gelmiĢ olan Osmanlı orduları kumandanı, baĢkumandanlık vekâletine 16.II.(13)34'te yazdığı raporda "Çardaklı boğazından Erzincan'a kadar olan bütün köyleri, hatta bir kulübe bile sağlam kalmamak Ģartıyla tahrip edilmiĢ gördüm. Bahçelerin ağaçları kesilmiĢ, köylerden bir fert sağ kalmamıĢtır. Ermenilerin Erzincan'da irtikap ettikleri fecâyi'i tarih-i âlem bugüne kadar kaydetmemiĢtir. Üç günden beri, Ermeniler tarafından öldürülüp meydanda kalan Ġslâm cenazeleri top-lattırılmaktadır. ġehid edilen bu bî-günah ve masum halk arasında memeden kesilmemiĢ çocuklar, doksan yaĢını ikmal etmiĢ ihtiyarlar, parçalanmıĢ kadınlar vardır". Bütün bu fecâyi' ve mezâlim Ermeni ve Rusların Ģe-hâdetiyle ve bu bapta verdikleri raporla teyit ve tevsik ediliyor. Ez-cümle: Erzincan'da esir edilen Erzincan'ın Gerdkendi karyesinden Haçik oğlu Kirkor'un Erzincan'da birinci Kafkas kolordusu karargâhında zaptedi-len ifadesindeki mezâlime ait cümlelerden aynen: [Vesika, numara: 203] ""Osmanlı kıtaatının Erzincan'ı iĢgalinden üç gün evvel katliam icra ve namusa tecavüze kaĢlamldı. Vagavir ve Egrek köylerinden bir kısım ahali Ģehre getirilerek katledildi". Bundan maada, Ermeni kıtaatının icra ettiği vahĢete lanet ederek, mezkur
kıtaatta zabitlik etmek tenezzülünde bulunmayıp Erzincan'da kalmıĢ olan 13'üncü Türkistan ava alayına mensup yüzbaĢı vekili Kazmir, mezâli-me ait yazdığı raporda/ icra edilen Ģenaati bütün çıplaklığıyla meydana koyuyor. Mûmâ-ileyhin hatıratında aynen Ģu cümleler vardır: "Ermeniler Ġslâmları SarıkamıĢ'ta çalıĢtırmak bahanesiyle topladılar ve Ģehirden iki kilometre ayrılınca katlettiler."Ermeniler arasında Rus zabitanı bulunmasa idi mezâlimin daha vâsi mikyasta tatbik edileceği tabii idi. Bir gecede 800 Ġslâm'ın kesildiğini bizzat Ermenilerden iĢittim. 15-16 Kânun-i Sâni gecesi Ermeniler Erzincan'da ahali-i Ġslâmiye'ye katliam tertip ettiler. Miralay Mo-rel'in ittihaz ettiği tedâbîr neticesiz kaldı. Zulüm ve yağma devam etti". [Vesaik dosyası, numara: 21-22] Ve yine Erzincan'da kalmıĢ olan madam Pasın ile nefer Aleksandr, yukarıdaki vekâyi'i tekrar ediyorlar.Bilhassa birinci Kafkas kolordusu tarafından esir edilen, Ermeni milletine mensup istihkâm zabiti Tiflisli Morzof Mıkırdıç, Erzincan katliamının suret-i ibtidâ ve icrasını musavver hatt-ı destiyle yazdığı Fransızca raporda [Vesika, 23] katliamı Ģu suretle hikaye ediyor: "Bir taraftan münferit askerlerin Ermeniler tarafından düçar-ı taarruz olması; diğer taraftan Kürtlerin umumi bir kıyam hazırlığında bulundukları hakkında bir rivayetin deveranı, miralay Morel'i, Ruslara karĢı tecavüz edebilecek bilumum ahalinin tevkifi için emir vermeye mecbur etmiĢti. Bu dakikadan itibaren, hiçbir taraftan emir verilmeksizin katliam baĢladı. Katliama, gönüllüler ile beraber asâkir-î muntazama da iĢtirak et-mekte idi. Katliam en'ziyade Ermeni Kilisesi civarında icra edilmiĢtir. Edilen nasâyihe rağmen katliamın önüne geçmek mümkün olamamıĢtır. Erzincan ile civarında takriben 250 ilâ 300 kiĢi katlolunmuĢtur", Mıkırdıç'ın bâlâdaki ifadâtı fecâyi'in tarz-ı mübaĢeret ye suret-i icrasını tamamıyla tavzih ediyor. Mıkırdıç'm ifadesinde kurbanların miktarı az gösteriliyor ise de, vakanın nasıl baĢladığı ve nasıl tertip ve idare edildiği tavazzuh etmektedir. Bu hususta Erzurum Rus ikinci kale topçu alayı kumandanının neĢrolunan Hatırat'} mütalaa olunduğu halde, teĢkil ve tensik edilmiĢ kuvvetlerle sistematik olarak Ġslamların imhasına ibtidâr olunduğu ve buna Ermeni mütefekkirinin de iĢtirak ettiği anlaĢılıyor. Ordu, zulüm ve vahĢetin taklîl ve tahdidi için ileri kıtaâtıyla yürüyüĢüne devanı ediyor. Bayburt'a giren keĢif kollan Bayburt kasabasında da bir katliam sahnesi görmüĢlerdir. Bayburt ve havalisindeki Ġslamların imhasına memur olan Arsak, fecâyi'i ber-vech-i âtı tertip ve icra ettiriyor; [Bayburt hakkındaki mazbata, Vesaik, 34] Arsak, maiyyetine aldığı 484 Ermeni'ye gündüzleri talim yaptırıyor ve geceleri ise komite baĢılarıyla, kab-le'1-harp belediye dairesi olan binada ictimalar akdederek tertibat ve teĢkilat hakkında müĢaverede bulunuyor. Yalnız Bayburt ahalisinden sanatkâr bulunanların Ģa-yan-ı itimat olanlarından bir kısmı sanatlarıyla iĢtigal ettirildiği gibi, kendi hanelerinde ikâmete de müsade ediliyor. Mütebakisi hususi binalarda iskan ve askercesine muamele tatbik edilerek teĢkilat ve tertibatları hakkında harice hiçbir malumatın çıkmamasına gayret olunuyor. Ahali-yi Ġslâmiye'ye karĢı gayet ciddi davranmaları ve hiçbir sızıltıya meydan vermemeleri ve daima nasâ-yihte bulunmaları hasebiyle efkâr-ı fâsideleri anlaĢıl(a)mamıĢ ve hatta Of ve Sürmene havâlisinde Ermeni çetelerini tenkil maksadıyla Laz çetelerinden kuvâ-yı imdâdiye talep edildiği görülmüĢ ve Ruslar tarafından metruk eslihanın dahi ahali-i Ġslâmiye'ye tevzî'ine, belediye reisi olup bilahere katledilen Hafız Süleyman Efendi'nin mümâna'at etmiĢ olduğu anlaĢılmıĢtır. Bu suretle efkâr-ı Ġslâmiye'yi tatmin ve te'mîn ettikten sonra, l ġubat (13)34 tarihinde her sokak ve mahale-ye birtakım devriyeler çıkartarak, birer bahane ile so-
kaklardaki ahali toplanmaya baĢlanıyor. Mahallât arasına çıkan devriyeler tesadüf ettikleri köylülere ve yerli ahaliye "Sizi Arsak PaĢa -paĢalık unvanı hizmetine mü-kâfeten Ermeniler tarafından verilmiĢtir- çağırıyor, mühim mesele görüĢülecektir." gibi iğfalâtla ahali toplanarak, mahpushane ittihaz edilen Salih Hamdi Efendi'nin ticarethanesinde tevkîf ediliyor. Hapishaneye götürülen her Ģahsın kapı önünde evvela üzeri taharri ediliyor ve zuhur eden para ve zî-kıymet eĢyası alınıyor. Envâ-i mezâlim ve iĢkence ile hapishaneye sokuluyor. ÇarĢı ve pazarda bulunmayanların cebren hanelerine giriliyor. Para ve kıymetli eĢya ve müzeyyenâtlan alındıktan sonra bir kısmı kapıları önünde suret-i fe-cî'ada kati ve diğer kısmı ise enva-i mezâlim ile hapishaneye sevkediliyor. Bu hale ġubat'ın üçüncü sabahına kadar devam ediliyor. 3 ġubat sabahı Ġslâm kadınlarının da toplanmasına baĢlanıyor. Ve topladıkları muhaderat-tan ondört kadmla iki kız, Salih Hamdi Efendi'nin ticarethanesi karĢısındaki Haydar Bey'in ahĢap oteline dolduruluyor. Alaturka saat 3'te mevkûfînin katli Ģu suretle icra ediliyor: ĠĢe evvela Salih Hamdi Efendi'nin ticarethanesinde mevkuf bulunanlardan baĢlanıyor, Salih Hamdi Efendi'nin ticarethanesindeki müslüman mevkûfîn, kapıdan girildiği zaman sağdan birinci odaya yirmiüç, soldan birinci odaya dört, ikinci odaya altmıĢ, üçüncü odaya elli ve boĢluğun müntehâsındaki odalardan soldakine kırk-sekiz ve sağdakine sekiz ki, cem'an yüzdoksanüç can yerleĢtiriliyor. Evvela soldan birinci odada bulunan belediye reisi Hafız Süleyman Efendi ile Kormas karyeli Ahmed ve Abraslı Ġrfan ve Vagandalı Pîrî odadan çıkarılıyor. Ellerinde bulunan süngü, balta ve demirle pek feci bir surette öldürülüyor; müteakiben, sırasıyla diğer odalara geçerek aynı suretle mahbûsîn katle baĢlanıyor. Gözleri önünde suret-i fecîa ve vahĢiyede arkadaĢlarının katledildiğini gören diğer mahbûsîn can-hıraĢ sadâlarla bağırıyorlar ve kendilerine sıra geldikçe mümkün mertebe müdafaa-i nefse çalıĢıyorlarsa da bütün vesâit-i müdafa-dan mahrum bulunmaları yüzünden, iĢkence ve vahĢetin en büyüğüne maruz kalarak bin türlü mezâhim arasında terk-i hayat eyliyorlar. Yalnız ikinci odada bulunan altmıĢ kiĢiden Murad ÇavuĢ, ġevki, Saraç Hafız ve Zâhid mahallesinden Beydi oğlu Sâdık [Ermeniler firar ettikten sonra yangın içinden çıkarılmıĢlar ve elyevm ber-hayattırlarj ölüler arasına sokularak ve kendilerine ölü vaziyeti vererek tahlîs-i nefs edebiliyorlar! Süngü ve balta ile icra edilen fecaat kafi gelmiyormuĢ gibi, cenazeler üzerine gazyağı dökülmek ve ateĢlemek suretiyle, arada sıkıĢıp kalanlardan terk-i hayat etmemiĢ bulunanlar dahi yakılıyor. Buralardaki sahne-i fecaat kapandıktan sonra, boĢluğun müntehâsında ve soldaki odada bulunan kırkse-kiz kiĢiye sıra geliyor. Bunlar içinde bulunan, Dağıstan'ın Konpu Ģehrine merbut Hokal kasabası ahalisinde olup (bu) tarihten sekiz ay evvel Bayburt'a gelerek kunduracılıkla iĢtigal eden yirmiiki yaĢında(ki) Mehmed oğlu Abdullah, karĢısında cereyan eden sahnei fecaâatı görür görmez, arkadaĢlarını müdafaaya Ģevke karar veriyor. Mevkuf bulundukları odanın zeminine mefruĢ kemer taĢlarını müĢkilatla sökerek kapıyı seddediyorlar. Katle gelen Ermeniler vaziyeti görünce kapıyı kırıyorlar ve fakat seddedilen taĢlardan içeriye girilmesi kabil olamadığından bombalarla, kurĢunla bu masumlara hücum ediyorlar. Müdafaaya azmetmiĢ bulunan zavallılar, atılan bombaları tekrar geriye atmak ve taĢlarla müdafaa etmek suretiyle, bir kısmı meĢgul iken diğer kısmı odanın beton duvarını dermeye çalıĢıyor. Bu sahne-i fecî'a devam etmekte iken, Haydar Bey'in oteline doldurulan ondört kadını, baĢtan nihayete kadar soyduktan sonra çıplak bir halde Haydar Bey'in oteline muttasıl ÇavuĢoğlu'nun oteline nakl ve birer birer kati ve ba'dehû oteli ihrak eyliyorlar.
Bu ondört kadından üçü elbiselerinin tamamen çı-kanlması hakkındaki teklife tahammül edemeyerek kendilerini pencereden dıĢarıya atıyorlar ve otel civarında bulunan Ermeni devriyeleri tarafından katlolunuyor-lar. Pencereden aĢağı at(la)yan kadınlardan birisinin kendisiyle birlikte tevkif edilen iki kızının yukarıdan feryada baĢlaması üzerine, hemen aĢağı indiriliyor ve anneleri önünde katlediliyor; ba'dehû validelerinin kollan arasına verilerek gazla ihrak ediliyorlar. Bu sahne-i Ģenaat devam ederken mahallat arasındada kati, yağma ve ihrak icra ediliyor. Bununla beraber kasabanın garb-ı cenubîsinde ve caddenin sol tarafında bulunan cephanelik plan haricinde ateĢleniyor. Husule gelen müthiĢ tarraka katliam faaliyetinde bulunan Ermeni askerlerini ĢaĢırtıyor. "Kasabayı Türk kıtaatı muhasara etti, toplar patlıyor!" sözleriyle kaçıĢmaya baĢlıyorlar. Salih Hamdi Efendi'nin ticarethanesinde mevkuf olup müdafaa-i metînâneleri sayesinde o zamana kadar Ermenileri iĢgale muvaffak olan bu kırksekiz fedakâr oradan çıkarak, gizlenmiĢ olan ahaliyi ihbara ve yangın içinde bulunan kasabayı itfaya Ģitâb ediyorlar. ĠĢte Bayburt fecaat ve mezâlimi bu suretle tertip ve icra olunuyor. Bu fecâyi'den evvel Arsak Bayburt ve havalisindeki bilumum Ġslâmları imha etmek maksadıyla mühim bir karar ittihazı için Kürt beylerine ve müslüman köyleri i-mam ve muhtarânma 7.II.(13)34'te kasabada içtimâi emrediyor. Akıbeti pek malum olan bu emre ahali mutavaat etmeyerek Kelkit'te Türk kıtaatı himayesine iltica ediyorlar. [Mezâlim dosyasına müracaat] Bu hali gören Kelkit Rus mütareke komisyonu reisi kaymakam Voronof, ceneral OdiĢelidze'ye keĢide edilmek üzere gönderdiği Ģifre mezâlim dosyasında mevcuttur. ArĢak'a bu emir Erzincan'dan Mamahatun tarikiyle telefonla veriliyor ve ahalinin mutavaat ermediği Arsak tarafından bildiriliyor. Köse'deki Rus ambarlarını muhafaza etmek üzere gönderilen müfrezeden Köse'ye sevkedilen kıta bu telefonları zapt u tesbit ediyor, [mezâlim dosyasına müracaat] Ermeniler Bayburt köylerindeki Ġslamlardan yalnız ötede beride tesadüf ettiklerini katledebiliyorlar. BütünĢiddet ve planlarını ancak Bayburt kasabasına tatbike muvaffak oluyorlar. Türk kıtaatının meshûdât(ı) ve Bayburt mezâlimine dair olan mazbata Bayburt'taki mezâlimin derece-i Ģenaatini göstermeye kafidir. Erzincan, Bayburt katliamlarının yek-diğerine müĢabeheti, teĢkil ve tensik edilmiĢ kuvvetlerle sistematik bir tarzda imhaya baĢlandığını teyit eder. Ermeni kıtaatının, Türk kıtaatı karĢısından ric'atla-rında, yol üzerinde ve yakınında bulunan bilcümle Ġslâm köylerinin tahrip; kadın, erkek ve çocuklarının kati u imha edildiği görülmüĢtür. Mamahatun istikametinden ilerleyen takip kolu; Mamahatun kasabasının kamilen denecek derecede ih-râk edilerek kasabanın mübeddel-i remâd olduğunu (kül haline geldiğini) ve sekenesinin evlere doldurularak yakmak, süngü ve kurĢunla itlaf edilmek suretiyle imha edilmiĢ olduğunu görmüĢtür. Mamahatun kasabası dahil ve civarında süngü ve kurĢunla Ģehid edilip Türk kıtaatı tarafından toplattırılan masumların adedi üçyüzü baliğ olmuĢtur.4 Bayburt, Maden Hanları, AĢkale Karabıyık Hanları istikametinde ilerleyen takip kolu, bu istikameti de menba'-ı fecaat halinde buluyor [mezâlim dosyasınamüracaat]. Maden Hanlan'nda beĢ ve bu hanların ce-nûb-i Ģarkîsindeki Haroti karyesi ahalisinden üç müs-lim'in cenazesi yol üzerinde bulunuyor.
ġubat (1)334 tarihinde ilerleyen kıtaat kolbaĢlanyla Erzurum'un garp ve garb-ı Ģimalîsi istikametine takar-rup ediyor. Bu hatt'a kadar olan mezâlim ve fecâyi" hak-kında dosyada mevcut raporların tedkikinde hulasaten ber-vech-i atî netâyic elde edilmiĢtir; 1. Tazegül karyesi ahalisinden otuz kadın, çocuk katlolunuyor ve yirmibeĢ erkek de birlikte alıp götürülüyor ki, bunların da aynı akıbet-i elîmeye duçar oldukları anlaĢılıyor; 2. Tilki tepesinin iki kilometre cenubunda/ Cenes köyünde mevcut altıyüz küsur zükûr ve inâs nüfustan onüçü müstesna olmak üzere mütebakisi ihrak olunmak ve süngülenmek ve hamile kadınların karınları yarılarak çıkarılan çocuklar kucaklarına verilmek suretiyle pek feci ve esna' bir surette Ģehid edilmiĢ oldukları görülüyor; 3. Öreni kamilen ihrak ve sekenesi mahv u nâbûd ediliyor; 4. Karargâhını Erzurum'un önüç kilometre garbında Alaca köyüne nakleden birinci Kafkas kolordusu kumandanı, mezkur karyede Ermeni mezâlimine dair meĢhûdâtını Ģu suretle naklediyor: a) Odalara doldurularak itlafına teĢebbüs ettikleri ahali-i Ġslâmiyye'den ikiyüzyetmiĢsekizi Ģehîden, kırki-kisinden ekserisi ağır olmak üzere mecrûhan bulundu; b) ĠkiyüzyetmiĢsekiz Ģehid kümesi içerisinde, ırzlarına tecavüzden sonra öldürülerek ciğerleri duvarlara asılmıĢ genç kızlar, karınları deĢilmiĢ hamile kadınlar, beyinleri akıtılmıĢ veya vücutlarına benzin dökülerek ihrak edilmiĢ çocuk ve erkek mevcuttur; c) Ihça kasabası da aynı akıbete duçar oluyor. Burada yüzlerce masumlar mahv u tebâh oluyor. Yek-diğerini takip eden bu fecâyi' sistematik bir tarzda cereyan ediyor. Hassaten Cenes, Alaca, Ilıca fecâyi'i bilhassa mûcib-i dehĢet bir tarzda cereyan etmiĢtir. Kadınları duvarlara çivilemek ve kalpleri çıkarılarak duvarlara asmak, hamile kadınların çocukları çıkarılarak kucaklarına verilmek gibi vekâyi' tesbit edilmiĢtir. Ermenilerin Ġslâmlara karĢı olan tavr u hareketlerine dair Erzurum ikinci Rus kale topçu alayı kumandanının Hatıratımda, Ilıca ve Alaca vekâyi'i pek güzel teĢrih olunmuĢtur. Erzurum vekâyi'i Erzurum'daki umumi kıtal, ceneral OdiĢelidze'nin Erzurum'u terkini müteakip baĢlıyor; yani Türk kıtaatının Erzincan'ı istirdat tarihi olan 10 ġubat (1)334 tarihinden itibaren Erzurum dahilinde ve civarında katl-i umumi icra ediliyor. Fakat, ceneral OdiĢelidze'nin Erzurum'da bulunduğu sırada münferit katillerin icra edildiği de tedkikat ile tahakkuk etmiĢtir. Hatta, Rus ve Ermeni zabitlerinden piyade mülazım-ı sânîsi Karagayef tarafından çarĢı ve pazarda toplanan üçyüz kadar müslümamn üzerlerinde mevcut para ve zî-kıymet eĢya gasbedildikten sonra imha maksadıyla süvari kıĢlasına sevk ve kaymakam Tver-do Khlebof tarafından haber alınarak fecî'aya mani olduğu görülüyor. Tvendo Khlebof, OdiĢelidze'ye mezkur vaka hakkındaki Ģikayâtına mebnî Karagayefin tevkife alındığı ve bilahare Erzincan'dan Erzurum'a gelmiĢ olan miralay Morel tarafından tahliye olunduğu anlaĢılmaktadır. [Vesaik, numara: 24]
Erzurum katliamını Antranik ve doktor Azaryef tertip ve icra ettiriyor. Bu icraata 10 ġubat (l)334'te baĢlanıyor. Erzurum kasabasının bilumum mahallâtı devriye-lerle ihata olunuyor. ÇarĢı ve pazarda dolaĢan çocuk, ihtiyar, kadın, erkek yol yaptırtmak bahanesiyle toplanıyor. Toplanan bu ma'sûmîn kitlesi kafile kafile Kars kapısı civarında içtima ettiriliyor. Üzerleri iyice taharri, para ve zî-kıymet eĢyaları tamamıyla ahzolunduktan sonra ihzar edilen çukurlara dolduruluyor. Ba'dehû Erzurum garnizonla nnda bulunan bilumum Ermeni askerleri hanelere taarruza baĢlıyor. Yağma, kati, ırza tecavüz gibi Ģenaat bütün Ģiddetiyle tatbik ediliyor. Bu fecî'a Türk kıtaatının Erzurum'u istirdat tarihi olan 24 ġubat tarihine kadar devam ediyor. Erzurum'a giren Türk kıtaatı kasaba dahilinde 2127 maktul erkek cenazesi defnetmiĢ ve ayrıca Kars kapısı haricinde ikiyüzelli ceset bulunmuĢtur. Cesetler üzerinde balta, süngü, mermi yarası, ciğerleri çıkarılmıĢ, gözlerine sivri kazık sokulmuĢ ecsâda tesadüf olunuyor. [Mezâlim dosyası] Hülasa Erzurum katliamına maruz kalan ihtiyar, kadın, çocuk, erkeğin mecmû'u sekizbini buluyor. Erzurum'un Türk pazarı kamilen yağma ve ihrak edilmiĢtir. Türk kıtaatının Erzurum'u seri bir surette istirdadı, mütebaki ehl-i Ġslâm'ı katliamdan kurtarıyor. Erzurum kale topçu ikinci alayı kumandanının Ermenilerin tavr u hareketlerine dair yazdığı risale, Erzurum fecâyi'i hakkında lazım gelen malumatı ihtiva eder. Yine mumaileyhin bu bapta verdiği muhtıra [Vesaik dosyası, numara: 25] yukarıda arzolunan Ģenaat ve fecaati bütün vuzûhuyla tahlil ve teĢrih ediyor. Erzurum'dan ric'at eden Ermeni kıtaatı fecaat ve Ģenaatin daha eĢeddini Pasin ovası köylerine tatbikten çe-kinmiyorlar. Hasankale kamilen ihrak ve bilumum sekenesi kati u ifna edilmiĢtir. Bu kasabaya ilk dâhil olan kıtaat, sokaklarda acı acı feryat eden köpek ve kediden, alevler içinde yanmakta olan kasabadan, sokaklarda kati u ifna edilmiĢ çocuk, kadın cesetlerinden baĢka bir-Ģey bul(a)mamıĢlardır. Kasaba dahilindeki maktûlînin adedi binbeĢyüze baliğ olmuĢtur, [Mezâlim dosyası] Hasankale'de, harabeler içinde ölmeyerek kalmıĢ olan yüz, Köprüköyü'nde seksenbeĢ, Bâdicivan'da iki-yüz ki, cem'an üçyüzseksenbeĢ ağır yaralı kadın, erkek ve çocuk Türk kıtaatı tarafından toplanarak berâ-yı tedavi hastahanelere almıyor. Erzurum'un Ģimalinden çekilen Ermeni kıtaatından bir kısmı, o havaliyi de bir sahne-i katliama çeviriyor. Hassaten Erzurum'un Ģimalinde, Ereknis köyünden elli kadın, çocuk, ihtiyar katlolunduktan sonra karye kamilen ihrak ediliyor. [Mezalim dosyası] Erzurum Ģarkmdaki ova köylerinde pek çok kızların namusuna taarruz ve pek Ģenî' muameleler tatbik olunduğu ve bir kısmının da birlikte alınıp götürüldüğü ted-kikattan müstebân oluyor, HoĢan, Kalçık ahalisinden elli erkeğin Gümgüm'de cesetleri bulunmuĢtur. Makalisor karyesi ahalisiyle Gümgüm'deki bilumum erkekler yol yaptırılmak bahanesiyle götürülmüĢ ve bunların akıbetleri meçhul kalmıĢtır. Ermeni kıtaatı, Gümgüm'ü terkettiği zaman, kasabada yirmi kadın ve çocuk katlediyor. Hınıs'tan Köprüköy istikametinde ric'at eden Ermeni kıtaatı, yolun tarafeyninde ve yakınında bulunan köylerin sekenesini kamilen kati ve emval ve eĢyalarını nehb ü gâret ve karyeleri ihrak etmiĢlerdir. [Mezâlim dosyası] Hülasa Erzincan'dan 83 tarihindeki Rus-Osmanlı hududuna kadar olan köylerden pek cüz'i bir kısmı Ermeni kıtaatının zulüm ve vahĢetinden kendini kurtarabiliyor, Erzincan'dan bu
hududa kadar yapılacak seyahat ve mahallinde edilecek tedkikat ile Ermeni kıtaatının Ġslâm ahaliyi nasıl imha etmiĢ olduğunu tesbit etmek bugün dahi mümkündür. Kafkasya dahilinde Ermeni kıtaatının zulüm ve vahĢeti Ermeni kıtaatı 93 tarihindeki Osmanh-Rus hududu gerisine çekildikten sonra o havalideki Ġslâmlar da aynı mezâlim ve Ģenâata giriftar olmuĢlardır. SarıkamıĢ'ta çalıĢtırılmakta olan binsekizyüz Türk esirinin peyderpey katledilmekte olduğu anlaĢılıyor. SarıkamıĢ, Kars, Gümrü, Kağızman, Ardahan, Ahil-kelek mıntıkaları birer sahne-i fecaat oluyor. SarıkamıĢ ve Kars kasabalarının ıhrak edilmiĢ olduğu görülüyor. Menâtık-ı mezkûre dahilinde tesbit edilen Ermeni zulüm ve vahĢetinin hülasası zîrdedir: [Vesika, numara: 31] 1. 29.IV.(l3)341te, Gümrü'den beĢyüz araba ile Ahil-kelek'e nakledilmekte olan üçbin kadar kadın, ihtiyar, çocuk, erkek mahv u ifna ediliyor; 2. Bin nefer iki makineli tüfenk ve iki toptan mürekkep bir Ermeni kuvveti Kağızman Ģarkmdaki Kulp ve Erivan mmtıkasındaki Ġslâm köylerim tahrip; kadın, çocuk ve erkeklerini katlediyorlar; 3. l.V.(13)34'te yüz kadar Ermeni atlısı ġiĢtepe, Dör-gene ve civarından altmıĢ" çocuk, kadm ve erkeği katlediyorlar ve 25JV.(l3)34'te Kars Ģarkındaki Subatan karyesinde 750 irili ufaklı nüfus-ı Ġslâmiyye'yi balta ve bıçakla ateĢte yakarak Ģehid ediyprlar. Mağisto ve Alaca karyelerinden yüz'ü mütecaviz kadın ve çocuk aynı suret-i fecî'ada katlolunuyorlar. Tekyeli, Hacı Halil, Kaluköy, Harabe, Vağor, Yılanlı, Ginak köyleri ahalisi kamilen mahv u ifna ediliyor; 4. l.V.(13)34'te Ahilkelek etrafındaki kurada Acara-ça, Dangal, Mulans, Morcahit, Padigna, Havur, Kumros köyleri ihrak, ahalisi kati ü mahva duçar ediliyor. Arpa-çayı üzerindeki Gühverkinefski Ģimalindeki Yoğurtlu ve Erivan ĢimaH Ģarkîsindeki ġamran ve civanndaki köyler sekenesi Ermeniler tarafından katlediliyorlar ve karyeler kamilen ihrak ve tahrip ediliyor. Kars'taki Türk üserâsından bir kısmı Kars'ta ve bir kısmı da Gümrü'de süngü ile bir suret-i fecî'ada katlediliyor. Bu cümleden olarak, Borcalı kazası merkezinden Matoyif imzasıyla üçüncü Gürcü piyade fırkası kumandanlığına yazılıp aslı ele geçirilen 17 Nisan 1918 tarihli raporda mezâlime ait aynen Ģu cümleler görülüyor: "Ermeniler emre ve zapt u rapta bakmayarak birkaç Ġslâm köyü yaktılar. Failleri bulunamadı. Abbas Tu-man'dan ve Burcum'dan tel ve telefon kesilmiĢtir. Bir tarafa çıkmak mümkün olmuyor. Köylüler bizden imdat istiyor, bende imdat yoktur". [Vesika numarası:Bundan baĢka, Baku Cemiyet-i Hayriyesi'nin 36'ncı Kafkas fırkası kumandanlığına gönderdiği mektupta [vesika numarası: 291 Erivan vilayeti dahilindeki Ġslâm-ların kati ve imha edilmekte olduğu, otuzdan fazla islâm köyünün ihrak ve sekenesinin katledildiği ve Erivan'dan firâren gelen yaralı, hasta muhacirinin ade-di(nin) gün-be-gün çoğalmakta ve sefalet ve perisâniyet içinde pûyân olduklarından melce' ve me'vâ gösterilmesi istirham olunmaktadır.
Ermeni kıtaatının Ģu harekat-ı vahĢiyânelerine karĢı Türk kıtaatının tavr u hareketleri hakkında Kütayis valisi Çikotis Villi'nin Kütayis vilayeti ve mülhakatına yazdığı telgraflardan atîdeki hkarât câlib-i nazar-ı dikkattir. [Vesika, numara: 30] "Türkler kesiyor, öldürüyor diye Ģayialar çıkıyor; ben size beyan ederim ki bu doğru değildir. "Türk hükümeti ve Türk askeri kendi halinde duranlara hiçbir Ģey yapmaz ve iliĢmez. Mal ve mülkünü de muhafaza ile kendilerine muavenet eyler. Ahalinin yerlerine gelmesini, sahipsiz kalan hanelerdeki eĢyalarına sahip olmalarını ve bunların zayi olmakta olduğunu Türk hükümeti bize bildiriyor. "Trabzon'dan, Batum'dan askerler silahlarını atarak kaçtılar. Bu mûcib-i hicaptır. Bu husus Azurgeti muharebesinde pek fena bir halde görüldü. Muharebede bü-yükküçük herkes metanetini muhafaza etmelidir". Bundan maada, Borcalı ahali-i Ġslâmiyyesi'nin duçar olagelmekte bulunduğu zulüm (ve) i'tisâfı Tiflis'te çıkan Aybayrak gazetesinin nüsha-i mahsûsası tamamıyla teĢrih ediyor ve ahalinin gönderdiği istimdatname her suretle vekâyi'i tasvir ediyor. ÎVesika, numara: Fecaat ve Ģenâat(m) tasvir ve tasavvurun fevkineçıktığı görülüyor. Ahilkelek mıntıkasında ki Ġslâmlara Ermenilerin yaptığı zulüm ve i'tisâfât hakkında Rus memurininden birinci Aksire dairesi müfettiĢi HaraĢeniko, kendi el yazısıyla verdiği raporda vekâyi'i ber-vech-i atî tesbit ve takrir eyliyor: "1917 TeĢrîn-i Sânî'sinden itibaren 1918 senesi 31 Mayıs'ına kadar Ermenilerin Ahilkelek sancağında yerli ve mutî' ahali-i Ġslâmiyye'ye karĢı tatbik eyledikleri düĢmanâne muamelatı izah edeceğim. Gerek yerli Gürcülerin ifadâtına istinaden ve gerek kendi gözümle görmüĢ olduğum vekâyi'i gözlerim yaĢla dolu olduğu halde izaha mübaĢeret ediyorum: "Geçen sene TeĢrîn-i Sâni nihayetinde Akbabalı sekiz Ġslâm, yerlilerden ot satın almak üzere Boğdanofka karyesine geldiler. [ġurası Ģayan-ı kayıttır ki, o sıralarda asayiĢ ber-kemâl olduğundan Ġslâmlar silahsız gezerlerdi]. Bundan haberdar olan Hocabey karyesi Ermenileri, derhal mezkur sekiz müslümanm etrafını ihata ederek hançerlerle üzerlerine saldırdılar ve katlederek gözlerini oydular, dillerini kestiler. Bilahare cesetlere envâ-i hakaret yaptıktan sonra diğer dördünü silahla katlederek cesetlerini Akbabahlara iade ettiler. Hançerlerle katlettikleri dört cesedi yaktılar. 1918 Kânun-i Sâni'sinde Ermeniler Ġslâm köylerine taarruz etmeye baĢladılar. Evvela "Silahlarınızı bize teslim ederseniz size hiçbir Ģey yapmayız!" diye iğfale baĢladılar. Ġslâmlar Ermenilerin lakırdısına inanarak kendi silahlarını teslim ettiler. Halbuki Ermeniler iğfal etmiĢlerdi. Ermeniler Ġslamların silahlarını aldıktan sonra zîrdeki köyleri tahrip ettiler: "Tospiye, Kukiye, Verivan, Tun Okam, Kolilis, Pan-kana, Suğuma, Kavası, Aluvejva ve Gomris namındakiköylerin zahire, mevâĢî ve bilumum eĢyalarını alıp götürdüler. Köy ahalîsinin bir kısmını derhal orada katlederek mütebaki kadın ve erkekleri esir sıfatıyla Ahilke-lek kasabasına götürdüler. Orada bunlara yirmidört saat zarfında bir funt ekmek ile sudan maada hiçbir Ģey vermediler. Binaenaleyh açlık ve pislikten üserâ meyanında tifo zuhur etti. Doktorlar üserânın daha iyi iaĢesi ve temiz tutulması için müracaat etmiĢler ise de Ermeniler nazar-ı itibara almayarak müslümanlar hesapsız bir surette kırıldılar. Kimse muavenet edemedi; çünkü, Ermeniler hatta Ġslâm üserâsmm mevkuf bulunduğu binanın civanna bile kimseyi bırakmıyorlardı."ĠĢte 21 Mayıs 1918 senesinde Türk ordusu Kuzah karyesini iĢgal ettiği zaman bilumum Ermeniler firar etmeye baĢladılar ve üserânın bulunduğu binayı tahrip ettiler. Ġslâm dam altında kaldı. Cesetlerin bir kısmını da çukurlara atarak üzerlerine kireç döktüler. Bilahare neft ile yaktılar. Yirminci asırda medeni Ermeni milleti neler icat ediyor?"
ĠĢte görülüyor ki Ermeniler 93 Osmanlı-Rus hududunun garbındaki memâlik-i müstevliyede bulunan ahali-i Ġslâmiyye'ye tatbik ettikleri zulüm ve vahĢeti mezkur hududun Ģarkında sakin, kendi iĢ ve güçleriyle meĢgul ve her türlü hukuk-ı milliyeden mahrum biçare-gâna da teĢmilde devam ediyorlar, bu imha planının teĢkil ve tensik edilmiĢ kuvvetlerle icra edildiği ve maksadın, ekseriyeti teĢkil eden ahali-i Ġslâmiyye'yi ekalliyete ircâ'dan ve hatta büsbütün mevcudiyetlerinin izâlesinden ibaret olduğu tahakkuk ediyor. Her ne kadar Ermeniler gördükleri zulüm ve i'tisâfât karĢısında feveran ettiklerini iddia ediyorlarsa da, bu iddianın derece-i but-lânı(na), 93 hududu Ģarkında tesbit ve tevsik edilen tavr u hareketleri kafi gelir. Alelhusus meĢhur Ermeni sergerdelerinden Antra-nik'in, müfrezesiyle Nahcivan havâlisinde icra ettiği katliam hiçbir suretle tevakkuf etmiyordu. Ermeni baĢkumandanı bu katliamın mesuliyetinin kendisine teveccüh edeceğini idrak ediyordu. Bu esnada Ermeni kolordusu kumandam ceneral Nazarbekûf'un birinci Türk kolordusu kumandanlığına iblağ edilmek üzere Ermeni komisyonu riyasetine gönderdiği mektup, cereyan eden fecâyi'in derece-i vüs'atini irâe ediyor. Generalin mektubuna zeylen Ermeni komisyonunun i'tâ ettiği rapor Ermenilerle Ġslâmlar arasındaki münâferetin esbâb ve avâ-milini göstermektedir. Ehemmiyetlerine binâen her iki mektubun tercümesi aynen zîrdedir: Gümrü'de müstakil Ermeni komisyonu riyasetine 27 Haziran 1918 numara: 10008 "Aldığım malumata göre, emirlerime itaat etmediğinden dolayı kumandam altındaki kolordudan bütün müfrezesiyle 5 Haziran 1918 tarihinde tardedilen Antra-nik'in Nahcivan havâlisinde hakikaten birçok mezâlim ve fecâyi' yapmakta olduğunu Türk kumandanlığına bildirmenizi rica ederim. "Osmanlı kumandanlığı da tabii biliyor ki, Kamerli cenubundaki Culfa demiryolu mıntıkası uzun bir müddet Ġslâm çeteleri elinde idi. Ben bunları dağıtmak istedim, muvaffak olamadım. Mutî' ahaliye zulmeden Ermeni ve Ġslâm çetelerini dağıtmak üzere ben ve Erivan hükümeti bütün çarelere tevessül ediyoruz. Bunu Türk kolordusu kumandanı Kâzım Karabekir Bey'e haberverdim. Hudut mıntıkasında da aynı tedâbîrin onlar tarafından ittihâzını ben istiyorum. "Kublasara, ĠmanĢalo köyleri yanında belki yanlıĢlık eseri olarak 25 Haziran 1918'de yerli Ermeni, Türk ve Tatar müfrezeleri arasında müsademe olduğunu Türk kumandanlığına haber vermenizi rica ederim. Bu gibi vakaların olmaması için ne zaman hangi yoldan ne kadar kıtanın ne maksatla geçeceğinin vaktiyle bana bildirilmesi meselesinin komisyonda halledilmesini rica ederim. Mezkur vakalara benzer vukuatın bir daha olmayacağını muhikk bilebilirler". Kolordu kumandanı Nazarbekof Osmanlı komisyonu riyasetine l Temmuz (13)34 Zeyl "Erivan sancağında milel-i muhtelife bulunduğundan, son zamanlarda fena neticelerin vâki olması Ermeni ve Osmanlı komisyonunu düĢündürüyor, Aktedilen sulh sağlam ve devamlı olmalı. KomĢuluk münasebâtı, mevâni'i kafi ve müessir karar ile kaldırmalı. Bu vakaların esbabını tarihte aramalı.
"905 senesinde adem-i muvaffakiyetle neticelenen Japon muharebesinde ve birinci ihtilalden sonra hükümetin tesir-i nüfuzu azaldığından dolayı Rus hükümeti bir milleti diğer millet aleyhine teĢvik ettiğinden, Mâve-râ-yı Kafkas dahilinde bulunan Ermeni ve Ġslâmlar arasında vâsi' mikyasta ilk münâferet baĢladı. Cahil ahali ile din mutaassıpları bu teĢvikatın kurbanı oldular. "Kafkasya'da Ġslâm ve Ermeni arasında hiçbir se-beb-i mücbir yok iken bu münâferet baĢladı. Baku, Gence, Erivan taarruzlarında mutazarrır olan Ermeni ahali, hükümet tarafından himaye ve muavenet görmediği için kendi kendilerini muhafazaya mecbur oldular. Yalnız hamdolsun ki, bu hal çok sürmeden tarafeynin müessir siyasetleriyle bu kavgalar defoldu ve iki millet tekrar rahat yaĢamaya baĢladılar. "Bu muharebe, münasebâtı yeniden gerginleĢtirdi. Muharebenin son safhasında yalnız Ermeniler Osmanlı imparatorlu ğuyla muharebede kaldı. O zaman münâferet yeniden baĢladı. Bir taraftan Ġslâmlar kendi hem-din-lerine yardım etmek istediklerinden ve Ermenilerin kuvvetlenmesinden korkarak Ermeni ordusunun arkasını almak isteyip, demiryollarını ve telgraf hatlarını tahrip ettiler, yollan kestiler; Ermeni köylerine, askerî kıtalarına taarruz ettiler. Diğer taraftan, Ermeniler, bu kuvvetli düĢmanla muharebelerinde ümitsiz kaldıklarından, çok fena tecavüzler yapmaya baĢladılar. "Aktedilen sulh bu kanlı mücadelâtı kaldırmak. Ermeniler anladılar ki, refah ve saadetleri baĢka milletlerin teĢvikâtmda değil, eski komĢularıyla iyi münasebatta bulunmalanndadır. "ġimdi Ermeni Cumhuriyeti arazisindeki Ġslâm ahali ile Osmanlı imparatorluğu arazisindeki Ermeni ahalisinin istifadelerini düĢünmeli ve Osmanlı ordusunun da Avrupa harbi neticesine kadar menâfi'ini temin etmeli. Osmanlı komisyonu çare olarak bir teklifte bulundu ki, bu tekliften siyasi, iktisadi birçok hukuk meseleleri çıkacak; Ermeni komisyonu sulh muahedenamesinin teferruatına karar verebilir; Osmanlı komisyonunun bu teklifini konuĢmaya salahiyeti yoktur. "Muahedename Ermeni Cumhuriyeti arazisindekiĠslâm ahali ile Osmanlı imparatorluğu arazisindeki Ermeni ahalinin istirahatlerini temin ediyor. Yalnız bu hususta müzakere olunabilir. Ermeni komisyonu ümit eder ki, iyi bir hükümet idaresi .teĢekkül edilir ve müsel-lah çetelerin tecavüzatına nihayet verilirse ahalinin istirahatı temin edilmiĢ olacaktır. "Muhacir ahali yerlerine iade edilirse Osmanlı imparatorluğunun yeni arazisindeki intizam(ın) bozulmayacağını Ermeni komisyonu zanneder. Muhacirlerin silahlan alınmalı ve itaatsiz olanlar Ģedîden tecziye edilmelidir. Muti' ahalinin yerli ahalinin muhafazası tahtında yerlerine iadelerine ve iĢleri baĢına geçmelerine mü-sade olunursa, hududun her iki tarafından intizam^ve istirahattın) temin edilmiĢ olacağını göstermeyi Ermeni komisyonu vazife addeder. Bu zamanda ufak bir arazide toplanan, mallarını kaybeden, mahsulatlı arazisinden çıkarılarak dağlık araziye sürülmüĢ olan ahali ölüme mahkumdur ve tabii bu yüzden oralarda intizamsızlık, rahatsızlık olur. "Bunu da bilmelidir ki, Ermeni Cumhuriyet'ine geçen Erivan sancağı kısmında Ģimdi ahali üç misli oldu. Erzaksızlık, idhalatın olmaması ve Erivan sancağının en münbit arazisinin Osmanlı hükümetine geçmesi dolayısıyla Ermeni milletini vahim ve korkunç bir tehlike tehdit ediyor. "Ermeni komisyonu Osmanlı hükümetinin dostluğuna inanarak ve Osmanlı ordu baĢkumandanlığının "Ermeni hükümetini Türkiya teĢkil etti ve tabii muhafaza edecektir."
gibi büyük va'dini hatırlayarak, tasavvur etmiyor ki, Türkiya Ermeni milletinin ölümünü istesin". Komisyon reisi Levisyats TomaĢef Vekilof KeĢiĢyef JakoyofBu mektuplarda Ġslâm ahali aleyhine yapılan mezâlim sarahaten tasdik ve itiraf olunmaktadır. Bu mezâlimin mürettep ve kuvâ-yı muntazama tarafından idare edilmiĢ ve pek vâsi' olduğu muhakkaktır. Hitâm 335 SENESĠ TEMMUZ AYI ZARFINDA KAFKASYA'DA ĠSLÂMLARA KARġI ĠCRA OLUNDUĞU HABER ALINAN ERMENĠ MEZÂLĠMĠ ' Mukaddime Son zamanlarda Ermenilere karĢı yeni mezâlim icra olunduğu ve Kafkas Ermeniliği(nin) himayesiz bırakılırsa mahvolacağı ve Kafkasya'daki kıtallerin menbaımn Osmanlı hududu dahil olduğu gibi haberler ecnebi matbuatta görülmektedir. Evvela Osmanlı hududu dahilinde Ġslâmlar tarafından anâsır-ı sâirenin hiçbirisine karĢı zulüm yapılmadığı malumat-ı resmiye ile sabittir. Hududumuz haricindeki vekâyi'de (ise) Türkiya hiçbir zaman medhaldar değildir. Bilakis Kafkasya'da, hemen hududumuz civarında Ermeniler tarafından Ġslâmlara karĢı pek büyük kıtaller tertip edildiği her gün haber alınmaktadır. Bunlara bir misal olmak üzere, 335 senesi Temmuz ayı zarfında Kafkas Ermeniliği'nin mahallî Ġslâmlarına ve Os-manii hududuna karĢı tecavüzleri teferruatını irâe eden zîrdeki liste tertip edilmiĢtir ki, mündericâtı neĢriyat-ı vakıaya karĢı sarih bir cevap teĢkil eder. 335 Senesi Temmuz mâhı zarfında Kafkasya'da Ermenilerin îkâ ettikleri cinâyât hülasasıdır 1. Haziran nihayetinde gerek Karakurt kaymakamı Mosisi'nin Karapınar'da Islâmlara vâki olan beyanatı ve gerek merkumun nezdindeki Rum jandarma neferinin ifadesi Kazıkkaya, Armudlu, Kızılhamamlı, Kilyantepe ahalisine baskın ve taarruz yapılacağını ima eder bir mahiyette idi; 2. Ermenilerin hududu tecavüzü: a) 24.VT.(13)351te Bayezid'in Diyadin mıntıkasında, Hamadağı Ģimâl-i Ģarkîsinde Ermenilerin üç süvari ve bir piyade neferi hududu tecavüz etmiĢ ve tardolun-muĢtu. b) 5.VII.(13)35'te KuĢatyan'a otuz piyade gelmiĢ ve karakollarımız tarafından tardedilmiĢtir. c) 5.VII.(13)35'te otuz Ermeni piyadesi ve 7.VII.35'te otuzbeĢ süvarisi Sarıbıyık'a gelerek hududu geçmek teĢebbüsünde bulunmuĢ ve müsademe de vâki olarak tardolunmuĢtu. Bu ikinci müsademede bir neferimiz mecruh olmuĢtur. d) ll.VII.(13)35'te Moson nahiyesinin Zor istikametinden yirmi kiĢilik bir müfreze hududu tecavüz etrnek istemiĢse de, birbuçuk saatlik müsademe neticesinde tard olunmuĢtur. e) 13.VII,ü3)35'te, yine "d" fıkrasında muharrer isti-kametten Ermeniler birinci defasında altmıĢ neferle ve ikinci defasında onbeĢ kiĢilik kuvvetlerle hududu tecavüz etmek teĢebbüsünde bulunmuĢlarsa da tardedilmiĢ-lerdir.
3- Temmuz bidayetinde, istihbarata nazaran Kars ve SarıkamıĢ havâlisinde Ġslamların ileri gelenlerini ve gençlerini Ermeniler(in) toplayarak kısmen haps ve teb'îd etmekte ve kısmen itlaf eylemekte oldukları ve bundan baĢka tekâlîf-i harbiye bahanesiyle Ġslamların at, araba, erzak ve mevâĢîlerini toplamakta oldukları ve bunun için de kuvve-i askeriyye sevkeyledikleri anlaĢılmıĢtır. Kars ve SarıkamıĢ havâlisinde bir kısım ahali bu yüzden Allâhuekber dağına çekilmeye mecbur oldukları gibi, bu mezâlim Nahcivan ve Zengesor ve Dârulekez mıntıkalarında daha vâsi mikyasta icra edilmiĢtir; 4. Ermeniler muhtelif havalide Ġslâmlara kaĢı yaptıkları vahĢet ve cinayâtı 4 Temmuz (13)34'ten itibaren teĢdîd ve tezyîd eylemiĢlerdir: a) Akçakale'ye tâbi dört karyeyi 4.VII.(13)35'te basarak, bir köy ahalisini kamilen ve diğer köylerden altmıĢar adam götürüp katletmiĢlerdir. BozkuĢ karyesinde bir müslümanın kardeĢini ve zevcesini ve kızını alıp götürmüĢlerdir; b) Mescidli ve Kilyantepe karyelerinde 5.VII.(l3)35'te taarruz ile, birinci köyde Ġslamlardan dört Ģehid ve dört mecruh verdirmiĢler ve ikinci köyde ise on Ġslâm'ı öldürmüĢlerdir; c) Kızılhamamlı ve Kağızman civarındaki Curuk karyelerine de bittaarruz gasb u gâret ve cinayât îkâ eylemiĢlerdir. Bunlara karĢı Ermeniler top ve makineli tü-fenk de istimal etmiĢler ve top sadâlan huduttan iĢitil-miĢtir; d) Kurudere'yi o tarihlerde basarak sekiz kadın ve erkek itlaf ve birisi gelin ve birisi kız olmak üzere otuz-beĢ kiĢiyle dortyüzkırk mevâĢî alıp götürmüĢlerdir; e) Kağızman'daki cinayetlere ait tafsilattan olarak 5.VII.(13)35'te mezkur kasaba eĢrafından Mustafa Efen-di-zâde Arslan Bey ve zevcesi ve Ġsmail Efendi-zâde Ah-med Efendi Kağızman ile Kars arasında Ermeni karakol efradı tarafından alıkonulup, Berna civarında pek feci bir surette katledilmiĢlerdir. Bilahare bunların cenazesi Kağızman'da halka teĢhir edilmekle Ġslâmlar bu halden korkarak dağlara kaçmaya mecbur kalmıĢlardır; f) Erivan, Kars, Kağızman havalisinden birçok Ġslâm bu cinayetler üzerine hududumuza iltica etmiĢlerdir. 5. 10.VII.(13)35'te BaĢköy'ü iĢgal ile Ermeniler Ar-mudlu garbındaki sırtlara top ta'biye etmiĢler ve civar köyler müslümanlarına taarruz eylemiĢlerdir; 6. Cinayetlere sahne olan mahaller ahalisinden alınan birçok feryadnâme. ve mektuplar mezâlimin derecesini pek müessir bir Usan ile büiriyordu; 7. MÜTEAEKĠP GÜNLER ZARFINDA: a) 12.VH.(l3)35'te Kağızman ve Kars'a giden iki Ġslâm ile ailesini Tahtelis ile Ağaderesi arasında Ermeniler öldürmüĢler ve göğsü ve yanlarında açtıkları ceplere el, kulak ve burunlarını kesip doldurmuĢlardır; b) 13.VII.(13)35'te Çürükler, Ayntab, Armudlu, BaĢ-koy karyelerine hücum ile Ġslamların malları yağma edilmiĢtir. Aynı günde hududa ikibuçuk saat mesafede Gazikaya müslüman köyünü basmak Ġsteyen Ermeniler ile köy Ġslâmları arasında müsademe vukubulmuĢtur; c) Bu günler zarfında Nahcivan ve ġerör havâlisinde kırkbeĢ pare köye Ermeniler kıtaât-ı askeriyye ile hu-cum etmiĢler ve Ģimendifer güzergâhına mücavir köyleri zırhlı vagonlarda ateĢ altına almıĢlardır. Ġslâmları AraĢ nehrine dökmek ve imha eylemek için kıtaata emirler verilmiĢ olduğunu", 'ele geçen evrakın müfâdı gösteriyordu.
8. 19.VIL(13)35'te Iğır Bığır karyesinin Ģarkında ve hudut haricindeki Kazan karyesine bir Ermeni müfrezesi baskın vermekle köy ahalisi hududumuza iltica etmiĢtir. Aynı günde Pasinler Kilisesi civarında ve hudut haricindeki Bulaklı'ya yüzelli kiĢilik bir Ermeni müfrezesi tecavüzde bulunmuĢ, köylülerden iki mecruh ve Ģehid vukubulmuĢtur. Bu sırada hududumuz dahiline onbcĢ top mermisi düĢmüĢtür. Toroslu civarında Aralık köyünde bir kadın ve bir erkek Ģehid edilmiĢtir. Dörtyüz piyade ve üç top ile Suçı-vanık karyesine vâki olan Ermeni taarruzu, kendilerinden altı maktul ve Ġslamlardan da birkaç Ģehid düĢmesine sebep olmuĢtur. Ermenilerin köye tekerrür eden taarruzları neticesinde Ġslâmlar da buradan kaçmıĢlardır; 9. Karakurt cenûb-i Ģarkîsinde Darbhâne nam karyeye 30.VII.(13)35'te takriben yüz kiĢilik bir Ermeni kuvveti baskın yaparak köyü iĢgal ile makineli tüfenk dahi istimal ederek oradan dağlara kaçmakta olan Ġslâmları Ģehid etmiĢlerdir. Köyde kalanlardan sekiz kadın ve yedi çocuğu beraber alıp götürdükleri gibi, köy hanelerinin bütün eĢyalarını ve bundan baĢka kırkbeĢ öküz ve üçyüzyirmi koyun ile bulabildikleri erzakı gasbetmiĢlerdir. Ermeni hükümetinde bir fırka kumandanı olan Arsak ismindeki Ģahsın Eyüp PaĢa (Paso) namındaki aĢiret reisine ahiren gönderdiği mektubun Ermeni fecâyi'ini itiraf eden bir fıkrası ber-vech-i zîrdir: "...Binaenaleyh, vaktin hulûlüyle, hükümet-i Osmaniye'nin aym fecâyi'ine mütekâbilen harekatta bulunmak mecburiyeti hâsıl olmuĢtur. Hükümet-i Osmaniye elyevm fiilinin cezasını görmektedir. Bu havalide mütekâbilen bazı taarnızât ve tecavüzât vukubulmuĢ ise de bunlar da birkaç müĢevvikin teĢvikiyle icra edilmiĢtir..." 335 VE 36 SENELERĠ KAFKASYA'DA ĠSLÂMLARA KARġI ĠCRA OLUNDUĞU TEBEYYÜN EDEN ERMENĠ MEZÂLĠMĠ* 35 ve 36 seneleri Ermeniler tarafından Kars ve Erivan vilayetleri dahilinde icra olunan kıtal ve mezâlime ait hülasa Osmanlı ordusu 30 TeĢrîn-i Evvel 34 tarihinde akdettiği mütareke Ģeraitine tevfikan, Harb-i Umumi'den evvelki Osmanlı-Rus hududu gerisine çekildikten itibaren, hudut haricinde himayesiz kalan ahali-i Ġslâmiyye de Ermeni kıtal ve mezâlimine yemden uğramaya baĢladı. Osmanlı ordusunun tahliye ettiği arazide ekseriyeti teĢkil eden Ġslâm nüfusunun mahv u ifnasına yürüyen bu kıtal ve mezâlim; tohumluk istemek, sebepsiz vergiler tarh ve teklif etmek ve silah toplamak gibi en adi bahanelerle irtikap edilmektedir. Mazlum Ġslamların duçar oldukları bu silsile-i fecâyi' Avrupa'da, Amerika'da... velhasıl her taraftaki Ermeni propagandacıları vasıtasıyla hep Ġslâmlar tarafından îkâ edilmiĢ cinayetler Ģeklinde ilan olunmakta ve Ġslamların maruz kaldıkları felaket ve musibetlerden, zulüm ve kıtallerden yine Ġslâmlar aleyhine binlerce bühtan ve iftira vesileleri bulunmaktadır. Bu müfteriyât-ı tasnî'âta sarih bir cevap teĢkil etmek üzere, 335 senesi Temmuz ayı zarfında Kafkasya'da Ġs-lâmlara karĢı icra olunduğu haber alınabilen Ermeni mezâlimi, Osmanlı Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Daire-si'nce neĢredilmiĢti. Ġslâmlar için kanlı bir sahne-i fecaat teĢkil eden (1)293 hududu Ģarkındaki mıntıkaya Türk ordusu (1)336 senesi(nde) tekrar girdiği zaman, Ermenilerin bıraktığı âsâr-ı vahĢeti re'ye'1-ayn görmüĢ ve muhtelif heyetler vasıtasıyla yapılan tedkîkât-ı resmiyede pek çok hakikatlere dest-res olmuĢtur. MüĢahedâta, sağ kalan yerli ahalinin ifadesine ve vesaik ve delâile müstenit olarak bir kitap halinde cem' ve telfîk edilen bazı malumat, Ģimdiye kadar Ermenilerin propaganda
perdeleri arkasında gizlemeye çalıĢtıkları emsali görülmemiĢ pek feci levhaları enzâr-ı beĢe-riyyete vaz' edeceğinden, neĢr ü ta'mîmi bir vazife-i in-saniyye telakki olunmuĢtur. Ġngilizlerin hile vü hud'ala-n neticesi olarak Kars ġûra hükümeti 13 Nisan (13)35lte mevâki'-i idareyi terkettikten üç gün sonra. Ermeni ce-nerali Osebyan askerleriyle beraber Kars'a girerek, TaĢ-nak Ermenilerden Garganof makam-ı hükümeti iĢgal etti. Bundan bir hafta sonra Ermeni mezâlimi yeniden baĢladı. I. Kars ve civarında Ermeni mezâlimi a) Vaktiyle ġûra askerlerinden iken terhis edilen 100 Ġslâm, Ģehirde tutularak zulüm ve iĢkence ile imha edilmiĢtir; b) ġûra müessislerinden Ġbrahim, Hasan Aziz, Ma-milof, Musa Bey, Kömürlü Yusuf Bey, Muhlis Efendi ve Rus milletinden Raçinski, CamiĢof, Kağızmanlı Ali Bey, Revanlı Mehmed Bey, Hüseyin Ağa, Ahmed Efendi bir gecede tevkif ve teb'îd olunduktan sonra, hepsinin evleri müsadere ve eĢyaları yağma edilmiĢtir; c) Bu hafta zarfında Fırıncı Mustafa Ağa kati ve eĢyası yağma edilmiĢ ve Fırıncı Mehmed oğlu Hasan'ın 700 Osmanlı altın lira ve ikibin banknot lirası, vali muavini Çalkonyan ile ceza reisi tarafından hile ve tehdit neticesinde gasbolunmuĢtur; d) BaĢlı karyesinden Molla Mehmed, "Türkiya ile muhaberede bulunuyormuĢ!" iftirasıyla Kalearkası'na götürülerek, sağ sağ kafasının derisi yüzülmüĢ ve yan taraflarında etlerini kesip cep yaparak, gayet feci ve is-kenceli bir surette öldürülmüĢtür; e) (1)335 senesi Haziran'ında, Kars'a tâbi Hacı Halil karyesinde meskun Türkleri Sebt oğlu Murad Nazik beĢyüz süvari ile muhasara ederek sekizbin koyun, beĢ-yüz sığırları(nı) ve ikiyüzbin liralık nakid ve zî-kıymet eĢyalarını alarak sekiz nüfus aile reislerini katletmiĢlerdi. Küçük Yusuf, Hacı Mahmud köyü, Satuköyü, Ala-köyü, Ağadede karyelerine de hücum ederek, ahaliden otuz kiĢiyi itlaf ve hanelerini külliyen yağma ile ikibin koyun ve sığın gasbederek Kars'a götürmüĢlerdir. Bu ci-riayetler, ceneral Osebyan ve vali Garganof'un emriyle yapılmıĢtır. (13)35 senesi Kânun-i Evvel, (13)36 senesi Kânun-i Sâni ve ġubat aylarında Ermenilerin yaptığı zulüm ve iĢkence ve kıtal, vüs'ati itibariyle pek ziyade Ģayan-ı dikkat ve câlib-i merhamettir.Bu vekâyi'den bazıları ber-vech-i atî dercolunmuĢtur: f) Ceneral Osebyan'ın kumandasındaki kıtaât-ı as-keriyye ve çeteler Kars etrafında bulunan Karapınar, Çamurlu, Akkcrem, GölbaĢı, Yurdik, Ġyneli, Kızılçak-mak köylerine hücum ve yüzü mütecaviz bî-günah masum Ġslâmları öldürdükten sonra, ikibin koyun ve sığır ve yüzbin liralık halı, ev eĢyası ve zî-kıymet eĢya gasbet-miĢlerdir. Krmenilerin bu zulüm ve vahĢetinden dolayı Kars civarını terk ile Göle ve Çıldır taraflarına firara mecbur olan Ġslâm ahalisinden, ekserisi kadın ve çocuk olmak üzere beĢyüz kadar insan soğuktan donarak telef olmuĢlardır. Bu fecâyi'in mürettipleri de vali Garga-nof'la kumandan Üsebyan'dır. [Ermeni Mezâlim i-Vesaik Dosya-I] 2 Kânun-i Sâni'den itibaren Kars-Gümrü demiryolu üzerinde ġahnalar (Odino) karyesine hücum ve zırhlı vagonlardan top atıĢları icra olunmuĢ ve yalnız bu karyede beĢyüzü mütecaviz erkek, kadın ve çocuk pek merhametsiz bir surette Ģehid edilmiĢ ve kaçabilen iki-yüz kadar Ġslâm da kar tipileri altında boğularak rah-met-i Rahmân'a kavuĢmuĢtur; g) Yine bu sıralarda, Kars sancağına tâbi Digor nahiyesinden otuzsekiz pare köyü Ermeniler tahrip ve ihrak, bu köylerden erkek, kadın, çocuk olmak üzere ondört-bin altıyüzyirmi Ġslâm'ı kati u imha ve bilumum mallan-nı yağma eylemiĢlerdir. Bu hakâyık; mezkur otuzsekiz köy ahalisinden sağ olarak kaçıp kurtulan ve elyevm avdet etmiĢ olup Ermeni hunharlığına, Ermeni vahĢetine sarih ve feci bir levha-i ibret teĢkil eden bu harabeler içinde gözyaĢı dökerek yeniden yurt yapmaya çalıĢan zavallıların Ģikayet ve ifadelerine ve mahallinde yapılan tahkikata müstenittir.
Tahrip edilen bu köylerin isimleri ber-vech-i atîdir: Digor, Pazarcık, Tarhana, TürkmenaĢan, Sorholu, Alem, Makarpırt, Alaca, Türk Söğüdlüsü, Bayramgö-mek, Veysikümde, Ayran Döğen, Aracık-ı Ulyâ, Aracık-ı Süflâ, Kızıl Mağara, Kitpan, Karabağ, Çanak, Dolamaç, Kesko, Karakale, Hortsun, Kayakümde, Pivik, Dellar, Karaköy-i Ulyâ, Karaköy-i Süflâ, ġaban Arpalı, BaĢköy, Betlik, Alemcan, PaĢabey, Çarıkh-yı Ulyâ, Çanklı-yı Süflâ, Hâli Maslak, Hüseyin Kendi, Kale karyesi.
II. SarıkamıĢ ve mülhakatında Ermeni mezâlimi a) Kars Ġslâm ġûra hükümetinin sükûtundan bir müddet sonra, Ermenilerin SarıkamıĢ'a vürûdunda kaymakam Varcabet Agop, evvelce ġûra hükümeti nezdin-de telefoncu olan yedi Ġslâm'ı feci bir surette katlettir-miĢtir; b) Ermeniler, SarıkamıĢ'a vürûdun ikinci haftasında Mescidli köyüne baskın yaparak, Erivan muhacirlerinden DerviĢ Ağa ve yirmi kiĢi aile reislerini kati ve köyü topla bombardıman ve emval ve eĢyasını gasbettiler. Bu vakanın ertesi günü iĢbu zalimane tecavüzü protesto e-den milletvekili ve SarıkamıĢ'ın sabık kaymakamı BekirBey'in Hamamı karyesinde bulunan hanesini ve karyeyi topla tahrip ve Bekir Bey'in akraba ve taallukâtını kati ve nukûd ve emvalini gasbettiler; c) (13)36 senesi l Nisan'dan itibaren, ceneral Oseb-yan ve vali Garganof ve alay kumandanı Mirmanof un emirleriyle, Osmanlı muhaciri olan Ermenileri SarıkamıĢ köylerine iskana baĢladılar. Bundan sonra, çetebaĢı Sepo'nun Maverist tabir olunan atlı çeteleri, baĢlarında çeteci Ermeni ġapo Murad, ÇavuĢ Nazik, Hacı Bab ve SarıkamıĢ jandarma kumandanı Kör Arsak Hayrabet olduğu halde birer birer Ġslâm köylerini yağmaya baĢladılar. Yağına ve tahribe uğrayan köyler ber-vech-i atîdir. AĢağı ve Yukarı Kotanh, Oluklu, Tuzluca, Akyar, Karahamza, Ġğdır, Karaçayır, Akpınar, Ali Sofu, Cavlak, Kırkpmar, Karnakadı, Sigor, Katranlı, BölükbaĢı, Laloğ-lu, KamıĢlı, Çıplak, AĢağı Salut, VeriĢan, Boyalı, Akçakale, BaĢköy, Beyköy, Karakale, Katranlı, Emirhan, Dalı-ca, Bekice, Hasbey, Sübhanazad. Ermeniler bu otuziki köyden birçoğunu kamilen ve bazılarını da kısmen tahrip etmiĢ ve pek çok mal ve eĢya ve para gasp ve ahaliden bindokuzyüzyetmiĢ kiĢiyi kati ve imha etmiĢlerdir. Yalnız Katranlı'da, muhtelif üç büyük bina dahilinde sekizyüz Ġslâm'ı ihrak etmiĢlerdir. Mütebaki ahaliden birçoğu, yalnız canlarını kurtarmak suretiyle hududu geçerek Türkiya'ya dehalete mecbur kalmıĢlardır. [(1)334 senesi(nde) Ermenilerin bu mıntıkada Ģehid eyledikleri onbirbin yerli Ġslâm ve umumiyetle (1)334 senesi(nde) hududun Ģarkında Ermenilerin yaptığı kıtal ve mezâlim, ayrıca neĢri mutasavver risaleye dercedile-cektir]; d) Bu sıralarda Ermeniler Lavstan, ToptaĢ, Gülpınarkaryeleri ahalisinden sekizyüz Ġslâm'ı evlere doldurarak yakmak suretiyle, Ermeni vahĢet ve hunharlığına bir numune daha ilave etmiĢlerdir. Bu üç köyden alıp götürdükleri yirmibeĢ güzel kı2 Ve gelinin akıbetleri meçhul kalmıĢtır. Katliam esnasında bu köylerden firara muvaffak ve el-yevm ber-hayat olan dört kiĢi bu fe-d'anın içinde bulunmuĢ Ģahitlerdir; e) 14 Eylül (13)35'te, Ermeniler Karaurgan'ın onbeĢ kilometre kadar Ģarkındaki Mecingerd-i Ulyâ köyüne taarruzla Ġslâm ahaliyi kısmen kati ve kısmen de hicrete icbar etmiĢlerdir; f) 10 Eylül (l)335'te Zakim, GüreĢkan, Çermik karyelerine taarruzla ahaliden bazılarını Ģehid ve mütebakisinin mallarını yağma eylemiĢlerdir;
g) (13)36 senesi zarfında Bardiz nahiyesine tâbi GüreĢkan, Zakim, Çermik, Vartanot, Kürkçü, Tirbez, Ahriz, Posik, TemürkıĢla, Vanek, Osonek, Fanrisi, Pertos, Ze-petek, Dagir köylerinden dokuzyüzoniki nüfus, kısmen kurĢunla, kısmen ihrak suretiyle imha ve yüzelhbir haneyi tahrip ve ihrak etmiĢ ve pek çok iğtinâm, zahîre, zî-kıymet eĢya ve nukûd gasbeylemiĢ ve bu köylerden birçok kız ve kadınlara câniyâne bir surette taarruzla beraber yirmidokuz genç kızı alıp götürmüĢlerdir. Bu katliam esnasında, evvelce kıtale uğrayan muhtelif mahallerden toplanıp Kürkçü ve Vartanot karyelerinde iskan ve iaĢe edilen yüzyirmibeĢ öksüz kız ve erkek Ġslâm çocuğu da feci bir surette katledilerek, Ermeni vahĢetinin mazlum kurbanları arasına katılmıĢtır. Bu fe-câyi'i tertip ve idare edenler alay kumandanı Mirmanof ve Mazmanof ile Sivaslı Murad ismindeki hunhar çetecilerdir; h) Karaurgan civarında Zek karyesi ahalisi, Osmanlıhududu üzerinde müslüman ahalinin bulunması caiz olmadığından, Kars'a gönderilecekleri bahanesiyle köylerinden çıkararak Kars'a doğru sevk ve SarıkamıĢ'la Kars arasında mezkur ahalinin araba, eĢya ve hayvanlarını gasp ve yüzelli nüfusu orman içinde katletmiĢlerdir. (Bu fecâyi'i irtikap eden, jandarma kumandanı Kör Ar-sak'hr), III, Akbaba, Çıldır, Göle, ZavĢat mıntıkalanndaki mezâlim a) (1)336 senesi Kânun-i Sâni ve ġubat aylarında Kars ve SarıkamıĢ havalisinde olduğu gibi, mahallî Ġslâm Ģûra heyeti tarafından idare edilen Çıldır, ZaruĢat, Akbaba menâtıkında Ermeniler top ve makineli tüfenk müfrezeleri ile takviye edilmiĢ kuvvetlerle Ġslâmlara tecavüze baĢladılar, Kânun-i Sâni'de ZaruĢat kazası dahilinde ilk defa Güvercin, MamaĢ, Incilipmar karyeleri Ermeni çetelerinin taarruzuna uğramıĢ ve bu köylerden kırkbeĢ kiĢi, bir kısmı ateĢte yakılmak üzere Ģehid edilmiĢ, güzel ve genç kızlardan otuzu Gümrü'ye sevkolun-muĢtur; b) Bu ay zarfında Göle nahiyesinin Çullu karyesine Ermeniler topçu ateĢiyle ve çetelerle taarruz ederek, erkeklerini kamilen kati u imha, kız ve gelinlerini esir, emval ve eĢyasını gasp ve yağma eylediler; bu nahiyenin Çıtak-ı Ulyâ ve Çıtak-ı Süflâ köyleri de taarruza uğrayarak, erkeklerinin bir kısmı firar etmiĢ, kadınlarının ırzları Ermeniler tarafından pâymâl ve ahalinin mevâĢî ve Ģâire eĢyası yağma olunmuĢtur. Hasköy karyesinden de bir miktar mevâĢî gasp ve dört erkekle bazı kadınlar Ardahan'a götürülmüĢlerdir. Ermenilerin, sırf Ġslâmlarla meskun olan ve Ġslâm Ģûrası tarafından idare edilen bu menâtıkı cebren istilaya karar vermiĢ oldukları, mezkur mıntıkaya taarruza hazırlanmıĢ olan Ermeni kıtaatı kumandanı tarafından 30 Kânun-i Sânı (l)336'da neĢredilen tehdit-name gösteriyor. Evlerin topçu ateĢiyle yakılacağından ve emvalin kamilen mahv u tahrip edileceğinden bahis bu beyanname, Ermeni hükümetinin mezâlim-i resmiyesine bir numune teĢkil edeceğinden, aynen âtiye dercolunmuĢtur: Suret ZaruĢad havalisine verilen emir numara: I Romanof istasyonu saat: 12 30 Kânun-i Sâni 1920 ZaruĢad havalisi ahalisine "Sizce malumdur ki, ben kıtaatımla Romanof istasyonuna geldim. Sizin karar vermeniz için iki gün sabrederek bekliyorum. Kadınlarınıza, çocuklarınıza merhamet edip, tâbiiyeti kabul ettiğinizi bildirmek için murahhaslarınızı gönderiniz! Sîzce belki malumdur ki Ermenistan Cumhuriyeti düvel-i muazzama tarafından müstakil olarak tanınmıĢtır. Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan arasında sulhen beraber yaĢamak için tedâfü'î bir ittifak-ı dostâne akdedilmiĢtir. "Bundan dolayı, size evvelce ihbar
etmeden, gerek Ermeni ve gerek Rus veya müslüman olsun, köylerimizden hiçbirinde kan dökmek istemiyorum. 31 Kânun-i Sâni saat 12'ye kadar, en geç olmak üzere, on murahhastı), tâbiiyetinizi tasdik etmek maksadıyla Romanof istasyonuna, nezdime göndermenizi tavsiye ederim."Murahhaslarınızın hayat (ve) hürriyetini tekeffülediyorum. Eğer tâbiiyeti kabul ederseniz kendi hürriyetinizi ve emvalinizin emniyetini deruhte ederim. Aksi takdirde hanelerinizi topçu ateĢiyle yakmaya ve emvalinizi mahvetmeye mecbur kalacağımdan, ailelerinize gelecek zararın mesuliyeti size aittir. "Bazı mürĢitler sizi hataya sevkedip "Eğer Ermeni hükümetine tâbi olursanız Ermeniler sizi kesecekler!" diye aldatıyorlar, bunlara inanmayınız."Siz biliyorsunuz ki Kelsek, Soğanlı ve Kağızman havalisindeki müslümanlarla Ermeniler hâl-i sulhte ve uzlaĢmıĢ bir halde yaĢıyorlar; ZaruĢad havalisi ahalisi siz de böyle yaĢayacaksınız". Ġmza (aslına mutabıktır) General Mayorn-nĠmza (aslına mutabıktır) Nersisof-pr. 25 Kânun-i Sâni (13)35'te Ardahan kaymakamı Ka-dimof ve askerî kumandanı Marmanof imzasıyla Çıldır ahalisi milletvekillerine hitaben yazılan beyannamelerde "her taraftan Çıldır ahalisi üzerine asker sevkedilece-ği ve bu kıtaatın vürûdunda karĢılarına 'tuz ve ekmek' çıkarıp, boyun eğerek teslim olmak lazım geldiğini ve Ģayet teslim olmazlarsa Erivan vilayeti müslüinanlarına ve Göle ahalisine yapılan muameleden daha Ģedîd cezalara uğrayacaklarını bildirmiĢlerdir. Buna mukabil Çıldır ahalisi, cevaben, Erivan, vilayetinde müslümanlar hakkında reva görünen katliamlar ve elan Göle'de yapılan kıtal ve mezâlim göz önünde iken, kendilerinin Ermenilere emniyet ve itimat edemeyeceklerini zikr ve beyan etmiĢlerdir. Bunun üzerine, 27 Kânun-i Sâni ("1)336, gündüz saat 6hda Ermeni kıtaatı beĢ koldan tecâvüz ve Göleviren karyesi sırtlarına top vaz' ederek, topçu ve piyade ateĢiyle taarruza baĢlamıĢlarsa da, yerli ahalinin mukabele ve mukavemeti üzerine saat 12'de geriye püskürtülmüĢ-tür. Bir taraftan Erivan vilayeti dahilinde tatbik edilen taktîl ve tehcir mezâlimi, diğer taraftan Göle, Çıldır ġü-regel, ZaruĢat Akbaba havalisine vukubulan tecâvüzatı Kânun-ı Sâni (l)336'da henüz Kars'ta icra-yı hükümet etmekte olan Ġslâm ġûra heyeti, Tiflis'te bulanan Amerika mümessili nezdinde protesto etmiĢtir. Hiçbir taraftan mazhar-ı himaye ve sahabet olamayan bu biçare müslü-manlann muhikk ve acıklı sadâsı, Azerbaycan hükümeti Millet Meclis(i) kürsüsüne aksederek oradan da yükselmiĢtir. Azerbaycan hükümeti Hâriciye Nezâreti tarafından bu katliamlar hakkında Ermenistan hükümetine ve bir sureti de Ġngiltere, Fransa ve Ġtalya mümessil-i siyasilerine verilip Batum'da çıkan Ġslâm Gürcistan gazetesinin 4 Mart (13)36 tarihli nüshasında neĢredilen nota sureti atîdedir: Ermenistan hükümeti Hâriciye Nezâreti'ne "Hükümet-i metbû'am Kars hadisat ve fecâyi'i hakkında Kars ahali-i Ġslâmıyesi murahhasları tarafından irsal kılınan evrakı, 30 Kânun-i Sâni'de ceneral Osebyan tarafından neĢrolunan l numaralı emirname suretini ve Kars'tan keĢide edilen telgrafnameye ZaruĢat mıntıkası murahhaslarının cevabını ve bunlara mümasil evrak-ı sâireyi ahzetmiĢtir. Azerbaycan hükümeti tarafındanahzolunan vesâik-i mezkûre ve malumat, Ermenistan hükümetinin, "Kars ülkesinde sulh ve sükun hüküm-fermâ olup, Kars ülkesi ahali-i Ġslâmiyesi aleyhinde ha-reket-i tecavüzkârâne
bulurrmadığı(nı) mübeyyin ve müĢ'ir, tarafınızdan gönderilen talgrafnameler"e tamamen zıd ve onların aksini isbat etmektedir. "30 Kânun-i Sâni'de ceneral Osebyan tarafından neĢrolunan bir numaralı emirname ZaruĢat mıntıkası ahalisinin teba'iyyet etmelerini, aksi takdirde top ve tü-fenk ateĢleriyle imha edilecekleri tehdidini ihtiva etmektedir. ZaruĢat ahali-i Ġslâmiyesi murahhasları, ceneral Osebyan'a takdim ettikleri cevapta, Ermeni memurları tarafından icra olunan katliam ve gayr-i kanuni hareketlerinden bahisle, kanunsuzluğun önüne geçilmesini ve köylerinin ihrak ve imha edilmemesini rica etmiĢler ve aksi takdirde tevellüd edecek olan mesuliyetin Osebyan ve Ermenistan hükümetine ait olacağını da bildirmiĢlerdir. Kars ülkesi ahali-i Ġslâmiyesi murahhasları tarafından verilen malumata nazaran, Mazmanofun taht-ı kumandasında bulunan Ermeni askerleri 27 Kânun-i Sâni'de, müslümanlarla meskun köylere taarruz ettiği gibi, Osebyan dahi, bir numaralı emirnamesindeki tehdidini icra etmiĢtir. Bu suretle Güvercin, Kızıl Kili, Geçer, Bür-çek, Miçli, Kümbed ve Ağzıaçık, MamaĢ, Tebidvan ve Kalecik köyleri top ateĢleriyle Ermeni askeri tarafından tamamıyla ihrak ve bilcümle emvali talan edilmiĢtir. Bununla beraber, Ahilkelek ve Tiflis'te bulunan Karsh müslümanlar tarafından verilen malumat, hadisat ve fe-câyi'-i mezkûreyi teyit etmekte olduğundan, Ġslâm ve Ermeni milleti arasında münasebat-ı hayırhâhâne tesis maksadıyla bu gibi harekat-ı vahĢiyâne ve fecî'âneye nihayet verilmesi hususunda icap eden tedâbîrin ittihâzınıhükümet-i metbû'am namına rica eder, aksi takdirde tevellüdü melhuz mesuliyetin Ermenistan hükümetine râ-ci' olacağını da beyan eylerim". Hâriciye nâzın Hanhoyski Artık tahammül-fersâ bir Ģekle giren Ermeni mezâlimi hakkında Ġslâmlar tarafından yapılan feryat7 ve Ģika-yât temâdî edince, nihayet Tiflis'ten Amerikalı miralay Haskel ile bir Ġngiliz yüzbaĢısı (13)34 senesi ġubat bidayetinde ġahna ve civarındaki köylere gelerek ahaliyi teskin ve temine çalıĢmıĢ ve ba'demâ Ġslâmlara kat'iyyen tecavüz olunmayacağını va'detmiĢlerdir.Bu va'dlere inanan halk, artık mal ve can ve namuslarının tekeffül ve te'mîn edildiği zannıyla silahını geri alarak köylerine dağılmıĢlardı. Fakat, bu teminata rağmen, aradan çok vakit geçmeksizin, Ermeni çeteleri ve kıtaatı toplanarak ve imdat alarak tekrar Ġslâmlara taarruza baĢlamıĢlardır; c) 28 ġubat (l)336'da Ermeniler tekrar ZaruĢad kazasına taarruza geçerek Ġslâmlara pek büyük telefat ve periĢanlık verdirmiĢ ve yirmisekiz pare köyü kamilen harap ederek, kadın ve çocuklar da dahil olmak üzere iki-bin nüfusu câniyâne bir surette kati ve imha etmiĢlerdir. Bu köylerin genç ve güzel bakirelerinden birçoklarını onüç kızağa doldurarak Gümrü'ye ve altı kızak ile de Kars'a götürerek, Ermeni vahĢilerinin evlerine dağıtmıĢ ve bu zavallıları, ölümden daha pek çok feci olmak üzere, hiss-i hayvânîlerini teskin için daimi esaret altına almıĢlardır. Bu köylerden alınıp sahipleri imha edilen ta-lan eĢyasını (satmak) ve teĢhir için Kars'ta bir pazar açılmıĢ ve bilhassa kadınların sırmalı ve iĢlemeli don ve gömlekleri müzayedelerle satılmıĢtır. Bu menâtık dahilinde hiç silah kullanmaksızın bilâ-mukâvemet Ermenilere teslim olan köyler hakkında da kıtal, yağma ve ırza tecavüz bütün fecâyi'i ile tatbik ve icra olunmuĢtur. Kânun-i Sâni ve ġubat aylan zarfında, top ve makineli tüfenklerle mücehhez Ermeni kuvvetleri müteaddit defalar Akbaba, Çıldır, ZaruĢat ve Göle mıntıkalarına hücum etmiĢlerdir. Bu hücumların ekserisi Ermenilerin mağlubiyeti ve fazla telefâtıyla neticelendiği için, her sıkıĢtıkça, meseleyi sulhen halletmek ister gibi görünerek, Ermeni ve Ġngilizlerden müteĢekkil heyetler vasıtasıyla Ġslâm ahaliyi iğfale ve
hayat(ını), namusunu, toprağını muhafazadan baĢka bir maksadı olmayan Ġslâmlar arasındaki vifâk ve ittihadı bozmak için her türlü fesat ve fitneye baĢvurmuĢlardır. Bu menâtık dahilinde Ermenilerin irtikap ettikleri mezâlim ve fecâyi'den, yapılan tahkikat neticesinde te-beyyün eden ġüregel kıtali de vüs'at ve dehĢet itibariyle pek fecidir; d) 26 Kânun-ı Sâni (l)336(da), Ermeni kumandıanla-nndan Baratof ve Mazmanof'un top ve tüfenkle müsel-lah Ermeni askerlerinin ġüregel nahiyesinin Ata karyesinden kırk, Aynalık'tan altmıĢ, KarataĢ'tan yetmiĢ, Göl-viran'dan elli, Kepenek'ten seksen, Ġlanh'dan kırk, Ağü-züm'den yetmiĢ, Ġstağan'dan otuz, Arahk'tan otuz, Karakilise'den otuzbeĢ, Molla Musa'dan yüz, Pahoğ-lu'ndan elli, Vartanlı'dan yüz, Okcuoğlu'ndan yüzelli, Bicer'den otuz, Ergene'den kırk, Ġncedere'den otuz, Sor-kos'tan yüz, ġahnalar'dan ikiyüzyirmi, Karacan'dan iki-yüz, Söğüdlü'den onsekiz, Geçid'den otuz, Hacıpir'denotuz. Küçük Timeli'den altmıĢ, Akbulak'tan otuz, Kara Memed'den yirmi, Küçük KızıltaĢ'tan yirmi, Büyük Kı-zıltaĢ'tan yüz, Çakmak'tan otuz, Mağaracık'tan yüz, Ka-rahaçlı'dan yüzelli Ġslâm hanesini tahrip ve emval ve eĢyasını yağma ve ahalisinden kısrn-ı a'zamını kati ve imha eylemiĢlerdir; e) ZarĢat kazasının Tepeköyü karyesi, harman zamanı TaĢnaklar tarafından toplu tahrip edilerek, mezkur kazadan beĢ erkek ve bir kadın kati ve malları yağma edilmiĢtir. Ve yine, ZarĢad'm Mes'atlı karyesinden otuz, Keçebur karyesinden kırk, Kızılkilise'den altmıĢ hanenin harap edildiği, yetmiĢ-seksen çoluk çocuğun ateĢte yakıldığı ve sekizbin mevâĢînin al(m)dığı tahakkuk eylemiĢtir; f) Yapılan tahkikata nazaran Göle kazasından Çullu, Sitemoğlu, Lalevarkans, Harabe, Altunbulak, Karatavuk, Çardaklı, ġeksi Gülistan karyelerinin dahi Ermeniler tarafından tahrip ve bu köylerden yüzseksen Ġslâm'ın kati ve eĢyalarının gaspedildiği tebyin (tebeyyün) ermiĢtir. Bu mezâlim de vali Garganof la kumandan Mazma-nof zamanında ve bunların tertibiyle ika olunmuĢtur; g) Ermeniler Akbaba kazasına da (1)335 senesi nihayetinden itibaren, (1)336 senesi zarfında hayli zarar ve ziyan îkâ ve müteaddit köyleri tahrip ve ahaliyi Gürcülere dehalete ve Türkiya'ya hicrete icbar eylemiĢlerdir.
MERDENEK VE OLTU HAVALĠSĠNDEKĠ MEZÂLĠM a) (1)335 senesi Haziran'ında, Mazmanof kıtaatı Pülümür karyesine taarruz ederek mevâĢî ve eĢyasını kamilen yağma ve kaçamayıp da köyde kalmıĢ olan beĢ-on kiĢinin elbiselerini gasp ve kendilerini itlaf ve kadınların ırzlarına tecavüz etmiĢlerdir. Karye ahalisi, üç gün aç olarak dağlarda kalmıĢ ve Ermeniler çekildikten sonra köye avdetlerinde harabe ve cenazeden baĢka birĢey bulamamıĢlardır; b) 4 ağustos (13)36 tarihinde Zivin karyesine tecavüzle ikiyüz inek ve öküz ve yirmi at ve birçok zî-kıy-met eĢya gasp ve karye halkından sekiz kiĢi(yi) bir saman ambarına doldurarak yakmıĢlardır.
Yine bu tarihlerde, Demirkapu karyesine hücum ederek, bütün erkeklerini itlaf ve yirmi kadının ırzlarını pâymâl eylemiĢlerdir; c) Merdenek ve civarında bulunan BozguĢ ve Mih-rel ahalisi, Ermenilerin yaptığı mezâlim ve kıtalden dolayı Oltu cihetlerine hicret etmekte iken, Arsenik civarındaki Karcuki boğazında ve Partıl deresinde Ermenilerin tecavüzüne uğramıĢ olan yirmi sekiz Ġslâm cenazesini defnetmiĢlerdir; d) Bir Ermeni'nin ifadesine nazaran, Kasap PaĢa namını almıĢ (olan) Mazmanof, Allâhuekber dağı civarında, Ayı deresi denilen mahaldeki bir mağara içinde muhacir Ġslâm göçlerinden seksen kiĢiyi parçalatmak suretiyle katlettirmiĢtir; e) Küsur nahiyesine ait Egidkum, Karkilik, Heybe-sor, Halkaya, Ağondir, Ersenek, KöĢk karyeleri Ermeniler tarafından tahrip ve ihrak edilmiĢ ve bundan maada, Küsur nahiyesini teĢkil eden mütebaki otuzbir pare köyün de emval ve hayvanâtı ve birçok nakid ve zi-kıymet eĢyası gasp ve yağma olunmuĢtur. Mezkur köylerden, perakende suretiyle beĢyüzü mütecaviz Ġslâm katledilmiĢtir; f) Bu mıntıkadaki Ermeni vahĢet ve mezâlimindenkaçarak Oltu'ya gitmek isteyen, kırk arabadan ibaret muhaâcirîn kafilesine Ermeniler Nigek önünde, Ģose üzerinde iken top ve makineli tüfenk ateĢleri açarak, iki-yüzü mütecaviz erkek, kadın ve çoluk çocuğu alçakcası-na imha ve üçbin mevâĢîyi ve bilumum mıkûd ve eĢya ile arabaları gasp eylemiĢlerdir. Bu cinayetler, alay kumandanları Mirmanof ve Mazmanof ile çeteci Oltulu Kör Artin'in oğlu Murad Han ve MuĢlu Pilos ve AĢbidros nam eĢhas tarafından idare ve icra olunmuĢtur. [Ermeni mezâlimi-vesaik dosya-I]; g) Zek karyesi ahalisinden olup, Ermenilerin taarruzu üzerine Alakilise'ye nakl ve orada ikâmet eden onse-kiz müslüman 29 Haziran (13)36'da, Ermenilerin Oltu'ya taarruzları sıralarında, ekin biçmek bahanesiyle Ermeni jandarmaları tarafından kaldırılarak götürüldükleri ve Sırbasan boğazında önlerine çıkan müsellah Ermeni askerleri tarafından orman içerisine sokularak, bunlardan onyedisi(nin) ağaçlara bağlandıktan sonra feci bir surette öldürüldükleri, o sırada her nasılsa çalılar arkasına saklanarak kutulan ve bilahare Bardiz'e firara muvaffak olan Tekzeban nam kadının ifadesinden ve ayrıca yapılan tahkikattan anlaĢılmıĢtır; h) Oltu sancağına tâbi Olur kazası dahilinde ber-vech-i atî köyler Ermeniler tarafından (1)336 senesi bidayetinden itibaren Türk ordusunun buraları tahlîsine kadar daima tecavüzâta maruz kalmıĢ ve kısm-ı a'zamı top ateĢiyle tamamen, bir miktarı da kısmen tahrip olunmuĢtur. Bu köylerin ahalisinden ikibinsekizyü^otu-ziki kiĢiyi mütecaviz Ġslâm Ermeniler tarafından kurĢun ve balta ile ve kısmen ihrak suretiyle kati u ifna edilmiĢ, eĢya ve mevâĢîsi kamilen yağma olunmuĢtur. Köylerin isimleri: Pertevan, Hammköy, Kaban, Necerek, Kuzukum, Kazıhan, Eğrikilise, Sakorbet, KöprübaĢı, Yukarı Panas-kirt, AĢağı Panaskirt, Ġdrak, Yukarı Kızılköy, AĢağı Kı-zılköy, KeleĢöt, Kab, Menhek, Cölegir, Kesmane, Perta-nos, Ağdadab, Haydosikamis, Arkoys. V. Kağızman-Iğdır-Erivan-Zengibasar havalisindeki mezâlim
a) Kağızman civarında Ovaköyü'nden, Ermeni eĢki-yaları tarafından dörtyüz kadar mevâĢî sirkat edilmiĢ; Ermeni hükümetinin de eĢkıyalarla bu gibi iĢlerde tahakkuk eden iĢtiraki dolayısıyla, Ġslâm ahalinin vuku-bulan Ģikayetleri nazar-ı itibara alınmamıĢtır; b) 30 Mart (l)336'da, Kağızman civarında, Varsak Ģimalindeki ġorlu karyesine gelen kırk kiĢilik bir Ermeni kuvveti, gündüzleri AraĢ geçidinden gelen ve giden müslüman yolcuları yakalayıp Ģehid eylemiĢ ve geceleri de, muhtelif yollarda pusu kurarak vahĢet ve mel'anet-lerini icra eylemiĢlerdir; c) Mayıs (1)336 nihayetine doğru, Ermeniler, Ulu-hanlı civarında Karadağlı Ġslâm karyesi ahalisini cebren köylerinden çıkarıp, eĢyalannı talan ve kendilerini hicrete icbar etmiĢlerdir; d) 23-24 Mayıs (13)36 saat 9'da, üçyüzü mütecaviz Ermeni süvarisi, Uluhanlı'nın beĢ kilometre Ģimalinde, Cebeçah karyesini muhasara ve eli silah tutan Ġslâmları bir araya toplayarak, tekmil bunları süngüden geçirmiĢlerdir; e) 27 Haziran (13)36 gecesi Hacıbayram ve Hayır-beyli karyelerine Ermeniler baskın yaparak, ahalinin emval ve eĢya ve mevâĢîsi tamamen yağma edilmiĢ ve kısm-ı a'zamı öldürülmüĢ; katliamdan kurtulan az bir kısmı da, AraĢ nehrinden geçerken Ermenilerin baskını üzerine gark olmuĢlardır; f) Ġslâmları imha için her saniye bir fırsat bekleyen Ermeniler, 2 Temmuz (13)36'da, Ġğdır garbında, Kulp mıntıkasına taarruz ederek ahaliden üçyüz kadarını Ģehid etmiĢlerdir; g) 19.VI.(13)37'de, Ermeniler, Zengibasar mıntıkasını iĢgal ettikten sonra, ahali-i mahalliyeden bir kısmını makineli tüfenk ve tüfenk istimaliyle Ģehid etmiĢler ve binbeĢyüz kadar çoluk çocuğu da, Aralık nahiyesine kaçarken yetiĢerek suya garketmiĢlerdir. Bunlardan ancak pek azı kurtulmuĢdur; h) Azerbaycan'a ve Ģâir mahallere gitmek üzere Erivan'daki Azerbaycan sefirinin vesikasını hâmil olarak Erivan civarından trenle Gence'ye hareket eden beĢyüz müslüman, Gümrü civarında vagonlardan indirilerek kamilen katledilmiĢlerdir. [6 Nisan (1)336 rapor tarihi]; ı) 6 nisan (13)36 senesi zarfında Ermeniler Zenge-zor, Ordubad, Vedi menâtıkındaki Ġslâm köylerine su-nûf-ı muhtelifeden mürekkep muvazzaf kıtaatla taarruz ederek zulüm ve vahĢetin en menfur Ģekillerini, beĢeriyetin nefret edeceği denâetleri irtikap eylemiĢlerdir. Ġslâmlar namus ve mukaddesatlarım müdafaa için merdâne mukabele aylemiĢlerdir; i) Erivan Ģehrinin onbeĢ dakika mesafesinde kâin Haç Aparatı karyesindeki Ġslâm ahaliye Ermeniler 16 Nisan (13)36 gecesi taarruz ve ahaliyi katliama teĢebbüs edilmiĢtir. Bu vahĢet-i zalimaneden kaçıp kurtulamayanaltı erkek kamalarla katledilmiĢtir. Kadın ve kızların ismetleri pâymâl olunmuĢ ve bilahare cerh veya katledilmiĢlerdir. Evler kamilen talana uğramıĢtır;
k) 17.IX.(13)35 tarihinde, Ermeniler Ġğdır'ın altı kilometre Ģarkındaki Oya karyesinin ahalisini tamamen ve bu karyeye bir kilometre mesafede bulunan üçyüz haneli Yağcıkarye ahalisini kısmen feci bir surette katletmiĢlerdir; 1) Ġğdır mezâlimine karĢı isyan eden o civar ahalisi, müsellehan Ġğdır üzerine yürüyerek, 21.IX.(13)35'te Ġğdır'a girmiĢler, top ve makineli tüfenk iğtinâm eylemiĢ-lerse de Ermenilerin mukabil taarruzları üzerine Ġğdır'ı terketmiĢlerdir; m) Ermeniler bu tarihlerde Çomkanlı ve Bavlı Ġslâm aĢiretlerine taarruz ederek, bunlara 24 Ģehid ve 24 yaralı verdirmiĢlerdir. Ermeniler(in) bir taraftan bu Jıûn-rîzâne ve müselsel cinayetler ve katliam programlarını tatbike devam ederken, diğer taraftan da hileli ve iğfalkâr beyannamelerle, Osmanlı toprağında kemâl-i emniyet ve vifâk ile sükun ve refah-ı tam içinde yaĢayan Kürt dindaĢlarımızı kandırmak teĢebbüslerine giriĢtikleri ve en menfur ve muhteris bir lisan ile uydurulan tezvîrâtın vesîle-i iğfal olarak kullanıldığı görüldü, Bundan bir numune: Ġğdır'daki Ermeni kumandanının Bayezid livası dahilinde, Moson nahiyesi aĢâyirine gönderilen 15 Mart 36 tarihli beyanname sureti [hülasa] Ey Kürtler! "Biz Ermenilerle Kürtler binlerce senelerden beri toprak ve su kardeĢi ve komĢu olarak yaĢamıĢız. Türkler aramıza girmezden evvel, bizim ecdadımız uzunmüddet birbirleriyle kirve olmuĢlardır. Hiç kimsenin ve hiçbir tarihin inkar edemeyeceği bir hakikattir. Fakat, son zamanlarda Türkler dıĢarıdan gelerek aramıza fesat tohumunu ektiler ve kurdukları tuzaklarla bizleri birbirimize düĢürdüler; rahatımızı bozdular, kendi menfaatleri için her iki taraftan birçok günahsız kanların dökülmesine sebep oldular... Bunun için, size hitap ederek beyhude yere kan dökülmemesini teklif ediyorum. Size son sözüm, acele ediniz, hükümete müracaatla itaat ediniz, menfaatinizi ayak altına almayınız. Bundan sonra Ermeni ve Kürt kanı dökülmesine Allah razı değildir. Ordum henüz iĢe baĢlamadan, uyuĢmak üzere, kendi tarafınızdan benimle konuĢmak için adam göndermenizi teklif ederim. Aksi takdirde, baĢlayacak bir muharebede, arzumun hilafında Ģedîden muamele etmeye mecbur olacağım. Emin olunuz ki bu dahi hakkınızda hayırlı olmaz". Mazlum Ġslâmlar hakkında gittikçe artan Ermeni mezâlim ve fecâyi'i ve hududumuz dahilindeki sükun ve asayiĢi, vifâk ve vahdeti bozmaya çalıĢan müfsitleri redd ü takbih etmek ve ahali-i Ġslâmiyye'nin âlâm ve heyecanını teskine hadim olmak üzere, Erivan'daki Ermeni Cumhuriyeti askerî kumandanlığına atîdeki mektup gönderilmiĢtir: OnbeĢinci kolordu kumandanlığı ve 15 kumandanı mirliva Kâzım Karabekir PaĢa tarafından Erzurum 31.111X13)36 Erivan Cumhuriyeti askerî kumandanlığına "Ermeni hükümeti dahilinde kalan Ġslâm ahaliyeöteden beri yapılan mezâlim ve kıtal gayet sahih malu-mat(l)a tevsik edilmiĢ ve Ermeniler tarafından bu mezâlimin yapıldığı, Erzurum'daki Ġngiliz mümessili kaymakam Mister Ravlinson'un Ģahâdât ve ifadesiyle de tey-yüt eylemiĢ ve evlâd u lyâlini, mâl u menâlini zayi ederek, aç ve periĢan surette bize iltica eden binlerce muhacirler(i) Amerika'nın ceneral Harbord heyeti dahi görmüĢ ve bu mezâlimin Ģahidi olmuĢtur. Hatta kıtaat ve ahalimizin gözü önünde bile birçok Ġslâm köyleri, top ve ve makineli tüfenkle mücehhez Ermeni kıtaât-ı aske-riyyesi tarafından tahrip ve imha
olunmuĢtur. ĠĢbu harekâta nihayet verileceği ümit edilmiĢken, maatteessüf (1)3367(1)920 senesi ġubat ihtidasından beri bilhassa ġü-regel, Akbaba, ZarĢad ve Çıldır mıntıkasmdaki ahali-i Ġslâmiye'ye yapılan mezâlim daha ziyade artırılmıĢtır, "Mezkur mıntıkada birçok Ġslâm köylerinin tahrip ve binlerce nüfusun kati ve birçok eĢya ve hayvanâtın gasp edildiği ve genç Ġslâm kadınlarının alınıp Kars'a ve Gümrü'ye götürüldüğü ve bu köylerden kaçan yüzlerce kadın ve çoluk çocuğun da dağlarda donup öldükleri ve Ġslamların mal ve ırz ve namuslanna yapılan bu tecavüzün hala devam etmekte olduğu mevsûkan haber alınmaktadır. Din kardeĢlerine karĢı yapılan bu Ģenâ'at ve fecâ'atı iĢiten bütün müslüman ahali ve efrâd-ı askeriy-ye ve bilhassa akraba vü kabilelerinden birçoğu, idareniz altındaki mahallerde bulunan aĢâir halkı fevkalade galeyan ve heyecana gelmiĢtir. Ve ahiren kumandanlarınızın ve memurlarınızın imzalarıyla hudut civarında öteye beriye atılan ve gönderilen ve güya Kürtlerle Ermenilerin itilaf ettiklerine ve ayrıca bir Kürdistan hükümeti teĢkil edildiğine; Van, Bitlis, Erzurum ve Trabzon'un Ermenilere verildiğine dair olan ve umum Ġslâmarasına tefrika ve nifak sokmak mahiyetinde bulunan beyannameler, ġerif PaĢa 8 ve emsali gibi vicdanını düĢman paralarına satmıĢ olan vatan haini kimselerin hiçbir hakk-ı vekâleti hâiz olmadığı ve Kürtler namına söz söyleyemeyeceği ve Kürtlerin hiçbir suretle camia-i Osmaniye'den ayrılamayacakları bütün Kürtler tarafından her tarafa ve bilhassa itilaf hükümetlerine müteaddit defalar ilan ve ġerif FaĢa ve emsali tel'în edilmiĢ olduğundan, büyük bir hiddet ve nefretle karĢılanmıĢ ve bu haller de, mevcut olan galeyan ve heyecanı teĢdîd eylemiĢtir. Ermenilerin yapmakta olduğu mezâlim dolayısıyla efkâr-ı umumiye-i Ġslâmiye'de hâsıl olan galeyan ve heyecanın teskin(în)e çalıĢılmakta ve halk sükunete davet edilmekte ise de, heyecanın teskini ve halkın te'mîni için mezâlim ve kıtale nihayet verdirilmesi ve Ġslamlardan alınan eĢya ve sâirenin iade ve zararların tazmin edilmesi ve Ġslamların ırz, namus, can ve mal ve her türlü hukuklarının muhafaza altına alınması Ermeni hükümetine teveccüh eden bir vazifedir. "Her millet gibi Ermeni milletinin de hakk-ı hayat ve istiklâl-i idareye mâlikiyeti, en zayıf ve en tehlikedebulunduğunuz bir zamanda bile hükümet ve milletimizce te'mîn edilmiĢti, Ġki sene evvel Erzurum'un istih-lâsını müteakip, ileri harekâtta kıtaatımla oralarda bulunurken mevcudiyet-i milliyenize karĢı gösterdiğim adi ü Ģefkat hatırlarınızda olacağından, bu vesâyâ-yı hâlisâ-nemin de samimi telakki buyurulacağını ümit eyler ve hürmetlerimi takdim eylerim". OnbeĢinci kolordu kumandanı mirliva Kâzım Karabekir Ermeni mezâlimi, Türk ordusunun bu mezâlime sahne olan mıntıkayı iĢgaline kadar lâ-yenkati' ve en feci Ģekillerde devam etmiĢtir. Bu risalenin ihtiva etmediği birçok mezâlim ve bilhassa ġerör, Nahcivan havalisindeki kıtal ve taarruzlar ayrıca tab' ve neĢr olunacaktır. HARBORD'A VERĠLEN RAPORLAR Bu bölümde, Kâzım Karabekir'in eserlerinden alınan; Ermenistan ve Trans-Kafkasya'yı dolaĢarak, Ermeni meselesini yerinde incelemek üzere Türkiye'ye gönderilen, general Harbord baĢkanlığındaki Amerikan heyetine sunulan Ermeni mezâlimiyle ilgili raporlar
yer almaktadır. PaĢa'nın, heyetin Erzurum'da karĢılanması ve ağırlanması ile ilgili anılan da baĢ tarafa eklenmiĢtir.9 Harbord heyeti ...Amerikalıların niçin bize yumuĢak davrandıkları ve bir Amerika heyetinin seyahatinin sebebi ne olduğu anlaĢılıyordu. Bunu ben daha evvel haber alarak 9.IX,1919'da Heyet-i Temsîliye'ye bildirmiĢtim: "Do-ğu'yu Ermenistan yapmak projesi!" Üst tarafı lâf u gü-zail Bu mel'un proje Ġstanbul hükümetine yumuĢak gelmiĢti. ġimdi Sivas yumuĢatılıyordu. Mister Braun'un heyetinin bulunduğu bir zamanda Sivas'ta Mustafa Kemal PaĢa ve arkadaĢlarına bunu söylediği vakit ne cevap vermiĢlerdir? Hüsrev Bey, doğu vilayetleri müdafaa-i hukuklarının buna göre etraflıca düĢünmelerini söylüyor. Halbuki bunun cevabını Erzurum'da birlikte tesbit etmiĢtik. BaĢka türlü bir karara imkan var mıdır? Heyet Erzurum'da lazımı cevabı elbette alacaktır; fakat, Sivas'taki Heyet-i Temsîliye Erzurum'dan doğmuĢtur, bir daha böyle bir fikri, bilhassa Doğu'ya telaffuz etmemeleri kat'î olarak ihtar olunmalı idi. Bundan baĢka, Amerika mandası, velev yardım Ģeklinde olsun, kongre gündeminde yer bulmamalı idi. Biz birçok münakaĢalarla karar vermiĢtik ki, Sivas Kongresi mukavemet düsturu prensibini kuvvetlendirecek ve bütün kuvvetlerimiz ve membalarımız tükenirse, o zaman yine muayyen ar-, Sivas'ta olup bitenleri öğrenmekle vaziyeti iyi kavradım. 25 Eylül'de Amerika heyeti bir de benden cevabını alacaktır. ...25 Eylül'de, Erzurum'a gelecek Harbord heyeti de bu dalgalan daha birkaç gün evvelinden duya duya gelmekte idi. Bugün Trabzon'dan gelen ve heyeti bekleyen bir Amerikan yarbayı da Erzurum'daki canlı hayatı görerek ve bilgi toplayarak Harbord'u beklemekte idi. Bu da general Harbord'a yaman malumat verecekti. Erzurum kalesinde ufaklı büyüklü bir cinsten yüzlerce top, binlerce cephanesini herkes görüyordu. Bunların kama-larının elimizde saklı olduğunu, en ziyade ilgili olan Rawlinson da tahkik etmiĢti... Harbord heyetine Ermenilerin mezâlimini vesikaları ile birlikte hazırlatıyordum, ingilizlerin Ermenileri nasıl teĢvik ettiği de tafsilatlı mevcuttur. Bunu aynen hatıratıma kaydedeceğim. Harbord heyeti hakkında 22 Ağustos 1919 tarihli Temps gazetesinde Ģu malumat yazılı idi: "Amerikan kuvvet-i seferiyesi erkân-ı harbiyye reisi general Harbord, Amerika reisicumhurundan gelen talimat üzerine, Ermenistan ve Mâverâ-yı Kafkasya'yı teftiĢ için bir heyet baĢkanlığında olmak üzere dün Paris'i ter-ketmiĢtir. General Harbord heyeti diğer bilcümle heyetlerden ve hâlen Ermenistan'da ve Mâverâ-yı Kafkas-ya'dakî teĢkilattan büsbütün baĢkadır. Bunlar, oralardaki bilcümle ahvâli tedkik edeceklerdir". "Un mission Americaine en Armeine. Le majör general James. G. Harbord, chef de I'etat-major general du corps expeditionnaire Americain, aquits Paris hier, a la tete d'une mission envoyee en Armeine et Transcauca-sie, sur leĢ instruction du president deĢ Etats-Unis, Transmises par le sous-seretaire d'Etat Plok. La mission du general Harbord est distincte de toute autre mission ou organisation se trouvant actuellement en Armeine ou en Transcaucasie. Le general Harbord exsaminera leĢ question..." Hakikaten Ģimdiye kadar aldığımız malumatta, "Amerikalıların Ermenistan'da, Gürcüstan'da geniĢ ölçüde çocuklara ve kimsesizlere yardım ettikleri ve binlerce çocukları himayelerine alarak besledikleri ve talim ve terbiye ettikleridir. Ġslâm çocuklarının da bunlar ara-sında din ve milliyetlerini kaybettikleri ve hristiyan isimleriyle
vaftiz edildiklerini" biliyorduk. Bilhassa Ermenilere Ġngiliz ve Fransızların silah ve mühimmatça/ Amerikalıların da eĢya ve ilaç bakımından hesapsız yardımlarını da biliyorduk. Daha mühim bir bildiğimiz de, sene baĢından beri Türklere yardım edeceğiz diye birtakım Amerikan memurlarının her tarafı gezerek bol vaatlerde bulunması ve her yerde Türk misafirliğinin ikram ve hediyelerine bir kuru teĢekkürle savuĢup gitmeleri i-di. Bunların da Ermeni muhtaçlarını aradıklarını ve halbuki muhtaç olmayan Ermeni dahi bulamayınca savuĢup gittikleri görülüyordu. BeĢeriyet, insaniyet, adalet gibi sözlerin henüz kalpazanlık devrinde olduğunu ve her milletin kendi çıkarı için hoĢlanmadığı, daha doğrusu siyasetine engel olan baĢka milletlerin açları, çıplakları elinden son lokmasını, son Ģeyini almaktan da hayvanı lezzet duyduğunu; kuvvetli yumruk ve politikaya, yani entrikanın bir milletin yaĢaması için XX. asırda dahi yegâne dayanağı olduğunu herkes ibret gözüyle görüyordu. ĠĢte, büsbütün baĢka olduğu ilan olunan Harbord heyetinin de ot yiyen, çıplak gezen bir nesle imdada değil, ahvâli, yani yenilir yutulur Ģeylerden midir diye bu mıntıkalarda yaĢayan zî-ruhları görmeye geldiklerinde hiçbirimizin Ģüphesi yoktu. Bu kanaatle Harbord heyetine yediden yetmiĢe kadar Erzurum'daki Türk varlığını göstermek için hararetli hazırlanıyorduk. Ġstanbul kapısı haricinde azametli ve zarif çadırlar, envai spor meydanları -futbol, cirit, bisiklet, koĢu, güreĢ, oyun... her yaĢ içinhazırlatıyordum.11Amerikalı general Harbord'la mülakat Harbord heyeti hakkında Ağustos 1919 tarihli Temps gazetesinde Ģu malumat yazılı idi: "Amerika seferi kuvvetler kurmay baĢkanı general Harbord, Amerika reisicumhurundan gelen talimat üzerine Ermenistan ve Mâverâ-yı Kafkasya'yı teftiĢ için bir heyet baĢkanlığında olmak üzere dün Paris'i terketmiĢ-tir. General Harbord, Mâverâyı Kafkasya'daki teĢkilattan büsbütün baĢkadır. Bunlar, oralarda bilcümle ahvali tedkik edeceklerdir". Hakikaten, Ģimdiye kadar aldığımız malumat da Amerikalıların Ermenistan'da, Gürcistan'da geniĢ mikyasta çocuklara ve kimsesizlere yardım ettikleri ve binlerce çocukları himayelerine alarak besledikleri ve talim ve terbiye ettikleridir. Ġslâm çocuklarının da bunlar arasında din ve milliyetlerini kaybettikleri(ni) ve hristiyan isimleriyle vaftiz edildiklerini13 iĢitiyorduk. Bilhassa Ermenilere Ġngilizler ve Fransızların silah ve mühimmatça, Amerikalıların da eĢya ve ilaç cihetiyle hesapsız yardımlarını da iyi biliyorduk. Daha mühim bir bildiğimiz de, sene baĢından beri, Türklere de yardım edeceğiz diye birtakım Amerika memurlarının her tarafı gezerek bol va'dlerde bulunmaları ve her yerde Türk misafirperverliğinin ikram ve hediyelerine bir kuru teĢekkürle savuĢup gitmeleri idi. Bunların da Ermeni muhtaçlarını aradıkları ve halbuki muhtaç olmasa dahi, Ermeni bula-mayınca savuĢup gittikleri görülüyordu.BeĢeriyet, insaniyet, adalet gibi sözlerin henüz kalpazanlık devrinde olduğunu ve her millet(in), kendi çıkan için hoĢlanmadığı, daha çloğrusu siyasetine engel olan baĢka milletlerin açları(nın), çıplakları(run) elinden son lokmasını, son Ģeyini almaktan da hayvani lezzet duyduğunu görmekle, kuvvetli yumruk ve politi-ka(nın), yani entrika(nın) bir milletin yaĢaması için XX. asırda dahi yegâne dayanak olduğunu herkes ibret gözüyle görüyordu. ĠĢte, büsbütün baĢka olduğu ilan olunan Harbord heyeti(nin) de, ot yiyen, çıplak gezen Türk'e imdada değil, yenir yutulur Ģeyler midir diye görmeye geldiğine kimsenin Ģüphesi yoktu. Bunun için, 25 Eylül 1919 günü, yürümek takati olan bütün Erzurum halkı ile Harbord heyetini karĢıladık. Halk ellerinde VVilson prensipleri levhalarını taĢıyordu. Ġstanbul
kapısı dıĢında muazzam çadırlar altında hanımlar, çocuklar, yol boyunca mektepler, halk ve asker pek heybetli bir varlık idiler. Her yaĢ için oyunlar; cirit, binicilik, güreĢ, koĢu, futbol ve Ģâir idmanlar hazırlatmıĢtım. Oyunları, milli ve askerî mızıkaları saatlerce seyrettiler; bu varlığ(ın) heyetler üzerinde pek büyük tesirler yaptığı görülüyordu. Sinemalar, fotoğraflar aldılar.14 Burada heyete bir çay verdik... Halk Amerikalılar sözlerine sadık adamlar mıdır diye görmek istedikleri hakkında bazı nutuklar irat ve lev-halardaki Wilson prensipleri yazılarım salladılar. ġehit yavruları, buketler takdim edecek Ermeni mezâlimi hakkında bildiklerini söylediler. Heyet, üçü general olmak üzere onyedi kiĢi, onüç Ģoför, sinemacı ve fotoğrafçı maiyyetleri var. "Buraların hâkimi Türklerdir ve kıyamete kadar da onlar kalacaktır!" diye haykırıĢlar yapıldı. Çay içerken Harbord bana dedi ki: "Mühim bir varlık görüyoruz, fakat itiraf edeyim ki, Türkiye'de gördüğümüz bu ilk manzaradır, içinde bulunduğunuz felakete rağmen Türkler uykudadır kanaatiyle dolaĢıyorduk. Bölgenizde gördüğümüz manzaralar bizi hayrete düĢürdü. Milli merkeziniz olan Sivas bile uyuyor. Her tarafta milli nümayiĢler yapılmamasına hayretler ettim". Generale cevap verdim: "General Hazretleri! Bu bölgenin bir Ermenistan meselesi karĢısında davası var. Halkımız, bu dünyada yalnız Amerikalıların verdiği sözde durduğunu bildiği için, reisiniz Wilson'un sözü üzerine hakkını silahla müdafaadan vazgeçmiĢti: Fakat onun da suya düĢtüğünü gördüğün-dendir ki 7den 70'e kadar harekete gelmiĢlerdir. Bu millete tahakküm olur mu? Size bunu gösteriyorlar. Ġhtimal geri bölgeler buna ihtiyaç duymamıĢtır'7. Harbord muhtelif sahalardaki canlı hareketleri bîr daha gözden geçirdi. Yüksek sesle Ģöyle söyledi: "Hudut üzerinde, dağlar arasında böyle bir varlığı hatırımıza bile getirmemiĢtik. Büyük bir kuvvet, büyük bir kuvvet". Çayları içtikten sonra muhtelif oyun gruplarını dolaĢtırdım. Lazlann çevik titreyiĢleri, Erzurumluların binicilikleri, cirit oyunları, pehlivanlar, Amerikalıları çokalakadar etti. Hayli film çevirdiler ve bütün Amerika'ya göndereceklerini va'dettiler. Lisan bilir birçok subayları aralarında görmekten de çok hayret ettiler. Ġngilizce, Fransızca konuĢmalar vakit vakit heyetin kendi aralarında görüĢmelerini de mucip oluyordu. "Türkiye'de seyahatimize rağmen Türkleri bugüne kadar tanımamıĢız, bu müthiĢ kuvvet. Türk hanımları evden çıkmazmıĢ, binlerce kadın karĢımızda. Amerikalılar sinemalarını görsünler de inansınlar." cümlelerini, heyetin muhtelif azası takdirlerim gelip gelip bana ve yammdakilerine anlatıyordu. Program mucibince otomobillerle Erzurum'daki Yakutiye medresesi, Çifte Minareler gibi asırlık abidelerini, iç kaleyi, saat kulesini, Ermenilerin yakıp yıktığı yerleri ve canlı müze gibi muhafaza olunan, içinde yanmıĢ insanlarıyla karĢılıklı büyük yanık konakları gezdik. Öğle yemeğini dairemde yedik. Türk ve Amerikan bayraklarıyla süslenen gazinomuzdan çok mütehassis oldular. Heyet, aralannda kendileri gibi tipte ve lisan bilir subaylarla yemek yediler. Piyano, keman, flütten oluĢan subay heyetinin oda mızıkası yemek bitinceye kadar terennüm etti. Öteden beri âdetim veçhile soframızda baĢlanınız açık ve tuvaletli i-di. Umumi Harp ve Ġstiklal Harbi esnasında baĢ açmaya karargâhlarda dahi müsade olunmaz, üst rütbeliler itiraz ederdi. Harbord, bir aralık kulağıma söyledi: "Avrupa orduları karargâhında bulunuyoruz hissini verdiniz; fakat, bu varlığı memleketinizde baĢka bir yerde görmedik. Temenni ederim ki bulunsun, biz görmüĢ olmayalım; fakat General, bunda sizin Ģahsiyetiniz görülüyor. Bununla beraber, hudut mıntıkasında gördüklerimiz ve bir Avrupai sofrada yemek yemek bizde tasavvurunu-zun üstünde bir
tesir yaptı. Sizi tebrik ederim". Cevap verdim: "Gördüğünüz halk, asker ve subay heyeti her yerde tabii aynıdır. Yarın Ermeniler arasına gireceksiniz. Mukayeseye medar olmak için burda belki fazla tezahürat görüyorsunuz. Diğer bölgeler ihtiyaç görmemiĢ olacaklar". Yemekten sonra hükümete gittik. Bazı ön bilgiler sorduktan sonra Harbord, Ģu beyanatta bulundu: "Amerika, sermayesiyle Türkiye'ye yardım etmek ister. Bunu iyi kabul edeceğinizi Ģimdiye kadar görüĢtüğümüz ricalinizden ve halkınızdan anladık; fakat, bu sermayeyi himaye için bir miktar da asker getirmek ister". Cevap verdim: "Sermayenizi getirmekle sizler de, Türk milleti de menfaat görür- Bunun için bunun manası vardır. Fakat asker ne olacak, bunun sizce manası nedir?" Harbord: "Sermayenin hîn-i hacette her hale karĢı muhafazası için münasip miktar askerî birlik". Ben: "Sermayenizi Türklerin yağma etmesinden mi korkuyorsunuz ? Yoksa haricî bir devletin taarruzundan mı? Eğer Türklerden korkuyorsanız bu büyük bir haksızlık ve bizi hiç tanımamaktır. Türkler her zaman sözünde durmuĢtur. Maatteessüf bize verilen sözde duranlar azdır ve bundan biz Ģimdiye kadar çok kaybettik. Bundan baĢka, Türklerin yağmasını tasavvur ediyorsanız, getireceğiniz kuvvetlerin daha evvel ellerinden silahlarının alınacağını da düĢünün. Türk'ün tarihine bakın! Türk'e tahakküm edilmiĢ midir? Asırlarca müstakil yaĢamıĢ bir millete askerle hâkim olmak mümkün müdür? Mesela, Ģu bulunduğunuz Erzurum'a hâkim olabilmeniz için er az üçyüzbin süngü lazımdır. Siz sermayenin kazancıyl; asker mi besleyeceksiniz? Bu, Türkiye'yi istila demektirki, buna milyonlar ordusu lazımdır ve bunun için çok büyük kanlar akar. Siz Türk'ün sözüne itimat edin. Türkler nazarında Amerikalıların^ insaniyette en ileri gitmiĢ bir ülke olduğunu tecelli ettirin. Hürriyet ve istiklalimizi alacak sermaye bizim için ateĢtir". Harbord: "Hissiyatınızı tebcil ederim. Kat'iyyen tasarlanmıĢ birĢcy ifade etmedim. Memleketinizin saadetini arzu ederim. Maksadım Amerika'da maruz kalabileceğim sualler hakkında fikir anlamaktı. Amerika sermayesinin Türkiye'ye yardımı için lazımı gibi çalıĢacağım". Vali ReĢid PaĢa ve mevki-i müstahkem kumandanı albay Kâzım Bey'in de bulunduğu bu sohbetten sonra vilayetten ayrıldık. Bazı yerleri daha dolaĢtık. Generallerden biri tabya ve kıĢlaların çokluğunu göstererek, "Bunlar yerine mektep ve fabrika yapsa idiniz Ģimdi memleketiniz böyle fakir değil, bizimki gibi zengin olurdu." dedi. Cevap verdim: "Generalim! Bu gördüklerin olmasa idi, burada bugün Türk mevcudiyeti kalmazdı. Asırlarca zalim çarların vahĢi sürülerine karĢı bu tabyalara sığınarak barındık. Wilson prensiplerinin sözde kalmasıyla, daha bir hayli varlığımızı muhafaza için bunları azaltmaya değil çoğaltmaya bile mecbur kalma kliğimi z muhtemeldir. Bununla beraber, tabya adedince mekteplerimiz vardı. VahĢi eller onları gördüğünüz harabelere çevirdi". General özür diledi ve milletimizin bundan sonraki refahını temenni etti...Harbord, Harb-i Umumi'de Doğu harekâtı hakkında hiç bilgileri olmadığından, benden bilgi istedi. ġifahen anlattığım gibi bir rapor halinde yazarak da verdim ve raporu bastırarak bir eser halinde dahi neĢrettirdim. Ayrıca, Ermenilerin hâlâ devam ettikleri katliam ve zu-Kimlerin zaman ve yer göstererek vesikalarını verdim ve "Bizzat hakikati yerlerinde görebilirsiniz!" dedim.Ermeni tehlikesini general Harbord'un tavassutuyla bertaraf etmeyi düĢündüm ve kendilerine tarihi ve hali kısaca anlattım: 'Türkler Anadolu'nun en eski halkıdır. Ermenilerle meskun olan Erivan havalisini zapteden Selçûkîler bile buraları Bizans imparatorluğunun elinden almıĢlardır; yani, Ermeni istiklalini Türkler mahvermemiĢtir. Esasen Ermenistan denilen yerler Ġrânîlerle Bizanslılar elinde birinden diğerine geçmiĢ ve muhtelif fasılalarda ve muvakkat zamanlarda Ermeniler bir hükümet teĢkil edebilmiĢlerdir. Milad'ın 428'inci senesinde
Bizanslılarla Ġrânî-ler arasında taksim edilmiĢ olduğundan, Araplar bile bir Ermeni hükümetine rastgelmemiĢlerdir ve Ermeniler bir aralık Arapların idaresinde Ġslâm olarak bile yaĢamıĢlardır. Ġstila eden milletler, Ermenilere kendi kendilerini de kabul ettirmiĢlerdir. Dokuz asır evvel Bizanslılar tarafından istiklalleri mahvedilen Ermeniler artık buralarda bir mevcudiyet gösterememiĢlerdir. Kilya'da toplanan muhacirler Küçük Ermenistan diye birĢey yapmıĢlarsa da o da barınmamıĢtır. Bunun sebebi, hiçbir zaman Ermenilerin bir sahada yoğun olarak bulunamama-larındandır. "Selçûkîler Ermenistan'ı Bizanslılardan aldıktan sonra Malazgirt muharebesini de kazanarak Bizans idaresini bu havaliden ebedî olarak atmıĢlardır. ĠĢte, XI. asırdan beri fasılasız olarak Türk hâkimiyeti yeniden., teessüs etmiĢtir. Harb-i Umumi'de Ermenistan istiklalini ilk evvel hükümetimiz tanımıĢ ve Ermeni hükümetini kabul etmiĢtir. Mütarekede Ġngilizlerin tehdidi ile Kars havalisinden birliklerimiz çekilmiĢ, Ermeniler gelmiĢtir; fakat, buraları Türk ve bir kısmı da Kürtlerle meskun olduğundan Ermeniler idare edemiyor, hâkim olmak için mütemadi katliam yapıyorlar. Her gün "Sivas'a kadar gideceğiz!' diye bağınĢıp duruyorlar. Güney hudutlarımızdan da Fransız himayesiyle yapmadıklarım bırakmıyorlar. Ermenilerin kuvveti bugünkü bulundukları sahada bile hâkim olmaya müsait değilken, 28 Mayıs 1919'da Erivan hükümeti Doğu vilayetlerimizi de ilhakla büyük bir Ermenistanın istiklalini ilan etti. "Ermeniler bugün bir politika aletidir, iyi düĢünmüyorlar veya TaĢnak komiteleri halkı düĢünmeye bırakmıyor. Almak istedikleri yerlerdeki Türk halkı silahlı bekliyor, neticede Ermeniler için felaket büyük olacaktır. Bizimle düĢmanlıktan vazgeçsinler ve Ģu veya bu devletin politikasına alet olmayarak bizimle anlaĢsınlar".Bu izahatı Ģifahen vermekle beraber, yazarak verdiğim raporun nihayetine de Ģunu ilave ettim: "Devam eden Ģu beĢ ay zarfında hududun öte tarafından kaçıp gelenlerden ve gerekse birçok biçarelerin feryadından anladım ki; Ermeni milletinin içerisinde kök tutmuĢ çeteciler, kesip yakmakta hâlâ ber-devam-dırlar ve bunların bu cinayetlerini tasvip ve fakat beĢeriyetin gözüne aksini göstermek için her tarafta kuvvetli fikir yayanları da vardır; fakat, itikadımca komitecileri aralarından defetmedikçe ve siyasi entrikalardan uzaklaĢmadıkça Ermeni milleti, ne kendisi ve ne de aralarında yaĢayanlar rahat ve emniyet görmeyecektir. "Bundan dolayı, o milletin tanıdığım masum insanlarına karĢı da bir Ģefkat hissiyle acımaktan kendimi alamıyorum; fakat, bir âdil elin dünyanın o kösesinde dahi saadetler uyandıracağını düĢünmekle müsterih bulunuyorum" .Amerikan heyetini akĢam Kars kapısında teĢyi ettik. Büyük memnuniyetle ayrıldılar. Gördüğüm ruhi hal Ģu idi ki, Amerikalılar Türk-Ermeni davasına hiçbir suretle karıĢmayacaklardır. Bu gün, en çetin bir muharebe günü kadar yoruldum; fakat, kazandığımız zaferi pek büyük gördüm. ġehre döndüğümüzde, belediye reisi Zakir Efendi dedi ki: "Harbord bana birĢey sordu, ben de bir-Ģey söyledim. Ne dersin? Harbord: 'Erzurum'da Ermeniler Türklerden fazla imiĢ, Ģimdi hiç Ermeni kalmamıĢ!' Belediye reisi: "Anam mezarlıklar burada; Erzurum'un ölüsü de Türk, dirisi de!" Tahsil görmemiĢ Zakir Efendi'nin bu cevabım çok takdir ettim. Amerikan generali Harbord'un Erzurum'a geliĢi16 25 Eylül'de öğleden evvel general Harbord riyasetindeki Amerikan heyeti Erzurum'a geleceklerdi. Bu heyet, geceyi kasabalarda geçirmeyerek hariçte, açıkta, seyyar karyolalarında geçiriyorlarmıĢ, yanlarında fotoğraf ve sinema makinalan da varmıĢ. Dün akĢam Mama-hatun'dan geçmiĢlerdi. Bir haftadan beri hazırlığımız bitmiĢti. Mükemmel taklar, çadırlar, allı yeĢilli bayraklar uzaklardan farkolunuyordu. Bütün halk
atlı, arabalı, yaya bu geniĢ meydanlığa toplanmıĢ ve toplanıyorlardı. Birlikler, mektepler, iki bando, millî muzıkalar etrafa büyük bir gurur ve sürür dağıtıyordu. Kolordu'ca terkip olunan merasim programı Kolordu matbaasında basılmıĢ ve dağıtılmıĢtı. Program General Harbord Cenapları'mn riyasetindeki Amerika heyet-i muhteremesinin istikbal programıdır 1. Ġstanbul kapısı haricinde, tayyare hangarı civarında ihzar edilen çadırlarda kolordu kumandanı PaĢa Hazretleri tarafından çay ziyafeti, bu esnada gürbüzler (Ģehit yavruları) tarafından Ģarkılar, idman oyunları ve muzıka; 2. Cirit ve at oyunları; 3. Futbol; 4. Millî oyunlar ve pehlivan güreĢleri, 5- Avdet; 6. Öğle yemeği kolordu gazinosunda. Ben otomobille heyeti Gez köyünde karĢıladım. Birlikte merasim yerine geldik.. Heyet 3'ü general olmak üzere 17 kiĢi, 13 de Ģoför, fotoğrafçı, sinemacı gibi mai-yyet var. Harbord heyetine bu muazzam manzaranın iyi tesir ettiği görülüyordu. Fotoğraflar alınıyor, sinema iĢliyor. ġehit yavruları tarafından münasip birkaç sözle buket verildi. Mektepler de ayn ayrı bu merasimi yaptılar. Halk tarafından tesirli nutuklar söylendi. Bütün sözler, buraların hâkimi biz Türkleriz; asırlardan beri böyle idi ve nihayete kadar da böyle olacaktır. Çadırlara dönülecek yerdeki tak'ın yanında gördükleri bir manzara kendileri için can yakıcı idi. Ġki Erzurum genci, ortalarında büyük bir levha tutmuĢlardı: "Wilson prensipleri madde 14", Bu Türkçe (yazı) kendilerine izah edilince teessürleri hissolunuyordu. Levha kendilerine hediye edilecekti. Görülen bu Ģeylerin fotoğraf ve sinemaları almıyor ve Amerika'da bu varlığı ve bu levhayı göstererek lehimize çalıĢacaklarını söylüyorlardı. Çadırlara geldik, burada yüzlerce hanımın da bulunmasına pek ziyade hayret ettiler. Harbord bana dedi ki: "Mühim bir varlık görüyoruz, fakat itiraf edeyim ki Türkiye'de gördüğümüz bu ilk manzaradır. Ġçinde bulunduğunuz felakete rağmen Türkler uykuda kanaatiyle dolaĢıyorduk. Mıntıkanızda gördüğümüz manzaralar bizi hayrete düĢürdü. Milli merkeziniz olan Sivas bile uyuyor". Ben bu sözleri hayretle dinledim. Mühim bir heyet, Ģüphe yok ki milli kuvvetimizi görerek, Amerika namına ve belki de cihan namına bir kararla sonuçlanacak bir kanaate sahip olarak dolaĢıyorlardı. Ne kuvvetimiz varsa neden göstermiyördük. Hiç olmazsa bir halk kalabalığı vebir halk feryadı... Generale cevap vermiĢ olmak için dedim ki: "General hazretleri bu mıntıkanın bir Ermenistan meselesi karĢısında davası var. Halkımız, bu dünyada yalnız Amerikalıların verdiği sözde durduğunu bildiği için, reisiniz VVilson'un sözü üzerine hakkını silahla müdafaadan vazgeçmiĢti; fakat, onun da suya düĢtüğünü gördüğün-dendir ki yediden yetmiĢe kadar harekete gelmiĢlerdir. Bu millete tahakküm olunur mu? Size bunu gösteriyorlar. Ġhtimal geri mıntıkalar buna ihtiyaç duymamıĢtır". Harbord muhtelif sahalardaki hareketleri gördükçe hayret ediyordu. Dedi ki: "Hudut üzerinde, dağlar arasında böyle bir varlığı hatırımıza bile getirmemiĢtik. Bu büyük bir kuvvet". Amerikalılar birbirleriyle Ġngilizce görüĢüyorlar, biri diğerine gördüğü daha canlı hareketi göstererek hiçbir hareketi kaçırmaya çalıĢıyorlardı. Çayları içtik,
pastaları yedik. Her hareketi kendi sahasında görmek için muhtelif öbekleri dolaĢtık. Laz oyunu, Erzurum oyunu, pehlivanlar, cirit kendilerini ziyade alakadar ediyordu. Lisan bilir subaylar bütün aralarındaki konuĢmaları dinliyorlardı. Hepsi hayretle, "Biz Türkleri Türkiye seyahatinde dahi tanıyamamıĢız, bu müthiĢ bir kuvvettir, hanımlar bir yere çıkmazken, Amerikalılar sinemaları görsün de inansın!" gibi takdirkârâne konuĢmalar. Buradan otomobillerle Ģehrin asırlık Türk âbidelerini dolaĢtık. Yakutiye medresesi, Çifte Minareler, iç kale ve saat kulesi, Ermenilerin yakıp yıktığı yerler, canlı bir müze gibi muhafaza olunan, içinde yanmıĢ insanlarıyla karĢılıklı büyük konaklar.... Türk Ocağı ve Ermeni mezâlimi hakkında canlı levhalar görüldü. Yemeği kolordu gazinosunda yedik. Pek mükemmel süslenen gazinoda Türk ve Amerika bayraklarının çapraz vaziyetlerinden memnun oldular. Amerika'ya geldiğimiztakdirde aynı tarzdaki bayraklar altında ziyafetler va'de-diyorlardı. Yemekler, hoĢlanacakları Ģeylerdi. Piyano, keman, flütten ibaret, subay arkadaĢlardan oluĢan bir ahenk yemek müddetince büyük takdirlerini çekiyordu. Yemekte bir aralık Harbord yine ilk sözünü kulağıma söyledi: "Bu varlığı memleketinizde, baĢka bir yerde görmedik. Temenni ederim ki bulunsun da, biz görmüĢ olmayalım; fakat, General'im, bunda sizin Ģahsiyetiniz görülüyor. Maahâzâ hudut bölgesinde gördüklerimiz ve bir Avrupâî sofrada yemek yemek bizde tasavvurumuzun üstünde bir tesir yaptı. Sizi tebrik ederim." dedi. "Sizin etrafınızdaki subayları en medeni ojrdu subaylarından farklı mı buluyorsunuz? Gördüğünüz halk, asker ve subay heyeti her yerde tabii aynıdır. Yarın Ermeniler arasına gireceksiniz. Mukayeseye medar olmak için burada tezahürat görüyorsunuz, diğer bölgeler ihtiyaç görmemiĢ olacaklar". Sofrada her Amerikalı yanında, kendileri kadar Ģık ve lisan bilir bir zabit bulunuyor. Karargâhın öteden beri âdetince yemekte baĢ açık, temiz tuvaletli bulunulur. Yemekten sonra hükümeti ziyarete gittik. Vali ReĢid PaĢa'dan bazı ihzari malumat sorduktan sonra general Harbord Ģöyle dedi: "Amerika, sermayesiyle Türkiye'ye yardım etmek ister. Bunu iyi kabul edeceğinizi Ģimdiye kadar görüĢtüğümüz ricalinizden ve halkınızdan anladık; fakat, bu sermayeyi korumak için bir miktar da asker getirmek ister". Cevap verdim: "Sermayenizi getirmekle siz de, Türk milleti de menfaat görür. Bunun için bunun "manası vardır; fakat asker ne olacak? Bunun sizce manası nedir?" Harbord: "Sermayenin hîn-i hacette her hale karĢı muhafazası için münasip miktar asker"."Sermayenizi Türklerin yağma etmesinden mi korkuyorsunuz, yoksa haricî bir. devletin taarruzundan mı? Eğer Türklerden korkuyorsanız bu büyük haksızlık ve bizi hiç tanımamaktır. Türk her zaman sözünde durmuĢtur. Maatteessüf bize verilen sözde duranlar azdır. Bundan biz Ģimdiye kadar çok kaybettik. Bundan baĢka, Türklerin yağmasını tasavvur ediyorsanız, getireceğiniz kuvvetlerin daha evvel, ellerinden silahlarının alınacağını da düĢünün. Türk'ün tarihine bakın! Türk'e tahakküm olmuĢ mudur? Asırlarca müstakil yaĢamıĢ bir millete askerle hâkim olmak mümkün müdür? Mesela, Ģu bulunduğunuz Erzurum'a hâkim olabilmeniz için, en az üçyüzbin süngü lazımdır. Siz sermayenin kazancıyla asker mi besleyeceksiniz. Bu, Türkiye'yi istila demektir ki, buna milyonlar ordusu lazımdır. Ve bunun için çok büyük kanlar akar. Siz Türk sözüne itimat edin, Türkler nazarında Amerikalıların insaniyette en ileri gitmiĢ bir kavim olduğunu tecelli ettirin. Hürriyet ve istiklalimizi alacak sermaye bizim için ateĢtir". Harbord: "Hissiyatınızı tebcil ederim, kat'iyyen tasarlanmıĢ birĢey ifade etmedim. Memleketinizin saadetini arzu ederim. Maksadım, Amerika'da maruz kalabileceğim sualler hakkında fikir almaktır. Amerika sermayesinin Türkiye'ye yardımı için lazımı gibi
çalıĢacağım".Vilayetten sonra gezilecek diğer bazı yerleri de dolaĢtık. Generallerden biri tabya ve kıĢlaların çokluğunu göstererek, "Bunlar yerine mektep ve fabrika yapsa idiniz, Ģimdi memleketiniz böyle fakir değil, bizimki gibi zengin olurdu." dedi. "Generalim, bu gördüklerin olmasa idi burada bugün Türk mevcudiyeti kalmazdı. Asırlarca vahĢi çarların vahĢi sürülerine karĢı bu tabyalara sığınarak varlığı-rnızı muhafaza için bunları azaltmaya değil, çoğaltmaya bile mecbur kalmaklığırmz muhtemeldir. Bununla beraber tabya adedince mekteplerimiz de vardı. VahĢi eller onları gördüğünüz harabelere çevirdi." diyerek cevap verdim. General yaptığı hataya piĢman oldu. Özür diledi ve milletimizin bundan sonra refahını temenni etti. Heyet akĢam hareketle, geceyi Erzurum'la Hasanka-le arasında geçirecekti. Birkaç saat istirahat ettiler, kendilerine Ermeni mezâlimi hakkındaki vesikaları verdim. Yanlarında Ġngilizce Türk tercümanı, kendilerine tercüme edecektir. Heyeti Kars kapısında bir müfreze ile yolcu ettik. Pek büyük bir memnuniyetle ayrıldılar. Belediye reisi okumamıĢ gibi bir adamdır; fakat, Harbord'un sualine gayet güzel bir cevap vermiĢ. Harbord, "Erzurum'da Ermeniler Türklerden fazla imiĢ; Ģimdi hiç Ermeni kalmamıĢ." deyince, belediye reisi Zâkir Efendi, "ĠĢte mezarlıklar burada Erzurum(un) ölüsü de Türk, dirisi de!" demiĢ. Amerika heyetinden benim temin etmek istediğim bir madde idi. Hallerinden onu da temin ettiğimi ümit ediyorum: "Ermenilere yumruk vururken tarafsızlıklarını kazanmak". Harbord, Erivan'da Ģu sözleri söylemiĢ: "Paris'e murahhas göndereceğinize Erzurum'a gönderin de Türklerle anlaĢsın; aksi halde iĢiniz haraptır." Bunu Gümrü'de sulh müzakeresinde, Ermeni heyeti reisi Hatisyan pek büyük bir teessürle söyledi. Dr. Rıza Nur da, Harbord heyeti ve Ermeni meselesi ile ilgili olarak Ģunları yazmaktadır:17"Harbord'a ait bana Erzurum'da bir menkıbe söylediler- Erzurum'un etrafında geniĢ ve birçok mezarlıklar var. Harbord'u gezdiriyorlarmıĢ. Arabada, yanında Erzurum belediye reisi varmıĢ. Harbord "Bunlar ne kadar çok!" demiĢ. Belediye reisi zeki ve ince adammıĢ. "Bunlar Türk mezarlığıdır. ġimdi size Ermeni mezarlığını da göstereyim." (diyerek) götürmüĢ küçük bir yere. Generale demiĢ ki: "ĠĢte, tarihî ve maddi Ģahit: Bunlar asırlardan beri mevcut mezarlıklar. Türklerinki ne kadar, Er-menilerinki ne kadar? ġimdi ben söylemeyeyim, siz hükmedin! Bu memleketin asırlardan beri Türk'ü mü çökmüĢ Ermeni'si mi? Bu memleket hangi millete aittir?" General tereddütsüz "Türk'ün!" demiĢ. "Bu heyet Amerikalılara Anadolu'da bir Ermenistan ve Ermeni olmadığını, buralarda bir Ermenistan yapmak haksız olduğu gibi mümkün de olmadığını söylemiĢtir. Bunlar neticesindedir ki, Amerika Türkiye'de bir Ermenistan teĢkil ve himaye etmekten vazgeçmiĢtir. Halbuki bu, Merzifon ve Ģâir Amerikan kolejlerinde okuyup, Protestan ve bunlardan da papaz olan Ermeniler yıllardan beri Amerika'da gayretli ve hummalı bir poraganda yapıyorlardı. Ermenilerin mazlum, istiklale layık olduğunu, Anadolu'nun eski asırlardan beri kendi öz yurtlan bulunduğunu, Türk(ün) zalim olup mezhep (din) hürriyeti vermediklerini, Müslümanlığın hristiyanlan kesmeyi sevap say-dığı(nı), Türklerin Ermenileri katliam yaptıklarını söylüyorlardı. Zamanla bunlar yer tutmuĢ, sahih zannedilmiĢ; Amerikalılarda Erminilere karĢı büyük bir teveccüh hâsü olmuĢtu. Hatta Harb-i Umumi'de Ermeni katliamı diye ilk yaygarayı koparanlar yine bu Ermeni Protestan papazları idi. O vakit Amerika, Ġngiltere ve Fransa'da bu hususta aleyhimize yüzlerce risale ve makale neĢredildi.
BunlarınHarbord'a Verilen Raporlar hepsi de bu papazların raporuna istinaden yazılıyordu, Yine bu sayede idi ki, mütareke olur olmaz Kayseri'de, Merzifon'da, Erzurum'da dârüleytamlar, hastahaneler açtılar. Ermeni çocuklarını, hastalarını topladılar, baktılar. Bütün Ermenilere yiyecek, elbise ve çamaĢır dağıttılar. Yani Amerikalılar Ermenilere milyonlar sarfettiler. Tuhaftır, Kars'a bizim askerin gideceği zaman, Ermeniler oradaki Amerikan heyet ve doktorlarını öldürmek istediler. Bizim ordu yetiĢip kurtarmıĢtır. Ölümden kurtulan bu heyet bunu imzası altında neĢretti. Tabii bütün bunlar Ermeni aleyhine, Türk lehine tesir yapıyor. Dünyada herĢeyin hakikati bu 1 gün olur meydana çıkar nihayet! Kaç yıl var ki, Amerikalılar da Ermenileri ve hakikati anladılar. Artık Ermenileri eskisi gibi himaye etmiyorlar. TaĢnaklar artık Amerika'da para topla(ya)mıyorlar". General Harbord'a Ermeni mezâlimine iliĢkin bir rapor takdim eden, 1. TBMM Kars milletvekili Fahreddin Erdoğan da, general Harbord heyetinin Erzurum'a geliĢi ve buradaki çalıĢmalarıyla ilgili olarak Ģunları anlatmaktadır: ERMENĠSTAN TEġKĠLĠ HAKKINDA ĠNCELEME YAPMAK ĠÇĠN GELEN AMERĠKA HEYETĠ "Amerika'daki Ermeniler, Büyük Ermenistan'ın kurulması için durmadan çalıĢırlar; her gün Amerikan gazetelerinde sütunlar dolu(su) yazılar yazdırıyorlardı, iddia ettikleri, Kilikya'dan Maverâ-yı Kafkasya'ya kadarolan sahada Ermeni arazilerini ve mevcut Ermeni nüfusunu görmek ve incelemek için altmıĢ kiĢilik bir Amerikan heyeti, general Harbord'un idaresinde Mersin'e çıkıyorlar. Her Ģehre uğrayarak'incelemeler yapıyorlardı. Erzurum'a geldikleri günü, haber alan Erzurum belediyesi, Ġstanbul kapısı dıĢında karĢılamak için hazırlıklara baĢladı. Bütün halk, en küçüğünden en büyüğüne kadar buraya toplanmıĢlar, davullar çalıyor, milli oyunlar oynanıyordu. Kırmızı ipek bir kumaĢ üzerine, Vilson prensiplerinin 12. maddesi yazılmıĢtı ve sekizer yaĢındaki iki kız çocuğu bunu ellerinde tutuyorlardı. O gün beklenilen altmıĢ kiĢilik heyet otomobil ve kamyonlarla çıkageldiler. Bunları karĢılayan Erzurum valisi ReĢid PaĢa ve belediye reisi Zâkir Bey, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti namına Hoca Raif Efendi, Cevad Dursunoğlu ve Süleyman Necati Beyler, hoĢgeldinizde bulundular, Süleyman Necati Bey çok etkili bir nutuk verdi. Mini mini o iki Türk yavrucuğunun ellerindeki, üzerine büyük harflerle Vilson prensibinin 12, maddesi yazılı kırmızı ipeği general Harbord bizzat eli ile aldı, dürdü ve koynuna koydu. Konuklar Ģehre gelerek, belediyenin hazırlattığı özel binalarına geldiler. "Harbord'un yanında, Vanlı Manuk adında bir Ermeni tercümanı vardı. Her söylenen Türkçe sözleri hem tercüme ediyor hem de gülüyordu. Ben de, yukarı bahislerde zikrettiğim, Ermeni mezalimine ait 36 sayfalık bir rapor ve bir de buna bağlı bir muhtıra hazırladım. Ce-nûb-ı Garbı (Güneybatı) Kafkasya Cumhuriyeti adına dört kiĢilik bir heyetimle vilayet konağına gittim. Tercüman Manuk Efendi'nin tavr u hareketi ve tercümelerinden Ģüphe ettiğim için, Kâzım Karabekir PaĢa'ya rica ederek, iyi Ġngilizce bilen ve kendi karargâh subavlarından Edib Bey'i alıp beraberimde vilayet konağına götürdüm. "Benimle beraber gelen heyet arkadaĢlarım Ģunlardı: Kağızmanlı gazoz fabrikası sahibi Musa, Arda hanlı HamĢizâde Rasim, SankamıĢlı Bekir Beyler ve heyet reisi de benim. Bizden evvel vilayet konağına generali ziyarete gelen Vali ReĢit PaĢa, biz girince, ayağa kalkarak bizi generale takdim etti. Uzun boylu, iri vücutlu, saçları ak olan general derhal ayağa kalktı, herbirimizin ayrı ayrı ellerini sıktı. Heyet reisi olmak itibari ile ilk söze ben baĢlayınca, Manuk Efendi tercüme etmeye kalkıĢtı; generale rica ettim, "Bizim söyleyeceklerimizi Manuk Efendi size doğru olarak tercüme etmeyecektir,
bunun için özel bir tercüman getirdim/' dedim. General bunu uygun bulup kabul etti. Manuk Efendi'ye iĢaret etti, o gidip yerine oturdu. Edip Bey sözlerimi tercüme etmeye baĢladı. Muhtırada yazılı olan maddelerin ruhlarını kısa bir Ģekilde ifade ederek, "Dünyaya adalet dağıtacağını i-lan eden Amerika devlet-i fahîmesinin muhterem heyetinin geldiğini haber aldığımızda, sekiz gün oluyor ki dağlardan kaçarak heyet-i âliyenize kavuĢtuk. Rus ordusunun çekilmesinden sonra Kafkasya'da kurulan u-fak devletler sırasında; Vilson prensiplerine dayanarak biz, Elviye-i Selâse Türk halkı Cenûb-ı Garbî (Güneybatı) Kafkasya hükümetimizi kurduk. Ermeni TaĢnak komitesinin halkımıza yapmıĢ olduğu kanlı mezalime ait 36 sayfalık raporumuzu sunuyorum. Tüyler ürpertici bu zulme kurban edilen kadm ve çocuklarımızın birçoğunun cenazeleri daha toplanmamıĢ, topraklar üzerinde yatıyorlar. Yol boyu gittiğinizde, kuru toprak üzerinde, güneĢin altında sefil, periĢan bir halde Elviye-i Sölâse muhacirlerimizi de göreceksiniz ve acıyacaksınız; 1917'de yaptıkları yetmiyormuĢ gibi Ģimdi de Ġngilizler askerî kuvvetle hükümetimizi dağıttıktan sonra, Kars'agetirdikleri Ermeni çeteleri aynı mezalimi tekrar etmektedirler. Halkın bütün hayvanlarını, yiyecek ve eĢyalarını ellerinden aldıktan sonra, kendilerini de katlediyorlar. Bu zulme niheyet verilmesi için Amerika devletinin adalet ve merhametine dayanarak bu muhhra ve mezalim raporunu takdim ediyorum, kabulünü rica ederim, sağ olun büyük general!" dedim ve raporu vermek için uzatınca, general "Hay hay kabul ediyorum!" deyip raporu aldı, koynuna koydu ve "Bunları Amerika'da neĢrettireceğim." diye söz verdi. Ellerimizi sıktı, ayrıldık. KonuĢmalarımızı dinleyen Manuk Efendi, için için gülerek, "Bu sözleri beyhude söylüyorsunuz; Amerikalılar bildiğini yapar!" diyordu. "General Kilikya'dan çıkarak Erzurum, Kars, Revan ve Nahcıvan bölgelerini gezerek, Amerika'ya avdetinde, hazırladığı Ermenistan hakkındaki raporunu reisicumhur Vilson'a takdim ederek, "Büyük Ermenistan'ı gezdim, fakat içinde bir Ermeni görmedim." demiĢ ve benim verdiğim 36 sayfalık mezalim raporunu da o tarihlerdeki Amerikan gazetelerinde ilan etmiĢti; nasıl ilan etmesin ki, Erzurum belediye reisi Zakir Efendi generalin önüne düĢmüĢ ve general, Erzurum halkını Ermenilerin damlara doldurup da yaktıklarını, hâlâ mevcut bulunan yanık cesetleri bizzat gözleriyle görmüĢtü". Kâzım Karabekir PaĢa tarafından AMERĠKAN HEYETĠNE VERĠLEN RAPOR Harbord heyetine verilen mezâlim ve entrika raporu aynen aĢağıdadır. Ermenilerin zulüm ve vahĢetlerinin mütarekeden beri ne halde olduğunu gösterir. 25 Eylül 1335'te Amerika heyetine verilen rapor ingilizler bidâyet-i mütarekede, mütareke ahkâmına riayet etmemiĢler; bizi pek çok sıkıntıya maruz bırakmıĢlardır. Mütareke ahkâmına itaatla elviye-i selâseden ordumuz çekilirken, Gümrii, Kars, Ahısha, Ardahan, Nahcivan, Batum mevkiinde ordumuz için mubayaa ve tedarik ettiğimiz külliyetli erzak, melbûsât, eĢya ve bilhassa malzeme-i sıhhiye ve edviyeyi nakle imkan bırakmamıĢlar ve müsadere etmiĢlerdir. Bu husus ordumuzu ve dolayısıyla memleketimizi büyük bir ihtiyaç içinde bırakmıĢtır. Ordunun erzakını bırakarak dahilden yeniden mubayaada bulunması milleti büyük sefalete maruz bırakmıĢ, birçok ahali açlıktan ölmüĢ, tohumluklarını da yiyeceklerine sarfa mecbur bırakarak bu sene için dahi memleketimiz halkını büyük mahrumiyetlere maruz bırakmıĢtır. Batum'dan terhis ettiğimiz ordunun silahları yine Batum'da depolanarak vaz'edilmiĢ, muhafazasına zabit ve asker bırakılmıĢtı. Buradaki silahlar kamilen alınarak Ermenilere, Rumlara, Ruslara verilmiĢtir. Batum'da Azerbaycan
hükümetinden mubayaa ettiğimiz gaz, benzin, mazot gibi Ģeylere vaz'-ı yed etmiĢler, kıtaatımızın getirdiği erzakları dahi vagonlarıyla müsadere etmiĢlerdir. Ġngilizler rastgele bahaneler icat ederek Osmanlı za-bitanım tahkir etmiĢlerdir. Azerbaycan mıntıkasmdaki ordumuz kumandanı Nuri PaĢa'yı, beĢinci fırka kumandanımız Mürsel Bey'i, onikinci fırka kumandanımız miralay Ali Rıfat Bey'i mücib-i töhmet hiçbir Ģeyleri olmadığı halde hapsetmiĢler ve büyük bir kumanda mevkiinde olduklarını nazar-ı itibara almayarak izzet-i nefis ki-racak muamelelere maruz bırakmıĢlar ve hiçbir hakk-ı kanunîye müstenit olmayarak bunları Batum'da Ġngiliz divan-ı harbinde muhakeme etmiĢler ve muhâkemeten bir cürüm sabit olmadığı halde Kars'ta kazara yanan tel-siz-telgraf istasyonu meselesinden dolayı Ali Rıfat Bey'i yedibin küsur lira tazminat akçesine mahkum etmiĢlerdir. Mütarekeyi müteakip ordu-yı Osmâni terhis edildikten sonra elde kalan efradı da Ġngilizler firara teĢvik ettiler. Bunun için de pek çok propaganda yaptılar ve firar eden ġamlı Nuri isminde bîrini ingiliz yüzbaĢısı Fa-rel kendi yanına aldı. Erzurum'a gelirken birlikte getirerek, firar eden askerleri Ġngilizlerin himaye ettiğini göstermek istedi. Bir taraftan da bu gibi efrada casusluk yaptırıldı. Bilahare merkum Nuri'yi Erzurum, Hasanka-le, Horasan ve hudutta bulunan kıtaatımız önünden geçirerek Kars'a götürdüler, Osmanlılar Ġrak'tan çekildikten sonra Ġngilizler Zahu'ya kadar Musul vilayetini iĢgal ederek bu mıntıkaya hâkim olmuĢlar ve o tarihten itibaren aĢâir (aĢiretler) arasında propagandalar yapmaya, istiklâliyet fikirleri uyandırmaya çalıĢmıĢlar, bu suretle Süleymaniye'den Van'a kadar olan aĢâirin hükümet-i Osmaniye'ye merbûtiyetini kırmaya çalıĢmıĢlardır. Ru-miye, Hoy ve Van ve Cizre mıntıkalarında bir Kürt cereyanı hâsıl etmek, yek-diğerinden ayrılmaz iki müslü-man kardeĢ arasına nifak sokmak istemiĢler, ġemdinanlı Seyyid Tâhâ'yı iğfal ederek bu fikirlerine alet etmiĢlerdir. Seyyid Tâhâ'yı para ile, rütbe ile, teĢkil edecekleri hükümete riyaset va'diyle iğfal etmiĢler, evvela Revan-diz'e, sonra Musul'a davet etmiĢlerdir. Seyyid Tâhâ'ya ve ġemdinan halkına Ġngilizler para -rivayete nazaranyirmialhbin lira altın akçe-, bir miktar top ve cephane, silah vermiĢler; bu suretle ġemdinan'a iade etmiĢlerdir. Bir taraftan da Ġranlı Simkö Ağa denilen aĢiret reisini para ve Ģâir ile elde ederek Seyyid Tâhâ ile itilaf ettirmeye gayret ettiler. Rumiye, Hoy taraflarında dahi maksatlarının hâsıl olmasına çalıĢtılar. Seyyid Tâhâ Musul'dan avdet ettikten sonra Rumiye'ye, Simko Ağa nezdine giderek itilafı temin ile. Ġngilizler tarafından verilen top, silah, cephaneyi ve iki tayyareyi getirmek için 500 deve Revandiz'e gönderilmiĢ olduğu haber alındı. 21 Haziran 1335'te üç Ġngiliz zabiti Seyyid Tâhâ ile Simko'nun nezdine giderek müzakeratta bulunmuĢlar. Ve Seyyid Tâhâ ile olan itilafı temin etmiĢler. Revandiz hâkim-i siyasisi Peyi, Seyyid Tâhâ ile ġemdinan kazası dahilinde Mazir köyüne gelerek, ġemdinan kazası kaymakamı Mehmed Efendi'ye ġemdinan ve havalisinin ingiliz himayesine verildiğini ve buradaki memurlarla Osmanlı asker ve jandarmasının hemen kazayı tahliye ederek Van'a gitmelerini teklif etmiĢlerdir. Bu teklife oradaki memurlar cevab-ı red vermiĢler. Peyi, Rumiye tarafına gitmiĢ ve avdetinde ġemdinan'ı tahliye etmelerini tekrar ġemdinan jandarma zabitine yazmıĢtır. Peyl'in yazdığı mektupta âtideki cümleler de bulunmaktadır: "Mektubuma cevabınızı aldım. Son derece hayrette kaldım. Nasıl olur da siz resmî yalan söylüyorsunuz. Kat'iyyen Mehmed Efendi ġemdinan kaymakamı hasta değil, sizin orada bulunmanız icap etmez, son defa olarak size yazıyorum. Gidin... Ve illâ, nezaketten hariç size karĢı harekette bulunmaya mecbur olacağım".
Ġngilizler bu suretle her tarafta siyasi propagandadabulunmuĢlar, hükümet-i Osmaniye aleyhinde para ile isyan tertibine çalıĢmıĢlardır. Mütarekeyi müteakip l Kânun-ı Sâni 1335 tarihinde Osmanlı askerinin Kars, SarıkamıĢ, Ardahan ve Kağızırıan mıntıkalarından çekilmesi üzerine, bu havalinin ekseriyet-i azîmesini teĢkil e-den Ġslâmlar, Kars'ta bir Milli ġûra vücuda getirdiler. Bu suretle bu havaliyi idareye baĢladılar. ġûra, Ģayan-ı takdir bir surette mezkur mıntıkayı idare ile emniyet-asayi-Ģi muhafaza ettiler. ġûrâ'nm idaresi zamanında bu mıntıkada fena hiçbir hadise zuhur etmedi. Sükunet ve asayiĢ her suretle mükemmeldi. Osmanlı askeri çekildiği sırada ingiliz askeri de Kars'a gelmiĢ, ingiliz mümessili ġûrâ'yı kabul ve tasdik ile bunların idaresinden izhar-ı memnuniyet etti. Sükun ve asayiĢi muhafazada gösterdikleri liyakati takdir ettiler. Fakat az zaman sonra Ġngilizler getirdikleri kıtaatla ansızın Nisan 1335'te ġûrâ'yı basarak azalarını dağıttılar. Ve bir kısmını hapis ve nefy ettiler. Ġdareyi kendi ellerine aldılar. Ve Ġslamların haberi olmadan bir gece Gümrü'den Kars'a Ermeni askeri getirdiler. Ġngiliz nüfuzuyla Kars'ta Ermeni kuvvetini tezyîd ederek, idareyi Ermenilere teslim ettiler. Ermeniler bu suretle Ġngiliz nüfuzuyla bu mmtakanın her tarafına yerleĢtikten sonra Ġslâmları imha ederek nüfusça ekseriyet temin etmeye, bu suretle birçok mezalim ve fecâyi' icrasına baĢladılar. Bu sebeple bu havalide asayiĢ bozuldu. Her gün yüzlerce, binlerce Ġslârnın kanı akıtılmaya baĢlandı. Ġngilizlerin yardım ve himayeleri Ermenileri Ģımarttı. Ermenilerin Ġslâmlar hakındaki mezâlimini arttırdı. Ermeniler SarıkamıĢ, Kağızman ve Ardahan'ı hep Ġngilizlerden teslim aldılar. Ġngilizlerin müfuzuyla bu mıntıkaya yerleĢtiler. Ġngilizler birkaç defalar Oltu ġûrası1 naOltu havalisinin de Ermenilere verildiğini tebliğ etti. Ġngiliz zabitleri gidip Oltu ġûrası ile görüĢerek kabul etmelerini teklif ve ısrar eylediler. Oltu ġûrası Kars, Kağızman, Ġğdır, Ardahan tarafında yapılan mezâlimi görerek Ġngilizlere mümâĢatta bulunmadı. Ermenilerin yaptıkları mezâlimi anlatarak Ermenileri kabul etmedi. Ermeniler birkaç defalar top, makinalı tüfek ile Oltu ve Bardiz üzerine taarruz ve tecavüzde bulundular ve birçok köyleri tahrip ve ahalisinden çoğunu gerek muharebe esnasında ve gerek der-dest ederek kati ve ifna eyle-dilerse de, Ģimdiye kadar da bir muvaffakiyet elde edemediler. Maamafih taarruzlarına hâlâ devam eyledikleri iĢitilmektedir. Ġngilizler, Ermenilerin mezaliminden korkarak dağlara iltica eden Müslümanların Ermenilere teslim olmalarına çalıĢmıĢlardır. Bu maksat için l.VIL1335'te Kars Milli ġûrası azasından Ahmed Efendi nammda birisiyle görüĢmek için bir Ġngiliz zabiti, refakatına iki Ermeni zabiti alarak Kumru dağına gitmiĢ ve mûmâ-ileyh ile görüĢmüĢler, on güne kadar behemehal Ermenilere teslim olmalarını teklif etmiĢlerdir. 5.DC1335 günü ile Ġngiliz zabiti Kars Milli ġûrası azasından Ahmed Bey ile iki Ermeni zabiti ve beraberlerinde sekiz jandarması olduğu halde, Bardiz tarafındaki aĢiret reisi Eyüp Paso ile görüĢerek Ermenilere mutavaat eylemeyi teklif etmiĢler ve Ġngiliz hükümetiyle uğraĢma(mn) mühim bir mesele olduğunu, pek büyük cezalara duçar edileceğini bildirerek tehdit etmiĢlerdir. Üç güne kadar cevap vermek üzere mühlet vermiĢler, mutavaat ettiği takdirde birçok para vereceklerini de bildirmiĢlerdir. 31.VII.1335 günü Ġngiliz zabiti Bonfon, maiyyetinde dört nefer ve bir Ermeni zabiti Ahmed Robenson isminde evvelce Osmanlıordusunda hizmet etmiĢ bir tercümanla Oltu'ya gelmiĢler; Oltu hükümet-i muvakkatesine bu civarın Ermenilere verildiğini bildir(mîĢler; ancak, Oltu halkı) mutavaattan imtina etmiĢlerdir. Ve Ermenilerin Ġslâmlar hakkında reva gördükleri fecâyii anlatmıĢlardır.
2Q.VII,1335'te Kağızman'a Ġngiliz zabitanından bir heyet giderek Kağızman ahalisine Ermenilere mutavaat etmeleri hakkında nesâyihte bulunmuĢlar ise de, Ermenilerin haklarında yaptıkları mezâlimi dinleyerek ses çıkarmamıĢlardır. 7.VII.1335 günü bir Ġngiliz zabiti gelerek Ġslâmlar üzerine top attırmıĢ -Mûmâ-ileyhin Ġngiliz üniformalı bir Ermeni zabiti olması muhtemeldir,- Erzurum Ġngiliz mümessili kaymakam Ravvlinson ile 4.VII,1335 tarihindeki müakatta Kars mümessilinden aldığı malu-matta kırkbir Ġslâm muhaciri(nin) o havaliye toplandığını ve fenalık muhtemel bulunduğu, bu meseleyi tahkik için Kars'a gideceğini bildirdi. Ve, o havaliye gitti. Neticede Kars, SarıkamıĢ, Kağızman taraflarında Ermenilerin Ġslâmlar hakkında büyük fenalıklar ve katliamlar yaptıklarını tasdik etti. Merciin verdiği raporda dahi dercettiğini söyledi. Bardiz aĢireti reisi Eyüp Pa-Ģo'nun Ġngilizlerin ısran üzerine mutavaatı kabul ederek kırk atlı ile Kars'a giderken Ermeniler(in) tecavüz ederek birkaç atlısını katlettiklerini, bunun üzerine Eyüp PaĢo'nun imtina ettiğini anlamıĢ ve yine bir defa daha Eyüp Paso Ġngilizlerin teklifi üzerine mutaâvaat etmiĢ iken, Ermenilerin VeriĢan karyesine 200 piyade, 2 maki-nalı tüfek (...?) üzerine Eyüp PaĢo'nun muhalefet ettiğini anlamıĢ ve Ermenilerin kaymakam Rawlinson'un eĢyasını getiren otomobile taarruz ederek otomobili yağma ve Ģoförle bir Ġngiliz onbaĢını yaraladıklarını görmüĢ iken yine Eyüp Paso ile görüĢerek icra-yı nesâyihd^1 bu-lunmuĢ ve istiklâliyetten bahsetmiĢ ve bir Kürt aĢiret reisiyle de görüĢerek Kürt istiklâline ait sualler sormuĢ ve aĢiret reisini de otomobiline alarak dolaĢtırmıĢtır. Ġngilizlerin bu suretle Ermenileri himaye etmeleri ve yardımda bulunmaları Ermenileri ĢımartmıĢ, Ġslâm(lar) hakkında icra ettikleri mezâlimi tezyîd ettirmiĢtir. Ermeniler; Ġslâmları imha etmek üzere komitalar tertip etmiĢler, bir taraftan da muntazam kıtaatın top tüfengiyle yevmiye bir veya birkaç köy basarak yaylalardaki aĢâire hücum ve katliam yapmıĢlar, müslümanlann mal ve eĢyalarını yağma ve ırzlarına tecavüz etmiĢler, Ġslâm kadınları askerleriyle birlikte çıplak olarak dolaĢtırılmak gibi insaniyete münâfi tecavüzâtta bulunmuĢlardır. Bunlardan baĢka, Ġngilizlerin nüfuzundan daha ziyade istifade etmek için bazı zabit ve neferlerini Ġngiliz kıyafetine koymuĢlar ve bu kıyafetle Ġslâmlara emir vererek, müĢkil zamanlarda bu desisenin bahĢedeceği muvaffakiyetten istifade etmiĢlerdir. 5.VI.1335 günü Ġğdır'dan Beyazıt'a bir Ġngiliz mülâzım-ı evveli, maiyyetinde bir Ermeni tercümanı olduğu halde gelerek Beyazıt muta-sarrıfıyla görüĢmüĢlerdir. Beyazıt havalisinin Ġngiliz hükümeti himayesinde teĢekkül eden Ermeni hükümetine verildiğini tebliğ etmiĢler, konferansın bu tebliğinin derdest-i tebliğ bulunduğunu bildirmiĢler ve Ermeni askeri himayesinde on-beĢbin Ermeni'yi bir aya kadar getireceklerini bildirmiĢler ve aynı günde Ġran'ın Maku tarafına hareket etmiĢlerdir. Ġngiliz kıyafetinde zabit ve asker gelmiĢ, Karaca-viran kariyeli Ömer Ağa isminde birinin derdestine teĢebbüs etmiĢler, muvaffak olamayarak yine otomobillerle Ġğdır'a savuĢmuĢlardır. Ġngilizce, Fransızca lisanlarına aĢina Ermenilerden 300 mevcutlu ve Ġngiliz kıyafetli birtabur teĢkil ve Ģeklen de Ġngiliz askerlerine benzeterek Ġngiliz askeri namıyla Kars ve SarıkamıĢ'a sevketmiĢler, bu Ġngiliz kıyafetinde gelen Ermeni askerleri içinde ora müslümanlarınca ismen tanınan birçok Ermeniler görülmüĢtür. Bu kıyafetteki askerlerle Ġngilizler, Ermenilere taraftar ve Ermenilere yardım ediyorlar diye Ģayia çıkararak ahali-yi Ġslâmiye'nin kuvve-i mâneviyelerini kırmaya ve müslümanları kati ve imha maksatlarını teshile gayret eylemiĢlerdir. 25.VII.1335 günü SarıkamıĢ'a Ġngiliz kıyafetinde süvari ve piyadeden mürekkep 200 kadar asker getirmiĢler, Ġngiliz esteri koĢulu 4 top da bu askerle birlikte gelmiĢtir. Ermenilerin bazıları Kağızman ve Mıcmgert kar-yelerindeki Ġslâmlara, "Biz emr-i
vâkidir(?). Askerimiz her yerde âlicenap hamimiz Ġngilizlerin cesur askerleri tarafından kıymettar muavenet görmektedir. Mesela, bir mahal askerimiz tarafından iĢgal ve ana vatana ilhakı lazım gelince oraya derhal miktar-ı kâfi ingiliz zabit ve efradı giderek müslümanları iğfal ve ikna ederek, ondan sonra bize ihbar-ı keyfiyet ediyorlar. Askerlerimiz onların açtıkları yolda resm-i geçit yaparak apansızın en müĢkil mevkilere kolayca dahil olabiliyorlar. ĠĢte bu suretledir kî Nahcivan, Vedi havalisindeki icraatımız feth-i muvaffakiyet olmaktadır." (diyorlar). Ermeniler Kars, Ardahan, Nahcivan, ġerür, Ġğdır mıntıkalarını iĢgal ettikten sonra müslümanları imha maksadını takip ettiğini ketmetmeyerek açıktan açığa müslümanların kamilen kesileceğini ve yeryüzünde müslüman bırakılmayacağını söylemeye baĢlamıĢlardır. Bu sözlerden ve Ermenilerin her gün arttırdıkları mezâlimden havfeden müslümanlar her tarafa feryatnâmeler yağdırmıĢlardır. Hudut haricinden alınan bu feryatnâ-melerden birkaçının sureti merbuttur. Ermeniler "Hududumuza karıp mahallerde yedi vilayet bize verilmiĢtir. Sivas'a, Sivas'a!" diye bağırmaya baĢlamıĢlar ve bu suretle Ġslâmları tedhiĢ ederek emval ve eĢyasını yağma etmekle beraber katliama da baĢlamıĢlardır. Ermeniler(in) haricin muavenetiyle iĢgal ettikleri Kars, Kağızman, Ardahan mıntıkalarında bunca mezâlim ve katliamlarla hicrete mecbur ettikleri binlerce Ġslâm hanelerine ve Rusya'nın muhtelif mahallerinden teĢvik ve tergip île hicret ettirerek getirdikleri yüzlerce Ermeni ailelerine rağmen el'an bu havalide kesâfet-i nüfus ve ekseriyet-i azîme Ġslâmlardadır. Bu hale karĢı Ġslâmlar, kabil değil. Ermeni hâkimiyetini kabul etmiyorlar. Fakat protestolarına karĢı Ermeni mezâlimine tahammül ve Ermenilere itaat etmek cevabını aldıkça meyus oluyorlar ve mezâlime karĢı hayat kavgası yapıyorlar. Mütarekeden sonra Ardahan ve Ahısha mıntıkalarını Gürcüler iĢgal ettiler. Bu iĢgali müteakip Gürcüler de Ġslâmları imha ederek ekseriyet temin etmek gayretine düĢtüler. Bu suretle birçok Ġslâm kanı akıttılar, binlerce masum kadın, çocuk ve malûllere de tecavüz ettiler. Nihayet Ġngilizlerin tesiriyle Gürcüler yalnız Ardahan'ı tahliye ettilerse de yine Ġngilizlerin delaletiyle Ardahan Ermenilerin iĢgali altına girdi. Birçok mezâlim icra edilerek beyhude yere müslüman kanı akıtıldı. Barum'da, Ġngilizlerin himayesinden Ģımaran Ermenilerden ve Rumlardan Ġngiliz ordusuna alınan askerler ve jandarmalar Ģehirde gizli ve aĢikar birçok kanlar döktüler. Ġslâmlara kasaba dahilinde yapılmadık hareket kalmadı. Ġngiliz iĢgalinde bulunan Batum Ģehrinde geceleri emniyetle harice çıkılamadığı gibi, müslümanlar emniyetle tarlalarına, haric-i kasabaya gündüz dahi gi-dememeye maruz kaldılar. Gürcü hükümeti Ġngilizlerin Batum'dan çekilmesi ihtimaline karĢı müslüman kesafeti ve ekseriyetine bakmayarak bîçâre müslümanlarm si-lah(lı) olmadığını düĢünerek cebren Barum'u iĢgal etmeyi tasavvur etmiĢ ve bu maksatla birçok Gürcü askeri Batum hududuna cem'etmiĢtir. Ġngilizler Batum'u terke-derken ekseriyet-i azîmeyi hâiz olan Ġslâmlara teslim etmezlerse birçok ihtilal ve karıĢıklıkların zuhur edeceği, birçok kanlar akacağı anlaĢılmakta ve bu halden istidlal edilmektedir. Ġnsani düĢüncelerden baĢka bir emel takip etmediğine kani olduğumuz Amerika milletinin nazar-ı adalet ve insaniyet (ve) hak-perestîsine bu hususu da arzede-riz. Haziran 1335'te Kara Urgan'da bulunan Ermeni müfrezesi SarıkamıĢ'tan gelen yüz hane Ġslâm muhacirinin 9 inek, 6 at, 200 kile zahîreleriyle, mevcut para ve yiyeceklerini almıĢ ve bunları bir ahıra doldurarak kadınları aramıĢlar, üzerlerinde buldukları zîkıymet eĢyaları alarak bu muhacirlerin gözleri önünde taksim etmiĢlerdir. 4 Temmuz
1335'te Kars ile Oltu arasındaki Akçakale'ye tâbi dört kariyeye baskın yapmıĢlar, birisinin insanlarını kamilen, diğerlerinden altmıĢar adam götürüp katletmiĢlerdir. Bu kariyelere baskın yapan Ermeni kuvvetinin kumandanı Arsak namında birisi olup, bu tecavüzde müs-lümanlara karĢı altı top yedi makinalı tüfek istimal etmiĢlerdir. Ermeniler 4 Temmuz 1335'ten 10 Temmuz 1335'e kadar Karakurt mıntıkasında bulunan Ġslâm köylerine bir hayli piyade, top ve makinalı tüfekle tecavüz, ederek Ġslâm köylerini dağıtmıĢlar, ez-cümle Zarapha-ne, BaĢköy, Armutlu, Hopveren, KalabaĢ, Akkoyunlu, Komik, Kazıkaya kariyeleri ahalisinin bir kısmını katlet-misler, emval ve mevâĢîlerini gasbetmiĢler, ahaliyi periĢan bir halde dağlara çekilmeye mecbur etmiĢlerdir. Firar edebilenlerden bir kısmı hududumuz dahiline iltica etmiĢtir. Ermeniler 5 Temmuz 1335'te Karakurt'un 7 kilometre Ģimalindeki Mescitli köyüne ve Karakurt'un cenubundaki Kelyantepe köyüne baskın yaparak ahalisini katletmiĢlerdir. Bu müslümanlara karĢı istimal ettikleri top ve tüfeklerin sesleri hududumuzdan iĢitilmekte idi. 7 Temmuz 1335(te) Alakilise karyesini dahi top ve makinah tüfek ateĢiyle bombardıman ederek, mezkur karyeye tecavüzde bulunmuĢlar ve bu karye müslümanlarından onbir nefer Ģehit etmiĢlerdir. Akçakale karyesinden Ermenilerin mezâlimi üzerine firar eden yedi hane halkı (...?) 9 Temmuz 1335'te Gazikaya, Entep, Armutlu ve BaĢköy karyelerine baskın vererek Ġslamların mallarını yağma, mevâĢîlerini gasbetmiĢler ve Ġslâm ahaliden birçoğunu katletmiĢlerdir. Ermeni piyade kuvveti 19.VII.1335'te, beraberlerinde iki top(la) karyeyi iĢgal etmiĢlerdir. Ermeniler, köyün emval ve eĢyasını yağma etmiĢlerdir. Ġslamlardan iki adam Ģehit ve iki adam mecruh olmuĢtur. Bulaklı karyesini yağma eden Ermeni müfrezesi, yine aynı günde, yani 19,VII.1335'te BaĢkö-yü'ne (saldırmıĢtır); toplardan onbeĢ kadarı hududumuz dahiline düĢmüĢtür. Ermeniler Kars mıntıkasında Kurudere namındaki karyeyi basarak beĢ erkek, üç kadın katlettikten sonra 33 erkek, bir gelin, bir kız, 440 me-vâĢî alıp götürmüĢlerdir. BozkuĢ karyesinde bir Ġslâm'ın kardeĢi ile karısı ve kızını da Ermeniler götürmüĢtür. 20 Temmuz 1335'te Ermeniler Kars civarında Berdik karyesi müslümanlarının 93 öküz, 30 inek, 50 koyunlarını; Kaluköy müslümanlarının 4 öküz, 10 koyun ve birçok eĢyalarını gasbetmiĢlerdir. Kars'ta Yusuf Pasa camiininimamı ezan okurken Ermeniler taĢlamıĢlar, sebbetmiĢler (küfretmiĢler) ve ezan okumasına manî olmuĢlardır. Kars ve Kağızman havalisindeki camilerde ezan okumaya bu suretle Ermeniler mani oluyorlar ve ezan okuyanları taĢlıyor ve sebbediyorlar. Ermeniler Ergine, Kinegi, Benekli, Savçak, Kulu ve daha diğer iki köy Ġs~ lamlarını köylerinden çıkararak ve eĢyalarını, mevâĢîle-rini yağma ederek ve insanlar hakkında bazı mezâlim icra ederek Ermeni köylerine dağıtmıĢlar ve bu köylere Ermenileri yerleĢtirmiĢlerdir. Temmuz 1335'te Kars'ta Ermeniler müslümanların reislerini, büyüklerini derdest ederek geriye sevketmiĢler. Yüzü mütecaviz müs-lümanı casus diye itlaf etmiĢlerdir. Kars ve SarıkamıĢ civarında yine Temmuz ayı içinde Ermeniler Ġslamların gençlerini toplayarak hapsetmiĢlerdir. Kars ve Göle mu-teberanından sekiz kiĢiyi imha ve ġükrü ÇavuĢ isminde birini idam etmiĢlerdir. Yine Temmuz 1335'te Ermeniler tekâlîf-i harbiye namıyla Ġslamların at, öküz, araba ve mevâĢîlerini cebren toplamıĢlar, bu tekâlifi kabul etmeyen Akçakale çuku-rundaki sekiz müslüman karyesi üzerine 300 piyade, top ve makinalı tüfek sevkederek ahaliyi dağıtmıĢlar ve ahaliyi Allâhuekber dağına çekilmeye, taĢlar arasında, mağaralar içinde imrâr-ı hayat eylemeye mecbur etmiĢlerdir. Osmanlı toprağına hicret etmekte bulunan Fah-reddin Bey namında birisi, hemĢîre-zâdesi Ali Efendi ailesinin beĢyüz ruble paralan ve bütün eĢyaları (gasbedi-liyor). Temmuz 1335'te SarıkamıĢ'ta Ermeniler muhacirin ortasına bomba atarak bir kadın ve bir erkeğin el ve
kollarını kaybetmelerine sebep olmuĢlardır. Ermeniler Kars ile Oltu arasındaki Ġslâm köylerine tecavüz ederek birçok mezalim icra etmiĢlerdir. Digor nahiyesinde KarsMilli ġûrâsı'na mensup Ali KeleĢ ile diğer bu nahiyenin iĢ bilenlerinden oniki kiĢiyi Ermeniler der-dest etmiĢler ve emval ve eĢyalarını yağma etmiĢlerdir. Temmuz 1335'te Merdinik civarında Sucivank karyesine 3 top ve 400 nefer piyade ile Ermeniler taarruz etmiĢler, müslümanlardan bazılarını katlederek emval ve eĢyalarını yağma etmiĢlerdir. ZarĢat, Göle, Çıldır, ġu-regel, Akbaba, Kurudere ve Nahtküldür Ġslâm ahali-si(nin) Ermenilere haraç vermekten canları yanmıĢtır. Mallarını çekip cebr ile alıyor ve birçok hakarette bulunuyorlar ve eli tutan adamlarını birer birer kaybediyorlar. Ötede beride buldukları birer ikiĢer adamlarım öldürmüĢlerdir. Temmuz 1335, Mescitli, Alakilise, Ham-mah, Hopveren, ġadvan karyelerini basarak ahalisinin birçoğunu katletmiĢlerdir. Emenilerin katl-i nüfûs ettikleri sırada, bir suretle tahlîs-i nefs edip hududumuz dahiline geçen ve beĢ-on yerinden süngü ile mecruh olan ve kolları kesik kadın ve çocuklar Beyazıt'ta Amerika heyetine gösterilmiĢ ve mûmâ-ileyhim tarafından fotoğrafları alınmıĢtır. SarıkamıĢ Ermeni müfrezesi kumandanı ġimĢekyan'ın Saatviran karyesi ahalisinin imhası hakkında verdiği emri, Gülantep'H Süleyman isminde bir müslüman elde etmiĢ ve mefhumunu anlayınca Saatviran karyesi ahalisini firar ettirmiĢ. Ermeniler bu karye halkından yalnız sekiz kiĢiyi yakalayarak katletmiĢlerdir. Temmuz 1335: Zek karyesi üzerine bir Ermeni zabiti kumandasında on Ermeni neferi gelerek vesâit-i nakliyeye ait ne varsa kamilen vermelerini bildirmiĢler ve bir haylisini toplamıĢlar. Ahali sızlanmaya baĢlamıĢ, bunu bahane ederek katletmiĢler. Göle taraflarında ahaliyi soymuĢlardır. Kars ve havalisinde taharriyat yapmıĢlar. Mîrî (devlet) malı diye eĢya-yı beytiyeyi bile müsadere etmiĢlerdir. Küçük Yusuf karyesinde Ömer Ağa oğlu Osman Ağa'yı Ermeniler üç gün ayaklarından baĢ aĢağı asmıĢlar, iĢkence etmiĢler, üç gün sonra yedibin manat alarak bırakmıĢlardır. Alakilise'de Köroğlu namındaki müslümanı cerhetmiĢlerdir. 19.IX.1335 günü çift satıhlı bir Ermeni tayyaresinin uçtuğu hududumuz haricindeki yaylalarda bulunan ahaliye bomba île tecavüz ettikleri hududumuzdan görülmüĢtür. Ermeniler Ġslâm köylerinin zehâirini harmanlarından gasbediyorlar ve bir türlü, biçmelerine mani oluyorlar. 20.VIII. 1335 günü Stagan karyesi Ģarkındaki tarlalarda ekin biçmekte olan ahaliye top ve makinah tüfekle taarruz ettikleri hududumuzdan görülmüĢtür. 30.VIII.1335 günü Ermeniler Karaçayır, Sofulu köylerini yakmıĢlar ve bu köylere civar köyün mallarını yağma etmiĢler ve ahalisini esir götürmüĢlerdir. 1. IX. 1335 günü Ermeniler Hamalı kariyesini basarak Kurban Ağa'nın 32 nüfustan ibaret akraba ve taallukatı-nı pek feci bir surette katletmiĢlerdir. 2.IX.1335 günü Merdiniz'de 500 piyade, 10 toptan ibaret Ermeni kuvveti Korvat karyesine taarruz ve tecavüz etmiĢler, birçok müslüman katletmekle beraber, 3-4 müslüman köyünü ve mezrûâtını ihrak etmiĢlerdir. 3.IX.1335 günü Ermeniler 300 piyade 8 makinah tüfek, 4 top ile Malakan yaylasına ve Büyükkumru karyesine taarruz etmiĢler, birçoklarını katlederek baki ahalisini firara mecbur etmiĢlerdir. _ : Mütarekeyi müteakip Osmanlı askeri AraĢ mmta-ıkasından çekildiğinden ekseriyet-i azîmeyi hâiz ve ke-sâfet-i nüfusa mâlik olan Nahcivan, ġahtahtı, ġerör Ve-di, Zengibasar, Ġğdır havalisindeki müslümanlar Nahci-van'da bir hükümet-i muvakkate ve Ģûra teĢkil ettiler. Bu mıntıkaları idare ve asayiĢ ve inzibatının teminiyle uğraĢtılar ve bu hususta büyük muvaffakiyet gösterdiler. Ġngilizler Kars havâlisinde yaptıkları gibi evvela
mümessiller ve ba'dehû bir miktar Ġngiliz askeri gönderdiler. Ve Ģimendüfer hattını iĢgal ettiler. Ve Tebriz hattı üzerinde bulunan bu mıntıkayı iĢgal ve Ermenilere teslim etmeyi kararlaĢtırarak, 24 Mayıs 1335'te Ġngiliz zabitanı kumandasında 6.000 mevcudunda tahmin edilen, sunûf-ı muhtelifeden mürekkep bir kuvvet ile bu havaâliye tecavüz ederek iĢgal ettiler ve hükümeti Ermenilere teslim ettiler, Ermeniler Ġngilizlerin bu muavenet ve nüfuzundan istifade ederek daha iĢgali müteakip 27 Mayıs 1335'te Ġslâm köylerine taarruza baĢlamıĢlardır. Ermeniler bu suretle iĢgal ettikleri AraĢ mıntıkasında dahi iĢgal ettikleri günün ferdasında icrasına baĢladıkları mezâlim ile asayiĢ ve inzibatı ihlal ederek birçok kanların dökülmesine sebep oldular. Ermeniler Nahcivan ve havalisine girer girmez müslümanların silahlarını toplamak bahanesiyle birçok Ġslâmları katletmeye ve eĢraf-ı beldeyi taplamaya baĢlamıĢlar, erzak ambarlarına vaz'-ı yed etmiĢler, müslü-manlar bu muamelelerden korkmuĢ, teminat istemiĢler. Ġngilizlerin tavassutu ile silahlarını kamilen teslim etmiĢler. Ermeniler Nahcivan'da ve Yenice'de bulunan ahalinin silahlarını topladıktan sonra, silah taharrisi bahanesiyle her gün bir köye baskın yapmaya baĢlamıĢ, bazı rüesânın teslim edilmesini ahaliden talep etmiĢler ve eli iĢ tutar, aklı iĢ keser kimseleri der-dest ve takip etmiĢler ve birçok mahallerde katliamlar yapmıĢlardır. Bu mezâlimin tevalisi ve bilhassa Vadi mıntakasındaki Is-lâmlara iki alay ile taarruz etmeleri bu havalide galeya-na sebebiyet vermiĢ ve Ġslamların, bu suretle ölmektense her türlü fedakarlığı göze aldırarak Ermenilere mukabelede bulunmalarını intaç ettiği isitilmistir. Ermeniler, Revan mıntıkasında Vadi-i Basar denilen mıntıkada Ġslâm köyleri ahalisine Temmuz iptidalarında tecavüz ve icra-yı mezâlime baĢlamıĢlardır. Silah toplamak bahanesiyle birçoklarının mallarını gasbetmiĢ-ler ve birçok erkekleri ve bilhassa rüesayı yakalamıĢlar, iĢkence etmiĢler, katletmiĢler, bazı karyeleri yağma etmiĢler; bunun üzerine müslümanlar karyelerini bırakarak firara mecbur olmuĢlar ve kadınlarım Ermenilerin tecavüzünden masun bulundurmak için Çemen karyesine toplamıĢlar, Ermeniler onsekiz karye kadınlarının toplandığı bu Çemen karyesi üzerine de tecavüz ermiĢler, bu sebeple bu onsekiz karye erkekleri toplanarak kadınlarını muhafazaya çalıĢmıĢlar. Ermeniler top ile, makinalı tüfekle yirmibeĢ gün bu ahaliyi tazyik ederek birçoklarını kati ve ifna etmiĢlerdir. Van ve Sason alayları namlarım verdikleri askerlerin bu mıntıkada kati ve ifna ettikleri erkek ve kadın miktarı pek çoğa baliğ olmuĢtur. Ermeniler Vadi mıntıkasında Temmuz 1335 iptidasında tazyik ve katliam yaparlarken ġerör, ġah tahtı, Nahcivan mıntıkalarında dahi Ġslâmlara tecavüz etmeğe, kati ü ifnada bulunmaya teĢebbüs etmiĢler, rüesayı toplamıĢlar ve silâh taharrisi nâmı ile Ġslamların mallarını yağma ve gençlerini toplayarak semt-i meçhule sevketmiĢîer ve defaten onüç karyeyi basarak karye ahalisini katletmiĢler ve kadınlara tecavüz etmiĢler, bu vaka üzerine müslümanlar kadınlarını toplayarak muhafaza etmeye çalıĢmıĢlar. Ermeniler top ve makinalı tüfekle tecavüz ederek ve zırhlı tren istimal ederek birçok kadın, çoluk, çocuk mahv u ifna ermiĢlerdir. Ermeniler Nahcıivan ve ġerör mıntaıkasına taarruz, baskın yaparken kumandanlarının kıtaatına verdikleri emirde aynen Ģu cümleler vardır: "ġerör ahalisini AraĢ çayına dökmek üçüncü alay kumandanının vazifesidir. Maksat ġahtahtı ve Kırvan karyelerini batınp, ora müs-lümanlannı dahi AraĢ çayı arkasına dökmektir", 14 Temmuz 1335'te Ermeniler Zengibasar mıntıkasında on-sekiz köy ahalisine iki ay içinde köylerini terkedip gitmelerini teklif etmiĢtir. Bunun üzerine köyünden çıkanlara tecavüz ve mallarını yağma etmiĢler, erkek ve kadın katletmiĢler. Ahali ne yapacağını ĢaĢırmıĢ, Ermenilere kendilerine iliĢik edilmemesi için ne isterlerse vereceklerini bildirmiĢler. Para,
mal ve silah vermiĢlerse de Ermeniler yine bir türlü razı olmamıĢ; bu mıntıkayı muhasara etmiĢler ve ahalisine her türlü fecâyi ve mezâlimi yapmıĢlardır. Ermeniler Revan Ģehrinde geceleri Ġslâm hanelerine tecavüz ediyorlarmıĢ. Mallarını gasp ve ırzlarına tecavüz etmek gibi mezâlim icra ediyorlarmıĢ. Kasaba haricinde, hatta istasyon yolu üzerinde gurubdan sonra geçen Ġslâmları kaybediyorlarmıĢ. Kırda, sahrada hiçbir Ġslâm bulunamıyörmüĢ. Bulunan Ġslâmları derhal Ermeniler yakalayarak kati ve ifna ediyorlarmıĢ. Ġslâm zenginlerinden parası gasbedilmeyen hemen hiç kimse bırakılmamıĢ. Revan'ın Kabristanlık mahallesinde Ali oğlu Cebbar'ın gözünün önünde evine girmiĢler, namusuna tecavüz etmiĢler ve sonra katletmiĢler. Ve kadınların da memelerini kesmiĢlerdir. Revan etrafındaki karyelerden Ermeniler topladıkları Ġslâmları Kırkbulak Eçmiyadzin'e göndermiĢler, bunların akiıbetleri meçhuldür. Revan'da bulunan müslümanların kısm-ı a'zamı bu mezâlimden firar etmiĢler; dağlarda taĢlar ve mağaralar arsında aç, çıplak vakit geçirmeye mecbur olmuĢlar, bu sefalet sebebiyle içlerinde tifo hastalığı da çıkarak mahva maruz kalmıĢlardır. Penek Karakilisesi'nin cenubundaki Maymak dağının cenûb-ı Ģarkîsinde Dereçiçek denilen mıntıkadaki Ġslâm karyelerine Ermeniler tecavüz etmiĢler ve katliam yapmıĢlar, bu civar halkının akıbetlerinin ne olduğu meçhuldür. Ermeniler Kamerli mıntıkasında üç Ġslâm köylerine (saldırarak), hududumuza iltica ve hicret etmelerine sebep olmuĢtur. Revan mıntakasından Gör, Ömer Ulyâ ve Süfla, Abbas, ġiran, Rinan, Çiğandır, Buramı karyelerinden Bruki aĢireti Ermenilerin bu mezâliminden korkarak dokuzyüz hanede beĢbin beĢyüz kırkbeĢ nüfus hicret ve hududumuza iltica etmiĢlerdir. Ġğdır mıntıkasında 10-15 Temmuz arasında Ġslâm karyelerinden silahlarım teslim etmelerim teklif etmiĢler; Ġslâmlar mutavaat göstererek en evvel Sürmeli, Gelgel, Karabulak, Ġncesu, Harabe karyeleri teslim etmiĢler, Ermeniler, bunların silahlarını aldıktan sonra rüesâsını toplayarak katletmiĢlerdir. Bu vaka üzerine, o mıntıkada bulunan yetmiĢ köy korkarak tekliflerine karĢı teminat istemiĢler, bunun üzerine Ermeniler Ġslâm karyelerine tecavüz ederek birçok köyleri ve ahalisini katliam etmiĢlerdir. Ermeniler 12.VIII.1335 günü Ġğdır mıntıkasında Molla Ömer cenubundaki Tavusgölü karyesine baskın yaparak ahalisini kamilen kati u imâ etmiĢlerdir. 13.VI11.1335 günü Yukarı Katırlı, AĢağı Katırlı karyelerinin erkeklerini kamilen toplamıĢlar ve erkeklerini kamilen katletmiĢlerdir. Yine o günlerde Alkos (Ali Hoca), Par-çanıs, Hamurkesen karyelerinin erkeklerini tefrik ederek ekserisini katletmiĢler. Ġğdır civarında yirmibir Is-lam karyesine baskın vererek dağıtmıĢlar; müslüman-lardan yakaladıklarını katletmiĢler, kadınlarını çıplak olarak Eçmiyadzin'e götürmüĢlerdir. Bu köylerden yedisinin ismi'Kulubey, Kerim Arkı, Canfeda, Kazance, Küllük, Yağcı, Kiti'dir. Ġğdır havalisinde bulunan rüesâmn kısm-ı a'zamı toplanmıĢ ve Kırkbulak ve Eçmiyadzin taraflarına gönderilmiĢse de bunların avâkibi meçhul kalmıĢtır. Bu hareketler, bu mıntıka halkını i'zâb etmiĢ, bilhassa yapılan mezâlim ve namusa tecavüz, Ġslâm kadınlarını çıplak olarak askerleri arasında gezdirmeleri ve asker hayvanlarına bu suretle bindirilip götürmeleri ahalinin galeyanını ve bir kısım Ġslamların müdafaasını mucip olmuĢ ve bu suretle Kulp mıntıkasının Ġslâm aĢâiri eline düĢtüğü istihbar kılınmıĢtır. Ġğdır mıntıkasından Sürmeli, Karabaçh, Yağhra-ğa karyelerinden ve Zilan aĢiretinden seksenyedi hanede beĢyüz ellibeĢ nüfus hududumuz dahiline hicret etmiĢ.
Ermeniler bu hicret edenlere birçok telefat verdirdikleri gibi birçok emval ve mevâĢîlerini de gasbetmiĢ-lerdir. Kağızman ġûrası dağıtılarak, Ermeniler Kağızman'a geldikten sonra evvelâ Kağızman etrafında yollarda ötede beride gördükleri Ġslamların eĢya ve emvalini gasbetmeye baĢlamıĢlar ve sonra eĢraftan bazılarını iĢkencelerle katletmiĢler, rüesâyı toplamıĢlar ve daha sonraları katliam etmeye ve Ġslâmları ifna etmeye baĢlamıĢlardır. Kağızmanlı Kadı'nın oğlu Aziz Efendi yanında bir arkadaĢı ve ailesi ile Kars'a giderken Tiknis ile Ağadeveler arasında Ermeniler bunların ellerini kesip yanlarında vücutlarını delerek açtıkları ceplere koymuĢlar ve gözlerini oyup çıkarmıĢlar. Ġki kadına da Ģenî muameleler icra ve namusuna tecavüzden sonra katletmiĢlerdir. Ka-ğızman eĢrafından Mustafa Efendi-zade Aslan Bey ile zevcesi Nine Hanım, eĢraftan Ġsmail-zade Ahmed Efendi ve refakatlarmda Ġslâm muhiplerinden Halatya Nazar olduğu halde Kağızman'dan Kars'a giderken, bir Ermeni karakolu önünden geçerken, Ģose üstünde Ermeniler üzerlerine hücum ederek dördünü katlederler. Burun ve kulaklarını keserler; vakadan haberdar olan Kağızman Ermeni memurları Aslan Bey ve refiklerinin cesetlerini kasabaya aldırırlar ve kasabada gezdirerek ahaliye teĢhir ederler. Bu vakayı gören Kağızman ahalisinden bir kısmı eĢya/ erzak ve emvalini bırakarak firar ederler. Ermeniler bu fırsattan istifade ederek Kağızman'da Ġslamların emval ve eĢyasını yağma ederler. Ermeniler 11.VIII, 1335 günü Kağızman eĢrafım toplayarak semt-i meçhule sevketmiĢlerdir. Bunlardan Mehmed Bey namındaki zatın cesedi, 17.VIII.1335 günü Kars cenubunda ve Küçükzaim karyesi civarında, bacaklarının kaba etlerini cep Ģeklînde yırtarak ve ellerini mezkur cebe sokmak suretiyle ve iĢkencelerle katledilmiĢ olduğu halde bulunmuĢtur. Ermeniler Kağızman etrafında bulunan Ġslâm karyelerine de baskınlar vererek birçok bî-günah Ġslâm'ı katletmiĢlerdir. 10.VII. 1335 günü Ġslâm karyelerine karĢı kullandıkları topların sesi hududumuzdan iĢitilmekte idi. Çürük karyesini bu suretle basarak erkeklerini kati ve mallarını yağma etmiĢler ve kadınlarının namuslarına tecavüz etmiĢlerdir. Ermenilerin terakki ve ticaretlerine mani oluyor diye Islâmlara dükkan açtırmamıĢlardır. KağızmaıVdajEr-meniler kadınlara dahi iĢkence yapıyorlarmıĢ. Kadınları cebren hükümete götürerek darp ediyorlarmıĢ. Mah-mud namında birinin ailesini ağır bir surette darp etmiĢlerdir. 10-20.VIII.1335'te Ermeniler Kağızman ahaliislâmiyesini katle baĢlamıĢlar ve bir kısmını camiye doldurmuĢlar ve felaketi görerek kaçıp Çukurçam ve Kükürtlü dağına ve kısm-ı a'zamı aç, çıplak kadın ve çocuk olmak üzere ikiyüz kadar nüfaS can atmıĢlar; taĢ diplerinde, mağaralarda imrâr-ı hayata mecbur olmuĢlardır. 22.VI.1335 günü Ermeniler Kağızman kasabasında Ġslamların beygir ve esterlerini kamilen toplamıĢlar. Vesaik Suret "Biz Rusya'nın Revan vilayeti dahilinde bulunan Zi-lan aĢiretindeniz. Bundan birkaç gün mukaddem Ermeniler tarafından cebri surette, top ve silah kuvvetiyle memleketimizden tard ve teb'îd olunarak, bütün emlak ve zehâirimizi terkedip, Karakilise kazasının hudut mıntıkası dahilinde, taĢlık arazide muvakkaten iskan ettik. KıĢ takarrup etmektedir, kıĢ tedârikinde bulunmak, bulunduğumuz mahalde gayr-i mümkün olduğundan, ileride memleketimize avdet etmek mümkün olmadığı takdirde
memâlik-i Osmaniyye dahilinde münasip bir mahalde iskanımız için emr ü iĢ'âr buyurulması müster-hamdır efendim". Karakilise'de Zilan aĢireti reisi Abdülfettah Suret "Kağızman'ın Horasan cihetindeki bin haneyi mütecaviz aĢâîr kamilen aĢâirime mensup ve kısmen akrabayı âcizdir. ġu günlerde Ermenilerden gördükleri mezâlim ve hakaret kendilerim ebediyyen mahv u izmihlaleuğratmıĢ, istimdat yolunda vukubulan feryâd-ı dil-sû-zâneleri ciğerleri parçalayacak raddeye gelmiĢtir. Kendimizi maa-aile hâl-i müdafaaya mecbur etmiĢtir. Asker olmak istimdada gitmeye mani, oluyor. Ebnâ-yı cinsime ve aĢâirimin hayat ve imdatlarına yetiĢmemek ile bittabi ma-nevi bir mesuliyete hedef olacağız. Farz-ı muhal olarak Ģahsım itibariyle gitmemek lazım gelse de, galeyana gelen aĢâirimin hareketine mani olmak iktidarım haricindedir. Bu bapta ne gûnâ davranmak icap edeceğine dair hareketimin tayini müste'zendir". Zilan aĢireti reisi ihtiyat binbaĢı Ali Suret "Kars ve Kağızman hududunda bulunan ebnâ-i cinsime ve lâ-siyemma aĢâirime mensup efrada karĢı Ermenilerin yaptıkları zalimane ve kâhirâne hareket bizi tamamıyla imhaya yüzçevirttirmiĢ, beher gün çâkerleri-nin mevcudiyetinden istimdat talebinde bulun(ul)mak-tadır. Bu istimdad-ı mütemâdiyeler ciğerlerimize tesir etmiĢ, ba'demâ hayatımızı teenni(li) bir surette beklemek bir veçhile tahammül haricinde olduğundan Ġslâm aĢâirin mezâlîm-i dil-sûzânelerine Ģitapta bütün mevcudiyetimle mecbur kaldımsa da, asker bulunmak itibariyle bilâ-emr gitmek muvafık olamayacağı zehabı isti'zân-ı devletlerine dehalete beni mecbur etti. Sabırsızlıkla intizardayız. Müsade buyurulmadığı takdirde, galeyana gelen aĢâir-i mevcudemi teskine iktidarım yoktur. Bütün aĢâir ise bu haldedir. Ya mezâlim-i vakıanın oradaki milletimiz ve Ģâir milletler üzerinden ref'i esbabının is-tikmâline veyahut ne suretle hareket edileceğinin inbâ-sına lütuf ve merhamet buyurulmasını selamet namına arzeylerim. Ferman..." Sebiki aĢiret reisi ihtiyat binbaĢı Abdülmecid Suret "ġu altı seneye kariptir ki, vahĢiyâne hareket eden zalim Ermenilerden görmüĢ ve elyevm görmekte olduğumuz zulüm ve hakaretin tarifi(nin) gayr-i kabil olduğu cümleye müsellemdir. Maamafih, yine bu sıralarda, canavarcasma muamele yapmakta oldukları birtakım yerlerden (bildirilmektdir); ileride,söz bilen büyüklerimizi der-destle Ģimdilik tevkif ve bilahare ne gûnâ muamele edecekleri de mechulümüzdür. Ve bir de nahiyemizde hükümet-i mahallî ittihaz ettikleri Karakurt'tan gidip gelen yolcuların ve civar kuradan değirmene gi-den(lerden) cebren (para, mal) almaktadırlar. Rükûbu-muza mahsus atlarımızı ve kendi ırz ve namusumuzu muhafaza etmek için elimizdeki tüfeklerimizi peyderpey toplamaktadırlar. Artık buralarda pek sahipsiz kalmıĢ olduğumuzdan ve çok yerlerde dahi Ġslâmları kat-leyledikleri re'sü'1-ayn müĢâhade olunduğundan bu sızıltılarımızın icap eden mahallere bildirilmesi... zira bizlere yakın bir devlet-i muazzama olmadığı gibi, uzak yerlere gidip halimizi anlatmaya Ermenilerin ihâfesin-den takat getir(e)meyip sizleri vasıta ederek iĢbu niyaz-namemizin takdimine ictisâr kılındı".
4 Temmuz 1335 Karapınar karyesi ahalisi namına Ömer "Ġmhası mukarrer bir kütle-i ma'sûmenin mülevves ayaklar altında çiğnenmesi musammemi namus-ı millimizin müdafaası için Cenab-ı Hakk'ın da dergâh-ı adaletine sığındığımız ve hukuk-ı müebbedemizin tezahürünü beklediğimiz bir sırada firâren gelen Vadibasarlı Musa oğlu Ekber, Abdullah oğlu Ġbrahim nam eĢhasın ifadelerine nazaran düĢman-ı bî-amamn kahir pençesiy-le viran olmuĢ kırkbeĢ pare köy ahali-yi Ġslâmiyye'sinin uticagâhlan dört büyük köyün merkezi olmakla beraber dört nahiyenin de kapısı mesabesinde bulunan Büyük-vadi'de havâli-i mezkûreyi az zamanda mezaristan haline ifrağ edecek derecede Ģiddetli ve kanlı bir müsademenin baĢladığı ve sekiz topla tahminen dörtbin kiĢilik Ermeni kuvvetinin bir hakk-ı sibâ'âne ile karye-i mezkûreyi kuĢattığı ve her türlü vesâit-i müdafaadan mahrum ve mazlum Ġslamların beĢ kilometre mesafede oldukları ve mel'unlann maksad-ı aslilerinin hasat mevsimi olmak hasebiyle ahali-i Ġslâmiyye'yi dağlara dağıtmak ve köylerdeki mezrûâta tesahup etmek olduğu anlaĢılmaktadır. Hükümet-i Osmaniye'yi temsil eden vic-dan-perver nahiyelerin öksüz ve zayıf kalan ebnâ-yı cinslerinin vahĢete kurban olmalarına kat'iyyen razı olamayacakları hakkındaki(?) izhar ettik. Zavallı kadınların, ak sakallı ihtiyarların, süt emen çocukların... velhasıl beĢer cildine bürünmüĢ bütün felekzedelerin dest-gîr olabilecek hamiyetmendânı, etrafında görmedikleri için hakk-ı hakikiyi süngü uçlarından parlatan kuvvetlere karĢı mukavemet edemeyecekleri tabiidir. Ağladık, sızladık, yazdık, bağırdık millet prensibi maskesi altında beĢeriyeti ezmeye çabalayanlara bile feryat ettik. Kafalarımızda patlayan gülle sadâlan yüzünden iĢitilmedi. Alem-i Ġslâmiyet'in yegane hâmi-i müĢfiki olan halîfe-i rûy-ı zeminin riyasetini deruhte ettiği hükümete de feryadımızı ismâ' edemezsek artık kime gidelim, hangi yabancılara sarılalım? Bu Ģikayetimizin merci-i aidine bildirilmesiyle beraber bizi zulm ü kahr altında ezen millete karĢı hayatımızın müdafaasını istirham eyleriz". Nahcivan ve havalisi vekili Cabbar-zâde Naki Suret "Bundan üç gün mukaddem bir ingiliz generali Kö-tek'e gelerek beni yanına istemiĢ ve Ermenilerle aramızdaki münazaanın esbabını sormuĢtur. Münazaanın yeni olmayıp eski olduğuna ve biz mevcutça kendilerinden üç kat daha fazl olduğumuz halde, kendilerine imtiyaz verilip bize niye verilmediğini cevaben söyledim. Eğer âdil olduğunu tasdik ettiğimiz Ġngiliz devleti hakkımızı vermekten içtinap ederse Kürt milletinin kırılacağını ve diğer milletin de bu akıbete duçar olacağını bildirdim. General neleri istediğimizi sordu. Cevaben: Erzurum, Erzincan ve bütün Kürdistan'ı istediğimi söyledim. Müteakiben general Türkiye'yi sevmediğimizi ve bunları vermeye razı olup olmayacağımı sordu, Siyâseten sevmediğimizi ve meseleyi devletlerinin halledebileceğini söyledim. General bizim sulh konferansında efkârımızı müdafaa edecek adamlarımızın olmadığını ve bizde siyasi zevat bulunmadığını söyledi. Kendisine kardeĢlerimizin davet edilmediği bir mahall'e nasıl gidebileceğimizi ve Ģu Ģeraiti haiz Dersaadet'te adamlarımız olmadığını, Ġngiltere hükümetinin bunları nazar-ı dikkate almasını rica ettim. Ve dört-beĢ sene zarfında biz(im) de adam yetiĢtirebileceğimizi ve biz(im) de iktisab-ı marifetedebileceğimizi söyleyerek generali memnun ettim. Ve Ermenilerin bütün mezâlimini anlattım. Bunun üzerine beni otomobiline alarak gezdik ve bize yardım etmeye çalıĢacağını söyleyerek Kağızman'a gitti. Orada bir gece kaldıktan sonra esbâb-ı münazaayı anlamak üzere Kara-kurt'a gitti. Ermeniler Ģimdilik Karakurt kazasında silah patlatmakta ve silahlarını vermeyen
müslümanları oradan kaçırmaktadırlar. baĢlayacaklarım zannediyorum". Hasan Bey Suret
Yakında
bizim
tarafta
da
bu
icraata
"Ġnha olunur ki, Karakurt nahiyesinden gelen Ermeniler hükümeti(nin) bizim baĢlarımıza getirdiği fela-ket(leri) birer birer Allah rızası için ve Peygamber aĢkına olsun Arupa'daki devletlere bildirin. ġayet eğer bil-dîrmedîniz ise yarın kıyamet gününde rûz-ı mahĢer kurulduğu zamanda Bârî Teâlâ Hazretleri kadı olur, Peygamberimiz Ģefaatçi olur, bilcümlemiz davacı oluruz. Ondan sonra; "1. Herbir karyemizden ikiĢer-üçer kiĢi eĢrafımızdan der-dest edip on gün kadar aç susuz bırakır, günde yüzelli ağaç vuruyor. Parası olan da kendinin kanını geri alıyor. Olmayanı öldürür; "2. Mal, davar alır, yevmiyeleri kat'edilir; "3. Günde bir-iki karyemizi top ve mitralyöz ile yıkıp yakmaktadır. Dahi islâm ırzına müdahale olunmaktadır. Dünkü gün Mescitti ve Alakilise, Hopviraruye ġa-dıvan karyelerindeki olan Ġslâmlar üzerine taarruz ettiler. Yirmi kiĢi Ģehit ve otuzbeĢ kiĢi mecruh olduğu, eğer böyle devam ederse Kars ve Erivan vilayetlerinde Ġslâm namı kalmayacak. Alhyüz seneden beri umum devletle-rin içinde olan Ġslâmlara böyle zulüm ve taaddîye müb-tela olunmamıĢ(tır); "4. Kars ve Erivan ve Batum vilayetlerinde ve bâlâda tahrir olunan vilayetler'cihan yüzünde ne kabahat etmiĢlerdir ki gaddar kelp Ermenileri üzerine musallat etmiĢler?! Muhafazamız için baĢka bir devlet yok mu idi ki, tahlis olunmaklığımız için gelse idi. Ermenilerin iĢlediği zulüm ve taaddîler ġeddad, Nemrud, Firavun zamanlarından beri vukubulmamıĢtır. Ve Ģimdiki halde bilcümlemizin hayatları tehlikededir. Bu gibi rnazlûmiyetimizi lazım gelen makamlara bir an evvel bildiriniz efendim". 11 Temmuz 1335 Gazikaya'dan Gazikaya'dan Acemoğlu Osman Velioğlu Ahmet Yukarı Küplüce'den AĢağı Küplüce'den Ağaoğlu Bekir Kadiroğlu Faka Süleyman AĢağı Küplüce'den Mehmetoğlu Esat Efendi Suret "Ġnha olunur ki; Karakurt nahiyesine gelen Ermeniler zulüm ve taaddîye baĢlamıĢ, günde bir-iki karyemizi harap etmeye çalıĢıyorlar. Ermenilerin zulüm ve taaddî-si belki ġeddad, Nemrud zamanından beri meydana icra olunmamıĢ; günde bir-iki köyümüzü top ve mitral-yöz ile gasp ve karz(?) etmektedir ki, tazallümü hallede-ceğimiz(?) evvela Hazret-i Allah, saniyen Peygamberimiz aĢkına mâruzâtımız veçhile eğer halimiz böyle giderse maa-aile altı-yedibin haneye kadar diri diri Erme-niler elinde mezara ilkâ olunacağımıza Ģüphe etmeyesiz. Merhamet-i âlîlerine dehalet ederiz. Ve her lazım gelen makamlara bildiresiz. Ol bapta mazlumların ahvallerini bildirmeniz müsterca'dır". 10 Temmuz 1335 ġemdikoğlu Bekir Örtülü karyesi namına Acemoğlu Osman
YüzbaĢı ġerifoğlu Külce karyeli Hacı Salih Said Abid Züan aĢireti reisi Hasan Kazıkaya karyesi namına Süleyman Ağazade Kulu Armut karyeli Rüstemoğlu Ali Suret "Cihana adalet ve müsavat mümessili olduğunu i-lan ve alelıtlak her fert ve cemiyet-i beĢeriyenin müda-faa-i hukukunu tekeffül eden Ġngiliz devlet-i muazza-ma-i fahîmesi icabât-ı siyasiye ilcaâtı vesilesiyle iki-üç mâh evvel Ģûramızı ilga ve aza-yı müntahabesini tardet-tiği sırada, mal ve can ve ırzımızın taht-ı emniyette bulunduğu(nu) taahhütle Ģûramızın yerine Ermeni heyet-i hükümetini ikâme etmiĢ idi. Fakat, heyhat ki bu taahhüt yalnız kuru mevâidden ibaret kalmakla beraber hayatımız, mevcudiyetimiz, istikbalimiz mahv u ifna edilmektedir. Bu kabilden olarak Ġngilizler çekildikten sonra hü-kümet-i Ermeniye tarafından her türlü tasvir ve tasavvurun fevkinde îkâ olunan ve el'an bütün Ģiddetiyle icra edilmekte olan vahĢet ve mezâlime tarih-i cihanda emsali nâ-mesbûk cinayet sahifeler dolduracağı cihetle taf-silinden sarf-ı nazar edilmiĢtir. Yağma ve imha edilen emval ve eĢya ve mülkümüzü Ermeni top ve kılıçlan altında her gün fecî'âne öldürülen efrâd-ı ahalimizin, keza her dakika hedef-i taarruzları olan kadınlarımızın, namusumuzun muhafazasına bir sed çekileceği ümidiyle cinayeti(?) ânifeden birkaçını arza tevessül ediyoruz: "Kağızman Ģûra reisi ve mutasarrıf-ı sabıkı Aslan Bey refikası ile ve eĢraftan Ahmed Bey ile iki hizmetçisi Kars'a giderlerken, müsellah Ermeniler yollarını keserek Aslan Bey'in refikasının ırzına tecavüzden sonra insaniyet kabul etmeyecek derecede peĢini takip ederek suret-i fecî'ada katletmiĢler, keza Küçük Yusuf lu Ömer Ağa-zâde Osman'ın mâlik olduğu servetini kendilerine terk için bin türlü iĢkenceden sonra tepesi üstü asarak yedi-bin manatını gasbetmiĢler ve ba'dehû serbest bırakmıĢlardır. Kezaâ, tekmil erbâb-ı fikr ü ağniyâ ile ileri gelenleri kısmen kati ve kısmen hapishanelerde cefa çektirmektedirler. Ġslamların imhası maksat-ı mahsûsasıyla takip edilen siyaset-i cebbârânenin âsâr-ı fi'liyesi her gün tekerrür etmekte; mal, can ve ırzımız her an Ermenilerin hedef-i tîğ-i mezâlimi bulunmaktadır. Ah u enî-nimizin dinlenmediği, dinlenmeyeceği kendilerine temin edilmiĢ olmalıdır kî, pek tabii ve pervasız icra kılınan vahĢet tevali ve teĢeddüt etmekte bulunduğundan, medeniyet ve insaniyetin tekamül ettiği asr-ı hâzırda maruz kaldığımız bu felakete acıyacak, bizi, can ve ırzımızı kurtaracak bir hükümet, feryadımızı dinleyecek, bize istiâne ve istimdat edecek yegane (devletin) cemi-yet-i beĢeriye arasındaki adaletin temin ve tevziini fi'len isbat edecek Amerika hükümet-i fahîmesi olacağını takdir ederek hükümet-i müĢâru'n-ileyhânın sahabet ve sı-yânetine dehalet ettiğimizin nazar-ı ıttılâ-ı fehîmâneleri-ne arz ve iblâğına delalet ve inayet buyurulmasım istirham eyleriz". Kars vilayeti ahali-i Ġslâmiyesi namına millet vekili Bekir AMERĠKA HEYETĠ'NE VERĠLMĠġ RAPOR Ermeniler Amerika'da bir müddetten beri bir düzi-ye Türklere karĢı, yazıyla/ resimler ve sözle ateĢ püskü-rüyorlarmıĢ. Sovyet Rusya'da ise yeni facialar hazırla-
dıklarını iĢitiyoruz. Halbuki artık Ermeni edebiyatının Türk dostluğu esasına göre ayarlanacağını Gümrü ve Kars muahedelerini imzalarken va'detmiĢlerdi. Biz sözümüzde duruyoruz. Eski yayınlarımıza tek kelime katmadan onları yeni harflerle neĢretmek yeter cevap olacağına inanıyoruz. 25 Eylül 1919'da (1335) Amerikalı general Harbord heyeti Erzurum'u teĢrif ettiklerinde, Harb-i Umumi'de Kafkas cephesindeki harekata dair ne Ruslar ne de bi-zim tarafımızdan neĢredilmiĢ eserlere tesadüf etmediklerinden, vakaların cereyan ettiği bu mıntıkadaki seyahatlerinde askerlikçe istifade edemediklerinden bahisle bu harekâtın genel hatları hakkında kendilerini aydınlatmamı rica ettiler. Ruslarla yapılan savaĢların sükûnet devresinde Irak cephesinden geldiğimi ve istila olunan birçok topraklarımızın kurtarma hareketlerine iĢtirak ettiğimi, binaenaleyh daha evvelki hareketleri ancak hatıra kabilinden bildiğimi, nezdimde resmî vesaik olmadığını beyan ile itizar ettim. Mütebaki seyahatleri esnasında pek nâfi' ve kıymetli olacağından, hiç olmazsa iĢtirak ettiğim son hareketlerin muhtasaran kendilerine bildirilmesini rica ettiler. Bu arzularına uyarak bu raporu yazdım ve kendilerine takdim ettim: Birinci Kafkas kolordusunun 1334 (1918) senesindeki harekâtı ve meĢhûdâtı hakkında, general Harbord riyasetindeki Amerika heyetine takdim edilen rapor suretidir21 BolĢevik ordusunun çekilmesinden sonra Osmanlı ordusunun ileri hareketleri1. Eski hududa kadar hareketler Aralık 1917'de, on gün için Ruslarla muhasamatın tatili emri, Brest-Litovsk'ta müzakereler cereyan ediyordu. 19 Aralık'ta mütareke emri geldi. Ocak zarfında Rusların cepheden çekildiği ve yalnız mütareke heyetine memur Rus zabitleri ile Ermeni kıtalarının kaldığı anlaĢılıyordu. Her tarardan gelen haberler, kurtulup kaçan insanlar, Ermenilerin müthiĢ bir Ġslâm katliamına baĢladıklarını, yağma ve namusa tecavüzün vahim bir suretle ilerlediğini bildiriyordu. Hele Erzincan'da katliamın pek müthiĢ olduğu sübut buldu. Müslümanların kuyulara doldurularak itlaf edildiğini Ruslar da tasdik ediyordu. Ġki tarafın ordu kumandanları (Vehip PaĢa-OdeĢe-lidze) bu bapta uzun muhaberelerde bulundular. (Vesaik kitabında) Kafkas cephesinde dört kolordu iki orduya münka-semdi. Bunlardan merkezi Diyarbakır olan ordu karargâhı ile merkezi Silvan olan ikinci kolordu karargâhı ve bu kolordunun bazı kıtaatı Suriye'ye aldırıldığından, ileri harekat için üç kolordulu bir ordu hazır bulunuyordu. Bunlardan 4. kolordu (Ali Ġhsan PaĢa) Van-Bayezit, l, Kafkas kolordusu (benim kolordu) ErzincanErzurum istikametinde, 2. Kafkas kolordusu (ġevki PaĢa) Bay-burd-Trabzon cephesine karĢı yürümek emrini aldı. Benim kolordumun bir fırkasını ordu ihtiyata aldı, emrimde iki fırka kaldı. (36 ve 9)12 ġubat 1918'de harekat baĢladı. Her taraf ziyade karla mestur olduğundan, hareket yol haricinde pek müĢkil ve bazı yerlerde imkansız idi. Kolordumun Erzincan ovasına inmek için her iki fırka da boğazlardan geçecekti. Ermeniler bura~laTi tuttuğundan, bir gece yürüyüĢüyle 13 ġubatta Erzincan ovasına indik ve akĢama doğru Erzincan'ı iĢgal ettik. Mukavemet pek cüz'i oldu. 14 ġubatta kolordu karargâhı daErzincan'da yerleĢti. Ermeni fecâyi'ini bizzat gördük. Erzincan'daki Rus zabitleri de meĢhûdâtım yazdı, birçok fotoğraf ve raporlar "Vesaik kitabında" zaptedildi. Birçok güzel binalar ve kıĢlalar yakılmıĢ idi, bazılarının içlerine insan doldurularak ateĢlemiĢler. Ġçi ceset dolu kuyular çoktu. Bu feci manzaralar Erzurum havalisinde de ne facialar geçtiğini bize gösteriyordu. Vesâit-î nakliye kolordumun
iaĢesine kafi değildi. Menzil teĢkilatı da gayr-ı mümkündü. KıĢ da bütün Ģiddetiyle hükmünü sürüyordu. Her türlü mahrumiyet ve müĢkilata katlanmak zaruri idi. Ufak bir müfreze île olsun Erzurum'un imdadına yetiĢmeyi muvafık buldum. 22 ġubatta Mamahatun'u müfrezemiz iĢgal etti. Burada canlı kimse bulunmadı. Büyük bir çukura doldurulacak kamilen sekenesi itlaf edilmiĢti. Her taraf yanıyordu, bunları gözümle gördüm. 25 ġubat'ta bir keĢif kolumuzla AĢkale iĢgal edildi. Müfrezemiz 26 ġubat'ta Yeni-köy'ü iĢgal etti. Burada bulunan bir miktar erzak harekatımızı tesrî' etti. 2 Martta Karabıyık Hanları iĢgal olundu. Burada 200 ton kadar erzak ve bu miktar et konservesi bulunduğundan, bütün 9. fırka, kolordu ve avcı taburuna buna istinaden Erzurum istikametine Ģevkettim. Karargâhımla Yeniköy'e geldim. Buradan Erzurum'daki Ermenilere bir mektup yazdım. Ruslarla sulh olduğunu, Rusların yine memleketimizi bize terk ettiklerinden mukavemet etmemelerini, yollarda görülen katliamların pek feci olduğunu, buna mani olmalarım insaniyet namına kendilerinden rica ettim. ĠĢbu mektubu Ermeni kumandanlarından Morel almıĢ, Erzurum'da birlikte bulunan topçu alay kumandanı Tverdo Khle-bof'a da bildirmiĢ, mûmâ-ileyhin yazdığı Tarihçe'de bahsolunmuĢtur. Harbord'a Verilen Raporlar 215 10 Mart'ta hazırlığımız bitti. Kolordu karargâhım Alaca köyünde tesis ettim. Bayburt'u iĢgal ile Kop'tan 2. ordudan da bir piyade ve bir süvari alayı (iki bölük kuvvetinde), bir avcı taburu emrime verildi. Ordu kumandanı Vehib PaĢa, Erzurum mevki-i müstahkem olduğundan eldeki kuvveti zayıf buluyor, bir keĢif taarruzu icrasıyla ve 2. Kafkas kolordusunun dahi vürûduyla orduca taarruzu arzu ediyordu. Bunu ahvale muvafık bulmamıĢtım; zira, geçtiğim yerlerde hayat kalmadığını görüyordum. Karargâhımın bulunduğu Alaca köyünde cenazeler insanın aklını oynatacak bir halde idi. Bütün çocuklar süngülenmiĢ, ihtiyarlar, kadınlar samanlıklara doldurulup yakılmıĢ, gençler baltalarla parçalanmıĢtı. Çivilere asılmıĢ ciğer ve kalpler görülüyordu. Bütün bu acıklı manzaralar, firzurum'a atılmaya ve oradaki biçarelere imdada bizi mahkum etmiĢti. Krme-niler, hatt-ı müstahkem haricinde geniĢ bir hat üzerinde Ġlıca'nın Ģimal ve cenubunda bulunan bütün ova köylerini iĢgal etmiĢlerdi. Ben de bunları geniĢ bir cephede iĢgal ve kısm-ı külliyi Ģose boyunca tertip ile Ilıca-Gez-Er-zurum istikametinde taarruz emrini verdim. Buradan yazdığım raporu aynen kaydediyorum: Alaca'dan 10.111,1334 ÜÇÜNCÜ ORDU KUMANDANLIĞINA "Kolordu karargâhının Alaca'ya vusulünde, Jirme-nilerin elinden kaçarak kurtulabilen 48 nüfustan maada, iki odaya doldurularak ateĢlemeye teĢebbüs eyledikleri ahali-i Islâmiye'den 278'ini Ģehid, 42'sini, ekseriyesi ağır olmak üzre mecruh buldum. Mecrûhînin tedavi ve isti-rahatlerine çalıĢılmaktadır, 278 Ģehid kümesi içerisinde, ırzlarına tecavüz ve sonra ciğerleri duvarlara asılmıĢ genç kızlar, karınları deĢilmiĢ hamile kadınlar, beyinleri süngülenmiĢ ve vücudlarına benzin dökülerek ihrak edilmiĢ çocuklar ve erkeklerin hâsıl ettiği pek hazin levha ile, ikinci kolordudan gelirken Arapkir ve Eğin'de üç-dört bin Ermeni'nin kısmen ihtida perdesi arkasında büyük bir hürriyet ve müsavât-ı tâmme ile mesrûrâne bir hayat geçirmekte olduklarını tahatturla, gördüğüm bu i-ki hayat aı asındaki tezat ve mübâyenetten mütevellit ye's ü teessürümü hâk-i pây-i kumandânîlerine bu zavallı Ģehidlerin baĢucundan arzetmeye bir mecburiyet-i-derûniye hisseylediğim ma'rûzdur". Birinci Kafkas kolordusu
kumandam Kâzım Karabekir 11 Mart sabahleyin karanlıkta hareket baĢladı, kısa bir müsademe ile Ilıca zaptedildi. Gez'de akĢama kadar mukavemet gördük. Fakat, bunlar da mağlûben tel örgüleri gerilerine atıldı, bir gece hücumu ile tel örgüleri kesilerek siperler zaptohındu. Ermeniler Erzurum Ģehrinin muhit-i muttasılasına çekildiler. Karasu'yun kuzeyinde akĢama kadar iĢgal muharebesi oldu. Bizim sağ cenahta Haydarı boğazında da Ermeniler fena halde mağlup oldular. AkĢam üstü Erzurum'da müteaddit yangınlar baĢladı. Gece kıtaat Erzurum'a yaklaĢtırılarak Ģafakla bir hücum yapıldı. Ve saat 5 evveldet?) Ģehir iĢgal olundu. Ermenilerin ric'atım temin ve yangınların söndürülmesine mani olmak için bazı fedai çeteler Ģuraya buraya gizlenmiĢ, ansızın Ģuna buna ateĢ ederek hâlâ hûn-rîzlikten geri kalmıyorlardı. Öğleden sonra kolordu karargâhını Erzurum'a naklettim. Hasankale istikametinde süvari alayıyla takibe baĢlattım. Erzurum muharebesinde bizim kuvve-i-umumiye-miz 5.000, Ermenilerin ise 6.000 kadardı. Ermenilerin Erzurum muharebatında 500 kadar telefatı zannolunuyor. Kıtaatımızdan Ģehit ve mecruhumuz 150 kadardı, Erzu-rum(da) bir Rus topçu alayı zabitan heyeti, 40 kadar zabit görüldü. Bunlar Ermenilerle beraber müsademeye iĢtirak etmiĢler... Tazyik altında cebren muharebeye sokulduklarını kemal-i teessürle anlattılar ve Ermenilerin fecâyi'ini esasen görmüĢler, bu sefer de bizimle beraber gördüler. Erzurum'da öyle feci manzaralar gördük ki insanı insanlıktan nefret ettiriyordu. Halk gözyaĢlarıyla Ģuraya buraya koĢup kimi oğlunu, kimi babasını, kimi karıĢım süngülenmiĢ veya yakılmıĢ buluyor, saçlarını yoluyordu. Yerlerde çocuk, kadın, ihtiyar... kanlar içinde yatıyordu. Yalnız son gece 3.000 müslüman kestiklerini kemal-i iftiharla Ermeniler, Ruslara da anlatmıĢlar. Bunu kaymakam (yarbay) Tverdo Khlebof raporunda neĢretmiĢrir. ġimendifer istasyonunda, sanki bir mezarlık, ölülerini dıĢarıya fırlatmıĢtı, cenazeler arasından geçerek bu fecâyi'i seyrettik, bilhassa içerisinde insanların doldurulup beraberce yaktıkları karĢılıklı binalar insanı titretiyordu. 13 Mart'ta Hasankale'yi süvarimiz iĢgal etti. Orada da nâ-mütenâhi facialar yapılmıĢ, bilhassa yol boyundaki köylerde biraz ümran ve hayat bile bırakılmamıĢ. 16 Mart Horasan'ı süvari alayı iĢgal etti. Burada istasyona doldurulup yakılmıĢ birçok köylü ve esir asker-lerimiz haber verildi. (Rusların aldığı esirler buralarda çalıĢtırılıyor muĢ.) 23 Mart'ta kıtaatımız eski hududa dayandı. Ermenilerden ancak tahrip yapan 200 kiĢilik bir çete ile temas vardı. Oltu istikametine, emrime verilen 2. Kafkas kolordusunun alayını göndermiĢtim; o da, 17 Mart'ta, Nar-man'ı (Ġd) iĢgal ile hududa vardığını bildirdi. ELVĠYE-Î SELÂSE'DE HAREKET Brest-Litovsk muahedesi mucibince Elviye-i-Selâ-se'yi Ruslar Osmanlılara iade ettiklerinden SarıkamıĢ'ın iĢgali emrini aldım. Kolordumun her iki fırkası da hazırdı. 3 Nisan'da harekete baĢladık. Ġki gün müsademe oldu. 5 Nisan'da SarıkamıĢ'ı iĢgal ettik. Aynı günde karargâhım SarıkamıĢ'ta tesis edildi. ÇarĢı ve ambarlar ve bazı binalar yanıyordu. Bir Rus ailesinden baĢka bir fert de yoktu. Ermeni kıtaatı Novo-Selim civarına çekilmiĢti. Kıtaatı bunlarla temasa kadar ileri sürdüm, ileri kıtaatımızla 7 Nisan'da Ermeniler arasında muharebe oldu. Ermenilerin Novo-Selim mıntıkasında
kuvvetli oldukları ve kafi muharebe verecekleri keĢfolundu. Bu gün 4. kolordunun da Van'ı iĢgal ettiği haberi geldi. 8 Nisan'da Kağızman'ı iĢgal eden bir müfrezemiz, Ġslâm ahaliden 400 kiĢinin sokaklarda öldürüldüğünü, bu cinayetin icrası için "Artık kardeĢ olduk, silahlarınızı verin, birbirimize bir fenalık yapmayacağız!" diyerek silahları topladıktan sonra kıtale baĢlamıĢ olduklarını bildirdi. 3 Nisan'da Novo-Selim mıntıkasında Ermeniler sağ ve sol cenahlarımıza karĢı taarruz ettilerse de, 10 Nisan'da yine eski vaziyetlerine çekilmeye mecbur oldular. 14 Nisan'da, Batum 37. ve 10. fırkalar tarafından iĢgal olundu, 19 Nisan'da Novo-Selim mıntıkasına taarruza baĢladık. 2. Kafkas kolordusunun bir fırkası da iĢtirak etti. Ermenilerin sağ cenahı ric'at etti. Fakat, fırkayı sağ cenaha celp ile 36. fırkayı takviye ettim. 2. kolordunun 2. fırkası da geldi, sol cenahtaki boĢluğu doldurdu. 22 Nisan'da her iki kolordu (4 fırka) ile taarruza baĢladık. Ermeniler iki saat bile mukavemet edemediler, Kars'a çekilmeye baĢladılar. 23 Nisan, Ermenilerden bir heyet mütareke teklifine geldi.24 Nisan'da da Kafkas hükümeti Elviye-i Selâse'yi tahliyeyi kabul ettiklerinden, Kars'ın iki kilometre mesafesinde tevakkuf emri geldi.Ermeni murahhasları geldiler, gittiler, kati karar için beni ileri hatt'a davet ettiler, otomobil ile gittim. Fakat, Kars kalesinden topçu ateĢi ile karĢılandım. Büyük tehlike geçirdik, Ermeniler akĢama kadar topçu ateĢine devam ettiler.Kolordum kısm-ı küllisi ile Kars'ı ihata edecekti. Bunu Ermeni murahhaslarına anlattım, Kars'ı tahliye etmekte olduklarını ve ihata hareketinin yapılmasına ve bugün garp cephesinden çekileceklerini bildirdiler ve takip etmemekliğimi rica ettiler. Kabul ettim, mütekâbi-len Ģunu da rica ettim: "Kars'ta birçok esir askerimiz olduğunu iĢittik. Bunlara bir felaket eriĢmemesini hassaten rica ederim". Maalesef ben(im) Ermeni kıtaatını Kars'a kapamak hareketinden takipten sarf-ı nazar etmek gibi ulüvv-i cenap göstermeme mukabil Ermeniler Kars'ı her taraftan yakmaktan ve biçare esirlerimizi istasyonda öldürmek gibi vahĢilikten kendilerini alamamıĢlar. 25 Nisan akĢamı Kars'ı iĢgal ettik. 26'da bizzat Kars'ı dolaĢtım. Her taraf yanıyor, istasyonda 100 kadar esirimiz gaddarâne öldürülmüĢ/ ayrıca Ġslâm ahâliden 50 kadarı da Kars deresine atılmıĢ, ceset(lerini) bulduk. (Kars mevki-i müstahkem kumandanlığı dairesinin 20 metre kadar cenubunda, ġelale mevkiinde). 29 Nisan'da Arpaçayı hududuna kadar ileri hareket emrini aldım. 30 Nisan'da müfrezelerimiz hududa vardı. 30 Nisan'da ben de karargâhımı Hacı Veli'ye naklettim. 3 Mayıs'ta hazır bulunmak hakkında emir aldım. 4 Mayıs'ta karargâhımı BaĢgedikli istasyonuna naklettim. Kıtaatımı da toplu bîr vaziyette bulundurdum. 8 Mayıs'ta, "bir fırkamın Tebriz istikametinde, güneye hareket edeceği Ermeniler mümanaat etmiyecek-lerdir, eğer mukabele ederlerse Arpaçayı'nı mürurla cebren kabul ettirileceği" Kars'ta bulunan grup kumandanlığından bildirildi. Ordu karargâhı Erzurum'dan sonraki harekâtta Batum'a gitmiĢ bulunduğundan, ikiĢer fırkalı bulunan 1.
ve 2. Kafkas kolordularına grup denilmiĢ ve kıdemli bulunan 2. Kafkas kolordusu kumandanı ġevki PaĢa kumandasına verilmiĢti. Karargâhımı Kızılca kçak'a naklettim. 3. ARPAÇAYI DOĞUSUNDA HAREKÂT Ġngilizlerin Ġran'ı istilâ ettikleri, Tebriz'e kadar müfrezelerinin gelmesi(nin) güney harekâtının sâiki olduğu ordudan bildirildi. Ermenilerin sulhu kabul etmedikleri gibi harekâta da müsade etmediklerinden Gümrü'nün zaptı emri geldi. 15 Mayıs'ta Arpaçayı'm her iki kolordu geçtik. Kolordum Gümrü'nün güney ve doğusunu ihata etti. AkĢama kadar cephede 2. kolordu kıtaatı Gümrü'nün mukavemetine maruz kaldı, akĢam üstü Gümrii teslim oldu. Buranın ahalisi iyi hareketler ettiler, tahribat yapmadılar, kaçmadılar da. Ordumuz zabıtan ve efradını gördükten sonra hayretlere düĢtüler. Kendilerine, Ermeni çeteleri Türk ordusunu pek fena tasvir etmiĢ, "Kurûn-ı ûlâ (ortaçağ) kıyafetli, yatağan bıçaklı!" demiĢler. Halk Ermeni ordusundan gördükleri fenalıklardan kurtulduğuna ve Türk ordusunun ulüvv-i cenabına karĢı med-yûn-ı Ģükran idiler. Civar köyler de mukabele etmedi, herkes yerli yerinde kaldı. 20 Mayıs'ta karargâhımı Gümrü kasabasının iki kilometre kadar güneyindeki kıĢlalalara naklettim. Ermeniler güney harekâtına mukabele ediyorlardı. 22 Ma-yıs'ta Serdarabad mıntıka s m d a ki müfrezemiz biraz çekilmeye mecbur oldu. 24 Mayıs'ta ordu kumandanı Ve-hib ve grup kumandanı ġevki PaĢalar Gümrü'ye geldiler. Ermeni kolordu kumandanı Nazarbekof da bir Ermeni generali ile gelecek, müzakere edeceklermiĢ. Fakat, Ermeni generalleri gelmediler. Mesele, Tebriz istikametine ve Gence cihetine kuvvet Ģevki için Ermenilerin mukabele etmemesi imiĢ. Fakat, gelen olmadığından müzakere de olmadı ve bilakis 25 Mayıs'ta Ermeniler benim kolorduma taarruz da ettiler. Ordu, Ermeni ordusuna taarruz emrini verdi. 26 Mayıs'ta Ermenilerin kuvvetli bulunduğu Kara-kilise mıntıkasında 2. kolordunun 11. fırkası muvaffak olamadı, dört kilometre kadar çekildi. Çekilirken, bilhassa Hacıkar köyünde kadın ve köylüler geçen efradı baltalarla parçalamıĢlar. Karakilise'nin zaptı için kolor-dumdan bir fırka ile hareket ve 11. fıkrayı da emrime almaklığımı grup emretti. Sol cenahımda bulunan 9. fırkayı henüz karla mesrur Maymah dağlarından Ģevkettim. Ben de Ġmamh doğusunda Saral civarındaki 11. fırka nezdine geldim. NümayiĢ taarruzlarla Ermeni kolordusunun nazar-ı dikkatini cepheye atfettirerek 28 Mayıs'ta 9. fırka ile hatt-ı ric'atlarına düĢüldü. Ermeni kolordusunu panik yaptı; fakat 27 Mayıs'ta Serdarabad mıntıkasında Ermeniler bizim müfrezeyi tarda muvaffak olmuĢlar, müfrezemiz Alagöz sırtlarına çekilmiĢti. Bunun için 9. fırkayı derhal, yorgunluğa rağmen, 28 akĢamı Ka-rakilise batısına, KıĢlak köyü civarına çektim. Ben de Gümrü'ye avdet ettim. 29 sabahı Ģayan-ı teessür haberler geldi. Gümrü ile güney istikametindeki köyler ahalisi, ġirvancık ve Mah-mudlu civarında ellerinde silah dağlara çıkmıĢlar, ne kadar ambarlarımız varsa basmıĢlar, muhafızlarını öldürmüĢler, bunlardan tek tuk kaçabilenler bu haberi verdi. Sağ cenahın imdadına gönderdiğim müfrezenin gerilerine geçerek esasen silahları saklı bulunan halkı ayaklandırıp ambarlarımızı yağma ve muhafızlarını itlaf etmiĢler. Kolordum Erivan ve Açmiyatzin'i iĢgal için toplandı. KarĢımızdaki kuvvet bizi yürüyüĢ süratinden dahi alıkoyacak bir halde değildi. Kısnvı küllileri Karakili-se'de periĢan olmuĢ iken çete muharebeleriyle mevcudiyetlerini mahva çalıĢan Ermeni milletine Türklüğün Ģanından olan "mağluba acıma" düsturuna tebe'an harekât durduruldu.
l Haziran'da Ermenilerle müsâlaha emri geldi. 4. Müsâlahadan sonra 4 Haziran'da 30 kadar Ermeni Açmiyatzin istikametindeki Sıçanh'da kıtaatımıza 1.300 metreden ateĢ ettiler, mukabele görünce kaçtılar. 8 Haziran'da 2. Kafkas kolordusunun 5. fırkası Cela-loğlu'ndan Gence'ye harekete baĢladı. 11 Haziran'da emir aldım; buna nazaran, Ġran'a geçecek kıtaatımıza mukabele edilmemesi için bütün cephede Ermeni kumandanlarına emir verildi, ben de Ermeni kolordusu kumandanı Nazarbekof la muharebeye baĢladım. 12 Haziran'da 4. kolordunun Hoy'u iĢgai etmiĢ bulunduğu ve bir süvari bölüğünün de Tebriz'i iĢgal ettiği bildirildi. Dilman mıntıkasında Ermeniler varmıĢ, mü-sâlaha etmiyorlarmıĢ. 13 Haziran'da Alagöz dağı cihetinden 40 kadar Ermeni piyadesi cepheden ateĢ açtı, 40 kadar süvarisi de oradaki müfrezeseyi kuzeyden ihataya baĢladı ise de tardedildi. Halbuki cephedeki mükâleme memurları yarın Culta'ya trenlerimizin serbest iĢleyebileceklerini 14 Haziran'da Ermeni kıtaatının kamilen yeni hududa çekileceklerini, müsademe yapanların Yezidîler olması ihtimalini söylediler. Gümrü'de sulh müzakerâtının teferruatını kararlaĢtırmak üzre tarafeynden birer heyet tayin olundu- Ben Osmanlı heyeti reisi idim. Ermeni heyeti de 16 Haziran'da geldi. Mevâdd-ı sulhiye mucibince Culfa'ya kadar Ģimendifer boyu Osmanlılara terkedilmiĢ idi. Bu hususun takarrürüne rağmen 24 Haziran'da Kamarlu istasyonuna gitmekte olan bir süvari bölüğümüzü Aganıaz-lu, ĠmatĢlov, Gölcehisar Ermeni köyleri her taraftan ateĢaltına aldılar, 17 Ģehid ve 5 mecruh, 46 hayvan mürd oldu. Ermeni çeteleri bölüğün bütün eĢyalarını yağma etti. ĠĢbu Ermeni çetelerinin, Nahcivan havâlisinde katliamlar yapmakta bulunan Antranik'e ait olduğu zanno-lundu. Antranik'in hayatı hakkında Ermeni komisyonu ve Erivan'daki Ermeni kolordu kumandanı Nazarbekof, Gümrü'dekî Ermeni ahalisi de TaĢnaksiyun komitelerinin Ermeni milletini felakete sevkettiğini kemâl-i sûziĢle anlatıyorlardı. Vaka, Ermeni payitahtı olan Erivan'ın ya-mbaĢında olmasına rağmen, bu vakayı ben de mâ-fevklerime bildirirken, Ermeni hükümetini bu meselede masum gösterdim. Binaenaleyh, henüz baĢlayan dostluğun idâmesine muvaffak oldum. Ermeniler için hayat-me-mat meselesi olan bu nazik zamanlarda ne menfaat beklediklerini anlayamadığım Ermeni komiteleri yine rahat durmuyordu. Mesela, 4 Temmuz 2, sonra da 200 kadar Ermeni Ģakisi Serdarabad mıntıkasında, Açmiyatzin güneyinden geçen iki piyade bölüğümüze taarruz ettilerse de mukabele görünce Açmiyatzin istikametine kaçtılar. 8 Temmuz, güneye hareket eden 11. fırkanın harekatına Açmiyatzin cenubunda 500 kadar Ermeni mukabeleye kıyam ettilerse de tardolundular. Bu vekâyi'a rağmen, tayin olunan hatt-ı hududun öte tarafına kat'iy-yen tecavüz edilmemesi için kıtaata kat'i emirler verdik. Ermeniler pek tehlikeli bir teĢebbüste daha bulundular. O da, 11. fırkaya dahi Agamazal, Çabacalu ve Haratlu köyleri ateĢ açtı ve hatta taarruza bile kalktı. Kuvvetleri 500 piyade ve 150 süvari idi. Halbuki Erivan'a ve Açmi-yatzin'e hakim olan benim kolordumdan sarf-ı nazar, bu fırka dahi Erivan'ı iĢgal ve Ermeni mevcudiyetine
hatime verebilirdi. Böyle bir vak'a-yı tarihiyeye mani olanmesele umum zabıtan ve efrada layıkıyla anlatılmıĢtı ki. Ermeni hükümetinin mevcudiyeti menâfi'-i milliyemiz icabıdır. Ermeni hükümeti ile sulh aktedilmesi, Ģimdiye kadar canlarını, servetlerini komitecilikle temin eden Ant-ranik ve emsalinin iĢine gelmediğinden vaka ihdasından geri durmuyorlar, tahdit edilen hudut hiçbir suretle geçilemeyecektir. (Komisyonca protokole nazaran çizilen iĢbu hudut krokisi umum kıtaata tevzi edilmiĢti.) 31 Temmuz 4. kolordu Rumiye'yi iĢgal etmiĢ. l Ağustos'ta kolordular teĢkilatı ve cephelerinde tadilat yapıldı. Evvelce benim emrimde 9. fırka ve 36. fırka vardı. 14. fırka da Romanya'dan geriye geldi. Emrime girmiĢti. 2. Kafkas kolordusundan 5. fırka Gence'ye ve 11. fırka Ġran'a geçmiĢti. Yeni tertip mucibince 15. fırka ve 36. fırka da 2. Kafkas kolordusu olarak Gümrü havalisinde kaldı. Benim emrime de 1. Kafkas kolordusu, 9. ve 11. fırkalar verildi. 9. fırka Erivan güneyinde Nah-civan mıntıkasına kadar, 11. fırka da Tebriz'i iĢgal edecekti. Kolordum karargâhım Nahcivan intihap ettim, 7 Ağustos'ta Nahcivan'a geldim. 16 Ağustos'ta, emrime verilen 11. fırka kolbaĢısı Tebriz'e vardı. Tebriz'e kadar mevcut olan Ģimendiferi de tamir ettirdik. Tebriz'de ingiliz tahrikatı ziyade olduğundan ,beyne'n-nâs bir fenalık melhuz olduğunu haber aldığımdan, 2 Eylül'de karargâhımla Tebriz'e geldim. Buradaki Ermenileri ağırbaĢlı ve iĢ-güçleriyle meĢgul buldum. Mukabilinde de benden ve kıtaatımdan lazım gelen hürmeti gördüler. 5 Eylül, Tebriz'in üç günlük mesafesine kadar takar-rüble Tebriz'i tehdit eden Ġngiliz müfrezesine taarruzla ric'ata mecbur ettik ve bir-iki yerde mukavemet etmekisteyen bir müfrezeyi Miyane doğusundaki Kaplan Kûh silsilesinden de doğuya tardettik. Ġran dahilindeki harekâtı burada tevkif ve tahdidini istiyordu. Fakat, imkan-ı maddisi olmadığını anlattım/ Mucib-i memnuniyet olmamakla beraber mütalaâtımı kabul ettiler. 15 Eylül'de Baku'nun zaptını haber aldık. 22 TeĢrîn-i Evvel'de (Ekim) Ġran'ın tahliyesi emri geldi. Ben de karargâhımı tekrar Nahcivan'a nakil için Tebriz'den hareket ettim. 31 TeĢrîn-i Evvel'de (Ekim) aldığım emirde "1. Kafkas kolordusu karargâhı(nm) lağvedildiği, bu karargâhın da Ġstanbul'a gideceği" bildirildi. Bu gün aldığımız ajans da, bize, kabul ettiğimiz mütareke Ģeraitini bildirdi. Ben karargâhımla, Batum üzerinden 28 TeĢrîn-i Sânı (Kasım) 1918'de Ġstanbul'a geldim. Ve Tekirdağ'ında (Rodosto) bulunan 14. kolordu kumandanlığına tayin olundum. 9. ordunun lağvı ve ġevki PaĢa'nın Ġngilizler tarafından Ġstanbul'a celbi ısrarı üzerine, bu havaliye olan vukufuma ve Ermenilerce olan mârufiyetime binâen, namı 15. kolorduya tahavvül eden eski kıtaatıma yine kumandan olarak tayin olundum. 19 Nisan'da Trabzon'a ve 3 Mayıs 1919'da Erzurum'a muvasalat ve kumandayı deruhte ettim. Devam eden Ģu beĢ ay zarfında, hududun öte tarafından kaçıp gelenlerden ve gerekse birçok biçarelerin feryadından anladım ki, Ermeni milletinin içerisinde kök tutmuĢ olan çeteciler, kesip yakmakta hâlâ ber-devamdırlar ve bunların bu cinayetlerini tasvip ve fakat dünyaya aksini göstermek için her tarafta kuvvetli yardakçıları da vardır. Fakat, itikadımca komitecileri aralarından def etmedikçe ve siyasi entrikalardan uzaklaĢmadıkça, Ermenimilleti, ne kendisi ve ne de aralarında yaĢayanlar rahat ve emniyet görmeyecektir. Bundan dolayı, o milletin tanıdığım efrâd-ı ma'sûmesine karĢı da bir hiss-i-Ģefkatle acımaktan kendimi alamıyorum. Fakat, bir âdil
elin dünyanın o köĢesinde dahi saadetler uyandıracağını düĢünmekle müsterih oluyorum. Sabık birinci Kafkas kolordusu kumandam 15. kolordu kumandam mirliva Kâzım KarabekirErmeniler müslümanlara bu mezâlimi reva görürlerken, o sırada ġark'ta ordu kumandanı olan Kâzım Karabekir; Osmanlı ordusunu getirenlerin çocukları olmaları dolayısıyla bölge Er-menilerince itilip kakılarak sokaklarda açlık ve soğuktan ölmeye terkedilen binlerce Ermeni çocuğuna barınacak yer ve eğitim imkanı temin ediyordu. Bununla ilgili olarak, kendi eserlerinden biri ile, Doğu'da açtırdığı okullarda okuyan talebelerden Ali Aynm'ın kitabından iki alıntı yapıyoruz: Kâzım Karabekir. Bizi, bu kürrenin en kıdemli evlatlarını ve hiçbir ta-ihte istiklalini kaybetmemiĢ insanlarını bilmeden ve an-.amadan haksız yere mahvetmeye kalkan TaĢnaklar üçilimizi (elviye-i selâse), Urfa, Ayıntap, MaraĢ, Adana havalisini kan ve ateĢe boğdular, ne hetice hâsıl oldu? Artık yetmez mi? Acaba ırkî münasebet ve bir tarihte hatta din birliği -Ermeniler senelerce Ġslâm yaĢadılardı- öğrenildikten sonra da aramızda felaketler tekerrür edecek mi? Talihim beni Ġstiklal Harbimiz'de dahi ġark'ta bulundurdu ve tam inkıraz, imha çemberinin hazırlandığı bir zamanda nasihatler ettim, "Samimi olalım, yolumuzu kapamayın!" dedim, dostluk diledim; fakat, kan ve ateĢle cevap aldık. Bıçak kemiğe dayandığı bir zamanda zaruri olarak Türk'ün demir pençeleriyle ikinci defa olarak TaĢnak ordusunu hırpaladık. Fakat Ermeni mevcudiyetine Türk milleti gene hürmet etti ve onun istiklalini bitirmedi. Yeniden birçokla-rıyla tanıĢtım. ġifahen, hatta yazıyla bile söz verdiler ki, artık "Türk-Ermeni" dostluğu ebedi kalacaktır. Ermeni milletini yaĢatacak (Ģeyin) ancak Türk dostluğu olduğunu bir daha gördüler ve Ermeni edebiyatının esasının Türk münâfereti değil, Türk dostluğu olacağını kabul ettiler. Ermeni milletinin mahvı ânında ıztırap çekecek baĢka bir üçüncü millet olmadığını da tasdik ettiler. Ben bu dostluk edebiyatını uzatmıyorum. Kursağına emeksiz ecnebi nimeti akan ve hayatın her türlü zevkini o kanaldan emenlerle iĢim yoktur. Ben alın teriyle çalıĢan Ermeni vatandaĢlarıma ve bunların emniyet ve rahatını düĢünen iyi kalpli Ermeni milletine hitap ediyorum: Hala yalan iftira ve kin yağmurlarıyla ruhunuzu ıslatmayınız! Ermeniler eserimden size iki de vesika yazayım. Daha birçok hakikatleri eserden yakında okuyacaksınız. Kars'ta Ermeni ordusu fedakarca çarpıĢtı; fakat, terscephe ile yaptığım taarruz, tarihteki emsali gibi mağlubun felaketiyle neticelendi. Türk ordusunun ne kadar mertçe ve insanca hareket ettiğini gören, Ermeni yetim çocuklarına bakan Amerika heyetinin. Ġstanbul'daki Amerika mümessili amiral Bristol Cenaplan'na 31 Birinci TeĢrin 1920'de çektikleri telgraf aynen Ģudur: "Tous leĢ Americains a Kars sont biens, et l'arme Turque nous donne excellent soin et tout consideration. Nous avons permition de contineuer l'organisation com-me avant. LeĢ soldats Turcs sont bien disciplines etiln'ya pas eu de massacrse". Edward Fox district commander N.E.R. KARS Ordumuzun Avrupa ve Amerika ordularından farksız derecede zapt u raptı bulunduğunu ve onlardan daha ziyade âlicenap olduğunu Amerikalılar takdirle söylediler ve vesikalarında bu intizamı ve katliam yapılmadığını da cihana ilan ettiler. Kendilerine müsade ettiğimiz Ģey, orada topladıkları altıbin fakir veya kimsesiz Ermeni çocuklarına bakım hususudur. Gümrü'de dahi aynı vaziyet hâsıl oldu. Bu çocuklar Ģimdi birer
Ermeni delikanlısı olmuĢlardır. Haklarındaki Türk Ģefkatini unutmamıĢ olduklarını ümit ederim. Ermeni yetimlerinin "yetimler babası" hitabıyla bana hediye ettikleri karakalem resmini samimi bir hatıra olarak saklıyorum. Gümrü'nün medeni halkı ise/ üzerlerinden hemen i-ki sene fasıla ile dehĢetli harp silindirleri geçtiği halde, ne insani muamele gördüklerini inkar edecek derecede fena insan değillerdir. Gerek Harb-i Umumi'de ve gerekse mütareke devrimizde yaptığımız her iki Ermenihareketinin de günü gününe hesabını bu eserimde medeniyet aleminin huzuruna çıkaracağım. AĢağıdaki vesikayı, Ermeni dostlarımız, kendilerini hala Türk düĢmanlığına süren ve iftiralarla ruhları kin ve isyan girdabına düĢürmek isteyenlerin yüzüne çarpmalıdırlar: 16 TeĢrîn-i Evvel 1921 Erzurum-Yaku tiye En büyük kumandana; "Bugün Ermeni esir zabitleri ve efradı için mesut bir bayramdır. Bugün, oniki ay süren esaretten sonra biz artık ailemize ve vatanımıza kavuĢuyoruz. Bizim en büyük âmirimiz olmak hasebiyle, zât-ı âlîlerine ve maiy-yetleri zabitamna biz Ermeni zabit ve neferleri Türkiye'de hakkımızda gösterilen hüsn-i muameleden dolayı bütün kalp ve ruhumuzla arz-ı teĢekküre müsâra'at ey-liyoruz. Biz buradan hareket ederken, güzel hatıraları da birlikte götürmekteyiz. Biz emin bulunuyoruz ki, bundan sonra Ermeni askeri size karĢı silahbe-dest olarak bulunmayacaktır. Ve taraf-ı âlîlerinden bizlere tebliğ edildiği üzere, l TeĢrîn-i Evvel 1921'de Kars'ta bu husus her iki milletin evliyâ-yı umuru arasında takrir ve temin edilmiĢtir. Biz dahi bundan eminiz. Ġki memleket arasında, Türklerle Ermeniler birbirlerine karĢılıklı yardım edecek ve birlikte yek-diğerini müdafaa ve sıyânet eyleyeceklerdir". ferik jeneral jeneral miralay miralay miralay zabitler (imzaları mahfuzdur) Ali Ayrım: <23> Yüzümüze sıvanmak istenilen çamur Yeni gelenlerle seviĢmiĢ, kaynaĢmıĢ, kardeĢçesine arkadaĢlığımı sürdürürken, okulumuzda Ermeni çocukları olduğunun toplum arasında da söylendiğini, yayıldığını duymuĢ, yine çok üstelememiĢ, aldırmamıĢtık. Bundan bir süre sonra Ermeni adı dallanmıĢ, budaklanmıĢ, çiçek açmıĢ, meyvesini vermeye, kokusunu saçmaya baĢlamıĢ, öğretmenlerimiz üzülmüĢ, Karadenizli olan müdür yardımcısı Nureddin Bey, bunun kötü düĢünceli kimselerce uydurulduğunu, hepimizin Türk oğlu Türk olduğumuzu, bütün bunlara boĢ vererek üzül-mememiz gerektiğini söylemiĢti. Ama yavaĢ yavaĢ, sinsi sinsi iĢe Kâzım Karabekir PaĢa da karıĢtırılıyor, onun okullarında okuyan çocukların tümünün Ermeni çocuğu olduğu ve Ermenistan'dan toplanıp getirtildiği propagandası yapılıyordu. Ak yüzlü Karabekir PaĢa suçlanıyor, bizler onun dölleri oluyor, lekeleniyor, adımız kötüye çıkarılıyordu. Okulda görünürde birĢeyler sezinlemiyorsak da, dıĢarılarda kendini bilmez, kötü duygulu kiĢilerin baĢ döndüre göz kırpa, fısıltılarla bizi kötülediklerini, olmadık utanç verici sözlerle bizleri aĢağılatmaya çalıĢtıklarını duyuyor, görüyorduk. Oysa ki, Kâzım Karabekir PaĢa'nın SarıkamıĢ'takiokullarından birisine girebilmek için ne çileler doldurmuĢ, askerlik Ģubelerince ne denli incelemelerle, zorluklarla karĢılaĢmıĢtık. Erzurumlular bizden yana oluyor, takma adımızı kale almıyor, 'Bunlar Kâzım Karabekir'i kötülemek için uydurulmuĢ, içi karaların ortaya atarak yer kapmak, ün almak için ileri sürdükleri tiksindirici yalanlardır/ diyorlardı. Ama, bizler bu ad altında eziliyor, üzülüyor, ölüm terleri döküyorduk. Olana baĢ eğmekten özge bir gücümüz yoktu. Ermenilerin dığası, pis suratların kurbağası olarak taĢlanıyor, yaralanıyorduk. Bu uydurular ömrüm boyunca etkisini sürdürecek, beni baskısı altında tutacak, baĢarılanım köstekleyecekti,
Erivan çevresindeki köylerden baĢlayarak, Türklüğün ve Müslümanlığın izini silmek amacı ile baltalamaya giriĢen Ermeniler, kolayca ellerine geçirdikleri bu ilde de eylemlerini sürdürmüĢ, buradaki Türkleri de yok etmeye baĢlamıĢ, 1920 yılında bu ilin sınırında beklemekte olan Türk ordusunun ayranını kabartmıĢ, Kâzım Karabekir PaĢa'mn ani bir 'Ġleri!' buyruğu ile Gümrü'yü elimize geçirmiĢ, Erivan'ı kuĢatmıĢ, Ermenileri ölüm çemberi içine almıĢtı. Bu olaydan 52 yıl sonra, bir gün istanbul'da Suphi PaĢa konağı önünden geçen Horhor caddesinin bir yanında, çevrenin emeklilerinin emekleye emekleye gelerek toplandıkları Ozanlar gazinosunda, hemĢehrim Ramazan ve Haydar Beylerin aracılığı ile, albaylıktan emekli Mehmed Bey'le tanıĢmıĢtım. Her gün öğleden sonraları gelir, sessizce bir yanaoturur, çayını içer, arkadaĢları ile geçmiĢten söz eder, çok kimselerle senli benli olmaz, tek oturduğu yerde, gülüyor mu ağlıyor mu belli olmayan suskunluğunu sürdürürdü. Armağan adındaki kitabımı o da okumuĢ. Bir gün benim de birazıcık sözünü ettiğim bu konuya değinmiĢ, Kâzım Karabekir PaĢa'nın topladığı öksüzlerden söz ederek Ģöyle demiĢti: "Kâzım Karabekir PaĢa'mn komutasında Gümrü'ye girdiğimizde, kentin sokaklarını tıklım tıklım ortalıkta kalmıĢ Ermeni çocukları ile dolu bulmuĢtuk. KıĢ baĢlamıĢtı; açlık, soğuk, hastalıklardan ölenleri sokaklarda kalıyor, kentin görünümünü, havasını bozuyor, görenlerin tüylerim ürpertiyor, içini bulandırıyor, tiksindiriyor, hastalıkların salgınlaĢmasına, yayılmasına yol açıyordu, "Her ne kadar bunlardan binlercesi, Amerikalıların açtıkları yurtlarda tohplanmıĢ, yediriliyor, içiriliyor, barındırılıyor, korunuyorsa da geride kalanları sokaklarda titreĢiyor, iki büklüm olmuĢ, baĢları boĢ, gözlen yaĢ, ne ekmek buluyor ne de aĢ, dolaĢ babam dolaĢ, dönüp duruyorlardı. "Gümrü'nün varlıklı Ermenileri bunları görmüyor, arpa danesi değil zırnık bile vermiyor; Türk ordusunun buralara girmesine neden olanların çocukları olduğu için onlardan iğreniyor, kapılarını yüzlerine sıkıca kapatıyor, Türk ordusunun hoĢgörü güvencesi altında yaĢamlarım sürdürüyorlardı. "Ermenilerin bu denli ilgisizlikleri, Kâzım Karabekir PaĢa'yı çok üzmüĢ, bir iç acısı, insanlık adına bir u-tanç duyarak, varlıklı Ermenileri bir araya toplamıĢ, az bir sürede onlara yurtlar açtırarak bu çocukları ölümden kurtarmıĢtı. "Ama, neye yarar ki, PaĢa'nın bu insancıl eylemi, bir yandan varlıklı Ermenileri küstürmüĢ, bir yandan da Ermenilerden çok kötülükler, çirkinlikler görmüĢ Türkleri kızdırmıĢ; PaĢa'nın Ermenileri koruduğu sözlerini her yana yaymaya baĢlamıĢlardı."Tam bu günlerde güçlü bir kıĢ olmuĢ, her yanı kasıyor, kavuruyor, kente ölü bir gün yaĢatıyordu. Yakacak darlığı baĢlamıĢ, odun altın olmuĢ, gözleri kendine çekiyordu. Nöbet yerlerinde donma, kurt saldırıları da artmıĢtı. "Amerikalıların Ermeni çocuklarını barındırdıkları yurtlarda da yakacak kalmamıĢ, Kâzım Karabekir Fa-Ģa'ya baĢvurmuĢ, süngülerimiz altındaki ormanlardan yakacak odun istemiĢlerdi- PaĢa onlara yardımda bulunacağını, bizim erlerimizin de dağ baĢlarında çıplak olduklarını ileri sürmüĢ, Amerikalılarla anlaĢarak, verilecek odun karĢılığı binlerce battaniye almıĢ, bunları kestirmiĢ, erlerimize gocuk yaptırmıĢ, Mehmedleri o yılki amansız kıĢın etkisinden korumuĢ, dondan kurtarmıĢtı, "PaĢa'nın bu yaptıklarını da doğru bulmayanlar olmuĢ, Amerikalılar aracılığı ile yine Ermenilere yardım ettiğini söylüyor, ikinci bir kez onu kınıyor, suçluyorlardı."PaĢa, Gümrü anlaĢmasını yaptıktan, yurda döndükten sonra, Gümrü'de gördüğü Ermeni çocuğu sayısından daha da çok sayıda, Doğu illerini dolduran öksüz Türk çocukları ile karĢılaĢmıĢ. Gümrü'de Ermenilere yaptırdığını burada da Türk varlıklı kiĢilerine yaptırmak istemiĢse de, kuru topraktan baĢka tek varlıklı kiĢi bulamamıĢ, askerî okulları açtırmıĢ, bu çocukları buralarda toplamıĢ, okutmaya, yetiĢtirmeye baĢlamıĢtı.
"Bu olaylar aradan yıllar geçtikten, Karabekir Pa-Ģa'nın yıldızı söndükten sonra, 1925'te birçok gammazlar, PaĢa'nın, topladığı bu çocukları Gümrü'den getirdi-ği(ni), özbe-öz Ermeni çocukları olduğunu dört bir yana yaymıĢ, üçüncü bir kez üstüne gölge düĢürmek istemiĢlerdi."Bütün bu olanları bilmeyen, araĢtırmayan, sormayan kiĢiler, onun soruĢtura, öz-be-öz Türk çocukları oldukları anlaĢıldıktan sonra askerî okullarda topladığı öksüzlere, anlamsız, yersiz olarak çamur atmıĢlardı. "Oysa, bizler böylesine öz çocuklarımıza çamur atar, onları ağlatır, üzer, yaralarının üstüne tuz biber ekerken, Ermeniler Karabekir PaĢa'nın onlara zorla açtırdığı yurtları geliĢtirmiĢ, çoğaltmıĢ; buraları, Türklerden öç almak için 25.000 Ermeni çocuğunun eğitim, öğrenim yerleri durumuna getirmiĢlerdi."Türk acıması, Türk insancıl düĢünce, duyarlığı, Türk zoru ile ölümden kurtarılanlar, Türkleri yok etme planları kuruyor, öç alma marĢları söylüyorlardı".Bu 'Ekler' bölümüne alınan metinlerden ilk ikisi; Kâzun Karabekir PaĢa'nm, kitaplarında yeri geldikçe atıfta bulunup eserleri içerisinde neĢrettiği, Osmanlı ordusunca esir alman ikinci Erzurum kale topçu alayı kumandanı ve Erzurum Deveboynu mevki-i müstahkem kumandan vekili, Rus yarbayı Tverdo Khlebof tarafından Erzurum'daki Ermeni mezâlimine iliĢkin Tarihçe ve Hatıra adıyla kaleme alınmıĢ iki önemli risaledir.1ikinci Erzurum kale topçu alayının teĢekkülünden itibaren. Osmanlı ordusunun Erzurum'u istirdadı tarihi olan 12 Mart 1918'e kadar ahvâli hakkında 2 Erzurum ve Deveboynu mevki-i müstahkemi kumandan vekili ve ikinci Erzurum kale topçu alayı kumandam esîr-i harp kaymakam Twerdo Khlebof Mukaddime Erzurum Rus ikinci kale topçu alayının harp ceridesi olan bu Tarihçe'mn Rusça aslı mahfuzdur. Ermenilerin Ġslâmlara yaptıkları fecâyi' ve mezâlim bu ceridenin bazı mahallerinde kayd u tesbit edilmiĢ ise de, Ġslamların duçar oldukları zulüm ve i'tisâfâtın derecesini öğrenmek arzu buyuran zevat, Erzurum Rus ikinci kale topçu alayı kumandanı kaymakam Tverdo Khlebof un Hatırat'ıtü ve bu vesaike müsteniden neĢrolunan diğer kitabı mütalaa etmelidir. 1917 Kânun-ı Evvel'i evâsıtında Rus Kafkas ordusu gerek ordu ve gerek baĢkumandanlığın müsadesi olmaksızın kendi kendine cepheden çekildi. Ordu ile birlikte Erzurum kale topçu alayı da gitti. Erzurum Deveboynu mevki-i müstahkemi kıtaâtıyla Erzurum kale topçu alayından yalnız 40 zabit kaldı. Bu za-bitan, efrad tarafından metruk bir halde bırakılan toplarının baĢında vazîfeten kalmıĢlardı. Diğer zabıtan da gittiler. Mevki-i müstahkemde 400'den fazla top kaldı. Topların Ģevki imkanı olmadığından, bilmecburiye mevzilerinde kaldılar. Zabıtan ise gerek vazife ve gerek namus düĢüncesiyle, baĢkumandanlığın ya kendilerine yeni nefer göndermesi veyahut toplan terkeylemeleri emrine intizâr ediyorlardı. Birinci alayın gitmesiyle, kalan zabıtandan ikinci Erzurum kale topçu alayı teĢkil edildi. Ordunun çekilmesiyle Erzurum'da ihtilâl tarikiyle Ermeni ittihadı teĢekkül etti; kendilerine "Ermeni as-ker-i ittihadî" ismini verdiler. ĠĢte o tarihte ordu kumandanlığı tamamıyla acemi olarak 400 kadar Ermeni'yi ikinci kale topçu alayına verdi. Bunların bir kısmı kaçıp dağıldı, kalanlar da ancak nöbet mahallerini ve mevzi-deki bataryaların muhafazasını deruhte edebiliyordu. Ordunun çekilmesinden bir müddet mukaddem ġimali Kafkasya'da muharebat-ı dahiliye baĢlayıp Mave-ra-yı Kafkas'ın Rusya ile irtibatı münkati' olunca, Tiflis'te
hükümet-i muvakkate (geçici hükümet) teĢekkül ve "Mavera-yı Kafkas komiserliği" ismini takındı ve kendisinin müstakil bir hükümet olmayıp, iĢler düzelin-ceye kadar muvakkaten hükümet-i merkeziyeyi temsil ederek Rusya'nın gayr-ı münfekk (ayrılmaz) bir kısmı olduğunu ilan etti. Çekilen ordunun yerine komiserlik 1917 senesi Kânun-ı Evvel 18 tarihli tamimiyle yenidenordu teĢkil olunacağını ilan etti ve yeni ordu milis esası üzerine Rus, Gürcü Ġslâm, Ermeni kolorduları ve Çerkez, Asetin ve Aysor gibi diğer küçük milletlerden de u-fak cüzütamlar teĢkil edecekti. Topçu kıtaâh(nın) hangi milletten teĢkil olunacağı meselesi hallolununcaya kadar Erzurum Deveboynu mevki-i müstahkem topçusu muhtelit (karma) bir halde kaldı. Kumanda heyeti kamilen Rus olup efrad Ermeni idi. Kumanda heyeti gibi esas kadrosu kamilen Rus olan bu topçu kıtaatını hiç kimse Ermeni farzedemez. Bunların Ermeni olduğuna dair hiç kimse bir emir vermedi. ĠĢbu topçu kıtaatı daima Rus ismini taĢıdı. Biz daima Rus ordusu topçusunda hizmet, Rus veznesinden maaĢ aldık ve Rus kumandanlarının emri altında bulunduk. Alayda Rus papazının idaresi altında Rus kilisesi vardı, Ermeni kilisesi yoktu. Henüz Rus ordusunun çekilmesi iki ay kadar olmuĢtu ki, diğer milletlerden ikmal efradı gelmediği gibi, Erzurum'a diğer milli kıtaat da gelmemiĢti. Alayda zapt u rapt teessüs edemedi. Efrad kaçıyor ve yağma ile uğraĢıyor ve zabıtanı tehdit etmeye ve açıkça emirlerini dinlememeye baĢladılar. Bulgar Ermenilerinden olduğunu iĢittiğim miralay Torkom, Erzurum merkez kumandanı tayin olundu. Bu senenin Kânun-ı Sâni'si evâ-sıtında Ermeni piyade kıtaatından birkaç nefer Erzurum mu'teberân ve eĢrafından birisini hanesinde katledip malını yağma etmiĢler. Maktulün ismini der-hatır edemiyorum. BaĢkumandan OdiĢelidze, bütün kıtaat kumandanlarını yanına toplayıp, mutlaka üç gün zarfında katilin meydana çıkartılmasını talep etti. Bilhassa Ermeni kumandanlara katilin meydana çı-karılması(nın) Ermeni namusuna taalluk eder mesele olduğunu söyledi- Ve Ermeni efradı tarafından Ģehirde îkâ' olunan mezalim ve itaatsizliğe nihayet verilmesini istedi. Yahut ki (aksi takdirde), kendilerini müdafaa edebilmeleri için Ġslâm ahaliye silah tevzi etmek mecburiyetinde kalacağını ilave etti. Miralay Torkom cevaben ''birkaç eĢkiyanın zulüm ve yağma etmesiyle bütün bir milletin lekelenmesinin doğru olmadığı gibi bütün Ermenilerin de eĢkiya olmadığı"m mümVilâne bildirdi. Kıtaat kumandanları divan-ı harp teĢkilini ve ceza kanununun tatbikini, idam ile tecziyeyi baĢkumandandan istediler. Bunlar hakkında teĢebbüste bulunduğunu söyledi. Ancak katilin bulunup bulunmadığını bilmiyorum. Hatırımda kaldığına göre miralay Torkom ġubat'ın 25'inde Erzurum Ģehrindeki umum kıtaata bir resm-i geçit yaptırıp yirmibir pare top endaht ettirerek (attırarak) Ģehir sekenesine askerin kuvvetini göstermek istedi. Resm-i geçitte ceneral OdiĢelidze'ye, Torkom Ermeni lisanında muharrer bir nutku okudu. Bittabii Ermenice bilmediğimiz için hiçbirimiz birĢey anlamadı(k). Sonra söylediklerine nazaran: Ermenistan teĢekkül ettiğini ve bizzat kendisinin de icra-yı hükümet etmeye baĢladığını ilan etmiĢ: BaĢkumandan bunu öğrendiği vakit Tor-kom'u Erzurum'dan defetti. Hükümetin, her ne suretle olursa olsun Ermeni istiklaline meydan vermek istemediğini bundan anladık. Gerek Erzurum ve gerek civarındaki depolardan ve cephede Ermenilere verilmiĢ olan eĢya, esliha ve malzeme Ermenilerin kendi malları olmayıp, baĢka kıtaat mevcut bulunmamasından dolayı bu Ģeylerin Ermenilere, muvakkaten muhafaza ve lüzumu
ânında iade etme-leri Ģartıyla verilmiĢ olduğunun erkân-ı harbiyeden müteaddit defalar ihtar edildiğini iĢittim. Bu esnada, Ermenilerin Erzincan'da silahsız, muti' Türkler' her türlü vahĢetle katlederek, o civara Osmanlı kıtaatının takarrübü haberinden dolayı Erzurum'a doğru firar etmekte oldukları haberi geldi. BaĢkumandanlığın istihbaratına ve mahall-i vakada bulunup avdet e-den Rus zabitanınm ifadelerine nazaran, Erzincan'da Eremeniler tarafından sekizyüz Türk katledildiği halde, ancak müdafaa-ı nefs sırasında yanız bir tek Ermeni telef olmuĢ. Erzurum civarındaki Ilıca köyünde de biçare Türklerin katledildiği tebeyyün etti. ġubat'ın yedisinde, öğleden sonra sokaklarda milisler ve askerler tarafından birçok erkekler(in) toplanıp gayr-i muayyen bir tarafa sevkedilmekte olduğu nazar-ı dikkatimi celbetti. Bunun sebebini sual ettiğimde, "emiryolunda toplanan karların temizlenmesi için amele olarak sevkedilecekleri"ni söylediler. Saat 3'e doğru, alayımın zabitanından mülazım-ı sâ-ni Lipiski, bulunduğu kıĢladaki Ermeni efraddan birka-çı(nın) sokaktan beĢ Türk'ü tutup kıĢlanın avlusunda bir kenara sıkıĢtırarak dömekte oldukları ve belki nihayet bunları öldüreceklerini telefonla bana söyledi. Rus zabiti bunları kurtarmaya teĢebbüs etmiĢ ise de silahla mukabele görmüĢ ve orada bulunan bir Ermeni zabiti de bunların kurtarılması teklifine muvafakat etmemiĢ. Yakında bulunan diğer üç Rus zabitini birlikte alıp bu bîçareleri kurtarmaya Ģitâb ettim. Bana telefonla ihbar eden Rus zabiti ile Erzurum belediye reisi Starofski bana karĢı çıkıp, yine Ermeniler tarafından sokakta yakalanmıĢ olan bunların ahbabı bulunan bir Türk'ü aramakta olduklarını söylediler. Ermeni neferlerin kıĢla av-lusuna girmeye silahla mani olduklarım da ilâave ettiler. KıĢlaya yaklaĢtığımız zaman avlu kapısından oniki kadar müslümanın havf (ve) dehĢetle çıkıp etrafa kaçıĢtıklarını gördük. Bunlardan birisini tutabildik. Fakat ter-cümansız konuĢamadık. Muhalefetsiz kıĢla avlusuna girdim. Sokaktan toplanan ahalinin nerede bulunduğunu göstermelerini talep ettim. Ahaliden kimsenin kıĢlada bulunmadığını söylediler. KıĢlayı aradığım esnada, kıĢlanın hamamında korku ve dehĢet içinde yetmiĢ kadar Türk kapanmıĢ olduğunu gördüm. Hemen tahkikata giriĢtim. ĠĢin mürettibi olan altı neferi hapsedip Türkleri hemen tahliye etim. Tahkikat sırasında, meçhul bir Ermeni nefer tarafından, kıĢlanın civarındaki hanelerin birinin damında görülen biçare bir fakirin tüfekle öldürüldüğünü öğrendim. 27 ġu-bat'ta Osmanlı kıtaatının Erzurum'u istirdadı sırasında maatteessüf bütün resmî evrakım meyanmda iĢbu tahkikat varakalarıyla, kurtardığım Türklerin isimlerini hâvi liste dahi zayi olmuĢtur. Fakat, bugün Erzurum'da ber-hayat bulunup, sokakta rastgeldiğim zamanlar hayatlarını kurtardığımdan mütevellit minnettarlıklarını samimi selamlanyla izhar eden Türklerden sual edi(le)rek vaka meydana çıkarılabilir. Erzurum belediye reisi Mösyö Starofski'nin maiyyetinde tahrirat kitabetinde bulunan tercüman Ali Bey Pepenof, tahkikat esnasında zabıt varakasını ve listeyi tanzim etmiĢ bulunduğundan o Ģahısları tanıyabilir. Tahkikat neticesinde, topçu alayına merbut piyade kıtaatı meyanındaki Ermeni zabit vekili Karagadayef'in vaka mürettebi olup, ahaliyi hanelerinden topladığı vakit birçok eĢyalarını da bu hususta tecrübe sahibi olan Ermeni neferler vasıtasıyla gasbetmiĢ olduğu tebeyyünetti. Bu dahi, diğer Ermeni neferlerle birlikte hapsedildi.
AkĢam üstü havali komiseri Zilanof ve muavini Sta-rofski'nin huzuruyla baĢkumandana ihbâr-ı keyfiyet edildi (durum haber verildi). Bu gün zarfında Ermeniler ötede beride birkaç kiĢi telef ve Türk pazarında harîk i-ka etmiĢlerdir (yangın çıkarmıĢlardı.r) Suret-i umumiyede bu günlerde gerek Erzurum ve gerek havalisinde münferit katiller olduğu haber alınmakta idi. Tafta istikamı civarında bir Türk'ü telef ettiğinden dolayı bir Ermenî'yi bizzat kendim yakalayıp merkez kumandanına teslim ettim. Amele sıfatıyla iĢe sevkedilen Türklerden birçoğu(nun) izi kaybolarak bir daha avdet etmemekte olduğu ahali tarafından söyleniyordu. Belediye heyeti bunu baĢkumandana bildirdi. Büyük rütbeli topçu zabitanı hep birleĢip baĢkumandana verdiğimiz raporda, mevki-i müstahkemden hepimizin infikâkına müsade edilmesini, çünkü burada hiçbir gûnâ fayda temin edemediğimiz gibi Ermeni mezâlimine karĢı dahi hiçbir Ģey yapamayıp, ancak bu eĢkıya yüzünden nâmmıız(m) lekedâr edilmesini hiçbir zaman arzu etmediğimizi bildirdik. Bunun üzerine baĢkumandan. Osmanlı ordusu kumandanı ceneral Vehip PaĢa'dan aldığı telsiz telgrafta ordu-yı Osmâni'nin Erzincan'ı iĢgal ve ileri harekatına devam emrini aldığı ve Ermenilerin bu havali ahalisine icra ettikleri mezâlime baĢka türlü nihayet verilemeyeceğine hükmettiğini ve bu ileri harekatın Rus kıtaâtıyla temasa gelinceye kadar devam edeceğini bildirdiğini söyledi. Bu sebeple Mavera-yı Kafkas Komiserliği hükümet-i Osmaniye'ye sulh teklif etti. Bu teklife telsiz telgrafla alınan cevapta, Osmanlı ordusu kumandanı, sulh teklifini memnuniyetle kabul ettikleri ve fakat meselenin halliiçin Mavera-yı Kafkas Komiserliği'nin teklifinin hükü-met-i Osmaniye'ye ihbar edildiği bildirilmiĢtir.Bizim müracaatımız üzerine ceneral OdiĢelidze komiserlik reisi Kekeçkuri ve baĢkumandan ceneral Lebe-deniski ile telgrafla muharebe etti. Alınan cevapta, Ermeni Millet Meclisi'ne bir ültimatom verilerek Ermeni rezaletine nihayet verilmesi suret-i kat'iyyede talep edilmiĢ olmakla, Erzurum'daki yolsuzluklara nihayet verilmek için Ermeni Millet Meclisi tarafından doktor Gavri-yef ve Antranik(in) gönderilmiĢ olduğu ve zabıtanın metâlibine kat'i cevap verilmesi(nin) Osmanlı hükümetinden sulh hakkında alınacak cevaba mütevakkıf bulunmakla zabitartın o vakte kadar Erzurum'da kalmaları icap edeceği bildirilmiĢ ve buna ilave olarak, zabıtanın Ģimdiye kadar ifa ettikleri vazifeye teĢekkürle beraber Rusya'nın yeniden tehlike karĢısında bulunduğu bu hengâmda bütün zabitanın son dakikaya kadar vazifeleri baĢından ayrılmayacaklarına itimat edildiği dahi zikredilmiĢtir. Bundan baĢka, ordu kumandanı tahrirî emirnamesinde bütün zabitanın vazifelerinden ayrılmamalarını tembih ettiği gibi zabitanın nâ-hak yere telef ve bed-nâm olmalarına hiçbir veçhile müsade etmeyeceğini ve eldeki bütün kuvvetiyle buna mani olacağını bildirdi. ĠĢte bu veçhile biz ancak Rus kumandanının emri ve yalnız Rusya'nın menfaati maksadıyla Erzurum'da kaldık. Bu hengâmda hükümet-i Osmaniye'nin ZaKafkas Komiserliği'nin teklifine razı olduğu, sulh müzakeresine Trabzon'da ve ġubat'ın 17'nci günü baĢlanılacağı anlaĢıldı. Erzurum ve civarında Osmanlı kıtaâtıyla harp etmek tasavvur etmediğinden muahede-i sulhiye imza edilinceye kadar Erzurum'da kalınacak ve bu muahedemucibince bütün esliha ve malzeme ya Rusya'ya naklolunacak veyahut kamilen hükümet-i Osmaniye'ye teslim edilecek ve aksi takdirde sulh imza edilmeden Osmanlı kıtaatı Erzurum'u istirdada teĢebbüs ettiği halde, toplar tahrip edildikten sonra
mürettebat ve zabıtan da Rusya'ya çekilecek ve bunlar için her halde yedi gün evvel emr-i kafi verilecek olduğunu umum zabitana ordu kumandanı Ģifahen söyledi. Zabitamn Erzurum'da kalıp kalmaması meselesi su-ret-i kat'iyyede holloluncaya kadar, Kürtlerin muhtemel olan taarruzlarına karĢı müdafaa mecburiyeti mevcut bulunduğu tezahür etti; çünkü, hükümet-i Osmaniye tarafından Kürtlerin söz dinlemeyip kendi kendilerine hareket ettikleri, mütareke müzakeresi esnasında resmen bildirilmiĢti. Bu sebeple, daha Kânun-i Sâni nihayetinde Er-zurum-Erzincan menzil hattına lüzumu kadar top gönderilmesi ve Kürtlerin bu hat üzerindeki ambarlardan erzak iğtinâm etmek için vâki olan hücumlarının dağıtılması zımnında ordu kumandanlığınca mukarrerat ittihaz edilmiĢti. Bu veçhile her menzil noktasına bir zabitle bir yahut iki top ikâme edildi. Ermeni kıtaatı Erzincan'dan Erzurum'a çekilirken bu toplar da bunlarla birlikte geri geldi. 10 ġubat tarihlerine doğru aynı maksatla Trabzon kapısı üzerindeki Büyük Kiremitli mevki ile Surp NiĢan mevkiine ikiĢer top konmuĢtu ve daha Ģehrin müdafaa noktalarından bazılarına birkaç top daha kondu. Palandöken cihetinden Kürtlerin taarruzu ihtimaline mebnî Kars ve Harput kapıları arasına da top konacaktı. Halbuki bu toplar bilhassa Kürtlerin taarruzuna karĢı vaz' edilmiĢ olup, mürettebatıyla ancak bu hizmeti ifa edebilirse de, topçusu bulunan muntazam orduya karĢı bir-iki ert-dahtta (atıĢta) kamilen imha edileceği aĢikar idi. ġubat evâsıtmda (ortalarında) uzak mevâzi'deki (mevzilerdeki) topların kamalan ve rasat ve niĢangâh dürbünleri kamilen toplanıp merkezdeki depoya cem'edilmiĢ, yakın mevâzi'dekilerin dahi niĢangâhları çıkarılıp sıra kamalarının alınmasına gelmiĢti. Palandö-ken'deki toplar hakkında dahi bu emir verilmiĢ idiyse de henüz icra edilememiĢtir. Yalnız Kürtlerin taarruzunu defa tahsis edilmiĢ olan topların niĢangâhları üstünde idi. Osmanlı kıtaatının yakın zamanda taarruzu beklenmiyordu. Osmanlı kıtaatı yaz gelmeden evvel harekete gayr-i muktedir ve kuvve-i maneviyesi bozuk zannediliyordu. 12 ġubat'ta tepeden tırnağa kadar müsellah olan Ermeni eĢkıyası(nın) on-oniki kadar Türk'ü istasyon civarında alenen kurĢuna dizdiklerim gören iki Rus zabiti bunları kurtarmaya teĢebbüs etmiĢ ise de bunlar da silahla tehdit edildiklerinden, bu biçareler, kimse tarafından muavenet göremeyip telef olmuĢlardır. 13 ġubat'ta ordu kumandanı idare-i örfiyye ilan ve divan-ı harp teĢkil ederek eski kanun mucibince idam cezası tatbikini emretti. Miralay Morel Erzurum mevki-i müstahkem merkez kumandanı ve Ermeni'den birisi de divan-ı harp reisi tayin olundu. BaĢkumandanla birlikte mevki-i müstahkem kumandanı ceneral Gerasimof da bu gün Erzurum'dan hareket ettiler. Bunlar icabında topçu çekilirse geride hangi mevkide içtimâ edeceklerini tayin edeceklerdi. Mevki-i müstahkem topçu kumandanlığı vazifesini ifa etmek üzere kaldım. Miralay Morel'in karargâhı ekseriyetle Rus zabitlerinden müteĢekkildi. Alay erkan-ı harp yüzbaĢısı ġeneur idi. Ordu kumandam gidince miralay Morel baĢka bir tavır takındı-Erzurum son dakikaya kadar müdafaa edileceğinden, zabitan ile eli silah tutan zükûrdan (erkeklerden) kim-se(nin) Ģehri terketmelerine müsade etmeyeceğini söyledi. Erzurum'dan hareket etmek arzusunda bulunan zabitan hakkında divan-ı harbe malumat verdiğim zaman, divan-ı harp azasından Sahomyan yüksek sesle bağırarak, "Erzurum'dan çıkmak isteyenlerin hepsini bizzat kendisi(nin) vuracağını ve gizlice kaçanların ise Köprü-köy ve Hasankale'de ikâme edilen kuvvetli Ermeni kıtaatı tarafından bizzat kendi vesikasını hâiz olmayacaklarından dolayı yakalanıp divan-ı
harbe irsal edileceğini" söyledi. Kurtulmak güç olan bir kapana tutulduğumuzu anladım. Ġdare-i örfiye ve divan-ı harb(in) Ermeni eĢkıyası için olmayıp bilhassa Rus zabitleri için teĢekkül ettiği tezahür etti. ġehirde cebr ve tazyik eskisi gibi devam etti. Her zamanki gibi silahsız ve müdafaasız oldukları halde taarrruza duçar olan Türk ahalisini Rus zabitleri imkan dairesinde müdafaada bulundular. Maiyyetimde bulunan zabitlerden birçoğu sokakta yakalanmıĢ, soyulmuĢ olan Türkleri cebren kurtarmıĢlardır. Fen memuru vazifesini ifa eden Karayef, gündüz sokakta bir Türk'ü soyup kaçan bir Ermeni'yi silahıyla vurmuĢtur. Silahsız muti' ahaliyi telef edenlerin cezalandırılacağı va'dinden hiçbir Ģey çıkmamıĢtır. Divan-ı harp Ermenilerden korktuğuntan hiçbir Ermeni'yi mahkum edemedi. Halbuki divan-ı harbin teĢkilini en ziyade Ermeniler talep etmiĢlerdi. "Hiçbir zaman bir Ermeni(nin) diğer bir Ermeni'yi cezalandırmıyaca-ğı"nı Türkler musırran (ısrarla) iddia ederlerdi. Rus darb-ı meselinden, "Karga, karganın gözünü oymaz." derler ki doğru olduğunu gözümüzle gördük. Eli silah tutabilen Ermeniler, firar etmekte olan ailelerinin muha-fazası kaydıyla hep beraber firar ettiler. Mahpus bulunan zabit vekili Karagodayef haberim ve müsadem olmaksızın tahliye edilmiĢ. Bunun esbâb-ı tahliyesini (tahliye sebeplerini) miralay"Morel'den sual edince, "yeniden tahkikat icra edilerek masumiyeti(nin) tebeyyün etmiĢ olduğu"nu söyledi. Halbuki gerek ben ve gerek bir-iki zabitim vakanın en mühim Ģahitlerinden idik. Bize buna dair hiçbir sual sorulmadı. Maamafih, alayca tahkikat ve isticvâbât icra ettirerek dosyasını miralay Aleksandrof'a tevdi ettim. Tafta'da bizzat yakaladığım cani dahi hiçbir cezaya duçar olmadı. Miralay Morel Erzurum Türk ahalisinin kıyamından havf etmeye (ayaklanmasından korkmaya) baĢladı. 17 ġubat'ta Antranik Erzurum'a geldi. Bununla beraber, havali-i müstevliye komiseri muavini doktor Za-veryef de beraberdi. Ermeni mesailiyle (meseleleriyle) hiç meĢgul olmadığımız için, Antranik'in hükümet-i Osmaniye'ce idama mahkum bir cani addedildiğinden haberdar değildik. Bunların hepsini, 7 Mart'ta Osmanlı ordusu kumandanıyla konuĢtuğum zaman öğrendim. Antranik Rus mirlivası (üni)formasıyla geldi. Dördüncü rütbeden Sen Vilâdimir ve ikinci rütbeden Sen Jorj salîbi (haç) niĢanlarını hâmil idi. Bunlardan baĢka, efrada mahsus Sen Jorj salibinin ikinci rütbesini dahî hâmil idi. Bunun maiyyetinde, kendi erkân-ı harp reisi olan Rus erkân-ı harp miralayı Zinkeviç de beraber gelmiĢti. Andtranik, Erzurum'a gelmeden bir gün evvel miralay Morel, Antranik'ten aldığı telgrafta, Erzurum'dan firar eden korkakları kamilen telef etmek üzere Köprü-köy'üne makinalı tüfenkler ikâme edilmiĢ olduğu(nun) zikredildiğini umûma ilan etti. Antranik gelince, miralay Morel'in yerine Erzurummerkez kumandanlığını deruhte etti. Miralay Morcl bunun emri altında kaldı. Biz de daima Miralay Morel'in kumandasında bulunduk. Antranik'in muvasalatı günü mıntıkam dahilinde bulunan Tepeköyü'nde bütün aha-li(nin) kadın, erkek, çoluk çocuk kamilen Ermeniler tarafından katliam edilmiĢ olduğunu o mıntıkadaki zabitim vasıtasıyla haber aldım. Ġlk görüĢtüğüm hengâmda hemen buna dair havadisi kendisine söyledim. Benim yanımda emir verip Tepeköyü'ne yirmi atlı gönderdi. Hiç olmazsa faillerden bir kiĢi olsun derdest edilmesini (yakalanmasını) emretti. Bundan ne netice çıktığını ben elyevm bilmiyorum. Miralay Torkom yine zuhur etti, Antranik'in muvasalatından bir-iki gün sonra Ermeni topçu miralayı Du-lohanof Erzurum'a geldi. Bidayette kendisi topçu müfettiĢi
olarak benim âmirim olacağını söyledi. Buna cevaben ben kendim fırka kumandanı selâhiyetini haiz bulunduğum için âmire ihtiyacım olmadığım ve böyle olmadığı halde hizmetten çekileceğimi bildirince miralay Dulohanof'un Erzurum mevki-i müstahkemi topçu umurunu temĢîte (topçu iĢlerini yürütmeye) memur bulunduğu ilan edildi. Binaenaleyh, bana yolladığı mukar-rerat kendi namına olmayıp, merkez kumanı Antranik namına gönderilmekte devam etti. Kumandam altındaki topçu taburu kumandanı yüzbaĢı vekili Ermeni Canbulatyan dahi benim iĢlerime karıĢmaya yeltenmiĢti. Bütün topların ve projektörlerle dinamolarının kamilen geri görüleceğini söylediğimde, Ermeniler her halde Erzurum'da kalacakları için, bunların kâffesinin kendilerine lüzumu olduğundan bahisle hiçbirisinin geri gönderilmesine razı olmayacağını ifade etmiĢti. Bundan anlaĢılıyor ki bütün emirkumandayıErmeniler kendi ellerine alarak, Rus zabitlerine icra memurluğundan baĢka (bir Ģey) bırakmak istemiyorlardı. Rus zabitlerinin himmetiyle Ermeni istiklaline çalıĢtıkları ve fakat bunu kimseye sezdirmek istemedikleri pek aĢikardı; çünkü, bu maksatlarını açıkça söyleseler, Rus zabitlerinin ekseriyeti iĢten el çekince Ermeniler za-bitsiz kalacaklardı. Topçu zabitanmın terk-i hizmet etmelerinden Ermcniler'in pek ziyade korktukları yedinci Kafkas cebel topçu taburu kumandan vekili yüzbaĢı Pel-yat'ın ber-vech-i âti ifadesinden anlaĢılmaktadır: 7 ġubat'ta cebel topçu taburunun SarıkamıĢ'a hareket edeceğini haber alan Ermeniler daha 5 ġubat'ta topçu park kumandanını tevkif etmiĢler ve ordu kumandanının emriyle tahliye edilmiĢ, sonra üç defa daha yakalamıĢlar. Eğerçi topçular Erzurum'dan çıkarsa Ermeniler Erzurum'u kana boyayacaklarını söyleyerek tehdide kalkmıĢlardır. Hapsedilenler Rus karargâh zabitlerinin teĢebbüsüyle tahliye edilmekte olduğundan, nihayet ordu kumandanının emriyle topçuların Ģevkinden sarf-ı nazar edilmiĢtir. Yedinci cebel topçu taburu kumandanıyla anlaĢmak mecburiyeti hâsıl oldu. Rus topçu zabitanına Ermeniler bilfiil cebr etmeye cesaret edip Ermeni menfaatine çalıĢmaklığımızı açıktan açığa talep ederlerse yek-diğerimize muavenet etmekliğimizi hafiyyen kararlaĢtırdık. Elimizde maddi kuvvet olarak top ve makinalı tüfek ve bir de Rus zabitleri vardı. Cebel topçu taburu zabitam mümkün mertebe yek-diğerine yakın mahallerde ikamet etmeye baĢladıkları gibi, mevki-i müstahkem topçu zabitam da ta bidâyet-i iĢgalden (iĢgalin baĢından) beri karargâhımızın bulunduğu Ġslâm mahallesinde birbirimize yakın yerlerde toplandık. Antranik'in vürûdundan sonra miralay Morel'in karargâhında Erzurum ahalisinin kıyam edeceği korkusu arttı. Ġhtilal mürettipleri tevkif olunacağı zaman hakikaten bir kıyam zuhur ederse bunların üzerlerine topçu ateĢi açabilmek için Mecidiye istihkâmında bu iĢi becerebilecek Rus zabiti bulundurulmasını miralay Morel emretti. Bizim hepimiz(in) de müslüman mahallesinden çıkıp Ermeni mahallesine nakletmekliğimiz emredilmiĢti. Ġki seneden beri müslüman mahallesinde bunlarla yanyana yaĢamıĢ bulunduğumuz cihetle Ermenilerin bu hayali korkularına güldük. Rus topçu zabıtanı yek-ze-ban olarak(ağız birliği ederek), namuslu bir düĢmanla harp etmek için hizmette kaldıkları cihetle kadın, çoluk, çocuk üzerine topçu ateĢi icrasına hiçbir zaman muvafakat etmeyeceklerini pek kafi bir lisanla bildirdiler; çünkü Ermenilerin), hiçbir sebep olmadığı halde, müslü-manların kıyam ettiklerini farzederek bu biçarelerin üzerine topçu ateĢi icrasını talep edeceklerinde Ģüphe kalmamıĢtı. Ermeni mahallesine nakil imkanı âtideki üç sebepten nâĢi gayr-i mümkündü:
1. Tayin olunan zamanda nakledebilmek mümkün değildi; 2. Rus zabitanının müslüman mahallesinde (n) infi-kâkı (ayrılıĢı) Ermenilerin burada serbestçe kıtal icra etmelerine müsade olacaktı; 3. Rus zabitleri her halde son zamanlarda hiçbir suretle emniyet edemedikleri Ermeni muhitine kendi kendilerini düĢürmüĢ olacaklardı. Mevki-i müstahkem kadrosuna dahil olmayan cebel topçu taburu zabitleri de aynı veçhile bu teklifi reddettiler. Nihayet, Ermeniler kendi iĢlerini kendileri görmekmecburiyetinde kalıp, kıyam müĢevvikleri diyerek bazı gûnâ tevkîfât icrasına baĢladılar. Miralay Morel'in Ģehre top ateĢi teklifi nazar-ı dikkatimi celbetmekle, maiyyetimdeki zabitlerle içtima akdetmek mecburiyetini hissettim. Bir gün fasıla ile iki içtima akdettik. Birinci ictimada Erzurum'da mevcut bilumum topçu zabitanıyla birkaç günden beri Erzurum'da bulunan iki Ġngiliz zabiti, miralay Morel, Zinkeviç, Dulohanof, Torkom, Antranik ve doktor Zaveryef hazırdı. ingiliz zabitlerinin bu içtimaa davetlerinden yegane maksadımız Rus zabitleriyle Ermeni kumandanı arasındaki münasebeti görmeleri ve Rus zabitlerinin Ermeni vahĢetine ne dereceye kadar mümâna'ata muktedir bulunduklarını anlayıp birkaç gün sonra avdetlerinde meĢhûdât ve mütalaâtını bir vaka ile teyit edebilmeleri idi; çünkü, doğrudan doruya emrim altında telgraf ve telefon hatlarına mâlik olmadığımdan, yazdığım telgrafların mahallerine verilmediğini müĢahede ettiğim ve gerek haber almak suretiyle muttali olduğum her türlü Ermeni vahĢetini bütün fecâyi'iyle ortaya koydum. Ermeni itaatsizliğinin son dereceyi bulduğunu bizzat ordu kumandanı OdiĢelidze'nin lisanında(n) iĢittiğim vekâ-yi'le (hadiselerle) izah ettim. Bütün bu izahatımı ber-vech-i âti cümlelerle neticelendirdim: Erzurum'da kalan bütün Rus zabitleri kendi haysiyet ve (üni)formalarıyla Ermeni mezâlimini setretmek için kalmayıp, ancak âmirlerine itaatla yalnız Rusya'ya hizmet etmek için kaldık. Ve Erzurum'da bulunduğumuz müddetçe Ermeni vahĢet ve rezaletine nihayet verilmesini ve aksi takdirde bütün Rus zabitlerinin terk-i mevki ederek geri gitmelerine müsade edilmesini mu-sırran (ısrarla) talep ettiğimizi bildirdim. Benden sonrasöz alan zabıtan da hep benim fikrimi teyit ettiler. Antranik buna verdiği cevapta: Ermeniler(in), Rusya'ya son derece minnettar olup, büyük Rusya ahalisinin gayr-ı münfekk (ayrılmaz )bir kısmı bulunduklarım ve hâl-i hazırda Rusya'ya yardım etmekten baĢka bir gaye takip etmediklerini, ''Ermeni kıtali" denilen Ģeyin asırlardan beri Ermeni-Türk arasındaki husumetin neticesi olmakla beraber ba'demâ (bundan sonra) hiçbir gû-na yolsuzluk vukua gelmemesini temin için bizzat Erzurum'a geldiğini ve eğerçi burada Ermenilere söz geçirip kıtalin önünü almaya muvaffak olamazsa bizzat kendi-si(nin) birinci olarak Erzurum'u terkedeceğirü ifade etti. Mükâlemeler kamilen tercüman vasıtasıyla oldu. Arzu eden zabıtanın Erzurum'dan çıkabilmeleri imkanı sual edildikte: Cesaretine güvenemeyenlerin çıkmaları(nm) daha iyi olacağı cihetle bunların çıkmalarına imkan dairesinde "müsait davranacağım" söyledi. Miralay Zinke-viç ise bütün hâzıruûn muvacehesinde; ''burada ifa edilecek hizmet(in) yalnız Rusya'ya hizmet vazifesi olduğuna kani olarak, bizzat kendisinin de ancak bu kanaatle Erzurum'da bulunduğunu" söyledi.
En nihayet, bütün zabıtan on gün kadar daha bekleyerek, Antranik'in söylediklerinin doğru olup olmadığını görmeye ve neticeye göre hatt-ı hareket takibine karar verdiler. Bu içtima 20 yahut 21 ġubat'ta vâki oldu. Ġçtima hitâmından bir müddet sonra miralay Dulohanof Rus zabitanınm Ermenilere bu derece hiss-i nefretle bakmakta olduklarını hiçbir zaman tasavvur edemeyip hayrette kaldığını gerek bana ve gerek diğer Rus zabitlerine kemal-i taaccüple söylemiĢtir. Ertesi ün Antranik tarafından sokaklara ta'lîk ettirilen (astırılan) Türkçe beyannamelerde, "katledilenmüslüman olsun Ermeni olsun mutlaka fâili(nin) bulunup aynı cezaya duçar edileceği ve müslümanların hiçbir Ģeyden korkmayıp dükkanlarını açarak ticaretleriyle meĢgul olmaları ve çalıĢtırmak için cem' ve sevk olunan müslümanlardan birinin ziyâ'ında bunları cem' ve Ģevke memur olan kıtanın kâffesi(nin) kendi hayatlarıyla mesul tutulacakları vesaire..." tahrir edilmiĢtir (yazılmıĢtır). Ertesi günü, maiyyetimdeki taburlardan birinin kumandam olan yüzbaĢı vekili Canbulatyan ile birlikte at üstünde bir sokaktan geçerken birkaç kiĢinin duvardaki ilam okumakta olduklarını gördük. Canbulatyan bunlara Türkçe izah ederek, "müslüman ahali tarafından bir kıyam vukubulmadığı takdirde Ermeniler tarafından bir gûnâ fenalık zuhura gelmeyeceği"ni anlattı. Buna cevaben, "iki seneden beri müslüman ahalinin hiçbir fenalık yapmak teĢebbüsleri görülmediği gibi ba'demâ (bundan sonra) böyle bir fenalık yapak tasavvurunda dahi olmayıp, ancak silahsız ve müdafaasız kalan müslamanlann bilâ-sebep (sebepsiz) itlaf edilmemesini rica ettikleri"ni söylediler. Benim Rus topçu kumandanı olduğumu ve gerek ben ve gerek benim arkadaĢlarım Rus zabitleri(nin), müslüman ahalinin hiçbir veçhile zarar görmelerini arzu etmeyip, Ģimdiye kadar olduğu gibi ba'demâ dahi ellerinden geldiği kadar bu biçareleri müdafaa edeceğimizi kendilerine anlatmasını yüzbaĢı vekili Canbulat-yan'dan rica ettim. Orada bulunan Türklerden birçoğu ve bilhassa içlerinden bir-iki tanesi 7 ġubat vakasında bizzat benim kendi hayatlarını kurtardığımı söyleyerek sözümü tasdik ettiler. Canbulatyan Ermeni komitesi azasından idi. Ġkinci içtima yalnız Rus zabitamndan mürekkep olup, hariçten ancak doktor Zavaryef vardı. Bu ictimada "Ġkinci Erzurum kale topçu alayı, Ermenilerin zannı gibi, Ermeni topçu alayı olmayıp daima Rus topçu alayıdır ve zabitandan hiçbirisi Ermenilere gönüllü yazılmamıĢtır, yazılmak da istemiyor. Ermenilere hizmet etmek için hiçbirimiz imza vermemiĢ ve mukavele akdetme-miĢtir ve hakikat-i halde hükümet bu alayın Rus veyahut Ermeni alayı olduğunu suret-i kat'iyyede tesbit etmelidir. Eğerçi Rus alayı ise bize Rus neferleri göndermeli; eğerçi Ermeni alayı ise, Rus ordusunda hizmet etmek arzu eden zabıtana bu alaydan infikâk (ayrılma) müsadesi verilmelidir. Kafkas cephesinde hizmet etmek istemeyenleri de ahar (baĢka) cephede hizmet etmek üzere geriye gönderilmeli. Ġlan olunan idare-i örfiyenin ancak yalnız buna mümanaat edebildiği görülmüĢtür. Bu aralık Ģüyu bulduğuna göre Mâverâyı Kafkas Rusya hükümetinden ayrılacaksa Rus zabitlerine mutlaka izin vermelidir ki, bunlar burada ecnebi zabiti vaziyetinde kalacaklardır." zemininde mübâhasât cereyan etmiĢ ve neticede, mevcut tamimlere istinaden ya Harbiye Nezâreti emrine veyahut Rus kolordularından birine naklolunmak için her arzu eden zabitin resmen müracaat edebileceği anlaĢılmıĢtır. Bana verilecek bu gibi istidaların tervîcen makamât-ı lâzımına (gerekli makamlara) gönderileceğini ilan ettim. Bu içtima hengâmında bunlar müzakere ve mübâ-hase edilirken, yedinci Kafkas cebel topçu taburundan yüzbaĢı vekili Yermolof yeni teĢkil olunan Ermeni taburuna gitmek istemeyerek infikâk istidasında bulunmuĢ, evvela vazgeçmesi için kandırmaya
çalıĢmıĢlar. Fikrinde sabat ettiği anlaĢılınca miralay Morel istidasının zîrineyazdığı ilamda "bu zabitin, iĢe yaramadığından dolayı cephe erkân-l harbiyesi emrine iade edildiği" kaydım koyarak 24 saat zarfında Erzurum'dan çıkması için tazyik edilmiĢ. ĠĢte bu veçhile pek fedakâr bir harp zabiti olan Yermolof(un), bilhassa Ermeni kıtaatına hizmet etmek istemediğinden ve bir de miralay Morel'in Ermenilere hizmet ettiğini alenen söylemek dikkatsizliğinde bulunmasından böyle nâ-hak yere lekelendiği zikredildi. Doktor Zavaryef dahi, tıpkı Anrranik'in söylediklerini tekrar ederek, sulh aktedilinceye kadar Erzurum'da kalmaklığımız(ın) Rusya'nın menfaati iktizâsından bulunduğunu ve mütemeddin bir millete mensup zabit olduğumuz cihetle, "Ermeniler, siz Türklerle hesaplasınız! Birbirinizi kesiniz! ġeytan alsın, sizin dahilî iĢinize biz Ruslar neden karıĢalım?!" diyemeyeceğimizi ileri sürdü. En nihayet, "eğer alem-i insaniyete hizmet etmek arzu ederseniz Erzurum'da kalarak bundan böyle Ermenilerin Ġslâmları katliam etmemesine çalıĢmak da bir vazife-i insaniye idiğini" söyledi. Zavaryef'in nutku lüzumu veçhile tesir edemedi. Ġctimadan sonra bizzat dok-tor(un) kendisi "Artık hiçbir ümid-i salâh kalmamıĢ olmakla belki bütün zabitan infikâk edecektir (ayrılacaktır)." dedi. Ordu-yı Osmâni'nin Erzurum'u istirdadından on gün sonra bazı vesaiki (vesikaları) okumak fırsatı düĢtü. Bu vesaikte, doktor Zavaryef, açıktan açığa Ermenilerle muhtariyet i'tâsmdan bahsetmiĢ ve bunun için de Rus zabitlerinin hizmetinden istifade edilmek icap edeceği mezkur olup, doktor Zavayef Erzurum'a gelmeden akdem kaleme alınmıĢtır. Dr. Zavaryef(in) Rus heyetinin ahvâl-i ruhiyesini pekala anlayabilmiĢ olduğu tezahüretmiĢti. Biz daima asker idik, politika ile iĢtigal etmek arzusu hiçbirimizde yoktu. Ermeni partizan muharebesini dahi Rus zabitleri hiçbir zaman kendilerine mal edinmemiĢlerdir. Antranik'in va'di vaad Ģeklinde kaldı. Ahali bunların hiçbirisine inanmıyordu. ÇarĢılar kapalı, herkes korkuyor, Ġslâm mahallâtımn (mahallelerinin) sokaklarında hiç kimseler yoktu. Yalnız belediye dairesi civarında bir-iki dükkan açık olup, yalnız gündüzleri birkaç müslüman buralarda toplanabiliyordu. Hiçbir Ermeni ceza görmedi; hiçbir kabahatli Ermeni meydana çıkarılmadı. Kabahatsiz Ermenilere nasıl ceza edilebilir ki?! Ermenilerin o mütalaalarına karĢı, Rus zabitleri(nin) Ģimdiye kadar birçok kabahatli Ermenileri meydana koyduğu halde bunların hiçbirisi(nin) ceza görmediği söylenirse sükut ediyorlardı. Münferit kıtallerin arkası kesilmemiĢ, fakat biraz gizli tutmaya çalıĢmıĢlardır. Cinayetler Ģehirden uzakça köylerde ve Rus zabitlerinin nazarından uzakta yapılmaya baĢladı. ġehre yakın köylerdeki Türkler kayboldu; fakat, nereye gittikleri bilinemedi. Uzak köyler de silahla kendilerini müdafaaya baĢladılar. ġehirde kıyam korkusu bahanesiyle tevkifler çoğaldı. Tevkif olunanların ne halde bulundukları, Erzincan'daki gibi boğazlanmaları tehlikesi ve hayatları hakkında miralay Morel'e sorduğum imalı suale "mevkuf-lar(m) emniyetli karakol vasıtasıyla sevk ve muhafaza edilmekte ve kısmen Tiflis'e gönderilmekte olduğu, bir kısmı(nm) da rehin makamında Erzurum'da alıkonulmakta olduğu" cevabını vermiĢtir. ĠaĢe hususunda yolsuzluklar baĢgösterdi. Topçu alayı için yağ talep edilince ambar memuru Ermeni vermez. Halbuki elektrik denilen Ermeni bölükleri için baĢçavuĢları gidince Antranik ile eskiden muarefesi olması dolayısıyla hemen yağ verilir. ġeker talep ederler, bizzat Antranik Ģekeri kendi nezdinde cem'edip tevziini umuma siyyânen icra edeceğinden bahisle verilmez hale geldiğini aldığım raporlardan anlamaya
baĢladım. Menzil hatlarını takiben gelen Rus zabitleri çektikleri sıkıntıdan bahisle Ģikayet ettikleri halde, Ermeni zabitanı her yerde sıcak yer ve yemek bulurlardı. ġubat evâsıtmda (ortalarında) topçu zabitamna iki vagonet3 verilerek bununla kısmen eĢya ve kısmen dahi ailelerini geriye sevkede-ceklerdi. Daha üç vagonet verilmesi hakkındaki müracaata, erkân-ı harbiye, henüz Erzurum'dan infikâk etmeden evvel muvafakat cevabı vermiĢti. Erkân-ı harbiye hareket ettikten sonra vagonet verilmesi uzadı. Bunun üzerine miralay Zinkeviç'e tahriren müracaat etmekle, buna memur olan Ermeni, iki günden evvel cevap veremeyeceğini söylediği halde, bütün zabitlerin gözü önünde firari Ermenilere her türlü vasıta-i nakliye tedarik olunmakta idi. Yollarda ise müsellah firari Ermeni, sürülerle kaçarken tesadüf ettikleri her Ģahıstan korkularından veyahut paralarına tama'an gizlice itlaf edip soydukları daima vâki olan ahvalden bulunduğundan eĢya ve ailelerin muhafazasızca Ģevki pek ziyade tehlikeli idi. Geriden ikmal efradı gönderilmediği gibi, elde bulunan cüz'i miktar piyade efradı da hiç kimsenin emrine itaat etmemekte idi. Antranik gelmeden evvel piyade bölükleri cepheye gitmekten imtina ediyorlardı. Antranîk geldiktensonra gerçi cepheye sevkolunabilmiĢlerse de, son derece rezaletle firar etmekte idiler, Antranik bizzat at üstünde olduğu halde kılıçla veyahut yumrukla firarileri toplayıp cepheye sevketmeye uğraĢıyordu. Rus zabitlerinin cebren bulundurdukları kıtaat ise ufak çeteler haline geldi. Antranik askerleri idare hususunda belki meharet sahibi olabilir; ancak, miralay Dulohanof vasıtasıyla alınan emirleri saçmalık, kıymetsizlik itibariyle beni hayrete düĢürürdü. BaĢlarında Antranik olduğu halde bütün Ermenilerin yegane ümidi Rus topçusunda idi. Halbuki mevki-i müstahkemdeki toplardan istifade edilebilme(nin) muallem efrada ve miktar-ı kâfi mutî ve muallem piyadeye mâlik olmakla mümkün olacağını hiç düĢünmüyorlardı. Maksat-ı asli aĢikar idi: Firar ederken topların himayesine sığınmak, ki netice tamamen böyle çıktı. Trabzon sulh müzakeresinin bidayeti her gün baĢka tarihe talîk olunmakta idi. Evvela 17 ġubat, sonra 20, daha sora 25 ġubat'ta baĢlanacağım Erzurum kıtaatı erkânı harbiyesinden öğreniyorduk. Karargâhımın her ikisi de Ģehrin muhtelif cihetlerinde idi. Mevki-i müstahkem ka-rargâhındaki telefon hemen hiç iĢlemez derecede fena olmakla, bizzat günde iki defa oraya gitmek mecburiyetinde idim. Miralay Morel ile pnun erkân-ı harbiyesinden aldığım malumatta Erzurum civarında muntazam Os-manh kıtaatı mevcut olmayıp, Kürt çeteleriyle, aralarında Osmanlı ordusunun Erzurum'dan çekildiği 1916 tarihinden kalma muallem efrad bulunan müsellah (silahlı) civar köylüleri ile harp edildiği anlaĢılıyordu. Gerek çeteler ve gerek aralarında asker bulunan köyle kitleleri, bu civara gelen bazı Osmanlı zabitanının bilhassa müs-lümanlarm müdafaa-i nefs için yaptıkları teĢkilattan iba-ret olduğu farzediliyordu. Mütearrizînde, ancak Ermenilerin Erzincan'da terkettikleri iki cebel topu vardı. Bunlar Erzincan, Oltu, Fem istikametlerinden taarruz edebilirlerdi. Geriden, Kars ve Palandöken taraflarından dahi gelmeleri muhtemeldi. Miralay Morel, nedense yalnız Oltu tarafından hücum edilecek zannında idi. KeĢif hidemâtı (hizmetleri) Ermeniler tarafından pek cahilane bir surette yapılmakta idi. Süvariler ise köylerde kati ve yağma ile meĢguldü. KeĢif yerine köylülerin hayvanlarını sürüp götürmekle vakit geçirirlerdi. Raporları ise kamilen uydurma idi. KeĢif
müfrezesine taarruz eden düĢman kuvveti ikibin gösteriliyorsa, hakikatte mutlaka ikiyüz kiĢiden az çıkardı. Üçyüz-dörtyüz kiĢi tarafından ihata edildikleri ve kurtulmaya muvaffak olduklarını söyledikleri halde ancak bir yaralı, bir telef verdiklerini de ilave etmekten sıkılmazlardı. Bir gün Ermeni zabitlerinden birisi, kumanda ettiği mıntıkaya dörtyüz kiĢilik bir müfrezenin taarruz etmeye baĢladığını telefonla bildirmiĢ ve hakikatte ise karĢı köyden iki silahsız adamın çıkıp ba'dehû geri dönmesinden baĢka birĢey olmadığı tezahür etmiĢti. Ermeniler Erzincan'ı terkettikleri zamandan Osmanlı kıtaatının Erzurum'u iĢgali tarihine kadar geçen müddet zarfında Ermeni keĢif kolları tarafından Türk ordusundan yalnız bir süvari yakalanmıĢtı. Tahminime göre bu biçarenin ya ayaklan donmuĢ olacak yahut bir değerinin muaveneti olmaksızın yürümeye mecali bulunmayacaktı. Ġkinci zabitan ictimamdan sonra bazı zabitler diğer kıtaata nakillerini istida etmiĢlerdi. Bunların istidalarını miralay Morel'e götürdüğüm sırada pek ziyade köpürüp, divan-ı harp kararıyla bunların ayrılmasına kuvvetle mümanaat edeceğini söylemiĢti. Halbuki toplar henüz Rus zabitlerinin elinde bulunmakla, cebir ve Ģiddete karĢı top ateĢiyle mukabele edebileceklerini bildirdim ve zabitan kendi kendilerine terk-i mevki etmeyip kanun mucibince tebdillerini talep eylediklerinden, arzularının is'âfı(nm) zaruri olacağını anlattım ise de, infikâk etmek (ayrılmak) arzu eden bütün zabitana yüzbaĢı vekili Yermolof'a verilen vesika gibi kendilerini lekeleyecek vesikalar vereceğinden, arzu edenin tecrübe etmesini söyledi. Miralay Dulohanof, Tiflis'te ve Batum'da söylediği gibi, arzu etmeyen zabi-tanın iĢbaĢında kalmasında fayda olmayacağını ileri sürdüğüm zaman, zaten bunun için 60 Ġngiliz topçu za-bitanın Erzurum'a gönderilmesini talep edip vaad aldığım bildirdi. Erzurum istasyon ser-memurluğu vazifesinde bulunan bir Rus veyahut Polenez neferi(nin), hizmette kalmak istemediğinden dolayı tevkif olunup, cebren ifa-yı hizmete sevkedildiğini bu sırada iĢitmiĢtim. Emirlerin hüsn-i ifasında sürat husulü bahanesiyle ve hakikatte her ihtimale karĢı bütün zabitanın yek-diğerine lüzumunda muavenet edebilecek surette yakın yerlerde ikâmet etmeleri hakkında evâmir-i lâzıme (gerekli emirleri) verdim. YüzbaĢı vekili Yermolof ġubat'm 25'inde hareket etmiĢti. Giderken, yolda SarıkamıĢ'a uğrayıp orada bulunan erkân-ı harbiye reisi general ViĢinski ile topçu kumandanı general Gerasimof'a Ermeniler arasındaki fena vaziyetimiz hakkında gördüğünü ve bildiğini söylemesini ve mümkün olduğu kadar süratle Ģujıalden halâs edilmekliğimizi (kurtanlmaklığımızi) rica eylemesini tavsiye ettim. 24 ġubat'ta bir Osmanlı tayyaresi(nin) gelip civarı keĢfetmesinden, Osmanlı kıtaatının Erzincan'da ve hattaMamahatun'da bulunduklarına hükmetmiĢtim. Bu hengâmda Erzurum'un tahliyesi hakkında Türklerden bir teklif varakası aldığını miralay Morel söylemiĢti. Osmanlı kıtaatının Erzurum'u iĢgalinden sonra, bizzat kolordu kumandanı Kâzım Bey'den (Karabekir) öğrendiğime göre, tahliye hakkındaki kağıt(ın) gayr-i muayyen bir teklif varakasından ibaret olmayıp, bizzat kendi imzasını hâvi bir mektup olduğu anlaĢılmıĢtır. Miralay Morel ise meseleyi ehemmiyetsiz görüp, bizzat kolordu kumandanının imzasını hâvi olan resmî teklifi, imzası adi bir propaganda varakası gibi göstererek beni iğfale çalıĢmıĢtır. 24, 25 ġubat'ta cephede tehlikeli bir hal görülmediği mevki-i müstahkem erkân-ı harbiyesinden bildirilmiĢtir. Yalnız Tekkederesi civarında Kürtlerin içtimai haberi alınmakla o cihete bir müfreze sevkedilip bunların ileri harekâtına mümanaat edildiği
malumdu.Erzurum'dan sevkolunan bir müfreze ise, düĢmanı Ġlıca'dan birkaç verst 4 geri attığı söyleniyordu. 26 ġubat'ta Tekkederesi'ndeki Ermeni müfrezesi(nin) ihata edilmiĢ ve kaçabilenleri(nin) Erzurum'a koĢmakta ve Ilıca'daki müfreze(nin) de bozulup aynı istikamete kaçmakta oldukları haber alındı. Mütaarrizîne karĢı topçu ateĢi açılması hakkında miralay Morel'den emr-i Ģifahî almıĢtım; ancak, hiçbir yerde taarruz eden bir hedef göremedim. Harput Ģosesi üzerinde, panik halinde Erzurum'a firar eden Ermeni askerlerinden baĢka birsey görülmüyordu; Trabzon Ģosesi üzerinde ise, manevra meydanında yürüyüĢ yapar gibi toplu yol kollarında Ermeni kıtaatı Erzurum'a ric'atetmekte idi. Öğleden sonra, civardaki Göz köyünün et-radında düĢman kıtaatı bulunduğu anlaĢıldı. Bunların miktarım binbeĢyüz kiĢi tahmin ettim. Bu müfreze talim görmemiĢ Kürt çetesine benzemeyip, muntazam sevk ü idare edilen bir alaya benziyordu. Ancak, aralarında bulunan süvari döküntüleri bunlara, biraz tanzim edilebilmiĢ Kürt müfrezesi Ģekli veriyordu. Kic'at edenlerin hali ve manzarası pek acıklı ve ümitsiz idi. Ric'at eden Ermeniler arasıra kısa tulde (uzunlukta) seyrek avcı halinde yayılıyorlar. Kâh Ģosenin etrafında ufak kümeler halinde toplanıp sersem sersem yürüyorlardı. Bunların yüzlerinde korkudan baĢka birĢey görülmüyordu. Antranik, bunları bir parça tanzim edebilmek için avcı hattına doğru gitti ve bu hattı bir miktar ileri sevketmeye muvaffak oldu ise de, korkak Ermeniler bir kere yatınca bir daha kalkmadılar. Bizim tarafta topçu ateĢi gece karanlığına kadar devam etti. Kürt eĢkiyasınm taarruzları(nın) baĢlamasından dolayı bunları def ile meĢgul olmaya baĢlanıldığı zamandan itibaren bütün Rus zabitleri infikâk kararından vazgeçip, uhdelerine terettüp eden vezâifi (görevleri) hakkıyla ifaya çalıĢmıĢlardır; çünkü, böyle zamanda infikâk arzusu izhar edenler korkaklıkta itham edilecekti. Ermenilerin topçu hakkındaki fikirlerini bu gün öğrendim. Büyük Kiremitli civarındaki bataryamın muhafazasına memur olan Ermeni piyadesini ileri sürmek imkanı olmadı. Bunlar bilakis bataryayı bırakıp Harput kapısına doğru daima geri çekilmekte idiler, Tekkederesi köyünden firar eden Ermeniler, kaçarken bile civarda buldukları hayvanâtı sürüp götürmeye ve yalnız gördükleri silahsız ahaliyi öldürmeye çalıĢmıĢlardır. Türklerin Ģehre takarrüpleri (yaklaĢmaları) Rus er-kân-ı harbiyesince gayr-i muntazır (beklenmedik) bir zamanda vâki olmuĢtur; çünkü, iktizâ eden muharebe emri bile verilmemiĢti, verilmiĢ olsa bile bana kadar vâsıl olamamıĢtır. Hariçten silahbaĢı ve baskın borusu çalındığı zaman piyade kıtaatının iĢgal edecekleri mahal-ler(in) evvelce tayin edilip tamim edilmiĢ olduğunu iĢit-miĢtim. Fakat, bu emir de bana kadar vâsıl ol(a)mamıĢtı. Benim vazifem pek basit idi: ġehrin hudud-ı müstahke-mesinin top ateĢi haricindeki düĢmanı, oradan ileri geçirmemek için top ateĢi altına almak. Ġleri mevazi'de ise piyade ile birlikte benim emrim altında bulunmayan cebel topları vardır. Bu gün akĢama kadar Ģehir milisleri (Ermeniler) Ģehir dahilindeki müslüman zuhurun (erkeklerin) kâffesini, hatta ihtiyar ve hastalan bile toplamaya devam ettiler. Esbabı sual edildikte, Ģimendifer hattındaki karları temizlemek için amele topladıklarını söylüyorlardı. Oturduğum evin kapısında ismim yazılı olduğu halde, bir Ermeni darülfünun (üniversite) talebesinin) maiyyetindeki devriye ile güya taharriyat icrası için
haneme duhul etmiĢ (girmiĢ) olduğu(nu) bu akĢam haber almıĢtım. Familyamın mümanaatı ile eve girmeye cesaret edemediği gibi, ev sahibi olan ihtiyar bir Türk ile birkaç Kürt hizmetçiyi alıp götürememiĢ, fakat ağzına geleni söylemiĢ. Bu yolsuzlukların Antranik'in emriyle yapıldığım mektepli kendisi ifade etmiĢ(ti). Ahaliyi toplamak maksadıyla bir daha ev sahibi ihtiyarı almaya geldikleri vakit bana dehalet edebilmesi için benim ikametgâhıma geçilecek bir kapı açtırdım. Son zamanlar benim Antranik ve erkân-ı harbiyesi ile olan münasebetime Ģahit olmak için, her gittikçe beraberime seferberlik kısmı müdürü yüzbaĢı Julkeviç'i aldığım cihetle, bir akĢam da zabitan ictimaına yine birlikte gitmiĢtik. Komisyona muvasalatımızda bizim gelmekliğimizi bek-lemeden celse(nin) in'ikat etmiĢ olduğunu öğrendik, odada âtideki kimseler mevcuttu: Antranik, doktor Zavaryef, miralay Zinkeviç, Morel, Dulohanof ve diğer birkaç kimseler. Beni gördükleri gibi, baĢkumandan OdiĢelidze'nin telgrafını miralay Zinkeviç ber-vech-i âti okudu: "Osmanlı ordusu kumandanı Vehib PaĢa, Erzurum'un iĢgali için kıtaata emir verdiğini telsiz telgrafla bildirdiğinden, mevki-i müstahkemde mevcut topların tahribiyle kıtaatın geri çekilmesi". Ġmza OdiĢelidze Bu emir biraz geç kaldığından, üç gün kadar zamana muhtaç olan tahrip ameliyatını bittabi yapamadık. Antranik yüksek sesle Ermenice birisine küfür ediyor, doktor Zavaryef bunu teskine çalıĢıyor ve Antranik'in söylediklerini bize tercüme ediyordu. "On-onbeĢbin kiĢi gönderdik. Erzurum 'u muhafaza edecekleri yerde geride oturup da Ermeni milletini ve Ermenistan'ı batıran Ermeni rüesâsına lanet ettiğini, elde bulunan birkaç bin Ermeninin de hîçbirisi(nin) cepheye gitmek istemediğini" bağıra çağıra söylemekte imiĢ. Bundan sonra Antranik ber-vech-i âti kararını bize söyledi: Ġki gün daha Erzurum'da sebat ederek, mümkün olan tahribatı yaptıktan sonra tahliye edilmesi. Ba'dehû, odada hiç kimse yokmuĢ gibi soyunup yatağına yattı. ġehrin ötesinde berisinde zuhur eden yangınların söndürülmediğini ve gece vakti milisler tarafından Ġslamlardan ihtiyar ve hastaların bile evlerden toplanıp bir semt-i meçhule gönderilmekte olduğunu doktor Zavar-yef'e söylediğim zaman, yangınların itfası ve Ġslamların toplattırılma ma sı hakkında emirler verildiğini bildirdi. Doktor Zavaryef ile akdemce geçen mübâhaseleri-mizde, kendisi hükümet azasından bulunmak sıfatıyla hiçbir gûnâ yolsuzluk yapılmamasını son derece arzu ve buna bütün kuvvetiyle çalıĢacağını söylerdi. Gerek bu ve gerek bunun emsali olan Ermeni mütefekkirlerinden hep bu yolda muvafık fikirler isitirdim. Yüreklerinde ve fikirlerinde ne maksat beslediklerini bilmem/ ancak lisanlarından Ermeni mütefekkirleri arasında kıtal ve yağma fikrinin mekruh olduğunu alenen söyleyenlerin mevcut olduğu gayr-ı kâbil-i inkardır. Doktor Zavar-yef(in) Ermeni mefkuresini benden daha iyi bilmesi lazımdır. Antranik tarafından verilen kararın suret-i icrası hakkında bazı gûnâ müzakerâttan sonra herkes evlerine dağılmıĢtı. Erzurum'da iki gün sebat etmek meselesine gelince: Ġleri hattaki tahkimatın kuvveti ve müdâfinîn kesreti itibariyle, yalnız Kürtlere karsı değil muntazam kıtaata karĢı bile kırkiki gün müdafaa edilirdi. Mütareke müzakeresi hengâmında Kürtlere söz geçirtmediklerini Tür-kiya hükümeti resmen bildirmiĢ olmakla, Kürtlerin hücumuna karĢı her türlü tedâbir ittihazı bizim borcumuz olmuĢtu.
Gece haneme avdet ederken, yangınların itfa edilmiĢ (söndürülmüĢ) ve her gûnâ yolsuzluklardan eser kalmamıĢ olduğu görülüyordu. Karargâhıma avdet edince, topların tahribi için lazım gelen emirleri verdim. Ġki gün zarfında bunlar tahrip olunabilirdi. Piyadelerin gece karanlığından bi'Hstifade siperleri terlettiklerini zabitlerimin raporlarından anlıyordum. Birçok uğraĢtıktan sonra telefonla miralay Morel'i bulup aldığım haber-leri kendisine söyleyebildim. Buna karĢı "tedâbîr ittihaz edip (tedbirler alıp) taviye kıtaatı gönderdiği cihetle bu husustan dolayı hiçbir tehlike mevcut olmadığı"nı bildirdi. Haneme gidip gece saat birde yattıktan sonra iki ile üç arasında Ģehirde tek tuk silah sesleri iĢitilmeye baĢladı. Tıpkı geçen günlerde olduğu gibi, sokaklarda Ermeni sesleri, balta sadâları, kapıların kırılması, ahalinin cebren götürülmesi görültüleri iĢitilmeye baĢladı. Ġki düĢünce beni pek sıkmaya baĢladı: Evvela, içinde bulunup da meseleyi gözleriyle görmeyenlerin bu "hürriyet mücahitleri!!)" Ermeni eĢkıyasının, yaptıkları vahĢet ve rezaleti Rus zabitlerinin müsadesiyle yaptıklarını zannedip, Rus zabitlerinin de Ermenilerle birlikte lekelenmesi; saniyen, Ģehre taarruza baĢlayan kitle arasında muntazam Osmanlı kıtaatı dahi bulunmak ihtimali olduğundan ve halbuki baĢkumandanın kararı ve emri ve arzusu muntazam kıtaatla harbetmek olmayıp Ģehrin tahliyesinden ibaret olduğundan, bu cihetle dahi bir su-i tefehhüm ihtimali, iki mühim sebeplere karĢı ber-vech-i âti mukarrerât ittihaz ettim: Sabahleyin erkence miralay Morel'e gidip kafi iki teklifte bulunmak: Evvela, Ermenilerin Ģekâvetini ta'tîl etmek iktidarında değilse, topların bir kısmını Ermenilerin üstüne çevirip, ibtidâ teklif etmek, sonra ateĢle icbar etmek. Saniyen, derakap mükâleme memurları göndererek, hare-kât-ı harbiyenin ta'tîl ve iki gün zarfında kan dökülmek-sizin Erzurum'un tahliye ve teslim edileceğini Osmanlı kıtaatına bildirmek ve Erzurum'un tahliyemi esnasında Ermenilerin kıtal yapamamaları için, Rus zabitlerinin kumandası altında Ermenisiz müfrezeler teĢkil edip kıtale silahla mümanaat etmek ve Ģâiredir. Erkence, yüzbaĢı Julkeviç ile birlikte miralay Mo-rel'e giderken, yolda topçu cephane deposunun önünde buna memur olan mülâzım-ı sâni Bagratonyan'a rastgeldik. Ric'at emri verildiği için cephanenin infilak ettirilmesini (havaya uçurulmasını) arzu ediyorsa da bu bapta benden emir alınması lazım geldiğini söyledi. Buna hayret ettim; çünkü, cephane deposu miralay Duloha-nof a aitti. Maamafih, cephanenin infilak ettirilmesi hakkında topçulara hiçbir emir verilmemiĢ olduğundan, bu infilaktan bütün Rus zabitleriyle birlikte Ģehir sekenesi de müteessir olacağından, infilak ettirilmemesi lüzumunu söyledim. Ġkna ederek cephaneyi kurtardım. Miralay Morel'in karargâhına yaklaĢtığımda, herkesin kaçmakta olduklarını gördüm. Karargâhın karĢısındaki Amerika konsolosun(un) hanesi(nin) tamamen tutuĢmuĢ ve yanmakta olduğunu gördüm. Miralay Morel ile Torkom beygirlerine binmiĢler ve eĢyalarını bir otomobil ile birkaç arabaya tamamen yüklemiĢler firara müheyya (hazır) bir halde bulunuyorlardı. Saat sabah yedi idi. Ahvalin ne merkezde olduğunu sorduğumda, sabah beĢte ric'at emri verildiği halde, henüz bu emrin bana vâsıl olmamasından birĢey anlayamadığını söyledi. Korktuğum baĢıma geldi. Rus zabitanı ve topları himayesinde Ermeniler firara muvaffak oldu. Rus zabıtanı toplarını bizzat kendileri idare etmek Ģartıyla mütcarrızîni tevkife (durdurmaya) çalıĢırlarken, Ermeniler geride rahatça katliam yapıp firara muvaffak olmuĢlardır. Kendim gelmeseydim ric'at emrinden hiçbir Kus zabitinin haberi olmayacaktı. Evvelce vekâyi'a dair mümkün olduğu kadar az malumat
verdikleri halde, bana hiç aidiyeti olmayan tamimleri ve emirleri de gön d eriyorlardı, ilk iĢim, piyade mermilerine karĢı mu-hafazah ceketlere bürünüp, Kars Ģosesinde serbestçe firara koyulan cesur(!) Ermenilere son teĢekküratımı ifa etmek için Mecidiye tabyasına koĢup, bunlan Ģarapnel ile güzelce bir selamlamak olacaktı. Ancak, firariler me-yânında hiç kabahatsiz bazı kimselerin de mutazarrır olacaklarını (zarar göreceklerini) düĢündüğüm için bu fikirden vazgeçtim. Erzurum'da daha birçok ahali ve çoluk çocuk kalmıĢtı. ĠĢte Er meni fâtihlerinin(!) bu veçhile Rus zabitlerini aldatmalarından dolayı toplar tahrip edilememiĢti. Hemen karargâha avdet ediyorduk. Yolda, korkularından akılları baĢlarında kalmayan birçok Ermeni firarilerine rastgeliyördük. Yollar firarilerin attıkları eĢya ve malzeme ile dolmuĢtu. Yollar geçilmez bir hale geldiğinden, sokakların biraz daha tenhasına sapmıĢtık. Burada birçok insan feryatlarıyla yaylım ateĢe tesadüf ettik. Sokakların dönek mahallerinden ileride ne olduğu görülmüyordu. Yalnız karların üzerindeki kan lekelerinden, bu civarda muharebe cereyan etmekte olduğuna hükmederek geri döndük. Dörtyol ağzına gelince arabadan inip yaya yürümeye baĢladık. Sokakların birinden milis kumandam Ermeni'nin at üstünde olarak çıktığım görünce tahminimde aldanmadığıma hükmettim. Karargâha avdetimde piyade ile birlikte ric'at etmeleri için bataryalarıma emir verdim. Topçu zabitlerinin infikâkı için nakliye arabalarının verilmesini emrettim. Nakliyedeki arabacıların daha geceden kamilen firar etmiĢ olduklarını öğrendik. BaĢtan aĢağıya kadar fiĢenkli Ermeni firari neferleri hayvanları arabalardan söküp bir beygire ikiĢer kiĢi binerek Kars'a doğru firara koyulmuĢlar. Benim arabam-daki hayvanları da sökmek istedikleri zaman seyisimmümanaat edince üzerine ateĢ etmiĢler, hayvanlarımdan birisi yaralanmıĢ; fakat alıp götürememiĢler. Elli arabadan ibaret olan bütün nakliyeden ancak i-ki-üç araba ele geçirebildik. Bu arabalardan ancak birkaç zabit istifade edebilip acele ile eĢyalarını yükleyip gittiler. Birkaç arabadan daha istifade imkanı vardıysa da, sokaklarda geliĢigüzel öteye beriye Ģiddetli tüfek ateĢi icra eden korkak Ermeni firarilerinin kör kurĢunlarından muhafaza kaydıyla evlere girmeye mecbur olmuĢtuk. Türk ahali gerek bizi ve gerek ailelerimizi Kürtlerin tasallutundan muhafaza edeceklerini temin ettiler. Ermenilerin sersemce ateĢine bakmayarak sokaklardan geçmeye çalıĢsaydık bile Kars kapısını Türkler tutmuĢ olmağla buradan geçmek mümkün olamayacakmıĢ. (Nitekim) yüzbaĢı vekili Mitrofan o civara yakın olduğ halde bile bu kapıdan geçmeye muvaffak olmayarak avdet etmiĢti. Biraz zaman sonra Osmanlı kıtaatının Ģehre girdiğini haber alınca, mütearrizînin yalnız Kürtlerden ibaret olmayıp, muntazam kıtaatın mevcut bulunduğunu da öğrenmiĢ bulunduk. Cesur(!) Ermeni piyadeleri geceden bi'1-istifade fırtına süratiyle Erzurum-Kars Ģosesinde firara baĢlamıĢlar; eğerçi sahihten fırtına olsaydı bu kadar az zamanda Erzurum'u Ermeni levsinden tathîr edemezdi (pisliğinden temizleyemezdi). Gerek siperlerde ve gerek Ģehirde hiçbir yaralı veyahut maktul Ermeni kalmamıĢtır. Ne kadar muannidâne müdafaa bulundukları bununla da sabittir!! Erzurumda esir olan bilhassa Rus zabitleri olmakla bu dahi Ermenilerin ne kadar büyük fedakarlık ettiklerine(!) bir Ģahit-i adildir! Osmanlı kıtaatının Erzurum'u iĢgalini öğrenince, yaverimle birlikte müracaat ederek mevcudiyetimizedair malumat verdim. Rusya'nın Türkiya ile sulh akdetmiĢ olduğunu ancak bu dakikada Öğrendim, Yollarda gidip gelirken bana rastgelen Türk ahali ellerime sarılarak hayatlarını kurtardığımdan dolayı teĢekkür etmekte idiler. Diğer Rus zabitleri hakkında dahi aynı veçhile müteĢekkir idiler;
çünkü, eğerçi Rus zabitleri bulunmadaydı Osmanlı kıtaatı Erzurum 'u iĢgali zamanında hiçbir canlı Türk bulamayacaktı. Romalı Petroni, Ermeniler hakkında "Ermeniler de insandır, fakat evlerinde dört ayak yürürler/7 diye yazmıĢtı. Rus Ģairi Lermontof dahi bunlar hakkında "Sen kölesin, sen korkaksın, sen Ermeni'sin!" demiĢti. 29 Nisan 1918 Erzurum Erzurum ve Deveboynu mevki-î müstahkemi kumandan vekili ve ikinci Erzurum kale topçu alayı kumandanı esîr-i harp kaymakam Twerdo KhlebofHatıra Rus ihtilali bidayetinden itibaren 27 ġubat 1918'de Osmanlı kıtaatının Erzurum'u istirdat ettikleri tarihe kadar Ermenilerin Erzurum Ģehri ve havalisi Türk sekenesine karĢı tavr u hareketlerine dair5 Erzurum Deveboynu mevâzi'i muvakkat kumandan vekili ve ikinci Erzurum istihkâm topçu alayı kumandanı esir-i harp kaymakam Twerdo Khlebof Bu hatıra, ikinci Rus Erzurum kale topçu alayının Tarihçe'sine ilave olarak yazılmıĢ ise de, baĢ-llbasına bir vesika mahiyetini dahi hâizdir. Mukaddime Erzincan, Erzurum kasabalarında ve Erzincan-Erzu-rum yolu tarafeyninde sakin ahali-i Ġslâmiye'nin duçar oldukları zulüm ve i'tisâfâtın derece-i vüs'atini bütün çıplaklığıyla bu vesîka tesbit ve takrir ediyor. Kaymakam Tverdo Khlebof un el yazısıyla yazılan iĢbu vesikanın Rusça aslı mahfuzdur. Eskiden beri Avrupa'da ve Rusya efkâr-ı umumiye-since malum olan TürkErmeni husûmeti, bu Harb-i Umumi'deki tezahüratı mertebesinde hiçbir zaman tasavvur edilmemiĢtir. Ermenilerin Türkleri görmek istemedikleri eskiden beri malum; Ermeniler kendilerini daima mazlum, mak-hûr mertebesinde göstermiĢler; medeniyetteki terakkileri ve dinleri dolayısıyla pek ağır iĢkencelere duçar olur bir millet Ģeklinde görünmekte daima muvaffak olmuĢlardır. Ermenilerle bir dereceye kadar teması fazla olan Ruslar, Ermeni medeniyeti ve liyâkati hakkında bir parça baĢka türlü fikir hâsıl etmiĢlerdir. Bunları oldukça hasis, ĢaĢırtıcı, açgözlü ve ancak baĢkasının sırtında geçinebilir bir millet olarak tanımıĢlardır. Rus köylüsü Ermenilere baĢka türlü hüküm verirdi: Rus neferlerinden birçok defalar Ģu sözleri iĢittim! "Ermeniler ayı millet, Türkler bunları becerdiler, fakat iyi kesemediler; bir tane kalmaymcaya kadar kesmeliy-diler!" Rus kıtaatı arasındaki Ermeni efracTher hususta daima en aĢağı addolunmuĢtur. Ermeniler daima perakende hizmeti ve cepheye gitmemeyi tercih etmiĢlerdir. Ermenilerden birçok firariler ve kendi kendini yarala-maklar muharebe bidayetinden beri bunlar hakkında bu fikri tesbit etmiĢtir. Fakat, Türklerin Erzurum'u istirdatlarına kadar geçen iki ay zarfında Ermenilerden bizzat gördüğüm ve iĢittiğim ahval, bunlar hakkındaki her türlü fena faraziye ve tasavvurun fevkindedir. _ 1916'da Erzurum'un Rus kıtaatı tarafından iĢgalinde gerek ĢeTıre ve gerek civarına hiçbir Ermeni yaklaĢtırıl-
mamıĢtır. Birinci kolordu kumandanı ceneral Kaltin Erzurum ve havalisi kumandanlığında kaldıkça, aralarında Ermeni efradı bulunan kıtaat bu havaliye sevkedilmedi idi. Ġhtilalden sonra her türlü tedâbîr lağvedilmiĢ bulununca Ermeniler Erzurum ve havalisine saldırdılar. Bu hücumla beraber gerek Ģehirde ve gerek civar köylerde evler yağma edilmek, sahipleri kâffeten katlolunmak gibi cinayetler baĢladı. Rusların mevcudiyeti Ermenilerin bu cinayetlerini alenen yapmalarına mani oluyordu. Kati ve yağma eĢkiya-vârî gizlice icra edilmekte îdi. 1917 senesi bilhassa neferattan mürekkep Erzurum ihtilal icra komitesi ahaliden silah toplamak maksadıyla her tarafı aramaya baĢladı. Taharriyat muntazam surette cereyan etmediğinden, biraz sonra yağma-girliğe müncer oldu. Neferat tarafından pek vâsi surette yağ-ma-girlik devam etti. Yağmacılıkta en ileri gidenler muharebede korkak olan Ermeni neferleri olmuĢtur. Bir gün at üstünde Ģehir sokaklarından birinden geçerken birçok neferi kümesi, baĢlarında bir Ermeni neferi olduğu halde yetmiĢ yaĢında iki Türk'ü bir yere sevkediyorlardı. Ermeni neferinin elinde tel örgüsünden bir kırbaç bulunup hiddetinden benzi atmıĢtı, yollar gayet çamurlu idi. Ermeni neferleri bu biçare ihtiyar Türkleri çamurların içinde sokağın bir tarafından öbür tarafına sürüklü-yorlardı. Neferleri kandırmak için çok çalıĢtım. Bu ihtiyarlara insan gibi muamele etmelerini söyledim. Kalabalığın baĢında bulunan Ermeni nefer elindeki tel örgüsü kırbaçla üzerime yürüyerek, "Siz bunları müdafaa ediyorsunuz, öyje mi? Onlar bizi kesiyor, siz bunlara yardımcı çıkıyörsuîtu-z-değil mi?"diye bağırdı. ToplanmıĢ olan diğer Ermeniler de bunun tarafını iltizam ettiler. O zamanda Rus neferleri o derece ĢımarmıĢ idiler ki, her yerde zabitleri dövmekte ve hatta öldürmekte idiler. Mevkiim fenalaĢmıĢtı; zabit kumandasında muti bir devriye kolu zuhur ediverince ahval değiĢti. Ermeniler hemen ortadan kayboldu. Rus neferleri de ihtiyarları hakaretsiz sevketmeye baĢladılar. Rus kıtaatının cepheden kendi kendine dağıldıkları tarihte, cephede kalan veyahut buralara Ģitâb eden Ermenilerin geriden diğer milletlere mensup kıtaat gelinceye kadar Türk köylülerine pek çok vahĢetler yapmak tehlikesi zuhur etmiĢti. Ermenilerin ileri gelenleri böyle bir hal zuhur etmeyeceğini pek kuvvetle te'mîn ediyorlardı. Türk-Ermeni arasında vifak-ı tâmm husulüne çalıĢıp muvaffak olacaklarını ve bu bapta her türlü teĢebbüsatta bulunduklarını der-miyan ediyorlardı. Geceleri bu sükûn (u) sükutun teessüs edebileceği tasavvur olunabiliyordu. Hakikaten bidayette bu teminata inanacak ahval nü-mâyân oluyordu. Mesela, Rus neferleri tarafından kıĢla halinde ifrağ olunan camiler tahliye ve tathîr ediliyor ve bir daha ikametgâha tahsis edilmiyordu. Türk ve Ermenilerden mürekkep Ģehir milisleri teĢkil olunuyor, kati ve yağma edenlerin muhakemesi için divan-ı harpler teessüs etmesini Ermeniler yüksek sesle talep ediyorlardı. Bunların hepsi(nin) hile ve tuzak olduğu bilahare anlaĢılmıĢtı. Milis teĢkilatına giren Türkler pek çabukbundan vazgeçtiler; çünkü, milis teĢkilatına giren Tükle-rin pek çoğu gece devriyelerinden avdet etmemeye ve ne olduklarına dair malumat alınmamaya baĢladı. ġehir haricine çalıĢtır(ıl)maya götürülen Türkler de avdet etmiyordu. En nihayet, teĢekkül edebilen divan-ı harp, kendisini idama mahkum edeceklerinden korkarak hiç kimseyi cezalandıramıyordu. Münferit yağma ve katiller
çoğalmaya baĢladı. Kânun-i Sâni ile ġubat arasında yağmacılar tarafından Erzurum'un maruf simalarından Bekir Hacı Efendi bir gece kendi hanesinde katledildi. OdiĢelidze üç gün zarfında katilin meydana çıkarılmasını kıtaat kumandanlarına emretti. BaĢkumandan Ermeni kıtaatı kumandanlarına efradın itaatsizliği(nm) son dereceyi bulduğunu söyleyerek pek ağır tahkiratta bulundu. EĢkiyaca zulüm ve taaddî ve yollarda çalıĢtırmak bahanesiyle kıra götürülen Türklerin hemen yan yarıya avdet etmemesi hususunu Ermenilere izah ederek, eğer taht-ı iĢgale alınan arazide Ermeniler hakim olmak istiyorlarsa kendileri(nin) mazbut ahlak sahibi olduklarını göstermeleri icap edeceğini ve yaptıkları cinayetlerle kendi milletlerinin namını telvis etmekte olduklarını Ermenilerin münevver kısmına pek acı lisanla ihtar etti. Ve hatta, henüz Harb-i Umumi neticelenmeyip umum sulh kongresi bu havalinin Ermenilere verilmesini kabul ve tasdik etmemiĢ olduğu zamanda Ermenilerin, bilhassa daha ziyade kanuna riayetkar ve serbestiye layık bir millet olduklarını göstermeleri icap edeceğini söyledi. Ermeni kıtaat kumandanları ve EtmemVjnilletle-ri bir kısm-ı kalîl Ermenilerin icra-yı vahĢet etmeleri(nin) bütün Ermeni milletinin namusunu lekeleyeceğini lisan-ı kafiyle beyan edip bir kısım Ermenilerin Türklerin eski zulümlerinin intikamını almakta olduklarınıve fakat mütefekkir Ermenilerin buna mani olmaya pek ziyade çalıĢtıklarını ve bunun için kat'î tedbirler ittihâzını tezekkür ve mevki-i icraya vaz'edeceklerini söylediler. Bundan bir müddet sonra Erzincan'da Ermenilerin Türkleri katliamı havadisi vâsıl oldu. Bunun tafsilatını bizzat baĢkumandan Od.iĢelidze'nîn ağzından iĢittim ki, ber-vech-i atîdir: Kıtal doktor ve müteahhit tarafından tertip edilmiĢ, yani her halde eĢkıya tarafından tertip edilmemiĢtir. Bu Ermenilerin isimlerini suret-i kat'iyyede bilmediğim için burada zikredemeyeceğim. Her türlü müdafaadan mahrum ve silahsız sekizyüzden fazla Türk itlaf edilmiĢtir. Büyük çukurlar açılmıĢ ve biçare Türkler bu çukurlann baĢına sevkolunup hayvan gibi boğazlanmıĢ ve bu çukurlara doldurulmuĢ; her kangı bir Ermeni sayarmıĢ: 'YetmiĢ mi oldu? On kiĢi daha alır, kes!' deyince on kiĢi daha keserler; çukura atıp üzerlerine toprak doldurur-larmıĢ. Bizzat müteahhit eğlenmek için seksen kiĢi kadar biçareleri bir eve doldurup, kapıdan çıkarlarken birer birer kafalarını parçalamıĢ. Erzincan kıtalinden sonra mükemmel silahlarla mücehhez Ermeniler Erzurum'a doğru ric'ata baĢladılar. Menzil hattını Kürtlerin tasallutunudan vikaye için birkaç topla birlikte menzil ile ric'ata mecbur olan bir Rus topçu zabiti bir gün icabât-ı harbiyeden olarak Ermeni kıtaatından bazısını mevzie sokmak istemiĢ, muntazam harp etmek Ermenilerin hoĢuna gitmediğinden, bir gece Rus zabitleri evlerinde uyurlarken evleriyle birlikte yakmak istemiĢler, evi tutuĢturmuĢlar Rus zabitleri pek güçlükle yangından kurtulmuĢlar, çoğunun eĢyası kamilen yanmıĢtır. Erzincan'dan Erzu-rum'a ric'at eden Ermeni eĢkıya sürüleri, yolları üzerine rastgelen Ġslâm köylerini ahalisi ile birlikte mahvetmiĢlerdir. Menzildeki arabaları ve topçu cephanesini sevk ve nakletmek üzere, silahsız ve mutî' ahaliden, Kürtlerden kira ile arabaölar tutulmuĢtu. Bunlar Erzurum'a yaklaĢtıkça, yollarda, kus.zabitanının evlerine girdikleri zamanlardan bi'1-istifade, Ermeniler bu Kürtleri öldürmeye baĢlamıĢlar. DıĢarıdaki feryadı iĢitip imdat için dıĢarı çıkan Rus zabitleri, Kürtleri vikaye için müdafaa edince aynı akıbete kendileri(nin) de duçar olacakları tehdidiyle ve silahla mukabele görmüĢlerdir. Bu kıtal hayvanca ve vahĢetle icra olunuyordu. Erzurum Ģehrinde Rus topçu zabıtan gazinosunda topçu mülazımı Medivani, Ģöyle bir vakanın Ģahidi olduğunu alenen beyan etmiĢtir:
Bir Ermeni, arabacılardan bir Kürt'ü öldürmek için vurmuĢ; fakat, Kürt henüz ölmemiĢ, sırt üstü düĢmüĢ. Ermeni, elindeki sopayı can çekiĢen Kürt'ün ağzına sokmak istemiĢ, diĢleri kilitlenmiĢ olduğundan sopayı ağzına sokamayan Ermeni, Kürt'ün karnını tekmeleye tek-nıeleye öldürmüĢ. Ilıca kasabasında firar edemeyen Türklerin kâffe-si(nin) katledilmiĢ olduğu ve kör baltalarla enselerinden kesilmiĢ birçok çocuk cenazeleri gördüğünü bizzat Odi-Ģelidze söyledi. Ilıca kıtalinden üç hafta sonra, ġubat'ın 26'sında oradan avdet eden kaymakam Garyaznof, müĢâhedâtmı ber-vech-i atî hikaye etti: Köylere giden yollarda azası tahrip edilmiĢ birçok cenazelere rastgelmiĢ, her geçen Ermeni bir kere küfreder ve tükürürmüĢ. 12-15 sajen murabba'ındaki cami havlusunda iki ar-sın irtifâmda cenaze yığılmıĢtı. Bunların arasında her yaĢta kadm-erkek, çoluk çocuk ve ihtiyarlar vardı. Kadın cenazelerinde cebren taarruz asan pek ayan bir halde idi. Birçok kadın ve kızların mahall-i tenasüllerine tüfenk fiĢengi sokulmuĢtu. Ermeni kıtaatı nezdinde telefon hizmetini ifa eden Ermeni kızlarından bir-ikisini kaymakam Garyaznof cami havlusuna davet etmiĢ ve Ermeni marifetlerini görüp iftihar etmelerini makam-ı serzeniĢte teklif etmiĢ ve götürmüĢ; o hali gördükleri zaman müteessir olacaklarına bilakis meserretle gülmeye baĢlamaları nefretle karıĢık hayretini mucip olmuĢ ve pek çok müteessir olan Garyaznof bunları ta'zîr ve tekdir etmeye baĢlamıĢ ve ''Ermenilerin, hatta kadm bile olsalar en alçak ve vahĢi bir millet olduklarını ve harp etmiĢ ve nice fecâyi' görmüĢ bir zabitin bile tüylerini ürperten bu vahĢet levhası karĢısında talim ve terbiye ve mektep görmüĢ genç kızların meserretle gülmeleri buna delildir." deyince, bir parçacık sıkılmak lüzumunu der-hâtır eden kızlar, sinirlerinin gevĢemesinden güldüklerini ileri sürmüĢlerse de efkâr-ı hunhârânelerini tevil edememiĢlerdir. Alaca menzil kumandanlığı müteahhidi olan bir Ermeni 26 ġubat'ta Alaca'da yapılan vahĢet hakkında Ģöyle hikaye etti: Ermeniler, bir kadını, canlı olduğu halde duvara çivilemiĢler, sonra kalbini oyup baĢının üstüne asmıĢlar! Erzurum'da birinci büyük kıtale 7 ġubat'ta teĢebbüs etmiĢler. ġimdi söylendiğine göre, topçu neferleri sokaklarda ahaliden 270 kiĢiyi yakalamıĢlar, bunları kamilen soyduktan sonra maksad-ı malumu tatmin için hepsini kıĢlanın hamamına doldurmuĢlar. Bizzat benim son derece gayretim semcresiyle, bunlardan ancak sağ kalanyüz kiĢi kurtulmuĢtur, Diğerleri(nin), güya benim meseleye vukufum dolayısıyla, neferler tarafından evvelce salıverilmiĢ olduğunu söylediler. Bu iĢin mürettibi(nin) topçu kıtaatına merbut piyade Ermeniler arasında zabit vekili Karagodoyef isminde bir vahĢi olduğu anlaĢıldı. Bu gün sokaklarda birçok Türk katledilmiĢti. '. 12 ġubat'ta Erzurum Ģimendifer istasyonunda birtakım Ermeniler gayr-i müsellah mutî' müslüman ahali-| den on kiĢiden fazlasını kurĢuna dizmiĢler. Bunları mü-I dafaa ve muhafaza etmek teĢebbüsünde bulunan Rus i zabitlerini ölümle tehdit etmiĢlerdir. Bu esnada hiç ka-: bahatsiz bir Türk'ü öldürdüğünden dolayı bir Ermeni'yi 'hapsetmiĢtim. Umum kumandan divan-ı harp teĢkilini ġ emretmiĢti. Eski kanun mucibince, cinayet icra edenler idam edilecekti. Ermeni zabitlerden biri bu mevkuf olan Ermeni(ye) cinayetinin cezası olarak salbed ileceğin i (asılacağını) söylediği zaman mevkuf Ermeni hiddetlenmiĢ, "Bir Türk için bir Ermeni asıldığı nerede görülmüĢ!" diye bağırmıĢ. Erzurum'da Ermeniler Türk
pazarını yakmaya baĢladılar. 17 ġubat'ta topçu alayının mıntıkası dahilinde TepekÖy'ün bütün ahalisi(nin) kadın-erkek, çoluk-çocuk kâffeten katledilmiĢ olduğunu iĢittim. Aynı günde Antranik Erzurum'a geldiğinden, bu katliamdan bahsederek faillerinin meydana çıkarılmasını söyledim. Ne netice çıktığı henüz malum olamadı. Antranik topçu zabitam gazinosunda umum muvacehesinde zapt u raptın teessüs edeceğini va'detti; fakat, icraat vaat Ģeklinde kaldı. Halbuki Za-Kafkas hükümeti tarafından bilhassa zapt u raptın teessüsü için Antranik tle doktor Zaveryef Erzurum'a gönderilmiĢlerdi. ġehirde bir dereceye kadar gürültü azaldı. Sükkânı sağ kalmayan feöylerde de bittabii sükun hâsıl oldu. Harekât-ı harbiyeOsmanlıların Ġlıca'ya doğru geldiklerini gösterince, Erzurum Ģehrinde Ermeniler tarafından Türk ahali tevkifine tekrar baĢlanıldı. Bilhassa 25-26 Ģubatta tevkifler göze çarpacak dereceye çıktı. 26-27 gecesi Ermeniler Rus zabitlerini aldatarak katliam yapıp Türk askerlerinin korkusundan kendileri de firar ettiler. Katliam tesadüfi olmayıp, bi't-tertip evvelce tevkif edilenlerle beraber hepsi tamamen yakalanıp ba'dehû birer birer katledilmiĢtir, ki o gece katledilenlerin yekunü(nün) üçbine baliğ olduğu yine Ermeniler tarafından iftiharla söylenmiĢti. Müdafi Ermeniler o kadar az idi ki, iki topla binbeĢyüz mevcuttan ibaret Türk askerine karĢı duramayıp kaçtılar; fakat, yalnız bu gece zarfında yaptıkları kati pek çoktu. Katliamın önüne geçmek tamamen Ermenilerin ileri gelenlerinin elinde idi. Binaenaleyh, katliamda yalnız eĢkiya değil, mütefekkir Ermeniler de medhaldardır. Ermenilerin aĢağı tabakası ileri gelenlere ve bilhassa içinde bazı temayüz etmiĢlerin emirlerine son derece mu-tî'dir. Benim alayımın zabitanı kamilen Rus olduğu halde, efradı hemen kamilen Ermeni idi. Elimizde bunlara karĢı hiçbir kuvvet olmadığı halde, emirlerimizi daima infaz ettirebildik. Bu efrad hiçbir zaman alenen cinayete tasaddî edemedi. Hatta, katliam gecesinde alayın nakliyesinin bulunduğu kıĢlada yalnız bir Rus zabiti nöbetçi olduğu halde, seyis Kürtlerden hiçbirisi katlolunmarnıĢ-tır. ġâyân-ı dikkattir ki, silahsız Kürt seyisler yalnız kırk kiĢiden ibaret olup, bunların etrafında bulunan Ermeni topçu neferâtı yüzlerce olduğu halde hiçbir müslüma-nın burnu kanamamıĢtı. • ^' Bilâ-tefrîk bütün Ermeni mütefekkirlerinin cinayette medhaldar olduklarını iddia etmek istemiyorum. Hayır» bu halin muvafık olmadığını, Ermenilerin tuttuğu yolunçıkmaz olduğunu itiraf eden Ermeni mütefekkirlerine rastgeldim. Hatta, yalnız kavlen değil, fiilen kıtale mümanaatta bulunan bazı Ermeni mütefekkirleri de görülmüĢtür. Ancak, bunlar ekseriyet arasında pek ekalliyette kalıyorlar. Bunlar da Ermeni mefkuresine muhalif addolunarak, ekserisi Ermeni vahĢilerinin nazarında daima makhûr bulunmuĢlardır. Bazıları da sureta cinayet aleyhinde görünerek hakikatte gizlice kıtal imkanında hemen icrada kusur etmemiĢlerdir. Bazıları sükutu ihtiyar eder, bazıları da Rusların serzeniĢlerine karĢı "Siz KuĢsunuz, hiçbir zaman Ermeni milletinin mefkuresini anlayamazsınız!" derlerdi. Vicdan azabı nedir bilmezler. Ġnsanların vicdanı kıymettar elmas gibi lekesiz yaratılmıĢtır, lekesiz kalmalıdır. Türklerin katlinden dolayı vâki olan tekdir ve serzeniĢlere bazı Ermeniler de Ģu yolda cevap vermiĢlerdir: | 'Türkler de Ermenileri imha için böyle hareket etmiyor-j lar mı? Yaptığımız intikamdan baĢka nedir?" j Vukuât-ı ânife Ermeni milletinin ve
Ermeni müte-| fekkirlerinin mefkurelerini pek aĢikar surette gösterir. Hiç kimse, olan vukuatı olmamıĢ bir hale koyamaz. Ermeniler rüzgar ektiler; fakat, rüzgar ekenin fırtına biçeceğini unuttular. Erzurum Deveboynu mevâzi'i muvakkat kumandan vekili ve ikinci Erzurum istihkâm topçu alayı kumandanı esir-i harp kaymakam Twerdo Khlebof 16 Nisan 1918 ErzurumMazruf mektubun tercümesidir: 17 Nisan 1918 Erzurum Saâdetlü Efendim Hazretleri; "Rusya sahra topçusunun yegane mümessili sıfatıyla Rus zabitlerine karĢı gösterdiğiniz lütuftan dolayı te-Ģekkürâtımı takdim ederim. Birinci kolordu kumandanının size haber verdiği yüzbaĢı Pelyat ismini der-hâtır buyurmanızı rica île tasdî'a ictisâr ediyorum."Ben ġubat ihtidalarında 12 kıta seri ateĢli sahra ve cebel toplarıyla makineli tüfenkleri(nin), Erzurum cemi-yet-i hayriyyesi reis(i) Seyidof Efendi'ye, Erzurum'da Ermeni mezâlimini itfa için emirlerine amade ve hizmetinde bulunmayı teklif eden iki Rus topçusundan birisiyim; o zaman yedinci Kafkas cebel topçu taburu kumandanı olduğumdan, Ermenileri Erzurum'dan cebren çıkardıktan sonra, OdiĢelidze'nin muvâfakatıyla Erzurum istirdadında harp edilmemesini temin etmek için Osmanlı kıtaâhyla anlaĢabileceğime emin idim, Türk kıta-âtıyla harp etmek OdiĢelidze'nin planında yok idi; fakat, tâli' baĢka türlü hükmünü icra etti. Seyidof, Türkleri vaktiyle teslîh edemedi. Kıyam zuhura gelmedi. ġeyi-dof'la yüzbaĢı vekili Yermolof un itlaf edilmiĢ olmalarından korkuyorum. Ben Ermenilerin tahribatından kendimi saklayabildim ve Cenâb-ı Hakk'a çok Ģükür ki. Ermenilere değil Türklere esir oldum. "Rus ordusunun cepheden dağıldığı günden itibaren hiçbir Türk'e hiçbir veçhile zararım dokunmadığından Ģu nâçiz hizmetime mukabil, memleketim olan Uk-rayna'daki Kiyef'te ailemin nezdine gidebilmek üzere esaretten kurtanlmaklığımı rica etmek cesaretinde bulunamam. Bunun vakt-i merhûnu geldiği zaman bizzatemredersiniz. Ancak, birkaç seneden beri beni görmeyen ve altı aya karîb benden mektup alamayan aileme yazdığım melfuf mektubun Kiyef Ģehrine gönderilmesine müsade buyurmanızı rica ederim; çünkü, ailem Ģimdi hayatta bulunmadığıma hükmederek me'yûs bulunuyorlar. Ben de ailemin yegane velîsi bulunuyorum. Benden baĢka kendilerini beslejtecek kimseleri yoktur. Mektubumu göndermeye müsade buyurursanız bir aileyi \ yeniden canlandıracak ve beni de bahtiyar edip ilelebet minnettar bendeniz kılacaksınız". 6 Kemâl-i hürmetle müteĢekkir GENERALĠNĠN YAZDIKLARI Resmî vazifeli olduğu Van ve Bitlis vilayetlerinde beĢ yıl dolaĢarak bu ilci vilayetin istatistiğini çıkaran ve Rize konsolosluğu yapan bir Rus generalinin kitabının Ermenilerle ilgili kısmını buraya alıyoruz.7 Balkan harbinden sonra Alman ıslah heyeti içinde genel kurmaylığımızın istihbarat Ģubesinin baĢına geçi-rildim. Artık resmî vazife olarak Rusya ve Ermenilerle yakından uğraĢtım. ĠĢte bu sırada, Rus masasını idare eden binbaĢı Sâdık Bey/ eline geçirdiği Rusça, pek mühim bir eseri bana gösterdi. Bu eserin adı Van ve Bitlis Vilayetleri istatistiğindir,8 Bunu Sâdık Bey'e tercüme ettirerek Askerî Matbaa'da 1914 yılında, Birinci Dünya Har-bi'nden önce bastırıp ilgili makamlara yayımladık, kitabı yazan bir Rus generalidir. Bu iki vilayette beĢ yıl ve resmî vazife ile bulunmuĢ ve dolaĢmıĢtır. 1899'da Van'- ıdan Rize konsolosluğuna tayin olunmuĢtur. Bu
eseri Ruslar, gayet mahrem sayarak, ancak muayyen Ģahısla-ra mahsus olmak üzere bastırıp dağıtmıĢlardır. Ermenistan'ın muhtariyetinden korkan Ruslar, hakiki durumu olduğu gibi göstermiĢlerdir. Küçüklüğümde ancak o gözle tanıdığım Doğu vilayetlerimizin durumunu bu eserden öğrendikten sonradır ki, büyük vazifelerle o mıntıkalarda bulundum. Benim söyleyeceklerim de bunun aynı olacaktır. Bunun için mühim yerlerini kaydediyorum: Rus kurmay generalinin yazdığıVan ve Bitlis Vilayetleri istatistiği'nden bölümler Türk vahĢetine hiçbir yerde tesadüf edilemez. Türk vahĢeti bir hakikat olmayıp, bile bile uydurulmuĢ siyası bir hikayedir.Çünkü, ekseriya göz önünde cereyan eden vakalara dair Avrupa matbuatmdaki, bizzat müĢahade edenler imzasıyla yazılan satırları okuyunca insanın gözönüne inanamayacağı geliyor. Hakikat gözüyle bakıp da hakikati olduğu gibi söylemek icap ederse, Doğu'da vahĢeti müslümanlar değil Doğu hristiyanlarımn yaptığını itiraf etmek icap eder. Her türlü fenalığı Doğu'daki hristiyanlar irtikap etmiĢ, sonra da himayesiz müslümanların baĢına yüklemiĢlerdir. Bir Türk'le bir Ermeni bir iĢ görecek olsa, Doğu hristiyanlarımn göz içinden fikir anlamak derecesinde yaltaklanmalarına karĢılık, bu Türklerden namus ve doğruluk görür. Eğer bir Türk'ten bir iĢ sttzü'Htacak olursa, emin olmalıdır ki, bu söz en kuvvetli noterlerin tasdikini içeren kontratodan daha sağlamdır. Avrupa'nın bunca yıllardan beri ıslahat yaygarasıTürkiye'nin tedrîcî olarak parçalanması maksadına matuftur. Islahat ne kadar radikal olursa Türkiye arazisinin bir parçasının, baĢkasının eline geçmesi o kadar çabuk olur. KÜRTLER Kürtlerle ilgili birĢey okunduğunda ilk defa göze çarpan Ģey "Kürtler hırsızdır, eĢkiyadır, yağma ile geçinen adamlardır". Bunun sebebi; Kürtlerin içine sokulup araĢtırma yapmak isteyen Avrupalıların çoğu, yalnız soyulmak değil hayatlarını da tehlikeye koymuĢlardır. Hakikaten Kürtler, aralarına girmek isteyen her türlü yabancıya dostça muamele etmezler. Bu terbiye Kürtlerin hassalarmdandır. Hükümetin müsade ve himayesi olmaksızın Kürtlerin arasına girmek isteyen her Avrupalının, sonu(nun) hayırlı olmayacağını önceden kesin olarak bilmesi gerekmektedir. Bilakis hükümetin müsadesiyle seyahat etmek, Avrupalının yanına bîr-iki jandarma katılınca, bütün seyahat müddetince hayatından emin olabilir. Bir de istisnasız bütün Kürtlerin Ermenileri mahvetmek için uğraĢtıklarını iddia eden muharrirlerin iddiası tamamıyla yalandır. Eğer o iddiaları doğru olsaydı, Kürtlerin arasında diğer milletten hiç kimsenin yaĢamaması lazım gelirdi. Bunların aramda yaĢayan diğer milletlerin ya kamilen Kürtlerin esiri olması ya da lokma ekmek tedarikinden aciz kalarak tamamen hicret etmeleri iktizâ ederdi. Halbuki bu iki Ģıkkın her ikisi de mevcut değildir. Tersine olarak, Doğu vilayetlerini iyi tanımıĢ olan her Ģahıs itiraf eder ki, bu havalideki hristiyan köyleri Kürt köylerinden her halde daha zengin ve daha rahattır. Ermenilerin 1895 yılına kadar olan -eğer Avrupalıların dedikleri gibi- Kürtler hırsız ve eskiyi olsaydı hiçbir vakit mümkün olamazdı. / ĠĢte bu veçhile 1895 yılına kadar ^Ermenilerin Türkiye'deki sıkıntılı durumları hep hayali ve uydurma hikayelerdir. Türkiye'deki Ermeniler, diğer yerlerdeki Ermenilerden daha kötü bir halde değildirler. Ermeni ihtilalcilerinin yağma ve kıtal diye bağırdıkları gibi haller, çoğunlukla Kafkasya'da olagelen Ģeylerdir. Hayvanları sürüp götürmek meselesi de Rusya'nın muhtelif yerlerindeki hayvan hırsızlıklarından baĢka birĢey değildir. Mal ve
can emniyetine gelince; Türkiye'de hükümetin nüfuzu geçen yerlerde Elizabetpol (Gence) vilayetinden daha emin idi. 1895 ve 96 yıllarında Kürtler hiç Ģüphe yok ki Ermeni ahalinin düĢmanıydılar. Fakat, bu mesele iki kavmin arasında sürekli bir düĢmanlığın varlığına hiçbir zaman delalet etmez; çünkü, bu vakalar komitecilerin hayalhanelerinde tasarlanıp fiilen iĢlem yerine konan bir komediden ibarettir. Vakalann en dehĢetli zamanlarında bile, bunca yıllardan beri yağma eden ve eĢkiya diye Ģöhret bulan Kürt ağalarından bir kısmının Ermeni fakirlerini himayeleri altına aldıkları görülmüĢtür. Ermenilerin "y-ol kesen" adını verdikleri Kürtlerle pek dost olarak yaĢadıklarına bundan daha kuvvetli delil olamaz. (Birtakım misaller zikrolunmaktadır.) 1895 ve 96 yıllan Kürtlerin Ermenilere karĢı gösterdikleri düĢmanlığı yalnız dıĢ Ģekli itibariyle muhakeme etmemelidir. Bu muhitteki kendi dindaĢları arasında, kana karĢı kanla intikam almak âdet hükmüne geçmiĢtir. Bu halk arasında hristiyanların döktükleri müslü-man kanına karĢı ne ile intikam alır? Bir de Ermenilerin telef ettikleri Ġslâm cesetleri üzerinde yaptıkları vahĢetler(in) de (bazı uzuvlarını kesip ağzına koymak gibi)9 ne derece gazap ve intikamı davet edeceği düĢünülmelidir. 1895'te Van'a varıldığı vakit Ermeni-Kürt münasebetleri lazım olan hadden fazla iyiydi, Türkiye'nin birçok yerlerinde bu iki kavim birbiriyle çok zaman dost geçinmiĢtir. 1895 yılı sonunda bu münasebet birdenbire aksi Ģekil aldı. Komitecilerin Kürtleri Ermenilere karsı kıĢkırtması, sonucunu göstermeye baĢladı. Halbuki 1897'de ise artık Ermeniler, Kürtleri öfkelendirecek komitecileri defetmiĢ olduklarından, tekrar ErmeniKürt münasebetleri eski halini alıp düzelmeye baĢladı. Nerede komitacıların varlığı hissolunuyorsa buralarda hükümeti zor duruma sokan bir dizi Ermeni olayları sürüp giderdi. Bundan sonra Ermeni iĢlerini idare edenler, hiç olmazsa kısmen olsun Kürtleri kendilerinden yana çevirmeye çalıĢmaktadırlar ki, bu da Ermeni meselesinin henüz lüzumu derecede belli olamayan diğer bir safhasını teĢkil edecektir. (Kitapta gösterilen birçok misaller arasında 1896 yılı Van vakasında Karçkan nahiyesinde Kürt Musa Bey'in yanına sığınan birçok Ermeni arasında iki de bakire kız kardeĢin durumları zikre değer: Bu satırları aynen kaydediyorum:) "Avrupa'da söylenildiği gibi rahat yüzü görülemeyen Türkiye'de iki bakire kız kardeĢ, Ġstanbul'u terkedip ufacık sermayelcriyle Karçkan gibi bir köyde bütün Kürt eĢkiyası arasında ticaret için tefeciliğe baĢlamıĢlardır. Bu bir hakikattir ki, Kürtler ve bütün Türkiye Avrupa'nın hayal ettiğinden pek uzaktır". ERMENĠLER Bu kitabın Ermeniler hakkındaki sözlerinden parçalar: Bütün Doğu vilayetlerinde bulunan Ermeniler eskiden beri ahalinin zengin tabakasını teĢkil ederler. Bunlar her türlü sanat, ticaret ve cifçilikle uğraĢırlar. Çiftçilik köylülere mahsustur. Ermenilerde en çok göze çarpan tabiat, çoğunun aĢırı derecede mevki sahibi olmasını sevmeleridir. Halbuki buna zerre kadar hak gösteremezler. Fakat, genel olarak yaratılıĢlarında bir arzu varsa, o da maddi servet toplamaktır. Bu hususta kendileriyle rekabet edecek pek az millet bulunur. Bütün Ermeniler hürmete Ģayan derecede tutumlu oldukları gibi, ĢaĢılacak derecede müstesna bir muvaffakiyetle gündelik mecburi giderlerini en az dereceye kadar kısmayı bilirler. Bunlar gerek yiyecek gerek giyecek hususunda pek seyrek harcama yaparlar. Ne kadar zengin olsalar zevk ü safa hususunda elleri pek sıkıdır.
Bütün Ermeniler çalıĢkandırlar. ġehirli Ermeniler kendileriyle ciddi rekabet edebilecek Rumların bulunmadığı Ģehirlerde ticareti tamamen ellerinde bulundururlar. Sanat ve ticaret sahibi olan Ermeniler herĢeyden önce ticaretleri için müsait yerler olan Ģehirlerde topludurlar. ġehirli Ermeniler yakın zamandan beri bazı özel tabiatlar edinmeye baĢlamıĢlardır. Ġlk derecede olsun okul görmüĢ olan bir Ermeni, milletinin gördüğü politika hakkında son derece geniĢ bilgi sahibidir. ġöhret sahibi olmak, yüksekten atıp tutmak, yalnız kendi fikirlerini beğenmek ve bir de Ermenilerin yeniden doğacak olan siyasi önem kazanacakları fikri bunların hepsinde vardır.ġehirli Ermeniler, hele gençleri her türlü politika ile uğraĢırlar. Her türlü politika aleminin bütün inceliklerini bilir görünmek merakı vardır. Son Ermeni nesli hemen hepsi güzel konuĢabilme hastalığına mübtela-dırlar.10 Düğün, vaftiz, cenaze gibi içtimai ve dinî törenlerde yirmi-otuz Ermeni bir yere gelip de içlerinden birçok hatipler çıkıp söz söylememesi vâki değildir. Son Ermeni neslinin hepsinin en önemli düĢüncesi tesirli bir hatip olmaktır. Son zamanlarda Ermeni ihtilalcilerinin pek çoğu, milletin hakiki ihtiyacını bilmemek yüzünden parlak söz söyleyenler de, onları dinleyenler de pek çok çekmiĢlerdir. Türkiye'de mahvolan Ģehirli Ermeni ihtilalcileri arasında hakiki vatansever görülemez. Ermeni eĢkiya çeteleri kimlerden kurulmuĢtu? Vatanın selametini, kendi aile ocağını ve dinini müdafaa edenlerden mi? Hiçbir vakit! Hemen çok defa birĢey öğrenmeyen Ģehirli gençleri ki, ancak tanınmıĢ komitecile-rin parlak sözleriyle alevlenerek ve genel surette en basit meseleyi bile göremeyecek olan cahillerinden ibaretti; çünkü, yaptıkları haieketle vatandaĢlarını selamete değil, felakete sevkedjyorlardı. 1895 yılında Ermenilerin büyük kısmı, bu komitecileri hem 'millet kurtarıcısı' diye yücelttiler hem de bunlardan veba kadar i^orktular. Türkiye'deki Ermenilerin çekilmez hali denilen Ģikayetler, asla Ģehirlileri için değildir; çünkü, bunlar her zaman serbest olup her hususta fazla menfaati! idiler. Köylüler ise gerek çiftçilik ve gerek sulama sanatını tam bilmeleri sayesinde Türkiye Ermenilerinin hali orta, Rusya'daki köylülerin halinden pek çok iyi idi. 1895 ve 96 yıllarında Ermeni komiteleri Türk ve Kürtlerle Ermeniler arasına öyle bir soğukluk soktular ki artık hiçbir türlü ıslahat bu havalide kurulamaz. Ermeni ruhani baĢlarına gelince, bunların din hususundaki çalıĢmaları hemen hiç gibidir; fakat, buna karĢılık milli fikirlerin geliĢmesi hususunda pek çok hizmetleri geçmektedir. Yüzlerce yıllardan beri bu gibi fikirler sır dolu manastırların sükunetti duvarları arasında geliĢmiĢtir. Buralarda ruhani ayin yerine Hristiyanhk-Müslümanlık din düĢmanlığı yer tutmuĢtur. Okullar ve kilise okulları, bu hususta ruhani baĢlara pek çok yardım etmiĢlerdir. Zaman geçtikçe dinî taassup yerine milli duygular yer tutmuĢtur. Ermeni kalbinde de din duygular pek az yer tutar. Onun içinA, Ermeni komiteciler, papazları hemen daireleri içine almaya muvaffak oldular. Türk ve Kürtleri son derece nefretle saydılar. Batı diplomatları da kendi bakıĢ açılarına göre, bumilliyet kavgasından pek gaddarca bir Ģekilde yararlanmaya kalkıĢmıĢlar, Ermenilerin milli duygularını kıĢkırtarak, hiç sıkılmadan Türkiye'de bir Ermeni meselesi i-cat etmiĢlerdir. MÜġAHEDELERLE ERMENĠ VAHġETĠ
8-9 yaĢlarında iken düĢman saldırısına uğrayıp sağ kalanlarla birlikte kaçarken Ermenilerce e-sir alınarak Erivan'a götürülen, bilahare Kâzım Karabekir'in Doğu'da açtığı okullarda okuyan Ali Ayrım, bizzat Ģahit olduğu Ermeni vahĢetlerini Ģöylece nakletmektedir. Çarlık çöktükten sonra ortaya çıkan az süreli, geçici olan bu yönetimlerin birisini de, TaĢnakyan komitecilerinin önderliği ve zoru ile Erivan'daki Ermeniler kurmuĢ (...) Ermeni birliklerini Rusların çekilirken bıraktıkları silahlarla donatmıĢ, Türklere karĢı gösteri yapıyor, caka satıyor, bu kez de AraĢ nehri ötesinde Ermenistan içinde bulunan yüzlerce Azerî Türk ve müslüman köylerini bastırıyor; yağmalatıyor, insanlarını kurĢunlatıyor, hançerletiyor, baĢlarını baltalarla kestiriyor, güçlerini göstermek için kanlı baltalarını kanlı kütükler üstüne saplatıyorlardı... Köme köme, yığın yığın ölülerle dolmuĢ müslüman köyleri, yerle bir olmuĢ, sokaklar pıhtılaĢmıĢ, katranrengini almıĢ kanla örtülmüĢ, badanalı evlerin duvarlarına, müslüman kadın ve kızlarının her duygu sahibi yaratığa acı, utanç veren çirkin, çırılçıplak rsimlerini çizmiĢ, öldürdükleri insanların erkek ve diĢi organlarını iplere dizerek kolyalar halinde ağaçlara, kapılara asmıĢlardı... Ġçleri gibi kömür karası giysiler giymiĢ, göğüsleri sıra sıra fiĢeklerle sanlı, bellerinde tabanca, hançer, bıçak, bombalan asılı, omuzlarında tüfek, ellerinde saplan kan rengine boyanmıĢ baltaları ile saldıran gözü dönmüĢ komutaalar, hiç boĢ durmuyor, her gün yeni bir canavarlık yapıyor; elleri böğürlerinde, öldürdükleri Türk, müslüman sayısının çokluğu ile övünüyor, ĢiĢini-yor, tüyleri kabarmıĢ kara hindiler gibi kanat açıyor, koltuk kabartıyor, 'Hurra! Hurra!' diye cûĢa gelerek ho-murdar gibi bir sesle; 'Anadolu! Anadolu! Anadolu da Anadolu!' diye sayıklıyor, dayılarına dayanarak, ellerini çabuk tutmak, Doğu Anadolu'yu, Sivas'ı, Erzurum'u, Van'ı, MuĢ'u, Ağrı'yı, Bitlis'i tümü ile yutmak istiyorlardı.., ġimdi suyun ötesinde duyulmakta olan kurĢun sesleri daha da yaklaĢmıĢ, büyük bir kalabalıkla birlikte, düĢmanla dövüĢenler de geri çekilmiĢ, gelmiĢ köyü doldurmuĢlardı...Biraz sonra, kalkan toz bulutlan içinde; Ermeni atlıları da köye girmiĢ, sokaklarda kıyasıya, köge^si bir boğuĢma, didiĢme baĢlamıĢtı. Köprü baĢındaki düzen de bozulmuĢ, kavgalar çoğalmıĢ, itiĢen kakıĢanlar görülmüĢtü. KarıĢıklık, didiĢme yüzünden, köprüden çok az insan geçebiliyor, köprü baĢına hücum edenlerden itile-rek suya düĢürülenler de görülüyor, köprü üstünde geçmekte olanlardan kimisinin ayağı Içâyıyor, ya da telâĢe ile Ģuurunu kaybediyor, suya yuvarlanıyordu. Dere sulan da düĢmanla birlik olmuĢ, gittikçe daha korkunç hal alıyor, kıpkızıl çamurdan iri iri dalgalar halinde yuvar-lanırcasına akıyordu. Köprüden geçebilenler, öte tarafta kalanlar "Vah!... Vah!../', "Aman Allah'ım!", "EĢhedü-enlâilâheillallah!../', "Yâ Muhammedi ġefaatim göster!../', "Zavallı anneciğim!", "Bak, bak köyü yakıyorlar!...", "Ah kâfirler, dinsizler, imansızlar!...", "Öldük, yok olduk!", "Allah'ım! Sen bize acı ne olur!" diye karmakarıĢık gürültülü sesler, iniltiler duyuluyordu... KarĢımızdakilerden birçokları dere suyunu deve üstünde geçmeyi denemiĢ, fakat devesiyle beraber su içinde kaybolup gitmiĢti. Çıldıranlar, kendisini kaldırıp dalgalar arasına atarak öldürenler de vardı. Bir aralık, son ümit olan bu dört kavak ağacından yapılmıĢ köprüyü de sular almıĢ götürmüĢtü. Azrail müslümanlar üzerine soğuk kanatlarını germiĢ, kimseyi kaçırmak istemiyor; Ermenilere "Öldürün, Öldürün! Kim varsa öldürün!" diyordu... Bizim taraftakiler de galiba akıllarını kaybetmiĢ olacaklar ki, Ermeniler açıktan açığa köy içinde görüldükleri halde, kimse kaçmıyor, tiyatro seyreder gibi, köydeki faciaları seyrediyorlardı. KarĢıda baĢıboĢ hayvanlar, sürüler halinde
sokaktan sokağa kaçıĢıyor, böğürüyor, tavuklar duvardan duvara uçuyor, çırpınıyor, acı acı ba-ğırıĢıyorlardı. Binicileri vurulmuĢ eyerli, yularlı atlar, dörtnalla baĢıboĢ dört bir yana dönüyor, kiĢniyor; köyün Ermeni eline geçmiĢ mahalleleri yakılmıĢ, cayır cayır yanıyordu. Makinalı tüfekler, mavzerler, ara vermeden mermi yağ-diriyor, arasıra da gürültü ile bombaların patlatıldığı, yerlerden taĢ toprağın havaya uçtuğu, etrafa yayıldığı görülüyordu. KurĢunlar bazan üstümüzden vızlayarak geçiyordu... Sayıları gittikçe azalan, sağ kalabilen müslüman mücahidlerin sokaklardan ırmağa doğru çekilmeye baĢladığı görülünce, kafilemiz de dalmıĢ olduğu uykudan uyanmıĢ, birdenbire kendiliğinden harekete geçmiĢti. Kısa sürede göç parça parça az veya çok topluluklar halinde, ileride yollara dizilmiĢ, hiç kimse arkasına bakmadan kaçıĢıyordu... Aras nehrini tekrar geçmiĢ, tepeler, kayalar arasında, uzayan dar bir yoldan, boncuk dizisi gibi sıralanmıĢ iniyorduk. Daha öğle olmamıĢtı. Düzlüğe inmeye baĢlayan topluluğumuz üstüne ansızın kurĢun yağmuru boĢanmıĢtı. Daha düzlüğe inmeyenler, dağlar kayıyor, kayalar üstlerine yuvarlanıyormuĢ gibi, yolu terketmiĢ, etrafa çil yavrusu gibi dağılmıĢlardı. KandırılmıĢ, tuzağa düĢürülmüĢtük. Dört bir yandan Ģapkalılar, aç kurtların koyun sürüsüne saldırıĢı gibi, üstümüze geliyorlar, çemberlerim gittikçe daraltıyorlardı...EKnde sopa bile bulunmayan zavallı müslümanlara durmadan kurĢun sıkıyor, hançer saplıyor, kıpkırmızı kanlarını yere döküyor, kahkahalar atıyor, alay ediyor, küfrediyor la r di.Yollar, dağ yamaçları, çocuk, kadın, erkek, genç, ihtiyar cesetleriyle, can çekiĢen, hırlayan yaralılarla dolmuĢtu. Erkekler yalnız can derdinde, kadınlarsa, her-Ģeylerinden üstün tuttukları namus derdindeydiler... Ġyi günlerde güzelleĢmesine çalıĢtıkları, pudraladık-lan yüzlerini tırnaklarıyla tırmalıyor, güzel yanaklarında tırnakları ile kanlı çizgiler yapıyor, yüzlerine toprak sürüyor, çamur sıvıyor, saçlarını yoluyor, çirkinleĢmeye çalıĢıyor, kendisini korumak için ne lazımsa yapıyordu... Yüzlercesinin elleri göklerde, Tantı'ya yalvarıyor, yüzüstü yerlere kapanıyor, peygamberlerini, evliyalarını çağırıyor, delirmiĢ gibi hareketlerle, ġaĢkın ĢaĢkın çırpınıyorlardı... Ermeniler bu halde iken, birdenbire üstteki tepelerden, Kürt atlıları sel gibi dolu dizgin, akmıĢ gelmiĢ: "Le he lo, yahude, de her... re de, her... re yaylının babo, le he ho le he!" gibi sesler çıkararak bağırıyor, ellerindeki kılıçla Ermenilere saldırıyorlardı. BaĢlarında etrafı renk renk saçaklı, ipekli kumaĢlar sarılmıĢ, karlı dağlan hatırlatan ak ak küllahlar vardı... Kürtler Ermenilerin çoğunu kılıçtan geçirmiĢ, bulabildikleri, islerine yarayabilecek Ģeylerini almıĢ, bize de "Hadi kardeĢler, savuĢun kaçın!" diye bağırmıĢ, atlarını sürüp gitmiĢlerdi... Onların arkasından biz de geriye dönmüĢ kaçarken, geriden kavuĢan Ermeni kuvvetleri tarafından tekrar çevrilmiĢtik. Her tarafımız aranmıĢ ne bulmuĢlarsa toplamıĢ almıĢlardı... Aramalar sırasında ellerine geçirdikleri bir Kur'ân'ı ayakları altına alıyor tekmeliyor, üstüne tükürüyor, karĢı koymak isteyenleri hançerliyor, baĢını eziyorlardı... Kadınların saçlarından tutuyor, entarilerini parçalıyor, yanımızda tecavüz ediyorlardı. Arkamızda ölenlerin kimse cesetlerini görmüyor, yaralıların feryatlarını duymuyor, düĢünmüyor, Ermenilerin sille, tokat, kırbaçları, dipçikleri altında yürüyorduk... Yolumuzun içinden geçtiği Ermeni köylerinde taĢlanıyor, yuhalanıyor tükürüğe boğuluyorduk. YakılmıĢ, yıkılmıĢ bir müslüman köyüne girdiğimiz zaman, yolun iki kenarına dikilmiĢ direkler arasına gerilmiĢ kalın telgraf tellerine müslüman kadınlarının memeleri, erkek organları dizilmiĢ, kolye halinde asılmıĢtı. ġimdi bizi bu vahĢet takının altından geçiriyorlardı...
Bununla beraber, bütün bu iğrenç, yüz kızartıcı, insanlık dıĢı hareketlerine karĢılık aralarında iyi huylu nöbetçiler olduğu gibi, bazı Ermeni köylerinde halimize üzülenler, taĢkınlıktan çekinenler de olurdu... Üçüncü günü, bir Ermeni köyü civannda geceliyorduk. Bu köyde bulunan Ermeniler nöbetçilerle anlaĢarak bize, gece karanlığında gizlice yiyecek, içecek getirmiĢlerdi... Önce bizi toptan zehirlemek istedikleri sanısına varılmıĢ ise de, Ermeni nöbetçilerinin de aynı yiyeceklerden yemeleri üzerine bu sanı unutulmuĢ, yiyecekler ka-pıĢılmıĢtı. Uzun yıllar geçtikten, yaĢlandıktan sonra, insanoğlunun görünür görünmez iki yüzü olduğunu, içinde hem Ģeytan hem meleğin yuvalandığını; düĢmanın dost, dostunun düĢman olabileceğini öğrenmiĢ oldum... Hâbil ile Kabil gibi kardeĢ kavgası yapmak, düzeni bozmak isteyenler olduğu gibi, Hazret-i Adem gibi babalık yaparak dünyayı düzene koymak isteyenlerin bulunduğuna da inanmıĢtım... Ertesi günü bizler bilinmeyen bir tarafa götürülürken, bazan yolun dört bir çevresinden yoğun, bir leĢ kokusu duyar, bayılacak, kusacak hale gelirdik. Bu civarda çoğalan karasineklerin, kara bulut gibi uçuĢtukları, yoldan geçen insanlara saldırarak, kısa zamanda yeyip bitirdiklerini söylüyorlardı... Evleri yıkılmıĢ, sokakları müslüman ölüleri ile dolu köyler üstünde, kuzgunî kara renkte iri gagalı bok kargaları, kartal ve akbaba sürüleri uçuyor, nöbetleĢe nöbetleĢe, birbirlerine sataĢmadan, köy sokaklarına iniyor, nasiplerini alıyor havalanıyorlardı. Gündüzleri bile adamcıl olmuĢ, kuduz bakıĢlı köpeklerle, kurt .sürülerinin düz ovada, birbiri ile dalaĢmadan dolaĢtıklarını görüyorduk... Köprünün öbür baĢına vardığımızda, Ermeniler bizi teker teker koyun sayar gibi saymıĢlar, defterlerine yazmıĢlardı. Su kenarında biraz mola verildikten sonra, bağlar bahçeler arasından geçmekte olan çok güzel, geniĢ, gölgeli yollardan bizi Erivan'a getirmiĢlerdi... Her yaĢta erkek-diĢi, her kıyafette dilenci, baldırı-çıplak, bağrı yanık, bütün Ģerefini, ümidini yitirmiĢ, dalı budağı kesilmiĢ, yapraklan koparılmıĢ bir ağaç gibi iĢe yaramaz hale gelen topluluğumuz, düĢe kalka Erivan Ermenilerinin tükürükleri, küfürleri, tehditleri arasında bölük bölük ayrılmıĢ, etrafı dikenli tellerle çevrili, tozlu topraklı bir yere kapatılmıĢtık... Tellerin etrafını çeviren Ermeniler; her gün bize hakaret eder, söver sayar, kötü kötü iĢaretler yaparlardı. Bazı Ermeniler de nöbetçilerle anlaĢır, aramıza girer; beğendiği yaĢ ve cinste olanlarımızdan birkaçını ayırır, alır giderdiler, içimizden birisini alıyor, boynuna yular takıyor, eski pabuçlardan baĢının iki yanına kulaklar yapıyor, arkasına paçavralardan kuyruk takıyor, dört ayak üstünde yerde yürütüyor, sırtına biniyor, kamçılıyor, etrafını çeviren küçüklü büyüklü Ermeni kalabalığının küfürleri, kahkahaları arasında durduruyor, yularından tutuyor, etrafındakilere Türkçe bağırıyordu: "Bu katır satılıktır!" deyince etrafındaki Ermeniler geliyor, ağzını açtırıyor, diĢlerine bakıyor, güya beğenmiĢ satın almıĢ gibi alıp götürüyor ve hemen icabına bakıyordu... Bazı Ermeniler de erkekleri, kadınları arabaya koĢar, yük taĢırlardı. En korkunç iĢkenceleri; daha çok gençlerle, görgüsü az, kini kabarık olan komiteciler yapardı... Ermenilerin iĢkenceleri herbirinin istek ve keyfine göre idi. Bazıları müslümanîarı minare üstüne çıkarır, orada keser, kanlarını yukarıdan aĢağıya, kırmızı Ģeritler halinde akıtır, ya da azılı köpekleri sefil kılıklı müs-lümanlar üstüne saldırtır, parçalattırırken, katıla katıla gülerlerdi. Geceleri müslümanlarm bulunduğu yerlere bombalar atar, barınaklarım yıkar, topunu birden öldürürlerdi. Ananın, babanın çocuğunu tanımadığı,
çocuğun anasını babasını aramadığı bir günde, herkesin kendi baĢına buyruk, kendi kaygusuna düĢmüĢ olduğu bir keĢmekeĢ gününde yaĢıyorduk... O günlerde Ermenilerle iĢbirliği yapıyormuĢ gibi, salgın hastalıklar da, müslüman canı almak icir^ onlarla yarıĢa çıkmıĢlardı. Kızıl, kızamık, tifo, tiîüs, kolera, dizanteri, çiçek, yılancık hastalıkları at baĢı beraber koĢuyor; açlıkla, sefaletle ortaklaĢa anlaĢarak, beğendiği insanı yere düĢürüyor, cali demirlerle tutup, çöp arabasının üstündeki diğer ölülerin üstüne atmıĢ götürüyorlardı. Babamın kolu arabanın bir yanından sarkıyor, 'Allahısmarladık!' der gibi ileri geri sallanıyordu... Bu olaydan çok zaman geçtiği, güz ayları sona erdiği, kıĢ baĢladığı halde hiçbir değiĢiklik olmamıĢ, Ermeniler yeni baĢtan iĢi azıtmıĢ, ölüm yarıĢına giriĢmiĢlerdi. Ermeniler tarafından öldürülen müslümanlar sokakların iki yanında sıralanırdı. Yaralarından kan sızan, daha canı çıkmamıĢ olan cesetler arasında ağızlarına, burunlarına pamuk tıkalı olanları da görülüyordu... Bu günlerde Ermeniler tarafından kaçırılarak zorla isteklerine uydurmak istedikleri müslüman kadınlarından bazıları; büyük iĢkencelere çarptırıldıkları halde. Ermeni koynuna girmemekte direnmiĢ, dudakları, dilleri, göğüsleri, bacak aralan kızgın demirle dağlanmıĢ kadınları da görmüĢtük... Bunlar içinde, fırsat düĢürüp, gece yansı koynunda-ki Ermenileri öldüren, silahını alıp kaçanları, Ermenilere karĢı dövüĢenleri de duymuĢtuk. Bunlardan Seher, Kamer adlarındaki iki kadının meydana getirdiği çete Erivan çevresinde büyük iĢler görüyor, Ermenileri kuĢkulandırıyordu. KARS MĠLLETVEKĠLĠ FAHRETTĠN ERDOĞAN'IN ERMENĠ MEZÂLĠMĠNE ĠLĠġKĠN ANI VE GÖZLEMLERĠ Ermeni mezâlimine iliĢkin bir rapor hazırlayarak general Harbord'a takdim eden, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi Kars milletvekili Fahreddin Erdoğan'ın Ermeni mezâlimiyle ilgili anı ve gözlemlerini buraya alıyoruz: SARIKAMIġ KAZASI ĠLE KÖYLERĠNDE, TREN HATTI VE YOLLARINDA ERMENĠLERĠN YAPTIĞI MEZÂLĠM Asboğa köyünde bul(un)duğum zaman; köyleri yıkılan, evleri yıkılan halkı öldürülen köylerden sağ kalan aç ve bî-ilaç Türk köylüleri gelip baĢıma toplandılar. Ben önce, gelenlerin kendi köylerine dönmelerini ve cenazelerin toplanıp defnedilmesi için bana yardım edecek arkadaĢ verilmesini istedim. Derhal beĢ arkadaĢ, hem cenazeleri kaldırmak ve hem de ölülerin bir listesi-ni tesbit etmek için Yeni Gazi köyünden iĢe baĢladık. Ġleride bahsi geçen Yeni Gazi köylüleri otuz beĢ Ģehit verdikten sonra kalanlar silahlı olarak Oltu'ya çekilmiĢlerdi. Köydeki kadın ve çocukları da, Hacı Yusufla beraber, Ermeniler Kars'a götürmüĢler. Köylülerin dostları Rumların ricasıyla bunlar Oltu'ya gönderilmiĢler. Oltu'dan gelen Zihni Bey'in süvari kuvveti ile, köye dönmüĢler ve cenazelerini defnetmiĢlerdi. Kara Hanıza köyüne geçtik, PoloĢ oğlu Mahmut Ağa, oğlu Mecnun ve çocuklarını kaybetmiĢti. Hacı Dede ve diğer sağ kalanlar köye gelerek, katledilen 200'den fazla ölülerini mezarlıklarına nakletmiĢlerdi. En büyük felaketi Katranlı köyünde haber aldık. Mahmut Ağa'yı da beraberimizde alarak oraya gittik. Türkmen köylerinden kaçıp da Allâ-hu Ekber'den aĢıp, Oltu'ya geçmek isteyen kadın, kız, küçük çocukların, Lalaoğlu ve BölükbaĢı Rum köylüleri yolunu keserek bunları Katranlı köyüne toplamıĢlardı. Bunlarda 1200'ünü bir saman damına, 200'ünü de ayrı bir
saman damına toplayarak; geceleyin Ermeni ve Rum gençleri bu kadınların içine dalarak 7 yaĢındaki masumların dahi namusuna tecavüz ettikten sonra öldürmüĢler. Bütün paralarını vesâirelerini aldıktan sonra, kapılara kurdukları makineli tüfeklerle biçmeye baĢlamıĢ ve sonra kuru otlar getirip bu damlara yığmıĢlar ve ateĢ vermiĢlerdi. 1200 kiĢinin yakılmasından sonra saman dağının direğine kurĢun kalemle yazılan Ģu satırları gördüm: "Ey Türk kardeĢlerim, bir gün elbet, mazlumların katledildiği buraya geleceksiniz. Ermeni ve Rumlar bizi buraya topladılar, 24 saat aç ve susuz bıraktılar. Geceleyin aramıza dalarak kadınların ve çocukların namuslarına taarruz ettikten sonra makineli tüfekleri kurdular. Ben de kurtulamayacağımı bilerek bu yazıyı yazdım. Bizim intikamımızı aldığınızda, zulümle öldürülen bu masumların ruhu Ģad olacaktır. Ġmza: Kara Hamzalı Molla Bekir". Köylüleri topladım, yıkılan damların altındakileri oldukları yerde bırakıp, üzerlerine toprak yığdırdım ve yanına da "ġehidler Mezan" diye bir levr>â yazıp bıraktıktan sonra Cavlak köyüne geldik. Eğrice kalelerinde kırk kadar kadın ve çocuk bulduk, bunların içinde bir kadın ve bir erkek, yaralı olarak yaĢıyorlardı. Bizim askerler buradan geçerken, sıhhiye erleri bunları oradan çıkarıp yaralarını sardıktan sonra evlerine koymuĢlar, cenazeleri köye nakledip defnettikten sonra, gidip yaralılardan izahat aldım. Bu ölenler arasında uzun saçlı, servi boylu, ak yüzlü, çatık kaĢlı Melek adında bir taze gelin varmıĢ. Bunu Ermeniler sağ tutup götürmek istemiĢler, kollarına yapıĢtıklarında, ilk hamlede gelin bir yumrukla Ermeni birinin burnuna vurarak yere sermiĢ, bu defa iki-üç tanesi üzerine hücum etmiĢ, onlarla da boğuĢmaya baĢlamıĢ. Teslim olması için ilk önce desteleyip saçını kesmiĢler, buna aldırmayan ve kat'iyyen teslim olmayacağını anlayınca, yumruklayan ellerini kesmiĢler ve sonra da bağıran, haykıran, nefret eden baĢı gövdesinden ayırmıĢlar. Bizler bu aziz ve asil parçaların herbirini bir yerden toplayarak, deste deste kesilen, serpilen saçları da toplayıp, kardeĢi Ġsmail'in cenazesiyle yanyana gömdük. Melek, melekler arasına karıĢmıĢtı. Oradan Dölbentli Ermeni köyüne geçtik; çünkü burada da Ali Sofu, Akpınar ve Karaçayır köylerinin halklarını toplamıĢlar, onları da bir saman damına doldurmuĢlar ve ateĢe vermiĢler. Birtakım cenazeleri de köyün kenarında, evlerine sıva yapmak için açtıkları büyük çu-kurların yanlarında gördük. Bu saman damlanndaki(ni) de o çukurlara topladık, bir Ģehitlik mezan yaptık. Yine Berne köyünde de birçok Türk kadın ve çocuklarının öldürüldüklerini duyduk, orada da Sava oğlu Nikola'nın adamları bir saman damına 1200, diğer bir dama 300 masumu doldurarak makineli tüfekten geçirdikten sonra, gene otlar doldurup yakmıĢlar. Bu damları da topraklarla örtüp Ģehitlik mezarı yaptık. Oradan da Ġğdır köyüne geçtik. 50 kadar cenaze vardı. Bunların içinde Arslan Ağa'nın hayır sahibi eĢi Mahbûbe Hanım'ı tutmuĢlar, çok para istemiĢler. Ġstediklerini aldıktan sonra, "Gizli olanlar da ne kadar varsa ver!" diye ısrar edip, hatun sağ iken kafa derisini yüzmeye baĢlamıĢlar. Kadıncağız ne kadar "Yok!" diye söy-lemiĢse de boynuna kadar kafa derisini yüzerek onu de fecâatla öldürmüĢler. O zaman diğer köylü kadınlar da bunu seyrediyormuĢ. Fırsatını bulup kar üstünde kaçarak Tiknis köyüne, oradan da Alakilise'ye geçip kurtulanlardan Mahbûbe Hanrm'ın akıbetini duymuĢtuk. Sübhan Azad köyüne gittik. Ġleride hazin akıbetini yazdığım sevgili kardeĢim Molla Mustafa ile, yeğeni EĢrefin cenazeleri camiin yanına konulmuĢtu. Ermeniler tekrar bu Ģehitleri mezardan çıkartıp üzerlerindeki elbiseleri aldıktan sonra çırılçıplak aziz ölüleri yanan camiin avlusunda bırakmıĢlardı. Bunlarla diğer Ģehitleri defnettik. Yalnız bu
Molla Mustafa ailesinden sağ kalan 14 yaĢındaki kızı Hatun'un nerede olduğunu haber aldım. Babası öldürüldükten sonra erkek elbisesi giyerek baĢına bir papak koymuĢ, beline kama bağlayarak babasının pullu kır atına binmiĢ, Kağızman'a doğru giderken yolda bir grup Ermeni'ye rastgelmiĢ, tutarak Kars'takiErmeni komutanına teslim etmiĢler, oradan da Güm-rü'ye gönderildiğini duydum. Türk ordusu Gümrü'ye girdiği vakit Hatun kız sağ olarak köyüne dönüp gelmiĢtir. AĢağı Kotanlı ve Yukarı Kotanlılardaki kuyulara doldurulan cenazeleri çıkararak mezarlara koyduk, AĢağı Kotanlı'da Yusufoğlu Ağa'mn eĢi Vesile çok güzel bir gelindi. Kızı 15 yaĢındaki Sultan'ı Ermeniler tutmuĢ, öldürmeden beraberlerinde götürmek istemiĢler, bunlar da kabul etmiĢ; yalnız köyün önünden akan Kars çayının buz tutan üstünden geçerlerken, köylülerin su almak için açtıkları deliğin baĢına gelerek "Sizin gibi canilere teslim olmaktansa ölüm daha evlâdır." deyip kendilerini buradan çaya atıp, buzun altına akıp gitmiĢlerdir. Sonra Ağıyar ve Oluklu köylerine geldik. Orada ölenleri de toplattırdık, buradan da vahĢice öldürülen Tozluca köylülerinin cenazelerinin baĢına gittik. Bu köyün 250 nüfusundan yalnız 8 kiĢi kurtulmuĢtur; bunları aynı köyde mevcut bulduk. Asıl olayı bilen Abdi oğlu Halil Ağa'mn damadı Ali anlatıyor: "Bir sabah köye dolan muhacirlerle, hariçten gelen fedai silahlılar köyü sarıyorlar. Halkı Memo oğlu Ali Ağa'mn odasına topluyorlar. Herkesi teker teker çıkararak elbiselerini soyuyorlar. Ġki adam bunun kolundan tutup ölüm yerine getiriyor. Oltu'dan kaçıp gelen Ayvaz adındaki bir cani elinde keskin bir balta ile ortada duruyor, evvela gelenin beynine, sonra boynuna baltayı yer-leĢtirdiktan sonra ayağı altına yığılan cesedi bacağından tutup beriye fırlatıyor. En son Ali'yi de bir don ve gömleği ile ölüm yerine getiriyorlar. Ali ölen köylüleri ve bal-talı haydudu görünce "Yâ Allah!" deyip sıçrayıp, kollarını tutanlardan kurtarıyor ve çevirenlerin ortasından fır-layıp, kar üzerinden Maksutcuk köyüne doğru kaçıyor. Arkasından yağmur gibi gelen kurĢunlar arasından, sanki uçup uzaklaĢıyor. Karanlık kavuĢunca Maksutcuk köyündeki bir Rum'un samanlığında otların arasına gizlenip uyuyor. Erkenden samanlık sahibi Rum ot almaya gelince, otu çektiğinde, arasından çıplak bir adam çıkıyor. Rum evvela korkuyor. Ali gözlerini açıyor. Rum kim olduğunu soruyor. Ali, olanı anlatıyor. Rum "DıĢarı çıkma. Köyde Ermeni askerleri var, seni öldürürler." diyor. Koyun postundan bir kürk getiriyor, çarık ve çorap veriyor, karnını doyuruyor. Geceye kadar burada kalmasını tembih ediyor, gece olunca, bir torba ile azık veriyor. Allâhu Ekber yoluna sevkedip Göle'ye gönderiyor. Ali tekrar Türk ordusu ile dönüp köyüne geliyor. Ġkinci kurtulan Hacı Mahmut'un eĢi Rahime Hanım. Bu kadın elli yaĢlarında. Bunu da soyarak ölüm yerine getiriyorlar. Evvela beynine, boynuna beĢ balta indirdikten sonra bunu da yığınların üstüne atıyorlar. YaĢatan yaĢatır, kadıncağız ölmüyor. Türk askerleri geldiği vakit cenazeler arasında bunu sağ buluyorlar. Sıhhiye erleri yarasını sarıp bir odaya koyup gidiyorlar. Ermeniler kaçıp gittikten sonra diğer altı köylü ince Arap oğlu Süleyman ve BektaĢ gibi, Göle'de misafir bulunan bunlar, bu ölümden kurtularak tekrar köylerine gelmiĢler. Buradaki cenazeleri de defnettirerek, bir hafta dolaĢtıktan sonra tekrar Asboğa'ya geldim. TĠKNĠS KÖYÜ VE KAĞIZMAN'DA YAPILAN MEZALĠM Ermeni fedaileri köyleri yakıp halkını yukarıda saydığım gibi öldürdükleri zaman, Selim nahiyesinin 15 köyünden sağ kalanlar Tiknis köyüne toplanarak müda-faa hattı teĢkil etmiĢler. Dölbentli köyünden gelen 200 Ermeni fedaisiyle Yalnızçam, Çepikler,
Molla Mustafa Rum köylerinin genç Rumları da birleĢerek köyü her taraftan sarmıĢlar, çarpıĢma baĢlamıĢ. Bir taraftan ateĢ yağarken, Tiknis köyünde kadın ve çocukları köyden çıkararak Paslı'ya doğru yola çıkmıĢlar. Köydeki bulunan silahlı müdafaa kuvveti de bir taraftan Ermeni ve Rumlarla çarpıĢıyor, diğer taraftan da kadın ve çocukların peĢi sıra çarpıĢa çarpıĢa geriliyorlar. Paslı düzüne düĢen bu kadın ve çocuk kafilesinin yolunu, Oluklu köyü Rumları silahlı olarak kesmeye çalıĢıyorlar. Molla Mehmet atlı olarak elinde kılıç, sağa sola seğirtiyor. Kadınların ilerlemesini bildiriyor ve müdafaa edenlere de sesiyle kuvvet ve cesaret veriyormuĢ. Bu kafile de, 200 kadar ölü verdikten sonra, 1.000'e yakın kadın ve çocuk, üzerlerine hücum eden Rum ve Ermenilere birçok kayıplar verdirerek nihayet Paslı köyüne yetiĢiyorlar. Paslı köyüne ġaban, Böcüklü, Kömürlü, Yalnızağaç gibi 25 köyün halkı birikmiĢ. Burası önemli bir müdafaa hattı idi. AraĢ boyundan gelen köylülere Morpet kalesinin boğazını keserek Kağızman'daki Ermenileri muhasaraya alırlar. Kars'tan makineli tüfeklerle takviyeli gelen bir kuvvetle bu yolu açmak istemiĢlerse de muvaffak olamayıp geri dönmüĢler. Nihayet Ermeniler hileye baĢvurarak, "Türk ordusu, Kara Urga'dan ileri geçmeyerek, Kars vilayetini Ermenilere sulhen bırakmıĢlar, herkes silahlarını teslim ederek evine gidecek." diye propagandaya baĢlamıĢlar. Paslı'ya biriken halk buna inanmamıĢlar, Aladağ'dan aĢarak Türk ordusuna kavuĢmak için ÇamuĢlu, Kozlu ve Purut köylerine çekilmiĢler; nihayet Ermeniler Kara Kaleli Hasan Bey'i Paslılı Halil Ağa'yı ve Kozlulu Firuz Bey'i kandırarak, barıĢın imza edildiğine inandırılarak, artık kan dökülmeyeceği için halkın silahlarının teslimi temin ediliyor. Birtakımı teslim ediyor, etmeyenler de kar üzerinde yürüyüp Aladağ bölgesine çekiliyorlar. Soğuk, açlık ve yorgunluktan bunalan 300 kadar çoluk çocuk kendi köylerine götürülmek için Ortaköy'ün Rumlarına teslim oluyorlar. Rumlar ve Ermeniler bu masumları çıkararak Paslı ile, Çilehane köyü arasındaki bir derede makineli tüfek ve süngüden geçiriyorlar. Bunların içindeki 60 yaĢındaki Ġsmail oğlu Ali Ağa, hafif yara aldığından, kendini, ölmüĢ hissi verdirerek çaya atıyor. Geceleyin kalkarak Paslı köyündeki bir saman damına giriyor, ordumuz geldiği vakit askerler bu ölülerin içinden sekiz çocuğu da yaralı olarak buluyorlar. Bunlar da biri sekiz yaĢında kız, diğeri üç yaĢında oğlan yaralı iki kardeĢ idiler, annelerinin yanında bunları bulurlarken üç yaĢındaki ġahin annesinin memesini emiyormuĢ. Sekiz yaĢındaki Hüsnüye'yi 8 yerinden süngü ile yaralamıĢlardı. Aldım, tedavi ettirdim, büyüttüm ve Tiknis köyünde Muharrem ÇavuĢ'la evlendirdim. ġimdi beĢ çocuk sahibi zengin bir aile yuvasının annesidir. ġahin'i Kâzım Karabekir PaĢa, toplattığı yetimler arasında, Erzurum'dan Ġstanbul'a darülacezeye göndermiĢti. Son zamana kadar kayıp olmuĢtu. Bundan birkaç ay önce, yani Temmuz 1947 ayı, B.M.M. BaĢkanı Kâzım Karabekir, Ġstanbul seyahatleri sırasında Ġzmit'ten geçerken; ġahin ÇalıĢ karĢısına çıkmıĢ, kendini tanıtmıĢ, general de onu aradığımı bildiği için haber verdiler, elektrikçi olan bu genci 28 yıl sonra ablası Hüsnüye'nin yanına gönderdim. O hasretler de kavuĢtular. Ġleride yazmıĢtım, 36. tümenin bir ordusunun Kağızman üzerine yürüdüğünü haber alan Ermeniler, Ģehirde Türklerin itimat ettiği Feyzullah Beyzade Mustafa Bey'i Ermenilerin büyüğü Ohan Can çağırarak; "Kağızman'da kan döktürmeyelim, bizler Ģimdi sizi koruyalım, Türkler geldiği vakit de siz de bizi koruyun!" diye söz almıĢtı. Bir gün, tehlike var bahanesiyle 125 müslümam Mustafa Bey de beraber olmak üzere bir camiye doldurmuĢlar, yalnız Ali Rıza Beyle yanm-dakilerin silahlarını teslim etmelerini rica etmiĢler, AH Rıza Bey bu iĢte bir tuzağın kurulduğunu sezdiği için, evde otururken sessizce müslümanlardan birini gönderip üzerine kilitlemiĢlerHnınu gören bir komĢu
kadını, derhal kapıyı kırarak Ali Bey'e bu iĢi haber vermiĢ, hemen Ali Bey arkadaĢları ile silahlanıp dağa çıkmıĢlar, geceleyin camiin kapısını açan Ermeniler makineli tüfekle hepsini de öldürmüĢler. Ali Rıza Bey Türk ordusu Kağızman'a girinceye kadar dağdan inmemiĢ, çarpıĢmıĢ ve hiç zaiyat vermeden ordunun geliĢine kadar dayanmıĢ. Hacı Halil köyü vakıasına gittim. Burası Gök-çedağ'ın eteğinde kurulmuĢ 1200 nüfuslu bir köydü, yanlarında Karakale adı ile Ermeni Protestan köyü vardı. Burası misyonerlerin merkezi idi. Daima Amerika ile ilgili olan bir yerdi. Amerika'dan gelen propaganda kitapları buradan dağılırdı, Hacı Halil köyünün bütün çevresi kuĢatıldığı için, Karakale'ye toplanmıĢlar, bunu haber alan Ganiköyü Ermenileri 200 çete ile gelip etrafı sarmıĢlar. Karakaleliler, iltica eden köylüleri 24 saat teslim etmemiĢler, nihayet köyü de yakıp yıkacakları tehdidini duyunca, köylülerin 200'ünü geceleyin Küçük Yusuf köyüne kaçırmıĢlar; diğer 800 kiĢiyi teslim alıp Kars'a götürüyoruz diye Ermeniler hepsini de bu iki köy arasındaki bir derede öldürmüĢler. Bunu haber alan Karakale köyünün zengin ve ruhani reisi olan San Gavur oğlu Kirkor Ağa derhal Kars'a, Ermeni komutanının yanına vararak "Siz zalimane kan döküyorsunuz, bu topraklarda bir daha yaĢamanız için Allah müsade etmeyecektir!" diye ağır sözler söylemiĢ ve kendisi köy halkım da burada eĢyalarıyla beraber çıkarıp Gümrü'ye geçip gitmiĢler. Bütün bu tesbit ettiğim acı olaylardan sonra Asboğa köyüne geldim, yazdıklarımı bir rapor halinde dosya ettim. Bir gün sanra bir süvari gelerek beni SarıkamıĢ'a istediklerini söyledi. Ordu Gümrü üzerine gitmek için hazırlanıyor. SarıkamıĢ o zaman katar kumandanı binbaĢı Mehmet Bey adında bir zatın komutasında kalıyor. Onunla görüĢtüm, sonra "Burayı idare için sivil bir teĢkilat kuracağız, fikir almak üzere sizi çağırttım." dedi. Derhal 5 kiĢilik bir heyet-i idare seçtik, kendisini de kaza kaymakamı olarak kabul ettik. Trabzon savcısı Ġrfan Bey de, yedek subay olarak vazifeli olduğundan onu da adli iĢlere bakmak için seçtik. Bu kuruluĢu bir raporla telefon vasıtasıyla Yakup ġevki PaĢa'ya Mehmet Bey bildirdi, heyet-i idare azaları arasında benim de adımı okuyan PaĢa -evvelce mektubumu almıĢtı- beni Kars'a çağırdı. Sabahleyin, amcam Aziz Efendi ve üç atlıyı da yanımıza alarak Kars'a gittik. Kâzım Karabekir PaĢa'yı Tayyare meydanındaki karargâhında ziyaret ettim. Yakup ġevki PaĢa'nm beni istediğini söyledim, derhal gidiniz diye müsade ettiler, atlarımızı orada bir evde bıraktık, Ģehire girdiğimizde anıtın üzerindeld saldatı yere atmıĢlardı. Rus kara kartalları yerde, yalnız anıtın bir oturak yeri kalmıĢtı. ġehir içindeki Rum kilisesine geldik. Ay-yıldız hâlâ haçın altında duruyordu. Oradanda konsoloshaneye geldik. Kapılar açık, içeriye girdik, hiç kimsecikler yok. BaĢkonsolos harp ilanında buradan ayrıldığı zaman, bir Rus doktorunu buraya yerleĢtirmiĢler, konsolosumuzun Ģahsi eĢyasıyla demirbaĢ eĢyaları ve sonradan oraya yerleĢtirilen Rus doktorunun da bir fotoğrafı ve elini yıkadığı sabun bile lavabo üzerinde duruyordu. Bu binanın üst katı, konsolosun hususi ikametgâhı olup, alt katı da resmî makamı idi. Alt kata indim, bütün defterler, pasaportlar, levhalar karmakarıĢık, orta yerde yığılı bir halde bulunuyordu. Saklanılan gizli resmî evrak da olduğu yerde duruyordu. DıĢarıya çıktım, devriye gezen erleri gördüm. "Yakında subay yok mu?" diye sordum, hemen konsoloshanenin karĢısındaki bir Ermeni evinde oturan subaya haber verdiler." Gelenin, 108. alayın iaĢe subayı Süleymaniyeli Ali Rıza olduğunu söylediler. Konsoloshanenin sancak direğini iĢaret ederek, "Burası Osmanlı imparatorluğunun konsoloshanesidir!" dedim. Kendisini alıp yazıhaneye götürdüm. Yerdeki yığılı evrakı göstererek, "Bunlar resmîdir, muhafazası gerektir/' deyip yukarı kata çıkarttım,
mobilyalarla donatılan salondaki konsolos Cemal Bey'in eĢyalarının hepsinin olduğu gibi korunmasını ve teslim almasını kendisine söyledim. DöĢeli olan bu bina Ali Bey'in hoĢuna gittiği için portatif karyolasını buraya nakletti. Çıkıp Yakup ġevki PaĢa'nın ziyaretine gittim. Beni hürmetle karĢıladı. Gülerek anıt meselesini açtı. "Raporunuzdaki istek yerine getirildi." dedi. Bir Mehmetçiğimiz Ģanlı bayrağımızı eline almıĢ, salda tın heykelinin ornuzuna çıkarak fotoğrafı alındık tan sonra anıtın yıkıldığını söyledi. Kilise üzerindeki ay-yıldız ve haç olduğu gibi kalmıĢtı. Ġki gün sonra Gümrü üzerine yürüyüĢ baĢladı. Ar-paçayı'na varıldı. Kâzım Karabekir PaĢa Gümrü'deki Ermeni hükümetine; "ġehirdeki Türkleri köprübaĢma getirip teslim edin ve sonra da Ģehri teslim edin!' 7 diye bir mektup gönderiyor. Derhal Ermeniler telaĢla arabalar hazırlıyorlar. Gümrü'de bulunan 250 hane Türkleri bindiriyorlar. Arpaçay üzerindeki köprüden geçerek Türklere teslim ediyorlar. Gümrü'de kimsenin kalıp kalmadığı sorulduğunda, gelenler, geride ihtiyar bir hanımın, evden çıkamayacak halde olduğunu söyleyerek evde kaldığını bildiriyorlar. Derhal bir kamyonla gidip, onu da eĢyasıyla birlikte getirip teslim ediyorlar. Türk ordusu ileri hareketine baĢlayınca, Gümrü istihkâmları tarafından ateĢ açıyorlar, Türk ordusu da karĢılık veriyor. Ġki saat top ateĢinden sonra Gümrü düĢüyor. Türkler Gümrü'ye giriyorlar. Hazırladığım, Ermeni mezarlığına ait raporun bir suretini ġevki PaĢa'ya verdim. Bu da, bir hafta evvel gelip dönen tarihçi Ahmed Refik (Altmay) Bey'e göndereceğini buyurdu. Kars, baĢtan aĢağıya harabe ve yangın enkazı ile periĢan bir halde idi. TaĢnak komiteleri, Ģehirde bir tek ev bırakılmamak Ģartıyla, çıkarken hepsini ateĢe vermiĢlerdi. Türk mahallelerinde sağlam olarak bir ev bile kalmamıĢtı. ÇarĢı baĢtan aĢağıya kadar kül edilmiĢ, birçok askerî kıĢlanın da altı üstüne getirilmiĢti. Hafız Kurban Efendi'yi gördüm. Büyük kardeĢi olan ve Sibirya'dan dönen Mevlüd Efendi'yi sordum. Türk ordusu SarıkamıĢ'tan Kars'a doğru hareket ettiği zaman Cilavuz'dan esir Türk kadınlarını teslim alıp Göle'ye sevkedilmek üzere, delege olarak gönderilmiĢ; derhalCilavuz'daki TaĢnaklann Mevlüd Efendi'yi tutup paramparça yapmıĢ oldukları haberini verdi. Amcam Aziz Efendi ile tekrar SarıkamıĢ'a döndük. Her tarafta toplantı yaparak, idare azası arkadaĢlarımızla mahallî idarî iĢlerimize bakıyorduk. Aramızda bir de Yanilov adında bir Rum azası vardı. Bu adam hastalığım bahane ederek izin alıyor. Ġkide bir Rum köylerine gidiyordu. O beni gıyabî olarak tanıyormuĢ; halbuki ben onu daha yeni görmüĢtüm. Beni Kars'ta göğsümü kırarak Sibirya'ya sürdükleri zaman evimizi basan Ermeniler onbeĢ gün sonra Kağızman'da yakalanıyorlar, üzerlerinden çıkan beĢbine yakın altınla benim firuze yüzüğüm ve altın köstekli saatim bunların üzerinde bulunuyor. EĢyalar paket yapıldığı zaman bu Yanilov Kağızman'da baĢkatip bulunuyormuĢ. Benim firuze yüzüğü parmağına geçirmiĢ, yerine elli kuruĢluk bir yüzük koymuĢ, bu hırsızlar da Kars hapishanesine sevkedilmiĢler. _ SarıkamıĢ taarruzuna baĢladığı vakit, Karakurutlu Hüseyin Ağa'nın oğlu Halid Bey; Rusça tahsil yapmıĢ arslan gibi bir delikanlı idi. Yanilov bu Türk gencini çekemediğinden, "Halid Bey'in Türk ordusunun önü sıra casusluk yaptığını bizzat gördüm!" diyerek Bara-tov'a haber veriyor. Halid Bey de tutulup Kars hapishanesine sevkediliyor. Dört ay sonra, askerî mahkemece, bizim evi basan ve tutulan haydutların yedisine ve Halid Bey'e idam cezası veriliyor. Hapishanenin avlusunda sekizini asıyorlar.
ERMENĠ MEZÂLĠMĠNE ĠLĠġKĠN ĠNTĠBALAR Dönemin üçüncü ordu kumandanı Vehib PaĢa ile, Ermeni mezâlimini yerinde incelemek üzere yabancı gazetecilerle Doğu'yu dolaĢan Ahmed Refik Bey'in Vakit ve Ġkdam gazetelerinde yayımlanmıĢ intibâlarım buraya dercediyoruz:13 Ben bu kitabımda/ ehemmiyet ve doğruluğuna inandığım Vehib PaĢa'nın yazılı ifadesini aynen okuyucularıma nakleylemeyi^gelecek kuĢaklar için faydalı sayıyorum. Bu kanaatle Vnfo'l.gazetesinin 31 Mart 1335/1919 Pazartesi, no: 517 nüshasından aynen nakley-liyorum: Ġstanbul muhafızlığında tutuklu bulunan Vehib PaĢa'nın kötülükleri tedkik komisyonu baĢkanlığına vermiĢ olduğu yazılı ifadesi: "Ordunun müĢahedeleri" zaman-ı âcizîye ait olmakla beraber ordu tarafından tesadüf edilen ve Ermeniler tarafından müslüman ahali hakkında reva görülen cinayetleri ve fecâatları aĢağıda arzeyliyorum: "1. 1330 senesi nihayetinde Rusların tecavüzü ile baĢlayan harekatta Hasankale önlerine kadar gelen Rus ordusu içerisinde bir hayli gönüllü ve komita Ermeniler de bulunuyordu. Ruslar tarafından tecavüz hareketleri ani ve süratli bir süratle vukubulduğu cihetle Ġslâm a-halinin pek azı kaçabilmiĢ ve hemen kâffesi yerli yerinde kalmıĢlardı. Ordumuz tarafından mukabil taarruz yapılarak Rus ordusu çekilmeye mecbur edilip hudut dıĢına atıldıkları sırada, gerek Rus ordusu içerisinde bulunan bu gönüllü ve komitacı Ermeniler ve gerekse Osmanlı teb'asından bulunan yerli Ermeniler faaliyete geçerek Ġslâm ahalinin eli silah tutan ve nüfuz, kudret sahibi olanlarını kamilen mahv u ifna ve mütebakisini e-sir olarak Rusya dahiline sürüklemiĢler ve düĢman tarafından istilaya uğrayıp da bilahare kurtarılan kısımlardaki Ermeniler kamilen Rus ordusu ile beraber Rusya dahiline çekilmiĢlerdir. "ÇekiliĢ halinde bulunan Rus ordusu bu cinayetleri önlemeye kadir olamamıĢ, yahut göz yummuĢtur. Muhakkak olan birĢey varsa ilk düĢmanlık silahlı Ermeniler tarafından müslümanlara yöneltilmiĢ ve ikiyüzelli bu kadar parçadan mürekkep olan Pasin'in Yağmur köyleri kamilen harap olduğu gibi, yüzyıllardan beri bu bölgede kardeĢ gibi yaĢadıkları müslüman vatandaĢlar da Ermeniler tarafından pek acı bir suretle öldürülmüĢlerdir. "2. Müslümanlar Ermeni vatandaĢlarına karĢı harbin baĢlangıcında merhamet gözüyle bakmaktan ve onlara sahabet ve himaye eylemekten bafka bir his taĢımadıkları halde, bilhassa yerli Ermeniler Miski namındaki köyde zabit ve nefer yaralı esirlerimizin bulunduğu evlere ateĢ açmıĢlar, ordumuz bu köyü gerialdığı zaman da birçok müslüman halk ile beraber feci bir suretle Ģehid edilen bu askerlerimizin acı manzaralarına Ģahit olmuĢ ve bunun gibi Tahir Hâce-yi Ulyâ ve Tahir Hâce-yi Süflâ'da, Efdek ve Veli Baba ve buna yakın köylerde kar kalktıktan sonra, birçok azalan kesilmek suretiyle öldürülmüĢ, kırlara atılmıĢ, çukurlara doldurulmuĢ... hülasa ölümün hatıra gelmeyecek nev'ileri tatbik edilmiĢ olan müslüman halkına rastgelinmiĢtir. "3. 1331 senesi Mart bidayetinde Ruslar, Ermenilerin bu câniyâne sürükledikleri sivil esir kafilelerinden bir kısmını iade etmiĢler ve bu meyanda Veli Baba bölgesinde ücyüzyetmiĢbeĢ kiĢilik kadın, çocuk, ihtiyarlardan müteĢekkil bir kafile göndermiĢlerdir. Bu zavallılar Pasin Karakilisesi'ne mensup ahaliden olup Ermeniler tarfından zorla sürüklenip götürülmüĢler. Genç erkekleri öldürülmüĢ olduğu gibi, genç kızlan da kamilen
aralarından ayırt olunarak kendileri haps ve iĢkence altında kalmıĢlar ve nihayet, Baku Ġslâm Cemiyeti'nden gelen bir Ġslâm murahhasın yardım ve himmetlerimle, Ruslara Ģikayetleri dinlettirilerek mem-leketlerine/aVdete müsade alınmıĢtır. "Ermeniler istedikleri müslümanlan öldürmüĢler, öldürmediklerini sürükleyip Rusya'ya götürmüĢler; bilhassa genç kızlar hakkında en çirkin muameleleri reva görmüĢlerdir. 'Tasin'in bakire kızları Ermeniler tarafından Rus Kazaklarına peĢkeĢ çekilmiĢ; Tutak, Karakilise, Azat, Miçkert ve bunun gibi cephe gerisinde bu Ġslâm kızlarından kurulu umumhanelerde Ermeniler vasıtasıyla Rus ordusunun kana, ırza ve namusa susamıĢ neferlerinin çirkin hisleri doyurulmuĢtur. Ciğer-pâreleri ellerinden zorla alınarak bu suretle Rus ve Ermenilerin ih-tiras kucaklarına atılırken, bağrı yanık olarak memleketine dönen veya firara muvaffak olan müslümanlar bu fecâatları dindaĢlarına nakl ü hikaye etmiĢlerken bile, Ġslâm unsuru yalnız Allah'ın lütuf ve keremine sığınarak, hislerine mağlup olmamıĢlar ve aynı kötü akıbete düĢmemek için evlerini ve diyarlarını terk ile hicreti ihtiyar eylemiĢlerdir, "1333 senesi ikinci TeĢrîn'i nihayetinde ordunun i-leri hareketi icap etmiĢti. Bir taraftan boyu aĢan karları yararak ve donma yüzünden hayli kurban vererek hiç dinlenmeksin!n ve tasavvuru mümkün olmayan müĢ-kilat ile ordu ileri harekete baĢlıyor. Diğer taraftan menzil mıntıkasında yığılmıĢ olan birkaç haftalık erzakı kendilerine yetiĢtirebilmek için nakil vasıtaları kifayet etmediği ve torbasında demirbaĢ yiyecek birĢeyi bulunmadığı halde mahzâ ebediyetin eĢiğine kadar yükselen feryatlara, istimdatlara doğru insaniyet ve medeniyetten aldığı ruh ve kuvvetle ilerleniyordu. Vaktâ ki Erzincan önlerine gelindi. Sivaslı Murat nammdaki eĢkıyanın ma-iyyctindeki Ermenilerle Erzincan müslümanlarını bir taraftan evlere, kıĢlalara doldurarak yakmakta olduğu, diğer taraftan yaĢ ve cinse bakmaksızın umumunu öldürdüğü haberi alındı. 10 Mart 1331 tarihli ve 7 numaralı mektubun devamı kısmında yazılı Gövdin köyüne mahsus verilen bilgide adı geçen TaĢnakyan komitasına bağlı Murat'tır. "Ġleri harekata baĢlamayı icap ettiren vakalar, o zaman Erzincan'da kumandanlık mevkiinde bulunmuĢ olan Miralay Morel ile Rus Kafkas orduları baĢkumandanı general OdeĢelidze'nin resmen ve yazılı olarak vukubulan itirafları ile sabit olup burada Ermenilerin Ġslâmları tamamen öldürmeye baĢladıklarını itiraf ve buhadiseleri men etmeye kadir olamadıklarından bahs ile Erzincan'a hareket ve Ermeni mezâliminin önüne geçilmesi lüzumu beyan olunmuĢtu.. Bu muhaberat dosyalan 3'üncü ordu karargâhındadır ve cidden mütalaa edilmeye Ģayandır. "Askerimizin Erzincan'a girmesini müteakip bizzat Erzincan'a gittim. Kendi gözlerimle gördüm ki, saç ve sakalı bembayaz ihtiyarlar, çocuğunu bağrına basmıĢ kadınlar, mini mini yavrular... yanyana uzanmıĢ yatıyorlar. TaĢlarla kafaları ezilmiĢ, karınları deĢilip bağırsakları boyunlarına geçirilmiĢ, alet-i tenasüliyesi kesilmiĢ, el ve ayaklan doğranıp atılmıĢ biçarelerin sayısı bini aĢkındı. Kuyulara doldurulmuĢ, fırınlarda diri diri yakılmıĢ, evlere doldurularak bu suretle yakılmıĢ insanların görünüĢleri pek gönül harap edici idi. Toplattırılarak, kısmen fotoğraflarını aldırdıktan sonra defnettirdiğim Ġslâm ahalinin yalnız Erzincan'a ait miktarı ikibini aĢkındı. ''Bayburt'ta'Arsak namındaki eĢkıyanın yakmak suretiyle telef ettiği müslümanlar bine yakındı. Erzincan Kelkit hattından ta hududa kadar ordunun devam eden ileri harekatında küçük ve büyük Ģehir ve kasabalar dahil olduğu halde bu mıntıkada
Ermeniler tarafından yıpratılmamıĢ bir ırz, çalınmaya uğramamıĢ bir mal/ kasta maruz kalmamıĢ bir can yoktur. "Esasen bu mıntıka ahalisinden bulunan ordu; ana ve baba ve kardeĢlerinin, akraba ve komĢulannm cesetlerini çiğneyerek ve kulübesinin yakıldığını ve yıkıldığını görerek ilerlerken, tesadüf ettiği münferit Ermenilere ve Ermeni kafilelerine karĢı zerrece huĢunet göstermemiĢ, bütün manası ile disiplini muhafaza etmek suretiyle Erzurum önüne gidilmiĢtir. "Erzincan ile Erzurum arasında Mamahatun kasabası ile Hınıs, Karayaprak ve güzergâhı bütün köyler halkı bu mevkilere toplanarak yakılmıĢ ve diğer suretle yok edilmiĢlerdir. "ġiddetli üç günlük muharebeden sonra Erzurum Ģehrine girildi. (12 Mart 1918 günü Kâzım Karabekir'in kumandasındaki 9. fırka girmiĢtir.) "Burada dahi general Antranik kumandasındaki kıtalar ve gerekse baĢıboĢ Ermeniler tarafından yapılan zulümler tarih-i âlemin Ģimdiye kadar kayıt eylediği vakaların en baĢında zikredilmeye değer. Bu baptaki görüĢlerim, Erzurum müstahkem mevki kumandanı Twerdo Khlebof un vermiĢ olduğu rapor baĢkumandanlık vekâletine gönderilmiĢti. Asılları üçüncü ordu karar-gâhındadır. Bu dosyaların getirilerek okunulması faydalı olur. "93 hududundan itibaren Alekssandropol'ün Ģarkına tesadüf eyleyen Celaloğlu ve Karakilise ile Ser-darabat hattına kadar devam eden ileri yürüyüĢte kardeĢinin, babasının kokmuĢ meydandaki cenazelerini gördükleri halde hiçbir Ermeni'yi yakıĢıksız bir surette rahatsız etmeksizin ordunun muhafaza eylediği ismet (temizlik) ve gösterdiği insaniyeti sulh müzarekeleri için nezdimize gelen Ermeni murahhas heyeti tekrar tekrar Ģükran diliyle ve minnet ile yâdeylemiĢ ve Aç-miyazin'de bütün Ermenilerin baĢ patriği 5'inci Kevork tarafından ordunun âlicenâbâne hareketini tebrik ve takdîsen aldığım telgraf mektubu sureti de yukarda adı geçen dosyalar arasında bulunmakla ayrıca" okunmaya değer. Netice "1. Ġki unsur arasındaki mukâtelâta (öldürmelere) her zaman Ermeni unsurunun komiteye bağlı adamları tarafından sebebiyet verilmiĢ ve baĢlanmıĢtır; "2. Bilhassa seferberliğin ilanı ile beraber Türk ordusunun zaaf ve mağlubiyetini icap ettirecek her vasıtaya canı ile ve baĢı ile müracaattan geri kalmayan ve harbin ilanıyla birlikte Ġslâm köylerini yakan, Ġslâmları öldürüp telef eyleyen, yollarda erzak kafilelerim vuran, ikmal efradını öldüren, tek veya toplu hasta kafilelerini telef eden... Ermeni komitalarına bağlı Er-m emlerdir. "Türkiye'nin mağlubiyeti halinde maksat ve gayelerini kazanabileceklerini uman Ermeniler bu mağlubiyetin derhal husule gelmesi için ellerinden geleni geri koymadılar ve orduyu, her tarafı çevrili elîm bir hale soktular. Bu sebeple TaĢnaksiyun ve Hınçak reisleri ile beraber general Antranik'in dahi "hür fikir ve insaniyeti takip ettiklerini göstermek isteyen devletlerdin mümessilleri tarafından cezalandırılmaları elzemdir!" Vehib PaĢa,'mn bu mühim ifadesi okunduktan sonra muhâkemeniry devamı ertesi güne bırakıldı. Bir de Ġkdam gazetesinde 17 Birinci Kânun 1917 tarihinden itibaren tarihçi Ahmed Refik Bey tarafından bu konuda yazılmıĢ olan yazılardan bir pasaj alalım:
"ArdaĢa'dan Erzincan'a kadar bütün yol, pek nadir tesadüf edilen aç ve periĢan Türkler ile elem verici idi; bir zamanlar kasabaları, köyleri dolduran Türk halkı adeta kökünden denecek derecede ortadan kalkmıĢtı. "Köseler'de gördüğüm manzara cidden pek acı idi. Çoluk çocuktan, ihtiyar kadınlardan ortaya gelmiĢ bir kafile titreye türeye, yalınayak, paçavralar içinde koĢuyorlar. Kendilerinden kaçan ölümün peĢini adeta kovalıyorlardı. Askerliğin ayrılığına; fecâatlann en büyüğüne hedef olan, kocaları ölen, evlatları telef olan bu talihsiz anaların türkülerinde bile gönüllerinin inceliği duyuluyordu. -(16 ġubat 1916'da Rus orduları Erzurum Ģehrine girmiĢlerdi)Dersüm'ün önü kelek Harput'a gidek gelek Ağam yanımda olsun Torba tahak dilenek! "Onlar hepsine razı idiler. Erzincan adeta bir Türk makteli (mezarlığı) idi. Mahaller hemen kamilen denecek derecede harap idî. Evlerin periĢan ve yıkık duvarları gösteriyordu ki, Ermeni ile Türk arasında en müthiĢ mücadele buralarda olmuĢtu. "Viraneler, duvar dipleri, yangın yerleri hep Türk ölüleri ile dolu idi. Mamahatun; parçalanmıĢ evlatlarını sinesine gömmüĢ, harap camileri, yıkılmıĢ evleri ile adeta ağlıyordu. Ermeniler Akkoyunlulardan kalma camiyi ber-hevâ etmiĢler, yollarda köy harabelerinden baĢka birĢey yoktu. Hiçbir köyde tek bir insan görünmüyordu. Koca Ilıca hemen bomboĢtu. Sığırcık kuĢlarından baĢka hiçbir Ģey bu yerleri Ģenlendirmiyordu. "Ermenilerin zulmüne en ziyade uğraya'n Erzurum'un Konakkapısı'ndaki DerviĢ Ağa Ġslâm mahallesinde iki büyük ev vardı ki, buraları hakiki makteller-di. Bu evlerden biri Mürsil Efendi'nin, diğeri EzirmikliHaa Osman'ın evi idi. Bu iki konak bir cadde üzerinde, karĢı karĢıyadır. YokuĢtan çıkılırken sağdaki evin üst kısmı yanmıĢ, alt kısmı harap bir halde; içeri girildiği zaman duvarda koca bir delik görünüyor; Ermeniler yüzlerce Türk'ü bu eve doldurarak benzinle yakmıĢlar, içlerinden birkaçı, duvarda açılan bir delikten kaçabilmiĢler. ''Ermeniler Erzurum'u müdafaa için Rus topçu kumandanlarını alıkoymuĢlar ve bunları aileleriyle birlikte esir etmiĢler. Bir akĢam ziyaretlerine gittim. Etrafları Rusça gazete ve mecmualarla dolu idi. En büyük rütbeli kumandanları bir yüzbaĢı idi. "Bu ölüm ve hadiselerini hep Rus zabitleri idare etmiĢ diyorlar." dedim. YüzbaĢı kıpkırmızı kesildi, medeni bir insan tavrı ile elini salladı "Niyet/hayır, biz hiç karıĢmadık, hepsini Ermeniler yaptı. Biz mani olmak istedik, bizim miralay hepsini yazdı. Onun hatıratını okuyunuz!'' dedi. "Ermeni ve Türk mücadelesi yalnız böylece bitmemiĢti. Trabzon'dan baĢlayan bu boğuĢma Gümrü'ye kadar uzanmıĢtı. Kars'ta çarĢılarını, erzak depolarını yakarak kaçan Ermeniler, Gümrü'de Ģehrin teslim olacağını anlar anlamaz Türkleri boğazlamaya baĢlamıĢlardı. Artık Gümrü Ermeni-Türk kıtalinin (öldürülüĢünün) son merhalesi idi. Trabzon'dan Gümrü'ye, Bitlis ve Van havalisine kadar dünyanın en güzel sahraları kan ile sulanmıĢtı. Ġnsan namına hiçbir nüfus kalmamıĢtı. Bununla beraber bütün bu harabeler içinde Trabzon-Gümrü yolu üzerinde kıtale ve harabeye en çok uğrayan Erzurum idi. Ġhtiyar bir Erzurumlu harap bir çeĢmenin kenarına oturmuĢ, yanık kalbiyle, garip, kimsesiz bir sesle: Ağlar Yakub ağlar Yusuf'um deyü! Gitti de gelmedi vah oğlum deyü! söylüyordu. Bir zamanın Erzurum'u bu Hüseynî nağmelerle ne güzel türkülerini söylerdi.
Vaktâ ki bu tarihî beldede yaĢayan er yiğitlerin son nesilleri; Ģimdi Moskof'un çizmesi, Ermeni'nin hançeri ile telef edilmiĢler. Kimi hendeklerde, kimi enkaz altında yaralı göğüsleriyle yatıyorlardı. Caminin kapısına doğru baktım. Sağ tarafta güzel bir sahle (bir nevi yazı) yazılan kitabenin sonlarına doğru Ģu satırlar okunuyordu: "Evlâd u emcâdımızdan vüzerâ-yı izam (büyük vezirler) ve vükelâ-yı kiram her kim Devlet-i Osmaniye'de bu zulüm ve bitatlara (kötü adetlere) rıza verirse bilcümle insanların ve meleklerin ve Allah'ın laneti bunlar üzerine olsun!" "Sultan IV. Mehmed Erzurum halkını bu fermanla bu kötü adetlerden uzak tutuyor, serhat (hudut baĢı) diyarının kahraman ahalisini yüksek bir mevkide bulundurmak istiyordu. "Bu tarihî Ģehrin yanık duvarları arasında yükselen camilere, bu topraklar altında yatan talihsizlere, bu sokaklarda bükülmüĢ belleri, kırılmıĢ emelleri ile dolaĢan halka baktım. Gözümden, ihtiyarım elimde olmayarak yaĢlar döküldü ve kalbimin en derin bir noktasından acı bir inkisar iĢitiyordum". RUS BÖLÜK KUMANDANI MÜLÂZIM ġENÂ'ATLARI HAKKINDAKĠ ĠFADELERĠ
NĠKOLA'NIN
ERMENĠLERĠN
Otuzaltıncı Kafkas fırkasına iltica eden 156'ncı alay, onikinci bölük kumandanı mülâzım Niko-la'nın, Ermenilerin müslümanlara reva gördükleri fecâyi' ve Ģenâ'atler hakkındaki ifadeleri Asken Tarih Belgeleri Dergisinden aĢağıya15 alınmıĢtır. 3. Ordu Karargâhı 4.10.(13)33 BaĢkumandanlık Vekâlet-i Celîlesine 2.9.(13)33'te otuzaltıncı Kafkas fırkasına iltica eden 156'ncı alayın onikinci bölük kumandanı mülâzım Niko-la'nın Ruslar ve bilhassa Ermenilerin müslümanlar aleyhinde tatbik eyledikleri fecâyi' ve Ģenâ'at hakkında Ģâ-yân-ı dikkat görülen ifadâtı aynen bervech-i zîr ma'rûz-dur: Mûmâ-ileyhin bu bapta Rusça olarak ayrıca yazdığı kâğıt da rnelfûfen takdim kılınmıĢtır. "SarıkamıĢ harekâtı esnasında Rusya dahilindekimüslümanlarda görülen harekât-ı iğtiĢaskârâneden dolayı Elizabetpol'da, Bakü'de, Ahısha'da ve daha birçok mahallerde müslümanlar, Kazaklar tarafından katliam edilmiĢlerdir. "ġimdi Rus ordusunda Ermeniler menfur bir vaziyette bulunmaktadırlar. Bunlar, muharebe esnasında ekseriye geriye kaçıp köylerde istirahat ederler. Yalandan hasta olurlar, kendi kendini vururlar. Fakat yağma fırsatını asla kaçırmazlar. DüĢman ric'at ederse derhal ileriye gelip, ellerine geçen tüfek, bomba vesâireyi toplar ve saklarlar. Gerek Türk ve gerekse Rus cenazelerini soyarlar. "Bidâyet-i muharebede Horasan'a otuzdokuzuncu fırkadan bir alayın altı makinalı tüfeğini çalmıĢlar ve toprak altına gömmüĢlerdi. Taharriyat neticesinde bu tüfekler meydana çıkarıldı. Failleri divan-ı harbe verilmek üzere geriye gönderildi. "Ermeniler, Türkçe bildikleri için, Erzurum'da kendilerini Kafkasya müslümanı diye takdim ederek, eksik olmayan tecavüzlere karĢı daima himayeye muhtaç olan zavallı Türklerden kız alıyorlar ve ba'dehû, adi niza ve bahanelerle biçareleri tatlîk ediyorlar (boĢuyorlar). "Gerek Ģehir ve gerek köylerde ahaliden, bilhassa müslümanlardan aldıkları Ģeyin parasını vermezler, hücra mahallerde ve köylerde namusa tecavüzleri her zaman görülür, halta hâl-i asayiĢte bile Erzurum'un kenar mahallelerinde birkaç kere bu gibi harekât-ı namus-Ģikenânede bulunmuĢlar; fakat, yakayı ele verenler tecziye edilmiĢlerdir. ' ""
"Bunların köylerdeki etvâr ve harekâtı mürüvvet-i insaniyete sığamaz. Erzurum'da odun pahalı olduğu için, geçen kıĢ Ermeniler müslüman köy evlerini yıka-rak, ağaç ve kiriĢlerini Ģehire götürüp satıyorlardı. Bu kiriĢler, yalnız sekenesi muhaceret eden evlerden sökülmüyordu. Ermeniler bir köye gidiyor, lalettayin bir eve girerek, sahibine veya sahibesine 'Bu odayı bana ver!' diyor. Veyahut evin halkını tamamiyle dıĢarıya çıkarıyor. Bir-iki gün oturuyor, ondan sonra damım sökerek, yine aynı hanenin kağnısıyla Ģehre götürüp satıyorlardı. Güzel müslüman kızlarını veya gelinlerini 'Sen evvelce Errneni'ydin!' diye yakalayıp götürüyorlar, eğer kız veya kadın 'Ermeni değilim.' diyecek olursa darp ve tehdit ediyorlar. ġayet bunlardan bazıları hükümete Ģikayet etmek fırsatını bulabilirse, hükümet, ellerinden alarak ailesine teslim ediyor. Ermenilerin köylerde ne gibi mezâlim yaptığına intikal edebilmek için nefs-i Erzurum'da ihdas ettikleri vekâyi'-i fecî'a ve hacîleden bazılarını zikretmek kâfidir: "Geçen sene Haziran'ında, müslüman kıyafetinde birkaç kiĢi, bir-iki tüfek ve bir mitralyöz ile Kars kapısı civarındaki yüksekçe bir evin üzerine çıkarak, buradan, Erzurum mevki-i müstahkemi kumandanı olan cenera-lin ikâmetgâhına ateĢ etmeye baĢladılar. Tabii derdest edildiler. Bunlar, kendilerinin müslüman olduklarını ve din ve devlet uğruna her fedakârlığı yapacaklarını; bütün müslümanlarm isyan ederek Rusları periĢan edeceklerini, maksatlarının temini için lüzumundan fazla asker ve esliha olduğunu bir tavr-ı mütecellidâne ile söylediler. Ruslar bunların harekât ve ifadelerinden tedhiĢ ettilet, O sırada Erzurum'da bulunan Yekaterina Go-ravski Pollç, serî'an müslüman evlerinin taharrisine baĢladı. Ermeniler de, güya silahları meydana çıkarmak, taharri edilecek mahalleri göstermek için, rastgelen evlere girdiler, bütün Ģehri yağma ettiler. "Para,, gerdanlık, kemer, bilezik, halı, kumaĢ ne buldularsa götürdüler, birçok nîsvânın namusuna tecavüz ettiler. Neticede, kalemtıraĢ ve ekmek bıçağından baĢka birĢey zuhur etmedi. Taharrîyat nihayet bulunca, bazı müslümanlar toplanarak kumandan nezdine gittiler, talandan, tecavüzlerden Ģikayet ettiler; kumandan Ermenilerin yedindeki emvâl-i mağsûbeden bir kısmını istirdat ve ve ashabına iade ettirdi ve Türklerin arzusu üzerine, kumandanın karargâhına ateĢ açanlar Türkler ile muvacehe edildi (yüzleĢtirildi). ġakilerden birinin, vaktiyle Erzurum'da kuyumculuk eden bir Ermeni olduğu anlaĢıldı. Erzincanlı ve Trabzonlu iki müslüman da diğer ikisinin Ermeni olduğunu isbat etti. Bunun üzerine, Rus hükümeti, Erzurum'da bulunan bütün Ermenilerle civarda bulunan Türkiye Ermenilerinden birçoğunu geriye teb'îd etti. Silah istimal eden mezkur eĢhasa ne yapıldığını iyi bilmiyorum. "Erzurum civarındaki köylerde Rus kıtaatı bulunuyor. Bu köylerden birinde (tarifine nazaran Kân köyüdür) Ermeniler geceleyin bir Rus nöbetçisini öldürürler, Cenazeyi parça parça ederek, sabahleyin, bir çuval de-rûnunda olduğu halde bir müslüman hamala verirler. Müslüman ve eĢrâf-ı memleketten olan belediye reisinin evi(nin) önüne bırakmasını tembih ederler. Hamala yolda iki Rus neferi tesadüf eder. Bunlar çuvalda ne olduğunu sorarlar. Hamal, içinde ne olduğunu bilmediğini, götürüp belediye reisinin evi(nin) önüne bırakacağını ifade eder. Neferler, çuvalı açmasını, içinde kendilerine yarayacak Ģeyler varsa parasıyla almak arzu ettiklerini söylerler. Tabii hamal, kendine ait olmadığı için muvafakat etmez. Neferler, 'Sen bize satmak istemiyorsun, götürüp müslümanlara satacaksın!' diye çuvalı indirir-ler. Hamal tevkif edildi; fakat, netice-i tahkikatta katillerin Ermeni oldukları anlaĢıldı ve divan-ı harbe verilmek üzere geriye gönderildiler. "Erzurum'da Rusların muhalefet ve mehmâ-emkân dikkatine rağmen bidâyet-i istilada mühim yağma ve kıtal yapıldı. Tasavvurun fevkinde Ģenâ'atlar irtikap edildi.
"Namusuna tecavüz edilmedik bir-iki yüz kız ancak kaldı desem mübalağa etmemiĢ olurum. Ez-cümle, Ģu vakayı asla unutamam: Ermeniler Erzurum'un cenubunda bir mahallede bir eve giriyor, genç bir valideyi bir direğe, pederi de diğer direğe bağlıyorlar. Bunların bir yaĢında olan çocuğunu, sofa ortasına çaktıkları kazığa geçiriyorlar. "Çocuğun cenazesini ben bizzat gördüm. Çocuğun validesi tecennün etmiĢti (delirmiĢti), Erzurum'da serse-riyâne geziyordu. Kocası, bu halinden dolayı kadını evine almak istemiyordu; fakat, hükümet icbar etti (mecbur tuttu)."Bizim alayla Hasankale'ye gideceğimiz sıra, kasabanın Ģarkında, yol üzerinde tesadüf ettiğim, insanlık için silinmez leke olan Ģenî bir manzarayı ma'a'l-ikrah söyleyeceğim: Güzel olduğu anlaĢılan genç bir Türk kadını, mahall-i nisviyetine kocaman bir kazık çakılmıĢ olduğu halde yerde yatıyordu. Biz bu hacil cenazeyi, nazara çarpmayacak kadar yolun uzağına götürdük bıraktık. "Ermenilerin bu harekâtı eser-i kin olmaktan ziyade muktezâ-yı tıynetleridir. Rus ordusunda ne kadar yolsuzluk olduysa hemen kâffesini Ermeniler yapmıĢlardır. Bir nizah, bir sirkat, bir kati, bir fuhuĢ vukubulsa, behemehal taraf-ı mütecaviz Ermeni'dir. Ruslar da bu fikir-dedir. Herhangi bir Rus'a, hatta Kazak'a, Türk ile Ermeni mukayese ettirilse, Türk'ü on kere daha mülayim, medeni ve Ģâyân-ı hürmet bulur. Ermenilerin bu hallerinden bîzâr olan Kazaklar, Ģayet bir Ermeni'ye tenha (bir) mahalde tesadüf eder ve yakalanmayacağını aklı keserse hemen öldürür. Rus ordusunda Ermeniler hakkında bilâ-istisna Ģu tel'îni iĢitirsiniz: "Ermeniler cehenneme!" Bu bapta istihsal olunacak diğer malumatın peyderpey nazargâh-ı devletlerine takdim kılınacağı ma'-rûzdur. Hüsrev Üçüncü ordu kumandanı emriyle menzil müfettiĢi miralay Muhiddin AĢağıdaki belgeler, '-asıllarının da yeraldığı- Askerî Tarih Belgelen Dergisinin Aralık 1982 tarihli 81. sayısından alınmıĢtır V«aik-i Harbiye Dtttyau Numro 22.t34 ġlfreHalli 564 100 Suret Üçüncü Ordu Kumandanhğın* 1. Muhtelif tarihlerde icra. edHen muharebatta eair düĢen, kıtaat-ı muhtelifeye mensup ÜÇ neferle iki baĢı bocuk 20.1,34 günü Meaekler Deresi istikametiyle Muunıri'de bulunan Fırka 36 Heri karakollarımıza Ġltica etmiĢlerdir, Merkumun 18.1.3i günü Erzincan'dan çıkmıĢlar ve dağ yoluyla bu tarafa geçebilmiĢlerdir. 2. Merkumunun Fırka 36 ca icra edilen isticvaplarında »abtedüai tf» delerinden Erzincan'a taalluk eden aksamı nubbirlerlmizin. 21.1.34 tarih ve 56 numara île an edilen ifadelerini teyit etmektedir. 3. Erzincan'da Ermenilerin lalam ahaliye kargı yaptıran metalini Hakkında merkumların teshili ve do-hatırlyle bildikleri vekayi bervBçhJ •atidir:
A) Anaaıl Zazalar ahalisinden, olup Erzincan'da ikamet eden Kara Mehmet'in oğlu ile dört refikini gecenin birinde-tarihini tayin edemiyor-lar-hBffhaĢ değirmöilndfr parçslanuelardırB) Brîdncajı köylerindin KarikilĠK köyünden olup Enâncan'da ütft-met eden Durgun Ağa n«mıpq«M biri nğırlannuı altın» «ermek UMTB aldığı müsaade Üzerine bir gübr^ depomından araban île gübre alırken Ü9 beĢ küçük çaplı Ruı piyade tüfeğt ktıhur etmi^ VB oradan gögen Rufl devriyeleri tarafindan merkum tUfeV çnlBiakla itham edilerek Dunun Ağa tevkif ediîmifür. C) Brzînaan'da demircütr civarında Kürt Mehmet Ağa namında Vtr baĢıbozuğa Ermeniler taarruı ebnlılerdlr ve aynı mahallede ikamet etmekte bulunan iamini bilmedikleri bir lalam ktH^""" cebren alıp göturmüfller-dlr D) Mukaddema Belediye kâtibi bulunan ve hangi mah^Hod* ikamet eyledi£bi hUmedlklerl Mehmet EîfeDdi'yi e«ir alarak Erzincan'dan alıp hû* «emt-i meçhule gfltilrmüater i« de mumaileyhin validedal, haremini, dörtyağındık! çocukunu ptrçaJanualandır. Ve ön gün. mukaddem on kadar Kürdün bölündüğü Cinccke kariyeflfoc gelen Ermeni gönüllüleri, mezkûr kart-yeyl baurak bir gün akanına, kadar müsademe etmiĢlerdir- Bu mUMde* mede Ermenilerden doktu maktul düĢmüĢtür. E) KaĢanmak emelinde oldukları iatüdaliyete mlizaharet tamiri etmek maksadıyla Ermeniler bu aralık Dersim Kürtlerine her husukta mtbnaĢat etmekte ve Kürtler tarafından gördükleri tecavüzleri d* üzerlerine mal etmeyerek Türklere lsn*t eylemektedirler. F) Merkumunun Kolordu karargâhına. mwvs»aJ*tlaruıd(L aünacak ifadelerinde styan-ı ebecunlyet oi*n mcvad aynca arz edilecektir. 6. iĢbu Ģifre birinci Ģubeden "82" muaan, ile y&dlmı#tır. mutabıktır. l nci Kafkas Kolordu Kumandan V«kiU' RUffUI Belge No; 1852 SAVHB Belgeleri Dosyası Sayı ġifre çfeümü 503 Refahiye 30 Ocak 1918 31 Ocak 1P1S geliĢi ivedi Suret 3 ncü. Ordu Komutanlığına 36 ncı Tümen Komutanlığı 'ndan Erzincan içinde ve dolayında olagelmekle olan durumlar hakkında, Ģimdi 30 Ocak 1916 uat 23,30'da aJdıgun mporu olduğu gibi «unuyorum. Bu raporla, yine boğun Kemah'a gelen Mkiz köylünün söylediğine göre Ermenilerin Erzincan'da, kendi bağlarına tĢ yajtmaya bağlamıĢ oldukları ICUUBI haul otmuvtor. Mütareke flödc5nw-sinî bozımH olmam&k içla, datu^nudan asker göndermek eureüyle yardım yspılmaaıni uygnn bulmadım. Yalnıı bu iki köyMiys «Uah ve bîr miktar cephane verdirdim. Uygun görülür» köytil kıyafetine ginnift Uç Çetenin gönderilmesine müsaadenle! araederhn. l DCJ tfafku Kolordumt Komutun Kâzım Kartbektr Suret
Eniucna'dsıı Ertkendi KöyÛ MUhtan ismail oğlu Feyzi, Gözeler KÖ-yU Muhtan Mufitafa o^-lu Halil Efendi îimdi atlı olarak Kemah'a geldÜcr. Bonlarm ifadeleri aaagidald gibidir. Eiski Itadolfirt ĠMnAmsn do|rulanmiB olmakla beraber aynft» Moalfi-manlan. toplu olarak, öldürüyorlar. KapUarmı kıramadıkları svle» bomb*. aüyorJflr ve onlara g&gya£ı dökerek yakıyoriar. Yeni Camt'ye bugün yedi tane bomba, &tılnu& ^tlnan'da, 600'dan ful» Enncni tahmin «dÜınîyor, Uamahatıra'd» 2.000 kadar Ermeni toplannug vs Eraurnm île ErrincaD ansını kennlf bulunan Türklerle sĠdd«Uft çazpifliyorUr. Mamahatvn yö-nUnden toy «sileri iĢitiliyor. Erzincan'daki üç toptan batlca Harbiy» Kıy-launoa Ermenilerin iki topu daha vmnmjf, Clc* Bogazl'nda Kelek (PÖHlk) Köyirnd* 500 ve Pülümür'de 700 Kürt v&rml* SpikÜT cepneamde Kürt Me-mif Ağalım oğlu 80 ki&i Ġle buhiLmaktaâır. Enincan'da yalnu göze görünmüĢ erkekler kalabflmiĢtir. Kadın ve çocukların halt beDL değudlr. Mum PaĢa ve yardunttlan kaçmak istiyorlar. Fakat kakacak yerleri ancak Kemah Boğan ve Çbrdakü olduğunu, diğer yerlerin kamilen sanlı bulunduğunu BöylUyorlar. Kemah Erzincan yolundan Us auuf (piyade, süvari, topçu) geçebilir. Ancak köprülerin korunma» tarttır.. Üç gün önce Fraatlk kargımada RUk-lar tarafından yapltnnS olan köprüyü Ermeniler yakmıĢlardır, JVedi olarak bir miktar kuvvet yeCûnKBK tüm köyleri ve köpriüert yakmak olasılığı pek yoktur. Bize 00 kadar asker veya 100 kadar ulah ve yeteri kadar . taker verirseniz l&ndncan'dan bir aut hftHAm itibaren tüm köyleri kur-tanoıy olaealuimE. Bütün çoluk soeuk YO kadırdar amutlamu ordudan bekliyorlar- "Eğer yardım ywpJmu«a hepimizi pargatayaoakJardır" diyorlar. Ve bunu .pak çok diliyorlar. Ben bunlara 60 fcaâar «Hah ve -yeteri kadar cephane venatk vanlîuymı. Ve Muradan bo. "n«h|**^ topUyacağun. Top-Itytınaöam her Ur «orumlulu^u Uz«riffl« ıtıyoruBL TUoe euurteHnizl beklerim. Aabnı uygundur Htlurev UDhlir 36 oa TfnnrBft Tümeni Komutan Vekili Yarbay Rcoop Belge N» : 1M9 Üçüncü Ördn-yu Hümayun Erzurum Erkân-ı Harblyeai Ba*kuniandanbk Vekilet-i ġifre : C : 13/14.3.34 harekât 11» numaralı affanln Ġkinci maddecine. Ahiran iĢgal eylediğimiz Erzincan, Emırum Ģehirlerinin vazlyet-i ha-aralarını berveçfalati arttderim. Duçar olduktan felaket ve harabl itüariyia yekdiğerine j»k riyade arw müĢabehet «fen. bu iki Ģirin kasabannzm. mutena mebanl-i reamiyt ve bunaiyeai Bımeniter tarafından kamilen ve bililtizam yalatmıĢ vo fHnd d«recedeW eri» ve mDettunt iki «enedeo beri Hua ontaaınun Hemen denebilir ki her iki Ģefcir y«nide& ihya ve iman muhtaç ve çayan-ı tcrhfan Ur haldedir. Erzincan'ın blltün kıalalan, Erzurum'un süvari kıĢlan ve hükümet VB kolordu, dalrdcH yanan metjiıü-Ġ reamĠye me-yanmdadır. HlbMil her iki kaubada yakılmıĢ, yıkıhni}, amaçlan IccaHmia fcütiin mani-i hakikiyBmiylc bir yangın yerin® çevrilmiĢtir,Bu kaaabalann anflUaine jfdince: Bunlarm da di »ilah tutanların bidayette yol yaptırılmak bahaneleriyle toplanmıĢ ve SarıkamıĢ istikametinde aevfcedilerck ifna edümtatir. Kasabada kalan ahali-i mütebakiye i*& Rı» oniusıınun çekUmcaiyle baa-layan Ermeni kıtali ve mezoUmi ile knmen ortadan koMınlmıp. koyulara. evicrc doldurulup yakılmıĢ, süngU ve kıbnstan geçfrOmig ve ka-itühais ettikleri mahallerde kannlsn de^Ġlml ve kıt ve Icadınlar hor türlü gcnaatten eonı*a gaçkrmdaa aaımuetır. zisyvn nuzaltmine rahmet okutacak mertebe seni olan bu mcoattmden ma«uu kalan akall-t kdll haDr Ġse aefalet ve garabetten ve bo manıara-nın koıdüeıine Tcrroig olduğu dehpsUen kıamcn meyytt-I müteharrik ve kttman fi.lnnet-1 muvakkate halinde butaronuetur ki bunların miktarı (O* luk, çocuV dahil olduğu halde Ģimdilik Erzincan'da bin boa yüzü, Erzn> rum'da ol ui bini tecavüz etmemektedir.
Erzincan vs Erzurum okumanla ve ahali eUnd&ne varsa alınmıĢ aç v« çıplak bir haldo bulunmuĢtur. El-yevm bu ahali iggftU müteakip Ruslnnn tardktıfı ambarlardan Eaika-i cu* ile efc getirdikten Ur lueım erzak ile kifaf-l Defa etmektedirler. Eminim v* Erzincan havaliBĠndeki köyler daha liyftda gayan-ı m«v h*met bir haldedirler. Güzergah* tesadüf eden tazı koylar kökünden kaüodilmfc v« ahaUâ fccdWn<} varıncaya kadar talimi?, ta§ Üzerinde ta§ hu-akıhmrauĢtır.Ermeni güjSCrgiluftdan uwk olan köyler lw hiHmen mFvcudlyetînî muhafaza etmekte TC fakat ahalini açhktan her gün fevç f«vç orduya dc-haJet etn«4tedlr. Tarlh-i mezalimin henüz böyle bir vakayi-i ganîayı kaydetUMtUĠf ofeĠU^UPU kemal-i taeaBÜrle hak-i. pv-y-i âevlctlerhıe *rt ve ber-hayat kAlvüarm muhafua-i hayttlan için muhtelif tavarihtft rerek Ne-zaret-1 OelĠleriot ve gerdi; Dahlfiye Nezaretine yazdığım maruıatm »e-riftfi Isafins, inayet tmynrnlırtmmı nrtjrhtun cyferim. Hifokâta bafilayalı fcırk günü bulduğu halde bu biçare ve aç ve Sayan-1 merhamet (dan millet Ġğin hiçbir Ģey yapümamq olduglum götomk faiikûmet-t âeniyenin ifa ey-ledifi vazifeyi tahümjra Uo Etm«ıilerin ti|--î zulmünden kurtardığı me-eaH MasliınĠD-Ġ ahaUüin afoy-u hevednakîc« attığını da B»Vtı edetim «Tendim. 23.S.34 harckit Aralv No: 4-3871 Dolap No: Ġ63 Gflü No: 9 No; 2947 No: 028 No: 3-1, 3-3 Üçüncü Ondu Komutam FerikBelce No ; 1S72 KtUsk'teH 29 Mart 34 Kafkasya'da evlat ve iyali»I*in ve bizzat daht »islerin emniyet ve r,>-hdtta yaaunası Müümçt-l Osmaniye'nin en büyük bir arzusudur. gol Ģart ta ki alla yüz seneden beri birlikte yaĢadıkları bir milletin kadın VB çocuklarına ka-TĢı. enva-l iflkence ve zulümler yapan canavar Osmanlı Ermenilerinin igfalatuiB. kapılmayınız. Onların elleri kanlı, yUıderi lekeüdîr. Ihü^cr-lar», kaduüsra, çocuklara k*rsı reva gördükleri cinayetleri görüp de bunlara linet etmemek mümkün olamaz. Geçtikleri yerlerde ne hayat, ne namus, DG mal bırakmıĢlardır. OmanL ordusu bu alçaktan bulduğu yerde tepeleyecek, mahvodeott VB öldürdükleri VB yaktıkları binlere* nı«Umların intikamını behemehal alacıktır. bu sakilere, bu çinilere yüz vermeyecek ve bunlann can&Vttrhlc-tariRa linet edecek kadar nedeni ve Inauüyetfi olduğunum Ġyico biliyoruz. Bîri hilan-ü, kabul ederutni* OsraanJı efrad-1 milleti olarak mea-Tjt bJr har yata dahil olacağıma aûe temin ederim. Bir yanlıĢlığa mahal kalmamak ve t&ym edebllmCfchpmĠE için ileri harekatta bağlamadan ederim efendiler. Kolordu Kunundıuıı Kaçım AJUĠV No: fl ı l*7ft 1.4.34 Dördüncü Orda Kı C. 3/34 Ģifreye Brrunım'vm tarifa-i fattrdtdı otan 12.3J4 tarihinden 20.334 tarihine kadar gÜMttn olu mttdckt uıfında ytlnu Enurunt adui Ġçinde E>meni. kr ttrtAnâJUi aoret-Ġ (nddamıed* «ehĠt «diĠmiç 2.127 erkete Iklam. nftĢı bulunduğu y» taharriyat» devun «dflmriete obblğuadan bidazîn. caklnr h&klando. ât tynca ars-ı mtlumtt otun»c*|î mıruadur. LtltflNo ; 1815 73Z Aceledir / 4/5 T*lgrafcıao» Deraakdetd* Kvurglh-ı Umumî fitine! ġube Müdürü Sevfi Beyefendiye Hilmi 127
Mahreci . 100 Kazanı
Jtefrne»! AhaA|ı Muhal Tartü Saat imam Brzinean l Mayaı 3* 9 evvel
NIMFOMI
4628
KeĢide olunduğu 334 9 evvel mahal l Hay» 3 TmtacHi'âtiı Errincan'a kadar bfttUn köyler Ürer harebetür. Kucı-ı uzanıl Kiulânn tahliye anındı. Ermeniler tarafindln tahrip «übustir. Bu tahrlbwtda Kumların da istimki vardır. KiMtlardan ziyade gayr-Ġ müriîm Vfttandajllannın mtöıliıninden bizardır. Trabzon lalam mahalleri hak U* yeksan edurnlftlr. MeaarJUkJ*r Kutlar tarafmdmn tiyatro ymtubnıatır. Camiler duvarlarıma en geni reaüalor doceneret gübrelerle duruyor. Trıbraı-Enâncan yohı üaerlnde meyva ftğaglan k«ümiç, erleri yıkılmıĢ, ağ k^dm* iar yallarda paJ&flpareler içinde dileniyrrlar. HırĠBÜyan köyJeri muhatın «dilmlotJr. Endnoan bir fcöıyi BahiKBĠâir. Kuyular islam CHlleriyJto . tfohı-dur. Viran evlerifl, bab^eteri^ an^uın «lan eUeri fkariDde .inĢan naıglan eller ve ayakltp bolunuy^r. Bu müzeyyen Ermeni evlerinin kapa yollan ^&mjion kanla milleınmadır. Rnelann geliri tahliyesi emaamda î*!»^**»**«" bir ço£u Enneoilcr. tarafından hapsediliniz taahk. tinlerinde klHOJUer UK-rinde kKtlriunmMtur, tekmil aehlr harabedir/30 Kırargih-t Unramî ikinci ġiıbeye memur YOcbaaı Ahmet Refik Belge No: Iffft 138 Tclgrafname . 2/5/3Ġ Karargah-* Umumi ikinci ġube Müdürü Styfi Beyefendiye Mahıeci Numarası Kettomi Alındığı oıaluü Saat Erzincan. (Okunamadı) 12 evvel
4703 200
Erzincan'da, iki aydan beri etoa Müslüman cenazelerinin defni ite uğranılıyor. ġimdiye kadar kuyulardan çıkarılan veya. hendek kenarlarında mecmuu *ltı yüz altı kiĢidir. Bunlar Rualann Erzincan'ı etmeleri üzerine Anadolu'y* çekilemeyen fukara ahalidir. Birçoklarının eUçrl telefon tellerita bflğluifttak katledltmiyllr. Kuyudan çıkarılanlar kamilen çüriimöçtür. Banlarının göj^ÜJtlerindö »Un^U yaralan bo-ğazlanada tel yerlet! gfirtltUyco1. ġimdiye kadar kuyularda bulunabilen naaĢlar cami meydanına getirilmiĢ ahali tarafından tanınanlan ailelerin* tealim «dllmigtir. Elyevoı Errinoan'da üt dört Ünden tazla nttftn yoktur. Bemen loam-ı azami da yalın ayak, açt »efil ve periĢan bir haldedir. Er-kakbğımu dört gûli «trfında muhahirter ancak yarun saat me-sahnelerini (tezdiler o esnada da EnnenJ Kfll&eayle mecarlı^ııu ri-yw»t ettilur ceaetleri vc Baireyl yörmeye «heramlyet vermiyorhU" çıkan et-setlerin ba$lonnı. harab yerlerin kamilen fotograflannı aldırdım. Erzurum «*bak Alman Konulanı Andera'ln rcfakatimlıide buhiumau muhablrterl Ģayan-ı tetkik mahallere götûnmjdiğimc mani olmaktadır. Muhabirlerin «ı çok alakadar oldukları yerler çarĢılardır. Bcryecjn malumat ar?, olonnr. /2 K. U- tklnci ġubeyi.- M«mur Ahjnet Rfetlk ı/ö Hariciyeye ^ektirilecekBrif* No: ISTI Osmanlı Ordu-yu Hümayunu Bagkumaudtfibgı V«kĠlett ġaha NnmroUfiUncü Ordu Kumaudank£wa Suret
1. Rus ondonmun terhisten ram cephenin Ermeniler taraf lodan Issaüne taslandığı günden itibaren bnçüne kadar Enpeniler bütün Dolam köylerini ihrak-ı mahv ve tahrip ve katliam fttmektedtrîer.. Bn fçcayün 93 hududu garbında olduğu gibi garkta Erivan, GümrU, Kam, Kağıznum. Sa-rütamı? kısmen Ardahan, Ahflck mmUkannâald büumum kurada tatbfk m icr» edilmiĢ olduğu deUUU adide Ġle mevsuk Ve müeyyettir. 2. Ermenilerin jlmdiyc kadar irtikap etmiĢ vfl dan da etmekte bu-huıduklatı bu mezalim ve fecayi tamamen tevzîh ve tayfm birçok sebebler teçHl edilerek vo her köyde ve her mahallede ayn ayn teUdltat yaparak hüitin vakayil tayin ve tespit etıpek ica'bcâer. Vudlf ve hırskĠM askeriye Ġle raeĢguî bolıman kıtaat bu fecaylln her safhasını tetkik vo tamik» fır-aat btılamodıklan glfcl harckit-ı sakeriyc mmtıkası haricinde kılan vakayı va müzalhn bflkkmda da t*tkJbttt-ı arnika icraana Ġmkan bulnnaznınifitır. S. Harekât mıntıka» dahilînde muhtelif mtkamat kıtaatı ve mûcs-•Mat tanfıodaa tayin VB tsapit ediktAen bir kıcm vekayt hiUiaaaı zirf*î manudıtr. a, 29.4.34 de Gümrü'dea 500 oralM. ile Ahilkclftk'e nakladUmek ilze-r* olan üç bin kadar lalım ahaliyi Gûmrtt'den avdette Ümente1 kamilen mahv ve tahrip eylediler. b. ZarudĢat Kazası dahilinde (okunamadı) Melik KByil mmüka-omda kdylert ihvmk ve ahaliyi katliâm edildi yine Nisan bidayetinde ġuragU Kuhtyestnde 67 pare köye Br-mvrulcr tarafından katliam eıüMi. d. Kfjutoan «ariaadaki Kalp ve dvannda bin kl|i Hd makineli tüfek ve iki toptun mürekkep olarak teftkfl aöflen Ur Ermeni kuvveti Kulp ve BHvan taıatıkaamdaki kın*a>ı kaüiam eRÛer. h. lâ-âi'U yüz ktd&r Ermeni attın ġlbcg Tepe, DUjûtent TB. etv«-nndan «O kkcUn çocuk ve erkek katlettiler. Ve 26;434'te Kara doguBuoctakl KubaĢan Kariyennâen 570 ntifı» lalamı toata, kama, bıçak istimal ederek ve ateslt yakarak g*htt ettiler, Ve Magnto ve Âla£a KMiyaterinde yüzü mO-tec»via k&dm, ^oculc ve erkeği aynı mret-i fftdada g«hlt ektiler. VB Tck-iKli, Hacı 1U1U. Kilulköy, Har»be, Da^nr. MUanb, Ketah, Alaca, Köyler ah*1i»ÜJi katlitm r. 1,5.34 aç Ahilkelek etraf ınâald Vuradau Dangal, Ġf urcalnt., Badiğna, Hbvur, Kon» KSylçrinl KrmenÜer Ġhrak T? küim ct-tilar. Ai«î>s«yı Bzcrindeitl Kcbijr, Kinefeki îîmalindelcĠ Bojoylu ve Erd»n felmal-I gartârindekl ġamrth çivanndaltl ahalim tismryc BSrmenDct tara-tmdaa katll&m ve köyleri ihrak «ffldt, V» fiirt'tsti totr* «frAdnuudau birçoğunu K«TB ve birçoğunu da GömrÜ'de «UngÜ ile ve dı^cr tftadm günü flnflnde p-hlt ettaer. & ffllusd Ermeliler Kwsp 3anfe*nug, Erivan Ahilkelek, oum haalanodaki Islara köylerinin kısm-ı ftâamını katliam VD flıraJt «ttl- h. Balftda anolunaA fecayl Ermçnüerin yapmıt ve yapmtktft ol~ <takl*rj lonyiln oac&k Ur cttcöntt t*qbil Mcbair ve ba hususu Wrw mini ölafaülr- Ve bu WMa mehma-tnUn daha riyade ttunik-i tıUükat edU. mcktrtlr. Eâe edilecek nctayiçln derhal ta«r kOmw«gı maruzdur. Grup Kumanduu Miı-Hvm ġevkiNo : 188* Kaymakam SeyfĠ Bey Kararg&lu Umumi ikinci ġube,. Deraaadet • Batum; 8 298 22 l B.
Noyes Vinv TagMat Viyana Paçer Loyt SudapeĢle, Lokal Ançayker Berlin, Algemetı Hande ötot Jünsterdanı, vakit rw*aadet iki haftadan beri Ermeni ve Rusların KUrdirtan vt Ermenistan tarikiyle vukubnhuuR olan ricatuun tilerini takip «diyorum ve her ne kadir bu arazinin Ermeni çetfel«ind«ı tenuzlcnme&iâcn biri ĠM ay geçmiĢ ine de her »donda kaçan Ermeni cetderinin yaptığı Ifiltilmlv mezalimini görüyorum. Trabzon'dan &stocın'a ve Erdncan'dan Erzurum'a kadar btittin, gehlr ve fcöylcr hmbe halinde buhınuyçr BÜTÜlmemifi bir zahn üç her «iunda katledilmiĢ Türklerin cBoedleıi hor tarafta dolu yalnu dallara kaçmak roretiyic kcndOerini kurtarabilen ve geri kalın ah&liuta ifadMlno nazaran Türk ahalisinin ASI) yevm-i buyt-ı aludinı RIH kitaabmn. cekilmeBl ve
HuĢlar tarafındın bogal-tıl&n *rftîinhı EroicnĠ çeteleri tarafından tcftclHba «UimoH tîutine b*fl*-nıyür. Ruslar ahaliye umumiyetle iyi muamele ediyor ve Enncnilcrin u-dzatından himaye ediyordu. Fakat Emeniler memleketlerin sahibi koti-Uncc munUzaro bif suretle raahv ve ifnaya- bulamıĢlardır. Ermeniler Kürt va E>meni araziflini Türklemien tcrairiemek ve milliyet meBelcAlni balktiniek istodlklnini açıktan açığa a&ylUyondu. BogiJn RUH SBaretînden Jîiçm^ ve «fandî Kan vo Atekaandr Pol'dan gobnĠg dan Avuaturyah ve Ahnan a«~ karloriylo görttflmdt firtaüu* nail oldum. Bunlar Ermeni ç*teterinnı Türk harp flairterindcn tteyüe altmıĢ kiĢiyi Kan* 'da ve A3ekıandr Pol'da naeü oldugunn ;4rraQĢIerdlr, Bu» »bitleri Türkleri kurtarmaya ve bu sebeble. Rı» mbiUtriylff Ermeniler arasmd& kanh mttaa-dameler vakubulmUBtnr. : TÜrk orirl*rüıitı ,biv fcuoiuu im rtaffmay*,. muvaffak, •Jar... ġimdi ^hııunahtaı .ritdpjunl- EfCTrtmı ^mttttl»-ĠHr maııntr» anedlyor. bitlin Ģebir nkvami harab bir halde bulunuyor ve hava ccaetlerin müteaf • Oh kokusu ite dola (Ruftu- Ur*ftn4*n bunda birakıhoıa olan ajkeıi depoların büyük bir Jcıamı »ap njlam kahn» oldn£undan Tfirklarin eline bttyuk bir ganimet düftmojtür). Ermenilerin Avusturyalı Ve .alman harb «trterini de keadikleri rivayet kaWJind«ıı «Öylniyom da TUrk harb erirlerinin kati Ur «urctt* katli hıüdondaki tahkikatın llÜafihB olarak bu hususa tekld ed«ı emareleri elde edemedim. Doktor StefanErmeni Mezalimi Erzurum ikinci kale topçu kumandanı Tverdo Khlebof'un, -ikinci bölüme dercedUen- Erzurum'daki Ermeni mezâlimine iliĢkin Hatıra adlı risalesinin elyazması tercümesinin ilk sayfası ,4Â V*- rf* \ <.V/.-> rtt-Osmanlı Ordu-yu Hümayunu Vfrkilrtt ġube Numro Ordu/3 BaĢkumandanlık V&kilet-i CeJileaîne Mevrud 722 numaralı Ģifredir Altıncı Ordu cephesinde gün sühunetle geçmîatir. Dokuzuncu Ordu : A, Dördüncü Kolordu Ophesüıds 5.7.34 de mfi-him bir hadise olmadı. Humlye'den M! Üe Rumiye Golü ġarit sahilin* gecen dokuz Rus sabitiyle e*Ġr iki Türk neferimizden ahn*n malumat hUUL-saa berveçM atidir. Dokuz Hu* aubltindan bdt>bĠ Rumiye kuvvetleri Er-kân-ı Htrbiye Beim Mlralıjr, Anitor kal»! yoktur. Rumlye knw«ti cemin altı yedi bin kadar Hnuefii ve Naatnrl altı afnayder topu, dokuz makineli tüfek, oa Uç otomatik tüfekten fbaret imi*. Bu kuvvet isinde biri Ug yut diğeri yedi yUc mevcudunda muntazam Ikf tabur vardır. Ktr.Tfetin mütfr bakj kumı k0mel«n«n ve (etelerden ibarettir. Kumiyt'de ceman iki yüz altı RUB zabit w neferi vardır, Piyade cephanesi çok, topçu, oephabeai u fanla, Masturilerin kadın, çocuk ve ihtiyaılar dahil olduğu halde DU-yedi bin ve Rlltniyc'de üç bin Uüdilrnan envfti ffvayi Ġrtibakiyk Ģebid ettiklerini Rus zabiüerj itiraf etmiĢlerdir. Erra«nil«ri KanĠUerĠ her tarafta dolaĢarak Ermenileri «üah baĢına. d*vrt etm«kte ÜnĠfler. Ma*-rafı Injlizier tarafından teavîye edilraelc üzıeH Ermeniler Ormanlılar aleyhinde harbe devam edeceklermiĢ. Birinci Kafkas Kolordum ccpÎKBÛjdt Alay Yü^nnitlç sımtıka. «ind« 6,7.34'de jnuhtplff nuhallerdett llertemek lotoyen otun kirfe kl^Uik Ermeni mUfrweleri kendilerine cayiat verdirflerçk tardcdihniftlr. OnU-rinci Kafkaa Fırkam 8-7-34'de gerdarnbad mıntıkannda, Ana vuH«Ġ boyunca Stdarak'a, ĠHtikametinde ve hududutnıu dahilindeki JCrmwu lermj tenkil etmek emrini almıĢtır. 311 numaralı bu rapor tabrtan Ordu
Kunundanuğını keĢide edilmek tinere 3.7.34 ve öğ!«den. evvel «ut Mkiadt Batıun teiırafhanealn* venlmiaiir.