•
•
1
•
1 1 m (a.s)
Ondört
Ma' si'im
Hz. PEYGAMBER (�. M)
Hz. FATIMA
(A. M)
ve �
ONiKi iMAM (AM.) Y AZ A N :
Abdülbakıy GÖLPINARLI
D ER VAYINEVi SAHAFLAR ÇARŞISI No. 1 BEYAZIT / İSTA N B U L TEL : 2 7 01 65 P. K. 1 09.
BİRİNCİ BASIM : 1 97()
•
DiZGi - BASKİ :
•
KAPA K BASKISI :
•
Cİ LT:
•
KiTABi YAY I N LAYAN: İBRAHİM DERBEDER
GÜL MATBAASI TALAT MATBAASI
KISMET MÜCELLİTHANESİ
S U N U Ş
«Tôrih boyunca İslôm Mezheblerl ve Şiil i k» a d l ı kita bımızda Hz. Peygamber'le (S.M) Cenôb-ı Fôt ı ma ' n ı n (A. M ) ve Oniki İmôm'ın (A. M ) h ô l tercemeleri n i , « N ü büvvet» v e cdr n ômet» bah isleri dolayısıyle kısa, fakat özl ü b i r ta rzda okuyuculara sunmuştuk. Oni k i İmôm'ın (A. M ) hôl terce meleri n i n ayrı bir kitap olara k s u n ma n ı n fayda lı olacağı nı, kitabımızın bu kısm ı n ı n ayrıca basılması l üzOmunu söy leyen aziz dostlarımızın bu isteklerini doğru ve yerinde bulduk. Elinizdeki k itap, y u ka rıda a d ı n ı a nd ı ğ ı m ı z kita bı m ı z ı n b i r böl ü m ü d ü r. İ leride, bu h ususta daha etraflı b i l g i vere cek b i r k itap hazırlamak da isteriz. Her hôlde tevfıyk Al lah'ta n d ı r. Ve's - Selômu a leykü r n ve rah met'ullôhi ve be rekôtu h u. 8 Safer'ül - M u za ffer 1 399 Abdülbökıy GÖLPINARLI
Hz.
MUHAMMED
Sallall么hu Aleyhi ve Alihi ve Sellem.
§ Hz. Muhammed Sollallôhu aleyhi ve ôlihi ve Sellem.
Cenôb-ı Rasu l-i E krem (S.M , h icretten elli üç y ı l ön ce H icaz ü lkesin i n Mekke şeh rinde doğmuşlard ı r. Kureyş kabilesi n i n Hôşimoğ u l l a rı boyuna mensupturlar. Babaları Hz. Abdulla h , a nneleri, Zühreoğu lları boyundan Veheb kızı Hz. Ami ne'di r. Soyları, Hz. İbrôhlm Peyga m be r'e (A. M ) da yanır. Ana karnındayken babaları Hz. Abd u l la h vefat et m işti. Doğ umları, tôrih ve siyer kitaplarında bi ld iri len Fil Olayından elli üç g ü n son ra d ı r. Altı - yedi yaşları n dayken a n neleri Hz. Amine de vefôt ettiler. Hz. Muhammed't (S. M ) . dedeleri Hz. , Abd ü lmuttalib, yanlarına aldılar; fakat bir yıl son ra o da vefat edince amca la rı Hz. Ebu-Tôl i b , Cenôb-ı Peygamber'i (S. M ) yanlarına a lı p korumaya başlad ı l a r; E bu-Tôlib, ticôretle geçindiği içi n onunla bir kere Şam'a dek g itti ler. Bu s ı ralarda, Araplarca savaşın hara m sayıl dığı a ylarda olduğu için « Fiiccôr » , yôni Kötü ler savaşı de nen ve Ku reyş boyuyla Kaysoğ ulları a rasında başgösteren savaşta bulun muşla r, fakat sava şa katıl ma m ı şla rd ı . Gene burda b üy ü k bir sel Kô'be'yi harô b etmişti. Kureyş u lu ları, Cidde'de bir ·g emi enkaazını satın a la ra k Kô'be'yi tô m i r ettiler. «Hacer-i Esved» i yerine koymak, bir şeref ol d u ğundan boylar, nerdeyse bu yüzden birbirine g irecekti. Kavgayı önlemek için hakeme başvuruldu ve ilk g elecek kiş i n i n söz ü n ü kabul etmeye karar veri l d i . Bu s ı rada H z. M uhammed (S. M ) çıkageld i ; Hz. Peygamber (S. M ) . h uy ları n ı n g üzelliği, her hususta emin o l uşları dolayısıyla Araplar tarafında n « Muhammed'ül - Emin» d iye a n ı l m aya başlan m ıştı; onun uygu n g öreceğine herkes rôz ı old u . H z. - 7-
Peygamber (S. M ) . s ı rtlarınd ak i ridayı, ü st elb iseyi ç ı ka rd ı l a r ; « Hacer- i Esved» i mübare k el leriyle ridan:n ortasına koydular; sonra her boydan b i r ,kişiyi seçip ridayı kaldır ma larını buyurd ular. Buyrukları yerine geti ri l d i ve kendi leri elleriyle «Hacer-i Esved» i a l ıp yerine koydu lar. Bu s ı ra d a otuzbeş yaşlarında bulund ukla rı rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber (S.M) . okuma - yazma bilmedi kleri, bir' mektebe g itmed i kleri, bir üstaddan ders a l madı kları hôlde akıl, zeka, iffet ve emanetle ü n kazanm ışlard ı . Ku reyş h .Jnım!arından Cena b-ı Hadice (R.A). ticô retle ge ç i nmekte bulunduğundan, emin b i r kişi ola rak malla rını ida reye ve ticôretini s ü rd ü rmeye Cenab+ Peygamber ' i (S. M ) seçti. Hazret, Cenab-ı Hadice'nin tica ret kervanıy le b i r kere daha Şam ül kesine g itti ler. Bu seferd en pe,k çok fayda elde edildi. Bir m ü dd et sonra da, yi rmibeş yaş lbrındayken Cenab-ı Hadice'yi a l·d ı lar; evlend ik leri zaman Hz. H adice, kırk yaşları ndayd ı . Hz. Peygamber (S. M ) . putlara tapmıyor, Allah'ı b i r b i l i yo rd u . Zaman - za man yalnızca kend i,s ini , Allôh'a kul luk etmeye veriyor, Mekke ya kınlarında H ı ra d a ğ ı ndaki mağarada halvete d alıyord u . K ı rk yaşında, gene o da ğ da ha lvetteyken Aıtahu Taa ı a tarafından, Cebrfül (A. M ) vasıta sıyle kendilerine, Kur'an-ı Mecid ' i n i l k süresi olan XCVI . Süresi (A!ak) vahyed i ! d i . Aynı gün, dağdan inip ev lerine gelirlerkerı a mcaları EbO-Talib'in oğlu Ali'ye (A. M ) rastlad ı l a r; kend ilerine vahiy geldiğini bild ird i ler; Ali, he men imanı nı ızhar ett i ; evlerine geldikleri zaman, h a l i , Cenab-ı Hadice'ye (R.A) a nlattılar; o d a isıam'ı k a b u l ey ledi. ·
Hz. Peygamber (S. M ) . ha lkı d avete başlayınc;a, b i l .hassa Kureyş u l u ları şiddetle a leyhine kalkıştı. Buna kar,ş ı , RasOl-i Ekrem (S. M) d avetlerini g iz l i tutmak zorunda kal .d ı l a r. EbO - Talib (A. M ) . Eimme-i H üd a 'dan (A. M ) gelen rivayetlere ve zaman - zaman inşad ett i kleri ş i i rlere na zor a n i s ıam' ı kabul etmişlerdi ; fakat z a h iren, Hazret'in ko-8 -
ruyucusu olduk l a rı i ç i n bunu g izleme kteydi le r. M üşrikle rin , M üs l ü mô n la ra , hele İslôm'a gelenlerin kimsesizlerine, yoksulla rına cefô ları, g itti kçe artma kdaydı. Hz: Peyga mber (S. M ) . M ü s l ü m ô n la ra , halkı kitab e h l i o la n Habeş d iyô rına h 'cret etmeleri.n i buyurdu. Bu h icretten sonra M e k4<e'de daha da yalnız ka lan Hz. Peyga mber' i , malla, mev kıyle bu İ lôhl vazifeden a l ı koymayı dened i ler; fakat bun da da bGşa rı elde edemediler; hattô bir defôsında Hz. Ra s ü l (S.M) . «Güneşi b i r avucuma, Ay'ı öbü r avucuma ver seniz, gene b u vazifeyi bıra kma m » buyurmuşlard ı . Ebü Tôlib'se, Hz. Peygamber'i koru m a ktaydı . Kureyş, bu se fer, Hz. Peygamber'e (S.M) ve M üsl ümanlara birşey ver m emeye, onla rdan birşey almamaya, hattô m üm ki ns e suyu bile o n la rd a n kesmeye, onla rla görüşmemeye karar verd iler. Hz. Peygamber (S. M ) ve M üsl ümanlar, Mek,ke' n i n çukur bir yerindeki Ebü-Tô l i b mahal lesinde muhôsar'.J a ltına a l ı n d ı : bu taham m ü l edi lmez muhôsara tam ü ç y ı l s ü rd ü . Sonunda, içlerinden, bu daya n ılmaz hôle s o n ,ve r m e k isteyenlerin teşebbüsleriyie m uhôsara kaldırı ld ı . Dô vete başlad ı k l a rın ı n onuncu yılıyd ı ; o yılın Ramazan ayın <la, üç gün a rayla omca l a rı EbO-Tô lib (A.M) ve vefôlı zev celeri Cenôb-ı Hadice (R.A) vefôt etti ler: M ü s l ü m a n l a r o yıla «Huz ü n Yılı» a d ı n ı verdi. l er. Putları yerm ekten, müşriklerin inançları n ı n t ü md e n bôtıl old u ğ u n u söylemekten, soy - sop, ı rk, m i l let, boy ü s tün l ü ğ ü inancın ı n a s ı lsız, d üzme ve uydurma birşey bu lund u ğ u n u , insa nların, hal ı , kilim tezgô h ı n ı n ta rakları, ta-· ra ktaki d işleri g ibi b i rbirine eşit o l u p (Kü nüz'ü l-Ha kaa ık; C ô m i'us-Sag ıyr h ô m işinde; il. s . 1 85) heps i n i n d e Adem evlôdı olduğu n u . Adem'inse topraktan yaratıld ı ğ ı n ı , soy la - boyla övünen kişilerin, pislikle geçinen böcekten d e aşağı sayılaca ğ ı n ı b i l d i rmekten çekinmeyen (Cômi'us Sa,g ıyr; il , S. 79, 176) . çevresine, kendilerini soylu S(:ıyan larca, hor-hakıyr san ı lanları, köleleri toplaya n , kurulu dü zeni bozmayı a ma ç edinen Hz. M u ha mmed'in (S. M ) . Ebü Tôl i b g ibi bir a m cada n , Hadice g ib i bir zevceden ayrıl-
9
-
ma·s ı n ı f ı rsat bilen, O'n u h içbir s u retle yola getiremeye ·ceklerini a nlayan soylu - boylu m üşrik ler, bu sefer kes i n bi r kara ra vard ı la r' : Her boydan seçilm i ş kişiler, g eceley i n , evlerin i ba saca k l a r, Hz. Peyg amber'in canına kıyacaklard ı . Böylece Hôşimoğulları, kan dôvôsına da g irişmeyecekler, d i yete 'boyun eğeceklerd i . Bu ka rar, Allah ta rafından kendilerine bi ldirilince Hz. Peygamber ( S . M ) . işi Ali'ye (A. M ) anlatıp O'nu yata klarına yatırd ı la r. Zôten Ali, m uhôsara esna sı nda da e l i nde kılıç, babasıyla birli kte, evin çevresi n de g ezer, Hazreti koru rd u . Bu sefer, bunun, Allah emriyle ol duğunu a n layıp şükür secdesine kapanara k Hz, Muham med'in (S.M) yata klarına yattı. Cenôb-ı Peygamber (S. M ) , M ek ke'den ç ı k ı p birkaç fersa h l ı k bir yerdeki mağaraya ·g i rd i l e r. Evi basan la r, yatakta Al1'yi b u l u p şaşırd ı la r; so mlarına bir cevap a la mayıp iz izlemeye kalkıştıl a r; mağa raya kadar d a geldi ler; fakat g irilecek yerdeki örümce k a ğ ı n ı görüp başka yönlere yöneld i ler; sonund a a ra mak tan vazgeçtiler. Hz. Peygamber ( S . M ) . ü ç g ü n sonra ma .ğa radan ç ı k ı p Medin e yolunu tuttul a r. M ekkeliler, Medine h a l k ı n ı, ticôretle değil de hay van beslemekle, ekincilikle geçin d ikleri için hor g örürler, o n la ra «çoban» derlerd i . RasOl-i Ekrem (S.M ) . Mekke'de lerken, Medine'den, hac mevsimind e gelen lerle uzlaş mışlar, şeh i rlerine geldi kleri ta kdirde kend ilerine ya rd ı m edeceklerine dô ir o n l a rdan söz a l mışlard ı . H z . Peygam ber ( S . M ) . Medine'de; ıb üyük bi r sevinçle 1ka rşı lan d ı l a r. A rt ı k İslôm yayı lma k için bir merkeze kavuşmuştu ve a d ı Yesri b olan Medine, «Medinet'ü r-Ra s O I » , yôn i Peyg a m 'ber'in şehri a dıyla a n ı l m aya başlamıştı. Mekke'deki Müs l ümanlar d a , tak ı m - takım Merl lne'ye g öçtüler. Göçen le re, Allah ta rafında n, göçen ler a n l a m ı n a « Muhôcir, Muhô drim>, M edineli M üs lüma n l a ra d a yard ı mc ı l a r a n l a m ı n a «Ansam a d ı veri ldi . B u sefer müşrikler, İslamı Medine'd e yoketmek i ç i n savaşlara gi riştiler; H z . Peygamber de ( S . M ) b i r savunma - 10 -
zorluğu dolayısiyle silaha, silôhla k a rşı d u rd u l a r. Mek keli müşri kler, a paç ı k d üşmanlardı; Medine Yah u d i l eriyle M üslüman görünen. fakat İslam'a d üşman olan M ünôfık 'lar, dost ·gôrü nen d üşma nlard ı . RasOl-i E,krem (S.M ) . sek .senden fazla savaşa g iriştiler; Bed i r , U h ud , Handak, Hay ber g i b i büyü k savaşla rda, bizzôt bulund u l a r. Teb ü k sa vaşından başka, her savaşta Ali (A. M ) . en büyük feda kar lığın m ücessem timsa liydi. On y ı l içinde olan bütün bu savaşlarda, Müslümanlardan i k iyüzden az kişi şehid d üş m üştü ; m üşriklerden, Ebu - Cehl g ibi a z ı lılarla bin kişiye yakın adam telef olmuştu. Medine'deki on yıl içinde İslôm'ın içti môi, i ktisadi, ·ferdi kanu n la rı kurulmuş. yapılan mescid, d i n ve devlet işleri n in merkezi olmuş, İslam, bütün Arab Ya rımadası'na yay ı l m ıştı. Hz. Peyga mber (S. M ) . h icretin onuncu y ı l ı n ı n son ayı olan hac a yında, Zi'l-H ıccede, bütün Muhacirlerle, An sarla son hac törenini yerine g efamişler, Arafe h utbesin d e İslam'ın a ma çlanını bildirmişler, dönüşlerinde, Gadiru H u m m 'da Hz. Ali'nin (A. M ) vilôyet ve imômet i n i teblıyğ etm iş ler, onbirinci y ı l ı n Safer a y ı n ı n yirmi sekizinci g ün ü Rablerine 'kavuşmuşlard ı ; Sal lallahu a leyhi v e a li hi ve sellem.
* Hz. Muhammed (S. M ) . o rtaya yakın uzun boylu, büyü cek baş l ı , değirmi yüzlü, omuzlarının a rası geniş, kemi k leri iri ve ka l ı n , pa rma k l a rı i nce ve uzun, göğüsleriyle ka r ı n la rı a yn ı hizada , ayakla rının altı çukurd u . Zayıf olma d ı kla rı g ibi şişman da değillerd i . Ellerinin aya l a rı genişti; b i lekleri ka l ı n ve g üçlüydü. A l ı n ları açık, gözleri iri, siyah ları gaayet siya h , beyazları gaayet beyazdı, beyazlarında hafif bir pembeli k vard ı . Burunları uzun. mevzun ve ke merliyd i . Kaşları siyah, kavisli ve uzund u ; a ra la rı b i rbi rine ya k ı n , fa.kat açıktı. Ren kleri pembe beyaz d ı . Ağız .l a n büyücek, dişleri bembeyaz, araları seyrekti. K i rpik- 11 -
leri sı 1 k , siya h , ince ve uzundu . Kaşlarının a rasındaki d a m a r , h iddet ônında görü n ü rd ü . Dudak l a rı k a l ı n , saçla rı: s iyah ve dalgalıydı. Saçlarını uzattık l a rı zaman, k u l a k me melerini g eçerdi. Bıyı klarını. üst d udaklarının beyazl ı ğ ı görünecek kadar keserlerd i ; s a ka l la rı n ı n bir tutamdan fazl a s ı n ı da a lırlard ı . Vefatlarında, saçla rında, saka lların d a yirmiye ya-kın beyaz vard ı . A ltmış üç yaşlarınd a vetat etm işlerdi. Duyg u l a rı pek kuvvetliydi ; h a re ketleri a şırı değildi. Yürürlerken acele etmezle r, fa : k at h ı z l ı y ü rü rlerd i . Bir ta rafa d önerlerken bütün vücut:a rıyla d önerlerd i . Sözleri ı k esin, fakat mülôyimdi. A n laşı lması için sözleri n i üç ke re tekra rl a d ıkları olurd u . Kimseye kötü söz söylememiş lerd i , sert muômele etmemişlerdi. Bir yere izin a l mada n g irmezler, g irerken önce selôm verirlerdi . Çocu kları se·· verier, yeti mlerin başla rını okşa rl a rd ı ; g ö n ü l lerini a l ı rlar d ı . Biriyle musôfaha ettikleri za man, o, e l leri n i çekrne d i·kçe, ellerini çekmezlerdi. Yoksulca yaşa rl a r, yoksullara y a rd ımda bulunurlar. yoklukla - yoksu l l u kla övü n ürlerd i . Vefatlarında, evlerin de bira z arpa ekmeğinden başka bir şey yoktu. Z ı rh l a n . a rpa a l m a k için bir M Cısevide reh in deydi . Bıraktıkları d ün yalık, elbiseleri. iki k i l i m , bir çarşaf, bi rkaç su kabı, tara !< V e m isvôk, s a ç ağacından bir kerevet, üstünde üç satı r dan meyd a n a gelen « M u h ammed - Ras Cı l - A l la h » kcız ı l ı b i r g ü m ü ş yüzük, b i r sed i r, y i rmibeş sağmal deve, y ü z ko yun, a ltı - yedi keçi, s i l ô h la rı , Fede k ve Hayber'deki bira z a raziden i ba retti. Deve ve koyunların sütlerini kendileri ve ô i l eleri içerler, a rta n ı n ı . mescidin sofasında barı n d ı k la rı için «Ashôb-ı Suffa - Sofa Ashabı» denen yoksu l sa hôbllere gönderirlerd i . Hz. Hadice'nin (R.A ) vefatlarından sonra o n b i r ·ka d ı n almışlardı, bunların bazılarıyla, onla rı yoksull uktan, kimse sizlikten kurtarma k için evlenmişlerd i ; bu ba kımdan Ce n ôıb -ı Hadice'ni n vefatlarına kadar Hz. RasCıl-i Ekrem (S. M ) . h içbir kad ı na i ltifat etmemişler, vefatlarına dek d e - 12 -
O'n u , kad ı n l ı ğ ı n , vefômn bir timsôl i o larak övmüşlerdi (Sosyal Açıdan İslam Tôdhi ; S. 1 70-1 84) . Kırk yaşları nda, .k end i lerine. hal·kı hak dine d avet va zifesi veri lmiş, bundan son ro o n üc yıl Mekke'de, on y ı l Medlne'·de, b u i lahı vazifeyi sürdü rm ü şlerd i r. H z . H adlce' den (R.A) Kaasım ve AbduHah a d l ı iki erkek çoc u klGtrıyla Fôtımat'üz-Zeh ra (A. M ) doğmuşla rd ı r. Habeş hü k ü md a rı Mu kavkıs'ın gönderd i ğ i Mariye'den (R.A) İ bra h i m adlı o ğ u l la rı o l m uştu r. E rkek evlad ları , küçü k yaşlarda vefôt etmişler, kend ilerinden soma y al n ı z Hz. Fôtı mat'üz-Zehrô (A. M ) kal mışlardı r.
* Cena b-ı Peygamber'in ( S . M ) , Hz. H adlce'den (A. M ) , .Z eyneb, Rukayye v e Ümmü-Gülsüm adlı üç kızları daha o ld u ğ u rivayet edilmekted ir. Ancak Zeyneb, ·Hz. Peygam ber' i n (S. M ) doğumla rınd an otuz yıl son ra doğmuştur; Hz. Rasu l-i Ekrem'se (S. M ) Hz. Ha dlce'yi ald ı k l arı zo man yir mibeş yaşındaydı lar. Zeyneb, Abd 'ü l - Uzza oqlu Rabl'in oğlu Ebu'I - As'la evlenmişti ; Ali adl ı b i r o ğ l u , ümame adl ı da b i r kızı o l d u . All, küçükken vefôt etti . H z . Peygamber, d avete mem u r o l u nca Zeyneb d e an n esiyle beraber İslôm la müşerref oldu; bu suretle de Şer'an zevciyle ayrı l m ı ş sayı ldı ; fa.k at zevci, onu bırakmadığı i ç i n · on un yan ı n da kalmaya mecbur old u . Zeyneb doğd u ğ u zam an , Hz. Ra s u l otuz yaşı ndaydı ; Peygamberl iğe kırk yaşlarında meb' Os oldular; Zeyneb'in dokuz yıl içinde Ebü'l-As'la evl e n i p iki çocuk doğmasına i m kan tasavvu r edilemez. Rukayye, Hz. Rasul (S M) otuzü c yaşındayken doğ m uştu; Ebu-Leheb'iın oğlu Utbe'yle evlenmişti. O da, Hz. Peygamber'e lmôn etmiş, M üslüman o lmuştu; bu yüzden · Ebu-Leheb, o ğ l u Utbe'ye onu boşamasını emretti. Rukay ye'yi Osman ald ı ve onunla H abeş d iyôrıno h icret etti. Hz. Peygamber (S. M ) , :kı rk yaşın da N übüvvete meb'us olduk• !arına göre Hukayye o zaman yedi yaşındaydı ; Utbe'yle - 13 -
evlenmesine, boşanmasına, Osman'a varmasına yoktur.
i mkôn ·
Ü m mü Kulsum, Zeyneb ve Rukayye'den sonra doğ m uştur. Ebu-Leheb'in diğer oğlu Uteybe'yle evlenmişti. O d a a n nesi ve kardeşleriy l e Müslümôn oldu ve zevcin den ayrıldı. Zeyneb ve Ru kayye'den son ra doğduğuna gö re en yak ı n bir ihtimalle a ltı yaşında evlenmesi ica beder k i buna ihtimal verilemez. Bütü n bunlara nazara n Zeyın eb, R u ka yye ve Ümmü Kulsum, Hz. Peygamber'i n (A.M ) üvey kızlarıdır ve Rasul-i Ekre m ' i n (S.M) Cenôb-ı Fatıma 'dan başka kızı olmamış tır. (Hasa n ' ü l - Emin : Dôiret'ü l - Maôrif'il - İsla m i yyet'iş Şiiye, Beyrut 1 393 H . 1 973; C. 1 , 2. Basım; S. 27. Şeyh Muhammed Hasa n Alü Yôsin'in tahkıykı. «Sosya l Açıdan islôm Tari h i » i n deki 1 68. sahifede verd iğimiz môlumôtın. tashihi icôbeder. -
* * *
i n sa n l ı ğ ı n mücessem ve tek timsôl i Hz. Rasul u l l a h ; (S.M) hakkında:ki tavslfimizi, Emir'ül-Mü m i niın ' i n şu sözle riyle bitiriyoruz : « B i rden O'nu gören, heybetinden ü rkerd i ; tan ıyıp O'nunla g örüşen, O'nu severdi , O'na g ö n ü l verird i ; g öz ler, O'nun eşid i n i , ne O'ndan önce görmüştü, ne O'nd a n sonra görür.» § Vahiy.
Vahiy, ıu g . atte tez işôret, rem i z ve tariz yol uyla bir şeyi, hal kta n g iz l i olara k başkal a rı n ı n a nlamayaca ğ ı tarz da biris i n i uya rış, yalnız sesle, yôhut işôretle, yazıyla bir şeyi b i l dirmek, ilhôm ve elçi l i k anla m larına g e l i r. Şeriatta terim olarak, Allah tarafından melek vasıtasıyla, yôh ut _peygambere i lhôm edi lerek, yôhut da herhan g i birşeyde ..
•.
- 14 -
Allôh'ın kelô m ı , kudretiyle h a l k olunarak emir ve h ü küm l e ri n i n bildirilmesine denir. XLl l . S Cıre-i Celllenin (Şurô ) 51 . ôyet-i kerimesinde kulun, A l l a h ' la a ncak vahiy yoluy la. yô hut perde a rd ı n d a n , yôhut d a A l l ô h ' ı n izniyle gön derilen bir elçi vôsıtasıyla kon uşabi leceği beyôn o l u n maktadır ·ki ôyet-i kerimedeki vahiy, i l h ô m olara k yorum l a n m ış, «Zebunı u n , Dôvud Peygamber'e (A. M) bu suretle, yôni ilham edilerek veri ldiği, ağaçta kelôm h a l kedilerek yôni perde ardından M usô Peygamber'e (A.M ) hitabedil d iğ i , h itapta, a ğacın, perde olduğu, Hz. Rasul-i Ekrem'eyse (S. M ) . elçi, yôn i Cebrô i l (A. M ) vösıtasıyle Kur'ôn-ı Mecid'in gönderildiği söylenmiştir; va hyin b i l inen, meşhur olan tar zı. d a son tarz ı d ı r ( El-M üfredôt fi Garib'il-Kur'ôn; S. 5 1 55 1 6; Mecma'ül-Beyôn ; C. VI; S. 37) . •.
K u r'ôn-ı Medd'de a ltmışüç yerde vah iyden bahsedil mekted ir. Bunlardan birinde, meleklere vahyed il d i ğ i , yôni İ lôhi h ükmün b ild i r i l d i ğ i buyurulmakta d ı r (Vl l l; Enfôl , 1 2) . XX. Sure-i Celilenin (Tô-Hô) 38. ôyet-i kerimesiyle XXV l l l . Sure-i Celilenin (Kasas) 7 . ôyet-i kerimesinde, M usa Pey g a m ber'in (A.M ) a nnesine vahyed il mesi, onun g ö n l üne il ham edil mesid i r. XVI . Sure-i Celllenin ( N a h l ) 68. ôyet-i kerimesinde ba l a rısına. XLI. Sure-i Celilenin (Fussı lat) 1 2. ô yet-i kerimesi n de göklere vahyedilmesi, bal a rısına ko van kurmak, ba l ya pmak, g öklere memur oldukları işleri görmek kaab i l i yyeti nin ihsô n ı d ı r. XIX. Sure-i Celilenin ( Meryem A.M) 1 1 . ôyet- i kerimesinde Zekeriyyô Peyga m ber'in (A. M ) . kavmine vahyi, işôrette bulunmasıd ı r: V I . Sure-i Celilenin ( En'ôm) 1 1 2 ve 1 2 1 . ôyet-i kerimelerinde i nsan ve Cin şeyta n la rı n ın birbirlerine vah iyleri. birbirle rini vesveseye d üşü rmeleri, birbirlerinin g ön ü l lerine şüp he ve vesvese vermelerid i r. V. S ure-i Celllenin ( Môide). 1 1 1 . ôyet-i kerimesinde Havôriyytın'a vahiy, i sa Peygam ber'in (A.M ) vasıta sıyle Allah emrinin bildiri lmesidir. X L l l . Sure- i Celilenin (Şurô ) yuka rıda b i ld irdiğimiz 51 . ôyet-i : kerimesinden son raki ayette meô len « İşte biz, e m rimizle sa na böylece Ruh'wı . yôni Cebrôil' i «Gönderdi k de vah yettik» buyurularak H ;z. Peyga mber'e (S.M) İ lôhi emrin ._ - 15 -
vahiy meleği o l a n Cebrfül'le (A.M ) gönderildiği açıklan maktadır. Vahyin müvekk i l i , yen i peyga mberlere, A l lôh'ın hü kümlerini teblıyga memur olan meıe,k, Cebrfül'd i r (A. M ) . c;brll, Cebrell, Cebrfül, C ibrô l tarzlarında da söylenen bu s öz ü n a ra :Jço o l ma y ı p S ü ryanca'd a n geldiği, Süryanca « Cebr» sözünü n kul, « i l » sözün ü n Allah a nla mına geldi ği, böylece de «Cebrfül» sözünün, Allah 'ku l u a n l a m ı n ı ita <:Ie ettiğ i söylenmiştir; Allah kudreti a n la m ı na geldi ğ i n i söyleyen ler de olmuştur. «Ahd-i Atik'te, Cebrfül'in vahiy meleği o ld u ğ u , Dfüıyôl bölü m ü nden a n la ş ı l m a kta d ı r (Vl l l ; 1 6) . Fakat a yn ı kitaptan , isra i loğulları n ı n , Mikfül'i d a h a çok sevdi klerin i de a n l ıyoruz (XI I , 1 ) . Fede k Yah ud i leri n i n bir kısmının, M�kfül bize bolluk ve rahmet getirir; Cebrfül 'se ka h ı rla, gazeble, sava şla g e l i r d ediklerin i , bu m ünasebet le i l . Süre-i Celilenin (Sa.kara, « De ki: kim Ci brll'e d üş ma nsa iyi bilsi n ki o, Allôh'ın izniyle, elleri n de bul u na nın» (Gerçek Tevrôt'ı n ) « Doğruluğunu bildiren, inonan.: l a ra ·doğru yolu gösteren ve bir m ü j1de o lan kitabı» (, Kur' ·ô n ' ı ) «Senin kalbine indirmiştir. Kim, Allôh'a ve melekle rine ve peygamberlerine ve Cibrll'e ve Mikfül'e d üş m a n o l u rsa, b i l s i n ki A l lah da kôfirlere düşma nd ı r» meô l in deki 97-98. ôyet-i kerimeleri nôzil o lmuştur. XXVI. Süre-i Celile n i n (Şuarô') 1 93-1 94. ôyet-i kerimeleri nde, Cebrô i l , « RO h 'ul-Emin» d iye a n ı lma ktadır v e H z . RasOl-i Ekrem'e , ·(S . M ) Kur'ô n-ı Mecid'i getird iği bildirilme.k tedir. XLII . SO re-i Celileni n (Şürô ) 52. öyet-i kerimesinde de Cebrfül, «Ruh» d iye a n ıl ı r. XCV l l l . Süre-1 Celi:eni n (Beyyine) , <<Vaz ,geçmezlerdi kit·'.lP ehl inden kôfir o l a n l a r ve şirk koşan lar, onlara apaçı,k kesin b i r del i l gel med ikçe, Allôh'tan bir rasOI, onlara terte.miz sahifeleri oku ma d ı kça» Meô l i n deki 1 -2. öyet-i kerimelerindeki «RasOI» ü , H z . M u ham med (S.M) olara k yorumla ya n l a r d a vard ı r. LXXXI . Süre-i Celilenin (Tekvir) . «Gerçekten d e o», yôni Kur'ô n, « Bü y ü k bir elçini n » , ona Allah tarafından , Hz. Peygamber'e (S. M ) iblôğı buyurulan «Söz ü d ü r» (Ve o elçi,) « Kuvvet .sôh ibid i r, A rş ıssının» , A l lôh'ın « Katında kadri yücedi r; ·
- 16 -
itaat edi l ir, emniyetl idir de. Sizin l e konuşan » ( Mu ha mmed S . M ) . «deli değildir ve andolsun ki o n u (. O rasül ü , Ceb rfül 'i) «Apa ydın tanyerinde görd ü » mea lindeki 19-23. ôyet-i kerimelerinde a n ılan « Ra s ü l » d e Cebrfül 'dir. L l l l . S ü re-i Celilenin (Necm) 5 . ayet-i 2ekrlmesinde Cebrfül , «Pek çetin kuvvetli» diye a n ı l makta d ı r v e Hz. Peyga mber'e (S. M ) . Kur'a n-ı bel lettiği, Rasül-i Ekrem'in de (S. M ) , O ' n u pek ya kından g ördü ğü b i ldirilme-kted i r. Daha birçok ayet-i kerimede, meleklerde n , can i lerden, şeytanlardan ve cin tfüfesinden olduğu XVl l l . S üre-i Ce lilenin (Kehf) 50. ayet-i kerimesinde beyan buyurulan İ b Hs'ten (Şeytan ) bahsedilmekted i r. --
•*•
-
- 17 --
F. 2
ON İ Kİ
İ M A M (A.M)
Birinci İmôm (Ebu-Tôlib oğlu Emir'ül-Mü'minin Ali (A.M)
§ Hazret-i Peyga mber'in (S.M ) a mcala rı ve Abdü Me naf oğlu Hôşim oğlu Şeybet'ül-Hamd Abd ü lmuttal i b ' i n oğlu v e Rasü l u ll ô h ' ı n (S. M ) bai b aları Abd u l lô h ' ı n ka rdeşi Ebü-Tôl ib'i n oğludur. Ebü-Tô l i b"in ad ı Abdü Menôf'tı. An neleri , Hazret-i Rasül-i E krem 'in (S.M) ata ları Hôşim'in oğ:u Esed'in kızı Fôtım a 'd ı r (A. M ) . Ali (A.M ) . Hazret-i Ra s ü l u l l ô h ' ı n (S.M ) dôvete başlamalarında n otuz yıl önce Receb ayı n ı n onüçüncü C u mô g ü n ü , tanyeri ağa rırken K ô ' be-i Muazzama'nın içinde doğmuşlardır ve Kô'be-i Mu azza ma'nın içinde doğa n tek kişi, ken dileridir. Baba ve a na ta rafından H ô ş i m soyundan g e l mişlerdir.
Ebü-Tôli 'b 'in, Tôlib, Akıyl ve Go'fer a d l ı üç oğlu d a h cı vard ı. Tôlib, Kureyş tara f ından Bed i r savaşına kat ı lmaya zorlanmış, oysa rııl.işrik lere uymamış, onlardan a yrıl mı şt ı ; sonu ha k • i<inda belirli bir bilgi yoktur. (Umdet'üt-Tôl i b ; Necef - 1 337 H . 1 918. S. 1 4-1 5) . Tôlil b 'le Akıyl'in, Akıyı ile Ca'fer'i n ve Ga'fer'le Ali'nin d oğ um l a rı a rasında ona r se•ne fösıla vard ı r (Aynı: S. 1 4 ) . Tôl i b'ten soyu yürüme miştir. A k ııy l, Arapla rca pek önemli sayılan soy - sop b i l g isini pek iyi b i l i rd i ; nesli, oğlu M u ha mmed'den y ü rü m üştür. Ga'fer, İ·s lômdan son ra Habeş d iyôrına h i cret et� miş, Hayber'in feth i g ü n ü gelip Hazret-i Rasül'e (S.M) u laşmış. H icretin sekizinci y ı lında M u 'te savaşında şehid olmuştur. Şehôdetinden önce, savaşta e lleri kesilmiş, Ra- 18 -
sOl-i E k rem (S. M ) , A llôh' ı n ona iki ele bed e l iki kanat i h sa n ettiğ:ni buyurmaları, «Tayyô r» lô kabiyle a n ı l m asına sebeb olmuştur; soyu, Abd u l la h adlı oğlundan y ü rü müş tür. EbO-Tôlib'in Ü m m ü hôni adl ı b i r d e kızı vard ı. EbO-TôHb, Hazret-i Peyga mber' i (S. M ) , Abdülmutta l i b'in vefatlarından sonra yanlarına a lm ışlar, vefatla rı n a dek onu korumuşlard ı . Kureyş, Hôşimoğullarıyla g örüş memeyi, a l ı ş - verişte 'bu l u nmamayı, evlenmemeyi ka ra r laştırd ı k:arı ve M üs l ü mô nların, EbO-Tôlib'in evinin bulun duğu maha l l eye s ı ğ ındı kları y ı l la �da EbO-Tô l ib, gecele ri, e l i nde k:l ı ç , soka kta g ezer, RasOl-i Ekrem'e (S.M) bir kö tü l ü k yapmama ları için evi n ve maha l leni n çevresi nde do laşırd ı . Bôzı g eceler, All'yi, Hazret-i Peyga mber'in yata ğ ı n d a yatırır, ona yapılacak bir s O i kasde, Ali'yi a ma � ederdi. RasOl-i E k rem (S. M ) . Ali i l e namaz k ı l a rlarken Ca' fer'e: «Sen de amca n ı n oğl u na uy, onunla berôber na maz k ı l » buyurmuş, Ca 'fer de onun söz ü n ü tutmuştu. Bü tün g ücüyle Hazret-i Peyg amber'i (S. M ) koruyan, i nşad ettiği şiirlerde İslamını ızhô r eden E bO-Tô lib, H azret-i Peyga mber'in (S. M ) . hal kı dine dôvete başlama l a rı n ı n onuncu y ı l ı Ramazanın ı n yed i n c i g ü n ü , Cenô b-ı Had ice' n i n (R.A) vefatları nda n üçı g ü n önoe ebediyete intikaal etmişlerd i r (A.M ) . Ali, baba sın ı n vefatını Hazret-! RasOl'e (S.M) bildirince RasO l u l la h, onu yıkamasını A li'ye emret miş, cenazesin i teşyi' etmiş, bizzat 1k abre koymuş, «Ya k ı n l ı ğ ı n ı isbôt etti n amca; beni küçükken büyüttün, büyü yü nce de bana yardı m ettin, ben i korudu n » ôuyurmuştu. (Dfüret'ü l Maôrif'iş Şia; I; 2 . Basım, Beyrut 1 393 H 1 973; s. 69) . -
Anneleri Fatıma, Cena :b -ı RasOl-i E1k rem'e (S.M ) a na lık etmişti; RasOl-i Ekrem (S. M ) , onuın ha kk:nda , «Bu, be ni doğura n anamda n sonra a n a md ı r benim» buyurmuşlar dı. Hazret-i Peyga m ber'in (S. M ) M edine'ye hicretlerin den son ra Ali ile hicret eden Fôtıma 'l a rd a ı ı biriyd i ; İslamı kaı b OI eden kad ınl a rın da onbirincisiydi ; Hazret-i RasOl'e (S.M ) bey'at eden kadı n la rı n i lkiydi. Emir' ü l - M ü'nıinfn - 19 -
(A. M ). a nneleri vefôt edince a ğ l aya - a ğ laya g i d i p Cenôb-ı RasOl'e (S.M). Anam vefôt etti d iye haber verince Ra sOl-i Ekrem (S.M). «Benim a na m vefat ett i ! » buyurmuşlar, Zeyd oğ l u Üsôme'yle EbO-EyyQb'ül-Ansôri'yi ve Amr adlı Zenci köleyi gönderip kabri ni hazırlatmışlar, gasli nden son ra gömlekleri ni gönderip kefen olamk ona sardırmış lar. mübôrek na'şini kabrinedek taşımışlar, namazları n ı k ı l ı p bizzat kabre ind irmişler, bir m üd det kabirde kal ı p: «Oğl u n , o ğ l u n , o ğ l u n : Ca'fer de değ i l , Akıyl de değil; oğ l u n , oğlun EbO-Tôlib oğlu Ali» buyurup kabirden çıkm ışlar dı. Bu sözlerin i n sebebi sorulunca d a , soru melekleri, Rab bini , Peygamberini sorunca cevap verdi ·ve velin ve i m ô m ı n k i m sorusuna , oğlum d emekten utandı: onun için söy l ed i m buyurmuşlardı. (Bıhôr'ül- Envör; XXXV; Tehran '1380, s. 1 79-1 82) .
-
§ Emir'ül-Mü'minin'in (A.M) k ü nyeleri, « Ebü'l-Hasan ıı dı. RasQl - i Ekrem, kendilerine « Eb O-Türôb» k ünyesini ver m iş lerdi ; bundan dola y ı , en fazla bu k ünyeyi severlerdi; düşmanları d a , esefle söyleyel i m , O'na bu künyeyle sö verlerd i. § Laka pl a rı a rslan ·an l a m ı n a « Hovder�. M u rtazô, Allah a rslanı anlamına «Eseq'ullah » , « EmJr'ül�Mü ' m in in , M evla'l�Muttakwn» d ir; d <iha birçok l ôkabl a rı var clir; en meŞh-uru « M u rtazfüı d ı r. Hazret-i Peygambe r (S M ). T..ebük ·savaşına g i defrJ�rk en� Ali'yi Mediıne'de .v�rJerine bırak m·şıar.-savöşa katiicimaaıqfridoıf.-�-Oiuiiin v_e_ ]ZunfusUnu- bil d irenAlfye, «Hôrün. Kf1ciscı''va ne menziledavs.e-=:�Ş�n:�.ge bana o menzife-desi n , rôzı deği l misi n .buno?-Anc.a.ls ben. den 'SOnrct'peypambe r yok» buyur.muşlar.�_AJLda «.Rôzı...pl dınn» demi$. _!ôzi_�_g_i J'!''.lş_ı;_ı'.11JQl!.!ı n a _g_eJeı:ı__ « Muf1_Q.?ôı. Jil k a bı-;-tm--yüfden ·kend ilerine veri l miştir. (Sahihu - Buhôrl, -M"Usli m , Tirmizi, M ü stedrik, M üsned v e Nesei'nin H asôis'lnden ve diğer kitaplardan hakkı «Fadôil'ül H a mse; ı, S. 299-3 1 7 ) . .
·-
__
-
. .
__
§ Hazret-iı Fôtıma'nın (A.M) vefatlarına kadar, baş- 20 -
ka b i r kadı n a lmam ışlard ı r. Erkek - kız, otuz ü ç evlôtlon o l muştur. i m a m Hasan ve H useyn'le doğmadan düşen ve adı, Hazret-i Peygamber (S.M) tarafındna kona n Muhsin, Zeyneb ve Ü mmü Kalsum, Cenôb-ı Fatıma'd a n (A. M ) olan evladıdır. Hazret-i Rasfüu l lô h ' ı n (S. M ) nesH paki o!a n s oyları, i môm Hasa n , i m a m H u se y n , M u h a mmed b. E l Hanefiyye, Ebü'l Fazl Abbas v e Ömer'ül-Atara f'tan y ü rü müştür. -
§ Bir kıt l ı k y ı l ında, Rasul-i Ekrem (S.M) ve a mcaları Abbas (A. M ) , Ebu-Tô l i b'in sıkıntısını g id ermek için oğul ları n ı a l mayı kararlaştırmışlar, Ebu Ta l i b, Akıyl'i bana b ı ra k ı n demiş, bunu!LQ��rine ,L\li'.�LHazr-et-l-R-0süL.(S,.� m ışlar, Ablbq_ş_gg Co'Jer'.La.lm!§!ı. A li, bu s u retle ık ü ç ü k yaşından itibfüen Cena b-ı Rasul-i Ekre m ' i n (S.M) ev lerinde kaldı ve onun i lahi terbiyesi a ltında yetişti. -
__
__
§ Rasul-i Ekrem'e (S.M ) vah iy geldikten sonra İslô m ı n ı ilk ızhar eden All'ıd i r (A. M ) ; ondan sonra Cenôb-ı Ha dicet'ü l-Kübrô (R.A) sıamı kabul etmişlerdir. § XXV I . Sure-i Celllenin (Şua rô' ) , «Ve en ya kın h ı s ı m larını korkut» mea l i ndeki 214. ôyet-i kerimesi inince Ro sul-i Ekrem (S. M ) , Cenôb-ı Hadice'ye ( R.A) yemek hazır latmış, Al'ye d e (A. M ) , Abd ü l muttol ib soyundan olanları çağı rmasını e m i r buyurmuştu. Dôvet edi lenler gelince Hazret-i Peygamber (S. M ) . söze başlamak istemiş, fakat EbO-Leheb, buna engel olmuş, e rtesi g ü n ü aynı d u r u m l a ka rşılaşılmış, ü ç ü n c ü g ü nü Hazret-i RasQl u l l a h (S. M ) . o n ları i m a n a dôvet buyurmuşlar, bu i şte b ana kim vezir ola cak demişler, Ali (A. M ) , bu vazifeyi ,k abul ettiğini söyle yince Ra1s Ol-i Ekrem (S. M ) , «Gerçekten de» buyurmuş lardı, «BU» , yô n i Ali, « Ben im kardeşimdir, vezirim dir, va sıymdir, içinizde halifemdir; ona itaat edi n . » Orada bulu n a nlardan, EbO-Tô l i b'le, Allah, o ğ l u n u n söz ü n ü d i n l eme n i , ona itôat etmeni emrediyor d iye a lay edenler b i l e o l m uştu ( Fadôil'ül-Hamse; 1, S. 333-335) .
RosuH Ekrem'i n (S.M), Ali'ye (A. M ) , tRôzı deği l mi- 21 -
s i n ki yô Ali, sen beni m ka rdeşimsin, vezirimsin, borc u m u ödeyecek, vaadi m i yerine g etirecek kişisin; b e n sağken seni seven, sözü n ü tutmuş, ded i ğ i n i yapmıştır; benden sonra, sen sağ,ken seni seven kişinin hayat ı n ı , esen likle, imanla sona erdi rir A l l a h ; benden son ra , seni g örmed i ğ i ( , sen i n zamanına u laşma d ı ğ ı ) holde seni seveni de A l la h , esen�i kle, iman la sona u laştırır v e korku g ü nü nde emin ede r onu. Sana buğzederek ölen kişiyse ya Ali, côhil iyyet üzere ö l ü r; İslô m'da yaptıkların ı n hisôb:n ı da Allah sora r o ndan» buyu rd ukların ı « Kenz'ül-Ummôl» bildirir (Aynı; S .,23 5) . .
« El-İsôbe» de, CX. SOre-i Celile ( N asr) inince, Ra sOlullôh'ın (S. M ) ; Ali'ye (A.M ) , « Gerçekten de o, ben i m kardeşimd i r, vezirimdir, halifemdi r, e h l - i beytim i n içinde ve benden son ra bana halef olaca k e n hayırlı kişidi r» bu yurd ukları bildirilmekted i r (Aynı Sahife) . Suyôti, «E'd-Dürr'ü l-MensOr» da , XX. SOre-i Celile n i n (Tô-Hô) , « Bana ehlimden biri n i , ık ardeşim HôrOn'u ve zir yap ve ben i o nu n l a g üçlendi r» meô l i n deki, Hazret-i M üsô'nın (A. M ) . d ileğiın i b i l diren 29-3 1 . ôyet-i kerime leri n i n tefsirinde, Cenôb-ı Rasül-i Ekrem'in (S. M ) . «Al la h ı m , beni , kardeşim Ali ile g üçlendir» diye duô buyurduk kırını kaydeder; « E ' r-Rıyôd'un-Na d ı ra » ve «NOr'ül-Absôrıt da da bu meôlde hadisler vard ı r (Aynı; S. 33 6-337). § Rasül-i Ekrem (S. M ) , hicret edecekl eri gece, ©L ken d yatak!grına yatırffi!_şlor, Ali (A. M ) , bun u canı na m i n n et o ı miş, ş ükür secdesine kapa na rak kabul etmişti. Haz ret-i Peygamber'e (S. M ) s u i kasıtta buluınma k üzere ge lenler, yatokları n da A l 'yi bulmuşlar, Cenôb-ı RasGl-i Ek rem'i sormuşla r, fakat bir cevap alamamışlar, iz izl iyerek aramaya koyul muşlard ı . Emir-'ül-Mü'minin, Cenôb-ı Ra s ülullôh'ın (S.M) emanetlerini yerlerine vermiş, Hazret-! Rasül-i Ekrem'den gelen mektuptaki emre göre Hz. Fôtı mat'üz-Zehrô (A. M ) , kendi anneleri ve ü beyr'in kızı Fôtı m a 'yla bôzı rivôyetlere göre Hamza 'nın kızı Fatıma 'yı O m -
�
- 22 -
m ü Eymen'i ve Vôkıd'ı a lı p yola d ü ş m üş, yolu n u kesmek isteyenler, birşey yapamamışlard ı . Ü ç g ü ın son ra kendi sini Ruib ô'da bekleyen RasOl ullôh'a (S.M ) u laşmış, bera berce Medine'ye g itmişlerd i . i l . S O re-i Cel lenin (Ba1k ara ) , « İ nsanlardan öylesi d e va rd ı r ki A l l a h rızôsına n ô i l o l ma k i ç i n canını ıSatar; v e A l la h , k u l l a rı n ı p e k esi rgeyend ir» meô l i nde. k i 207. ô y - et-i kerimesi, bu m ü nasebetle nôzil o: muştur ( Nesei'nin « H aıSô is» iınden, « M üstedrik, Nur'ül- Ab sôr, Müsned , Üsd'ü l-Gaa be, Kenz'ül-Ummô l , Tefsirü Kebir, Dürr'ü l-1-MensOr v. s.» ·den naklen Fadôil'ül-Hamse; 11, s. 309-31 5). § Hicretten beş a y son ra RasOl-i Ekrem (S. M ) , «An' sô r-Yard ı rn eden ler» denen Medineli Müslümanlarla « Mu hôoirin - Göomenlenı diye a n ı l a n ve Mekke'den g öcen M üslümanl a rı b irbi rleriyle d a h a da kaynaştırmak için kar deş ettiler. Kardeşlik töreni bitince tek ka lan, yalnız Ra s O l-i E krem 'le (S.M) Alf Emfr'ül-M ü 'm infn 'di (A. M ) . A li, «Yô RasOlal l a h » dedi, «Ashab:nı birbiriyle ka rdeş ettin, beniy se yal n ı z b ı ra ktı n . » Hazret-i RasOI (S.M ) . «Se n » buyurdu l a r, «M Osô'ya ·H ô run ne menziledeyse, bana o menziled e s i n ; ancak be,IJ.Qen_ sonruji@y"gcfrnti�r yok; sen. �ünyôda da_ benil)J__!s.c:ıriieşlmsin, ôhı rette de.» ( Müsned, Kenz, Siyer-! H alebi v.s.) .
Bu kardeşl i k , ö nce d e a rzedildiği g ibi ıblr kere d e Mekke'de, Abd ü l m uttal i boğ u lların ı n topluluğunda beyôn buyuru l muştu. § Hicretiın birinci y ı l ı M u h arrem ayın ı n yirmi biri nci perşembe günü a kşamı, RasOH Ekrem, tek kızları Cenô b-; Fôt ���rô'yı (A. M ) , Ali ile evlend i rm işler, Ali (A.M.) ki msenin ermediği bu şerefe ermişti. § H i c ret' i n i1 k inci y ı l ı Ramazan ayının o n yed i nci g ü n ü vuku' bulan Bedi r davaşında, RasO l u l lôh'ın sancakları, A � . Ansô r'ı n sancağı, Ubôde oğlu Sa'd'da, ıbi r rivôyette de Muôz oğlu Sa'd'deyd i. Savaş başlamadan, Ali (A.M), -23 -
geceleyin, m üşri k lerin bulunduk l a rı çekip ısıam orıdusuna getirmişti.
yerd e k i kuyud a n su
Savaşta m üşriklerden Rabia o ğ l u Utbe'yle kardeşi Şeybe ve oğlu Velid , meydana çıkmışlar, kendi leriyle sa vaşacak erler istemişlerd i . Bunlara karşı, Ansar'dan M u a z . M uavviz ve Hôris oğ l u Avf çıkm ışla r, fa kat müşrikler, kendi lerine eşit k işiler istemişler, bunla rla savaşmayacak larını söylemişlerdi . Bunun üzerine Rasül-i Ekrem (S.M), A l,Qd.... Abdü Menôf oğ l u M utta l i b ' i n oğ l u Ha ris oğlu UJ:>EıY de'yi_ ve a mcaları H a� ı yollamış, e m i rlerine göre Ali, Velid 'le, Ubeyde, Şeybe'yle, Hamza da Utbe'yle savaşa koyuim uşlard ı . Ubeyde yetmiş yaşındaydı; Ali, İslôm or d usunda en gene erdi; Hamza'yla Utbe orta yaşlardaydı. Ali ve Hamza, hasımları m ö l d ü rm üşler, Şeybe, Ubeyde'ni !l aya ğ ı n ı kesmiş, o da Şeybe'nin başı n ı yarmıştı. Ham za 'yla Ali yetişip Şeybe'yi öldürm üşler, Ubeyde'yi orduya götürmüşlerdi. Ubeyde, ordu savaştan dönerken vefôt et ti; Ehlibeytten i l k şehid, odur. Ali, Ebü-Süfyô n ' ı n oğ l u Han z a la 'yı, As oğlu Sald'in oğlu As'ı da ö l d ü rmüştü. Bu As, Amr b. Sald ' i n atasıydı , Yezid ' i n zamanında, Medine'de vô liydi; i ma m H useyn ' i n (A. M ) . şehô·d et ha beri Medine'ye u laşınca peık sevinmiş, Huseyn 'i (A.M ) ve Hôşimoğulla rını yeren b i r şiir i n şad edere k g izled i ğ i ina ncı ızhô r et mişti. Bedi r savaşında M unzir oğlu Abdullah. Amr o ğ l u H a rleme de d ô h i l o l mak üzere, öldü rülen yetm[Ş müş_ r ikin yir�e.di_şi Ali 19rafı0:_çj_u_nJmtle.<J!!.l!l iŞ�i_(Sahihu Buhôri'nirı--- « Bed'ül- H a l k » . Müslim'in «Kita b'üt-Tefsrn>;'IOn-f\Jface 'nin « Ebvôb ' ü l-Gihôd» böl ü m leriyle, « Müstedri kı>ten ve Bay hakıy'n i n «Sünen» i nden, « E' r-Rıyôd'un-Nad ı ra , Zahôir'ül Ukbô ve Kenz'ül-Ummal'd a n , Keşşaf, Tefsir-i Kebir, E'd D ü rr'ül-Mensür'dan . Hi lyet'ül Evliya ve Tarih-i Tabari'den na klen Fad a i l ' ü l-Hamse; il. S. 315-31 9). -
§ Uhud savaşında, M üşriklerin sancağı, Abd'üd-Dar oğu l la rınd a n . Ebu-Tal ha o ğ l u Tal ho 'daydı. İslam ord u s u -
- 24 -
nun sanca ğ ı n ı d a aynı boydan Umeyr oğ lu M ı s'ab taşı yordu ; şehld olunca sanca k, Al'ye veri l d i . Ebu-Tal h a oğlu Talha'yı Ali öldü rd ü ve sanca k yere d üştü. Sancağ ı , Ebü Sald a l d ı , Ali onu da öldürd ü ; sancak yere yatt ı . Bu sefer, o n u n kardeşi Osman , sonra onun kardeşi, ondan sonra d a öbü r kardeşi sancağı a l d ı . Sa nca ğ ı a l a n , Ali ta rafından öldürülmekte, sancak yere d ü şmekteydi . Sanca ğ ı yerden a l a n Osman oğlu Ebu-Aziz, ondan sonra Ebu-Cümeyle oğlu Abdullah, ondan sonra da Şurhabll oğlu Ertat, n i hayet Abd'ür-Dô r oğul ları n ı n köleleri sancağı e l e a l d ı l a r ve hepsi de birer - bi rer A l i tarafında n ka tledildi ler. So nunda sanca ğ ı bir kad ı n kavra d ı . Tarihlerde tafsllôtiyle b i l d iril d i ğ i g i b i m üşrikler, boz g u n a uğrayınca, önce Rasül-i Ekrem ' i n (S. M ) . M edlne'de savunma yol l u savaş istemeleri ne karş ı l ık, çıkmayı i ste meleri , sonra da Abd u l lah bin Cübeyr'in kumandası a l tına verilen ve bir gediği koru maya me'mür e d i l i p h e r h ô l d e yerleri nden ayrı l mamaları emredi len okçuları n . boz gunu görünce ga nimet hı rsına d ü ş meleri ve yerlerinden O'yrı l maları yüzünden çetin bir i mtihana môruz kalan is lôm ordusu. Hôlid b. Velid ' i n ged i kten h ücumuyla boz u l u p d a ğ ı l d ı ; Abd u l l a h şehld d üştü; Rasul-i Ekrem'in (S.M) yan larında Ali ile birkaç kişi kaldı a nca k. Ali, Rasul-i E krem'e (S. M ) saldıran ları bozmadayd ı ; o g ü n tam onaltı yara a l m ıştı. Ashôbın tekrar Hazret-i RasCıl'ün (S.M) yan ların da toplan ma la rı . Al1"ni n sebôtı sôyesinde olmuştu. ( Ü sd ' ü l Gaabe ve NCı r'ül-Absôr'dan nak len Fadôil 'ül-Hamse; il, s. 31 9-320 ) . § Handa k savaşında, yiğitlikte bi�-- �b ede l say ı l a n Abdu ·d o l u Amr EbCı-Ceh l o ğ l u l k reme, EhCı-Vehcl)" o l u H ubeyre, M u gıyra oğ lu Abdullôh'ın oğlu Nevfel ve Ömer'in kardeşi D ı rar'la hendeğ1n geçit yerinden geçip Müslümanlardan , kendisiyle savaşacak birisin i istemiş, faM kat h iç kimse, kendisinde, ona karşı d u ra cak cesô ret1i bu l a ma d ığın d aın , sesin i cı·karmam ıştı. All kal k ı p Yô RasCılul l a h d emişti, ben g ideyim. RasCı l-i Ekrem (S. M ) , « 0, A mr'-
25
-
<:!ır, otun> buyurmuşlard ı , Amr, at oynatıp, öldürülü nce g i· d eceği n izi s a nd ığ ı n ız cen netiniz nerde, yok m u savaşa ca k d iye bağ ırı nca g e ne Ali g itmek istemiş, fakat Rasü l ul lôh (S. M ) . aynı sözlerle onu oturtmuştu . Üçüncü sefe rinde Hazret-i Rasul-i Ekrem (S.M ) . Ali'ye izin vermiş, baş larında1ki i mômele ri n i ona g iydirm işler, Zü'l-Fekaa r adl ı kılıçlarını vermişler, göndermişler ve « M ücessem ·iman, m üces·sem şi rkle sava şmada» buy u rmuşlardı. Ali (A. M ) . Amr'a karşı çıkınca Amr ona, kim oldu ğunu sormuş, öğrenince, seni öld ürmek istemem, dön g i t demişti. Ali (A.M) . Fa kat buyurmuştu , Ben seni ö l d ü r meyi isterim. Bir de sen , Kureyş ü ç şey istese benden. birini mutlaka yapa rım demişsin. Amr, evet, sen d e i ste dem:şti . Ali (A. M ) . oına imgn teklif et�iş. kabul � y ince, savaşı bım,k , git; Muhammed gerçekse üstün o l u r, sen de a n la rs ı n ; değilse zaten muradına erersi n demiş, fakat Amr, savaştan dönme'yi de kibrine yedirememiş, b u tek lifi de k a b u l etmemişti . Bunun üzerine Emir- ' ü l - Mü ' m i nin (A. M ) , Se.rLQ.!_lısın bttiurmuşlordı , ben yayayım , atındoın i n ·de dövüşelim. Amr, b u teklifi kabul edip atın d a n inmiş ve bir k ı l ı çta zava l l ı ha1yvan ı n aya·klarını kesip yere sermişti. Amr, Ali'ye sa ldırı p m ü bôre k başla rına b:r k ı l ıç vurmuş, imöme yarıl ı p kılıç başları nın ön tarafını yarmıştı. Sıra A li'ye geli nce Amr'a h ücum etmiş, ka lkan toz göz gözü görmez etmişti. Bu s ı rada Ail'nin tekbir sesi d uyu lmuş, RasOl-i E,k rem (S. M ) . tekbir g etirerek Ali, A m r'ı öldürd ü buyurmuşlardı; Ashôb da hep bir a ğızdan tekbir getirm işlerdi. Ali (A.M ) Amr'ı öldürünce Z ü beyr de N evfel'i katletmiş, öbürleri kaçıp o rdularına s ı ğ ı n mışlardı. RasOl-i Ekrem (S.M) . «Ali'nin Handa.k g ü nü ndeki bir kı lıç vuruşu, ümmetimin kıyômetedek ya ptığ ı , yapooağı i bô d etlerden üstündür» buyurmuşlar, XXX l l l . SOre-i Celilenin (Ahzôb ) . «Allah kôf.ir leri, h iddetleriyle- şiddetleriyle d ef' etti, hiçbir hay ı r elde edemediler ve Alla h , savaş husu sunda inananlara yett i ; gerçekten d e A l l a h pek g ü ç l ü olan-
26
-
d ır, üstün bul u n a ndır» meôli ndeki 25. ôyet-i kerimesi, Ali (A. M ) h a k kı nda nazil o l d u . § H icreti n a ltıncı yılı mın son l arında H udeybiyye uz laşması oldu . H azret-i Peyg a mber (S.M ) , uzlaşma kağ ıd ı n ı .All'ye (A.M) yazd ı rd ı l ar. M üşrikler. ba rış kôğ ıdına yazılan « Raıs Olu l la h M uham m ed» sözündeki « Rasül u l l a h » ı n si l in mesin i , yer1i ne «Abd u l la h o ğ l u » yazılma·s ını i stedi ler. RasOl-i Eık rem ( S . M ) , Ali'ye, s i l mesi n i buyurd u la r. Ait (A. M ) , böyle birşey yapamayaoa ğ ı n ı söyleyince kendileri s il d iler ve Ali'ye, «Bu» buyurd u l a r, «Zorla senin de başına g e lece1k» ve 'bu s u retle H akemeyn olay ı n ı önceden h a be r verdiler (Bıhör'ül-Envôr; C. XX; S. 335). § H icretin yedinci yılının başla rı nda Hayber'e g id i l d i. Savaşta sancaık, EbO-Bekr hazretlerine, ertesi g ü n ü Ömer hazretlerine veri ldi ; fakat fetih nasib o lmadı. Cenôb-ı Pey g a mber (S. M ) . «Yarın s. ::ı ncağı öyle bi r kişiye vereceğim k i » ıbuyu rd u la r, «0, Allôh'ı ve RasOlünü sever; A l l a h ve RasOl ü de onu sever; o , kaçmaz, fethetmedikçe de geri dönmez.»
Sahabenin çoğu , bu övü len kiş1i olmayı u m a ra k sabahı etti. A ll'nin (A.M) g özle ri a ğ rıyordu , rahatsızdı. Rasül u l lah (S.M ) , sabah leyin onu çoğ ırd ı l a r; el leriyle g özleri n i s ı vazladılar; önce onla rı imana dôvet etmesi ni ö ğ ü t ver d i l er; sancağı ona teslim ettiler. A li o . g ü n , pek yiğit bir er olan M erhab'ı n kardeşi ni ve kendisini öldürdü ; kale nin kGpısıın ı söküp sava şta kal kan o l a rak k u l la nd ı ve H ayber fethed i l d i (Sahihu Buhôri' n i n «Beda 'ül - H a l k » , M üslim'in « Cihôd v e Siyer, Fadôil'üs - Sahôbe» bölü mle riyle Tirmizi ve İbn Môce'n'.n , «Sahih» leri nden, Nesei'nin «Hasô is»inden « M üsned» ve « M üstedriık» ten, «İstiôb, Üsd'ül-Gaabe, Kenz'ü l-Ummö l , E'r-Rıyôd 'un-Nad ı ra , Mec ma'üz-Zevôid , Tehz�b'üt-Tehzlb, Tefslr-i Kebir, H ı lyet'ül Evliyô'» ve «Tar i hu Bağdad'da n nak le n Fadfül'ü l-Hamse; il. s. 1 61-1 78, 324-325) . -
27
-
§ «Zahôir'ül-Ukba» d a , Enes b. M ô lik'ten ş u h adis-! şerif tahric edi l miştir: Ra•s ülulla h (S.M) m i n bere ç ı k ı p bir hayli söz söyledi ler; sonra , « Ebü-Tô lib oğlu Ali nerde» buyurdular. Ali, koşup «Burdayım Yô Rasülal l a h » d ed i . Rasülullah (S. M ) , onu kuca klayıp göğüslerine bastılar, iki gözü nün orta s ı n d a n öptü ler ve yüce bir sesle şöyle buyurdular: « Ey M üs l ü ma n toplu m u , bu, ben i m kardeşimd i r, a mcam:n oğludur, d ômôdımd ı r. Bu, etimd i r, :kan ımd ır. sa ç ı m - k ı lımdır. Bu, iki torunu m . cennet ehl i n i n gençlerinin u l u la rı Ha ıs an 'la H useyn'in babasıdı r. Bu, benden sı kıntı ları g id erendir. Bu, Allôh'ın ars l a nıd ı r, yer yüzünde, d üş man ları na Allah k ı l ıcıd ı r. A l lô h ' ı n lôneti, lônet edenlerin lônetleri, buna buğzedene olsun; Allah da ond a n uzaktır, ben de uzağ:m. Allah'tan uza k olmayı, benden uzak ol mayı seven, Ali'den uza k olsun; burda bulunan, bulunma yana bild irsi n . » Son ra , «Yô Ali» buyurd u lar, «Otur; senin ha ı k kında bun u Alla h buyurdu, A l l a h ta nıttı.» (Fa dô i l 'ül�Hamse; i l . s . 326-327) . § H icretin sekizinci y ı l ı Ramazan ayının y i rminci g ü n ü Mekke-i M ükerreme fethedild i. Rasül-i Ekrem (S. M ) . Kô'be-i M ua zzama'nın çevresindeki putları kırd ı l a r; içeri sine g i rip orad a k i putları da yerlerinden sökereık d ışarıya ottılm. Y ü ksekteki putların k ı rı lması için Hazret-i Ali'ye (A. M ) . «Yô Ali» buyurdular, «Sırtıma çık, şunları indir, k ı r . » Ali (A. M ) . « Y ô Rasülallah» ded i, «Ben s e n i n sırtına ç ı ka m a m . » RasOH Ekrem (S. M ) . «Peki» buyurdular, «Öyleyse sen eğil, ben çı.kayım . » Hazret-i Ali (A. M ) eğilip Rasül-1 E krem (S.M ) . o n u n s ı rtına ç ı kınca, Alla h a rslanı, nübüv vet yük ü n ü n a ltında çökmeye başla d ı . Rasülullah (S. M ) , g ü lerek i n d i ler v e il·k emirlerini tekrarladı l a r. Ali (A. M ) . Rasül-i E•krem'in (S. M ) s ı rtla rına çıkıp putları sökere k ye re attı. Kô'be'nin üstündeki H ubel putu da sökülüp yere atıld ı ve kırıldı. A li (A. M ) . Rasül-i Ekrem'in (S. M ) mübô- 28 -
rek s ı rtlarına çıktıkları vakitteki h a l leri n i a n latırken «Ba n a öyle geldi k i » buyurmuşl a rd ı r, «Dileseyıd i m g öğe a ğabil i r d i m.» ( Fadôi l ' ü l Hamse; i l , S. 340-342 ) . § M ekı k e-i M ü kerreme'nin fethi nden son ra H uzeyme (yôhut Cüzeyme) boyuna A bd u rra h ma n ib. Avf'la HôHd b. VeHd gönder i l d i . Bu boyun hemen h e psi M üs l üman ol muşlardı; fakat Müslüman olmadan önce, bir olayd a Hô l i d ' i n amcasıyla Abdurra h môn'ın ba hasını öld ürmüşlerdi. Esôsen Hazret-i Peygamber de (S.M) HôHd'le A bd u rrah man'ı, o n l arla savaşa değil, onları İslôma dôvete gönder m i şlerd i . M ü s l ü ma n oldu kları nı söyled ikleri halde Hôlid, önce silôhla rı n ı vermelerin i emretti; s i lô h la rını a l d ıktan sonra da hemen hepsini, a mcas ı n ı n öcün ü a lmak ·i çin öl dürttü. A bd u rrahman, Hôlid 'e itirôz etti, İslôm'da Côh i l iy ye ôdet i n i yapıyo rsun ded iyse de Hôlid d i n lemed i. RasCıH Eıkrem (S.M ) . bu ha reketi duyunca m übôrek e llerini açıp «Al lôhım» buyurd u l a r, «Hôl i d ' i n yaptığ ından beriyim ben.» Sonra onlardan a lı n a n m a l l a rı, fazlasıyla A li'ye verip gön derdi ; fidye o la ra k boydan kalanla ra , ö ld ü rülenlerin m i rasçılarına vermesi n i emretti . Ali (A. M ) , g i d i p ö l d ür ülen lerin fidyelerin i verdi ; «Başka ha·k kınız kaldı m ı ? » diye sor d u . Rôzı olduklarıını söylediler; o n la rd a n a l ı na n m a lları d a verip, «Bunlar daıı buyurdu, b i l m ed iğ i n iz şeylere karşılık.» Cenab-ı Peyga mber (S.M ) . Ali'nln (A. M ) h a reketin i be ğendi ler. § Hicret"in dokuzuncu yılı Recep ayında Tebük sa vaşı vuku'buldu. RasOl-i Ekrem (S.M ) , bu sovaşa g i der lerken Ali'yi (A.M ) , h alife olara ık b ı ra ktılar. M ünôfı klar, bu nu vesile ed inerek, Peyga m ber, amcasının oğlundan, o nu n la beraber :bulunmoktaın bıktı; Ali, Peygamber'in gö z ünden d ü ştü gibi lôflar ettiler. H azret-i Ali (A. M ) , b u söz leri RasCıl-i Ekrem'e (S. M ) söyleyip «Beni M edine'de, ka d ı n la rla çocuklara mı halife olamk bırakıyors u n yô Ra s O l a l l a h ; oysa ben savaşmak i sterim deyince Cenôb-ı Ra sOlullah (S.M ) , «Yô Ali» buyurd u l ar, «Medine a ncak be n i m le, yôhut seni n le d üzene g i rer; rôz ı değil misi n ki sen -
29
-
bana, Hô ruın, M üs ô'ya ne menzildeyse o rnenzildes i n; anca.k benden sonra peygamber yok.» Hazret-i A li (A. M ) . b u sözler üzerine. «Allah 'tan ve Rasulullah'tan rôz ı ol dum» d ed i ler (Fod ö i l ' ül-Hamse; ı . S. 299-3 1 7 ) . § Huneyn savaşınd a , pusuya d ü ş ü rü len İslôm ordu bozul muş, Rasülullôh'ın (S.M) yan l a rında, yalnız Ali, arnoa ları Abboıs, Cenaıb-ı Peyga mber'in ced leri Abdü lmut talib'in oğlu H ô ris'in oğlu M ug ıyra [*] . o nuın kardeşıe�i Nevfel ve Rabla ve yaıkınla rından başka kimse kalma mıf tı. Ali (A. M ) . Abbas'o , « Ey kend isine Bakara Süresi inen Peygamber'in Sahôbesi, ey Bey'at ağacın ı n a ltında O'nun la bey'atleşenler, nereye kaçıyorsunuz? Bu, Allôh'ın pey gamberi» d iye bağırmas ı n ı söyled i . Abbas, bu suretle sesleni rken Rasül-i Ekrem de (S M) g ü r bir sesle, « G e l i n bana · e y insa n la r, Allôh'ın RasOlüyüm ben; Abdullah o ğ l :.J M uhammed 'im ben ; ey Rôz ı l ı k ağacı n ı n a ltında bey'atle şenler; ey Akaıbe'de bey'a tleden lenı d iye seslendil er. He vôz i n boyu tam hücuma kalka rken Ali (A. M ) . önlerini kes ti ve karo ren kli baymklarını taşıyan Ebü-Cervel'i ö l d ü r d ü ; ba·yırak yere d üştü . Rasül - i E1k rem (S.M) . «Ta nd ı r şim di kızdı» buyurdular. Cenab-ı Peygamber'iın (S. M ) . yanla rına toplanan Sahôbe h ücuma kalktı ve müşrikler, boz g u na uğradılar.
·su
§ H icretin dokuzuncu y ı l ı Z i'l-Hıccesinde, Kur'ôn-ı Mecld'in IX. Suresi n d eki ilk ayetler in ince Rcisül-i Ekrem (S. M ) , 'bun lardaki e m irleri Mekke'lilere b i l d i rmek ve Haccetmek üzere EbO-Bekr'i üçyüz kişiyle Mekke-·i M ü kerreme'ye göndermişlerd i . Kafile yoldayken All'yi (A.M) çağı rd ı l a r; EbO-Bekr'e yetişmesi n i , emirleri Mek:ke'ye kendi s i n i n bildirmeye memür old u ğ u n u söylemesini ve [*) Mugoyro'nın künyesi EbO-Süfyon'dır Cenab-ı Peygamber'ln· a mcaları n ı n o�l udur; öbür, EbO-Süfyan'la karıştırılmaması gerek tir. Hicretin yirminci y ı l ı nda Medine'de veföt etmiş, Akyıl'in evine defnedilmiştir. ( Müderris Muhammed Aliyy-1 Tebrlzi: ReyhOnet'ül • Edeb; C.V· 1373 H. 1332; Ş. S. 91).
- 30 -
Mekke'ye g irip holıka bun la rı teb l ı yg etmesini e m i r buyu r d u lar, All'yi (A. M ) kend i develerine bindirip gönderd i ler. All (A. M ) . Cuhfe'de, Ebü-Bekr'e u la ştı ve Cenab-ı Peyg cı m ber'i n ( S . M ) emi rlerini bildirdi, M ekke'ye d o ğ r u yola d e vam etti. Ebü-Bekr, geri d ö n ü p Medlne'ye geldi v e Haz-. ret-i Rasül-i ' Ekreme (S. M ) . ben i m h a kkımda bir şey m i i n d i d iye sord u . Cenaıb -ı Rasül-i Ekrem (S. M ) . «Hayır» buyur·d u la r, « Fakat bunun, bizzat ben i m tarafımdan, yah u t 'benıden, Ehli:beytimden o la n biri tarafından teblıyğ edi l mes i emred i ld i . » A ll (A. M ) . Arefe g ü n ü , bayra m g ü n ü , taşların atıl d ığı· g ü nlerde, m ü şriklerden, Raıs ülullah'la (S.M) a h d i o la n l a rın, ahitleri n i n m üd detince Mekke'de ka la bileceklerin i , a h itleri olmaya n l a ra dört ay m üsaade edildiğini, dört ay sonra Ka 'be-i M ua zza ma'nın haremine a ncak m ü 'm i n l e rin g irebi lecekleri ni, ç ıplak tavafın men'edildiğini, bu y ı l d an son ra kôfirlerin , m üşriklerin, m ü ' minlerle beraber bu lunamayacakları n ı , yalnız m ü 'm i nlerin cennet ehli o l d uk larını b:ld irdiler ve böylece SOre-i Celllenin on, yahut onüç ayet-i kerimesin i tebl ıyğ buyu rdu l a r. ( Sahlh-i Tirmizl, M üsned, M üstedrik, Hasais, Kenz'ü l-Umma is, Zahôi r'ül Ukba, Mecma 'üz Zevfüd; E'd-Dürr'ül-Mensür, Tefsir-i Ta ba ri v.s. den naklen Fad a i l'ül-H a mse; il. s. 342-347) . § ·H icretin onuncu y ı l ı Zi'l-Hıcceslnin yirmi dördüncü g ün ü Necran Hristiyanlarıyla m ü bô heleye g id erlerken Ra sül-i Ekrem (S.M ) , Al'ye, Fôtımat'üz-Zehra 'yı, Hasa n ve H useyn'i (A.M ) beraberlerine a l d ı la r. Necra n l ı la r, mübô h eleye cesôret edemeyip cizye vermey razı olara k ayrıl d ı la r. § Me·kke fethinden sonra RasOl-i Ekrem (S.M ) . Hfüid b. VeHd'i, Yemen'e, İslamı teblıyğa göndermişlerd i ; fa kat bir sonuç elde edi lememişti. Cenôb-ı RasCilul lah (S.M): A ll'yi bu işe memur buyurd u . Ali (A. M ) . Yemen'e g itti; H emdan Boyu, b i r g ü n icinde, içlerinden biri d a h i m uhô- 31 -
iefet etmemek üzere isıam·ı kabu l etti ve sabah n amazı, cemaatle k ı l ı nd ı . § Cenôb-ı RasCıl-i Ekrem (S.M ) . hicretin o·n u ncu y ı l ı n ın son ve Hac ayı o l a n Zi'l-H ıcce'de, Haccetmeyi kara r l aştı rdı lar; bütün M ü s l ü m a n la ra haber yol l a n d ı . Ali'ye d e (A. M ) haber gönderildi. Z'il-Ka'de ayının sonlarında Ce nôb-ı Rasül'ullah (S. M ) , Medine-i M ü nevvere'den h a reket buyurd u l a r. Yolda Ali (A. M ) , ya n ın dak i orduyla, a ğ ı rl ı1k lar ve armağa n la rla g e l i p u l aştı. Hazret-i Rasül-1 Ekrem (A . M ) . Ali'ye, Medine'ye g i d i p a ğ ı r l ı k l a rı bırakara k kend i lerine yetişmesi n i emir buyurd u l a r. Ali (A. M ) , emri yerin e geti rip Mekke'de Rasu l u l lôh'a (S. M ) ·k avuştu. «Vidô , Kemôl, Tamôm, Belôğ ve İslôm Haccı» adı ve ri len ve Müslüman ola n bütün boyların kat ı l d ı ğ ı bu Hac töreninde, Arefe h utıbesinde, kendilerine ha lef ve ha life olarak K u r'ôn-ı Mecid'i ve Ehlibeytini bı raktıkların ı beyan buyurd u l a r. Dönüşleri nde, Cuhfe vôdlsinde Gadlru H umm'da, a y n ı hadisi tekrarlad ı la r v e Ali' n i n (A. M ) , Emir'ü l - M ü ' m i nin o l · d u ğ u n u, M ü m i n lerin veliyy-i e m r i bulund u ğ u n u bil d i rd iler 'k i bun u , 1. bölü mde izôh ettik. '
*
Hazret-i RasCı l u l lô h ' ı n ( S . M ) vefatl a rı s ı ra s ı nda ve ve fatlarından sonra meydana gelen olayları, Emir'ül - M ü 'm i :nin'in (A. M ) hi lafetle ri n i . i l . bölümde kısa, fakat top l u olarak izôha çalışmıştık; b u rada tekrôra l ü z u m görmü yoruz. .. .. *
§ İslô m, inançta, ibadette, muômelôtta birl i ğ i a ma ç edi n m i ş b i r d i n dir. i na n ç birliğiyle mônevi birl i ğ i, ibôdet ve muômelatta·ki birlikle de yaşayı ş birliği n i , maddi bir l i ğ i temin ed er. i ns a n l a r a rası nda ne soy-sop :bakı m ı n d a n :bir üstünlük vardı r, ne ırk bakımından. Din v e d ü nya i şle- 32 -
rinde, Allah tarafından vilôyetleri olan Cenôb-ı Peyg a m ber ve i ma ml a r d a h i , anca k bire r i nsandır; O n l a r hakkın d a a şırı i nanç, küfürd ü r; onları ve Allôh'ın enırini ta n ı rvıa maıktır. Gerçekten o n l a r da bu i m ô n ı , bu kulluğu temsil etmişler, i n a n a n la ra örneık o l muşlard ı r. Peygamber'in (S. M ) soyund a n gelen lerin yoksu l l a rı na tan ı nan tek hak, onları n zekôt a l a mayışları, buna karş ı l ık « h umus»ten pay a l ma larıd ı r. «Ben M u hammed' i n kul larından » , yôni köle lerinden, O'na köle olabi lecek liyôkati kaza n a n l a rd a n (<bir kulum» d iyen Emtr'ül-Mü'minln (A. M ) . «Allô h ' ı n sa latı O'na ve soyuna olsun, Muhammed'in gerçek dostu, ister se soyunda n gelmesin , soyu ona u laşma s ı n , Allôh'a en fazla itôat eden kişid i r» buyurmuşlard ı r (Nehc' ü l-Belôga Tercümes,i ve Şerhi ; s . 401 ) . Zekôtlar, sad a kayla, bilhassa h a l i n i bild irmeyen, h a l i vukti yerinde sayıla n yoksu l a , kimseye g österilmeden edi len yard ı m l a , bôzı suçların ceza ları olarak yoksu llara ve rilen lerle, topl u mda s ı n ı f birl i ğ i n i sağlamayı, « Enfôl» le ve « H um ü s»ten ayrılan payla ômme h izmet i n i d üzene sok mayı, vaadedilen büyük sevaplarla ve suçlara verilen ce zôlarla kö'.e H ğ i kald ı rmayı, hü rlü ğü yaymayı hedef edinen, her h ususta insan birliğini gözeten İslôm, Asr-ı Saôdette, bu hedefe ulaşmıştı; fa.k at bu u l a ş ı m , Rasu l ul l a h ' ı n (S.M) varl ı ğ ı na bağlıydı ; netekim hasta lıklarında, daha kend ile ri sağken ihtilôflar başladı. M uhôcır-Ansar, Evs-Hazrec, Hôşimoğ u l la rı - O mmeyyeoğ ulla rı , karşılaşıyorla rd ı ; N ü büvvetle h ilôfetin bir soyda b i rleşmes i n i istemeyen ler, d i· le gel iyorlardı ; a rtık soy l u l u ğ u n u bell i etmek için börkün d e ki sarığa okl a r taıkanlar görülmeye başlamışt ı . Asr-ı Saôd et, geride kaldı kça, e s k i ô detler hortluyor, islôm, rüsuma i n h isa r ediyor, fütuhat ve ıktidörın çevre s i n d e topla nan l a r, zeng i n bir s ı n ı f meydana getiriyord u . Roma İmparatorl u ğ u n u n , İra n saltanat ı n ı n tesiriyle A ra p Kisrô la rı m eydana çıkıyor, ık öle ve côriye tica reti revaç buluyor, « Mevôll Köleler» adı tö·k ı l a n gayr-i Ara p M üs l ü ma nl a ra karşı A ra p miı :lyetc i l i ğ i beli riyor, Yeşi l Saray·
- 33 -
F. 3
tar kuruluyor, İslam ı n yasak l a d ı ğ ı hadımağa l ı ğ ı , kurulan sa raylarda can la nıyor, m ü z i k l i meclisler tertiplen iyord u. RasOl-i Ekre m ' i n (S. M ) . «Hepiniz de Adem evlad ı s ı n ız; Aıd em'se topraktan ya ratı l d ı ; . baba la rıyla övü n en top l u m u n çağı geçs ' n a rtık, yoksa . . . » ( C a m i ' ; i l , 7 9 ) buyruğu, Ku r' ô n - ı Medd ' i n , « Ey insanlar, gerçekten de biz sizi, bir er keıkle bir kad ı n d a n ya rattık; ta n ı şasınız diye bölükler. ka· bileler hôline getirdi k; gerçekten de Allah kat:nda en bü y ü ğ ü n üz ( , derecesi en yüce ola n ı n ız, O'ndnn ) . en fazta çekinenizdir» h ü kmü (XLIX; Hucürôt, 13 ) , ezberlenen, oku nan. fakat tutu l mayan b uyru klara, h ü k ü m l ere kot ı lıyord u. Sınıflar meyda na gelmiş. ı ktidar. kendisine yaraya nta rı satı n a :mış. lti rôz edenler yok edilmeye başl a n m ış , duyu lan se2. ıer susturu l m uş. yiyen . geçinen ve s ü rünen z ü m-· reler meydana gelmiş. iş işten geçmişti. *
§ Ali (A. M ) . böyle b i r devirde h ilafeti y ü k lenme1k zo runda kal d ı . O ve O ' n u n gerçek dostları. İslamın esasla rına bağ l ıydılar; fakat işçisiyle kendisini bir gören, ken d isi de, ona veril en pay kadar alan Ali'ye (A . M ) karş ı , beyt'ü l-môl'e, «Beytul l a h » deyen ler va rdı ; veri leni, şahsa ve menfaatlerine göre veriyorla rdı . Ali. Basra'ya vôl i tôyin ettiğ i Osman b. Huneyf'in, bir d ü ğ ü n e çağrı ldı ğ ı n ı ve gitti ğ i n i duyunca ona gönderdiği mektupta, d iyord u ki: « Duydu k. Basra l ıl a rd a n bir böl ü k . seni d ü ğ ü ne çağ • r m ı ş , sen ·de hemen gitmişsin. Renk-renk yeme·kler, büyü k b üyük kôseler hoşuna g itm;ş. Oysa ben san mazd ı m ki yoksul ları çağ ı rmaya n . zengin leri dôvet eden bir toplulu rıu n dôvetine icabet edesin. Dişlediğin yemeğe bir bak; h a ra m . yôh ut helal olduğunda bir ş üphen olursa. at o ye meği a ğzında n ; helôl oldu:';junu iyice bilirsen birazcık ye. Bil ki her uyan kişinin uyd u ğ u , yolundan g itti ğ i , bil gisinden ışııkland ı ğ ı b i r i mômı vard ır. Gene bil ki sizin -
34
-
ımamınız, d ü nyas ı n da n köhne b i r elbiseyle i k i pa rça ek meği kendisine yeter bulmakta dır. Bilirim, sizin buna g ü cünüz yetmez; yetmez ama çeki n i p temiz olmaya, doğru yo:a gitmeye gayret ederek yard ı m edin bu yolda ban a , g ücünüz yettiği kad a r beni m yol u m d a o l u n . . . Di!ersem ben d e yağlar - ballar buluru m ; buğday ek meğ i n i n hôlisi n i yerim ; ipek el bise giyeri m ; fakat nefs i m i n d i le ğ i n i n b a n a üst olma s ı , beni lezzetl i yemekler yemeye çekmesi mü mkü n mü h iç? Ben nası l doya-doya yemek yi yebi l irim ,ki ·H icaz'da, yahut Yemôme'de bel ki yoksullar vard : r; günler geçmiştir k i tokluık nedir, görmemişlerdir. Gece mi karnı tok olarak nas ı l g ü n d üz edebilirim k i çev remde aç karı n la r, yanmış, susuzl ukta n bunalmış ciğe r ler vard ır . . . . . . » ( Nehc'ü l-Belôga Tercümesi ve Şerhi ; S. 299-302 ) . Şam Vôlisine, hôlô dôhi d iyenler; Emir' ü l - M ü 'minln'i (A. M l . idarede, hôşa, ôciz bula n l a r var; o za man da böy le söyleyenler olmuş, Emir' ü l-Mü'minln (A. M ) . bu husus ta, « Heyhôt» buyurmuşla rdı r, «Allôh'tan çekin meseydim, Arab:n dôhisi olurdum ben .» (Ay n ı ; S. 404) . Deha, inancı bir yana atmak, her eçşit d üzene baş vurma k, esasıın bozulduğuna ehemmiyet vermemek, hatta bu esôsı bizzat bozma.k, ya lana - dolana sarılmak, ne çe şit olursa olsu n , başarı elde etmek m id ir?! . Emir' ü l - M ü ' m i nfn (A . M ) . ismet sahibiyd i ; ta m inar. c ı n timsô l iydi ; RasGlullôh'ın ( S . M ) buyurdu k '.arı gibi müces sem ima n d ı ; a l ca la mazd ı . «Andolsun k i » buyurdu la r; «Al lôh'ın salôtı O'na ve soyuna olsun, RasCıl u l lôh'ın asha bından ola n l a r, O 'ndan d uydukla rını u n utmayanlar bilir ler. ben, bir a n bile, ne noksaın sıfatlcrd a n münezzeh olan Allôh'ın emri n i reddettim, ne RasOl ' ü n ü n emri n i . A l lô h ' ı n bana l ütfettiği erlikle yiğitlerin d ura ladıkları. ·a yak'arı ge riye kaydı ğ ı yerlerde, can ı m l a - başı m l a O'nu korudu m . A l l ô h ' ı n salôtı O ' n a v e soyuna o l s u n , e l i mden geld i ğ i ka dar ca n ı mı O'na feda ett i m ; bütün g ücümle, d üşmanla-
- 3!5 -
rıylo savaştım, nefsimle o n u korudu m; O do, benden baş ka k imseye naslb olmayan i l mi n i ıbano ' lütfetti. > (Ayn ı; s. 404). * * *
H i lôfetleri zam a n ı nd a , Cemel ve Sıffıyn sava ş l a rı n d a n , H a kemeyn olayında n ve n ihôyet Neh revan muhare besinden sonra, hicreti n kı,rkıncı y ı l ı Ramazan ayının on dokuzuncu ,g ü n ü , KOfe mescid inde, sabah na mazında, Hôricilerden Abd u rra h m a n b. M ü lcem tarafında n , Handak savaşında, Abdu Vedd oğlu A m r' ı n . başla rını yara ladıkla rı yerden. zehi rl i 'k ı l ıçla yara la m ışlar, yirm i b i ri nci gecesi vefat etmişler, RasOl-i Ekrem'e (S. M J kavuşmuşlard ı r (9. i l. 66 1 ) . Saba h a ıkarşı . Necef-i Eşrefte, ş i m d i türbelerin i n ve zarih leri n i n bulunduğ u yere defıneıd i l m işlerd i r.
-
36
-
F A T İ M E T ' Ü Z - Z E H RA Selômullôhi Aleyhô
Hazret-i Rasü l u l l ô h ' ı n (S. M ) . H adicet'ül - Kübrô 'dan ( R.A) doğan tek kızlarıdır ve nesil leri ondan yürümüşt ü r; netek i m kend i leri de, «Gerçekten de A l l a h , her peygam berin soyunu, o peygamberden yü rütt ü ; ben i m soyumuysa, E bü-Tôl ib oğlu All'den (A. M ) ızhôr etti. » buyuru rl a r (Cô mi'üs - Sagıyr; 1 , S. 58. Diğer hadi s kitaplarında da ayrn meô lde hadisler mevcuttur. § Anneleri , Cenôb-ı Hadlcet'ül-Kübrô'dı r (R.A) . Fôtı mo,sütten kesi l m i ş a nlamınadır. «Znhô i r' ü l - Ukbô, Kenz·� ül-Ummôl» gibi hadis kita pla rındaki hadi·s lere nazara n Allah. onu ve onu seven leri cehennemden ayırd ı ğ ı , onları cehennemden . azaptan azadett i ğ i için kendi lerine bu ad veri lmiştir ( Fa d ô i ' ü l-Hamse; 1 1 1 . S. 1 26) . i mam Al iyy' ü r Rızô (A. M ) . ata ları nda n . H azreH Rasül-i Ekrem'in (S.M ) . tcKızım Fôtıma 'ya bu a d ı verd i m ; çü nkü üstün v e u l u A l l a h O'nu v e O ' n u seven leri cehen nemden ayırmış. azadetmiş tir» buyurd ukların ı rivôyet etmişlerd i r (Bıhôr'ül-Envôr; C. XLl l l ; Tehra n - 1 391 H . ; S. 1 6) . § M übôrek lôkabları, Sıddıyka (gerçekleyen, özü sözü ta m gesrçek alo n ) . M übôre·ke (kutlanmış, kutlu ol muş ) . Töh i re (tertem i z ) . Zekiyye (arınmış). Rôdıyye (Al lôh'tan rôzı o l m u ş ) . M a rdıyye (Al lah röz ı l ı ğ ı n ı kaza n mı ş ) . Mu hadd ise (Alla h ilhômiyle söz söyleye n ) . Betül (arınm ı ş ) , .Zehrô', (pa rı l pa rıl parlaya n ) . Se)4yide ( ka d ri yüce ve u lu ) ve Merye m ' ü l - K übrö'd ı r (Ulu M erye m ) . § Künyeleri , Ü mrn 'ül-Hasan, O mm ' ü l H uıseyn v e Omm' ü l-Muhsin'd i r.
- 37 -
§ H az ret-i Peyga mber'in ( S . M ) davete başlamaların ı n beşi nci yılı Cumôd'el-ôhıra s ı n ı n yirminci cuma g ü n ü doğ muşlardır; E h l i beytten gelen rivôyet bud u r. Davete baş lama larından i1ki yı l sonra. b i r yıl 1son ra d oğdukları da rivôyet edilmiştir. İbn A bbas, Cenab-ı Hadlce'nin (R.A) . H azret-i Peyga mber. dôvete başlaıd ı k !a rı za m a n kırküç ya şında o l du kla rı n ı , Hazret-i Fatıma (A. M ) doğ d u k l a rı za man. k ı rksekiz yaşında bulunduklarını söyler ( J brô h ı m ,Emini. Bô n üy-ı Nemüne-i İslam Fat ı ma-i Zehrô Aleyhas · selô m ; Kum; Dar'üt-Tebl ıyg-i İslôml yayımı ..,.-- 1 349 Ş: Not; s. 37-43) . § Söz v e söyley·iş ba1k ımı ndan Rnsüli Ekrem'e (S.M) pek benzerlerdi . Baba l a rı n ı n yan ı n a g i rdi kleri za man Ra s ü l u l la h (S. M ) . h ürmeten ayağa ka l ka rl a r, onu öperler, h ô l i n i - hatırını sora rlar, otu rtu rlard ı ; Raslıl-i Ekrem ( 8 . M ) . yanlarına vard ı kları zama n d a Cenab-ı Fatıma {A. M ) , aya ğ a kalkarlar, baba l a r ı na karşı aynı mua melede bulunurlar, .e l lerini öperler, oturturlardı. Ü m m ü Selem (R.A), «Yüzü, Rasü lullah'a en fazla benzeyen Fôtı ma'yd ı » der. Buhôri. «Sa hih » inde. Nesel «Hasôis» i nde, Hazret-1 Rasül'ün (8.M ) . « Fôtıma bendend i r, onu kızdıran, beni kız dı rmıştır» buyurd u klarını tahrlc ederler. M ü s l i m , «0, be n i m k•zımdır; vücudumdan b i r parçad ı r; onu i nciten, beni i ncitmiştir» hadisini tahric etm!ştir. Bu hadis «İsôbe» de de mevcuttur. Hakim, «Müstedrik» te. Rasülullôh'ın (S. M ) . b i r savdştan . b i r seferden dön üşte, önce mescide u ğ rayıp .i ki ri1k'at namaz kıldı·kla r ı n ı . sonra i lık ola ra k Fôtıma'yı (A. M) ziyôret ettiık lerini, ondan sonra zevceleri ne g ittikleri n i , b i r yere g iderlerken d e s o n olarak Fatıma'ya ( A . M ) vidô' eWklerini bild i ri r. «İstiôb» da Aişe Hazretleri'nin Rasulul lah en çok ·k imi severlerdi sorusunu, « Fôtıma'yı» d iye ce vapla n d ı r d ı ğ ı n ı , erkeklerden kimi severlerd i sorusuna da, «O'nun zevcini», yani Ali'yi ceva b ı n ı verd i ği n i zikreder. § Cenôb-ı Fôtı mat'üz-Zehrô (A. M ) . Mekke-i M ü ke rre� me'de, a nneleri Hadicet'ü l-Kübra ·mn (A. M ) , vefatların d a n
.....;. 38 -
sonra, henüz beş yaşla rında oldukları h ô l de, ba ba l a rı Ra s u l-i E·k rem ' i ( S . M ) her hususta korumaya baş l a m ışlardı. Bir kere, Kureyş'ten bôz ı ·k işi :er, Ras u l u l l ô h (S. M ) na maz kıla rken secdede, m ü bô rek s ı rtlarına pisli k koymuşlar Cenôb-ı Fôtı ma. bu n u duya r duymaz, koşup koydu kları şe yi atmışlar, m übôrek s ı rtlarını temizlemişlerd i . Her h usus ta , esôsen büyük yaratılmış olan Cenôb-ı Zehrô (A. M ) . Rasul-i E1k rem'e (SA) , ôdetô koruyucu b i r me!ek kesi lmiş, bu yüzden de Rus u l u l lah (S. M ) ona. « Ü m m ü Eblhô - Ba bası n ı n anası » lôka bıın ı vermişierdi ( (Üsd ' ü l - Gaabe, ia tlôb, B : h ô r ' ü l - E nvô r, İmô m M u h a mmed ' ü l -Bô kır'dan ; A. M; XLl l l ; S. 1 9 ) . Rasül-i Ekrem (S. M ) . Medine'ye hicretlerinde, Kubô' da eğleşmişler, arda n Hazret-i Ali'ye (A.M ) , mektup gön derip gelmele ri n i buyurmuşla r, Hazret-i Ali (A. M ) . Cenôb-ı Rasu l u ı lô h ' ı. n emô netlerini yerlerine vermi ş, Cendb - ı Fôtı· m a 'yı (A.M ) , kend i a n ne'.eri Esed kızı Fôtıma 'yı, Abd ü i m ut talib oğ lu Zübeyr'in kızı Fôtı ma'yı , Ü mrnü Eymen 'le Ebu Vôkıd'ı a l ıp Kô' be-i M ua zzama'yı tavôf ederek oraya top lanmış olan Ku reyş u lu l a rı na , M edine'ye g idecekleri n i bil d i rm :şıer, karşı çı·ka n l a rı bozup yola koyu l muşla r, bu kü ç üık kafileyle Kubôd'a, Rasul-i Ekrem'e u laşmışla rdı . Uhud savaşınd a , Haz ret-i RasOI (S.M ) yara la nd ı k l a rı vakit de Cenô b-ı Fôtıma (A. M ) yetişmişler, buiduıkları b i r hası r parça s ı n ı yukı p yara ların a bastırara k kanı dindir mişlerıdi. § Hazret-i Peygamber'in (S.M) sevg i l i ık ızları Cenôb-ı Fôtı ma'yı (A M ) , a l ma k , bu şerefe ulaşma1k isteyenler çoktu; faıkat RasQl-i Ekrem (S. M ) . her isteyene, A l l ô h ' ı n emri n i bekled ik'.erini söylüyo r l a rd ı . Ali d e (A . M ) istemeyi ku rmnkta , fakat bunu, bir t ü r l ü açamamaktaydı. N ihôyet Sahôbenin teş·v ı kıyle Ras O l u l lô h'a a rzetti. Hazret-i RasQ! (S. M ) , bu isteği İlôhi emre uyg u n bulup Cenôb-ı Fôtıma'ya (A. M ) a çtılar. Hazret-i Fôtıma (A. M ) , uta n çlarından h içbir söz söyleyemedi ler; O'nun sükutun u ı krôr sayan RasOl-i
- 39 -
E'krem (S. M ) , n i kôh h utbes i n i ve akid sigasını, a shôbın topluluğunda okudular ve Fôtıma t 'üz-eh rô 'yı, Emlr' ü l - M ü ' m i 'nln' i n ev leri ne, gösterişsiz bir d üğ ü n alayıyla, fakat İlôhl b i r sevi nçle gönderd i ler; kend i leri de g i d i p her i1kisine hayır-ıduôda bulundu lar; böylece n ü r, n u ra kavuşt u . Do ğumlarındaıki çeş itli rivôyetlere göre izdivaçlarındaki yaş larında ,da ihtilat vard ır. Hazret-i Peygamber' i n (S. M ) . halkı dôvete memur oluşlarının beşinci yılında doğdukla rına göre, h icretten bir yıl sonra evlendi kleri rivôyeti ka bul e d i l i rse bu izdivaç, Cenôb-ı Fatıma (A. M ) . dokuz, yô hut on yaşlarınıda yken vuku' bulmuşt u r. İ môm iyye bilgin lerine göre Muha rrem ayı n ı n yirmi birinci perşembe g ü n ü a kşamı z ifaf tôri h i d i r. Hicretin ikinci, üçüncü y ı l ı nda ev lendi kleri de rivôyet edi lmiştir. Emi r'ül-Mü ' m i nln 'in (A. M ) . Cenôb-ı Fôtıma'da n (A. M ) . H asa n , H useyn v e Muhsin a d l ı üç erke1k, Zeyneb ve ü mm Külsüm a d l ı iki k ı z çocuğu ol muştur. Ad ı , Hazret-i Peyga mber (S.M) tarafı ndan kona n M u hs i n, doğmadan düşmüştür. § Fôt ı mat'üz-Zehrô (A. M ) . anneleri Cenôb-ı Hadlce' den (R.A) ka la n mlrôsı, tamamiyle İslôm uğruna , RasOlul lôh'a ( S . M ) vermişler, evlendi kten sonra d a bütün geçim 1sııkı ntı larına toh a m m ü l etmişler, Emlr'ü l -M ü'm i nln 'le (A. M ) . bütün zevç ve zevcelere örneıl< olacak derecede mes' ut bir h ayat geçirmiş lerd ir. B i r g ü n Rasülullah (S. M ) . zi yôretlerine g itmiş, onları , el değirmen inde meşgu l gör müş, «Hangiıniz daha fazla yoru l d u n uz» d iye iltifatta bu l u nm uş, Fôtıma ' n ı n (A. M ) yerine geçip All'ye ya rdı m et mişti. İmôrn Sôdık (A. M ) . All'nin (A.M) eve odun ve eu getirdi ğ i n i , evi süpü rd ü ğ ü n ü , Cenôb-ı Fôtıma ' n ı n da (A.M) u n öğüd ü p hamur yapa mk ekmek pişirdiğin i bildirir. Bir gün Cenôb-ı Bilôl ( R .A) . sabah na mazına geç gelmişti. Sebebi n i soran RasOl-i Ekrem'e (S.M ) , All' n i n evi n i n ö n ü n den geçerken Fôtıma 'nın u n öğütmekle uğraştığı n ı a n la d ı m , çocukları d a a ğ l ıyord u . Ey Peygamber'i n kızı ded i m , g ö rd ü ğ ü n işlerden biri n i bana v e r d e sana yard ı m ede yim. Lütfedi p un öğütmeme müsôade buyu rdu. Onun i ç i n
- 40 -
geciktim dedi. RasQl-i Ekrem. «Sen Fôtıma'ya acımışs ı n . A l l a h da saına rahmet ets i n » buyu rd ular. Emlr'ül-Mü'mi nin, savaştan dönd ükleri zaman Cenab-ı Fatıma , onun ka n l ı elb iselerin i yıkar, ona savaşa d a i r haberler sora rd ı . Rasulullah (S. M ) ve A l i (A. M ) , U h uıd savaşından dön ü nce kılıçları n ı Fatıma'ya (A. M ) vermişler; ona yı1katmışkı rd ı . A l i (A. M ) , « Eve geli nce» buyururdu , « Fôtı ma'yı görürüm. bütün derdim , gussam geçer - g ider.» Cenab-ı Peyga m ber (S.M) , «Ali ol masaydı » buyurm uşlard ı , « Fatıma 'ya ıa y ı k bir zevc bul unama zd ı . » § Cenah-ı Peygamber (S. M ) , Hazret-i Fatıma'n ı n (A. M ) , cennet kad ı n la rı n ı n , ·i nana n kadınları n , Muhammed ü mmetinden olan kad ı nları n , ya n i bütün ıkad ınların en ü s t ü n ü ve u l usu old u ğ unu bildirmişlerd i r ıki bu hususta ki hadisler, Buhar! M üs l i m , Tirmizl'n in «Sahih» !erinde, «Ha sôis»te, Zah a i r, Kenz'ü l-Ummaı gibi had i s kitaplarında, istıab. Üsd'ü l-Gaabe ve Taba kaat'ta , Ta barl'nin Tefsirin de, Dürr'ül-MensCır'da ve bütün H adis, Rica l , Tefsir ve Tarih ıkitaplarında senedleriyle ta h ric edilmişti r ( Fadôil 'ü! Hamse; 1 1 1 ; S. 1 22-1 67; Ban uy-ı Nemune-i İslam Fatıma-i Zehra a leyha'sseıam ; 94-.1 07) . § Önce verilmiş kararla, g a rezle Cenab-ı Emir' ü l - M ü ' m i nln'le (A. M ) . Hazret-i Fatıma'n ın (A.M) a msıında bôzı düzensizlikler o ld u ğ u n u hadislerle isbata ıka lkışan lar da o l muştur. Mesela. Cenab-ı RasCıl-i Ekrem' i n (S. M ) , Emlr' ü l -M ü minln 'e (A. M ) verd i·kleri «Ebü 't-Turab - Topraık Babas ı » ıa l<abı n ı n , Cenôb-ı Fatı ma 'yla (A. M ) a ra la rında bir kırg ı n l ı k dolayısıyle veri ldiği söylen miştir; Hazret-i Emir (A. M ) . Cenöb-ı Zehrö'ya (A. M ) kırı l m ı ş , evden ç ı k ı p mescide gi derek yatmış, uyumuş, Hazret-i Peyga mber (S. M ) , Cenöb-ı Fötıma'dan buınu öğre n i p mescide g itmişler ve Ali'yi, top rağa bulanmış görerek, « Ka l k yö Ebö-Türôb» diye uyan dırmışlar. - 41 -
Bu olay, tama miyle uydurma-d ı r. Emlr'ül-Mü'minin (A. M ) . hicreti n i ki nci y ı l ı Cumôd'el-ulôsında, yôhut Cu môd'el-ôhırasında vuıku' b u lan Useyre gazvesinden dön m üşler, Amrn ôr'la berôber yorgu n bir hôlde yatıp uyu muşlard ı . Cenôb-ı Rasul-i E krem (S. M ) , bunu haber a l ı p ya n la rına g itmişler, Hazret-i Emlr'ül-M ü'mnin'i (A . M ) taltif yol l u , «Ka l k ya Ebô-Tü rôl;»> d iye uyandırmışlar. Sonra da «Sana insanların en kötüsü ve azg ı n ı olan iki ,k işiyi haber vereyim mi? Biri, Sôlih Peygamber' i n d evesini öld ü ren öbü rü de seni bura n d a n vurup buranı boyayan» buyura ra k başlarını v e sa kalla rını işô ret etmişlerdir ( M üsned, M üsted rik, Mecma' , Siyret'ül-Hali yye, Uyun ' ü l - Eser, Sivret' ü n -Nebi, Umdet'ü l - Kaari, Taba rô ni, Bezza r, İbn Kesir, Taba ri ve d iğer kitaplardan na klen « El-Gadir» ; V I ; 2. B :ı s ı m ; Teh ran - 1 372; S. 333-334. Merhum Seyyid Abd'ül-H useyn Şerafüddin 'in «E'n-Nassu ve'l-İctihôd» ına da ba k ı n ız; 3. Basım, Necef - 1 383 H . 1 964; S. 365-366 ) . ,
Ebu-Zerr'e ( R .A) , Habeşe'den b i r cô riye hediye edil m i ş , o d a , côriyeyi Hazret-i Emir'e (A.M) bağışla m ı ş . Emir' ü l - M ü'minin bu 'k ızı eve göndermiş, Cenôb ı Fôtıma ( A . M ) . g ücenmiş, izin a l a rak Rasula llôh'ın (S. M) evine g it m i ş , Hz. Rasul-i Ekrem (S M ) . gön l ü n ü a l ı p evine yolla mış; Emlr'ül-Mü'minin de (A.M) o côriyeyi azad etmiş. -
Bunun da osl ı yoktur; çünkü Hazret-i Ebu-Zerr ( R .A), Habeş d iyarına hicret etmem işlerd ir. (Bıhôr'ül-Envôr; X Ll l l ; Tehran - 1 391 ; S. 1 47 ve aynı sa hifedeki not ) . Cenôb-ı Emir'ü l - M üm inin 'in (A . M ) , EbO-Cehl'in kızı n ı o lma-k istemesi , bunun üzerine Cenôb-ı Fôtı ma' n ı n (A . M ) . Hazret-i Rasul'ün (S.M) evi ne g itmesi, Rasul-i Ekrem ' i n (S. M ) , Hazret-i All'yi topra klara bula n m : ş bir hôlde bu lup «Ka '. k ey Topra k Babası» buyurmas ı , « Fôtıma ben dend i r, benim pa rca mdır; onu i nciten ben i incitmiştir . . . . » demes i , Emir'ül-Mü'minrn ' i n (A.M) böyle bir tasavvurda bulunma d ı ğ : n ı bildirmes i , beraberce eve dönmeleri de ta rnômıyıe uydurmad ı r ve hadisi Emir'ül-Mü'minin 'in a leyhi- 42 -
n e çevirmek isteyenlerin yalanıdır; ka ldı ki böyle b irşey o l sa b ile, şer'i bir emre Cenôb-ı Fôtı ma'nın (A. M ) itiraz ları, hele Ros ü-i Ekrem'in ( S . M ) g ü cenmeleri d üş ü n ü le mez ( Dô i ret'ü l - Maô rif'il- İ slômiyyet'iş-Şiiyye'ye de bakınız; 2. Cilt; Beyrut - 1 392 H. 1 972; S. 1 0-1 1 } .
Cenôb-ı Fatımet'üt-Zeh rô ' n ı n (A.M ) . Hazret-i Rasül-i Eıkrem'in (S. M ) vefatlarından sonmki hayatları n ı , doksan beş gün son ra vefatla r ı n ı , defin lerin i , bu a rada, Emir'ül M ü'minin 'in (A. M ) , Resülu llôh'a (S. M ) h itapla r ı n ı , k itabı mızın i l . Böl ü mü nd e kısaca a n latmıştık; onun i ç i n burda tekrô ra l üz u m g örmüyoruz. " " "
Cenôb-ı Fatı met'üz - Zehrô ' n ı n (A. M ) mübôrek sözle rinden de bura da ö rnek vermeyi uygun bulduk; fakat çe v i ride o fesahatı, o belôgatı vermemize imkôn yok; môzü ruz; «Özür de yüce kişilerin katmda makbu l d ü r. » Cenôb-ı Fatıma-i Sıddıyk'a (A.M) . Fedek'in zabtı do tayısiyle Mesoid-i Nebi'ye g i t m işler, arda pek doku na kl ı , pek beliyğ bir hutbe irôd buyu rmuşlardı. Ö nc e Allô h 'a h a m d-ü sena. Ra,s ülüne ve E h l i beytine saıat-ü selamda n , A l l ô h ' ı n lütufların ı . nimetlerini bildirip Ras ü l ' ü n ü n v e Ehli beyti n ' n ( S . M ) faziletlerin i beya n buyurduktan sonra İslô m ı n esasla r ı n ı , imôrnn, namazın, zekatın, oruc u n , ihlôsın, haccı n , adôletin, imameti n , cihad ı n , sabrın , ma 'rüfu buyur man : n , m ü n keri nehyetme n i n , a naya - babaya itaatta bu l u n u p onları gözetmen i n , yak ı n larla buluşup onları koru man ı n , kısası n , nezre vefôda bulunma n ı n , ölçeği, teraziyi doğru ta rtm a n ı n . . . farzların ve haramların teşri'i h i-k met lerin i açıkladı ktan sonra sözlerine şöyle deva m etmişler
di :
«Bilin ki ben, Fôtıma'yım ; baba m · Muhammed (S.M}. - 43 -
Ne s öylüyorsam y a n l ı ş değil; ne yap ıyorsam yersiz deği l . M u h a mmed ' i ( S . M ) üstün tutuyorsanız. onu tan ı yorsanız, b i l meniz gerek ki O. S·i zin kad ı n la rı n ız ı n ba bası deği l . be nim babamdır; sizin e rkeklerinizin değil, benim amca m ı n oğlunun kardeşid ir. Putları o kırdı; küfrün , şirkin serger delerin i O, yüz-üstü yere serd i . Sonu nda toplum bozguna u ğ md ı ; ard ı n ı dön ü p ıkaçtı. Gece, sabahtan sıyrı l ı p g iz lend i . ôlem ayd ı n l a n d ı ; Hak ve h idôyet, zul metten 1kurtul d u , ışıyıp göründ ü; ô lemi ışıttı. Din önderi söze geld i; yol kesenleri n d i l leri kesil d i ; s ustula r; Şeyta n l a r lôl oklular, sözden kald ı la r; niffıka uya n l a r, helô·k olup g ittiler; küf r ü n , azg ı n l ı ğ ı n d ü ğ ü mleri çöz ü l d ü ; siz de, ibô·d etten , oruç ta n karınları aç, yüzleri ak olan larla berôber i h lôs sözünü söyler o l d u n uz. Oysa ki siz, azlıık tı nız. dosttan mahrumdunuz; o hol l e tasın d ibinde kal a n . hemen i ç i l i p tüketilecek olan bir yudumcuk suyd unuz; ateş dolu bir çukurun kıyısındaydı nız; a ç kişinin, fırsat gözetmeden. mü hlet beklemeden ka p ı p yeyivereceğ i bir lokmacıktınız. yanan ateşten a l ı n m ı ş b i r korcağ ı zd ı n ız; yabancıların ayakları a ltına düşmüş b i r toplu mdun uz; çöldeki çukura dolmuş, deve sidiğiyle, hay va n pisliğiyle kokuşmuş bir i ç i m l i k suydunuz. Yed iğ i n iz, ağaçla rıın yapraıklarıyd ı ; ta baklanmış keçi derisinin yağ lanyd ı . Aşağı l ı·k bi r hôle d ü ş müştünüz; adamların a yaık la rı a ltında kalmakta n korkuyordun u z ·ki Al lôtı'ın sa latı, O'na ve soyun a ols u n , Muhammed'in sayesi nde, g ü ç l ü le rin belôsına u ğradı:kta n , Ara bın kurtlarına lokma old u k ton , kitap ehline tutsnk d ü ştükten sonra kurtu ldu nuz; Al lah , sizi bu sıkııntılardan halôs etti; «Onlar (kitap eh l i ) , ne va•kit b i r s avaş ateşi yakmaya kalıkışsa lar, Allah , o ate şi ·sönd ü rd ü . » (V; Maide, 64) . .. * *
Cenôıb-ı Fôtı ma (A. M ) . bundan sonra Emir' ü l- M ü 'mi nin 'in (A. M ) fedakô rlııklarını a n la t mışlar, Hazrnt-i Peygam ber' i n (S.M) vefatlarından sonraki olaylard a n 'b ahis bu- 44 -
yurmuşla r,Ansôr'a hitôb etmişler, Fedek olayın ı d i le g e t irmişler, nihayet, Cenöb-ı Rasül-i Ekrem'in (S.M ) ka bir leriıne dön ü p bir ş i i r inşôd buyurmuşlar, Hazret-i Emir' i n ( A . M ) reca v e delaletleriyle evlerine dönm üşlerd i r (Mirzô A kaa Ahmed M üderris Vahid : Şerh - i H utbe-i Hazret-i Fa tıma Selômul l ô h i A leyhô; 1 348 Ş; İ d a re-i K ü l l - i Ferheng-o Honer-i Azerbaycan-ı Şarkıy Yayım ı ) . * * *
§ Hasta lı k larında , ıkend i leri n i dolaşmaya gelen ıka d ı nlara h ıta beleri de belagate b i r nü muned i r. O n u n d a b i r kısmının çevirisini s u nuyoruz: « D ü nyan ızdan usanarak sabahı ettim; adamlarınız dan , erkeklerin i zden ikrô h ederek bugüne yetti m . Sınadım da attım. uzaık laştırd ı m kendi mden on ları ; dened i m de vaz geçtim onlardan , kötü buldum o n la rı . Ne de çirkin şeydir k ı l ıcın keskin yüzü n ü n gedilmesi; gerçekten sonra o l m ıya cak oyu n a g i d il mesi; mızra k l a rı n kırı lması; yanlış düşün celere sapı l ması; insa n ı n , heva ve hevese kapılması . . . Gel de 1k u l a k ver, din le: Yaşad ıkça zama n , sana n e şaşı laca k şeyler gösterecek; şaşma k istersen , o nl a r ı n sözleri d i r a n cak seni şaşırtaca k . . . . Ö m rüme yem�n ederim k i bu yapt ı ğ ı n ız işler gebedi r; bekleyin bı raıkacağı a n ı ; sonra d o tutun töze •kan l a , zehirle, ö l d ü ren sitemle dop dolu köseyi , o kösedeki kar:ı ı . « İşte buracıkta boş şeylere uya n l a r; ziyan eder - g iderler» (XL; M ü ' m i n , 78) ; son ra ge len lerse, işi önce kurup düzen lerin ne yaptıkları n ı , so nuında a n lo rlar, b i l i rler. Bund a n böyle rahatça oturun ; tam inançla fitneyi bekleyip duru n . M ü jde ols u n size; kesip biçen k ı l ı ç geli yor; zôlimlerin her yanı ıkaplayan h ükümleri y ü rüyor. Ha.k kınızı çarpıp a lmadalar; top l u m u n uzu da rma-dağa n etme deler. Size son pişma nl ı k gelip çatar; n i oolur h ô l i n iz o za-
45
-
man ki ş i md i görmedi klerin iz meydana çıkar. .«İstemediği niz, hoşlanmadığ ı n ı z h ô lde sizi zorlayaca k mıyım ki?» (XI; Hud (A. M ) . 28) . Hamd ô lemerin Rabbi Allôh'a, O'nun salavatı. Pey g a m berlerin Sonuncusu, Gönderi lenlerin. Ulusu Muham med'e.» (Aynı kitap, S. 405-41 1 ; A l i E kber Mehdi- Pür: Dirôsetün a n Hayatı Fôt: met'üz-Zehrô; A .. Abdullah Ah med' ü l-Hem rô no ğ ul ları Ahmed ve Ga'fer bas ı m ı ; 1 394 H ic ri, 1 974; S. 23-25). ·
- 46 --:-
İ K İ N C İ 11 A S A N ' Ü L
-
İ M A M
M Ü C T E B A
(A.M)
§ i m a m Hasan (A. M ) , Emir'ü l - M ü 'mlnin Ali'ni n (A. M ) . Cenab-ı Fatıına tüz-Zeh ra'dan (A M ) doğan i lk oğlud u r. H i c reti n ik · nci y ı l ı . bir rivayete göre üçüncü yılı Ramazan a y ı n ı n on beşinci g ü n ü Medine- i M ü nevvere'de doğmuşla r d ı r. Hazret-i Peyga mber (S. M ) . sağ kulaklarına eza n , sol kulaklarına kaamet okumuşla r, i s i m l e r i n i Hasan koymuş lardır. Bu a d , Cah i l iyye devri nde yoktu. Hasan , H useyn ve M uhs,i n , Hazret-i Peygamlıer (S M) tarafı ndan , Harun Pey g a mber'in (A. M ) o ğ u l l a rı Şeber, Şübeyr ve M üşbir'in a ra p pa l a rı olamk konm uştur. (Buhari'nin « El - Edeb' ü l - Mefra d » i y l e Bayhakıy'nin «Sönen » inden, Sahih u Tirmizi'den . M ü s tedrik. Savfük, Üsd ' ü l -Gaabe, Kenz'ü l- U mmaı ve Zahôir'ül Ukbô 'dan naıklen Fadôil'ü l-Hamse; i l i , S. 1 69-1 76) . § i mam Hasa n ' ı n (A . M ) . erkek, k ız, onbeş evlôdı ol m uş, soyları, Hasan ' ü l - M üsennô ve Zeyd a d l ı o ğ u l l a rın dan yürümüştür. Künyeleri Ebu-Muhammed, e n meşhu r lôka bları, seç i l m i ş anlam ı na « Müctebô» d ır. § Ras ul-i Ekrem (S. M l . İmôm Hasan ve H useyn'i (A. M) pek çok severler, «Onlar d ü nyôda beni m i!ki demet çi çeğ i mdir» buyuru rlar, onlara , « O ğ u l larım» d iye hitôb eder ler, a ğ la ma l a rından i ncin irler, « O n l a rı sevenler cennet l ik t i r, onlara buğzedenlerse cehen neml i ktir» derler, on ları omuzlaırında taşı rlar, bağırlarına basarlar, ö p ü p koklarlar, g ü neş altında kalmalarına rôzı olmazlar, na mazda b i l e onların, ık end ileriyle oynamalarına, s ı rtla rına ç ı k ma larına müsôade buyururlardı. H utbe irôd ederlerken on.ların gel-
- 47 -
d ikleri n i görüp h utbeleri n i keserek m i n berden i n m işler. on la rı a lı p tekra r m inbere ç ıkmışla r, kuca klarına oturtmuş lar, sonra hutbelerine devam etmişlerd i . İmam Ha,san ve Huseyn'in (A. M ) , z ekat olara k gelen h u rmalarıdan b i r i n i b i le yemelerine m üsaade etmemişler « Biz A l i M u ha m med» buyurmuşla rd ı , «Zekat ve sad a ka m a l ından yemeyiz; bu, bize helal değild i r. » (Sahlhu Buhôri'n in « Kitab'ül-Edeb, Ki tab'üz-Zekôt. C ihôd ve Siyer» böl ü m leriyle Nesei'nin «Ha sôis» i nden , Sahlhu Tirmizi'den, Müstedrik'üs-Sahlhay n » den, Bayhnkıy' n i n «Sünen» inden, M ü sned'den . Kenz'ül Ummal, Zahô ir- ü l - U kba, E'r-Rıyad'un-Nadı ra ve Mecma'üz evôid'den na,klen Fadô i l ' ü l-Hamse; 1 1 1 . S. 1 83-1 98). Ra sQl-i 6krem (S. M ) . «Alla h ı m » buyurmuşlard ı , « Ben bu i ki s i n i severim, s e n de bunları ve b u n la rı seven leri sev; bunlar ıben im ve ·kızım ı n oğulla rıdır.» (Sahlh u Tirmizl. İbn Môce, Ahmed b. Hanbel ve EbQ Davüd 'un M üsned'lerin d en na klen. Aynı ; S. 202-205) « O n l a rı seven. beni se ver, beni seveınse A l lôh'ı sever; A llah'ı seveni Allah, cen nete soka r; onla ra buğzeden, ba na buğzeder; bana buğ zeden, Allôh'a buğzeder; kendisine buğzedeniyse A l l a h , cehenneme atar» meôllerinde hadisler de mevcuttur ( Mecma' ve M üstedrik, Zah a i r'ül-Ukbô'd a n naklen, Aynı ; s . 206-208} . § i mam Hasa n (A.M) . göğüsleri nden başlarınaıdek, RasQH Ekrem'e (S.M) benzerlerdi; b i l hassa yüzleri Ce nôb-ı Peygamber'e (S.M) pek benzerd i . i m a m H useyn (A. M ) . göğüslerinden ayaık larıınadek, hele vücudları ve ren k leri, Hazret-i Peygamber'in ( S . M ) vücudların ı n , ren kleri nin aynıydı (S. 209---:2 1 1 ) . « Hasan ve H useyn, cennet genç leri n i n efendi leri d i r, u l u l a ndır» hadisi d e meşhurdur (S. 21 2-21 3 ; i mam Hasan ve H useyn (A.M) hakla rı ndaki ha disleri yazmaya ka l karsak. kitabımız. uzadıkça uzar ( Fa d a i l 'ü l - Hamse'ye bakıın ız; 1 1 1 , S. 1 68-229) . § i m a m Hasan (A. M ) haklarınd a «Allôh ı m , ben bunu seviyorum, sen de sev ve seveni de sev» buyurm u ş la r, - 48 -
çeşitli vesilelefle, bunu tekra rl a mışlard ı r; onu dizlerine otu rturlar, O d a Rasülullôh'ın (S.M) m ü bô rek saka lların ı karıştı rırla rdı; Rasü lullah (S. M ) . O'nun d udaklarını öper lerd i , b i r kere de h a k la rında, «Anam - babam sa na fedô o:sun; kim ben i severse bunu da sevsim dem işlerdi. Aişe H azretleri , Cenôb-ı Rasü l'ün (S. M ) . Hnsan'ı bağ ı rlarına basıp «Al lôhım, bu, ben i m oğl umd u r; ben seviyorum bunu; sen de sev» buyurdu kla rını rivôyet etmiştir. (Sahihu Bu h ô ri'nin «Kitôb'ül-Büyü', Kitôb'ül - Li bôs, Kitô bu Bed'il Ha lık » bölü mlerinden, M ü·stedri k ' ü l - Sahihayn 'den, i sôbe, Kenz'ül-Ummôl ve M üsned 'den naklen Fedôi l ' ü l-Hamse; i l i . s. 230-236) * *
*
§ Sa hlh u Buhari'n in «Sulh» bölümünde, Sahih u T i r m izi'de, M üsned'de, Zahôir-ü l - Ukbô ve M üsteıd rik'de, Tô� rih u Bağdôd'da, Rasüt-i Ekrem ' i n (S. M ) . «Bu ben i m oğ l u m seyyid'dir, Alla h , onun vasıtasıyla M üs lü man lardan iki büyük böl ü ğ ü n a rasını uzlaştıracaktır> buyurdubla rı da zivredi lmektedi r (Aynı; S; 236--239 ) . § Cenôb-ı Peyga mber (S. M ) . Medlne-i Tayy ibe'de, mecsit ya p ı l ı rken, herkesin b i r taş ta şımasına k a rşı l ı k Am môr'ıın iki taş taşıma kta old u ğ u n u görüp yüzündeki tozu m übô re.k elleriyle arıtarak «Vah Ammô r'a, onu azg:n bir tô ife öldü recek. O, onları cennete çağ ı rır, onlarsa onu, cehenneme çağ ı rı rlar» buyurmuşlard ı r (Sahlhu Buhôri'n in « K ita b'üs-Sa lôt» böl ü m ünden naklen Fad ô i l ' ü l- Hamse; i l , S. 378; «Cihô·d ve Siyer» böl ü münde de aynı meô lde bir hadis vard ı r; Ayn ı Sahife ) . Ammôr, bu hadis-i şerife i m tisôlen, Sıffln savaşında, Şam ordusuna ka rşı , «Cennete .g idiş, cennete» d iye bağı rmadayd ı.
Handa k savaşı başla madan hendek kazılırken d e Ra sOl� i Ekrem (S. M ) . Ammôr'ı, Azg ı n ve i môma, gerçeğe jsyôn etmiş bir topl u l u k ta rafından şehid edilece ğ i n i be-
49
-
F. 4
yö n buyurarnk ta ltif etm işlerd i r (Sahihu M ü s l i m ' i n , « Kitô b' ü l-Fiten» böl ü münden; Aynı Sahife ) . Tirm izl'niın «Sahih» inde de Ammôr'ı n , « Fie-i Bôg ıyye» tarafı nda n şehid ed il mekle m ü jdelend i ğ i ne dôir hadis-i şerif va r (Ayn ı Sa hife ) . « M üstedri1k'us-Sa.hlhhayn» de Ammôr'ın, dôimô A l l ô h ' ı n kitô bına uyaca ğ ı , o , hang i yandaysa o y a n d a bulunu lması gerektiğine dôir hadis mevcuttu r; H uzeyme'n i n . Ammôr'ın şehôıd etinden sonra savaşa gi riştiğ i , Amr b. As'ın ve oğ-. l u'nıun bile bu yüzden dehşete düştü,k leri, Muôviye ' n i n , on� ö ld ü ren i n , bu savaşa ıkatıl mnsına sebeb olan Ali olduğu n u söyleyerek onları bu dehşetten ku rta rmaya çal ıştığı hakk ı nda hadisler vard ı r; « M üsned » de bu çeşit hadislere. rast:amaktayız. Ammôr'ın ve üveys ' ü l - Ka mnl' n i n , Emir'ül M ü' m: nin' i n (A.M) ta rafında oluşla rı dolayısıyle Muôviye' den dön ü p Aliye uya n l a r bi le olmuştur. Sonradan Abdul lah b. Ömer'le, Amr b. As'ın oğlu Abdullah bile. Ali ta rafın da o l ma d ı klarından dolayı hayıflanm ış'.ardır. Cenôb-ı Pey gamber'in (S. M ) . « Kendilerinden sonra fitne kopaca ğ ı , All' n i n (A. M ) . Sıdd11kıyk-ı Ekber o l u p ü mmetinin Fôruk'u, bu l u naca ğ ı , O'nun dôimô hakla beraber olduğw> , Ammôr'a, «Bütün ha lık bir yola g itse. Ali b i r ayrı yol tutsa , Ali'n i n yol una g itmesin i . o yolu tutma s ı n ı » buyurd u kları h a k k ·n da da hadisler tah rlc edi l m!ştir (Bu hadisler ve bulunduk l a rı kita p l a r haık1kında « Fedô i l'ül- Hamse» ye bakınız; 1 1 1 , s . 379-399). Ayrıca » Mecma'üz-Zevô·id » , A m r b. Harn ı k'ıl-Huzzôi' ye[*] Rnsülullah (S.Mi «Yô Amr, sana yemek yeyen , su, ( * ) Amr b. Hamık, Hazret-1 ResOl-1 Ekrem'e (S.M) su vermesi üzerine Cenôb-ı Peygamber'in (S.M) «Al lôhım. onu gencliğiyle fayda landır» duôsına mazhar olmuş, yaşı sekseni geçtiği halde sacında sakal ında bir tek ak belirmemiştir (Üsd'ü l-Gaabe), Amr. Emir'ül-Mü·· mi nin'e (A. M.), «Sana dünyô malı için, yôhut bi rşey elde etmek, bir kudrete sôhi p olmak niyetiyle değil, RasOlullôh'ın amcasının oğlu ol duğun, insanla rda, kendilerinden daha fazla vilôyete sôhip bulund u ğun, ôlemlerdeki kad ınların en ulusu ve ResCılıullôh'ın kızı Fatıma' nın zevci olmak şerefine erd iğin, lslômda, bütun Muhôclrlerden, An-
•.
- 50 -
içen, sokaklarda gezen c.e n net ôyet i n i ( . cennetli k olduğun d a h içbir ş ü phe bu l u n mayan kişiyi, cennete delll ve b u r han olan zôtı, m ücessem cennet i ) göstermemi ister mi s i n » buyurmuşl a r, Amr. «Baba m fedô olsun sana ; el bette isteri m » deyince e l leriyle Ebü-Tô l ib o ğ l u All'yi gös termişlerdi; sonra gene, «Sana yemeık yeyen, su i çen, so ıka1klarda gezen cehennem ayetini g östereyim m i » dem iş ler, Amr'ı n . aynı tarzda cevabı üzeriıne. b i r kişiyi g öster m işlerd i . Amr, « Fitne kopunca Rasü l u l l ô h ' ı n · sözlerini ha tırlad ı m ; cehennem ôyetinden kaçtım. Faıkat b i r taşın içine g i rsem, gene Ü meyyeoğullan beni ondan, çıkarıp öldü rür l e r. Bana hablibi m Ras ü l u l lah hab e r verd i ; İslam'da kes i l i p şeh i rden şehre gezd irilecek, teşhir edi lecek i l k baş, be n i m başı m olacak» d e mişti (Ayn ı ; S. 1 1 7-1 1 8; bu husus ta, « Kenz'ü l - U m m ô l » de de i k i had i s va rdı r; Aynı S. ler) . •
.
.
Bütün bu had isle re nazara n , « M ü s l ü ma n l a rd a n iki bü yük böl ü k» , Hz. Emir' ü l - M ü ' minln ' le (A. M ) Küfe'ye g iden ler ve KüfeHler olsa gerektir; ç ü nkü Küfe'de Ebü-M üsa' l Aş'a rl. KOfelileri, Ali'ye (A. M ) uymaktan men'etmeye u ğ · raşıyord u ; Küfe l i lerin içlerinde de bu d üşünceyi g üdenler vard ı . Sonra hepsi de i m a m Hasan'ın sözlerine uyup Emir' sardan fazla ve üstün bir hakka eriştiğin için gelip uydum: bana öy le bir gün gelip çatsa da düşmanına karşı kılıcımı oynatıp d ursam, böylece dostunu güçlendirsem, sesini yüceltsem, sana yardımda bu lunsam. gene de hakkın ı ödeyeceğimi sanmam; öylesine tüm bir hak kın var ki bende» demiş, Hazret-i Emir de (A.M.). «Allôhım» buyur muştu, «Sen onun kalbini nurlandır, onu doğru yola hidôyet et; ne ol urdu, tarafta rları mdon senin gibi yüz kişi bul unsayd ı. «Üçüncü Ha· life'nin evine giren üç kişiden biri olan Amr'ın şehid edi leceğini, ba şının lslômda, ili< teşhir edilen, şehirden şehlre gezdirilen baş olaca ğını Cenab-ı Rasül-i Ekrem (S. M.). kendisine haber vermişti. Hicre tin ellibirincl yıl ında Muôviye'nin emriyle şehid edilerek başı kesil miş, şehirlerde teşhir edilip Şam'a gönderilmişti. Mübarek cesetleri M usul yakınlarında medfundur (Tenkıyh'ul-Makad; il, S. 328-329). - 51 -
ü l - M ü 'm inin'e (A. M ) tôbi' oldula r; iki bölük a rasında ki ih tilat, ortad a n 1ka l ktı. A m mô r'ın şehôdeti ni bildiren ve mü teaddiıd rôvilerden tahrlc edilen meşhur hadiste RasGl-i E k rem (S. M ) , M uôviye'yle ona uya n l a ra « Fiet'ül-Bôg ıyye Azg ı n , ôs1, saldı rgan böl ü k» buyurmuşlard ı r. XLIX. SGre-i Celileni n (Hucürôt) . « M ü 'm i nl erden iki böl ü k , b irbi rleriy le savaşa g i rişse, a ralarını b u l un ; onla rı düzene sokun. Bir bölü ğ ü , öbü rüne isyôn ederse onlarla, A l lôh'ın emrine itôot ed inceye dek sava ş ı n ; itôat ettiler mi d e adôletle iki bölüğ ün arasını bul u p onları barıştırın ve adôlete riô yet ed i n ; gerçekten de A l l a h , aıd ôletle muômele edenleri seven> mealindeki 9 . ôyet-i ·krimesini de bu hodis-i şe rifle yorumlayamayız; ç ü nkü hadiste, « m ü 'minlerden» den miyor; « M üs l ü manlardan» buyu rul uyor. Ayn ı SGre-i Cel1lenin 1 3-1 4. ôyet-i kerimelerinde, meôle n , «Bôdiye Ara p l arı , imôn ettik dediler; de k i : Tmô n etmediniz; faıkat M üs lüman olduk deyin ve iman, h e n üz sizi n gön üllerinize g i r medi ve Allôh'a ve Peygamberine itôat ederseniz, ya ptık larınızın sevôbından hiçbir şey eksilmez; şüphe yok k i A l l a h , suçları örtendir, rahimdir. Gerçekten inananlar, a n cak o kişilerd i r ki Allôh'o v e Peygamberine inanı rlar da sonra şüpheye d üşmezler ve m a l l a rıyla - canlarıyla sava şırla r Allah yolunda; işte onlardır doğru söyleyenlerin ta kend i leri» buyuru !arak Tman ve İslôm, izôh edilmektedi r. Bu ôyet-i kerimelere ve « İslôm a pa çıktır, imansa ka lbd e » hadis-i şerifine naza ran (Cômi': 1 , S. 1 03 ) . M ü s l üma nım d iyen, M üslüman sayı l ı rsa da m ü ' m i n olup olmad · Çl ı n ı an cak Allah b i l i r ve her mü' min, m üslü ma ndır; fakat her M üslüman, mü'min değildir. * *
..
§ Emir' ü l - M ü 'minin (A. M ) . Cemel ashôbı KGfe'ye ha reık et ettikten sonra , Rebeze'ye varmışlar, ardan, Abdul lah b. Abbôs'la Muhammed b. Ebi- Bekr'i KGfe'ye gön d ermişlerdi. KGfe'de vô l i olan EbG-M Gsa 'l-Aş'a ri, KGfe l i leri, Hz. Emir'e (A.M ) uymaktan men 'etmekteydi. İbn Ab-
52
-
ba1s 'la M u h a m m ed 'den b i r ha,ber g e lm eyince bu sefer, KOfeli lere b i r m ektup yazıp i m a m Hasan'ı (A. M ) . Ammar, Zeyd b. SOhaın ve Ubôde o ğ l u Sa 'd' i n o ğ l u Kays'le bera ber Küfe'ye yol la d ı la r. Küfe l i l er, İ mô m Hasan'ı (A . M ) kar şıladı lar. M escidde i m a m Hasa n, sonra Amma r, h a lka b i r e r h u tbe irad edip Emir'.ü l - M ü ' m i nin'e uym a l a rı n ı söyle d i lerse de EbO-M Osa. o n l a rd a n sonra m i nbere ç ık ı p uzun bi r h utbe okudu ve ha lkı, savaşa katı lmama ya teşvıyk et t i . Amma r, o n u zorla m i n berden i nd i rd i ; fokat h a l k ihti lata d ü ştü. Bu sı rada Küfe'ye gelen M a l ik'ü l-Eşter, EbO-M Osa· y ı ve adamları n ı Dôr' ü l - Emare'den ( H ü kumet kon a ğ ı nd a n , va l i l i k evi ndeın) ç ıka rd ı . Küfe l i ler, Emlr' ü l - M ü ' m i nin'e y a r d ı m ı kararlaştırd ı l a r ve birleştiler.
§ imam Hasa n (A . M ) . Cemel sava şın d a n sonra Sıffin Nehreva n sava ş l a rı nda da b u l u nd u lar. Hatta Sıffin sa vaşında, İmôm Huseyn'le (A.M) bera ber d ü ş mana h ü c u m etmek isterken Emlr' ü l - M ü 'mi nin (A. M ) , «Tutun şu n u ; ben, bu i1kisiyle soluk a l ıyorum, yaşıyoru m ; b u n l a r şehid o l u r l a rna Rns ü l u l l ô h 'ın ınes l i kesi lfr» buyurup savaşa g i rme lerine engel oldu l a r. Sıffin savaşından sonra İ m ô m Ha sa n 'a h itôben uzun bir vasıyyet-name yazdı lar; bu s u retle O ' n u n , ken d i lerinıden sonra vasıyleri ve ü m meti n i m ô m ı olduk l a rı n ı b i ld i rmiş old u la r (Nehc'ü l-Belôga Tercernesi va Şerh i ; S. 336-345) . Ayrıca İbn M ü lcem ta rafından ya ra land ı kta n sonra ve vefôtl arından önce de h ôssaten İ m ô m Hasan ve Huseyn'e (A. M ) . u mumi o l a ra k d a kıyô mete dek, bunu d uya n iman eh l i ne vasıyyette b u l un d u la r (Ay n ı ; s. 293-294) . va
*
§ Emir' ü l - M ü ' m i nin (A. M ) . h icret i n kırkıncı y ı l ı Ra maz.aın nyı n ın yirm ibi rinci g ecesi vefôt etti kten . son ra İ m ô ın Hasan (A. M ) . kend i lerini g asled i p kefenlemişler, nama zını ıkı lmışlar, aynı gece, sabaha karşı, şimd i1ki türbeleri n i n b u l undu ğ u yere, zarih leri n i n konduğu maha lle defnet- 53 -
mişlerd i r. Saba h l a y ı n , Kufe'de, İ b n M ü lcem ' i huzurlarına çağ ı rtmışlar, o , «Arkadaşım, M uôviye'yi öldürebi ldi m i , b '. lmem; ö l d ü remed iyse sa n a söz veriyorum ; g i d i p onun d a işini biti rey i m ; sonra geleyi m ; ha-k1kı mda ne h ü kü m ve rirsen rôz ı y ı m » dediyse ıde İ m ô m Hasa n (A. M ) . fazla söy l etmeyip b i r k ı l ı ç vurarnk onu öldürd ü ler; leşini yakmak ü zere Esved ' ü n - Na hal' n i n kızı Ü m m ' ü l-Heysem'e verd i ler; o da yaık ıp k ü l ü n ü savurd u .
§ Ayn ı g ü n . Küfe m esci d i nde İ m ô m Hasa n 'a (A . M ) bey'at ed i ld i . Son ra kısa b i r h utbe okuyup m i n berden in diler ve savaş hazı r l ı ğ : n a koyu l d u l a r. M uôviye, Basra 'ya, KOfe'ye birer aıdam gönderm iş, halkı, İ m ô m Hasa n ' ı n (A. M) a leyh ine k ı ş k ı rtmaya boşlamıştı. bu adam l a r tutu l u p öld ürüldü ler. M uôviye'yle mektuplaşma.lan b i r s o n u ç ver medi. Bunun ü zerine K Ofe 'ye A b d ü l m utta l i b o ğ l u H ô ris'in oğlu Nevfel oğlu M ug ıyra 'yı bıra k ı p orduyla hareket et tile r. Yo lda Ubeyd u l l a h b. Abbas'ı, Muôviye'nin ord usunun F ı rat kıyısına u laşmasına engel olmak üzere on i k i b i n ki şiyle öncü olara k yollad ı l a r ve her h u susta Kays b. Sa'd ve Said b. Kays'le m üşôverede bulunma s ı n ı . kendisine b i rşey olursa o rduya KO'y s'i n , o da şehid o l u rsa Said ' i n kuma nda etmes i n i buyurd u lor. M uôviye, boyuna o-d a m la r göndererek, para laır vererek, vaatlerde, tehd itlerde b u l u n a rak bel l i - ba şlı kişileri İ m ô m ·H asan'dan ( A M ) ayı r ma ya , tarafta rları a rası n a n i faık salmaya u ğ raş madaydı. U beydu llôh'a d a , Hasan ben imle uzlaşmaya rôzı o l d u ; sen de ba n a uya rsa n , sana onb i n d irhem veri ri m ; bunun ya rı s ı n ı ş·imdi a l ı rs ı n , yarısı n ı da KOfe 'ye varı nca d iye mektup gönderdi. Ubeyd u l l a h , daha önce Yemen vô l i siyken, M uô viye'n i n gönderd i ğ i B ü s r b . Ertôt'a k a rşı dura mayıp kaç m ış , Büsr, U beyd u l l ô h ' ı n , Abd ü rra h ma n ve Kusem a d l ı a l t ı ve beş yaşındoık i i·ki o ğ l u n u , a n neleri nin gözü ö n ü nde, bizzôt boğazlarını keserek şehld etm işti; hatta a n neleri , bu yüzden nkli denges i n i yitirmişti. U beyd u l l a h , bu acı k lı geçmişi de u n utara k ne yapaca ğ ı n ı şaşırmış bir hôldeyken M uôviye, Büsr'ü, U beyd u l lô h ' ı n oğ u l l a rı n ı n kaa t i l i n i , y i r-
54
-
nı ibin kişink b i r orduyla, İ m ô m Hasan'ın öncüleriyle savaş maya gönderdi . Bunun üzeri ne U beyd u l l a h , M uôviye'nin tekllfine uyup g iz l ice ordudan ayrı l d ı . Sabah leyi n , n a maza g e l meyince iş a n l a ş ı l d ı ; namazı Kays k ı l d ı r d ı . Ord u , sa vaşta dayana mayıp d a ğ ı l d ı ; Kays de, kendisiyle ka lan la rla dönüp Küfe'ye g itti .
§ i m ô m Hasa n ' ı n (A . M ) ordusunda , ıkend i lerine ve E h l i beyte candan ba ğ l ı o l a n la r, pek azd ı . K i m i s i , d ü nya lık elde etme k için u ğ ra şmadayd ı ; k i m i s i şüphe i ç i ndeyd i, rk i me kul olaca ğ ı n ı b i lemiyord u ; k i m i s i , yel ne yand a n eser se, öte ya n a e ğ i l iyord u ; k i m i s i de Hô ricilerin i na nç l a rı na kapılm ıştı. İslamın düştü ğ ü ayrı l ı k , ayık ı r ı l ı k , reiylerin b i r bi rine zıd o l uşu , va hdetin ·kalmayışı, paranı n , servetin hô k i m iyet i , iman kudret i n i zayıflatmıştı : M uaviye'n i n casus l a r ı , bir a n b i l e durmuyorlar, bu ayrı l ı ğ ı , bu aykırı l ı ğ ı , re i yle, kıyasla d a h a da derin :eşti ri yorla r, da ha d a g e n i şle tiyorla rd ı ; vaatle, parayl a , tehditle adam a v l ı yorla rdı. Or d uda, İmôm Ha,sa n ' ı (A. M ) tutup kaç ı ra rak Muaviye'ye gö t ü rmek isteyenler bile va rd ı . B i r kere, çad ı rlarına g i rmi ş l e r, ne buldularsa yağma etmiş ler, a ltlarında k i seccôde l e r i n i b i l e çekip a lm ı şlardı. Bir kere de mescidde na maz kıla rla rken b i r i s i , ken d i le r i n i yara la m ış , a d a m , tutu l u p öl d ü rü l müştü. İ mô m Hasan (A . M ) , « I ra k l ı la r» buyu rmuşlard ı , « Bize yaptı kların ızdan d o l a y ı A l l ô h 'ta n korku n ; biz, s i z i n hem e miri niziz, hem kon u ğ u n uz . H a k k ı m ızda, A l l ô h ' ı n «Ar. ca k ve a ncak ey E h l ibeyt, A l l a h , sizden her çeşit suçu, pisliği g i dermek, s i z i tertemiz etmek d i ler» buyurduğu E h l ibeyt biziZ» ve mescitte a ğ la madık kimse k a l ma m ı şt ı ; fakat ne çôre k i gözya ş ı , d ü ş m a n ı ne m a ğ l O b ediyordu , ne yokediyord u . § M uôviye, İ m ô m Hasa n'a (A. M ) uzlaşma te·k lif i nd e b u l u n m uştu ve i m a m Hasa n (A. M ) a d a m l a r ı n a şöyle h i tab etmişlerd i : «Biz, Ş a m l ı l a rl a , b i r ş ü p h e üzerine sa'Vaş mad ı ğ ı m ız g i b i savaştığı mızdan dolayı b i r ned amet de duyma m a kta- 55 -
yız. Onlarla, ese n l i k le, sabırla savaşt ı k . Ama ş i m d i esen l i k, d üşmanlığa dönüştü; s a b ı rsa, te lôşa, kargaşçıya . S iz Sı ffiın'e g i derken din i n iz. d ü n yô nızın önündeyd i (. din i n i ze uymuştunuz, d ü n yanızı a rd ı n ıza a tm ıştı nız) ; bug ü n se öyle b i r h ô ldesiniz k i d ü nyônız, din i n i z i n önünde. Duyun, b i l i n ki size karşı biz, evvelce na sılsa k gene öyleyiz; ama siz, b ize karşı e s �isi g i bi değ i ls i n iz . Duyun. b i lin ki siz, öl d ü rülenlenden iıki bölü ğ ü n o rtasındasınız ; S ıffin'de öldürü l e n lere a ğ l ıyorsunuz, Neh revan'da öldürülenlerin öçlerin i. a l m a k i1s tiyorsunuz. Ka lan yen ilg iye u ğ ra mış, yapa -ya l n ız ,. h or-ha1kıyr; a ğ layan, öca l m a sevdôsında. Muôviye, bizi öyle b i r işe ç a ğ rıyor k i on da ne b i r yü celme va r, ne b i r adô let. Ö l ü ı n ü göze a l ıyorsanız, tekli fini reddedeHm; yaşamayı ist!yorsanız, kab u l edel i m ; han g i s ine rôzıysa nız b i l d i r i n . » . Bu hıtô beye ıka rş ı , her yandan bağ rışa ra k , yaşa mayı, uzlaşmayı i sted i kler i n i b i ld i rd i ler.
§ imam ·H asan (A. M ) . sonrada n , «Va l l ô h i » buy u r m uş l a rd ı , « Ben bu i ş i M uôviye'ye teslim etmezd i m ; fnkat yard ı mcı bula mad ı m . Yardımcı bu lsayd ı m , gecemde d e onunla sava ş ı rd ı m , g ü ndüzümde de; sonu ndaysa A l l a h , benimle o n u n a ra5ında h ü kmederd i . » § İ m ô m Hasan'la (A. M ) şa rtla r ı ş u n l a rd ı :
M uôviye
o ra s ı ndaki
sulh
1 ) H a l kı n , Allôh'ın k itabı na, Ras u l ' ü n ü n sünnetine uy q u n o l a ra k idô re edilmes i ,
2 ) A l i (A . M ) Şia 'sından o l a n la ra h i çbir s u retle kötü lükte b u l u n u l ma ması , 3) Hz. Emir' ü l - M ü ' m i nin'e (A.M) k.öt ü söz söylenme mesi , 4 ) Hak sô h ipleri ne, Cemet ve Sıffi'n sava ş ı nda şehid olanların evl ô d ı na , haraç ma l ı ndan pay ver i lm esi , - 56 -
5 ) M uôviye' n i n , kend isinden sonra , yerine birisini ha tife yapma ması. Muôviye, uzlaşma yaz ı l ı p ta ra f l a r ve tanıklar i mza lad ı kta n son ra Nu hayle 'ye g itti; o ra d a okud�Ju h utbede, « Ben» d e d i , «Hasa n'la bôzı şartla ra uyaca ğ ı m ı vaadede rek uzla ştı m ; a ma o şartların hepsi d e aya ğ ı m ın a lt ı n d a ; o n i a rı n hi ç b i r i n i yerine getirmeyece ğ i m . »
§ Ve ded i ğ i n i yaptı da. Emlr' ü l - M ü 'minln'e (A . M ) , i m a m Hasa n ' ı n (A . M ) b u l u n d u k ları mescitlerde bile, hôşô, l ô net ok uttu ; Medlne'de, Mesc i d - i Ne bl'de, M ü ' m i n l e r Anası ü m r n ü Sele me'nin ( R .A) y ü z ü n e ka rş ı v e A ll'ye sö ven i n , RasOl-i Ekrem'e söv m ü ş olaca ğ ı n a , Hz. R a s O l ' ü sö ven i n se, A l l ô h ' ı sövmüş bul unaca ğ ına d a i r ha dis-i şerifi söylemelerine ra ğmen inad ı n d a ısrar etti ve bu kötü ôdet, Ömer b. Abd ü l 'Azfz 'in zama n ı na dek s ü rd ü . Alf'n i n ( A . M ) taraftarla rı ö l d ürü l d ü ; evleri y ı k ı l ı p ya k ı l d ı ; A m r b. Ho m ı k şe hid e d i l d i , zevcesi i k i y ı l Şa m zından ı nda kald ı ; Hucr b. A d ı yy'ye ve O ' n u n l a berô ber o l a n l a ra kıyıld ı ; E h l i beyt'e ve şehid lerin evlôd ı na h i ç b i r pul veri l med i ve M uôviye, hayatın ın sonunda, h a l ktan, oğlu Yezid 'e zorla bey'at a l d ı , yeri ne onu bıra k ı p g itti . *
§ i m a m Hasa n ' ı (A. M ) bu uzlaşmaya razı o ld uk l a rı i ç i n kınaya n l a r o l d u ; d uygularına uyup kınayan lor, a k ı l la rıyla d ü ş ü n ünce, başka bi rşey ya p maya i mkan bulunma d ı ğ ı n ı tasdıyk ed i p kend i lerinden ba ğ ı şlanma d i ledi ler. i ma m (A. M ) , uzlaşmadan sonra , kardeşleriyle, E h l i beytiy le Medine'ye döndü ler. A bd u l la h b. A bbas , «A rab» d e m iştir, « i mam Hasa n ' ı n vefatıyla a lça l d ı , horluğa d üştü . » i lahi k ud retin, Rabbani h a k i m iyeti n , A l l ô h ' ı n ve Ra s ü l ü n ü n , her ferd i bir gören, tevhide ve vahdete d a yanan ta rafsız ve i n sanı idôren i n yeri n i , m i l l i yete, s ı n ı f hakim i yeti ne, ha l kı istismara , h ü rleri k u l yapma rej i m ine bırakması - 57 -
·
·ba k ı m ı ndan d o ğ rudu r ve İbn Abbas . bu cüm ledeki «Arab>> sözüyle insa n l ı ğ ı ve İslômı kasdetm işse, gerçeğ i n ta ken d isi,d i r bu söz. Netekıi m , « İ môm Hasa n ( A . M ) vefôt edin ce. Muôviye, zinôdan doğan Ziyôıd ' ı ·kend i sine kardeş i l ô nından çeıkin meyi nce, Hucr b. Ad ıyy şehld ed i l i nce ve M uôviye, oğlu Yezld ' i yerine ha life yapınca, i nsanlar a l .ç a ld ı la r » da d e n m i şt i r. *
§ i mô m Ha,sa n ' ı (A. M ) b i rkaç ıkere zeh i rledi ler; b u yüzde n , h e r seferinde, b i r m ü ddet ra h atsızlanan İ m ô m (A. M ) . bu n la rda n kurtu l d u l a r. Sonunda M uôviye, İmôm Ha.sa n ' ı n zevcesi v e Kays o ğ l u Eş'as'ın k ı z ı Cu 'de'ye, İ m ô m ' ı zeh i rleyip şehld ett i ğ i takd i rde bin d i rhem verme yi ve on u . o ğ l u Yezld 'e a l mayı vaadetti. Cu'de, bu vaad ,ıe r üzerine İ m ô m ' ı zeh irled i . Muôviye, vaadetti ğ i parayı Cu 'de'ye ödedi ; fakat, RasO l u l lô h ' ı n o ğ l u na b u n u yapan, korka rım, o ğ l u ma da yapar deyi p i ki nci vaad ı nden dön d ü . *
§ İ môm Hasan (A . M ) . Medine'de, h icret:n kırkdoku z u n cu yılı Saferi n i n y irmiseki z i n c i , yôhut y i rmidokuzuncu g ü n ü vefôt ett i l e r. Vefat yılı ve ayı hakkı nda baş,ka rivô yetler c!e vard ı r. Vefatla rından önce İmôm H useyn (A. M ) , 'kend i lerine, bu işi ıkimin yaptı ğ ı n ı sormuşla r. İmôm (A . M ) , «Allô h ' ı n in t iıka m ı daha da ş iddetl id i r» buyurup b i rşey söylememiş lerıd i r. İ m ô m ' ı zeh i rlediıkten sonra Cu 'de'n i n Şa m'a gitme s i , Muôviye'n i n , vaadett i ğ i para y ı ona vermesi, bu kötü işe, o n u n ô let o l d u ğ u n u ıspa tlama kta d ı r.
§ İmôm Hasan (A . M ) . kardeşleri H u seyn 'e (A. M ) , ataları RasO l u l l ô h ' ı n (S . M ) y a n ı n a defned i l meleri n i . fa kat buna engel o la n l a r b u l u n ursa, savaşa, ıkan dökülmesine g i rişil memes i n i , Baıkı'a götürü l meleri n i vasıyyet buyurdu l a r. Vefatlarında n sonra İmôm H useyn (A . M ) ken d i leri n i y ı ka d ı lar; tekfin v e techizlerinden sonra , dostla rı y l a Re-
- 58 -
s O ! u l l ô h ' ı n Ravzasına götürd ü l e r. B u n u haber a lan Mer va n , ü meyyeoğ u l la n ndo n bir topl u l ukla s i l ô h l a n ı p gele re k yol u kest i . Bu s ı raıda Aişe d e bir k.atıra bi nerek g e l d i ve onlara kat ı l d ı . İmôm H useyn (A . M ) , M e rvôn'.:J , « K a r deşimin va,s ıyyet olma sayd ı » buyurd u , «Al lah k ı l ıç la rı n ı n n a s ı l öca l d ı ğ ı n ı görürd ü n » v e m übôrek naaşlerini Baıkı ' mezô rına götürd ü ler, Hz. Emir' ü l - M ü ' m i nin ' i n (A . M ) a n ne leri Esed kızı Fôtı ma'nın ( A . M ) yanına d efnetti ler (Dô i ret' ü l-Maôrif'il - İslômiyyet'iş-Şliyye; i l ; Beyrut-1 392 H. 1 972. s. 1 5-22 ) .
- 59 -
ÜCÜNCÜ İMAM HUSEYN'ÜŞ - ŞEHİD (A.M)
§ İ m ô m Huseyn (A. M ) . h icret i n üçüncü, bir rivôyete göre dörd ü ncü y ı l ı Şô bô n ı n ı n üçüncü g ü n ü Medine-i M ü n evvere'de doğ muşlard ı r; Cenôb-ı Fôt ı mat'üz-Zehrô 'nın (A. M ) ikinci oğ u l l a rıdır. Doğ u m ayları h a kkında ba şka ri vayetler de vard ı r. Doğ u m ları, Hz. Peyga mber'e (S. M ) m ü jdelen m i ş , Rasül-i Ekre m , Fôtı ma- i Sıddıy:ka ' n : n evle r i n i teşrif buyurmuşlar, İ m ô m H useyn'i 1k ucakları na a l mış la r, sevip okşamışlar, yed inci günü de m ü bôrek adlarını « H useyn >> ıkoym u ş l a rd ı r. İmô m Hasan'a (A. M ) . doğ u m l a rı dolayısıyla b i r 1kurba n kestik leri g ib i H useyn ( A . M ) i ç i n d e b i r k u rban ·kesmişler, yoksul lara dağ ıtm ışım. sa ğ k u l a k l a rına eza n , sol ıkulakla rına kaa met okumuşlard ı r. «Za hför' ü l - U kbô» da, Katô.de'den, İmôm Huseyn ' i n (A. M ) . İ m ô m Hasan'd a n (A . M ) b i r y ı l , on a y sonra, h icretin be şinci y ı l ında doğdukları, h a m i l müd deti n i n a ltı ay o ld u ğ u rivôyet ed i l mekted ir; h a m i l m üddeti, a ltı ay o l u p doğan ve yaşa ya n . rivôyete göre, Meryem oğlu Tsô Peyga m ber'le (A. M ) İmôm H useyn aleyh i 's-selômd ı r ( Fadô i l ' ü l - Ha mse; i l i . s. 255 ) . § Lô kapla rı «E'ş-Şehid » , ·kü n yeleri « Ebu-Abd u l l a h » tır. Altı e rkek, iıki kız evlôtla rı o l muştu r. Erkek ev lôtları, Kerbelô'da şehid olan ve Cenab-ı Peyga mber'e, yüzleri, söz leri ba.k ı mından pek çok benzed i k leri i ç i n «Şebih-i Peygamber» d i ye de a n ı la n Al i yy'ü l - E kber, A l iyy' ü l -Avsat, A l i yy'ü l-Asga r, M u hammed , Ca 'fer ve A bdu l l a h 'tır. A l iyy' ü l - Ekbe-r' iın anneleri, Mes'Qd oğlu Urve'nin oğ l u Ebü-M ur ra kızı Leyl ô 'd ır. Aliyy'ül-Asg u r d iye meşh u r olan ve a ltı - 60 -
a y l ı kken Kerbelô'da, kuca kla rında, boğazlarından oklana mk şehid ed i l en Abd u l lô h ' us - Rad ıy'ın a n neleri, Adıyy oğ l u i mri'ü l - Ka ys ' i n kızı Rebôb'd ı r. M u h a m m ed ve Ca 'fer, b aba la rının hayôt ında vefôt etm iş lerd ir. Kızları Fôtımcı va S e,kine'nin a n ne l eri , Ali Asgar'ın a n ne l eri Rebôb'd ı r. Fô t ı m a ' n ı n a n nelerini n , Abd u l l a h oğ l u Talha'nın kızı Ü m m ü İ sh a·k olduğu v e Zeyneb a d l ı b i r kızla rı daha b u l u n d u ğ u d a rivôyet ed i l m işti r. A l i yy ' ü l - Ekber, bir rivôyete g öre İ m ô m Zeyn 'ü l-Ab'.din Ali'd i r (A M ) . A l iyy'ü l-Asga r'sa , a ltı a y l ıkken şehid edilen A l i yy'ur-Radıy'dir; fa,kat ilk rivôyet, d a h a meşh u rdur ve maıkbüld ü r. Evlôtlann ı n , A l i yy'ül E kber, A l iyy ' ü l-Asg a r, Ca 'fer, A bd u l l a h ve Fôtıma'dan i bô ret olup a ltı tô ne old u ğ u , Abd u l l ô h ' ı n , Ali Asgar d iye tan ı nd ı ğ ı ve kuca klarında oklana raık şehid edilen o ğ u l la rı b u l u nduğu rivôyeti de va rdır. Soyları, İmôm Zeyn 'ü l-Abidin A ll'den yürüm üştür ( U mdet'üt-Tô l i b; S. 1 81 ve aynı S. n i n n ot u ; Dôiret ' ü l-Maôrif' i l - İ s l ô m iyyet ' i ş- Şiiyye; i l . S . 23) .
§ « M ecma ' uz-Zevô id» de, Rasül-i Ekre m'in ( S . M l . Hz. Fôtıma ' n ı n (A M ) evl erin i n önünden ge çerlerken İ m ô m H useyn'in a ğ l a d ı k l a rı n ı d u y u p Cenôb-ı Fôtıma'ya, « B i l mez m i s i n ki O ' n u n a ğ '.a yışı beni incitir» buyurd u k l a r ı b i l d i ril mekted ir; b u n u Tabarô n i de kaydetmekted i r ve bu had i s , «Za hô i r' ü l - U kbô »da da mevcuttu r ( Fadô i l ' ü l - H a mse; i l i , S . 255 ) . Genôb-ı Peygamber'in (S. M ) , ·H usey n ' i n m ü b ô re!< d udaıkları n ı öptükleri hakkında «Zahô ir'ül-Uıkbô, Üsd'ül Gaabe, Savô ı k' u l - M u hnka » ve « M üsted r i k » te d e h ad isler va rd ı r. «Keınz' ü l - U m m ô l » ve «Savô ı k » d a , Zeyd b . Arkam' ı n , U beyd u l l a h b. Ziyôd'ın mecl i s i nde b u l u n d u ğ u n u , İ m ô m H u seyn 'in m ü bô re k baş l a rı geti ril i nce U beyd u l : ô h ' ı n , e l i nde k i değnekle dudaklarına dokunduğ u zaman Zeyd'in, Hz. RnsOl-i Ekre m ' i n ( S . M ) , o d uda kları ö ptükleri n i görd ü ğ ü n ü söyleyerek hareketi n i kınad ı ğ ı tasrih o l u n makta d ı r (Aynı; s. 258-260 ) . «Huseyın bendendir, b e n Huseyn'denim; H u �eyn'i se ven i Allah sever» hadis-i şerif i , Buhôri, Tirmizi, İbn Mô ce' n i n «Sahih » lerinde, « M üsned' ve « M üstedribte, « Kenz' - 61 -
ü l - U m m a l » ve «Üsd'ü l-Gaabe»de, d a h a b i rçok H ad i s ve Sünen kitaplarında mevcuttur (Ay n ı ; S. 260-262) . Ra s O l - i Ekrem ( S . M ) . H u sey n ' i ba ğ ı rlarına basa rlar, ellerin d e n tutup oynatı rım. göğüslerine ç ı k a rı rlard ı ; a ğ ızlarını öperle rd i (S. 263-264) .
§ i ma m H u seyn (A.M) doğu nca Ras O l - i E;krem, o n u kuca kla rıına a l ı p a ğ l a m ı ş l a r, U meys kızı Esma, a ğ layışla rı n ı n sebe b i n i soru nca , «Azg : n b i r ta ife, O'nu ö l d ü recek; o n l a r şefaatime n a i l o l mazlar» buyu rmuşla r ve bunu Fa tıma'ya (A.M ) haber vermemesi n i söylemişlerd i r. Haris kı z ı ü m m : ü l - Fazl Lübô be'den de, RasOl-i Ekrem ' i n (S. M ) , i m a m H useyn doğunca, Cebrfü l ' i n (A. M ) . O'nun şehôde t i n i ken d i lerine haber verd i ğ in i b i l d i rd i,kleri rivôyet e d i l m!ştir (Ah med ' ü l- Emini Abd ' ü l - H usey n : Siretünô v e Sün netü n a ; Necef-i Eşref-1387 H . 1 965; S. 34-44) . Doğ u m l a r ı n d a n b i r yıl geçince v e e rtesi y ı l , H z . Ra s O l 'e (S M ) . H useyn'in şehôdeti , gene haber veri l m iştir (Ay n ı ; S . 4648) . M ü ' m i n l e r Anası ü m m ü Seleme ( R .A ) , ken d i evinde, RasOl-i )krem'in (S. M ) . H useyn ' i n Kerbelô 'da şehid edi le ceğ i n i haber verd i klerini b i ld i r m iş lerd i r (Ayn ı ; S . 49-64, 75-78, 82-99) . Tirm izi, «S-Jhih » i nde, Ü m m ' ü l - M ü ' m i nirı Ü m m ü Seleme' n i n ( R . A ) . b i r gün a ğ l a makta old u ğ u n u , se bebi soru l u nca, « Ra s O l u l lô h ' ı ruyada görd ü m ; başları, sa k a l l a rı toz-to pra k i ç i n d eyd i ; Yô RasO l a l l ô h ne oldu sano d iye sord um; Huseyn ' i n şehadetin i görd C: m buyurd u la r» ded i ğ i n i tahric eder (Ay n ı ; S. 1 29-1 35) [ * ] . ( * ! Sôlihıyy-i Necef-ôbô:ı:. «Şehld-1 Côvi<J» adlı kitabında. Üm· mü Seleme'nin (R.A.) vefatltJ•ının, h icretin ellidokuzuncu yılında, Kerbelô fôccasından üç yıl önce elllsek zinci y•IC:a, aıtmışbirinci yılın Aşürô gününde, yôni Kerbelô fôcıasının o:duğu gün,. ayn.ı yılın sa nunda, yahut altmış iki nci yılında vuku'bulduğu hakk ındaki rivôyel· lerl kaydederek bu haberin doğru olamayacağını söylüyor (Tehran -1 349 Ş S. 1 1 1-120). Fakat bu haberi, Taborôni, Kenci, Ahmed b. Hanbel, Bayhakıy, Heysemi, lbn Hacer ve daha birçok muhaddis, rôvileri inan ı l ı r kişilerden, mütaddid senedlerle tahric etmişlerdir. lmôm H useyn'in (A.M.) lrak'a hareket ederlerken bôzı emanetlerl
- 62 -
Rasül-i Ekrem'in (S . M ) . Aişe h a z retleri nin evi nde de,. İ m ô m Huseyn'in şehôdet in i haber verd i k lerine d ôif h adisler vardı r(Ayn ı ; S. 65-74, 1 00-1 05) . Ü m m 'ü l-M ü ' m i nin Zey neb bint Ca hş'ın evinde de bunu haber vermi şlerd i r (Ay n ı ; S. 79-81 ) . Hz. Emir' ü l - M ü'm inln ' i n (A.M evleri nde (S. 1 06-1 07) . ıkend i evleri nde (S. 1 1 5) ve Sahôbenin top l u l u ğ u nda da bunu b i l d irmiş lerd i r (S. 1 08-1 1 4 ) . § Emir' ü l - M ü ' m inin d e ( A . M ) Kerbelô'dan geçerler ken, Rasül-i E1kre m ' i n (S. M ) . İ m ô m H useyn 'in orda şehid edileceklerini haber verd i k lerini b i ld i rm i şler, konaca kları, şehid edi lecekl e ri yerleri ve İ mô m ·H usey.n ' i n (A . M ) Katl g ô h la rı n ı işôrt eylemişlerd i r (S. 1 1 6-1 23) . İ bn Abbas, Hz. Ra s ü l ' ü ( S M ) ruyôda görd ü ğ ü n ü · ve· İ môm H usey'in (A . M ) şehld ed i l d i ğ i n i söyled i kleri n i b i l d i r m iş t i r (S. 1 27, 1 36. Fadô i l 'ü l-Hamse; 1 1 1 , S. 270-279) . Ra s O : u l l ô h ' ı n (S . M ) . imam Huseyn'in (A.M) Kerbe lô'da şehld edi lece ğ i n i haber verdi·klerine ve bu olayda, O'na yard ı m e d i l m eE,iın i e m i r buyurduklarına d ô i r de had isler vard ı r ( Fa d ô i l ' ü l-Hamse; S . 208) ve E h l i beytlerine i h ô nette bu l u n a n lar, z u l medenler h a k kında i lenm işlerd i r (S. 281283 ) . Vahyô Peyga mber' in (A . M ) kanı için yetm işb·n ki ş i n i n ö l d ürü l d ü ğ ü n ü , İmôm Huseyn (A . M ) için bunun i kiı m i s l i k i ş i n i n ö l d ü r ü leceğ i n i n b i l d i ri l d i ğ i n i beyôn buyurmuşÜmmü Seleme'ye verdikleri, Ehlibeyt, Medine'ye dönünce. Ümmü Seleme'nin, onları imôm Zeyn'ül·Abidin'e ıeslim ettiği hakkında da rivôyetler vardır. Ümmü Seleme'nin (R A.). Yezid'in saltanatı zamô nındo vefôt ettikleri kesindir; bu bakımdan ümm'ül-Mü'minin'in, h ic· retin altmış üçüncü. yahut allmış dördüncü yıl ında vefôt ettikleri hakkındaki rivôyetlerin doğru olduğu, öbür rivôyetlerin doğru olma d ı ğı muhakkaktır. «Şehid-i Côvid»ln yazarı. kararını önceden verdiği· için bu rivôyetleri almam ış. bunca m uhaddisi yanılmış saymış. ken· disini doğru sanmış. zann ına uyan rivôyetlerl doğrulamaya ka'.kış mıştır. (Siretünô ve SünnetOnô'ya ; S. 52-64, 82-84 ve 9C-96; Ten k ıyh'ul-Makaal'e; ııı. Son Bölüm; Kadınlar Kısm ı ; S. 72-79 ve Rey· -hônet'ül-Edeb'e bk. C. VI; Tebriz - 1333 Ş. S. 222-223). - 63 -
! a rd ı r k i bu h usustaki had i s « M ü stedrik'üs-Sahihayn, Tô ri h u Bağdôd» ve «Za h ô i r'ul-U1kbô» da İ bn Abbas'tan tah ric e d i l m i şt i r (S. 284 ) . * * "
§ i m a m H useyn (A . M ) . kardeş leri i m ô m Ha,san ' ı n (A. M) M uaviye'yle uzlaştık ları nı duyunca h uzurlarına va rıp sebeb'ni sorm uşladı; a y n ı zamanda da a ğ l a m a ktayd ılar. i m a m H a �-a n ' ı n (A. M ) ceva pla rı şu ol muştu: «Bunda n önce baban Ali'ın i n (A . M ) uz laşmasına se beb olan şey buna da sebeb oldu . » ( M a n ô kıb-ı Şeh r-Aşüb' ta n na·klen Seyyi d A li Ekber- i Ku reşi' n i n « M erd-i Mô Fev ıka i n san» eseri ; 3. Ba s ı m ; K u m , oa r-üt-Teblıyg-ı islômi Yay ı m ı 1 388 H . S. 83 ve aynı sahife n i n di p notu ) . -
H iç şüphe yok k i b u soru, i ma m ·a iti raz yo l l u sorul m a m ıştı; böyle bi rşey ola mazdı da. Ancak imam Huseyn' in (A . M ) i le ridekıi kıyamlarına aykırı g i bi görülen bu uz laşmanın sebebi n i daha da a çı k la tmaık i ç i n d i . Netekim bu uzlaşmada Küfe'de b u l u n mayan Sü leymôn b. Surad, Kü fe'ye gelip bunu duyu nca ve i m a m Hasa n ' ı n Medine'ye g iWkleri ni öğre n i nce Medine'ye g i t m i ş , i mô m 'a , uz lm;ı moyı bozup tekra r sava ş mayı tek lif etm i ş , tek:ifi ıkabül ed i l meyince i m ô m H useyn'e başvurmuş, H useyn (A . M ) . « M uôviye sağken susup otura n evlerin izde; andolsun k i bu. ben i m de iste med i ğ i m birşey; M uôviye ö l ü nce d ü şü n ü r ü m ; siz de dü ş ü n ü rsünüz; baka l ı m ne olur» buyurmuş lardı ( El - i m ô metü v'es-Siyôse'den na klen aynı kitap, S. 76) . i m fün Hasan'ın (A.M) vefatlarından sonra I ra k l ı l a r, Muôviye a leyh i n e hareketi tasarla mışla r, i m a m H useyn'e _ bey'at etmek istemişlerd i . . l mô m 'dan « M uôviye'yle a ra m ızda uzlaşma va r; onu bozmak o l ma z ; M uôviye ö l ü nce bu i ş i ç i n g ereken şeyi yapaca ğ ı m » cevô bını a l m ış l a rdı (Şeyh M üfid ' i n « i rşôd» ıyla «A'l ô m ' ü l - H üdô» dan naklen; - 64 -
S . 78 ve 2. not) . Bütün bu n la r. İ mô m H useyn ' i n (A.M ) . ka r deşleri ve zama n ı n ı n İ m ô m ı o l a n Hasan'ül - M üctebô ' n ı n (A.M ) . M uôviye'yle uzlaşmasına karşı old u ğ u hakk ı n da k i söylentilerin asl ı o l mad ı ğ ı n ı . sonra da n İ m ô m Huseyn ' i n (A . M ) kıya m !a rı dola yısıyle ve okl a göre uydurulmuş d ü ş ü ncelerin ifôdesinden ba şka birşey b u l u n ma d ı ğ ı n ı g ös teri r. § imam H useyn (A. M ) . ·kardeşleri İmôm Hasa n ' ı n (A. M) vefatla rı ndan dokuz yıl sonra ve M uôvi ye'nin ö l ü m ü n <l e n iki y ı l ö n c e Mekke'ye g itmişle r, Hôşimoğul larıyla Eh l i beyt dostlarını 'toplayıp bir h utbe irôd buyu rmuşlar, Eh l i beyt'e ve E h l ibeyt Şla 'sına ya p ı la n zulümle rd e n ba hse d ip demişlerdi k i : «Bugün b e n s i z e . bôzı şeyler sorma1k istiyoru m ; söz l e ri m doğ ruysa gerçe kley i n ; deği lse yala n la y ı n ; sözleri m i .cf u yu n . yazı n , yayı n ; sonra şehi rıeri n ize, boyla rınıza d ö n ü n ce emin o l d u ğ u n u z . i n a nd ı ğ ı n ız k i ş i lere sözlerimi d uyu run, o n la rı ça ğ ı rı n ; ç ü nk ü be n, bu gerçeğ in sörpüp yıpra n masında n . y i t i p g itmes i nden kork uyoru m ; ama A l l a h , kô firler hoşlan masa da n u ru n u pa rlatı r.» (Son c ü m l e LX I ; S a f s ü resi , 8. ôyte•i kerimes i d i r. Tabrısi'n i n «·İ hticôc» ı n da n naklen aynı kitap; S. 83-85 v� son sa hifen i n dip notu ) . B u h utbelerinde, z ô l i m lerin her ya nı tuttu ğ u n u , M üs l ü m ô n l a r ı n , onlara ô detô k u l - köle kesildikleri n i . imansız kişi lerin i ş başına geçtikleri n i , inananla ra a c ı m a d ı k l a rı n ı , zayıflara şiddetli davra n d ı k l a rı n ı , b ü t ü n bunlara ka rşı da A l lô h ' ı n ken d i lerine u l u l uk ihsôn ett i ğ i k i ş i lerin sustukla nnı, bu yüzden g azebe uğramaları ihtimô l i n i n pek kuv vet l i b u l u n d u ğ u n u a n latmı ş l a r, sonu nda «Allô h ı m » buyur muşla rd ı , «Sen bil i rsin ki bu sözleri m , h ükmetmeye rağ betimden, mal - m ü l k elde etmeyi d i led i ğ i mden değ i l ; a n caık sen i n din i n i n yol l a r ı n ı g östermek, şeh i rleri n i mômur bir h ô le getirmek isted i ğ i mden. Böylece de mazl u m ve çô- 65 -
F. 5
resiz ık u l l a r ı n ı n esen l i ğ e u laşmaları n ı , e m i rleri n i , h ük ü m l e r i n i yerine getirebi lmelerini sa ğ l a m a k istiyorum.» Ve sözle r i n i şöyle bitirmişlerd i : «Ey h a l k , b ize yard ı m etmezseniz, h a k kı m ızda i nsôfo gel mezse n iz , zô l i m ler size musal lat o l u rlar; Peyg a m beri nizin dinin i n n u r u n u s ü rd ü rü rler. Allah bize yeter ve o n a daya n d ı k , ona yön e l d i k ve va rıp g i deceğ i m i z onun tapı sıd ır. » (Son c ü m l eler, 1 1 1 . Sure-i Celll e n i n 1 73. ôyet-i ke rimes i d i r . «Tuhaf'ül - U ku u l » dan naklen aynı kita p ; S. 86-89; A rapça Metn i ; S . 298-300 ) . Görül üyor ·k.i i m ô m H useyn (A . M ) ıkıyôma hazırlan makta d ı r. § M u ô viye, h i c retin e l l idördü ncü y ı l ını n son l a r ı n d a , o ğ l u Vezid ' i halife ol ma1k üzere yer : n e se çmişti . M u g ı y ra ' n ı n bu h ususta·k i teşvıyık ı , kend i d i leğine uygun gelmiş, o y ı l Şa m l : l a r, Yezid'e bey'at etm i ş ler, M uôviye, Medine' ye g itmiş, orda hal·ka bu bey'at i ş i n i a ç m ı ş , oğ l u n u öv m üş , ha :1kı bey'ate hazırla maya çal ışm ıştı ; ertes i y ı l , gene aynı maıksatla Medine'ye varmıştı. Ebü-Bekr'in oğlu Abd u rra h m a n , Ömer'in o ğ l u Abd u l la h , Z ü beyr'in o ğ l u Abd u l l a h , bey'ate ya naşmam ışla rd ı . İ m ô m Hu seyn ( A . M ) v e H ô ş i m o ğ u l l a r ı d a bey'at et memiş lerd i ; esôsen İ m ô m Huseyn (A. M J . Muôviye'ye de bey'at etmem i·ş ve İmôm Hasan (A . M ) , b u h u susta ı srô r etmemes i n i M uôviye 'ye söylemi ş , o d o kabul etmişti. M uôviye, Medine'den son d o nüşünden bir m üddet geçince. İ m ô m Huseyn'e (A. M ) . ha l k a ra s ı n a fit ne ve ka rgaşa l ı k sa l maması n ı , ken d i s i n i . ol mayaca k iş lere sevkedenlerden sa k ı n mas ı n ı , kendisine ve ü m mete zarar verecek işlere ·kıcı l kışmamasını öğ ütleyen bir mek tup göndermişti ( « El - İ m ô metü v'es-Siyôse» den 'naklen ay n ı kitap; S . 91 ) . B u mektupta töhmet, d üzen v e tehdid, her ü ç s i l ô h da mevcuttu . -
66
-
i m a m (A. M ) . b u m ektuba ş iddetl i bir ceva p verd ile�. Me1ktuplarında, kendisiyle ve ü meyyeo ğ u l larıyla savaşma mayı suç sayd ıık ları n ı , fakat henüz sa.v aşmayı d ü ş ü n me d i klerini, kendilerine söz ve aman verd i ğ i hô lde ahdinde d u rmayıp Hucr b. Ad iyy'i, arkadaşlarıyla öld ü rtenin, Amr b. Ha m ı k 'a a man verd i·kten sonra şeh1d etti reni n , babası ta n ı n mayan Ziyôd'ı, ken d i babası n ı n oğ l u ilôn edip kar deş ta n ıyan ve tanıta n ı n , RasCı l u l lô h ' ı n dini olan d inde bu l u n d u ğ u için All'ye (A . M ) dost o l a n , onu seven Hadra mi' yi katlettiren i n [*] . anca•k kendisi, M uôviye o l d u ğ u n u b i l d i riyorlar, « H a l k.o sen i n hüıkmetmenden daha büyük bir f i t ne b i l m iyoru m» buyuruyorlar, kötü l ükleri n i , ettiği z u l ü m leri sayıp döküyorlar, üsteli·k d e içki içen, .köpe klerle oy naşa n bir oğla n ı , o ğ l u Yezld 'i yerine ha life seçt i ğ i n i söy l üyorlardı (Bu mektubun Farsçaya çev i risi, «Merd- i Ma Fevka İ nsô n» da, 91-92. Metni 300-301 . sahlfelerdend ir; Meti n , «Ten kıyh ' u l - M a kaal» de, Amr b. Ha m ı·k 'ıl-H üzzfü'. n i n hôl tercemes:nde de vardır; i l . S. 329. Bu mektup, « El - İ mômetü v'es-Si·y ôseııye d e a l ı n m ıştı r) . § Muôviye, h icretin a ltmışıncı y ı l ı Recebi n i n on beşi n c i g ü n ü ö l d ü ve yerine o ğ l u Yezid geçti; M ü s l ü m ô n l ı kta rnltanat sarayıyla - debdebes iyle, vezirleriyle - ned i m ler:y le, ordusuyla - kumandan larıyla, z ı ndan ıyla - cel lôdıyla, i hsô n ıyla - i n 'ômıyla. z u : m üyle - kahrıyla . . . ve sa l tanat hd nedônıyla - keyfi idôresiyle, hazinesiyle ve yoksu l , sürü nen hal kıyla k u r u l m u ştu. Kisrô la r, Ara p Kisrô'sının ma kaa m ı nı b i r - bir alacaklard ı ; Roma mparatorl u ğ u , ayrı bir d i l le, h ü k ü m lerine baş eği lmeyen bir d i n:e. fa kat İslôm kisves ine bü rü nere k tôrih a l a n ı na ç ı km ı ştı a rtı k. Kend i sine böyle bir saltanatı devreden babası ö l ü rken bile boş ucunda b u l u nmak l üz u m u n u d uymaya n , avla nmakla gö nül eğ leyen Yezid, g ün ü n ü - gecesini çalgı - çağa nak d i n [*I Abdullah b . Vohyô'i -Hadr:ım!. Emir'ü:·Mü'mlnin'in ( 1\ M i Ca· mel sava ş ında. öncü fedôiierindendi; M u ô v i y e ' n ı n emriyle şehid Edil m işlerdir. «Tenkıyh'ul-Makaal» e bakınız; il, S. 223.
- 67 -
!emekle, ıköçek - çeng i oynatma1kl a , içip kendinden geç m ek l e s ü rd ü rmeyi ôdet ed i n m i ş bir kişiydi. Maymun lara , köpeklere pe,k dü ŞJk ü nd ü . EbCı - Kubays ad ı n ı tnktı ğ ı bir maymunu vard ı ; ona a la ca - bu laca re n k l i ipek e l b ise g iy d i rir, başına i pekten ö rü l müş k ü l ô h kor, d i ş i ıb i r m erkebe b ind irir, atla rla yarışa sokardı o n u ( M es'Cıdl'n in « M ü rCıc'ü 'z Zeheb» inden naklen « Merd-i Mô Fev1ka İ nsa n » ; S. 70-71 ) . Şfürd i de; şarabı överken « Benim g ü neşceğizimin b u r c u , küpünün d i b id i r; doğusu. sakıynin e l i , batısı d a a ğ z ı m ; testiden kadehe dök ü l ürken ç ıkard ı ğ ı s e s , H atim 'le Zemzem ara sı nda koşuşa n hacıların ayaık seslerini a k settirmede. Bu şara p, Ahmed'in din inde haramsa o n u , Meryemo ğ l u Tsa ·nın din ince a l da iç» beyitlerini söyle m ekten çekin mezdi (Tetim met'ü l - M ü ntehô 'da n naklen ay nı k itap; S. 73) . Kendisiyle şara p içenlere, « Ka lk ı n e y top l u luk, din le yin şarkı söyleyenlerin seslerin i ; a n la m larla u ğ raşmayı, b i l g i lerle oya lanmayı bir yana atın da boyuna şa ra p iç m eye bakın. Çalgı sesi, Ezan sesinden a l ı koyma kta beni; k ü plerin içi ndeki y ı l l a n m ı ş şarabı h u rilerle değiştim ben» beyitler i n i oku rdu (Sıbt İbn'il - Cevzi' n i n «Tezki re» s i n den naklen; S. 73) . i ma m Huseyn'in ( A . M ) ,şehôdeti nde n son ra b i r gün, içki meclisinde U beyd u l l a h b. Ziyad 'ı s a ğ yanına oturt m uş , sa kıyli1k eden kişiye, « Nô z i k kemikleri m i nemlendiren �ç kiyi sun bana ; sonra da bir kadeh Ziyôdoğ l u na s u n ; onu da suvar; o, benim katımda s ı r sahibidir; sa l tanat ı m ı , sa · vaş ı m ı pekiştirendi r o» mea l inde i k i beyit okumuş, çen g i lere oyna malarını buyurmuş, emriyle m üzik ve ra kıs aıe mi başlam ı ştı ( M ürCıc'üz-Zeh eb'den naklen. S. 71 ) . İ mô m H useyn'in (A. M ) m ü barek başları, bir ta ba,k i ç i nde ö n ü ne g etirilip konunca da İbn Ziıb'a ri'n i n , Uhud savaşından son ra söyled i ğ i ş u beyitleri o k u m a k cü r'eti n i kendisinde bul muştu : « Keşki Bedr'de b u l u na n büyü klerim sağ o l sa l a rd ı da bu h a l i görselerd i ve sonra d a bana, sevinerek, e l i n var -
68
-
olsun d i ye seslenselerd i . Top l u mu n u l u l a rı n ı ö l d ü rd ük, Bed i r savaşinın öcü n ü a ld ı k ; Haşimoğ u l la rı sa ltanatla oy nad ı l a r; yoksa ne gelen bir h a ber var, ne i nen bi r vah iy. Ben de a n a m ı n o ğ l u olmayayım A h med oğullarının yap tıkları işlerin öcü n ü a l ma zsa m . » ( Luhüf'ta n , Sıbt İbn Cev zi'nin Tezık i re'sinden, Belagaat'ün-Nis a 'dan ve Ebü'I - Fe rec'iın Ma kaati l ' üt - Ta l i biyyin ' i nden na klen; S. 226-227). ·İşte böyle b i r 1kişi, M üs l ü m a n ların başına geçmiş, i s ıa m m ü me ss i l i , haşa. Ras ü l u l l a h ' ı n ha llfesi o l mu ş ve e ml rü l mü m i niri diye a n ı l maya başla m ı ştı ve H useyn (A. M ) , bundan dola·y ı, Medine'de kendi lerine rastlaya n v e Yezid ' e bey'at etmes i n i öğütleyen Merva n ' ı n söz lerine karşı, « Ge rçekten de biz A ı ı a h 'd a i d i z ve gerçekten de O'na dö nenleriz, O'nun ta pısına vara n l a rız» ayet-i kerimes i n i oku d u ktan sonra [*] , « Esen l :ık İsla m a » buyu rmuştu; «Başımız sağ olsun; ç ü nkü ü m met, Yezid g ib i birinin h ü km ü a ltına g i rmekle büyük bir belaya u ğ rad ı . » ( « Lu h üf» ve « Nefes ' ü l M e h m ü m » da n na klen; S. 99) § Yezid, Medine va l i s i Utbe o ğ l u Velid 'e, imam Hu seyn'den (A. M ) hemen bey'at a l mas ı n ı , bu h ususta hiçbir geci kti rmeye m eyda n vermemes i n i emreden b i r me•ktup gönderd i . Mektup, h i cri Altmışıncı y ı l Receb i n i n y i rm i ye dinci g ü n ü a kşamı g e l m i şti ; derhöl ima m ·a haber gönde rildi ve ç a ğ r ı l d ı . i m a m , yakınları na s i la h l a n ı p beraber g el melerini, içerde sesi yüceli nce g i ri p gerekeni yapmala r ı n ı buyur.du ve beraberce h üıkümet kona ğ ı n a g i tt i ler. i mô m , i çe riye ya l n ı z g i rd H e r. Velid , i ma m ' ı sayg ıyla karşı lad ı ; M uaviye'nin ö l ü m ü n ü , Yezid ' i n h i lafet i n i v e bey'at i steğ i ni bild i rd i , meıktubu okudu . i m a m (A. M ) . böyle m ü h i m bi r 4 ş i n , h us usi bir mec l i ste, adeta g izl ice o l u p bitmesinin doğru ol mad ı ğ ı n ı, h a lk top l a n ı nca o vakit ne ya p ı l ması ı•ı il. SOre-i Celilenin (Bakara) 156. ôyet-1 kerimesinin sonu oion bu mübôrek sözü, bir ölüm haberi duyan, pek kötü birşey işıten, bir derde, musibete uğrayan kişi okur.
- 69 -
gere kse yapılaca ğ ı n ı b i l di rd i ler. Velid bu sözü doğru bul d u ve H useyn'in (A. M ) evi n e dönmesine m üsaade etti. Ve lid ' i n ya n ı n da bulunan Merva n , « H useyn'i bıra kma, hapset; g iderse bir d a h a ele geçmez; ya bey 'a t ets i n , ya boynunu vurdur» diye bağ ı rd ı . imam Huseyn (A. M ) . Me rva n ' a , «A gök,g,ö zlü karı n ı n oğlu» buyurd ular , «Sen mi ben i öld ü r meye 'kal1kışıyorsun?» Ve odadan çı1k ı p dış kapı n ı n önün de bekleyen d ostlarına u laştı , . berôberce evlerine dön d ü ler. Merva n , Velid'e, h a reketin i n doğ ru o l ma d ı ğ ı n ı tek ra r edince Velid, «Sen» ded i , «Beni m din i m i mahvetmeye uğ raşıyornu n ; bütün d ü nya malını v ers eler, gene d e H u seyn'in öldürülmesi ne rôzı olma m . » Velld 'in bu ha re1keti Yezid tarafından d uyulunca o n u azletti; yerine A m r b. Sald-i Aşdak' ı vôli tôyin etti. § Bu resmi bey'ate dôvetten bir g ü n sonra, hicri a l t m ı ş y ı l ı Recebinin y i rm i dokuzuncu Cuma rtesi gecesi, i m a m H useyn (A. M ) . Ras O l u l l a h ' ı n (S. M ) , Fôtı met'üz-Zeh rô ' n ı n (A. M ) ve Ehlibeyt ' i n (A . M ) merkadlerin i ziyaret edi p Medlne-i M ü nevvere'den çıktılar v e Mekke-i M ü kerreme' n i n yol u n u tuttu lar. Hareketlerinden önce Haşimoğ u l l a rı na, « Kendileriyle gelenlerin şehid olaca kla r ı n ı , fakat ken d i lerine uymayıp kalanların da bir fethe, bir huzura e ri şemeyeceklerin i » b i l d i ren muhtasa r b i r me,k tup yazd ı l a r. Ayrıca kardeşleri M u ha mmed b. ·Ha n efiyye'ye yaz ı l ı bi r vasıyyet - name verdi l er. Bu va ·sıyyet - name, Allah'ın birli ğ i ne, Hz. Muhammed'in risa ıetine şehadetle başl ıyor, ôhı reti n , cenneti n , cehennemin gerçek old u ğ u n u bildi riyor, sonra kıyamları n ın h edefin i a n l atıyord u; serkeşlik, fesat kopa rmak, zul metmek i ç i n kıya m etmedikleri n i , ced leri n i n ü m meti n i düzene sok.ma:k , ma 'rOfu buyu rma k, m ü n keri nehyetmek, cedleri nin ve baba ları n ı n yolunda y ü rümek için bu işe g irişti kleri n i , amaçlarını kabul edip davetlerine uya n l a rd a n memnun olacakları n ı , kabul etmeyip kendi le rine ya rdımda bulunmayanlara, hattô kendi leriyle sa vaşa - 70 -
kal kışanlarn ,sab ı rl a karşı d u raca k l a rı n ı , b i r tek k i ş i kal sa lar da gene bu yolu bırakmayaca klarını ızhôr ediyor lar, a nca k A l l ô h 'a daya n d ı kla r ı n ı b i l d i r iyorlardı (Bıhôr' ü l Envôr; C. XLIV; Tehran - 1 385, S. 329 - 330 ) . İ m ô rn ( A . M ) . Basra l ı la ra da, « K i tô b ı n » , yôni Kur'ôn-ı M ecid ' i n « h ükümlerinin v e Sü nneti n » , Rasü l u l l ô h ' ı n (S.M) buyruk l a r i n ı n , törelerin i n , takrirleri n i n «Öldürüldüğ ünü, b'.d 'a t in » , d inde o l maya n, imôna aykırı bulunan işlerin, z u : m ü n , cev ri n, ha ksızl ı ğ ı n , kötü törelerin « d i r i lt i l d i ğ i n i » b i l d i ren bir mektup yazm ışlar, onları, «Kitôb'a ve Peyg a m ber' i n ( S . M ) Sünnetine» ça ğ ı rmışlar, bu mektu bu e l d e n göndermiş lerdi (Tabari ve l b n Eslr'in Tôrihlerinden naıklen « Merd-i Mô Fevka İnsan; S. 1 06-1 07 ) . § İmôm H useyn (A. M ) . Medine'den ayrı l ı rl a rken k a r
deşleri Muhammed b. El-Ha nefiyye, kendi lerine, Mekke' de ka l maları n ı . imkôn bulamazla rsa Yemen'e g itmelerı ni öğütlemiş, İ m ô m (A. M ) . Yezid'e bey'at etmed i,kçe kendi lerini bıra k ma yaca klarını söylem işler, ü m m ' ü l - M ü 'm i n\n ü m m ü Seleme'de ( R . A ) . «Oğulca ğ ız ı m , lra k'a g itmekle be n i h ü z ü n lere boğ ma; ç ü n kü ben, ceddinden, O ğ l u m Hu seyn, lrnk'ta , Kerbelô denen yerde şehid edi l ecek söz ü n n d uydum» demişti; İ m ô m , « A n a » buyurmuşla rdı ; «Va l lô h i b e n bunu daha i y i b i l i yorum; çô re y o k , ö l d ü r ü lece ğ i m ben; ö l d ü rü leceğim g ü n ü , beni k i m i n şehid edece ğ i n i , nereye edfned ilece ğ i m i . E h l i beytmden ki mlerin şehid edi lecek leri n i , heps i n i bi l iyorum; istersen şehid edi leceğim ve defnolunaca ğ ı m yeri sana da göstereyi m » buyurm uşlar, Kerbelô yön ü ne işôret eylemişlerdi (Bıhôr'ül-Envôr; C. XLIV; S. 328-332 ) . § İmôm H u seyn (A. M ) , E h l i beytiyle Mekke-i M ü ker reme'ye vardıktan sonra Küfe'deki Şia , Süleyman b. Sıı rad ' i l - H uzzfü'n i n evinde toplanmış, Süleyman, o n l a ra , i ma m H useyn ' i n ( A . M ) Mekke'ye g ittiklerini bi l d i rmiş, ona -
71
-
yard ı m ederek din i ihya etmek l üz u m u n u an latmıştı [*J. Bunun üzerine Küfe l i l er, i ma m 'o yard ı m edece k lerine söz verm işler, kend i l e rine, l mk'a gelmeleri iç i n mektuplar yol l a maya başla mışlardı. Ba.sra l ı lard a n , Medine'ye g e l i p kendileriıne u la şa n la r v e Hicaz eh!>inden ıkend i lerine uyan lar da o l muştu. imam (A . M ) , K Cıfe'ye, a mca l a rı Akıyl'in o ğ l u M ü s l i m ' i , a hva l i a n l a maya, h a l1kta n , kend i lerine bey' at a l maya ve sonucu kendi lerine b i l d irmeye memur ede rek göndermi şlerd i . M üs l i m , KCıfe l i l e r i n , imam H useyrı (A. M ) ad ına, kend isine bey'at ettiklerini bild irmi·ş, fakat J<:Cıfe'ye vôli olara k tôyin edilen U beydu l la h b. Ziyô d , dört b i n beşyüz ık işiyi h apsetmiş, M üs l i m ' l e sava ş m ı ş ve Z i ' l ıH ıccen in dokuzuncu ça rşamba g ü n ü , onu şehid ett i r m işti. İ mô m (A . M ) . Şôban ayıyla Môh-ı M ü b ô rek'i, Şevv a l v.e Z i ' l-Ka'deyi Mekke'de geçirm işler, M ekke'de kal ırla rsa , arda şehid edi leceık leri ni, bu suretle Mescid ' ü l -Harô m ' ı n h ü rmeti n i n i h l ô l edi lece ğ i n i an layıp haclarını u m re-i m ü f rndeye tebdil e'( mişler ve Müs l i m ' i n (A . M ) KCıfe'de şehid e d i l di ğ i g ü n , E h l ibeytiyle l ra k 'a ha.re ket etm işlerd i .
( * ) Süleyman b. Surad, Sahôbedendir, KCıfe'ye yerleşmişti. KO felileri. l môm'a yard ı ma teşvıyk ettiği hôlde kendisinin yardım etme d iği, İmôm Huseyn'in şehôdetinden sonra nôdim olup imôm'ın öcü nü almak için kıyôm ettiği hakkındaki rivôyet yanlıştır. Ubeydullah b. Ziyôd, KCıfeli lerin hazı rlıklarını haber alıp tam dörtbin beşyüz kişi yi tutturmuş, hopsettirmişti. Bunlara bir gün yemek veriliyor. bir gün _ se veri lm iyordu. Süleyman ve arkadaşları do bunların a rasındaydı; b u yüzden lmôm Huseyn'e (A.M.) yard ım edemed i. Hicretin oltm ışbe şlnci y ı l ı Rabiulôh ı rında, Mervan'ın saltanatı zomônındo, lmôm Hu seyn (A. M.) adına, kendisine uyanla rla kıyôm eden Süleyman. «Emir'üt-Tevvôbimı d iye anıldı; çünkü kendisiyle kıyôm eden:erin o rasında, mahpus olmad ıkları hôlde lmôm'a (A.M.) yard ı m etmeyen ler de vardı; bu yüzden de bu yanlış rivôyet meydana c ıktı. Maiyetin deki orduyla. Em evilerle çarpışan Süleyman şehid oldu; başı kesile rek Şam'a gönderildi (Tenkıyh'ul-Makaal; il, S. 62-63). - 72 -
§ İ m ô m H useyn (A. M ) , Yezid 'e bey'at etmemeyi v e b u z ô l i m ıktidôra k ı y ô m etmeyi, imô n ı v e İslôm'ı koru mayı vôc i b bil m i şti. Abd u l l a h b . Zübeyr'e, «Vall ô h i » d e m işlerd i , « Me k ke'de ö l d ü rü l m ektense, h i ç o l mazsa bir karış Mekke d ı ş ı nda öld ürüley i m ; b u , bana d a ha hoş ge l i r; a n dolsun A l l ô h ' a , haşarô t ı n y uva larına g i rsem, g e n e ben i ç ııka rırlar, d i led i k l eri n i yaparlar.» (Tabari'den ve İbn Esir'i n « El - Kô m i l » i n d e na klen Merd-i M ôfavk.a i n s ô n ; S . 1 29). Kardeşleri İbn 'ül-H an efiyye ' n i n , Abd u l la h b. Abbôs' ı n . İbn Ömer' i n , l mk'a g itmemeleri h a kk ı n d a k i recô l a r ı n ı d a kabul b uyurmuşlard ı . Hare ketleri nden ö nce top l u l u ğa şu kısa h utbeyi irô d etm işlerd i : « Ha md A l l ô h 'a - Allah neyi d i le rse o o l u r; g üç - ıkuv vet. a n cak O'nunla elde ed i l ir. Salôt-ü selôm Ras ü l ü n e . Ö l ü m , genç k ı z ı n boyn una ta k ı l a n gerd a n l ı k g ibi Ademo ğ'u l la rı n ı n boyu n l a rına taıkı l m ıştır; onlara ezelden yazıl m ıştır. Ya '1k ub, nasıl Yüsuf'u özled iyse ben d e geçmişle rimi öyles ine özl e m i ş i m d i r ve u l aşaca ğ ı m ' şehôdet yeri n i , ben i m için hazırl a m ıştır A l l a h . Sanki görüyoru m ; Nevô vis'le l(erbelô a rasındaki aç kurt l a r, bed e n im i para m pa rça e d iyorlar; bomboş mideleri ni , ba ğ ı rsaıklarını ben i mle dol d u ruyorla r. Kud ret ·k.cı lemiyle yazı l m ış olan ölü mden k u r t u l u ş yoktur. Biz E h l i beyt, A l l ô h ' ı n rızôsına uymuşuz; O'n da n rôzıy ı m ; belôsına sa brederiz; sabreden lerin ecirlerine e reriz. Ras ü l u l lô h ' ı n bed e n i nden bir parça n ı n , O'ndan ay r ı l m a s ı n a i mıkôn yoktur; o , kutl u l u k yeri nde, cen nette, O ' n u n l a berôberd ir; O'nun gözü . bizimle aydın lanacaıktı r; vaa.d i n e , bizimle vefô edecekt i r. B ize ca n ı n ı fedô etmeye, b izi mle ca n vermeye hazır olanla r, A l lô h 'a kavuşacakla rına tam i na n ç l a i naın m ı ş b u l u n a n la r, b i z i m le g e l i rler; ben . A l l a h d i l erse saba h la y ı n hare ket ediyoru m . » (Bıhôr'ül Envôr; XLIV, S . 366-367) . * .. *
Bütün bu n la rd a n a n la ş ı l ıyor k i İ mô m H useyn (A . M ) , b u ıkıyô m ı n sonunda, kend i leri n i n d e , kend i lerine uyan-
- 73 -
!arın d a , ·ken d i le ri n i n de şehid olacaklarını kesin olarak bi l iyorla rdı . i l . Sure-i Celile n i n , «Allah yolunda mallarınızı h a r CO'Ytın ve kend i n izi teh l i keye atmayı n : g üzel davra n ı n : ç ü n k ü Allah g üzel davra n a n l a r ı sever» meô l i ndeki ôyet- i keri me. m ü 'm i n i n kend isini tehlikeye atma masını emretmekte; İ m ô m (A.M ) . bi lerek, hem kend ileri n i . hem kendilerine uyan l a rı neden neh l i keye attı lar? Bunu izô h için önce ôyet-i ke rimedeki teh l i kenin nasıl yorumland ı ğ ı n ı b i lmemiz gerektir. Ayet-i kerimedeki teh l i ke, harcamayı bırak ı p düşma n ı n üst o l ma s ı n ı sağlamak suretiyle m ü ' m i n i n , hem din i ni , inancı nı, hem M ü s l ü ma nla rı ve bu a rada ken d i n i helôke atması, m ü ' m i n i n , bağışlanma kta n ü m it keserek isyôna dal ması ve bu suretle helôke a t ı l ması. h a rcayı şta i leri, a ş ı rı dav ran ı p perişan olması tarzla rında yorumlanmıştır. S ı rası g e : ince, barış, ilerisi ıcın b i r hazırlan ıştır; bir fe tihtir, b i r zaferd i r ôdetô . Fakat s ı rası gel ince de dost l a r ı n ı , canı mesô besi nde olan evlô d ı n ı , ayô l iın i . n ihôyet kendi n i fedô ediş, aynı i nanca sô h i b olanları uya rıştı r; ô detô ö l ü leri d i ri ltiştir; cansızlara can veriştir; ölüm hô li n e gelmişlere kan zerk ediştir; ü m itsiz l i ğ i g ideriştir. Cenôb-ı RasOl-i Ekrem ( S . M ) , « İşleri n » , A l l a h u ğ run da vapılanla rın «Allôh'a en sevg i l isi. Allah için sevmek, A l l a h için buğzetmektir. » , «Sava ş ı n . A l lah katı nda en sevi len i , cevreden buyruk sôhibine karşı gerçeği söylemek t i r» buyurmuşlard ı r (Cômi 'u� - Sagıyr; ı . S . 9 ) . «Ta k ı yye» bahsinde daha geniş bilgi vereceğimiz cihetle burda özet le şunu a rzedel i m ·ki H useyn (A . M ) , bu ık ıyômıyla din i ih yô etm iş, z u l m ü , dine karşı olanla rın cü r'etlerini gözler önüne sermiş, Ras ü l u l l ô h ' ı n (S. M ) . « H useyn benden d i r, ben H useyn'den im» buyurdu k l a rı H useyn ' i n , M üslümô n l ı k iddi ôsında bulunan ta rafında n ve m ü 'mi nlerin emlri adını ta kınan kişi n i n emriyle, nasıl ihônete u ğ radı ğ ı n ı , nas ı l şe hld ed i l d i ğ i n i , Rasü l u l l ô h ' ı n (S.M) vücutları mesô besi nde bulunan vücutları n ı n , nası l atlara ç i ğ netil d i ğ i n i , Peygam ber"in (S. M ) öpüp kokla d ı ğ ı başın, gözlerin, d ud a k l a r ı n nas ı l ha•ka ret görd ü ğ ü n ü , İ s l ô m ' ı n ne hôle düşt ü ğ ü n ü b ü - 74 -
tün a ı eme ııan etmiştir. Böyle b i r za manda teh l i ke , s us ma1k, zulme boyun eğmek, bey'ati kabul etmek, İslô m ı n izzeti ni zil lete satma1ktı. Huseyn (A. M ) . b u teh likeye at m a d ı kend i s i n i ; d ostl a rı n ı n şehadet i n i görd ü ; yüzüyle özüyle cedd i n i a n d ı ra n Ali Hber'i, gözü n ü n ö n ünde ka n lara b u l a nd ı ; a ltı aylık yavrusu, kucağında okla n d ı ; E h l i beyti nin esa retine inand ı ; t a kat şehadetiyle i s ı a m ı n izze ti n i . imô n ı n kud reti n i , hakkın bat ı la karşı zafer i n i bütün ô ieme bildird i ; ced d i n i n din i n i ihyô etti . Buna mem u rdu H useyn (A.M) ve memuriveti n i en g erçek bir su rette, bu fôc1ı0yla , E h l i beyt i n i n esô retiyle eda etti. * * *
§ imam Huseyn (A . M ) . h i cretin a ltmışbirinci y ı l ı Mu h a rrem i n i n on uncu günü, ikindi vnkti Kerbelô'da şehid ed ildiler. Şehôdetlerinde, e l l ia ltı ya ş l a r ı n ı biti rm' şler, e l l i yedi nci y ı l d a n d a beş ay, y e d i g ü n geçm işti . Rasu l u l l a h ' la ( S . M ) a ltı, Emlr' ü l - M ü'minin 'le {A.M) otuzyedi yıl yaşam ış l a r, kardeşleri i ma m Hasan'dan (A . M ) sonra da on y ı l d a n b i raz fazla ö m ü r s ü rm üşlerdi. Sa lavatu ı ıahi v e Sel ô m u h u a leyh i v e a l a m e n ' isteşhede maa h u . * **
§ M üba rek baş l a rı n ı n , Necef-i Eşrefte, Emir' ü l,:- M ü ' m l nin'in {A. M ) b a ş ta rafla rında medfün old u ğ u , ı ma m Zeyn'ül -Abi·din ( A . M ) ta ra f ı n d a n Kerbeıa·ya götürü l ü p ce setleri nin yanına defned i l d i ğ i , Yezl-d tarafı n d a n Medi ne'ye, Said b. As'a gönderi l d i ğ i , Fôtımat'üz-Ze h r ô ' n ı n medfün o l d u k la rı yere d efned i l d i ğ i rivôyet e d i l m iş tir. Şam'da, Raık ka 'dnki mesc itte medfun b u l u n d u ğ u , Emevilerden A b d ü l m e l i k oğlu S ü l eyman tarafında n Aska lan'a gönderi l i p orada defnedild i ğ i , sonra Fatımiler tara f ı n d a n hicri beşyüz seksen dört y ı l ı n d a Kahire'ye n a k ledil d iğ i ve hôlô ziyô ret-gôh olan yere d efnolundu ğ u da rivô yetle r arasınd a d ı r. ·
- 75 -
§ Abbas b. E mi r' ü l - M ü 'mi nin ile A li E kber'in ve Sa h ôbeden Habib b. Muzôhir'in ba şları, Şam'da, Şühedô başları n ı n b u l u nd u ğ u yere defned i lm işti r; son rad a n es ki kitôbe y e r i n e yeni bir kitôbe k o n m u ş , bu k itôbeye, ş ü hedôdo n bi rçoğ u n u n a d ları eklenm i şti r. *
§ Kerbel ô fôcıasından soınra Yezid o rd usu , kendile rinden maıktül düşenlerin leşler i n i gömmüşler, şehld l eri. o ld u ğ u g i bi bırakmış l a rd ı . Ü ç gün son ra Esedoğ u l l a rı bo yu g e l i p ş ü h edayı d efnetti ler. A ltm ı ş ü ç , yahut a ltmışdört h icrlde «Tevvablnı) , ya n i i mam'a ( A . M ) ya rd ım edemey i p öcün ü a l ma1k üze re ık ıya m edenler. Kerbelô 'ya g e l i p şühe dayı ziyôret etti ler; bundan da a n l a ş ı l maktadır k i k a b i r ler, bel l iyd i . İ m ô m Ca'fer'us - Sôd ıık'tan (A.M) rivôyet edi len ve z iyô ret adôbırn b i l d i ren habe rlere göre imam H u seyn'in (A . M ) . A bbas·ın (A.M) d efned i l d i kleri yerlerin üs tünde bir sayva n , be l k i basit bir ku bbe va rd ı ve b ura l a ra , herhalde küç ü k b i r k a p ı d a n g i rilmedeyd i ; şehidle r i n ıka bi rleri de bel l i yd i ; fa kat bu basit yapıların ·ki m ler . tarafın da n yapıld ı ğ ı n ı , yahut yaptı r ı l d ı ğ ı nı bilem iyoruz. § i môm H useyn 'in (A.M) türbeleri, Abbaso ğ u l l arı nd a n Ha rOınü rreşld zamô n ı n d a ( 1 70-1 93 H . 786-809 M . ) y ı k t ı rı l d ı ; yeri d üzelti l d i . M e ' m u n ( 1 98-2 1 8 H . 81 3-833 M . ) , t ü rbeleri n i yen iden yaptırd ı . 236 h i c ride (850 M . ) M ütevek k i l , tü rbey i , c ivô rındaki bi nôl arı yııktı rd ı ; ziyôretler i n i men 'etti ; ertesi y ı l , b u emri da ha da ş iddetlend i rd i ; o n yıl sonra aynı emri te1kıra rlad 1 ; orayı d üzle1:ti v e a y n ı yıld a ıkend i s i ö l d ürüld ü . O ğ l u , M u ntasa r ( 247-248 H. 861 862 M . ) . türbeyi tekra r yaptırdı ve z iyôreti e m retti . M u 'ta zad zamanında (279-289 H. 892-902 M . ) Tabarista n Emiri o l u p ıka rdeşi Dô'i' l-Kebir Haso n 'da n sonra Taba r i s taın 'da h ü k ü m s ü ren ve i ma m Hasan (A . M ) soyundan o l a n Dô'is-Sag ıy r Muhammed b. Zeyd, H z . Emlr'ü l-Mü'minln ' i n {A. M ) v e i m ô m H u seyn ' i n (A . M ) türbeleri ni i 'môr e ttird i . - 76 -
Al-i Buveyh 'ten Fenô H os rev Ad ud'id-Devle (Vefatı : 372 H. 982 M . ) . tü rbeyi i'môr ettiri p vakıflar bağ lad ı ; c ivôrına yapı l a r ya ptı rd ı ; m ücôvi rlere i h sa nlarda bulundu. 407 h ic rlde ( 1 0 1 6 M . ) . geceleyi n şamd a n l a rdan düşen m u m l ar yü z ü nden türbe yandı ; gene Al-i Buveyh 'ten Sulta n ' üd- Dev le'ın i n (404-4 1 5 'H . 1 0 1 3-1 024 M . ) veziri Hnsan b. M u fadd a l , yen iden yaptırd ı . Son o l a ra k İlha n l ı la rdan Su lta n Üveys, 767 h icri·de ( 1 364-1 365 M . ) tô m i r etti rd i ; o ğ l u S u l tan Ah med, 786'da ( 1 384 M . ) tô miri tama m lattı. 930 h ic ride ( 1 523 M . ) Şa h ismfül - i Safavi, pek g üzel ve s a natkô rô ne bir zarlh hediye ett i ; 1 048'de ( 1 638 M.) Osmanoğul larından iV. M u rad , ku bbeyi onarttı ; 1 035'te ( 1 72 2 M.) Nôdir Şôh ' ı n zevcesi , tômir için b i r hayli yard ı md a bu l u ndu. 1 232'de ( 1 8 1 7 M.) Kacarlardan Feth -i Ali Şah, kub beyi a lt ı n l a kaplattı (Dô i ret'ül-Maôrif' i l-İslômi yyet'i ş-Şiiy ye; C. i l ; Bey rut-1 392 H. 1 972. S. 62-64) . Su rda, 1 21 6'da ( 1 802 M . ) Veh hôbilerin , Kerbe l ô 'ya hücum la r ı n ı , t ü r'be-i m u kaddeseyi, m üzeliık a rma ğanları yağmala rıın ı , içlerinde çocuklar ve kad ı n l a r d a b u l u n a n beşbine yakın M üs.lü manı ö l d ü rdüklerini, zarih-ı m ü bô re ki yı ktııklarını da esefle kaydetmem iz g e re k (Ayn ı ; S . 64) . *
B i r H useyn ki şehôdetinden son ra yüzy ı l l a r geçt i ğ i h ô lde, sevenlerin g ö n ü l lerinde. Bir· H useyn k i a n ı ld ı kça ş ehld olma d a . Bir H useyn k i her a n z u lme kıyôm etmede. B i r H useyn ki her a n , zulme u ğ raya n l a ra g ü ç- kuvvet ver m ede; her a n z u l m e karşı d u rmada, her a n hakkı ızhôr et mede.
-
77
-
DÖRDÜNCÜ İMAM ALİ b. HUSEVN ZEVN'Ü L-ABİDİN (A.M ) :
§ Medlne-i M ü nevvere'de, h i c retin otuza ltıncı y ı l t Cümôd e l u s ı n ı n onbeşi nc i g ü n ü doğmuşlardır; o g ü n Emlr'ü l - M ü ' m i nln (A . M ) . Cemel sava ş ı n ı kaza n m ı ş la r. Basra'ya g i rmişlerd i . Otuzse kizinci yılda, Şôba n ı n beşinci g ü n ü doğduk l a rı da rivôyet ed i l m i şt i r. Doğ u m tô rihlerin c'e baş,ka rivôyetler de vard ı r. Anneleri n i n , Yezdc ü rd ' ü :ı k ı z ı Şôh -zen a n , y ô h u t Şeh r-bô n uveyh o l d u ğ u , b i r başka h a n : m bu l u nd u ğ u rivôvet e d i l m iştir; İ mô m ' ı n (A . M ) do ğ u m la rından so n ra , n i fa s m üddeti i ç i n d e vefôt etm iş lerdir. Kü nye�eri « E b u - M u h a mmed » , lô kapla rı «Zeyn 'ülAbidln - İ bôd et eden lerin bezentis i , Seyy i d ' üs-Sôc idln - Sec c'e edenlerin u l u s u » ve «Zü 's-Sefenôt»tır. Sefene, diz a n lam ı na d ı r; sefenôt, bu sözün çoğ u l udur. Fazla secde et me'.eri dolayısıyle m ü bô rek a l ı n la r ı nd a , d izlerinde meyda na gelen sert l i k yüzünden bu lôkapla a n ı l m ı ş l a rd ı r; «Sec côd » , yôni çok secde eden sözü de l ô ka p la rı ndand ı r. Onbi ri e rke k, dönd ü kız olmak üzere onbeş. onu e r kek.yedisi kız, onyed i evlatl a rı olduğ u , yalın ı z sekiz, do kuz, onüç erkek evlôd ı bulunduğu r ivôyet ed i l m işti r. « U md et'üt-Tô l i b » , soyları n ı n , İ m ô m M u h a m med'ül-8ô k ı r', la (A. M ) Abd ü l la h ' i l-Bôhir, Zeyd - i Şehid , ô mer' ül-Eş ref, H u sey n ' ü l -Asgar ve A l iyy'ü l-Asgar ad lı oğ u lları nda n y ü rü düğünü bild i rir. § i m a m Zeyn ' ü l - Ab id i n Aliyy b. Huseyn'in (A.M) d oğu m l a rı , h icri otuza ltı ncı y ı l kabul edi l i rse cedleri Emir' - 78 -
ü l - M ü 'm inln ( A . M ) ô h ı rete intikal lerinde dört yaşla r ı n ı bi· tirm i ş . beş i n c i yaşları n dan da dört ay beş g ü n ü s ü r m ü ş o l d uk ları a n laşı l ı r. Amcaları İ m ô m Hasa n ' ı n ( A . M ) vefat ları nda o n ü ç yaş l a r ı n ı bitirmişler, ondördünden de ondört g ü n a l m ı ş l a rd ı r . Bu takd i rde l m ô m Huseyn ' i n (A. M ) şehô detlerinde, yirmid ört yaş larını bitirmişl er, yi rmi beş i n c i yaşla rına basm ı ş l a r, o yaşta n da yed i ay, y i rmibeş g ü n s ü rd ü rmüşlerd i r. Kerbe l ô 'da, ra hatsız bul undu·k la rından dolayı, İ m ô m H u seyn (A. M ) . savaşa g i rmelerine m üsôade buyu rma m ış i a rd ı . İ m ô m H u seyn'in (A. M ) şehôdetler i n d e n s o n ra Şimr, E h l i beytin bulundu k ları çadıra s a l d ırmış, i ma m Zey n ' ü l -Ab'din ' i ce (A . M ) şehid etmek istem i ş . f a k a t Ce n ô b - ı Zeyneb (A . M ) m ô n i ' o l m u ş , Ha mid b. M ü s l i m de e n gel olu nca Ş i m r, bu işten vazgeçmişti. İ m ô m H usey n ' i n ( A M ) soyları, ke n d i lerinden yürüd ü ğ ü i ç i n , «Adem-i A l i Abô» d iye de a n ı l d ı1k l a rı vard ı r. § Ata ları Emlr'ü l - M ü ' m inln (A . M ) g ibi. geceleri, taşı y a b i l d i kleri kadar y iyece·k, od un v.s. y ü k l e n i rler, kapı-ka p ı yoksu l la r ı n evlerine g i derler, onların iht iya çları nı g i derm e ye ça l :şırlard ı . Bu a rada yüzlerine n i ka b vurunurlar, ken d i l e r i n i ta n ı tmazlard ı . Yoksullar. kend i l e r i ne yard ı m ede n iın . İ m ô m Zey n ' ü l -Abidin o l d u ğ u n u . a nca1k O 'nun vefatla rından sonra a n l a m ışlardı. § İslôm, h ü rriyeti esas tutan bir d i n d i r. Herkesi eşit göre n , herkesi hür saya n , h ü r l ü ğ ü a s ı l , kulluğu - köl e l i ğ i ô rızl b i len İ s l ô m , b i r yandan dini s u ç l a ra . b i r ya ndan h u k u ka , yô n i diyete ô it suçlara ka rşı l ı k k u l v e côriye azadet· meyi cezô ola mk kabul etm iş. a y n ı zamanda ku l-köle ve côriye azad etmeye karş ı l ı·k pek büy ü k sevapltır vaadey lemiştir; b u s u retle i s l ô mda kölel i k - côriye l iık, ôdeta kalk m ışken.hele erkekleri hadım etmek, d inde nehyed i l m i ş o l d u ğ u ci het le buna h i ç rastlanmazken. kurulan sa ray:a r, yay ı l a n zeng i n li k , ben i msenen sefôhet ve fütühatta elde k a l a n tutsa k l a r. bu gay r-i i n sa ni müesseseyi yeniden can l a n d ı rmış, k ö l e ve ca riye ticareti, esir pazarlarında. ala-
79
-
b i l d i ğ i ne reva ç b u l m u ş . samy l a r, sara y y a v rusu kona k l a r, ku l la rla -ca riyelerle dolup taşmaya başlam ıştı. i m a m Zeyn'ü l-Abidln (A . M ) . bununla ş iddet l i bir m ü côdeleye g i rişm işlerd i . Köleler satın a l ırlar. bun l a ra ka r ş ı , cedler i n i n sünnetine uyup kardeşçe m u a melede b u l u n u r l a r, yaptı kları hata l a ra göz yumarlar, F ı t ı r Bayra m ı nda on ları h uz u rl a rı na çağırıp «Ben sizin suçlarınızı ba ğışlad ı m ; siz de, s ize karş ı işled i ğ i m s uçları ba ğ :şladınız m ı » diye sora rlar, o n l a rd a n heıa ı ı ı k a l ı p heps i n i azad e de rlerd i. Satın a ld ı·kl a rı kölele ri, bir yıldan fazla tutmaz l a r, on l a rl a hacca g iderler, Arafat'ta h ü rriyet lerini ba ğışla rla r, o n l a ra m a l - m ü lık i h san ederlerd i . Kend i leri, servet s a h i b i o l ma d ı kları halde, varları nı-yoklarını bu y o l a harcarla rd ı . Her bayra m g ü n ü , azadeWk l e ri k u l , y i rm i k i ş i d e n a z o l mazdı. §. Edebe fevıkalade riôyet ederlerd i . Ü vey anneleriyle b eraber yemek yememelerinin sebebi soru l u n ca buyurmuş lardı ki: «An nemin benden önce görd ü ğ ü yemeğ i , ondan önce e l i m i uzatıp a l ı r - yersem, ona i sya n etm i ş o l u ru m; o n u n i ç i n yemiyo ru m . »
§ Yemeklerini yet i m lerle, yoks u l larla yerler, çocukla ra . ·ke n d i el leriyle lokma sunarlar, yoksullara birşey ver meden, onları doyurmadan yemek yemezlerd i . § Halk, kend i le r i·ne büyük b i r saygı g österi rd i ; d üş m a n ları , E h l i beyte m u h a lif olanlar b i l e , ıkarşılannda say gı g östermek zorund a ka lırlard ı . Kerbel ô faciası n d a n sonra Ehl ibeyt'le Şa m'a g ötürü len imam Zeyn ' ü l-Abidln (A . M ) . mescidde, hatib i n , EbO S üfya nsoyunu övüp Emlr' ü l - M ü ' m inln ve İ m ô m H useyn ( A . M ) h a k kında kötü sözler söylemesi üzerine, Yezld 'e, « Be n ı m de m inberde, A l lô h ' ı n rızô s ı n ı e l d e edecek, mec-
- 80 -
1 i s e h l i n e ecir vermes ine sebeb olacak birkaç söz söyle meme müsôade eder mi.s i n » buyu rmuşlar, Yezid, m üsôade etmek i steme m i ş , fakat mecl iste k i l er, H icazl ıların fesô h a ti n i duyma-k isted i kleri n i söyleyi p ısrô r ed i nce m üsôode et m ek zorunda k a l m ıştı. Bunun üzeri ne İ m ô m (A. M ) . m i n beri teşrif buyurup A l l ô h 'a hamd-ü senôdan, Rasü l u l l ôh ' a (S. M ) ve Eh l i beyt i n e salôt-ü selômd a n sonra ş u h utbeyi irôd buy u rd u la r : « Ey insa n l a r, b i z e a ltı ş e y veri l d i ve y e d i şeyle üstü n €dildik : İ l i m , h ı l i m, cömert l i k , fesôhat. y i ğ itlik veri ldi v e m ü ' m i n leri n gönül lerine sevg i m iz i hsôn e d i l d i . Seçi l m iş Peyga mber M u h a m med bizdendir; Sıddıyık ( , O ' n u i l k ger çekleyen, imô n ı n ı i lk ızhôr eden) A li, Tayyô r Ca 'fer, A l l ô h ' ı n ve Ras ü l ü n ü n Ars l a n ı ( H a mza) ve bu üm meti n i k ı s ı btı ( Ros ü l u l l ô h ' ı n i ki toru n u , soyuınu s ü rd ü ren, iıki hayırlı ü m met mesô bes i nde o l a n o ğ u l l a r ı ) ve Deccôl'i öldüren Mehdi b izdendir; b u n l a rl a da h erkesten ü stün bir ma·ka m .ihsôn edildi b ize. Ben i ta n ıya n ta n ı r; tanı m a ya na da soyumu - sopu m u haber vereyim : Ey insa n l a r, ben i m Me kke'yle Medine'n i n oğ l u ; be· n i m Zemzem'le Safô ' n ı n o ğ l u . Ben i m abôs ı n ı n eteğ i nda H acer'ü l-Esved'i taşıya n ı n o ğ l u . Beiı i m h erkesten da h a i y i , d a h a g üzel b i r tarzda Hac töre n i n i e d ô ede n i n o ğ l u ; benim en hayırlı ve gerçek tavôf e d i p sa'yi ifô eden i n oğ l u ; ben i m en hayırlı ve gerçek Hacced i p Leıbbeyk d iyen i n o ğ l u . Ben i m bu rôıka b i n i p göğe a ğ a n ı n oğ l u ; ben i m gece leyl•n Mescid'ü l-Harô m 'dan Mesc i d ' ü l-Aksô 'ya va ra n ı n oğ lu; benim Cebrôil 'le Sidret' ü l - M ü ntehô 'ya varc n zôtın o ğ l u ; ben i m , h a k•k ında, «Ya klaştı, yak ı n laştı; iki yay kadar ka l d ı , yôhut daha da ya·k ı n » denen zôtın o ğ l u . Ben i m g ö k te mel eklerle namaz ·k ı l a n ı n o ğ l u ; ben i m A l l ô h ' ı n d i l ed i ğ i , ken d i s i ne va h yed i l e n iın o ğ l u . Ben i m Muhammed M•Jstafô' n ı n o ğ l u ; ben i m A l iyy' ü l - M u rtazô 'n ı n oğlu. Ben i m , A l l ô h' ta n başka yoktur tapaca k deyinceye dek h a l kla savaşa-
81
-
F. 6
n ı n o ğ l u ; ben i m Rasu l u l lô h ' ı n h uzurunda iki kıl ıçla savaşa n ı n , d üş m a na iki mızmkla vuranın, iki kere göçen i n , i k i bey'atte de bey'at eden i n , Bed i r'de, H u neyn'de dövüşe n i n , gözucuyla bakı ncaya dek bile A l l ô h ' a ş i r,k koşmaya n ı n , M ü ' m i n lerin Sô l i h i , Peygamberlerin Vôrisi ola n ı n , dlnö b i d 'at kata n l a rı n kökleri ni kazıya n ı n , M üs l ü ma n ların sev g i l isi 1kesilenin, sava ş l a rı n n u ru n u n , ibôdet edenlerin zlne t i n i n ,, a ğ laya n l a ra baştacı o l a n ı n . sa bırl ı la rı n en sabı rlısı nıri, Alemler Ra bbi n i n Ra s ü l ü Yasfn ' i n ( M uhammed'in S. M ) soyu nd a n olan. geceleri n i ibadetle geçirenlerin en üs t ü n ü bu l u n a n ı n , Cebrfül 'le g ü çlen d i r i l en, Mlkfül 'le ya rd ı m göre n i n oğ l uyum. M üs l ü m a n ların hare m i n i koruya n la rı n o ğ l uyum;dinden ç ı ka n l a r ı , gerçekten sapıp zulmedenleri, bey'atten dön ü p ahdını boza n l arı öld ürenin oğlu . . . Ben i m Fôtı möt' üz-Zeh rô ' n ın o ğ l u ; ben i m kadınların u l usunun oğ l u . . . . » ( Blhôr' ü l - Envf ü; X LV, S. 1 37-1 39) . Bu h utbe, hem Yezfd 'in yaptı ğ ı n ı , hem H useyn'in k ıyô m ı n ı , hem din i n esas ı n ı , hern de lmô n ın kud ret i n i , gerçe ğ l n azameti n i göstermiş, Yezfd 'e uya n la rı hayretlere d ü ş ü r m ü ş , çoğ u n u a ğ latmış. mescidde b i r i syô n havası est i r m işti . § Kerbelô fôciasından sonra M edine'ye gelen E h l i beyt, M edine h a l k ı na olayı a n latmış, b i l hassa Cenôb-ı Zeyn e b ' i n (A . M ) fa sôhat ve belôgatları. h a l k ı n . Emevfl er a leyh ine dönmesine sebeb o l m uştu. Bu h a l . Yezld 'e bildiril miş. Ye zid , Cenab-ı Zeyneb' i n (A . M ) hal kla görüştürül memesi h aık1k ı nda bir emir göndermişti. Aynı zamanda Uhud şe hid ie ri nden o l u p Hz. Peygamber tarafından « Ga sil ' ü l Melfüke - Melekler tarafından yıkanmış» d iye a n ı la n Ha n za la'n ı n oğlu A bd u l l a h ' l a bazı k i ş i l e r Şam'a g itmişlerdi . Medine val isi Ebu-Süfya n o ğ l u M u ham med ' i n oğlu Osman ta raf ı ndan gönderi len bu kişi leri Yezid , a ğ ı rlad ı , h a k la rın da saygı gösterd i . Fakat bun la r, Medlne'ye dönü nce, Ye zid ' i n i ç k i i çt i ğ i n i , çalgıyla meşg u l o l d u ğ u n u , köpeklerle oynaştı ğ ı n ı . d i n le h i çb i r i l g i s i b u l u n ma d ı ğ ı n ı h a l ka yayma ya başlaıd� la r. M üs l üman la rı n başında böyle bir k iş i n i n bu-
82
-
l u n ma s ı n ı doğ ru g örmeyen Medine l i le r vo l iy i şeh i rd e n sürdü ler. Yezid , M ü s l l m b. Ukbe'nin ku mandasında o n i k i b i n k i ş i l i k bi r o r d u gönderd i . Savaşta, üçyüzü Saha beden olmak üzere onb' n Medine l i k ı l ıçta n geçiri l d i ; binlerce k ı z ı n ı rzına geçi l çl i . M ü s l i m , Medinel i l erin birer - bire r g e l i p Yezid ' i n kulu o l d u k l a rı n a , ma l l a r ı n ı . canlarını d i le d i ğ i g i b i ta sarruf ed ebi leceğine, d i lerse on ları sata bileceğ i ne, d i lerse a z a d edeb i l eceğine 'yem i n ettird i v e emri yeri ne ge ti r i l d i . H a rre o l a y ı denen bu olayda Yezid , i ma m Zey n ' ü l Abidin 'e (A . M ) d o k u n u l ma ma s ı n ı , O'na böyle b i r tekl ifte bu l u n u lmamasını emretm işti. Ümeyyeoğ u l l a rıyla onlara uya n l a r, Medine l i ler ta rafından şeh i rden s ü rü l ü rken, Hô ş i m o ğ u l l a rına d ü şma n l ı ğ ıyla ü n kaza n m ı ş ola n Merva n , e h l i n i - ayô l i n i emô net edecek k i mseyi bulamamış, son u n da İmôm Zey n ' ü l -Abidln'e (A. M ) s ı ğ : n m ıştı. İ mô m ( A . M ) , on u n e h l i n i , aya l i n i e v i n e kabul etmiş, koru muştu. Medine emiri H işôm b. İsmail, dôimô İ mô m ' ı n (A. M ) a l eyh i nde bulunduğu, ra stladı kça söz leriyle onu incitt i ğ i hôlde, e m i r l i kten azled i l i nce herkes, ona hakaaret eder ken İ mô m (A . M ) . kendilerine uyan lara, ona b i rşey söy lememelerini. i ncitmemeleri n i e m i r buyurmuş, rastlayı nca ken d i s i ne selôm veri p gön l ü n ü a l mıştı. Kendilerini söven b i ri s i ne, « Eğer ben» buyurm u ş l a r d ı , « Ded i ğ i n g i biysem Allôh'ın be n i yarlıga ması n ı d i lerim; ama ded i ğ i n g i b i deği lsem, d i lerim Allah seni ba ğ ış l a s ı n . » § Emevilerden Abd ü lmelik o ğ l u H işôm, b i r y ı l h acca g itm işti; Hacer' ü l - Esved'e e l i n i sü rmek i sted i yse de ka labal ı ktan yaklaşma ya i m kôn bulama d ı . B i r yere otu rup halkın biraz a ra la n masını be·klemeye başlad ı . Bu sırada İmôm Zeyn'ü l-Abidin (A.M) görü n d ü ler. Halk, kendi lerini g ö rünce hemen yol a çtı; g i d i p ·H acer'ül- Esved 'e e l l erini sü rd ü le r. H işôm'ın çevresi n d e k i Ş a m l ı lar bu hô l i görüp şa ş ı rd ı la r. İ ç lerinden b i r i H işôm'a, b u k i m d iye sord u . Hi şam, İmôm'ı (A.M} tan ı m ı ştı a ma söyle rse Hôşimoğ u lla-
83
-
rın ı n üstünlü ğ ü a n l a ş ı l ı r d iye bilmez likten geldi. Bu s ı rada Şa i r Farez,d ak [*] H işôm ' ı n sözü n ü d uydu ve «Ben onu tan ıyorum » dedi. Şamlı Farezdaık'a, k i m olduğunu sorun c a o, şu kasideyi inşôd etti: «Bu öyle bir kişid i r 1ki Mek1k e'nin d eresi d e ta n ı r onu, tepesi de; Kô'be'de tan ı r o n u , Mlkôat'da Kô'be a rası d a, Harem de. Bu, Allah k u l l a rı n ı n en hayırl ı s ı n ı n oğ l ud u r; b•J , öyle bir k işidir k i kötül ü kten kaçı nır, a parıdır, tertemiz, temizliğe d e alemdir bu. Hatlm' i n Rüknü, o g e l ince, eline sarı l ı r da, o, oraya dokunma k isterken o da onun avuc u n u öpmeyi, yüzüne sürmeyi d i ler. K u reyş onu g örünce, sözden bileni , söze baş lar da bu der, büyük l ü ğ ü n , yücel iğin sonuna erişmiştir, daha ötesi yoktur a rtık. Ta·kvô e h l i dile getiri l irse, önderleri bunlard ı r; yeryüzünün hayırl ı l a rı k i mlerdir denirse, onlar d ı r diye cevap veril i r. Bilmiyorsan bil k i bu, Fôtıma'nın oğludur; ata s ıyle Allôh'ın peygamberleri son bulmuştur. Seni n sözün, ona bir zara r · vermez; sözünle. onun ıkad ri e ksilmez; sen i n inkôr etti ğ i n i Arap da tan ı r, A ra p olmayanlar d a .
r l Farazdak, HumClm b. Gaal i b, Ehlibeyti seven b i r şllirdlr; hicri yOzon, yahut onbirde (728-729 M.) vefôt etmiştir; vefôtında doksanı geckindi; yüz yaşında de denmiştir. Hişam, Mervan'ın soyundan ve Emevi halifelerindendir. 1 05-125 H. de (723-743 M.) hüküm sür müştür. Bu olay, saltanata gecmeden olmuştur.
1
I -
84
-
Peyg a mberler, onun ata s ı n ı n yüzü suyu h ü rme tine i hsana erdiler; ü mmetler, o n u n ü m metin in üstün l ü ğ üyle şerefe u laştıl a r. G üneş, nasıl parı ltısıyla kara n l ıkları ayd ınlatır sa. h idayet n u ru da o nu n üst ü n lüğünden par lad ı . her yan ı ışıttı. Varl ı ğı ,Rasuıuııah'tan kaynayıp coş muştur, on dan vücud a gelmiştir; mayası, huyu, herşeyi , tertem iz o l m uştur. A llah , ezeldeın yüce yaratmıştır. üstün etmiştir onu; Kalem, Levh'a mukadderatı yazdı ğ ı a nd a ta·kdlr edi l miştir b u . Elleri b i r buluttur k i yağm u ru n u yağdırı r, foyda sı her yanı kaplar; herkese i hsanda bul u n u r; yokl u k nedir bilmez. Yara t ı l ı ş ı g üzeldi r; kimseye kötül ü k etmez; i·ki şey, g üzel h uy ve i hsan. onu bezedi kçe bezer. Toplumlar borçlanınca , odu r y ü k lerini taşıyan; onları ku rta rmaya azmetti mi, yok l u ğ u n kapısı eşiği bile o na ıka rşı g eniş ler, a ç ı l ı r-g ider. Cömert, o n u n keremine u laşamaz; n e kad a r ke rem ve ihsaın şôh i b i o l u rsa olsun toplum o n a e ş i t ola maz. Yoktu r sözü n ü , a nco·k şehôdet esnasında söy ler; şehôdet olmasaydı , yoktur demesi de var d ı r a nlamını verirdi . A llah'ı a nıştaın sonra i l k olarak onla r a n ı l ı rl a r; sözler, o n larla başlar. o n larla biter.» . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
))
FarazdO'k, bu kasideyi inşôdd a n sonra, «Budur EbCi Töl ib oğl u A li'n i n o ğ l u H useyn'in o ğ lu A li» dedi. -
85
-
H iş ô m , bu na pek kızdı ve Fa razda k' ı Mekke'yle · Me dine ara s ı ndaki Asfa n 'da ha psettird i . Bunu d uyan İ m ô m (A. M ) . o na b i n d ı' na r yol l a d ı . Fa razda k , « Ben bu n u A l l a h v e Rasülü i ç i n söyledi m ı> c.eyip pa rayı a l ma k istemediyse d e Zeyn ' ü l-Abiıd i n (A. M ) , Biz Ehı;beyt verd i ğ i m i z şeyi geri o lmayız buyurd u lar; bu n u n üzerine a ld ı . *
§ İ mô m Zey n ' ü l-Abidln Ali (A. M ) . baba l a rı İ m ô m H u seyn ' i n (A. M) şehôdet i n i n , şehö meti n i n bir ti msô l i , l ü tu f v e ihsô n ı n bir m ü mess i l i olmak, Peyga m ber-! Ekrem'iın b i r yôdigôrı b u l u n ma k ve a y n ı zamanda b i lg i de d e eşi bu lun ma mak dolayısıyla herıkes i n sayg ı s ı na mazhar o l muşla r, çevrelerini , i l i m ve edep ôşııklarıyla d o l d u rmuşlard ı . iba dette bulund ukları Mescid-i Nebi, ô detô bir medrese hô l i n i a l m ıştı. Hicaz'daki b i l g i n ler, ken d i lerine m ü rôcaatla b i l g i leri n i i lerletiyo rlar, hac mevsim lerinde, uza k i l lerden gelenler de ken d i lerinden fayda lanıyor l a rd ı . Z ü h er1, Süf yôn b. Uyeyne, Nôfi', Evzfü, Va kıdl, M uha mmed b. İs ha k . . . kend i l erinden rivôyette bulunuyorla r, Tabar1, Ahmed b. H a n bel, Ebu Dôvüd , EbG ' l - Ferec-i lsfa hô nl, Halebl, Ebu Tô l i b-i Mekkl. Vô h ı d l g ibi ıken d i lerine e ri şemeyenler de, ondan rivôyette buluna nla rda n fayd a l a n ıyorla rd ı . Sahô beden Côbir b. Abd ullôh'i l-Ansô ri, A m r ıb. Vô i le, Said b. M üseyyib, ü m m ü hô ni'nin kölesi Sô id, Said b. Cü beyr, M u ha m med b. Cübeyr, Kaa s ı m b. Avf, ismô i l b. Ab d u l l a h b. Ca 'fer, İ bn Ha nefiyye'n i n o ğ u l ları İbrô h i m ve Ha san, H a bib b. Ebl Sôbit, Ebu Ya hyô'l-Esedi, Ebü-Hôz i m ' il A 'rac, Seleme b. Dlnô r . . . kend i leri nden fayda l a n m ı şl a r, rivôyetlerde b u l u nmuşlard ı r. İmôm M üsô'l-Kôzırn ' ı n (A. M ) ç a ğ ı n a erişen Ebü-Hamzat'üs-Sümôli, İ m ô m Ca 'fer' üs-Sô d ı k ' a (A .M) e ri şen Fu rôt ıb. Ahnef, Ebu-Bekr oğlu M u h a m med ' i n oğlu Côbir, H asa n o ğ l u Eyyüb, Rôf i ' oğlu Ali, Kü fe' l i Ebu-Muham med ' i l-Kureşiyy'is-Süddi, ·Horasan lı Dah hôk b. M üzôh i m , Keysôn oğlu Tôvüs, Eb u-Abdu rra h man, Küfeli Ha mid b . Müsô, Ebôn b. Tag l ib, Suh ayb'ü s-Sayrafi -
86
-
o ğ l u Hakim ' i n o ğ l u Ebu'l-Fazl Sedir, Rumône o ğ l u Kays, Abd u l l a h ' ü l-Ba rıkıy . . . d a i m ô m Zeyn'ül-Abidin ' i n ashôbın dand ır. § İ m ô m Zeyn'ü l-Abidin 'in (A . M ) tedvin e d i l m i ş eser l erinden b i r i « E 's-Sa hifet ' ü l - Kô m i le » d i r. «Sa hlfe-i Seccô d iyye» de denen bu kita pta , e l l idört duô mevcuttur. B i r nüshası, o ğ u l la rı Zeyd ' ü ş-Şehid 'de o l u p ev lôd ı n a , son ra i m a m Hasan ' ı n (A . M ) oğlu Abdu l l a h ' ı n evl ô d ı n a , m üdev ven bir n üshası da İ m ô m M u hammed ' ü l -Bô1k ır'a intikaal etm iştir. Hamd, Salavat ve sôi reye, s ı n ı rl a rı bek!eyenlere, ık ornşula ro , Ramazan ayına, A refe g ü n üne, Cum uaya, Bay ra m l a ra , çeşitli işlere ô it b u l u n a n bu d u ô l a r edebi bakım dan, Neh c'ü l-Belôg a ' d a n son ra eşsiz b i r değere sô h i p ol m a,kla berô ber dini esasları, a h lôkıy u mdeleri, Şia i n a n ç l a rı n ı n en i nce nokta larını ta h li l i i htivô etmeleri bak ı m ı n d a n d a pe1k m ü h i md i r . 1 361 h i cride A h med ' ü z-Zencôn iyy' ü n - Necef! tarafından yazı l m ı ş ola n , başta raf ı nda ü stôd M u h a m med M işkôt'ın Önsözüyle «Sa hlfet'ül-Kômi let'is Seccôd iyye» n i n sened lerini ihtivô eden ve M u hammed b. A h m ed ' i l-Ahondi tarafından ba stı rı l a n k üçük kıt'adaıki ba s ı m ı , en g üzeli ve doğrusud u r. Bu basım, esas tutu larak son zama n l a rd a , Lübnôn'da, « Dô r ' ü l-Gadir» tara f ı nda n aa g e n e ofset ba skı o l a ra k bastı r ı l m ı şt ı r. Şeyh Ba hôi' n i n « Ha d ô ıık'us-Sô l i hin » a d l ı Sahıte-i Seccôd iyye Şerh iyle Sey yid Ali Hôn-ı Şirôzi'n i n « R ıyôz'üs-Sô l i kin» a d l ı şerh leri meşhurdur [*] . Ayrıca Ah med M üderris Vahid , « M ekôrim' ü l -Ah lôk» d i ye a n ı l a n duôlarına gen i ş b i r şerh yaz m ı ş ve bu şerh, Tebriz'de bas ı l m ıştı r. İmôm Zeyn ' ü l-Abidin 'in (A. M ) , bir d e «Risôlet'ü l-Hu[ * ] Şeyh Bahôi, 1 030 da ( 1 621 M.) vefôt etmiştir. Hôl tercemele ve eserleri için «Reyhônet'ül-Edeb»e bakın ız; il, 1 368 H. 1 328 Ş: S. 382-396. Seyyid Ali Hön-ı Şirôzi, 1 1 1 8, yôhut 1 1 20 de (1706. 1 708 M.) vefôt etmiştir; aynı eserin 1. cildine bakınız; İkinci Basım; 1 335 Ş S ri
.
360-362).
-
87
-
.
kuk » u v a rd ı r; bu risôlede İslami h ukuk esa slarının insani vecheleri, bütün inceli kleriyle izôh edi l mektedi r. *
§ i m a m Zeyn' ü l-Abi,din Aliyy b. Huseyn (A.M ) , h icri d oksanbeş y ı l ı Muharremi n i n onikinci g ü n ü , Ü meyyeoğ u l larından Abdülmelik o ğ lu Velid'in saltanatı zamanında, H i şam b. Abdü lmeHk'i n ığvôsıyla zehirlenerek şehôdet mer tebesine erişmişlerd i r. Ö m ürleri n i n m üddeti, doğ umla rı otuza ltıncı y ı l ,kabul edi l i rse, elliyedi y ı l , yed i ay, yirmiyed i g ü nd ü r. M edlne-i Tayyibe'de Ba kıy'de, Abbas b. Ab·d ül· mutta l ib'in ve i m a m Hasa n ' ı n medfun bulundu kları ma halle defned i l mişlerdir. Selômullôhi Aleyhi ve alô Abôihi 'l lzôm ve Evlôd i h i 'l-Kirôm ( D ô i ret'ül-Maôrif'il- İslôm iyyet'iş Şlıyye; C. i l , Beyrüt-1392 H . 1 972 M; S. 65-68) .
- 88 -
BEŞİNCİ İMAM MUHAMMED b. ALİYY'iL-BAKIR (A .M)
§ İ môm M u hammed ' ü l-Bô k ı r (A.M ) , h icretin elliyedin c i y ı l ı Recebinin ilk g ü n ü , yôhud Safer ayının üçüncü g ü n ü Medlne-i M ü nevvere'de doğmuşlard ı r. Doğ u m yılları 5 6 h icri olaraık d a rivôyet edilmiştir. Baba ları, imam Zeyn' ü l Abidln Ali'd ir (A. M ) ; a nneleri, İmôm Hasan'ın (A. M J k ız ları Fatıma'dır; böylece hem baba, hem ana tarafından soyları Emlr' ü l - M ü 'm inln'e (A. M ) u la ş maktadı r.
K ünyeleri « EbO-Ca 'fern dir; kendilerine « EbO-Ca'fer'il Evvel» denmiştir. Lô kapları «Bakı m d ı r. Bôkır, yaran, a ç a n a n lam larına gelmektedi r. İ l m i , hikmeti yarıp açtıkları, b i l g id e , kendi lerine bir engel, b i r s ı n ı r tasavvur edilemed i ğ i , i l m i tamômı'Yla kavradı kları cihetle bu lôkapla a n ı l m ış l a rd ı r. i mô m M uhammed'ül-Bôk ı r (A.M ) , Kerbelô fôciôsında üç yaşlarını bitirm işler, dörd ü ncü yaşlarından beş ay on g ü nü s ü rd ü rm üşlerd i . Dört erkek, ü ç kız çocukları olmuştur. Oğulları ndan İ m ô m Ca'fer'üs-Sôdık ve Ubeydullah'ın an neleri , Ebü-Bekr oğlu Muhammed':n oğlu Kaasım'ın kızı Ü m m ü Ferve'dir. D i ğe r ·iıki o ğ u l la rı A li ve İ brôhlm ad ındaydı . Kızlarının ad l a rı Zeyneb ve Ü m mü Seleme'di r. Zeyneb'in Ü m mü Sele me diye a n ı ld ı ğ ı ve bir kızları olduğu da rivôyet edilmiştir. Soyları, i môm Ca'fer'üs-Sôd ık'tan (A.M J yürümüştü r . § B i r ık işi, Abd u l la h b. Ö mer'e b i rşey sormuş, İbn Ö mer cevôbı n ı verememişti. O s ırada M uhamed'ül-Bô k ı r'ı görüp soru sora n a , «Git, bu gence sor, ama ne cevap ve-
- 89 -
ri rse g e l , ıb a n a da b i l d i m demişti. A d a m , soruyu İmôm M u h a m rne d ' ü l - Ba k ı r'a sorup a l d ı ğ ı cevabı İbn Ömer'e b i l d i rince, İbn Ö m e r « Evet» demişti, « O n l a r her şeyi a n la yan, bilen Eh l ibeytte n d i r. » Mekke ' l i b i l g i n Abd u l l a h b . Ata , « B i l g i n lerin, EbO C a 'fer' iın huzuru nda ıkü ç ü l d ü kleri g i b i h i çbir kimsen i n h u z u runda küç ü ld ükleri n i gö rm ed i m ; Ha kem b. Uteybe' n i n , toplumu içinde o kadar büy ü k , 1k adri o kadar yüceyken, onun huz Orunda , m u a l l i m i n i n h uzurundaki ıkıüçük çocuğa dönd ü ğ ü n ü görd ü m » d em i ştir. İ m ô m Muha mmed'ül -Baıkı r (A. M ) , baba l a rı n ı n kurdu ğ u gerçek ve İ lôhl medreseyi deva m ettirm işlerd i r . Sa hôbe ve Ta biin i n çoğ u , O'ndan rivayetlerde b u l u n m uş l a rd ı r. i m a m Ca 'fer'üs-Sôd ı k (A. M ) , kend i leri nden şu olayı d uy d uk l a r ı n ı söylerler: « Babam dedi k i : Son zaman larında gözleri g örmeyen Côbir b. Abdu l l a h 'i l Ansari'y i , evinde ziya rete g it t i m ; se lôm verd i m ; bana. k i m s i n d ed i . Hu seyn o ğ l u A li'nin o ğ l u M u h a m med'im d e d i m . Côbir, Aziz i m , o ğ l u m , bana ya km g e l dedi. Yanına g i d ince i k i e l i m i tutu p ö p t ü ; ayaıklarıma ka p a n m a k isted i ; m üsôade etmed i m , geri çe k i l d i m . Bana, Rasu ı u ı ı a h 'ın (S. M ) sana selômı var ded i . Sel a m l a rı n ı a l d ı m ve nas ı l selam söyledi klerini sord u m . Ded i k i : Ra s u ı u ı , l ô h ( S . M ) b a n a , Côbir buyurd u l a r; u m a r ı m ki s e n , ben i m evl ô d ı mdan Huseyn o ğ l u All' n i n o ğ l u M u h a m med'e u laşa caık s ı n ; A l l a h ona nur ve h i kımet i h sô n etmiştir; benden ona selôm söy l e . » Tasavvuf i n a n c ı n ı ben i mseyen v e ·ken d i n i ibadete ver m i ş olan M u ha m med b. M ü nked i r, « M u h a m med b. A li'yi g örü nceye d ek , Ali b. H u sey n ' i n , fazilet yön ünden kend i g ib i bir ha lef bıra kt ı ğ ı n ı u m mazd ı m ; ben ona ö ğ üt vermek isterken o ba na öğüt verd i » der ve ş u olayı a n latır: «Hararetim bastı ğ ı bir saatta Medlne'nin dolayla rıın da' g ezerken Muha mmed b. Ali'ye rastlad ım. Pe k yoru l....;_
90
....;_
m uştu; yan ındaıki iıki 1kişiye daya narak yürüyeb i liyord u ; adama k ı l l ı da terlemişti. Ona , Kureyş u l u la rı nd a n olan se n i n g ibi b i r kişinin, bu saatte, d ü nyô için bu derece yorul masını hiç de doğ ru bul muyorum d ed i m. Daya n d ı ğ ı kişi Jer1 itti, doğru l d u d a bana dedi k i : Val l ô h i b u h ô l d e ö l ü m g e l i p çatsa, ben i, A l lô h 'a edi l en ibadetlerden biriyle meşg u l olara k bulur; çünkıü b u ha limle ben, kendi m i senden de, bütün h a l kta n d a çekmişim; e h l i m ' n -ayô l i min rızkı için çal ışmaıktayım; ben, Allah'a kar şı i rti kôb ed i len bir suçu işler·ken ö l ü m ü n g e l i p çatmasın dan korkarı m. Bu sözü d uyunca, Allah sana rah met etsin d ed i m ; sa n a öğüt vermeyi i sterken sen bana öğüt verd i n . » *
§ İ môm M u h ammed'ül-Bô k ı r'ın (A.M ) zam a n la rı, Ü meyyeo ğ u ll a rından Mervan oğlu Abd ü lmelik'le oğul l a rı Velid ve Süleymôn'ın, Abd ülaziz oğlu Ömer'in ve gene A b d ü ! me l i k'in o ğ u l l a rından Yezid'le H işôm'ın sa ltanatlarına rastlar.
Abd ü l me l i k öyle bir 'kişiydi ki kend isine saltanat m ü j d e lend i ğ i z a m a n , okuma kta o l d u ğ u Kur'ô n ı , «Bu, sen inle son görüşmemiz» deyip e l i nden bımk mıştı. Amcas ı n ı n oğ lu ve sa lta natta kend isinin mkı ybi alon Amr-i Aşdnk'ı, sa rayına konuk ça ğ ı rmış, kendi eliyle öld ü rmüş, sonra da Şam mescidinde m i nbere ç ı k ı p «Bu ndan böyle» dem işti. « Ki m ben im yaptığım işe d ô i r bir soru sora r, yôhud itirôz ederse cevôb ı n ı a nc a k ,kı lıçla a l ı r. «Abdu llah b. Zübeyr'i Mekke'·de öl·d ü rttüıkten sonra gene Şam 'd a ve m i n berde şu sıözü söylemişti: «Beni taıkvôya teşvıy1k edenin ancak.»
boy n u n u
v u rd u ru ru m
Said b. M üseyyib'e, «Öyle b i r hôle geldim ki» demişti, « Bence a rtı·k hayırla şer, sevapla suç aynı.» Ve Said b. - 91 -
M ü seyyib dayanamayıp « Ka lb i n ö lü mü şimdi sende kemô· le u laşmış» sözün ü söylemişti. Ya,k.ınlarına, ıkendisini u l u · l a m a l a r ı n ı , hakık ında saygı göstermeleri ni emir v e tavsiye etti ğ i Haccôc b. Yusuf'ıs-Sakafi, onun za manında, lra k'ta görü l memiş zulüm l er işlemiş, Kabe'yi taşlatmıştı. Oğlu Ve lid, «Yaptı ğımız işlere, tuttuğ umuz yola ay. k ı rı hmeket edeni n boynunu vururuz: birşey söylemeyip susan d a kahrından ö l ü r - gider» d iyen kişiyd i . Velid, «Cebbör-ı Anid » d iye ta n ı n m ı·ş tı ; Süleyman, yeyip - yeyip doymayan biriydi; Yezid , kadı n lara, şara ba , m üziğe can ı n ı bağ ışlard ı ; ·sa rhoşken öleın côriyesinin leşine sa rılıp ko· kuncaya d e1k onunla yatmıştı: koktuktan sonra gömülen kudırnn leş:ni, bir hafta sonra meza rından ç ı kartmış, kok muş, çürü m ü ş leşe sarılmış, «Onu ömrümde bu kadar g ü z e l görmemiştim» demişti v e zorla ha life'yi leşten ayır mışlard ı. H işöm, tavlasında beşbi n at beslerd i ; c i m ri l i ğ i , dil lere desta n olmuştu. Velid, cariyesine er·kek elbisesi g iydirmiş. başına sarık sard ırmış, mescide gönderip ha l ka namaz k ı ld ırtmıştı: tefe' ü l ettiği Kur'an-ı Mecid 'den, XIV. Sure-i Celllenin ( İ brahim A . M ) . «Ve peyg a mberler fetih i s tedi ler ve her inatçı cebbar, mahrum olup g itti » mealin deki 1 5. ôyet-i kerimesi ç ı k ınca, Kur'ô n-ı Mecid'i fırlat ı p b i r yana atmış, «Beni cebbôr-ı a nid ( İ natta a yaık d ireyen zorba) mı savıyor, beni b u n u n l a m ı· tehdid ediyorsun? Evet, işte ben , cebbôr-ı a nid im. Haşir g ün ü , Rabbine ulaşınca, Yarabbi de, beni Velid, pa ramparça etti» meölind e bir kıt'a o kuyup saatlerce Ku r'an·ı oıklo m ı·ş tı. Velfd'in Mani mezhebine temayülü d e h a lık a rasında yayılm ıştı. Sonunda, kendi soyundan gelenler, Ü meyyeoğ u l la rı , h icretin yüzyir m i a ltıncı Cumadelôhıra s ı n ı n yirmiseık•izinci gün ü , onu, sa rayında ö ldürd üler (744 M . ) . § Bu halifelerin ( ? ! ) içinde, yalnız Mervan o ğ l u Abdü lôziz'i n oğl u Ö mer, bir istisna teşkil ediyordu. Bu zôt hic reti n doksandokuzuncu y ı l ında, saltanata gelir - gelmez, Hk i ş o l a raık, Muôviye'nin koyduğ uJ pis ve kötü bid'at i , Cumô g ü nl eri, h utbelerde, Emir'ül-Mü'm i nin'e (A.M ) . hôşô , -
92
-
lônet edilmes i n i kaldı rd ı ve bunun yerine, XVI . SOre-i Ce lilenin (Nah ! ) . «Gerçekten de Allah, odôlet ve ihsanla m u ô meleyi buyurur ve ya kın la rı görüp g özetmeyi emreder; kötü olan, yap ı l maması buyurulan şeyle rden ve azg ı n l ı ktan , ısyôndan nehyeyler; d ü ş ü n ü p a n la m a n ız için de size öğüt verin> meô li ndeki 90. ôyet-i kerimesi n i n okunmas ı n ı em retti ; Fede k h u rma l ı ğ ı n ı Cenôb-ı Fôtı ma'nın (A. M ) soyuna verd i ; Ü meyyeoğullarının gasbettiıl<leri şeyleri onlardan a l d ı , Beyt'ül-Môl'e iôde etti ve m ü stahaıklara , Beyt'ül-Mô l ' den verilen payda eşitl iğe riôyeti şart ·kıoştu. Ü meyyeo ğ u l ları, onun hareık etlerini hoş g örmediler ve onu zehi r letti ler; h icretin 1 01 . y ı l ı Recebinin y irmidôrdüncu g ü n ü vefôt etti (720 M . ) . *
§ Bu halifelerden 1. Velid 'iın zamôn mda İslôm Ü lkesi, bir yandan Cin s ı n ı rı na varmıştı; bir y.andon Ende l üs fet h ed i lmişti. FütOhôt, ha l k ı n gözlerini boya m a kta , g animet l e r, zengin lerin servetlerine servetler katmaıktayd ı . Faıkat Abd ü lmeHk'in istibd ô d ı , Velid'in keyfi idôres i , Yezid'in se fôheti, öbü r Velid 'in dine, Ku r'ôn'a ihôneti , g izlenecek hô li aşmıştı. Ahcf ü lôziz oğlu ö mer'in idôresiyle tam bir tezad görüntüsü veren bu, dine nykırı hareketler. halkta, Ümey yeoğ u l l arı a leyhine bir kıyôm havası estirmeye başlamıştı. A raıb m i l l iyetç i l i ğ i , Arab olmayan M üslümônların aşağı g Ö·· rülmesi , gayr-i Arab olanları büsbütün incitmedeyd i . Ha lifeler.in sorumsuzlukları, yôhut adôlet sôh ibi olsun, ol m a s ı n , onlara itôotin vücObu ha1k kında1ki rivôyet'er, a rt ı k rôvilerin d i llerinde v e yazılmış sahifelerde !<.alıyord u . İmôm H u seyın'in (A. M ) . mazlum olarak ve d i n , iman adına, ü m metin selômeti ve İslôm'ın, i nsa n l ı ğ ı n özg ü rl ü ğ ü uğruna şehôdeti unutulmuyor, yer - yer aya klanmalarla, öcalma ya ka lkışmalarla yeniden yen iye canlan ıyord u . H icretin yüzyirminci y ı l ı nda, İmôm M uhammecf'ül-Bô·kır'ın (A. M ) tasvıb etmemesine rağmen , İmôm Zeyn ' ü l-Abidin 'in (A. M ) o ğ l u Zeyd, isyôn etmiş, şehôdetinden sonra cesedi , çırıl- 93 -
çıplaık, ta m beş ay, da ra ğ acında b ı rak ı lmıştı . Yüzyirmi b e şinci y ı l ın sonlarında, oğlu Yahyö , Cüroan'da kıyöm etmiş, babas ı n ı n ôkıbetine u ğ ra mıştı. Bunlar, h a l ka bir ibret ol muyor, Kerbelö fôcıası n ı , Ras ü l u l lö h ' ı n oğlunun şehödeti ni, Ehlibeyt'in esa retin i , Muha mmed (S. M ) evlôdına revô görülen z u l ü mleri bir hatı rlatma oluyor, kend ilerine, Ra s ü ! u l l ö h ' ı n (S.M) ha lifesi ve mü'minler emlri !ökapları n ı takanların setôhetleri, z u l ü m :eri, bu hatırlatmayı, en azın dan h oşnutsuzluk hôline getiriyordu. Ümeyyeoğulları n ı n kendi a ra la rında da hoşnutsuzluıkl a r, hatta kıya m l a r baş l a m ıştı ; z u l ü m tem e l i n i n üstüne kurulan bu sa ltanat, a r trk çöküyordu. *
§ İmôm M u h a m med'ül-Bô k ı r (A. M ) . Ü meyyeoğu l ları salta natını n son zamanlarınd a yaşamışlar, h ü kumetin, bir yandan dışta k i , bir yandan iı,;i:�·!< i m u h ö l i flerle uğraşma sından fayda la nm ışlar, İslô mın gerçek esôsları n ı , i l m i , h iıkmeti ynymışla rd ı r. Sahôbeden olup İ mô m ' ı n (A. M ) z a m ô n ı n a u laşa n l a rd a n v e tô bilnden birçok kişi, kendilerin den fayda lan mışlar, rivôyetlerde bulunmuşlard ı r. İbn Şehr Aşüb, «Manôkıb» ı nda , ashôbdan Côbir b. Abdullah'i l-An sôri'n i n , tô biinden Côbir b. Yezid ' il-Cu'fi'nin, fıkıh bilgin lerinden İbn'ül-M übôrek, Evzfü, Ebu-Hanife, Môli·k, Şôfi'i ve Ziyôd b. Münzir'in - Nehdi' n i n , musannıflerden Ta ba ri, Belôzü ri,Selômi ve Hatib'in, kendilerinden faydalandık la rını bildirir. « El-Muvatta ', Şeref'ül-M ustafô, E l - İ bône, H ı l yet ' ü l-Evliyô 've Sünen ü Ebü-Dôvüd» da, Ebu-Hanife ve Mervzi'n in «Müsned» !erinde, lsfa hôni'n i n «Tergıyb» inde, Vôh ıdi'n i n «Basit» inde, Naıkık aş'ın ve Za mahşari' n i n «Tef sir» lerinde, «Ma'ri fetü UsOl'i l�Hadis» te. Sem'ô ni'n i n «Ri sôle» inde, kendi lerinden rivôyetler mevcuttu r; rivôyeti n aıklederlerken , « M uhammed b. All dedi k i » , bôzı kere d e « M u h ammed'ül-Bôkır d edi k i » ıkaydım korlar.
H a m rô n b. A'yen'iş-Şeybôni ve kardeşleri Bukeyr. Abd ü l me l i k ve Abdürrahmön , Bezi' oğ l u ismfül'in oğlu M u- 94 -
h a m m ed, MeymOın ' ü l-Kaddôh ' ı n o ğ l u Abdullah, Ebü'I- Es ved'in evlôdından Küfeli Merva n o ğ l u Muham med , Nevfel b. Haris evladında n ismfül b. Fad l ' i l-Hôş iml, EbO-HôrO n ' i l M ekfOf, Nasıh o ğ l u Za rif, Za rlf' ü l - İ sık ôf'id-Düell oğlu Said, Küfel i Côbir' ü l - H as'ami oğlu İ smail, Beşir o ğ l u U kbe, İ bn' ü l -Hanefiyye ' n i n ,kölesi Mekkeli Eslem, Ebu - Ba sir, Kü meyt ıb. Zeyd'il- Esedl, Nôciyet'üs-Saydavi, Na h ivci Muaz b. M üs l i m ' i l-Herra' ve Besir' ür-Rahhôl, i m a m Ba1kır'ın (A.M) as habında ndır. Şeyh M üfid, « İ h tısası> ında , H a m n'J n b. A'yen, Zürôre, Fudayl, Muôviyet' ü l -lcli o ğ l u Burayd, EbO-Nuaym o ğ l u H u keym, M ü n z i r o ğ l u Abdullôh oğlu Amır, Zôyide o ğ l u H ucr, Basra l ı Yesô r oğlu Ebü ' l-Cô rOa Ziyôd'ı ve d a h a baş kaları n ı , İmôm Bô kır'ın (A M) ashôbı o rasında zi kreder. « H ı lyet ü l - Ev liyô» da, tôbiinden Amr b. Dina r, Atô ' n ı n , Cabir'ül-Cu 'fi'nin, Ebô n b. Tag l i b'in, b i l g in l erden Leys b . Ebi-Sü leym' i n , İbn Curayh'ın v e Haccac b. Ertat'ın, ken d i lerinden rivôyette b u l u nd u kları bildirilir. *
§ Ashabından bazılar hakkında kısa bilgi.
A bd u l lah b. Şerik. Ta kva ashôbında n i rfan sôhibi b i r zattı. İ môm M u h a mmed'ül-Bôkır'ın (A. M ) . onun h a k1kıında büyük b i r IOtfu ve teveccü h ü vardı. Z ü rôre b. A'ye n . Şeyba n boyundandı; KOfeli d i r. imam Kôzım'ın (A.M) zama n ı n ı idrak etmi şti. imam Ca'fer'us-Sôdıık (A. M ) . Zü rare. Ebu-Basir, Mu ha mmed b. M üs l i m ve Yezid b. M uô viyet'il-lcll'ye, «Huffôz'üd-din - Dini koruyan lar» demiş ler, «Bu toplu m , ba ba m ı n hadislerini d i r iltmedeler; s ı rla rımıza emin olmadalar; dünyôda herkesten önce bize gel d i kleri g i b i ô h ı rette de herkesten önce bize geli rler» bu yurmuşlardır. Cedel ve istidlôlde i leriydi; zamônında h ic - 95 -
k i m se o n u n l a tartışamazd ı . İmômiyyenin Kelôma ô i t bil g ilerinin çoğu , Zürôre'den rivôyet edi lm iştir. Yetmiş yaşın da, h icretin yüzellinci y ı l ı vefôt etmiştir (767 M . ) . Yezid b . M uôviyet'il - l e li. lcl boyundandı. İ môm'ın (A. M ) i leri gelen ashôb�ndan
d ı . Sözlerinde gerçek taın ı n a n lo rdandır. Fıkhi fetvôlard a,
kendilerinden faydala n ı lm ı ştır. M u ha mmed b. Mü slim.
İmôm Ca 'fer'us-Sôdık (A. M ) . Abd u l l ô h b. Ebi-Yafür'a, « Neden dini meselelerde M u ha mmed b. M üs l i m 'e 'boşvur- . m uyor, neden ona sormuyorsunuz? Bilmiyor musunuz ki bu zôt. ne bil iyorsa hepsini de babam M u h a m med'ül-Bô k ı r'dan işitmiştir» buyurmuşlard ı . H a m môd b. Osman , İmô m iyye i ç i nde, o n un g i bi f ı k ı h b i l g i n i görü lmediğ i n i söyler. Leys-:i Buhteri. EbO-Basir d iye ta n ı n m ıştır. İmôm Sôdıık'a da (A. M ) u laşmışt ı r. A'mô o ld u ğ u ndan, 1kendisine « EbO-Basinı den m işti. Ası l 1künyeleri, EbO-Muhammed'di r. İmôm Sôdı·k' • n (A. M ) a shôbı a ra s ı nda bu zatla Abdul lah b. M uhammed-i Esedi, a 'ma idiler. Abdu ı:ah b. Ebi-Ya'für. imôm Sôdık'a d a (A. M ) yetişen EbO-Ya'fOr hakkında, Sôc!ık-ı Al-i Muham med (A. M ) . «Ben im vasıyyetlrni kab u l e d e n v e buyruğuma itôat eyleyen k i ş i o la raık, Abdu l l a h b . Ebi-Ya'fOr'u buld um » buyurmuşlard ır. H ucr b. Zôid. İmôm'ın (A. M ) sôlih ve hayırl ı ashôbından say ı l mı ş tır; Himyer boyuındand ı r ve Hadara m ut'luyd u . H amran b. A'yen. Zürô re'nin kard eşidir. İmôm Sôdı1k (A. M ) . onun h a k - 96 -
kında, « Hamran b. A 'yen, öyle bi r m ü 'm i n d i r ki val l ô h i ebe d iyyen ·d ininden dön mezı> buyurmuşlard ı r. «Ham ra n b. A 'yen ve Ebü-Ya'für, Şia mızdan iıki hôlis m ü 'mind i r >> söz leri de Hamran'la Ebü-Ya'für'un d erecelerin i b i ld i rir. Côb i r b. Yezid ' i l - Cu'fi. Küfeli·d i r. «İmôm Bôkı r'do n g i z l i şeylere d ô i r yetmiş bin had is d uydum; bun ları kimseye söylememe i mkôn yok» demiştir. İmôm'ın (A.M) Côbir ha kkında hususi bir tevec c ü h leri va rd ı; o da l môm'dan hadis rivôyet ederken, «Va sıylerin vasıysı, peygamberlerin i l mi n i n vôrisi Ebü - Ca'fer M uhammed b. Ali a leyh isselôm, bana buyurd u ık i » d iye söze baş)a rd ı . Fudayl b. Yesa r. İmôm SQ.d ı k'a da erişm iştir; bu zatın hakkınd a , « Muh bitindendir» buyu rmuşlmdı [ * ] . H uzurlarına g i rd i ğ i zama n . İmôm IA. M l . «Kim b i r ceınnet l iık kişiyi görmek isterse, Fuday l ' i n yüzüne baıksı n » buyu ru rlard ı . Ma 'rüf b. H orbod. Aslen İ ra nlıyd ı ; imôm yüzünden İmôm Bôkır'ın (AMJ yakı n ashôbına katı l d ı . * * *
§ İmôm M uhammed ' ü l - Bôık ır'ın (A. M ) bir tefsirleri vard ı r. İbn Nedim , tefsire ôit tasnif edilen kitaplar a rasın .d a bu nu zi kreder ve Zeyd iyye'n'n Cô rüdiyye fırkasının reisi Ebü ' l - CôrOd Ziyôd b. M ünzir'in bunu rivôyet etti ğ i n i b i l d iri r. Ebu-Basir Yahyô b. Kaas: m (. yô hut Ebi'l-Kaası m ) [*] İ tôat edenler, alcak gönüllüler anlam ınadır. XXll. SOre-1 Ce· Hlenin (Hac) 34-35. ôyet-1 kerimelerinde, meôlen, «Müfdele llôat edip alcak gönüllü olanları: öyle kişilerdir onlar ki Allah anılınca kork ularından yürekleri oynar ve. uğrad ıkları musibetlere katlan ı nar: namaz kılmaya devam ederler ve kendi lerini rızıklandırd ı � ı n ız şey lerin bir kısm ı n ı yoksullara harcarlar» buyurulmaktadır. İ môm (A.M.) :bu ôyetlerl işôret buyurmuşlard ı r.
- 97 -
F. 7
da b u n u rivôyet etmiştir; A l1 b. İbrôhim b. Hôşim de, «Tef sir» ,i nde bunda n :bahseder. Ümeyyeo ğullarından Sa'd'ü l-Hayyır'a bir mektupları vardı r; K üleyni, bu zôta bir mektupları daha olduğunu bil d i rir. İ'bn Nedim, « Kitôb'ül-Hidôye» adlı bir kitapları bu lun d u ğ u n u da kaydetmeıktedi r. Çeşitl i konu l a ra ô it, kendi le rinden, birçok rivayetlerde bulunulmuş ve ashab, bu h u suslarda telifler meyda na getirmişlerd i r. § imam M u ha m med'ül-Ba kı r (A.M ) h icretin yüzen a ltıncı y ı l ı Zi'l-Hıccesinin yed inci g ü n ü vefat etmişlerd i r; h icri yüzen dört, yüzon yedi , yüzon sekiz y ı llarında vefôt emklerine d ô i r rivôyetler de vard ı r. Ö m ü rleri elliyedi y ı l , beş ay, yedi gündü r. Ü meyyeoğu l ları tarafından zehirle n ereık şehadet makaamına erişmişlerd ir. Vasıyyetleri mü cebince imam Ca'fer'us - sadık (A . M ) tarafından yıkanıp techiz ve tekfin edi lmişler, namazları d a Hz. sadık (A. M ) tarafından kılınmış, Medine-i M ü nevvere'de Bakıy'de ba bala rı İmôm Zeyn'ül-Abidin'in yanına defned i l m işlerd ir. Selôm'ullôhi a leyhi ve a ı a abôih'il-ızam ve evlôd i h'il-kirô m ( D a i ret'ü l - M a rif'il-İslômiyyet'iş-Şliyye i l ; S. 69-70. Cevad Fôzıl : Ma'sOm-ı heftom - o heştom Muha mmed b. Al iyy'il Bakır ve Ca'fer b. M uhammed'is - Sôd ı k Salôvôt'u llôhi aleyh:mô; ELMI Yayı m ı ; S. 3-83) .
- 98 -
AlTiNCi İMAM CA'FER B. M UHAMMED'İS SADIK (A.M) § İmôm Ca'fer'us-Sôdıık (A. M ) . h icretin se·ksen inci yı lı Rabiu levve l i n i n onyedinci cuma gün ü bu ô lemi teşrif et m işlerdi r; aynı y ı l ı n Recebinin i l·k g ü n ü doğdu k ları d a ri vôyet e d i l m i ştir. Babaları İmôm M uhammed'ül - Bôkı r'dı r (A. M ) ; a nne'.eri, Ebü-Bekr oğlu M u ha mmed'in o ğ l u Kaa s ı m ' ı n kızı Ü mm ü Ferve'dir Ü mmü Ferve'ye Ü m m ' ü l- Kaa sım da den d i ğ i , a d ı n ı n Fôtıma, Karibe olduğu d a rivôyet lerdendir; bu h a n ı m ın annesi de Ebü-Bekr'in o ğ l u A bd ü r rahmôn'ın kızı Esmô 'dı r; İmôm Sôd ıık (A. M ) bu yüzden. « Ebü-Bekr ben i i k i kere tevlld etmiştin> buyurmuşlard ır. § K ü nyeleri « Ebü - Abd u l lah, Ebü - İsmfül» ve « EbQ M Osô» dır; meşhuru « EbO - Abd u llah» tır; lô·ka pları «Sôdıık» tır. Vedi erke·k, üç kız çoc u kl a rı o l muştur. O n b i ri erkek. dördü kız olma k üzere onbeş evlôtları olduğu d a rivôyet e d i lmiştir. Zevceleri Hamide-i Berberiyye, İmôm M üsa'l Kôzı m'la (A.M ) Muhammed'üd-Diıb ôc, İshak ve Fôtıma'nın a n n elerid i r.
Kend i leri, İmôm M uhammed'ül-Bôkır'ın (A. M ) . vefôtla rı ndan önce, oğu l l a rı n ı ve Şia'rnn seçkin kişilerini h uz u r ları na dôvet ettikleri n i , on lara, i l. SOre-i Celile n i n (Baka ra ) . «Oğullarım. Allah size bu dini seçti; artıık siz d e a n ca k M ü s lümanlar olara k ö l ü n » meôli nde•k i 1 32. ôyet-i kerimesi n i okudu kları n ı , sonra yüzlerini kend i lerine döndü rü p , « Ben vefôt edince na'şımı yere koy; b e n i y ıka, c u m u a g ün leri g iyindi ğ i m elbisemle kefenle; kabrime i ndirince kefe n i m i n bağlarını çöz; defnimden sonra meza rımı, dört par ma·k m ı ktôrı yükselt» buyurd u kları n ı, sonra huzQ.r unda k l - 99 -
fere d ışan ç11kmalo rına izin verd i k lerini rivôyet etmişlerd i r. İ m ô m Sôdık (A. M ) buyuru rlar ıki : «Bab{l , vasıyyetlerini yal n ızca bana da söyleyeb i l i rd i n » dedim. Buyurdu lar ıki : «Ben deın sonro işler k i m i n e l i nde; heps i n i n bun u bilmes i n i , d ost - d üşman. h i ç k i msenin, senin imô metinde b i r ş ü p heye d ü ş memesini istedi m . » § İmôm Ca'fer'us - Sôdı k (A. M ) . h'Jba ları İ m ô m M u ha mmed'ül - Bôk · r'ın (A.M) vefatlarında , doğum ve vefôt ta rihlerindeki cleğ işik rivôyetlere nazaran otuzdört. otuzaltı, otuzyedi , yôhut otuzsekiz yaşlarındayd ıl a r. Saltanat ma kaa m ı nda Abd ü l me l i k o ğ l u Hşôm vard ı ; Zeyd b . Ali, l ra k' ta h urOc etmiş, onda n sonra oğlu Yahya b. Zeyd. baba s ı n ı n öcü n ü o l m a k için kıvôm evlemişti . Her iki k ıyôm da yen i lq iy'e ve Zeyd'le oğlu Yahyô'nın şehôdetleriyle sonuç l a n m •ş olmakla beraber ü l kenin i ç d üzen i n i bozmuştu. H :şôm'dan son ra saltanat tahtına g eçen Abdi"ı l meliık o q l u Yezld'in oğlu Velid ' i n hareketleriyse, yalnız Omeyveoğul lann •ın a leyhinde bulu no n ları deqil. Omeyyeoaulfrırını da a leyh ine k ışk ı rt m ı ş . n ihôyet ö l d ü rü l m ü ştü. Velid'in öldü rü l m e s i . oerçekte, Emevllerin saltanatlarının son uydu . Ye rin e peçe n , bir rivôyete göre şaşıl ı ğ ından, bir rivôvete gö ..evse, a s·k erl kumanda n l a,..ı n m':laslarını m:alttıaındrın «Nôkıs - Azalta n » d iye a n ı lnn Yezid . felsefeve <i iiş k ü n bir kisiyrli : M ı r 'tA7 i l e me7heb'ni heni m c:;emisti: İ ra n l ı f"ıir k a d ı n da n doğduğundan dolayı övü n ü r. bu yüzden d e Ü mey yeoaıılları tarrıfındnn hos nörü l mezdi . Saltonrıtı nnr.al< beş av. iki qün sürd ü . Bu m ü rldet içi nc!e son Emev1' h Cı k ii mrfôr ı M ervôn-ı H ı môr ve tnrnftorla rı . Velid'in kon l ı aöm!e(lin i mızraqa takmışlar, H allfe Osman 'dan sonro k i olayı ven ile m eye kalkısmıslard ı . Yezkl'rlen sonra h ük ü m da r o'an Ve lid oqlu İb,..ô h i m . Mervan'dnn korkaraıl< srılta natı b ı rokıp kacmavn krılkısmış. fakrıt vii7"virmi vedi Saferi n i n ondör d ü n c ü g ü n ü tutulup öldürülmüştü (744. M . ) .
Mervan, Yezid b. Velld ' i n kabrini açtı rıp leşin i çı•kar tara k dôra çektirmiş, Ü meyyeo ğ u l lorının .i leri gelen lerini k ı lıçtan g eçirtmiş, salta natın ı g üçlend irmeye sava ş m ıştı: - 1 00 -
fakat a rt ı k iş, işten geçmişti. Ehlibeyt a·d ı n a ık ıyô m eden ler, hemen her yerde üst o l mödayd ı . Sonunda, yüzotuz i k i h icrlde M ervaın, M ısır'ın Buslr kasabasında ö ld ü rü l d ü ; ba şı kesi lereık K ufe'ye, Ebü 'l-Abbôs Seffôh'a gönderi l d i (749 M . } . *
Emevller, All (A.M} evlôdına ş id etle ık a rş ı d urma·kla kalmamışlar, ayn ı zamanda, ıkudretlerini A rab m i l l iyetin e dayamı ş l a r, A raıb o l mayan M üslü ma n lara, «Mevôll - Köle ler>> adı n ı tO'kmışlar, onları her hususta aşa ğ ı görmüşler, aşa ğ ı latmaya, hattô yok etmeye ça l ışmışlard ı . I r k ü st ü n l ü ğ üne dayanan bu s iyôset, Ara b o l mayanla rı n , bil hassa İ ra n l ı l a rın, Ehlibeyt tara f ı n ı tutma larına sebeb olmuştu. · Hz. Peygamber'den (S.M) sonra All'yi (A. M ) . O ' ndan son ra oğu lları Hasan ve H useyn ' i (A. M ) . H useyn'den sonra d a H z . All' n i n oğlu M u ha m med b. Ha nefiyye'yi imôm ta nıyan Keysôn iyye fırkası , Abbaso ğ u lla rı h ilôfetine ve Abbas oğu l l a rı n ı n h ilôfet i dd iôla rına yol açtı. Muhammed b. Ha netiyye'den sonra Keysô niyye ta rafından •i mô m ta n ı n a n ve Ebu - Hôşim d iye a nı l a n oğlu Abd u l l a h , hicri doks·a n beşte (71 3-1 4) Şam'da zehi rlenerek öld ü rfüd ü . Oğlu ol mad ı ğ ı için i m ô meti , Hz. Peygamber'in (S.M) amcaları Ab bôs'ın o ğ l u Abdullôh'ın oğlu . All' n i n oğlu Muhamme·d 'e bı raktığ ı iddiô e d i l d i . Muhammed, yüzyirmialtıda (743 M . ) Şa m 'da vefôt edince, oğlu lbrôhlm, i môm ta n ı n d ı . Bu y ı l l a rda , yer-yer, Abbosoğu l ları a dı na h ilôfet dôvetçileri, halkı kıyô ma ·kışkırtıyorlar, gereki nce, Abbasoğ ulla rı a d ı n ı anmadan dôvetleri n i Al-i Muhammed a d ı na y ü rütüyor l a rd ı . İ brô hlm, Horasan ha l k ı n ı dôvet eden Ebu-Müslim'e yazd ı ğ ı mektupta , a rapça konuşan, yôni A ra b olan kişi lerden şüphelendi ğ i n i öldü rmesın i , bunlardan, boyu beş karışı aşa nların hang i s i n i töhmet a ltına a l ırsa, acımadan ıkatletmesini emretmişti. Ehlibeyt tarafta r l ı ğ ını iddiô eden ler, yas a lômeti olarak siyah ren g i kabul etmişler, siyah renk l i e lbise g iyinmeye, siyah bayra k kul l a n maya başla- 101 -
m ışlard ı . Emevllerin son h ükümda rı Mervan, İ brahim'i tut turmuş, zında na attırmış, ö ld ü rtmüş, bu s O retle kıyamı bastıracağ ı n ı san mıştı. Fakat Ümeyyeoğu l la rı a leyhi ne kıyam edenler, İbrahTm'in kardeşi olan ve son rad a n «Sef fôh - Kan döken» d iye anılan Ebü'l-Ahbas Abd u llah'ın a d ı na d ô vetlerini yürütmüşlerd i . Son u nd a , y üzotuz i,ki h icri d e , Rabiulevvel ayı n ı n o n dördüncü gün ü Ebü'l-Abbas Ab d u l l a h b. M uha mmed'e, KOfe'de ıbey'at edildi ve böylece Abbasoğullan saltanatı başladı (749 M . ) . *
§ Ü meyyeoğu l l a rı n ı n a leyhine başlayan bu k ı ya m ha reket i , ilk za manlarda, Abbasoğu l la rı adına kara rlaşma dan önce, İslam halifel iğine getirilecek kişide, kesin bir ka rôra varmamıştı. Davetçilerin başları, EbO-Seleme ve Ebu-Müslim, ayrı-oyrı, İmôm Ca'fer'us-Sôdı k'a m ü racaat etmişler, fakat İmôm (A.M) her ikisinin davetleri n i de red d etmişlerdi. Hatta sonra , EbO-Ca'fer'ül-MansOr, İmôm'a (A. M ) . Sen de a leyh imize kıyam etmek n i yetindesin deyin ce İmôm (A. M ) , « Devlet başka larının elindeyken bu işe gi rişmed i,k; şimd i siz h ü kmederken bunu nası l yaparız» bu yurmuşlard ı .
Hasan'ül-Müsen n a ' n ı n o ğ l u Abdullôh'a d a d avetçiler tarafında n bir mektup gönderilmişti. O, mektubu alıp İmôm Ca'fer'us-Sad ı k 'a (A. M ) g itmişti. imam (A. M ) . «Onlar, na sıl olur da senin ta rafını ·g üdetler; EbO- M ü s l i m ' i Horasan'a sen mi gönderdi n ; on lara siyah elbise g iymelerin i sen mi e m rettin ; onl a rı n birini bile adıyla, soyad ıyla biliyor mu sun ? Bana da başvurd ular» buyurmuşlar, ç eki nmes i n i em retm işlerd i. Ana ve baba cihetinden İ mam Hasan (A . M l ve Fatımat'üz-Zehrô (A. M ) soyundan olduğu için Abd u l la h 'ul M ahz diye a n ılan Abdu llah, oğlu Muhammed' i n , A bbas oğu l l a rı a leyhine kıyam etmesini istemekteydi ; hatta İ m a m Ca 'fer'us-Sadık'ın da (A.M ) Muhammed'e bey'at etmesi ne taraftard ı . Abd u l l ô h 'is-Seffah , AiT evl a d ı n a saygı g ös termekte, bu yüzden bu hareketlere g özyumma·ktaydı. Ve- 1 02 -
rine geçen ka rdeşi Mansur, Ü meyyeoğullo rıımn s iyasetle _ rini benimsed i . M u h a m med ve kardeşi İ brahim, imam Ha sa n evlôdı n ı n bir kısm ıyla şehld ed i l d i ve bütün A li evl a d ı a leyhine şiddet siyaseti başlad ı ; bu siyaset, b ô z ı h ük ü m d a rla rın zam a n l a rı m üstesnô, ıbu soyun d evômı m ü d detin ce s ürüp g itti. *
i mam Ca'fer'us-Sôdık (A. M ) , Ü meyyeoğullarının yık ı m devresiyle Aıbbaso ğ u l larının k u ru l u ş d evresinde, ümmetin i mômetini u hdelerine a l m ışlardı. E mevi saltanatı, bir yan dan çeşitli isyan ları yatıştırmaya , bir yandan yer-yer a leyh l e rine a l evlenen ve Al-i M u h a m m ed'in öcü n ü a l mayı o mac edinmiş görünen 1k ıyam ya ngınlarını sönd ü rmeye, ayrıca da h a l k ı n ı·ktidôra karşı hoşnutsuzluğunu g iderme ye uğraşıyord u . Fa kat a rt ı k ne ıık tisadi durumu d üzene sok maya i m kan va rd ı, ne ı rk a yrım ı n ı , hatta sathi o�a rak telif m ü m k ü n d ü . Zengi n z ümre. asalet iddiasına sığınan servet sôhipleri, daha da m ukted i r b i r h a l e gel mek için bölünen leri kışkırtıyorlar, horlan a n z ü m reyse a l d a nmaya deva m edip d u ruyordu . Her yanda kan kokma d a , öcalma h ı rsı canlan madaydı . Aynı zamanda düşünce ve ina nç bölüntüleri, ayrı lan l a rı , büsbütün ayırmadaydı. A l l ô h ' ı n adaletine inanan Mu'tezile, insanda m utlak i hti ya r ve irôdeyi kabul ederken kadere inananla r, herşeyın, her işin Allôh tarafından tnkdir edildiği inancı n ı m utla·k cebre götürüyorla r. şahsi soru ml u l u ğ u orta d a n ka l d ı rıyor lardı. Tasavvuf, islôm'da, d ünyadan, d ünya işlerinden el lerini yuya n bir zôhidler zü mresi meydana getirmekle kal m ıyor, her mazharın, mazha riyetine göre, yaptığ ı işin doğ ru ve yeri nde olduğu, hayrın-şerrin, n isbi ve izafi b u l u n d u ğ u kanôatıyla Bôtınili ğ i tervlc ediyor, H uıkemô, a l e m i «hadis-i kadim » sayıyor, meleği, şeyta nı, Cebrfül'i, c i n leri, felsefi yorumlarla insa n ı n ruhi hô letleri, melekeleri b i l iyor, vahyi, m ütekômil a kl ı n i l h ô m ı olarak tel kıyne kal kışıyor, dini , a ıemiın d üzeni için konmuş i nançlar ve ka n unlar hôlinde g österiyordu. - 1 03 -
Bu zıt i na nçlara, bu inançları beni mseyen zıt z ü m relere karşı l ı k, Tefsir, f ı k ı h , hadis, kelôm, aynı zamanda ricôl , mantıık ve cedel, lügat, şiir ve edebiyat, tôri h , hattô t ı b ve astronomi bilgi leri i n k işôf etmiş, bu b i lgi lerde rü süh sôh i pleri yetişmişti. § İmôm Ca 'fer'us - Sôdık (A. M ) , ı ktidôrın za 'fı karşı sında, gerçek İslômı yaymnk için bi r zemin bulmuştu . Fa kat aynı za manda, M ürcie, Kade riyye, Süfiyye v.s. kar şısın da d u r m a k ve b u t ü n bu s ı n ıflara karşı koymak, b u i nançlara karşı Ehl ibeyt mezheb i n i korumak, gerçek i nan cı m udôfaa etme1k zoru ndayd ı. İmôm Ca 'fer (A. M ) . imô met!eri dolayısıyla bu vazifeyi gerçekten de ifô ettiler ve zamanla rındaki çeşitli inançları temsil eden ;ıı e zhep lere ka rşı , Ehlibeyt mezhebine uyanlara «Ca 'ferlıı ve bu mezhebe, «Ca 'feriyyeıı denmesi n i sağla d ı la r. § İmôm Ca'fer'us-Sôdıık (A. M ) , bilgileriyle, üstü n l ü k leriyle peık büyü k bir ü n sôhibi olmuşlard ı . M ô l i kl mezhe bin i n ·kurucusu sayılan Môl i k b. Enes, «Ü stü n l ük, bilgi, lbôdet ve ta kvô bakım ından Ca'fer b. Muhammed·den i le ri biri s i n i ne bir göz görmüştür, ne bir ıku l a k d uymuştur, ne de öylesi b i r k i ş i , biri n i n gön l ü ne, a kl ına geleb i lir>ı de miştir. Ebü-Hanlfe'ye, fııkıhta en ileri kimi görd ü n d iye so rulmuş, o da, «Ca'fer b. M u hammed'·i görd ümıı diye ce vap verm iştir. Zürôre b. A'yen'le kardeşleri Bükeyr ve H a mra n , Sôlih oğlu Cemil . Derrôc oğlu Cemil, Müslim'ut Tfü oğlu M uhammed, Muôviye oğlu Burayd , Ha·kem o ğ l u Hiş.ôm, Ebu-Basir, Ubeyd u l l a h , M u h a m m ed , İ m ra n , Sinan oğlu Abdullah, Ebü-Sabb.ôh'ı l-Kettônl g ib i üstün bilgin ler, ü n l ü fi.kıh ô l imleri, O'nd a n fayda la n mışlardır. İ nançlarında, h ü kü m lerinde ayrılı1k olmakla berôber tutarları dörtbi n i b u l a n bilgin, kend ilerinden rivôyette bulunmuş, hadis as hôbı, çevrelerinde topla nrn ış:ard ı r ıki Hôfız İ bn Ukde, ri côle ôit kitabında bun lo rı ve tasnif ettikleri kitapları a n a r. Bunla rdan başka Sald ' ü l -Ansôrl oğl u Yahyô, İbn Curayh, Süfyôn-ı Sevrl, İbn Uyeyne, Ebu-Hanife, Şa'be, Eyvüb'üs- 1 04 -
Sahtiyôni, Küfe l i Hayyôn oğlu Côbir, Tag l ib oğlu Eba n . A lô oğlu Ebu-Amr, Dln ô r o ğ l u A m r ve diğerleri , kendi le rinden hadis rivayet etmişler. faydalaınmış la rd ı r; İ mô m Sô d ıık (A. M ) . tefsire, kelôma, fıkha, fıkıh usulüne v.s. ye dö!ı birçok soru lara cevap vermişlerd i r. ·
·İ môm Sôdık'ın (A. M ) çağlarında, tefsirde M u h a m med b. Sfü!:: ' il-Kelbi, ismôil b. Abdürra hmôn-ı Süddi, Ebu-Ham zat'is - S ü môll, fııkıh ve had iste Ebu - H anife ve şôgird i Ebu - Yusuf, M ô l i k b. Enes, Ebu - Leylô o ğ l u Abd ü rrah m ô n ' ı n oğlu M uhammed, bunlardan başkaları, İbn Curayh , Zübeyr oğlu U rve, İbn Sirin, Hasan-ı Bısri v e Ş·'.l 'bi, Arab lügatı b i l g i n :erinden olup Arab sarfının vôzıı sayılan Kü fel i M ü s l i m' ü l - H errô' oğlu M uôz, tarih ve magaazi b i l g i s ! n d e Yesôr oğl u ishaık'ın oğlu M u h a mmed, k itôbette Mervôn-ı H ı môr'ı n katibi Abdü lhamid gibi bilginler vard ı . Katiplerden Küfeli E b u - H ô m i d İsmôil, İ m ô m Sôdık'ın (A. M ) a shôbındandı. Şôi rlerden Seyyid ' ü l-Hımyeri, Aşca'us Sulemi, Ku meyt, oğlu M ü stehil ve kardeşi Verd , Ebu-Hü reyret'ül-Ebô r, Ebu-Hüreyret'ü l -leli, Affôn oğlu Ca 'fer v.s. de İrnôm Sôdık'ın (A.M ) ashôbın d a n d ı . Tabrısi, «A'lôm'ül - Verf öı d a , M uha mmed b. Talhat'iş Şôfi 'i, « Matôlib'üs-Suu l ıı de, Ebu - N uaym'il-lsfahôni. « H ıl yet'ü l - Evliyôıı da, İ bn Şehr-Aşub, « Manôkıb» da , İbn Ha cer, «Savô ı k» da, Hôfız Abdü lôziz, « M a ô l i m ' u l- ltret'it-Tôhi reıı de, İ môm Ca 'fer'us-Sô.dı k'tan (A. M ) rivôyet edenleı i bildiri rler. İbn Şeh r-Aşub, « Manôkıbıı ında, İmôm Ca'fer'den (A. M) ncıkled i len ve çeşitli bilgilere ôid rivôyetler kad a r hi'; k i m seden rivôyet gelmed i ğ i ni bi ldi rmekte ve Nuh b. Der rôc'ın EbG-Leylô'ya, «Söyled iğin b i r sözde, yôhut verd i ğ i n bir h ük ümden, h e r h a n g i b i r kimsenin sözü üzerine dön d ü ğ ü n , vazgeçtiğ i n oldu m u » d iye sord u ğ unu, o n u n da bu soruya, «Hayır, ancak bir kişi m üstesnô ıı d iye cevap verd i ğ i n i , o kişinin k i m olduğu soru l u nca da, «Ca'fer b. M uhammed» d ed iğ i n i bildirir. -
1 05
-
§ Eserleri.
1 ) Ehvaz vôl isi Necôşi'ye yaz dıkları ve gönderd i k l eri risôle ( Risaletü Abd u l lô h b. Necaşi) . 2) Dini meseleleri ihtivô eden Risaleleri (Şeyh Saduk, «Hısôl» inde, bu risôleyi, İmôm Ca'fer'us-Sôd ık'tan (A. M ) A'meş vasıtasıyla a hzeder. 3) «Tevhid'ül- Mufadda l » diye a n ı la n Risôle (Mufad dal 'ıd a n rivayet e d i l d i ğ i için bu a d l a a n ı l mıştır. «Bıhôr' ü l Envôr» da tama m ı mevcud o l d u ğ u g i b i ayrıca taşbasması olarak da basılmıştır. 4) Ashôbına yazd ı kl a rı Risôle ( K üleyni, « Ravzat'ü l Kôfi» n i n başlarında, İsmail b. Côbir vasıtasıyla İmôm'd a n (A.M) rivôyet etmekted i r. 5) 6) 7) 8) 9) a n ıl a n
Reiy ve Kıyôs erbôbına Risôlelerl. Ganimetlere dôir Risôleleri. Abdullah b. Cendüb'e vasıyyetleri. Ebu-Ca 'fer Nu 'môn'il-Ahvel'e vasıyyetleri. Şia 'dan bôzı la rı tarafı ndan « N esr'üd-Dürern diye Risôleleri.
1 0) Ehlibeyte mahabbet, Tevhid , Tman, İslôm, küfr ve tıska ô it sözleri. 1 1 ) Geçime, kazanca d ô i r sorul a ra cevapları. 1 2 ) Rızık elde etmek için çalışmaya dôir ve Sufiyye'yi i lzôm eden Risôleleri.
1 3) i nsanın yaratılışına dôir Risôleleri. 1 4) Kısa ve h ıkemi sözleri. Bunla rın, yozdırılma s u re tiyle meydana geldiği rivôyet edi lmiştir. 1 5) Côbir b. Hayyôn-ı Kufi'den rivôyet edilen Rlsôle (Yôfı 'i, «Mir'ôt' ü l-Cinanıı da , Tevhide ve diğer h ususlara ô it beşyüz risôleyi bildi ren bu kitabı zikreder; bunu, Côblr b. Hayya n toplamıştır) . · -
1 06
-
« M ı sbah'uş - Şeria ve M iftô h ' u l - Haık ıyka» a d l ı risdle de İmôm Ca'fer'e (A.M ) isnad e d i l mişse de Mecl isi a hbôr ve mevôıza d ô i r olan bu rısôlenin ü s l ubunun, l mô m lar' ı n ü sluplarına benzemed i ğ i n i bHd i rir; baz ı s ufiyyeni n telifle rinden old u ğ u söylenmiştir. *
İ mô m Ca'fer'us - Sôdık (A.M ) . tefsire büyük bir ehem� m iyet vermişler, kendileine soru lan sorulara verdikleri ce vaplarla bu b i lg i n i n tedvini nde ô m i l olmuşla rd ı r. Ayn ı za m anda sahabe ve tabiinden, kendilerine m ü rôcaat eden lere verd ikleri ceva plarla da hadis ve f ı k ı h bilg ileri n i n esaslarını vaz'etmişle rd i r. İmôm (A. M ) . filozoflara , mad decilere, sertlikle d e ğ i l , a kli delil lerle ve hoş bir surette karşı d u rmuşlar, a kli del i lleri nakli delil lerle telif etmişler, böylece de dini g erçekleri ızhôr eylemişlerdi r. imam Ca' fer'us - sadıık'tan (A.M) başka bir ü stadı olmaya n Côbir b. H ayyan, k i myôya ôit bütün bilg isini O'ndan elde etmiş, b u suretle imôm (A. M ) . k i mya nın da esaslarını vaz' et m işlerd i r. Bu bi lgide Côbir'i n, H ô l i d b. Yezid b. Muôviye' nin talebesi ol·d u ğ u rivôyetin i n , ·Ha lid'in 704 Miiôdide öl düğü, Côb i r'inse 750 sula rı nda doğ d u ğ u d ü ş ü nülrse, g e r çeğe uyma d ı ğ ı meydana ç ı ka r. *
§ İmôm Ca 'fer'us-Sôdı k (A. M ) , sorulara verdi·kleri cevaplarla, telifleriyle, çevrelerinde toplanan larla ve kendi lerinden tayd a l a nanlarla, gerçekten de bir medrese kur muşlardır. Bu mdrese, ba balarının, atalarının ve Hz. Ra sul-i Ekrem'in. (S.M) medresesi d i r ve hicret yurdu olan M edine-i M ü nevvere'de, Mesciıd - i Nebl'de kurulmuştur. Surda, imam Ca'fer'den (A.M) . tefsire, hadise, frkha, bun ların usul üne, cedele, mantıka, Kelama, M i lel-Ü n:ha le, ricô le, felsefeye . . . ô i t bi l g ileri tahsil ve tahlil edenler, is ıam ü lkesinin her yanına d a ğ ı l m ışlar, bilg i leri n i İslôm ô le m i n e yaym ışlard ı r. Bilhassa Kute'de, imam Ca'fer'in (A.M) medreses i n i n bir ş u besi ku rulmuştu. Hasan b. A l i yy'il -
- 1 07 -
Şeşşô', «Bu mescidde» der, «do k uzyüz kişiyi g ördü m ; h ep si de Co'fer b. Muhammed bana ded i ki diye söze baş lama-dayd ı . » § i môm (A. M ) . b i lg i n i n yaz ı l masına, telif i n çoğalma sına da ehemmiyet vermişler, ashôbını bu yola d a sev ketm işlerd i ; onlara. «Yaz ı n ; yazmad l'kca aklın ızda kalmaz» derlerd i . M ufadd a l b. Ö mer'e, «Yaz ve i l m i n i din kardeş lerine yay; ölü nce oğul larına kitaplarını miras bırob bu yurmuşlardı. § Bu medrese n i n en bôriz vasfı, bilhassa bağ ımsız oluşuy·d u. İ nançları. dini h ü kü mleri, ı ktidarda buiunan:a rın d i l cıkierine göre yorumlayan, o n la ra ya manan. onları koruyan, ya ptrk l a rıını meşru' g ostermeye u ğ raşan kişilerin temôyülleri, bu med resede yer bu lamamaktayd ı ; bu çeşit yorumla r, bu med resede kaıb üi ed i l m i yord u . B u medrese de İ slôm, bütün i nsanları b i r görme·kteyıdi ve herkes, so rumluydu ; kendisini bir s ı n ıfın i mtiyôzına satanların, bu çeşit bilginlerin yeri değ i l d i , bu med rese ve bu ba ğımsız l ı k. yüzy ı l !a r boyunca. Şia - i i mômiyye icti hôdın ın , her han gi b i r h ükumete, her hangi bir h Üıkumetin m ü mess i l ine, her h a ngi bir sınıfa dayanmayıp ıba ğ : msız k a lmasına se beıb oldu. islôm h ükumetleri n i n hemen hepsin d e, d i n mü messilleri ve medrese, h ü k umetten besl e n i r ve yaşa rken , i mamiyye, i mam Ca'fer'us-SOıd ıık'ın (A. M) medreses i n i n yol u n u tutmuş. bu bağ :msızl:ğı korumuştur. Bug ün Necef-i Eşrefte ve Kum'daıki medrese, ıbu med rese n i n devamıdı r. *
§ imam Ca 'fer'us - sad ı k (A.Mi, Emevllerin yıkı ntı d evresiyle Abbasoğu l la r ı n ı n henüz kuvvetlenmed i ğ i za m an larda imamette b u l u ndukları hôlde devlete ka rş ı kı yam e tmekle, hattô ııktidôrı ele geçirmekle b i rşey yapıla mayaca ğ ı meydanda olduğundan İslômı kendi lerine uya n la r a rası nda inanç ve ah kam cihetinden, ata l a r ı n ı n , Cenab-ı Rasul-i Ekrem 'in (S.M) tebl ıyğ buyurduk l a rı h ô le i rca'ı he def ed inmişler, dini ve Müsl ümanları bölü n t ü l e re u ğ ratan b ütü n fırkalara karş ı d u rm uş lar, kend ilerine uyanlara , ö z-
- 1 08 -
!eriyle, sözleriyle, h a reketleriyle, İslôm'ı temsil etmelerini ö ğQtlemişler, «Ha l k ı bize, ya l n ı z d i l lerin izle çağ ı rmayın» bu yura ra k Şla ' n ı n , ah lak bakımı ndan d ü rüst o l mas ı n ı istem i ş ler, «Size. A l lah 'tan korkmanızı, O'na ısyôn dan çekinmeni z i , size veri:en emeınete riôyet etmen izi, b u suret:e de ha'.k ı , bize sessizce, s u sa rak dôvet eylemenizi tavsiye ederim » buyu rmuşlar, «sessiz olarak nasıl dôvet ederiz» sorusun'J da, «Al lôh'a itôat hususunda size emretti klerimizi tuta rak, i nsan la r a gerçek ve adôletle muômelede b u l u nara k, ema netlere riôyet edere·k, ma'rüfu buyurup m ü nıkerden neh yeyleyerek. i nsanlar, sizden a nca k hay ı r görmeli ; sizde bu g üzel sıfatla rı, bun l a ra riôyeti, bu üstü nlü ğ ü görü nce, b i z i m üst ü n l ü ğü m üz ü a n la rlar, bilirler ve bize koşa rlar» d e · mişlerd i r. «Bize zinet o l u n , bize ayıp v e ô r getirmeyi n ; h a l·k, sizi görd ü kçe, A l l a h C1J 'fer b . Muhammed'e rahmet ets i n ; ashôb : n ı ne de g üzel terbiye etmiş desim sözleri de bu cümlede n d i r. § Şiasında n olup Abbasoğull a rı tara fından bôzı h üıkü met hizmetlerine memur edi len!eri, vazifeleri dolayısıyle. Şia'ya revô görülen z u l m ü n hafifletilmesini sağ la rlar d iye hoş görmüşler, onlara bu h ususta emirler de vermişler d i r. Sözgelimi Ebu - B üceyr'i l - Esed! d iye ta nınan Abdul lôh'ın - Necôşi, Mansur tarafından Ehvaz'a vôli tôy!ın edi lince, İmôm'd a n (A. M ) tutacağ ı yolu g österen yaz ı l ı bir e m i r-nôme istemiş, İmôm (A. M ) , kend is i ne yazd: k'.arı ya z ı d a , « Kurtuluşun, i nsanların c1Jnlarını koruma kta , buyru ğ u na uya n la rd a n z u l m ü g idermekte, onlara iyi mua mele etmekte, adô lete riôyet eylemekte d i r. Kovucu l u k eden lerden sakın; o n l a rı n h·içbir söz ü n ü kabul etme; yoksul lara yard ı m et» buyurmuşlar, o da bôzı z u l ü m görenlere ya rdımda bul u n muştu. § Ashôbı n ı , kendi leri ve ata ları hakkınd a a ş ı rı ·i nanç bes:eyen lerıden (Gu lôt'ta n ) de çeıkind i rmişlerd i r; dôima on la ra ka rşı durmuşlar·d ı r; meselô M ufaddal b. Yezid'e, Ebü'l-Hattôb'a uya n l a r ha1kıkındo, «Yô Mufadd a l » buyur-
- 1 09 -
m uşlard ı r, «Onlarla d ü şüp kalkmay ı n ; onla rla yeyip içme y i n ; onlarla musata ha d a bulunmayın; onlarla evlenme y i n . » Böyle olduğu hôlde, Ebü'l-Avcô'. İbn Tôlüt ve diğer leri g ibi G ulôt'a karşı d u rd u k la rı hôlde, onlar bile. kendi lerine h ü rmete mecbur kalmışlard ı r. Mesela İbn ' ü l - M u kaffa'. birg ü n Mescid'ül-Ha rô m'da, Ebü'l-Avcô'ın oğluna, halkı gösterere,k, « Bu nların içinde, insanl ı k a dına lôyı k olan, o ncaık şu otu ra n kişidir» demiş ve imam Södık'ı (A.M) göstermiştir. * * *
§ O ğ u l l a rı.
ismfül . İ môm Ca'fer'us-Sô d ı k'ın (A.M ) en büyük oğlu olduğu rivôyet ed i l m iştir. H icretin yüzotuz beşinci y ı l ında (752) ve fat etmiştir. imam (A. M ) . bütün ashôıbın , onun vefatını bil meleri için cenazeleri n i , -na maz k ı l ınacak yere koydurmuş l a r, kendilerine başsağ l ı ğ ı verenlere, kefe n i n i açtırıp yü zünü gösterm işlerd i . Böyle olma,kla bera ber gene de bir bölü k , onun ö l ü mü nü bir gayıbet sanmış, i ma metini kabul etmi ştir. M edine'de, Ba·kıy' mezarlığı na defnedi l m iştir. Aya ğ ı b i ra z topal old uğ undan «A'rac» d iye de a n ı lı rd ı . Surda, imam'ıın, beden bakımından d a ayıptan sal i m olmasının gerekli olduğu ha�kında.ki imô m i'y ye inancını d a kayde delim. Abdullah. imam Ca 'fer'us - sad ı k' ı n (A. M) « EbO - A bdullah» kün yesiyle tammalo rı yüzünden, Abd u l l a h ' ı n , en büyük oğu l ları old u ğ u söylen miştir ki bu rivôyetin doğru olması g e rek i r. Abd ul l ah, başı büyücek ve ayakları taraklı bulundu ğ u ndan, «Aftah - Baş ı büyük ve yassı» ıakabiyle a nı l mı ş t ı r. «Aftah ıyye» fırkası, Abd u l l a h ' ı n imametine inanmıştı. l môm (A.M) , bu oğ u l la rını, bôzı h uyları yüzünden pek sev-
110
-
mezlerdi ; ona, «Kardeşin M Osa'ya bak da O'nd a n , u l u l u ğ u öğren» buyurmuşlardı. Baba l a r ı n ı n vefô la rından son d a uzun m üddet yaşamayıp vefat etti ler. M uh ammed. Pek g üzel olduğundan, « Dibac - İpek kumaş» ıaka biyle a n ı l m ıştı. Yiğit ve zôhi d bir erd i ; oruç tutu lması harô m o l a n g ün ler müstesna, yılı, b i r g ü n oruçlu , b i r g ü n oruç suz geçirird i . Zevcesi , Abd ul l a h " i l - Mahz'ın kızı Hadlce'y d i . Bu H a n ı m . Muhammed'iın, sokağa çı1karJ<en g iydiği el biseyi, eve dönünce, bir yoksula verd i ğ i n i rivayet eder. Me'mOn'un saltanatında, H i caz'da kıyô m etm iş, tut u l u p M erv'e gönderil m işti. Me'mun, onu bağ ı ş la mış. hakkında sayg ı göstermiş, hatta yan ı n a oturtmuştu. Horasan'da ve fat etmiştir. isha1k. Zahid ve b i l g i n d i . Kend i s i nden birçok had i s rivayet e d i lmiştir. Kardeşi i m a m M Osa ·ı - Kaz ı m ' ı n (A.M) i m a meti ne inan mıştı ve « M ü 'min» lô kabıyle a n ı l m ıştı; i ma m M O sô'I - Kazım'la a naları, birdi. Abbôs. U l u l u k la , ihsan sahibi olmakla tanınmıştı. Ali. B i l g i n ve hadis ricô l indendi r. Ta kvô ehliydi. imam Al iyy'ün-Na kıy'nin (A.M ) zaman ına erişm i ştir. Kardeşi i m a m M Osô'I-Kazım'dan b irçok h a d is rivayet etmişt i r. M Osô'l-Kôzım. Kend ilerinden sonra lmômet, bu o ğ u l la rına intikaal etmi ştir. * * *
§ A5hôbındaın bôz ı ları. Cemil b. Derrôc. - 111 -
Küçük kardeşi N uh'la, i ma m Sôdı k'ın (A.M) rôvllerin <lendir. Son zamanlarında gözleri görmez olduğu holde İmôm'ın (A. M ) h uzurlarından ayrı l mazdı. Fad l b. Şödön, «Muha mmed b. Ebi-Umeyr' i n evine g itti m ; na maz k ı lıyor d u . Secdede o kad a r uzun kaldı ki şaşı rıp kaldım. N a maz d a n sonra kendisine hayretimi söyleyince, Cemil b. Der rôc'ın secdes'.ın i g örsen ne yapars ı n buyurd u » der. Abdullah b. M ü s kö n . Ashôb : n , s ııkada n sayıp rivöyetlerini kabul ettikleri a l t ı kişiden biridir. İ m ô m ' ı n (A.M) huzurlarına , kendi lerine g österil mesi vôci b olan h ürmette kusur edeb ileceğinden korıkara k, çekinerek g i rerd i . Telifleri vardır. Eban b. Osman. Bu da yuıka nd a bil d i rd i ğ i m i z a ltı kişiden biri d i r. A bd u l lah b. B ü k eyr. Bütün ashôb, bu zatı n bütün rivöyet l erinin gerçekli ğ i nde ittifa k etmiştir. Ha mmôd b. Tsô. Bu da s ikada n sayı l mıştır; b i l gi siyle, zôhidliğiyle ta n ı n mıştır. H icri iıkiyüz d okuzda, d oksan yaşında vefôt et miştir (824 M . ) . C ô b i r b. Hayya n . Kimya b i lg is i n i n kurucusu say ı l ır. Kitaplarında, «Sey-· y l d i m Ca'fern d iye J n d ı ğ ı zôt, İmôm Ca'fer b. Muham med 'd i r (A. M ) . Côbir'i n , Karômıta inançları n ı benimsedi ğ i , o nlara meylettiği h a kıkıınd a k i rivôyetler, tam ô m ıyle uydur mad ı r. * * "
§ İ mô m Muham med' ül-Bô k ı r (A. M ) . U s u l vôzııydı ; bu b i l g iye dôir i l k kitôbı, İ m ô m Ca'fer'us-Sôd ı k' ı n (A.M ) as-
- 112 -
1ıôbından olup imam Aliyy'ür-Rızô'nın (A. M ) imômet cağı na e rişen H işôm b. Hakem tasnif etmiştir ve bu b i l g i n i n en ehemmiyetl i bahislerinden olan «Söz ler v e Bah is ler» konusunu eleşti rm iştir; sonra Yunus b. Abdürra hmo n , ha d islerdeki ihti löflara, a n l a m lara birbirine uymayan iki ha dis i n , çeşitl i yoru m larla birbirine uyduru l ma s ı na , yôhut bı r i n i n tercih ine dôir b i r kita p tasnif etmiştir; böylece de b u bilgi, metod larıyla tedvin edilmiş, n ihôyet Ebu - Seh l - i Nevbahti ve b i l hassa Kur'ô n ' ı n a n l a m ı na, i na nca, mezhep lere, tevtıide v.s. ye dôir bi rçok kita bıyla ta n ınan Hasan Nevbahti gibi bilginler yetişmiştir. § İ môm Ca 'fer'us - Sôd ık'ın (A . M ) ashôbından Ebrın b. Tab l i g , eserleriy'.e, Kur'ôn-ı Mecid 'e ôit bilgi leri vaz'et
miş, Mufaddal b. Ömer, tevhide dôir eser vermiş, Côb'r b. Hayyan, kimya b i l g i s i n i meyda na getirmişti. Zürôre, EbCı Basir, Muha mmed b. M üs l i m , ismôil b. Ebi - H ô l i d ve di ğerleri de kitapl a r yaz m ışlar, bu suretle çeşitl i b i l g i lere ôit b: rcok k itap tasnif edi l m işti r. Akaa Bozorg-i Teh rô n i ( A l l a h derecôt ı n ı ô li ets i n ) . imam Ca 'fer'in (A.M) a shôb n dan i kiyüz kişinin, hadise dôir tasnif e d i l m i ş kita pla rı o l d u ğ u n u iıbld i rir. * * *
§ İmôm Ca'fer'us - Sôdık A M ) o l d u kça uzun bir fet ret c'evresinden sonra, İslôm'ın k u rd u ğ u ı ktisôdi, ictimôi ve siyôsi d üzenin. savaşla, ıktidar sôhiplerine karşı dur makla sağlanamayaca ğ ı n ı a n la mışlar, s iyôsete ka rışmrı· mışlar, buna ka rşıl ı k M üs l ü manları, i nanç, a h l a k ve ah· kôm yöü n ü nden uya rmaya koyul m uşlardı. Böyle o l mrı k 'a 'berôber, Abbasoğulları d evletin i n i kinci h ük ü mdôrı Man s u r (Saltanatı : 1 36-1 58 H . 753-775 M . ) . zôh iren İmôm Sôdı·k'a (A . M ) büyük bir h ü rmet gösterme,!<te, fakat her an O 'ndan, O'nuın Ras u l u l lôh'a ( S . M ) ya k ı n l ı ğ ı n d a n , halk ta rafı ndan sevilip sayılmasından, tek sözle n ütazundan ş ü p helenmekteydi . Bir kere, İ môm'ın (A. M ) Medine'deki ev Jerin i n yakılmasını emretmiş, emri yerine g etirilmişti. Bir.
- 113 -
.
F. 8
kaç kere de İ môm'ı (A. M ) l rak'a getirtmiş, Nefs - i Zek i yye Muhammed b. Abd u l lôh'a yard ı m ettiği hakkındaki söy lentilere. kendisine yazılan yazı l a ra dayanara k şehld et tirmeyi kurmuştu . § imam Ca 'fer'us - Sôd11k (A. M ) . h icretin y üzkırk se k izinci y ı l ı Şevvô linin yirm ibeşinci g ü n ü Medine 'de vefôt ettiler. Mansur ta rafından zeh i rleti l d i kleri rivôyet ed i l miş tir. Medine vô l is i M u h a mmed b. S ü leyma n ta ra f ı n d a n , İ m ô m ' ı n (A. M ) vefatları, Ma nsur'a, mektupla b i l d i ril ince, Mansur'uın ağla d ı ğ ı , « Nerde Ca 'fer gibi biri» dediği d e rivôyetler a rasında d ı r. Ayn ı zamanda gene bu Mansur, Medine vôl isine. Ca 'fer. yerine birisini vasıy tôyln etmişse, onun hemen öld ü r ü l mesine dôir bir e m i r gönderm işti. Muham med b. S ü leyman, imam'ın ( A . M ) . vasıy olara k Ma nsur'u, kendisi n i . yôni vôli Muhammed ' i , oğulları Ab d u l lah'la Musô'I - Kôzı m ' ı (A.M) ve zevceleri Hamld e - i Berberiyye'yi tôyln ettiklerin i mektupla b i l d i rince, bunları ö l d ü rmek doğru değ i l deyip n iyetinden vazgeçmiştir.
ima m · ı n (A.M) ashôb·ndan Ebu - Hazma - i Sümôll, ve fatlar ı n ı haber veren kişiye, yerlerine k ' m i va sıy tôyln bu yurdukla rını sormuş, oğu l ları A bd u l l ô h ' la MGsô'yı ve Man sOr'u tôyin buyurd u k la rı n ı duyunca . «Küçüğe delôlette bulundu, büyüğün h ô l i n i a n latmış oldu ve pek büyü k bir işi de g izledi» demiş. bu sözle neyi kasdettiği soru lunca d a , «Büyüık oğl u A bd u l l ô h ' ı n vücudunda noksan var; imam olamaz; bu suretle k üçük oğlu MGsô'yı bild i rmiş o luyor; Ma nsur'un vasıyyetiyse, i mômet g ibi büyük bir işi gizlemek için» cevôbını vermiştir. i mam Ca'fer'us - Sôdı·k (A . M ) . vefôt!arından önce ya k ı n l a n n :ın . kendilerine uyan la rdan ileri gelenlerin heps i n i huzurlarına çağırmışlar, o n lara, « Namazı k ü ç ümseyen le r» ( . k ı l mayan l a r değ i l , m ü h imsemeyerek k ı la n la r, küç ü k b i r i ş saya n l a r) . «Gerçekten d e bizim şefaatimize n ô i l ola mazlar» buyurmuşlardır. i m a m Ca'fer'us - Sôdı k (A.M) . Eimme-1 H üd ô (A.M) - 114 -
içinde, ömü rleri en uzun olanlarıd ı r. Pek g üzel g iyinirler, m ü bôrek saka l la r ı n ı , rengi k ı rmızıya çal ı ncaya de,k k ı nayla boyarım. bıy ı k l a r ı n ı d i pten traş ederlerd i . Medlne'de, Ba kıy' ma kberesinde, ba baları n ı n , atal a rı n ı n yanına d e fne d i l m i şlerd ir. Sa lôvôtu l l a k ı ve selômuhu a leyhi ve a leyh i m . (Dôiret'ü l - Maôrif'il - İslômiyyet'iş - Şliyye; i l , S. 71-82; Hôcc Şeyh Abbôs-ı Kumml-Seyyid Muhammed Suh ufi: El- Envô r'ü l -Behiyye; fars ç.a ya çevirisi Z i n degônl-i Reh-berô n - ı İslôm; Teh ra n - 1 375 H . S . 1 48-1 84) .
- 115 -
YEDiNCİ İMAM M ÜSA B. CA'FER'İL - KAZIM (A.M) § İ m a m M Osô'I - Kôzım (A. M ) , h icretin yüzyirmi se kizinci y ı l ı Saferi n i n yedinci pazar g ü n ü . Mek ke'vle Me dine a ra sında, Ebvô' denen yerde d ünyôya gelmişlerdi r. Doğumlarının yüzyi rmi dokuzuncu yılda olduqu d a rivô yet edi lmiştir. Babaları, imam Ca 'fer'us - Sôd ı'k (A. M ) , a n n eleri, H a mide-i Berıberiyye ' d i r (R.A) . § K ü nyeleri, « E b ü ' I - Hasan, Ebu-İbrahim» dir. Emir'ül Mü 'm'nin'den (A . M ) sonra ilk «Ebü'l-,H asa n » künyesiyle a n ı l mıslard ı r. imam Al iyy'.ür- Rıza ve Aliyy ' ü n - Na k ıy d e (A. M ) ' bu künyeyle a n ı l d ı kları i ç i n i m a m M usa·ı - Kazı m 'a (A . M l . « Eıb ü ' I - Hasan-ı Evve l , imam Aliyy'ür-Rıza 'ya, E b ü ' l -Hasa n - ı Sani, imôm Al iyy'ün - Na·k ıy'ye; Ebü'l - Ha s a n - ı Sô lis denmişt i r (A. M ) .
Lô kapları « Kôzı m , A l i m , E l-Abd' ü s - S ô l i h , Zeyn'ül M üteheccidin» d i r ; kend ileriyle tevessül edilerek duala rın kabul edil mesi dolayısiyle; «Bab-ül-Havôic - Hôcetler kapısı» da ıakaplarında n d ı r. Meş h u r lôkapla rı , «Kôzı m » d ı r. O n sekizi erkek, o ndokuzu kız olmak ü zere otuzyedi ev lôtları olmuştur. Erkek evlôtl a rından onüçünden, e rkek çocuk larla soyları yürümüş, üç evlôtlarının yal n ız kız ço cukları olmuş, beş evlôdından soyları yürü memiştir (Bu h ususlarda « Umedet'üt - Tôl i b » d e etra f l ı bilgi vard ır; S. 1 85-1 87) . Yirmi yıl ba ba larıyla yaşa m ışlar, ö m ü rleri n i n ·ka l a n k ı s m ı n ı Mansur. M a nsür'un o ğ u lları Mehdi v e M üsô i le Mehdi' n i n oğlu H ô rO n ' ü r - Reşid'in h ükümdarlıkları d ev relerinde geçirmişlerdi r. -
116
-
§ imôm Ca'fer'us - Sôdı k (A. M ) . çeşitli m ünôsebetler le, ken d i lerinden sonra İmôm MCısa·ı - Kôz ı m ' ı n (A.M ) ima met ma,kaa m ı n a geçecekleri n i bildi rmişlerdir; b u hususta bi rçok rivôyetler vard ı r. İmôm Sad ı k' ı n (A.M ) bütün a s hôbı ve o ğ u l la rı , kend i lerinden sonra imam M Cısô'I - Kô zı m'ın (A. M) i mômetinde ittifak etmişler, o ğ u l larından yal n ız Abd u llôh-ı Aftah , imômet davasında b u l u n muş, kendi s i ne uya n l a ra « Fathıyye» denmiş, b u böl ü k de pek az bir zaman sonra yitip g itmiştir.
imam Sôdı k'ın oğulları ndan Ali buyurur ki: « Babam Ca'fer b. Muhammed (A. M ) , O ğ l u m M Cısa·ya sayg ı g ö ste rin; O, evla d ı m ı n en üstü n ü d ü r, en b i l g i n i d i r; yerime ge çecek olan ve Ademevladı içinde Allah H ucceti b u l u n a n O'dur buyururlard ı . » A li, imam M Cısô'l-Kôzım'dan (A. M ) rivôyetlerde bu l u n m uştur; İ mômiyye fıkhı n ı n birçok me selesi, O'nun rivôyetlerine daya n ı r. H işôm b. Sa l i m [*] d e r k i : i m a m sadık'ın (A.M ) ve fôtlarından sonra, M ü' m i n ' üt-Taak Muhammed b. Al1 b. N u ' rnôn'ü l -Ahvel'le Medlne'ye geld i k; o ğ u l la rı Abd u l la h ' ı n ya n ı na vard ı k ; soru larıma ceva p veremedi; yanından ayrı l d ı m . Kendi ·kendime, ş i m d i hangi böl üğe baş vurayım; M ü rcie'ye m i , Kaderiyye'ye mi, M u 'tezi le'ye mi, Zeydiyye' ye mi diyordum. Bu s ı rada b i r ihtiya r adam beni yan ı no çağ ı rd ı . Onu, H a llfe'nin a d a m l a rından b i ri sandı m ; a rka daşıma, başı ma ne gelecek, bilemiyoru m ; sen hurda kal , g a l iba bana ola nlar o l d u ded i m ; o kişinin yan ı na g itti m . Beraberce yürüdü k, bir evin kapıs ı n ı n önüne geld ik. Adam, beni bırakıp g itti ; derekn kapı a ç ı l d ı ; icerden, G i r, A l la h sana rahmet ets i n dendi . İçeriye g irince M u sa b . Ca'fer'i (A.M ) görd ü m ; bcına, «Ne M ü rcie'ye, ne Kaderiyye'ye, ne M u 'tez i le'ye, ne d e Zeydi.yye'ye, bana uyaca ksı n » buyur d u l a r. Sevincimden bağ ı ras ı m geld i ; fakat dayandı m ve « Ka rdeşin Abd u l l a h imamet davasınd a » ded i m . «0, Ab(*)
H i ş ô m b . S a l i m icin
301--B02.
cTenkıyh'ul-Makaal'e bakınız; ili, S.
- 1 17 -
d u l lah'tı r a m a Allôh'a k u l l uk etmemeyi d i lemekteıı buyur du lar. Peki ded i m , i m a m ı m ız kim? MOsô b. Ca'fer (A. M) «Allah d i lerse» buyurd u lar, «Se n i h idôyete eriştirir.» Sen m i·s i n dedim; « Böyle b i rşey söylemed i m » buyurdular. An s ızın a k l ı ma bir soru geldi ; «Ey RasO ! u l lôh'ın oğlu» dedim; «Senin İ m ô m ı n kim?» «Ben im» buyurd u l a r, İ m ô m ı m yok . » Bu s ö z b a n a yetti ; fakat gene de soru lar sord u m , cevap lar ald ı m . «Bu iş» buyurd u l a r, «Gizli kal s ı n , yoksa başı mızdan oluruz.» Sevinerek h uzurla rından ayrıld ı m ; Mu h a m med b. Ali b. N u 'môn'ın ya nına koştum. Ben geli rken O, « Ne haıber» dedi; « N O r ve h idôyet» dedim ve onu m ü j deledim [*] . * * *
§ i m a m M Osô b. Ca'fer'in (A. M ) . zamanlarında z ü h ü d ve tnkvô bakımından eşleri yoktu. Geceleri ni ibôdetle, g ün d üzlerini itôatla, ha lka ya rd ı m la , h a l k ı i rşôdla geçiri r lerd i ; pek az uyurlard ı . M ü nôcatlarında, «Ölüm ô n ı nda ra hat, h isôb ô n ı n d a afiv ve mağfiret» d i lerler, .« Kulundan s uçla r, günôhlar çoğa l d ı ; ama katından da bağ ışlamak, pek g üzel bir l ütuf ve ihsôn var» buyururlard ı . Münôca t larında ağlarlar, gece namazla rını bımk mazlar, bu suretle Şia'sı n ı n , korkuyla ü mid a rasında bulunma s ı n ı , ha reket leriyle, halleriyle i htô r etmiş olurlar, mü'min lere örnek kesi lirlerdi. § Ataları Emir'ü l-Mü'minin 'in (A. M ) ve kendi lerinden önceki İmômların yollarını tutmuşlard ı . Geceleri, içi ek m e k , et, pa ra - pul dolu zemb i l i s ı rtla rı n a vururlar, yok sulların, kmsesizlerin , yetimlerin evleri n i bir-bir dola ş ı r l a r, kendilerini ta nıtmadan onların i htiyôçlarını g iderirl er, g ene gizlice evleri ne dönerlerd i.
Medine'de, boyuna a leyhlerinde 'bul unan b i r ıkişi var[•]
nız; 1 1 1 .
Muhammed S. 1 60-163.
b.
Ali
b.
Nu'môn'il-Ahvel
- 1 18 -
için aynı kitaba bakı
d ı ; bu işte pek ileri g itmişti; hattô İmôm'ın (A.M) a s hôbın da n , onu ö l d ü rmek i ç i n izin isteyenler bile olmuştu. Gene bi rkaç zat bu istekte bulundu k ları bir g ü n , imam (A. M ) , «Durun» buyurd u l a r, «Şimdi ben onu uyarı r ı m » ve katırlarına binip hayva n ı , o adamın ta rlasına s ü rd ü ler. Adam, bunu görü nce şiddetle bağırıp çağ ırmaya koyuldu. İmôm (A. M ) , hiç a l d ı rı ş etmeden o a d a m ı n yan ı na varıp selôm verd i l er ve gü ler bir yüzıe «Bu hcıreketim sana ka ça mal oldu» buyu rdula r. Adam, yüz a ltı1na dedi. Hozret, «Bu ta rladan ne kazanacaksın, ne umuyors u n » diye sor d u lar. Ada m , ben gaybi ne bi leyi m ded i . lmôm (A. M ) , « Sö z ü m e d i kkat et; ben de gaybi bi lmem, ne umuyorsun d i yorum» buyurd ular. Adam, biraz d ü ş ü n üp, i kiyüz a ltın de d i . i m ô m (A. M ) koltu k la rında ki keseyi çıkarıp içindeKi üç yüz altını ada m ı n aya kların: n dibine döktüler ve « B u , za ra r ı n ı n ve ümid in i n karş ı l ı ğ ı ; ta rlan da senin, ne kaza n ı rsan kazanı r s ı n ; Allah umd u ğ u n u nasib ets i n » dediler. Ada m, bu hare ket karşısınd a şaş ı r d ı ; birden İmôm'ın a ya k larına kapa nmak i stedi; İmôm'so katırlarına bi nip dön d ü ler. Bundan son ra o kişi, sesini kesti. Bir gün İmôm'ı, Ras ü l u l l ô h ' ı n ( S . M ) Mescidinde görünce, « Peygamber l i ğ i n i kime vereceğ i n i Allah, daha i y i b i l i r» ôyet-i ık erimesi n i o kuyup (V I ; En'ôm, 1 24 ) . İ m ô m Müsô'I - Kôzım'ın A . M ) Şe cere-i N übüvvete mensOb bulunduğunu tasd ıyk etti. İmôm'ın (A. M ) zama nlarında. yoksullara ihsôn buy u r d u k l a r ı kese :er, H i cazlı larca d i l lerde söylenir ol muştu. İh sônda bulundukları keselerdeıki para m iktarı iık iyüzle ü çyüz a l t ı n a rasındaydı . § Bilgilerinin s ı n ı rı yoktu ; olamazdı da. B i rg ü n Mek ke'de, Kaazil'l-Kuzôt Muhammed b. Hasa n , Hôrün'un hu zurunda, İmôm'a (A. M ) . i h ra ma b ü r ü n m ü ş kişinin M e k ke' ye g iderken, bineği n i n üstü n ü bir şeyle ö rtüp gölgelen me s i n i n cô iz olup olmadı ğ ı n ı sord u . İmôm (A. M ) . «Côiz de ğ i l d i n> buyurd u l a r. Muha mmed b. Hasan, bu adam dedi, yaya g iderken bir d uvarın gölgesine sığınabilir m i ? İmôm
- 119 -
(A. M ) . bu soruya, «Sı ğ ı n a b i l i r» cevôbını verd iler. Kaaz' i l « Neye g ü l üyors u n » buyurdu la r « Ra s u l u llah (S. M ) . i h ra mdayken b i n e ğ i n i n üstündeki gölgel i ğ i kaldırttı lar; fakat yaya yürürlerken duvarın göl gesinden g iderlerd i . ' Allôh'ın hü kümleri kıyasla ha l ledil mez; sizin kıyôsa daya narak fetvô vermeniz doğru değil d i r; h ü k ü m lerin bir kıs mını bir kısmıyla kıyaslayıp h ükme varan, yol u n u yitirir.» K u z ô t g ü l meye başlayı nca
* * *
Abbasoğullanndar Mansur. «Seffôh - Kandökücü » lô kabıyla a n ı la n kardeşi A bd u l lô h 'ta n çok daha zô l i m b i r kişiyd i . H e l e İmôm Hasan ( A . M ) evlô d ı n ı n kıyamları dola yısıyle onlara pek çok z u l ü m lerde bulundu; pek çoğ u n u şehld ettird i . Abbasoğu l la rı devlet i n i n kurucusu o l a n ve M a n s u r tarafından « Ebu - M ücrim» d iye a n ı l a n Ebu - M üs lim'i öld ü rttü ; amcası Abd u l lah b. Ali b. Abbôs'ı feci' bir su rette katlettird i . Yüzell isekiz h icride (775 M . ) . Hac için H i côz'a ha reket etti; Mekke'ye birkaç m i l mesafede bu lunan Bi'r-i Maüne'de öldü ; Zilhıccenin a ltıncı g ü nü kölesi Rabi' g e ld i ; Mehdi adına Mekkeli lerden bey'at a l d ı . Mansür'un oğlu Mehdi, babasının ö l ü m ü n d e Reyde'y d i . Şiire ve zevka d ü ş k ü n olan Mehdi, Ha life olunca Beş şôr b. Burd ve Ebü'l-Atôh iye gibi şôirleri korudu. H ô ş i mi lere. Alevilere iyi davra n d ı . lmôrn M üsô 'I - Kôz ı m ' ı (A. M ) Me.d lne'den Bağdad'a getirtip hapsettiyse de bir hafta sonra serbest bıra kt ı . Côriyelerinden biri, kendisine ra kıyb o l a ra k görd ü ğ ü bir başka côriyeyi zeh irlemek için hazırla d ı ğ ı zehi r l i a rmudu ya n l ı ş l ıkla Mehdl'n i n yed i ğ i ve bu s u retle ö l d ü ğ ü rivôyet edil i r. Yüzaltmış yedi Muharre m i n d e (783 M . ) . Mehdi'nin ö l ü m ü nden sonra yerine oğlu M üsô'l H ô di g eçti. Müsô'n:n Ha life o ld u ğ u ay H icôz'da H useyn b. Ali ıb. H a sa n . Abbasoğ u l la rı n a karşı kıyôm etti. Bu zat. Abbaso· ğ u l la r ı n ı n a leyh ine kıyôm eden Alevilerin sonuncusud u r; - 1 20 -
M edine'yi zabted ip Mekke'ye yürü d ü . M usa. a mcas ı n ı n o ğ l u o l u p K u fe'ye va li tayin e d i l m i ş bulunan M usa b. Tsa· yı. bir ord uyla H icôz'a gönderd i . Savaşta H useyn şehid d üştü ve kıyam bastı r ı l d ı . M Osô'I - Hadi' n i n sa lta natı pek az s ü rd ü ; y üzyet m i ş Rablulevve l i n i n onaltıncı g ü n ü ö l d ü (786) . Yerine « Reşid » lôka b ıyla ta n ı nan kardeşi Hôrun geçti. ·H a ru n ' ü r- Reşid, saraya içkiyi, m ü z i ğ i ve ra ksı i l k olara k soka n Abbôsi Ha lifesi d i r. M usa da şaraba d üşkünd ü ; fa kat sarayda içki. saz ve ra ks, zevk ve eğlence, Hôrun'un zama n ı nda res m iyet kaza n d ı . Ebu'I - A tôh iye, M u h a m med b. M ünôzir g i bi şôirler [*] . Hôru n ' u n ned im leri. hern-dern:eri ol muştu. * * *
§Hôru n ' ü r-Reşid'in devri, Edebiyat, i l i m ve fen ba k ı m ın d a n A bbasoğullarının en muhteşem bir devri d i r. İ m paratorluk, s ı n ı rl a r ı n ı genişletmiş, ça ğ ı n ı n tek kud retli ha k i m iyeti ni kurmuştu; fa kat saraya mensüb olanlarda n , sa l ta nat erka nına daya n a n lardan başka, halk. alabi l d i ğ i n e sefô let içindeydi. çaresizlerin feryad ları n ı , i n i ltilerini se fôhet na ra la rı ve saz ses leri, d uyurmama ktayd ı ; tokla rın d i l berlere bakan s ü z g ü n gözleri , açları görmemekteyd i ve HôrCın ' ü r-Reşid, bütün debdebesine, saltanatına rağmen bu sefôhate karşı durabilecek kudret sahiplerinden , her a n korkmadayd ı ; bunların başınd a da, zam a n ı n i m a m ı , A ı ı a h ' ı n H ucceti i m a m MCısa·ı-Kazım vard ı (A. M ) . § M Osa·ı-Hadi zamanında kıyam eden H u seyn b . A li' n i n kesik başı, MOsô ' n ı n yanına geti ri ld iği vakit i m a m M ü s a · ı - Kazım d a . MOsa · n ı n yanı ndayd ı . M usa, i môm'a A . M ) . «Bu başı tan ıyor m u s u n » demişti. i mam. «Gerçekte n d e [ * ! Beşşôr b. Burd için «Reyhônel'ül-Edeb ı l n 1. Cildine (2.Basım. Çap-Hône-1 Selômi-1335 Ş. S. 1 72), Ebü'l-Atôhiye için V. C i ldine ( 1 373 H. 1 332 Ş. S. 127-129 ) ; Muhammed b. M unôzi için VI. C. e bk. (Tebriz; Şafak Mat. 1 333 Ş. 5. 170-1 7 1 ) .
- 1 21 -
.
b i z, Allôh ınız ve ·g e rçekten de biz O'na dönen leriz; O'nun mônevi huzuru na vara n la rıZ>> meô l i ndeki i l . SOre-i Celile n i n 1 56. ôyet-i kerimesini okuyup «Evet» buyurmuşl a r d ı . «Va l lô h i m ü sl i m , s ô l i h , oruç tutar, sabreder, iyi l i ğ i buyu rur, kötü l ü ğ ü nehyeder bir hôlde geçip g itti ; Eh lbieytin i n i çinde o n a benzer yoktur.» HôrOn, bunu u n uta mazdı. İmôm M Osô'I - Kôz ı m ' ı n ü s t ü n l ü ğ ü n ü b i l mez değ i l d i Hôrun; yüzyetmiş dokuz h icride Med ine-i M ü nevvere'ye g itti ğ i zam a n . Ravza - i Mutahha ra 'yı z iyô ret ederken, Ros O l u l l ô h 'a (S. M ) , «Selôm sana Vô RasOla l lô h , Ey amca m ı n oğlu» d iye selôm vermişti ; İmôm M Osô'I - Kôzı m'ın (A. M ) selô m l a rıysa , «Se! ôm sana Yô Ra sülallah, selôm Ey baba m » tarzındayd ı . HôrO n ' u n içini bur kutmuştu bu selôm; a ma gene de İmô m'a (A. M) dönüp, « Evet» demişti; «Doğru söyled i n Ey Eba 'l-Hasan. bu övünç size d üşer. » Meıkke-i M ü kerreme'de İmôm M Osô'I - Kôzım'a (A. M ) büyü·k b i r sayg ı gösterm iş, sonrada n , h e n ü z İmôm'ı tanı maya n Me'mOn'a «Bu» dem işt i , « İ nsanların İ mômıd ır, Al lôh'ın, h a l kına Hucceti d i r . » Ve bir 1 1 üddet sustuktan son ra «Am a » demişti; «Aleyh ime küçücük bir hareketi ni.. d uyar s a m , a nlarsam, bugün öpt ü ğ ü m o başı k ıl ıç l a bed e n i nden a y ı rırım; ç ü nk ü saltanat kısırdır.» § Hôrün, Fedek h u rm a l ı ğ ı n ı İmôm MCısô'I - Kôzım'a (A. M ) . Ali evlô d ı na vermeyi kurmuş, bunu 1k endilerine a ç m ıştı. İmôm (A. M ) . « Fa kat» buyurmuşlardı , «Sınırını tesbit e d e l i m » Ve öyle b i r s ı n ı r tesblt etmişlerdi ki o g ü n HôrOn' u n h ü km ü a ltı nda ki geniş ü l keden b i r köy bile o s ı n ı rdan d ışarda kalmamıştı. İmôm (A Ml. Allôh'ın birl.i ğine, Muha m med'in (S M) risôletine ina n a n ların yayıldı•kları ü l k edeki imômetlerini bildirmişlerdi ya l nız; oysa ki bütün a ıemlerin İmômı ·k endileriyd i.
§ Hôrun, Ali ile Fôtıma'nın (A. M ) o ğ u lları o l d u k la rı hôlde, kend i lerine « Ra s ü l u l lôh'ın oğ l u » denmesinin sebe b i n i , İmôm M Osô'I - Kôzım'dan (A.M) bilmez l ikten g e l i p -
1 22
-
sormuştu. İ m ô m (A. M ) . « RasOlullôh'a (S.M) dômôd olma yı ister misin?» buyu rmuşlardı. Harun, bunun büyü k bir şeref olacağını söyleyince imam (A. M ) . «Ama Ras ü l u l lalı ( S . M ) . ne benden kız ister, ne ·d e ben ona kızımı verebi l i rim; çünkü ben, O'nun sulbünden geld i m ; sense gelme d i n » demişlerd i . § H a r u n , imam M üsa·ı-Kazı m'ın (A.M ) . devlet ve ı ktıda r aleyh i n e kıyam etmeyece ğ i n i bi l iyord u ; fa kat gene d e şüphe i ç i ndeyd i . Dört oğlunda n , Züıbeyde'n in oğlu Mu hammed'i, yerine Veli-ohd tayin etmek istiyordu ; bu maksatla bütün bilgin leri, ul uları Hacca davet etm işti . Muhammed ' i imam M üsa·ı - Kôzı m ' ı n (A. M) Şla'sı ndan Eş' as oğlu M u ham med'in oğlu Ca'fer büyütmüştü [*] . Vezir Yahya Bermekl. Muhammed, Ha life olursa vezirli ğ i l1' elinden g ideceğinden korkuyordu ve s ı rasını buldu kça Ca'fer'in mezhebinden bahsediyor ve dolayısıyle de İmôm'ın aleyhinde bu lunu yordu . Birg ü n Hôrun, Ca 'fer'e yirmibin dina r hed iye etm iş t i . Yahya bunu fırsat b ilerek H a ru n 'a, bunların mezhebinde d ed i , bu çeşi t malların beşte b i ri za man ın imamına veri l ir; adamlarını gönder, ba k, ded i ğ i m nas ı l çıkoca k. imam'a (A . M ) her yandan h u m üs geldi ğ i n i , imam·ı çekemeyen İs mail b . imam Ca'fer' üs-Sô d ı·k ' ı n oğlu Ali de Harün'a bil d i rmişti. Harun, Ca'fer'i ça ğ ı rttı; m ü h r ü n ü ald ı , ken d i adam larına verip G i d i n d ed i , dlnarlo rın bulnuduğu keseleri g e t i r i n . Keseler gelince, m ü h ü rlerinin bile henüz açılma d ı ğ ı görü l d ü . Burda şunu da söyleye l i m : Yahyô , M u hammed, Halife olursa vezir l i kten d ü şeceğ i n i sanıyor, bu yüzden !k orkuyord u ; oysa Harun, kendi za manı nda, onu da ö l d ürt t ü , ka rdeşi n i de. § Hôrun, H 'côz'o geli nce İmôm Ca'fer'us - sadık'ın (A.M) oğlu İsmfül'in oğlu Muham med de, imam M Osa·ı Kôzım'ın (A. M ) aleyhinde kovucul ukta b u l u nd u ; «Yeryü zünde i ki ha life var; ikisine de para - pul verilmede» dedi. (*)
Ca'fer b. M uhammed b. Eş'as i ç i n «Tenkıyh'ul-Makaalt
bak ı nız; 1, S. 222.
- 1 23 -
•
H a ru n , «Yaz ı k l a r olsun sana, b i ri beni m , öbürü kim? d i y e sorunca Muhammed, « K i m olaca·k» dedi, « M usa b. Ca' fer.» M uham m ed b. ismfül, sonradan Bağdad'a da g itti. Hatta g iderken i m ô m M usa·ı - Kaz ı m ' ı (A.M) ziyöret ett;; kendi lerinden öğüt isted i . i ma m (A.M) « Kan ıma g irmekten çekin» buyurdular. M uhammed, « Lônet olsun senin kanı na g i rene» de.d i . Sonra gene öğüt istedi. imam (A. M ) , tek rar « K an: m a g irmekten çek i n » buyurd u l a r ve ona yüze l l i dinar verd i l e r. Sonrada n içinde yüzel l i a lt ı n bulunan iki kese daha yollad ı lar; ardında n binbeşyüz d i rhem daha ve rerek «Benden kesi l d i ğ i n . yak ı n l ı k h a k k ı n ı çiğnediğin va kit bunu hatırlars ı n » buyurd u la r. M uhammed, Bağdad'a varır - varmaz, aya ğ ı n ın tozuy
la doğru Hörun'un sarayına g itti. Hôrun uyuyordu, uyan
d ı rma l a r ı n ı söyledi . Ya n ına g i r i nce de, «Yeryüzünde iki ha life var; i kisi de para toplama d a ; b i ri Medlne'de Ga'fer oğlu Musa, öbürü burda .sen» ded i . H ô run yemin teklif et ti; Muhamm ed yem i n etti. Hörun, ona yüzbin dirhem ver d i . Bu ihsanı kabul eden Muh a m med, yerleşeceği yere g ittiği gece ö lü p g itti [*] . M u h a m m ed 'in kardeşi Ali de İmôm M usa·ı - Kazı m (A. M) a leyh inde kovucul u kta b ulunmuştur. Yahya b . H a l id ' i l-Bermeki, Ali'ye bir h d y l i mal - m ü l k vermiş, onu Bağ d a d 'a çağ ırmıştı. lmôm Musa·ı - Kôzı m (A.M ) . Ali'ye üç yüz dinar, dörtbin d irhem vermiş, Bağdad'a g itmemes i n i söylemiş. fakat sözün ü d i n letememişti. lmôm ( A . M ) «Val lôhi bu benim kanıma g i rmeye, evla d ı m ı yetim etmeye ça lışaca k » buyurmuşlardı ve öyle de olmuştu [**] . • * *
ı·ı M uhammed b. lsmôil için aynı kıtobın il. C. n l n i kinci Bölil müne bk. S. 82. [••] Ali için de aynı kitaba bk. il, S. 269. -
1 24
-
§ i m a m M usa·ı - Kazım {A. M ) . hayatta o l d u k ça Harun b i r türlü rahat edemiyord u . Nihayet i m ô m ' ı tutturup zin cire vurd urdu; i ki mahıffe tertlb ett i rd i ; katıra y ü k letti. M a hıffeleri n üstleri, yanları ört ü l üyd ü . Birini Basra 'ya, ö b ü r ü n ü Kufe'ye yolladı; ımam (A.M ) Basra'ya yollanan mah ıffedeyd i . Haru n , bu tertiple, ı m a m ' ı n nereye gönd eril d i ğ i n i halkta n g izlemek istiyo rd u . ımam (A. M ) . Basra 'da Zübeyd e ' n i n kardeşi Mansur oğlu Ca 'fer'in oğlu Tsa ' n ı n mura kabesi a lt ı n a veri lerek habsettiri l mişti . i m a m · ı şehid etmesini emreden Harun'a Tsa , « Bunca zamandır habsi ıı:ı d e ; gözcülerim boyuna O'nu gözl üyorlar; ibadetten baş ka bi rşeyinl görmed i ler; hattô ne sana, ne ba na, ne da baş1ko birine ilen iyor; O'nu ö l.d ü rmem şöyle dursu n , hab sedilmesine bile razı değ i l i m ; ne yaptıraca ksan, b.:ı şka bi rine yaptır; yoksa ben onu bı rakmayı kuruyorum » mea lin <le bir mektup gönderd i. Bun u n üzerine Hôrun, i ma m ·ı (A. M ) Bağdad 'a get i rtti ; Ra bi' o ğ l u Fazl'a, ondan sonra Ya hya Bermekl'n i n oğluna teslim etti. On lar da i môm'a s Cı i ka stitte bulunma ktan çekindi ler. Son unda i m a m (A. M ) , Sindi b . şahik'e teslim edildi. § imam M Cısa·ı - Kazım (A. M ) . Bağd a d 'd a ü ç yıl yaşa d ılar; bu müddetin çoğu n u hapiste geçird i ler. Sonu nda .H ôrun'un emriyle Sindi, kendilerine zorla zehirli h u rma yedi rerek zehi rledi. Şehadetleri , yüzseksen üçüncü y ı l ı n Receb ayı n ı n yi rmibeşinci g ün üd ü r. ömürleri, e l l i beş y ı l , beş ay, onsekiz g ü nd ü r. * * *
§ imam M Cısa·ı-Kôzım (A. M ) , Bağdad'd a ü ç y ı l yaşa rivayete göre üç g ü n önce Si ndi b. Şah i k, İmôm'ı (A. M ) ta n ıyan ve sayan b i rçok kişiyi evine çağ ı rmış. i m ô m ' ı (A.M) o n la ra gösterip hiçbir s uretle kendi lerine kötü l ü kte bu l u n u lmad ı ğ ı n ı , haklarında saygıdan başka birşey gösteril med i ğ i n i , cebir, şiddet ve işkence yap ı lmadı ğ ı n ı , aç ve su suz tutulmadı ğ ı n ı söylem iş, hatta evvelce yazı l ı p hazırlan m ı ş olan ve bunla rı i htivô eden bir kağıdı da gelenlere -.,.. 1 25 -
imza latmıştır. İ m ô m (A.M) ise, b u sözlere, bu harekete ka rşı, dokuz zeh irli h u rmayla zeh irlendiklerini, iki - üç g ü n sonra vefôt edeceklerini bildirmişlerd i r. § İ m ô m M Cısô 'I - Kaz ı m ' ı n (A. M ) cenazeleri teşyi ' edi l i rken de, b:rkaç yerde ve Bağdad köprü s ü nde, halka, «Bu, M Cısô b. Ca 'ferd ir; eceliyle vefat etmiştir; gelin, bakın, görün» diye m ü n adiler seslen mişler, kefenleri açılıp ce setleri h a l ka gösterilm iş, bu suretle tabii ölümle vefôt et tikleri ha kkında u mumi bir kanôat elde edi lmeye ça l ı ş ı l mıştır. i m a m Müsa·1 - Kôzım (A.M) , Bağdad'da « Kureyş M a k beresi » denen yere d efned i lm i ştir. Son rada n i m a m M u hammed'üt-Ta kıy de (A. M ) yanlarına defnedildi kleri için iki kubbeli tü rbelerine ve türbenin bulunduğu yere «Ka z ı meyn» ve «Kazımiyye» denmektedi r. Salôvôtullahi A ley h i ve a : a Abôihi'l - izam ve Evlödi h i'l-Kiram . • * *
Oğu l la rından bôzıları. İmôm Ali b. M üsa·r-Rıza (A. M ) . Sekizinci imamdır; h ô l tercemeleri yazılaca ktı r. İbra h i m . M u rtaza ıa kabıyle a n ıl a n bu oğullarının adıyla, « EbG İbrah:m» diye ,künyelenmiş!er.d i r. Amcasın ı n oğlu, Muham m ed b. Zeyd b. Hasan ta rafından Yemen vilayetine tayin e d i lmişti. Me'mün zama n ı nda k ıyô m etmiş, Yeme n l i le r kend isine uymadık la rı i ç i n onlardan bir hayli kişiyi öldürt m üştü . Abbas. R ivayete g öre, kardeşleri imam Rızô'dan (A . M ) k adı ya şikôyette bulunmuş, bu yüzden amcaları İsha k , kendi sine darılmıştı. imam Rıza (A. M ) . « Borçl u olduğunu a n la-
1 26
-
d ı m ; o yüzden bu i ş i yapt ı m » buyurup borçlarını ödemiş ler . ve «Ben sana yard ı mdan eı çekmem; sen de h a re ke tinde h ürsü n , d i l ine geleni söyle» buyurmuşlard ı . Kaas ı m . imam M usa·ı - K a z ı m bu o ğ u l l a r ı n ı ç o k severlerd i ; hatta «i ma met, ben i m kararımla olsaydı Kaas ı m ' ı öbür çocuklarıma tercih ederd i m ; fakat bu iş, Allah verg i s i ; se c i m O'na ait» buyurmuşlard ı . Kaas ı m , H i l le'ye sekiz fer s a h l ı k bir yerde medfundur; türbesi ziyaret edilmekted i r. İsmail. M ı s ır'da yerleşmişti. Eserleri bilgisine d e l i l di r. A h med. imam (A . M ) . bu oğullarını da pek severlerdi. Takva da pek üstünd ü . Hayatında b;n kul azad ettiğ i rivôyet edil mişti r. imam Rıza (A. M ) İran'ı şereflend i rd i kten s onra o da ira n 'a gelmiş, bir m üddet Kum'da kalmış, sonra Şi raz ·a g i t m iştir. Şiraz'da «Şa h Cerô ğ » d iye ta n ı n a n ve z i yô ret edilen türbede medfundur. M u h a mmed. Kendisini ibôdete vermişti. Gece namazla rı n ı bıra k mazd ı . « M ücôb» ve «Ebu - Cevôb» d iye tan ı n a n İbrôhirn, Mu hammed'in soyundand ır. Horasa n 'd a , Kunôbôd'daki zi yôret-gôh, Muhammed'in medtan bulunduğu yerd i r. He mze.
Seyyid Abdül'Azim'in yanındaki yerde. Kirman ' ı n Sir can kasahasında, Terşiz'e bağ l ı Susefid'·d e yattığ ı söyle n i r; her üç yerde de ziyôret e d i lmekted ir. Abdullah. Bu zôt, İ m ô m Al iyy ' ü r - Rıza'dan (A.M) son ra imamet davasına kalkışmıştı. Başına toplananla r, a z bi r m üddet sonra İmôm Muhammed ' ü t - Takıy'ye (A.M) uydula r. -
1 27
-
A bd u l lô h ' u l - Asg a r. Ebü'd - Dünya ve Ebü ' I - Kaasım ıkünyeleriyle a n ı l ı r; soyu pek çoktur. Zeyd. Me'mOn'un, imam Rızô'yı (A. M ) veli-aht tôyln ettiği h icri i kiyüz yılında, Basra 'd a kıyôm etmiş, şehirdeki Ab baso ğ u l la r ı mah a l l esi n i ateşe vermişti. Bu yüzden. «Zeyd ' ü n - Nôr» d iye a n ı l ı r. Kardeş i n i n bu ha re.keti , İ môm Rızô'yı (A. M ) pek rahatsız etm i şti. Me'mun, I ra k vôlisi Hasan b. Seh l'i bir orduyla Zeyd'e yol l a d ı . Zeyd'in ordusu yen i l d ı ; l<e n d i s i de tutu l u p Bağdad'a getiri l d i . Me'mun ona , «Düş manla rımız olan Ümeyyeoğullarının evleri n i yakmadın da a mca n ı n oğullarının evlerini yaktın» deyince Zeyd , lôtlfo yollu, « Evet. önce onların evleri ni ya kma l ı yd ı m . ya n ı l mı ş ı m » ded i . İmôm R ızô, «Zeyd » buyurd u l a r, « Fôtıma. nef s i n i kötü l ü kten korudu , Allah da O'nun zürriyetini ateşe harôm etti deniyo r ya; bu rdaki zürriyet. Cenôb-ı Fôtı mcı, H a sa n . H useyn, Zeyneb-i Kübrô ve Zeyneb-i Sugrô ile Üm mü KülsOm'dan ibôrettir; bilmez m i s i n k i N O h ' u n oğlu bile kôfi rlere uydu da, O, senin e h l i nden değ i l d i r: çünkü O , kö t ü bir iş işledi ıbuyuruldu ( X I : HOd A. M : 46) . Zeyd, iyi d i n le: Sen , Ba sra 'd a k i M üsl üman ları öldürüyor, evlerini yakı ·· yors u n ; baban M Osô b. Ca 'fer'se (A M) ibadet m i h rôbı nd·J öylesine d u ruyor ki beden i . ôdetô bir iskelet hôline geli yor; sen de Allôh 'ın rahmetine mazhar olacaksın. ba ban M Osô b. Ca'fer de; öyle m i san ıyors u n : bu, Allôh'ın adô letine uya r mı? Duymadın mı ki ceddimiz Ali b. H u seyn (A. M ) . Cennet, A l l ô h 'a itôatta bulunanlar için yaratıl m ış t ı r: isterse itôat eden, Habeş bir k u l olsu n : cehennem de A l lôh'a ısyôn edenler için ya ratıl m ı ştır; isterse ısyô n eden, K n u reyş boyundan bir seyyid olsun buyu rmuşla rdır.» Bu sözlerden sonra Zeyd'in ellerindeki, aya klarındaki zincirleri çözd ürdüler; fakat bir daha o n u g örmedi l er: o n u n la konuşmama ya da yemi n ettiler. - 1 28 -
Zeyd, Sôm ı rô 'd a vefôt etti ve oraya defned i l d i (Ten kıyh' u l - Makaal'e de bk. ı . S. 471 ) .
* * *
§ İmôm M usô'I - Kôz ı m ' ı n (A. M ) kızla rından Fôt:ma-i M a ' s u me, i kiyüz bir hicrlde i ra n 'a gelmişler, Kum'da vc fôt etmişlerd i r. Medfenleri ziyôret-gô htır. ·
* * *
§ Ashôbında n bôzıları . Seyyid ismfül-i H ı myerl. Alevi, yôni Hz. Ali (A.M) soyundan olma d ı ğ ı , soyu , Hz. Peygamber'in (S M) ataları Abd'ül - Muttal ib'e (A. M) u laş m ad ı ğ ı , yô n i Seyyi d olma d ı ğ ı hôlde, İmôm Ca'fer'us - Sô d ık (A.M) ta rafından ken d isine Seyyid dendiğinden. bir ri vôyete göre «Seyyid'üş - Şuarô ' - Şô i rlerin ulusu» d iye o n ı l d : ğ ı n d a n , yôhut soy adı Seyyid olduğunda n , «Seyyid-i H imyerl» diye a n ı l a n Ebu - Hôşim , yôhut EbCı - Amir İsmôil b . Muhammed, a n nesi, babas ı , Ehl-i Sünnet'ten o l d u ğ 'J M i d e Şiil iği benimsemiş, önce M u h a m med b. El - H anefiy ye'ye uyan « Keysô niyye» den ken İmôm Ca'fer'us - Sôdık (A. M l zamô nında, İmômiyye Mezhebi n i kabul etm işti; biz zôt kend i s i . bir ş i i rinde, İmôm Ca'fer'e (A. M ) uyd u ğ u n u söyler v e önceki ina ncından dolayı A l l ô h ' ı n afvine, g ufrô n ı n a s ı ğ ı n ı r. İmôm M üsô'I - Kôzım'ın (A . M ) zamô n ı n ı da idrôk ederı yüzyetmiş dokuz h icrlde (789, 794, 795 M . ) vefôt etmişti r . Yüzdoksan üçte (808 M . ) vefôt ettiği de rivôyet e d i l i r. Eh l i beyti öven kasideleriyle şöhret kaza nmıştır (Tenk ıyh'ul-. M a kaal'e: ı . S. 1 42-1 44; ve Reyhônet'ü l-Edeb'e bk. i l ; S. 356-359) . Al iyy b. Vaktin. Yüzseksen i k i hicride (798 M . ) Bağdad'da vefôt eden Aliyy b. Vaktin, İmôm Ca'fer'us-Sôd ı k ve M Cısô 'l-Kôz ı m ' ı n - 1 29 -
F. 9
(A. M J i leri gelen ashôbında n d ı r. Abbasoğ u l la rından Meh di, H ôdl ve Hôrün'un zama nlarında, onlarca da hatı rı sa yıl ı r kişilerden d i ; bu yüzden İ mômiyye'nin korunmasında değerli h izmetleri o l d u ; bu a rada kendi s i de, mezhebi do layısıyl.e bi rkaç kere teh l i kelere d üştü. Al iyy b. Vaktin, bir kere. İmôm Kôzım'ın ashabından deveci İbrôhlm'i huzuruna kabul etmem ; şti . Bu ha reket i n i d uyan İmôm (A. M ) . a s h ô b ı n a , Aliyy b. Vaktin gelirse, yan larına kabul etmeyeceklerin i b ı l d i rdiler. Bunu d uya n Ali, g eceleyin, İbrôhim' i n evine g itti ; ondan rôzı l ı k diled i ; yere yatt ı , and vererek. İ brôhlm ' i n , yüzüne basmas:nı isted i ; yalva rdı. İbrôhlm . and üzerine. aya kkabısı, a ya ğında ola mk All' n i n yüzüne hafifçe bastı ve ondan rôzı olduğunu söyled i ; Ali de, Yôrabbi ded i , sen şôhid ol. imôm, bunu duyunca All'n i n suçundan geçti. All'nln. imöm'ın (A. M ) katında derecesi, pek yüksekti; birçok ri vôyetleri vard ı r (Tenkıyh'u l-Makaal'e d e bk. i l , S. 3 1 531 7 ) . Aliyy b. Suveyd- i Sôi. M edlne'ye ya kın Sôe köy ü ndend i r. İmômiyyece. g e r çek ve sözüne ina n ı l ı r b i r kişi olara k kab u l edilmiştir. Muhamm ed b. Sinôn-ı Zôhirl. Amr b. H a m ık-i H uzzôi'nin azadl ı kölesidi r. 81Jbası Zahir b. Amr, Kerbelô'da, İmôm H useyn'in (A.M ) ma iye tinde şehid olanlarda n d ı r. M uhammed b. Ebi-Umayr. Gerçekliğinde, i hlôsında ittifa k edilmişt i r. Dört kitap telif etmiştir; fakat hükumetten korka rak bunla rı göm m ü ştür. Bağ·dad'lıydı ; i kiyüz onyedi h icrlde vefôt etmiştir (832 M . ) . Safvôn - ı Cemmôl . A l iyy b . Yakt'n'de bahsed i lirken a d ı gecen İbrahim'- 1 30 -
d i r. Babası, M ihran a d l ı bir İ ra n l ı yd ı . Kardeşleri Huseyn ve M is kin, imam Ca'fer'i n (A. M ) ravllerindend i r. Gerçekliğin de ittifak va rdı r. Bir hayli d evesi va rd ı . Baz ı larını Harün'a k i ra la mıştı. i m ô m Müsa · ı - Kazı m, zôlime ve z u l me yard ı m d a n bahsederlerken Safvô n , «Ben hacca g itmesi için ki ra lad ı m » .d emiş, imam. «Develerini sana teslim etmesi içi n sağ - esen dönmesini istiyorsun ya; bu da zôlime b i r yar d ı mdır» buyurunca, Hôrun dönüp, d eveleri n i ondan a l ı r a l maz hepsin i de satmıştı. Rıdva n u l l ô h i a leyhim ecmaln. (Dô i ret'ü l - Maôrif'i l - İslômiyyet'iş - Şliyye; S. 82; El - Enva r ' ü l - Behiyye Tercemesi; S. 1 85 - 221 . Cevôd Fôz ı l : Ma'sümln-i Chôrdeh - gône; S. 1 - 59) . ,......__
__
- 131 -
SEKİZİNCİ iMAM ALİYY B. MÜSA'R - RIZA (A.M) § H icretin y üzel l i ü çünc ü y ı l ı Zi'I - H ıccesin i n onbiri nci perşembe, yôhut cumua g ün ü , Medlne-i M ü nevvere'de ôlemi teşrif etmişlerd i r. Doğ u m l a rı n ı n Zi'l-Ka 'de, yôhut Ra ıblulevvel ayında olduğu, ataları imam Ga'fer'u s-Sadı•k'ın (A. M ) vefat etti kleri yüzkı rk sekiz yılında yôhut da o yıl d a n beş y ı l sonra doğduk l a rı d a rivôyet ed i l m iştir. Baba ları, imôm M Osa'l-Kôzım'dır (A.M ) ; vô l id eleri , Hlzera n · ı ı M e rsiyye a,dl ı b i r côriye d i r; adları n ı n Şa.krô' old uğ u , bu sö z ü n , lôkapları olup a d larının Erva bulunduğu da rivayet ed ilmiştir. imôm M Osô 'I - Kôzım'ın (A. M ) vôlideleri Ha mide Hôtu n , bu hanıma, «Ta h ire» a d ını vermişlerd i ; lô•ka p!arı . « Necime»yd i .
İmôm Aliyy ' ü r - Rıza'nın (A. M ) künyeleri, « Eb ü ' I - Ha san» d ı r. imôm M Osa·ı - Kazım'ın künyeleri d e aynı oldu ğu n da n imam Aliyy' ü r - Rıza'ya (A. M ) . « Ebü'I - Hasan ..ı Sônl» , imam Kazı m'a (A. M ) . « Eb ü ' I - Hasa n - ı Evvel» , yô h ut. « Ebü'I - Hasan-ı Mazi» denmiştir. Lôka pları, « Rıza, Sabir, Radıyy, Zekiyy» ve «Veliyy» d i r. En meşhu r l a ka p ları, «Rızfü> d ı r. Allahu Taa:a ·ya ve Peyga m berine razı ol d u klarında n , herkesin razı l ı ğ ı n ı kaza n d ı klorında n , bir riva yete göre de Me'mün'un vell-ahtlı ğ ırn kabul ettiklerinden dolayı bu lakapla a n ıl m ı ş la rd ır. Hasan adl ı i k i o ğ u llarıyla M u ha m m ed, Ga'fer ve İb rah i m a d l ı oğul ları ve b i r k ızları, M uhammed, Ca 'fer, Ha san ve İbrahim adlı dört oğulları, bir kızları olduğu, imam M uhammed 'üt - Takıy ile MOsô adlı oğulları bulunduğu, i m a m M uhammed'üt-Ta kıy'den başka evlôtları ,b u l u n ma d ı ğ ı - 1 32 -
d a rivôyet edilmiştir. Soyları, l m ô m M u h a m med'üt-Takıy' den y ü rü müştür. ima m M üsô'l -Kôzım'ın (A.M) vefôtlarında, otuzbir ya şını s ürüyo rlard ı . § i m a m M üsô'I - Kôzı m'ın vefôtları nda n sonra b i r azı n l ı,k, imam·ın vefôt etmed i ğ i ne, vefatları n ı n b i r nevi' gaybet (. g örün mezlik) olduğuna. son zamanda zuhur ede cekleri b i ld i ri len Mehdi'nin, kendileri bulunduğuna i n a n d ı ; bu a z ı n l ık, az bir zaman sonra ortada n kalktı; imamet d a vasına g i rişen k imse ç ı,k madı v e imam Aliyy'ü r - Rıza (A. M ) . İmômiyye'ce, i môm tan ı n d ı . Esôsen i m a m M üsô'I - Kôz ı m da (A. M ) . kendilerinden sonra A l iyy'ü r - Rıza ' n ı n (A. M) İmôm olaca ğ ı n ı birçok ve silelerle ve b i rçok defa söylemişlerd i . İmôm M üsô'I - Kôzım'ın (A.M ) a shôbı ndan Muhammed b. İshak, İmôm'a (A. M ) . «Din i m i n esasların ı k i mden ö ğ re neyim; ba na uyacağ ı m kişiyi bildirmez m i s i n dedim; oğ lum Ali buyurd u la r» d iyor [ • ] . Dôvud b. S ü leyman d e r ki : «İmôm M üsô'I - Kôzım'a (A. M ) . « Korkuyorum d e d i m ; b i r iş o l u r d a sizi bir daha göremem; im a m ı m ı ş i m d iden tan ı muk istiyorum dedim. İmôm Kazım (A. M ) . Benden son ra İmômırnz, oğlum A li'dir buyurd u lor.» ["•] . Aliyy b. Ya'ktin, İmôm Kôzı m'ın (A. Mi, 'kend i sine. «Yô A li, evlôdı m ı n sey·1 idi Ali'd i r; 1kend i k ü n yern i ona verd i m » buyurd uklarını söyl üyor. Bir g ü n İ m ô m M üsa·ı-Kôzım (A. M ) . ashôbırnn i le ri g e lenler i n i toplamış, onlara , « B i l iyor musunuz, sizi n iye ça ğ ı rd ı m » buyurmuş, b i l miyoruz demeleri üzerine, Aliyy'ü r[*] «Tenkıyh'ul-Makaal» e bakınız; i l ; i kinci [**] Aynı kitaba bak ı n ız; ı . S. 4 1 D-41 1 . -
1 33
-
Bölüm, S. 78-79.
R ıza'yı (A.M ) göstererek, «Bu o ğ l u m vasıymdi r; benden sonra yerime o geçecek; ha lifem odur; kime borcum var sa o ödeyecektir» buyurmuşlard ı r. B i r gün de evladına, Alıyy'ür- Rıza'yı (A. M ) göstere rek, «Bu o ğ l u m » buyurmuşlard ı r, «Al- i M uhammed' i n bi l· g i n id ir.» mam M Osô'l-Kôzım (A. M ) . babaları i mam Ca'fer'us Sadık'ın (A. M ) kendi lerine, «Al-i Mu hammed'in bilgini, se n in sulb ü nde; O, Emlr' ü l - M ü 'minin 'in adaşıdır; keşke O'nun zamanına erişebi lsem» buyurd u k l a r ı n ı rivayet ederler. imam Ca'fer'us-Sôd ı k'ın (A. M ) ashôbından Yezid b. Sa lit der k i : Mekke yolunda b i r toplu l ukla i m a m Ca'fer'e (A.M ) u l aştı k . Kendilerine, siz d e d i m , tertemiz imamlarsınız; fa kat kimse ö l ü mden ,kaçıp kurtulamaz. Anam - babam sana f eda olsun; ba na bir söz söylesen d e ben de adam la rıma söylesem, b i l d i rsem. Bu sözlerimle. yerlerine k i m i n imam olaca ğ ı n ı sormak istem iştim . imam M u sa · ı - Kazım'ı göstererek «Buıı buyurd u l a r, «Evladımın u lusud u r; bun dan b i l g i , h ı l i m , a n layış, cömertl ik ve ta nıyış, halkın m u h tac o l d u ğ u herşey, dini h ususlarda ihtilôfı g iderecek kud ret, topluca mevcuttur. Bu oğlum, g üzel h uyludur, geçimi h oştur; Allah'ın rahmet kap ı l a rından bir ıka pı olaca ktır. Ama onda, bütün bunlar.da n daha ü stün ve g üzel bir üs t ü n l ü k d e va rdır.» Bu sözleri duyunca. anam - babam feda olsun sana d ed i m ; o üstün l ük nedi r? Buyurdu l a r ki: «Allah onun sulb ü nden bu ü m mete b i r ya rdımcı, bir n u r, ibr a n layış ve h ük ü m ihsan edecek. O . vücuda gelen lerin en iyisi olaca k; Allah, O'nu nla kullarını koruyaca k ; ü mmetin ara s ı n ı d üzene sokaca k ; ayrılı kları ka l d ı raca k ; b i r l i ğ i sağlayacak ; kırıkları onaraca k ; çıpla ğ ı g iyindlrecek; açı doyuraca k; korka n ı esenleştirecek. O'nun bereketiyle Al la h yağ m u r yağdıracak; A l lah'ın k u l la rı . O'nun buyru -
1 34
-
ğuna uyaca kl a r. Gençliği nde de, orta yaşlıyken de h a l k ı n en iyisi olacak; O ' n a uya n lar da, çocuk l u k ça ğları nda u l u Juğa erişecekler. O ' n u n sözü h ı kmettir, s ükutu b i l g i ; h a l kın ihti lôfa d üştüğ ü şeyleri bildirecek, o n ları a yd ı n lata cak . . . » [*] . § Surda Bezantl'n i n şu rivôyetini de yazal ı m ; diyor k i :
imam M uhammed'üt-Ta kıy'ye (A. M ) , M u h ô l iflerin iz, babanız imam Aliyy' ü r - Rızô 'ya (A. M ) , veli-ahtliği kab u l ü dolayısıyle « Rızô» lôkab ı n ı Me'mun verdi d iyorlar dedim. İ m ô m (A . M ) , «Al lôh'a andolsun ki» buyurdular, «Ya lan söylüyorla r ve gerçek yoldan sapıyorlar. O lôkabı baba ma Allah vermiştir; ç ü n k ü O, gökte, Allôh'ın sevd i ğ i . yer d e Ra s u l u l ô h ' ı n ve h a lifeleri n i n rôzı oldukları kişidir.» Peki dedim, geçmiş ata larınız da Allôh'ın sevgi lileri, Ra s u l ü n ü n ve imamların rôzı oldu kları ,k işiler değ i l m i ; n e den yalnız ba banız Rıza d iye a n ı lıyor? imôm (A. M ) , «O'na karşı ola n l a r da , d üşman ları da O'nu ta kdir ettikleri, O'n dan rôz ı oldu kları için. Bu rôzı lık, ata larından h içbirine na slb olmadı; babam ıbu .y üzden Rızô d iye anıl ma kta » bu yurdular [**] . * * *
§ lbrôhim b. Abbas'is - Savli der ki: H iç ki mseyi çıörmedi m 'Kİ lmôm Rızô 'ya (A.M) b i r so ru sorsun da cevô b : n ı a lmas ı n . O'ndan bilgin bir ki mseye rastlamad ı m . Me'mOn , O'na her h ususa ôit sorul a r sora r. ôdetô O'nu imtihana çeker, fakat her soru n u n da cevô bını a l ı rd ı . O'nda n üstün bir ki mseyi ne görd ü m , ne işittim. Söz l e riyle, hareketleriyle h içbir kimseyi incitmemiştir. Söyle yeni, sözü bitinceye dek din ler, kimsen i n söz ü n ü kesmez d i . i ht iyôcı olup da kendisine baş vura n , mah rum dön mez d i . Hiç kimse n i n yanında, aya ğ ı n ı uzattığı görülmemiş!!r. ı•ı
[* * )
Yezid b. Salit için cTenkıyh'ul-Makaal»e bk. i l i , S.
326-327.
Bezanti için «Reyhllnet'ül-Edeb»e bk. I ; 2. Basın, S. 165.
- 1 35 -
H izmet edenlerine bile kötü söz söyledi ğ i , kötü muamele d e bulunduğu olmazdı. Yeme1kleri n i , kendisine hizmet edenlerle yer, seyisini bile sofrasına oturturd u . Sada kas ı pek ·bo l d u . İ htiyaç sôhiplerine, m uhtôc oldu k la rı şeyleri, g eceley i n ; g izlice kendisi götürür, kim olduğunu bild irme den verir, dönerd i . Her ayın üç g ü n ü ( Eyyô m-ı Beyz: Onü ç ü n c ü , ondörd ü nc ü , onbeşi nci g ünleri) oruç tutardı. Gece namazını bırakmazdı ; uykusu pek azdı. Hôkim, «Tô rlhu Nisôb u r» d a , Medlne'de, d aha yirmi yaşı ndayken, soru ları cevaplandırd ı ğ ı n ı , fetva verd iğ i n i ya zar. Sad uk, «Uyünu Ahbô r' i r - Rızô» da, Reca' b. Ebi'd Dahha k'ten rivôyet ederek, Me'mGn'un, imam Rıza'yı (A. M ) davet için adam gönderi rken, O'ndan daha üstün tok va sahibi, O'ndan daha fazla Allah'ta n korkan , Allah'ı çok anan b i r ki mseyi görmed i ğ i n i . hangi şehre geldiyse, hal ·k ı n sorularına hemen cevap verd i ğ i n i söyledi ğ i n i kay deder. * * *
Hôrun'ür - Reşid, yüzdoksan üç y ı l ı Cumadelahırası n ı n dördüncü cumartesi g ü n ü , kı rkdört yaşında ö : d ü (809 M . ) ; y irmiüç y ı l h ük ümda r l ı k etmişti. Zamanı, İslam tô rlh i n in, i l i m , fen, sanat ve edebiyat ba k ı m ı ndan en ileri devri .ol makla beraber z u l ü m , kahır, sefôhet ve sefôlet bakımın da n da en kara n l ı k devriyd i . Hôrun'un ö l ü m ünden sonra , o ğ l u Emin, salta nat tahtına otu rd u. Harun, Emin'i vell-a ht yapmış, onda n sonra da kardeşi Me'mGn'un h ü kümdar ol masın ı kararlaştırmıştı; ü l keyi de Emln 'le Me'mOn a rasın da bölmüş, d oğuyu, merkezi Merv o l m a k üzere Me'mGn' u n , batıyı, merkezi Bağdad ol mak üzere Emln'in idaresi ne vermişti. Emin h ü kümdar olu nca vezir Fazı b. Rabi'le as keri kumandan All b. fsô b. Môhôn'ın fikirlerine uyup kar deşi Me'mGn'u, vellahtlikten azletti; saltanatı, oğlu Abdul l ô h 'a bı rakma.k istiyordu . Annesi Z ü beyde ve bôzı devlet a d a m la rı . buna engel olmak istedi lerse de sözlerini d in letemediler. Emin, Ali b. fsô 'yı Me'mu n 'la savaşa yollnd ı ; M e ' m u n da Z ü ' l -Yern lneyn Tah i r'i b i r orduyla Emin'e karşı - 1 36 -
d u rmaya memur etti. Rey'd e k i savaşta Ali b. Tsô makta! d üştü ; Emln ' i n ordusu bozul d u ; Tôh i r b. Abd u l la h , Bağ d a d 'a y ü rü d ü ; yüzdoksan sekiz M u h a rrem i n i n beşinci cu ma rtesı .g ü n ü Emin öldürül d ü ve başı, Merv'e, Me'mun 'a gönderild i (81 3 M . ) . § Memun, yüzyetmiş y ı l ı Rablu levve l i n i n onsekizinci· cumua gecesi doğmuştu. Anası Horasa n ' l ı bir kad ı n d ı . Emln 'le savaşa g i riştiği s ı ra l a rda, «Zü'r-Riyaseteyn» d i y e tan ı nan Fazı b. Seh l ' i vezirliğe, Zü'l-Yemlneyn Ta h i r'i ordu kumanda n ı ı g ı na töyln etm'şt i ; Fazl'ın kardeşi Hasa n'ı d a I rak valisi yapmıştı. Fazı ve Hasan, İ ra n l ıydı v e Nevbahtl ler soyunda n d ı ; Ta h i r de İra n l ıyd ı . § Rivayete göre Me'mun, Emln 'le sçıvaşırken, ona üst o l u rsa, halife l i ğ i , Ebu-Ta l ib (A. M) soyundan en üstün bi ri ne vermeyi adam ıştı. Şeyh Saduk, «Uyunu Ahbôr'ir-Rızfö> d a bu rivôyeti kabul eder. ı m a m Rızô ' n ı n (A. M ) vell-aht tôyln inde Fazı b. Seh l'in sebeb olduğu da rivayet ed i l m i ş t i r. Fa kat Sadu k, Fazl ' i n , İmôm'ın (A. M ) a leyh inde oldu ğ u n u , bu ba kımdan i lk rivôyetın doğru olması gerekt i ğ i n i söyler. Ebü 'l - Ferec'le Şeyh M üffd , ·H asan b. Seh l'in, h i lôfetirı eh line v e h a k sa h i bine veri l mesini telkıyn ettiğ i n i , Me'mün ' u n da, Emin'e ü s t ol ursa m , E b ü - Tal ib (A.M ) so yun u n en üstününe vermeyi a h dettim ; yeryüzünde de İ môm Rıza'dan (A. M) daha üstün birini b i l m iyorum ded i ğ i n i b i l d i rirler. Yôfı'I. «M ir'ôt'ü l-Cinôn » ında, Me'mün'un imam. Rıza 'yı (A. M ) vell-aht ve ha life tan ıtmnk üzere çağ ı r d ı ğ ı n ı , Merv'de, :küçük, büyük, bütün Abbasoğ u l l a r ı n ı toplayıp Ebu-Ta l i b (A . M ) oğ ulları n ın en ü stü n ü n ü n , imam Rıza (A. M ) old uğunu b i l d i rd i ğ i n i , h ilafeti n d e ancaık ona lôyık ol d u ğ u n u söyled i ğ i n i kaydeder; Tabarl Tôrlh inde d e olay bu s u retle a n latılmaktad ı r .
§ Me'mun, İ môm Rızô'ya (A.M ) b i r mektup göndererek h i l afeti. ken d ilerine terkedeceği n i bildird i . imam (A. M ) , b i r çok sebepler serdederek bu teklifi kabul etmedi ler. Mdl- 1 37 -
ne vôlisi Reca' b. E bi-Dahhôk'e, İmôm Rıza'yı (A. M ) , ken d i :erine ıayık bir s u rette, Küfe ve Kum yoluyla deği l de Basra ve E:hvaz yoluyla Merv'e göndermes'ni b i r mek tupla emretti . Bu mektup, Medlne'ye, h icri i kiyüzü ncü yıl Şevvô l i nde gelmişti. İmôm (A.M ) , gitmeye mecbur ol u nca M edine'den Mekke'ye ha reket etti ler. Hareketleri nden ön ce Rasül-i Ekrem'in ( S . M ) Ravza-i Mutahharası n ı , Ba k ı ' deki i môm ları (A. M ) ziyôret edip vida'la şt ı lar. Mel< ke'ye va rınca, hac mevs i m i n i bekled i ler ve hac tören i n i de eda ettiler. i mam'ın ya k ı n ashôbından M uvaffa k diyor ki : imam Muhammed'ü l-Cevôd (A.M ) , beş yaşındayd ı lar kendi leri n i omuzuma a l ı p tavô f ettird i m ; çevreye bak m ıyorla rd ı ; gözlerini ba ba larına d i k mişlerd i ; hep ona ba k ıyorla rd ı . İ môm (A . M ) . tava ftan sonra Makaam-ı İ brôhim'e g id i p namazlarını edô ett iler; ben de İmôm Muham med 'üt Takıy'yi (A. M) omuzu mdan i n d i rd i m ; ora lardaki b i r taşın yan ına g i d i p üstüne oturdular. Pek kederli oldukları n ı an l a m ıştı m ; g ü neş batma k , çevre kara rmak üzereyd i . G i d i p kend ileri ni kald ı rmak, çadıra göt ü rmek isted i m . « A l l a h di 'l edi kçe» buyurd u l a r, «Bu taşın üstünden kal kmayaca ğ ı m . » Makaam-ı İ brô him'e g id i p l môm'a (A. M ) h ô l i a n lattım. İ môm (A. M ) . ken d ileri gidip kalkmasını buyurdular. Mu hammed'üt-Takıy, » Ka l kmak, çad ıra gelmek i stemiyoru m » dediler. ima m (A.M ) , sebebini sorunca, a ğ la m a l ı , titre k bir sesle, «Nasıl 'ka l k ı p çad ı ra geleyim k i » buyurd u l a r, «Sen Ka 'be'ye vidô' ediyors u n ; belli ki g i d i nce bir daha dön meyeceksin . » İmôm Rızô (A. M J , oğullarını okşayıp ku caklad ı lar; beraberce çadıra g ittiler. ve
İmôm Rızô (A. M ) . e h l i beytleriyle vida' ederlerken de, «Ağlayı n ; seslerinizi duymak i stiyoru m ; ç ü n k ü g ittikten sonra bir daha dönmeyeceği m » buyurmuşlardı. § imam Rıza {A. M ) , Basra ve Ehva z yoluyla g öt ü rü l ü yorlard ı ; Küfe'de ve Kum'da Şia pek çoktu. imam (A. M ) ; - 1 38 -
Merv'e gel meden b u n l a r, kıyôm edebil i rler d ü ş üncesi , bu emrin veri :mesinde bir ô m i l olmuştu. § İmôm Rızô (A. M ) . h icret i n i kiyüz birinci y ı l ında Mek ık e'den ha reket etti ler. Beyaz bir katıra yüklen m i ş mahıffe deydi ler; maiyetlerinde Medine vôlisi ve i leri gelen kişi ler de va rdı . Basra 'ya varı l d ı ktan sonra kayıkla H u rrem şehr'e geçild i . O rda n a yn ı teşr'ifatla yola devôm ed i l d i . N işa bu r'a varırlarken şehrin büyükleri karşı l a d ı lar. B i l ·gi n :er, nöbetle l m ô m ' ı n bineklerinin yularını e l lerine a lı yorla r, halk, her yandan, bu m uhteşem a la y ı karş ı l ıyord u . EbG-Vôsi' Muhammed b. Ahmed b . M u h a m med b. İshak- ı Nlşôbüri d iyor ki : İmôm (A. M ) . N işabur'a gelince, büyük a n nem H adice' n l n evine ind i ler; halkla fa rsça konuştular; ceddeme « Pe sende - Beğenmiş, beğen i l miş» a d ı n ı verd i ler; çün k ü o· n u n evin i de, i h lô s ı n ı da beğenmişle rd i . Ertesi g ü n , hareket etti kleri s ı rada, H orasan'ın ü n l i.i bilgin lerinden Muhammed b. Rôfı', Ah med b. Hôris, Ya h y ô b . Yahyô , İsha·k b. Rô hveyh v e diğerleri, 1ka tırları n ı n yu larını tutup a nd vererek bir hadis rivôyet etmelerin i iste d i ler. i môm (A. M ) . mahıffeden mübarek başlarını ç ıkarıp şu hadisi beyôn buyurdular: «Babam Abd - i Sô lih M u sa ıb. Ca 'fer' l l - Kôzım bana dedi ki: Baba m Ca 'fer'us - Sôdı·k buyurd u : Baba m M uham med'ül-Bô k ı r. bana txı ba m Ali b. H useyn Zeyn ' ü l - Abidin s öyledi ded i . O da, Babam H useyn b. Aliyy'iş - Şehid, Ba na baba m Emir'ül - M ü ' minin Al! b. Ebi - Tô l i b dedi ki bu y u rd u ; Kardeşim ve Amca m ın oğlu Abd u l l ô h oğlu Muham med (S.M) buyurd ular ki: Bana Cebrail söyled i ; O da nok san sıfatlardan m ü nezzeh ulu Allôh'ta n d uydum, buyurdu k i : «Allôh'tan başka yoktur tapacak (Lô i lôhe i ll'Al!a h ) . benim kal'amdı r; k i m kal'ama g i rd iyse, azôbımdan emin d i r. » İ m ô m ( A . M ) b u hadis-1 şerifi , bu a ltın zincirle, y ô n i -
1 39
-
E h l i beyt yoluyla, A l l ô h u Taô lô'dan. Cebrfül vôsıtasıyla Hz. Peygamber'e (S. M ) . O'ndan, babada n oğula, hep İmôm l a r yoluyla gelen hadis-i kudsiyi buyurd ukta n sonra katır la rı n ı hareket ettirmişler ve hadise, şu sözleri e klemiş lerd i : « Fa kat şartlarıyla; ben d e onun şartla rındanım.» Bu suretle ima meti n d indeki yeri ni b i l d i rm işlerd i . Ebü'l-Kaas ı m Kuşeyri, Sa manoğ u l la rı n ın , bu hadisi a ltın yo ld ızla yazdı rd ık larını, bu levhanın taht ve ta çlar ı n ı n be zentisiol d u ğ u n u , sonunda, içlerinden biri n i n , kendisiyle göm ü l mesini vasıyyet ett i ğ i n i , vasıyyet i n i n yerine getiril d i ğ i n i söyler. * * *
§ imôm (A. M ) . M e rv'e birkaç fersah l ı1k yere varınca Me'mun. Vezir Fazı b. Sehl . bi!g i n ler, Seyyid ler, Abhaso ğ u l ları soyuna mensub olanlar, karşıladıla r. imam (A. M ) Me'mun v e Fazl ' la saraya va rd ı la r. Birkcıç g ü n sonra H i la fet meselesi konuşul maya başland ı . Me'mun. h ilôfeti i m a m Rıza'ya (A. M) vermek istiyo rd u. imam (A.M ) . bunu kabul buyu rmad ılar; hatta hal ka duyu ru l mama s ı n ı isted i ler. Bu nun üzerine Me'mun, Veli-ahtliği kabu l buyurmalarını i s ted i ve bu hususta h içbir özrün ü n kabu l edilmeyece ğ i n i bi l d i rd i . i m a m (A.M ) . bu zorlama üzerine, memleket işle rine karışmamak, hiçbir suretle b i r işe d ô i r e m i r verme m ek, h içbi r kimseyi vazifeye tayin etmemek ve vazifeden ozletmemek şartlariyle veli-ahtl i ğ i kabul buyurd ular. Bu hususta ki görüşüp konuşma birkaç hafta s ü rd ü ; imam Rıza (A. M) bu i ş içi n , «Al lah'ın, ben i m ve sizin hak1< ı nızdane yapacağını, i rôdesi n e olduğunu b i l mem; h ü1k ü m ,a nca k Allah'ı n d ı r» buyurmuşlard ı . Me'm un, bu veli o htliğ i b i r fermanla tesbit ettirdi. İ kiyüzbir yılı Ramazan ayı n ı n yed inci g ü n ü , bu fermana imam Rızô (A. M ) . şu cüm lele ri yaz ıp imzôlarını a ttılar: - 1 40 -
« Rahmôn ve Rahim A l l a h adıyla. D i l ed i ğ i n i yapan Ai tah'a hamdolsun; h ü km ü n ü değiştire n , ta kdiri n i reddeden yoktur. O, gözlerde g izlenen köt ü l ü k leri, g ö n ü ll erde ö rt ü l ü o ! a n işleri bil i r. Sa lavat, peyga mberlerin sonuncusu o!an Peygamberi Muhammed'e ve O ' n u n tertemiz soyuna. » Ferman, Fazı b. Sehl , Abd u l l a h b. Ta h i r v e bütün ileri g e lenler ta rafından i mzal a n d ı . Ramazan ayının onuncu gü n ü Me'mün, bütün i leri gelen lere, imam Rıza'ya (A. M ) VelT-ohd sıfatıyle bey'at etmeleri n i e m retti . İ l k bey'at eden Me'mün'un oğlu Abbas'tı. Ard ı n d a n Fazı b. Sehl ve bütün devlet erkôn ı . A bbasoğu l l a r ı n ı n bel irli kişileri, Horasan h a l k ı , imôm'a bey'at etti. Gene Me'mün'un emriyle i m a m Rıza (A. M ) a d ı na para ba stı rı l d ı . Bu haber, b ü t ü n şehirlere d uyuru l d u ; hutbel e rde halıka ilan edi ld i . Ebü'l-Ferec ve Şeyh M ü fid, Medlrıe-i M ünewere'de, Hazret-i Peyga m ber'in ( S . M ) mescid lerinde, hatibi n , «Allah ı m , M üslümôn ların VelT-ahdi Ebü-Tô l i b oğlu AIT' n i n o ğ l u H useyn'in oğ l u AIT'nin oğlu M uhammed'in o ğ l u Ca'fer'in oğ lu Müsô ' n ı n o ğ l u A li'n in h ô l in i düzene sok» meô l i n de d u a ett i ğ i n i b i l d i r irler. Şa irlerden EbO-N üvas, Dı'b i l b. Al iyy'il-H uzzfü, kasldelerle bu kutlu görünen işi övdü ler. Her yanda Ehli beyt Şiası, sevinç içi ndeydi . işin sonu n u bilense ya lnız . İ mô m'dı (A. M l ; netek;m Nişabur'dan ha reket edip Merv'e g e l i rlerken Hôrün'ür-Reşid' i n göm ü l ü old u ğ u yere u ğ ra mış la r, kabrin bir tarafındaki yere parma klarıyla bir hat çek m işler, « Burası ben:m kabrim i n yeri» buyurmuşla rdı. * * *
§ Me'mün. bu teşrifattan önce Abb.:ı so ğ u l l a rını n ş i a rı olan siyah renk li elbiseyi, sarı ğ ı , bayrağı yeşi l renge çe virtmişti. Ancak şunu d a söyleye l i m ki yeşil ren k, i m a m Rıza (A. M ) tara fı ndan b i r şiôr olara k kullanılma mıştır. Ye şil ren k, Alevilere, yônı A iT (A.M ) evladına mahsus bir renk d e ğ i l d i r; Ei mme-i H üd a (A.M ) böyle bir şiôr sôhibi değil lerd i r. H icri yediyüz yetmişüç yılına d ek ( 1 371 M.) Alevi Seyyi·d lorin g i y i mleri, sarı kla rı b i r huıs üsiyete b ürünme- 1 41 -
m işti, b i r renge boya n ma mıştı; netekim İmôm Rızô (A. M ) , birazdan bahsedeceğ i m iz gibi bayra m namazına gide r ıer kenbeyaz sarı k sarmışlard ı . Yed iyüz yetmişüçte, M :sır'da, Melik-i Eşref, Alevi Seyyidlerin yeş i l l i bôs g iymelerini ka rarlaştı rdı. Bindörtte ( 1 595) Seyyid M u h a m med Şerif, Sey yidlerin, ba şlarına g iyd ikleri serpuşa , bir yeş i l şerit sarma larını buyurdu. Me'mun'un yeş i l rengi kabul ü , siyôhı kal d ırma k için bir tertipten baş,Ka birşey d eğ i l d i . .. * *
§ İ kiyüziki y ı l ı Ra mazan a y ı n ı n sonlarında (81 8 M . } Me'mun, i m ô m Rızô 'ya (A. M ) . h a l k a bayram namazın ı k ı l d ı rmas : n ı recô ett i ; l m ô m ı n özü r d i lemesine karşılı·k re côla rını s ü rd ü rd ü . B u n u n üzerine imôm (A. M ) . «Öyleyse» buyurd u la r, «Ced d i m Rasü lullôh'ın (S. M ) s ü n netine uya cağ ı m . » Me'mün d a , herkes de, namaza nasıl gidi lecek, namaz nasıl k ı l ı n acak, mera k içindeyd i . Emevileri n , Ab basoğ u l l a r ı n ı n zamanla rında, Ha lifelerin namaza g '.d işler! .. bir debdebe, b i r tantana. bir u l u luk gösterisiyd i . Ha life, al· t ı n lo rla, m ücevherlerle s ü s l ü bineğine biner. en yen i , en ihtişa m l ı elbises i n i g iyer, ziynetlere garkolu p ç ı ka rd ı . Ha demi-haşemi de aynı ta rzda kendilerini h a l ka gösterirler d i . Me'mun. h ususi bi neğ i n i , İmôm'ın bulunduğu dôireni n kapısına, ku lla rla - kölelerle göndermişti.
i m ô m (A. M ) , bayram g us l ü n ü yapt· ktan sonra çı ktı lar. Eğinlerinde beyaz bir pa muk gömlek vardı . Başlarına beyaz ve yün bir sanık sarm ışlar, b i r ucunu göğüslerine. öbü r ucunu s ı rtlarına salverrnişlerd i . Bir m i ktar koku sü r ü n m üşlerd i . Aya kları yal ı nd ı ; ellerinde de bir a sô vard ı .. Ashôbı ve yakın l a n d a bu tarzda giyinmişlerd i . Biraz yü rüyüp d u rd u l a r ve «Allôhü E kber » diye tekbir getirdiler. Tekbir sesini duyan herkes bir a ğ ızdan tekbir getird i . Me'· m ü n ' u n adamları, i môm'ı (A. M ) bu holde görünce onlar d a binek'erinden indiler, ayakkabıları n ı çıkardıl a r; ya l ı ıı aya'k y ü rü meye ko y u ld u la r. - 1 42 -
imam (A . M ) . b i r m üddet namaz-gaha doğru vuruyor� lar, sonra d u ru p tekbir getiriyor l a rd ı . Her yandan g e l i p top lanan h a l k da b i r a ğ ı zd a n tekbir geti riyo rd u . Herkes a ğ la makta y d ı ; heyecan içi ndeyd i . Adeta bütün şeh i r, ı mam·ıa (A . M ) b e r ô b e r yürüme kte, l m ô m ' la (A.M) berôber tekbir getirmekteyd i . Fazı b. Seh l , koşup h ô l i Me'mOn'a anlattı ; bu, böyle g iderse ne olaca ğ ı b i l i n mez d o d i . Me'mOn, i mô m'a birisir.i göndererek, Size za h met verd i k , makaa m ı n ıza dönün; na mazı , her vakit k ı l d ı ra n k i ş i k ı l d ı rs ı n buyruğunu b i l d i rd i . i m a m (A. M ) ayakka b ı la r ı n ı isted i ; g i y i p makaa m ı n a dön d ü ; halk d a me'yQs bir Mide d a ğ ı l d ı . . * *
§ İmôm Rızô 'ya (A. M) birisi, bu mesned i nasıl kabOl ett i n demişti; kendisi nce, Me'mün tarafından veri len Veli ahtl i ğ i kabu llerin i , imômet şônına yakıştırramamıştı. İmôm (A. M ) . «Peygamber mi büy ü k t ü r, vasıy m i » sorusunu sor m u ştu ona. O kişi, Peygamber deyince tekra r, « M ü'min m i b ü y ü kt ü r, m ü şrik m i » buyurmuşlard ı . Elbette M ü'min ce va b : n ı a l ı nca buyu rmuşlardı k i : « Mı s ı r Azizi M üşri kti; YOsuf'sa (A M ) peygamberd i ; öyle olduğu halde beni hazinelere tayin e t d iye ondan vazife isted i . Bense va siy'.m ; kaldı k i ben istemed i m ; o zorlan d ı ; kabule mecbur old u m . » Gene birisi, E y RasOla llah'ın oğlu, şu Veli-ahitli!'.Ji na s ı l kabul ettin demişti; imôm (A M ) . «Ata m E bü-Tô lib o ğ l u A l i (A. M) Şürôya g i rmeyi n a s ı l k a b u l ettiyse» buyurmuş lardı . • * •
§ Me'mOn. lmôm Rızô'yı (A.M) kendisine Veli-ah it ta yin ettikten sonra kızı Ommü H a bibe'yi İmôm'a verd i ; öbüı kızı Ommü Fazl'ı d a İ m ô m ı n oğ u l l a rı Muhammed'üt-Tak ıy' ye (A.M ) n işanladı; kend isi de Sehl oğlu H a sa n ' ı n k ızım a l d ı . Bütün bunlar aynı yıl içinde oldu. - 1 43 -
§ Yüzaltmışse'ki z h icride (794 M . ) H useyn oğlu Tah i r'e, o Frs. Ehv'O Z, Basra , KOfe. H icôz ve Yemen eyaletlerin i Sehl o ğ l u Hasa n'ın adam la rına teslim etmesi, kendi s i n i n d e Ra k ka 'ya g i d i p M u s u l , Cezire v e Ş a m eyô letlerin i n idô res i n i uydesine a lması emredi l d i . H useyn oğlu Tôh i r ön ce de bild irildiği g ibi Bağdad'ı a l a n . Emin 'i ö l d ü rten , Me' mOn'un sa ltanatını sağ laya n kişiydi. Yüzdoksan dokuzda (81 4-81 5) M.) Sehl oğlu Hasan Bağdad'a vard ı ; Abbaso ğ u l la rı kumandanlarından Herseme, va rını - yoğunu Ha san'a teslim etti; Horasa n'a g itmek isted i . Fa kat o sıra l a rda KOfe'de EbO's-Serôyô isyôn etmişti. Hasa n , Her d eme'yi bu isyônı bastı rmaya me'mOr etti. İ syô n bastır ı l d ı ; EbO's-Sa rôyô ö l d ü r ü l d ü . Herseme. Horasan 'a hareket edince Me'mO n , ona, Şa m'a, yôhut H icaz'a dönmesini bu yurd u . Oysa, Me'mOn'la görüşmek, ü l kedeki olayları, Me' m O n 'a karşı d uyulan hoşnutsuzl u ğ u bildirmek istiyord u . H asan' ı n kardeşi Fazı, Me'mOn'a, EbO's-Serôyô' n ı n isya n ı nda, Herseme'ni n parmağı olduğunu telkıyn etti . Me' m O n , Herseme'yi habsettird i ve öldürttü . Bunu duyan Bağ d a d ' l ı : a r vôli tay i n edi len Hişôm oğlu Ali'yi kovdular; Ha san bu aya klanmadan ü rktü, Vôsıt'a kaçtı. Bu olay, i kiyüz h i c ride olmuştu (81 5 M . ) . Bağdad'a gelen Muhammed oğ l u lsô'ya karşı duramayacağ ı n ı a n layan Hasa n , onunla uz laşıp Merv'e d öndü . § Ayn ı y ı l ı n Ramazan ayında (81 6 M . ) i m a m Rızô 'ya (A. M ) , önce de a rzettiğimiz gibi Veli-ah it sıfatıyle bey'at edilmiş, siyah renk yerine yeşil ren k kabul olunmuştu. Ha san, bu emri Bağdad'a b i ld i ri nce, Bağdatl ı ların bir kısmı emre uydu , bir kısmıysa , Abbasoğu l la rına bağ l ı l ı kları yü zünden emri d i n lemediler ve a y n ı yılın son ayında Me' m O n ' u hallfe ta n ımad ı kları n ı a ç ı kladılar; yerine a mcası Mehdi'n in oğlu İ brôh i m ' i halife tanıyıp ona bey'at etti ler. § Me'mOn'un, bu olaylardan gere ğ i g i b i haberi yoktu ; Hasan d a , 1k a rdeşi de olup bitenleri o n d a n gizliyorlard ı . İmôm (A. M ) , d uyduklarını Me'mOn'a bildird i ler; « H a l k » bu- 14 4 -
yurd u l a r, «Senin hareketleri n i , beni Veli-aht yapmanı be ğ en miyor; Bağdad'da savaş başladı; bana da öğüt ver� mek vôcip oldu ; yakınların, Hasan'la Fazl'dan memnun d e ğ iller.» O g ü n le rd e s ı n ı rda· bôzı yerler zaptedi lmişt i ; Me'· m u n 'o bu, m ü jdelen mişti. Me'mu n . bu m üjdeyi İ m ô m 'a (A. M . ) . « M üşrik köyleri nin zaptına m ı sevin iyorsun» buyur d u l a r . Me'mun, «Buna sevinilmez m i » deyince, «Allôh 'ton çek i n » buyurd u la r, «Vazifene d i kkat et. M ü s l ü mônların e mlri, çadı r ı n ona d i reğine benzer; buralarda d u rma, l rak 'a g it.ıı § Me'm un, sonradan bu h ususta Hasa n ' la danışt ı . Ha s a n . «Dün kardeşin i ö l d ü rttü n ; bu daha u n utulmamışken tuttun , İmôm Rızô'yı Veli-ahd ettin. Halk senden hoşnut değ i l ; Horasan 'da otur, hele ş u işler bir yatışsın» dedi v o H ô run'a h izmet et miş tecrü beli kiş ilerle danışmasını do tavsiye etti. Me'm un, k i m lerle danışması g e rektiğ in i so runca da, Ebu-l m rô n oğlu Ali, İbn M O n i s ve Celudl'n i n ad ları n ı söyledi. Me'mun, İmôm Rızô ' n ı n (A.M) Vell-a md ol masına karşı bulundu kla rından bunları habsettirmişti Bunların hapisten çıkarı l ı p getirilmesini buyurd u . Me'mun'· u n yanına önce Ali g irdi; İ m ô m R ızô 'yı (A. M ) . onun ya n ı n da görünce Me'mun'a, Allah'ın size verd i ğ i bu i ş i dpşman larınızın, a ta larınızın öldürttüğü k i ş i lerin el lerine verme nizden A l l a h sizi saklasın dedi. Me'mun, bu sözü d uya r d uymaz hemen onun boynunun vurulması n ı emretti; e m r ı yeri ne geti rildi. Arkasından İbn Munis g irdi . İmôm Rızô'yı (A. M ) görünce, Bu ded i , Alla h'ta n gayri tapılan bir put Evet; bu adam, ima m'a (A M) itaati ibadet, Allôh'ın ve Rasu l ü n ü n (S. M ) Ehl ibeyte mahabbet ve itôati emir buyur ması n ı , haşô, bir kabôhat sayacak kadar düşmanlıkta i le ri varmış bir kişiyd i ; Me'mun onu da h uzurundan kovdu ve ö ld ü rttü. Üçüncü olara k Celudi h uzura g i rd i . Bu kişi, Di bôc diye tanınan M u ha mmed b. Ca 'fer b. Muhammed b. Ali b. Huseyn, Me'mun'a kıyôm ettiği zama n , onun ordu s u n u bozmuş, M uhammed ' i tutsak edip Me'mun'a yolla-
1 45
-
F. 1 0
m ıştı. Gene bu adam , Ebu-Tal ib oğu l l a rı n ı n evlerini y ı k tırmış, kadınla rı n ı n . g i y i n d i kleri elbiseden başka varla rını - yoklarını yağ ma etti rmişti. O va kit imam Rıza (A.M ) , bütün •kadı n l a n b i r eve toplamışla r, kendileri d e kapı önün d e d u rarak kadı n la rdan toplad ı kları bütün l ibôsla rı, hattô onları n bilezikleri n i . ha l h a l leri n i bile CelCıdi'ye veı mişler. başka bi rşeyleri kalmadığına yemin ederek onu yatıştır m ış ! a rd ı . imam (A. M ) . CelCıdi'yi görünce, Me'mun'a, «Bu · n u bana bağ ışla» buyurd u la r. CelCıdl, i m a m Rıza 'n ın, Me' m un'a kend i a leyh inde bir söz söyledi ğ i n i sanıp, Ey M ü' m in ler Emlri dedi, Allah i ç i n olsu n , HarCın'a h izmetim h a k kıyçin bu zatın , ben i m ha k kımda söyle d i ğ i sözü kabul et me. Me'mun, i m a m Rıza'ya (A. M) Yô Eba'I - Hasa n ded i, beni bağışla, bu adamın yem i n i n i yerine g etirece ğ i m ; adamlarına emretti ; onun da boynu n u vurd u l a r. Me'mun, i mô m Rıza ' n ı n (A M ) sözleri ne uyup Bağ dad'a g itmeyi kara rlaştırd ı . Fazı b. Seh l de kargaşal ı k ya tışıncaya dek Horasan'da kalınmasına tarafta rdı ; fkat sö z ü n ü d i n letemed i . M e'mu n . imôm Rıza (A. M l ve Fazl'la ı ra k'a yöneldi. Birkaç konak aşıldıkta n sonra Fazı. b i r ha mamda üç kişi ta rafında n ö l d ü rü l d ü . Ö l d ü renler tutulup Me'mun'un yan ı n a getiri l i nce, yüzüne karş ı , senin emrin le ö l d ü rdük dediler. Me'mun, o n ları da ö l d ü rttü. Bu olay, Serah s şehrinde oldu. § TCıs'a yedi kona k l ı k yer kalmıştı k i i môm Rıza (A M ) hastaland ı l a r. TCıs'a va rıl ınca hasta l ı k daha da şiddetlen di. Me'mun, her g ün iki kere gelip i môm'ı (A.M) doloşıyor d u ; •kend isi de hasta lanmıştı; yahut hastalanmış görün mek istiyordu .
Rivôyete çıöre i mô m Rızô da (A. M ) . Me'mun d a , yedi k l eri yemekten hastal a n m ,şlar, Me'mun iyileşmiş, i m a m (A. M) zeh irli yemeği n tesiriyle iyil eşemeyip vefat etmişlerd;r. Meclisi merh u m . imam Rızô'nın (A . M ) . tabii ö l ümle, yô h ut zehirlenerek vefôt ett i k lerine d ô i r rivayetler bulundu ğunu kaydetmektil, zeh irlenere k şehiden vefôt etti kle ri - 1 46 -
hak,kındaki rivôyeti n meşhur olduğu nu b i ld i rmekted i r. Şeyh Saduk, « Uyunu Ahbôr'ir-Rızô» da, Şeyh M üfid, « İ rşôd » da, Me'mun tarafında n zeh irleti ldi kleri n i bildirirler. « M a kaati l' ü t-Tôbi-yyin » d e bunu kabul eder. «Tehzib'ül-Kemôl H u la sas ı » ı nda d a zehirlenerek vefat ettikleri bildiri li r. lbn Ha cer, «Tehzib'üt-Tehzib» de, Hôkim ' i n «Tôrihu Nisôbur» un dan na klen Senôbôd'da vefat ettiklerin i yazar ve nar su yuyla zehirlend iklerini söyler. «Dôiret'ü l - Maôrif'il - İslôm iyyet'iş - Şiıyye» , «J.k d ' ü l Ferid» de ve «Uyün u Ahbôr' i r - Rızô» d a , Me'mun'un Emir' ü l - M ü'minin ' i n (A . M ) . bilginlere karşı, sahôben i n hepsin den üstün old u ğ u n u d e l i llerle isbôt etmesine, İmôm Rızô'yı (A.M) Veli-ahd tôyin edip k ı z ı n ı i môm'a vermesine, M uô viye'yi hayırla a n a n ı n , kanını, m a l ı n ı helôl sayaca ğ ı na dô ir her yana e m i rler göndermesine, İ môm M u hammed ' ü l Cevôd 'a ( A M J diğer k ı z ı n ı vermesine, onu a ğ ı rlamasına dayanara k Me'mun'un. İmôm Rızô'yı (A.M) zeh irletmed i ğ i kanaatinde bulunmaktad ı r. B i l g i n Cevôd Fôz ı l d a «Ma' sumln-i Chôrdeh-Gône» a d l ı çok değerli, kitabında hemen hemen aynı d e l il leri getirerek aynı fikri savunma ktadı r. Biz bu hususta kesin bir söz söylemiyeceğiz; anca1k Me'mu n ' u n , Alevller i n kıyô mlarını önlemek için ve son radan b i r çô resi n i d ü ş ü n mek üzere İ m ô m Rızô'ya (A. M ) H i l ôfeti terketmek istemesi hatıra geleb i l i r; hattô İ m ô m ' ı n (A. M ) . H i lôfeti kabul etmeyecekleri n i de Me'mun'un pekô lö b i l mesi gerekti; netekim Üçüncü ,Ha life'den son ra büyük ata l a rı Emir' ü l - M ü ' m i n i n de (A. M ) . Ha lifel i ğ i zorla kab u l etmişlerdi ; İmôm Rızô ' n ı n (A. M ) zamanla rıysa, o zaman dan çok daha kötü b i r d u ru m a rzediyordu ; İmôm Rızô da (A.M) Veli-ah itliği zorla kabul etmişler, d u rı m l a rı n ı , Emlr'ül M ü 'minin'in Şu rôya kat ı l ma la rı n a benzetmişlerd i . Abbaso ğ u lla rı taraftarlarının bu işlerden hoşn ud olmayacaklarını e lbette biliyordu Me'mu n ; bildiği hôlde bu işe g i rişmesi, belki bir yanda n, inanc ı n ı n zoruylaydı ; fakat bir yandan d a Alevi kıyamlarını yatıştırmak , i ran 'da çoğu n l u ğ u teşkil eden Şia'yı memnun etmek gayretiyle olab i lirdi bu iş. Ab- 1 47 -
baso ğ u l la rı n ı n , belki d e b u d e rece kesin olara k aleyhine kalkaca klarını u m m a m ıştı. Fakat bu aya klanış, i nancıyla siyôset ve mev k ı ' h ırsı a rasında bir kara r vermek zorunda •bı ra kmıştı onu; ba ba s ı n ı n , imam Müsô ' l-Kôz ı m (A. M) h a k kındaki sözlerin i de u n utmam a k g erek . Yeryüzünde A l la h H ucceti tan ı d ı ğ ı i m a m ' ı n (A.Mi ıkü ç ük bir hareket i n i g ö r ü rse boynu n u vurmakta n çekinmeyeceği n i , ç ü n kü salta natın kısır old u ğ u n u , saltanat ·d ôvasına kalkışan ın, baba da, oğu l d a olsa, yokedi l mesi g erekece ğ i n i söyleyen H ô rOn ' ü r- Reşid, tarihte bu sözü söyleyen , bu hareketi ben i m seyen i l k h ü k ü m d a r deği l d i ; nice kişi, i nancın ı siyôsete ô let etmiş, n ice kişi, saltanat ve mevkı' uğru na inancın dan ol muştur. Me'mun, ıböyle b i r ô i leden yetişmiş hü k ü m d a rd ı ; böyle ıbir terbiyeyle yetişmişti. i ma m ' ı (A. M ) , hasta l ı ğ ı nda, g ünde i•ki kere dolaşması, ıkendisinin de h a s tala nması, vefatlarında, pek ü z ü l ü p yememesi. içmemesi, keşke sen in yerinde ben olsaydı m demesi, doğruya ham ledi lebi leceğ i g ib i riyôya da hamledilebi li r. Hele vefatla rını bir gün, bir gece d uyurmaması, son ra bütün Ebü-Tô l iıb oğu l larını topla y ı p İmôm'ın (A.M ) m übôrek naaşın ı on lara göstermesi, hiç bir yerinde yara-bere olma d ı ğ ı n ı ısbôta kal kışması, yôn i baba sının, imam Müsa'l-Kôzım'a (A.M ) yaptığ ı nı yapması, cenazeyi teşyi'e katılması, kendisini, ondan umulan birşeyden temize ç ı karma k gayretini g ös termiyor d e ğ i l . Bu i ş i n , i mô m ' ı n (A. M ) veli-ahitliğe tôyin in d e n , Abbasoğu l ları n ı n kıya mları nda n sonra olması, Fazl'ı ö l d ü renleri, seni n emrinle ö l d ü rd ü k demelerine ka rş ı l ı k fazla konuşturmada n hemen ö l d ü rtmesi, İ m a m ' ı (A. M ) Merv'de bırakmayıp berôber l ra k 'a g ötürmeye kal kışması da, h a k k ı nd a ki şü pheleri iyice kuvvetlendirmek tedi r. Ab basoğu lları ta rafta rları tara f ı nd a n , imam'ın da (A.M ) , Me' mün'un da zehi rlendi ğ i , Me'mCın'un kurtul u p İ môm'ın (A. M ) vefôt ettiği rivayeti, b ü t ü n bu m ülôhaza l a r karşısı nda pek zayıflıyor. Me'mun, gerçekten i n a nc ı na bağ l ı bir adamsa, ş ü phe yok ki bu işi yapanl a rı bulduru r, cezô landınrdı; oysa ki i môm Rıza (A.M ) vefôt e d i p defned i l d i kten sonra - 1 48 -
h er iş, tabii mec rasına g irmiş, İmôm'ın (A. M ) veli-ahitli?:1i de, şehôdeti de u nutul u p gitmişt i r. Ayrıca Ha.san ıb. Ceh m, Herseme b. A'yeh'den, bil hassa Ebü's-Sait Abd'üs-Selô m b. Sôlih'ten [*] ve diğer ashöpları ndan Me'mun tarafında n zeh i r l i nar ve üzümle zehirlenerek şehld edi ld i klerine d ô i r gelen h aberler, ken d i leri n in de ıbu hususu a çııkla ma l a rı, n ihôyet Me'müniu n , imam Rızô 'nın ( A . M ) zehi rlen d i ğ i n i i 'tiratı ve b u s uç u , i ki •kişiye a tması, .g erçe ğ i açıklamaya yeter san ı rız (Bıhôr'ül Envô r; C. XL!X; Teh ra n 1 385 H . S . 284-3 1 3 ) . -
§ İmôm Al iyy b . Müsô'r-Rızô (A. M ) . h icretin i kiyüz ı içüncü yılı Safarın ı n son günü, yôhut onyedinci g ü n ü ve fôt etmişlerd ir. Ra mazan a y ı n ı n yirmibirinci, yôhut Cumô delülônın onsekizinci, Z i 'l-Ka'denin yirmiüçüncü günü, hic ri i k iyüz iık i . yôhut i kiyüz a ltıda vefat ettikleri hakkında da rivôyetler vardı r. Tüs şehri n i n Senôbôd köyünde, Hô run 'ü r-Reşld' i n gömü l ü olduğu yerin kıble tarafına d efne d i l mişlerd i r.
D ı 'b i l b. A l iyy'il - H uzzôl, bunu , «TOs'ta i·ki kaıb i r var; b i r i bi.:tün insan l a rın en hayırl ı s ı n ı n , Ö bürü, en kötüsünün kabri; iıbret a l ınacak şeylerden bu anca!<. Tem i z kabirden b i r fayda gelmiyor pise ; pise Yakın olması da temize bir zara r vermiyor mutlak. Hey gibi hey . . . Herkes yaptığ ın a bağ la n m ış , Onu buluyo r a ncak; a rtık d il ed i ğ i n i a l , d i l ed i ğ i n i iJı ra k » beyitleriyle tesblt etmiştir. [*]
EbO's-Salt Abd'üs-Seıam b. Sôllh hakında cTenklyh'ul-Ma
koal'e bk. (C. i l , S. 151-1 53). -
1 49
-
§ Ebu - Al1 Dı'bil, meşhu r Tôiyye Kasidesin i İmôm Rı zô'nın (A.M ) h uz u rlarında okurlarken İmôm MQsô'I - Kô zım (A. M ) hakkında, « Bağda d'da tertemi z İmôm'ın bir kabri var ki Rahmeti sonsuz A l la·h , o kabri cennet köşkleriyle g ö lgelendi rm i ştir beytine gelince i m a m Rızô (A. M ) . «Ben d e i k i beyit ekle yeyim mi» buyurmuşlar ve şu iki ıbeyitle ô k ı betlerini bil ..! i rm işlerdi : «Ne felôkett i r ki bir kaıbir d e TQs'ta var; C i ğerleri tutuşturur, yakar da yaka r. Haşre d ek s ürer bu; sonunda Alla h Kaai m'imizi g önderir de, Bizden d ertleri d e g id e r i r, kederleri de.»
§ İlk o l a ra k İmôm Rızô'nıtf'l (A.M ) m ed fenlerine b i r tür be, yattıkları yere g üm ü ş b i r san d u ka yaptı ra n , Selçuklu lardan Sencer zamônında (497-51 1 H. 1 1 03-1 1 1 7 M . ) , Enüşireva n a d l ı b i r İ ran l ıd ır. Zertüşt din inde o l a n b u zat, tutu lduğu hasta l ı ktan , İmôm Rızô'ya (A. M ) tevessü l ede rek k u rtulmuş, İslômla m üşerref olmuş, nezri n i de yerine g etirmiştir. İbn Batüta , yediyüz otuzdörtte ( 1 333 M . ) . imam Rızô'nın (A.M) ravzasını z iyô ret etmiştir. Medfe n leri nde, ü stü g ümüş ·kaplı bir sandQıka bulunduğunu an latır. Safa vilerden 1. Şah Abbas, lsfa ha n 'd a n . yaya olara k Horasan'a , İmôm'ı (A.M) ziyôrete g itmiş, kubbeni n a ltınla kaplatıl masını emretmiştir. Bu işe, 1 01 0 h icride başlanmış, 1 0 1 6 da bitiri l miştir ( 1 601-1 607 M . ) . Salavôtullôhi ve semlômuhu a leyh i ve alô Abôihi ' l-İzôm ve Evlôdi h i 'l-Kirô m . * * *
- 1 50 -
§ Eserleri :
1 ) Şer'i h ük üm l erin sebeplerine d eli r Sinan o ğ l u M u hammed'e yazdı kları Risale. 2) Şer'i h ikmetlere d ô i r Risôle. 3) Me'mün'a, Risôle.
islôm'a ve şeriotlara dôir
yazdı klan
4) Gene ona yazdı k l a rı Risôle. 5) Tıbba, bed e n i n korun ma s ı na d ô i r Me'mO n 'a yaz d ıkları diğer bir R isa le. 6) Fı1k ıh'ur - Rızô. 7) Sahifet'ür - Rıza. * * *
§ Ashôbından bôzıları.
Ahmed b. M uhammed. Küfe bilginleri ndendi . imam Rızô'ya (A.M) ve M uham med'üt - Tukıyy'il - Cevôc.l 'a (A. M ) erişmiş, o n la rın katında makbul ve mOteber sayı l mıştır. ü stün l ü ğ ü nde, takva sahi bi oluşunda icmô' vard ı r. i kiyüz bir hicride (81 6 M . ) vefôt etmiştir. A bd u l l a h b . Cundeb. imôm Kôzım'a (A.M ) ve Rıza 'ya (A.M) u laşmıştı. i m a m R ı z a (A. M ) , kendisini övmüşler, i h lôs sôhibi o l d u ğ u n u bil d i rm işlerd i r. Ahmed b. M uhammed-i Kummt. Şeyh-i Kumm ıyyan d iye a n ı l mıştı. ima m Rızô, Cevôd, Hôdt ve Askeri'ye (A. M ) erişmişlerdi. - 1 51 -
Ali b . Hasan . Fırat ,kıyısındaki Anbôr şehri ndendir. Rivôyetleri g er· cek sayılanlardan d ı r. Hammôd b. Osman. İmôm Kôzım ve Rızô ' n ı n (A.M ) ashôbındand ı r. Riva yetleri n i n doğruluğunda ittifak edilen lerden d i r. Yüzdok san h i crlde (805 M . ) vefôt etmiştir. Hasan b . Said b. Hammôd'il-KOfl. Ka rdeşi Huseyn'le bu zôtın, fıkha, tefsire, ziyôretlere, duôya ve İ mômlar hakkı nda aşırı i na n c besleyenleri n inançlarını redde d ô i r otuz tône telifleri vardır. Hasan b. Cehm . İ môm Kôzı m v e Rızô'dan (A. M ) rivôyetlerde bulun m u ştur. İmôm Rızô 'ya (A. M ) . Beni d uôdan unutma d e m i ş ti. i m ô m da (A.M ) . « U n uttuğumu biliyor musun» buyur muşlard ı . Diyor k i : D ü ş ü n d ü m ; Şlasına duô eder; ben de Şiasındanım ded i m . Sonra, Unutmazsın beni d iye cevap verdi m . «Bunu nasıl bildin» buyurd u la r. Sen in Şiand a n ı m ; s e n d e Şiana d u ô edersin» deyince, « B u n d a n başka b i r şeyler de biliyor musun» sorusunu sord u la r. Hayır ded i m. Buyurdu lar k i : «Seni nasıl hatırla d ı ğ ı m ı ıb i lmek istersen , b e n i n a s ı l hatırladığına bak.» Herseme b. A 'yen. imôm Rızô ' n ı n h izmetlerirıde b u l u nu rlard ı . Der ki: İ m ô m Rıza ( A . M ) vefôt etti kleri zama n M e ' m u n bana. İ m ô m ' ı ya l n ız İ m ô m yıkar sanırd ı n ı z ; Nerde Ali'n in oğl u M u h a m m e d ded i. B e n de, Biz ded i m , İ m ô m ' ı , mutlaka imôı:rı yı kar; bu, vôcibd i r demiyoruz; İ môm'ı bir başkası y ı ka rsa onun imô meti bôtı l o l mayacağı g ibi ondan sonraki ima mın imômeti de bôtıl ol maz. - 1 52 -
:Ebü's - Salt Abd'üs - Selôm b. Sôl i h . l môm Rızô ' n ı n yakınları nd a n d ı r; « Kitôbu Vefôt'ir - Rı zô» s ı nda, İmôm Rızô'nın (A. M ) şehadetlerin i h i kôye eder. Dı'bil b. A li yy 'i l - Huzzfü: Ebü - Ali Dı'b il, meşhu r şôi rlerden d i r. Ehl i beyt h a k kında pek g üzel kasideleri vard ı r. İ kiyüz otuzaltıda (850 M . ) vefôt etmişt i r. Rıdvôn'ullôhi a leyhi m ecmô'in. (Dôiret'ü l-Maôrif'il - İslôm iyyet'iş - Şliyye, Tenkıyh ' u l - Makaal, Zindegôni-i Reh-berôn-ı İslôm, Ma'sümin-i Çhôrdeh-gône v.s.)
- 1 53 -
DOKUZUNCU İMAM
M UHAM MED B. ALİYY ' IT - TAKIYY'İL - CEVAD (A. M )
§ H icretin yüzdoksan beşinci y ı l ı Ramazan ayının on dokuzun cu cumua g ü n ü , Medine-i M ünevvere'de d ü nyôyı teşrif etm işler·d i r. Ramaza n ayı n ı n bnbeşinde, yôhut Rece b i n onunda doğdukları hakkında da rivôyetler vard ır. Ba ıba l a rı , imôm Al iyy'ur - Rızô' n ı n (A.M) vefôtlarında, yedi yaşlarını doldurmuşla r, sekizinci yaşlarından beş a y , on gün sürd ü rm üşlerdi . Anneleri Sebike, Hz. Rasul-i Ekrem'in (S. M ) oğulları İ brôhim'in (A. M ) a n neleri Ma riyye ' n i n a kra bôsındand ı . İmôm Rızô (A. M ) . bu ha n ı ma « Hizera n » adını vermişlerd i . Yezid b. Sa lit, u mre için b i r toplulukla Mek· ıke'ye g iderlerken yolda, l môm M üsô'I - Kôzım'a (A.M ) rast ladıklo rırn, imôm Kôz ı m ' ı n (A. M ) , .k endisine, imômeti n, o ğ u l la rı Al iyy'ür- Rızô'ya (A. M ) i ntikaal edeceğ i n i , ondan da bir çocuk vücuda gelece ğ i n i kendisine m ü jdelemesi n i, o çocuğu d ünyôya getirecek hanıma d a selô m ı n ı b i l d i r mesi n i buyurd u k larını söylemiştir. imam M u h a m med b. Ali'nin (R.M) künyeleri «Ebu Ca 'fer» d i r. Bu kü nye, Ca'fer a d l ı bir oğulları olma d ı ğ ı h ô l d e kendilerine, oto ları l môm M u h a m med'ü l-Bôkır'd a n (A. M ) bir a rmağan môhiyetinded i r v e imôm M u ha m med'ül8ôkı r'dan (A.M ) ayırd e d i l meleri için de kendi lerine « Ebu Ca'fer'üs - Sôni» denmiştir. Lô kapları, «Cevôd , Kaan ı ' Ne db, Mu nteceb» ve «Ta kıy» d i r; en meşh ur lôkapları, « Ce vôd» ve «Tnkıy» d i r; « l môm M uhammed'ül - Cevôd » yô h ut « İmôm M uha mmed'üt - Ta kıyy'il - Cevôd» d iye a n ı lı r lar. H a l k a rasında, «İbn'ür-Rızô» lôkabı yayg ı n d ı ve ken- 1 54 -
d i leri, oğulları, i ma m A liyy'ün - Nakı y (A. M ) . öbür o ğ u l l a n M usa·ı - Mubarka' ve O ' n u n o ğ u l ları , i môm Hasan'ül - As ıkeri, hep « İıbn' ü r - Rıza» d iye anıl ı rlard ı . ima m Al iyy ' ü n - Na kıyy'il - H adi. M usa·ı - M ubarka', Hasan ve M u h a m med a d l ı dört o ğ u l ları. Ha·k lme. H u beyre, Ü mô m e ve Fôtı ma a d l ı dört de kızla rı o l muştur. Soyla rı. i m a m A liyy ' ü n - Nak ı y ve M u sô'I - M uba11ka'dan yürümüş tür. * * *
imam A l i yy'ür - Rıza'd a n sonra ima met. o ğ u l ları. M u hammed'üt - Takıyy'il - Cevôd'a (A.M ) intika a l etmiş, Allô h u Taa ıa. Hz. Yahyô 'ya (A. M ) . Hz. isa'ya (A. M ) . nasıl ço cuklukla rı nda peygamberl i k ihsan etmişse. O'na da kü ç ü k yaşta ü m metin i mô meti ni ihsôn eylemiştir. § Ali b. Esbat. imam Ebu - Ca 'fer M uhammed'ül - Ce vôd'ın (A. M ) . kendisine. «Ya Ali. A l l a h gerçekten de pey g a m berlik h ususunda . O'na . çocukken peygamberl i k ver d i k buyurup (XIX; Meryem A . M . 1 2) h ucceti n i (kesin de lil i n i ) bildirmişse. sonunda, e rgenl i k çağına erip kırk ya şına da erdirm iştir buyruğ uyla (XLV I ; Ahkaaf. 1 5) h ük m ü n ü ızhôr eylemişse. imamet h ususunda d a bu h ü kmü icrô eylemiştir; peyga mberli ğ i n i , birisine çocukken verd i ğ i g ibi kırk yaşında da verir» buyurd u klarını bildirmektedi r. «Kitôıb 'ün-Nevôd ir, Kitab'ül- Cami'. Kitôıbu ma revôhu a n'ır-Rızô » ve « K itôb'ül-Mesa i l » g ibi tel ifleri bulunan Ah med b. Muhammed-i Beza ntl, İbn'ün - Necôşl'nin kendisi ne. «Sô h ib i nden (kendis ine uyd u ğ u n . sohbetinde bulundu ğun zatta n ) sor; ondan sonra imôm kimdir» ded i ğ in i . onun. bunu ben de bilmek istiyorum deyip imam Rızô'd a n (A. M) sord u ğ u n u , İ m ô m Rıza'nın (A. M ) . «Oğlumdur» buyur d uklarını . o va kit hen ü z o ğ u l la rı bulunmad ığ ı n ı . bunu da, « N a s ı l o ğ l u m d u r d i yor, oysa k i hen üz oğlu yok d iyebilen kimdir ıki» sözüyle a çıklayıp bir o ğ u l la rı olaca ğ ı n ı bild ir- 1 55 -
d iklerin i , az bir m üd d et sonra İmôm EıbCı Ca'fer M uham med'in (A.M ) d o ğ d ukları n ı bildiriyor. -
H useyn b. Yesôr d iyor k i : İbn Kıyô m ' ü l - Vôsıti [*] . i mô m Rızô'ya (A. M ) . «Sen na sıl imôm olabilirs i n 'ki oğl u n yok» ded i . imam (A. M ) , «01mayacağ · n ı nasıl biliyo rsun? Birkaç g ün sonra Allah ba na öyle bir oğul ihsôn edecek ki g erçekle batıl ı n ara s ı n ı o n u n l a ayıra cak» buyurd u la r ( Kôfl'den ve i rşôd'd a n na k len Bıhôr'ül- Envôr) . « UyOnu Ahbô r'ir-Rızô» d a , Ca 'fer b. M uhammed' ü n Nevfeli'ni n İmôm Rızô (A. M) ile buluşup, Sana fedô olayım, bôzı kişiler, baba n ı n öl medi ğine inan ıyorlar ded i ğ i, İmôm' ın (A. M ) , «Al la h lônet etsin onla ra ; vefôt etmeseyd i m'i rôsı böl ü ş ü l ü r müyd ü ; kadınları, başka la rına varabilir m i y d i? Al iyy b. Ebü - Tô l ib, nasıl öl ü m ü tattıysa O da, v a l l ô h i ölümü tattı» buyurd ukları, Ga'fer'i n , Ba na ıbaşka ne buyu rursunuz sorusuna da, «Benden sonra oğlum M uham med'e uyma n ı buyururu m » cevô b ı n ı verd ikleri bild i ri l mek tedi r. Fazı b. Sehl, i m a m Rızô'nın (A.M ) oğu l ları İmôm Mu ha mrned"üt-Ta,kıy'yi (A. M ) , henüz küçücü k ıb i r çocukken, « E b O-Ca'fer bana şunu yazdı ; EbO-Ca'fer'e şöyle yazd ı m » d iye künyeleriyle ve saygıyla a n d ı klarını , « Ebü-Ca'fer, ben� den sonra, e h l i m i n içinde, ben i m vasıym ve hallfemdi r» buyurd u klarını d uyduğunu söyler. Muhammed b. Sina n d e r ki : İ môm MOsô'I - Kôzım (A.M ) , l raık'a hareketlerind e n önce. kendileriyle bul uştu m; oğulları A l i d e ya nla rındayd ı . İ m ô m (A. M ) , bana baktılar d a «Yô Muhammed» dediler, «Sa k ı n dara lma; ıbu y ı l , öyle bir o l ay meydana g elecek [•]
Bu zôt, lmôm Musô'l-Kôzım'ın (A.M.) vefôtına inanmayan·
lardandı.
-
1 56
-
k i . » Ben , bu söz üzerine, «Allah ıbeni sana fedô ets i n » d ed i m ; «Beni d e r d e attın . » İmôm {A. M ) . «Sabret» buyurd u lar; Abba soğul larından Mehdi'yi kasdederek, «Bu azg ı na daya n ; o, bana köt ü l ü k edemeyecek; ondan sonmki de {Mehdi'nin oğlu Musa da) öyle. » Peki dedim; Allah beni sana fedô ets i n ; sonra ne olacak? Buyurd u la r k i : «Allah, z ô l i mleri sapı klı klarına terkedecek ve d i lediğ i n i yapacak . » B e n neler olaca ğ ı n ı soru nca d a , oğul ları lmôm Rızô'yı {A. M) kasdederek, «Benden sonra kim bu oğluma z u l meder, imômetini inkôr eylerse, bu hususta ısra rda bul u nursa, Rdsülullôh'tan {S. M ) sonra Ebü-Tô l i b oğlu Ali'nin {A.M) imômetini inkôr etmiş, ona z u lmetmeye rôzı olmuş g i bi d i r» buyurd ula r. A l la h ömür verirse d e d i m , O'nun hak k : n\ teslim eder, imômetini ı krô r eylerim . İmôm {A. M ) . « Doğ ru dedin yô Muhammed» buyurd u lar; «Allah ömrünü uza t ı r; O'nun ha k k ı n ı teslim edersin. O'ndan sonra k i n i n i ma metioni de ı krôr eylers i n . » Onda n sonm İ môm kim d iye sord u m . «O'ndan sonra lmôm, o ğ l u Muhammed» buyur� d u la r. Rôzı oldum, teslim oldu m dedim. Safvan b. Ya hyô d iyor k i : İ m ô m Rızô'ya {A. M ) . A l l a h s a n a oğlun EbO-Ca 'fer' ı vermeden önce, bir oğlun olmasını Allah'tan d i lemedey d in . Allah ihsôn etti , gözlerim iz aydınlandı. Allah yoklu ğ unu göstermesi n , fakat bir hôl olursa, kime başvura l ı m , kime uya l ı m dedim. El leriyle EbO-Ca'fer'i (A. M ) göstere rek , «Buna» buyurdular. Sana fedô o l ayım ded i m ; bu, da ha üç yaşında bir çocuk. Buyurdular k i : «Bunun ne za ra rı var? fsô {A. M ) peygam�er olC:uğu zaman üç yaşın da d a değ i l d i . » M u hammed b. Hasan b. Ammôr d e r k i : Medine'de, İmôm M uhammed'ül - Bôkır'ın (A. M ) oğlu İmôm Ca'fer'in (A. M ) oğlu Ali'n i n yan ında iki yıl ka l d ı m ; İ m ô m Müsô'I - Kôzım'dan (A. M ) duyd ukların ı söylerd i ; ben de yazard ı m . B irg ü n EbO-Ca'fer Muhammed b. Aliyy'ir- 1 57 -
Rıza (A. M ) . Rasu l u l l ô h ; ın (S.M) mescid i n e geldiler; biz de ordaydık. Ali, İmô m ' ı (A. M } görünce, aya k kablarını g i y meden, sırtına a ba s ı n ı o l madan hemen ayağa kalktı. Ebu Ca'fer, «Amca » dedi , «Allah sana rah met etsin, otur.» O . «A beni m seyy i d i m » dedi, «Sen aya ktayken ben nası l oturab i l irim? » Ali b. Ca'fer, evine dönünce dostları, sen onun babası n ı n amcasısın ; nasıl nluyor d a ona karşı böy le hare ket ed iyorsu n dedielr. A i . «Susun» ded i ; sa ka l ı n ı tutup «Üstün v e yüce A l l a h , bu 80 ka l ı ağarttı da b u gence ulaştırdı ben i ; O'na da ne ihsôn ettiyse etti; O'nun üstün l üğün ü nasıl i n kô r edebi lirim?» Sonra da sözlerine şu sö zü ekled i : « Dedikleri nizden A l lôh'a s ı ğ ı n ı rız; ben O'na anca k b i r k ul um .» Ali b. Ca'fer, ge ne kendisini, bu h ususta kınaya n l a ra . l m ô m Muhammed'üt - Ta kıy'ni n , A l iyy' ü r - Rızô ' n ı n , All' n i n , M usô'I - Kôz ı m ' ı n , O ' n u n , i m a m Ca'fer' i n , O'nun, Muham med'ül-Bôkı r'ı n , O ' n u n Ali b. H useyn'in, O'nun, Huseyn b. All'ni n , O'nun İmôm Hasa n ' ı n , O'nun, Emir'ül - M ü '.m i nin'i n (A. M ) vasıysi oldu ğ u n u , Emir'ü l - M ü 'm lnin 'in de H z . Ra sulullôh'ın (S.M) vasıyleri bulund uk la rını söylemişlerd i r. Hasan b. Cehm şöyle d iyor: İmôm Rızô ' n ı n h uzurundayd ı m . H izmet edene, « M u hammed'i geti r» buyurd u l a r. İmôm Cevad (A. M ) . o vakit pek k ü ç ü ktü. Huzuruna g e l ince bana , « Ha sa n , oğl u m u n e l i n i tut» buyurdu. B e n kalık tım; Cenab-ı Cevôd'ı (A.M) kucağ ıma aldım. Gömleğ i n i sıyırmamı emrettiler; sıyırd ı m . «Omuzuna d i k kat et» buyurd u la r. Omuzlarında i r i , ete gö m ü l ü bir ben vard ı . İmôm Rızô (A. M ) . «Baba m ı n omuzun da d a böyle bir ben vard ı ; Takıy'ni n omuzundak i bu ben, O'ndan yôdigôr» dedi ler. M u h a mmed b. Tsô b. Ziyôd, İmôm Rızô ' n ı n (A. M ) oğu l l a rı İmôm M u ha m med'üt - Tak ıy'n in (A. M ) . kendilerin i n vasıyy-i mutla kı oldukları n ı , Medine'ye gönderd i kleri m e k tupla bildird iklerin i Ebu-Abbôd'dan rivôyet etmektedir. - 1 58 -
B u hususta, daha p ek çok haberler mevcuttur. Katre, denize, zerre, g üneşe d e l i l d i r. * * *
§ H icretin i kiyüz dördüncü yıl ı nda Me'mun, Bağdad'a g itti. i m a m M u h a m med'ül-Cevad (A. M ) . Medine'd eyd i l e r. İ kiyüz onbir yılına dek Medine'de ka ldı l a r. O y ı l Me'mun, imam·ı (A. M) Bağdad'a çağırttı . imam (A. M ) . o s ı rada on beş, ona ltı yaşları ndayd ı . Me'mun, i m a m Rıza'yı (A. M ) kendisine damad ettiği g i b i öbür kızını da i m a m Cevad'a (A.M) vererek O'nu da damad edin mek istiyordu ; bu n iyeti h a l k tarafından duyulmuş, Abbasoğu ll a rı ta raftarları nca hoşnutsuzlukla karşılanmıştı. § imam (A. M ) . Bağdad'da, d evlet erka n ı , bilginler ve· h a l k tarafından büyük bir törenle karşılandıla r; kendi lerine hazı rla nan eve kond u l a r. sam ı ra Kadısı olan ve Kaazi'I Kuzat (Kadıların kadısı. En büyük rütbeli kadı) payes i n e erişmiş bulunan Yahya b. Eksem, i m a m Ceva d ' ı n (A. M ) yaşına ba·k ara k b i l g i s i n i , yaşıyla ölçmek gafletinde bulu n uyordu . Bu yüzden de i m a m ·a (A. M ) gösterilen saygıyı fazla bulmakta, h a l k içinde, bilgisizl i ğ i n i meydana koy m a k için fırsat a ra ma dayd ı . Me'mun'a, b i l g i nlerin bulun duğu bir mecliste, ibn'ür-Rıza ' n ı n ( i ma m M u h a m med 'üt Ta kıyy'i l-Cevôd'ın (A . M ) b i l g isinden faydalanmak istedi ğ i n i a rzetti. Me'mun, bu d i le ğ i , memn u n lukla ka bul etti. Bilginlere haber salındı. Kara rlaştı rılan gün ve vakitte h epsi de bir yere topland ı ; imam da (A.M ) omyı şereflen d i rdi ler. Tan ı ş ı l ı p görüşüldükten son ra Yahya, i ma m'dan , hac töreninde, ihrôma bü rünmüş k i ş i n i n avlanmasındaki ' şer'i h ü km ü sordu . i m a m (A. M ) , «Önce i h ra mda bulunan ıkişiyi ve kastı n ı b i l mek gerek. Erkek m i , kadın m ı ; avla n ı lması helal olan yerde m i avlandı, hara m olan yerde m i ; ıkendisi h ü r d m ü , köle m i ; k ü ç ü k m ü , büyük m ü ; avlan manın h a ra m olduğunu bil iyor m uydu, bilm iyor m uydu ; a vla nması nda ıkasıt v a r mı, yoksa bu iş, rastgele m i ol- 1 59 -
d u ; b u , onun i l k s u c u m u , yoksa bu sucu defôlarca işle di mi; pişman o l m u ş mu, suçunda ısrar m ı ed iyor; gece m i avlandı, g ün d üz m ü ; i h rôma umre i ç i n m i g irmiş, h a c için mi? Sonra avla n d ı ğ ı hayvana da bakmak gerek: Uça n kuş mu, dört ayaklı hayva nlard an m ı ; küçü k mü, büyük m ü ? O n a göre h ü kmed i l i r» buyurd u l a r. Yahyô, bu sözler karşısında şaşırıp :k a l d ı . Me'mun, « İ n kô r ettiğiniz kişiyi görd ü n üz mü» dedi ve İmôm'ın (A.M ) 'bu soruyu cevapland ırma l a r ı n ı , ayrıntı l ı h ük ü mleri bildir melerini diled i. imam (A.M ) buyurd u l a r ki: « İ h rôma bürünmüş kişi, avla n m a n ı n helôl olduğu yer ele avlanmışsa, o av da uçan bir hayvansa, bir kuşsa , bü yücekse, avlanana ·keffôre vôcibd i r: Allah rızôsı için bir koyun kurba n eder. Avla nmanın h a rôm olduğu yerde a v l a n m ışsa iki koyun kurban etmes i gerektir. Helôl olan yer ·de kü çük bir kuş avlandıysa , sucunun keffôresi , yeni süt ten kesilmiş bir rkuzudur. H a remde avlanmışsa o kuzuyu kurba n etmekle berôber, bir de avlandığı hayva n ı n de ğ e r i n i vermesi gerek. Hayva n , ehil değilse, meselô, yaban eşeğ iyse, keffôresi b i r i nektir; d eve kuşuysa , bir deve k u rba n eder. Bir ceylôn ı avlanmışsa, karş ı l ı ğ ında bir ko yun kurba n etmesi gerekir; haremde avlanmışsa , keffôre s i iki kattı r: i k i inek, i k i deve, i k i koyun kurban eder. Bu sucu işleyen , h ac için ihrôma g i rmişse. kurbanlarını Mi nô'da , umre için g i rmişse, Mekke'de keser. Bütün b u n l a r da, avlana n ı n , meseleyi bilmesi, bi lmemesi aynıd ı r. Ama bu i ş i , bilerek yapmışsa , yô n i bu sucu. inôdına işlemişse, keffô resi n i yerine getirmekle berô ber, gene de suçlu ka l ı r: yanı lara k işlem işse, keffôreyle suçtan kurtu l u r. H ü r -0lan ! n , kendisi, keffôreyi , yerine getirir: kulun keffô resiy s e , sôhibine ô ittir. Sucu işleyen, çocuksa , uhdesine kef fôre d üşmez. İhramdayken bu sucu işleyen, tövbe eder se. ô h ı ret azôbından •ku rtu lmuş o l u r; a ma suçund a ısrar ederse, ô h ı ret azabına da uğrar.» -
1 60
-
Me'm u n , İ môm'ın (A.M ) bu izôh ına karş ı l ı k . « N e de g üzel a n lattın ey Ebô-Ca'fer, Allah sana hayırlar versin. Ş i mdi Vahyô ' n ı n sana sord u ğ u g ib i sen de ona birşey son> dedi. Vahyô, evet dedi. sana fedô olayım, b i lirsem cevap veri ri m; b i lmezsem faydala nmış oluru m . İ m ô m (A. M ) . « B i r a da m » buyurdu l a r. «Günü n başlan g ıcında bir kadına baksa . bu bakışı da harô m o lsa. kuşluk çağ:nda o kadın, aynı adama helôl olsa da zevôl va ktin de gene haram olsa, derken i ki n d i üstü gene helôl o l u p a kşamlayın haram o l s a , yatsı çağ ı , a y n ı kad ı n aynı a da ma helôl , geceleyin harôm. g ü n ı ş ı rken helôl olsa, buno ne ders i n ; aynı kadın, aynı adama nasıl harôm o luyor, na s ı l helôl oluyor? Bunu bildir.» Vahyô , gene cevaptan ôciz kaldı; vallôhi ded i , bu so ruya cevap veremeyece ğ i m . LCıtfeder, söylersen fayda la· n ı rız. i môm (A. M ) . şöyle buyurdul.ar: « 0 kadın, birisinin côriyesi d i r; ona, yabancının bak ması harô m d ı r. Kuşluk çağı nda onu satın a l ı r sôhibinrlen; bakması da helôl olıır. Zevô l va ktinde onu azadeder; ha· rô m olur. İ k i n d i üstü n i kôhlar; helôl olur. Akşa m , z ı h ô r h ü k m üne uya r ı•ı . kad ı n . kendisine harôm o l u r: yatsı vak ti keffô re verir: helôl olur. Geceleyin bir talakla boşar; harôm olur: g ün ışı rken rücu' eder, helôl olur. » Me'mun, meclistekilere. «İcin izde» d ed i , «Bu mesele ye, bu çeşit cevap verecek, yôhut önceki soruyu o tarzda ı•ı Zıhôr, bir erkeğin, karısına, senin s ı rtın, anamın s ı rtına ben ziyor demesi. karısı n ı , anası yerine koymasıdır. Côhillyye devrinde, karısına böyle bir söz söyleyenin karısı, kendisinden boş düşerdi; bir daha da birleşmezlerdi. LVl l l . SOre-1 Celilenin (Mücôdele) 1-4. ôyeH kerimelerinde, böyle bir söz söyleyen kişinin, bir kul azadetmesi. gü cü yetmezse, birbiri ardınca iki ay oruç tutması, bunu da yapamazsa altmış yoksulu doyurmas ı şartıyle karısına tekrar dönebilecel')i bil dirilmiştir. Ayrıntılı bilgi için fıkıh kitaplarına bk. -
1 61
-
F. 1 1
cevaplandıracak b i ri s i var m ı ? » Vallôhi yok dediler. «Yô» dedi, « İ şte bu Ehlibeyt, h a l ktan böyle üstün olmuştur; gör d ü n üz i şte; bunları n yaşları k ü ç ü k o lsa bile bu, o l g u n l uk la rına engel o l a mıyor.» * * *
§ Yahyô ıb. Eksem, İ môm M u h ammed'üt - Takıyy' i l Cevôd'a (A. M) birkaç hadisi de sormuş, i m a m (A. M ) , b u hadislerin mevzu ' olduğunu, ayet-i kerimelere d ayanarak, ôyet-i kerimelerin h ü k ü mlerine m u h ô l if olduklarını beyôn buyura ra k izôh etmi ş lerdi r (Bıhôr' ü l - Envar; C. L, S. 8083) . * * *
§ Me'mun, kızı Ümm'ül-Fazl'ı, İmôm'a (A.M ) vermiş, muhteşem bir d üğ ün ya p ı lm ıştı. Kendisi de Hasan b. Sehl ' i n kızı POra n -d u ht'u a l m ıştı . Birkaç y ı l esenl ikle yaşadı lar. İ k iyüz onsekiz yılı Receb i n i n onikinci gecesi Me'mun öldü (833 M.). Kırksekiz yaşı ndaydı . Yirmi yıl, beş ay, onüç gün sa ltanat s ü rd ü . Yerine kardeşi M u h ammed Mu'ta s ı m ha life oldu. § imam (A. M ) . ü m m ' ü l - Fazl'ı a ld ıktan sonra , o n u n l a M edine'ye c'öndüler; h icretin ikiyüz yirminci yılına d e k Medine-i Münevvere'de kal d ı la r. M u 'tosım. i kiyüz ondo kuzuncu y ı l : n son larında, imam M u h a riımed'üt-Ta kıy'yi · (A. M) Bağdad'a d avet etti. Bağdad'a i l k hareketlerinde, ismôi l b. Mihra n , kend i lerine. Fedô olayım sana, korku yorum; birşey olursa senden son ra imôm kimdir demiş ti. Hazret, g ü lerek, «Bu sefer, san d ı ğ ı n o l mayacak» bu yurmuşlardı . Mu'tasım'ın dôveti üzerine Bağdad'a g ider lerken aynı soruyu sor a n ismfül 'e, «Oğ lu m Ali imôm d ı n> buyurd u l a r. § İ kiyüz yirmi M uharre m i n in y i rmisekizinci g u n u Bağdad'a vardılar; o y ı l ı n Zi'l-Ka'de ayına d ek Bağdad'do ka l d ı l a r; fakat M u 'tasım'ın yan ı na gidip gelmeleri pek ol� -
1 62
-
muyord u . Ayn ı y ı l ı n Z i 'l-Ka 'desi n i n son g ü n ü Bağdad'da vefôt ettiler. İmôm Muhammed'üt-Tak ı yy'il-Cevôd'ın (A. M } ecelleriyle vefôt ett i kleri d e rivôyet e d i l m iştir; vefôtla rı nda yi rmibeş yaşındayd ı l a r. § Me'mu n , M u'tasım, Vôs ı k ve M ütevekkil zaman la rında Bağdad 'da kad ı l ıkta bulunan Ahmed b . Eb1-Dôvud, bir ,g ü n M u 'tas ı m ' ı n yanında , h ırsız l ı k eden ve suçunu d a ltirôf eyleyen kişin i n sağ e l i n i n , bilekten kes ilmesi g erek tiği ha kkında fetvô vermiş ve fetvôsını, «Yüzleri nizi ve el lerinizi topra kla meshedin» meô l i ndeki teye m m ü m ô yet-i kerimesiyle pekiştirerek (X; Môide, 6 ) . bileğe kadar olan uzva el den d i ğ i n i söylemiş, mecliste bulunanların bir k ıs mı, bu fetvôyı yerinde bulmuşlard ı . Bir böl ü ğüyse, h ı rsızın e l i n i n , d i rsekten kesilmesi gere kttğ i n i ve abdest ôyetin de, « Ellerinizi d i rsek lerle berôber y ı kayın» buyu ru lduğun u (V, 6) . fetvôlarına d e l i l getirdiler. M u 'tası m , mecliste bu l u na n İmôm Muhammed'üt-Takıy'ye (A. M ) . Yô Ebô-Ca'fer, sen ne dersin d iye sord u . İmôm (A. M ) . cevap vermek is temed ilerse de ısrô r üzerine, «Secde, yedi uzvun yere konmasıyladır: A l ı n , e llerin avuçları, d izler ve aya k par ma kları. Alla h , «Secede yerleri Allôh'ındır» buyuruyor ( LXXl l : C i n n , 1 8) : Allôh'ın olan uzuv kesi lemez. H ı rsızın e l i n i n parmakları, eklerinden kes i li r; avucu bıra k ı l ır)) bu y u rd u lar. M u 'tası rn, bu lzôha şaşıp\ ,kal d ı ve lmôm'ın (A. M ) buyruğuna uyulmasın ı emretti. Ha lkın icinde. fetvôsına uyulmayan Ahmed b. Ebl-Dôvud, pek ü z ü l dü ; son ra d a n bunu. a rkadaşı Zurkan'a a nlattı: hatta, ·k eşke ölseydim de böyle b i r günü görmeseydim dedi. Zurkan, b irkaç g ü n sonra M u'tasım'ın yan ı na g i tti ve M ü 'minler emirine öğüt, bana vôciptir: h uzurunda fık ı h . b i l g i n leri, vezi rler, h ü kumetin i leri . gelenleri varken, onla rın yanında, seni n h ük m ü n l e kadı l ı k mesnedinde bulunan bir k işinın fetvôsına uymayıp imômet dôvôsıyla ü mmeti bölen birisin in fetvôsına uyman d o ğ ru olmasa gerek; son ra, seni n hükmü n l e iş baş ı nd a olan l a r, h ü k ü m leri n i nasıl yürütebilirler, dedi. - 1 63 -
M u 'tasırn , ıbu söz l eri d uyunca pek s ı k ı l d ı ; ö ğ ü d ü nd e n dolayı Allah s a n a hayı rlar vers i n dedi v e bu konuşmadan dört gün son ra i m a m · ı (A. M ) ç a ğ ı rttı ; yemek g etirtti. i m a m (A. M ) yemeği yed i l e r ve zehi rl i olduğunu a n la d ı lar; hemen kal ktılar. Oturmasın ı d ileyen Mu'tasırn'a, «Senin yanından çııkıp g itmem, sana daha hayırlıdır» buyurd u l a r. Kal·d ıkları yere g ittile r ve o gece vefat ettiler (Bıhar'ül Envar; c. L. s. 5-7 ) . § Zevcesi Ü mm' ül-Fazl, imam'ın (A. M ) cariyeler a l d ığ ı n ı bildirip ba bası Me'mün'a şi kayette bulunmuş, Me' m u n , kızına a ğ ı r bir cevap vererek onu d i nlememişti; zev cesiyle a raları a ç ı ktı. A bbasoğu l la rı taraftarları. bir riva yete göre i m a m Cevad'ı (A.M ) , zevcesi n i kan d ı rara k ze h irletmişlerd i r (Aynı; S. 8 ) . • • *
§ imam Muhammed'üt-Takıyy'il-Cevôd'ın (A. M ) cena zesinde de, m ü ba rek naaşları, halka gösterilerek ecel le riyle vefat ettikleri ısbat e d i l me k istenmiştir ki ıb u, zeh i r lenere k şehld edild iklerini göstermektedi r san ırız. Bu, imam Müsa'l-Kôzım'dan (A.M) itibaren Abbasoğu lları nca riayet edilen b i r ô det olmuştu. İmôm M u hammed 'üt-Takıy (A. M ) , Bağdad'da, cedleri imam Müsa·ı-Kazım'ın (A.M ) yanına defnedi l d i ler. Sa la vat'ullahi ve selômuhü a leyh i ve aıa Abô i h i'l-lzam ve Evlô d ih' i l-Kirôm. * * *
imam Muhammed'üt-Takıyy'il-Cevôd, babaları ·v e ata ları vasıtasıyle Hz. Peyga mber'den (S.M) ve Hz. Emir'ü l M ü 'minln'den (A. M ) rivayetlerde bulunmuşlar, kend ilerin den de ıbirçok kişi ler, rivôyet etmişlerd i r. ... ... ...
-
1 64
-
§ Ashôbı ndan bôzıları. Ahmed b. Muha mmed-i Bezantf. İmôm M Cısô'l-Kôzım'la (A.M) i mô m Rızô (A.M) ve Ce vôd'ın (A.M) ashôbındand ı r; tasnifleri va rd ı r. İkiyüz yirmi birde (831 M . ) vefôt etmiştir (Tenkıyh 'u l-Maka a l ; 1, S. 7779; Reyhnet'ü!-Edeh; ı . S. 1 65) . Ali b. Esbôt. i l k zama n la r, İ môm Ga'fer'us - Sôdık' ı n (A.M ) o ğ l u A bd u l lô h ' i l - Afta h ' ı n imômetine inanmışken sonra i nan cını d üzeltmiştir. İ môm Rızô ve Cevôd'ın (A. M) ashôbı n dan d ı r. «Kitôb'üd-Delôil, Kitôıb 'üt-Tefsir, KitÖb'ül - Mezô n> gibi tefsirleri va rd ı r (Tenkıyh'ul - Makaa l ; 1, S. 268-269) . Ca'fer b . Muhammed'in - Nevfell. İ môm Rızô'nın (A. M ) yakınlarından d ı ; İmôm, Me'mün' u n dôvetiyle g iderlerken, kabirleri n i n , Hôrü n ' ü r-Reşld ' i n l<abrinin yan ında olaca ğ ı n ı , kendi lerinden sonra M uham med'üt-Takıy'nin imôm olaca ğ ı n ı bu zôta bildirmişlerdi (Tenkoıyh; ı . S. 226-227). H useyn b. Yesôr. İmôm Müsô'I - Kôzım'ın, Al iyy'ü r - R ızô ve Mu ham� med ' ü l - Cevôd'ın (A.M) ashôbındand ı r; Ricôl bilginleri, g erçek l i ğ inde ittifak etmişlerd i r (Aynı; S. 349) . Safvôn b. Yahyô. Gerçek sözl ü otuz kişi vôsıtasıyla imôm Sôd ık'tan (A. M ) rivôyetleri bulunan Safvôn , imôm Rızô ve Cevô d ' ı n (A. M ) ashôbındand ı r. Ta kvôda pek i leriydi. Alım satıma, ticô rete, vazifelere, vasıyyetlere, abdeste, nomaza, v.s. ye dôir otuz tellfi vard ı r. İkiyüz onda (825-826) M.) vefôt et m iştir. İmôm M uhammed'üt-Takıy (A. M ) , bu zôtı ve Mu- 1 65 -
h ammed b. Sinôn'ı hayırla a n m ı şlar, ha klarında, «Bana ve ba bama h içbi r m u hôlefette bulunmad ı lar» buyurmuşlard ı r (Takıyh; i l , S. 1 00-1 02) . Ali b . Ca'fer b . M u h a mmed b. A li b . Huseyn b. A l l b . Eıbi - Ta lib (A.M ) i m a m M Osa·ı - Kazı m'ın (A. M ) ıka rdeşleri d i r; i ma m·a (A. M ) sord u kları s.orula rı , a ld ıkları cevapları ve babaların dan rivayetleri muhtevi telifleri vard ır; ,h ac törenine döir de bir kitapları mevcuttur. Oğulları helôle, harama a it ki· topları olduğunu da söylemiştir. imam M Osô'I - Kôzım, A liyy'ü r - Rıza ve Muhammed 'üt- Ta kıy'nin (A. M ) zaman larını i d ra k eden, bir aralık Küfe ve Kum'a d a gelip bir müd det ora larda oturan Ali, Medine'nin U rayz karyesinde ve tat etmiştir. Kum'da da kendi lerine atfedilen bir merkad vard ır. Amca ları old u kl a rı, yaşça büyük bulundukları hôl· d e ima m Cevad'a (A.M ) gösterd i kleri saygıyı :b i l dirmiştik (Ay n ı ; S. 272-273) . Ali b . Ca'fer. imam M u ha mmed'üt - Takıy'nin (A. M ) vek i l leridi r. ima m Nakıy ve Askeri'nin (A.M) zama nlarına da erişmiş lerdi r. Bir a ra l ı k M ütevek k i l tarafından hapis d e edilmişti (Aynı; S. 271-272) . Rıdvan·uııahi a leyh i m .
- 1 66 -
ONUNCU İMAM ALİ B. M UHAMMED'ÜN - NAKIYY'İL - HAD! (A.M)
§ H icreti n i,kiyüz ondörd ü n c ü yılı Recebi n i n i ki nci, yôhut beşinci g ün ü , Medlne'ye ü ç m i l mesafede bul u nan ve l môm M üsô'I - Kôzı m (A.M ) tarafı ndan kurulmuş oion S u ryô köyünde doğmuşlard ı r. Doğ u m larının tôrihinde baş ka rivayetler de vard ı r. Baba ları, lmôm M uhammed'üt Ta kıyy'il - Cevad (A. M ) . vôlidele'ri, Seyyide ü m m ' ü l - Fazı d iye a n ılan Semanet' ü l - Magrıbiyye'di r. Baba ları, i mam M u hammed'üt - Takıyy'il - Ceva d ' ı n (A.M ) vefatlarında a l t ı yaşla rını doldurmuşlard ı ; yedinci yaşla rından dört av s ü rd ürmüşlerd i . Künyeleri « Eb ü'l-Hasan» d ı r; « Ebü'l-Hasan-ı Selis• d iye a n ı l ırlard ı; a y n ı zamanda kendi lerıne, evveıce de a r zettiğimiz g i b i «lbn'ur - Rıza» da denird i . Lô kapları, « N ô s ı h , Fettôh , Tayyıb, Murtaza, Al i m , Fa kıyh, Emin, M ü'te men, Necib, M ütevekkil, Askeri. Hôdi» ve « Nakıy» d ir. «As keri>> lôkapları, kendileri n i n ve oğulları i m a m Hasa n ' ü l Askeri'n i n (A.M ) . M u'tasım tarafından, bilhassa Türk a s kerleri için yaptırılan Sômıra ' n ı n [*] «Asker» mahallesin de oturd uklarından veril miş ve her i kisine «Askeriyyen » de d en m iştir. « M ütevekk i l » , Abbasoğu l ları halifesinin de lô kabı olduğu için bu lakapla a n ıl malarını istemezlerdi. En meşhur lôkapları « Na kıy» ve «Hôdh> d i r. t•ı
Sômırô . söylentiye göre, «Serra men reli - Gören sevlndl,
neşelendi» sözünden bozmadır; söylenirken bu şekle dönmüştür. BaO dat yakınlarındadı r; Türk askerlerinin toplu bir halde konaklomaları Jcin yaptırılmıştır.
-
1 67
-
H a sa n' ü l - Askeri, Huseyn, M u h a m med ve Ca'fer a d l ı o ğ u l l a r ı , bir de ·kızları o l m uş, M u h a m med, baba l a rı ha yattayken, Musul'a yedi fersah l ı k bir yerde vefôt etmiş, oraya defnedi l m iştir. Soyları , imôm Hasa n ' ü l -As.kerl (A. M) i l e imôm H. A. n i n vefatları n d a n sonra imômet ldd i ô · sına kalkıştığı için « Kezzôb - Yalancı» d iye a n ı l a n Ca'fer' den yürümüştür. İ kiyüz yetmiş bir yılında (884 M . } vefôt . eden Ca'fer' i n , yüzyirmi oğ lu olduğu için kendisine, oğul l a r ba ba s ı a n l a m ı n a «Ebü'I - Benin » , soyuna da, a t a l a rı İ m ô m Rızô'ya n ispetle «Radaviyyün - Rızô'ya mensüb o l a n l a r» denmiştir ( l,Jmdet'üt-Tôlib; S. 1 88). * * *
§ ismfül b. M i h rôn'a, İ môm M u h a mmed'üt - Takıy'n i n (A. M } , l rak'a i kinci clefô g iderlerken, kendi lerinden sonra, o ğ u l ları Al iyy'ün - Nakıy'nin (A.M } i m ô m olduklarını b i l d i rd i klerin i yazmıştık. Ahmed b. Muhammed b. Ysô 'I - Aş'a rl'ye d e, vefatla rından sonra oğu l la rı Aliyy ' ü l - Hôdl'nin (A. M } imôm oldu ğ u n u , babalarınd a n son ra nasıl kendilerine uymuşlarsa, ken d i lerinden sonra d a oğullqrına uymalarını bildird i k leri rivôyet edilmişti r (Bıhôr'ül - Envôr; C. L, S. 1 1 9-121 ; Ten kıyh'ul - Maıka a l ; 1, S. 91 ) . Saıkr b . Dülef. İ m ô m Muhammed'üt - Takıy'nin (A. M } , «Benden sonra imôm, oğ l u m All'di r; O'nun emri, beni m emrimdir; O'nun söz ü , benim sözüm, O'na itôat, ban a itô attir. O'ndan sonra da i mômet, oğl u Hasan'ındını buyur d u klarını söyler (Bıhôr; aynı cilt; S. 1 1 8; Ten kıyh; i l , S. 1 02 ) . imôm M u h a m med'üt-Ta kıyy'il-Cevôd'ın (A. M ) şeha detlerinden sonra Ehlibeyt Şiası, ittifakla, oğu l la rı Aliyy'ü n Na kıyy'il - Hôdi' n i n (A. M } imômetini <ka b u l etmiştir. * * *
§ İmôm Aliyy'ü n-Nakıy'nin imômetini kabul edenler, - 1 68 -
O'na uya n l a r, O'nu, RasQ l u l lôh'ın (S.M ) oğlu ve varisi ta n ıy ı p h a kkında saygı göstere nler, M edine vô lisi A bd u l l a h b. Muha mmed-i H ô ş i m i ' n i n d ikkati ni çekmişti. H i lôfet mer kezi nce hatırı n ı n bira z d a h a say ı l ma s ı , n üfOzun u n biraz d a h a a rtması, d i lekleri n i n , önce l i kle kabul edilmesi d ü ş ünceleriyle M ütevekkil'e d urumu bild irmiş, yazd ı ğ ı yaz ı d a , Mekke'yle Medine sana gerekse Ali'yi burdan a ld ı r demişti. Vôl i n i n yazısı üzerine Müteve k k i l ; Yahyô b. Her seme'yi, İ môm'dan habersiz, evin i basmak, evinde neler olduğunu a n la ma k üzere, k imseye d uyurmad a n Medine'ye gönderd i . Yahyô, Medine'ye va rır - varmaz, g eceley i n , a d a mlarıyla İ môm'ı n (A. M ) evin i bast ı . Çoluk - çoc u k ık orkup feryôda başlayınca Yahyô, korkulacak bi rşey ol m a d ı ğ ı n ı , yalnız a l d ı ğ ı emre göre bir a ra ma yapacağ ı n ı söyleyip e v h a l k ı n ı yatıştırd ı . İmôm'ın da ( A . M ) yard ıımyla ev ara n d ı . Kur'ôn n üsha larından, duô kitaplarından başka birşey bulunmadı. Yahyô, işi, b i r mektupla Halffe'ye bil d i r.d i . M ütevekkil, İ mô m ' ı (A. M ) . . boy u na g öz a ltında bulun d u r m a k i ç i n l ra k'a çağ ı rd ı . Gönderd iği mektupta, Ali oğ u l ları nın, Abbasoğullarıyla yak ı n l ı klarından söz ediyor, ken d i lerine karşı. dôimô sayg ı duyd u ğ u n u bildiriyor, gelirse pek memnun olaca ğı n ı , Medine vô l i s i n i , kötü ve yalan h aber vermesi yüzünden azlettiğ i n i , yerine M u h a m med b. Fazl'ı tôyin ettiğ i n i haber veriyor, gelmeleri için istihôre de bulunmaları n ı , karar verirlerse Yahyô ile yola çıkma larını recô ed iyord u . Mektup, i k iyüz k ı rküç Cumôd e l ô h ı ra s ında yazılmıştı. * * *
§ lmôm (A. M ) . görün üşte pek sayg ı l ı olan ıbu mek tuptaki isteğe uymazlarsa zorla götürüleceklerini a nla mışlard ı . Yol •hazırlıklarını tamamlayıp aynı y ı l d a , çoluk çocuklarıyla lrak'a h a reket etti ler. Yah yô b. Herseme d iyor ki: - 1 69 -
Bağdad'a vard ı ğ ı m ız zama n , önce Vali İshak b. İbrô h i m ' i n yanına g itti m. Bana, Yahya dedi, sen M üteve k k i l ' i tan ı rsı n . Bu getird iğ i n kişi, Peygamber'in (S.M) oğlud u r. M üteve k k i l ' i , onu ö l d ü rtmeye kışkırtırsa n, bil ki d ü şma n ı n , RasOlullah olacaktır. Ben, Va llahi d e d i m , O'ndan, iyi· l i kten baş ka birşey g örmed i m ; böyle birşey yapmama im kan yok. Derken Samıra 'ya g ittim, maiyetinde bulund u� ğ u m T ü rk kumandanı Vasif'in yanına vard ım . O da bana, hemen - hemen aynı sözleri söyledi ; onu da' yatıştırd ım; fa kat iık isinin d e aynı fikirde oluşları beni şaşırttı. § İmôm Aliyy ' ü n - Na kıy'yi (A. M ) büyük bir törenle kmş ı ladı lar; fakat kend ileri ni 1kona klamak için bir yer ha z ı rlanmamıştı. Samıra'da «Han'us - Saô llk - Yoksu llar Ha n ı » denen bir hana i n d i rd i ler. Bu, imam'a (A.M) gösteri len i l k saygısız l ı ktı ve a deta da i l k i htard ı . Son radan ken d ileri ne hazı rlanan yere nakledi l d i le r. Bir zaman sonra, M ütevekkil'in imam·ı (A. M ) z iyarete g itmesi gerekirken, b i r adam gönderip görüşmek isted i ğ i n i b i ld i rd i . i m a m (A. M ) . M ütevekkil'in sarayına g itti ler. Namaz v a ktiydi ; geçirmemek için hemen namaza d u rdular. Ha li fen i n yan ında b u l u n a n la rdan biri, göze g i rmek i ç i n , « N e va kte dek bu m ü rô il i ğ e devam edeceksiniz» d e m e k cü r'e tinde bulundu. imam (A. M ) . namazları n ı bitirir - b itirmez, o a dama dönüp, «Bu söylediğ i n söz ya lansa, Allah seni l<ök ünden kessi n » buyurd u lar. imam'ın (A. M ) sıö zü tamam lan ı r - tamamlanmaz o ada m, olduğu yere y ı k ı l d ı ; ö l ü p g itti . B u da, Ehlibeyt d üşma n larına , imam'ın (A. M ) i lk ih tarıydı ; d ilden d ile de g ü n lerce söyleyi p d u rd u . ·
.. .. ..
§ imam Al iyy'ün - Na kıy (A. M ) . samıra'yı pek sevmiş lerd i ; hatta, «Beni isteme.d iğim halde sam ı ra'ya g etirdi� ler; burdan çıkarırlarsa, gene istemeden ç ı karı m » buyur muşlard ı . Sebebini soran lara da, «Havası g üzel, suyu hoş, d erdi - i lleti az» demişlerd i. Ken d i lerine ayrılan evde i bô- 1 70 -
d etle meşg u l o l u yo rlar, ziyöretlerine gelenlerin sorularını ,c evaplandırıyorla r, M ütevekkil'le pek görüşmüyorla rd ı . * * *
§ M ütevekk i l , şaraba, zevka pek düşkünd ü ; g ayr-i ta bii bir d üşkün lü ğü d e vardı ki Dı'bi l , bi r ş i i rinde. O ' n u , « Kend isine k u l l u k edenlere k u l o l makla» suçlayıp bu h u yuna işôret etmi şti. İmôm'ı (A.M ) . meclisinde, kendisine nedim etmeyi, bu n u h a l ka duyurup kadrini. hôşô , k ü ç ü ltmeyi kurmuştu. Bir g eceyarısı. sa rhoşken , İmôm'ı (A.M ) çağırttı. İmôm gelin ce, kendisini -a ğ ırla d ı , yanına oturttu; kadehi doldurup sund u . İmôm (A. M ) . «Allah'a a ndolsun ık i» buyurd u l a r, «Henüz eti m , kan ı m , şa rapla karışmad ı . » Bu söz karşısın d a , meclisteki ler, donup kald ılar. M ütevekki l , şara p kade h i n i d ik i p küstahça, Öyleyse ded i , bir ş i i r oku. İmôm (A. M ) . «Şi i rde de rivôyetim a z » buyurdular. M ütevekkil . aşırı ı s rarda b u l ununca şu beyitleri inşôd buyurd ular: «nsa n l a r, korunmak için dağ tepelerine tırman d ı la r: Yiğ it kişilerd i ama o tepeler fayda etmedi onlarn, yen i l d i ler. Yüceldi ler, sonra d üş ü rü l d üler; çukurlara yerleştiler; Ne de kötü yerlerd i onla ra , yerleşt ikleri yerler. Gömü l ü p g ittiler; sonra da bir feryôd eden, a rd l a rından bağ ırdı : Nerde bilezikler. nerde taht - taç, nerd e süsle r p üsler? Ne oldu o nôz-ü' na1mle beslenen, bezenen yüzler; H a n i vaktiyle nazlarla, nimetlerle perdele n i rd i o yüzler? Kabir, bu soruya acı·k - seç i k ce�ap veriyor d a d iyor ki: Şimd i o yüzlerde kurtlar oynaşmad a� kurtlara yem olmuş o yüzler. - 1 71 -
Nice zamandır yed i l e r - içtiler, geçindiler; Şiydimse d ünyô onları yer - içer. N ice zama n evlerd e ba rındılar; otu ru p ese n leştiler; Şimdiyse. evlenden de ayrıldılar; ehilden - ayalden d e ; geçip g ittiler. Bunca zama n hazneler yığdılar, mallar biriktird iler; Derken mallarını - mül kleri n i d üşmanlarına dağıttılar, bittiler. Evleri bomboş; içindekilerse Mezarlarında yatıyorlar; g öçtü ler, göçtüler.» M ütevek k i l , bu ş i i ri d i n leyince, sarhoşl u kla şarap ka dehi n i yere fırlatıp şiddetle ağlamaya koyuldu; mecl iste kiler de a ğ l ıyorlard ı . Zevk meclisi, yas toplantısına dön m üştü . M ütevekkil, imam'dan (A.M) özürler d i ledi; i m a m da (A .M ) ıka l kıp meclisi terkettiler. .. .. ..
§ M ütevekk i l , İ môm'ı (A. M ) , Şiasının ,katında aşa ğ ı düşürmeyi iyiden iyiye k u rmuştu. Birg ü n , Bunca za ma n d ı r çalıştım , çabalad ı m , b i r t ü r l ü o n a şarap içiremed i m d ed i . Mecl isindekilerden biri, kardeşi M Osa'yı çağır; d uyduğu muza göre o, içermiş. O da İbn'ür - Rıza, bu d a ; halk ne bilecek? İbn'ür - Rıza. Halife'yle şarab içmiş d iye b i r söz yayıl s ı n ; elbette b u n u içmiş sananlar da o l u r dedi. M üte vekkil, bu sözü kabOI etti; M Osa'yı çağırttı. izzetle, i kram la sa m ı ra 'ya gelen M Osa'yı imam (A. M ) , Vasif köprüsün d e karş ı ladılar; «Bü adam» buyurd u l a r, «Sen i n l e zevk mec l islerinde bulunmak, sana şarap i ç i rmek, seni ve soyu muzu aşa ğ ılatmak için çağ ırd ı seni. Ka rdeş, Allôh'tan kork, çek i n ; onunla böyle birşey yapmaya kalkışma . » MOsô, «Be n i çağ ı rı r, böyle bir teklifte b u l u n u rsa ben ne yapabilirim» d ed i . imam (A. M ) . « Kadrini d ü ş ü rme; Rabbi ne isyan et-
1 72
-
me; sana ayıp - a r g etirecek bir h arekette b u l u n m a » bu yurd u la rsa da Müsö, gene a y n ı tarzda sözler söyledi . Bu nun üzerine imôm (A. M ) . «Onunla buluşmak istiyors u n a m a ebedi olara k bul uşamayacaksın» buyurd u l a r. Gerçekten d e ıöyle oldu. M Osô, ne vakit M üteve k ki l 'i g ö rmeye gittiyse, «Bug ü n meşg u l ; Sa rhoş olup sızdı; İ l ô c ,a ldı, uyuyor>> g ibi sözlerle k a b u l edilmedi; Sômırö'da tam ü ç yıl oturd u ; bir kere bile M ütevekkil'in yanına g i remedi ; sonunda M ütevekk i l öldü rü ldü v e b u fasıl d a b itti (Ten ıkıyh'ul-Ma kaa l ; I İ I , S. 259) . * * *
§ M üteve,k kil hasta l a n mıştı; a nnes i n i n , İmôm'a (A.M) i n ancı vard ı ; oğ l u iyileşirse Al lah rızôsı için İ môm'a (A.M) b i r mıkdar para a a d mıştı. M ütevekkil iyileşince a d a ğ ı nı yerine getirdi; a d a mlarından bi riyle, adad ı ğ ı parayı bir ke seye koyup m ü h ürleyere k gönderd i . Bu sırada Mütevek ki l'e, l môrn'ın (A. M ) evi nde para l a r, silôhlar bulunduğu, kendisine uyan larla kıyôma hazırland ı ğ ı haber veril d i . M ü tevekki l , İmôm'ın evi n i n bası l ı p a ra n ma s ı n ı , ne bu l u n u rsa a l ı n ı p geti rilmes i n i e m retti; hôcibi Said , bu işe memur ol d u . Said, geceyarısı, evin d a m ı n ı deldi; merd iveni dayayıp .içeriye girmek istiyord u ; fakat kara n l ıkta h içbi r yeri seçe m iyord u . Uyanı k ola n i m a m (A.M ) . «Dur» buyurd u l a r, « M u m getireyim . » M u m u ya kıp getird iler; kend i le ri , i bô d ette bulundukları seccôdeleri ne oturd u l a r. Said eve g ir d i ; mushaflardan , dfnf kita plardan . içinde para bu lunan i k i keseden başka birşey bulamad ı . Keseleri a l ı p çıkacağı sı rada imam (A.M ) . «Seccademin a ltında · b i r kılıç var, onu da al» buyurd u l a r ve üstünde namaz kıld ı kları hasırı ka l d ı rd ı lor; a ltımdaki k ı l ıfında duran k ı l ı c ı da a l ı p g itti. Mütevekkil, keselerin b i rinde a n nesinin m ü h r ü n ü gö ·rü n ce işi soruşturd u ; a nlad ı . Öbür kesede dörtyüz dinar vardı. M üteve k k i l . keselerle k ı l ıcı geri yol l a d ı ve İ mô m'da n {A. M ) özür d i ledi. * * *
- 1 73
;;__
§ M ütevekk i l , b i r g ü n , maiyetiyle b i r yere g id i yo rdu; i m a m A l iyy'ü l-Hadi d e (A. M ) bu alaya katılmıştı. Halife'nin aklına esti , ord u 'ku mandanları da d ô h i l ol mak üzere her kesin yaya g itmesini emretti ; bu e m i r, i mam·ı da yaya yü rütmek, herkese, O'nun da e m rine uyd u ğ u n u gösterm e k içind i . Herkes b:neğinden i n d i ; imam da (A.M) indi ler. H a va pek sıcaktı; i ma m (A. M ) , y ü rü rlerken terl iyorlar, zah ret çekiyorlard ı . M ütevekkil'in hôciblerinden Zerôfe'n in,. ima m·a (A. M) inancı vard ı , fakat b u n u g izliyordu . D iyor ki: Koşu p yanla rına g itti m : Seyyidim ded i m : bu azg ın ları n yaptıklarına çok ü z ü lüyorum ve ellerini tuttum. Bana da yand ılar da, «Ya Zerôfe» ded iler, «Allah katında, Sal i h ' i n devesi bende ü s t ü n değ i l . » A l a y dağıld ı ktan sonra imam'ı (A.M ) b i r bineğe b i n d i rip evlerine göt ü rd üm; b e n de evime g itti m . Yemek zama nıyd ı ; yemeği mizi yerken i mam·ın (A. M ) sözlerini naklet ti m . O ğ l u m M üeddeb, bu sözü duyunca, e l i n i yemekten çekti ve Allah için söyle dedi; bu sözü d uydun mu? Va l l a h i d uydum d e d i m ; böyle söyled i ler. O ğ l u m , öyleyse dedi, Mütevekkil'in ü ç g ü n l ü k ömrü kal d ı ; ü c gün sonra helak olacak; bir olay ç ı k madan malını - m ü l k ü n ü korumaya bak. Ben, nerden bildin bunu ded i m . K u r'an okumadın m ı de d i ; Kur'ôn-ı Mecid'de, deve n i n ö l d ü r ü l mesi a nlatı l d ı·ktan sonra, «Yurtlarınızda ü ç g ün oturun; bu, ıb i r vaa d d i r ki yalanlanamaz» buyuruluyor (XI; H ud A.M, 65) ; i m ô m ' ı n sözleri, mutla ka yerine gelecektir. Zerôfe diyor k i : Gerçekten de bu sözü söyledi klerin den ta m üç gün sonra M u ntasar ayakland ı ; Boğa ve Va sif'le, Türk a skerleriyle M ütevekk i l'in sarayına h ücum et ti ler; kendisini para mparça edi p yere serd i l er. İmôm'a (A. M ) , oğlumun sözün ü söyledim; « Doğru demiş» buyur d u la r, «Dara l ı nca, ata la rı m ızdan bize miras kalan, kalele rin, s i l ô h ların, ·kal ka n la rın en sağlamı bulunan, zulme uğ raya n ı n, zulmedene okuyaca ğ ı duôyı okud um.»
- .174 -
§ M ütevekkil, ş i i re pek mera k l ıydı. B i r g ü n Ali ıb. Cehm'den en meş h u r şôiri sormuş, o da Côhi liyye ve is lôm devrindeki şôirlerin b irka ç ı n ı n a d ı n ı söylemiş, ş i i rle rini oku muştu. Aynı soruyu imôm Al iyy'ün-Na kıy'ye de (A. M ) sormuş, İmôm A . M ) . H :mmôni'yi (M uhammed b. Ali) söylemişler ve onun bir şiirini okumuşla rd ı . M ütevek k i l . ş i i rdeki, «Bizimle bahse g ırışır, bize karşı çıkarsanız, aleyhinize İbôdet yurtlarından yücelen sesler yeter. Bizi susuyor görseniz de üstünlüğümüze tanıktır Her cômiden apaçık duyulan sesler. Şüphe yok ki Allah'ın Rasülü Ahmed atamızdır bizim; Doğup ışıtan yıldızlar gibi, O'nun oğullarıyız bizler»
beyitlerine dokunara k , «İbôdet yurtla rından yücelen seslerle neyi kasdediyor» d iye sormuş, İ môm d a (A. M ) «Şe hôdet Kel imesin i » buyurup « M u h ammed, benim ced d i m m i . seni n ceddi n m i » d i y e sormuşlar, M üteve k k i l g ü lerek, «Senin ced d i n ; O'nd a n ayırmad ı k ki seni» demek zorun da kalmıştı [*] .
·
§ İmôm M u h ammed'üt-Ta k ı yy'il-Cevôd (A. M ) . A bbas oğ u l l a rından El-Mu 'tasım zamônında şehôdete ermişlerd i . İmôm Aliyy'ün-Nakıyy'i l-Hôdi (A. M ) , M u 'tasım, Vôsık. M ü tevek k i l , M untasar, Mustaln ve Mu'tezz ' i n hallfel i k leri devrinde yaşa mışlard ı r. Bu bakımdan bu d evi rlere ve de virleri n i temsil eden bu halifelere d ô i r k ısa, fakat özlü b i r b a k ı ş gerekiyor. Ö nce şunu söyleye l i m ki Emevi H a llfe leri, a ç ı ktan açığa dini n a leyhinde bulu n ma ktan çekinmi yorla rdı. Onlar d a yalan hadis uydura n l a rı koruyorlar. on lor da icôb edi nce dini bir kisveye 13::.irünüyorlard ı ; fakat zaman la rında , Felsefe, Kelôm, Ricôl b i l g ileri tam a n la m ıy[") Hımmôni için cTenkıyh'ul-Mokaol»e (111; S. 156) net'ül-Edeb»e bk. ( I ; S. 346-347).
- 1 75 -
ve
cReyhô-
,
ıa henüz tekemm ü l etmemişti; çeşitli fırkal a r, henüz i l mi Haşimi ta rtışma lara g i rişmemişlerdi . Ü meyyeoğulları , Emevi ra kaa.bet i n i , Ara b m i l liyetçi l i ğ i siyasetine çevi rmiş ler, insa n ları, yaratıl ış bakımından eşit saya n , i n a n a n ları kardeş kabul eden, ırk, m i l liyet, renk, dil, soy-boy ayrı mı nı k a l d ı ra n , yaşayışta , mal ve g a nimet böl ü m ü n de, h ukuk ta tam bir m üsavôt esôsına daya n a n İslam ı ktidarı. onla rın zamanında bir Ara p saltanatı, b i r soylular ı ktidôrı ha line gelmiş, halk, şerefl i ler, horl a na n l a r, yaşa ya n l a r ve sürünen ler s ı n ı fl a rı n a a yrı l m ı ştı. Siyôset hayatına , Ehli beyti n öcü n ü a lm a k üze(e a tı l a n Abbasoğulları n a . hor gö rülen toplu m , Ara p o l ma yanlar yardımcı o lmuştu; bu yü� den Abbasoğ ulları, i l k zamanlarında, Ara p m i l l iyetçil i ğ i n i n ta m a leyhi nde ·h a reket etmişlerdi. H i l a feti kaza n d ı ktan s o n ra da aynı siyôseti yü rütmekle berôber, dini fır.ka lara d aya nmak zoru n u da duydular; bütün bu fırkalara karşı kendileri n i , dôima Rasu lullôh'ın (S M ) meşru' h alifeleri, buyru klarına uyulması gereken « Ü l'il-Emr - Buyruk Sa h i pleri» ve M ü 'minler Emiri göstermeye çalıştılar; esasen hareketlerin i n sorumsuzluğ u n u d a bununla sağ l a m a k gay retindeydiler. Abbasoğu l la rı , Hôşimllerdend i ; fa kat en büyük ra k ıypleri , Haşimilerden Ali evladıydı ; Ü meyyeoğullarının yı k ı m ıyla All evıô d ı n ı n kıya m ı bitmemişt i . Şia ' n ı n ezici ço ğ u n l uğ u , onlara bağ l ıydı; Abbasoğu lları taraftarları, usu l ü . füru u tedvin ve tesbit edilmiş bir mezhebe sôh i p de ğ il lerdi. Bu yüzden Abbasoğu l l a r ı , bôzı kere Ali evladına tara fdar görünmek, bazı kere çeşit l i d üzenlerle onları n en üstün mü messile ri n i yok etmek, bôzı kere Şia 'n•n a leyh in <leki mezheplere sarı lmak yolunu tutmuşlard ı . İmôm Ca' fer'us-Sa d ı k'a (A . M ) karşı Mansur'un, İmôm M Gsô'l-Ka z ı m 'a (A.M ) karşı HôrGn'ür-Reşid'in hareketleri, bu yol -d ayd ı . Me'mun'sa, büsbütün yen i bir denemeye girişt i ; O , İmôm R ıza 'ya (A. M ) h ilôfeti vermek istem işti. İmôm (A . M ) . işin sonunu önceden görerek buna razı olmayınca, O'nu, kendisine veli-ahıt yaptı; · fakat Abbasoğullarının kıyô m ı , ·:k ontrolsüz ı ktidôrın elden ç ı k ması korkusu, b e l k i d e i n a n- 1 76 -
cıyla saltanat sevg i s i n i n çarpışm a s ı , bu i ş e son verd i . Biz M e ' m Cı n ' u , i n a n c ı n a ta m sô d ı k bir k i ş i saymayı, a ş ı rı sa f l ı k s a n ı yoruz. Kendileri n i , R a s O l u l l a h ' ı n ( 8 . M ) h a lifeleri s a ya n , m ü ' minler emlri tanıya n . zava l l ı h a l k ı da b u n a i n a nd ı rm o vıı zo rlaya n , i n a n m aya n l a rı n sesleri n i , nefes l e r i n i yokede n , ü l ' i l - e m r k i sves i n e b ü r ü n ü p k e n d i l e ri n e b a ş ka l d ı ra n l a r ı n b a ş l a r ı n ı eze n , b u n u , i la hi b i r e m i r ta n ıta n Abbasoğ u l la r ı , z u l ü m de, i s ra fta , sefô hette. Ü m eyyeo ğ u l l a r ı n kat-kat geç m iş l e rd i . Ü meyyeoğ u l l a r ı , b i r t e k yolun yolcusuyd u l a r ; b u n l a rs a , z a m a na g ö re y o l değişt i riyorlard ı . Me' m u n , A l i evlô d ı n a tara fta rl ık ediyor. M ü tevek k i l , ş i ddetle ve h u n h a rca o n la r ı eziyord u . M u ntasar, o n u n z ı ddı b i r s iyaset g üd üyor, men 'ed ilen Kerbelô z i y a re t i n e m üsôade ediyor, «Fede k » i Alevilere veriyord u . A ra p l a ra karşı A ra p o l m a y a n l a r ı t u t a r l a r k e n , sa ltanatl a rı n ı n deva m ı i ç i n T ü r k lere s ı ğ ı n ıyorlar, hatta son z a m a n l a r ı n da , Şif ve M üteşeyy i ' bir z ü mre o l a n , fa kat iyiden iyiye g ü ç lenen Fütüvvet e h l i n i n riyaset i n i e l d e ederek i s l ô m h ü k ü m d a rl a r ı n a FütüvVfıt e h l i n i n riya seti n i elde edere k İslôm h ü k ü mdarlarına Fütüv vet icazetleri göndererek o n l a r ı n kuvvetle r i nd en ya rarla rı m a y ı b i l e d e nemeye g i r i şiyorlar, b ü t ü n bu s iyası fa'ôl iyet leri n d e , h ü k ü m verirlerken d i n a d a m l a rı n ı , zevka d a l d ı k l a rı zamansa n e d i m l eri, ş ô i r l e r i , y a n l a r ı n d a n . a y ı r m ıyor l a rd ı ( « İ s l ô m ve Türk i l l erinde Fütüvvet Teş k i l a t ı ve Kay n a k l a r ı » nd l ı m a k a l e m ize ba k ı n ız ; ist. Ü n iv. i ktisat Fa k ü l t e s i Mecmua s ı ; C : XI; S a y ı : 1-4; i s t . 1 952. Bilhôssa A y r ı Bası m ı n ı n 75-83. sahife lerine ve A h med b . İ lyô s ' i n - N a k· kaş' ı l -H a rtburti' n i n «Tuhfet ' ü l-Vasayô » sına ba k ı n ız ) [ * ] . M uaviye ' n i n «Ye ş i l Kasr» ı , ·ku r u l a n s a ra y l a rı n , köşk-
ı•ı
Fütüvvet ehlinin Şia propagandası, Osmanoğulları devrinde
de devôm etmiştir. Metinde adı gecen makalemize; S. 88- 1 02 ve
«Şeyh Seyyid Gaybi oğl u Şeyh Seyyid Huseyn'in Fütüvvet • Nômesi» adlı makalemize bakınız ( İ st. Ü n iv. i ktisat Fakültesi Mecmuası ; C: XVll ; No: 1-4; 1 960).
- 1 77 -
F. 1 2
lerin yanında pek sönük kalmıştı . H a l k sürün üyord u ; yiye cek bulamaya n l a r, ölü eti yemekten b i le çekinmeyecek b·r ha ldeyd i ; fa kat sefôhet sürüyord u ; zekatlar, ganimetler, setaheti sürd ürüyord u . Şôir Ebü ' l - Atah iye [*] , h a l k ı n hô l i n i , d uyabilen k u l a kl a ra d uyurmaya ça l ı şırken Ebü'I - Ay nô' [** ] . M ütevekki l ' i n yapt ı rd ı ğ ı kasrı, « D ü nyôyı bir eve s ı ğ d ı rmışsın» d iye övüp cô izeler a l ıyord u . Mu 'tezz, « El Kôm i l » a d ı n ı verd iği kasrı, a ltın larla, z ümrütlerle, m ücev herler;e bezetiyor, El - M u 'temi d , « E's-Süreyyô » a d ı n ı tak tığı köşkünü, şöire, «Bunu mutlaka periler, melekler yap m ı ş » dedirterek övü n üyor, El - M u ktedir, sara y ı n ı Romal ı , Yunanlı, Zenci k u l l a ra kurd u ruyordu . Köşkler, sara y l a r, kapıc · ı a r, haremağaları, côriyeler, içki ve müzik . . . Ca 'fer-i Tayyô r'ın (A. M) torun larından Yah yô ' n ı n , Hasan b. Zeyd-i Alevl'n in, Ya 'kub b. Leys- i Saffô r' ı n , Muhammed b. Ca'fer b. Hasan'ın kıyamları, Kazvin'de, Basra'da a yak l a n m a l a r, Môzyôr-ı Môzenderônl' n i n , Bô bek'i n , Afş i n ' i n isyô n l a rı . . . Boğuşma, z u l ü m , ö l ü m , zı n d a n larda açl ı kl a - susuzlukla öldürü lenler. . . V e s ü rünen. a ç kala n , midesin i kemiren insa n l a r . . . M ü ' m ;n ler emlri a d ı n a hutbeler, Ü l ' i l - emre itôat fetvô ları v e Ha llfe. Bun l a rın hep si var; fakat a s ı l İslôm, İslô m'ın sat, temiz, tarafsız, eşit adô leti ; bu, yok olup g itmişti; hattô tôrih sahifelerinden bile yokedi lmek isten iyordu bu . .. • *
§ Abbasoğullarının sekizinci Halifesi olan ve sekiz yıl h i lôfet süren Hôrün oğ l u Mu 'tası m İ brôhlm Muhammed, i kiyüz yirmi yed ide (841 M.) ölmüş, yerine oğlu El - Vôs ı k b i l lôh H ô r u n geçmişti. Ö l ü m ü nde, sekizbin a lt ı n ı , o n i k i m i l yon d i rhem i, sekiz o ğ l u ve sekiz kızı kalan Mu'ta s ı m'ın zamônında Bôbek, Afşi n ve Mazya r isya n l a rı olmuş, a ley[*)
1 30-209.
ı··ı
Ebü'l-Atôhiye
için
«Reyhônet'ül-Edeb»e
EbCı'l-Aynô lcin aynı esere bk. 1, 5. 142.
- 1 78 -
bakınız;
V. S.
h ine kıyôm eden kardeş i n i n oğl u Abbas, onun hapsinde can vermişti. Korkunç, ka n d ö kücü bir adamdı . Me'mun'un zamanında, Kur'ô n-ı Medd'in mah l u k o l u p o l ma d ı ğ ı n ı ta rtışmak, devrin b i r modası olmuştu. Meşhur m u haddis ve E h l i sünnet mezheplerinden biri n i n ık urucusu Ah-med b. Ha nbel de M u 'tezile i n a n c ı n ı kabul etmeyi p Kur' ô n ' ı n gayr-i m a h l u k olduğunda d i renmesi yüzünden tu tuklanmış, dayak yemiş, zındana atı lmış, a ncak Mütevek k i l ' i n zama n ı nda kurtu labi l mişti. Vôsık, beş yıl h i lafet tahtında oturd ukta n son ra i kiyüz otuzikide otuzaltı yaş ında ö l d ü (846 M.); yerine M u 'tası m ' ı n oğ l u El - Mütevekkil Ca 'fer geçti . Bu k i ş i . t a m bir zevka düş k ü n , şehvete tutsa k, müsrif ve sad ist ç ı l g : n d ı . Ca'ferf, Garib, Mellh . . . Bütün bu kasırlara m ilyon lar sa rfed i l mişti. Arus Kasrı n ı n yap ı m ı na otuz m i lyon d i rhem ha rcan m ıştı. Me'mun'a tam zıt bir siyôset g ü d e n , fakat gece - g ü nd ü z içkiden baş kald ırmayan bu m ü 'minler emlri ( ? ! ) . İ m ô m H useyn 'in (A. M ) mübôrek türbelerin i y ı ktırmış, kabrin bu l u n d u ğ u yeri s ü rd ü rmek, merkatten h içbir eser bıra kma mak istem ' ş , ziyôret edenleri cezalandı rmış, hatta bir a ra lık Şam'ı merkez ya pmış, tam Ümeyyeoğullarını temsil et mek istemiş, fakat d i lekleri nden h içbiri n i başaramam ıştı. Ka rdeşin · n ölümünde z ı ndanda olan, h i lôfet makaa m ı na oturu r - oturmaz i l k işi, kendisin i bu makaama geti ren Ve z i r Abd ü l melik'i öldürtmek olmuştu . İçki meclislerinde, ya n ı n da saklad ı ğ ı a krepleri koyuvermek, hususi bir yerde bes'.ettiği arslanları, kaplanları mecl ise sal d ı rtmak, mecl is teki lerin korkup kaçışmalarından zevk a l ı p ka h·ka halarla g ü lmek de a detlerinden biriyd i . H atta bir kere İmôm Aliyy' ün - Nakıy'yi de (A. M ) . bu hayvan ların bulunduğu yere gön dermiş, fakat hayvan lar, imam'ın (A.M ) çevresi nde diz çö küp hayran - hayran mü bô rek yüzlerine bakmaya başla y ı nca hemen çıkartmış ve bunu görenlere, kimseye söyle· memelerini şiddetle tenbfh etmişti. M üteve·kki l , i kiyüz kı rk yed i Şevvôl i n d e (861 M . ) . •kendi lerine kötü muamelede - 1 79
-
bul u nd uğ u Türk kumandanı Küçük Boğa ve Vasif tarafın dan, geceyarısında parampa rça e d ilerek öldürü l d ü . M ütevekkil'in yerine geçen oğlu El - Muntasar Muham med, bir yıl sonra Türkler tarafınd a n h i lôfetten düşürüldt.i ve zehi rlenerek ö l d ü rü ld ü . İ k iyüz •kı rksdizde (862 M ) onun yerine geçen M u stain b. M u 'tasım, i kiyüz ell'iikide (866 M . ) , Sômırô'da ha psed i l d i v e otuzbir yaşında, Mütevekkil'in oğ lu M u 'tezz tarafından öldü r ü l d ü ; fakat h ilôfet ma kaa m • , M u'tezz'e de vefô etmed i ; o d a hôcibi Vasif oğlu Sôlih tarafınd a n hamamda hapsedi ld i ; ağzına tuz doldurulup su suzlu kla ö l d ü rü l d ü (255 H. 869 M . ) ; ö l ü m ünde yirm i ü ç ya ş ındayd ı . .. * *
§ İmôm Al iyy'ü n - Nakıy (A. M ) . son zamanlarına dek, kendilerine başvuran iman ve i rfan susuzla rını suvarmışlar, h içbirinin sorusunu ceva psız bıra kma mışlardır. Son has talı klarında, vefôtlarından biraz önce, EbCı - Duôme a d l ı biri, kend i leri n i dolaşmaya g e l m i ş , g ideceği s ı rada o n a , « S i z i n , b i z i m boynl!muzda h a k k ı n ı z v a r ; bir hadis rivôyet edip o hakkı ödememi, seni sevindirmemi ister misin» bu yurmuşlard ı . Bu soruya, Böyle b i r hadisi d uymayı ne kada r da is terim cevô b : n ı a l ı nca İmôm (A. M ) : «Babam Muhammed b. Ali, babası Al iyy'ü r - Rızô'dan, o , babası MCısô b. Ca 'fer'den, o, babası Ca'fer'us - Sôdık' tan , o, babası M u ha mmed'ül - Bôkır'da n, o, babası Ali b. H useyn'den, o, babası H useyn b. All'den, o , babası Ali b. Ebi - Tô l ib'd e n (A.M) rivôyet etmiştir; RasCıl u l lôh (S . M ) . bana, yaz buyurd u l a r d iyor Ali; Ne yazayım yô RasCıl a l lôh ded i m . Yaz buyurd u lar: Rahman ve Rahim Allah adıyle. iman kalbleri pekiştiren, ya pılan işleri, ibôdetleri gerçek leştiren şeydir; i slômsa, d i l le söylenen ve n ikôhı, evlen meyi helôl eden şey.» İmôm (A.M ) , «Bu had is, RasCı l ullôh'ın (S.M ) , atam Ali' ye (A. M ) yazdı rd ıkları hadistir ve biz, o yazılı hadisi, birbi- 1 80 -
r ı mıze a rmağan olarak bımkagelmişizdi r» buyurmuşlard ı r (Murüc'üz - Zeheb'den n a k l e n , Akıykıy-i Behşôyeşi'nin «Zin degô nl- i İ m ô m Hasan-ı Askeri» adlı kitabı; K u m-1 356, S. 59-61 ) . * * *
§ İ rnôm A l iyy'ü n - Nakıyy'il - Hôdi (A. M ) . h icretin i kiyüz elli dörd ü n c ü yılı Recebinin üçüncü günü vefôt etm işler d i r; aynı yılın Cumôdelôh ı rası n ı n yirmiyeşinde vefôt ettik leri de rivôyet ed i l m işti r. M u 'temi d tarafı ndan zeh irlet i l d i ğ i meşh u r rivôyettir. Fakat Mu'temid, i kiyüz el lialtı Recebinde ha life olmuştur; ondan önce de ikiyüz ellialtıda Vôsık'ın oğlu l\.1ü htedl M u h a m med ha lifeydi ve b i r y ı l sonra öldü rü l d ü . Bu bakımdan İmôm Al iyy'ü l - Hôdi'yi (A. M ) . M u 'tezz ' i n zeh irlettiğ i , yô hut o n u n emriyle M u 'temid tarafından zehi r lendiklerini kabul etmek icô b eder. § İmôm Al i yy'ün - Nakıy (A.M ) , yıkanıp tekfin ve tec hlzlerinden sonra evde, cenôzeleri n i , oğu l l a rı İmôm Hasan' ü l - Askeri (A. M ) k ! l m ı ş lar, sonra cenaze, kalaba l ı k b i r ce môatla şehirde gezdirilmiş, Mu'temid, b i r kere d aha ce môatla na mazlarını k ı l m ış, evleri ne dönülmüş, oraya d ef n e d i l mişlerd i r. Salavôt'ul l ô h i ve selômuhü a leyhi ve ola A bô i h i 'i l - lzôm ve Evlcdihi'I - Kirôm. * * *
§ Eserleri . 1 ) Cebr ve Tafvlz ehline yaz d ı k l a rı Risôle. 2 ) Kadı Vahyô ' n ı n soru larına ceva plar. 3) Dini h ü k ü m lere d ô i r sözleri. * * *
§ imam Aliyy'ün - Na,k ıyy'il - Hôdi'nin (A. M ) vefôtların da, imam Hasa n 'ül - Askeri'den (A. M ) başka Huseyn, M u hammed ve Ca'fer a d l ı ü ç erkek, bir de kız çocukları va rd ı. - 181 -
§ Ashôbından bôzıları. ismfül b. M i h ra n . i m a m Rızô'ya da ( A . M ) erişmiş o lan ismfül 'in, K u r'ôn-ı Mecid'e, M ü ' m iın 'le köt ü l ü k eden kişiye ve diğer mesele lere ô it risôleleri olduğu g ibi ·Hz. Emlr'ül - M ü 'm i nln'in (A. M) h utbeleri n i de toplamışt ı r. Daha önce de kendisinden bahsetm iştik. Ahmed b. Tsô'I - Aş'a rt. Tevhide, M üt'a'ya, nôsih ve mensOha, n evôdi re döir tasnifleri vard ı r. Sakr b . D ülef. İmôm Aliyy'ün - Nakıy'den (A. M ) . ken d i l e ri nden sonra oğul ları İmôm Hasan 'ül - Asl<eri'nin (A.M) imôm olacakla rın ı , onla rın oğulları n ı n da, Ras u l u l l ô h ' ı n (S.M) zuh u ru n u m ü j deled i kleri Mehdi olduğunu rivôyet eden zattır. Yahyô b. Herseme. Me'mun tarafından İ m ô m Allyy'ü n - Nakıy'yi (A.M) g e tirmek üzere Medlne'ye gönderilen zatıtr. İmôm'dan (A. M ) görd ü ğ ü mucizeler üzerine, «Şehôdet ederim ,k i Allah bir d i r, Muhammed , O'nun Rasu l ' üd ü r: sizlerse vasıylersi niz» deyip İmôm'a tôbi' o l muş, İmôm'ın (A.M ) ömürleri boyunca h izmetlerinden ayrı l m a mıştır. ·
Rıdvd n 'u l l ô h i A leyh im ecmain. ( Dô i ret' ü l - Maôrif'il - İslômiyyet'iş - Şiiyye; Umdet'ut-Tôlib, A'yôn'üş - Şia , Tenkıyh ' u l M a ka a l , Bıhôr'ül - Envôr, Reyhônet'uı Edeb, Chôrdeh Ma'sCım v.s.)
-
1 82
-
ONBİRİNCİ İMAM HASAN B. ALiYY'İL - ASKERi (A.M}
§ H icretin i kiyüz otuzikinci yılı Rablulôhırı n ın sekizinci cumua g ü n ü Medlne-i M ü nevvere'de d ü nyôyı teşrif etmiş lerd i r; doğum tôrih lerinde başka rivôyetle r de vard ı r. Ba baları, İmôm Al iyy'ün - Nakıyy' i l - Hôdi (A. M ) , anneleri « Ha dis» tir; adlarının «Seli!» ve «Süsen» o,lduğu da rivôyet e d i l m iştir; İmôm Hasan'ül - Askeri'n i n (A.M) vefôtlarından sonra, Şla ' n ı n kendi lerine baş vurmaları , « Cedde - Büyü k Anne» lôkabıyla a n ı lmaları, bu h a n ı m ı n y'.; ce l i ğ i ne, u l ulu ğ u na del i l di r. Şeyh Saduk, Ah med b. İ brôhim ' i n , « İkiyüz a lt m ı ş i ki y ı l ı nda, İmôm M uham med'üt - Ta kıy' n i n (A.M) k ızları, İmôm Hôdi' n i n (A . M ) kızkardeşleri Hakime Hôtün'a g ittim ; perde ard ı n d a n ,ken d ileriyle konuştum ; inançları n ı sordum. Bir - b ir, İ mô m la rı sayd ı lar; s o n o la ra k d a i m a m H a san' ü l - Askeri' n i n ( A . M ) oğul ları Hz. H uccet'i IA.F) a n d ı lar. Ben, Şimdi O nerede d iye sorunca, «Giz l i » buyur d u l a r. Peki ded i m , ş i m d i Şia kime başvuracak? «İmôm Ha sa n ' ü l - Askeri'n i n (A.M) anneleri, Büyük Anne'ye dedi ler. Kad ı n ı n vasıy olması m ü m k i n m! demek isted i m ; buyurdu l a r k i : «All oğlu H useyn'e uy; o da oğlu Ali b. Huseyn 'i (A.M} g izlemek için Zeyneb'i vasıyyet etmişti ; Zeyneb (A. M ) . Ali b. Huseyn'den (A.M) d uyduklarını h a l ka söylerdi » dediğini rivôyet etmektedi r. § İmôm Hasa n ' ü l - Askeri (A. M ) . baba la rı İ m ô m A liyy' ü n - Nakıy'nin (A . M) vefatlarında y i rm i i ki yaşlarını d o l d u r m u ş lard ı ; yirm i ü ç ü n c ü yaşlarını s ü rmedeydi l e r. Kü nyeleri « Ebu-Muhammed » , lôkapları «Hôdl, Rafıyk, Zekiyy , Ta kıyy, Hôlis» ve «Askeri» d i r; evvelce de a rzettiğimiz g i b i baba- 1 83 -
!arıyla Sômırô'da, Asker maha l lesinde otu rd u k l a rı için i k i s ı n e de «Askeriyyeyn» denm işti. B i r tek oğulları H z . H uc cet'den (A.F) başka evlô d l a r ı olmam ıştır. § İ môm Haasn' ü l - Askeri (A. M ) . babaları imôm Aliyy' ün - N a k ıy'yi (A. M ) M üteve k k i l , l ra k'a dôvet edince. bera ber gitmişler, Sômı rô'da yerleşmişlerdi. Büyük kardeşleri M uhammed, i kiyüze l l i dört y ı l ı nda vefôt etti ler. imam Al iyy' ü n - Nakıy'ye uya n la r ı n çoğ u, kendi lerinden sonra Muham med'in imam olaca ğ ı n ı sanmışlardı. Vefatında, All ve Ab basoğu l l a r ı , Kureyş boyuna mensub olanlar ve hal1k, h üku m et ricô l i , başsa ğ l ı ğ ı vermek için İ môm'ın (A.M ) evlerine g itmişlerdi. Ya l n ız Hôşi miler yüze l l i k işiyi bul uyordu . Bu sı ra da imôm Hasa n ' ü l -Askeri (A. M ) , yen leri, ya kaları y ı rt ı l m ı ş bir halde h uz u ra g e l d i ler. İ m ô m Al iyy'ün - Nakıy, ken d i lerine. «Oğ l u m » buyurd u la r, «Allôh'a ş ü kret; ç ü n k ü sen i n h a k kı ndaki takdirini ızhôr ett i . » Hasa n ' ü l - Askeri (A. M ) . bu söz üzerine a ğ laya - a ğ laya «Biz gerçekten de A l l ô h ' ı n ı z ve Gerçekten de biz g e n e O ' n a dönen leriz» ôyet- i kerime s i n i okuyup ( i l , 1 56) « Hamd Alemlerin Rabbi Allah'a ve ben senin yas ı n l a , bize nimetleri ni tamamlamasını d i lerim» buyurdular (Tenkıyh'ul - M a ka a l ; 1 , Hasan b. Hasan-ı Aftas maddesi, S. 272) . § M u hammed b. Yahya, imam Aliyy'ün - Nakıy'nin (A. M ) . o ğ u l la r ı Muhammed'in vefôt ettikleri g ün Hasa n ' ü l Askeri'ye (A. M ) , «Allah, onun yerine seni, bana halef k ı l d ı ; Allah'a şü kret» buyurdukl arı nı bildirir (Cevôd Faz ı l : M a ' sumin-i Çhardeh-gône, s. 1 94 ) . Ebu - Hôşim Ca 'fer, Muhammed yen i vefôt etmişti d e r, imam Aliyy'ün - N a kıy'nin (A. M) huzurlarındayd ı m ; kendi le rine, M uha mmed'in vefatı . imam Ca'fer'us - Sôd ı k'ın (A.M) oğulları ismfül 'in vefôtına ve M usa·ı - Kazı m ' ı n (A. M) irn ôm oluşuna ne kadar da benziyor demek i stemişti m ; bu söz, g ön l ü mden g eçiyordu ; fakat ben daha söz söylemeden İmôm (A. M ) , «Al l a h , ismfül 'in vefôtı ndan sonra M usa·ı Kazım (A.M ) hakkınd a tnkdlrin i nası l ızhôr ettiyse, Muham-
1 84
-
med'in vefôtından sonra da Ebü M u h a m med'in (Hasa n 'ü l As kerl) hakkındaki, evvelce b i l i n meyen ta kdiri ni o suretle ızhôr etti» buyurdu lar (Aynı; S. 1 94-1 95). -
EbCı - Bekr-i Fehfeki, İ m ô m Aliyy ' ü n - N a k ıy'nin (A. M ) . kend isine, «Oğlum Ebu-M u ha mmed, bütün Muhammed so yu içinde en yüce ve en u l u kişidir; İ mô met makaamına en lôyık olan od ur; oğu llarım:n en ü st ü n ü d ü r o; ban i m yerime o geçecektir; sorulacak şeylerinizi, muhtaç oldu kları n ız ı ona sormanız gerek» diye yazd ı k larını b i l d i rm iştir (Aynı, S. 1 95) . * * *
§ İmôm Hasa n ' ü l - Askeri (A . M ) , Abbasoğu l la rı halife leri nden El - Mu 'tezz, El - M ü htedi ve El - Mu 'temid zaman la rında yaşad ı l a r. El - M u 'tezz, i kiyüzel l i i ki h icride Halife olmuştu (866 M . ) . Kardeşi El - M üeyyed'i ö l d ü rtmüş, öbür kardeşi Ebü Ah med 'i ha bsettirmiş, Ha life l i ğ i n i engelsiz b i r hôle g etir meyi kurm u ştu. Devlet hazinesi nde para kalmamıştı; a s ke r para a lamadığından isyôn etti. K u mandan Vaslf, isyô n ı bastı rmaya uğra şırken öldürü l d ü . İ kiyüze l l i ü çte Bağdad' da ka rışıklık ç ı ktı; ertesi yıl, Ha lifenin kışkı rtmasıyla Türk Kumandanı Boğa ö l d ü r ü l d ü . Halife, askere para bulma k içi n annesi ne başvurdu ; bu h a n ı m ı n tü kenmez hazneleri vard ı ; fakat oğl una yardımda bulunma d ı ; sonu n d a , za ma nı, batı.da Biza nslıların hücumlarıyla, ü l kede, Hô ricllerin isyô n larıyla, askerin ayaklanmasıyla, yağma larla, zulüm lerle gecen Mu 'tezz, Vaslf oğlu Sôlih tarafından i k iyüzelli beş Receb i nde (869 M . ) Halifel i kten i n d i ri l d i ; b i r yera ltı zındanının hamamına habsed i l d i ; a ğzına tuz dolduruldu; birkaç gün sonra yirmiüç - yirm idört yaşında ö l d ü . M u 'tezz'in zamanı nda Aleviler (Ali evlô d ı ) ve Şia, ş id detli tak i plere, i ş kencelere uğra mıştı. El - M u 'tezz'in yerine El - M ü htedi EbO - İshak Muham med b. Vôsık Halife o l d u . Baba s ı n ı n ö l ü m ü nden &onra Hi- 1 85 -
iôfete get i r i lmek i stenen, fakat yaş ı n ı n k ü ç ü k l ü ğ ü yuzun d e n vazgeçi len M ühtedi ikiyüze l l i beş Receb i n i n y i rm iye d i nci g ci n ü H i lafet tahtına otu rtu l d u . Türk kuma-nda n ı M u sa b. Boğa, i ran'da, Ali evlô d ı n ı n Çıkard ı ğ ı isyônla uğra ş ı rken M ü htedi'n i n Ha life olduğunu d uyunca Sômırô'ya dön d ü ; M u 'tezz'in a n nesinin bütün haznelerine el koymuş olan Vasif oğlu Sôl i h 'te n. bunları alaca ğı na dôir Halifeye yemin etti rdi . Fakat Sôl i h bir türlü bulunamıyordu; asker isyan hôli ndeydi ; Hô ricilerin ç ı ka rd ı k l a rı kargaşa l ı k s ü rü yord u ; Ba ğdad, a sker tarafında n yağma ed i l m işti. O sıra da Salih bul u n u p M usa tarafı ndan ö l d ü rtül d ü . Musa. Ha ricilerle uğraşı rken M ü htedi, halkı onun ve kardeşi n i n a l ey h i ne k ı şkırttı ; ikisi de para - pul, hazne sôhibi o lmakla töhmetleniyord u ; 1ka rdeşi M u ha m med ö l d ü r ü l d ü ; fakat a s kere karşı d u ra mayan M ü htedi, e s i r d üştü. E llerini bağ l a m ış l a r, dövüyorlard ı . Ha lifeyi ve Halifeliği bırakmasını istiyorlardı. Oysa , önce Ömer b. Abdülôziz'in siyôset i n i g üt mek isterken bu sefer, Üçüncü H a lifeyi ta k lid ed iyor, bana ıb u e lbiseyi Alla h g iydirdi; ben bu vazifeyi bıra kamam di yord u . Sonunda i kiyüzel l i a ltı Recebin i n onaltıncı g ü n ü a ya kl a r a ltında c a n verdi (870 M . ) . Yerine keçen M ütevekkil"'in o ğ l u E l - Mu'temi d Ahmed, işlerin hemen heps i n i , ,k a rdeşi Ebu-Ahmed El-Muvaffa k ' la veziri · U beydullah b. Yahya b. Haka n 'a bırakmış. ken d i n i i c1kiye, zev·ka vermişti . Furat bölgesinde Zencilerin isya n ı , Hôricilerin çıkardı kları kargaşal ı k , Bizansl ı ların batı daki sa ldırıları d evam ediyord u . Ya'kub b. Leys- i Saffô r, i kiyüzell i ü çte Saffôriyye devlet i n i kurmuş, Mu'temid za manında bu devlet, bütün Horasan ü l kesin i ele geçirm işti. M u 'temid, h ü ku met merkez i n i Bağdad'a nakletmişti; i k i yüzyetmiş .d okuz Recebinde (892 M . ) . kend i n i bilmeyecek b i r derecede sa rhoşken , Fu rat'ta kayık g ezintisine c ı k mış ve kayığın içinde can vermişti. Bu Halifeni n zama n ında ö l d ürü lenlerin sayısı, ya rım m ilyonu aşmıştı (Zindega ni-i i m a m Hasa n - i Askeri A; S. 29-31 ; Ma's ümin- i Chardeh g ô ne; S. 1 88-1 90) . * * *
- 1 86 -
§ Abbaso ğ u l l a rı , d evlet ricô l i , Rasul u l lôh'ın (S . M ) Eh l i beytine d üşman olan l a r ve Şla'ya karşı duranlar da d ô h i l o l d u ğ u ha :de herkes, Eh l i beyt i m ô m l a rının b i l g i leri n i , mô rıı:ıvl kud retleri n i , a hlak bakımından üstü nlükleri n i , her hu susta ü m met i n seçi lmiş kişi leri oldu klarını inkôr edemi yorlar, on lara , içlerinden gelmemekle beraber gene d e hür met etmek zorunda ka lıyorlard ı . Şeyh Saduk'un « İkmôl'üd-Dln» d e , Şeyh M üfid ' in « İ r şôd» da bild i rd i k leri ve bun lardan başka tôrihçileri n , Ricôl B i l g i n leri n i n de kaydetti kleri bi r olay bunun tan ı ğ ı d ı r. H allfen i n en ya k·ın a d a m ı , vezir ve kumandan Ubey d u l lah b. Hôkan'ın oğ lu Ahmed, İmôm Al iyy'ü n - Nakıy'nin (A . M ) vefôtlarında n sonra İ m ô m Hasa n ' ü l - Askerl'n i n (A. M) kardeşi Ca'fer'in, Ubeydu llah'a m ü racaatın ı şöyle an latıyor : Ca'fer, 'ba ba m ı n h uzuruna g i rd i ve H allfe'ye, babala rının ( İ môm Aliyy'ün - Nakıy'nin (A. M ) makaa m ına kend i si nin geçtiğ i n i kabul ettirir, Hallfenin bunu kabul ett i ğ i n i h a l ka duyurursa her y ı l , h i lôfet makaamına yirmi bln dlna-r vereceğ i n i söyledi ; baba mdan bu işi başarmasını recô etti. Babam , bu söze pek kızdı ve bağ ı ramk, ahmak dedi; H alife, k ı l ı c ı n ı çekmiş, kamçısını kaldırmış, baba n ı n , kar deşin i n İmômetine i na n a n ları, bu i n a nçta n dön d ü rmek i ç i n e l i nc'en geleni yapıyor, başara mıyor; sense böyle bir mev k i i parayla mı e l de etmek istiyorsun? Ne ham d üşünced i r b u . Baba n a , kardeşi n e uya n lm, sende böyle b i r l iyôkat g ö r ürlerse, ne ha life n i n tavsıyesine gere k kal ı r, ne başka sının. V e Ca'fer'i h uzurundan ç ı karttı; memurl a ra d a , b ı r oa ha gelirse i çeriye sokmamalarını buyurd u . Ahmed, a n latışına d evam ediyor: İ b n ' ü r - Rızô Hasa n . bütün Ali evlôdı içinde eşine rast lana maz biri , a ğ ı rbaşlı lığıyla, b i l g is iyle, olgunluğuyla her-
1 87
-
kesin sayg ı s ı n ı kazan m ı ş . Birg ü n , Sôm ı rô'da baba m ı n ya n ı ndayd ı m ; b i r tören g ü nüydü; herkes bölü k - bölü k g i ri p çı kmadayd ı . Bu s ı rada perdeci aceleyle g e l d i v e ba ba ma, « İ b n ' ü r - Rızô EbO - M u h a m med geld i» dedi. Hallfeden, o n u n y a k i n l a rı olan bi rkaç kişiden başka k imse k ünyesiyle a nıl mazdı; kü nyeyle a nılmak, büyük b i r şerefti, büyük bir say o ı v d ı . B n bo m h e m e n tez buyurs u n l a r dedi . Perdeci çı ktı; b i raz sonra d a uzunca boy l u , esmer benizli , g üzel yüzlü b ı r ı s i , v e karla ıçerıye g irdi. Ba bam, onu görür - görmez ye rinden ka l k ı p birkaç a d ı m a tarak karş ı l a d ı ; yüzü n ü , göğsü n ü öpt ü ; elinden tutup oturd u ğ u yerin ya n ı başına a ld ı , oturttu. Konuşmaya başla d ı lar; b i rkaç ,kere d e ona, «Sana fedô olayım» ded i ğ i n i duyd u m . Derken perdeci, M ütevek k i l ' i n oğlu ve ha life n i n ka rdeşi Muvaffak'ın geld i ğ i n i haber verd i ; baba m. yüz ü n ü perdeciye çev i rmedi bile; EbO-Mu ha mmed'le konuşmada yd ı . K ı l ıçlı askerleri n o rtasında yü rüyen Muvaffak, mec l i se g i rince baba m , EbO-Muhammed'e, « İ sterseniz teşrif edeb i l i rsiniz» dedi ve memurlara, a skerin ortasından geçirmemelerini ten blh ederek O'nu uğ urladı. .
Ben. bu zôtın k i m olduğunu mera k ed iyordum. Me m u rlardan sord u m ; birisi, tan ı m ıyor musun dedi, Aleviler den İ b n ' ü r - Rızô Hasan b. Ali. Geceleyin, baba m yatsı na mazını kı lm:ştı ; ona da sord u m . Baba m. O dedi, öyle b i r kişidir ki h i lôfet. Abbaso ğ u l ları ndan a l ı nsa, Halifeliğe O'n dan lôyık h içbir kimse yoktu-r; Şia' n ı n önderi Ali oğlu Ha san'd ı r o. Ne yazık ki babasını görmedi n ; görseyd i n , ba bana çok kızard ın. * * *
§ İ môm'a (A.M)
yor ki:
h izmet eden
EbO-Hamza Nasir d i
Çok defô imô m'ın (A. M ) , bôzı kişi lerle tü rkce. farsça, rumca ve başka d i llerle ·k on uştu kların ı d u yd u m ve kendi kendime, Medine'de doğdukları hôld e bu d i lleri nasıl bili yorlar diye şaştım . Bana, «Böyle olmasa» buyurd u l a r, «Huc cet'le o na uya n l a r a rasında nasıl fmk o l u r? » -
1 88
-
§ i m a m (A.M ) . M u 'tezz'in öldürülmesinden yirmi g ü n önce, Ebü'I - Kaasım b . Ca'fer-i Zübeyri'ye b i r mektupla evinde oturma s ı n ı , yakında meydana gelecek o laya d e k evinden çıkma masını e m i r buyurm u ş l a r, M u'tezz ö l d ü rü l d ükten sonra ona bir başka mektup göndererek, söyled i k leri o layın meydana geldiğ i n i bildirm işlerd i r . .. .. *
§ Kendi, Kur'ôn-ı Mecid'de, kendince bulduğu tenô kuzlara d a i r bir kitap telifiyle meşg u ld ü . Birgün talebesi n d e n birkaçı, i m a m Hasa n ' ü l - Askeri'yi (A. M ) görmeye gel m işti. imam (A. M ) . o n l a ra, «İçin izde, üstôd:n ıza cevap ve recek d i rayetl i biri yok m u » buyurd ul a r. O n la r, biz onun ta lebesiyiz; üsta d ı m ıza itiraz edemeyiz dedi ler. İmôm (A. M ) , söyleyeceğim sözleri, biriniz ona söylesi n ; ceva bını d a g e l i p bana bildirsin» buyurup i çlerinden birine, «Üstôd ı n h uzuruna var; h ü rmetle ona de k i » buyurd ular, «Aklıma b i r soru geldi. buna da sizden başka h i ç b i r kimse cevap ve remez. Kur'ôn'ı söyleyen , sizin a nlad ı ğ ı n ız a n la mlard a n başka bir anlam kastetmiş olamaz mı? Bu takd i rde, sizin, Ku r'a n'd a k i a n l a m l a ra ôit m ülôhazalarınız, yersiz o l maz .ı?» Şôg irdi, Kendi'nin ya nına vardı ve bu soruyu sord u . Fi lozof, biraz d ü ş ü n ü p , Sorunu b i r daha tekrarlasana d e · d i . Soru tekra r la n ı nca, biraz daha d üş ü n ü p Evet d ed i , 1 0gat ve fikir ba k ı m ından bu, m ü mk ü n dü r; Allah aşkına doğ �u söyle; sen henüz böyle bir d ü ş ü n ceye varacak derecede değilsin; bu soruyu kim öğretti sana? O kişi, d oğrusu b u ded i ; ban a bu soruyu EbO - M u h a m med Hasan bel letti. Kendi, Ş i m d i dedi, doğruyu söyledin; böyle soru ları, a ncak o soy m ensupla rı sora b i l i rler; ancak onlar g erçeğ i a yd ı n latırlar. Ve bu h ususta yazdı ğ ı m ü sved d eleri yoketti (Manôkıb-ı İbn Şehr - AşOb'dan naklen Seyyid Eminüddin M u h s i n-1 - 1 89 -
Amill ' n i n «A'yô n ' ü s Şia» sı; Zindeg ô ni-i i m a m Hasan-ı As keri A. S. 1 07-1 09) . * * *
§ İmôm Hasa n ' ü l - Askeri'ni n (A. M ) . ataları g ibi, Ra sOl-i Ekrem ( S . M ) g i b i , l ütuflarına, kerem lerine s ı n ı r yoktu; ken d i lerinden isteneni, umulandan fazlasıyla i hsôn eder lerd i . EbO-YOsuf Kesir-i A bbôsi adında biri hi kôye eder: Ev kilfetinin çokluğundan ,d olayı sıkıntıya d üşmüşt ü m ; Abbasoğ u l l arıyla, Ha lifeye yak'n kişilerle dostlu ğ u m vard : ; on :ara yazıyla başvurd u m ; b i r sonuç elde edemedim ; hepsi de kend i ô lemlerindeyd i . imôm Hasa n ' ü l - Askeri'ye (A.M) hô limi bildi rmeye karar ver.d i m ; fakat kendi leriyle de bir tan ı ş ı k l ı ğ : m yoktu . Sonunda hôlimi kend ilerine açt ı m . Be ni fazla söyletmeden. hemen bir kese verdi ler ba na. Hu zurlarınc'an ayrı l ınca keseyi a çt ı m ; içinde dörtyüz dina r tu ta n a l t ı n vard ı . Borçlarımı verd i m , s ı kı ntıdan kurtuldum. § Muhammed b. Aliyy-i A bbôsi der k i : S ı k ı nt:dayd ı m ; yolda İmôm Hasa n ' ü l - Askeri'ye (A. M ) rastlad ı m . ihtiyôcımı arzetti m. Yanlarındaki kişiye, «Sende ne va rsa ver» buyurd ular. O zat bana, kendisinde bul u n a n y ü z dinôrı verd i . § İ m ô m (A. M ) . Ali b. Ca'fer'e, dostlara , Şia 'ya bölü n mek üzere i kiyüz bin dinar yol lamışlard ı . § Ebu - Hôşim d e r k i : Sı kıntıya d üştüm ; İmô m 'dan (A. M ) biraz yard ı m iste meyi kurdum; fa kat istemekten de uta n d ı m . Evime varınca görd ü m ki Hazret bana , yüz din a r yol lamışlar, bir de « N e vakit i htiyôcın ol ursa , utanma; u m d u ğ u n u bulu rs u n ; iste» d iye mektup yazı p göndermişler. § İ môm (A. M ) . «Cen nette b i r kapı vardır, a d ı Ma'rüf' tur; o kapıdan, hayır sôhiplerinden, iyi l i k edenlerden baş kaları g iremezler; Allôh'a hamdolsun ki ben , h a l k ı n ihtiyô c ı n ı gidermeye ca l ışmadayım » buyurmuşla r, sonra Ebü - 1 90 -
Hôşim'e bakıp «Siz d e bu yolda yuruyun; ç ü n k ü bu d ü n yôda cömert l i k edenler, iyi l i kte bulunanlar, ô h ı rette d e ma'rüf olurl a r» demişlerdi r. § İ m ô m Hasa n ' ü l - Askeri (A. M ) . bilg iye, i rfôna pek b ü y ü k b i r ö n e m verirlerd i . «Bütün d ü nyô ve d ü nyôda ne var sa hepsi bir lokma olsa, ben de o b i r lokmayı a lsam d a bilen , iman v e i rfan sôhibi o l a n birisine versem, gene -de onun h a k k ı n.ı ödeyememekten korka rım. Ama b i l g isiz, kötü bir kişiye, b i r yudumcağız su versem , aşırı g itti ğ i mden. israf e tt i ğ i mden korkarım» buyurmuşlard ı r.
§ «Allôh'ı tan ı k tuta rı m k i , babam A l iyv b. M u h ammed' rlen d uyd u m ; o, babası M Cısô'dan, o, babası Ca'fer'den, o, ba bası M u h a mmed 'd61ı, o, babası Ali'den, o, babası H u - . seyn'den, o, babası Ebu - Tô l i b o ğ l u Ali'den, o, Peygam ber'den, o, Cebrôil 'den, o. Mikôil 'den, o, İsrô fil'den d uy muştur; o, A l l ô h ' ı ta n ı k tuta ra k der k i : Levh-i Ma hfüz'da, şarab içen, putları öven le, onlara tapanla eşittir yaz ı l ı dır» buyurmuşlardır. EbO - N uaym Fazı b. Dek i n , «Tezki ret'ü l - Havôss» ın d a , bu hadisi nakletti kten son ra , «Hz. RasOl ' ü n (S. M ) Eh l ibeyti yoluyla rivôyet edildiğinden pek değerl idir» der. § İ môm Hasa n ' ü l - Askeri (A. M ) . «Tuhaf'ül - U k u u l >> d e z i kred i ld i ğ i g ibi E h l i beyte uyan la ra şu suretle öğüt ve rirlerd i : «Allah yol unda takvôya riôyet etmenizi, m ü côhedede· b u l u n manızı, iyilikte bulu nanda n . yôhut g ünah işleyenden, kimden olursa olsun, size emônet edi len şeylere riôyette bulunman:zı. emônete h ı yônette bulun maman ızı tavsiye ederim . . . . Komşul arınızla iyi geçinmenizi, A l !ôh'a i bô det teyken secdede uzun m ü ddet ka l m a nızı, kulluğu b ı ra kma manızı d ilerim; ç ü n k ü Rasü l u l l ô h ' ı n (S. M ) risôleti, bu esns lara daya nmaktadı r. . . H a l k l a iyi g eçinin, on l a rı dolaşım , hasta la rı n ı n hatırlarını sorun. İ ç i nizden biri, ta kva sôhi ... - 1 91 -
bi o lu r, doğru söyler, gerçek muômelede bulunur, İslô m ı n edeplerine riôyet eder, dini vazifelerini yerine getirirse, h a l k , bu ·k i ş i , E h l i beytin yolunda der; buysa bizi sev i n d i ri r; b i z i m övü ncümüz, bezentimiz o l u n ; buna gayret edin ; ba � ı m ı z ı yere eğd i recek hareketlerden çekin i n ; bize h a l k ı n sevg 's!ni cel bed i n ; bizden, onların kötü z a n l a r ı n ı , bize ld y ı k ol mayan d ü ş üncelerini g ideri n ; ç ü n k ü biz, h a k k ı m ızda söylenecek her çeşit iyil iklerden. övüşlerden üst ü n ü z ; o övüş:ere, daha da lôyı k ı z ; a ley hi m izde söylenecek köt ü l ü k lerdense uzağ ız; bizi m Peyga mber'e (S.M) yakın l ı ğ ı m '! var; Kur'a n, h a kk ı m ı z ı tôyln etm 'ştir; Tathir ôyeti , A l l a h ta rafı nd a n, bizim h a k k ı m ızda i n m'şti r; bizden başka kim o ô yeti kendisine n isbet ederse, yalan söylemiş olur. » § Akıykıy- i Behşôyi şi, İ m ô m Hasan'ül - Askeri'nin (A. M ) , M ü s l ü m a n l a r ı n bi rleşmesine d ô i r bir mektuola rı n ı n fa rsçaya çevirisini, «Zin degôni-i İmôm Hasa n - ı Askeri A . » de. «Tôr1h-i Sôm ı rô » d a n na klen sunma kta (C. 2, S. 1 3 ten ) : «M üslümanları, b i r d ilenin fertleri b i l men, vazifendir: yaşl ı'arı baba mesôbes'nded i r, k ü ç ü kleri evlôt. yaşıt olan l a rıysa kardeş. Bunu böyle kabul edersen , nasıl o l u r da onların birine z u l medebi lirsin? Bu, böyle kabul edi lince, k i m , bir baş·k asını n a leyh ' ne bir a d ı m ata b i l i r?. Yôhut o n u n ·a leyh i nde bulunur, yôhut da z a ra rına ça l ışabilir? Şeytan, öbür iman kardeşleri nden daha yüce, d a h a ü s t ü n o l d u ğ u n a d ô i r gönl üne b i r ş ü p h e salarsa, o n da n üstün olduğunu sa n d ı ğ ı n kişi. senden yaşl ıysa , o , el bette benden daha fazla hayırlı iş lerde bulunmuştur, benden fazla iyi l i k etmiştir de; yook, eğer senden k ü ç ü kse, ben de. ondan daha çok suç işlem:şimdir, ondan faz l a isyô n etmişimd i r; o hôlde o, benden çok daha iyi. O kişi, senin l e yaşıtsa, ben , işledi ğ i m suçları b i l iyoru m ; ama onun suç l u o l u p olmadığında ş üphem var; nası l olur d a şü pheyi ya kıynden üstün tutarım de. - 1 92 -
Şunu bil k i insanların e n iyisi, iyi l i ğ i , hayrı insanlarca bi linen, fakat kendisi, h a l k ı n ayıplarını , g iz l i şeyleri n i yay mayan kişidir.» (S. 1 2 1-1 22) • .. *
§ Onikinci İmô m'ın (A. F) . Mehdi olduğu hakkındaki hadisler ve Şia ' n ı n , İ môm ·Hasa n ' ü l - Askeri'yi (A. M ) On birinci İmôm tanı ması , Abbasoğullannın telôşı n ı , ü rk üntü s ü n ü büsbütün a rttırmıştı. İ nıôm'ın (A. Mi. henüz çocu kları o l ma mışt ı ; fakat bu, doğru muydu? Buna bir türl ü ina n a m ı yorlard ı . Onun i ç i n d e İ m ô m ' ı n (A. M ) evleri, dfümô göz a ltındayd ı ; ken d i lerini z ı ndana attırmaksa, daha da emin b i r çareydi. Muhtedi. İmôm'ı (A.M ) z ı n dana attırmış, Vasi! o ğ l u Sôlih'i de, hôllerin i teftişe, kendisine habervermeye memur etm işti ; h a k l a rında her türlü nobra n l ı ğ ı ya pması ,e m redi len Sôlih, İmôm'ın (A.M) tesiri a ltında kalm ış, M ü h tedi'ye, g ü nd ü z ü n a kşama d ek, geceleyin sabaha kadar i bôdetle meşgu l olan, ki mseye b i r söz söylemeyen, duô da n , i bôdetten başka b i rşeyle meşgu l olmayan b i r kişiye ne yapı l ab i l i r ki d iye haber göndermişti. M ühtedi, İmôm'ı (A. M ) şehid ettirmeyi kurmuştu; fa kat diled iğini başa ra madan can verd i . § E b u - H ô ş i m , M uhtedi zamô n ında, İmôm Hasan'ül .A skeri (A.MI ile zındanda berôber bulunduğunu, İmôm'ın (A M ) bir gün, «Bu zôlim ada m ı n ömrü sona erd i ; bu gece ö leceb buyurduk ların ı , o gece M ü htedi'nin öld ü rü l d ü ğ ü n ü ertesi g ü n de zın dandan çıktık larını söyler (Zindegônl-i İ môm Hasa n - i Askeri A. S. 86-87) . § İmôm Hasaın ' ü l - Askeri (A. M ) . Mu'temeid tarafın -dan d a hapsettirilmişlerdi . Z ı ndandaki memurların bir!, imôm'a (A. M ) . revô görülen kötü muômeleleri zevcesine -an latırken kadınca ğ ız, Korkuyorum, onun g ibi bir zata yaptı klarının cezôs ı n ı çekeceksin deyivermişt i . Ada m . zev cesin i n bu sözüne pek kızdı ; O'nu y ı rtıcı hayva nların bu l unduğu yere att ı ra yım da gör dedi. Ertesi g ü n , bu fikrini, .gereken kişiye de bildirip o n d a n izin a ld ı ve İmôm'ı (A. M )
- 1 93 -
F. 1 3
o ıbölüme yolladı ; ken d i.s i de i ş i n n e o lacağ ı n ı görmek içi n , d ışardan seyre dald ı . İmôm (A. M ) . o bölüme g i rer g i rmez na maza durdu lar. Y ı rtıcı ca'n avarla rsa , İ m ô m ' ı n çevresinde s a f d ü z m üş ler, oturmuşlar, İ mô m ' a (A. M) d a l m ışlardı. Bu h ô l i gören adam, hemen İ m ô m ' ı (A. M ) ardan ç ıkarttı . § M u 'temid gerçekten de hasta b i r adamd ı . B i r g ü n , b i r yere g i d i l irken, maiyetindeki askere e m i r verdi ; herkes ya n ı na bir torba a laca k, içine doldurduğu topra ğ ı , geçer ken muayyen bir yere dökecekti . Aynı yere dökülen top ra k , büy ü k m ü , büyü k , y ü kse k m i . yü ksek bir tepe mey da na getirecekti ve İmôm (A. M ) . bunu görüp M u 'te m i d 'in kud retini an layaca ktı! § imôm Hasa n ' ü l -Askeri (A. M ) , Mu'temid tarafından da bi rkaç kere hapsett i r i l miştir. Bu suretle devrin ı ktid ô r ı , h e m İ mônı ' ı (A. M ) Şia'yla görüştürmemiş oluyor, h e m ço cu kları olması n ı engell iyor, kendilerini de göz a ltında bu lund uruyord u . M u 'tem id, zındandaki memurlarda n , İ m ô m (A. M ) h a k k ı n d a dôimô haber a l madayd ı ; fakat İ m ô m ' ı n (A. M ) . ibôdetten . namaz v e n iyazdan başka birşeyle uğ raşmad ı klarını haber a labil iyordu yalnız: her g ün ü n ü oruç la geçi rmedeydi İ m a m (A. M ) . İ fta r çağında, kend i lerine, evlerinden gönderilen yemeği , zındandaki lerle berô ber · yiyorlard ı . Zındanda bul u na n l a rdan da kendilerine uyup · Y u c tuta n l a r oluyordu. Kendileriyle berôber mahpus olan Ebü-Hôşim, bir gün, gün ortasında, pek hô lsiz d üşmüştü. Kimsen i n görmed iği b i r yere çeki l i p yemeği n i yed i ; suyunu içti ; ağzını s i l i p arkadaşları nın yanına geldi . İmôm (A. M ) , 1 ü l ü mseyerek kendisine ba kmaya başladılar d a « Utanmm buyurd u la r; «Bu, utanılaca k bir şey değ i l . Zôti ben , b i rbiri üstüne ü ç gün nafile oruç tutman ı z ı istemem; adam, g üç ten d ü şer. Hattô g üçlenmek için et yemelisin.» § İ m ô m Hasa n ' ü l -Askeri (A. M ) . b i r kere de Ali b. Ota m ı ş a d l ı b i ri n i n m u rô kabası a ltında hapsed i l mişti. Bu ada mcağaz, Alevilere (Ali A . M evlöd ına) pek d üşmandı; - 1 94 -
i môm'a (A. M) iyice eziyet etmeyi kurmuştu; fa kat İmôm'ın (A.M ) heybetleriyle ıberôber g üzel l i k leri, temkin ve vekar l a rıyle berôber l ütufları, m ürüvvetleri, Rabbine karşı ibô detleri, itôatleri, bu zôtı şaşırtmıştı; bir g ü n sonra İ môm'ı zındandan ç ı kard ı , bundan sonra d a A li evlô d ı n a riôyet eden i na ncı sağ l a m bir kişi kesi l d i . § İ mô m Hasa n ' ü l-Askerl (A. M ) . s o n defô, h icreti n i kiyüz a ltmışıncı yılında hapse dil mişlerd i . B i rg Cı n , an nele rine, «Bu yıl bir eziyete uğrayacağ ım » buyurmuşlardı. An neleri, ağ la maya başlayınca, «Ağ lama n ı n , üzülmenin çô resi yok» demişler, o y ı l ı n Safer ayında memurlar gelip kendilerini a l mışla r, z ı ndana koymuşlard ı ; kar:d eşleri Ca' fer de kend i l eriyle . berôber zındana a t ı l mıştı . Birkaç g ü n sonra M u'tenı i d , z ı ndancıyı ç a ğ ı rd ı , « Git, imôm'a selô m ı rn ı söyle, evlerine gidebili rler» emrini verd i . Memur, z ı n dan kapısına g e l i nce, arda eğerlen miş, gem i vurulmuş b i r a t ı n d urduğunu görd ü . Kapıyı açı nca ıba ktı , görd ü k i İ môm (A. M ) . g iyinmişler, kapıda bekl iyorla r. M u 'temi d ' iın selômı n ı ve emrini söyleyicn İmôm, b i r müddet d u rd u la r; sonra, «Git, M u 'tem id 'e söyle, benim çıkma m , Ca'fer'in k a l ma sı, a y ı p b i r şey o l u r; o n u n l a g e l d i k , o n u n l a ç ı kacağız» bu yurd u l a r. Zındancı g i d ip h ô l i M u 'temid'e b i l d i rd i . M u 'te m i d , «Ca 'fer'i de kendi lerine h ü rmeten bıra kıyoru m ; yok sa onu, hem bana, hem ken d i lerine ka rşı suçlu g ördü ğ ümden habsetmiştim » demes i n i zındancıya emretti, z i n d a n c ı d ö n ü p M u 'tem id ' i n sözlerini b i l d i rd i v e i kisini de bı ra ktı . § İ môm Hasa n ' ü l -Askeri (A.M ) . i kiyüza ltmış y ı l ı Ra blulevvel i n in i l k g ü n ü rahatsızlan d ı l a r. Hasta l ı kları Hali fe'ye d uyuru l d u . M u'te m i d , vezir Ubeyd u l l a h b. Ya hyô b. H ô ka n ' ı , yakın larından beş kişiyle İ môm'ın (A. M) evlerine gönderd i ; doktorları da tedôvlleri için yol l a d ı ; ayrıca Ka azi'I - Kuzôt'ı, b i l g i n lerden on kişiyle İ mô m ' ı n (A. M ) evle rinde kal maya memur etti. § Rablulevveli n sekizinci g ün ü n e doğru hasta l ı k l a rı a rttı. O g ü n s abah leyin , na mazı k ı ldıktan sonra m ü bô rek - 1 95 -
ruhları n ı tesıtm ett iler. Y ı ka n ı p kefenlendi kten sonra k a r deşleri Ca'fer, namazları n ı k ı l m a k üzere g e l d i ğ i sırada O nkii nci i m a m Sôh iıb ' ü l - E m r (A.F) gelip Ca'fer' iın eteğ i n i çekerek, «Amca» buyurd u l a r, «Baba m ı n namazını kı l ma ya ben i m senden daha üstün h a kk ı m va r.» Ca 'fer, geri çekilmeye mecbur o ld u . Zamanın İ m ô m ı , babalarının na mazın ı k ı l ı p çeki l d i l er. lmôm Hasan'ül-Askeri'yi (A. M ) . Os man b. Said (R. H ) y ı ka mışlar, kefenlemişlerd i . § Bütün b u rivôyetlerden a n l a ş ı l ı yor ki gasillerinde, tekfin ve techizlerinde, na mazlarında, yani bu dini e m i rlerin yerine getirilişinde hô riçten hiçbir kimse bulundu rulmam ıştır. Bütün bunlard a n sonra imam'ı n (A. M ) vefôt ett i kle ri, yı kayıp tekfin ve techiz ed i l d i kleri d uyuru l d u . Şeh i r, u m u mi bir yas havasına bürü n d ü . D ü kkônlar kapa n d ı ; herkes toplandı; cenôze evden çıkarı l d ı ; şehirde gezdi rilıd i ; M u 'temid'iın emriyle b irkaç kere kefenin üst ta rafı a ç ı l d ı , mübôrek yüzleri h a l ka gösteri l d i ; bu suretle de imamın (A.M ) ecel leriyle vefôt ettikleri a n latılmak isten di. Sonra kefen ört ü l d ü , M u'tami d'in amcası İsô , beş tek birle namazlarını k ı l d ı rdı; eve dön ü l d ü ve babaları n ı n ya nına defned i l d i ler. § H a life'nin emriyle evdeki eşya toplan ı p m ü h ürlen d i ; odalar a rand ı ; gönderi len ebeler, kadınları muôyena ettiler; g ebe sa n ı l a n bir côriye, hanımlarıyla berô ber bir m üddet hapsedi l d i ; sonunda cariye n i n gebe olmadığı a n laşı l d ı ve oğulları Sôhib'ü l-Emr (A.F) bul unamadı . i m a m Hasa n 'ü l-Askeri (A. M) vefatlarında yirmiyedi yaşlarını bitirmişler, yirm isekizinci yaşları ndan onbir ay s ü rdürmüşlerd i . İmômetleri beş y ı l , s ekiz, O 'y , beş g ü nd ü r. * * *
§ M u 'temid tarafından zeh irletilerek şehld e d i l d i kleri rivöyet edilmiştir. İmôm Hasan b. Ali'nin (A.M) ve İ m ô m Ca'fer'us - Sôdı k'ın (A. M ) , «Bizden h içbir kimse yoktur ki katled i lerek, yôhut zehirlenere k şehid olmasın» buyur-
1 96
-
·
d u k la rına göre b u rivôyet d oğ rudu r; h akları nd a g österilen zôhiri ihtimôm, ·kefen lerinin açı l ıp h a l ka , Alevilere, Hô ş imoğ u llarına g österilmeleri, eceliyle vefôt etti kleri n i n tes bltindE. gfü, teri len gayret de bu rivôyetin doğru l u n u gös terir. Saleı'lôtullôhi ve Se!ô m u h u A leyhi ve Alô Abô h i ' I Kirôm. * *
*
§ Eserleri. 1 ) Tefsir. 2) İsh a k b. ismfül-i NisôbO rl'ye mektupları (Tenkıyh' u l - M a ka a l ; ı . S. 24-25; İbrôhlm b. Abdehü'n - N!sôburi' n i n hôl tercemesinde; İshak b. İsmôil içi n aynı cild in 1 1 11 1 2. sahifelerine bak ı n ı z ) . 3) Halôl ve Harôma ôit risôleleri ( E'r-Risôlet'ü l - M a n kaba v e El - M u k n ı a d iye a n ı l ır) . 4) Kısa sözleri ve mektupları. * • *
§ Hôl tercemelerini yazarken rivôyetlerini b i l d i rd i ğ i miz EbO - Hôşim DôvOd b. Kaasım-ı Ca'ferl, İ môm Hasa n ' ü l Askerl'n i n (A . M ) i leri gelen ashôb! n d a n d ı ; Bu zôt, aynı zamanda Ca'fer- i Tayyô r'ın da (A. M ) soyundand ı ; imôm Rızô, Ta kıyy ve N a kıyy'ye de u laştığ ı g ibi imôm Hasa n'ül As,kerl'n iın (A.M) İmômet za manlarını d a i d rôk etmişti.
imômete, Tevhid , istltôat ve Bedô'ya, risôlelerle Tev l<ı'lere, Gaybete ve d iğer meselelere d ô i r telifleri b u l u n a n Abdunah b . Ca'fer' i l - H ı myeri, DôvQd b. Zeyd' i n - NlsôbO . ri, Seriyy b. Selôme g i bi birçok g üzide ashôbı vard ı . Muhammed b. Ah med b . Ca'fer v e Ca'fer b. Süheyl'is Soyka l vek i lleriyd i . Ga'fer b. S üheyl, Sôlı i b'ül-Emr'e de - 1 97 -
(A. F) vekôlette b u l u nmuşlard ı . Sôhib'ül - Emr'in (A. F) se firlerinden Osman b. Sald ' i l - Amrl. imam Hasa n ' ü l - As kerl'ni n (A.M) vekaletleri ni d e Ha eylemişlerdi ( B ı hôr'u! Envar'ı n L. ci l dine bakınız; S. 309-310) . Rıdvônuııahi A ley h i m Ecmaln.
- 1 98 -
ONİKİNCİ İMAM MEHDİ B. HASAN'ÜL - ASKERİ (A.M . A.F)
§ O n i kinci ve son İmôm, hicretin iki yüze.l l i beşinci y ı l ı Şôban ayının onbeşinci Cumua gecesi, tanyeri ağa rırken d ü nyôyı teşrif buyurmuşlard ı r. Baba ları, İmôm Ha sa n ' ü l - Askerl'di r (A. M ) ; a n neleri Nercis Hôtun'd u r. İsimleri, ced leri Hz. Peygamber'in (S. M ) . m ü b ö re k isi mleri, k ünyeleri, mübôrek k ünyelerıdir. Lôkapları , «Sô h ib'üz - Zamôn - Za mônın Sôhibi, Sôhib'üd - Dôr Vurdun Sôhibi, Kaa i m - Aya kta d u ran, kıyôm eden, Huccet - Reddi m ümkün olmaya n kesin d e l i l . Hôtim - Hatmeden, sona erdi ren, M u ntazar - Beklenen, Nôhiyet'ü l - M ukaddese .. Kutlanmış yön, Hôdl - H i dôyete sevkeden» ve « Mehdi H idôyete ermiş» tir; lôkaplarının en meşh urları, «Kaa i rn, M untaza r, Mehdi, Halef'üs - Sô l i h , Sôhib'üz - Zaınômı ve « Huccet» tir. «Gulôm» ve «Recul » yôni «Genç» ve «0 zôt» d iye de a n ı l d ıkları vard ı r. § İmôm M uhammed 'ü l - Bôkır, i mam Ca'fer'us - Sô d ık , İmôm MOsô'I - Kôzı m , imam A l iyy' ü r - Rızô ve i m ô m M uhammed'üt - Ta k ıyy (A. M ) . H z . Mehdl'niın (A. F) . adla rı n ı n anı l mamasını buyurmuşlar, İmôm Ca'fer'us - Sôdik (A. M ) . «Mehdi, beşinci oğlumdan (Oğlumun dördüncü to runundan, (İmôm Hasan'ül - Askerl'den) doğar; H useyn 'in (A. M ) yedinci torunundan (·H asan ' ü l - Askerl'ıden A . M ) g e l i r; kend i s i n i s izden g izler; sizin için d e O'nu a dıyla an m a k halôl olmaz» buyurmuşlardır. i ma m Muhammed'üt - Takıyy (A. M ) , Hz. Mehdi'den bahsederlerken, «Zuhur edip z u l ü m le, cevirle d o l m u ş olan yery ü z ü n ü eşitl i kle, aıd ôletle d o l d u ru ncaya d ek a d ı n ı a n m a k halöl değild ir» buyurmuşlardır. - 1 99 -
imôm MCısô'I - Kôzım (A. M) buyurmuşlardır k i : « Doğu m u i nsanlardan g i z l i tutu lur; üstün ve yüce Allah, cevir le, z u l ü m l e dolmuş olan yeryüz ü n ü , O'nu ızhôr edip, O ' n u n vôsıtasıyla eşifükle, adôl etle dolduruncaya dek d e a d ı n ı a n m a k halôl olmaz.» A bdü'I - Azim' i l - H aseni (A.M ) . İmôm Muhammed'üt Takıyy'n i n (A. M ) , « Ka a i m , öyle b i r zôttır ki doğumu in san lardan g izlenir; şahsı o n lardan g i z l i ka l ı r; ad ıyla a n ı l m a s ı . o nlara harô m olur; O, Rasül u l lôh'ın (S.MJ a d ı n ı ta şır; k ünyesi d e O'nun künyesidi r» buyurd uklarını rivôyet etmiştir. i môm H asen ' ü l - Askeri'nin (A.M ) vefôtl a rı ndan sonra, Za môn ı n İmômında n, isminden ve mekônı ndan soru l a n soruya , «İsmiyle a n ı l ı rsa yayı l ır; mekô n ı n ı bilirlerse b u l u n u r» tarzında cevap gelmiştir. Oni k i nci imôm'dan (A.F ) . elyazılarıyle ve sefirler vô s ı tasıyla gelen emirlerde de m übôrek a d ları n ı n a n ı l mama sı. kesin olara k buyurulm uştur (Usulu Kôfi; S. 1 73; Bıhô r' u l - Envôr; C. LI, S. 31-34) . * * *
§ İmôm M uhammed'üt - Takıyy'ni n (A. M) kızları. İ m ô m H a sa n ' ü l - Askeri'n i n (A. M ) halala rı H a kime Hôtun (A. M ) . Sôhib'ül - Emr'in (A.F) doğumlarını şöyle an laitır: «İmôm Hasa n ' ü l - Askeri (A . M ) ban a , bu g ece bizde iftôr et. Şôban a y ı n ı n onbeşiın ci gecesi ve bu gece A l l a h , Huccetini ızhôr edecek d iye haber gönderdi ler. Evleri n e g itti m ; kend i lerine. a n neleri k i m d iye sordum. Nercis b u y u rd u lar. Ben , ·kendisinde d o ğ u m alômeti görmüyorum de d i m ; İmôm (A. M ) . «Gerçek, beni m dediği mdir» buyurdu lar. Nercis geld i , bana Seyyidem d iye hıtôb etti ve ayak kaplarımı çıkarma k istedi . Ben, kend isine engel o l d u m ; Seyyidem sensin ded i m . i m ô m (A. M ) . b u sözü m ü d uyun ca , «Allah sana hayırla m ü kôfôt ets i n a mme» d ed i ler. Ner c i s'e, Allah sana, bu gece bir çoc u k i hsôn edecek ki dün- 200 -
yan ı n d a efendisi olacak, a h ı retin d e d ed i m . Nercis utan gaç bir halde oturd u . Namaz k ı l d ı m , ifta r ettim ; b i raz yat tım, uyudu m . Gece namazına kalktı m; sonra tekrar yat t ı m . Derken korkara k uya n d ı m . Nercis uyuyord u ; bi raz sonra o da uya n d ı ; gece namazım k ı l d ı ; sonra yattı. He nüz bi r doğ um ala meti o l ma d ı ğ ı için ôdeta teredd ü d e d üş tüm. i mam (A. M ) . odala r ı n d a n , «Amme can. vaa dedilen vakit yaklaşma kta; acele etme» d iye seslendi ler. Ben. Elif - Lam - Mim ve va - Sin s ü relerin i okudum. O anda Nercis okrka ra k uyand ı la r. Koşup ya nına g ittim; Allah ko rusun sen i , doğum mu var d iye sord u m . Evet dedi. Ken d i s i n i bağrıma bast ı m . imam (A. M ) « Ka d r s ü resini oku a m me» buyurd u l a r. Tanyeri ağarırken O n ikinci i m a m (A.F) d ünyayı şereflen d i rd iler.» .. .. *
§ i mam-ı Zam a n · ı , doğumlar ı n dan sonra , baba l a rı i m a m Hasa n ' ü l - Askerl'n i n (A. M) ô h ı rete i nti kal lerinden önce, ya k ı n larından birçok kişi görm üş, kend i leriyle görüşmüş t ü r. i môm Hasan ' ü l - Askerl'de (A. M ) . O'nu, yakınlarına g östermişler, m ü j delem işler, o cüm leden ola ra k Amr'ul Ehvazl'ye, «Sahib:niz budu r» buyurmuşlard ı r (Usulu Kôfi; S. 1 70-1 73; Ten kıyh 'ul - M a ka a l ; i l , S. 326) . § Validelerini n , Roma İ mparatorunun oğlunun kızı ol� d u ğ u ve a n ne tarafından, isa Peygamber'in (A. M ) vasıysi Şem 'On 'un soyundan bulunduğu, bir savaşta esir d ü ş ü p Al iyy'ü n - Na kıyy (A. M ) tarafından satın a ld ı rı l d ı ğ ı v e i m a m Hasa n ' ü l - Askeri'ye (A.M) verildiği d e rivayet edi l m i ştir ( B ı h ô r'ul - Envar; C. Ll, S. 6-1 0 ) . § « İmamet» bahsi nde, yeryü z ü n ü n , A l l a h H uccetinden mah ru m bıra k ı lmayaca ğ ı n ı , bu h u ccetin, ya ni irna m ' ı n , h i kmete binaen meydanda, yôhut g i z l i olaca ğ ı n ı , Ras Q ! i E k rem'den (S. M ) sonra i mômla rı n , isrô i oğ u l l a rı n ı n N a k ıyb leri n i n sayısınca on i k i olduğunu, heps i n i n de Ku reyş bo yundan, Hôşimoğu l l a r ı soyundan g e leceğ i n i , sonuncula rı ..
- 201 -
olan Onikinci İmôm'ın. bunların Kaai m 'i , ü mmetin Mehdl' si bulunduğunu h adis-i şeriflere dayanarak bild i rmiştik. § Kur'ôn-ı Mecid'in kırki.ki s O re-i celllesinde, Altmış dört ôyet-· i kerime, Al-i Muha mmed'den (S.M) Mehdl' n i n (A. F) zuh uruyla tefsir ve te'vll edilmiştir v e bu tefsir ve te'v11 1er, Emir'ü l - M ü' minin (A.M) başta gelmek üzere Eh l i beyt i mamlarından (A.M) ve sa hôbeden rivôyet ve tahric o l u nmuştur (Bıhôr'ul - Envôr; LI, S. 44-46) .
\
§ Ahmed b . Hanbe l ' i n « M üsned» i nde, Buhôri v e M üs l i m ' i n «Sahih» lerinde, lbn Môce, Ebü-Dôvüd ve Tirmizi' n i n «Sünen» !erinde, son zamanda, yeryüzü cevir ve zu lümle dolduğu . vakit, Ra s ü l u llôh'ın (S.M ) soylarından ve Cenôb-ı Fôtıma'nı n (A.M ) evlôd ından «Mehdi» n i n z u h u r e d i p ôlemi adôletle, eşitl ikle dolduraca ğ ı h a kk ı nda birço1< h q�vcuttur. Bu Sıhah sôhiplerinden sonra da İbn Ku tayba, l'vTtlTl'ôvi, Tabarôni, Dôru Kutni, Hôl<im-i Nişôbüri, Ebü - Nuaym, Sa 'lebi, İbn Asô kir, Zemah şeri, İbn Haşşôb, «Ga rfö' ü l - Hadis, Melôh ı m , Mu'ce m ü Kebir, M üsnedü Ali, M üsnedü Fatıma, Cerh ve Ta 'dll, M ü stedri·k'ü s-Sahlhayn, Erbain, Fevôi d , Avôli, Arô is, Kasas, İstlôb, Tôrilı u Bağdôd, E İ - Cem'u Beyn'es - Sahihayn, Mesôblh ' ü s - Sünne, Ta rih, Keşşöf, Tôrlh u Mevô lfd ve Vefeyôt'ül - Eimme» adlı kita12larında , gene Sıhôh'a dayanarak Mehd' ..bO: i r. Bu arzettıgımiz zatlar, h i cri üçün d i slerl� cü yüzyı ldan a ltıncı yüzyı l ı n yarısından sonraya dek yaşa m ışlardır. Ayrıca yalnız « Mehdi» ye d ô i r de ibn Megaazill, Kenciyy-i Şôfü, Yusuf b. Ya hyô Madisiyy-i şam. Sa 'ded din-i Hamevi, İbn Kayyim-i Cevzi, Muhammed b. İsmfül-i Yemeni, Cel ô l ü d din- i Suyüti, Kemô l Paşazôde, Muham m ed b. Tolon, İbn ·H a cer, Aliyy-i M ütekkıy-i H i n di. Mu nla A l i yy-i Kaari, Mer'i b. Yüsüf-ı Makd i si, Şevkôni. .. g ibi be ş i nci yüzyıldan ondördüncü yüzyıla d e k geçen za manda yaşayan bilgin ler, k itap l a r tedvin etm işlerd i r. Başta Hz. Emir' ü l-Mü'minin (A.M ) , Abbas b. Abd ü l m uttalib, Sel môn, Ebü-err, Ebü-E·y yüb'ü l -Ansôri o l mak üzere sahôbeden otu-
- 202 -
·
za yakın zatla Tôbiiodeo gene b i r o kadar kişi, Mehdi ha.___ d islerini rivôyet etm işlerdir. __
Bu hadislerde, Mehdi'n i n ad ı , k ünyesi, Hz. Peygam ber'in soyundan ve Ali ile (A. M ) Fôtım a ' n ı n (A.M) evla d ı n dan olaca ğ ı , Cennet erlerinden ve A l l a h Halifesi buluna cağ ı , a iemi z u l ü mden a rıtıp adôletle - dolduraca ğ ı , İsô "� g amber' l_n (A. M ) , O'nun hükmettlQi c� yeryüzüne i ne ö'na ı ktıdô edeceği, l s l ô m ' ı n , Ö lemae tek ceğ i , namazda -::> � d i ı:ı olqra k kalacağı, O'na uymak luzümu, hattô h ü kme- decoğ i m üddet, hattô yüz ü n ü n , boyunun şekli bile bild it....ril mektedi r. '·· · ·- · -
§ ümeyye ve Abbasoğu l l a rı zam a n la rı n d a , hatta da h a da sonra ki devi rlerd e, İslôm'a h ü kmeden, din i siyôsete b i r ôlet hôline g etiren , halifeliği kendilerine meşru bir h a k tan ıtan k iş i l e re, o n l a rı n temsil ettikleri i ktidarlara karş ı kıyôm eden lerin, yôh u t onların . k u d retlerini ellerine a l ı p on l a r g '.b i h ü kmetmek isteyenlerin hemen hepsi, Mehdi ha d islerine daya n m ı şl a r, kendi lerini Mehdi tanıtmaya ç a l ış mışlar. yôh ut d a ta raftarları bu yol u tutmuşlard ı r. Bu yüz den Mehdi hadislerinde, bilhassa Mehdi'n i n babası n ı n a d ı h a kkında ihtilatlar meyda na gelmiştir. Hadislerde, M e h di'nin a d ı , Hz. Rasü l-i Ekrem'in (S. M a d l a r ı r; k ü n yesi, Rasü u a ın (S.Ml k ü nyelerid i r. Fakat Mehdi hac;lisleri n i n bir kısmında , soyu, imam Hasan (A.M) soyundan, ba basın ı n a d ı , Abd u llah olarak a n ıl makta d ı r. Diğer hadis lere uymayan bu rivôyet ş ü phe yok ki Abbasoğullarından Mansur'a kar§ı kıyam eden , « Nefs:SZeki�d iye a n ı l a n ve yüzkı rkbeş h icride Medine'de şehid edilen M u h a m med b. Abd u l la h b. Hasa n' ü l - M ü ctebô ' n ı n Mehdi olduğuna halkı i na n d ı rmak i ç i n meydana g etir i l m işti r (Hôl tercemesi v.s. için «Tenkıyh'ul - Makaal» e ba k ı n ız; 1 1 1 , S. 1 40-1 43) ; netekim Mansur, oğlunun lôkabını « Mehdi» koymuş, bu şerefi Abbasoğulla rına maletmeye yeltenmiş, böylece de Mehdi hadislerine Abbas soyu ve Horasan'dan bel i recek siyôh bayra klar g i rmiştir. Bun lara karşı, Mehdi' n i n , ancak Meryem oğlu lsô (A.M) olduğuna dôir rivôyet edi l en ha- 203 -
disle de Mehdi' l l k lddiôsıyle meydan a ç ı ka n l a ra karşı d u . u ! m a k istenmiştir [ * ] . § Bu a rada, Mehdi' n i n , İmôm Hasa n ' ü l - Askeri'ni n (A. M ) o ğ l u olma d ı ğ ı cihetle, bu h ususta·ki hadisleri yalan lamak isteyen İbn Hazm, H atib-i Bağdôdi ve İbn H a l d u n g ibileri d e vard ı r. İbn Hacer'in « Lisô n ' ü l - Mlzô n>> ında yazdığına göre, zam a n ı n : n bilg i n leri tara fından küfürle töh metienen İbn Hazm, «Cemheretü Ensôb'il - K u reyş» te, lmôm Hasan ' ü l - Askeri'n i n (A. M ) o ğ l u olmadı ğ ı n ı bil d i ri r. Hatib, tcTôrlhu Bağdôd » da, i ma m Hasa n ' ü l Askeri'yi (A. M ) . « EbO - Muha mmed - M uhammed'in ba bası » d iye a n d ı ğ ı halde o ğ u l l a rı olduğundan bahset mez; ıİbn Cevzi de aynı işi işler; İbn Kesir « El - Bidô yetü v'n - N ihôye» de, onuncu imôm'ın, Hasan b. Al iyy'il Askeri'n i n (A. M ) babal a rı olduğunu b i l d i rd i ğ i halde ken d ileri1n den ba hsetmez. İbn Tagrı Bırdı Yusuf, « E'n - N ücOm' ü z - Zôhire» sinde, ikiyüz a ltmış yılı olayları nı bildi rirken, İmôm Hasan'ül - Askerl'yi (A.M ) . « Ebü - M uhammed». d iye a n a r, fa kat oğulları o lduğunu söylemez. Ende l ü s l ü o l a n İbn H a l d un'sa, Mehdi hadisleri n i i n kô r edememekle be rôber, Ehl ibeytten « Mehdi» n i n zuhu ru hakkındaki rivôyet leri redde kal kışır; isteği de, her halde Fôtımllerin « Meh di» sini çürütmektir (Ali Devôni'n i n « Dônişmendôn-ı Amme ve Mehd iyy-i Mev'Od» u ; S. 31-r35) . § Côml Abd ü rra h m a n , « Nafa hôt'ü l - O ns» te, İ m ô m Hasa n'ül - Askeri'n i n (A. M ) o ğ u l ları Mehdi'yi (A. F ) . « M u hammed b. Hasan'ül - Askeri radıyallôhu taôlô a n h u ve an ôbô ih i 'il - Kirôm, Eimme-i Ehlibeyt'it - tahôredendir» d i y e a nd ı ktan sonra , kutbiyyet mertebesine u laştıklarını, sonra ihtifô ederek A bdôl d ô i resine g i rd i k leri n i . sonra da h a yüce mertebeye varıp Seyyid' ü l - Efrôd oldukla rı n ı , zarı
İ bn
Hacer'ln
«El-Kavl'ul-Muhtasar fi Alômet'il-Mehdlyy'll·
Muntazar» ında, Mehdi'nln, Abbasoğullarından olaca ğ ı n ı bildiren ha· İ sö'dan başka Mehdf olmad ı ğ ı hakkınçtaki hadisin disln «Garib», «Zaih, Magrıb-ı Aksô'dan zuhür edeceğine dôlr rlvôyetinse mevzü ol duğu bildirilir (Ali Devôni: Dônişmendôn-1 Am m e ve Mehdiyy-1 Mev'• Od; S. 23-27) .
- 204 -
manlarında, Ali b. H useyn i ' I - Bağdadi a d l ı birisin i n kutuo o l d u ğ u n u , bu zat ö l ü nce namazın ı Muhammed b. Hasan ' ü l - Aske ri'n i n k ı l d ı ğ ı n ı . ondokuz y ı l kutbiyette k a l ı p vefôt etti ğ i n i , yerine Osma n b. Ya'kub'il - Cüveyniyy' i l - H o rasô ni'n iın kutub o l d u ğ u n u ve bu kişinin, Mehdi'n i n na mazı n ı k ı l d ı ğ ı n ı , Medine'de defned i ld i ğ i n i , yanla rındaym ı ş g ibi a n latır ( Lômii'ni n « Fütuh'ul - M ücah i din l i Tervihi K u l u b'il Müşahidin » a d l ı Nafahat tere. İst. 1 289 H . S. 29) . Gene Cami, «Şeva h i d'in - N ü büvve» s i nd e , imam Hasa n ' ü l - As keri'n i n (A. M ) o ğ u l l a r ı n ı n , kutbiyet makaa mıına erişip son ra vefôt ettiğini söyler ve Ala'üd Devle - i Simnani d e bu n u kabul eder; Kaadi H useyn - i Diyarıbe-kri de «Tarih ' u l Ha mis» te aynı inancı g ü der. Zeheb! ise « Mehdi» n i n , i m a m H a s a n ' u l - As·k eri'n i n (A.M ) o ğ u l l a r ı o l d u k l a r ı n ı , sonradan o rtadan yittikleriın i , ne oldukl a rı n ı n malum o l m a d ı ğ ı n ı bil d i r i r (Dônişmendôn-ı Amme ve Mehdiyy-i Mev'u d ; S. 36) . •
§ Yukarıda a rzettiğimiz kasta daya n a n , yôhut tasav vuf h u lyô larıyla yoğ rulan istisnaları b i r yana b ı mk ırsa k, Ehl-i Sün net kardeşlerimiz de Mehdl'ni n · zuh urunu kabul ederler. Bunun en kesin delili , Kenya 'dan Ebu- M u h a m med a d l ı bir zatı n , Mekke-i M ü kerreme'deki «Rabıtat'ül - Alem' il - islômi» cemiyetine, Mehdi h a kk ı nda .g önderdi ğ i yaz ı l ı soruya, cemiyet tarafından veri len m ufassal cevaptı r. « İ d a ret'ül - Mecm a ' ı l - Fıkh iyy'il - İslôml» M ü diri Mu hammed'ül - M u ntasar'il - Kenôni' n i n i mzasını taşıyan 'Jı:J H icaz bilgi nlerinden Şeyh Sal i h , Ahmed Muhammed Ce m a l . Ah med Ali ve Abd ullôh H ayyôt'ın reiylerini de bild i ren bu cevapta , « Kıyamet a lômetlerinden olmo k üzere zu h u r edeceği, Mekke'de Rükün'le Makaam, yan i Kô 'be-i M uazza ma'y!a Hacer' ü l - Esved a rası nda, kend isine bey'at edi lece ğ i bildiri len ve hadislerde, sayıları o n i k i ola ra k be yan buyurulan H ulefô-yı Rôşidin'in sonuncusu ve gene, zu h O ruyla küfür ve zulümle dolmuş bulunan yeryüzü n ü , adô l etle, eşitlikle dolduraca ğ ı , bütün ô leme h ü kmedece ğ i , ye d i y ı l h ü k ü m s ü receği, kend isinden sonra isô Peyg a m ber' i n d e (A. M ) ineceğ i , Deccô l'in öldü rüleceğ i a n latılan Meh <li'nin, bir gerçek olup buna inanma n ı n v.ü cObU» izô h olun- 205-
maktad ı r. Cevap, « Mehdi'nin zuhu runa ıman etmenin Eh l-i Sün net ve Cemaat inançlarından bulunduğu, bunu, an cak sü nneti bil meye n . yô hut inançta bid'at ehli olan ki şinin inkar edeceğ i » söylenerel< son bulmaktad ır. Cevapta, Mehdi hadislerin i n , birçok sahabiden geldi ğ i bildiri l me kte, bunlardan . Ali, Osman , Ta lha, Abd ürra h man b. Avf, Abdullah b. Abbas, Ammar b. Vasi r, Abdul lah b. Mes'ud, Ebu - Sald' ü l - Hudri, Sevban , Kı rre b. Eyôs, A bd u l l a h b. Haris, Ebü - H ü reyre, H uzeyfet' ü l - Vema nı, Cabir b. A bd u l l a h , Ebu - Üsôme. Côbir b. Bôhir, Abdullah b. Ömer, Enes b. M a l i k , İ mran b. H useyn ve Ü mm'ül- M ü'- . m i nin ü m m ü Seleme' n i n a d ları a n ıl m a kta, bunlardan baş ka daha b i rçok sahôbini n , Mehdi'ye d ô i r rivôyetleri bu lunduğu, tevat ü r derecesine vara n Mehdi hadislerinde ic tihôda yol o l ma d ı ğ ı kaydedilmektedir. Ayrıca, bu had isleri n , EbCı-Davad, Tirmizf, İbn Mace, İbn Amr'ı·d - Dôni'n i n «Sünen» !erinde, A h med b. Hanbel' i n , İbn va · ı a · n ı n , Bezzôz'ın « Müsned» !erinde, Hô k i m ' i n «Sahih» i n d e , Tabarônl' n i n «Mu'cem ü Kebln> i nde v e «Va Slt» i nde, Rüyônl ve Dôru Kutnl'nin kitaplarında, Ebu Nuaym'in «Ahbôr'ül - Mehdi» sinde, Hatfb'in <ffôrlhu Bağ d ô d ıı ında, İ bn Asôki r'in «Tôrih u Da maşk» ında ve daha · başka kitaplarda b u l u n d u ğ u da b i l d i ri lme kted i r. Ebu - Nuaym'ın «Ahbôr' ü l - Mehdi» , İbn Hacer'i l Heyseml'nin « E l - Kav l ' ü l - Muhtasa r f1 Alômôt'i l - Mehd iy ye'il - Muntaza r», Şevkônl'nin « Et - Tavzih fi tevôtüri mô cae fi'! - Muntazarı ve'd - Deccô li ve'I - Mesih » , İdrls' ü l irôl<ıyy'il- Magrı bi' n i n « E l - Mehdi» ve Ebü'I- A bbôs b. A bd ' ü l - M ü ' m i n' i l - Mag rıbi'nin «El - Vehm ' ül -Meknun fi'r Red d i a lô'Bni Haldun» g ibi bilhôssa Mehdi hakkında ya z ı l m ış kitaplar bulunduğu da cevapta yer a l m a ktadır. Meh di hadislerin i n m ütevôtir olduğu b i l d i ri lere k diğer bôzı ki ta plar ve müell ifleri de a n ı l m a kta . «lsô 'dan başka Mehdi yoktun> meôlinde ve hadis olara k nakledi len söz ü n a s l ı ol madığı da z ikrolunmaktadı r (Dershôyl ez Mekteb-i İslôm;, - 206 -
Sayı : 7, Sene: 1 7; Ramazan - 1 397; S. 439-447. Cevôbm metni 445-447. Sahlfelerded ir) [*] . § Ceva pta Mehdi (Zuh u ru vaaded i ien ve beklenen, Ali, Fôtı ma ve o n l a r ı n oğu l l a rı Hasan soyundan Abd u l l a h o ğ l u M uhammed) d iye a n ı l m a kta, Şia-i l môm iyye rivôyet lerindeyse, baba l a r ı n ı n adı Hasa n 'd ı r; yô ni Mehdi. i ma m Hasa n ' ü l-Askerl ' n i n (A. M ) oğ u l l a rıd ı r. Had isteki « İsmu ebih i ismu ebi» yô n i , « Babasının a d ı , baba m ı n a d ı d ı r» sö z ü , « İsmu ebihi ismu ibni», Baba s ı n ı n a d ı , oğ lumun ( İ mô m Hasa n ' ın A . M ) a d ı d ı r» söz ü n ü n , ya ş ı l ıştaki bozu lmuş şekli olsa gerektir; b i r diş ve nokta hatôsı, bunu meydana ge tirmiştir: netek i m Kenciyy- i Şôfil de « El - Beyô nu fi Ah bôrı Sô h ih'iz - Za môn» a d l ı kitabında bu i htimô l i serde der. Aynı zamanda bu söz, E h l - i S ü nnet ta rafından ka bul edilen Mehdi hadislerin i n çoğunda yoktur; ayrıca İ b n Ebi - Leylô'mn rivôyetinde, «İsmuhu is m i v e ismu eblhi ismu ibni» (adı benim adım, babasmın adı, oğlumun adıdır). ta rzında geçer; esôsen E h l-i S ü nnetten gelen hadsiJerin bôz ı l a rı nda da, ba ba l a r ı n ı n İmôm ·Has a n ' ü l - Askeri (A. M } o l d u ğ u tasrih o l u n m a ktad ı r (Aynı; S. 444 ) . * * *
§ Kaa im-1 A l i M u h a mmed'in (S. M ) . İ môm Hasa n ' ü l Askeri'nin (A . M ) oğlu ve İmôm H useyn ' i n (A.M ) soyundan gelen dokuzuncu İ m ô m olduğu, Oniki İ môm'ın (A.Mi so n uncusu bulunduğu h a k k ı nda Şia ve E h l - i Sünnet kayna k ·t<ı rından gelen hadisler, «Bıhôr' ü l - Envô r» ı n L l . c i l dinde d i r. Bu hususta, « İ mômet» bahsinde gerçekten lzô h ı verdi ğ i miz c i hetle burda , bu ba hsi tekrô ra l üzum görm üyoruz ( Mezk u r c i l d i n 65-1 09. Sahife!erine bakın ı z ) . Emir' ü l - M ü '· m i nin'den (A. M ) lmôm Hasa n ' ü l - Askeri'ye d e k (A. M ) E i mme-i H üd ô ' n ı n (A. M ) b u hususta ki beya n l a rı d a aynı kitapta mevcuttur (S. 1 09-1 62) . .. • •
ı·ı
Rôbıtat'ül- Alem'il- l slômi'nin verdiği cevabın metninin fotoğ
rafyası, kitabımızı n sonundadır.
- 207 -
/
/'
Gaybet.
§ Hz. H uccet'in (A.F) i k i goybetleri, yôni g izlenişleri vardır; birincisi, doğdukları a n d a başlar; h i cretin ü çy ü z yirmisekizinci y ı l ı Şôbô n ı n ı n onbeşinci g ün ü ne d e k s ü rer.
Bu m üddet içinde, Onikinci İmôm'ı (A.F ) . babalı i m a m Hasa n ' ü l - Askeri (A. M ) . a shôbın ı n i leri g elen lerine gös termişler, kendilerinden son ra Allah H ucceti ve ü m meti n i m a m ı olaca k l a rı n ı b i l d i rm işlerd i r; birçok k işi de, çeşitli m ü na sebetlerle kendi leri n i görmüşlerd i r. Ancak bu görüş ler, . h i kmete mebni. ô ni olmuştur. «Gaybet-i Sugrô - Kü ç ü k g izleniş çağ ı » denen ve yetmişüç yıl s ü ren bu m ü d d e t iç i nde, Sôhib'üz - Zama n'la (A.F) Şia a rasında, ge,ne kendilerinin emirleriyle, birbirleri n i istihlôf eden dört kişi, Sefi rl ik h izmeti n i görm üşlerd i r. B u n l a r, Dört Nôib, Dört Se fir a n la m larına gelen «N üvvôb-ı Erbaa, S ü ferô-yı Erbaa» d iye anı lırlar. * .. *
§ Dört Sefir.
1 ) Amr' ü l - Amrl o ğ l u Said oğlu EbO - A m r Osman. Esedoğu lları boyundan olan ve zeytinyağı satm a k la geç i n d i ğ i için, zeytinyağcı a n lamına g elen «Zeyyat» ve «Sem môn» diye a n ı l a n EbO · Amr Osman b. Said , İmôm Al iyy ' ü n - Nakıy (A. M) ve Hasan ' ü l - Askeri'nin (A. M ) as hôbınc'a ndır. İmôm A l iyy'ün - Nakry'ye (A. M ) . daha çoc u k denecek bir yaşta, onbir yaşla rında h izmete baslamış, i môm Hasa n ' ü l - Askeri'nin (A. M ) vek i l l i ğ i n i ifa etmiştir. Sômırô ' n ı n «Asker» mahallesinde oturd uk la rı için «Aske ri» d iye de a n ı l ı rl a rd ı . İ môm'la (A.M) Şia a rasındaki sefi r li kleri dolayısıyle ken d ilerine, İmôm'ın Kapısı a n la m ı na «Bôb» d a denmişt i r. Ahmed b. İshak b. Sa'd'ül - Kummi. lmôm Allyy'ün Nakıy'ye (A. M ) . « Efend i m , her vakit sizinle müşerref ola m ıyoru m ; böyle zaman l a rda bir müşkile d üşersem, k i m i n - 208 -
söz ü n ü tutayım» d iye sormuş. İmôm (A. M ) . kendisine. «Bu Ebu - Amr, kend i s i n e i n a n ı l ı r, emin bir kişidir; size. ben i m ta rafımdan n e d erse, o söz, bendend ir» buyurmuşlardı. Ahmed der k i : « İ môm Aliyy'ü n - Nakıy (A. M) vefôt ett i k ten sonra oğul ları İmôni Ebu - M u h a m med Hasa n ' ü l - As keri'ye fA . M l . qene a y n ı soruyu sord u m . O da ba na . «Bu Ebu - Amr, i n a n ı lı r, emin kişidir, hayatta da, mematta da i n a nd ı ğ , m 7 ft t t ı r ; O , s ı ze n e söylerse, ne buyurursa , ben d e n d i r» dedi ler. Abd u l l a h b. Ca 'fer. « B i r g ü n » der, «Ahmed b. ishak'ın yan ı na vard ı m ; Ebu - Amr ordaydı, Ahmed'in ya n ında otu ruyord u . Ahmed'i kastedere k. Bu şeyh, d e d i m , bizim ka t ımızda, sözü n e i n a n ı l ır, g e rçek b i r kişidir; bize, senin hak kında sözler söyledi; A l la h için, sen i i n a n ı l ı r kişi bilen i k i lmôm hakkıyç i n , Ebu-M uh a m med'in (İmôm Hasa n ' ü l - As keri A M) o ğ l u n u görd ü n mü? Bu sözü m üzerine ağladı d a , Ben sağ ken kimseye söylemezsen a nlatayım d ed i . Söz verd i m . Evet d e d i , boynu böyleyd i. B u sözüyle ôzô bak ı m ı nd a n tam ve olgun oldukları n ı b i l d i rd i . Adı ned i r de d i m ; Bu soruyu sorma kta n nehyed i l d i n iz buyurd u . » Birg ü n Şia 'dan k ı r k kişi, kendilerinden sonra A l l a h H uccetin i n kim olduğunu sormak ü zere i m a m Hasa n ' ü l Askeri'nin (A. M ) h uzuruna va rmıştı; İmôm (A. M ) . « Ben den sonra H uccet k i md i r d iye sormaya g eldin iz, d e ğ i l mi» buyurdular. Meclistekiler, evet dediler. O sırada meclise. Ayparçası gibi bir çocuk geldi; Ebu - Muhammed'e (imôm Hasa n ' ü l - Askeri A . M ) çok benziyord u . İmôm (A. M ) . «Ben den sonra i m ô m ı n ız, size h a life m budur; benden sonra d a ğ ı lmayı n ; yoksa hepiniz de, din i n izde helôke düşersi n iz; ş u n u d a bilin ve bi ldiri n ki bugünden sonra O'nu, bir daha göremeyeceksi niz. Osman ne d erse kabul edi n , onun e m r i n e uyun, söz ü n ü d i n leyin. Art ı k o, imôm;rnzın h a l ife sid i r; e m i r, ona rôci'd i r» buyurd u l a r. i ma m Aliyy'ün - Nakıy'ye d e (A. M ) veka let h izmetini Hô eden Said oğlu Osman, i m ô m Hasa n ' ü l - Askerl' n i n - 209 -
F. 14
(A.M ) vek i l l i ğ i n i d e yapmıştı. İ mô m Hasa n ' ü l - Askeri (A. M) vefat etti kleri zaman, m ü bôre k cesetlerini Osman b. Said y ı kamış, techiz ve tekfin edip elleriyle kabirlerine yer leştirmişlerd i ki buna, İmôm ta rafın d a n memur oldukları a n laşılmaktad ı r. i môm-ı Zamôn'ın (A.F) gaybet za manla rında, rine geıen malları, yağ kaplarına korlar, gizl ıce (A.F) götürüp teslim ederlerd i . Gereki rse, Şia'ya, (A.F) yazı l ı emirlerini (Tevkıy'lerin i ) getirirl erd i ; de Şia ' n ı n m u ş k ı l işleri halled i l ı rd i .
ken d i l e imôm'a İmôm'ın böylece
Osman ' ı n vefôt tar i h le,r i n i kesin olara k bilemiyoruz; Bağdad'da medfundurlar. 2) Osman o ğ l u EbO-Ca'fer Muhammed. Osman b. Said'in vefatlarından sonra sefirlik h izme tin i , o ğ u l l a rı EbO-Ca'fer M u h a m med lfô etmişlerd i r. İ m ô m H a sa n ' ü l - Askeri (A. M ) , hayatla rında, Osman b . Said ' l e o ğ u lları E b ü - Ca 'fer Muha mmed ' i n sefir l iklerini Şia 'ya bildirmişlerd i . Birg ün İmô m'ı n (A. M ) kapılarına Yemen l i l e r gel m işler, mal getirmişlerd i . İ môm'a (A.M ) haber veri l i n ce l môm (A.M) Osman b. Said'i çağ ı ra ra k «Osman » bu yurmuşlardı, «Sen emin, i n a n ı l ı r bir kişisin; Allah m a l ı n ı a l m a kta da vek ı ı ı m s ı n ben i m . Yemenl i ler mal getirmişler; g it, a l . » Sonra d a huzurlarında b u l u na n lara , «Şô h i d o l u n , Osman b. Sald ' i l - Am ri, ben i m vekil i m d i r; o ğ l u M u h a m med ,de, Mehdi'n iz o l a n o ğ l u m un vekil i d i r» buyurmuşlardı. Osman b. Said'in vefatlarından sonra İmôm'd a n (A. M) o ğ u l la rına şu meôlde bir başsa ğ l ı ğ ı mektubu gelmişti: « Gerçekten d e biz, Allôh'ınız ve gerçekten d e ona dönenleriz (Kur'ô n - ı Mecid; il, 1 56) . Emrine teslim olmu şuz; kazasına rızô göstermişiz. Baban kutlu yaşa d ı ; temiz öld ü ; Allah ona rah met etsin; onu, dostl a rı n a , efendile rina kavuştu rsun. Üstün ve ulu Al lôh'a ve onlara ya k ı n l ı k kas tıyla, onların işlerine çalışma·ktan g eri kalmadı. A l l a h yü z ü n ü n u rland ı rsın; tnkslratını bağışlasın . » - 21. 0 -
B i r başka tevkıy'de d e , «Al la h sen i n ecri n i , sevôbım a rttı rsı n ; bu yas yüzünden de sana l ütufta , ihsônda b u l u n s u n . S e n de felô kete u ğ radı n , b i z d e u ğ radık; ayrı l ı ğ ıyla sen d e yalnız ka l d ı n , biz de yalnız kal d ı k. Allah, göçtüğ ü yerde onu sevindi rs i n . K u tl u l u ğ u n u n e n yüce d elili ş u k i . Al lah ona, kendisinden sonra yerine geçmek, onun işini y ü k lenmek ve onu ra h metle a nd ı rm a k i ç i n senin g ibi bir o ğ u l vermiş. Ben , A llôh'a ha mdolsun d e ri m ; çü nkü onun ye rine geçmenle can l a r h uzur içinde. Üstün ve yüce Alia:·ı, sa na i hsôn iyle, seni o n u n yerine geçirmesiyle, o n l a rı bu huzura kavuşturd u . Allah yard ımcı n olsun; sana g ü ç - kuv vet versi n ; ya rd ı m ets i n ; başarı vers i n ; dostun , koruyu cun, görüp g özetenin olsun» buyurmuşlard ı r. İbrôh i m b. Mehziyôr'il - Ehvôzi, Ebu - A m r'ın vefatla , rından sonra oğul la rına, «Oğul, baba n ı n h ayatında da, Al l a h ondan rôzı olsun, onu d a rôzı etsin, yüzünü n urla n d ı rs ı n , bizce dôima g üven i l i r kişiyd i n ; iş, bizce, o l d u ğ u g i bi y ü r ü r; oğul ba basın ı n görd ü ğ ü işi yapa r, g üçlend i r i r; buyruklarımızı buyu rur; A l l ô h ' ı n yard ımıyla da işimiz, böy lece s ü ren> meô l i n d e b i r tevkıy' geld i ğ i n i rivôyet eıd er. Ab d u llôh b. Ca'fer'il - H myerl de Ebu - Ca 'fer'in veki l l i ğ i n i rivôyet etmiştir. İ s h a k b. Ya'kub, M u h a m med b . Osmô n ' i l Amri'ye, bôzı m ü ş k i l lerini a rzetti ğ i n i , Sôhib'üz- Za man' d a n (A. F). «Allah ondan da, babasından da rôzı olsun, M u h a mmed b. Osmô n ' i l - A m rl, bizim i n a n d ı ğ ı m ız, g üvend i ğ i m i z k i ş i d i r; onun yazısı, ben i m yazımdır» meô l i nde bir tevkıy' gel d i ğ i n i söyler. Ebu - Ca'fer M u ha m med, babala rının vefatlarınd a n önce de i môm-ı Zamô n ' ı n (A.F) sefirli k hizmetlerini lfô ederlerd i ; a rada b i r onlara da tevkıy' g e l i rd i . Sağ l ıkları nd a kabirlerini hazırlamışlar, vefôt edecekle ri g ün ü bildirmişlerd i . H e rg ü n , hazı rladıkları ka bre g i re r ler, orda Kur'ôn-ı Mecld 'd en b i r cüz' okurlard ı . B i l d i rd i kle ri zamanda, h i c reti n üçyüz beşinci yı l ı Cumôdelôh ı rası n ı n - 21 1 -
son g ü n ü vefat ettiler ve Bağ da d 'd a , hazırl a d ı k l a rı kabre defned i ld i ler. 3) H useyn b. R u h . Nev-bahttler soyundandı r. Künyeleri, E b ü ' I - Kaa s ı m» d ı r. İ môm-ı Zamôn'İn (A.F) e m i rleriyle, tevkıy'leriyle se firli'k . hizmeti, Muha m m ed b. Osma n'dan sonra ken d i lerine veri l miştir. Ebu - Ca'fer Muhammed b. Aliyy'il - Esved'den rivôyet e d i l d i ğ i g ib i Ebu - Ca 'fer M uha mmed b. Osman'ın vefôtlarınd a n iki , yah ut ü ç v ı ı önce de sefaret ve vekalet h iz meHn i , Muhammed b. Osman'ın b i l g i l eriyle ve i m a m · ı n (A.F) emirleriyle itaya başlam ışlard ı . Ebu - Ca 'fer M uham med , vefatlarından evvel Şia ' n ı rı i leri gelenlerin i çağırm ış lar, sefarete, ı m a m ' ı n (A.F} emırleriyle Huseyn b. R Cı h ' u n tayin edil·d i klerin i b i l d i rmişler, «Benden sonra o n a baş vuru n ; işlerinizi, onun vasıtasıyla görün» demişlerdi. Ebu - Ca 'fer'iın kızları ümmü K ülsü m, uzun yı l l a r, H u seyn b . Ruh 'un, Ebu - Ca'fer Muhammed'e veka lette bu l u n d u kların ı bildirmişti r; hattö bu h izmetlerine karş ı l ı k kendilerine, h e r ay otuz dinar da g e ç i m parası veri l me d eydi . M uhammed'in vefôtlarından sonra kendıleri bu hız mete tayin buyuruldu lar; bu h ususta kend i l erine ilk tev k ı y', ü çyüz beş Şevvôl i nde gelmişti. H useyn b. Ruh, takıyyeye pek riôyet ederlerd i . Üçyüz yirmia .tı şabônında vefat ettiler ve Nev-bahtller kabris tanına detned i l d i ler. 4) Ali b. M u h a m m ed 'is - Sam u r1. İmôm-ı Zamôn'ın (A. F) emi rleriyle H useyn b. R u h ta rafınd a n , kendi lerinden sonra, yerlerine sefir ::>!ara k tôyin edi l d ikleri bildirilmiştir. Künyeleri « Ebü'I - H asan» d ı r . Şia, onu n vasıtasıyla gelen tevkıy'lere uyar, soru lara , delalet leriyle cevap a l ı rd ı . Vefatlarına yakın, i leri gelenleri ça ğ ırdı l a r ve onlara, Sôhi b'üz - Zaman'dan (A.F) gelen tev ıkJy'ı gösterdiler. Tevkıy'ın môli şuydu : - 212 -
« Ra h mô n ve Rahim Allah adıyla. Ey Samıra 'l ı M uh a m med oğlu Ali. Allah sen in yüzünden. kardeşlerinin ecrini o rtt.ı rs ı n . Sen öleceksin; ö l ü m ü ne de a ltı g ü n kalmışt ı r. İşi n i derleyip toparla ; ö l ü m ünden sonra d a , yerine geçmek üzere. birisi hakkında tavsiyede bulunma. Gerçekten de a rt ı k tam Gaybet başl a m ıştır ve z i k ri y ü celdi kçe yücelsin, A l l a h izin vermed i kç e z u h u r yoktur; z u h u r, a ncak O'nun izniyle o l u r; bu d a uzun b i r zaman sonra. kalb:er kasvete d üştü kten, yeryüzü cevirle doldukta n sonra o l u r ancak, Şla m a , beni görd ü kleri n i söyleyenler g elecektir; fa kat Süf yônl'ni n ç ı kmas ı ndan, yüce sesin d uyulması ndan önce be n i görd ü ğ ü n ü idd iô eden, yalancı d ı r, ifti rôcıdır. Hôlden h ô le çevirmek. g üç - k uvvet, a ncak y ü c e v e u l u Allöh 'ındır.» Şia n ı n ileri gelenlerinden bu tevkıy'i istinsôh edenler d e o lmuştu. Gerçekten d e tevkıy'in gelişinden altı g ü n sonra Ali b . M uhammed'i dolaşmaya g iden lerden, ona , senden sonra vasıyn k i md i r sorusunu sora n l a ra , Ali b, M uhammed, « Em i r, a ncak Allôh'ınd ı r; O . yapaca ğ ı işi ye rine getirir» cevô b ı n ı verm işler ( LXV: Ta laak, 3.) ve bu söz. son sözleri olmuştu. H icretin ü çyüz y i rmisekizinci y ı l ı Şôbônın ı n onbeşinci g ü n ü vefôt etti ler; vefôtla rıyla «Gay bet-i K ü b rô - Büyük, uzun g iz l i l i k çağ ı » başladı. Bir yıl sonra vefôt ettikleri d e rivôyet e d i l m iştir. Rıdvôn'ullôhi a leyhi m ecmaln . • • •
§ Sô h ib'üz - Zamôn'ın (A. F) . k ı saca hôl tercemeleri n i yazdı ğ ı m ı z bu dört seffrinden başka İbrô hlm b. Mehziyôr, İbrôhlm b. M uhammed'il - Hemdônl, Ah med b. İshak ' ı l Aş'arl. Ahmed b. Ha mza b. Elyesa', Ca'fer b. Süheyl, Ebu Hôşim Dôvud b. Kaasım'il - Ca'ferl, Ebü'I - Hasan Muham med b. Ca'fer'il- Esed!, M uha mmed b. İbrôhlm , Ebu - M u hammed ' i l - Vecnfü, Ömer' i l - Ehvôzl g ibi zatım da 'vekô let h izmetlerini görmü şlerd i r; a ncak b u n la r, k ü ç ü k h izmet lerd e bulun muşla r, g e rekince bunlar d a Dört Seflr'e baş- 213 -
vurmuşlard ı r (Hôl tercemeleri için · «Tenkıyh'ul - M a kaal»e bakınız).
\ \
§ Sôhib'üz - Zamôn (A. F) . «Gaybet-i K übrô» da, a rad a sefir yokken , Şla ' n ı n nasıl h a reket etmesi g erektiğini d e môlini yaz d ı ğ ı m ı z şu tevkıy'lerinde beyan buyurmuş larıd ı r : «Yeniden yeniye o rtaya ç ıkan olaylard a , h a d islerimizi rivôyet eden lere başvurun; ç ü n k ü o n la r, sizin üzerin izde h uccetimdir ben i m ; ben de on lara A l l a h h uccetiyim. Gay. betim zamô nı n da, benden faydalanmak, b u l ut a ltına g i rd i ğ i zaman. g üneşten fayda lanmaya benzer. Yıldızlar, nasıl gök ehline a ma nsa, ben d e yeryüzündekilere amônım; on lar, ben imle esenleşirler. Soru ka pısını kapatı n ; size g erekmeyen şeyleri sormayın; bilmediğiniz şeylerin üstüne d üşmeyin.» Tevkıy'lerindeki son e m i r. V. SOre-i Celilenin {Môidel, «Ey inananlar, size açıklan ınca, hoşu nuza g itmeyecek şeyleri sormayın . Kur'ôn indiri l i rken , bunlara ôit bi rşey so rarsa nız. hükmü a ç ı k l a n ı r size . . . » meô l i ndeki 1 01-1 02. ôyet-i kerimeleri hatırlatmakta d ı r. .. .. ..
Metni n i n tercemesin i sunduğumuz son Tevkıy'deki «Bulut a ltında kalan g ü neş», Côbir b. Abd u l lah'il - Ansôri' d e n (R.H) rivôyet edilen had1s-i şerifte de geçer. RasCıl-i Ekrem {S. M ) , Cenôb·- ı Côbir'e, «Gerçekten de vasıylerim ve M üs l ü manların benden sonra ki imômları Oni kidir; onla rın i l ki A li'd i r; sonra Hasa n , H useyn, son ra Huseyn' i n oğ l u Ali, sonra Bôkır d iye tanınan ve A li'n i n oğlu olan Mu hammed'·d i r. va Côb i r, sen o n u n zamanına erişeceksin; ona beni m selôm ı m ı söyle. Sonra Muhammed'in oğlu Ca' fer, sonra Ca'fer'in oğlu MOsô , sonra M Osô' n ı n oğlu Alt, sonra Al1' nin o ğ l u Hasa n , sonra da Kaa im'dir ki a d ı , be n i m a dımdır; künyesi ben i m k ü nyem. Allah yeryüz ü n ün d o ğ u ları n ı , batıları n ı , onun iki eliyle a ça r; öyle b i r kişid ri o ki, - 214 -
d ostlarından g izlen i r; o n u n İ m a m l ı ğ ı n ı a ncak kalbi. Allah tarafından sınanmış kişi kabul ve tasd ıyk eder» buyu r m uşlard ı r. Côbir, «Yô Rasulal l a h , o, gizl iyken insa n l a r on d a n fayda lanırlar m ı d iye sord u m ; Rasu l u l la h (S. M ) . Evet ben i Peygamberlikle gönderene a ndolsun ki i n sa n la r, g ü neş bulut a ltına g irince nasıl ondan fayda l a n ı rlarsa, o n u n vi lôyet i n i n n uruyla, o gizl iyken o n d a n ö y l e fayda:anırlat; bu A l l ô h ' ı n g izled i ğ i , A l l ô h ' ı n bilgisinde sakladı ğ ı birşey, b u n u , e h l i nden başkasından g izle buyurd u l a r der» (Yenô bi'ul-Mevedde; Vl l l . Basım; Kum-1385 H. K 1 964, S. 494495 ) i m a m Zeyn'ül - Abidin A li b. H useyn (A. M ) . «Yeryüzü, A l l a h Adem'i (A.M) yarattığı andan beri, A l l a l;ı H uccetin den hôll ka lmamıştır; ama o H uccet görü n ü r, ta n ı n ır; yô hut g izlenir, görünmez; fakat kıyômet kopuncaya dek yer yüzü Allah Huccetinden h ô li ka l maz; bu böyle olmasa, A l l ô h 'a k u l l u k edilmen> buyurmuşlard ı r. İmôm Ca'fer' ü s Sôdı k'tan (A. M ) aynı meôlde bir h a d i s rivayet o l u n m u ş ve rivôyet eden Sü leymôn ' ü l-A'meş b. M i h rôın, İmôm'a (A. M ), «Gizli ola n , b i l in meyen Huccet'ten insa n l a r nasıl fayda la n ı rlar» ıd iye sorunca İmôm (A.M ) . «Güneş bul utla örtül d üğ ü zaman ondan nasıl fayd a la n ı rlarsa» buyurmuşlardır (Ay n ı ; S. 478. Hicri 1 48 de vefôt eden Süleymôn 'ıın h ô l ter cemesi i ç i n «Ten kıyh'ul - Makaa l » e ba kın ız; i l , S. 65-66} * * *
§ Onikinci İmôm'ın (A.F) gaybetleri dolayısıyle, kendi leri n i n sefirl i k ve nôiblik h izmetler i n i , emi rleriyle görenler b u l u nduğu g ibi bu makaama sôh ib oldukla rı n ı iddiô eden ler, bu suretle d ünyô larını mô m u r etmeye, h a l k içinde mevki lerini yüceltmeye ç a l ı şa n l a r d a ç ı kmıştır. Böyle yo lan b i r dôvaya i l k g i rişen, Hasen 'üş - Şerli a d l ı biriydi. Yalancılar :
Hasan'üş-Şerii. Bu adam, İ m ô m A liyy'ün-Na kıyy ve Hasen'ül-Askerl'- 215 -
n i n (A. M ) ashôbındanken s on radan, O nikinci İ m ô m ' ı n ( A . F ) n a i b l i ğ i n i i d d i a etmiş, d a ha sonra da i lhad v e k ü f ü r i n a n ç l a r ı n ı telkıyne başlamıştı. lmôm'dan (A.F ) . EbCı'l-Kaa sım H u seyn b. RCıh'a gelen tevkıy'de, bu çeşit inançlardan beri oldu kları, ŞerH, Nemir!, H i lô ll ve Bilôl ile benzerleri n i n , kend ilerine isnôd ve iftirada b u l u n d u kları, kend i l eri n i n , önde de, sonda da, a nca k Allah'a daya nd ı kları, O ' n d a n ya rd ı m i stedi kleri bildiril mekteyd i . Tevkıy'leri, «0, her i ş i m izde b i z e yeter v e ne de g üzel veklldir» sözyle b itiyor du (Ten kıyh'ul-Makaal; 1 , 2. Kısım, S. 284-285) . Ahmed b. H i l ô l ' i l Kerhi. Hicri 1 08'de doğ muş, 267'de ö l mü ş t ü r. Süferô-yı E r ba 'dan Osman b. Sald' i n sefa reti n i kabCıl etmişken, o n u n vefatından son ra oğ l u EbCı-Ca'fer M u h a m med' i n sef i rli ğini kab u l. etmemiş, Sahib'üz-Zamôn'dan (A. F ) . bu adamın mel'un olduğu na , ken d isine uyulmaması gerekt i ğ i ne d a i r Tevkıy'gel miş, Şerll, Nemir! v e B i lô ll i l e ·kendisine lanet e d i lmişti r. imamla r h a kkında aşırı inanç besleyen bu adam da n , l m ô m Hasen' ü l-Askerl' n i n de (A.M ) teberrl etti kleri rivayet o l u n u r. Kendisine «Sa n 'at düzmeye çalışan SCıfi» dendiğine göre, tasavvufun aşırı i nançlarını ben i msed i ğ i de a nlaş ı l ma kta d ı r (Tenkıyh'ul-Makaa l ; ı . Ayn ı kısım, S. 92-1 01 ) . M u h a med ıb . A ll b . Bilôl. İ m ô m Hasen'ül-Askerl'n i n zamanlarında ve Gaybet-i Sugrô 'da yaşayan EbCı-Tôh i r M u h ammed b. Ali b. B i l ô l , i m a m ' ı n (A. F) e m r i n e rağmen EbCı-Ca'fer Muhammed'e uymamış, H useyn b. Rüh'a gelen Tevkıy'de, lanet edi len ''e teberrl olunan kişiler arasında adı geçmiştir (Ten kıyh'ul M a kaa l ; 1 1 1 . S. 1 69) . M u h ammed b. Al iyy'iş-Şa lmagaani. K ünyesi Ebü-Ca'fer olan ve İbn Ebi'l-Azô k ı r diye ta n ı n a n bu adam, Bağdad 'ın Vasıt bölgesinde Şalmagan d e- 216
-
nen b i r yere mensuptu. Telifleri d e bulunan Şalmogani. sonradan m;nrı inançlara sapmış, Dört Sefirden Ebü-Ca' ter M u h a m med b . Osmôn 'o hôşô, Hz. Rasü l - i Ekre m ' i n (S. M ) r u h u n u n h u l ü l etti ğ i n i , Ebü' l-Kaasım H useyn b. R ü h ' a , Emlr' ü l - M ü ' minln' i n , EbO-Ca'fer'ın k ı z ı Ü m m ü Kulsüm'a da Cenôb-ı Fôtımô'nın (A.M ) ruhıarının h u l u l eyled i ğ i n i iddiô etmiş, H useyn b. ROh, bu adama uya n la ra , ondan uza k laşmalarını, ona uymamalarını yazı l ı b i r kôğıtla b i l d irmiş, aynı kôğıtta ona lô net de etmişti. Şo l maganl. bu kôğıdı görünce, şiddete! ağ lamaya başla mış, a d a m larına, lônet. uza klaştırmak ·d emektir; bu yazıyla beni m azobtan , a teş ten uzaklaştırıldığ ı m ı bildiriyor demişti. Sonunda Tanrı l ı k d avasına da g i rişen b u adam hakkında, ü çyüzyirmi i k i h ic rfde, İmôm-ı Zamö n ' d a n (A. F) H useyn b. ROh'a gelen Tev ık ıy'de lônet edilm iştir. İbôhayı da kabOI eden Şalmaganl'ye b i rçok kişi uymuştu. Bötıl i nançları d uyulunca bir a ra l ı k M usul'a kaçtı; son ra gene Bag·d ad'a g e l i p g izlendiyse d e üçyüzyirmi i kide tutu l u p Abbasoğ u l l a rından Rôzl-Bil l ô h ' ı n emriyle as ı l d ı , cesed i ya kı lıp k ü l ü savru l d u (Ten kıyh'ul M a ka a l ; 1 1 1 . S. 1 56-1 57) . M uhammed b . Nusayr'in-Nemlri. ıB asra ' l ı d ı r. i m a m Hasen' ü l -Askerl' n i n (A.M ) vefatla rından sonra ve Şerll'yi m üteô kıb, EbO-Ca'fer M u h a m med b. Osmô n ' ı n m a ko a m ı n ı idd iôya kalkıştı; İmôm'ın (A.F) ka pısı olduğunu söylemeye g irişti. İmôm Aliyy'ü n-Nakıy (A.M ) . bu adama, l b n Baba denen Hasan b. Muham med'e ve Kazv i n ' l i Fôris b. Hôtem'e lônet etmişlerdi . M uham med b. N usayr, Tenôsuha, hu l u l e i n a nı r, ibôhayı tervic eder, erkeklerle evlenmeye cevaz verirdi . M uhammed b . M üsô b. Hasan b. Fura t da bu kişiye meyletm iş ve kuvvet bulmasına sebeb o lmuştu. EbO-Ca'fer M u ha mmed b. Os m a n , Muhammed b. N usayr'a lônet etmiş, onu h uzurun d a n kovm uştu. Huseyn b. ROh'a gelen Tevkıy'de Sôhib'üz Zamôn (A. F) . bu adama, Şerll'ye, Ahmed b. H il ô l 'e ve M u h a mmed b. Bilôl'e lônet e d i l m iştir (Tenkıyh'u l-Mokaal � i l i , s . 1 95--1 96) . - 217 -
M uhammed b. M uzaffer. Ebü-Delef'il-Kôtip d iye tan ı n m ı ştı. Ö nceleri «Muham mese» d e n , yanı M uh a m med, Ali, Fôtıma, Hasan, ve H u seyın'i (A. M ) bir n ü r tanıyıp birini öbürü nd e n üstün say mayan ve bunlarda, hôşô, U l ü hiyyeti n temessül ettiğ i n e i n a n a n tôi fedendi; sonradan büsbütün aşırı inanca sap mış, en son und a d a ç ı l d ı rmıştı; bu yüzden «Kôtib'ül- Mec n ü n » d iye de a n ı lı rdı. Bu a dam da imam· ı n (A F) babı ol d u ğ unu iddia etmiş, fakat başına toplananlar olmamıştı (Tenkıyh ; 1 1 1 , S. 1 88-1 89) . H useyn b. MansQr'il-Haııac. Bayzô' l ı , Nişabur'lu, Merv'l i , Tô Hkan ' l ı o l d u ğ u rivayet e di l i r. Birçok yerelri dolaşmış, b i r m ü ddet Kum'da otu r muş, s ı nırları bekleyen a s kerlere katı lmış, ü n l ü süfilerla görüşmüş, daya n ı l maz riyôzatla rda bulunmuş, inancında ki aşırıl ı k yüzünden sekiz yıl hapsed i l m i ş olan Huseyn b. MansOr'un, cômilerde, soka klarda, bağı ra-bağıra, ha lk.:ı «Beni öld ürün , kanım helô l d ı r size» demesine, şiirlerinde, beden i n i , LôhOt'a bir perde görmesine, hayôtını ö l ü m ü n de saymasına bakılırsa, a ş ı rı inançlar ve riyôzatla r yüzün d e n a kli dengesin i yitird i ğ i n e d e h ü kmedilebi l i r. Büyük ._ i n l_filine kendisini Şii gösteren, mevki sôhiplerine, Şla...bi!g h a l kaysa süfi� rünen. kerametleri soylenen, buiiTara i na n mayan:arca , � bi len ve olaganüstü şeyleri bu bil g iyle gösteren H useyn b. Mansur da, İmôm-ı Za môn'ın (A.F) kapısı olduğunu iddiô etmiş, h a k kında gelen tevkıy'le lô netlenmişt i r. Sonraları daha d a ı leriye g itmiş, tçın rı l ı k... davasına g i rişmişti. Sözlerinde, ş i irlerinde ve yazı l a rında görü ld ü ğ ü n den öldürü lmesine h ükme ş�rlata a ş d i lmiş, v ı ü k m ü s eksen dört b i l g i n imzalamış. üçyüz dokuz y ı l ı Zi'lkades i n i n yirmidördüncü günü Ba ğdad'd a h a l k ı n ö n ünde kend isine bi a vur u , sonra el leri, ayakları kesi lip asıla ra k öldürü l m üştur. Asılmasın
;�� �
- 218 -
ra baş ı kesilerek Bağdad köprüsünde teşhir edi lmiş, son d a cesed iyle yakılara k k ü l ü Dicle'ye savrul muştur.
ra
* * *
Bu ad larını a nd ı ğ ı mız kişilerden, bilhassa H useyn b. Mansur'il-Hal lôc, ö l ünceye d e k dôvôsından vazgeçmeme si ve öldürülüş tarzı do!ayısıyle İslôml edebiyyatta, bi lhas sa son şô i rler ve tasavvufa meyleden ler ta rafınd a n , aş k ı n . tah a m m ü l ün bir sem bol ü h ô l i ne gelmiş, «Maın sOr, Dôr, S ı r. S ırrı ifşô , Ha llôc . . . » sözleriyle işlenen mazm u n l a r d i le g etiri l mişti r; hatta bu h ususta mezheb kaydı bile d ü ş ü nül mez o l muştur. Şii o ld u ğ u h ô lde tasavvufa meyleden bil g i n ler bile onu môzOr g örmeye, h a k l ı bul maya yönelm iş lerd i r ki bunların son m ü messili, Rahmetli Cevad Fôzı l'dı r (Ma'sOmln-i Chardeh-gône; Ma'sOm-i Cha rdeh u m ; S . 251-256) . N usayr-i Nemir! ise i ra n'da kend i lerine, « Eh l - i Ha k» ve «Ser Sopordeg ô n » deyen Al'Allôhller a ra sında a n ı ld ı ğ ı g ibi Türkiye'de Bektôşl v e Alevilerde de aynen E h l - i H a k'ta olduğu g ib i efsôneleşmiş b i r şekilde a n ı l ı r; b u n a , kitabımızın «Bôtı nll ik» h akkındaki böl ü m ü nde işôret etti ğ i m i z ci hetle burda tekrara ! üzüm g ö rmüyoruz (Bakın ız: Hôcc Ni'metüllôh-ı CeyhOn-Abôdi-i M ük rT; M üc ri m : Şôh Nôme-i Ha kıykat; Bahş-ı Evvel ; İ ran - Fra n sa İ ra n - Şinôs1 Enstitüsü yay ı m ı ; Tehra n - 1 345 Ş; 1 966; S. 232-239. Seyyid M u h ammed Ali-Hôce E'd-Dln 'in «Ser-Sopordegôm a d l ı eserine d e bakınız; Tebriz-1 349 Ş ) . * .. ..
Mehdil ik dôvôsı. § Mehdl' n i n son zamanla r da çıkacağı h a·kkındaki ha dislere daya na ra k bôzı kişilerin Mehdi olduğu iddia e d i l m iştir; bôzı kişi ler de bu çeşit d ôvôya g i rişerek meydana ç; ı kmış!arıd ı r. İlk olara k Hz. Emir' ü l-Mü'minln 'in (A. M ) o ğ l u lbn Hanefiyye (81 H . 700) , Mehdi olara k tan ın mış. belk i d e - 219 -
b u n a , bir a ra l ı k i ma met dôvôsında bul unması sebeb ol� m u ştur; fa kat sonra d a n , Zeyn' ül-Abidin A li b. H usey n ' i n (A. M ) i mômetini kabu l etmekle beraber vefatından son ra ö l med i ğ i n i , Medlne'de Radva d ağında g izlendi ğ i n i , zu hur eC:eceği n i söyleyenler ve buna ina nanlar olmuşt u r ( Ebu-Muhammed H a s a n b. M usô'n-Nevbahtl: Fıra k 'uş-Şta; M u ha mmed Sôd ı k A l ü Bahr' i l - U l u m ' u n notlarıyle; Necef-i Eşref; Murtazaviyye Küt ü phônesi, Hayderiyye Matbaası 1 355 H . 1 936; S. 1 7-1 9). l bn Ha nefiyye ' n i n oğlu na, Ebü Tö l i b oğlu Ca'fer'i n oğ l u Abdu l l a h oğl u M uöviye'ye, imam M uhammed'ü l-Bakı r'a (A. M ) . onun oğlu i m a m Ca'fer'üs Sad ı k'a (A.M ) , onun oğlu İ'S mfül'in o ğ l u M u h a m med 'e, i m a m M usa·ı-Közım 'a (A. M ) , imôm Al iyy ' ün-Nakıy'ye, i m a m ·Hasen 'ül-Askerl'ye (A.M) Mehdi d iyen ler de olmuş « Nefs-i Zekiyye» d iye a n ı l a n M u h a mmed b. Abd u llah b. Hasa n b. Hasan ' i l- Mücteba'ya Mehdl'lik isnad edi l d iğini, hatta bu yüzden Mehdi hadislerine doku n u l d u ğ u n u söyle m işti k (Aynı kita ba da b a kı n ız; S. 35, 63, 67-68, 72, 8083, 94 ve 97) . -
§Mehdf'yim d iye meydana ç ı ka n ların b i r kısmı, sanı yoruz ki tasavvufla, mistik inançlarla, Cefr, H u ruf bilgi leri g i b i uydu rma b i lg i lerle, g ü ç riyazatlarla a kli dengeleri n ! yitirenler, kendi ken d i lerini ina n d ı ra n l a r v e bazı saf k i şi leri de kandı ra nlard ı r; bir kısmıysa ô h ı retleri n i d ünyaya sata n la r, h ü küm ve h ü kumet peşinde koşanlard ı r. Bunla rın bazı l a rı Afri ka'n ı n g ü neyinde bir h ü ku met k u ra n İdris ( Öl ü m ü . 1 77 H . 793). M uvah ıddin devlet i n i kura n Ebü A bd u ı ı a h ' i l- Mehdl (524 H . 1 1 30), onun yerine g ecen Abd'ül M ü 'm i n (558 H . 1 1 63). M ı s ı r'da Fatımi d evleti n i n i l k ha li fesi Ebü-Ubeyd u l l a h ' i l-Mehdi (322 H . 934) g i b i bir müddet d ünyö saltana t ı n ı elde edenler vard ı r; Baba İ lyas (638 H. 1 240) . Ba ba isha k (638 H. 1 240) . Selçuk şehzödel i ğ i n i ve Baba İ l yôs ha life liğini i d d ia eden Cimri (677 H . 1 278) , Sı mavna Kad ısıoğlu Şeyh Bedred d i n (833 H . 1 429) . Hacı Bekta ş ' ı n nefes evladı ndan Kalender Celebi (935 H . 1 528) g ibi b i r iş başara ma y ı p o rta l ı ğ ı kana bulayan l a r, bu u ğ u r da c a n verenler vard ı r. - 220 -
§ H urufi Din i n i n kurucusu Şihôbüddin Faz l u llah d a (796 H . 1 294) Mehdi v e İsô o l d u ğ u n u , a y n ı za manda yeni bir d i n kuran peyga mber b u l u n d u ğ u n u , bütün peyga m berlerin kendi s i n i m ü jdeled i ğ i n i iddiô i l e işe başlamış, G u rgô n lehçesiyle yazı l a n «Côvidô n » adlı kitabı n ı . i l ô hi bir kitap olarak sunmuş, sonra d a kendi n i , hôşô, Allôh'ın zu h uru o l a ra k tanıtm ıştır. Öldü rü lü p leşi yerlerde s ü rü len bu adamı, Tan rı ve Mehdi olarak kabul edenler, yüzyı l l a r boyunca bu bôtıl inancı sürd ürmüşlerd i r; Tasavvuf yolu n u n tarikatleri nden H urufiliğe inananlar olmuş, Bektôşlle rin çoğ u bu i1n ancı benimsemiş, ş i irleri n i bu inançla ör m üştür ( Fazlu l l ô h ve H u rufili k için « H u rufili k Metinleri Ka ta log w> a d l ı kitabımızın «Önsöı » ü n e bakınız; Türk Ta rih Kurumu Yayım ı ; X l l . Seri-Sayı: 6; A n kara , Türk Tarih Ku rumu Basımevi-1 973; S. 1-33). * * *
B u a rada, E h l-i Sünnet kardeşleri m izden, Mehdi' n i n s o n zama nlarda doğaca ğ ı , son ra kendisini tanıtıp ö leme h ô k i m olara k dini ve s ünneti ihyô edeceği kanar:ıfö i bes leyenler de vard ı r ki bunlara göre Oniki Halife, Asr-ı Saô d etten sonra zaman - zaman ü mmete a d ô letle h ü kmeden oniki kişidir ve bun ların sonuncusu z u h u r edecek Mehdi' dir. Ancak bunların kimler olduğu hakkında kesin bir inanç d a yoktur. Mehdi'·n i n z u h u r zama n ı n ı SOre başlarındaki « H u rüf-1 Mukattam> yla, Cefr'le tôyin etmeye kalkışa n la r d a ol muştur. M uhyiddin İbn Ara bi'n i n (638 H . 1 240) üvey oğ l u olup onun tarikati n i temsil eden Konya ' l ı Sadrüddin (673 H. 1 274) . « Risôlet ' ü l - Mehdi» s i n de, Mehdi'ni n , a ltıyüz on üç yılı Ramazan a y ı n ı n y i rmiyedinci cumua g ecesi d oğ d u ğ u n u ( 1 21 6) . a ltıyüz e l l idört y ı l ında (1 256) kendisiyle görüştüğ ü n ü , a ltıyüz a ltmışa ltı yılında (1 267-1 268) . hal kın, birçok şaşılaca.k şeyler göreceğini, a ltıyüz seksenüç te ( 1 284) İsô Peyga mber'in (A. M ) gökten ineceğini bildi rir. Altıyüz e l l id ö rt y ı l ı ndan bah sederken, «Vaktimlzden ü ç yıl önce» ded i ğ i n e göre bu risôleyi 651 de (1 253) yazm ı ş tır (İst. Ayasofya Kütüphônesi, No: 4849; Mecmua ; 1 68.a- 221 -
1 80.a ) . Gene bu, «Şey h - i Kebir» denen Sadreddin. «Va s ı yyet - Nôme» sinde, vefatı ndan sonra , kendisine uyan l a rdan evli olmaya n ların Şam'a göçmelerin i , Şeyh'in, yôni İbn Arabl'n i n ve kendisin i n a n laşılmaya n sözleri üzerinde d urma maları n ı . İ lô hl maôrif kapıs ı n ı n, kend i ö l ü m üyle ka pa n d ı ğ ı n ı , a ncak Mehdi'ye u laşaca k olanları n , O'ndan feyza labileceklerin i bildirir ve Mehdi'ye, selô m ı n ın u laştı rılmasını d i ler (Abdü lbôkıy Gölpınarl ı : M evlônô Cela leddin: i l i . Basm, i st. İ n k ı lôp Kitô bevi - 1 959; S. 235-236: Metin ve Not) . § Mehdl'nin bôbı ve nôibi olduklarını iddiô edenlerin, Mehdl'l i k dôvasına g irişenlerin b i r kısm ı n ın, yeni bir din ku rmaya, ken d i leri n i Tan rı tan ıtmaya kalkışmalarından a cıkça a n laşı l ıyor k i bunlar H u kema tarafında n , Hind - i ra :ı, Yunan - Roma d ü ş ünceleriyle yoğ ru l a n ve zamana göre m üsbet bir ta rza sokulmaya ça l ı ş ı l a n Batıni inançları, bu ina nçlarla kaynaşa n Tasavvufun aşırı tela kkıylerini ben i m semişlerdir; kanaatleri, İsla mı esaslara uyma maktadır (Ya l a n Yere Niyôbet dôvasına g i rişen 'er için» «Bıhar·uı - Envôr» ın LI. Cildine de ba kınız: S. 367-381 ). Bun ların en acık örıneği , Fazlullôh-ı Hurufi ve «Vôridôt» a d l ı kita bından an laşıldığı g ib i Sı mavna Kadısıoğ lu Be,d reddin'dir k i bu adam sonrada n , Alevilerin bir kısmınca Seyyid tan ı nmış ve bil hassa Rumeli Alevileri arasında bir Bedreddin Ocağı ve Bedredd in Ta l ipleri türemiştir (Sımavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin a d l ı kitabımıza bakınız; ist. Eti Yayı nevi-1 966). Batınili ğ i yaya n l a r İslôm'a inanmamışlard ır: i sıam'ın üs t ü n l ü ğ üyle yıkılan inançla rı n , gelenek ve göreneklerin öcü nü, i sıam'ı böl mekle İslôm'd a n a l maya kalkışan kişilerd i r. § Son zamanlarda, yôn i Bat ı l ı d evletleri n sömü rge si yasetine g i riştikleri devirlerdeyse böyle iddialarla mey d a n a çıkanlar, doğ ruda n dçığruya sömürgecilerin ô leti Q): muşlar, d in leri n i d ünyaya satmışlard ı r. X l l l . yüzyılda yaşayan (XIX M . ) . tasavvufun a leyh i n d e olan, hatta M u hy'id-dln (Dini d i ri lten a n la mı na ) İbn Arabi'- 222 -
ye, « M ü mit'üd - din - Dini ö l d ü ren) d i yen, fa kat aynı za manda M i ' rôc ve Maôd h a k kında H u kemô inancına u ya n , M i 'rôcı v e maôd ı , cismônl, yôn i bu bedenle k a b u l etmeyen Şeyh Ahmed-i Ahsfü, doğ d u ğ u bölgeden i ra n 'a göçmüş, önce büyük bir sayg ı görmü şken ina nçları açığa çı ktıkça küfrüne h ü kmedil miş, Kerbelô 'ya g itmiş, orada da barına mayıp H icôz'a s ı ğ ı n m ış, 1 242 h icrlde ( 1 826) Medine ya kınlarında ö l m üştü (Reyhônet' ü l - Edeb; 1 , 2. Basım ; Côp hône-i Şirket-i Sehô ml-i Tab'-ı Kitôb - 1 335 Ş. S. 40-43) . Ahmed-i Ahsfü'den sonra, talebesinden Reşt'li Kaz ı m , üsta d ı na uya n la r tarafmçfa n «Şeyhi» denen bu yen i mez hebin m ü mess i l i ta n ı n mıştı. Raşt'lı Kôzım, «Tevhid , N ü büv vet, imômet, Maad» ve «Ad i» esaslarına, yani İmômiyye'ce Usul-i Din >> sayılan bu beş inanca, «Rükn-i Rôbı' - Dör d ü nc ü direk, esas» denen birşey ekled i . R ü k n - i Rabı', zu h u r u beklenen İ m ô m - ı Zamô n ' ı n (A. F ) , her ô n , bir nôibi o l d uğ u na i nanmaktı. Kôzım'a göre, i ma m (A. F) ta rafın d a n , Dördüncü Nô ibe gönderilen tevkıy', n a s s ile b i l d i rilen se firl i ğ i n , nôibliğin sona erd i ğ i n i b i l d i rmekted i r; fakat i m ô m ' ı n . dô ima b i r nô iıbi vardı ve bu, ancak i rfan sôh iplerince, keşif ve i l h a m yol uyla, İ m ô m ' ı n ve nôibinin lutfuyla bi l i n i r. Böylece «Ad i» ve « Maôd» ô d etô , «Usul-i Din » d en d ı şa rda kal ıyord u . Şeyh Ahmed - i Ahsfü, açıkça böyle b i r dôvôya g ı rış memişti; fakat sözlerinde, «Huccet'ten d uydum» g i b i lôf l a r bul u n masına, kend i sine uya n l a rca , asrın m ü ceddidi ta n ı nmasına bak ı l ı rsa, böyle bir ma kaa mı beni msedi ğ i ne h ü kmetmek gerekmektedir. Reşt'li Kôzım'sa, Emlr'-ül M ü 'm i nln ' i n . (A. M ) olmadığında, içindeki aşırı iddiôların bu l unması, üsl ubu ve İmôm iyye bilginleri n i n ittifakıyla mu h a k k a k olan «Hutbet'ül - Beya n » ve « Hutbe-i Tutunciyye» yi şerhetmiş, hu şerh lerde ve diğer kitapla rında, gökler d e n , oralarda h ü k ü m s ü ren, a d ları, o ô n a dek işitilmemiş « Esmfül, Şemhfül, Atyfül, Sôsfül, Şem'On, Sedyfül . . . » g i b i meleklerden bahseden, kimya, l imya, simyô, n ücOm, h u rüf, havôs, vefk . . . g ibi u l O m-ı g a rlbeye ehemmiyet veren,. - 223 -
cefre. ebced h isaplarına d a ya n a n , a n la ş ılmayan şeyler çi zi ktiren b i r adamdı. Akli dengesi bozuk görünen, yôhut kendisini böyle g östermeye ç a l ı şan bu adam, «Rükn-i Rôbı'» tan ı n mış, 1 259 d a ( 1 843) Kerbela'da ölm üştü. Reşt'li Kazım. Kirma n ' l ı Hacı Kerim Muhammed H a n 'a icôzet ver miş olduğundan, ö l ü m ü n den sonra Şeyhiler, Kerim Han'a uymuşlar, ona uya n l a ra «Kerim Haniler>> denm 'şti (Reşt'li Kôz ı m ' ı n , Kerim H a n'a verdi ğ i icazetin sureti , Muhammed Ali Hôdi mi-i Şirôzl'n i n, « Behfühô çe migQyend » a d l ı ese r i n i n 36. Sahifesindedir; Tebriz 1 341 Ş. Kitôb - foroşi i Sôb ı rl Yay ı m ı ; 2 . Basım. Kerim H a n ' ı n hôl tercemesi için «Reyhônet'ül - Edeb» e bk. i l i ; 1 369 Ş. S. 359-360) . Sur d a , Ahmed-i Ahsfü'nin bir Fra nsız keş i ş i , Kôzım'ınsa, Vla d ivoskof'lu biri o l d u ğ u hakk:nda söylenti ler olduğunu da kaydedelim (Şeyh Muhammed ' ü l - Hôl isiyy'il - Kazı mi: Ki· tôb-ı H u rôfôt-ı irşôd ' ü l - Avôm yô Desô is-i Keşişôn d e ı İ ra n ; Yezd , ·Hey'et-i isıamiyye Yayımı - 1 367) . -
-
§ Reşt'li Kzım'ın derslerine devôm eden ve Şiraz'lı Rızô adl ı b i ri n i n oğlu olup 1 235 te ( 1 81 9) doğan Ali M u h a m . med, Kôzım'ın ö l ü m ü nden sonra , o n u n mezheb'nce, «Rükn-i Rôbı'» o l d u ğ u n u . İmôm'ın kapısı bulunduğunu, İmôm'a, a ncak o n u n . vôsıtasıyle ulaşılabileceğin! iddiôya g i rişmiş, kend isine. «Bôb» , yôni Kapı a d ı n ı ta kmıştı . Bu odam. bir zaman Mehdi'n in Kapısı olduğunu söylerken işi azıtmış, Mehdi olduğunu söylemeye kalkışmış, d e r ken i'rôbı bozuk, hüküm leri sapık b i r kitap d üzmüş, pey g a m berl i k dôvôsına g i rişmiş. son unda kendisinin Tan rı ol d u ğ u n u b i ld irm iş, tutu lunca ô kıbetin i görüp korkudan, bü tün davala rından vazgeçt i ğ i n i b i l d i ren bir «Tövbe - Nômeı> yazmış, fakat şer'i h ü k ü mle 1 266 h icride ( 1 849) Tebriz'de kurşuna d izilerek öldürülmü ştür. i ran'da kargaşal ı k çı ka ra n , kendisine uya n l a ra , «Bôbl» denen bu kişiye, sanki inananlard a n M i(zô H useyn Ali. hemen «Bahô'ullah>>. a d ı n ı takınmış, Bô b'ın , a ncak kendisini m üjdelem ekiCi n g el d i ğ in i söylemeye, inananları. d in ve devlet a leyhine kış kırtmaya koyul m uştu. BahfüHk denen dini (?!) kura n bu .......___-�-----�--- -----....
- 224 -
kişi, i ran'da d u ramayaca ğ ı n ı a n layınca, o vakit Osmanlı ların idôresinde bulunan l rak'a s ı ğ ı n m ı ş , Osmanlılar ta ra fından Akkô 'ya s ü rü l m ü ştü. Bahô, y ô n i Huseyn All, orda, 1 309 d a ( 1 ü r. B u adama uyanl a ra, kendi tôbi rince «Agnam a » , yan i koyunlara «Bahôiı> denm i ş, Kıb rıs'a s ü rülen kardeşi Mir�ô Yahyô {, kendi tôbirince Subh-ı E ze l ) . bu uyd urma dini n Ez"E;Jr kölunu temsil etmişti.
�
§ Ahmed-i Ahsôi ve Kôıım-ı Reşti hakkındaki söylen tilere, Şirazlı Ali M uh ammed ' l e (Bôb) Prince Dalgoroki' n i n münôsebetlerine, Mirza Huseyn Ali'yi (Bahô) Rus se firinin himôyesine, Akkô'da, oğlu Abd'ül-Baha'ya lngılrz ler rnratınaan i pôyesrnTıi" verilmesıne, A"merıka'nı � · uyd u rma ını tanıyıP. mensup rını orumasına, tap ı n ô·i(: lar yaptı rma larına m usaade etmesıne, m üsteşriklerin',Dün-=·- lar haKR:ncra Rifapiar azmala rına, e leştirıler meydana ge t i rm ıne, daha bu çeşit ırço emare ere nazara n u yanlard a somu r e sıyase ı n ı n ro o na ı ı ndo, son c bu bb un u eri meydana getirenlerin, bu s iyôsete ôlet oıon satıl m ı ş kişiler olduğunda ş ü phe yoktu r. ·
d;
(1 908) öl�d Kçıadıyô ni d e bunlar § 1 326 dan biridir. Kendisini « Mesih ' u l - M ev'üd» ve «Meh diyy'ül Ma'hüdıı , yô ni gelece ğ i , gökten ineceği vaa d ed i lmiş Me sih , zuh u ru a hdedilmiş Mehdi d i ye tanıtan bu ado m do H in distan'da « Kaadiyô nlliöıı diye yen i bir din icô d etmiş, kend i n i n , İsô ve Mehdi old u ğ u n u , d i n leri birleştiren bir din kurduğunu iddiô etmiştir ( M u rtazô. Ahmed - A'n : n « Prince Oa lgoroki» adlı kitabına ; Tehran - Dôr'ül - Kütüb'il - is lômiyye yayım ı - 1 344 Ş. ve « M i l liyet» gazetesinde çı kan «Bôtınil i k - Şeyhili k ve Bôbilik - Bahôilik» a d l ı ma ka lemize bk. 25 Mayıs. 1 974 - 28 Mayıs 1 974) . ·
Zuhur Alômet!erl.
§ İmôm-ı Zamôn'ı n (A.F) gaybetleri, iman ehl i için - 225 -
F. : 5
bir imtihandır. Gerçek inanç e h l i , O'nun varl ı ğ ına i n a n ı r; « İbôdetin en üstü n ü , darlıktan kurtul uşu, ferah lığa ç ı kışı beklemektir» ve «Al l ô h ' ı n kudretiyle, I Cıtfuy la kurtul mayı, fera h lı ğ a kavuşmayı bekleyiş ibôdettir» d adis-i şerifleri m ucebiınce (Cômi'us - Sagıyr; 1 , 42; K ünCiz'ül - Hakaa ı k ; 1, 1 20; Bıhar'ül - Envôr; LI, 1 22 ) , O'nun zuhuruyla genişliğe. ferah a çı kmayı, ima n ve İslôm'ın bütün d ünyaya hôkim o l masını bekler; ima nlarınd a şüphe e h liyse, ye'se - qüşer, inkôra döşenir. Hadis-i şeriflerde, Ehl i beyt İ ma m la rı n ı n (A. M ) beyan larında z u h u r a lô metleri de bi ldiri l miştir. Mehdi'ni n (AF). yalan ı n , i nançsızlı ğ ı n h ü k ü m s ü rd ü ğ ü , rüşvetin, fôizi n he lôl b i l i n d i ğ i , namaz ı n yittiğ i , iyi l i ğ i buyurma n ı n , kötülüğe engel olman!n i m kô n ı kalma d ı ğ ı , harô m olan şeylerin hep sinin de helal tan ın d ı ğ ı , zulmün yayıld ı ğ ı , mü'minlerin ye' se d üştükleri, K u r'an ' daın yalnız d ers, İslam'dan yalnız ad ka ldı ğ ı , kan d ökmeni n önemsiz sayıldığı . . . bir zama n da z u h u r edi p a'.emi adaletle yen iden ihya edecektir. Bunlar, zuhOrun küçük a l a metleri d i r ve hepsi de, hemen - hemen belirmiştir. Kendilerinden önce, Mehdili k davası g üdenler ç ı ka cok, « Nefs-i Zekiyye - Temiz kişi» denen biri, Mekke-i M ü kerreme'de, Rükün'le M a kaam a rasında şehid edilecek, bulaşıcı hasta l ı kla rla b i rçok kişi telef olaca k, halkın yarı sından fazlasını kırıp geçiren savaşlar kopacak, «Süfyôni» denen bir zôlim çıkaca k , Mekke'yle Medine a rasındaki Beyda ' çölünde, adamlarıyla yere batacak, Ramazan ayın da , uyuyan ları uyandıracak. uyanıkları korkutacak şiddetH bi r ses, O'nu bildirecek, G üneşle Ay, birbiri a rd ınca tutu lacakve Mehdi (A.F) z u h u r edecek, Bedi r savaşı nda bu l u na nların sayısınca üçyüz onüç kişi, Kô'be-i Muazzama' n ı n dibinde kendilerine bey'at eyleyecek, sonra bütün iman ehli uyaca k , İsô Peyga m ber (A M ) i necek, namazda O'na uyacak, Deccal denen ve zulmün - yal a n ı n m ünıes- 226 -
s i l i o l a n kişi öldürü lecek, İslôm, bütün gerçekliğ iyle,- ada .etiyle ô-leme yayılacaktır. * .. ..
Küçük Gizleni ş devrinde, Sôhib'ül - Emr'i (A. F ) , Şla' n ı n i leri gelenlerinden birçoğu görmü şt ü r. Büyük Gizleniş zomônında, son tevkıy'lerinde, kend i lerini görd üklerini söyleyen lerin ya :ancı ve iftirôcı o l d u k ları bild irilmektt:e d i r. Bu, her hfüde g ö rd ü ğ ü n ü , nôiplik iddiôsıyle söyleyen kişi ler h a kkında ol·sa gerektir; ç ü n k ü Büyük Gizleniş za mônındo da, ·kend ilerini görmek lütfuna mazha r olanlar vard ır. (Zuhur Alômetleri, kendile ri n i görenler v.s. h a kkın d a «Bıhôr'ül - Envô r» ı n Ll-Ll l l . ciltlerine bo·k ınız; Tehra n ; Matbaa t ' ü l-İslômiyye; ·1 384 H . 1 385 H . ) . * .. ..
Bu bah iste, z i h i n le rin· tokıl·d ı ğ ı tek şey, Büyük G izle niş d evrin i n uzunluğu ve bir insa n ı n , bu kadar müddet ya şayı p yaşamamasıdır. Biz, bunun üzerinde durup uzun önıü rlüleri örnek vermeyi, hayôtın uzatılması üzeri ndeki ç a lışmaları, bunun imkôn � n ı a n latacak, bu konu lara d a laca k değ i l iz. Alemde, olmasına a klen imkôn bulunmayan nice şeyler olmuştur ve olagelmektedi r. Esôsen bu, 1môııa ôit birşeydi r. Zerrede ô lem yaratan , zerreye ôlemler sığ d ı ra n , hayatı ö l ü me , öl ü m ü hayata sebeb eden mutla k kud ret sôh ib:ne i nanan, h i kmetlerin i b i lemed i ğ i n i bilen, kudret i n i a n layamadığını an laya n kişi, buna da ina n ı r; �na n mayanaysa, zôti sözümüz yoktur. Bu bahsi, «Artık d e k i : Gayb, Allôh'ın katında d ı r; bekleyin a rtık, gerçekten ben d e sizi n le beraber bekleyenlerdeni m . » mealindeki ôyet-i kerimeyle bitiriyo ruz (X; YOnus A.M. 20) .
- 227 -
l / 1 1 /U/\
..,. ,.:. .......____ ,. ı ,µ
1..-=S I
.., ..ı.:..;.
: ..u.o 0 el:i,xı ..ı; l ;.._.o �r )L.JI
,S.ıl..--il- 1 _,..;w..ıt 1 ı H l ,..L ı· , ..} c..J-J l ,�l1� ..,11 1..ı�I
• •"""' u t)'. ı; I ..,', .,; �..-JI .ı:nJ. """' .:I' .,J ı.ıp.11 ._,. •1-:-1. r.5.JI ı.., ..W. C" ,.il ...;_; Wl, � ...,&ı .....} ....,:; !, _,ı t:.1JI .,,....:WI ""- (:-IJI � '-!;.').. ô ı; ..,.1 _.l..;;..JI <> ....,...ıı "'-- ' ı;rJI � ,_...,..;... _,,.. cJ\... (.�l ö..luJuJI ._,. t.-..ı .._,. 6ı>Jl i.ı+)JI ;,___ı\....
.J,ı.,. ..ı.ıı ...... {..,..ı.1 1 �... � .,ı... -lı>-,,JI ,/ .; ''t..JI ,�,.. lo.� ._,. •
--.11 1
..... . ,.,...:..ı . � J4-'..ı.t
'; .;,_JI r""
._
_..,
.,,,L..Jt .; �ı ...,. !, ...ı..:.. �ı ı......,. t. l..r-J' .; _, ...,.. , ".) -' L..o M � .� ...__...,J I 1.1\... .; �LJ �.U. '-,l:ill ul _., .t� v-iW .!il •t..ı .;ı� •
.A "'----1 \ı
�
�· t1J ,,r..l-1 ,.ıı:.. ..,ı. ..., U' "°' ,.. .
.... L,.__.:. I,....; >--.ı,.;; ,ı...�ı .-·�·
« Rôbıtat'ül - A!em'll - islômi» nin Hz. Mehdi A.F. hakkındaki s.oruya cevabı (S. 205 - 207 de) .
- 228 -
.,.ınoU .,._, •ı ,.Jı
.ı..ıı ıo
_,._..ı� #o�
.) .,;JJI ,J-11.:. Jı.., u t':.,.ı,�1 .,,1. .s �l .;,a...U.., 1, �A..lı.,ı,,1..,
�):.:LJI .s .ıy...11 ,;ı°ı.; •
.
.......,.,� .ıır.,...,t:.ı.ı ı ,, ,.-:,Jl .s�t ..,.J.WI .; µı ,r.ı-Jl�lolJtl)9 ,.,_ ı V'ı
;.......s,;J J \-aJl .Jdeı l;,)'t'J-1.JI .:,. � ,ı.: <$ �� l.JI ız.�ı.lı>�l)LJ!l�1 J1. •1,FLJI .&a .ı.,.. 'ıl ı1,.....ı � u ;:.Jl�ı.t'ı. <>Jı - ,tı.Jı,d}lt)�'tll
ı...,ıı. , ,_ ,,.c.ı!. u ıw •.:ı.ı:...>J�ı 51.,,..,.t:!ı� ,;rıı,u..:ı,4)tJJt �w .uıı� •.s,:.1.ı..,. ..,..ı ı"a., l:t �·.1;.,.ıı ,n..ı�c.11rlL:ı•,� •.J-J& ı...t - J.i-1ı ,.ı J ı... ...ı ı J:.!.) ' .ı.. ., ..,. ,!WI ••ı. ,;� Jx > .�e..-.,ı)ı 'Jldt:.,.,,J ,;..!..;. .JJ .,ı. � 'w'��clOtıl • ct....ılt J�._ �._ 1 .Jılı:..1,t.. ._,,:ıı 1.-:> ,11A.l ,.:,,:JI _..:.. ._.;:'JI .,,, .s..: l)t•lUJJ I ,&1� ı ,..ıo, • ,ı...,�.b�I J..> ..l. I J,_., ..,)1 :...,ı .rl Jı :ı., b.....11 ��11)13".ı� ,g.ı.�Jl.:.,..ıl'n.� .,.t>.:.. ..ı.ıı � � "' ,.ıı .,. .:...>)' ..., o <ı!.!1 .r,,,•.:,ı :ı .:.JL;. • .,,.ılk ..,,ı m .);;ı • .,ıı.ı'°" 0t.:;.• •
,
u
L
-
•2. d ....
•;..ıı..,.ı,,t ,:.. liJ • .:. it ;;,, �, .ı.ı.Ji .ı,.-,,ı, . " -.:n ..ııl <"-':ı • r \ı ol>ı-.ıVJ·. Ll,.l, 0 4Jl 4 .:,1,, l,., � .:.W.l � ;;"ı�, • :.., >" _,,ı, � ô< �ı bJl ı:N ııll l� ti> a .:r.-:- ..:.. .:, 1� · dJl.. .,.lu-;t, • ,,... .,. ..ıı ı *' J ,a.,JI ..,,.. 1..:>3./ll iy.a..
' ,�- ,-.. ;ı-..: ı .,.,,1:1
ı b"-$ n::i' r'">:f. ' f't".J.:.c.JI, ...,.. ,..:. •. H rs •-1.ıı •
•.
• '•
'
.J
..ıl,.:;. �'J J� '.1.ll� ,JI� lyJ l� aıı:!',..JiJt�
�L:JW:!;•.>- !:.:r!t ,;.a>,ı..> ..,ı.. .rJJ ı .;... ..,..»ı Jl t-.,..J_, .;m.,ı-Jt •'.1,,.o.:..ı.ıt..ı
- 229 -
>!.,.ı.oJlc.ı.,.I, , �'ti � t,, ., .;,. ,r.:Ot ı f.Al_,, .ı,.lu. �-,; illl c.t,ı... ...U I J,..., c..J� l. ub ı
__ı..... ı>ıı, �
.a.o-1 .._; l..., '
\.ı-:.
.:.,;
L...J t, � W l, o-Wf .:ıoı.11>�1
.;ı ....ıı, ,... ı)oıı, $ �l. ı.)f� • ..,.ı.,::ıı, • .1jl..ı vı• ;;.ı..
� .,,t.aıı, . J � »'ı, . • 1- ;)t,,.,.;J ı � ..,:1,.ı·.n � 6.., , ;r ı.....ıt � , , 1.J..11.ıı c,;.:.. J �b .J Ş w ..,.ı, , .ıl� � " J.,..L .ı:J t, "' s � I A>I J ,_.AJ>ılıı • .ı!)'Jl-'
lıı_..J.> �IJJJ1 J• �Jl ,:w- .;,sl, � �l ).,.ı-1 J r.,.,; ;.1 1 1 ut)t:J l.ı .s .a.;...lt..J. i!.11 �1,, J�.ıJl,.,.tWI J •�l,.,:. � .} �,;;JI .,J ..; if ,.:.Jt, �).n.Jl.s�lı:. l�J •
r4 ,ıı 1 '" l::J' ..:) u;,A..$1 .:..:�k?ı»ı..,.ı,....ı ı �·., .; ��...ı• �.ı� ..} �' ul!rol•u-v,J\. • " �.ı.J»' 0tl .):> .ı)I �J.:> i..ıut
•.. ..,.--:.ı ı ıs,, .sJ ı J a,,.
')t.;m.... . � ı ,,.ı. L\l"..... 1.:.ı-.: uı .ı.,..J ı ...,.. cJ c.'V ,)o_pı, " ..__. ve ,:;ı J ı.... l;Jl ll;;"' .) •
ı
,..-Jo t:,-, ı. , ,ı; ,�-J l .:;.& ır•.:.
yı .., �ı �..ıır..ı ...,ı ..Jv;ı$,;
Jcı$;;�1� 1 >ıtı • 2 .ı.;...J I t _,..s .} u.\a t..J I .ı-: 0t .ı.....,
•
�I � J ih t..,,Jt.
.;.lb .J �ı .;:,...ıı""''"'�ı> .SJ u..l l ..J .). ,._ıı, . ;ı, l:J ..) ı,.;r .:.ıl, . u..s l:Jı..,ıı, t.ı.. ---., ' ro-1:, J � ..ı:.ll� ..:�ll J •vı. ;! ,.., .J r ..>,:;il J "' b' �ı, 6 .s.a.,.Jl.,ı>d f"",ı.ll J �l .:/,Jl,ı.,-0.ıV"t,...ı l ;,ıJ , ,rli=Jl·�.ı...!I .) ,: �l ,LJ .) �IJ.�� . " �1.:.,.ıb.l .J V"L, .:ı•..:ı..::ı.. .; " 1..JJ. .r, 1 J, ı..., ..ııı ,.,->J ., ,.ili. .,.ı � l.'P ,u.ıt.Jt •L..-..Wl, U'Jl ""b .ı, vrı,
• � '11 1 .s .!.t"':I : :.1-L V11 .ı;:,.J ._k.l 'l l>.ı ,..:.., .ı."'f •
•&...u �.: :.!.: ,:.. ,,:;ı
� ;}' J,::JI � �:t,ı., Jiı ..:t, ı..,. .,.:JI •W.<)e.,..J 4Jf,
.i.:.v,,.LllJ J ,_.JI --i J;ı.;.:.. t�ı!..•.- l'iı ,;/�.11 � .;..I w.r
i' 1,,::. �� ....-JfJ
�
.ı}1. �
�ı t..;.., .ı..-..-)1.:.,.ıb.1 <)1"'4" �..,.Jl, !ı. u.J�
•A 'l,.ı... 4.11, ı.w1 J:.I
· ·�J;!H.ı,tliı o1\..-J."l .:. l .:.\
.ı.:...,.., tı.. .;,. c;l>.,._,. ı, .s �I t: ' ı.l.t •
,_.�,�
Lı.;..J I J t ...;..,.;..ı.Jlc J- fr.1f
.>.---_.!1 ..: o1..,.. , .;..JI ,,l I ..; � ..Jtl_..
.,.,. )l..'ıll ��a,ı.,ı ,., .ı._, \.J--.ı �l �l
lo.
.ı..._
- 230 -
ı.s"��I r-Jl.a.lr�ı, �la.il ;.;.ı.,�ı
"'ı." ' � t..ı,.l' ) �l.b. �' ö)..t ı _ a.:;IS"_,.,, ill l �ı, M r�' � � 0 ıs. ..s ı � , ..s�1 ı� �,. � �'
..s� l � L.... � ..s� l .;,,o · �t.
� I L, 1.b.
';.;�ı �I �'..öl "'. ,"'...; l;SJI _,..,.'...,.., I ..M..>.o -- ·
�' J4
.ı....-
(:
� _,,;,:- l.:..; l, ,.S�
r ı wr
L.. . 11 C'"""1!"' '4...1. .. ....:..; ..:.... l::S.· r ti -" ' �
..:. . •
�1 4...l,,...;.i.J I .,,.- l�I v. .1.l.ı.;. ill l -4" � I AJ..,.:..; _, � .l.o.>I pi
.l.o.>I �I � _, �
.y. � lo
,._L,•.•..ıu.W � J_,.._,..1 1 � 1.5�1 �.>b.I ve ->;_,!..., ..s,::.s.J l r-" .l
'"'
�l..; ill1• �01 , ;WI � �I .;,.ı l , .>li:.s)ll � c::: � l 1S9 �ı.:,.tl 0_,s-.; t.,
� �.;,ıs v- , r=-: ' ıs � ı uı..... � M ı. , � t., b1.Jı� 0,� .>l..ı.-1 1, ._;,ı.i,::..11 .,.s:J v.J. T •
;,..,..:JI �
•;,...t;�,. .:.r ).:w..1 1 ıS � l 0 1..:. � �' ..-w• ...:..ıı J l...,ı l...c 1.,1.t?'" . r �'� ..s�ı � � ı. � , o.:.. � ..s.:ı..Jı ..:ılS..11 ı;,s ., �t ->� ,.J I ..s � I �WI ı.S,.W I � I ill l ..ı.,.ç. ..:_ı-, ..ı....- ,ı.
. ...ı ı v- � ..s.ı-ıSJ' u. w ı ..::- !. )[.: va ,. , 01.yl_,>T ı.s' il.'!",;> .u,. �� , ...,._,;. �' ' u_r...j ı �' ...,.. t., .;,.H - r lWI, .}")I ()'M A.)'..JI .S. 1S9 j�I ısi J ub./�tı� ..,. wr r-11> , �ı ıbt , ..;.ıt.)ı ->W
.>..;s
,..ı... , rrW'
�
.,_,_�ı
«Rôbıtat'ül - Aıem'il - lslômi» nin, Hz. Mehdi A. F. hakkın daki s.oruya verdrıklerl cevôbın fotoğrafyası, pek okunokla çıkmodığınd:an aynca A. B. M le hazı rla n an suretini de sunmayı faydalı bulduk. - �31 -
•..ıb cl.;.l)ll.ı '":'li)l
..J
� , ill' ıJW I rS:...ı t..Jl; _,
� • ..1.at .;,o r '.:ıi-JI�
�
Jfi _, .:.,.,..:-
!»'!"
� ..J>/ıl 1
. � ...,o) � . .u '"="ı...ı 6..l:.:ö �
� lS 11.....i , ��
..s:.t_ , l.S;"� t
�:".,.,..J i,
J..i.:.,, , ı J � .ı.Jt
· � l...•.h...
o..Ul..:..1,.Lo , �I � ,,....,.. , u.-.ül ,,.:..C � ;ıJI , w.ı .l..:. 1)1 •W..;.Jl;;.T ,., Y,.UJı1 • "'1;,;._,ıı 0" _,..:S.1 1 vs o .>}, 1.54...J I ..:..,. .> 6.1 , . c:ı.......J I ,,j -..,J.. .... :ıJ-,
' • ..,...ı u.
l.l"ı .:.Hı)s ' ' ül� ıJ-1 üı.:..., � ' ,..ı.,.. ıı .J.., ..Ui� ...U!J:;-;ıs'' , rlıt ı:r. ..ıl... , , ..,... � IJ-! o..U I � , , J_,... ı:r. o-) 1� , , ıı..l.l ! ..:ı,,...,.... ı:r. 'b..11.
.ill i � , .
••
�,;.Jl ..,... l.t l Ü" :;_,;, · ..:ı lı,: ' • ı.S..ı.l..:>..l l ..>.,,.-,_ ı ,
' ,) ,..._. ı:r. ıı.JJ l .>.,.s '
�l.ly.I, , ill i � V-t.J'1� , • l.i l..,,J I ()'1 4.i.ı l> , , 6Jı'_,A,_.t, , ,;.> ı:r. .:...,,ı Wf u-< , � u-ı 1);....o , ı ..s:.Jt. v-t ..,....- 1 , , � ı:r. o.ll l .l.+" , , � .ı...:J I �I. u-ıy. I.�, . -.....ı..
vs )�TS!.a. ,
r' '
, ,.,:.5 , r"'.,..;. , , � .;:j.i' V""" , r-r:-- 0,_,,:.... ::ı1,.... .J�::ıı .:ı ı , �)1 rS> 1t-..l • '� ··.r.-s tt-"'i'' 0" · ı.S �l, bJ""" . 4.., t-....1 1 •
1
.
tı..,,.a .) � j.I
X'XXXXX
�t, , rJ.., � ...U l ıs1o w01 ıs'I Lı.,.U..ı �I "-t 6-Jl •'.)),... ..:..,. j b.f Lı.1,..ı A,,-1..o b..o 'j.. , ...U t ..::.. 1,J... a.ll tJ,..; ..J b t. � fj�f r-rJl�I 0" tı:.,.fü , r---'!" 1-.11, , �I v- , ı.S� l ...:.ıı .ı....J I ..::.. lr- 1 , , r Jl-'.ll ! üı'_,ı,,) 0• Jı<.:.5J 1 , ll-'4 .:.,...; L•. Jt, •
�1.ı,...;.L.. ' . ı.rl.Ut,� v-ı ' '
1
�ı. ı:r.•,
1
ı.s.:ı..;;Jı, j, b l.-1" 1 ı:_ı.;.... 1
ı.r1ıt,,.ıı , .ı._,J ı, ,,..$.! ' l.i ı,,..w ı �ı.... , • .swı t...-, . ;1_;.,..1 1, . � .;,., ı, , , .ı)I� tıı..ı b ıs' �ı, , ı.S� l)�I � �,_,ı, , .> l_,.;Jll � �)..UI, . t.._,.,s xxxxxx
- 232 -
' �,)
t-r):;� .;1-s�ı
�1� u-ı l ' .. ıS � l}+"' l "'ui 1""""' 1' �l:Jl, ıS� 'ı.P .ıJ, _; l,:;ı.s" �pi " ıs" � 1$',.:J t , " �I ıS �t ..:;.. \. )!.., ıs" �1 J,ı.JI ıs" " ıS�t" .u,,..l b ı.s" u-:fa-ll � l�l ._,....,. .J I, " c:-J I ,, J 4-..ı.J I, , �lı.s" • 4-1.
" uJ ..ı..1;.V< l � .J) l ı.s" uP-J I �,.il " �� ır.fa-llv-,.J l�u-ıu- l,...J I J-tlJ ..si , 4,,.. � Jl l 4'.... 4-J l.J'>l .J.o , � � • ıS � I � ,J .:;.. I_} v- _,.;.T, •
.) .).> .;,.o
_rS't
•
._�, � ıs" •ı,.-.J l '�.J.o..1 1 •
xxxxxx
J İ.,, ..ü r�:ıl l v-
yl • ıS� I <!.,, .J l.> 1 0 1 � � ..ü ' " ; �ıc::r' ..si �,lı....J I ..ı..- 1 u-ı .ı-. , , " �I� ıs" ı.SJ L;._JI � � .l.> � J.,_ı ı ,
�_,:;.JI" ı.s9
�
� , ;_,:; !_,:;..
. • ı,1:;.;
ı.s9 A,...,.; . ; u-ı ' , " �w ı �t.;. · ıs' ..s.r.:ıl' � ı_,... ı,
� 15,.:Jt, , ..s � I� ,J ._j,,.J b ıs" l.5"'_,.o..J I .silı.a.l l U"lı;.l ı, ..s1L.JI ,
ıs" �wı � v-< .ı....-
, ı:=---' '' . J 4--l-lt, , ;..:....ı ı ıs" • 4-!.. _,; ı,:; ..si ı ı r---,.ı -'" � IS' _,.w '"'",.J ı .J..,S V< u- ı.,.,..ı ı)-: ı , .,:; ı_,.:;...J ı <!.,, .)....J ı ıs' ,; L:;..J1 ...,.>.;,-ob. .;,I � .l.A.. ..Jı UJ..ı...L;.. V<I J,L> ' ill i �"' " uJ .l.k-ı.r. 1 rJlS" cJ> 0,.&JI ..
..
..
. � � I ı.S��
•
�l. u-ı l
C � ._,.. l:;.S'.., ' 0",.Jl.J+i'
.)..;.,.
,JJ..,. l:ılt,..;,. ��
<.)-t i L;...,..:. .
�
.l)lı � j
��:
..:r
_rS'I
•
l..:..
, ıS.l..t..J l � .l l> I ' • w.J I, �)ll A,-ı-o\.&. .l; ._:,.s:.l, L�
, ":'_,.MJI_, Jr-JI ı_sÔ J,L;.::..
� ı.:.ı_,'.; � 1, ..b b.J l ı.:P-' ,
,� ı , � l lr,,.i 1.5.).� l .::..,; .> l> I 01 •
4.ı.�I , A..;..,J I JA. 1
..
�'
•.,:;1,::-ı c.,hi. _,.;; 1,.::.. ��
.ı! lii..c .;,- d ,
'-:-"'!" 1-' , ._s.).� I <:::'Al .> b Jl l ı.:.ıl, '.i.>.,,.W I ..si e� , , A.;_JL, J.-4-:ıl l oA)l,
.
�1 ı.S.l;-.1 , �I � l 'ı.s.l;-.1 ill i,
11°��1 �I �I 6}.) 1 ,,ı.).e .,j-l.;!.11 �1 �
- 233 -
i N D EX H USÜSİ ADLAR Hz. Muhammed (Ah med. RasOl-i Ekrem, RasuluHah ,
RasOI, İ s la m Peygamberi, Hz. Peyg a m ber S . M ) : Birç o k yerde ve 1 - 17 H . Emil'ül - M ü 'm i nin A li b. Ebi - Tô lib (A. M ) : 1 8 - 35 Hz. Fötımat'üz - e h rö (A. M ) 3 6 - 46 Hz. İmôm Hasaın'ül - Müctebô (A.M ) 47
-
59
Hz. İ môm Huseyn'üş - Şehid lA.M) 6U - 77 Hz. İmôm Ali Zeynül - Abidin (A. M ) 7 8 - 88 Hz. İmôm Muham med'ü l - Bôkır (A.M ) 89 - 98 Hz. İmôm Ca'fer'us Sôdı·k (A. M ) 99 - 1 1 5 H . İmôm M Osô'I - Kôzım (A. M ) 1 1 6 - 131 Hz. l môm Al iyy'ür - R ızô (A. M ) 1 32 - 1 53 Hz. İmôm M u ha m med'üt - Ta.kıy (A.M ) 1 54 - 1 67 Hz. İ mô m Aliyy'ün Nakıy (A. M ) 1 67 - 1 83 Hz. İmôm ·Hasan'ül - Askeri (A.M ) 1 83 - 1 98 Hz. Mehdi (A.F) 1 99 - 227 -
1
*
E h l i beyt : Birçok yerde. E h l i beyt i ma mları : Birçok yerde. - 234 -
DİN, MEZH EB ve TARİKAT ADLAR!
Aftahıyye : 1 09, 1 1 7 . Agn ô m ( Koyu n l a r = Bahailer) : 225. A l evtter (Gulôt) : 1 08, 1 09. Bötı nil iık - Batıniler : 222. Sektôşfük - Bektaşiler : 2 1 9. 2 1 9 , 222. Cörudiyye : 67. 96, Ezelili.k - Ezeliler : 225. Fütüvvet - Fütüvvet E h l i : 1 77. Hariciler - H avô ric : 36, 37. 1 85, 1 86, 248. Havô riyyun : 1 5. H u kernô : 222, 223. HtırOfil i k : 221 . İ m ô m iyye (Ca'feriyye. isnô Aşeriyye) : Birçok yerde. isrô ll oğ u l lan Na kıyblerl : 201 . Keysôn lyye : 1 01 , 1 29.
Ka rmatfle r : 1 1 2. Mevô ii (Amb olmaya n Müslü ma•nlaro verilen ad) : 33, 1 06. M u h a mmese : 218. M u sevi - M u seviler ( İsrôiloğulları) : 1 1 . Mu 'tezile : 1 03, 1 04, 1 1 7. M ü rcie : 1 02, 1 '17. Navôsııb (ıHö riciler'e bk. ) . N iyoziyye ( M ısrıyye'ye bk.) . Sufiyye - Tasavvuf E h i l : 1 03, 1 04. Şeyhil ik : 223. Şia Şii - Şia - i İ mô m lyye aı.rçok yerde. Vehhôbil l k - Vehhbiler : 77. Zeydiyye - leydiler : 96, 97,
- 235 -
•
1 1 7.
SOY - BOY ve DEVLET ADLARI
Abbasoğ u l la n : B i rçok yerde. A bd ü l mutta l iboğu l la n : 23. Alevile r ( Hz. Ali A.M. Evlôd ı ) : Birçok yerıde. A l-1 Buveyh : 77. Amlroğu llan : 1 76. Ansar : B i rçok yerd e . A ra p - Ara p l a r : Birçok yerde. Ashab - Sahôbe : Birçok yerde. ıBiza ns l ı l a r : 1 85. Côhi l i yye : Birçok yerde. Ehl-i Beyt (A.M) : Birçok yerde. Ehl-i Sünnet : Birçok yerde. Emeviler : B i rçok yerde. Esedoğulları : 59, 1 77, 208. Evs Boyu : 33. Fatı miler : 204. Hôşimoğu l la r ı : Birçok yerde. Hazrec Boyu : 33.
Hemdan Boyu : 31 . H ırnyer Boyu : 86. İbrôhim H z . Peygamber'ln S.M. oğulları : 1 3. i ro n l ı l a r : B i rçok yerde. isra iloğu l ları : 1 1 Kocarlar : 77. Kayso ğ u l lo rı : 8. Kitab E h l i : 44. Kureyş : 7, 8, 1 8, 1 9. 26, 39, 84, 90. 201 . M uhôcir : Birçok yerde. Nev Bahtile r : 2 1 2. Osman l ı : 1 77. Radaviyyun : 1 68. Safaviler : 1 50. Sama n oğ u l lan : 1 40. Türk Emirleri (Kumanda n l a rı Askerlerl) : 1 63, 1 7'�. 1 77 , 1 80. Zencile r : 1 86.
- 236 -
..
•
İNSAN ADLARi
-A-
A bbad b. Temim : 278. Abbas (b. Ali Emir'ül - M O' minin) : 21 , 76. Abbôs ( i l . Şah) : 1 50. Abbôs (Ca'fer'us - Sôdık oğ lu) : 1 1 1 . A bbôs ( Me'mun oğlu) : 141 . Abbas (İmam M Osa·ı Kôz ı m oğlu) : 1 28 . Abbôs (M u'tasım'ın kardeşi n i n oğlu) : 1 79. A bôye b. Rabi : 1 4. Abdullah (Abbas oğu l la rın dan) : 1 36. A bd u l l a h (Ali Asgar) : 60, 61 , 75, 76. Abd u l l a h (Am r b. As oğlu) : 50. Abdu l l a h (Ca'fer-i Tayyör oğlu 1 9. Abdu l lah (Ca 'fer'us - Sadı k oğl u ) : 1 09, 1 1 4, 1 1 7. Abdullah (Cumeyle oğ lu) : 25. Abdullah (Cübeyr oğlu) : 25. A bdu l la h (Hanzola oğlu) : 1 82 -
.
Abd u l la h (Hz. Peygamber'in, S.M. oğulları) : 1 3. Abd u l la h ( M ü nzir oğlu) : 24. A bd u llah (Sinan oğlu) : 1 04. Abdu llah (Zübeyr oğl u ) : 66, 72. 9 1 . Abdullah b. Abdü l mutta l i b : 1 8. A bdullah b. Ali b. Abbôs: 1 20. A bd u l l ah ıb. Ata : 90. Albd u l l a h -b. Bukeyr : 1 1 2. Abdu l l a h b . Ca 'fer : 1 97 , 21 1 . Abdullah b . Cend üb : 1 06, 1 5 1 . Abdullah b. Ebl - Ya 'lô : 95. Aıbdu l lah b. Hasa n ' i l - M üctebô : 87. Abdullah b. Hasa n ' i l - M ü sennô b . Hasa n'il - Mücte ba : 1 02. Abdu l lah b. Meymu n ' i l - Kad ·dôh : 95. Abdu l l a h b. M u h a m m ed ' i Ese di : 96. A bdullah b. Muhammed'il Hôşimi (Medine Vôlisi) : 1 69 .
- 237 -
Abd u l la h b. M üskôn : 1 12. Abdullah b. Ömer : 50, 66, 89, 206. Abd u l l a h b. Şerik : 95. A bdul lah b. Tôh i r : 1 4 1 . Abd u l lah b. Yahya'I - Had. .rami : 67. A bd u l !ôh-ı Attah (imam Ca' fer'us - Sôdı k o ğ l u ) : 1 1 7, 1 65. Abdu l lôh'il Bôh i r : 78. Ahd ullôh'il - Borkıy : 87. Abdul lôh-ı Hayyôt : 205. Abdul lô h ' i n - Necôşi ( Ebu Buceyr'il - Esedi) : 1 08. A bd u l lôh'ıs Sa g ıyr (İmôm M Cısô'I - Kôzı m A.M. oğl u ) : 1 28. Abd u l lôh'is - Seffôh : 1 02, 1 20. A bd ü l - Azim-i Haseni (Şah ) : 1 27. 200. Abd'ü l - Bahô : 225. A bd ülmel i k b. A'yen : 94. Abdülmel i k ( Mervanoğ l u ) 91 . 93. A bd ü ! m utalib : 1 8, 1 9, 21 , 29. Abd ü l m ü'min : 220. Aıb d ıJrrahmôn b. Avf : 29, 206, Ahdürrahmôn b. A'yen : 94. Abd ü rroh man (Ubeydu Ua h b. A bbas oğlu) : 54. Aıbdürrn h ma n b. M ülcem : 36, 53. Adem Peygamber (A.M) : 34, 2 1 5. Adud'ud Devle ( EbO - Şucô' •
•
-
•
Fenô Hosrev b. R ü k n ü 'üd Devl e Hasan) : 77. Afşın : 1 77. Ahmed (Sultan İ l ha n l ı ) : 77. Ahmed ( Ü beyd u l l a h ıb. Vahye b. Hokan) : 1 87 . Ahmed A li : 205. A h m ed ıb . Ebi - DôvOd ( Kadı) 1 63. Ahmed ıb. ıHa mza b. Elyasa ' 213. Ahmed b. Hanbel : 63, 86 1 79, 206, 232 . Ahm ed b. Hôrls : 1 39. Ah med b. H i l ô l ' i l - Kerhi: 1 1 6. A hmed b. İ brôh i m : 1 83. Ahmed b. ishak b. Sa'd ' i l Kummi : 1 08, 1 09. A h m ed b. İshak'i l - Aş'ari : 1 1 3. Ahmed b. Muhammed-i Ba zanti : 1 35, 1 55, 1 65. A h m ed b. Muham m ed b . lsô-i Aş'o ri : 1 68. Ahmed b. M u hammed b. is h a k N işôbOrl : 1 39. Ahmed b. M ils ô' I - Kôz ı m : 1 27. Ahmed ·-1 Ahsfü : 1 28, 223, 225. Ahmed Muhammed Cemôl : 205. Ahmed M üderris Vahid : 87. Ahmed 'üz Zencôni : 87. Aişe ( Ebu Be:kr kızı Omm'ül M ü 'm i nfn) : 38, 59, 63, 69. Aıka Bozor:g - i Tehrô ni : 1 1 3. Akıykıy'i Behşôyişi : 1 92.
- 238 -
·
,
-
Akıyl ( Eb O - Tôl i b oğlu) : 1 8, 21 . Ali (Cafer'us Sôdı k oğlu ) : 1 1 1 , 1 58, 1 66, 1 90. Ali ( Eb u - imrôın o ğ l u ) : 1 45. A li (İmôm Muhomm ed'ül Bô.k ı r (A.M) o ğ l u : 1 89. A li Asgar (b. İmô m Huseyn A . M ) : 60, 75. Ali b. Ca'fer (b. N u h b. Ali b. H useyn A . M ) : 1 48. A li b Ca'fer'üs - Sôdık (A.M ) : 1 57. A li ıb. Esbôt ; 1 55, 1 65. Ali b. Hasa n : 1 52. Ali b. H useyn b. Bağd ôdi: 205. Ali b. Huseyn b. Môhôn : 1 36. Ali b. İbrôhim b. H ô ş i m : 1 98. Ali ıb. Tsô : 1 37. Ali ıb. İsmail b. Co 'fer'us Sôd ı k : 1 23, 1 22. A li b. Nu'môn'il - Ahvel : 1 1 7. All b. Otamış : 1 94. A l i b. Rôfı' : 86. A ll b. Suveyd'is - Sôi : 1 30. Ali b. Yaktıyn : 1 29, 1 33. A li Hôn-ı Şirôzi (Seyyid ) : 87. Ali Muhammed (Bôb) : 224, -
B
Baba İ lyôs-ı Horasôıni : 220. Baba İsha k : 220. Bôbek : 277. Bahôi (Şeyh. M uhammed b. H u seyn) : 87.
225, 226. A l iyy b. M u hammed'is - So muri ( Ebü'I - Hasan) : 212, 2 1 3. A liyy' ü l - Asg a r (İmam Zeyn' ül - A bidin A . M . o ğ l u : 1 78. Aliyy'ül - Kaari : 202, 203. A liyy'ü l - Avsat (b. İmôm Huseyn A . M . ) 60. AHyy'ü l - M üttakıy : 202. A 'meş Süleyman : 1 06. A m mô r : 42, 49, 50, 52. 53. 206. Amine (Veheb Kızı) : 7, 8. Amir (Abdullah oğl u ) : 95. A m r (Abdü Veddoğ l u ) : 25. 26. 36. A m r (As o ğ l u ) : 50. A m r (Saıd'ül - Aşd a k o ğ l u ) : 75. 91 . Amr (Zenci Köle) : 20. Amr b. Hamık'ıl - H uzzfü : 50, 51 , 57. 58, 1 30, 1 51 . Arap Kisrôsı 'Muôviye) : 33. As (Sa id o ğ l u ) : 24. Aşca'us - Sü!emi : 1 05. Avf (Hô risoğ l u ) : 24.
-
Bayhakıy (Ah med b. H asan ) : 47, 63. Bedreddin (Sı mavna a Kdısı o ğ fu. Şeyh MahmCıd} : 220. 222.
- 239 -
Be'k taş (-ı Veli. Hacı) : 220. Belôzüri (Ahmed b. Yahyô) 94. Beşşôr b. B u rd : 220. '8ezzô r (Ahmed b. Ö mer) : 206. Bilôl. B il a li (Muhammed b. Ali b. B i l a l ' e ıb k . ) . -
Bilô-i Habeşi : 40. Buhôri : Birçok yerde. Bukeyr b. A'yen : 94, 1 04. Bureyd b. Muôviyet'il - leli 95, 1 04. Büseyr' ü r - Rehhôl : 95. Büsr b. Ertôt : 54. Boğ a : 74, 1 85. C
Cabir b. Vezid-i Cu'fi : 94, 95, 97, 98. C a 'fer b. Ebi - Tô lib (Tayyôr) : 1 8, 81 , 1 63, 1 97. Ca 'fer (imam Huseyn oğlu) : 60, 61 . C a 'fer (İmôm Kôzım A.M. oğ l u) : 1 28. Cerir b. Abd u l l a h : 86, 90, 94, 206, 2 1 4, 2 1 5 . Côbir b. Bô h i r : 205. Côbirb . Ebi - Bekr b. M uham med : 86. Côbir b. Hayyan : 1 05, 1 06, 1 07. 1 1 2. 1 1 3. Ca'fer (b. İmôm Aliyy'ün - Na kıy A . M ) : 1 68, 1 8 1 , 1 87, 1 95, 1 96. Ca'fer (b. imam M Cısô'I - Kô zım A.M) : 1 28.
-
Ca'fer b. S üheyl'is - Sayka l : 1 97, 213. Ca 'fer ( EbCı - Haşim) : 1 84. Ca'fer (İmôm Rıza A.M. oğ lu ) : 1 32. Ca 'fer b. M uha mmed b. Eş' as) : 1 23. Ca 'fer b. M uhammed'ln - Nevfeli : 1 56, 1 65. Ca 'fer-i Bermeki : 1 23. cami A bd ü rrahman : 1 45, 1 46. CelCıdi : 1 45 , 1 46. Cemil (Derrôc o ğ l u ) : 1 04, 1 09, 111. Cemil (Sal i h oğlu) : 1 04. Cevôd Fôzıl : 1 47, 2 1 9. Cevad Muhammed'ül - Belôqıy : 206. C i mri : 220. Cu'de : 1 58.
-D-
Dahhôk : 86. oai'ı - Kebir Hasan : 76. Dôi's - Sagıyr Muhammed """
:
(Zeyd o ğ l u ) : 76. Dolgoroki ( Prens) : 225. Dörukutni : 200, 206.
- 240 -
Dôvud b. Süleyman : 133. Dôvud b. Zeyd'in - Nisô·büri : 1 96.
Deccôl : 205, 226. Dı'bil : 1 40, 1 49, .1 50, 153, 171.
- E -
Ebô n b. Osman : 1 1 2. Ebôn b. Taıg l iıb : 84, 86, 95. 1 05, 1 1 3. Ebü - Abbôd : 1 58. Ebü - A bdullôh'il - Mehdi ( Muvahhıdin Devleti Kuru cusu) : 220. Ebü - Ahmed : 1 84. Ebu - Amr Osmô·n b. Said : 209. Ebu - Aziz : 25. Ebu - Basir : 95, 98, 1 04, 1 13. Ebu - Bekr (1. Hafife) : 27, 30. 3 1 , 94, 99. Ebu - Bekr-i Fehfeki : 1 85. Ebu - Ca'fer N uaym'il Ahvel : 1 06. Ebu - Cehı : 42. E bü - Cervel : 30. Ebu - Dôr : 42. Ebu - Dôvud : 86, 1 06. Ebu - Duôme : 1 80, 200. Ebu - Eyyub'il - A n sôri : 20. 202. EbQ - Hamzat'is - Sümôli : 86, 1 05, 1 1 9. Ebu - Hômid : 1 05. · Ebu - Hanife ( Nu'môn b. Sô bit) : 1 04, 1 05. Ebu - Hôrün' i l - Mektaf : 95. Ebu Hôşlm (Abdullah) : 1 01 . •
-·
1 90, 1 93, 1 94, 1 97. Ebü - Hôşim-i Kuşeyri : 40. EbO - H u neyf : 1 04, 1 05. Ebu - H ü reyret'il - leli : 1 05. E b u H ü reyre : 205. Ebu - Leheb : 2 1 . Ebu - Leyla : 1 05. Ebu - M u h a mm ed ' i l - Vec nôl : 213. Ebu - Musô'I - Aş'ari : 5 1 . Ebü - Müslim (-i Horasôni) : 1 02, 1 20. Ebu 'n - Naıdr : 94. Ebu - Nuaym (Ahmed ·b. Ab d u l la h b. A bd u l lah) : 98. 1 05, 1 06. EbO - N uvôs : 1 41 . Ebu - Ömer b . A li : 1 05. Ebu - Sabbôh'ıl - Ketôn i : 1 04. Ebu - Ü sôme : 206. EbCı - Vôkıdi ; 39. E,b u - Ya'fOr : 97. Ebu - Yahya'! - Esedi : 86. Eıb ü Yusuf (Yahyô ıb; l brôhim) : 1 05, 1 90. Ebu - Zerr'il - Gıfôri : 202. Ebü'I - Atahiyye : 1 20, 1 2 � . 1 77. Ebü'I - Aynô : 1 77.
- 24 1 -
F. 16
Ebü'I
Côrud Ziyôd b. M ü n: 95, 96. - Côzim'il - A'rac : 96. - Evca' : 1 09. - Ferec (Ali b. H useyn) : 86, 1 37, 1 4 ·1 . Ebü'I - H'.lttôb Muhammed b. Zeyneb : 1 08. Emin (HôrOn'ür - Reşid'in oğlu) : 1 36, 1 37, 1 44. Enes b. M ô l i k : 28, 206. -
zir Ebü'I Ebü'I 6bü ' I
En Oşl1rva n : 1 50.
Ertôt (Şurhabll oğl u ) : 25.
Esed : 1 8. Eslem ( İ b n ' ü l - H a nefiyye'nin köles i ) : 95. Esmô (Abrürra hman b. Ebi Bekr kızı) : 99. Esved ' ü n Nahal : 54. Eş'as (Ka ys oğlu) : 59. Esmô ' (Aıbdürrahman ıb. Ebi Bekr'i n kızı) : 95, 99. Evzôi : 86, 94. Eyyüb b. Hasa n : 86. EyyQ.b'üs - Süfyôni : 1 05. -
- F _;
Fôrls b. Hôtem : 1 1 7. Fôruk (Hz. Ali A.M) : 50. Fôt·ma (Esed Kızı) : 22, 39. Fôtıma (Abd ü l muttal ib oğlu Züıbeyr Kızı) : 22, 39. Fôtıma (Ha mza Kızı) : 22. Fôtıma rimôm Ca'fer A . M . Kı zı) : 99. Fôtım a ıim.r:1 m Hasan A.M. Kı zı) : 89, 98. Fôt:ma ( l môm Huseyn A . M . Kızı ) : 61 . -
H
HaıtJ'b b. Ebi - Sôbit : 86. Ha'b'b b. M uzôh i r : 7 1 . Haccac b. Ertôt : 95. Haccôc b. YOsuf'is - Sakafi : 95. Hôıdi (Abbôsi) : 1 1 6, 1 20, 1 21 ,
Fôtıma ( İ m ô m Ta kıy A . M . Kızı) : 1 55. Fazı b. Şôzôn : 1 1 2. Fazı b. Yesôr : 1 1 5. Furôt {Ahnef oğlu) : 86. Fazl u l lôh-ı HuıtOfl {Ş:ha büdd in ) : 221 , 222. Ferazda k : 84, 85. Fe ;· h-i Ali Şôh (-ı Ka::ı côr) : 77. Fi r'avn : 82. Fudayl (Yesôr oğlu) : 95, 97. -
1 30, 1 37, 1 57. Hadice (Abd u l lôh'il - Mahz Kızı) : 1 1 1 . Hadice (Ü mm'ül - M ü ' m inln A M ) : 1 8, 37, 38. Hnkem b. Uyeyne : 90, 1 04.
- 242 -
Hakim : 90. Hakim b. Ebu - Nuaym : 95. Hal<im b. S uhayb'is Sayrafi : 86. Hakime Hat u n : 1 83, 209. Halebi : 86. Hôlid b. Velid : 25, 29, 3 1 . H a l i d b . Zeyd b. Muaviye : 1 07. Hammad b. M Osô : 86. Hamide-i Berberiyye : 85, 94, 98, 1 1 5. Hammad b. Tsô : 1 1 2. Hammôd b. Osma n : 96, 1 52. H a m rô n : 94, 95, 96, 97, 98, 1 04 , 1 76. Ha mza (Abdü lmuttal i:b oğlu) : 22, 24, 81 . Ha mza 'b. imam MOsa'I - Ka zım (A. M ) : 1 27. Hanza l a ( EbO - Süfyan oğl u ) : 22. Harmele (Amr oğlu) : 22. Hôrun Peygamber A . M . : 22, 23, 29. HarOn'ür - Reşid : 76, 1 1 6, 1 1 9, 1 21 , 1 22, 1 23, 1 25. 1 30. 1 31 , 1 36. 1 41 , 1 45, 1 46, 1 65, 1 76. Hasa n b. Al i yy-i'I Veşşô : 1 07. Hasan b. Cehm : 1 49, 1 52, 1 58. Hasan b. i ma m Rızô A . M . : 1 32. Hasan b. Muhammed'il - Ha nefiyye : 86. -
•
Hasan b. M uhammed (b. Ba b a ) : 2 1 7. Hasan b. M Osa'n - Nevbahtl : 1 13, 1 20. Hasan b. Sehl : 1 28, 1 43, 1 45, 1 62. Hasan b. Zeyd-1 A levi : 1 76. Hasan-ı Bısri : 1 05. M üsennô : 47. Harn n ' ü l Hasan'üş - Şerli : 21 6, 2 1 7. Hatlb-i Bağdôdi : 94, 1 47, 222, 226. Herseme b. A'yen : 1 42, 1 49, 1 52. Heytemi : 1 63. Hı mmani ( Muhammed b. A l ) : 1 75. H i lali : 2 1 6, 2 1 7. Hizra n ' ü l - Mersiyye ( İ m ô m Rızô'nın, A.M. Vôlideleri) : 132, 1 54. H işô m b. Abdülmelik : 83, 88, 91 , 92, 1 00 . H işôm b. 1-!:::ı kem : 1 04, 1 13. H ubeybe Ebu - M is'ab oğ1H ubbôb b. Munzir : 1 05. Hişôm b. İsmôil : 83. l u ) : 1 25, 1 55. H u c r b. Adıyy : 57, 58, 67. H ucr b. Zôide : 95, 96. Huseyn b. Ali b. Hasa n A. M . : 1 20, 1 2 1 . H useyn b . l môm Na kıy A . M . : 1 81 . H useyn (Allame-1 N Ori) : 635. Huseyn Ali (M i rzô. Bahô) 224, 225.
- 243 -
-
.H useyn Diyôrbekri : ( Ka dı ) : 1 05. <H useyn b. Mans O r' i l - H al lôc: 2 1 8, 2 1 9. Huyen b. Ruh : 2 1 2 , 216.
Huseyn'ül - Asgar : 78. H useyn b. Yesôr : 1 56, 1 65. H uzeyfe : 206. H uzeyme b. Sôbit : 50.
- iİbn Abbas (Ab du l l ô h ) : 38, 52, 57, 58, 63, 64, 73, 206. İ bn Arabi (Muhyi'd-din : 221 , 222. İbn Asôk i r (Ali b. Hasan) : 202, 206. İbn Batüta : 1 50. jbn Curayh : 95, 1 04. İbn Cübeyr (Abd u l l ô h b. Cübeyr'e bk.). İbn Hacer : 62, 1 05, 1 47, 204. İbn Hozm : 204. İbn Kayyım-ı Cevzi : 202. İ bn Kıyô m ' ü l - Vôsıti : 1 56. İıbn Kuteybe : 200. İbn Môce : 202, 206. İ bn M u n i s : 1 45. İbn M übarek : 95. İbn Nedim : 97, 98. İbn Ömer (Abdu llah b. ômer'e bk.) . İbn Sirin : 1 05. İbn Şehr - Aşub : 93, 1 05. ibn U kde : 1 04. İ bn - Cevzi : 204. İbn'ül M ukaffa' : 1 09. lbn'ül - Magazili : 202. İbn'ün - Necôşi : 1 55. İbn Zib'arl : 68. •
İ brôhim b. Abbôs'ıs - Savli : 1 33. İbrôhim (İmôm Hasan A.M. Soyunda n ) : 1 03. İbrôhim (İmôm M. Bô kır A.M. oğlu) : 89. İbrôhtm ( İmôm Kôz ı m A . M . o ğ l u ) : 1 2 1 , 1 27. İbrôhlm ( İmôm Rıza A.M. oğ l u ) : 1 33. İ brôhim (Safvôn-ı Memmôl) : 1 1 9. İbrôhim b. Mehziyôr'il - Eh vôzi) : 21 ·ı . 213. İ brôhim b. M uhammed ' i l ıH emedôni : 213. İ brôh�m b. Velid : 1 00, 1 02. İbrôhim (Me'mün'un a m cası nın o ğ l u ) : 1 44. İ brôhim-1 Nis a bOrt : 1 97. İbrôhlm-i Sôni (Akya z ı l ı 'ya· bk.). İdris'ül - l rô kıyy'il - Magrıbi : 206. İ·kreme : 336. İheme (EbO - Ceh l ' i n oğlu) : 1 25. İ m ran b. H u sayn : 206.
- 244 -
imôm-ı A'zam (Ebu - Hanlfe' ye bk.). lsô Peyg a m be r A.M. : 1 5, 68, 55, 200, 203, 204, 205, 221 , 222, 227. İsô ( Mu'tem.id'in a .mcası) : 1 96. lsô b. Ca'fer b. Mansur : 1 25. İshak ( İ mô m H asan A . M. oğulla rından) : 1 03. İshak (İmôm Ca 'fer A . M . oğ l u ) : 94, 99, 1 1 1 . İsha k b. İ1brôhlm ( Bağdad Vô lisi) : 1 70 . İsh a k b. İsmail-i N isôburl : 1 97.
İsmail b. Rahveyh : 1 75. İsha k b. Ya'kub : 1 39. ismfül b. A bd u llah b. i . Cafer A . M . : 86. ismfül b. Côbir : 136. İ smail b. Cafer'ü s - Sôdık A . M . : 86, 1 84, 207. İ smail (Kufe'l i Côbir'ül - Has'a mi o ğ l u ) : 95. İsmail b. Ebu Hôlfd : 1 1 3. İ s môll b. H u l eyfe : 98. ismôll b. M ihran : 1 61 , 1 68, 1 84. İsrnfül b. Hammôd (Seyyid'ül H ı myeri) : 1 29. ismfül-i S afavt : 77. -
-- K -
Kaası m (Hz. Peyga mber' i n , S . M . oğu lları) : 1 3. Kaasım b. Muhammed b. EbiBekr : 89, 92. Kaasım b. Avf : 86. Kalender Celebi : 220. Korlb ( Ebü'I - Kaası m ) : 99. Katôıd e : 60. Kays b. Rumône : 87. Kays b. Sa'd : 53, 54. Kôzım-ı Reşti : 223. 225. Kelbi ( M uhammed b. Sôib) 1 03. Kemôl Paşa - Zôde ( İ bn Ke· -
l
Leys-i Buhterl ( E bu - Basir) : 96. Leylô : 60.
rnô l ) : 202. Kenci : 62, 202. Kendi (Ya 'kub b. İsha k) : 1 89. Kerim ıHôn-ı K i rmôni : 224. Kırre b. Eyas : 206. Kusem b. Ubeydullah b. A b bôs : 54. Küçük Baga : 1 80. Küleynl (Sıkat'ül - İslôm M u h ammed b. Ya'kub) : 98, 99. K ü m eyt b. Ziyôd-ı Esed! : 95, 1 05. ·
-
Leys b. Ebu - Süleym : 95. Lübôbe : 62.
- 245 -
- M -
M a l ik b. Enes : 1 05. M ô l i k' ü l - Eşter : 52. M a n i : 91 , 92. Ma nsur Abbasi : 1 03, 1 08, 1 1 2, 1 1 5, 1 20, 1 76, 203. Môriye : 1 54. M a'ruf b. Horbud : 97. M a'süme ( Fôtıma . i m a m Müsô'I - Kôzım A.M. Kızları) : 1 29. M ôziyôr-ı Môzend e rôni : 1 77. Meclisi M u hammed Bôkır : 1 46. Mehdi (Abbasoğu l larından) : 1 1 6, 1 20, 1 30. Melik-i Eşref : 1 42. Me'mun : 76, 1 1 9, 1 22, 1 26, 1 28, 1 32, 1 34, 1 36 , 1 37 , 1 40, 1 41 , 1 43, 1 44, 1 45, 1 47, 1 49, 1 51 , 1 52, 1 57, 1 59, 1 60, 1 6 1 , 1 62, 1 63, 1 64, 1 65, 1 66, 1 77, 1 79, 1 82. M e rhab : 1 27. Mervon : 70, 84, 1 02. Mervôn-ı Hımôr : 1 00. Mervezi : 94. Meryem A.M. : 203. M ıs'ab ( U meyr o ğ l u ) : 25. M ı s ı r Azizi : 1 43. M i skin : 1 32. M ihra n : 1 31 . M uôviye ( Ebü - Tôl l b oğlu Ca'fer oğlu Abd u l lô h ' ı n oğ lu) : 220. M uôviye ( Ebu - Süfyan oğ-
'ı
).
l u ) , Birçok yerd e . M u ô z : 1 24. Muôz b. Müslim'il - Herrô' : 95, 1 05. M uavviz : 27. M u faıdda l : 1 06, 1 08, 1 1 2. Mufadda l b. Yezid : 1 09. Mugıyra (Abd ü l mutta l i b oğl u Hôris'in oğlu) : 1 30. Mug ıyra b. Nevfel : 1 54. M u h ammed (Abbasoğu l ların dan) : 1 01 . Muhammed (İmam Huseyn A. M. oğlu) : 61 . Muhammed { İ mô m Rızô A . M . o ğ l u ) : 1 33. Muha mmed (İmôm No kıy A. M. o ğ l u ) : 201 . M u h a m med M i şkat : 87. Muhammed Şerif (Seyyid) : 1 44. Muhammed 'ül - M u ntasar'ıl Kettôni : 205. Muhammed'üd - Dlbôc { İ môm Ga 'fer A . M . o ğ l u ) : 94, 96, 111. Muha mmed b. Abdürra h m ô n : 1 05. / Muhammed b. Ahmed ' i l Ahondi : 87. M uha mmed b. Ahmed b. Va sif : 1 95. Muhammed b . .A.11 b. 1sô b. Dlbüc : 1 45.
- 248 -
A.M. : 1 55. M u ha mmed b. A liyy' i l - Es Muh a m m ed b. M uzaffer ( Ebuved : 21 2. D ülef'il - Katib) : 2 1 8. M u h ammed b. A liyy'iş - Şa l Muhammed b. Merva n : 95. magaani : 21 6, 2 1 7. M u ha m med b. M ü nôzir : 1 21. M uhammed b. Bilal : 2 1 7. M u hammed b. Ca 'fer b. i ma m M u h a m med b. M ü nl<edi r : 90. Muhammed b. M ü s l i m : 95, Hasa n A . M . : 1 77. 95, 1 04, 1 1 2. M u ha mmed b. E bi - Bekr : 55, Muhamm ed b. N usayr'in - Ne 53. 89. miri : 2 1 6. 2 1 7, 2 1 9. Muhammed b. Ebi Umayr : M uh a mmed b. Rafı' : 1 39. 1 1 6, 1 29. M uhammed b. El - Hanefiyye: M uhammed b. Süleyman (Medine Val i si ) : 1 1 5. 21 , 70, 71 , 72, 1 02, 2 1 9. M u ha m m ed b. Ta lha : 1 05. Muhamm ed b. HôrOn : 1 23. Muhammed b. Hasan ( Kaazi'l Muhammed b. Tol u n : 202. Muhammed b. Yahya : 1 84. Kuzat ) : 1 1 9. M uhammed b. İ brahim : 2 1 3. Muhammed b. Zeyd b. L .Hasa n A . M . : 126. M uhammed b. imam Kôzım M u hsin b. E mir ü l - Mü'mlA . M . : 1 27. Muhammed b. i m a m Takıy, nin A. M . : 21 , 40, 46. M ukavkıs : 13. A . M . 1 55. M uhammed b. Tsa · ı - Eş'o ri : M u ktedir : 1 77, 1 95. M u ntasar : 76, 1 74, 1 75, 177, 1 82. Muhamm ed b. Tsô b. Ziyôd : 1 80. M u rad iV. (Sulta n ) : 77. 1 58. M u h a m m ed b. İshak : 86, 1 33. M usa b. Boga : 206. M uhammed b. ishak b. Yesar: M usa b. imam Rızô A.M. 1 05. 1 32. M u h a m med b. ismôil'll - Be M O sô b. i mam Ta kıy A.M. : 1 72, 1 73. zi : 95. M u ha mmed b. lsmôil b. i ma nı M usô b. İsô (Kufe valisi) : Ca'fer A M . : 1 23, 1 24. 1 21 . . Muhammed b. Mufad d al ( Me M usô'I - Muberka ' : 1 55. dine Vôl isi) : 1 69. M usô Peygamber (A.M . ) : 1 5, M u h a m m ed b. Hasan b. İm 22, 23, 29. mn : 1 57. Muşbir (Muhs i n b. Emir'ül M uhammed b. imam Ta kıy Mü'minin'e de bk. ) : 47. -
'
- 247 -
M u'tasım : 67, 75, 79. M u 'tazad : 76. M u'tam id : 1 81 , 1 89, 1 94. M u 'tezz : 1 75, 1 76, 1 80, 181 , 1 85, 1 86, 1 9 1 . M üeddeb (Zerôfe o ğ l u ) : 1 74. M üeyyed : 1 85. Môfid (Şeyh. Muhammed b. Muhammed b. N u'man) : 95, 1 37, 1 4 1 , 1 47. M ühtedi : 181 , '1 85, 1 86, 1 93.
M ünavi (Abd ürraUf) : 202. M üslim (Akıyl o ğ l u ) : 72. M ü s l i m b. H accôc : 60, 200. M ü stain : 1 75, 1 80. M ü sta'sım : · 1 61 . 1 63, 1 64, 1 70, 1 77. M ütevek k i l : 76, 94, 1 63, 1 66, 1 67, 1 69, 1 70, 171 , 1 72, 1 73, 1 74, 1 75, 1 76, 1 79, 1 80, 1 84, 1 88.
- N -
Nôciyet'üs - Saydavi : 95. Nadi r Şôh ' ı n zevcesi : 77. Nôfı' : 86. Naıkkoş : 94. Necôşi : 38. Necôşi (Ehvaz Vôlisi) : 1 06. Nefs-i Zekiyye (Muhammed b. A bdullah b. Hasaın b. İmôm Hasan A.M.) : 1 1 4, 2 1 2. NerciG Hôtun A.M. : 1 99, 200.
Nehdi : 94. Nevfel (Abd ü l m uttal ib o ğ l u Hôris'in o ğ l u ) : 30. Nevfel (Ubeydullah o ğ l u ) : 21 , 25. Nuh b. Derrôc : 1 05, 1 1 2. Nuh Peygamber A.M. : 1 28. N u'man b. Sôbit : ( Ebu - Hanife'ye bk.). N üvvôd-ı E rbaa (Süfe rô-yı Erbaa) : 208.
-0-
0smon fe) : Osman 25. Osman
(Affan o ğ l u . i l i . Hali1 00, 206. (Ebu - Tal ha oğlu) :
Osman (Medine Vô l i s i ) : 82. Osma n b. Said b. Amr' i l Amri : 96, 98, 208, 215, 21 7. Osman b. Said b. Hammôd'il Kufi : 152, 209. ·
(Huneyf o ğ l u )
:
34.
- öÖmer b. Aıbdü l 'Aziz : 57, 91 , 1 96. Ömer ( Hattôb oğlu. i l . Halife) :
27. ômer'ül - Atraf : 2 1 . Ömer' ü l l - Eşref : 78.
- 248 -
- P -
Pesende (Hadice) 1 39. Puranduht (Hasan b. Sehl'in
Kızı)
1 62.
- R -
Rabi' 1 20. Rabia (Hôrl s b. Abdü l mutta l i b oğlu) : 30. Rôdi b i l lô h : 2 1 7. ıRebôb (İmôm H useyn'in, A.M.
Zevceleri) : 61 . Recô' b. Ebi - Dahhôk : 1 36. Rukayya (Hadicet'ül - K übrô ı n ı n , R.A. Kızla rı) : 1 3. Rummôni : 205.
- S -
Sa'd b. M uôz : 23. Sa'd b. Ubôde : 23. Sadrüddin-i K6nevi : 221 . Sad u k (Şeyh Ebü - Ca'fer M uhammed b. A li b. M üsô b. Bôbeveyh ' i l - Kummi) : 1 06, 1 36, 1 37, 1 48, 1 85, 1 87. Said : 86. Said ( Mütevekkil'in Hôcibi) 1 73. Said b. As : 74. Said :b. Cübeyr : 86. Said b. M üseyyib : 91 . Sa'd'üddin-i Hamavi : 202. Sa'd'ül - Hayr : 98. Sa'!ebi : 202. Sôlih Peyga mber A.M. : 43, 74, 1 80. Sôl i h (Şeyh) : 205. Sôl i h (Vasif oğlu) : 1 85, 1 86, 1 93. Sedir : 87. Sekine (lmôm H useyn ' i n, A.
M. Kızları) : 61 . Selômi : 94. Selem b. Dinô r : 86. Selrnôn-ı Fôrisi : 202. Sencer (Selçuk l u la rd a n ) : 98. Sevbôn : 206. Seyyid' ü l - Hırnyeri : 1 35. Sıddıyk-ı Ekber ( Emir'ü l - Mü'rnlnin A li A.M.) 50. Sindi b. Şôh i k : 1 25. Şuheyb-i Rürni : 23. Suhayb'us - Sayrafı : 86. SuyCıti Celô lüddin : 22, 202. Süddi : 86. Süfya.n b. Uyeyne : 86. Süfyôn-ı Sevri : 1 04. Süfyôni : 206, 226. S ü leyrnô·n'ül - A'rneş b. M ih ran : 2 1 5. Sürnônet'ül - Magrıbiyye ( Ü rnm'ül - Fazl) : 1 67. Sümrnôni : 94.
- 249 -
- Ş .
Şevkônl : 206. Şeybe (Rabia o ğ l u ) : 24. Şeybet'ü l - Hamd (Abdül m utta l ib A . M ) : 1 8. Şubeyr (İmôm H useyn A.M ) : 56. Şurhabil : 25.
Şa bi : 1 05. Şa'be : 1 04. Şôfii : (Muha m med b. İdrfs'e bk.). Şeber ( İ môm Hasan A . M ) : 77. Şehrıbô n Cı (Şah - Zenan ) : 78. Şem'Cın A . M . : 200. '
- T -
TôvCıs b. K eyyisan : 86. Tirmizl : 41 , 50, 61 , 62, 200, 206.
Tabarônl : 61 , 63, 206. Tabari : 41 . Tah i r b. Amr : 1 30. Talib b. Ebu - Tôl i b A . M . : 1 8.
- U -
Ubeyde b. Hôris : 344. U beyd u l l a h : 424. Ubeydu llah b. Abbôs : 375. Ubeyd u l lah b. Ca'fer : 409. U beydullah b. Yahyô b. Hôkan : 1 86, 1 87, 1 95. U beyd u l la h b. Ziyôd : 69.
U kbe b. Zübeyr : 95. Urve b. Mes'üd : 60. Urve b. Zübeyr : 1 05. Utbe b. Ebi Lehe b : 13. Utbe b. Rabia : 24. UtrCış (Dô i ' I Kebir Hasan'a b k . ) . 76. -
-
- 0 Üçüncü Halife (Osmô n . Affan o ğ l u 'na da bk. ) . 50, 47, 1 86. Ü môme ( Ebü'I - As Kız ı ) : 75, 1 55. Ü m m ü Eymen : 39. O m m ü Ferve : 89, 99. Ümmü Habibe : 1 43. O m m ü Hani : 1 9. Ü m mü ' I Fazı : 61 . 1 43, 1 62, 1 64. Ü m m ü K ü lsüm (Ali'ni n , A.M •
Kızlan) : 360. 448. Ü m m ü K ü lsü m (Hz. H adice' n i•n, A . M . Kızları) : 1 4, 21 . ü m m ü Külsüm (EbO - Ca'fer M uhammed b. Osman b. Said ' i n Kızları) : 2 1 1 , 2 1 7. Ü m m ü Seleme ( Ü m m ' ü l - MO' m i nin) : 38, 57, 62, 7 1 . Üveys (Sulta n) : 77. Üveys'ül - Karani : 57.
.
- 250 -
- V -
Vôh ıdi : 86, 91 . Vakıdi : 86, 1 63, 1 75, 1 79. Vaslf (Türk Kumandanı) : 1 70, 1 74, 1 80, 1 87. Vôsık : 1 63, 1 75, 1 77, 1 79.
Velid b . Abd ü l me l i k : 88, 91 , 92, 93. Velid b. K ümeyt : 1 05. Veli'·d b. Şeybe : 24. Velid b. Utbe : 70.
- Y -
Yatı'i : 1 06, 1 37. Yahya Bermeki : 1 23, 1 24. 1 25. Yahya ( Ga'fer-i Tayyör Soyundan ) : 1 77. Yahya ( Kaazi'I - Kuzat) : 1 60. Yahya (Subh-ı Ezel } : 225. Yahyô ıb. Eksem : 1 59, 1 61 , 1 62 , 181 . Yahya b. Herseme : 1 69, 1 70. Vohyô Peygamber A . M . : 1 55. Vahyô b. Said'il - Ansari : 77, 1 04. Yahyô b. Yah yô : 1 39. Vahyô b. Zeyd : 94, 1 00. Ya'kub b. Leys-1 Saffôr : 1 77, .
206. Ya'.J<Ub Peygamber A . M . : 73. va Sin S . M . : 82 . Yezid : 62, 67, 7 1 , 73, 74, 75, 81 , 82, 83, 92, 93. Yezdcurd : 77, 78. Yezid b. Abd ü lmelik : 91 , 1 00. Yezid b. M uôviyet'il - leli: 95, 96. Yezid b. Salit : 1 34, 1 35, 1 54. Yunus b. Abdürra h m a n : 1 1 3. Yunus Peyga m ber A . M . : 73. Yusuf b. Tağ rıbırdı : 204. Yusuf b. Yahya : 202. Yusuf Peyg a m ber A.M. : 73, 1 43, 1 55.
- Z -
Zamahşeri : 82, 1 89. Zarif : 95. Zeh eıbi : 205. Zekeriyyô Peygamber A . M . 1 5. Zerate ( Mütevekkif'in hôcibl ) : 1 74. Zertüşt : 1 50. Zeyneb ( Ha dicet'ül - K übrô - 251
Kızı) : 1 3, 1 4, 21 . Zeyneb-i Sugrô : 28. Zübeyde (Hôrun'ür - Reşid'in Zevcesi) : 23, 25, 1 36. Zübeyr b. Avvôm : 26. Züheri : 86. Zürô re b. A'yen : 95, 96, 1 04, 1 1 3.
M EKA N ADLARI
Afrika : 220, 225. Akkô : 225. Anbar : 1 52. Arabistan. A rab Yarı modos ı : 1 0. Asvon : 1 86. Asker (Sômera) : 1 67, 1 84, 208. Bağdod : 59, 2 1 2, 2 1 8. Bosra : 1 25, 1 77. Bayzô' : 1 1 8. Beydô' (Oölü) : 226. Bi'r-i MaOne : 1 20. Cezire : 1 44. Cuhfe : 31 , 32. Cin : 93. Dicle : 2 1 9. Ebvô' : 1 1 6. Ehvoz : 1 08, 1 28, 1 44. Endel ü s : 93. Fars : 1 44. Fedek :, 42, 43, 45, 93, 1 22, 1 77. Furat : 1 52 , 1 86. Gadiru H u m m : 1 1 , 32. Gürg ô n : 221 . ıHadra mut : 96. Hayber : 18, 27. H ı l le : 27. H ı rada ğ ı : 8. H icaz : 34, 72, 81 , 86, 1 2 1 , 1 23, 1 44, 204, 223.
Horasan
: 1 1 1 , 1 27, 1 39, 1 46, 1 50. Hudeyıb iyye : 27. H urremşeh i r : 1 39. l mk : 63, 72, 73, 92, 1 1 4, 1 28, 1 37, 1 45. 1 56, 1 68, 1 69, 1 84, 225. Isfahan : 94. İ ra n : 23, 27, 29. 46, 48, 2 1 9, 223, 224, 225. Kazv i n : 1 77. Kôz ı miyye : 1 26. Kenya : 204. Kerbelô : 61 , 62. 63, 65. 71 , 72, 77, 91 , 96, 1 30, 1 77, 223, 224. Kıbrıs : 225. Kirman : 1 27. Kubô : 23, 39. Küfe : 36, 51 , 52, 54, 71 , 72, 1 01 . 1 04, 1 05, 1 06, 1 2 1 , 1 25, 1 28, 1 44, 1 51 , 1 66. Kum : 1 27, 1 29, 1 38, 1 56, 2 1 8. Künôbôd : 1 27. Magrib-ı Aksô : 204. M edine : Birçok yerde. Mekke : Birçok yerde. Mevr : 1 1 1 , 1 39, 1 40, 1 41 , 1 44,. 21 8. Mısır : 1 27, 1 4 1 . Musul : 51 , 1 44, 1 68, 21 7. Mu'te : 1 8 .
- 2 52 -
Necef : 36, 74, 1 08. Nevôris : 72. Nişabur : 1 39, 1 41 , 2 t8. Radvô dağ ı : 220. R a k ka : 1 44. Rebeze : 59. Rey : 1 20, 1 36, 1 37. R u m e l i : 222. sae : 1 30. Sômerô : 1 29, 1 59, 1 67, 1 70, 1 72, 1 84, 1 86, 1 88, 1 9 1 , 208. Sinôbôd : 1 47. 1 49. S i rcan : 1 27. S u rya : 1 67. Süsefid : 1 27.
Şol magan : 2 1 6. Şom : 8, 49, 51 , 57, 58, 76, 82, 91 , 1 01 , 1 44, 1 79, 222, 223 Tnbariston : 76. Talkaa>n : 2 1 8. Tebriz : 224. Terşiz : 1 27. Tu r : 86. 74. Tlıs : 1 49. T ü ııkiye : 219. U rayz : 1 66. Vôsıt : 1 44, 2 1 6. Vemôme : 34. Yemen : 31 . 54, 1 27, 1 44.
- 253 -
.
İ Ç İ N D E K i L E R
S U NUŞ ....................................... Hz. MUHAM M ED (S.M ) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Vahiy ONİKI İMAM (A.M) ....................... H z . A Lİ (A.M) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . H z . FATIMAT' Ü Z - ZEHRA' ( A M ) . . . . . . . . . Hz. HASAN' Ü L M Ü CTEBA (A.M) . . . . . . . . . Hz. ALİ B. H U SEYN ZEYN' Ü L-ABİDTN (A.M) Hz. MUHAM M E D B. ALİYY'İL - BAKIR (A. M ) Hz. CA'FER B. M U HA M MED'İS SAD I K (A. M ) Hz. M ÜSA B. CA'FER'İL - KAZI M (A.M) Hz. ALİYY B. M ÜSA'R - RIZA (A. M l . . . . . . Hz. MUHA M M E D B. ALİYY'iT - TAK IYY'İL C EVAD (A. M ) ........................... Hz. ALİ B. M UHAMM ED' Ü N - NAKİYY'İL HADi (A M) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Hz. HASAN B. ALİYY'İL - ASKERi (A. M ) . . . Hz. M EH DT B. HASA N ' Ü L - ASKERi (A.F) .......................................... Gaybet Dört Sefir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 - Said oğlu Osman ... .................. 2 - Osman oğlu Muham med . . . . . . . . . . . . 3 - H useyn •b. R u h .. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . 4 - Ali h. M uha mmed'is Samuri . . . . . . Yalancı lar .................................... Zuh u r Alômet!erl ... ..... ... .. ... ......... ... .. İNDEX .. .. .. . . . .. . . . .. . . .. .. . . .. .. .. . . . Hususi Adlar o:n. Mezheb ve Tartkat Adl a rı . . . . . . . . . . . . . . . . ... .......... ... ....... ........ .. . İınsa n Ad l a n Mckôn Ad l a rı ... ... ... ...... .... ..... . . . ..... Mekôn Adları . .. ... . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . .
·
· · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · ·
.
.
. . . . . . . .
.
- 254 -
.
.
.
. . . . .
. . . .
.
3 7 14
18
18 37 47 78 89 99 1 16 1 30 1 54
1 67 1 83 1 99 208 208 208 210 21 2 212 21 3 225 234
234 235 237 252
YANUŞ - DOGRU C ETVELİ Doğru
Sahife Satır Yanlış
7 14 23 29 37 40 47 47 47 61 64
64
68 73 74 74 78 86 1 08 1 08 113 114 1 14 115 1 17 1 25 1 34 1 37 1 44 1 45
21 16 3 21 9 2 12 12 13 2 6 22 6 11 1 21 5 2 1 27 13 19 27 5 28 27 7 34 2 7
burada icôbeder Rubô'do Gormevcuttur. ehrô y ı pal a n M efrad Sönen Abd u l l ô h 'ussormuşladı oturıa n s ü rd ürürler buyurmuşla rd ı kendi lerinin de yıktıkla rı n ı C ü môdelCısının Asfa n Şeş şô' (A.Mi Tabl ig Hazma-i Mansür'un Salavôtullôkı derkn '
bu a ır ado icô·b e der) . Kubô'da sorm evcuttur). Zehrô 'yı çalan M üfred Süneri Abd u l !ô h ' u rsormuşlardı oturun söndü rürler buyurmamış!ardı [Bu söz fazla]
yaktıklarını Cumôdelülôs ı n ı n Asva n Veşşô' (A. M ) Tag lib Hamza-i Ma nsür'u Sa lovôtullôhi derken
[Bu satır fazladır.]
môm M dia Frs M . ) müşrik
imam MediFars M.) bil d i rince lmôm (A. M ) - 255 -
Sahife Satır
1 45 1 47 151 1 66 1 66 1 69 171 1 72 1 74 1 81 1 93 1 95 202 205 206 207 207 208 21 2 214 21 6 217 218 220 225 '226
19 4 10 3 10 29 17 2 8 7 22 19 27 25 26 10 26 5 33 5 9 10 13 26 24 4
Ycınl!ş -amd tüt - Tôbiyyin Fıhıh'ur. (Takıyh söylemişt i r savaı ı ı «nsanla Şiydi mse ret yirmiyeşind e A .M1 söyleyicn Madisiyy-i Kenôni ye'ilyaşılıştakı gerçekten babal ı môli môllni sözyle şiddete! yere i ri g üneyinde Karıdiyôniliö» dadis-1
Doğru -ohd
tüt - Tôlibiyy'in» Fı· kh'ur(Tenkıyh söylenmiştir sayg ı l ı « İ nsanlar Şimd iyse met yirm ibeşinde (A.M) �:öyleyince Ma1k disiyy- i Kettôni y'ilyaz ı l ış'm kl gereken babaları meô l i meôflni sözüyle şiddetle yerleri kuzeyinde « Kaad iyônilik» hadis-i
- 256 -
Babası, rahmetli Ahmed Midhat Efendi'nin maiyetinde yetişen ve
m u h b i rlerin en kıdemlisi olduğundan, zamanında « Ş e y h ' u l - M uhôbirin»
d i y e anılan Ahmed Agôh Efendi, Gence'nin Gölbuıag köyünde doğmuş, R u s savaşında Burso'ya, oradan da
R uscuk'a
Eytam M ü d ü r ü atanan
Aliye Şöhret
Hanım,
İstanbul'a g ö c m u ş olan,
İzzet Mustafa ' n ı n
Kafkasy a ' l ı d ı r.
Gölpınarlı,
ağllldur.
ıkinci
sonra, Annesi
R u s savaşında
Ruscuk'tan İstanbul'a göçen, İstanbul'da evlenen Ahmed Agôh'ın sul bünden, İlk
hicri
tahsilini,
1317
Bôbıôli
yılı
Ramazan
ayının
yokuşunda, ş i m d i ,
onuncu
gecEsl
doğmuştur.
Basma eserleri Derleme M ü ·
d ü r l ü ğ ü olan T a h s i n E f e n d i İ l k o k u l u 'n d a , o r t a t a h s i l i n i , h u s u s i «Men ba'ul-İrlan»
mektebinde
bitirmiş.
Gelenbevi
İdôdisine
devam
etmiş.
babasının, hicri 1333'te vefôtı üzerine tahsilini bırakmak zorunda kal m ı ş t ı r. B i r mıJddet, «Menba' u l - İ rlan» n ı n orta k ı E·mında Turkce ve Tahrir m u a l l lmliğinde m l ş , Corum'a
b u l unan bağlı
Gölpınarlı,
Alaca'da
Milli
Mücadelede
uKenz'ül- İ rlan»
Anadolu'ya
ilkok u l unda
git·
başmuavin ,
sonra başmualllm olmuş. İstanbul'a dönünce M u a l l i m Mektebi'nin son sınıfına
girmiş,
Muallim
Mektebini
bitirdikten
sonra
Kanlıca,
sonra
Pertevnlyal İlkokullarında m ua l l i m l i k ederken, bir yandan da İstanbul Ü n i versitesi Edebiyat bölümünü bitirmiş, sonra Konya, Kayseri, Kas . tamonu ve Balıke s i r liselerinde Edebiyat öğretmenliği hizmetini ifô etmiştir. Ankara, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi'ne Türk Edebiyat Tarihi ve
Metinler Şerhi derslerini
okutmak
üzere
imtihanla atanan
Gölpınarlı, üc y ı l b u hizmeti ifô etmiş, rahatsızlığı yüzünden İstanbul Ünlversltesi'ne nakled i l m i ş , arda da İslôm - Türk Tasavvuf Tarihi ve Edebiyatı
dersini
kanunu c ı k ınca
tedris
etmiş.
1949'da,
emekliye a y r ı l m ı ş t ı r.
«Gölbulağlı» sözü, İstanbul
Soyadı
lehçesine garip geleceği
d ü ş ü n cesiyle «Gölpınarlı» soyadını alan Abdülbôk ı y , Fôtih Cômii ders lerine
de
devam
etmiş,
Tikveşll
Vüsuf
Efendi'1en
faydalar. m ı s t ı r.
•Afdal' ü l- Mütahhırin» d i y e andığı İsmôil Sôib, Ferid K a m , Ahmed Naim.
i
Bahôrlye Mevlevi-hônesi Şeyh
Huseyn
Fahrüddin,
Hoy'lu Hacı Şeyh
Ali merhumları , en fazla faydalandığı üstadlarındandır . Gölpınarlı 'n ı n , « K u r'ôn-ı Kerim ve MeÖli, Nehc' ü l - Belôga terceme ve Şerhi», Üniver· site mezuniyet tezi olan
ccMelômilik ve Melômilenı. «Mesnevi Terce·
mesl ve Şerhi» g i b i eserleri, «Mevlônô Celôleddin, Mevlôniı'dan sonra
Mevlevilik, Mevlevi Adôb ve Erkônı gibi değerli incelemeleri, Mevliıniı'
dan cevlrllerl. «Ca'feri Mezhebi ve E�asları, Ca'feriler kimlerdir, Ş i a
inançları . . » g i b i tercemeleri, Vakit, Venitan ve M i l l i y e t gazetelerinde . tefrikaları ve makaleleri y a y ı n l a n m ı ş t ı r. Yayınlanan eserleri yüzü ge cen Gölpınarlı, bu eserinde, İslôm mezht:!)lerinin müşterek esaslarını, bilhassa
Şiiliğin.
Türkiye'mizdeki
seyrini
belirtmektedir.
/
l