1
2
Konu Gayrimenkul İse... www.evrenbarutcu.com
BAȘKENT
EVREN BARUTÇU
Broker / Owner
Çankaya Caddesi 21/8 - 0312 436 0 100
3
EDİTÖR
Tuğçe Uzun
tugce@magdergi.com.tr
İ
Mutluluğun Anahtarı
MAG Patent No: 2005 58511
Temmuz: 2016 Yıl: 5 Sayı: 7 Fiyat: 10 TL MAG Medya Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Can Çavuşoğlu Genel Yayın Yönetmeni Beril Çavuşoğlu Genel Koordinatör Uğur Özer Görsel Yayın Yönetmeni Osman Selçuk Güngör Yayın Yönetmeni Tuğçe Uzun Kreatif Direktör Seda Çavuşoğlu Grafik Tasarım Sevgi Pınar Özen Haber ve Foto Muhabiri Derin Gökçe
ş dünyasında; işini bilen, işini seven ve çeşitli başarılara imza atan bir iş adamı veya iş kadını olmanız tesadüf değil... İş yaşamının önde gelen isimlerine baktığımızda, zamanı doğru kullanarak belirlenen hedeflerin ve yürütülen doğru stratejilerin önemini görüyoruz...
İletişim Direktörü Dilara Ertürk İpek Güven Sosyal Medya Yavuz Solmaz Reklam Müdürü Esra Demir Toral
Bizim hayatımıza hangi stratejiler yön veriyor? Başarının asıl anahtarı ne? Teknoloji her geçen gün hızla gelişiyor, karşımıza yeni imkanlar çıkarıyor ve tüm bunların sonucunda sektörler çeşitlenerek iş hayatında rekabet günden güne artıyor, karşımıza sürekli güçlü rakipler çıkıyor. Rakiplerimizle aramızda fark yaratmak ve onlardan bir adım öne çıkmak için neler yapmalıyız?
Reklam ve Halkla İlişkiler Feray Şahingöz Gökçe Türkcan Gül Avcı Hilal Başarır Öztürk Simge Ünlü Çetin
Tüm bu sorulara cevap alabileceğimiz, sektöründe öne çıkan, küçük bir işletme ile yola çıkıp büyük holdinglere sahip olan isimleri, sağlık sektöründe kendini ispatlamış doktorları ve yazarları MAG Business sayfalarına konuk ettik, başarı hikayelerini sizlere aktardık... Mesleğin zorlu yollarını aşmanın; ne iş yapıyor olursanız olun, ilk olarak işinizi sevmekten geçtiğini öğrendik...
Yayın Hukuk Danışmanı Ahmet Münir Yaşar Korcan Dericioğlu
Başarı, çalışma ve verimlilik odaklı röportajlarımızda; dün hedef belirleyenlerin, zamanını iyi değerlendirenlerin, vizyon sahibi olanların, bugün geldikleri zirveleri sizlerle paylaşıyoruz... Sosyal medyanın önemini, geleceğin sektörlerini, gözde meslekleri ve genç girişimcilere yol gösterecek fikirleri MAG Business sayfalarında bulacaksınız... Alışveriş sayfalarımızda ofis şıklığını yarattık... Hem sizin şıklığınız hem de ofisinizin estetiği için seçtiğimiz gösterişli, rahat, modern ve özel birçok ürünü ve iş hayatına mimarisiyle motivasyon katan ofis projelerini sizlere sunuyoruz... Yeni fikirler edinebileceğiniz, iş hayatınızda kendi yaşadıklarınızdan da bir şeyler bulabileceğiniz MAG Business dergimizin 7.sayısında; ekonomiye yön veren isimlerin röportajlarını, makaleleri ve iş yaşamına değer katan firmaların sahiplerinin başarı serüvenlerini sizlerle buluşturuyoruz... Mesleğinde zirveye çıkmış isimlerin hikayelerini sizler için derlediğimiz dergimizi keyifle okumanızı dileriz... Hayatınızın her alanında şans her zaman sizinle olsun...
Mali İşler Koordinatörü Tarık Değer
Türü Bölgesel Süreli Yayın MAG isim ve yayın hakkı MAG Medya Ltd. Şti.’ne aittir. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların tüm hakkı MAG’a aittir. İzin alınmadan kullanılamaz. Yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. İdare Merkezi
Kaptanpaşa Sokak No: 33-B G.O.P. ANKARA Tel: 312 428 0 444 Talatpaşa Caddesi Telsizler Mahallesi Nef 163 No:370 Kağıthane/İSTANBUL Tel: 212 309 45 26 Dağıtım
Dünya Süper Dağıtım Baskı
DUMAT OFSET
Bahçekapı Mah. 2477. Sokak No: 6 Şaşmaz / ANKARA Tel: 312 278 82 00 (pbx) Basım Tarihi
25.07.2016 www.magdergi.com.tr facebook.com/magonline twitter.com/magdergi instagram.com/magdergi e-mail: bilgi@magdergi.com.tr
MAG’a abone olmak çok kolay... Telefon ile
0.312 428 04 44
İnternet ile
abone.magdergi.com.tr
YENİDEN KULLANIN GERİ DÖNÜŞTÜRÜN! Eski dergi, katalog ve gazetelerin geri dönüştürülmesi çevreye yapılabilecek en kolay katkıdır. Ağaç kesimlerini azaltmak üzere MAG Medya, okuyucularını kendi yakın çevrelerinde de geri dönüşümü teşvik etmeye çağırıyor.
6
7
10 HÜSEYİN KARAKOÇ 16 NİHAN KARAÇAM SALKAYA 18 ALIȘVERİȘ ERKEK 20 ARİF KÜNAR 22 PROF. DR. BÜLENT ERDEMLİ 24 ALIȘVERİȘ KADIN 26 HATİCE KARSLIOĞLU 28 DECO TREND 34 ALIȘVERİȘ OFİS 36 DEMET CENGİZ 39 ALIȘVERİȘ KADIN 42 MELİH FER SOLMAZ 44 GÖKCAN BULUT 48 ALİ ÇELİK 50 EMLAK 52 ÖZLEM GENÇOĞLU - FEHMİ TAHİNCİOĞLU 56 MUSTAFA V. KOÇ ANISINA SERGİ 60 ALIȘVERİȘ AKSESUAR 62 YAT DÜNYASI 66 LINA BAROKAS 68 MEMDUH TÜRKOĞLU 70 ALIȘVERİȘ KALEM 72 SOLAR IMPULSE 76 ÖZGÜR AKSUNA 78 ROLLS-ROYCE VISION NEXT
8
www.magdergi.com.tr
9
RÖPORTAJ
"Düzen, Dürüstlük, Disiplin"
Hüseyin Karakoç
Yaklașık yirmi yıldır çeșitli sektörlerde bașarıyla hizmet veren Hırkalı Șirketler Grubu’nun Yönetim Kurulu Bașkanı Hüseyin Karakoç ile iș hayatındaki hedeflerine, hayallerine ve bugüne kadar gerçekleștirdiği gelișim stratejilerine dair keyifli bir röportaj gerçekleștiriyoruz...
10
RÖPORTAJ
BAŞARI, SADECE İŞ HAYATINDA OLURSA İNSAN GERÇEK MUTLULUĞU YAKALAYAMAZ.
S
izi kısaca tanıyabilir miyiz? Dört çocuklu bir ailenin ortanca oğlu olarak 1976 yılında Ankara’da doğdum. Şu anda da Hırkalı Şirketler Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanıyım.
İşiniz ne zaman ve nasıl kuruldu? Hırkalı Şirketler Grubu’ndan biraz bahseder misiniz? İlk şirketimiz olan Hasoğulları A.Ş. 1997 yılında ben askerlik görevimi yerine getirirken abim ve babam tarafından Ankara’da kuruldu. Askerlik görevimi tamamladıktan sonra şirketimizin başına geçtim. Neredeyse yirmi yıldır faaliyet gösteren firmamızın yanı sıra yıllar içinde farklı sektörlere de atıldık. Tekstil, eğitim ve gayrimenkul sektörleri bunlardan bazıları. Sizin için başarı ne demek? Az uyumak ve çok çalışmak, çalışırken mutlu olmayı ve mutlu etmeyi unutmamak. Başarı, sadece iş hayatında olursa insan gerçek mutluluğu yakalayamaz. Benim asıl başarım işimdeki başarımı ailem ve dostlarımla paylaşıp onları mutlu edebilmektir. Gelecekte kendinizi ve firmanızı görmek istediğiniz yer, durum nedir? Böyle bir tablo tarif eder misiniz? “Türkiye’nin önde gelen holdinglerinin arasında yer almak” desem şaşırmazsınız sanırım. Uluslararası pazarda başarı sağlamak, dürüst Türk ticaretinin bilinirliğini artırmak ve güvenilirliğimiz ile örnek bir firma olmak gelecek planımızın bir parçası. Hedeflerimize ulaşırken ben
kendimi yine ağabeyim ve kardeşim ile işin başında görmek istiyorum. Başarılı olmak için neler yapmak gerek? Öncelikle kendini tanıyan, neyi iyi yapabileceğini ve nereden başlayacağını iyi bilen birisi olmak gerek. Başarılı olmak için gözünüz işinizde, işinizse gözünüzde olmalı; yani işleri yakından takip etmek gerek. Ayrıca başarıya doğru koşarken de dürüstlük ve doğruluktan taviz vermemek gerektiğine inanıyorum. İş hayatına 3D olarak bakıyorum; Düzen, Dürüstlük, Disiplin. İş yaşamındaki öncelikleriniz ve ilkeleriniz neler? Bildiğiniz gibi, ilk zamanlarda bir aile şirketiydik ve zamanla büyüyerek çok güzel istihdam alanları sağladık. Dolayısıyla ekibimiz de günden güne büyüdü. Bu durum, kurumsallığı ön planda tutma ihtiyacıyla birlikte bana yeni ilkeler edindirdi. Bunlardan en önemlisi, başarılarımızı nesilden nesile aktarmak ve çocuklarımıza güzel bir gelecek hazırlamaktır. Çünkü aile hayatıma da iş hayatım kadar önem veren birisiyim. Bir diğer önceliğim ise; tüm verilere hakim olmak. Yani tüm grup şirketlerimizin değerlendirmesini sık sık yapmaya ve hemen hemen tüm gelişmelerden mümkün olduğunca haberdar olmaya çalışıyorum. İşini ve çalışmakta olduğu sektörü seven insanlarla çalışmak da önemli bir konu. Çünkü, çalışanlarımın heyecanlı olması ve hem kişisel hem de iş hayatıyla ilgili hedeflerinin örtüşmesi bizim için çok önemli. Bireysel başarılar da beraberinde aynı çatı altında olduğumuz ekip başarılarını getiriyor.
11
RÖPORTAJ
AİLE HAYATIMA DA İŞ HAYATIM KADAR ÖNEM VEREN BİRİSİYİM.
Yapmayı düşündüğünüz yeni işler var mı? İş yaşamının ihtiyaçlarını göz önüne alarak, çağdaş başkentlere yakışır nitelikteki yeni projelerimizle, Ankara'nın ihtiyaç duyduğu modern iş yaşamının çıtasını yükseltmeyi hedefliyoruz. Daha önce LaVida City projemizle markamızın temellerini atmıştık. Çok yakın zamanda Türkiye Petrolleri Personeli Vakfı ile ortaklaşa yürüttüğümüz yeni bir plazanın temellerini atacağız. Ayrıca Avrupa bazında birçok ilki bünyesinde barındıracak ve Ankara’nın simgesi haline getirmeyi hedeflediğimiz, yeni LaVida projesi de inşallah yerini alacak. Atılmayı düşündüğünüz yeni sektörler var mı? Yerinde saymayı sevmeyen bir yapıya sahip olduğumuz her halimizden belli değil mi? Bu nedenle bizi daha büyük başarılara götürecek işlerle birlikte yeni sektörlere de atılabiliriz. Hatta planlarımız dahilinde yakın gelecekte yayıncılık sektöründe yer almak var. Şu anda fizibilite çalışmalarını yürütüyoruz ve medya şirketimizi de en kısa sürede halkımıza sunmak istiyoruz. Yurt dışında takip ettiğimiz sektörlerden
12
bir diğeri ise otelcilik. Bu alanda da bir atılım yapabiliriz. Sizce gelecek hangi sektörde? Mesela internet vb.? Bilişim dünyası yaklaşık yirmi yıl önce bizlere ucunun ne kadar açık olduğunu gösterdi ve hala durduramıyoruz. Hem donanım hem de yazılımsal alanda sürekli yeni gelişmeler yaşanıyor ve her geçen gün yeni teknolojilerle tanışıyoruz. İnternet güvenliği, veri tabanı yönetimi gibi alanlarda ihtiyaçlar artıyor. Hayatımızı kolaylaştıran bu sektör de geleceğin sektörleri arasında. Diğer tara an, insanların temel ihtiyaçlarını göz önünde bulunduracak olursak gıda ve hizmet sektörünün hiç bitmeyeceğini düşünüyorum. Aynı şekilde sağlık sektörü de sürekli ihtiyaç duyduğumuz ve insanoğlu var olduğu sürece ihtiyaç duyulacak sektörler arasında. Ayrıca artan nüfusa bağlı olarak bir kaos haline gelen şehir yaşamı, şehir planlamasını da önemli bir sektör haline getirdi. Geleceğin şehirlerinde bu alanda yeni ihtiyaçlar doğacaktır.
RÖPORTAJ
İŞİNİ VE ÇALIŞMAKTA OLDUĞU SEKTÖRÜ SEVEN İNSANLARLA ÇALIŞMAK ÇOK ÖNEMLİ.
Sosyal medya konusunu ve önemini yeterince biliyor musunuz? Bu konuda çalışmalarınız var mı? Sosyal mecraları olabildiğince sık takip etmeye çalışıyorum. Şahsi hesaplarımı aktif olarak kullanıyorum. Ayrıca firmalarımızın sosyal medya hesaplarına her gün göz atıyorum ve hatta bazı önemli günleri sosyal medya koordinatörümüze ben hatırlatıyorum. Kendi şirketinizde olmazsa olmaz dediğiniz kurallar neler? İşinizi daha da büyütmek için geliştirdiğiniz size özel yöntemler var mı? Kurumsallık benim için çok önemli. Çünkü yılların getirmiş olduğu tecrübelerle yoğurulmuş kurumsal bir yapımız var ve bu yapıyı günden güne geliştirmemiz gerektiği bilincindeyim. Bu yapının zedelenmesine kesinlikle izin vermemeye çalışıyorum. Üst düzey çalışanlarımın takip etmiş olduğu işlerin raporlanması konusuna yine aynı şekilde dikkat ediyorum. İşlerimizi daha da geliştirmek ve başarılarımıza yenilerini eklemek için de “rol model” tekniğini uygulamaya çalışıyorum.
13
RÖPORTAJ
İş hayatına yeni atılmış genç girişimciler ilk etapta nasıl bir yol izlemeliler? Tavsiyeleriniz neler? Son dönemlerde maalesef ülkemizde beklenmeyen sarsıntılar yaşadık ve bu özellikle de ekonomide bir takım dalgalanmalara neden oldu. Türk lirası da küresel piyasalarda değer kaybetti. Bundan dolayı ticarete atılmak bana göre biraz daha zorlaştı. Ancak girişimciliğin sonu yoktur ve her ülkenin genç girişimcilere ihtiyacı vardır. Genç girişimciler, tabiri caizse havayı iyi koklasınlar. Sabırlı olsunlar. Revaçta ve geleceği olan sektörleri tercih etsinler ve mutlaka yapacakları işi iyi analiz etsinler. Günün stresini ve yorgunluğunu nasıl atıyorsunuz? Yıllardır düzenli olarak spor yapıyorum, işten özele geçiş yaparken koşu bandı üzerinde enerjimi yenilemek çok iyi geliyor. Sonrasında bazen bahçede kahvemi yudumlarken kitap okuyorum veya sevdiklerimle sohbete vakit ayırıyorum. Seyahat etmeyi seviyor musunuz? Nerelere? “Dünya kazan ben kepçe” desem soruyu tam anlamıyla cevaplamış oluyorum sanırım. İş, özel, yaz, kış, deniz, dağ, kültür ve eğlencenin yanı sıra seyahat etmenin neredeyse her türü hayatımın bir parçası. Dünyada görmediğim birkaç yer kaldı, onları da gezi de erime gidilecek yerler listesine yazdım.
14
RÖPORTAJ
GENÇ GİRİŞİMCİLER, TABİRİ CAİZSE HAVAYI İYİ KOKLASINLAR.
Hobileriniz neler? Vazgeçemediğiniz alışkanlıklarınız var mı? Seyahat etmediğim zamanlarda ha ada en az bir gün ata biniyorum, binicilik hobiden öteye geçen bir şey. Gerçi atlarla bağı olan okuyucular anlar ne demek istediğimi. Klasik araba tutkunluğum sayesinde keyifli pazar gezintilerine çıkmak ve arabalarımla birebir ilgilenmek de adeta bir hobi haline geldi. Vazgeçemediğim hiçbir alışkanlığım olmadı, çok şükür irademi yönetebiliyorum. Katı prensipleriniz var mı? Asla ve asla dedikleriniz? Asla ve asla kimsenin hakkının yenmesine müsaade etmem. En hassas olduğum konular; adalet ve hakkaniyettir.
Rekabet sizce ne ifade ediyor? Bana göre rekabet ettiğiniz kişi; işinizi daha iyi ve düzgün yapmanızı sağlayan ve gelişiminiz için teşvik eden unsurdur. Yurt dışına açılma gibi bir planınız var mı? Önceki soruların cevaplarında kısa da olsa bahsettiğim gibi, böyle bir düşüncemiz var. Türkiye'yi yurt dışında da en güzel şekilde temsil edebilmeyi canı gönülden ümit ediyorum.
Hayranlık duyduğunuz, takdir ettiğiniz isimler… Benim tek hayranlığım eşime ve çocuklarıma duyduğum hayranlık…
Yöneticilik vasfı sonradan mı edinilir, yoksa bu bir yetenek midir? Herkes yönetici olamaz. Liderlik vasfı doğuştan gelir, lakin sadece doğru geliştirilirse iyi bir yönetici ve iyi bir ekip lideri olunabilir.
Sizce bu yılın yatırımı ne olmalı? Eğitim... Bence bu yılın değil her yılın ve her zamanın en büyük yatırımı eğitime yönelik olmalı. Biz bu yatırımı Keşif Koleji'ni bünyemize katarak gerçekleştirdik.
Küçük yaşlarda, bugün bulunduğunuz noktanın hayalini kurmuş muydunuz? Başarılı bir iş adamı olabileceğimi genç yaşta anladım ve bunun hayali ile bugünkü gerçekliğe kavuştum.
15
RÖPORTAJ
Hayaller Başarının Ardından Geliyor
Acıbadem Ankara Hastanesi Direktörü Nihan Karaçam Salkaya Acıbadem Sağlık Grubu’nun başarılı yolculuğunu ve iş hayatında başarının sırlarını anlatıyor...
16
S
izi kısaca tanıyabilir miyiz? 1975 Kırıkkale doğumluyum. Kırıkkale Anadolu Lisesi’nin ardından Uludağ Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü Lisans ve Bilgi Üniversitesi İşletme Yönetimi Yüksek Lisans bölümlerinde eğitimime devam ettim. 3.sınıf öğrencisi iken çalışma hayatının içine girmiştim. Önce yarı zamanlı; ardından da kadrolu olarak çalışmaya başladığım ilk iş yerim İsviçreli SGS kalite belgelendirme ve danışmanlık şirketiydi. Ardından Borusan Holding şirketlerinden Borusan Lojistik’te önce Kalite Sistem Sorumlusu sonra da Yönetim Sistemleri Sorumlusu olarak görev yaptım. Ayrıca ISO 9001 gibi sistemlerin denetim ekiplerinde baş denetçi olarak yer aldım ve çeşitli şirketlere eğitimler verdim. Sağlık yönetimi yolculuğum ise İstanbul dışındaki ilk yatırımımız olan Acıbadem Bursa Hastanesi’nde, İnsan Kaynakları Müdürü olarak 2005 yılında başladı. Görevime aynı hastanede Destek Hizmetleri Müdürü ve Hasta Hizmetleri Müdürü olarak devam ettim. Ardından yeni açılacak hastanelerimizin planlama faaliyetlerinde görev almak üzere İstanbul’a atandım. Kayseri hastanemizin açılış sürecinde Kayseri’de görev aldım ve Kozyatağı hastanemize Direktör Yardımcısı olarak atanarak İstanbul’a döndüm. Ataşehir Cerrahi Tıp Merkezi Direktör Yardımcılığı'ndan sonra son olarak Ankara Hastanemiz'in Direktörü olarak görev yapmaktayım. Aynı zamanda Acıbadem Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu’nda 4 yıldır öğretim görevlisi olarak yönetim sistemleri dersleri vermekteyim ve Türkiye Voleybol Federasyonu Sağlık Kurulu Üyesi'yim. Kolin Lojistik Genel Müdürü ve Demiryolu Taşımacıları Derneği Başkanı olan eşimle beraber bu yoğun tempoda birbirimize destek olmaya, Defne ve Mert adında 5 yaşındaki ikiz çocuklarımıza yetişmeye çalışıyoruz… Acıbadem Sağlık Grubu ne zaman ve nasıl kuruldu? Acıbadem Sağlık Grubu, 1991 yılında bir semt hastanesi olan Acıbadem Hastanesi ile sektöre adımını attı. 1995 yılında Türkiye’de ilk kez bir semt polikliniği olan Bağdat Caddesi Tıp Merkezi açıldı. 1996 yılında Etiler Tıp Merkezi ile birlikte hizmet ağı genişlemeye başladı. 2000 yılından itibaren ise 3.hastanemiz Bakırköy ve İMKB halka arz adımları ile bugünkü alt yapının temelleri sağlamlaştırılmış oldu. Bugün gururla söylemeliyiz ki; yapılan marka değerlendirme sonuçları ve sektörde ulaştığı konum itibariyle Acıbadem Sağlık Grubu, 21 hastane ve 17 klinik ile Türkiye’nin çok kıymetli bir özel sağlık kuruluşu konumundadır. Gelecekte kendinizi ve firmanızı görmek istediğiniz yer, durum nedir? Böyle bir tablo tarif eder misiniz? Kendinizi şu an o tablonun neresinde görüyorsunuz? Her yıl, büyük bir ivmeyle büyümeye devam eden Acıbadem, sağlık alanında geliştirdiği yeni iş modelleriyle dikkat çekmektedir. 2013 yılında Irak Süleymaniye’de Faruk Holding bünyesinde kurulan Faruk Medical City’nin 10 yıllık işletme ve yönetimini Acıbadem üstlenmiştir. Bu anlaşma, Acıbadem’in sağlık alanında yarattığı birikime duyulan saygı ve güvenin en iyi göstergelerinden biridir. Acıbadem Sağlık Grubu, 2016 yılında Bulgaristan’ın sağlık sektöründe önde gelen oyuncularından Tokuda Grup ve City Clinic Grup’u bünyesine katmıştır. İki gruba yapılan 125 milyon Euro’luk yatırımla bünyesine 4 hastane ve 4 tıp merkezini katan Acıbadem, bu yatırımlarıyla Bulgaristan’ın en büyük özel sağlık hizmet sunucusu olmuştur. Acıbadem böylece, 4 ülkede toplam 21 hastane ve 17 klinikle hizmet verir hale gelmiştir. Bu gelişmeler ışığında yurt dışı yatırımlar üzerinde durmaktayız. Ayrıca, Acıbadem, 2014 yılında Acıbadem Sports adı altında, Acıbadem'in sporcu sağlığı alanındaki birikiminin daha yaygın ve farklı hizmetlerle sunulacağı bir çatı marka hayata geçirdiği gibi sağlık hizmetlerinde geleceği bugünden yakalayan vizyonuyla yeni markalar yaratarak hizmetlerini genişletmeye devam edecektir. Acıbadem, sadece bir hastane grubu olmanın ötesinde sağlık destek
RÖPORTAJ
hizmet kuruluşlarıyla, dünyaya örnek olabilecek bir entegre sağlık hizmeti modeli zemininde güçlenerek büyümesine devam edecektir. 11 yıl önce gruba katıldığımda vizyon değerlendirme ve planlama toplantılarımızda gündeme alınan, tartıştığımız, belki bizim dışımızdakilere ‘’hayal’’ olarak gelen konuların hayata bu denli başarılı şekilde geçtiğini görmek bizler için de bir motivasyon kaynağı oluyor. Ben ise kendimi bu çok sevdiğim yapının içinde, Ankara’da sık duyduğum ifade ile ‘nerede ihtiyaç duyulursa orada’’ ve her zamanki gibi katma değer yaratan işler yapmaya çalışır halde görüyorum… İş yaşamında “vizyon” ve “amaç” belirlemek neden önemli? 50 yataklı bir semt hastanesinden 25 yıl içerisinde bugün geldiğimiz noktaya bakıldığında Acıbadem Sağlık Grubu, bunun en somut örneğidir zannediyorum. İş hayatına yeni atılmış gençler ilk etapta nasıl bir yol izlemeliler? Tavsiyeleriniz neler? Gençlerin kimi zaman “hayalimdeki işi nasıl bulurum?” telaşına düştüğünü görüyorum. Bu konuda söyleyebileceğim tek şey; sevgili dedemden öğrendiğim ve hep uygulamaya çalıştığım gibi, çıtalarını her zaman yüksek tutmak gerektiği... Para da kariyer de, hatta hayaller de başarının ardından geliyor. Çok yorulduğumuz, sıkıldığımız, üzülüp umutsuzluğa kapıldığımız günler olabiliyor, olacaktır. Her şeye rağmen, yüksek öğrenimdeki öğrencilik günlerini çok iyi değerlendirip, mezuniyet sonrasındaki hayata daha hazır olmaya çalışmalı, bütünü görebilmeli ve kısa vadeli düşünmek yerine orta ve uzun vadeler için planlar yapmalı ve asla yetinmemeliler diye düşünüyorum. İş hayatınızı ve sosyal hayatınızı nasıl dengeliyorsunuz? Sık sık yapmaktan hoşlandığınız aktiviteler var mı? Klasik olmasını istemem ancak bizim yaptığımız iş, günümüzün tamamını kaplayan çok dinamik bir iş; dolayısıyla sosyal hayatım ve iş arasında çok keskin hatlarla bir ayrım yapabildiğimi söyleyemem. Bunu zaman zaman arkadaşlarımla da istişare ediyoruz, ancak doğrusu başka türlüsünü artık bilmiyorum. Yine de, spor müsabakalarını takip etmeye ve hatta yerinde izlemeye gayret ediyorum. Kısa seyahatleri de seviyorum. Şimdi çok yeni olarak çocuklar da bana katılıyorlar, bu da keyfimi iki kat arttırıyor. Türkiye’yi Avrupa’da temsil edebilecek en başarılı sektör sizce hangisi? Türkiye’de her birimizin gurur duyması gereken bir sağlık altyapısı ve sistemi mevcut, kaldı ki yurt dışı hasta sayılarındaki artış da bunun kanıtı. Ayrıca takip ettiğim kadarı ile tekstil, otomotiv ve elbette turizm lokomotif branşlarımız arasında. İş hayatında para ve güç dışında başarı parametreleri nelerdir sizce? İş hayatının salt başarı parametreleri para ve güç mü? Belki de, başarıyı sizin de belirttiğiniz şekilde ve sayısal göstergeler üzerinden tarif etmem beklenir, tabii bu durum da başarının bir parçasıdır; ancak hastalarımızın iyi, doğru, zamanında hizmet alarak güzel temennilerle hastanemizden ayrılması, teşekkür ederken elinizi sıkıca tutmaları, çocukların iyileşerek evlerine rahatlamış dönmeleri, yeni anne olmuş kanserli bir hastamızın tedavi sürecinin bitmesine şahit olmak, ekip arkadaşlarınızın evlerine mutlu gitmeleri, hastalarımızın, kurumumuzun, toplumumuzun yararına işler yaptığımı bilmek, yastığa kafamı gönül rahatlığı ile koymak… En büyük başarı bu değil mi? Yoğun bir iş gününden sonra kendinizi dinlendirmek ve mutlu etmek için neler yapıyorsunuz? Başarının benim gibi iş odaklı insanlar için en büyük dinlence olduğuna inanıyorum. Ama tabii ki çocuklarımla, ailemle geçirdiğim zamanlar enerjimi yükselten, beni yenileyen en önemli motivasyon kaynaklarım.
17
erkek
ALIŞVERİŞ
Klasik Dokunuş
DS.DAMAT Kemer 39,90
Ofis ortamının vazgeçilmezleri; gömlek ve ceket ikilisini sizin için seçtiğimiz parçalar ile kombinleyerek şıklığınızı garanti altına alın.
BISSE Kravat 135,15
UĞUR SAAT Rolex ARMANI Takım Elbise 6.540
BRIONI Takım Elbise 15.494
CORNELIANI Papyon 345,00
VAKKO Gömlek 159,00
VAKKO Gömlek 177,00
SANTONI Ayakkabı 2.968
SARAR Kravat - Kol Düğmesi - Mendil 95,99
18
ARMANI Ayakkabı 4.461 SARAR Çorap 9,90
19
KÖŞE
Yeni Bir Sektör Yeșil Bina Danıșmanlık Firmaları Arif Künar akunar@gmail.com
VEN ESCO A.Ş. Yeni ve geleceğin sektörleri arasında en öne çıkanlar; yeşil enerji, yeşil bina-şehirler ve enerji verimliliği danışmanlık-mühendislik firmalarıdır. Bu yazımızda özellikle “yeşil bina danışmanlığını” gündeme getirmeye çalışacağız.
G
enelde ülkemizdeki tüm sektörlerde yer alan, kamuoyunca nispeten aklı başında sayılan, saygın ve güvenilir mühendisler, mimarlar, mühendislik-proje-danışmanlık-müşavirlik firmalarının; doğru, bilimsel işler yapmaları ve etik davranması gerekiyor. Bilimselliğe, mühendisliğe, fizibilitelere aykırı, ülkeye, kamuya ve doğaya uygun olmayan, hatta zarar veren projelerde, uygulamalarda normal olarak yer alınmaması gerekiyor. Özellikle ve öncelikle hizmet verilen kurumları, kişileri, ülkeyi, doğayı zamanla mağdur edecek, yanıltacak, aldatacak hizmetleri, projeleri, uygulamaları hiç yapmamak gerekiyor. En azından yeni başlamış, henüz oturmamış, kendi sistemini, kurallarını konsensusla, standartlarla, şartname ve uygulama usulleri, esasları ile
20
henüz sağlayamamış ve kurum, şirket, uygulama tecrübesiyle daha olgunlaşmamış “gönüllü” sektörlerde, konularda, uygulamalarda; özellikle daha dikkatli olunması gerekiyor. Çünkü başlangıçta oluşabilecek bir güven-kabul eksikliği, olumsuz algı, ön yargı hemen yayılarak, sektörü ve sektörün geleceğini yok edebiliyor. Dünyada biraz daha geçmişi eski ve oturmuş, ancak ülkemizde çok yeni ve henüz oturmamış birçok konuda, sektörde; bu anlamda en başından itibaren çok ciddi “vahim hatalar ve olumsuz işler” yapılmaya başlanılıyor. Yavaş yavaş da olsa “yeşil bina sektörü”nde de; genel bir “güvensizlik”, “LEED Sertifikalı Binalara” karşı olumsuz bir algı oluşmaya başladı. Maalesef daha önce “enerji etüt”, “enerji kimlik belgesi”, “enerji yöneticiliği”, “enerji yatırım”, “yapı denetim”, “kalite sistemleri” vb. hizmetlerinde ve sonuçlarında yaşanan malum sorunlar ve bunlardan kaynaklı güvensizlikler, soru işaret-
KÖŞE
leri; benzer şekilde “Yeşil Bina-LEED Sertifikası” danışmanlık hizmetlerinde ve “LEED Sertifikası”nda da artık ciddi bir şekilde yaşanmaya başladı. Birçok konuda olduğu üzere, “yeşil konulara” meraklı, ilgili, gönüllü ya da “iş” anlamında bir gelecek gören mühendisler, mimarlar, teknik adamlar, firmalar, ofisler, özellikle sektöre ilk adımı önce atanlar, öncü olanlar; daha tam pazar oluşmadan, “paylaşılacak pasta” büyümeden, büyütülmeden, piyasayı hemen “manipule” etme, kontrol altına alma ve sektörde, pazarda “tek ve en büyük” kalabilmenin hesabına giriyorlar. Bu hesabı da, “en çok” iş yapmak, “piyasayı” kapatmak, başkasına “pastadan” pay kaptırmamak gibi; hırs, ego, lider olma, daha çok para kazanma vb. gibi günü kurtarmaya dönük ticari amaçlarla yapıyorlar. Artık ne pahasına olursa olsun, amaç yalnızca; daha fazla proje, iş ve para yapmaya dönüşüyor ve projenin, mühendisliğin, bilimselliğin, ideallerin, kamusal sorumluluğun, etiğin, çevredoğa vb. saiklerin, “gerçek-sürdürülebilir yeşil bina” yapmanın bir anlamı pek kalmıyor. “Daha fazla proje, iş ve para” yapabilmek için de, zamanla mühendislik, projenin hakkını verecek adam/gün harcaması yapmak yerine; projenin ya da işin alınmasına yönelik en düşük fiyatlar verilmeye, bütün işleri almaya, fiyat kırmaya, sürümden kazanmaya, rakiplerine iş yaptırmamaya, rakipleri yok etmeye dönüşüyor.
olduğu üzere minumum 40-60 uzmanla (LEED AP ve Mühendis-Mimar vb.); “tam para alıp-tam hakkını vererek” yapabiliyorlar. Türkiye’de toplasanız bu kadar sayıda kalifiye LEED uzmanı personel zaten neredeyse yok. Ancak, maalesef birçok mekanik ve elektrik projelerindeki ya da “TOKİ” projelerindeki; “tip proje” yapmak gibi (TOKİ nasıl, arkasına bakmadan/ bakmaya fırsat bulmadan 150 kişi ile 500.000 konutu (!) 5 senede hızla yaptı ise); az sayıda personel ile 100-200 adet farklı projeyi aynı anda yapmakla övünen “danışmanlık firmaları” da, yalnızca bu “sertifikalı(!)” binaların “sayıları” ile övünebilirler. Sektör ve herkes şapkasını önüne koymalıdır. Peki bu binaların, yüzde ne kaçı gerçekten; “yeşil”, “enerji etkin”, “sürdürülebilir”, sahibine, yatırımcısına, kiracısına, kullanıcısına ”konfor ve tasarruf” sağlıyor, alınan sertifika kriterlerine uygun işletilebiliyor? Ülkemizi ilk 10 ülke arasına sokan, alınan ve başvurusu yapılmış yaklaşık “500 LEED Sertifika Adayı” binanın ne kadarı; “gerçekten enerji etkin”? Ülkemize ne kadar; toplam “su ve enerji tasarrufu” sağladı ya da sağlayacak? ABD’de daha önce yapılan bu tartışmaların, ilk 10 ülke arasına girdiğimize göre; artık ülkemizde de yapılması zamanı gelmiştir. “En çok” proje yapan danışmanlık firmaları, artık oluşturdukları, oluşan; “düşük rayiçli” yeşil bina danışmanlık hizmet sektöründe, kendilerinden daha da “dip rakamlı” teklif veren (ev-ofis çalışan); yeni mezun, 1 günlük eğitim ve sınavdan 70 alıp LEEP AP olan “yeşil bina uzmanı(!)” bir kişi “iş”leri alınca ne yapacak? Çünkü “hizmet ve fiyat düşünce”, daha önce “Enerji Verimlilik Danışmanlık Firmaları’nın (EVD)” başına gelen, bazı emekli mühendislerin 10 günlük kurs ile “enerji yönetici”si olup, otel başına 50 TL/ay bedelle, evden, 50 farklı otele gitmeden; enerji verimliliği hizmeti verenlerin “kaderiyle” karşılaşacaklardır. Yine, konutları görmeden, yalnızca proje üzerinden “enerji kimlik belgesi (EKB)” veren, daha önceki projedeki konutun fotoğrafını; “photoshop” ile yapıştıran bireysel “uzman” vb. gibileriyle mi rekabet edebileceklerdir?
Böylece artık sektörde doğru, makul ve daha iyi hizmet verebilecek bir fiyatlama şansı kalmadığı için de, ABD ve AB ülkelerinde aynı işi yapan örneğin; LEED Sertifikası Danışmanlığı; mimar, mühendisler, proje-mühendislik danışmanlık firmalarına göre, 10-20 kat daha az ücretlerle “işler” alınıp, yapılmaya çalışılıyor. Böyle bir şey nasıl olabilir ve kabul edilebilir? Neden ABD’de aynı işi yapan Amerikalı bir mühendis veya firma, bizden 10-20 kat daha fazla ücret alıyor? Oysa danışmanlığını yaptıkları “yeşil binalar”; ülkemizden daha ucuza ya da eşdeğer fiyatlara satılıyor, en azından 10-20 kat fazla bedellerle satılmıyor. Bu çelişki; doğru, adil ve hatta kabul edilebilir değildir. Bu çelişki nedeniyle yeterli sayıda iyi ve uzman mimarmühendis istihdam etmek, alınan “işlerin” bedelleri ile pek mümkün olamayacağı için de, maalesef hem tecrübesiz hem de az sayıda personel ile çok sayıda projeye danışmanlık hizmeti; sadece “yapılmış gibi”, kağıtproje ve “check list” üzerinde yapılabilir ancak. Türkiye; LEED Sertifikası Aday Projeleri Listesinde Dünyada İlk On Ülke Arasında! Tam bu konu “Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK)” ve yeşil bina danışmanlık firmaları arasında tartışılırken, ülkemiz geçen yıl “En Çok LEED Sertifika Projesi” olan, dünyadaki ilk 10 ülke arasına girdi. Ülkemizde iki elin parmaklarını geçmeyen “danışmanlık” firmaları aynı anda kaç “yeşil bina projesi”ne nasıl hizmet verebilir? Her biri 1-2-3 yıl süren, içlerinde hastane ve AVM gibi çok büyük ve karma binaların da bulunduğu fazla sayıdaki büyük 40-50 adet (milyonlarca m2lik) projeleri, ancak ABD’de
Sonuçta “düşük fiyat”; mecburen “düşük hizmet”i getiriyor. Böylece bu “iş”e iddialı başlayanlar ve gerçekten gönül verenler, “daha iyi ve fazla hizmeti” veremeyecekleri bir bedelle iş alamayacakları için de; hem iyi “danışmanlık firmaları” güçlenemeyecek-yaşayamayacak hem de hizmet verilen “projeler” sürdürülebilir-enerji verimli-maliyet etkin olamayacaktır. Ayrıca, bu gelişmeleri bilen gerçekten de enerji etkin, sürdürülebilir, gerçek “yeşil bina” isteyenler, “LEED Sertifikası” almaktan vazgeçmeye başlayacaklardır, hatta başlamışlardır. Ayrıca, beklediğimiz, hedeflediğimiz sayıda ülkemizde olması gereken “gerçek yeşil-enerji etkin binalarımız” da bu nedenlerle fazla olamayacaktır. Yani hep birlikte tüm yumurtaya birden sahip olmak için, “altın yumurtlayan tavuğu” kesiyoruz. Sonuç Yerine… Peki “yeşil” sektörün, ülkemizin ve “danışman” firmaların selameti açısından bu durumdan nasıl çıkılabilir? Naçizane önerimiz; ÇEDBİK üyesi olan “danışmanlık” firmaları ile ÇEDBİK Yönetimi tarafından sağlanacak asgari-müşterek bir “LEED Teknik Şartnamesi ve LEED Firmalarında Aranacak Hususlar Şartnamesi” hazırlanması ve mümkünse de “LEED Danışmanlık Asgari Hizmet Bedeli” taban fiyatlarının belirlenmesi, bu “yanlış-olumsuz” gidişatı belki de engelleyebilir, tartışmaları ve güvensizlikleri azaltabilir. Aksi takdirde her “danışmanlık” firması, kendi “Özel LEED Teknik Şartnamesi”ni kullanmak isterse, kurumlar ve ihale yapan sorumlu kişiler; 10 ayrı danışmanlık firmasının “Özel LEED Teknik Şartnamesi” kendilerine verilirse, hangisi ile ihaleye çıkacaklarına nasıl karar verecekler? Böyle sürerse de sürekli sorun yaşanmaya devam edecek ve hem sektör hem de bizler zarar görmeye, faydasız tartışmalar yaşamaya devam edeceğiz.
21
RÖPORTAJ
"Bu iș hiç bitmeyecek bir usta-çırak ilișkisidir."
Bülent Erdemli
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Kalça Diz Artroplasti Derneği Başkanı Prof.Dr. Bülent Erdemli, hangi mesleği tercih ederseniz edin başarılı bir yolculuk için mutlaka sizinle olması gerekenleri anlatıyor...
22
RÖPORTAJ
1
981 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne başlarken hedefim mezun olduktan sonra cerrahi bir branşta asistanlık yapmaktı. Bu isteğim özellikle de anatomi ve cerrahi ile ilgili tüm ders ve stajlara daha yoğun ilgi göstermeme sebep olmuştur. Ağustos 1987’de üniversiteden mezun olduktan iki ay sonra girdiğim ilk TUS ve sonucunda mezun olduğum fakültenin ortopedi ve travmatoloji anabilim dalında başladığım uzmanlık eğitimim ve Ankara Tıp Fakültesi’nde geçen kesintisiz 29 yıl... Hekimlik mesleği hakkında özellikle de cerrahi branşlar ile ilgili hocalarımız konuşurken “bu iş hiç bitmeyecek bir usta-çırak ilişkisidir” derlerdi. Bu söylemlerinde ne kadar haklı olduklarını beş yıllık asistanlık dönemimin ilk aylarında anlamıştım. Benden beş ay ya da bir yıl daha kıdemli asistan arkadaşlarım benim yapmaya cesaret edemeyeceğim cerrahi girişimleri ya da yaklaşımları yapabiliyorlardı. Bu noktada kendi kendime verdiğim ilk karar şu oldu; bilgi sahibi olmak için okumalısın ama el becerisi ya da bir işi daha doğrusu bir sanatı her yönüyle iyi öğrenebilmen için önce ustalarını hiç nefes almadan izlemelisin! Benim en büyük şanslarımdan birisi eğitim aldığım kurumdaki öğretim üyelerinin konularında gerçek profesyoneller olmalarıydı. Şimdi geldiğim noktada kesinlikle inanıyorum ki, akademik yolculuğum boyunca iyi ustalarla çalışmak ve mesleğin püf noktalarını bizzat kendilerinden ya da onların yetiştirdiklerinden öğrenebilmiş
olmak benim şu anki güncel pratiğimi yönlendiriyor. Akademik yolculuğumda kalça ve diz artroplastisinde -protez cerrahisi- ilerlerken başarıyı getiren ikinci faktör ise, yine yetişmiş olduğum klinikte 1990’lı yılların ortalarında başlayan branşlaşma eğilimidir. Bu yöndeki çabamız ve isteğimiz aradan yirmi yıl geçmesine rağmen hiç değişmemiştir. Geçen zaman içerisinde gördük ki; bu meslekte ilginizi, uğraşmak istediğiniz konuya odakladığınız an mutlak başarı geliyor ve hem kişisel hem de hizmeti alan hasta açısından memnuniyet artıyor. Profesyonelleşme, beraberinde takım anlayışını da sürüklüyor. Öyle ki; bakıyorsunuz aynı anestezi doktoru aynı asistan ya da uzman, aynı hemşire, aynı fizyoterapist hepsiyle birlikte hastaya hizmet verdiğinizde yaptığınız işin kalitesi artıyor ve bu da kuşkusuz hastaya pozitif olarak yansıyor. Uzman doktor olurken hazırlamış olduğum, artroplasti konulu tezle başlayan ilgi, uzmanlık süresince aldığım eğitim, katıldığım ulusal ve de uluslararası toplantılar, ziyaret ettiğim dış merkezler ve bugün geldiğim noktada ülkemizdeki Kalça Diz Artroplasti Derneği Başkanı olarak, “Başarı nedir, tanımlayabilir misiniz?” diye sorsanız mutlak söylemem gereken üç şey var diye düşünüyorum: Birincisi; doğru yerde doğru zamanda bulunmak, ikincisi; yapmaya çalıştığınız mesleği en iyisini yapacak şekilde öğrenmek ve icra etmek, sonuncusu da; iyi bir ekip yaratmak ve onunla çalışmak... Bu üçü olduktan sonra zannediyorum başarı kaçınılmazdır...
23
kadın
ALIŞVERİŞ
ATASAY Bileklik 24.345
Özgün Şıklık
MAX&Co Kolye 319,00
Ofis ortamında elegan ve farklı bir tarza sahip olmak için klasik figürler ve özgün yorumları tercih edebilirsiniz...
VERONICA BEARD Ceket 1.939
ANNA OCTOBER Bluz 1.248
RAYBAN Gözlük 670,00 BOTTEGA-VENETA Ayakkabı 1.545
ATASAY Kolye 2.195
İPEKYOL Kolye 129,00
ALICE+OLIVIA Etek 1.254
VERONICA BEARD Elbise 444,00
MARK CROSS Çanta 6.035
UĞUR SAAT Rolex
VEPA’62 Çanta 699,00
JIMMY CHOO Ayakkabı 1.199
24
İPEKYOL Ayakkabı 124,00
FABRİKA Bileklik 69,90
25
RÖPORTAJ
“En Mutlu Diyet, Yemek Yediğin İçin Kendini Suçlamayı Bırakıp, Yediklerinden Olduğu Kadar Hayattan da Tat Almaya Bașladığın Diyettir”
Hatice Karslıoğlu Kişisel Beslenme Eğitim Merkezi KİBEM’in kurucusu Diyetisyen Hatice Karslıoğlu ile obezite sorununu netleştirmek istedik... Fakat sonra baktık ki, kafalarımız sadece obezitenin sorumlusu konusunda karışık değil. Diyet nedir, sadece yiyeceklerle mi ilişkilidir, yemek yemek nasıl bir eylemdir, diyet mi yapıyoruz yoksa diyetisyen mi olacağız, bunlar bile birbirine karışmış durumda. Hatice Karslıoğlu bu röportajında diyetle ilgili öyle büyük bir karmaşa yumağına dikkat çekiyor ki, insanın “Ben daha önce meğer diyet yapmamışım,” demesi işten bile değil.
O
bezite çok sık duyup yaşadığımız fakat zihinlerimizde yerli yerine oturtamadığımız bir sorun. Siz nasıl bakıyorsunuz obeziteye? Obezitenin zihnimizde karmaşık bir yerinin olması, kişisel olmaktan çıkıp, toplumsal bir sorun haline gelmesiyle ilişkili. Bu hem teknolojiyle hem de sanayiyle ilgili. Dijital devrimden bu yana hareketsiz bir yaşama sürüklendik. Artık işimizin çoğunu internet üzerinden yapıyor, sosyal ve özel ilişkilerimizi sanal âlemde yaşıyor, hatta yemek siparişimizi bile internet üzerinden veriyoruz. Bu yarı depresif, yarı klostrofobik yeni yaşam biçimleri, insanları
26
ister istemez, yerli yersiz, yemek yemeye yönlendiriyor. Çünkü dijital yaşam süren insanların yemek yemekten başka yapacakları pek bir şey kalmadı. Bunun çok iyi farkında olan gıda endüstrisi de, artan dünya nüfusuyla paralel olarak azalan besin kaynaklarını çoğaltmanın yollarını aradı. Çareyi de şekerde, glikoz şuruplarında, antibiyotikli yemlerde, hormonlarda, katkı maddelerinde, koruyucularda buldu. Her biri sağlık açısından ayrı ayrı tartışılabilecek bu uygulamalarsa, temelde obezite sorununu toplumsal hale çevirdi. Yeme biçimleri, porsiyonlar, sofra ritüelleri ve benzerleri kalktıkça, artık obezite kişisel olmaktan çıktı. Ve tam bu kritik aşamada, çok önemli bir gerçek atlandı: Obezite toplumsal bir sorun olmakla birlikte, beslenme kişiye özeldir. Dolayısıyla zayıflamanın, diyetin, ancak ve ancak kişiye özel beslenmeyle mümkün ve sağlıklı
RÖPORTAJ
olabileceği gerçeği es geçildi. İnsanlar da obeziteden gıda sanayisi mi sorumlu, dijital devrim ve yeni yaşam biçimleri mi sorumlu, yoksa kendileri mi sorumlu çözemez hale geldiler. Özellikle son yıllarda, beslenmenin kişiye özel olduğu gerçeği sıklıkla karşımıza çıkmaya başladı. Peki, bu kesin çözüm mü obezite için? Kesin çözümden ne anladığımıza bağlı. Çünkü konu yemek yemekse, kısa süreli çözümlerin kesinliğinden bahsedemeyiz. Kişiye özel beslenme şimdiye kadar geliştirilmiş en sağlıklı ve bilimsel diyet çözümüdür. Fakat tıpkı obezite kavramındaki gibi, bu konuda da atlanmış, eksik bırakılmış noktalar var. Bunlardan en önemlisi; kişisel beslenmenin yiyeceklere, kalori hesabına ya da mesela yağ yönetimine indirgenmiş olmasıdır. Oysa beslenme sadece yiyecek içeceklerle sınırlı bir eylem değildir. Yeme içmenin kendine has bir psikolojisi vardır ve bu psikolojinin çok iyi anlaşılıp yönetilmesi gerekir. Diyet sonrası geri alınan kiloların ya da diyetten vazgeçme eğilimlerinin önüne geçebilmek için beslenmeye ilişkin zihinsel ve davranışsal alışkanlıklarımızı yeniden yapılandırmamız gerekir. İşte ancak bu da yapılabildiği zaman kişisel beslenmenin kesin ve kalıcı bir çözüm olacağından söz edebiliriz. Beslenmenin psikolojisi atlandığında neler oluyor peki? Diyetimize bakışımızda ve diyetimizle ilişkimizde sayısız sorun ve haklı önyargılar oluşmaya başlıyor. Örneğin; kişinin diyetisyene gitmesi, misafirlikte ikram edilen yiyecekleri kabul etmemesi anlamına geliyor. Gece acıktığında buzdolabının önünde bir süre dikilip sonra kendine hâkim olmayı başararak yatağına geri dönmesi ve karın gurultusuyla tekrar uyumaya çalışması demek oluyor. Diyet yapmak, diyetisyenine her ha a ne yiyip ne yemediğinin hesabını vermeye dönüşüyor. Edindiği yeme kültürünü reddetmesi anlamına geliyor. Diyet yapmak, kokusu burnunda tüten çok sevdiği bir besine direnebilmekle eşleşiyor kişinin zihninde. Bir de üzerine “Aman yine mi diyet! Verdiğin her kiloyu misliyle geri alacaksın!” alaycılığına maruz kalıyor insanlar. “Paranı çöpe atıyorsun!” sözlerine karşı sürekli savunma geliştirmeye çalışıyorlar. Çünkü diyetin psikolojisi yok sayıldığında, kişinin kendisi de yok sayılmış oluyor ve maalesef. Diyetisyene gittiği halde bu yargıları geliştirmekte haklı hale geliyor. Aslına bakarsanız, haklılık haksızlık meselesi yeme içmeye ait bir kavram olamaz. Kimse yediği için haklı ya da haksız ilan edilemez. Biz burada, psikolojisi yok sayılmış insanların onca çabaya karşın kapıldıkları çaresizlikten bahsediyoruz aslında.
ilişkilidir. Kimseyi kendisi olmaktan çıkarmadan, anılarından mahrum etmeden hazırlanan beslenme programları en mutlu beslenme modeline kavuşturur bizi. Çünkü bizi asıl doyuran, yemeğin kendisinden çok, taşıdığı hikâyedir. Ve unutmamalıyız ki; herkesin hikâyesi biriciktir. Diyet yapmak ne hikâyemizi geride bırakmak ne de ondan kopmaktır. Başkasının hikâyesini alıp kendimize uydurmaya çalışmak da değildir. Diyet yapmak, kendi biricik hikâyemizi sağlıklı hale getirip, en az yediklerimiz içtiklerimiz kadar, hayattan da tat alıp yaşamaya devam etmektir.
Nasıl bir psikolojiden söz ediyorsunuz tam olarak? Yemek yemekle kurduğumuz duygusal bağlar kendimize özgüdür. Psikolojinin bir ayağını bu duygusal bağlarımız, anılarımız, duygu durumlarımız oluştururken, bir ayağını da kolektif yemek yeme psikolojimiz oluşturur. Örneklersek; yemek yemek çoğu zaman bilinçsizce yapılan bir eylemdir mesela. Yemek yemenin doğasında var olan ve bize iyi gelen bu tatlı bilinçsizliği mümkün mertebe korumamız gerekir. Yani kişiye diyette olduğunu unutturmak gerekir. Bunu yapabilmenin tek yolu da kişiye özel beslenmeye geçmektir. Aksi takdirde, kişiye durmadan diyette olduğunu hatırlatacak mahrumiyet listeleri diyeti de, bedeni de, ruhu da ayrı ayrı çökertir. Şöyle örnek vereyim: Akşam yemeğinde etli yaprak sarması, yoğurt, kuru fasulye ve turşuyla mı zayıflarsanız diyette olduğunuzu anlamazsınız, yoksa adını daha yeni duyduğunuz, tadını bile bilmediğiniz egzotik ve sözüm ona zayıflatıcı ürünlerin mönüye dâhil edildiği yağsız marul salatasıyla mı? O halde, mutlu diyetten ne anladığınızla noktalayalım mı sohbetimizi? Konuştuklarımıza ek olarak ve en geniş haliyle tarif edersem; mutlu diyet, kişinin alıştığı damak tadından yoksun kalmadan, içinde doğup büyüdüğü yemek kültüründen koparılmadan, neredeyse hissetmeyeceği sağlık rötuşlarıyla yeniden yapılandırılmış diyettir. Çünkü yemek yemek ya da yiyecekler bizim kim olduğumuzla ve anılarımızla doğrudan
27
DECO TREND
Hayal Ofisler...
Türkerler Holding - Merkez Ofis Giriş Resepsiyon
B
iz iç mimarlar her yeni proje geldiğinde ayrı bir heyecan duyar, hemen hayaller kurmaya başlarız. Oysaki, proje sonuçlandığında ortaya çıkan mekanlar; bizim değil, orada yaşayacak olan müşterilerimizin hayalleridir. Ben ''Ah yine benim değil, müşterimin istediği oldu'' diyenlerden olmadım hiç. Aksine başkalarının hayallerini gerçekleştirip; beklediklerine hatta çok daha iyisine kavuşmalarında payım olmasından gurur duydum hep. Ofis projelerinde de durum hep böyle oldu. Onca yıl emek verilip, bugünlere getirilmiş şirketlerin deneyimli patronlarına ya da hevesli ve donanımlı genç iş adamlarına, hayallerindeki ofisi yaratmak, işin en keyif veren kısmı benim için. O makam odalarında kimlerin ağırlanacağı, yöneticinin günlük yaşam şekli (sonuçta insanlar evlerinden daha fazla vakit geçiriyorlar), yeme içme alışkanlıkları... Hepsi çok önemli. Ofisler, özellikle de yönetici ofisleri, artık sadece ''iş'' için kullanılmıyor; yemek yediğiniz, dostlarınızı ağırladığınız, dinlendiğiniz, film izlediğiniz, duş aldığınız hatta belki bazen gerçekten çalıştığınız alanlar haline geldiler.
28
Özellikle üst düzey yöneticilerin makam odaları, onlar için ''prestij'' demek! Ofis tasarlarken; bir bakıma o şirketin kartvizitini, vitrinini, kurumsal kimliğini de yaratıyorsunuz. Bu sebeple sadece kendi hayallerimizle hareket etmek bencillik ve iş dünyasına ağır bir darbe olurdu. Bu görseller ülkemizin başarılı iş adamları ve onların değerli çalışanları için son zamanlarda tasarımını yaptığımız çalışma ofislerinden birkaçı... Umarım beğenirsiniz.
Tasarım: Neșet GÜNE
Esin CANKILIÇ PRO_FİT NEȘET GÜNE Profit Neşet Güne İnş.Dek.San.Tic.Ltd.Şti.
DECO TREND
Türkerler Holding - Merkez Ofis Yönetim Kurulu Başkanı Makamı Bekleme Holü
29
DECO TREND
Türkerler Holding - Merkez Ofis Yönetim Kurulu Başkanı Makamı
30
DECO TREND
Türkerler Holding - Merkez Ofis Yönetim Katı Toplantı Odası
31
DECO TREND
Ako AŞ
Ako AŞ - Merkez Ofis Binası Yönetim Kurulu Başkanı Makamı Bekleme Holü
32
Ftz Grup Yönetim Kurulu Başkan Ofisi
DECO TREND
Ftz Grup Yönetim Kurulu Başkan Ofisi
Ftz Grup Yönetim Kurulu Başkan Ofisi
33
ofis mobilya ALIŞVERİŞ
İȘ VE KEYFİ KARIȘTIRIN!
NATUZZI Koltuk 1.796
Ofisinizde kullanacağınız șık ve konforlu mobilyalarla iș hayatını keyifli hale getirin...
CRATE & BARREL Duvar Saati 173,00
NATUZZI Sehpa 1.796
TEPE HOME Çiçek 28,40
KOLEKSİYON Dolap
NATUZZI Koltuk 6.992
FLOS Masa Lambası
NATUZZI Koltuk 7.249 TEPE HOME Çerçeve
FOSCARINI Lamba
FORNASETTI Çöp Kutusu
DEKRISDESIGN Çalıșma Masası
34
RÖPORTAJ
Fotoğraf: Soul Iris Photo
Yeni Bir Bilim İle Tanıșın
PATRONOLOJİ Ekonomi gazeteciliğinin tecrübeli ismi Demet Cengiz, Türkiye’de ve dünyada patronları mercek altına almaya devam ediyor. Son kitabı "Patronca" ile büyük ilgi gören yazar farkında olmadan "patronoloji" diye bir bilim yarattığını ve "patronolog" olarak anılmaya başladığını söyledi.
36
RÖPORTAJ
B
iraz sizi tanıyalım mı önce? Bu yıl gazetecilikte 20’inci yılım. Neredeyse çocuk yaşta mesleğe başladım. Ekonomi gazeteciliği ve iş dünyası sohbetleriyle biliniyorum. Ancak hayata dair yazılar da yazıyorum. Şu sıralar kendi internet sitemde yayımladığım yazılarımın sıkı takipçileri var. İlk kitabım "Patron Çıplak", patronların DNA’sını çıkaran kitap olarak anılıyor. Herkesin imrendiği, rol modeli olarak gördüğü iş dünyasının başarılı liderleri ne yer ne içer, kaç saat uyur, sabah kaçta kalkar, tatil yapar mı ne kadar yapar, sporla arası nasıl, hobiye-kişisel zevklerine vakit ayırır mı gibi sorulara cevap veren bir kitaptı. İkinci kitabım "Turuncu Yazılar", bana ilginç gelen konularda kaleme aldığım denemelerden oluşuyor. Kadınların sır saklama süresi ne? Neden insanlar bilgisayar oyunlarını sekse tercih etmeye başladı gibi konular… Ve son olarak bu yıl çıkan kitabım "Patronca"… "Patronca"nın ilk kitabınızdan farkı ne? Yaşadığımız hızlı çağda pusulalarımız da hızlı, anlaşılır ve kompakt olsun istiyoruz. Ve hepsini çabucak istiyoruz. İlk kitabımın imza günü ve söyleşilerinde insanların bana en çok sorduğu soruları, iş liderlerine yönelttim. Başarının formülünü biri yazıp elimize versin ve hemen sırrı çözelim istiyoruz. Çünkü bu formül bizi de girişimci, iş sahibi ve büyük çoğunluğumuzun hayalini kurduğu gibi zengin yapacak. Buna inanıyoruz. Bu formülleri duymak istiyoruz. "Patronca" zenginliğin sırrını mı veriyor? Kitapta toplam 50 iş lideriyle söyleşiler var. Her biri başarının sırrını paylaştı. Kulağa küpe öneriler sıraladı. Şansa inanıp inanmadıklarını anlattılar. Pişmanlıklarını da dinlemek istedim çünkü sadece başarıyı konuşmak diğer insanları, ilk başarısızlıkta korkutuyor ve vazgeçiriyor. "Patronca Yeni Bir Lisan" isimli kitabınız gerçekten de patronların konuştuğu farklı bir dili ortaya koyuyor mu? Ben dersten çok örneğe inanırım. Hatta insanlara bir şey öğretmeye kalktığınızda bir dirençle karşılaşacağınızı düşünürüm. Bilmemek bir direnci beraberinde getirir çünkü. Bu kitap da örnekleri ortaya koyarak insanları öğrenecekleriyle ilgili serbest bırakıyor. Ve bu 50 iş liderine baktığınızda ortak bir dil tabii ki görüyorsunuz. Farklılık, yenilik, kararlılık, vizyon, şartları iyi değerlendirme ve geleceği iyi görme… Ortak özellikler var ancak tek bir patron profili çıkarmak mümkün değil. Karakterler farklı ancak tutumlar aynı olabiliyor. Bence patronların, girişimcilerin en önemli özelliği; istemeyi biliyor oluşları. Talepkarlar. Her şey önce istemekle başlıyor. Kim istemediği, sevmediği bir işte başarılı olabilir ki? Bu hayat için de geçerli. Kim sevmediği eşiyle mutlu olabilir ki?
PATRONLUK BİR ENERJİ ASLINDA Kitapta kimler var? Bülent Eczacıbaşı, Hüsnü Özyeğin, Leyla Alaton, Cem Boyner, Mustafa Taviloğlu, Lucien Arkas, Demet Sabancı Çetindoğan, Abdullah Kiğılı ve Ahmet Eren’in de aralarında bulundu birbirinden kıymetli isimler var. Kitap "dalkavuklarla mücadele" ve "yetenek avı" gibi bölümler de içeriyor… Bu iki başlık benim şahsen en çok öğrenmek istediğim konulardı. Dalkavuklar her işletmenin en büyük düşmanı iken, patronlar bunlarla nasıl başa çıkıyorlar? İltifatın büyüsüne kapılmamak mümkün mü? Kaçımız profesyonel yaşamında yeteneklerinin yeterince fark edilmediğini düşünmedi ki? Kimle konuşsan, çalıştığı yerde bir takım yalakalar yüzünden yetenekleri fark edilmiyordur. Birçoğumuz iş yaşamında yeteneklerimizin
anlaşılamamasından şikayetçi. Patronlara bunu sormak istedim. Onlar yeteneği nasıl tanır, nasıl değerlendirir ve nasıl elinde tutar. Aslında işin özü hangi sektör olursa olsun tamamen insanda, insan değerinde. Ürün, marka, içerik esas olamaz. Esas olan bunu üreten insandır! Aslında yalakalık demek istedim ama politik doğruculuk adına dalkavukluk demeyi tercih ettim. Ancak patronlar dalkavukluğu sevmediğini söylüyor. Hatta bunu bir istismar olarak görenler var. Ayrıca özel hayat ve iş yaşamı arasında denge kurabilmek neden önemli? İçinde yaşadığımız topluma ve dünyaya karşı sorumluluklarımızı ne kadar yerine getirebiliyoruz? Sosyal sorumluluğu nasıl ele alıyorlar. Patronlar sosyal medya ile imtihanda sınıfı geçiyor mu? Bir kişiyi tüm yönleriyle anlamak istiyorsak hobilerine de bakmamız gerekiyor. Patronca dili ancak böyle her yönüyle çözülebiliyor. Siz konferanslarda da patronları anlatan sunumlar yapıyorsunuz. Neden insanlar, patronlara bu kadar çok ilgi gösteriyor? Dediğim gibi amaç ya onlardan biri olmak ya da onlar için çalışacakları için patron perspektifini anlamak. Sunumlarım insan kaynakları ve liderlik zirvelerinde ilgiyle dinleniyor. Bu kadar çok patron röportajı yapmak ve bunları şimdilik iki kitapta toplamış olmak "Patronolog" olarak anılmama neden oldu. Zaten sunumlarımın başlığı da "Patronoloji" ve illa bir işin
37
RÖPORTAJ
patronu olmanız gerekmiyor. Kendi hayatınızın, yaptığınız her ne iş ise, diyelim ki yerleri paspaslıyorsunuz, işte o işin patronu olmak önemli.
PATRON DA OLSAN ŞANSIN OLACAK Patronlar şans faktörüne inanıyor mu? Çok büyük çoğunluğu inanıyor. Ancak şans kadar önemli bir şey daha var: Şans fırsatını değerlendirebilmek. Çalışmadan, kafayı takmadan istikrarlı bir başarı da pek mümkün görünmüyor. Başarıyı anlatmak kolay ama siz pişmanlıklarını da sormuşsunuz. Pişmanlıklarını da dürüstçe paylaştılar mı? Ben elimden geleni yaptım. Evet, paylaştılar. Hatta mutlaka paylaşılması gerektiğini söyleyenler oldu. Çünkü sürekli başarı hikayeleri dinlemek diğer insanları hatalarıyla ilgili büyük üzüntüye, umutsuzluğa da itiyor. Şunu söylemeliyim ki; Hüsnü Özyeğin gibi duayen iş insanları pişmanlıklarını büyük bir açıklıkla anlattı. Ancak, en büyük pişmanlıklar işe fazla vakit ayırıp, aile ve özel yaşamı ihmal etmekle ilgili.
38
KİTAPTAN Bülent Eczacıbaşı: Kararlılık ve sebat şarttır. Dünya çok yetenekli, çok akıllı, çok iyi eğitim görmüş ama hayatta hiçbir şey elde edememiş, bir baltaya sap olamamış insanlarla doludur. Kendinizi "insan sarrafı" zannetmek hatasına düşmeyin. Hüsnü Özyeğin: Bir yetenek engellendiğini düşünüyorsa ve kendine de güveniyorsa hemen başka bir kuruma geçmeli. Cem Boyner: Şans var. Çok inanıyorum. Napolyon: "Bana şanslı bir general getirin." demiştir. Akıllı, kahraman, savaş kazanmış general değil, şanslı general diyor adam. Leyla Alaton: Hayatın ne kadar erken döneminde kazık yer ve düşersen o kadar sağlam olursun, hazır olursun, kabuk bağlarsın. Erken yaşta kazık yemeye bakın. Mustafa Taviloğlu: Şans ve aşk benim bildiğim şeyler değil. Hakikatin fazla olduğu, iki kere ikinin dörtten fazla ettiği bu dünyada aşktan anlamıyorum. Onu romancılara bırakıyorum. Oturduğun yerde başına bir şey gelmez. Çalışıp, çabalayarak şansı yaratırsın. Önder Öztarhan: Hata öğretir, olgunlaştırır. Dostu olmayan adam gözünde çapakla gezer.
kadın aksesuar
ALIŞVERİŞ
SWAROVSKI Küpe 199,00
ALTINBAŞ Yüzük 863,00 SWAROVSKI Yüzük 399,00 ATASAY Kolye 2.185
SO CHIC Kolye 70,00
Modern Dokunuşlar Orjinal tasarımlarıyla dikkat çeken cesur aksesuarlar, șık kombinlerinizin vazgeçilmez parçası oluyor... UĞUR SAAT Rolex
ZEN Yüzük 10.160
SO CHIC Küpe 299,00
SAAT & SAAT Saat 514,50
MARKS & SPENCER Bileklik 59,75
SAAT & SAAT Saat 404,50
PANDORA Küpe 189,00
RAY BAN Güneș Gözlüğü 530,00
RÖPORTAJ
Doğallıktan Gelen Kalite: Fer Bal
Melih Fer Solmaz
BENCE HERKESİN BİR AMACI VE VİZYONU OLMALIDIR
Melih Fer Solmaz, özel karışımları ve bal çeşitleriyle yaşam kalitesini artıran Fer Bal’ın tatlı yolculuğunu anlatıyor...
B
irbirinden özel, lezzetli ve sağlıklı ürünleri ve karışımları bünyesinde buluşturan Fer Bal'ın tatlı serüvenini sizden dinleyebilir miyiz? Siz bu yolculuğa nasıl dahil oldunuz? Baba mesleğimiz arıcılık ve arıcılık sanatı olan Fer Bal 1990 yılında Selçuk Solmaz tarafından kuruldu. Ben de şu anda aynı hassasiyetle ve aynı çizgiden devam ederek daima saf, katkısız bal ve arı ürünlerinin üretimini ve dağıtımını sürdürüyorum. 2013, 2014 "Güvenilir Gıda Ödülü"nü, 2013 "Üstün Hizmet ve En Genç Başarılı İş adamı Ödülü"nü alarak genç yaşta Fer Bal’a büyük başarılar ve kazanç getirdim. Fer Bal olarak Türkiye’de bir ilke imza attık. Apiterapi sistemini uygulayan yani arı ürünleriyle insana ve insan sağlığına, birçok önemli camiaya, dünya liderlerine hazırladığımız karışımlarla büyük ödüller kazanarak saygınlığımızı günden güne artırdık.
42
Babanızla beraber çalışıp birlikte böyle başarılı işler çıkartabiliyor olmak nasıl bir duygu ? Dededen toruna kalan arıcılık mesleği ve arı ürünleri sevdamızı hiç kaybetmedik. Bu nedenle Türk toplumundan aldığımız bu başarıyı işimize olan saygımıza ve bağlılığımıza borçluyum. Babamdan öğrendiğim bir şey vardır: Yaptığımız işte hiçbir zaman en büyük olmak için değil, her zaman en iyi olmak için çalıştık ve sonuçta Fer Bal olarak bunu başardığımıza inanıyorum. Gelecekte kendinizi ve markanızı görmek istediğiniz yer, durum nedir? Böyle bir tablo tarif edebilir misiniz? Kendinizi şu an o tablonun neresinde görüyorsunuz? Gelecekte kendimi ve markamızı kesinlikle dünyaya tanıtmak ve Türkiye’deki başarımı oralarda sunmak isterim. Çünkü, hem yaptığımız iş çok farklı hem de insan yaşam kalitesi için farklı bir
RÖPORTAJ
yol sergiliyoruz. Türkiye’de insanlar yaşam desteği ve kalitesi için hazırlamış olduğumuz özel karışımlarımızı ve zengin çeşitli ballarımızı bilinçli bir şekilde tüketiyorlar. İş yaşamında “vizyon” ve “amaç” belirlemek neden önemli? Bence herkesin bir amacı ve vizyonu olmalıdır. Başarının en ince detaylarında bu kavramlar vardır. Daha çok küçük yaşlardayken kendime uzun ve hedeflerimi belirlemiş olduğum bir yol çizdim. Her zaman insan ve insan sağlığı için yapmış olduğumuz arıcılık ve apiterapi sistemini daha iyi yerlere taşımak için bilimsel ve kendi alanımızda ciddi çalışmalar yaptım. Şu anki Fer Bal başarısının altında, küçük yaşlarda kendime koyduğum bu hedeflerin, babamdan öğrendiğim arıcılık sanatının ve iş hayatının prensiplerinin yattığını düşünüyorum.
DÜNYACA ÜNLÜ VE KİŞİYE ÖZEL KARIŞIMLARIMIZ, SADECE PANORA ALIŞVERİŞ MERKEZİ’NDE VE TUNALI’DAKİ BUTİK MAĞAZALARIMIZDA HAZIRLANIYOR Fer Bal ürünlerini pazarlama stratejinizi nasıl belirlediniz? Sınırlı sayıda belirli yerlerde mi olacak yoksa satış ağınız genişletmeyi düşünüyor musunuz? Fer Bal olarak bugün; bal, propolis, arı sütü, polen ve özel karışımlar olmak üzere Türkiye’de ciddi bir ürün yelpazesi oluşturduk ve önemli bir yol kat ettik. Büyük ulusal zincirlerin hepsinde ve özel otellerin tamamında bal ürünlerini üretip pazarlıyoruz. Dünyaca ünlü ve kişiye özel karışımlarımız ise, sadece Panora Alışveriş Merkezi’nde ve Tunalı’daki butik mağazalarımızda hazırlanıyor. Yaptığımız bu özel karışımları butik mağazalarımızda kendimizin hazırlıyor olması, ürünlerin tamamen bilinçli elden ve tecrübeli bir şekilde ortaya çıkmasını ve başarılı olmasını sağlıyor.
BİR İŞ ADAMI İÇİN, PARADAN VE GÜÇTEN DAHA ÖNEMLİSİ; ONUN VİZYONU VE YAPTIĞI İŞİN BAŞARISININ ÖNCELİKLİ OLMASIDIR İş hayatında para ve güç dışında başarı parametreleri nelerdir sizce? Bence bir iş adamı için, paradan ve güçten daha önemlisi; onun vizyonu ve yaptığı işin başarısının öncelikli olmasıdır. Bugün, bir markaya saygınlık getirebilmek ve bunu belirli bir kalitede, başarıda tutabilmek ciddi bir emek ve uzun yıllar istiyor. Fer Bal’ın bugünkü marka değeri, 30 yıllık tecrübesi benim için en büyük başarı parametresidir.
BUGÜN, BİR MARKAYA SAYGINLIK GETİREBİLMEK VE BUNU BELİRLİ BİR KALİTEDE, BAŞARIDA TUTABİLMEK CİDDİ BİR EMEK VE UZUN YILLAR İSTİYOR 43
RÖPORTAJ
Adresin Değere Dönüştüğü An
İş dünyasına benzersiz bir çalışma ortamı ve yatırım fırsatı sunan Moment Beştepe Ofis projesini iç mimarı Gökcan Bulut’tan dinliyoruz...
M
oment Beştepe Ofis projesinin iç mimari yapısını nasıl tanımlıyorsunuz? Moment Beştepe Ofis mimarisinin içerisinde günümüz gelişmişliğini gri duvarlar arasına sıkıştırmakla yetinmeyen, modern algıyı, doğanın yeşilini, gökyüzünün mavisi ile birleştirmeyi başarabildiğimiz bir yapıya sahiptir. Yükseldikçe, hayatın içerisinden kopan ofis yaşantısının ötesinde, sahip olduğu açıklıklarla oksijeni, yeşili bol, modern yaşam alanlarını içerisinde barındırmaktadır. Moment Beştepe Ofis projesi hakkında bilgi alabilir miyiz? Moment Beştepe Ofis projesi Ankara’nın yeşili en bol alanlarından birinin doğası içerisinde yer alan, Z kuşağını hedef almış bir çalışma - yaşam kompleksidir. İçerisinde yer alan çalışma alanlarını, keyifli ortak yaşam alanları ile birleştiği bir projedir.
44
Projeyi oluştururken nelere dikkat ettiniz? Tipik ofis anlayışını soğuk gri yaşantısından koparmayı başarabilmek… Modern yaşamın beraberinde getirdiği yalnız yaşamları, zevkli ortak paylaşım alanları ile keyifli hale getiren, duvarlar arasında kaybolmadan, doğanın yeşilinden kopmamış mutlu bireylerin yaşadığı bir kompleks yaratmak öncelikli hedefimiz oldu. Bu amacımızı fonksiyon, malzeme ve doğru yerleşim tercihlerimiz ile yaşama geçirdik. Moment Beştepe Ofis projesinin iç mimari farklılıkları nelerdir? Moment Beştepe Ofis projesi iç mimari olarak, doğası grileştirilmiş Ankara yaşantısı içerisinde kendi dünyasını oluşturabilmiş bir projedir. Kullanıcıların yaşantısını, içerisinde yer alan değişik sosyal alanlar ile keyifli hale getirmeyi planlanmıştır. Sahip olduğu uyku, yoga alanları, yoğun yaşam temposunda bir nebze de olsa kullanıcının kısa bir mola vermesini sağlayacaktır.
RÖPORTAJ
Alternatifli toplantı alanları, modernlik ile binanın içerisine dağılmış brüt mimari duvarların ötesinde, bu mekanlarla birleştirilmiş yeşil bahçeler ile keyifli hale getirilmiştir. Kafeler, sosyal merkezler yaşamın canlı havasını mekan algısı ile birleştirmeyi başarabilmiş mekanlardır. Ofis tipleri neye göre oluşturuldu? Moment Beştepe Ofis bünyesinde bulunan ofis tipleri müşteri tarafından talep edilecek hacim ve forma göre alternatifler sunmakta. Aynı zamanda proje ofis yaşamının ihtiyaçlarına cevap verecek mimari konumlar göz önünde bulundurularak hayata geçirilmiştir. İnsanların yoğun iş hayatının verdiği stresten uzaklaşabileceği ve çalışma alanlarında aradığı sıcaklığı yakalayabileceği iç mekanlara ek olarak özel balkon ve kişisel bahçeli teraslar ile ferah, nefes alabilen mekanlar oluşturulmuştur. Ofislerde her tip çalışmaya uygun rahat bir iş ortamı sunulurken kullanılan doğal malzemelerle modern, güncel ve sıcak bir atmosfer yakalanmıştır. Tasarımsal yaklaşımda ve proje konseptinde gününün önemli kısmını ofisinde geçiren iş insanına sağlanabilecek yararlar gözetilmiştir.
TİPİK OFİS ANLAYIŞINI SOĞUK, GRİ YAŞANTISINDAN KOPARMAYI BAŞARABİLMEK…
45
RÖPORTAJ
Sosyal imkanlar ve ticari alanlar nasıl olacak? Moment Beştepe Ofis projesi, sıkıcı ve insanları birbirine yabancılaştıran ofis ortamını değiştirmeyi hedefleyerek, özellikle farklı iş gruplarını ve insanları birbiriyle iletişim içerisinde tutmayı amaçlayan bir iç tasarıma sahip. Bu anlamda sosyal mekanlar sıralayabileceğimiz geniş ve komünikatif koridorların kapılarını açtığı sosyal merkez ve onu klasik ofis girişlerinden ayıran lobi kafeteryası en önemli örneklerdendir. Bu alanlarda insanları kaynaştıran sosyalleştiren ve aynı zamanda farklı iş alanlarından insanları buluşturan workshoplar’ın düzenleneceği sosyal aktivite mekanları oluşturulmuştur. Bu mekanların yanı sıra yoga ve uyku odaları ile günlük stresi, iş yoğunluğunu atarak insanların motivasyon ve performansını yükseltecek alanlar sunulmuştur. Moment Beştepe Ofis projesi, Ankara’ya yeni neler getirecek ? Özellikle hangi yönleriyle fark yaratacak? Projenin en önemli mottosu olan, yaşayan ve nefes alabilen bir bina yapısı elde etmek için tasarımında binanın içinde bulunduğu konum ile etkileşimi göz önünde bulundurulmuştur.
46
RÖPORTAJ
Ankara’nın en yeşil alanı ile kontağı dikkate alınarak, toprak kotundan en üst kata kadar iç ve dış mekanlarda yeşil algısı devam ettirilmiştir. İç ve dikey bahçelerin geniş ortak alanlara kattığı natürellik ve dinamizm, ofis ve konut gibi özel mekanlarda insanların nefes alabileceği bahçeli teraslarla yineleniyor. Standart ofis anlayışına fark katan bu detay ile insanlar temiz ve doğal havaya ister camlarını açarak ister balkon ve teraslarını kullanarak rahatça ulaşabiliyorlar. Projenin iç mimarı olarak en çok önem verdiğiniz detay nedir? Hedef kitlesi olan, çalışma alanında özgürlüğü ve mutluluğu arayan Z kuşağının iş ortamına ilgisini artırarak, çalışan performansını ve motivasyonunu yükseltecek kompleks bir yapı oluşturmak projenin en önemli hedefi olmuştur. Bu sebeple pastel tonları ve ahşap sıcaklığı ile brüt betonun doğallığı birleştirilerek, sıkıcı ofis binası havasından çıkmış mekanlar yaratılmıştır. Yine aynı hedefe hizmet eden sosyal mekanlar ve doğadan köşeler ile iç mekan tasarımları estetik detaylarla buluşturulmuştur.
47
RÖPORTAJ
44 Yıllık Kurumsal Tecrübe
Kartaş Otomotiv’in Satış Müdürü H. Ali Çelik, otomotiv sektörünü ve Kartaş A.Ş’nin sektör içindeki başarılı konumunu değerlendiriyor...
S
izi kısaca tanıyabilir miyiz? 1972 yılında Ankara’da doğdum. İki yıl inşaat teknikerliği yaptıktan sonra dört yıl turizm otelcilik bölümünde eğitim aldım. 2001 yılında sigorta departmanında çalışmaya başladığım Kartaş Otomotiv’de son yedi yıldır satış müdürü olarak görev yapıyorum. Evliyim ve bir kızım var.
Otomotiv pazarının gidişatını nasıl görüyorsunuz? Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı, 2016 yılı ilk altı ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre %1,45 artarak 438.817 adet olarak gerçekleşti. 2015 yılı altı aylık dönemde 432.550 adet toplam pazar gerçekleşmişti. Yıl sonuna kadar pazarın 1.milyon adetlere yaklaşacağı tahmin ediliyor.
Kartaş hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz? Kartaş A.Ş. 1971 yılında Tofaş Otomobil Fabrikası A.Ş. Yetkili satıcısı olarak faaliyetlerine başlamıştır. Hizmet ve müşteri odaklı çalışmayı ilke edinen Kartaş A.Ş. gelişen otomotiv sektörünün tüm ihtiyaçlarını daha modern ve daha geniş alanlarda karşılayabilmek amacıyla Konya Yolu Fiat Plaza ve Pursaklar Ford Plaza’da müşterilerine hizmet sunmaktadır. Aynı çatı altında; • Yeni Araç Satış • Servis • 2.El Araç Satış-Oto Eksper • Sigorta • Kurumsal Rent a car • Toptan Yedek Parça ve Aksesuar departmanları ile hizmet vermekteyiz. Sektördeki en büyük firmalar arasında yer alan firmamızla 44 yılık kurumsal tecrübeyi daha ileriye aynı başarı hikayeleri ile yansıtmak ve geliştirmek ilk hedefimiz.
Sizin bu yıldan beklentileriniz neler? Öncelikle ülkemizde yaşanan üzücü olayların bir an evvel son bulması tek temennimiz. Tofaş’ın 1 milyar dolar yatırımla hayata geçirdiği Egea projesinin ikinci ayağı Egea Hatchback, Mayıs ayı itibarıyla showroomlarda yerini aldı. Ekim ayında Egea sw ile ürün gamımız tamamlanacak. Otomobilde durum böyleyken Haziran ayında Fiat Pick Up fullback satışa sunuldu. 81.900 TL’den başlayan fiyatları ile 4x2 arkadan itişli ve 4x4 olarak satın alınabiliyor. Dört adet yeni model ve güçlü bayi ağının Fiat markasını yakın zamanda liderliğe taşıyacağına inanıyorum.
48
Yoğun bir iş gününden sonra kendinizi dinlendirmek ve mutlu etmek için neler yapıyorsunuz? Beni mutlu eden şeylerin başında elbette ailem geliyor. Yorucu bir günün ardından eşim Ebru ve kızım Duru ile geçirdiğim zamanı hiçbir şeye değişmem.
www.kartasotomotiv.com.tr
EMLAK
Türk Yatırımcıya
ABD’ye Emlak Turizmi Bugüne dek, bin kadar Orta Doğulu emlak alıcısını Türkiye’ye paket turlar ile getiren Projebeyaz Uluslararası Danışmanlık, aynı yöntemi bu kez Türk alıcılar için ABD’de uygulamaya koydu. En az 8-10 kişilik grupları Amerika’nın 18 eyaletindeki 60’dan fazla şehre götürmeyi planlayan şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Murat Uzun ile projenin işleyişi hakkında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
S
istem en az bir ha alık süreyi kapsıyor. Buna göre emlak alıcılarına yedi günlük otel, ulaşım, yemek dahil bir fiyat çıkarılıyor. Emlak alıcısı Amerika’da ev satın alırsa bu bir ha alık harcama ev fiyatından düşülüyor. Böylece emlak alıcısı, uygun fiyatlarla yaşayabileceği ya da yatırım yapabileceği evi, Projebeyaz Uluslararası Gayrimenkul Danışmalık garantisi ile satın alıyor. Şayet evi almazsa da bir ha a tatil yapmış oluyor. Bu uygulamayı Türkiye için üç yıldır sürdüren Projebeyaz’ın Yönetim Kurulu Başkanı Murat Uzun "Biz Orta Doğulu alıcıyı Türkiye’ye bu sistemle getiriyoruz. Bu ailelerin yaklaşık yüzde kırkına bu yöntemle ev sattık. Orta Doğulu alıcılar bir ha a Türkiye’ye geldiler; hem konakladılar hem de Türk turizmine katkı sağladılar" dedi. Bu kişilerin ev almaları durumunda, Türkiye’deki otel, ulaşım ve diğer giderlerinin kendilerine iade edildiğini söyleyen Uzun; "Bunu gören Türk
50
alıcılar aynı şeyi bizden ABD için talep etti. Amerika’nın en büyük inşaat ve danışmanlık şirketlerinden olan Lennar International ile yaptığımız anlaşma sonrası aynı modeli Amerika için uygulamaya koyduk. Lennar International’ın 18 eyalet ve 60'dan fazla şehirdeki konutlarını Türk alıcılar ile buluşturuyoruz" dedi. Talep çok büyük Uzun; "Bu model ile ilgili yaptığımız tanıtımlara gelen geri dönüşler bizi heyecanlandırdı. Çünkü beklediğimizden çok fazla talep aldık” dedi. Amerika’dan ev almak isteyenler arasında profesörler, üst düzey yöneticiler, beyaz yakalılar gibi birçok kişinin olduğunu söyleyen Uzun, bu kapsamda ilk gezinin Miami ve Orlando olduğunu belirterek “Lennar’ın merkezi Miami olduğu için önce oraya iniliyor, oradaki evler geziliyor ardından Fort Lauderdale, Palm Beach ve Orlando gibi yerleşim merkezlerindeki diğer alternatifler anlatılıyor" diye konuştu. Uzun; “İlk yapılan gezide bir kişiye Orlando’dan 320.000$'a kira getirisi yüksek bir ev sattık. Hatta satın alan kişi aynı gün, evinin kiralama ve
EMLAK
yönetim haklarını, mülk yönetim şirketine devrederek, kiralama sürecini başlattı. Ev alan ailenin bütün gezi masrafları da fiyattan düşürüldü. Ev almayanlar ise, uygun fiyata Amerika seyahati yaptılar ve çeşitli bölgelerini görme fırsatı buldular” dedi. Amerika’da bilinmeyen çok fırsat var Amerika’dan ev almak isteyen Türklerin akıllarında New York, Miami, Washington gibi sadece birkaç şehrin olduğunu söyleyen Uzun, aslında Türklerin bilmediği fakat hem oturuma uygun hem de yatırım açısından çok avantajlı yerlerin olduğunu söyledi. Uzun; “Projebeyaz olarak on sekiz eyaletteki binlerce evi konut alıcısının bilgisine sunuyoruz. Çok uygun fiyatlarla yüksek getiri sağlayabilecek evlerin bilgisini veriyoruz. Bir de bunun üstüne işbirliği yaptığımız resmi kurum Lennar International, kendi iştiraki olan firmasından veya çözüm ortaklarından, konut alıcılarına çok rahat mortgage kredisi çıkmasını sağlıyor. Ayrıca ABD'de 500 bin dolar EB5 yatırımı yapılması halinde ABD vatandaşlığının da önü açılabiliyor ve Lennar’ın yaptığı projelerden birisi ile de bu yatırım programında öncü bir çözüm ortağı" dedi. Yani elinde parası olup yatırım yapmak isteyenler bize geldiğinde çok uygun evler bulabiliyorlar. Üstelik Türk alıcılar Amerika ziyaretinde, inşaatı yapan firma Lennar'ın yetkilileri ile de birebir, aracısız görüşerek akıllarındaki soru işaretlerini gideriyorlar. Zaten alıcının bütün hakları Amerikan yasalarının garantisi altında. Türkçe bilen avukatlar hizmet veriyor Projebeyaz olarak alım satım işlemelerinin her adımında kendilerinin olduğunu söyleyen Murat Uzun, ayrıca alıcıların zarar görmemesi için Türkçe bilen Amerika’da yerleşik avukatlar ve bankacıların da temin edildiğini söyledi. Sistemin hiç İngilizce bilmeyen alıcıların bile Amerika’da rahatlıkla ev sahibi olmaları üzerine kurulduğunu vurgulayan Uzun; ‘’Bizim için her şeyden önce Türk alıcılarının güvenliği ve çıkarları gelir, bunun için her ihtimali düşünerek hareket ediyoruz. Türkçe bilen avukatlar ve bankacılar alıcıların tüm sorularını yanıtlıyor. Haklarında herhangi bir kayıp olmaması için kapsamlı bir sözleşme hazırlanıyor" dedi. Amerika’daki akrabanız Yaptıkları işin koçluk ve danışmanlığın ötesinde, sanki aileden biriymiş gibi alıcılarını korumak olduğunu söyleyen Uzun; "Bizim için memnun müşteri her şeyden önce gelir. Orada oluşabilecek bir sıkıntı bizim
Türkiye’deki işlerimizi de etkiler ve bu nedenle satışına aracılık yaptığımız her işlemde alıcının bizim ailemizden biri gibi olduğunu düşünüp ona göre hareket ederiz, bu da başarıyı getiriyor” diye konuştu. "Bu nedenle yurtdışı gezilerinde; alıcının çocuklarının istekleri, özel geziler, uygun mağazalar da bulunup onlarla birlikte zaman geçiriliyor" dedi. Projebeyaz’ın Türk yatırımcılarına sunduğu ABD’deki fırsatlardan bazıları ChampionsGate Universal: Disneyland, Sea World gibi dünyaca ünlü eğlence merkezlerine sahip Orlando şehrinin tam kalbinde yer alıyor. Projede, Disneyland’a altı dakika uzaklıkta beş bin ünite var. İnşaatı devam ediyor. Proje içerisinde tamamlanan alanlar yüksek kira getirisi ile satışa sunuluyor. 4 oda, 3,5 banyo ve Amerikan modeli salon ile karşılama alanına sahip dubleks townhome konutlar, 290 bin dolardan satılıyor. Proje, eğlence merkezlerine yakınlığı sebebi ile yüzde on ikiye varan kira getirisine sahiptir. River Walk: Manhattan Adası'na iki tünel ve bir asma köprü ile bağlanan New Jersey eyaletinin Burlington şehrinde yer alan River Walk projesi, 170 metrekareden başlayan 2 ve 3 yatak odalı seçenekleri ile 235 bin dolardan başlıyor. Proje, yeşillikler içerisinde inşa edildi. Astoria: Amerikan bilgi teknolojisinin kalbi, yatırımcıların da gözdesi olan Silikon Vadisi’ne komşu, San Jose şehrinde inşa edilen Astoria projesi, konum ve yatırım değeri açısından tercih ediliyor. Proje, townhomes şeklinde bitişik nizam ve kapalı garaj üstü tripleks olarak 135 metrekare 2 ve 4 yatak odası opsiyonları ile satılmaktadır. Projenin satış fiyatı 677 bin dolardan başlıyor. 2775 Cahuenga: Hayallerin gerçeğe dönüştüğü şehir olarak bilinen Los Angeles kentinin meşhur bölgesi Hollywood Hills’teki projede 130 metrekare net yaşam alanı olan, üç kat dahilinde Amerikan modeli salon ve karşılama alanı, 2 yatak odası, 2,5 banyo, depolama alanları ve 2 araçlık kapalı garajlı daireler 870 bin dolardan satışta. The Avenue Collection – 1200 Avenue: New Jersey eyaletinde Hudson Nehri'nin kıyısında inşa edilen The Avenue Collection – 1200 Avenue’dan sekiz dakikada Central Park’a ulaşılıyor. Projeye komşu olan yat limanları ile Manhattan’a trafiksiz ve hızlı ulaşım mümkün. Marka değeri olan bu proje, yatırımcısına getirisi yüksek kazanç sağlıyor. Proje ana hatları ile net 83 metrekareden başlayıp 300 metrekareye kadar değişiyor. Konutlar 759 bin dolar ve 3 milyon 900 bin dolar aralığında satılıyor.
51
RÖPORTAJ
Tafe İle Tatlı Hayat
Fehmi Tahincioğlu Özlem Gençoğlu Gıda sektörüne 1926 yılında tahin üretimiyle başlayan ve bu yüzden de "Tahincioğlu" soyadını alan; ailenin ikinci kuşak temsilcisi ve 1952 yılından beri üretimin içerisinde olan, Kent Gıda'nın kurucularından Fehmi Tahincioğlu; bir süre ara verdiği iş dünyasına Tafe Gıda ile dönüş yaptı. Fehmi Tahincioğlu ve kızı Özlem Gençoğlu, babakız birlikte çalışmanın mutluluğunu yaşıyorlar.
B
irbirinden orijinal tatlıları bünyesinde buluşturan Tafe'nin tatlı serüvenini sizden dinleyebilir miyiz? Tahincioğlu ailesi olarak; uzun yıllar gıda sektörünün içerisinde olup, Missbon, Tipitip, Turbo, Jelibon, Bonibon, Meybon, Olips gibi sevilen birçok marka ürüne imza attık. 2006'da Kent Gıda'yı İngiliz Cadbury'e sattıktan sonra babam bir süre aktif çalışma hayatına ara verdi ve Mardin Eğitim Vakfı'nın başkanlığını yürütüp, zaman zaman çeşitli firmalara üretim danışmanlığı verdi. O dönemde hep gönlünden geçen; çocukluk ve gençlik yıllarının geçtiği Mardin yöresinin geleneksel tatlarını mümkün olduğunca çok kişiye tattırabilmek ve yaygınlaştırabilmekti.
52
Bizler, çocukları olarak babamın bu yoğun arzusunu kırmak istemedik. Yaklaşık bir buçuk senelik alt yapı çalışmasının ardından 2014 yılında, Tafe Gıda olarak tekrar gıda sektöründe faaliyete geçtik. Bugün ise, yöresel ve geleneksel tatlarımızı halkımıza, en kaliteli ve sağlıklı şekilde sunma gayesi içerisinde "Tafe ile Tatlı Hayat" diyerek, yolculuğumuza devam ediyoruz. Siz bu yolculuğa nasıl dahil oldunuz? Babanızla beraber çalışıp, birlikte böyle başarılı işler çıkartabiliyor olmak nasıl bir duygu? Bilirsiniz kız çocukları babalarına çok düşkün olurlar. Tafe'nin hazırlık aşamasında, erkek kardeşim arzu etmesine rağmen iş yoğunluğu
RÖPORTAJ
sebebiyle, çok fazla bizimle olamadı. Dolayısıyla o günlerde babamın toplantılarında ve yurt dışı fuar gezilerinde, hep yanında oldum. Babamla çalışarak, sektörün inceliklerini, zorluklarını deneyimlerken, ayrıca nefis tatlılar üretmenin keyfini de paylaştım. Şu anda da Mardinli bir ailenin ferdi olarak Tafe'de görev almaktan gurur ve mutluluk duyuyorum. Gelecekte kendinizi ve markanızı görmek istediğiniz yer, durum nedir? Böyle bir tablo tarif eder misiniz? Kendinizi o tablonun neresinde görüyorsunuz? Öncelikle 2017 yurt içi hedeflerimiz içerisinde, ürünlerimizi birçok yerel ve ulusal marketin raflarında görmek ve böylelikle daha çok kişiye ulaşabilmek yer alıyor. Daha sonra 2018 yılında ise yaptığımız ihracat hacmini artırıp, Körfez ülkeleri ve Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde de ürünlerimizin satışını sağlayabilmek arzusundayız. Yeni bir marka yaratmak ve bilinilirliğini artırmak, uzun bir süreç gerektirir. Tafe olarak biz; bu yolculuğun başlarında olmamıza rağmen, hedeflerimize doğru, emin adımlarla ilerlemekteyiz. İş yaşamında "vizyon ve amaç" belirlemek neden önemli? Montaigne'in çok sevdiğim bir sözü: "Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım etmez!" İş hayatında da vizyonunuzu ve amaçlarınızı belirlediğiniz zaman çalışma planlarınızı da bu doğrultuda kurgulayabilirsiniz. Bu sebeple firmaların kısa ve uzun vadedeki hedeflerini tespit etmeleri önemlidir. İş hayatına yeni atılmış genç girişimciler ilk etapta nasıl bir yol izlemeliler? Tavsiyeleriniz neler? İş hayatına yeni atılan gençlere genellikle verilen tavsiye, iyi bir fikir ve doğru ekiple çalışmaları yönündedir yönündedir. Bu iki önemli hususla beraber benim kendilerine önerilerim şunlar olabilir;
Günümüz iş ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz? Başka ülkelerle kıyasladığınızda ne gibi farklılıklar görüyorsunuz? Türkiye'de geçmişe kıyasla iş yapabilme potansiyelinin çok daha geliştiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Ülkemizde özellikle son yıllarda, devlet ve özel bankalar tarafından yatırımcılara sağlanan desteklerle de Batı normlarına eriştiğimizi görüyorum. Geçen süreçte iş tekniklerimizi geliştirmiş olsak da, bununla birlikte şirketlerin kurumsallaşma yolunda biraz daha yol kat etmesi gerektiğini söyleyebilirim. İş hayatında para ve güç dışında başarı parametreleri nelerdir sizce? İş hayatında, mutlu bir iş ortamı içerisinde olabilmek, bence para ve güç parametreleri kadar önemli bir unsur.
İŞ HAYATINDA, MUTLU BİR İŞ ORTAMI İÇERİSİNDE OLABİLMEK, BENCE PARA VE GÜÇ PARAMETRELERİ KADAR ÖNEMLİ BİR UNSUR Tafe ürünlerini şu an için butik bir anlayışla pazarlıyorsunuz... Sınırlı olduğu için gördüğümüz yerde alıyoruz... Satış ağınızı genişletmeyi hedefliyor musunuz? Ürünlerinizi meraklıları nerede bulabilirler? Ürünlerimizin yüksek kalitede ve benzersiz olması nedeniyle seçkin satış noktalarında yer almasını hedefliyoruz. Tafe ürünlerine, Migros grubuna ait Macro Center'larda, Migros'larda, hava alanlarında, seçkin yerel marketlerde, büyük benzin istasyonlarında ve yol üstü tesislerde rastlayabilirsiniz. Özellikle gurme marketler ile yenilenen kuruyemiş markalarında yerimizi almayı planlıyoruz. Yaygın dağıtım ağımızı kurabilmek adına; İstanbul başta olmak üzere, büyük şehirlerdeki çalışmalarımıza devam etmekteyiz.
Günümüz iş hayatı, sürekliliği ve gayretli olmayı, çok çalışmayı gerektiriyor. İlk yıllarda hedeflerini çok yüksek tutmasınlar. Uzun soluklu bir yolculukta olduklarını unutmasınlar ve güncel şartlara uymaya çalışsınlar. Gerektiğinde değişime yatkın olsunlar. En önemlisi de mutlu olacakları ve ilgi alanları dahilindeki iş kollarında faaliyet göstersinler.
GÜNÜMÜZ İŞ HAYATI, SÜREKLİLİĞİ VE GAYRETLİ OLMAYI, ÇOK ÇALIŞMAYI GEREKTİRİYOR İş hayatınızı ve sosyal hayatınızı nasıl dengeliyorsunuz? Sık sık yapmaktan hoşlandığınız aktiviteler var mı? İş hayatı ve sosyal hayatımdaki dengeyi kurarken ilk yıllarda ailemin desteğine çok ihtiyaç duydum. Eşim, çocuklarım ve sevgili arkadaşlarım bana her konuda anlayış gösterdiler. Ayrıca konusuna hakim, tecrübeli bir baba ve çok iyi bir ekiple çalışıyor olmak benim için büyük avantaj oldu. Mümkün olduğunca farklı yerlere seyahat etmek, arkadaşlarımla olabilmek, kitap okumak, pilates yapmak sevdiğim aktivitelerin başında geliyor. Türkiye'yi Avrupa'da temsil edebilecek en başarılı sektör hangisi? Türkiye'yi son yıllarda en başarılı şekilde temsil eden sektörlerden biri, bence hava taşımacılığı. Türk Hava Yolları'nın bu konuda hizmet kalitelerini, ulaştıkları hava alanı sayısını ve gösterdikleri yüksek performansı beğeni ve takdirle izliyorum. Sektör, yatırım hacminin büyüklüğü açısından özel yatırımcılar için pek cazip olmasa da THY, Türkiye'nin tanıtımında, Avrupa ve dünyada çok önemli bir rol üstlenmiştir.
53
ALIŞVERİŞ
erkek
HUGO BOSS Gömlek 257,23
Spor Şıklık Konforun şıklık ile buluştuğu, modern kesimler ve renkli parçalar ile stilinize yeni bir soluk getirin.
VAKKO Tișört
SARAR Bileklik 39,95
TOM FORD Gözlük 1.257
UĞUR SAAT Rolex
VAKKO Pantolon 777,00
HUGO BOSS Șort 305,46
BOTTEGA VENETA Ayakkabı 1.199
PIERRE CARDIN T-shirt 39,95
VAKKO T-shirt 177,00
54
TOD'S Ayakkabı 849.00
SERGİ
MUSTAFA V. KOÇ ANISINA SERGİ Rahmi M. Koç Müzesi, merhum Mustafa V. Koç’un renkli kişiliğini yansıtan çok özel iki sergiye ev sahipliği yapıyor. Sadece iş insanı kimliği ve liderlik özellikleriyle değil, yaşama renk katan hobi ve ilgi alanlarıyla da tanınan merhum Mustafa V. Koç, Rahmi M. Koç Müzesi’nde açılan iki özel sergiyle anılıyor.
56
SERGİ
M
ustafa V. Koç’un gençlik yıllarında ilgilendiği ralli sporunun Türkiye’deki tarihini, 18 efsane pilotun 25 aracını sergileyerek anlatan "Retro Rally Sergisi"nin yanı sıra yine son dönemde çocukluğundan beri tutkuyla bağlı olduğu model uçakları konu alan "Yerden Göğe Sergisi" Haziran’dan itibaren Rahmi M. Koç Müzesi’nde ziyaretçilerini ağırlıyor. "Hem Yerde Hem Gökte" temasıyla düzenlenen sergi, Rahmi M. Koç Müzesi’nin “Lengerhane Mustafa V. Koç Binası”nda 30 Aralık'a kadar izlenebilecek. Efsane Sürücülerin Araçları Türkiye'de 1960'lı yılların sonundan itibaren bilinmeye başlanan ralli sporunun aradan geçen yarım asırlık dönemde çıkarttığı şampiyonların ve onlara ait araçların tanıtıldığı sergi, bu sporun Türkiye'de tanınmasına büyük emek harcayan Mustafa V. Koç'a ithaf edildi. İlk planlaması ve hazırlık çalışmaları Mustafa V. Koç'un sağlığında başlayan ve vefatının ardından tamamlanan "Retro Rally Sergisi"nde Renç Koçibey'den Cem Hakko'ya, Ali Karacan'dan Volkan Işık'a, bu spora gönül veren 18 efsane pilotun model yılları 1968-2006 arasında değişen 25 farklı otomobili yer alıyor. Opet, Ford, Fiat, Opel, Pirelli, Allianz, LG, Norm Cıvata, Beyçelik Gestamp, Martur, Power Grup ve Number 1'in da destekçileri arasında yer aldığı sergide Mustafa V. Koç'un 1991 Rallikros Şampiyonası'nda birincilik kazandığı Ford Sierra model araç da ziyaretçileri karşılıyor. Türk ralli tarihine ışık tutan geçmiş dönem yarış afişleri, zaman karneleri, yol notlarının yanı sıra pilotların şampiyonluk kupaları, tulumları, kaskları, yarış ayakkabıları, yarış eldivenlerinin de görülebileceği sergide, araç sahibi ünlü pilotların birebir maket fotoğrafları da yer alıyor. Sergi süresince ziyaretçilere interaktif bir ortam sağlayabilmek amacıyla bir ralli simülatörü de hazır bulunuyor. Model Uçaklar "Yerden Göğe" sergisi ise, model uçakçılığın Türkiye'deki tarihini gözler önüne seriyor. Türkiye'de; kuruluşuna Atatürk'ün öncülük
58
ettiği Türk Tayyare Cemiyeti'nin çabalarıyla Cumhuriyet'in ilk yıllarında tanınmaya başlayan ve 1930'ların ilk yarısında ders programlarına dahi giren model uçakçılık, 1963 yılında yurtdışı organizasyonlara katılım ile uluslararası bir kimlik kazandı. Zaman içinde teknolojideki gelişimle birlikte şekil değiştiren model uçakçılık, Mustafa V. Koç'un da en sevdiği hobileri arasındaydı. Mustafa V. Koç'un Kupa ve Madalyaları Çocukluğundan bu yana uçak uçurmaya meraklı olan Mustafa V. Koç, Amerika'da üniversitede okurken tanıştığı uzaktan kumandalı planörlerle bu hobisini geliştirmişti. Katıldığı yarışmalarda Türkiye'yi de temsil eden Mustafa V. Koç, Türk Milli Takımı ile 2004 yılında Kanada F3J Model Dünya Şampiyonası'nda ülkemize gümüş madalya da getirmişti. Yerden Göğe Sergisi'nde Mustafa Koç'a ait 12 uçak ile 3 planörün yanı sıra, 2002-2013 yılları arasında düzenlenmiş olan çeşitli ulusal ve uluslararası model uçak yarışmalarında Mustafa V. Koç'un kazandığı kupalar ile Avrupa ve dünya şampiyonlarında F3J Türk Milli Takımı'yla kazandığı üç adet madalya da yer alıyor.
erkek aksesuar
ALIŞVERİŞ
PLANTRONICS Kulaklık 229,00
BEYMEN Șapka 1.295
PRADA Güneș Gözlüğü 521,00
PATEK PHILIPPE Saat
VICTORINOX DAMASCUS Çakı 845,00
Tarzını Yansıt
RAF JAW Bileklik 1.899
Ünlü markaların, her tarza hitap eden koleksiyonları ile kıyafetlerinize yeni bir hava katın... Șık veya rahat, bohem veya klasik; sizi ifade eden tarzı yaratın...
BEYMEN Kol Düğmesi 195.00
MAURICE LACROIX Saat
OMEGA Saat
SALVATORE FERRAGAMO Cüzdan 1.132 GUCCI Kemer 923
BEYMEN Kol Düğmesi 410.00
60
BEYMEN Șapka 249,00
BORELLI Kravat 323,00
BEYMEN Leptop Çantası 255,00 CORNELIANI Papyon 330.00
ULYSSE NARDIN Saat
UĞUR SAAT ROLEX LACOSTE Kemer 194,00
PIERRE CARDIN Çanta 249,95
GUCCI Kravat 280,00
RAY BAN Güneș Gözlüğü 740,00
DS’DAMAT Bileklik 59,90
VAKKO Fular 184,50 PIERRE CARDIN Çanta 119,95
BABETTE WASSERMAN Kol Düğmesi 345,00
PAUL SMITH Kartlık 500,00
YAT DÜNYASI
Azimut Magellano 53 İtalyan yat devi Azimut Yachts’ın mavi yolculuk tutkunlarını düşünerek tasarladığı konforlu modeli göz kamaştırıyor...
62
YAT DÜNYASI
Azimut Yachts’ın Magellano serisinin uzun mesafeler için üretilen ideal modeli Magellano 53, güvenli deniz yolculuğu için en zorlu koşullarda bile konforun sürekliliği için özel olarak geliştirilmiş donanımla karşımıza çıkıyor. Magelleno 53, açık denizlerde üst düzey teknik özellikleri ve kapsamlı sürüş aralığı ile konforu ve güveni tüm detaylarıyla sergiliyor. 16.89 m. boya ve 4.7 m. genişliğine dış tasarımını Cor D. Rover Yacht Design’ın yaptığı modelin, 4 kamarası ve 2 adet mürettebat kamarası, geniş oturma grupları, büyük yemek masası ve ekstra geniş güneşlenme alanı bulunuyor. Ana kamarada ise modern ve rahat mobilyaların yer aldığı, son derece konforlu, yüksek standartlarda hizmetin sunulduğu modelin her odasında misafirlerin her türlü ihtiyacını karşılayacak detaylar sunuluyor.
Azimut Magellano 53 Teknik Özellikleri Tam Boy Genişlik Su Çekimi Ağırlık Motor Cummins QSB 8.3 Maximum Hız Yakıt Kapasitesi Temiz Su Kapasitesi
: : : : :
16,89 m. 4.07 m. 1.44 m. 28.6 ton 2 x 500 mHP
: 21 kn : 3200 l. : 700 l.
Azimut Magellano 53, 2 x 725 2 x 500 mHP Cummins QSB 8.3 motor ile seyirde 8/16 knot maximumda ise 26 knotlara ulaşabiliyor.
63
YAT DÜNYASI
77 S İtalyan yat devi Azimut Yachts’ın mega yat konforu ve genişliği sunan modeli hayalleri süslüyor. 23.6 m. boy, 5.55 m. en ve 23.54 m. gövde uzunluğu ile deniz tutkunlarına açık havada keyifli saatler sunan 77 S, işlevselliği, şıklık ve ince bir estetik anlayışıyla bir araya getiriyor. Görüntüsünün ötesinde bir genişlik, kullanışlılık sağlayan model, kusursuz donanımı ve ince profili sayesinde kısa sürede uzun mesafe kat edebiliyor. Ayrıca iç alanı aydınlatan büyük pencerelere sahip 77 S, güneşin ve rüzgarın keyfini çıkarabilmeniz için eşsiz bir fırsat sunuyor. 4 kamarası ve 2 adet mürettebat kamarası, geniş oturma grupları, büyük yemek masası ve ekstra geniş güneşlenme alanı bulunan 77 S’in dış dekorasyonu Stefano Righini’ye ait. Vakit geçirmekten keyif alacağınız, her kabini ekstra konforlu ve lüks, ince detaylar düşünülerek hazırlanan iç dekorasyonu ise Carlo Galeazzi imzası taşıyor. Güçlü performansıyla seyirde 32 knota ve maksimumda 36 knota kadar çıkabilen 3 x 900 mHP VOLVO D13 - IPS 1200 motor seçeneği ile de dikkat çekiyor.
64
YAT DÜNYASI
Azimut 77 S Teknik Özellikleri Tam Boy : 23,6 m. Genişlik : 5,55 m. Su Çekimi : 1.64 m. Ağırlık : 58 ton Motor : 3 x 900 mHP VOLVO D13 - IPS 1200 Yakıt Kapasitesi : 4000 l. Temiz Su Kapasitesi : 1100 l.
65
HABER
Nintendo Hisseleri Pokemon GO İle Yüz Güldürdü
SWAROVSKI Yüzük 399,00
Nintendo şirketi tarafından piyasaya sürülen Pokemon GO oyunu, milyonlarca kişi tarafından indirilerek çıktığı ilk günde en çok satanlar listesinde ilk sırada yer aldı. Nintendo hisseleri ise oyun sayesinde değerini %80 arttırdı. Peki bu süreç nasıl işledi? Daha önce benzer başarı yakalayan oyunlar ve şirketlerin akıbeti ne oldu? Destek Yatırım Menkul Değerler Araştırma Uzman Yardımcısı Lina Barokas analiz etti.
Y
eni bir star doğdu: Pokemon GO Büyük küçük milyonları peşinden sürükleyen Pokemon GO uygulaması, bugüne kadar sadece ABD’de 7,5 milyon kişi tarafından indirildi. Uygulamayı piyasaya süren Nintendo, bu sayede piyasa değerini 7 milyar doların üzerinde artırdı. Peki kim bu Nintendo? Nintendo 1889 yılında oyun kartı şirketi olarak piyasaya çıkmış ve 1960-70’li yıllarda, dünyada en büyük oyun kartı üreten şirket olmuştu. Fakat oyun kartını yetersiz bulan şirket taksi, otel ve gıda gibi farklı alanlarda yatırım yaptı ancak başarısız oldu. Şirketin en düşük değerinin görüldüğü sene ise 1964 yılı. Bu dönemden sonra oyuncak ve aile eğlencesi için ürünler üretmeye başlıyor ve elektronik çağıyla birlikte oyun konsollarını ortaya çıkarıyor. Video oyunları, Gameboy ve Sony’nin verdiği isimle Play-Station ile Nintendo yükselişe geçiyor. Daha sonraki yıllarda dokunmatik ekran, kablosuz internet bağlantısı ve 3D gibi güncellemelerle kendini geliştirmeye devam ediyor. Aslında 2013 yılında, 1 Nisan şakası olarak ortaya çıkmış bir proje olan Pokemon GO oyunu ise, ilk olarak 6 Temmuz 2016’da piyasaya sürüldü. İlk gün içerisinde Apple uygulamalarında en çok satanlar listesinde 1. sırayı almayı
66
başardı. Henüz ABD, Avustralya ve Yeni Zelanda’da yasal olarak piyasada bulunan oyun, sadece ABD’de 7,5 milyon kişi tarafından indirildi. Şirket aşırı ilgiden dolayı oyunun piyasaya sürme sürecini durdurdu ve sunucularının üst limitte çalıştığını açıkladı. Henüz Türkiye uygulamaları arasında yer almayan oyunu, Türk oyuncular da oynamanın yolunu buldu. Pokemon GO, günlük kullanıcı sayısı Twitter’a yaklaşan ve aynı zamanda ABD’de en popüler oyun olarak anılan Candy Crush’ın tahtını elinden almış durumda. Nintendo hisseleri (NTDOY) oyun öncesinde 17 Dolar iken, Pokemon GO’nun piyasaya sürülmesi ile 15 Temmuz tarihi itibariyle 30,55 Dolar’a yükseldi. Bu 1983 yılından bu yana en büyük yükseliş olarak kayda geçti. Nintendo hisseleri yükselmeye devam eder mi? Nintendo hisseleri yükselişinin devamı için, Nintendo’nun ücretsiz indirilen bu oyundan, oyun içi güncellemeler ve alımlarda gelir etmeye devam etmesi gerekebilir. Fakat bir yandan ortaya çıkan gizlilik ve güvenlik problemleri, oyunun geleceği için risk ortamı oluşturuyor. Diğer oyunlara kıyasla kısa sürede bu kadar büyük başarı elde eden Pokemon GO’nun, elbet bir gün ışığı sönebilir. Ürettiği oyun konsolları ve oyunlarla piyasanın ilgisini çekmeyi başaran Nintendo için, asıl zorlu süreç bundan sonra başlıyor diyebiliriz. Başarının devamı için Nintendo’nun oyunun popülerliğini sağlamak için ne gibi güncellemelerde bulunacağını takip edeceğiz.
kadın aksesuar
ALIŞVERİŞ
RAY BAN Güneș Gözlüğü 530,00
SO CHIC Bileklik 219,00
PIERRE CARDIN Cüzdan 112,50
BEYMEN Șapka 825,00
CHRISTIAN LOUBOUTIN Ayakkabı 2.816
PANDORA Bileklik 139,00
Zarif Detaylar Ofis șıklığınızı, sizin için seçtiğimiz elegan aksesuarlar ile tamamlayın... SO CHIC Bileklik 198,00
MICHAEL KORS Çanta 764,45
MICHAEL KORS Anahtarlık 105,75
SAAT & SAAT Saat 1.864
MANGO Fular 34,99
SWAROVSKI Bileklik 239,00
RÖPORTAJ
Ankara’nın Yükselen Yıldızı
Elbiz İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Memduh Türkoğlu ile ihtiyaca yönelik, yeniliğe ve farklılığa açık, insanların kendini ayrıcalıklı ve mutlu hissedebileceği yaşam alanları sunmayı hedefleyen Benevre Beytepe projesi ve iş hayatında başarıyı yakalamak üzerine samimi bir röportaj gerçekleştiriyoruz...
S
izi kısaca tanıyabilir miyiz? Kayseri 1961 doğumluyum. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdim. Evliyim ve iki çocuğum var. Yirmi dokuz yıldır temel ilkemiz; taahhütlerine güvenilir ve inanılır bir firma olmaktır. Elbiz inşaat Ltd. Şirketi; kurulduğu 1987 yılından bu yana MYT Grup bünyesinde, lokomotif şirket olarak sektörün çeşitli alanlarında başarıyla hizmet vermektedir. İnşaat sektöründe adından söz ettiren projelere imza atan Elbiz; Gayrimenkul İş Geliştirme Projeleri, Sosyal Sorumluluk Projeleri ile faaliyetlerine devam ediyor. Gelecekte kendinizi ve firmanızı görmek istediğiniz yer, durum nedir? Böyle bir tablo tarif eder misiniz? Kendinizi şu an o tablonun neresinde görüyorsunuz? Ekonominin lokomotifi olan inşaat sektörünün özellikle de konut sektörü olarak son 10 yılında büyük değişiklikler ile birlikte ciddi gelişme
68
kaydettiğini görüyoruz. Buna bağlı olarak gelişen sektörde firmamızı gelecekte konumlandırdığımız görmek istediğimiz yer, insanlara yeni yaşam yerleri oluşturan büyük inşaat yatırımları. Firmamızın 29 yıllık tecrübesi ile şuan devam etmekte olan rezidans projemiz Benevre Beytepe ile de markalaşma adına ilk adımı atmış bulunmaktayız. İş yaşamında “vizyon” ve “amaç” belirlemek neden önemli? İş yaşamında vizyon ve amaç belirlemek bu doğrultuda adımlar atmak şüphesiz çok önemli. Şirketimizin vizyonu sektörde farklılıklar yaratarak, kalıcı üstünlükler sağlamak. Edindiğimiz misyon ise sektöre farklı bir boyut katarak, genç ve dinamik yapısıyla sürekli gelişimi her alanda yansıtmak. Bizler ekibimle beraber ihtiyaca yönelik, yeniliğe ve farklılığa açık, insanların kendini ayrıcalıklı ve mutlu hissedebileceği yaşam alanları sunmayı hedef ediniyoruz. Bu amaç doğrultusunda belli fizibiliteleri yaparak doğru işler çıkarmak iş yaşamında başarıyı da beraberinde getirdiğine inanıyorum.
RÖPORTAJ
tüm sanayi dalları için altyapı sağlamakta, aynı zamanda tek başına ülke ekonomilerinde önemli bir paya sahip olmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde temel altyapının oluşturulması, yerel işgücünün eğitilmesi, teknoloji transferi sağlanması, açılarından önem taşımaktadır. İnşaat alanında dünyadaki en büyük pazar ABD’dir. Japonya ikinci sırada yer almakla birlikte önümüzdeki dönemde bu ülkede beklenen büyümenin diğer Asya ülkelerine göre daha düşük kalması beklenmektedir. Dünya hizmet ihracatında inşaat hizmetlerinin payı %4’dür. Dünya inşaat hizmetleri ihracatında eski doğu bloğu ülkeleri, Avrupa ve Asya en yüksek paya sahip ülke gruplarıdır. “İnşaata dayalı büyüme modeli” Türkiye’de ise 2002-2014 dönemini nitelemek için kullanışlı bir kalıp olarak dile ve akıllara yerleşti. Ancak inşaat sektörünün uzun dönemli büyümede “sürükleyici” bir rol üstlenmesi mümkün görünmüyor. Son 40 yıla yayılan literatür inşaat sektörü ile ekonomik gelişmişlik arasında kuvvetli bir ilişki olduğunu, ancak bu ilişkinin yönünün tercih edilen büyüme modeli, kamunun rolü gibi bir dizi değişkene bağlı olarak farklılık gösterebildiğini ortaya koyuyor. İş hayatında para ve güç dışında başarı parametreleri nelerdir sizce? Doğru stratejiler, doğru insanlar ve doğru zamanlama çok önemli. Burada başa dönersek vizyon sahibi olmak ve bu doğrultuda adımlar atmak devreye giriyor. Sonuç olarak piramidin en üst basamağı hukuk temeli ve hukuk içerisinde kalmak esasıdır. Immanuel Kant’ın dediği gibi; “Öyle davran ki davranışın temelindeki ilke, tüm insanlar için geçerli olan evrensel ilke veya yasa olsun” felsefesi temel ilkemizdir. Yoğun bir iş gününden sonra kendinizi dinlendirmek ve mutlu etmek için neler yapıyorsunuz? Ailem, sevdiklerim ve çocuklarımla bir arada olmayı tercih ediyorum. Dostlarımla uzunca sohbet ettiğim keyifli bir akşam yemeği beni günün stres ve yoğunluğundan uzaklaştırmaya yeter.
İş hayatına yeni atılmış genç girişimciler ilk etapta nasıl bir yol izlemeliler? Tavsiyeleriniz neler? İş dünyasının en önemli şartı efektif ve fizibil olarak çok çalışmaktır, Genç girişimciler çalışmayı kendilerine bir yük olarak değil de hayatın keyiflerinden biri olarak görmeliler. Dürüstlükten hiçbir zaman ödün vermemeliler. Ayrıca tecrübeye güvenmeli, tecrübeli insanlardan nasihat almaktan çekinmemeliler. Mümkün oldukça ve imkân buldukça dünyayı dolaşsınlar. İş hayatınızı ve sosyal hayatınızı nasıl dengeliyorsunuz? Sık sık yapmaktan hoşlandığınız aktiviteler var mı? Hayatımın büyük bir çoğunluğu ofis ve şantiye arasında geçiyor. İşime olan bağlılığım ve saygım doğrultusunda sabahları erken kalkar şirkete geçerim. İşten arta kalan zamanlarda ailem ve çocuklarımla vakit geçirmeyi tercih ediyorum. Kitap okumak ve sanatsal aktivitelerde bulunmaktan keyif alıyorum. Türkiye’yi Avrupa’da temsil edebilecek en başarılı sektör sizce hangisi? Güzel bir soru…Türkiye sanayi ve teknoloji alanlarında ciddi ilerlemeler kaydetmekte. Gelecekte ve Avrupa’da bizleri temsil edebilecek sektörler olarak görüyorum. Ayrıca Enerji sektörü hem dünyada hem de Türkiye'de katlanarak büyüyecek. Global ekonomide önümüzdeki 10 yılda yıllık yüzde 3-4 civarında bir büyüme olacağı varsayımına göre, enerji sektörü hem ülkemizde hem de dünyada büyüme ve refahı belirleyecek temel parametre olacaktır. Günümüzde iş ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz? Başka ülkelerle kıyasladığımızda ne gibi farklılıklar görüyorsunuz? Günümüzdeki iş ortamı çok rekabetçi, yenilikçi ve dinamik. İnşaat sektörü
69
70 CROSS Year of the Goat 23ct Gold Plated Ball £ 215
Gold B
all
CARAN D Caelog ’ACHE raph Sir £ 3,600,0 ius 45 G 0 old
OMAS William Shakespeare Limited Edition £ 28.000,00
Șık, özel ve kaliteli kalemleriniz ile hayatınıza
yön verecek kararlarınızın altına imzanızı atın... Pl Rolle rball
İmzanızı Atın
CARAN D’A C Caelograp HE h Alpha 30 Platinum C Fountain oated £ 3.700,00
ofis kalem
MONTE GRAPP A S enna L £ 14,220 egend Resin &
CROSS 18 KT Altın Kaplama 2.230
CROSS Year of the Horse White Fountain £ 305
CROSS Year of the Horse Red Fountain £ 305
CROSS Year of the Goat Black Lacquer Medium Fountain £ 305
MONTEGRAPPA Senna Champion Gold Fountain £ 31.500
CROSS Peerless $ 324
ALIŞVERİŞ
GRAF von FABER CASTELL Ahşap Dolma Kalem 2.235
MONTEGRAPPA NeroUno Linea Rose Gold Plated Fountain £ 385,00
MONTEGRAPPA Micra Resin Purple Fountain £ 279,99
VİSCONTI Van Gogh Portrait Blue Ball Pen £155,00
TROIKA Combi Stylus “Pop Up” RollerballRated 5.0 out of 5 £ 42,00
MONTEGRAPPA Elvis Presley Las Vegas White Limited Edition Silver Trim Ball £ 1.695,00
PELIKAN Souverän 800 Black & Blue Fountain £ 332,00
SHEAFFER Legacy Silver/Gold Fountain Pen £ 494,99
YARD O Led Viceroy Victorian Sterling Silver Foun tain £ 435,00
OMAS Bologna Passioni Cotton Resin Blue Red Fountain £ 260,00
all $ 115 CROSS Day lily Rollerb en re G ca ni ta Bo
CROSS Botanica $115
BORTOLETTI Gümüş, Tüylü Kalem Seti 1.180
71
HABER
Güneș Enerjisiyle Dünya Turu
Solar Impulse Dünya turunun tamamlanmasıyla, Solar Impulse, dünyanın çevresini yakıtsız olarak sadece güneş enerjisiyle kat eden ilk uçak; mucidi ve pilotları Andre Borschberg ve Bertrand Piccard ise dünyanın çevresini güneş enerjisiyle dolaşan ilk insanlar olarak tarihe geçecekler. Solar Impulse, uğradığı ülkelerde yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin bilinci ve kullanım alanlarını yaygınlaştırmak amacıyla hükümetlerle ortak kampanyalar yürütüyor.
T
EORİK OLARAK SONSUZ HAVADA KALABİLEN UÇAKLA DEVR-İ ALEM 10 yılı aşkın AR-GE faaliyetlerinin ürünü olan Solar Impulse, tek bir damla fosil yakıta ihtiyaç duymadan, sadece güneşten aldığı ve lityum pillerinde depoladığı enerjiyle hem gündüz hem de gece uçabilen ilk uçak olma özelliğine sahip. Bu sayede teorik olarak sonsuz süre havada kalabilen Solar Impulse’ın ağırlığı sadece 2300 kg. yani bir binek otomobil kadar. 17 bin adet güneş panelinin yerleştiği kanat genişliğiyse 72 metre, bir Boeing 747’ninkinden daha uzun. Solar Impulse’ın daha dünya turuna çıkmadan kırdığı 8 rekoru bulunuyor. Bu rekorlara “bütün gece kesintisiz uçmayı ilk başaran”, “kıtalararası uçuşu ilk gerçekleştiren” güneş enerjili uçak gibi unvanlar
72
dahil. 3 Mart 2015’te Abu Dabi’den başlayan tarihi dünya turunda Solar Impulse, Oman, Hindistan, Burma ve Çin’e uğradı. 28 Haziran’da Japonya’nın Nagoya kentinden havalanan uçak, beş gün beş gece boyunca Büyük Okyanus’un üzerinden uçarak 3 Temmuz’da ABD’nin Hawaii eyaletine ulaştı. Ardından, okyanus geçişinde öngörülemeyen bir şekilde fazla ısınan aküler nedeniyle Hawaii’de bakım ve test sürecine girdi. 2016 Nisan ayında bu süreci tamamlayan Solar Impulse HawaiiKaliforniya etabının ardından Mayıs ayında Amerika kıtası geçişine başladı. 11 Haziran’da New York’a, Atlantik Okyanusu kıyısına ulaşan Solar Impulse, 23 Haziran’da ise Atlantik Okyanusu geçişini tamamladı ve İspanya’nın Seville Havalimanı'na indi. Son olarak Seville’den Mısır’ın Kahire şehrine ulaşan Solar Impulse,
HABER
Birleşik Arap Emirlikleri’nin Abu Dabi şehrinde tarihi dünya turunu tamamlamak üzere son kez havalanacak. Dünya turunun tamamlanmasıyla, Solar Impulse, dünyanın çevresini yakıtsız olarak sadece güneş enerjisiyle kat eden ilk uçak, Solar Impulse’ın mucidi ve pilotları olan Bertrand Piccard ve Andre Borschberg ise dünyanın çevresini güneş enerjisiyle dolaşan ilk insanlar olarak tarihe geçecekler. Solar Impulse, uğradığı ülkelerde yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin bilinci ve kullanım alanlarını yaygınlaştırmak amacıyla hükümetlerle ortak kampanyalar yürütüyor. TÜRKİYE'DEN SOLAR IMPULSE'A DESTEK Solar Impulse’ın CEO’su ve pilotlarından André Borschberg uçağın Türkiye hava sahasından geçişi sırasında Twitter hesabı üzerinden Solar Impulse’ın Türkiye Resmi Partneri olan Brisa’ya sürdürülebilirlik alanında verdiği destek nedeniyle teşekkür etti. Andre Borschberg “Bu yolculuk sırasında Türkiye, İspanya, Cezayir, Tunus, Malta, Yunanistan ve Mısır olmak üzere birbirinden farklı iklimsel ve coğrafi koşullara sahip ülkelerin hava sahasından geçtik. Akdeniz kıyısında yer alan bu ülkelerin en önemli ortak noktaları ise güneş enerjisi üretme ve kullanma açısından sahip oldukları yüksek potansiyel. Böylece yenilenebilir enerji ve temiz teknolojiler anlamında önemli bir rol üstlenebilirler.” şeklinde konuştu. Brisa Genel Müdürü Yiğit Gürçay ise; “Yolculuğunuzun geleceğini tasarlıyoruz" vizyonumuzla, bugünden geleceğe değer katan çözümler
üretmek için çalışıyoruz. Bu vizyonumuza paralel olarak, yenilenebilir enerji kaynaklarının ve temiz teknolojinin gücünü kitlelere göstermesi açısından büyük önem taşıyan ve tüm dünya için benzeri olmayan bir değer sağlayan Solar Impulse’ın Türkiye’den tek destekçisiyiz. Solar Impulse gibi yakıt kullanmadan aralıksız bir şekilde uçuş dayanıklılığına sahip olan bir uçak, sadece havacılık tarihinde değil, aynı zamanda enerji tarihinde de bir ilk. Bu yolculukla Solar Impulse, tarihe altın harflerle adını yazdırmakla kalmayacak insanlığın daha sürdürülebilir bir dünyada yaşamasına da hizmet etmiş olacak. Brisa olarak biz de bu tarihi yolculuğun bir parçası olmaktan büyük gurur duyuyoruz.” dedi. Bundan sonraki süreçte Solar Impulse, Kahire (Mısır) - Abu Dabi (Birleşik Arap Emirlikleri) uçuşuyla dünya seyahatini tamamlayarak dünyanın çevresini yakıtsız olarak sadece güneş enerjisiyle kat eden ilk uçak olarak tarihe geçecek.
AKDENİZ KIYISINDA YER ALAN ÜLKELERİN EN ÖNEMLİ ORTAK NOKTALARI İSE GÜNEŞ ENERJİSİ ÜRETME VE KULLANMA AÇISINDAN SAHİP OLDUKLARI YÜKSEK POTANSİYEL
73
KÖŞE
3 Saatlik Hayatlar İş yaşamını, sabah ve akşam trafikte geçirilen zamanları ve de uykuya ayrılan süreyi çıkardığınızda bir de bakıyosunuz ki yaşamak için “3 saat” kalmış. Özellikle mesai kavramı ile kamu ya da özel sektörde çalışan herkesin gerçekten en büyük sorunu.
S
orun kendinize; size ait hayat 3 saatten mi ibaret?
3 saati hak etmek, güven ve keyifle tadını çıkarmak için mi geldiniz dünyaya, yıllarca bunun için mi okudunuz, uğraştınız, didindiniz? 8 saatlik çalışma süresi, 19. yüzyılda Sanayi Devrimi sırasında Britanya’da ortaya çıktı. Sebebi, günde 14-16 saat çalıştırılan işçilere
76
rahat bir nefes aldırmaktı. Bunun daha kısa iş günlerine yol açtığını düşünebilirsiniz. Mesai dediğiniz şey “8 Saat”... Aslında sekiz saatin büyük şirketler için çok kârlı olmasının sebebi, sekiz saatte yapılan iş miktarı değil (ortalama bir ofis çalışanı üç saatten az bir zamanda yapabileceği işler için sekiz saat çalışıyor), satın almaktan mutluluk duyan kitleler yaratması. Boş zamanı kısa tutmak; insanların konfor, haz ve
KÖŞE
diğer rahatlamalar için daha fazla ödemesi demek. Bu, insanların TV ve reklamları izlemeye devam etmelerini garanti ediyor. İş dışındaki azimlerini kaybetmelerini sağlıyor. Parkison Yasası der ki: “Bir işi halletmek için ne kadar zaman verilirse, o işi yapmak o kadar sürer.” Eğer sadece yirmi dakikanız varsa yirmi dakikada yapabildiklerinizi görmek inanılmazdır. Ama bütün akşamı harcayabiliyorsanız, bir akşamınıza mal olacaktır. Bizleri yorgun, keyif almaya aç, konfor ve eğlence için para vermeye istekli ve en önemlisi sahip olmadığımız şeyleri istemeye devam edecek kadar hayatımızdan memnuniyetsiz kılan bir kültürün içine itiliyoruz. Bir sürü şey satın alıyoruz, çünkü daima bir şeyler eksik gibi geliyor. Neşelenmek için, kendimizi ödüllendirmek için, kutlamak için, sorunlarımızı çözmek için, konumumuzu yükseltmek için ve can sıkıntısından kurtulmak için harcama yapıyoruz. 50 yaşında bir insan görüşü, 40 yaşında bir insan deneyimi, 30 yaşında bir insan hırsı, 20 yaşında bir insan enerjisi isteyen bir patron ile görüşüp anlaştınız. Artık çok mutlusunuz. 6-8 saat uyku, 1-3 saat yol, 8-12 saat mesai ile artık siz sırtı yere gelmez bir insansınız. Ya da sistem size öyle olmanızı öğrettiği için çaresizliği öğreniyor ve yaşıyorsunuz. 8:00 - 17:00 saatleri arasında çalışan bir biriyseniz (o da iyi haldeyken yoksa ölümüne mesai), günün en az 2-3 saati yolda geçiyor. Uykuda geçen ortalama 7 saati de düşünürsek (ne kadar deliksiz ve kaliteli uyuduğumuz da tartışılır elbette) etti mi sana 19 saat! Hadi duş almayı, diş fırçalamayı vesaire de ekleyip yuvarlayıp 20 diyelim, yine kaldı 4 saat! Ekstra ve mutlaka çıkan sizin dışınızdaki işler için harcanan 1 saat daha koyarsak rutine, olur yine 3 saat... İzin ve tatil günleri dışında daha uzun bir süre de bu şekilde gidecek. Hani küçükken hep odanızda oynardınız ya saatlerce, babanız koltukta gazeteye ya da televizyona bakarken uyuklarken... Anneniz bazen bulaşık yıkarken ya da ütü yaparken meyve falan verirdi size. Hah işte şimdi siz geldiniz o role. Artık siz de günde 3 saat yaşayacak, bu süre zarfında akşam yemeği yapacak, çocuk uyutacak, alışveriş yapacak, duşa girecek, tırnak kesecek, tıraş olacak, kıyafet ayarlayacak, akraba ziyaretine gidecek, niye böyle olduğunu anlamak için düşünecek, sosyal medya arkadaşlarınızın sizin yapamadığınız şeyleri, neden o ortamlarda keyiften ölerek anlattığını sorgulayacak, bunları yorumlarken yorulup uyayacaksınız. 70-90 yıl yaşadınız, dolu dolu bir hayat sürdünüz. Günde yaşadığınız bu 3 saat, yılda 1095 saate karşılık gelir, o da eder yılda 45 gün... 50 yıl böyle sürse 6 yıl ancak yaşıyorsunuz demektir. Üzücü değil mi?
Hayat tecrübeler bütünü ve hepimiz bunu yaşıyoruz Bu döngüye girmemek adına yeni kuşağın çoğu, 30 yaş civarı insan, evlilik fikrine sıcak bakmıyor. Sırf ileride kendimiz için harcayabileceğimiz üç beş kuruşumuz olsun diye evlenmiyor, ilkokuldan itibaren yılda 20.000 lira özel okula para vermemek için çocuk sahibi olmak istemiyor. Eğitim aldıkça, görgü ve kültür anlamında ilerledikçe kendi değerimizin farkına varıyor, annebabamız gibi “çocuklarımız için yaşamak” fikrinden ölümüne korkar hale geliyoruz. Yeni nesil erkekler de, artık o ev geçindirme yükünü sırtlamak istemiyor. Koltuk takımı taksiti ödemek yerine, Amerika’ya seyahate gitmeyi tercih ediyor.
Peki hayalim ne? Bir hayaliniz varsa ve onun için 3 saatlik hayatlar yaşıyorsanız kabul edilebilir ama bu durum sadece hayatı sürdürmek içinse kendinize lütfen haksızlık etmeyin. Eğer bugün size bir teleskop verecek olsak ve bununla geleceğinizi göreceksiniz desek, ne görmek istersiniz? Sağlıklı olduğunuzu mu? Mutlu olduğunuzu mu? Yoksa zengin ve ünlü olduğunuzu mu? Yakın zaman önce yapılan bir araştırmada “Y” kuşağından genç yetişkinlere hayatta en önemli hedefleri sorulmuş. %80’i zengin, %50’si ünlü olmak istediklerini söylemiş! Belki de çoğumuz farkında bile olmadan bu hedeflerle, sevmediğimiz işlerde gece yarılarına kadar çalışıp, hoşlanmadığımız insanlarla iyi geçinmek için kendimizden ödün veriyoruz. Peki, zengin ve ünlü olmak mutluluk getirir mi? İyi bir hayat yaşamak için vaktinizi ve enerjinizi gerçekten niye harcamalısınız? Harvard Üniversitesi yetişkin gelişimine dair dünyanın en uzun ve kapsamlı araştırmasını yapmış. Araştırma 1938’de başlayıp, 75 yıl sürmüş! İki grubu incelemişler. Araştırmadan çıkan en can alıcı sonuç, sağlıklı ve mutlu bir hayat için belirleyici faktörün sağlıklı ilişkiler olduğu.
İyi bir hayat yaşamakla ilgili çıkan üç ders Her iki grupta da eşleri, aileleri, arkadaşları ve içinde yaşadıkları cemiyet ile yakın ilişkiler ve güçlü bağlar kurabilenlerin daha mutlu oldukları ve daha uzun yaşadıkları tespit edilmiş. Yalnızlığın ise, bunun tam tersine insanı öldürdüğü fark edilmiş! İstemedikleri halde yalnız kalanların daha az mutlu oldukları, fiziksel ve ruhsal sağlıklarının daha kötü durumda olduğu görülmüş. Yalnızlığın hastalık ve ölüm riskini artırdığını gösteren daha pek çok araştırma mevcut. Araştırmacıların, 50 yaşına gelenler arasında kimlerin en uzun yaşayacağını tahmin edebilmek için yaptıkları çalışmada, yaşam süresini belirleyen en önemli faktörün kolesterol seviyeleri değil, ilişkilerinde ne kadar tatmin oldukları olduğunu tespit etmiş! 80 yaşında en sağlıklı olan kişilerin, 50 yaşında en tatminkar ilişkilere sahip olanlar olduğu görülmüş. Sadece birileriyle ilişkide olmak veya kaç tane arkadaşınız olduğu iyi bir hayat için yeterli değil. Daha önemlisi, nasıl ilişkiler yaşadığınız. Araştırma, bekar kalanların, sürekli kavga eden evli çiftlere göre daha mutlu olduğunu tespit etmiş. Sıcak ve samimi bir sosyal ortam, sağlığı korumak için çok önemli. İlişkiler beyin sağlığınızı da etkiliyor. 50 yaşına kadar sağlam evlilikler veya uzun süreli beraberlikler yaşayanların hafızalarının, yaşamayanlara göre daha iyi olduğu görülmüş. Mark Twain’den çok güzel bir alıntı ile bitirmek istiyorum: ‘’Zaman yok - Hayat çok kısa – kavgalar, kalp kırmalar, özürler, hesap sormalar. Sadece sevmek için zaman var – ve fakat, sadece kısa anlar’’. Bazen ekonomik sıkıntılar, bazen başarı hırsı bazen başka sebeplerle yakınlarımızı önemsemediğimiz, kırdığımız, ilişkilerimize özenmediğimiz oluyor. Ama 75 yıllık bu çalışma gösteriyor ki; ömrümüzün sonunda iyi bir hayat yaşadım mı diye geriye dönüp baktığımızda, her şeyden önemlisi karşılıklı sevgi üzerine kurduğumuz ilişkiler olacak.
77
OTOMOBİL
Lüks Mobilitenin Geleceği
Rolls-Royce Vision Next 100 Dünyanın önde gelen lüks markası Rolls-Royce, bugün lüks mobilitenin geleceğini belirlemiş görünüyor. Rolls-Royce Vision Next 100’ün büyük varışı, müdavimlerinin eksiksiz ve özgün kişiselleştirmeye yönelik bireysel taleplerinin, teknolojinin, tasarımın ve kendine özgü Rolls-Royce ustalığının mükemmel bir birleşimi ile karşılanacağı, parlak bir geleceğe cesurca işaret ediyor...
78
OTOMOBİL
P
roje Müdürü Giles Taylor önderliğindeki RollsRoyce Motor Cars tasarım ekibi kendilerine şu soruyu sormuşlar: “Gelecek 100 yıl için lüksü nasıl yeniden şekillendirebiliriz?” Ekip bu sorunun yanında, iki soru daha sormaları gerektiğini görmüş: “Bir Rolls-Royce sahibi gelecek on yıllarda kendi Rolls-Royce’undan ne bekleyecek?” ve “Biz, Rolls-Royce nezdinde, bu beklentileri nasıl karşılamayı öngörüyoruz?” Bu sorular sayesinde ekip, Rolls-Royce’un geleceğini bir bütün olarak somut bir şekilde örnekleyen dört ana prensibe ayırmışlar: 1-Kişisel Vizyon Rolls-Royce ısmarlama tecrübesinin bir gelişiminde, müşterilerin zevki, kendi Rolls-Royce’larının tam tasarımını ve nasıl şekillendirileceğini etkiliyor. Geçmişin müthiş özel kasa arabalarının ruhu ile, Rolls-Royce geleceğin şasisini yaratacak: en gelişmiş materyallerden el yapımı olacak ve sıfır emisyonlu güç aktarma organları ile tahrik edilecek. Müşteri; kendisine ait konsepti sipariş edecek. Kısacası, Rolls-Royce Vision Next 100, özgün karoser yapımına dönüşü müjdelemek için teknolojide planlanmış gelişimleri kullanıyor. 2-Zahmetsiz Yolculuk Sahiplerinin yaşamlarının her yönü ve çevreleri ile dijital bağlantılı olan "Eleanor"; sahiplerinin sanal yardımcısı ve şoförü haline gelerek, onları her türlü zahmetten kurtarıyor. Sahipleri evlerinden çıkmadan önce yol güzergahları, programları ve seçenekleri hakkında tavsiyede bulunmak üzere sezgisel olarak çalışmakta olup, randevuları ve işleri hatırlatıp beklenen engelleri kolaylaştırmak için önerilerde bulunuyor. Yolcuları yola çıkmaya hazır olduklarında arabayı harekete geçiriyor ve faydalı fakat sağduyulu bir şekilde önerilerde ve tavsiyelerde bulunup, varış yerlerinden önce bilgilendirme yapıyor. Bu "Zahmetsiz Yolculuk", aracı yolun yüzeyi üzerinde neredeyse kayıyormuş gibi gösteren, fütürist, güçlü, sıfır emisyonlu bir güç aktarımı ile gelişmiş süspanyon birleşimi ile sağlanan Rolls-Royce'ın kendine özgü "sihirli halı sürüşü" ile geliştirilmiş...
79
OTOMOBİL
3-Büyük Sığınak "Büyük Sığınak"a giren yolcular, eski zamanlarda atlı arabalarda olduğu gibi, eğilmeden, tamamlanmış nezaket ve saygınlık ile binerler ve mekandaki en iyi yere otururlar. Fütürist fakat el işçiliği salon atmosferi ile sarılmış olarak, araba kapısı ve istiridye kabuğu kanepe, kendilerini kesintisiz sessizlik ve lüks ile çevrelemek üzere kayarak kapanıyor. Bir Rolls-Royce'dan bekleneceği üzere, "Büyük Sığınak"ın çevresi en değerli ve modern materyaller ile işlenmiş. Beklenmedik olan ise, hafiflik ve sadelik hissi... 4-Büyük Varış Roma imparatorlarının savurgan iki tekerlekli savaş arabalarından, kraliyetin bireysel olarak elle üretilmiş görkemli atlı arabalarına ve
80
diğer arabalara kadar - Kraliçe Elizabeth II'nin taç giyme törenine kadar kullanılan özel kasa Rolls-Royce Phantom IV gibi - söz konusu zarif araçlar, içindeki kişinin önemini dışarıda bekleyenlere yansıtmak üzere tasarlanmış. Büyük bir varışı, nefesini tutarak bekleyen kalabalık, idollerinin görkemli varışından her zaman çok etkilenmişler. Rolls-Royce, güçlü müdavimlerinin gelecekte güçlerini ve statülerini bu şekilde sergilemeye devam etmek isteyeceklerine inananarak; Vision Next 100'e en dramatik yönüyle yansıtmışlar... Lüksün geleceğini güçlü bir şekilde ifade ederken, yine de herhangi bir gerçek Rolls-Royce'un görüntüsel ifadesine sadık kalınmış. "Spirit of Ecstasy" amblemi, Panteon radyatör ızgarası, uzun motor kaputu ve aracın tamamının görüntüsel orantıları...