Demokrasi ve
Hakları Nöbeti etkinliğinin ilk gününde CHP İstanbul 1. Böge Örgüt ve örgütlenmeden Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Ali Cihat Işık, şu açıklamayı yaptı. ‘’Yurtseverlerin. İlericilerin, Cumhuriyetçilerin, Sosyal Demokratların Devrimcilerin ve yüreği insan sevgisi ile dolu insanların hep birlikte bir ulusal karşı duruş gösterme eylemini yapacağız. Partiler ve örgütler sadece uluslararası emperyalistler ve onların yerli uşaklarının onların zaman zaman ihale ederek taşeronlara verdikleri eylemle de ölenlerin cenazelerini kaldırma şirketleri değildir. Biz basın toplantısından sonra burada meşalelerimizi yakarak, ateşimizi yakarak gece yarısına kadar 3 gün 3 gece demokrasi nöbeti tutacağız. Bugün burada bütün demokrasi güçleri, bütün devrimci halk güçleri iştirak edecek ve bir duruş sergileyeceğiz İstanbul’dan Ankara’ya ve Türkiye’ye. Burada toplanmamızın birinci nedeni budur. Burada bağırtılı çağırtılı sloganlı değil, ağır vakur bir duruş sergileyeceğiz. Bunun anlamını idrak edenler bu mesajı alacaktır.
İnsan Hakları nöbeti
Cumhuriyet Halk Partililer İstanbul’da üç bölgede de Demokrasi ve İnsan Hakları nöbeti tuttu. İstanbul 1. Bölgede Maltepe Meydanında düzenlenen ve 3 gün boyunca süren Demokrasi ve İnsan
21 Ekim 2015 Salı ‐ Yıl 5 / Sayı: 66
www.marmaracagdas.com
CHP İstanbul 1. Bölge 12. Sıra Milletvekili adayı olan Metin Ağırman’a 1. Bölgeden büyük destek var. CHP seçmeni Kartal’da bulunan Ağırman’ı meclise göndermek için elinden geleni yapacaklarını söyleyerek tam destek verdi. 7 Haziran seçimlerinde İstanbul 1. Bölgede 11 Milletvekili meclise gönderen CHP, 12. Sıra adayı Metin Ağırman’ı meclise göndermeyi başaramamıştı. Türkiye’de yaşanan yeniden seçim ile birlikte çalışmalarını büyük ölçüde arttıran Metin Ağırman, şu açıklamada bulundu: Terör niye hortladı 7 Haziran Seçimden önce terörü uyutan seçim sonrasında malum 400 adam isteyen zihniyeti memnun etmemiştir. Burada bilinmesi gereken samimiyetini yitirmiş bir iktidarın sadece iktidar hırsıyla kanlı bir terörü sürekli kılarak seçime kadar eldeki iktidarı ne yolla olursa olsun tutmaktır. y Haberi 8’de
Vordonisi su yüzüne çıkıyor İstanbul un Prenses Adaları’ndan biri olarak nitelendirilen Dragos ile Küçük‐ yalı arasında ilçe kıyısından 700 metre açığında bulunan ve birçok arkeolojik eser barındıran tarihi Vordonosi Adası, Maltepe Belediyesi’nin desteklediği keşif ekibi tarafından görüntülendi. Sualtında araştırmalar devam edecek Yaklaşık bin yıl önce deprem sonrası sualtında kaldığı belirtilen adanın arkeolojik açıdan aydınlatılarak gün yüzüne çıkarılması için çalışmalara başladıklarını belirten Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, ”Bugün Maltepe sahiline 700 metre uzaklıkta geçmiş tarihi bin 150 yıl geriye giden bir adadan y Haberi 8’de bahsediyoruz”
Fiyatı: 2 TL
İşsizlik oranı artıyor Türkiye İstatistik Kurumu, 2015 dönemsel sonuçlarına göre 2015 yılının 23-35. haftalarını içine alan Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında yapılan işgücü istatistiklerine göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2015 yılı Temmuz döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 103 bin kişi artarak 2 milyon 970 bin kişi oldu. y Haberi 5’te
10 Ekim katliamı için ortak açıklama TTB, DİSK, KESK ve TMMOB yöneticileri, 10 Ekim 2015 tarihinde gerçekleştirilecek olan Emek, Barış, Demokrasi Mitingi'ni kana bulayan katliamla ilgili olarak, 16 Ekim 2015 Cuma günü TMMOB'de bir basın toplantısı düzenlediler. y Haberi 3’te
Çağdaş
Toplumsal cinnet
Beğenmedim yeniden seçim tekrarına sayılı günler kala toplumsal cinnetin eşiğine geldik. Türkiye, bir anda savaş alanına dönerken, Suruç’tan başlayan katliamlar Ankara’ya kadar geldi. Yüzlerce barış istiyorum diyen insanlar canlı bombalarla yok edildi. Doğu ve Güneydoğu’da yüzlerce asker, polis ve vatandaşlar katledildi. Toplumda gerginlik ve huzursuzluk artarken, komşular bile birbirlerine düşman edildi. Her ölümün ankete nasıl yansıdığının hesabını siyasetçiler tutarken anaların, babaların, eşlerin çocukların, tüm vicdanlı insanların yürekleri yanıyor. Basına yapılan baskılar ve yasaklamalarla gerçeklerin kamuoyuna yansıtılması engellenmek isteniyor. Seçime az bir süre kala TV yasakları iktidar dışındaki partilerin de seçmenle buluşmasını engellemenin bir diğer yöntemi olarak değerlendiriliyor. Ankara katliamı, şehit cenazeleri, Doğu il ve ilçelerindeki olağan üstü baskılar, sürekli gündemi değiştirirken, toplumda sürekli bir gerginlik yaratıyor. Bunun oya dönüştürme planları ne yazık ki yapılan araştırmalarda seçim sonucunu değiştirmiyor. Partilerin seçim vaatlerine baktığınızda AK parti, Haziran seçiminden sonra koalisyon kurulmasını istemezken meclisin toplanmasını bile engellemiştir. Bu gün önerdiği seçim vaatlerini meclisi toplayarak bir önergeyle çıkarma şansı varken, yapmak yerine muhalefet gibi vaatlerde bulunarak tekrar iktidar istemektedir. Barış ve kardeşlik söylemlerinin her toplumun kesimine yayıldığı bir süreçte, ülkede terörün yeniden artmasında medet uman iktidar, söylemleriyle toplumda bir cinnet havası oluşturmuştur. Toplumsal olaylar yaratmaya çalışan odaklar sağduyulu vatandaşların çoğunluğu ile engellenmiştir. Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi Orta doğuda dengeleri değiştirmiş, Türkiye’ye göçü hızlandırmış, Avrupa göçü denetime almak için Türkiye’nin güvenli bölge isteğini geri çevirerek, göçmenlerin Türkiye de koşullanması şartıyla pazarlık sürecine girmiştir. Ak Parti iktidarının dış politikada yaptığı yanlış politikalar, iç politikadaki ayrımcı politikalar, Ayyuka çıkan yolsuzluk söylemleri, kaos politikaları parti içinde bile çeşitli eleştirilere maruz kalırken toplumdaki yansımasını 1 Kasım seçimlerinde göreceğiz.
Yorum
Güncel
21 Ekim 2015 Salı
Kadıköy Belediyesi Mamografi ve Kadın Sağlığı Merkezi 4 yaşında
2
“Öfkemi Kontrol Etmeyi Öğreniyorum” Damla Bozkurt Psikolog ve Aile Danışmanlığı Uzmanı
Kadıköy Belediyesi Mamografi ve Kadın Sağlığı Merkezi'nde Ultrason, mamografi, smear testleri ve kadın hastalık‐ ları muayenelerinin ücretsiz ve en son teknolojik cihazlar kullanılıyor. Merkez'de 2011'den buyana 49.105 kadına üc‐ retsiz sağlık hizmeti verildi.
“K
oruyucu Sağlık Hizmeti İlkesi” ile yola çıkan Kadıköy Belediyesi Zehra- Mustafa Yüksel Mamografi Kadın Sağlığı Merkezi 4 yaşında. 27 Eylül 2011’de Kadıköy Dumlupınar Mahallesinde açılan Mamografi Kadın Sağlığı Merkezi, Kadıköy’de yaşayan ve çalışan tüm kadınlara meme ve jinekolojik kanserler konusunda erken tanı ve doğru tedaviye yönlendirme hizmetlerini ücretsiz olarak sunuyor. Meme Hastalıklarına ilişkin muayene,
mamografi, radyoloji ve meme USG hizmetlerinin verildiği merkezde kadın hastalıklarına ilişkin ise smear, USG testleri yapılıyor. Başvuran tüm kadınlara meme muayenesinin yapıldığı merkezde elde edilen bulgulara göre yol alınıyor. Muayene sonucunda ileri tetkik gerekiyorsa yönlendirme ve testler sağlık merkezi doktorlarının gözetiminde devam ediyor. Testler sonucunda kötü huylu tümör rastlanan hastalar tedavinin yapılacağı hastanelere yönlendiriliyor.
Açıldığı günden bu yana 49.105 kadın, 2015 yılı Ocak - Ekim ayları arasında ise 8939 kadın faydalandı. 2011-2015 yılları arasında sağlık merkezine başvuran 49. 105 kadından 849’u için biyopsi yapıldı. “Kendi Kendine Meme Muayenesi” ve “Meme Kanseri” ne ilişkin bilgilendirmelerin de yapıldığı sağlık Merkezinden Kadıköy'de ikamet eden ve çalışan tüm kadınlar, 0 216 565 66 16'yı arayıp randevu alarak ücretsiz olarak yararlanabilir.
Meme Kanseri Farkındalık Ayı
Belediyesi Başkan Yardımcısı Dr. Turgut Mermertaş, Sağlık İşleri Müdürü Sevin Köker, belediye çalışanları ve vatandaşlar katıldı.
Kartal Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü ve Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin işbir‐ liği ile Kartal Belediyesi Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi’nde “Meme Kanseri Farkındalık Ayı” kapsamında panel düzenledi. artal Belediyesi Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi’nde düzenlenen panelde; meme kanserinde risk faktörleri, erken teşhis ve tedavi üzerinde duruldu. Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Gökhan Çipe, Radyoloji Uzmanı Yrd. Doç Dr. Yeşim Üçkurt, Genel Cerrahi ve Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mikdat Bozer ve Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Orhan Şencan’ın konuşmacı olarak yer aldığı panele; Kartal
Yılda 1 milyon kadın meme kanserine yakalanıyor Kartal Belediyesi Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi’nde düzenlenen panele konuşmacı olarak katılan doktorlar, meme kanserinde yaşın ilerlemiş olmasının en önemli risk faktörü olduğunu belirterek diğer risk faktörlerini; genetik özellikler ve çevresel etkiler (yiyecekler, sigara, alkol ve kimyasal maddeler) şeklinde sıraladı. 12 yaşından önce adet olmanın, 50 yaşından sonra menopoza gir-
K
GAZETECİLİK MATBAACILIK REKLAMCILIK ORGANİZASYON ve TANITIM HİZMETLERİ SAN ve TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ Kurucu ve Yayın Kurulu Başkanı İmtiyaz Sahibi Yazı İşleri Müdürü Yayın Danışmanı Genel Yayon Yönetmeni Haber Müdürü
: : : : : :
Fevzi IŞIK İbrehim BİLGİN Oktay KARTAL Ali ÖZTÜRK Mehmet İLHAN Hayrettin DEMİR
Bağdat Cad. Beyza Sk. Güven Apt. No: 457C Blok‐2 Maltepe / İSTANBUL Tel: (0216) 305 54 55 marmaracagdasgazetesi@gmail.com marmaracagdas@hotmail.com www.marmaracagdas.com Baskı: Adakoğlu Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. İkitelli Org. San. Sit. Heskop San. Sit S/1 Blok No: 1 İkitelli / İSTANBUL Yayın Türü: Bölgesel Süreli
BİZ SİZE ULAŞAMIYORSAK SİZ BİZE ULAŞIN ABONE OLUN, DESTEK OLUN, YILLIK ABONE ÜCRETİ 100 TL FİNANSBANK MALTEPE ŞUBESİ HESAP NO: 916-25622919 marmaracagdas@hotmail.com / marmaracagdasgazetesi@gmail.com İrtibat: 0216 305 54 55 marmaracagdas.com
menin, 10 yıldan uzun süre doğum kontrol hapı kullanmanın, ailede meme kanseri öyküsü olmasının, ilk doğumu ileri yaşlarda yapmış olmanın ya da hiç doğum yapmamış olmanın, şişmanlığın ve meme bölgesinde radyasyon tedavisi görmüş olmanın meme kanserine yakalanma riskini artırdığı belirtildi. Meme kanserinin, %22 ile kadınlarda en sık görülen kanser tipi olduğunu belirten konuşmacılar, kadınlarda ömür boyu kanser olma riskinin ise % 12,7 olduğunu, kadınlardaki kanser ölümlerinde meme kanserinin 2. Sırada olduğunu söyleyerek, meme kanserinin dünyada yıllık vaka sayısının 1 milyon olduğunu ifade etti. En önemli teşhis yöntemi elle muayene Meme kanserinin erkeklere göre kadınlarda yüz kat daha fazla olduğunu belirten uzman doktorlar, süt bezlerini kapsayan hücrelerin kontrolsüz çoğalması sonucu meme kanserinin oluştuğunu, hastalıkta en büyük teşhis yöntemininse kendi kendine elle 30 yaşından önce anne olun, çocuğunuzu bol bol emzirin Uzmanlar, meme kanseri riskini azaltmak için çocuğunuzu bol bol emzirin diyerek, emzirmenin hem anneyi, hem de bebeği kansere karşı koruduğunu söyledi. Doktorların aksini gerek görmediği müddetçe bebeklerin 6 ay anne sütüyle beslenmesi gerektiğine değindi. 30 yaşından önce anne olunmasını tavsiye eden uzmanlar, yapılan araştırmalara göre; ilk çocuğunu 30 yaşından sonra doğuran kadınlarda meme kanseri görülme oranının, 20 yaşından önce doğuranlara göre 2 kat arttığını belirtti.
muayene olduğunu anlattı. Meme kanseri riskini azaltmak için formunuzu koruyun Meme kanserinden korunmak için formunuzu koruyun diyen uzman doktorlar, ideal kiloya sahip kadınların, kilolu olanlara göre menopoz dönemi sonrası meme kanserine yakalanma risklerinin daha az olduğunu belirtti. Düzenli olarak spor yapmanın da meme kanserine yakalanma riskini azalttığını söyleyen konuşmacılar; sporun yüksek östrojen düzeyini dengelediğine de vurgu yaptı. Kırmızı etin daha az;
balık eti, beyaz et, zeytinyağı, meyve ve sebzenin daha fazla tüketilmesini öneren uzmanlar, Akdeniz usulü beslenmenin tercih edilmesi gerektiği üzerinde durdu. Sigara ve alkolü hayatınızdan çıkarın “Çalışmalar, her gün düzenli olarak 3 kadeh ve daha fazla alkol tüketenlerdeki meme kanseri riskinin, tüketmeyenlere oranla % 40 daha fazla olduğunu gösteriyor. Bunun nedeni ise alkolün östrojen metabolizmasını etkilemesidir.” Diyen uzmanlar, kadınların hormonlu ilaçlardan uzak durmasını ve stresin esiri olmamalarını belirterek, batı tarzı yaşamın vazgeçilmez unsurlarından biri olan stres, bağışıklık sistemimizi zayıflatıyor. Bunun sonucunda meme kanseri riski artıyor dedi.
Maltepe’den sel felaketi yaşanan Artvin’e park
ocuklar da yetişkinler gibi kaygı ve stresle doludur. Hastalık, ölüm, boşanma, taşınma ve diğer yaşam değişiklikleri gibi aile krizlerine ek olarak, çocuklar özsaygı ve aidiyet duyguları ile de mücadele ederler. Birçoğu akranları tarafından küçümsenme ve tartaklanma ile karşılaşır. Küçümsenme duygusunun getirisi olarak çocuklar uyumlu ve başarılı olmak için üzerlerinde baskı hissederler ve başkalarındaki farklılıkları kabul etmekte zorlanırlar. Öfkelenmek sağlıklı olabilir. Sonuçta herkes zaman zaman öfkelenir ve öfkeli duygular uygun yollarla ifade edildikleri sürece doğaldır. Çocukların en çok tanıdıkları duygu mutlu olmak ve ağlamaktır sanırım. Öfkenin hissettirdiklerini tanımazlar. Kendilerini öfkelendirecek bir olayla karşılaştıklarında kaygılanırlar ve ne yapacaklarını bilemezler. Bu yüzden daha agresif davranabilirler. Bununla birlikte, birçok çocuk şiddetli öfke patlamaları sergiler ya da öfkenin yanlış ya da kötü bir şey olduğunu düşünerek duygularını içine atar. İçine attığı öfke, ileride yaşadığı bir başka duyguyla tekrar açığa çıkacaktır belki de şiddetini arttırarak. Bazı çocuklar yönlerini bulamadıklarında sinirlenirler. Bazıları ise saldırgan davranışlarıyla terk edilmişlik, reddedilmişlik, keder, kayıp ya da depresyonla ilgili korku ve acılarını maskelerler. Bu çocuklar öfkelerini anlamayı ve kontrol etmeyi öğrenmezlerse, kendilerine ve başkalarına gereksiz yere zarar verirler. Çocuklar bazı saldırgan davranışları arkadaşlarından, kitaplardan, filmlerden, televizyondan ve bilgisayar oyunlarından öğrenseler de, ilk başta ailelerinden etkilenirler. Çocuklar aile üyelerini izleyerek duygularını nasıl ifade edeceklerini öğrenirler. Eğer aile üyeleri öfkelerini olumlu bir şekilde ifade etmezlerse, çocuklar da büyük ihtimalle farklı davranmayacaklardır. Örneğin aileler sabırlı olmayı, öfkelerini doğrudan ve saldırgan olmayan yollarla ifade etmeyi, uygunsuz davranışlar için özür dilemeyi öğrenmelidir ki onlarda çevreye karşı aynı davranışları sergilesinler. Çocuklar aile üyelerinin öfke krizlerine ve tartışmalarına şahit olmamalıdır. Çocuğa ceza vermenin gerektiği durumlarda, cezanın mutlaka çocuğun bir davranışıyla ilgili olmasına ve sakin, makul bir tavırla yaklaşılmasına özen gösterilmelidir. Fiziksel ceza, genellikle çocukların isyan etmesine neden olur ve bu da büyüdüklerinde suç işleme risklerini artırır. Öfkenin asıl kaynağını bulmak için onları kendi ortamlarında ya da onlarla çizim yaparak veya oyun oynayarak gözlemleyebilirsiniz. Onlara kendi becerilerini tanımaları ve özsaygılarını artırmalarını için fırsat tanıyın. Kas gücü yerine beyin gücünü kullanmanın yollarını bulduklarında onları ödüllendirin. Gerçekten o an çok öfkelendiyse “seni anlıyorum oyuncaklarınla oynayamadığın için bana kızgınsın (öfkelisin)” diyebilirsiniz. Bu hem onu anladığınızı hem de onun duygusunu nasıl ifade ettiğinizi gösterir. Bazı çocukların –tıpkı bazı yetişkinler gibi- öfkelerini kontrol etmekte başkalarından daha fazla sorun yaşadıklarını unutmayın. Böyle durumlarda profesyonel yardım almaktan çekinmeyin. Öfkenin de öğrenilmiş bir davranış olduğunu düşünürsek bu konuda Bandura’nın “Sosyal Öğrenme Kuramı”ndan örnek verebilirim. Bandura, üç grup çocuk üzerinde deney yapmıştır. Bu üç grup çocuğa, oyun odasında oyuncağına karşı agresif davranışlar sergileyen bir çocuğun filmi izletilmiştir. Bu film üç farklı son ile bitmektedir. Birinci grup çocuğa; bu agresif davranışlar sonucunda ödüllendirildiği son, ikinci grup çocuğa; agresif davranıştan dolayı oyuncakla oynamama cezası verildiği son, üçüncü grup çocuğa ise; ne ceza ne de ödül verildiği son izletilmiştir. Daha sonra bu çocuklar oyuncakla oynamak üzere oyun odasına bırakılmıştır ve Bandura bu çocukların davranışlarını gözlemlemiştir. Araştırma sonuçlarına göre; her üç grupta da erkekler kızlardan daha çok saldırgan davranış göstermişlerdir. Davranışın ödüllendirildiği ve davranışın sonucunda ödül ve ceza almayan gruptaki çocuklar, saldırgan davranışlar sonucunda ceza alanları izleyenlere göre daha çok saldırganlık gösterdiğini görmüştür. Bandura bu deneyden; öğrenmede medyanın özellikle televizyonun çok büyük etkisi olduğunu, çocuğun agresif, uysal, paylaşımsal gibi davranışları öğrendiği sonucuna ulaşmıştır. Sizlerde çocuğunuzun agresif, öfkeli davranışları çevreden, medyadan ve en büyük örnek olan ailelerden öğrenebileceğini unutmayın. Stresli bir hayat sürerken yeri geldiğinde her insanın öfkelendiğini unutmamalıyız. Ama bununla başa çıkabilirsiniz ve çocuklara karşılaşılan duygularla nasıl başa çıkılır gösterebilirsiniz. Hem yetişkinler için yararlı olabilecek hem de çocuklarınıza uygulayabileceğiniz 7 maddeden oluşan bir öneri sunacağım sizlere: 1) Rahatlama ve farkındalık oluşturma 2) Bilişsel yapılandırma (olayları sakinleştikten sonra tekrar oturup düşünebilirsiniz.) 3) Sorun yaratmayın; sorun çözün 4) Soğukkanlı ve sakin bir iletişim kurun 5) Mizaha yer verin 6) Çevrenizi değiştirin (eğer o an çok fazla öfkeliyseniz bulunduğunuz ortamı değiştirebilirsiniz.) 7) Kendinizi rahatlatmanın diğer yolları Zamanlama (konuşmak için doğru zamanı seçin) Göz ardı etme Alternatifler oluşturmak Unutmayın, çocuklara öğretilecek en güzel şey, gelecekte onlara kalabilecek en güzel miras, duygularını tanımaları ve onları ifade edebilmeyi öğrenmeleri olacaktır.
M
altepe Belediyesi, ağustos ayında sel felaketi ve heyelan yaşanan Artvin’in Hopa ilçesi Kemalpaşa Belde Belediyesi’ne park ve çocuk alanı yapacak. Belediye Meclisi’nin ekim ayı toplantıları gündeminde yer alan, Artvin Kemalpaşa Beledi-
yesi’ne yardım yapılmasına ilişkin Plan ve Bütçe Komisyonu ile Hukuk Komisyonu’nun raporu, belediye meclisinde görüşüldü. Rapor, oy birliğiyle kabul edildi. Buna göre Maltepe Belediyesi, sel felaketi nedeniyle tamamlanamayan park ve çocuk alanının yapımını gerçekleştirecek.
3
Güncel
21 Ekim 2015 Salı
Yastayız, isyandayız,
İngiltere Aleviliği resmen tanıdı
İngiltere, Galler ve İskoçya'da çalışmalarını yürütmekte olan Britanya Alevi Federasyonu, İngiltere'de Alevilik inancının resmen tanındığını ve Cemev‐ lerinin ibadethane olarak kabul edildiğini duyurarak konu ile ilgili bir basın açıkla‐ ması yaptı. İngiltere Vakiflar Komisyonu: "Alevilik bir inanç ve Cemevleri bir ibadethanedir" Britanya Alevi Federasyonu tarafından yapılan başvuru sonucu Komisyon Aleviliği bir inanç ve Cemevlerini ibadet hane olarak tanıdı. Konuyla ilgili bir basın toplantısı düzenleyen BAF başkanı İsrafil Erbil "Aleviliğin binlerce yıldır yaşadığını biliyoruz. Fakat yaşadığımız ülke Resmi kurumları tarafından tanınması Aleviliğin geleceğe taşınması açısından ve Alevi kimliğimizle hayatın her alanında muhatap bulabilmemiz önemlidir" diye konuştu. Toplantıya. Katılanlar arasında Avrupa Parlamentosu Milletvekili Claude Moraes, Tottenham Milletvekili David Lammy ve çok sayıda belediye meclis üyeleri katıldı. Kilise yetkililerinin de olduğu basın açıklamasında, “Britanya Alevi Federasyonu olarak Vakıflar Komisyonu’na yaptığınız başvuru ile ilgili verdiğiniz tüm bilgileri değerlendirdik. Britanya Alevi Federasyonu ve birlikte çalıştığı tüm Alevi merkezlerinin, Britanya Alevi Federasyonu tarafından sunulmuş olan Alevilik belgesindeki Alevi İnancını Teş-
vik Amaçlı yapılacak olan Vakıflar Komisyonu kayıt işleminiz uygun bulunmuştur. Bu bizim, aşağıda belirtilen Federasyon ve merkezlerinin amaçları ve faaliyetlerine yönelik görüşlerimizdir. Britanya Alevi Federasyonu, Britanya da bulunan 12 Alevi merkezinin çatı örgütüdür. Bu merkezlerin 6’sı hali hazırda Vakıflar Kurulu üyesidir. Alevilik, farklı etnik ve lisan topluluklarının ortak inancıdır. Bu inanç Britanya Alevi federasyonu tarafından yayınlanan kitapçık ile anlatılmaktadır. Merkezi bir metne dayalı değil tarihsel olarak sözlü bir gelenektir. Aleviliğin felsefi, kültürel ve inançsal yönleri vardır. Birçok Avrupa ülkesi tarafından bir inanç olarak tanınmıştır. Kraliyet hapishaneleri, Alevi inanç önderlerinin Alevi tutuklulara yönelik hizmet vermelerini resmen tanımıştır. Federasyon ve ona bağlı kurumlar ibadethane ve toplum merkezi amaçlıdır. Vakıflar kurulu kanunu 2011 yasası 3(1) maddesinde din tarif edilmiştir. Din anlam olarak kısmen 3(2) bölümde şöyledir (i) birden fazla tanrıya inanılan bir din, ya da (ii) Tanrısız bir din. 2006 Vakıflar yasasına göreve yakın geçmişte Yüksek Mahkemede görülen Hodkin davası ve benzeri emsal davalara göre bir dinin tanımı ve karakteristik yapısı en az şunları içermelidir: Bir inanç sistemi ya da din, kendisine inanan topluluğa insanın evrendeki konumu ile sonsuz-
unutturmayacağız!
luk arasındaki ilişkiyi açıklama iddiasındadır. Britanya Alevi Federasyonu tarafından yayınlanan Alevi kitapçığın da bunun ispatı şu şekilde belirtilmiştir: Tanrı Alevilikte Hak’tır, ve gerçektir. Eğer her şeyi yaratan Tanrı ise, dünyada insanda kutsaldır. Aleviler Tanrı, evren ve insan birliğine inanırlar. Bu nedenle Aleviler her şeyin kutsal olduğu ve Tanrı’dan bir ‘’zerre’’ taşıdığına inanırlar. Aleviler Tanrı’nın bir ibadethane, şekil ya da yazılı bir kitapla sınırlı olmadığına, onun mekânsız ve insanların kalbinde yaşadığına inanırlar. Hak gerçeğin ve evrenin kendisidir, fakat soyut bir varlık değildir. Aleviler insanı Tanrı’nın bir parçası ve O’nunla bir görür. Bir inanç sistemi ya da din, kendisine inananların yaşamlarını nasıl şekillendireceğini, inançsal anlayışları ile nasıl uyum içinde ilişkilendireceğini öğretir. Kuruma gelen herkes yemek hizmetlerinden yararlanır. Müşkül durumların çözümünde yardımcı olur. Kültürel farklılıklardan kaynaklanan sorunların çözümünde polise yardımcı olur. Kurumlar hafta sonu İngilizce, matematik, fen, müzik, semah ve diğer dersler verir. Alevilik son 3 yıldır bir ilkokulda din derslerinin parçası olarak okutulmaktadır. İhtiyaç sahipleri gerekli kurumlara yönlendirilir. Vakıflar Komisyonu
Çağrı cevap buldu: Engie projelerini durdurdu! termik santrali projesinde yatırım planlarının iptali için adım atmanız ve Engie’nin kömürle ilgili tüm yatırım ve faaliyetlerini durdurmanız çağrısında bulunuyoruz” denilmişti Engie geri çekildi Ulusal ve uluslararası sivil toplum örgütleri ile İskenderun Çevre Koruma Derneği’nin Fransa’ya ve Engie’ye yaptığı baskıların da katkısı ile Ada Termik Santrali Projesi iptal oldu.
İ
skenderun’daki yerel mücadele ve Uluslararası çevre koruma örgütlerinin Fransa’dan kamu enerji şirketi Engie’nin Türkiye’deki kömür madeni ve termik santral projelerini durdurması çağrısı yanıt buldu. Firma, Fransız Çevre Bakanı’nın da baskısı ile kömürden yatırımlarını çektiğini ve Ada Termik Santrali Projesi’nden çekildiğini açıkladı. Geçtiğimiz hafta, aralarında WWF Fransa, Greenpeace Türkiye ve Climate Action Network Europe’un bulunduğu yaklaşık 35 çevre koruma örgütü termik santralin bölgede
narenciye üretimini ve 500 bin kişinin geçimini tehdit ettiğini belirtmiş ve hem Türkiye’de hem de Fransa’da eşzamanlı eylemler düzenlenmişti. Yeşil Gazete haberine göre, İskenderun’da ekolojistlerin termik santral inşaatını arkalarına alarak, “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu Fransa” dövizi açmışlar ve İskenderun Çevre Koruma Derneği ile Türkiye’deki 36 STK, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’a hitaben bir açık mektup yayınlamışlardı. Hollande’a gönderilen mektupta, “İskenderun’da Engie’nin gerçekleştireceği Ada
14 Ekim 2015 sabahı Fransa Çevre Bakanı Engie’nin kömür yatırımlarını durduracağını açıkladı. Bakanlık tarafından yapılan baskılar sonucunda, Engie yeni kömür projelerine yatırım yapmayacağını ve Ada Termik Santrali Projesinden vazgeçtiğini açıkladı. Le Figaro gazetesine röportaj veren Engie CEO’su Gérard Mestrallet, bu karar Türkiye (Ada Termik Santrali) ve Güney Afrika’daki projelendirilmiş ancak henüz başlamamış projeleri de kapsadığını belirterek, Ada Termik Santrali’nden çekildiklerini belirtmiş oldu.
DİSK Genel Başkanı Kani Beko, KESK Eş Başkanı Şaziye Köse, TMMOB Yöne‐ tim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ve TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Özden Şener'in katıldığı basın toplantısında, saldırının emeğe, barışa ve demokra‐ siye olduğu belirtilerek, "Yastayız, is‐ yandayız, ancak asla unutturmayacağız" denildi. Basın açık‐ lamasını TMMOB Yönetim Kurulu Baş‐ kanı Mehmet Soğancı okudu. Basın Açıklaması Yastayız, İsyandayız, Unutturmayacağız! Bizler emek ve meslek örgütleri olarak ülkemizin içine sürüklendiği kaotik ve militarist ortama dur demek istedik. Ülkemizin başkentinde gür bir barış sesi haykırmak istedik. Bizler emek meslek örgütleri olarak, ülkemizdeki savaş iklimini ve ortamını dağıtmak, kendi var oluş ortamımızı korumak, emeğin haklarıyla barış arasındaki dolaysız irtibatı kurmak üzere bir miting çağrısı yaptık. Başka ne yapabilirdik ki? Yangın yerine dönen ülkemizi dıştan seyretmemiz beklenemezdi elbette. Bir sorumluluk üstlendik. Ankara’da gür bir barış sesi çıkacak iken bu iradeye bomba konuldu. 10 Ekim 2015’te Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük katliamı başkent Ankara’da gerçekleştirildi. Dört emek ve meslek örgütünün çağrısıyla düzenlenen Emek-Barış-Demokrasi mitingine yönelik bombalı saldırıda çok sayıda arkadaşımızı, kardeşimizi, canımızı, dostumuzu, sevdiklerimizi yitirdik. Eşimizi, kızımızı, oğlumuzu, yitirdik. Onlarca arkadaşımızın da hastanelerdeki tedavisi sürüyor. Yüreğimiz yanıyor. Öncelikle tüm basın mensuplarına ve kamuoyuna bir konuyu hatırlatmak istiyoruz. 100 civarında insanımızı, katillerin Ankara’da rastgele seçtikleri bir alanda yitirmedik. O insanlarımızı “Emek-Barış-Demokrasi” mitingi için buluştukları bir alanda gerçekleşen saldırıda yitirdik. Saldırganların hedefi oldukça açıktır: Hedef emektir. Hedef barıştır. Hedef demokrasidir! Saraylarını, saltanatlarını kurtarmak için Türkiye’yi kanlı bir sürecin içine çekenlere karşı ülkenin dört bir yanından gelen Türküyle Kürdüyle, Alevisiyle Sünnisiyle, kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla on binlerin buluştuğu, kucaklaştığı, aynı halaya aynı horona durarak “Emek-Barış-Demokrasi” dediği bu alanın ismi bizim için artık “EmekBarış-Demokrasi” meydanıdır! Bilindiği gibi miting DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından düzenlenmiştir. • Bu dört emek ve meslek örgütü güvencesiz, kölece, ölümüne çalıştırmaya karşı mücadelenin örgütüdür. • Bu dört emek ve meslek örgütü, emeği köleleştirirken doğayı, kentleri yağmalayan sermayeye karşı mücadelenin ayrılmaz bir parçasıdır. • Bu dört emek ve meslek örgütü ölüme karşı yaşamı, savaşa karşı barışı, düşmanlığa karşı kardeşliği, her türlü ayrımcılığa karşı eşitliği savunan, saflarında ırk-mezhep-cinsiyet temelli ayrımcılığa asla izin vermeyen ilkelere sahiptir. • Bu dört emek ve meslek örgütü, kuruluşlarından bugüne toplumsal sorumluluklarından kaçmamış, milyonlara kölelik, ölüm, yağma ve talandan başka hiçbir şey vaat etmeyen baskıcı düzenin karşısında diz çökmemiştir. İşte bunun için saldırganların, katliamcıların hedefindedir. Soruyoruz, bu ülkede barış sesinin daha gür, daha çoğalan, daha yankılanan bir biçimde çıkmasından “KİM” rahatsız olabilir? Fail mi arıyoruz? Kim saldırdı bize, fail kim? Onu mu arıyoruz? Fail bellidir. Failin kim olduğu sadece Türkiye’nin değil, dünya halklarının da malumudur! Katliamda kullanılan canilerin kimliklerinin ortaya çıkması ise, işte bu malumun ilanıdır! Biz, savaşın ortasında barış diyen bir taraf olarak inisiyatif üslendik. Böyle davrandığımız için bize bir bedel ödetildi. Yılmayacağız, sinmeyeceğiz, geri çekilmeyeceğiz. 10 Ekim 2015 Cumartesi günü 10:04’ten sonra, tesadüfen nefes aldığımız her dakika bu ülkeyi yönetenlerin nasıl bir ülke vaat ettiklerini apaçık
göstermektedir. • Bombalar patlamadan önce toplanma noktasında neredeyse tek bir polis bile yokken, patlamanın ardından onlarca polis, TOMA eşliğinde ortaya çıkmış, birçok yaralının son nefesi atılan gaz bombaları olmuştur. Yaralılara ilk yardım müdahaleleri gaz bombalarıyla engellenmiştir. • Ambulanslar çok geç gelmiştir. • Kan anonsu yapanlardan yaralı taşıyanlara kadar herkes hedef gösterilmiştir. • Yine patlamadan hemen sonra iktidarın havuz medyası ve Ak-Troller hep birlikte ve neredeyse aynı cümlelerle büyük bir dezenformasyon ve karalama kampanyası başlatmıştır. Bu kampanya çerçevesinde örgütlerimiz ve yöneticilerimiz iktidar sözcüleri, milletvekilleri, havuz medyası ve sosyal medya trolleri tarafından gayet organize biçimde hedef gösterilmiş, saldırı, ilgisiz olduğu açık olan örgütlerle ilişkilendirilerek hedef saptırılmış, halay çeken gençler “bomba şifrecisi” ilan edilmiş, neredeyse ölenlerin suçlandığı bir söylem yaygınlaştırılmıştır. • Ülkede yürütmenin başında olan Başbakan’ın açıklamaları, bu ülkede 80 milyon yurttaşın güvenliğinin kimlerin elinde olduğunun ibret verici örnekleri olarak hafızalardan silinmeyecektir. Bu ülkenin Başbakanı Suruç’ta kendini patlatan canlı bombanın ismini vererek “adalete teslim edildiğini” iddia edebilmiştir. Bu ülkenin Başbakanı “Canlı bomba listesi elimizde ama eylem yapmadan tutuklayamıyoruz” diyebilmiştir. Yas ve anma törenlerimize katılan arkadaşlarımız, “makul şüpheli” olarak “önleyici gözaltı” adı altında polisin hedefindeyken canlı bombaların pimi çekmeden tutuklanmamasının itirafı ibret vericidir. Açıklamadan anlaşıldığına göre Türkiye’de şu anda kimliği ve yeri belli olan ancak hükümetin “yakalamadığı” canlı bombalar vardır. Bu bir skandaldır ve yasadışı siyasi bir tutumdur. Bu tutum bütün muhaliflere açık bir tehdittir. • Başbakan ve İçişleri Bakanı şu sorularımıza yanıt vermelidir: Emek, Barış ve Demokrasi mitingimize “bombalı saldırı yapılacağı” ihbarının 3 gün önceden geldiği haberleri doğru mudur? Bu katliamda kullanılan kişilerin kimlikleri de haberlerde iddia edildiği gibi ihbar edilmiş midir? Böylesine ciddi bir ihbar neden Tertip Komitesi’yle paylaşılmamıştır? Başta 1 Mayıs olmak üzere yaptığımız birçok eylemi, “ihbarlar yapıldığı” gerekçe göstererek yasaklayanlar, bu kanlı saldırıya karşı neden en küçük bir önlem almamışlardır? • Yasımız neredeyse yasaklanmıştır. Cenazelerimiz verilmemiş, Olay yerine karanfil koymamızdan, çeşitli anmalara kadar birçok etkinliğimiz polis engeliyle karşılaşmıştır. Cenazelere soruşturma açılmış, “Yastayız, isyandayız!” diyerek iş bırakan emekçilere yönelik baskılar artmıştır. • İlk andan itibaren sosyal medyaya ve daha sonra da medyaya sansür başlatılmıştır. • Ancak ne yaparlarsa yapsınlar gerçeklerin üstü örtülemedi, örtülemeyecek! Biz bıkmadan, usanmadan tüm ülkeye gerçekleri anlatacağız! Başbakan’ın aslında “yakalamama” konusunda doğru söylediğini, Ankara katliamındaki bombacıların da isimlerinin tespit edilmesine rağmen yakalanmadığını anlatacağız. Gazetelerin haberlerinde ve siyasi partilerin raporlarında dahi ismi geçen kişilerin MİT ve Ankara Emniyet Müdürlüğü de dahil birçok devlet kurumuna çok yakın bir mesafede bu korkunç katliamı gerçekleştirdiklerini herkes bilecek! Reyhanlı, Roboski, Diyarbakır ve Suruç katliamları örtbas edildiği için bu katliamın yaşandığını her yerde anlatacağız! Ankara Katliamı’nda adı geçenlerin Suruç Katliamı ile bağlantılarını hatırlatıp, Suruç ile ilgili Meclis araştırmasını reddedenleri her platformda teşhir edeceğiz! 10 Ekim katliamının üzerinin örtülmesine, Ankara’nın kirli, karanlık dehlizlerine hapsedilmesine izin vermeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun, emek, barış ve demokrasi mücadelemizden geri adım atmayacağız. Bizler emek ve meslek örgütleri olarak, tüm dost kurumlarla beraber arkadaşlarımızın anısını ve mücadelesini yaşatmak için her zaman bir arada olacağız, her zaman omuz omuza olacağız! Buradan bir kez daha tüm halkımıza sesleniyoruz! Bu iktidar bu ülkeye sadece savaş, ölüm, baskı, zulüm vaat ediyor! Bu gidişe dur demek sizlerin elindedir! Yastayız, İsyandayız, Unutturmayacağız! DİSK - KESK - TMMOB - TTB
Kültür ‐ Sanat Levent Kırca'nın ardından Utku Eryılmaz
Duayenimiz Levent Kırca'nın ölümü bizleri derinden üzmüştür. Ancak beni en çok üzen Levent Kırca'nın öldükten sonra sosyal medyada birtakım kişilerin arkasından kötü konuşmasıdır. Ölen kişinin arkasından kötü konuşmak, hele bu Levent Kırca gibi duayen sanatçıysa bizim dinimizde yeri yoktur. Bizim dinimizde ölen kim hangi inançtan olursa olsun Allah rahmet eylesin denir. Kaldı ki Levent Kırca'nın beni veya bizi ilgilendirmez, ilgilendirmemeli. Beni yaptığı işler ilgilendirir. O, sinema sanatına değer veren ender sanatçılardandı. "SON" filmini hiç unutamam. "SON" filminde giriştikleri ve yapmaya çalıştıkları her işte başarısızlığı uğrayan 6 adamın bir gün yolları aynı noktada kesişir ve hep birlikte film yapmaya karar veren bu adamların komik maceraları anlatılmıştır. “Ne Olacak Şimdi” isimli filminde kadın haklarına farklı bir bakış açısı sunmuştur. “Olacak O Kadar” dizisi kalitesi tartışılmayacak anlatsam sayfalara sığmayacak dizidir. Bugün şu an kolajı verilse herhangi bir kanalda yine reyting rekorları kırar. “Olacak O Kadar” yasaklandıktan sonra bile tiyatroları açık hava tiyatroları kapalı gişe oynamıştır. Ben buradan da açıkça söylüyorum! Bu sosyal medyadan ölen 97 kişinin ve Levent Kırca'nın arkasından gördüğüm küfür dolu mesajların hepsini şikayet ediyorum ce o hesaplarda kapanana kadar da etmeye devam edeceğim. Gerekirse yargıya da başvururum. Eleştirebilirsiniz düşünce özgürlüğü var ama ölenin arkasından küfretmek düşünce özgürlüğüne girmez. Terbiyesizliktir. Levent Kırca'ya, menfur saldırıda hayatını kaybeden 100 kişiye, şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilerim.
Sabırlı olmayı “Karagöz’ün Sabrı” ile öğrendiler Maltepe Belediyesi Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür
A
yşe Kulin, yeni romanı Tutsak Güneş’le okurları yarının dünyasında sürükleyici bir aşk hikâyesine davet ediyor. Fonda gelecekte bir zamanı, soğukların egemen olduğu dünyayı betimlemesine karşın, deyim yerindeyse, bugünden de güncel bir macera anlatıyor. Belirsiz bir coğrafyada, ülkesini demir yumrukla yöneten bir tiranın hükmü altında yaşayan bir toplumda, parlamaya direnen güneşe rağmen sönmeyen tutkulara, buyruk kabul edilen yasalara rağmen
4
“Yasakmeyve şiir değilse nedir ki!” Edebiyat dünyasının efsane dergisi Varlık’ın uzun süre genel yayın yö‐ netmenliğini yapmış olan Enver Ercan, Yasakmeyve dergisini 12 yıldır Kadıköy’de okurla buluşturuyor. İki aylık şiir dergisi Yasakmeyve'nin ilk sayısı, tarihler 1 Şubat 2003’ü gösterdiğinde yayımlandı. Dergi, Enver Ercan ve gençlerden oluşan bir kadro tarafından hazırlanıyor. Enver Ercan ile merkezi Kadıköy’de olan Yasakmeyve üzerine söyleştik. (Kadir İncesu)
Yasakmeyve’nin çıkış sürecini anlatır mısınız? Derginizin adı neden Yasakmeyve? Yıllar önce bir gece yarısı yıldızlara bakarken geldi bu isim aklıma. Muhteşem bir evren vardı karşımda ve insanoğlunun dogmalara karşı binlerce yıllık savaşını düşündüm. Günün birinde bir şiir dergisi çıkarırsam adını Yasakmeyve koyarım dedim. Sloganı da ta o zaman belirlemiştim; “Yasakmeyve şiir değilse nedir ki!”... Bildiğiniz gibi Batı kültürü, elmayla özdeşleştirir Yasakmeyve’yi. Doğu kültüründe ise buğday ön plana çıkar. Yıllar önce bir romanda adı konmamış bu meyveyi, bilgi ağacının meyvesi olarak okumuştum. Bu bana daha mantıklı gelmiştir. Hiçbir din kendisine kayıtsız şartsız inanmayı vazetmeyen bilgiyi sevmez çünkü. Cennetten kovar hemen. Özetlersek, Yasakmeyve ismi benim için gerçek yaşamı temsil ediyor. Cennet fikri bana her zaman garip gelmiştir zaten. Ülkemizdeki yazın dergiciliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Dergicilik her zaman gönül işi olmuştur ülkemizde. Birkaç kişi bir araya gelir, ceplerinde birkaç şiir, birkaç yazı vardır. Elbette bir de he-
vesleri! Dergi çıkarmayı bir plan, bir proje çerçevesinde düşünmedikleri için bir süre sonra batarlar. Yerlerini başka hevesliler alır. Güzelliği de buradadır bence. Hesapsızdır çıkışları çünkü. Şu anda Kültür Bakanlığı dergilere az da olsa bir destek veriyor. Bu bile çok önemli bir katkı. Eğer adam gibi bir dergi çıkarıyorsanız, maliyetlidir ve satışları hiçbir zaman bu maliyeti karşılamaz. İlan da alamazlar kolay kolay zaten. Abonelik sistemi de zayıftır bizde. Birkaç yıl önce bir dostum, dergi çıkarmaya niyetlenmiş, maliyet hesaplarını ve dağıtım, tanıtım vb sorunları öğrenince, “Yahu, dergi çıkarmak akıl kârı değil” demişti. Ben de hak vermiştim kendisine. Hem hak verip hem de yıllardır dergicilik yaptığım için şaşırmıştı. Ama şöyle bağlamıştım sözümü;
TSKM'de "Sonbahar Hüznü" konseri
Sanatçı İlkim Karaca, “Sonbahar Hüznü” adını verdiği konser ile Maltepelilere, Türk sanat müziğinin en güzel eserlerinden seçtiği şarkıları seslendirdi. Maltepe Belediyesi Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde gerçekleşen konserde, eski İçişleri Bakanı İsmet Sezgin’in yazdığı, "sonbahar hüznü" isimli şiiri seslendiren Karaca, sanatın siyasete yön vermesini ümit ettiğini belirtti. İlkim Karaca, "Ülke olarak çok acı olaylar yaşıyoruz. Bir daha yaşanmamasını umut ediyorum. Muharrem ayının da içindeyiz. Sayın Başkan Ali Kılıç'ın da dediği gibi daima sevgi kazanacak diyorum" dedi. Konsere bestekar Sadi Işılay’ın “Muhayyerkürdi sez semaisi” ile başlayan Karaca, “Sonbahar rüzgarları”, “ “Hatıranı içmek”, “Sen yine yoksun”, “Utanma benden utanma”, “Sende git” isimli şarkıları seslendirdi.
Kitap
Tutsak Güneş Çağdaş Türk edebiyatının usta kalemi Ayşe Kulin’den Yazar: Ayşe Kulin Yayınevi: Everest
440 sayfa / İstanbul - 2015 2. Hamur / Ciltsiz / 13 x 19 cm
kabına sığmayan bireylere ışık tutuyor. "Güneşimizle aramızda kara kedi gibi duran o Gökcisim, bir gün çekip gidecekti elbette. Belki çok yakındı çözüm. Kapıdaydı. O an gelene kadar bize düşen, sanki güneş gökte parlıyormuşçasına yaşamayı sürdürmekti. Hayata tutunmaktı. " Yakın gelecekte, yeryüzünde bir ülke… Tiran ölmüş ve oğlu başa geçmiştir. Ülke, din ulemaları ve polisler ordusundan oluşan bir demir yumrukla yönetilmektedir. Katı yasalarla sınıflara ayrılan halksa, yoğun denetim ve gözetim altında yaşamaktadır. Güneşse, kimselerin nasıl, neden olduğunu hatırlamadığı bir dönemden bu yana, "Gökcisim" denilen dev bir kütlenin ardındadır. Her yer buz tutmuş, yaşam sevinci tüm canlılardan el ayak çekmiştir. Gelgelelim yıpratıcı uykusuzluğuna çare arayan bilim kadını Yuna, geçmişine, kaderine ve en önemlisi de, bir kadın olarak tutkularına sahip çıkarak, beklenmedik bir şekilde gerçekleri sorgulamaya başlar. Topluma dayatılan kuralların, değişmez varsayılan yasaların, sonu gelmez sansürün mutlak olmadığını fark eden Yuna, sorumluluğunu üstlenip, deyim yerindeyse, güneşe açılan kapıyı aralamayı göze alacaktır. Geçmişle hesaplaşmalar, düzenle çatışan tutkular ve insanı dönüştüren aşklar… Ayşe Kulin, okurlarını sarsıcı bir gelecek hayal etmeye davet ettiği Tutsak Güneş'te, genç bir kadının unutulmaz uyanış hikâyesini anlatıyor.
“Evet, hayata göre sen haklısın, ama şiire göre ben!”... Diyeceğim; yine dergiler çıkacak, yine batacak… Moda bir cümleyle özetlersek, “Batmak bu işin fıtratında var!”. Yasakmeyve’nin farkı nedir? Her dergi kendince fark yaratmak için çıkar. Her dergi sahibi de kendi meşrebine ve çapına göre oluşturur dergisini. Farkımız ne, bunu tam olarak kestiremem. Şunları söyleyebilirim ancak, ince dergi bana göre değil, kapsamlı yazılar da yayımlamak isterim çünkü. Saf edebiyata inanmam, yaşadığı günlerin farkında olmasını isterim dergimin. Asık surattan hoşlanmam, dergimin neşeli bir yanı olmasına özen gösEnver Ercan teririm. Cemal Süreya, “Sen bir dergiyi lunapark gibi şenlikli düşünüyorsun” demişti ki doğrudur. Genç isimlere yol açmayı severim. “Ah neydi o eski günler, o eski insanlar” lafı kadar beni rahatsız eden cümle pek azdır. Hep yarından ümitliyimdir. Bütün bunlar derginize yansıyor bence. Yasakmeyve bünyesinde başka dergiler de çıkardınız. O dergiler
artık yayınlanmıyor... O dergiler, proje dergileriydi. Bildiğiniz gibi postanarşist bir dergi olan "Siyahi" 6 sayı-1 yıl, bir öykü dergisi olan "Eşik Cini" 15 sayı-2.5 yıl, Cemal Süreya’nın 20'nci ölüm yıldönümü anısına bir kitabının adıyla yayımladığımız edebiyat dergisi "Sıcak Nal" 12 sayı-2 yıl çıktı. Hiçbir dergiyi, “Hadi çıkaralım, olmazsa kapatırız” diye çıkarmadım. Zarar etse bile! O dergilerde bir şeyler denedik en azından. Sözgelimi, Türkiyeli okurun ufkunda bile olmayan yazarları tanıttık, konuları işledik. Az şey mi? Kapanmalarına üzülmedim de üstelik. Birgün gençler bıraktığımız yerden alır ve daha iyisini yapar nasıl olsa dedim. Zarar etmek benim umurumda bile olmaz. Zaten param yok ki, niye korkayım? Şimdi biri sağlam bir dergi projesiyle gelse yine aklımı çelebilir. 12 yıllık süreçte Yasakmeyve’nin gençleri nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz? Yasakmeyve olarak, aynı zamanda şiir ve inceleme kitapları da yayımlıyoruz bildiğiniz gibi. Şimdi baktım, Yasakmeyve imzasıyla 180 tane de kitap yayımlamışız. Bu kitapların çoğu ilk kitap. Ayrıca bizim kadar şair kadının kitabını yayımlayan başka yayınevi olduğunu sanmıyorum. Ve bu arkadaşlar hem şiir ortamında yer edinebildiler, hem de ilk kitaplarıyla ödüller aldılar. Bu nedenle de en azından, gençlerle ilgili iyi iş çıkardık diyebilirim.
Maltepe’de dört boyutlu tiyatro keyfi
M
Merkezi’nde (TSKM) sahnelenen “Karagöz’ün Sabrı” adlı çocuk tiyatrosu, çocuklardan büyük ilgi gördü. Çocuklar “Karagöz’ün Sabrı” ile sabırlı olmayı öğrendiler. Furkan Garan’ın yönettiği, Ece Şeker’in genel koordinatörlüğünü üstlendiği, oyunculuklarını Nazım Hikmet Yıldırım, Aslı Gemlik, Osman Aslantürk ve Ozan Baraç’ın paylaştığı “Karagöz’ün Sabrı” adlı çocuk tiyatrosu, TSKM’de sahnelendi. Osmanlı mahalle kültürünün konu edildiği, gerçek hayatta bilgeyle cahil olan arasındaki farkın Karagöz üzerinden başarılı bir dille anlatıldığı oyunu çocuklar, ilgi ile izledi. Geleneksel örf ve adetlerin de aktarıldığı oyunda çocuklar, hem eğlendi, hem de sabrın önemiyle ilgili bilgi edindi.
21 Ekim 2015 Salı
altepe Belediyesi’nin, Maltepeli çocuklara ve ailelerine yönelik ücretsiz düzenlediği çocuk tiyatrolarında bir ilk gerçekleştirilerek, dört boyutlu tiyatro oyunu sahnelendi. Maltepe Belediyesi Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde (TSKM), Volkan Taha Şeker’in yazıp yönettiği, Genel Koordinatörlüğü’nü Ece Şeker’in üstlendiği, Nazım Hikmet Yıldırım, Salih Koçhan, Gizem Genç ve Esma Yavuz’un oynadığı “Gizemli Ada” isimli oyun, Toprak, Çilek, Can’ın ailelerinden habersiz kendi başlarına kamp yapmak üzere gizemli bir adaya gitmesini konu alıyor. Oyuncuların, meşaleler eşliğinde tiyatro salonundan sahneye çıkarak başlayan oyunda, sahneye kar
yağdırılıp, baloncuklar ve sis dağları oluşturuldu. Üç boyutlu ses ve lazer efektleriyle çocuklar kendilerini, oyunun içinde hissetti.
rosuyla devam etti. Oyunun anlatıcısı Hanife Çiftçi, altı metre yükseklikten bar ile sahneye indirilerek, hikâyeyi Maltepeli tiyatro severler ile paylaştı.
“Yalancının Mumu” sahnede TSKM’de çocuklara yönelik hafta sonu tiyatro keyfi, “Yalancının Mumu” isimli çocuk tiyat-
Oyunda büyüklerinin ilgisini çekmek için yalanlar söyleyen Gizem karakterinin başından geçenler anlatılırken, yalan söylemekten kaçınmanın yanı sıra, anne babaların çocukları ile ilgilenmesi gerektiğinin de önemine dikkat çekildi.
Sinema
Korku Terapisi (Regression) Film Türü: Gerilim - Film Süresi: 106 dk Yönetmen: Alejandro Amenabar Vizyon Tarihi: 09 Ekim 2015 Cuma Senaryo: Alejandro Amenabar. Yapımcılar: Alejandro Amenábar, Fernando Bovaira, Christina Piovesan Müzik: Roque Banos Görüntü Yönetmeni: Daniel Aranyo. Oyuncular: Ethan Hawke, Emma Watson, David Thewlis, Devon Bostick, Aaron Ashmore, Dale Dickey Dağıtım: Pinema
“The Others”, “The Sea Inside”, “Thesis” filmleriyle büyük beğeni kazanan, Oscar ödüllü yönetmen Alejandro Amenabar’ın yeni filmi “Regression”da izleyicileri gerilimi yüksek dakikalar bekliyor… 1990 yılında, dedektif Bruce Kenner (Ethan Hawke), babası John Gray´i (David Dendrick) korkunç bir suçla itham eden Angela´nın (Emma Watson) vakasını araştırmaktadır. John beklenmedik bir şekilde, olayı hatırlamasa da suçunu kabul eder. Tanınmış psikolog Dr. Raines (David Thewlis) anılarını canlandırmak için John’a yardımcı olur ve birlikte ülke çapında, dehşet verici bir gizemi ortaya çıkarırlar.
5
Haberler
21 Ekim 2015 Salı
Maltepe Belediye Meclisi Katliamı iş bırakarak protesto etti
Maltepe üniversitesi sanayi ile işbirliğinde vites büyütüyor! Maltepe Üniversitesi ile İstanbul Tuzla Kimya Sanayicileri Organize Sanayi Bölgesi arasında üniversite-sanayi işbirliği protokolü imza töreni yapıldı. İşbirliği Protokolü, Maltepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şahin Karasar ve OSB Yönetim Kurulu Başkanı Melek Aras arasında imzalandı. Üniversite OSB yetkilileri tarafından protokolün amacının, Maltepe Üniversitesinin sahip olduğu bilgi birikimi ve teknoloji altyapıyı kullanarak İstanbul Tuzla Kimya Sanayicileri Organize Sanayi Bölgesi
ve bünyesinde bulunan firmaların Ar-Ge ve verimlilik kapasitelerini arttırmak ve üniversite-sanayi işbirliğine katkıda bulunmak olduğu ifade edildi. İmza Töreni sırasında Maltepe Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Şahin Karasar sanayiyi hiçbir beklenti olmaksızın desteklemek istediklerini belirtti. Rektör Karasar üniversite-sanayi işbirliği açısından hem Türkiye'ye hem de dünyaya örnek gösterilebilecek bir protokole imza attıklarını da dile getirdi.
Kartal kent konseyi genel kurulu yapıldı
Belediye Başkanı Ali Kılıç çalışanlarıyla birlikte katliamı protesto etti
A
nkara’da 97 vatandaşın hayatını kaybettiği katliam sonrası sendikaların aldığı iki günlük iş bırakma kararına, Maltepe Belediyesi’nden de destek geldi. Başkan Ali Kılıç’ın açılışını yaptığı meclis toplantısı, görüşme yapılmadan oy birliğiyle ertelendi. İş bırakma eylemi yapan belediye çalışanları, belediye başkanı ve meclis üyeleriyle birlikte yürüdü. Maltepe Belediyesi’nin olağan meclis toplantısı, Ankara’da yaşanan ve 97 vatandaşın hayatını kaybettiği katliam sonrası sendikaların iki günlük iş bırakma kararının ardından ertelendi. Maltepe Belediye Meclis Toplantı Salonu’nda gerçekle-
şen ve “Yastayız” yazısının dev ekrandan yansıtıldığı toplantı, Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç tarafından açılandı. Belediye meclisi “yasta” Ankara’da düzenlenen bombalı saldırıyı kınayan Kılıç, “Geçen hafta burada, bu salonda seçimlerin huzur, barış içinde birliğimizi pekiştiren bir atmosferde gerçekleşmesi dileğinde bulunmuştuk. Birliğimizi, bütünlüğümüzü hazmedemeyen karanlık güçler yeniden düğmeye bastılar. Ankara’da onlarca insanımızı kaybettik. Diyarbakır’da iki polisimizi şehit verdik. Maltepe Belediye Meclis üyeleri önünde, tüm şehitlerimizin
anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Hiçbir helal süt emmiş insanın kabul edemeyeceği, böyle bir katliam ile birliğimizin ve beraberliğimizi bozulmasına izin vermemeliyiz” diye konuştu. Herhangi bir düşünceyi ve yapıyı hedef göstermeye çalışan karanlık güçlerin emellerine ve uluslararası senaryoya karşı Belediye Meclis üyelerine duyarlılık çağrısı yapan Kılıç, meclisin bugün yapılacak oturumunun kapatılması önerisinde bulundu. Başkan Kılıç’ın önerisi, oy birliğiyle kabul edildi. Meclis üyeleri saldırıda hayatını kaybedenler ve şehitler için dua etti.
Maltepe’den “Barış”ı Haykırdılar Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, DİSK, KESK, TMMOB, TTB’nin çağrısıyla iş bırakma eylemi yapan belediye çalışanlarına da destek verdi. Belediye önünde toplanan kalabalık, saygı duruşunun ardından, “Yastayız, isyandayız, grevdeyiz” yazılı pankart açarak Maltepe Meydanı’na kadar yürüdü. “Barış hemen şimdi” yazılı dövizlerin taşındığı yürüyüşe katılanlar, hep bir ağızdan barış diye haykırırken, yapılan basın açıklamasında, her şeye inat barışın güçlü bir seçenek olduğunun ve bu katliamların unutulmaması gerektiğinin altı çizildi.
İşgücü İstatistikleri, Temmuz 2015
İşsizlik oranı %9,8 seviyesinde gerçekleşti dönemi ile karşılaştırıldığında hizmet sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 0,6 puan, inşaat sektörünün payı ise 0,1 puan artarken, tarım sektörünün payı 0,4 puan, sanayi sektörünün payı 0,3 puan azaldı.
İ
şsizlik oranı değişim gös‐ termeyerek %9,8 seviye‐ sinde gerçekleşti.
Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı aynı düzeyde kalarak %12 olarak tahmin edildi. 1524 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı 0,1 puanlık artış ile %18,3 olurken,15-64 yaş grubunda da bu oran değişim göstermeyerek %10 olarak gerçekleşti. İstihdam oranı %47,2 oldu
İstihdam edilenlerin sayısı 2015 yılı Temmuz döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 932 bin kişi artarak 27 milyon 342 bin kişi, istihdam oranı ise 0,9 puanlık artış ile %47,2 oldu. Bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 104 bin kişi, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı ise 827 bin kişi arttı. İstihdam edilenlerin %22’si tarım, %19,5’i sanayi, %7,4’ü inşaat, %51,1’i ise hizmetler sektöründe yer aldı. Önceki yılın aynı
İşgücüne katılma oranı %52,4 olarak gerçekleşti İşgücü 2015 yılı Temmuz döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon 35 bin kişi artarak 30 milyon 311 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 1,1 puan artarak %52,4 olarak gerçekleşti. Aynı dönemler için yapılan kıyaslamalara göre; erkeklerde işgücüne katılma oranı 0,5 puan artarak %72,8, kadınlarda ise 1,6 puanlık artışla %32,4 olarak gerçekleşti. Kayıt dışı çalışanların oranı %35 olarak gerçekleşti Temmuz 2015 döneminde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların
oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,4 puan azalarak %35 olarak gerçekleşti. Mevsim etkilerinden arındırılmış istihdam arttı, işsiz sayısı azaldı Mevsim etkilerinden arındırılmış istihdam sayısı bir önceki döneme göre 60 bin kişi artarak 26 milyon 702 bin kişi olarak gerçekleşti. İstihdam oranı ise değişim göstermeyerek %46,1 oldu. Mevsim etkilerinden arındırılmış işsiz sayısı bir önceki döneme göre 2 bin kişilik azalış ile 3 milyon 96 bin kişi olarak gerçekleşti. İşsizlik oranı ise değişim göstermeyerek %10,4 oldu. Mevsim etkilerinden arındırılmış işgücüne katılma oranı bir önceki döneme göre 0,1 puanlık artış ile %51,5 olarak gerçekleşti. Ekonomik faaliyete göre istihdam edilenlerde en fazla artış 74 bin kişi ile hizmet sektöründe gerçekleşti.
Kartal Kent Konseyi’nin Eylül Ayı Genel Kurulu, Kartal Belediyesi Organik Pazar Etkinlik Çadırı’nda gerçekleştirildi. Ankara’daki terör saldırısını kınama mesajı ile başlayan toplantıda, hayatını kaybeden yurttaşlar için saygı duruşunda bulunuldu. Kartal Kent Konseyi Başkanı İrfan Kurtuluş yaptığı açıklamada; Kent Konseyi’nin önemine, yerel yönetimlere olan katkısına
olursak; Topselvi Mahallesi’nde bir spor tesisi var. Burayı yapan kim? Devlet. Yani Gençlik Spor İl Müdürlüğü buraya bir spor alanı yapmış. Yüzme havuzu var, basketbol ve iki futbol sahası… Fakat yılda bin dolar verdiğiniz takdirde bu hizmetlerden faydalanabiliyorsunuz. Neden? Çünkü Gençlik Spor İl Müdürlüğü burayı kiraya vermiş. Hâlbuki daha önce orası, mahallenin çocuklarının enerjilerini boşalttığı toprak sa-
ve projelerine değindi.
haydı. Şimdi o toprak sahanın karşısında spor kulübü var, gençler kaldırımda, ayakta durup o tesise bakıyor. Tesisin halkla yabancılaşmasının en somut örneğidir bu. Gençlik Spor İl Müdürlüğü burayı kiraya vererek hem çocukların top sahasına el koymuş, hem de bu hizmetten o bölge halkını mahrum bırakmıştır.” dedi. Konuşmasında, Kartal’da binaların yükseltilip boş bırakılan yerlerini sosyal alan olarak değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapan Başkan Altınok Öz: “Bu konu konseyde tartışmalıdır. Binalar ya yukarı doğru yükselerek daha fazla yeşil alan ve bu tür tesisler için mekân yaratılmalıdır, ya da yatay olarak genişleyerek şehir bir beton yığınına dönüşmelidir.
“SED raporu ile daha kolay çözüm yolları üretilebilir” Programda konuşan Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz, Kartal’ın Sosyal Etki Değerlendirme Raporu’nu ( SED Raporunu) hazırlayan TAK Kartal Atölyesi ile Kent Konseyi’nin daha yakın çalışması gerektiğine vurgu yaptığı konuşmasında: ” Biliyorsunuz belediyenin içinde kent konseyi gibi çalışan TAK Kartal var. Bu noktada, Kartal’ın Sosyal Etki Değerlendirme Raporu’nu (SED Raporunu) hazırlayan TAK Kartal Atölyesi ile Kent Konseyi’nin daha yakın çalışması gerekiyor. Değişen ve dönüşen Kartal’da, Kartal’ın geleceğinden insanlar nasıl etkileniyor, beklentileri neler? Yerel yönetim olarak bunları bilmemiz için bir çalışma yapılıyor. Aynı projede çevre etkilenmesi aranıyorsa, burada da Sosyal Etki Değerlendirme çalışmasını yapıyoruz. Yani SED raporu çıkartıyoruz. SED raporunun içine o proje dahil olursa hedeflere, nedenlere ve çözüm yollarına daha kolay ulaşılabilir. ” dedi. “Projeler halkla bütünleşmelidir”
Çocukların sosyal alanlarının genişletilmesi gerektiğine değinen Başkan Altınok Öz: ”Projeler, halkla bütünleşmelidir. Yani siz bir proje yaparsınız, ancak o proje halkla bütünleşmiyorsa sorun yaratır. Örnek verecek
“Kartal’ın planları yapıldı” Kartal’ın geleceğe yönelik imar planlarının yapıldığını belirten Başkan Altınok Öz, “Kartal’ın planları yapıldı. Kartal, TAK’ın kazı alanında yaptığı toplantıda ortaya çıkan arkeoloji ekoloji, teknoloji ve kültür sanat olarak dört unsurla yoluna devam ediyor. Kartal’ın önündeki hedefi budur. Bizim yolumuz, kültür sanattır. Kartal’a kültür sanatı eklemediğimiz sürece gelişmemiz mümkün değil. Kent konseyinin en önemli görevi sivil toplum ve meslek örgütleriyle çok iyi bir dayanışma örneğine imza atmaktır. Kartal’ı seven herkes bu toplumun içinde olabilmeli.”
Maltepe Kent Konseyi Olağan Genel Kurulu Maltepe Kent Konseyi 2. Olağan Seçimsiz Genel Kurulunu 10 Ekim 2015 tarihinde saat 11.00’de Türkan Saylan Kültür Merkezi Nazım Hikmet Salonu’nda gerçekleştirdi. Mart 2015-Eylül 2015 tarihleri arasındaki 6 aylık faaliyetlerin anlatıldığı genel kurulda, açılış konuşması ve İstiklal Marşı okunduktan sonra Divan üyeleri seçildi. Maltepe Kent Konseyi Başkanı Esra Kaya Erdoğan divan Başkanlığı’nı yaparken, divan üyeliklerine Altan Esengül ve Behram Kaçar oybirliğiyle seçildi. Konuşmasına kurulun yapıldığı aynı gün gerçekleşen Ankara’da ki terör olayından dolayı duyduğu derin üzüntüyü belirterek başlayan başkan: “ Biz bugün buraya gelirken çok heyecanlıydık; çünkü faaliyet raporumuzu hazırlarken bir kez
daha gördük ki Kent Konseylerinin sahip olması gerektiği ruhla hem gönüllü hem de profesyonel olarak halkın memnun kaldığı, çok sayıda faydalı çalışmalar yapmışız. Bunun verdiği gurur ve heyecanla buraya geldik; ancak yaşadığımız bu elem olay sonucunda büyük üzüntü duyuyoruz ve sizlerin de bizlerle aynı duygulara sahip olduğunuzu biliyoruz. Bu nedenle bu genel kurulumuzu daha mütevazı bir şekilde yapmayı öneriyorum” dedi ve genel kurulun temel gündem maddeleri konuşularak genel kurul hızla tamamlandı. Proje ve etkinliklerin genel kurul üyeleriyle paylaşılmasının ardından, Maltepe Kent Konseyi Yürütme Kurulu’nun belediye meclisine yönlendirilmek üzere
hazırladığı, “Maltepe ilçesinde bulunan uygun parkların engelli kullanımına ve erişimine uygun hale getirilmesi ve önümüzdeki dönemde yapılacak parklardan birinin engelli parkı olarak tasarlanması” önerisi hakkında görüşler alındı. Kurum temsilcilerinin görüşlerini bildirmesinin ardından öneri oylaması oybirliği ile kabul edildi. Ardından gündemin Dilek Temenni Öneriler kısmına geçildi. Genel Kurul’a gözlemci olarak katılan yurttaşlarında farklı konularda sundukları görüşler konuşulduktan sonra Başkan Erdoğan’ın Ankara’da yaşanan olayda hayatını kaybedenlere başsağlığı, yaralananlara acil şifalar dileği dilemesiyle Maltepe Kent Konseyinin 4. Dönem 2. Olağan Seçimsiz Genel Kurulu sonlandı.
Haberler
21 Ekim 2015 Salı
6
Kartal Belediyesi engelleri kaldırıyor
Kartal Belediyesi, Kartal Kent Kon‐ seyi ve TAK Kartal işbirliği ile ger‐ çekleştirilen Erişilebilir Kordonboyu Projesi kapsamında Kartal Merkezi’nde engellilerin de katılımıyla inceleme yürüyüşü ger‐ çekleştirildi.
T
ürkiye'de yerel yönetimin gelişmesini hedefleyen, Türkiye Belediyeler Birliği ile İsveç Yerel Yönetimler ve Bölgeler Birliği işbirliğinde yürütülmekte olan, Türk İsveç Yerel Yönetimler Ortaklığı Programı (TUSELOG) kapsamında, Kartal’da bulunan 20 mahallenin vatandaşlar ile birlikte yönetilmesinin amaçlandığı proje doğrultusunda
önceki gün Kartal’da bir etkinlik düzenlendi. Kordonboyu Mahallesi’ndeki vatandaşların 28 Mayıs’taki toplantıda dile getirdikleri sorunlar ve bu sorunlar için uygulanacak çözüm önerileri kapsamında Kartal’da ‘Erişilebilir Kordonboyu Projesi’ kapsamında bir yürüyüş düzenledi. Kartal Çarşı içinde bulunan Hamam Sokak’tan başlayan yürüyüşte başta engelliler olmak üzere katılımcılar önce Bankalar Caddesi, sonra da Kartal Belediyesi Yeni Hizmet binasına doğru yürüdüler. Güzergah boyunca karşılaştıkları sorunları tek tek anlatan engelliler derin mazgal ve yağmur oluklarının, engelli erişimine uygun
olmayan işyerleri ve bankamatiklerden, geçişlerini engelleyen tabela ve işgallerden, standart dışı rampalardan şikayetçi oldular. Kartal Baba Alt Geçidi’nde engelli araçlarının kaydığını belirten engelliler, görme engelliler için işaretlenmiş yollara park eden sürücülerden de şikayetçi oldular. Yürüyüş sırasında Kartal Belediyesi tarafından geçtiğimiz aylarda işaretlenen yol üzerinde geçişi engelleyen otomobillere de katılımcılar tarafından not yazılarak sürücüleri uyarıldı. Kartal Belediyesi Yeni Hizmet Binası Fuaye alanında düzenlenen törende ise Erişilebilir Kordonboyu Projesi’ne katkı yapan katılımcılara sertifika verildi.. Törende konuşma yapan Kartal Belediyesi Başkan Yardımcısı ve Başkan Vekili Gülcemal Fidan, bir ülkenin gelişmiş ve kalkınmışlığının engellilerine yaptığı hizmetlerle ortaya çıktığını belirtti. Bu tür projelerin topluma ne kadar yansıtıldığı ve toplumun da engellilere ne kadar kaynaştırıldığının önemine vurgu yaptı. Zihinlerdeki engelleri kaldırabilmenin daha önemli olduğunu söyledi. Etkinlikte daha sonra projeye katkı sunan katılımcılara sertifika verildi.
İğneada'ya nükleer santral istemiyoruz lerde genellikle hafta sonları günü birlik gelen ziyaretçilerini ağırlıyor. Ormanlardan ve göllerden gelen kuş sesleri çevreyi doldururken, iğneada kendisi için verilecek kararları bekliyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun'un, Türkiye'nin üçüncü nükleer santral için doğa harikası İğneada'yı işaret etmesi çevreciler arasında büyük tepkiye yol açtı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, Türkiye'nin üçüncü nükleer santral için Kırklareli'nin İğneada bölgesinin planlandığını açıklayınca tepkiler sosyal medyada paylaşılmaya, change.org'da imza kampanyaları hızla büyümeye başladı bile. İstanbul'a 120 km mesafede, Kırklareli'nin Demirköy ilçesine yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta bulunan İğneada Longoz Ormanları ağaç ve bitki örtüsü, kuşları ve doğal yaşamıyla ülke-
mizin en zengin değerlerine sahip... Böylesine özel bir alana Nükleer Santral yapılması kabul edilemez.. İğneada Longoz ormanları, konaklayan ve yerleşik olarak yaşayan 258 kuş türüne ev sahipliği yapıyor. Ayrıca 670 çeşit bitki ve 668 tür yabani hayvanın bölgede yaşandığı belirtiliyor. İğneada dışında dünyada longoz ormanı olan Amazon'da ve Afrika'nın Kongo havzasında bulunuyor. Çevrecilerin ve bölge halkının tepkisini çeken nükleer santral tartışmalarıyla gündeme gelen İğneada Çevresinde 5 göl, 3 ayrı longoz ormanı, geniş ve uzun kumsalları yemyeşil çayırlarıyla İğneada adeta bir doğa mücevheri gibi duruyor. Yaz aylarında nüfusu artan İğneada bu gün-
“Bozkırın Tezenesi” ölümünün 3. yılında Kartal’da anıldı
Ünlü halk ozanı Neşet Ertaş ölümün 3. yılında Kartal Bele‐ diyesi tarafından düzenlenen törenle anıldı. “Zahidem”, “Neredesin Sen”, “Yalan Dünya” gibi unutulmaz türkülere imza atan , "Bozkırın Tezenesi" olarak anılan, son dönem Anadolu Türkmen/Abdal müziğinin en ünlü temsilcisi ve yorumcusu, Türk Halk Müziği’nde gönüllere taht kurmuş halk ozanı Neşet Ertaş, vefatının 3. yılında Kartal Belediyesi tarafından düzenlenen törenle anıldı. Kartal Belediyesi Kültür ve Sos-
Nedir Longoz Ormanları? Dünya da sadece Amazon, Afrika Kongo Havzası ve İğneada da bulunuyor. Ülkemizin 39. milli parkıdır. Longoz kışları sularla kaplanan ormanlık alana deniliyor ve çok zengin bir ekosisteme sahip.. İğneada Longoz ormanları tatlı ve tuzlu su gölleri, kıyı kumulları, tatlı ve hafif tuzlu bataklıkları, subasar ormanları, yaprak döken meşe, kayın, gürgen, dişbudak, kızılağaç gibi karışık ağaç türlerinden oluşan orman tiplerinin hepsini barındırıyor. Longoz, denize doğru akan derelerin getirdiği kumların birikerek kıyıda set oluşturması ve dere ağzını kapatması sonucu akarsuyun biriktiği yerde oluşan bir özel ekosistem. Bu ekosistemin devamlılığı bol suyun devamlı var olmasıdır. İmza kampanyası çığ gibi büyüyor... Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun'a hitaben '' Avrupa'nın en büyük longoz ormanı İğneada'ya nükleer santrale hayır '' başlığı ile change.org'da açılan imza kampanyasına şu an itibariyle 8 bine yakın destekçi katıldı.
Şair Yılmaz Özdemir, ünlü ozanın çocukluğundan başlayarak yaşadığı ortamı ve geçirdiği evreleri aktarıp Neşet Ertaş’ın türkülerinin nasıl ortaya çıktığını anlattı. Neşet Ertaş'ın seslendirdiği "Veda", "Yalan Dünya", "Gariban Dünyada Yüzü Gülmez" gibi unutulmayan türküleri, Türk Halk Müziği Sanatçısı Mustafa Tatlıtürk söyledi. Anma gecesine katılanlar da türkülere sık sık eşlik etti. Yaşadığı dönemde UNESCO tarafından yaşayan insan hazinesi kabul edilen Ertaş’ın yal İşler Müdürlüğü tarafından eserleri ile anıldığı programın düzenlenen ve şair Yılmaz Özsonunda; Kartal Belediyesi Başdemir’in sunuculuğunu yaptığı kan Yardımcısı Gülcemal Fidan anma programında, ozanın ya- sahneye çıkarak Yılmaz Özdeşamı ve türküleri konuşuldu. mir ve Mustafa Tatlıtürk’e KarTürk Halk Müziği Sanatçısı tal Belediye Başkanı Op. Dr. Mustafa Tatlıtürk ise Bozkırın Altınok Öz adına çiçek takdim Tezenesi’nin türkülerini seslen- etti. Kartal Belediyesi Başkan dirdi. Kartal Belediyesi Başkan vekili ve Başkan Yardımcısı Vekili ve Başkan Yardımcısı Gül- Gülcemal Fidan yaptığı konuşcemal Fidan, Kartal CHP Kadın mada: "Çok değerli misafirleriKolları Başkanı Refika Öztürk, miz, Türkiye’nin birçok Kartal Mahalle Muhtarları ve yerinden şehit haberleri geliyor Kartallı vatandaşların katıldığı ama ozanımızı da anmadan geanma programında Neşet çemedik. Mardin’de dünyaya Ertaş’ın yaşamı ve sanat hayatı gelen bir köy çocuğunun İsile ilgili bilgiler aktarıldı, usta veç'te Nobel Ödülü almasıyla ülkemiz adına ne kadar övünozan türküleriyle hatırlandı.
Bilmek için kahin olmaya gerek yok... Nazım Gülmez
Seçimden hemen önce "SON SÖZLER" ve seçim sonuçlarının belli olması üzerine sabaha karşı "SONUN BAŞLANGICI" başlıklı iki yazı kaleme aldım. Bunları sayfamda paylaştım. Dönüp o yazılara bakınca ürktüm. Öyle ya şimdi Ankara katliamından hemen sonra sosyal medyada atılan twitler üzerinden bir cadı avı başlamış bulunuyor. Allah akıl versin diyeceğim ama Allah Devlet aklımıza zeval de vermesin diyorum. Öyle ya sonra pusulasız ne yaparız biz. Allah'tan Ankara'da bir patlama olacak dememişiz ama ,tam altı ay öncesinden ".. Türkiye çağdaş demokrasi yolunda sıkıntılarını aşarak aydınlığa mı yürüyecek. Müslüman Kardeşler, onun türevleri Nusra, IŞID, Kaide, Elşebab, Boko Haram, OSO gibi terör örgütlerinin cirit atıp kana bulayacağı karanlık, kanlı bir sürece mi yol alacak? Abartı gibi gelebilir ama on yıl önce şu yakın komşularımızın bu durumda olacaklarına kim inanırdı. Maalesef bugün böyle bir yol ayrımındayız. Alacağın tavrın, kullanacağın oyun önemi büyük. Karanlık gidişe dur demek senin elinde. Ateş düştüğü yeri yakar. Yangın büyürse ateş elbet senin de yuvanı sarar. Ondan sonra feryatların hiçbir anlamı olmaz. Onlarca koruma, bin odalı saray, toplumda giderek derinleşen ayrılık, kutuplaşma ve nefret. Geniş yığınların giderek yoksullaşması Sosyal yaşamda giderek tutucu, bağnaz öğelerin etkin hale gelmesi, aklın ve bilimin yerini doğmaların alması nasıl bir gidişin emareleridir. Aslında söylenecek sözde yok. Biraz akıl, biraz vicdan diliyorum herkese. Umarım her şey iyi olur..." diye uyarmışız. Yine "BU ATEŞ BİZİ'DE YAKAR "başlıklı bir başka yazıda dilimizin döndüğünce, aklımızın erdiğince uyarmaya çalıştım. Dikkat çekmeye çalıştığımız bu tehlikelerin bu gün kapımızı çalmış olması sadece üzücü. Yine seçim sonuçlarının belli olmasından birkaç saat sonra yazdığım " SONUN BAŞLANGICI " başlıklı yazıda da "...Bir onarım hükümetinin kurulması zorunluluktur…” CHP, MHP ve HDP'nin birlikte geçici bir onarım hükümeti kurması en akılcı ve ahlaki olanıdır. Türkiye'nin buna ihtiyacı var. İpleri ele almanın, ülkeyi bir krize sokmadan, işleri yoluna koymanın başka bir yolu yok. “Kolay mı?” Hayır zor. Fakat başka bir çare olmadığı ortada. Sorumsuzlukla yaratılacak bir kriz sonrası Erdoğan'ın ustaca bir
sek azdır. Hem insanlık adına, hem ilim adına Nobel Ödülü’nü Mustafa Kemal Atatürk ülkesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurduğu eğitim sistemine borçluyuz. Demek ki Mardin’de mum ışığında okuyan çocuk, hem tıp fakültesini bitiriyor, hem doğduğu topraklara dönüp hizmet veriyor. Girdiği sınavda burs kazanarak Amerika'ya gidiyor ve orda çalışmalarını yürüterek Nobel Ödülü’nü alıyor. Bu heyecanımızı bütün dostlarımızla paylaşmak istedim. Neşet Ertaş da doğduğu coğrafyanın iklimini, tarihini, kültürel olayları ve aşkın kutsallığını hem sazına hem sözüne dökmüştür. Zeynep’i dinlerken, Zahide’yi dinlerken yoksulluğu anlattığına da şahit oluyoruz. Bozkır’ın Tezenesi’ni de bugün burada andık. Bu günleri bize sunan, derinlemesine bir ufku ve ilmi olan, Anadolu kültürünü çok iyi bilen Belediye Başkanımız Sayın Op. Dr. Altınok Öz, yoğun programları vesilesiyle aramızda olamadılar. Kendisi adına bir şeyler söylemeye çalıştım. Kendileri herkese sevgilerini, selamlarını iletti." dedi.
erken seçim hamlesi, onarılması zor yeni tahribatların yolunu açacağını gözden uzak tutmamak gerekiyor. Tayyip Erdoğan pes etmeyecek, her yolu deneyecektir Siyasal körlük, öngörüsüzlük Ülkeyi olmadık maceralara sürükleyebilir. Millet bu siyasal tabloyla bu gidişe dur demiştir. Bu görevi de ustaca oy kullanarak muhalefet partilerine vermiştir. Şimdi beklenen, beklediğimiz bunun gereğinin yapılmasıdır..." Yukarıdaki alıntılardan da anlaşılacağı üzere muhalefetin bir onarım hükümeti kurmasının zorunluluk olduğunu, yoksa TAYYİP ERDOĞAN'ın onarılması zor tahribatların yolunu açma pahasına da olsa ülkeyi bir erken seçime götüreceğini söylemiş, yazmıştım. Bunları elbette ne kadar öngörülü, isabetli tespitler yaptığım anlaşılsın diye anımsatmadım. Elbette doğru gözlemler, doğru tahliller, doğru sonuçları öngörmemizi sağlayabilir. Acı olan, bunları daha derinlemesine yapması gereken -başta devlet- odakların el yordamı ile ülkeyi yönetmeye çalışıyor olmasıdır. Acı olan, ülkeyi kana bulayan bir büyük eylemin faillerine sosyal medya üzerinden atılan twitlerle ulaşmaya çalışan aklın ülkemizi yönetiyor olmasıdır. Onlarla ilgili olarak da "SONUN BAŞLANGICI" başlıklı yazımda... Bu seçim Türkiye'nin gördüğü en adaletsiz seçim oldu. Devletin en başındaki, yaptığı yeminlere uymadığı gibi anayasal yetkilerini aşarak bir seçim kampanyasının tarafı daha doğrusu aktörü oldu. Devletin bütün olanakları bir partinin kampanyası için seferber edildi. Olmadık maddi destekler yanında Cumhuriyet tarihi boyunca hiç karşılaşmadığımız baskı tehdit devlet gücü olanakları seferber edildi. Bütün bunlardan sonra alınan sonuç tam bir hezimettir. Bugün itibariyle artık AKP diye bir parti yoktur. Bir siyasi mevtadan söz edebiliriz. Zamanında veya erken ilk seçimde yüzde on barajını bile aşamayıp tarih olacaktır..."tespitini yapmıştım. Bilmek için kahin olmaya gerek yok diyorum. İktidarda kalmak için başvurulan bütün yol ve yöntemlerin hiç bir işe yaramayacağını, yaşayarak birlikte göreceğiz. Bütün "maharetlerini" kullanıp tek başına iktidar olacak çoğunluğu sağlasalar bile, çöküş başlamıştır. Düşüş tarihin çöplüğünde yer almaları ile son bulacaktır. Kaçınılmaz sondur bu…
Katili tanıyoruz Ankara'da geçtiğimiz gerçekleştirilen katliamı protesto etmek ve katliamda kaybettiğimiz canları anmak için Kadıköy'de düzenlenen etkinliğe Sendikalar ve mes-
Babayız. Sevgiliyiz. Eşcinseliz. Türk’üz. Kürd’üz. Ermeni’yiz. Yahudi’yiz. Rumuz. Süryani’yiz. Doktoruz. Gazeteciyiz. Hakimiz Savcıyız. İşçiyiz. Bilim insanıyız.
lek odaları tarafından Kadıköy Rıhtım'da gerçekleştirilen etkinlikte "Katili tanıyoruz" pankartları açıldı ve havaya siyah balonlar bırakıldı. Ölen, yaralanan, işsiz kalan, susturulan, yalnızlaşan, usanan, hapse atılan, acı çeken, boğulan, yoksullaşan, ağaçsız, deresiz kalanlarız biz. Askeriz. Polisiz. Dindarız. Ateistiz. Sünni’yiz. Aleviyiz. Anneyiz.
Aşığız biz. Bu ülkeye, bu topraklara. Bunu hiç unutma. Hep hatırla. Tek tek hiç biriyiz. Birlikte hepsiyiz. Biz bugün… Acılıyız. Yitiğiz. Bizi birbirine düşüren, aynı sevinci de aynı hüznü de paylaşmamızı engelleyen, kim olduğumuzu unutturan ve unutan sensin. Hatırlatacağız."
7
21 Ekim 2015 Salı
Haberler Mega proje mi? Mega felaket mi?
Barış Yarkadaş AKP'nin hendeğini doldurdu Yaklaşık bir kilometre yürüyen grup, daha sonra sahil dolgu çalışmaları için kazılan hendeklerin önüne geldi. Burada Tuzla - Der adına konuşan Kaan Temizel, "Tuzla'nın güzelliklerini yok etmeyin'' dedi. Bu hendekleri niye kazdınız? Tuzla sahilini doldurma faaliyeti kapsamında kazılmaya başlanan hendeğin içine giren CHP Milletvekili Barış Yarkadaş ise AKP'li belediyenin tutumunu sert sözlerle eleştirdi. Yarkadaş, "15 gün önce burada eylem yaptık ve (sahili sakın doldurmayın) diye uyardık. Tuzla Belediye Başkanı (Biz sahili doldurmuyoruz) diye açıklama yaptı. Buradan Kadir Topbaş ile Şadi Yazıcı'ya soruyorum: Bu hendekleri niye kazdınız? Buraya ağaç mı dikeceksiniz, çiçek mi ekeceksiniz?'' dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş ile Tuzla'daki sivil toplum kuruluşları, sa‐ hilin doldurulmasını protesto etti.
A
KP'li İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile AKP'li Tuzla Belediyesi'nin Tuzla Koyu'nu doldurma girişimi bir kez daha protesto edildi. Tuzla - Der, TEMA ve Sahilime Dokunma Platformu'nun öncülük ettiği eyleme CHP Milletvekili Barış Yarka-
daş da destek verdi. Eyleme CHP Tuzla İlçe Örgütü temsilcileri de katıldı. Sahilime dokunma Tuzla İDO İskelesi önünde toplanan yaklaşık 500 kişinin katıldığı eylem, Tuzla Belediyesi'nin sahilde kazmaya başladığı hendeklere doğru yapılan yürüyüşle başladı. Eyleme katılanlar, 'Tuzla sahili halkındır'' , ''Sahilime dokunma'' , ''Tuzla uyuma sahiline sahip çık'' sloganlarını attı.
“Belediye binası sanatçılara tuval oldu”
Sanatçılar resmi bir kuruma özgürce resim yaptılar.
K
adıköy Belediyesi tarafından organize edilen Mural-İstanbul Festivali’nde bu kez de belediye kendi duvarlarını mural (duvar boyama) sanatına açtı. Belediyenin üç cephesi mural sanatçıları tarafından özgürce birer sanat eserine dönüştürüldü. Kadıköy duvarlarını grinin kasvetinden kurtarıp birer sanat eserine dönüştüren murallar bu kez de belediyenin gri duvarlarını renklendirdi. Kadıköy Belediyesi tarafından organize edilen Mural İstanbul Festivali'nde 2012'den beri 25 yabancı, 7 İstanbullu sanatçıyla 30'a yakın dış bina cephesi boyandı. Bu yılki festivalin son ayağında ise Kadıköy Belediyesi’nin Hasanpaşa’daki Ana Binasının üç cephesi yerli mural sanatçıları tarafından boyandı. Belediyenin duvarlarına üç ayrı mural sanatçısı tarafından resimler yapıldı. Belediye cephesine mural yapan sanatçılardan Esk Reyn, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi
Heykel Bölümü öğrencisi, 15 yıldır sokak sanatı ile ilgileniyor, son olarak Wicx ile beraber Los Angeles’ta “İnsan Olmak” isimli bir projede mural yaptı. Esk Reyn belediye bina cephesine geleceğin yaşam alanlarını ve tasarımlarını anlatan fütüristik bir çalışma yaptı. Belediye duvarına mural yapan isimlerden biri olan Nuka, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Endüstriyel Tasarım Bölümü öğrencisi 7 yıldır sokak sanatı ile ilgileniyor, illüstratör, edebiyat dergilerine illüstrasyonlar yapıyor. Yurt içi ve dışında birçok festivale katılan Nuka, bina cephesine eski evleri ile denizle olan bağıyla bilinen Kadıköy’ü ifade eden “yuva” temalı çalışma yaptı. Wicx, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü öğrencisi, 15 yıldır sokak sanatı ile ilgileniyor. Yurt içi ve yurtdışından birçok sokak sanatı festivaline ve sergiye katılan Wicx “Organik Yaşam” temalı çalışmalarıyla biliniyor, belediye binasına bir kadın figürü çalışması yaptı. Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu belediyenin duvarlarının grinin kasvetinden kurtulmasının vatandaşın kamu kurumuna dair bakış açısında olumlu bir etki yaratacağını düşündüğünü söyledi. Belediye binasının bir kamu kurumu olmasına rağmen herkese ait olduğunun altını çizen Nuhoğlu “Dört yıldır bu festivali destekliyoruz, Kadıköy’de birçok duvar bu festival sayesinde renklendi ve birer sanat eseri haline dönüştü. Belediyemizin duvarlarını da grinin sıkıcılığından kurtarmak istedik ve sanatçılara açtık. Aynı zamanda duvarlarımızın şehrimizin hoşgörüsüne örnek olmasını da istiyoruz” dedi.
S
üreyyapaşa Cam Tasarım Atölyesi’nde düzenlenen ve Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç'ın da katıldığı törende, 6
Utanç duvarını yıkacağız Yarkadaş daha sonra adına "Tuzla'nın Utanç Duvarı'' dediği platformu basın mensuplarına gösterdi. Sahilin kapatılma çalışmaları çerçevesinde, yolun kepenklerle kapatıldığını belirten Yarkadaş, "İşte bu Kadir Topbaş ile Şadi Yazıcı'nın ve AKP'nin Utanç Duvarı'dır. Sahil kepenklerle halka kapatılmış, dolgu çalışmaları başlamıştır. Bu Utanç Duvarı'nı yıkacağız'' dedi. Bu sırada, eyleme katılanlar, kepenklerin önünde insan zinciri oluşturdu. Eyleme CHP Tuzla eski İlçe Başkanı Hasan Uzunyayla, Tuzla Der Başkanı Nursen Temizel ile Tuzla TEMA Temsilcisi Özlem Ağırman da destek verdi.
3.Havalimanı İnşaatının “İstanbul’un son kalan kuzey ormanlarını yok edeceği için ekolojik felakettir. Projenin yapılacağı yerin uçuş tehlikesi yaratan hava koşulları ve bu yerin kuş göç yolları üzerinde olması dolayısıyla teknik felakettir. Havaalanı ihalesini kazanan konsorsiyum yetkilisinin ihalenin yapıldığı tarihte ihalelere katılmaktan yasaklı olması, ihale şartnamesinin ihaleden sonradan değiştirilmesi (havaalanı kotunun düşürülmesi, garanti koşullarının değiştirilmesi gibi), sözleşmenin açık hükümlerine rağmen yapım ve işletme süresini uzatacak şekilde yer tesliminin 22 ay boyunca yapılmaması, proje müteahhitlerinin 630 milyon dolarlık rüşvet havuzu oluşturması gibi birçok yolsuzluk nitelikli işlem dolayısıyla hukuki felakettir.” Projeye yurtdışı finansman bulunamayınca bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kamu bankaları devreye sokulmuştur. “Milletin cebinden bir kuruş çıkmayarak” yapılacağı söylenen 3. Havalimanı projesine konsorsiyumun yurtdışından bulamadığı 4.6 milyar € kredi, 3.5 Milyarı kamu bankalarından (Ziraat 1.5 milyar € + Halkbank 1 Milyar € + Vakıfbank 1 Milyar €) ve 1.1 Milyarı da özel bankalardan (Denizbank 500 Milyon € + Garanti Bankası 300 Milyon € + Finansbank 300 Milyon €) olmak üzere yurtiçinden bulunmuştur. 3. Havalimanı Uygulama Sözleşmesinin 7/e maddesinde kredi dahil her türlü finansmana hazine yatırım garantisi verilmeyeceği açıkça belirtil-
* Mural: Duvar, duvara ait olan anlamına geliyor. Mural, duvara yapılan resim anlamında kullanılıyor.
ay boyunca eğitim gören 60 kadına katılım belgeleri dağıtıldı. Kadınlar katılım belgelerini Başkan Kılıç’ın elinden aldı. Kadın emeği Maltepe'de baş tacı yaptıklarını ifade eden Kılıç, “Burada harcadığınız emekle ürettikleriniz sadece burada kalmıyor, dünyanın her köşesinden gelen misafirlerimize hediye ediyoruz. Yine gittiğimiz ziyaretlerimizde başkalarına ulaştırıyoruz. Bu anlamda daha fazla işbirliği içinde çalışacağız. Kadınların sosyo-ekonomik alanda verdikleri mücadeleyi sonuna kadar destekleyeceğim. Maltepe kalkınacaksa, burada kadınlar bir adım bile geride durmamalı” diye konuştu. Konuşmaların ardından atölye kursiyerlerinden Gülsüm Gümüşoluk, eşi tarafından kara kalem çalışmasıyla yapılan portreyi Başkan Kılıç’a hediye etti.
miştir. Büyük ölçüde kamu bankalarının desteğiyle yurt içinden sağlanacak olan bu krediye hazine garantisi verilmesi yasal olarak da mümkün değildir. Çünkü, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Kanunu’nun 8. maddesi yurtiçi kredilerde hazine garantisi verilmesini yasaklamaktadır. Kamu bankaları, işin sahibi olarak DHMİ’yi görmekte, kredinin garantisini de işlerin ters gitmesi durumunda borcun DHMİ tarafından üstlenilmesi senaryosunda görmektedir. Ancak Yap İşlet Devret Kanunu olarak bilinen 3996 sayılı kanununun 11/A maddesi projelere sadece yurtdışından sağlanacak kredileri üstlenme seçeneği getirmiştir. Bu durumda DHMİ’nin yurtiçinden sağlanan bir borcu üstlenmesi de yasal olarak mümkün değildir. 3. Havaalanı projesi müteahhidinin yurtiçinden sağlayacağı bir kredinin Hazine Müsteşarlığı tarafından üstlenilmesi de mümkün değildir. Zira 4749 sayılı Kanunun 8/A maddesi de sadece yurtdışından sağlanan finansmanın üstlenilmesine izin verir. Kaldı ki DHMİ bir KİT’tir ve KİT projesine ilişkin bir borcun Hazine Müsteşarlığı tarafından üstlenilmesi de kanunen mümkün değildir" dedi.. "Yapılan bütün hukuksuzluklar sonucunda ekolojik, teknik, hukuki ve ekonomik açıdan bir mega felaket olan 3. Havalimanı çocuklarımıza ve torunlarımıza 11 Milyar Avroluk bir yük getirmektedir." diyen Erdoğdu "Projenin yapım ve işletme riskinin kamuya yüklenmesine rağmen işletme hakkının müteahhitlere verilmesi ahlaka ve hukuka aykırıdır” dedi…
Bir ilke daha imza atılıyor
Mural-İstanbul Festivali: Festivalde bu yıl şimdiye kadar Rusya-Tataristan’dan Rustam Qbic, İspanya’dan Deih ve ARYZ, ABD’den Levi Ponce & Kristy Sandoval ve İstanbul’dan Cins ile Canavar Kadıköy’ün duvarlarını renklendirdi.
Cam atölyesinden 60 kadına ‘emek’ sertifikası
Süreyyapaşa Cam Tasarım Atölyesi’nde 6 aylık eğitim programını tamamlayan 60 kadına, katılım belgeleri dağıtıldı. Ka‐ dınlara belgelerini takdim eden Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, “Kadın emeği Maltepe'de baş tacıdır” dedi.
Gelin halka soralım! Hendeklerin kazılmaya başlanmasının, Tuzla'daki sahili yok etme girişimi olduğunu belirten Yarkadaş, İBB Kadir Topbaş'a da yüklendi. Yarkadaş, "Gezi Direnişi sırasında, (Otobüs durağının yerini bile halka soracağız) diyordunuz. Bakın Tuzla halkı burada! Tuzla halkına sahilde ne yapmak istediğinizi sordunuz mu? Tuzla halkı burada ve sahilinin kapatılmasını istemiyor'' ifadesini kullandı. Tuzla sahilinin doldurulmasının büyük bir çevre felaketini beraberinde getireceğini de söyleyen Yarkadaş, "Burası deprem bölgesi... Burayı doldurarak, en küçük bir depremde yüzlerce insanın hayatını tehlikeye atacaksınız. Gelin bu sevdadan vazgeçin'' dedi. AKP'nin kar hırsının akıl ve mantığı arka plana ittiğini de belirten Yarkadaş, "Tuzla halkı, sahilde martılara simit atmak, çocuklarının elinden tutup gezmek istiyor. Yaşlılar sadece burada nefes alabiliyor! Sahili doldurarak, Tuzla halkını cezalandırmayın'' diye konuştu.
CHP İstanbul milletvekili Aykut Erdoğdu “Mega proje olarak lanse edilmeye çalışılan 3.havalimanı inşaatı proje, ekolojik, teknik, ekonomik ve hukuki açıdan bir mega felakettir”
Cemevlerinde “Muharrem Sohbetleri”
Maltepe Belediyesi Muharrem ayında bir ilke imza atarak, Anadolu yakasında her gün bir cemevinde “Muharrem Sohbetleri” gerçekleştirecek. Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, İstanbul’un Anadolu yakasındaki Alevi- Bektaşi kurumlarının temsilcileriyle bir araya gelerek, yaklaşan Muharrem ayı kapsamında yapılacak çalışmalar hakkında bilgi verdi. Kılıç ilk defa bu sene, Muharrem orucu boyunca Anadolu yakasında her gün bir cemevinde akademisyen, araştırmacı ve dedelerin konuşmacı olarak katılacağı “Muharrem Sohbetleri” yapılacağını açıkladı. “Tarih, mücadelenizi yazacak” Maltepe Belediyesi Küçükyalı Kültür Merkezi’nde düzenlenen bilgilendirme toplantısına, Anadolu yakasındaki Alevi-Bektaşi kurumlarının dergah, cemevi, vakıf ve derneklerinin yöneticileri ile inanç önderleri katıldı. Konuşmasına “Kerbela Olayı”nın sıradan bir olay olmadığının altını çizerek başlayan Kılıç, “İmam Hüseyin ve yoldaşlarının o dönem gösterdiği insancıl ve zalime karşı dik duruşun, bundan sonraki nesillere de aktarılmasını bir insanlık görevi olduğunu düşünüyoruz. Bu duygularla haksızlığın nereden ve kimden gelirse gelsin ırk, dil, din ve mezhep farkı gözetmeksizin
insanım diyen herkesin zalime karşı direnmesi gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye’de sivil toplum örgütlerimizin, Alevi örgütlerinin liderlerinin ve dedelerinin, bu topraklar üzerinde asırlardan bu yana sadece sevgiyi, barışı şiar edinmeleri, insanlık tarihine Kerbela’dan sonra ayrıca not olarak düşülecektir. Bugün yaptıklarınız sizi çok yoruyor olabilir, birileri tarafından takdir görmüyor olabilir, mücadeleniz sindirilmek istenebilir ama inanın ki tarih, bugün verdiğiniz mücadeleyi altın harflerle kitabına yazacaktır” dedi. Muharrem sohbetleri Maltepe Belediyesi olarak dayatan değil danışan belediyecilik anlayışıyla ilçe genelindeki her inanca, ayırım gözetmeksizin hizmet verdiklerini ifade eden Kılıç, geçen yıl Muharrem ayı nedeniyle ilçe genelinde düzenledikleri çalışmaların bu yılda belediye bünyesinde faaliyet gösteren İnanç Hizmetleri Birimi’nce yürütüleceğini söyledi. Anadolu yakasında bulunan 40 cemevine bakliyat ve aşurelik ürün yardımı yapılacağını kaydeden Kılıç, ilk defa bu sene Muharrem orucu boyunca Anadolu yakasında Şahkulu Dergahı’nda, Karacaahmet’te, Kartal Cemevi’nde, Sarıgazi Cemevi’nde, Darıca Cemevi’nde, Ümraniye Cemevi’nde, Kazım Karabekir Cemevi’nde, Aydınlı Cemevi’nde, Kartal Pir Sultan Abdal Derneği’nde, Adalar Cemevi’nde akademisyenlerin, araştırmacıların ve dedelerin konuşmacı olarak katılacağı “Muharrem Sohbetlerini” gerçekleştirileceklerini de ifade etti. 26 Ekim pazartesi günü Maltepe Meydanı’nda farklı inançlardan din adamları ve şehit aileleriyle beraber aşure dağıtacaklarını, Gülsuyu ve Gülensu mahallerindeki vatandaşlara da aynı gün aşure ikramında bulunacaklarını söyledi. Türbe ziyaretlerinin yapılacağı da ayrıca belirtildi.
Yerel Haberin Kaynağı
Maltepeli muhtarlar Başkan Kılıç’la bir araya geldi
Maltepeli muhtarlar Başkan Kılıç’la bir araya geldi Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, mahalle muhtarlarıyla, Altayçeşme Mahalle Muhtarı Arzu Toker’in ev sahipliğinde buluşarak onları belediyenin faaliyetleri konusunda bilgi‐ lendirdi.
Mahalledeki gerçekleştirilen toplantıya, Maltepe Belediye Başkan Yardımcısı Gültekin Karataş, Muhtarlık İşleri Müdürü
İslam Erdur, Ulaşım Hizmetleri Müdürü Zafer Eskiköy ve muhtarlar katıldı. Lise öğrencilerine yönelik başlatılan ücretsiz servis projesiyle ilgili olarak muhtarları bilgilendirerek, hazırlanan broşürleri muhtarlara dağıtan Başkan Kılıç, “Servis güzergâhlarıyla ilgili bazı sıkıntılar yaşanıyor. Bunlar zamanla çözülecek. Halen bu hizmetimizden haberi olmayanlar var. Muhtarlar olarak size büyük bir görev düşüyor. Bunu hep beraber geniş kitlelere duyurmalıyız.
Öğrencilerimiz için faaliyetlerimiz bununla sınırlı değil. Onlar için dil eğitimlerini de içeren 38 ayrı dalda eğitim programları veriyoruz” diye konuştu. Yaşar Kemal’e saygı Beşçeşmeler Meydan projesiyle ilgili de muhtarlara bilgi veren Kılıç, şunları söyledi: “Beşçeşmeler Meydanı ile ilgili halkımız ve esnafla sık sık bir araya geldik, ilk etapta meydanımızı boşaltarak halkın kullanımına açtık. İkinci etapta
bölgedeki binaların giydirilmesini ve belediye olarak orkestra eşliğinde müzik yapmayı, dolayısıyla gürültü kirliliğini en aza indirgemeyi amaçlamaktayız. Aslında yaptığımız ilk çalışmalar ve esnafların olumlu tepkileri de doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Ayrıca Organik Pazar alanında Yaşar Kemal Kültür Merkezi kuracağız dedik. Bu projenin planları çizildi. Burada, ilçe parlamentosunun yani belediye meclisinin olmasını istiyorum. En alt katta sinema ve tiyatro merkezleri olacak. Bir üst katında Yaşar Kemal’i anlatacak bir salon olacak. Burada interaktif olarak, büyük yazarımız anlatılacak.” Engelliler için park İlçedeki engelli vatandaşlar için engelliler parkı ve Üreten Engelliler Merkezi’ni yakında faaliyete sokmayı planladıklarını ifade ederek konuşmasını sürdüren Kılıç, muhtarlardan mahallelerindeki sorunları yazılı olarak iletmelerini rica etti. Toplantı sonrası muhtarlarla fotoğraf çektiren Kılıç, esnafı da ziyaret etti.
Antik ada gün yüzüne çıkıyor Yüzyıllar boyunca sürgün yeri olarak kullanılıyor. Adalara “Papadonosia” ya da “Keşiş (Papaz) Adaları” denmesinin ne‐ deni, Patrikhane’nin tehlikeli gördüğü bir keşiş veya papaz ortaya çıktığında, onu adalara sürgüne gönderiyor oluşu.
Yeşil belediyecilik
“Bizanslar döneminde manastır olarak kullanıldığı biliniyor. Ancak 1010 yılında yaşanan İstanbul depreminde buranın su altında kaldığı bilim adamları tarafından tespit edilmiş bulunmakta. Biz de Maltepe Belediyesi olarak uzman arkadaşlarımızla görüşerek burada bir takım dalışlar gerçekleştirip sualtında çektiğimiz fotoğrafları gün ışığına çıkarıp bu konunun uzmanları tarafından araştırılmasını tartışılmasını hem de depremle ilgili bölgemizde nelerin yaşandığını
Tavşanadası, Neandros; Yassıada, Plati (Plate); Sivriada, Oksiya (Oxya) Ancak Bizans yazmalarında onuncu bir adadan daha söz ediliyor. İsmi Vordonisi. Kayıp Ada ya da Batık Ada ismiyle de anılıyor. Aynı adadan Osmanlılar tarafından 1500’lü yıllarda hazırlanan haritalarda da söz ediliyor. Vordonisi, Bostancı İskelesi’nin 3-5 mil açıklarındaki çakarın altında bulunuyor. Balıkçılar buraya Manastır ya da Dilek Kayalıkları diyor. Kaşıkadası’nın
bilim adamlarımızın daha rahat bir şekilde analiz edebilmeleri için bir çalışma başlattık.” Dedi.
üçte biri büyüklüğünde olduğu tahmin ediliyor. Photios (Fotios) isimli bir keşiş Vordonisi Adası üzerine 9. yüzyılda çok güzel bir manastır yaptırıyor. Bu keşişin oldukça ilginç bir öyküsü var. Photios kendi halinde bir manastır kesişiyken erkek kardeşi Sergios, Kraliçe Theodora’nın kız kardeşiyle evleniyor. Böylece Photios saraya giriyor ve sarayda kendisine verilen görevleri başarıyla yerine getiriyor. Ardından Patrik İgnatios görevinden azledilince çok genç yaşta Rum Ortodoks Kilisesi Patriği oluyor. Eski patrik, günümüz Küçükyalı’sındaki Satyros Manastırı’na sürgüne gönderiliyor. Kimi kaynaklar Satyros Manastırı’nın Bryas Sarayı kalıntıları üzerine inşa edildiğini ileri sürüyor. Böylece bu iki din adamı arasında bir rekabet başlıyor. İkisi de iki kere patrik oluyor. Bu dönemlerde biri Vordonisi, diğeri Satyros Manastırı’nı ihya ediyor. Söylencelere göre bu rekabetin ana nedeni “İkonoklazm”. İkona, Helence eikon tasvir demek. Doğu Hıristiyan geleneğinde kutsal kişi ve olayların konu edildiği, duvarlara ya da ahşap levhalar üzerine yapılan tasvirlere ikona deniyor. Katolikler ise azizlerin ve kutsal olayların tasvir edilmesine
Maltepe Belediyesi, son 3 ayda yaptığı çalışmalarla ilçe ge‐ nelindeki 23 parkı yenileyip, 387 ağaç, 13 bin 763 çalı ve 11 bin 236 gül dikti. Maltepe Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, “yeşil belediyecilik” anlayışıyla yürüttüğü çalışmalarla, ilçeyi adeta çiçek bahçesine çevirdi. Belediye ekipleri son 3 ayda, ilçede bulunan 18 mahalledeki okul, park, yeşil alan, kreş, öğrenci yurdu, hastane, kışla, muhtarlık, cami ve üniversitelerde yeşillendirme çalışması yaptı. 23 park ve yeşil alanı yenilendi. 3 ayda 11 bin gül Peyzaj çalışması, alan düzenlemesi kapsamında da ekipler, 387 ağaç, 13 bin 763 çalı, 11 bin 236 gül dikti ve 608 ağacı budadı. Ayrıca 80 bin 400 metrekarelik bir alanda ot biçimi gerçekleştirilirken, 380 bank, 91 çöp kovası, 65 hayvan suluğu, 6 adet oyun grubu, 1 adet engelli oyun grubu, 6 adet fitness aleti, 7 adet pergola ve kameriye kurulumu da yaptı. 8 okul ve altgeçitte, toplamda bin 432 metrekarelik alanda duvar resimleme çalışması yapan ekipler, 47 park ve alanda boyama, 45 park, sokak ve alanda elektrik tesisatı onarımı, 72 cami, türbe ve parkta sulama tesisatı onarımı, 12 park ve yeşil alanda otomatik sulama sistemi kurulumu, 49 noktada tel örgü, profil, tel çit, ferforje ve salıncak çalışması, 21 parkta can suyu vanası takılması işlemlerini de gerçekleştirdi.
1 Kasımda bir olalım
Metin Ağırman
Seçmen azaltarak semen çoğaltarak yapılan seçmen sayı ayarlaması bu ülkenin milli iradesine müdahale etmektir. Kazanmayı her yolla deneyecek olan bu zihniyet le mücadele etmek sözle tepkiyle olamaz. Dinimizi her alanda kullanan zihniyet dinimize kartel kurmuştur.
Mütedein dindar olan insanları rahatsız eden bu duruma kimse karşı duramıyor. Bu konuda halkın daha duyarlı olması gereken bir süreçten geçiyoruz Seçmen düştüyse iktidara yakın kişilerle her gün konuşarak oy kullanmayan seçmenlere ulaşarak, oy kullanırken yanlış oy kullananları uyararak, çözüm bulmalıyız. Her üye partisinin seçimde başarısı için oy kullanımını arttırarak milletvekili sayısını arttırması gerekiyor. Oy kullanmaya gitmeden evdekileri kolu komşuyu arkadaşı anayı babayı hastayı sandığa taşımalıyız.
Vordonisi için tarihi bilgi İstanbul adaları, tarihte Marmara Adaları, Keşiş (Papaz) Adaları, Cin Adaları, Prens Adaları gibi isimlerle anılıyor. Bizans (Doğu Roma) dönemiyle birlikte kaynaklarda daha fazla adı geçmeye başlıyor. Yüzyıllar boyunca sürgün yeri olarak kullanılıyor. Adalara “Papadonosia” ya da “Keşiş (Papaz) Adaları” denmesinin nedeni, Patrikhane’nin tehlikeli gördüğü bir keşiş veya papaz ortaya çıktığında, onu adalara sürgüne gönderiyor oluşu. Prens Adaları denmesi de tabii ki sürgüne gönderilen prens ya da prensesler. 8. yüzyıldan itibaren Bizans yönetimi, adalara manastırlar inşa ediyor. Adalar’a düzenli vapur seferleri 1846 yılında başlıyor. 1867 yılında çıkarılan Vilayet Nizamnamesiyle İstanbul’un ilçesi haline geliyor. Günümüzde Adalar, toplam dokuz adadan oluşuyor. İsimleri şöyle: Büyükada, Prinkipo (Pityoussa); Heybeliada, Halkis (Halki, Khalkitis); Burgazada, Antigone (Antigoni, Panarmos); Kınalıada, Proto (Proti); Kaşıkadası, Pita; Sedefadası, Terevinthos;
Ali Kılıç’ın ancak sözünün altı çizilir! Ramazan Yazıcı
Hayatın her anında kullanılan bu sözcüğü nasıl tanıyoruz? Öncelikli olarak bu kavramı nasıl tanıdığımızı yorumlayalım İnsan hayatından sıkılabilir ve yeni adımlarla hayata yeni yönler kazandırabilir. Çevresinden sıkılabilir, yeni ortamlarda yeni insanlarla çevresini değiştirebilir. Eviniz artık ihtiyacı karşılamıyordur, ihtiyacınıza cevap verecek yeni ev ile değiştirebilirsiniz. Ülkenizdeki yönetimden memnun değil ya da değişmesini istediğiniz unsurlarla değişim için bir oyunuz yeterlidir. Her şeyden öte üstünüz kirlenir, yenisi ile değiştirirsiniz! Maltepe’de 2014 yılında bu slogan damga vurdu: ‘Değişim’ ‘Maltepe Seninle Değişecek’ diyerek dolaşmadık çarşı, pazar, sokak, hane ve kıraathane bırakmayan bir siyasi ortaya çıktı. Afiş ve pankartlarda kendi fotoğrafı ve kendi ismi vardı. ‘Ama değişimi ben değil memur, emekli, engelli, kadın, genç, öğrenci, işsiz yapacak’ diyordu. ‘Halkımı hakları olan yönetim koltuklarına taşıyacağım, ben ise hizmetkâr olacağım’ diyordu. O ismi hepimiz yakından tanıyoruz. Çat kapı sokakta, işyerinde her yardım isteğimize koşan Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’tan bahsediyorum. Önce vizyon değişmeli dedi. Maltepe’nin kapılarını ardına kadar açtı. Belki abartı gelebilir ama yapılanları bir gözden geçiyorum; ABD’den Çin’e kadar uzanan Maltepe Sevdalıları kitleleri oluşturdu. Ankara henüz işsizliğe formülü bulamamışken, M’EXPO projesiyle yurtdışı yatırımcılarını sıraya dizdi. Koltuğundan edilen Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı İdris Güllüce bile rakip olduğu partinin Belediye Başkanı’nın projesine ‘yanlış’ yorumunu getiremedi. Başkan Ali Kılıç, işi daha da ilerletti: ‘Ankara’nın da vizyonu değişsin, hangi parti olursa olsun vatana hizmet varsa Ankara arkasında dursun’ dedi. Bu sözlere TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu bile ‘pes’ dedi. ‘İlk kez bir İlçe Belediye Başkanı ülkeye yılda 5 milyar Dolar kazandıracak ve vizyonu değiştirecek bir proje ortaya koyuyor; kayıtsız kalmak mümkün değil’ dedi. Ezber bozdu. Her 3 ayda bir sabahın 6’sında önce ibadethaneleri, daha sonrasında da mahallelileri ziyaret ederek hesap verdi. Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın bile 13 yıldır iktidarı temsil etmesine rağmen şikayet ettiği bürokrasiyi alt üst etti. Rekor düzeyde paylaşılan 52 bin soruna anlık çözüm getirdi. Yetmez ama evet!!! Büyükşehir Belediyelerinin bile yapmadığını yaptı. Ulaşım Hizmetlerine; adeta bakanlık hizmeti gibi 750 bin km cenaze hizmeti verdirtti. Duyulmayan sese kulak verdi. ‘Engelsiz Maltepe’ dedi. Yıllardır evinden çıkmayan ve çıkarılamayan engelli abilerimizi, kardeşlerimizi, dostlarımızı hayatla buluşturdu. Maltepe’de artık onkarşı. Patrik Photios Bulgar Kilisesi’ni kendisine bağlıyor ve Vatikan’ın görüşlerine karşı geliyor. Böylece Hıristiyan dünyası büyük bir bölünme yaşıyor. Ignatios tekrar patrik seçildiğinde ise Photios Vordonisi’ye sürgüne gönderiliyor. İstanbul’da 1010 yılında büyük bir deprem oluyor. Bu depremde Vordonisi ve üzerindeki manastır, keş-
ları düşünen ve onlara yaz tatilinin manasını hatırlatan ve anlatan bir Başkanları var. Yeter mi? Yetmez ve yetmedi de… Resmi nüfusu 471 bin olan kentte 76 bin 135 kişiye ücretsiz sağlık hizmeti tanıdı. Eve hizmet götürdü. Yaşlı ve engelli olan ablalarımıza-abilerimize artık evinde bakıma giden Belediyemiz var. Ocaklar tütüyor ve ötekisi olmayan bir Maltepe yükseliyor. 6 bin 350 vatandaş düzenli olarak gıda paketi alıyor, 90 bin 330 kişi sıcak aşıyla karnı tok ve zalime muhtaç olmadan yaşam veriyor. 3 bin öğrenci ise Ali Abileri sayesinde verilen eğitim yardımıyla nefes alıyor. Soyadımız Türkiye! Renk, görüş, ırk, dil, din ve cinsiyet ayrımı Maltepe’de yok. İstanbul hatta Anadolu’nun en iyi Ramazan Ayı etkinliklerini düzenlediği gibi, Muharrem Ayında da tüm Anadolu’nun imdadına koşuyor. Hatta ve hatta Sayın Başbakan Davutoğlu yeni bir kilise yapacağım demeden Ali Başkan Müftüsüyle, Cami İmamıyla, Cemevi Dedesiyle Noel’de Maltepe’de Barış Ağacı dikiyor. Öylesine ezber bozuyor ki; AKP İlçe Başkanı parti disiplinini zorlayacak acizlikte ve çaresizlikte ‘Bir avuç insana hizmet mi verilir’ diyor. Yol bakım, park bahçeler ve temizlik gibi asli görevlerden hiç bahsetmiyorum bile. Durumu kötü olan vatandaşın evde bakımına bile koşan Sosyal Belediyecilik anlayışı, kısacası herkesi kucaklıyor. Yazdıkça yazmışım. Satırlar birbirini kovalıyor. Gördüklerim ve duyduklarım zihnimi karıştırıyor. Ama biliyorum ki satırlar yetmeyecek. 23 yıldır Maltepe’yi işgal eden edene… Üstelik tek bir kuruş dahi ödemeden. Bir kararlılık gerekiyordu. Çünkü birileri rantı kuşatarak Maltepelinin hakkını gasp ediyordu. ‘Maltepe’nin rantı da nimeti de Maltepelilerindir’ diyen Maltepe’nin Ali’si artık işgallere son vererek ‘İşgal ediyorsan bedelini de ödeyeceksin ve o bedel Maltepelilere dönecek’ dedi. Kolay mı? Tabii değil ama hizmeti ibadet edinen Maltepelinin Ali’si bunu da yaptı. Eski alışkanlıklara son verdi. Şimdi bazı rahatsızlar bunu manipüle etmeye ve karalamaya çalışıyorlar. Çünkü haklılar. Yıllardır gasp ettikleri ellerinden gidiyor. Peki, gazeteciliği meslek edinen ve rantçılar uğruna mürekkebi karalamaya kullananlara ne demeli? Siz ne yediniz çıkın hesap verin? Son olarak; Ekim Ayında Maltepe’nin kangren olan sorunu Kentsel Dönüşüm Belediye Meclis gündeminde yer alacak. Hem de halkın görüşü alınarak, halk yerinden edilmeyerek. Bazı siyasiler vardı. Seçimden önce söyledikleri sözün, seçimden sonra üstü çizilirdi. Maltepe’nin Ali’si her şeyden önemlisi bunu değiştirdi. Maltepe’nin hizmet sevdalısı Başkanı Ali Kılıç’ın sözünün; ancak altı çizilir… İşte değişim budur! işleriyle birlikte, sulara gömülüyor. Manastırın üst kısmı su yüzeyine çok yakın bir çakar oluşturuyor. Kimi yerbilimciler ise, buzulların erimesi sonucu Çanakkale Boğazı’ndan gelen suyun Marmara Denizi’nin su seviyesini yükselttiğini ileri sürüyor. O dönemde 120 metre aşağıda bulunan denizin adayı kapladığını söylüyor.