Abdülbaki gölpınarlı on iki imam

Page 1

1

1 1 m (a.s)



Ondört

Ma' si'im

Hz. PEYGAMBER (�. M)

Hz. FATIMA

(A. M)

ve �

ONiKi iMAM (AM.) Y AZ A N :

Abdülbakıy GÖLPINARLI


D ER VAYINEVi SAHAFLAR ÇARŞISI No. 1 BEYAZIT / İSTA N B U L TEL : 2 7 01 65 P. K. 1 09.

BİRİNCİ BASIM : 1 97()

DiZGi - BASKİ :

KAPA K BASKISI :

Cİ LT:

KiTABi YAY I N LAYAN: İBRAHİM DERBEDER

GÜL MATBAASI TALAT MATBAASI

KISMET MÜCELLİTHANESİ


S U N U Ş

«Tôrih boyunca İslôm Mezheblerl ve Şiil i k» a d l ı kita ­ bımızda Hz. Peygamber'le (S.M) Cenôb-ı Fôt ı ma ' n ı n (A. M ) ve Oniki İmôm'ın (A. M ) h ô l tercemeleri n i , « N ü büvvet» v e cdr n ômet» bah isleri dolayısıyle kısa, fakat özl ü b i r ta rzda okuyuculara sunmuştuk. Oni k i İmôm'ın (A. M ) hôl terce­ meleri n i n ayrı bir kitap olara k s u n ma n ı n fayda lı olacağı­ nı, kitabımızın bu kısm ı n ı n ayrıca basılması l üzOmunu söy­ leyen aziz dostlarımızın bu isteklerini doğru ve yerinde bulduk. Elinizdeki k itap, y u ka rıda a d ı n ı a nd ı ğ ı m ı z kita bı m ı z ı n b i r böl ü m ü d ü r. İ leride, bu h ususta daha etraflı b i l g i vere­ cek b i r k itap hazırlamak da isteriz. Her hôlde tevfıyk Al­ lah'ta n d ı r. Ve's - Selômu a leykü r n ve rah met'ullôhi ve be­ rekôtu h u. 8 Safer'ül - M u za ffer 1 399 Abdülbökıy GÖLPINARLI


Hz.

MUHAMMED

Sallall么hu Aleyhi ve Alihi ve Sellem.


§ Hz. Muhammed Sollallôhu aleyhi ve ôlihi ve Sellem.

Cenôb-ı Rasu l-i E krem (S.M , h icretten elli üç y ı l ön­ ce H icaz ü lkesin i n Mekke şeh rinde doğmuşlard ı r. Kureyş kabilesi n i n Hôşimoğ u l l a rı boyuna mensupturlar. Babaları Hz. Abdulla h , a nneleri, Zühreoğu lları boyundan Veheb kızı Hz. Ami ne'di r. Soyları, Hz. İbrôhlm Peyga m be r'e (A. M ) da­ yanır. Ana karnındayken babaları Hz. Abd u l la h vefat et­ m işti. Doğ umları, tôrih ve siyer kitaplarında bi ld iri len Fil Olayından elli üç g ü n son ra d ı r. Altı - yedi yaşları n dayken a n neleri Hz. Amine de vefôt ettiler. Hz. Muhammed't (S. M ) . dedeleri Hz. , Abd ü lmuttalib, yanlarına aldılar; fakat bir yıl son ra o da vefat edince amca la rı Hz. Ebu-Tôl i b , Cenôb-ı Peygamber'i (S. M ) yanlarına a lı p korumaya başlad ı l a r; E bu-Tôlib, ticôretle geçindiği içi n onunla bir kere Şam'a dek g itti ler. Bu s ı ralarda, Araplarca savaşın hara m sayıl­ dığı a ylarda olduğu için « Fiiccôr » , yôni Kötü ler savaşı de­ nen ve Ku reyş boyuyla Kaysoğ ulları a rasında başgösteren savaşta bulun muşla r, fakat sava şa katıl ma m ı şla rd ı . Gene burda b üy ü k bir sel Kô'be'yi harô b etmişti. Kureyş u lu­ ları, Cidde'de bir ·g emi enkaazını satın a la ra k Kô'be'yi tô­ m i r ettiler. «Hacer-i Esved» i yerine koymak, bir şeref ol­ d u ğundan boylar, nerdeyse bu yüzden birbirine g irecekti. Kavgayı önlemek için hakeme başvuruldu ve ilk g elecek kiş i n i n söz ü n ü kabul etmeye karar veri l d i . Bu s ı rada H z. M uhammed (S. M ) çıkageld i ; Hz. Peygamber (S. M ) . h uy­ ları n ı n g üzelliği, her hususta emin o l uşları dolayısıyla Araplar tarafında n « Muhammed'ül - Emin» d iye a n ı l m aya başlan m ıştı; onun uygu n g öreceğine herkes rôz ı old u . H z. - 7-


Peygamber (S. M ) . s ı rtlarınd ak i ridayı, ü st elb iseyi ç ı ka rd ı ­ l a r ; « Hacer- i Esved» i mübare k el leriyle ridan:n ortasına koydular; sonra her boydan b i r ,kişiyi seçip ridayı kaldır­ ma larını buyurd ular. Buyrukları yerine geti ri l d i ve kendi­ leri elleriyle «Hacer-i Esved» i a l ıp yerine koydu lar. Bu s ı ra d a otuzbeş yaşlarında bulund ukla rı rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber (S.M) . okuma - yazma bilmedi kleri, bir' mektebe g itmed i kleri, bir üstaddan ders a l madı kları hôlde akıl, zeka, iffet ve emanetle ü n kazanm ışlard ı . Ku­ reyş h .Jnım!arından Cena b-ı Hadice (R.A). ticô retle ge­ ç i nmekte bulunduğundan, emin b i r kişi ola rak malla rını ida reye ve ticôretini s ü rd ü rmeye Cenab+ Peygamber ' i (S. M ) seçti. Hazret, Cenab-ı Hadice'nin tica ret kervanıy­ le b i r kere daha Şam ül kesine g itti ler. Bu seferd en pe,k çok fayda elde edildi. Bir m ü dd et sonra da, yi rmibeş yaş­ lbrındayken Cenab-ı Hadice'yi a l·d ı lar; evlend ik leri zaman Hz. H adice, kırk yaşları ndayd ı . Hz. Peygamber (S. M ) . putlara tapmıyor, Allah'ı b i r b i l i yo rd u . Zaman - za man yalnızca kend i,s ini , Allôh'a kul­ luk etmeye veriyor, Mekke ya kınlarında H ı ra d a ğ ı ndaki mağarada halvete d alıyord u . K ı rk yaşında, gene o da ğ­ da ha lvetteyken Aıtahu Taa ı a tarafından, Cebrfül (A. M ) vasıta sıyle kendilerine, Kur'an-ı Mecid ' i n i l k süresi olan XCVI . Süresi (A!ak) vahyed i ! d i . Aynı gün, dağdan inip ev­ lerine gelirlerkerı a mcaları EbO-Talib'in oğlu Ali'ye (A. M ) rastlad ı l a r; kend ilerine vahiy geldiğini bild ird i ler; Ali, he­ men imanı nı ızhar ett i ; evlerine geldikleri zaman, h a l i , Cenab-ı Hadice'ye (R.A) a nlattılar; o d a isıam'ı k a b u l ey­ ledi. ·

Hz. Peygamber (S. M ) . ha lkı d avete başlayınc;a, b i l­ .hassa Kureyş u l u ları şiddetle a leyhine kalkıştı. Buna kar,ş ı , RasOl-i Ekrem (S. M) d avetlerini g iz l i tutmak zorunda kal­ .d ı l a r. EbO - Talib (A. M ) . Eimme-i H üd a 'dan (A. M ) gelen rivayetlere ve zaman - zaman inşad ett i kleri ş i i rlere na­ zor a n i s ıam' ı kabul etmişlerdi ; fakat z a h iren, Hazret'in ko-8 -


ruyucusu olduk l a rı i ç i n bunu g izleme kteydi le r. M üşrikle­ rin , M üs l ü mô n la ra , hele İslôm'a gelenlerin kimsesizlerine, yoksulla rına cefô ları, g itti kçe artma kdaydı. Hz: Peyga mber (S. M ) . M ü s l ü m ô n la ra , halkı kitab e h l i o la n Habeş d iyô­ rına h 'cret etmeleri.n i buyurdu. Bu h icretten sonra M e k4<e'de daha da yalnız ka lan Hz. Peyga mber' i , malla, mev­ kıyle bu İ lôhl vazifeden a l ı koymayı dened i ler; fakat bun­ da da bGşa rı elde edemediler; hattô bir defôsında Hz. Ra­ s ü l (S.M) . «Güneşi b i r avucuma, Ay'ı öbü r avucuma ver­ seniz, gene b u vazifeyi bıra kma m » buyurmuşlard ı . Ebü­ Tôlib'se, Hz. Peygamber'i koru m a ktaydı . Kureyş, bu se­ fer, Hz. Peygamber'e (S.M) ve M üsl ümanlara birşey ver­ m emeye, onla rdan birşey almamaya, hattô m üm ki ns e suyu bile o n la rd a n kesmeye, onla rla görüşmemeye karar verd iler. Hz. Peygamber (S. M ) ve M üsl ümanlar, Mek,ke'­ n i n çukur bir yerindeki Ebü-Tô l i b mahal lesinde muhôsar'.J a ltına a l ı n d ı : bu taham m ü l edi lmez muhôsara tam ü ç y ı l s ü rd ü . Sonunda, içlerinden, bu daya n ılmaz hôle s o n ,ve r­ m e k isteyenlerin teşebbüsleriyie m uhôsara kaldırı ld ı . Dô­ vete başlad ı k l a rın ı n onuncu yılıyd ı ; o yılın Ramazan ayın­ <la, üç gün a rayla omca l a rı EbO-Tô lib (A.M) ve vefôlı zev­ celeri Cenôb-ı Hadice (R.A) vefôt etti ler: M ü s l ü m a n l a r o yıla «Huz ü n Yılı» a d ı n ı verdi. l er. Putları yerm ekten, müşriklerin inançları n ı n t ü md e n bôtıl old u ğ u n u söylemekten, soy - sop, ı rk, m i l let, boy ü s­ tün l ü ğ ü inancın ı n a s ı lsız, d üzme ve uydurma birşey bu­ lund u ğ u n u , insa nların, hal ı , kilim tezgô h ı n ı n ta rakları, ta-· ra ktaki d işleri g ibi b i rbirine eşit o l u p (Kü nüz'ü l-Ha kaa ık; C ô m i'us-Sag ıyr h ô m işinde; il. s . 1 85) heps i n i n d e Adem evlôdı olduğu n u . Adem'inse topraktan yaratıld ı ğ ı n ı , soy­ la - boyla övünen kişilerin, pislikle geçinen böcekten d e aşağı sayılaca ğ ı n ı b i l d i rmekten çekinmeyen (Cômi'us­ Sa,g ıyr; il , S. 79, 176) . çevresine, kendilerini soylu S(:ıyan­ larca, hor-hakıyr san ı lanları, köleleri toplaya n , kurulu dü­ zeni bozmayı a ma ç edinen Hz. M u ha mmed'in (S. M ) . Ebü­ Tôl i b g ibi bir a m cada n , Hadice g ib i bir zevceden ayrıl-

9

-


ma·s ı n ı f ı rsat bilen, O'n u h içbir s u retle yola getiremeye­ ·ceklerini a nlayan soylu - boylu m üşrik ler, bu sefer kes i n bi r kara ra vard ı la r' : Her boydan seçilm i ş kişiler, g eceley i n , evlerin i ba­ saca k l a r, Hz. Peyg amber'in canına kıyacaklard ı . Böylece Hôşimoğulları, kan dôvôsına da g irişmeyecekler, d i yete 'boyun eğeceklerd i . Bu ka rar, Allah ta rafından kendilerine bi ldirilince Hz. Peygamber ( S . M ) . işi Ali'ye (A. M ) anlatıp O'nu yata klarına yatırd ı la r. Zôten Ali, m uhôsara esna­ sı nda da e l i nde kılıç, babasıyla birli kte, evin çevresi n de g ezer, Hazreti koru rd u . Bu sefer, bunun, Allah emriyle ol­ duğunu a n layıp şükür secdesine kapanara k Hz, Muham­ med'in (S.M) yata klarına yattı. Cenôb-ı Peygamber (S. M ) , M ek ke'den ç ı k ı p birkaç fersa h l ı k bir yerdeki mağaraya ·g i rd i l e r. Evi basan la r, yatakta Al1'yi b u l u p şaşırd ı la r; so­ mlarına bir cevap a la mayıp iz izlemeye kalkıştıl a r; mağa­ raya kadar d a geldi ler; fakat g irilecek yerdeki örümce k a ğ ı n ı görüp başka yönlere yöneld i ler; sonund a a ra mak­ tan vazgeçtiler. Hz. Peygamber ( S . M ) . ü ç g ü n sonra ma­ .ğa radan ç ı k ı p Medin e yolunu tuttul a r. M ekkeliler, Medine h a l k ı n ı, ticôretle değil de hay­ van beslemekle, ekincilikle geçin d ikleri için hor g örürler, o n la ra «çoban» derlerd i . RasOl-i Ekrem (S.M ) . Mekke'de­ lerken, Medine'den, hac mevsimind e gelen lerle uzlaş­ mışlar, şeh i rlerine geldi kleri ta kdirde kend ilerine ya rd ı m edeceklerine dô ir o n l a rdan söz a l mışlard ı . H z . Peygam­ ber ( S . M ) . Medine'de; ıb üyük bi r sevinçle 1ka rşı lan d ı l a r. A rt ı k İslôm yayı lma k için bir merkeze kavuşmuştu ve a d ı Yesri b olan Medine, «Medinet'ü r-Ra s O I » , yôn i Peyg a m­ 'ber'in şehri a dıyla a n ı l m aya başlamıştı. Mekke'deki Müs­ l ümanlar d a , tak ı m - takım Merl lne'ye g öçtüler. Göçen le­ re, Allah ta rafında n, göçen ler a n l a m ı n a « Muhôcir, Muhô­ drim>, M edineli M üs lüma n l a ra d a yard ı mc ı l a r a n l a m ı n a «Ansam a d ı veri ldi . B u sefer müşrikler, İslamı Medine'd e yoketmek i ç i n savaşlara gi riştiler; H z . Peygamber de ( S . M ) b i r savunma - 10 -


zorluğu dolayısiyle silaha, silôhla k a rşı d u rd u l a r. Mek­ keli müşri kler, a paç ı k d üşmanlardı; Medine Yah u d i l eriyle M üslüman görünen. fakat İslam'a d üşman olan M ünôfık­ 'lar, dost ·gôrü nen d üşma nlard ı . RasOl-i E,krem (S.M ) . sek­ .senden fazla savaşa g iriştiler; Bed i r , U h ud , Handak, Hay­ ber g i b i büyü k savaşla rda, bizzôt bulund u l a r. Teb ü k sa­ vaşından başka, her savaşta Ali (A. M ) . en büyük feda kar­ lığın m ücessem timsa liydi. On y ı l içinde olan bütün bu savaşlarda, Müslümanlardan i k iyüzden az kişi şehid d üş­ m üştü ; m üşriklerden, Ebu - Cehl g ibi a z ı lılarla bin kişiye yakın adam telef olmuştu. Medine'deki on yıl içinde İslôm'ın içti môi, i ktisadi, ·ferdi kanu n la rı kurulmuş. yapılan mescid, d i n ve devlet işleri n in merkezi olmuş, İslam, bütün Arab Ya rımadası'na yay ı l m ıştı. Hz. Peyga mber (S. M ) . h icretin onuncu y ı l ı n ı n son ayı olan hac a yında, Zi'l-H ıccede, bütün Muhacirlerle, An­ sarla son hac törenini yerine g efamişler, Arafe h utbesin­ d e İslam'ın a ma çlanını bildirmişler, dönüşlerinde, Gadiru H u m m 'da Hz. Ali'nin (A. M ) vilôyet ve imômet i n i teblıyğ etm iş ler, onbirinci y ı l ı n Safer a y ı n ı n yirmi sekizinci g ün ü Rablerine 'kavuşmuşlard ı ; Sal lallahu a leyhi v e a li hi ve sellem.

* Hz. Muhammed (S. M ) . o rtaya yakın uzun boylu, büyü­ cek baş l ı , değirmi yüzlü, omuzlarının a rası geniş, kemi k­ leri iri ve ka l ı n , pa rma k l a rı i nce ve uzun, göğüsleriyle ka­ r ı n la rı a yn ı hizada , ayakla rının altı çukurd u . Zayıf olma­ d ı kla rı g ibi şişman da değillerd i . Ellerinin aya l a rı genişti; b i lekleri ka l ı n ve g üçlüydü. A l ı n ları açık, gözleri iri, siyah­ ları gaayet siya h , beyazları gaayet beyazdı, beyazlarında hafif bir pembeli k vard ı . Burunları uzun. mevzun ve ke­ merliyd i . Kaşları siyah, kavisli ve uzund u ; a ra la rı b i rbi­ rine ya k ı n , fa.kat açıktı. Ren kleri pembe beyaz d ı . Ağız­ .l a n büyücek, dişleri bembeyaz, araları seyrekti. K i rpik- 11 -


leri sı 1 k , siya h , ince ve uzundu . Kaşlarının a rasındaki d a ­ m a r , h iddet ônında görü n ü rd ü . Dudak l a rı k a l ı n , saçla rı: s iyah ve dalgalıydı. Saçlarını uzattık l a rı zaman, k u l a k me­ melerini g eçerdi. Bıyı klarını. üst d udaklarının beyazl ı ğ ı görünecek kadar keserlerd i ; s a ka l la rı n ı n bir tutamdan fazl a s ı n ı da a lırlard ı . Vefatlarında, saçla rında, saka lların­ d a yirmiye ya-kın beyaz vard ı . A ltmış üç yaşlarınd a vetat etm işlerdi. Duyg u l a rı pek kuvvetliydi ; h a re ketleri a şırı değildi. Yürürlerken acele etmezle r, fa : k at h ı z l ı y ü rü rlerd i . Bir ta­ rafa d önerlerken bütün vücut:a rıyla d önerlerd i . Sözleri ı k esin, fakat mülôyimdi. A n laşı lması için sözleri n i üç ke­ re tekra rl a d ıkları olurd u . Kimseye kötü söz söylememiş­ lerd i , sert muômele etmemişlerdi. Bir yere izin a l mada n g irmezler, g irerken önce selôm verirlerdi . Çocu kları se·· verier, yeti mlerin başla rını okşa rl a rd ı ; g ö n ü l lerini a l ı rlar­ d ı . Biriyle musôfaha ettikleri za man, o, e l leri n i çekrne­ d i·kçe, ellerini çekmezlerdi. Yoksulca yaşa rl a r, yoksullara y a rd ımda bulunurlar. yoklukla - yoksu l l u kla övü n ürlerd i . Vefatlarında, evlerin­ de bira z arpa ekmeğinden başka bir şey yoktu. Z ı rh l a n . a rpa a l m a k için bir M Cısevide reh in deydi . Bıraktıkları d ün­ yalık, elbiseleri. iki k i l i m , bir çarşaf, bi rkaç su kabı, tara !< V e m isvôk, s a ç ağacından bir kerevet, üstünde üç satı r­ dan meyd a n a gelen « M u h ammed - Ras Cı l - A l la h » kcız ı l ı b i r g ü m ü ş yüzük, b i r sed i r, y i rmibeş sağmal deve, y ü z ko­ yun, a ltı - yedi keçi, s i l ô h la rı , Fede k ve Hayber'deki bira z a raziden i ba retti. Deve ve koyunların sütlerini kendileri ve ô i l eleri içerler, a rta n ı n ı . mescidin sofasında barı n d ı k­ la rı için «Ashôb-ı Suffa - Sofa Ashabı» denen yoksu l sa­ hôbllere gönderirlerd i . Hz. Hadice'nin (R.A ) vefatlarından sonra o n b i r ·ka d ı n almışlardı, bunların bazılarıyla, onla rı yoksull uktan, kimse­ sizlikten kurtarma k için evlenmişlerd i ; bu ba kımdan Ce­ n ôıb -ı Hadice'ni n vefatlarına kadar Hz. RasCıl-i Ekrem (S. M ) . h içbir kad ı na i ltifat etmemişler, vefatlarına dek d e - 12 -


O'n u , kad ı n l ı ğ ı n , vefômn bir timsôl i o larak övmüşlerdi (Sosyal Açıdan İslam Tôdhi ; S. 1 70-1 84) . Kırk yaşları nda, .k end i lerine. hal·kı hak dine d avet va­ zifesi veri lmiş, bundan son ro o n üc yıl Mekke'de, on y ı l Medlne'·de, b u i lahı vazifeyi sürdü rm ü şlerd i r. H z . H adlce'­ den (R.A) Kaasım ve AbduHah a d l ı iki erkek çoc u klGtrıyla Fôtımat'üz-Zeh ra (A. M ) doğmuşla rd ı r. Habeş hü k ü md a rı Mu kavkıs'ın gönderd i ğ i Mariye'den (R.A) İ bra h i m adlı o ğ u l la rı o l m uştu r. E rkek evlad ları , küçü k yaşlarda vefôt etmişler, kend ilerinden soma y al n ı z Hz. Fôtı mat'üz-Zehrô (A. M ) kal mışlardı r.

* Cena b-ı Peygamber'in ( S . M ) , Hz. H adlce'den (A. M ) , .Z eyneb, Rukayye v e Ümmü-Gülsüm adlı üç kızları daha o ld u ğ u rivayet edilmekted ir. Ancak Zeyneb, ·Hz. Peygam­ ber' i n (S. M ) doğumla rınd an otuz yıl son ra doğmuştur; Hz. Rasu l-i Ekrem'se (S. M ) Hz. Ha dlce'yi ald ı k l arı zo man yir­ mibeş yaşındaydı lar. Zeyneb, Abd 'ü l - Uzza oqlu Rabl'in oğlu Ebu'I - As'la evlenmişti ; Ali adl ı b i r o ğ l u , ümame adl ı da b i r kızı o l d u . All, küçükken vefôt etti . H z . Peygamber, d avete mem u r o l u nca Zeyneb d e an n esiyle beraber İslôm­ la müşerref oldu; bu suretle de Şer'an zevciyle ayrı l m ı ş sayı ldı ; fa.k at zevci, onu bırakmadığı i ç i n · on un yan ı n da kalmaya mecbur old u . Zeyneb doğd u ğ u zam an , Hz. Ra­ s u l otuz yaşı ndaydı ; Peygamberl iğe kırk yaşlarında meb'­ Os oldular; Zeyneb'in dokuz yıl içinde Ebü'l-As'la evl e n i p iki çocuk doğmasına i m kan tasavvu r edilemez. Rukayye, Hz. Rasul (S M) otuzü c yaşındayken doğ­ m uştu; Ebu-Leheb'iın oğlu Utbe'yle evlenmişti. O da, Hz. Peygamber'e lmôn etmiş, M üslüman o lmuştu; bu yüzden · Ebu-Leheb, o ğ l u Utbe'ye onu boşamasını emretti. Rukay­ ye'yi Osman ald ı ve onunla H abeş d iyôrıno h icret etti. Hz. Peygamber (S. M ) , :kı rk yaşın da N übüvvete meb'us olduk• !arına göre Hukayye o zaman yedi yaşındaydı ; Utbe'yle - 13 -


evlenmesine, boşanmasına, Osman'a varmasına yoktur.

i mkôn ·

Ü m mü Kulsum, Zeyneb ve Rukayye'den sonra doğ­ m uştur. Ebu-Leheb'in diğer oğlu Uteybe'yle evlenmişti. O d a a n nesi ve kardeşleriy l e Müslümôn oldu ve zevcin­ den ayrıldı. Zeyneb ve Ru kayye'den son ra doğduğuna gö­ re en yak ı n bir ihtimalle a ltı yaşında evlenmesi ica beder k i buna ihtimal verilemez. Bütü n bunlara nazara n Zeyın eb, R u ka yye ve Ümmü Kulsum, Hz. Peygamber'i n (A.M ) üvey kızlarıdır ve Rasul-i Ekre m ' i n (S.M) Cenôb-ı Fatıma 'dan başka kızı olmamış­ tır. (Hasa n ' ü l - Emin : Dôiret'ü l - Maôrif'il - İsla m i yyet'iş Şiiye, Beyrut 1 393 H . 1 973; C. 1 , 2. Basım; S. 27. Şeyh Muhammed Hasa n Alü Yôsin'in tahkıykı. «Sosya l Açıdan islôm Tari h i » i n deki 1 68. sahifede verd iğimiz môlumôtın. tashihi icôbeder. -

* * *

i n sa n l ı ğ ı n mücessem ve tek timsôl i Hz. Rasul u l l a h ; (S.M) hakkında:ki tavslfimizi, Emir'ül-Mü m i niın ' i n şu sözle­ riyle bitiriyoruz : « B i rden O'nu gören, heybetinden ü rkerd i ; tan ıyıp O'nunla g örüşen, O'nu severdi , O'na g ö n ü l verird i ; g öz­ ler, O'nun eşid i n i , ne O'ndan önce görmüştü, ne O'nd a n sonra görür.» § Vahiy.

Vahiy, ıu g . atte tez işôret, rem i z ve tariz yol uyla bir­ şeyi, hal kta n g iz l i olara k başkal a rı n ı n a nlamayaca ğ ı tarz­ da biris i n i uya rış, yalnız sesle, yôhut işôretle, yazıyla bir­ şeyi b i l dirmek, ilhôm ve elçi l i k anla m larına g e l i r. Şeriatta terim olarak, Allah tarafından melek vasıtasıyla, yôh ut _peygambere i lhôm edi lerek, yôhut da herhan g i birşeyde ..

•.

- 14 -


Allôh'ın kelô m ı , kudretiyle h a l k olunarak emir ve h ü küm­ l e ri n i n bildirilmesine denir. XLl l . S Cıre-i Celllenin (Şurô ) 51 . ôyet-i kerimesinde kulun, A l l a h ' la a ncak vahiy yoluy­ la. yô hut perde a rd ı n d a n , yôhut d a A l l ô h ' ı n izniyle gön­ derilen bir elçi vôsıtasıyla kon uşabi leceği beyôn o l u n ­ maktadır ·ki ôyet-i kerimedeki vahiy, i l h ô m olara k yorum­ l a n m ış, «Zebunı u n , Dôvud Peygamber'e (A. M) bu suretle, yôni ilham edilerek veri ldiği, ağaçta kelôm h a l kedilerek yôni perde ardından M usô Peygamber'e (A.M ) hitabedil­ d iğ i , h itapta, a ğacın, perde olduğu, Hz. Rasul-i Ekrem'eyse (S. M ) . elçi, yôn i Cebrô i l (A. M ) vösıtasıyle Kur'ôn-ı Mecid'in gönderildiği söylenmiştir; va hyin b i l inen, meşhur olan tar­ zı. d a son tarz ı d ı r ( El-M üfredôt fi Garib'il-Kur'ôn; S. 5 1 55 1 6; Mecma'ül-Beyôn ; C. VI; S. 37) . •.

K u r'ôn-ı Medd'de a ltmışüç yerde vah iyden bahsedil­ mekted ir. Bunlardan birinde, meleklere vahyed il d i ğ i , yôni İ lôhi h ükmün b ild i r i l d i ğ i buyurulmakta d ı r (Vl l l; Enfôl , 1 2) . XX. Sure-i Celilenin (Tô-Hô) 38. ôyet-i kerimesiyle XXV l l l . Sure-i Celilenin (Kasas) 7 . ôyet-i kerimesinde, M usa Pey­ g a m ber'in (A.M ) a nnesine vahyed il mesi, onun g ö n l üne il­ ham edil mesid i r. XVI . Sure-i Celllenin ( N a h l ) 68. ôyet-i kerimesinde ba l a rısına. XLI. Sure-i Celilenin (Fussı lat) 1 2. ô yet-i kerimesi n de göklere vahyedilmesi, bal a rısına ko­ van kurmak, ba l ya pmak, g öklere memur oldukları işleri görmek kaab i l i yyeti nin ihsô n ı d ı r. XIX. Sure-i Celilenin ( Meryem A.M) 1 1 . ôyet- i kerimesinde Zekeriyyô Peyga m­ ber'in (A. M ) . kavmine vahyi, işôrette bulunmasıd ı r: V I . Sure-i Celilenin ( En'ôm) 1 1 2 ve 1 2 1 . ôyet-i kerimelerinde i nsan ve Cin şeyta n la rı n ın birbirlerine vah iyleri. birbirle­ rini vesveseye d üşü rmeleri, birbirlerinin g ön ü l lerine şüp­ he ve vesvese vermelerid i r. V. S ure-i Celllenin ( Môide). 1 1 1 . ôyet-i kerimesinde Havôriyytın'a vahiy, i sa Peygam­ ber'in (A.M ) vasıta sıyle Allah emrinin bildiri lmesidir. X L l l . Sure- i Celilenin (Şurô ) yuka rıda b i ld irdiğimiz 51 . ôyet-i : kerimesinden son raki ayette meô len « İşte biz, e m rimizle sa na böylece Ruh'wı . yôni Cebrôil' i «Gönderdi k de vah­ yettik» buyurularak H ;z. Peyga mber'e (S.M) İ lôhi emrin ._ - 15 -


vahiy meleği o l a n Cebrfül'le (A.M ) gönderildiği açıklan­ maktadır. Vahyin müvekk i l i , yen i peyga mberlere, A l lôh'ın hü­ kümlerini teblıyga memur olan meıe,k, Cebrfül'd i r (A. M ) . c;brll, Cebrell, Cebrfül, C ibrô l tarzlarında da söylenen bu s öz ü n a ra :Jço o l ma y ı p S ü ryanca'd a n geldiği, Süryanca « Cebr» sözünü n kul, « i l » sözün ü n Allah a nla mına geldi­ ği, böylece de «Cebrfül» sözünün, Allah 'ku l u a n l a m ı n ı ita­ <:Ie ettiğ i söylenmiştir; Allah kudreti a n la m ı na geldi ğ i n i söyleyen ler de olmuştur. «Ahd-i Atik'te, Cebrfül'in vahiy meleği o ld u ğ u , Dfüıyôl bölü m ü nden a n la ş ı l m a kta d ı r (Vl l l ; 1 6) . Fakat a yn ı kitaptan , isra i loğulları n ı n , Mikfül'i d a h a çok sevdi klerin i de a n l ıyoruz (XI I , 1 ) . Fede k Yah ud i leri n i n bir kısmının, M�kfül bize bolluk ve rahmet getirir; Cebrfül 'se ka h ı rla, gazeble, sava şla g e l i r d ediklerin i , bu m ünasebet­ le i l . Süre-i Celilenin (Sa.kara, « De ki: kim Ci brll'e d üş­ ma nsa iyi bilsi n ki o, Allôh'ın izniyle, elleri n de bul u na­ nın» (Gerçek Tevrôt'ı n ) « Doğruluğunu bildiren, inonan.: l a ra ·doğru yolu gösteren ve bir m ü j1de o lan kitabı» (, Kur'­ ·ô n ' ı ) «Senin kalbine indirmiştir. Kim, Allôh'a ve melekle­ rine ve peygamberlerine ve Cibrll'e ve Mikfül'e d üş m a n o l u rsa, b i l s i n ki A l lah da kôfirlere düşma nd ı r» meô l in­ deki 97-98. ôyet-i kerimeleri nôzil o lmuştur. XXVI. Süre-i Celile n i n (Şuarô') 1 93-1 94. ôyet-i kerimeleri nde, Cebrô i l , « RO h 'ul-Emin» d iye a n ı lma ktadır v e H z . RasOl-i Ekrem'e , ·(S . M ) Kur'ô n-ı Mecid'i getird iği bildirilme.k tedir. XLII . SO­ re-i Celileni n (Şürô ) 52. öyet-i kerimesinde de Cebrfül, «Ruh» d iye a n ıl ı r. XCV l l l . Süre-1 Celi:eni n (Beyyine) , <<Vaz­ ,geçmezlerdi kit·'.lP ehl inden kôfir o l a n l a r ve şirk koşan­ lar, onlara apaçı,k kesin b i r del i l gel med ikçe, Allôh'tan bir rasOI, onlara terte.miz sahifeleri oku ma d ı kça» Meô l i n ­ deki 1 -2. öyet-i kerimelerindeki «RasOI» ü , H z . M u ham­ med (S.M) olara k yorumla ya n l a r d a vard ı r. LXXXI . Süre-i Celilenin (Tekvir) . «Gerçekten d e o», yôni Kur'ô n, « Bü­ y ü k bir elçini n » , ona Allah tarafından , Hz. Peygamber'e (S. M ) iblôğı buyurulan «Söz ü d ü r» (Ve o elçi,) « Kuvvet .sôh ibid i r, A rş ıssının» , A l lôh'ın « Katında kadri yücedi r; ·

- 16 -


itaat edi l ir, emniyetl idir de. Sizin l e konuşan » ( Mu ha mmed S . M ) . «deli değildir ve andolsun ki o n u (. O rasül ü , Ceb­ rfül 'i) «Apa ydın tanyerinde görd ü » mea lindeki 19-23. ôyet-i kerimelerinde a n ılan « Ra s ü l » d e Cebrfül 'dir. L l l l . S ü re-i Celilenin (Necm) 5 . ayet-i 2ekrlmesinde Cebrfül , «Pek çetin kuvvetli» diye a n ı l makta d ı r v e Hz. Peyga mber'e (S. M ) . Kur'a n-ı bel lettiği, Rasül-i Ekrem'in de (S. M ) , O ' n u pek ya kından g ördü ğü b i ldirilme-kted i r. Daha birçok ayet-i kerimede, meleklerde n , can i lerden, şeytanlardan ve cin tfüfesinden olduğu XVl l l . S üre-i Ce­ lilenin (Kehf) 50. ayet-i kerimesinde beyan buyurulan İ b­ Hs'ten (Şeytan ) bahsedilmekted i r. --

•*•

-

- 17 --

F. 2


ON İ Kİ

İ M A M (A.M)

Birinci İmôm (Ebu-Tôlib oğlu Emir'ül-Mü'minin Ali (A.M)

§ Hazret-i Peyga mber'in (S.M ) a mcala rı ve Abdü Me­ naf oğlu Hôşim oğlu Şeybet'ül-Hamd Abd ü lmuttal i b ' i n oğlu v e Rasü l u ll ô h ' ı n (S. M ) bai b aları Abd u l lô h ' ı n ka rdeşi Ebü-Tôl ib'i n oğludur. Ebü-Tô l i b"in ad ı Abdü Menôf'tı. An­ neleri , Hazret-i Rasül-i E krem 'in (S.M) ata ları Hôşim'in oğ:u Esed'in kızı Fôtım a 'd ı r (A. M ) . Ali (A.M ) . Hazret-i Ra­ s ü l u l l ô h ' ı n (S.M ) dôvete başlamalarında n otuz yıl önce Receb ayı n ı n onüçüncü C u mô g ü n ü , tanyeri ağa rırken K ô ' be-i Muazzama'nın içinde doğmuşlardır ve Kô'be-i Mu­ azza ma'nın içinde doğa n tek kişi, ken dileridir. Baba ve a na ta rafından H ô ş i m soyundan g e l mişlerdir.

Ebü-Tôli 'b 'in, Tôlib, Akıyl ve Go'fer a d l ı üç oğlu d a h cı vard ı. Tôlib, Kureyş tara f ından Bed i r savaşına kat ı lmaya zorlanmış, oysa rııl.işrik lere uymamış, onlardan a yrıl mı şt ı ; sonu ha k • i<inda belirli bir bilgi yoktur. (Umdet'üt-Tôl i b ; Necef - 1 337 H . 1 918. S. 1 4-1 5) . Tôlil b 'le Akıyl'in, Akıyı ile Ca'fer'i n ve Ga'fer'le Ali'nin d oğ um l a rı a rasında ona r se•ne fösıla vard ı r (Aynı: S. 1 4 ) . Tôl i b'ten soyu yürüme­ miştir. A k ııy l, Arapla rca pek önemli sayılan soy - sop b i l­ g isini pek iyi b i l i rd i ; nesli, oğlu M u ha mmed'den y ü rü­ m üştür. Ga'fer, İ·s lômdan son ra Habeş d iyôrına h i cret et� miş, Hayber'in feth i g ü n ü gelip Hazret-i Rasül'e (S.M) u laşmış. H icretin sekizinci y ı lında M u 'te savaşında şehid olmuştur. Şehôdetinden önce, savaşta e lleri kesilmiş, Ra- 18 -


sOl-i E k rem (S. M ) , A llôh' ı n ona iki ele bed e l iki kanat i h­ sa n ettiğ:ni buyurmaları, «Tayyô r» lô kabiyle a n ı l m asına sebeb olmuştur; soyu, Abd u l la h adlı oğlundan y ü rü müş­ tür. EbO-Tôlib'in Ü m m ü hôni adl ı b i r d e kızı vard ı. EbO-TôHb, Hazret-i Peyga mber' i (S. M ) , Abdülmutta­ l i b'in vefatlarından sonra yanlarına a lm ışlar, vefatla rı n a dek onu korumuşlard ı . Kureyş, Hôşimoğullarıyla g örüş­ memeyi, a l ı ş - verişte 'bu l u nmamayı, evlenmemeyi ka ra r­ laştırd ı k:arı ve M üs l ü mô nların, EbO-Tôlib'in evinin bulun­ duğu maha l l eye s ı ğ ındı kları y ı l la �da EbO-Tô l ib, gecele ri, e l i nde k:l ı ç , soka kta g ezer, RasOl-i Ekrem'e (S.M) bir kö­ tü l ü k yapmama ları için evi n ve maha l leni n çevresi nde do­ laşırd ı . Bôzı g eceler, All'yi, Hazret-i Peyga mber'in yata­ ğ ı n d a yatırır, ona yapılacak bir s O i kasde, Ali'yi a ma � ederdi. RasOl-i E k rem (S. M ) . Ali i l e namaz k ı l a rlarken Ca'­ fer'e: «Sen de amca n ı n oğl u na uy, onunla berôber na­ maz k ı l » buyurmuş, Ca 'fer de onun söz ü n ü tutmuştu. Bü­ tün g ücüyle Hazret-i Peyg amber'i (S. M ) koruyan, i nşad ettiği şiirlerde İslamını ızhô r eden E bO-Tô lib, H azret-i Peyga mber'in (S. M ) . hal kı dine dôvete başlama l a rı n ı n onuncu y ı l ı Ramazanın ı n yed i n c i g ü n ü , Cenô b-ı Had ice'­ n i n (R.A) vefatları nda n üçı g ü n önoe ebediyete intikaal etmişlerd i r (A.M ) . Ali, baba sın ı n vefatını Hazret-! RasOl'e (S.M) bildirince RasO l u l la h, onu yıkamasını A li'ye emret­ miş, cenazesin i teşyi' etmiş, bizzat 1k abre koymuş, «Ya­ k ı n l ı ğ ı n ı isbôt etti n amca; beni küçükken büyüttün, büyü­ yü nce de bana yardı m ettin, ben i korudu n » ôuyurmuştu. (Dfüret'ü l Maôrif'iş Şia; I; 2 . Basım, Beyrut 1 393 H 1 973; s. 69) . -

Anneleri Fatıma, Cena :b -ı RasOl-i E1k rem'e (S.M ) a na­ lık etmişti; RasOl-i Ekrem (S. M ) , onuın ha kk:nda , «Bu, be­ ni doğura n anamda n sonra a n a md ı r benim» buyurmuşlar­ dı. Hazret-i Peyga m ber'in (S. M ) M edine'ye hicretlerin­ den son ra Ali ile hicret eden Fôtıma 'l a rd a ı ı biriyd i ; İslamı kaı b OI eden kad ınl a rın da onbirincisiydi ; Hazret-i RasOl'e (S.M ) bey'at eden kadı n la rı n i lkiydi. Emir' ü l - M ü'nıinfn - 19 -


(A. M ). a nneleri vefôt edince a ğ l aya - a ğ laya g i d i p Cenôb-ı RasOl'e (S.M). Anam vefôt etti d iye haber verince Ra­ sOl-i Ekrem (S.M). «Benim a na m vefat ett i ! » buyurmuşlar, Zeyd oğ l u Üsôme'yle EbO-EyyQb'ül-Ansôri'yi ve Amr adlı Zenci köleyi gönderip kabri ni hazırlatmışlar, gasli nden son ra gömlekleri ni gönderip kefen olamk ona sardırmış­ lar. mübôrek na'şini kabrinedek taşımışlar, namazları n ı k ı l ı p bizzat kabre ind irmişler, bir m üd det kabirde kal ı p: «Oğl u n , o ğ l u n , o ğ l u n : Ca'fer de değ i l , Akıyl de değil; oğ­ l u n , oğlun EbO-Tôlib oğlu Ali» buyurup kabirden çıkm ışlar­ dı. Bu sözlerin i n sebebi sorulunca d a , soru melekleri, Rab­ bini , Peygamberini sorunca cevap verdi ·ve velin ve i m ô­ m ı n k i m sorusuna , oğlum d emekten utandı: onun için söy­ l ed i m buyurmuşlardı. (Bıhôr'ül- Envör; XXXV; Tehran '1380, s. 1 79-1 82) .

-

§ Emir'ül-Mü'minin'in (A.M) k ü nyeleri, « Ebü'l-Hasan ıı dı. RasQl - i Ekrem, kendilerine « Eb O-Türôb» k ünyesini ver­ m iş lerdi ; bundan dola y ı , en fazla bu k ünyeyi severlerdi; düşmanları d a , esefle söyleyel i m , O'na bu künyeyle sö­ verlerd i. § Laka pl a rı a rslan ·an l a m ı n a « Hovder�. M u rtazô, Allah a rslanı anlamına «Eseq'ullah » , « EmJr'ül�Mü ' m in in , M evla'l�Muttakwn» d ir; d <iha birçok l ôkabl a rı var clir; en meŞh-uru « M u rtazfüı d ı r. Hazret-i Peygambe r (S M ). T..ebük ·savaşına g i defrJ�rk en� Ali'yi Mediıne'de .v�rJerine bırak­ m·şıar.-savöşa katiicimaaıqfridoıf.-�-Oiuiiin v_e_ ]ZunfusUnu-­ bil d irenAlfye, «Hôrün. Kf1ciscı''va ne menziledavs.e-=:�Ş�n:�.ge bana o menzife-desi n , rôzı deği l misi n .buno?-Anc.a.ls ben.­ den 'SOnrct'peypambe r yok» buyur.muşlar.�_AJLda «.Rôzı...pl ­ dınn» demi$. _!ôzi_�_g_i J'!''.lş_ı;_ı'.11JQl!.!ı n a _g_eJeı:ı__ « Muf1_Q.?ôı. Jil­ k a bı-;-tm--yüfden ·kend ilerine veri l miştir. (Sahihu - Buhôrl, -M"Usli m , Tirmizi, M ü stedrik, M üsned v e Nesei'nin H asôis'lnden ve diğer kitaplardan hakkı «Fadôil'ül H a mse; ı, S. 299-3 1 7 ) . .

·-

__

-

. .

__

§ Hazret-iı Fôtıma'nın (A.M) vefatlarına kadar, baş- 20 -


ka b i r kadı n a lmam ışlard ı r. Erkek - kız, otuz ü ç evlôtlon o l muştur. i m a m Hasan ve H useyn'le doğmadan düşen ve adı, Hazret-i Peygamber (S.M) tarafındna kona n Muhsin, Zeyneb ve Ü mmü Kalsum, Cenôb-ı Fatıma'd a n (A. M ) olan evladıdır. Hazret-i Rasfüu l lô h ' ı n (S. M ) nesH paki o!a n s oyları, i môm Hasa n , i m a m H u se y n , M u h a mmed b. E l ­ Hanefiyye, Ebü'l Fazl Abbas v e Ömer'ül-Atara f'tan y ü rü­ müştür. -

§ Bir kıt l ı k y ı l ında, Rasul-i Ekrem (S.M) ve a mcaları Abbas (A. M ) , Ebu-Tô l i b'in sıkıntısını g id ermek için oğul­ ları n ı a l mayı kararlaştırmışlar, Ebu Ta l i b, Akıyl'i bana b ı ra ­ k ı n demiş, bunu!LQ��rine ,L\li'.�LHazr-et-l-R-0süL.(S,.� m ışlar, Ablbq_ş_gg Co'Jer'.La.lm!§!ı. A li, bu s u retle ık ü ç ü k yaşından itibfüen Cena b-ı Rasul-i Ekre m ' i n (S.M) ev­ lerinde kaldı ve onun i lahi terbiyesi a ltında yetişti. -

__

__

§ Rasul-i Ekrem'e (S.M ) vah iy geldikten sonra İslô­ m ı n ı ilk ızhar eden All'ıd i r (A. M ) ; ondan sonra Cenôb-ı Ha­ dicet'ü l-Kübrô (R.A) sıamı kabul etmişlerdir. § XXV I . Sure-i Celllenin (Şua rô' ) , «Ve en ya kın h ı s ı m ­ larını korkut» mea l i ndeki 214. ôyet-i kerimesi inince Ro­ sul-i Ekrem (S. M ) , Cenôb-ı Hadice'ye ( R.A) yemek hazır­ latmış, Al'ye d e (A. M ) , Abd ü l muttol ib soyundan olanları çağı rmasını e m i r buyurmuştu. Dôvet edi lenler gelince Hazret-i Peygamber (S. M ) . söze başlamak istemiş, fakat EbO-Leheb, buna engel olmuş, e rtesi g ü n ü aynı d u r u m l a ka rşılaşılmış, ü ç ü n c ü g ü nü Hazret-i RasQl u l l a h (S. M ) . o n ­ ları i m a n a dôvet buyurmuşlar, bu i şte b ana kim vezir ola­ cak demişler, Ali (A. M ) , bu vazifeyi ,k abul ettiğini söyle­ yince Ra1s Ol-i Ekrem (S. M ) , «Gerçekten de» buyurmuş­ lardı, «BU» , yô n i Ali, « Ben im kardeşimdir, vezirim dir, va­ sıymdir, içinizde halifemdir; ona itaat edi n . » Orada bulu­ n a nlardan, EbO-Tô l i b'le, Allah, o ğ l u n u n söz ü n ü d i n l eme­ n i , ona itôat etmeni emrediyor d iye a lay edenler b i l e o l­ m uştu ( Fadôil'ül-Hamse; 1, S. 333-335) .

RosuH Ekrem'i n (S.M), Ali'ye (A. M ) , tRôzı deği l mi- 21 -


s i n ki yô Ali, sen beni m ka rdeşimsin, vezirimsin, borc u m u ödeyecek, vaadi m i yerine g etirecek kişisin; b e n sağken seni seven, sözü n ü tutmuş, ded i ğ i n i yapmıştır; benden sonra, sen sağ,ken seni seven kişinin hayat ı n ı , esen likle, imanla sona erdi rir A l l a h ; benden son ra , seni g örmed i ğ i ( , sen i n zamanına u laşma d ı ğ ı ) holde seni seveni de A l la h , esen�i kle, iman la sona u laştırır v e korku g ü nü nde emin ede r onu. Sana buğzederek ölen kişiyse ya Ali, côhil iyyet üzere ö l ü r; İslô m'da yaptıkların ı n hisôb:n ı da Allah sora r o ndan» buyu rd ukların ı « Kenz'ül-Ummôl» bildirir (Aynı; S .,23 5) . .

« El-İsôbe» de, CX. SOre-i Celile ( N asr) inince, Ra­ sOlullôh'ın (S. M ) ; Ali'ye (A.M ) , « Gerçekten de o, ben i m kardeşimd i r, vezirimdir, halifemdi r, e h l - i beytim i n içinde ve benden son ra bana halef olaca k e n hayırlı kişidi r» bu­ yurd ukları bildirilmekted i r (Aynı Sahife) . Suyôti, «E'd-Dürr'ü l-MensOr» da , XX. SOre-i Celile­ n i n (Tô-Hô) , « Bana ehlimden biri n i , ık ardeşim HôrOn'u ve­ zir yap ve ben i o nu n l a g üçlendi r» meô l i n deki, Hazret-i M üsô'nın (A. M ) . d ileğiın i b i l diren 29-3 1 . ôyet-i kerime­ leri n i n tefsirinde, Cenôb-ı Rasül-i Ekrem'in (S. M ) . «Al la­ h ı m , beni , kardeşim Ali ile g üçlendir» diye duô buyurduk­ kırını kaydeder; « E ' r-Rıyôd'un-Na d ı ra » ve «NOr'ül-Absôrıt da da bu meôlde hadisler vard ı r (Aynı; S. 33 6-337). § Rasül-i Ekrem (S. M ) , hicret edecekl eri gece, ©L ken d yatak!grına yatırffi!_şlor, Ali (A. M ) , bun u canı na m i n ­ n et o ı miş, ş ükür secdesine kapa na rak kabul etmişti. Haz­ ret-i Peygamber'e (S. M ) s u i kasıtta buluınma k üzere ge­ lenler, yatokları n da A l 'yi bulmuşlar, Cenôb-ı RasGl-i Ek­ rem'i sormuşla r, fakat bir cevap alamamışlar, iz izl iyerek aramaya koyul muşlard ı . Emir-'ül-Mü'minin, Cenôb-ı Ra­ s ülullôh'ın (S.M) emanetlerini yerlerine vermiş, Hazret-! Rasül-i Ekrem'den gelen mektuptaki emre göre Hz. Fôtı­ mat'üz-Zehrô (A. M ) , kendi anneleri ve ü beyr'in kızı Fôtı­ m a 'yla bôzı rivôyetlere göre Hamza 'nın kızı Fatıma 'yı O m -

- 22 -


m ü Eymen'i ve Vôkıd'ı a lı p yola d ü ş m üş, yolu n u kesmek isteyenler, birşey yapamamışlard ı . Ü ç g ü ın son ra kendi­ sini Ruib ô'da bekleyen RasOl ullôh'a (S.M ) u laşmış, bera­ berce Medine'ye g itmişlerd i . i l . S O re-i Cel lenin (Ba1k ara ) , « İ nsanlardan öylesi d e va rd ı r ki A l l a h rızôsına n ô i l o l ma k i ç i n canını ıSatar; v e A l la h , k u l l a rı n ı p e k esi rgeyend ir» meô l i nde. k i 207. ô y - et-i kerimesi, bu m ü nasebetle nôzil o:­ muştur ( Nesei'nin « H aıSô is» iınden, « M üstedrik, Nur'ül- Ab­ sôr, Müsned , Üsd'ü l-Gaa be, Kenz'ül-Ummô l , Tefsirü Kebir, Dürr'ü l-1-MensOr v. s.» ·den naklen Fadôil'ül-Hamse; 11, s. 309-31 5). § Hicretten beş a y son ra RasOl-i Ekrem (S. M ) , «An'­ sô r-Yard ı rn eden ler» denen Medineli Müslümanlarla « Mu­ hôoirin - Göomenlenı diye a n ı l a n ve Mekke'den g öcen M üslümanl a rı b irbi rleriyle d a h a da kaynaştırmak için kar­ deş ettiler. Kardeşlik töreni bitince tek ka lan, yalnız Ra­ s O l-i E krem 'le (S.M) Alf Emfr'ül-M ü 'm infn 'di (A. M ) . A li, «Yô RasOlal l a h » dedi, «Ashab:nı birbiriyle ka rdeş ettin, beniy­ se yal n ı z b ı ra ktı n . » Hazret-i RasOI (S.M ) . «Se n » buyurdu­ l a r, «M Osô'ya ·H ô run ne menziledeyse, bana o menziled e­ s i n ; ancak be,IJ.Qen_ sonruji@y"gcfrnti�r yok; sen. �ünyôda da_ benil)J__!s.c:ıriieşlmsin, ôhı rette de.» ( Müsned, Kenz, Siyer-! H alebi v.s.) .

Bu kardeşl i k , ö nce d e a rzedildiği g ibi ıblr kere d e Mekke'de, Abd ü l m uttal i boğ u lların ı n topluluğunda beyôn buyuru l muştu. § Hicretiın birinci y ı l ı M u h arrem ayın ı n yirmi biri nci perşembe günü a kşamı, RasOH Ekrem, tek kızları Cenô b-; Fôt ���rô'yı (A. M ) , Ali ile evlend i rm işler, Ali (A.M.) ki msenin ermediği bu şerefe ermişti. § H i c ret' i n i1 k inci y ı l ı Ramazan ayının o n yed i nci g ü n ü vuku' bulan Bedi r davaşında, RasO l u l lôh'ın sancakları, A � . Ansô r'ı n sancağı, Ubôde oğlu Sa'd'da, ıbi r rivôyette de Muôz oğlu Sa'd'deyd i. Savaş başlamadan, Ali (A.M), -23 -


geceleyin, m üşri k lerin bulunduk l a rı çekip ısıam orıdusuna getirmişti.

yerd e k i kuyud a n su

Savaşta m üşriklerden Rabia o ğ l u Utbe'yle kardeşi Şeybe ve oğlu Velid , meydana çıkmışlar, kendi leriyle sa­ vaşacak erler istemişlerd i . Bunlara karşı, Ansar'dan M u ­ a z . M uavviz ve Hôris oğ l u Avf çıkm ışla r, fa kat müşrikler, kendi lerine eşit k işiler istemişler, bunla rla savaşmayacak­ larını söylemişlerdi . Bunun üzerine Rasül-i Ekrem (S.M), A l,Qd.... Abdü Menôf oğ l u M utta l i b ' i n oğ l u Ha ris oğlu UJ:>EıY­ de'yi_ ve a mcaları H a� ı yollamış, e m i rlerine göre Ali, Velid 'le, Ubeyde, Şeybe'yle, Hamza da Utbe'yle savaşa koyuim uşlard ı . Ubeyde yetmiş yaşındaydı; Ali, İslôm or­ d usunda en gene erdi; Hamza'yla Utbe orta yaşlardaydı. Ali ve Hamza, hasımları m ö l d ü rm üşler, Şeybe, Ubeyde'ni !l aya ğ ı n ı kesmiş, o da Şeybe'nin başı n ı yarmıştı. Ham­ za 'yla Ali yetişip Şeybe'yi öldürm üşler, Ubeyde'yi orduya götürmüşlerdi. Ubeyde, ordu savaştan dönerken vefôt et­ ti; Ehlibeytten i l k şehid, odur. Ali, Ebü-Süfyô n ' ı n oğ l u Han­ z a la 'yı, As oğlu Sald'in oğlu As'ı da ö l d ü rmüştü. Bu As, Amr b. Sald ' i n atasıydı , Yezid ' i n zamanında, Medine'de vô liydi; i ma m H useyn ' i n (A. M ) . şehô·d et ha beri Medine'ye u laşınca peık sevinmiş, Huseyn 'i (A.M ) ve Hôşimoğulla­ rını yeren b i r şiir i n şad edere k g izled i ğ i ina ncı ızhô r et­ mişti. Bedi r savaşında M unzir oğlu Abdullah. Amr o ğ l u H a rleme de d ô h i l o l mak üzere, öldü rülen yetm[Ş müş_ r ikin yir�e.di_şi Ali 19rafı0:_çj_u_nJmtle.<J!!.l!l iŞ�i_(Sahihu Buhôri'nirı---­ « Bed'ül- H a l k » . Müslim'in «Kita b'üt-Tefsrn>;'IOn-f\Jface 'nin « Ebvôb ' ü l-Gihôd» böl ü m leriyle, « Müstedri kı>ten ve Bay­ hakıy'n i n «Sünen» i nden, « E' r-Rıyôd'un-Nad ı ra , Zahôir'ül­ Ukbô ve Kenz'ül-Ummal'd a n , Keşşaf, Tefsir-i Kebir, E'd­ D ü rr'ül-Mensür'dan . Hi lyet'ül Evliya ve Tarih-i Tabari'den na klen Fad a i l ' ü l-Hamse; il. S. 315-31 9). -

§ Uhud savaşında, M üşriklerin sancağı, Abd'üd-Dar­ oğu l la rınd a n . Ebu-Tal ha o ğ l u Tal ho 'daydı. İslam ord u s u -

- 24 -


nun sanca ğ ı n ı d a aynı boydan Umeyr oğ lu M ı s'ab taşı­ yordu ; şehld olunca sanca k, Al'ye veri l d i . Ebu-Tal h a oğlu Talha'yı Ali öldü rd ü ve sanca k yere d üştü. Sancağ ı , Ebü­ Sald a l d ı , Ali onu da öldürd ü ; sancak yere yatt ı . Bu sefer, o n u n kardeşi Osman , sonra onun kardeşi, ondan sonra d a öbü r kardeşi sancağı a l d ı . Sa nca ğ ı a l a n , Ali ta rafından öldürülmekte, sancak yere d ü şmekteydi . Sanca ğ ı yerden a l a n Osman oğlu Ebu-Aziz, ondan sonra Ebu-Cümeyle oğlu Abdullah, ondan sonra da Şurhabll oğlu Ertat, n i ­ hayet Abd'ür-Dô r oğul ları n ı n köleleri sancağı e l e a l d ı l a r ve hepsi de birer - bi rer A l i tarafında n ka tledildi ler. So­ nunda sanca ğ ı bir kad ı n kavra d ı . Tarihlerde tafsllôtiyle b i l d iril d i ğ i g i b i m üşrikler, boz­ g u n a uğrayınca, önce Rasül-i Ekrem ' i n (S. M ) . M edlne'de savunma yol l u savaş istemeleri ne karş ı l ık, çıkmayı i ste­ meleri , sonra da Abd u l lah bin Cübeyr'in kumandası a l­ tına verilen ve bir gediği koru maya me'mür e d i l i p h e r h ô l d e yerleri nden ayrı l mamaları emredi len okçuları n . boz­ gunu görünce ga nimet hı rsına d ü ş meleri ve yerlerinden O'yrı l maları yüzünden çetin bir i mtihana môruz kalan is­ lôm ordusu. Hôlid b. Velid ' i n ged i kten h ücumuyla boz u l u p d a ğ ı l d ı ; Abd u l l a h şehld d üştü; Rasul-i Ekrem'in (S.M) yan­ larında Ali ile birkaç kişi kaldı a nca k. Ali, Rasul-i E krem'e (S. M ) saldıran ları bozmadayd ı ; o g ü n tam onaltı yara a l ­ m ıştı. Ashôbın tekrar Hazret-i RasCıl'ün (S.M) yan ların­ da toplan ma la rı . Al1"ni n sebôtı sôyesinde olmuştu. ( Ü sd ' ü l­ Gaabe ve NCı r'ül-Absôr'dan nak len Fadôil 'ül-Hamse; il, s. 31 9-320 ) . § Handa k savaşında, yiğitlikte bi�-- �b ede l say ı l a n Abdu ·d o l u Amr EbCı-Ceh l o ğ l u l k reme, EhCı-Vehcl)" o l u H ubeyre, M u gıyra oğ lu Abdullôh'ın oğlu Nevfel ve Ömer'in kardeşi D ı rar'la hendeğ1n geçit yerinden geçip Müslümanlardan , kendisiyle savaşacak birisin i istemiş, faM kat h iç kimse, kendisinde, ona karşı d u ra cak cesô ret1i bu­ l a ma d ığın d aın , sesin i cı·karmam ıştı. All kal k ı p Yô RasCılul­ l a h d emişti, ben g ideyim. RasCı l-i Ekrem (S. M ) , « 0, A mr'-

25

-


<:!ır, otun> buyurmuşlard ı , Amr, at oynatıp, öldürülü nce g i· d eceği n izi s a nd ığ ı n ız cen netiniz nerde, yok m u savaşa­ ca k d iye bağ ırı nca g e ne Ali g itmek istemiş, fakat Rasü­ l ul lôh (S. M ) . aynı sözlerle onu oturtmuştu . Üçüncü sefe­ rinde Hazret-i Rasul-i Ekrem (S.M ) . Ali'ye izin vermiş, baş­ larında1ki i mômele ri n i ona g iydirm işler, Zü'l-Fekaa r adl ı kılıçlarını vermişler, göndermişler ve « M ücessem ·iman, m üces·sem şi rkle sava şmada» buy u rmuşlardı. Ali (A. M ) . Amr'a karşı çıkınca Amr ona, kim oldu­ ğunu sormuş, öğrenince, seni öld ürmek istemem, dön g i t demişti. Ali (A.M) . Fa kat buyurmuştu , Ben seni ö l d ü r­ meyi isterim. Bir de sen , Kureyş ü ç şey istese benden. birini mutlaka yapa rım demişsin. Amr, evet, sen d e i ste dem:şti . Ali (A. M ) . oına imgn teklif et�iş. kabul �­ y ince, savaşı bım,k , git; Muhammed gerçekse üstün o l u r, sen de a n la rs ı n ; değilse zaten muradına erersi n demiş, fakat Amr, savaştan dönme'yi de kibrine yedirememiş, b u tek lifi de k a b u l etmemişti . Bunun üzerine Emir- ' ü l - Mü '­ m i nin (A. M ) , Se.rLQ.!_lısın bttiurmuşlordı , ben yayayım , atındoın i n ·de dövüşelim. Amr, b u teklifi kabul edip atın­ d a n inmiş ve bir k ı l ı çta zava l l ı ha1yvan ı n aya·klarını kesip yere sermişti. Amr, Ali'ye sa ldırı p m ü bôre k başla rına b:r k ı l ıç vurmuş, imöme yarıl ı p kılıç başları nın ön tarafını yarmıştı. Sıra A li'ye geli nce Amr'a h ücum etmiş, ka lkan toz göz gözü görmez etmişti. Bu s ı rada Ail'nin tekbir sesi d uyu lmuş, RasOl-i E,k rem (S. M ) . tekbir g etirerek Ali, A m r'ı öldürd ü buyurmuşlardı; Ashôb da hep bir a ğızdan tekbir getirm işlerdi. Ali (A.M ) Amr'ı öldürünce Z ü beyr de N evfel'i katletmiş, öbürleri kaçıp o rdularına s ı ğ ı n mışlardı. RasOl-i Ekrem (S.M) . «Ali'nin Handa.k g ü nü ndeki bir kı­ lıç vuruşu, ümmetimin kıyômetedek ya ptığ ı , yapooağı i bô­ d etlerden üstündür» buyurmuşlar, XXX l l l . SOre-i Celilenin (Ahzôb ) . «Allah kôf.ir leri, h iddetleriyle- şiddetleriyle d ef' etti, hiçbir hay ı r elde edemediler ve Alla h , savaş husu­ sunda inananlara yett i ; gerçekten d e A l l a h pek g ü ç l ü olan-

26

-


d ır, üstün bul u n a ndır» meôli ndeki 25. ôyet-i kerimesi, Ali (A. M ) h a k kı nda nazil o l d u . § H icreti n a ltıncı yılı mın son l arında H udeybiyye uz­ laşması oldu . H azret-i Peyg a mber (S.M ) , uzlaşma kağ ıd ı n ı .All'ye (A.M) yazd ı rd ı l ar. M üşrikler. ba rış kôğ ıdına yazılan « Raıs Olu l la h M uham m ed» sözündeki « Rasül u l l a h » ı n si­ l in mesin i , yer1i ne «Abd u l la h o ğ l u » yazılma·s ını i stedi ler. RasOl-i Eık rem ( S . M ) , Ali'ye, s i l mesi n i buyurd u la r. Ait (A. M ) , böyle birşey yapamayaoa ğ ı n ı söyleyince kendileri s il­ d iler ve Ali'ye, «Bu» buyurd u l a r, «Zorla senin de başına g e lece1k» ve 'bu s u retle H akemeyn olay ı n ı önceden h a be r verdiler (Bıhör'ül-Envôr; C. XX; S. 335). § H icretin yedinci yılının başla rı nda Hayber'e g id i l d i. Savaşta sancaık, EbO-Bekr hazretlerine, ertesi g ü n ü Ömer hazretlerine veri ldi ; fakat fetih nasib o lmadı. Cenôb-ı Pey­ g a mber (S. M ) . «Yarın s. ::ı ncağı öyle bi r kişiye vereceğim k i » ıbuyu rd u la r, «0, Allôh'ı ve RasOlünü sever; A l l a h ve RasOl ü de onu sever; o , kaçmaz, fethetmedikçe de geri dönmez.»

Sahabenin çoğu , bu övü len kiş1i olmayı u m a ra k sabahı etti. A ll'nin (A.M) g özle ri a ğ rıyordu , rahatsızdı. Rasül u l ­ lah (S.M ) , sabah leyin onu çoğ ırd ı l a r; el leriyle g özleri n i s ı vazladılar; önce onla rı imana dôvet etmesi ni ö ğ ü t ver­ d i l er; sancağı ona teslim ettiler. A li o . g ü n , pek yiğit bir er olan M erhab'ı n kardeşi ni ve kendisini öldürdü ; kale­ nin kGpısıın ı söküp sava şta kal kan o l a rak k u l la nd ı ve H ayber fethed i l d i (Sahihu Buhôri' n i n «Beda 'ül - H a l k » , M üslim'in « Cihôd v e Siyer, Fadôil'üs - Sahôbe» bölü mle­ riyle Tirmizi ve İbn Môce'n'.n , «Sahih» leri nden, Nesei'nin «Hasô is»inden « M üsned» ve « M üstedriık» ten, «İstiôb, Üsd'ül-Gaabe, Kenz'ü l-Ummö l , E'r-Rıyôd 'un-Nad ı ra , Mec­ ma'üz-Zevôid , Tehz�b'üt-Tehzlb, Tefslr-i Kebir, H ı lyet'ül­ Evliyô'» ve «Tar i hu Bağdad'da n nak le n Fadfül'ü l-Hamse; il. s. 1 61-1 78, 324-325) . -

27

-


§ «Zahôir'ül-Ukba» d a , Enes b. M ô lik'ten ş u h adis-! şerif tahric edi l miştir: Ra•s ülulla h (S.M) m i n bere ç ı k ı p bir hayli söz söyledi­ ler; sonra , « Ebü-Tô lib oğlu Ali nerde» buyurdular. Ali, koşup «Burdayım Yô Rasülal l a h » d ed i . Rasülullah (S. M ) , onu kuca klayıp göğüslerine bastılar, iki gözü nün orta s ı n­ d a n öptü ler ve yüce bir sesle şöyle buyurdular: « Ey M üs l ü ma n toplu m u , bu, ben i m kardeşimd i r, a mcam:n oğludur, d ômôdımd ı r. Bu, etimd i r, :kan ımd ır. sa­ ç ı m - k ı lımdır. Bu, iki torunu m . cennet ehl i n i n gençlerinin u l u la rı Ha ıs an 'la H useyn'in babasıdı r. Bu, benden sı kıntı­ ları g id erendir. Bu, Allôh'ın ars l a nıd ı r, yer yüzünde, d üş­ man ları na Allah k ı l ıcıd ı r. A l lô h ' ı n lôneti, lônet edenlerin lônetleri, buna buğzedene olsun; Allah da ond a n uzaktır, ben de uzağ:m. Allah'tan uza k olmayı, benden uzak ol­ mayı seven, Ali'den uza k olsun; burda bulunan, bulunma­ yana bild irsi n . » Son ra , «Yô Ali» buyurd u lar, «Otur; senin ha ı k kında bun u Alla h buyurdu, A l l a h ta nıttı.» (Fa dô i l 'ül�Hamse; i l . s . 326-327) . § H icretin sekizinci y ı l ı Ramazan ayının y i rminci g ü ­ n ü Mekke-i M ükerreme fethedild i. Rasül-i Ekrem (S. M ) . Kô'be-i M ua zzama'nın çevresindeki putları kırd ı l a r; içeri­ sine g i rip orad a k i putları da yerlerinden sökereık d ışarıya ottılm. Y ü ksekteki putların k ı rı lması için Hazret-i Ali'ye (A. M ) . «Yô Ali» buyurdular, «Sırtıma çık, şunları indir, k ı r . » Ali (A. M ) . « Y ô Rasülallah» ded i, «Ben s e n i n sırtına ç ı ka­ m a m . » RasOH Ekrem (S. M ) . «Peki» buyurdular, «Öyleyse sen eğil, ben çı.kayım . » Hazret-i Ali (A. M ) eğilip Rasül-1 E krem (S.M ) . o n u n s ı rtına ç ı kınca, Alla h a rslanı, nübüv­ vet yük ü n ü n a ltında çökmeye başla d ı . Rasülullah (S. M ) , g ü lerek i n d i ler v e il·k emirlerini tekrarladı l a r. Ali (A. M ) . Rasül-i E•krem'in (S. M ) s ı rtla rına çıkıp putları sökere k ye­ re attı. Kô'be'nin üstündeki H ubel putu da sökülüp yere atıld ı ve kırıldı. A li (A. M ) . Rasül-i Ekrem'in (S. M ) mübô- 28 -


rek s ı rtlarına çıktıkları vakitteki h a l leri n i a n latırken «Ba n a öyle geldi k i » buyurmuşl a rd ı r, «Dileseyıd i m g öğe a ğabil i r­ d i m.» ( Fadôi l ' ü l Hamse; i l , S. 340-342 ) . § M ekı k e-i M ü kerreme'nin fethi nden son ra H uzeyme (yôhut Cüzeyme) boyuna A bd u rra h ma n ib. Avf'la HôHd b. VeHd gönder i l d i . Bu boyun hemen h e psi M üs l üman ol­ muşlardı; fakat Müslüman olmadan önce, bir olayd a Hô­ l i d ' i n amcasıyla Abdurra h môn'ın ba hasını öld ürmüşlerdi. Esôsen Hazret-i Peygamber de (S.M) HôHd'le A bd u rrah­ man'ı, o n l arla savaşa değil, onları İslôma dôvete gönder­ m i şlerd i . M ü s l ü ma n oldu kları nı söyled ikleri halde Hôlid, önce silôhla rı n ı vermelerin i emretti; s i lô h la rını a l d ıktan sonra da hemen hepsini, a mcas ı n ı n öcün ü a lmak ·i çin öl­ dürttü. A bd u rrahman, Hôlid 'e itirôz etti, İslôm'da Côh i l iy­ ye ôdet i n i yapıyo rsun ded iyse de Hôlid d i n lemed i. RasCıH Eıkrem (S.M ) . bu ha reketi duyunca m übôrek e llerini açıp «Al lôhım» buyurd u l a r, «Hôl i d ' i n yaptığ ından beriyim ben.» Sonra onlardan a lı n a n m a l l a rı, fazlasıyla A li'ye verip gön­ derdi ; fidye o la ra k boydan kalanla ra , ö ld ü rülenlerin m i­ rasçılarına vermesi n i emretti . Ali (A. M ) , g i d i p ö l d ür ülen­ lerin fidyelerin i verdi ; «Başka ha·k kınız kaldı m ı ? » diye sor­ d u . Rôzı olduklarıını söylediler; o n la rd a n a l ı na n m a lları d a verip, «Bunlar daıı buyurdu, b i l m ed iğ i n iz şeylere karşılık.» Cenab-ı Peyga mber (S.M ) . Ali'nln (A. M ) h a reketin i be­ ğendi ler. § Hicret"in dokuzuncu yılı Recep ayında Tebük sa­ vaşı vuku'buldu. RasOl-i Ekrem (S.M ) , bu sovaşa g i der­ lerken Ali'yi (A.M ) , h alife olara ık b ı ra ktılar. M ünôfı klar, bu­ nu vesile ed inerek, Peyga m ber, amcasının oğlundan, o nu n la beraber :bulunmoktaın bıktı; Ali, Peygamber'in gö­ z ünden d ü ştü gibi lôflar ettiler. H azret-i Ali (A. M ) , b u söz­ leri RasCıl-i Ekrem'e (S. M ) söyleyip «Beni M edine'de, ka­ d ı n la rla çocuklara mı halife olamk bırakıyors u n yô Ra­ s O l a l l a h ; oysa ben savaşmak i sterim deyince Cenôb-ı Ra­ sOlullah (S.M ) , «Yô Ali» buyurd u l ar, «Medine a ncak be­ n i m le, yôhut seni n le d üzene g i rer; rôz ı değil misi n ki sen -

29

-


bana, Hô ruın, M üs ô'ya ne menzildeyse o rnenzildes i n; anca.k benden sonra peygamber yok.» Hazret-i A li (A. M ) . b u sözler üzerine. «Allah 'tan ve Rasulullah'tan rôz ı ol­ dum» d ed i ler (Fod ö i l ' ül-Hamse; ı . S. 299-3 1 7 ) . § Huneyn savaşınd a , pusuya d ü ş ü rü len İslôm ordu­ bozul muş, Rasülullôh'ın (S.M) yan l a rında, yalnız Ali, arnoa ları Abboıs, Cenaıb-ı Peyga mber'in ced leri Abdü lmut­ talib'in oğlu H ô ris'in oğlu M ug ıyra [*] . o nuın kardeşıe�i Nevfel ve Rabla ve yaıkınla rından başka kimse kalma mıf­ tı. Ali (A. M ) . Abbas'o , « Ey kend isine Bakara Süresi inen Peygamber'in Sahôbesi, ey Bey'at ağacın ı n a ltında O'nun­ la bey'atleşenler, nereye kaçıyorsunuz? Bu, Allôh'ın pey­ gamberi» d iye bağırmas ı n ı söyled i . Abbas, bu suretle sesleni rken Rasül-i Ekrem de (S M) g ü r bir sesle, « G e l i n bana · e y insa n la r, Allôh'ın RasOlüyüm ben; Abdullah o ğ l :.J M uhammed 'im ben ; ey Rôz ı l ı k ağacı n ı n a ltında bey'atle­ şenler; ey Akaıbe'de bey'a tleden lenı d iye seslendil er. He­ vôz i n boyu tam hücuma kalka rken Ali (A. M ) . önlerini kes­ ti ve karo ren kli baymklarını taşıyan Ebü-Cervel'i ö l d ü r­ d ü ; ba·yırak yere d üştü . Rasül - i E1k rem (S.M) . «Ta nd ı r şim­ di kızdı» buyurdular. Cenab-ı Peygamber'iın (S. M ) . yanla­ rına toplanan Sahôbe h ücuma kalktı ve müşrikler, boz­ g u na uğradılar.

·su

§ H icretin dokuzuncu y ı l ı Z i'l-Hıccesinde, Kur'ôn-ı Mecld'in IX. Suresi n d eki ilk ayetler in ince Rcisül-i Ekrem (S. M ) , 'bun lardaki e m irleri Mekke'lilere b i l d i rmek ve Haccetmek üzere EbO-Bekr'i üçyüz kişiyle Mekke-·i M ü­ kerreme'ye göndermişlerd i . Kafile yoldayken All'yi (A.M) çağı rd ı l a r; EbO-Bekr'e yetişmesi n i , emirleri Mek:ke'ye kendi s i n i n bildirmeye memür old u ğ u n u söylemesini ve [*) Mugoyro'nın künyesi EbO-Süfyon'dır Cenab-ı Peygamber'ln· a mcaları n ı n o�l udur; öbür, EbO-Süfyan'la karıştırılmaması gerek­ tir. Hicretin yirminci y ı l ı nda Medine'de veföt etmiş, Akyıl'in evine defnedilmiştir. ( Müderris Muhammed Aliyy-1 Tebrlzi: ReyhOnet'ül • Edeb; C.V· 1373 H. 1332; Ş. S. 91).

- 30 -


Mekke'ye g irip holıka bun la rı teb l ı yg etmesini e m i r buyu r­ d u lar, All'yi (A. M ) kend i develerine bindirip gönderd i ler. All (A. M ) . Cuhfe'de, Ebü-Bekr'e u la ştı ve Cenab-ı Peyg cı m ­ ber'i n ( S . M ) emi rlerini bildirdi, M ekke'ye d o ğ r u yola d e ­ vam etti. Ebü-Bekr, geri d ö n ü p Medlne'ye geldi v e Haz-. ret-i Rasül-i ' Ekreme (S. M ) . ben i m h a kkımda bir şey m i i n d i d iye sord u . Cenaıb -ı Rasül-i Ekrem (S. M ) . «Hayır» buyur·d u la r, « Fakat bunun, bizzat ben i m tarafımdan, yah u t 'benıden, Ehli:beytimden o la n biri tarafından teblıyğ edi l ­ mes i emred i ld i . » A ll (A. M ) . Arefe g ü n ü , bayra m g ü n ü , taşların atıl d ığı· g ü nlerde, m ü şriklerden, Raıs ülullah'la (S.M) a h d i o la n l a ­ rın, ahitleri n i n m üd detince Mekke'de ka la bileceklerin i , a h itleri olmaya n l a ra dört ay m üsaade edildiğini, dört ay sonra Ka 'be-i M ua zza ma'nın haremine a ncak m ü 'm i n l e ­ rin g irebi lecekleri ni, ç ıplak tavafın men'edildiğini, bu y ı l ­ d an son ra kôfirlerin , m üşriklerin, m ü ' minlerle beraber bu­ lunamayacakları n ı , yalnız m ü 'm i nlerin cennet ehli o l d uk­ larını b:ld irdiler ve böylece SOre-i Celllenin on, yahut onüç ayet-i kerimesin i tebl ıyğ buyu rdu l a r. ( Sahlh-i Tirmizl, M üsned, M üstedrik, Hasais, Kenz'ü l-Umma is, Zahôi r'ül ­ Ukba, Mecma 'üz Zevfüd; E'd-Dürr'ül-Mensür, Tefsir-i Ta­ ba ri v.s. den naklen Fad a i l'ül-H a mse; il. s. 342-347) . § ·H icretin onuncu y ı l ı Zi'l-Hıcceslnin yirmi dördüncü g ün ü Necran Hristiyanlarıyla m ü bô heleye g id erlerken Ra ­ sül-i Ekrem (S.M ) , Al'ye, Fôtımat'üz-Zehra 'yı, Hasa n ve H useyn'i (A.M ) beraberlerine a l d ı la r. Necra n l ı la r, mübô ­ h eleye cesôret edemeyip cizye vermey razı olara k ayrıl­ d ı la r. § Me·kke fethinden sonra RasOl-i Ekrem (S.M ) . Hfüid b. VeHd'i, Yemen'e, İslamı teblıyğa göndermişlerd i ; fa kat bir sonuç elde edi lememişti. Cenôb-ı RasCilul lah (S.M): A ll'yi bu işe memur buyurd u . Ali (A. M ) . Yemen'e g itti; H emdan Boyu, b i r g ü n icinde, içlerinden biri d a h i m uhô- 31 -


iefet etmemek üzere isıam·ı kabu l etti ve sabah n amazı, cemaatle k ı l ı nd ı . § Cenôb-ı RasCıl-i Ekrem (S.M ) . hicretin o·n u ncu y ı l ı­ n ın son ve Hac ayı o l a n Zi'l-H ıcce'de, Haccetmeyi kara r­ l aştı rdı lar; bütün M ü s l ü m a n la ra haber yol l a n d ı . Ali'ye d e (A. M ) haber gönderildi. Z'il-Ka'de ayının sonlarında Ce­ nôb-ı Rasül'ullah (S. M ) , Medine-i M ü nevvere'den h a reket buyurd u l a r. Yolda Ali (A. M ) , ya n ın dak i orduyla, a ğ ı rl ı1k lar ve armağa n la rla g e l i p u l aştı. Hazret-i Rasül-1 Ekrem (A . M ) . Ali'ye, Medine'ye g i d i p a ğ ı r l ı k l a rı bırakara k kend i­ lerine yetişmesi n i emir buyurd u l a r. Ali (A. M ) , emri yerin e geti rip Mekke'de Rasu l u l lôh'a (S. M ) ·k avuştu. «Vidô , Kemôl, Tamôm, Belôğ ve İslôm Haccı» adı ve­ ri len ve Müslüman ola n bütün boyların kat ı l d ı ğ ı bu Hac töreninde, Arefe h utıbesinde, kendilerine ha lef ve ha life olarak K u r'ôn-ı Mecid'i ve Ehlibeytini bı raktıkların ı beyan buyurd u l a r. Dönüşleri nde, Cuhfe vôdlsinde Gadlru H umm'da, a y n ı hadisi tekrarlad ı la r v e Ali' n i n (A. M ) , Emir'ü l - M ü ' m i nin o l · d u ğ u n u, M ü m i n lerin veliyy-i e m r i bulund u ğ u n u bil d i rd iler 'k i bun u , 1. bölü mde izôh ettik. '

*

Hazret-i RasCı l u l lô h ' ı n ( S . M ) vefatl a rı s ı ra s ı nda ve ve­ fatlarından sonra meydana gelen olayları, Emir'ül - M ü 'm i­ :nin'in (A. M ) hi lafetle ri n i . i l . bölümde kısa, fakat top l u olarak izôha çalışmıştık; b u rada tekrôra l ü z u m görmü­ yoruz. .. .. *

§ İslô m, inançta, ibadette, muômelôtta birl i ğ i a ma ç edi n m i ş b i r d i n dir. i na n ç birliğiyle mônevi birl i ğ i, ibôdet ve muômelatta·ki birlikle de yaşayı ş birliği n i , maddi bir­ l i ğ i temin ed er. i ns a n l a r a rası nda ne soy-sop :bakı m ı n d a n :bir üstünlük vardı r, ne ırk bakımından. Din v e d ü nya i şle- 32 -


rinde, Allah tarafından vilôyetleri olan Cenôb-ı Peyg a m ­ ber ve i ma ml a r d a h i , anca k bire r i nsandır; O n l a r hakkın­ d a a şırı i nanç, küfürd ü r; onları ve Allôh'ın enırini ta n ı rvıa­ maıktır. Gerçekten o n l a r da bu i m ô n ı , bu kulluğu temsil etmişler, i n a n a n la ra örneık o l muşlard ı r. Peygamber'in (S. M ) soyund a n gelen lerin yoksu l l a rı na tan ı nan tek hak, onları n zekôt a l a mayışları, buna karş ı l ık « h umus»ten pay a l ma larıd ı r. «Ben M u hammed' i n kul larından » , yôni köle­ lerinden, O'na köle olabi lecek liyôkati kaza n a n l a rd a n (<bir kulum» d iyen Emtr'ül-Mü'minln (A. M ) . «Allô h ' ı n sa latı O'na ve soyuna olsun, Muhammed'in gerçek dostu, ister­ se soyunda n gelmesin , soyu ona u laşma s ı n , Allôh'a en fazla itôat eden kişid i r» buyurmuşlard ı r (Nehc' ü l-Belôga Tercümes,i ve Şerhi ; s . 401 ) . Zekôtlar, sad a kayla, bilhassa h a l i n i bild irmeyen, h a l i­ vukti yerinde sayıla n yoksu l a , kimseye g österilmeden edi­ len yard ı m l a , bôzı suçların ceza ları olarak yoksu llara ve­ rilen lerle, topl u mda s ı n ı f birl i ğ i n i sağlamayı, « Enfôl» le ve « H um ü s»ten ayrılan payla ômme h izmet i n i d üzene sok­ mayı, vaadedilen büyük sevaplarla ve suçlara verilen ce­ zôlarla kö'.e H ğ i kald ı rmayı, hü rlü ğü yaymayı hedef edinen, her h ususta insan birliğini gözeten İslôm, Asr-ı Saôdette, bu hedefe ulaşmıştı; fa.k at bu u l a ş ı m , Rasu l ul l a h ' ı n (S.M) varl ı ğ ı na bağlıydı ; netekim hasta lıklarında, daha kend ile­ ri sağken ihtilôflar başladı. M uhôcır-Ansar, Evs-Hazrec, Hôşimoğ u l la rı - O mmeyyeoğ ulla rı , karşılaşıyorla rd ı ; N ü­ büvvetle h ilôfetin bir soyda b i rleşmes i n i istemeyen ler, d i· le gel iyorlardı ; a rtık soy l u l u ğ u n u bell i etmek için börkün­ d e ki sarığa okl a r taıkanlar görülmeye başlamışt ı . Asr-ı Saôd et, geride kaldı kça, e s k i ô detler hortluyor, islôm, rüsuma i n h isa r ediyor, fütuhat ve ıktidörın çevre­ s i n d e topla nan l a r, zeng i n bir s ı n ı f meydana getiriyord u . Roma İmparatorl u ğ u n u n , İra n saltanat ı n ı n tesiriyle A ra p Kisrô la rı m eydana çıkıyor, ık öle ve côriye tica reti revaç buluyor, « Mevôll Köleler» adı tö·k ı l a n gayr-i Ara p M üs­ l ü ma nl a ra karşı A ra p miı :lyetc i l i ğ i beli riyor, Yeşi l Saray·

- 33 -

F. 3


tar kuruluyor, İslam ı n yasak l a d ı ğ ı hadımağa l ı ğ ı , kurulan sa raylarda can la nıyor, m ü z i k l i meclisler tertiplen iyord u. RasOl-i Ekre m ' i n (S. M ) . «Hepiniz de Adem evlad ı s ı n ız; Aıd em'se topraktan ya ratı l d ı ; . baba la rıyla övü n en top l u m u n çağı geçs ' n a rtık, yoksa . . . » ( C a m i ' ; i l , 7 9 ) buyruğu, Ku r'­ ô n - ı Medd ' i n , « Ey insanlar, gerçekten de biz sizi, bir er­ keıkle bir kad ı n d a n ya rattık; ta n ı şasınız diye bölükler. ka· bileler hôline getirdi k; gerçekten de Allah kat:nda en bü­ y ü ğ ü n üz ( , derecesi en yüce ola n ı n ız, O'ndnn ) . en fazta çekinenizdir» h ü kmü (XLIX; Hucürôt, 13 ) , ezberlenen, oku­ nan. fakat tutu l mayan b uyru klara, h ü k ü m l ere kot ı lıyord u. Sınıflar meyda na gelmiş. ı ktidar. kendisine yaraya nta rı satı n a :mış. lti rôz edenler yok edilmeye başl a n m ış , duyu­ lan se2. ıer susturu l m uş. yiyen . geçinen ve s ü rünen z ü m-· reler meydana gelmiş. iş işten geçmişti. *

§ Ali (A. M ) . böyle b i r devirde h ilafeti y ü k lenme1k zo­ runda kal d ı . O ve O ' n u n gerçek dostları. İslamın esasla­ rına bağ l ıydılar; fakat işçisiyle kendisini bir gören, ken­ d isi de, ona veril en pay kadar alan Ali'ye (A . M ) karş ı , beyt'ü l-môl'e, «Beytul l a h » deyen ler va rdı ; veri leni, şahsa ve menfaatlerine göre veriyorla rdı . Ali. Basra'ya vôl i tôyin ettiğ i Osman b. Huneyf'in, bir d ü ğ ü n e çağrı ldı ğ ı n ı ve gitti ğ i n i duyunca ona gönderdiği mektupta, d iyord u ki: « Duydu k. Basra l ıl a rd a n bir böl ü k . seni d ü ğ ü ne çağ • r­ m ı ş , sen ·de hemen gitmişsin. Renk-renk yeme·kler, büyü k b üyük kôseler hoşuna g itm;ş. Oysa ben san mazd ı m ki yoksul ları çağ ı rmaya n . zengin leri dôvet eden bir toplulu­ rıu n dôvetine icabet edesin. Dişlediğin yemeğe bir bak; h a ra m . yôh ut helal olduğunda bir ş üphen olursa. at o ye­ meği a ğzında n ; helôl oldu:';junu iyice bilirsen birazcık ye. Bil ki her uyan kişinin uyd u ğ u , yolundan g itti ğ i , bil­ gisinden ışııkland ı ğ ı b i r i mômı vard ır. Gene bil ki sizin -

34

-


ımamınız, d ü nyas ı n da n köhne b i r elbiseyle i k i pa rça ek­ meği kendisine yeter bulmakta dır. Bilirim, sizin buna g ü­ cünüz yetmez; yetmez ama çeki n i p temiz olmaya, doğru yo:a gitmeye gayret ederek yard ı m edin bu yolda ban a , g ücünüz yettiği kad a r beni m yol u m d a o l u n . . . Di!ersem ben d e yağlar - ballar buluru m ; buğday ek­ meğ i n i n hôlisi n i yerim ; ipek el bise giyeri m ; fakat nefs i m i n d i le ğ i n i n b a n a üst olma s ı , beni lezzetl i yemekler yemeye çekmesi mü mkü n mü h iç? Ben nası l doya-doya yemek yi­ yebi l irim ,ki ·H icaz'da, yahut Yemôme'de bel ki yoksullar vard : r; günler geçmiştir k i tokluık nedir, görmemişlerdir. Gece mi karnı tok olarak nas ı l g ü n d üz edebilirim k i çev­ remde aç karı n la r, yanmış, susuzl ukta n bunalmış ciğe r­ ler vard ır . . . . . . » ( Nehc'ü l-Belôga Tercümesi ve Şerhi ; S. 299-302 ) . Şam Vôlisine, hôlô dôhi d iyenler; Emir' ü l - M ü 'minln'i (A. M l . idarede, hôşa, ôciz bula n l a r var; o za man da böy­ le söyleyenler olmuş, Emir' ü l-Mü'minln (A. M ) . bu husus­ ta, « Heyhôt» buyurmuşla rdı r, «Allôh'tan çekin meseydim, Arab:n dôhisi olurdum ben .» (Ay n ı ; S. 404) . Deha, inancı bir yana atmak, her eçşit d üzene baş vurma k, esasıın bozulduğuna ehemmiyet vermemek, hatta bu esôsı bizzat bozma.k, ya lana - dolana sarılmak, ne çe­ şit olursa olsu n , başarı elde etmek m id ir?! . Emir' ü l - M ü ' m i nfn (A . M ) . ismet sahibiyd i ; ta m inar.­ c ı n timsô l iydi ; RasGlullôh'ın ( S . M ) buyurdu k '.arı gibi müces­ sem ima n d ı ; a l ca la mazd ı . «Andolsun k i » buyurdu la r; «Al­ lôh'ın salôtı O'na ve soyuna olsun, RasCıl u l lôh'ın asha­ bından ola n l a r, O 'ndan d uydukla rını u n utmayanlar bilir­ ler. ben, bir a n bile, ne noksaın sıfatlcrd a n münezzeh olan Allôh'ın emri n i reddettim, ne RasOl ' ü n ü n emri n i . A l lô h ' ı n bana l ütfettiği erlikle yiğitlerin d ura ladıkları. ·a yak'arı ge­ riye kaydı ğ ı yerlerde, can ı m l a - başı m l a O'nu korudu m . A l l ô h ' ı n salôtı O ' n a v e soyuna o l s u n , e l i mden geld i ğ i ka­ dar ca n ı mı O'na feda ett i m ; bütün g ücümle, d üşmanla-

- 3!5 -


rıylo savaştım, nefsimle o n u korudu m; O do, benden baş­ ka k imseye naslb olmayan i l mi n i ıbano ' lütfetti. > (Ayn ı; s. 404). * * *

H i lôfetleri zam a n ı nd a , Cemel ve Sıffıyn sava ş l a rı n ­ d a n , H a kemeyn olayında n ve n ihôyet Neh revan muhare­ besinden sonra, hicreti n kı,rkıncı y ı l ı Ramazan ayının on­ dokuzuncu ,g ü n ü , KOfe mescid inde, sabah na mazında, Hôricilerden Abd u rra h m a n b. M ü lcem tarafında n , Handak savaşında, Abdu Vedd oğlu A m r' ı n . başla rını yara ladıkla­ rı yerden. zehi rl i 'k ı l ıçla yara la m ışlar, yirm i b i ri nci gecesi vefat etmişler, RasOl-i Ekrem'e (S. M J kavuşmuşlard ı r (9. i l. 66 1 ) . Saba h a ıkarşı . Necef-i Eşrefte, ş i m d i türbelerin i n ve zarih leri n i n bulunduğ u yere defıneıd i l m işlerd i r.

-

36

-


F A T İ M E T ' Ü Z - Z E H RA Selômullôhi Aleyhô

Hazret-i Rasü l u l l ô h ' ı n (S. M ) . H adicet'ül - Kübrô 'dan ( R.A) doğan tek kızlarıdır ve nesil leri ondan yürümüşt ü r; netek i m kend i leri de, «Gerçekten de A l l a h , her peygam­ berin soyunu, o peygamberden yü rütt ü ; ben i m soyumuysa, E bü-Tôl ib oğlu All'den (A. M ) ızhôr etti. » buyuru rl a r (Cô­ mi'üs - Sagıyr; 1 , S. 58. Diğer hadi s kitaplarında da ayrn meô lde hadisler mevcuttur. § Anneleri , Cenôb-ı Hadlcet'ül-Kübrô'dı r (R.A) . Fôtı­ mo,sütten kesi l m i ş a nlamınadır. «Znhô i r' ü l - Ukbô, Kenz·� ül-Ummôl» gibi hadis kita pla rındaki hadi·s lere nazara n Allah. onu ve onu seven leri cehennemden ayırd ı ğ ı , onları cehennemden . azaptan azadett i ğ i için kendi lerine bu ad veri lmiştir ( Fa d ô i ' ü l-Hamse; 1 1 1 . S. 1 26) . i mam Al iyy' ü r­ Rızô (A. M ) . ata ları nda n . H azreH Rasül-i Ekrem'in (S.M ) . tcKızım Fôtıma 'ya bu a d ı verd i m ; çü nkü üstün v e u l u A l l a h O'nu v e O ' n u seven leri cehen nemden ayırmış. azadetmiş­ tir» buyurd ukların ı rivôyet etmişlerd i r (Bıhôr'ül-Envôr; C. XLl l l ; Tehra n - 1 391 H . ; S. 1 6) . § M übôrek lôkabları, Sıddıyka (gerçekleyen, özü sözü ta m gesrçek alo n ) . M übôre·ke (kutlanmış, kutlu ol­ muş ) . Töh i re (tertem i z ) . Zekiyye (arınmış). Rôdıyye (Al­ lôh'tan rôzı o l m u ş ) . M a rdıyye (Al lah röz ı l ı ğ ı n ı kaza n mı ş ) . Mu hadd ise (Alla h ilhômiyle söz söyleye n ) . Betül (arınm ı ş ) , .Zehrô', (pa rı l pa rıl parlaya n ) . Se)4yide ( ka d ri yüce ve u lu ) ve Merye m ' ü l - K übrö'd ı r (Ulu M erye m ) . § Künyeleri , Ü mrn 'ül-Hasan, O mm ' ü l H uıseyn v e Omm'­ ü l-Muhsin'd i r.

- 37 -


§ H az ret-i Peyga mber'in ( S . M ) davete başlamaların ı n beşi nci yılı Cumôd'el-ôhıra s ı n ı n yirminci cuma g ü n ü doğ­ muşlardır; E h l i beytten gelen rivôyet bud u r. Davete baş­ lama larından i1ki yı l sonra. b i r yıl 1son ra d oğdukları da rivôyet edilmiştir. İbn A bbas, Cenab-ı Hadlce'nin (R.A) . H azret-i Peyga mber. dôvete başlaıd ı k !a rı za m a n kırküç ya­ şında o l du kla rı n ı , Hazret-i Fatıma (A. M ) doğ d u k l a rı za­ man. k ı rksekiz yaşında bulunduklarını söyler ( J brô h ı m ,Emini. Bô n üy-ı Nemüne-i İslam Fat ı ma-i Zehrô Aleyhas ·­ selô m ; Kum; Dar'üt-Tebl ıyg-i İslôml yayımı ..,.-- 1 349 Ş: Not; s. 37-43) . § Söz v e söyley·iş ba1k ımı ndan Rnsüli Ekrem'e (S.M) pek benzerlerdi . Baba l a rı n ı n yan ı n a g i rdi kleri za man Ra­ s ü l u l la h (S. M ) . h ürmeten ayağa ka l ka rl a r, onu öperler, h ô l i n i - hatırını sora rlar, otu rtu rlard ı ; Raslıl-i Ekrem ( 8 . M ) . yanlarına vard ı kları zama n d a Cenab-ı Fatıma {A. M ) , aya­ ğ a kalkarlar, baba l a r ı na karşı aynı mua melede bulunurlar, .e l lerini öperler, oturturlardı. Ü m m ü Selem (R.A), «Yüzü, Rasü lullah'a en fazla benzeyen Fôtı ma'yd ı » der. Buhôri. «Sa hih » inde. Nesel «Hasôis» i nde, Hazret-1 Rasül'ün (8.M ) . « Fôtıma bendend i r, onu kızdıran, beni kız­ dı rmıştır» buyurd u klarını tahrlc ederler. M ü s l i m , «0, be­ n i m k•zımdır; vücudumdan b i r parçad ı r; onu i nciten, beni i ncitmiştir» hadisini tahric etm!ştir. Bu hadis «İsôbe» de de mevcuttur. Hakim, «Müstedrik» te. Rasülullôh'ın (S. M ) . b i r savdştan . b i r seferden dön üşte, önce mescide u ğ rayıp .i ki ri1k'at namaz kıldı·kla r ı n ı . sonra i lık ola ra k Fôtıma'yı (A. M) ziyôret ettiık lerini, ondan sonra zevceleri ne g ittikleri n i , b i r yere g iderlerken d e s o n olarak Fatıma'ya ( A . M ) vidô' eWklerini bild i ri r. «İstiôb» da Aişe Hazretleri'nin Rasulul­ lah en çok ·k imi severlerdi sorusunu, « Fôtıma'yı» d iye ce­ vapla n d ı r d ı ğ ı n ı , erkeklerden kimi severlerd i sorusuna da, «O'nun zevcini», yani Ali'yi ceva b ı n ı verd i ği n i zikreder. § Cenôb-ı Fôtı mat'üz-Zehrô (A. M ) . Mekke-i M ü ke rre� me'de, a nneleri Hadicet'ü l-Kübra ·mn (A. M ) , vefatların d a n

.....;. 38 -


sonra, henüz beş yaşla rında oldukları h ô l de, ba ba l a rı Ra­ s u l-i E·k rem ' i ( S . M ) her hususta korumaya baş l a m ışlardı. Bir kere, Kureyş'ten bôz ı ·k işi :er, Ras u l u l l ô h (S. M ) na maz kıla rken secdede, m ü bô rek s ı rtlarına pisli k koymuşlar Cenôb-ı Fôtı ma. bu n u duya r duymaz, koşup koydu kları şe­ yi atmışlar, m übôrek s ı rtlarını temizlemişlerd i . Her h usus­ ta , esôsen büyük yaratılmış olan Cenôb-ı Zehrô (A. M ) . Rasul-i E1k rem'e (SA) , ôdetô koruyucu b i r me!ek kesi lmiş, bu yüzden de Rus u l u l lah (S. M ) ona. « Ü m m ü Eblhô - Ba­ bası n ı n anası » lôka bıın ı vermişierdi ( (Üsd ' ü l - Gaabe, ia­ tlôb, B : h ô r ' ü l - E nvô r, İmô m M u h a mmed ' ü l -Bô kır'dan ; A. M; XLl l l ; S. 1 9 ) . Rasül-i Ekrem (S. M ) . Medine'ye hicretlerinde, Kubô'­ da eğleşmişler, arda n Hazret-i Ali'ye (A.M ) , mektup gön­ derip gelmele ri n i buyurmuşla r, Hazret-i Ali (A. M ) . Cenôb-ı Rasu l u ı lô h ' ı. n emô netlerini yerlerine vermi ş, Cendb - ı Fôtı· m a 'yı (A.M ) , kend i a n ne'.eri Esed kızı Fôtıma 'yı, Abd ü i m ut­ talib oğ lu Zübeyr'in kızı Fôtı ma'yı , Ü mrnü Eymen 'le Ebu­ Vôkıd'ı a l ıp Kô' be-i M ua zzama'yı tavôf ederek oraya top­ lanmış olan Ku reyş u lu l a rı na , M edine'ye g idecekleri n i bil­ d i rm :şıer, karşı çı·ka n l a rı bozup yola koyu l muşla r, bu kü­ ç üık kafileyle Kubôd'a, Rasul-i Ekrem'e u laşmışla rdı . Uhud savaşınd a , Haz ret-i RasOI (S.M ) yara la nd ı k l a rı vakit de Cenô b-ı Fôtıma (A. M ) yetişmişler, buiduıkları b i r hası r parça s ı n ı yukı p yara ların a bastırara k kanı dindir­ mişlerıdi. § Hazret-i Peygamber'in (S.M) sevg i l i ık ızları Cenôb-ı Fôtı ma'yı (A M ) , a l ma k , bu şerefe ulaşma1k isteyenler çoktu; faıkat RasQl-i Ekrem (S. M ) . her isteyene, A l l ô h ' ı n emri n i bekled ik'.erini söylüyo r l a rd ı . Ali d e (A . M ) istemeyi ku rmnkta , fakat bunu, bir t ü r l ü açamamaktaydı. N ihôyet Sahôbenin teş·v ı kıyle Ras O l u l lô h'a a rzetti. Hazret-i RasQ! (S. M ) , bu isteği İlôhi emre uyg u n bulup Cenôb-ı Fôtıma'ya (A. M ) a çtılar. Hazret-i Fôtıma (A. M ) , uta n çlarından h içbir söz söyleyemedi ler; O'nun sükutun u ı krôr sayan RasOl-i

- 39 -


E'krem (S. M ) , n i kôh h utbes i n i ve akid sigasını, a shôbın topluluğunda okudular ve Fôtıma t 'üz-eh rô 'yı, Emlr' ü l - M ü '­ m i 'nln' i n ev leri ne, gösterişsiz bir d üğ ü n alayıyla, fakat İlôhl b i r sevi nçle gönderd i ler; kend i leri de g i d i p her i1kisine hayır-ıduôda bulundu lar; böylece n ü r, n u ra kavuşt u . Do­ ğumlarındaıki çeş itli rivôyetlere göre izdivaçlarındaki yaş­ larında ,da ihtilat vard ır. Hazret-i Peygamber' i n (S. M ) . halkı dôvete memur oluşlarının beşinci yılında doğdukla­ rına göre, h icretten bir yıl sonra evlendi kleri rivôyeti ka­ bul e d i l i rse bu izdivaç, Cenôb-ı Fatıma (A. M ) . dokuz, yô­ hut on yaşlarınıda yken vuku' bulmuşt u r. İ môm iyye bilgin­ lerine göre Muha rrem ayı n ı n yirmi birinci perşembe g ü n ü a kşamı z ifaf tôri h i d i r. Hicretin ikinci, üçüncü y ı l ı nda ev­ lendi kleri de rivôyet edi lmiştir. Emi r'ül-Mü ' m i nln 'in (A. M ) . Cenôb-ı Fôtıma'da n (A. M ) . H asa n , H useyn v e Muhsin a d l ı üç erke1k, Zeyneb ve ü mm Külsüm a d l ı iki k ı z çocuğu ol­ muştur. Ad ı , Hazret-i Peyga mber (S.M) tarafı ndan kona n M u hs i n, doğmadan düşmüştür. § Fôt ı mat'üz-Zehrô (A. M ) . anneleri Cenôb-ı Hadlce'­ den (R.A) ka la n mlrôsı, tamamiyle İslôm uğruna , RasOlul­ lôh'a ( S . M ) vermişler, evlendi kten sonra d a bütün geçim 1sııkı ntı larına toh a m m ü l etmişler, Emlr'ü l -M ü'm i nln 'le (A. M ) . bütün zevç ve zevcelere örneıl< olacak derecede mes'­ ut bir h ayat geçirmiş lerd ir. B i r g ü n Rasülullah (S. M ) . zi­ yôretlerine g itmiş, onları , el değirmen inde meşgu l gör­ müş, «Hangiıniz daha fazla yoru l d u n uz» d iye iltifatta bu­ l u nm uş, Fôtıma ' n ı n (A. M ) yerine geçip All'ye ya rdı m et­ mişti. İmôrn Sôdık (A. M ) . All'nin (A.M) eve odun ve eu getirdi ğ i n i , evi süpü rd ü ğ ü n ü , Cenôb-ı Fôtıma ' n ı n da (A.M) u n öğüd ü p hamur yapa mk ekmek pişirdiğin i bildirir. Bir gün Cenôb-ı Bilôl ( R .A) . sabah na mazına geç gelmişti. Sebebi n i soran RasOl-i Ekrem'e (S.M ) , All' n i n evi n i n ö n ü n­ den geçerken Fôtıma 'nın u n öğütmekle uğraştığı n ı a n la ­ d ı m , çocukları d a a ğ l ıyord u . Ey Peygamber'i n kızı ded i m , g ö rd ü ğ ü n işlerden biri n i bana v e r d e sana yard ı m ede­ yim. Lütfedi p un öğütmeme müsôade buyu rdu. Onun i ç i n

- 40 -


geciktim dedi. RasQl-i Ekrem. «Sen Fôtıma'ya acımışs ı n . A l l a h da saına rahmet ets i n » buyu rd ular. Emlr'ül-Mü'mi­ nin, savaştan dönd ükleri zaman Cenab-ı Fatıma , onun ka n l ı elb iselerin i yıkar, ona savaşa d a i r haberler sora rd ı . Rasulullah (S. M ) ve A l i (A. M ) , U h uıd savaşından dön ü nce kılıçları n ı Fatıma'ya (A. M ) vermişler; ona yı1katmışkı rd ı . A l i (A. M ) , « Eve geli nce» buyururdu , « Fôtı ma'yı görürüm. bütün derdim , gussam geçer - g ider.» Cenab-ı Peyga m­ ber (S.M) , «Ali ol masaydı » buyurm uşlard ı , « Fatıma 'ya ıa­ y ı k bir zevc bul unama zd ı . » § Cenah-ı Peygamber (S. M ) , Hazret-i Fatıma'n ı n (A. M ) , cennet kad ı n la rı n ı n , ·i nana n kadınları n , Muhammed ü mmetinden olan kad ı nları n , ya n i bütün ıkad ınların en ü s­ t ü n ü ve u l usu old u ğ unu bildirmişlerd i r ıki bu hususta ki hadisler, Buhar! M üs l i m , Tirmizl'n in «Sahih» !erinde, «Ha­ sôis»te, Zah a i r, Kenz'ü l-Ummaı gibi had i s kitaplarında, istıab. Üsd'ü l-Gaabe ve Taba kaat'ta , Ta barl'nin Tefsirin­ de, Dürr'ül-MensCır'da ve bütün H adis, Rica l , Tefsir ve Tarih ıkitaplarında senedleriyle ta h ric edilmişti r ( Fadôil 'ü!­ Hamse; 1 1 1 ; S. 1 22-1 67; Ban uy-ı Nemune-i İslam Fatıma-i Zehra a leyha'sseıam ; 94-.1 07) . § Önce verilmiş kararla, g a rezle Cenab-ı Emir' ü l - M ü '­ m i nln'le (A. M ) . Hazret-i Fatıma'n ın (A.M) a msıında bôzı düzensizlikler o ld u ğ u n u hadislerle isbata ıka lkışan lar da o l muştur. Mesela. Cenab-ı RasCıl-i Ekrem' i n (S. M ) , Emlr' ü l -M ü ­ minln 'e (A. M ) verd i·kleri «Ebü 't-Turab - Topraık Babas ı » ıa ­ l<abı n ı n , Cenôb-ı Fatı ma 'yla (A. M ) a ra la rında bir kırg ı n l ı k dolayısıyle veri ldiği söylen miştir; Hazret-i Emir (A. M ) . Cenöb-ı Zehrö'ya (A. M ) kırı l m ı ş , evden ç ı k ı p mescide gi­ derek yatmış, uyumuş, Hazret-i Peyga mber (S. M ) , Cenöb-ı Fötıma'dan buınu öğre n i p mescide g itmişler ve Ali'yi, top­ rağa bulanmış görerek, « Ka l k yö Ebö-Türôb» diye uyan­ dırmışlar. - 41 -


Bu olay, tama miyle uydurma-d ı r. Emlr'ül-Mü'minin (A. M ) . hicreti n i ki nci y ı l ı Cumôd'el-ulôsında, yôhut Cu­ môd'el-ôhırasında vuıku' b u lan Useyre gazvesinden dön­ m üşler, Amrn ôr'la berôber yorgu n bir hôlde yatıp uyu­ muşlard ı . Cenôb-ı Rasul-i E krem (S. M ) , bunu haber a l ı p ya n la rına g itmişler, Hazret-i Emlr'ül-M ü'mnin'i (A . M ) taltif yol l u , «Ka l k ya Ebô-Tü rôl;»> d iye uyandırmışlar. Sonra da «Sana insanların en kötüsü ve azg ı n ı olan iki ,k işiyi haber vereyim mi? Biri, Sôlih Peygamber' i n d evesini öld ü ren öbü rü de seni bura n d a n vurup buranı boyayan» buyura ­ ra k başlarını v e sa kalla rını işô ret etmişlerdir ( M üsned, M üsted rik, Mecma' , Siyret'ül-Hali yye, Uyun ' ü l - Eser, Sivret' ü n -Nebi, Umdet'ü l - Kaari, Taba rô ni, Bezza r, İbn Kesir, Taba­ ri ve d iğer kitaplardan na klen « El-Gadir» ; V I ; 2. B :ı s ı m ; Teh­ ran - 1 372; S. 333-334. Merhum Seyyid Abd'ül-H useyn Şerafüddin 'in «E'n-Nassu ve'l-İctihôd» ına da ba k ı n ız; 3. Basım, Necef - 1 383 H . 1 964; S. 365-366 ) . ,

Ebu-Zerr'e ( R .A) , Habeşe'den b i r cô riye hediye edil­ m i ş , o d a , côriyeyi Hazret-i Emir'e (A.M) bağışla m ı ş . Emir' ü l - M ü'minin bu 'k ızı eve göndermiş, Cenôb ı Fôtıma ( A . M ) . g ücenmiş, izin a l a rak Rasula llôh'ın (S. M) evine g it­ m i ş , Hz. Rasul-i Ekrem (S M ) . gön l ü n ü a l ı p evine yolla­ mış; Emlr'ül-Mü'minin de (A.M) o côriyeyi azad etmiş. -

Bunun da osl ı yoktur; çünkü Hazret-i Ebu-Zerr ( R .A), Habeş d iyarına hicret etmem işlerd ir. (Bıhôr'ül-Envôr; X Ll l l ; Tehran - 1 391 ; S. 1 47 ve aynı sa hifedeki not ) . Cenôb-ı Emir'ü l - M üm inin 'in (A . M ) , EbO-Cehl'in kızı n ı o lma-k istemesi , bunun üzerine Cenôb-ı Fôtı ma' n ı n (A . M ) . Hazret-i Rasul'ün (S.M) evi ne g itmesi, Rasul-i Ekrem ' i n (S. M ) , Hazret-i All'yi topra klara bula n m : ş bir hôlde bu­ lup «Ka '. k ey Topra k Babası» buyurmas ı , « Fôtıma ben­ dend i r, benim pa rca mdır; onu i nciten ben i incitmiştir . . . . » demes i , Emir'ül-Mü'minrn ' i n (A.M) böyle bir tasavvurda bulunma d ı ğ : n ı bildirmes i , beraberce eve dönmeleri de ta­ rnômıyıe uydurmad ı r ve hadisi Emir'ül-Mü'minin 'in a leyhi- 42 -


n e çevirmek isteyenlerin yalanıdır; ka ldı ki böyle b irşey o l sa b ile, şer'i bir emre Cenôb-ı Fôtı ma'nın (A. M ) itiraz­ ları, hele Ros ü-i Ekrem'in ( S . M ) g ü cenmeleri d üş ü n ü le­ mez ( Dô i ret'ü l - Maô rif'il- İ slômiyyet'iş-Şiiyye'ye de bakınız; 2. Cilt; Beyrut - 1 392 H. 1 972; S. 1 0-1 1 } .

Cenôb-ı Fatımet'üt-Zeh rô ' n ı n (A.M ) . Hazret-i Rasül-i Eıkrem'in (S. M ) vefatlarından sonmki hayatları n ı , doksan beş gün son ra vefatla r ı n ı , defin lerin i , bu a rada, Emir'ül­ M ü'minin 'in (A. M ) , Resülu llôh'a (S. M ) h itapla r ı n ı , k itabı­ mızın i l . Böl ü mü nd e kısaca a n latmıştık; onun i ç i n burda tekrô ra l üz u m g örmüyoruz. " " "

Cenôb-ı Fatı met'üz - Zehrô ' n ı n (A. M ) mübôrek sözle­ rinden de bura da ö rnek vermeyi uygun bulduk; fakat çe­ v i ride o fesahatı, o belôgatı vermemize imkôn yok; môzü­ ruz; «Özür de yüce kişilerin katmda makbu l d ü r. » Cenôb-ı Fatıma-i Sıddıyk'a (A.M) . Fedek'in zabtı do­ tayısiyle Mesoid-i Nebi'ye g i t m işler, arda pek doku na kl ı , pek beliyğ bir hutbe irôd buyu rmuşlardı. Ö nc e Allô h 'a h a m d-ü sena. Ra,s ülüne ve E h l i beytine saıat-ü selamda n , A l l ô h ' ı n lütufların ı . nimetlerini bildirip Ras ü l ' ü n ü n v e Ehli­ beyti n ' n ( S . M ) faziletlerin i beya n buyurduktan sonra İslô­ m ı n esasla r ı n ı , imôrnn, namazın, zekatın, oruc u n , ihlôsın, haccı n , adôletin, imameti n , cihad ı n , sabrın , ma 'rüfu buyur­ man : n , m ü n keri nehyetme n i n , a naya - babaya itaatta bu­ l u n u p onları gözetmen i n , yak ı n larla buluşup onları koru­ man ı n , kısası n , nezre vefôda bulunma n ı n , ölçeği, teraziyi doğru ta rtm a n ı n . . . farzların ve haramların teşri'i h i-k met­ lerin i açıkladı ktan sonra sözlerine şöyle deva m etmişler­

di :

«Bilin ki ben, Fôtıma'yım ; baba m · Muhammed (S.M}. - 43 -


Ne s öylüyorsam y a n l ı ş değil; ne yap ıyorsam yersiz deği l . M u h a mmed ' i ( S . M ) üstün tutuyorsanız. onu tan ı yorsanız, b i l meniz gerek ki O. S·i zin kad ı n la rı n ız ı n ba bası deği l . be­ nim babamdır; sizin e rkeklerinizin değil, benim amca m ı n oğlunun kardeşid ir. Putları o kırdı; küfrün , şirkin serger­ delerin i O, yüz-üstü yere serd i . Sonu nda toplum bozguna u ğ md ı ; ard ı n ı dön ü p ıkaçtı. Gece, sabahtan sıyrı l ı p g iz­ lend i . ôlem ayd ı n l a n d ı ; Hak ve h idôyet, zul metten 1kurtul­ d u , ışıyıp göründ ü; ô lemi ışıttı. Din önderi söze geld i; yol kesenleri n d i l leri kesil d i ; s ustula r; Şeyta n l a r lôl oklular, sözden kald ı la r; niffıka uya n l a r, helô·k olup g ittiler; küf­ r ü n , azg ı n l ı ğ ı n d ü ğ ü mleri çöz ü l d ü ; siz de, ibô·d etten , oruç­ ta n karınları aç, yüzleri ak olan larla berôber i h lôs sözünü söyler o l d u n uz. Oysa ki siz, azlıık tı nız. dosttan mahrumdunuz; o hol­ l e tasın d ibinde kal a n . hemen i ç i l i p tüketilecek olan bir yudumcuk suyd unuz; ateş dolu bir çukurun kıyısındaydı­ nız; a ç kişinin, fırsat gözetmeden. mü hlet beklemeden ka­ p ı p yeyivereceğ i bir lokmacıktınız. yanan ateşten a l ı n m ı ş b i r korcağ ı zd ı n ız; yabancıların ayakları a ltına düşmüş b i r toplu mdun uz; çöldeki çukura dolmuş, deve sidiğiyle, hay­ va n pisliğiyle kokuşmuş bir i ç i m l i k suydunuz. Yed iğ i n iz, ağaçla rıın yapraıklarıyd ı ; ta baklanmış keçi derisinin yağ­ lanyd ı . Aşağı l ı·k bi r hôle d ü ş müştünüz; adamların a yaık­ la rı a ltında kalmakta n korkuyordun u z ·ki Al lôtı'ın sa latı, O'na ve soyun a ols u n , Muhammed'in sayesi nde, g ü ç l ü le­ rin belôsına u ğradı:kta n , Ara bın kurtlarına lokma old u k­ ton , kitap ehline tutsnk d ü ştükten sonra kurtu ldu nuz; Al­ lah , sizi bu sıkııntılardan halôs etti; «Onlar (kitap eh l i ) , ne va•kit b i r s avaş ateşi yakmaya kalıkışsa lar, Allah , o ate­ şi ·sönd ü rd ü . » (V; Maide, 64) . .. * *

Cenôıb-ı Fôtı ma (A. M ) . bundan sonra Emir' ü l- M ü 'mi­ nin 'in (A. M ) fedakô rlııklarını a n la t mışlar, Hazrnt-i Peygam­ ber' i n (S.M) vefatlarından sonraki olaylard a n 'b ahis bu- 44 -


yurmuşla r,Ansôr'a hitôb etmişler, Fedek olayın ı d i le g e­ t irmişler, nihayet, Cenöb-ı Rasül-i Ekrem'in (S.M ) ka bir­ leriıne dön ü p bir ş i i r inşôd buyurmuşlar, Hazret-i Emir' i n ( A . M ) reca v e delaletleriyle evlerine dönm üşlerd i r (Mirzô A kaa Ahmed M üderris Vahid : Şerh - i H utbe-i Hazret-i Fa­ tıma Selômul l ô h i A leyhô; 1 348 Ş; İ d a re-i K ü l l - i Ferheng-o Honer-i Azerbaycan-ı Şarkıy Yayım ı ) . * * *

§ Hasta lı k larında , ıkend i leri n i dolaşmaya gelen ıka­ d ı nlara h ıta beleri de belagate b i r nü muned i r. O n u n d a b i r kısmının çevirisini s u nuyoruz: « D ü nyan ızdan usanarak sabahı ettim; adamlarınız­ dan , erkeklerin i zden ikrô h ederek bugüne yetti m . Sınadım da attım. uzaık laştırd ı m kendi mden on ları ; dened i m de vaz­ geçtim onlardan , kötü buldum o n la rı . Ne de çirkin şeydir k ı l ıcın keskin yüzü n ü n gedilmesi; gerçekten sonra o l m ıya­ cak oyu n a g i d il mesi; mızra k l a rı n kırı lması; yanlış düşün­ celere sapı l ması; insa n ı n , heva ve hevese kapılması . . . Gel de 1k u l a k ver, din le: Yaşad ıkça zama n , sana n e şaşı laca k şeyler gösterecek; şaşma k istersen , o nl a r ı n sözleri d i r a n cak seni şaşırtaca k . . . . Ö m rüme yem�n ederim k i bu yapt ı ğ ı n ız işler gebedi r; bekleyin bı raıkacağı a n ı ; sonra d o tutun töze •kan l a , zehirle, ö l d ü ren sitemle dop­ dolu köseyi , o kösedeki kar:ı ı . « İşte buracıkta boş şeylere uya n l a r; ziyan eder - g iderler» (XL; M ü ' m i n , 78) ; son ra ge­ len lerse, işi önce kurup düzen lerin ne yaptıkları n ı , so­ nuında a n lo rlar, b i l i rler. Bund a n böyle rahatça oturun ; tam inançla fitneyi bekleyip duru n . M ü jde ols u n size; kesip biçen k ı l ı ç geli­ yor; zôlimlerin her yanı ıkaplayan h ükümleri y ü rüyor. Ha.k­ kınızı çarpıp a lmadalar; top l u m u n uzu da rma-dağa n etme­ deler. Size son pişma nl ı k gelip çatar; n i oolur h ô l i n iz o za-

45

-


man ki ş i md i görmedi klerin iz meydana çıkar. .«İstemediği­ niz, hoşlanmadığ ı n ı z h ô lde sizi zorlayaca k mıyım ki?» (XI; Hud (A. M ) . 28) . Hamd ô lemerin Rabbi Allôh'a, O'nun salavatı. Pey­ g a m berlerin Sonuncusu, Gönderi lenlerin. Ulusu Muham­ med'e.» (Aynı kitap, S. 405-41 1 ; A l i E kber Mehdi- Pür: Dirôsetün a n Hayatı Fôt: met'üz-Zehrô; A .. Abdullah Ah­ med' ü l-Hem rô no ğ ul ları Ahmed ve Ga'fer bas ı m ı ; 1 394 H ic­ ri, 1 974; S. 23-25). ·

- 46 --:-


İ K İ N C İ 11 A S A N ' Ü L

-

İ M A M

M Ü C T E B A

(A.M)

§ i m a m Hasan (A. M ) , Emir'ü l - M ü 'mlnin Ali'ni n (A. M ) . Cenab-ı Fatıına tüz-Zeh ra'dan (A M ) doğan i lk oğlud u r. H i c reti n ik · nci y ı l ı . bir rivayete göre üçüncü yılı Ramazan a y ı n ı n on beşinci g ü n ü Medine- i M ü nevvere'de doğmuşla r­ d ı r. Hazret-i Peyga mber (S. M ) . sağ kulaklarına eza n , sol kulaklarına kaamet okumuşla r, i s i m l e r i n i Hasan koymuş­ lardır. Bu a d , Cah i l iyye devri nde yoktu. Hasan , H useyn ve M uhs,i n , Hazret-i Peygamlıer (S M) tarafı ndan , Harun Pey­ g a mber'in (A. M ) o ğ u l l a rı Şeber, Şübeyr ve M üşbir'in a ra p­ pa l a rı olamk konm uştur. (Buhari'nin « El - Edeb' ü l - Mefra d » i y l e Bayhakıy'nin «Sönen » inden, Sahih u Tirmizi'den . M ü s­ tedrik. Savfük, Üsd ' ü l -Gaabe, Kenz'ü l- U mmaı ve Zahôir'ül­ Ukbô 'dan naıklen Fadôil'ü l-Hamse; i l i , S. 1 69-1 76) . § i mam Hasa n ' ı n (A . M ) . erkek, k ız, onbeş evlôdı ol­ m uş, soyları, Hasan ' ü l - M üsennô ve Zeyd a d l ı o ğ u l l a rın­ dan yürümüştür. Künyeleri Ebu-Muhammed, e n meşhu r lôka bları, seç i l m i ş anlam ı na « Müctebô» d ır. § Ras ul-i Ekrem (S. M l . İmôm Hasan ve H useyn'i (A. M) pek çok severler, «Onlar d ü nyôda beni m i!ki demet çi­ çeğ i mdir» buyuru rlar, onlara , « O ğ u l larım» d iye hitôb eder­ ler, a ğ la ma l a rından i ncin irler, « O n l a rı sevenler cennet l ik­ t i r, onlara buğzedenlerse cehen neml i ktir» derler, on ları omuzlaırında taşı rlar, bağırlarına basarlar, ö p ü p koklarlar, g ü neş altında kalmalarına rôzı olmazlar, na mazda b i l e onların, ık end ileriyle oynamalarına, s ı rtla rına ç ı k ma larına müsôade buyururlardı. H utbe irôd ederlerken on.ların gel-

- 47 -


d ikleri n i görüp h utbeleri n i keserek m i n berden i n m işler. on­ la rı a lı p tekra r m inbere ç ıkmışla r, kuca klarına oturtmuş­ lar, sonra hutbelerine devam etmişlerd i . İmam Ha,san ve Huseyn'in (A. M ) , z ekat olara k gelen h u rmalarıdan b i r i n i b i le yemelerine m üsaade etmemişler « Biz A l i M u ha m med» buyurmuşla rd ı , «Zekat ve sad a ka m a l ından yemeyiz; bu, bize helal değild i r. » (Sahlhu Buhôri'n in « Kitab'ül-Edeb, Ki­ tab'üz-Zekôt. C ihôd ve Siyer» böl ü m leriyle Nesei'nin «Ha­ sôis» i nden , Sahlhu Tirmizi'den, Müstedrik'üs-Sahlhay n » den, Bayhnkıy' n i n «Sünen» inden, M ü sned'den . Kenz'ül­ Ummal, Zahô ir- ü l - U kba, E'r-Rıyad'un-Nadı ra ve Mecma'üz ­ evôid'den na,klen Fadô i l ' ü l-Hamse; 1 1 1 . S. 1 83-1 98). Ra­ sQl-i 6krem (S. M ) . «Alla h ı m » buyurmuşlard ı , « Ben bu i ki ­ s i n i severim, s e n de bunları ve b u n la rı seven leri sev; bunlar ıben im ve ·kızım ı n oğulla rıdır.» (Sahlh u Tirmizl. İbn Môce, Ahmed b. Hanbel ve EbQ Davüd 'un M üsned'lerin­ d en na klen. Aynı ; S. 202-205) « O n l a rı seven. beni se­ ver, beni seveınse A l lôh'ı sever; A llah'ı seveni Allah, cen­ nete soka r; onla ra buğzeden, ba na buğzeder; bana buğ­ zeden, Allôh'a buğzeder; kendisine buğzedeniyse A l l a h , cehenneme atar» meôllerinde hadisler de mevcuttur ( Mecma' ve M üstedrik, Zah a i r'ül-Ukbô'd a n naklen, Aynı ; s . 206-208} . § i mam Hasa n (A.M) . göğüsleri nden başlarınaıdek, RasQH Ekrem'e (S.M) benzerlerdi; b i l hassa yüzleri Ce­ nôb-ı Peygamber'e (S.M) pek benzerd i . i m a m H useyn (A. M ) . göğüslerinden ayaık larıınadek, hele vücudları ve ren k­ leri, Hazret-i Peygamber'in ( S . M ) vücudların ı n , ren kleri­ nin aynıydı (S. 209---:2 1 1 ) . « Hasan ve H useyn, cennet genç­ leri n i n efendi leri d i r, u l u l a ndır» hadisi d e meşhurdur (S. 21 2-21 3 ; i mam Hasan ve H useyn (A.M) hakla rı ndaki ha­ disleri yazmaya ka l karsak. kitabımız. uzadıkça uzar ( Fa­ d a i l 'ü l - Hamse'ye bakıın ız; 1 1 1 , S. 1 68-229) . § i m a m Hasan (A. M ) haklarınd a «Allôh ı m , ben bunu seviyorum, sen de sev ve seveni de sev» buyurm u ş la r, - 48 -


çeşitli vesilelefle, bunu tekra rl a mışlard ı r; onu dizlerine otu rturlar, O d a Rasülullôh'ın (S.M) m ü bô rek saka lların ı karıştı rırla rdı; Rasü lullah (S. M ) . O'nun d udaklarını öper­ lerd i , b i r kere de h a k la rında, «Anam - babam sa na fedô o:sun; kim ben i severse bunu da sevsim dem işlerdi. Aişe H azretleri , Cenôb-ı Rasü l'ün (S. M ) . Hnsan'ı bağ ı rlarına basıp «Al lôhım, bu, ben i m oğl umd u r; ben seviyorum bunu; sen de sev» buyurdu kla rını rivôyet etmiştir. (Sahihu Bu­ h ô ri'nin «Kitôb'ül-Büyü', Kitôb'ül - Li bôs, Kitô bu Bed'il­ Ha lık » bölü mlerinden, M ü·stedri k ' ü l - Sahihayn 'den, i sôbe, Kenz'ül-Ummôl ve M üsned 'den naklen Fedôi l ' ü l-Hamse; i l i . s. 230-236) * *

*

§ Sa hlh u Buhari'n in «Sulh» bölümünde, Sahih u T i r­ m izi'de, M üsned'de, Zahôir-ü l - Ukbô ve M üsteıd rik'de, Tô� rih u Bağdôd'da, Rasüt-i Ekrem ' i n (S. M ) . «Bu ben i m oğ­ l u m seyyid'dir, Alla h , onun vasıtasıyla M üs lü man lardan iki büyük böl ü ğ ü n a rasını uzlaştıracaktır> buyurdubla rı da zivredi lmektedi r (Aynı; S; 236--239 ) . § Cenôb-ı Peyga mber (S. M ) . Medlne-i Tayy ibe'de, mecsit ya p ı l ı rken, herkesin b i r taş ta şımasına k a rşı l ı k Am­ môr'ıın iki taş taşıma kta old u ğ u n u görüp yüzündeki tozu m übô re.k elleriyle arıtarak «Vah Ammô r'a, onu azg:n bir tô ife öldü recek. O, onları cennete çağ ı rır, onlarsa onu, cehenneme çağ ı rı rlar» buyurmuşlard ı r (Sahlhu Buhôri'n in « K ita b'üs-Sa lôt» böl ü m ünden naklen Fad ô i l ' ü l- Hamse; i l , S. 378; «Cihô·d ve Siyer» böl ü münde de aynı meô lde bir hadis vard ı r; Ayn ı Sahife ) . Ammôr, bu hadis-i şerife i m ­ tisôlen, Sıffln savaşında, Şam ordusuna ka rşı , «Cennete .g idiş, cennete» d iye bağı rmadayd ı.

Handa k savaşı başla madan hendek kazılırken d e Ra­ sOl� i Ekrem (S. M ) . Ammôr'ı, Azg ı n ve i môma, gerçeğe jsyôn etmiş bir topl u l u k ta rafından şehid edilece ğ i n i be-

49

-

F. 4


yö n buyurarnk ta ltif etm işlerd i r (Sahihu M ü s l i m ' i n , « Kitô b' ü l-Fiten» böl ü münden; Aynı Sahife ) . Tirm izl'niın «Sahih» inde de Ammôr'ı n , « Fie-i Bôg ıyye» tarafı nda n şehid ed il­ mekle m ü jdelend i ğ i ne dôir hadis-i şerif va r (Ayn ı Sa hife ) . « M üstedri1k'us-Sa.hlhhayn» de Ammôr'ın, dôimô A l l ô h ' ı n kitô bına uyaca ğ ı , o , hang i yandaysa o y a n d a bulunu lması gerektiğine dôir hadis mevcuttu r; H uzeyme'n i n . Ammôr'ın şehôıd etinden sonra savaşa gi riştiğ i , Amr b. As'ın ve oğ-. l u'nıun bile bu yüzden dehşete düştü,k leri, Muôviye ' n i n , on� ö ld ü ren i n , bu savaşa ıkatıl mnsına sebeb olan Ali olduğu­ n u söyleyerek onları bu dehşetten ku rta rmaya çal ıştığı hakk ı nda hadisler vard ı r; « M üsned » de bu çeşit hadislere. rast:amaktayız. Ammôr'ın ve üveys ' ü l - Ka mnl' n i n , Emir'ül­ M ü' m: nin' i n (A.M) ta rafında oluşla rı dolayısıyle Muôviye'­ den dön ü p Aliye uya n l a r bi le olmuştur. Sonradan Abdul­ lah b. Ömer'le, Amr b. As'ın oğlu Abdullah bile. Ali ta rafın­ da o l ma d ı klarından dolayı hayıflanm ış'.ardır. Cenôb-ı Pey­ gamber'in (S. M ) . « Kendilerinden sonra fitne kopaca ğ ı , All' n i n (A. M ) . Sıdd11kıyk-ı Ekber o l u p ü mmetinin Fôruk'u, bu l u naca ğ ı , O'nun dôimô hakla beraber olduğw> , Ammôr'a, «Bütün ha lık bir yola g itse. Ali b i r ayrı yol tutsa , Ali'n i n yol una g itmesin i . o yolu tutma s ı n ı » buyurd u kları h a k k ·n­ da da hadisler tah rlc edi l m!ştir (Bu hadisler ve bulunduk­ l a rı kita p l a r haık1kında « Fedô i l'ül- Hamse» ye bakınız; 1 1 1 , s . 379-399). Ayrıca » Mecma'üz-Zevô·id » , A m r b. Harn ı k'ıl-Huzzôi'­ ye[*] Rnsülullah (S.Mi «Yô Amr, sana yemek yeyen , su, ( * ) Amr b. Hamık, Hazret-1 ResOl-1 Ekrem'e (S.M) su vermesi üzerine Cenôb-ı Peygamber'in (S.M) «Al lôhım. onu gencliğiyle fayda­ landır» duôsına mazhar olmuş, yaşı sekseni geçtiği halde sacında sakal ında bir tek ak belirmemiştir (Üsd'ü l-Gaabe), Amr. Emir'ül-Mü·· mi nin'e (A. M.), «Sana dünyô malı için, yôhut bi rşey elde etmek, bir kudrete sôhi p olmak niyetiyle değil, RasOlullôh'ın amcasının oğlu ol­ duğun, insanla rda, kendilerinden daha fazla vilôyete sôhip bulund u­ ğun, ôlemlerdeki kad ınların en ulusu ve ResCılıullôh'ın kızı Fatıma'­ nın zevci olmak şerefine erd iğin, lslômda, bütun Muhôclrlerden, An-

•.

- 50 -


içen, sokaklarda gezen c.e n net ôyet i n i ( . cennetli k olduğun­ d a h içbir ş ü phe bu l u n mayan kişiyi, cennete delll ve b u r­ han olan zôtı, m ücessem cennet i ) göstermemi ister mi­ s i n » buyurmuşl a r, Amr. «Baba m fedô olsun sana ; el­ bette isteri m » deyince e l leriyle Ebü-Tô l ib o ğ l u All'yi gös­ termişlerdi; sonra gene, «Sana yemeık yeyen, su i çen, so­ ıka1klarda gezen cehennem ayetini g östereyim m i » dem iş­ ler, Amr'ı n . aynı tarzda cevabı üzeriıne. b i r kişiyi g öster­ m işlerd i . Amr, « Fitne kopunca Rasü l u l l ô h ' ı n · sözlerini ha­ tırlad ı m ; cehennem ôyetinden kaçtım. Faıkat b i r taşın içine g i rsem, gene Ü meyyeoğullan beni ondan, çıkarıp öldü rür­ l e r. Bana hablibi m Ras ü l u l lah hab e r verd i ; İslam'da kes i l i p şeh i rden şehre gezd irilecek, teşhir edi lecek i l k baş, be­ n i m başı m olacak» d e mişti (Ayn ı ; S. 1 1 7-1 1 8; bu husus­ ta, « Kenz'ü l - U m m ô l » de de i k i had i s va rdı r; Aynı S. ler) . •

.

.

Bütün bu had isle re nazara n , « M ü s l ü ma n l a rd a n iki bü­ yük böl ü k» , Hz. Emir' ü l - M ü ' minln ' le (A. M ) Küfe'ye g iden­ ler ve KüfeHler olsa gerektir; ç ü nkü Küfe'de Ebü-M üsa' l­ Aş'a rl. KOfelileri, Ali'ye (A. M ) uymaktan men'etmeye u ğ · raşıyord u ; Küfe l i lerin içlerinde de bu d üşünceyi g üdenler vard ı . Sonra hepsi de i m a m Hasan'ın sözlerine uyup Emir' sardan fazla ve üstün bir hakka eriştiğin için gelip uydum: bana öy­ le bir gün gelip çatsa da düşmanına karşı kılıcımı oynatıp d ursam, böylece dostunu güçlendirsem, sesini yüceltsem, sana yardımda bu­ lunsam. gene de hakkın ı ödeyeceğimi sanmam; öylesine tüm bir hak­ kın var ki bende» demiş, Hazret-i Emir de (A.M.). «Allôhım» buyur­ muştu, «Sen onun kalbini nurlandır, onu doğru yola hidôyet et; ne ol urdu, tarafta rları mdon senin gibi yüz kişi bul unsayd ı. «Üçüncü Ha· life'nin evine giren üç kişiden biri olan Amr'ın şehid edi leceğini, ba­ şının lslômda, ili< teşhir edilen, şehirden şehlre gezdirilen baş olaca­ ğını Cenab-ı Rasül-i Ekrem (S. M.). kendisine haber vermişti. Hicre­ tin ellibirincl yıl ında Muôviye'nin emriyle şehid edilerek başı kesil­ miş, şehirlerde teşhir edilip Şam'a gönderilmişti. Mübarek cesetleri M usul yakınlarında medfundur (Tenkıyh'ul-Makad; il, S. 328-329). - 51 -


ü l - M ü 'm inin'e (A. M ) tôbi' oldula r; iki bölük a rasında ki ih­ tilat, ortad a n 1ka l ktı. A m mô r'ın şehôdeti ni bildiren ve mü­ teaddiıd rôvilerden tahrlc edilen meşhur hadiste RasGl-i E k rem (S. M ) , M uôviye'yle ona uya n l a ra « Fiet'ül-Bôg ıyye Azg ı n , ôs1, saldı rgan böl ü k» buyurmuşlard ı r. XLIX. SGre-i Celileni n (Hucürôt) . « M ü 'm i nl erden iki böl ü k , b irbi rleriy­ le savaşa g i rişse, a ralarını b u l un ; onla rı düzene sokun. Bir bölü ğ ü , öbü rüne isyôn ederse onlarla, A l lôh'ın emrine itôot ed inceye dek sava ş ı n ; itôat ettiler mi d e adôletle iki bölüğ ün arasını bul u p onları barıştırın ve adôlete riô­ yet ed i n ; gerçekten de A l l a h , aıd ôletle muômele edenleri seven> mealindeki 9 . ôyet-i ·krimesini de bu hodis-i şe­ rifle yorumlayamayız; ç ü nkü hadiste, « m ü 'minlerden» den­ miyor; « M üs l ü manlardan» buyu rul uyor. Ayn ı SGre-i Cel1lenin 1 3-1 4. ôyet-i kerimelerinde, meôle n , «Bôdiye Ara p­ l arı , imôn ettik dediler; de k i : Tmô n etmediniz; faıkat M üs­ lüman olduk deyin ve iman, h e n üz sizi n gön üllerinize g i r­ medi ve Allôh'a ve Peygamberine itôat ederseniz, ya ptık­ larınızın sevôbından hiçbir şey eksilmez; şüphe yok k i A l l a h , suçları örtendir, rahimdir. Gerçekten inananlar, a n ­ cak o kişilerd i r ki Allôh'o v e Peygamberine inanı rlar da sonra şüpheye d üşmezler ve m a l l a rıyla - canlarıyla sava­ şırla r Allah yolunda; işte onlardır doğru söyleyenlerin ta kend i leri» buyuru !arak Tman ve İslôm, izôh edilmektedi r. Bu ôyet-i kerimelere ve « İslôm a pa çıktır, imansa ka lbd e » hadis-i şerifine naza ran (Cômi': 1 , S. 1 03 ) . M ü s l üma nım d iyen, M üslüman sayı l ı rsa da m ü ' m i n olup olmad · Çl ı n ı an­ cak Allah b i l i r ve her mü' min, m üslü ma ndır; fakat her M üslüman, mü'min değildir. * *

..

§ Emir' ü l - M ü 'minin (A. M ) . Cemel ashôbı KGfe'ye ha­ reık et ettikten sonra , Rebeze'ye varmışlar, ardan, Abdul­ lah b. Abbôs'la Muhammed b. Ebi- Bekr'i KGfe'ye gön­ d ermişlerdi. KGfe'de vô l i olan EbG-M Gsa 'l-Aş'a ri, KGfe l i­ leri, Hz. Emir'e (A.M ) uymaktan men 'etmekteydi. İbn Ab-

52

-


ba1s 'la M u h a m m ed 'den b i r ha,ber g e lm eyince bu sefer, KOfeli lere b i r m ektup yazıp i m a m Hasan'ı (A. M ) . Ammar, Zeyd b. SOhaın ve Ubôde o ğ l u Sa 'd' i n o ğ l u Kays'le bera­ ber Küfe'ye yol la d ı la r. Küfe l i l er, İ mô m Hasan'ı (A . M ) kar­ şıladı lar. M escidde i m a m Hasa n, sonra Amma r, h a lka b i ­ r e r h u tbe irad edip Emir'.ü l - M ü ' m i nin'e uym a l a rı n ı söyle­ d i lerse de EbO-M Osa. o n l a rd a n sonra m i nbere ç ık ı p uzun bi r h utbe okudu ve ha lkı, savaşa katı lmama ya teşvıyk et­ t i . Amma r, o n u zorla m i n berden i nd i rd i ; fokat h a l k ihti lata d ü ştü. Bu sı rada Küfe'ye gelen M a l ik'ü l-Eşter, EbO-M Osa·­ y ı ve adamları n ı Dôr' ü l - Emare'den ( H ü kumet kon a ğ ı nd a n , va l i l i k evi ndeın) ç ıka rd ı . Küfe l i ler, Emlr' ü l - M ü ' m i nin'e y a r­ d ı m ı kararlaştırd ı l a r ve birleştiler.

§ imam Hasa n (A . M ) . Cemel sava şın d a n sonra Sıffin Nehreva n sava ş l a rı nda da b u l u nd u lar. Hatta Sıffin sa­ vaşında, İmôm Huseyn'le (A.M) bera ber d ü ş mana h ü c u m etmek isterken Emlr' ü l - M ü 'mi nin (A. M ) , «Tutun şu n u ; ben, bu i1kisiyle soluk a l ıyorum, yaşıyoru m ; b u n l a r şehid o l u r­ l a rna Rns ü l u l l ô h 'ın ınes l i kesi lfr» buyurup savaşa g i rme­ lerine engel oldu l a r. Sıffin savaşından sonra İ m ô m Ha­ sa n 'a h itôben uzun bir vasıyyet-name yazdı lar; bu s u retle O ' n u n , ken d i lerinıden sonra vasıyleri ve ü m meti n i m ô m ı olduk l a rı n ı b i ld i rmiş old u la r (Nehc'ü l-Belôga Tercernesi va Şerh i ; S. 336-345) . Ayrıca İbn M ü lcem ta rafından ya­ ra land ı kta n sonra ve vefôtl arından önce de h ôssaten İ m ô m Hasan ve Huseyn'e (A. M ) . u mumi o l a ra k d a kıyô mete dek, bunu d uya n iman eh l i ne vasıyyette b u l un d u la r (Ay­ n ı ; s. 293-294) . va

*

§ Emir' ü l - M ü ' m i nin (A. M ) . h icret i n kırkıncı y ı l ı Ra­ maz.aın nyı n ın yirm ibi rinci g ecesi vefôt etti kten . son ra İ m ô ın Hasan (A. M ) . kend i lerini g asled i p kefenlemişler, nama­ zını ıkı lmışlar, aynı gece, sabaha karşı, şimd i1ki türbeleri­ n i n b u l undu ğ u yere, zarih leri n i n konduğu maha lle defnet- 53 -


mişlerd i r. Saba h l a y ı n , Kufe'de, İ b n M ü lcem ' i huzurlarına çağ ı rtmışlar, o , «Arkadaşım, M uôviye'yi öldürebi ldi m i , b '. lmem; ö l d ü remed iyse sa n a söz veriyorum ; g i d i p onun d a işini biti rey i m ; sonra geleyi m ; ha-k1kı mda ne h ü kü m ve­ rirsen rôz ı y ı m » dediyse ıde İ m ô m Hasa n (A. M ) . fazla söy­ l etmeyip b i r k ı l ı ç vurarnk onu öldürd ü ler; leşini yakmak ü zere Esved ' ü n - Na hal' n i n kızı Ü m m ' ü l-Heysem'e verd i ler; o da yaık ıp k ü l ü n ü savurd u .

§ Ayn ı g ü n . Küfe m esci d i nde İ m ô m Hasa n 'a (A . M ) bey'at ed i ld i . Son ra kısa b i r h utbe okuyup m i n berden in­ diler ve savaş hazı r l ı ğ : n a koyu l d u l a r. M uôviye, Basra 'ya, KOfe'ye birer aıdam gönderm iş, halkı, İ m ô m Hasa n ' ı n (A. M) a leyh ine k ı ş k ı rtmaya boşlamıştı. bu adam l a r tutu l u p öld ürüldü ler. M uôviye'yle mektuplaşma.lan b i r s o n u ç ver­ medi. Bunun ü zerine K Ofe 'ye A b d ü l m utta l i b o ğ l u H ô ris'in oğlu Nevfel oğlu M ug ıyra 'yı bıra k ı p orduyla hareket et­ tile r. Yo lda Ubeyd u l l a h b. Abbas'ı, Muôviye'nin ord usunun F ı rat kıyısına u laşmasına engel olmak üzere on i k i b i n ki­ şiyle öncü olara k yollad ı l a r ve her h u susta Kays b. Sa'd ve Said b. Kays'le m üşôverede bulunma s ı n ı . kendisine b i rşey olursa o rduya KO'y s'i n , o da şehid o l u rsa Said ' i n kuma nda etmes i n i buyurd u lor. M uôviye, boyuna o-d a m la r göndererek, para laır vererek, vaatlerde, tehd itlerde b u ­ l u n a rak bel l i - ba şlı kişileri İ m ô m ·H asan'dan ( A M ) ayı r­ ma ya , tarafta rları a rası n a n i faık salmaya u ğ raş madaydı. U beydu llôh'a d a , Hasan ben imle uzlaşmaya rôzı o l d u ; sen de ba n a uya rsa n , sana onb i n d irhem veri ri m ; bunun ya rı ­ s ı n ı ş·imdi a l ı rs ı n , yarısı n ı da KOfe 'ye varı nca d iye mektup gönderdi. Ubeyd u l l a h , daha önce Yemen vô l i siyken, M uô ­ viye'n i n gönderd i ğ i B ü s r b . Ertôt'a k a rşı dura mayıp kaç­ m ış , Büsr, U beyd u l l ô h ' ı n , Abd ü rra h ma n ve Kusem a d l ı a l t ı ve beş yaşındoık i i·ki o ğ l u n u , a n neleri nin gözü ö n ü nde, bizzôt boğazlarını keserek şehld etm işti; hatta a n neleri , bu yüzden nkli denges i n i yitirmişti. U beyd u l l a h , bu acı k lı geçmişi de u n utara k ne yapaca ğ ı n ı şaşırmış bir hôldeyken M uôviye, Büsr'ü, U beyd u l lô h ' ı n oğ u l l a rı n ı n kaa t i l i n i , y i r-

54

-


nı ibin kişink b i r orduyla, İ m ô m Hasan'ın öncüleriyle savaş­ maya gönderdi . Bunun üzeri ne U beyd u l l a h , M uôviye'nin tekllfine uyup g iz l ice ordudan ayrı l d ı . Sabah leyi n , n a maza g e l meyince iş a n l a ş ı l d ı ; namazı Kays k ı l d ı r d ı . Ord u , sa­ vaşta dayana mayıp d a ğ ı l d ı ; Kays de, kendisiyle ka lan­ la rla dönüp Küfe'ye g itti .

§ i m ô m Hasa n ' ı n (A . M ) ordusunda , ıkend i lerine ve E h l i beyte candan ba ğ l ı o l a n la r, pek azd ı . K i m i s i , d ü nya­ lık elde etme k için u ğ ra şmadayd ı ; k i m i s i şüphe i ç i ndeyd i, rk i me kul olaca ğ ı n ı b i lemiyord u ; k i m i s i , yel ne yand a n eser­ se, öte ya n a e ğ i l iyord u ; k i m i s i de Hô ricilerin i na nç l a rı na kapılm ıştı. İslamın düştü ğ ü ayrı l ı k , ayık ı r ı l ı k , reiylerin b i r­ bi rine zıd o l uşu , va hdetin ·kalmayışı, paranı n , servetin hô­ k i m iyet i , iman kudret i n i zayıflatmıştı : M uaviye'n i n casus­ l a r ı , bir a n b i l e durmuyorlar, bu ayrı l ı ğ ı , bu aykırı l ı ğ ı , re­ i yle, kıyasla d a h a da derin :eşti ri yorla r, da ha d a g e n i şle­ tiyorla rd ı ; vaatle, parayl a , tehditle adam a v l ı yorla rdı. Or­ d uda, İmôm Ha,sa n ' ı (A. M ) tutup kaç ı ra rak Muaviye'ye gö­ t ü rmek isteyenler bile va rd ı . B i r kere, çad ı rlarına g i rmi ş­ l e r, ne buldularsa yağma etmiş ler, a ltlarında k i seccôde­ l e r i n i b i l e çekip a lm ı şlardı. Bir kere de mescidde na maz kıla rla rken b i r i s i , ken d i le r i n i yara la m ış , a d a m , tutu l u p öl­ d ü rü l müştü. İ mô m Hasan (A . M ) , « I ra k l ı la r» buyu rmuşlard ı , « Bize yaptı kların ızdan d o l a y ı A l l ô h 'ta n korku n ; biz, s i z i n hem e miri niziz, hem kon u ğ u n uz . H a k k ı m ızda, A l l ô h ' ı n «Ar.­ ca k ve a ncak ey E h l ibeyt, A l l a h , sizden her çeşit suçu, pisliği g i dermek, s i z i tertemiz etmek d i ler» buyurduğu E h l ibeyt biziZ» ve mescitte a ğ la madık kimse k a l ma m ı şt ı ; fakat ne çôre k i gözya ş ı , d ü ş m a n ı ne m a ğ l O b ediyordu , ne yokediyord u . § M uôviye, İ m ô m Hasa n'a (A. M ) uzlaşma te·k lif i nd e b u l u n m uştu ve i m a m Hasa n (A. M ) a d a m l a r ı n a şöyle h i tab etmişlerd i : «Biz, Ş a m l ı l a rl a , b i r ş ü p h e üzerine sa'Vaş mad ı ğ ı m ız g i b i savaştığı mızdan dolayı b i r ned amet de duyma m a kta- 55 -


yız. Onlarla, ese n l i k le, sabırla savaşt ı k . Ama ş i m d i esen­ l i k, d üşmanlığa dönüştü; s a b ı rsa, te lôşa, kargaşçıya . S iz Sı ffiın'e g i derken din i n iz. d ü n yô nızın önündeyd i (. din i n i ­ ze uymuştunuz, d ü n yanızı a rd ı n ıza a tm ıştı nız) ; bug ü n se öyle b i r h ô ldesiniz k i d ü nyônız, din i n i z i n önünde. Duyun, b i l i n ki size karşı biz, evvelce na sılsa k gene öyleyiz; ama siz, b ize karşı e s �isi g i bi değ i ls i n iz . Duyun. b i lin ki siz, öl­ d ü rülenlenden iıki bölü ğ ü n o rtasındasınız ; S ıffin'de öldürü­ l e n lere a ğ l ıyorsunuz, Neh revan'da öldürülenlerin öçlerin i. a l m a k i1s tiyorsunuz. Ka lan yen ilg iye u ğ ra mış, yapa -ya l n ız ,. h or-ha1kıyr; a ğ layan, öca l m a sevdôsında. Muôviye, bizi öyle b i r işe ç a ğ rıyor k i on da ne b i r yü­ celme va r, ne b i r adô let. Ö l ü ı n ü göze a l ıyorsanız, tekli­ fini reddedeHm; yaşamayı ist!yorsanız, kab u l edel i m ; han­ g i s ine rôzıysa nız b i l d i r i n . » . Bu hıtô beye ıka rş ı , her yandan bağ rışa ra k , yaşa mayı, uzlaşmayı i sted i kler i n i b i ld i rd i ler.

§ imam ·H asan (A. M ) . sonrada n , «Va l l ô h i » buy u r­ m uş l a rd ı , « Ben bu i ş i M uôviye'ye teslim etmezd i m ; fnkat yard ı mcı bula mad ı m . Yardımcı bu lsayd ı m , gecemde d e onunla sava ş ı rd ı m , g ü ndüzümde de; sonu ndaysa A l l a h , benimle o n u n a ra5ında h ü kmederd i . » § İ m ô m Hasan'la (A. M ) şa rtla r ı ş u n l a rd ı :

M uôviye

o ra s ı ndaki

sulh

1 ) H a l kı n , Allôh'ın k itabı na, Ras u l ' ü n ü n sünnetine uy­ q u n o l a ra k idô re edilmes i ,

2 ) A l i (A . M ) Şia 'sından o l a n la ra h i çbir s u retle kötü­ lükte b u l u n u l ma ması , 3) Hz. Emir' ü l - M ü ' m i nin'e (A.M) k.öt ü söz söylenme­ mesi , 4 ) Hak sô h ipleri ne, Cemet ve Sıffi'n sava ş ı nda şehid olanların evl ô d ı na , haraç ma l ı ndan pay ver i lm esi , - 56 -


5 ) M uôviye' n i n , kend isinden sonra , yerine birisini ha­ tife yapma ması. Muôviye, uzlaşma yaz ı l ı p ta ra f l a r ve tanıklar i mza­ lad ı kta n son ra Nu hayle 'ye g itti; o ra d a okud�Ju h utbede, « Ben» d e d i , «Hasa n'la bôzı şartla ra uyaca ğ ı m ı vaadede­ rek uzla ştı m ; a ma o şartların hepsi d e aya ğ ı m ın a lt ı n d a ; o n i a rı n hi ç b i r i n i yerine getirmeyece ğ i m . »

§ Ve ded i ğ i n i yaptı da. Emlr' ü l - M ü 'minln'e (A . M ) , i m a m Hasa n ' ı n (A . M ) b u l u n d u k ları mescitlerde bile, hôşô, l ô net ok uttu ; Medlne'de, Mesc i d - i Ne bl'de, M ü ' m i n l e r Anası ü m r n ü Sele me'nin ( R .A) y ü z ü n e ka rş ı v e A ll'ye sö­ ven i n , RasOl-i Ekrem'e söv m ü ş olaca ğ ı n a , Hz. R a s O l ' ü sö­ ven i n se, A l l ô h ' ı sövmüş bul unaca ğ ına d a i r ha dis-i şerifi söylemelerine ra ğmen inad ı n d a ısrar etti ve bu kötü ôdet, Ömer b. Abd ü l 'Azfz 'in zama n ı na dek s ü rd ü . Alf'n i n ( A . M ) taraftarla rı ö l d ürü l d ü ; evleri y ı k ı l ı p ya k ı l d ı ; A m r b. Ho m ı k şe hid e d i l d i , zevcesi i k i y ı l Şa m zından ı nda kald ı ; Hucr b. A d ı yy'ye ve O ' n u n l a berô ber o l a n l a ra kıyıld ı ; E h l i beyt'e ve şehid lerin evlôd ı na h i ç b i r pul veri l med i ve M uôviye, hayatın ın sonunda, h a l ktan, oğlu Yezid 'e zorla bey'at a l ­ d ı , yeri ne onu bıra k ı p g itti . *

§ i m a m Hasa n ' ı (A. M ) bu uzlaşmaya razı o ld uk l a rı i ç i n kınaya n l a r o l d u ; d uygularına uyup kınayan lor, a k ı l la­ rıyla d ü ş ü n ünce, başka bi rşey ya p maya i mkan bulunma­ d ı ğ ı n ı tasdıyk ed i p kend i lerinden ba ğ ı şlanma d i ledi ler. i ma m (A. M ) , uzlaşmadan sonra , kardeşleriyle, E h l i beytiy­ le Medine'ye döndü ler. A bd u l la h b. A bbas , «A rab» d e­ m iştir, « i mam Hasa n ' ı n vefatıyla a lça l d ı , horluğa d üştü . » i lahi k ud retin, Rabbani h a k i m iyeti n , A l l ô h ' ı n ve Ra s ü l ü­ n ü n , her ferd i bir gören, tevhide ve vahdete d a yanan ta­ rafsız ve i n sanı idôren i n yeri n i , m i l l i yete, s ı n ı f hakim i yeti ­ ne, ha l kı istismara , h ü rleri k u l yapma rej i m ine bırakması - 57 -

·


·ba k ı m ı ndan d o ğ rudu r ve İbn Abbas . bu cüm ledeki «Arab>> sözüyle insa n l ı ğ ı ve İslômı kasdetm işse, gerçeğ i n ta ken­ d isi,d i r bu söz. Netekıi m , « İ môm Hasa n ( A . M ) vefôt edin­ ce. Muôviye, zinôdan doğan Ziyôıd ' ı ·kend i sine kardeş i l ô nından çeıkin meyi nce, Hucr b. Ad ıyy şehld ed i l i nce ve M uôviye, oğlu Yezld ' i yerine ha life yapınca, i nsanlar a l ­ .ç a ld ı la r » da d e n m i şt i r. *

§ i mô m Ha,sa n ' ı (A. M ) b i rkaç ıkere zeh i rledi ler; b u yüzde n , h e r seferinde, b i r m ü ddet ra h atsızlanan İ m ô m (A. M ) . bu n la rda n kurtu l d u l a r. Sonunda M uôviye, İmôm Ha.sa n ' ı n zevcesi v e Kays o ğ l u Eş'as'ın k ı z ı Cu 'de'ye, İ m ô m ' ı zeh i rleyip şehld ett i ğ i takd i rde bin d i rhem verme­ yi ve on u . o ğ l u Yezld 'e a l mayı vaadetti. Cu'de, bu vaad­ ,ıe r üzerine İ m ô m ' ı zeh irled i . Muôviye, vaadetti ğ i parayı Cu 'de'ye ödedi ; fakat, RasO l u l lô h ' ı n o ğ l u na b u n u yapan, korka rım, o ğ l u ma da yapar deyi p i ki nci vaad ı nden dön d ü . *

§ İ môm Hasan (A . M ) . Medine'de, h icret:n kırkdoku­ z u n cu yılı Saferi n i n y irmiseki z i n c i , yôhut y i rmidokuzuncu g ü n ü vefôt ett i l e r. Vefat yılı ve ayı hakkı nda baş,ka rivô­ yetler c!e vard ı r. Vefatla rından önce İmôm H useyn (A. M ) , 'kend i lerine, bu işi ıkimin yaptı ğ ı n ı sormuşla r. İmôm (A . M ) , «Allô h ' ı n in­ t iıka m ı daha da ş iddetl id i r» buyurup b i rşey söylememiş­ lerıd i r. İ m ô m ' ı zeh i rlediıkten sonra Cu 'de'n i n Şa m'a gitme­ s i , Muôviye'n i n , vaadett i ğ i para y ı ona vermesi, bu kötü işe, o n u n ô let o l d u ğ u n u ıspa tlama kta d ı r.

§ İmôm Hasan (A . M ) . kardeşleri H u seyn 'e (A. M ) , ataları RasO l u l l ô h ' ı n (S . M ) y a n ı n a defned i l meleri n i . fa kat buna engel o la n l a r b u l u n ursa, savaşa, ıkan dökülmesine g i rişil memes i n i , Baıkı'a götürü l meleri n i vasıyyet buyurdu­ l a r. Vefatlarında n sonra İmôm H useyn (A . M ) ken d i leri n i y ı ka d ı lar; tekfin v e techizlerinden sonra , dostla rı y l a Re-

- 58 -


s O ! u l l ô h ' ı n Ravzasına götürd ü l e r. B u n u haber a lan Mer­ va n , ü meyyeoğ u l la n ndo n bir topl u l ukla s i l ô h l a n ı p gele­ re k yol u kest i . Bu s ı raıda Aişe d e bir k.atıra bi nerek g e l d i ve onlara kat ı l d ı . İmôm H useyn (A . M ) , M e rvôn'.:J , « K a r­ deşimin va,s ıyyet olma sayd ı » buyurd u , «Al lah k ı l ıç la rı n ı n n a s ı l öca l d ı ğ ı n ı görürd ü n » v e m übôrek naaşlerini Baıkı ' mezô rına götürd ü ler, Hz. Emir' ü l - M ü ' m i nin ' i n (A . M ) a n ne­ leri Esed kızı Fôtı ma'nın ( A . M ) yanına d efnetti ler (Dô i ret' ü l-Maôrif'il - İslômiyyet'iş-Şliyye; i l ; Beyrut-1 392 H. 1 972. s. 1 5-22 ) .

- 59 -


ÜCÜNCÜ İMAM HUSEYN'ÜŞ - ŞEHİD (A.M)

§ İ m ô m Huseyn (A. M ) . h icret i n üçüncü, bir rivôyete göre dörd ü ncü y ı l ı Şô bô n ı n ı n üçüncü g ü n ü Medine-i M ü­ n evvere'de doğ muşlard ı r; Cenôb-ı Fôt ı mat'üz-Zehrô 'nın (A. M ) ikinci oğ u l l a rıdır. Doğ u m ayları h a kkında ba şka ri­ vayetler de vard ı r. Doğ u m ları, Hz. Peyga mber'e (S. M ) m ü jdelen m i ş , Rasül-i Ekre m , Fôtı ma- i Sıddıy:ka ' n : n evle­ r i n i teşrif buyurmuşlar, İ m ô m H useyn'i 1k ucakları na a l mış­ la r, sevip okşamışlar, yed inci günü de m ü bôrek adlarını « H useyn >> ıkoym u ş l a rd ı r. İmô m Hasan'a (A. M ) . doğ u m l a rı dolayısıyla b i r 1kurba n kestik leri g ib i H useyn ( A . M ) i ç i n d e b i r k u rban ·kesmişler, yoksul lara dağ ıtm ışım. sa ğ k u l a k­ l a rına eza n , sol ıkulakla rına kaa met okumuşlard ı r. «Za­ hför' ü l - U kbô» da, Katô.de'den, İmôm Huseyn ' i n (A. M ) . İ m ô m Hasan'd a n (A . M ) b i r y ı l , on a y sonra, h icretin be­ şinci y ı l ında doğdukları, h a m i l müd deti n i n a ltı ay o ld u ğ u rivôyet ed i l mekted ir; h a m i l m üddeti, a ltı ay o l u p doğan ve yaşa ya n . rivôyete göre, Meryem oğlu Tsô Peyga m ber'le (A. M ) İmôm H useyn aleyh i 's-selômd ı r ( Fadô i l ' ü l - Ha mse; i l i . s. 255 ) . § Lô kapla rı «E'ş-Şehid » , ·kü n yeleri « Ebu-Abd u l l a h » tır. Altı e rkek, iıki kız evlôtla rı o l muştu r. Erkek ev lôtları, Kerbelô'da şehid olan ve Cenab-ı Peyga mber'e, yüzleri, söz leri ba.k ı mından pek çok benzed i k leri i ç i n «Şebih-i Peygamber» d i ye de a n ı la n Al i yy'ü l - E kber, A l iyy' ü l -Avsat, A l i yy'ü l-Asga r, M u hammed , Ca 'fer ve A bdu l l a h 'tır. A l iyy' ü l - Ekbe-r' iın anneleri, Mes'Qd oğlu Urve'nin oğ l u Ebü-M ur­ ra kızı Leyl ô 'd ır. Aliyy'ül-Asg u r d iye meşh u r olan ve a ltı - 60 -


a y l ı kken Kerbelô'da, kuca kla rında, boğazlarından oklana­ mk şehid ed i l en Abd u l lô h ' us - Rad ıy'ın a n neleri, Adıyy oğ­ l u i mri'ü l - Ka ys ' i n kızı Rebôb'd ı r. M u h a m m ed ve Ca 'fer, b aba la rının hayôt ında vefôt etm iş lerd ir. Kızları Fôtımcı va S e,kine'nin a n ne l eri , Ali Asgar'ın a n ne l eri Rebôb'd ı r. Fô­ t ı m a ' n ı n a n nelerini n , Abd u l l a h oğ l u Talha'nın kızı Ü m m ü İ sh a·k olduğu v e Zeyneb a d l ı b i r kızla rı daha b u l u n d u ğ u d a rivôyet ed i l m işti r. A l i yy ' ü l - Ekber, bir rivôyete g öre İ m ô m Zeyn 'ü l-Ab'.din Ali'd i r (A M ) . A l iyy'ü l-Asga r'sa , a ltı a y l ıkken şehid edilen A l i yy'ur-Radıy'dir; fa,kat ilk rivôyet, d a h a meşh u rdur ve maıkbüld ü r. Evlôtlann ı n , A l i yy'ül­ E kber, A l iyy ' ü l-Asg a r, Ca 'fer, A bd u l l a h ve Fôtıma'dan i bô ret olup a ltı tô ne old u ğ u , Abd u l l ô h ' ı n , Ali Asgar d iye tan ı nd ı ğ ı ve kuca klarında oklana raık şehid edilen o ğ u l la rı b u l u nduğu rivôyeti de va rdır. Soyları, İmôm Zeyn 'ü l-Abidin A ll'den yürüm üştür ( U mdet'üt-Tô l i b; S. 1 81 ve aynı S. n i n n ot u ; Dôiret ' ü l-Maôrif' i l - İ s l ô m iyyet ' i ş- Şiiyye; i l . S . 23) .

§ « M ecma ' uz-Zevô id» de, Rasül-i Ekre m'in ( S . M l . Hz. Fôtıma ' n ı n (A M ) evl erin i n önünden ge çerlerken İ m ô m H useyn'in a ğ l a d ı k l a rı n ı d u y u p Cenôb-ı Fôtıma'ya, « B i l mez m i s i n ki O ' n u n a ğ '.a yışı beni incitir» buyurd u k l a r ı b i l d i ril­ mekted ir; b u n u Tabarô n i de kaydetmekted i r ve bu had i s , «Za hô i r' ü l - U kbô »da da mevcuttu r ( Fadô i l ' ü l - H a mse; i l i , S . 255 ) . Genôb-ı Peygamber'in (S. M ) , ·H usey n ' i n m ü b ô re!< d udaıkları n ı öptükleri hakkında «Zahô ir'ül-Uıkbô, Üsd'ül­ Gaabe, Savô ı k' u l - M u hnka » ve « M üsted r i k » te d e h ad isler va rd ı r. «Keınz' ü l - U m m ô l » ve «Savô ı k » d a , Zeyd b . Arkam' ı n , U beyd u l l a h b. Ziyôd'ın mecl i s i nde b u l u n d u ğ u n u , İ m ô m H u ­ seyn 'in m ü bô re k baş l a rı geti ril i nce U beyd u l : ô h ' ı n , e l i nde­ k i değnekle dudaklarına dokunduğ u zaman Zeyd'in, Hz. RnsOl-i Ekre m ' i n ( S . M ) , o d uda kları ö ptükleri n i görd ü ğ ü n ü söyleyerek hareketi n i kınad ı ğ ı tasrih o l u n makta d ı r (Aynı; s. 258-260 ) . «Huseyın bendendir, b e n Huseyn'denim; H u �eyn'i se­ ven i Allah sever» hadis-i şerif i , Buhôri, Tirmizi, İbn Mô­ ce' n i n «Sahih » lerinde, « M üsned' ve « M üstedribte, « Kenz' - 61 -


ü l - U m m a l » ve «Üsd'ü l-Gaabe»de, d a h a b i rçok H ad i s ve Sünen kitaplarında mevcuttur (Ay n ı ; S. 260-262) . Ra­ s O l - i Ekrem ( S . M ) . H u sey n ' i ba ğ ı rlarına basa rlar, ellerin­ d e n tutup oynatı rım. göğüslerine ç ı k a rı rlard ı ; a ğ ızlarını öperle rd i (S. 263-264) .

§ i ma m H u seyn (A.M) doğu nca Ras O l - i E;krem, o n u kuca kla rıına a l ı p a ğ l a m ı ş l a r, U meys kızı Esma, a ğ layışla­ rı n ı n sebe b i n i soru nca , «Azg : n b i r ta ife, O'nu ö l d ü recek; o n l a r şefaatime n a i l o l mazlar» buyu rmuşla r ve bunu Fa­ tıma'ya (A.M ) haber vermemesi n i söylemişlerd i r. Haris kı­ z ı ü m m : ü l - Fazl Lübô be'den de, RasOl-i Ekrem ' i n (S. M ) , i m a m H useyn doğunca, Cebrfü l ' i n (A. M ) . O'nun şehôde­ t i n i ken d i lerine haber verd i ğ in i b i l d i rd i,kleri rivôyet e d i l ­ m!ştir (Ah med ' ü l- Emini Abd ' ü l - H usey n : Siretünô v e Sün­ netü n a ; Necef-i Eşref-1387 H . 1 965; S. 34-44) . Doğ u m ­ l a r ı n d a n b i r yıl geçince v e e rtesi y ı l , H z . Ra s O l 'e (S M ) . H useyn'in şehôdeti , gene haber veri l m iştir (Ay n ı ; S . 4648) . M ü ' m i n l e r Anası ü m m ü Seleme ( R .A ) , ken d i evinde, RasOl-i )krem'in (S. M ) . H useyn ' i n Kerbelô 'da şehid edi le­ ceğ i n i haber verd i klerini b i ld i r m iş lerd i r (Ayn ı ; S . 49-64, 75-78, 82-99) . Tirm izi, «S-Jhih » i nde, Ü m m ' ü l - M ü ' m i nirı Ü m m ü Seleme' n i n ( R . A ) . b i r gün a ğ l a makta old u ğ u n u , se­ bebi soru l u nca, « Ra s O l u l lô h ' ı ruyada görd ü m ; başları, sa­ k a l l a rı toz-to pra k i ç i n d eyd i ; Yô RasO l a l l ô h ne oldu sano d iye sord um; Huseyn ' i n şehadetin i görd C: m buyurd u la r» ded i ğ i n i tahric eder (Ay n ı ; S. 1 29-1 35) [ * ] . ( * ! Sôlihıyy-i Necef-ôbô:ı:. «Şehld-1 Côvi<J» adlı kitabında. Üm· mü Seleme'nin (R.A.) vefatltJ•ının, h icretin ellidokuzuncu yılında, Kerbelô fôccasından üç yıl önce elllsek zinci y•IC:a, aıtmışbirinci yılın Aşürô gününde, yôni Kerbelô fôcıasının o:duğu gün,. ayn.ı yılın sa­ nunda, yahut altmış iki nci yılında vuku'bulduğu hakk ındaki rivôyel· lerl kaydederek bu haberin doğru olamayacağını söylüyor (Tehran -1 349 Ş S. 1 1 1-120). Fakat bu haberi, Taborôni, Kenci, Ahmed b. Hanbel, Bayhakıy, Heysemi, lbn Hacer ve daha birçok muhaddis, rôvileri inan ı l ı r kişilerden, mütaddid senedlerle tahric etmişlerdir. lmôm H useyn'in (A.M.) lrak'a hareket ederlerken bôzı emanetlerl

- 62 -


Rasül-i Ekrem'in (S . M ) . Aişe h a z retleri nin evi nde de,. İ m ô m Huseyn'in şehôdet in i haber verd i k lerine d ôif h adisler vardı r(Ayn ı ; S. 65-74, 1 00-1 05) . Ü m m 'ü l-M ü ' m i nin Zey­ neb bint Ca hş'ın evinde de bunu haber vermi şlerd i r (Ay­ n ı ; S. 79-81 ) . Hz. Emir' ü l - M ü'm inln ' i n (A.M evleri nde (S. 1 06-1 07) . ıkend i evleri nde (S. 1 1 5) ve Sahôbenin top l u­ l u ğ u nda da bunu b i l d irmiş lerd i r (S. 1 08-1 1 4 ) . § Emir' ü l - M ü ' m inin d e ( A . M ) Kerbelô'dan geçerler­ ken, Rasül-i E1kre m ' i n (S. M ) . İ m ô m H useyn 'in orda şehid edileceklerini haber verd i k lerini b i ld i rm i şler, konaca kları, şehid edi lecekl e ri yerleri ve İ mô m ·H usey.n ' i n (A . M ) Katl­ g ô h la rı n ı işôrt eylemişlerd i r (S. 1 1 6-1 23) . İ bn Abbas, Hz. Ra s ü l ' ü ( S M ) ruyôda görd ü ğ ü n ü · ve· İ môm H usey'in (A . M ) şehld ed i l d i ğ i n i söyled i kleri n i b i l d i r­ m iş t i r (S. 1 27, 1 36. Fadô i l 'ü l-Hamse; 1 1 1 , S. 270-279) . Ra­ s O : u l l ô h ' ı n (S . M ) . imam Huseyn'in (A.M) Kerbe lô'da şehld edi lece ğ i n i haber verdi·klerine ve bu olayda, O'na yard ı m e d i l m eE,iın i e m i r buyurduklarına d ô i r de had isler vard ı r ( Fa d ô i l ' ü l-Hamse; S . 208) ve E h l i beytlerine i h ô nette bu­ l u n a n lar, z u l medenler h a k kında i lenm işlerd i r (S. 281283 ) . Vahyô Peyga mber' in (A . M ) kanı için yetm işb·n ki­ ş i n i n ö l d ürü l d ü ğ ü n ü , İmôm Huseyn (A . M ) için bunun i kiı m i s l i k i ş i n i n ö l d ü r ü leceğ i n i n b i l d i ri l d i ğ i n i beyôn buyurmuşÜmmü Seleme'ye verdikleri, Ehlibeyt, Medine'ye dönünce. Ümmü Seleme'nin, onları imôm Zeyn'ül·Abidin'e ıeslim ettiği hakkında da rivôyetler vardır. Ümmü Seleme'nin (R A.). Yezid'in saltanatı zamô­ nındo vefôt ettikleri kesindir; bu bakımdan ümm'ül-Mü'minin'in, h ic· retin altmış üçüncü. yahut allmış dördüncü yıl ında vefôt ettikleri hakkındaki rivôyetlerin doğru olduğu, öbür rivôyetlerin doğru olma­ d ı ğı muhakkaktır. «Şehid-i Côvid»ln yazarı. kararını önceden verdiği· için bu rivôyetleri almam ış. bunca m uhaddisi yanılmış saymış. ken· disini doğru sanmış. zann ına uyan rivôyetlerl doğrulamaya ka'.kış­ mıştır. (Siretünô ve SünnetOnô'ya ; S. 52-64, 82-84 ve 9C-96; Ten­ k ıyh'ul-Makaal'e; ııı. Son Bölüm; Kadınlar Kısm ı ; S. 72-79 ve Rey· -hônet'ül-Edeb'e bk. C. VI; Tebriz - 1333 Ş. S. 222-223). - 63 -


! a rd ı r k i bu h usustaki had i s « M ü stedrik'üs-Sahihayn, Tô ri­ h u Bağdôd» ve «Za h ô i r'ul-U1kbô» da İ bn Abbas'tan tah­ ric e d i l m i şt i r (S. 284 ) . * * "

§ i m a m H useyn (A . M ) . kardeş leri i m ô m Ha,san ' ı n (A. M) M uaviye'yle uzlaştık ları nı duyunca h uzurlarına va rıp sebeb'ni sorm uşladı; a y n ı zamanda da a ğ l a m a ktayd ılar. i m a m H a �-a n ' ı n (A. M ) ceva pla rı şu ol muştu: «Bunda n önce baban Ali'ın i n (A . M ) uz laşmasına se­ beb olan şey buna da sebeb oldu . » ( M a n ô kıb-ı Şeh r-Aşüb'­ ta n na·klen Seyyi d A li Ekber- i Ku reşi' n i n « M erd-i Mô Fev­ ıka i n san» eseri ; 3. Ba s ı m ; K u m , oa r-üt-Teblıyg-ı islômi Yay ı m ı 1 388 H . S. 83 ve aynı sahife n i n di p notu ) . -

H iç şüphe yok k i b u soru, i ma m ·a iti raz yo l l u sorul­ m a m ıştı; böyle bi rşey ola mazdı da. Ancak imam Huseyn' in (A . M ) i le ridekıi kıyamlarına aykırı g i bi görülen bu uz­ laşmanın sebebi n i daha da a çı k la tmaık i ç i n d i . Netekim bu uzlaşmada Küfe'de b u l u n mayan Sü leymôn b. Surad, Kü­ fe'ye gelip bunu duyu nca ve i m a m Hasa n ' ı n Medine'ye g iWkleri ni öğre n i nce Medine'ye g i t m i ş , i mô m 'a , uz lm;ı­ moyı bozup tekra r sava ş mayı tek lif etm i ş , tek:ifi ıkabül ed i l meyince i m ô m H useyn'e başvurmuş, H useyn (A . M ) . « M uôviye sağken susup otura n evlerin izde; andolsun k i bu. ben i m de iste med i ğ i m birşey; M uôviye ö l ü nce d ü şü­ n ü r ü m ; siz de dü ş ü n ü rsünüz; baka l ı m ne olur» buyurmuş­ lardı ( El - i m ô metü v'es-Siyôse'den na klen aynı kitap, S. 76) . i m fün Hasan'ın (A.M) vefatlarından sonra I ra k l ı l a r, Muôviye a leyh i n e hareketi tasarla mışla r, i m a m H useyn'e _ bey'at etmek istemişlerd i . . l mô m 'dan « M uôviye'yle a ra ­ m ızda uzlaşma va r; onu bozmak o l ma z ; M uôviye ö l ü nce bu i ş i ç i n g ereken şeyi yapaca ğ ı m » cevô bını a l m ış l a rdı (Şeyh M üfid ' i n « i rşôd» ıyla «A'l ô m ' ü l - H üdô» dan naklen; - 64 -


S . 78 ve 2. not) . Bütün bu n la r. İ mô m H useyn ' i n (A.M ) . ka r­ deşleri ve zama n ı n ı n İ m ô m ı o l a n Hasan'ül - M üctebô ' n ı n (A.M ) . M uôviye'yle uzlaşmasına karşı old u ğ u hakk ı n da k i söylentilerin asl ı o l mad ı ğ ı n ı . sonra da n İ m ô m Huseyn ' i n (A . M ) kıya m !a rı dola yısıyle ve okl a göre uydurulmuş d ü ­ ş ü ncelerin ifôdesinden ba şka birşey b u l u n ma d ı ğ ı n ı g ös­ teri r. § imam H useyn (A. M ) . ·kardeşleri İmôm Hasa n ' ı n (A. M) vefatla rı ndan dokuz yıl sonra ve M uôvi ye'nin ö l ü m ü n ­ <l e n iki y ı l ö n c e Mekke'ye g itmişle r, Hôşimoğul larıyla Eh­ l i beyt dostlarını 'toplayıp bir h utbe irôd buyu rmuşlar, Eh­ l i beyt'e ve E h l ibeyt Şla 'sına ya p ı la n zulümle rd e n ba hse­ d ip demişlerdi k i : «Bugün b e n s i z e . bôzı şeyler sorma1k istiyoru m ; söz­ l e ri m doğ ruysa gerçe kley i n ; deği lse yala n la y ı n ; sözleri m i .cf u yu n . yazı n , yayı n ; sonra şehi rıeri n ize, boyla rınıza d ö n ü n­ ce emin o l d u ğ u n u z . i n a nd ı ğ ı n ız k i ş i lere sözlerimi d uyu­ run, o n la rı ça ğ ı rı n ; ç ü nk ü be n, bu gerçeğ in sörpüp yıpra n ­ masında n . y i t i p g itmes i nden kork uyoru m ; ama A l l a h , kô­ firler hoşlan masa da n u ru n u pa rlatı r.» (Son c ü m l e LX I ; S a f s ü resi , 8. ôyte•i kerimes i d i r. Tabrısi'n i n «·İ hticôc» ı n­ da n naklen aynı kitap; S. 83-85 v� son sa hifen i n dip­ notu ) . B u h utbelerinde, z ô l i m lerin her ya nı tuttu ğ u n u , M üs­ l ü m ô n l a r ı n , onlara ô detô k u l - köle kesildikleri n i . imansız kişi lerin i ş başına geçtikleri n i , inananla ra a c ı m a d ı k l a rı n ı , zayıflara şiddetli davra n d ı k l a rı n ı , b ü t ü n bunlara ka rşı da A l lô h ' ı n ken d i lerine u l u l uk ihsôn ett i ğ i k i ş i lerin sustukla­ nnı, bu yüzden g azebe uğramaları ihtimô l i n i n pek kuv­ vet l i b u l u n d u ğ u n u a n latmı ş l a r, sonu nda «Allô h ı m » buyur­ muşla rd ı , «Sen bil i rsin ki bu sözleri m , h ükmetmeye rağ­ betimden, mal - m ü l k elde etmeyi d i led i ğ i mden değ i l ; a n­ caık sen i n din i n i n yol l a r ı n ı g östermek, şeh i rleri n i mômur bir h ô le getirmek isted i ğ i mden. Böylece de mazl u m ve çô- 65 -

F. 5


resiz ık u l l a r ı n ı n esen l i ğ e u laşmaları n ı , e m i rleri n i , h ük ü m­ l e r i n i yerine getirebi lmelerini sa ğ l a m a k istiyorum.» Ve sözle r i n i şöyle bitirmişlerd i : «Ey h a l k , b ize yard ı m etmezseniz, h a k kı m ızda i nsôfo gel mezse n iz , zô l i m ler size musal lat o l u rlar; Peyg a m beri­ nizin dinin i n n u r u n u s ü rd ü rü rler. Allah bize yeter ve o n a daya n d ı k , ona yön e l d i k ve va rıp g i deceğ i m i z onun tapı­ sıd ır. » (Son c ü m l eler, 1 1 1 . Sure-i Celll e n i n 1 73. ôyet-i ke­ rimes i d i r . «Tuhaf'ül - U ku u l » dan naklen aynı kita p ; S. 86-89; A rapça Metn i ; S . 298-300 ) . Görül üyor ·k.i i m ô m H useyn (A . M ) ıkıyôma hazırlan­ makta d ı r. § M u ô viye, h i c retin e l l idördü ncü y ı l ını n son l a r ı n d a , o ğ l u Vezid ' i halife ol ma1k üzere yer : n e se çmişti . M u g ı y ra '­ n ı n bu h ususta·k i teşvıyık ı , kend i d i leğine uygun gelmiş, o y ı l Şa m l : l a r, Yezid'e bey'at etm i ş ler, M uôviye, Medine'­ ye g itmiş, orda hal·ka bu bey'at i ş i n i a ç m ı ş , oğ l u n u öv m üş , ha :1kı bey'ate hazırla maya çal ışm ıştı ; ertes i y ı l , gene aynı maıksatla Medine'ye varmıştı. Ebü-Bekr'in oğlu Abd u rra h­ m a n , Ömer'in o ğ l u Abd u l la h , Z ü beyr'in o ğ l u Abd u l l a h , bey'ate ya naşmam ışla rd ı . İ m ô m Hu seyn ( A . M ) v e H ô ş i m ­ o ğ u l l a r ı d a bey'at et memiş lerd i ; esôsen İ m ô m Huseyn (A. M J . Muôviye'ye de bey'at etmem i·ş ve İmôm Hasan (A . M ) , b u h u susta ı srô r etmemes i n i M uôviye 'ye söylemi ş , o d o kabul etmişti. M uôviye, Medine'den son d o nüşünden bir m üddet geçince. İ m ô m Huseyn'e (A. M ) . ha l k a ra s ı n a fit­ ne ve ka rgaşa l ı k sa l maması n ı , ken d i s i n i . ol mayaca k iş­ lere sevkedenlerden sa k ı n mas ı n ı , kendisine ve ü m mete zarar verecek işlere ·kıcı l kışmamasını öğ ütleyen bir mek­ tup göndermişti ( « El - İ m ô metü v'es-Siyôse» den 'naklen ay­ n ı kitap; S . 91 ) . B u mektupta töhmet, d üzen v e tehdid, her ü ç s i l ô h da mevcuttu . -

66

-


i m a m (A. M ) . b u m ektuba ş iddetl i bir ceva p verd ile�. Me1ktuplarında, kendisiyle ve ü meyyeo ğ u l larıyla savaşma­ mayı suç sayd ıık ları n ı , fakat henüz sa.v aşmayı d ü ş ü n me­ d i klerini, kendilerine söz ve aman verd i ğ i hô lde ahdinde d u rmayıp Hucr b. Ad iyy'i, arkadaşlarıyla öld ü rtenin, Amr b. Ha m ı k 'a a man verd i·kten sonra şeh1d etti reni n , babası ta n ı n mayan Ziyôd'ı, ken d i babası n ı n oğ l u ilôn edip kar­ deş ta n ıyan ve tanıta n ı n , RasCı l u l lô h ' ı n dini olan d inde bu­ l u n d u ğ u için All'ye (A . M ) dost o l a n , onu seven Hadra mi'­ yi katlettiren i n [*] . anca•k kendisi, M uôviye o l d u ğ u n u b i l d i ­ riyorlar, « H a l k.o sen i n hüıkmetmenden daha büyük bir f i t­ ne b i l m iyoru m» buyuruyorlar, kötü l ükleri n i , ettiği z u l ü m­ leri sayıp döküyorlar, üsteli·k d e içki içen, .köpe klerle oy­ naşa n bir oğla n ı , o ğ l u Yezld 'i yerine ha life seçt i ğ i n i söy­ l üyorlardı (Bu mektubun Farsçaya çev i risi, «Merd- i Ma Fevka İ nsô n» da, 91-92. Metni 300-301 . sahlfelerdend ir; Meti n , «Ten kıyh ' u l - M a kaal» de, Amr b. Ha m ı·k 'ıl-H üzzfü'. n i n hôl tercemes:nde de vardır; i l . S. 329. Bu mektup, « El - İ mômetü v'es-Si·y ôseııye d e a l ı n m ıştı r) . § Muôviye, h icretin a ltmışıncı y ı l ı Recebi n i n on beşi n­ c i g ü n ü ö l d ü ve yerine o ğ l u Yezid geçti; M ü s l ü m ô n l ı kta rnltanat sarayıyla - debdebes iyle, vezirleriyle - ned i m ler:y­ le, ordusuyla - kumandan larıyla, z ı ndan ıyla - cel lôdıyla, i hsô n ıyla - i n 'ômıyla. z u : m üyle - kahrıyla . . . ve sa l tanat hd­ nedônıyla - keyfi idôresiyle, hazinesiyle ve yoksu l , sürü­ nen hal kıyla k u r u l m u ştu. Kisrô la r, Ara p Kisrô'sının ma­ kaa m ı nı b i r - bir alacaklard ı ; Roma mparatorl u ğ u , ayrı bir d i l le, h ü k ü m lerine baş eği lmeyen bir d i n:e. fa kat İslôm kisves ine bü rü nere k tôrih a l a n ı na ç ı km ı ştı a rtı k. Kend i­ sine böyle bir saltanatı devreden babası ö l ü rken bile boş ucunda b u l u nmak l üz u m u n u d uymaya n , avla nmakla gö­ nül eğ leyen Yezid, g ün ü n ü - gecesini çalgı - çağa nak d i n [*I Abdullah b . Vohyô'i -Hadr:ım!. Emir'ü:·Mü'mlnin'in ( 1\ M i Ca· mel sava ş ında. öncü fedôiierindendi; M u ô v i y e ' n ı n emriyle şehid Edil­ m işlerdir. «Tenkıyh'ul-Makaal» e bakınız; il, S. 223.

- 67 -


!emekle, ıköçek - çeng i oynatma1kl a , içip kendinden geç­ m ek l e s ü rd ü rmeyi ôdet ed i n m i ş bir kişiydi. Maymun lara , köpeklere pe,k dü ŞJk ü nd ü . EbCı - Kubays ad ı n ı tnktı ğ ı bir maymunu vard ı ; ona a la ca - bu laca re n k l i ipek e l b ise g iy­ d i rir, başına i pekten ö rü l müş k ü l ô h kor, d i ş i ıb i r m erkebe b ind irir, atla rla yarışa sokardı o n u ( M es'Cıdl'n in « M ü rCıc'ü 'z­ Zeheb» inden naklen « Merd-i Mô Fev1ka İ nsa n » ; S. 70-71 ) . Şfürd i de; şarabı överken « Benim g ü neşceğizimin b u r­ c u , küpünün d i b id i r; doğusu. sakıynin e l i , batısı d a a ğ ­ z ı m ; testiden kadehe dök ü l ürken ç ıkard ı ğ ı s e s , H atim 'le Zemzem ara sı nda koşuşa n hacıların ayaık seslerini a k­ settirmede. Bu şara p, Ahmed'in din inde haramsa o n u , Meryemo ğ l u Tsa ·nın din ince a l da iç» beyitlerini söyle­ m ekten çekin mezdi (Tetim met'ü l - M ü ntehô 'da n naklen ay­ nı k itap; S. 73) . Kendisiyle şara p içenlere, « Ka lk ı n e y top l u luk, din le­ yin şarkı söyleyenlerin seslerin i ; a n la m larla u ğ raşmayı, b i l g i lerle oya lanmayı bir yana atın da boyuna şa ra p iç­ m eye bakın. Çalgı sesi, Ezan sesinden a l ı koyma kta beni; k ü plerin içi ndeki y ı l l a n m ı ş şarabı h u rilerle değiştim ben» beyitler i n i oku rdu (Sıbt İbn'il - Cevzi' n i n «Tezki re» s i n­ den naklen; S. 73) . i ma m Huseyn'in ( A . M ) ,şehôdeti nde n son ra b i r gün, içki meclisinde U beyd u l l a h b. Ziyad 'ı s a ğ yanına oturt­ m uş , sa kıyli1k eden kişiye, « Nô z i k kemikleri m i nemlendiren �ç kiyi sun bana ; sonra da bir kadeh Ziyôdoğ l u na s u n ; onu da suvar; o, benim katımda s ı r sahibidir; sa l tanat ı m ı , sa · vaş ı m ı pekiştirendi r o» mea l inde i k i beyit okumuş, çen­ g i lere oyna malarını buyurmuş, emriyle m üzik ve ra kıs aıe­ mi başlam ı ştı ( M ürCıc'üz-Zeh eb'den naklen. S. 71 ) . İ mô m H useyn'in (A. M ) m ü barek başları, bir ta ba,k i ç i nde ö n ü ne g etirilip konunca da İbn Ziıb'a ri'n i n , Uhud savaşından son­ ra söyled i ğ i ş u beyitleri o k u m a k cü r'eti n i kendisinde bul ­ muştu : « Keşki Bedr'de b u l u na n büyü klerim sağ o l sa l a rd ı da bu h a l i görselerd i ve sonra d a bana, sevinerek, e l i n var -

68

-


olsun d i ye seslenselerd i . Top l u mu n u l u l a rı n ı ö l d ü rd ük, Bed i r savaşinın öcü n ü a ld ı k ; Haşimoğ u l la rı sa ltanatla oy­ nad ı l a r; yoksa ne gelen bir h a ber var, ne i nen bi r vah iy. Ben de a n a m ı n o ğ l u olmayayım A h med oğullarının yap­ tıkları işlerin öcü n ü a l ma zsa m . » ( Luhüf'ta n , Sıbt İbn Cev­ zi'nin Tezık i re'sinden, Belagaat'ün-Nis a 'dan ve Ebü'I - Fe­ rec'iın Ma kaati l ' üt - Ta l i biyyin ' i nden na klen; S. 226-227). ·İşte böyle b i r 1kişi, M üs l ü m a n ların başına geçmiş, i s­ ıa m m ü me ss i l i , haşa. Ras ü l u l l a h ' ı n ha llfesi o l mu ş ve e ml­ rü l mü m i niri diye a n ı l maya başla m ı ştı ve H useyn (A. M ) , bundan dola·y ı, Medine'de kendi lerine rastlaya n v e Yezid ' e bey'at etmes i n i öğütleyen Merva n ' ı n söz lerine karşı, « Ge rçekten de biz A ı ı a h 'd a i d i z ve gerçekten de O'na dö­ nenleriz, O'nun ta pısına vara n l a rız» ayet-i kerimes i n i oku­ d u ktan sonra [*] , « Esen l :ık İsla m a » buyu rmuştu; «Başımız sağ olsun; ç ü nkü ü m met, Yezid g ib i birinin h ü km ü a ltına g i rmekle büyük bir belaya u ğ rad ı . » ( « Lu h üf» ve « Nefes ' ü l ­ M e h m ü m » da n na klen; S. 99) § Yezid, Medine va l i s i Utbe o ğ l u Velid 'e, imam Hu­ seyn'den (A. M ) hemen bey'at a l mas ı n ı , bu h ususta hiçbir geci kti rmeye m eyda n vermemes i n i emreden b i r me•ktup gönderd i . Mektup, h i cri Altmışıncı y ı l Receb i n i n y i rm i ye­ dinci g ü n ü a kşamı g e l m i şti ; derhöl ima m ·a haber gönde­ rildi ve ç a ğ r ı l d ı . i m a m , yakınları na s i la h l a n ı p beraber g el­ melerini, içerde sesi yüceli nce g i ri p gerekeni yapmala r ı n ı buyur.du ve beraberce h üıkümet kona ğ ı n a g i tt i ler. i mô m , i çe riye ya l n ı z g i rd H e r. Velid , i ma m ' ı sayg ıyla karşı lad ı ; M uaviye'nin ö l ü m ü n ü , Yezid ' i n h i lafet i n i v e bey'at i steğ i­ ni bild i rd i , meıktubu okudu . i m a m (A. M ) . böyle m ü h i m bi r 4 ş i n , h us usi bir mec l i ste, adeta g izl ice o l u p bitmesinin doğru ol mad ı ğ ı n ı, h a lk top l a n ı nca o vakit ne ya p ı l ması ı•ı il. SOre-i Celilenin (Bakara) 156. ôyet-1 kerimesinin sonu oion bu mübôrek sözü, bir ölüm haberi duyan, pek kötü birşey işıten, bir derde, musibete uğrayan kişi okur.

- 69 -


gere kse yapılaca ğ ı n ı b i l di rd i ler. Velid bu sözü doğru bul­ d u ve H useyn'in (A. M ) evi n e dönmesine m üsaade etti. Ve­ lid ' i n ya n ı n da bulunan Merva n , « H useyn'i bıra kma, hapset; g iderse bir d a h a ele geçmez; ya bey 'a t ets i n , ya boynunu vurdur» diye bağ ı rd ı . imam Huseyn (A. M ) . Me rva n ' a , «A gök,g,ö zlü karı n ı n oğlu» buyurd ular , «Sen mi ben i öld ü r­ meye 'kal1kışıyorsun?» Ve odadan çı1k ı p dış kapı n ı n önün­ de bekleyen d ostlarına u laştı , . berôberce evlerine dön­ d ü ler. Merva n , Velid'e, h a reketin i n doğ ru o l ma d ı ğ ı n ı tek ra r edince Velid, «Sen» ded i , «Beni m din i m i mahvetmeye uğ­ raşıyornu n ; bütün d ü nya malını v ers eler, gene d e H u­ seyn'in öldürülmesi ne rôzı olma m . » Velld 'in bu ha re1keti Yezid tarafından d uyulunca o n u azletti; yerine A m r b. Sald-i Aşdak' ı vôli tôyin etti. § Bu resmi bey'ate dôvetten bir g ü n sonra, hicri a l t­ m ı ş y ı l ı Recebinin y i rm i dokuzuncu Cuma rtesi gecesi, i m a m H useyn (A. M ) . Ras O l u l l a h ' ı n (S. M ) , Fôtı met'üz-Zeh­ rô ' n ı n (A. M ) ve Ehlibeyt ' i n (A . M ) merkadlerin i ziyaret edi p Medlne-i M ü nevvere'den çıktılar v e Mekke-i M ü kerreme'­ n i n yol u n u tuttu lar. Hareketlerinden önce Haşimoğ u l l a rı ­ na, « Kendileriyle gelenlerin şehid olaca kla r ı n ı , fakat ken­ d i lerine uymayıp kalanların da bir fethe, bir huzura e ri­ şemeyeceklerin i » b i l d i ren muhtasa r b i r me,k tup yazd ı l a r. Ayrıca kardeşleri M u ha mmed b. ·Ha n efiyye'ye yaz ı l ı bi r vasıyyet - name verdi l er. Bu va ·sıyyet - name, Allah'ın birli­ ğ i ne, Hz. Muhammed'in risa ıetine şehadetle başl ıyor, ôhı­ reti n , cenneti n , cehennemin gerçek old u ğ u n u bildi riyor, sonra kıyamları n ın h edefin i a n l atıyord u; serkeşlik, fesat kopa rmak, zul metmek i ç i n kıya m etmedikleri n i , ced leri n i n ü m meti n i düzene sok.ma:k , ma 'rOfu buyu rma k, m ü n keri nehyetmek, cedleri nin ve baba ları n ı n yolunda y ü rümek için bu işe g irişti kleri n i , amaçlarını kabul edip davetlerine uya n l a rd a n memnun olacakları n ı , kabul etmeyip kendi le­ rine ya rdımda bulunmayanlara, hattô kendi leriyle sa vaşa - 70 -


kal kışanlarn ,sab ı rl a karşı d u raca k l a rı n ı , b i r tek k i ş i kal­ sa lar da gene bu yolu bırakmayaca klarını ızhôr ediyor­ lar, a nca k A l l ô h 'a daya n d ı kla r ı n ı b i l d i r iyorlardı (Bıhôr' ü l­ Envôr; C. XLIV; Tehran - 1 385, S. 329 - 330 ) . İ m ô rn ( A . M ) . Basra l ı la ra da, « K i tô b ı n » , yôni Kur'ôn-ı M ecid ' i n « h ükümlerinin v e Sü nneti n » , Rasü l u l l ô h ' ı n (S.M) buyruk­ l a r i n ı n , törelerin i n , takrirleri n i n «Öldürüldüğ ünü, b'.d 'a t in » , d inde o l maya n, imôna aykırı bulunan işlerin, z u : m ü n , cev­ ri n, ha ksızl ı ğ ı n , kötü törelerin « d i r i lt i l d i ğ i n i » b i l d i ren bir mektup yazm ışlar, onları, «Kitôb'a ve Peyg a m ber' i n ( S . M ) Sünnetine» ça ğ ı rmışlar, bu mektu bu e l d e n göndermiş­ lerdi (Tabari ve l b n Eslr'in Tôrihlerinden naıklen « Merd-i Mô Fevka İnsan; S. 1 06-1 07 ) . § İmôm H useyn (A. M ) . Medine'den ayrı l ı rl a rken k a r­

deşleri Muhammed b. El-Ha nefiyye, kendi lerine, Mekke'­ de ka l maları n ı . imkôn bulamazla rsa Yemen'e g itmelerı ni öğütlemiş, İ m ô m (A. M ) . Yezid'e bey'at etmed i,kçe kendi­ lerini bıra k ma yaca klarını söylem işler, ü m m ' ü l - M ü 'm i n\n ü m m ü Seleme'de ( R . A ) . «Oğulca ğ ız ı m , lra k'a g itmekle be­ n i h ü z ü n lere boğ ma; ç ü n kü ben, ceddinden, O ğ l u m Hu­ seyn, lrnk'ta , Kerbelô denen yerde şehid edi l ecek söz ü n n d uydum» demişti; İ m ô m , « A n a » buyurmuşla rdı ; «Va l lô h i b e n bunu daha i y i b i l i yorum; çô re y o k , ö l d ü r ü lece ğ i m ben; ö l d ü rü leceğim g ü n ü , beni k i m i n şehid edece ğ i n i , nereye edfned ilece ğ i m i . E h l i beytmden ki mlerin şehid edi lecek­ leri n i , heps i n i bi l iyorum; istersen şehid edi leceğim ve defnolunaca ğ ı m yeri sana da göstereyi m » buyurm uşlar, Kerbelô yön ü ne işôret eylemişlerdi (Bıhôr'ül-Envôr; C. XLIV; S. 328-332 ) . § İmôm H u seyn (A. M ) , E h l i beytiyle Mekke-i M ü ker­ reme'ye vardıktan sonra Küfe'deki Şia , Süleyman b. Sıı­ rad ' i l - H uzzfü'n i n evinde toplanmış, Süleyman, o n l a ra , i ma m H useyn ' i n ( A . M ) Mekke'ye g ittiklerini bi l d i rmiş, ona -

71

-


yard ı m ederek din i ihya etmek l üz u m u n u an latmıştı [*J. Bunun üzerine Küfe l i l er, i ma m 'o yard ı m edece k lerine söz verm işler, kend i l e rine, l mk'a gelmeleri iç i n mektuplar yol­ l a maya başla mışlardı. Ba.sra l ı lard a n , Medine'ye g e l i p kendileriıne u la şa n la r v e Hicaz eh!>inden ıkend i lerine uyan­ lar da o l muştu. imam (A . M ) , K Cıfe'ye, a mca l a rı Akıyl'in o ğ l u M ü s l i m ' i , a hva l i a n l a maya, h a l1kta n , kend i lerine bey'­ at a l maya ve sonucu kendi lerine b i l d irmeye memur ede­ rek göndermi şlerd i . M üs l i m , KCıfe l i l e r i n , imam H useyrı (A. M ) ad ına, kend isine bey'at ettiklerini bild irmi·ş, fakat J<:Cıfe'ye vôli olara k tôyin edilen U beydu l la h b. Ziyô d , dört­ b i n beşyüz ık işiyi h apsetmiş, M üs l i m ' l e sava ş m ı ş ve Z i ' l­ ıH ıccen in dokuzuncu ça rşamba g ü n ü , onu şehid ett i r­ m işti. İ mô m (A . M ) . Şôban ayıyla Môh-ı M ü b ô rek'i, Şevv a l v.e Z i ' l-Ka'deyi Mekke'de geçirm işler, M ekke'de kal ırla rsa , arda şehid edi leceık leri ni, bu suretle Mescid ' ü l -Harô m ' ı n h ü rmeti n i n i h l ô l edi lece ğ i n i an layıp haclarını u m re-i m ü f­ rndeye tebdil e'( mişler ve Müs l i m ' i n (A . M ) KCıfe'de şehid e d i l di ğ i g ü n , E h l ibeytiyle l ra k 'a ha.re ket etm işlerd i .

( * ) Süleyman b. Surad, Sahôbedendir, KCıfe'ye yerleşmişti. KO­ felileri. l môm'a yard ı ma teşvıyk ettiği hôlde kendisinin yardım etme­ d iği, İmôm Huseyn'in şehôdetinden sonra nôdim olup imôm'ın öcü­ nü almak için kıyôm ettiği hakkındaki rivôyet yanlıştır. Ubeydullah b. Ziyôd, KCıfeli lerin hazı rlıklarını haber alıp tam dörtbin beşyüz kişi­ yi tutturmuş, hopsettirmişti. Bunlara bir gün yemek veriliyor. bir gün­ _ se veri lm iyordu. Süleyman ve arkadaşları do bunların a rasındaydı; b u yüzden lmôm Huseyn'e (A.M.) yard ım edemed i. Hicretin oltm ışbe­ şlnci y ı l ı Rabiulôh ı rında, Mervan'ın saltanatı zomônındo, lmôm Hu­ seyn (A. M.) adına, kendisine uyanla rla kıyôm eden Süleyman. «Emir'üt-Tevvôbimı d iye anıldı; çünkü kendisiyle kıyôm eden:erin o rasında, mahpus olmad ıkları hôlde lmôm'a (A.M.) yard ı m etmeyen­ ler de vardı; bu yüzden de bu yanlış rivôyet meydana c ıktı. Maiyetin­ deki orduyla. Em evilerle çarpışan Süleyman şehid oldu; başı kesile­ rek Şam'a gönderildi (Tenkıyh'ul-Makaal; il, S. 62-63). - 72 -


§ İ m ô m H useyn (A. M ) , Yezid 'e bey'at etmemeyi v e b u z ô l i m ıktidôra k ı y ô m etmeyi, imô n ı v e İslôm'ı koru­ mayı vôc i b bil m i şti. Abd u l l a h b . Zübeyr'e, «Vall ô h i » d e­ m işlerd i , « Me k ke'de ö l d ü rü l m ektense, h i ç o l mazsa bir karış Mekke d ı ş ı nda öld ürüley i m ; b u , bana d a ha hoş ge­ l i r; a n dolsun A l l ô h ' a , haşarô t ı n y uva larına g i rsem, g e n e ben i ç ııka rırlar, d i led i k l eri n i yaparlar.» (Tabari'den ve İbn Esir'i n « El - Kô m i l » i n d e na klen Merd-i M ôfavk.a i n s ô n ; S . 1 29). Kardeşleri İbn 'ül-H an efiyye ' n i n , Abd u l la h b. Abbôs'­ ı n . İbn Ömer' i n , l mk'a g itmemeleri h a kk ı n d a k i recô l a r ı n ı d a kabul b uyurmuşlard ı . Hare ketleri nden ö nce top l u l u ğa şu kısa h utbeyi irô d etm işlerd i : « Ha md A l l ô h 'a - Allah neyi d i le rse o o l u r; g üç - ıkuv­ vet. a n cak O'nunla elde ed i l ir. Salôt-ü selôm Ras ü l ü n e . Ö l ü m , genç k ı z ı n boyn una ta k ı l a n gerd a n l ı k g ibi Ademo­ ğ'u l la rı n ı n boyu n l a rına taıkı l m ıştır; onlara ezelden yazıl­ m ıştır. Ya '1k ub, nasıl Yüsuf'u özled iyse ben d e geçmişle­ rimi öyles ine özl e m i ş i m d i r ve u l aşaca ğ ı m ' şehôdet yeri n i , ben i m için hazırl a m ıştır A l l a h . Sanki görüyoru m ; Nevô­ vis'le l(erbelô a rasındaki aç kurt l a r, bed e n im i para m pa rça e d iyorlar; bomboş mideleri ni , ba ğ ı rsaıklarını ben i mle dol­ d u ruyorla r. Kud ret ·k.cı lemiyle yazı l m ış olan ölü mden k u r­ t u l u ş yoktur. Biz E h l i beyt, A l l ô h ' ı n rızôsına uymuşuz; O'n­ da n rôzıy ı m ; belôsına sa brederiz; sabreden lerin ecirlerine e reriz. Ras ü l u l lô h ' ı n bed e n i nden bir parça n ı n , O'ndan ay­ r ı l m a s ı n a i mıkôn yoktur; o , kutl u l u k yeri nde, cen nette, O ' n u n l a berôberd ir; O'nun gözü . bizimle aydın lanacaıktı r; vaa.d i n e , bizimle vefô edecekt i r. B ize ca n ı n ı fedô etmeye, b izi mle ca n vermeye hazır olanla r, A l lô h 'a kavuşacakla­ rına tam i na n ç l a i naın m ı ş b u l u n a n la r, b i z i m le g e l i rler; ben . A l l a h d i l erse saba h la y ı n hare ket ediyoru m . » (Bıhôr'ül­ Envôr; XLIV, S . 366-367) . * .. *

Bütün bu n la rd a n a n la ş ı l ıyor k i İ mô m H useyn (A . M ) , b u ıkıyô m ı n sonunda, kend i leri n i n d e , kend i lerine uyan-

- 73 -


!arın d a , ·ken d i le ri n i n de şehid olacaklarını kesin olarak bi­ l iyorla rdı . i l . Sure-i Celile n i n , «Allah yolunda mallarınızı h a r­ CO'Ytın ve kend i n izi teh l i keye atmayı n : g üzel davra n ı n : ç ü n­ k ü Allah g üzel davra n a n l a r ı sever» meô l i ndeki ôyet- i keri­ me. m ü 'm i n i n kend isini tehlikeye atma masını emretmekte; İ m ô m (A.M ) . bi lerek, hem kend ileri n i . hem kendilerine uyan­ l a rı neden neh l i keye attı lar? Bunu izô h için önce ôyet-i ke­ rimedeki teh l i kenin nasıl yorumland ı ğ ı n ı b i lmemiz gerektir. Ayet-i kerimedeki teh l i ke, harcamayı bırak ı p düşma n ı n üst o l ma s ı n ı sağlamak suretiyle m ü ' m i n i n , hem din i ni , inancı­ nı, hem M ü s l ü ma nla rı ve bu a rada ken d i n i helôke atması, m ü ' m i n i n , bağışlanma kta n ü m it keserek isyôna dal ması ve bu suretle helôke a t ı l ması. h a rcayı şta i leri, a ş ı rı dav­ ran ı p perişan olması tarzla rında yorumlanmıştır. S ı rası g e : ince, barış, ilerisi ıcın b i r hazırlan ıştır; bir fe­ tihtir, b i r zaferd i r ôdetô . Fakat s ı rası gel ince de dost­ l a r ı n ı , canı mesô besi nde olan evlô d ı n ı , ayô l iın i . n ihôyet kendi n i fedô ediş, aynı i nanca sô h i b olanları uya rıştı r; ô detô ö l ü leri d i ri ltiştir; cansızlara can veriştir; ölüm hô li­ n e gelmişlere kan zerk ediştir; ü m itsiz l i ğ i g ideriştir. Cenôb-ı RasOl-i Ekrem ( S . M ) , « İşleri n » , A l l a h u ğ run­ da vapılanla rın «Allôh'a en sevg i l isi. Allah için sevmek, A l l a h için buğzetmektir. » , «Sava ş ı n . A l lah katı nda en sevi­ len i , cevreden buyruk sôhibine karşı gerçeği söylemek­ t i r» buyurmuşlard ı r (Cômi 'u� - Sagıyr; ı . S . 9 ) . «Ta k ı yye» bahsinde daha geniş bilgi vereceğimiz cihetle burda özet­ le şunu a rzedel i m ·ki H useyn (A . M ) , bu ık ıyômıyla din i ih­ yô etm iş, z u l m ü , dine karşı olanla rın cü r'etlerini gözler önüne sermiş, Ras ü l u l l ô h ' ı n (S. M ) . « H useyn benden d i r, ben H useyn'den im» buyurdu k l a rı H useyn ' i n , M üslümô n l ı k iddi­ ôsında bulunan ta rafında n ve m ü 'mi nlerin emlri adını ta­ kınan kişi n i n emriyle, nasıl ihônete u ğ radı ğ ı n ı , nas ı l şe­ hld ed i l d i ğ i n i , Rasü l u l l ô h ' ı n (S.M) vücutları mesô besi nde bulunan vücutları n ı n , nası l atlara ç i ğ netil d i ğ i n i , Peygam­ ber"in (S. M ) öpüp kokla d ı ğ ı başın, gözlerin, d ud a k l a r ı n nas ı l ha•ka ret görd ü ğ ü n ü , İ s l ô m ' ı n ne hôle düşt ü ğ ü n ü b ü - 74 -


tün a ı eme ııan etmiştir. Böyle b i r za manda teh l i ke , s us­ ma1k, zulme boyun eğmek, bey'ati kabul etmek, İslô m ı n izzeti ni zil lete satma1ktı. Huseyn (A. M ) . b u teh likeye at­ m a d ı kend i s i n i ; d ostl a rı n ı n şehadet i n i görd ü ; yüzüyle özüyle cedd i n i a n d ı ra n Ali Hber'i, gözü n ü n ö n ünde ka n­ lara b u l a nd ı ; a ltı aylık yavrusu, kucağında okla n d ı ; E h l i ­ beyti nin esa retine inand ı ; t a kat şehadetiyle i s ı a m ı n izze­ ti n i . imô n ı n kud reti n i , hakkın bat ı la karşı zafer i n i bütün ô ieme bildird i ; ced d i n i n din i n i ihyô etti . Buna mem u rdu H useyn (A.M) ve memuriveti n i en g erçek bir su rette, bu fôc1ı0yla , E h l i beyt i n i n esô retiyle eda etti. * * *

§ imam Huseyn (A . M ) . h i cretin a ltmışbirinci y ı l ı Mu­ h a rrem i n i n on uncu günü, ikindi vnkti Kerbelô'da şehid ed ildiler. Şehôdetlerinde, e l l ia ltı ya ş l a r ı n ı biti rm' şler, e l l i ­ yedi nci y ı l d a n d a beş ay, y e d i g ü n geçm işti . Rasu l u l l a h ' la ( S . M ) a ltı, Emlr' ü l - M ü'minin 'le {A.M) otuzyedi yıl yaşam ış­ l a r, kardeşleri i ma m Hasan'dan (A . M ) sonra da on y ı l d a n b i raz fazla ö m ü r s ü rm üşlerdi. Sa lavatu ı ıahi v e Sel ô m u h u a leyh i v e a l a m e n ' isteşhede maa h u . * **

§ M üba rek baş l a rı n ı n , Necef-i Eşrefte, Emir' ü l,:- M ü ' ­ m l nin'in {A. M ) b a ş ta rafla rında medfün old u ğ u , ı ma m Zeyn'ül -Abi·din ( A . M ) ta ra f ı n d a n Kerbeıa·ya götürü l ü p ce­ setleri nin yanına defned i l d i ğ i , Yezl-d tarafı n d a n Medi­ ne'ye, Said b. As'a gönderi l d i ğ i , Fôtımat'üz-Ze h r ô ' n ı n medfün o l d u k la rı yere d efned i l d i ğ i rivôyet e d i l m iş­ tir. Şam'da, Raık ka 'dnki mesc itte medfun b u l u n d u ğ u , Emevilerden A b d ü l m e l i k oğlu S ü l eyman tarafında n Aska­ lan'a gönderi l i p orada defnedild i ğ i , sonra Fatımiler tara­ f ı n d a n hicri beşyüz seksen dört y ı l ı n d a Kahire'ye n a k ledil­ d iğ i ve hôlô ziyô ret-gôh olan yere d efnolundu ğ u da rivô­ yetle r arasınd a d ı r. ·

- 75 -


§ Abbas b. E mi r' ü l - M ü 'mi nin ile A li E kber'in ve Sa­ h ôbeden Habib b. Muzôhir'in ba şları, Şam'da, Şühedô başları n ı n b u l u nd u ğ u yere defned i lm işti r; son rad a n es ki kitôbe y e r i n e yeni bir kitôbe k o n m u ş , bu k itôbeye, ş ü hedôdo n bi rçoğ u n u n a d ları eklenm i şti r. *

§ Kerbel ô fôcıasından soınra Yezid o rd usu , kendile­ rinden maıktül düşenlerin leşler i n i gömmüşler, şehld l eri. o ld u ğ u g i bi bırakmış l a rd ı . Ü ç gün son ra Esedoğ u l l a rı bo­ yu g e l i p ş ü h edayı d efnetti ler. A ltm ı ş ü ç , yahut a ltmışdört h icrlde «Tevvablnı) , ya n i i mam'a ( A . M ) ya rd ım edemey i p öcün ü a l ma1k üze re ık ıya m edenler. Kerbelô 'ya g e l i p şühe­ dayı ziyôret etti ler; bundan da a n l a ş ı l maktadır k i k a b i r­ ler, bel l iyd i . İ m ô m Ca'fer'us - Sôd ıık'tan (A.M) rivôyet edi­ len ve z iyô ret adôbırn b i l d i ren habe rlere göre imam H u ­ seyn'in (A . M ) . A bbas·ın (A.M) d efned i l d i kleri yerlerin üs­ tünde bir sayva n , be l k i basit bir ku bbe va rd ı ve b ura l a ra , herhalde küç ü k b i r k a p ı d a n g i rilmedeyd i ; şehidle r i n ıka­ bi rleri de bel l i yd i ; fa kat bu basit yapıların ·ki m ler . tarafın­ da n yapıld ı ğ ı n ı , yahut yaptı r ı l d ı ğ ı nı bilem iyoruz. § i môm H useyn 'in (A.M) türbeleri, Abbaso ğ u l l arı nd a n Ha rOınü rreşld zamô n ı n d a ( 1 70-1 93 H . 786-809 M . ) y ı k­ t ı rı l d ı ; yeri d üzelti l d i . M e ' m u n ( 1 98-2 1 8 H . 81 3-833 M . ) , t ü rbeleri n i yen iden yaptırd ı . 236 h i c ride (850 M . ) M ütevek­ k i l , tü rbey i , c ivô rındaki bi nôl arı yııktı rd ı ; ziyôretler i n i men 'etti ; ertesi y ı l , b u emri da ha da ş iddetlend i rd i ; o n yıl sonra aynı emri te1kıra rlad 1 ; orayı d üzle1:ti v e a y n ı yıld a ıkend i s i ö l d ürüld ü . O ğ l u , M u ntasa r ( 247-248 H. 861 862 M . ) . türbeyi tekra r yaptırdı ve z iyôreti e m retti . M u 'ta­ zad zamanında (279-289 H. 892-902 M . ) Tabarista n Emiri o l u p ıka rdeşi Dô'i' l-Kebir Haso n 'da n sonra Taba r i s­ taın 'da h ü k ü m s ü ren ve i ma m Hasan (A . M ) soyundan o l a n Dô'is-Sag ıy r Muhammed b. Zeyd, H z . Emlr'ü l-Mü'minln ' i n {A. M ) v e i m ô m H u seyn ' i n (A . M ) türbeleri ni i 'môr e ttird i . - 76 -


Al-i Buveyh 'ten Fenô H os rev Ad ud'id-Devle (Vefatı : 372 H. 982 M . ) . tü rbeyi i'môr ettiri p vakıflar bağ lad ı ; c ivôrına yapı l a r ya ptı rd ı ; m ücôvi rlere i h sa nlarda bulundu. 407 h ic­ rlde ( 1 0 1 6 M . ) . geceleyi n şamd a n l a rdan düşen m u m l ar yü­ z ü nden türbe yandı ; gene Al-i Buveyh 'ten Sulta n ' üd- Dev­ le'ın i n (404-4 1 5 'H . 1 0 1 3-1 024 M . ) veziri Hnsan b. M u­ fadd a l , yen iden yaptırd ı . Son o l a ra k İlha n l ı la rdan Su lta n Üveys, 767 h icri·de ( 1 364-1 365 M . ) tô m i r etti rd i ; o ğ l u S u l­ tan Ah med, 786'da ( 1 384 M . ) tô miri tama m lattı. 930 h ic­ ride ( 1 523 M . ) Şa h ismfül - i Safavi, pek g üzel ve s a natkô­ rô ne bir zarlh hediye ett i ; 1 048'de ( 1 638 M.) Osmanoğul­ larından iV. M u rad , ku bbeyi onarttı ; 1 035'te ( 1 72 2 M.) Nôdir Şôh ' ı n zevcesi , tômir için b i r hayli yard ı md a bu­ l u ndu. 1 232'de ( 1 8 1 7 M.) Kacarlardan Feth -i Ali Şah, kub­ beyi a lt ı n l a kaplattı (Dô i ret'ül-Maôrif' i l-İslômi yyet'i ş-Şiiy­ ye; C. i l ; Bey rut-1 392 H. 1 972. S. 62-64) . Su rda, 1 21 6'da ( 1 802 M . ) Veh hôbilerin , Kerbe l ô 'ya hücum la r ı n ı , t ü r'be-i m u kaddeseyi, m üzeliık a rma ğanları yağmala rıın ı , içlerinde çocuklar ve kad ı n l a r d a b u l u n a n beşbine yakın M üs.lü manı ö l d ü rdüklerini, zarih-ı m ü bô re­ ki yı ktııklarını da esefle kaydetmem iz g e re k (Ayn ı ; S . 64) . *

B i r H useyn ki şehôdetinden son ra yüzy ı l l a r geçt i ğ i h ô lde, sevenlerin g ö n ü l lerinde. Bir· H useyn k i a n ı ld ı kça ş ehld olma d a . Bir H useyn k i her a n z u lme kıyôm etmede. B i r H useyn ki her a n , zulme u ğ raya n l a ra g ü ç- kuvvet ver­ m ede; her a n z u l m e karşı d u rmada, her a n hakkı ızhôr et­ mede.

-

77

-


DÖRDÜNCÜ İMAM ALİ b. HUSEVN ZEVN'Ü L-ABİDİN (A.M ) :

§ Medlne-i M ü nevvere'de, h i c retin otuza ltıncı y ı l t Cümôd e l u s ı n ı n onbeşi nc i g ü n ü doğmuşlardır; o g ü n Emlr'ü l - M ü ' m i nln (A . M ) . Cemel sava ş ı n ı kaza n m ı ş la r. Basra'ya g i rmişlerd i . Otuzse kizinci yılda, Şôba n ı n beşinci g ü n ü doğduk l a rı da rivôyet ed i l m i şt i r. Doğ u m tô rihlerin­ c'e baş,ka rivôyetler de vard ı r. Anneleri n i n , Yezdc ü rd ' ü :ı k ı z ı Şôh -zen a n , y ô h u t Şeh r-bô n uveyh o l d u ğ u , b i r başka h a n : m bu l u nd u ğ u rivôvet e d i l m iştir; İ mô m ' ı n (A . M ) do­ ğ u m la rından so n ra , n i fa s m üddeti i ç i n d e vefôt etm iş lerdir. Kü nye�eri « E b u - M u h a mmed » , lô kapla rı «Zeyn 'ülAbidln - İ bôd et eden lerin bezentis i , Seyy i d ' üs-Sôc idln - Sec­ c'e edenlerin u l u s u » ve «Zü 's-Sefenôt»tır. Sefene, diz a n ­ lam ı na d ı r; sefenôt, bu sözün çoğ u l udur. Fazla secde et­ me'.eri dolayısıyle m ü bô rek a l ı n la r ı nd a , d izlerinde meyda­ na gelen sert l i k yüzünden bu lôkapla a n ı l m ı ş l a rd ı r; «Sec­ côd » , yôni çok secde eden sözü de l ô ka p la rı ndand ı r. Onbi ri e rke k, dönd ü kız olmak üzere onbeş. onu e r­ kek.yedisi kız, onyed i evlatl a rı olduğ u , yalın ı z sekiz, do­ kuz, onüç erkek evlôd ı bulunduğu r ivôyet ed i l m işti r. « U md et'üt-Tô l i b » , soyları n ı n , İ m ô m M u h a m med'ül-8ô k ı r', la (A. M ) Abd ü l la h ' i l-Bôhir, Zeyd - i Şehid , ô mer' ül-Eş ref, H u sey n ' ü l -Asgar ve A l iyy'ü l-Asgar ad lı oğ u lları nda n y ü rü­ düğünü bild i rir. § i m a m Zeyn ' ü l - Ab id i n Aliyy b. Huseyn'in (A.M) d oğu m l a rı , h icri otuza ltı ncı y ı l kabul edi l i rse cedleri Emir' - 78 -


ü l - M ü 'm inln ( A . M ) ô h ı rete intikal lerinde dört yaşla r ı n ı bi· tirm i ş . beş i n c i yaşları n dan da dört ay beş g ü n ü s ü r m ü ş o l d uk ları a n laşı l ı r. Amcaları İ m ô m Hasa n ' ı n ( A . M ) vefat­ ları nda o n ü ç yaş l a r ı n ı bitirmişler, ondördünden de ondört g ü n a l m ı ş l a rd ı r . Bu takd i rde l m ô m Huseyn ' i n (A. M ) şehô­ detlerinde, yirmid ört yaş larını bitirmişl er, yi rmi beş i n c i yaşla rına basm ı ş l a r, o yaşta n da yed i ay, y i rmibeş g ü n s ü rd ü rmüşlerd i r. Kerbe l ô 'da, ra hatsız bul undu·k la rından dolayı, İ m ô m H u seyn (A. M ) . savaşa g i rmelerine m üsôade buyu rma m ış i a rd ı . İ m ô m H u seyn'in (A. M ) şehôdetler i n d e n s o n ra Şimr, E h l i beytin bulundu k ları çadıra s a l d ırmış, i ma m Zey n ' ü l -Ab'din ' i ce (A . M ) şehid etmek istem i ş . f a k a t Ce­ n ô b - ı Zeyneb (A . M ) m ô n i ' o l m u ş , Ha mid b. M ü s l i m de e n ­ gel olu nca Ş i m r, bu işten vazgeçmişti. İ m ô m H usey n ' i n ( A M ) soyları, ke n d i lerinden yürüd ü ğ ü i ç i n , «Adem-i A l i Abô» d iye de a n ı l d ı1k l a rı vard ı r. § Ata ları Emlr'ü l - M ü ' m inln (A . M ) g ibi. geceleri, taşı­ y a b i l d i kleri kadar y iyece·k, od un v.s. y ü k l e n i rler, kapı-ka p ı yoksu l la r ı n evlerine g i derler, onların iht iya çları nı g i derm e­ ye ça l :şırlard ı . Bu a rada yüzlerine n i ka b vurunurlar, ken­ d i l e r i n i ta n ı tmazlard ı . Yoksullar. kend i l e r i ne yard ı m ede­ n iın . İ m ô m Zey n ' ü l -Abidin o l d u ğ u n u . a nca1k O 'nun vefatla­ rından sonra a n l a m ışlardı. § İslôm, h ü rriyeti esas tutan bir d i n d i r. Herkesi eşit göre n , herkesi hür saya n , h ü r l ü ğ ü a s ı l , kulluğu - köl e l i ğ i ô rızl b i len İ s l ô m , b i r yandan dini s u ç l a ra . b i r ya ndan h u ­ k u ka , yô n i diyete ô it suçlara ka rşı l ı k k u l v e côriye azadet· meyi cezô ola mk kabul etm iş. a y n ı zamanda ku l-köle ve côriye azad etmeye karş ı l ı·k pek büy ü k sevapltır vaadey­ lemiştir; b u s u retle i s l ô mda kölel i k - côriye l iık, ôdeta kalk­ m ışken.hele erkekleri hadım etmek, d inde nehyed i l m i ş o l ­ d u ğ u ci het le buna h i ç rastlanmazken. kurulan sa ray:a r, yay ı l a n zeng i n li k , ben i msenen sefôhet ve fütühatta elde k a l a n tutsa k l a r. bu gay r-i i n sa ni müesseseyi yeniden can­ l a n d ı rmış, k ö l e ve ca riye ticareti, esir pazarlarında. ala-

79

-


b i l d i ğ i ne reva ç b u l m u ş . samy l a r, sara y y a v rusu kona k l a r, ku l la rla -ca riyelerle dolup taşmaya başlam ıştı. i m a m Zeyn'ü l-Abidln (A . M ) . bununla ş iddet l i bir m ü­ côdeleye g i rişm işlerd i . Köleler satın a l ırlar. bun l a ra ka r­ ş ı , cedler i n i n sünnetine uyup kardeşçe m u a melede b u l u ­ n u r l a r, yaptı kları hata l a ra göz yumarlar, F ı t ı r Bayra­ m ı nda on ları h uz u rl a rı na çağırıp «Ben sizin suçlarınızı ba­ ğışlad ı m ; siz de, s ize karş ı işled i ğ i m s uçları ba ğ :şladınız m ı » diye sora rlar, o n l a rd a n heıa ı ı ı k a l ı p heps i n i azad e de rlerd i. Satın a ld ı·kl a rı kölele ri, bir yıldan fazla tutmaz l a r, on­ l a rl a hacca g iderler, Arafat'ta h ü rriyet lerini ba ğışla rla r, o n l a ra m a l - m ü lık i h san ederlerd i . Kend i leri, servet s a h i b i o l ma d ı kları halde, varları nı-yoklarını bu y o l a harcarla rd ı . Her bayra m g ü n ü , azadeWk l e ri k u l , y i rm i k i ş i d e n a z o l ­ mazdı. §. Edebe fevıkalade riôyet ederlerd i . Ü vey anneleriyle b eraber yemek yememelerinin sebebi soru l u n ca buyurmuş­ lardı ki: «An nemin benden önce görd ü ğ ü yemeğ i , ondan önce e l i m i uzatıp a l ı r - yersem, ona i sya n etm i ş o l u ru m; o n u n i ç i n yemiyo ru m . »

§ Yemeklerini yet i m lerle, yoks u l larla yerler, çocukla­ ra . ·ke n d i el leriyle lokma sunarlar, yoksullara birşey ver­ meden, onları doyurmadan yemek yemezlerd i . § Halk, kend i le r i·ne büyük b i r saygı g österi rd i ; d üş­ m a n ları , E h l i beyte m u h a lif olanlar b i l e , ıkarşılannda say­ gı g östermek zorund a ka lırlard ı . Kerbel ô faciası n d a n sonra Ehl ibeyt'le Şa m'a g ötürü­ len imam Zeyn ' ü l-Abidln (A . M ) . mescidde, hatib i n , EbO­ S üfya nsoyunu övüp Emlr' ü l - M ü ' m inln ve İ m ô m H useyn ( A . M ) h a k kında kötü sözler söylemesi üzerine, Yezld 'e, « Be n ı m de m inberde, A l lô h ' ı n rızô s ı n ı e l d e edecek, mec-

- 80 -


1 i s e h l i n e ecir vermes ine sebeb olacak birkaç söz söyle­ meme müsôade eder mi.s i n » buyu rmuşlar, Yezid, m üsôade etmek i steme m i ş , fakat mecl iste k i l er, H icazl ıların fesô h a ti ­ n i duyma-k isted i kleri n i söyleyi p ısrô r ed i nce m üsôode et­ m ek zorunda k a l m ıştı. Bunun üzeri ne İ m ô m (A. M ) . m i n beri teşrif buyurup A l l ô h 'a hamd-ü senôdan, Rasü l u l l ôh ' a (S. M ) ve Eh l i beyt i n e salôt-ü selômd a n sonra ş u h utbeyi irôd buy u rd u la r : « Ey insa n l a r, b i z e a ltı ş e y veri l d i ve y e d i şeyle üstü n €dildik : İ l i m , h ı l i m, cömert l i k , fesôhat. y i ğ itlik veri ldi v e m ü ' m i n leri n gönül lerine sevg i m iz i hsôn e d i l d i . Seçi l m iş Peyga mber M u h a m med bizdendir; Sıddıyık ( , O ' n u i l k ger­ çekleyen, imô n ı n ı i lk ızhôr eden) A li, Tayyô r Ca 'fer, A l­ l ô h ' ı n ve Ras ü l ü n ü n Ars l a n ı ( H a mza) ve bu üm meti n i k ı s ı btı ( Ros ü l u l l ô h ' ı n i ki toru n u , soyuınu s ü rd ü ren, iıki hayırlı ü m met mesô bes i nde o l a n o ğ u l l a r ı ) ve Deccôl'i öldüren Mehdi b izdendir; b u n l a rl a da h erkesten ü stün bir ma·ka m .ihsôn edildi b ize. Ben i ta n ıya n ta n ı r; tanı m a ya na da soyumu - sopu m u haber vereyim : Ey insa n l a r, ben i m Me kke'yle Medine'n i n oğ l u ; be· n i m Zemzem'le Safô ' n ı n o ğ l u . Ben i m abôs ı n ı n eteğ i nda H acer'ü l-Esved'i taşıya n ı n o ğ l u . Beiı i m h erkesten da h a i y i , d a h a g üzel b i r tarzda Hac töre n i n i e d ô ede n i n o ğ l u ; benim en hayırlı ve gerçek tavôf e d i p sa'yi ifô eden i n oğ­ l u ; ben i m en hayırlı ve gerçek Hacced i p Leıbbeyk d iyen i n o ğ l u . Ben i m bu rôıka b i n i p göğe a ğ a n ı n oğ l u ; ben i m gece­ leyl•n Mescid'ü l-Harô m 'dan Mesc i d ' ü l-Aksô 'ya va ra n ı n oğ­ lu; benim Cebrôil 'le Sidret' ü l - M ü ntehô 'ya varc n zôtın o ğ ­ l u ; ben i m , h a k•k ında, «Ya klaştı, yak ı n laştı; iki yay kadar ka l d ı , yôhut daha da ya·k ı n » denen zôtın o ğ l u . Ben i m g ö k­ te mel eklerle namaz ·k ı l a n ı n o ğ l u ; ben i m A l l ô h ' ı n d i l ed i ğ i , ken d i s i ne va h yed i l e n iın o ğ l u . Ben i m Muhammed M•Jstafô'­ n ı n o ğ l u ; ben i m A l iyy' ü l - M u rtazô 'n ı n oğlu. Ben i m , A l l ô h'­ ta n başka yoktur tapaca k deyinceye dek h a l kla savaşa-

81

-

F. 6


n ı n o ğ l u ; ben i m Rasu l u l lô h ' ı n h uzurunda iki kıl ıçla savaşa­ n ı n , d üş m a na iki mızmkla vuranın, iki kere göçen i n , i k i bey'atte de bey'at eden i n , Bed i r'de, H u neyn'de dövüşe­ n i n , gözucuyla bakı ncaya dek bile A l l ô h ' a ş i r,k koşmaya n ı n , M ü ' m i n lerin Sô l i h i , Peygamberlerin Vôrisi ola n ı n , dlnö b i d 'at kata n l a rı n kökleri ni kazıya n ı n , M üs l ü ma n ların sev­ g i l isi 1kesilenin, sava ş l a rı n n u ru n u n , ibôdet edenlerin zlne ­ t i n i n ,, a ğ laya n l a ra baştacı o l a n ı n . sa bırl ı la rı n en sabı rlısı­ nıri, Alemler Ra bbi n i n Ra s ü l ü Yasfn ' i n ( M uhammed'in S. M ) soyu nd a n olan. geceleri n i ibadetle geçirenlerin en üs­ t ü n ü bu l u n a n ı n , Cebrfül 'le g ü çlen d i r i l en, Mlkfül 'le ya rd ı m göre n i n oğ l uyum. M üs l ü m a n ların hare m i n i koruya n la rı n o ğ l uyum;dinden ç ı ka n l a r ı , gerçekten sapıp zulmedenleri, bey'atten dön ü p ahdını boza n l arı öld ürenin oğlu . . . Ben i m Fôtı möt' üz-Zeh rô ' n ın o ğ l u ; ben i m kadınların u l usunun oğ­ l u . . . . » ( Blhôr' ü l - Envf ü; X LV, S. 1 37-1 39) . Bu h utbe, hem Yezfd 'in yaptı ğ ı n ı , hem H useyn'in k ıyô­ m ı n ı , hem din i n esas ı n ı , hern de lmô n ın kud ret i n i , gerçe ğ l n azameti n i göstermiş, Yezfd 'e uya n la rı hayretlere d ü ş ü r­ m ü ş , çoğ u n u a ğ latmış. mescidde b i r i syô n havası est i r­ m işti . § Kerbelô fôciasından sonra M edine'ye gelen E h l i beyt, M edine h a l k ı na olayı a n latmış, b i l hassa Cenôb-ı Zeyn e b ' i n (A . M ) fa sôhat ve belôgatları. h a l k ı n . Emevfl er a leyh ine dönmesine sebeb o l m uştu. Bu h a l . Yezld 'e bildiril miş. Ye­ zid , Cenab-ı Zeyneb' i n (A . M ) hal kla görüştürül memesi h aık1k ı nda bir emir göndermişti. Aynı zamanda Uhud şe­ hid ie ri nden o l u p Hz. Peygamber tarafından « Ga sil ' ü l ­ Melfüke - Melekler tarafından yıkanmış» d iye a n ı la n Ha n­ za la'n ı n oğlu A bd u l l a h ' l a bazı k i ş i l e r Şam'a g itmişlerdi . Medine val isi Ebu-Süfya n o ğ l u M u ham med ' i n oğlu Osman ta raf ı ndan gönderi len bu kişi leri Yezid , a ğ ı rlad ı , h a k la rın­ da saygı gösterd i . Fakat bun la r, Medlne'ye dönü nce, Ye­ zid ' i n i ç k i i çt i ğ i n i , çalgıyla meşg u l o l d u ğ u n u , köpeklerle oynaştı ğ ı n ı . d i n le h i çb i r i l g i s i b u l u n ma d ı ğ ı n ı h a l ka yayma­ ya başlaıd� la r. M üs l üman la rı n başında böyle bir k iş i n i n bu-

82

-


l u n ma s ı n ı doğ ru g örmeyen Medine l i le r vo l iy i şeh i rd e n sürdü ler. Yezid , M ü s l l m b. Ukbe'nin ku mandasında o n i k i b i n k i ş i l i k bi r o r d u gönderd i . Savaşta, üçyüzü Saha beden olmak üzere onb' n Medine l i k ı l ıçta n geçiri l d i ; binlerce k ı ­ z ı n ı rzına geçi l çl i . M ü s l i m , Medinel i l erin birer - bire r g e l i p Yezid ' i n kulu o l d u k l a rı n a , ma l l a r ı n ı . canlarını d i le d i ğ i g i b i ta sarruf ed ebi leceğine, d i lerse on ları sata bileceğ i ne, d i ­ lerse a z a d edeb i l eceğine 'yem i n ettird i v e emri yeri ne ge­ ti r i l d i . H a rre o l a y ı denen bu olayda Yezid , i ma m Zey n ' ü l ­ Abidin 'e (A . M ) d o k u n u l ma ma s ı n ı , O'na böyle b i r tekl ifte bu l u n u lmamasını emretm işti. Ümeyyeoğ u l l a rıyla onlara uya n l a r, Medine l i ler ta rafından şeh i rden s ü rü l ü rken, Hô­ ş i m o ğ u l l a rına d ü şma n l ı ğ ıyla ü n kaza n m ı ş ola n Merva n , e h l i n i - ayô l i n i emô net edecek k i mseyi bulamamış, son u n ­ da İmôm Zey n ' ü l -Abidln'e (A. M ) s ı ğ : n m ıştı. İ mô m ( A . M ) , on u n e h l i n i , aya l i n i e v i n e kabul etmiş, koru muştu. Medine emiri H işôm b. İsmail, dôimô İ mô m ' ı n (A. M ) a l eyh i nde bulunduğu, ra stladı kça söz leriyle onu incitt i ğ i hôlde, e m i r l i kten azled i l i nce herkes, ona hakaaret eder­ ken İ mô m (A . M ) . kendilerine uyan lara, ona b i rşey söy­ lememelerini. i ncitmemeleri n i e m i r buyurmuş, rastlayı nca ken d i s i ne selôm veri p gön l ü n ü a l mıştı. Kendilerini söven b i ri s i ne, « Eğer ben» buyurm u ş l a r­ d ı , « Ded i ğ i n g i biysem Allôh'ın be n i yarlıga ması n ı d i lerim; ama ded i ğ i n g i b i deği lsem, d i lerim Allah seni ba ğ ış l a s ı n . » § Emevilerden Abd ü lmelik o ğ l u H işôm, b i r y ı l h acca g itm işti; Hacer' ü l - Esved'e e l i n i sü rmek i sted i yse de ka­ labal ı ktan yaklaşma ya i m kôn bulama d ı . B i r yere otu rup halkın biraz a ra la n masını be·klemeye başlad ı . Bu sırada İmôm Zeyn'ü l-Abidin (A.M) görü n d ü ler. Halk, kendi lerini g ö rünce hemen yol a çtı; g i d i p ·H acer'ül- Esved 'e e l l erini sü rd ü le r. H işôm'ın çevresi n d e k i Ş a m l ı lar bu hô l i görüp şa ş ı rd ı la r. İ ç lerinden b i r i H işôm'a, b u k i m d iye sord u . Hi­ şam, İmôm'ı (A.M} tan ı m ı ştı a ma söyle rse Hôşimoğ u lla-

83

-


rın ı n üstünlü ğ ü a n l a ş ı l ı r d iye bilmez likten geldi. Bu s ı rada Şa i r Farez,d ak [*] H işôm ' ı n sözü n ü d uydu ve «Ben onu tan ıyorum » dedi. Şamlı Farezdaık'a, k i m olduğunu sorun­ c a o, şu kasideyi inşôd etti: «Bu öyle bir kişid i r 1ki Mek1k e'nin d eresi d e ta­ n ı r onu, tepesi de; Kô'be'de tan ı r o n u , Mlkôat'da Kô'be a rası d a, Harem de. Bu, Allah k u l l a rı n ı n en hayırl ı s ı n ı n oğ l ud u r; b•J , öyle bir k işidir k i kötül ü kten kaçı nır, a parıdır, tertemiz, temizliğe d e alemdir bu. Hatlm' i n Rüknü, o g e l ince, eline sarı l ı r da, o, oraya dokunma k isterken o da onun avuc u n u öpmeyi, yüzüne sürmeyi d i ler. K u reyş onu g örünce, sözden bileni , söze baş­ lar da bu der, büyük l ü ğ ü n , yücel iğin sonuna erişmiştir, daha ötesi yoktur a rtık. Ta·kvô e h l i dile getiri l irse, önderleri bunlard ı r; yeryüzünün hayırl ı l a rı k i mlerdir denirse, onlar­ d ı r diye cevap veril i r. Bilmiyorsan bil k i bu, Fôtıma'nın oğludur; ata­ s ıyle Allôh'ın peygamberleri son bulmuştur. Seni n sözün, ona bir zara r · vermez; sözünle. onun ıkad ri e ksilmez; sen i n inkôr etti ğ i n i Arap da tan ı r, A ra p olmayanlar d a .

r l Farazdak, HumClm b. Gaal i b, Ehlibeyti seven b i r şllirdlr; hicri yOzon, yahut onbirde (728-729 M.) vefôt etmiştir; vefôtında doksanı geckindi; yüz yaşında de denmiştir. Hişam, Mervan'ın soyundan ve Emevi halifelerindendir. 1 05-125 H. de (723-743 M.) hüküm sür­ müştür. Bu olay, saltanata gecmeden olmuştur.

1

I -

84

-


Peyg a mberler, onun ata s ı n ı n yüzü suyu h ü rme­ tine i hsana erdiler; ü mmetler, o n u n ü m metin in üstün l ü ğ üyle şerefe u laştıl a r. G üneş, nasıl parı ltısıyla kara n l ıkları ayd ınlatır­ sa. h idayet n u ru da o nu n üst ü n lüğünden par­ lad ı . her yan ı ışıttı. Varl ı ğı ,Rasuıuııah'tan kaynayıp coş muştur, on­ dan vücud a gelmiştir; mayası, huyu, herşeyi , tertem iz o l m uştur. A llah , ezeldeın yüce yaratmıştır. üstün etmiştir onu; Kalem, Levh'a mukadderatı yazdı ğ ı a nd a ta·kdlr edi l miştir b u . Elleri b i r buluttur k i yağm u ru n u yağdırı r, foyda­ sı her yanı kaplar; herkese i hsanda bul u n u r; yokl u k nedir bilmez. Yara t ı l ı ş ı g üzeldi r; kimseye kötül ü k etmez; i·ki şey, g üzel h uy ve i hsan. onu bezedi kçe bezer. Toplumlar borçlanınca , odu r y ü k lerini taşıyan; onları ku rta rmaya azmetti mi, yok l u ğ u n kapısı­ eşiği bile o na ıka rşı g eniş ler, a ç ı l ı r-g ider. Cömert, o n u n keremine u laşamaz; n e kad a r ke­ rem ve ihsaın şôh i b i o l u rsa olsun toplum o n a e ş i t ola maz. Yoktu r sözü n ü , a nco·k şehôdet esnasında söy­ ler; şehôdet olmasaydı , yoktur demesi de var­ d ı r a nlamını verirdi . A llah'ı a nıştaın sonra i l k olarak onla r a n ı l ı rl a r; sözler, o n larla başlar. o n larla biter.» . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

))

FarazdO'k, bu kasideyi inşôdd a n sonra, «Budur EbCi­ Töl ib oğl u A li'n i n o ğ l u H useyn'in o ğ lu A li» dedi. -

85

-


H iş ô m , bu na pek kızdı ve Fa razda k' ı Mekke'yle · Me­ dine ara s ı ndaki Asfa n 'da ha psettird i . Bunu d uyan İ m ô m (A. M ) . o na b i n d ı' na r yol l a d ı . Fa razda k , « Ben bu n u A l l a h v e Rasülü i ç i n söyledi m ı> c.eyip pa rayı a l ma k istemediyse d e Zeyn ' ü l-Abiıd i n (A. M ) , Biz Ehı;beyt verd i ğ i m i z şeyi geri o lmayız buyurd u lar; bu n u n üzerine a ld ı . *

§ İ mô m Zey n ' ü l-Abidln Ali (A. M ) . baba l a rı İ m ô m H u ­ seyn ' i n (A. M) şehôdet i n i n , şehö meti n i n bir ti msô l i , l ü tu f v e ihsô n ı n bir m ü mess i l i olmak, Peyga m ber-! Ekrem'iın b i r yôdigôrı b u l u n ma k ve a y n ı zamanda b i lg i de d e eşi bu lun­ ma mak dolayısıyla herıkes i n sayg ı s ı na mazhar o l muşla r, çevrelerini , i l i m ve edep ôşııklarıyla d o l d u rmuşlard ı . iba­ dette bulund ukları Mescid-i Nebi, ô detô bir medrese hô­ l i n i a l m ıştı. Hicaz'daki b i l g i n ler, ken d i lerine m ü rôcaatla b i l g i leri n i i lerletiyo rlar, hac mevsim lerinde, uza k i l lerden gelenler de ken d i lerinden fayda lanıyor l a rd ı . Z ü h er1, Süf­ yôn b. Uyeyne, Nôfi', Evzfü, Va kıdl, M uha mmed b. İs ha k . . . kend i l erinden rivôyette bulunuyorla r, Tabar1, Ahmed b. H a n bel, Ebu Dôvüd , EbG ' l - Ferec-i lsfa hô nl, Halebl, Ebu­ Tô l i b-i Mekkl. Vô h ı d l g ibi ıken d i lerine e ri şemeyenler de, ondan rivôyette buluna nla rda n fayd a l a n ıyorla rd ı . Sahô beden Côbir b. Abd ullôh'i l-Ansô ri, A m r ıb. Vô i le, Said b. M üseyyib, ü m m ü hô ni'nin kölesi Sô id, Said b. Cü­ beyr, M u ha m med b. Cübeyr, Kaa s ı m b. Avf, ismô i l b. Ab­ d u l l a h b. Ca 'fer, İ bn Ha nefiyye'n i n o ğ u l ları İbrô h i m ve Ha­ san, H a bib b. Ebl Sôbit, Ebu Ya hyô'l-Esedi, Ebü-Hôz i m ' il­ A 'rac, Seleme b. Dlnô r . . . kend i leri nden fayda l a n m ı şl a r, rivôyetlerde b u l u nmuşlard ı r. İmôm M üsô'l-Kôzırn ' ı n (A. M ) ç a ğ ı n a erişen Ebü-Hamzat'üs-Sümôli, İ m ô m Ca 'fer' üs-Sô ­ d ı k ' a (A .M) e ri şen Fu rôt ıb. Ahnef, Ebu-Bekr oğlu M u h a m ­ med ' i n oğlu Côbir, H asa n o ğ l u Eyyüb, Rôf i ' oğlu Ali, Kü­ fe' l i Ebu-Muham med ' i l-Kureşiyy'is-Süddi, ·Horasan lı Dah­ hôk b. M üzôh i m , Keysôn oğlu Tôvüs, Eb u-Abdu rra h man, Küfeli Ha mid b . Müsô, Ebôn b. Tag l ib, Suh ayb'ü s-Sayrafi -

86

-


o ğ l u Hakim ' i n o ğ l u Ebu'l-Fazl Sedir, Rumône o ğ l u Kays, Abd u l l a h ' ü l-Ba rıkıy . . . d a i m ô m Zeyn'ül-Abidin ' i n ashôbın­ dand ır. § İ m ô m Zeyn'ü l-Abidin 'in (A . M ) tedvin e d i l m i ş eser­ l erinden b i r i « E 's-Sa hifet ' ü l - Kô m i le » d i r. «Sa hlfe-i Seccô­ d iyye» de denen bu kita pta , e l l idört duô mevcuttur. B i r nüshası, o ğ u l la rı Zeyd ' ü ş-Şehid 'de o l u p ev lôd ı n a , son ra i m a m Hasan ' ı n (A . M ) oğlu Abdu l l a h ' ı n evl ô d ı n a , m üdev­ ven bir n üshası da İ m ô m M u hammed ' ü l -Bô1k ır'a intikaal etm iştir. Hamd, Salavat ve sôi reye, s ı n ı rl a rı bek!eyenlere, ık ornşula ro , Ramazan ayına, A refe g ü n üne, Cum uaya, Bay­ ra m l a ra , çeşitli işlere ô it b u l u n a n bu d u ô l a r edebi bakım­ dan, Neh c'ü l-Belôg a ' d a n son ra eşsiz b i r değere sô h i p ol­ m a,kla berô ber dini esasları, a h lôkıy u mdeleri, Şia i n a n ç­ l a rı n ı n en i nce nokta larını ta h li l i i htivô etmeleri bak ı m ı n ­ d a n d a pe1k m ü h i md i r . 1 361 h i cride A h med ' ü z-Zencôn iyy' ü n - Necef! tarafından yazı l m ı ş ola n , başta raf ı nda ü stôd M u h a m med M işkôt'ın Önsözüyle «Sa hlfet'ül-Kômi let'is­ Seccôd iyye» n i n sened lerini ihtivô eden ve M u hammed b. A h m ed ' i l-Ahondi tarafından ba stı rı l a n k üçük kıt'adaıki ba­ s ı m ı , en g üzeli ve doğrusud u r. Bu basım, esas tutu larak son zama n l a rd a , Lübnôn'da, « Dô r ' ü l-Gadir» tara f ı nda n aa g e n e ofset ba skı o l a ra k bastı r ı l m ı şt ı r. Şeyh Ba hôi' n i n « Ha d ô ıık'us-Sô l i hin » a d l ı Sahıte-i Seccôd iyye Şerh iyle Sey­ yid Ali Hôn-ı Şirôzi'n i n « R ıyôz'üs-Sô l i kin» a d l ı şerh leri meşhurdur [*] . Ayrıca Ah med M üderris Vahid , « M ekôrim' ü l -Ah lôk» d i ye a n ı l a n duôlarına gen i ş b i r şerh yaz m ı ş ve bu şerh, Tebriz'de bas ı l m ıştı r. İmôm Zeyn ' ü l-Abidin 'in (A. M ) , bir d e «Risôlet'ü l-Hu[ * ] Şeyh Bahôi, 1 030 da ( 1 621 M.) vefôt etmiştir. Hôl tercemele­ ve eserleri için «Reyhônet'ül-Edeb»e bakın ız; il, 1 368 H. 1 328 Ş: S. 382-396. Seyyid Ali Hön-ı Şirôzi, 1 1 1 8, yôhut 1 1 20 de (1706. 1 708 M.) vefôt etmiştir; aynı eserin 1. cildine bakınız; İkinci Basım; 1 335 Ş S ri

.

360-362).

-

87

-

.


kuk » u v a rd ı r; bu risôlede İslami h ukuk esa slarının insani vecheleri, bütün inceli kleriyle izôh edi l mektedi r. *

§ i m a m Zeyn' ü l-Abi,din Aliyy b. Huseyn (A.M ) , h icri d oksanbeş y ı l ı Muharremi n i n onikinci g ü n ü , Ü meyyeoğ u l ­ larından Abdülmelik o ğ lu Velid'in saltanatı zamanında, H i­ şam b. Abdü lmeHk'i n ığvôsıyla zehirlenerek şehôdet mer­ tebesine erişmişlerd i r. Ö m ürleri n i n m üddeti, doğ umla rı otuza ltıncı y ı l ,kabul edi l i rse, elliyedi y ı l , yed i ay, yirmiyed i g ü nd ü r. M edlne-i Tayyibe'de Ba kıy'de, Abbas b. Ab·d ül· mutta l ib'in ve i m a m Hasa n ' ı n medfun bulundu kları ma­ halle defned i l mişlerdir. Selômullôhi Aleyhi ve alô Abôihi 'l­ lzôm ve Evlôd i h i 'l-Kirôm ( D ô i ret'ül-Maôrif'il- İslôm iyyet'iş­ Şlıyye; C. i l , Beyrüt-1392 H . 1 972 M; S. 65-68) .

- 88 -


BEŞİNCİ İMAM MUHAMMED b. ALİYY'iL-BAKIR (A .M)

§ İ môm M u hammed ' ü l-Bô k ı r (A.M ) , h icretin elliyedin­ c i y ı l ı Recebinin ilk g ü n ü , yôhud Safer ayının üçüncü g ü ­ n ü Medlne-i M ü nevvere'de doğmuşlard ı r. Doğ u m yılları 5 6 h icri olaraık d a rivôyet edilmiştir. Baba ları, imam Zeyn' ü l ­ Abidln Ali'd ir (A. M ) ; a nneleri, İmôm Hasan'ın (A. M J k ız­ ları Fatıma'dır; böylece hem baba, hem ana tarafından soyları Emlr' ü l - M ü 'm inln'e (A. M ) u la ş maktadı r.

K ünyeleri « EbO-Ca 'fern dir; kendilerine « EbO-Ca'fer'il­ Evvel» denmiştir. Lô kapları «Bakı m d ı r. Bôkır, yaran, a ç a n a n lam larına gelmektedi r. İ l m i , hikmeti yarıp açtıkları, b i l­ g id e , kendi lerine bir engel, b i r s ı n ı r tasavvur edilemed i ğ i , i l m i tamômı'Yla kavradı kları cihetle bu lôkapla a n ı l m ış­ l a rd ı r. i mô m M uhammed'ül-Bôk ı r (A.M ) , Kerbelô fôciôsında üç yaşlarını bitirm işler, dörd ü ncü yaşlarından beş ay on g ü nü s ü rd ü rm üşlerd i . Dört erkek, ü ç kız çocukları olmuştur. Oğulları ndan İ m ô m Ca'fer'üs-Sôdık ve Ubeydullah'ın an neleri , Ebü-Bekr oğlu Muhammed':n oğlu Kaasım'ın kızı Ü m m ü Ferve'dir. D i ğe r ·iıki o ğ u l la rı A li ve İ brôhlm ad ındaydı . Kızlarının ad­ l a rı Zeyneb ve Ü m mü Seleme'di r. Zeyneb'in Ü m mü Sele­ me diye a n ı ld ı ğ ı ve bir kızları olduğu da rivôyet edilmiştir. Soyları, i môm Ca'fer'üs-Sôd ık'tan (A.M J yürümüştü r . § B i r ık işi, Abd u l la h b. Ö mer'e b i rşey sormuş, İbn Ö mer cevôbı n ı verememişti. O s ırada M uhamed'ül-Bô k ı r'ı görüp soru sora n a , «Git, bu gence sor, ama ne cevap ve-

- 89 -


ri rse g e l , ıb a n a da b i l d i m demişti. A d a m , soruyu İmôm M u­ h a m rne d ' ü l - Ba k ı r'a sorup a l d ı ğ ı cevabı İbn Ömer'e b i l d i ­ rince, İbn Ö m e r « Evet» demişti, « O n l a r her şeyi a n la yan, bilen Eh l ibeytte n d i r. » Mekke ' l i b i l g i n Abd u l l a h b . Ata , « B i l g i n lerin, EbO­ C a 'fer' iın huzuru nda ıkü ç ü l d ü kleri g i b i h i çbir kimsen i n h u ­ z u runda küç ü ld ükleri n i gö rm ed i m ; Ha kem b. Uteybe' n i n , toplumu içinde o kadar büy ü k , 1k adri o kadar yüceyken, onun huz Orunda , m u a l l i m i n i n h uzurundaki ıkıüçük çocuğa dönd ü ğ ü n ü görd ü m » d em i ştir. İ m ô m Muha mmed'ül -Baıkı r (A. M ) , baba l a rı n ı n kurdu­ ğ u gerçek ve İ lôhl medreseyi deva m ettirm işlerd i r . Sa hôbe ve Ta biin i n çoğ u , O'ndan rivayetlerde b u l u n m uş l a rd ı r. i m a m Ca 'fer'üs-Sôd ı k (A. M ) , kend i leri nden şu olayı d uy­ d uk l a r ı n ı söylerler: « Babam dedi k i : Son zaman larında gözleri g örmeyen Côbir b. Abdu l l a h 'i l Ansari'y i , evinde ziya rete g it t i m ; se­ lôm verd i m ; bana. k i m s i n d ed i . Hu seyn o ğ l u A li'nin o ğ l u M u h a m med'im d e d i m . Côbir, Aziz i m , o ğ l u m , bana ya km g e l dedi. Yanına g i d ince i k i e l i m i tutu p ö p t ü ; ayaıklarıma ka p a n m a k isted i ; m üsôade etmed i m , geri çe k i l d i m . Bana, Rasu ı u ı ı a h 'ın (S. M ) sana selômı var ded i . Sel a m l a rı n ı a l­ d ı m ve nas ı l selam söyledi klerini sord u m . Ded i k i : Ra s u ı u ı , l ô h ( S . M ) b a n a , Côbir buyurd u l a r; u m a r ı m ki s e n , ben i m evl ô d ı mdan Huseyn o ğ l u All' n i n o ğ l u M u h a m med'e u laşa­ caık s ı n ; A l l a h ona nur ve h i kımet i h sô n etmiştir; benden ona selôm söy l e . » Tasavvuf i n a n c ı n ı ben i mseyen v e ·ken d i n i ibadete ver­ m i ş olan M u ha m med b. M ü nked i r, « M u h a m med b. A li'yi g örü nceye d ek , Ali b. H u sey n ' i n , fazilet yön ünden kend i g ib i bir ha lef bıra kt ı ğ ı n ı u m mazd ı m ; ben ona ö ğ üt vermek isterken o ba na öğüt verd i » der ve ş u olayı a n latır: «Hararetim bastı ğ ı bir saatta Medlne'nin dolayla rıın­ da' g ezerken Muha mmed b. Ali'ye rastlad ım. Pe k yoru l....;_

90

....;_


m uştu; yan ındaıki iıki 1kişiye daya narak yürüyeb i liyord u ; adama k ı l l ı da terlemişti. Ona , Kureyş u l u la rı nd a n olan se­ n i n g ibi b i r kişinin, bu saatte, d ü nyô için bu derece yorul­ masını hiç de doğ ru bul muyorum d ed i m. Daya n d ı ğ ı kişi­ Jer1 itti, doğru l d u d a bana dedi k i : Val l ô h i b u h ô l d e ö l ü m g e l i p çatsa, ben i, A l lô h 'a edi­ l en ibadetlerden biriyle meşg u l olara k bulur; çünkıü b u ha­ limle ben, kendi m i senden de, bütün h a l kta n d a çekmişim; e h l i m ' n -ayô l i min rızkı için çal ışmaıktayım; ben, Allah'a kar­ şı i rti kôb ed i len bir suçu işler·ken ö l ü m ü n g e l i p çatmasın­ dan korkarı m. Bu sözü d uyunca, Allah sana rah met etsin d ed i m ; sa­ n a öğüt vermeyi i sterken sen bana öğüt verd i n . » *

§ İ môm M u h ammed'ül-Bô k ı r'ın (A.M ) zam a n la rı, Ü meyyeo ğ u ll a rından Mervan oğlu Abd ü lmelik'le oğul l a rı Velid ve Süleymôn'ın, Abd ülaziz oğlu Ömer'in ve gene A b­ d ü ! me l i k'in o ğ u l l a rından Yezid'le H işôm'ın sa ltanatlarına rastlar.

Abd ü l me l i k öyle bir 'kişiydi ki kend isine saltanat m ü j ­ d e lend i ğ i z a m a n , okuma kta o l d u ğ u Kur'ô n ı , «Bu, sen inle son görüşmemiz» deyip e l i nden bımk mıştı. Amcas ı n ı n oğ­ lu ve sa lta natta kend isinin mkı ybi alon Amr-i Aşdnk'ı, sa­ rayına konuk ça ğ ı rmış, kendi eliyle öld ü rmüş, sonra da Şam mescidinde m i nbere ç ı k ı p «Bu ndan böyle» dem işti. « Ki m ben im yaptığım işe d ô i r bir soru sora r, yôhud itirôz ederse cevôb ı n ı a nc a k ,kı lıçla a l ı r. «Abdu llah b. Zübeyr'i Mekke'·de öl·d ü rttüıkten sonra gene Şam 'd a ve m i n berde şu sıözü söylemişti: «Beni taıkvôya teşvıy1k edenin ancak.»

boy n u n u

v u rd u ru ru m

Said b. M üseyyib'e, «Öyle b i r hôle geldim ki» demişti, « Bence a rtı·k hayırla şer, sevapla suç aynı.» Ve Said b. - 91 -


M ü seyyib dayanamayıp « Ka lb i n ö lü mü şimdi sende kemô· le u laşmış» sözün ü söylemişti. Ya,k.ınlarına, ıkendisini u l u · l a m a l a r ı n ı , hakık ında saygı göstermeleri ni emir v e tavsiye etti ğ i Haccôc b. Yusuf'ıs-Sakafi, onun za manında, lra k'ta görü l memiş zulüm l er işlemiş, Kabe'yi taşlatmıştı. Oğlu Ve lid, «Yaptı ğımız işlere, tuttuğ umuz yola ay. k ı rı hmeket edeni n boynunu vururuz: birşey söylemeyip susan d a kahrından ö l ü r - gider» d iyen kişiyd i . Velid, «Cebbör-ı Anid » d iye ta n ı n m ı·ş tı ; Süleyman, yeyip - yeyip doymayan biriydi; Yezid , kadı n lara, şara ba , m üziğe can ı n ı bağ ışlard ı ; ·sa rhoşken öleın côriyesinin leşine sa rılıp ko· kuncaya d e1k onunla yatmıştı: koktuktan sonra gömülen kudırnn leş:ni, bir hafta sonra meza rından ç ı kartmış, kok­ muş, çürü m ü ş leşe sarılmış, «Onu ömrümde bu kadar g ü ­ z e l görmemiştim» demişti v e zorla ha life'yi leşten ayır­ mışlard ı. H işöm, tavlasında beşbi n at beslerd i ; c i m ri l i ğ i , dil lere desta n olmuştu. Velid, cariyesine er·kek elbisesi g iydirmiş. başına sarık sard ırmış, mescide gönderip ha l ka namaz k ı ld ırtmıştı: tefe' ü l ettiği Kur'an-ı Mecid 'den, XIV. Sure-i Celllenin ( İ brahim A . M ) . «Ve peyg a mberler fetih i s­ tedi ler ve her inatçı cebbar, mahrum olup g itti » mealin­ deki 1 5. ôyet-i kerimesi ç ı k ınca, Kur'ô n-ı Mecid'i fırlat ı p b i r yana atmış, «Beni cebbôr-ı a nid ( İ natta a yaık d ireyen zorba) mı savıyor, beni b u n u n l a m ı· tehdid ediyorsun? Evet, işte ben , cebbôr-ı a nid im. Haşir g ün ü , Rabbine ulaşınca, Yarabbi de, beni Velid, pa ramparça etti» meölind e bir kıt'a o kuyup saatlerce Ku r'an·ı oıklo m ı·ş tı. Velfd'in Mani mezhebine temayülü d e h a lık a rasında yayılm ıştı. Sonunda, kendi soyundan gelenler, Ü meyyeoğ u l la rı , h icretin yüzyir­ m i a ltıncı Cumadelôhıra s ı n ı n yirmiseık•izinci gün ü , onu, sa­ rayında ö ldürd üler (744 M . ) . § Bu halifelerin ( ? ! ) içinde, yalnız Mervan o ğ l u Abdü­ lôziz'i n oğl u Ö mer, bir istisna teşkil ediyordu. Bu zôt hic­ reti n doksandokuzuncu y ı l ında, saltanata gelir - gelmez, Hk i ş o l a raık, Muôviye'nin koyduğ uJ pis ve kötü bid'at i , Cumô g ü nl eri, h utbelerde, Emir'ül-Mü'm i nin'e (A.M ) . hôşô , -

92

-


lônet edilmes i n i kaldı rd ı ve bunun yerine, XVI . SOre-i Ce­ lilenin (Nah ! ) . «Gerçekten de Allah, odôlet ve ihsanla m u­ ô meleyi buyurur ve ya kın la rı görüp g özetmeyi emreder; kötü olan, yap ı l maması buyurulan şeyle rden ve azg ı n l ı ktan , ısyôndan nehyeyler; d ü ş ü n ü p a n la m a n ız için de size öğüt verin> meô li ndeki 90. ôyet-i kerimesi n i n okunmas ı n ı em­ retti ; Fede k h u rma l ı ğ ı n ı Cenôb-ı Fôtı ma'nın (A. M ) soyuna verd i ; Ü meyyeoğullarının gasbettiıl<leri şeyleri onlardan a l d ı , Beyt'ül-Môl'e iôde etti ve m ü stahaıklara , Beyt'ül-Mô l '­ den verilen payda eşitl iğe riôyeti şart ·kıoştu. Ü meyyeo­ ğ u l ları, onun hareık etlerini hoş g örmediler ve onu zehi r­ letti ler; h icretin 1 01 . y ı l ı Recebinin y irmidôrdüncu g ü n ü vefôt etti (720 M . ) . *

§ Bu halifelerden 1. Velid 'iın zamôn mda İslôm Ü lkesi, bir yandan Cin s ı n ı rı na varmıştı; bir y.andon Ende l üs fet­ h ed i lmişti. FütOhôt, ha l k ı n gözlerini boya m a kta , g animet­ l e r, zengin lerin servetlerine servetler katmaıktayd ı . Faıkat Abd ü lmeHk'in istibd ô d ı , Velid'in keyfi idôres i , Yezid'in se­ fôheti, öbü r Velid 'in dine, Ku r'ôn'a ihôneti , g izlenecek hô­ li aşmıştı. Ahcf ü lôziz oğlu ö mer'in idôresiyle tam bir tezad görüntüsü veren bu, dine nykırı hareketler. halkta, Ümey­ yeoğ u l l arı a leyhine bir kıyôm havası estirmeye başlamıştı. A raıb m i l l iyetç i l i ğ i , Arab olmayan M üslümônların aşağı g Ö·· rülmesi , gayr-i Arab olanları büsbütün incitmedeyd i . Ha­ lifeler.in sorumsuzlukları, yôhut adôlet sôh ibi olsun, ol­ m a s ı n , onlara itôotin vücObu ha1k kında1ki rivôyet'er, a rt ı k rôvilerin d i llerinde v e yazılmış sahifelerde !<.alıyord u . İmôm H u seyın'in (A. M ) . mazlum olarak ve d i n , iman adına, ü m­ metin selômeti ve İslôm'ın, i nsa n l ı ğ ı n özg ü rl ü ğ ü uğruna şehôdeti unutulmuyor, yer - yer aya klanmalarla, öcalma­ ya ka lkışmalarla yeniden yen iye canlan ıyord u . H icretin yüzyirminci y ı l ı nda, İmôm M uhammecf'ül-Bô·kır'ın (A. M ) tasvıb etmemesine rağmen , İmôm Zeyn ' ü l-Abidin 'in (A. M ) o ğ l u Zeyd, isyôn etmiş, şehôdetinden sonra cesedi , çırıl- 93 -


çıplaık, ta m beş ay, da ra ğ acında b ı rak ı lmıştı . Yüzyirmi b e­ şinci y ı l ın sonlarında, oğlu Yahyö , Cüroan'da kıyöm etmiş, babas ı n ı n ôkıbetine u ğ ra mıştı. Bunlar, h a l ka bir ibret ol­ muyor, Kerbelö fôcıası n ı , Ras ü l u l lö h ' ı n oğlunun şehödeti­ ni, Ehlibeyt'in esa retin i , Muha mmed (S. M ) evlôdına revô görülen z u l ü mleri bir hatı rlatma oluyor, kend ilerine, Ra­ s ü ! u l l ö h ' ı n (S.M) ha lifesi ve mü'minler emlri !ökapları n ı takanların setôhetleri, z u l ü m :eri, bu hatırlatmayı, en azın­ dan h oşnutsuzluk hôline getiriyordu. Ümeyyeoğulları n ı n kendi a ra la rında da hoşnutsuzluıkl a r, hatta kıya m l a r baş­ l a m ıştı ; z u l ü m tem e l i n i n üstüne kurulan bu sa ltanat, a r­ trk çöküyordu. *

§ İmôm M u h a m med'ül-Bô k ı r (A. M ) . Ü meyyeoğu l ları salta natını n son zamanlarınd a yaşamışlar, h ü kumetin, bir yandan dışta k i , bir yandan iı,;i:�·!< i m u h ö l i flerle uğraşma­ sından fayda la nm ışlar, İslô mın gerçek esôsları n ı , i l m i , h iıkmeti ynymışla rd ı r. Sahôbeden olup İ mô m ' ı n (A. M ) z a ­ m ô n ı n a u laşa n l a rd a n v e tô bilnden birçok kişi, kendilerin­ den fayda lan mışlar, rivôyetlerde bulunmuşlard ı r. İbn Şehr­ Aşüb, «Manôkıb» ı nda , ashôbdan Côbir b. Abdullah'i l-An­ sôri'n i n , tô biinden Côbir b. Yezid ' il-Cu'fi'nin, fıkıh bilgin­ lerinden İbn'ül-M übôrek, Evzfü, Ebu-Hanife, Môli·k, Şôfi'i ve Ziyôd b. Münzir'in - Nehdi' n i n , musannıflerden Ta ba ri, Belôzü ri,Selômi ve Hatib'in, kendilerinden faydalandık la­ rını bildirir. « El-Muvatta ', Şeref'ül-M ustafô, E l - İ bône, H ı l­ yet ' ü l-Evliyô 've Sünen ü Ebü-Dôvüd» da, Ebu-Hanife ve Mervzi'n in «Müsned» !erinde, lsfa hôni'n i n «Tergıyb» inde, Vôh ıdi'n i n «Basit» inde, Naıkık aş'ın ve Za mahşari' n i n «Tef­ sir» lerinde, «Ma'ri fetü UsOl'i l�Hadis» te. Sem'ô ni'n i n «Ri­ sôle» inde, kendi lerinden rivôyetler mevcuttu r; rivôyeti n aıklederlerken , « M uhammed b. All dedi k i » , bôzı kere d e « M u h ammed'ül-Bôkır d edi k i » ıkaydım korlar.

H a m rô n b. A'yen'iş-Şeybôni ve kardeşleri Bukeyr. Abd ü l me l i k ve Abdürrahmön , Bezi' oğ l u ismfül'in oğlu M u- 94 -


h a m m ed, MeymOın ' ü l-Kaddôh ' ı n o ğ l u Abdullah, Ebü'I- Es­ ved'in evlôdından Küfeli Merva n o ğ l u Muham med , Nevfel b. Haris evladında n ismfül b. Fad l ' i l-Hôş iml, EbO-HôrO n ' i l­ M ekfOf, Nasıh o ğ l u Za rif, Za rlf' ü l - İ sık ôf'id-Düell oğlu Said, Küfel i Côbir' ü l - H as'ami oğlu İ smail, Beşir o ğ l u U kbe, İ bn' ü l -Hanefiyye ' n i n ,kölesi Mekkeli Eslem, Ebu - Ba sir, Kü meyt ıb. Zeyd'il- Esedl, Nôciyet'üs-Saydavi, Na h ivci Muaz b. M üs­ l i m ' i l-Herra' ve Besir' ür-Rahhôl, i m a m Ba1kır'ın (A.M) as­ habında ndır. Şeyh M üfid, « İ h tısası> ında , H a m n'J n b. A'yen, Zürôre, Fudayl, Muôviyet' ü l -lcli o ğ l u Burayd, EbO-Nuaym o ğ l u H u keym, M ü n z i r o ğ l u Abdullôh oğlu Amır, Zôyide o ğ l u H ucr, Basra l ı Yesô r oğlu Ebü ' l-Cô rOa Ziyôd'ı ve d a h a baş­ kaları n ı , İmôm Bô kır'ın (A M) ashôbı o rasında zi kreder. « H ı lyet ü l - Ev liyô» da, tôbiinden Amr b. Dina r, Atô ' n ı n , Cabir'ül-Cu 'fi'nin, Ebô n b. Tag l i b'in, b i l g in l erden Leys b . Ebi-Sü leym' i n , İbn Curayh'ın v e Haccac b. Ertat'ın, ken­ d i lerinden rivôyette b u l u nd u kları bildirilir. *

§ Ashabından bazılar hakkında kısa bilgi.

A bd u l lah b. Şerik. Ta kva ashôbında n i rfan sôhibi b i r zattı. İ môm M u­ h a mmed'ül-Bôkır'ın (A. M ) . onun h a k1kıında büyük b i r IOtfu ve teveccü h ü vardı. Z ü rôre b. A'ye n . Şeyba n boyundandı; KOfeli d i r. imam Kôzım'ın (A.M) zama n ı n ı idrak etmi şti. imam Ca'fer'us-Sôdıık (A. M ) . Zü­ rare. Ebu-Basir, Mu ha mmed b. M üs l i m ve Yezid b. M uô­ viyet'il-lcll'ye, «Huffôz'üd-din - Dini koruyan lar» demiş­ ler, «Bu toplu m , ba ba m ı n hadislerini d i r iltmedeler; s ı rla­ rımıza emin olmadalar; dünyôda herkesten önce bize gel­ d i kleri g i b i ô h ı rette de herkesten önce bize geli rler» bu­ yurmuşlardır. Cedel ve istidlôlde i leriydi; zamônında h ic - 95 -


k i m se o n u n l a tartışamazd ı . İmômiyyenin Kelôma ô i t bil­ g ilerinin çoğu , Zürôre'den rivôyet edi lm iştir. Yetmiş yaşın­ da, h icretin yüzellinci y ı l ı vefôt etmiştir (767 M . ) . Yezid b . M uôviyet'il - l e li. lcl boyundandı. İ môm'ın (A. M ) i leri gelen ashôb�ndan­

d ı . Sözlerinde gerçek taın ı n a n lo rdandır. Fıkhi fetvôlard a,

kendilerinden faydala n ı lm ı ştır. M u ha mmed b. Mü slim.

İmôm Ca 'fer'us-Sôdık (A. M ) . Abd u l l ô h b. Ebi-Yafür'a, « Neden dini meselelerde M u ha mmed b. M üs l i m 'e 'boşvur- . m uyor, neden ona sormuyorsunuz? Bilmiyor musunuz ki bu zôt. ne bil iyorsa hepsini de babam M u h a m med'ül-Bô­ k ı r'dan işitmiştir» buyurmuşlard ı . H a m môd b. Osman , İmô m iyye i ç i nde, o n un g i bi f ı k ı h b i l g i n i görü lmediğ i n i söyler. Leys-:i Buhteri. EbO-Basir d iye ta n ı n m ıştır. İmôm Sôdıık'a da (A. M ) u laşmışt ı r. A'mô o ld u ğ u ndan, 1kendisine « EbO-Basinı den­ m işti. Ası l 1künyeleri, EbO-Muhammed'di r. İmôm Sôdı·k' • n (A. M ) a shôbı a ra s ı nda bu zatla Abdul lah b. M uhammed-i Esedi, a 'ma idiler. Abdu ı:ah b. Ebi-Ya'für. imôm Sôdık'a d a (A. M ) yetişen EbO-Ya'fOr hakkında, Sôc!ık-ı Al-i Muham med (A. M ) . «Ben im vasıyyetlrni kab u l e d e n v e buyruğuma itôat eyleyen k i ş i o la raık, Abdu l l a h b . Ebi-Ya'fOr'u buld um » buyurmuşlard ır. H ucr b. Zôid. İmôm'ın (A. M ) sôlih ve hayırl ı ashôbından say ı l mı ş­ tır; Himyer boyuındand ı r ve Hadara m ut'luyd u . H amran b. A'yen. Zürô re'nin kard eşidir. İmôm Sôdı1k (A. M ) . onun h a k­ - 96 -


kında, « Hamran b. A 'yen, öyle bi r m ü 'm i n d i r ki val l ô h i ebe­ d iyyen ·d ininden dön mezı> buyurmuşlard ı r. «Ham ra n b. A 'yen ve Ebü-Ya'für, Şia mızdan iıki hôlis m ü 'mind i r >> söz­ leri de Hamran'la Ebü-Ya'für'un d erecelerin i b i ld i rir. Côb i r b. Yezid ' i l - Cu'fi. Küfeli·d i r. «İmôm Bôkı r'do n g i z l i şeylere d ô i r yetmiş bin had is d uydum; bun ları kimseye söylememe i mkôn yok» demiştir. İmôm'ın (A.M) Côbir ha kkında hususi bir tevec­ c ü h leri va rd ı; o da l môm'dan hadis rivôyet ederken, «Va­ sıylerin vasıysı, peygamberlerin i l mi n i n vôrisi Ebü - Ca'fer M uhammed b. Ali a leyh isselôm, bana buyurd u ık i » d iye söze baş)a rd ı . Fudayl b. Yesa r. İmôm SQ.d ı k'a da erişm iştir; bu zatın hakkınd a , « Muh­ bitindendir» buyu rmuşlmdı [ * ] . H uzurlarına g i rd i ğ i zama n . İmôm IA. M l . «Kim b i r ceınnet l iık kişiyi görmek isterse, Fuday l ' i n yüzüne baıksı n » buyu ru rlard ı . Ma 'rüf b. H orbod. Aslen İ ra nlıyd ı ; imôm yüzünden İmôm Bôkır'ın (AMJ yakı n ashôbına katı l d ı . * * *

§ İmôm M uhammed ' ü l - Bôık ır'ın (A. M ) bir tefsirleri vard ı r. İbn Nedim , tefsire ôit tasnif edilen kitaplar a rasın­ .d a bu nu zi kreder ve Zeyd iyye'n'n Cô rüdiyye fırkasının reisi Ebü ' l - CôrOd Ziyôd b. M ünzir'in bunu rivôyet etti ğ i n i b i l d iri r. Ebu-Basir Yahyô b. Kaas: m (. yô hut Ebi'l-Kaası m ) [*] İ tôat edenler, alcak gönüllüler anlam ınadır. XXll. SOre-1 Ce· Hlenin (Hac) 34-35. ôyet-1 kerimelerinde, meôlen, «Müfdele llôat edip alcak gönüllü olanları: öyle kişilerdir onlar ki Allah anılınca kork ularından yürekleri oynar ve. uğrad ıkları musibetlere katlan ı nar: namaz kılmaya devam ederler ve kendi lerini rızıklandırd ı � ı n ız şey­ lerin bir kısm ı n ı yoksullara harcarlar» buyurulmaktadır. İ môm (A.M.) :bu ôyetlerl işôret buyurmuşlard ı r.

- 97 -

F. 7


da b u n u rivôyet etmiştir; A l1 b. İbrôhim b. Hôşim de, «Tef­ sir» ,i nde bunda n :bahseder. Ümeyyeo ğullarından Sa'd'ü l-Hayyır'a bir mektupları vardı r; K üleyni, bu zôta bir mektupları daha olduğunu bil­ d i rir. İ'bn Nedim, « Kitôb'ül-Hidôye» adlı bir kitapları bu lun­ d u ğ u n u da kaydetmeıktedi r. Çeşitl i konu l a ra ô it, kendi le­ rinden, birçok rivayetlerde bulunulmuş ve ashab, bu h u ­ suslarda telifler meyda na getirmişlerd i r. § imam M u ha m med'ül-Ba kı r (A.M ) h icretin yüzen a ltıncı y ı l ı Zi'l-Hıccesinin yed inci g ü n ü vefat etmişlerd i r; h icri yüzen dört, yüzon yedi , yüzon sekiz y ı llarında vefôt emklerine d ô i r rivôyetler de vard ı r. Ö m ü rleri elliyedi y ı l , beş ay, yedi gündü r. Ü meyyeoğu l ları tarafından zehirle­ n ereık şehadet makaamına erişmişlerd ir. Vasıyyetleri mü­ cebince imam Ca'fer'us - sadık (A . M ) tarafından yıkanıp techiz ve tekfin edi lmişler, namazları d a Hz. sadık (A. M ) tarafından kılınmış, Medine-i M ü nevvere'de Bakıy'de ba­ bala rı İmôm Zeyn'ül-Abidin'in yanına defned i l m işlerd ir. Selôm'ullôhi a leyhi ve a ı a abôih'il-ızam ve evlôd i h'il-kirô m ( D a i ret'ü l - M a rif'il-İslômiyyet'iş-Şliyye i l ; S. 69-70. Cevad Fôzıl : Ma'sOm-ı heftom - o heştom Muha mmed b. Al iyy'il­ Bakır ve Ca'fer b. M uhammed'is - Sôd ı k Salôvôt'u llôhi aleyh:mô; ELMI Yayı m ı ; S. 3-83) .

- 98 -


AlTiNCi İMAM CA'FER B. M UHAMMED'İS SADIK (A.M) § İmôm Ca'fer'us-Sôdıık (A. M ) . h icretin se·ksen inci yı­ lı Rabiu levve l i n i n onyedinci cuma gün ü bu ô lemi teşrif et­ m işlerdi r; aynı y ı l ı n Recebinin i l·k g ü n ü doğdu k ları d a ri­ vôyet e d i l m i ştir. Babaları İmôm M uhammed'ül - Bôkı r'dı r (A. M ) ; a nne'.eri, Ebü-Bekr oğlu M u ha mmed'in o ğ l u Kaa­ s ı m ' ı n kızı Ü mm ü Ferve'dir Ü mmü Ferve'ye Ü m m ' ü l- Kaa­ sım da den d i ğ i , a d ı n ı n Fôtıma, Karibe olduğu d a rivôyet­ lerdendir; bu h a n ı m ın annesi de Ebü-Bekr'in o ğ l u A bd ü r­ rahmôn'ın kızı Esmô 'dı r; İmôm Sôd ıık (A. M ) bu yüzden. « Ebü-Bekr ben i i k i kere tevlld etmiştin> buyurmuşlard ır. § K ü nyeleri « Ebü - Abd u l lah, Ebü - İsmfül» ve « EbQ M Osô» dır; meşhuru « EbO - Abd u llah» tır; lô·ka pları «Sôdıık» tır. Vedi erke·k, üç kız çoc u kl a rı o l muştur. O n b i ri erkek. dördü kız olma k üzere onbeş evlôtları olduğu d a rivôyet e d i lmiştir. Zevceleri Hamide-i Berberiyye, İmôm M üsa'l­ Kôzı m'la (A.M ) Muhammed'üd-Diıb ôc, İshak ve Fôtıma'nın a n n elerid i r.

Kend i leri, İmôm M uhammed'ül-Bôkır'ın (A. M ) . vefôtla­ rı ndan önce, oğu l l a rı n ı ve Şia'rnn seçkin kişilerini h uz u r­ ları na dôvet ettikleri n i , on lara, i l. SOre-i Celile n i n (Baka­ ra ) . «Oğullarım. Allah size bu dini seçti; artıık siz d e a n ca k M ü s lümanlar olara k ö l ü n » meôli nde•k i 1 32. ôyet-i kerimesi­ n i okudu kları n ı , sonra yüzlerini kend i lerine döndü rü p , « Ben vefôt edince na'şımı yere koy; b e n i y ıka, c u m u a g ün­ leri g iyindi ğ i m elbisemle kefenle; kabrime i ndirince kefe­ n i m i n bağlarını çöz; defnimden sonra meza rımı, dört par­ ma·k m ı ktôrı yükselt» buyurd u kları n ı, sonra huzQ.r unda k l - 99 -


fere d ışan ç11kmalo rına izin verd i k lerini rivôyet etmişlerd i r. İ m ô m Sôdık (A. M ) buyuru rlar ıki : «Bab{l , vasıyyetlerini yal­ n ızca bana da söyleyeb i l i rd i n » dedim. Buyurdu lar ıki : «Ben­ deın sonro işler k i m i n e l i nde; heps i n i n bun u bilmes i n i , d ost - d üşman. h i ç k i msenin, senin imô metinde b i r ş ü p­ heye d ü ş memesini istedi m . » § İmôm Ca'fer'us - Sôdı k (A. M ) . h'Jba ları İ m ô m M u­ ha mmed'ül - Bôk · r'ın (A.M) vefatlarında , doğum ve vefôt ta­ rihlerindeki cleğ işik rivôyetlere nazaran otuzdört. otuzaltı, otuzyedi , yôhut otuzsekiz yaşlarındayd ıl a r. Saltanat ma­ kaa m ı nda Abd ü l me l i k o ğ l u Hşôm vard ı ; Zeyd b . Ali, l ra k'­ ta h urOc etmiş, onda n sonra oğlu Yahya b. Zeyd. baba­ s ı n ı n öcü n ü o l m a k için kıvôm evlemişti . Her iki k ıyôm da yen i lq iy'e ve Zeyd'le oğlu Yahyô'nın şehôdetleriyle sonuç­ l a n m •ş olmakla beraber ü l kenin i ç d üzen i n i bozmuştu. H :şôm'dan son ra saltanat tahtına g eçen Abdi"ı l meliık o q l u Yezld'in oğlu Velid ' i n hareketleriyse, yalnız Omeyveoğul­ lann •ın a leyhinde bulu no n ları deqil. Omeyyeoaulfrırını da a leyh ine k ışk ı rt m ı ş . n ihôyet ö l d ü rü l m ü ştü. Velid'in öldü­ rü l m e s i . oerçekte, Emevllerin saltanatlarının son uydu . Ye­ rin e peçe n , bir rivôyete göre şaşıl ı ğ ından, bir rivôvete gö ..evse, a s·k erl kumanda n l a,..ı n m':laslarını m:alttıaındrın «Nôkıs - Azalta n » d iye a n ı lnn Yezid . felsefeve <i iiş k ü n bir kisiyrli : M ı r 'tA7 i l e me7heb'ni heni m c:;emisti: İ ra n l ı f"ıir k a ­ d ı n da n doğduğundan dolayı övü n ü r. bu yüzden d e Ü mey­ yeoaıılları tarrıfındnn hos nörü l mezdi . Saltonrıtı nnr.al< beş av. iki qün sürd ü . Bu m ü rldet içi nc!e son Emev1' h Cı k ii mrfôr ı M ervôn-ı H ı môr ve tnrnftorla rı . Velid'in kon l ı aöm!e(lin i mızraqa takmışlar, H allfe Osman 'dan sonro k i olayı ven ile­ m eye kalkısmıslard ı . Yezkl'rlen sonra h ük ü m da r o'an Ve­ lid oqlu İb,..ô h i m . Mervan'dnn korkaraıl< srılta natı b ı rokıp kacmavn krılkısmış. fakrıt vii7"virmi vedi Saferi n i n ondör­ d ü n c ü g ü n ü tutulup öldürülmüştü (744. M . ) .

Mervan, Yezid b. Velld ' i n kabrini açtı rıp leşin i çı•kar­ tara k dôra çektirmiş, Ü meyyeo ğ u l lorının .i leri gelen lerini k ı lıçtan g eçirtmiş, salta natın ı g üçlend irmeye sava ş m ıştı: - 1 00 -


fakat a rt ı k iş, işten geçmişti. Ehlibeyt a·d ı n a ık ıyô m eden­ ler, hemen her yerde üst o l mödayd ı . Sonunda, yüzotuz i k i h icrlde M ervaın, M ısır'ın Buslr kasabasında ö ld ü rü l d ü ; ba­ şı kesi lereık K ufe'ye, Ebü 'l-Abbôs Seffôh'a gönderi l d i (749 M . } . *

Emevller, All (A.M} evlôdına ş id etle ık a rş ı d urma·kla kalmamışlar, ayn ı zamanda, ıkudretlerini A rab m i l l iyetin e dayamı ş l a r, A raıb o l mayan M üslü ma n lara, «Mevôll - Köle­ ler>> adı n ı tO'kmışlar, onları her hususta aşa ğ ı görmüşler, aşa ğ ı latmaya, hattô yok etmeye ça l ışmışlard ı . I r k ü st ü n­ l ü ğ üne dayanan bu s iyôset, Ara b o l mayanla rı n , bil hassa İ ra n l ı l a rın, Ehlibeyt tara f ı n ı tutma larına sebeb olmuştu. · Hz. Peygamber'den (S.M) sonra All'yi (A. M ) . O ' ndan son­ ra oğu lları Hasan ve H useyn ' i (A. M ) . H useyn'den sonra d a H z . All' n i n oğlu M u ha m med b. Ha nefiyye'yi imôm ta nıyan Keysôn iyye fırkası , Abbaso ğ u lla rı h ilôfetine ve Abbas­ oğu l l a rı n ı n h ilôfet i dd iôla rına yol açtı. Muhammed b. Ha­ netiyye'den sonra Keysô niyye ta rafından •i mô m ta n ı n a n ve Ebu - Hôşim d iye a nı l a n oğlu Abd u l l a h , hicri doks·a n­ beşte (71 3-1 4) Şam'da zehi rlenerek öld ü rfüd ü . Oğlu ol­ mad ı ğ ı için i m ô meti , Hz. Peygamber'in (S.M) amcaları Ab­ bôs'ın o ğ l u Abdullôh'ın oğlu . All' n i n oğlu Muhamme·d 'e bı­ raktığ ı iddiô e d i l d i . Muhammed, yüzyirmialtıda (743 M . ) Şa m 'da vefôt edince, oğlu lbrôhlm, i môm ta n ı n d ı . Bu y ı l ­ l a rda , yer-yer, Abbosoğu l ları a dı na h ilôfet dôvetçileri, halkı kıyô ma ·kışkırtıyorlar, gereki nce, Abbasoğ ulla rı a d ı­ n ı anmadan dôvetleri n i Al-i Muhammed a d ı na y ü rütüyor­ l a rd ı . İ brô hlm, Horasan ha l k ı n ı dôvet eden Ebu-Müslim'e yazd ı ğ ı mektupta , a rapça konuşan, yôni A ra b olan kişi­ lerden şüphelendi ğ i n i öldü rmesın i , bunlardan, boyu beş karışı aşa nların hang i s i n i töhmet a ltına a l ırsa, acımadan ıkatletmesini emretmişti. Ehlibeyt tarafta r l ı ğ ını iddiô eden­ ler, yas a lômeti olarak siyah ren g i kabul etmişler, siyah renk l i e lbise g iyinmeye, siyah bayra k kul l a n maya başla- 101 -


m ışlard ı . Emevllerin son h ükümda rı Mervan, İ brahim'i tut­ turmuş, zında na attırmış, ö ld ü rtmüş, bu s O retle kıyamı bastıracağ ı n ı san mıştı. Fakat Ümeyyeoğu l la rı a leyhi ne kıyam edenler, İbrahTm'in kardeşi olan ve son rad a n «Sef­ fôh - Kan döken» d iye anılan Ebü'l-Ahbas Abd u llah'ın a d ı ­ na d ô vetlerini yürütmüşlerd i . Son u nd a , y üzotuz i,ki h icri­ d e , Rabiulevvel ayı n ı n o n dördüncü gün ü Ebü'l-Abbas Ab­ d u l l a h b. M uha mmed'e, KOfe'de ıbey'at edildi ve böylece Abbasoğullan saltanatı başladı (749 M . ) . *

§ Ü meyyeoğu l l a rı n ı n a leyhine başlayan bu k ı ya m ha­ reket i , ilk za manlarda, Abbasoğu l la rı adına kara rlaşma­ dan önce, İslam halifel iğine getirilecek kişide, kesin bir ka rôra varmamıştı. Davetçilerin başları, EbO-Seleme ve Ebu-Müslim, ayrı-oyrı, İmôm Ca'fer'us-Sôdı k'a m ü racaat etmişler, fakat İmôm (A.M) her ikisinin davetleri n i de red­ d etmişlerdi. Hatta sonra , EbO-Ca'fer'ül-MansOr, İmôm'a (A. M ) . Sen de a leyh imize kıyam etmek n i yetindesin deyin­ ce İmôm (A. M ) , « Devlet başka larının elindeyken bu işe gi­ rişmed i,k; şimd i siz h ü kmederken bunu nası l yaparız» bu­ yurmuşlard ı .

Hasan'ül-Müsen n a ' n ı n o ğ l u Abdullôh'a d a d avetçiler tarafında n bir mektup gönderilmişti. O, mektubu alıp İmôm Ca'fer'us-Sad ı k 'a (A. M ) g itmişti. imam (A. M ) . «Onlar, na­ sıl olur da senin ta rafını ·g üdetler; EbO- M ü s l i m ' i Horasan'a sen mi gönderdi n ; on lara siyah elbise g iymelerin i sen mi e m rettin ; onl a rı n birini bile adıyla, soyad ıyla biliyor mu­ sun ? Bana da başvurd ular» buyurmuşlar, ç eki nmes i n i em­ retm işlerd i. Ana ve baba cihetinden İ mam Hasan (A . M l ve Fatımat'üz-Zehrô (A. M ) soyundan olduğu için Abd u l la h 'ul­ M ahz diye a n ılan Abdu llah, oğlu Muhammed' i n , A bbas­ oğu l l a rı a leyhine kıyam etmesini istemekteydi ; hatta İ m a m Ca 'fer'us-Sadık'ın da (A.M ) Muhammed'e bey'at etmesi­ ne taraftard ı . Abd u l l ô h 'is-Seffah , AiT evl a d ı n a saygı g ös­ termekte, bu yüzden bu hareketlere g özyumma·ktaydı. Ve- 1 02 -


rine geçen ka rdeşi Mansur, Ü meyyeoğullo rıımn s iyasetle­ _ rini benimsed i . M u h a m med ve kardeşi İ brahim, imam Ha­ sa n evlôdı n ı n bir kısm ıyla şehld ed i l d i ve bütün A li evl a d ı a leyhine şiddet siyaseti başlad ı ; bu siyaset, b ô z ı h ük ü m­ d a rla rın zam a n l a rı m üstesnô, ıbu soyun d evômı m ü d detin­ ce s ürüp g itti. *

i mam Ca'fer'us-Sôdık (A. M ) , Ü meyyeoğullarının yık ı m devresiyle Aıbbaso ğ u l larının k u ru l u ş d evresinde, ümmetin i mômetini u hdelerine a l m ışlardı. E mevi saltanatı, bir yan­ dan çeşitli isyan ları yatıştırmaya , bir yandan yer-yer a leyh­ l e rine a l evlenen ve Al-i M u h a m m ed'in öcü n ü a l mayı o mac edinmiş görünen 1k ıyam ya ngınlarını sönd ü rmeye, ayrıca da h a l k ı n ı·ktidôra karşı hoşnutsuzluğunu g iderme­ ye uğraşıyord u . Fa kat a rt ı k ne ıık tisadi durumu d üzene sok­ maya i m kan va rd ı, ne ı rk a yrım ı n ı , hatta sathi o�a­ rak telif m ü m k ü n d ü . Zengi n z ümre. asalet iddiasına sığınan servet sôhipleri, daha da m ukted i r b i r h a l e gel­ mek için bölünen leri kışkırtıyorlar, horlan a n z ü m reyse a l­ d a nmaya deva m edip d u ruyordu . Her yanda kan kokma­ d a , öcalma h ı rsı canlan madaydı . Aynı zamanda düşünce ve ina nç bölüntüleri, ayrı lan l a rı , büsbütün ayırmadaydı. A l l ô h ' ı n adaletine inanan Mu'tezile, insanda m utlak i hti­ ya r ve irôdeyi kabul ederken kadere inananla r, herşeyın, her işin Allôh tarafından tnkdir edildiği inancı n ı m utla·k cebre götürüyorla r. şahsi soru ml u l u ğ u orta d a n ka l d ı rıyor­ lardı. Tasavvuf, islôm'da, d ünyadan, d ünya işlerinden el­ lerini yuya n bir zôhidler zü mresi meydana getirmekle kal­ m ıyor, her mazharın, mazha riyetine göre, yaptığ ı işin doğ­ ru ve yeri nde olduğu, hayrın-şerrin, n isbi ve izafi b u l u n­ d u ğ u kanôatıyla Bôtınili ğ i tervlc ediyor, H uıkemô, a l e m i «hadis-i kadim » sayıyor, meleği, şeyta nı, Cebrfül'i, c i n­ leri, felsefi yorumlarla insa n ı n ruhi hô letleri, melekeleri b i l iyor, vahyi, m ütekômil a kl ı n i l h ô m ı olarak tel kıyne kal­ kışıyor, dini , a ıemiın d üzeni için konmuş i nançlar ve ka­ n unlar hôlinde g österiyordu. - 1 03 -


Bu zıt i na nçlara, bu inançları beni mseyen zıt z ü m­ relere karşı l ı k, Tefsir, f ı k ı h , hadis, kelôm, aynı zamanda ricôl , mantıık ve cedel, lügat, şiir ve edebiyat, tôri h , hattô t ı b ve astronomi bilgi leri i n k işôf etmiş, bu b i lgi lerde rü­ süh sôh i pleri yetişmişti. § İmôm Ca 'fer'us - Sôdık (A. M ) , ı ktidôrın za 'fı karşı­ sında, gerçek İslômı yaymnk için bi r zemin bulmuştu . Fa­ kat aynı za manda, M ürcie, Kade riyye, Süfiyye v.s. kar­ şısın da d u r m a k ve b u t ü n bu s ı n ıflara karşı koymak, b u i nançlara karşı Ehl ibeyt mezheb i n i korumak, gerçek i nan­ cı m udôfaa etme1k zoru ndayd ı. İmôm Ca 'fer (A. M ) . imô­ met!eri dolayısıyla bu vazifeyi gerçekten de ifô ettiler ve zamanla rındaki çeşitli inançları temsil eden ;ıı e zhep­ lere ka rşı , Ehlibeyt mezhebine uyanlara «Ca 'ferlıı ve bu mezhebe, «Ca 'feriyyeıı denmesi n i sağla d ı la r. § İmôm Ca'fer'us-Sôdıık (A. M ) , bilgileriyle, üstü n l ü k­ leriyle peık büyü k bir ü n sôhibi olmuşlard ı . M ô l i kl mezhe­ bin i n ·kurucusu sayılan Môl i k b. Enes, «Ü stü n l ük, bilgi, lbôdet ve ta kvô bakım ından Ca'fer b. Muhammed·den i le­ ri biri s i n i ne bir göz görmüştür, ne bir ıku l a k d uymuştur, ne de öylesi b i r k i ş i , biri n i n gön l ü ne, a kl ına geleb i lir>ı de­ miştir. Ebü-Hanlfe'ye, fııkıhta en ileri kimi görd ü n d iye so­ rulmuş, o da, «Ca'fer b. M u hammed'·i görd ümıı diye ce­ vap verm iştir. Zürôre b. A'yen'le kardeşleri Bükeyr ve H a mra n , Sôlih oğlu Cemil . Derrôc oğlu Cemil, Müslim'ut­ Tfü oğlu M uhammed, Muôviye oğlu Burayd , Ha·kem o ğ l u Hiş.ôm, Ebu-Basir, Ubeyd u l l a h , M u h a m m ed , İ m ra n , Sinan oğlu Abdullah, Ebü-Sabb.ôh'ı l-Kettônl g ib i üstün bilgin ler, ü n l ü fi.kıh ô l imleri, O'nd a n fayda la n mışlardır. İ nançlarında, h ü kü m lerinde ayrılı1k olmakla berôber tutarları dörtbi n i b u l a n bilgin, kend ilerinden rivôyette bulunmuş, hadis as­ hôbı, çevrelerinde topla nrn ış:ard ı r ıki Hôfız İ bn Ukde, ri­ côle ôit kitabında bun lo rı ve tasnif ettikleri kitapları a n a r. Bunla rdan başka Sald ' ü l -Ansôrl oğl u Yahyô, İbn Curayh, Süfyôn-ı Sevrl, İbn Uyeyne, Ebu-Hanife, Şa'be, Eyvüb'üs- 1 04 -


Sahtiyôni, Küfe l i Hayyôn oğlu Côbir, Tag l ib oğlu Eba n . A lô oğlu Ebu-Amr, Dln ô r o ğ l u A m r ve diğerleri , kendi le­ rinden hadis rivayet etmişler. faydalaınmış la rd ı r; İ mô m Sô­ d ıık (A. M ) . tefsire, kelôma, fıkha, fıkıh usulüne v.s. ye dö!ı birçok soru lara cevap vermişlerd i r. ·

·İ môm Sôdık'ın (A. M ) çağlarında, tefsirde M u h a m med b. Sfü!:: ' il-Kelbi, ismôil b. Abdürra hmôn-ı Süddi, Ebu-Ham­ zat'is - S ü môll, fııkıh ve had iste Ebu - H anife ve şôgird i Ebu - Yusuf, M ô l i k b. Enes, Ebu - Leylô o ğ l u Abd ü rrah­ m ô n ' ı n oğlu M uhammed, bunlardan başkaları, İbn Curayh , Zübeyr oğlu U rve, İbn Sirin, Hasan-ı Bısri v e Ş·'.l 'bi, Arab lügatı b i l g i n :erinden olup Arab sarfının vôzıı sayılan Kü­ fel i M ü s l i m' ü l - H errô' oğlu M uôz, tarih ve magaazi b i l g i ­ s ! n d e Yesôr oğl u ishaık'ın oğlu M u h a mmed, k itôbette Mervôn-ı H ı môr'ı n katibi Abdü lhamid gibi bilginler vard ı . Katiplerden Küfeli E b u - H ô m i d İsmôil, İ m ô m Sôdık'ın (A. M ) a shôbındandı. Şôi rlerden Seyyid ' ü l-Hımyeri, Aşca'us­ Sulemi, Ku meyt, oğlu M ü stehil ve kardeşi Verd , Ebu-Hü­ reyret'ül-Ebô r, Ebu-Hüreyret'ü l -leli, Affôn oğlu Ca 'fer v.s. de İrnôm Sôdık'ın (A.M ) ashôbın d a n d ı . Tabrısi, «A'lôm'ül - Verf öı d a , M uha mmed b. Talhat'iş­ Şôfi 'i, « Matôlib'üs-Suu l ıı de, Ebu - N uaym'il-lsfahôni. « H ıl­ yet'ü l - Evliyôıı da, İ bn Şehr-Aşub, « Manôkıb» da , İbn Ha­ cer, «Savô ı k» da, Hôfız Abdü lôziz, « M a ô l i m ' u l- ltret'it-Tôhi­ reıı de, İ môm Ca 'fer'us-Sô.dı k'tan (A. M ) rivôyet edenleı i bildiri rler. İbn Şeh r-Aşub, « Manôkıbıı ında, İmôm Ca'fer'den (A. M) ncıkled i len ve çeşitli bilgilere ôid rivôyetler kad a r hi'; k i m seden rivôyet gelmed i ğ i ni bi ldi rmekte ve Nuh b. Der­ rôc'ın EbG-Leylô'ya, «Söyled iğin b i r sözde, yôhut verd i ğ i n bir h ük ümden, h e r h a n g i b i r kimsenin sözü üzerine dön­ d ü ğ ü n , vazgeçtiğ i n oldu m u » d iye sord u ğ unu, o n u n da bu soruya, «Hayır, ancak bir kişi m üstesnô ıı d iye cevap verd i ğ i n i , o kişinin k i m olduğu soru l u nca da, «Ca'fer b. M uhammed» d ed iğ i n i bildirir. -

1 05

-


§ Eserleri.

1 ) Ehvaz vôl isi Necôşi'ye yaz dıkları ve gönderd i k l eri risôle ( Risaletü Abd u l lô h b. Necaşi) . 2) Dini meseleleri ihtivô eden Risaleleri (Şeyh Saduk, «Hısôl» inde, bu risôleyi, İmôm Ca'fer'us-Sôd ık'tan (A. M ) A'meş vasıtasıyla a hzeder. 3) «Tevhid'ül- Mufadda l » diye a n ı la n Risôle (Mufad­ dal 'ıd a n rivayet e d i l d i ğ i için bu a d l a a n ı l mıştır. «Bıhôr' ü l ­ Envôr» da tama m ı mevcud o l d u ğ u g i b i ayrıca taşbasması olarak da basılmıştır. 4) Ashôbına yazd ı kl a rı Risôle ( K üleyni, « Ravzat'ü l ­ Kôfi» n i n başlarında, İsmail b. Côbir vasıtasıyla İmôm'd a n (A.M) rivôyet etmekted i r. 5) 6) 7) 8) 9) a n ıl a n

Reiy ve Kıyôs erbôbına Risôlelerl. Ganimetlere dôir Risôleleri. Abdullah b. Cendüb'e vasıyyetleri. Ebu-Ca 'fer Nu 'môn'il-Ahvel'e vasıyyetleri. Şia 'dan bôzı la rı tarafı ndan « N esr'üd-Dürern diye Risôleleri.

1 0) Ehlibeyte mahabbet, Tevhid , Tman, İslôm, küfr ve tıska ô it sözleri. 1 1 ) Geçime, kazanca d ô i r sorul a ra cevapları. 1 2 ) Rızık elde etmek için çalışmaya dôir ve Sufiyye'yi i lzôm eden Risôleleri.

1 3) i nsanın yaratılışına dôir Risôleleri. 1 4) Kısa ve h ıkemi sözleri. Bunla rın, yozdırılma s u re­ tiyle meydana geldiği rivôyet edi lmiştir. 1 5) Côbir b. Hayyôn-ı Kufi'den rivôyet edilen Rlsôle (Yôfı 'i, «Mir'ôt' ü l-Cinanıı da , Tevhide ve diğer h ususlara ô it beşyüz risôleyi bildi ren bu kitabı zikreder; bunu, Côblr b. Hayya n toplamıştır) . · -

1 06

-


« M ı sbah'uş - Şeria ve M iftô h ' u l - Haık ıyka» a d l ı risdle de İmôm Ca'fer'e (A.M ) isnad e d i l mişse de Mecl isi a hbôr ve mevôıza d ô i r olan bu rısôlenin ü s l ubunun, l mô m lar' ı n ü sluplarına benzemed i ğ i n i bHd i rir; baz ı s ufiyyeni n telifle­ rinden old u ğ u söylenmiştir. *

İ mô m Ca'fer'us - Sôdık (A.M ) . tefsire büyük bir ehem� m iyet vermişler, kendileine soru lan sorulara verdikleri ce­ vaplarla bu b i lg i n i n tedvini nde ô m i l olmuşla rd ı r. Ayn ı za­ m anda sahabe ve tabiinden, kendilerine m ü rôcaat eden­ lere verd ikleri ceva plarla da hadis ve f ı k ı h bilg ileri n i n esaslarını vaz'etmişle rd i r. İmôm (A. M ) . filozoflara , mad­ decilere, sertlikle d e ğ i l , a kli delil lerle ve hoş bir surette karşı d u rmuşlar, a kli del i lleri nakli delil lerle telif etmişler, böylece de dini g erçekleri ızhôr eylemişlerdi r. imam Ca'­ fer'us - sadıık'tan (A.M) başka bir ü stadı olmaya n Côbir b. H ayyan, k i myôya ôit bütün bilg isini O'ndan elde etmiş, b u suretle imôm (A. M ) . k i mya nın da esaslarını vaz' et­ m işlerd i r. Bu bi lgide Côbir'i n, H ô l i d b. Yezid b. Muôviye'­ nin talebesi ol·d u ğ u rivôyetin i n , ·Ha lid'in 704 Miiôdide öl­ düğü, Côb i r'inse 750 sula rı nda doğ d u ğ u d ü ş ü nülrse, g e r­ çeğe uyma d ı ğ ı meydana ç ı ka r. *

§ İmôm Ca 'fer'us-Sôdı k (A. M ) , sorulara verdi·kleri cevaplarla, telifleriyle, çevrelerinde toplanan larla ve kendi­ lerinden tayd a l a nanlarla, gerçekten de bir medrese kur­ muşlardır. Bu mdrese, ba balarının, atalarının ve Hz. Ra­ sul-i Ekrem'in. (S.M) medresesi d i r ve hicret yurdu olan M edine-i M ü nevvere'de, Mesciıd - i Nebl'de kurulmuştur. Surda, imam Ca'fer'den (A.M) . tefsire, hadise, frkha, bun­ ların usul üne, cedele, mantıka, Kelama, M i lel-Ü n:ha le, ricô le, felsefeye . . . ô i t bi l g ileri tahsil ve tahlil edenler, is­ ıam ü lkesinin her yanına d a ğ ı l m ışlar, bilg i leri n i İslôm ô le­ m i n e yaym ışlard ı r. Bilhassa Kute'de, imam Ca'fer'in (A.M) medreses i n i n bir ş u besi ku rulmuştu. Hasan b. A l i yy'il -

- 1 07 -


Şeşşô', «Bu mescidde» der, «do k uzyüz kişiyi g ördü m ; h ep­ si de Co'fer b. Muhammed bana ded i ki diye söze baş­ lama-dayd ı . » § i môm (A. M ) . b i lg i n i n yaz ı l masına, telif i n çoğalma­ sına da ehemmiyet vermişler, ashôbını bu yola d a sev­ ketm işlerd i ; onlara. «Yaz ı n ; yazmad l'kca aklın ızda kalmaz» derlerd i . M ufadd a l b. Ö mer'e, «Yaz ve i l m i n i din kardeş­ lerine yay; ölü nce oğul larına kitaplarını miras bırob bu­ yurmuşlardı. § Bu medrese n i n en bôriz vasfı, bilhassa bağ ımsız oluşuy·d u. İ nançları. dini h ü kü mleri, ı ktidarda buiunan:a­ rın d i l cıkierine göre yorumlayan, o n la ra ya manan. onları koruyan, ya ptrk l a rıını meşru' g ostermeye u ğ raşan kişilerin temôyülleri, bu med resede yer bu lamamaktayd ı ; bu çeşit yorumla r, bu med resede kaıb üi ed i l m i yord u . B u medrese­ de İ slôm, bütün i nsanları b i r görme·kteyıdi ve herkes, so­ rumluydu ; kendisini bir s ı n ıfın i mtiyôzına satanların, bu çeşit bilginlerin yeri değ i l d i , bu med rese ve bu ba ğımsız­ l ı k. yüzy ı l !a r boyunca. Şia - i i mômiyye icti hôdın ın , her han­ gi b i r h ükumete, her hangi bir h Üıkumetin m ü mess i l ine, her h a ngi bir sınıfa dayanmayıp ıba ğ : msız k a lmasına se­ beıb oldu. islôm h ükumetleri n i n hemen hepsin d e, d i n mü­ messilleri ve medrese, h ü k umetten besl e n i r ve yaşa rken , i mamiyye, i mam Ca'fer'us-SOıd ıık'ın (A. M) medreses i n i n yol u n u tutmuş. bu bağ :msızl:ğı korumuştur. Bug ün Necef-i Eşrefte ve Kum'daıki medrese, ıbu med rese n i n devamıdı r. *

§ imam Ca 'fer'us - sad ı k (A.Mi, Emevllerin yıkı ntı d evresiyle Abbasoğu l la r ı n ı n henüz kuvvetlenmed i ğ i za­ m an larda imamette b u l u ndukları hôlde devlete ka rş ı kı­ yam e tmekle, hattô ııktidôrı ele geçirmekle b i rşey yapıla­ mayaca ğ ı meydanda olduğundan İslômı kendi lerine uya n­ la r a rası nda inanç ve ah kam cihetinden, ata l a r ı n ı n , Cenab-ı Rasul-i Ekrem 'in (S.M) tebl ıyğ buyurduk l a rı h ô le i rca'ı he­ def ed inmişler, dini ve Müsl ümanları bölü n t ü l e re u ğ ratan b ütü n fırkalara karş ı d u rm uş lar, kend ilerine uyanlara , ö z-

- 1 08 -


!eriyle, sözleriyle, h a reketleriyle, İslôm'ı temsil etmelerini ö ğQtlemişler, «Ha l k ı bize, ya l n ı z d i l lerin izle çağ ı rmayın» bu­ yura ra k Şla ' n ı n , ah lak bakımı ndan d ü rüst o l mas ı n ı istem i ş­ ler, «Size. A l lah 'tan korkmanızı, O'na ısyôn dan çekinmeni­ z i , size veri:en emeınete riôyet etmen izi, b u suret:e de ha'.k ı , bize sessizce, s u sa rak dôvet eylemenizi tavsiye ederim » buyu rmuşlar, «sessiz olarak nasıl dôvet ederiz» sorusun'J da, «Al lôh'a itôat hususunda size emretti klerimizi tuta rak, i nsan la r a gerçek ve adôletle muômelede b u l u nara k, ema­ netlere riôyet edere·k, ma'rüfu buyurup m ü nıkerden neh­ yeyleyerek. i nsanlar, sizden a nca k hay ı r görmeli ; sizde bu g üzel sıfatla rı, bun l a ra riôyeti, bu üstü nlü ğ ü görü nce, b i ­ z i m üst ü n l ü ğü m üz ü a n la rlar, bilirler ve bize koşa rlar» d e · mişlerd i r. «Bize zinet o l u n , bize ayıp v e ô r getirmeyi n ; h a l·k, sizi görd ü kçe, A l l a h C1J 'fer b . Muhammed'e rahmet ets i n ; ashôb : n ı ne de g üzel terbiye etmiş desim sözleri de bu cümlede n d i r. § Şiasında n olup Abbasoğull a rı tara fından bôzı h üıkü­ met hizmetlerine memur edi len!eri, vazifeleri dolayısıyle. Şia'ya revô görülen z u l m ü n hafifletilmesini sağ la rlar d iye hoş görmüşler, onlara bu h ususta emirler de vermişler­ d i r. Sözgelimi Ebu - B üceyr'i l - Esed! d iye ta nınan Abdul­ lôh'ın - Necôşi, Mansur tarafından Ehvaz'a vôli tôy!ın edi­ lince, İmôm'd a n (A. M ) tutacağ ı yolu g österen yaz ı l ı bir e m i r-nôme istemiş, İmôm (A. M ) , kend is i ne yazd: k'.arı ya­ z ı d a , « Kurtuluşun, i nsanların c1Jnlarını koruma kta , buyru­ ğ u na uya n la rd a n z u l m ü g idermekte, onlara iyi mua mele etmekte, adô lete riôyet eylemekte d i r. Kovucu l u k eden­ lerden sakın; o n l a rı n h·içbir söz ü n ü kabul etme; yoksul­ lara yard ı m et» buyurmuşlar, o da bôzı z u l ü m görenlere ya rdımda bul u n muştu. § Ashôbı n ı , kendi leri ve ata ları hakkınd a a ş ı rı ·i nanç bes:eyen lerıden (Gu lôt'ta n ) de çeıkind i rmişlerd i r; dôima on­ la ra ka rşı durmuşlar·d ı r; meselô M ufaddal b. Yezid'e, Ebü'l-Hattôb'a uya n l a r ha1kıkındo, «Yô Mufadd a l » buyur-

- 1 09 -


m uşlard ı r, «Onlarla d ü şüp kalkmay ı n ; onla rla yeyip içme­ y i n ; onlarla musata ha d a bulunmayın; onlarla evlenme­ y i n . » Böyle olduğu hôlde, Ebü'l-Avcô'. İbn Tôlüt ve diğer­ leri g ibi G ulôt'a karşı d u rd u k la rı hôlde, onlar bile. kendi ­ lerine h ü rmete mecbur kalmışlard ı r. Mesela İbn ' ü l - M u­ kaffa'. birg ü n Mescid'ül-Ha rô m'da, Ebü'l-Avcô'ın oğluna, halkı gösterere,k, « Bu nların içinde, insanl ı k a dına lôyı k olan, o ncaık şu otu ra n kişidir» demiş ve imam Södık'ı (A.M) göstermiştir. * * *

§ O ğ u l l a rı.

ismfül . İ môm Ca'fer'us-Sô d ı k'ın (A.M ) en büyük oğlu olduğu rivôyet ed i l m iştir. H icretin yüzotuz beşinci y ı l ında (752) ve­ fat etmiştir. imam (A. M ) . bütün ashôıbın , onun vefatını bil­ meleri için cenazeleri n i , -na maz k ı l ınacak yere koydurmuş­ l a r, kendilerine başsağ l ı ğ ı verenlere, kefe n i n i açtırıp yü­ zünü gösterm işlerd i . Böyle olma,kla bera ber gene de bir bölü k , onun ö l ü mü nü bir gayıbet sanmış, i ma metini kabul etmi ştir. M edine'de, Ba·kıy' mezarlığı na defnedi l m iştir. Aya ğ ı b i ra z topal old uğ undan «A'rac» d iye de a n ı lı rd ı . Surda, imam'ıın, beden bakımından d a ayıptan sal i m olmasının gerekli olduğu ha�kında.ki imô m i'y ye inancını d a kayde­ delim. Abdullah. imam Ca 'fer'us - sad ı k' ı n (A. M) « EbO - A bdullah» kün­ yesiyle tammalo rı yüzünden, Abd u l l a h ' ı n , en büyük oğu l ­ ları old u ğ u söylen miştir ki bu rivôyetin doğru olması g e­ rek i r. Abd ul l ah, başı büyücek ve ayakları taraklı bulundu­ ğ u ndan, «Aftah - Baş ı büyük ve yassı» ıakabiyle a nı l mı ş­ t ı r. «Aftah ıyye» fırkası, Abd u l l a h ' ı n imametine inanmıştı. l môm (A.M) , bu oğ u l la rını, bôzı h uyları yüzünden pek sev-

110

-


mezlerdi ; ona, «Kardeşin M Osa'ya bak da O'nd a n , u l u­ l u ğ u öğren» buyurmuşlardı. Baba l a r ı n ı n vefô la rından son­ d a uzun m üddet yaşamayıp vefat etti ler. M uh ammed. Pek g üzel olduğundan, « Dibac - İpek kumaş» ıaka­ biyle a n ı l m ıştı. Yiğit ve zôhi d bir erd i ; oruç tutu lması harô m o l a n g ün ler müstesna, yılı, b i r g ü n oruçlu , b i r g ü n oruç­ suz geçirird i . Zevcesi , Abd ul l a h " i l - Mahz'ın kızı Hadlce'y­ d i . Bu H a n ı m . Muhammed'iın, sokağa çı1karJ<en g iydiği el­ biseyi, eve dönünce, bir yoksula verd i ğ i n i rivayet eder. Me'mOn'un saltanatında, H i caz'da kıyô m etm iş, tut u l u p M erv'e gönderil m işti. Me'mun, onu bağ ı ş la mış. hakkında sayg ı göstermiş, hatta yan ı n a oturtmuştu. Horasan'da ve­ fat etmiştir. isha1k. Zahid ve b i l g i n d i . Kend i s i nden birçok had i s rivayet e d i lmiştir. Kardeşi i m a m M Osa ·ı - Kaz ı m ' ı n (A.M) i m a meti­ ne inan mıştı ve « M ü 'min» lô kabıyle a n ı l m ıştı; i ma m M O ­ sô'I - Kazım'la a naları, birdi. Abbôs. U l u l u k la , ihsan sahibi olmakla tanınmıştı. Ali. B i l g i n ve hadis ricô l indendi r. Ta kvô ehliydi. imam Al iyy'ün-Na kıy'nin (A.M ) zaman ına erişm i ştir. Kardeşi i m a m M Osô'I-Kazım'dan b irçok h a d is rivayet etmişt i r. M Osô'l-Kôzım. Kend ilerinden sonra lmômet, bu o ğ u l la rına intikaal etmi ştir. * * *

§ A5hôbındaın bôz ı ları. Cemil b. Derrôc. - 111 -


Küçük kardeşi N uh'la, i ma m Sôdı k'ın (A.M) rôvllerin­ <lendir. Son zamanlarında gözleri görmez olduğu holde İmôm'ın (A. M ) h uzurlarından ayrı l mazdı. Fad l b. Şödön, «Muha mmed b. Ebi-Umeyr' i n evine g itti m ; na maz k ı lıyor­ d u . Secdede o kad a r uzun kaldı ki şaşı rıp kaldım. N a maz­ d a n sonra kendisine hayretimi söyleyince, Cemil b. Der­ rôc'ın secdes'.ın i g örsen ne yapars ı n buyurd u » der. Abdullah b. M ü s kö n . Ashôb : n , s ııkada n sayıp rivöyetlerini kabul ettikleri a l ­ t ı kişiden biridir. İ m ô m ' ı n (A.M) huzurlarına , kendi lerine g österil mesi vôci b olan h ürmette kusur edeb ileceğinden korıkara k, çekinerek g i rerd i . Telifleri vardır. Eban b. Osman. Bu da yuıka nd a bil d i rd i ğ i m i z a ltı kişiden biri d i r. A bd u l lah b. B ü k eyr. Bütün ashôb, bu zatı n bütün rivöyet l erinin gerçekli­ ğ i nde ittifa k etmiştir. Ha mmôd b. Tsô. Bu da s ikada n sayı l mıştır; b i l gi siyle, zôhidliğiyle ta­ n ı n mıştır. H icri iıkiyüz d okuzda, d oksan yaşında vefôt et­ miştir (824 M . ) . C ô b i r b. Hayya n . Kimya b i lg is i n i n kurucusu say ı l ır. Kitaplarında, «Sey-· y l d i m Ca'fern d iye J n d ı ğ ı zôt, İmôm Ca'fer b. Muham­ med 'd i r (A. M ) . Côbir'i n , Karômıta inançları n ı benimsedi ğ i , o nlara meylettiği h a kıkıınd a k i rivôyetler, tam ô m ıyle uydur­ mad ı r. * * "

§ İ mô m Muham med' ül-Bô k ı r (A. M ) . U s u l vôzııydı ; bu b i l g iye dôir i l k kitôbı, İ m ô m Ca'fer'us-Sôd ı k' ı n (A.M ) as-

- 112 -


1ıôbından olup imam Aliyy'ür-Rızô'nın (A. M ) imômet cağı­ na e rişen H işôm b. Hakem tasnif etmiştir ve bu b i l g i n i n en ehemmiyetl i bahislerinden olan «Söz ler v e Bah is ler» konusunu eleşti rm iştir; sonra Yunus b. Abdürra hmo n , ha­ d islerdeki ihti löflara, a n l a m lara birbirine uymayan iki ha­ dis i n , çeşitl i yoru m larla birbirine uyduru l ma s ı na , yôhut bı­ r i n i n tercih ine dôir b i r kita p tasnif etmiştir; böylece de b u bilgi, metod larıyla tedvin edilmiş, n ihôyet Ebu - Seh l - i Nevbahti ve b i l hassa Kur'ô n ' ı n a n l a m ı na, i na nca, mezhep­ lere, tevtıide v.s. ye dôir bi rçok kita bıyla ta n ınan Hasan Nevbahti gibi bilginler yetişmiştir. § İ môm Ca 'fer'us - Sôd ık'ın (A . M ) ashôbından Ebrın b. Tab l i g , eserleriy'.e, Kur'ôn-ı Mecid 'e ôit bilgi leri vaz'et­

miş, Mufaddal b. Ömer, tevhide dôir eser vermiş, Côb'r b. Hayyan, kimya b i l g i s i n i meyda na getirmişti. Zürôre, EbCı Basir, Muha mmed b. M üs l i m , ismôil b. Ebi - H ô l i d ve di­ ğerleri de kitapl a r yaz m ışlar, bu suretle çeşitl i b i l g i lere ôit b: rcok k itap tasnif edi l m işti r. Akaa Bozorg-i Teh rô n i ( A l l a h derecôt ı n ı ô li ets i n ) . imam Ca 'fer'in (A.M) a shôb n ­ dan i kiyüz kişinin, hadise dôir tasnif e d i l m i ş kita pla rı o l ­ d u ğ u n u iıbld i rir. * * *

§ İmôm Ca'fer'us - Sôdık A M ) o l d u kça uzun bir fet­ ret c'evresinden sonra, İslôm'ın k u rd u ğ u ı ktisôdi, ictimôi ve siyôsi d üzenin. savaşla, ıktidar sôhiplerine karşı dur­ makla sağlanamayaca ğ ı n ı a n la mışlar, s iyôsete ka rışmrı· mışlar, buna ka rşıl ı k M üs l ü manları, i nanç, a h l a k ve ah· kôm yöü n ü nden uya rmaya koyul m uşlardı. Böyle o l mrı k 'a 'berôber, Abbasoğulları d evletin i n i kinci h ük ü mdôrı Man­ s u r (Saltanatı : 1 36-1 58 H . 753-775 M . ) . zôh iren İmôm Sôdı·k'a (A . M ) büyük bir h ü rmet gösterme,!<te, fakat her an O 'ndan, O'nuın Ras u l u l lôh'a ( S . M ) ya k ı n l ı ğ ı n d a n , halk ta­ rafı ndan sevilip sayılmasından, tek sözle n ütazundan ş ü p­ helenmekteydi . Bir kere, İ môm'ın (A. M ) Medine'deki ev­ Jerin i n yakılmasını emretmiş, emri yerine g etirilmişti. Bir.

- 113 -

.

F. 8


kaç kere de İ môm'ı (A. M ) l rak'a getirtmiş, Nefs - i Zek i yye Muhammed b. Abd u l lôh'a yard ı m ettiği hakkındaki söy­ lentilere. kendisine yazılan yazı l a ra dayanara k şehld et­ tirmeyi kurmuştu . § imam Ca 'fer'us - Sôd11k (A. M ) . h icretin y üzkırk se­ k izinci y ı l ı Şevvô linin yirm ibeşinci g ü n ü Medine 'de vefôt ettiler. Mansur ta rafından zeh i rleti l d i kleri rivôyet ed i l miş­ tir. Medine vô l is i M u h a mmed b. S ü leyma n ta ra f ı n d a n , İ m ô m ' ı n (A. M ) vefatları, Ma nsur'a, mektupla b i l d i ril ince, Mansur'uın ağla d ı ğ ı , « Nerde Ca 'fer gibi biri» dediği d e rivôyetler a rasında d ı r. Ayn ı zamanda gene bu Mansur, Medine vôl isine. Ca 'fer. yerine birisini vasıy tôyln etmişse, onun hemen öld ü r ü l mesine dôir bir e m i r gönderm işti. Muham med b. S ü leyman, imam'ın ( A . M ) . vasıy olara k Ma nsur'u, kendisi n i . yôni vôli Muhammed ' i , oğulları Ab­ d u l lah'la Musô'I - Kôzı m ' ı (A.M) ve zevceleri Hamld e - i Berberiyye'yi tôyln ettiklerin i mektupla b i l d i rince, bunları ö l d ü rmek doğru değ i l deyip n iyetinden vazgeçmiştir.

ima m · ı n (A.M) ashôb·ndan Ebu - Hazma - i Sümôll, ve­ fatlar ı n ı haber veren kişiye, yerlerine k ' m i va sıy tôyln bu­ yurdukla rını sormuş, oğu l ları A bd u l l ô h ' la MGsô'yı ve Man­ sOr'u tôyin buyurd u k la rı n ı duyunca . «Küçüğe delôlette bulundu, büyüğün h ô l i n i a n latmış oldu ve pek büyü k bir işi de g izledi» demiş. bu sözle neyi kasdettiği soru lunca d a , «Büyüık oğl u A bd u l l ô h ' ı n vücudunda noksan var; imam olamaz; bu suretle k üçük oğlu MGsô'yı bild i rmiş o luyor; Ma nsur'un vasıyyetiyse, i mômet g ibi büyük bir işi gizlemek için» cevôbını vermiştir. i mam Ca'fer'us - Sôdı·k (A . M ) . vefôt!arından önce ya­ k ı n l a n n :ın . kendilerine uyan la rdan ileri gelenlerin heps i n i huzurlarına çağırmışlar, o n lara, « Namazı k ü ç ümseyen le r» ( . k ı l mayan l a r değ i l , m ü h imsemeyerek k ı la n la r, küç ü k b i r i ş saya n l a r) . «Gerçekten d e bizim şefaatimize n ô i l ola­ mazlar» buyurmuşlardır. i m a m Ca'fer'us - Sôdı k (A.M) . Eimme-1 H üd ô (A.M) - 114 -


içinde, ömü rleri en uzun olanlarıd ı r. Pek g üzel g iyinirler, m ü bôrek saka l la r ı n ı , rengi k ı rmızıya çal ı ncaya de,k k ı nayla boyarım. bıy ı k l a r ı n ı d i pten traş ederlerd i . Medlne'de, Ba­ kıy' ma kberesinde, ba baları n ı n , atal a rı n ı n yanına d e fne­ d i l m i şlerd ir. Sa lôvôtu l l a k ı ve selômuhu a leyhi ve a leyh i m . (Dôiret'ü l - Maôrif'il - İslômiyyet'iş - Şliyye; i l , S. 71-82; Hôcc Şeyh Abbôs-ı Kumml-Seyyid Muhammed Suh ufi: El- Envô r'ü l -Behiyye; fars­ ç.a ya çevirisi Z i n degônl-i Reh-berô n - ı İslôm; Teh ra n - 1 375 H . S . 1 48-1 84) .

- 115 -


YEDiNCİ İMAM M ÜSA B. CA'FER'İL - KAZIM (A.M) § İ m a m M Osô'I - Kôzım (A. M ) , h icretin yüzyirmi se­ kizinci y ı l ı Saferi n i n yedinci pazar g ü n ü . Mek ke'vle Me­ dine a ra sında, Ebvô' denen yerde d ünyôya gelmişlerdi r. Doğumlarının yüzyi rmi dokuzuncu yılda olduqu d a rivô­ yet edi lmiştir. Babaları, imam Ca 'fer'us - Sôd ı'k (A. M ) , a n n eleri, H a mide-i Berıberiyye ' d i r (R.A) . § K ü nyeleri, « E b ü ' I - Hasan, Ebu-İbrahim» dir. Emir'ül­ Mü 'm'nin'den (A . M ) sonra ilk «Ebü'l-,H asa n » künyesiyle a n ı l mıslard ı r. imam Al iyy'.ür- Rıza ve Aliyy ' ü n - Na k ıy d e (A. M ) ' bu künyeyle a n ı l d ı kları i ç i n i m a m M usa·ı - Kazı m 'a (A . M l . « Eıb ü ' I - Hasan-ı Evve l , imam Aliyy'ür-Rıza 'ya, E b ü ' l -Hasa n - ı Sani, imôm Al iyy'ün - Na·k ıy'ye; Ebü'l - Ha­ s a n - ı Sô lis denmişt i r (A. M ) .

Lô kapları « Kôzı m , A l i m , E l-Abd' ü s - S ô l i h , Zeyn'ül M üteheccidin» d i r ; kend ileriyle tevessül edilerek duala­ rın kabul edil mesi dolayısiyle; «Bab-ül-Havôic - Hôcetler kapısı» da ıakaplarında n d ı r. Meş h u r lôkapla rı , «Kôzı m » d ı r. O n sekizi erkek, o ndokuzu kız olmak ü zere otuzyedi ev­ lôtları olmuştur. Erkek evlôtl a rından onüçünden, e rkek çocuk larla soyları yürümüş, üç evlôtlarının yal n ız kız ço­ cukları olmuş, beş evlôdından soyları yürü memiştir (Bu h ususlarda « Umedet'üt - Tôl i b » d e etra f l ı bilgi vard ır; S. 1 85-1 87) . Yirmi yıl ba ba larıyla yaşa m ışlar, ö m ü rleri n i n ·ka l a n k ı s m ı n ı Mansur. M a nsür'un o ğ u lları Mehdi v e M üsô i le Mehdi' n i n oğlu H ô rO n ' ü r - Reşid'in h ükümdarlıkları d ev­ relerinde geçirmişlerdi r. -

116

-


§ imôm Ca'fer'us - Sôdı k (A. M ) . çeşitli m ünôsebetler­ le, ken d i lerinden sonra İmôm MCısa·ı - Kôz ı m ' ı n (A.M ) ima ­ met ma,kaa m ı n a geçecekleri n i bildi rmişlerdir; b u hususta bi rçok rivôyetler vard ı r. İmôm Sad ı k' ı n (A.M ) bütün a s­ hôbı ve o ğ u l la rı , kend i lerinden sonra imam M Cısô'I - Kô­ zı m'ın (A. M) i mômetinde ittifak etmişler, o ğ u l larından yal­ n ız Abd u llôh-ı Aftah , imômet davasında b u l u n muş, kendi­ s i ne uya n l a ra « Fathıyye» denmiş, b u böl ü k de pek az bir zaman sonra yitip g itmiştir.

imam Sôdı k'ın oğulları ndan Ali buyurur ki: « Babam Ca'fer b. Muhammed (A. M ) , O ğ l u m M Cısa·ya sayg ı g ö ste­ rin; O, evla d ı m ı n en üstü n ü d ü r, en b i l g i n i d i r; yerime ge­ çecek olan ve Ademevladı içinde Allah H ucceti b u l u n a n O'dur buyururlard ı . » A li, imam M Cısô'l-Kôzım'dan (A. M ) rivôyetlerde bu l u n m uştur; İ mômiyye fıkhı n ı n birçok me­ selesi, O'nun rivôyetlerine daya n ı r. H işôm b. Sa l i m [*] d e r k i : i m a m sadık'ın (A.M ) ve­ fôtlarından sonra, M ü' m i n ' üt-Taak Muhammed b. Al1 b. N u ' rnôn'ü l -Ahvel'le Medlne'ye geld i k; o ğ u l la rı Abd u l la h ' ı n ya n ı na vard ı k ; soru larıma ceva p veremedi; yanından ayrı l­ d ı m . Kendi ·kendime, ş i m d i hangi böl üğe baş vurayım; M ü rcie'ye m i , Kaderiyye'ye mi, M u 'tezi le'ye mi, Zeydiyye'­ ye mi diyordum. Bu s ı rada b i r ihtiya r adam beni yan ı no çağ ı rd ı . Onu, H a llfe'nin a d a m l a rından b i ri sandı m ; a rka­ daşıma, başı ma ne gelecek, bilemiyoru m ; sen hurda kal , g a l iba bana ola nlar o l d u ded i m ; o kişinin yan ı na g itti m . Beraberce yürüdü k, bir evin kapıs ı n ı n önüne geld ik. Adam, beni bırakıp g itti ; derekn kapı a ç ı l d ı ; icerden, G i r, A l la h sana rahmet ets i n dendi . İçeriye g irince M u sa b . Ca'fer'i (A.M ) görd ü m ; bcına, «Ne M ü rcie'ye, ne Kaderiyye'ye, ne M u 'tez i le'ye, ne d e Zeydi.yye'ye, bana uyaca ksı n » buyur­ d u l a r. Sevincimden bağ ı ras ı m geld i ; fakat dayandı m ve « Ka rdeşin Abd u l l a h imamet davasınd a » ded i m . «0, Ab(*)

H i ş ô m b . S a l i m icin

301--B02.

cTenkıyh'ul-Makaal'e bakınız; ili, S.

- 1 17 -


d u l lah'tı r a m a Allôh'a k u l l uk etmemeyi d i lemekteıı buyur­ du lar. Peki ded i m , i m a m ı m ız kim? MOsô b. Ca'fer (A. M) «Allah d i lerse» buyurd u lar, «Se n i h idôyete eriştirir.» Sen m i·s i n dedim; « Böyle b i rşey söylemed i m » buyurdular. An­ s ızın a k l ı ma bir soru geldi ; «Ey RasO ! u l lôh'ın oğlu» dedim; «Senin İ m ô m ı n kim?» «Ben im» buyurd u l a r, İ m ô m ı m yok . » Bu s ö z b a n a yetti ; fakat gene de soru lar sord u m , cevap­ lar ald ı m . «Bu iş» buyurd u l a r, «Gizli kal s ı n , yoksa başı­ mızdan oluruz.» Sevinerek h uzurla rından ayrıld ı m ; Mu­ h a m med b. Ali b. N u 'môn'ın ya nına koştum. Ben geli rken O, « Ne haıber» dedi; « N O r ve h idôyet» dedim ve onu m ü j­ deledim [*] . * * *

§ i m a m M Osô b. Ca'fer'in (A. M ) . zamanlarında z ü h ü d ve tnkvô bakımından eşleri yoktu. Geceleri ni ibôdetle, g ün d üzlerini itôatla, ha lka ya rd ı m la , h a l k ı i rşôdla geçiri r­ lerd i ; pek az uyurlard ı . M ü nôcatlarında, «Ölüm ô n ı nda ra­ hat, h isôb ô n ı n d a afiv ve mağfiret» d i lerler, .« Kulundan s uçla r, günôhlar çoğa l d ı ; ama katından da bağ ışlamak, pek g üzel bir l ütuf ve ihsôn var» buyururlard ı . Münôca t­ larında ağlarlar, gece namazla rını bımk mazlar, bu suretle Şia'sı n ı n , korkuyla ü mid a rasında bulunma s ı n ı , ha reket­ leriyle, halleriyle i htô r etmiş olurlar, mü'min lere örnek kesi lirlerdi. § Ataları Emir'ü l-Mü'minin 'in (A. M ) ve kendi lerinden önceki İmômların yollarını tutmuşlard ı . Geceleri, içi ek­ m e k , et, pa ra - pul dolu zemb i l i s ı rtla rı n a vururlar, yok­ sulların, kmsesizlerin , yetimlerin evleri n i bir-bir dola ş ı r­ l a r, kendilerini ta nıtmadan onların i htiyôçlarını g iderirl er, g ene gizlice evleri ne dönerlerd i.

Medine'de, boyuna a leyhlerinde 'bul unan b i r ıkişi var[•]

nız; 1 1 1 .

Muhammed S. 1 60-163.

b.

Ali

b.

Nu'môn'il-Ahvel

- 1 18 -

için aynı kitaba bakı­


d ı ; bu işte pek ileri g itmişti; hattô İmôm'ın (A.M) a s­ hôbın da n , onu ö l d ü rmek i ç i n izin isteyenler bile olmuştu. Gene bi rkaç zat bu istekte bulundu k ları bir g ü n , imam (A. M ) , «Durun» buyurd u l a r, «Şimdi ben onu uyarı r ı m » ve katırlarına binip hayva n ı , o adamın ta rlasına s ü rd ü ler. Adam, bunu görü nce şiddetle bağırıp çağ ırmaya koyuldu. İmôm (A. M ) , hiç a l d ı rı ş etmeden o a d a m ı n yan ı na varıp selôm verd i l er ve gü ler bir yüzıe «Bu hcıreketim sana ka­ ça mal oldu» buyu rdula r. Adam, yüz a ltı1na dedi. Hozret, «Bu ta rladan ne kazanacaksın, ne umuyors u n » diye sor­ d u lar. Ada m , ben gaybi ne bi leyi m ded i . lmôm (A. M ) , « Sö­ z ü m e d i kkat et; ben de gaybi bi lmem, ne umuyorsun d i­ yorum» buyurd ular. Adam, biraz d ü ş ü n üp, i kiyüz a ltın de­ d i . i m ô m (A. M ) koltu k la rında ki keseyi çıkarıp içindeKi üç­ yüz altını ada m ı n aya kların: n dibine döktüler ve « B u , za­ ra r ı n ı n ve ümid in i n karş ı l ı ğ ı ; ta rlan da senin, ne kaza­ n ı rsan kazanı r s ı n ; Allah umd u ğ u n u nasib ets i n » dediler. Ada m, bu hare ket karşısınd a şaş ı r d ı ; birden İmôm'ın a ya k larına kapa nmak i stedi; İmôm'so katırlarına bi nip dön­ d ü ler. Bundan son ra o kişi, sesini kesti. Bir gün İmôm'ı, Ras ü l u l l ô h ' ı n ( S . M ) Mescidinde görünce, « Peygamber l i ğ i n i kime vereceğ i n i Allah, daha i y i b i l i r» ôyet-i ık erimesi n i o kuyup (V I ; En'ôm, 1 24 ) . İ m ô m Müsô'I - Kôzım'ın A . M ) Şe­ cere-i N übüvvete mensOb bulunduğunu tasd ıyk etti. İmôm'ın (A. M ) zama nlarında. yoksullara ihsôn buy u r­ d u k l a r ı kese :er, H i cazlı larca d i l lerde söylenir ol muştu. İh­ sônda bulundukları keselerdeıki para m iktarı iık iyüzle ü çyüz a l t ı n a rasındaydı . § Bilgilerinin s ı n ı rı yoktu ; olamazdı da. B i rg ü n Mek­ ke'de, Kaazil'l-Kuzôt Muhammed b. Hasa n , Hôrün'un hu­ zurunda, İmôm'a (A. M ) . i h ra ma b ü r ü n m ü ş kişinin M e k ke'­ ye g iderken, bineği n i n üstü n ü bir şeyle ö rtüp gölgelen me­ s i n i n cô iz olup olmadı ğ ı n ı sord u . İmôm (A. M ) . «Côiz de­ ğ i l d i n> buyurd u l a r. Muha mmed b. Hasan, bu adam dedi, yaya g iderken bir d uvarın gölgesine sığınabilir m i ? İmôm

- 119 -


(A. M ) . bu soruya, «Sı ğ ı n a b i l i r» cevôbını verd iler. Kaaz' i l ­ « Neye g ü l üyors u n » buyurdu­ la r « Ra s u l u llah (S. M ) . i h ra mdayken b i n e ğ i n i n üstündeki gölgel i ğ i kaldırttı lar; fakat yaya yürürlerken duvarın göl­ gesinden g iderlerd i . ' Allôh'ın hü kümleri kıyasla ha l ledil­ mez; sizin kıyôsa daya narak fetvô vermeniz doğru değil­ d i r; h ü k ü m lerin bir kıs mını bir kısmıyla kıyaslayıp h ükme varan, yol u n u yitirir.» K u z ô t g ü l meye başlayı nca

* * *

Abbasoğullanndar Mansur. «Seffôh - Kandökücü » lô kabıyla a n ı la n kardeşi A bd u l lô h 'ta n çok daha zô l i m b i r kişiyd i . H e l e İmôm Hasan ( A . M ) evlô d ı n ı n kıyamları dola­ yısıyle onlara pek çok z u l ü m lerde bulundu; pek çoğ u n u şehld ettird i . Abbasoğu l la rı devlet i n i n kurucusu o l a n ve M a n s u r tarafından « Ebu - M ücrim» d iye a n ı l a n Ebu - M üs­ lim'i öld ü rttü ; amcası Abd u l lah b. Ali b. Abbôs'ı feci' bir su rette katlettird i . Yüzell isekiz h icride (775 M . ) . Hac için H i côz'a ha reket etti; Mekke'ye birkaç m i l mesafede bu­ lunan Bi'r-i Maüne'de öldü ; Zilhıccenin a ltıncı g ü nü kölesi Rabi' g e ld i ; Mehdi adına Mekkeli lerden bey'at a l d ı . Mansür'un oğlu Mehdi, babasının ö l ü m ü n d e Reyde'y­ d i . Şiire ve zevka d ü ş k ü n olan Mehdi, Ha life olunca Beş­ şôr b. Burd ve Ebü'l-Atôh iye gibi şôirleri korudu. H ô ş i mi­ lere. Alevilere iyi davra n d ı . lmôrn M üsô 'I - Kôz ı m ' ı (A. M ) Me.d lne'den Bağdad'a getirtip hapsettiyse de bir hafta sonra serbest bıra kt ı . Côriyelerinden biri, kendisine ra kıyb o l a ra k görd ü ğ ü bir başka côriyeyi zeh irlemek için hazırla­ d ı ğ ı zehi r l i a rmudu ya n l ı ş l ıkla Mehdl'n i n yed i ğ i ve bu s u­ retle ö l d ü ğ ü rivôyet edil i r. Yüzaltmış yedi Muharre m i n d e (783 M . ) . Mehdi'nin ö l ü m ü nden sonra yerine oğlu M üsô'l­ H ô di g eçti. Müsô'n:n Ha life o ld u ğ u ay H icôz'da H useyn b. Ali ıb. H a sa n . Abbasoğ u l la rı n a karşı kıyôm etti. Bu zat. Abbaso· ğ u l la r ı n ı n a leyh ine kıyôm eden Alevilerin sonuncusud u r; - 1 20 -


M edine'yi zabted ip Mekke'ye yürü d ü . M usa. a mcas ı n ı n o ğ l u o l u p K u fe'ye va li tayin e d i l m i ş bulunan M usa b. Tsa·­ yı. bir ord uyla H icôz'a gönderd i . Savaşta H useyn şehid d üştü ve kıyam bastı r ı l d ı . M Osô'I - Hadi' n i n sa lta natı pek az s ü rd ü ; y üzyet m i ş Rablulevve l i n i n onaltıncı g ü n ü ö l d ü (786) . Yerine « Reşid » lôka b ıyla ta n ı nan kardeşi Hôrun geçti. ·H a ru n ' ü r- Reşid, saraya içkiyi, m ü z i ğ i ve ra ksı i l k olara k soka n Abbôsi Ha­ lifesi d i r. M usa da şaraba d üşkünd ü ; fa kat sarayda içki. saz ve ra ks, zevk ve eğlence, Hôrun'un zama n ı nda res­ m iyet kaza n d ı . Ebu'I - A tôh iye, M u h a m med b. M ünôzir g i ­ bi şôirler [*] . Hôru n ' u n ned im leri. hern-dern:eri ol muştu. * * *

§Hôru n ' ü r-Reşid'in devri, Edebiyat, i l i m ve fen ba­ k ı m ın d a n A bbasoğullarının en muhteşem bir devri d i r. İ m­ paratorluk, s ı n ı rl a r ı n ı genişletmiş, ça ğ ı n ı n tek kud retli ha­ k i m iyeti ni kurmuştu; fa kat saraya mensüb olanlarda n , sa l­ ta nat erka nına daya n a n lardan başka, halk. alabi l d i ğ i n e sefô let içindeydi. çaresizlerin feryad ları n ı , i n i ltilerini se­ fôhet na ra la rı ve saz ses leri, d uyurmama ktayd ı ; tokla rın d i l berlere bakan s ü z g ü n gözleri , açları görmemekteyd i ve HôrCın ' ü r-Reşid, bütün debdebesine, saltanatına rağmen bu sefôhate karşı durabilecek kudret sahiplerinden , her a n korkmadayd ı ; bunların başınd a da, zam a n ı n i m a m ı , A ı ı a h ' ı n H ucceti i m a m MCısa·ı-Kazım vard ı (A. M ) . § M Osa·ı-Hadi zamanında kıyam eden H u seyn b . A li'­ n i n kesik başı, MOsô ' n ı n yanına geti ri ld iği vakit i m a m M ü ­ s a · ı - Kazım d a . MOsa · n ı n yanı ndayd ı . M usa, i môm'a A . M ) . «Bu başı tan ıyor m u s u n » demişti. i mam. «Gerçekte n d e [ * ! Beşşôr b. Burd için «Reyhônel'ül-Edeb ı l n 1. Cildine (2.Basım. Çap-Hône-1 Selômi-1335 Ş. S. 1 72), Ebü'l-Atôhiye için V. C i ldine ( 1 373 H. 1 332 Ş. S. 127-129 ) ; Muhammed b. M unôzi için VI. C. e bk. (Tebriz; Şafak Mat. 1 333 Ş. 5. 170-1 7 1 ) .

- 1 21 -

.


b i z, Allôh ınız ve ·g e rçekten de biz O'na dönen leriz; O'nun mônevi huzuru na vara n la rıZ>> meô l i ndeki i l . SOre-i Celile­ n i n 1 56. ôyet-i kerimesini okuyup «Evet» buyurmuşl a r d ı . «Va l lô h i m ü sl i m , s ô l i h , oruç tutar, sabreder, iyi l i ğ i buyu­ rur, kötü l ü ğ ü nehyeder bir hôlde geçip g itti ; Eh lbieytin i n i çinde o n a benzer yoktur.» HôrOn, bunu u n uta mazdı. İmôm M Osô'I - Kôz ı m ' ı n ü s­ t ü n l ü ğ ü n ü b i l mez değ i l d i Hôrun; yüzyetmiş dokuz h icride Med ine-i M ü nevvere'ye g itti ğ i zam a n . Ravza - i Mutahha­ ra 'yı z iyô ret ederken, Ros O l u l l ô h 'a (S. M ) , «Selôm sana Vô RasOla l lô h , Ey amca m ı n oğlu» d iye selôm vermişti ; İmôm M Osô'I - Kôzı m'ın (A. M ) selô m l a rıysa , «Se! ôm sana Yô Ra­ sülallah, selôm Ey baba m » tarzındayd ı . HôrO n ' u n içini bur­ kutmuştu bu selôm; a ma gene de İmô m'a (A. M) dönüp, « Evet» demişti; «Doğru söyled i n Ey Eba 'l-Hasan. bu övünç size d üşer. » Meıkke-i M ü kerreme'de İmôm M Osô'I - Kôzım'a (A. M ) büyü·k b i r sayg ı gösterm iş, sonrada n , h e n ü z İmôm'ı tanı­ maya n Me'mOn'a «Bu» dem işt i , « İ nsanların İ mômıd ır, Al­ lôh'ın, h a l kına Hucceti d i r . » Ve bir 1 1 üddet sustuktan son ra «Am a » demişti; «Aleyh ime küçücük bir hareketi ni.. d uyar­ s a m , a nlarsam, bugün öpt ü ğ ü m o başı k ıl ıç l a bed e n i nden a y ı rırım; ç ü nk ü saltanat kısırdır.» § Hôrün, Fedek h u rm a l ı ğ ı n ı İmôm MCısô'I - Kôzım'a (A. M ) . Ali evlô d ı na vermeyi kurmuş, bunu 1k endilerine a ç ­ m ıştı. İmôm (A. M ) . « Fa kat» buyurmuşlardı , «Sınırını tesbit e d e l i m » Ve öyle b i r s ı n ı r tesblt etmişlerdi ki o g ü n HôrOn'­ u n h ü km ü a ltı nda ki geniş ü l keden b i r köy bile o s ı n ı rdan d ışarda kalmamıştı. İmôm (A Ml. Allôh'ın birl.i ğine, Muha m­ med'in (S M) risôletine ina n a n ların yayıldı•kları ü l k edeki imômetlerini bildirmişlerdi ya l nız; oysa ki bütün a ıemlerin İmômı ·k endileriyd i.

§ Hôrun, Ali ile Fôtıma'nın (A. M ) o ğ u lları o l d u k la rı hôlde, kend i lerine « Ra s ü l u l lôh'ın oğ l u » denmesinin sebe­ b i n i , İmôm M Osô'I - Kôzım'dan (A.M) bilmez l ikten g e l i p -

1 22

-


sormuştu. İ m ô m (A. M ) . « RasOlullôh'a (S.M) dômôd olma­ yı ister misin?» buyu rmuşlardı. Harun, bunun büyü k bir şeref olacağını söyleyince imam (A. M ) . «Ama Ras ü l u l lalı ( S . M ) . ne benden kız ister, ne ·d e ben ona kızımı verebi­ l i rim; çünkü ben, O'nun sulbünden geld i m ; sense gelme­ d i n » demişlerd i . § H a r u n , imam M üsa·ı-Kazı m'ın (A.M ) . devlet ve ı ktıda r aleyh i n e kıyam etmeyece ğ i n i bi l iyord u ; fa kat gene d e şüphe i ç i ndeyd i . Dört oğlunda n , Züıbeyde'n in oğlu Mu hammed'i, yerine Veli-ohd tayin etmek istiyordu ; bu maksatla bütün bilgin leri, ul uları Hacca davet etm işti . Muhammed ' i imam M üsa·ı - Kôzı m ' ı n (A. M) Şla'sı ndan Eş' as oğlu M u ham­ med'in oğlu Ca'fer büyütmüştü [*] . Vezir Yahya Bermekl. Muhammed, Ha life olursa vezirli ğ i l1' elinden g ideceğinden korkuyordu ve s ı rasını buldu kça Ca'fer'in mezhebinden bahsediyor ve dolayısıyle de İmôm'ın aleyhinde bu lunu­ yordu . Birg ü n Hôrun, Ca 'fer'e yirmibin dina r hed iye etm iş­ t i . Yahya bunu fırsat b ilerek H a ru n 'a, bunların mezhebinde d ed i , bu çeşi t malların beşte b i ri za man ın imamına veri­ l ir; adamlarını gönder, ba k, ded i ğ i m nas ı l çıkoca k. imam'a (A . M ) her yandan h u m üs geldi ğ i n i , imam·ı çekemeyen İs­ mail b . imam Ca'fer' üs-Sô d ı·k ' ı n oğlu Ali de Harün'a bil­ d i rmişti. Harun, Ca'fer'i ça ğ ı rttı; m ü h r ü n ü ald ı , ken d i adam ­ larına verip G i d i n d ed i , dlnarlo rın bulnuduğu keseleri g e­ t i r i n . Keseler gelince, m ü h ü rlerinin bile henüz açılma d ı ğ ı görü l d ü . Burda şunu da söyleye l i m : Yahyô , M u hammed, Halife olursa vezir l i kten d ü şeceğ i n i sanıyor, bu yüzden !k orkuyord u ; oysa Harun, kendi za manı nda, onu da ö l d ürt­ t ü , ka rdeşi n i de. § Hôrun, H 'côz'o geli nce İmôm Ca'fer'us - sadık'ın (A.M) oğlu İsmfül'in oğlu Muham med de, imam M Osa·ı­ Kôzım'ın (A. M ) aleyhinde kovucul ukta b u l u nd u ; «Yeryü­ zünde i ki ha life var; ikisine de para - pul verilmede» dedi. (*)

Ca'fer b. M uhammed b. Eş'as i ç i n «Tenkıyh'ul-Makaalt

bak ı nız; 1, S. 222.

- 1 23 -


H a ru n , «Yaz ı k l a r olsun sana, b i ri beni m , öbürü kim? d i­ y e sorunca Muhammed, « K i m olaca·k» dedi, « M usa b. Ca'­ fer.» M uham m ed b. ismfül, sonradan Bağdad'a da g itti. Hatta g iderken i m ô m M usa·ı - Kaz ı m ' ı (A.M) ziyöret ett;; kendi lerinden öğüt isted i . i ma m (A.M) « Kan ıma g irmekten çekin» buyurdular. M uhammed, « Lônet olsun senin kanı­ na g i rene» de.d i . Sonra gene öğüt istedi. imam (A. M ) , tek­ rar « K an: m a g irmekten çek i n » buyurd u l a r ve ona yüze l l i dinar verd i l e r. Sonrada n içinde yüzel l i a lt ı n bulunan iki kese daha yollad ı lar; ardında n binbeşyüz d i rhem daha ve­ rerek «Benden kesi l d i ğ i n . yak ı n l ı k h a k k ı n ı çiğnediğin va­ kit bunu hatırlars ı n » buyurd u la r. M uhammed, Bağdad'a varır - varmaz, aya ğ ı n ın tozuy­

la doğru Hörun'un sarayına g itti. Hôrun uyuyordu, uyan­

d ı rma l a r ı n ı söyledi . Ya n ına g i r i nce de, «Yeryüzünde iki ha life var; i kisi de para toplama d a ; b i ri Medlne'de Ga'fer oğlu Musa, öbürü burda .sen» ded i . H ô run yemin teklif et­ ti; Muhamm ed yem i n etti. Hörun, ona yüzbin dirhem ver­ d i . Bu ihsanı kabul eden Muh a m med, yerleşeceği yere g ittiği gece ö lü p g itti [*] . M u h a m m ed 'in kardeşi Ali de İmôm M usa·ı - Kazı m (A. M) a leyh inde kovucul u kta b ulunmuştur. Yahya b . H a ­ l id ' i l-Bermeki, Ali'ye bir h d y l i mal - m ü l k vermiş, onu Bağ­ d a d 'a çağ ırmıştı. lmôm Musa·ı - Kôzı m (A.M ) . Ali'ye üç­ yüz dinar, dörtbin d irhem vermiş, Bağdad'a g itmemes i n i söylemiş. fakat sözün ü d i n letememişti. lmôm ( A . M ) «Val­ lôhi bu benim kanıma g i rmeye, evla d ı m ı yetim etmeye ça­ lışaca k » buyurmuşlardı ve öyle de olmuştu [**] . • * *

ı·ı M uhammed b. lsmôil için aynı kıtobın il. C. n l n i kinci Bölil­ müne bk. S. 82. [••] Ali için de aynı kitaba bk. il, S. 269. -

1 24

-


§ i m a m M usa·ı - Kazım {A. M ) . hayatta o l d u k ça Harun b i r türlü rahat edemiyord u . Nihayet i m ô m ' ı tutturup zin­ cire vurd urdu; i ki mahıffe tertlb ett i rd i ; katıra y ü k letti. M a hıffeleri n üstleri, yanları ört ü l üyd ü . Birini Basra 'ya, ö b ü r ü n ü Kufe'ye yolladı; ımam (A.M ) Basra'ya yollanan mah ıffedeyd i . Haru n , bu tertiple, ı m a m ' ı n nereye gönd eril­ d i ğ i n i halkta n g izlemek istiyo rd u . ımam (A. M ) . Basra 'da Zübeyd e ' n i n kardeşi Mansur oğlu Ca 'fer'in oğlu Tsa ' n ı n mura kabesi a lt ı n a veri lerek habsettiri l mişti . i m a m · ı şehid etmesini emreden Harun'a Tsa , « Bunca zamandır habsi ıı:ı­ d e ; gözcülerim boyuna O'nu gözl üyorlar; ibadetten baş­ ka bi rşeyinl görmed i ler; hattô ne sana, ne ba na, ne da baş1ko birine ilen iyor; O'nu ö l.d ü rmem şöyle dursu n , hab­ sedilmesine bile razı değ i l i m ; ne yaptıraca ksan, b.:ı şka bi­ rine yaptır; yoksa ben onu bı rakmayı kuruyorum » mea lin­ <le bir mektup gönderd i. Bun u n üzerine Hôrun, i ma m ·ı (A. M ) Bağdad 'a get i rtti ; Ra bi' o ğ l u Fazl'a, ondan sonra Ya hya Bermekl'n i n oğluna teslim etti. On lar da i môm'a s Cı i ka stitte bulunma ktan çekindi ler. Son unda i m a m (A. M ) , Sindi b . şahik'e teslim edildi. § imam M Cısa·ı - Kazım (A. M ) . Bağd a d 'd a ü ç yıl yaşa­ d ılar; bu müddetin çoğu n u hapiste geçird i ler. Sonu nda .H ôrun'un emriyle Sindi, kendilerine zorla zehirli h u rma yedi rerek zehi rledi. Şehadetleri , yüzseksen üçüncü y ı l ı n Receb ayı n ı n yi rmibeşinci g ün üd ü r. ömürleri, e l l i beş y ı l , beş ay, onsekiz g ü nd ü r. * * *

§ imam M Cısa·ı-Kôzım (A. M ) , Bağdad'd a ü ç y ı l yaşa­ rivayete göre üç g ü n önce Si ndi b. Şah i k, İmôm'ı (A. M ) ta­ n ıyan ve sayan b i rçok kişiyi evine çağ ı rmış. i m ô m ' ı (A.M) o n la ra gösterip hiçbir s uretle kendi lerine kötü l ü kte bu­ l u n u lmad ı ğ ı n ı , haklarında saygıdan başka birşey gösteril­ med i ğ i n i , cebir, şiddet ve işkence yap ı lmadı ğ ı n ı , aç ve su­ suz tutulmadı ğ ı n ı söylem iş, hatta evvelce yazı l ı p hazırlan­ m ı ş olan ve bunla rı i htivô eden bir kağıdı da gelenlere -.,.. 1 25 -


imza latmıştır. İ m ô m (A.M) ise, b u sözlere, bu harekete ka rşı, dokuz zeh irli h u rmayla zeh irlendiklerini, iki - üç g ü n sonra vefôt edeceklerini bildirmişlerd i r. § İ m ô m M Cısô 'I - Kaz ı m ' ı n (A. M ) cenazeleri teşyi ' edi­ l i rken de, b:rkaç yerde ve Bağdad köprü s ü nde, halka, «Bu, M Cısô b. Ca 'ferd ir; eceliyle vefat etmiştir; gelin, bakın, görün» diye m ü n adiler seslen mişler, kefenleri açılıp ce­ setleri h a l ka gösterilm iş, bu suretle tabii ölümle vefôt et­ tikleri ha kkında u mumi bir kanôat elde edi lmeye ça l ı ş ı l­ mıştır. i m a m Müsa·1 - Kôzım (A.M) , Bağdad'da « Kureyş M a k­ beresi » denen yere d efned i lm i ştir. Son rada n i m a m M u­ hammed'üt-Ta kıy de (A. M ) yanlarına defnedildi kleri için iki kubbeli tü rbelerine ve türbenin bulunduğu yere «Ka­ z ı meyn» ve «Kazımiyye» denmektedi r. Salôvôtullahi A ley­ h i ve a : a Abôihi'l - izam ve Evlödi h i'l-Kiram . • * *

Oğu l la rından bôzıları. İmôm Ali b. M üsa·r-Rıza (A. M ) . Sekizinci imamdır; h ô l tercemeleri yazılaca ktı r. İbra h i m . M u rtaza ıa kabıyle a n ıl a n bu oğullarının adıyla, « EbG­ İbrah:m» diye ,künyelenmiş!er.d i r. Amcasın ı n oğlu, Muham m ed b. Zeyd b. Hasan ta rafından Yemen vilayetine tayin e d i lmişti. Me'mün zama n ı nda k ıyô m etmiş, Yeme n l i le r kend isine uymadık la rı i ç i n onlardan bir hayli kişiyi öldürt­ m üştü . Abbas. R ivayete g öre, kardeşleri imam Rızô'dan (A . M ) k adı­ ya şikôyette bulunmuş, bu yüzden amcaları İsha k , kendi­ sine darılmıştı. imam Rıza (A. M ) . « Borçl u olduğunu a n la-

1 26

-


d ı m ; o yüzden bu i ş i yapt ı m » buyurup borçlarını ödemiş­ ler . ve «Ben sana yard ı mdan eı çekmem; sen de h a re ke­ tinde h ürsü n , d i l ine geleni söyle» buyurmuşlard ı . Kaas ı m . imam M usa·ı - K a z ı m bu o ğ u l l a r ı n ı ç o k severlerd i ; hatta «i ma met, ben i m kararımla olsaydı Kaas ı m ' ı öbür çocuklarıma tercih ederd i m ; fakat bu iş, Allah verg i s i ; se­ c i m O'na ait» buyurmuşlard ı . Kaas ı m , H i l le'ye sekiz fer­ s a h l ı k bir yerde medfundur; türbesi ziyaret edilmekted i r. İsmail. M ı s ır'da yerleşmişti. Eserleri bilgisine d e l i l di r. A h med. imam (A . M ) . bu oğullarını da pek severlerdi. Takva­ da pek üstünd ü . Hayatında b;n kul azad ettiğ i rivôyet edil mişti r. imam Rıza (A. M ) İran'ı şereflend i rd i kten s onra o da ira n 'a gelmiş, bir m üddet Kum'da kalmış, sonra Şi­ raz ·a g i t m iştir. Şiraz'da «Şa h Cerô ğ » d iye ta n ı n a n ve z i ­ yô ret edilen türbede medfundur. M u h a mmed. Kendisini ibôdete vermişti. Gece namazla rı n ı bıra k­ mazd ı . « M ücôb» ve «Ebu - Cevôb» d iye tan ı n a n İbrôhirn, Mu hammed'in soyundand ır. Horasa n 'd a , Kunôbôd'daki zi­ yôret-gôh, Muhammed'in medtan bulunduğu yerd i r. He mze.

Seyyid Abdül'Azim'in yanındaki yerde. Kirman ' ı n Sir­ can kasahasında, Terşiz'e bağ l ı Susefid'·d e yattığ ı söyle­ n i r; her üç yerde de ziyôret e d i lmekted ir. Abdullah. Bu zôt, İ m ô m Al iyy ' ü r - Rıza'dan (A.M) son ra imamet davasına kalkışmıştı. Başına toplananla r, a z bi r m üddet sonra İmôm Muhammed ' ü t - Takıy'ye (A.M) uydula r. -

1 27

-


A bd u l lô h ' u l - Asg a r. Ebü'd - Dünya ve Ebü ' I - Kaasım ıkünyeleriyle a n ı l ı r; soyu pek çoktur. Zeyd. Me'mOn'un, imam Rızô'yı (A. M ) veli-aht tôyln ettiği h icri i kiyüz yılında, Basra 'd a kıyôm etmiş, şehirdeki Ab­ baso ğ u l la r ı mah a l l esi n i ateşe vermişti. Bu yüzden. «Zeyd ' ü n - Nôr» d iye a n ı l ı r. Kardeş i n i n bu ha re.keti , İ môm Rızô'yı (A. M ) pek rahatsız etm i şti. Me'mun, I ra k vôlisi Hasan b. Seh l'i bir orduyla Zeyd'e yol l a d ı . Zeyd'in ordusu yen i l d ı ; l<e n d i s i de tutu l u p Bağdad'a getiri l d i . Me'mun ona , «Düş­ manla rımız olan Ümeyyeoğullarının evleri n i yakmadın da a mca n ı n oğullarının evlerini yaktın» deyince Zeyd , lôtlfo yollu, « Evet. önce onların evleri ni ya kma l ı yd ı m . ya n ı l mı­ ş ı m » ded i . İmôm R ızô, «Zeyd » buyurd u l a r, « Fôtıma. nef­ s i n i kötü l ü kten korudu , Allah da O'nun zürriyetini ateşe harôm etti deniyo r ya; bu rdaki zürriyet. Cenôb-ı Fôtı mcı, H a sa n . H useyn, Zeyneb-i Kübrô ve Zeyneb-i Sugrô ile Üm­ mü KülsOm'dan ibôrettir; bilmez m i s i n k i N O h ' u n oğlu bile kôfi rlere uydu da, O, senin e h l i nden değ i l d i r: çünkü O , kö­ t ü bir iş işledi ıbuyuruldu ( X I : HOd A. M : 46) . Zeyd, iyi d i n le: Sen , Ba sra 'd a k i M üsl üman ları öldürüyor, evlerini yakı ·· yors u n ; baban M Osô b. Ca 'fer'se (A M) ibadet m i h rôbı nd·J öylesine d u ruyor ki beden i . ôdetô bir iskelet hôline geli­ yor; sen de Allôh 'ın rahmetine mazhar olacaksın. ba ban M Osô b. Ca'fer de; öyle m i san ıyors u n : bu, Allôh'ın adô­ letine uya r mı? Duymadın mı ki ceddimiz Ali b. H u seyn (A. M ) . Cennet, A l l ô h 'a itôatta bulunanlar için yaratıl m ış­ t ı r: isterse itôat eden, Habeş bir k u l olsu n : cehennem de A l lôh'a ısyôn edenler için ya ratıl m ı ştır; isterse ısyô n eden, K n u reyş boyundan bir seyyid olsun buyu rmuşla rdır.» Bu sözlerden sonra Zeyd'in ellerindeki, aya klarındaki zincirleri çözd ürdüler; fakat bir daha o n u g örmedi l er: o n u n la konuşmama ya da yemi n ettiler. - 1 28 -


Zeyd, Sôm ı rô 'd a vefôt etti ve oraya defned i l d i (Ten­ kıyh' u l - Makaal'e de bk. ı . S. 471 ) .

* * *

§ İmôm M usô'I - Kôz ı m ' ı n (A. M ) kızla rından Fôt:ma-i M a ' s u me, i kiyüz bir hicrlde i ra n 'a gelmişler, Kum'da vc­ fôt etmişlerd i r. Medfenleri ziyôret-gô htır. ·

* * *

§ Ashôbında n bôzıları . Seyyid ismfül-i H ı myerl. Alevi, yôni Hz. Ali (A.M) soyundan olma d ı ğ ı , soyu , Hz. Peygamber'in (S M) ataları Abd'ül - Muttal ib'e (A. M) u laş­ m ad ı ğ ı , yô n i Seyyi d olma d ı ğ ı hôlde, İmôm Ca'fer'us - Sô­ d ık (A.M) ta rafından ken d isine Seyyid dendiğinden. bir ri­ vôyete göre «Seyyid'üş - Şuarô ' - Şô i rlerin ulusu» d iye o n ı l d : ğ ı n d a n , yôhut soy adı Seyyid olduğunda n , «Seyyid-i H imyerl» diye a n ı l a n Ebu - Hôşim , yôhut EbCı - Amir İsmôil b . Muhammed, a n nesi, babas ı , Ehl-i Sünnet'ten o l d u ğ 'J M i d e Şiil iği benimsemiş, önce M u h a m med b. El - H anefiy­ ye'ye uyan « Keysô niyye» den ken İmôm Ca'fer'us - Sôdık (A. M l zamô nında, İmômiyye Mezhebi n i kabul etm işti; biz­ zôt kend i s i . bir ş i i rinde, İmôm Ca'fer'e (A. M ) uyd u ğ u n u söyler v e önceki ina ncından dolayı A l l ô h ' ı n afvine, g ufrô­ n ı n a s ı ğ ı n ı r. İmôm M üsô'I - Kôzım'ın (A . M ) zamô n ı n ı da idrôk ederı yüzyetmiş dokuz h icrlde (789, 794, 795 M . ) vefôt etmişti r . Yüzdoksan üçte (808 M . ) vefôt ettiği de rivôyet e d i l i r. Eh­ l i beyti öven kasideleriyle şöhret kaza nmıştır (Tenk ıyh'ul-. M a kaal'e: ı . S. 1 42-1 44; ve Reyhônet'ü l-Edeb'e bk. i l ; S. 356-359) . Al iyy b. Vaktin. Yüzseksen i k i hicride (798 M . ) Bağdad'da vefôt eden Aliyy b. Vaktin, İmôm Ca'fer'us-Sôd ı k ve M Cısô 'l-Kôz ı m ' ı n - 1 29 -

F. 9


(A. M J i leri gelen ashôbında n d ı r. Abbasoğ u l la rından Meh­ di, H ôdl ve Hôrün'un zama nlarında, onlarca da hatı rı sa­ yıl ı r kişilerden d i ; bu yüzden İ mômiyye'nin korunmasında değerli h izmetleri o l d u ; bu a rada kendi s i de, mezhebi do­ layısıyl.e bi rkaç kere teh l i kelere d üştü. Al iyy b. Vaktin, bir kere. İmôm Kôzım'ın ashabından deveci İbrôhlm'i huzuruna kabul etmem ; şti . Bu ha reket i n i d uyan İmôm (A. M ) . a s h ô b ı n a , Aliyy b. Vaktin gelirse, yan­ larına kabul etmeyeceklerin i b ı l d i rdiler. Bunu d uya n Ali, g eceleyin, İbrôhim' i n evine g itti ; ondan rôzı l ı k diled i ; yere yatt ı , and vererek. İ brôhlm ' i n , yüzüne basmas:nı isted i ; yalva rdı. İbrôhlm . and üzerine. aya kkabısı, a ya ğında ola­ mk All' n i n yüzüne hafifçe bastı ve ondan rôzı olduğunu söyled i ; Ali de, Yôrabbi ded i , sen şôhid ol. imôm, bunu duyunca All'n i n suçundan geçti. All'nln. imöm'ın (A. M ) katında derecesi, pek yüksekti; birçok ri­ vôyetleri vard ı r (Tenkıyh'u l-Makaal'e d e bk. i l , S. 3 1 531 7 ) . Aliyy b. Suveyd- i Sôi. M edlne'ye ya kın Sôe köy ü ndend i r. İmômiyyece. g e r­ çek ve sözüne ina n ı l ı r b i r kişi olara k kab u l edilmiştir. Muhamm ed b. Sinôn-ı Zôhirl. Amr b. H a m ık-i H uzzôi'nin azadl ı kölesidi r. 81Jbası Zahir b. Amr, Kerbelô'da, İmôm H useyn'in (A.M ) ma iye­ tinde şehid olanlarda n d ı r. M uhammed b. Ebi-Umayr. Gerçekliğinde, i hlôsında ittifa k edilmişt i r. Dört kitap telif etmiştir; fakat hükumetten korka rak bunla rı göm­ m ü ştür. Bağ·dad'lıydı ; i kiyüz onyedi h icrlde vefôt etmiştir (832 M . ) . Safvôn - ı Cemmôl . A l iyy b . Yakt'n'de bahsed i lirken a d ı gecen İbrahim'- 1 30 -


d i r. Babası, M ihran a d l ı bir İ ra n l ı yd ı . Kardeşleri Huseyn ve M is kin, imam Ca'fer'i n (A. M ) ravllerindend i r. Gerçekliğin­ de ittifak va rdı r. Bir hayli d evesi va rd ı . Baz ı larını Harün'a k i ra la mıştı. i m ô m Müsa · ı - Kazı m, zôlime ve z u l me yard ı m­ d a n bahsederlerken Safvô n , «Ben hacca g itmesi için ki­ ra lad ı m » .d emiş, imam. «Develerini sana teslim etmesi içi n sağ - esen dönmesini istiyorsun ya; bu da zôlime b i r yar­ d ı mdır» buyurunca, Hôrun dönüp, d eveleri n i ondan a l ı r a l maz hepsin i de satmıştı. Rıdva n u l l ô h i a leyhim ecmaln. (Dô i ret'ü l - Maôrif'i l - İslômiyyet'iş - Şliyye; S. 82; El - Enva r ' ü l - Behiyye Tercemesi; S. 1 85 - 221 . Cevôd Fôz ı l : Ma'sümln-i Chôrdeh - gône; S. 1 - 59) . ,......__

__

- 131 -


SEKİZİNCİ iMAM ALİYY B. MÜSA'R - RIZA (A.M) § H icretin y üzel l i ü çünc ü y ı l ı Zi'I - H ıccesin i n onbiri nci perşembe, yôhut cumua g ün ü , Medlne-i M ü nevvere'de ôlemi teşrif etmişlerd i r. Doğ u m l a rı n ı n Zi'l-Ka 'de, yôhut Ra­ ıblulevvel ayında olduğu, ataları imam Ga'fer'u s-Sadı•k'ın (A. M ) vefat etti kleri yüzkı rk sekiz yılında yôhut da o yıl­ d a n beş y ı l sonra doğduk l a rı d a rivôyet ed i l m iştir. Baba­ ları, imôm M Osa'l-Kôzım'dır (A.M ) ; vô l id eleri , Hlzera n · ı ı M e rsiyye a,dl ı b i r côriye d i r; adları n ı n Şa.krô' old uğ u , bu sö­ z ü n , lôkapları olup a d larının Erva bulunduğu da rivayet ed ilmiştir. imôm M Osô 'I - Kôzım'ın (A. M ) vôlideleri Ha mide Hôtu n , bu hanıma, «Ta h ire» a d ını vermişlerd i ; lô•ka p!arı . « Necime»yd i .

İmôm Aliyy ' ü r - Rıza'nın (A. M ) künyeleri, « Eb ü ' I - Ha­ san» d ı r. imôm M Osa·ı - Kazım'ın künyeleri d e aynı oldu­ ğu n da n imam Aliyy' ü r - Rıza'ya (A. M ) . « Ebü'I - Hasan ..ı Sônl» , imam Kazı m'a (A. M ) . « Eb ü ' I - Hasa n - ı Evvel» , yô­ h ut. « Ebü'I - Hasan-ı Mazi» denmiştir. Lôka pları, « Rıza, Sabir, Radıyy, Zekiyy» ve «Veliyy» d i r. En meşhu r l a ka p­ ları, «Rızfü> d ı r. Allahu Taa:a ·ya ve Peyga m berine razı ol­ d u klarında n , herkesin razı l ı ğ ı n ı kaza n d ı klorında n , bir riva­ yete göre de Me'mün'un vell-ahtlı ğ ırn kabul ettiklerinden dolayı bu lakapla a n ıl m ı ş la rd ır. Hasan adl ı i k i o ğ u llarıyla M u ha m m ed, Ga'fer ve İb­ rah i m a d l ı oğul ları ve b i r k ızları, M uhammed, Ca 'fer, Ha­ san ve İbrahim adlı dört oğulları, bir kızları olduğu, imam M uhammed 'üt - Takıy ile MOsô adlı oğulları bulunduğu, i m a m M uhammed'üt-Ta kıy'den başka evlôtları ,b u l u n ma d ı ğ ı - 1 32 -


d a rivôyet edilmiştir. Soyları, l m ô m M u h a m med'üt-Takıy'­ den y ü rü müştür. ima m M üsô'l -Kôzım'ın (A.M) vefôtlarında, otuzbir ya­ şını s ürüyo rlard ı . § i m a m M üsô'I - Kôzı m'ın vefôtları nda n sonra b i r azı n l ı,k, imam·ın vefôt etmed i ğ i ne, vefatları n ı n b i r nevi' gaybet (. g örün mezlik) olduğuna. son zamanda zuhur ede­ cekleri b i ld i ri len Mehdi'nin, kendileri bulunduğuna i n a n d ı ; bu a z ı n l ık, az bir zaman sonra ortada n kalktı; imamet d a ­ vasına g i rişen k imse ç ı,k madı v e imam Aliyy'ü r - Rıza (A. M ) . İmômiyye'ce, i môm tan ı n d ı . Esôsen i m a m M üsô'I - Kôz ı m da (A. M ) . kendilerinden sonra A l iyy'ü r - Rıza ' n ı n (A. M) İmôm olaca ğ ı n ı birçok ve­ silelerle ve b i rçok defa söylemişlerd i . İmôm M üsô'I - Kôzım'ın (A.M ) a shôbı ndan Muhammed b. İshak, İmôm'a (A. M ) . «Din i m i n esasların ı k i mden ö ğ re­ neyim; ba na uyacağ ı m kişiyi bildirmez m i s i n dedim; oğ­ lum Ali buyurd u la r» d iyor [ • ] . Dôvud b. S ü leyman d e r ki : «İmôm M üsô'I - Kôzım'a (A. M ) . « Korkuyorum d e d i m ; b i r iş o l u r d a sizi bir daha göremem; im a m ı m ı ş i m d iden tan ı muk istiyorum dedim. İmôm Kazım (A. M ) . Benden son­ ra İmômırnz, oğlum A li'dir buyurd u lor.» ["•] . Aliyy b. Ya'ktin, İmôm Kôzı m'ın (A. Mi, 'kend i sine. «Yô A li, evlôdı m ı n sey·1 idi Ali'd i r; 1kend i k ü n yern i ona verd i m » buyurd uklarını söyl üyor. Bir g ü n İ m ô m M üsa·ı-Kôzım (A. M ) . ashôbırnn i le ri g e­ lenler i n i toplamış, onlara , « B i l iyor musunuz, sizi n iye ça­ ğ ı rd ı m » buyurmuş, b i l miyoruz demeleri üzerine, Aliyy'ü r[*] «Tenkıyh'ul-Makaal» e bakınız; i l ; i kinci [**] Aynı kitaba bak ı n ız; ı . S. 4 1 D-41 1 . -

1 33

-

Bölüm, S. 78-79.


R ıza'yı (A.M ) göstererek, «Bu o ğ l u m vasıymdi r; benden sonra yerime o geçecek; ha lifem odur; kime borcum var­ sa o ödeyecektir» buyurmuşlard ı r. B i r gün de evladına, Alıyy'ür- Rıza'yı (A. M ) göstere­ rek, «Bu o ğ l u m » buyurmuşlard ı r, «Al- i M uhammed' i n bi l· g i n id ir.» mam M Osô'l-Kôzım (A. M ) . babaları i mam Ca'fer'us­ Sadık'ın (A. M ) kendi lerine, «Al-i Mu hammed'in bilgini, se­ n in sulb ü nde; O, Emlr' ü l - M ü 'minin 'in adaşıdır; keşke O'nun zamanına erişebi lsem» buyurd u k l a r ı n ı rivayet ederler. imam Ca'fer'us-Sôd ı k'ın (A. M ) ashôbından Yezid b. Sa lit der k i : Mekke yolunda b i r toplu l ukla i m a m Ca'fer'e (A.M ) u l aştı k . Kendilerine, siz d e d i m , tertemiz imamlarsınız; fa­ kat kimse ö l ü mden ,kaçıp kurtulamaz. Anam - babam sana f eda olsun; ba na bir söz söylesen d e ben de adam­ la rıma söylesem, b i l d i rsem. Bu sözlerimle. yerlerine k i m i n imam olaca ğ ı n ı sormak istem iştim . imam M u sa · ı - Kazım'ı göstererek «Buıı buyurd u l a r, «Evladımın u lusud u r; bun­ dan b i l g i , h ı l i m , a n layış, cömertl ik ve ta nıyış, halkın m u h­ tac o l d u ğ u herşey, dini h ususlarda ihtilôfı g iderecek kud­ ret, topluca mevcuttur. Bu oğlum, g üzel h uyludur, geçimi h oştur; Allah'ın rahmet kap ı l a rından bir ıka pı olaca ktır. Ama onda, bütün bunlar.da n daha ü stün ve g üzel bir üs­ t ü n l ü k d e va rdır.» Bu sözleri duyunca. anam - babam feda olsun sana d ed i m ; o üstün l ük nedi r? Buyurdu l a r ki: «Allah onun sulb ü nden bu ü m mete b i r ya rdımcı, bir n u r, ibr a n layış ve h ük ü m ihsan edecek. O . vücuda gelen­ lerin en iyisi olaca k; Allah, O'nu nla kullarını koruyaca k ; ü mmetin ara s ı n ı d üzene sokaca k ; ayrılı kları ka l d ı raca k ; b i r l i ğ i sağlayacak ; kırıkları onaraca k ; çıpla ğ ı g iyindlrecek; açı doyuraca k; korka n ı esenleştirecek. O'nun bereketiyle Al la h yağ m u r yağdıracak; A l lah'ın k u l la rı . O'nun buyru -

1 34

-


ğuna uyaca kl a r. Gençliği nde de, orta yaşlıyken de h a l k ı n en iyisi olacak; O ' n a uya n lar da, çocuk l u k ça ğları nda u l u­ Juğa erişecekler. O ' n u n sözü h ı kmettir, s ükutu b i l g i ; h a l ­ kın ihti lôfa d üştüğ ü şeyleri bildirecek, o n ları a yd ı n lata­ cak . . . » [*] . § Surda Bezantl'n i n şu rivôyetini de yazal ı m ; diyor k i :

imam M uhammed'üt-Ta kıy'ye (A. M ) , M u h ô l iflerin iz, babanız imam Aliyy' ü r - Rızô 'ya (A. M ) , veli-ahtliği kab u l ü dolayısıyle « Rızô» lôkab ı n ı Me'mun verdi d iyorlar dedim. İ m ô m (A . M ) , «Al lôh'a andolsun ki» buyurdular, «Ya lan söylüyorla r ve gerçek yoldan sapıyorlar. O lôkabı baba­ ma Allah vermiştir; ç ü n k ü O, gökte, Allôh'ın sevd i ğ i . yer­ d e Ra s u l u l ô h ' ı n ve h a lifeleri n i n rôzı oldukları kişidir.» Peki dedim, geçmiş ata larınız da Allôh'ın sevgi lileri, Ra­ s u l ü n ü n ve imamların rôzı oldu kları ,k işiler değ i l m i ; n e­ den yalnız ba banız Rıza d iye a n ı lıyor? imôm (A. M ) , «O'na karşı ola n l a r da , d üşman ları da O'nu ta kdir ettikleri, O'n­ dan rôz ı oldu kları için. Bu rôzı lık, ata larından h içbirine na slb olmadı; babam ıbu .y üzden Rızô d iye anıl ma kta » bu­ yurdular [**] . * * *

§ lbrôhim b. Abbas'is - Savli der ki: H iç ki mseyi çıörmedi m 'Kİ lmôm Rızô 'ya (A.M) b i r so­ ru sorsun da cevô b : n ı a lmas ı n . O'ndan bilgin bir ki mseye rastlamad ı m . Me'mOn , O'na her h ususa ôit sorul a r sora r. ôdetô O'nu imtihana çeker, fakat her soru n u n da cevô bını a l ı rd ı . O'nda n üstün bir ki mseyi ne görd ü m , ne işittim. Söz­ l e riyle, hareketleriyle h içbir kimseyi incitmemiştir. Söyle­ yeni, sözü bitinceye dek din ler, kimsen i n söz ü n ü kesmez­ d i . i ht iyôcı olup da kendisine baş vura n , mah rum dön mez­ d i . Hiç kimse n i n yanında, aya ğ ı n ı uzattığı görülmemiş!!r. ı•ı

[* * )

Yezid b. Salit için cTenkıyh'ul-Makaal»e bk. i l i , S.

326-327.

Bezanti için «Reyhllnet'ül-Edeb»e bk. I ; 2. Basın, S. 165.

- 1 35 -


H izmet edenlerine bile kötü söz söyledi ğ i , kötü muamele­ d e bulunduğu olmazdı. Yeme1kleri n i , kendisine hizmet edenlerle yer, seyisini bile sofrasına oturturd u . Sada kas ı pek ·bo l d u . İ htiyaç sôhiplerine, m uhtôc oldu k la rı şeyleri, g eceley i n ; g izlice kendisi götürür, kim olduğunu bild irme­ den verir, dönerd i . Her ayın üç g ü n ü ( Eyyô m-ı Beyz: Onü­ ç ü n c ü , ondörd ü nc ü , onbeşi nci g ünleri) oruç tutardı. Gece namazını bırakmazdı ; uykusu pek azdı. Hôkim, «Tô rlhu Nisôb u r» d a , Medlne'de, d aha yirmi yaşı ndayken, soru ları cevaplandırd ı ğ ı n ı , fetva verd iğ i n i ya­ zar. Sad uk, «Uyünu Ahbô r' i r - Rızô» da, Reca' b. Ebi'd­ Dahha k'ten rivôyet ederek, Me'mGn'un, imam Rıza'yı (A. M ) davet için adam gönderi rken, O'ndan daha üstün tok­ va sahibi, O'ndan daha fazla Allah'ta n korkan , Allah'ı çok anan b i r ki mseyi görmed i ğ i n i . hangi şehre geldiyse, hal­ ·k ı n sorularına hemen cevap verd i ğ i n i söyledi ğ i n i kay­ deder. * * *

Hôrun'ür - Reşid, yüzdoksan üç y ı l ı Cumadelahırası n ı n dördüncü cumartesi g ü n ü , kı rkdört yaşında ö : d ü (809 M . ) ; y irmiüç y ı l h ük ümda r l ı k etmişti. Zamanı, İslam tô rlh i n in, i l i m , fen, sanat ve edebiyat ba k ı m ı ndan en ileri devri .ol­ makla beraber z u l ü m , kahır, sefôhet ve sefôlet bakımın­ da n da en kara n l ı k devriyd i . Hôrun'un ö l ü m ünden sonra , o ğ l u Emin, salta nat tahtına otu rd u. Harun, Emin'i vell-a ht yapmış, onda n sonra da kardeşi Me'mGn'un h ü kümdar ol­ masın ı kararlaştırmıştı; ü l keyi de Emln 'le Me'mOn a rasın­ da bölmüş, d oğuyu, merkezi Merv o l m a k üzere Me'mGn'­ u n , batıyı, merkezi Bağdad ol mak üzere Emln'in idaresi ne vermişti. Emin h ü kümdar olu nca vezir Fazı b. Rabi'le as­ keri kumandan All b. fsô b. Môhôn'ın fikirlerine uyup kar­ deşi Me'mGn'u, vellahtlikten azletti; saltanatı, oğlu Abdul­ l ô h 'a bı rakma.k istiyordu . Annesi Z ü beyde ve bôzı devlet a d a m la rı . buna engel olmak istedi lerse de sözlerini d in­ letemediler. Emin, Ali b. fsô 'yı Me'mu n 'la savaşa yollnd ı ; M e ' m u n da Z ü ' l -Yern lneyn Tah i r'i b i r orduyla Emin'e karşı - 1 36 -


d u rmaya memur etti. Rey'd e k i savaşta Ali b. Tsô makta! d üştü ; Emln ' i n ordusu bozul d u ; Tôh i r b. Abd u l la h , Bağ­ d a d 'a y ü rü d ü ; yüzdoksan sekiz M u h a rrem i n i n beşinci cu­ ma rtesı .g ü n ü Emin öldürül d ü ve başı, Merv'e, Me'mun 'a gönderild i (81 3 M . ) . § Memun, yüzyetmiş y ı l ı Rablu levve l i n i n onsekizinci· cumua gecesi doğmuştu. Anası Horasa n ' l ı bir kad ı n d ı . Emln 'le savaşa g i riştiği s ı ra l a rda, «Zü'r-Riyaseteyn» d i y e tan ı nan Fazı b. Seh l ' i vezirliğe, Zü'l-Yemlneyn Ta h i r'i ordu kumanda n ı ı g ı na töyln etm'şt i ; Fazl'ın kardeşi Hasa n'ı d a I rak valisi yapmıştı. Fazı ve Hasan, İ ra n l ıydı v e Nevbahtl­ ler soyunda n d ı ; Ta h i r de İra n l ıyd ı . § Rivayete göre Me'mun, Emln 'le sçıvaşırken, ona üst o l u rsa, halife l i ğ i , Ebu-Ta l ib (A. M) soyundan en üstün bi ri­ ne vermeyi adam ıştı. Şeyh Saduk, «Uyunu Ahbôr'ir-Rızfö> d a bu rivôyeti kabul eder. ı m a m Rızô ' n ı n (A. M ) vell-aht tôyln inde Fazı b. Seh l'in sebeb olduğu da rivayet ed i l m i ş­ t i r. Fa kat Sadu k, Fazl ' i n , İmôm'ın (A. M ) a leyh inde oldu­ ğ u n u , bu ba kımdan i lk rivôyetın doğru olması gerekt i ğ i n i söyler. Ebü 'l - Ferec'le Şeyh M üffd , ·H asan b. Seh l'in, h i ­ lôfetirı eh line v e h a k sa h i bine veri l mesini telkıyn ettiğ i n i , Me'mün ' u n da, Emin'e ü s t ol ursa m , E b ü - Tal ib (A.M ) so­ yun u n en üstününe vermeyi a h dettim ; yeryüzünde de İ môm Rıza'dan (A. M) daha üstün birini b i l m iyorum ded i ğ i n i b i l­ d i rirler. Yôfı'I. «M ir'ôt'ü l-Cinôn » ında, Me'mün'un imam. Rıza 'yı (A. M ) vell-aht ve ha life tan ıtmnk üzere çağ ı r d ı ğ ı n ı , Merv'de, :küçük, büyük, bütün Abbasoğ u l l a r ı n ı toplayıp Ebu-Ta l i b (A . M ) oğ ulları n ın en ü stü n ü n ü n , imam Rıza (A. M ) old uğunu b i l d i rd i ğ i n i , h ilafeti n d e ancaık ona lôyık ol­ d u ğ u n u söyled i ğ i n i kaydeder; Tabarl Tôrlh inde d e olay bu s u retle a n latılmaktad ı r .

§ Me'mun, İ môm Rızô'ya (A.M ) b i r mektup göndererek h i l afeti. ken d ilerine terkedeceği n i bildird i . imam (A. M ) , b i r­ çok sebepler serdederek bu teklifi kabul etmedi ler. Mdl- 1 37 -


ne vôlisi Reca' b. E bi-Dahhôk'e, İmôm Rıza'yı (A. M ) , ken­ d i :erine ıayık bir s u rette, Küfe ve Kum yoluyla deği l de Basra ve E:hvaz yoluyla Merv'e göndermes'ni b i r mek­ tupla emretti . Bu mektup, Medlne'ye, h icri i kiyüzü ncü yıl Şevvô l i nde gelmişti. İmôm (A.M ) , gitmeye mecbur ol u nca M edine'den Mekke'ye ha reket etti ler. Hareketleri nden ön­ ce Rasül-i Ekrem'in ( S . M ) Ravza-i Mutahharası n ı , Ba k ı '­ deki i môm ları (A. M ) ziyôret edip vida'la şt ı lar. Mel< ke'ye va rınca, hac mevs i m i n i bekled i ler ve hac tören i n i de eda ettiler. i mam'ın ya k ı n ashôbından M uvaffa k diyor ki : imam Muhammed'ü l-Cevôd (A.M ) , beş yaşındayd ı lar kendi leri n i omuzuma a l ı p tavô f ettird i m ; çevreye bak­ m ıyorla rd ı ; gözlerini ba ba larına d i k mişlerd i ; hep ona ba­ k ıyorla rd ı . İ môm (A . M ) . tava ftan sonra Makaam-ı İ brôhim'e g id i p namazlarını edô ett iler; ben de İmôm Muham med 'üt­ Takıy'yi (A. M) omuzu mdan i n d i rd i m ; ora lardaki b i r taşın yan ına g i d i p üstüne oturdular. Pek kederli oldukları n ı an­ l a m ıştı m ; g ü neş batma k , çevre kara rmak üzereyd i . G i d i p kend ileri ni kald ı rmak, çadıra göt ü rmek isted i m . « A l l a h di­ 'l edi kçe» buyurd u l a r, «Bu taşın üstünden kal kmayaca ğ ı m . » Makaam-ı İ brô him'e g id i p l môm'a (A. M ) h ô l i a n lattım. İ môm (A. M ) . ken d ileri gidip kalkmasını buyurdular. Mu­ hammed'üt-Takıy, » Ka l kmak, çad ıra gelmek i stemiyoru m » dediler. ima m (A.M ) , sebebini sorunca, a ğ la m a l ı , titre k bir sesle, «Nasıl 'ka l k ı p çad ı ra geleyim k i » buyurd u l a r, «Sen Ka 'be'ye vidô' ediyors u n ; belli ki g i d i nce bir daha dön­ meyeceksin . » İmôm Rızô (A. M J , oğullarını okşayıp ku­ caklad ı lar; beraberce çadıra g ittiler. ve

İmôm Rızô (A. M ) . e h l i beytleriyle vida' ederlerken de, «Ağlayı n ; seslerinizi duymak i stiyoru m ; ç ü n k ü g ittikten sonra bir daha dönmeyeceği m » buyurmuşlardı. § imam Rıza {A. M ) , Basra ve Ehva z yoluyla g öt ü rü l ü­ yorlard ı ; Küfe'de ve Kum'da Şia pek çoktu. imam (A. M ) ; - 1 38 -


Merv'e gel meden b u n l a r, kıyôm edebil i rler d ü ş üncesi , bu emrin veri :mesinde bir ô m i l olmuştu. § İmôm Rızô (A. M ) . h icret i n i kiyüz birinci y ı l ında Mek­ ık e'den ha reket etti ler. Beyaz bir katıra yüklen m i ş mahıffe­ deydi ler; maiyetlerinde Medine vôlisi ve i leri gelen kişi­ ler de va rdı . Basra 'ya varı l d ı ktan sonra kayıkla H u rrem­ şehr'e geçild i . O rda n a yn ı teşr'ifatla yola devôm ed i l d i . N işa bu r'a varırlarken şehrin büyükleri karşı l a d ı lar. B i l ­ ·gi n :er, nöbetle l m ô m ' ı n bineklerinin yularını e l lerine a lı­ yorla r, halk, her yandan, bu m uhteşem a la y ı karş ı l ıyord u . EbG-Vôsi' Muhammed b. Ahmed b . M u h a m med b. İshak- ı Nlşôbüri d iyor ki : İmôm (A. M ) . N işabur'a gelince, büyük a n nem H adice'­ n l n evine ind i ler; halkla fa rsça konuştular; ceddeme « Pe­ sende - Beğenmiş, beğen i l miş» a d ı n ı verd i ler; çün k ü o·­ n u n evin i de, i h lô s ı n ı da beğenmişle rd i . Ertesi g ü n , hareket etti kleri s ı rada, H orasan'ın ü n l i.i bilgin lerinden Muhammed b. Rôfı', Ah med b. Hôris, Ya h ­ y ô b . Yahyô , İsha·k b. Rô hveyh v e diğerleri, 1ka tırları n ı n yu­ larını tutup a nd vererek bir hadis rivôyet etmelerin i iste­ d i ler. i môm (A. M ) . mahıffeden mübarek başlarını ç ıkarıp şu hadisi beyôn buyurdular: «Babam Abd - i Sô lih M u sa ıb. Ca 'fer' l l - Kôzım bana dedi ki: Baba m Ca 'fer'us - Sôdı·k buyurd u : Baba m M uham­ med'ül-Bô k ı r. bana txı ba m Ali b. H useyn Zeyn ' ü l - Abidin s öyledi ded i . O da, Babam H useyn b. Aliyy'iş - Şehid, Ba­ na baba m Emir'ül - M ü ' minin Al! b. Ebi - Tô l i b dedi ki bu­ y u rd u ; Kardeşim ve Amca m ın oğlu Abd u l l ô h oğlu Muham­ med (S.M) buyurd ular ki: Bana Cebrail söyled i ; O da nok­ san sıfatlardan m ü nezzeh ulu Allôh'ta n d uydum, buyurdu k i : «Allôh'tan başka yoktur tapacak (Lô i lôhe i ll'Al!a h ) . benim kal'amdı r; k i m kal'ama g i rd iyse, azôbımdan emin­ d i r. » İ m ô m ( A . M ) b u hadis-1 şerifi , bu a ltın zincirle, y ô n i -

1 39

-


E h l i beyt yoluyla, A l l ô h u Taô lô'dan. Cebrfül vôsıtasıyla Hz. Peygamber'e (S. M ) . O'ndan, babada n oğula, hep İmôm­ l a r yoluyla gelen hadis-i kudsiyi buyurd ukta n sonra katır­ la rı n ı hareket ettirmişler ve hadise, şu sözleri e klemiş­ lerd i : « Fa kat şartlarıyla; ben d e onun şartla rındanım.» Bu suretle ima meti n d indeki yeri ni b i l d i rm işlerd i . Ebü'l-Kaas ı m Kuşeyri, Sa manoğ u l la rı n ın , bu hadisi a ltın yo ld ızla yazdı rd ık larını, bu levhanın taht ve ta çlar ı n ı n be­ zentisiol d u ğ u n u , sonunda, içlerinden biri n i n , kendisiyle göm ü l mesini vasıyyet ett i ğ i n i , vasıyyet i n i n yerine getiril­ d i ğ i n i söyler. * * *

§ imôm (A. M ) . M e rv'e birkaç fersah l ı1k yere varınca Me'mun. Vezir Fazı b. Sehl . bi!g i n ler, Seyyid ler, Abhaso­ ğ u l ları soyuna mensub olanlar, karşıladıla r. imam (A. M ) Me'mun v e Fazl ' la saraya va rd ı la r. Birkcıç g ü n sonra H i la ­ fet meselesi konuşul maya başland ı . Me'mun. h ilôfeti i m a m Rıza'ya (A. M) vermek istiyo rd u. imam (A.M ) . bunu kabul buyu rmad ılar; hatta hal ka duyu ru l mama s ı n ı isted i ler. Bu­ nun üzerine Me'mun, Veli-ahtliği kabu l buyurmalarını i s­ ted i ve bu hususta h içbir özrün ü n kabu l edilmeyece ğ i n i bi l d i rd i . i m a m (A.M ) . bu zorlama üzerine, memleket işle­ rine karışmamak, hiçbir suretle b i r işe d ô i r e m i r verme­ m ek, h içbi r kimseyi vazifeye tayin etmemek ve vazifeden ozletmemek şartlariyle veli-ahtl i ğ i kabul buyurd ular. Bu hususta ki görüşüp konuşma birkaç hafta s ü rd ü ; imam Rıza (A. M) bu i ş içi n , «Al lah'ın, ben i m ve sizin hak1< ı nızdane yapacağını, i rôdesi n e olduğunu b i l mem; h ü1k ü m ,a nca k Allah'ı n d ı r» buyurmuşlard ı . Me'm un, bu veli­ o htliğ i b i r fermanla tesbit ettirdi. İ kiyüzbir yılı Ramazan ayı n ı n yed inci g ü n ü , bu fermana imam Rızô (A. M ) . şu cüm­ lele ri yaz ıp imzôlarını a ttılar: - 1 40 -


« Rahmôn ve Rahim A l l a h adıyla. D i l ed i ğ i n i yapan Ai­ tah'a hamdolsun; h ü km ü n ü değiştire n , ta kdiri n i reddeden yoktur. O, gözlerde g izlenen köt ü l ü k leri, g ö n ü ll erde ö rt ü l ü o ! a n işleri bil i r. Sa lavat, peyga mberlerin sonuncusu o!an Peygamberi Muhammed'e ve O ' n u n tertemiz soyuna. » Ferman, Fazı b. Sehl , Abd u l l a h b. Ta h i r v e bütün ileri g e lenler ta rafından i mzal a n d ı . Ramazan ayının onuncu gü n ü Me'mün, bütün i leri gelen lere, imam Rıza'ya (A. M ) VelT-ohd sıfatıyle bey'at etmeleri n i e m retti . İ l k bey'at eden Me'mün'un oğlu Abbas'tı. Ard ı n d a n Fazı b. Sehl ve bütün devlet erkôn ı . A bbasoğu l l a r ı n ı n bel irli kişileri, Horasan h a l k ı , imôm'a bey'at etti. Gene Me'mün'un emriyle i m a m Rıza (A. M ) a d ı na para ba stı rı l d ı . Bu haber, b ü t ü n şehirlere d uyuru l d u ; hutbel e rde halıka ilan edi ld i . Ebü'l-Ferec ve Şeyh M ü fid, Medlrıe-i M ünewere'de, Hazret-i Peyga m­ ber'in ( S . M ) mescid lerinde, hatibi n , «Allah ı m , M üslümôn­ ların VelT-ahdi Ebü-Tô l i b oğlu AIT' n i n o ğ l u H useyn'in oğ l u AIT'nin oğlu M uhammed'in o ğ l u Ca'fer'in oğ lu Müsô ' n ı n o ğ l u A li'n in h ô l in i düzene sok» meô l i n de d u a ett i ğ i n i b i l­ d i r irler. Şa irlerden EbO-N üvas, Dı'b i l b. Al iyy'il-H uzzfü, kasldelerle bu kutlu görünen işi övdü ler. Her yanda Ehli­ beyt Şiası, sevinç içi ndeydi . işin sonu n u bilense ya lnız . İ mô m'dı (A. M l ; netek;m Nişabur'dan ha reket edip Merv'e g e l i rlerken Hôrün'ür-Reşid' i n göm ü l ü old u ğ u yere u ğ ra mış­ la r, kabrin bir tarafındaki yere parma klarıyla bir hat çek­ m işler, « Burası ben:m kabrim i n yeri» buyurmuşla rdı. * * *

§ Me'mün. bu teşrifattan önce Abb.:ı so ğ u l l a rını n ş i a rı olan siyah renk li elbiseyi, sarı ğ ı , bayrağı yeşi l renge çe­ virtmişti. Ancak şunu d a söyleye l i m ki yeşil ren k, i m a m Rıza (A. M ) tara fı ndan b i r şiôr olara k kullanılma mıştır. Ye­ şil ren k, Alevilere, yônı A iT (A.M ) evladına mahsus bir renk d e ğ i l d i r; Ei mme-i H üd a (A.M ) böyle bir şiôr sôhibi değil­ lerd i r. H icri yediyüz yetmişüç yılına d ek ( 1 371 M.) Alevi Seyyi·d lorin g i y i mleri, sarı kla rı b i r huıs üsiyete b ürünme- 1 41 -


m işti, b i r renge boya n ma mıştı; netekim İmôm Rızô (A. M ) , birazdan bahsedeceğ i m iz gibi bayra m namazına gide r ıer­ kenbeyaz sarı k sarmışlard ı . Yed iyüz yetmişüçte, M :sır'da, Melik-i Eşref, Alevi Seyyidlerin yeş i l l i bôs g iymelerini ka­ rarlaştı rdı. Bindörtte ( 1 595) Seyyid M u h a m med Şerif, Sey­ yidlerin, ba şlarına g iyd ikleri serpuşa , bir yeş i l şerit sarma­ larını buyurdu. Me'mun'un yeş i l rengi kabul ü , siyôhı kal­ d ırma k için bir tertipten baş,Ka birşey d eğ i l d i . .. * *

§ İ kiyüziki y ı l ı Ra mazan a y ı n ı n sonlarında (81 8 M . } Me'mun, i m ô m Rızô 'ya (A. M ) . h a l k a bayram namazın ı k ı l­ d ı rmas : n ı recô ett i ; l m ô m ı n özü r d i lemesine karşılı·k re­ côla rını s ü rd ü rd ü . B u n u n üzerine imôm (A. M ) . «Öyleyse» buyurd u la r, «Ced d i m Rasü lullôh'ın (S. M ) s ü n netine uya­ cağ ı m . » Me'mün d a , herkes de, namaza nasıl gidi lecek, namaz nasıl k ı l ı n acak, mera k içindeyd i . Emevileri n , Ab­ basoğ u l l a r ı n ı n zamanla rında, Ha lifelerin namaza g '.d işler! .. bir debdebe, b i r tantana. bir u l u luk gösterisiyd i . Ha life, al· t ı n lo rla, m ücevherlerle s ü s l ü bineğine biner. en yen i , en ihtişa m l ı elbises i n i g iyer, ziynetlere garkolu p ç ı ka rd ı . Ha­ demi-haşemi de aynı ta rzda kendilerini h a l ka gösterirler­ d i . Me'mun. h ususi bi neğ i n i , İmôm'ın bulunduğu dôireni n kapısına, ku lla rla - kölelerle göndermişti.

i m ô m (A. M ) , bayram g us l ü n ü yapt· ktan sonra çı ktı­ lar. Eğinlerinde beyaz bir pa muk gömlek vardı . Başlarına beyaz ve yün bir sanık sarm ışlar, b i r ucunu göğüslerine. öbü r ucunu s ı rtlarına salverrnişlerd i . Bir m i ktar koku sü­ r ü n m üşlerd i . Aya kları yal ı nd ı ; ellerinde de bir a sô vard ı .. Ashôbı ve yakın l a n d a bu tarzda giyinmişlerd i . Biraz yü­ rüyüp d u rd u l a r ve «Allôhü E kber » diye tekbir getirdiler. Tekbir sesini duyan herkes bir a ğ ızdan tekbir getird i . Me'· m ü n ' u n adamları, i môm'ı (A. M ) bu holde görünce onlar d a binek'erinden indiler, ayakkabıları n ı çıkardıl a r; ya l ı ıı aya'k y ü rü meye ko y u ld u la r. - 1 42 -


imam (A . M ) . b i r m üddet namaz-gaha doğru vuruyor� lar, sonra d u ru p tekbir getiriyor l a rd ı . Her yandan g e l i p top­ lanan h a l k da b i r a ğ ı zd a n tekbir geti riyo rd u . Herkes a ğ ­ la makta y d ı ; heyecan içi ndeyd i . Adeta bütün şeh i r, ı mam·ıa (A . M ) b e r ô b e r yürüme kte, l m ô m ' la (A.M) berôber tekbir getirmekteyd i . Fazı b. Seh l , koşup h ô l i Me'mOn'a anlattı ; bu, böyle g iderse ne olaca ğ ı b i l i n mez d o d i . Me'mOn, i mô m'a birisir.i göndererek, Size za h met verd i k , makaa m ı n ıza dönün; na­ mazı , her vakit k ı l d ı ra n k i ş i k ı l d ı rs ı n buyruğunu b i l d i rd i . i m a m (A. M ) ayakka b ı la r ı n ı isted i ; g i y i p makaa m ı n a dön­ d ü ; halk d a me'yQs bir Mide d a ğ ı l d ı . . * *

§ İmôm Rızô 'ya (A. M) birisi, bu mesned i nasıl kabOl ett i n demişti; kendisi nce, Me'mün tarafından veri len Veli­ ahtl i ğ i kabu llerin i , imômet şônına yakıştırramamıştı. İmôm (A. M ) . «Peygamber mi büy ü k t ü r, vasıy m i » sorusunu sor­ m u ştu ona. O kişi, Peygamber deyince tekra r, « M ü'min m i b ü y ü kt ü r, m ü şrik m i » buyurmuşlard ı . Elbette M ü'min ce­ va b : n ı a l ı nca buyu rmuşlardı k i : « Mı s ı r Azizi M üşri kti; YOsuf'sa (A M ) peygamberd i ; öyle olduğu halde beni hazinelere tayin e t d iye ondan vazife isted i . Bense va siy'.m ; kaldı k i ben istemed i m ; o zorlan d ı ; kabule mecbur old u m . » Gene birisi, E y RasOla llah'ın oğlu, şu Veli-ahitli!'.Ji na­ s ı l kabul ettin demişti; imôm (A M ) . «Ata m E bü-Tô lib o ğ l u A l i (A. M) Şürôya g i rmeyi n a s ı l k a b u l ettiyse» buyurmuş­ lardı . • * •

§ Me'mOn. lmôm Rızô'yı (A.M) kendisine Veli-ah it ta­ yin ettikten sonra kızı Ommü H a bibe'yi İmôm'a verd i ; öbüı kızı Ommü Fazl'ı d a İ m ô m ı n oğ u l l a rı Muhammed'üt-Tak ıy'­ ye (A.M ) n işanladı; kend isi de Sehl oğlu H a sa n ' ı n k ızım a l d ı . Bütün bunlar aynı yıl içinde oldu. - 1 43 -


§ Yüzaltmışse'ki z h icride (794 M . ) H useyn oğlu Tah i r'e, o Frs. Ehv'O Z, Basra , KOfe. H icôz ve Yemen eyaletlerin i Sehl o ğ l u Hasa n'ın adam la rına teslim etmesi, kendi s i n i n d e Ra k ka 'ya g i d i p M u s u l , Cezire v e Ş a m eyô letlerin i n idô­ res i n i uydesine a lması emredi l d i . H useyn oğlu Tôh i r ön­ ce de bild irildiği g ibi Bağdad'ı a l a n . Emin 'i ö l d ü rten , Me'­ mOn'un sa ltanatını sağ laya n kişiydi. Yüzdoksan dokuzda (81 4-81 5) M.) Sehl oğlu Hasan Bağdad'a vard ı ; Abbaso­ ğ u l la rı kumandanlarından Herseme, va rını - yoğunu Ha­ san'a teslim etti; Horasa n'a g itmek isted i . Fa kat o sıra­ l a rda KOfe'de EbO's-Serôyô isyôn etmişti. Hasa n , Her­ d eme'yi bu isyônı bastı rmaya me'mOr etti. İ syô n bastır ı l d ı ; EbO's-Sa rôyô ö l d ü r ü l d ü . Herseme. Horasan 'a hareket edince Me'mO n , ona, Şa m'a, yôhut H icaz'a dönmesini bu­ yurd u . Oysa, Me'mOn'la görüşmek, ü l kedeki olayları, Me'­ m O n 'a karşı d uyulan hoşnutsuzl u ğ u bildirmek istiyord u . H asan' ı n kardeşi Fazı, Me'mOn'a, EbO's-Serôyô' n ı n isya­ n ı nda, Herseme'ni n parmağı olduğunu telkıyn etti . Me'­ m O n , Herseme'yi habsettird i ve öldürttü . Bunu duyan Bağ­ d a d ' l ı : a r vôli tay i n edi len Hişôm oğlu Ali'yi kovdular; Ha­ san bu aya klanmadan ü rktü, Vôsıt'a kaçtı. Bu olay, i kiyüz h i c ride olmuştu (81 5 M . ) . Bağdad'a gelen Muhammed oğ­ l u lsô'ya karşı duramayacağ ı n ı a n layan Hasa n , onunla uz­ laşıp Merv'e d öndü . § Ayn ı y ı l ı n Ramazan ayında (81 6 M . ) i m a m Rızô 'ya (A. M ) , önce de a rzettiğimiz gibi Veli-ah it sıfatıyle bey'at edilmiş, siyah renk yerine yeşil ren k kabul olunmuştu. Ha­ san, bu emri Bağdad'a b i ld i ri nce, Bağdatl ı ların bir kısmı emre uydu , bir kısmıysa , Abbasoğu l la rına bağ l ı l ı kları yü­ zünden emri d i n lemediler ve a y n ı yılın son ayında Me'­ m O n ' u hallfe ta n ımad ı kları n ı a ç ı kladılar; yerine a mcası Mehdi'n in oğlu İ brôh i m ' i halife tanıyıp ona bey'at etti ler. § Me'mOn'un, bu olaylardan gere ğ i g i b i haberi yoktu ; Hasan d a , 1k a rdeşi de olup bitenleri o n d a n gizliyorlard ı . İmôm (A. M ) , d uyduklarını Me'mOn'a bildird i ler; « H a l k » bu- 14 4 -


yurd u l a r, «Senin hareketleri n i , beni Veli-aht yapmanı be­ ğ en miyor; Bağdad'da savaş başladı; bana da öğüt ver� mek vôcip oldu ; yakınların, Hasan'la Fazl'dan memnun d e­ ğ iller.» O g ü n le rd e s ı n ı rda· bôzı yerler zaptedi lmişt i ; Me'· m u n 'o bu, m ü jdelen mişti. Me'mu n . bu m üjdeyi İ m ô m 'a (A. M . ) . « M üşrik köyleri nin zaptına m ı sevin iyorsun» buyur­ d u l a r . Me'mun, «Buna sevinilmez m i » deyince, «Allôh 'ton çek i n » buyurd u la r, «Vazifene d i kkat et. M ü s l ü mônların e mlri, çadı r ı n ona d i reğine benzer; buralarda d u rma, l rak 'a g it.ıı § Me'm un, sonradan bu h ususta Hasa n ' la danışt ı . Ha­ s a n . «Dün kardeşin i ö l d ü rttü n ; bu daha u n utulmamışken tuttun , İmôm Rızô'yı Veli-ahd ettin. Halk senden hoşnut değ i l ; Horasan 'da otur, hele ş u işler bir yatışsın» dedi v o H ô run'a h izmet et miş tecrü beli kiş ilerle danışmasını do tavsiye etti. Me'm un, k i m lerle danışması g e rektiğ in i so­ runca da, Ebu-l m rô n oğlu Ali, İbn M O n i s ve Celudl'n i n ad­ ları n ı söyledi. Me'mun, İmôm Rızô ' n ı n (A.M) Vell-a md ol­ masına karşı bulundu kla rından bunları habsettirmişti Bunların hapisten çıkarı l ı p getirilmesini buyurd u . Me'mun'· u n yanına önce Ali g irdi; İ m ô m R ızô 'yı (A. M ) . onun ya n ı n­ da görünce Me'mun'a, Allah'ın size verd i ğ i bu i ş i dpşman­ larınızın, a ta larınızın öldürttüğü k i ş i lerin el lerine verme­ nizden A l l a h sizi saklasın dedi. Me'mun, bu sözü d uya r d uymaz hemen onun boynunun vurulması n ı emretti; e m r ı yeri ne geti rildi. Arkasından İbn Munis g irdi . İmôm Rızô'yı (A. M ) görünce, Bu ded i , Alla h'ta n gayri tapılan bir put Evet; bu adam, ima m'a (A M) itaati ibadet, Allôh'ın ve Rasu l ü n ü n (S. M ) Ehl ibeyte mahabbet ve itôati emir buyur­ ması n ı , haşô, bir kabôhat sayacak kadar düşmanlıkta i le­ ri varmış bir kişiyd i ; Me'mun onu da h uzurundan kovdu ve ö ld ü rttü. Üçüncü olara k Celudi h uzura g i rd i . Bu kişi, Di­ bôc diye tanınan M u ha mmed b. Ca 'fer b. Muhammed b. Ali b. Huseyn, Me'mun'a kıyôm ettiği zama n , onun ordu­ s u n u bozmuş, M uhammed ' i tutsak edip Me'mun'a yolla-

1 45

-

F. 1 0


m ıştı. Gene bu adam , Ebu-Tal ib oğu l l a rı n ı n evlerini y ı k­ tırmış, kadınla rı n ı n . g i y i n d i kleri elbiseden başka varla­ rını - yoklarını yağ ma etti rmişti. O va kit imam Rıza (A.M ) , bütün •kadı n l a n b i r eve toplamışla r, kendileri d e kapı önün­ d e d u rarak kadı n la rdan toplad ı kları bütün l ibôsla rı, hattô onları n bilezikleri n i . ha l h a l leri n i bile CelCıdi'ye veı mişler. başka bi rşeyleri kalmadığına yemin ederek onu yatıştır­ m ış ! a rd ı . imam (A. M ) . CelCıdi'yi görünce, Me'mun'a, «Bu · n u bana bağ ışla» buyurd u la r. CelCıdl, i m a m Rıza 'n ın, Me'­ m un'a kend i a leyh inde bir söz söyledi ğ i n i sanıp, Ey M ü'­ m in ler Emlri dedi, Allah i ç i n olsu n , HarCın'a h izmetim h a k­ kıyçin bu zatın , ben i m ha k kımda söyle d i ğ i sözü kabul et­ me. Me'mun, i m a m Rıza'ya (A. M) Yô Eba'I - Hasa n ded i, beni bağışla, bu adamın yem i n i n i yerine g etirece ğ i m ; adamlarına emretti ; onun da boynu n u vurd u l a r. Me'mun, i mô m Rıza ' n ı n (A M ) sözleri ne uyup Bağ­ dad'a g itmeyi kara rlaştırd ı . Fazı b. Seh l de kargaşal ı k ya­ tışıncaya dek Horasan'da kalınmasına tarafta rdı ; fkat sö­ z ü n ü d i n letemed i . M e'mu n . imôm Rıza (A. M l ve Fazl'la ı ra k'a yöneldi. Birkaç konak aşıldıkta n sonra Fazı. b i r ha­ mamda üç kişi ta rafında n ö l d ü rü l d ü . Ö l d ü renler tutulup Me'mun'un yan ı n a getiri l i nce, yüzüne karş ı , senin emrin­ le ö l d ü rdük dediler. Me'mun, o n ları da ö l d ü rttü. Bu olay, Serah s şehrinde oldu. § TCıs'a yedi kona k l ı k yer kalmıştı k i i môm Rıza (A M ) hastaland ı l a r. TCıs'a va rıl ınca hasta l ı k daha da şiddetlen­ di. Me'mun, her g ün iki kere gelip i môm'ı (A.M) doloşıyor­ d u ; •kend isi de hasta lanmıştı; yahut hastalanmış görün­ mek istiyordu .

Rivôyete çıöre i mô m Rızô da (A. M ) . Me'mun d a , yedi k­ l eri yemekten hastal a n m ,şlar, Me'mun iyileşmiş, i m a m (A. M) zeh irli yemeği n tesiriyle iyil eşemeyip vefat etmişlerd;r. Meclisi merh u m . imam Rızô'nın (A . M ) . tabii ö l ümle, yô­ h ut zehirlenerek vefôt ett i k lerine d ô i r rivayetler bulundu­ ğunu kaydetmektil, zeh irlenere k şehiden vefôt etti kle ri - 1 46 -


hak,kındaki rivôyeti n meşhur olduğu nu b i ld i rmekted i r. Şeyh Saduk, « Uyunu Ahbôr'ir-Rızô» da, Şeyh M üfid, « İ rşôd » da, Me'mun tarafında n zeh irleti ldi kleri n i bildirirler. « M a kaati l' ü t-Tôbi-yyin » d e bunu kabul eder. «Tehzib'ül-Kemôl H u la­ sas ı » ı nda d a zehirlenerek vefat ettikleri bildiri li r. lbn Ha­ cer, «Tehzib'üt-Tehzib» de, Hôkim ' i n «Tôrihu Nisôbur» un­ dan na klen Senôbôd'da vefat ettiklerin i yazar ve nar su­ yuyla zehirlend iklerini söyler. «Dôiret'ü l - Maôrif'il - İslôm iyyet'iş - Şiıyye» , «J.k d ' ü l Ferid» de ve «Uyün u Ahbôr' i r - Rızô» d a , Me'mun'un Emir' ü l - M ü'minin ' i n (A . M ) . bilginlere karşı, sahôben i n hepsin­ den üstün old u ğ u n u d e l i llerle isbôt etmesine, İmôm Rızô'yı (A.M) Veli-ahd tôyin edip k ı z ı n ı i môm'a vermesine, M uô­ viye'yi hayırla a n a n ı n , kanını, m a l ı n ı helôl sayaca ğ ı na dô­ ir her yana e m i rler göndermesine, İ môm M u hammed ' ü l ­ Cevôd 'a ( A M J diğer k ı z ı n ı vermesine, onu a ğ ı rlamasına dayanara k Me'mun'un. İmôm Rızô'yı (A.M) zeh irletmed i ğ i kanaatinde bulunmaktad ı r. B i l g i n Cevôd Fôz ı l d a «Ma'­ sumln-i Chôrdeh-Gône» a d l ı çok değerli, kitabında hemen hemen aynı d e l il leri getirerek aynı fikri savunma ktadı r. Biz bu hususta kesin bir söz söylemiyeceğiz; anca1k Me'mu n ' u n , Alevller i n kıyô mlarını önlemek için ve son ­ radan b i r çô resi n i d ü ş ü n mek üzere İ m ô m Rızô'ya (A. M ) H i l ôfeti terketmek istemesi hatıra geleb i l i r; hattô İ m ô m ' ı n (A. M ) . H i lôfeti kabul etmeyecekleri n i de Me'mun'un pekô lö b i l mesi gerekti; netekim Üçüncü ,Ha life'den son ra büyük ata l a rı Emir' ü l - M ü ' m i n i n de (A. M ) . Ha lifel i ğ i zorla kab u l etmişlerdi ; İmôm Rızô ' n ı n (A. M ) zamanla rıysa, o zaman­ dan çok daha kötü b i r d u ru m a rzediyordu ; İmôm Rızô da (A.M) Veli-ah itliği zorla kabul etmişler, d u rı m l a rı n ı , Emlr'ül ­ M ü 'minin'in Şu rôya kat ı l ma la rı n a benzetmişlerd i . Abbaso­ ğ u lla rı taraftarlarının bu işlerden hoşn ud olmayacaklarını e lbette biliyordu Me'mu n ; bildiği hôlde bu işe g i rişmesi, belki bir yanda n, inanc ı n ı n zoruylaydı ; fakat bir yandan d a Alevi kıyamlarını yatıştırmak , i ran 'da çoğu n l u ğ u teşkil eden Şia'yı memnun etmek gayretiyle olab i lirdi bu iş. Ab- 1 47 -


baso ğ u l la rı n ı n , belki d e b u d e rece kesin olara k aleyhine kalkaca klarını u m m a m ıştı. Fakat bu aya klanış, i nancıyla siyôset ve mev k ı ' h ırsı a rasında bir kara r vermek zorunda •bı ra kmıştı onu; ba ba s ı n ı n , imam Müsô ' l-Kôz ı m (A. M) h a k­ kındaki sözlerin i de u n utmam a k g erek . Yeryüzünde A l la h H ucceti tan ı d ı ğ ı i m a m ' ı n (A.Mi ıkü ç ük bir hareket i n i g ö­ r ü rse boynu n u vurmakta n çekinmeyeceği n i , ç ü n kü salta­ natın kısır old u ğ u n u , saltanat ·d ôvasına kalkışan ın, baba da, oğu l d a olsa, yokedi l mesi g erekece ğ i n i söyleyen H ô­ rOn ' ü r- Reşid, tarihte bu sözü söyleyen , bu hareketi ben i m seyen i l k h ü k ü m d a r deği l d i ; nice kişi, i nancın ı siyôsete ô let etmiş, n ice kişi, saltanat ve mevkı' uğru na inancın­ dan ol muştur. Me'mun, ıböyle b i r ô i leden yetişmiş hü­ k ü m d a rd ı ; böyle ıbir terbiyeyle yetişmişti. i ma m ' ı (A. M ) , hasta l ı ğ ı nda, g ünde i•ki kere dolaşması, ıkendisinin de h a s­ tala nması, vefatlarında, pek ü z ü l ü p yememesi. içmemesi, keşke sen in yerinde ben olsaydı m demesi, doğruya ham­ ledi lebi leceğ i g ib i riyôya da hamledilebi li r. Hele vefatla­ rını bir gün, bir gece d uyurmaması, son ra bütün Ebü-Tô­ l iıb oğu l larını topla y ı p İmôm'ın (A.M ) m übôrek naaşın ı on­ lara göstermesi, hiç bir yerinde yara-bere olma d ı ğ ı n ı ısbôta kal kışması, yôn i baba sının, imam Müsa'l-Kôzım'a (A.M ) yaptığ ı nı yapması, cenazeyi teşyi'e katılması, kendisini, ondan umulan birşeyden temize ç ı karma k gayretini g ös­ termiyor d e ğ i l . Bu i ş i n , i mô m ' ı n (A. M ) veli-ahitliğe tôyin in­ d e n , Abbasoğu l ları n ı n kıya mları nda n sonra olması, Fazl'ı ö l d ü renleri, seni n emrinle ö l d ü rd ü k demelerine ka rş ı l ı k fazla konuşturmada n hemen ö l d ü rtmesi, İ m a m ' ı (A. M ) Merv'de bırakmayıp berôber l ra k 'a g ötürmeye kal kışması da, h a k k ı nd a ki şü pheleri iyice kuvvetlendirmek tedi r. Ab­ basoğu lları ta rafta rları tara f ı nd a n , imam'ın da (A.M ) , Me' mün'un da zehi rlendi ğ i , Me'mCın'un kurtul u p İ môm'ın (A. M ) vefôt ettiği rivayeti, b ü t ü n bu m ülôhaza l a r karşısı nda pek zayıflıyor. Me'mun, gerçekten i n a nc ı na bağ l ı bir adamsa, ş ü phe yok ki bu işi yapanl a rı bulduru r, cezô landınrdı; oysa ki i môm Rıza (A.M ) vefôt e d i p defned i l d i kten sonra - 1 48 -


h er iş, tabii mec rasına g irmiş, İmôm'ın (A. M ) veli-ahitli?:1i de, şehôdeti de u nutul u p gitmişt i r. Ayrıca Ha.san ıb. Ceh m, Herseme b. A'yeh'den, bil­ hassa Ebü's-Sait Abd'üs-Selô m b. Sôlih'ten [*] ve diğer ashöpları ndan Me'mun tarafında n zeh i r l i nar ve üzümle zehirlenerek şehld edi ld i klerine d ô i r gelen h aberler, ken­ d i leri n in de ıbu hususu a çııkla ma l a rı, n ihôyet Me'müniu n , imam Rızô 'nın ( A . M ) zehi rlen d i ğ i n i i 'tiratı ve b u s uç u , i ki •kişiye a tması, .g erçe ğ i açıklamaya yeter san ı rız (Bıhôr'ül­ Envô r; C. XL!X; Teh ra n 1 385 H . S . 284-3 1 3 ) . -

§ İmôm Al iyy b . Müsô'r-Rızô (A. M ) . h icretin i kiyüz ı içüncü yılı Safarın ı n son günü, yôhut onyedinci g ü n ü ve­ fôt etmişlerd ir. Ra mazan a y ı n ı n yirmibirinci, yôhut Cumô­ delülônın onsekizinci, Z i 'l-Ka'denin yirmiüçüncü günü, hic­ ri i k iyüz iık i . yôhut i kiyüz a ltıda vefat ettikleri hakkında da rivôyetler vardı r. Tüs şehri n i n Senôbôd köyünde, Hô­ run 'ü r-Reşld' i n gömü l ü olduğu yerin kıble tarafına d efne­ d i l mişlerd i r.

D ı 'b i l b. A l iyy'il - H uzzôl, bunu , «TOs'ta i·ki kaıb i r var; b i r i bi.:tün insan l a rın en hayırl ı s ı n ı n , Ö bürü, en kötüsünün kabri; iıbret a l ınacak şeylerden bu anca!<. Tem i z kabirden b i r fayda gelmiyor pise ; pise Yakın olması da temize bir zara r vermiyor mutlak. Hey gibi hey . . . Herkes yaptığ ın a bağ la n m ış , Onu buluyo r a ncak; a rtık d il ed i ğ i n i a l , d i l ed i ğ i n i iJı ra k » beyitleriyle tesblt etmiştir. [*]

EbO's-Salt Abd'üs-Seıam b. Sôllh hakında cTenklyh'ul-Ma­

koal'e bk. (C. i l , S. 151-1 53). -

1 49

-


§ Ebu - Al1 Dı'bil, meşhu r Tôiyye Kasidesin i İmôm Rı­ zô'nın (A.M ) h uz u rlarında okurlarken İmôm MQsô'I - Kô­ zım (A. M ) hakkında, « Bağda d'da tertemi z İmôm'ın bir kabri var ki Rahmeti sonsuz A l la·h , o kabri cennet köşkleriyle g ö lgelendi rm i ştir beytine gelince i m a m Rızô (A. M ) . «Ben d e i k i beyit ekle­ yeyim mi» buyurmuşlar ve şu iki ıbeyitle ô k ı betlerini bil­ ..! i rm işlerdi : «Ne felôkett i r ki bir kaıbir d e TQs'ta var; C i ğerleri tutuşturur, yakar da yaka r. Haşre d ek s ürer bu; sonunda Alla h Kaai m'imizi g önderir de, Bizden d ertleri d e g id e r i r, kederleri de.»

§ İlk o l a ra k İmôm Rızô'nıtf'l (A.M ) m ed fenlerine b i r tür­ be, yattıkları yere g üm ü ş b i r san d u ka yaptı ra n , Selçuklu­ lardan Sencer zamônında (497-51 1 H. 1 1 03-1 1 1 7 M . ) , Enüşireva n a d l ı b i r İ ran l ıd ır. Zertüşt din inde o l a n b u zat, tutu lduğu hasta l ı ktan , İmôm Rızô'ya (A. M ) tevessü l ede­ rek k u rtulmuş, İslômla m üşerref olmuş, nezri n i de yerine g etirmiştir. İbn Batüta , yediyüz otuzdörtte ( 1 333 M . ) . imam Rızô'nın (A.M) ravzasını z iyô ret etmiştir. Medfe n leri nde, ü stü g ümüş ·kaplı bir sandQıka bulunduğunu an latır. Safa­ vilerden 1. Şah Abbas, lsfa ha n 'd a n . yaya olara k Horasan'a , İmôm'ı (A.M) ziyôrete g itmiş, kubbeni n a ltınla kaplatıl­ masını emretmiştir. Bu işe, 1 01 0 h icride başlanmış, 1 0 1 6 da bitiri l miştir ( 1 601-1 607 M . ) . Salavôtullôhi ve semlômuhu a leyh i ve alô Abôihi ' l-İzôm ve Evlôdi h i 'l-Kirô m . * * *

- 1 50 -


§ Eserleri :

1 ) Şer'i h ük üm l erin sebeplerine d eli r Sinan o ğ l u M u­ hammed'e yazdı kları Risale. 2) Şer'i h ikmetlere d ô i r Risôle. 3) Me'mün'a, Risôle.

islôm'a ve şeriotlara dôir

yazdı klan

4) Gene ona yazdı k l a rı Risôle. 5) Tıbba, bed e n i n korun ma s ı na d ô i r Me'mO n 'a yaz­ d ıkları diğer bir R isa le. 6) Fı1k ıh'ur - Rızô. 7) Sahifet'ür - Rıza. * * *

§ Ashôbından bôzıları.

Ahmed b. M uhammed. Küfe bilginleri ndendi . imam Rızô'ya (A.M) ve M uham­ med'üt - Tukıyy'il - Cevôc.l 'a (A. M ) erişmiş, o n la rın katında makbul ve mOteber sayı l mıştır. ü stün l ü ğ ü nde, takva sahi­ bi oluşunda icmô' vard ı r. i kiyüz bir hicride (81 6 M . ) vefôt etmiştir. A bd u l l a h b . Cundeb. imôm Kôzım'a (A.M ) ve Rıza 'ya (A.M) u laşmıştı. i m a m R ı z a (A. M ) , kendisini övmüşler, i h lôs sôhibi o l d u ğ u n u bil­ d i rm işlerd i r. Ahmed b. M uhammed-i Kummt. Şeyh-i Kumm ıyyan d iye a n ı l mıştı. ima m Rızô, Cevôd, Hôdt ve Askeri'ye (A. M ) erişmişlerdi. - 1 51 -


Ali b . Hasan . Fırat ,kıyısındaki Anbôr şehri ndendir. Rivôyetleri g er· cek sayılanlardan d ı r. Hammôd b. Osman. İmôm Kôzım ve Rızô ' n ı n (A.M ) ashôbındand ı r. Riva­ yetleri n i n doğruluğunda ittifak edilen lerden d i r. Yüzdok­ san h i crlde (805 M . ) vefôt etmiştir. Hasan b . Said b. Hammôd'il-KOfl. Ka rdeşi Huseyn'le bu zôtın, fıkha, tefsire, ziyôretlere, duôya ve İ mômlar hakkı nda aşırı i na n c besleyenleri n inançlarını redde d ô i r otuz tône telifleri vardır. Hasan b. Cehm . İ môm Kôzı m v e Rızô'dan (A. M ) rivôyetlerde bulun­ m u ştur. İmôm Rızô 'ya (A. M ) . Beni d uôdan unutma d e m i ş­ ti. i m ô m da (A.M ) . « U n uttuğumu biliyor musun» buyur­ muşlard ı . Diyor k i : D ü ş ü n d ü m ; Şlasına duô eder; ben de Şiasındanım ded i m . Sonra, Unutmazsın beni d iye cevap verdi m . «Bunu nasıl bildin» buyurd u la r. Sen in Şiand a n ı m ; s e n d e Şiana d u ô edersin» deyince, « B u n d a n başka b i r­ şeyler de biliyor musun» sorusunu sord u la r. Hayır ded i m. Buyurdu lar k i : «Seni nasıl hatırla d ı ğ ı m ı ıb i lmek istersen , b e n i n a s ı l hatırladığına bak.» Herseme b. A 'yen. imôm Rızô ' n ı n h izmetlerirıde b u l u nu rlard ı . Der ki: İ m ô m Rıza ( A . M ) vefôt etti kleri zama n M e ' m u n bana. İ m ô m ' ı ya l n ız İ m ô m yıkar sanırd ı n ı z ; Nerde Ali'n in oğl u M u h a m ­ m e d ded i. B e n de, Biz ded i m , İ m ô m ' ı , mutlaka imôı:rı yı­ kar; bu, vôcibd i r demiyoruz; İ môm'ı bir başkası y ı ka rsa onun imô meti bôtı l o l mayacağı g ibi ondan sonraki ima­ mın imômeti de bôtıl ol maz. - 1 52 -


:Ebü's - Salt Abd'üs - Selôm b. Sôl i h . l môm Rızô ' n ı n yakınları nd a n d ı r; « Kitôbu Vefôt'ir - Rı­ zô» s ı nda, İmôm Rızô'nın (A. M ) şehadetlerin i h i kôye eder. Dı'bil b. A li yy 'i l - Huzzfü: Ebü - Ali Dı'b il, meşhu r şôi rlerden d i r. Ehl i beyt h a k­ kında pek g üzel kasideleri vard ı r. İ kiyüz otuzaltıda (850 M . ) vefôt etmişt i r. Rıdvôn'ullôhi a leyhi m ecmô'in. (Dôiret'ü l-Maôrif'il - İslôm iyyet'iş - Şliyye, Tenkıyh ' u l - Makaal, Zindegôni-i Reh-berôn-ı İslôm, Ma'sümin-i Çhôrdeh-gône v.s.)

- 1 53 -


DOKUZUNCU İMAM

M UHAM MED B. ALİYY ' IT - TAKIYY'İL - CEVAD (A. M )

§ H icretin yüzdoksan beşinci y ı l ı Ramazan ayının on­ dokuzun cu cumua g ü n ü , Medine-i M ünevvere'de d ü nyôyı teşrif etm işler·d i r. Ramaza n ayı n ı n bnbeşinde, yôhut Rece­ b i n onunda doğdukları hakkında da rivôyetler vard ır. Ba­ ıba l a rı , imôm Al iyy'ur - Rızô' n ı n (A.M) vefôtlarında, yedi yaşlarını doldurmuşla r, sekizinci yaşlarından beş a y , on gün sürd ü rm üşlerdi . Anneleri Sebike, Hz. Rasul-i Ekrem'in (S. M ) oğulları İ brôhim'in (A. M ) a n neleri Ma riyye ' n i n a kra­ bôsındand ı . İmôm Rızô (A. M ) . bu ha n ı ma « Hizera n » adını vermişlerd i . Yezid b. Sa lit, u mre için b i r toplulukla Mek· ıke'ye g iderlerken yolda, l môm M üsô'I - Kôzım'a (A.M ) rast­ ladıklo rırn, imôm Kôz ı m ' ı n (A. M ) , .k endisine, imômeti n, o ğ u l la rı Al iyy'ür- Rızô'ya (A. M ) i ntikaal edeceğ i n i , ondan da bir çocuk vücuda gelece ğ i n i kendisine m ü jdelemesi n i, o çocuğu d ünyôya getirecek hanıma d a selô m ı n ı b i l d i r­ mesi n i buyurd u k larını söylemiştir. imam M u h a m med b. Ali'nin (R.M) künyeleri «Ebu Ca 'fer» d i r. Bu kü nye, Ca'fer a d l ı bir oğulları olma d ı ğ ı h ô l d e kendilerine, oto ları l môm M u h a m med'ü l-Bôkır'd a n (A. M ) bir a rmağan môhiyetinded i r v e imôm M u ha m med'ül8ôkı r'dan (A.M ) ayırd e d i l meleri için de kendi lerine « Ebu Ca'fer'üs - Sôni» denmiştir. Lô kapları, «Cevôd , Kaan ı ' Ne­ db, Mu nteceb» ve «Ta kıy» d i r; en meşh ur lôkapları, « Ce­ vôd» ve «Tnkıy» d i r; « l môm M uhammed'ül - Cevôd » yô­ h ut « İmôm M uha mmed'üt - Ta kıyy'il - Cevôd» d iye a n ı lı r­ lar. H a l k a rasında, «İbn'ür-Rızô» lôkabı yayg ı n d ı ve ken- 1 54 -


d i leri, oğulları, i ma m A liyy'ün - Nakı y (A. M ) . öbür o ğ u l l a n M usa·ı - Mubarka' ve O ' n u n o ğ u l ları , i môm Hasan'ül - As­ ıkeri, hep « İıbn' ü r - Rıza» d iye anıl ı rlard ı . ima m Al iyy ' ü n - Na kıyy'il - H adi. M usa·ı - M ubarka', Hasan ve M u h a m med a d l ı dört o ğ u l ları. Ha·k lme. H u beyre, Ü mô m e ve Fôtı ma a d l ı dört de kızla rı o l muştur. Soyla rı. i m a m A liyy ' ü n - Nak ı y ve M u sô'I - M uba11ka'dan yürümüş­ tür. * * *

imam A l i yy'ür - Rıza'd a n sonra ima met. o ğ u l ları. M u­ hammed'üt - Takıyy'il - Cevôd'a (A.M ) intika a l etmiş, Allô­ h u Taa ıa. Hz. Yahyô 'ya (A. M ) . Hz. isa'ya (A. M ) . nasıl ço­ cuklukla rı nda peygamberl i k ihsan etmişse. O'na da kü­ ç ü k yaşta ü m metin i mô meti ni ihsôn eylemiştir. § Ali b. Esbat. imam Ebu - Ca 'fer M uhammed'ül - Ce­ vôd'ın (A. M ) . kendisine. «Ya Ali. A l l a h gerçekten de pey­ g a m berlik h ususunda . O'na . çocukken peygamberl i k ver­ d i k buyurup (XIX; Meryem A . M . 1 2) h ucceti n i (kesin de­ lil i n i ) bildirmişse. sonunda, e rgenl i k çağına erip kırk ya­ şına da erdirm iştir buyruğ uyla (XLV I ; Ahkaaf. 1 5) h ük­ m ü n ü ızhôr eylemişse. imamet h ususunda d a bu h ü kmü icrô eylemiştir; peyga mberli ğ i n i , birisine çocukken verd i ğ i g ibi kırk yaşında da verir» buyurd u klarını bildirmektedi r. «Kitôıb 'ün-Nevôd ir, Kitab'ül- Cami'. Kitôıbu ma revôhu­ a n'ır-Rızô » ve « K itôb'ül-Mesa i l » g ibi tel ifleri bulunan Ah­ med b. Muhammed-i Beza ntl, İbn'ün - Necôşl'nin kendisi­ ne. «Sô h ib i nden (kendis ine uyd u ğ u n . sohbetinde bulundu­ ğun zatta n ) sor; ondan sonra imôm kimdir» ded i ğ in i . onun. bunu ben de bilmek istiyorum deyip imam Rızô'd a n (A. M) sord u ğ u n u , İ m ô m Rıza'nın (A. M ) . «Oğlumdur» buyur­ d uklarını . o va kit hen ü z o ğ u l la rı bulunmad ığ ı n ı . bunu da, « N a s ı l o ğ l u m d u r d i yor, oysa k i hen üz oğlu yok d iyebilen kimdir ıki» sözüyle a çıklayıp bir o ğ u l la rı olaca ğ ı n ı bild ir- 1 55 -


d iklerin i , az bir m üd d et sonra İmôm EıbCı Ca'fer M uham­ med'in (A.M ) d o ğ d ukları n ı bildiriyor. -

H useyn b. Yesôr d iyor k i : İbn Kıyô m ' ü l - Vôsıti [*] . i mô m Rızô'ya (A. M ) . «Sen na­ sıl imôm olabilirs i n 'ki oğl u n yok» ded i . imam (A. M ) , «01mayacağ · n ı nasıl biliyo rsun? Birkaç g ün sonra Allah ba­ na öyle bir oğul ihsôn edecek ki g erçekle batıl ı n ara s ı n ı o n u n l a ayıra cak» buyurd u la r ( Kôfl'den ve i rşôd'd a n na k­ len Bıhôr'ül- Envôr) . « UyOnu Ahbô r'ir-Rızô» d a , Ca 'fer b. M uhammed' ü n Nevfeli'ni n İmôm Rızô (A. M) ile buluşup, Sana fedô olayım, bôzı kişiler, baba n ı n öl medi ğine inan ıyorlar ded i ğ i, İmôm'­ ın (A. M ) , «Al la h lônet etsin onla ra ; vefôt etmeseyd i m'i­ rôsı böl ü ş ü l ü r müyd ü ; kadınları, başka la rına varabilir m i y ­ d i? Al iyy b. Ebü - Tô l ib, nasıl öl ü m ü tattıysa O da, v a l l ô h i ölümü tattı» buyurd ukları, Ga'fer'i n , Ba na ıbaşka ne buyu­ rursunuz sorusuna da, «Benden sonra oğlum M uham­ med'e uyma n ı buyururu m » cevô b ı n ı verd ikleri bild i ri l mek­ tedi r. Fazı b. Sehl, i m a m Rızô'nın (A.M ) oğu l ları İmôm Mu­ ha mrned"üt-Ta,kıy'yi (A. M ) , henüz küçücü k ıb i r çocukken, « E b O-Ca'fer bana şunu yazdı ; EbO-Ca'fer'e şöyle yazd ı m » d iye künyeleriyle ve saygıyla a n d ı klarını , « Ebü-Ca'fer, ben� den sonra, e h l i m i n içinde, ben i m vasıym ve hallfemdi r» buyurd u klarını d uyduğunu söyler. Muhammed b. Sina n d e r ki : İ môm MOsô'I - Kôzım (A.M ) , l raık'a hareketlerind e n önce. kendileriyle bul uştu m; oğulları A l i d e ya nla rındayd ı . İ m ô m (A. M ) , bana baktılar d a «Yô Muhammed» dediler, «Sa k ı n dara lma; ıbu y ı l , öyle bir o l ay meydana g elecek [•]

Bu zôt, lmôm Musô'l-Kôzım'ın (A.M.) vefôtına inanmayan·

lardandı.

-

1 56

-


k i . » Ben , bu söz üzerine, «Allah ıbeni sana fedô ets i n » d ed i m ; «Beni d e r d e attın . » İmôm {A. M ) . «Sabret» buyurd u ­ lar; Abba soğul larından Mehdi'yi kasdederek, «Bu azg ı na daya n ; o, bana köt ü l ü k edemeyecek; ondan sonmki de {Mehdi'nin oğlu Musa da) öyle. » Peki dedim; Allah beni sana fedô ets i n ; sonra ne olacak? Buyurd u la r k i : «Allah, z ô l i mleri sapı klı klarına terkedecek ve d i lediğ i n i yapacak . » B e n neler olaca ğ ı n ı soru nca d a , oğul ları lmôm Rızô'yı {A. M) kasdederek, «Benden sonra kim bu oğluma z u l meder, imômetini inkôr eylerse, bu hususta ısra rda bul u nursa, Rdsülullôh'tan {S. M ) sonra Ebü-Tô l i b oğlu Ali'nin {A.M) imômetini inkôr etmiş, ona z u lmetmeye rôzı olmuş g i bi­ d i r» buyurd ula r. A l la h ömür verirse d e d i m , O'nun hak k : n\ teslim eder, imômetini ı krô r eylerim . İmôm {A. M ) . « Doğ­ ru dedin yô Muhammed» buyurd u lar; «Allah ömrünü uza­ t ı r; O'nun ha k k ı n ı teslim edersin. O'ndan sonra k i n i n i ma­ metioni de ı krôr eylers i n . » Onda n sonm İ môm kim d iye sord u m . «O'ndan sonra lmôm, o ğ l u Muhammed» buyur� d u la r. Rôzı oldum, teslim oldu m dedim. Safvan b. Ya hyô d iyor k i : İ m ô m Rızô'ya {A. M ) . A l l a h s a n a oğlun EbO-Ca 'fer' ı vermeden önce, bir oğlun olmasını Allah'tan d i lemedey­ d in . Allah ihsôn etti , gözlerim iz aydınlandı. Allah yoklu­ ğ unu göstermesi n , fakat bir hôl olursa, kime başvura l ı m , kime uya l ı m dedim. El leriyle EbO-Ca'fer'i (A. M ) göstere­ rek , «Buna» buyurdular. Sana fedô o l ayım ded i m ; bu, da­ ha üç yaşında bir çocuk. Buyurdular k i : «Bunun ne za­ ra rı var? fsô {A. M ) peygam�er olC:uğu zaman üç yaşın da d a değ i l d i . » M u hammed b. Hasan b. Ammôr d e r k i : Medine'de, İmôm M uhammed'ül - Bôkır'ın (A. M ) oğlu İmôm Ca'fer'in (A. M ) oğlu Ali'n i n yan ında iki yıl ka l d ı m ; İ m ô m Müsô'I - Kôzım'dan (A. M ) duyd ukların ı söylerd i ; ben de yazard ı m . B irg ü n EbO-Ca'fer Muhammed b. Aliyy'ir- 1 57 -


Rıza (A. M ) . Rasu l u l l ô h ; ın (S.M) mescid i n e geldiler; biz de ordaydık. Ali, İmô m ' ı (A. M } görünce, aya k kablarını g i y­ meden, sırtına a ba s ı n ı o l madan hemen ayağa kalktı. Ebu­ Ca'fer, «Amca » dedi , «Allah sana rah met etsin, otur.» O . «A beni m seyy i d i m » dedi, «Sen aya ktayken ben nası l oturab i l irim? » Ali b. Ca'fer, evine dönünce dostları, sen onun babası n ı n amcasısın ; nasıl nluyor d a ona karşı böy­ le hare ket ed iyorsu n dedielr. A i . «Susun» ded i ; sa ka l ı n ı tutup «Üstün v e yüce A l l a h , bu 80 ka l ı ağarttı da b u gence ulaştırdı ben i ; O'na da ne ihsôn ettiyse etti; O'nun üstün­ l üğün ü nasıl i n kô r edebi lirim?» Sonra da sözlerine şu sö­ zü ekled i : « Dedikleri nizden A l lôh'a s ı ğ ı n ı rız; ben O'na anca k b i r k ul um .» Ali b. Ca'fer, ge ne kendisini, bu h ususta kınaya n l a ra . l m ô m Muhammed'üt - Ta kıy'ni n , A l iyy' ü r - Rızô ' n ı n , All' n i n , M usô'I - Kôz ı m ' ı n , O ' n u n , i m a m Ca'fer' i n , O'nun, Muham­ med'ül-Bôkı r'ı n , O ' n u n Ali b. H useyn'in, O'nun, Huseyn b. All'ni n , O'nun İmôm Hasa n ' ı n , O'nun, Emir'ül - M ü '.m i nin'i n (A. M ) vasıysi oldu ğ u n u , Emir'ü l - M ü 'm lnin 'in de H z . Ra­ sulullôh'ın (S.M) vasıyleri bulund uk la rını söylemişlerd i r. Hasan b. Cehm şöyle d iyor: İmôm Rızô ' n ı n h uzurundayd ı m . H izmet edene, « M u­ hammed'i geti r» buyurd u l a r. İmôm Cevad (A. M ) . o vakit pek k ü ç ü ktü. Huzuruna g e l ince bana , « Ha sa n , oğl u m u n e l i n i tut» buyurdu. B e n kalık tım; Cenab-ı Cevôd'ı (A.M) kucağ ıma aldım. Gömleğ i n i sıyırmamı emrettiler; sıyırd ı m . «Omuzuna d i k kat et» buyurd u la r. Omuzlarında i r i , ete gö­ m ü l ü bir ben vard ı . İmôm Rızô (A. M ) . «Baba m ı n omuzun­ da d a böyle bir ben vard ı ; Takıy'ni n omuzundak i bu ben, O'ndan yôdigôr» dedi ler. M u h a mmed b. Tsô b. Ziyôd, İmôm Rızô ' n ı n (A. M ) oğu l­ l a rı İmôm M u ha m med'üt - Tak ıy'n in (A. M ) . kendilerin i n vasıyy-i mutla kı oldukları n ı , Medine'ye gönderd i kleri m e k­ tupla bildird iklerin i Ebu-Abbôd'dan rivôyet etmektedir. - 1 58 -


B u hususta, daha p ek çok haberler mevcuttur. Katre, denize, zerre, g üneşe d e l i l d i r. * * *

§ H icretin i kiyüz dördüncü yıl ı nda Me'mun, Bağdad'a g itti. i m a m M u h a m med'ül-Cevad (A. M ) . Medine'd eyd i l e r. İ kiyüz onbir yılına dek Medine'de ka ldı l a r. O y ı l Me'mun, imam·ı (A. M) Bağdad'a çağırttı . imam (A. M ) . o s ı rada on­ beş, ona ltı yaşları ndayd ı . Me'mun, i m a m Rıza'yı (A. M ) kendisine damad ettiği g i b i öbür kızını da i m a m Cevad'a (A.M) vererek O'nu da damad edin mek istiyordu ; bu n iyeti h a l k tarafından duyulmuş, Abbasoğu ll a rı ta raftarları nca hoşnutsuzlukla karşılanmıştı. § imam (A. M ) . Bağdad'da, d evlet erka n ı , bilginler ve· h a l k tarafından büyük bir törenle karşılandıla r; kendi lerine hazı rla nan eve kond u l a r. sam ı ra Kadısı olan ve Kaazi'I Kuzat (Kadıların kadısı. En büyük rütbeli kadı) payes i n e erişmiş bulunan Yahya b. Eksem, i m a m Ceva d ' ı n (A. M ) yaşına ba·k ara k b i l g i s i n i , yaşıyla ölçmek gafletinde bulu­ n uyordu . Bu yüzden de i m a m ·a (A. M ) gösterilen saygıyı fazla bulmakta, h a l k içinde, bilgisizl i ğ i n i meydana koy­ m a k için fırsat a ra ma dayd ı . Me'mun'a, b i l g i nlerin bulun­ duğu bir mecliste, ibn'ür-Rıza ' n ı n ( i ma m M u h a m med 'üt Ta kıyy'i l-Cevôd'ın (A . M ) b i l g isinden faydalanmak istedi­ ğ i n i a rzetti. Me'mun, bu d i le ğ i , memn u n lukla ka bul etti. Bilginlere haber salındı. Kara rlaştı rılan gün ve vakitte h epsi de bir yere topland ı ; imam da (A.M ) omyı şereflen­ d i rdi ler. Tan ı ş ı l ı p görüşüldükten son ra Yahya, i ma m'dan , hac töreninde, ihrôma bü rünmüş k i ş i n i n avlanmasındaki ' şer'i h ü km ü sordu . i m a m (A. M ) , «Önce i h ra mda bulunan ıkişiyi ve kastı n ı b i l mek gerek. Erkek m i , kadın m ı ; avla­ n ı lması helal olan yerde m i avlandı, hara m olan yerde m i ; ıkendisi h ü r d m ü , köle m i ; k ü ç ü k m ü , büyük m ü ; avlan­ manın h a ra m olduğunu bil iyor m uydu, bilm iyor m uydu ; a vla nması nda ıkasıt v a r mı, yoksa bu iş, rastgele m i ol- 1 59 -


d u ; b u , onun i l k s u c u m u , yoksa bu sucu defôlarca işle­ di mi; pişman o l m u ş mu, suçunda ısrar m ı ed iyor; gece m i avlandı, g ün d üz m ü ; i h rôma umre i ç i n m i g irmiş, h a c için mi? Sonra avla n d ı ğ ı hayvana da bakmak gerek: Uça n kuş mu, dört ayaklı hayva nlard an m ı ; küçü k mü, büyük m ü ? O n a göre h ü kmed i l i r» buyurd u l a r. Yahyô, bu sözler karşısında şaşırıp :k a l d ı . Me'mun, « İ n kô r ettiğiniz kişiyi görd ü n üz mü» dedi ve İmôm'ın (A.M ) 'bu soruyu cevapland ırma l a r ı n ı , ayrıntı l ı h ük ü mleri bildir­ melerini diled i. imam (A.M ) buyurd u l a r ki: « İ h rôma bürünmüş kişi, avla n m a n ı n helôl olduğu yer­ ele avlanmışsa, o av da uçan bir hayvansa, bir kuşsa , bü­ yücekse, avlanana ·keffôre vôcibd i r: Allah rızôsı için bir koyun kurba n eder. Avla nmanın h a rôm olduğu yerde a v­ l a n m ışsa iki koyun kurban etmes i gerektir. Helôl olan yer­ ·de kü çük bir kuş avlandıysa , sucunun keffôresi , yeni süt­ ten kesilmiş bir rkuzudur. H a remde avlanmışsa o kuzuyu kurba n etmekle berôber, bir de avlandığı hayva n ı n de­ ğ e r i n i vermesi gerek. Hayva n , ehil değilse, meselô, yaban eşeğ iyse, keffôresi b i r i nektir; d eve kuşuysa , bir deve k u rba n eder. Bir ceylôn ı avlanmışsa, karş ı l ı ğ ında bir ko­ yun kurba n etmesi gerekir; haremde avlanmışsa , keffôre­ s i iki kattı r: i k i inek, i k i deve, i k i koyun kurban eder. Bu sucu işleyen , h ac için ihrôma g i rmişse. kurbanlarını Mi­ nô'da , umre için g i rmişse, Mekke'de keser. Bütün b u n l a r­ da, avlana n ı n , meseleyi bilmesi, bi lmemesi aynıd ı r. Ama bu i ş i , bilerek yapmışsa , yô n i bu sucu. inôdına işlemişse, keffô resi n i yerine getirmekle berô ber, gene de suçlu ka­ l ı r: yanı lara k işlem işse, keffôreyle suçtan kurtu l u r. H ü r -0lan ! n , kendisi, keffôreyi , yerine getirir: kulun keffô resiy­ s e , sôhibine ô ittir. Sucu işleyen, çocuksa , uhdesine kef­ fôre d üşmez. İhramdayken bu sucu işleyen, tövbe eder­ se. ô h ı ret azôbından •ku rtu lmuş o l u r; a ma suçund a ısrar ederse, ô h ı ret azabına da uğrar.» -

1 60

-


Me'm u n , İ môm'ın (A.M ) bu izôh ına karş ı l ı k . « N e de g üzel a n lattın ey Ebô-Ca'fer, Allah sana hayırlar versin. Ş i mdi Vahyô ' n ı n sana sord u ğ u g ib i sen de ona birşey son> dedi. Vahyô, evet dedi. sana fedô olayım, b i lirsem cevap veri ri m; b i lmezsem faydala nmış oluru m . İ m ô m (A. M ) . « B i r a da m » buyurdu l a r. «Günü n başlan­ g ıcında bir kadına baksa . bu bakışı da harô m o lsa. kuşluk çağ:nda o kadın, aynı adama helôl olsa da zevôl va ktin­ de gene haram olsa, derken i ki n d i üstü gene helôl o l u p a kşamlayın haram o l s a , yatsı çağ ı , a y n ı kad ı n aynı a da­ ma helôl , geceleyin harôm. g ü n ı ş ı rken helôl olsa, buno ne ders i n ; aynı kadın, aynı adama nasıl harôm o luyor, na­ s ı l helôl oluyor? Bunu bildir.» Vahyô , gene cevaptan ôciz kaldı; vallôhi ded i , bu so­ ruya cevap veremeyece ğ i m . LCıtfeder, söylersen fayda la· n ı rız. i môm (A. M ) . şöyle buyurdul.ar: « 0 kadın, birisinin côriyesi d i r; ona, yabancının bak­ ması harô m d ı r. Kuşluk çağı nda onu satın a l ı r sôhibinrlen; bakması da helôl olıır. Zevô l va ktinde onu azadeder; ha· rô m olur. İ k i n d i üstü n i kôhlar; helôl olur. Akşa m , z ı h ô r h ü k m üne uya r ı•ı . kad ı n . kendisine harôm o l u r: yatsı vak­ ti keffô re verir: helôl olur. Geceleyin bir talakla boşar; harôm olur: g ün ışı rken rücu' eder, helôl olur. » Me'mun, meclistekilere. «İcin izde» d ed i , «Bu mesele­ ye, bu çeşit cevap verecek, yôhut önceki soruyu o tarzda ı•ı Zıhôr, bir erkeğin, karısına, senin s ı rtın, anamın s ı rtına ben­ ziyor demesi. karısı n ı , anası yerine koymasıdır. Côhillyye devrinde, karısına böyle bir söz söyleyenin karısı, kendisinden boş düşerdi; bir daha da birleşmezlerdi. LVl l l . SOre-1 Celilenin (Mücôdele) 1-4. ôyeH kerimelerinde, böyle bir söz söyleyen kişinin, bir kul azadetmesi. gü­ cü yetmezse, birbiri ardınca iki ay oruç tutması, bunu da yapamazsa altmış yoksulu doyurmas ı şartıyle karısına tekrar dönebilecel')i bil­ dirilmiştir. Ayrıntılı bilgi için fıkıh kitaplarına bk. -

1 61

-

F. 1 1


cevaplandıracak b i ri s i var m ı ? » Vallôhi yok dediler. «Yô» dedi, « İ şte bu Ehlibeyt, h a l ktan böyle üstün olmuştur; gör­ d ü n üz i şte; bunları n yaşları k ü ç ü k o lsa bile bu, o l g u n l uk­ la rına engel o l a mıyor.» * * *

§ Yahyô ıb. Eksem, İ môm M u h ammed'üt - Takıyy' i l Cevôd'a (A. M) birkaç hadisi de sormuş, i m a m (A. M ) , b u hadislerin mevzu ' olduğunu, ayet-i kerimelere d ayanarak, ôyet-i kerimelerin h ü k ü mlerine m u h ô l if olduklarını beyôn buyura ra k izôh etmi ş lerdi r (Bıhôr' ü l - Envar; C. L, S. 8083) . * * *

§ Me'mun, kızı Ümm'ül-Fazl'ı, İmôm'a (A.M ) vermiş, muhteşem bir d üğ ün ya p ı lm ıştı. Kendisi de Hasan b. Sehl ' i n kızı POra n -d u ht'u a l m ıştı . Birkaç y ı l esenl ikle yaşadı­ lar. İ k iyüz onsekiz yılı Receb i n i n onikinci gecesi Me'mun öldü (833 M.). Kırksekiz yaşı ndaydı . Yirmi yıl, beş ay, onüç gün sa ltanat s ü rd ü . Yerine kardeşi M u h ammed Mu'ta s ı m ha life oldu. § imam (A. M ) . ü m m ' ü l - Fazl'ı a ld ıktan sonra , o n u n l a M edine'ye c'öndüler; h icretin ikiyüz yirminci yılına d e k Medine-i Münevvere'de kal d ı la r. M u 'tosım. i kiyüz ondo­ kuzuncu y ı l : n son larında, imam M u h a riımed'üt-Ta kıy'yi · (A. M) Bağdad'a d avet etti. Bağdad'a i l k hareketlerinde, ismôi l b. Mihra n , kend i lerine. Fedô olayım sana, korku­ yorum; birşey olursa senden son ra imôm kimdir demiş­ ti. Hazret, g ü lerek, «Bu sefer, san d ı ğ ı n o l mayacak» bu­ yurmuşlardı . Mu'tasım'ın dôveti üzerine Bağdad'a g ider­ lerken aynı soruyu sor a n ismfül 'e, «Oğ lu m Ali imôm d ı n> buyurd u l a r. § İ kiyüz yirmi M uharre m i n in y i rmisekizinci g u n u Bağdad'a vardılar; o y ı l ı n Zi'l-Ka'de ayına d ek Bağdad'do ka l d ı l a r; fakat M u 'tasım'ın yan ı na gidip gelmeleri pek ol� -

1 62

-


muyord u . Ayn ı y ı l ı n Z i 'l-Ka 'desi n i n son g ü n ü Bağdad'da vefôt ettiler. İmôm Muhammed'üt-Tak ı yy'il-Cevôd'ın (A. M } ecelleriyle vefôt ett i kleri d e rivôyet e d i l m iştir; vefôtla­ rı nda yi rmibeş yaşındayd ı l a r. § Me'mu n , M u'tasım, Vôs ı k ve M ütevekkil zaman la­ rında Bağdad 'da kad ı l ıkta bulunan Ahmed b . Eb1-Dôvud, bir ,g ü n M u 'tas ı m ' ı n yanında , h ırsız l ı k eden ve suçunu d a ltirôf eyleyen kişin i n sağ e l i n i n , bilekten kes ilmesi g erek­ tiği ha kkında fetvô vermiş ve fetvôsını, «Yüzleri nizi ve el­ lerinizi topra kla meshedin» meô l i ndeki teye m m ü m ô yet-i kerimesiyle pekiştirerek (X; Môide, 6 ) . bileğe kadar olan uzva el den d i ğ i n i söylemiş, mecliste bulunanların bir k ıs­ mı, bu fetvôyı yerinde bulmuşlard ı . Bir böl ü ğüyse, h ı rsızın e l i n i n , d i rsekten kesilmesi gere kttğ i n i ve abdest ôyetin­ de, « Ellerinizi d i rsek lerle berôber y ı kayın» buyu ru lduğun u (V, 6) . fetvôlarına d e l i l getirdiler. M u 'tası m , mecliste bu­ l u na n İmôm Muhammed'üt-Takıy'ye (A. M ) . Yô Ebô-Ca'fer, sen ne dersin d iye sord u . İmôm (A. M ) . cevap vermek is­ temed ilerse de ısrô r üzerine, «Secde, yedi uzvun yere konmasıyladır: A l ı n , e llerin avuçları, d izler ve aya k par­ ma kları. Alla h , «Secede yerleri Allôh'ındır» buyuruyor ( LXXl l : C i n n , 1 8) : Allôh'ın olan uzuv kesi lemez. H ı rsızın e l i n i n parmakları, eklerinden kes i li r; avucu bıra k ı l ır)) bu ­ y u rd u lar. M u 'tası rn, bu lzôha şaşıp\ ,kal d ı ve lmôm'ın (A. M ) buyruğuna uyulmasın ı emretti. Ha lkın icinde. fetvôsına uyulmayan Ahmed b. Ebl-Dôvud, pek ü z ü l dü ; son ra d a n bunu. a rkadaşı Zurkan'a a nlattı: hatta, ·k eşke ölseydim de böyle b i r günü görmeseydim dedi. Zurkan, b irkaç g ü n sonra M u'tasım'ın yan ı na g i tti ve M ü 'minler emirine öğüt, bana vôciptir: h uzurunda fık ı h . b i l g i n leri, vezi rler, h ü kumetin i leri . gelenleri varken, onla­ rın yanında, seni n h ük m ü n l e kadı l ı k mesnedinde bulunan bir k işinın fetvôsına uymayıp imômet dôvôsıyla ü mmeti bölen birisin in fetvôsına uyman d o ğ ru olmasa gerek; son­ ra, seni n hükmü n l e iş baş ı nd a olan l a r, h ü k ü m leri n i nasıl yürütebilirler, dedi. - 1 63 -


M u 'tasırn , ıbu söz l eri d uyunca pek s ı k ı l d ı ; ö ğ ü d ü nd e n dolayı Allah s a n a hayı rlar vers i n dedi v e bu konuşmadan dört gün son ra i m a m · ı (A. M ) ç a ğ ı rttı ; yemek g etirtti. i m a m (A. M ) yemeği yed i l e r ve zehi rl i olduğunu a n la d ı lar; hemen kal ktılar. Oturmasın ı d ileyen Mu'tasırn'a, «Senin yanından çııkıp g itmem, sana daha hayırlıdır» buyurd u l a r. Kal·d ıkları yere g ittile r ve o gece vefat ettiler (Bıhar'ül­ Envar; c. L. s. 5-7 ) . § Zevcesi Ü mm' ül-Fazl, imam'ın (A. M ) cariyeler a l ­ d ığ ı n ı bildirip ba bası Me'mün'a şi kayette bulunmuş, Me'­ m u n , kızına a ğ ı r bir cevap vererek onu d i nlememişti; zev­ cesiyle a raları a ç ı ktı. A bbasoğu l la rı taraftarları. bir riva­ yete göre i m a m Cevad'ı (A.M ) , zevcesi n i kan d ı rara k ze­ h irletmişlerd i r (Aynı; S. 8 ) . • • *

§ imam Muhammed'üt-Takıyy'il-Cevôd'ın (A. M ) cena­ zesinde de, m ü ba rek naaşları, halka gösterilerek ecel le­ riyle vefat ettikleri ısbat e d i l me k istenmiştir ki ıb u, zeh i r­ lenere k şehld edild iklerini göstermektedi r san ırız. Bu, imam Müsa'l-Kôzım'dan (A.M) itibaren Abbasoğu lları nca riayet edilen b i r ô det olmuştu. İmôm M u hammed 'üt-Takıy (A. M ) , Bağdad'da, cedleri imam Müsa·ı-Kazım'ın (A.M ) yanına defnedi l d i ler. Sa la­ vat'ullahi ve selômuhü a leyh i ve aıa Abô i h i'l-lzam ve Evlô­ d ih' i l-Kirôm. * * *

imam Muhammed'üt-Takıyy'il-Cevôd, babaları ·v e ata­ ları vasıtasıyle Hz. Peyga mber'den (S.M) ve Hz. Emir'ü l ­ M ü 'minln'den (A. M ) rivayetlerde bulunmuşlar, kend ilerin­ den de ıbirçok kişi ler, rivôyet etmişlerd i r. ... ... ...

-

1 64

-


§ Ashôbı ndan bôzıları. Ahmed b. Muha mmed-i Bezantf. İmôm M Cısô'l-Kôzım'la (A.M) i mô m Rızô (A.M) ve Ce­ vôd'ın (A.M) ashôbındand ı r; tasnifleri va rd ı r. İkiyüz yirmi birde (831 M . ) vefôt etmiştir (Tenkıyh 'u l-Maka a l ; 1, S. 7779; Reyhnet'ü!-Edeh; ı . S. 1 65) . Ali b. Esbôt. i l k zama n la r, İ môm Ga'fer'us - Sôdık' ı n (A.M ) o ğ l u A bd u l lô h ' i l - Afta h ' ı n imômetine inanmışken sonra i nan­ cını d üzeltmiştir. İ môm Rızô ve Cevôd'ın (A. M) ashôbı n­ dan d ı r. «Kitôb'üd-Delôil, Kitôıb 'üt-Tefsir, KitÖb'ül - Mezô n> gibi tefsirleri va rd ı r (Tenkıyh'ul - Makaa l ; 1, S. 268-269) . Ca'fer b . Muhammed'in - Nevfell. İ môm Rızô'nın (A. M ) yakınlarından d ı ; İmôm, Me'mün'­ u n dôvetiyle g iderlerken, kabirleri n i n , Hôrü n ' ü r-Reşld ' i n l<abrinin yan ında olaca ğ ı n ı , kendi lerinden sonra M uham­ med'üt-Takıy'nin imôm olaca ğ ı n ı bu zôta bildirmişlerdi (Tenkoıyh; ı . S. 226-227). H useyn b. Yesôr. İmôm Müsô'I - Kôzım'ın, Al iyy'ü r - R ızô ve Mu ham� med ' ü l - Cevôd'ın (A.M) ashôbındand ı r; Ricôl bilginleri, g erçek l i ğ inde ittifak etmişlerd i r (Aynı; S. 349) . Safvôn b. Yahyô. Gerçek sözl ü otuz kişi vôsıtasıyla imôm Sôd ık'tan (A. M ) rivôyetleri bulunan Safvôn , imôm Rızô ve Cevô d ' ı n (A. M ) ashôbındand ı r. Ta kvôda pek i leriydi. Alım satıma, ticô rete, vazifelere, vasıyyetlere, abdeste, nomaza, v.s. ye dôir otuz tellfi vard ı r. İkiyüz onda (825-826) M.) vefôt et­ m iştir. İmôm M uhammed'üt-Takıy (A. M ) , bu zôtı ve Mu- 1 65 -


h ammed b. Sinôn'ı hayırla a n m ı şlar, ha klarında, «Bana ve ba bama h içbi r m u hôlefette bulunmad ı lar» buyurmuşlard ı r (Takıyh; i l , S. 1 00-1 02) . Ali b . Ca'fer b . M u h a mmed b. A li b . Huseyn b. A l l b . Eıbi - Ta lib (A.M ) i m a m M Osa·ı - Kazı m'ın (A. M ) ıka rdeşleri d i r; i ma m·a (A. M ) sord u kları s.orula rı , a ld ıkları cevapları ve babaların­ dan rivayetleri muhtevi telifleri vard ır; ,h ac törenine döir de bir kitapları mevcuttur. Oğulları helôle, harama a it ki· topları olduğunu da söylemiştir. imam M Osô'I - Kôzım, A liyy'ü r - Rıza ve Muhammed 'üt- Ta kıy'nin (A. M ) zaman­ larını i d ra k eden, bir aralık Küfe ve Kum'a d a gelip bir müd­ det ora larda oturan Ali, Medine'nin U rayz karyesinde ve­ tat etmiştir. Kum'da da kendi lerine atfedilen bir merkad vard ır. Amca ları old u kl a rı, yaşça büyük bulundukları hôl· d e ima m Cevad'a (A.M ) gösterd i kleri saygıyı :b i l dirmiştik (Ay n ı ; S. 272-273) . Ali b . Ca'fer. imam M u ha mmed'üt - Takıy'nin (A. M ) vek i l leridi r. ima m Nakıy ve Askeri'nin (A.M) zama nlarına da erişmiş­ lerdi r. Bir a ra l ı k M ütevek k i l tarafından hapis d e edilmişti (Aynı; S. 271-272) . Rıdvan·uııahi a leyh i m .

- 1 66 -


ONUNCU İMAM ALİ B. M UHAMMED'ÜN - NAKIYY'İL - HAD! (A.M)

§ H icreti n i,kiyüz ondörd ü n c ü yılı Recebi n i n i ki nci, yôhut beşinci g ün ü , Medlne'ye ü ç m i l mesafede bul u nan ve l môm M üsô'I - Kôzı m (A.M ) tarafı ndan kurulmuş oion S u ryô köyünde doğmuşlard ı r. Doğ u m larının tôrihinde baş­ ka rivayetler de vard ı r. Baba ları, lmôm M uhammed'üt Ta kıyy'il - Cevad (A. M ) . vôlidele'ri, Seyyide ü m m ' ü l - Fazı d iye a n ılan Semanet' ü l - Magrıbiyye'di r. Baba ları, i mam M u hammed'üt - Takıyy'il - Ceva d ' ı n (A.M ) vefatlarında a l­ t ı yaşla rını doldurmuşlard ı ; yedinci yaşla rından dört av s ü rd ürmüşlerd i . Künyeleri « Eb ü'l-Hasan» d ı r; « Ebü'l-Hasan-ı Selis• d iye a n ı l ırlard ı; a y n ı zamanda kendi lerıne, evveıce de a r­ zettiğimiz g i b i «lbn'ur - Rıza» da denird i . Lô kapları, « N ô­ s ı h , Fettôh , Tayyıb, Murtaza, Al i m , Fa kıyh, Emin, M ü'te­ men, Necib, M ütevekkil, Askeri. Hôdi» ve « Nakıy» d ir. «As­ keri>> lôkapları, kendileri n i n ve oğulları i m a m Hasa n ' ü l Askeri'n i n (A.M ) . M u'tasım tarafından, bilhassa Türk a s­ kerleri için yaptırılan Sômıra ' n ı n [*] «Asker» mahallesin de oturd uklarından veril miş ve her i kisine «Askeriyyen » de d en m iştir. « M ütevekk i l » , Abbasoğu l ları halifesinin de lô­ kabı olduğu için bu lakapla a n ıl malarını istemezlerdi. En meşhur lôkapları « Na kıy» ve «Hôdh> d i r. t•ı

Sômırô . söylentiye göre, «Serra men reli - Gören sevlndl,

neşelendi» sözünden bozmadır; söylenirken bu şekle dönmüştür. BaO­ dat yakınlarındadı r; Türk askerlerinin toplu bir halde konaklomaları Jcin yaptırılmıştır.

-

1 67

-


H a sa n' ü l - Askeri, Huseyn, M u h a m med ve Ca'fer a d l ı o ğ u l l a r ı , bir de ·kızları o l m uş, M u h a m med, baba l a rı ha­ yattayken, Musul'a yedi fersah l ı k bir yerde vefôt etmiş, oraya defnedi l m iştir. Soyları , imôm Hasa n ' ü l -As.kerl (A. M) i l e imôm H. A. n i n vefatları n d a n sonra imômet ldd i ô · sına kalkıştığı için « Kezzôb - Yalancı» d iye a n ı l a n Ca'fer'­ den yürümüştür. İ kiyüz yetmiş bir yılında (884 M . } vefôt . eden Ca'fer' i n , yüzyirmi oğ lu olduğu için kendisine, oğul­ l a r ba ba s ı a n l a m ı n a «Ebü'I - Benin » , soyuna da, a t a l a rı İ m ô m Rızô'ya n ispetle «Radaviyyün - Rızô'ya mensüb o l a n­ l a r» denmiştir ( l,Jmdet'üt-Tôlib; S. 1 88). * * *

§ ismfül b. M i h rôn'a, İ môm M u h a mmed'üt - Takıy'n i n (A. M } , l rak'a i kinci clefô g iderlerken, kendi lerinden sonra, o ğ u l ları Al iyy'ün - Nakıy'nin (A.M } i m ô m olduklarını b i l­ d i rd i klerin i yazmıştık. Ahmed b. Muhammed b. Ysô 'I - Aş'a rl'ye d e, vefatla­ rından sonra oğu l la rı Aliyy ' ü l - Hôdl'nin (A. M } imôm oldu­ ğ u n u , babalarınd a n son ra nasıl kendilerine uymuşlarsa, ken d i lerinden sonra d a oğullqrına uymalarını bildird i k leri rivôyet edilmişti r (Bıhôr'ül - Envôr; C. L, S. 1 1 9-121 ; Ten­ kıyh'ul - Maıka a l ; 1, S. 91 ) . Saıkr b . Dülef. İ m ô m Muhammed'üt - Takıy'nin (A. M } , «Benden sonra imôm, oğ l u m All'di r; O'nun emri, beni m emrimdir; O'nun söz ü , benim sözüm, O'na itôat, ban a itô­ attir. O'ndan sonra da i mômet, oğl u Hasan'ındını buyur­ d u klarını söyler (Bıhôr; aynı cilt; S. 1 1 8; Ten kıyh; i l , S. 1 02 ) . imôm M u h a m med'üt-Ta kıyy'il-Cevôd'ın (A. M ) şeha­ detlerinden sonra Ehlibeyt Şiası, ittifakla, oğu l la rı Aliyy'ü n ­ Na kıyy'il - Hôdi' n i n (A. M } imômetini <ka b u l etmiştir. * * *

§ İmôm Aliyy'ü n-Nakıy'nin imômetini kabul edenler, - 1 68 -


O'na uya n l a r, O'nu, RasQ l u l lôh'ın (S.M ) oğlu ve varisi ta­ n ıy ı p h a kkında saygı göstere nler, M edine vô lisi A bd u l l a h b. Muha mmed-i H ô ş i m i ' n i n d ikkati ni çekmişti. H i lôfet mer­ kezi nce hatırı n ı n bira z d a h a say ı l ma s ı , n üfOzun u n biraz d a h a a rtması, d i lekleri n i n , önce l i kle kabul edilmesi d ü­ ş ünceleriyle M ütevekkil'e d urumu bild irmiş, yazd ı ğ ı yaz ı ­ d a , Mekke'yle Medine sana gerekse Ali'yi burdan a ld ı r demişti. Vôl i n i n yazısı üzerine Müteve k k i l ; Yahyô b. Her­ seme'yi, İ môm'dan habersiz, evin i basmak, evinde neler olduğunu a n la ma k üzere, k imseye d uyurmad a n Medine'ye gönderd i . Yahyô, Medine'ye va rır - varmaz, g eceley i n , a d a mlarıyla İ môm'ı n (A. M ) evin i bast ı . Çoluk - çoc u k ık orkup feryôda başlayınca Yahyô, korkulacak bi rşey ol­ m a d ı ğ ı n ı , yalnız a l d ı ğ ı emre göre bir a ra ma yapacağ ı n ı söyleyip e v h a l k ı n ı yatıştırd ı . İmôm'ın da ( A . M ) yard ıımyla ev ara n d ı . Kur'ôn n üsha larından, duô kitaplarından başka birşey bulunmadı. Yahyô, işi, b i r mektupla Halffe'ye bil­ d i r.d i . M ütevekkil, İ mô m ' ı (A. M ) . . boy u na g öz a ltında bulun­ d u r m a k i ç i n l ra k'a çağ ı rd ı . Gönderd iği mektupta, Ali oğ u l­ ları nın, Abbasoğullarıyla yak ı n l ı klarından söz ediyor, ken­ d i lerine karşı. dôimô sayg ı duyd u ğ u n u bildiriyor, gelirse pek memnun olaca ğı n ı , Medine vô l i s i n i , kötü ve yalan h aber vermesi yüzünden azlettiğ i n i , yerine M u h a m med b. Fazl'ı tôyin ettiğ i n i haber veriyor, gelmeleri için istihôre­ de bulunmaları n ı , karar verirlerse Yahyô ile yola çıkma­ larını recô ed iyord u . Mektup, i k iyüz k ı rküç Cumôd e l ô h ı ra­ s ında yazılmıştı. * * *

§ lmôm (A. M ) . görün üşte pek sayg ı l ı olan ıbu mek­ tuptaki isteğe uymazlarsa zorla götürüleceklerini a nla­ mışlard ı . Yol •hazırlıklarını tamamlayıp aynı y ı l d a , çoluk çocuklarıyla lrak'a h a reket etti ler. Yah yô b. Herseme d iyor ki: - 1 69 -


Bağdad'a vard ı ğ ı m ız zama n , önce Vali İshak b. İbrô­ h i m ' i n yanına g itti m. Bana, Yahya dedi, sen M üteve k k i l ' i tan ı rsı n . Bu getird iğ i n kişi, Peygamber'in (S.M) oğlud u r. M üteve k k i l ' i , onu ö l d ü rtmeye kışkırtırsa n, bil ki d ü şma­ n ı n , RasOlullah olacaktır. Ben, Va llahi d e d i m , O'ndan, iyi· l i kten baş ka birşey g örmed i m ; böyle birşey yapmama im­ kan yok. Derken Samıra 'ya g ittim, maiyetinde bulund u� ğ u m T ü rk kumandanı Vasif'in yanına vard ım . O da bana, hemen - hemen aynı sözleri söyledi ; onu da' yatıştırd ım; fa kat iık isinin d e aynı fikirde oluşları beni şaşırttı. § İmôm Aliyy ' ü n - Na kıy'yi (A. M ) büyük bir törenle kmş ı ladı lar; fakat kend ileri ni 1kona klamak için bir yer ha­ z ı rlanmamıştı. Samıra'da «Han'us - Saô llk - Yoksu llar Ha­ n ı » denen bir hana i n d i rd i ler. Bu, imam'a (A.M) gösteri­ len i l k saygısız l ı ktı ve a deta da i l k i htard ı . Son radan ken­ d ileri ne hazı rlanan yere nakledi l d i le r. Bir zaman sonra, M ütevekkil'in imam·ı (A. M ) z iyarete g itmesi gerekirken, b i r adam gönderip görüşmek isted i ğ i n i b i ld i rd i . i m a m (A. M ) . M ütevekkil'in sarayına g itti ler. Namaz v a ktiydi ; geçirmemek için hemen namaza d u rdular. Ha li­ fen i n yan ında b u l u n a n la rdan biri, göze g i rmek i ç i n , « N e va kte dek bu m ü rô il i ğ e devam edeceksiniz» d e m e k cü r'e­ tinde bulundu. imam (A. M ) . namazları n ı bitirir - b itirmez, o a dama dönüp, «Bu söylediğ i n söz ya lansa, Allah seni l<ök ünden kessi n » buyurd u lar. imam'ın (A. M ) sıö zü tamam­ lan ı r - tamamlanmaz o ada m, olduğu yere y ı k ı l d ı ; ö l ü p g itti . B u da, Ehlibeyt d üşma n larına , imam'ın (A. M ) i lk ih­ tarıydı ; d ilden d ile de g ü n lerce söyleyi p d u rd u . ·

.. .. ..

§ imam Al iyy'ün - Na kıy (A. M ) . samıra'yı pek sevmiş­ lerd i ; hatta, «Beni isteme.d iğim halde sam ı ra'ya g etirdi� ler; burdan çıkarırlarsa, gene istemeden ç ı karı m » buyur­ muşlard ı . Sebebini soran lara da, «Havası g üzel, suyu hoş, d erdi - i lleti az» demişlerd i. Ken d i lerine ayrılan evde i bô- 1 70 -


d etle meşg u l o l u yo rlar, ziyöretlerine gelenlerin sorularını ,c evaplandırıyorla r, M ütevekkil'le pek görüşmüyorla rd ı . * * *

§ M ütevekk i l , şaraba, zevka pek düşkünd ü ; g ayr-i ta­ bii bir d üşkün lü ğü d e vardı ki Dı'bi l , bi r ş i i rinde. O ' n u , « Kend isine k u l l u k edenlere k u l o l makla» suçlayıp bu h u ­ yuna işôret etmi şti. İmôm'ı (A.M ) . meclisinde, kendisine nedim etmeyi, bu­ n u h a l ka duyurup kadrini. hôşô , k ü ç ü ltmeyi kurmuştu. Bir g eceyarısı. sa rhoşken , İmôm'ı (A.M ) çağırttı. İmôm gelin­ ce, kendisini -a ğ ırla d ı , yanına oturttu; kadehi doldurup sund u . İmôm (A. M ) . «Allah'a a ndolsun ık i» buyurd u l a r, «Henüz eti m , kan ı m , şa rapla karışmad ı . » Bu söz karşısın­ d a , meclisteki ler, donup kald ılar. M ütevekki l , şara p kade­ h i n i d ik i p küstahça, Öyleyse ded i , bir ş i i r oku. İmôm (A. M ) . «Şi i rde de rivôyetim a z » buyurdular. M ütevekkil . aşırı ı s­ rarda b u l ununca şu beyitleri inşôd buyurd ular: «nsa n l a r, korunmak için dağ tepelerine tırman d ı la r: Yiğ it kişilerd i ama o tepeler fayda etmedi onlarn, yen i l d i ler. Yüceldi ler, sonra d üş ü rü l d üler; çukurlara yerleştiler; Ne de kötü yerlerd i onla ra , yerleşt ikleri yerler. Gömü l ü p g ittiler; sonra da bir feryôd eden, a rd l a rından bağ ırdı : Nerde bilezikler. nerde taht - taç, nerd e süsle r p üsler? Ne oldu o nôz-ü' na1mle beslenen, bezenen yüzler; H a n i vaktiyle nazlarla, nimetlerle perdele n i rd i o yüzler? Kabir, bu soruya acı·k - seç i k ce�ap veriyor d a d iyor ki: Şimd i o yüzlerde kurtlar oynaşmad a� kurtlara yem olmuş o yüzler. - 1 71 -


Nice zamandır yed i l e r - içtiler, geçindiler; Şiydimse d ünyô onları yer - içer. N ice zama n evlerd e ba rındılar; otu ru p ese n leştiler; Şimdiyse. evlenden de ayrıldılar; ehilden - ayalden d e ; geçip g ittiler. Bunca zama n hazneler yığdılar, mallar biriktird iler; Derken mallarını - mül kleri n i d üşmanlarına dağıttılar, bittiler. Evleri bomboş; içindekilerse Mezarlarında yatıyorlar; g öçtü ler, göçtüler.» M ütevek k i l , bu ş i i ri d i n leyince, sarhoşl u kla şarap ka­ dehi n i yere fırlatıp şiddetle ağlamaya koyuldu; mecl iste­ kiler de a ğ l ıyorlard ı . Zevk meclisi, yas toplantısına dön­ m üştü . M ütevekkil, imam'dan (A.M) özürler d i ledi; i m a m da (A .M ) ıka l kıp meclisi terkettiler. .. .. ..

§ M ütevekk i l , İ môm'ı (A. M ) , Şiasının ,katında aşa ğ ı düşürmeyi iyiden iyiye k u rmuştu. Birg ü n , Bunca za ma n d ı r çalıştım , çabalad ı m , b i r t ü r l ü o n a şarap içiremed i m d ed i . Mecl isindekilerden biri, kardeşi M Osa'yı çağır; d uyduğu­ muza göre o, içermiş. O da İbn'ür - Rıza, bu d a ; halk ne bilecek? İbn'ür - Rıza. Halife'yle şarab içmiş d iye b i r söz yayıl s ı n ; elbette b u n u içmiş sananlar da o l u r dedi. M üte­ vekkil, bu sözü kabOI etti; M Osa'yı çağırttı. izzetle, i kram­ la sa m ı ra 'ya gelen M Osa'yı imam (A. M ) , Vasif köprüsün­ d e karş ı ladılar; «Bü adam» buyurd u l a r, «Sen i n l e zevk mec­ l islerinde bulunmak, sana şarap i ç i rmek, seni ve soyu­ muzu aşa ğ ılatmak için çağ ırd ı seni. Ka rdeş, Allôh'tan kork, çek i n ; onunla böyle birşey yapmaya kalkışma . » MOsô, «Be­ n i çağ ı rı r, böyle bir teklifte b u l u n u rsa ben ne yapabilirim» d ed i . imam (A. M ) . « Kadrini d ü ş ü rme; Rabbi ne isyan et-

1 72

-


me; sana ayıp - a r g etirecek bir h arekette b u l u n m a » bu­ yurd u la rsa da Müsö, gene a y n ı tarzda sözler söyledi . Bu­ nun üzerine imôm (A. M ) . «Onunla buluşmak istiyors u n a m a ebedi olara k bul uşamayacaksın» buyurd u l a r. Gerçekten d e ıöyle oldu. M Osô, ne vakit M üteve k ki l 'i g ö rmeye gittiyse, «Bug ü n meşg u l ; Sa rhoş olup sızdı; İ l ô c ,a ldı, uyuyor>> g ibi sözlerle k a b u l edilmedi; Sômırö'da tam ü ç yıl oturd u ; bir kere bile M ütevekkil'in yanına g i remedi ; sonunda M ütevekk i l öldü rü ldü v e b u fasıl d a b itti (Ten­ ıkıyh'ul-Ma kaa l ; I İ I , S. 259) . * * *

§ M üteve,k kil hasta l a n mıştı; a nnes i n i n , İmôm'a (A.M) i n ancı vard ı ; oğ l u iyileşirse Al lah rızôsı için İ môm'a (A.M) b i r mıkdar para a a d mıştı. M ütevekkil iyileşince a d a ğ ı nı yerine getirdi; a d a mlarından bi riyle, adad ı ğ ı parayı bir ke­ seye koyup m ü h ürleyere k gönderd i . Bu sırada Mütevek­ ki l'e, l môrn'ın (A. M ) evi nde para l a r, silôhlar bulunduğu, kendisine uyan larla kıyôma hazırland ı ğ ı haber veril d i . M ü ­ tevekki l , İmôm'ın evi n i n bası l ı p a ra n ma s ı n ı , ne bu l u n u rsa a l ı n ı p geti rilmes i n i e m retti; hôcibi Said , bu işe memur ol­ d u . Said, geceyarısı, evin d a m ı n ı deldi; merd iveni dayayıp .içeriye girmek istiyord u ; fakat kara n l ıkta h içbi r yeri seçe­ m iyord u . Uyanı k ola n i m a m (A.M ) . «Dur» buyurd u l a r, « M u m getireyim . » M u m u ya kıp getird iler; kend i le ri , i bô­ d ette bulundukları seccôdeleri ne oturd u l a r. Said eve g ir­ d i ; mushaflardan , dfnf kita plardan . içinde para bu lunan i k i keseden başka birşey bulamad ı . Keseleri a l ı p çıkacağı sı­ rada imam (A.M ) . «Seccademin a ltında · b i r kılıç var, onu da al» buyurd u l a r ve üstünde namaz kıld ı kları hasırı ka l­ d ı rd ı lor; a ltımdaki k ı l ıfında duran k ı l ı c ı da a l ı p g itti. Mütevekkil, keselerin b i rinde a n nesinin m ü h r ü n ü gö­ ·rü n ce işi soruşturd u ; a nlad ı . Öbür kesede dörtyüz dinar vardı. M üteve k k i l . keselerle k ı l ıcı geri yol l a d ı ve İ mô m'da n {A. M ) özür d i ledi. * * *

- 1 73

;;__


§ M ütevekk i l , b i r g ü n , maiyetiyle b i r yere g id i yo rdu; i m a m A l iyy'ü l-Hadi d e (A. M ) bu alaya katılmıştı. Halife'nin aklına esti , ord u 'ku mandanları da d ô h i l ol mak üzere her­ kesin yaya g itmesini emretti ; bu e m i r, i mam·ı da yaya yü­ rütmek, herkese, O'nun da e m rine uyd u ğ u n u gösterm e k içind i . Herkes b:neğinden i n d i ; imam da (A.M) indi ler. H a ­ va pek sıcaktı; i ma m (A. M ) , y ü rü rlerken terl iyorlar, zah­ ret çekiyorlard ı . M ütevekkil'in hôciblerinden Zerôfe'n in,. ima m·a (A. M) inancı vard ı , fakat b u n u g izliyordu . D iyor ki: Koşu p yanla rına g itti m : Seyyidim ded i m : bu azg ın ları n yaptıklarına çok ü z ü lüyorum ve ellerini tuttum. Bana da­ yand ılar da, «Ya Zerôfe» ded iler, «Allah katında, Sal i h ' i n devesi bende ü s t ü n değ i l . » A l a y dağıld ı ktan sonra imam'ı (A.M ) b i r bineğe b i n d i ­ rip evlerine göt ü rd üm; b e n de evime g itti m . Yemek zama­ nıyd ı ; yemeği mizi yerken i mam·ın (A. M ) sözlerini naklet­ ti m . O ğ l u m M üeddeb, bu sözü duyunca, e l i n i yemekten çekti ve Allah için söyle dedi; bu sözü d uydun mu? Va l l a h i d uydum d e d i m ; böyle söyled i ler. O ğ l u m , öyleyse dedi, Mütevekkil'in ü ç g ü n l ü k ömrü kal d ı ; ü c gün sonra helak olacak; bir olay ç ı k madan malını - m ü l k ü n ü korumaya bak. Ben, nerden bildin bunu ded i m . K u r'an okumadın m ı de­ d i ; Kur'ôn-ı Mecid'de, deve n i n ö l d ü r ü l mesi a nlatı l d ı·ktan sonra, «Yurtlarınızda ü ç g ün oturun; bu, ıb i r vaa d d i r ki yalanlanamaz» buyuruluyor (XI; H ud A.M, 65) ; i m ô m ' ı n sözleri, mutla ka yerine gelecektir. Zerôfe diyor k i : Gerçekten de bu sözü söyledi klerin­ den ta m üç gün sonra M u ntasar ayakland ı ; Boğa ve Va­ sif'le, Türk a skerleriyle M ütevekk i l'in sarayına h ücum et­ ti ler; kendisini para mparça edi p yere serd i l er. İmôm'a (A. M ) , oğlumun sözün ü söyledim; « Doğru demiş» buyur­ d u la r, «Dara l ı nca, ata la rı m ızdan bize miras kalan, kalele­ rin, s i l ô h ların, ·kal ka n la rın en sağlamı bulunan, zulme uğ­ raya n ı n, zulmedene okuyaca ğ ı duôyı okud um.»

- .174 -


§ M ütevekkil, ş i i re pek mera k l ıydı. B i r g ü n Ali ıb. Cehm'den en meş h u r şôiri sormuş, o da Côhi liyye ve is­ lôm devrindeki şôirlerin b irka ç ı n ı n a d ı n ı söylemiş, ş i i rle­ rini oku muştu. Aynı soruyu imôm Al iyy'ün-Na kıy'ye de (A. M ) sormuş, İmôm A . M ) . H :mmôni'yi (M uhammed b. Ali) söylemişler ve onun bir şiirini okumuşla rd ı . M ütevek k i l . ş i i rdeki, «Bizimle bahse g ırışır, bize karşı çıkarsanız, aleyhinize İbôdet yurtlarından yücelen sesler yeter. Bizi susuyor görseniz de üstünlüğümüze tanıktır Her cômiden apaçık duyulan sesler. Şüphe yok ki Allah'ın Rasülü Ahmed atamızdır bizim; Doğup ışıtan yıldızlar gibi, O'nun oğullarıyız bizler»

beyitlerine dokunara k , «İbôdet yurtla rından yücelen seslerle neyi kasdediyor» d iye sormuş, İ môm d a (A. M ) «Şe­ hôdet Kel imesin i » buyurup « M u h ammed, benim ced d i m m i . seni n ceddi n m i » d i y e sormuşlar, M üteve k k i l g ü lerek, «Senin ced d i n ; O'nd a n ayırmad ı k ki seni» demek zorun­ da kalmıştı [*] .

·

§ İmôm M u h ammed'üt-Ta k ı yy'il-Cevôd (A. M ) . A bbas­ oğ u l l a rından El-Mu 'tasım zamônında şehôdete ermişlerd i . İmôm Aliyy'ün-Nakıyy'i l-Hôdi (A. M ) , M u 'tasım, Vôsık. M ü­ tevek k i l , M untasar, Mustaln ve Mu'tezz ' i n hallfel i k leri devrinde yaşa mışlard ı r. Bu bakımdan bu d evi rlere ve de­ virleri n i temsil eden bu halifelere d ô i r k ısa, fakat özlü b i r b a k ı ş gerekiyor. Ö nce şunu söyleye l i m ki Emevi H a llfe­ leri, a ç ı ktan açığa dini n a leyhinde bulu n ma ktan çekinmi­ yorla rdı. Onlar d a yalan hadis uydura n l a rı koruyorlar. on­ lor da icôb edi nce dini bir kisveye 13::.irünüyorlard ı ; fakat zaman la rında , Felsefe, Kelôm, Ricôl b i l g ileri tam a n la m ıy[") Hımmôni için cTenkıyh'ul-Mokaol»e (111; S. 156) net'ül-Edeb»e bk. ( I ; S. 346-347).

- 1 75 -

ve

cReyhô-

,


ıa henüz tekemm ü l etmemişti; çeşitli fırkal a r, henüz i l mi Haşimi ta rtışma lara g i rişmemişlerdi . Ü meyyeoğulları , Emevi ra kaa.bet i n i , Ara b m i l liyetçi l i ğ i siyasetine çevi rmiş­ ler, insa n ları, yaratıl ış bakımından eşit saya n , i n a n a n ları kardeş kabul eden, ırk, m i l liyet, renk, dil, soy-boy ayrı mı­ nı k a l d ı ra n , yaşayışta , mal ve g a nimet böl ü m ü n de, h ukuk­ ta tam bir m üsavôt esôsına daya n a n İslam ı ktidarı. onla­ rın zamanında bir Ara p saltanatı, b i r soylular ı ktidôrı ha­ line gelmiş, halk, şerefl i ler, horl a na n l a r, yaşa ya n l a r ve sürünen ler s ı n ı fl a rı n a a yrı l m ı ştı. Siyôset hayatına , Ehli­ beyti n öcü n ü a lm a k üze(e a tı l a n Abbasoğulları n a . hor gö­ rülen toplu m , Ara p o l ma yanlar yardımcı o lmuştu; bu yü�­ den Abbasoğ ulları, i l k zamanlarında, Ara p m i l l iyetçil i ğ i n i n ta m a leyhi nde ·h a reket etmişlerdi. H i l a feti kaza n d ı ktan s o n ra da aynı siyôseti yü rütmekle berôber, dini fır.ka lara d aya nmak zoru n u da duydular; bütün bu fırkalara karşı kendileri n i , dôima Rasu lullôh'ın (S M ) meşru' h alifeleri, buyru klarına uyulması gereken « Ü l'il-Emr - Buyruk Sa­ h i pleri» ve M ü 'minler Emiri göstermeye çalıştılar; esasen hareketlerin i n sorumsuzluğ u n u d a bununla sağ l a m a k gay­ retindeydiler. Abbasoğu l la rı , Hôşimllerdend i ; fa kat en büyük ra­ k ıypleri , Haşimilerden Ali evladıydı ; Ü meyyeoğullarının yı­ k ı m ıyla All evıô d ı n ı n kıya m ı bitmemişt i . Şia ' n ı n ezici ço­ ğ u n l uğ u , onlara bağ l ıydı; Abbasoğu lları taraftarları, usu­ l ü . füru u tedvin ve tesbit edilmiş bir mezhebe sôh i p de­ ğ il lerdi. Bu yüzden Abbasoğu l l a r ı , bôzı kere Ali evladına tara fdar görünmek, bazı kere çeşit l i d üzenlerle onları n en üstün mü messile ri n i yok etmek, bôzı kere Şia 'n•n a leyh in­ <leki mezheplere sarı lmak yolunu tutmuşlard ı . İmôm Ca'­ fer'us-Sa d ı k'a (A . M ) karşı Mansur'un, İmôm M Gsô'l-Ka­ z ı m 'a (A.M ) karşı HôrGn'ür-Reşid'in hareketleri, bu yol­ -d ayd ı . Me'mun'sa, büsbütün yen i bir denemeye girişt i ; O , İmôm R ıza 'ya (A. M ) h ilôfeti vermek istem işti. İmôm (A . M ) . işin sonunu önceden görerek buna razı olmayınca, O'nu, kendisine veli-ahıt yaptı; · fakat Abbasoğullarının kıyô m ı , ·:k ontrolsüz ı ktidôrın elden ç ı k ması korkusu, b e l k i d e i n a n- 1 76 -


cıyla saltanat sevg i s i n i n çarpışm a s ı , bu i ş e son verd i . Biz M e ' m Cı n ' u , i n a n c ı n a ta m sô d ı k bir k i ş i saymayı, a ş ı rı sa f­ l ı k s a n ı yoruz. Kendileri n i , R a s O l u l l a h ' ı n ( 8 . M ) h a lifeleri s a ya n , m ü ' minler emlri tanıya n . zava l l ı h a l k ı da b u n a i n a nd ı rm o vıı zo rlaya n , i n a n m aya n l a rı n sesleri n i , nefes l e r i n i yokede n , ü l ' i l - e m r k i sves i n e b ü r ü n ü p k e n d i l e ri n e b a ş ka l d ı ra n l a r ı n b a ş l a r ı n ı eze n , b u n u , i la hi b i r e m i r ta n ıta n Abbasoğ u l la r ı , z u l ü m de, i s ra fta , sefô hette. Ü m eyyeo ğ u l l a r ı n kat-kat geç­ m iş l e rd i . Ü meyyeoğ u l l a r ı , b i r t e k yolun yolcusuyd u l a r ; b u n l a rs a , z a m a na g ö re y o l değişt i riyorlard ı . Me' m u n , A l i evlô d ı n a tara fta rl ık ediyor. M ü tevek k i l , ş i ddetle ve h u n ­ h a rca o n la r ı eziyord u . M u ntasar, o n u n z ı ddı b i r s iyaset g üd üyor, men 'ed ilen Kerbelô z i y a re t i n e m üsôade ediyor, «Fede k » i Alevilere veriyord u . A ra p l a ra karşı A ra p o l m a ­ y a n l a r ı t u t a r l a r k e n , sa ltanatl a rı n ı n deva m ı i ç i n T ü r k lere s ı ğ ı n ıyorlar, hatta son z a m a n l a r ı n da , Şif ve M üteşeyy i ' bir z ü mre o l a n , fa kat iyiden iyiye g ü ç lenen Fütüvvet e h l i n i n riyaset i n i e l d e ederek i s l ô m h ü k ü m d a rl a r ı n a FütüvVfıt e h l i n i n riya seti n i elde edere k İslôm h ü k ü mdarlarına Fütüv­ vet icazetleri göndererek o n l a r ı n kuvvetle r i nd en ya rarla rı ­ m a y ı b i l e d e nemeye g i r i şiyorlar, b ü t ü n bu s iyası fa'ôl iyet­ leri n d e , h ü k ü m verirlerken d i n a d a m l a rı n ı , zevka d a l d ı k ­ l a rı zamansa n e d i m l eri, ş ô i r l e r i , y a n l a r ı n d a n . a y ı r m ıyor­ l a rd ı ( « İ s l ô m ve Türk i l l erinde Fütüvvet Teş k i l a t ı ve Kay­ n a k l a r ı » nd l ı m a k a l e m ize ba k ı n ız ; ist. Ü n iv. i ktisat Fa k ü l ­ t e s i Mecmua s ı ; C : XI; S a y ı : 1-4; i s t . 1 952. Bilhôssa A y r ı Bası m ı n ı n 75-83. sahife lerine ve A h med b . İ lyô s ' i n - N a k· kaş' ı l -H a rtburti' n i n «Tuhfet ' ü l-Vasayô » sına ba k ı n ız ) [ * ] . M uaviye ' n i n «Ye ş i l Kasr» ı , ·ku r u l a n s a ra y l a rı n , köşk-

ı•ı

Fütüvvet ehlinin Şia propagandası, Osmanoğulları devrinde

de devôm etmiştir. Metinde adı gecen makalemize; S. 88- 1 02 ve

«Şeyh Seyyid Gaybi oğl u Şeyh Seyyid Huseyn'in Fütüvvet • Nômesi» adlı makalemize bakınız ( İ st. Ü n iv. i ktisat Fakültesi Mecmuası ; C: XVll ; No: 1-4; 1 960).

- 1 77 -

F. 1 2


lerin yanında pek sönük kalmıştı . H a l k sürün üyord u ; yiye­ cek bulamaya n l a r, ölü eti yemekten b i le çekinmeyecek b·r ha ldeyd i ; fa kat sefôhet sürüyord u ; zekatlar, ganimetler, setaheti sürd ürüyord u . Şôir Ebü ' l - Atah iye [*] , h a l k ı n hô­ l i n i , d uyabilen k u l a kl a ra d uyurmaya ça l ı şırken Ebü'I - Ay­ nô' [** ] . M ütevekki l ' i n yapt ı rd ı ğ ı kasrı, « D ü nyôyı bir eve s ı ğ d ı rmışsın» d iye övüp cô izeler a l ıyord u . Mu 'tezz, « El Kôm i l » a d ı n ı verd iği kasrı, a ltın larla, z ümrütlerle, m ücev­ herler;e bezetiyor, El - M u 'temi d , « E's-Süreyyô » a d ı n ı tak­ tığı köşkünü, şöire, «Bunu mutlaka periler, melekler yap­ m ı ş » dedirterek övü n üyor, El - M u ktedir, sara y ı n ı Romal ı , Yunanlı, Zenci k u l l a ra kurd u ruyordu . Köşkler, sara y l a r, kapıc · ı a r, haremağaları, côriyeler, içki ve müzik . . . Ca 'fer-i Tayyô r'ın (A. M) torun larından Yah­ yô ' n ı n , Hasan b. Zeyd-i Alevl'n in, Ya 'kub b. Leys- i Saffô r'­ ı n , Muhammed b. Ca'fer b. Hasan'ın kıyamları, Kazvin'de, Basra'da a yak l a n m a l a r, Môzyôr-ı Môzenderônl' n i n , Bô­ bek'i n , Afş i n ' i n isyô n l a rı . . . Boğuşma, z u l ü m , ö l ü m , zı n d a n ­ larda açl ı kl a - susuzlukla öldürü lenler. . . V e s ü rünen. a ç kala n , midesin i kemiren insa n l a r . . . M ü ' m ;n ler emlri a d ı n a hutbeler, Ü l ' i l - emre itôat fetvô ları v e Ha llfe. Bun l a rın hep­ si var; fakat a s ı l İslôm, İslô m'ın sat, temiz, tarafsız, eşit adô leti ; bu, yok olup g itmişti; hattô tôrih sahifelerinden bile yokedi lmek isten iyordu bu . .. • *

§ Abbasoğullarının sekizinci Halifesi olan ve sekiz yıl h i lôfet süren Hôrün oğ l u Mu 'tası m İ brôhlm Muhammed, i kiyüz yirmi yed ide (841 M.) ölmüş, yerine oğlu El - Vôs ı k b i l lôh H ô r u n geçmişti. Ö l ü m ü nde, sekizbin a lt ı n ı , o n i k i m i l­ yon d i rhem i, sekiz o ğ l u ve sekiz kızı kalan Mu'ta s ı m'ın zamônında Bôbek, Afşi n ve Mazya r isya n l a rı olmuş, a ley[*)

1 30-209.

ı··ı

Ebü'l-Atôhiye

için

«Reyhônet'ül-Edeb»e

EbCı'l-Aynô lcin aynı esere bk. 1, 5. 142.

- 1 78 -

bakınız;

V. S.


h ine kıyôm eden kardeş i n i n oğl u Abbas, onun hapsinde can vermişti. Korkunç, ka n d ö kücü bir adamdı . Me'mun'un zamanında, Kur'ô n-ı Medd'in mah l u k o l u p o l ma d ı ğ ı n ı ta rtışmak, devrin b i r modası olmuştu. Meşhur m u haddis ve E h l i sünnet mezheplerinden biri n i n ık urucusu Ah-med b. Ha nbel de M u 'tezile i n a n c ı n ı kabul etmeyi p Kur'­ ô n ' ı n gayr-i m a h l u k olduğunda d i renmesi yüzünden tu­ tuklanmış, dayak yemiş, zındana atı lmış, a ncak Mütevek­ k i l ' i n zama n ı nda kurtu labi l mişti. Vôsık, beş yıl h i lafet tahtında oturd ukta n son ra i kiyüz otuzikide otuzaltı yaş ında ö l d ü (846 M.); yerine M u 'tası m ' ı n oğ l u El - Mütevekkil Ca 'fer geçti . Bu k i ş i . t a m bir zevka düş k ü n , şehvete tutsa k, müsrif ve sad ist ç ı l g : n d ı . Ca'ferf, Garib, Mellh . . . Bütün bu kasırlara m ilyon lar sa rfed i l mişti. Arus Kasrı n ı n yap ı m ı na otuz m i lyon d i rhem ha rcan m ıştı. Me'mun'a tam zıt bir siyôset g ü d e n , fakat gece - g ü nd ü z içkiden baş kald ırmayan bu m ü 'minler emlri ( ? ! ) . İ m ô m H useyn 'in (A. M ) mübôrek türbelerin i y ı ktırmış, kabrin bu­ l u n d u ğ u yeri s ü rd ü rmek, merkatten h içbir eser bıra kma­ mak istem ' ş , ziyôret edenleri cezalandı rmış, hatta bir a ra­ lık Şam'ı merkez ya pmış, tam Ümeyyeoğullarını temsil et­ mek istemiş, fakat d i lekleri nden h içbiri n i başaramam ıştı. Ka rdeşin · n ölümünde z ı ndanda olan, h i lôfet makaa m ı na oturu r - oturmaz i l k işi, kendisin i bu makaama geti ren Ve­ z i r Abd ü l melik'i öldürtmek olmuştu . İçki meclislerinde, ya­ n ı n da saklad ı ğ ı a krepleri koyuvermek, hususi bir yerde bes'.ettiği arslanları, kaplanları mecl ise sal d ı rtmak, mecl is­ teki lerin korkup kaçışmalarından zevk a l ı p ka h·ka halarla g ü lmek de a detlerinden biriyd i . H atta bir kere İmôm Aliyy'­ ün - Nakıy'yi de (A. M ) . bu hayvan ların bulunduğu yere gön­ dermiş, fakat hayvan lar, imam'ın (A.M ) çevresi nde diz çö­ küp hayran - hayran mü bô rek yüzlerine bakmaya başla­ y ı nca hemen çıkartmış ve bunu görenlere, kimseye söyle· memelerini şiddetle tenbfh etmişti. M üteve·kki l , i kiyüz kı rk­ yed i Şevvôl i n d e (861 M . ) . •kendi lerine kötü muamelede - 1 79

-


bul u nd uğ u Türk kumandanı Küçük Boğa ve Vasif tarafın­ dan, geceyarısında parampa rça e d ilerek öldürü l d ü . M ütevekkil'in yerine geçen oğlu El - Muntasar Muham­ med, bir yıl sonra Türkler tarafınd a n h i lôfetten düşürüldt.i ve zehi rlenerek ö l d ü rü ld ü . İ k iyüz •kı rksdizde (862 M ) onun yerine geçen M u stain b. M u 'tasım, i kiyüz ell'iikide (866 M . ) , Sômırô'da ha psed i l d i v e otuzbir yaşında, Mütevekkil'in oğ­ lu M u 'tezz tarafından öldü r ü l d ü ; fakat h ilôfet ma kaa m • , M u'tezz'e de vefô etmed i ; o d a hôcibi Vasif oğlu Sôlih tarafınd a n hamamda hapsedi ld i ; ağzına tuz doldurulup su­ suzlu kla ö l d ü rü l d ü (255 H. 869 M . ) ; ö l ü m ünde yirm i ü ç ya­ ş ındayd ı . .. * *

§ İmôm Al iyy'ü n - Nakıy (A. M ) . son zamanlarına dek, kendilerine başvuran iman ve i rfan susuzla rını suvarmışlar, h içbirinin sorusunu ceva psız bıra kma mışlardır. Son has­ talı klarında, vefôtlarından biraz önce, EbCı - Duôme a d l ı biri, kend i leri n i dolaşmaya g e l m i ş , g ideceği s ı rada o n a , « S i z i n , b i z i m boynl!muzda h a k k ı n ı z v a r ; bir hadis rivôyet edip o hakkı ödememi, seni sevindirmemi ister misin» bu­ yurmuşlard ı . Bu soruya, Böyle b i r hadisi d uymayı ne kada r da is­ terim cevô b : n ı a l ı nca İmôm (A. M ) : «Babam Muhammed b. Ali, babası Al iyy'ü r - Rızô'dan, o , babası MCısô b. Ca 'fer'den, o, babası Ca'fer'us - Sôdık'­ tan , o, babası M u ha mmed'ül - Bôkır'da n, o, babası Ali b. H useyn'den, o, babası H useyn b. All'den, o , babası Ali b. Ebi - Tô l ib'd e n (A.M) rivôyet etmiştir; RasCıl u l lôh (S . M ) . bana, yaz buyurd u l a r d iyor Ali; Ne yazayım yô RasCıl a l lôh ded i m . Yaz buyurd u lar: Rahman ve Rahim Allah adıyle. iman kalbleri pekiştiren, ya pılan işleri, ibôdetleri gerçek­ leştiren şeydir; i slômsa, d i l le söylenen ve n ikôhı, evlen­ meyi helôl eden şey.» İmôm (A.M ) , «Bu had is, RasCı l ullôh'ın (S.M ) , atam Ali'­ ye (A. M ) yazdı rd ıkları hadistir ve biz, o yazılı hadisi, birbi- 1 80 -


r ı mıze a rmağan olarak bımkagelmişizdi r» buyurmuşlard ı r (Murüc'üz - Zeheb'den n a k l e n , Akıykıy-i Behşôyeşi'nin «Zin­ degô nl- i İ m ô m Hasan-ı Askeri» adlı kitabı; K u m-1 356, S. 59-61 ) . * * *

§ İ rnôm A l iyy'ü n - Nakıyy'il - Hôdi (A. M ) . h icretin i kiyüz elli dörd ü n c ü yılı Recebinin üçüncü günü vefôt etm işler­ d i r; aynı yılın Cumôdelôh ı rası n ı n yirmiyeşinde vefôt ettik­ leri de rivôyet ed i l m işti r. M u 'temi d tarafı ndan zeh irlet i l d i ğ i meşh u r rivôyettir. Fakat Mu'temid, i kiyüz el lialtı Recebinde ha life olmuştur; ondan önce de ikiyüz ellialtıda Vôsık'ın oğlu l\.1ü htedl M u h a m med ha lifeydi ve b i r y ı l sonra öldü­ rü l d ü . Bu bakımdan İmôm Al iyy'ü l - Hôdi'yi (A. M ) . M u 'tezz ' i n zeh irlettiğ i , yô hut o n u n emriyle M u 'temid tarafından zehi r­ lendiklerini kabul etmek icô b eder. § İmôm Al i yy'ün - Nakıy (A.M ) , yıkanıp tekfin ve tec­ hlzlerinden sonra evde, cenôzeleri n i , oğu l l a rı İmôm Hasan'­ ü l - Askeri (A. M ) k ! l m ı ş lar, sonra cenaze, kalaba l ı k b i r ce­ môatla şehirde gezdirilmiş, Mu'temid, b i r kere d aha ce­ môatla na mazlarını k ı l m ış, evleri ne dönülmüş, oraya d ef­ n e d i l mişlerd i r. Salavôt'ul l ô h i ve selômuhü a leyhi ve ola A bô i h i 'i l - lzôm ve Evlcdihi'I - Kirôm. * * *

§ Eserleri . 1 ) Cebr ve Tafvlz ehline yaz d ı k l a rı Risôle. 2 ) Kadı Vahyô ' n ı n soru larına ceva plar. 3) Dini h ü k ü m lere d ô i r sözleri. * * *

§ imam Aliyy'ün - Na,k ıyy'il - Hôdi'nin (A. M ) vefôtların­ da, imam Hasa n 'ül - Askeri'den (A. M ) başka Huseyn, M u­ hammed ve Ca'fer a d l ı ü ç erkek, bir de kız çocukları va rd ı. - 181 -


§ Ashôbından bôzıları. ismfül b. M i h ra n . i m a m Rızô'ya da ( A . M ) erişmiş o lan ismfül 'in, K u r'ôn-ı Mecid'e, M ü ' m iın 'le köt ü l ü k eden kişiye ve diğer mesele­ lere ô it risôleleri olduğu g ibi ·Hz. Emlr'ül - M ü 'm i nln'in (A. M) h utbeleri n i de toplamışt ı r. Daha önce de kendisinden bahsetm iştik. Ahmed b. Tsô'I - Aş'a rt. Tevhide, M üt'a'ya, nôsih ve mensOha, n evôdi re döir tasnifleri vard ı r. Sakr b . D ülef. İmôm Aliyy'ün - Nakıy'den (A. M ) . ken d i l e ri nden sonra oğul ları İmôm Hasan 'ül - Asl<eri'nin (A.M) imôm olacakla­ rın ı , onla rın oğulları n ı n da, Ras u l u l l ô h ' ı n (S.M) zuh u ru n u m ü j deled i kleri Mehdi olduğunu rivôyet eden zattır. Yahyô b. Herseme. Me'mun tarafından İ m ô m Allyy'ü n - Nakıy'yi (A.M) g e­ tirmek üzere Medlne'ye gönderilen zatıtr. İmôm'dan (A. M ) görd ü ğ ü mucizeler üzerine, «Şehôdet ederim ,k i Allah bir­ d i r, Muhammed , O'nun Rasu l ' üd ü r: sizlerse vasıylersi niz» deyip İmôm'a tôbi' o l muş, İmôm'ın (A.M ) ömürleri boyunca h izmetlerinden ayrı l m a mıştır. ·

Rıdvd n 'u l l ô h i A leyh im ecmain. ( Dô i ret' ü l - Maôrif'il - İslômiyyet'iş - Şiiyye; Umdet'ut-Tôlib, A'yôn'üş - Şia , Tenkıyh ' u l ­ M a ka a l , Bıhôr'ül - Envôr, Reyhônet'uı Edeb, Chôrdeh Ma'sCım v.s.)

-

1 82

-


ONBİRİNCİ İMAM HASAN B. ALiYY'İL - ASKERi (A.M}

§ H icretin i kiyüz otuzikinci yılı Rablulôhırı n ın sekizinci cumua g ü n ü Medlne-i M ü nevvere'de d ü nyôyı teşrif etmiş­ lerd i r; doğum tôrih lerinde başka rivôyetle r de vard ı r. Ba­ baları, İmôm Al iyy'ün - Nakıyy' i l - Hôdi (A. M ) , anneleri « Ha­ dis» tir; adlarının «Seli!» ve «Süsen» o,lduğu da rivôyet e d i l m iştir; İmôm Hasan'ül - Askeri'n i n (A.M) vefôtlarından sonra, Şla ' n ı n kendi lerine baş vurmaları , « Cedde - Büyü k Anne» lôkabıyla a n ı lmaları, bu h a n ı m ı n y'.; ce l i ğ i ne, u l ulu­ ğ u na del i l di r. Şeyh Saduk, Ah med b. İ brôhim ' i n , « İkiyüz a lt m ı ş i ki y ı l ı nda, İmôm M uham med'üt - Ta kıy' n i n (A.M) k ızları, İmôm Hôdi' n i n (A . M ) kızkardeşleri Hakime Hôtün'a g ittim ; perde ard ı n d a n ,ken d ileriyle konuştum ; inançları n ı sordum. Bir - b ir, İ mô m la rı sayd ı lar; s o n o la ra k d a i m a m H a san' ü l - Askeri' n i n ( A . M ) oğul ları Hz. H uccet'i IA.F) a n­ d ı lar. Ben, Şimdi O nerede d iye sorunca, «Giz l i » buyur­ d u l a r. Peki ded i m , ş i m d i Şia kime başvuracak? «İmôm Ha­ sa n ' ü l - Askeri'n i n (A.M) anneleri, Büyük Anne'ye dedi ler. Kad ı n ı n vasıy olması m ü m k i n m! demek isted i m ; buyurdu­ l a r k i : «All oğlu H useyn'e uy; o da oğlu Ali b. Huseyn 'i (A.M} g izlemek için Zeyneb'i vasıyyet etmişti ; Zeyneb (A. M ) . Ali b. Huseyn'den (A.M) d uyduklarını h a l ka söylerdi » dediğini rivôyet etmektedi r. § İmôm Hasa n ' ü l - Askeri (A. M ) . baba la rı İ m ô m A liyy'­ ü n - Nakıy'nin (A . M) vefatlarında y i rm i i ki yaşlarını d o l d u r­ m u ş lard ı ; yirm i ü ç ü n c ü yaşlarını s ü rmedeydi l e r. Kü nyeleri « Ebu-Muhammed » , lôkapları «Hôdl, Rafıyk, Zekiyy , Ta kıyy, Hôlis» ve «Askeri» d i r; evvelce de a rzettiğimiz g i b i baba- 1 83 -


!arıyla Sômırô'da, Asker maha l lesinde otu rd u k l a rı için i k i ­ s ı n e de «Askeriyyeyn» denm işti. B i r tek oğulları H z . H uc­ cet'den (A.F) başka evlô d l a r ı olmam ıştır. § İ môm Haasn' ü l - Askeri (A. M ) . babaları imôm Aliyy'­ ün - N a k ıy'yi (A. M ) M üteve k k i l , l ra k'a dôvet edince. bera­ ber gitmişler, Sômı rô'da yerleşmişlerdi. Büyük kardeşleri M uhammed, i kiyüze l l i dört y ı l ı nda vefôt etti ler. imam Al iyy' ­ ü n - Nakıy'ye uya n la r ı n çoğ u, kendi lerinden sonra Muham­ med'in imam olaca ğ ı n ı sanmışlardı. Vefatında, All ve Ab­ basoğu l l a r ı , Kureyş boyuna mensub olanlar ve hal1k, h üku­ m et ricô l i , başsa ğ l ı ğ ı vermek için İ môm'ın (A.M ) evlerine g itmişlerdi. Ya l n ız Hôşi miler yüze l l i k işiyi bul uyordu . Bu sı­ ra da imôm Hasa n ' ü l -Askeri (A. M ) , yen leri, ya kaları y ı rt ı l ­ m ı ş bir halde h uz u ra g e l d i ler. İ m ô m Al iyy'ün - Nakıy, ken­ d i lerine. «Oğ l u m » buyurd u la r, «Allôh'a ş ü kret; ç ü n k ü sen i n h a k kı ndaki takdirini ızhôr ett i . » Hasa n ' ü l - Askeri (A. M ) . bu söz üzerine a ğ laya - a ğ laya «Biz gerçekten de A l l ô h ' ı n ı z ve Gerçekten de biz g e n e O ' n a dönen leriz» ôyet- i kerime­ s i n i okuyup ( i l , 1 56) « Hamd Alemlerin Rabbi Allah'a ve ben senin yas ı n l a , bize nimetleri ni tamamlamasını d i lerim» buyurdular (Tenkıyh'ul - M a ka a l ; 1 , Hasan b. Hasan-ı Aftas maddesi, S. 272) . § M u hammed b. Yahya, imam Aliyy'ün - Nakıy'nin (A. M ) . o ğ u l la r ı Muhammed'in vefôt ettikleri g ün Hasa n ' ü l Askeri'ye (A. M ) , «Allah, onun yerine seni, bana halef k ı l ­ d ı ; Allah'a şü kret» buyurdukl arı nı bildirir (Cevôd Faz ı l : M a '­ sumin-i Çhardeh-gône, s. 1 94 ) . Ebu - Hôşim Ca 'fer, Muhammed yen i vefôt etmişti d e r, imam Aliyy'ün - N a kıy'nin (A. M) huzurlarındayd ı m ; kendi le­ rine, M uha mmed'in vefatı . imam Ca'fer'us - Sôd ı k'ın (A.M) oğulları ismfül 'in vefôtına ve M usa·ı - Kazı m ' ı n (A. M) irn ôm oluşuna ne kadar da benziyor demek i stemişti m ; bu söz, g ön l ü mden g eçiyordu ; fakat ben daha söz söylemeden İmôm (A. M ) , «Al l a h , ismfül 'in vefôtı ndan sonra M usa·ı Kazım (A.M ) hakkınd a tnkdlrin i nası l ızhôr ettiyse, Muham-

1 84

-


med'in vefôtından sonra da Ebü M u h a m med'in (Hasa n 'ü l ­ As kerl) hakkındaki, evvelce b i l i n meyen ta kdiri ni o suretle ızhôr etti» buyurdu lar (Aynı; S. 1 94-1 95). -

EbCı - Bekr-i Fehfeki, İ m ô m Aliyy ' ü n - N a k ıy'nin (A. M ) . kend isine, «Oğlum Ebu-M u ha mmed, bütün Muhammed so­ yu içinde en yüce ve en u l u kişidir; İ mô met makaamına en lôyık olan od ur; oğu llarım:n en ü st ü n ü d ü r o; ban i m yerime o geçecektir; sorulacak şeylerinizi, muhtaç oldu kları n ız ı ona sormanız gerek» diye yazd ı k larını b i l d i rm iştir (Aynı, S. 1 95) . * * *

§ İmôm Hasa n ' ü l - Askeri (A . M ) , Abbasoğu l la rı halife­ leri nden El - Mu 'tezz, El - M ü htedi ve El - Mu 'temid zaman­ la rında yaşad ı l a r. El - M u 'tezz, i kiyüzel l i i ki h icride Halife olmuştu (866 M . ) . Kardeşi El - M üeyyed'i ö l d ü rtmüş, öbür kardeşi Ebü Ah med 'i ha bsettirmiş, Ha life l i ğ i n i engelsiz b i r hôle g etir­ meyi kurm u ştu. Devlet hazinesi nde para kalmamıştı; a s ke r para a lamadığından isyôn etti. K u mandan Vaslf, isyô n ı bastı rmaya uğra şırken öldürü l d ü . İ kiyüze l l i ü çte Bağdad'­ da ka rışıklık ç ı ktı; ertesi yıl, Ha lifenin kışkı rtmasıyla Türk Kumandanı Boğa ö l d ü r ü l d ü . Halife, askere para bulma k içi n annesi ne başvurdu ; bu h a n ı m ı n tü kenmez hazneleri vard ı ; fakat oğl una yardımda bulunma d ı ; sonu n d a , za ma­ nı, batı.da Biza nslıların hücumlarıyla, ü l kede, Hô ricllerin isyô n larıyla, askerin ayaklanmasıyla, yağma larla, zulüm­ lerle gecen Mu 'tezz, Vaslf oğlu Sôlih tarafından i k iyüzelli beş Receb i nde (869 M . ) Halifel i kten i n d i ri l d i ; b i r yera ltı zındanının hamamına habsed i l d i ; a ğzına tuz dolduruldu; birkaç gün sonra yirmiüç - yirm idört yaşında ö l d ü . M u 'tezz'in zamanı nda Aleviler (Ali evlô d ı ) ve Şia, ş id­ detli tak i plere, i ş kencelere uğra mıştı. El - M u 'tezz'in yerine El - M ü htedi EbO - İshak Muham­ med b. Vôsık Halife o l d u . Baba s ı n ı n ö l ü m ü nden &onra Hi- 1 85 -


iôfete get i r i lmek i stenen, fakat yaş ı n ı n k ü ç ü k l ü ğ ü yuzun­ d e n vazgeçi len M ühtedi ikiyüze l l i beş Receb i n i n y i rm iye­ d i nci g ci n ü H i lafet tahtına otu rtu l d u . Türk kuma-nda n ı M u­ sa b. Boğa, i ran'da, Ali evlô d ı n ı n Çıkard ı ğ ı isyônla uğra­ ş ı rken M ü htedi'n i n Ha life olduğunu d uyunca Sômırô'ya dön d ü ; M u 'tezz'in a n nesinin bütün haznelerine el koymuş olan Vasif oğlu Sôl i h 'te n. bunları alaca ğı na dôir Halifeye yemin etti rdi . Fakat Sôl i h bir türlü bulunamıyordu; asker isyan hôli ndeydi ; Hô ricilerin ç ı ka rd ı k l a rı kargaşa l ı k s ü rü­ yord u ; Ba ğdad, a sker tarafında n yağma ed i l m işti. O sıra­ da Salih bul u n u p M usa tarafı ndan ö l d ü rtül d ü . Musa. Ha­ ricilerle uğraşı rken M ü htedi, halkı onun ve kardeşi n i n a l ey­ h i ne k ı şkırttı ; ikisi de para - pul, hazne sôhibi o lmakla töhmetleniyord u ; 1ka rdeşi M u ha m med ö l d ü r ü l d ü ; fakat a s­ kere karşı d u ra mayan M ü htedi, e s i r d üştü. E llerini bağ­ l a m ış l a r, dövüyorlard ı . Ha lifeyi ve Halifeliği bırakmasını istiyorlardı. Oysa , önce Ömer b. Abdülôziz'in siyôset i n i g üt­ mek isterken bu sefer, Üçüncü H a lifeyi ta k lid ed iyor, bana ıb u e lbiseyi Alla h g iydirdi; ben bu vazifeyi bıra kamam di­ yord u . Sonunda i kiyüzel l i a ltı Recebin i n onaltıncı g ü n ü a ya kl a r a ltında c a n verdi (870 M . ) . Yerine keçen M ütevekkil"'in o ğ l u E l - Mu'temi d Ahmed, işlerin hemen heps i n i , ,k a rdeşi Ebu-Ahmed El-Muvaffa k ' la veziri · U beydullah b. Yahya b. Haka n 'a bırakmış. ken d i n i i c1kiye, zev·ka vermişti . Furat bölgesinde Zencilerin isya­ n ı , Hôricilerin çıkardı kları kargaşal ı k , Bizansl ı ların batı daki sa ldırıları d evam ediyord u . Ya'kub b. Leys- i Saffô r, i kiyüzell i ü çte Saffôriyye devlet i n i kurmuş, Mu'temid za manında bu devlet, bütün Horasan ü l kesin i ele geçirm işti. M u 'temid, h ü ku met merkez i n i Bağdad'a nakletmişti; i k i yüzyetmiş .d okuz Recebinde (892 M . ) . kend i n i bilmeyecek b i r derecede sa rhoşken , Fu rat'ta kayık g ezintisine c ı k mış ve kayığın içinde can vermişti. Bu Halifeni n zama n ında ö l d ürü lenlerin sayısı, ya rım m ilyonu aşmıştı (Zindega ni-i i m a m Hasa n - i Askeri A; S. 29-31 ; Ma's ümin- i Chardeh g ô ne; S. 1 88-1 90) . * * *

- 1 86 -


§ Abbaso ğ u l l a rı , d evlet ricô l i , Rasul u l lôh'ın (S . M ) Eh­ l i beytine d üşman olan l a r ve Şla'ya karşı duranlar da d ô h i l o l d u ğ u ha :de herkes, Eh l i beyt i m ô m l a rının b i l g i leri n i , mô­ rıı:ıvl kud retleri n i , a hlak bakımından üstü nlükleri n i , her hu­ susta ü m met i n seçi lmiş kişi leri oldu klarını inkôr edemi­ yorlar, on lara , içlerinden gelmemekle beraber gene d e hür­ met etmek zorunda ka lıyorlard ı . Şeyh Saduk'un « İkmôl'üd-Dln» d e , Şeyh M üfid ' in « İ r­ şôd» da bild i rd i k leri ve bun lardan başka tôrihçileri n , Ricôl B i l g i n leri n i n de kaydetti kleri bi r olay bunun tan ı ğ ı d ı r. H allfen i n en ya k·ın a d a m ı , vezir ve kumandan Ubey­ d u l lah b. Hôkan'ın oğ lu Ahmed, İmôm Al iyy'ü n - Nakıy'nin (A . M ) vefôtlarında n sonra İ m ô m Hasa n ' ü l - Askerl'n i n (A. M) kardeşi Ca'fer'in, Ubeydu llah'a m ü racaatın ı şöyle an­ latıyor : Ca'fer, 'ba ba m ı n h uzuruna g i rd i ve H allfe'ye, babala­ rının ( İ môm Aliyy'ün - Nakıy'nin (A. M ) makaa m ına kend i si­ nin geçtiğ i n i kabul ettirir, Hallfenin bunu kabul ett i ğ i n i h a l­ ka duyurursa her y ı l , h i lôfet makaamına yirmi bln dlna-r vereceğ i n i söyledi ; baba mdan bu işi başarmasını recô etti. Babam , bu söze pek kızdı ve bağ ı ramk, ahmak dedi; H alife, k ı l ı c ı n ı çekmiş, kamçısını kaldırmış, baba n ı n , kar­ deşin i n İmômetine i na n a n ları, bu i n a nçta n dön d ü rmek i ç i n e l i nc'en geleni yapıyor, başara mıyor; sense böyle bir mev­ k i i parayla mı e l de etmek istiyorsun? Ne ham d üşünced i r b u . Baba n a , kardeşi n e uya n lm, sende böyle b i r l iyôkat g ö r ürlerse, ne ha life n i n tavsıyesine gere k kal ı r, ne başka­ sının. V e Ca'fer'i h uzurundan ç ı karttı; memurl a ra d a , b ı r oa­ ha gelirse i çeriye sokmamalarını buyurd u . Ahmed, a n latışına d evam ediyor: İ b n ' ü r - Rızô Hasa n . bütün Ali evlôdı içinde eşine rast­ lana maz biri , a ğ ı rbaşlı lığıyla, b i l g is iyle, olgunluğuyla her-

1 87

-


kesin sayg ı s ı n ı kazan m ı ş . Birg ü n , Sôm ı rô'da baba m ı n ya n ı ndayd ı m ; b i r tören g ü nüydü; herkes bölü k - bölü k g i ri p çı kmadayd ı . Bu s ı rada perdeci aceleyle g e l d i v e ba ba ma, « İ b n ' ü r - Rızô EbO - M u h a m med geld i» dedi. Hallfeden, o n u n y a k i n l a rı olan bi rkaç kişiden başka k imse k ünyesiyle a nıl­ mazdı; kü nyeyle a nılmak, büyük b i r şerefti, büyük bir say­ o ı v d ı . B n bo m h e m e n tez buyurs u n l a r dedi . Perdeci çı ktı; b i raz sonra d a uzunca boy l u , esmer benizli , g üzel yüzlü b ı r ı s i , v e karla ıçerıye g irdi. Ba bam, onu görür - görmez ye­ rinden ka l k ı p birkaç a d ı m a tarak karş ı l a d ı ; yüzü n ü , göğsü­ n ü öpt ü ; elinden tutup oturd u ğ u yerin ya n ı başına a ld ı , oturttu. Konuşmaya başla d ı lar; b i rkaç ,kere d e ona, «Sana fedô olayım» ded i ğ i n i duyd u m . Derken perdeci, M ütevek­ k i l ' i n oğlu ve ha life n i n ka rdeşi Muvaffak'ın geld i ğ i n i haber verd i ; baba m. yüz ü n ü perdeciye çev i rmedi bile; EbO-Mu­ ha mmed'le konuşmada yd ı . K ı l ıçlı askerleri n o rtasında yü­ rüyen Muvaffak, mec l i se g i rince baba m , EbO-Muhammed'e, « İ sterseniz teşrif edeb i l i rsiniz» dedi ve memurlara, a skerin ortasından geçirmemelerini ten blh ederek O'nu uğ urladı. .

Ben. bu zôtın k i m olduğunu mera k ed iyordum. Me­ m u rlardan sord u m ; birisi, tan ı m ıyor musun dedi, Aleviler­ den İ b n ' ü r - Rızô Hasan b. Ali. Geceleyin, baba m yatsı na­ mazını kı lm:ştı ; ona da sord u m . Baba m. O dedi, öyle b i r kişidir ki h i lôfet. Abbaso ğ u l ları ndan a l ı nsa, Halifeliğe O'n­ dan lôyık h içbir kimse yoktu-r; Şia' n ı n önderi Ali oğlu Ha­ san'd ı r o. Ne yazık ki babasını görmedi n ; görseyd i n , ba­ bana çok kızard ın. * * *

§ İ môm'a (A.M)

yor ki:

h izmet eden

EbO-Hamza Nasir d i­

Çok defô imô m'ın (A. M ) , bôzı kişi lerle tü rkce. farsça, rumca ve başka d i llerle ·k on uştu kların ı d u yd u m ve kendi kendime, Medine'de doğdukları hôld e bu d i lleri nasıl bili­ yorlar diye şaştım . Bana, «Böyle olmasa» buyurd u l a r, «Huc­ cet'le o na uya n l a r a rasında nasıl fmk o l u r? » -

1 88

-


§ i m a m (A.M ) . M u 'tezz'in öldürülmesinden yirmi g ü n önce, Ebü'I - Kaasım b . Ca'fer-i Zübeyri'ye b i r mektupla evinde oturma s ı n ı , yakında meydana gelecek o laya d e k evinden çıkma masını e m i r buyurm u ş l a r, M u'tezz ö l d ü rü l­ d ükten sonra ona bir başka mektup göndererek, söyled i k­ leri o layın meydana geldiğ i n i bildirm işlerd i r . .. .. *

§ Kendi, Kur'ôn-ı Mecid'de, kendince bulduğu tenô­ kuzlara d a i r bir kitap telifiyle meşg u ld ü . Birgün talebesi n ­ d e n birkaçı, i m a m Hasa n ' ü l - Askeri'yi (A. M ) görmeye gel­ m işti. imam (A. M ) . o n l a ra, «İçin izde, üstôd:n ıza cevap ve­ recek d i rayetl i biri yok m u » buyurd ul a r. O n la r, biz onun ta lebesiyiz; üsta d ı m ıza itiraz edemeyiz dedi ler. İmôm (A. M ) , söyleyeceğim sözleri, biriniz ona söylesi n ; ceva bını d a g e l i p bana bildirsin» buyurup i çlerinden birine, «Üstôd ı n h uzuruna var; h ü rmetle ona de k i » buyurd ular, «Aklıma b i r soru geldi. buna da sizden başka h i ç b i r kimse cevap ve­ remez. Kur'ôn'ı söyleyen , sizin a nlad ı ğ ı n ız a n la mlard a n başka bir anlam kastetmiş olamaz mı? Bu takd i rde, sizin, Ku r'a n'd a k i a n l a m l a ra ôit m ülôhazalarınız, yersiz o l maz .ı?» Şôg irdi, Kendi'nin ya nına vardı ve bu soruyu sord u . Fi lozof, biraz d ü ş ü n ü p , Sorunu b i r daha tekrarlasana d e · d i . Soru tekra r la n ı nca, biraz daha d üş ü n ü p Evet d ed i , 1 0gat ve fikir ba k ı m ından bu, m ü mk ü n dü r; Allah aşkına doğ­ �u söyle; sen henüz böyle bir d ü ş ü n ceye varacak derecede değilsin; bu soruyu kim öğretti sana? O kişi, d oğrusu b u ded i ; ban a bu soruyu EbO - M u h a m ­ med Hasan bel letti. Kendi, Ş i m d i dedi, doğruyu söyledin; böyle soru ları, a ncak o soy m ensupla rı sora b i l i rler; ancak onlar g erçeğ i a yd ı n latırlar. Ve bu h ususta yazdı ğ ı m ü sved d eleri yoketti (Manôkıb-ı İbn Şehr - AşOb'dan naklen Seyyid Eminüddin M u h s i n-1 - 1 89 -


Amill ' n i n «A'yô n ' ü s Şia» sı; Zindeg ô ni-i i m a m Hasan-ı As­ keri A. S. 1 07-1 09) . * * *

§ İmôm Hasa n ' ü l - Askeri'ni n (A. M ) . ataları g ibi, Ra­ sOl-i Ekrem ( S . M ) g i b i , l ütuflarına, kerem lerine s ı n ı r yoktu; ken d i lerinden isteneni, umulandan fazlasıyla i hsôn eder­ lerd i . EbO-YOsuf Kesir-i A bbôsi adında biri hi kôye eder: Ev kilfetinin çokluğundan ,d olayı sıkıntıya d üşmüşt ü m ; Abbasoğ u l l arıyla, Ha lifeye yak'n kişilerle dostlu ğ u m vard : ; on :ara yazıyla başvurd u m ; b i r sonuç elde edemedim ; hepsi de kend i ô lemlerindeyd i . imôm Hasa n ' ü l - Askeri'ye (A.M) hô limi bildi rmeye karar ver.d i m ; fakat kendi leriyle de bir tan ı ş ı k l ı ğ : m yoktu . Sonunda hôlimi kend ilerine açt ı m . Be­ ni fazla söyletmeden. hemen bir kese verdi ler ba na. Hu­ zurlarınc'an ayrı l ınca keseyi a çt ı m ; içinde dörtyüz dina r tu­ ta n a l t ı n vard ı . Borçlarımı verd i m , s ı kı ntıdan kurtuldum. § Muhammed b. Aliyy-i A bbôsi der k i : S ı k ı nt:dayd ı m ; yolda İmôm Hasa n ' ü l - Askeri'ye (A. M ) rastlad ı m . ihtiyôcımı arzetti m. Yanlarındaki kişiye, «Sende ne va rsa ver» buyurd ular. O zat bana, kendisinde bul u n a n y ü z dinôrı verd i . § İ m ô m (A. M ) . Ali b. Ca'fer'e, dostlara , Şia 'ya bölü n­ mek üzere i kiyüz bin dinar yol lamışlard ı . § Ebu - Hôşim d e r k i : Sı kıntıya d üştüm ; İmô m 'dan (A. M ) biraz yard ı m iste­ meyi kurdum; fa kat istemekten de uta n d ı m . Evime varınca görd ü m ki Hazret bana , yüz din a r yol lamışlar, bir de « N e vakit i htiyôcın ol ursa , utanma; u m d u ğ u n u bulu rs u n ; iste» d iye mektup yazı p göndermişler. § İ môm (A. M ) . «Cen nette b i r kapı vardır, a d ı Ma'rüf'­ tur; o kapıdan, hayır sôhiplerinden, iyi l i k edenlerden baş­ kaları g iremezler; Allôh'a hamdolsun ki ben , h a l k ı n ihtiyô­ c ı n ı gidermeye ca l ışmadayım » buyurmuşla r, sonra Ebü - 1 90 -


Hôşim'e bakıp «Siz d e bu yolda yuruyun; ç ü n k ü bu d ü n­ yôda cömert l i k edenler, iyi l i kte bulunanlar, ô h ı rette d e ma'rüf olurl a r» demişlerdi r. § İ m ô m Hasa n ' ü l - Askeri (A. M ) . bilg iye, i rfôna pek b ü ­ y ü k b i r ö n e m verirlerd i . «Bütün d ü nyô ve d ü nyôda ne var­ sa hepsi bir lokma olsa, ben de o b i r lokmayı a lsam d a bilen , iman v e i rfan sôhibi o l a n birisine versem, gene -de onun h a k k ı n.ı ödeyememekten korka rım. Ama b i l g isiz, kötü bir kişiye, b i r yudumcağız su versem , aşırı g itti ğ i mden. israf e tt i ğ i mden korkarım» buyurmuşlard ı r.

§ «Allôh'ı tan ı k tuta rı m k i , babam A l iyv b. M u h ammed'­ rlen d uyd u m ; o, babası M Cısô'dan, o, babası Ca'fer'den, o, ba bası M u h a mmed 'd61ı, o, babası Ali'den, o, babası H u - . seyn'den, o, babası Ebu - Tô l i b o ğ l u Ali'den, o, Peygam­ ber'den, o, Cebrôil 'den, o. Mikôil 'den, o, İsrô fil'den d uy­ muştur; o, A l l ô h ' ı ta n ı k tuta ra k der k i : Levh-i Ma hfüz'da, şarab içen, putları öven le, onlara tapanla eşittir yaz ı l ı dır» buyurmuşlardır. EbO - N uaym Fazı b. Dek i n , «Tezki ret'ü l - Havôss» ın­ d a , bu hadisi nakletti kten son ra , «Hz. RasOl ' ü n (S. M ) Eh­ l ibeyti yoluyla rivôyet edildiğinden pek değerl idir» der. § İ môm Hasa n ' ü l - Askeri (A. M ) . «Tuhaf'ül - U k u u l >>­ d e z i kred i ld i ğ i g ibi E h l i beyte uyan la ra şu suretle öğüt ve­ rirlerd i : «Allah yol unda takvôya riôyet etmenizi, m ü côhedede· b u l u n manızı, iyilikte bulu nanda n . yôhut g ünah işleyenden, kimden olursa olsun, size emônet edi len şeylere riôyette bulunman:zı. emônete h ı yônette bulun maman ızı tavsiye ederim . . . . Komşul arınızla iyi geçinmenizi, A l !ôh'a i bô det­ teyken secdede uzun m ü ddet ka l m a nızı, kulluğu b ı ra kma­ manızı d ilerim; ç ü n k ü Rasü l u l l ô h ' ı n (S. M ) risôleti, bu esns­ lara daya nmaktadı r. . . H a l k l a iyi g eçinin, on l a rı dolaşım , hasta la rı n ı n hatırlarını sorun. İ ç i nizden biri, ta kva sôhi ... - 1 91 -


bi o lu r, doğru söyler, gerçek muômelede bulunur, İslô m ı n edeplerine riôyet eder, dini vazifelerini yerine getirirse, h a l k , bu ·k i ş i , E h l i beytin yolunda der; buysa bizi sev i n d i ri r; b i z i m övü ncümüz, bezentimiz o l u n ; buna gayret edin ; ba­ � ı m ı z ı yere eğd i recek hareketlerden çekin i n ; bize h a l k ı n sevg 's!ni cel bed i n ; bizden, onların kötü z a n l a r ı n ı , bize ld­ y ı k ol mayan d ü ş üncelerini g ideri n ; ç ü n k ü biz, h a k k ı m ızda söylenecek her çeşit iyil iklerden. övüşlerden üst ü n ü z ; o övüş:ere, daha da lôyı k ı z ; a ley hi m izde söylenecek köt ü l ü k­ lerdense uzağ ız; bizi m Peyga mber'e (S.M) yakın l ı ğ ı m '! var; Kur'a n, h a kk ı m ı z ı tôyln etm 'ştir; Tathir ôyeti , A l l a h ta­ rafı nd a n, bizim h a k k ı m ızda i n m'şti r; bizden başka kim o ô yeti kendisine n isbet ederse, yalan söylemiş olur. » § Akıykıy- i Behşôyi şi, İ m ô m Hasan'ül - Askeri'nin (A. M ) , M ü s l ü m a n l a r ı n bi rleşmesine d ô i r bir mektuola rı n ı n fa rsçaya çevirisini, «Zin degôni-i İmôm Hasa n - ı Askeri A . » de. «Tôr1h-i Sôm ı rô » d a n na klen sunma kta (C. 2, S. 1 3 ten ) : «M üslümanları, b i r d ilenin fertleri b i l men, vazifendir: yaşl ı'arı baba mesôbes'nded i r, k ü ç ü kleri evlôt. yaşıt olan­ l a rıysa kardeş. Bunu böyle kabul edersen , nasıl o l u r da onların birine z u l medebi lirsin? Bu, böyle kabul edi lince, k i m , bir baş·k asını n a leyh ' ne bir a d ı m ata b i l i r?. Yôhut o n u n ·a leyh i nde bulunur, yôhut da z a ra rına ça l ışabilir? Şeytan, öbür iman kardeşleri nden daha yüce, d a h a ü s t ü n o l d u ğ u n a d ô i r gönl üne b i r ş ü p h e salarsa, o n da n üstün olduğunu sa n d ı ğ ı n kişi. senden yaşl ıysa , o , el bette benden daha fazla hayırlı iş lerde bulunmuştur, benden fazla iyi l i k etmiştir de; yook, eğer senden k ü ç ü kse, ben de. ondan daha çok suç işlem:şimdir, ondan faz l a isyô n etmişimd i r; o hôlde o, benden çok daha iyi. O kişi, senin­ l e yaşıtsa, ben , işledi ğ i m suçları b i l iyoru m ; ama onun suç­ l u o l u p olmadığında ş üphem var; nası l olur d a şü pheyi ya kıynden üstün tutarım de. - 1 92 -


Şunu bil k i insanların e n iyisi, iyi l i ğ i , hayrı insanlarca bi linen, fakat kendisi, h a l k ı n ayıplarını , g iz l i şeyleri n i yay­ mayan kişidir.» (S. 1 2 1-1 22) • .. *

§ Onikinci İmô m'ın (A. F) . Mehdi olduğu hakkındaki hadisler ve Şia ' n ı n , İ môm ·Hasa n ' ü l - Askeri'yi (A. M ) On­ birinci İmôm tanı ması , Abbasoğullannın telôşı n ı , ü rk üntü­ s ü n ü büsbütün a rttırmıştı. İ nıôm'ın (A. Mi. henüz çocu kları o l ma mışt ı ; fakat bu, doğru muydu? Buna bir türl ü ina n a ­ m ı yorlard ı . Onun i ç i n d e İ m ô m ' ı n (A. M ) evleri, dfümô göz a ltındayd ı ; ken d i lerini z ı ndana attırmaksa, daha da emin b i r çareydi. Muhtedi. İmôm'ı (A.M ) z ı n dana attırmış, Vasi! o ğ l u Sôlih'i de, hôllerin i teftişe, kendisine habervermeye memur etm işti ; h a k l a rında her türlü nobra n l ı ğ ı ya pması ,e m redi len Sôlih, İmôm'ın (A.M) tesiri a ltında kalm ış, M ü h­ tedi'ye, g ü nd ü z ü n a kşama d ek, geceleyin sabaha kadar i bôdetle meşgu l olan, ki mseye b i r söz söylemeyen, duô­ da n , i bôdetten başka b i rşeyle meşgu l olmayan b i r kişiye ne yapı l ab i l i r ki d iye haber göndermişti. M ühtedi, İmôm'ı (A. M ) şehid ettirmeyi kurmuştu; fa kat diled iğini başa ra­ madan can verd i . § E b u - H ô ş i m , M uhtedi zamô n ında, İmôm Hasan'ül­ .A skeri (A.MI ile zındanda berôber bulunduğunu, İmôm'ın (A M ) bir gün, «Bu zôlim ada m ı n ömrü sona erd i ; bu gece ö leceb buyurduk ların ı , o gece M ü htedi'nin öld ü rü l d ü ğ ü­ n ü ertesi g ü n de zın dandan çıktık larını söyler (Zindegônl-i İ môm Hasa n - i Askeri A. S. 86-87) . § İmôm Hasaın ' ü l - Askeri (A. M ) . Mu'temeid tarafın­ -dan d a hapsettirilmişlerdi . Z ı ndandaki memurların bir!, imôm'a (A. M ) . revô görülen kötü muômeleleri zevcesine -an latırken kadınca ğ ız, Korkuyorum, onun g ibi bir zata yaptı klarının cezôs ı n ı çekeceksin deyivermişt i . Ada m . zev­ cesin i n bu sözüne pek kızdı ; O'nu y ı rtıcı hayva nların bu­ l unduğu yere att ı ra yım da gör dedi. Ertesi g ü n , bu fikrini, .gereken kişiye de bildirip o n d a n izin a ld ı ve İmôm'ı (A. M )

- 1 93 -

F. 1 3


o ıbölüme yolladı ; ken d i.s i de i ş i n n e o lacağ ı n ı görmek içi n , d ışardan seyre dald ı . İmôm (A. M ) . o bölüme g i rer g i rmez na maza durdu lar. Y ı rtıcı ca'n avarla rsa , İ m ô m ' ı n çevresinde s a f d ü z m üş ler, oturmuşlar, İ mô m ' a (A. M) d a l ­ m ışlardı. Bu h ô l i gören adam, hemen İ m ô m ' ı (A. M ) ardan ç ıkarttı . § M u 'temid gerçekten de hasta b i r adamd ı . B i r g ü n , b i r yere g i d i l irken, maiyetindeki askere e m i r verdi ; herkes ya n ı na bir torba a laca k, içine doldurduğu topra ğ ı , geçer­ ken muayyen bir yere dökecekti . Aynı yere dökülen top­ ra k , büy ü k m ü , büyü k , y ü kse k m i . yü ksek bir tepe mey­ da na getirecekti ve İmôm (A. M ) . bunu görüp M u 'te m i d 'in kud retini an layaca ktı! § imôm Hasa n ' ü l -Askeri (A. M ) , Mu'temid tarafından da bi rkaç kere hapsett i r i l miştir. Bu suretle devrin ı ktid ô r ı , h e m İ mônı ' ı (A. M ) Şia'yla görüştürmemiş oluyor, h e m ço­ cu kları olması n ı engell iyor, kendilerini de göz a ltında bu­ lund uruyord u . M u 'tem id, zındandaki memurlarda n , İ m ô m (A. M ) h a k k ı n d a dôimô haber a l madayd ı ; fakat İ m ô m ' ı n (A. M ) . ibôdetten . namaz v e n iyazdan başka birşeyle uğ­ raşmad ı klarını haber a labil iyordu yalnız: her g ün ü n ü oruç­ la geçi rmedeydi İ m a m (A. M ) . İ fta r çağında, kend i lerine, evlerinden gönderilen yemeği , zındandaki lerle berô ber · yiyorlard ı . Zındanda bul u na n l a rdan da kendilerine uyup · Y u c tuta n l a r oluyordu. Kendileriyle berôber mahpus olan Ebü-Hôşim, bir gün, gün ortasında, pek hô lsiz d üşmüştü. Kimsen i n görmed iği b i r yere çeki l i p yemeği n i yed i ; suyunu içti ; ağzını s i l i p arkadaşları nın yanına geldi . İmôm (A. M ) , 1 ü l ü mseyerek kendisine ba kmaya başladılar d a « Utanmm buyurd u la r; «Bu, utanılaca k bir şey değ i l . Zôti ben , b i rbiri üstüne ü ç gün nafile oruç tutman ı z ı istemem; adam, g üç­ ten d ü şer. Hattô g üçlenmek için et yemelisin.» § İ m ô m Hasa n ' ü l -Askeri (A. M ) . b i r kere de Ali b. Ota m ı ş a d l ı b i ri n i n m u rô kabası a ltında hapsed i l mişti. Bu ada mcağaz, Alevilere (Ali A . M evlöd ına) pek d üşmandı; - 1 94 -


i môm'a (A. M) iyice eziyet etmeyi kurmuştu; fa kat İmôm'ın (A.M ) heybetleriyle ıberôber g üzel l i k leri, temkin ve vekar­ l a rıyle berôber l ütufları, m ürüvvetleri, Rabbine karşı ibô­ detleri, itôatleri, bu zôtı şaşırtmıştı; bir g ü n sonra İ môm'ı zındandan ç ı kard ı , bundan sonra d a A li evlô d ı n a riôyet eden i na ncı sağ l a m bir kişi kesi l d i . § İ mô m Hasa n ' ü l-Askerl (A. M ) . s o n defô, h icreti n i kiyüz a ltmışıncı yılında hapse dil mişlerd i . B i rg Cı n , an nele­ rine, «Bu yıl bir eziyete uğrayacağ ım » buyurmuşlardı. An­ neleri, ağ la maya başlayınca, «Ağ lama n ı n , üzülmenin çô­ resi yok» demişler, o y ı l ı n Safer ayında memurlar gelip kendilerini a l mışla r, z ı ndana koymuşlard ı ; kar:d eşleri Ca' fer de kend i l eriyle . berôber zındana a t ı l mıştı . Birkaç g ü n sonra M u'tenı i d , z ı ndancıyı ç a ğ ı rd ı , « Git, imôm'a selô m ı­ rn ı söyle, evlerine gidebili rler» emrini verd i . Memur, z ı n ­ dan kapısına g e l i nce, arda eğerlen miş, gem i vurulmuş b i r a t ı n d urduğunu görd ü . Kapıyı açı nca ıba ktı , görd ü k i İ môm (A. M ) . g iyinmişler, kapıda bekl iyorla r. M u 'temi d ' iın selômı­ n ı ve emrini söyleyicn İmôm, b i r müddet d u rd u la r; sonra, «Git, M u 'tem id 'e söyle, benim çıkma m , Ca'fer'in k a l ma ­ sı, a y ı p b i r şey o l u r; o n u n l a g e l d i k , o n u n l a ç ı kacağız» bu­ yurd u l a r. Zındancı g i d ip h ô l i M u 'temid'e b i l d i rd i . M u 'te­ m i d , «Ca 'fer'i de kendi lerine h ü rmeten bıra kıyoru m ; yok­ sa onu, hem bana, hem ken d i lerine ka rşı suçlu g ördü ­ ğ ümden habsetmiştim » demes i n i zındancıya emretti, z i n ­ d a n c ı d ö n ü p M u 'tem id ' i n sözlerini b i l d i rd i v e i kisini de bı­ ra ktı . § İ môm Hasa n ' ü l -Askeri (A.M ) . i kiyüza ltmış y ı l ı Ra­ blulevvel i n in i l k g ü n ü rahatsızlan d ı l a r. Hasta l ı kları Hali­ fe'ye d uyuru l d u . M u'te m i d , vezir Ubeyd u l l a h b. Ya hyô b. H ô ka n ' ı , yakın larından beş kişiyle İ môm'ın (A. M) evlerine gönderd i ; doktorları da tedôvlleri için yol l a d ı ; ayrıca Ka­ azi'I - Kuzôt'ı, b i l g i n lerden on kişiyle İ mô m ' ı n (A. M ) evle­ rinde kal maya memur etti. § Rablulevveli n sekizinci g ün ü n e doğru hasta l ı k l a rı a rttı. O g ü n s abah leyin , na mazı k ı ldıktan sonra m ü bô rek - 1 95 -


ruhları n ı tesıtm ett iler. Y ı ka n ı p kefenlendi kten sonra k a r­ deşleri Ca'fer, namazları n ı k ı l m a k üzere g e l d i ğ i sırada O nkii nci i m a m Sôh iıb ' ü l - E m r (A.F) gelip Ca'fer' iın eteğ i n i çekerek, «Amca» buyurd u l a r, «Baba m ı n namazını kı l ma­ ya ben i m senden daha üstün h a kk ı m va r.» Ca 'fer, geri çekilmeye mecbur o ld u . Zamanın İ m ô m ı , babalarının na­ mazın ı k ı l ı p çeki l d i l er. lmôm Hasan'ül-Askeri'yi (A. M ) . Os­ man b. Said (R. H ) y ı ka mışlar, kefenlemişlerd i . § Bütün b u rivôyetlerden a n l a ş ı l ı yor ki gasillerinde, tekfin ve techizlerinde, na mazlarında, yani bu dini e m i rlerin yerine getirilişinde hô riçten hiçbir kimse bulundu­ rulmam ıştır. Bütün bunlard a n sonra imam'ı n (A. M ) vefôt ett i kle­ ri, yı kayıp tekfin ve techiz ed i l d i kleri d uyuru l d u . Şeh i r, u m u mi bir yas havasına bürü n d ü . D ü kkônlar kapa n d ı ; herkes toplandı; cenôze evden çıkarı l d ı ; şehirde gezdi­ rilıd i ; M u 'temid'iın emriyle b irkaç kere kefenin üst ta rafı a ç ı l d ı , mübôrek yüzleri h a l ka gösteri l d i ; bu suretle de imamın (A.M ) ecel leriyle vefôt ettikleri a n latılmak isten­ di. Sonra kefen ört ü l d ü , M u'tami d'in amcası İsô , beş tek­ birle namazlarını k ı l d ı rdı; eve dön ü l d ü ve babaları n ı n ya­ nına defned i l d i ler. § H a life'nin emriyle evdeki eşya toplan ı p m ü h ürlen­ d i ; odalar a rand ı ; gönderi len ebeler, kadınları muôyena ettiler; g ebe sa n ı l a n bir côriye, hanımlarıyla berô ber bir m üddet hapsedi l d i ; sonunda cariye n i n gebe olmadığı a n­ laşı l d ı ve oğulları Sôhib'ü l-Emr (A.F) bul unamadı . i m a m Hasa n 'ü l-Askeri (A. M) vefatlarında yirmiyedi yaşlarını bitirmişler, yirm isekizinci yaşları ndan onbir ay s ü rdürmüşlerd i . İmômetleri beş y ı l , s ekiz, O 'y , beş g ü nd ü r. * * *

§ M u 'temid tarafından zeh irletilerek şehld e d i l d i kleri rivöyet edilmiştir. İmôm Hasan b. Ali'nin (A.M) ve İ m ô m Ca'fer'us - Sôdı k'ın (A. M ) , «Bizden h içbir kimse yoktur ki katled i lerek, yôhut zehirlenere k şehid olmasın» buyur-

1 96

-

·


d u k la rına göre b u rivôyet d oğ rudu r; h akları nd a g österilen zôhiri ihtimôm, ·kefen lerinin açı l ıp h a l ka , Alevilere, Hô­ ş imoğ u llarına g österilmeleri, eceliyle vefôt etti kleri n i n tes­ bltindE. gfü, teri len gayret de bu rivôyetin doğru l u n u gös­ terir. Saleı'lôtullôhi ve Se!ô m u h u A leyhi ve Alô Abô h i ' I Kirôm. * *

*

§ Eserleri. 1 ) Tefsir. 2) İsh a k b. ismfül-i NisôbO rl'ye mektupları (Tenkıyh' u l - M a ka a l ; ı . S. 24-25; İbrôhlm b. Abdehü'n - N!sôburi'­ n i n hôl tercemesinde; İshak b. İsmôil içi n aynı cild in 1 1 11 1 2. sahifelerine bak ı n ı z ) . 3) Halôl ve Harôma ôit risôleleri ( E'r-Risôlet'ü l - M a n ­ kaba v e El - M u k n ı a d iye a n ı l ır) . 4) Kısa sözleri ve mektupları. * • *

§ Hôl tercemelerini yazarken rivôyetlerini b i l d i rd i ğ i­ miz EbO - Hôşim DôvOd b. Kaasım-ı Ca'ferl, İ môm Hasa n ' ü l ­ Askerl'n i n (A . M ) i leri gelen ashôb! n d a n d ı ; Bu zôt, aynı zamanda Ca'fer- i Tayyô r'ın da (A. M ) soyundand ı ; imôm Rızô, Ta kıyy ve N a kıyy'ye de u laştığ ı g ibi imôm Hasa n'ül­ As,kerl'n iın (A.M) İmômet za manlarını d a i d rôk etmişti.

imômete, Tevhid , istltôat ve Bedô'ya, risôlelerle Tev l<ı'lere, Gaybete ve d iğer meselelere d ô i r telifleri b u l u n a n Abdunah b . Ca'fer' i l - H ı myeri, DôvQd b. Zeyd' i n - NlsôbO­ . ri, Seriyy b. Selôme g i bi birçok g üzide ashôbı vard ı . Muhammed b. Ah med b . Ca'fer v e Ca'fer b. Süheyl'is­ Soyka l vek i lleriyd i . Ga'fer b. S üheyl, Sôlı i b'ül-Emr'e de - 1 97 -


(A. F) vekôlette b u l u nmuşlard ı . Sôhib'ül - Emr'in (A. F) se­ firlerinden Osman b. Sald ' i l - Amrl. imam Hasa n ' ü l - As­ kerl'ni n (A.M) vekaletleri ni d e Ha eylemişlerdi ( B ı hôr'u! Envar'ı n L. ci l dine bakınız; S. 309-310) . Rıdvônuııahi A ley­ h i m Ecmaln.

- 1 98 -


ONİKİNCİ İMAM MEHDİ B. HASAN'ÜL - ASKERİ (A.M . A.F)

§ O n i kinci ve son İmôm, hicretin iki yüze.l l i beşinci y ı l ı Şôban ayının onbeşinci Cumua gecesi, tanyeri ağa­ rırken d ü nyôyı teşrif buyurmuşlard ı r. Baba ları, İmôm Ha­ sa n ' ü l - Askerl'di r (A. M ) ; a n neleri Nercis Hôtun'd u r. İsimleri, ced leri Hz. Peygamber'in (S. M ) . m ü b ö re k isi mleri, k ünyeleri, mübôrek k ünyelerıdir. Lôkapları , «Sô­ h ib'üz - Zamôn - Za mônın Sôhibi, Sôhib'üd - Dôr Vurdun Sôhibi, Kaa i m - Aya kta d u ran, kıyôm eden, Huccet - Reddi m ümkün olmaya n kesin d e l i l . Hôtim - Hatmeden, sona erdi ren, M u ntazar - Beklenen, Nôhiyet'ü l - M ukaddese .. Kutlanmış yön, Hôdl - H i dôyete sevkeden» ve « Mehdi H idôyete ermiş» tir; lôkaplarının en meşh urları, «Kaa i rn, M untaza r, Mehdi, Halef'üs - Sô l i h , Sôhib'üz - Zaınômı ve « Huccet» tir. «Gulôm» ve «Recul » yôni «Genç» ve «0 zôt» d iye de a n ı l d ıkları vard ı r. § İmôm M uhammed 'ü l - Bôkır, i mam Ca'fer'us - Sô­ d ık , İmôm MOsô'I - Kôzı m , imam A l iyy' ü r - Rızô ve i m ô m M uhammed'üt - Ta k ıyy (A. M ) . H z . Mehdl'niın (A. F) . adla­ rı n ı n anı l mamasını buyurmuşlar, İmôm Ca'fer'us - Sôdik (A. M ) . «Mehdi, beşinci oğlumdan (Oğlumun dördüncü to­ runundan, (İmôm Hasan'ül - Askerl'den) doğar; H useyn 'in (A. M ) yedinci torunundan (·H asan ' ü l - Askerl'ıden A . M ) g e­ l i r; kend i s i n i s izden g izler; sizin için d e O'nu a dıyla an­ m a k halôl olmaz» buyurmuşlardır. i ma m Muhammed'üt - Takıyy (A. M ) , Hz. Mehdi'den bahsederlerken, «Zuhur edip z u l ü m le, cevirle d o l m u ş olan yery ü z ü n ü eşitl i kle, aıd ôletle d o l d u ru ncaya d ek a d ı n ı a n­ m a k halöl değild ir» buyurmuşlardır. - 1 99 -


imôm MCısô'I - Kôzım (A. M) buyurmuşlardır k i : « Doğu­ m u i nsanlardan g i z l i tutu lur; üstün ve yüce Allah, cevir­ le, z u l ü m l e dolmuş olan yeryüz ü n ü , O'nu ızhôr edip, O ' n u n vôsıtasıyla eşifükle, adôl etle dolduruncaya dek d e a d ı n ı a n m a k halôl olmaz.» A bdü'I - Azim' i l - H aseni (A.M ) . İmôm Muhammed'üt Takıyy'n i n (A. M ) , « Ka a i m , öyle b i r zôttır ki doğumu in­ san lardan g izlenir; şahsı o n lardan g i z l i ka l ı r; ad ıyla a n ı l­ m a s ı . o nlara harô m olur; O, Rasül u l lôh'ın (S.MJ a d ı n ı ta­ şır; k ünyesi d e O'nun künyesidi r» buyurd uklarını rivôyet etmiştir. i môm H asen ' ü l - Askeri'nin (A.M ) vefôtl a rı ndan sonra, Za môn ı n İmômında n, isminden ve mekônı ndan soru l a n soruya , «İsmiyle a n ı l ı rsa yayı l ır; mekô n ı n ı bilirlerse b u l u ­ n u r» tarzında cevap gelmiştir. Oni k i nci imôm'dan (A.F ) . elyazılarıyle ve sefirler vô­ s ı tasıyla gelen emirlerde de m übôrek a d ları n ı n a n ı l mama­ sı. kesin olara k buyurulm uştur (Usulu Kôfi; S. 1 73; Bıhô r' u l - Envôr; C. LI, S. 31-34) . * * *

§ İmôm M uhammed'üt - Takıyy'ni n (A. M) kızları. İ m ô m H a sa n ' ü l - Askeri'n i n (A. M ) halala rı H a kime Hôtun (A. M ) . Sôhib'ül - Emr'in (A.F) doğumlarını şöyle an laitır: «İmôm Hasa n ' ü l - Askeri (A . M ) ban a , bu g ece bizde iftôr et. Şôban a y ı n ı n onbeşiın ci gecesi ve bu gece A l l a h , Huccetini ızhôr edecek d iye haber gönderdi ler. Evleri n e g itti m ; kend i lerine. a n neleri k i m d iye sordum. Nercis b u ­ y u rd u lar. Ben , ·kendisinde d o ğ u m alômeti görmüyorum de­ d i m ; İmôm (A. M ) . «Gerçek, beni m dediği mdir» buyurdu­ lar. Nercis geld i , bana Seyyidem d iye hıtôb etti ve ayak­ kaplarımı çıkarma k istedi . Ben, kend isine engel o l d u m ; Seyyidem sensin ded i m . i m ô m (A. M ) . b u sözü m ü d uyun­ ca , «Allah sana hayırla m ü kôfôt ets i n a mme» d ed i ler. Ner­ c i s'e, Allah sana, bu gece bir çoc u k i hsôn edecek ki dün- 200 -


yan ı n d a efendisi olacak, a h ı retin d e d ed i m . Nercis utan­ gaç bir halde oturd u . Namaz k ı l d ı m , ifta r ettim ; b i raz yat­ tım, uyudu m . Gece namazına kalktı m; sonra tekrar yat­ t ı m . Derken korkara k uya n d ı m . Nercis uyuyord u ; bi raz sonra o da uya n d ı ; gece namazım k ı l d ı ; sonra yattı. He­ nüz bi r doğ um ala meti o l ma d ı ğ ı için ôdeta teredd ü d e d üş­ tüm. i mam (A. M ) . odala r ı n d a n , «Amme can. vaa dedilen vakit yaklaşma kta; acele etme» d iye seslendi ler. Ben. Elif - Lam - Mim ve va - Sin s ü relerin i okudum. O anda Nercis okrka ra k uyand ı la r. Koşup ya nına g ittim; Allah ko­ rusun sen i , doğum mu var d iye sord u m . Evet dedi. Ken­ d i s i n i bağrıma bast ı m . imam (A. M ) « Ka d r s ü resini oku a m me» buyurd u l a r. Tanyeri ağarırken O n ikinci i m a m (A.F) d ünyayı şereflen d i rd iler.» .. .. *

§ i mam-ı Zam a n · ı , doğumlar ı n dan sonra , baba l a rı i m a m Hasa n ' ü l - Askerl'n i n (A. M) ô h ı rete i nti kal lerinden önce, ya k ı n larından birçok kişi görm üş, kend i leriyle görüşmüş­ t ü r. i môm Hasan ' ü l - Askerl'de (A. M ) . O'nu, yakınlarına g östermişler, m ü j delem işler, o cüm leden ola ra k Amr'ul Ehvazl'ye, «Sahib:niz budu r» buyurmuşlard ı r (Usulu Kôfi; S. 1 70-1 73; Ten kıyh 'ul - M a ka a l ; i l , S. 326) . § Validelerini n , Roma İ mparatorunun oğlunun kızı ol� d u ğ u ve a n ne tarafından, isa Peygamber'in (A. M ) vasıysi Şem 'On 'un soyundan bulunduğu, bir savaşta esir d ü ş ü p Al iyy'ü n - Na kıyy (A. M ) tarafından satın a ld ı rı l d ı ğ ı v e i m a m Hasa n ' ü l - Askeri'ye (A.M) verildiği d e rivayet edi l m i ştir ( B ı h ô r'ul - Envar; C. Ll, S. 6-1 0 ) . § « İmamet» bahsi nde, yeryü z ü n ü n , A l l a h H uccetinden mah ru m bıra k ı lmayaca ğ ı n ı , bu h u ccetin, ya ni irna m ' ı n , h i kmete binaen meydanda, yôhut g i z l i olaca ğ ı n ı , Ras Q ! i E k rem'den (S. M ) sonra i mômla rı n , isrô i oğ u l l a rı n ı n N a k ıyb­ leri n i n sayısınca on i k i olduğunu, heps i n i n de Ku reyş bo­ yundan, Hôşimoğu l l a r ı soyundan g e leceğ i n i , sonuncula rı ..

- 201 -


olan Onikinci İmôm'ın. bunların Kaai m 'i , ü mmetin Mehdl'­ si bulunduğunu h adis-i şeriflere dayanarak bild i rmiştik. § Kur'ôn-ı Mecid'in kırki.ki s O re-i celllesinde, Altmış­ dört ôyet-· i kerime, Al-i Muha mmed'den (S.M) Mehdl' n i n (A. F) zuh uruyla tefsir ve te'vll edilmiştir v e bu tefsir ve te'v11 1er, Emir'ü l - M ü' minin (A.M) başta gelmek üzere Eh­ l i beyt i mamlarından (A.M) ve sa hôbeden rivôyet ve tahric o l u nmuştur (Bıhôr'ul - Envôr; LI, S. 44-46) .

\

§ Ahmed b . Hanbe l ' i n « M üsned» i nde, Buhôri v e M üs­ l i m ' i n «Sahih» lerinde, lbn Môce, Ebü-Dôvüd ve Tirmizi'­ n i n «Sünen» !erinde, son zamanda, yeryüzü cevir ve zu­ lümle dolduğu . vakit, Ra s ü l u llôh'ın (S.M ) soylarından ve Cenôb-ı Fôtıma'nı n (A.M ) evlôd ından «Mehdi» n i n z u h u r e d i p ôlemi adôletle, eşitl ikle dolduraca ğ ı h a kk ı nda birço1< h q�vcuttur. Bu Sıhah sôhiplerinden sonra da İbn Ku­ tayba, l'vTtlTl'ôvi, Tabarôni, Dôru Kutni, Hôl<im-i Nişôbüri, Ebü - Nuaym, Sa 'lebi, İbn Asô kir, Zemah şeri, İbn Haşşôb, «Ga rfö' ü l - Hadis, Melôh ı m , Mu'ce m ü Kebir, M üsnedü Ali, M üsnedü Fatıma, Cerh ve Ta 'dll, M ü stedri·k'ü s-Sahlhayn, Erbain, Fevôi d , Avôli, Arô is, Kasas, İstlôb, Tôrilı u Bağdôd, E İ - Cem'u Beyn'es - Sahihayn, Mesôblh ' ü s - Sünne, Ta rih, Keşşöf, Tôrlh u Mevô lfd ve Vefeyôt'ül - Eimme» adlı kita12larında , gene Sıhôh'a dayanarak Mehd' ..bO:­ i r. Bu arzettıgımiz zatlar, h i cri üçün­ d i slerl� cü yüzyı ldan a ltıncı yüzyı l ı n yarısından sonraya dek yaşa­ m ışlardır. Ayrıca yalnız « Mehdi» ye d ô i r de ibn Megaazill, Kenciyy-i Şôfü, Yusuf b. Ya hyô Madisiyy-i şam. Sa 'ded­ din-i Hamevi, İbn Kayyim-i Cevzi, Muhammed b. İsmfül-i Yemeni, Cel ô l ü d din- i Suyüti, Kemô l Paşazôde, Muham­ m ed b. Tolon, İbn ·H a cer, Aliyy-i M ütekkıy-i H i n di. Mu nla A l i yy-i Kaari, Mer'i b. Yüsüf-ı Makd i si, Şevkôni. .. g ibi be­ ş i nci yüzyıldan ondördüncü yüzyıla d e k geçen za manda yaşayan bilgin ler, k itap l a r tedvin etm işlerd i r. Başta Hz. Emir' ü l-Mü'minin (A.M ) , Abbas b. Abd ü l m uttalib, Sel môn, Ebü-err, Ebü-E·y yüb'ü l -Ansôri o l mak üzere sahôbeden otu-

- 202 -

·


za yakın zatla Tôbiiodeo gene b i r o kadar kişi, Mehdi ha.___ d islerini rivôyet etm işlerdir. __

Bu hadislerde, Mehdi'n i n ad ı , k ünyesi, Hz. Peygam­ ber'in soyundan ve Ali ile (A. M ) Fôtım a ' n ı n (A.M) evla d ı n­ dan olaca ğ ı , Cennet erlerinden ve A l l a h Halifesi buluna ­ cağ ı , a iemi z u l ü mden a rıtıp adôletle - dolduraca ğ ı , İsô "� g amber' l_n (A. M ) , O'nun hükmettlQi c� yeryüzüne i ne­ ö'na ı ktıdô edeceği, l s l ô m ' ı n , Ö lemae tek ceğ i , namazda -::> � d i ı:ı olqra k kalacağı, O'na uymak luzümu, hattô h ü kme- decoğ i m üddet, hattô yüz ü n ü n , boyunun şekli bile bild it....ril mektedi r. '·· · ·- · -

§ ümeyye ve Abbasoğu l l a rı zam a n la rı n d a , hatta da­ h a da sonra ki devi rlerd e, İslôm'a h ü kmeden, din i siyôsete b i r ôlet hôline g etiren , halifeliği kendilerine meşru bir h a k tan ıtan k iş i l e re, o n l a rı n temsil ettikleri i ktidarlara karş ı kıyôm eden lerin, yôh u t onların . k u d retlerini ellerine a l ı p on l a r g '.b i h ü kmetmek isteyenlerin hemen hepsi, Mehdi ha­ d islerine daya n m ı şl a r, kendi lerini Mehdi tanıtmaya ç a l ış­ mışlar. yôh ut d a ta raftarları bu yol u tutmuşlard ı r. Bu yüz­ den Mehdi hadislerinde, bilhassa Mehdi'n i n babası n ı n a d ı h a kkında ihtilatlar meyda na gelmiştir. Hadislerde, M e h ­ di'nin a d ı , Hz. Rasü l-i Ekrem'in (S. M a d l a r ı r; k ü n yesi, Rasü u a ın (S.Ml k ü nyelerid i r. Fakat Mehdi hac;lisleri­ n i n bir kısmında , soyu, imam Hasan (A.M) soyundan, ba­ basın ı n a d ı , Abd u llah olarak a n ıl makta d ı r. Diğer hadis­ lere uymayan bu rivôyet ş ü phe yok ki Abbasoğullarından Mansur'a kar§ı kıyam eden , « Nefs:SZeki�d iye a n ı l a n ve yüzkı rkbeş h icride Medine'de şehid edilen M u h a m med b. Abd u l la h b. Hasa n' ü l - M ü ctebô ' n ı n Mehdi olduğuna halkı i na n d ı rmak i ç i n meydana g etir i l m işti r (Hôl tercemesi v.s. için «Tenkıyh'ul - Makaal» e ba k ı n ız; 1 1 1 , S. 1 40-1 43) ; netekim Mansur, oğlunun lôkabını « Mehdi» koymuş, bu şerefi Abbasoğulla rına maletmeye yeltenmiş, böylece de Mehdi hadislerine Abbas soyu ve Horasan'dan bel i recek siyôh bayra klar g i rmiştir. Bun lara karşı, Mehdi' n i n , ancak Meryem oğlu lsô (A.M) olduğuna dôir rivôyet edi l en ha- 203 -


disle de Mehdi' l l k lddiôsıyle meydan a ç ı ka n l a ra karşı d u ­ . u ! m a k istenmiştir [ * ] . § Bu a rada, Mehdi' n i n , İmôm Hasa n ' ü l - Askeri'ni n (A. M ) o ğ l u olma d ı ğ ı cihetle, bu h ususta·ki hadisleri yalan­ lamak isteyen İbn Hazm, H atib-i Bağdôdi ve İbn H a l d u n g ibileri d e vard ı r. İbn Hacer'in « Lisô n ' ü l - Mlzô n>> ında yazdığına göre, zam a n ı n : n bilg i n leri tara fından küfürle töh­ metienen İbn Hazm, «Cemheretü Ensôb'il - K u reyş» te, lmôm Hasan ' ü l - Askeri'n i n (A. M ) o ğ l u olmadı ğ ı n ı bil­ d i ri r. Hatib, tcTôrlhu Bağdôd » da, i ma m Hasa n ' ü l Askeri'yi (A. M ) . « EbO - Muha mmed - M uhammed'in ba­ bası » d iye a n d ı ğ ı halde o ğ u l l a rı olduğundan bahset­ mez; ıİbn Cevzi de aynı işi işler; İbn Kesir « El - Bidô­ yetü v'n - N ihôye» de, onuncu imôm'ın, Hasan b. Al iyy'il Askeri'n i n (A. M ) babal a rı olduğunu b i l d i rd i ğ i halde ken­ d ileri1n den ba hsetmez. İbn Tagrı Bırdı Yusuf, « E'n - N ücOm' ü z - Zôhire» sinde, ikiyüz a ltmış yılı olayları nı bildi rirken, İmôm Hasan'ül - Askerl'yi (A.M ) . « Ebü - M uhammed». d iye a n a r, fa kat oğulları o lduğunu söylemez. Ende l ü s l ü o l a n İbn H a l d un'sa, Mehdi hadisleri n i i n kô r edememekle be­ rôber, Ehl ibeytten « Mehdi» n i n zuhu ru hakkındaki rivôyet­ leri redde kal kışır; isteği de, her halde Fôtımllerin « Meh­ di» sini çürütmektir (Ali Devôni'n i n « Dônişmendôn-ı Amme ve Mehd iyy-i Mev'Od» u ; S. 31-r35) . § Côml Abd ü rra h m a n , « Nafa hôt'ü l - O ns» te, İ m ô m Hasa n'ül - Askeri'n i n (A. M ) o ğ u l ları Mehdi'yi (A. F ) . « M u­ hammed b. Hasan'ül - Askeri radıyallôhu taôlô a n h u ve an ôbô ih i 'il - Kirôm, Eimme-i Ehlibeyt'it - tahôredendir» d i ­ y e a nd ı ktan sonra , kutbiyyet mertebesine u laştıklarını, sonra ihtifô ederek A bdôl d ô i resine g i rd i k leri n i . sonra da­ h a yüce mertebeye varıp Seyyid' ü l - Efrôd oldukla rı n ı , zarı

İ bn

Hacer'ln

«El-Kavl'ul-Muhtasar fi Alômet'il-Mehdlyy'll·

Muntazar» ında, Mehdi'nln, Abbasoğullarından olaca ğ ı n ı bildiren ha· İ sö'dan başka Mehdf olmad ı ğ ı hakkınçtaki hadisin disln «Garib», «Zaih, Magrıb-ı Aksô'dan zuhür edeceğine dôlr rlvôyetinse mevzü ol­ duğu bildirilir (Ali Devôni: Dônişmendôn-1 Am m e ve Mehdiyy-1 Mev'• Od; S. 23-27) .

- 204 -


manlarında, Ali b. H useyn i ' I - Bağdadi a d l ı birisin i n kutuo o l d u ğ u n u , bu zat ö l ü nce namazın ı Muhammed b. Hasan '­ ü l - Aske ri'n i n k ı l d ı ğ ı n ı . ondokuz y ı l kutbiyette k a l ı p vefôt etti ğ i n i , yerine Osma n b. Ya'kub'il - Cüveyniyy' i l - H o rasô­ ni'n iın kutub o l d u ğ u n u ve bu kişinin, Mehdi'n i n na mazı n ı k ı l d ı ğ ı n ı , Medine'de defned i ld i ğ i n i , yanla rındaym ı ş g ibi a n­ latır ( Lômii'ni n « Fütuh'ul - M ücah i din l i Tervihi K u l u b'il Müşahidin » a d l ı Nafahat tere. İst. 1 289 H . S. 29) . Gene Cami, «Şeva h i d'in - N ü büvve» s i nd e , imam Hasa n ' ü l - As­ keri'n i n (A. M ) o ğ u l l a r ı n ı n , kutbiyet makaa mıına erişip son­ ra vefôt ettiğini söyler ve Ala'üd Devle - i Simnani d e bu­ n u kabul eder; Kaadi H useyn - i Diyarıbe-kri de «Tarih ' u l Ha mis» te aynı inancı g ü der. Zeheb! ise « Mehdi» n i n , i m a m H a s a n ' u l - As·k eri'n i n (A.M ) o ğ u l l a r ı o l d u k l a r ı n ı , sonradan o rtadan yittikleriın i , ne oldukl a rı n ı n malum o l m a d ı ğ ı n ı bil­ d i r i r (Dônişmendôn-ı Amme ve Mehdiyy-i Mev'u d ; S. 36) . •

§ Yukarıda a rzettiğimiz kasta daya n a n , yôhut tasav­ vuf h u lyô larıyla yoğ rulan istisnaları b i r yana b ı mk ırsa k, Ehl-i Sün net kardeşlerimiz de Mehdl'ni n · zuh urunu kabul ederler. Bunun en kesin delili , Kenya 'dan Ebu- M u h a m med a d l ı bir zatı n , Mekke-i M ü kerreme'deki «Rabıtat'ül - Alem' il - islômi» cemiyetine, Mehdi h a kk ı nda .g önderdi ğ i yaz ı l ı soruya, cemiyet tarafından veri len m ufassal cevaptı r. « İ d a ret'ül - Mecm a ' ı l - Fıkh iyy'il - İslôml» M ü diri Mu­ hammed'ül - M u ntasar'il - Kenôni' n i n i mzasını taşıyan 'Jı:J H icaz bilgi nlerinden Şeyh Sal i h , Ahmed Muhammed Ce­ m a l . Ah med Ali ve Abd ullôh H ayyôt'ın reiylerini de bild i­ ren bu cevapta , « Kıyamet a lômetlerinden olmo k üzere zu­ h u r edeceği, Mekke'de Rükün'le Makaam, yan i Kô 'be-i M uazza ma'y!a Hacer' ü l - Esved a rası nda, kend isine bey'at edi lece ğ i bildiri len ve hadislerde, sayıları o n i k i ola ra k be­ yan buyurulan H ulefô-yı Rôşidin'in sonuncusu ve gene, zu­ h O ruyla küfür ve zulümle dolmuş bulunan yeryüzü n ü , adô­ l etle, eşitlikle dolduraca ğ ı , bütün ô leme h ü kmedece ğ i , ye­ d i y ı l h ü k ü m s ü receği, kend isinden sonra isô Peyg a m ber'­ i n d e (A. M ) ineceğ i , Deccô l'in öldü rüleceğ i a n latılan Meh­ <li'nin, bir gerçek olup buna inanma n ı n v.ü cObU» izô h olun- 205-


maktad ı r. Cevap, « Mehdi'nin zuhu runa ıman etmenin Eh l-i Sün net ve Cemaat inançlarından bulunduğu, bunu, an­ cak sü nneti bil meye n . yô hut inançta bid'at ehli olan ki­ şinin inkar edeceğ i » söylenerel< son bulmaktad ır. Cevapta, Mehdi hadislerin i n , birçok sahabiden geldi­ ğ i bildiri l me kte, bunlardan . Ali, Osman , Ta lha, Abd ürra h­ man b. Avf, Abdullah b. Abbas, Ammar b. Vasi r, Abdul­ lah b. Mes'ud, Ebu - Sald' ü l - Hudri, Sevban , Kı rre b. Eyôs, A bd u l l a h b. Haris, Ebü - H ü reyre, H uzeyfet' ü l - Vema nı, Cabir b. A bd u l l a h , Ebu - Üsôme. Côbir b. Bôhir, Abdullah b. Ömer, Enes b. M a l i k , İ mran b. H useyn ve Ü mm'ül- M ü'- . m i nin ü m m ü Seleme' n i n a d ları a n ıl m a kta, bunlardan baş­ ka daha b i rçok sahôbini n , Mehdi'ye d ô i r rivôyetleri bu­ lunduğu, tevat ü r derecesine vara n Mehdi hadislerinde ic­ tihôda yol o l ma d ı ğ ı kaydedilmektedir. Ayrıca, bu had isleri n , EbCı-Davad, Tirmizf, İbn Mace, İbn Amr'ı·d - Dôni'n i n «Sünen» !erinde, A h med b. Hanbel'­ i n , İbn va · ı a · n ı n , Bezzôz'ın « Müsned» !erinde, Hô k i m ' i n «Sahih» i n d e , Tabarônl' n i n «Mu'cem ü Kebln> i nde v e «Va­ Slt» i nde, Rüyônl ve Dôru Kutnl'nin kitaplarında, Ebu Nuaym'in «Ahbôr'ül - Mehdi» sinde, Hatfb'in <ffôrlhu Bağ­ d ô d ıı ında, İ bn Asôki r'in «Tôrih u Da maşk» ında ve daha · başka kitaplarda b u l u n d u ğ u da b i l d i ri lme kted i r. Ebu - Nuaym'ın «Ahbôr' ü l - Mehdi» , İbn Hacer'i l Heyseml'nin « E l - Kav l ' ü l - Muhtasa r f1 Alômôt'i l - Mehd iy­ ye'il - Muntaza r», Şevkônl'nin « Et - Tavzih fi tevôtüri mô cae fi'! - Muntazarı ve'd - Deccô li ve'I - Mesih » , İdrls' ü l irôl<ıyy'il- Magrı bi' n i n « E l - Mehdi» ve Ebü'I- A bbôs b. A bd ' ü l - M ü ' m i n' i l - Mag rıbi'nin «El - Vehm ' ül -Meknun fi'r Red d i a lô'Bni Haldun» g ibi bilhôssa Mehdi hakkında ya­ z ı l m ış kitaplar bulunduğu da cevapta yer a l m a ktadır. Meh­ di hadislerin i n m ütevôtir olduğu b i l d i ri lere k diğer bôzı ki­ ta plar ve müell ifleri de a n ı l m a kta . «lsô 'dan başka Mehdi yoktun> meôlinde ve hadis olara k nakledi len söz ü n a s l ı ol­ madığı da z ikrolunmaktadı r (Dershôyl ez Mekteb-i İslôm;, - 206 -


Sayı : 7, Sene: 1 7; Ramazan - 1 397; S. 439-447. Cevôbm metni 445-447. Sahlfelerded ir) [*] . § Ceva pta Mehdi (Zuh u ru vaaded i ien ve beklenen, Ali, Fôtı ma ve o n l a r ı n oğu l l a rı Hasan soyundan Abd u l l a h o ğ l u M uhammed) d iye a n ı l m a kta, Şia-i l môm iyye rivôyet­ lerindeyse, baba l a r ı n ı n adı Hasa n 'd ı r; yô ni Mehdi. i ma m Hasa n ' ü l-Askerl ' n i n (A. M ) oğ u l l a rıd ı r. Had isteki « İsmu ebih i ismu ebi» yô n i , « Babasının a d ı , baba m ı n a d ı d ı r» sö­ z ü , « İsmu ebihi ismu ibni», Baba s ı n ı n a d ı , oğ lumun ( İ mô m Hasa n ' ın A . M ) a d ı d ı r» söz ü n ü n , ya ş ı l ıştaki bozu lmuş şekli olsa gerektir; b i r diş ve nokta hatôsı, bunu meydana ge­ tirmiştir: netek i m Kenciyy- i Şôfil de « El - Beyô nu fi Ah­ bôrı Sô h ih'iz - Za môn» a d l ı kitabında bu i htimô l i serde­ der. Aynı zamanda bu söz, E h l - i S ü nnet ta rafından ka bul edilen Mehdi hadislerin i n çoğunda yoktur; ayrıca İ b n Ebi - Leylô'mn rivôyetinde, «İsmuhu is m i v e ismu eblhi ismu ibni» (adı benim adım, babasmın adı, oğlumun adıdır). ta rzında geçer; esôsen E h l-i S ü nnetten gelen hadsiJerin bôz ı l a rı nda da, ba ba l a r ı n ı n İmôm ·Has a n ' ü l - Askeri (A. M } o l d u ğ u tasrih o l u n m a ktad ı r (Aynı; S. 444 ) . * * *

§ Kaa im-1 A l i M u h a mmed'in (S. M ) . İ môm Hasa n ' ü l Askeri'nin (A . M ) oğlu ve İmôm H useyn ' i n (A.M ) soyundan gelen dokuzuncu İ m ô m olduğu, Oniki İ môm'ın (A.Mi so­ n uncusu bulunduğu h a k k ı nda Şia ve E h l - i Sünnet kayna k­ ·t<ı rından gelen hadisler, «Bıhôr' ü l - Envô r» ı n L l . c i l dinde­ d i r. Bu hususta, « İ mômet» bahsinde gerçekten lzô h ı verdi­ ğ i miz c i hetle burda , bu ba hsi tekrô ra l üzum görm üyoruz ( Mezk u r c i l d i n 65-1 09. Sahife!erine bakın ı z ) . Emir' ü l - M ü '· m i nin'den (A. M ) lmôm Hasa n ' ü l - Askeri'ye d e k (A. M ) E i mme-i H üd ô ' n ı n (A. M ) b u hususta ki beya n l a rı d a aynı kitapta mevcuttur (S. 1 09-1 62) . .. • •

ı·ı

Rôbıtat'ül- Alem'il- l slômi'nin verdiği cevabın metninin fotoğ­

rafyası, kitabımızı n sonundadır.

- 207 -


/

/'

Gaybet.

§ Hz. H uccet'in (A.F) i k i goybetleri, yôni g izlenişleri vardır; birincisi, doğdukları a n d a başlar; h i cretin ü çy ü z yirmisekizinci y ı l ı Şôbô n ı n ı n onbeşinci g ün ü ne d e k s ü rer.

Bu m üddet içinde, Onikinci İmôm'ı (A.F ) . babalı i m a m Hasa n ' ü l - Askeri (A. M ) . a shôbın ı n i leri g elen lerine gös­ termişler, kendilerinden son ra Allah H ucceti ve ü m meti n i m a m ı olaca k l a rı n ı b i l d i rm işlerd i r; birçok k işi de, çeşitli m ü na sebetlerle kendi leri n i görmüşlerd i r. Ancak bu görüş­ ler, . h i kmete mebni. ô ni olmuştur. «Gaybet-i Sugrô - Kü­ ç ü k g izleniş çağ ı » denen ve yetmişüç yıl s ü ren bu m ü d ­ d e t iç i nde, Sôhib'üz - Zama n'la (A.F) Şia a rasında, ge,ne kendilerinin emirleriyle, birbirleri n i istihlôf eden dört kişi, Sefi rl ik h izmeti n i görm üşlerd i r. B u n l a r, Dört Nôib, Dört Se­ fir a n la m larına gelen «N üvvôb-ı Erbaa, S ü ferô-yı Erbaa» d iye anı lırlar. * .. *

§ Dört Sefir.

1 ) Amr' ü l - Amrl o ğ l u Said oğlu EbO - A m r Osman. Esedoğu lları boyundan olan ve zeytinyağı satm a k la geç i n d i ğ i için, zeytinyağcı a n lamına g elen «Zeyyat» ve «Sem môn» diye a n ı l a n EbO · Amr Osman b. Said , İmôm Al iyy ' ü n - Nakıy (A. M) ve Hasan ' ü l - Askeri'nin (A. M ) as­ hôbınc'a ndır. İmôm A l iyy'ün - Nakry'ye (A. M ) . daha çoc u k denecek bir yaşta, onbir yaşla rında h izmete baslamış, i môm Hasa n ' ü l - Askeri'nin (A. M ) vek i l l i ğ i n i ifa etmiştir. Sômırô ' n ı n «Asker» mahallesinde oturd uk la rı için «Aske­ ri» d iye de a n ı l ı rl a rd ı . İ môm'la (A.M) Şia a rasındaki sefi r­ li kleri dolayısıyle ken d ilerine, İmôm'ın Kapısı a n la m ı na «Bôb» d a denmişt i r. Ahmed b. İshak b. Sa'd'ül - Kummi. lmôm Allyy'ün Nakıy'ye (A. M ) . « Efend i m , her vakit sizinle müşerref ola­ m ıyoru m ; böyle zaman l a rda bir müşkile d üşersem, k i m i n - 208 -


söz ü n ü tutayım» d iye sormuş. İmôm (A. M ) . kendisine. «Bu Ebu - Amr, kend i s i n e i n a n ı l ı r, emin bir kişidir; size. ben i m ta rafımdan n e d erse, o söz, bendend ir» buyurmuşlardı. Ahmed der k i : « İ môm Aliyy'ü n - Nakıy (A. M) vefôt ett i k­ ten sonra oğul ları İmôni Ebu - M u h a m med Hasa n ' ü l - As­ keri'ye fA . M l . qene a y n ı soruyu sord u m . O da ba na . «Bu Ebu - Amr, i n a n ı lı r, emin kişidir, hayatta da, mematta da i n a nd ı ğ , m 7 ft t t ı r ; O , s ı ze n e söylerse, ne buyurursa , ben­ d e n d i r» dedi ler. Abd u l l a h b. Ca 'fer. « B i r g ü n » der, «Ahmed b. ishak'ın yan ı na vard ı m ; Ebu - Amr ordaydı, Ahmed'in ya n ında otu­ ruyord u . Ahmed'i kastedere k. Bu şeyh, d e d i m , bizim ka­ t ımızda, sözü n e i n a n ı l ır, g e rçek b i r kişidir; bize, senin hak­ kında sözler söyledi; A l la h için, sen i i n a n ı l ı r kişi bilen i k i lmôm hakkıyç i n , Ebu-M uh a m med'in (İmôm Hasa n ' ü l - As­ keri A M) o ğ l u n u görd ü n mü? Bu sözü m üzerine ağladı d a , Ben sağ ken kimseye söylemezsen a nlatayım d ed i . Söz verd i m . Evet d e d i , boynu böyleyd i. B u sözüyle ôzô bak ı m ı nd a n tam ve olgun oldukları n ı b i l d i rd i . Adı ned i r de­ d i m ; Bu soruyu sorma kta n nehyed i l d i n iz buyurd u . » Birg ü n Şia 'dan k ı r k kişi, kendilerinden sonra A l l a h H uccetin i n kim olduğunu sormak ü zere i m a m Hasa n ' ü l Askeri'nin (A. M ) h uzuruna va rmıştı; İmôm (A. M ) . « Ben­ den sonra H uccet k i md i r d iye sormaya g eldin iz, d e ğ i l mi» buyurdular. Meclistekiler, evet dediler. O sırada meclise. Ayparçası gibi bir çocuk geldi; Ebu - Muhammed'e (imôm Hasa n ' ü l - Askeri A . M ) çok benziyord u . İmôm (A. M ) . «Ben­ den sonra i m ô m ı n ız, size h a life m budur; benden sonra d a ğ ı lmayı n ; yoksa hepiniz de, din i n izde helôke düşersi­ n iz; ş u n u d a bilin ve bi ldiri n ki bugünden sonra O'nu, bir daha göremeyeceksi niz. Osman ne d erse kabul edi n , onun e m r i n e uyun, söz ü n ü d i n leyin. Art ı k o, imôm;rnzın h a l ife­ sid i r; e m i r, ona rôci'd i r» buyurd u l a r. i ma m Aliyy'ün - Nakıy'ye d e (A. M ) veka let h izmetini Hô eden Said oğlu Osman, i m ô m Hasa n ' ü l - Askerl' n i n - 209 -

F. 14


(A.M ) vek i l l i ğ i n i d e yapmıştı. İ mô m Hasa n ' ü l - Askeri (A. M) vefat etti kleri zaman, m ü bôre k cesetlerini Osman b. Said y ı kamış, techiz ve tekfin edip elleriyle kabirlerine yer­ leştirmişlerd i ki buna, İmôm ta rafın d a n memur oldukları a n laşılmaktad ı r. i môm-ı Zamôn'ın (A.F) gaybet za manla rında, rine geıen malları, yağ kaplarına korlar, gizl ıce (A.F) götürüp teslim ederlerd i . Gereki rse, Şia'ya, (A.F) yazı l ı emirlerini (Tevkıy'lerin i ) getirirl erd i ; de Şia ' n ı n m u ş k ı l işleri halled i l ı rd i .

ken d i l e­ imôm'a İmôm'ın böylece

Osman ' ı n vefôt tar i h le,r i n i kesin olara k bilemiyoruz; Bağdad'da medfundurlar. 2) Osman o ğ l u EbO-Ca'fer Muhammed. Osman b. Said'in vefatlarından sonra sefirlik h izme­ tin i , o ğ u l l a rı EbO-Ca'fer M u h a m med lfô etmişlerd i r. İ m ô m H a sa n ' ü l - Askeri (A. M ) , hayatla rında, Osman b . Said ' l e o ğ u lları E b ü - Ca 'fer Muha mmed ' i n sefir l iklerini Şia 'ya bildirmişlerd i . Birg ün İmô m'ı n (A. M ) kapılarına Yemen l i ­ l e r gel m işler, mal getirmişlerd i . İ môm'a (A.M ) haber veri­ l i n ce l môm (A.M) Osman b. Said'i çağ ı ra ra k «Osman » bu­ yurmuşlardı, «Sen emin, i n a n ı l ı r bir kişisin; Allah m a l ı n ı a l m a kta da vek ı ı ı m s ı n ben i m . Yemenl i ler mal getirmişler; g it, a l . » Sonra d a huzurlarında b u l u na n lara , «Şô h i d o l u n , Osman b. Sald ' i l - Am ri, ben i m vekil i m d i r; o ğ l u M u h a m ­ med ,de, Mehdi'n iz o l a n o ğ l u m un vekil i d i r» buyurmuşlardı. Osman b. Said'in vefatlarından sonra İmôm'd a n (A. M) o ğ u l la rına şu meôlde bir başsa ğ l ı ğ ı mektubu gelmişti: « Gerçekten d e biz, Allôh'ınız ve gerçekten d e ona dönenleriz (Kur'ô n - ı Mecid; il, 1 56) . Emrine teslim olmu­ şuz; kazasına rızô göstermişiz. Baban kutlu yaşa d ı ; temiz öld ü ; Allah ona rah met etsin; onu, dostl a rı n a , efendile rina kavuştu rsun. Üstün ve ulu Al lôh'a ve onlara ya k ı n l ı k kas­ tıyla, onların işlerine çalışma·ktan g eri kalmadı. A l l a h yü­ z ü n ü n u rland ı rsın; tnkslratını bağışlasın . » - 21. 0 -


B i r başka tevkıy'de d e , «Al la h sen i n ecri n i , sevôbım a rttı rsı n ; bu yas yüzünden de sana l ütufta , ihsônda b u l u n ­ s u n . S e n de felô kete u ğ radı n , b i z d e u ğ radık; ayrı l ı ğ ıyla sen d e yalnız ka l d ı n , biz de yalnız kal d ı k. Allah, göçtüğ ü yerde onu sevindi rs i n . K u tl u l u ğ u n u n e n yüce d elili ş u k i . Al­ lah ona, kendisinden sonra yerine geçmek, onun işini y ü k­ lenmek ve onu ra h metle a nd ı rm a k i ç i n senin g ibi bir o ğ u l vermiş. Ben , A llôh'a ha mdolsun d e ri m ; çü nkü onun ye­ rine geçmenle can l a r h uzur içinde. Üstün ve yüce Alia:·ı, sa na i hsôn iyle, seni o n u n yerine geçirmesiyle, o n l a rı bu huzura kavuşturd u . Allah yard ımcı n olsun; sana g ü ç - kuv­ vet versi n ; ya rd ı m ets i n ; başarı vers i n ; dostun , koruyu­ cun, görüp g özetenin olsun» buyurmuşlard ı r. İbrôh i m b. Mehziyôr'il - Ehvôzi, Ebu - A m r'ın vefatla­ , rından sonra oğul la rına, «Oğul, baba n ı n h ayatında da, Al­ l a h ondan rôzı olsun, onu d a rôzı etsin, yüzünü n urla n­ d ı rs ı n , bizce dôima g üven i l i r kişiyd i n ; iş, bizce, o l d u ğ u g i­ bi y ü r ü r; oğul ba basın ı n görd ü ğ ü işi yapa r, g üçlend i r i r; buyruklarımızı buyu rur; A l l ô h ' ı n yard ımıyla da işimiz, böy­ lece s ü ren> meô l i n d e b i r tevkıy' geld i ğ i n i rivôyet eıd er. Ab­ d u llôh b. Ca'fer'il - H myerl de Ebu - Ca 'fer'in veki l l i ğ i n i rivôyet etmiştir. İ s h a k b. Ya'kub, M u h a m med b . Osmô n ' i l­ Amri'ye, bôzı m ü ş k i l lerini a rzetti ğ i n i , Sôhib'üz- Za man'­ d a n (A. F). «Allah ondan da, babasından da rôzı olsun, M u­ h a mmed b. Osmô n ' i l - A m rl, bizim i n a n d ı ğ ı m ız, g üvend i­ ğ i m i z k i ş i d i r; onun yazısı, ben i m yazımdır» meô l i nde bir tevkıy' gel d i ğ i n i söyler. Ebu - Ca'fer M u ha m med, babala rının vefatlarınd a n önce de i môm-ı Zamô n ' ı n (A.F) sefirli k hizmetlerini lfô ederlerd i ; a rada b i r onlara da tevkıy' g e l i rd i . Sağ l ıkları nd a kabirlerini hazırlamışlar, vefôt edecekle­ ri g ün ü bildirmişlerd i . H e rg ü n , hazı rladıkları ka bre g i re r­ ler, orda Kur'ôn-ı Mecld 'd en b i r cüz' okurlard ı . B i l d i rd i kle­ ri zamanda, h i c reti n üçyüz beşinci yı l ı Cumôdelôh ı rası n ı n - 21 1 -


son g ü n ü vefat ettiler ve Bağ da d 'd a , hazırl a d ı k l a rı kabre defned i ld i ler. 3) H useyn b. R u h . Nev-bahttler soyundandı r. Künyeleri, E b ü ' I - Kaa s ı m» d ı r. İ môm-ı Zamôn'İn (A.F) e m i rleriyle, tevkıy'leriyle se­ firli'k . hizmeti, Muha m m ed b. Osma n'dan sonra ken d i lerine veri l miştir. Ebu - Ca'fer Muhammed b. Aliyy'il - Esved'den rivôyet e d i l d i ğ i g ib i Ebu - Ca 'fer M uha mmed b. Osman'ın vefôtlarınd a n iki , yah ut ü ç v ı ı önce de sefaret ve vekalet h iz meHn i , Muhammed b. Osman'ın b i l g i l eriyle ve i m a m · ı n (A.F) emirleriyle itaya başlam ışlard ı . Ebu - Ca 'fer M uham­ med , vefatlarından evvel Şia ' n ı rı i leri gelenlerin i çağırm ış­ lar, sefarete, ı m a m ' ı n (A.F} emırleriyle Huseyn b. R Cı h ' u n tayin edil·d i klerin i b i l d i rmişler, «Benden sonra o n a baş­ vuru n ; işlerinizi, onun vasıtasıyla görün» demişlerdi. Ebu - Ca 'fer'iın kızları ümmü K ülsü m, uzun yı l l a r, H u ­ seyn b . Ruh 'un, Ebu - Ca'fer Muhammed'e veka lette bu­ l u n d u kların ı bildirmişti r; hattö bu h izmetlerine karş ı l ı k kendilerine, h e r ay otuz dinar da g e ç i m parası veri l me­ d eydi . M uhammed'in vefôtlarından sonra kendıleri bu hız­ mete tayin buyuruldu lar; bu h ususta kend i l erine ilk tev­ k ı y', ü çyüz beş Şevvôl i nde gelmişti. H useyn b. Ruh, takıyyeye pek riôyet ederlerd i . Üçyüz yirmia .tı şabônında vefat ettiler ve Nev-bahtller kabris­ tanına detned i l d i ler. 4) Ali b. M u h a m m ed 'is - Sam u r1. İmôm-ı Zamôn'ın (A. F) emi rleriyle H useyn b. R u h ta­ rafınd a n , kendi lerinden sonra, yerlerine sefir ::>!ara k tôyin edi l d ikleri bildirilmiştir. Künyeleri « Ebü'I - H asan» d ı r . Şia, onu n vasıtasıyla gelen tevkıy'lere uyar, soru lara , delalet­ leriyle cevap a l ı rd ı . Vefatlarına yakın, i leri gelenleri ça­ ğ ırdı l a r ve onlara, Sôhi b'üz - Zaman'dan (A.F) gelen tev­ ıkJy'ı gösterdiler. Tevkıy'ın môli şuydu : - 212 -


« Ra h mô n ve Rahim Allah adıyla. Ey Samıra 'l ı M uh a m­ med oğlu Ali. Allah sen in yüzünden. kardeşlerinin ecrini o rtt.ı rs ı n . Sen öleceksin; ö l ü m ü ne de a ltı g ü n kalmışt ı r. İşi­ n i derleyip toparla ; ö l ü m ünden sonra d a , yerine geçmek üzere. birisi hakkında tavsiyede bulunma. Gerçekten de a rt ı k tam Gaybet başl a m ıştır ve z i k ri y ü celdi kçe yücelsin, A l l a h izin vermed i kç e z u h u r yoktur; z u h u r, a ncak O'nun izniyle o l u r; bu d a uzun b i r zaman sonra. kalb:er kasvete d üştü kten, yeryüzü cevirle doldukta n sonra o l u r ancak, Şla m a , beni görd ü kleri n i söyleyenler g elecektir; fa kat Süf­ yônl'ni n ç ı kmas ı ndan, yüce sesin d uyulması ndan önce be­ n i görd ü ğ ü n ü idd iô eden, yalancı d ı r, ifti rôcıdır. Hôlden h ô ­ le çevirmek. g üç - k uvvet, a ncak y ü c e v e u l u Allöh 'ındır.» Şia n ı n ileri gelenlerinden bu tevkıy'i istinsôh edenler d e o lmuştu. Gerçekten d e tevkıy'in gelişinden altı g ü n sonra Ali b . M uhammed'i dolaşmaya g iden lerden, ona , senden sonra vasıyn k i md i r sorusunu sora n l a ra , Ali b, M uhammed, « Em i r, a ncak Allôh'ınd ı r; O . yapaca ğ ı işi ye­ rine getirir» cevô b ı n ı verm işler ( LXV: Ta laak, 3.) ve bu söz. son sözleri olmuştu. H icretin ü çyüz y i rmisekizinci y ı l ı Şôbônın ı n onbeşinci g ü n ü vefôt etti ler; vefôtla rıyla «Gay­ bet-i K ü b rô - Büyük, uzun g iz l i l i k çağ ı » başladı. Bir yıl sonra vefôt ettikleri d e rivôyet e d i l m iştir. Rıdvôn'ullôhi a leyhi m ecmaln . • • •

§ Sô h ib'üz - Zamôn'ın (A. F) . k ı saca hôl tercemeleri n i yazdı ğ ı m ı z bu dört seffrinden başka İbrô hlm b. Mehziyôr, İbrôhlm b. M uhammed'il - Hemdônl, Ah med b. İshak ' ı l Aş'arl. Ahmed b. Ha mza b. Elyesa', Ca'fer b. Süheyl, Ebu Hôşim Dôvud b. Kaasım'il - Ca'ferl, Ebü'I - Hasan Muham­ med b. Ca'fer'il- Esed!, M uha mmed b. İbrôhlm , Ebu - M u­ hammed ' i l - Vecnfü, Ömer' i l - Ehvôzl g ibi zatım da 'vekô­ let h izmetlerini görmü şlerd i r; a ncak b u n la r, k ü ç ü k h izmet lerd e bulun muşla r, g e rekince bunlar d a Dört Seflr'e baş- 213 -


vurmuşlard ı r (Hôl tercemeleri için · «Tenkıyh'ul - M a kaal»e bakınız).

\ \

§ Sôhib'üz - Zamôn (A. F) . «Gaybet-i K übrô» da, a rad a sefir yokken , Şla ' n ı n nasıl h a reket etmesi g erektiğini d e môlini yaz d ı ğ ı m ı z şu tevkıy'lerinde beyan buyurmuş­ larıd ı r : «Yeniden yeniye o rtaya ç ıkan olaylard a , h a d islerimizi rivôyet eden lere başvurun; ç ü n k ü o n la r, sizin üzerin izde h uccetimdir ben i m ; ben de on lara A l l a h h uccetiyim. Gay. betim zamô nı n da, benden faydalanmak, b u l ut a ltına g i rd i ­ ğ i zaman. g üneşten fayda lanmaya benzer. Yıldızlar, nasıl gök ehline a ma nsa, ben d e yeryüzündekilere amônım; on­ lar, ben imle esenleşirler. Soru ka pısını kapatı n ; size g erekmeyen şeyleri sormayın; bilmediğiniz şeylerin üstüne d üşmeyin.» Tevkıy'lerindeki son e m i r. V. SOre-i Celilenin {Môidel, «Ey inananlar, size açıklan ınca, hoşu nuza g itmeyecek şeyleri sormayın . Kur'ôn indiri l i rken , bunlara ôit bi rşey so­ rarsa nız. hükmü a ç ı k l a n ı r size . . . » meô l i ndeki 1 01-1 02. ôyet-i kerimeleri hatırlatmakta d ı r. .. .. ..

Metni n i n tercemesin i sunduğumuz son Tevkıy'deki «Bulut a ltında kalan g ü neş», Côbir b. Abd u l lah'il - Ansôri'­ d e n (R.H) rivôyet edilen had1s-i şerifte de geçer. RasCıl-i Ekrem {S. M ) , Cenôb·- ı Côbir'e, «Gerçekten de vasıylerim ve M üs l ü manların benden sonra ki imômları Oni kidir; onla­ rın i l ki A li'd i r; sonra Hasa n , H useyn, son ra Huseyn' i n oğ­ l u Ali, sonra Bôkır d iye tanınan ve A li'n i n oğlu olan Mu­ hammed'·d i r. va Côb i r, sen o n u n zamanına erişeceksin; ona beni m selôm ı m ı söyle. Sonra Muhammed'in oğlu Ca'­ fer, sonra Ca'fer'in oğlu MOsô , sonra M Osô' n ı n oğlu Alt, sonra Al1' nin o ğ l u Hasa n , sonra da Kaa im'dir ki a d ı , be­ n i m a dımdır; künyesi ben i m k ü nyem. Allah yeryüz ü n ün d o­ ğ u ları n ı , batıları n ı , onun iki eliyle a ça r; öyle b i r kişid ri o ki, - 214 -


d ostlarından g izlen i r; o n u n İ m a m l ı ğ ı n ı a ncak kalbi. Allah tarafından sınanmış kişi kabul ve tasd ıyk eder» buyu r­ m uşlard ı r. Côbir, «Yô Rasulal l a h , o, gizl iyken insa n l a r on­ d a n fayda lanırlar m ı d iye sord u m ; Rasu l u l la h (S. M ) . Evet ben i Peygamberlikle gönderene a ndolsun ki i n sa n la r, g ü­ neş bulut a ltına g irince nasıl ondan fayda l a n ı rlarsa, o n u n vi lôyet i n i n n uruyla, o gizl iyken o n d a n ö y l e fayda:anırlat; bu A l l ô h ' ı n g izled i ğ i , A l l ô h ' ı n bilgisinde sakladı ğ ı birşey, b u n u , e h l i nden başkasından g izle buyurd u l a r der» (Yenô­ bi'ul-Mevedde; Vl l l . Basım; Kum-1385 H. K 1 964, S. 494495 ) i m a m Zeyn'ül - Abidin A li b. H useyn (A. M ) . «Yeryüzü, A l l a h Adem'i (A.M) yarattığı andan beri, A l l a l;ı H uccetin­ den hôll ka lmamıştır; ama o H uccet görü n ü r, ta n ı n ır; yô­ hut g izlenir, görünmez; fakat kıyômet kopuncaya dek yer­ yüzü Allah Huccetinden h ô li ka l maz; bu böyle olmasa, A l­ l ô h 'a k u l l u k edilmen> buyurmuşlard ı r. İmôm Ca'fer' ü s Sôdı k'tan (A. M ) aynı meôlde bir h a d i s rivayet o l u n m u ş ve rivôyet eden Sü leymôn ' ü l-A'meş b. M i h rôın, İmôm'a (A. M ), «Gizli ola n , b i l in meyen Huccet'ten insa n l a r nasıl fayda la­ n ı rlar» ıd iye sorunca İmôm (A.M ) . «Güneş bul utla örtül­ d üğ ü zaman ondan nasıl fayd a la n ı rlarsa» buyurmuşlardır (Ay n ı ; S. 478. Hicri 1 48 de vefôt eden Süleymôn 'ıın h ô l ter­ cemesi i ç i n «Ten kıyh'ul - Makaa l » e ba kın ız; i l , S. 65-66} * * *

§ Onikinci İmôm'ın (A.F) gaybetleri dolayısıyle, kendi­ leri n i n sefirl i k ve nôiblik h izmetler i n i , emi rleriyle görenler b u l u nduğu g ibi bu makaama sôh ib oldukla rı n ı iddiô eden­ ler, bu suretle d ünyô larını mô m u r etmeye, h a l k içinde mevki lerini yüceltmeye ç a l ı şa n l a r d a ç ı kmıştır. Böyle yo­ lan b i r dôvaya i l k g i rişen, Hasen 'üş - Şerli a d l ı biriydi. Yalancılar :

Hasan'üş-Şerii. Bu adam, İ m ô m A liyy'ün-Na kıyy ve Hasen'ül-Askerl'- 215 -


n i n (A. M ) ashôbındanken s on radan, O nikinci İ m ô m ' ı n ( A . F ) n a i b l i ğ i n i i d d i a etmiş, d a ha sonra da i lhad v e k ü f ü r i n a n ç l a r ı n ı telkıyne başlamıştı. lmôm'dan (A.F ) . EbCı'l-Kaa­ sım H u seyn b. RCıh'a gelen tevkıy'de, bu çeşit inançlardan beri oldu kları, ŞerH, Nemir!, H i lô ll ve Bilôl ile benzerleri­ n i n , kend ilerine isnôd ve iftirada b u l u n d u kları, kend i l eri­ n i n , önde de, sonda da, a nca k Allah'a daya nd ı kları, O ' n d a n ya rd ı m i stedi kleri bildiril mekteyd i . Tevkıy'leri, «0, her i ş i ­ m izde b i z e yeter v e ne de g üzel veklldir» sözyle b itiyor­ du (Ten kıyh'ul-Makaal; 1 , 2. Kısım, S. 284-285) . Ahmed b. H i l ô l ' i l Kerhi. Hicri 1 08'de doğ muş, 267'de ö l mü ş t ü r. Süferô-yı E r­ ba 'dan Osman b. Sald' i n sefa reti n i kabCıl etmişken, o n u n vefatından son ra oğ l u EbCı-Ca'fer M u h a m med' i n sef i rli­ ğini kab u l. etmemiş, Sahib'üz-Zamôn'dan (A. F ) . bu adamın mel'un olduğu na , ken d isine uyulmaması gerekt i ğ i ne d a i r Tevkıy'gel miş, Şerll, Nemir! v e B i lô ll i l e ·kendisine lanet e d i lmişti r. imamla r h a kkında aşırı inanç besleyen bu adam­ da n , l m ô m Hasen' ü l-Askerl' n i n de (A.M ) teberrl etti kleri rivayet o l u n u r. Kendisine «Sa n 'at düzmeye çalışan SCıfi» dendiğine göre, tasavvufun aşırı i nançlarını ben i msed i ğ i de a nlaş ı l ma kta d ı r (Tenkıyh'ul-Makaa l ; ı . Ayn ı kısım, S. 92-1 01 ) . M u h a med ıb . A ll b . Bilôl. İ m ô m Hasen'ül-Askerl'n i n zamanlarında ve Gaybet-i Sugrô 'da yaşayan EbCı-Tôh i r M u h ammed b. Ali b. B i l ô l , i m a m ' ı n (A. F) e m r i n e rağmen EbCı-Ca'fer Muhammed'e uymamış, H useyn b. Rüh'a gelen Tevkıy'de, lanet edi len ''e teberrl olunan kişiler arasında adı geçmiştir (Ten kıyh'ul ­ M a kaa l ; 1 1 1 . S. 1 69) . M u h ammed b. Al iyy'iş-Şa lmagaani. K ünyesi Ebü-Ca'fer olan ve İbn Ebi'l-Azô k ı r diye ta­ n ı n a n bu adam, Bağdad 'ın Vasıt bölgesinde Şalmagan d e- 216

-


nen b i r yere mensuptu. Telifleri d e bulunan Şalmogani. sonradan m;nrı inançlara sapmış, Dört Sefirden Ebü-Ca' ter M u h a m med b . Osmôn 'o hôşô, Hz. Rasü l - i Ekre m ' i n (S. M ) r u h u n u n h u l ü l etti ğ i n i , Ebü' l-Kaasım H useyn b. R ü h ' a , Emlr' ü l - M ü ' minln' i n , EbO-Ca'fer'ın k ı z ı Ü m m ü Kulsüm'a da Cenôb-ı Fôtımô'nın (A.M ) ruhıarının h u l u l eyled i ğ i n i iddiô etmiş, H useyn b. ROh, bu adama uya n la ra , ondan uza k­ laşmalarını, ona uymamalarını yazı l ı b i r kôğıtla b i l d irmiş, aynı kôğıtta ona lô net de etmişti. Şo l maganl. bu kôğıdı görünce, şiddete! ağ lamaya başla mış, a d a m larına, lônet. uza klaştırmak ·d emektir; bu yazıyla beni m azobtan , a teş­ ten uzaklaştırıldığ ı m ı bildiriyor demişti. Sonunda Tanrı l ı k d avasına da g i rişen b u adam hakkında, ü çyüzyirmi i k i h ic­ rfde, İmôm-ı Zamö n ' d a n (A. F) H useyn b. ROh'a gelen Tev­ ık ıy'de lônet edilm iştir. İbôhayı da kabOI eden Şalmaganl'ye b i rçok kişi uymuştu. Bötıl i nançları d uyulunca bir a ra l ı k M usul'a kaçtı; son ra gene Bag·d ad'a g e l i p g izlendiyse d e üçyüzyirmi i kide tutu l u p Abbasoğ u l l a rından Rôzl-Bil l ô h ' ı n emriyle as ı l d ı , cesed i ya kı lıp k ü l ü savru l d u (Ten kıyh'ul­ M a ka a l ; 1 1 1 . S. 1 56-1 57) . M uhammed b . Nusayr'in-Nemlri. ıB asra ' l ı d ı r. i m a m Hasen' ü l -Askerl' n i n (A.M ) vefatla­ rından sonra ve Şerll'yi m üteô kıb, EbO-Ca'fer M u h a m med b. Osmô n ' ı n m a ko a m ı n ı idd iôya kalkıştı; İmôm'ın (A.F) ka­ pısı olduğunu söylemeye g irişti. İmôm Aliyy'ü n-Nakıy (A.M ) . bu adama, l b n Baba denen Hasan b. Muham med'e ve Kazv i n ' l i Fôris b. Hôtem'e lônet etmişlerdi . M uham­ med b. N usayr, Tenôsuha, hu l u l e i n a nı r, ibôhayı tervic eder, erkeklerle evlenmeye cevaz verirdi . M uhammed b . M üsô b. Hasan b. Fura t da bu kişiye meyletm iş ve kuvvet bulmasına sebeb o lmuştu. EbO-Ca'fer M u ha mmed b. Os­ m a n , Muhammed b. N usayr'a lônet etmiş, onu h uzurun­ d a n kovm uştu. Huseyn b. ROh'a gelen Tevkıy'de Sôhib'üz­ Zamôn (A. F) . bu adama, Şerll'ye, Ahmed b. H il ô l 'e ve M u­ h a mmed b. Bilôl'e lônet e d i l m iştir (Tenkıyh'u l-Mokaal � i l i , s . 1 95--1 96) . - 217 -


M uhammed b. M uzaffer. Ebü-Delef'il-Kôtip d iye tan ı n m ı ştı. Ö nceleri «Muham­ mese» d e n , yanı M uh a m med, Ali, Fôtıma, Hasan, ve H u ­ seyın'i (A. M ) bir n ü r tanıyıp birini öbürü nd e n üstün say­ mayan ve bunlarda, hôşô, U l ü hiyyeti n temessül ettiğ i n e i n a n a n tôi fedendi; sonradan büsbütün aşırı inanca sap­ mış, en son und a d a ç ı l d ı rmıştı; bu yüzden «Kôtib'ül- Mec­ n ü n » d iye de a n ı lı rdı. Bu a dam da imam· ı n (A F) babı ol­ d u ğ unu iddia etmiş, fakat başına toplananlar olmamıştı (Tenkıyh ; 1 1 1 , S. 1 88-1 89) . H useyn b. MansQr'il-Haııac. Bayzô' l ı , Nişabur'lu, Merv'l i , Tô Hkan ' l ı o l d u ğ u rivayet e di l i r. Birçok yerelri dolaşmış, b i r m ü ddet Kum'da otu r­ muş, s ı nırları bekleyen a s kerlere katı lmış, ü n l ü süfilerla görüşmüş, daya n ı l maz riyôzatla rda bulunmuş, inancında­ ki aşırıl ı k yüzünden sekiz yıl hapsed i l m i ş olan Huseyn b. MansOr'un, cômilerde, soka klarda, bağı ra-bağıra, ha lk.:ı «Beni öld ürün , kanım helô l d ı r size» demesine, şiirlerinde, beden i n i , LôhOt'a bir perde görmesine, hayôtını ö l ü m ü n ­ de saymasına bakılırsa, a ş ı rı inançlar ve riyôzatla r yüzün­ d e n a kli dengesin i yitird i ğ i n e d e h ü kmedilebi l i r. Büyük ._ i n l_filine kendisini Şii gösteren, mevki sôhiplerine, Şla...bi!g h a l kaysa süfi� rünen. kerametleri soylenen, buiiTara i na n mayan:arca , � bi len ve olaganüstü şeyleri bu bil­ g iyle gösteren H useyn b. Mansur da, İmôm-ı Za môn'ın (A.F) kapısı olduğunu iddiô etmiş, h a k kında gelen tevkıy'le lô netlenmişt i r. Sonraları daha d a ı leriye g itmiş, tçın rı l ı k... davasına g i rişmişti. Sözlerinde, ş i irlerinde ve yazı l a rında görü ld ü ğ ü n den öldürü lmesine h ükme­ ş�rlata a ş d i lmiş, v ı ü k m ü s eksen dört b i l g i n imzalamış. üçyüz­ dokuz y ı l ı Zi'lkades i n i n yirmidördüncü günü Ba ğdad'd a h a l k ı n ö n ünde kend isine bi a vur u , sonra el leri, ayakları kesi lip asıla ra k öldürü l m üştur. Asılmasın

;�� �

- 218 -


ra baş ı kesilerek Bağdad köprüsünde teşhir edi lmiş, son­ d a cesed iyle yakılara k k ü l ü Dicle'ye savrul muştur.

ra

* * *

Bu ad larını a nd ı ğ ı mız kişilerden, bilhassa H useyn b. Mansur'il-Hal lôc, ö l ünceye d e k dôvôsından vazgeçmeme­ si ve öldürülüş tarzı do!ayısıyle İslôml edebiyyatta, bi lhas­ sa son şô i rler ve tasavvufa meyleden ler ta rafınd a n , aş­ k ı n . tah a m m ü l ün bir sem bol ü h ô l i ne gelmiş, «Maın sOr, Dôr, S ı r. S ırrı ifşô , Ha llôc . . . » sözleriyle işlenen mazm u n l a r d i le g etiri l mişti r; hatta bu h ususta mezheb kaydı bile d ü ş ü nül­ mez o l muştur. Şii o ld u ğ u h ô lde tasavvufa meyleden bil­ g i n ler bile onu môzOr g örmeye, h a k l ı bul maya yönelm iş­ lerd i r ki bunların son m ü messili, Rahmetli Cevad Fôzı l'dı r (Ma'sOmln-i Chardeh-gône; Ma'sOm-i Cha rdeh u m ; S . 251-256) . N usayr-i Nemir! ise i ra n'da kend i lerine, « Eh l - i Ha k» ve «Ser Sopordeg ô n » deyen Al'Allôhller a ra sında a n ı ld ı ­ ğ ı g ibi Türkiye'de Bektôşl v e Alevilerde de aynen E h l - i H a k'ta olduğu g ib i efsôneleşmiş b i r şekilde a n ı l ı r; b u n a , kitabımızın «Bôtı nll ik» h akkındaki böl ü m ü nde işôret etti­ ğ i m i z ci hetle burda tekrara ! üzüm g ö rmüyoruz (Bakın ız: Hôcc Ni'metüllôh-ı CeyhOn-Abôdi-i M ük rT; M üc ri m : Şôh ­ Nôme-i Ha kıykat; Bahş-ı Evvel ; İ ran - Fra n sa İ ra n - Şinôs1 Enstitüsü yay ı m ı ; Tehra n - 1 345 Ş; 1 966; S. 232-239. Seyyid M u h ammed Ali-Hôce E'd-Dln 'in «Ser-Sopordegôm a d l ı eserine d e bakınız; Tebriz-1 349 Ş ) . * .. ..

Mehdil ik dôvôsı. § Mehdl' n i n son zamanla r da çıkacağı h a·kkındaki ha­ dislere daya na ra k bôzı kişilerin Mehdi olduğu iddia e d i l ­ m iştir; bôzı kişi ler de bu çeşit d ôvôya g i rişerek meydana ç; ı kmış!arıd ı r. İlk olara k Hz. Emir' ü l-Mü'minln 'in (A. M ) o ğ l u lbn Hanefiyye (81 H . 700) , Mehdi olara k tan ın mış. belk i d e - 219 -


b u n a , bir a ra l ı k i ma met dôvôsında bul unması sebeb ol� m u ştur; fa kat sonra d a n , Zeyn' ül-Abidin A li b. H usey n ' i n (A. M ) i mômetini kabu l etmekle beraber vefatından son­ ra ö l med i ğ i n i , Medlne'de Radva d ağında g izlendi ğ i n i , zu­ hur eC:eceği n i söyleyenler ve buna ina nanlar olmuşt u r ( Ebu-Muhammed H a s a n b. M usô'n-Nevbahtl: Fıra k 'uş-Şta; M u ha mmed Sôd ı k A l ü Bahr' i l - U l u m ' u n notlarıyle; Necef-i Eşref; Murtazaviyye Küt ü phônesi, Hayderiyye Matbaası 1 355 H . 1 936; S. 1 7-1 9). l bn Ha nefiyye ' n i n oğlu na, Ebü­ Tö l i b oğlu Ca'fer'i n oğ l u Abdu l l a h oğl u M uöviye'ye, imam M uhammed'ü l-Bakı r'a (A. M ) . onun oğlu i m a m Ca'fer'üs­ Sad ı k'a (A.M ) , onun oğlu İ'S mfül'in o ğ l u M u h a m med 'e, i m a m M usa·ı-Közım 'a (A. M ) , imôm Al iyy ' ün-Nakıy'ye, i m a m ·Hasen 'ül-Askerl'ye (A.M) Mehdi d iyen ler de olmuş­ « Nefs-i Zekiyye» d iye a n ı l a n M u h a mmed b. Abd u llah b. Hasa n b. Hasan ' i l- Mücteba'ya Mehdl'lik isnad edi l d iğini, hatta bu yüzden Mehdi hadislerine doku n u l d u ğ u n u söyle­ m işti k (Aynı kita ba da b a kı n ız; S. 35, 63, 67-68, 72, 8083, 94 ve 97) . -

§Mehdf'yim d iye meydana ç ı ka n ların b i r kısmı, sanı­ yoruz ki tasavvufla, mistik inançlarla, Cefr, H u ruf bilgi leri g i b i uydu rma b i lg i lerle, g ü ç riyazatlarla a kli dengeleri n ! yitirenler, kendi ken d i lerini ina n d ı ra n l a r v e bazı saf k i şi­ leri de kandı ra nlard ı r; bir kısmıysa ô h ı retleri n i d ünyaya sata n la r, h ü küm ve h ü kumet peşinde koşanlard ı r. Bunla­ rın bazı l a rı Afri ka'n ı n g ü neyinde bir h ü ku met k u ra n İdris ( Öl ü m ü . 1 77 H . 793). M uvah ıddin devlet i n i kura n Ebü­ A bd u ı ı a h ' i l- Mehdl (524 H . 1 1 30), onun yerine g ecen Abd'ül­ M ü 'm i n (558 H . 1 1 63). M ı s ı r'da Fatımi d evleti n i n i l k ha li­ fesi Ebü-Ubeyd u l l a h ' i l-Mehdi (322 H . 934) g i b i bir müddet d ünyö saltana t ı n ı elde edenler vard ı r; Baba İ lyas (638 H. 1 240) . Ba ba isha k (638 H. 1 240) . Selçuk şehzödel i ğ i n i ve Baba İ l yôs ha life liğini i d d ia eden Cimri (677 H . 1 278) , Sı­ mavna Kad ısıoğlu Şeyh Bedred d i n (833 H . 1 429) . Hacı Bekta ş ' ı n nefes evladı ndan Kalender Celebi (935 H . 1 528) g ibi b i r iş başara ma y ı p o rta l ı ğ ı kana bulayan l a r, bu u ğ u r­ da c a n verenler vard ı r. - 220 -


§ H urufi Din i n i n kurucusu Şihôbüddin Faz l u llah d a (796 H . 1 294) Mehdi v e İsô o l d u ğ u n u , a y n ı za manda yeni bir d i n kuran peyga mber b u l u n d u ğ u n u , bütün peyga m­ berlerin kendi s i n i m ü jdeled i ğ i n i iddiô i l e işe başlamış, G u rgô n lehçesiyle yazı l a n «Côvidô n » adlı kitabı n ı . i l ô hi bir kitap olarak sunmuş, sonra d a kendi n i , hôşô, Allôh'ın zu­ h uru o l a ra k tanıtm ıştır. Öldü rü lü p leşi yerlerde s ü rü len bu adamı, Tan rı ve Mehdi olarak kabul edenler, yüzyı l l a r boyunca bu bôtıl inancı sürd ürmüşlerd i r; Tasavvuf yolu­ n u n tarikatleri nden H urufiliğe inananlar olmuş, Bektôşlle­ rin çoğ u bu i1n ancı benimsemiş, ş i irleri n i bu inançla ör­ m üştür ( Fazlu l l ô h ve H u rufili k için « H u rufili k Metinleri Ka­ ta log w> a d l ı kitabımızın «Önsöı » ü n e bakınız; Türk Ta rih Kurumu Yayım ı ; X l l . Seri-Sayı: 6; A n kara , Türk Tarih Ku­ rumu Basımevi-1 973; S. 1-33). * * *

B u a rada, E h l-i Sünnet kardeşleri m izden, Mehdi' n i n s o n zama nlarda doğaca ğ ı , son ra kendisini tanıtıp ö leme h ô k i m olara k dini ve s ünneti ihyô edeceği kanar:ıfö i bes­ leyenler de vard ı r ki bunlara göre Oniki Halife, Asr-ı Saô­ d etten sonra zaman - zaman ü mmete a d ô letle h ü kmeden oniki kişidir ve bun ların sonuncusu z u h u r edecek Mehdi'­ dir. Ancak bunların kimler olduğu hakkında kesin bir inanç d a yoktur. Mehdi'·n i n z u h u r zama n ı n ı SOre başlarındaki « H u rüf-1 Mukattam> yla, Cefr'le tôyin etmeye kalkışa n la r d a ol muştur. M uhyiddin İbn Ara bi'n i n (638 H . 1 240) üvey oğ l u olup onun tarikati n i temsil eden Konya ' l ı Sadrüddin (673 H. 1 274) . « Risôlet ' ü l - Mehdi» s i n de, Mehdi'ni n , a ltıyüz on üç yılı Ramazan a y ı n ı n y i rmiyedinci cumua g ecesi d oğ­ d u ğ u n u ( 1 21 6) . a ltıyüz e l l idört y ı l ında (1 256) kendisiyle görüştüğ ü n ü , a ltıyüz a ltmışa ltı yılında (1 267-1 268) . hal­ kın, birçok şaşılaca.k şeyler göreceğini, a ltıyüz seksenüç­ te ( 1 284) İsô Peyga mber'in (A. M ) gökten ineceğini bildi­ rir. Altıyüz e l l id ö rt y ı l ı ndan bah sederken, «Vaktimlzden ü ç yıl önce» ded i ğ i n e göre bu risôleyi 651 de (1 253) yazm ı ş­ tır (İst. Ayasofya Kütüphônesi, No: 4849; Mecmua ; 1 68.a- 221 -


1 80.a ) . Gene bu, «Şey h - i Kebir» denen Sadreddin. «Va­ s ı yyet - Nôme» sinde, vefatı ndan sonra , kendisine uyan­ l a rdan evli olmaya n ların Şam'a göçmelerin i , Şeyh'in, yôni İbn Arabl'n i n ve kendisin i n a n laşılmaya n sözleri üzerinde d urma maları n ı . İ lô hl maôrif kapıs ı n ı n, kend i ö l ü m üyle ka­ pa n d ı ğ ı n ı , a ncak Mehdi'ye u laşaca k olanları n , O'ndan feyza labileceklerin i bildirir ve Mehdi'ye, selô m ı n ın u laştı­ rılmasını d i ler (Abdü lbôkıy Gölpınarl ı : M evlônô Cela leddin: i l i . Basm, i st. İ n k ı lôp Kitô bevi - 1 959; S. 235-236: Metin ve Not) . § Mehdl'nin bôbı ve nôibi olduklarını iddiô edenlerin, Mehdl'l i k dôvasına g irişenlerin b i r kısm ı n ın, yeni bir din ku rmaya, ken d i leri n i Tan rı tan ıtmaya kalkışmalarından a cıkça a n laşı l ıyor k i bunlar H u kema tarafında n , Hind - i ra :ı, Yunan - Roma d ü ş ünceleriyle yoğ ru l a n ve zamana göre m üsbet bir ta rza sokulmaya ça l ı ş ı l a n Batıni inançları, bu ina nçlarla kaynaşa n Tasavvufun aşırı tela kkıylerini ben i m­ semişlerdir; kanaatleri, İsla mı esaslara uyma maktadır (Ya l a n Yere Niyôbet dôvasına g i rişen 'er için» «Bıhar·uı - Envôr» ın LI. Cildine de ba kınız: S. 367-381 ). Bun ların en acık örıneği , Fazlullôh-ı Hurufi ve «Vôridôt» a d l ı kita bından an­ laşıldığı g ib i Sı mavna Kadısıoğ lu Be,d reddin'dir k i bu adam sonrada n , Alevilerin bir kısmınca Seyyid tan ı nmış ve bil­ hassa Rumeli Alevileri arasında bir Bedreddin Ocağı ve Bedredd in Ta l ipleri türemiştir (Sımavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin a d l ı kitabımıza bakınız; ist. Eti Yayı nevi-1 966). Batınili ğ i yaya n l a r İslôm'a inanmamışlard ır: i sıam'ın üs­ t ü n l ü ğ üyle yıkılan inançla rı n , gelenek ve göreneklerin öcü­ nü, i sıam'ı böl mekle İslôm'd a n a l maya kalkışan kişilerd i r. § Son zamanlarda, yôn i Bat ı l ı d evletleri n sömü rge si­ yasetine g i riştikleri devirlerdeyse böyle iddialarla mey­ d a n a çıkanlar, doğ ruda n dçığruya sömürgecilerin ô leti Q): muşlar, d in leri n i d ünyaya satmışlard ı r. X l l l . yüzyılda yaşayan (XIX M . ) . tasavvufun a leyh i n d e olan, hatta M u hy'id-dln (Dini d i ri lten a n la mı na ) İbn Arabi'- 222 -


ye, « M ü mit'üd - din - Dini ö l d ü ren) d i yen, fa kat aynı za­ manda M i ' rôc ve Maôd h a k kında H u kemô inancına u ya n , M i 'rôcı v e maôd ı , cismônl, yôn i bu bedenle k a b u l etmeyen Şeyh Ahmed-i Ahsfü, doğ d u ğ u bölgeden i ra n 'a göçmüş, önce büyük bir sayg ı görmü şken ina nçları açığa çı ktıkça küfrüne h ü kmedil miş, Kerbelô 'ya g itmiş, orada da barına­ mayıp H icôz'a s ı ğ ı n m ış, 1 242 h icrlde ( 1 826) Medine ya­ kınlarında ö l m üştü (Reyhônet' ü l - Edeb; 1 , 2. Basım ; Côp­ hône-i Şirket-i Sehô ml-i Tab'-ı Kitôb - 1 335 Ş. S. 40-43) . Ahmed-i Ahsfü'den sonra, talebesinden Reşt'li Kaz ı m , üsta d ı na uya n la r tarafmçfa n «Şeyhi» denen bu yen i mez­ hebin m ü mess i l i ta n ı n mıştı. Raşt'lı Kôzım, «Tevhid , N ü büv­ vet, imômet, Maad» ve «Ad i» esaslarına, yani İmômiyye'ce Usul-i Din >> sayılan bu beş inanca, «Rükn-i Rôbı' - Dör­ d ü nc ü direk, esas» denen birşey ekled i . R ü k n - i Rabı', zu­ h u r u beklenen İ m ô m - ı Zamô n ' ı n (A. F ) , her ô n , bir nôibi o l d uğ u na i nanmaktı. Kôzım'a göre, i ma m (A. F) ta rafın d a n , Dördüncü Nô ibe gönderilen tevkıy', n a s s ile b i l d i rilen se­ firl i ğ i n , nôibliğin sona erd i ğ i n i b i l d i rmekted i r; fakat i m ô m '­ ı n . dô ima b i r nô iıbi vardı ve bu, ancak i rfan sôh iplerince, keşif ve i l h a m yol uyla, İ m ô m ' ı n ve nôibinin lutfuyla bi­ l i n i r. Böylece «Ad i» ve « Maôd» ô d etô , «Usul-i Din » d en d ı şa rda kal ıyord u . Şeyh Ahmed - i Ahsfü, açıkça böyle b i r dôvôya g ı rış­ memişti; fakat sözlerinde, «Huccet'ten d uydum» g i b i lôf­ l a r bul u n masına, kend i sine uya n l a rca , asrın m ü ceddidi ta­ n ı nmasına bak ı l ı rsa, böyle bir ma kaa mı beni msedi ğ i ne h ü kmetmek gerekmektedir. Reşt'li Kôzım'sa, Emlr'-ül M ü 'm i nln ' i n . (A. M ) olmadığında, içindeki aşırı iddiôların bu­ l unması, üsl ubu ve İmôm iyye bilginleri n i n ittifakıyla mu­ h a k k a k olan «Hutbet'ül - Beya n » ve « Hutbe-i Tutunciyye» yi şerhetmiş, hu şerh lerde ve diğer kitapla rında, gökler­ d e n , oralarda h ü k ü m s ü ren, a d ları, o ô n a dek işitilmemiş « Esmfül, Şemhfül, Atyfül, Sôsfül, Şem'On, Sedyfül . . . » g i b i meleklerden bahseden, kimya, l imya, simyô, n ücOm, h u­ rüf, havôs, vefk . . . g ibi u l O m-ı g a rlbeye ehemmiyet veren,. - 223 -


cefre. ebced h isaplarına d a ya n a n , a n la ş ılmayan şeyler çi­ zi ktiren b i r adamdı. Akli dengesi bozuk görünen, yôhut kendisini böyle g östermeye ç a l ı şan bu adam, «Rükn-i Rôbı'» tan ı n mış, 1 259 d a ( 1 843) Kerbela'da ölm üştü. Reşt'li Kazım. Kirma n ' l ı Hacı Kerim Muhammed H a n 'a icôzet ver­ miş olduğundan, ö l ü m ü n den sonra Şeyhiler, Kerim Han'a uymuşlar, ona uya n l a ra «Kerim Haniler>> denm 'şti (Reşt'li Kôz ı m ' ı n , Kerim H a n'a verdi ğ i icazetin sureti , Muhammed Ali Hôdi mi-i Şirôzl'n i n, « Behfühô çe migQyend » a d l ı ese­ r i n i n 36. Sahifesindedir; Tebriz 1 341 Ş. Kitôb - foroşi i Sôb ı rl Yay ı m ı ; 2 . Basım. Kerim H a n ' ı n hôl tercemesi için «Reyhônet'ül - Edeb» e bk. i l i ; 1 369 Ş. S. 359-360) . Sur­ d a , Ahmed-i Ahsfü'nin bir Fra nsız keş i ş i , Kôzım'ınsa, Vla­ d ivoskof'lu biri o l d u ğ u hakk:nda söylenti ler olduğunu da kaydedelim (Şeyh Muhammed ' ü l - Hôl isiyy'il - Kazı mi: Ki· tôb-ı H u rôfôt-ı irşôd ' ü l - Avôm yô Desô is-i Keşişôn d e ı İ ra n ; Yezd , ·Hey'et-i isıamiyye Yayımı - 1 367) . -

-

§ Reşt'li Kzım'ın derslerine devôm eden ve Şiraz'lı Rızô adl ı b i ri n i n oğlu olup 1 235 te ( 1 81 9) doğan Ali M u h a m . med, Kôzım'ın ö l ü m ü nden sonra , o n u n mezheb'nce, «Rükn-i Rôbı'» o l d u ğ u n u . İmôm'ın kapısı bulunduğunu, İmôm'a, a ncak o n u n . vôsıtasıyle ulaşılabileceğin! iddiôya g i rişmiş, kend isine. «Bôb» , yôni Kapı a d ı n ı ta kmıştı . Bu odam. bir zaman Mehdi'n in Kapısı olduğunu söylerken işi azıtmış, Mehdi olduğunu söylemeye kalkışmış, d e r­ ken i'rôbı bozuk, hüküm leri sapık b i r kitap d üzmüş, pey­ g a m berl i k dôvôsına g i rişmiş. son unda kendisinin Tan rı ol­ d u ğ u n u b i ld irm iş, tutu lunca ô kıbetin i görüp korkudan, bü­ tün davala rından vazgeçt i ğ i n i b i l d i ren bir «Tövbe - Nômeı> yazmış, fakat şer'i h ü k ü mle 1 266 h icride ( 1 849) Tebriz'de kurşuna d izilerek öldürülmü ştür. i ran'da kargaşal ı k çı ka­ ra n , kendisine uya n l a ra , «Bôbl» denen bu kişiye, sanki inananlard a n M i(zô H useyn Ali. hemen «Bahô'ullah>>. a d ı­ n ı takınmış, Bô b'ın , a ncak kendisini m üjdelem ekiCi n g el­ d i ğ in i söylemeye, inananları. d in ve devlet a leyhine kış­ kırtmaya koyul m uştu. BahfüHk denen dini (?!) kura n bu .......___-�-----�--- -----....

- 224 -


kişi, i ran'da d u ramayaca ğ ı n ı a n layınca, o vakit Osmanlı­ ların idôresinde bulunan l rak'a s ı ğ ı n m ı ş , Osmanlılar ta ra­ fından Akkô 'ya s ü rü l m ü ştü. Bahô, y ô n i Huseyn All, orda, 1 309 d a ( 1 ü r. B u adama uyanl a ra, kendi tôbi­ rince «Agnam a » , yan i koyunlara «Bahôiı> denm i ş, Kıb­ rıs'a s ü rülen kardeşi Mir�ô Yahyô {, kendi tôbirince Subh-ı E ze l ) . bu uyd urma dini n Ez"E;Jr kölunu temsil etmişti.

§ Ahmed-i Ahsôi ve Kôıım-ı Reşti hakkındaki söylen­ tilere, Şirazlı Ali M uh ammed ' l e (Bôb) Prince Dalgoroki'­ n i n münôsebetlerine, Mirza Huseyn Ali'yi (Bahô) Rus se­ firinin himôyesine, Akkô'da, oğlu Abd'ül-Baha'ya lngılrz­ ler rnratınaan i pôyesrnTıi" verilmesıne, A"merıka'nı � · uyd u rma ını tanıyıP. mensup rını orumasına, tap ı n ô·i(:­ lar yaptı rma larına m usaade etmesıne, m üsteşriklerin',Dün-=·-­ lar haKR:ncra Rifapiar azmala rına, e leştirıler meydana ge­ t i rm ıne, daha bu çeşit ırço emare ere nazara n u yanlard a somu r e sıyase ı n ı n ro o na ı ı ndo, son c bu bb un u eri meydana getirenlerin, bu s iyôsete ôlet oıon satıl m ı ş kişiler olduğunda ş ü phe yoktu r. ·

d;

(1 908) öl�d Kçıadıyô ni d e bunlar­ § 1 326 dan biridir. Kendisini « Mesih ' u l - M ev'üd» ve «Meh diyy'ül­ Ma'hüdıı , yô ni gelece ğ i , gökten ineceği vaa d ed i lmiş Me­ sih , zuh u ru a hdedilmiş Mehdi d i ye tanıtan bu ado m do H in distan'da « Kaadiyô nlliöıı diye yen i bir din icô d etmiş, kend i n i n , İsô ve Mehdi old u ğ u n u , d i n leri birleştiren bir din kurduğunu iddiô etmiştir ( M u rtazô. Ahmed - A'n : n « Prince Oa lgoroki» adlı kitabına ; Tehran - Dôr'ül - Kütüb'il - is­ lômiyye yayım ı - 1 344 Ş. ve « M i l liyet» gazetesinde çı­ kan «Bôtınil i k - Şeyhili k ve Bôbilik - Bahôilik» a d l ı ma­ ka lemize bk. 25 Mayıs. 1 974 - 28 Mayıs 1 974) . ·

Zuhur Alômet!erl.

§ İmôm-ı Zamôn'ı n (A.F) gaybetleri, iman ehl i için - 225 -

F. : 5


bir imtihandır. Gerçek inanç e h l i , O'nun varl ı ğ ına i n a n ı r; « İbôdetin en üstü n ü , darlıktan kurtul uşu, ferah lığa ç ı kışı beklemektir» ve «Al l ô h ' ı n kudretiyle, I Cıtfuy la kurtul mayı, fera h lı ğ a kavuşmayı bekleyiş ibôdettir» d adis-i şerifleri m ucebiınce (Cômi'us - Sagıyr; 1 , 42; K ünCiz'ül - Hakaa ı k ; 1, 1 20; Bıhar'ül - Envôr; LI, 1 22 ) , O'nun zuhuruyla genişliğe. ferah a çı kmayı, ima n ve İslôm'ın bütün d ünyaya hôkim o l masını bekler; ima nlarınd a şüphe e h liyse, ye'se - qüşer, inkôra döşenir. Hadis-i şeriflerde, Ehl i beyt İ ma m la rı n ı n (A. M ) beyan­ larında z u h u r a lô metleri de bi ldiri l miştir. Mehdi'ni n (AF). yalan ı n , i nançsızlı ğ ı n h ü k ü m s ü rd ü ğ ü , rüşvetin, fôizi n he­ lôl b i l i n d i ğ i , namaz ı n yittiğ i , iyi l i ğ i buyurma n ı n , kötülüğe engel olman!n i m kô n ı kalma d ı ğ ı , harô m olan şeylerin hep­ sinin de helal tan ın d ı ğ ı , zulmün yayıld ı ğ ı , mü'minlerin ye'­ se d üştükleri, K u r'an ' daın yalnız d ers, İslam'dan yalnız ad ka ldı ğ ı , kan d ökmeni n önemsiz sayıldığı . . . bir zama n da z u h u r edi p a'.emi adaletle yen iden ihya edecektir. Bunlar, zuhOrun küçük a l a metleri d i r ve hepsi de, hemen - hemen belirmiştir. Kendilerinden önce, Mehdili k davası g üdenler ç ı ka­ cok, « Nefs-i Zekiyye - Temiz kişi» denen biri, Mekke-i M ü kerreme'de, Rükün'le M a kaam a rasında şehid edilecek, bulaşıcı hasta l ı kla rla b i rçok kişi telef olaca k, halkın yarı­ sından fazlasını kırıp geçiren savaşlar kopacak, «Süfyôni» denen bir zôlim çıkaca k , Mekke'yle Medine a rasındaki Beyda ' çölünde, adamlarıyla yere batacak, Ramazan ayın­ da , uyuyan ları uyandıracak. uyanıkları korkutacak şiddetH bi r ses, O'nu bildirecek, G üneşle Ay, birbiri a rd ınca tutu­ lacakve Mehdi (A.F) z u h u r edecek, Bedi r savaşı nda bu­ l u na nların sayısınca üçyüz onüç kişi, Kô'be-i Muazzama'­ n ı n dibinde kendilerine bey'at eyleyecek, sonra bütün iman ehli uyaca k , İsô Peyga m ber (A M ) i necek, namazda O'na uyacak, Deccal denen ve zulmün - yal a n ı n m ünıes- 226 -


s i l i o l a n kişi öldürü lecek, İslôm, bütün gerçekliğ iyle,- ada­ .etiyle ô-leme yayılacaktır. * .. ..

Küçük Gizleni ş devrinde, Sôhib'ül - Emr'i (A. F ) , Şla'­ n ı n i leri gelenlerinden birçoğu görmü şt ü r. Büyük Gizleniş zomônında, son tevkıy'lerinde, kend i lerini görd üklerini söyleyen lerin ya :ancı ve iftirôcı o l d u k ları bild irilmektt:e­ d i r. Bu, her hfüde g ö rd ü ğ ü n ü , nôiplik iddiôsıyle söyleyen kişi ler h a kkında ol·sa gerektir; ç ü n k ü Büyük Gizleniş za­ mônındo da, ·kend ilerini görmek lütfuna mazha r olanlar vard ır. (Zuhur Alômetleri, kendile ri n i görenler v.s. h a kkın­ d a «Bıhôr'ül - Envô r» ı n Ll-Ll l l . ciltlerine bo·k ınız; Tehra n ; Matbaa t ' ü l-İslômiyye; ·1 384 H . 1 385 H . ) . * .. ..

Bu bah iste, z i h i n le rin· tokıl·d ı ğ ı tek şey, Büyük G izle­ niş d evrin i n uzunluğu ve bir insa n ı n , bu kadar müddet ya­ şayı p yaşamamasıdır. Biz, bunun üzerinde durup uzun önıü rlüleri örnek vermeyi, hayôtın uzatılması üzeri ndeki ç a lışmaları, bunun imkôn � n ı a n latacak, bu konu lara d a ­ laca k değ i l iz. Alemde, olmasına a klen imkôn bulunmayan nice şeyler olmuştur ve olagelmektedi r. Esôsen bu, 1môııa ôit birşeydi r. Zerrede ô lem yaratan , zerreye ôlemler sığ­ d ı ra n , hayatı ö l ü me , öl ü m ü hayata sebeb eden mutla k kud ret sôh ib:ne i nanan, h i kmetlerin i b i lemed i ğ i n i bilen, kudret i n i a n layamadığını an laya n kişi, buna da ina n ı r; �na n mayanaysa, zôti sözümüz yoktur. Bu bahsi, «Artık d e k i : Gayb, Allôh'ın katında d ı r; bekleyin a rtık, gerçekten ben d e sizi n le beraber bekleyenlerdeni m . » mealindeki ôyet-i kerimeyle bitiriyo ruz (X; YOnus A.M. 20) .

- 227 -


l / 1 1 /U/\

..,. ,.:. .......____ ,. ı ,µ

1..-=S I

.., ..ı.:..;.

: ..u.o 0 el:i,xı ..ı; l ;.._.o �r )L.JI

,S.ıl..--il- 1 _,..;w..ıt 1 ı H l ,..L ı· , ..} c..J-J l ,�l1� ..,11 1..ı�I

• •"""' u t)'. ı; I ..,', .,; �..-JI .ı:nJ. """' .:I' .,J ı.ıp.11 ._,. •1-:-1. r.5.JI ı.., ..W. C" ,.il ...;_; Wl, � ...,&ı .....} ....,:; !, _,ı t:.1JI .,,....:WI ""- (:-IJI � '-!;.').. ô ı; ..,.1 _.l..;;..JI <> ....,...ıı "'-- ' ı;rJI � ,_...,..;... _,,.. cJ\... (.�l ö..luJuJI ._,. t.-..ı .._,. 6ı>Jl i.ı+)JI ;,___ı\....

.J,ı.,. ..ı.ıı ...... {..,..ı.1 1 �... � .,ı... -lı>-,,JI ,/ .; ''t..JI ,�,.. lo.� ._,. •

--.11 1

..... . ,.,...:..ı . � J4-'..ı.t

'; .;,_JI r""

._

_..,

.,,,L..Jt .; �ı ...,. !, ...ı..:.. �ı ı......,. t. l..r-J' .; _, ...,.. , ".) -' L..o M � .� ...__...,J I 1.1\... .; �LJ �.U. '-,l:ill ul _., .t� v-iW .!il •t..ı .;ı� •

.A "'----1 \ı

�· t1J ,,r..l-1 ,.ıı:.. ..,ı. ..., U' "°' ,.. .

.... L,.__.:. I,....; >--.ı,.;; ,ı...�ı .-·�·

« Rôbıtat'ül - A!em'll - islômi» nin Hz. Mehdi A.F. hakkındaki s.oruya cevabı (S. 205 - 207 de) .

- 228 -


.,.ınoU .,._, •ı ,.Jı

.ı..ıı ıo

_,._..ı� #o�

.) .,;JJI ,J-11.:. Jı.., u t':.,.ı,�1 .,,1. .s �l .;,a...U.., 1, �A..lı.,ı,,1..,

�):.:LJI .s .ıy...11 ,;ı°ı.; •

.

.......,.,� .ıır.,...,t:.ı.ı ı ,, ,.-:,Jl .s�t ..,.J.WI .; µı ,r.ı-Jl�lolJtl)9 ,.,_ ı V'ı

;.......s,;J J \-aJl .Jdeı l;,)'t'J-1.JI .:,. � ,ı.: <$ �� l.JI ız.�ı.lı>�l)LJ!l�1 J1. •1,FLJI .&a .ı.,.. 'ıl ı1,.....ı � u ;:.Jl�ı.t'ı. <>Jı - ,tı.Jı,d}lt)�'tll

ı...,ıı. , ,_ ,,.c.ı!. u ıw •.:ı.ı:...>J�ı 51.,,..,.t:!ı� ,;rıı,u..:ı,4)tJJt �w .uıı� •.s,:.1.ı..,. ..,..ı ı"a., l:t �·.1;.,.ıı ,n..ı�c.11rlL:ı•,� •.J-J& ı...t - J.i-1ı ,.ı J ı... ...ı ı J:.!.) ' .ı.. ., ..,. ,!WI ••ı. ,;� Jx > .�e..-.,ı)ı 'Jldt:.,.,,J ,;..!..;. .JJ .,ı. � 'w'��clOtıl • ct....ılt J�._ �._ 1 .Jılı:..1,t.. ._,,:ıı 1.-:> ,11A.l ,.:,,:JI _..:.. ._.;:'JI .,,, .s..: l)t•lUJJ I ,&1� ı ,..ıo, • ,ı...,�.b�I J..> ..l. I J,_., ..,)1 :...,ı .rl Jı :ı., b.....11 ��11)13".ı� ,g.ı.�Jl.:.,..ıl'n.� .,.t>.:.. ..ı.ıı � � "' ,.ıı .,. .:...>)' ..., o <ı!.!1 .r,,,•.:,ı :ı .:.JL;. • .,,.ılk ..,,ı m .);;ı • .,ıı.ı'°" 0t.:;.• •

,

u

L

-

•2. d ....

•;..ıı..,.ı,,t ,:.. liJ • .:. it ;;,, �, .ı.ı.Ji .ı,.-,,ı, . " -.:n ..ııl <"-':ı • r \ı ol>ı-.ıVJ·. Ll,.l, 0 4Jl 4 .:,1,, l,., � .:.W.l � ;;"ı�, • :.., >" _,,ı, � ô< �ı bJl ı:N ııll l� ti> a .:r.-:- ..:.. .:, 1� · dJl.. .,.lu-;t, • ,,... .,. ..ıı ı *' J ,a.,JI ..,,.. 1..:>3./ll iy.a..

' ,�- ,-.. ;ı-..: ı .,.,,1:1

ı b"-$ n::i' r'">:f. ' f't".J.:.c.JI, ...,.. ,..:. •. H rs •-1.ıı •

•.

• '•

'

.J

..ıl,.:;. �'J J� '.1.ll� ,JI� lyJ l� aıı:!',..JiJt�

�L:JW:!;•.>- !:.:r!t ,;.a>,ı..> ..,ı.. .rJJ ı .;... ..,..»ı Jl t-.,..J_, .;m.,ı-Jt •'.1,,.o.:..ı.ıt..ı

- 229 -


>!.,.ı.oJlc.ı.,.I, , �'ti � t,, ., .;,. ,r.:Ot ı f.Al_,, .ı,.lu. �-,; illl c.t,ı... ...U I J,..., c..J� l. ub ı

__ı..... ı>ıı, �

.a.o-1 .._; l..., '

\.ı-:.

.:.,;

L...J t, � W l, o-Wf .:ıoı.11>�1

.;ı ....ıı, ,... ı)oıı, $ �l. ı.)f� • ..,.ı.,::ıı, • .1jl..ı vı• ;;.ı..

� .,,t.aıı, . J � »'ı, . • 1- ;)t,,.,.;J ı � ..,:1,.ı·.n � 6.., , ;r ı.....ıt � , , 1.J..11.ıı c,;.:.. J �b .J Ş w ..,.ı, , .ıl� � " J.,..L .ı:J t, "' s � I A>I J ,_.AJ>ılıı • .ı!)'Jl-'

lıı_..J.> �IJJJ1 J• �Jl ,:w- .;,sl, � �l ).,.ı-1 J r.,.,; ;.1 1 1 ut)t:J l.ı .s .a.;...lt..J. i!.11 �1,, J�.ıJl,.,.tWI J •�l,.,:. � .} �,;;JI .,J ..; if ,.:.Jt, �).n.Jl.s�lı:. l�J •

r4 ,ıı 1 '" l::J' ..:) u;,A..$1 .:..:�k?ı»ı..,.ı,....ı ı �·., .; ��...ı• �.ı� ..} �' ul!rol•u-v,J\. • " �.ı.J»' 0tl .):> .ı)I �J.:> i..ıut

•.. ..,.--:.ı ı ıs,, .sJ ı J a,,.

')t.;m.... . � ı ,,.ı. L\l"..... 1.:.ı-.: uı .ı.,..J ı ...,.. cJ c.'V ,)o_pı, " ..__. ve ,:;ı J ı.... l;Jl ll;;"' .) •

ı

,..-Jo t:,-, ı. , ,ı; ,�-J l .:;.& ır•.:.

yı .., �ı �..ıır..ı ...,ı ..Jv;ı$,;

Jcı$;;�1� 1 >ıtı • 2 .ı.;...J I t _,..s .} u.\a t..J I .ı-: 0t .ı.....,

�I � J ih t..,,Jt.

.;.lb .J �ı .;:,...ıı""''"'�ı> .SJ u..l l ..J .). ,._ıı, . ;ı, l:J ..) ı,.;r .:.ıl, . u..s l:Jı..,ıı, t.ı.. ---., ' ro-1:, J � ..ı:.ll� ..:�ll J •vı. ;! ,.., .J r ..>,:;il J "' b' �ı, 6 .s.a.,.Jl.,ı>d f"",ı.ll J �l .:/,Jl,ı.,-0.ıV"t,...ı l ;,ıJ , ,rli=Jl·�.ı...!I .) ,: �l ,LJ .) �IJ.�� . " �1.:.,.ıb.l .J V"L, .:ı•..:ı..::ı.. .; " 1..JJ. .r, 1 J, ı..., ..ııı ,.,->J ., ,.ili. .,.ı � l.'P ,u.ıt.Jt •L..-..Wl, U'Jl ""b .ı, vrı,

• � '11 1 .s .!.t"':I : :.1-L V11 .ı;:,.J ._k.l 'l l>.ı ,..:.., .ı."'f •

•&...u �.: :.!.: ,:.. ,,:;ı

� ;}' J,::JI � �:t,ı., Jiı ..:t, ı..,. .,.:JI •W.<)e.,..J 4Jf,

.i.:.v,,.LllJ J ,_.JI --i J;ı.;.:.. t�ı!..•.- l'iı ,;/�.11 � .;..I w.r

i' 1,,::. �� ....-JfJ

.ı}1. �

�ı t..;.., .ı..-..-)1.:.,.ıb.1 <)1"'4" �..,.Jl, !ı. u.J�

•A 'l,.ı... 4.11, ı.w1 J:.I

· ·�J;!H.ı,tliı o1\..-J."l .:. l .:.\

.ı.:...,.., tı.. .;,. c;l>.,._,. ı, .s �I t: ' ı.l.t •

,_.�,�

Lı.;..J I J t ...;..,.;..ı.Jlc J- fr.1f

.>.---_.!1 ..: o1..,.. , .;..JI ,,l I ..; � ..Jtl_..

.,.,. )l..'ıll ��a,ı.,ı ,., .ı._, \.J--.ı �l �l

lo.

.ı..._

- 230 -


ı.s"��I r-Jl.a.lr�ı, �la.il ;.;.ı.,�ı

"'ı." ' � t..ı,.l' ) �l.b. �' ö)..t ı _ a.:;IS"_,.,, ill l �ı, M r�' � � 0 ıs. ..s ı � , ..s�1 ı� �,. � �'

..s� l � L.... � ..s� l .;,,o · �t.

� I L, 1.b.

';.;�ı �I �'..öl "'. ,"'...; l;SJI _,..,.'...,.., I ..M..>.o -- ·

�' J4

.ı....-

(:

� _,,;,:- l.:..; l, ,.S�

r ı wr

L.. . 11 C'"""1!"' '4...1. .. ....:..; ..:.... l::S.· r ti -" ' �

..:. . •

�1 4...l,,...;.i.J I .,,.- l�I v. .1.l.ı.;. ill l -4" � I AJ..,.:..; _, � .l.o.>I pi

.l.o.>I �I � _, �

.y. � lo

,._L,•.•..ıu.W � J_,.._,..1 1 � 1.5�1 �.>b.I ve ->;_,!..., ..s,::.s.J l r-" .l

'"'

�l..; ill1• �01 , ;WI � �I .;,.ı l , .>li:.s)ll � c::: � l 1S9 �ı.:,.tl 0_,s-.; t.,

� �.;,ıs v- , r=-: ' ıs � ı uı..... � M ı. , � t., b1.Jı� 0,� .>l..ı.-1 1, ._;,ı.i,::..11 .,.s:J v.J. T •

;,..,..:JI �

•;,...t;�,. .:.r ).:w..1 1 ıS � l 0 1..:. � �' ..-w• ...:..ıı J l...,ı l...c 1.,1.t?'" . r �'� ..s�ı � � ı. � , o.:.. � ..s.:ı..Jı ..:ılS..11 ı;,s ., �t ->� ,.J I ..s � I �WI ı.S,.W I � I ill l ..ı.,.ç. ..:_ı-, ..ı....- ,ı.

. ...ı ı v- � ..s.ı-ıSJ' u. w ı ..::- !. )[.: va ,. , 01.yl_,>T ı.s' il.'!",;> .u,. �� , ...,._,;. �' ' u_r...j ı �' ...,.. t., .;,.H - r lWI, .}")I ()'M A.)'..JI .S. 1S9 j�I ısi J ub./�tı� ..,. wr r-11> , �ı ıbt , ..;.ıt.)ı ->W

.>..;s

,..ı... , rrW'

.,_,_�ı

«Rôbıtat'ül - Aıem'il - lslômi» nin, Hz. Mehdi A. F. hakkın­ daki s.oruya verdrıklerl cevôbın fotoğrafyası, pek okunokla çıkmodığınd:an aynca A. B. M le hazı rla n an suretini de sunmayı faydalı bulduk. - �31 -


•..ıb cl.;.l)ll.ı '":'li)l

..J

� , ill' ıJW I rS:...ı t..Jl; _,

� • ..1.at .;,o r '.:ıi-JI�

Jfi _, .:.,.,..:-

!»'!"

� ..J>/ıl 1

. � ...,o) � . .u '"="ı...ı 6..l:.:ö �

� lS 11.....i , ��

..s:.t_ , l.S;"� t

�:".,.,..J i,

J..i.:.,, , ı J � .ı.Jt

· � l...•.h...

o..Ul..:..1,.Lo , �I � ,,....,.. , u.-.ül ,,.:..C � ;ıJI , w.ı .l..:. 1)1 •W..;.Jl;;.T ,., Y,.UJı1 • "'1;,;._,ıı 0" _,..:S.1 1 vs o .>}, 1.54...J I ..:..,. .> 6.1 , . c:ı.......J I ,,j -..,J.. .... :ıJ-,

' • ..,...ı u.

l.l"ı .:.Hı)s ' ' ül� ıJ-1 üı.:..., � ' ,..ı.,.. ıı .J.., ..Ui� ...U!J:;-;ıs'' , rlıt ı:r. ..ıl... , , ..,... � IJ-! o..U I � , , J_,... ı:r. o-) 1� , , ıı..l.l ! ..:ı,,...,.... ı:r. 'b..11.

.ill i � , .

••

�,;.Jl ..,... l.t l Ü" :;_,;, · ..:ı lı,: ' • ı.S..ı.l..:>..l l ..>.,,.-,_ ı ,

' ,) ,..._. ı:r. ıı.JJ l .>.,.s '

�l.ly.I, , ill i � V-t.J'1� , • l.i l..,,J I ()'1 4.i.ı l> , , 6Jı'_,A,_.t, , ,;.> ı:r. .:...,,ı Wf u-< , � u-ı 1);....o , ı ..s:.Jt. v-t ..,....- 1 , , � ı:r. o.ll l .l.+" , , � .ı...:J I �I. u-ıy. I.�, . -.....ı..

vs )�TS!.a. ,

r' '

, ,.,:.5 , r"'.,..;. , , � .;:j.i' V""" , r-r:-- 0,_,,:.... ::ı1,.... .J�::ıı .:ı ı , �)1 rS> 1t-..l • '� ··.r.-s tt-"'i'' 0" · ı.S �l, bJ""" . 4.., t-....1 1 •

1

.

tı..,,.a .) � j.I

X'XXXXX

�t, , rJ.., � ...U l ıs1o w01 ıs'I Lı.,.U..ı �I "-t 6-Jl •'.)),... ..:..,. j b.f Lı.1,..ı A,,-1..o b..o 'j.. , ...U t ..::.. 1,J... a.ll tJ,..; ..J b t. � fj�f r-rJl�I 0" tı:.,.fü , r---'!" 1-.11, , �I v- , ı.S� l ...:.ıı .ı....J I ..::.. lr- 1 , , r Jl-'.ll ! üı'_,ı,,) 0• Jı<.:.5J 1 , ll-'4 .:.,...; L•. Jt, •

�1.ı,...;.L.. ' . ı.rl.Ut,� v-ı ' '

1

�ı. ı:r.•,

1

ı.s.:ı..;;Jı, j, b l.-1" 1 ı:_ı.;.... 1

ı.r1ıt,,.ıı , .ı._,J ı, ,,..$.! ' l.i ı,,..w ı �ı.... , • .swı t...-, . ;1_;.,..1 1, . � .;,., ı, , , .ı)I� tıı..ı b ıs' �ı, , ı.S� l)�I � �,_,ı, , .> l_,.;Jll � �)..UI, . t.._,.,s xxxxxx

- 232 -

' �,)

t-r):;� .;1-s�ı


�1� u-ı l ' .. ıS � l}+"' l "'ui 1""""' 1' �l:Jl, ıS� 'ı.P .ıJ, _; l,:;ı.s" �pi " ıs" � 1$',.:J t , " �I ıS �t ..:;.. \. )!.., ıs" �1 J,ı.JI ıs" " ıS�t" .u,,..l b ı.s" u-:fa-ll � l�l ._,....,. .J I, " c:-J I ,, J 4-..ı.J I, , �lı.s" • 4-1.

" uJ ..ı..1;.V< l � .J) l ı.s" uP-J I �,.il " �� ır.fa-llv-,.J l�u-ıu- l,...J I J-tlJ ..si , 4,,.. � Jl l 4'.... 4-J l.J'>l .J.o , � � • ıS � I � ,J .:;.. I_} v- _,.;.T, •

.) .).> .;,.o

_rS't

._�, � ıs" •ı,.-.J l '�.J.o..1 1 •

xxxxxx

J İ.,, ..ü r�:ıl l v-

yl • ıS� I <!.,, .J l.> 1 0 1 � � ..ü ' " ; �ıc::r' ..si �,lı....J I ..ı..- 1 u-ı .ı-. , , " �I� ıs" ı.SJ L;._JI � � .l.> � J.,_ı ı ,

�_,:;.JI" ı.s9

� , ;_,:; !_,:;..

. • ı,1:;.;

ı.s9 A,...,.; . ; u-ı ' , " �w ı �t.;. · ıs' ..s.r.:ıl' � ı_,... ı,

� 15,.:Jt, , ..s � I� ,J ._j,,.J b ıs" l.5"'_,.o..J I .silı.a.l l U"lı;.l ı, ..s1L.JI ,

ıs" �wı � v-< .ı....-

, ı:=---' '' . J 4--l-lt, , ;..:....ı ı ıs" • 4-!.. _,; ı,:; ..si ı ı r---,.ı -'" � IS' _,.w '"'",.J ı .J..,S V< u- ı.,.,..ı ı)-: ı , .,:; ı_,.:;...J ı <!.,, .)....J ı ıs' ,; L:;..J1 ...,.>.;,-ob. .;,I � .l.A.. ..Jı UJ..ı...L;.. V<I J,L> ' ill i �"' " uJ .l.k-ı.r. 1 rJlS" cJ> 0,.&JI ..

..

..

. � � I ı.S��

�l. u-ı l

C � ._,.. l:;.S'.., ' 0",.Jl.J+i'

.)..;.,.

,JJ..,. l:ılt,..;,. ��

<.)-t i L;...,..:. .

.l)lı � j

��:

..:r

_rS'I

l..:..

, ıS.l..t..J l � .l l> I ' • w.J I, �)ll A,-ı-o\.&. .l; ._:,.s:.l, L�

, ":'_,.MJI_, Jr-JI ı_sÔ J,L;.::..

� ı.:.ı_,'.; � 1, ..b b.J l ı.:P-' ,

,� ı , � l lr,,.i 1.5.).� l .::..,; .> l> I 01 •

4.ı.�I , A..;..,J I JA. 1

..

�'

•.,:;1,::-ı c.,hi. _,.;; 1,.::.. ��

.ı! lii..c .;,- d ,

'-:-"'!" 1-' , ._s.).� I <:::'Al .> b Jl l ı.:.ıl, '.i.>.,,.W I ..si e� , , A.;_JL, J.-4-:ıl l oA)l,

.

�1 ı.S.l;-.1 , �I � l 'ı.s.l;-.1 ill i,

11°��1 �I �I 6}.) 1 ,,ı.).e .,j-l.;!.11 �1 �

- 233 -


i N D EX H USÜSİ ADLAR Hz. Muhammed (Ah med. RasOl-i Ekrem, RasuluHah ,

RasOI, İ s la m Peygamberi, Hz. Peyg a m ber S . M ) : Birç o k yerde ve 1 - 17 H . Emil'ül - M ü 'm i nin A li b. Ebi - Tô lib (A. M ) : 1 8 - 35 Hz. Fötımat'üz - e h rö (A. M ) 3 6 - 46 Hz. İmôm Hasaın'ül - Müctebô (A.M ) 47

-

59

Hz. İ môm Huseyn'üş - Şehid lA.M) 6U - 77 Hz. İmôm Ali Zeynül - Abidin (A. M ) 7 8 - 88 Hz. İmôm Muham med'ü l - Bôkır (A.M ) 89 - 98 Hz. İmôm Ca'fer'us Sôdı·k (A. M ) 99 - 1 1 5 H . İmôm M Osô'I - Kôzım (A. M ) 1 1 6 - 131 Hz. l môm Al iyy'ür - R ızô (A. M ) 1 32 - 1 53 Hz. İmôm M u ha m med'üt - Ta.kıy (A.M ) 1 54 - 1 67 Hz. İ mô m Aliyy'ün Nakıy (A. M ) 1 67 - 1 83 Hz. İmôm ·Hasan'ül - Askeri (A.M ) 1 83 - 1 98 Hz. Mehdi (A.F) 1 99 - 227 -

1

*

E h l i beyt : Birçok yerde. E h l i beyt i ma mları : Birçok yerde. - 234 -


DİN, MEZH EB ve TARİKAT ADLAR!

Aftahıyye : 1 09, 1 1 7 . Agn ô m ( Koyu n l a r = Bahailer) : 225. A l evtter (Gulôt) : 1 08, 1 09. Bötı nil iık - Batıniler : 222. Sektôşfük - Bektaşiler : 2 1 9. 2 1 9 , 222. Cörudiyye : 67. 96, Ezelili.k - Ezeliler : 225. Fütüvvet - Fütüvvet E h l i : 1 77. Hariciler - H avô ric : 36, 37. 1 85, 1 86, 248. Havô riyyun : 1 5. H u kernô : 222, 223. HtırOfil i k : 221 . İ m ô m iyye (Ca'feriyye. isnô Aşeriyye) : Birçok yerde. isrô ll oğ u l lan Na kıyblerl : 201 . Keysôn lyye : 1 01 , 1 29.

Ka rmatfle r : 1 1 2. Mevô ii (Amb olmaya n Müslü­ ma•nlaro verilen ad) : 33, 1 06. M u h a mmese : 218. M u sevi - M u seviler ( İsrôiloğulları) : 1 1 . Mu 'tezile : 1 03, 1 04, 1 1 7. M ü rcie : 1 02, 1 '17. Navôsııb (ıHö riciler'e bk. ) . N iyoziyye ( M ısrıyye'ye bk.) . Sufiyye - Tasavvuf E h i l : 1 03, 1 04. Şeyhil ik : 223. Şia Şii - Şia - i İ mô m lyye aı.rçok yerde. Vehhôbil l k - Vehhbiler : 77. Zeydiyye - leydiler : 96, 97,

- 235 -

1 1 7.


SOY - BOY ve DEVLET ADLARI

Abbasoğ u l la n : B i rçok yerde. A bd ü l mutta l iboğu l la n : 23. Alevile r ( Hz. Ali A.M. Evlôd ı ) : Birçok yerıde. A l-1 Buveyh : 77. Amlroğu llan : 1 76. Ansar : B i rçok yerd e . A ra p - Ara p l a r : Birçok yerde. Ashab - Sahôbe : Birçok yerde. ıBiza ns l ı l a r : 1 85. Côhi l i yye : Birçok yerde. Ehl-i Beyt (A.M) : Birçok yerde. Ehl-i Sünnet : Birçok yerde. Emeviler : B i rçok yerde. Esedoğulları : 59, 1 77, 208. Evs Boyu : 33. Fatı miler : 204. Hôşimoğu l la r ı : Birçok yerde. Hazrec Boyu : 33.

Hemdan Boyu : 31 . H ırnyer Boyu : 86. İbrôhim H z . Peygamber'ln S.M. oğulları : 1 3. i ro n l ı l a r : B i rçok yerde. isra iloğu l ları : 1 1 Kocarlar : 77. Kayso ğ u l lo rı : 8. Kitab E h l i : 44. Kureyş : 7, 8, 1 8, 1 9. 26, 39, 84, 90. 201 . M uhôcir : Birçok yerde. Nev Bahtile r : 2 1 2. Osman l ı : 1 77. Radaviyyun : 1 68. Safaviler : 1 50. Sama n oğ u l lan : 1 40. Türk Emirleri (Kumanda n l a rı­ Askerlerl) : 1 63, 1 7'�. 1 77 , 1 80. Zencile r : 1 86.

- 236 -

..


İNSAN ADLARi

-A-

A bbad b. Temim : 278. Abbas (b. Ali Emir'ül - M O'­ minin) : 21 , 76. Abbôs ( i l . Şah) : 1 50. Abbôs (Ca'fer'us - Sôdık oğ­ lu) : 1 1 1 . A bbôs ( Me'mun oğlu) : 141 . Abbas (İmam M Osa·ı Kôz ı m oğlu) : 1 28 . Abbôs (M u'tasım'ın kardeşi­ n i n oğlu) : 1 79. A bôye b. Rabi : 1 4. Abdullah (Abbas oğu l la rın­ dan) : 1 36. A bd u l l a h (Ali Asgar) : 60, 61 , 75, 76. Abd u l l a h (Am r b. As oğlu) : 50. Abdu l l a h (Ca'fer-i Tayyör oğlu 1 9. Abdu l lah (Ca 'fer'us - Sadı k oğl u ) : 1 09, 1 1 4, 1 1 7. Abdullah (Cumeyle oğ lu) : 25. Abdullah (Cübeyr oğlu) : 25. A bdu l la h (Hanzola oğlu) : 1 82 -

.

Abd u l la h (Hz. Peygamber'in, S.M. oğulları) : 1 3. Abd u l la h ( M ü nzir oğlu) : 24. A bd u llah (Sinan oğlu) : 1 04. Abdu llah (Zübeyr oğl u ) : 66, 72. 9 1 . Abdullah b. Abdü l mutta l i b : 1 8. A bdullah b. Ali b. Abbôs: 1 20. A bd u l l ah ıb. Ata : 90. Albd u l l a h -b. Bukeyr : 1 1 2. Abdu l l a h b . Ca 'fer : 1 97 , 21 1 . Abdullah b . Cend üb : 1 06, 1 5 1 . Abdullah b. Ebl - Ya 'lô : 95. Aıbdu l lah b. Hasa n ' i l - M üctebô : 87. Abdullah b. Hasa n ' i l - M ü ­ sennô b . Hasa n'il - Mücte­ ba : 1 02. Abdu l lah b. Meymu n ' i l - Kad­ ·dôh : 95. Abdu l l a h b. M u h a m m ed ' i Ese­ di : 96. A bdullah b. Muhammed'il Hôşimi (Medine Vôlisi) : 1 69 .

- 237 -


Abd u l la h b. M üskôn : 1 12. Abdullah b. Ömer : 50, 66, 89, 206. Abd u l l a h b. Şerik : 95. A bdul lah b. Tôh i r : 1 4 1 . Abd u l lah b. Yahya'I - Had. .rami : 67. A bd u l !ôh-ı Attah (imam Ca'­ fer'us - Sôdı k o ğ l u ) : 1 1 7, 1 65. Abdu l lôh'il Bôh i r : 78. Ahd ullôh'il - Borkıy : 87. Abdul lôh-ı Hayyôt : 205. Abdul lô h ' i n - Necôşi ( Ebu Buceyr'il - Esedi) : 1 08. A bd u l lôh'ıs Sa g ıyr (İmôm M Cısô'I - Kôzı m A.M. oğl u ) : 1 28. Abd u l lôh'is - Seffôh : 1 02, 1 20. A bd ü l - Azim-i Haseni (Şah ) : 1 27. 200. Abd'ü l - Bahô : 225. A bd ülmel i k b. A'yen : 94. Abdülmel i k ( Mervanoğ l u ) 91 . 93. A bd ü ! m utalib : 1 8, 1 9, 21 , 29. Abd ü l m ü'min : 220. Aıb d ıJrrahmôn b. Avf : 29, 206, Ahdürrahmôn b. A'yen : 94. Abd ü rroh man (Ubeydu Ua h b. A bbas oğlu) : 54. Aıbdürrn h ma n b. M ülcem : 36, 53. Adem Peygamber (A.M) : 34, 2 1 5. Adud'ud Devle ( EbO - Şucô' •

-

Fenô Hosrev b. R ü k n ü 'üd Devl e Hasan) : 77. Afşın : 1 77. Ahmed (Sultan İ l ha n l ı ) : 77. Ahmed ( Ü beyd u l l a h ıb. Vahye b. Hokan) : 1 87 . Ahmed A li : 205. A h m ed ıb . Ebi - DôvOd ( Kadı) 1 63. Ahmed ıb. ıHa mza b. Elyasa ' 213. Ahmed b. Hanbel : 63, 86 1 79, 206, 232 . Ahm ed b. Hôrls : 1 39. Ah med b. H i l ô l ' i l - Kerhi: 1 1 6. A hmed b. İ brôh i m : 1 83. Ahmed b. ishak b. Sa'd ' i l Kummi : 1 08, 1 09. A h m ed b. İshak'i l - Aş'ari : 1 1 3. Ahmed b. Muhammed-i Ba­ zanti : 1 35, 1 55, 1 65. A h m ed b. Muham m ed b . lsô-i Aş'o ri : 1 68. Ahmed b. M u hammed b. is­ h a k N işôbOrl : 1 39. Ahmed b. M ils ô' I - Kôz ı m : 1 27. Ahmed ·-1 Ahsfü : 1 28, 223, 225. Ahmed Muhammed Cemôl : 205. Ahmed M üderris Vahid : 87. Ahmed 'üz Zencôni : 87. Aişe ( Ebu Be:kr kızı Omm'ül­ M ü 'm i nfn) : 38, 59, 63, 69. Aıka Bozor:g - i Tehrô ni : 1 1 3. Akıykıy'i Behşôyişi : 1 92.

- 238 -

·

,

-


Akıyl ( Eb O - Tôl i b oğlu) : 1 8, 21 . Ali (Cafer'us Sôdı k oğlu ) : 1 1 1 , 1 58, 1 66, 1 90. Ali ( Eb u - imrôın o ğ l u ) : 1 45. A li (İmôm Muhomm ed'ül Bô.k ı r (A.M) o ğ l u : 1 89. A li Asgar (b. İmô m Huseyn A . M ) : 60, 75. Ali b. Ca'fer (b. N u h b. Ali b. H useyn A . M ) : 1 48. A li b Ca'fer'üs - Sôdık (A.M ) : 1 57. A li ıb. Esbôt ; 1 55, 1 65. Ali b. Hasa n : 1 52. Ali b. H useyn b. Bağd ôdi: 205. Ali b. Huseyn b. Môhôn : 1 36. Ali b. İbrôhim b. H ô ş i m : 1 98. Ali ıb. Tsô : 1 37. Ali ıb. İsmail b. Co 'fer'us Sôd ı k : 1 23, 1 22. A li b. Nu'môn'il - Ahvel : 1 1 7. All b. Otamış : 1 94. A l i b. Rôfı' : 86. A ll b. Suveyd'is - Sôi : 1 30. Ali b. Yaktıyn : 1 29, 1 33. A li Hôn-ı Şirôzi (Seyyid ) : 87. Ali Muhammed (Bôb) : 224, -

B

Baba İ lyôs-ı Horasôıni : 220. Baba İsha k : 220. Bôbek : 277. Bahôi (Şeyh. M uhammed b. H u seyn) : 87.

225, 226. A l iyy b. M u hammed'is - So­ muri ( Ebü'I - Hasan) : 212, 2 1 3. A liyy' ü l - Asg a r (İmam Zeyn'­ ül - A bidin A . M . o ğ l u : 1 78. Aliyy'ül - Kaari : 202, 203. A liyy'ü l - Avsat (b. İmôm Huseyn A . M . ) 60. AHyy'ü l - M üttakıy : 202. A 'meş Süleyman : 1 06. A m mô r : 42, 49, 50, 52. 53. 206. Amine (Veheb Kızı) : 7, 8. Amir (Abdullah oğl u ) : 95. A m r (Abdü Veddoğ l u ) : 25. 26. 36. A m r (As o ğ l u ) : 50. A m r (Saıd'ül - Aşd a k o ğ l u ) : 75. 91 . Amr (Zenci Köle) : 20. Amr b. Hamık'ıl - H uzzfü : 50, 51 , 57. 58, 1 30, 1 51 . Arap Kisrôsı 'Muôviye) : 33. As (Sa id o ğ l u ) : 24. Aşca'us - Sü!emi : 1 05. Avf (Hô risoğ l u ) : 24.

-

Bayhakıy (Ah med b. H asan ) : 47, 63. Bedreddin (Sı mavna a Kdısı­ o ğ fu. Şeyh MahmCıd} : 220. 222.

- 239 -


Be'k taş (-ı Veli. Hacı) : 220. Belôzüri (Ahmed b. Yahyô) 94. Beşşôr b. B u rd : 220. '8ezzô r (Ahmed b. Ö mer) : 206. Bilôl. B il a li (Muhammed b. Ali b. B i l a l ' e ıb k . ) . -

Bilô-i Habeşi : 40. Buhôri : Birçok yerde. Bukeyr b. A'yen : 94, 1 04. Bureyd b. Muôviyet'il - leli 95, 1 04. Büseyr' ü r - Rehhôl : 95. Büsr b. Ertôt : 54. Boğ a : 74, 1 85. C

Cabir b. Vezid-i Cu'fi : 94, 95, 97, 98. C a 'fer b. Ebi - Tô lib (Tayyôr) : 1 8, 81 , 1 63, 1 97. Ca 'fer (imam Huseyn oğlu) : 60, 61 . C a 'fer (İmôm Kôzım A.M. oğ­ l u) : 1 28. Cerir b. Abd u l l a h : 86, 90, 94, 206, 2 1 4, 2 1 5 . Côbir b. Bô h i r : 205. Côbirb . Ebi - Bekr b. M uham­ med : 86. Côbir b. Hayyan : 1 05, 1 06, 1 07. 1 1 2. 1 1 3. Ca'fer (b. İmôm Aliyy'ün - Na­ kıy A . M ) : 1 68, 1 8 1 , 1 87, 1 95, 1 96. Ca'fer (b. imam M Cısô'I - Kô­ zım A.M) : 1 28.

-

Ca'fer b. S üheyl'is - Sayka l : 1 97, 213. Ca 'fer ( EbCı - Haşim) : 1 84. Ca'fer (İmôm Rıza A.M. oğ­ lu ) : 1 32. Ca 'fer b. M uha mmed b. Eş'­ as) : 1 23. Ca 'fer b. M uhammed'ln - Nevfeli : 1 56, 1 65. Ca 'fer-i Bermeki : 1 23. cami A bd ü rrahman : 1 45, 1 46. CelCıdi : 1 45 , 1 46. Cemil (Derrôc o ğ l u ) : 1 04, 1 09, 111. Cemil (Sal i h oğlu) : 1 04. Cevôd Fôzıl : 1 47, 2 1 9. Cevad Muhammed'ül - Belôqıy : 206. C i mri : 220. Cu'de : 1 58.

-D-

Dahhôk : 86. oai'ı - Kebir Hasan : 76. Dôi's - Sagıyr Muhammed """

:

(Zeyd o ğ l u ) : 76. Dolgoroki ( Prens) : 225. Dörukutni : 200, 206.

- 240 -


Dôvud b. Süleyman : 133. Dôvud b. Zeyd'in - Nisô·büri : 1 96.

Deccôl : 205, 226. Dı'bil : 1 40, 1 49, .1 50, 153, 171.

- E -

Ebô n b. Osman : 1 1 2. Ebôn b. Taıg l iıb : 84, 86, 95. 1 05, 1 1 3. Ebü - Abbôd : 1 58. Ebü - A bdullôh'il - Mehdi ( Muvahhıdin Devleti Kuru­ cusu) : 220. Ebü - Ahmed : 1 84. Ebu - Amr Osmô·n b. Said : 209. Ebu - Aziz : 25. Ebu - Basir : 95, 98, 1 04, 1 13. Ebu - Bekr (1. Hafife) : 27, 30. 3 1 , 94, 99. Ebu - Bekr-i Fehfeki : 1 85. Ebu - Ca'fer N uaym'il Ahvel : 1 06. Ebu - Cehı : 42. E bü - Cervel : 30. Ebu - Dôr : 42. Ebu - Dôvud : 86, 1 06. Ebu - Duôme : 1 80, 200. Ebu - Eyyub'il - A n sôri : 20. 202. EbQ - Hamzat'is - Sümôli : 86, 1 05, 1 1 9. Ebu - Hômid : 1 05. · Ebu - Hanife ( Nu'môn b. Sô­ bit) : 1 04, 1 05. Ebu - Hôrün' i l - Mektaf : 95. Ebu Hôşlm (Abdullah) : 1 01 . •

1 90, 1 93, 1 94, 1 97. Ebü - Hôşim-i Kuşeyri : 40. EbO - H u neyf : 1 04, 1 05. Ebu - H ü reyret'il - leli : 1 05. E b u H ü reyre : 205. Ebu - Leheb : 2 1 . Ebu - Leyla : 1 05. Ebu - M u h a mm ed ' i l - Vec­ nôl : 213. Ebu - Musô'I - Aş'ari : 5 1 . Ebü - Müslim (-i Horasôni) : 1 02, 1 20. Ebu 'n - Naıdr : 94. Ebu - Nuaym (Ahmed ·b. Ab­ d u l la h b. A bd u l lah) : 98. 1 05, 1 06. EbO - N uvôs : 1 41 . Ebu - Ömer b . A li : 1 05. Ebu - Sabbôh'ıl - Ketôn i : 1 04. Ebu - Ü sôme : 206. EbCı - Vôkıdi ; 39. E,b u - Ya'fOr : 97. Ebu - Yahya'! - Esedi : 86. Eıb ü Yusuf (Yahyô ıb; l brôhim) : 1 05, 1 90. Ebu - Zerr'il - Gıfôri : 202. Ebü'I - Atahiyye : 1 20, 1 2 � . 1 77. Ebü'I - Aynô : 1 77.

- 24 1 -

F. 16


Ebü'I

Côrud Ziyôd b. M ü n: 95, 96. - Côzim'il - A'rac : 96. - Evca' : 1 09. - Ferec (Ali b. H useyn) : 86, 1 37, 1 4 ·1 . Ebü'I - H'.lttôb Muhammed b. Zeyneb : 1 08. Emin (HôrOn'ür - Reşid'in oğlu) : 1 36, 1 37, 1 44. Enes b. M ô l i k : 28, 206. -

zir Ebü'I Ebü'I 6bü ' I

En Oşl1rva n : 1 50.

Ertôt (Şurhabll oğl u ) : 25.

Esed : 1 8. Eslem ( İ b n ' ü l - H a nefiyye'nin köles i ) : 95. Esmô (Abrürra hman b. Ebi Bekr kızı) : 99. Esved ' ü n Nahal : 54. Eş'as (Ka ys oğlu) : 59. Esmô ' (Aıbdürrahman ıb. Ebi Bekr'i n kızı) : 95, 99. Evzôi : 86, 94. Eyyüb b. Hasa n : 86. EyyQ.b'üs - Süfyôni : 1 05. -

- F _;

Fôrls b. Hôtem : 1 1 7. Fôruk (Hz. Ali A.M) : 50. Fôt·ma (Esed Kızı) : 22, 39. Fôtıma (Abd ü l muttal ib oğlu Züıbeyr Kızı) : 22, 39. Fôtıma (Ha mza Kızı) : 22. Fôtıma rimôm Ca'fer A . M . Kı­ zı) : 99. Fôtım a ıim.r:1 m Hasan A.M. Kı­ zı) : 89, 98. Fôt:ma ( l môm Huseyn A . M . Kızı ) : 61 . -

H

HaıtJ'b b. Ebi - Sôbit : 86. Ha'b'b b. M uzôh i r : 7 1 . Haccac b. Ertôt : 95. Haccôc b. YOsuf'is - Sakafi : 95. Hôıdi (Abbôsi) : 1 1 6, 1 20, 1 21 ,

Fôtıma ( İ m ô m Ta kıy A . M . Kızı) : 1 55. Fazı b. Şôzôn : 1 1 2. Fazı b. Yesôr : 1 1 5. Furôt {Ahnef oğlu) : 86. Fazl u l lôh-ı HuıtOfl {Ş:ha büdd in ) : 221 , 222. Ferazda k : 84, 85. Fe ;· h-i Ali Şôh (-ı Ka::ı côr) : 77. Fi r'avn : 82. Fudayl (Yesôr oğlu) : 95, 97. -

1 30, 1 37, 1 57. Hadice (Abd u l lôh'il - Mahz Kızı) : 1 1 1 . Hadice (Ü mm'ül - M ü ' m inln A M ) : 1 8, 37, 38. Hnkem b. Uyeyne : 90, 1 04.

- 242 -


Hakim : 90. Hakim b. Ebu - Nuaym : 95. Hal<im b. S uhayb'is Sayrafi : 86. Hakime Hat u n : 1 83, 209. Halebi : 86. Hôlid b. Velid : 25, 29, 3 1 . H a l i d b . Zeyd b. Muaviye : 1 07. Hammad b. M Osô : 86. Hamide-i Berberiyye : 85, 94, 98, 1 1 5. Hammad b. Tsô : 1 1 2. Hammôd b. Osma n : 96, 1 52. H a m rô n : 94, 95, 96, 97, 98, 1 04 , 1 76. Ha mza (Abdü lmuttal i:b oğlu) : 22, 24, 81 . Ha mza 'b. imam MOsa'I - Ka­ zım (A. M ) : 1 27. Hanza l a ( EbO - Süfyan oğl u ) : 22. Harmele (Amr oğlu) : 22. Hôrun Peygamber A . M . : 22, 23, 29. HarOn'ür - Reşid : 76, 1 1 6, 1 1 9, 1 21 , 1 22, 1 23, 1 25. 1 30. 1 31 , 1 36. 1 41 , 1 45, 1 46, 1 65, 1 76. Hasa n b. Al i yy-i'I Veşşô : 1 07. Hasan b. Cehm : 1 49, 1 52, 1 58. Hasan b. i ma m Rızô A . M . : 1 32. Hasan b. Muhammed'il - Ha­ nefiyye : 86. -

Hasan b. M uhammed (b. Ba­ b a ) : 2 1 7. Hasan b. M Osa'n - Nevbahtl : 1 13, 1 20. Hasan b. Sehl : 1 28, 1 43, 1 45, 1 62. Hasan b. Zeyd-1 A levi : 1 76. Hasan-ı Bısri : 1 05. M üsennô : 47. Harn n ' ü l Hasan'üş - Şerli : 21 6, 2 1 7. Hatlb-i Bağdôdi : 94, 1 47, 222, 226. Herseme b. A'yen : 1 42, 1 49, 1 52. Heytemi : 1 63. Hı mmani ( Muhammed b. A l ) : 1 75. H i lali : 2 1 6, 2 1 7. Hizra n ' ü l - Mersiyye ( İ m ô m Rızô'nın, A.M. Vôlideleri) : 132, 1 54. H işô m b. Abdülmelik : 83, 88, 91 , 92, 1 00 . H işôm b. 1-!:::ı kem : 1 04, 1 13. H ubeybe Ebu - M is'ab oğ1H ubbôb b. Munzir : 1 05. Hişôm b. İsmôil : 83. l u ) : 1 25, 1 55. H u c r b. Adıyy : 57, 58, 67. H ucr b. Zôide : 95, 96. Huseyn b. Ali b. Hasa n A. M . : 1 20, 1 2 1 . H useyn b . l môm Na kıy A . M . : 1 81 . H useyn (Allame-1 N Ori) : 635. Huseyn Ali (M i rzô. Bahô) 224, 225.

- 243 -

-


.H useyn Diyôrbekri : ( Ka dı ) : 1 05. <H useyn b. Mans O r' i l - H al lôc: 2 1 8, 2 1 9. Huyen b. Ruh : 2 1 2 , 216.

Huseyn'ül - Asgar : 78. H useyn b. Yesôr : 1 56, 1 65. H uzeyfe : 206. H uzeyme b. Sôbit : 50.

- iİbn Abbas (Ab du l l ô h ) : 38, 52, 57, 58, 63, 64, 73, 206. İ bn Arabi (Muhyi'd-din : 221 , 222. İbn Asôk i r (Ali b. Hasan) : 202, 206. İbn Batüta : 1 50. jbn Curayh : 95, 1 04. İbn Cübeyr (Abd u l l ô h b. Cübeyr'e bk.). İbn Hacer : 62, 1 05, 1 47, 204. İbn Hozm : 204. İbn Kayyım-ı Cevzi : 202. İ bn Kıyô m ' ü l - Vôsıti : 1 56. İıbn Kuteybe : 200. İbn Môce : 202, 206. İ bn M u n i s : 1 45. İbn M übarek : 95. İbn Nedim : 97, 98. İbn Ömer (Abdu llah b. ômer'e bk.) . İbn Sirin : 1 05. İbn Şehr - Aşub : 93, 1 05. ibn U kde : 1 04. İ bn - Cevzi : 204. İbn'ül M ukaffa' : 1 09. lbn'ül - Magazili : 202. İbn'ün - Necôşi : 1 55. İbn Zib'arl : 68. •

İ brôhim b. Abbôs'ıs - Savli : 1 33. İbrôhim (İmôm Hasan A.M. Soyunda n ) : 1 03. İbrôhim (İmôm M. Bô kır A.M. oğlu) : 89. İbrôhtm ( İmôm Kôz ı m A . M . o ğ l u ) : 1 2 1 , 1 27. İbrôhlm ( İmôm Rıza A.M. oğ­ l u ) : 1 33. İ brôhim (Safvôn-ı Memmôl) : 1 1 9. İbrôhim b. Mehziyôr'il - Eh­ vôzi) : 21 ·ı . 213. İ brôhim b. M uhammed ' i l ıH emedôni : 213. İ brôh�m b. Velid : 1 00, 1 02. İbrôhim (Me'mün'un a m cası­ nın o ğ l u ) : 1 44. İ brôhim-1 Nis a bOrt : 1 97. İbrôhlm-i Sôni (Akya z ı l ı 'ya· bk.). İdris'ül - l rô kıyy'il - Magrıbi : 206. İ·kreme : 336. İheme (EbO - Ceh l ' i n oğlu) : 1 25. İ m ran b. H u sayn : 206.

- 244 -


imôm-ı A'zam (Ebu - Hanlfe'­ ye bk.). lsô Peyg a m be r A.M. : 1 5, 68, 55, 200, 203, 204, 205, 221 , 222, 227. İsô ( Mu'tem.id'in a .mcası) : 1 96. lsô b. Ca'fer b. Mansur : 1 25. İshak ( İ mô m H asan A . M. oğulla rından) : 1 03. İshak (İmôm Ca 'fer A . M . oğ­ l u ) : 94, 99, 1 1 1 . İsha k b. İ1brôhlm ( Bağdad Vô lisi) : 1 70 . İsh a k b. İsmail-i N isôburl : 1 97.

İsmail b. Rahveyh : 1 75. İsha k b. Ya'kub : 1 39. ismfül b. A bd u llah b. i . Cafer A . M . : 86. ismfül b. Côbir : 136. İ smail b. Cafer'ü s - Sôdık A . M . : 86, 1 84, 207. İ smail (Kufe'l i Côbir'ül - Has'a mi o ğ l u ) : 95. İsmail b. Ebu Hôlfd : 1 1 3. İ s môll b. H u l eyfe : 98. ismôll b. M ihran : 1 61 , 1 68, 1 84. İsrnfül b. Hammôd (Seyyid'ül­ H ı myeri) : 1 29. ismfül-i S afavt : 77. -

-- K -

Kaası m (Hz. Peyga mber' i n , S . M . oğu lları) : 1 3. Kaasım b. Muhammed b. EbiBekr : 89, 92. Kaasım b. Avf : 86. Kalender Celebi : 220. Korlb ( Ebü'I - Kaası m ) : 99. Katôıd e : 60. Kays b. Rumône : 87. Kays b. Sa'd : 53, 54. Kôzım-ı Reşti : 223. 225. Kelbi ( M uhammed b. Sôib) 1 03. Kemôl Paşa - Zôde ( İ bn Ke· -

l

Leys-i Buhterl ( E bu - Basir) : 96. Leylô : 60.

rnô l ) : 202. Kenci : 62, 202. Kendi (Ya 'kub b. İsha k) : 1 89. Kerim ıHôn-ı K i rmôni : 224. Kırre b. Eyas : 206. Kusem b. Ubeydullah b. A b­ bôs : 54. Küçük Baga : 1 80. Küleynl (Sıkat'ül - İslôm M u­ h ammed b. Ya'kub) : 98, 99. K ü m eyt b. Ziyôd-ı Esed! : 95, 1 05. ·

-

Leys b. Ebu - Süleym : 95. Lübôbe : 62.

- 245 -


- M -

M a l ik b. Enes : 1 05. M ô l i k' ü l - Eşter : 52. M a n i : 91 , 92. Ma nsur Abbasi : 1 03, 1 08, 1 1 2, 1 1 5, 1 20, 1 76, 203. Môriye : 1 54. M a'ruf b. Horbud : 97. M a'süme ( Fôtıma . i m a m Müsô'I - Kôzım A.M. Kızları) : 1 29. M ôziyôr-ı Môzend e rôni : 1 77. Meclisi M u hammed Bôkır : 1 46. Mehdi (Abbasoğu l larından) : 1 1 6, 1 20, 1 30. Melik-i Eşref : 1 42. Me'mun : 76, 1 1 9, 1 22, 1 26, 1 28, 1 32, 1 34, 1 36 , 1 37 , 1 40, 1 41 , 1 43, 1 44, 1 45, 1 47, 1 49, 1 51 , 1 52, 1 57, 1 59, 1 60, 1 6 1 , 1 62, 1 63, 1 64, 1 65, 1 66, 1 77, 1 79, 1 82. M e rhab : 1 27. Mervon : 70, 84, 1 02. Mervôn-ı Hımôr : 1 00. Mervezi : 94. Meryem A.M. : 203. M ıs'ab ( U meyr o ğ l u ) : 25. M ı s ı r Azizi : 1 43. M i skin : 1 32. M ihra n : 1 31 . M uôviye ( Ebü - Tôl l b oğlu Ca'fer oğlu Abd u l lô h ' ı n oğ­ lu) : 220. M uôviye ( Ebu - Süfyan oğ-

'ı

).

l u ) , Birçok yerd e . M u ô z : 1 24. Muôz b. Müslim'il - Herrô' : 95, 1 05. M uavviz : 27. M u faıdda l : 1 06, 1 08, 1 1 2. Mufadda l b. Yezid : 1 09. Mugıyra (Abd ü l mutta l i b oğl u Hôris'in oğlu) : 1 30. Mug ıyra b. Nevfel : 1 54. M u h ammed (Abbasoğu l ların­ dan) : 1 01 . Muhammed (İmam Huseyn A. M. oğlu) : 61 . Muhammed { İ mô m Rızô A . M . o ğ l u ) : 1 33. Muha mmed (İmôm No kıy A. M. o ğ l u ) : 201 . M u h a m med M i şkat : 87. Muhammed Şerif (Seyyid) : 1 44. Muhammed 'ül - M u ntasar'ıl Kettôni : 205. Muhammed'üd - Dlbôc { İ môm Ga 'fer A . M . o ğ l u ) : 94, 96, 111. Muha mmed b. Abdürra h m ô n : 1 05. / Muhammed b. Ahmed ' i l Ahondi : 87. M uha mmed b. Ahmed b. Va­ sif : 1 95. Muhammed b . .A.11 b. 1sô b. Dlbüc : 1 45.

- 248 -


A.M. : 1 55. M u ha mmed b. A liyy' i l - Es­ Muh a m m ed b. M uzaffer ( Ebuved : 21 2. D ülef'il - Katib) : 2 1 8. M u h ammed b. A liyy'iş - Şa l­ Muhammed b. Merva n : 95. magaani : 21 6, 2 1 7. M u ha m med b. M ü nôzir : 1 21. M uhammed b. Bilal : 2 1 7. M u hammed b. Ca 'fer b. i ma m M u h a m med b. M ü nl<edi r : 90. Muhammed b. M ü s l i m : 95, Hasa n A . M . : 1 77. 95, 1 04, 1 1 2. M u ha mmed b. E bi - Bekr : 55, Muhamm ed b. N usayr'in - Ne­ 53. 89. miri : 2 1 6. 2 1 7, 2 1 9. Muhammed b. Ebi Umayr : M uh a mmed b. Rafı' : 1 39. 1 1 6, 1 29. M uhammed b. El - Hanefiyye: M uhammed b. Süleyman (Medine Val i si ) : 1 1 5. 21 , 70, 71 , 72, 1 02, 2 1 9. M u ha m m ed b. Ta lha : 1 05. Muhamm ed b. HôrOn : 1 23. Muhammed b. Hasan ( Kaazi'l­ Muhammed b. Tol u n : 202. Muhammed b. Yahya : 1 84. Kuzat ) : 1 1 9. M uhammed b. İ brahim : 2 1 3. Muhammed b. Zeyd b. L .Hasa n A . M . : 126. M uhammed b. imam Kôzım M u hsin b. E mir ü l - Mü'mlA . M . : 1 27. Muhammed b. i m a m Takıy, nin A. M . : 21 , 40, 46. M ukavkıs : 13. A . M . 1 55. M uhammed b. Tsa · ı - Eş'o ri : M u ktedir : 1 77, 1 95. M u ntasar : 76, 1 74, 1 75, 177, 1 82. Muhamm ed b. Tsô b. Ziyôd : 1 80. M u rad iV. (Sulta n ) : 77. 1 58. M u h a m m ed b. İshak : 86, 1 33. M usa b. Boga : 206. M uhammed b. ishak b. Yesar: M usa b. imam Rızô A.M. 1 05. 1 32. M u h a m med b. ismôil'll - Be­ M O sô b. i mam Ta kıy A.M. : 1 72, 1 73. zi : 95. M u ha mmed b. lsmôil b. i ma nı M usô b. İsô (Kufe valisi) : Ca'fer A M . : 1 23, 1 24. 1 21 . . Muhammed b. Mufad d al ( Me­ M usô'I - Muberka ' : 1 55. dine Vôl isi) : 1 69. M usô Peygamber (A.M . ) : 1 5, M u h a m m ed b. Hasan b. İm­ 22, 23, 29. mn : 1 57. Muşbir (Muhs i n b. Emir'ül M uhammed b. imam Ta kıy Mü'minin'e de bk. ) : 47. -

'

- 247 -


M u'tasım : 67, 75, 79. M u 'tazad : 76. M u'tam id : 1 81 , 1 89, 1 94. M u 'tezz : 1 75, 1 76, 1 80, 181 , 1 85, 1 86, 1 9 1 . M üeddeb (Zerôfe o ğ l u ) : 1 74. M üeyyed : 1 85. Môfid (Şeyh. Muhammed b. Muhammed b. N u'man) : 95, 1 37, 1 4 1 , 1 47. M ühtedi : 181 , '1 85, 1 86, 1 93.

M ünavi (Abd ürraUf) : 202. M üslim (Akıyl o ğ l u ) : 72. M ü s l i m b. H accôc : 60, 200. M ü stain : 1 75, 1 80. M ü sta'sım : · 1 61 . 1 63, 1 64, 1 70, 1 77. M ütevek k i l : 76, 94, 1 63, 1 66, 1 67, 1 69, 1 70, 171 , 1 72, 1 73, 1 74, 1 75, 1 76, 1 79, 1 80, 1 84, 1 88.

- N -

Nôciyet'üs - Saydavi : 95. Nadi r Şôh ' ı n zevcesi : 77. Nôfı' : 86. Naıkkoş : 94. Necôşi : 38. Necôşi (Ehvaz Vôlisi) : 1 06. Nefs-i Zekiyye (Muhammed b. A bdullah b. Hasaın b. İmôm Hasan A.M.) : 1 1 4, 2 1 2. NerciG Hôtun A.M. : 1 99, 200.

Nehdi : 94. Nevfel (Abd ü l m uttal ib o ğ l u Hôris'in o ğ l u ) : 30. Nevfel (Ubeydullah o ğ l u ) : 21 , 25. Nuh b. Derrôc : 1 05, 1 1 2. Nuh Peygamber A.M. : 1 28. N u'man b. Sôbit : ( Ebu - Hanife'ye bk.). N üvvôd-ı E rbaa (Süfe rô-yı Erbaa) : 208.

-0-

0smon fe) : Osman 25. Osman

(Affan o ğ l u . i l i . Hali1 00, 206. (Ebu - Tal ha oğlu) :

Osman (Medine Vô l i s i ) : 82. Osma n b. Said b. Amr' i l Amri : 96, 98, 208, 215, 21 7. Osman b. Said b. Hammôd'il Kufi : 152, 209. ·

(Huneyf o ğ l u )

:

34.

- öÖmer b. Aıbdü l 'Aziz : 57, 91 , 1 96. Ömer ( Hattôb oğlu. i l . Halife) :

27. ômer'ül - Atraf : 2 1 . Ömer' ü l l - Eşref : 78.

- 248 -


- P -

Pesende (Hadice) 1 39. Puranduht (Hasan b. Sehl'in

Kızı)

1 62.

- R -

Rabi' 1 20. Rabia (Hôrl s b. Abdü l mutta­ l i b oğlu) : 30. Rôdi b i l lô h : 2 1 7. ıRebôb (İmôm H useyn'in, A.M.

Zevceleri) : 61 . Recô' b. Ebi - Dahhôk : 1 36. Rukayya (Hadicet'ül - K übrô­ ı n ı n , R.A. Kızla rı) : 1 3. Rummôni : 205.

- S -

Sa'd b. M uôz : 23. Sa'd b. Ubôde : 23. Sadrüddin-i K6nevi : 221 . Sad u k (Şeyh Ebü - Ca'fer M uhammed b. A li b. M üsô b. Bôbeveyh ' i l - Kummi) : 1 06, 1 36, 1 37, 1 48, 1 85, 1 87. Said : 86. Said ( Mütevekkil'in Hôcibi) 1 73. Said b. As : 74. Said :b. Cübeyr : 86. Said b. M üseyyib : 91 . Sa'd'üddin-i Hamavi : 202. Sa'd'ül - Hayr : 98. Sa'!ebi : 202. Sôlih Peyga mber A.M. : 43, 74, 1 80. Sôl i h (Şeyh) : 205. Sôl i h (Vasif oğlu) : 1 85, 1 86, 1 93. Sedir : 87. Sekine (lmôm H useyn ' i n, A.

M. Kızları) : 61 . Selômi : 94. Selem b. Dinô r : 86. Selrnôn-ı Fôrisi : 202. Sencer (Selçuk l u la rd a n ) : 98. Sevbôn : 206. Seyyid' ü l - Hırnyeri : 1 35. Sıddıyk-ı Ekber ( Emir'ü l - Mü'rnlnin A li A.M.) 50. Sindi b. Şôh i k : 1 25. Şuheyb-i Rürni : 23. Suhayb'us - Sayrafı : 86. SuyCıti Celô lüddin : 22, 202. Süddi : 86. Süfya.n b. Uyeyne : 86. Süfyôn-ı Sevri : 1 04. Süfyôni : 206, 226. S ü leyrnô·n'ül - A'rneş b. M ih ran : 2 1 5. Sürnônet'ül - Magrıbiyye ( Ü rnm'ül - Fazl) : 1 67. Sümrnôni : 94.

- 249 -


- Ş .

Şevkônl : 206. Şeybe (Rabia o ğ l u ) : 24. Şeybet'ü l - Hamd (Abdül m utta l ib A . M ) : 1 8. Şubeyr (İmôm H useyn A.M ) : 56. Şurhabil : 25.

Şa bi : 1 05. Şa'be : 1 04. Şôfii : (Muha m med b. İdrfs'e bk.). Şeber ( İ môm Hasan A . M ) : 77. Şehrıbô n Cı (Şah - Zenan ) : 78. Şem'Cın A . M . : 200. '

- T -

TôvCıs b. K eyyisan : 86. Tirmizl : 41 , 50, 61 , 62, 200, 206.

Tabarônl : 61 , 63, 206. Tabari : 41 . Tah i r b. Amr : 1 30. Talib b. Ebu - Tôl i b A . M . : 1 8.

- U -

Ubeyde b. Hôris : 344. U beyd u l l a h : 424. Ubeydu llah b. Abbôs : 375. Ubeyd u l lah b. Ca'fer : 409. U beydullah b. Yahyô b. Hôkan : 1 86, 1 87, 1 95. U beyd u l la h b. Ziyôd : 69.

U kbe b. Zübeyr : 95. Urve b. Mes'üd : 60. Urve b. Zübeyr : 1 05. Utbe b. Ebi Lehe b : 13. Utbe b. Rabia : 24. UtrCış (Dô i ' I Kebir Hasan'a b k . ) . 76. -

-

- 0 Üçüncü Halife (Osmô n . Affan o ğ l u 'na da bk. ) . 50, 47, 1 86. Ü môme ( Ebü'I - As Kız ı ) : 75, 1 55. Ü m m ü Eymen : 39. O m m ü Ferve : 89, 99. Ümmü Habibe : 1 43. O m m ü Hani : 1 9. Ü m mü ' I Fazı : 61 . 1 43, 1 62, 1 64. Ü m m ü K ü lsüm (Ali'ni n , A.M •

Kızlan) : 360. 448. Ü m m ü K ü lsü m (Hz. H adice'­ n i•n, A . M . Kızları) : 1 4, 21 . ü m m ü Külsüm (EbO - Ca'fer M uhammed b. Osman b. Said ' i n Kızları) : 2 1 1 , 2 1 7. Ü m m ü Seleme ( Ü m m ' ü l - MO'­ m i nin) : 38, 57, 62, 7 1 . Üveys (Sulta n) : 77. Üveys'ül - Karani : 57.

.

- 250 -


- V -

Vôh ıdi : 86, 91 . Vakıdi : 86, 1 63, 1 75, 1 79. Vaslf (Türk Kumandanı) : 1 70, 1 74, 1 80, 1 87. Vôsık : 1 63, 1 75, 1 77, 1 79.

Velid b . Abd ü l me l i k : 88, 91 , 92, 93. Velid b. K ümeyt : 1 05. Veli'·d b. Şeybe : 24. Velid b. Utbe : 70.

- Y -

Yatı'i : 1 06, 1 37. Yahya Bermeki : 1 23, 1 24. 1 25. Yahya ( Ga'fer-i Tayyör Soyundan ) : 1 77. Yahya ( Kaazi'I - Kuzat) : 1 60. Yahya (Subh-ı Ezel } : 225. Yahyô ıb. Eksem : 1 59, 1 61 , 1 62 , 181 . Yahya b. Herseme : 1 69, 1 70. Vohyô Peygamber A . M . : 1 55. Vahyô b. Said'il - Ansari : 77, 1 04. Yahyô b. Yah yô : 1 39. Vahyô b. Zeyd : 94, 1 00. Ya'kub b. Leys-1 Saffôr : 1 77, .

206. Ya'.J<Ub Peygamber A . M . : 73. va Sin S . M . : 82 . Yezid : 62, 67, 7 1 , 73, 74, 75, 81 , 82, 83, 92, 93. Yezdcurd : 77, 78. Yezid b. Abd ü lmelik : 91 , 1 00. Yezid b. M uôviyet'il - leli: 95, 96. Yezid b. Salit : 1 34, 1 35, 1 54. Yunus b. Abdürra h m a n : 1 1 3. Yunus Peyga m ber A . M . : 73. Yusuf b. Tağ rıbırdı : 204. Yusuf b. Yahya : 202. Yusuf Peyg a m ber A.M. : 73, 1 43, 1 55.

- Z -

Zamahşeri : 82, 1 89. Zarif : 95. Zeh eıbi : 205. Zekeriyyô Peygamber A . M . 1 5. Zerate ( Mütevekkif'in hôcibl ) : 1 74. Zertüşt : 1 50. Zeyneb ( Ha dicet'ül - K übrô - 251

Kızı) : 1 3, 1 4, 21 . Zeyneb-i Sugrô : 28. Zübeyde (Hôrun'ür - Reşid'in Zevcesi) : 23, 25, 1 36. Zübeyr b. Avvôm : 26. Züheri : 86. Zürô re b. A'yen : 95, 96, 1 04, 1 1 3.


M EKA N ADLARI

Afrika : 220, 225. Akkô : 225. Anbar : 1 52. Arabistan. A rab Yarı modos ı : 1 0. Asvon : 1 86. Asker (Sômera) : 1 67, 1 84, 208. Bağdod : 59, 2 1 2, 2 1 8. Bosra : 1 25, 1 77. Bayzô' : 1 1 8. Beydô' (Oölü) : 226. Bi'r-i MaOne : 1 20. Cezire : 1 44. Cuhfe : 31 , 32. Cin : 93. Dicle : 2 1 9. Ebvô' : 1 1 6. Ehvoz : 1 08, 1 28, 1 44. Endel ü s : 93. Fars : 1 44. Fedek :, 42, 43, 45, 93, 1 22, 1 77. Furat : 1 52 , 1 86. Gadiru H u m m : 1 1 , 32. Gürg ô n : 221 . ıHadra mut : 96. Hayber : 18, 27. H ı l le : 27. H ı rada ğ ı : 8. H icaz : 34, 72, 81 , 86, 1 2 1 , 1 23, 1 44, 204, 223.

Horasan

: 1 1 1 , 1 27, 1 39, 1 46, 1 50. Hudeyıb iyye : 27. H urremşeh i r : 1 39. l mk : 63, 72, 73, 92, 1 1 4, 1 28, 1 37, 1 45. 1 56, 1 68, 1 69, 1 84, 225. Isfahan : 94. İ ra n : 23, 27, 29. 46, 48, 2 1 9, 223, 224, 225. Kazv i n : 1 77. Kôz ı miyye : 1 26. Kenya : 204. Kerbelô : 61 , 62. 63, 65. 71 , 72, 77, 91 , 96, 1 30, 1 77, 223, 224. Kıbrıs : 225. Kirman : 1 27. Kubô : 23, 39. Küfe : 36, 51 , 52, 54, 71 , 72, 1 01 . 1 04, 1 05, 1 06, 1 2 1 , 1 25, 1 28, 1 44, 1 51 , 1 66. Kum : 1 27, 1 29, 1 38, 1 56, 2 1 8. Künôbôd : 1 27. Magrib-ı Aksô : 204. M edine : Birçok yerde. Mekke : Birçok yerde. Mevr : 1 1 1 , 1 39, 1 40, 1 41 , 1 44,. 21 8. Mısır : 1 27, 1 4 1 . Musul : 51 , 1 44, 1 68, 21 7. Mu'te : 1 8 .

- 2 52 -


Necef : 36, 74, 1 08. Nevôris : 72. Nişabur : 1 39, 1 41 , 2 t8. Radvô dağ ı : 220. R a k ka : 1 44. Rebeze : 59. Rey : 1 20, 1 36, 1 37. R u m e l i : 222. sae : 1 30. Sômerô : 1 29, 1 59, 1 67, 1 70, 1 72, 1 84, 1 86, 1 88, 1 9 1 , 208. Sinôbôd : 1 47. 1 49. S i rcan : 1 27. S u rya : 1 67. Süsefid : 1 27.

Şol magan : 2 1 6. Şom : 8, 49, 51 , 57, 58, 76, 82, 91 , 1 01 , 1 44, 1 79, 222, 223 Tnbariston : 76. Talkaa>n : 2 1 8. Tebriz : 224. Terşiz : 1 27. Tu r : 86. 74. Tlıs : 1 49. T ü ııkiye : 219. U rayz : 1 66. Vôsıt : 1 44, 2 1 6. Vemôme : 34. Yemen : 31 . 54, 1 27, 1 44.

- 253 -

.


İ Ç İ N D E K i L E R

S U NUŞ ....................................... Hz. MUHAM M ED (S.M ) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Vahiy ONİKI İMAM (A.M) ....................... H z . A Lİ (A.M) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . H z . FATIMAT' Ü Z - ZEHRA' ( A M ) . . . . . . . . . Hz. HASAN' Ü L M Ü CTEBA (A.M) . . . . . . . . . Hz. ALİ B. H U SEYN ZEYN' Ü L-ABİDTN (A.M) Hz. MUHAM M E D B. ALİYY'İL - BAKIR (A. M ) Hz. CA'FER B. M U HA M MED'İS SAD I K (A. M ) Hz. M ÜSA B. CA'FER'İL - KAZI M (A.M) Hz. ALİYY B. M ÜSA'R - RIZA (A. M l . . . . . . Hz. MUHA M M E D B. ALİYY'iT - TAK IYY'İL C EVAD (A. M ) ........................... Hz. ALİ B. M UHAMM ED' Ü N - NAKİYY'İL HADi (A M) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Hz. HASAN B. ALİYY'İL - ASKERi (A. M ) . . . Hz. M EH DT B. HASA N ' Ü L - ASKERi (A.F) .......................................... Gaybet Dört Sefir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 - Said oğlu Osman ... .................. 2 - Osman oğlu Muham med . . . . . . . . . . . . 3 - H useyn •b. R u h .. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . 4 - Ali h. M uha mmed'is Samuri . . . . . . Yalancı lar .................................... Zuh u r Alômet!erl ... ..... ... .. ... ......... ... .. İNDEX .. .. .. . . . .. . . . .. . . .. .. . . .. .. .. . . . Hususi Adlar o:n. Mezheb ve Tartkat Adl a rı . . . . . . . . . . . . . . . . ... .......... ... ....... ........ .. . İınsa n Ad l a n Mckôn Ad l a rı ... ... ... ...... .... ..... . . . ..... Mekôn Adları . .. ... . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . .

·

· · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · ·

.

.

. . . . . . . .

.

- 254 -

.

.

.

. . . . .

. . . .

.

3 7 14

18

18 37 47 78 89 99 1 16 1 30 1 54

1 67 1 83 1 99 208 208 208 210 21 2 212 21 3 225 234

234 235 237 252


YANUŞ - DOGRU C ETVELİ Doğru

Sahife Satır Yanlış

7 14 23 29 37 40 47 47 47 61 64

64

68 73 74 74 78 86 1 08 1 08 113 114 1 14 115 1 17 1 25 1 34 1 37 1 44 1 45

21 16 3 21 9 2 12 12 13 2 6 22 6 11 1 21 5 2 1 27 13 19 27 5 28 27 7 34 2 7

burada icôbeder Rubô'do Gormevcuttur. ehrô y ı pal a n M efrad Sönen Abd u l l ô h 'ussormuşladı oturıa n s ü rd ürürler buyurmuşla rd ı kendi lerinin de yıktıkla rı n ı C ü môdelCısının Asfa n Şeş şô' (A.Mi Tabl ig Hazma-i Mansür'un Salavôtullôkı derkn '

bu a ır ado icô·b e der) . Kubô'da sorm evcuttur). Zehrô 'yı çalan M üfred Süneri Abd u l !ô h ' u rsormuşlardı oturun söndü rürler buyurmamış!ardı [Bu söz fazla]

yaktıklarını Cumôdelülôs ı n ı n Asva n Veşşô' (A. M ) Tag lib Hamza-i Ma nsür'u Sa lovôtullôhi derken

[Bu satır fazladır.]

môm M dia Frs M . ) müşrik

imam MediFars M.) bil d i rince lmôm (A. M ) - 255 -


Sahife Satır

1 45 1 47 151 1 66 1 66 1 69 171 1 72 1 74 1 81 1 93 1 95 202 205 206 207 207 208 21 2 214 21 6 217 218 220 225 '226

19 4 10 3 10 29 17 2 8 7 22 19 27 25 26 10 26 5 33 5 9 10 13 26 24 4

Ycınl!ş -amd tüt - Tôbiyyin Fıhıh'ur. (Takıyh söylemişt i r savaı ı ı «nsanla Şiydi mse ret yirmiyeşind e A .M1 söyleyicn Madisiyy-i Kenôni ye'ilyaşılıştakı gerçekten babal ı môli môllni sözyle şiddete! yere i ri g üneyinde Karıdiyôniliö» dadis-1

Doğru -ohd

tüt - Tôlibiyy'in» Fı· kh'ur(Tenkıyh söylenmiştir sayg ı l ı « İ nsanlar Şimd iyse met yirm ibeşinde (A.M) �:öyleyince Ma1k disiyy- i Kettôni y'ilyaz ı l ış'm kl gereken babaları meô l i meôflni sözüyle şiddetle yerleri kuzeyinde « Kaad iyônilik» hadis-i

- 256 -



Babası, rahmetli Ahmed Midhat Efendi'nin maiyetinde yetişen ve

m u h b i rlerin en kıdemlisi olduğundan, zamanında « Ş e y h ' u l - M uhôbirin»

d i y e anılan Ahmed Agôh Efendi, Gence'nin Gölbuıag köyünde doğmuş, R u s savaşında Burso'ya, oradan da

R uscuk'a

Eytam M ü d ü r ü atanan

Aliye Şöhret

Hanım,

İstanbul'a g ö c m u ş olan,

İzzet Mustafa ' n ı n

Kafkasy a ' l ı d ı r.

Gölpınarlı,

ağllldur.

ıkinci

sonra, Annesi

R u s savaşında

Ruscuk'tan İstanbul'a göçen, İstanbul'da evlenen Ahmed Agôh'ın sul­ bünden, İlk

hicri

tahsilini,

1317

Bôbıôli

yılı

Ramazan

ayının

yokuşunda, ş i m d i ,

onuncu

gecEsl

doğmuştur.

Basma eserleri Derleme M ü ·

d ü r l ü ğ ü olan T a h s i n E f e n d i İ l k o k u l u 'n d a , o r t a t a h s i l i n i , h u s u s i «Men ­ ba'ul-İrlan»

mektebinde

bitirmiş.

Gelenbevi

İdôdisine

devam

etmiş.

babasının, hicri 1333'te vefôtı üzerine tahsilini bırakmak zorunda kal­ m ı ş t ı r. B i r mıJddet, «Menba' u l - İ rlan» n ı n orta k ı E·mında Turkce ve Tahrir m u a l l lmliğinde m l ş , Corum'a

b u l unan bağlı

Gölpınarlı,

Alaca'da

Milli

Mücadelede

uKenz'ül- İ rlan»

Anadolu'ya

ilkok u l unda

git·

başmuavin ,

sonra başmualllm olmuş. İstanbul'a dönünce M u a l l i m Mektebi'nin son sınıfına

girmiş,

Muallim

Mektebini

bitirdikten

sonra

Kanlıca,

sonra

Pertevnlyal İlkokullarında m ua l l i m l i k ederken, bir yandan da İstanbul Ü n i versitesi Edebiyat bölümünü bitirmiş, sonra Konya, Kayseri, Kas­ . tamonu ve Balıke s i r liselerinde Edebiyat öğretmenliği hizmetini ifô etmiştir. Ankara, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi'ne Türk Edebiyat Tarihi ve

Metinler Şerhi derslerini

okutmak

üzere

imtihanla atanan

Gölpınarlı, üc y ı l b u hizmeti ifô etmiş, rahatsızlığı yüzünden İstanbul Ünlversltesi'ne nakled i l m i ş , arda da İslôm - Türk Tasavvuf Tarihi ve Edebiyatı

dersini

kanunu c ı k ınca

tedris

etmiş.

1949'da,

emekliye a y r ı l m ı ş t ı r.

«Gölbulağlı» sözü, İstanbul

Soyadı

lehçesine garip geleceği

d ü ş ü n cesiyle «Gölpınarlı» soyadını alan Abdülbôk ı y , Fôtih Cômii ders­ lerine

de

devam

etmiş,

Tikveşll

Vüsuf

Efendi'1en

faydalar. m ı s t ı r.

•Afdal' ü l- Mütahhırin» d i y e andığı İsmôil Sôib, Ferid K a m , Ahmed Naim.

i

Bahôrlye Mevlevi-hônesi Şeyh

Huseyn

Fahrüddin,

Hoy'lu Hacı Şeyh

Ali merhumları , en fazla faydalandığı üstadlarındandır . Gölpınarlı 'n ı n , « K u r'ôn-ı Kerim ve MeÖli, Nehc' ü l - Belôga terceme ve Şerhi», Üniver· site mezuniyet tezi olan

ccMelômilik ve Melômilenı. «Mesnevi Terce·

mesl ve Şerhi» g i b i eserleri, «Mevlônô Celôleddin, Mevlôniı'dan sonra

Mevlevilik, Mevlevi Adôb ve Erkônı gibi değerli incelemeleri, Mevliıniı'­

dan cevlrllerl. «Ca'feri Mezhebi ve E�asları, Ca'feriler kimlerdir, Ş i a

inançları . . » g i b i tercemeleri, Vakit, Venitan ve M i l l i y e t gazetelerinde . tefrikaları ve makaleleri y a y ı n l a n m ı ş t ı r. Yayınlanan eserleri yüzü ge­ cen Gölpınarlı, bu eserinde, İslôm mezht:!)lerinin müşterek esaslarını, bilhassa

Şiiliğin.

Türkiye'mizdeki

seyrini

belirtmektedir.

/

l


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.