4 minute read
git ama uzağa gitmek istiyorsan birlikte git”
Avrupa Ajansı | AVA- Londra
Avrupa okurları için bize kendinizden biraz bahseder misiniz?
Advertisement
MA: 1982 Diyarbakır doğumluyum. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesini bitirdim. İki çocuk babasıyım. Kendimi bildim bileli bilgisayarlar ile uğraşırım ve bütün hayatımı bilişim teknolojileri üzerine kurdum fakat hiçbir zaman bilgisayar başına yapışıp kalmadım ve her zaman sosyal bir insan oldum. 1998 yılında okuduğum okul olan Gölcük Anadolu
Lisesi’ni temsilen, ekip arkadaşlarım ile birlikte Milliyet Liseler Arası Dans Yarışması’nda Eşli Danslar - Latin Amerikan Dansları kategorisinde Rhumba, Cha Cha ve Jive kareografili danslar ile Türkiye Birincisi
Olduk. 2004 Yılında yine okuduğum okul olan Gazi
Üniversitesi’ni temsilen Aydın Doğan Vakfı 16. Genç
İletişimciler Yarışması İnternet Yayıncılığı Dalı’nda
En İyi İnternet Yayını Birincilik Ödülünü kazandım. Birbirinden farklı sektörlerde faaliyet gösteren farklı yapılarda şirketlerde çalıştım ve tecrübelerimi arttırdım. İş hayatımı grup yapısı altında Güneş Enerjisi Santralleri, Beton Santralleri ve Nörovasküler alanda Medikal Faaliyetler gösteren şirketleri bulunan bir holding yapısında grup Satın Alma Müdürü olarak devam ettirirken kendi işimi kurma gereksinimimi hissettim ve Global bir marka olabilmek için Türkiye’de de faaliyet gösteren şirketimin irtibat ofisini İngiltere Essex’te kurdum. Şu an Birleşik Krallık ’ta bilişim ve finans danışmanlığı yapıyorum. Yoğun iş tempoma rağmen Türkiye’de ki şirketlerimden ve yaşantımdan da kopmadım. Şu an hala Galatasaray Spor Kulübü Dijital A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesiyim. Ayrıca 95 yıldır faaliyet gösteren ve bizzat Atatürk’ün talimatı ile kurulan ve ismi de Atatürk tarafından verilen Türkiye Yardım Sevenler Derneği Danışma Kurulu Üyesiyim.
Gerçekten sosyal bir hayat yaşadığınız belli oluyor. Peki en büyük hayaliniz nedir ve bundan sonrası için bir planınız var mı?
MA: Hayatımın geri kalan için en büyük önceliğim şirketlerimi büyütmek ve daha fazla çalışan istih dam etmek. En büyük proje olarak kendi enerjisi ni ve besinlerini üretebilen bir yeşil enerji kenti inşa etmek istiyorum. Bu kentteki evler zaten uz man olduğum bir konu olan güneş enerjisi panelleri ile kendi elektriğini üretecek aynı zamanda et raflarında bulunan Hayvan bakım alanları ile kendi sütünü peynirini yumurtasını ve yoğur dunu hatta sebze alanları için gübresini ürete cek. Bununla alakalı sıfır atık projem de hazır.
Neden İngiltere ?
MA: Öncelikle konuşulan ana dilin İngilizce ol ması benim için çok önemli. Tabi ki Avrupa’da ki birçok ülkede insanlar ikinci dil olarak İngi lizce biliyorlar fakat yine de çok efektif olmuyor, bir noktadan sonra faaliyet gösterdiğiniz ülkenin dilini de öğrenmeniz gerekiyor ve benim buna harcayacak zamanım maalesef yok. Ayrıca İngiltere yapmayı düşündüğüm projelerimin birçoğunda merkez konumda bulunuyor. Doğayı çok seven insanlar olarak burada ailemle birlikte rahat ve huzurlu bir hayat yaşıyoruz. doğru yönetimi geliyor. Nihayetinde proje danışmanı bir bütçeyi yönetiyor ve bunu yaparken de güvenilir ve şeffaf olması; sorumluğunun bilincinde olması çok önemli.
Şirketlerinizde danışmanlık yaptığınız da belirtilmiş. Ne tür danışmanlık yapıyorsunuz?
MA: Öncelikle şirket yönetim süreçleri için proje danışmanlığı yapıyorum. Bir amacı, süresi, bütçesi, faaliyetleri ve kaynakları olan her türlü aktivite bütününün “proje” olarak adlandırıldığını düşünecek olursak günlük hayatta dahi yürüttüğümüz bir çok faaliyete proje gözüyle bakabiliriz. Bu da bize proje danışmanının iş alanının ne kadar geniş olduğunu gösteriyor. Çoğunlukla ihtiyaçtan doğan bir fikrin sağlam bir temele oturtulması, doğru bir çerçeveyle belirlenmesi, uygulanabilir bir proje haline getirilmesi, fonlanması, maddi ve diğer tüm kaynaklarını etkin kullanarak, faaliyet planına uygun olarak yürütülen ve amacına ulaşan bir aktivite bütünü olarak uygulanmasını sağlamak proje danışmanının temel işidir. Fakat proje danışmanının işi burada da bitmez çünkü her bir proje yeni projeler doğurma potansiyeline sahiptir. Yürütülen projenin sürdürülebilirliğini sağlamak ve potansiyel yeni projeleri geliştirmek de proje danışmanının sorumluluklarına girer.
ALMULA MERTER CHURM, MESUT AYKAÇ ILE KONUŞTU. NEDEN İNGILTERE ? DAHIL OLMAK ÜZERE SONLAR YÖNELTTI.
Özellikle hangi alanlarda danışmanlık yapıyorsunuz?
MA: Bu sorunuzu, fikir sahibinin tanımadığı bir alana adım atmasını veya tanıdığı bir alanda da olsa, özellikle doğru fon kaynaklarına ulaşmasını kolaylaştıracak her türlü alan diyerek yanıtlayabilirim. Fon kaynakları genellikle kulaktan dolma bilgilerle aranıyor fakat çoğumuzun bilmediği farklı fon kaynakları da mevcut. Hatta bu fon kaynaklarını doğru kanalları ve yöntemleri kullanarak yoktan var etmek de mümkün. Burada önemli olan, ihtiyacı doğru belirlemek ve doğru yoldan ilerlemek. Bu da proje hazırlama ve yönetme deneyimi ile sanıldığından daha kolay olabiliyor.
Proje danışmanının sorumlulukları nelerdir? Hangi aşamalardan sorumludur?
MA: Öncelikle fikir sahibi doğru yönlendirmek. Herkesin kendi ihtiyacını karşılamak için aklına gelen parlak bir fikri olabilir fakat bu fikirler havada uçuşuyorsa oradan bir proje çıkarmak da zor olur. O nedenle doğru teknikle havada uçuşan fikirleri ayakları yere sağlam basan fikirler haline getirmek bence proje danışmanının birincil sorumluluğu. Arkasından projenin doğru hazırlanması, doğru kaynaklara başvurulması ve tabii ki projenin
Projelere fon yaratılırken özellikle altını çizdiğiniz noktalar nelerdir? Nelere dikkat edersiniz?
MA: Doğru projeye doğru kaynak. Bence bir projeye danışmanlık verirken en çok dikkat edilmesi gereken unsur bu. Bir sanat projesi için tarım alanında destek veren bir kuruluşun fon kaynaklarını araştırmak ne kadar yanlışsa, küçük işletmelerin ar-ge projelerine fon ararken kız çocuklarının eğitimini destekleyen bir çağrıya başvurmak da o kadar yanlış olur. Ayakları yere basan hemen her projeye doğru zamanda doğru kaynağı yaratmak mümkün olabilir. Önemli olan başvuracağınız yeri doğru tespit etmek.
Keşke bu bana ait bir proje olsaydı dediğiniz oldu mu?
MA: Toplumun genelini harekete geçirerek spor, müzik veya sanat yoluyla eğitimi ve genel olarak sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen projelerin hepsini takdir ediyorum. Özellikle sosyal sorumluluk yönü güçlü olan ve hiçbir ayrım gözetmeksizin halkların tüm kesimlerini kapsayan projeler hem keyfi işin içine katarak toplumlarda büyük bir farkındalık yaratıyor, hem de kayda değer finansal kaynaklar oluşturuyor. Bu da “sürdürülebilir kalkınma” dediğimiz gelişmeye maddi ve manevi büyük katkı sağlıyor.
Danışman yanlış iç görünün önüne geçebilir mi, yoksa bu markanın elinde mi?
MA: Her markanın bir dünya görüşü, çalışma şekli ve iş etiği var. Danışmanlar olarak, özellikle köklü markalarda, bir noktaya kadar önerilerde bulunabiliyoruz. Kemikleşmiş yapılarda yeni fikir ve uygulamaların kabul görmesi daha zor fakat yine de doğru iletişimle aşılamaz görünen engellerin ve önyargıların yumuşadığını görmek mümkün. Bence burada önemli olan, markanın gerçekten benimseyebileceği ve danışman devreden çıktıktan sonra da içselleştirerek uygulamaya devam edebileceği uygulamaları başlatmak. Aksi halde o uygulama danışman varken yürür, o gittikten sonra eski sistem aynen geri gelir. Bu da iki tarafın da emeğini ve zamanını boşa harcamak olur.
Ben müşteri olarak size geldiğimde bana ne vaad ediyorsunuz ve neler yapıyorsunuz? Sizi farklı kılan ne?
MA: Sizi dinliyorum. Bilirsiniz, eğer karşı tarafa ne cevap vereceğini düşünerek dinliyorsanız buna “dinlemek” değil, “yanıt hazırlamak” denir. Biz Mesut Aykac Consultancy olarak sizi dinliyoruz, ihtiyacınızı anlıyoruz ve elimizdeki potansiyel çerçevesinde en iyi ne yapabileceğimizi birlikte belirliyoruz. Aklınıza yatmayan ve –biraz önce de bahsettiğim gibi- biz devreden çıktıktan sonra sürdürülemeyecek olan çözümleri masaya getirmiyoruz. Önemli olan size pişirilmiş balık sunmak değil, balık tutma tekniklerini öğretmek. Sonrası tamamen sizin elinizde.
11. Uluslararası pazarlarda rekabet düzeyi açısından sektörler nelere dikkat etmelidir?
MA: Sadece danışmanlık sektörü olarak değil, tüm özel sektör alanları için dikkat edilmesi gerekenlerin benzer olduğunu düşünüyorum. Günü kurtarmaya çalışmak yerine uzun vadeli düşünmek, rekabet gücünü elde etmek uğruna başta kendinize, sonra da piyasadaki tüm aktörlere zarar verecek bir fiyat politikası izlemek ve birlikte değil bireysel hareket etmek. Sevdiğim bir Afrika atasözü, “Hızlı gitmek için yalnız git ama uzağa gitmek istiyorsan birlikte git” der. Bence hepimizin hedefi hızlı değil, uzağa gitmek olmalı.