Farklı Kültürleri Tanımak İster misiniz?
KÜLTÜR GÜNLERİ
başlarken Yazıyı icat ettiğimiz günden bugüne daha iyi anlaşıyor,
Dergiyi hazırlama sürecinde bu yazıları yazarken kimi-
fikirlerimizi kayıt altına alarak geleceğe daha uzun
leri umutlarını, kimileri hayallerini, kimileri ise sevgisini
nidalarla sesleniyoruz. Duyulmak varken sesi kısılan,
geleceğe taşıma şansı buldu. Anlatmanın zaruretini bir
söylemek varken yutulmaya mahkûm olan zihinlere inat
daha hissetti. Derginin çıkarılması sürecini üstlenen
yazmak Türkçe ile düşünen Türkçe ile dünyasını inşa
bizler ise her adımda birlikte ve omuz omuza hareket
eden, Türkçenin kodları ile kâinatı anlamlandıran herkes
etmenin ehemmiyetini gördük. Bilhassa yazmanın ve
için bugün çok daha ciddi bir problem.
kendini ifade etmenin ne kadar mühim olduğunu idrak ettik.
Fikirler insanlardan parçalar taşır. İnsanlarla birlikte onların hatırlaması ve değer vermesi ile hayatta kalırlar.
Süreçte bizlere desteğini hiçbir zaman esirgemeyen
Hayal eden her insan aslında her adımda dönüşen ve
kıymetli hocalarımız Prof. Dr. Ali Fuat ARICI’ya; mane-
kendi kendine gelişen fikirler yumağının içinde ken-
vi destekleri ile bizlere ilham veren Doç. Dr. Bayram
disini bulur. Yine de konuşulmadıkça, söylenmedikçe,
BAŞ’a, Doç. Dr. Muhammed Eyyüp SALLABAŞ’a ve
yazılmadıkça bu fikirlerin de daha yaşamadan öldüğünü
Yrd. Doç. Dr. Talat AYTAN’a; bizleri röportaj için kabul
görmek ise acı bir tablo gibi.
eden sevgili hocamız Gülten DAYIOĞLU’na ve Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Sinan KAÇALİN’e çok
Dünyamız giderek değişiyor. Bugün uzayı ve icatları
teşekkür ederiz.
daha fazla konuşur bir hâldeyiz. Yeniye gitmenin yolu her zaman zihnimizdekilerle üretmekten geçiyor. Bu
Son olarak dergimizin ikinci sayısındaki her bir satırında
sebeple sadece üniversitede değil, fiziki becerilerin
emeği olan ve günün ilk ışığında varlıklarıyla daha fazla
geliştiği küçük yaşlardan itibaren insanların yazdığı,
çalışmak için bana güç veren kıymetli talebelerime
ürettiği, anlattığı bir dünyaya ihtiyacımız var. Sanırım
ve onların öncülüğünde kurulan Dil Atölyesi Kulübüne
bu okyanusta Ayyıldız dergisinin çorbadaki tuzu da bu
teşekkür ediyorum.
olacaktır. Talha Göktentürk (Dil Atölyesi Kulübü Başkanı)
İMTİHANIN MİTOLOJİSİ VE BİR TUTAM TEBESSÜM
4
KIrIk Kalpler DurağI ve Gülüşün
5
İlimde Bir Meşale: Mustafa S. Kaçalin
6
Yrd. Doç. Dr. Talat AYTAN
Mahmut KÜLYUTMAZ
Selçuk Emre ERGÜT-Ayşenur KESKİN
Sevgisiz IssIzlarda
Fatmanur AYDOS
Tolkien’in Hayal DünyasInda Diller Arş. Gör. Talha GÖKTENTÜRK
DünyayIKeşfe Bir BaşlangIç: Work And Travel Ece KILINÇ
Agtaş
Betül HOROZOĞLU
ÇağImIzIn Eseri: Ümit DünyasI Onur DOĞAN
SancI
Tahsin YILMAZ
12 14 18 24 26 29
Gülten DayIoğlu RöportajI:
“Çocuklar İçin Yazmak KIldan İnce, KIlIçtan Keskin Bir Yolda Yürümektir.” Merve Nur GÜNGÖR-Nur İpek TOPRAK
30
34
an’dan
36
Unutmak
37
Sendeki Ayna
38
Zeus’un Dahi ÂşIk Olduğu Şehir: sinop
42
Kozmik Bir DurağanlIk Üzerine
Elif KILIÇ
Nisa BİLGİLİ
Mehmet ADSAN
Bünyamin ŞAHİN
Gülsüm SEZGİN
43
Gece Yolculuğu
44
Garibin SIzIsI
45
Ben Bilmem
46
Mimari Değerler
48
Atölye TanItIm YazIsI ve Öğrenci Görüşleri
Okan ÖZTÜRK
Furkan PEHLİVAN
Enes AK
Enes BİÇİCİ
İmtiyaz Sahibi
Editör
Akademik Danışma Kurulu
Yayın Kurulu
Yıldız Teknik Üniversitesi Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalı adına
Selçuk Emre ERGÜT
Doç. Dr. Bayram BAŞ
Ece KILINÇ
Doç. Dr. Muhammed Eyyüp
Ayşenur KESKİN
Yazı İşleri Sorumlusu
SALLABAŞ
Merve GÜNGÖR
Elif KILIÇ
Yrd. Doç. Dr. Talat AYTAN
Nurcihan KABACI
Arş. Gör. Emre YAZICI
Nur İpek TOPRAK
Prof.Dr. Ali Fuat ARICI Genel Yayın Yönetmeni Arş. Gör. Talha GÖKTENTÜRK
Tasarım Tolga EREL
Muhammed Ali BAYDEMİR Reklam ve Halkla İlişkiler
Damla ATLI
Beril AKDENİZ
Aykut KORKMAZ
Kübra AKTAŞ Yazılarınızı gönderin, dergimizde yayımlayalım.
ayyildizdergisi@gmail.com
Yrd. Doç. Dr. Talat Aytan
İMTİHANIN MİTOLOJİSİ VE BİR TUTAM TEBESSÜM Yıl 1998. Kâzım Karabekir Eğitim Fa-
etme imkânım da yok. Birkaç dakika
tahammül mülkünü kırabilecek bu
kültesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü
düşündüm ne yapabilirim diye,
latife karşısında son derece bilgece
ikinci sınıf talebesiyim. Vize haf-
bütün cesaretimi toparlayarak ama
bir tavır ile tebessüm etti. O anda
tası… Erzurum mukassi bir sabaha
mütereddit adımlarla Lütfi Hoca’nın
Naim Hoca’nın “Kerata kerata; ama
gözlerini açmış, Kongre Caddesi’n-
odasına yürüdüm, samimi bir hür-
espri de güzel” dercesine tecessüm
deki fakirhanemizden Yoncalık’a git-
met edası takınıp hocaya durumu
etmiş hâlini Lütfi Hoca’nın yüzünde
mek üzere yola koyuluyorum. Lütfi
izah etmeye çalıştım, biraz zor oldu
müşahede ettim. Bir terk-i edepse
Hoca’nın Mitoloji vizesi var, ben
ama hoca beni odasında sınav yap-
bu latife, yirmi yılın üzerinden ho-
vizenin saat onda olduğunu bilme-
maya ikna oldu. Mesut mesrur ve
camdan helallik dilerim.
nin rahatlığıyla yaya olarak başla-
Lütfi Hoca’ya minnettarlık hisleriyle
dığım yolculuğa otobüsle devam
sınav kâğıdını doldurmaya başladım
Lütfi Hoca’dan elbette çok şeyler
ediyorum. İnsanların yüzlerinde “her
ve bir saat içinde üç teksir kâğıdı o
öğrendik. Hafızamı zorladığımda ilk
gün aynı kalafat yerine çekilmenin
hengâmenin yaşattığı şoka rağmen
kalemde “dal” kelimesinin Erzurum
nefreti”ni görüyorum. Aklımda Türk
tastamam hocanın masasındaki
ağzında “sırt, arka” anlamına gel-
destanları, İran destanları… Tam
yerini buldu.
mesini, Erzurum yöresinde kediye
ineceğim durağa gelirken sınıfın
“pisik” denmesini, “Evin küçüğünün
kahir ekseriyetinin bir gaileyi baştan
Lütfi Hoca, Mitoloji derslerinde
evin danası olmasını”, Bayburtlular
savmanın verdiği tatmin duygusuyla
özellikle Türk destanlarındaki motif-
ile Kalalılar arasındaki ezeli rekabe-
okuldan çıktığını görüyorum. Kalp
lere vurgu yapardı: ağaç, ışık, rüya,
ti, gözlemde bulunmak için Türki-
atışlarım hızlanıyor, ellerim titri-
sayı vs. Öte yandan Van Yüzüncü
ye’ye gelen bir müsteşrikin sabah
yor, boğazım kuruyor. Ya “Tarifsiz
Yıl Üniversitesinin kuruluş yıllarının
namazında uyumasından dolayı
kederler içindeyim” ya da ”Şenlik
sancılı dönemlerindeki hasbi ve
Müslümanların günde dört defa na-
dağıldı bir acı yel kaldı bahçede
fedakâr çalışmalarından da bahse-
maz kıldığını günlüğüne yazmasını
yalnız.”. Sınıf arkadaşlarım müs-
derdi. Yine aynı konuya temas ettiği
sayabilirim.
tehzi bir tavırla bakıyor bana, treni
bir sırada muzipliğim tuttu, serde
kaçırmış olmanın hüznünü yüzümde
talebelik var, sadece yanımdaki
Üzerimdeki emeklerinden mütevellit
bir tokat gibi hissediyorum. Meğer-
yöremdeki arkadaşların duyabilece-
Lütfi Hocamın ellerinden kemal-i
se sınav dokuzdaymış. Bölümde
ği bir ses tonu ile “fedakârlık motifi”
hürmet ile öper, kendisine sıhhat ve
derece yapmaya çalışan hırslı değil
dedim. Duyan arkadaşlardan gü-
afiyet dolu velut bir tekaüt dönemi
belki de azimli bir talebeyim. Tek
lümseyenler hatta kahkaha atanlar
dilerim.
vize yapıldığı için o dönemde, telafi
oldu. Hâliyle Lütfi Hoca da belki de
4 | AYYILDIZ
Mahmut Külyutmaz
KIRIK KALPLER DURAĞI VE GÜLÜŞÜN Sahil boyunca kıyılar, kuşlar, atılmamış tebrik kartları, Seni görünce, bir hasta doğrulup yatağından İlk kez sevinçle suyunu yudumluyor, Neler var bilmiyorum gülüşünün değdiği yerlerde… Ne tuhaf, çok garip… Ayrılığın bile adı oluyor. Ay ışığında salıncaklar, yanarak düşen yıldızlar Saklı gülüşünde… Sonra duraktaki bir kimsesiz yahut gezgin, Tenha kasabalarda gün batımlarına doğru Bir otobüse binip, çok uzaklara gitmemi söylüyor… Neler var bilmiyorum gülüşünün değdiği yerlerde, Açık bir müsvedde, ürpererek Uzaklaşmam gerektiğini söylüyor, Kırık kalpler durağındayız neticede.
AYYILDIZ | 5
Selçuk Emre Ergüt ve Ayşenur Keskin
İLIMDE BIR MEŞALE:
MUSTAFA SINAN KAÇALIN Dilimize Abuşka, Zemahşerî’nin Mukaddimetü ’l-Edeb’i, Çinggis Kağan Tarihi gibi isimli eser üzerine yaptığı çalışmalarla birçok katkı sağlayan ve hâlihazırda Türk Dil Kurumu Başkanlığı yapmakta olan Prof. Dr. Mustafa S. KAÇALİN Hoca’mızın öncelikle doktora dersine katılma fırsatı bulduk ve daha sonrasında çok kıymetli bir röportaj gerçekleştirdik. İlmî anlamda birçok şey öğreneceğimiz hocamızdan, bu röportajımızda birçok hususta görüş aldık. Dergimizin değerli okuyucularının da bu meşaleden bir nebze aydınlanmış olacağı ümidiyle.
6 | AYYILDIZ
Hocam öncelikle röportaj
diye sormuştum ki 1972’de basılmış.
isteğimizi kırmadığınız ve bizi
Bir veya ikinci sınıfta kelimelere
misafir ettiğiniz çok teşekkür
ilgi duymuşum. Bu ilgi cehaleti-
ederiz. Sizinle röportaj yap-
mi törpülemek ve “Ne demek?”
maktan mutluluk duymaktayız.
sorusuna cevap vermek içindi. Bir
Arzu ederseniz ilk sorumuzla
gün derste hoca “Huri nedir?” diye
başlayalım. Sözlük sahasında
sormuştu; yani bir arkadaş bir metin
çalışmaya ne zaman ve nasıl
okuyordu, huri nedir bilemedi.
karar verdiniz? Bu sahada çalış-
Bana “Huri nedir?” dedi. Gözünün
mak isteyen bizim gibi öğrenci-
beyazı siyahından daha çok olan
lere neleri tavsiye edersiniz?
falan diye huri kelimesini anlatmaya
Bunun bir zamanı yok, olabilirdi
çalışırken hoca böyle şaşkın “Huri
belki. Sözlük çalışma gibi bir şey de
nedir?” dedi. Ben de “Cennet kızı.”
başlamadı. Öyle diyelim. Kendimi
dedim. Hoca “Ben de onu sordum.”
yetiştirmek ve kendi bilmediklerime
dedi. Ben üniversitede hurinin bir
cevap vermek için “O ne demek?”
soru olabileceğini düşünememiştim.
sorusuyla farkına varmadan baş-
Huriyi herkes biliyor. Üniversitede
lamış oldu. Fakülte öğrencisiyken;
huri kelimesi soruluyorsa bunu “Ne
yani ikinci üçüncü sınıf öğrenci-
demek?”, “Havra beyazlıkla ilgili,
siyken başlamış oldu. Şunu hatır-
havari kelimeleriyle belki bir mü-
lıyorum. Ben bir hocama “işkil”
nasebeti vardı yoktu…” üniversite
kelimesini sormuştum. Belki sorma-
hocası üniversitede böyle soru
malıydım, bulunabilirdi. Bir hocama
sorar hesabıyla cevap vermeye
veya aynı hocama “Türkçenin sona
kalkışmıştım. Hata etmişim. Böyle
göre düzenlenmiş sözlüğü var mı?”
başladı, sonra da çalıştıkça bazı
bize tavsiye edilemeyen, edilmeyen, küçük görülen sözlüklere meylettim. Her sözlük, bilgiyi taşıyan, değeri taşıyan her sözlük bir değerdir diye hiçbir ayrım yapmadan sözlüklerle ufak tefek ilgilenmeye başladım. Mesele sözlükle ilgilenmek değil de kelimeyi anlamakla, kelimeyle ilgilenmek gibi kendim için anlasam daha hoş olur. Ya hâlâ bir sözlüğüm bir sözlük çalışmam falan yok A’dan Z’ye. Belki var ben farkında değilim; ama kendimin düşüncesinde bir sözlük çalışmam olmadı. Bu arada fakültede zihnime bunun takıldığı
demek çok zor. Böyle cevaplamış
içerisine girmişlerse ve bütün tanı-
yıldan on sene sonra “Bir sözlüğü
olayım eğer cevaplamak olduysa.
şacakları, işgal edecekleri, ticaret yapacakları dilleri tanıyorlarsa ken-
A’dan Z’ye okumak lazım.” dedim. Hâlâ daha bir sözlüğü A’dan Z’ye bi-
Hocam, diğer taraftan literatü-
dileri onların sözlüğünü yazmışlar.
tirdiğimi sanmıyorum; ama okudum,
re bakıldığında Osmanlı Türk-
Bu dillerden bir tanesi de Türkçe.
vaktim olsa okuyacak çok şeylerim
çesinin en şümullü lügatini Sir
O yıllarda Lane Arapça sözlüğü
var. Öyle bazı sorular oluyor “En
James William Redhouse, Türk-
yazdı, Giles Çince sözlüğü yazdı,
son okuduğunuz roman, en son oku-
çenin etimolojisi hususunda
Staingass Farsça sözlüğü yazdı ve
duğunuz kitap nedir?”. Ben buna
Sir Gerard Clauson, Farsçada
bunların hepsi İngiliz dilinde ve hep-
hiç cevap veremem. Her zaman bir
Francis Joseph Staingass gibi
si zirve. O yıllarda Türkiye belki beş
şey okuyoruz ve daima düzeltmekle
isimlerin sözlükçülük sahasında
katlı ev yaparken New York’ta ve
ilgili problemli şeyler okuyoruz. Ke-
ön plana çıktığı görülmekte.
Şanghay’da yüksek gökdelenler, de-
yifle düzgün bir şey okuyamıyoruz;
Bu açıdan baktığımızda sözlük-
nizin altından tüneller yapılıyordu.
yani bir musikici kendisini musikiye
çülük alanında oryantalistlerin
İşin bir bu tarafı var. İkinci pencere-
hazırlıyor, programa hazırlıyor, belki
hâkim olduğunu ve Türk âlim-
si bir dilin sözlüğünün kaynağı o dili
on saat çalışıyor günde; ama ağız
lerin geri kaldığını söylemek
konuşanlar olursa da o dilin sözlü-
tadıyla düzgün bir musiki dinleyemi-
mümkün müdür?
ğünü yapanlar o dili konuşmayanlar
yor. Başkalarına düzgün musiki din-
Söylemek mümkün değil. Türkler
olur. Her kelimeye eşit bakıyor, her
letmek için acayip seslerle veyahut
bir şeyde geride kalmışsa hepsin-
kelime onun merak alanına giriyor,
bir parçayı bıktırıcı bir şekilde belki
de geride kalmıştır. Türklerden de
her kelimeye cesur. Dolayısıyla
yirminci kere tekrar ediyor. Musiki
çok akıllı adamlar çıktı. Bu akıllılık
yabancılar sözlüğü daha iyi yapar-
zevki örseleniyor, bir zevk alamıyor;
Batı’ya takaddüm etti. Örneksiz
lar. Nitekim Türkler de Arap sözlüğü
ama zevk alacaklara zevkli bir an
ilk şeyleri de yaptılar. Bunun iki
yazdı. İbn Melek, Cevherî Arapçada
yaşatabiliyor. Benim sözlükle uğraş-
kapısı var. Bir tanesi her dilin her
sözlük yazdı. Mesela Hamit Atalay
mam veya kitap okumam da böyle.
milletin yükselişi düşüşü var. Başka
diye bir hocamız İngilizcede çok
“Zevk alarak bir kitabı okuyabildim.”
bir millet; yani İngilizler bir yükseliş
güzel bir sözlük yazdı. Bir de böyle AYYILDIZ | 7
var. Yabancı dilde sözlük yazma
böyle dedirtene sormak lazım.
anlatamamaktan dertliyim; hâlbuki
dikkati farklıdır. Onun dışında belki
Tabii bu birbirini tetikliyor. Düşü-
öbürleri kendisine anlatılamamak-
ileride yeri geldikçe cevaplayaca-
nüyorsunuz diliniz gelişiyor, diliniz
tan dertli. Ya program anlattırmıyor
ğız. Başka bir şeyler daha aklıma
gelişince de iyi düşünüyorsunuz.
ya hocası cahil anlatmıyor. Benim
geldi; ama sormadan kendi kendi-
Hastane kavramı gibi nezaket, iffet,
ifakat ile sıhhat arasındaki farkı,
me sorup cevaplamış olmayayım.
ırz, namus, ismet gibi bir şey yok.
sual ile istimtak arasındaki farkı
Şimdi namuslu namussuz var. İffeti
anlatacağım bir ders programı yok
Türk Dil Kurumu’nun etimolojik
bilmiyor, dolayısıyla bunun fiziki
Türkiye’de. Beni “Şunları şunla-
sözlük faaliyetleri basında du-
karşılıkları da yok oluyor. Mesela iyi-
rı anlat, onlara karışma, ondan
yuruldu. Sözlüğün hazırlanması
leşti, hastalandı var, ifakat bulmak
soru sorma, ondan soru çıkmaz…”
sürecinde son durum nedir?
diye bir şey yok. Belki siz de ilk kez
gibi ifadelerle sınırlıyorlar. Benim
Başladıktan sonra son durum rahat
duyuyorsunuz. “İfakat bulunca sizi
sıkıntım bu. Bunun çözümü beni
da tabii bazı şeyler, para harcaya-
ziyarete gelmek istiyorum.”. Mesela
ilgilendirmez. Kimin ihtiyacı varsa
bilmek kararlara bağlı. Toplantılar
komalar arasında 24 tane ses var,
çözümünü bulur.
yapıyoruz. Bir bilgisayar programı
piyanoda tabii yarım ses, tam ses
Öğrencilerimiz okuduğunu anlama
alıp onu yaptırma noktasındayız.
şimdi bunların hepsi bitmiş sadece
konusundaki imtihanlarda (PISA
O programı yaptırmamız bir iki ay
gürültü çıkıyor. Bunlar eğitimle ilgili;
gibi) başarısız oluyorlar. Bunun
sürer. Program yapıldıktan sonra
yani bir şeyi konuşup hepsinin so-
sebepleri neler olabilir?
sözlüğün her şeyi tamam çalışmaya
nunda eğitim demek istemem. Biz
Okuduğunu anlamak… Burada iki
başlayacağız, hatta biz azar azar
bildiğimizi anlatamıyoruz. Ben baş-
şey birbirine karışmamalı. Fehmet-
yazıyoruz; fakat bilgisayar programı
ka penceresinden bakıyorum. Bildi-
mekle idrak etmek ayrı şey. Sizin
ihalesine girip, programı deneyip
ğimi anlatamıyorum. Onu anlatma,
söylediğiniz fehmetmek; yani duy-
internet üzerinden çalışabileceği-
ondan soru çıkmıyor; hâlbuki eğitim
duğu, aklında tuttuğu. Annesinin
miz bir düzeni oluşturacağız. Bu
derdinden yananlar veya eğitim şart
çocuğunu anlaması gibi, çocuğun
merhaledeyiz.
diyenlerin dediği şu: “Birileri bunları
kulağı kaşındığında uykusunun gel-
eğitmiyor.”. Benim öyle bir derdim
diğini anlaması gibi. Fehmetmek;
yok. Ben “Beni eğit.” diye gelene
yani fehmedemiyorsan vehmediyor-
Hocam kelimeler algıları belirliyor mu? Örneğin eskiden şifahane dediğimiz mekânlara bugün hastahane diyoruz. Bu tip bir örnekten yola çıktığımızda dünden bugüne algılarımızda sizce neler değişti? Bunu konuşana sormak lazım. Ayrıntılar gitti. Nasreddin Hoca’nın “Ben sazın çalacak yerini buldum.” deyip hep aynı teli çalmasında “Öbürleri bulamadılar, arıyorlar.” demesine benziyor. Bimarhaneyi, tımarhaneyi, şifahaneyi, hastahaneyi birleştirip hastane, o da yetmezmiş gibi hospital diyene sormak lazım veya 8 | AYYILDIZ
sun, tahmin ediyorsun. Bir de idrak
görünüyor, mazeret üretiyor: “Ben
var. Üst seviyede anlamak; yani
şunları şunları yapamadım, ödev ge-
deriliğine inmek. Fehmetmek basit
tireyim beni geçir.” diyor. İlim diye
Hocam açıklamalarınızdan
bir şeydir; yani işitiyorsa zekâsı da
bir şey yok ki… İlmin yetkisi, kuralları
yola çıktığımızda, bahis olunan
80 civarındaysa anlar. Anlamıyorsa
başkasının elinde, hocanın elinde
sınavların daha çok idrake yö-
orada bir anlama sıkıntısı çekiyorsa
değil. Bir baklava yufkacısı bile yuf-
nelik olduğu kanaatine vardım;
metinde veya konuşanda bir prob-
kayı işin namusuyla üretiyor. “Hamu-
yani öğrencilerin isteği, arzusu
lem var demektir. Onun anlayacağı
ru bu randıman hamurdan kullana-
ve gayreti olsa dahi anadilde
bileceği bir şekilde soramıyorsun
caksın, şu ıslaklıkta şu yumuşaklıkta
okuduğunu tam olarak idrak
demektir. Bir de merakı yok olabilir.
kullanacaksın, şu kadar bekletecek-
edemiyor. Araştırmalara göre
Hiç acıkmamış bir adama yemek
sin, hamurun havası böyle olacak,
öğrenci satıhta kalıyor ve de-
yedirmek gibi. Önce merak ola-
rutubeti, yağı böyle olacak.” diyor.
rinliklere inemiyor.
cak. Dişçiye gittiğin zaman çürük
Hamuru açtırıyor, beğenmiyor, bir
Öyle diyebilir miyim bilmem; yani
dişi doldurmuyor ki… Çürük dişi
daha açtırıyor. Mesela baklava eği-
inmek istiyor ve inemiyorsa problem
bir oyuyor, temizliyor ondan sonra
timine yufka açmakta vize olacağız
başka, inmek istemiyor ve inemi-
dolduruyor. “Ben zaten doldura-
diye süre koysanız, baklava açmayı
yorsa problem başka. İkincisinden
caktım neden içini boşaltıyorsun?”
öğretmezsiniz. Yok böyle bir şey.
başlarsak herkesi ilim erbabı olarak
demiyoruz. Adama önce merak
Bir usta bir de çırak vardır. “Tamam,
göremezsin, herkes üniversiteye
uyandıracaksın, ihtiyaç uyandıra-
oğlum oldun.” der, bitti. Olmadı
giremez. Herkesin yufka açma
caksın, ondan sonra “Ben bunu
bir daha. “Bundan bir şey olmaz,
ustası olamayacağı ve olmadığı ve
öğrenmeliyim.” diyecek. Adamın
bundan ancak bulaşıkçı olabilir.”
olmak istemediğini biliyoruz; ama
öyle bir merakı yok. “Yüz.” diyorsun,
diyebilir; fakat biz öğrenciye böyle
herkes üniversite bitirmek istiyor,
“Ne gerek var?” diyor, “Yabancı dil
bir şey diyemeyiz ki… Ne şizofrenik
herkes üniversiteyi bitiyor; ama bir
öğren.” diyorsun, “Ne gerek var?”
öğrenciler mezun oldu. “Bundan
ağaç kesmesini bilen adam yoktur.
diyor. Buna bir şey öğretemezsin
öğrenci olmaz.” diyorduk. “Öyle
Birincisine gelirsek, “Anlamıyoruz.”
ki… Mesela Türkiye genelinin hepsi
bir şey diyemezsin, insan haklarına
diyemeyiz. İnsanlarımız akıllılar ve
flüt çalıyor mu? Türkiye genelinin
aykırı.” diyor. Sonra bir bakıyorsun
aptal da değiller. Merak ettirici ve
hepsi flüt çalmıyorsa Türkiye geneli-
bir parkta öğrenci intihar etmiş. “O
ciddi bir takdim yoksa onu niye din-
nin hepsi üniversite okumamalı. Ya
zaman tamam, mesele yok.”; ama
lesin. Kendisinin merak etmesi ayrı,
herkese flüt çaldırmasını öğret ya
öbür türlü “Ya bu birisini öldürür,
merak ettirmek ayrı. “Aman ben
herkese üniversite bitirt. Türkiye’de
intihar eder.” diyorsun. “Ona sen ka-
bunu kaçırmayayım, bundan çok
ne kadar flüt çalınıyor? Mesela
rışamazsın, sen dersini anlat.” diyor.
şey öğrenirim.” dedirtmiyorsa akıllı
yüz binde bir. Demek ki Türkiye’de
Hocalığın, ilmin bu kadar sıfırlandığı
adam da o fasarya şeyi dinlemiyor
ilimle uğraşan da bu kadar olmalı.
bir yerde neden bahsedeceksin ki?
tabii ki. Böyle düşünmek lazım.
O zaman işte onun merakı olur, ona
Dinleme-anlama, okuduğunu anla-
yaptığın yatırımın bir karşılığı olur.
ma… Adamın kafası yok, anlamıyor
Bugünkü eğitim sistemimizde
O zaman ona “Niye anladın, niye
diyorsun. Bu niye anlamıyor? Kafası
ömür, hayat gibi kelimeler yaşam;
anlamadın?”, “Niye fehmetmedin,
olmadığı için anlamıyor. Heyecanı
zaruret, mecburiyet, ıztırar gibi
idrak etmedin, derinliklere inme-
olan, dikkati olan, merakı olanın
kelimeler zorunlu; yıl ve sene eş
din?” diye sorarsın. Adamın öyle
anlamamasını konuşmaya fırsatımız
anlamlı hâlinde anlatılmakta.
bir derdi yok ki… Kaydını yapıyor,
yok; çünkü karşımızdakilerin hiçbir
Günümüzde Türk dilinin git gide
bir daha görünmüyor. Haziran’da
tanesi anlama formatıyla gelmemiş
ayrıntılarını kaybettiğini ve daral-
ki ben ne konuşacağım.
AYYILDIZ | 9
yi yaptım.”. Kâğıt üstünde her şey tamam. Sonuç? Öğrenci hiçbir şey öğrenmemiş; hâlbuki hiç bunlara gerek yok. Öğrenci öğrensin, bitti. Ne istiyorsan yap, istersen hiçbir şey yapma. Yeter ki öğrenci öğrensin, bir de böyle deneyelim. “Bu öğrenciden adam olmaz.”. Bunu ben diyebilmeliyim. “Bu hocadan hoca olmaz, bu hoca kendisini hoca mı zannediyor?”. Öğrenci de bunu diyebilmeli. O zaman gör bak kaç tane hoca kalacak kaç tane öğrenci. Öğrenci mecbur bu hocanın dersine girmeye, hoca da mecbur dığını söylemek mümkün müdür?
dırtmadılar. Ondan sonra da böyle
bu öğrenciye ders anlatmaya. Böyle
Söylemek mümkün tabii. Bunlar
yanlış, yamuk bir şeyi de dayattılar.
bir şey yok ki… O zaman işte duvara
gündelik kullanmada onu kullanan
Sıkıntı budur, sıkıntı ulemanın ceha-
ders anlattın. Eğitim sistemi diye
insanlarla ilgili; yani tamirci kerpe-
letidir. Eğitim sistemi falan filan o
eğitimcilerin alanına giremem,
ten, kargaburnu veya pense diyorsa
ayrı, o eğitimcilerin ilgileneceği bir
benim alanıma girdin mi de benim
bu tamircinin dışında senede bir
şey. Mesela eğitim sistemi derken
alanımı adam tercih etmiyor, iste-
kere pense lazım olan bir ev hanımı
“Çocuklar sabah 8’den 10’a kadar
miyor, sevmiyor, okumuyor olabilir.
için, bir elektrik telini bağlayacak,
okurlar ve bir de akşam yatmadan
O zaman o ölür. Bu çiftçiyi destek-
telin kablosunu biraz sıyıracak, onu
8’den 9’a kadar okurlar.” diyecek
leyecek, sübvanse edecek tarım
bağlayacak ve onu bir plasterle
yetkili eğitimcidir. Eğitim sistemi
kadar değerliyse o zaman benim
saracak bir ev hanımı için kerpeten,
derken ben bunu anlarım. “Çocuk
öğrencimi de sübvanse edeceksin.
kargaburun, pense falan mühim
tok karnına okumaz veyahut oyun
“Sen bak şunu oku, maaşını da dert
değil, o teli sıyırmak mühim ve işi
isteği ve hevesi varken aklına başka
etme. Sen bir mühendis kadar para
yapmak mühim. Dolayısıyla ayrıntı-
bir şey girmez, önce oyun oyna-
alırsın.” diyecek veyahut da “O
ları işi temsil edenler terk etmişse;
malı.” Bu eğitimcinin çözümüdür.
mühendis, sen de mühendis olsay-
yani elektrikçi ustası için, elektrikçi
Onun dışında her meslek erbabı
dın.” derse, kendi branşımı konuşu-
ustasının nazarında -pense, kerpe-
kendi mesleğinin bir sonrasına nasıl
yorum, başka şeyleri konuşmak beni
ten ve kargaburnu- hepsi aynı ise
intikal edeceğini ve ettirileceğini
ilgilendirmez, bu dala da diyecek.
problem odur. Bizim şimdi proble-
bilir, anlatır, öğretir. Onu prog-
Seviyesi belirli bir çizginin, vasatın
mimiz budur. Ulema diyor ki: “Öyle
ramlarla program adı altında iğdiş
üzerindeki kişiler gelirse o zaman
miydi?”. “Yılla sene arasında fark
etmek ayrı bir şey. Bu adam bunu
bu akıbeti de kabulleneceğiz.
mı vardı, ben bilmiyordum.” diyor.
bilsin ve onu öğretsin. Şimdi ne
“Onu da kullanıyoruz, o da kullanılı-
yapıyor? Programa karşı sorumlu-
Hocam bir konuşmanızda dilin
yor. Ne farkı var ki?” diyor. Acı olan
luğunu gideriyor. “Dersime girdim,
gümrüğü olması gerektiğinden
bu. Vatandaş senin kullandığını kul-
şu konuyu işledim, 45 dakika geçti,
bahsetmiştiniz. Dilin gümrü-
lanacak, senden öğrenecek. Zaten
3.haftada vize yaptım, 8.haftada
ğü medyada, neşriyatta; yani
vatandaş kullanıyordu, onu kullan-
2.vizeyi yaptım, 15.haftada bitirme-
esasen insanların vicdanında
10 | AYYILDIZ
kurabilmek için ne gibi uygula-
tapları bir tarafa bıraktırabilir
yerde at yaşamaz. İnsan belki ata
malar, çalışmalar yapılabilir.
mi?
tabi olarak sağlığını korurdu. Şimdi
Olabilir, tahmin etmek bu yolda
atı öldürdü, araba da insanı öldü-
Gümrük idari ve resmî bir şey.
mümkün; ama yine de kâğıt kalır.
rüyor. At insan öldürmüyordu; yani
Onun dışında gümrük yok. Demek
İlim kalkar; yani sonucunda ilim kal-
tesadüf bir kaza olur, her şey olur,
ki dilin gümrüğü de resmî olmalı,
kar. Yine de bilen birkaç kişi olabilir.
insan sandalyeden düşer, balkon-
devlet kendi kendisine gümrük tayin
Bu ilmin varlığını gerektirmez, ilim
dan düşer attan da düşer; ama
etmeli. Dilimizde tam bir gümrük
var anlamına gelmez. Mesela şimdi
araba insanı öldürür. Bunu söyle-
uygulanamayabilir hayatın gerçeği
bal kalktı, bal yok artık. Temiz çiçek
yebiliriz. Bal da kalktı, at da kalktı,
olarak; fakat yine de kontrol etmek,
yok, hepsi ilaçlı. Arılar ölüyor. Arı-
ilim de kalkacak, kaçınılmaz. İlim
gümrük uygulamak iyidir; çünkü ka-
lara şeker veriyorlar ki hiç olmazsa
yok olacak; ama yine işte üç binde
rışıklıklar var. Karışmak iyi değil. O
peteğini şekerden yapsın da balını
bir dünyada yine bir şeyden anlayan
bakımdan gümrük uygulamak lazım.
baldan yapsın, çiçekten yapsın diye.
adamlar olur. Onu da sen bulamaz-
Hayat tabii olsa gümrüğü uygulama-
Şekerleri, şeker ihtiyacını; yani lez-
sın, kendi kabuğunda olur. Dolayı-
ya gerek yoktur; ama bu suniliğin
zet ihtiyacını demeyelim de şeker
sıyla ilim de kalkmış olur. Kalkacak
içinde gümrük uygulamak lazım. Bu
lezzetini bir sürü başka şeylerden
başka çaresi yok.
kelime kullanılsın kullanılmasın, bu
temin ediyorlar. Şeker kamışı, şeker
bunun anlamı, bunun karşılığı bu…
pancarı… Onlar baldan geçişte
Son olarak gelecekle alakalı
Gümrük nasıl ki yerli ticareti ayakta
bir merhaleydi. Şimdi abuk sabuk
neler söylemek istersiniz?
tutuyorsa dil gümrüğü de yerli dili,
kimyevi şeyleri kimyevi ürünlerden
Geleceği Allah bilir. Bizim bir şey
yerli hafızayı ayakta tutacak. Öbür
elde ediyorlar. O da tabii sağlığı bo-
söylemek haddimize değil. Karam-
türlü vicdan gibi bir şey söyleyeme-
zuyor. “Bal kalktı.” diyemeyiz, bak
sar bir tablo çizmek iyi değil. İnsa-
yiz, insanlar duyduğunu kullanır.
yine de bal var bir yerde, gidersin
nımıza iyiye gidiyoruz, iyiyiz demek
Piyasada satılanı alır, piyasada
balı bulursun. Hayatımızdan kalktı.
lazım. Böyle gaza getirip gerçekten
satılmazsa almaz. Piyasada konuşu-
Mesela at da böyle. At da hayatı-
uzaklaştırmak da iyi değil.
lanı konuşur, piyasada konuşulmaz-
mızdan kalktı; ama yine de at var;
sa konuşmaz. Dolayısıyla bozulma
fakat at standardına göre taşımalar
üstten olur, düzelme alttan olur. Bu
seyahatler yapmıyoruz, hayatımız-
söyleyeceğimin bir kuralı. Dolayı-
dan çıktı. Hipodromda, sirkte atı
sıyla üst seviyenin bozulmamasını
görüyoruz. Ölmedi, hayatımızda
sağlamalıyız. Gümrükten kasıt bu.
yok. Hayatımızda olsaydı gökdelen-
Halkın suçu yok.
ler olmazdı. Atın yaşayacağı bir alan yok. Hiç kimsenin atı 3 metrekare
Hocam Türkoloji sahasındaki
yerde yaşamaz. Atın hiç olmazsa 20
neşriyat faaliyetleri devam
metre genişliğinde, en dar olarak
ederken diğer taraftan tek-
bir mekânda otlayacak yere ihtiyacı
nolojinin gelişmesi ile birlikte
var. Dolayısıyla binalar olmaz, atlar
elektronik kitap gibi uygulama-
yaşardı. Şimdi atlar yaşamıyor.
lar hayatımıza girmeye başladı.
Mümkün değil, çimen yok. At haya-
Sizce elektronik kitaplar bir
tımızdan kalktı. At deyip geçmemek
araç olarak öne çıkıp bu alana
lazım. Zehirli suyu at içmez, zararlı
hâkim olup klasik, kâğıttanki-
yerde at otlamaz, yaşanmayan AYYILDIZ | 11
Fatmanur Aydos
sevgisiz IssIzlarda Sahi neleri kaybettik? Neleri çaldılar ömrümüzden?
Tarihin kokusu sinmiş ansiklopedilerin tadına varama-
Yitirdik bizi biz yapan değerlerimizi.
dık. Alın teri nedir anlayamadık.
Sevmeyi yitirdik, merhameti…
Okumak şimdilerde edebiyatçıların işi fikrine kapıldık.
Her şeyi dışa vurduk. Bilemedik gönül gözümüzle göre-
Unuttuk kitapların yeni bir dünyaya açılan kapısı olduğunu.
bilmeyi.
Yaralarımızı kelimelerle sarmayı beceremedik.
Kışın sıcak soba etrafındaki muhabbetlerimizi yitirdik
Hakkını veremedik içtiğimiz çayların.
önce.
Baktığımız her güzelliği küçük ekranlara sığdırıp sakla-
Bir arada olmayı unutunca ısınamaz olduk…
mayı tercih ettik,görmeyi bilemedik.
Yardımlaşmayı, kol kanat germeyi, dostumuzun derdiy-
Hatırlamak için fotoğraflarla yetinmek yerine ruhumuza
le dertlenmeyi ve en önemlisi birbirimize karşı güveni
kazımalıydık her anımızı.
yitirdik.
Kendimiz gibi olmayı beceremediğimiz anlamsız kare-
Küçük bir çocuğun ölen kuşu için taziyeye giden bir
lerle yabancılaştık.
Peygamber’i anlayamadık. Çocukların kalbine nasıl
Butonlardaki samimiyetsiz beğeniler olmamalıydı bizi
dokunulur bilemedik.
şekillendiren.
Betonlaşmış şehirler gibi oldu yüreklerimiz. Katı, soğuk
Güzel düşünüp güzel göremedik,
ve sevgisiz…
Bu yüzden yağmuru hep çamur olarak görmemiz.
Biz olmayı bir olmayı beceremedik.
Anlamalıydık toprağın çatlamış dudağına merhem
Kendimize ait olmayan sözler sarf ettik hep,
olduğunu.
Gelişi güzel, başıboş…
Islanmalıydık rahmet damlalarıyla.
Edebiyatla yoğrulmuş cümlelerle bir gönle nasıl mer-
Uçsuz bucaksız gökyüzüyle donatmalıydık içimizi.
hem olunur bilemedik.
Bir çiçek yetiştirmeliydik,
Kısacası kaybolduk sevgisiz ıssızlarda.
Baktıkça naifliği ruhumuza yansıyan
Toplum olarak teknoloji ve bilimin ilerlediği bir çağda
Ve sevmeliydik her şeye rağmen bir yüreği,
biz geriledik.
Leyla’dan Mevla’ya giden bir yol olmalıydı.
Tembelleştik.
Özümüzden âleme kuşlar uçurmalıydık,
Aradıklarımıza tek tuşla ulaşır olduk.
Işık olup yol göstermeliydik sevgisiz ıssızlarda.
12 | AYYILDIZ
Talha Göktentürk
TOLKIEN’IN HAYAL DÜNYASINDA DILLER Eru vardı, tek olan Iluvatar derlerdi adına Arda’da Ve o önce Ainur’u yarattı… Hayaller insanlığın var oluşundan bu
Her ne kadar suni dillerin 19. yüzyıl
Bâlibîlen isimli eserinde de Allah’tan
yana dünyamızın geleceğini biçim-
sonrasında dünyayı gerçek manada
yeni bir dil tasarlamayı talep ettiği-
lendirmeye devam ediyor. İnsanlığı
etkilediği söylenebilecekse de eli-
ni, kendisinden önce hiç kimsenin
daha iyiye, daha güzele ve daha
mizdeki bilgiler ışığında 12. yüzyıla
böyle bir dil meydana getirmediğini
doğruya taşıma yolunda zihnimizde
kadar giden bir tarihi olduğunu
söyledikten sonra oluşturduğu dili
kurduğumuz hayaller nice güzel ica-
söylemek mümkündür. Bu dönemde
bizlere anlatmaktadır.
dın da önünü açtı. İcatlar halkımızın
Alman bir başrahibe olan Hilde-
zihninde çoklukla teknolojiye dayalı
gard von Bingen, Lingua Ignota’yı
Suni diller içinde belki de en çok
olsa da dilcilik bakımından da suni
[=Bilinmeyen Dil] ilahi yazmak için
bilinen ve konuşulanı ise Ludwik
dillerin bilhassa 20. yüzyılda ve as-
tasarlar.1
Lejzer Zamenhof [d. 1859 Aralık
rımızda gösterdiği gelişme dikkate değerdir.
15 – ö. 1917 Nisan 14] tarafından Türklerin tarihinde de suni dillerin
oluşturulan Esperantodur. Kendisi
yeri olduğunu görmek mümkün-
Fundamento de Espertanto3 isimli
dür. Muhyî-yi Gülşenî [d. 935/1529
eseri ile bütün insanlık için uluslara-
– ö. 1017/1608] Türkler, Araplar ve
rası bir dil oluşturmak istemiş ve bu
Farslar için Bâlibîlen adını2 verdiği
amacı kısmen de başarılı olmuştur.
yapma bir dil icat etmiştir. Kavâid-i
Bugüne kadar bu dilde onbinlerce eser verilmiş, yüzbinlerce konuşucusu olmuştur.
14 | AYYILDIZ
Suni dillerin geliştiği en mühim
yazıya dökülmüş vaziyette ve
İnsanlar için Elfçenin etkisiyle geliş-
sahalardan biri ise hayali kâinatların
morfolojik özelliklerinin (benim
miş bir dil olan Westron okuyucuya
zihinlerde tasarlandığı fantastik
dil anlayışımın iki tarafını temsil
sunulmuştur. Bu dil diğer bir ismiyle
serilerdir. Bütün dünyayı Game
ediyorlar) ortak bir kökten gel-
Ortak Lisandır. Bu dönemde kadim
of Thrones serisi ile tesiri altına
diği bilimli olarak gösteriliyor
Arnor ve Gondor krallıklarında Elfler
George R. R. Martin ve öncesinde
(Tolkien 1977: 9).
hariç bütün halkların dili olmuştur. Ortak Lisan olarak kullanılan bir
The Lord of The Rings serisi başta olmak üzere eserleriyle John Ronald
Aynı mektupta İngilizlerin destanlar
dilin Martin’in Game of Thrones se-
Reuel Tolkien [d.1892 Ocak 3– ö.
bakımından bir geçmişi olmadığını,
risindeki varlığından da bu noktada
1973 Eylül 2]4 bu sahada adını bütün
her ne kadar Kral Arthur olsa da
bahsetmek gerekir.
dünyaya duyurmuşlardır.
daha derin bir tarihe ışık tutmadığını belirtmekte ve İngilizlere destani
Hobbitlere ait ayrı bir lisanın tarihte
Tolkien İngiliz sömürgesi olan Gü-
bir derinlik kazandırmak istediğini
varlığından bahsedilse de bu dil
ney Afrika’nın Bloemfontein şehrin-
anlatır. Çok sayıda dili icat ettiği
hakkında bilgi verilmemektedir.
de doğduğunda dünya yavaş yavaş
eserlerinde Yüzüklerin Efendisi bün-
Hobbitler de Ortak Lisanın konu-
yıkıcı iki büyük savaşa doğru iler-
yesinde kullandığı dilleri kavimler
şucularındandır. Üçüncü çağda
lemekteydi. Aynı dönemde Tolkien
üzerinden açıklamak sınıflama ve
Hobbitlerin bin yıldır bu dili konuş-
Hobbit diyarı Shire’ı zihninde inşa
izah bakımından faydalıdır.
tuğundan bahsedilmektedir.
edeceği İngiltere’nin Sarehole’unda çocukluk anılarını oluşturmakta,
Üçüncü çağda geçen Yüzüklerin
Oxford’da üniversiteye geldiğinde
Efendisinde Elfler Batı Dilleri (Eldar)
ise dilcilik becerilerini inşa edeceği
ve Doğu Dilleri olmak üzere iki ana
İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü
dil grubuna ayrılmıştı. Kitapta ise
birincilikle bitirmekteydi. Aynı sene
Eldarin dillerinin iki tanesi Yüksek
patlayan birinci dünya savaşı başta
Elfçe (Quenya) ve Gri Elfçe (Sinda-
Yüzüklerin Efendisi olmak üzere
rin) kullanılmıştır.
yazacağı diğer eserlerin temelini oluşturacaktır. Nitekim katıldığı Somme muharebelerinin Yüzüklerin Efendisi serisinde Gondor kuşatmasında kullandığı tasvirler ile çok sayıda benzer yönü olduğu görülür.5 Tolkien’in tasarladığı diller için Milton Waldman’a 1951 yılında yazdığı bir mektupta şu ifadeleri kullanır: Hikâyelerimin gerisinde bir diller örüntüsü var; fakat benim İngilizcede yanıltıcı bir biçimde Elfler adını verdiğim yaratıklar için birbiriyle bağlantılı, neredeyse tamamlanmış iki dil yarattım. Bu dillerin tarihi kökleri AYYILDIZ | 15
Entler bir Elf topluluğu olan Eldarlar
Cücelerin ise kendilerine ait ayrı bir
leri hayal etmek, rüyalarımızı farklı
tarafından konuşma arzusu aşıla-
dil konuşmaktaydı ve bu dilde ayrı
dillerle de görebilmek ve en mühimi
nınca kendilerince geliştirdikleri
isimler vardı. Yine de ne bu dili baş-
yeni kâinatlarda konuşacağımız yeni
Entçe ile aralarında konuştular. Bu
kasına öğretmekte ne de bu dildeki
dilleri yazabilmek düşüncesi bile in-
dilin ise diğer dillere benzerliği
isimlerini başkalarına söylemektey-
sana heyecan veriyor. Zannedersem
yoktu ve başka bir kavim tarafın-
diler. Öldüklerinde mezar taşlarında
kelimelerin anlam alanını belirleme
dan öğrenilemiyordu. Ayrıca Entler
kuzey kökenli isimler kullanırlar,
serüvenimize ihtiyaçlarımız yön
diller bakımından çok yetenekliydi.
cüce dilindeki isimlerini yazdırmaz-
vermeye devam edecek.
Konuşmayı en çok sevdikleri diller
lardı.
Eldar dilleri veya Yüksek Elf dili idi.
Zihin âlemimize belirliliklerin hâkim Tolkien 1973 senesinde vefat etti-
Orkların ise kendilerine ait bir dili
ğinde zihninde kurduğu kâinattan
yoktur ve diğer dillerden aldıkları
geriye biz dil araştırmacılarına çok
dil unsurları ile konuşma ihtiyaç-
sayıda suni dil ve aslında büyük bir
larını karşılamaktadır. İçlerindeki
araştırma sahası bıraktı. Eserlerin-
anlaşmazlıklar çok sayıda lehçenin
deki kuvvetli hayal gücü sadece
gelişmesine de zemin hazırlamıştır.
onun eserlerine değil, onun eser-
Yüzüklerin Efendisi serinin ana un-
lerinden hareketle dil âlemlerinde
suru güç yüzüğünün üstünde görü-
keşfe çıkacak âlimlere de zihnen
len yazılar ise Kara Lisana aittir. Bu
genişlik kazandırmaktadır.
dilin Sauron tarafından icat edildiği ve bunu kendisine hizmet edenle-
Avatar filminde geçen Navicenin6
rin dili hâline getirmeyi arzuladığı
Dr. Paul Frommer tarafından inşası
söylenilmektedir.
ve filmin dünya çapındaki tesiri sonrası suni diller hakkında şu soruyu
Sauron tarafından kötülüğe çekilen
sormak bir beyin jimnastiği olması
Troller Ortak Lisanın bozulmuş bir
bakımından faydalı: “Gelecekte in-
formunu kullanmaktaydı. Üçüncü
sanlığı birleştirecek suni bir dille mi
çağın sonunda ise Sauron tarafın-
yoksa tabii bir dille mi yolumuza de-
dan üretilmiş olan Olog-hai isimli
vam edeceğiz?”. Bu bir ikilem olsa
yeni bir Trol ırkı Kara Lisanı konuş-
da gelecekte inşa edilecek yeni dil-
maktaydı.
16 | AYYILDIZ
olduğu bir gelecek görmek dileğiyle… Dipnot1: Daha geniş bilgi için bkz.:HİGLEY, Sarah L.: Hildegard of Bingen’s Unknown Language: An Edition, Translation, and Discussion: New York 2007, Palgrave Macmillan (The New Middle Ages). Dipnot2: Daha geniş bilgi için bkz.: YAZICI, Tahsin: “Muhyî-yi Gülşenî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi: İstanbul 2006, 31. c., 79. s.. Dipnot3: Eserin künyesi için bkz.: ZAMENHOF, Ludwik Lejzer: Fundamento De Espertanto: Dipnot4: Yazarın hayatı hakkında daha geniş bilgi için bkz.: CARPENTER, Humprey: J. R. R. Tolkien, A Biography: New York 2000, HoughtonMifflinCompany. Dipnot5: Tolkien’in batı cephesinde gördüklerinin eserlerine tesiri hakkında şu makaleyi okumanızı tavsiye ederim.: https://www. nytimes.com/2016/07/03/opinion/sunday/ how-jrr-tolkien-found-mordor-on-the-westernfront.html, 2018 Ocak 25. Dipnot6: Navice ile ilgili bilgi almak için Dr. Paul Frommer tarafından kurulan şu siteyi ziyaret etmelisiniz: https://learnnavi.org/ about/, 2018 Şubat 2.
Ece Kılınç
DÜNYAYI KEŞFE BIR BAŞLANGIÇ:
WORK AND TRAVEL
“İlk defa büyüdüğünüzü hissettiği-
sunuz. İlk başta çok düşünülerek
Boğuldum da; çünkü mülakat için
niz an hangisiydi?” sorusuna pek
verilmiş sağlıklı bir karar gibi gö-
veya alıştırma gibi durumlar için
çok insan farklı cevaplar verecektir.
rünmese de önemli olan kararlılıkla
aradıklarında hep korktum ve
Benimki ise evimden 12 saat uzaklık-
bu yola devam etmekti ki benden
kısa cevaplardan başka hiçbir şey
taki yabancı bir ülkede tek başıma
beklenmeyecek bir azimdir. Oku-
veremedim. Hep aynı problem.
olduğumu fark ettiğim ve geri döne-
yunca ne var ki bunda, Work and
Anlıyorum; ama konuşamıyorum ki
meyeceğimi düşündüğüm an oldu.
Travel herkes yapıyor diyebilirsiniz.
bu durumda eğitim sistemimizin de
Yirmili yaşların başında, tek başına
Haklısınız da ancak sorun şu ki İngi-
yabancı dil öğretmede yetersizliğini
Amerika’da olduğumu anladığım
lizce yok. Gideceğim zamana kadar
bir kez daha yaşayarak anladım.
zaman yani. İşte bu yazıda bir anlık
öğrenirim düşüncesi var; ama karar
O zamanları bir şekilde atlattım;
verilmiş bir kararla hayatınızın nasıl
verdiğim günün içinde bir şirketle
ancak kendimi geri çekmedim ve
faklı bir yöne evrilebileceğini, nasıl
anlaşan birisi için uzun vade de
gitmem için gerekli işleri hallet-
büyüyebileceğinizi okuyacaksınız.
olsa biraz tehlikeli bir olay ve bunun
meye çalıştım. Her seferinde bir
farkına vararak kendime hep şunu
yığın aksiliklere rağmen durmadım.
İlk hayata atılma isteği olarak bakın
söylemeyi tercih ettim: “Suya girme-
Sonucun da evrak sürecinden yaşa-
bu tecrübeye ve hayal edin. Yatağı-
den yüzme öğrenilmez.”; yani sizin
ma usullerine dair pek çok kıymetli
nızda tembellik yaptığınız bir gün
anlayacağınız boğulma ihtimalini de
bilgiyi yaşayarak öğrenme şansım
ve bir an da ben Work and Travel
bir anlık göze aldım.
oldu.
yapacağım diye bir karar alıyorDilerseniz evrak işleri demişken biraz da bu işlerin neler olduğuna ve Work and Travel’ın ne olduğuna bakalım. Work and Travel Nedir? Work and Travel hâlihazırda öğrenci olan 28 yaşına gelmemiş üniversite öğrencilerinin hem çalışıp hem de Amerika’yı gezebilmesine olanak sağlayan bir programdır ve son zamanlarda oldukça popülerleşmeye başlamasıyla neredeyse gitmeyen 18 | AYYILDIZ
yok gibi. Tabii ki bu programında
bir de yakın arkadaşım Ayşenur. Ar-
bazı kriterleri var. Not ortalamanızın
kadaş demişken mülakata yanınızda
2’nin altında olmaması, bir parça
biriyle gitmeniz sizin için avantaj;
İngilizce bilmeniz ve ödemeniz
çünkü konsolosluğa çanta ve diğer
gereken tutar. Ödemeniz gereken
eşyalarınızla alınmıyorsunuz. Bunun
tutar dışında diğer iki kriter esne-
yanı sıra bir de pozitif enerji olmuş
yebiliyor şirketlere göre. Peki, bu
oluyor.
şirketler size nasıl yardımcı oluyor? Ben kendi anlaştığım şirketi baz
Vize mülakatını beklerken de hangi
alarak anlatayım. Sizinle sürekli irti-
görevli bana denk gelirse bana vize
batta olan bir danışmanınız oluyor.
vermez matematiği yapmaktan
Öncelikle sizi mülakat için yabancı
karnıma ağrılar girdiğini hatırlıyo-
bir hocaya yönlendirip İngilizce
rum. Konsolosluk diye gözünüzde
seviyeniz ölçülüyor, sonrasında
büyütmeyin; çünkü gittiğiniz yer
sizi haftada bir kez pratik yapmak
banka veznelerine benzer bir alan
amaçlı arıyorlar gidene kadar. Size
ve sizden önce mülakata giren
özgeçmiş hazırlanıyor ve işverene
herkesi görüp duyuyorsunuz, tabii
göstermek için (tabii ki İngilizce) bir
elenenleri de. Ben de bunları izler-
video çekmenize yardım ediliyor. İş-
ken matematik yapıyordum kafam-
lemler için sizden birkaç basit evrak
da. Dediğim gibi her şey iyiydi. Ta ki
isteniyor, öğrenci belgesi vesaire
sıra bana geldiği zaman görüşece-
gibi… E, bir de pasaport tabii. Eğer
ğim kişinin benden önceki öğrenci-
pasaportunuz yoksa ilk çıkarmanız
ye vize vermemesine kadar…
gereken o olmalı. Bütün bunlardan sonra bir işveren size iş teklif eder
Üç saniye içerisinde bütün algım
13 Haziran 2017 kendimi arkadaşla-
ve siz de kabul ederseniz geriye
değişti. Vize alamayan çocuk
rımla havaalanında buldum, nereye
bir tek vize almak ve uçak biletiniz
önümden geçerken sıra numaram
gidiyorum? Wisconsin Dells. Adının
kalıyor. Anlaşmalı olduğunuz şirket
yanıyordu. Yapabileceğim son ham-
havalı durduğuna bakmayın. Tatilci-
vize konusunda size ihtiyacınız olan
leyi yaparak yüzümde kocaman bir
ler çekildiğinde nüfusunun gerçek-
belgeleri yolluyor ve vize için bu-
gülümsemeyle “Hi!” dedim. Dene-
ten 2600 kişi olduğuna inanamadı-
lunduğunuz şehre göre vize rande-
yin, işe yarıyor. Sonrası malumunuz.
ğınız bir yer. Neyse içimde bir hafta
vunuzu ayarlıyor. Geriye kalan tek
Gişedeki kadın sadece elime bir
önceki korkudan gram eser yok.
şey randevu tarihinde orada olup
kâğıt verdi. Gördüğüm tek cümle
Öncesinde mesajlar atılıp gidece-
karşınızdaki kişinin sorduğu sorulara
“Vizeniz onaylandı.”. Asıl maceranın
ğim yere araçlar vesaire ayarlan-
cevap vermek. Bu konuda ilk çaba
geldiğini hissettiğiniz an, heyecanın
mış. Kimi arayacağımı biliyorum,
göstermeniz gereken şey stresle
geldiği an; çünkü Haziran 16’da iş
neredeyse her şey hazır. Neredeyse
baş edebilmeniz ve ilk görüşte
sözleşmem başlıyorken ben vizemi
diyorum; çünkü kalacağım yeri
güler yüzlü olmanız. Zaten şirketiniz
Mayıs 30’da almıştım. Vize alama-
defalarca sormama rağmen üç
size vize mülakatında sorulabilecek
ma ihtimalimi düşünmek bile fela-
adet adres verilip iş yerime gittiğim
soruları bile yollamışken sizin artı
ket. Ha bu arada işim ne? Nerede
zaman birine yönlendirileceğim söy-
olarak koyabileceğiniz sadece bu iki
çalışacağım değil mi? Fudge Store
leniyor. Tamam. On iki saat sonra
küçük ayrıntı var. Küçük; ama çok
efendim. Talat Aytan Hoca’mın
kendimi Frankfurt aktarmalı olarak
mühim ayrıntılar. O gün yaşadığım
deyimiyle Candy Shop (akıllarda tek
Chicago’da buldum. Aradığım
stresi ve heyecanı bir ben hatırlarım
bir melodi).
adamı da buldum. O an havaalanınAYYILDIZ | 19
Her konuda insanlardan fikir almaktan çekinmeyin. Tabii sonrasında insanların size sürekli tolerans göstermesini de beklemeyin. Orada Türk öğrencilerin en çok yaşadığı problem olarak bunu gördüm galiba. Örneğin burada işe biraz geç kalacağınız zaman ya arkadaşlarınızdan yardım istersiniz ya da işten küçük kaçamaklar yaparsınız; ancak Work and Travel’da bunu bırakmanız gerek; çünkü orada “Her koyun kendi bacağından asılır.” sözü âdeta bir ilke gibi. Kazanacağınız para çalıştığınız saatle orantılı ve hani o da iki gerçeği fark ettim. Birincisi
sonra tam ağlıyor ve bittim galiba
filmlerde gördüğümüz kartı bir ma-
aslında İngilizce konuşabilirmişiz.
derken kurtarıcım ve asıl ev sahibim
kinenin içine sokarlar ve saat yazılır
İkincisi gittiğiniz yerde yüzlerce
Jason beyaz arabasıyla geldi. Beni
ya, işte onlardan ve türevi sistemler-
Türk’le karşılaşabilirsiniz. Chica-
o köhne eski zindandan kurtarıp
den kullanılıyor ve geç kaldığın her
go’dan Dells’e vardığımızda gece üç
küçük şatomuza (şatomuz diyorum
dakika için maaşından düşüyor; yani
olduğu için kalacağım yeri bulmak
çünkü farklı ülkelerden 21 kişi ile
kısacası sorumluluk alın.
konusunda sıkıntı yaşadım; ancak o
paylaştığımız motelimizdi) götürdü.
an benden beklenmedik bir çeviklik-
O andan sonra her şey kesinlikle
Yemek konusunu atlamak olmaz
le o gece için bu problemi hallettim
mükemmeldi ve hayatımın en güzel
kıymetlimizdir kendisi. Yalan değil
ve geri dönüp baktığımda nasıl hiç
yazı olduğunu söyleyebilirim.
ilk gittiğim ay aç kaldım; ama
korkmadan hallettiğime şaşıyorum.
bunun sebebi yemek olmaması
Odaya girdiğimde biraz şok olmuş
Farklı ve diline hâkim olmadığınız
veya parasızlık değil her şeyin bana
olabilirim evet; ama sabah düzelir
bir ülkede çalışmaya başlıyorsunuz.
çok tatlı gelmesiydi. Bu durum
diyerek uyudum.
Sadece Amerikan kültürü değil, ora-
deneye deneye doğru yiyecekleri
da tanıştığınız kişi sayısı kadar farklı
bulana kadar devam etti. O yüzden
Sabah uyandığımda ilk kültür
kültürlerle de karşılaşıyorsunuz ve
ilk duyduğunuzda komik gelebi-
şokunu temizlikle yaşadım ve bir an
bunların bir kısmı sizin gerçekten iyi
lir; ancak buradan yanınızda ufak
önce ev işini halletmeye çalışırken
arkadaşlarınız oluyor; yani hadise
tefek yiyecekler götürebilirsiniz.
çalışacağım yeri ziyaret edip tanış-
sadece dışarıdan bakıldığı gibi do-
Belki birkaç paket çabuk çorba ve
maya gideyim bari diye düşündüm.
lar üzerinden para kazanmakla veya
noodle iş görebilir. Oda arkadaşı-
Bir darbede çalışacağım yerdeki
son model telefon alıp gelmekle
mın yaptığı gibi tarhana, mercimek
menajerimle uymayan enerjimizden
alakalı değil. Hayatınızda unutama-
falan getirmek isterseniz o da sizin
geldi. Hadi ona da “Neyse bari,
yacağınız, hatta belki de hayatınızı
tercihiniz. Yemekleri baharatlı yiyen
markete gidip bir şeyler alayım.”
değiştirecek bir muhteşem bir
bir millet olarak Meksika yemekleri
dedikten sonra fırtına da çıkınca
tecrübe yaşıyorsunuz. Başlarda bir
bizim damak tadımıza daha uygun
gücümün sonuna geldim galiba
afallama dönemi elbette olacaktır;
ve lezzetlidir. Bir de Çin yemekleri.
dedim; çünkü her şey bu kadar
ama sadece onu iyi toparlamaya
Hele bir de Çinli bir arkadaş buldu-
ters gidemezdi. Kasiyerden taksi
bakmanız gerek.
ğunuz da ki kesinlikle bulacağınız-
çağırmasını isteyip eve döndükten 20 | AYYILDIZ
dan emin olun; çünkü her yerdeler-
asla aç kalmayacaksınız. Ha bir de benim bu sene yapmayı planladığım gibi yanınızda baharat götürmek bir seçenek olabilir. Günlük ihtiyaçlarınızı karşılamak için tek ve vazgeçilmez adres Walmart. Hangi şehre giderseniz gidin mutlaka bir tane bulabilirsiniz. Kendileri 7/24 açık olma ve gıdadan giyime, eczaneden banka işlemleri-
zı yapın. Ha bir de her yerdeler.
ne kadar her şeye sahiptir. Bir süre
sert olabilirler. Ters düşmemeye
Romanyalılar ve Türkler. İki grubu
sonra ABD’deki eviniz olma özelliği
özen gösterin ve onlarla konuşurken
bir arada veriyorum; çünkü sayı
gösterecektir.
dinlediklerinizin yarısından çoğunu
olarak neredeyse aynılar. Tanış-
anlamamaya hazırlıklı olun.
tığınız kişi Romanyalı ise adının
Orada yalnızca Amerikan kültürüy-
Andrea veya Andrei olma ihtimali
le değil birçok milletin kültürüyle
Çinliler grubun en tatlıları ve herkes
yüzde doksanlardadır. Şaka değil.
tanışacağınızı söylemiştim. Bunlar-
tarafından en çok ilgi gören kişile-
Dış görünüş olarak benzediğimizi
dan çokluk sıralamasına göre kısaca
ridir. Çekik gözlü olmayan herkesi
söyleyebilirim, hatta beni Romanyalı
bahsetmekte fayda var.
çok güzel bulurlar ve İngilizceleri
sananlar çokluktaydı diyebilirim.
iyi seviyededir. Sevgi yumağı olmak
İngilizceleri iyi derecededir ve ge-
Öncelikle Jamaikalılar. Work and
onların hayat tarzı. Yapmacık olduk-
nelde bir yerlerde hep toplu çalışır-
Tavel’ın bir bitki örtüsü olsa bunlar-
larını düşünmeyin. Para hırsı en az
lar; yani bir iş yerinde bir Romanyalı
dan en sık olanlarından biri Jamai-
olan, yemek yiyip pahalı markalar-
varsa emin olun o yalnız değildir.
kalılar, diğeri Çinlilerdir. Jamaikalı-
dan alışveriş yapan ve ikram edilen
Şimdi bayrakların asıldığı kısma
ların hepsi sizin gibi öğrenci değil.
hiçbir şeyi geri çevirmeyen ponçik
gelelim; yani bize. Türkler İngilizce
Kendi dilleri İngilizceye çok yakın
gruptur. Her şey minnoş olarak kala-
seviyesi en düşük grup maalesef.
olduğu için her yaştan insan her yaz
maz tabii. Tek anlaşamadığınız nok-
Canımız istediğinde de en iyi verim
mevsimlik işçi olarak Amerika’ya
ta temizlik olabilir. Sizde benim gibi
alınan işçi grubuyuz arkadaşlar.
para kazanmaya, hatta evlenecek
problemler yaşamak istemiyorsanız
Yemek konusunda en çok sıkıntı
birini bulmaya geliyor. Kendileri
bir Çinliyle aynı odayı paylaşmadan
yaşayan grup da biziz sanırım. Bir
çok eğlencelidir; ancak bazen çok
önce temizlik konusunda anlaşmanı-
de içimizde durduramadığımız
AYYILDIZ | 21
Türk-İslam kültürünü yaymaya
medik; çünkü çok eğlendik, çok öğ-
Canyon, Chicago ve New York’u
çalışan bir tarafımız var ki Çinliler
rendik, güzel arkadaşlıklar edindik
gördüm. Daha görmek istediğim
elimizden asla kurtulamıyorlar. Keli-
veda zamanı geldiğinde bir daha
çok yer vardı; ancak hem zaman
me-yi şehadet getirmeye çalışanlar,
bu insanları göremeyecek olmanın
hem maddi açıdan sınırlı olduğunuz
Türkçe konuşturup tarih araştırması
üzüntüsüyle ayrıldık. Kazandığımız
için nokta atışı tercihleri yapmanız
yapanlar (onlardan biri de benim
paraları Travel kısmında harcamanın
gerek. Geziyorken hemen hemen
Çin Seddi’nin neden yapıldığını bil-
zamanı gelmişti. Bu harcamalarınızı
herkeste bir kez daha gelme isteği
mediklerini görünce durduramadım
azaltmak için gideceğiniz yerleri
olacağı için geri kalan yerleri sonra-
ne yapayım). Buradaki markaların
önceden belirlemeniz ve eğer
ki yıla bırakmanızda bir sakınca yok
Amerika’da ne kadar ucuz olduğunu
tura katılmak istiyorsanız bunların
diye düşünüyorum; çünkü ben de
görünce alışverişte çıldırdığımız da
rezervasyonlarını yapmanız gerek-
öyle yaptım.
doğrudur o yüzden birçoğumuz ilk
mektedir. Bu konuda yine şirket size
sene parasız dönmektedir.
önerilerde bulunacaktır. Kendiniz
“What happens in Vegas stays in
de internetteki birçok siteden
Vegas.” diyerek bir klişe yapalım. Bu
Diğerleri diye bir grup açmam
yararlanabilirsiniz. Eğer bir arka-
gece ve gündüzün farkına vara-
gerek; çünkü burada azınlıklardan
daş grubunuz varsa tura hiç gerek
mayacağınız pırıl pırıl şehir için 3
bahsedeceğim. Yukarıda saydığım
duymadan gideceğiniz yerlerde
veya 4 gün yeterli olacaktır. Çölün
gruplar o kadar kalabalıklar ki diğer
daire kiralayarak masrafı bölüşebilir;
ortasında bulunan bu cazibe mer-
ülkelerden insanların oranı onla-
hatta araba kiralayabilirsiniz ki bu
kezinde tabii bir güzellik aramayın;
rın yanında küçük kalıyor. Ruslar,
çok başvurulan bir yöntemdir ve
çünkü yok. Kalacağınız günler otel-
Ukraynalılar, Özbekler ve Kazaklar
maliyet olarak ucuzdur. Uçak bileti
lerden çıkış yolunu aramakla geçe-
grubu genelde birbirleriyle ya-
alacaklar için de dikkat etmeleri
cek. Bu lüks ve ışıltılı oteller tahmin
kın arkadaş olurlar. Azerbaycanlı
gereken kısım bagaj olmalı. Ameri-
edemeyeceğiniz şekilde büyük ve
arkadaşlarla aynı dili konuştuğumuz
ka’da havayolu şirketleri her bagaj
farklı otellere geçişi olduğu için
için birbirimizden farklı bir kefeye
için ayrı fiyat biçmektedir. Aldığı-
kendinizi başka bir otelden çıkarken
koymadım. Yalnızca kendilerinin
nız bilet sadece yolculuk sırasında
bulmanız mümkün. Vegas’ta her yer
İngilizceleri bizimkinden daha iyidir.
oturduğunuz koltuk ve el bagajınızı
birbirine ne kadar yakın gözükse de
Nijeryalı ve Ürdünlüler gibi.
kapsamaktadır; yani yaklaşık 8 kilo.
aslında değiller ve taksiciler tarafından kandırılma ihtimaliniz çok
Müthiş bir üç ayı ve yaz mevsimini
Geldik en son kısma; yani gezile-
yüksek. O yüzden her durağın yanı
çalışarak geçirdik evet; ama üzül-
cek yerler. Ben Las Vegas, Grand
başında duran bilet makinelerinden
22 | AYYILDIZ
günlük veya üç günlük biletleri 8 ila
yağma potansiyeline sahip bu şehir
zaman anlattıklarım hepinize daha
20 dolar arasında almanız müm-
alabildiğine yeşildir. Olurda yolu-
anlamlı gelecektir. Gidin. Başlarda
kün ve mantıklı. Otel rezervasyonu
nuz yazın oraya düşerse yanınızda
zorluk çekeceksiniz; ama zaten her
yaparken dikkat etmeniz gereken
yağmurluk almanız önceliğiniz
güzel şey de önünüze direk gelmez.
unsur ise fiyatların aslında görün-
olsun. Ayrıca Wisconsin Amerikan
Sonrasında biriktirdiğiniz anılarınız,
düğü kadar olmaması. Otuz dolar
futbolunun önemli takımlarından
görüp âşık olduğunuz yerlere dö-
olarak gördüğünüz bir otel, üzerine
olan Packers’ın anavatanıdır: Green
nüp baktığınızda emin olun koca bir
alakasız vergiler konularak 100 do-
Bay Packers.
iyi ki diyeceksiniz. Ben öyle güzel
lara kadar çıkabilmektedir. Vegas’ın
anılar biriktirdim, öyle güzel tec-
ışıltılı hayatına doyup fotoğrafları-
Yazımızın sonuna gelirken genel
rübeler edindim ki bu yazdıklarım
nızı çektikten sonra orada bulunan
toplama bakarsak bu tecrübe
çeyreği bile değil. Hele hissettikleri-
turlarla Grand Canyon’a geçebilir-
benim hayatımı kökünden değiştirdi
mi karşılamaya asla yetmez.
siniz. Helikopter veya otobüs turu
diyebiliriz. Yeni ufuklar açıp cesa-
bütçeniz hangisine yetecekse gör-
retlenmemi sağladı ve artık iste-
Yukarıda da dediğim gibi henüz
meniz gereken yerlerden olduğunu
diklerimi nasıl elde edebileceğimi
orada yapmak istediğim şeyler
düşünüyorum.
gösterdi. İlk yurtdışı tecrübemdi ve
ve görmek istediğim yerler var.
yenilerinin kapısını açtı. Bunun yanı
Başladığım yolculuğa ara vermeden
Gökdelenler ve Shameless dizisi ile
sıra İngilizce öğrenmemi sağladı.
devam etmek istiyorum. Bu sefer
meşhur şehir Chicago. Hava du-
Buradan gittiğimde hiç kimseyle
aynı yolculuğu aynı insanlarla yaşa-
rumu konusunda Wisconsin kadar
konuşmamış olduğum hâlde. Bunu
yamayacak olmanın burukluğu var;
kötü bir yer; ancak kesinlikle gidip
sıfır İngilizce olarak algılamayın.
ancak yeni heyecanlara da kapım
görmeniz gerekir. Bütün Türkiye’nin,
Konuşabilmek için kelime hazneni-
hep açık. Hem evet Times Square’i
Millenium Park’ın ünlü fasulyesi
zin olması ve en azından bazı cümle
görmemiş olabilirim; ama o benim
önünde fotoğrafı varken sizin ne-
kalıplarını biliyor olmanız gerek.
geri dönüşümü garantilemek için
yiniz eksik arkadaşlar. Belli yerlere
Okuldan çok bir şey öğrenmemiş
bıraktığım yerdi. Bu sefer söz fotoğ-
gitmekten ziyade sokakları dolaşa-
olabilirsiniz; ancak izlediğiniz ya-
raflı kanıtlarımla geleceğim.
rak gezmeyi seven bir insan olarak
bancı film ve dizilerin bunu geliştir-
Chicago’nun gördüğüm bütün so-
medeki etkisi tahmin ettiğinizden
Velhasılıkelam
kaklarına hayran kaldığımı söylemek
çok daha fazla. Geldiğimden beri
Gidin! Görün! Yaşayın!
istiyorum. New York’ta çok kalma
herkese söylediğim ve önerdiğim
fırsatım olmadı; ancak Chicago’nun
tek bir şey var. O da eğer ufacık
tekrarı; ama bir tık daha güzeli gibi
bile bir şansınız varsa bu tecrübeyi
geldi bana. O da hava durumundan
kesinlikle yaşamanız gerektiğidir. O
olsa gerek. Ben bu şehirlerden o kadar bahsederken canım Wisconsin Dells’den hiç bahsetmemişim. Wisconsin namıdiğer America’s Dairyland. Kendisi tabiatı, inekleri, süt ürünleri ve Amerika’nın en büyük su parklarıyla meşhurdur. Nüfusu turistlerle elli bin turistsiz ikibinaltıyüzdür. İklim özellikleriyle Karadeniz’i anımsatıyor diyebiliriz. Havası sıcak; ancak her an yağmur AYYILDIZ | 23
Betül Horozoğlu
AGTAŞ
*
*Agtaş kelimesi zayıf göz anlamına gelmektedir.
24 | AYYILDIZ
Kışın bahardan çaldığı kelebek
miyordu o. Tanrı ona görebilmesi
kokulu açmış çiçekler ve yaz-
için gözler vermemişti. Hiç kimse
dan kalan bir gün. Güneş tepede
onun gri merceksiz gözleriyle
yüceliğini apaçık sergileyip uzun
büyülenmemişti bu zamana kadar,
parmaklı eliyle göğü ve yeri şef-
hatta ürkmüşlerdi. Bu yüzden
katle okşamakta. Bugünü fırsat
dışlanmıştı çoğu zaman. Annesi de
bilip caddelere dolaşan insanların
onun derdine döktüğü yaşlarla kör
otomatik telaşı, bağırtkan çığlıklı
etmişti kendini. Renkleri bilmiyor-
fısıldayışları, birkaç martının kanat
du mesela. Kare ve dikdörtgen ona
çırpışı, denizin tutturduğu usul-
göre hiçbir şekil yoktu. Bir şeyi ta-
ca ıslık ve sanki yere tutunmaya
nımak için dokunmalı, tatmalı eğer
çalışan hızlı, sert, ezici adımlar…
olursa sesini duymalıydı. Gözler
Köşede güneşin yokluğuna alış-
değildi kalbin aynası. Uzayan
mışken bugünü garipseyip ağzını
sakallarını karısı fark edip kesme-
burnunu kara bir atkıyla saran
se, yanlış iliklediği düğmelerini
ellerine inat sıcak simitler sa-
düzeltmese, ona kendi sesinden
tan bir simitçi, bir köşede kâğıt
kitaplar okumasa, doğrusu karısı
mendillerin alışılmışlığına inat bez
olmasa, o tamamıyla bir kördü.
mendilci, geçmiş yılların taşıdığı
Ondan öncesi yoktu usunda. Bir
güzellikleri benliğine sığdırmış
tek o vardı ve en az körlüğü kadar
mütevazı, kır saçlı bir adam ara-
gerçekti. Bütün olanların dışın-
larından rüzgâr geçer endişesiyle
daydı sanki. Kimselere çarpmadan
sımsıkı sarılan sonlarını bilmeden
kalabalık kaldırımı geçmeliydi.
öpüşürken yanmış bir kâğıt ucu
Derin derin aldığı nefesi sıkıca
gibi tutuşan genç bir çift, müşteri
tuttuğu beyaz bastonu tek yol
beklerken çaylarını ufak yudum-
göstericileriydi onun. O bastonun
larla içen hatırı sayılır birkaç
her nesneyle temasından çıkan
esnaf, koskoca bir yolu idare eden
sesi ayırt edebilişi, bir köpeğinki
kırmızı, yeşil ve sarılı trafik lam-
kadar iyi koku alabilmesi ne büyük
bası, sıkışan trafikten şikâyetçi
nimetti, elbette karısından sonra.
sabrın azametinden habersiz
Kalabalıklaşan kaldırımla birlikte
yarı açık cama kollarını yaslayan
daha da çoğaldı omzuna çarpıp
sürücüler, annesinin elini avuç-
geçen insanların sayısı. Birkaç
layıp zorla yolda yürüttüğü hınzır
damla yağmur yüzünü ıslattı.
yerinde durmaz çocuklar… Etrafın-
Bulutları hayal etti zihninde. Karısı
da olanları ve tüm bunları göre-
çok severdi bulutları. Hayatı onun
ağzından dinlemişti. Mavi rengin
adımlayıp evine girdi. Merdiven-
Karısının saçlarını tarayıp omuz-
ona çok yakıştığını da karısı söy-
leri çıkarken birkaç kez tökezledi,
larına salışını fark etti. Yemek
lemişti zaten ve gökyüzünün mavi
hatta küçükten bir küfür fışkırı-
yediler, birlikte çay içtiler. Bir gün
oluşunu da… Kalabalıktan zar
verdi ağzından. Her zaman olduğu
daha sona ermişti; ama o yıllardır
zor sıyrılıp evlerinin köşesindeki
gibi zili iki kez art arda iki kez de
olduğu gibi karısının da göreme-
fırına girdi. Babasından yadigâr
aralıklı çaldı. Bu karısıyla küçük
diğini bilmiyordu. Bilmemesi daha
bu evden hiç ayrılmamıştı. Babası
bir anlaşmalarıydı. Kapı usulca
iyiceydi karısına göre. Bilirse eğer,
ardından yıllar sonra annesi git-
açıldı, giymesi için terlikler girişe
hayatın yükü daha da zorlaşır
mişti bu evden; ama o küçükken
bırakıldı. Elindeki poşetleri alan
kendine acıdığı gibi bir de karı-
alıp büyüttüğü kedisi mavişle hâlâ
karısı yanağına küçük de bir buse
sına acırdı. En çok da doğmamış
oradaydı. Küçük ailesine eşini de
kondurdu. O anların verdiği huzur-
bebeklerine… Karanlık bir dünya-
katmıştı şimdi, bir kişi de yolday-
la gülüşü daha da yayıldı yüzüne.
nın tek ışığı oydu oysaki. Geceye
dı. Tanıdık mermer zemin, odun
Günün yorgunluğu bir anda gitti ve
mahkûm olmuş anne ve babasının
ateşinin sıcaklığı ve fırından yeni
hatta bir an için unuttu körlüğü-
sabahı olacaktı o yavrucak kim
çıkmış ekmeklerin taze kokusu…
nü. Bebeğini hisseti karısının gün
bilir…
Fırından çıkınca ezbere bildiği yolu
geçtikçe şişen karnına dokununca. AYYILDIZ | 25
Onur Doğan
1913 Nisan 21 tarihinde Üsküp’te
Kitapta konu olarak aile ilişkile-
dünyaya gelen Şevket Rado Türk
ri, mutlu olmanın yolları, maddi
edebiyatının en önemli yazarla-
meseleler, çocuk terbiyesi, sabrın
Kitabın ikinci bölümü olan Aydınlık
rından birisidir. Yazarlığının yanı
ehemmiyeti, kadın-erkek ilişkileri ve
Yolda okura yaşama sevinci aşı-
sıra gazetecilik, sosyoloji ve ede-
insan ömrünün belli dönemleri gibi
lanmaya çalışılmaktadır. Bölüme
biyat öğretmenliği kimlikleri ile de
hususlar ele alınmıştır. Neredeyse
yazarın dostunun hayattan bıkkınlı-
tanınmaktadır. Ele alacağımız kitap
bütün bu hususlar hakkında kıssalar
ğını belirttiği sözlerle başlanmıştır.
Şevket Rado’nun en çok ön plana
anlatılmış, görüşler dile getirilmiş
Yazar dostunun yaşamın tekdüzeliği
çıkan sohbet kitaplarından bir tane-
ve öğütler verilmiştir. Bütün bunlar
konusundaki görüşlerine katılır; an-
sidir. Mamafih Rado’nun eserlerinin
yapılırken okurun bam teline do-
cak bu konudaki ümitsiz tutumunu
büyük bir kısmının sohbet türünde
kunulmamaya çalışılmış ve okur bu
doğru bulmaz; zira insanın yaşamın
olduğunu da belirtmemizin iktiza
şekilde etkilenmeye çalışılmıştır.
tekdüzeliğini kırmak hususunda
ettiğini düşünüyoruz.
Ümmit iledir cihanda her şey (8. s.)
diğer canlılardan çok daha fazla Eser yazar tarafından “Hayatı, sev-
istidat sahibi olduğunu düşünür.
Elimizde birinci baskısı bulunan
meyi, çalışmayı, iyiliğe ve doğruluğa
İlerleyen paragraflarda hayattan
kitap 128 sayfalık ana bölüm hâlinde
kıymet vermeyi üstün tutan konuş-
lezzet almak için müşahedenin
2011 senesinin mart ayında Bilge
malar” diye tarif edilmiştir. İçerisin-
önemine değinirken kendi içine
Kültür Sanat Yayıncılık tarafından
de önsöz kısmı bulunmaksızın “Ümit
kapanmanın sıkıntıdan başka bir
yayımlanmıştır. Kitap kapağı, yeşil
Dünyası” adlı bölüm ile başlar. Bu
getirisinin olmadığını dile getirir.
bir arkaplanın önünde Şevket Ra-
bölümde hiçbir zaman dünya malına
Bölüm okura yaşamdan zevk alarak
do’nun fotoğrafından müteşekkildir.
güvenilmemesi ve her daim ümit-
mutlu bir hayat sürmesi temennisin-
Yazımızın girizgâh kısmında genel
var olunması gerektiği Büyük İsken-
de bulunularak sonlandırılır.
hatlarıyla ele alınan eserin diğer
der’in bir kıssası ile anlatılmaya ça-
sohbet kitaplarına kıyasla daha
lışılmıştır. Ayrıca yaşamanın gerçek
Bir Yetişme Tarzı başlıklı üçüncü
akıcı ve kapsamlı olduğu rahatlıkla
manasının farkına varılması amacıy-
bölümde insanların yetişmelerinde
söylenebilir.
la şairinin ismi verilmeyen bir şiirde
etkili olduğu düşünülen nedenlere
geçen şu dizeye yer verilmiştir:
değinilmiştir. Bu bölümde genel
26 | AYYILDIZ
kanaatler yıkılmaya çalışılmış-
yamaklığı yapmak için kendisinden
tır. Mesela zenginlik ve fakirliğin
izin istedim.
insanın iyi yetişmesinde çok da etken olmadığı savunulmuştur.
Babam düşüncemi anladı ve mü-
Kalıplaşmış düşüncenin aksine
saade etti. İki yıl mutfakta soğan,
maddi durumu iyi olan ebeveynle-
patates doğradım, pirinç ayıkladım
rin çocuklarının hayatın karşısına
ve nihayet hak ettiğim mevkiye
maddi durumu iyi olmayan ebevey-
aşçıbaşılığa yükseldim; fakat benim
nlerin çocuklarına nispeten çoğu
maksadım aşçıbaşı olup güzel ye-
yönden daha zayıf ve tecrübesiz
mekler pişirmek değildi. Bir otelde
bir şekilde çıkacağı dile getirilmiş-
cereyan eden bütün işleri bizzat
tir. Bu düşünce ise Japonya oteller
yapmalı idim. Aşçıbaşılığı bırakıp
kralının oğlunun,otellerini yönetmek
temizleyiciliğe geçtim ve beş altı yıl
için tekâmül seviyesine ulaşmış bir
içinde bir otel işletmeciliğinin bütün
birey olmak amacıyla İstanbul’da
inceliklerini öğrenmiş oldum…” (s.
bir otelde boğaz tokluğuna çalıştığı
19-20)1
hayat hikâyesi ile desteklenmiştir. Kitap yukarıda mezkûr bölümler de Bununla ilgili Japon delikanlısının şu
dâhil olmak üzere toplam 15 bölüm-
sözlerine yer verilmiştir:
den oluşmaktadır. Eserde yukarıda ele aldığımız ilk üç bölümün yanı
“17 yaşında liseyi bitirdim.” diyor.
sıra aşağıda sıraladığımız hususlar
Memleketimde, muhitimde ba-
ve onların karşısında (parantez içeri-
bamın arkadaşları arasında hiç
sinde) belirttiğimiz mezkûr konuları
hakkım olmayan aşırı bir saygı ve
işleyen şu bölümlere değinilmiştir:
itibar görüyordum. Bu tarz muamele beni sıkmaya başlamıştı; çünkü
Bir Arada Yaşamanın İncelikleri (Bir
bana gösterilen geniş alakanın
Arada Yaşamak)
bana karşı değil doğrudan doğruya
Mesuliyet Yüklenmenin Gerekliliği
babamın şahsına ve servetine karşı
(Hayatta Tutunmak)
olduğunu anlıyordum. Babamın ha-
Çalışmanın Önemi (Çalışmak)
yatı boyunca büyük gayretler sarf
Talihin İnsan Eliyle Teşekkül Etmesi-
ederek kendi alın teriyle kazandığı
nin Gerekliliği (Talih Peşinde)
şahsiyet ve servetinin gölgesinde
İçi Dışı Bir Olmak Meselesi (Olduğu-
sığınarak yaşamaktansa ben de en
muz Gibi Görünmemek)
az onun kadar bu itibarı hak ettiği-
Aile İçerisindeki Geçim Mevzusu
mi göstermek için “A”dan başlama-
(Geçinmenin Yolu)
ya karar verdim. Otelciliği ben de
Ebeveyn ve Çocuk Gelişimi (Büyüt-
öğrenecektim. Üstelik babamdan
mek ve Büyümek)
daha iyi bir otelci olmaya kendimi
Komşuluğun Önemi (Komşuluk)
mecbur hissediyordum. Onun için
Kendinde Görüleni, Başkalarından
babama fikrimi açtım ve Japon-
da Beklemenin Yanlışlığı (Anlaşılma-
ya’nın en büyük oteli olan babamın
mak)
“Imperial” otelinin mutfağında aşçı
İnsanın Yalnızlaşmasına Sebep Olan AYYILDIZ | 27
Durumlar (Yalnız Kalmak)
Alıntılamalar (Yaşadığımız Günlerin
Eserin muhtevasına baktığımızda
Sır Saklamanın Önemi (Sır Saklamak)
Hesabı)
pek çok iktibas ve örnek kullanıl-
Olumlu Eleştirinin Değeri (Neşe
İnsan Yaşamının Belli Başlı Dönemleri
dığı gözlemlenebilir. Bu durumun
Kaçırmak)
(Ağaçların ve İnsanların İlkbaharı)
anlatımın akıcılığını arttırdığı ve
Cimrilik ve Tutumluluk Arasındaki
bu şekilde okurun merakını kam-
İnce Farklar (Hasisliğin Başka Türlüsü)
Kitabın alt başlıkları, anlattığı
çılayarak her daim canlı tuttuğu
Saadeti Bulmakta Sabrın İşlevi
konunun birer hülasası gibidir.
söylenebilir. Daha önce de bahset-
(Sabırsızlık)
Dolayısıyla kitapta yer alan alt
tiğimiz üzere eser her yaştan okura
Mükâfatların Hak Edilmesinin Gerek-
başlıklar, ait olduğu bölümün içeriği
hitap etmektedir; çünkü eserde
liliği (Ramazan’dan Sonra Bayram)
hakkında ciddi çıkarımlar yapılması
herkes kendisi için -tatlı bir dille ve
Salt Maddeye Bel Bağlamanın Yan-
konusunda yardımcı olmaktadır.
dayatma yapılmaksızın dile getiril-
lışlığı (Yalnız Madde Değil)
Şayet başlığın çok büyük özveri ve
miş- nasihat mahiyetinde öneriler
Çocuk Eğitimi (Çocuklarımızın Gö-
yetenek gerektiren bir husus olduğu
sunulmuştur. Mezkûr özellik, eserin
züne Nasıl Görünüyoruz?)
göz önüne alınır ise yazarın bunu
didaktik yönünü daha fazla ön pla-
İş Ahlakı ve Kaliteli İş Çıkarmanın
çok iyi başardığı söylenebilir. Başlık-
na çıkarmıştır.
Önemi (İyi Bir Şey Yapmak)
tan biçeme geldiğimizde eserin her
Çocuklarda Doğru Para Kullanımını
yaştan okuru kucaklayan bir dil ve
Sonuç itibariyle yazarın bu eseri ile
Sağlama Hususundaki Noktalar
üslupla kaleme alındığını rahatlıkla
bizlere sohbet türünün Türk edebi-
(Para Terbiyesi)
söyleyebiliriz. Yazar bu samimi üs-
yatındaki en kaliteli örneklerinden
Kadın ve Erkeğin Birbirleri Hakkında-
lubu ile her bölümde konuyu daha
birini sunarak okuyucuyu keyifli bir
ki Düşünceleri (Kadın mı, Erkek mi?)
akıcı bir şekilde anlatmak konusun-
okuma sürecine davet ediyor.
Mazi Hakkındaki Düşünceler ve
da ziyadesiyle muvaffak olmuştur.
Dipnot1: İlgili metnin alındığı eserin tam künyesi için bkz.: RADO, Şevket. (2011). Ümit Dünyası. İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayıncılık.
28 | AYYILDIZ
Tahsin Yılmaz
SANCI Ben, bulanık suları Ciğerimi kanırtan havayı Tortulanmış toprakta Bodur ağaçların açmayan çiçeklerini Şehrin asfaltlarında Yitip giden gidip de gelmeyenlere Tütsülenmiş her izmariti Rüzgârın savuşturduğu külleri Sana söyleyemediğim ne varsa Kalbimden boğazıma kadar titreten beni Yaldızlı gecelerde bunları yazdırtan Hepsini iyi bilirim. Hayatım, Şile bezinden ördüğüm hayatım Sedef çakımı körelten gecelerde Damar damara verdiğim kavganın esaretindeyken
Seni düşünüp kalbimi kakışlamam Yüreğimdeki bu kargaşa bu hengâme Nedendir? Sözcüklerle süslerken boş kâğıtları Beyaztenindeki ebruli güzelliği Benim de ufak kaldıklarım vardı Sana uzandığımda utangaçlığım Boyunbağımda hırpalanan kelimelerim. Modern insanların Moronu çektikleri gecelerde Üryan aşkları Yeni yetmelerin Sinema köşelerindeki Sevdalarını geç Sana nakış nakış işlediğim Bereketli şiirler bırakıyorum.
AYYILDIZ | 29
Nur İpek Toprak ve Merve Nur Güngör
Çocuklar İçin Yazmak Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin Bir Yolda Yürümektir. Gülten Dayıoğlu biz öğretmen adayları için yazmaya adanmış bir ömür, adeta yolumuzu aydınlatan bir meşale. Çoğumuz onu ‘‘Fadiş’’ adlı romanıyla tanıdık; ancak Gülten Dayıoğlu, edebiyatımıza Fadiş’le birlikte doksan kıymetli eser kazandırdı. Eserleri dört kuşak boyunca sevilerek okundu ve okunmakta. Yine gelecek kuşaklar boyunca okunacağından şüphe duymamaktayız. ‘‘Türk Çocuk Edebiyatının Çınarı’’ olarak nitelendirebileceğimiz Gülten Dayıoğlu ile bölüm hocalarımızdan Doç. Dr. Bayram Baş’ın desteğiyle bir röportaj yapma fırsatı bulduk. Keyifli okumalar dileriz.
GÜLTEN DAYIOĞLU 30 | AYYILDIZ
Öncelikle röportajı kabul ettiği-
esiyordu besbelli. Geçim sıkıntı-
niz için teşekkür ederiz. Çocuk
sıyla kuşatıldık. O sırada ilkokul-
edebiyatı denilince akla gelen ilk
larda öğretmen açığı vardı. Kırk
yazarlardan biri olan sizinle bu
günlük kurstan sonra altı dersten
röportajı gerçekleştiriyor olmanın
sınava girip öğretmenlik diplo-
bizi çok mutlu ettiğini belirtmek
ması alınıyordu. İlk girişte diplo-
isteriz. Çocukluğunuzun bir bölü-
mayı alıp öğretmenliğe başladım
münü Kütahya’nın Emet ilçesinde
(1960-1961). Müfettişler bizim
geçirmeniz ve öğretmenlik mes-
gibilere sonradan olma veya ağız-
leğinizin yazarlığınıza ve eserle-
dan dolma tüfek derlerdi. Çoğu
rinizin önemli bir bölümünde yer
arkadaş işin başında istifa ettiler.
alan köy hayatı ile ilgili unsurları
Ben direndim; çünkü mesleğimi
belirlemenize katkısı oldu mu?
çok sevmiştim. Herkesi yıldıran
Öğretmenliğim ve çocukluğumda
müfettişler benim öğretmenliği
deneyimlediğim köy yaşamı yazar-
meslek edinmeme çok yardımcı
lığımın temel taşlarındandır.
oldular. Ben de kendimi gelişmeye adadım. Öyle ki Cumhuriyet
Öğretmenlik mesleğinden konu
ve Milliyet gazetelerinde yıllarca
açılmışken İstanbul Üniversitesi
(1965-1968) eğitim öğretimle
Hukuk Fakültesi’ni bırakıp öğret-
ilgili eleştirel makaleler yazdım.
menlik mesleğine yönelmenizin
Kurultaylarda bildiriler sundum.
sebepleri nelerdir?
Müfredat programları hazırlanır-
Öğrenciyken nişanlım olan eşimle
ken danışman olarak görev yaptım.
evlendik. Başımızda kavak yelleri
Talim ve Terbiye Kurulu Yayımlar
Dairesi’nde seçici kurul üyeliği, Kültür Bakanlığı Çocuk Kitapları Yayınlar Dairesi’nde danışmanlık görevine atandım. Hukuk fakültesini bıraktığım için ilk zamanlar içten içe çok ezilmiştim; ama yazarlıkta ilerlemeye başlayınca o hâlden kurtuldum. Yazarlık hayatınız nasıl başladı, kaleminizi ne zaman keşfettiniz? Kütahya 30 Ağustos İlkokulu’nda, üçüncü sınıfta öğrenim görürken, öğretmenim Ayşe Bumin Yazılı Anlatım ödevlerime bakarak ‘‘Sende doğuştan yazma yeteneği var. Gelecekte yazar olacağına inanıyorum.’’ dedi ve kısa süre sonra beni Vahit Paşa Kütüphanesi’ne götürdü. Özelliğimi anlatıp görev-
çocuk ve gençlik eserleri vererek
Eserleriniz arasında sizi en iyi
liye teslim etti. O günlerden şu
devam etmenizin belli bir sebebi
yansıtan veya en başarılı olduğu-
anlara kadar kitap okumak benim
var mı?
nu düşündüğünüz kitaplar hangi-
yaşam biçimim oldu. Hava gibi, su
Toplum tarafından, çocuk ve
leridir?
gibi, besin gibi…
gençlik edebiyatında başarılı bir
Eserlerimi yazdıktan sonra altı
yazar olarak değerlendirilip kabul
kez okurum. Başarılı bulmadığım
Yazı hayatınıza sosyal içerikli
görmem, bu doğrultuda çalışmamı
hiçbir eserimi yayınlatmadım. Fa-
öyküler yazarak başladınız. Sizi
sağladı.
diş(1971) adlı romanım, şimdiler-
çocuk edebiyatına yönlendiren ne
de yüzüncü baskıya yaklaşıyor. O
oldu?
Eserlerinizde konuları neye göre
kitapta kendi yaşamımdan kesitler
Gerçek anlamda yazarlığa sosyal
belirliyorsunuz?
var.
içerikli kısa öyküler yazarak baş-
Konu seçiminde belli bir kuralım
ladım. ‘‘Döl’’ adlı öykümle 1964-
yok. İçimden gelen sese önem
Biraz da eserlerinizden bahsede-
1965 Yunus Nadi Öykü Yarışma-
veriyorum.
lim. Fadiş, Suna’nın Serçeleri gibi bazı eserlerinizin çocuk romanı
sı’nda bir oy farkla ikinci seçildim. Öğretmen ve anne olduktan sonra
Eserinizi aniden gelen bir heye-
olmalarına rağmen genel olarak
çocuklar ve daha sonra da gençler
canla mı yoksa uzun planlamalar
hüzünlü olaylar barındırmasının
için romanlar ve öyküler yazmaya
ve araştırmalar sonucu mu yaz-
sebepleri nelerdir?
başladım. Bugün itibariyle doksan
maya başlıyorsunuz?
İlk romanım Fadiş yapmacıksız, saf
kitap yazmış oldum.
Aniden gelen bir heyecanla yaz-
ve gerçek bir hüzün içeriyordu. Bu
maya girişmiyorum. Yazacağım
hüzün kendi içimde oluşan doğal
1966-1986 yılları arasında çeşitli
konuda karar kılınca aylar bazen
bir hüzündü. Ondan sonraki Dört
gazetelerde eleştiriler ve makale-
yıl boyu süren titiz bir araştırma
Kardeştiler romanı, Ben Büyü-
ler yazarken bu tür yazıları bıra-
dönemine giriyorum. Sonra eseri
yünce, Yurdumu Özledim adlı köy
kıp edebiyat hayatınıza yalnızca
yazma aşaması başlıyor.
kökenli romanlarımda da doğal AYYILDIZ | 31
hüzün öğeleri yer alır. Bunların dı-
Yurt dışı göçünün etkileri üzerin-
şında hüzünlü olarak tanımlanabi-
de gazetelerde yazdığınız çeşitli
lecek eser yazmadım. Eleştirmen-
yazıların yanı sıra “Geride Kalan-
lerce çok özgün bir kurgu olarak
lar” adlı öykü kitabınızda da bu
tanımlanan Suna’nın Serçeleri de
konuyu sıkça işlemenizin sebebi
hüzünlü bir eser değildir. Hüzün
nedir?
içeren eserlerle ilgili ilginç bir
Ben insana saygılı ve duyarlı bir
saptamayı sizlerle paylaşmak is-
yazarım. Türk işçilerinin çalıştığı
terim. Üç, hatta dört kuşak boyun-
ülkeleri ayrıntıyla gezdim. İnsa-
ca onları okuyanlar bu dört kitabı
nımızın oralarda çektiği çileleri,
döne döne defalarca okuduklarını
horlanmalarını yakından gördüm.
belirtmekteler. “Fadiş’i on kez
Evrensel bir yara olan işçi göçü-
okudum.” diyenler var. Fuarlarda
ne bizim insanımızın da plansız
yetişkin okurlarım çocukken oku-
programsız katılmış olması çok
dukları bu kitapları bana imzalat-
zoruma gitti. Ülkemizin onları do-
mak için yeniden satın alıyor ya da
yuramayıp döküm saçım bir hâlde
eski kitapları getirip onurla masa-
çoluk çocuk, taşeronların elinde
ma bırakıyorlar; çünkü bu kitap-
ezilmeleri, oralarda alabildiğine
lardaki duyarlılık-hüzün zorlama
sahipsiz kalmaları beni yürekten
bir kurmaca değil. Yapmacık değil,
sarstı. Olayları yerinde inceleyerek
tersine sıcak yürekli insanımızın
yazdığım öyküler, dizi yazılar bu
mayasında yer almakta. Öğret-
sarsıntının kalemime yansımasıdır.
menlikte kendimi yetiştirirken,
Gerçekten o zamanlar o işçi yurt-
dışarıdan pedagojik performans
taşlarımıza, yönetimler para ağacı
dersleri bile aldım; çünkü çocuklar
gözüyle bakıyorlardı.
için yazmak kıldan ince, kılıçtan keskin bir yolda yürümektir.
Eserleriniz büyük bir zenginlik barındırdığı için üç kuşak boyun-
Parbat Dağı’nın Esrarı adlı roma-
ca hep sevilerek okunmuş ve hâlâ
nınızdaki Kalanya, hayalinizdeki
okunmakta. Türk edebiyatında en
dünyanın bir yansıması mıdır? Bu
çok beslendiğiniz ve en sevdiğiniz
romanda insan ırkının kurtarıcısı
yazar kimdir? Bu yazarın sizi en
olarak seçtiğiniz canlı türü neden
çok etkileyen eseri hangisidir?
bitkidir?
Ben yerli, yabancı, iyi ve seçkin
çok mutlu edecektir. Bir öğret-
Fantastik kurgu yöntemiyle yazı-
yazarların eserleriyle beslendim.
men olarak biz genç öğretmenle-
lan Parbat Dağı’nın Esrarı dünyaya,
Bilinçle sürdürdüğüm bu okuma
re vereceğiniz tavsiyeler nelerdir?
insana, bitkilere kısaca yere göğe,
emeklerim sonuçta Gülten Da-
Pek sevgili öğretmen adayı kızla-
tüm varlıklara karşı okurun duyar-
yıoğlu adında bir yazar oluşturdu.
rım, oğullarım, bizim memlekette
lılık bilinci edinmesini deneyim-
“Ödünç akıl cepten düşer.” deyimi
lemesidir. İnsan ırkının kurtarıcısı
Sorularımızı sabırla ve içtenlikle
çok kullanılır. Lütfen yolunuzu,
olarak bitkileri seçmek görüşüne
cevapladığınız için çok teşekkür
kazılması zor olan killi toprağı
indirgenemez. Bu görüş büyük
ederiz. Son olarak sizin gibi kıy-
kaza kaza kendiniz açın. Sonra da
resmin toplu iğne başı kadar bir
metli bir yazarın ve öğretmenin
güvenle ve onurla o yolda ilerle-
yerini oluşturmaktadır.
tavsiyelerinden yararlanmak bizi
yin. Başarı dileklerimle.
32 | AYYILDIZ
Tüm
Mağazalarında...
Elif Kılıç
AN’DAN
Derin bir ah çektim.
bir şekilde, sen oradaydın; ama be-
zamanın ortasının tam ortasınday-
nim Newton kurallarıyla bir derdim
dık. Ağzındaki sakızı yarı edepli yarı
Reyonların arasında ısrarla çubuk
vardı, bilmiyorsun. Sana bakmak
edepsiz patlatan kasiyerin bakışları
makarna ararken bütün o markalara,
yerine hayalini kurmayı tercih edi-
arasındaydık. Varlığımız bir solucan
ucuz ambalajlara, o ucuz ambalajla-
yordum. Hanginizi daha çok seviyor-
deliği hüviyetindeydi. Az biraz daha
rın içerisindeki bakliyatlara, içi geç-
dum acaba? Hâlâ düşünüyorum.
oyalansak zamandan silinecektik
miş bisküvilere ve hatta İsrail malı
Neden çubuk makarna konusunda
sanki. Seninle aramda üç adım ve
çikolatalara bürünüp sana bakmanın
bu kadar ısrar etmiştim ki?
bizi yan yana çeken bir çift göz
doyumuna varmayı diledim, hatta
vardı ve sen hâlâ dünyanın en güzel
hatırlıyorum bir an, ben o bisküvi-
Çubuk makarnayı asla bulamadım.
varlığı unvanını taşıyordun üstünde.
lerden veya bakliyatlardan herhangi
Bir erişte aldım elime kasaya yönel-
Nefesin göz kapaklarıma değiyordu.
biriyken beni alıp ıssız avuçlarının
dim. Sana yöneldim. Bilmiyorsun be-
Yazın denk geldiği Ramazan ayla-
içinde tuttuğunu, tabiat dostu bir
nim yönüm hep sendin. Şansa bak
rında gün boyu ekmek pişiren bir
poşetin içinden iki parmağının
ki ne 2 kuruşluk gofret için anaları-
fırıncı nasıl akşam ezanında Allah
ucunda sallanırken dakikalarca belki
nın yakasına yapışan çocuklar vardı
sesini duyar duymaz kana kana su
de saatlerce seni izlediğimi hayal
orada ne de küçük bir televizyon-
içiyor ise ben de seninle mucize kar-
ettim. 2 sıralık daracık reyonların
dan gelen futbol maçının kirli gü-
şılaşmalarımızdan biri olan o anda
arasında sanırım çubuk makarnayı
rültüsü. Market ile bakkal arasında
verdiğin nefeste kana kana nefes
bir türlü bulamayışımın sebebi bu
sıkışıp kalmış, tıpkı mahallemizdeki
alıyordum. Tam 15 saniye boyunca
absürt hayallerdi. Sen orada, bir
insanlar ve kaldırım taşları gibi iki
o iki zamanın ortasının ortasında
buçuk metre arkamda sen, etten ve
zamanın ortasında yalpalayıp duru-
seninle yan yana veya arka arkaya
kandan, Newton kurallarına uygun
yordu bu yer. Ben ve sen. İşte bu iki
fark etmeden bütün fikirlerden,
34 | AYYILDIZ
doktrinlerden ve hatta duygulardan
kahkahalar, kesik kesik hıçkırıklar ve
sefil hayalete doğru hareket etmeye
izole… Sen ve ben tam 15 saniye
söyleyemeyeceğim tüm o edepsiz
başladım. Bir anlık bile diyemeye-
öylece durduk. O 15 saniye evrenin
cümleler…
ceğim o zamansızlıkta o hayaletin
görüp görebileceği en iyi 15 saniye
elindeki kitaba baktık. Anla mukaye-
olma yolunda diğer en iyi 15 saniye-
Sendeki sistem böyle çalışıyordu
se edemeyeceğim o zamansızlık di-
lerle yarışırdı. O mucize 15 saniye-
demek ki. Kalpten dudaklarına değil
liminde sürgün yemiş bir ağır ceza
de bütün varoluşsal hezeyanlarım
kalpten gözlerine iniyordu bütün o
mahkûmu gibi gözlerinden kopuver-
son buldu. Geçirdiğim küçük çaplı
duygular ve bütün o şeyler. Belki de
dim, o kitaba düştüm. Gözlerindey-
sinir krizlerim arasında ağzımdan
bu yüzden çok çektin o gözlerden.
ken bir ömrü yaşamış hayatımın son
küfür gibi dökülen nedenler nihayet
Belki de bu yüzden kendi fonksi-
demlerinde demleniyor sanırdım
nedenlerini buldu. Yüzünü hafifçe
yonunu yerine getirmekten aciz,
kendimi. Meğer yanılmışım. Bir
yana çevirdin. Yüzünden mahrum
yorgun gözlerin vardı. Şimdi daha
ömür kadar da o kitapta yaşadım.
bırakamadım kendimi. Sana baktım.
iyi anlıyorum neden o facia göz-
Aşktan savaşa, en gaddar işkence-
Saniyenin belki yüzde birlik dilimin-
lere böylesine tutulduğumu. Eski
lerden en zengin hayatlara kadar ne
de attığım o yoksul bakışla ben katı
Şam kütüphaneleri gibi kusursuzca
var ne yoksa tecrübe ettim bu öm-
bir maddeden henüz tanımlanama-
sıralanmış görkemli benliğini içine
rümde. Ömrüm o kitapta Venedik
mış başka bir maddeye dönüştüm.
hapsettiğin o gözlerde yaşlanıp seni
limanına varacak olan bir gemide,
yaşıyordum. Bir ömrün en güzel
genç bir kölenin son nefesinde son
Dudaklarından döküldüm ilk önce
tükenebileceği yerdeydim. Usulca
bulunca bu sefer o kitabı tutan elle-
mırıltılar hâlinde sonra saçlarına yük-
bir mırıltı işitiyordum artık. Gizlice
re düştüm. Çok oyalanmadım, sonra
seldim. Birkaç zaman rüzgârı oldum
söylediğin şarkılardan biri çalını-
o hayaletin gözlerine yükseldim.
saçlarının, dünyanın en güzel kokula-
yordu kulağıma: “Kim-seee-yeee-e-
Seni şimdi o hayaletin gözlerinden
rını deneyimledim orada. Gözlerine
ğğğt-mem-şiii-kaaaaa-yeeeeğğğt…”
görüyorum. Seni bu gözlerde şimdi
indim sonra. Hiçbir zaman tam olarak tarif edemeyeceğim, Allah’ın ya-
dünyaya henüz doğmamış zamanlaZevkli adamdın vesselam…
rattığı o en enteresan gözlere indim.
rınla görüyorum. Bu gözlerde şimdi ben ruhunun zikrettiği ilk kelimeleri
Anneni gördüm orada ilk. Bir tutam
Sonra başka bir mırıltı daha… So-
duyuyorum. Bu dünyada varlığı
pamuğun içinde saçlarını türkülerle
luğunu belli belirsiz hissettiğin bir
henüz belirlenememiş bir maddenin
taradığın anneni…
hayaletin dudaklarından işitiliyordu.
sonsuzluk kibrinde en çok senin
Neydi bu ses? Nereden tanıyordum
gözlerindeyken seni yaşadığımı
Sonra babanı gördüm. Sadece ve
bu kadını? Arkandaki sefil hayaletin
sanmıştım. Yanılmışım. Şimdi bu
öylece duran babanı…
sessiz gürültüleri bölmüştü göz-
gözlerde ben seni senden daha çok
lerinde sürdüğüm koca bir ömrü.
daha çok yaşıyor, senden daha çok
Sonra bir tavan gördüm. Yalnızca
Derinlerinde fenafillahıma ulaşıp
hissediyorum.
bir ucu yağmur sularından küf tut-
son nefesime yaklaşmışken nereden
muş bembeyaz bir tavan…
çıkmıştı şimdi bu lanet leke!
Şimdi sen gidiyorsun. Basamaklardan sıçrayıp caddeye karışıyorsun.
Başka başka kadınlar gördüm sonra.
Neyse ki bakma zahmetinde bile
Gidişinin verdiği ıstırapla bu ruh
Hepsi benden çok daha güzel baş-
bulunmuyordun. Sen ona bakmak
beni tüketiyor. Artık ben de gidiyo-
ka başka kadınlar…
yerine önünde duran sakızlara
rum, hiçliğe karışıyorum. Giderken
bakmayı tercih ediyordun. Sonra ne
nasıl üzülüyorum bu ruha bir bilsen.
Gözlerin dudaklarının yapması gere-
oldu bilmiyorum. Diğer organların
Öyle bir üzüntü ki bu, peygamber
ken işleri yapıyordu. Gözlerinde bo-
veya ruhun sana ne söyledi bilmiyo-
bir yetim görse ancak bu kadar
ğuk bağırtılar gördüm. Haykırışlar,
rum. Bir anda gözlerinle beraber o
üzülebilirdi. AYYILDIZ | 35
Nisa Bilgili
UNUTMAK Unutmak varsa ne anlamı kalır ya-
tir. Her defasında ömür defterinden
düştüğün an dizlerinde açılan derin
şadıklarımızın ve hissettiklerimizin?
bir yaprak azaltmaktır ve sonra bir
yaraların nasıl kabuk bağladığını
Bu sebeple yaşadığım her ne olursa
yaprak daha… Derken en sonunda
hatırla. O yaralardan yadigâr kalan
olsun asla unutmayı dilemedim. Za-
yok olmaktır. Unutmak, ömürden
izlerin verdiği dersi ve ilhamı önüne
man yaşattığı, öğrettiği ve hissettir-
çalmaktır ve her unutuş, zamanın
katarak kaldığın yerden devam et
diği her şeyle bir sanatçı titizliğinde
ziyanıdır.
yoluna ki düşmeyesin bir daha. Düşsen dahi dizlerini silkip devam
ince ince işlerken benliğimizi ortaya çıkardığı ben adlı eserden tek zerre
Hatırlamak, hatıralar… Ben bir ok-
edebilecek gücü verecektir yaşadı-
kaybolsun istemem. Acılardan,
yanussam, içimde bir damladır her
ğın bu acı hatıra. Bir dostun ihaneti
sevinçlerden, hayallerden, tecrü-
hatıram. Hayat denilen yolculuğun
yüreğine ok gibi saplandığında,
belerden, aldığım her nefesten,
içinde beni bana eriştiren her adım-
zamanın rüzgârı yaralarına merhem
attığım her adımdan, döktüğüm
dır. Eğer erguvan rengi çiçekler
olup savuracaktır içindeki acıyı.
gözyaşımdan, içten bir gülüşten,
açmış bir ağaçsam ve güneşi selam-
Sen yine de izlerini sakla. Gün gelip
bazen bir bakıştan bir şeyler var
lıyorsam bir bahar sabahında yahut
ihanet oklarının menzili yine sen
içimde beni ben yapan, eksilmek
bir akçabardaksam beyaz örtünün
olduğunda “Zırhını kuşan!” diye
istemem. Hiç kaçmam acılardan,
altında başkaldırmayı bekleyen, bir
onlar seslenecekler sana. Unutma!
onlara direnmem. Yaşarım, yeni bir
gün uzanacaksa boynum karların
Yaşadığın her hatıra er ya da geç
ben ile çıkarım sıkıntıların içinden.
arasından kışın bitişini müjdelerce-
ışık olup düşecektir revan olduğun
sine, beni kardelen yapan şey şayet
hayat denen yola ve sen attığın her
Hatırlamak, nefes alıp vermek değil
yaşadığım bu serüvense, bilmem ki
adımı özüne katarak yürüdüğün o
yaşamaktır. Ömür denilen defterin
unutmak niye?
yolun sonuna varıp ardına baktığında, gerçek bir kahraman bulacaksın
her sayfasını itinayla doldurmaktır hatırlamak ve her unutuş o defter-
Unutmak, kaçmaktır. Kaçmak ise
den bir sayfayı buruşturup atmaktır;
korkaklık… Emin adımlarla yürüdü-
yani yitirmektir unutmak, eksilmek-
ğün yolda ayağın taşa takılıp yere
36 | AYYILDIZ
karşında.
Mehmet Adsan
SENDEKI AYNA İki ayna arasında geçiyor zaman Ve bunların arasında Yer bulamama korkusuyla Sonsuzluğa uzanmıştı yollar Denizdeki kum kadar sonsuz Köşede bekleyen kum saati Ve çıplak ayaklı yetim Her yerde eşref-i mahlukatlar Mahlukatlar ki Son sözlerinde hatırlanır Kitabın son dizelerini hatırla Arada geçen perdeler Perdelerin arttığı bir çağda Parke taşlarıyla kapatılmış Seni anlatamayan Aciz şair ve yazarlar Artık uyanmak istiyorum Doğduğum şehirde Ölüm Cebimdeki sigara tablası kadar Yakındı oysa…
AYYILDIZ | 37
Bünyamin Şahin
ZEUS’UN DAHİ ÂŞIK OLDUĞU ŞEHİR:
SİNOP
Karadeniz’in kıyıcığında, kuzeyin en
Sinop’un adının mitolojisine değine-
yemekleri de Karadeniz mutfağının
uç noktasında parlayan bir şehir Si-
cek olursak, Sinop adını bir tanrı-
özelliklerini yansıtıyor. Mısır ekmeği,
nop. Sinop’un kuzeyde Karadeniz’le
çadan alır. Irmak Tanrısı Osopos’un
nokul, keşkek, mısır çorbası, kaşık
batıda Kastamonu, doğuda Sam-
kızı Sinope su perisidir. Tanrı Zeus
kesmesi, tirit… Sinop’a gelirseniz
sun, güneyde Çorum illeri ile sınırla-
su perisi Sinope’yi görünce âşık
bunlardan birini tatmadan gitmeyin.
rı vardır. Bu şehirlerle bütünleşerek
olur. Su damlası kadar berrak ve
ortak bir kültür alanı oluşturmuştur.
temiz olan Sinope, Zeus’u görünce
Sinop birçok devlete ait izleri
Bir liman şehri olarak kurulduğun-
korkar; fakat Zeus gücüne güve-
içerisinde barındırmaktadır. Sinop
dan beri tarihte önemli bir yere
nerek Sinope’ye sahip olmak ister.
gerek doğal güzellikleri gerekse
sahip olmuştur. Karadeniz iklimi
Sinope’nin yalvarmasıyla Zeus
tarihî yapısıyla insanları kendisine
egemen olduğundan dolayı bitki
Sinope’ye zarar vermez. Zarar
çekmektedir. Bunlardan bazıları
örtüsü ve ormanlar bakımından ol-
vermemesinin nedeni ise Sinope’ye
ise Tatlıca Şelaleleri, İnceburun,
dukça zengindir. Çok sayıda gezip
âşık olmasıdır ve Zeus, su perisi
Balatlar Kilisesi, Hamsilos, Sarıkum,
görülecek yaylası vardır. Akliman,
Sinope’yi bugünkü Sinop şehrinin
Akliman, İnaltı Mağarası, Âşıklar
Karadeniz bölgesinin tek doğal
olduğu yere yerleştirir. İşte Sinop
Parkı, Sinop Kalesi, Tarihi Cezaevi,
limanıdır. Akliman, doğal güzellikle-
şehrinin ismi de mitolojik olarak bu
Şahin Tepesi, Alaaddin Camii, Paşa
riyle ziyarete gelen insanları etkile-
rivayete dayandırılıyor.
Tabyaları, Fetih Baba Mescidi’dir.
ilk bilinen adı Yunanca Sinopolli’dir.
Her şehrin kendi kültürüne has
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verile-
Zamanla Sinop adını almıştır.
yemekleri olduğu gibi Sinop’un
rine göre Sinop Türkiye’nin en mutlu
yici bir özelliğe sahiptir. Sinop’un
38 | AYYILDIZ
şehridir ve mutluluk düzeyi %77,66 olarak belirlenmiştir. Mutluluk aranıp bulunabilecek bir şey olmadığından, mutluluğu insanlarımız kendileri ortaya çıkarıyor. Bu mutluluğun temel dayanağında hoşgörü yatmaktadır. Örneğin Sinop’ta hiçbir trafik ışığı olamamasına rağmen trafik hiç aksamadan akmaktadır. Bunun nedeni ise insanların birbirine saygıyla yaklaşmasıdır. Bu hoşgörü ve sevgiden dolayı da kaza oranları ise hiç yok denecek kadar düşük oluyor. Sinop’a gitmeye karar verirseniz
rek cezaevi oluşturulmuştur. Sinop
Sinop Cezaevi’nin duvarları ara-
karşılaşacağınız ilk şey Diyojen’nin
Cezaevi mahkûmların bile korkulu
sında yazmıştır. Sabahattin Ali’nin
heykeli olur. Bu heykelden sonra en
rüyası olmuştur. Cezaevinden bir
yattığı koğuş ziyaretçilere açıktır.
işlek caddesi olan Sakarya Caddesi
kişi kaçmayı başarabilmiş; ama
Gelen herkes Sabahattin Ali’nin
başlar. Diyojen elinde feneri yanın-
amacına ulaşamadan yakalanmıştır.
bağlamasını ve yattığı yatağı görme
da köpeğiyle bir fıçının üzerinden
Cezaevine ilk girdiğimizde sağda
imkânına sahiptir. Sabahattin Ali’nin
Sinop’a gelen insanları Sinop’un
bir zindan bulunmaktadır. Evliya Çe-
cezaevindeyken kaleme aldığı şiirler
girişinde selamlıyor.
lebi’nin Seyahatname adlı eserinde
duvarlarda sergilenmektedir.
1640 yılında Sinop’tan bahsederDiyojen Sinop’a doğmuş bir filozof-
ken zindanı biraz abartılı anlattığı
Cezaevinin içerisine girdiğimizde
tur. Hayatını medeniyeti reddede-
göze çarpar. Zindanı söyle anlatılır:
dışarıdan tamamen soyutlanıyoruz.
rek bir fıçının içinde sürdürmüştür.
“Dev gibi gardiyanlar kolları demir
Cezaevinin bahçesinde dolaşırken
Diyojen’e bir isteği olup olmadığını
parmaklıklarla bağlı ve her birinin
kale surlarının büyüklüğü insa-
sormuşlar, Diyojen ise dilden dile
bıyığından 10 adam asılır, nice azılı
nın acizliğini ortaya çıkarıyor. Bu
süregelen şu sözünü söylemiştir:
mahkûmları vardır. Burçlarında gar-
korkunç esrarlı yapının bahçesinde
“Gölge etme başka ihsan iste-
diyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı
dolaşırken bir dut ağacına rastlıyor-
mem.”.
korusun mahkûm kaçırtmak değil
sunuz ve dut ağacının yanındaki ta-
kuş bile uçurtmazlar.”.
belayı okuyunca bu ağacın sıradan bir dut ağacı olmadığını, bir mahkû-
Caddede ilerlerken tarihi Cezaevi’yle karşılaşıyoruz. Kaleyazısı
Cezaevinden kimler gelip kimler
mun teselli ağacı olduğunu anlı-
Mahallesinde bulunan cezaevi o
geçmiştir. Birçok ünlü isim bu ceza-
yorsunuz. Şartlar ne olursa olsun,
yoldan geçenlerin dikkati çeki-
evinde yatmıştır. Bazıları ömürlerini
hayatımızı nasıl sürdürürsek sürdü-
yor. Cezaevinde Bizans, Selçuklu,
orada tamamlamış, bazıları için ise
relim, insanın hayatında umudun
Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti’nin
orası umut dünyası ve ilham kay-
her daim yer tuttuğunu görüyoruz.
derin izleri olmasına rağmen hâlâ
nağı olmuştur. Kırklarelili olmasına
Bu ve bunun gibi birçok hikâye bu
ayakta ve gelen ziyaretçilerini
rağmen Sabahattin Ali Sinop’taki
cezaevinde hayat bulmuştur. Aşa-
karşılamaktadır. Burası 1215 yılında
cezaevinde yattığından dolayı Si-
ğıda uçsuz bucaksız bir deniz var;
Sultan İzzettin Keykavus tarafından
noplu olarak anılmaya başlanmıştır.
ama onu göremiyorsunuz. Önceden
şehrin kalesi ve surları birleştirile-
Meşhur şiiri olan Aldırma Gönül’ü
Sabahattin Ali’nin dediği “Dışarıda AYYILDIZ | 39
deli dalgalar / Gelir duvarları yalar / Seni bu sesler oyalar/ Aldırma gönül aldırma” dizeleri artık gerçekliğini kaybetmiş durumda. Deniz ile cezaevinin duvarı arasına şehrin trafiğini azaltmak için yol yapılmış. Cezaevinin bahçesini dolaştığımızda bu tarihî yapının gizemini hissediyoruz.1999 yılına kadar faaliyette olan cezaevi 1999 yılında Kültür Bakanlığı’na devredilmiş ve müze olarak hizmet vermektedir. Sinop Selçuklu için önemli liman şe-
yakın olduğundan gezip görmesi
pılmıştır. Kaleye dik merdivenlerden
hirlerindendir. Selçuklular Sinop’ta
çok kolay. Caminin hemen yanı ba-
çıkıp aşağıya baktığımızda yorgun-
hüküm sürdüğü süreçte mimari ola-
şında Pervane Medresesi bulunuyor.
luğumuzu unutuyoruz. Aşağıda
rak da önemli eserler bırakmışlardır.
Bu da Selçuklu’nun eğitime verdiği
uçsuz bucaksız bir deniz görünüyor.
Bu eserlerin en görkemlisi Alaaddin
önemi ortaya çıkarıyor. Bu iki yapı
Denizin üzerindeki gemiler ve iskele
Camii’dir. 1214 yılında Sinop’un
yıllardır birbirine yarenlik ediyor. Bu
manzaraya renk katıyor. Maviyle
fethinden sonra yapılmıştır. Şehrin
iki yapı görüntüsüyle nostalji seven
yeşilin buluştuğu manzara insanı
merkezinde yer almaktadır. Sakarya
insanları mest ediyor.
âdeta huzura sevk ediyor. Kaleden inip deniz kenarında dolaşmaya
Caddesi’nin kenarında gelenleri geçenleri selamlıyor. Dış avluda 3 tane
Sakarya Caddesi’nden aşağıya
başladığımızda karşımıza uzunca
kapısı mevcut. İçeri girdiğimizde ca-
doğru indiğimizde karşımıza Sinop
bir cadde çıkıyor. Buranın adı Âşık-
minin iç avlusunu incelerlerken Sel-
Kalesi çıkıyor. Sinop, milattan önce
lar Caddesi. Sinop’a gelen herkesin
çuklu mimarisi göze çarpıyor. Yapım
220’de Pontus Kralı II. Mithridates
mutlaka uğradığı güzel bir yerdir.
tarihinden çok zamanlar geçmesine
tarafından alınmış. Kalenin bu yıllar-
Resmî adı Bülent Ecevit Caddesi
rağmen sapasağlam ayakta ve hâlâ
da yapıldığına dair bilgiler vardır.
olmasına rağmen halk arasında
kullanılıyor. Âdeta zamana meydan
1214 tarihinde şehrin Selçukluların
Âşıklar Caddesi olarak bilinmek-
okuyor. Cami şehir merkezine çok
eline geçmesiyle kalede onarım ya-
tedir. Âşıklar Caddesi’nde denize nazır banklarda oturup sohbet edebilirsiniz. Âşıklar Caddesi’ni geçip yürümeye devam ettiğimizde Sinop yarımada olduğundan yarımadanın etrafını turlamış oluyorsunuz. Her şehrin bir türbesi olurda Sinop’ta türbe olmaz mı? Bizim türbemizin adı da Seyyid Bilal Türbesi’dir. Kendisi ermiş bir kişidir. Hikâyesi de şöyledir. Halife Ömer bin Abdülaziz[ö. 101/720] döneminde İstanbul’u fethetmek için yola
40 | AYYILDIZ
çıkan ordu, ağır hava şartlarından
bağlanan kısmı net bir şekilde gö-
dolayı Sinop’a sığınmışlar. Alaaddin
rünüyor. Deniz kenarında bir şehir
Camii’nin yakınlarında dinlenirken
olurda martısız olur mu? Havada
tekfur tarafından baskına uğramış-
uçuşan martılar fotoğraflara kart-
lar. Yorgun ve bitkin olduklarından
postal edası katıyor. Martıların sesi
dolayı karşı koyamamışlar. Tekfur
şehri izleyenlere eşlik ediyor. Şahin
kılıcıyla Seyyid Bilal Hazretleri’nin
Tepesi şehre hâkim bir konumda ol-
başını kesmiş. Başı kesilen Sey-
duğundan gözetleme tepesi olarak
yid Bilal Hazretleri başını kolunun
kullanılmış. Daha sonra Amerika’nın
altına alarak yürümeye başlamış ve
Rusya’yı gözetlediği bir üs hâline
uzunca bir yol yürümüş. Bu durumu
gelmiş. Uzun bir süre böyle devam
gören tekfur hayretler içinde kal-
etmiş. Şuan devasa bir Türk bayrağı
mış. Hemen çarpışmayı durdurmuş.
tepede dalgalanmaktadır.
“Ben çok büyük bir azizi öldürdüm.” diyerek pişman olmuş. Seyyid Bilal
Sinop’ta şehrin merkezinden uzak-
Hazretlerinin düştüğü yere türbesini
laştığımızda ise gideceğimiz yer
yaptırmış ve pişmanlığından dolayı
Hamsilos Koyu oluyor. İnsan yok, gü-
bir vasiyette bulunmuş. Vasiyeti de
rültü yok, kirlilik yok. Âdeta sessiz-
bu türbenin kapısına gömülmekmiş.
liğin ve huzurun hüküm sürdüğü bir
Fikrince “Bu zatı ziyarete gelenler
mekân. Kitap okumak ve kafa dinle-
kapısından geçerken benim meza-
mek için arayıp da bulanamayacak
rımı çiğnesinler, belki günahım af-
bir yer. Coğrafi özellikleri Fethiye’yi
folur.” demiş. Tekfur ölünce vasiyeti
andırıyor. İnsanlar tarafından çok
yerine getirilmiş ve türbenin kapısı-
keşfedilmediğinden doğallığından
na gömülmüş. Türbeyi ziyaret eden
ödün vermemiş. Her mevsim yeşil
insanlar tekfurun mezarına basarak
kalan ağaçlarıyla denizi kucaklıyor.
girer olmuş. Türbe bugün de yerli ve yabancı birçok insanın ziyaret ettiği
Şehirlerin kalabalığından kaçıp,
bir yerdir.
kendiniz için sakin bir yer arıyorsanız tercihleriniz arasında Sinop’a
Sinop’a tepeden bakmak istersek
da yer vermelisiniz. Kısa bir süre de
gideceğimiz adres Şahin Tepesi’dir.
olsa hayattaki monotonluktan kaçıp
Buradan Sinop bir bütün olarak
yorgunluklarınızdan arınabilirsiniz.
görünüyor. Burası şuan seyir terası
Eğer Sinop’a geliş saatiniz sabahın
olarak kullanılıyor. Çay içerken veya
erken saatlerine gelirse güneşin
kahvaltınızı ederken şehri izleye-
doğuşunu izleyebilirsiniz. Sıradan
biliyorsunuz. Tepeden kuş bakışı
bir olay olan gün doğumu denizin
baktığımızdan dolayı her yer açıkça
üzerine yansıyınca izleyenlere ayrı
ortada. En yakın olan yer ise Seyyid
bir tat veriyor. Sinop’a gelirseniz,
Bilal Türbesi. Kubbesiyle âdeta ben
deniz ve doğanın insanla bütünleşti-
buradayım diyor. Aşağıya doğru
ği bir yere tanık olursunuz. En mutlu
baktığımızda ise denizin iki tara-
şehir Sinop mutluluğunu paylaşmak
fından daralttığı adanın ana karaya
için sizleri bekliyor. AYYILDIZ | 41
Gülsüm Sezgin
KOZMIK BIR DURAĞANLIK ÜZERINE Saat 20.15
O sırada Mars’ın kütle çekimine girmiş bir uydu yirmi
Boş uzun bir caddede yürüyorum.
sekiz ışık yılını tamamlamış oluyor.
Ay buz tutmuş bir denizin ortasında yapayalnız kalmış
Duraktaki siyah montlu adam sigarasını yaktı.
kadar bîçare.
Birazdan Toronto’da güneş doğacak.
Onun çaresizliğini paylaşıyorum. Yürümek ne garip,
Saat 20.23
Gittiğini sanmak ama bir santim ilerleyememek ne
Altı yüz kırk iki adet bebek doğdu, on biri ölü.
garip…
Bir kadın feryat etti az önce
Sokak lambasının sarı ışığı yerdeki kar kristallerini parıl-
Ben ağzımı bile kımıldatmadım.
datıyor.
On beş numaralı otobüs hınca hınç dolmuş kalkıyor,
Akşama sığınıyorum
Binlerce embriyo bir evresini daha bitiriyor anne karnın-
Karanlığı üstüme örtercesine.
da.
Günler geçiyor hayatımdan,
Dünya üzerindeki bir milyar sekiz yüz altı kişi otuz beş
Haftalar ve aylar geçiyor,
yaşını tamamladı.
Evren altı günde yaratılıyor, ben yirmi bir yılda bir gün
Buna yolun yarısı eder der Tarancı.
bile ilerleyemiyorum.
Bunları düşünürken otobüs kırk iki kilometre yol aldı
Bir kedi geçiyor hemen yamacımdan.
Fakat ben bir santimetre bile ilerleyemedim.
42 | AYYILDIZ
Okan Öztürk
GECE YOLCULUĞU Birden evden çıkarak sokağa fırla-
attım. Sonra bir vakit daha düşün-
beyaz atletli, göbekli, göğsünde
dım. Birdenbire kurtulmalıydım çün-
dükten sonra çıktım zihnimden.
görmüş geçirmiş kılları olan dayının
kü her şeyden ve herkesten. “Her
Evim benim zaman algımdı, orada
biri “Hey, saat kaç haberin var mı?
şey birdenbire oldu.”diyordu Orhan
saate bakmama bile gerek yoktu,
Allah’ın delisi! Deli kaynıyor mem-
Veli, o hâlde ben de kendimi birden-
her şey bir plana göre işlerdi ve
leket deli!” diyerek balkondan içeri
bire gerçekleştirmeliydim. Bugüne
hayat da böyleydi. O da bir plana
girdi. Sahile gelmek üzereydim,
kadar belki de hiçbir planı yolunda
göre işlerdi. Bu kez ben bozdum bu
burnuma deniz kokusu gelmeye
gitmeyen bir kişiyim ben. Neye
planı, zihnimin ve huzurumun kalan
başlamıştı. Ben koşmaya devam
hazırlandıysam âdeta bir bomba
kısmını ceplerime doldurarak soka-
ediyordum. Bütün evlerin ışıkları
gibi elimde patladı, sanki hayallerim
ğa fırladım. Yürürken kendimi bir su
kesik bir sokağa gelince nedense
evrenin prizine kalem sokuyordu da
sayacına benzetiyordum nedense,
durdum. Hiç düşünmeden durdum.
birden fırtınalar çarpıp vuruyordu
kaçağı olan bir su sayacı; çünkü
Az kalsın kendime sebebini sora-
hayallerime. Hayallerim ile yaptığım
kullandığımdan fazla yazıyordum;
caktım, sustum. Zihnimi bir balığın
kısa toplantı sonrası ikna olmuş,
ancak kullanılmaya da muhtaçtım,
suda süzülüşü gibi bıraktım, bede-
artık olmayacak, gerçekleşmeye-
yoksa ne işe yarardım ki?
nimi hissetmiyordum. Her ikisini de
cek şeyleri zihnime getirmeyece-
öyle bıraktım ki bembeyaz yüzlü,
ğine söz vermişti. Ben de sadece
Düşünmek artık zihnime ve bede-
küçük burunlu, kahverengi gözlü,
düşünüyordum. Olacakları ya da
nime yetmiyordu. Büyük bir şeyler
siyah kaşlı bir kadının yüzüne bakar
olmamışları değil, olmuşları düşünü-
hissetmek istiyordum aslında yahut
gibi bırakıverdim. Öper gibi bırak-
yordum. Kelimeler kelimeleri takip
Oğuz Atay’ın dediği gibi, “Ben öl-
tım, pamuk prensesi uykusundan
ediyor, düşünüyordum sayfalarca.
mek istiyorum sayın albayım, ölmek.
uyandırırcasına bıraktım. Böylece
Marcel Proust’un zaman algısının
Bir yandan da göz ucuyla ölümü-
kaderimi sahiplenerek kalan haya-
içerisinde olduğu gibi zamanın
mün nasıl karşılanacağını seyretmek
tımda, masallar ve yaşanmamışlıklar
içinde bekledim öylece, zamandan
istiyorum. Tehlikeli Oyunlar oyna-
yaratıldı hayatımda. Ben hiç dokun-
habersiz. İşe gittim geldim, Türkçe
mak istiyor insan. Bir yandan da
madım; çünkü öyledir, masalları siz
derslerine girdim çıktım, bolca öğ-
kılına zarar gelsin istemiyor.” Daha
yazamazsınız. Siz oynarsınız, kader
rencimin aklını karıştırdım. Öyküler
sonra sokakta bir başıma ve soğuk-
yazar. Her şeyi ve herkesi kontrol
ve makaleler yazıp yayımlamamak-
ta olduğumu hissedip bağırarak
etmek mümkün değildir. Hayat
tan dolayı artık kalemlerimin hepsini
koşmaya başladım. Gece saat geç
karmaşıklığının içerisinde bir masal
kırdım, çöpe attım. Defterlerimi ise
olduğundan balkona çıkan birkaç
taneciği minimal öykü olarak var
yelpaze olarak kullandım ve çöpe
ev sahibi endişeli gözlerle bakarken
oldum. AYYILDIZ | 43
Furkan Pehlivan
GARİB’IN SIZISI Yar yarası derindir, onulmaz acım
Gördün mü matemim, ölüm pek tatlı.
Bin cihanda fedadır, durulmaz kanım.
Cennette köşküm mü var, hem de beş katlı?
Sustum hep acıya, dedim baş tacım;
Yüzlerce melek var, hep yâr suratlı,
Bitmişim, ölene dek türap mekânım.
Garibi sarandaima beyaz kanatlı. Takvimde gün bitti, ömür sayılı.
Ararım yârimi hep, güneş sımsıcak,
Bilsem de n’ola ki ömrün kaç yılı?
Dolaştım dört dağı, kırk sekiz bucak.
Ben yârsız gidersem , gönül kaygılı.
Yürüdüm bu yollarda batak da olsa
Cehenneme düşürdü, taştan kapılı.
Kuruyacak olan kuşak da olsa… Dünyada matemler bir bende kaldı. Bu yollar hep aynı gurbete çıkar,
Âlemde gören yok, seraba daldı.
Kudretsiz gönülleri tez vakte sıkar,
Bu gönül bir kıza bende kaldı,
Ne vardır şu zevkte, her zorda bıkar,
Yokluğunun izi hep tende kaldı.
Boğazı düğümler, nefesler tıkar. Gül ektim diken bitti, gücüm kalmadı. İlmim tükenmiş, göçmüş yar adı. Zihnimde kalmadı ne yüzü ne tadı. Hükmümüz bu imiş , Hakk’tır tek kadı…
44 | AYYILDIZ
Enes Ak
BEN BİLMEM Bakış yetmezliği çekiyorum buralarda Kan çanağı gözlerime değmesin gözlerin, boşver Yerçekimsiz kara delikler üretiyorsun Aromatik bileşikler listesinde yok kokun Nerden geliyor yüzündeki bu renk? Arkam dönük dış dünyaya sevgilim Gölgelerin yalancısıyım ben bilmem Ama sen bilirsin Yağmurlu bir günde el ele tutuşup şarkı söylemeyi Gök kuşağında yürümeyi yalın ayak Gölgenden hızlı koşmayı Ve yorgun bir kaya gibi dinlenmeyi İyi bilirsin Ah, öyle yorgunum ki Ne şarkı söyleyecek sesim Ne yürüyecek hevesim Ne de koşacak hâlim var Ama öğretirsen eğer, dinlenmek isterim kollarında Çünkü gölgelerin yalancısıyım ben, bilmem.
AYYILDIZ | 45
Enes Biçici
MİMARİ DEĞERLER Değer kelimesi Türk Dil Kurumunun
Tarihî değerler, bir
internet sitesindeki Büyük Türkçe
ülkenin olduğu kadar
Sözlük’te aratılınca ilk anlamı “Bir
tüm insanlığın da
şeyin önemini belirlemeye yarayan
evrensel ürünleridir.
soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşı-
Geçmişten günümü-
lık, kıymet” olarak karşımıza çıkıyor;
ze kadar gelmiş olan
yani maddi olarak da karşılığı olabi-
bu eserler günümüz-
len şeyler olarak gözüküyor; fakat
den de geleceğe
yazımda esas kastettiğim şeyler
emanet edilmelidir.
hiçbir maddi karşılığı olamayacak
Bunun için de tarihî
değerlerdir. Bunun da Büyük Türkçe
şuur sahibi olmalıyız.
Sözlük’te anlamı “Bir ulusun sahip
Bu eserler bizim ulusal kimliğimizi
bırakıp gitmişlerdir. Bu izlere kültür
olduğu sosyal, kültürel, ekonomik ve
yansıtmaktadır. Bunlar geçmişle
mirası deriz.
bilimsel değerlerini kapsayan maddi
günümüz arasında önemli bir vazife
ve manevi öğelerin bütünü” olarak
gören köprülerdir.
1
3
2. Fotoğraf: Mimar Sinan’ın yaptığı 5 asırlık tarihi Çoban Mustafa Paşa Cami’nin duvarına pisuvar (Gebze).
gösteriliyor.
Yurdumuzda tarihî eserlerin korunup korunmaması, onlara değer verilip verilmemesi birçok tartışma
1. Fotoğraf: Külliyenin restorasyon çalışmaları sırasında taşeron firma tarafından kamyon girişi için yıkılan duvarına bir de kapı yapılması (Sinan Paşa Külliyesi, Bursa, 1580).
46 | AYYILDIZ
Yurdumuz, tarihî
konusunun ortaya çıkmasına sebep
yapılarıyla dünyanın
olmuştur. Özellikle gençlere aşı-
hiçbir ülkesinde ol-
lanması gereken bu anlayışla daha
mayan bir zenginliğe
bilinçli şekilde davranabiliriz. Genç-
sahiptir. Anadolu’nun
ler tarihî eserlere yazı yazmakta;
tarihi, insanlığın tarihi
fakat suç sadece gençlerde değil,
kadar eskidir. Eski
ülkemizdeki yaşça büyük insanların
Taş Çağı’ndan beri
ve en mühimi yetkili insanların da
Anadolu’da insan-
bu konu hakkında duyarlı olması
lar yaşayıp ölmüş,
lazım. Bazı yaşça büyük insanlar ve
uygarlıklar kurulup
yetkililer de maalesef zaman zaman
yıkılmıştır. Hepsi de
birtakım hatalar yapabiliyorlar.
kendilerinden birer iz
Ayrıca taşeron firmaların resto-
rasyon çalışması adı altında tarihî eserlerde sıfır hassasiyetle yaptıkları çalışmalar bu eserlere büyük zararlar verebiliyor. Bu duruma da birçok örnek gösterilebilir. Nasıl tarihî eserleri koruyabiliriz? Bunun için halkımız yüksek şekilde bilinçlenmelidir. Halkta yüksek bir vatan sevgisi olduğu sürece atalarımızdan bize kalan bu ema-
3. Fotoğraf: Kayseri’deki Selçuklu mirası Hızır İlyas Köşkü
netlere saygıyla sahip çıkılmalıdır. Yurdumuzda son yıllarda çıkarılan bazı yasalarla sanat yapıtlarımız koruma altına alınmaktadır ve bu iyi bir gelişmedir. Yurdumuz zaten tarihî şehirlerle çevrilidir ve bu sayede her adım attığımızda bir tarihle karşılaşırız. Bu yüzden başta İstanbul olmak üzere bütün ülkemizde hassasiyetimiz ve duyarlılığımız çok üst düzeyde olmalıdır. Tarih bilinci kazanmak da bu noktada çok mühim bir yer teşkil etmektedir.
5. Fotoğraf: Atik Valide Külliyesi restorasyonu.
4. Fotoğraf: Restorasyon çalışmaları sonrası 5. Murat’a ait av köşkü.
6. Fotoğraf: Süheyl Bey Cami restorasyonu.
Dipnot1: Bilginin alındığı elektronik kaynak için bakınız: http://tdk. gov. tr/index. php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK. GTS. 5a71ad660ff4c3. 98524716, 2018 Ocak 31 Çarşamba Dipnot2: Bilginin alındığı elektronik kaynak için bakınız: http://tdk. gov. tr/index. php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK. GTS. 5a71ad660ff4c3. 98524716, 2018 Ocak 31 Çarşamba. AYYILDIZ | 47
DİL ATÖLYESİ KİMDİR?
Bu yeni projelerden ilki, ünlü eski Türk tarihçisi Prof. Dr. Ahmet Taşağıl’ın onur konuğu olarak ağırlandığı Tarihten Bugüne Türkler, Türkçe ve Türk Kültürü söyleşisi
Dil Atölyesi YTÜ öğrencileri arasında iş birliği ve ile-
oldu. Söyleşi aynı zamanda Kültür Günleri etkinliğinin
tişim sağlamayı, yenilikler üretmeyi hedefleyen ve bu
açılış töreni mahiyetini alarak kulüp olma yolundaki asli
doğrultuda çeşitli projeler gerçekleştiren interaktif
adım atılmış oldu. Böylece Dil Atölyesi’nin tanınmasını
bir kulüptür.
ve tecrübe kazanarak şekillenmesini sağladı.
HANGI PROJELERI GERÇEKLEŞTIRMEKTEYIZ? Bundan yaklaşık iki yıl önce Türkçe Öğretmenliği Lisan Programındaki Topluma Hizmet Uygulamaları dersi dairesinde kulübümüzün çekirdek kadrosunu oluşturan öğrencilerimiz hocalarımızdan Yrd. Doç. Dr. Talat AYTAN öncülüğünde Edirne’deki bir çocuk yuvasına sosyal sorumluluk projesi olarak tasarlanan bir yardım kampanyası düzenlediler. Aynı dönemde bölümümüzün Araştırma Vazifelilerinden Talha GÖKTENTÜRK kendi ders
Söyleşilerin ardından teşekkülünü tamamlayan, hızını ve
öğrenci grubu ile Levent Dönmez söyleşisini düzenledi.
heyecanını kesmeyen Dil Atölyesi kısa süreli organizas-
Gerek söyleşi gerekse yardım kampanyası 2016 yılı güz
yonlar yerine mütemadiyen devam eden projelere hayat
döneminde ilgiyle karşılandı.
vermek üzere yoluna devam etti. Bu organizasyonlar her hafta ayrı gün ve saatlerde üniversitemizin eğitim
2017 yılı bahar döneminde ise Araştırma Vazifelisi Talha
fakültesinde gerçekleştirilen Düşünce Atölyesi ve Kitap
Göktentürk ile sosyal sorumluluk projesini organize
Sohbetleri projeleridir. İstanbul Üniversitesinde Meh-
eden bölümümüz 3. sınıf öğrencilerinden Ece KILINÇ,
met Hilmi SAĞLAM, Bilal GÜNAYDIN ve Talha GÖKTEN-
Nur İpek TOPRAK, Nurcihan KABACI, Elif KILIÇ, Ayşenur
TÜRK tarafından yürütülen ve üniversitemizde uygulan-
KESKİN eğitim fakültesinde bir satranç turnuvası dü-
maya başlanan projelerle birlikte öğrencilerimizin çeşitli
zenledi. Böylece Dil Atölyesi’nin temelleri atılmış oldu.
hususlarda kendini ifade edebilmesi ve tefekkür etmesi
Daha sonra ise satranç turnuvasının getirdiği başarı ve
sağlandı. Diğer taraftan her hafta farklı bir kitap tanı-
projeyi gerçekleştiren grubun arkadaşlığı, azmi ve yeni-
tılarak öğrencilere okuma kültürü kazandırıldı ve farklı
likçi fikirleri birçok yeni projenin doğmasına vesile oldu.
türde eserler tanıtıldı. 1. sınıf öğrencilerimizin talebi ile oluşturulan Şiir Atölyesi projesinde ise öğrencilerimiz hikmetli bir söyleyişin sırlarını aradı. Bu üç proje de hem öğrencilerin kültürel alanda kendini geliştirmesine hem de birbirleri ile iletişim becerilerini geliştirmesine vesile oldu. Dil Atölyesi’nin en mühim hedeflerinden biri de Yabancılara Türkçe Öğretimi alanıydı. Bu alanda gerçekleştirilmeyi bekleyen birçok yenilikçi fikri bulunan Dil Atölyesi bu minvalde bir başlangıç olarak kulübümüzün akademik danışmanı Araştırma Vazifelisi Emre YAZICI hocamızın icadıyla oluşan Kültür Günleri projesinin gelişmesi
48 | AYYILDIZ
ve yayılmasına çalışmaktadır. Bu sebeple 2017 bahar döneminde YTÜ TÖMER’de eğitimine devam eden çeşitli milletlere mensup öğrenciler Eğitim Fakültesi A bloğun zemin katında çeşitli yemek, kıyafet ve kültürel eşyalarını öğrencilere sergiledi. Daha sonra Yunus Emre Konferans Salonu’nda her öğrencimizin kendi ülkesini tanıttığı sunumlar yapılarak proje tamamlandı. Ekibimiz büyük bir azimle 2. Kültür Günleri için hazırlıklarını sürdürmektedir. Bir yandan bu projeler devam ederken bir taraftan da sosyal sorumluluk şuuruna sahip olan Dil Atölyesi bu meyanda 2 proje daha gerçekleştirdi. Bunlardan ilki Mardin’in Çavuşlu Beldesi’nde bulunan Yunus Emre Ortaokulu’na yapılan kitap desteği oldu. Türkçe Öğretmenliği başta olmak üzere daha birçok duyarlı kişilerden toplanan kitaplar ilgili okula gönderildi ve çok güzel geri dönüşler alındı. Diğer taraftan Dil Atölyesi üyeleri Türk Kızılayı ile iş birliği yaparak okulumuzda yapılan kan bağışı organizasyonunda sahada çalıştı. Gerek bağışçı bularak, gerek onları yönlendirerek ve ikramda bulunarak katkı sağlayan Dil Atölyesi, bir projeye daha imza atmış oldu. Her adımda kendini yenileyen ve yeniyi, düşünülmemiş olanı üretmeyi hedefleyen Dil Atölyesi yabancı dil olarak Türkçenin öğretimi, ana dili olarak Türkçe öğretimi, ikinci dil olarak Türkçe öğretimi sahalarında modellerin tasarlanması, yeni öğretim teknik ve metotlarının keşfedilmesi, ölçme ve değerlendirme sistemlerinin tasarlanması gibi bilimli projeler üzerinde de çalışmaktadır. Kulübümüzün büyümesi ve gelişmesi neticesinde sadece Türkçe değil dünyadaki diğer diller üzerine de çalışan, dünyayı gören, dünya ile düşünen bir yapıya bürünmek azmindeyiz. Gerçekleştirdiği faaliyetler ve gerçekleştirmeye azimli olduğu projelerle üniversitemizce takdir ve tasvibe layık görülen Dil Atölyesi üniversitemize getirdiği yenilikçi fikirler ve mühim bir alandaki boşluğu doldurması sebebiyle kulüp olmaya hak kazandı. Bu yolda kat etmesi gereken uzun bir mesafesi olan Dil Atölyesi’nin bütün faaliyetlerinde bizlere katılmanızı yürekten arzu ediyoruz. Birlikte nice projelere imza atmak ümidiyle… AYYILDIZ | 49
ETKINLIKLERIMIZ Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde
yönlendirmesi ile gerçekleşen sohbetlerimizde bugüne kadar
Ölçme ve Değerlendirme Atölyesi
Hobbit ve Felsefe’den Otomatik Portakal’a, Körlük’ten Kırmız
2016-2017 eğitim-öğretim yılı sonrası yaz döneminde başlanı-
Pazartesi’ye kadar çok sayıda kitap konuşuldu. Bir sonraki
lan faaliyetimiz yabancı dil olarak Türkçe’nin öğretilmesi saha-
sohbetimizde yine bütün kitapseverleri bekliyoruz.
sında metodolojinin kullanımı, bilimli araştırmaların gerçekleştirilmesi ve geliştirilmiş olan SPSS ve NVivo gibi bilgisayar
Yazma Atölyesi
programlarının sahaya uygulanması amacıyla başlatılmıştır. İlk
6+1 analitik yazma ve değerlendirme modeli, 4+1 planlı
olarak Türkçe Eğitimi sahasında lisans eğitimi görmekte olan
yazma modeli gibi süreç temelli yazma modellerinin hızla
öğrenciler için başlayan kulübümüzün bu faaliyeti düzenli
gelişmeye devam ettiği 21. yüzyılda yazmayı sadece bir ürün
olarak gelişerek ve genişleyerek ilerleyişini sürdürmektedir.
olmaktan ziyade bir süreç olarak gören kulübümüz zihnen ve motor becerileri bakımından yazmayı merkeze alarak birçok
Kültür Günleri
düşünce sistemi çerçevesinde eserler kaleme almaktadır. Biz
Yabancı dil olarak Türkçenin eğitimi ve öğretimi sürecinde
de bu minvalde süreç temelli yazma yoluyla bilimi, sanatı ve
Türkçe öğrenen öğrencilerin kendi kültürlerini tanıtması
eğlenceyi birleştirmeyi amaçladık.
yolunda bilim temelli bir süreç olan Kültür Günleri etkinliği öğrencilerin kendi ülkelerini tanıttıkları sunumların konferans
Bazen okuyucuyu duygulandıracak bazen kahkahalara bo-
yoluyla yapılması ve stantlarda hazırlanan materyaller üzerin-
ğacak bazen de bilgi yelpazesini genişletecek eserler veren
den üniversite öğrencilerimize kendi kültürlerinin tanıtılması
atölyemiz her konuda ayrı bir bakış açısı geliştirmektedir.
sürecinden oluşmaktadır. Belirtilen asli faaliyetlere ek olarak
Her kalemin kendi dünyasının olduğunu ve her yeni dünyanın
Kültür Günleri boyunca gerek konferanslarda yapılan çekilişler
keşfedilmeye muhtaç bir gezegen olduğunu düşünüyor ve
ve kısa film gösterimi gerekse stantlarda yapılacak oyun ve
yeni gezegenler keşfetme yolunda yeni eserler vermek için
gösteriler ile ikramlar sürece renk katmaktadır.
bütün kalemleri atölye sürecimize davet ediyoruz. Düşünce ufkumuza yeni ufuklar, dünyamıza yeni gezegenler katmak
Düşünce Atölyesi Düşünce Atölyesi’nin her şeyden önce gönüllülük esası ile oluşturulan bir etkinlik olduğunu söylemek mümkün. Süreçte önce gönüllü olarak bir araya gelen katılımcıların beyin fırtınası yoluyla bir sonraki toplantı için konu başlıklarını seçecekleri bir liste oluşturmaları yer alıyor. Sonrasında ise listeden en çok oy alan konu bir sonraki haftanın konusu olarak belirleniyor ve iki moderatörün önceden hazırladığı sorularla yönlendirdiği bir beyin fırtınası süreci başlamış oluyor. Bugüne kadar paralel evrenlerden astral seyahate, sinemadan sanata pek çok konunun konuşulduğu Düşünce Atölyesi’nin bir sonraki toplantısına hepinizi bekliyoruz. Kitap Sohbetleri Kitap Sohbetleri kitabım, çayım ve sohbetim diyen herkesin katılabildiği etkinlikte katılımcı grubun belirlediği kitap listeleri içinde en çok oyu alan kitabımız o hafta konuşacağımız kitabımız olarak seçiliyor. Sonrasında ise yine gönüllülük esaslı olarak vazife alan iki moderatörümüz kitap için hazırlanıyor ve soru başlıklarını belirliyorlar. Moderatörlerimizin 50 | AYYILDIZ
ister misiniz? Şimdiden kaleminize sağlık.
Şiir Sohbetleri Yahya Kemal’den Nabi’ye, Cemal Süreya’dan Sezai Karakoç’a, Edgar Allan Poe’dan Charles Baudelaire’e kadar geniş bir yelpazede şiiri, şairi, şiirlerin hikâyelerini konuştuğumuz toplantılarımızda yine gönüllülük esası ile seçilen moderatörlerimiz soruları, sunumları ve bilgilendirmeleri yoluyla yönlendirici rol üstleniyorlar. Siz de şiir halkamızda bulunmak ve keyifli bir sohbette şiirin tadına varmak istiyorsanız sohbetlerimize teşrifinizi bekliyoruz. Şiirli günler dileriz. Dil Atölyesi Dergisi Dil Atölyesi Kulübü’nün en mühim faaliyetlerinden biri de neşriyat sahasıdır. Başta bilim olmak üzere edebiyata, sanata, kültüre ve benzeri pek çok başlığa dergisinde yer vermek isteyen kulübümüzde her türden yazılarınızı 2018-2019 güz döneminde çıkacak dergimiz için bekliyoruz. Dil Atölyesi Bloğu Kulübümüzün sosyal ağlardaki mühim faaliyetlerinden biri de basın-yayın departmanımıza gelen yazıların tashih sürecinden sonra okurları ile buluşturulmasıdır. 21. yüzyılda her zamankinden fazla konuşmaya başladığımız medya okur-yazarlığı alanında da adım atan kulübümüze her türden yazılarınızı bloğumuzda yayımlanması için gönderebilirsiniz. Selam ve muhabbetle.
AYYILDIZ | 51
ÜYELERIMIZIN GÖZÜNDEN DIL ATÖLYESI
“
Dil Atölyesi benim için maddi ve manevi niteliklere haiz evrensel eğitim standartlarını baz alan vizyon sahibi muallim adaylarının harmanlandığı bir cemiyeti ifade ediyor. Haydar Tarlak
Dil Atölyesi varlığımızı ifade ediyor; çünkü bugüne kadar bölüm öğrencilerinin iletişimini sağlayan ve Türkçe Öğretmenliği gibi belagate dayalı bir bölümde fikirlerimizin yanında
Dil Atölyesi çalışmaları aslında bir aktif eğitimdir. İlk başta ben
duygularımızı da dikkate alan bir yapı yoktu.
sonra arkadaşlarım bu çalışmalarda çevresiyle etkileşimde buKübra Ayaz
lunarak ona verilen materyallerle yaratıcılığını geliştirme imkânı oluşturduk. Dil Atölyesi kendi ilgi alanlarımızın oluşmasında
Gökten yeryüzüne inmiş, ışığını kitap sayfalarının yaydığı
ve sözel olarak kendini ifade edemeyenlerin kendini daha iyi
mum alevinden alan ve bir tek düşünceleriyle bu ışığı yansı-
ifade etmesine katkı sağlar. Bu şekilde düşünüyorum. :) Yusuf Babahanov
tan, yıldızları anımsatan insanların bir olup oluşturduğu, onca anlamsız koşturmaca arasında bana anlam katıp nefes almamı sağlayan bir ortam ve mükemmel bir ekiptir. Dil Atölyesi’nin
Dil Atölyesi genel itibariyle çok ekipmanlı bir alandır. Fikir-
benim zihnimdeki ifade şekli ve yüreğimdeki yeri böyledir.
lerin, duyguların ve yeteneklerin buluştuğu bir noktadır. Dil
Betül Horozoğlu
Atölyesi denildiğinde benim aklıma cömertlik geliyor. Dil Atölyesi içinde aşama kaydedilmesi adına beyinlerin içindekileri
Dil Atölyesi kendimizi gerçekleştirmemize, gelişmemize
açığa vurmak lazım gelir. Bu yüzden Dil Atölyesi cömertliği
yardımcı olan, fısıltılarımızı haykırmamıza, içimizdeki bilim
çağrıştırıyor bana. Sinan Kırapsakal
ve edebiyat ateşinin her daim kor bir ateş kalmasına imkân sağlayan, her geçen gün hevesimizin ve merakımızın harlan-
Her hafta farklı konuların konuşulduğu, tartışıldığı ve herkesin
masına vesile olan güzide, biricik bir oluşumdur. Abdülmuttalip Dursun
görüşüne saygı duyulan samimi ve sıcak ortamıyla kampüsün en aktif kulübü olacağına inanıyorum. Ayrıca yaptığı röportaj
Tam ümidim kesmiştim fakülteden; ama Dil Atölyesi fakülte
ve diğer etkinlikleriyle de sosyalleşmemize katkı sağlayan Dil
adına bir ümit oldu. :) Fakülte için güzel şeylerin ilk adımı
Atölyesi Kulübü kendinizi ifade etme kabiliyetinizi ve iletişim
olarak görmekteyim. :)
becerinizi de geliştirecektir. Bunun yanında güzel dostluklar Nedim Gül
kurmanıza vesile olacaktır. Songül Karadağ
Bence Dil Atölyesi zihinlerin şarja takıldığı yer. :) Kübra Demir
21. yüzyılda bütün dünyayı sarıp sarmalayan sanayileşme serüveni etkisi ile fabrikalaşmış çevremiz ve içindeki fabrikalaşmış
Dil Atölyesi’nde bilgilerimizi açığa vururken cümlelerimizi
insan modeline karşı sıcak, içimizi ısıtan camın yansımasıyla
samimiyetle yağlayıp er meydanına çıkarıyoruz; fakat galibiye-
içeriye giren güneş ile tahta kokusunu içimize çektiğimiz
tin tadına varan biri ikisi olmuyor, son olmuyor. Başlangıçlara
küçük; fakat etkisi büyük yuva.
kapı aralaması sevdiriyor Dil Atölyesi’ni bana. Görüşlerimizin kafesinden kaçıp özgürlük cıvıltılarıyla diyar diyar uçuşabildiği bir yer. Sevgi ve muhabbetle. Süleyman Koşar 52 | AYYILDIZ
Esra Apel
”
M
1
8
S
I AY
9 8 20
"Kültürün ilk basamağı, anadilini iyi konuşmak ve iyi yazmaktır." Peyami Safa