burgu

Page 1


[burgu] Aslında ben ölmemiş miydim öyküsüzlüğümde

Aslında ben ölmemiş miydim öyküsüzlüğümde? Monday, February 9, 2009 at 11:39pm | Edit Note | Delete Nerede olduğumu bir bilsem, bildiğimi Nerdeysem, oradan görürüm her şeyi, onda görürüm. Herkes için başka öter sabah horozlar, çalan ziller ve mutlaka hüzün Acısız ve artsız depremler alıp götürürken Dengemi, alt üst oluşlarımın en diplerinde Göze geldi, dize geldi yalnızlıklarım Bir ebabil sürüsü havada Şekillerin binbir haline dönerken Tiz çığlıkları ile onlar uykularının en tatlı yerinde Havada sürüler, uykularımda uyanamadığım tam da orta yerinde gündüz gözüyle Rüyalarım ve olmayan öykülerim, ben aslında ölmemiş miydim? Zilleri ben çalmadım, komşumu ben uyandırmadım aşklara evren benim dışımda, dilediğince döner Ben görürüm, açık seçik sadece an’ları olanlar bildiğim gerçekliklere dönüştüğünde 3


Dönmekten başım döner, alır götürür beni yangınlar Sabah uyanırım, bakarım her şey olmuş bir gece vakti en karanlık yerinde bir sokağın hangi zamanında vakitlerden bilmediğim kurşunlarına arka çıkıp altıpatlarların seslerinin hemen ardından, almamış mıydın beni yalnızlıklarıma aslında ben ölmemiş miydim?

4

Hüzne dair ne varsa yenilgilerimin tümü yaşamdır, acılar yekpare aynalar gibi yansıttığında içimizdekileri ve sizler en sevdiklerim olarak olmayan öykülerimin yaşayan kahramanları olmayan zamanlarımın tümünde farkındayızdır da değiliz gibi davranırız oradasınızdır, kendimdir ve biz değilizdir tam da kıyıya yanaşmış bir taka misali adım atsan, dalgalar kabaracaktır bilinmeyene nasıl da parlar bilirsin yada hiç görmemişsindir bozkırların uçsuz bucaksızlığında nereden bileceğim, bileceksin güneşin dalgaların kırık dökük pırıltılarını nasıl yansıttığını pırıl pırıl bu takalar dün geçmemiş miydi buradan? Ben nereden bildim? Nerede öldüm, aslında ben ölmemişmiydim? kuytuluklarına yaslanmış iki ayrı, aynı badem ağacının dibinde. Kıvrılmış kalmışsın beyaz ve açık pembe çiçeklere Dönüşmüş ve uzanmışsın tadına ve tadıma Bir bozkırda, yalnızlıkların açık mavi gökyüzü Tadında çöktüğü anlarda üzerime senelerce tam da bozkırın Kuş uçmaz kervan geçmez orta yerinde


Aldatır görüntüler, acıları ulaştırırken bizlere deneyim aidiyettir kodlarımıza yazılan, seçtiğimse sen, yaşadığım ve bastığın tetik kendinedir, kendimedir rüyalarında, öyküsüzlüğüm uzaklarda değil içimdedir ölüm, benim olduğum bir başka dilde bir başka zamanda geçmiş bir öyküdür mezarımın başında bütün inaçların dilinde bir dua, hayvan boynuzundan bir borazandır çalınan melodilerin ince nağmelerinde törenimdir ama son değildir hüznün son perdelerinde melodi eninde sonunda, o biz değilizdir, kendisidir bir kez daha öyküsüzlüğümün en olmadık anlarında başından beri aslında ben ölmemiş miydim? Nur Bardakçı kaç pranga eskir kaldırımın yamalanmış- küf rengi taşlarına bırakırken günah tohumlarını... kaçı erimişdir, ‘sen bu mektubu okurken…’ sözünün geriye kaldığı kağıtlarından, yağmurun sicim halinde... alışabilir misin mevsimin kırmızı haline? sana soğuk taşlar bıraktım üzerinde tarihlerin yazılı olduğu ... Read More miladımsan ölme- öncesi ve sonrası yazılır tarihin saman kağıdına ölebilirsin... kaç kapı aralık kaldı ardından… kaç kilidin haddi değildir- gölgen sıra birleşmek yaka paça ölürken den halindesin, yaşamın

5

Bir badem ağacının dibinde Ben aslında ölmemiş miydim?


bende tüm sözcükler yalın halde kalır… asıl olan işe yaramaksa: bir cümlede, ya virgülsün- ya nokta ölmelisin belki de tenine vuran mevsim soğuğudur … tatmalısın üzerine konan soğuk bir metalin gri mayhoşluğunu… mevsim sen miydin yoksa? beyazı tenine yap(k)ıştırdığım berfinim, ismini telaffuz ettim mateminde her dilde gariptir takıldı bir şaman dilinde- günah çıkaranların ayininde … bir çığlık oluverdin isyan renginde…

6

Nur Bardakçı ölmeseydin yas tutar mıydım her mevsim sen dilinde ‘ölmemiş miydin’ bir yazarın kaleminde- pıhtılaşmış mürekkebinde… imlasız kalmaktır asıl olan yahut yanlış imlaya mahal vermek... oysa her dilde yaşanmışlıktır mürekkebinizin izleri... saygılarımla... kaleminize sağlık....


[burgu] ay yüzlü badem gözlü el hibrti el şahane

ay yüzlü badem gözlü “el hibrit el şahane” Saturday, February 14, 2009 at 12:58am Ay, kırık ışıklarıyla yansırken boğazın derin sularına.. gece boyu, seni gördüm, boğazın sularına yansıyan ürkek kıpırtılarda.. “Helen” neden kaldı bugüne? anılmazken Leda’nın adı ya da Kleopatra neden hala tarih sahnesinde.. tutkularından arınmış bir Ferhat yarar mı işine dersin? Dünyada birbirinin eşi ne iki görüş, ne iki saç kılı, ne de iki tohum vardır Dese de Montaigne, daha önceki eksikliklerimizi tamamlamak için geliriz dünyaya aynı amaç, farklı bağlamlarda 7


yeni yolculuklar yapar deneyimlerden geçeriz eş değilizdir öncekimizle ama ayrı da değilizdir.. kökeninden gelen güzellikler ürpertti beni korkularım, iktidarının gücünden, güzelliğinin iktidarından değil yıllar sonra karşılaşıvermek sorularımın bir kısmının cevaplarıyla cevaplarımın yeni sorularıyla

8

şimdi bir hayal et, konuşalım gücün iktidarını sürdürmek üremek için asırlardan bu yana kadının içine aldığı iktidarlardan geçip güzellik ve badem gözlerinden dem vuralım kutsayalım tüm aldanışları ve aldatışları aşkı için kafası kesilerek idam edilen Julien’in unutamadığı Madame de Renal’e karşı sevdiğinin kafasını kendi eliyle gömen Mathilde’nin aşkına takılalım kuşaklar boyu doğurana armağan olsun bir selam gönderelim Havva’dan Kleopatra’ya oradan Marlyn Monreo’ya “happy birthday mr president” kıvamından geçelim bir gece dairesi basılarak boğdurulan Bosna’lı Anastasya’nın Kösem Sultana. dönüşüveren


bu gece ve daima görebileceğim yerde kal korksam da bu tanımlarından iktidardır, güçtür gelir geçer derim ürkütmeden korkutmadan, ağır ağır ilerle, hafifte yağmur yağsın bilirsin bahar yağmurlarını ne çok severim ay yüzlü badem gözlü “el hibrit el şahane”... Nur Bardakçı düş (tün)mü myrrha ? çığlık çığlığa bir şair, bir kadını anlatıyordu, mürekkebinin koyu kıvam bel kıvrımlarında en çok da boyunlarını seviyordum oysa, ... Read More narin, uzun kadını kadın yapan uzuvlarından kadın olunca kelimeler… şairler avaz avaz … ben her kıvrımda mavi mürekkep oluveriyordum … uzun topuklar takılıyordu gölgeme basiti- zoru olmaz diyordum kadının kadın kadındır bende kadın kalmıştır su ürkekliği düşlerimde…

9

yolculuğuna dair güzellikleri ve kadınlıkları ile herşeyi hakimleyen o mükemmel yaratıkların bir destanını yaratalım.. yarı resmi geçit, geçiş kıvamında..


argolaşıveriyordu tüm sevişmelerim kadınlar, vücutları kadar incelerdi kadınlar, hafif bir rüzgarda kırılacak kadar çıtkırıldım kadınlar ..titrek hayallerim… bir gün ince bir çoraba takılır düşlerim: kadın ağlar… düşlerim, düşlerin düş zamanında, topuk sesinde, yıldız kayarken, düşsüzlüğüme düşmekte... kadın kalmakta tüm erkeksi laf dalaşları, bir kadının dudağında küfre bulaşıyor belki de… hangisinin kaderi, avuçlarımdaki Adonis’i gördüm rüyamda ne acı bir kader oysa Afrodit yaşasaydın âşık olur muydun bana… 10

myrrha senin için bu matem 7 gün yedi gece sürecektir ayinim… bir şaman davulunda günah çıkarırken boğacağım belki de tüm baba vasıflarını myrrha her notada bir çığlığın eksilecek… ve aşk, bir şarap kadehi kırıldı diye: kırmızı olacak ... Read More kal benimle… çığlık çığlığa kalayım… myrrha kırmızı düşlerin eşliğinde düş peşime Afrodit Zeus’a giderken boğuldu, kırılmadan önce, kadehteki kırmızı düşte… ne güzel bir anlatımdır bu... ne güzel ne kadar ince kelimelerinizde kadına dokunmak :9 kaleminize sağlık :9


[burgu] geç kalmış sayılmayız kalburdaki bir avuç su zaman

Tuesday, February 17, 2009 at 10:36pm saçların parmaklarımın ucundan bir tüy gibi kayacak geceye.. yel kıskanacak kayışını, hafif o kadar hafif ki şaşıracak, var mıyım? yok musun bilmeyecek, kıskanacak zaman bu gelişim, gitmeye değil kalmaksa elimde değil sen içindeysen içindesin zamanın dönüp baktığımda biriktirdiğim şeylere niyetim duygularımda duygularım harabede asla of demedim biliyor musun? aynadaki senden, daha eminim kendimden geç kalmış sayılmayız, kalburdaki bir avuç su zaman.. kenarından tuttuğum, tutamadıklarımla 11


dönüştüm sandığımda dönüşü unuttum sevdiğimde sevmeyi unuttuğum sevildiğimde kendimi unuttuğum gibi kağıttan kesilmiş parçalardan şekillere döndü dünya tecrübelerimiz sandığımız, tebessümler öylesine naif, uçarı ve el değmeyecek kadar hafif, tutulamayacak kadar uzak hayal edilebilecek kadar içimizde miydi zaman?

12

yollar, öyle uzak değil.. kum tanelerinden dalgalar öyle yakın ve öyle karşıdaki aynı yelden ürperecek kadar yanımdasın bitmez tükenmez akşamların kuytuluklarında kendim bile olmadığım zamanlara öykünerek daha sıkı sarılacağım sana burda mı, yoksa rüyada mısın? yok, bu çok uzun oldu akşam da çok sessiz korkularım sinsi, laf dinlemez, kalacak mısın? boğaz kıyısında, bir şişe kırmızı şarabın buruk içimine gelişler gidişler her gece uzak yakın her zaman burdasın epeydir beklemiştim seni, bilmem farkında mısın? Nur Bardakçı yanıtı, teşekkürlerimle:


13

Sarhoş bekleyişi… beklemek niye, gelmeyeceğini bile bile dönerim dedi mi sana? dokundu mu avuçlarına mevsim kızılı saçları? rüzgardır değdiren tenine tenimi vuslattır sevdana söyleten özlemimi… sevdadan bahseden kim- biz erosu unuttuk, aşk şarabı değildi içtiğimiz, sarhoşluğumuz ayrılıktan mayhoşluğumuz tadımız kaçtı diye: kaç pencere buğulandı iç çekişlerinden kaç avuç ağladın mevsim aralığında sonbahar ne diye var sen ağlayacaksan; biz içmedik şarabın artık yudumundan sarhoşsak, sallanıyorsak rüzgarın kuru gürültüsünde kanımız çekildi diye sarhoşsak şaraptan bilme… ayık halimize yoktur şahit düşünmek abdala aittir- budalalıktır bizimkisi… kaçırdık mı treni, giden gitmişse dinlemek niye yaşlı bir ağıtı… uzağı uzak kılan neyse, işte o her neyse … aynı kavramlarda kavramsızlaştık… tenine değmeyen, tenime değdirmeyen seni neyse; sana dokunmak içindir buğulu camların sessiz ağlayışı bil ki sana dokunmak içindir iç çekişlerimin sızlanışı diz kapaklarım kanamışsa- ıslanmışsa tenim ‘tuzlu papatya’ tadında… kaç kâğıt islendi küllenmiş sevdalardan


hangi sallanan iskemlenin kâğıdını çektin sallanıyoruz diye koymak için ayaklarımızın altına… beklemek ne diye ayık halimi ben sarhoşluğumla mayhoş sevdalar aralığında dururken gecenin en gürültülü yanında (kalma) karanlığın sessizliğinde karış kalabalığa bulursan ayağı kırılmış bir iskemle, sallanmıyorsam lodosun esefinde karış kalabalığa bul beni mevsimi bekle saçların kızıla düşsün o kalabalıkta sarıl bana mahşerim cümbüşle dövüşsün 14


[burgu] atışmalar

Nur’u yazılarından tanıyorum. Zaman zaman yorumlar yazdı, söz bitmedi döndü dolaştı karşılıklı yazdığımız bir tekniğe dönüştü, bazen sık sık yazdı, bazen uzun zaman haber alamadım. Onun kelimelerini, kurgusunu çok beğeniyorum. Böyle bir şeyde yer almayı da deneyim olarak kabul ediyorum. Söz var söz üstünde, duygu var duygu üstünde. Bu nedenle onu, kelimelerini, kurgularını, duygularını burada sizlerle paylaşmak istedim. Bir karar aldık, atışmaları cesaretle yapacağız ve yayınlayacağız. Onu ve kendimi bir üretim için cendereye sıkıştırmayacağım, yine gel gitlerimiz, varlığımız, yokluğumuz olacak. Kimbilir onları bile satırlarda paylaşırız. Kişisel yazılarımın önünde engel yok, onlar geldiği zaman yazıya dökülüyor zaten. Nur’u Sanat Dergi’de serbest sitlde yazmaya teşvik ediyorum. Konya’da yerel bir gazetede yazıyor zaten.

15


Onu, kelimelerini, kurgularını, duygularını ben sevdim, sizlerin de seveceğini umuyorum. Ekrem Pehlivan

Nur Bardakçı

16

mevsim kırmızı ol diyordu ve adı aysel olan ne kadar kadın varsa kırmızıları topluyordu az biraz utangaç yırtmaçlarında … ve tanrı öldü der nitczche kadın ölür kalem kırılır mevsim bozulur sözüne dokunur sesine dokunur ve kalem öldü derim ben işte o aralıkta kaleminizin muhattabıdır mana-ı sözlerim. mürekkebiniz hiç kurumasın … sonrası kalem hükmünü kendi keser hudut yoktur benim kalemimde cesaretine sual olmaz yani benim felsefemde kalemin… … kaç kadına sakladın kırmızılarını oysa maviler bırakmıştım düş uçlarına ... sordun söyledim


her sözüm miladı takvim... yazdın çizdim her kadın cevabı olmayan sualim .... mevsime tenin berraklığında masumiyet bıraktım. bir beşaret tütsüsüne konuk olalım kızıl saçlı fahişem... sana uçları yırtık etekler bırakacağım ... …

zor bir durum bu, beğeni açıklamak yani karşıdaki herkese açıkladığımı sanır ama değildir sadece sanadır üstüne alınmazsın rüzgarlar salınacak saçaklarında, tüylerin diken diken falan değil... dikenin kendisi olacak.. gül goncası açması gerektiği anda, yüzü güneşe yakın.. en içten dualarıyla. . bir sabah vakti, şafağın kızıllıkları sıvanacak her yerine.. ve ben o sabah, ışığınla yıkanacağım yeniden, yıllar sonra, ilk ışıklarında sabahın.. …

17

Ekrem Pehlivan


Nur Bardakçı

18

leylü nehar’larımız olsaydı ya baharın kısırlığında. sana son baharları verdim diye midir sözlerinin son hali.... ben gülden de geçtim zambaktan da. Sana çöllerimi bırakıyorum kuraklaşmış toprağımda... ayak uçlarına yapışan gölgeme konuk olasın hüzün bazım... sana şair düşlerin argo sevişlerini bırakıyorum aç avuçlarını, ……… Ekrem Pehlivan Sen geldin, yangınlarını verdin avuçlarıma Sana gelen, senden gelendi Yandı desem az kalır, Zamanların en deli dönüşlerinde senden önce ve senden sonra Yangın, bende bir yerlerde bıraktığı izlerdedir Envai çeşit gül sardı dikenin gölgeleri mi karıştı nice zambak kokularına? gölgelerde aradığım,yaktığım, kendim miydi, en derinlerimde gizlenen kızıla çalan saçlarıyla Sessiz, dünü olmayan, yarını belirsiz


En gizemli basit yaşam bilmecesinde çözülemeyen sırlarıyla fahişeler benim yakın arkadaşlarımdı ………

yangınlardan sor beni yanılmışlıklardan azmetmişsin beni üzmeye ağla-ma- gam keder etek uçlarıma takılı yangınsan acısından sor beni titrek mevsim nefeslerin olsun sen her renge büründe -beyaz mevsimde sokul tenime bir yosmanın esmer cilvesi olsun sırnaşmaların demedim mi sana kadın bir fahişe o gece benim yatağıma konuk olmuşsa o fahişe bir tanrıçadır benim nacizane çingene düşümde... yanılmışlığından sor beni yangınım düş-üm olsun gülüşlerine günahlar ekledim avuçlarında bed nazarlarım sana ayrılıkların kokusunu aldatılmışlıkların buğusunu bırakıyorum dudaklarındaki kan dilindeki tuzlu papatya tadı yutma sakın benim yüzümden... sana fahişe demem bu gece - tanrıçam... ………

19

Nur Bardakçı


Ekrem Pehlivan

20

Işgal altında güzel şehrim Her köşesini çiğneyen Her günahı dinleyen biz hoyrat açılır kapılar, döngüler zorlama hissedişlerimizde yangın yerlerinin telaşları ruhlarımız parça parça beklemekten bugün, kazanmaktan yarın mı çıkacak, egemenlerin elinde sıkıştırılmaktan vıcık vıcık kan ve revan içinde kalplerimiz isyan edebilmiş kuşakların perdeye yansımış/yansıyamamış renkli yekpare sevişmelerinde dönüyor yaşam sokaklar, ihtirasları gizliyor açık kalmış pencerelerden hıçkırıklara karışmış, iniltiler sevişmelerimiz parça parça güzelim şehir, yekpare hürriyet birbirine sarılmış, biribirine dönüşmüş bedenler şimdi, günah kapılarına açılan sonsuz tereddütlerini sergiliyorlar düne ait, dünden gelen yumuşak insani ne varsa bu sıcakta ve işgal altında kavruluyor, burkuluyor, kendine dönüyor yaşam fahişe, ıslak kaldırımlardan evine dönerken yağmuru bile hissedemeden tereddütlerinin üzerine yağan korkularını getiriyor


yatağında bir demet hıçkırık tere karışmış, geceyi boğuyor ....

sen benim sonbaharım ol, saçlarına sarının burukluğunu yakıştırdığım belki ozaman lal olurum kı-rmı-zım ol şiirlerimde imla hatalarım sözlerimde dil bozuşmalarım olacaksan illaki kızıl saçlı fahişem ol ... balonlarını patlatalım uçurtmalarını çalalım çocukların tebessümlerin hırsızı olayım yağmuru toplayım şehrinin nadide kuraklığı olayım esmer tenim, hele bir bak mevsime ,avuçlarına düşmüş olayım, sana bir avuç dua bıraktım günahıma konuk ol dilinin çatlağına basılmış tuz olayım...

21

Nur Bardakçı sana sevdadan bahseden kim, yağmur ıslananlar için soğuk bir beladır günahlarını yıkar esmer fahişelerin hayal edersem yarını ,düş olurum ... Read More düşünürsem dünü, düş-müş olurum


....

22


[burgu] bir fahişe olsam nasıl bir fahişe olurdum?

Friday, May 15, 2009 at 12:10pm Bir oyun oynayalım mı? Oynayalım - bir rakam düşün - otuz üç - düşün dedim, kendine söyleme Yazılarını okuyorum da kelimelerinin kıvraklığında gezindiğin labirentleri dolaşıyorum orada olmayı seviyorum kelimelerinin arasında bazen bir şey yazmak geçiyor içimden onlara karşı yazılarına cevap, yorum yani Sonra yazmıyorum Neden yazmıyorsun? Neden mi yazmıyorum? çünkü uzaklara gidiyorum bir çok şey gelip geçiyor aklımdan yazsam iyi olacağını biliyorum 23


zamansız da değilim ama yazmıyorum bir oyunda sormuştun hani bir fahişe olsam nasıl bir fahişe olurdum diye ben sana yazı fahişesi olursun demiştim şimdi yine aynısını düşünüyorum konuların içine yerleşmeden ait olmadan onları ağırlayıp kelimelerle memnun edip göndermeni benzettim belki fahişeye bunu çok da sevmiştin şaşırmıştın biraz sonra gitmek konusu geldi sık sık aklıma

24

bir oyun oynayalım sen benim belleğim ol ben senin gitmediğin yerler sırası gelmişken söylemek istiyorum sen kalanlardansın bunu biliyorum bilmem gitmek bana göre değil sen gerçekten gittiğin yere gidiyor musun? Pek sayılmaz aslında kendimi de oraya götürdüğüm için her şey de beni takiple orada gittiğim yerde oluyor Gittiğini sanıyorsun gerçekte gitmediğin yerdesin “yolculukların en zoru içsel yolculuklardır” diye yazmışım bir ara en zoru gerçekten bedenimizi yormak


ben kalanlardan değil gitmeyenlerdenim bu biraz farklı aradığım şeyin gittiğim yerde olmadığını öğreneli uzun çok uzun zaman oldu zaman göreceli neden vurguladım çok çok eskiyi iç savaşlarımda küllenen ateşleri söndürdükten bu yana da artık yeniden alevler görmek zor geliyor içimde yaptığım yolculuklarda çeki düzen vermekten kırık dökük her şeye savaş alanlarıma zaman kalıp ta alıp bir yerden başka bir yere götüremiyorum kendimi olduğum yerin koordinatlarını kodlarını seviyorum alışıyorum zaman içinde her yeni yer zihin koleksiyonumu yeni fotoğraflarla doldurduğunda bu yükü kaldıramıyorum yeni sokaklar yeni insanlar ağır geliyor hafızamın depolarına alışkanlıklarım yok denecek kadar az ama İstanbul’a alışığım

25

meşgul etmek için ormanı havayı trafiği envai çeşit karışıklığı bahane ederek alıp başımızı gittiğimiz yerler yer gitmelerimiz de gitme değil zaten


26

alışkanlıklarımı kendimin onlarla ilgili kısımlarını terk edemiyorum berberimi sokağımı çorbacımı pilav üstü kavurma yediğim karadenizli kuru fasulyecimi parkımı özlüyorum biraz uzaklaşsam sokak taşlarımı denize inen caddemi kıyıya yaklaştığımda kalabalık caddelerden denizden burnuma gelen ilk kokuyu kısacası sayısız şeye bağlılığın oluşturduğu bir gerçekliği özlüyorum başka her yerde buna benzer şeylerin olduğunu düşünsem bile bilcümle yaşadığım yeri özlemekten yeni yerler görmeye cesaret edemiyorum korkaklık benimkisi sen aldırma koordinatlarım belirlenenlerle çakışmasa ödüm kopuyor sense koordinatlarını bir noktayla çakışmaması için geziniyorsun kendine en uzak yerlerde ne kadar uzak isen o kadar yakın olduğunu sanıyor olmanı önemsiyorsun yakınlıkla uzaklığın matematiksel oranlarının olmadığını öğrenme süreci benim için yaşam bilemeyiz ne kadar uzaklık yeterli gelir


yalnızlıklarımızı gizler kendimizden ne kadar uzak olursa keser bizi içimize siner üstelik orada bile yaşıyorsak kendimizi kendimizden uzaklaştırmak için onca yola ne gerek var en uzak yer kendinsindir bir bilsen

Biliyor musun? aslında bunu oynamamış yaşamıştım otuzlu yaş dönümüm çok acımasız isyanlı geçişinde alıp başımı gittiğim kelebekler vadisini bilir misin? bilmediğine şaşırdım orada çok yüksek bir tepede yıkanmış çakıl taşları gibi ışıkta parlayan hiçbir bulutun önünü kapatmadığı engin bir gökyüzünde parlayan yıldızları seyretmiştim yalnızlığımı yaşanabilir kılmaktı belki çabam kendimle paylaşarak kendimi ne kadar güçlü olduğumu düşünmüş ama yaralar içinde kalmıştım başkalarına en uzak köşede kendime uzaklığım şaşırtmıştı beni doğum günümü oracıktaki bir daha hiç görmeyeceğim gençlerin bir paket sigara hediyesiyle geçirmiş te şaşırmıştım mütevazılığıma

27

şimdi başka bir oyun oynayalım ben senin gözlerin olayım sen benim sözlerim ol


şu an ise iki tane üçü yan yana getiren yaşımla kendimi güzel, çekici ve güvenli hissettiğim çok özel günlerdeyim bir oyun oynayalım mı? Oynayalım Sen mutluluk ol ben hüzün ben bütün düşüşlerimden sonra hüznü bir ayna karşısında bırakıp nerde kalmıştım diye sorarak bıraktığım yerden devam etmeyi becerebiliyorum bunu sevmiyorum sadece becerebilmiş olmak mutlu ediyor beni

28

Kişisel bir gala mı bu? başkasının dahil olmadığı oyunları seçerek kendin olmandan uzaklaşarak içinden çıkabilmiş olmayı önemsiyorsun belki Yaptığım her şeyin bu hızda, çeşitlikte geçmesi izler bırakıyor bedenimde yaralar açıyor onları önemsemiyor seviyorum… pencereden dışarı baktığımda herkese yetecek pencere varken ben en uzak pencereye giderek bedenimi dışarı sarkıtıp orada olmayı farklılaştırmayı sonra içeri çekip içerde olmayı sevdim Aslında mekan oyununu hissetmene sevindim içerde dışarıda olmak için uzağa gitmene gerek kalmadan hemen oracıkta camda bunu yapabildiysen


bunları yaşamış ve görüyor olmaktan ben de gel gitler yaşadım pencerelerden dışarısını dış olarak gördüm uzandım nefes aldım gecenin serinliğini çektim içime ben dışarıyı dışımda yaşadım bunu önemsiyorum ona bir kimlik atamadım o gece o an benim için ciğerlerime çektiğim temiz bir havadan ibaretti ve benim için de iyiydi Bir oyun oynayalım mı? kendimizi oynayalım mı? Sen kendin ol, ben kendim Kendimizle oynayalım Yorum Selma Türkansüperr ötesi..siz yine kendiniz olun..kendinizde kalın..insan iki devredir..ilk devre de enerjiniz boldur..arayışlar korkutmaz sizi..sonraki devre ..aradıklarınızı bulduğunuzu sandığınız devredir..işte orada kalın.. May 15 at 12:56pm • DeleteBerrin Tonyalivalla tebrikler... muhteşem:-) May 15 at 1:02pm • DeleteBilgehan Ürgüpyıldızların insan en yakın olduğu yerdir kelebekler vadisi ve hiç bir yerde yıldızları bu kadar parlak ve muhteşem göremezsin.. gecenin karanlığında elektriksiz susuz kayaların içindeki yüzbaşının derme çatma barında uçsuz bucaksız denize

29

gitmelerin kendisi ile de yüzleşebilirsin bunu yapabildiğinde de hala gitmek istiyorsan kendini de alır kendinle gidersin


karşı ufolara bile inanabilirsin...yada tanrının gelip seni oradan alacağına... May 15 at 3:12pm • Deleteşule TemelBaşkalarıyla oynadığımızı sanmak kolay, ama ya kendimizle oynadığımızın farkına vardığımız da:))) Harika...Her zamanki gibi sevgili ekrem... May 15 at 11:01pm • DeleteDerya Uzungerçekten güzell.... May 17 at 6:56pm • DeleteMihrisah Azaklien zor oyun insanin kendi kendisi ile oynadigi oyundur kenine karsi olan...Bir ben kaç ben’den olusurum bilen var mi? Ekrem müthis bir yazi olmus... Benim en sevdigim yazilar bunlar..Kendinle gölgelerle kendi içinle söylesiler...Offff muhtesm keyifli...Devami gelsin...Lütfen....Sevgiler iyi çalismalar...süper seyler çikiyor:))) May 18 at 1:17am • Delete 30


[burgu] peydah

Monday, May 18, 2009 at 6:46pm 12:25 Soğuk sular boşanıyor etraflarımdan Sana sonsuz dualar bırakıyorum bir de avucumda birikmişlikleri Susuzluğun verdiği bir kuruluk ağır bir çatlaklık dudaklarımdaki dişlerime sıkışan et parçaları dökülüyor dilimden ister misin kan kaybına uğrayayım? Sahi ne zamandır mayhoş yağmurun tadı? ağzımda kuru bir mayhoşluk kan yutsam- yağmur yutkunluğu diyeceğim. Beyaz hastane duvarlarının yıkıntılarına rast geldim öte sokakta. Hangi odaya düştün sen 31


Kasıklarına bıraktığım ağrıları hangi aralık çektiler cebella düşlerimden Sana ordular gönderiyorum aç kapını sevgilim kürtaj masalarından toplayacağız çocuklarımızı Uçurtmalarıyla gömelim onları patlamış balonları olsun avuçlarında işte o zaman kırmızı olur çocukluğumuzun peydahladığı çocuk…

32

12:41 Biz öğretelim onlara hastane masalarından- sofralarından kalkmamayı aşkların vebalı halini biz öğretelim biz gösterelim öte sokaktaki yosmaları.. Annelerinin pembemsi yalanlarını söyleyelim onlara… babalarının suçüstü baskınları olsun masallarımız Bir varmış la başlasın ama hep yok olsun…. 12:50 Rahimlere ordan yaşama sokağa düşmüş gibi bütün çocukları onların sade ve masum ruhlarını bir büyük şenlik bir oluş ritüelinde yağmurların sağnaklara dönüşerek her şeyi temizlediği üstüne akarsuların kendi hallerinde aşağılara süzülen dağ eteklerinden inen envai çeşit gürbüz ses kokulara doğru savurarak ruhumun en ince ve senin görmediğin hallerini rahime düşen her bir çocuğun özgür


kendisi hallerini 12:58 Bir birinin ying yangı gibi içinde dışında olacak birbirine de bağlanmayacak sürekli içiçe olacak ama bittiği zaman peydahlanmış bişi olacak.. öyle düzen kim sahip kim belli olmayacak 1:01 tamam

33

1:01a sen misin ben mi karışacağız 1:01 … 1:02 oh be.. rahatladım 1:02… O zaman hoş geldin kırmızıya 1:03m ben hep kırmızıdaydım ton farklarını giderdik sadece artık döşeğindeyim gecelerinin 1:04am en azından benim kırmızıma hoş geldin öyleyse eğer her kırmızı aynı ton olursa


aynı olur her fahişenin çığlığında Beyrut’un sancıları 1:07 saçlarından tutup savrulduğunda fahişem her seferinde kırmızıya düştü bir yanı doğrulduğunda yaşam kendi döngüsünde gökyüzüne kızıllığını arzuları ile bir demet yapıp sundu hemen o dudağının hemen kıyısındaki kırmızıya dokunan dilindeki bildik tadı hiç unutmadı

34

1:11 sen avuçlarında saçım tenindeki kızıllığı günahım mı sandın? sarhoşluğun şaraptandı sana yudum sana avuç dolusu kırmızı bıraktım mevsimden arta kalanlardı muammalarımız bir kadın budalası göz koydu etek uçlarıma çıkan arbede seni yaraladı ben hep fahişe bilmez misin biz her sokakta yeniden fahişe oluyoruz sana her fahişeden bir dilim sancı koydum ağrılarımız genç bir yosmanın aşk dilamması bir kadın budalası göz koydu etek uçlarıma 1:18 öykülerde yaşandığından daha kırmızıya çalar akşamlar bedenindeki bütün izler gerçek gönlündeki bütün kırıklar sıradandır


1:26 kısa olur öyküler bir gecemi anlatır en ustası sana gecelerimi sunsam yetmez mürekkebin kanına dolarsın arta kalanları her sözcük bir damarını keser belki de ben saymadım sizin oralarda bir geceyi kaça bölerler ben her geceyi kırmızıya bölüyorum artık gözüm kapalı yapıyorum pazarlığımı kevaşelerdir buranın sus payı sana avuç dolusu küfürler bırakıyorum işte o zaman kurtulursun dilinden ağır romanın her yudum sarhoş olunsun diye

35

gece sokak lambasından sızan ışığın perde aralığından geçerek ince bir çizgi halinde düşmesini izler erkek bedeni terinin envai çeşit kokusu bu ışık için hiç bir şey ifade etmeden parlar durur gelgitler boyunca 1:19 hiç fahişe olmadım oysa bir çingenenin gürültülü eğlencesiydi onca kadına konuk oluşum pervasızca yakalanmışlık onlara takılan gözüm bir nevi suç ustü delil yetersizliği bıraktığı beni onların teninden şimdi tınımda çingene marşları her fahişeyi öyle pazarlıyorum beyrutumda sana umarsız pazarlıklar sunacağım kırmızı dinle


içilmez buralarda çakır keyf olasın gecenin zifir çığlığında keyfinle meşke dalasın zifirin acı tadında sana mayhoş sefalar bırakıyorum tenime bulaşmış

36

1:31 ter bulaşmış kendini bile anlatmayan çarşaflar sarınmak bir şey ifade etmeyecektir geceye kırmızı düşlere dönüşmeden ödendiği değerde oynaşla sarılmış, kırış kırış olmuş eteklerinin danteli hafifçe yırtılmış iç çamaşırının bilmem kaçıncı kez giyilmesine aldırmayacak ışık gece boyunca teri parlatmaya, kevaşem bir gövdeyi daha devirip geceyi bir başka gövdeyle bölmeye devam edecektir ta ki perdenin arasından sızan ışık bir bedeni aydınlatamayacak hale gelinceye kadar.. Bilgehan Ürgüp kanımı dondurdunnnnnnn... May 18 at 6:50pm • Delete Mihrisah Azakli Son derece ilginç bir yazi dökümü...çok iyi gidiyor... devamini beklemekteyim...umarim bir kitaba dönüsür ya da bir senryoya hersey olabilir hersey...nefessiz takip ediyorum...Nur Bardakçi’yi, sevgili Ekrem seni tabii ki ,ve ressam’ida kutluyor sevgilerimi yolluyorum...


[burgu] başlığını kaybeden şiir

Sunday, May 24, 2009 at 2:02pm gecenin zifir tadına aldırmadan , anason kokusuna konuk olunmuşluk var bu defa... bir alkol sonrası kadehten arta kalanlar yazılmıştır yosmanın tenine kalemin kör ucuyla... suya yazı yazmak gibidir, tenine yazılanlar... unutmak için olunan sarhoşluklar gibi kaybolsun diye yazılanlardan... eskiz.. gece sessiz daima sensiz. 1 _başlığını kaybeden şiir bu defa yarıdan başlar söze 37


kelamı eksik kalır sözler yarım … önsözü yoktur bu defa… gecenin geldiğini, zifirin tadından anlar dilim … … Gece düşlerinde yangınlar Yaktıkları hiçbir yerde ne iz Ne de siyahlık bırakırlar … ‘sen bu mektubu okurken’ demez hiçbir mektup oysa her defasında ‘ben çok uzaklarda olacağım’ sözüyle biter her mektup… 38

_ve bağırır kadın sokak ortasında, şiirin ortasından… … parlak gökkuşağının en dışındaki rengin yer aldığı nice dizelerde sözlerde gecelerde sıcak gülüşlerde Gidişle Gitmeyle ilgili her şey Gelmekle de ilgili olandır … işte böyle sevgili şimdi anladım neden sevemediğimi seni işte böyle kızıl saçlı yosmanın titrek nefesi


unut beni kadınlar çoktan baharımı çaldılar… … öfkeye bile dönüşememiş hüsranlar geceye bile dönüşemeyen karanlığı çağrıştırdılar sabahlara kadar sürdü buruşmuş çarşaflar üstünde fahişemin kendi gecesinin ritüeli gecesini kendinden bile çaldılar

sevdaların beyaz örtüsüne konuk olmaktayım mevsimin beyaz gelinliği kana bulansın diye yağmaktayım pazarlıklarda fahiş fiyatlar sunmakta seni düşlerimde pazarlamaktayım sevme beni … öfke dolu bakışlar kendi iç sesleri ile birleştiğinde yakıcı ateşler kendilerini atacak cehennem aradılar her şey susmuşken sözü tekrar aldılar zaman cezasını kesmiş Fahişem bir kaldırımda boyu boyunca uzanmışta kendi türküsünde duyduğu melodiler bile yalnız bırakmış oracıkta dudaklarının hemen kıyısından sızan

39


en düşük frekanslı rengi kimse el atıp silmeye cesaret edememiştir kimse onu o gece yatağa atmaya bile cesaret göstermemiştir de o kendi dizlerinin canının üzerine dikilip kendisi gitmiştir kepazeliğin üstüne …

40

küfürlere dolaşır dilim elimde katillerden arda kalanlar var tenine dokundukça katil olmaktayım… … (kadın: takılır kaldırımın soğuk grisine ve düşünür sözün bittiği yerde iki nefes aralığında …) … _unutur devamını, susar kadın nefesini dahi duyamayacak kadar ürkek… … tenine rüzgarın dokundurduğu uyanışlar çağırdığında onu geri dönmeyi düşünmeden tebessüm etmeden geldi yarım kalmış ne varsa ne yoksa dönüşsüz olan her şey adına ne yapacaksa olmamışsa denemekse bir kez daha onu bunu yaparken gören hiç kimse


olmamıştır rüzgar artırdığı hızıyla dalga girdaba dönüşmüş renklerin hiç birine öncelik vermeden içine almıştır gece bütün karanlıklar boşlukların ötesinde bir yerde dizleriyle doğrulduğu yerden belki bir adım belki de bir nefes uzaktadır o gece yarım kalmış hiçbir şey yaşamda yarım kalmayacaktır

_bitmeli şiir bu defa bitmeli, usulca fısıldar işveyle eteğini toplarken… … işte böyle adam dilime dolanır unuturum sesini kadehler senin olsun ben kendi sıvımda boğulmaktayım. sana gel demedim beyoğlunda sen olmasanda satılırım işte böyle adam, vesikam varsa tenime sinsice koyulan masumiyet uzak; mevsimleri bahardan uzak kılmaktayım… Beyoğlunda sen olmasanda mevsimin beyazına konuk olmaktayım …

41


s-özüm ‘kırmızı’… faili meçhul cinayetlerin meçhulu ben her beyazda kan olmaktayım işte böyle adam, beyoğlunda kızıl saçlı yosmanın kalemi bu sen istedin diye değil satıldım diye- (alıştım) ‘kırmızı’ olayım…

42

2 sana sözler bırakıyorum lehçesi senden benden olmayan… dokunma dillerine yanarsın… tutuşur ellerim. sana baharlar bırakıyorum başı sonu belli olmayan… dokunma yağmura kanarsın… titrek ellerim. söz olayım dillerde dolaşan. kelam olsun nefesim. köz olayım ellere bulaşan. felak olsun sesim. sen olayım tenine ulaşan.


[burgu] gecenin sirenlerine kırmızıda yakalandı gönlüm

ihbar et beni sokakta kalanlara… ... Saturday, May 30, 2009 at 12:01am dur bu kez değil dinle bak kırmızı ne diyor... … Gecenin sirenlerine kırmızıda yakalandı gönlüm Aklında mı dün yada önceki gün? sevgilerimiz yada sevgisizliklerimiz silinip gider mi çabucak endişelerimiz kara fırtınaya mı dönüşür bahar yerine çalakalem kelimelere dökülen hoyrat düşünceler 43


alır gider mi başımı benden habersiz sensizliklere beklemedeyim … geçerim can dan bile ‘seyrü seferlik’ olsun yollarım bizde can sende canan geçerim canandan bile ibretlik olsun sonlarım …

44

Bir taşra gazetesi üçüncü sayfa haberinden bile önemsiz ömrü geçmekteydi fahişemin … sana ibretlik hayatlar bırakıyorum ardıma takılırsa gölgen kanarsın … sessiz takiplerde geceler boyu gölgenin bir önünde bir ardında kaldırım taşları boyunca dökülen yaşları takip ederek kurumuş gül yaprakları gibi uzunca bir zaman yerlerde unutulmuş saçılmış dökülmüş umutlarına ulaşırsın fahişemin son bir çaba ile tutunmakta olduğu


hayatın incecik kıyı şeridinde bir gece vakti … gel konuk ol geceme sana çocuklar peydahlayım çehresi senden benden olmayan biz varız diye satılsın fahişeler biz varız diye satılanlara fahişe diyelim

cama yapışan resimler olsun geçmişten kalan izlerimiz sen varsın diye satılayım düşlerinde sana .... imlasız kalsın noktasız olsun mektuplarımız sana imla sana nokta olayım gel mektubum ol sana yazılayım gecenin kırmızı düşünde ... dudaklarını ısırmış izliyor çılgın süreci her şeyi

45

gel konuk ol gece gelenlere


bu denli açık ortada olma hali ile bir meydan okuma sürekli deneyim olma tekrarlardan oluşan her şey onun başını döndürüyor kendi halleri dışında her hali yaşıyor seçimine değil belki yaşamı için sadece gülümsüyor yolda ıslaklıklara basmadan atlayıp zıplayan gölgeleri gördükçe hafifçe aralanmış perdeye yansıyan gülümsemeye devam ediyor … 46

çakır izlenimler sergileyelim bu defa fahişelerin çakır keyf serzenişleri olsun geride kalanları her kadın fahişedir diye bağıralım kendini fahişe gibi görmeyenlerin sokağında sana kızıl saçlı fahişemin gözlerinden bahsettim mi hiç bakir kalan gözlerinden kaç mevsim gördüm orada söyledim mi sana bakirimin fahişe düşlerini anlatayım bu defa dinle bak her kadın fahişe biraz utangaç biraz kırmızı ... düşlerinde geceler boyu ellerinden kayıp giden sessizlikler özledi çocukluğunu


... yaşamın büyüsü bu tükenenler ilgimizi tüketiyorlar belki … suali olmaz bu gidişin dönüşü olmasın diye ayak uçlarımdayım izimi bulamasın izime rastlamayasın diye sualsiz kayboluyorum

ağır doğum sancılarına konuk olmaktayım, ... kızım olsun istiyorum … bunu hep istedim bir bilsen …. günaha boğulmuş avuçlarımla dokunduğum son şey en masum ten olsun istiyorum … bir gece vakti sıkıldığınla kal

47

....


zaman kendi geçişlerinden sıkılır mı hiç … korkuyorum oysa hemde çok yosmaların can pazarında kaldım yavrum - tanıma beni aynı pazarda can satmaktayım gelme yanıma aynı pazarda pazarlıksız satılmaktayım hayali cenin-im kal düşümde seni düşlerde doğurmaktayım... gelme yanıma ... 48

düştüğü yerlerde olgunluk adanmışlık halleri yerine kabul teslim olma yelkenleri indirme haliydi yaşadıkları perde aralığından sokaklardaki tek tük görünen gölgeler yaşamın dinamiği hakkında fikir verirler mi sandığın gibi yalnızlık tek tük gölgelerin hareketinden daha yavaş biçiminde sokulur fahişemin gecesine her şey kendi tekdüzeliğinden sıkılır da gelenler kendisi için kendi eğlencelerini korkularını yaratırlar gece vakti derbeder dökülmüş


perişan olmuş ayaklar altında ezilmiş her şeyin üzerine hırslarıyla basıp geçerken … teslimiyetlerine inat belki vakit henüz erkendi kimbilir

49

Bilgehan Ürgüp eller yukarı teslim ol... tamam tamam kıpırdamıyorum.tamam istediğini yapıyorum... May 30 at 1:37am • Delete Zerrin Can burgu kesinlikle okuyanların içlerine işleyen türden bir yapıt yaratanların eline ve yüreğine sağlık June 2 at 9:23pm • Delete


[burgu]

aslında seni yeniden yaptım

Friday, June 19, 2009 at 12:37pm 1.38 bana su koyar mısın kapına şarjım bitti sen burada mısın bugün 1:40 o burada değil öğretmenim aklı havada ben de senin gibi yaptım birebir olanlar değil konuştuklarımızı yazdım geçmiş bugün gelecek


1:45 girdiğim her yol bir yere çıkıyor aradığım her şey aradığım herkes yaşadığım her şey yaşayamadığm 1:46 içime alsam seni sığmazsın

51

1:43 düşüyorum çarpıyorum dağılıyorum sen uyuyorsun yaralarımdaki kabukları kopartıyorum kanasın göresin ağla anla diye beni aklında onca şeyle geçip dönüp duruyorsun içimde


kalbime alsam seni merak ettim ben de senin gibi yaptım aslında seni yeniden yaptım gölgelerin üstüne minik ışıklar kondurdum durdum 1:47 evet aradım ben seni yazıyorum ben yazdıkların gibi yazdım

52

1:47 metafor oldu şarjım bitti su koyar mısın dedim demedim şarja su ne zaman konmuş beni şarj et kendini dert etme ben de yazarım karşılıklaşalım 1:48 tamam 1:48 teslim tarihi yakın bir zamanda değil gidişin yalnız kalışım yeni değil


sessizdin bu akşam

1:49 dip için siz iyisiniz önden buyrun acımadı ki acımadı ki! haykıra haykıra hoplaya zıplaya yarıyorum delice korktuğum karanlığı acıyan her yanımla 1:50 hah hah 1:51 sen ne yaparsan yansıtayım onun adı gölge bir kere 1:52 peki başlayalım o zaman kolay gelsin 1:53 peki başlayalım sana da

53

1:48 gölgen olur muyum yine ne gölgesi ben yabancısıyım senin


1:54 makyajımı çıkardım ağlarsam gözlerim akmasın diye sana bahsettiğim resmi göstereyim mi? 1:55 Göster 1:56 ece temelkuranın kitabının kapağı ben çizdim eskiden bunu diye hatırladın mı 1:58 ağlarsan gözlerin akmaz, gözyaşın akar ağaçların özsuları akarsa ağaç ta ağlar mı 54

2:00 ağaç-kadın, kadın-erkek 2:02 Evet beklerim koşarım sımsıkı sarılıp korkularıma 2:03 o kadar mı o zaman neden o kadar acıyor sadece gözyaşıysa sadece çocukların gözyaşı yakmaz onlar için yaştan başka öyküsü yoktur gözyaşlarının


2:05 Gerçekten acımadığını zannediyorsun Gerçekten o kadar dayanıklı olduğumu zannediyorsun. Gerçekte görmüyorsun bile yaralarımı. senin gözyaşların neyden yapılmış? 2:06 Göz suyu kristalinden Gözden çıktığı an Gözden kaybolduğu için ağladığımı anlamıyorum birebir olanlar değil konuştuklarımız hayatta ikide iki değil labirentin tüm çıkmazlarına girdim

55

2:04 onları acı sandığın için Yakıyor gözlerini onlar aslında göz bilyeleri çocukken seni kandırmışlar da çocukluğunu yakmışlar rüyalarımda kan ter içinde dikenler kollarımı keser korkular, nefesimi çocuksu çığlıklar atıyorum salıncakta elimi tuttuğunda gökyüzü düşüyor önüme uçuyorum saçlarım sevişiyor rüzgarlarla


birbiri ardı sıra Her defasında Patlak verene dek bir isyan Şaşırırım kendime Kendim bile

56

2:08 ben işime dönüyorum sana göndereceklerim var yaşayacaklarım varsa göndereceklerin de vardır merak ettim ben de senin gibi yaptım aslında seni yeniden yaptım gölgelerin üstüne çizgi kondurdum benim gibi yapamazsın canlı gibi severmiş gibi ağlarmış gibi beklermiş gibi hissedermiş gibi yapıyorum bilmezsin çürüyorum 2:10 bende dönüyorum sana göndereceğim çok şey var benim en çok istediğim şeyi yapmışsın bana yeniden yapılmak hadi gönder ilk defa nefes alabildiğimde yalnız başıma sıkı sıkıya sarıldığım ilişkiler olmadan derin bir nefes çekerim yalnızlıktan


2:12 çatıda pireler var uçuşuyorlar mı? sen dibe gönder beni sonra gene gönder senin en çok sevdiğin şeyi gölgen yaptı sana kuşları suçlama avuçlarım kanayana dek daha hızlı yön değiştiririm karşılaştığım çehrenle bin kılıçlı isyan başlar tanıdık sesleri arar gözlerim ölüyorum başka bir can verebilmek için dönüşüyorum gidebilmek için 2:13 kaça kadar çalışıyoruz dibine kadar çalışmaya çalışıyoruz kaç zamandır da işler nerede 2:15 kesildiğinde

57

dumanı içime işleyen öldürücü zevkten ardı ardına geldiğinde diğer cephelerden bomba sesleri büyürüm gecelerde sonra korkuyla sarılırım bu sefer daha sıkı sımsıkı


ayaklarım yerden değdiğinde parmak uçlarım bulutlara öyle heyecanlanıyorum ki bir tur atıyor salıncak kendi etrafında korksam mı içim ürperiyor düğümleniyorum lololo yalan dünya geldiğin yerden gitmezsen gittiğin yeri bulamaz mısın?

58

2:16 yaşasınnnnn oooooooo zincir sıkıştırıyor bileklerimi kanıyorum yanıyorum ayaklarım değmiyor boşluğa ağlıyorum inemeyeceğim annemi beklemeliyim alması için kucağına sana ispat etmek istiyorum büyüdüğümü göstermek istiyorum kendini Sana


2:19 ben yarın yelkeni açamasam da bir tepeye dikebilirim geri döndüğümde yolumu bulabileyim diye dibi görücem dönücem “orada” tutunamıyorum ritüelde ben yabancı olanım. 2:20

59

2:18 Oleyyyy ihtiyacım olmadığını göstermek bırakıyor ellerim zinciri mutluluğumu acımı bırakıyorum sana kendimi boşluğa beni yalnızlaştıran adımı atıyorum inebilir miydim? gözyaşlarım mı düşer toprağa bedenim mi önce? toprağa cemre? düşer sormaya korktuğum soruları bırakıyorum sana


bildiğim gibi geldi hadi dalışa o zaman dalalım dibi görelim

60

2:21 haydi dibine kadar görelim cevaplar evet ya da hayır olduğunda yanlış tercih yapanım tarihten dileğim: kaydetmeden silsin lütfen! 2:24 yazdın mı yazını? yazdım sen yazdım ben ben yazdım da nereye gitti 2:30 geldiğinde gitti gitti her şey yazdığında gitti ne yazdın en son 2:50 sen dibe gönder beni sonra gene gönder benim en çok


istediğim şeyi yapmışsın bana yeniden yapılmak hadi gönder çatıda pireler var

2:57 ne yapacağımı bilemiyorum öylece bekliyorum anlayabilmek için arada kırıntıları topluyorum avuçlarıma 2:59 burdan mı yapalım 2:59 ben yabancısıyım yol gösteriniz 3:00 dip için daa iyisiniz önden buyrun 3:01 tamam nereye atayım 3:01

61

2:51 senin en çok sevdiğin şeyi gölgen yaptı sana peki


bir dakika sonra 3:01 hangisine 1 2 3 3:04 hazır mıyız başla

62

3:04 gönderdim bile dürtüselim ben bekleyemem 3:09 evet seninki? geldi dur başlık gönlümü fethetti 3:09 gönderdim ben de 3:11 ikisini birbirine sarmalıcam bir metin olacak başım döndü ama


3:12 dakikalar tam benim yaşadıklarımdan 3:13 zirve yaptı başka zamanlara ait 3:13 şimdiki zamanlara gerçeküstü zamanlar

3:14 başka dünyalara ait zamanlar gerçeküstü metin.. 3:14 başkalarına ait çalınmış zamanlar 3:14 gerçeğin ta kendisi sen de gerçek olacaksın gözyaşların yakmıcak başım döndü 3:15 çok fazla vaat var cümlede yaşamın içinde

63

3:14 pratik rötuşlar yapıcam..


3:15 hep senden döndü başım bundan döndü fazla vaatten 3:15 bu kadar vaat bırak cümleyi geleceğe sığmaz bu kadar zamana hiç sığmaz 3:15 bir cümle dediğin kaç dakika eder 64

3:17 ben beğendim dilin kelmelere akmış ne ii ettin de aktın 3:18 aradığım her şey aradığım herkes yaşadığım her şey ve yaşayamadığm aynı uçurumun dibinde açıyor gözlerini bir adımda boşlukta çakılacağım yeri özlemi-korkusuyla uçacağım biliyorum bir süre havada


[burgu] yağmur duası

3:25 artık söylediğim her söz girdiğim her yol bir yere çıkıyor Thursday, June 25, 2009 at 1:31pm Sana saklanabilir miyim köşelerini polislerin kolladığı gümrük artlarından sessizce ruhuna sokulabilir miyim geceleri sakla bulamasınlar ağır müebbetlere mahkum olmadan soğuk duvarlara yaslanmadan avuçlarına tutunabilir miyim katil desinler istemiyorum konuş benimle

bedelleri ödenmiş yüzlerce yüz sürülmüş eskitilmiş tenime sokul ki can olayım can alayım 65


canan kal sar beni soğuk terler boşansın lal saz olayım söz olayım konuş benimle elini ver oynaş benimle

66

pazarlıklar sunayım satayım satılayım efkarına köz olayım sar tenimi teninle bağla gözlerimi senden öte yollar açılmasın önümde gir içime ben ol sen olayım konuş benimle titre korkularından korkmadan eğil yaşamın sana sunduğu tutkuların önünde konuş benimle iç tutkularımı gözlerin mevsim geçişlerinde üşürsen sarayım


fecir eyle alimi nisbet et gönlüme keder olayım ağlayayım kader yazayım gelecek olayım geçmişinde kalayım demeye dilim varmıyor konuş benimle görülebilecek uzaklıklarda dur yanıma geldiğin anların ateşlerine sarılıp ineyim buz gibi suların en diplerine esef eyle sözüme derde derman bize ferman

67

sıcak düşlerimle susarsan koş durmadan su olayım yollarında sana dökülen imbiklerden süzülmüş akayım sana tenimden daha öte beyazlığın olmadığı yaşamlarda duru kalayım senden öte konuş benimle elini ver endişelenme bir kadifeden daha sıcak yumuşak kucaklar açtım sana günaha gir


kağıt olayım konuş benimle dilimden öte yorgunluklar birikti gel benimle sorular tutkunun bilinmez duraklarında bilinemeze kalmak demek soruların olmadan soru sormadan cevaplarıma sarıl

68

inan hele inan bir kez bile olsa özüme kalem olayım kelam yazayım konuş benimle gittiğin derinliklere dalmak kıpırdamadan durmak ölümsüzleşirken bana ulaş gel yanıma soluksuz kalayım soluklarında ucube kalasın de bed dualar eyle büyü olayım nazar edeyim yanından geçen yollar sana dönen semahlar olayım da


sen yine de bana dön konuş benimle kucakla beni dilin olayım sözlere kalkan kalbim açayım konuş benimle yangınlarda da kalsam cezalara da yazılsam kavruluyorum son nefes son istek

(yağmur duasında hiç bir noktalama ve imlaya rastlanmamıştır ve yağmur duasında ki kelimeler yağmurdaki tüm kadınlar gibi bakirdir, tüm kadınlar bakirdir ve bakir kalsın diye yazıya tecavüz edilmemiştir..) Mihrisah Azakli Okudugumda hissettiklerim bana kalacak... Inanilmaz bir çalisma oldugunu söyliyecegim...Ve birgün yollarimiz kesisirse ki eminim olacaktir tüm bu hissettiklerim sizlere bu siirin olusmasinda katkida bulunanlara açiklayacagim...önünüzde saygiyla reverans yapiyorum... bundan öte çilgnlik yok diyerek...su an benligim beni terkeyledi... June 25 at 3:14pm • Delete Aysun şengül bağımlılık bu işte June 25 at 11:23pm • Delete Mihrisah Azakli

69

konuş benimle seviş benimle


dilin olayım sözlere kalkan kalbim açayım konuş benimle yangınlarda da kalsam... cezalara da yazılsam kavruluyorum son nefes son istek konuş benimle seviş benimle [burgu] yağmur duası...Ekrem Pehlivan ve bu yazinin bu siirsel yazimin ilhamidir...Yaraticilarina sonsuz sevgilerimle [Ucurum Sevdalar] böyle çikti iste... Yazar yazarin ilhami oluyor :) June 28 at 4:26pm • Delete 70

Ekrem Pehlivan yaşadıklarım her şey bana kalacak bunun nasıl paylaşılacağına ait bir şey bilmiyor olmamı anlayışla karşılamanızı... anlıyor şükranlarımı sunuyorum acılarımı da sevinçlerim gibi kendi alanlarımda kendimle yaşadım utanmadım her acının açtığı derinliklerden gelen çığlıklara kulaklarımı tıkamadım sizin duymanızı ise umursamadım


[burgu] yağmur duası

bilmenizin umurumda olması gerekmezdi onları ben kendimle yaşadım Thursday, June 25, 2009 at 6:43pm neydi olan bitenlerin tüm insanların anlayabileceği dilde anlamı yalnızlık şarkılarının ritimleri egemendi şimdi yollarda sevda türküsü kıvamında seslendirildi orada ezgiler geceler boyunca dillerden düşmeyen melodilere ağır aksak ritimler ekledi arka mahallenin kendiliğinden kurulmuş orkestrası gecenin hüznüne eşlik etti kadın rakı şişelerinin dipleri patlarken oynak bedenini masalardan sarkan nereye konulacağı bilinmeyen kolların oynak kıvrımlarında kendisini davet eden bakışlarla masadan düşen beyaz bir peçetenin kenarına not edilerek unutulmuş bir telefon numarası kadar 71


72

orada ve içindeydi zamanın kadehlere dolan rakılar eşliğinde geceye koydu gönlünü uzaklardan çok hafifçe gelen deniz kokusunu bir tek o fark etmişti mavnaların gecenin bütün yükünü alıp açık denizlere çıkacağı kendisinin bile olmayan bakışlarda beğenilerdeki geçiciliği boşaltıverecekti gecenin içine yoklukların boşaltılıpp yeniden hayata döneceği hayatsızlığın sevgisizliğinde içindeki yangından vurgundan bahsetmiyordu kadın ne zaman canıma kor düşüren bu iki kadın arasında gecelerde kalsam köz oluyorum kendimce damarlarıma akan kandan alevler doluyordu içime– sen değilsin kor oluşumun olamayışımın sebebi – yatağına bulaştım– henüz erkendi düşlerim peydahlanmış düşleri de bozacağım bu gece erken zamanlar beni affet… bir kadından dinle düşlerini bir de bu ezgileri Vakit daha çok erken gecenin dönümüne çok var daha sabret Dizlerim üstüne verdim ağırlığımı tenim soğuktu onun aksine- duruşumda Yaklaştıkça kaçmıyordum Daha kaç yatağa konuk olmalıyım sana ulaşmak için Düşlerim eskidi bedenim izlerle doluAcıyordum aslında zamana – ve sana Yazık hem de çokYağmur bile ritmini yitirmişti çoktan yasemenler daha nazlı davrandılar açmakta Kokuları yitti önce- her şey kendinden bir parçayı yitirmek için gelmişti


yitireceğim ne varsa parça parça saklamıştı kadın yatağının altına- giderken toplamayı unuttuğu her şey öykülerinin bilinmez hatırlanmayacak acılarını anlatıyordu ıssız geceye Beni affet. - her şeyi susturmak mümkün- kaçmak en büyük fırsat -böylesi bir düşü tacizden uzak tutmak hatırlanmayacak anlar bırakmak sana

uydurma olma ihtimalini gözardı etmeye gelmez ben en çok acılarımı sevinçlerimi çılıgınlıklarımı yaşarken tuttum kendimi sessiz kaldım orada oluşlarını görünüşlerini sevdim yaşadığım ne varsa beni dönüştüren yerlerde süründüren havalarda gezdiren bendeki ayna böyle yansıttı bana sen anlarsın başka başka da üstüste koysam kimse görmez ayırsam kimse anlamaz satsan beş para etmez varlıkları gerçek değildir uydurma olma ihtimalini de gözardı etmeye gelmez

73

- Sakla beni. - Beni affet…


74

ben bana ait olan her şey gibi kendimce anlar kendimce bilirim ki o acıların sevinçlerin farklılıkların üstesinden gelinmez kabul onlarla yaşamayı öğrenmek için ilk adım değişimi beklemek neredeyse imkansız yaşadıklarım her şey bana kalacak bunun nasıl paylaşılacağına ait bir şey bilmiyor olmamı anlayışla karşılamanızı anlıyor şükranlarımı sunuyorum acılarımı da sevinçlerim gibi kendi alanlarımda kendimle yaşadım utanmadım telaşlanmadım her acının açtığı derinliklerden gelen çığlıklarıma kulaklarımı tıkamadım sizin duymanızı ise umursamadım geceleri şehrin öte yakasında kepenkler gürültüyle inip her şey el ayaktan çekildiğinde şehrin derinliklerinden gelen seslerin beni çağırdığını bilmenizin umurumda olması gerekmezdi


[burgu] neredesin kızıl saçlı esmer fahişem

acılarımı sevinçlerimi ölümlerimi seni kendime ait bir dünyada ben kendimle yaşadım Thursday, July 16, 2009 at 1:34am 12:30 iy i geceler Kapak: NEREDESİN KIZIL SAÇLI - ESMER FAHİŞEM ? (yemeğin altını kapatmayı unutmadım mahalledeki bakkala vs. tüm borçları kapattım. Çocukların balonlarını patlatıp şekerlerini çaldım. Evi de temizledim. sevdiğin şarkılar çalıyor şimdi gelmeyecek misin?) bana hiç bir anında kusura bakma dememen gerektiği güne kadar beklerim. yerdeyken 75


uçarken ağlarkan reddederken, davetkarken sevişirken sevişmezken, beklerkeen senin her halinin kabulu ile duvarların yıkılacağı gün yapacağımız kutlama için çok da pahalı olmayan bir şampanyayla neden beklemeyeyim? beklerim

76

12:34 iyi geceler gecenin zifirine ve havadaki acı zehre karışanlar kusturur seni avuç dolusu da öksürüğünü kesecek bir avuç sıvıyı bulamazsın. sıvın yalnızca seni boğmaya yetecek öksür- kusacaksın 12:59 uyudun mu? herkes gitmek için geliyor aslında… sonu olmayan bir otobanda hızla yol alıyoruz. Birçoğumuzun yaşama ehliyeti yok emniyet kemerlerini çalmışlar ne diyordum ‘ gitmek’ amaçsızca, aç, sefil, yorgunluk, sitem… direnme çocuk daha çok yakacaklar köşelerini kokuşmuş farelerin istila ettiği sokaklarda direnme çocuk, daha çok ağlayacaksın…


12:59 uykusuz sorunsuz ve şirin nasıl her şey neler oluyordu ter kokusuna dayanılmaz etraflarımda. bir avuç suda boğulurum, ateş olsam yakacak cürmüm kalmamış ahlar, eyvahlar bana - neler oluyor anlamak için henüz erken… habersiz yaşamak istiyorumher şeyden ve insanlardan uzak. Konuşulanları anlamamak düşüncelere konuk olmamak istiyorum. 12:59 iyi fena değil Kaygılarım giderek artıyor. annemi düşlüyor rahatlıyorum hem duygusal hem bedensel kendini dağa taşa vurma oyunu bu

77

12:59 hayır uyumadım kırmızı bile anlamını yitirdi. hiç bu kadar ünlemsiz ve imlasız kalmamıştım. Ne farkım kaldı sokak çocuklarından. Ağlamak için yeterli sebebim yok. Ne güzel olurdu şu zamanda Kürtçe bir ağıta konuk olmak Büyü çocuk daha bana ağıt yakacaksın…


duygularını, arzularını ve heyecanlarını sezgiler dışında ortaya koyduğunda mutlak bir yere çarparsın

78

1:00 merak ettim seni aslında.. nefes alıyorum Parmaklarımı hissedebiliyorum. Umudum bir sonraki sigaram Henüz bitmedi… sezgilerimi radara bağladığım için çok kıvrak oyunlar oynayabiliyorum bazılarının başını döndürmesine aldırmıyorum ben hava kuvvetlerinin gösteri grubundan bir pilot gibi hissediyorum kendimi bazılarına korku bazılarına heyecan veren çevremdeki hiç bir şeye çarpmıyorum yıpranmıyorum bu sezgilerden gelen bilgilerle de tanıdığım benimle uçabileceklerle birlikte uçuşlar yapıyorum özet bu 1:00 senden ne haber günahlarımı diğer insanların ceplerine sıkıştırıp apar topar. Birileri peşimden koşturuyorum. Avucundakiler bana ait şeyler kokularından tanıyorum senin mi diye soruyorlar hayır diyemiyorum. duygularının arzuya dönüştüğü anlar arzunun uzaklara uçması tehlikeli


en azından riskli bir o kadar da gereklidir seninle güzel bişiler yaptım bunu biliyorum

1:01:02 yağmuru yazmışsın 1:01:04 çok güzeldi Ağlamak istiyorum. gülünce de canım çok yanıyor Hesap vermeden sorgusuz ve sualsiz.. birileri hep merakta kalsın istiyorum. Avuçlarından şekerleri alınan çocukların hıçkırıkları arasında nispeten sevinçten- ağlamak… Şehirden uzağım. 1:01:08 evet. aslında ben güzel şeyler yazıyor ve yapıyorum senin görmen güzel oldu

79

1:00 fena değil benden bir canavar yaratacaksın Nankör olan yalnızca kediler mi diyorum, bebekler ve kadınlar geliyor aklıma. Dua ediyorum kediler yaşasınlar diye bazen kendiliğinden gelen redlerim dirençlerim var değişmeli miyim o zaman? o bağlamda ilişkiler ve aşklar olmalı sonsuza dek yalnızlığa mı mahkum edilmeliyim?


En olmadık zamanlarda beklenmedik konuklardan oluveriyorum. Yer açsalar otururdum her defasında ayakta kalıyorum. Kimin umurunda – kediler yaşasın diye her gün bir şişe süt çaldıysam suç mu? içinden gül derdi annem bana kitap okurken güldüüm zaman bende nasıl gülünür içinden derdim duygularımı ve hislerimi hep açık yaşadım bunun anlamı kazaya uğramaktır aldırmamak, yaraların kabuk bağlamasını beklemek

80

1:02 ne güzel Rakı içmeyi öğreniyoruz burada. Suyumuz bitiyor. Bu zamanda suyun bedeli ağır… insan insanı öldürür su için. 1:02 yağmurun güzelliğini görmen.. bunu belirtmen Sohbete susuz devam ediyoruz. Boğazımızı bir yudum rakı yakıyor önce herhalde rakıyı beyaz içmeyi öğrenmemişiz. Bir yudum rakı yakıyor önce sonra kadınlar kendilerine içlerinden gülmeyi öğreten annelerine veryansın ediyorlar 1:03 tam hayal edilecek bir yerdeydim ben de çok keyifli bir


1:05 görme zamanın gelince görüyorsun.. umarım güzelliklerin hep farkına varırız kürdanlar yapıyoruz kemiklerinden. Kim demiş güzel olmadığını biz yemek öncesi aperatif bir şeyler arıyoruz nede olsa geçmiyor meret boğazımızdan mezesiz. Meze niyetine çiğneniyoruz.. ağladığımda anlıyor musun ki beni? sarılıp sıkıyorsun bedenimi nefesimi kesiyor gözlerim karartıyorsun söylemeli miyim sana içimden mi gülmeliyim annemin dediği gibi 1:05 çok ilginç çok benzer bir cümleyi ben kurmuştum bir süre önce başka birine Horlamayı tercih ediyoruz tıp oyunlarında. Avuçlarımız boş kalınca anlıyoruz şekerlerimizin çalındığını. o zaman bir kaç hamleyle açıklamak istediğim şeyler olurdu sana çok iyi bir oyuncu değilim ama oynamayı çok seviyorum

81

tesadüf oldu yutkunuveriyoruz gözlerimizi kısarak. Bir avuç tükmükle boğulabiliriz. Mırıltılar dolaşıyor etraflarımızda. Etler yiyoruz insanların en tatlı canlarından…


oynayacak kimse bulamıyorum sadece minik arabaların da siren sesleri olurdu ouyuncak itfaiye arabaları bir genç kızın ruhundaki yangını söndüremez 1:06 paralel akıyoruz kulvarlarda

82

bunu farkediyor muyuz? Sezarı düşlüyoruz son kadehte. Üzülüyoruz kırmızı başlıklı kızı çalan kurda… bence açıklamayı denemelisin bana öğretebilirsin seninle oynamamın hoş oldunu düşünüyorsan ben daha önce strateji oyununda hiç ilerlemedim.. telden yapılmış arabalarım vardı bi sürü de aksesuvarlar en afillisini ben yapmıştım da hafif çekik gözlü mahallenin en güzeli esmer kızla bir tur atamamıştım meram’a gidip bir çay içimi bir çay bahçesinde içimdeki yangın kendi öyküsünü yazamadan söndürülmüştü sirenleri olan minik oyuncak itfaiye arabası tarafından kendimle başlayıp kalemleri tüketmiş yalnızlamıştı her şey teden yapılmış arabaların masumiyetini bu yüzden sana sunulamayan aşkımın tadında şimdi sadece sen bilirsin fahişem 1:06 hayat domino gibi


hepimizin sırası geliyor başka biri bizi devirdiğinde biz de deviriyoruz

1:07 rutinin içinde canlar ellerinden gelmeyen hayallerin sahibi ve içinde olmamalı devrilmek nelerine yetmiyor ne yapayım başkalarının yattıklarını bana günahsız gel kadın – kendimi kirleteceğim…’ 1:09a ben bu dizeleri çok sevdim biliyormusun ‘kadınlara günahkar diyen ben değilim. ama onları taşlamak için bir eylem düzenlediğim doğru... saçlarını sevmedim belki de . belki de iç gıcıklayan seslerini. bunlar şimdilik yeterli sebep üzgünüm sizi kedilerle aynı mezarlığa gömeceğim ..’ ‘kulaklarımın daha iyi duymasını isterdim ... arka masamda ki kevaşelerin

83

‘kadınlardan alacağım daha çok şey vardı Onların da benden. Brahmsın nakaratlarını geçen barda unuttuk. Adi herif parasız kalıp bir avuç tütüne satmış. Tütün ver öyleyse dedim yok dedi. Ya kadınlar? Çoktan fahişe olmuşlar


kıyasıya pazarlığını biliyordum konuşulanları anlamıyordum... ve iskender dahi zozi lokantasını çoktan terketmişti. burada bulaşıkçı olarak kalacaktım bir sonraki pazarlığa kadar kaça satıldıklarını öğrenmeli bir fahişenin çantasına gizliden telefon numaramı iliştirmeliydim... belki o zaman bir sonraki dakikanın planını yapmazdım koparmazdım böceklerin bacaklarını sıkıntıdan.

84

1:11 ben dikkatimi toplayamıyorum kapsanan alanın tanımlanması üzerine yaşam ve bu oyun her şey kapsadığımız alanın boyutuyla gelişiyor bana anlatmak istediklerini anlat ben de oyunu anlayayım hamlelere de bakarım o zaman etraf biraz gürültülü bir fahişeye masal anlatırdım gece boyunca bir varmış hep yokmuşla başlayan yokluklarımı belki o zaman kurtulurdum mırıltıların zulüm yanından 1:11 dert etme kurtulurdu kuyruklarını bağladığım kediler balık kokan ellerimden… suni solunumlar yapmak zorunda kalmazdım boğulmak üzere olan farelere. Bir fahişe yaklaşsaydı usulca yanıma merak etmezdim böceklerin bacakları olmadan nasıl yürüyeceklerini- bir daha asla sarhoş etmezdim karıncaları. Ve kelebeklerin kaderiyle oynamazdım ozaman. Çocukların balonlarını patlatmamda meraktandı aslında.


[burgu] ağzı soğan kokan bir erkeği kim öpebilir ki

Onlara senin annen bir fahişe dememde bu yüzden… 1:22 yarını özledim.. atölyeyi uykum var çok Thursday, July 30, 2009 at 11:09am | Edit Note | Delete View your entire conversation history with this contact kırmızı says: hayat bu işte naparsın ‘davetsiz ve bilinçsizce konuk olduğunuz nikah törenlerini apar topar terk etmeyin... sizin cebinize de şeker kağıdında bir kaç fahişe sıkıştırırlar elbette… ‘ hepsi ajandamda onların hepsini yazıp denizlere atacağım korkunç hikayelerini yaşanmışlıkların ‘ ….korku…. iç gıcıklayan - kulak tırmalayan sesler bir erkeğin yatağında uyandım nasıl bir tepki verilir bilemedim en doğru şey susmaktı çığlık atmak - durduk yerde – farkına varılası bir çığlık 85


biraz ağıt çokca acı kokan… You have failed to receive file “kırmızı.doc” from kırmızı kayıp. sonu gelmeyen arzular

86

o kıza benzemek istemiyorum onun yaptığını yapmanın bedeli hesaplanmamış bedeli olmayan masrafları hep bana ait En olmadık yerde yaşamın en azgın yenilgilerimde bile gurur meselesi değildi olanla bu defa biraz farklı kelimeler var farkedersin psikolojik sanırım girip çıkmak lazım senin girdiğin yerlerde ben çıkarım The following message could not be delivered to all recipients: ağzı soğan kokan bir erkeği kim öpebilir ki elbette kevaşeler… atılan çığlıklar fahişelerinkine benziyor nereden mi biliyorum? bir şeye takıldım mütevazi olduğuma inanıyorum dediğimde sen mi demiştin seni anlamakta çok ilerlediğimi düşünüyorum aşılan yollarda ilerliyorum bu bağları kurabiliyorum şimdi aklıma geldi


tatmin etmiyorlar beni daha da hırslanıyorum hırs olmalı evet ama bu doyumsuzluk bir yerde benden biraz uzaklaşmalı düşüncem bundan ibaret The following message could not be delivered to all recipients: orda mısın kırmızı - said (01:31): neden takıldım demeyim de - merak ettim mesajlar karışmış zaman kayması yaşanmış başka soruya başka cevaplar gelmiş bazen kesiliyor senin bağlantıların dan.. olabilir.. bazen çok hırslanıyorsun bir şey olmak için kendini tanımladığın da o şeye yabancılaşıp karşıtı olmaya yaklaşırsın

87

özür dilerim kapı çaldı dün gece olması bunun tesadüf olmadığını gösteriyor bir erkeğin yatağında uyanman yani düşünde kendi yatağında davetin kabul içinde derken - neden biliyor musun bir çok kere ben beğenmiyorum resimlerimi cümlelerimi – fotoğraflarımı


mini bir oyun bu hep karşılaştığımız aslında o olmadan da içinde onun olduğu bir gerçeklik var her zaman dalgaların yüksekliği seni sadece yükseltir eğer üzerindeysen bunu gören görür her şey yaptıklarımızın kodlarında görünür yeniden ele almalı her şeyi bir eksende görünmeli sıralamaların tümü bozup yeniden kurmalı herşeyi erken düşen düşleri de gece vakti

88

çok film izledim sanırım yada öyle olmalı düşledim her defasında. yaşamak istedim sandığım şeyleri Her çığlığı zevke kader sayıyorlar… ele avuca sığar ufacık aşklar biri bizi öldürsün diyorum kimse elini kana bulamaz bu zamanda diyor Kanın içinden çıkıp gelmiş bir avuç canlı. Geride kalan henüz gözleri açılmamış bebekler henüz cenine dönüşmemiş duygular kimin umurunda. Anne karnında ölselerdi ya Büyüseler ne olacak öldürün kız çocuklarını büyürse fahişe olacak bir çoğu kaybolmuş geri kalanı kevaşe… fahişeleri daha çok seviyorum herkesi öpmüyorlar… senin seçimin diretmemin bir sebebi de bu


hiç fark etmez yazı veya resim tümünde yaşarken ele verir insan kendini alanına çok girdim birden kayıp oldu zaman soyut resmi seviyorum ya anlamları ben yüklüyorum onlara ya bir dili öğrenmek gibi her şey kodları görebilirsen içlerinde ister resim ister fotoğraf ucundan kıyısından gezinerek öğrendiğin dönemlerdesin bu suç değil güzelliği yaşamak merak ediyor bir erkeğin yatağında uyanıyorsun düşlerinde kalıyorsun bir fahişenin hissettikleri yaşanmadan düşleyerek hissedilir sanıyorsun düşlerde düşler yaşanıılmazki düş üstünde düş adında her şey gizli yaşamın yaşamaktan gelen eylemlerinde saklı konuşmak büyüyü bozar ama bir yerde de bozmak zorundayız çünkü yazılarımda sürekli bunlardan bahsediyorum ama resimlerimde kullandığım dil

89

kırmızıımda bulabilmeli bazen insanlar beni kaybolmak istediğimde renklerin içine saklayabilmeliyim


çok farklı onlar semboller duygular resme de başka görüntülerle yansır yaşamdan gökkuşağının tüm renklerinden süzülüp gelerek girer tuvaline kimse anlamayacak zaten her defasında bir bilinmeyeni olacak kendin bile baktığında değişecek her şey seni değiştirdiği gibi semboller de dönüşecek sonsuz kez kendi değerlerine ressam her şeyi çıplak çizerken kendi giyinik olacak yani gören için bilinmeyen yoktur 90

kırmızı kayıp says: ama bazen herşeyi giydirirken ressam çıplak kalmalı hallerden her hal demeyi tercih edelim öyleyse her hali yaşamalı yaşanması kodlanması gereken fahişeleri okumayı değil yaşamayı tercih ediyorum diyorsun onların ağzından dinlemeyi yaşamaya tercih ediyor ağzından dinliyorsun korkularınla yaşıyor düşlerinde uyanıyorsun lanet olası zaman


her şeyden oluşan bir yerde oluşmalı merkezin bunu dilediğin alana ve uca kaydırıp geri gelme iraden oluşmalı bu da tasarım disiplini demek zor iş biraz bu sayede enerjin yeniden döner yerine kırmızı kayıp says: sanırım bunu biraz yapabiliyorum kötü olan geri geldiğimde etkilerin olması gerekenden daha fazla kalması geri geldiğin de sen o sen olmazsın bir üst bağlama döner hayat helezonu

91

bir çok defasında ağlamam için bana zaman ayırmıyor duygularda uç istiyorsun bunu her zaman bulamazsın şaşırtıcı bir sarhoşluk yaşadığımız oralarda o yüksek duygularla gezinmek resim ve ressamlığın tarihi kodlarında duyguya yüklenmekte yatar bu yükseliş dengeyi ve altüst oluşu çağırır döngü daimdir geçici vazgeçici değildir duygularımın merkezinde oluşturduğu dalgalar


bir üst yaya çıkarsın yeni yalnızlıklar düşler kurarsın ağlarsın bakirlere orospu denilmez çocuk. Henüz tecavüze uğramamışlar çocuklar çalınmamış karınlarından. Günah işlenmemişse anlam verilmeyen bir temizlik ruhları ummadığın ter kokusunda - kirli- kimin umurunda kadınlara orospu demek güzel şey tenlerine en çokta bunu yakıştırıyorum. …

92

su gibi su gibi olmalı kadın bulunduğu kabın şeklini almalı - avucunda kalanları atmalı erkek - gece kadına ithaftır konuk olan erkekleri ağırlar durursun bir kahve içimliğidir misafirlikleri - dilersen der erkek - kadın dilemez - gece erkeğin avuçlarında son bulur budefa kaçılamaz belki de söz bundan ibaret Mihrisah Azakli MUHTESEM ve MUHTESEMSINIZ...Sevgili Ekrem ve Nur Bardakçi;Inanilmaz bir güzellik baslattiniz ve giderek mükemmellige dogru inanilmaz bir hizla ilerliyor bu yazi dizisi...Sonucu; bir kitaba dönüsmeli... ve herkes okumali... dilegimdir... benim gönlümden geçen budur...Tiryakisiyim bu serinin ve beklemedeyim yine...Sevgilerimle


[burgu] duygular acıya meyilli etler incinmede

Saturday, August 8, 2009 at 1:37am | Edit Note | Delete View your entire conversation history with this contact 00:20 günaha meyilli bir kadınım türküsü takılır aklımızın muzur bir yanına dilimizden düşmez sonra gönlümüzde kalır biz ne zaman kırmızı düşlesek bir anne şefkatinde o çocuklarını atar karnından biz annesiz kalırız 93


tüm çocukların piçlik düşlemesinde gel çocuk annem ol 00:22 gece düşmez burada yıldızlara kadın olmak kutsal değil munzuru arasan ne olur kırmızı kal yanımda canım yansın 00:23 gece uzun düşlerimizde bile ağır ağır kendine geçmekte zaman al beni bulunduğum yerden bir adım öne dokunduğum topraklardan bile elim yanmakta 94

00:24 yanan elleri sarar geceyi fahişemin kaldırımda izleri kalmış adımları ile yeniden yankılanır geceler boyu bir aşağı bir yukarı 00:26 yıllar geçti hala yatağının başucunda eskimiş fotoğrafına öyküler yazıyor geceler kendi içine akıyor fotoğrafın sararmaya yüz tutmuş köşeleri ve kıvrımlarına saklanmış halde 00:28 zaman nankör hiç olmadığı kadar


... zaman doğurma beni sakın

00:30 belki de öyle görmek istediği için hayatı küçük oyunlar oynuyor geceler boyu yataklarına düşmüş tüm berduşlara adanmış hayatın dağılmış dokuları üstünde dualar eşliğinde güne dönüyor zaman fahişem hiç bir duasını eksik etmiyor tanrıdan kadın doğma büyüme fahişe 00:30 bir fahişe için mübarek bir gün bugün satamaz kendini kal burada kal kadın 00:32 hep hüzün var gözlerinde demişti onu ilk öpen genç oğlan hatırlıyor ve ağlıyordu hüznüne yanakları kırımızı kadın sessizliğin huzur vermediği

95

...


hep bir şeye yorulduğu saatlerde geceler boyunca resmine gözleri asılıp sessizliğe kanıyordu korkusuzdu beklentisiz ilk oğlanını anıyor yanakları kızarıyordu düşlerinde

96

kadın ve zaman kendi denkliğinde birbirleri için apansız geçiyordu geceler gündüzlere kadın gerçekliklerinde her berduş haykırması bir çentik daha çiziyordu kızarmayan yanakları üzerine haifif salyalı berduşların öpücüklerine direnirken fahişem kenarları artık sararmaya yüz tutmuş ucuz çerçeveli resmine takılıyordu gözleri kadın zamana takılıyordu zaman anda takılıp kalmış ilk öpücüğe vuruyordu 00:33 yalandı hüzün- hüzün yalnızca erkeklere dairdi hüzün yaşanabilir anlaşılabilir değildi 00:35 Unutur muydu hiç


özdemir asaf’ın bir şiiriydi onu ilk öpen çocuğun kulağına fısıldadığı öpmeden hemen önce

bir de Özdemir asaf’ın bir şiir kitabı görürsünüz büfenin en üst rafında uzun zamandır kimselerin el değmediği fahişemin kaderine benzer orada öylece konulduğu gibi dururdu şiirler 00:37 özdemir çoktan öldü beyaz gelinlikli esmer kadının kırmızı çarşafında – asaf affet bizi isteğimiz bu değildi 00:39 niye öyleler neden zaman kendi içine akar bilemez … hüzne dayalı bir aşk anlaşması bizimkisi

97

şiirler her zaman ilk öpücüklere ve aşklara zemin olmuşlardı her gece fotoğraflara asılı kalmış zamanın hemen yanı başında bu öpücük asılı durmakta fahişemin en değerli eşyası olarak


… 00:41 artık söylenmiyor gecelerden düşen acılar ve karın ağrıları eşliğinde yangınlara dönüp bakmıyor bile 00:42 evli bir adam karısı ve ben yatakta bakire kalmalıydım adamın düşlerinde kadının eteklerinde çocuklar hepimizin olmalıydı anneler en çok babalar ölmüşler bile 98

00:44 belki bana yardımı olur bu saatten sonra kendince bir şey gidişine ait bir duygu dudaklarının kıvrımlarından geceye ve kırmızıya yazılan Mihrisah Azakli gene çok yine çok..çok..çok..kirmizi.. kip-kirmizi olmus... yine nefes kesiyor...inanilmaz bir sey bu sarhosluk gibi... ask gibi...sanci gibi...tutku gibi...tahrik gibi..yüreklerinize selam ve bin bir sevgi yolladim...devam...tiryakisi ve fanatigi benim bu “burgu”nun beklemedeyim ♥ ♥ ♥ August 9 at 7:11am • Delete Bizbize Dilekle SEVGİLİ EKREM..NE DİYEBİLİRİM Kİ..”BURGU” GİBİ DELDİ GEÇTİ..:)))


[burgu] bir bohemin ölümü yeraltına inmeye hazır mısın?

Tuesday, August 11, 2009 at 9:06am | Edit Note | Delete Çalakalem düştü kelimeler yazgının belirlendiği onsuz sensiz olma hallerinden haller de yaşadılar arkalarına bakmadan yürüdüler kaderlerinin kaçamakları olmayan sonlarına aynı hikaye her alanda anlatıldıkça 99


geçerli anlaşılır oldu … insan kendi sorunlarını başkasında görüp dostunu buldu sanır …

100

Sorunda ortaklık Kendinin benzerini Yazgısızlıkta arama Bilinmez tanınmaz kendin olmama halleri ile kesişti uzun düzlüklerin ardından tepelere doğru tırmanan yol işaretleri rehberlik etti zamana zaman tekrar etti kendini kendine bile söylemeden o kadar derin değil o kadar yüzeyde değil diye mırıldandı … akıp geçti zaman …


Tepelerin üzerinden Vadiye akıp iniveren Rüzgarın sesi Otların hışırtıları ile Geri döndü yalnızlık … her şey akıp gidecek kimse tutamayacak beni

karşıdan karşıya geçerken eli bırakılan çocuklardık. şimdi hangi tarafa geçsek hep karşıda kaldık... … gerçek hayatında neler oluyor? nasıl kımıldıyor yapraklar Rüzgarlarda Sevgilin Yeterli maddi gelirin var mı Kıçı kırık saydığın şeylerle Uğraştığını Düşünüp akşam eve döndüğünde Yada evden çıkmadığında Yalnızlığınla Oturup diz dize kendinle Birkaç tek Bir şey

101


İçiyor musun yaşıyor musun … çok yaşadığımız bir şey onun bittiği anlamına gelmez daha iyisini aradığımızı gösterir

102

… çok kişinin sana benzer bir hayatı olduğunu görüyor mutlu oluyorsun rahatlıyorsun … Baştan alalım yaşadıkların kendini iyileşecek bir hasta yaptıklarını da anormal görmeni sağlıyor sürülerce insan korolar halinde adına aşk dediğin içini yakan kabul görme ondan olma onun olma arzularınla ona onlara bağımlı hale gelmekle ilgili bi’ durum yaşıyorsun onsuzluğu düşünemez oluyor yaşanamz sanıyorsun … Bir hasta gibi görmeye başlıyorsun kendini


103

iflah olmaz farklılıklarınla bir köşede yardıma İlgiye her şeye muhtaç ölüme yakın sanıyorsun kendini de sığamıyorsum yere göğe … ne önerirsin bana ... öncelikle iyileşmemeni yalnız hasta kendin kalmanı olmanı anlamanı … Ya ölüm? duvar ötesi konuşmalar bunlar … düşünelim bunu beraberce yapmamız gerekir mi dokunalım mı diye hayata kendi gerçekliğimizi yaratalım mı tüm bağlamlarıyla ... yeraltına inmeye hazır mısın yeni bir gerçeklik bir kurgu yaratmak görünmez olmak yüzlerce soru sormadan başlamak görmek için gözlerini


anlamak için hislerini kullanmak yaşamak yani bildiğin şeyler ya da unuttuklarını hatırlamak ... sorularının cevaplarını kendin bulana kadar kimseden alamazsın … cevap sorunun içinde hayır felsefenin içinde yaşamın döngüsünde kendi gerçekliğine 104

kendinde her şeyde … eksik sende değil öncelikle tam ve gerçek olduğunu bilmen lazım … yaratıcı düşünce sürüler tarafından kontrol altına alınıyor yaratıcı insanlar eksik hasta dış hissettirilerek toplumca sürü dışına itilip


sürünün deneyimi yapılıyor bunun içine başka olmak kadın olmak gay olmak işin eğitimini almak daha çok şey her sürününün de kendi sürüleri var aynı senaryo orda da var ama daha derini var ki onu tek kişi kendi bilir … acı çekmeye muhtaç bedenlere sahip insanlarız

değiliz öyle inandırıldık normaliz biziz kendimiz … acıyı bir defa deneyimledin mi yerleşir ... yerleşmez görünmez olabilirsin yeraltı budur hiç bir şey geçmez işlemez sana her şeyin içinde gezersin de kimseler görmez seni

105


üst boyut diyorsun hayır yaşamak diyorum dünya diyorum burada ayaklarının altındaki zamandan andan söz ediyorum öle büyük bir şey yok başka uzakta orada kanalda boyutta her yer burda burada içindeyiz zamanın

106

gerçeklik algılarda olmayanı görmez göremezsin göremezsen yaşayamazsın içinde gezinsen de yok sanırsın algılardan düşen ya ölmüş demektir yada yoktur görünmez ...


[burgu] hüzünbaz olmasın tebessümlerin sevişelim seninle ölüme teşebbüs ederceine

Saturday, August 15, 2009 at 9:13am (01:09): kırmızı kayıp says: bana çok soru sorma ki sana çok yalan söylemeyeyim öyle der kadınbunlardı tıkandım deyince gerçekle yüzyüze geldiğini anladım hani bazen diyorsun ya sergide fahişeler olur mu iyi ama rol yapmak ne kadar işe yarar gerçeğin ayrımında fahişe gibi giyinmek 107


lehçesiyle konuşmak onların bekaretini almıyor ki yahut onlara bir zorbalık eklemiyor aslında bilmedikleri bir rolde oynuyorlar fahişemin yüzünde isyan konuşmasında gizli bir sitem belki de şiddet bir o kadar şehvetli diyalog bir fahişeden çok daha fazla şeylere rastlayabiliriz bir oyuncunun içinde fahişeye paradoks bu ... aradığın şeyin o şeyin kendinde olmama ihtimali ve hali yani 108

... oyuncunun farkı abazan bir adamın elinde teninin hiç parçalanmadığını bilmesi mesela bunun onun yaşamında hiç yaşanmayacak olması oyuncu olmak için fahişe olmak yolundan geçmek gerekmiyor oyuncu bir fahişedir aynı zamanda ... bence fahişeler oyuncudur bedeli ödenmiş duygulara sahip herkes gibi ... hayata hoş geldin..


şimdi kodları ayıklamaya başlayabilirsin

… Kelimeler diyeceklerini karşılamadılar Adam sustu kelimeler hiç dizelere dönüşmeyecekti tenini gördüm dedi kadının ne gördü o seni gördü mü … kadın çırılçıplak karşınızda kıvrımları henüz örtünün kıvrımlarına karışmadan ... (01:11): şimdiye kadar istemişse de böyle bi diyaloğu bir fahişenin koynuna giremiyordu

109

(01:10): hayatım yok ki benim çok eskiden bedelini ödeyenlere sattım her şeyi dedi kadın elleri kasıklarında kalmış gözleri fersiz kadın yaşadıklarımla öğrenmedi mi aslında bir şeyler sıkıştırdılar uçları yamalı ceplerime ben öğrendim başkaları yaşadılarbana sevdayı hatırlat şimdihüzünbaz sevişmeleri anlat hele sana ne diye hitab edeceğim


çünkü cümleleri kavga etmiyordu bir yazar bir fahişenin düşlerinde tutar ellerini sıkıca kelimeleri ararken bir başka kıvrıma götürür fahişem ellerinden tutup yol gösterir usulca buna hayır diyen kim bırak bakir kalsınlar bilinmedik yalnızlık neye göre kimin için bilmez misin hayallerimde ki kadın her gece bana gelir 110

... sanat bazen şeyin kendisinden çok o şeyi anlatmaya muktedirdir Messages you enter here are delivered to a mobile phone or pager. (01:12): eseriniz için sabretmeyi mi tercih edeceksiniz ben olsam elbetteki hayır bunu anlamasını beklemedi kadının öylesine çırılçıplak karşısında çok güzel bir kadın sabrı seçemem o an da tenine bakmalıyım dokunmalıyım diye düşündü adam belki de terleyişine


avuçlarında ne sakladığını o an görmem gerek aklım bana ihanet etse de ne yaparım biliyor musun unutacağımı bilsem de bakarım

bunun gibi işte ismi minaymış afedersiniz bir sorun mu var neden bakıyorsunuz dedi adama hahah nasıl baktı kimbilir adam sustu garip bi suskunluk bi kaç kadeh içmiş miydi sarhoş değildi tüm konuştuklarını hatırlıyordu çünkü fahişemin düşlerinde geçen (01:13): çok canı çekmişti adamın hepsi bu önündeki ajandasına dergiye göndereceği yazıları karalıyordu semboller kullanıyordu fahişelerde de yapar bunu anlaşılmak için bir bakış bir duruş canı çekmiş bir adamı anlamayacak mıydı fahişem bu bilinçli değildi dedim ya tek başımayım diye düşündü adam okusaydı ona

111

...


onları yani yazdıklarını anlaşılır mıydı herşey yada açıklık nereye kadar söndürürdü iç yangınları (01:14): her kıvrımına saklı bir öyküde yaşar yalnızlığı tıpkı oyuncunun daha çok fahişe olması gibi gerçek zamanın kıvrımlarına gizler kendini sabretmek neye karşı sizi bekleyen zaman bile nankör

112

(01:15): kadının gülüşünün bile farkında değildi düşünsenize baştan sona komedi sonra dalmışım işte dedi adam içinden geçenleri düşününce önce bardaki bi kaç kadına kaydı gözleri bakıp bakıp birşeyler karalıyorurdu içlerinden sadece o mu aldı onu içine oysa tüm kadınlar sahnedeydi dans ediyordu adam sadece baktı onun kendini gördüğünü bilmeden dedim ya karalamalar yapıyordu ajandasına karalamalar resme dönüşmüştü sonra sembollere bazı resimlerin üzerine de sözler yazıyordu sonra tam önünde mina şarap içtiler sonra vücut kıvrımlarına bakıp bir şeyler yazdığı uğruna yazılası şeyleri olan


(01:16): kaldı öyle hatırlıyorum dese de adam korktu asıl nedeni bilmiyordu fahişe olduğunu bilmiyordu bile bilmek mi istemiyordu anlamıyor mu yoksa görmüyor muydu gözlerinin önünde akıp giden gerçeğin hemen önünde yanıbaşında olmasından ürküyordu adam kadınlarla yatmıyorum bir yazımı tamamlamak için buradayım dediğinde kendine de çok komik geldi söylediği (01:15): yataktan kıvrılmış aşağılara sarkmış terden buruş buruş örtünün bütün kıvrımlarında gezinmiş yorgun düşlerle uyanırdı geceye fahişem ... zamanın akışındaki hız sendeki bir duygudur zamanda değil senin duygularını değişir zamanla sadece

113

kadın oracıkta karşısındaydı adamın


zaman istifini bozmaz olacaksa olur ölecekse ölür kadınlar ve günahlar sabrı beklemez işlenmek için kadını kadınlığa iten avuçlarına kapattığı değil tenindeki cazibedir ... hiç bir göz sabretmez onu biraz daha görmemeye geceye koşar adam son kıvrımlarını da düzeltmiş fahişem yatağının geceye akar 114

... (01:18): her kıvrım yeni bir keşif teninde kaç kıvrımın kaldı çözemediğim- dilemmam – nefesimde kal yoğun ve yorgun gecelere inat – avuçlarımdan başla – ilk nefesle başlasın oyun – kıvrımların yaşama sebebim (01:20): yüzündeki çizgiler geçmiş zamana ait değil – ben çizdim hepsini her hüzünkar öpüşmede – biz zaferlerden bahsedersek yenilmişlikler kendiliğinden çıkar sözleşmedeneden bu zaman neden (kadar) lar var önümüzde …


uykularının en derin yerlerinde yüzündeki çizgilere gizlenmiş yenilgileri ni sayar üzerinde konuşuruz sabaha kadar …

(01:24): kızıl saçlı esmer fahişem soy beni * sevişelim seninle ölüme teşebbüs edercesine – soyun zarif bir masadan kıvrılan narin kumaşın düşüşüne benzesin kıvrımınbir beden yorgunluğu benimkisi seviş benimle ben hissedeceğim – tenine dokunmamak büyük budalalık olur dokunuşların- parmak uçlarında bıraktığım titreklik kal bu gece – sabahlar olmadı say – yeni bir gün hiç başlamayacak inan – masalda söylenenler gerçek asıl yaşadıklarımız yalan – onlar masal – Bizbize Dilekle BİR ERKEĞİN EGOLARINDAN SOYUNUP,

115

(01:20): kahramanım ol kal bu gece – sana erosun aşklarını anlatayım – suya yazılmış şiirlerden de okurum – avuçların terler – bilinçsiz bir uyku istekliği – bir çocuk şefkatinde örter üstünü – belki dizlerimde uyuturum seni


KENDİNİ İFADE ETTİĞİ BU METİN BULUNMAZ BİR HAZİNEYDİ...:)) BEYNİMDE KAZILI ŞİMDİ...EKREM..KUTLUYORUM...SİZİ VE NUR BARDAKÇI’YI..KALEMİNİZ / KLAVYENİZ SUSMASIN..SEVGİYLE... August 15 at 2:27pm • Delete Gulay Cagan Harikaaaaaaa...Yüreğinize sağlık...ve teşekkür Ekrem, paylaşım için... August 16 at 3:25am • Delete

116

Mihrisah Azakli birseyler yazamam yazip bu güzelligi bozamam ama delice paylasip herkese ulassin diye ugrasirim zira bunlar mutlak paylasilmali bu lezzeti ve tadi herkes almali almali ve ben gibi tiryakisi olmali... Read More sizi çok seviyorum Ekrem & Nur ♥ ♥ ♥ hep olun....;)August 17 at 2:28am • Delete Arzu Demiray çok güzel...okuduktan sonra bir süre kalakaldım... sürsün lütfen. August 17 at 6:08pm • Delete August 18 at 3:36pm • Delete Zeki Bestepe Burgu üstüne 2 Acaba biz bu kadar açık mıyız veya hazır mıyız?Hem keşiş hem fahişe yanlarımızla yüzleşmeye.?Ya da tut ki yüzleşmek isteyelim;hangi yüzümüzle yüzleşeceğiz?Bu yüz ne kadar bizim? iSTER HAZIR OLALIM İSTER ÖRTBAS


[burgu] kadınlar dileyelim kırmızıda yıpranmış ve yağmalanmış olmasın aşklarımız EDELİM;BURGU HEM KENDİNİ HEM BİZİ ELE VERİYOR. BURGU DÖNMEYE BAŞLADI.HEM DE EN .....YANLARIMIZI BURARAK. Burgu yaratıcılarını kutluyorum August 18 at 3:44pm • Delete Wednesday, August 19, 2009 at 9:15am Kırmızı kayıp appears offline. Messages you send will bi delivered when they sign in. 02:24:20 kurgularında kaybolduğumuz dünyanın kurguları ile oynayarak ilerliyoruz el yordamıyla ellerimiz yangınlardan kıraçlaşmış toprakların su yollarında gibi ağır ağır ilerliyor 02:25:36 kırmızı kayıp said: 117


... anlatmak istediğim şey , o kadart cüretkar bir şey değil … umuda konulan yüreklerden çalalım bu defa kırmızıdan korkan kızlarımız olsun saçları sarıya bulanmış 02:26:40 isimleri de olsun kendilerinin de bilmediği bizim adlandırdığımız 118

02:28:26 çocukların balonlarını çalalım annelerini saklayalım kaldırımı küf kokan yıkık duvarlı evlerimizin ardına 02:29:15 aradıklarının içinde bulunmayan renklere adayalım görünmeyen gölgeler olsun oyunları duyulmayan seslerle çağıralım sesleri olalım sessizliklerinde duymadığımız yaşama adanmış serpilmiş kendileri olan çocuklar düşleyelim göz renkleri seçilemeyen


saçlarının yumuşaklığına dokunulmayan varlıkları anlaşılmayan düşlerde büyüsün fahişemin çocukları

02:31:11 taşıyamayacağımız yükler var sırtımızda dinlenmek yokasgari ücretli sevişlerimiz var diye bahşişlere açık aşklarımız olsun – adı nur olan nurdan uzak kadınlara ithaf – dinlesinler dilleri lal- avuç içi nasırlara sebeb olmuşuz diye 02:34:43 sessiz zamanlarda sesimiz olagelmiş çocuklar verelim geleceğe kucak dolusu duruşlar ardında kendilerini aradıklarında dipsiz kuyulardan ses vermeyen yankılara dönüşmüş yıpranmış ve yağmalanmış olmasın aşklarımız 02:36:38 ateşlere dokundu kadın

119

02:30:01 ters düz edelim olanı biteni sondan başlayalım okunulası şiirlerimize önce noktalar koyalım imlalarımıza duyulmayan gölgelerimiz bulunmayan seslerimiz olsun kadınlara erkek diyelim erkeklerim tüm dişiliklerini sergilerken


ateş yandı düşlerinde kadınlar dileyelim kırmızıda aşka hazır şehvete aç kendilerine tanıdık geçmişlerine öfke bugünlerine kan kusmayan sevişmeler düşünelim kıvrımı henüz bozulmamış yataklarda...

120

02:37:32 bir kadın yüzünün aksine gencecik elleri – ayan beyan dudağında küçülen çocuk kahkalar – dudaklarına yapışan diş izleri seni makyajımla ört bas edebilir miyim kadınağlama – kırmızı ayakkabılarına kan damlasa da farkedilmeyecek arkadaşlarım gelmese ya olduğum yere burada yosmalık gizli yapılıyor avuç içlerine dibe – derine yani nasır altlarına saklıyorlar utanmazlığı suyla çıkmayacak günahlara sahibiz olmadık zamanlarda aşka aşeriyoruzcenin düşlerimizi doğurmaya cesaretimiz yok düşük yapıyor aklımızın ücralarında – sevgiliye mektuplar gönderiyoruz … bunu yaşamak istiyorum … 02:38:05 sen bu mektubu okurken diyor kadın çocuk ağır çalakalem yazıyor söyleneni –


kulaktan kulağa oynar gibihecelenemeyen sevdalardan bahsediyor kadın – çocuk yazmaktan acizparmak uçlarımız yamalı – çırılçıplak adam donuk bakışlar kaç kadın bedenine dokundu değme tenine be adamne bu hayretlik – ayan beyan soyulmuş kadın adamın gözlerinde susuyor kadın bilinenden öte anlaşılmayana dalıyor. …

… 02:39:50 gözlerimiz bağlı dedim ya bilinenden öteye gizemli bir yolculuk bizimkisi – nereye gittiğimiz önemli değil – kimin olduğu da … fahişemin yüz çizgileri direniyor zamana … 02:40:25 dirensin - direnmeli – ben seçmedim seni hayat diye bağırdığımda duyuyor musun –

121

benimle sevişirken gözlerime bak kadın


anlıyormusun beniyosmaların el kitabına konuk olmuşluğumdan haberdar değildim – davetsiz di bakışlarım soğuk – hemde çok titretecek kadar nefesimitacize uğratıyorum düşlerimigerçekten bahseden kimmasalı yaşamayı seviyoruz bizbulduğumuz kırmızı bize ait değil oysa düşler ellerimizde sevişmek zor değil aynadaki kadınla alnındaki boncuk terde boğulabilirim kadın

122

02:45:55 düşlerle gelen düşlerle gitmiyor gün ağardığında yüzüne çarptığı bir avuç suya saklanmış her şey aydınlık pencereleri örten perdelerin ardında gündüz düşlerine dönmüş zamanlar akıyor fahişem geceyi gündüzde yaşıyor elleri ıslak yüreği serin geçiyor saatler 02:46:18 elime yapışacak diye korkuyorum benden arta kalanlar – arabesk duygulara eşlik ediyorumbana aşkın la’sını versenebela okuyalım gece gündüz canımızı yakanlaradüşlerde kalsın diye güne perde çekiyorum ağır siyah beyaz anılar – bilinmedik olmalı kim bilir söylemezsen yaşadıklarımı sakla beni gölgemdekilerin de düşlerini çalıyorum


02:47:53 kimbilir özlemezsen geri mi gelir sabah düşlerinde iç çeken çocuklara mı dönüşür tutkularından geriye yangın yerlerinin yarattığı boşluklar mı kalır

02:49:11 düş zamanı ellerini sıktı kanatırcasına kırmızı aktı güne çığlıklar ardında hiç bir gürültü bırakmadan çekilmişti geceden sabahın sessiz hüznü perdeler bile kıpırdamadan gölgesini düşürüyorlardı kıvrımlarında açılmış bir yataklık yere mor satenler arasında seçiliveren güçsüz bir gülümseyişle düşler gören fahişemin yüzüne düşmüştü her günkü akışına girmişti düşler arasında fahişemin yüzü satenlerin parıltısı yansıyordu dudak kıvrımlarına birazdan

123

02:48:10 çığlıkları eksik bu sevişmenin – hem daha kadın kıvrımlarına şahit değilizteninle ağız dalaşına girmedik kadınsen öp adamı – ben çığlık atarım-


yumuşak bir anne sesi kahvaltıya çağıracakmış kadar masum ve sessiz uyuyordu güne çizgiler halinde sıralı uykudaydı tüm düşleri zaman geçtiğinde her şey geçiyor muydu bilinmez acılar seçiliyor muydu bir ışık kırılmasında değişiveren çizgilerinde yorgun yüzünün ardında fahişem güne gülümsüyordu

124


[burgu] kendimin tanımlarından kendim ürküyorum davetsiz aşklardan

Monday, August 24, 2009 at 1:12am | Edit Note | Delete View your entire conversation history with this contact kırmızı kayıp says: geldiğin anda yağmurlar yağıyordu ağladığımı anlamayacaksın bu nedenle ne zaman yağmur yutsam tuz bırakır dilimde – gözyaşlarını yutsam tuzu yakar mı beni? aslında hiçbir şey anlatmıyorsun ben de anlatmıyorum ne sen benim içimde yaşadığımın farkındasın ne de ben senin dedi erkek son gölge de çekildiğinde kaldırımdan 125


ne dediğini kimse duymadı ... duymadığın sözlerle bildiğin şeyleri söyledim farkındasın ...

126

anlatmak isteyen kim yatağın sıcaklığından ayrılmadık ısıtan neydi bizine kadar sıcaksın kadın dedi erkek – yakıyorsun beni – karanlığını aydınlık yapmak değil niyetim – davetsiz bir konukluk benimkisi* bir yudum kahvene ortak olsam – yok der misin? ... kendimi yaşlı hissediyorum yıpranmış ve yalnız ... bir çok erkek bu cümleyi kullandığında bu karanlıktan tek başına çıkmak zorundasın der yoluna giderdi kadın bilirdi ki bildik öyküdür kulaklarına takılan kucağında yatan erkek başkaydı çok yorgunum ben gücüm eskisi gibi değil dediğinde dikkatini çekti ...


düştü elinden sigara buruşuk çarşafın üstüne ...

yaşına konuk olsam zaman kimin umurunda tenime kırışıklıklar ekleyelimyormasın beni hayat – senin yorduğun kadar – gece ağır- gece mahkum yorgunluğadilimde sönmüş bir sigara – cezmi’yi dinleyelim bu defa - ‘’içime gir ama sigaranı söndürme!’’ telaşıma muktedir sözler fısıldamuhacırların valizinden çalalım karın tokluğumuzu şarkıların anlattığı hüzünden çok daha ötesini anlattı saklamadılar gözlerini kendilerinden bildiklerini paylaştılar konuşmadan iki yaralı gönül, iki el birbirine değdiğinde çarşaf alev aldı ardından tüm gerçeklikler o anda her şey ateş her şey aleve döndü gözlerinde bir adamın siluetine denk düştü olanlar sevdalı bir adam kararlı sevdaya denk düşen ateşe denktir bir uçtan öbür uca alev aldı önce sokak sonra mahalle

127

telaşlandı kadın ve erkek utanmaları yoktu birbirlerinden telaşları vardı zamanları yoktu


... adam umurunda olan her şeyin acılarını taşıyarak yaşıyordu ... üç dedi kadın- seni üç kere öpebilirim – üç sigara içeriz ard arda – dumana boğuluruz – hüzün üç gece üç gündüz- iki elüç yaralı gönül - ikisi biz- biri davetsiz – yakma dedi ateşten sıcak – alevi korkutur tenini yakma dedi adam128

öpme yanarımyanarsa sokak bizde yanar mıyız ? yanarız dedi kadın tecrübeliydi adam da biliyordu ki yanarlardı bildiklerini yaşamayı seçmeyi düşünmediler yangın seçilecek bir şey mi ki ? konuşmadan biliyorlardı adam daha cüretkardı öyle görünüyordu öyle de olmalıydı ... hayat dışarıda onun için kendi ekseninde akmaya devam ediyordu ... yanılırsa bu defa gözleri genç kalmış adam-


... yangınlar içinde alevler üstünde titriyorum

129

kadın ağlar mıydıhurafe olmuş aşk sözcüklerini toplamadık mı – aşka nazar aşka beddua koymadık mıyasak sevişmek diyeyataklar parçalanmadı mı- ya yanmazsak – yanmazdı belki detenindeki ateşten daha çok – yakmaz dı belki de anlatmamak senin için daha iyi tut kendini gözlerinde sende şu sıralar iyi değilsin dedi kadın neyi anlattılarsa anlaşılmadı hiçbir şey konuşmadılar bile sadece tutmayı çok iyi bildikleri gözyaşlarından nemlenmiş gözlerle baktılar hiç çekmediler gözlerini bunun bile önemli olmadığı anlardı aşk anlarıdır her şey aslında anlaşılmıştır bilinir de kabul görmez senin neler yaşadığını bana anlatmana gerek yok ben görüyorum dedi adam tarif bile edemediğin yaşadığın şeyler açık her şey ben üşüyorum başkası baksa görmez görse bilmez duysa anlamaz ben sadece biliyorum hissediyorum ağrılar içindeyim


...

130

anlamak için vaktimiz yok – şehvete sürükler olan biteni adam – kadın: arzular cebinde – kelimeler yastık altı hikayeleri iyi olan bizim değildir çocuklar o yüzden anneden uzakmerhamet avuç içlerinde – gömlek yakasına sıkışmış şefkatimizneyi sevdim tenindetarifi olmaz – suça mahal verir duygularzinadır sözlerimiz – kadınlarımız günahkaranlatmayalımhislerin yalnızca yaşadıklarım değil hayallerime dokunuyorsun artık hiç bir şey gizli kalamıyor kendi içine saklayıp üzerini sıkı sıkıya örttüğün şeyler açığa çıkmak için zorluyor bunun sancıları belki şu an konuştuklarımız konuşmadan bildiklerimiz yahut ötesi – yağmur sonrası düşleriaşkın halvet hali doğum sancıları çekmedik mi bizim olmayan çocuklar için – yaşlanan biz değilizbiz söylemezsek nereden bilecek


düş zamanı düşler yangınlar üzerinde fahişem olacaklardan haberli bilinebilecekleri tümünü bilirdi her zaman ve tam da öyle yanardı her şey bildiği gibi hemen oracıkta parlardı alevler tüm yürekler yangın yeri fahişem kıvrımlarına sıkışmış buruşuk çarşafının izlerinde kalbinin izlerini takip ederdi hep bu yol yol değil gece de gece değil artık günün ilk ışıkları ile adam yataktan usulca kalkıp sıyırdı kendini parlak düşlerden duruşlardan gözlerindeki nem hiç eksilmeden ... yangınlar kaldı yüreklerinde bir de ağrılar ... gitmek için sabahı beklemeye gerek yoktu her şeyin üzerine çoktan düşmüştü açıklık çaresizdi kadın – yatak namus belasıdüş yangını yüreklerde

131

kadınları öldürdüğümüzüsöyledim sana geceden başka şahit yok buna


132

yatak dilin ulemasıdokunursam bozulur büyü dedi kadın – dokunsam- ... hangi yola dedik mi bizbilinmedik bir gecede fahişelerimiz oldukadınım ol dedi adamkırmızı kadın oldusabahı eden bizizdüşlerimiz gecede kaldı ellerini çek ışıktan – üstümüze örtülen ne varsa bırak kalsın – çarşafa bulaşan kanlar – düşlerimizden arta kalanlar- bırak kalsıngit dedi adam sözün devamını dinlemedi bilemed cezirlerimiz olmamalıydıbiliyordu adam – kadın korkaksahi ürkekliğini sevmedin mi – gitme – korkularım kalsın hep – olsun sabahölsün kadınyatak boş...... olsun .... gitmedokunsa bozulacaktı büyü kadın mı bunu biliyordu erkek mi anlamıyordu konu genelleşince kötü hissediyorum işte diye mırıldandı içinden gitmek istemiyordu bu şekilde kendime benzetiyorum konuyu o zaman dedi erkek


sevmek için neler gerekirdi ki neden önüne geçilsin ki duyguların güldü kadın ...

gülmeliydi – bozulmalıydı hüzünkeşfe çıkmalısın dedi AYNI TENDE BAŞKA KIVRIMLARIN KEŞFİNEdokun hadi – aşka denk kılalımaminle beniaşkı keser miydi bir tek dua tek bir düş bitirir miydi geceyi söndürür mü yangınları tek bir istek alır başını gider mi adamım ardında iz bırakmadan nereye giderse kendinle gider bilir kendini yangın sokaklarda değil ağrıyan kalbindedir kalbini tuttu adam kalbini tuttu kadın ağrıları ellerindeydi tutkularını dillerine getiremediler öylece yandılar baktılar sonsuz çarpanlarıyla katlanan

133

dudaklarındaki kıvrımlara dokunan erkeğin elini indirdi aşağıya ...


acılar ışığa dönüşerek kayboldular

134

sen aminle – kadın adaklar adar dibi düşen kuyulardayangın biterse halimiz ne olurbilinmedik son olmalı buyangın sönerseuyuruzuyuma dedi kadınbiliyordu kadınuyursa uyanmayacak adamtenindeki izlerden haberdar mısın adamdişiliğim geçmiş teninin en saf haline – yüreğin kırmızıgözlerin kan çanağıdudakların yarabeni bırakma gideceksencebindeki kelimeler benimlal olurum bilmez kimse … kendimin tanımlarından kendim ürküyorum davetsiz aşklardan … yalan - masal bu – gerçek değil söylediğinhabersizsin ürkekliğinsenin değilkadından arta kalanhangi aşka davet edildik ki -


yaşamak – seni yalnız bir yataktane zaman kullanmaya başladık noktalama işaretleriniimlaları bozdumkadınları kovdum – kal yanımdakorkular doğuralımanlatım bozukluğu yaşayan duyguların ardındanfarkında mısın ? – kadın günlük hislerimi mi gizliyorum genellerken her şeyi birinden hoşlansam nasıl ifade ederim ki birinden hoşlandığın zaman ifade ediyorsun diyen içsesini bastırdı duyguları hiç gördün mü ? vazgeç nokta olmaktan- dokunursan bozulur büyü- kal düşte- sar beni üşüyorum. …

135

sanırım her şey dokunduğum dile getirdiğim her şey dedi kadın ben nokta olmak istiyorum kitap oluyorum birden ürktüğü şeyi böyle tanımlamasına şaşırdı korktu kendinden


vazgeçerim yaşamaktan başka vazgeçişlerim gibi ...

136

daha geceye çok var hadi git yoluna diğer caymalarında kaç noktan oldu sahikaç kadına benzedi düşünkaç kadında düşledin benzerinicebinde neler kaldı – geceyi bekleyen kim demedik mi yok diye – sonu yok demedik mi birimiz kalırsa ardakırmızı ölür demedik mi ? aldatmadık mı – üç yaralı gönül demedi mi kadın – ikisi biziz biri davetsiz – demedik-mi irkildi kadınteni ayaklandı apansızsahi dedi sahi korkuyor musun ? gözleri küçüldü adamın gözbebeklerini saklıyordu belliçığlık bu defa başka – arzudan uzakçığlık feryad figan – sahi dedi kadın – bir yatak – kaç kadınyağmurda nereden çıktı – dilimde tuz tadı yok adamkimin bu yağmur ? uyuma dedi kadın – uyamamalıydı adambiliyordu uyursa uyanmayacaktı-


bu dokunuş bozmaz büyüyü susma adam diyordu kadın – tüm kadınlardan uzak – korkuların çocuk ağlaması – karın tokluğundan uzak kırmızı kayıp just sent you a nudge.

paronaya olduğumu biliyorsun sanmıştımgeceden daha ağır geldi sessizlik çığlıkları duymak imkansız kimin umurunda .......... ........er söyle ..................me ................l me kadın sonuçları bilinen şeylerle geldi gün sokaklar kavuşurken hereketliliğe her şey kendi yolunu çizdi kadının bildiği her şey harekete geçti kırmızı çarşaf üzerinde sevişmeye yeltenen bir çok kadın var bir çok erkek bu acıyı yaşamaya aday kül enkazlarında kaç fahişe kurtarırız bilemem onlar bildiklerini bilmeye devam ederler ... cüretkar olanlar her şey korkuttu bu gece beni dedi kadın ...

137

neden bu sessizlik ?


adamsa en çok da bildiği şeylerin sonunu merak etmekteydi Bizbize Dilekle BU SEFERKİ ÇOK FARKLI GELDİ BANA..ÇOK ETKİLEDİ NEDENSE..İÇE HAPSEDİLMİŞ SÖZLER.. ÖZLEMLER..ENDİŞE VE TUTKU..ÖYLE GÜZEL ANLATILMIŞ Kİ.. YAŞINA KONUK OLSAM..ZAMAN KİMİN UMURUNDA..TENİME KIRIŞIKLAR EKLEYELİM.. ....... “BEN NOKTA OLMAK İSTİYORUM..KİTAP OLUYORUM BİRDEN..” “NOKTA OLMAK” KİM İSTEMEZ Kİ!!..EVELİNİN VE SONRASININ OLMAMASI...ANLAR..SADECE ANLARDIR YAŞANAN..... Read More August 24 at 4:52am • Delete 138

Tahir Azman çok güselll... August 24 at 3:54pm • Delete Shakes Peare susmak gerek bazen ... bırakmak cümleleri sessizce karanlığa ... tebrikler !! deyip sustum ! .. August 25 at 2:09pm • Delete


[burgu] düşler de yanarsa ellerin gibi tenin gölgesine sığınırız bu defa

Friday, September 4, 2009 at 9:42am Messages you enter here are delivered to a mobile phone or pager kırmızı* kayıp says: 00:13:25 zor olmayacaktır çekilip gitmesi akşam gölgelerinin her tıkırtının ardında ayak seslerini dinleyip ayırt edemeyecektir kimin gölgesi karışacaktır geceye kim dönecektir geceden gözlerini görsen aynada için kayar yalnızlıklarına aldırmadan 139


gözlerini görsen ruhumda şaşırır kalırsın bu ben miyim ? 00:15:12 Bekler miyim gölgeleri ? parmak izi dolu buğulu pencere ardlarındasokak bekçilerine gizli selamlar eşliğinde gece sohbetleri yapsam – duyulur mu sesimiz komşulara- ?

140

00:15:26 zaman aktığıyla kalır sanırsın gidersin üzerine dönmek kolaymış hatta mümkünmüş gibi görünür orada kalırsın 00:16:09 sessizce iner akşam karanlığı bir baştan bir başa gezinir fahişem evdeki yalnızlıkları üzerinde son kuşlarda çekildiklerinde günden yalnızlık yerini perdeden yansıyan son ışıklarla birlikte kendinin bile beklemediği bilmediği davetsiz


00:17:13 açık kapıdan içeri rüzgar mutlaka dolar içindeki uçurumları onar sonra gel diye geçirdi içinden kadın 00:18:15 onlar tutunman için bıraktığım izler dedi erkek beni yaratan acılar yaşadıklarım olmasa burda olur muydum ? gördüklerin sadece sana dokunanlar sende olanlar karşılığı var yani acılarımın senin boşluklarında

141

şehvetli ama aşksız bedenli ama hoyrat kendinin olmayan kendinde kalmayacak konuklarına bırakır geceyi kırmızıya konuk olmak için geceyi bekleyenlerle birlikte zaman geceyi tüketir gibi kendi akışında aldırmadan tüketir fahişemi onun aklında içinden bile geçemeyen bir aleve dönüşemeyecek kıvılcımlar arasında hayallerin içinde bir erkek duruyor yaşıyor bekliyor her zaman


bunları konuşuruz zamanla gördüklerimin ne olduğun bilemezsin yaşadıklarının ne olduğunu bilemem anlarım

142

00:19:25 gördüğümü sandığın şeylerin ötesini görebiliyorumdur belki sana tutunmak niyetim yok tutunulacak bir adam değilsin geçicisin sen özgür ruhsun serbestsin farkında değil misin? sana tutunmak doğru değil bi orda bir burdasın sadece dokunurum bir anlık burdaysan yanımdaysan 00:20:20 bu aralar biraz böyle gidiyor her şey tanımsız uzaklıklardan gelip içimi sıkıştıran ağrılara açılıyor yollar sana ulaşmak için kendimi geçmem gerek bunu görüyor anlıyorum 00:23:10 olası bir naziklik ne zaman kaplar kaba etlerini 00:24:25


sana ait olmayanları çaldım cebinden söylenecek söz değildi duyduklarınsusmak bazen olası nihayetlersusmak olası bir kaçışduydukların söylenmemeliydi bir dedikodu müsveddesinde başroldeydik – dişi bir ter kokusuna yazdım adınınerde olsan tanırım –

00:24:45 kendini boğulacak gibi hissedebiliyorsun belki Aşkta dil hükmünü yitirir konuşmak zorunda değilsin ne varsa düşkün dipte harap bir kalpte vardır anlarsın anlaşırsın konuşmadan 00:25:15 merhaba nerede bıraktık geleceğimizi ? düştüğümüz yerlerden kalktık yeniden geliş gidişlerimize takıldı dönüşlerimizde orada olduk belki de orada o anda karşılaştık geçiş zamanlarıydı gelgitlerimizin gitme zamanlarımıza yakın yükseldik kabardık

143

gelecekler kal benimle...


konuştuk heyecanlandık düştük orada kaldık sarıldık eskiyen yanlarımıza göz yaşlarımızı sakladık 00:25:57 nasılsınız _* çok özel bir geceydi içlerimizde dolaştık biribirlerimizin 00:26:41 şükredilir geceye bizi buluşturana mı demeli

144

00:26:55 dili belası çektiği insanın keşke burda olsaydın dediğinde aklından geçirdiğin her kez orada olmasam da hislerinde yaşarsın her şeyi bu sana aşkı katar aşkı anlatır aşk kimseye ait kilitlenmiş değildir bir fahişe ile bir prenses aşkı farklı mı yaşar sanırsın aldanırsın 00:27:50 nekadar oldu bu saatlerde görüşmeyeli 00:27:57 öyle denir


00:28:21 çok oldu

00:42:32 uzun uzadıya konuşulmuş bir kırmızıdan çalınmış düşleri yolladım geceyesakla cebindekilerigözlerini açma – bakmaya kıyamazsınderin bir burukluk kaplar üzerimizi – kal yanımda – susmasınbize aşkı anlatan çocuklarımız... 00:52:48 ada - sana saklanabilirim kadın – dişiliğine – kızıllığına – ortak günahlardan çıkageldim – geceye inat – avuçlarına saklanabilirimbir tango sahnesiellerim kayıpkapa gözlerini – ıslak bir ten – utanılası laflarmüstehcen bir kimlikolasılıklarseni saklayabilirim kadınerkekliğime-

145

00:28:23 bi kahve alım


mavimebenzer suçlar getirdin01:02:17 gece geç vakitlerden sana bir şekilde bunu hissettirmeliyim zamana ihtiyacım var

146

01:02:32 ses- boğazıma takılan her kelime – seni soymak zor değil – çıldırası bir düş – sessevilesi bir yüzün var – görmesem anlardım ! sade gözlerinde bir ziyafet – doyurulası bir açlık değil bizimkisi – dil yanareller buruşur – yaşlandırma beniebedi susuzlukiçilesi bir ten – doyur beni01:02:34 sadece akışta geldi ana denk düştü 01:04:06 ateş yaktı düşleri düşler de yanar mı ellerin gibi 01:04:41 ıslak bir tenin gölgesine sığınırız bu defa – yakmaz geceden düşen kıvılcımlar yakmaz – tenimi senin yaktığın kadar


01:06:47 kasma kendini bırak istediğim şey öpücükle ilgili değil yaklaşımın

01:09:40 dağınığım bu gece düşlerimi toplamak yıllar sürer 01:13:34 ne zaman karar verdin gitmeyedar ağacından dönmez ölümlübırak mektupları saklayalım – dokunursan yanacakdokunursan akacak subırak kalsınlaryüzümüz ve yüreğimiz derme çatma düzen dokunursan asılacak okunacak mektuplar – bırak dağınık kalsın... 01:19:31 edeb edeb yahu der sayılması zor insan sürüsü-

147

01:08:57 çığırtkan bir gülüş gözlerindeki – aksine düşen yüzü suyu hürmetlik davetsizdikalmasaydın hazırdı gidişlerimiz... aksine nazarlık bir tını – iç gıcıklayan bir ses git diyemez!


edeb yahu bir kadın sevilmez ki bu kadargözlerin soymaz her kadını – kızıla düşmez duanikahı yok bunun – aminlenmez geceler arta kalanlarlaedeb yahu – bakılmazki bu denli cüretkar – edeb yahu – aldatılmaz kadınlar _______aldatmadın ! der kadın aldatılmadımtenine değil sahipliğim uzak bir abidelikmütemadiyen serzeniş – anlaşılmışlık lakin suskun katil olsak kime ne zararımız var ? 148

01:21:04 sen götüreceksin bu akşam düşüncelerimi alıp kendine beni var mıyım yok muyum anlamayacaksın 01:25:30 arsız kadınları çağırdım yemeğe – muhtemel bir namussuzluk dolaşacak dizlerinde ellerini uzatsan – dokunmak zor – asıl gecenin ensesinden – kırmızıya düşsün – yorgun başımı nereye çeksen günahkargeçmez bir kırgınlık üstümüzdeki nereye gitsek – utangaç- ağız dolusu ayan beyan aldatılmışlık-


anlaşılmışlıkbaksa yüzümeçözülesim var 01:27:16 düşler benimle gelmek istemedilerzorladım çekip çevrilmediler elleri uzak düştü gölgeme-

01:29:40 gel peşmerge sözleri toplayalım kaldırımın küf rengi bulanık aralığındançatlaklarımızı kapatacak merhemler koyalım dilimize 01:30:50 ağır bir koku tünesin geceyeduyulası kolay fısıltılar sağır eder mi seni – duy ? 01:35:14 bu ses çıldırtırsa beni – bir çocuğun çığlığına saklanırım bilesin – duyulmaz olur çığlıklar – düşlerde kaybolur ardındandişi bir konukluk benimkisi bu çığlık söz olursa – düşlenirim bilesin unutulur mahcupluğum ... 01:36:01

149

01:28:52 varlığına öykünsem yokluğuna öykü olurum - varlığına azmetsem yokluğunda azmedilirim


karışık – hemde çok olası bir iğfal söz konusu ipe sapa gelmiyor sanırım yorgunluğun elleri kaldı avuçlarımda .... 01:36:27 Orda mısınız ? sevindim bekliyordum 01:36:47 Dağınığım bugün ben tek kalmak hoşuma gitmedi galba 01:37:31 bu ilk dağınıklığınız deil oysa 150

01:37:51 ben ayıklarım 01:37:52 ilk dinleniş - oysa 01:38:19 ne denir buna tembellik mi _? yol arası su içmelik mola mı? biraz kendi hallerim karmaşık 01:40:23 zaman kendini yeniler kendine bırakmak lazım düşleri 01:41:11 zaman değil yenilenen fark etmediniz mi saatler hep aynı 1-2- 5 belki de 12-25


01:41:18 Ne zaman oldu uyuyormuyduk yoksa zaman değil yenilenen 01:42:18 uyku sersemliği – ayaklarımıza yapışan bir önceki günden kalmamış bir ton koyu çoraplar...

01:44:09 alınmışlık – satılmışlıkbir sakal traşı – sağdan toplanmış saçın farkedilesi rengi – kızıl saçlı esmer fahişem saçlarını siyah boyarsa ne yaparım ? 01:44:49 zaman değil yenilenen -bak kelime bile aynı 01:44:51 zaman ! 01:45:37 yeni ye yeni diyen biziz zaman sahi lugatı ne!

151

01:42:53 çoktan eskitilmiş bir gömlek zaman değil yenilenen


zaman değil yenilenen eskiyenleri say zamana ait 01:45:47 zaman değil sona kalmışlık bırak madem – kadınları yatağında öyle çırılçıplak – aç – sularını çek önlerinden 01:47:36 ellerin cebinde kalsıngömleğinin sağ cebinde bir kalem olmasın – hatırda kalacak fotoğrafları da kaldır – ellerin cebinde kalsın 152

01:47:55 kapat gözlerini - baktıkça ilhamlık aktıkça yazılası adımlarını geri çek - ışıklar hep açık kalsın bırak geceyi düş güneşten düş güneşin ritmine 01:49:09 hallerden uzak dur – kızılın mişli geçmiş zamanına takılırsın uzak dur esmerin – den halinden 01:49:20 kendine gelsin kadın uyusun uyandırılmasın


uyanamasın

01:52:17 biz biraz asılalım bu gece - ölü kokusu sinsin kendine dönsün soyduğumuz kadınlar çıplak üşünesi bir hava acımak yok ademi çağır havvadan elmalarımızı çalsın 01:52:54 kendine gelsin zaman derken med cezir ziyafetler bırak askıda kalsın ! 01:53:03 aktın gece boyunca düşler çağırdı zamanı ..... 01:53:32 fazla sessizdiniz siz de Belki de serzeniş

153

01:51:04 Serzenişler sezersek en küçük bir kıvılcım dur bırak ellerinigözlerin küssün olanı yaşasın bitene ağlarız diyen olmasın_ öksürüğü kesecek sular kapansın nede olsa kendini buluyor


... 01:53:57 değildim dağınıktım seni izledim durdurmak istemedim 01:54:15 Ben de öyle ama sessizlik değildi kıramadım inadınızı yinede 01:54:50 şimdi gidiyorum sana bırakıyorum zamanı her şeyi 154

01:55:00 ökseotu olmak isterdi çocukluğunda neden diye sorma bir gece botanikçi mi neymiş hafif tatlı kaçık bir müşterisinden öğrendi fahişem ökseotunun bir adı da kral çiçeğiymiş kral kimin umurunda yüksek ağaçların en tepe dallarında ışığa en yakın yerlerde bir ökseotu olmak bir ağacın varlığına bağlamak kendini kimin aklına gelir ki ? kral çiçeği ökse otundan başka 01:55:58 sustum


01:56:38 bütün her şeyi kaybedeceksin bakmayacaksın ardına çocuklukluğunda yazılı oyunlara geri dönecek “yağ satarım bal satarım ustam ölmüş ben satarım” kanıksanacak ölüm anlaşılacak gidiş bir var bir yok hep varolacak fahişem senden uzak benden ötede kırmızıda düşleri düşecek toprağa bir filizden ötesi demem o değil ki gözlerinde hiç olmasın hüzün 01:57:08 uykuya vermek istemiyorum geceyi resim yapacağım belki orda devam ederim serzenişime bu defa kelime olmaz 01:57:49 benden de bişi olmaz bu gece kendime içime çekilmeliyim 01:59:06 güne evrilir zaman da düşler yalnız kalır

155

01:55:17 bir gün konuşuruz zor bir dönemdi geçen


156

gölgeler tanımsız kıpırdar kaldırımlardaki son ayak seslerini özler insan orada olan ama olmayan kendini özlersin son aralıklarında zamanın bırakıp gitsem dersin gitmek istersin çekip gitmenin kitabı mı olur ? yazılmış mıdır zamana her şey ? düşünürsün olur mu olur öncekilere yanarsın yandığın düşlerin gelir aklına gene yanarsın için sığmaz içine döner gidersin geceye de gece durmaz yerinde şafakla karşılanırsın ...



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.