YENİ FORD KUGA PRESTİJİ VE TEKNOLOJİSİYLE BİRDEN FAZLASI OL! Yeni Kuga’nın CO2 salınımı 109-127 g/km, yakıt tüketimleri l/100 km: Şehir içi 4,7-6,8, şehir dışı 3,8-4,9, ortalama 4,2-5,6 arasındadır. Pazara sunulan araçta farklılıklar olabilir. Ayrıntılı bilgi ford.com.tr’de.
GELECEĞİ BUGÜNDEN YAŞA.
Çelik Mimari Tasarım Dış Tic. LTD. ŞTİ, faaliyetlerini bina ve çevre tasarımı alanlarında yoğunlaştırmıştır. İç ve dış mekan tasarımları ile görsel zenginlik sunan Çelik Mimari Tasarım, geniş kadrosuyla farklı tasarımları beğenilerinize sunarak yaşam alanlarınızı daha canlı bir hale kavuşturmaktadır. Yapay çiçek ve canlı çiçeklerle yaşam alanlarınıza bambaşka bir hava katmaktadır. Çelik Mimari Tasarım Dış Tic. LTD. ŞTİ, oluşturmuş olduğu Çiçekmisin markası ile internet satış kanalı cicekmisin.com ve birçok pazar yerinde kendi üretim ve ithal ürünleriyle online satış hizmeti vermektedir. Bugün çok kısa bir sürede binlerce müşteri kazanan ve bununla birlikte binlerce satış gerçekleştiren Çiçekmisin markasının yanı sıra; Çiçekmisin’in İstanbul için sunmuş olduğu ‘Aynı Gün Teslimat’ (Express) hizmeti olan Çiçekmisin Express markası da yine aynı şekilde Çelik Mimari Tasarım tarafından kurulmuş ve faaliyetlerini sürdürmektedir. Ve son olarak Vesca Chocolate markası kurulmuş ve kendi bünyesinde çikolata imalatına başlamıştır. Üst düzey ürün ve hizmet kalitesini mimari alanda yansıtan Çelik Mimari Tasarım, aynı hizmeti Çiçekmisin, Vesca Chocolate ve Çiçekmisin Express markaları ile E-Ticaret sektöründe de göstermeye devam etmektedir.
Cicekmisin.com, Çelik Mimari Tasarım Dış Tic. LTD. ŞTİ markası olarak E-Ticaret sektöründe hizmet vermektedir. Yapay çiçek ithalatı, ihracatı ve üretimi yapsını değiştirmeyi ve yenilikler getirmeyi hedeflemektedir. Tüm Türkiye’ye aynı gün kargo hizmetiyle en kaliteli çiçekleri en uygun fiyata sunma ve siparişleri en kısa zamanda ulaştırma prensibiyle çalışmaktadır. Cicekmisin.com’un benimsemiş olduğu bu çalışma prensibi, tamamen müşteri memnuniyeti odaklı olduğunun en büyük müş göstergesidir. Alınan tüm geri bildirimler ve yaklaşımlar da bunun en büyük örneğidir. Cicekmisin.com tüm bu motivasyonuyla gün geçtikçe daha kaliteli hizmet sunmaya devam edecektir.
Vesca Chocolate, Çelik Mimari Tasarım Dış Tic. LTD. ŞTİ’ye ait bir ma markadır. Vesca Chocolate markası altında üretilen el yapımı trüf çikolata çeşitleri ve özel koleksiyonlarımızın tümünü Cicekmisin.com üzerinden inceleyebilir, tüm Türkiye’ye aynı gün kargo ayrıcalığıyla sipariş verebilirsiniz. Bunun yanında Çiçekmisin Express ile İstanbul içinde aynı gün teslimat seçeneğiyle de ürünlerinizi en hızlı ve güvenli şekilde teslim alabilirsiniz. Öncelikli hedefimiz siz şe değerli müşterilerimize en iyi ve en lezzetli tatları sunabilmek. Çikolata tutkunlarının vazgeçilmezi olan Vesca Chocolate, bir kere denedikten sonra sizin de olmazsa olmazlarınız arasında yerini alacak.
Çiçekmisin Express, hakları Çelik Mimari Tasarım Dış Tic. LTD. ŞTİ'ye ait bir markadır. cicekmisin.com üzerinden vermiş olduğunuz siparişleri siz değerli müşterilerimize si en hızlı ve güvenli şekilde ulaştırmaktadır. Çiçekmisin Express, bu bağlamda taşıma ve ulaştırma hizmeti vermektedir. Çiçekmisin Express, şu an için sadece İstanbul özelinde sunulmuş ‘Aynı Gün Teslimat’ hizmetimizdir. Gün içerisinde saat 11.30’a kadar ‘Aynı Gün Teslimat’ seçeneğiyle verilen siparişler, aynı gün 1 saat 18.00’a kadar teslim edilmektedir.
EDİTÖR
MAG Patent No: 2005 58511
Dijital Dünya
D
Ekim 2020 Yıl: 9 Sayı: 18 Fiyat: 20 TL MAG Medya Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Can Çavuşoğlu Genel Yayın Yönetmeni Beril Çavuşoğlu Tasarım Özge Aktaş Kreatif Direktör Seda Çavuşoğlu
eğerli Okurlar; Dünya çok büyük bir değişim yaşıyor. Her alanda dijital dönüşüm gerçekleşiyor. Pandemiyle beraber bu durum iyice hız kazandı. Peki biz, buna ayak uydurabiliyor muyuz? Yeni çağı yakalamak, etkin rol almak için neler yapmalıyız? Teknolojiye yeterince yatırım yaptık mı? Önümüzdeki süreçte bizi ne gibi yenilikler bekliyor? Bu gibi sorular gündemin zirvesinde... Biz de MAG Business’ta dijital dünyaya yön veren, birbirinden kıymetli konukları sayfalarımıza taşıdık...
Haber ve Foto Muhabiri Aykut Kalyoncu Yekta Demircan
Bu ay kapağımızda, taşımacılık sektöründe baş döndüren projesi ile Ümit Budak var. Kargo gönderimi ve tesliminde kolay erişim sağlayarak kaliteli hizmet sunan Cargom Express’in sahibi Budak ile firması ve TÜBİTAK tarafından onaylanan başarılı projesi Capsule hakkında özel bir röportaj gerçekleştirdik.
Reklam Müdürü Esra Demir Toral
Türkiye Bilişim Vakfı İcra Kurulu Üyesi Erdem Erkul ekonomide dijitalleşme sürecini, pandeminin e-ticaret hacmine etkilerini ve firmaların Endüstri 4.0 üretimi hakkında merak edilenleri anlattı. Ülkemizin köklü bankalarından biri olan Garanti BBVA’nın Dijital Agile Projeler Yöneticisi Cüneyt Dinçer ile bankacılık sektörünün dijitalleşme sürecine, Agile dönüşümün yarattığı değişikliklere ve Fintech’in sektöre etkilerine değindik. İnfo Yatırım Direktörü Ali Acer; firmasının sunduğu hizmetlerden, dolar artışının borsaya etkilerinden ve yatırım yapmak isteyenlerin dikkat etmeleri gereken noktalardan bahsetti. Dünyaca ünlü markaları, Türk tasarımcılarla buluşturan e-ticaret sitesi Lidyana.com’un CEO’su Berk Boyacıgil online alışverişe olan ilgiyi, markanın ürün çeşililiğini ve avantajlarını anlattı. Uzman Mühendis Gözde Venedik, günlük atılan adımları kazanca çeviren ve bu kazanç ile sosyal sorumluluk projelerine bağış yapabilme imkanı sunan Help Steps uygulaması hakkında önemli bilgiler verdi. Tepe Home Genel Müdürü Levent Çapan, mağazanın yeni dönem planlarından, dijitalleşme sürecinden ve gelecek planlarından bahsetti. Mynet’in CEO’su Bilgen Aldan ile çağdaş çalışma modellerinden dijital oyun sektörüne, yapay zekadan dijital ekonomiye kadar önümüzdeki süreçte iş dünyasının nasıl şekilleneceğini konuştuk... Türkiye’nin ilk profesyonel fütüristi Ufuk Tarhan, fütürizmi ütopya ve distopyalardan ayıran özelliklerinden ve geleceğin dünyasında bizleri nelerin beklediğinden söz etti. Ekonominin gündemini ve geleceğini Prof. Dr. Emre Alkin yorumladı. Move İç Mimarlık’ın kurucusu Barış Küpçü ile yaptığımız röportajda, iş hayatında emek sarf etmenin yanı sıra, sezgilerin, dürüstlüğün ve ekip çalışmasının büyük önemi olduğunu vurguladı. İrşat Gümrük ve Lojistik’in kurucusu İslam İrşat Mor, firmasının sağladığı hizmetlerden, e-lojistik çalışmalarından ve dış ticaret firmalarının dikkat etmesi gereken unsurlardan bahsetti. Başarılı çalışmaları ve katkıları ile Gölbaşı’na yeni bir soluk getiren Gölbaşı Belediye Başkanı Ramazan Şimşek, ilçenin kalkınması için hayata geçirecekleri yeni projelerini anlattı. Eyüp Sabri Tuncer’in Yönetim Kurulu Başkanı Engin Tuncer, markalarının 97 yıllık serüvenini ve koronavirüs mücadelesinde üstlendikleri rolleri anlattı.
Halkla İlişkiler Dilara Ertürk Dilara Aydoğdu
Reklam Feray Şahingöz Simge Ünlü Çetin Mali İşler Koordinatörü Tarık Değer Türü Bölgesel Süreli Yayın MAG isim ve yayın hakkı MAG Medya Ltd. Şti.’ne aittir. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların tüm hakkı MAG’a aittir. İzin alınmadan kullanılamaz. Yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. İdare Merkezi
Kaptanpaşa Sokak No: 33-B G.O.P. ANKARA Tel: 312 428 0 444 Dağıtım
Dünya Süper Dağıtım Veb. Ofset A.Ş Baskı
Emsal Matbaa Tanıtım Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. Bahçekapı Mah. 2477. Cad. No: 6 Etimesgut/Ankara Tel: +90 312 278 82 00 Faks: +90 312 278 82 30 Etimesgut V.D. 3340992742
Basım Tarihi 01.10.2020 www.magdergi.com.tr facebook.com/magonline twitter.com/magdergi instagram.com/magdergi bilgi@magmedya.com.tr
Mücevherat sektöründe, özel tasarımları ile adından söz ettiren Atilla Anlı Karat ile adını verdiği markasını, çalışmalarını ve Türkiye’deki mücevherat ihracatındaki durumunu masaya yatırdık. Bilgin Yachts’ın müşterilerine sunduğu eşsiz deneyimlerini ve üretim süreçlerini Pazarlama Direktörü Tuğba Şengün Topgül’den dinledik. Birbirinden değerli konuk ve konular, son dönemin trend teknolojik ürünleri ve tarzınızı ortaya koyacağınız alışveriş önerileri... İşte yine enerjik bir MAG Business ile u unuzu açacak bir sayı sunuyoruz. Sevgi ve Saygılarımla...
MAG’a abone olmak çok kolay... Telefon ile
0.312 428 04 44
İnternet ile
abone.magdergi.com.tr
YENİDEN KULLANIN GERİ DÖNÜŞTÜRÜN! Eski dergi, katalog ve gazetelerin geri dönüştürülmesi çevreye yapılabilecek en kolay katkıdır. Ağaç kesimlerini azaltmak üzere MAG Medya, okuyucularını kendi yakın çevrelerinde de geri dönüşümü teşvik etmeye çağırıyor.
16
What is it that drives someone to greatness? To take on the unknown, venture into the unseen and dare all? This is the spirit that gave birth to TUDOR. This is the spirit embodied by every TUDOR Watch. Some are born to follow. Others are born to dare.
39 millimetre case in 316L stainless steel
Snowflake hands A hallmark of TUDOR divers’ watches since 1969 Manufacture calibre MT5402 with 70-hour “weekend-proof” power-reserve, silicon hair-spring and COSC-certification
Five-year transferable guarantee with no registration or periodic maintenance checks required
BLACK BAY FIFTY-EIGHT
ÖZEL
Kargo Sektöründe Çığır Açan Proje
Capsule
ÜMİT BUDAK
Kargo gönderimi ve tesliminde kolay erişim sağlayarak kaliteli hizmet sunan Cargom Express’in sahibi Ümit Budak ile firması ve TÜBİTAK tarafından onaylanan başarılı projesi Capsule hakkında özel bir röportaj gerçekleştirdik. 20
ÖZEL
Markamızın hedefi; Türkiye’de en başarılı, dürüst, teknolojik, kolay kullanımına sahip, iyi hizmet sağlayan ve en bilinir kargo firması profiline ulaşarak ulusal bir hizmet sağlayıcısı olmak.
İ
ş hayatına başlama serüveninizden ve şu an yürüttüğünüz işlerden bahsedebilir misiniz? Eğitimimi tamamladıktan sonra aile şirketimizin yönetimine geçtim. Aile şirketimiz; Ankara, Siteler’de bulunan orta ölçekli bir nakliye şirketiydi. Sitelerden, Türkiye’nin çeşitli illerine mobilya taşımacılığı yapmaktaydı. Daha sonraki yıllarda ülkenin farklı şehirlerinde, B2B Kanalında kargo hizmeti taşımacılığına başladık. Şu an yaklaşık otuz üç ilde, B2B Kanalında depolarımız ve transfer merkezlerimiz bulunmaktadır. Bütün depolarımızı ve transfer merkezlerimizi kendimiz yönetiyoruz. Son yıllarda artan e-ticaret hacimlerinden pay almak ve sektörümüze yeni bakış açıları ve inovasyonlar getirmek için B2C ve C2C kargolarını da taşıma kararı aldık. Kargo sektörü ve çalışmaları hakkında neler düşünüyorsunuz? Teknolojinin hayatımızda yoğun bir etkisi olduğunu ve dijital dönüşümün hız kesmeden devam ettiğini görüyoruz. Bu koşullarda her endüstrinin, iş modelinin ve şirketin var olan kalıplardan sıyrılarak gelişime ayak uydurması ve bu unsurlar çerçevesinde iş modellerinin evrimleşmesi gerekiyor. Gerçekten akılcı ve tüketici beklentilerine uygun çözümler üretmek yerine, ulusal bazda hizmet veren birkaç kargo şirketini incelediğimizde, daha önce denenmiş modelleri tekrar hayatlarına katarak günü çözmeye çalışıyorlar. Bunu örnekleyecek olursak yeni kampanyaya çıkan bir kargo şirketi, mahalle bakkalı ve kasabı ile
anlaşarak kargonuzu en yakın esnafa teslim edebileceğini söylüyor. Burada da artık kişilerin ve ürünlerin gizliliği ortadan kalkmış oluyor. Otonom kargo şubeniz Capsule’ün, AR-GE çalışmaları ve üretim süreci hakkında bizleri bilgilendirir misiniz? İş modelinizin; başarılı olmak istediğiniz sektörün DNA’sına uygun olup olmadığını, ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığını ve teknolojiyi yerinde kullanarak bugünden binlerce adım ötesine geçebilme potansiyelini size sunup sunmadığını değerlendirmeniz gerekir. Yapabileceğiniz iki şey var; ilki herkesin yaptığını yapmak ikincisi ise hiç yapılmayanı yapmak. Biz ikinci ve zor olan yolu seçtik. AR-GE yapmanın ne kadar zor olduğunu biliriz ama bu sefer en zoru başarmalıydık. Hiç denenmemiş hatta fikir olarak gündeme dahi gelmemiş bir şeyi yapacaktık. Hiçbir kargo firmasının sahip olmadığı bir mühendis kadrosu ile aynı çatıyı paylaşıyoruz. O dönemde on iki olan mühendis sayımız, bugün otuz kişilik dev bir teknoloji geliştirme ekibine dönüştü. İçerisinde; endüstri, makine ve bilgisayar mühendisleri olan geniş bir kadroya sahibiz. Fikri aramızda tartıştıktan sonra şehir dışında yaklaşık on beş günlük bir kampa girerek uzun ve kısa vadeli hedeflerimizi tespit ettik. Günde yaklaşık on sekiz saati bulan beyin fırtınaları gerçekleştirdik. Dert insana yol gösterir derler ama önemli olan yolu yürümekten vazgeçmemek. Yolda olan için umut var demektir. Ben ve ekibim için uzun bir yol görünüyordu. Yaklaşık yirmi dört aylık bir AR-GE çalışması sonucu “Capsule” ismini verdiğimiz
21
ÖZEL
Taze ve genç markamız Cargom Express; hizmet kalitesi, referans müşterileri ve yeni projeleri ile ses getirmeye başladı.
22
ÖZEL
otonom kargo şubesini tamamladık. TÜBİTAK tarafından onaylanan ve destek alan projemize, globalde geçerli olan birkaç değerli sertifika da eşlik etti. İnsansız kargo istasyonu Capsule ne gibi avantajlar sağlıyor? Standart bir kargo şubesinde sekiz personel çalışmaktadır. Onların yaptığı bütün işi otonom kargo şubemiz Capsule, tek başına yapmaktadır. Kargo kabulü, kargo hacim ve ağırlık alma, etiketleme, istifleme ve ödeme alma gibi kullanıcı işlem desteği sağlıyoruz. App Store ve Google Play üzerinden yükleyeceğiniz Capsule uygulaması üzerinden tüm kargo işlemlerinizi sorunsuz bir şekilde gerçekleştirebilirsiniz. Müşterimizin sisteminde oluşan sipariş veya gönderi verileri, Cargom Express sistemine otomatik olarak düşmektedir. Düşen bu bilgilerin varış merkezleri, iki sistem arasında çalışan Maps üzerinden direkt olarak oluşturulmaktadır. Tüketicilerimiz sistem üzerinden bu verileri kullanarak sevk sürecini başlatmaktadır. Capsule, yedi gün yirmi dört saat kargo teslim alma ve etme imkanı sağlamaktadır. Tüketicilerin en mağdur olduğu konulardan biri de kargolardaki hacim ve ağırlık alma kısmıdır. Bunun sonuçlarında da hatalı fiyatlandırma karşımıza çıkmaktadır. Biz bunu Avrupa’da merkezi bulunan birkaç sertifikasyon kuruluşuna onaylattık ve yüz binde bir hata payı ile ağırlık ve hacim ölçüsü yapıyoruz. Buna ek olarak Capsule şubeye teslim edilen her gönderinin fotoğrafını da alıyoruz. Otonom kargo şubemizi ilk olarak alışveriş merkezleri, üniversite kampüsleri ve kamu kurumları gibi noktalara sonrasında ise nüfusun yoğun olduğu bölgelere kurmayı planladık. Capsule, iş yerinden izin ile kargo alma ya da evde saatlerce kargo bekleme dönemini de sona erdiriyor. Bir kargo şubesinde en az üç araç çalışmaktadır. Bazı şubelerde
App Store ve Google Play üzerinden yükleyeceğiniz Capsule uygulaması üzerinden tüm kargo işlemlerinizi sorunsuz bir şekilde gerçekleştirebilirsiniz.
ise bu araç sayısı ona çıkmaktadır. Bizim operasyon planlamamızda ise bir araç, üç Capsule şubesine hizmet verecektir. Hem trafikteki araç sayısını hem de atmosfere gaz salınımını azaltmış olacağız. Bir kargo aracı günlük ortalama seksen ile yüz kargo işlemi yapabilirken Capsule tek başına üç yüz adet kargo işlemektedir. Biz, kargo lojistik sektöründe düne ait ne varsa unutmak ve unutturmak istiyoruz. Çünkü zaman çok değerli onu kime hediye ettiğimize dikkat etmeliyiz.
23
ÖZEL
Günümüzde kargo dağıtımlarında birçok aksaklık ve hatalar yaşanıyor. Siz bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz? Aslında biraz önce de söylediğim gibi bizler sektör olarak yeni modeller üretmekte ve yetişmiş personel bulmakta zorlanan bir sektörüz. Bunun önüne geçmek yerine var olan iş modellerine küçük yamalar yapmaktayız. Fazla kurumsallaşmanın getirdiği korkaklıktan, yöneticiler hem kendilerini yenileyemiyor hem de çalıştığı şirketi yenilemek için çaba göstermiyor. Bunun sonucunda da ciddi bir müşteri memnuniyetsizliği ortaya çıkıyor. Aslında sorunun kendisinde olduğunu bildiği halde neden kargolar dağıtılmıyor ve zamanında gitmiyor diye alt tarafa baskı yapıyor. Bunun sonucunda insanları saatlerce evlere mahkûm ediyoruz. Kiminde belki önemli bir ilaç var kiminin ise mutlu bir günü ama biz bu günleri basiretsiz ve kendini yenilemeyen insanlar sayesinde beklemekle geçiriyoruz. Cargom Express’in üretimine nasıl karar verdiniz? Teknolojiden, değişimden, yatırımdan, üretim ve tüketimden bu kadar bahsedilirken biz de tüm parametreleri aydınlık, güzel ve doğru bir vitrinde sergilemek gerektiği düşüncesi ile sahip olduğumuz değerleri koruyarak ve yerel unvanımızı kullanarak, global bir isim verdiğimiz Cargom Express markası altında birleştik. Her geçen gün hizmet verdiğimiz illerin, müşterilerin, personellerin ve araçların sayısı arttı ve biz artık kabımıza sığamaz bir hale geldik. Sektöre yeni ve çok güçlü bir marka geldiğinin habercisi olduk bir anda. Taze ve genç markamız Cargom Express; hizmet kalitesi, referans müşterileri ve yeni projeleri ile ses getirmeye başladı.
24
Standart bir kargo şubesinde sekiz personel çalışmaktadır. Onların yaptığı bütün işi otonom kargo şubemiz Capsule, tek başına yapmaktadır.
ÖZEL
Capsule, yedi gün yirmi dört saat kargo teslim alma ve etme imkanı sağlamaktadır.
Firmanız ve markanız için ileriye yönelik hedefleriniz nelerdir? Müşteri beklentilerini çok iyi bilen bir ekibiz. Yazılımsal ve donanımsal teknoloji ile yapmaya devam ettiğimiz ve sürekli artan yatırımlar sonucu müşterilerimize, “Tailor Made” ayrıcalıklı bir hizmet sunmayı tasarlıyoruz. Markamızın hedefi; Türkiye’de en başarılı, dürüst, teknolojik, kolay kullanımına sahip, iyi hizmet sağlayan ve en bilinir kargo firması profiline ulaşarak ulusal bir hizmet sağlayıcısı olmak.
25
ALIŞVERİŞ
MONTBLANC KOL DÜĞMESİ 2.499
VAKKO TAKIM ELBİSE 12.990
UĞUR SAAT TUDOR
ETRO SONBAHAR 2020
BEYMEN DOLCE&GABBANA GÖMLEK 4.143
Ofis stilinize șıklık katacak, sağlam ve güvenilir bir görünümüm için birbirinden iddialı ve șık parçalar...
HUGO BOSS CEKET
Karizmatik Çizgi
BEYMEN COLLECTION KRAVAT 469
BEYMEN BOTTEGA VENETA KEMER 5.250
BEYMEN CLUB AYAKKABI 999
26
MONTBLANC EVRAK ÇANTASI 5.023
ALIŞVERİŞ
VAKKO GÖMLEK 749
LANVIN KRAVAT 1.099
BEYMEN-TATOSSIAN KOL DÜĞMESİ 895 MONTBLANC MEISTERSTUCK KALEM 3.799
TOM FORD GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ 2.050
BEYMEN-SAINT LAURENT KARTLIK 2.349
VAKKO-SANTONI AYAKKABI 5.990
ORCIANI KEMER 915
VERSACE SONBAHAR 2020
VAKKO TAKIM ELBİSE 9.900
UĞUR SAAT ROLEX
27
RÖPORTAJ
Dijital Ticaretin Ekonomiye Etkileri
ERDEM ERKUL
“COVID-19 salgınıyla beraber dijital ekonomi, birçok ülkenin hem ekonomik büyümesinde hem de sosyal dönüşümünde yeni bir güç oldu” diyen Türkiye Bilişim Vakfı İcra Kurulu Üyesi Erdem Erkul ile ekonomide dijital dönüşüm sürecini, pandeminin e-ticaret hacmine etkilerini ve firmaların Endüstri 4.0 üretimini konuştuk. 28
RÖPORTAJ
P
andemi süreci ile dijital bir dönüşüm başladı. Dünyadaki gelişmeleri bizimle paylaşır mısınız? COVID-19, hızlı bir şekilde hayatımızın her alanını değiştirdi. Analistler; koronavirüsün sektörlere ve ekonomiye olan etkilerine ayak uydurmak için uğraşıyorlar. Bununla birlikte bu kriz, dijitalleşme yolunda gittikçe büyüyen bir eğilimi hızlandırdı. COVID-19 ile beraber dijitalleşme daha stratejik bir önem kazandı ve salgın, dijital dönüşümün “hızlandırıcısı” haline geldi. Gelecekteki dijital yatırımlar ve iş geliştirme için en önemli dört anahtar teknoloji; büyük veri, IoT, bulut bilişim ve 5G olarak görülmektedir.
Dünya Ekonomik Forumu’na Göre COVID-19 Pandemisinde İzlenecek 8 Teknoloji Trendi; Online Alışveriş ve Robot Teslimatları: COVID-19 ile online alışveriş olmazsa olmaz bir hale dönüştü. Öyle ki bazı Çinli e-ticaret firmaları da robot teslimatlarını geliştiriyorlar. Dijital ve Temassız Ödemeler: Temassız dijital ödemeler, COVID19'un yayılmasını önlemek için önerilen ödeme yöntemleri haline geldi. Uzaktan Çalışma: 2005 ve 2017 yılları arasında uzaktan çalışanların sayısı, yüzde yüz elli dokuz oranında artmıştı ki bu rakam, salgın ile beraber daha da yükseldi ve birçok kişi uzaktan çalışabileceğini bu süreç ile görmüş oldu. Uzaktan Eğitim: Nisan ortasından itibaren, yüz doksan bir ülke 1.57 milyar öğrenciyi etkileyen, okul ve üniversite kapanışlarını duyurdu. Birçok eğitim kurumu, eğitimin kesintiye uğramamasını sağlamak için çevrimiçi kurslar vermeye başladı. Telehealth: Birinci basamak bakımı sağlarken, COVID-19'un yayılmasını kontrol altına almanın etkili bir yolu olabilir. Giyilebilir nesnelerin interneti ile hayati belirtileri takip edebilir. Chatbotlar, hastalar tarafından tanımlanan semptomlara dayanarak, başlangıç teşhisleri yapabilir. Çevrimiçi Eğlence: Salgından bu yana online konser akışı, dünya çapında ivme kazandı. Çinli film yapım şirketleri çevrim içi filmler yayınlarken müzeler ve uluslararası miras siteler de, sanal turlar sundu. Bunların yanı sıra, çevrim içi oyun trafiğinde de bir artış oldu. Robotik ve Dron: COVID-19, robot kullanımı ve araştırmalarında güçlü bir baskı sağladı. Son haftalarda, alanları dezenfekte etmek ve karantinadaki kişilere yiyecek vermek için robotlar kullanılırken, dronelar da kargo teslimatında önemli bir role sahip oldu. 5G ve Bilgi ve İletişim Teknolojisi (ICT): Yukarıda bahsedilen tüm teknoloji trendleri; istikrarlı, yüksek hızlı ve uygun fiyatlı bir internete dayanmaktadır. 5G, uzaktan izleme ve sağlık danışmanlığında önemini göstermiştir. E-ticarette son yıllarda büyük artışlar gözleniyor. Uluslararası firmaların e-ticaret yatırımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? COVID-19 salgınıyla beraber dijital ekonomi, birçok ülkenin hem ekonomik büyümesinde hem de sosyal dönüşümünde yeni bir güç oldu. Örneğin salgının ilk zamanlarında Çin’de; bilgi aktarımı, yazılım ve bilgi teknolojisi hizmetleri %13,2 arttı. E-ticaret sipariş hacmi, 2019 yılına göre yüzde elli arttı. Küresel tüketicilerin birçoğu, karantina sonrası mağazalara uzun bir süre geri dönmeyeceklerini belirtti. Bu da e-ticaret hacminin, daha da büyüyeceği ve dijital ekonomiye katkı sağlayacağı anlamına geliyor. Salgının başlangıcından bu yana dijital oyun satışlarında yüzde yetmiş beş artış görüldü bununla beraber oyun izleyici oranı da arttı. Dört büyük teknoloji firmasının, hisse
DİJİTAL DÖNÜŞÜM, TÜM DÜNYADA DAHA YENİ BAŞLIYOR. YENİ BİR SANAYİ DEVRİMİNİN İLK YILLARINA ŞAHİT OLUYORUZ VE BU SANAYİ DEVRİMİ BİR ÖNCEKİNDEN ÇOK FARKLI.
değerleri son bir ayda ortalama yüzde on altı büyüdü. Sık kullanılan video konferans servislerinden birisi, yıl başından bugüne hisse değerini yüzde yüz otuz arttırırken film ve dizi platformlarından biri de yılbaşından bu yana değerini yaklaşık yüzde yirmi dokuz oranında arttırdı. Türkiye’den bir oyun firmamız, karantina dönemi piyasaya çıkardığı yeni oyunu ile dünyanın en büyük dijital oyun mağazalarının birinde, “2020 Yılının En Hızlı Çıkış Yapan Oyunu” oldu. Hayatın her alanında mevcut olan teknolojiyi, insanlar verimli bir şekilde kullanabiliyor mu? Daha faydalı hale getirmek için neler yapılabilir? Teknoloji, hayatımızın her alanına nüfuz etmiş durumda. Özellikle iş dünyasındaki teknolojinin, sürekli dönüşümünü hepimiz deneyimliyoruz. İş gücü piyasası, artık daha rekabetçi bir konuma geldi. Sürekli yeni beceriler kazanmamız gerekiyor. İnternet teknolojileri, bunun için önemli bir araç. Özellikle teknoloji becerileri, gün geçtikçe önem kazanan beceriler arasında yer alıyor. Şu an hızla gelişen sektörlerde; yapay zekâ, büyük veri, sanal gerçeklik ve blok zincirler gibi teknolojik yenilikler yer almaktadır. Bu noktada istihdam edilebilmek için herkesin, teknoloji konusunda belirli bir rahatlığa ulaşması sağlanmalıdır. Bu da, bazı teknik beceriler gerektirir. Herkes yeni teknoloji endüstrilerinin, iş yerleri ve işler üzerindeki potansiyel etkisini anlayabilmeli. Bu noktada yine teknolojiyi kullanarak teknik becerilerini geliştirmeleri oldukça önemli. Evde kaldığımız bu dönemde, becerileri geliştirmek için teknolojiyi her alanda kullanmaları gerekiyor. İyi bir dinleyici olabilme, anlatmak istediğini net olarak ifade edebilme gibi becerileri geliştirmeye odaklanabilirler. Böylelikle evden çalışırken, yapılan video görüşmelerinde takım ruhunu koruyabilirler. Raporları, dergileri, haber makalelerini okuyarak, video izleyerek, Podcast dinleyerek, ağ oluşturma seminerlerine ve çevrimiçi tartışmalara katılarak gündemdeki değişiklikleri takip edebilirler. Endüstri 4.0 ile üretim yapan birçok firma var. Robot teknolojisi üretimde sıkça kullanılıyor. İnsan gücüne ihtiyaç olmayacak gibi görüşler de yer alıyor siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Dünya Ekonomik Forumu’nun verilerine göre yapay zekâ, 2022 yılına kadar yetmiş beş milyonluk istihdam kaybına yol açacak ama buna karşılık yüz otuz üç milyon yeni iş imkânı da yaratacak. Robot teknolojisi, özellikle iş dünyasında büyük bir dijital dönüşüm yaratacak. Bot izleme uzmanları, veri bilimcileri ve otomasyon gibi yeni meslek alanları oluşturacak. Ama insanlar, tüm sistemlerin nihai denetimcisi olarak kalacak.
29
RÖPORTAJ
Veri bilimcilerine, yüzde kırk daha fazla para verilecek. Yapay zekâ mühendisliği, en kazançlı meslekler arasında olacak böylelikle iş faaliyetlerinin yüzde kırk beşini otomatikleştirecek ama iş alanlarını öldürmeyecek, çalışanların daha rahat çalışmasına yardımcı olacak. Bu nedenle teknolojik gelişmelerin, bir tehdit olarak değerlendirilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Endüstri 4.0 dönüşümü, insanlık tarihinde teknolojik değişiminin kapısını aralayacak. Tarım ve sanayi devrimiyle kıyaslanabilecek ölçüde bir değişimden bahsetmekteyiz. Tarihsel süreçte, bu değişimi erken yakalayabilen toplumların hızla kalkındıklarını görüyoruz. Bu noktada korkmak yerine, hızlı davranıp dijitalleşen ekonomiden nasıl daha yüksek pay alabileceğimize odaklanmamız gerekiyor. İş gücüne duyulan ihtiyacın azalması, yeni iş alanları ve yeni modellerin gelişmesi için bulunmaz bir fırsat. Dijital dönüşüm sürecinde kamu ve özel şirketlerin teknoloji kullanımı için önerileriniz nelerdir? Yeni dijital dünyada; değişimleri kucaklamak, trendleri takip etmek ve yeni trendleri yaratabilmek en önemli unsurdur. Önümüzdeki beş yıl içerisinde, dünyadaki ekonomik faaliyetlerin yüzde yirmi beşi dijital servisler üzerinden yürütülecek. Dijital ekonomi olarak adlandırdığımız ve dünya ekonomisinin yüzde yirmi beşini oluşturacağı öngörülen yeni ekonomi modeli, şu anda gelişmiş ülkelerde toplam gayri safi yurt içi hasılanın yüzde on birine denk geliyor. Bu noktada teknoloji odaklı çalışan firmaların, çok daha fazla büyüyeceğini öngörmemiz ve bu alana yatırım yapmamız oldukça önemli. Dijitalleşme, artık tamamladık diyebileceğimiz bir süreç değil. Çünkü teknoloji, hızla değişiyor ve dijitalleşme kavramı da hızla şekilleniyor. Bundan otuz yıl önce faks cihazı kullanımı dijitalleşme adımıyken, bugün yapay zekâ kullanımını konuşuyoruz. Yarın başka bir alanda, yeni bir teknoloji ile dijitalleşme hep devam edecek. Dolayısıyla teknolojiye yatırım yapmak için geç değil. Bugün özel sektörde olduğu kadar kamu sektöründe de veri toplamak ve toplanan veriyi analiz etmek oldukça önemli. Açık verinin oluşturabileceği yıllık ekonomik değer, üç trilyon dolar. Yıllık olarak AB'de yeniden kullanımı kolay kamu sektörü bilgilerinden elde edilen doğrudan ve dolaylı kazanımların toplamı yüz altmış milyar dolar. İngiltere'de yetişkin kalp cerrahisi ile ilgili verileri yayınlamanın ekonomik değeri, altı yüz milyon dolar. İkincil sigorta piyasalarındaki uygulamalarda açık hava verilerinin değeri, bir buçuk milyar dolar. İngiltere'nin coğrafi verilerinin açık veri olarak yayınlanmasının değeri, on dokuz milyon dolar. ABD tarafından doğru hava tahminleri sayesinde yıllık tasarruf edilen miktar, otuz milyar dolar. Bu bağlamda, veriyi işleyip anlamlandırmamızı sağlayacak olan büyük veri ve yapay zeka teknolojilerinin yakından takip edilmesi ve ihtiyaçlar dahilinde bu teknolojilerin ar-ge çalışmalarının yapılması oldukça önemli. Türkiye’yi, dünya ile karşılaştırdığınızda teknolojik gelişmeler konusunda nasıl değerlendiriyorsunuz? Dijital Türkiye Platformu ile PwC ortaklığıyla hazırlanan Dijitalleşme Yolunda Türkiye (2019) raporu, Türkiye’nin dijitalleşme sürecinde kötü bir konumda olmadığını ama daha yapacağı çok şey olduğunu gösteriyor. Türkiye’de temel düzeyde ya da temel düzeyin üzerinde dijital becerilere sahip on altı ve yetmiş dört yaş aralığındaki bireylerin oranı, yüzde otuz dört iken dijital becerilere sahip iş gücü oranı ise yüzde kırk altıdır. Avrupa Birliği’nde bu oranlar sırasıyla ortalama yüzde elli yedi ve yüzde altmış beştir. PwC’ye göre Türkiye’de 2020’lerde yüzde on dördü, 2030’larda ise yüzde otuz üçü otomasyon riski altında. Paylaşılan bu oranların bize, Türkiye’nin dijital becerilere yatırım yapması gerektiğini gösteriyor. Endüstri 4.0’dan ve dünya ekonomilerinde gerçekleşecek olan değişimden, olumsuz yönde etkilenmemek için dijital becerilere sahip bir nüfusa sahip olunması gerekiyor. Bu sebeplerden dolayı 1 Milyon Yazılımcı Projesi, Türkiye’nin dijitalleşme sürecinde insan sermayesine katkıları ile önemli bir adım olarak görülmeli.
30
Dünya Ekonomik Forumu’nun verilerine göre yapay zekâ, 2022 yılına kadar yetmiş beş milyonluk istihdam kaybına yol açacak ama buna karşılık yüz otuz üç milyon yeni iş imkânı da yaratacak.
StackOverflow'a göre, 2016'da Avrupa'daki yazılım geliştiricilerinin sayısı 4,7 milyon iken 2018'de 5,5 milyona ulaştı. Almanya en fazla yazılım geliştiricisine sahip. Türkiye’deki yazılımcı sayısı 156.400 ve bu sayı ile Avrupa’da on birinci sırada. Yapay zekâ konusunda da ciddi çalışmaları olan bir ülkeyiz. Üniversitelerimiz yayın vermeye devam ediyor ve bu konuda da yeni sayılmayız. 1958 yılında Ord. Prof. Dr. Cahit Arf, yapay zekâ konusunda bir kongre gerçekleştirmişti. Bugün ise 1 Milyon Yazılımcı Projesi ile bu alanda daha da güçleneceğimize inanıyorum. Bu proje kapsamında, verilecek dersler ve uzmanlık alanları içinde özellikle; büyük veri, bilgisayar programlama, blok zinciri, iş zekası, mobil uygulama geliştirme, siber güvenlik ve veri tabanı alanları çok daha önemli. Çünkü küresel teknoloji ve dijital ekonominin bizi götürdüğü eğilimler bunlardan oluşuyor. Ayrıca bu sayede dijital gücümüzü ulusal arenada artırarak, ülkemizin istihdamına da büyük katkılar sağlayacağına inanıyorum. Bu proje kapsamında yetişecek gençlerin, bir milyar dolarlık yerli milli teknoloji şirketi hedefini de gerçekleştirmede önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Dijital dönüşüm, tüm dünyada daha yeni başlıyor. Yeni bir sanayi devriminin ilk yıllarına şahit oluyoruz ve bu sanayi devrimi bir öncekinden çok farklı. Çünkü eski sanayi devrimine ayak uydurmak, ağır sanayi yatırımlarına fon sağlamak ve üretim için pazar aramak gelişmekte olan ülkelerin zorlandığı bir konuydu. Bu sanayi devriminin altyapı yatırımı internet, üstyapı yatırımı ise bilgi olacak. Bugün bu altyapıyı güçlü bir biçimde sağlamış durumdayız. Nüfusumuzun çoğuna internet altyapısını ulaştırabilmiş durumdayız. Şimdi yapmamız gereken ise bu altyapının üzerine bilgi ile yazılım inşa etmek olacak. Bu noktada teknoloji yalnızca bir araç olarak karşımıza çıkıyor. Onun üzerine katma değer yaratacak fikirler geliştirmek ise ancak bilgi ile mümkün olacak.
OPPO WATCH AKILLI SAAT 2.300
APPLE IPAD PRO 12 15.649
Kaliteli ve yenilikçi teknolojik ürünler ile hayatımızı kolaylaștırıyoruz. İște teknolojinin sunduğu olanaklar ile bu yılın en trend ürünleri...
PLAYSTATION 5
CANON EOS 5D MARK IV BODY FOTOĞRAF MAKİNESİ 29.999
BEYMEN-LEXON BLUETOOTH HOPARLÖR POWERBANK 829
SAMSUNG GALAXY NOTE20 TELEFON 12.999
ALIŞVERİŞ
Akıllı Yașam
LOGITECH MOUSE 219
31
RÖPORTAJ
Dijital Bankacılığın Öncüsü
Garanti BBVA
CÜNEYT DİNÇER
Türkiye’nin en köklü bankalarından biri olan Garanti BBVA’nın Dijital Agile Projeler Yöneticisi Cüneyt Dinçer, MAG Business’a verdiği röportajda Garanti Bankası’nın dijitalleşme sürecinden sağladığı hizmetlere, Agile dönüşümün yarattığı değişikliklerden Fintech’in sektöre etkilerine kadar merak edilen her şeyi tüm detayları ile anlatıyor.
32
RÖPORTAJ
B
ize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? İlk ve orta öğrenimini doğup büyüdüğüm Ankara’da Arı Koleji’nde, liseyi de Arı Fen Lisesi'nde tamamladım ve 1997 yılında Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü’ne girdim. Öğrencilik hayatımın başından beri teknolojiye hep ilgi duydum. Benim jenerasyonumdan olanlar hatırlayacaktır, bilgileri kitap ve süreli yayınlardan aldığımız doksanlı yıllarda Bilim ve Teknik Dergisi’ne aboneydim. Üniversitede internet servislerinin hayatıma girmesi ile birlikte teknolojinin, finans alanında bizi nereye taşıyabileceğini araştırmaya başlamıştım. 2001 yılında mezun olduktan sonra Türkiye’nin önde gelen İnternet Şubeleri, Web Siteleri, ATM, Ses Teknolojileri ve Mobil Finansal Servisler gibi dijital kanalların tümünde çeşitli yönetsel görevlerde yer aldım. Bu teknolojileri içeren yeni platformlar oluşturup, mevcut dijital kanalların verimliliğini ve etkinliğini artırmak için yenilikçi projeler geliştirdim. 2007 yılında Doğuş Grup bünyesinde, önce Eureko Sigorta (Garanti Sigorta)’da Alternatif Dağıtım Kanalları Yöneticiliği'nde sonrasında ise 2009 yılında Garanti BBVA Dijital Bankacılık Birimi'nde farklı yönetsel sorumluklar aldım. Bu süreçte, Türk ve Avrupa finans piyasasında başarılı dijital projeleri tanıtma ve ödül kazanmış uluslararası projeleri yönetme şansı yakaladım. Türkiye’nin en köklü bankalarından biri olan Garanti BBVA’nın dijitalleşme sürecinden ve sağladığı hizmetlerden bahsedebilir misiniz? Dijitalleşme; ulaşılabilir bilgilerin ve var olan kaynakların, bir bilgisayar tarafından okunabilecek şekilde dijital ortama aktarılması sürecine verilen addır. Bu tanım ışığında banka sistemlerinde dijitalleşmenin, internet öncesinde başladığını söyleyebiliriz. Garanti BBVA, çoğu bankadan önce internet dünyasındaki yatırımlara başladı. internet bankacılığı, dünyada internetin yaygın olmadığı bir ortamda kuruldu. Kronolojik olarak bakarsak Türkiye'de internet bankacılığına başladığımızda, Google tam olarak Türkiye’ye girmemişti. O zamanlar internet, basit bir 56k modem ile belli uğraşlar sonrasında telefon aramasıyla bağlanabildiğimiz kısıtlı bir platformdu. O dönemde, internet kullanımını yaygınlaştırmak ve kullanıcılarımızın erişim problemini en aza indirmek için yeni bir internet servis sağlayıcısı kuruldu. Hem dijitalleşme hem ödeme sistemlerine yatırım yaparak Türkiye'nin ilk çipli kredi kartı olan Bonus Card, kullanıma sunuldu. Cep Bank uygulaması ile hızlı para transferini sağlayan, dünyadaki ilk banka olduk. Türkiye'de ilk kez, ATM üzerinden kartsız fatura ödeme ve para yatırma hizmetlerini sunduk. Kullanıcılarımızı, Mobil Browser ve WAP servisleri üzerinden mobil bankacılık ile tanıştırdık. Akıllı telefonların hayatımıza girmesi ile mobil bankacılık servislerimizi, cep telefonu uygulaması olarak kullanıcılarımızın hizmetine açtık. Garanti BBVA Mobil; dokuz milyona yaklaşan kullanıcı sayısı, sunduğu hizmet ve servisleri ile sadece Türkiye’nin değil Avrupa’nın da önde gelen bankalarından biridir. On yılı aşkın bir süredir Garanti BBVA’nın bir parçası olarak, hem bankacılık sektörünün hem de ülkenin dijital dönüşümüne öncülük etmenin ve tüm paydaşlara örnek olmanın gururunu yaşıyorum. Dijital Agile Proje Yöneticisi olarak, sektörünüzde Agile dönüşüm ile ne gibi değişimler yarattınız? Katkıları neler oldu? Agility(Çeviklik), ismini son yıllarda duymaya başlasak da kişilerin ve kurumlarım hayatlarında yer etmiş bir kavram. Çoğumuz; kendimize istediğimiz zamanı ayıramamaktan, yapmak istediklerimizi yapamamaktan ve hayatımızın rutinliğinden dert yanıyoruz ve bu rutinden çıkıp, hayatımıza değer katacak işleri ön plana almak için kendi metotlarımızı geliştirmeye çalışıyoruz. Fakat bu işler için ayıracağımız zaman da para da kısıtlı oluyor. Biz de, değerli olduğunu düşündüklerimizi not alıyor, bir değişiklik olduğunda da güncelliyoruz. Aslında şirketlerde de durum daha kompleks fakat temel motivasyon farklı değil. Teknolojideki gelişme hızının artması ile kullanıcıların ihtiyaçları da değişiyor ve şirketler, oluşturdukları stratejiler doğrultusunda işlerini ve gelecek projelerini önceliklendiriyor. Şirketlerin; pazarda rekabetçi olabilmek ve fark yaratabilmek için
Garanti BBVA Mobil; dokuz milyona yaklaşan aktif kullanıcı sayısı, sunduğu hizmet ve servisleri ile sadece Türkiye’nin değil Avrupa’nın da önde gelen bankalarından biridir.
yeni fikirler üretmesi, inovasyonlarını sahaya en hızlı ve verimli şekilde aktarabilmesi gerekiyor. Kullanıcılar için bankacılık sektöründe en uygun ürün, hizmet ve çözümlerini uçtan uca yaratıp yönetebileceği bir takım kuralım. Bu takımın içerisinde; iş sahibi biriminden, yazılım geliştirme ve operasyona kadar farklı yetkinliklerin bir araya geldiğini düşünelim. Birkaç hafta içerisinde hizmet geliştirip, fikirlerini test edecek ve sürekli değer üretimini gerçekleştirecek. Geleneksel organizasyon yapılanmasında; fikrin iş birimlerinden çıkarak detaylandırılması, yazılıma geçmesi, oradan satışa ve operasyona aktarılması süreçlerini düşünürseniz eğer yeni kurulan bu çevik takımın ne kadar hızlı bir şekilde fikir üreten, test ederek öğrenen ve gelişen bir yapıya dönüşeceğini tahmin edebilirsiniz. Ben de dijital bankacılıktan başlayarak, kurumdaki bu dönüşümü daha etkin ve verimli hale getirmeye çalışıyorum. Dijitalleşen dünyanın bir gereksinimi olarak hayatımıza giren Agile dönüşüm ile dijital ürün ve servis geliştirme takımlarının oluşturulmasıyla Garanti BBVA’ya işlemiş inovasyonel çözümlerimizin ve projelerimizin hayata geçirilmesinin mutluğunu yaşıyorum. Agile takımlarımızda, ses getiren ve kullanıcılarımız tarafından takdir edilen ürünler hayata geçirildi. Örneğin; Garanti BBVA Mobil İşlem Asistanı, Whatsapp’ın bot özelliğini kazanır kazanmaz bu platformdan kullanıcılarımıza hizmet verilmesini sağladı. ATM’lerimizden QR ile para çekme özelliğine ek olarak; para yatırma, para gönderme, kredi kartı borcu ödeme ve kredi taksiti ödeme fonksiyonları da eklendi. Özellikle pandemi döneminde kullanıcılarımız, ATM’ye bile dokunmadan bu işlemleri gerçekleştirebiliyor olmaktan çok memnun. Akıllı işlemler sayesinde belli otomasyonlarda, kullanıcılarımızın dijital deneyimlerini iyileştiriyoruz. Her ay kullanıcılarımız ile yaptığımız kullanılabilirlik araştırmasının çıktılarını sunduğumuz deneyimimizi de sürekli iyileştiriyoruz. Agile dönüşüme başlamak isteyen kurumlara tavsiyeleriniz neler olur? Karar ve aksiyon aşamasında; gecikmelerden, yanlış kararlardan uzak durarak kısa vadeli geliştirmeler ile piyasaya hızlı yanıt verebilecek bir yöntem belirlemeliler. Yani kısa ama hızlı adımlarla ilerlemeliler. Buna yakın tarihten örnek vermek gerekirse; Kodak, 1980 ve 1990’lı yıllarda dünyanın lider fotoğraf film üreticisi konumundaydı. Ancak 2000’li yılların başında gerçekleşen dijital fotoğraf devrimi ile fotoğraf film endüstrisi ciddi bir darbe aldı ve on sene içerisinde yok oldu. Kodak, o yıllarda tamamen dijital kamera alanında yatırım yapmayı tercih etti fakat akıllı telefon pazarındaki beklemediği gelişmeler ile ağır bir darbe aldı. Agile dönüşüme başlayan firmalara baktığımızda, yöntemsel farklılar görebiliriz. Mesela uluslararası büyük firmaların bazıları, birimler arası sürtüşmeleri azaltabilecek organizasyonel çevikliğe ağırlık verirken, bazıları ise iş geliştirmeye odaklanan Agile takımlar kurarak süreçlere başlamışlardır. Scrum, Kanban, XP gibi küçük farkları olan ama temel olarak aynı amaca hizmet eden yazılım geliştirme modelleri mevcuttur. İzleyecekleri metotlardan
33
RÖPORTAJ
ve kullanacakları modelden bağımsız olarak dönüşümün, üst yönetim tarafından benimsenmesi ve desteklenmesi gerektiğini hatırlatmak isterim. Çünkü en zoru, kültürel değişimdir. Bunun dışında kurumlara; uygulanan çevik yaklaşımların ortak noktalarına ağırlık vermelerini tavsiye ederim. Bunun yanı sıra; müşteri taleplerini ve tepkilerini izleyerek ürün geliştirme süreçlerine kısa vadeler ile dâhil etmelerini, bütünsel bakış açısı ile disiplinleri bir arada tutarak tasarım ve üretim yapmalarını, eldeki verilere dayanarak kısa vadeli planlamalar yapmalarını ve işlerini önem sırasına göre önceliklendirmelerini, süreç içerisinde sürekli iletişim kurarak, gidişat hakkında tüm paydaşların katkısı ile daha hızlı akış sağlamalarını, takım üyelerinin işlere bölünerek konsantrasyon dağınıklığı ile verimsiz olması yerine aynı anda daha az işi tamamlayarak ilerlemelerini, her planlama dönemi sonrası performanslar incelenerek, dönem için iyileştirici karalar almalarını ve iş yapma şeklini bu kararlar doğrultusunda iyileştirmelerini ve son olarak gerekli işlere odaklanabilmek, daha üretken olabilmek ve gerçek sorunu görebilmek için tüm süreçlerde yalınlaşmalarını tavsiye ederim. Fintech’in bankacılık sektörüne etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Fintech alanında çalışan şirketler sizce hangi finansal çözümlere ağırlık vermeli? Çoğu kişi Fintechleri, finans dünyasındaki başlangıç olarak görebilir. Aslında çoğu, ilk başta yola böyle çıkmıştır. Ancak irili ufaklı dijital oyuncuların boy gösterdiği diğer sektörlerden farklı olarak bankalar, finans sektörüne baskınlık sağlayan oyunculardır. Dijital ürün ve servis olarak da iyi bir noktada olan bankalar ile rekabet etmek hiç kolay değildir. Bu sebeple birçok Fintech kuruluşundan kısa bir süre sonra ya başarılı olamaz ya da stratejik değişikliğe gider. Destekleyici ürün ve servislere odaklanan girişimlerin, bankalar ile daha sağlıklı ve uzun ömürlü ilişkiler kurduklarını söyleyebilirim. Hatta dünya genelinde bankaların, Fintechler ile işbirliği yapamaya sıcak bakmaları yeni çözümlerin de sayısını arttırdı. Farklı yaklaşımlar ve regülasyonlarla da desteklenen bu sistem, Açık Bankacılık ile ülkemize girdi. Açık bankacılık; kurumların, müşterilerin finansal bilgilerine erişebildiği güvenli bir bankacılık modelini temsil ediyor. Müşteri faydasını ve deneyimini arttırıyor. Müşteriler daha basit, verimli ve sezgiye dayalı bir deneyim anlayışı arıyor. İçinde bulunduğumuz çağ; verilerin çağı. Veriyi kiminle paylaşacağı ve nasıl kullanacağına müşteriler izin verecek. Bu bağlamda Fintechler, Açık Bankacılığı besleyecek bir çerçevenin parçası olacaklar. Türkiye’de; 15 Mart 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan “Bankaların Bilgi Sistemleri ve Elektronik Bankacılık Hizmetleri Hakkında Yönetmelik” ve “Avrupa Ödeme Hizmetleri Direktifi 2” ile Açık Bankacılık Sistemi’nin temelleri atılmış oldu. Bireylerin bankalardaki verilerini istediği kurumla paylaşabilmesini sağlayan Açık Bankacılık ile hizmetler çeşitlenirken, inovasyon ve rekabet de artmaya başladı. Müşterilerin onay vermesi koşulu ile bankalar sahip oldukları müşteri verilerini, gerekli yetkilere sahip üçüncü parti kurumlar ile paylaşmasını sağlayan Açık Bankacılık, İngiltere gibi ülkelerde düzenleyicilerin yönlendirmesiyle hayata geçerken, ABD gibi ülkelerde ise yenilikçi bankaların inisiyatif alması ile yaygınlaşmaya başladı. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de inovasyonu ve rekabet düzeyini artırması beklenen Açık Bankacılığın faydasını bireyler görecek. Ödeme hizmeti sayılan faaliyetlerin kapsamı genişletilerek müşterilerin tüm hesaplarına tek bir uygulamadan erişmesine olanak veren; “Hesap Bilgileri Sağlama Hizmeti (AISP)” ve “Ödeme Başlatma Hizmeti (PISP)” tanımlanmış oldu. TCMB tarafından yapılacak düzenlemeler eşliğinde Açık Bankacılık, çerçevesi belirlenmiş bir hal alarak ve tüm paydaşlar için en güvenli şekilde yaygınlaşacaktır. Açık Bankacılık; müşterilerin ya da müşteriler adına hareket eden tarafların API, web servis, dosya transfer protokolü gibi yöntemler ile bankanın sunduğu finansal servislere uzaktan erişerek, bankacılık işlemlerini gerçekleştirebilecek veya elektronik dağıtım kanalı olarak
34
kullanılmasını sağlayan ve bu kapsamda değer yaratan Fintechler için yeni fırsatlar ortaya çıkaracak. Türkiye’de dijital bankacılığın son durumu nedir? Dijital dönüşümde başarıya ulaşmak isteyen bankalar hangi stratejiler ile hareket etmeliler? İş hayatının tüm bileşenleri, dijital dönüşüm üzerine kafa yoruyor. Teknolojiye ayak uyduramayan bankalar, ayakta kalamayacaklarını biliyorlar. Bu nedenle dijital araçlara daha fazla yatırım yapıyorlar. Bunları daha verimli bir şekilde kullanmaya ve iş yerlerine entegre etmeye çalışıyorlar. Yeni dünya düzeni bunu gerektiriyor. Bu dönüşümde, birçok etken ve parametre var. Ama temelde dört ayrı motivasyonu ele alabiliriz. Maliyet: Dijital dönüşümün ilk motivasyonu, kurumlarda maliyet tasarrufu sağlamaktır. Dijital araçlar hayatı kolaylaştırıyor, personel sayısı azalıyor ve doğru kararlar kısa sürede verilebiliyor haliyle bu verimlilik de otomatik olarak maliyetleri düşürüyor. Asıl maliyet tasarrufu kullanıcılar tarafından yapılıyor. Esneklik: Dijitalleşme, şirketlerin birçok alanında olanak sağlar. Bunlardan en önemlisi zaman ve mekân olanağıdır. Bir kurumun hem kullanıcılarına hem de çalışanlarına sağladığı bu esneklik birçok fayda sağlıyor. Kullanıcılar istedikleri terminallerden şirketlere ulaşabiliyor, şirket çalışanları da bu durumdan faydalanarak esnek bir şekilde hizmet sunuyor. Pandemi döneminde de esnekliğin ne kadar önemli olduğunu anladık. İnovasyon: Artık yenilikçi olmayan ve trendleri takip etmeyen kuruluşların yaşama şansı kalmadı. Dijitalleşme çoktan başladı ve bunu durdurmak çok zor. En doğrusu buna ayak uydurmak. Takım çalışması ve takımın birbiriyle uyumu oldukça önemli. Takım çalışması ile daha yenilikçi fikirler üreten şirketler, daha fazla büyüme şansına sahip oluyor. Çeviklik(Agility): Hızla değişen dünyamızda çevik yapılar; bu değişime kolayca adapte olarak değişen koşulları lehine çevirebiliyor. Böylelikle hem müşterilerinin hem de çalışanlarının gözünde fark yaratan organizasyonlar haline geliyorlar.
XIAOMI MIJA AKILLI LAZER PROJEKSİYON 3.999
HTC VIVE PRO EYE SANAL GERÇEKLİK SİSTEMİ 17.299
APPLE MACBOOK PRO16 BİLGİSAYAR 23.399
ALIŞVERİŞ
Dijital Dünyanın Keyfi Dijital ürünler hız kesmeden gelișmeye ve dönüșmeye devam ediyor. Yılın en ilgi çeken teknolojik ürünleri bizlere konforlu yașamın kapılarını aralıyor...
APPLE MAC PRO TEKERLEK KİTİ 5.599
MAVIC AIR DRONE 29.899
BOSE KABLOSUZ KULAKLIK 4.299
35
RÖPORTAJ
Her Zaman Yatırımcılarımızın Yanında Olmayı Hedefliyoruz “İnfo Yatırım olarak amacımız, her zaman müşterilerimize destek olmak. Bunun için hızlı işlem altyapımızı dinamik tutuyor, piyasanın değişen koşullarına karşı müşterilerimizi sürekli bilgilendiriyor ve ihtiyaç duydukları her an analiz desteği sağlıyoruz.” diyen İnfo Yatırım Pazarlama Direktörü Ali Acer ile firmasının sunduğu hizmetleri, borsaya yatırım yapmak isteyenlerin dikkat etmesi gerekenleri ve doların rekor artışını konuştuk. ALİ ACER
B
ize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? 2001 yılında Gazi Üniversitesi Ekonometri bölümünü kazandım. Üniversitenin ilk yıllarından itibaren sermaye piyasalarına ilgi duyarken üniversitede birkaç arkadaşımla birlikte Akademi Borsa Merkezi’ni kurduk ve sermaye piyasalarına ilgi duyan arkadaşlara destek olduk. Bu süre zarfında çeşitli portföy yönetim yarışmalarında dereceler aldım. 2005 yılında ekonometri bölümünden onur derecesiyle mezun oldum ve aynı yıl Gedik Yatırım’da, Portföy Yöneticisi olarak göreve başladım. 2007-2019 yılları arasında Ziraat Bankası’nda çeşitli kademelerde görev alırken 24. dönemde, TBMM’de danışmanlık görevinde bulundum. 20012019 yılları arasında farklı alanlarda çalışmış olsam da sermaye piyasalarından hiç kopmadım. Aktif olarak sektörde çalışmadığım dönemde bile çeşitli site ve sosyal medya platformlarında; yatırımcılara destek olmak amacıyla eğitici ve öğretici yazılar yazıp, analizler paylaştım. 2019 yılının ortalarında ise sevdiğim ve hiç kopamadığım sermaye piyasalarına, İnfo Yatırım’da Direktör olarak geri döndüm. 2013 yılından beri Twitter hesabından ve Borsa Strateji
36
Youtube kanalından, yatırımcıları bilgilendirmeye ve analizler paylaşmaya devam ediyorum. İnfo Yatırım ve sunduğu hizmetler hakkında bizleri bilgilendirir misiniz? Uzun yıllardır sektörde sağlam bir yeri olan İnfo Yatırım; tüm yetki belgeleri ile bireysel ve kurumsal yatırımcılara, çeşitli yatırım araçlarına hizmet vermektedir. Pay piyasası, vadeli ve opsiyon piyasası, kaldıraçlı alım satım, fon alım satım ve borçlanma araçlarına alım satım konularında yatırımcılara destek sağlamaktadır. Her geçen gün büyüyen şube ağı, güçlü ve öz sermayesi, tecrübeli kadrosu ile teknolojik alt yapısını birleştiren İnfo Yatırım, her zaman yatırımcılarımızın yanında olmayı hedeflemektedir. Yatırımcılarımız isterlerse eğer yatırım uzmanı aracılığı ile işlem yapabilir ya da İnfoTrade ve Online Şube uygulaması ile dijital kanallar ile emir iletebilir ve portföylerini takip edebilirler. İnfo Yatırım olarak amacımız, her zaman müşterilerimize destek olmak. Bunun için hızlı işlem altyapımızı dinamik tutuyor, piyasanın değişen koşullarına karşı müşterilerimizi
RÖPORTAJ
sürekli bilgilendiriyor ve ihtiyaç duydukları her an analiz desteği sağlıyoruz. Ayrıca İnfo Yatırım, 2011 yılından itibaren halka açık bir şirket olarak borsada INFO kodu ile işlem görüyor. Halka açık olmanın getirdiği sorumluluğu da her zaman üzerimizde hissediyoruz. Amacımız, sektörde öncü ve ilkleri gerçekleştiren bir kurum olmak. Son dönemde ise İnfo Yatırım olarak bir ilke daha imza atıyoruz ve sektöre nitelikli eleman kazandırmayı amaçlayan, “İnfo Akademi Borsa Okulu” projemizi hayata geçiriyoruz. Ekim ayında kapılarını açacak olan Borsa Okulu ile eğitimi tamamlayan genç arkadaşlarımıza İnfo Yatırım’da iş garantisi sağlıyoruz. Dolar, Türk lirası karşısında rekor üstüne rekor kırıyorken önümüzdeki dönemde bizleri neler bekliyor? Dolardaki artışın borsaya etkileri neler? Dolar sadece bu sene için dikkate alınacak bir yükseliş kaydetmiyor. Kısaca özetlersek dolarda, 2001- 2013 yılları arasında 1,2-1,7 TL değerlerinde neredeyse on üç yıl süren yatay diyebileceğimiz bir hareket vardı. 2013 yılında Gezi olayları, 2016 yılında darbe kalkışması ve Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi ile yatay hareketten çıkan doları 3 TL seviyesinde karşıladık. Yeniden hızlanan hareket, Rahip Brunson davasına kadar dolar fiyatını dört TL’ye çekerken dava fiyatlaması nedeniyle 2018 yılında 7,2 TL seviyelerini gösterdi. Sonrasında Merkez Bankası ve BDDK hamleleri ile dolar 5 TL seviyelerini görse de şu sıralar 7,8 TL civarında seyrediyor. Önümüzdeki dönemde ise kur kontrol altına alınıp enflasyon düşürülmezse dünya negatif faizi konuşurken biz, faiz artırmaya devam etmek zorunda kalabiliriz. Enflasyonun şu andaki başlıca sebebi, kur artışları nedeniyle üretim maliyetlerinin ciddi seviyelere ulaşmasıdır. Çünkü yaptığımız üretimin büyük kısmında ithalat bağımlısıyız. Üretimde ithalat bağımlılığımızı azaltıp enflasyonu dizginleyemediğimiz sürece kurlardaki hareketin kısa vadede önüne geçmemiz pek mümkün görünmüyor. Bu durumda ortaya çıkan yüksek enflasyon, faizlerin artmasına neden oluyor ve bizi içinden çıkamadığımız bir döngüye sürüklüyor. Kurdaki yükselişlerin borsaya etkilerine bakacak olursak eğer; dolardaki yükseliş seyrinin uzun vadede borsa ile paralel olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Yani doların yükseldiği dönemlerde borsa da aynı oranda olmasa bile yükselmeyi başarabiliyor. Doların artması ile hisse senedi fiyatlarının dolar bazlı olarak ucuzladığı söylenebilir. Ancak bu ortamın yabancı yatırımcı çekmesi ve fiyatların hızlıca yeniden yükselebilmesi için de dolardaki hareketlerin önümüzdeki dönemler için öngörülebilir hale gelmesini gerektiriyor. Koronavirüs salgını sonrası, altın yükselişe geçti ve insanlar yatırım için altına yönelmeye başladı. Altın yatırımı hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizce en iyi yatırım aracı hangisi? Kriz zamanlarında güvenli liman olarak görülen altın, bu dönemin de öne çıkan yatırım araçlarından biri oldu. Altın uzun vadede baktığınızda yatırımcısına çok nadir değer kaybettirir. Pandeminin yarattığı etkiler nedeni ile, tüm dünyada pek çok paket açıklandı ve bu paketler belki de doların dolaşımdaki miktarını da hiç olmadığı kadar artırdı. Dolayısıyla; dolar eğer dolaşımda fazlalaşıyorsa dolara muadil olarak görülen satın alma gücü olan her şeyin de değeri artıyor. Altın, gümüş, platin ve hatta kripto paralar da pandemi döneminde ciddi kazanımlar elde etti. En iyi yatırım aracı ise; biraz klasik olacak ama ben de, yumurtaların aynı sepete konulmamasının gerektiğini düşünenlerdenim. Bu yüzden yatırımlarımı; altın, gümüş, döviz ve TL varlıklar arasında karma bir portföy ile değerlendirmeyi tercih ederdim. Hisselerinin güvende kalmasını isteyen yatırımcılara tavsiyeleriniz nelerdir? Gerek banka aracı kurumları, gerek diğer aracı kurumlar; işlemlerinizi hangi kurumdan yaparsanız yapın, elinizde bulunan hisse senetleri Merkezi Kayıt Kuruluşu’nda kayıt altında ve
Yatırımlarımı; altın, gümüş, döviz ve TL varlıklar arasında karma bir portföy ile değerlendirmeyi tercih ederdim.
Takasbank garantisindedir. Burada miktarın bir önemi yok, ister 1000 TL’lik ister 1 milyon TL’lik hisse senediniz olsun, tamamı Takasbank garantisi altındadır. Pandemi kaynaklı yaşanan ve hala devam eden ekonomik kriz döneminde, danışanlarınızın neye yatırım yapmalarını önerirsiniz? Doların, bu kadar bol basıldığı bir dönemde, ons altın yine ön planda olacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken ise krizin bitmesi halinde dolar basımındaki bollaşmanın azaltılması veya sonlandırılmasıdır. Böyle bir durumda ise ons altın bir süre geri çekilme yaşayabilir. Dolardaki hareketin kontrol altına alınması halinde TL varlıklar; öncelikle borsada prim yapmamış temeli güçlü, potansiyeli olan senetler ve TL varlıklar içeren fonlar tercih edilebilir. Döviz tutmak ve belli yatırımlarını hedge etmek isteyen yatırımcılar ise dönemsel olarak Eurobondları da tercih edebilirler. Borsada yatırım yapacak deneyim ve tecrübesi az olan yatırımcılar ile yurt dışı borsalarına yatırım yapmak isteyenler nelere dikkat etmeli? Öncelikle yatırımcılar, para kazanmaktan çok paralarını nasıl koruyabileceklerini ya da kaybetmeyeceklerini düşünmeli; kısa dönemde ihtiyaçları olmayan, kredi ya da borç alınmayan paralarla yatırım yapmalılar. Eğer finansal okuryazarlıkları yok ise mutlaka yatırım danışmanlarından görüş almalılar. Yatırımcılar, ilk defa borsada işlem yapmaya başlıyorlarsa tecrübe kazanmak adına yatırıma ayırdıklarını, portföylerinin yüzde on ya da yüzde yirmilik bir kısmı ile yatırım hesabı açıp hisse senetleri piyasasında değerlendirebilirler. Yatırımcıların tecrübe kazanmadan tüm birikimleri ile borsaya adım atmaları büyük zarar görmelerine sebep olabilir. Son dönemde ana senetler (bist100) de büyük çapta olmasa da, bist100 endeksi dışında kalan ve özellikle dolaşımdaki senet sayısı az olan hisse senetlerinde ciddi primler oluştu. Üç kattan yüz kata kadar prim yapan senetler var. Bu yüzden borsada işlem yapan, yeni gelen ve gelecek olan yatırımcıların bu konuya çok dikkat etmesi gerekiyor. En azından hisse almadan hisse senedinin temel göstergelerinin ve grafiklerinin incelenmesinde büyük fayda var. Bunlar bilinmiyorsa yatırımcılar hareket etmeden önce en azından yatırım danışmanlarından fikir almalılar. Aksi halde yüksek miktarda prim yapan hisse senetlerinde geri çekilmelere yakalanıp ciddi zarar etme olasılıkları var. Yurt dışı endekslere yatırım yapmak isteyen yatırımcılar ise SPK düzenlemesinden sonra kaldıraç oranı düşürülen, kaldıraçlı veya kaldıraçsız olarak tercih edilebilen Forex hesabı açarak bu işe başlayabilirler. Başlangıç için işlem maliyetleri diğer yollara göre daha düşük oranda olacaktır.
37
HABER
ACE of M.I.C.E Yine Sektörün Nabzını Tuttu Her yıl dünyaca ünlü markaları ve etkinlik profesyonellerini ağırlayan, “ACE of M.I.C.E. Awards Etkinlik ve Toplantı Ödülleri”, Turizm Medya Grubu’nun organizasyonuyla, İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleștirildi. Bu yıl sekizincisi düzenlenen etkinlikte, “ACE of M.I.C.E. Awards Etkinlik ve Toplantı Ödülleri” on sekiz kategoride değerlendirildi. Sektöre moral ve motivasyon olan bu özel gecede, uygun sosyal mesafe kuralları sağlanarak, sekiz yüze yakın profesyonel ağırlandı. MICE Awards 2020 Onur Ödülü’ne ise “Türk Hava Yolları” layık görüldü.
38 PINAR -VOLKAN ATAMAN
HABER
KANSERSİZ YAȘAM DERNEĞi
MICE Endüstrisine, büyük farkındalık kazandıran “ACE of M.I.C.E. Awards” bir kez daha sektörün nabzını tuttu.
RENAY ONUR, YELİZ GÜL EGE
39
RÖPORTAJ
Dinamik Neslin Yükselen E-ticaret Sitesi
Lidyana
BERK BOYACIGİL
Türkiye’de giderek yaygınlaşan ve ürün çeşitliliği ile alışverişi daha keyifli hale getiren online alışveriş sitelerine ilgi her geçen gün artıyor. Dünyaca ünlü markaları, Türk tasarımcılarla buluşturan e- ticaret sitesi, Lidyana.com’un CEO’su Berk Boyacıgil ile yöneticisi olduğu alışveriş sitesi ve online ticaret hakkında keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
40
RÖPORTAJ
B
ize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Kendimi bir cümle ile tanıtmam gerekseydi bu; yeni yerler keşfetmeyi ve gezmeyi seven, pozitif bakış açısına sahip bir girişimci ve ekip çalışmasına inanan bir yönetici olurdu. Üniversite eğitimim için gittiğim Kanada’da, Saint Mary’s Üniversitesi’nin Pazarlama ve Finans Bölümü'nde çift ana dal yaparak mezun oldum. Bir süre kurumsal iş hayatında çalıştıktan sonra 2015 yılında ilk girişimim olan MaidMe’yi kurdum ve dört senelik yoğun çalışmanın ardından dört farklı şehirde büyüdükten sonra başarılı bir şekilde exit ederek Türkiye’ye dönüş yaptım. E-ticaret sektörüne geçişim; Hipicon.com Genel Müdürlüğü ile başladı, Lidyana.com CEO’luğu ile devam ediyor. Bunun yanı sıra, video ve fotoğraf prodüksiyon şirketi Colette Digital'in kurucu ortağı ve Toronto merkezli teknoloji ve girişimci Hub’ı Mars Discovery District ve iBoost Zone üyesiyim. Dünyaca ünlü markaları ve Türk tasarımcıların eşsiz parçalarını, müşterilerinizle buluşturduğunuz Lidyana.com’un ürün çeşitliliğinden ve ekibinden söz eder misiniz? Mart 2020 itibariyle CEO’luk görevini üstlendiğim Lidyana.com yeni ve farklı bir döneme girdi. Farklı kategorilerde ürün çeşitliliğini arttırırken bir yandan da ekibi daha genç, dinamik ve agile hale getiriyoruz. Lidyana.com’da; değerli tasarımcıların giyim parçalarını, takı koleksiyonlarının yanında global markaların saatlerini, kozmetik ürünlerini ve çeşitli aksesuarlarını da bulabilirsiniz. Artan çeşitlilikle beraber teknoloji, yoga ve pilates, ev dekorasyonu ve sanatçıların birbirinden farklı eserlerinin olduğu sanat kategorisine de ulaşabilirsiniz. Lidyana.com, müşterilerine ne gibi fırsatlar sağlıyor? Lidyana.com; neredeyse her ay takı festivali, yıldızlı günler gibi farklı kategorilerde üç-dört gün süren ciddi bir indirim sağlıyor. İndirime giren kategorinin, piyasadaki en iyi fiyata sahip olmasını önemsiyoruz. Bu da müşteriye diğer seçeneklerin sağlayamadığı bir avantaj ile alışveriş imkanı sunuyor. Ayrıca Lidyana.com, Türk tasarımı denildiğinde ilk akla gelen online alışveriş sitesi olmayı sürdürüyor. Çünkü her yerde, her an satışta olmayan parçaları sizlerle buluşturuyoruz. Bunların yanı sıra sitemizde müşterilerimize İstanbul içi, aynı gün teslimat seçeneği sunmak üzereyiz. Biliyorsunuz ki; pandemi döneminde herkes internet alışverişine yöneldi. Bu süreçte Lidyana’ya ilgi nasıldı? Pandemi döneminde ilk bir ayda insanların, temel ihtiyaç ve kişisel bakım ürünlerine talebi arttı. Online moda alışveriş sitesi olarak bu süreçte kişinin aklına gelen ilk alışveriş tercihi değildik. Ancak insanlar pandemi sürecine alıştıktan sonra mesela evde kendilerine hobi yaratmaya, spor yapmaya ve rahat giyinmeye başladıkça mayıs ayı ve sonrasında satışlar bizim tarafta da ciddi bir artış gösterdi. Aslında pandemi, üç beş sene sonra beklediğimiz e-ticaret alışkanlığını günümüze taşımış oldu ve tüm oyuncularda buna ayak uydurmak zorunda kaldı. Sizi diğer alışveriş sitelerinden ayıran fark nedir? Lidyana.com’u diğer alışveriş sitelerinden ayıran en büyük özelliği; seçilmiş en iyi Türk tasarımcıların sıra dışı parçalarını, bir çok tasarım ürününü tek platform altında müşterilere sunmak. Tasarım ürünlerinin yanında, dünyaca bilinen markaların tamamlayıcı ürünlerini de satın alma ve modaya katkı amaçlı vintage alışveriş fırsatı da sunuyoruz. En önemlisi biz, hem evde hem de günlük hayatın her alanında stil sahibi bir yaşam tarzına sahip olan ya da olmak isteyen kişilere farklı kategorilerde ürünler ve çeşitli kreatif içerikler ile farklı bir deneyim fırsatı sunuyoruz. Örnek olarak pet, yoga veya sanat kategorilerini verebilirim. Lidyana.com’un gelecek dönemdeki hedefleri neler? İlk ve en büyük hedefimiz, kendi bünyemizde bulunan markaların çeşitliliğini ve sayısını arttırmak. Yani özel etiket markalarımızı
İlk ve en büyük hedefimiz, kendi bünyemizde bulunan markaların çeşitliliğini ve sayısını arttırmak. yani özel etiket markalarımızı büyütmek ve geliştirmek.
büyütmek ve geliştirmek. Sektördeki, uygun fiyata kaliteli ürün açığını görüyoruz. Biz de yerli üretim yaparak hem ülkemizin ekonomisine canlılık kazandırmak hem de bu açığı gidermek için çalışmalara başladık. Ekim ayının sonuna doğru, yeni kadın giyim markamız ile satışa çıkmayı planlıyoruz. Bir diğer hedefimiz ise Lidyana’nın sektöre dair bilgi birikimini, tasarımcı olmak isteyen girişimcilerle buluşturmak ve bu girişimcilere danışmanlık alabilecekleri bir hub oluşturmak. Bunların yanı sıra, müşterilere stil danışmanlık hizmeti vererek günlük hayatın koşuşturmacasında kombin telaşına girmeden iyi görünmelerini sağlamak da hedeflerimiz arasında. E-ticaret sektörünü gelecek yıllarda neler bekliyor? Pandeminin de hayatımıza girişi ve çoğu sektörün online satışa geçişiyle beraber, yükselmekte olan e-ticaret sektörünün büyüyeceği ve gelişeceği uzun zamandır öngörülüyor. Bu artışın yakın zamanda hız kesmeyeceğini, hatta ticaretin çoğunlukla internet üzerinden yürütüleceğini yapılan araştırmaların sonuçlarında görebiliyoruz. Hem yoğunluğu hem de mağazalardaki ürün ve çalışan sayısını azaltmak adına mağazalar, satıştan çok showroom niteliğinde çalışmalara başlayabilir. Bu durum e-ticareti daha da güçlendirecektir. Ödeme hizmetlerinin iyileştirilmesi, lojistik hizmetlerin gelişmesi, sosyal medyanın e-ticaret yöneliminin arttırılması, internet altyapısının gelişmesi ve yaygınlaştırılması da gelecek yıllarda öngörülen hizmetlere örnek verilebilir. Bu sektörlerdeki iyileşme, e-ticaret sektörünün gelecek yıllardaki kullanımını da arttıracaktır. Son olarak e-ticarete atılmak isteyen arkadaşlarımıza tavsiyeleriniz neler? E-ticaret, yükselişte olan ve yükselme ivmesi düşmeyecek bir sektör. Hala büyüme ve gelişme aşamasında olduğundan, e-ticarete atılmak isteyenler için doğru bir zaman. O yüzden bu durumu iyi değerlendirerek, açıkları ve ihtiyaçları iyi tespit edip o yönde ilerlemelerini tavsiye ederim.
41
RÖPORTAJ
Adımlarınızı Bağışa Çeviren Uygulama
Help Steps
GÖZDE VENEDİK
Hayatımızı daha sağlıklı hale getirmeyi amaçlayan ve adımlarımızı kazanca çevirerek, sivil toplum kuruluşlarına destek sağlayan telefon uygulaması Help Steps’i, yaratıcısı Uzman Mühendis Gözde Venedik’ten dinliyoruz…
42
RÖPORTAJ
S
izi kısaca tanıyabilir miyiz? Ankara doğumluyum. Evli ve iki çocuk annesiyim. On dört senedir kurumsal bir şirkette uzman mühendis olarak çalışmaktayım. Aynı zamanda Help Steps’in gönüllü kurucularından biriyim.
Help Steps’in kuruluş hikayesinden bahsedebilir misiniz? Uygulamanızı hayata geçirirken nelerden ilham aldınız? Help Steps uygulaması fikrini ortaya atıp kurguyu oluşturan kişi, eşim Erkut Venedik. Dijital dünyaya oldukça merakı olan eşim, bir gün bu fikrinden bahsetti. Kullanıcılara yürüyerek para kazandıracağımız bir sağlık uygulaması hayal ettik. Hedefimiz, daha sağlıklı bir toplum için bireyleri yürüyüşe motive etmekti. Daha sonrasında kurguya öyle bir şey ekleyelim ki insanlar daha büyük bir motivasyonla yürüsün diye düşündük. Bu motivasyon da tabii ki yardımdı. İnsanlar hem kendileri hem de yardıma ihtiyacı olanlar için yürüsün dedik ve Help Steps’in temellerini attık. Yaklaşık bir yıl önce çıktığımız bu yolculukta çok güzel bir noktaya geldik.
En büyük hayalimiz; eş zamanlı yaptığımız görüşmeler ve işbirlikleri ile şirketimizi büyütüp başka ülkelerde de yerel Help Steps oluşturmak.
Diğer sağlık uygulamalarından farklı olan Help Steps’in işleyişinden bahseder misiniz? Help Steps de diğer sağlık ve spor uygulamaları gibi gün içinde attığınız adımları sayar. Ancak onlardan farkı, attığınız adımların burada mali bir değeri var. Bunu da sisteme reklam kurgusunu yerleştirerek sağladık. Kullanıcılar adımlarını HS’ye çevirirken izledikleri reklamlar sayesinde de kazanç sağlıyorlar. Sonrasında bu adımlarla ekranda seçtikleri sivil toplum kuruluşlarına destek oluyorlar. Biz de Help Steps olarak bu adımlardan gelen parayı sivil toplum kuruluşlarına aktarıyor ve bunu tüm kullanıcılarımızla paylaşıyoruz. Adımlarımızı sayarak sosyal yardım ve bağış imkanı sağlayan uygulamanız ile kimlerin hayatına dokundunuz? Şimdiye kadar yirmi altı sivil toplum kuruluşuna düzenli bir şekilde, belirli oranlarda destek sağladık ve bu miktarı artırarak devam ettik. Ayrıca dört bireysel kampanya hedefimizi tamamladık. İhtiyacı olan iki kızımıza engelli puseti, birine de akülü tekerlekli sandalye teslim ettik. Bir kampanyamızda da SMA hastası bir yavrumuza destek sağlayarak farkındalık yaratmayı amaçladık. Her daim sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra bir bireysel kampanya da başlatıyoruz. Ayrıca uygulamamızın tüm sosyal medya kanallarını aktif kullanıyoruz. Kullanıcılar kendi sosyal medya hesaplarında #helpsteps etiketini kullanarak bağış ekranlarını paylaşabiliyorlar. Bu şekilde her STK veya kampanya için farkındalığı daha da artırıyoruz. Uygulamanız hangi kurumlar ile iletişim halinde? Uygulamamız, kurumsal kitlelere ulaşabilen ve iyiliğin peşinde koşan birçok marka ile iş birliği içerisinde. Ağustos ayında gerçekleştirdiğimiz lansman ile Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nü ve Eylül ayında da Fenerbahçe Spor Kulübü’nü Help Steps ekranlarına alarak projemizi sporda farklı bir noktaya getirdik. Bunun yanı sıra birçok marka ile kurumsal işbirlikleri paketlerimiz üzerinden anlaşma sağlıyor; bu sayede hem kullanıcı sayımızı artıyor hem de iyiliğin boyutunu büyütmeyi hedefliyoruz. Biriktirilen HS’leri, bağış dışında hangi alanlarda kullanabiliyoruz? Uygulama içerindeki HS market modülünü kullanarak da adımların harcanması mümkün. Kullanıcılar burada dilerse adımlarıyla, adımlar yetmediğinde ise kredi kartı ile alışveriş yapabiliyor. Bu marketten elde edilen gelir, HS havuzuna aktarılıyor ve bağışların artırılması hedefleniyor. HS Market modülü yeni güncellemesi ile daha da büyüyecek. Hedefimiz, herkes daha çok yürüsün ve adımlarıyla alışveriş yapsın. Yaptığı bu alışverişle de aynı anda bağışlara katkı sağlasın.
Koronavirüs nedeniyle hepimiz evlerimizde daha sık vakit geçirmeye başladık. Haliyle hareket alanımız ve süremiz de kısıtlandı. Evde kalanlar Help Steps uygulamasını nasıl kullanabilir? Bu noktada Help Steps büyük bir motivasyon aracı olabilir. Uygulama kapalı alanlarda da adımlarınızı saymaya devam ediyor. Kullanıcılarımıza pandemi süresince ‘’Evde nasıl adım atarız?’’ videoları hazırladık ve bunları sosyal medya hesaplarımızda paylaştık. Yürüyüşün önemi ve bağışın psikolojik etkisi temalı içerikleri sosyal medya hesaplarımızda paylaşarak etkiyi artırmaya devam ediyoruz. Yani evde veya açık havada yapılacak yürüyüşler ile hem kendiniz hem de ruhunuz için harika bir yatırım yapmış oluyorsunuz. Tek yapmanız gereken adımlarınızı günlük olarak HS’ye çevirmek. Gelecek yıllarda ekibiniz ve uygulamanız hakkındaki planlarınız neler? Dört kişi başladığımız bu yolculukta şimdi on altı kişiyiz ve hızla büyümeye devam ediyoruz. Öncelik hedefimiz ülke içinde daha çok tanınmak ve Help Steps’i, akıllı telefonu olan herkesin kullanmasını sağlamak. En büyük hayalimiz; eş zamanlı yaptığımız görüşmeler ve işbirlikleri ile şirketimizi büyütüp başka ülkelerde de yerel Help Steps oluşturmak.
43
RÖPORTAJ
Tepe Home
Dijital Yatırımlarına Devam Ediyor
LEVENT ÇAPAN
Yenilikçi tasarımları ve müşteri memnuniyeti odaklı yaklaşımıyla mobilya sektörüne farklı bir bakış açısı kazandıran Tepe Home, ismini dijital platforma da başarıyla taşıyor. “2020 yılı, perakende mağazacılık hedeflerimiz kapsamında açtığımız beş yeni mağazamızın yanı sıra teknolojik yatırımlarımızı da hızlandırdığımız bir sene oldu. Online hizmet anlayışımızı, pandemi süresi boyunca müşterilerimize daha iyi hizmet verebilmek için geliştirdik.” diyen Tepe Home Genel Müdürü Levent Çapan ile yeni dönem planları ve dijitalleşme süreçleri hakkında konuştuk. 44
RÖPORTAJ
T
epe Home için 2020 yılı nasıl geçti? Yıl sonu beklentileriniz nedir? Hedeflerinize ulaştığınız söylenebilir mi? 2020 yılı, perakende mağazacılık hedeflerimiz kapsamında açtığımız beş yeni mağazamızın yanı sıra teknolojik yatırımlarımızı da hızlandırdığımız bir sene oldu. Online hizmet anlayışımızı, pandemi süresi boyunca müşterilerimize daha iyi hizmet verebilmek için geliştirdik. Bunun yanı sıra dijital dönüşüme yönelik stratejik planlarımızı hayata geçirdik ve teknoloji odaklı yatırımlarımız da cirolarımıza oldukça olumlu yansıdı. Özellikle e-ticaret ve lojistik alanlarında yeni girişimlerimiz ve dijitalleşme süreçlerimiz ile önemli değişimleri başlattık. Yurt dışında yaptığımız toplu satışların da, ihracat bölümümüzün cirosuna katkısı oldu. Yeni mağazalarımız ve yatırımlarımızın getirdiği iş yükü dolayısıyla genel merkezimizde ve mağazalarımızda da işe alımlarımıza devam ettik. Bütün bunlara baktığımız zaman senenin sonunda, hedeflerimize ulaşacağımızı öngörüyoruz.
2021 yılında müşterilerimizin ihtiyaçlarını ve taleplerini merkeze alan bakış açımız ile global trendleri değerlendirerek şık ve fonksiyonel çözümler sunmaya devam edeceğiz.
2021 hedeflerinizden bahseder misiniz? 2021 gündeminde öncelikleriniz neler olacak? 2021 yılında müşterilerimizin ihtiyaçlarını ve taleplerini merkeze alan bakış açımız ile global trendleri değerlendirerek şık ve fonksiyonel çözümler sunmaya devam edeceğiz. 2020 yılında başlattığımız doğadan ilham alan tasarımsal yaklaşımımızı, 2021 yılında da sürdüreceğiz. Yurt içi ve yurt dışı mağazacılık alanında daha fazla tüketiciye ulaşmak amacıyla yeni satış noktaları açma hedefimiz, bu dönem için de geçerli. Teknolojiye olan önemin her geçen gün artığı bu dönemde yeniliklere çabuk entegre olarak, şirketimizin her bölümünde dijital dönüşüme yönelik çalışmalarımızı hızlandıracağız. Önceliklerimizden biri de online mağazacılık alanında daha fazla büyüyerek, ürün çeşitliliğimizi artırmak. İnternet mağazamızda da yeni teknolojik gelişmeleri, çalışmalarımıza dahil ederek daha rahat ve kolay bir alışveriş deneyimi için geliştirmeler yapacağız. Dijital reklam mecralarına ağırlık vermeye devam edeceğiz. İçinde bulunduğumuz dönemde tüketicilerimize online çözümler sunarak en güvenli alışveriş platformu olma yolundaki çalışmalarımıza da hızla devam ediyoruz. Ek olarak, toplu satış ve proje kanallarında mimar ve tasarımcılarla başlattığımız iş birliklerimizi artırarak, pazarda sunduğumuz yenilikçi ve fonksiyonel çözümlerle öne çıkan bir partner olmayı sürdüreceğiz. Bir taraftan da pandemi nedeniyle belirsizlik var. Bu süreçte ne gibi stratejiler ile ilerleyeceksiniz? Yaşadığımız dönemi, geleceğe yönelik taşıdığı riskleri ve farklı senaryoların olası sonuçlarını göz önünde bulundurarak stratejik planlama süreçlerimizi yürütüyor ve atacağımız alternatif adımları da çok öncesinden tasarlıyoruz. İstihdamda mağduriyetin yaşanmaması ve üretimde aksaklık oluşmaması adına kısa ve uzun vadeli kararlarımızı titizlikle alıyoruz. Bilkent Holding’e bağlı tüm kuruluşlar gibi bizim içinde işçi sağlığı ve güvenliği önem verdiğimiz unsurların başında geliyor. Köklü bir şirket olmanın verdiği avantajları taşıyor ve gerekli tüm prosedürleri zamanında hayata geçiriyoruz. Bu nedenle gelecekte oluşabilecek farklı senaryolara karşı detaylı planlamalarımızı hazırda bekletiyor ve operasyonlarımızı sürdürüyoruz. Buna göre yeni yılı planlarken farklı ne tür stratejiler izleyeceksiniz? Üretim, yatırım ve satışta ne gibi farklılıklar olacak? Tepe Home olarak, müşterilerimizin ürünlerini güvenle teslim etmek ve taleplerini en etkin şekilde karşılamak için yeni üretim süreci planlarımızı uygulamaya başladık. Görünen o ki, pandemi dönemi için almış olduğumuz önlemleri uzun bir süre daha sürdürmemiz gerekiyor. Bu nedenle üretim planlamada; yenilikçi, verimli ve etkin stratejilere odaklanarak çalışanlarımızın sağlıklarını ön plana alan yapılanmalara yöneliyoruz. Dijital dönüşüm, tüm dünyada olduğu gibi bizim de öncelik verdiğimiz kararların başında geliyor. Tüm iş bölümlerinde, yenilikçi yaklaşıma önem veriyor ve teşvik ediyoruz. Gelecek dönemde, yurt içi
ve yurt dışı operasyonlarımızda daha fazla hızlanarak seri üretim yetkinliğimizin olduğu toplu satışlarımız ile yeni iş birliklerini de sürdüreceğiz. Fabrikamızın üretim kapasitesi noktasında avantajlı olduğumuz bu dönemde; perakende mağazalarımız, ihracat süreçlerimiz, e-ticaret sitemiz ile toplu satışlar ve projelerdeki çözüm ortaklıklarımız olmak üzere dört farklı alandaki finansal risklerimizi bölerek, çalışmalarımızı yönetmeye devam edeceğiz. 2021 yatırım planlarınız neler? Teknolojinin, üretim yapan şirketlere özellikle verimlilik alanında sağladığı yenilikler ile iş dünyasındaki dijital dönüşümün her geçen gün artmasıyla biz de yatırımlarımızı bu alana yönlendirdik. Dijital dönüşümümüzü; üretim, planlama, pazarlama, satış, müşteri hizmetleri, montaj ve lojistik bölümlerimizde öncelikli kılarak sürdürmeye devam edeceğiz. Aynı zamanda daha fazla yerde daha fazla tüketiciye ulaşmak amacıyla yurt içi ve yurt dışında yeni mağazalar açmak da yatırım planlarımız arasında yerini alacak. Yurt içi ve yurt dışı projeler kapsamında değerlendirdiğimiz toplu satış kanallarımızı büyüterek işbirliklerimizi de sürdüreceğiz.
45
ALIŞVERİŞ
Ofisin Vazgeçilmezleri
L’OBJET KİTAP TUTACAĞI 4.799
Birbirinden șık ve özgün aksesuarlar ile ofisinizin havasını değiștirerek daha kullanıșlı bir çalıșma ortamı yaratabilirsiniz...
VAKKO-LOCATELLI KALEMLİK 950
MONTBLANC KALEM 1.785
GEORG JENSEN KİTAP AYRACI 599
VAKKO DEKORATİF KUTU 499
PINEIDER DEFTER 549 TEKMOSAN TEKLİ KOLTUK
46
ALIŞVERİŞ
MONTBLANC PARA TUTACAĞI 2.449
PINENG ŞARJ ALETİ 99
NATIVE UNION ŞARJ POTU 349
BEYMEN-EL CASCO MASA SAATİ 3.249 VAKKO-CHRISTOFLE KALEMLİK 1.800
BEYMEN-SEA CLUB KALEMLİK 179 TEPE HOME ÇALIŞMA MASASI 1.188
TEPE HOME TEKLİ KOLTUK 3.176
BEYMEN-EL CASCO MASA LAMBASI 5.150
47
RÖPORTAJ
Geleceğin Kıyısında
Bir Başarı Hikayesi
BİLGE ALDAN
Mynet’in CEO’su Bilgen Aldan ile Mynet’in uyguladığı çağdaş çalışma modelinden dijital oyun sektöründe yaptıkları atılımlara, yapay zeka konusundaki çalışmalarından dijital ekonomi ve blockchain sistemine, geleceğin iş dünyasının nasıl şekilleneceğinden yeni iş dünyasında kadının hak ettiği konuma kadar pek çok konuyu konuştuğumuz keyifli röportajımız sizlerle...
48
RÖPORTAJ
S
izi tanıyabilir miyiz? 1981 yılında Muğla’da doğdum. Y jenerasyonun en büyüklerindenim yani. Yatılı okuduğum İzmir Fen Lisesi’nden 1999 yılında mezun olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’ne devam ettim. Üniversiteden 2003 yılında mezun oldum. Ardından 2013 yılında Sabancı Üniversitesi Executive MBA programını tamamladım. Halen Bilgi Üniversitesi’nde Pazarlama alanında doktora çalışmaları yapıyorum. Çalışma yaşamıma, Garanti Bankası’nda garanti.com.tr ve Garanti CepBank’tan sorumlu ürün müdürü olarak başladım. Sonrasında Turkcell, Akbank, n11.com, DMS gibi şirketlerde devam ettim. Bugüne kadar bankacılık, telekomünikasyon, e-ticaret, sadakat sistemleri, internet portalları, mobil oyunlar gibi direkt olarak tüketiciye sunulan birçok dijital ürün ve şirketin kurulup büyütülmesinde rol aldım. Haziran 2017’den bu yana da Mynet CEO’su olarak görev yapıyorum. Mynet Yönetim Kurulu’nda Kadın Derneği mentilerinden biri olarak, Türkiye’de üst düzey kadın oranının artması için yapılan çalışmalara yardımcı oluyorum. Aynı zamanda da bir anneyim, bir oğlum var. Mynet hakkında bilgi verir misiniz? Türk internet kullanıcılarının en çok tercih ettiği dijital platform olan Mynet, 1999 yılından bugüne lider konumunu devam ettiriyor. Kendi alanında sayısız ilki gerçekleştiren öncü bir internet şirketi olan Mynet, Türkiye’nin dijital ekosisteminin kalkınmasına ve gelişmesine de önemli katkı yapıyor. Her ay ortalama 42 milyon internet kullanıcısına erişen Mynet’in sosyal ağlardaki toplam kitlesi ise 10 milyonu geride bırakmış bulunuyor. Mynet çatısı altında, kendi alanında öncü ve yenilikçi çalışmalara imza atan pek çok birim bulunuyor. Global mobil oyunlar yaratıp yayınlama vizyonuyla ilerliyoruz. Bunlardan biri, yayınladığı oyunlarla 10 milyondan fazla oyuncuyla buluşan ve Türkiye’nin en büyük oyun stüdyolarından biri olan Mynet Games. Örneğin; “Kelime Savaşı” ile Apple tarafından yayınlanan 2019’un en çok indirilen oyunları sıralamasında, “PubG” ve “Subway Surfers” ile birlikte ilk 3’e girmeyi başardı. Aynı zamanda Funpac markamızla global mobil oyun yayıncılığı alanında hızla büyüyoruz. Yakın zamanda yayınladığımız “Homer City” oyunu ile ABD pazarında ilk sıraya çıkmanın mutluluğunu yaşadık. Öte yandan 1 milyonun üzerinde kullanıcısı olan Türkiye’nin en büyük online video eğitim platformu Vidobu da Mynet bünyesinde yer alıyor. Bu platformda Türkçe bilen tüm coğrafyanın ihtiyacı olan eğitimler, alanında uzman eğitmenler tarafından veriliyor. Böylece yüksek kalitedeki eğitimlerin herkes tarafından, her yerden ve düşük maliyetle erişilebilir olmasını sağlıyoruz. Mynet, pandemi sürecinde ne gibi yeniliklere imza attı? Pandemi döneminde, toplum sağlığını korumak adına evde kalmak büyük önem taşıyordu. Biz de bunu teşvik etmek amacıyla #evdekaltürkiye kampanyasını başlattık. Mynet, “Koronavirüse karşı kendini ve sevdiklerini korumak istiyorsan #evdekaltürkiye” çağrısıyla herkesi, evde olduğunu hazırladığımız özel harita üzerinde bildirmeye davet etti. Büyük ilgi uyandıran uygulamamız, başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere Türkiye genelinden yoğun ilgi gördü. Yine bu süreçte Mynet ziyaretçileri için evde bulundukları zamanı en güzel şekilde değerlendirmelerini sağlayacak etkinlik ve uygulamaları da bir araya getirdik. Mynet’in, Apple tarafından yayınlanan 2019’un en çok indirilen oyunları sıralamasında ilk üçe giren sevilen oyunu “Kelime Savaşı”nın da oyuncularına bir sürprizi vardı. Salgının ilk başladığı günlerde #evdekal ve #evdekalıyorum cevapları joker olarak duyuruldu ve oyunun kullanıcıları yüzbinlerle ifade edilecek sayıda bu cevapları kullandı.
Kadın doğası gereği zaten güçlü bir varlık. Yapılması gereken şey kadının içindeki gücü ortaya çıkaracak fırsatların ona verilmesi.
Bunun yanı sıra koronavirüs salgını nedeniyle şirketlerin yöneldiği uzaktan çalışma modelini Türkiye’de ilk uygulayan dijital medya şirketi olduk. Editör kadromuzu kalıcı olarak tamamen uzaktan çalıştırma kararını aldık. Ekiplerimizle beraber aldığımız bu kararla Mynet’in medya birimlerinin yüzde 75’i kalıcı olarak uzaktan çalışacak. Tüm işe alım, oryantasyon, eğitim ve performans süreçlerimizi de uzaktan çalışmaya uygun hale getirdik. Tüm bu adımlar sonucunda, zaman ve mekândan bağımsız bir çalışma modeline döndüğümüzü rahatlıkta söyleyebilirim. Benim için önemli olan şu: “İstanbul’da ikamet eden” cümlesini bu ekiplerden kaldırdık. Artık hem ülkemizden hem de yurt dışından bizimle çalışacak takım arkadaşlarımıza açığız. Mynet’in yakın dönem projelerini anlatır mısınız? Mynet’in geleceği için belirlediğimiz yol haritasında oyun sektörünün önemli bir yeri bulunuyor. Geçen yıldan bu yana global mobil oyun pazarında yer almak amacıyla dönüşüm yaşıyoruz. İddiamız da çok büyük. Güçlü girişimlerle mobil oyun dünyasında globalde rekabet edebilir konuma geliyoruz. Kendi alanlarımızda oyun stüdyoları kurduk ve bunları önemsediğimiz oyun çeşitlerine/biçimlerine odakladık. “Casual” oyunlar için Casual Monster ortak girişimini kurduk. Türkiye başta olmak üzere tüm dünyadaki mobil oyun yapımcılarının oyunlarını küresel çapta başarıya ulaştırmak hedefiyle “hyper-casual” mobil oyun yayıncılığına soyunduk. Bu amaçla Funpac adındaki yeni markamızı hayata geçirdik. Medya tarafında Yapay Zeka (AI) odaklı çalışmalarımıza hızla devam ediyoruz. İnsanlarla beraber çalışan robotlar uygulamamız sayesinde, içerik sayımızda ve kalitesinde önemli artış elde ettik. Bu vizyonda devam edeceğiz. Gündemimizdeki en önemli maddelerden bir diğeri ise “sınır tanımayan, dijital yetenek tanıyan” yeni İK yaklaşımımız… Bu, dijital düşünen yetenekleri havuz olarak şirketimiz bünyesinde toplamayı hedefleyen bir yaklaşım ve insan kaynağımızla büyük gurur duyuyoruz. Bunun için uzaktan çalışma dönüşümümüzü gerçekleştirdik. Bu konunun uzun dönemde sürdürülebilir başarı için çok kritik olduğuna inanıyoruz.
49
RÖPORTAJ
Mynet’in başarısının ardındaki en büyük sırlardan biri de genç ve dinamik olduğu kadar; dünyayı yakından takip eden, şartlara kolayca uyum sağlayan, çevik bir ekibe sahip olması. Bizim asıl gücümüz buradan geliyor. Pandemi döneminde de sağlığını, güvenliğini ve motivasyonunu koruyabilen, zihinsel olarak aktif kalan ve çalışmaya devam edebilen bir takım olduğumuzu kanıtladık. Birbirimizle dayanışma içinde kalarak ekip çalışmasının güzel bir örneğini sergiledik. Bu yılki odak noktalarımızdan biri, Türkiye’nin en çok indirilen üçüncü oyununun globalleşmesi olacak. Bunun ilk adımlarını atmayı planlıyoruz. 2020 sonunda gelirlerimizin yüzde 80’inin yurt dışından gelmesini öngörüyoruz. Dünya çapında ses getirecek oyunlar için çalışıyoruz. Yeni Dünya’nın en gözde sektöründe bir kraliçesiniz. Sizce Yeni Dünya Düzeni’nde bizi şaşırtacak yenilikler neler olacak? Öncelikle teşekkür ederim. Pandemi döneminde pek çok beklenmeyen gelişme yaşadık ve şu bir gerçek ki, koronavirüs ile hayatımıza giren bazı şeyler bu süreç bittikten sonra da bizimle kalacak. Benim de daha önce çalıştığım endüstrilerde inanılmaz gelişmeler gördük. E-ticaret normalleşti, çok popüler olmayan temassız ödemeler çok önemli büyümeler gördü. Bizim olduğumuz sektörde oyun satışları yüzde 35 kadar arttı, online eğitim ise neredeyse iki katına yükseldi ve bu da normalleşti. Blockchain, lojistik çok önemli bir hale geldiği için daha çok konuşulmaya başlandı. Sağlık, tarım gibi sektörlerde teknolojik gelişmeler en çok konuşulanlardan oldu. Birçok da “startup” bu konuya eğilmeye başladı. Evde çalışma sebebiyle telekonferans çözümleri olmazsa olmaz oldu. Ben bu döneme “Zorunlu Deneme Dönemi” diyorum. Herkes kendince teknolojiye adapte oldu. Örneğin 65+ aile bireylerimizle her gün video konferans yaparken bulduk kendimizi. Bunların hayatımızda bu yoğunlukta olmasa da kalacağını düşünüyorum. Önemli bir değişimin içindeyiz. Yıllar sonra bugünleri anlattığımızda hayatın bizi nereye sürüklediğine şaşıracağız. “Gig ekonomisi”nden dijitalleşmenin devamına, dijital oyunun artık hayat
50
parçası olmasından eğitimin dijitalleşmesine çoğu hayatımızda kalacak. Bence zamanla uzaktan çalışmanın da yaygınlaşacağını göreceğiz. “Gig ekonomisi” denilen ekonomi hibrit olarak hayatımıza girecek. Dijital para kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Ne zaman tamamen geçmiş oluruz? Dijital olmayan para artık çok az kullanılıyor. Hepimiz bankalarda sadece rakamını gördüğümüz paraları harcıyoruz. Dijital olmayan paraya nakit derseniz gittikçe kullanımı düşecek. Bankası olmayan kişiler için yurt dışında farklı farklı çözümler var, Türkiye’de de bunlar regülasyonla beraber artacaktır. Kripto paraları soruyorsanız dijital para birimlerinin ilki olan Bitcoin’in dünyada 11 yıllık bir geçmişi var. Kripto para endüstrisi, şu anda dünyada en hızlı büyüyen ve en fazla yatırım çeken alanlardan... Tüm dünyada kripto paralara olan ilgi her geçen gün daha da artıyor. Bu da paranın dijitalleşmesi sürecini hızlandırıyor. Türkiye, aslında dijital para kavramına uzak bir ülke değil. Mobil ve internet bankacılığı kullanımında öncü ülkeler arasında yer alıyoruz. Merkez Bankası’nın dijital para çıkarma kararı, Türkiye’yi nakitsiz toplum hedefine bir adım daha yaklaştıracak. Bunlar önemli adımlar ama tamamen dijital paraya geçiş için biraz daha süreye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Geleceğin yükselen ve gözden düşen sektörleri neler olacak? Çok zor soru. Bunun birinci karşı sorusu: “Hangi gelecek? 5 yıl mı, 10 yıl mı, 20 yıl mı, daha da fazla mı?”. 20 yıl önce akıllı telefonlar yokken mobil oyun yazmak denebilir miydi, bilmiyorum! O yüzden ben bu konuda oldukça kafa yormuş birisi olarak şunu söyleyebilirim ki, önemli yetkinlikler var ve zaman içerisinde bunlara yenileri ekleniyor. Meslekleri seçmektense bu yetkinlikleri seçmek daha doğru olacaktır. Yaratıcılık içeren, meraklı olan, iki nokta arasındaki bağlantıyı kurabilen, yaptığı her neyse onun içinde en iyilerden olabilenler; ilham verebilenler ya da ilham verebilenlerle iyi takım kurma yeteneklerine sahip olanlar; eğitimle de kendilerini geliştirmeyi bilenler ayrışacaktır. Günün şartlarında insanların ne iş yapacaklarına kendilerinin karar vermesi gerekiyor. Mesela ben
RÖPORTAJ
basit matematik ve bilgi gerektiren her şeyin robotlarca yapılacağına inanıyorum. Bilgiye daha da kolay ulaşılacak. Bu sebeple bilgileri derleyip oradan yaratıcı çözümler çıkaran meslekler ne ise, yemek şefliği bile olabilir, daha önemli olacaktır. Bilgisayar ve teknoloji gibi konularda eğitim almamış, geleneksel işler yapanlar ne olacak? Size bir sır vereyim mi? Bilgisayar mühendisleri en çok kendilerini otomatize ediyor aslında. Örnek vereyim, siz bundan 5 sene önce oyun kodlamak isteseydiniz bütün oyunu motoruyla beraber inşa etmeliydiniz. Şu anda kodlama bilgisi gerektirmeyen oyun programları var ve genelde tasarımcılar onu kullanıyor. Kodlanmışlar kadar karmaşık oyunlar olmasa da içlerinde çok başarılı olanlar var. Bu dönüşüm hızlanacak, kod yazmaya gerek olmayan yaratıcılıklar göreceğiz. Kodlar da daha karmaşık problemlere odaklanacak. O yüzden geleneksel işlerin şansı yok denemez. Her şey yine olacak, hayat değişecek. Teknoloji ile işler bütünleşecek. Yukarıda cevap vermiştim, önemli olan bazı yetkinliklere sahip olmak. Eğer kodla bir işiniz varsa kod yazabilen biriyle takım olarak çalışmayı sağlamak da bir yetkinlik mesela. Bu insanların tamamen iş dünyasından çekileceğini söylemek doğru ve gerçekçi olmaz! Dünya her açıdan teknolojik dönüşüm sürecinden geçiyor ve bu dönüşüm, bir yandan üretim süreçlerini, iş yapma biçimlerini değiştirirken diğer yandan da çalışanlar için yeni beceri ve ihtiyaçların ortaya çıkmasına yol açıyor. Bu nedenle yoğun rekabet ortamında avantaj elde etmek isteyen kurumlar, çalışma hayatının değişen beklentilerine uyum sağlayan, niteliğin ve bilginin ön plana çıktığı iş gücü yaratmaya yöneldiler. Çalışma hayatı, dönüşümünü nitelikli işgücü üzerinden gerçekleştiriyor. Bizim gibi birçok şirket, pandemi öncesinde Y ve Z kuşak çalışanlarına yönelik organizasyon şemasını, görev tanımlarını ve unvanlarını değiştirmeye başlamıştı. Pandemiyle birlikte bu süreç daha da hızlanıyor. Bugün artık hangi üniversiteyi ya da hangi bölümü bitirdiğinden daha çok hangi becerilere sahip olduğun ve işe neler kattığın gibi konular ön plana çıkıyor. Bir başka deyişle diplomaların ömrü kısalıyor, işverenler yeteneklere odaklanıyor. Unutmamak gerekiyor ki eğitim, hayat boyu süren bir kavram haline geldi. Bu nedenle geleneksel işlerde çalışanların yok olmamaları için dönüşerek çağın istediği nitelikleri kazanmaları gerekiyor. Tepe yöneticisi olarak siz Mynet’i önümüzdeki 5 yıl sonunda nerede görüyorsunuz? En büyük global mobil oyun stüdyolarından birisi olacak. Online eğitimde ve içeriklerimizde de yurt içi liderlik pozisyonumuzu koruyacağız. Bir kadın olarak teknoloji sektöründe güçlü olmayı başarmak ne kadar zor? Teoride aslında hiç zor değil. Teknoloji dünyasında kullanılan yenilikleri takip etme, merak, eğitime açıklık, takım oyununa uyum, detaylı ilerleme, pratik düşünce gibi birçok yetkinlik kadınlarda en az erkekler kadar hatta daha fazla bulunuyor. Kadınlar için sorun aslında yetkinlikte değil “network”te... Bu durum diğer sektörler için de geçerli, fakat teknoloji sektörü biraz daha “erkek kulübü” olduğu için içine girmek zorlaşabiliyor. Kendimi bu anlamda şanslı görüyorum. Üniversite 4. Sınıftayken staj yaptığım Garanti Teknoloji’de, Şubesiz Bankacılık (Dijital Bankacılık) departmanının ne kadar eğlenceli bir yer olduğunu keşfettiğimde aslında kariyerimin rotasını çizmiştim. Bu kararım, bana dijital birçok ortamı deneyimleme ve bir dönüşüm tarihinin bir sürü yerinde bulunma fırsatı verdi. Bir de hayatta şuna inanıyorum; eğer kendini yeteri kadar geliştirirsen, yeteri kadar kendine güvenirsen ve yeteri kadar çalışırsan hiçbir şey sana engel olamaz! Ben her zaman, o takım için benim olmamın
Önemli yetkinlikler var ve zaman içerisinde bunlara yenileri ekleniyor. Meslekleri seçmektense bu yetkinlikleri seçmek daha doğru olacaktır.
getireceği değerlere odaklandım. Kendimi hem genel hem derin niş bilgilerle donattım. Erkeklerle çalışırken uzlaşmacı kadın enerjisini, empati yeteneğini ortaya koyarak ilerleme sağlamaya gayret ettim. Kadınlarla destek ve güven odaklı ilişkiler kurdum. Siz kariyer yolculuğunuzda “Cam Tavanlar” ile karşılaştınız mı ve bunları nasıl aştınız? Cam tavanlar maalesef hala var ve kısa zamanda gidecek gibi görünmüyorlar. Biz bunu Yönetim Kurulu’nda Kadın Derneği’nde de hep konuşuyoruz. Üst düzey yöneticilik yapmış ve oldukça yoğun olarak Yönetim Kurulu eğitimi almış kadınların alabildiği koltuk oranı yüzde 15-16, yukarılara çıktıkça bu tavan artıyor. Ben kariyerimin genelinde fen/mühendislik eğitimimi, kadınlıktan gelen güçlü yönlerle dengelemeye çalışıyorum. Yani cinsiyetimden uzaklaşmak yerine onun özelliklerini parlatıyorum: Dengeleyebilme, pratiklik, empati gibi... Zorlukların çoğunda kadın olmanın getirdiği avantajı kullanıyorum diyebilirim. Bunun üstüne yapılması gereken de çok çalışmak… Çünkü fark yaratmak için kadınların daha çok çalışması gerekiyor. Hemcinslerinizin gelişimine ve iş hayatında yer edinmesine destek olunması için önerileriniz nelerdir ? Öncelikle işyerinde cam tavan olarak tanımlanan görünmez cinsiyetçi engellerin ortadan kaldırılması gerekiyor. Bunun için de önce bir zihniyet devrimine ihtiyaç var. Kadın doğası gereği zaten güçlü bir varlık. Yapılması gereken şey kadının içindeki gücü ortaya çıkaracak fırsatların ona verilmesi. Kadın çalışanlara yönelik her türlü eğitim, seminer, mentorluk çalışmaları yapılmalı. Kadınların iş gücünde tutulması, iş gücüne katılımlarının sağlanması kadar önemli bir konu. Şirketlerin esnek çalışma saatleri, doğum izni, süt izni ve kreş gibi haklar konusunda atacakları “kadın dostu” adımlar, daha fazla kadının iş hayatında tutunmasına yardımcı olacaktır. Diğer yandan hala kadınların istenen düzeyde yönetim kurullarında yer aldığını söyleyemiyoruz. Buradan hareketle yönetim kurullarında eşit cinsiyet temsilinin toplumsal ve ekonomik faydası konusunda tüm paydaşları ikna etmeyi misyon edinen Yönetim Kurulu’nda Kadın Derneği’ne üye oldum. Artık bu yoldaki mücadelemi bu platformda devam ettireceğim. Gençlere özellikle de genç kadınlara iş hayatlarında başarılı olmaları için 5 tavsiye verseniz neleri sayarsınız? Başarının temel sırrı, sevdiğiniz bir işte çalışmak ve işinizi tutkulu bir şekilde yapmak. Başarıyı istemek ve vazgeçmemek de önemli. Bunun yanı sıra gençlere meraklı ve araştırmacı olmalarını, çok çalışmalarını, kendilerine inanmalarını, disiplinden vazgeçmemelerini, zamanı iyi yönetmelerini ve takım oyuncusu olmalarını öneririm.
51
ALIŞVERİŞ
VETEMENTS KÜPE 2.688
Profesyonel Șıklık
BEYMEN-PRADA KARTLIK 2.551
İș dünyasında yenilikleri takip etmek önemli... Modern ve șık bir görünümle trendleri yakalayın!
ISABEL MARANT KABAN 7.307
BEYMEN-BOUTIQUE MOSCHINO ELBİSE 3.750
İPEKYOL CEKET 799
BEYMEN-PRADA ELDİVEN 3.371
52
BEYMEN-JIMMY CHOO AYAKKABI 6.550
BEYMEN-CHLOE ÇANTA 10.462
BURBERRY FALL 2020
BEYMEN-VERSACE KEMER 4.249
MASSIMO DUTTI ÇİZME 1.299
BEYMEN-ALEXANDER MCQUEEN ÇANTA 8.359
BEYMEN-BALMAIN KEMER 3.749 BEYMEN-BOTTEGA VENETA PANTOLON
VAKKO PANTOLON 1.995
HARVEY NICHOLS- LAVISH ALICE ELBİSE 830
UĞUR SAAT CARTIER
BEYMEN-BOTTEGA VENETA GÖMLEK
VAKKO BLUZ 2.295
ALEXANDER MCQUEEN 2020
ALIŞVERİŞ
BEYMEN-BALMAIN ETEK 7.950
BEYMEN CLUB AYAKKABI 999
RÖPORTAJ
Gelecek, Güzel Gelecek! Fütürist, Ekonomist, Dijital İletişim ve Yazılım Ajans Başkanı Ufuk Tarhan bir yandan bizler için heyecan verici ve ümit dolu bir gelecek resmi çizerken, öbür yandan da bu yeni dünyaya hazırlanabilmek için bir yol haritası sunuyor.
UFUK TARHAN
Ö
ncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Ekonomist (ODTÜ, Master BAU), fütürist, dijital iletişim ve yazılım ajans başkanı, yazar ve sanırım aynı zamanda Türkiye’nin en fazla talep edilen, en fazla seminer/konferans veren, panel yöneten “Keynotespeaker”larından, konuşmacı ve eğitmenlerinden biriyim. Bu koronavirüs sonrası gelişen, çığ gibi artan “Webinar”lar dönemi için de hala geçerli. Hatta eskisinden de fazla diyebilirim. Öncesinde, uzun yıllar bilişim ve telekomünikasyon sektörlerinde üst düzey yöneticilik yaptım. 2002 yılında “BT Sektörünün En Başarılı İş Kadını Ödülü”nü, sonrasında da “En Başarılı”, “En Yaratıcı”, “En İlham Veren”, “En İnovatif” vb. diye başlayan pek çok başka ödüller de aldım. 1995 yılından bu yana fütürizmle ilgileniyorum. “Kişi, kurum ve toplumların daha iyi gelecek kurgulamasına yararlı olacak, gelecek odaklı bilgi ve fikirleri
54
yaymaya; ilk etapta da dijital transformasyonun iyi anlaşılmasını sağlamaya” dönük çalışmalara, projelere yoğunlaşmış durumdayım. Kariyerime teknoloji sektöründen başlamam ve orada olgunlaşmam, teknolojinin hayatın her alanındaki ne kadar temel bir belirleyici ve tetikleyici olduğunu kavramamı sağladı. Fütürist bakış açısı kazanmam ise geleceğe dair tüm düşünce ve planlarımı şekillendirdi. Girişimci olma kararımı bu iki alandaki farkındalığım arttırdı. 2002 yılında ödülü aldıktan sonra, 2003’te girişimci olmam gerektiğine karar verdim. Epey ön hazırlık yapıp, 2006’da ilk şirketimi kurdum. Şu ana kadar dört şirket kurdum. İkisi aktif ve gayet iyi gidiyor. Kariyerinizde köklü bir değişiklik yaparak Türkiye’nin ilk profesyonel fütüristi oldunuz, ayrıca "Dünyada En Etkin 100 Fütürist" arasında gösteriliyorsunuz. Ne söylemek istersiniz? Benim fütürizme odaklandığım yıllarda henüz pek fazla kimse bu tip
RÖPORTAJ
konuların, gelecek planlamasının vb. farkında değildi. Ancak ben hem fütürist bakış açım hem de teknoloji sektöründen edindiğim deneyim ve gözlemlerimle farklı bir kariyer yoluna girmem gerektiğini net olarak algılıyordum. 10-15 yıl içinde sabit, sürekli, maaşlı iş olanaklarının azalacağını, iş ve yaşam koşullarının bütünüyle değişeceğini, farklı, daha üstün becerilerin, mesleklerin oluşacağını ve girişimciliğin yükseleceğini, yepyeni alanların oluşacağını belki de ilk görenlerden ve bunu ciddiye alıp, buna odaklı kariyer değişikliği için çaba sarf edenlerdenim. Bugünkü noktaya, hiç tereddütsüz, kararlı ama çok da zorlu mücadeleler vererek ilerledim. Hep, hatta şimdilerde daha da fazla; “iyi ki…” diyorum…
tamamen üç, hatta çok boyutlu ortama geçilecek. İnsanlar, karışık yaş grupları ve ilgi alanlarından oluşan karma sınıflarda, gruplarda öğrenecek, projeler yapacaklar. Bunlara katılanlar dünyanın herhangi bir yerinde olabilecek. Gerçek zamanlı ve birlikte çalışabilecekler, hatta 3D baskı teknolojilerindeki gelişmelerle, birlikte üretim bile yapabilecekler. Klasik okul sistemleri tamamen değişecek. Herkes kendi eğitimini kendi planlayacak. İçeriğini, süresini mesleğinin gerektirdiği ölçüde yapılandıracak. Bugünkü okullar, binalar daha çok sosyal ihtiyaçlara tahsis edilecek. Bir anlamda herkes hem öğretmen hem öğrenci olacak. Yaş sınırlamaları, kategorizasyonlar neredeyse yok olacak.
Evet “Dünyada En Etkin 100”, Forbes’a göre "50 Kadın Fütürist" arasındayım. Google’a sorduğunuzda ise ilk 30 arasında endeksleniyorum. Bunun sebebi, çok ama gerçekten çok çalışmam; sosyal medyayı, iletişimi, kişisel ve dijital marka olmanın gerekliliklerini çok iyi kotarmam ve tabii ki öğrendiklerimi müthiş cömertçe paylaşmam. İnsan çalıştıkça gençleşiyor, paylaştıkça mutlu oluyor, mutlu ediyor; yani başarılı oluyor…
Sektörün beklediği yeni neslin özellikleri nelerdir? Gençler için ne söylemek istersiniz? Tüm sektörler; baştan aşağı, devrimsel değişim, dönüşüm geçirecekler. Gençler mümkün olan en kısa zamanda T-İnsan olmayı kavramalı ve o doğrultuda kendilerini geleceğe hazırlamalılar. Çok çalışkan olmalılar. Yoksa kariyer hayatları gerçekten daha da zorlaşacak.
Fütürizmden, ütopya ve distopyalardan ayrılan noktalarıyla, bahsedebilir misiniz? Ütopya da, distopya da “gelecek tasarımlarıdır”. Ütopya ideal, olumlu; distopya ise tam tersine kötü, olumsuz senaryolardan oluşur. Hemen her millette insanlar gelecek hakkında konuşurlarken distopik, kötümser düşüncelere odaklanmaya, korkmaya daha fazla yatkındır, odaklıdır. Ütopik hayaller kuranlar ise ayakları yere basmıyor diye sarkastik biçimde eleştirilir, hafife alınırlar. Ben bu iki ucun arasında temkinli ütopyaya daha yakınım. Zaten o yüzden de fütürizmi işim olarak ilan ettiğim günden beri sloganım: “Gelecek, Güzel Gelecek!..”
Sanal para madenciliği, robotik biyoloji, yapay zeka psikolojisi gibi kavramlarla; bildiğimiz dünyaya ait bazı konseptleri pek de alışık olmadığımız bağlamlarda duymaya başladık. Bu bizi endişelendirmeli mi? Kesinlikle hayır. Aksine heyecanlandırmalı. Bu söylediklerinizin ve daha pek çok teknolojik gelişmenin önümüze nasıl bir fırsatlar okyanusu serebileceğini anlamalıyız artık! Esas, bu gelişmeler olamazsa endişelenmeliyiz…
Pek çok insan sizi “T-İnsan” kitabınızla tanıyor. Nedir T-İnsan? “T-İnsan” her yaşta ve konudaki bireyin sürdürülebilir gelecekteki iş başarısı için uygulayabileceği gelecekçi, gerçekçi dönüşüm modeli. T-İnsan, Leonardo da Vinci’nin “altın oranından” da esinlenilerek geleceğe uyumlu, senkronize olabilen, versiyon yükseltebilen yeni nesil insan modelini sembolize ediyor. “T” harfi ile dikeyde “bir şeyin her şeyini”; yatayda “her şeyin bir şeyini” bilmeyi anlatıyor. “T” aynı zamanda; Tasarımcı, Tedarikçi ve Teknolojik olma gerekliliğine gönderme yapıyor. Çıktığı anda “Yılın En İnovatif İş Kitabı Ödülü” nü kazanan T-İnsan, yeni bir kişisel dönüşüm modeli sunması ve kazandırdığı gerçekçi artı gelecekçi bakış açısıyla değil; içinde yer alan QR kodları ile “artırılmış okuma” olanağı sunması, son derece ciddi ve hayati konuları hikaye gibi akıcı, anlaşılır anlatması, yepyeni kavramlarla tanıştırması ve bilinen kavramlara yeni anlamlar yüklemesiyle de çok dikkat çekiyor, beğeniliyor. Hibrit düşünmek ne demektir? Hayatımızda hibritleşmeye neden ihtiyacımız var? Hibrit düşünmek, olmak, yaşamak tam olarak; bugünün sorumluluklarını, görevlerini yerine getirmeye devam ederken, yani bugünün gereklerini yaşarken; geleceğin isteklerine, olasılığı yüksek değişimlerine göre versiyon yükseltmek için bilinçli, odaklı, ısrarlı biçimde hazırlanmak demek. Yani aynı anda hem bugün hem yarın için çalışmak, çabalamak demek. Tıpkı hibrit arabalar gibi… Geleceğin dünyasında eğitim-öğretim nasıl gerçekleşecek? Hem fiziksel hem sanal okullar olacak. Hem insan hem robot/ yapay zeka /hologram öğretmenler olacak. Bir müddet sonra
Blockchain sistemi ekonomide ne şekilde yer alacak ve geleceğin ekonomisi nasıl olacak? Blockchain geleceğin sadece ekonomisini değil tüm iş ve yaşam koşullarını alt üst edecek, ancak iyi manada… Merkeziyetçilikten uzak, demokratik, şeffaf, aracıları ortadan kaldıran, kaybettiğimiz güveni yeniden kazanmamızı sağlayacak tümüyle dijital yapılara geçebilmek için de bir anlamda ön koşul. Kaçış yok. Akıllıca ve iyi kullanmak için ciddiye alınmalı, hem de fazlası ile... Küreselleşen dünyada enformasyon kadar dezenformasyonun yayılma hızında da yaşanan artışı nasıl değerlendiriyorsunuz? Katılıyorum. Ancak gelişen yapay zeka teknolojileri ve blockchain’in aktif olarak yayılması ve en önemlisi insanların daha iyiye doğru evrilmesi ile düşüşe geçecektir diye umuyorum. COVID-19’un insanlığın dönüşümüne olan etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Olumlu buluyorum. Bu konuda epey yazı da yazdım zaten; ufuktarhan.com’dan okunabilir. Geleceğin dünyasında veri güvenliği ve özel hayatın gizliliği nasıl güvence altına alınacak? Yüzde yüz güvenlik hiçbir alanda mümkün değil. Ancak çabalar, güvenlik önlemleri, sanal duvarlar, kilitler, gözetleme vb. artarak sürecek. Ayrıca yakın geleceğin savaşlarının da daha çok “siber” olacağına artık kesin gözüyle bakabiliriz. MAG Okurları'na iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı? T-İnsanlaşsınlar. Geleceğe artan viteste, çok daha bilinçli ve odaklı hazırlansınlar. Hala pek çok insanın geleceği; hem yapabileceklerini hem de yapmaları gerekenleri hafife aldığını gözlemliyorum. Bu tip yaklaşım sahipleri geleceğin iş dünyasında direkt olarak oyun dışı kalacaklar. Toparlansınlar bence… Hem de bir an önce…
55
RÖPORTAJ
Modern
İktisat Rehberi
Akademisyen, Ekonomist ve Yazar Prof. Dr. Emre Alkin ile aile yaşamından ekonomiye, enerji politikalarından yazarlık kariyerine uzanan geniş bir yelpazede gerçekleştirdiğimiz röportajımız sizlerle...
EMRE ALKİN
D
olu dolu bir hayat yolculuğunuz var. Bizlere kendinizden ve kariyerinizden bahsedebilir misiniz? Elbette... Ailem 1813’te İstanbul’da Beşiktaş Türkali Mahallesi‘ne yerleşmiş. Ben de bugün orada oturuyorum. Ailemizde Çerkezler ve Gürcüler var. Babam ve annem soylu duyguların zamanlarında yaşamış ve sanıyorum bundan da büyük keyif almışlar. Bizi de bu duygularla yetiştirdiler. Babamın ve annemin müzik sanatına olan yatkınlığı, abim Kerem ile bana da geçmiş herhalde. Bugün Kerem, hayatını rahatlıkla DJ olarak kazanabilir; ben de gitarist olarak aç kalmam sanırım. Onun haricinde ikimiz de gelişmelere farklı açılardan bakan ekonomistler olarak dikkat çekiyoruz. Zaten küçükken de birçok konuda anlaşamazdık. O yüzden bu sonuç normal. Hangimizin haklı olduğunu zaman gösterecek. Ben Türkiye’nin en genç ekonomi profesörü olarak tarihe geçtim ama iş ve spor dünyasında da birçok başarım var. Şimdi bunları tek tek anlatmaya kalkarsam “adam kendini övüyor” derler. Özgeçmişime bakınca görmek isteyen görür zaten.
56
“Tarih tekerrürden ibarettir” denir. Bu durum iktisat için de geçerli midir? Ekonomide geleceği görmek için daha çok nereye bakmalıyız? Tarih tekerrürden ibarettir ama illa da tekerrür etmesi gerekmiyor. Tekerrür ettiren insan davranışları. Bir konuda ısrar etmek gibi. Mesela Napolyon’un yaptığı hatayı Hitler tekrarlamış, Moskova önlerine gelemeden yenilgiye uğramış. “O yapamadı, ben yapacağım” diyen pek az kişi başarılı olmuş. Bunun gibi benzer hataları tekrar eden çok kişi var. Mesela ne sosyal hayatta ne de diplomaside cephe üstüne cephe açmak mantıklı bir şey değil. Ama tekrar ediliyor. Geleceği tahmin etmek ise başka bir uğraş. Geleceği tahmin etmek için bugün var olan kurumların yarın var olup olmayacağını, bugün var olmayan hangi kurumların gelecekte var olacağını tahmin etmek gerekir. Takdir edersiniz ki bu uğraş sadece ekonomiyi bilmekle olmaz. Siyaseti, sosyolojiyi, psikolojiyi, diplomasiyi, sanatı hatta sporu da hesaba katmak gerekir. Ayrıca yüksek teknolojinin de hedeflerin düşünülenden daha hızlı yakalanmasına yaradığını unutmayalım. Kolay bir iş değildir, hatta her yıl gelecek beklentilerine bir hassas ayar çekmek gerekebilir.
RÖPORTAJ
Enerji politikalarının günümüz ekonomileri için önemini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bence yaratılan her enerji bir değerdir. Eskiden enerjiye tüketilmesi gereken bir unsur olarak bakılıyordu. Bugün ise enerji değiş tokuş edilebilen, hatta alım satım ünitesi olarak bile görülen bir unsur haline geldi. Enerjide dışa bağımlılıktan, enerjide kendi kendine yetme konseptine doğru gidildi. Petrol ve doğal gaz zengini olan ülkelerin ne kadar kırılgan olduğu ortaya çıktı. Arz edenler kadar enerjiyi talep edenlerin de güçlü olduğu net olarak anlaşıldı. Ayrıca sıfır enerji tüketen birimlerin de ortaya çıkmasıyla hidrokarbonları yakmadan enerji üretilebilecek bir teknolojiye sahip olunması, oyun kurallarını tamamen değiştirdi. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, petrol ve doğal gaz egemenliğinin sona ermesine tek engel, buradan çıkar sağlayanların gösterdiği güçlü direnç ve hükümetlerle olan bağlarıdır. Otomotivden uzay ve havacılık sanayisine kadar birçok yerde hidrokarbonların sağladığı performansı farklı teknolojilerin de sağlayabileceği ortadadır. Eğer petrol ve doğal gazdan çıkar sağlayan kesimler olmasaydı, enerji güvenliği meselesi hala bu kadar büyük önem arz etmezdi. Bu sebeple enerji piyasasındaki çıkar gruplarının varlığını da dikkate alarak, gerçekçi bir yaklaşımla, enerji politikalarının yumuşak bir geçiş ile ülkeleri bağımlılıktan kurtarmaya başlaması gerektiğine dikkat çekmek istiyorum. Ülkemizde Dolar ve Euro üzerinde meydana gelen artışı nasıl değerlendiriyorsunuz? Gelecek adına iyimser olabilir miyiz? Ben her zaman iyimserim. Ancak yapılan yanlışları da cesaretle söylerim. Bunu yapmamın amacı görevli olan kişilere olan saygım ve sevgimdir. Bazen kendimi daha iyi anlatmak ve dikkat çekmek için ses tonumu sertleştiririm. Ancak bu davranışım insanları üzmek için değil, az önce belirttiğim gibi dikkatlerini çekmek içindir. Sadece bu ekonomi yönetimi değil, bundan öncekiler de döviz ve faiz konusunda ciddi hatalar yaptılar. Ancak gelinen noktada hükümetin döviz kurları konusundaki telaşını geride bıraktığını görüyorum. Çünkü elalemin parasına kendimizce değer biçmek doğru bir davranış değildi. Doları 7 TL’nin altında tutmak için verilen tüm çabalar daha önce 2, 3, 4, 5 ve 6 TL için de verilmişti ama başarılı olunamamıştı. Demek ki Türk Lirası’nın değerini belirleyen faktörler ekonomi yönetiminin elinde değil. Yatırımcı güveni, diplomasi ve iç siyasette sakinlik, sosyal hayattaki güvenceler ve en önemlisi gerçekçilik konusunda bazı yanlışlar yaptığımız ortada. Elbette bu yanlışları hemen bir gecede bertaraf edemeyeceğiz; ama yumuşak bir geçişle hayatımızın, enflasyonun, alım gücümüzün ve beklentilerimizin olumsuz yönde etkilenmesine yol açan ulusal paranın değer kaybetmesi sorununu yumuşatabiliriz. Türkiye ekonomisini mevcut durumundan daha ileriye taşımak adına bir yol haritası çizecek olsanız ilk olarak nereden başlardınız? Ekonomi işin ayrıntısı. Önce adalet, hak ve özgürlükler, eğitim gibi konularda çağın gerektirdiği işleri yapmaya çalışırdım. Bu üçlü sacayağında çürüme olursa, ekonomik politik ve toplumsal konularda verilen kararlar da yanlış olur; sokaktaki çürüme artar. Liyakatin yerini kuru sadakat alır, vatanseverliğin yerini menfaat alır, ahlak ile para yer değiştirir, vicdanların söküldüğü yere demir çubuklar ve çimento doldurulur. Bu durumu ve bu durumdan nasıl çıkılacağını, geçen yıl Destek Yayınları’ndan okurların beğenisine sunulan “İktisattan Çıkış” kitabımda oldukça detaylı bir şekilde anlatıyorum. Hatta kitabın İngilizcesi de aynı yayın evinden basıldı. Küresel ekonomide batıyı ekonomik süper güç olarak görmek doğru mu, yoksa bu anlamda da kutupsuz bir düzene doğru mu gidiyoruz?
Artık süper güç olan devletler değil, firmalar. Bir yandan bazı ülkelerde devlet kapitalizmi yükselirken diğer taraftan da küresel firmaların kolonizasyon faaliyetlerine maruz kalıyoruz. Elbette bir ülkeyi güçlü gösteren firmalarıdır, markalarıdır; ama artık bu şirketler uluslar üstü bir duruma geldi. Hatta bazıları dünyayı da bıraktı, artık uzayda faaliyet göstermeye başladı. Bence meseleyi bu şekilde ele almak en doğrusu olacak. Dünyada kaynakların adil paylaşımı ve artan tüketim noktasında tabakalar arasındaki uçurumu “Water & Diamond” paradoksu kapsamında değerlendirebilir misiniz? Şunu oldukça net bir şekilde söyleyebilirim ki, bu paradoksu ülkemizde şu deyimle daha net açıklarız: Deve bir akçe, deve bin akçe. İhtiraslarla ihtiyaçların birbirine karıştırılmadığı bir dünyada yaşasaydık bence her şey daha güzel olacaktı, ama iktisadın temel kuramında insanın açgözlü olduğu belirtilir. Bir türlü doymaz. Bir yandan, içinden, “kimse üzülmesin, aç kalmasın” der ama bunun olması için kendi düzeni değişecekse kabul etmez. Dolayısıyla kaynakların eşit dağılımını hiçbir şekilde başarmamız mümkün olmayacak. Dolayısıyla bireylerin zenginleşme hayalleri yerine, kendi kendilerine yeter bir duruma gelmelerinin daha büyük bir hamle olacağına inanıyorum. Elbette herkes bunu başaramayacak. Çünkü bazılarımız ihtiraslarına yenik düşecek, bazılarımız da değiştirmeleri elinde olan ama değiştirmedikleri kaderlerine razı olacaklar. Dünyanın ve ülkemizin ekonomi geleceğine dair öngörüleriniz nelerdir? Bundan sonra bir kriz çıkacaksa, gelişen ülkelerden değil gelişmiş ülkelerden çıkacak; o besbelli. Ancak, bu iş dokuz tane iskemlenin etrafında dönen on kişinin hikayesi gibi. Müzik durunca birisi ayakta kalacak, ama büyük abi ayakta kalırsa hepimiz için sıkıntı olur. Ne Dolar ne Euro kalır, herkes kripto paralara veya elle tutulur emtiaya hücum eder. Düzen bozulur, çok ciddi paralar kaybedilir ve küresel ekonomi durma noktasına gelebilir. Bu tehlikeyi bertaraf etmek için savaş çıkarmayı da mantıklı bulmuyorum. Kimsenin canını yakmayacak bir şekilde borç verenler ile borç alanlar arasında bir uzlaşmanın acilen sağlanması gerekiyor. Savaş yaparak borçları silmenin imkanı yok. Daha önce denendi başarılı olamadı. İyimser bir insan olmama rağmen, önümüzdeki yirmi yıl için insanlık adına iyimser olamıyorum. Mutlaka basiretli insanlar ortaya çıkıp bu ağır sorunları çözecektir ama çok sıkılacağımız bir sürecin içinden geçeceğimizi söyleyebilirim. Yazarlık kariyerinizle ilgili ayrı bir parantez açabilir miyiz? Alanınızda çok başarılı eserleriniz var, ama sadece ekonomi üzerine de yazmıyorsunuz... Aşk üzerine yazmak eğlenceli geliyor bana. Çünkü ilişkiden kaçmak mümkün, ama aşktan kaçmak mümkün değil. Bir anda gelir ama ne kadar üzülsek de, hiç yaşanmamasından daha iyidir aşkı yaşamak. Aşk satın alma davranışlarını ve yatırım davranışlarını bile etkiler. Küçüklüğümden beri insanların davranışlarını, yakınlaşmalarını, uzaklaşmalarını, kavgalarını, barışmalarını, nefretlerini ve sevgilerini gözlemlerim. Kendimi de gözlerim aslında bir yandan. Dışarıdan içeri bakarım sürekli. Çoğu zaman kitaplarımda yazdığım hikayelerimin gerçek olup olmadığını soranlar oluyor. Ben de “kurgu gerçektir” diye cevap veriyorum. Açıkçası Yalın Alpay ile yaptığımız söyleşilerin de hikaye yazarlığıma büyük katkısı olduğuna inanıyorum. Şunu da söyleyeyim; yazdıklarımın tamamının benim başıma gelmesi imkansız. Çünkü o kadar tecrübeye yaşım yetmez. Başkalarının da hatalarından ders alabildiğim gibi, olması muhtemel hadiseleri de gerçekçi bir şekilde yansıtabilmeyi başarabiliyorum diyebilirim. Fazla kurcalamadan keyifle okusun dostlar.
57
RÖPORTAJ
Başarıyı Prestijle İşleyen Bir İsim Move İç Mimarlık’ın kurucusu Barış Küpçü sektörün içerisinde yetişen, yürüttüğü proaktif stratejilerle Move İç Mimarlık’ı daima ileriye götüren başarılı bir iş insanı. Bu başarıyı getiren süreç ve iş hayatına kazandırdığı özgün yaklaşım ile ilgili yönelttiğimiz soruları MAG Business okurları için yanıtladı.
BARIȘ KÜPÇÜ
Ö
ncelikle bize kendinizden bahseder misiniz? Günlük yaşamımda nasıl birisi olduğumu bilenler iş hayatımda gösterdiğim efora hayret ediyorlar. Çünkü iş söz konusu olduğu zaman karşılığı olmasa dahi emek vermekten kaçınmıyorum. Bunun yanında iş hayatında çok emek sarf etmek de her zaman yeterli olmuyor. Öngörülerinizin de kuvvetli olması gerekiyor ki beklentileriniz karşılanabilsin. Bu noktada sezgileriniz ve hisleriniz çok önemli. Bu konularda iyi olmam beni kariyerimde daima bir adım öne taşıdı. Yine sizi insanların gözünde güvenilir kılacak değerlere sahip olmanız gerekiyor. Hangi işi yaparsanız yapın dürüst ve verdiğiniz sözü zamanında yerine getirme konusunda tavizsiz olmanız gerekiyor. Bu nedenle ürettiğim hiçbir çözümün anlık ya da şimdiki zamana göre olmamasına özen gösteririm. Planlarımı hep bir adım ilerisini görmek üzerine yapar, bu sayede doğabilecek
58
aksaklıkları da henüz gerçekleşmeden önlemeye çalışırım. Sanırım bu da yaptığım işlerdeki kaliteyi, arkasından da başarıyı getiren bir husus oldu. Bunların dışında, her ne kadar sektörde göz önünde olsam bile, iş dışında sade yaşamayı seven, sıradan birisiyim. Move İç Mimarlık nasıl kuruldu? Move İç Mimarlık’ı bugünlere getiren süreç ve şu an sahip olduğu konum hakkında bilgi verebilir misiniz? Move Mimarlık’ı anlatmak biraz zor aslında. Hayatımda “İşte bu benim eserim” diyerek övündüğüm, hayatımın tamamını adadığım ve kesinlikle sadece bir meslekten çok daha fazlası. Bu yüzden şu anki başarısı, Ankara’nın en büyük ve prestijli iç mimarlık firması olması benim için oldukça gurur verici. İnşaatçı bir babanın en küçük evladı olarak sektörü tanımaya çok erken yaşlarda başladım. Haliyle de birçok şeyi daha kariyerime başlamadan görmüş oldum.
RÖPORTAJ
Bu sayede de odağımı en başından beri var olmayan üzerine kurdum. “Odağınız ne?” diye soracak olursanız da maalesef söyleyemeyeceğim. Çünkü bu gibi noktalar sizin yaptığınız her işi diğerlerinden farklılaştıran size özel nüanslar. Beni Move’u kurmaya götüren süreç, sektörün durumuna baktığımda gidişatıyla ilgili birtakım eksiklikler olduğunu fark etmemle başladı. Bunların üstesinden gelebilmek için de sahip olduğum farklı bakış açılarını hayata geçirmem gerektiğini düşündüm. Sonrasında en dipten başlayarak hayallerimi gerçekleştirmek adına uzun süre günde üç mesai olmak üzere çalıştım. Bir arada düşünüldüğünde bu benim için de ağır bir çalışma temposuydu. Ancak sonunda çalışmalarımız karşılığını bulduğunda Move da hak ettiği yere gelmeye başladı. Sonrasında kazandığımız ivme ise tamamen takım çalışmasının gücü. Hayata geçirdiğiniz projelerden bahsedebilir misiniz? Move Mimarlık’ın imzası, ustalık eseri diyebileceğiniz çalışmalarınız hangileri? Senede 80-110 arası büyüklü küçüklü uygulamalı proje yapan bir firmayız. Haliyle tüm projelerimiz özel ve bizim için anlamlı. Tabii ki günden güne üzerine koyarak gidiyoruz. Son beş senemiz gayet gurur verici. Proje ayıramayacağım. Zaten eğer bu sektörde üretilenleri takip ediyorsanız, sizler de sosyal medya vb. yerlerde görüyorsunuzdur. Birçoğunun açılış partilerini de MAG Medya yaptı zaten. Şahsımın ustalık eserini soruyorsanız o bir proje değil, bir hissiyat: ekibim!.. Teknolojinin her alanda kendisini gösterdiği bir dönüşüm süreci yaşıyoruz. Siz bu dönüşümden sektörel bazda nasıl etkilendiniz? Daha önce bahsettiğim gibi kişilik olarak zaten ilerisini hedefleyen birisiyim. Bu yüzden biz bu dönüşüme iki sene önce geçmiştik zaten. Bu anlamda bizi etkileyen bir husus olmadı. Hedef kitleniz ve müşterilerinizle yürüttüğünüz iletişim hakkında bilgi verebilir misiniz? Hedef kitle belirtmenin doğru olacağını düşünmüyorum, ama bu ifadeyi şu şekilde değiştirebiliriz: sanata ve sanatçıya saygısı olup kendisini seven, şıklığı önemseyen kitle... Müşteri kelimesini de çok çirkin buluyorum açıkçası. Çözüm ortağı olduğumuz insanların birçoğu arkadaşım, dostum ya da değerli büyüklerim... Ve yine büyük bir çoğunluğu uzun senelerdir tanıdığım kişiler. Dostluklarımız bakidir. Projelerinizi hayata geçiren ekibinizle alakalı neler söylemek istersiniz? En iyi yaptığımız iş; takım çalışması. Ekibimdeki herkes inanılmaz yetenekli ve benim için çok özeller. Gelişime açık, yenilikçi ve analitik düşünüp çözüm odaklı projeler üreten tecrübeli bir ekibimiz var. Çözüm ortaklarımız olan firmaların kurumsal değerlerini özümseyerek onlara zaten özümsedikleri değerlere uygun, kendilerini ait hissedecekleri projeler üretiyoruz. Bu da bize karşı olan beklentilerini daima yüksek tutuyor. İşte yakaladığımız bu yüksek kalite çıtasının sırrı çalışanlarımızın kalitesinde. Move İç Mimarlık’ın en büyük sermayesi sahip olduğu bu yetenekli insan kaynağı. Ekibimizin mümkün kıldığı insan merkezli projeler, iş ve yaşam alanlarını bize emanet edenlerin olduğu kadar bizim de hayallerimizi gerçekleştiriyor. Son zamanlarda insanlık olarak doğaya karşı olan sorumluluklarımızı hatırladığımız süreçler yaşadık. Sizin işlerinizde bu hassasiyet ne ölçüde kendini gösteriyor? Şöyle söyleyeyim; biz zaten bu konuda duyarlı bir firmaydık, bugün de bir şeyler değişmedi.
LEXUS
LEXUS
Move İç Mimarlık tarafından projelendirilen Lexus Showroom'u modern tasarımı ve trendleri yakalayan şıklığı ile büyük beğeni topluyor.
MOVE İÇ MİMARLIK A.Ș. ÇALIȘMA OFİSİ
59
RÖPORTAJ
21.Yüzyılın En Gelişmiş Sektörü
Lojistik
İSLAM İRȘAT MOR
“Hedefimiz; kendi yazılım ekibimiz ile birlikte sektörel bazlı teknolojiyi her geçen gün artırarak daha hızlı ve çağa uygun hizmet sunmak.” diyen İrşat Gümrük Lojistik’in kurucusu İslam İrşat Mor ile firmasının faaliyet alanlarını, e-lojistik çalışmalarını ve ileriye yönelik hedeflerini konuştuk.
60
RÖPORTAJ
İ
rşat Gümrük Lojistik’in faaliyet alanlarından ve müşterilerine sunduğu hizmetlerden bahseder misiniz? Firmamızda, lojistik ve gümrüklemeye dair her konuda operasyon sağlıyoruz. Bünyemizde; ithalat ve ihracat gümrük işlemlerinin yanı sıra transit rejim gümrük işlemleri ile uluslararası kara, deniz ve havayolu taşımacılığı da yer almaktadır. Elli ülkede, iki yüz elliyi aşkın lokasyonda gümrük müşavirliği ve lojistik alanında faaliyet gösteriyoruz. Globalde ve lokalde odaklandığımız başlıca sektörleri; savunma sanayii, inşaat, otomotiv/ iş makineleri, teknoloji, enerji ve sağlık olarak sınıflandırabiliriz. İrşat Gümrük Lojistik olarak on sekiz ilde yirmiye yakın şubemiz ve depolarımız ile çözüm ortaklarımıza hizmet sağlıyoruz. E-lojistik çalışmalarınız ve teknolojik yatırımlarınız var mı? Lojistik, bilişim teknolojileri ve gen teknolojileriyle birlikte 21. yüzyılda dünyada gelişecek olan üç sektörden biri olarak gösterilmektedir. Gelişime açık bu sektör, bilişim ve iletişim teknolojilerindeki yeniliklerden etkilenmek, bunun ışığında sürekli değişmek ve kendini yenilemek zorundadır. Elektronik ticaretin gelişimi ile geleneksel lojistik kökten değişerek çevik ve yüksek hızlı bir lojistik yaklaşımı gerekli hale gelmiştir. Bizler de bu noktada e-lojistiğe adım atmış bulunuyoruz. Aslında e-lojistik, Türkiye için çok yeni bir hizmet türüdür. UND, UTİKAD, RODER gibi lojistik ve taşımacılık sektör derneklerine kayıtlı bin beş yüzü aşkın işletmenin yalnızca küçük bir bölümünde olan e-lojistik uygulaması, sektör için maalesef üzücü bir durumdur. Bizler de; EDI (Elektronik Veri Değişimi), Intranet (İşletme ve Çalışanlarla İlişkiler), Extranet (İşletme, Tedarik ve Dağıtım Sistem İlişkileri), Depo Yönetim Sistemi (WMS), Otomatik Tanımlama ve Veri Toplama Sistemleri (Barkod, RFID), Araç Takip Sistemleri (GPRS, Coğrafi Bilgi Sistemleri), Kurumsal Kaynak Planlama (ERP), Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM), Sipariş Yönetim Sistemleri gibi bilişim teknolojileri ile çözüm ortaklarımıza fayda sağlıyoruz.
İrşat Gümrük Lojistik olarak on sekiz ilde yirmiye yakın şubemiz ve depolarımız ile çözüm ortaklarımıza hizmet sağlıyoruz.
Dış ticaret firmaları, gümrük müşavirliği hizmetleri noktasında hangi unsurlara dikkat etmeliler? Gümrük müşavirliği ve lojistik firmaları, ithalat ve ihracat departmanlarının en önemli destekçisi olmak zorundadır. Bu konuda; gümrük müşavirinin ve ekibinin tecrübesi, zamanında hızlı geri bildirim alabilmesi, ithalatta eşyanın aciliyetine göre süreci hızlandırması ve çözümcül yaklaşım sunması önemlidir. Firmaların gümrük müşavirlerini ve gümrük firmalarını seçerken; büyüklüğünden ziyade tecrübelerine, hizmet kalitesine (mevzuat bildirimleri, firma lehine gerekli kararların alınması, gümrük sürecini hızlı tamamlaması vb.) ve gümrük operasyon süreçlerindeki yaklaşımlarına göre değerlendirmeleri gerektiğini düşüyorum. Diğer taraftan da ithalat ve ihracat firmalarının gümrük müşavirlerine doğru, eksiksiz bilgi vermeleri, evrakları ve sertifikaları zamanında teslim etmeleri ve titiz iş takibi yapmaları ile gümrük müşavirlerinden olan beklentilerini kolaylaştıracaktır. Gümrük alanında gerçekleşen veya gerçekleşecek işlemlerde en ufak bir hata bile çok ciddi sorunlar ve maddi külfetler yaratabilir. Bu nedenle gümrük ve dış ticaret firmalarındaki müşavirlerin ve ekiplerinin, mevcut riskleri mevzuata uygun ortadan kaldırabilmek için firmaların dış ticaret işlemlerini resmi denetim bakış açısı ile düzenli olarak denetlemeleri ve öneriler sunabilmeleri önemlidir. Firmanızın ileriye yönelik hedefleri nelerdir? Biz kendi sektörümüzde, başarılı bir firmayız. Ancak başarı ya da hedef her zaman dağın zirvesine çıkmak değildir. Zirveye ulaşırken kalitenizden ödün vermemeniz, istihdam sağlamanız ve bununla birlikte sosyal projelerde bulunmanız gerekir. Bu yüzden fiziki yatırımlarımızdan çok insana yatırım yapmak öncelikli hedefimiz. Çünkü ülkemiz insanları çok zeki ve çok çalışkan. Sağladığımız istihdam büyüdükçe ülkemiz adına gurur duyuyoruz. Kendini bu sektöre ait hisseden her üniversite mezununa kapımız sonuna kadar açık. Başarı yolumuzda onlara çok ihtiyacımız var. Bunların yanı sıra bir çok sivil toplum örgütü ile iş birliği
yaparak sosyal projelere destek oluyoruz. Hedefimiz, kendi yazılım ekibimiz ile birlikte sektörel bazlı teknolojiyi her geçen gün artırarak daha hızlı ve çağa uygun hizmet sunmak.
61
RÖPORTAJ
Başkan Şimşek Mega Projelerini Açıkladı
RAMAZAN ȘİMȘEK
Gölbaşı’na yaptığı katkıları ile ilçeye yeni bir soluk getiren Gölbaşı Belediye Başkanı Ramazan Şimşek, MAG Business’a verdiği röportajında, ilçenin kalkınması için hayata geçirecekleri yeni projelerinden bahsetti. Şimşek; tarım ve ekonomiyi kalkındıracak çalışmalardan ilçeyi yeşillendirme atılımlarına, halkın sosyal yaşam merkezi ihtiyacından gençlere yönelik spor çalışmalarına kadar gerçekleştirdikleri pek çok proje ile Gölbaşı’nı, yeniden tasarlayarak bir cazibe merkezi haline getireceğini belirtti.
62
RÖPORTAJ
Z
orlu bir süreçten geçtik… Bu dönemde Gölbaşı Belediyesi olarak ele aldığınız çalışmalardan bahseder misiniz? Koronavirüs salgınının sebep olduğu bu zorlu dönemde, ihtiyaç sahibi bütün vatandaşlarımıza ulaştık ve tüm ihtiyaçlarını karşıladık. Sosyal Vefa Ekipleri; altmış beş yaş üzeri ve kronik rahatsızlığı olan, dışarı çıkmayan dört yüz altmış bir vatandaşımıza ve evlerine kapanan ailelerimize erzak paketlemesi yaptı. Halen erzak paketlerini göndermeye devam ediyoruz. Bunun yanı sıra ihtiyaç sahibi ailelere, Hilal Kart verildi ve yüz beş adet Market Kart dağıtıldı. Vatandaşlarımızın; tesisat ihtiyacından tutun da kırtasiye, hasta ve bebek bezi ihtiyaçlarına kadar her türlü taleplerine kulak verdik. Aynı zamanda esnafımızın da her fırsatta yanında oluyoruz. Son olarak, Ocak ayına kadar kiralarda indirim yapacağımızın müjdesini de esnafımıza vermek isteriz. Gece gündüz demeden çalışan bütün ekibimize de canı gönülden teşekkürlerimi sunuyorum. Vatandaşımız ve esnafımız, yalnız olduğunu düşünmesin. Gölbaşı’nın doğası, hayvanları ve geri dönüşümü için yürüttüğünüz projeler ile hep ses getiriyorsunuz… Bu konuda neler söylemek istersiniz? Sokak hayvanlarımız için yürüttüğümüz çalışmalarımızı hızlandırarak tonlarca mamayı, can dostlarımıza ulaştırıyoruz. Fen İşleri birimimizin, kendi bünyesinde ürettiği mama ve su kaplarını belli noktalara koyarak dostlarımızın yaz günlerinde susuz kalmasını önlemeye çalışıyoruz. Mogan Gölümüz ve park bahçelerimizi de çiçek ekme işlemlerimiz ile yeşillendirmeye devam ediyoruz. Gölbaşı’nda yaşayan her can, bize emanettir. Bu nedenle patili dostlarımızın sağlığı ve mutluluğu adına sizin de destekleriniz ile “Doğal Yaşam Alanı” projemizi hayata geçirerek, yüz elli bin metrekarelik atıl alanı sokak hayvanlarımız için yaşam alanına dönüştüreceğiz. Belediye olarak, “Alma Sahiplen” projemiz kapsamında patili dostlarımızı sahiplenen kişilere; kulübe, mama, yıllık aşı ve veteriner desteği sağlayacağız. Yapmanız gereken tek şey sokak hayvanlarımızı sahiplenmek. Sokak hayvanlarımızı sahiplendirdik ama desteğimizi de çekmeyeceğiz. Hayata geçirdiğimiz, “Temiz Enerji ve Çevresel Dönüşüm” ve “Gri Suların Geri Kazanılması” projelerimiz ile doğamıza da sahip çıkıyoruz. Gölbaşı’nda yeni yapılan binalara uygulanma şartı getirilen “Gri Suların Geri Kazanılması” projesi, Gölbaşı Belediye Meclisi’nde görüşülerek oy birliği ile kabul edildi. Gri suların geri kazanımı hem maddi tasarruf hem de çevrenin korunmasına katkı sağlayacak. Susuz bir dünyada kalmamak, gelecek nesillerimize güzel bir Ankara bırakmak için bizler de elimizi taşın altına koyuyoruz. Park ve Bahçeler Müdürlüğümüz ile Eymir Mahallesi Beyşehir Gölü Caddesi üzerinde bulunan on altı bin metre karelik alana, Lavanta Bahçesi oluşturduk. İlk olarak alana toprak düzenlemesi yapıldı ve yabani ot çıkmasını engelleyen jüt serilerek on bin adet lavanta, toprak ile buluşturuldu. Lavantaların sulanması için otomatik sulama sistemini de hayata geçireceğiz. Genç bir belediye başkanı olarak, gençler tarafından da sıkça takip ediliyor, seviliyorsunuz… Gençlere yönelik projeleriniz nelerdir? Ankara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi, Gölbaşı Kaymakamlığı ve Gölbaşı Belediyesi ortaklığında gerçekleştirilen “125 Öğrenciden Biri Sensin” projemiz ile Gölbaşı’nda eğitim gören sekiz ve on iki yaş grubundaki çocukların spora eğilim ve yatkınlıklarını belirledik. Herkesin yeteneklerine göre değerleneceği projemizde, büyük oranda ilerleme kaydettik. Türkiye’de ilk kez uygulanan bu projede ilk olarak 125 çocuğumuzu, başta Gölbaşı Belediyesi Spor Kulübü olmak üzere yeteneklerine göre ilgili spor kulüplerine yönlendirdik. Belediyemiz, ilçemizde istihdamın arttırılması adına KOSGEB ile iş birliği yaparak “Gölbaşı İş Geliştirme Merkezi (İŞGEM)” kurmak için çalışmalara başladı. Ayrıca vatandaşlarımızın, sosyal ve mesleki gelişim eğitimlerine internet yoluyla ulaşabilecekleri bir Online Eğitim Platformu’nun kurulum çalışmalarına da başladık. Spor Toto Teşkilat Başkanı Bünyamin Bozgeyik ile bir araya gelerek ortak bir protokole de imza attık. Uluslararası
Gölbaşı ekonomisinde önemli bir payı bulunan tarımı canlandırmak için Ankara Kalkınma Ajansı ile “Kent Çiftliği Projesi Fizibilite” çalışmasını başlattık ve üretmenin verdiği heyecan ile Gölbaşı’nın geleceğine umut saçtık.
müsabakalara ev sahipliği yapabileceğimiz uluslarası bilardo kompleksimize de bu protokol ile kavuşacağız. Çocuklarımızın donanımlı şekilde yetişeceği bir spor salonun yapılması ile kaliteli eğitimin önü de açılmış olacak. Gençlerimizin futbola olan ilgisinin farkındayız. Hayata geçireceğimiz sekiz adet mini saha ile belki de geleceğin Ronaldolarını, Messilerini yetiştireceğiz. Projenin sene sonuna kadar tamamlanmasını hedefliyoruz ve Taşpınar, Hacılar, Yavrucuk, İkizce, Karagedik, Bağiçi, Çimşit, Emirler mahallelerine yapılmasını planlıyoruz. Cumhuriyet Kapalı Salonumuz, bu zamana kadar pek çok sporcuyu ağırladı. Yenilenen yüzü ile de başarılı müsabakalara ve antrenmanlara ev sahipliği yapacaktır. Böylelikle spor tesislerimiz ve alt yapımız ile ilimize, ilçemize yakışır olacağız. Büyük Gölbaşı Merkezi Projesi (BGMP) merakla bekleniyor… Projenin detaylarını paylaşır mısınız? MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin desteği ile hayata geçen ve Türk destanları teması ile Gölbaşı’nın her köşesinde bir ruh oluşturmak amacıyla tasarlanan projemiz sayesinde Ankara’da bir ilke imza atacağız. Gölbaşı şehir merkezini kapsayan yaklaşık sekiz kilometrekarelik alanı, tüm ölçekleri ile yeniden tasarlayacağız.
63
RÖPORTAJ
Dokuz etapta bitirilmesi amaçlanan projenin her etabında; Oğuz Kağan ve Kürşat Destanı’ndan Malazgirt’e, İstanbul’un fethinden Cumhuriyetimize, 15 Temmuz’dan diğer kıymetli destanlarımıza kadar pek çok Türk tarihinden esintiler olacak. Tüm alanlarda; Türk destanlarını sembolize eden yapılar, heykeller, peyzaj ve ticaret sahaları olacak. Bu sayede tüm şehir, tek bir dil ile senkronize olarak tekrar tasarlanacak. Gölbaşı; her bir noktası ile yürüyüş ve bisiklet yollarına, kent meydanına, sahil sokaklarına, amfi tiyatrolara, konser alanlarına, seyir bahçelerine ve birçok ticari- sosyal alanlarına kavuşacak. Kent meydanı ve sahil şeridinin inşası ile tüm Gölbaşı kesintisiz bir şekilde meydana, göl kenarına bağlanacak ve yürüyerek her bir noktayı kesintisiz gezilebilecek. Eymir’den Millet Bahçesi’ne, Millet Bahçesi’nden Mogan’a, Mogan’dan Yumrutepe’ye, Sahil Parkından Üniversiteler Caddesi’ne yani tüm Gölbaşı merkez sınırları, yürüyüş ve bisiklet yolları ile birbirine bağlanacak. Bu durum Gölbaşı’nı bir cazibe merkezi haline getirecek. Dokuz etapta tamamlanacak projemizi, üç yıllık bir sürede bitirmeyi amaçlıyoruz. Atatürk'ün ölmeden önce 1937 yılında tasarladığı Türkiye'yi temelden kalkındırmayı amaçlamış “İdeal Cumhuriyet Köyü” projesi yıllar sonra Gölbaşı’nda hayata geçecek. Neler söylemek istersiniz? Doğal yaşamın önemini bir kez daha anladığımız bu günlerde, Gölbaşı’nda kurulacak “İdeal Cumhuriyet Köyü” projemiz ile bir ilke imza atacağız. Rol model oluşturarak, Türkiye üzerinde bir ilk gerçekleştireceğiz. İki bin dönümlük alan üzerine kurmuş olduğumuz İdeal Cumhuriyet Köyü ile vatandaşlarımız imarlı ve yasal hobi bahçelerine kavuşmuş olacaklar. Doğal yaşamı, köy hayatını ve toprağı vatandaşlarımız ile buluşturacağız. Bu sayede tarım arazileri üzerine kurulan, imarsız ve izinsiz projelerin vatandaşlarımızı mağdur etmesine engel olacağız. Çevre ve Şehircilik Bakanımız Murat Kurum ile görüşerek projemizi başlattık. Köy kahvesi, köy meydanı, hayvanların besleneceği alanlar ve bostan alanları gibi birçok alan ile vatandaşlarımızı doğal ortam ile buluşturacağız. Aynı zamanda İdeal Cumhuriyet Köyü, pek çok sosyal alanı da bünyesinde barındıracak. Gelecek projelerinizden 2020-2021 planlamalarınızdan bahseder misiniz? Gölbaşımıza yeni bir misyon katacak olan ve çok önem verdiğimiz projelerimizden biri, Kent Çiftliği Projesidir. Gölbaşı ekonomisinde önemli bir payı bulunan tarımı canlandırmak için Ankara Kalkınma Ajansı ile “Kent Çiftliği Projesi Fizibilite” çalışmasını başlattık ve üretmenin verdiği heyecan ile Gölbaşı’nın geleceğine umut saçtık. Bu projeyle; bostanları, seraları, açık hava etkinlik alanları, butik işleme tesisleri, küçük ölçekli hayvan barınakları, eğitim olanakları, kafeleri, doğal ve yerel ürün satış birimleri ile her yaş grubundan vatandaşımız için kendini rehabilite edebileceği bir kentsel açık alanın oluşturulmasına zemin hazırlayacağız. Geleceğimiz olan gençlerimiz için de çalışmalarımıza devam ediyoruz. Merkezinde üniversite öğrencileri ve Gölbaşı halkının sosyal hayatını zenginleştirmeyi amaçlayan, otuz adet iş yeri, sinema salonu, yürüyüş caddesi ve meydanı bulunan Üniversiteliler Caddesi Projesi’ni de hızlıca hayata geçireceğiz. On bir bin metrekarelik arazi üzerinde inşa edilecek projemiz; tek katlı mağazaların çevrelediği, araç trafiğine kapalı, yürüme yolu cadde konseptinde bir açık hava sosyal yaşam merkezi formunda tasarlandı. Proje sayesinde Gölbaşı halkı ve üniversite öğrencileri, ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir sosyal yaşam merkezine kavuşacak. Projenin içerisinde bulunan sinema salonu binası, Gölbaşı ilçesindeki ilk sinema salonu olacak ve uzun yıllardır Gölbaşı halkının beklentisinin bulunduğu bir eksikliği giderecek. Üniversiteliler Caddesi Projesi ile öğrenci nüfusunun ilçede vakit geçirmesini, ticaret hacminin artmasını ve Gölbaşı halkının uzun süredir beklentide olduğu sosyal yaşam merkezi ihtiyacını karşılamayı hedefliyoruz. Konya yolu üzerindeki yüz dönümlük arazide kuracağımız canlı hayvan pazarı, et entegre tesisi ve et satış
64
ÜNİVERSİTELER CADDESİ
ünitesinden oluşan tesisimiz ile Gölbaşı hayvancılığına büyük bir katkı sağlayacağız. Güneş Enerjisi Projemiz ile belediyemizin kendi ihtiyacı olan enerjinin yanı sıra gelir getirici kaynak sağlayacak, 5 MW gücünde Güneş Enerjisi Santrali Kurulumu Projesi’ni hayata geçirerek ve enerji anlamında da büyük bir atılımı yerine getirmiş olacağız. 2021 senesini aynı zamanda asfalt yılı ilan ettik. Asfaltlamadığımız, vatandaşımızın hizmetine sunmadığımız yol kalmayacak.
MEDIA • EVENTS • COMMUNICATIONS bilgi@magpr.com.tr - www.magpr.com.tr
RÖPORTAJ
Esenliğin Marka Hali
Eyüp Sabri Tuncer Eyüp Sabri Tuncer’in Yönetim Kurulu Başkanı Engin Tuncer, koronavirüs pandemisiyle mücadele ettiğimiz günlerde halkımızın başvurduğu güvenilir bir liman olan markalarının 97 yıllık serüveni ve içerisinde bulunduğumuz süreçte üstlendikleri rol ile ilgili merak edilenleri MAG Business okurları için cevaplandırıyor. ENGİN TUNCER
B
izlere 97 yıllık köklü markanızın hikayesinden bahsedebilir misiniz? Dedem Eyüp Sabri Tuncer; disiplinli, çalışkan, dürüst ve girişimci bir yapıya sahipti. Müşterilerinin her daim danışabileceği kimse olduğunu hissettirmek amacı ile markaya kendi adını vermiştir. 1923 yılında Ankara’da faaliyete başlamış olduğu, dönemin “bonmarşe” diye adlandırılan mağazasının tanıtımı için o dönem çok da rastlamadığımız kataloglar, promosyonlar ve pazarlama faaliyetleri yapmış, çok başarılı olmuştur. Kendi elleriyle çizdiği katalogların arkasına hazırlamış olduğu kuponlar sayesinde zamanında losyon olarak adlandırılan kolonyalarının bedelsiz olarak tanıtımını yapmıştır. Bu sayede Ulus mağazamızın önünde kuyruklar oluşmaya başlamış ve bugünlere kadar süren yolculuğumuzun sağlam temelleri atılmıştır.
66
Kolonyalarda kullanılan esanslar, o dönemde yurt dışından getirtiliyor. Esans üretimine merakı olan babam yurt dışındaki büyük firmalara mektuplar yazıyor, esanslarla ilgili araştırmalar yapıyor ve imkanlarını kullanarak kaynak edinmeye çalışıyor. 1960’lı yılların sonunda kendi limon kolonyası formülünü geliştirerek, Türkiye’de bir ilk oluyor. Hammadde fiyatlarımızdaki azalma, kolonya fiyatlarında da bir düşüş meydana getirerek satışlarımızı olumlu yönde etkiliyor. Kokulu kolonyalar için farklı esansların da eklenmesi ile birlikte üretim kapasitemizde ciddi bir artış meydana geldi. 1994 yılında görevi babam Sabahattin Tuncer’den devraldıktan bir yıl sonra, Ankara’da 7.000 m2 bir alan üzerinde son derece modern, tamamen bilgisayar tabanlı üretim sağlayabilen, yüksek üretim kapasiteli bir fabrika kurduk. Üretim kapasitemizin artması yeni ürün ve pazar arayışının da temellerini oluşturdu ve oda spreyi, sıvı sabun ve losyon üretimine başladık. Türkiye’den
RÖPORTAJ
bir dünya markası oluşturma hedefi ile araştırma çalışmalarımızı başlatarak, markamızı müşterilerimizin görmek istediği yerde konumlandırmaya, ürün yelpazemizi genişletmeye karar verdik. Son yıllarda sıvı sabundan şampuana, diş macunundan losyona, oda kokularından yüzey temizleme ürünlerine kadar altı yüzü aşkın ürün gamımız ile önceliğimiz Asya pazarı olmak üzere aralarında Amerika, Rusya, Japonya, Singapur gibi ülkelerin de bulunduğu yetmiş ülke ve yedi kıtaya yaptığımız ihracatımız ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Geçmişten günümüze baktığımızda müşterilerinizin vazgeçemediği, kült haline gelen kolonya ürününüzden bahseder misiniz? Son dönemde yaşanan salgın nedeniyle kolonyaya olan ilgi nasıl değişti? Müşterilerimizin markamız ile ilgili olan bağı derindir. En çok da kolonya ürünümüz, geleneksel Türk tipi kolonya diye bahsettiğimiz “Klasik Limon Kolonyası”; hem fonksiyon olarak, hem de kültürel değerlerimizle ilgili olduğu için müşterilerimizin vazgeçilmezleri arasında yer almaktadır. Uzun yıllar üretmiş olduğumuz Tütün, Hatıralar, Paris Gecesi gibi bir döneme damgasını vurmuş klasikleşen kolonyalarımızın yanı sıra son dönemde yüksek ilgi gören Bodrum Mandalinası, Çeşme Limonu, Beyaz Çay, Yasemin gibi modern kokularımızın da olduğu on beş farklı koku seçeneği ile kolonyalarımız pazarda ön plana çıkıyor. Özellikle son dönem Bilim Kurulu’nun 60 derece ve üzeri alkol ihtiva eden kolonya ürünlerinin dezenfektan özelliğe sahip olduğunu açıklaması ile kolonyanın dezenfektan özelliği tekrar ön plana çıktı. 2013 yılında bir üniversitede yaptırdığımız araştırmada kolonyanın anti-bakteriyel özelliğe sahip olduğu bilgisini raporlarla desteklediğimizden dolayı bu bilgiye zaten sahiptik. Bu dönemde; eskiden hastane ziyaretlerinde, misafirlikte, restoranlarda, otobüs yolculuklarında ve kalabalık yerlerde sıklıkla kullanılan kolonyanın hijyenik özelliği toplum nezdinde yeniden keşfedildi ve herkesin evindeki, iş yerindeki, çantasındaki yerini tekrar aldı. Mart ve Nisan ayında karşılaşılan bu yoğun talepte neredeyse altı aylık satışımızı yaptığımızı söyleyebilirim. Salgın ile birlikte öne çıkan Türk tipi kolonya yabancı basında da dikkat çekti ve birçok yazılı ve görsel basında yer aldı. Bu süreçte ihracat taleplerinizde artış oldu mu? Gerek yurt içi, gerekse yurtdışı taleplerin çok yoğun olduğu bir dönemi yaşamaya devam ediyoruz. Markamıza da bu dönemde yabancı basından oldukça yoğun bir ilgi gösterildi ve yer verildi. Bu nedenle karşıladığımız olağan taleplerin yanı sıra daha önce kolonya kullanım alışkanlığı olmayan ülkelerden de yüksek talep görmeye başladık. Kişisel bakım ürünlerimiz ile var olduğumuz Japonya, Kore, Tayvan, Singapur, Malezya, Çin, Hong Kong gibi Asya ülkelerinde kolonyalarımıza yoğun talep alıyoruz. Önceliğimiz her zaman ülkemizin ihtiyaçlarını gidermek noktasında olmakla birlikte, hammadde arzındaki düzelmelerle birlikte yurtdışından gelen talepleri de karşılayarak ülke ekonomisine katkı sunmaya devam ediyoruz. Özellikle son yıllarda artan ürün gamınız ile birlikte kolonya haricinde sıvı sabun ve dezenfektan gibi hijyen amaçlı kullanılan ürünler de üretiyorsunuz. COVID-19 salgını süresince bu ürünlere olan ilgide de artış oldu mu? Eyüp Sabri Tuncer markası olarak son yıllarda kişisel bakım ürünlerine yaptığımız yatırımlarla sektöre farklı bir soluk getiren yenilikçi ürünlerimiz ve ambalaj tasarımlarımız ile öne çıkıyoruz. Başta doğal aktifler içeren, vegan ve vejetaryen sertifikalı, paraben ve gluten içermeyen sıvı sabunlarımız olmak üzere, şampuandan duş jeline, Türkiye’nin en çok tercih edilen el ve vücut losyonuna kadar; son dönemde sles, florür, şeker içermeyen sadece ülkemizin
Bu süreçte daha önce kolonya kullanım alışkanlığı olmayan ülkelerde de talepler yukarıya çekildi.
değil dünya pazarlarında da çok sık göremediğimiz doğal içerikli yetişkin, genç ve çocuk diş macunlarımız da COVID-19 pandemisi mücadelesinde halkımız tarafından tercih edilen ürünlerimiz arasında yer alıyor. Ürünlerimiz müşterilerimizin talepleri doğrultusunda ve onların ihtiyaçlarını karşılamak üzere geliştirildiği için, müşterilerimiz tarafından büyük ilgi görüyor. Dezenfektan üretiminde de 2010 yılından bu yana tesislerimizde bu ihtiyaca cevap veren biyosidal ruhsatlı klinik etkisi kanıtlanmış ürünleri üretmekteyiz. Gerek jel, gerekse sıvı formda dezenfektan ürünlerimiz de başta sağlık kurumlarımız olmak üzere, halkımız tarafından yoğun ilgi görmeye devam ediyor. Son olarak, yaşanan bu sürecin en kısa sürede geçmesini umuyoruz. Salgın sonrası Eyüp Sabri Tuncer’in planlarında değişiklik olacak mı? Bizlere süreçlerinizden bahseder misiniz? Tüm uzmanlarımızın, devlet görevlilerimizin ve toplum bilimcilerin söylediği üzere dünyada COVID-19 salgını sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. İnşallah en az kayıpla atlatacağımız bu dönemden sonra dünyada ve ülkemizde insanların kişisel bakım ve hijyen konusunda daha farkında olarak ve bilinçle hareket edeceğini ve bugün yaşadığımız benzeri vakaların ilerleyen dönemlerde farklı isimlerde ve formlarda tekrar etmemesi için hem kişisel hem de kurumsal önlemlerini alacaklarını düşünüyoruz. Bu da bizim gibi doğallığa vurgu yapan, insan yaşamı kalitesini artıran ürünler üretme konusunda çalışan markaların daha fazla öne çıkmasına neden olacak. Biz şimdiden bünyemizdeki AR-GE ve ürün geliştirme departmanlarımızla planlamalarımızı bu doğrultuda yapıyoruz. Ülkemizin Mart ayından bu yana toplumsal bir seferberlik ilan ederek mücadelesini sürdürdüğü salgına karşı, milletimiz sağlık önlemi olarak yanında Eyüp Sabi Tuncer markasını görmek istedi. Araştırma firmaları tarafından yapılan, sosyal medyada koronavirüs hakkında en çok konuşulan başlıklar çalışmasında, Eyüp Sabri Tuncer’in en çok konuşulan marka olarak öne çıktığını görüyoruz. Bununla birlikte ürünlerimize ulaşmak isteyen müşterilerimizin web sitemizdeki trafiği %35 arttı. Bizler de dinamik yapımız ve çalışma odaklı iş ahlakımız sayesinde bu süreci hassasiyetle takip ederek ürünlerimizi müşterilerimizle buluşturabilmek için gerekli tüm önlemleri alarak mavi yakadan, beyaz yakaya tüm ekibimizin üstün emekleriyle çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu dönemde tüm iş ortaklarımızla birlikte fedakârlık göstererek pandemi dönemini en kısa zamanda ülkemizin gündeminden çıkaracağımıza ve birlikte güzel işler yapmaya devam edeceğimize yürekten inanıyorum.
67
RÖPORTAJ
Mücevheratta
Özel Tasarımların Erbabı
ATİLLA ANLI KARAT
Yedi yaşında başladığı mücevherat işine, kendi atölyesini kurarak devam eden Atilla Anlı Karat, kusursuz işçiliği ve özel tasarımları ile Türkiye’nin en büyük ve başarılı isimleri arasında yer alıyor... Atilla Anlı Karat ile adını verdiği markası, çalışmalaları ve pırlanta sektörü hakkında gerçekleştirdiğimiz röportajımız sizlerle...
68
RÖPORTAJ
B
ize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? 1955 Mardin doğumluyum. Babam, el emeği kumaş ve iplik boya imalatı yapmaktaydı. Aynı zamanda toptan gıda ile ilgilenirdi. Çocukken annemden el işi yapmayı öğrenmiştim. Tespih yapar, gazlı çakmak tamir ederdim. Hayat dolu, yerinde duramayan bir çocuktum. Bölgedeki yetersizliklerden dolayı 1962 yılında, yedi yaşımdayken Mardin’den İstanbul’a geldim. Sektöre başlama serüveninizden, “Atilla Karat” markanızı yaratma sürecine kadar olan evre hakkında bizleri bilgilendirebilir misiniz? İstanbul’a geldiğimde iyi bir mücevher ustasının yanında işe başladım. Ek gelir olsun diye akşamları Sirkeci’deki, Büyük Postane’nin oradan bozuk gazlı çakmakları toplayıp evde tamir ederdim. Böylece çıraklıktan aldığım paradan üç misli para kazanırdım. Ustam da bazen beni sıkıştırır, “parayı nereden buluyorsun, bir şey mi yapıyorsun” diye sorardı. Ben de ek bir iş yapmama izin vermediği için anlatmazdım. Sonrasında ustam ile aramızda haftalığımdan fazla parayı nereden buluyorum diye sürtüşmeler başlamıştı. Ben, o parayı kalfası olduğum kadroya harcıyordum. Yanımda benim yaşımdan çok daha büyük elemanlar vardı. Onlar da hakkımda dedikodular yapınca buna dayanamadım. Çünkü ben her zaman gururum ve şerefim için yaşadım. Ustam aynı zamanda teyze çocuğumuzdu, ayrılacağım dediğimde babamı arayıp ayrılacağımı söyledi ve bana ders olsun diye maaşımı vermemeye başladı. Ama ben kafama taktığım için pes etmedim. Ayrılırken ustalarıma; yürüdüğünüz yolda yürümeyeceğim, yaptığınız hiçbir ürünü yapmayacağım, müşterilerinize gitmeyeceğim ve sizleri her yerde ustam olarak göreceğim dedim. Sonrasında babamdan hiçbir maddi katkı görmeden ufak bir atölye açmam ile serüvenim başladı.
Türkiye’de ilk pırlanta ihracatını ve ithalatını yaparak, mücevheratın önünü açan firmayım. Bu dönemde daha çok, altına talep var...
Şu an, Zorlu Center AVM’de, “Atilla Karat" ve "Anlı Fine Jewelry” olarak iki mağazam bulunmakta. Kendi tasarımlarımız ve kişiye özel yapılan tasarımlarımız, Nuruosmaniye’de bulunan merkez binamızda üretilip değerli müşterilerimize sergilenmektedir. Pırlanta ve mücevherat tasarımlarınızda tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz? Tarihsel öğelerden, dönemlerden etkileniyor musunuz? Mücevher tasarlamak, iyi bir hayal gücü gerektirir. Tasarımlarımda her zaman hayal gücümü ve tecrübelerimi kullanmışımdır. Tarihsel öğelerden, eski dönemlerden ve doğanın bize sunduğu eşsiz güzelliklerden tabiî ki etkileniyor ve tasarımlarımıza yansıtıyoruz. Tasarımlarımı “Bu ışıltı size çok yakışacak” cümlesi ile özetleyebilirim. Her ürünümde taş kalitem önceliğimdir ve ürünlerim parlaklığı ile göz kamaştırır. Mücevherde, herkesin belli bir çizgisi ve branşı olması gerekir. Tasarımlarınız büyük ilgi görüyor. Üretimlerinizin özel olması için neler yapıyorsunuz? Öncelikle benim için büyük bir teveccüh, minnettarım. El emeği işçiliğinden ayarına ve taş kalitesine kadar her şeyi ile tek tek ilgileniyor, imkanlar dahilinde kalite kontrolünün yüzde seksenini de kendim yapıyorum. Benim için ürünümün kalitesi çok önemli. Mücevherat ihracatında Türkiye’deki son durum nedir? Türkiye’de ilk pırlanta ihracatını ve ithalatını yaparak, mücevheratın önünü açan firmayım. Bu dönemde daha çok altına talep var. Konfeksiyon ve butiği nasıl birbirinden ayırmak gerekiyorsa altın ve taş işini de birbirinden ayırmak gerekir. Firma olarak bizim önceliğimiz Türkiye’de gerçek mücevheratın işlendiğini tanıtmak ve kabullendirmektir. Mücevherat üretim ve satışını gerçekleştiren işletmeler artınca haliyle fiyatlarda değişkenlik gösterdi. Fiyatlar neye göre belirleniyor? En önemli soru. Altın kıymetli bir maden, altının fiyatı dünyada her zaman bellidir. Pırlanta da çok kıymetli ve dünyada fiyatı belli olan bir
maden ama maalesef, bu süreçte eskilere döndük. Eskiden ana ayar denilen yani altın olmayan ve kasıktan yapılan ürünlerden farksız bir hale geldik. Altın pahalı deniyor, gümüş altın karışımı ürün yapılıyor. Sekiz ayar montüre döndük. Bu gidişat, mücevheratın sonunu getirir. Mücevheratçı olmak, konsinye ürünler alıp satmak değildir. Zaten üç-dört ay sonra kapatıp gitmek bu sektöre olan güveni azaltıyor. Eğer daha deneyimli ve daha tescilli, garantili firmalar olursa sağlıklı bir ortamın oluşacağına inanıyorum.
69
RÖPORTAJ
Lüksün Denizlerdeki Tutkusu
Asırlık geçmişinden aldığı güçle dünya süperyat pazarının önemli aktörlerinden biri haline gelen Bilgin Yachts’ın müşterilerine sunduğu eşsiz deneyimlerini ve bunu mümkün kılan üretim süreçlerini Pazarlama Direktörü Tuğba Şengün Topgül'den dinliyoruz...
70
RÖPORTAJ
Ö
ncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Ben Tuğba Şengün Topgül, Bilgin Yachts’ın pazarlama direktörüyüm. Bilgin Yachts ailemizle birlikte pazarlama faaliyetlerini yönetiyoruz. Ben tersanemizde ailemizin beşinci jenerasyon üyesi olarak işlerimize devam ediyorum. Markamızı yurt içinde ve yurt dışında en güzel şekilde temsil etmek ise en büyük hedefimiz. Bilgin Yachts’ın köklü tarihinden ve bugünlere nasıl gelindiğinden bahsedebilir misiniz? Bilgin Yachts tersanesinin tarihi 1900’lü yılların başlarına kadar dayanır. Küçük çaplı bir aile şirketiyken, bugün dünyaca ünlü bir yat üreticisine dönüşmesinin ardında çok büyük çaba ve emek yatıyor. Tersanenin asıl kurucusu, büyük dedemiz Hüseyin Bey ilk yıllarda Salacak’ta tekne yapımına başladı. O Gelibolu’da yaşamını yitirdikten sonra oğlu Hüseyin Şengün işleri devraldı ve hatta o dönemlerdeki ortağı Harun Ülman ile beraber Mustafa Kemal Atatürk’ü de üretim yerlerinde ağırladılar. 1964’te işin başına geçen Bilgin Şengün ve Mustafa Şengün’den sonra ise Bilgin Yachts büyüme sürecine girmiş oldu. Bugün geldiğimiz noktada, ilk defa Türkiye’de 85 metrelik bir yerli üretime imza atıyoruz. Aynı anda üç adet 80 metrelik yat inşa edebiliyor olmak veya 47 metrelik yatları birbiri peşi sıra sahiplerine teslim etmek bizce büyük bir emeğin meyveleri. Bilgin Yachts’ın dünya pazarındaki yerini ve Türkiye ekonomisi açısından önemini anlatabilir misiniz? Türkiye’deki yerli üretimin dünyaya yansıması bizi onurlandırırken, ülkemizi temsil eden birkaç üretici firmadan biri olmak ve hatta en büyük yerli yatı inşa etmek doğrusu bizi gururlandırıyor. Bunun Türkiye ekonomisine etkileri elbette yadsınamazken, imaj olarak da ülkemizi doğru bir şekilde temsil ettiğimize inanıyoruz. Refitini ya da satışını gerçekleştirdiğimiz yatların sahipleri veya temsilcileri ülkemizi ziyaret ediyorlar. Bu anlamda bir nevi turizm elçiliği de yaptığımız söylenebilir. Çünkü West Istanbul Marina’daki konumumuz itibarıyla ilgi çeken ve şehre yakın bir yerdeyiz.
Tersanemizin dünya pazarındaki yerine baktığımızda ise, stratejik olarak doğru bir yerde konumlandığımız söylenebilir. Her yılın sonbahar aylarında düzenlenen Monaco Yacht Show’da geniş bir alan kiralayarak yatlarımızı ve projelerimizi sergiliyoruz. Aynı zamanda 2019 yılı başında Dünya Süperyat Üreticileri Birliği (SYBAss) üyeliğini alarak Türkiye’den birliğe giren ikinci tersane olduk. Bugün dünya pazarında Bilgin Yachts tanınan bir marka halini aldı. Süperyatlarınız hem detaycı bir tasarım, hem de sofistike bir mühendislik çalışmasının ürünü. Bunu mümkün kılan ekibinizden, ayrıca yurt içi ve yurt dışı iş ortaklarınızdan bahsedebilir misiniz? Çok iyi bir ekiple çalışıyoruz. Tersanemizde görev alanlar yıllardır bu firmaya ve aileye emek vermiş insanlar. Bunun yanı sıra, yeni mezun olmuş ve heyecanlı çalışanlarımızı da ailemize dahil ederek daha interaktif bir çalışma ortamı elde ettik. Böylece farklı nesiller birbirine katkıda bulunarak ortaya harika bir iş çıkarıyor. Yurt dışından, iç tasarım açısından, H2 Yacht Design’dan destek aldığımız oluyor. Ancak, Türkiye’de de tasarım alanında son yıllarda büyük bir hareketlilik söz konusu. Projelerimizin bir çoğunun dış tasarımında Emrecan Özgün liderliğindeki Unique Yacht Design ile ortaklaşa hareket ediyoruz. Aynı zamanda şirket bünyemizde de bir tasarım ekibimiz mevcut. Bu da işlerimizi hem hızlandırıyor, hem de kolaylaştırıyor. Bu şekilde müşterilerimizle zamanında ve doğru bir iletişim sağlıyoruz. Müşterinizle kurduğunuz iletişimden ve karşılıklı etkileşime dayanan bu sürecin ne şekilde yürütüldüğünden bahsebilir misiniz? Müşterilerimizi her şeyden önce ailemizin bir parçası ve hayat boyu arkadaşlarımız olarak görüyoruz. Bizim işimizde bunu yapabilmek gerçekten önemli, çünkü yat kullanıcılarının neyi, nasıl yapmak istediklerini zaman içerisinde daha iyi anlıyor ve beklentileri doğrultusunda arzu ettikleri deniz yaşamını onlara sunuyoruz. Eğer bir yat on-spec değil de sipariş üzerine yapılıyorsa, tasarımın başladığı aşamadan yatın suya indirilişine kadar her detayı
71
RÖPORTAJ
Bilgin Yachts küçük çaplı bir aile şirketiyken, bugün dünyaca ünlü bir yat üreticisine dönüşmesinin ardında çok büyük çaba ve emek yatıyor.
yat sahibiyle paylaşıyoruz. Hatta yatı teslim aldıktan sonra bile dostluğumuz ve iletişimimiz devam ediyor. Devam eden süreçte de yatlarını kışlama ya da refit ve bakım için tersanemize alıyor ve düzenli bakımlarını gerçekleştiriyoruz. Hedef kitlenizi nasıl tanımlıyorsunuz? Hayallerindeki yaşamı denizlere sığdıranlara ve bunu yaparken de bir ressam gibi hayal dünyasındaki renk skalasını gerçeğe yansıtanlara hitap ediyoruz. Kısacası; bu dünyada denizi seven, denizde yaşamak isteyen herkese kapımız sonuna kadar açık. Ama özellikle Amerika, Avrupa , Orta Doğu diyebiliriz. Aslında paranın satın alamayacağı bir deneyim sattığınızı ifade ediyorsunuz. Bunu açıklar mısınız? Denizin üzerinde, karadaki yaşamın tekdüzeliğinden uzakta bambaşka bir dünya yaratıyoruz. İnsanlar karada yapılması mümkün olmayan, aklın hayalin almayacağı fikirlerle bize geliyorlar. Örneğin, 47 metrelik yatımızda havuzdan iç mekanlara kadar ışığın yansıtılması, ana kamarada denize doğru açılan bir balkon… Bunların hepsi insanlara lüks, konforlu ve çok özel bir tatil deneyimi yaşatıyor. 263 serisi 3 süperyattan ilkinin suya indirilişi Türk denizciliği açısından gurur vericiydi. Bize biraz Tatiana’dan bahsedebilir misiniz? 80 metrelik Tatiana şu anda bizim amiral gemimiz. Şubat 2020’de inşasını tamamladıktan sonra Nisan ayı başında test seyirlerini yapmaya başladık. Sahip olduğu ikiz MTU motorlarla performansını 19 knot’a kadar çıkararak başarılı bir mühendisliği olduğunu bizlere kanıtladı. H2 Yacht Design, yatın iç mekanlarında Macassar abanozu ve okaliptus kullanılan, yer yer mermer detaylar bulunan modern bir tasarıma imza attı. Unique Yacht Design’dan Emrecan Özgün’ün de deyimiyle Tatiana, çelik-alüminyum gövdeli süperyatlar arasında kendisini kısa sürede gösterecek. Bu yatta öne çıkan bir diğer özellik de aslında 80 metrelik Bilgin 263 serimizin ortak özelliği: IMO Tier III sertifikasyonu ile uyum içerisinde, çevre dostu, %100 temiz hava emisyonu yapan bir yat olması. Bu anlamda da gurur duyduğumuz bir iş oldu. Yine kullandığımız 2x 2.560 kW MTU motorlar da yapıları gereği çevre dostu. Bilgin Yachts’ın gelecek hedefleri ve projeleriyle ilgili neler söylemek istersiniz? Tatiana’yı NB78 gövde adıyla serinin üçüncü yatı takip ediyor. Tamamen yeni bir yerleşim planına sahip olan gövde, son dokunuşlar için West Istanbul Marina’da. Diğer yandan, 85 metrelik süperyatımızın teslimat tarihini de 2023 yılı olarak planlıyoruz. 2022 yılını ise 74 metrelik on-spec projesi ve 500GT altında 50 metrelik bir süperyat projesi üzerine değerlendireceğiz. Her iki modelde de Unique Yacht Design ile çalıştık. Ajandamızda yer alan tüm süperyatlarımız üretim anlamında en yeni teknolojileri içerirken, yaşam mahallerinde ise modern hatlara, geniş iç mekanlara sahip olacaklar.
72