Mağara Araştırma Derneği Aylık Haber Bülteni, Ankara · Mart 2010 · Sayı: 32
MAGARACI Monthly Newsletter of Cave Research Society, Ankara · March 2010 · Issue: 32
MAD’dan Haberler Fotoğraf: Berrah ÖZDEMİR
Merhaba, Derneğimiz Şubat ayını da her zamanki gibi hareketli geçirdi. Uzun zamandır merakla beklediğimiz Muharrem SAMUK’un özverili çalışması ile gerçekleşen ‘Bozkırın Hediyesi’ Belgeseli, İz TV’de 3 Şubat 2010 tarihinde yayımlanmaya başladı. İlk gösterimi MADlılar hep birlikte Beşevler Keyif Cafede gerçekten de keyifle izledik. Tulga ŞENER’in dolduruşuyla soğuk ve karlı bir kış gecesi Eymir Gölü’nde başladığımız “G.t göbek etkinlikleri” tüm hızıyla sürmekte. İlk yürüyüşümüzde Oran’da buluşup ormanın içinden Eymir Gölü’ne inip TRT’nin arkasındaki dik yokuştan oflaya puflaya çıkarak oldukça yorucu bir başlangıç yaptık. Devamında ise hava durumuna göre Fen Lisesi - Ahlatlıbel tarafı, sonrasında Beştepe yürüyüş parkurunu takiben Devlet Mezarlığı - ki bu mezarlık işine sardırdık- baharda Cebeci Mezarlığında yürüyelim, diyoruz. Havaların yağmurlu seyretmesinden dolayı son yürüyüşlerimiz ağırlıklı olarak Eymir’in TRT tarafındaki kapısında buluşup gölün etrafındaki asfalt yoldan Bağevi istikametinde yürüyüp tam bir tur atmak oluyor. Sonuç ola-
rak şubat ayında 9 yürüyüş ve iki bisiklet turu düzenledik. Bu etkinliklere 15 üyemiz katıldı, en küçük grup iki kişi ve en büyük grup 7 kişi ile Beştepe yürüyüşü oldu. Kondisyonumuz da gün geçtikçe artıyor. Eymir Gölü turunu ilk seferinde 110 dakikada yaparken son turlarda 90 dakikaya in-
lan malzemelere tek tek değinildi. Kişisel ya da topluluk kullanımı için malzeme seçerken nelere dikkat edilmesi gerektiği vurgulandı. Yine rutin kullanımda olmayan bazı yeni malzemelerin tanıtımı da yapıldı (freino, pantin, tibloc vb.). İkinci bölümde ise tek ip tekniği manevraları tek tek açık-
dirdik. Yaylacık’a gidene kadar artırarak sürdüreceğiz. Üye veya değil bu satırları okuyan herkesi davet ediyoruz.
landı. Bu bölümün, ilerleyen dönemdeki pratik çalışmalar için bir vizyon oluşturmayı amaçladığı belirtildi. Sunumda Tulga’nın deyişiyle “tek ip tekniğinin sadece inip çıkFotoğraf: Musrafa Z. RUHİ arşivi maktan ibaret olmadığı” da vurgulandı. “Mağaraların Yer Bilimleri Açısından Arama ve Araştırma Yöntemleri” başlıklı 2. Seminer ise 24.02.2010 tarihinde, Dernek Evinde, Koray TÖRK’ün sunumu ile gerçekleştirildi. MAD üyeleri ve Çarşamba toplantılarını daha ve- misafirlerden oluşan geniş bir katılımrimli değerlendirmek amacıyla, üye- cı grup, semineri ilgi ile izledi. Semilerimizin isteği ve Yönetim Kurulu or- nerde özetle anlatılan konuları bir de ganizasyonuyla, 2010 yılı Haziran ayı Koray TÖRK’ün ağzından dinleyelim: sonuna kadar, on beş günde bir semiKarstlaşmanın ve dolayısı ile bu süner düzenlenmesine karar verilmiş- recin bir ürünü olan mağaraların oluti. Bunlardan ilki de 10.02.2010 tari- şumunda öncelikli olarak kayacın hinde Tulga ŞENER’in sunduğu “Tek İp türü önemlidir. Mağara oluşumuna en Tekniğine (TİT) Giriş (Malzemeler ve uygun kayaçlar karbonatlar ve tuzlarTİT Manevraları)” konulu seminerdi. dır. Tuzlar kısa sürede erime gösterSeminer duyurusu MAD mail grubu dikleri için kalıcı değillerdir. Bu nedışında facebook aracılığıyla da yapıl- denle karbonatlar (kireçtaşı, dolomit) mıştı. Bu yüzden katılımcı sayısı bek- doğal mağaraların büyük bölümünü lenenden fazlaydı. Seminerin ilk bö- oluşturur. Kayaçlarda gelişmiş olan lümünde, tek ip tekniğinde kullanı- kırık-çatlak sistemleri, düşen yağışlaMağaracı · Mart 2010 · Sayı: 32
1
Fotoğraf: Emre Baturay ALTINOK
Karikatür
rın dolaşımını sağlaması nedeniyle diğer önemli parametrelerdir. Mağaraların türü (yatay-dikey, aktif-fosil) tamamen bir kısmı yukarıda tanımlanan parametrelerce (litoloji, tektonizma, yağış, morfoloji, zaman vs.) kontrol edilmektedir. Mağara araştırması yapılırken; 1. Öncelikli olarak bölgenin genel jeolojik yapısına bakılmalı,. (Karbonatların yayılımı, kalınlığı, geçirimsiz kayaçların konumu vs.) 2. Olası mağara gelişim yönünü belirleyebilmek için genel kırık hatları tespit edilmeli, 3. Derinlik ve uzanımı belirleyebil-
2
Mağaracı · Mart 2010 · Sayı: 32
mek için: Çevrede yer alan kaynak boşalımlarının olası mağara girişlerine dikey ve yatay yöndeki uzaklıkları bulunmalı, 4. Diğer karstik yapıların (dolin, polye vs.) yüzeydeki yayılımına bakılmalı,. 5. Çevredeki drenaj sistemlerinin (sürekli akış olan, mevsimsel akım gösteren, kuru) konumuna dikkat edilmelidir. (Özellikle drenajdaki kesiklik, subatanların
mişine yönelik bilgi edinilebildiği gibi; su kaynaklarının kullanımına (hidrojeolojik) ve paleoiklim araştırmalarına yönelik destek de verilmiş olur. MAD Seminerleri sürerken üyelerimiz bir yandan da etkinliklere devam ettiler: 15–16 Şubatta MAD’dan iki, AÜ Hidrobiyoloji ABD’dan bir ve ANUMAB’dan üç üyenin katılımı ile “Mencilis Mağarası’nı korumak için ne yapmalı?” sorusunun yanıtı araştırılmaya çalışıldı. Etkinlik detayları Pınar YILDIZ’ın yazısında. http://www.milliyet.com.tr internet adresinin 21 Şubat 2010 tarihinde “Buğday tarlasında dev obruk” başlıklı haberinde özetle: Malkara ilçesine bağlı Kadıköy köyü Göktepe mev-
önemli belirtilerindendir.) Yukarıdaki maddeler göz ardı edilmemelidir. Bunların çok genel olarak uygulanması bile çalışmaları daha verimli hâle getirecektir. Bunlara ek olarak mağara içinde; su örneklemesi, fiziksel yapıların ölçümü (oygu-dolgu izleri, taraçalar vs.), boya deneyi, çökel (dikit vs.) örneklemesi gibi çalışmalar yürütülerek araştırması yapılan bölgelerin jeolojik geç-
kii yakınlarında bulunan düz arazideki 5 dönüm buğday tarlasının, 2 dönümlük bölümünde oluşan 10 metre derinliğindeki dev obrukların, görenleri şaşkına çevirdiği belirtiliyordu. Bu ay Geçmişten Esintiler köşemizde ise Emrah ÖZTEKİN’i ağırlıyoruz. Emrah keyifli yazısında bizleri 1992, Subatağı Etkinliği’ne götürüyor. Bir sonraki sayıda görüşmek üzere... Keyifli okumalar...
Mencilis’in Yosunları MAD yazışma grubundan e-posta kutusuna düşen bir maille başlar Mencilis Araştırması… “Mağarayı korumak için ne yapmalı?” der birisi, “Ben her şeye varım, hadi yapalım,” der ötekisi. Gaza gelen bir adet Pınar, kendini tutamayıp atlar mailin içine ve kolları sıvar, dalar Mencilis işine. Mencilis’in sorunu; turizme açılmış bir mağara olduğundan içerisinde yapay ışıklandırmadan ötürü yoğun bir bitki örtüsünün oluşmasıdır. Mağara ve karanlık kelimelerinin yanına bitki kelimesi yakışmaz fakat Mencilis bunu becerebilmiş (!) nadir mağaralardan biridir; suçlusu ise ışıklandırmadır. Bir yandan Mencilis’e aşık olanlar “Neler yapabiliriz?” diye harıl harıl çalışırken bir yandan da Bulak’ın delikanlısı Kemal gelip araştırmamızı bekler. Daha fazla bekletmeden çıkmak gereklidir artık yola. Mencilis faaliyeti ufak çaplı bir gezi olacakken birden büyür de büyür... MAD organizasyonu yapmıştır, yola çıkılacaktır fakat talihsiz bir olay neticesi sadece tek ekip gidebilir mağaraya. 15 Şubat Pazartesi ben ve Batur GÜRBÜZER / MAD; Meltem ALTUNOZ / AÜ Hidrobiyoloji ABD; Semih ŞENKAN, İlayda DİLMEN, Gökay DİRİL / ANUMAB olarak 09.30’da yola çıkıp 12.30‘da mağaraya vardık. Yol yorgunluğu, malzeme tamiri, hazırlanmamız derken saat 16.30’u buldu ve mağaraya ellerimizde pensler, poşetler, petri kapları, kutularla giriş yaptık. Ömür törpüsü bürokratik ve organizasyonel çabaların ardından nihayet mağaraya girmiştik. Biz daha mağaranın başında ilk gördüğümüz yeşilliklere “Hımmm ışık alan bir yer, epilitik algler*, kazıyalım,” derken içeride bir orman olduğundan bihaberdik!!! Mağarada ilerledikçe ışıklandırmaların etkisi artmaya başlamış ve buna bağlı olarak algler de yerlerini yosunlara ve eğreltilere bırakmış. Kimi yerFotoğraf: Pınar YILDIZ
Pınar YILDIZ
len sulardan, kimi yerlerde de içeri şemsiye sokmayı düşündürecek kadar çok su damlayan galerilerden ilerleyerek mağaranın tek dikey inişine vardık. Dikeyden aşağıya inince, ilk fark ettiğimiz gürül gürül akan yer altı nehrinin ürkütücü çağrısı oldu. Mağaranın atardamarının bizi içine çeken sesini dinlemenin keyfini, mutlak karanlıkta oturarak yaşadık. Keyfimize keyif katan ise bizimle beraber ilk kez mağaraya giren ve aslında dağcı olan Meltem’in “Oof burası harika, mağaracılık ne güzel bir şeymiş, dağların tepelerinde geFotoğraf: Meltem ALTUNOZ zerken yıllardır mağaraya girmeyerek neler kaçırmışım,” demesi oldu. Yanlış anlaşılmasın; dağcılığa sözümüz yok lakin mağaracılık böyle bir şey işte; mutlu ettirir beni “Bir mağaracı kazandırdım,” diye, pişman ettirir dağcıyı “Bu mutluluğu daha önce neden tatmadım?” diye. Artık dönüşe geçme zamanı gelmişti…“Ben burayı hatırlıyorum,” nidaları eşliğinde geldiğimiz yollardan geri döndük. Gece mağaradan çışillik oluşturmuşlardı! Platformun üzerin- kıp dönüş için hazırlıklarımızı bitirdiğimizde yukarıdan damlayan sulardan oluşmuş de Kemal’i gördük karşımızda, kendisi biz olan kalsit tabakası, yanına bir ışık kayna- içerdeyken Tulga ŞENER’i arayıp hakkımızğı da koyulunca yosunlar tarafından affe- da rapor bile vermiş. Sağ olsun bir yorgundilmemişti. Artık mağaranın içlerine doğ- luk kahvesi içirmeden de bırakmadı bizi. ru ilerlediğimizden, hava şartları da daha Kahvelerimizi içip yola koyulduk. 16 Şubat durağan olmaya başlamış, bu yüzden ışık Salı sabahı 07.30’da kendimizi Ankara trave ısının etkileri daha da belirginleşmiş- fiğinde 24 saatlik güzel bir uykudan uyanti. Platformun sonuna koydukları, mağara- mış gibi bulduk. *Epilitik alg: Kayaların üzerine tutunanın içerisine doğru olan 1500 watt’lık bir spot ışık ve etrafında oluşan flora hepimi- rak yaşayan algler. zin ağzını açıkta bırakmıştı. Yosun, eğrelFotoğraf: Meltem ALTUNOZ ti oluşması bir yana; oluşanlar da yüksek sıcaklıktan dolayı sararmıştı. Örnek almak için yanına çıktığımda, üzerine düşen suyun bi anda çısss ederek buhar olduğuna şahit olunca, lambayı tuttuğum gibi olduğu yerden çekip çıkarmayı düşündüm ama maalesef… Turizme açık kısım bittiğinde, örnekleri platformun sonundaki bir kutunun içine bırakıp yaptıklarımızın notlarını aldık. Ve mağaranın içlerine doğru platformdan atlayıp devam ettik. Giriş yaptığımız mevsim ve bu yılın mevsim normallerinin çok üzerinde yağışlı geçmesi sonucu, beklediğimiz gibi Ajda’nın yatağı sular altındaydı; o dillere destan çamuru göremedik. Kimi yerlerde belimize kadar gede 28–32 watt arasında değişen ampuller kullanılırken, kimi yerde 500 watt’lık spot ışıklandırma tercih edilmiş. Floresanları zemine koydukları için etrafında nemin de etkisiyle eğreltiler, yosunlar çıkmış. Bir askıda duran sokak lambası kıvamındaki ışıklandırmaların etkisi ise etrafında alglerin çıkması olmuş. Yani etrafında koruyucu bir cam olan lambalar daha az etken olmuşlar. 500 watt’lık spotlar ise oldukça geniş alanlara etki ederek ışık huzmelerinin ulaştığı son noktalarda bile ye-
Mağaracı · Mart 2010 · Sayı: 32
3
Geçmişten Esintiler - Su Batağı 1992 Subatağı 92 ekibi bombadır: Ben, Birhan ALTAY, Ferhat AYTEKİN, Haluk YURDAKUL, Turan SÖYLEMEZ, Kağan KUYU, Cenk ERKMEN ve Bülent ERDEM. Çukurpınar organizasyonu sebebiyle büyük faaliyeti ancak 18 Eylül tarihinde yapabilmiştik. Üniversiteye yeni girdiğimden dolayı hazırlık atlama sınavım vardı. O yıl Subatağı’na bir de haziranda faaliyet düzenlenmiş, o faaliyette Erdem, Gülfem ve Bülent ağabey sele kapılmışlardı. Hürriyet Kayseri’ye kapak olduğumuz seneydi… Gazetenin muhabiri o dönemin imkânsızlıkları dâhilinde kampımıza iki günde ulaşmıştı. Önce Faraşa Köyü’ne ulaşmış yürüyerek ve otostop yaparak; sonra 1 gün boyunca bizim oraya yürümüş. O gece yanımızda yatırdık mı, yoksa ormancıların orda mı yattı tam hatırlayamadım. O faaliyette kafamızda şimşek patladı, Cenk ’in ilk faaliyetiydi. Benim malzeme tavsiyelerime uyup yanına iki adet mayo almıştı(k), fırtına sonrası üç gün boyunca kar yağınca rezil olduk. Peşmerge diye dalga geçiyorlardı. Çadırımızın kenarına bir kangal gelmişti, kangalı koyun sanan yaşlı kartal (gözler hipermetrop), kangalı kapmaya niyetlenmişti. Biz korktuk, şuursuz kartal bizi de kapar diye çadıra girdik. Mağarayı 180 metreye kadar ilerletmiştik. Ferhat ile Turhan 170 metrelik inişi bulmuşlardı. Cenk’e dikey malzemesi kalmadığı için (Zaten eğitimi de yoktu.) mağaraya ip toplamaya malzemesiz girdi. O yıllarda yeni öğrenmiştik travers işini, hemen her göle döşüyorduk. Cenk traverslerde alt ipe basıyor, üst ipten tutuyor, değme komandolara taş çıkartıyordu. Ben mağaraya girmeden önce kendisine ‘En fazla suya düşersin, ıslanırsın,’ demiştim. Çıkışta Cenk’in gram ıslanma4
Mağaracı · Mart 2010 · Sayı: 32
dığı; tam takım malzemeli bendenizin ise traverslerde tepe taklak suya girdiği görülmüş; baya bir alay konusu edilmiştim. Küçükken vaftiz edilmem oldukça uzun sürdü, her mağarada sulara canı gönülden düşüyordum... Âdeta sular beni çekiyordu. Çok rakı içerdim o zamanlar, acaba vücut su isteğini öyle mi belirtiyordu, nedir acaba? Hakikaten son 4-5 yıldır hiç suya düşmedim. Maşallah bünyeme. Ferhat’ın çadırındaki 2 sucuktan birini Cenk ile ben çalmıştık, yerine de aynı sucuk gibi görünen taş koymuştuk. Ferhat mağaradan erken çıkınca kendisine sucuk ikram etmiştik. Ama o kafamıza taş atmıştı, sucuğun yanında Haluk’un zulasından çıkan şarabı da içmiştik. Fotoğraf; salı gecesi yaşanan yıldırım düşme hikâyesi ve fırtına sonrası sabah Bülent ağabey ve Ferhat’ı Ankara’ya uğurlama fotoğrafı. Çeken Turhan SÖYLEMEZ. Benim gözlük nedense kırıldı fırtınada. Benim de onlarla dönme şansım vardı; ama faaliyet o kadar güzeldi ki şöyle düşünmüştüm: ‘Amaaaan, bu faaliyeti ömrü billâh bir daha yakalayamam. Dönüşte dilekçe verir, dağda mahsur kaldığımı söyler maze-
Küçük Emrah (ÖZTEKİN)
ret sınavına girerim. Niye döneceğim ki Ankara’ya?’ diye düşündüm. Ama ODTÜ ne mazeret kabul etti, ne ben İngilizce biliyorum nidalarımı dinledi. Faaliyetin kalan 5 günü bana 1 yıl hazırlık sınıfı okumaya mal oldu. Oh ne de iyi oldu, nitekim birkaç sene sonra ODTÜ’den atıldım, gittim misler gibi İstanbul Üniversitesini bitirdim. Sonra faaliyet dönüşü Kent Turizm’in servis şoförü “Ben hayvan taşımıyorum, insan taşıyorum, ben Lazım” gibi şuursuz laflar etmişti de, en arka sıradan “Ben Lazın Allah’ıyım” diyerek saldıran Birhan’ı 5 kişi çok zor zapt etmiştik. Birhan’ın bir elinde çok sevgili eşi Figen için topladığı ve sıkı sıkıya tuttuğu yayla çiçekleri bir elinde de şuursuzun gırtlağı. Mağara Araştırma Derneği - 1964 MAĞARACI E-BÜLTENİ, ŞUBAT 2010 Yayın Sahibi: Vedat GÜN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Emre Baturay ALTINOK Yayın İdare Merkezi: GMK Bul. Kubilay Sk. Kubilay Apt. 17/1 Anıttepe / Ankara Tlf: +90 312 229 64 09 Yazışma Adresi: PK 670 Yenişehir / Ankara http://www.mad.org.tr / mad@mad.org.tr / magaracilar@gmail.com
Bursa Şubesi (2006) Adres: Atatürk Cad. Agâh Han No:61/2 Osmangazi / Bursa Tlf: +90 224 222 00 65 http://www.madbursa.org / info@madbursa.org Yayın Kurulu: A. Bahar HASER, Attila ÜLGEN, Birhan ALTAY, Emrah ÖZEL, Gülay ÇABUK, Havva YILDIRIM ÇOLTU, Mustafa Z. RUHİ MAD, Mağaracılık Federasyonu ve Uluslararası Speleoloji Birliği (http://www.uis-speleo.org) üyesidir.