Mecmua 59.Sayı

Page 1

Yıl 4 Sayı 59 Ocak 2018 Fiyat: 2,50TL



İmtiyaz Sahibi Sırma AKCAN S. Yazı İşleri Müdürü Rafet GEZERTEKİN Görsel Tasarım Rafet GEZERTEKİN Editör Sırma AKCAN F. Yazarlarımız Ufuk AYKOL Ruhi ÖDEV Tevfik ÇETİN Tarkan KIZARTICI Tefrize ŞENGÜN Ramazan SOYLAR Armağan Pınar ADANAR Muhasebe Müdürü Muhittin YENİAY F. Reklam Pazarlama Tuğba KORKMAZ F. Hukuk Danışmanı S. Gökhan KARA F. Mali Danışman Ogün YOLDAŞ İletişim Atatürk Mh. Saraçoğlu Cd. No:12/D Ödemiş/İZMİR 0232 599 72 72 - 0532 287 98 92 www.srmmedya.com Ödemiş ilçesi genelinde fiyatı 2,50 TL (KDV dahil) Mecmua Dergi Yazarlarının ve reklam sahiplerinin hukuki sorumlulukları kendilerine aittir. Mecmua Dergi basın meslek ve ahlak ilkelerine uymaya söz vermiştir.

Basım Yeri Kanyılmaz Matbaacılık Kağıt ve Ambalaj San. Tic. Ltd. Şti.

OCAK 2018

3


EDİTÖRÜN KALEMİ O zamandan beridir ki, “önce kendimden başlamam” gerektiğini anladığım. Ondandır kendime olan güvencim, duruşum, netliğim, saygınlığım, yalansızlığım, dupduruluğum, samimiyetim... Yok, hayır kendimi övmek falan değil bu.

Gerçek Yaşam Üzerine Sırma AKCAN

Gerçek yaşam diyorum çünkü ne yazıkki hayat öyle masallarda, destanlarda anlatıldığı gibi pembe panjurlu ev misali değil. Gerçek yaşam, insanların birbirleriyle tanışıp belli bir süre sonrasında insanlarla arasında geçen hikayelerden ibaret... Bilirsiniz sizde, hatta bahse girerim bunların benzerini ya da aynısını sizinde yaşamış olduğunuza… Siz o insana ne iyilikler yaptınız ama o sizi sırtınızdan vurdu değil mi? Siz o insana el uzatmıştınız ama o insan sizin elinizi kırdı değil mi? Siz o insana dürüst oldunuz ama o insan size yalanlarla gelmiş değil mi? Hatta siz o insana onu demediniz ama o insan sanki siz demişsiniz gibi konuşmuş değil mi? Siz o hatayı ya da davranışı yapmadınız ama o insan sizin dedikodunuzu yapmış değil mi? Kime sorsam, kiminle merhabalaşsam, kiminde dertleşsem herkesin anlattığı hikâye bir diğerine o kadar çok benziyor ki hatta çoğu zaman aynısı... Peki, herkes insanlardan böylesine şikâyetçi ya da dertli ise bunu yapmayan insanlar nerede? Şikâyet edenler mi? Yoksa edilenler mi? Edenlerin bir başkası tarafından edilmeyen olduğunu nerden bilebiliriz? Bu soruların cevabını kendimi tanımaya başladığım yaşlarda sorgulamaya başlamıştım. Sanırım 12-13 yaşlarındaydım.

4

OCAK 2018

İnsan kendini tanımalı… İnsan kendinin farkında olmalı. İnsan NASIL BİR İNSAN olduğu sorusunun cevabını önce kendisine verebilmeli… İnsan önce kendine, kendini ispatlamalı ve kabul ettirmeli ki sonrasında başkalarına kanıtlayabilsin... Evet, şaşmalar muhakkak ki olur lakin özün doğru ise, eğri yolda bile dik durmasını bilirsin… Özün doğru ise bazen yaptığın hatalar başkaları tarafından tolere edilebilir. Çünkü bilinir ki nasıl doğrunun yanında dik durmuşsan, yanlış yaptığında da eğilmesini bilirsin… * * * İnsan kendini tanımalı demişken, sizlere yaşanmış bir hikâyeden bahsetmek istiyorum. Ödemişte yaklaşık 3 buçuk yıldır aralıksız yayınladığımız, şu an bu yazıyı okumanıza vesile olan Mecmua Dergimizin belli bir dönem aralığında Genel Yayın Yönetmenliğini yapmış olan Levent Donduran, geçtiğimiz haftalarda beni telefonla aradı ve “şu an palet restorandayım, CHP mevcut İlçe Başkanı Nazan Dönmez, İlçe Başkanı adayı Mehmet Birlik ve Gençlik Kolları Başkanı Mehmet Dalar masama geldiler ve bana bağırmaya başladılar. Tehdit edildim dedi.” Kendi köşe yazısında da bunu detaylı anlatmıştı. (Ödemiş havadis sayfasından ulaşabilirsiniz) Ertesi günü kendim o mekâna gitmek ve gerçeği öğrenmek istedim. Hani dedim ya tanımak lazım diye. İnsan kendini tanıdığı kadar birlikte çalıştığı yol arkadaşlarını da iyi tanımalı. Anlatılan olay bir alkol masasında gerçekleşiyor. Ben yol arkadaşımı tanıdığım kadarı ile olayın abartılabileceği ihtimali doğrultusunda, olayı daha da irdelemem gerektiğini düşündüm. Mekâna gittiğimde mekân sahibi olaydan bihaberdi. Çünkü o gece orada değilmiş. Bu olayı sadece kendi anlatmasıyla inanmak zorunda kalacaktım. Olayın bütün muhataplarıyla, hatta

şahit olan kişilerle de görüştüm. O gece Nazan Dönmez’in Levent Donduran’ın bahsettiği gibi “bana sormadan bir daha yazı yazmayacaksın” değil de, Nazan Dönmez; “madem benimle ilgili yazı yazıyorsun, önce yazdıklarının benden doğrusunu öğrenerek yazman gerekirdi” Levent Donduran; “ben gazeteciyim kimseye yazdı yazarken bir şey sormam” Nazan Dönmez; “madem gazetecisin doğru dürüst meslekini icra et” Dediklerini öğrendim ve teyit ettim. Haklı-haksız aranıyorsa, takdir siz değerli okuyucularımızın. Yaşanan olaydan sonra CHP İlçe Başkanı Mehmet Birlik’in yanına başka bir konuyla alakalı röportaj yapmaya gittiğimde, kendileri “bana ve dergime kırgın olduklarını, hak etmedikleri bir yazıyla karşı karşıya kaldıklarını söylediler. Biz Levent Donduran’ı değil, dergiyi ve derginin sahibi seni tanırız” dediler. Görüyorum ki o gece o mekânda yaşanan olay dergim ve şahsım adına fatura edilmiş ve olumsuz düşüncelere kapı aralamıştır. Ve bende o gün orada olmadığım halde, gerçeği bilmeden, soruşturmadan neden o yazının paylaşılmasına müsaade ettiğimi sorguladım. Kendileri Levent Donduran’ı yazdığı yazıda bahsettiği gibi asla tehdit etmediklerini ve savcılığı göreve davet edecek kadar abartılı bir olayın yaşanmadığını anlattılar. Benim böyle bir paylaşıma nasıl müsaade ettiğimi sordular. Ben ise kendisinin 40 yıllık gazeteci olduğunu ve onun bana öğrettiği “yayın sahibi dergiye müdahale etmez”, “genel yayın yönetmeni dergide ne yazarsa o geçerlidir” teziyle müdahale etmemeye ve eğer aksi varsa nasılsa konunun muhatapları açıklama yapmak ister diye düşündüm… Kendime örnek alabileceğim deneyimli bir gazeteci olduğunu ve doğruyu yapmaya çalıştığımı anlatmak istedim. Çünkü benim mantığıma göre onun “bir yayıncı ya muhalif yada yandaş olur” , “yazı yazarken kimseye bir şey sormaz” tezleri çok yanlıştı.


Ben daha 26 yaşında ve daha 3 yıl tecrübesi olan bir yayıncıydım. Tarafsız olunması, sadece doğruya doğru, yanlışın karşısında da susmayan ve yanlış yazılması gerektiğini savunan daha gazeteci bile olmayan, bugüne kadar çıkardığı tüm dergilerinde ve yaşantısında bunu yansıtmaya çalışan bir ahmaktım. Evet ahmaktım çünkü 40 yıllık gazeteci olan bir kişiye, yaşına, mesleğine, yapmak istediği işlere olan saygımdan dolayı, atalarımızın dediklerini bir süre de olsa aklımdan çıkarmıştım.. “akıl yaşta değil bastadır”, “akıl egodan üstündür” Şimdi siz değerli okuyucularımıza bir başka yaşanmış hayat hikâyesinden bahsetmek istiyorum… CHP ilçe binasına gittiğimi ve bu tatsız olayın “detaylarını dergide paylaşacağım” haberini sosyal medyada paylaştıktan sonra daha ne yazacağımı bile düşünmeden Levent Donduran’ın şahsi, sosyal medya hesabından

paylaşımını gördüm. Sanırım dergiden ayrıldığı için onu karalayacağımı ya da hakkında kötü ithamlarda bulunacağımı düşünmüş olacak ki o paylaşımı yapma gereği duydu. Yine aklıma bir atasözü geldi. “Kişi kendinden bilir işi.” “Bir gazeteci kişilere vereceği cevabı ya da söylemek istediğini yazısında verirse bir haber olur ve karşı tarafa cevap hakkı doğarsa buda iki haber olur…” Bu söz Levent Donduran’a aitti. Kendisine bana öğrettiğini ilk ve son kez ona cevap olarak kullanmak istiyorum.

Gazeteci bile olmayanların yer aldığı (burda kendini gazeteci yerine koymamış olmalı ki) , uyduruk kıytırık bir dergi demiş… Düne kadar beni, karakterimi ve dergimizi göklere çıkardığınız, Genel Yayın Yönetmeni olduğunuz, olumsuz bir laf edeni yerin dibine soktuğunuz, Ödemiş’te çığır açtık, bir ilki gerçekleştirdik, gündemi değiştirdik dediğiniz dergi şimdi uyduruk kıytırık mı oldu? Sen olmasan bu dergi bu hale gelmezdi, senin karakterine, duruşuna hırsına, hayranım. Dergi çıkarmak çok zordur ben bile yapamazdım, sen olduğun için bu dergideyim ve daha niceleri… Bu cümleleri beni ve dergimi tanıdığınız günden beri söyleyen siz değil miydiniz? Sayın Donduran! 40 yıllık bir gazeteci olarak yazdıklarınız hiç yakışmadı. Bir dergide ya da gazetede profesyonel olarak çalışmanız bittiğinde o kurum için kötü şeyler yazmanızı mı öğrettiler size iletişim fakültesinde? Yoksa ne olursa olsun gerçekleri yazmanızı mı? Yoksa siz bu mesleği gerçek gazetecilerden değil de, “dün dündür, bugün bugündür” diyen siyasilerden mi öğrendiniz? Bu dergiden ayrılmanız, dergiyi kötülemenizi gerektiriyorsa, size sorarlar efendim: “dün orda ne işin vardı?” diye… Evet, yaptığımız işin eğitimini almadık, evet iletişim fakültesinden mezun olduğumuzu gösteren bir diplomamız yok, evet gerçek anlamda basın emekçisi olup, kurşun baskı dönemini görmedik, evet yazdığımız yazılardan ötürü ifadeye çağrılmadık, evet yazdığımız yazılardan ötürü de hiçbir zaman nemalanmadık! İlk kurşunu bir gazetecinin attığı bu memlekette öğrenecek çok şeyimiz vardı… Ama öyle iletişim fakültelerinde anlatılanlard”an değil! “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Mustafa Kemal’in izinden giderek, “yandaş olmaya çalışan basın, tarih önünde ileride nefret ile anılmaya mahkûmdur “ sözünü ilke ediniyoruz… Bizim gücümüz tarafsızlığımızdan ve bağımsızlığımızdan gelmektedir. Bunu da Ödemiş halkına zaten kanıtlamış olmayız ki hala Mecmua hayatta… ŞİMDİ DİYORUM Kİ… Sahibi olduğum MECMUA Dergisi’nde artık Levent Donduran’ın hiç bir bağı ve cevap hakkı kalmamıştır… O, cevap hakkını o gece sosyal medya hesabından paylaşımıyla kullanmıştır… Bu yüzdende kimseyi gereksiz yere göreve davet etmiyorum… Böyle tatsız bir yazı yazmak zorunda kaldığım için üzgünüm. “Hayatlarında hiçbir başarı gösteremeyenler, kendilerini başkalarının başarılarını küçültmekle teselli ederler…” Sağlıcakla kalın…

5


YEREL GÜNDEM

Bozdağ Kan Ağlıyor Ufuk AYKOL

Y

eni yılın ilk günlerinde , görev icabı Kayseri’ye gittim. İki günlük kısa süren bir ziyaretti bu. Dostlarım her gittiğimde olduğu gibi bu kez de Kayseri’yi gezdirmek istedi. Tabii ki böyle bir teklife kim hayır diyebilir ki. Uçak ile Kayseri’ye iniş sırasında bütün heybeti ile karlar altındaki Erciyes’i gördüğümden bahsedince, hadi o zaman Erciyes’e gidiyoruz kararı ile yola koyulduk. İnanılmaz bir karayolundayız. 3 şerit gidiş, 3 şerit geliş, hava alanı gibi bir yol ile Erciyes eteklerinde yer alan kayak tesisleri bölgesine ulaştık. Erciyes çepeçevre muhteşem tesisler ile donatılmış, Onlarca teleferik ve her teleferik hattının başlangıç noktasında, konaklama tesisleri ve kayak pistinin olduğu bölgelerde de mahşeri bir kalabalık. Tesislerde Şubat ayının sonuna kadar yer yok. Adeta kendinizi başka bir dünyada sanıyorsunuz. Kayak yapan kadınlı, kızlı, her yaşta yüzlerce insan büyük bir keyifle kayak yapıyor.

Hele hele kayak okullarının 10-12 yaş gurubunun topluca kayaklarla zirveden inişlerine şahit olunca büyük keyif alıyorsunuz. Tabi bu arada içim sızladı. Bizim de Bozdağı’mız var, yıllarca siyasetçilerin seçim vaadi olarak dillendirilen, yıllar sonra güya yapılan Bozdağ kayak tesisimiz kan ağlıyor. Çok kötü bir projelendirme ile yapılan tesis biraz işletilir gibi oldu sonra bir baktık ki bu sene kapanmış. İki tane

güvenlik görevlisinin denetimine bırakılmış, teleferiğin sepetleri toplanmış bir kenara istif edilmiş, tesisin bu halini görünce içiniz acıyor, kahroluyorsunuz. Tabii ki asıl büyük sorun, bu bölgeye ulaşımı sağlayan yol yok, evet evet gerçekten yol yok, daha doğrusu yol demeye bin şahit ister. Kayak merkezine ulaşmak halen eski mevcut köy yolu kullanılıyor. Gidiş-geliş olarak. Tatil günlerinde bu yoldan tesise ulaşmak nerede ise imkansız, hele hele dönüş yapmak tam bir eziyet oluyor. Vatandaş yüzlerce metre mesafede aracını bırakıp, tesise ulaşmaya çalışıyor. Tabii bu eziyet tesisin açık olduğu günlerde çok yoğun biçimde yaşanıyordu. Tesisi kapattık bu sorun da bittiiiii! Kesin çözüm, tesis yok yol sorunu da yok . Biz sorunu kökünden çözerizzzz. Allah aşkına, ilçemizin turizm e açıklan nerede ise tek kapısı kapalı. Bakalım bu soruna kim çözüm arayacak, bu konuda kim çözüm üretecek. YOK MU BİR BABAYİĞİT ! Belki de bu cennetten köşe, bu doğa harikası, ilçenin ulusal anlamda sesini duyurabilecek, tek şansı, kaderiyle daha doğrusu, kadersizliği ile baş başa mı bırakılacak izleyip göreceğiz. İyi haftalar...

6

OCAK 2018



YEREL HABER

Seçimin Kazananı Hülya Çavuş

Şaban Bozkan, Fatih Kök, Orhan Şengül ve Hülya Çavuş’un aday olarak girdiği Ödemiş Bilimum Gıda Maddeleriyle Uğraşanlar Esnaf Odası seçimi 21 Ocak 2018 Pazar günü yapıldı. Seçim öncesinde kıyasıya bir rekabetin olduğunu ve Ödemiş’te ki siyasilerin bu oda seçimine müdahale ettiğini gördük. Bu rekabet, seçim günü de devam etti ama duyarlı esnafımız kendi oda seçimlerini, siyasi malzeme yapılmasına karşı dik bir duruş sergiledi. Kongrede oy pusula renkleri ise;Mavi Şaban Bozkan, beyaz Orhan Şengül, sarı Fatih Kök ve kırmızı Hülya Çavuş olarak belirlendi. Mavi oy pusulası ile Şaban Bozkan 83 oy, beyaz oy pusulası ile Orhan Şengül 482 oy , sarı oy pusulası ile Fatih Kök 487 oy ve kırmızı oy pusulası ile Hülya

Çavuş 504 oy alarak seçimin galibi oldu. Al Bayrak Kırmızısı İle Gelen Mutluluk… Kırmızı dikkat çekici bir renktir. İnsanları çabuk karar almaya ve beklentileri arttırmaya teşvik edici bir etkisi vardır. İnsan psikolojisi üstünde canlandırıcı ve heyecan verici bir etkisi olduğu ve mutluluğu temsil ettiği belirtilmektedir. Oda üyelerinin aynı zamanda asiliğin rengi olan kırmızıya bu kadar açık destek vermesinde yapılan baskıların payı da kaçınılmaz oldu. Hep bir yerlerde abimiz olacak değil ya! Bir de ablamız olsun. Kadınların dünyayı değiştirebilecek güçleri olduğunu herkes söyler ama bir kadının önünü kesmek için de ellerinden geleni yaparlar. İşte böylesi durumlarda alınan galibiyetler daha da anlamlandırır kazanmış olduğunuz zaferi! İzmir’de ilk defa esnaf odası başkanlığına seçilen bir kadının Ödemiş’ten olması bizi fazlasıyla memnun etti. Milli mücadelede ilk kurşunun atıldığı topraklarda her zaman bir ‘ilk’ yaşanmalı… Nihayetinde bir “efe kadın” dan bahsediyoruz… Esnafının hakkını yedirir mi? Dayanışmayı, paylaşmayı büyütemez mi? Bir anne duygusallığında acılarınıza ortak olamaz mı? 33 yıldır esnafların ablası, bacısı olduktan sonra şimdi sıra başkanlıkta! Bakmayın başkanlık dediğimize yine ablamız, yine bacımız olacak Hülya Çavuş… Seçim sürecinde karşılaştığı zorlukları ve baskıları yenmesi ne kadar dirençli bir kadın olduğunu gösterdi. Ödemiş esnafının gözü aydın olsun! Sorunlarınızı bilen, çözümler üretecek olan başkanınız oldu. “İlk” olmanın verdiği gurur bütün Ödemiş’indir…


9


PSİKOLOJİ

Kadını İdare Etmek Klinik Psikolog Armağan Pınar ADANAR

İ

ngiliz şairlerinden Milton’a “Efendim bildiğiniz gibi İngiliz prensleri 14 yaşında taç giyme hakkına sahip oluyorlar. Ancak evlenmek için neden 18 yaşını doldurmaları gerekiyor?” diye sorduklarında Milton “Bu son derece doğal çünkü bir kadını idare etmek bir ülkeyi idare etmekten daha karmaşık bir iştir” demiş. Hakikaten günümüz dünyasında bir kadını idare etmek erkek için o kadar da kolay değil. Kadınlar gittikçe karmaşıklaşıyor. Erkeklerin işi de gittikçe zorlaşıyor. Erkekler kadınları idare etmek için daha çok uğraşmak zorunda kalıyorlar, aşklar ve ilişkilerin temeli “daha iyi oyun oynamaya” dayanmaya başladı. KONTROL KADINDA Kim daha iyi oyun oynarsa, taktik geliştirirse onun oyunda kalma şansı yani bir ilişkiye başlayabilme ve ilişkiyi sürdürebilme şansı o kadar artıyor. Düz

erkek dediğimiz ne zaman ne yapacağı belli olan erkekler için bir ilişkiye başlama ve sürdürme şansı da pek olmuyor. Çünkü kadın ilişki yaşayacağı erkeğin oyunlarıyla “kendisini” değerli hissetmek istiyor. Sadece kahve içip sohbet etmek kadına yeterli gelmiyor. Kadın, sohbet etmenin dışında güzel sözler duymak, onore edilmek ve ilişkinin kontrolünü elinde tutmak da istiyor. Kadınlar arasında laf aramızda, sıklıkla konuşulan bir metafor vardır; bir araba düşünün, araba erkek olsun, kadın da arabanın sürücüsü. Direksiyon başındaki kadın arabayı sağa çevirdiğinde araba sola gidiyorsa ya da direksiyonu sola çevirdiğinde araba sağa gidiyorsa bu ilişkinin üstünü çizin derler. Yani erkeğin kontrolü kadında değilse, kadın bu durumdan muazzam rahatsız olur ve ilişkiyi görünüşte bitirmeyecek olsa da davranışlarıyla, çıkardığı huzursuzluklarla “sanki ilişkiyi bitirmek ister” gibi davranır. Erkeği sık sık kontrol eder, “Nerdesin? Ne yapıyorsun? Çek fotoyu yolla bana!” gibi gibi. Kadının bu şekilde şüpheci davranmasının işte asıl nedeni erkeği kontrol edememesidir. Erkek ise kadını şüpheci, kıskanç ve boğucu olarak görür. Ve bu ilişkiyi bir süre sonra bitirmek yani oyunu daha fazla oynamak istemez. Partnerinin olumsuz ve karmaşık davranışları erkeği bunaltır. Peki, gerçekte bir kadını idare etmek bu kadar zor mudur? Bunu yazarken aklıma şu öykü geldi. Krallığın birinde bir kral eşiyle hiç geçinemiyormuş, öyle ki kraliçenin huysuz davranışları karşısında kral artık yaka silkmiş bazen kraliçeyi öldürtmek bile istiyormuş. Son çare olarak çağırmış yardımcılarını demiş ki “Ahaliye haber salın kraliçe ile geçinmemin yolunu bulan kişi ne isterse dilesin benden” demiş. Ahaliye haber salınmış, günlerce saray halkla dolup taşmış, herkes kralın

kraliçeyle geçinmesi için çözümler sunmuşlar ama yok yok. Kral ve kraliçenin arası yine bozukmuş. NASIL İSTERSEN Günlerden bir gün yaşlı, çirkin mi çirkin bir büyücü kadın gelmiş ve krala “kralım ben kraliçe ile geçinmenizin yolunu biliyorum. Size bunu söylerim ama karşılığında krallıktaki en yakışıklı şövalyeniz ile evlenmek isterim”. Kral düşünmüş taşınmış çok da umutlu değil büyücüden “tamam” demiş. Büyücü krala demiş ki “Eşiniz size ne derse tamam, sen nasıl istersen diyeceksiniz, hayır demeyeceksiniz. Yapmasanız bile kafanızı sallayacaksınız” demiş. Ve gitmiş. Kral, yaşlı büyücünün söylediğini uygulamış ve kraliçe inanılmaz değişmiş. Krala iyi davranmaya başlamış. Haftalar geçmiş büyücü çıkmış gelmiş. “Kralım bana söz vermiştiniz en yakışıklı şövalyeniz ile evlenecektim”. Kral şövalyeyi çağırmış ve ona acı gerçeği açıklamış. Şövalye “nasıl emrederseniz” demiş. Ve büyücüyle evlenmişler. Gerdek gecesi şövalye odaya çıkmış ama ne görsün karşısında dünya güzeli bir kadın duruyor, yaşlı büyücü kadını görür de kendisine bir şey yapar diye korkmuş ve kadını uzaklaştırmak için konuşmaya başlamış. Tam o sırada kadın “dur, ben o yaşlı büyücüyüm. Günün12 saati bu güzel kadını 12 saati ise yaşlı, çirkin büyücüyü karşında göreceksin. Şimdi seçimini yap hangimizi gece görmek istersin?” Şövalye düşünmüş ve demiş ki “siz hangisini uygun görürseniz”. Bunu duyan büyücü kadın “bundan sonra günün 24 saatinde güzel olanı göreceksin” demiş. Ve öyküde burada bitmiş... Bilmem anlatabildim mi?


11


OCAK’TA YİTİP GİDENLER

Sana bir çift lafım var beyim “Yıldızlar yoldaşınız olsun...”

Münir Özkul

“Bizim Aile”nin Yaşar Usta’sı, “Hababam Sınıfı”nın Mahmut Hoca’sı, sanatın duayen ve namuslu emekçisi Münir Özkul ustayı 5 Ocak günü yıldızlara uğurladık. Öğrencileri, işçileri, dürüstlüğü bize bırakıp bu dünyadan göç etti. Münir Özkul’un akıllardan çıkmayan repliği; “Sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören.Anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor. ama ben boşuna konuşuyorum. sevgiyi tanımayan adama, sevgiyi öğretmeye çalışıyorum. Hıh, sen, büyük patron, milyarder, fabrikalar sahibi saim bey! Sen mi büyüksün? hayır, ben büyüğüm! Ben, Yaşar Usta! Sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç!..”

Uğur Mumcu

Türkiye’nin “Sakıncalı Piyadesi” Uğur Mumcu 24 Ocak 1993 tarihinde arabasına konulan bir bombanın patlaması sonucu aramızdan ayrıldı. Yıllarca Cumhuriyet gazetesinde yazdı. Arkasında onlarca araştırma yazıları ve kitaplar bıraktı. Devletin karanlık yüzünü, rant ilişkilerini gözler önüne serdiği için cezalandırılması gereken bir kişi olarak suikaste kurban gitti

12

OCAK 2018

Aydın Boysan

Birbirinden eğlenceli kitaplarında harika bir hayatı anlatan, mimar, yazar, İstanbul Sevdalısı ve de ehl-i keyf bir adamı kaybettik 5 Ocak günü. Artık kadehler boş, mezeler tatsız, masalar hüzünlü… Aydın Boysan üstadımızdan ders niteliğinde sözler; “Bu dünyada kendini yüceltenler, ‘sanat ve bilime’ kendini feda edenlerdir.” “Kitap insanlığın kağıt üzerindeki belleğidir. Kitap sonsuza kadar ihanet etmeyen bir dosttur. Kitabı ilk kez okurken bir dost tanırsın. İkinci okuyuşunda eski bir dosta rastlarsın.”

Hrant Dink

19 Ocak 2007’de bir suikast sonucu aramızdan ayrıldı Hrant. İlk kez hem Türkçe hem de Ermenice yayın yapan Agos Gazetesini 1996’da kurdu. Aynı zamanda Birgün gazetesinde de yazıları yayınlanmaktaydı. Çocuk yaşta birisinin yönlendirilmesiyle hayata gözlerini yumdu. Ve hala davası aydınlatılamadı ve de katilleri ya da azmettirenleri bulunamadı.



ÇOCUK SAĞLIĞI

Grip Hastalığı ve Grip Aşısı Çocuk Sağlık ve Hastalıkları Uzmanı Ramazan SOYLAR

G

rip hastalığı influenza virüsü dediğimiz bir mikroorganizmanın oluşturduğu hastalık tablosudur. Ateş, yaygın halsizlik, kas ağrıları, iştahsızlık, kusma gibi bulgularla seyreden ve yaşam kalitemizi bozan bir hastalıktır. Günlük aktivitemizi belirgin derecede sarsan, iş ve emek kaybına neden olan, çocuklarda eğitim aksaklıkları oluşturan, bünyede belirgin zafiyet yaratıp hastane yatışlarına hatta ölüme neden olabilen bir hastalıktır. Özellikle çocuklar, 65 yaş üstü kişiler, gebeler, sağlık çalışanları, kalabalık ortamda çalışan ve yaşayanlar(bakımevleri, asker kışlaları, yatılı okullar, fabrikalar, okullar, hastaneler gibi), süregen hastalığı olan bireyler(şeker hastalığı, kalp hastalığı, kanser ve bağışıklık yetmezliği olan bireyler gibi) risk grubundaki bireylerdir. Grip hastalığı hem bireysel hem de toplumsal ciddi sorunlara yol açan bir hastalıktır. Birçok ülkede salgınlar sırasında ölümlere neden olmaktadır. Ço-

14

OCAK 2018

cukluk yaş grubunda daha ağır seyretmesi, orta kulak iltihabı, zatürre, bronşit ve hatta beyin zedelenmesine neden olması nedeniyle biz çocuk hekimleri olarak grip hastalığında çok hassas davranmaktayız. Çocuklardaki hastalık yükünün ve diğer kişilere bulaştırma riskinin de daha fazla olması aşılanmanın önemini açıkça ortaya koymaktadır. Çocuklarda ve toplumda aşılama oranının yüksek olması bulaşları ve yeni hastalık görülme olasılığını belirgin düzeyde azaltmaktadır. Toplumda ve basında grip aşısı ile ilgili yanlış duyumlar ve bilgi kirliliği mevcuttur. Biraz da bunlardan bahsetmek istiyorum. “Grip aşısı oldum, sonra gribe yakalandım” diye çevremizden çok duyarız. Ülkemizde uygulanan grip aşıları canlı aşı olmadıkları için böyle bir durum söz konusu değildir. Aşıdan sonra kişilerde görülen durum gripten farklı bir soğuk algınlığı durumu, virütik bir enfeksiyon hali ya da aşının henüz vücutta yeterli bağışıklık bırakmadan kişinin hastalığa yakalanma durumu olabilir. Her yıl grip aşısı yaptırmamız gereklidir. Çünkü grip virüsü çok akıllıdır. Her yıl kendi yapısını değiştirmektedir. Bu nedenle aşının da içeriği buna uyumlu olarak her yıl yeniden düzenlenmektedir. Günümüzde aşılamanın sonbahar başlangıcında yapılacak diye bir zorunluluğu yoktur. Grip virüsü sonbahar, kış, ilkbahar döneminde ortamda sıkça bulunmakta ve salgınlara neden olabilmektedir. Bu nedenle çocuklarımız ve isteyen herkes istediği zaman ve hekimin önerdiği an aşı olabilir. Aşıya bağlı ciddi yan etki yoktur. Aşının yapıldığı yerde hafif kızarıklık, şişlik, ağrı gibi küçük yan etkiler ya da nadiren hafif ateş, halsizlik, baş ağrısı gibi yan etkiler görülebilir. Hem kişisel hem de toplumsal yararlı çok üst düzeyde olan aşıların mutlaka yapılması gereklidir. Ebeveynler olarak çocuklarımız sağlıklı bir yaşam vermek temel görevlerimizdendir. Sevgilerimle.


15


TARIM

ÜRETİM ÇOK TALEP YOK Ödemişli orta ölçekli patates üreticilerimizden Mustafa Abacı’nın patates üreticisinin sorunlularıyla ilgili görüşlerini aldık. Patates piyasanın durgunluğunu ve fiyatların çok düşük olduğunu belirten Abacı; “Özellikle bu dönem için arz talep dengesinin birbirini karşılamamasından kaynaklı olarak fiyatlarda durgunluk var. Üretimin çok olmasından kaynaklı olarak bu arz-talep dengesi bir türlü sağlanamadı. Özellikle ülkemizin dış politikasında ki eksiklikten kaynaklı olarak patates ihracatı durma noktasına gelmiştir. Eskiden patates belli bölgelerde yetişirken, günümüz de ülkenin hemen hemen tamamında yetişmektedir. Bu sebeple de üretim fazlalığı oluşmaktadır ve bunun başlıca sebebi GDO’lu tohumların piyasada kullanılmaya başlanmasıdır. Neredeyse toprak, güneş ve suyun olduğu her bölgede patates üretimi yapılabilmektedir. Bu gün Iğdır’da da, deniz kenarı olan Datça’da da patates yetiştirilebiliyorsa, buna sebep GDO’lu tohumlardır. Bu tohumların kullanılmasıyla toprağımızda daha önce görülmeyen bazı hastalıklar görülmeye başlanmıştır. Daha önce ”sarı kız“ımız

da görülmeyen hastalıkların bir kısmı GDO’lu patateslerde görülmeye başlanmıştır. Daha öncelerde tohum üretim tesislerimiz (Kayseri ve Bolu üretim tesisleri) varken bu hastalıkları bile bilmeyen çiftçimiz, üretim tesislerinin kapanmasıyla ve GDO’lu tohumların piyasa girmesi ile tanıştı. Planlı bir üretiminde olmayışından kaynaklı olarak arz-talep dengesinin sağlanamaması, patates fiyatını düşürmekte. Önceki dönemlerde alınan kararlara bakacak olursak; tarlalarımız bir dönem ekilip bir dönem ekilmeyecekti. Ancak bu durum dahi denetlenmiyor ve ekim sürekli olarak yapılıyor.” Dedi. Genel olarak en büyük sıkıntının arz talep dengesinin sağlanmamasından

kaynaklı olduğunu ve üretimin neredeyse tüm Türkiye’de yapıldığına değinen Mustafa Abacı 1 Kasım 2015 seçimlerinden önce dönemin başbakanı olan Ahmet Davutoğlu’nun bizzat Ödemiş

mitinginde üreticiye duyurduğu mazot payı ödemelerinin halen yapılmamış olduğunu ve bununla ilgili herhangi bir çalışma olmadığını da sözlerine ekledi. Şu anda 1 dönüm patatesin üretim maliyeti yaklaşık olarak 3000TL civarında olmasına karşılık satış fiyatının 0,50 krş – 0,60 krş arasında olduğunu ve bunun da üreticiyi mağdur ettiğini söyleyen Abacı, bu durumun çaresinin; “planlı üretim, yerli tohum kullanımı ve depolama alanlarının yapılması” olduğunu belirtti. “Aksi taktirde dünyaca ünlü Ödemiş toprakları hastalıklarla boğuşup verimlilikten uzaklaşacak ve patates üreticisi daha fazla zarar eder duruma gelecek ve en kısa sürede yöneticilerimizden gerekeni yapmalarını bekliyoruz.” dedi. Patates üreticinin bir nebze olsun sesi duyurmaya çalıştık. Umarız üreticimizin sorunları biran önce çözüme kavuşur ve “sarı kız”ımız tekrar üreticimizin yüzünü güldürür.


17


ZEYTIN DAL ÜLKE GÜNDEMİ

ZEYTİN DALI HAREKATI’NIN AMACI

Türk Silahlı Kuvvetleri, Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Harekatı’nı başlattı. 20 Ocak günü birbiri ardına havalanan Türk savaş uçakları, Türkiye sınırına yakın noktada bulunan PYD’ye ait mevzileri hedef aldı. Afrin’e yakın Minnag, Maranez, Melkiye ve Ayn Daknı bölgeleri Türk savaş uçakları tarafından ardı ardına bombalandı. Savaş uçakları ile hedef alınan yerlerden yükselen dumanlar ise Türkiye tarafından olduğu gibi operasyonun kritik noktalarından olan Azez’den de çıplak gözle izlendi…

Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yapılan açıklamada Zeytin Dalı Harekatı’nın amacı, “Türkiye’nin sınırlarında ve bu bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanması. Operasyon kapsamında Afrin bölgesinde, PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ’a mensup teröristleri etkisiz hale getirmek, dost ve kardeş bölge halkını bunların baskı ve zulmünden kurtarmak.” olarak tanımlandı.

AFRİN NEREDE?

NEDEN 72 UÇAK KATILDI?

Afrin Türkiye sınırında yer alan bir Suriye kenti. Nüfusun ağırlıklı kısmını Kürt nüfus oluşturuyor. Afrin’de çok sayıda Arap ve Türkmen de bulunuyor. Hatay ve Kilis ile sınırı olan Afrin, sınırdan çıplak gözle bile görebilecek kadar Türkiye’ye yakındır. OPERASYONA NEDEN “ZEYTİN DALI” İSMİ VERİLDİ? Operasyona Zeytin Dalı isminin verilmesinin iki ayrı nedeni var. İlk neden olarak Afrin bölgesinin zeytin ağaçlarıyla kaplı olması oldu. İkinci ve asıl neden ise Zeytin Dalı’nın barışı temsil etmesi. Operasyonun hedefinin bölge barışı olduğunun altını çizmek için bu isim seçildi.

18

OCAK 2018

Operasyonun ilk gününde çeşitli üslerden kalkan ve operasyona katılan 72 uçak 108 PKK, PYD hedefini vurdu. IŞİD’e karşı 24 Ağustos 2016’da başlayan ve 7 ay 5 gün sonra (29 Mart 2017’de) tamamlanan Fırat Kalkanı Harekatı’nda 72 şehit vermiştik. “Zeytin Dalı” adı verilen harekatın ilk gününde havalanan 72 uçak, Fırat Kalkanı’nda şehit olan 72 Mehmetçik’e bir anlamda saygı duruşu oldu. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN KARARGAHTA… Suriye sınırında ki birliklerde inceleme yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Zeytin Dalı Harekatı’na katılan birlikleri denetleyerek Mehmetçik’e moral verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın harekatla ilgili daha detaylı bilgiler aldığı toplantı esnasında, video konferans aracılığıyla Genelkurmay Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Hava Kuvvetleri Eskişehir Muharebe Üs Komutanlığındaki harekat merkezleriyle canlı bağlantılar gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, video konferans aracılığıyla yaptığı hitapta da Zeytin Dalı Harekatı’nın netice alınana dek süreceğini vurguladı. Türkiye’nin hiçbir ülkenin

toprağında gözü olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrin’in de terör unsurlarından temizlenmesinin akabinde asli sakinlerine teslim edileceğini söyledi. 3 ŞEHİDİMİZ VAR… 20 Ocak günü Suriye’nin Afrin kentine başlatılan Zeytin Dalı Harekatı’nda 3 şehidimiz ülkemizi derinden üzdü. Şehit Astsubay Musa Özalkan

Vasiyetinde, şehit olunca devletin ailesine vereceği parayla Telafer’deki çocuklar için anaokulu, kreş veya kültür merkezi yapılmasını istedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehidin cenazesinde bu vasiyetin yerine getirileceğini söyledi. MHP lideri Bahçeli de benzer bir açıklama yaptı. Erdoğan’ın açıklamasının ardından Esenyurt Belediyesi ilçede Esenyurt Şehitler Parkı içinde yer alan


LI HAREKATI

F-16 PİLOTUNDAN DUYGULANDIRAN FOTOĞRAF

kreşin adını Piyade Astsubay Üstçavuş Musa Özalkan Kreşi olarak değiştirdi. Törende şehidin bala diye bahsettiği Suriyeli Türkmen öğrenciler İstiklal Marşı’nı okudu. Vatandaşlar ise Şehit Özalkan’ın fotoğrafını taşıyarak İstiklal Marşı’nı okuyan öğrencileri dikkatle dinledi. Şehit Piyade Üsteğmen Oğuz Kaan Usta

yetkililer tarafından, sağlık ekipleri eşliğinde verildi. Acı haberi alan Birgül Muratdağı gözyaşı döktü. MUHALEFETİN “ZEYTİN DALI HAREKATI” AÇIKLAMALARI

Kilis’in Suriye sınırında girilen çatışmada 30 yaşındaki Antalyalı Piyade Üsteğmen Oğuz Kaan Usta’nın şehadet haberi ulaştı. Antalya’da bir okulda İngilizce öğretmeni olan eşi Saide Üstüner Usta’ya acı haber verildi. Antalya Valiliği, Şehit Üsteğmen Oğuz Kağan Usta’nın eşi Saide Üstüner Usta’nın Serik ilçesi Abdurrahmanlar Mahallesi’nde öğretmen olarak görev yaptığı okulun adının değiştirilmesine karar verdi. Okula, Şehit Üsteğmen Oğuz Kağan Usta adı verildi. Şehit Piyade Uzman Çavuş Mehmet Muratdağı Afrin yakınlarında PKK/PYD’li teröristlerle çıkan çatışmada yaralanan Uzman Çavuş Muratdağı, doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamayarak şehit oldu.Uzman Çavuş Muratdağı’nın acı haberi, Kayseri’nin merkez Kocasinan ilçesine bağlı Bozantı Caddesi’ndeki Evren Apartmanı’nda oturan, 6 ay önce evlendiği eşi Birgül Muratdağı’na, askeri

Zeytin Dalı Harekatı kapsamında Afrin’deki YPG’li hedefleri imha etmek için düzenlenen hava harekatına katılan savaş uçağı pilotunun kabin içinde çektiği fotoğraf herkesi duygulandırdı… Zeytin Dalı Harekatı’nda şehit düşen askerlerimizin isminin yazdığı kağıtta; “İnsan büyür beşikte mezarda yatmak için... Kahramanlar can verir yurdu yaşatmak için...” sözleri yer aldı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan; “Suriye’ye ilişkin genel stratejimiz, terör örgütleriyle mücadele yanında, Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğünü sağlayacak siyasi çözüme odaklanılması olmalıdır. Bu strateji, bölge barışı için kalıcı çözüm olacaktır. Bu amaçla Türkiye’nin bütün taraflarla görüşmesi (ABD, Rusya, İran ve Suriye) ve siyasi sürece yukarıdaki çerçevede katkı sağlaması önemlidir. Şanlı ordumuzun başlattığı Zeytin Dalı Harekatı’nın en kısa sürede hedefine ulaşıp, Mehmetçiğimizin burnu kanamadan ülkemize dönmesi en büyük arzumuzdur.” MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli; “Bu operasyon çok yönlü değerlendirildiği vakit çok önemli bir operasyondur. Adı dahi anlamlıdır, kapsamı dahi anlamlıdır.” ifadelerini kullandı. “Teröristler ihanetlerinin bedelini ağır şekilde öderken; her dağın yamacı,her taşın altı kirden pastan arındırılmaktadır. Afrin’in huzura kavuşacağı günler sayılı ve yakındır. Sahadaki mıntıka temizliği kahramanca sürdürülmektedir.” ifadelerini kullandı.

OCAK 2018

19


BİZDEN ÖNERMESİ

Tüm zamanların belkide en iyisi;

George R. R. Martin’in Türkçe’ye Buz ve Ateşin Dansı olarak çevrilen A Song of Ice and Fire isimli kitabının en çok satanlar listesine girdiğinde, bir çok

sezonu büyük bir merakla beklenen Game Of Thrones şüphesizki bugüne kadarki en iyi dizilerden biri... Yapımcı firmanın ve biz izleyicilerin en çok

ismi duyulmuş şirket film hakları için Martin’in kapısı çalmıştı ancak Martin 4 saatlik bir görüşmenin ardından kitabının haklarını film için değil ama dizi yapılması için HBO firmasına vermiştir. Şuan da 7. Sezonu tamamlanan ve her

korkularından biri olan “Martin’e birşey olurda dizi sonlanmassa” korkusu içinde Martin bir önlem almış ve dizinin geleceği için seçilmiş bir grup yapımcıya kendi vizyonunu aşılamaya çalışmaktadır. Bu şekilde Game Of Thrones babası olmasa bile dizi devam edebilecek. Belki bir çoğunuzun defalarca izlediği, bir çoğunuzunda adını bile duymadı bu diziden bahsedecek olursak;

“Üzerinde yaşayan esrarengiz yaratıkları ve sabit süreleri olmayan mevsimleri ile bizim dünyamızdan oldukça farklı bir dünya olan Westeros’ta geçen hikayede ki ortam çeşitli bölgelerden oluşuyor ve buların her birini ayrı aileler yönetmekte. Bu ailelere değinecek olursak; - Arryn’ler - Baratheon’lar - Greyjoy’lar - Lannister’lar - Martell’ler - Stark’lar - Targanyen’ler - Tully’lar - Tyrell’ler bu aileler kendileri aralarında müthiç bir güç savaşında olasalarda yinede, Westeros hükümdarı olan seçilmiş Kral’a ve Demir Taht’ına sadıklardır...” Bir çok ailenin hüküm sürdüğünü düşünecek olursak dizinin oyuncu kadrosu da oldukça geniş hatta geçtiğimiz sezonlarda Sibel Kekili’de bu dizide rol almıştır. Size tavsiyemiz muhakkak zaman ayırarak Game Of Thrones’u izlemeniz yada George R. R. Martin’in mükemmel serisi olan Buz ve Ateşin Dansı’nı okumanız olacak.... Sizlerde kitaplardan televizyona yada sinema perdesine taşınan hikayeleri incelememiz için bizlere gönderebilirsiniz...

George R. R. Martin Kimdir? 1948 doğumlu olan ABD’li yazar ve senaryo yazarı olan George R. R. Martin genellikle; fantazi, bilim kurgu ve korku üzerine yazılar yazanmaktadır. Martin’i Türkçe’ye Buz ve Ateşin Dansı olarak çevrilen A Song of Ice and Fire isimli kitabı ile daha bir yakındar tanır olduk. Daha sonrasında bu kitap serisi belkide tüm zamanların en iyi dizilerinden birisi olan Game of Thrones adıyla televizyonlarımıza taşındı. Bu efsane kitap serisi ve dizi tamı tamına 23 yılda, 1,8 Milyon kelime kullanılarak büyük bir titizlikle 80’li yılların işletim sistemi DOS’ta yazılmıştır. Katıldığı bir TV programında neden hala DOS sistemi kullandığı sorulduğunda ise “Eski dostum DOS bilgisayarıma çok güveniyorum, yazılarımı WordStar 4.0 ile yazıyorum.” cümlesini kurmuştur. Tam bir Marvel çizgi romanı tutkunu olan George R. R. Martin, Times dergisinin araştırmasına Game of Thrones’ten yılda 15 Milyon dolarlık da bir kazanç elde ettiği söylenmekte...


BİZDEN ÖNERMESİ

Bıkmadan usanmadan izlediğimiz film;

Hababam Sınıfı

Rıfat Ilgaz’ın aynı isimli eserinden esinlenerek beyaz perdeye taşınan eser ilk olarak 1974 yılında izleyicilerine merhaba demiştir. Uyarlama yapılmadan önce tek bir film olarak düşünülmekteymiş ancak iyi bir izlenme sayısı elde edilince seri yapılmaya karar verilmiş ve 6 filmlik dev bir seri olmuş. Neredeyse yarım asır önce çekilen film hala biz izleyicilerin gözbebeği olmaya devam etmekte, TV kanallarında yayınlanmaktadır. Hababam Sınıfı serisinin yönetmenliğini sadece 1 film hariç (Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor) usta yönetmen Ertem Eğilmez yapmıştır. Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor filminin yönetmenliğini ise Kartal Tibet üstlenmiştir. Müzikleri ilede gönüllere taht kuran bu unutulmaz serinin müzikleri Melih Kibar imzası taşımaktadır. Serideki filimlere değinecek olursak; Hababam Sınıfı Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı Hababam Sınıfı Uyanıyor Hababam Sınıfı Tatilde Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor Habam Sınıfı Güle Güle adında 6 müthiş film ile karşılaşıyoruz... Tabi ki de oyuncuları unutmak olmaz. Efsane bir oyuncu kadrosuna sahip olan serideki oyuncular; Münir Özkul (Mahmut Hoca), Adile Naşit (Hafize Ana), Kemal Sunal (İnek Şaban), Halit Akçatepe (Güdük Necmi), Tarık Akan (Damat Ferit), Ayşen Gruda, Şener Şen (Badi Ekrem)... Belki bir çoğumuzun film izlemeden önce “dur bakayım kaç puan almış”

diye kapısını aşındırdığımız IMDB’den de komedi ve dram katagorisinde 10 üzerinden 9,4 puan almıştır. 2003 yılında Kartal Tibet’in yönetmenliğini yaptığı Hababam Sınıfı Merhaba ile yenilenerek tekrar beyaz perdeye gelen filmde; Halit Akçatepe, Mehmet Ali Alabora, Zeki Alasya, Erol Büyükburç, Mehmet Ali Erbil, Aysen Gruda rol almıştır. Ne kadar güncel bir filmde olsa eski Hababam Sınıfı’nın yerini tutamamıştır. Büyük bir kısmımızın defalarca ama defalarca izlediği, belki aramızdaki genç dostlarımızdan izlemeyenlerin olduğunu düşündüğümüz film muhakkak izlenmeli... Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı kitaplarıda hala basılmakta ve satışı devam etmektedir...

Rıfat ILGAZ

Rıfat Ilgaz 1911 Kastamonu doğumlu olup, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü mezunudur. 1940’lı yıllarda Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne girmiştir. Şiir kitapları yazan Ilgaz’ın yazdığı bazı şiir kitapları sıkıyönetim kararı ile toplatılmıştır. “Dolmuş” dergisinde yazdığı ufak öykülerle başlayan Hababam Sınıfı serüveni ile hafızalarımıza kazınmıştır. Hababam Sınıfı sonraki dönemlerde kitaplar, tiyatro oyunları ve akıllarımızdan çıkmayan bir film serisine dönüşmüştür. Bu seriyi Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı, Hababam Sınıfı Uyanıyor eserleri takip etmiştir. Rıfat Ilgaz’ın bu hepimizi yeri geldiğinde güldüren, yeri geldiğinde hüzünlendiren eserleri 1970’li yıllarda aynı isimle beyaz perdeye taşınmıştır. Tarihler 1980’i gösterdiğinde ise Rıfat Ilgaz 69 yaşında gerekçesiz bir şekilde 1 aydan fazla göz altında tutulmuştur. Rıfat Ilgaz 7 Temmuz 1993 yılında ise aramızdan ayrılmıştır...

21


YEREL HABER

Butik Perde Hizmete başladı

Kiraz Tapu Müdürü Erol Taşdemir’in eşi Emine Taşdemir’in işletmeciliğini üstlendiği Butik Perde firmasının açılışı gerçekleşti. Açılışa Ödemiş Kaymakamı Celil Ateşoğlu, Kiraz Kaymakamı Emin Kaymak, Beydağ Kaymakamı Gürkan Üçüncü, Ödemiş İlçe Emniyet Müdürü Fatih Kiremitçi, Ödemiş Kaymakamlığı Yazı İşleri Müdürü Mahmut Yeniay ve çok sayıda davetli katılım gösterdi. Ödemiş Kaymakamı Celil Ateşoğlu ve Kiraz Kaymakamı Emin Kaymak’ın gerçekleştirdiği açılışda Maraş usulü yöresel lezzetlerden tarhana çorbası, börek ve çiğ köfte ikram edildi. Ödemiş Kaymakamlığı Yazı İşleri Müdürü Mahmut Yeniay’da çiğ köfte yoğurarak, açılışa ahenk kattı... Perde tasarımı ve duvar kağıdı alanlarında hizmet veren Butik Perde akıncılar Mahallesi Fevzi Paşa Caddesi’nde hizmet vermeye başladı. Bizde SRM Medya ailesi olarak Butik Perde’ye bol kazanç dileriz…

22

OCAK 2018


SİYASET GÜNDEMİ

SİYASİ PARTİ ÖDEMİŞ İLÇE BAŞKANLARINA SORDUK 2018’ in ilk “Mecmua”sında; Ödemiş siyasetinin 2017 yılı değerlendirmesi, Afrin operasyonu, 2018 yılı projeleri, genel-yerel siyaset ve dergimiz “Mecmua” hakkında düşünceleri için Ödemiş’in önde gelen siyasi parti başkanlarıyla röportaj yaptık… Her sorumuza verdikleri cevap ve samimiyet için kendilerine teşekkür ederiz. Ülkemizin içinden geçtiği bu zor dönemde siyaset yapmanın bireysel çıkarlar dışında, vatansever insanların işi olduğu düşüncesiyle; bütün partilerimize adalet, demokrasi, kadın hakları, refah seviyesinin yükseltilmesi, barışın ve hukukun tesisi için yaptıkları ve yapacakları mücadelede kolaylıklar diliyoruz. Daha iyi bir Türkiye için herkesin üzerine düşen görevi yapacağı bir yıl olması dileklerimizle…

Öncelikle gündemi değerlendirecek olursak, Zeytin dalı operasyonu için görüşleriniz? Tarihi çizgilere sahip Güney sınırımız Amerika Birleşik Devletleri ve diğer terör sevici devletler tarafından yeniden şekillendirilmek istenmektedir. Oluşturulmak istenen terör koridoru sayesinde enerji yataklarına sahip olmak istenmekte, bunun yan tesiri olan sınır güvenliğinin ortadan kalkması sorunu ile Türkiye baş başa bırakılmak istenmektedir. Türkiye Cumhuriyeti binlerce yıla dayanan devlet geleneğiyle, 2225 yıllık ordusuyla, milli şuuru son derece yüksek milletiyle bu takım oluşumlara izin vermeyecektir. Bunu sağlamak için daha önce Fırat Kalkan’ı operasyonunda olduğu gibi Zeytin Dalı operasyonunda da gerekli müdahaleyi yapacaktır. Kimsenin bir karış toprağında gözümüz yoktur. Ancak milletin birliği, beraberliği, sınırlarımızın güvenliği söz konusu olunca hiçbir şeyden çekinmeyiz.

2017 yılı Ödemiş İlçe Teşkilatı ve ülkemiz için nasıl geçti? Biz AK Parti teşkilatı olarak kendimizi ülkenin gelişmişliğinden, refahından, mutluluğundan ayrı görmüyoruz. 2017 yılında gerek siyasi, gerek askeri ve gerekse ekonomi alanında ülkemizi layık olduğu medeniyet seviyesine daha fazla yaklaştırdık. Dünyanın en fazla büyüyen

ülkesi olduk. Dünyada kendi milli menfaatlerine göre yol çizen ülke olduk. Borç almak için kapı kapı dolasan ülke olmaktan kurtulup, en çok yardım yapan 2. ülke olduk. Ortadoğu konusunda masaya koyduğumuz bütün stratejilerin doğruluğu geç de olsa görüldü. Ülkemizin çağdaş yönetim sekline kavuşturacak anayasa değişikliği referandumunu alnımızın akıyla gerçekleştirdik.

mecmua dergisine tarafsız ilkeli ve dürüst haberciliği sebebiyle kutluyorum. Basın dünyamıza renk katmaya devam etmesini temenni ediyorum.

2018’ genel bir bakış ve bu yıl için tasarlanan çalışma ve hazırlıklarınız? Halka hizmet Hakk’a hizmettir şiarı ile hareket eden Biz AK Parti teşkilatı olarak 2018 yılında da 7 gün 24 saat halka, milletimize hizmet yolunda mücadelemizi sürdüreceğiz. AK Parti hükümetinin ilçemizde hizmetleri olan ve şu anda yarım bulunan duble yol çalışmasının, hastane inşaatının tamamlanıp milletimizin hizmetine sunulması gayreti içinde olacağız. İlçemiz ekonomisinin bel kemiği olan tarım ve hayvancılığın kalkındırılması, geliştirilmesi ve desteklenmesi konusunda üzerimize düşen gayreti göstereceğiz. Esnafımızın sosyal ve ekonomik anlamda desteklenmesi konusunda gayret içinde olacağız.

Son olarak kısaca dergimiz Mecmua için değerlendirmeniz? Milletin haber alma hakkına hizmet eden basın kuruluşlarımızdan biri olan OCAK 2018

23


SİYASET GÜNDEMİ Zeytin dalı operasyonu için görüşleriniz? Zeytin dalı operasyonu; hükümetimizin son dönemlerde almış olduğu en doğru kararlardan bir tanesidir. Zaten genel siyasette de almış olduğu bu kararı destekleyen bir yapıya sahibiz. PYD, Türkiye sınırları içerisinde PKK ne ise odur. PYD Türkiye sınırlarını tehdit eden bir terör örgütüdür. İkisi de aynı mizaca sahip, aynı amaca, aynı hedefe ve aynı küresel güçlere hizmet eden piyonlardır. Malumunuz, önceki dönemlerde Reyhanlı’da yaşanan sıkıntılar sonrasında sınır bölgesinde PYD yetkililerinin yaptığı açıklamalarda -sözde Kürdistan hayalleriTürkiye için büyük tehdit oluşturduğunu hepimize göstermekteydi. Geç kalınmış bir karar belki ama günü bugünmüş. Rabbim Türk askerine zeval vermesin, başarılı, muvaffak kılsın inşallah.

2017 yılı Ödemiş İlçe Teşkilatı için nasıl geçti? Yeni bir dönemin başlangıcı oldu. 27 Mayıs 2017’de bir kongre gerçekleştirdik. Tek liste ile gittiğimiz kongrede, şuan ki görevimizi kazandık. Bizden önceki İlçe Başkanımız, kendisinden Allah razı olsun 9 sene teşkilatımıza burada hizmet etmeye çalıştı. Bizlerde, Ocak Başkanlığı dönemimizde yaptığımız gibi talip olduğumuz, görev aldığımız gün itibari ile bayrağı bir üst mertebeye, bir üst seviyeye taşımaya çalıştık, çalışıyoruz. 27 Mayıs’tan itibaren de gerek teşkilat yapılanmaları, gerek mahalle yapılanmaları, gerekse insanların tekrar üyeliklerini kazandırma yolunda büyük bir çabamız var. 2018’in sonuna kadar Genel Başkanımıza vermiş olduğumuz bir üye sözü vardı, o üye hedefine ulaşarak Ödemiş’te Milliyetçi Hareket Partisinin rengini, tavrını, hayallerini halkımıza ispat edeceğiz. Genel seçimlere de çok uzun bir süre kalmadı. Hatta kongrenin olduğu gün delegeye; 2019 Yerel seçimlerinde 3 Hilalli Sancağı Ödemiş Belediyesi’nin üzerine dikeceğiz sözü vermiştik. Hayalimiz bu, hedefimiz bu. Zaten hedefi olmayanın başarısı beklenemez. İnşallah da Cenabı Allah bize bu hedefi ve hedefe varmayı nasip ederde milletimizin ve teşkilatımızın yüzünü güldürürüz. MHP’li Belediyelerin hizmet anlayışı çok farklı. Tek amacı Millet olan bir siyaset kurmuşuz. Amaç Millete hizmet etmekse, bununda yolu MHP’den geçiyor.

2017 yılı Partiniz açısından nasıl geçti? MHP için sıkıntılı bir dönem gibi gözüküyor ama ben sıkıntılı bir dönem olduğunu düşünmüyorum. Bu bizim ayıklanma dönemimizdi. Bu bizim içerimize çıkarları, egoları, kendi menfi duyguları için yerleşmiş, milletine değil de kendi

24

OCAK 2018

menfaatlerine hizmet eden kişilerin artık iç yüzlerini görüp, bizden ayırma dönemi olarak görüyorum. Ve Allah’a binlerce şükürler olsun ki bu da gerçekleşti. İsmi malum partinin kurulmasıyla ve yahut da kurulmadan önceki dönemleri hatırlarsanız, MHP’de büyük istifa, MHP’de şok istifa başlıkları altında, içeriği başlığı ile hiç uymayan haberlerle doluydu internet siteleri. MHP’de büyük istifa, deprem yaratan istifa. Açıyorsunuz haberleri falanca İl’in, falanca İlçenin, falanca Beldesinde, eski Belediye meclis üyesi istifa etti yazıyor. Böyle komik haberlerle MHP yıpratılmaya çalıştı. Daha 15-20 gün önce Yüksek Seçim Kurulundan MHP’den istifa edenlerin listesini aldık. Ödemişte 15 Temmuz 2016 tarihi itibari ile Milliyetçi Hareket Partisinden istifa eden, yani istifa dilekçesi veren kişi sayısı 24 kişi var. Bunlardan 8 i partiye üye bile değil. Parti ile tek bağlantıları, Milliyetçi Hareket Partisi’nin Facebook sayfalarında üyelikleri ve beğenileri. Hiç bir alakası olmayan arkadaşlar sadece ismi orada görünsün, dilekçesi olsun gibi hamleler yaptılar. 2 kişi de vefat ettiği için düşmüş üyeliği. Geri kalan 14 kişi istifa edenlerdir. Yapılan curcuna ve yaygaraya göre bu çok komik bir rakam...

2017 yılı ülkemiz için nasıl geçti? İhanet şebekelerinin ve dış güçlerin Türkiye üzerinde, ağızlarının salyalarını akıta akıta gerçekleştirmek istedikleri bir emeli vardı. 15 Temmuz 2016’dan sonra, gerek ekonomik yaptırımlarla Türkiye’yi yıpratma çalışmaları, gerek itibarsızlaştırma çabaları, dış mihraklarca sürekli Türkiye’nin üzerinde bir baskı olarak hissettirildi. Milletimiz çok zorlukla mücadele etti… Bu devlet zorluklarla, açlıkla, sefaletle kuruldu. Daha doğrusu bu devlet; hiçbir zaman saraylardan gelmedi. Çadırlardan, Yörük çadırlarından geldi. Bozkırlardan geldi. Sıkıntıya alışkın bir milletiz. Evet, ekonomik olarak sıkıntılar yaşadık. Hala daha yaşıyoruz. Dolar’la Euro’la baskı altına alınmaya çalışılıyoruz. Evet büyük bir dar boğazdayız. Türk milleti her zaman olduğu gibi bu dar boğazdan çıkmaya, ölmeden diri diri gömmeye çalıştıkları toprağın altından çıkmayı başaracaktır. 2018’de de devam edecektir bunlar, bitmeyecektir. Milliyetçi hareket partisi’nin bu dönemde aldığı tavır, takındığı tutum şudur: Milletinin ve devletinin daha önce nasıl yararlı görmediğinin karşısında durduysa Türk milletinin yanında olarak, Türk milletinin bu dar boğazdan daha kısa sürede çıkmasına yardımcı olmak. İnşallah 2018’ den de ümidimiz şudur ki artık bu sıkıntılar bitsin. Milletin ekonomiyle gelecekle olan kaygıları kalmasın. Aslında daha büyük kaygılarımız ve büyük sıkıntılarımız var. Yetiştirdiğimiz nesiller. Sadece ekonomiyle, parayla sınav vermiyor. Şuan Türkiye’nin en

büyük sorunu uyuşturucudur. Türkiye uyuşturucuyla mücadele veriyor. Ekmek kaygısı olan bir aile, çocuğunu bu konuda ne kadar takip edebilir? Bu sektör tamamen terör örgütlerinin elindedir. PKK’yı ve DHKP c yi bunlar besliyor. Yani aklınıza gelebilecek ne kadar örgüt varsa bu illetten besleniyor.

2018’ genel bir bakış ve bu yıl için tasarlanan çalışma ve hazırlıklarınız?

Genel Başkanımıza bir söz verdik. Öncelikle sosyal olarak ocağımız, ülkü ocakları çok büyük bir sorumluluk projesine imza atıyor Ödemişte. Gerek toplu sünnet törenleri, gerekse yardımsal faaliyetler. Bizlerde 2018’ de 2019’un hazırlıklarını tamamlamak istiyoruz. Milliyetçi Hareket Partisinin sadece seçimlerde, oy istemek için milletin yanında olmadığını göstermek istiyoruz. Teşkilatlarımızı güçlendirip yeni mahallelerde temsilcilerimizle daha yakından tanışmak için vatandaşlarımıza, mahallelerimize ziyaretlerimiz olacak. Bu ziyaretlerde de genel başkanımıza verdiğimiz üye sayısına ulaşmak için büyük bir üye çalışmamız olacak. İnşallah muvaffak oluruz. 2018 Türkiye için temennilerimiz ne kadar iyi olduysa, Milliyetçi hareket partisi için de o kadar iyi olmasını temenni ediyoruz. Ödemişte Milliyetçi Hareket Partisi farkındalığını yaratmak için elimizden gelen bütün çabayı göstereceğiz.

Son olarak kısaca dergimiz Mecmua için değerlendirmeniz? Ülkü Ocağı başkanlığını yaparken Mecmua dergisiyle tanışıklığımız oldu. İlk röportajımızı “Ülkü Ocaklarının Türkiye genelindeki misyonu ve geçmişi” hakkında yapmıştık. O günden beri takipçisiyim ilgimi de çekiyor. Tabi her şey, her yazılan köşe yazısı hoşumuza gidecek diye bir şey yok. Bazen köşe yazılarında hoşumuza gitmeyen yazılarla karşılaşsakta bunları herkesin ifade özgürlüğü olduğu için söylendiğini biliyoruz. İnşallah bundan sonra ki yayın hayatında da, bugüne kadar getirdiği süreçte olduğu gibi başarılı, ayrım yapmaksızın, eşit bir yayın politikası güderek daim olur. Başarlarının devamını diliyoruz.


SİYASET GÜNDEMİ Öncelikle gündemi değerlendirecek olursak, Zeytin dalı operasyonu için görüşleriniz? Bu harekâtın öncelikle evlatlarımızın burnu bile kanamadan tamamlanmasını temenni ediyoruz. Bu süreçte dış politikayı, iç politika aracı ve bir seçim manipülasyonu olmaktan çıkarmak zorundayız. Dış politika davul zurnayla yapılmamalı ve iç politikanın suistimali haline getirilmemelidir. Ayrıca Şam’la işbirliği yaparak Suriye sınırını PYD, PKK ve her türlü terör örgütünden temizlemesi sağlanmalı ve Suriye’nin barışı ivedilikle tesis edilmelidir. Diplomasiye ivedilikle geri dönülmeli ve yeniden saygınlık kazanmalıyız.

2017 yılı Partinizin ve Ödemiş İlçe Örgütünün kurulum aşaması nasıl geçti? Kurulumdan bugüne kadar değerlendirecek olursanız? Gerek partimizin gerekse ilçe teşkilatımızın kuruluş süreci hem sancılı hem de keyifli geçti. Engellerle karşılaşsak da neticede güzel ve umut veren bir parti oluştu. Malum doğum hem sancılı olur hem de mutluluk verici. Bizler de yorucu ve zorlu bir süreç sonrası siyasetin yeni sesi ve soluğu İYİ PARTİmizin varlığı ile hem mutlu olduk hem de umutlandık.

2017 yılı ülkemiz için nasıl geçti? 2017 ülkemiz için iyi geçmedi. Özgürlüklerin kısıtlandığı, demokrasinin askıya alındığı, gerek iç politikada gerekse dış politikada gerilimin yüksek olduğu, itibarımızın zayıfladığı, ekonominin de her geçen gün daha kötüye gittiği bir yılın iyi geçmediği ortada değil mi? İşte tam da bu olumsuzlara çözüm bulmak için Türkiye’nin İYİ Parti’ye ihtiyacı vardır.

2018’e genel bir bakış ve bu yıl için tasarlanan çalışma ve hazırlıklarınız?

oyu almak için tüm ekibimizle çalışmalar yapmayı planlıyoruz. Bu konuda partimize gönül veren tüm halkımızı da çalışmaya davet ediyoruz.

Son olarak kısaca dergimiz Mecmua için değerlendirmeniz? Mecmua dergisi kentimizin gözbebeğidir. Basın demokrasinin en vazgeçilmez unsurlarından olup tüm basın kuruluşları bizim için ayrı ayrı değerlidir. Mecmua dergisini ise tarzı itibariyle ayrı bir yere koyuyorum. Kısa zamanda çok yol kat etmesi ve kaliteyi muhafaza etmesi ile kentin ve bölgenin hatta umarım ki ülkenin uzun yıllar var olacak değerlerinden biri olmasını temenni ettiğim Mecmua Dergisi ailesini tebrik eder başarılarınızın devamını dilerim.

Zeytin dalı operasyonu için görüşleriniz? Zeytin dalı operasyonunun yanındayız. Dileğimiz bu operasyonun sağ salim bitmesidir…

2017 yılı Ödemiş İlçe Teşkilatı için nasıl geçti? Başkanlığı yeni geldim. Arkadaşım Nazan DÖNMEZ, partimiz için iyi bir yıl geçirdiğine inanıyorum. İlçe kongremizi yaptık. Yeni yılda İl kongremizi yaptık. 03-04 Şubat ta kurultayımızı yapacağız. 2019 seçimlerine hazırız.

2017 yılı partiniz açısından nasıl geçti? 2017 yılı partimiz üstüne düşen görevlerini yapmıştır, yapmaya da devam ediyor.

2017 yılı ülkemiz için nasıl geçti? Türkiye için, iyi bir yıl olduğuna inanmıyorum. Nedenine gelince dolar, Euro ve altının %25 lere varan yükselişinden dolayı yoksul daha yoksul olmuş, zengin daha çok zengin olmuştur. Ülkemizde ki tarım batmış, yürekler acısıdır. Tarım ülkesi olan ülkemizde her şey aklınıza ne geliyorsa ithal edilmektedir. Üretim durmuştur. Başımızda ki hükümet buna seyirci kalmaktadır. Hiçbir önlem alındığına inanmıyorum.

2018’ genel bir bakış ve bu yıl için tasarlanan çalışma ve hazırlıklarınız? 2018 yılı hazırlıklarımız; ülkemizin koşullarını anlatıp, 2019 seçimlerine hazırlamak olacaktır.

Son olarak kısaca dergimiz Mecmua için değerlendirmeniz? Mecmua dergisine başarılar diliyorum. Tarafsız ve adil olmasını diliyorum. Eğer böyle olursa başarınız zor olmayacaktır.

İç ve dış politikada bahsettiğimiz sorunlar giderilmezse 2018, 2017’den farklı olmaz. Genel başkanımız Sayın Meral Akşener’in açıkladığı parti hedeflerinin uygulanması için tüm teşkilatlarımız yoğun bir çalışma içinde olacaktır. Teşkilanması tamamlanan ilçeler üye kaydını yoğunlaştırarak mahalle mahalle, köy köy gezerek partimizin tanıtımını yapmaya, halkın sorunlarını dinlemeye başlanacak ve seçimlere eksiksiz hazırlanılacaktır. Biz de Ödemiş teşkilatı olarak önce Ödemiş Belediye Başkanlığı’nı sonra da genel seçimlerde en yüksek OCAK 2018

25


FİZYOTERAPİ tiroid vb. hastalıklar sebebiyle gelişen sekonder donuk omuz şeklinde görülür.

Donuk Omuz Sendromu Tefrize ŞENGÜN

O

muz bölgesinde aktif ve pasif hareketle artan, istirahatte kaybolan ağrı ve hareket kısıtlılığı ile seyreden rahatsızlık donuk omuz olarak adlandırılır. Donuk omuzun nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Hastalığın tanısı için hastanın kendisini ifade etmesinin ardından, fiziksel muayene yapılır. Hekimin gerekli görmesi durumunda MR görüntülemesi de yapılabilir. Donuk omuz iki grupta incelenir. Herhangi bir travma veya patoloji ile ilişkilendirilemeyen primer (idiopatik) donuk omuz ve cerrahi sonrası uzun süre hareketsiz kalınması, diyabet, travma,

Donuk omuzda eklem kapsülünde kalınlaşma görülmektedir. Ağrı yayılım göstermez. Ağrı sadece etkilenen omuzdadır. Hastalık üç faz şeklinde seyir gösterir. Birincisi ağrı fazıdır. Ağrı, hareket kısıtlılığından daha fazladır. Bu dönemde ödem ve ağrı kontrolü öncelikli amaçtır. Fizik tedavi hasta eğitimiyle başlar. Ağrı sınırları içinde pasif veya hastanın durumuna göre yardımlı aktif eklem hareket açıklığı egzersizleri yapılır. Omuz ekleminin kapsülü için pasif germeler yapılır. Eklem mobilizasyonları da tedavinin bir parçasıdır. Tedavi sonrası ve ağrılı durumlarda periyodik olarak soğuk uygulama yapılır. Faz iki donma fazıdır. Ağrı sınırında hafif germe egzersizlerine başlanır. Sopa ve makara yardımı ile çeşitli egzersizler

yapılabilir. Bu egzersizler hastanın durumuna göre her hastaya özel belirlenir. İhtiyaca göre tedavi programına postür egzersizleri ve belli kaslara kuvvetlendirme egzersizleri eklenir. Faz üç kronik dönemdir. Düzenli bir fizik tedavi almış hastalar için çözülme fazı da denilebilir. Bu dönemde amaç maksimum eklem hareket açıklığına ulaşmak ve kas gücünü kazanmaktır. Fizik tedavi konusunda öncelikli bilinmesi gereken hastalığı aynı olan iki hastanın dahi tedavi programları birbirinden farklıdır. Tedavi kişiye özeldir. Sağlıklı günler dilerim.


27 27


UZMANINDAN eklem, tendon, ligament ve kas ağrıları tedavi edilir. Yani enjeksiyonlar ile ağrılı bölgelerin tamir edilerek ağrılarını azaltmayı veya yoketmeyi hedefleyen bir tedavi yöntemidir.

Proloterapi hangi hastalıkların tedavisinde kullanılır?

Proloterapi Nedir? Tarkan KIZARTICI Proloterapi zayıflamış, aşınmış, yıpranmış, hasarlanmış, gevşemiş ve gücünü kaybetmiş tendon, ligament ve eklemlere proliferatif (hücre ve doku yenileyici) ve irritan (tahriş edici) olan solüsyonların (dekstroz veya mannitol; her ikisi de doğal şekerden elde edilmiştir, lidokain-lokal anestetik) enjeksiyonu ile bu dokularda proliferasyon (yenilenme, çoğalma) oluşturarak bu dokuların yenilenmesini ve eski gücüne kavuşmasını sağlayan bir tedavi yöntemidir. Enjekte edilen proliferatif solüsyonlar eklemde, tendonların kaslarla birleşme yerlerinde, tendonların ve ligamentlerin kemiklere yapışma yerlerinde enflamasyon (yangı) oluşturarak bu dokuların yenilenmesini ve güçlenmesini sağlar. Bu yangısal (enflamatuar, iltihabi) süreç vücudun iyileştirici mekanizmalarını harekete geçirir. Tendon, ligament ve kıkırdaklarda yenilenme meydana gelir. Bunu takiben

Eklem gevşeklikleri ve güç kaybı (laksite), Tendinit ve ligamentit (Tendon ve ligamentlerde iyileşmeyen kronik ağrılar), Bursit (eklem ve tendonların kayganlığını sağlayan sıvı üreten organlarda inflamasyon), Artroz (eklem kireçlenmeleri, aşınma ve eskimeler), Kas ve tendonların tekrarlayan şişmeler ve ağrılar sonucu işlev yapamadıkları rahatsızlıklar Baş ağrıları, Bel ağrıları( fıtık, kireçlenme, operasyon sonrası), Boyun ağrıları (fıtık, kireçlenme, operasyon sonrası), Sırt ağrıları (fıtık, kireçlenme, operasyon sonrası), Omurgada, göğüs kafesinde ve kaburgalarda geçmeyen kas ve ligament ağrıları, Topuk dikeni ve plantar fasiitis, Ayak bileği, el bileği burkulmaları sonrası geçmeyen ağrılarKoksigodinia (Kuyruk sokumu ağrısı),Skolyoz (skolyozda bilinenin aksine ligament inbalansı çok önemli bir sebeptir)Osteitis pubis, Diz ağrıları (kondromalazi, kireçlenme, menisküs, ligament hasarı)Tenisçi ve golfçü dirseği (epikondilit)Morton nöroması, Spondilolistezis (bel kayması), Karpal Tünel SendromuAvasküler nekrozlar (kemik dokusunun yetersiz kanlanması nedeniyle nekroze olması), Donuk omuz, İmpingement sendromu.

Proloterapi hangi aralıklarla yapılmaktadır ve seans süresi ne kadardır? Enjeksiyonlar 3-4 haftada bir yapılmaktadır. Fakat doktorunuz tedavinin seyrine göre bu süreyi 2 haftaya kadar kısaltabilir ya da 6-8 haftaya kadar uzatabilir. Seans süresi enjeksiyon yapılacak alanın büyüklüğüyle doğru orantılı olarak artar. Örneğin bel proloterapisiyle dirsek proloterapisi aynı sürede yapılmamaktadır. Her bir seanslık uygulama süresi 30-40 dk sürebilir. Bu sürenin sadece küçük bir kısmında enjeksiyonlar yapılır, geri kalan süre enjeksiyon yapılacak yerlerin cerrahi kalemle işaretlenmesi ve enjeksiyondan sonra proloterapinin etkinliğini artırmak için uygulanan sıcak tatbik etme işlemi için kullanılır.

Proloterapi enjeksiyonlarında kullanılan ilaç veya solüsyonlar nelerdir? Proloterapide kesinlikle KORTİZON kullanılmaz. Geçmişte sodyum moruat, fenol, hipertonik salin gibi solüsyonlar kullanılmıştır. Günümüzde hipertonik dextroz ya da mannitol solüsyonları (doğal şekerden elde edilen değişik yoğunluktaki sıvılar) kullanılmaktadır. Bu solüsyonlar kullanılırken hem ağrı şiddetini azaltmak hem de proliferatif etkinliği artırmak için bir miktar lokal anestetikle karıştırılmalıdır.

Proloterapi ile başarı oranı nedir? Hasta sabırlı olup doktorunun da tavsiyelerine uyduğu takdirde başarı oranı %70-80’dir. Bu başarı oranı bel fıtığı, diz kireçlenmesi vs. gibi kronik, tedavisi zor ve ağır hastalıklar göz önüne alındığında oldukça iyi sayılır.

Proloterapide iyileşme süreci nasıldır? Proloterapide iyileşme süreci hastanın ve hastalığın durumuna göre değişir. İyileşme sürecini etkileyen faktörler;hastanın yaşı, kilosu, ek hastalığının olup olmaması (Diyabet , hipotiroidi vs.) ,alkol-sigara kullanımı, hastalığın kronikliği-süresi, hastalığının ağırlığı, hastanın vücudunun iyileştirme kapasitesi, tedavi yapılan eklemin büyüklüğü, tedavi yapılan eklemin yük taşıyıp taşımaması gibidir. Bazı hastalarda yukarıda bahsettiğimiz nedenlerden dolayı birkaç seans uygulandıktan sonra iyileşme görülmeye başlanabilir.

28

OCAK 2018


2013 yılında Edirne’de dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın ziyareti sırasında kanser ilaçlarının temini için yardım isteyen ve kendisine verilen parayı, ’Dilenci değilim” diyerek geri çeviren lenf kanseri hastası üniversiteli 27 yaşındaki Dilek Özçelik, hayatını kaybetti. Tekirdağ’ın Saray ilçesinde yaşayan ve Trakya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü öğrencisi Dilek Özçelik, 15 Nisan 2013 günü dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın iki günlük Trakya gezisi kapsamında geldiği Edirne’de kanser ilaçlarının temini için yardım istemişti. “Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız” Bakan Bayraktar’ın cebine koyduğu parayı “Ben dilenci değilim. İnsanlık konusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda” diyerek parayı geri iade etmiş ve ağlayarak uzaklaşmıştı. Daha sonra Dilek’in ilaçları temin edilip tedavi altına alındı Dilek Özçelik’in bu sözleri Türkiye’nin o dönem bir numaralı gündemi olmuştu. Çıkan haberlerin ardından Dilek’in bulamadığı ilaçlar temin edilmiş, hastaneye yatırılarak tedavi altına alınmıştı. Durumu ağırlaşınca tekrar hastahaneye kaldırıldı DHA’da yer alan habere göre, lenf kanseri hastalığı nedeniyle eğitimine devam edemeyen ve yıllardır kanserle mücadele eden Dilek Özçelik, Tekirdağ’ın Saray İlçesi’nde ailesi ile birlikte yaşadığı evinde durumu ağırlaşınca hastaneye kaldırıldı. Ancak Özçelik, yapılan tüm müdahaleye rağmen hayatını kaybetti... Özçelik, Saray’ın Büyükyoncalı

Mahallesi Aziziye camiinde kılının ikindi namazının ardından toprağa verildi. Sosyal medyadan Dilek Özçelik’e veda mesajları:

“Onurlu, gururlu bir kadın tanıdık...”

OCAK 2018

29


ÖFSAD lemeye hazır hale getirilmiştir. Son iki seminerimizi bu salonumuzda düzenledik. Büromuzun eksiklerinin tamamlamasında verdikleri destekler için Dünya Koleji’ne ve SRM Medya’ya teşekkür ederiz. Bu güne kadar Ödemiş’li meraklılara fotoğrafı sevdirme adına üç “ Temel Ruhi ÖDEV FotoğrafSemineri ”düzenlenmiştir. Bir yılda içinde açılan Temel Fotoğraf Seminerlerinde başarılı olankatılımcıobi olarak başladığım fotoğraf ların fotoğraflarından oluşan bir sergi çekme işini zamanla daha da Yıldız Kent Müzesi salonunda açılmışgeliştirerek, daha da ileri seviyetır.2018 yılında düzenlenecek semilere taşıdım. Fotoğrafı herkes çeker, nerlerde başarılı olacak katılımcıların neden fotoğraf severler bir araya topsergisi de önümüzdeki sonbaharda yine lamayalım? Neden fotoğrafı sevenleri aynı yerde açılacaktır. Bu sene birinci çoğaltmayalım? Neden hep beraber bu uğurda çalışmayalım? Uzun yılların hayaliydi… Sonunda 6 fotoğrafa gönül vermiş arkadaş ile güçlerimizi, çalışmalarımızı birleştirerek 2015 de Ödemiş Fotoğraf Sanatı Derneğini (ÖFSAD) kurduk. İkinci yıl sonunda 7 den 35 fotoğrafa gönül vermiş üyeye ulaştık. Hedefimiz bu sayıyı daha da arttırmak. İki yıl sonra bu sayının 50 – 60 olmasını hedeflemekteyiz Derneğimizin artık bir ofisi de var. Ofisimiz sadece büro odaseminere, fotoğrafa ilgi duyan, fotoğrafı sından ibaret bir yer değil. Bir de yirmi seven 25 kişi katılmış bunların 22 kişisi beş, otuz kişinin toplanabileceği salonu başarılı seminerde başarı göstermişda mevcut. Sonunda salon, sandalyelerdir. Seminer sadece salonumuzda leri ve projeksiyon cihazı ile toplantı ve başlayıp, salonumuzda bitmemektedir. sunumlar yapmaya, seminerler düzen-

ÖFSAD SEMİNERLERİ

H

30

OCAK 2018

Seminere katılan fotoğraf severleri araziye çıkarıp, fotoğrafın nasıl çekilmesi konusunda bilgileri uygulamalı da göstererek yardımcı olmaktayız. Bu seneki seminerin katılımcıları ile önce Bademli sonra da Tire’ye gidilerek fotoğraf bilgilerini kullanarak fotoğraf çekmelerini sağladık. Çektikleri fotoğraflardan da kendilerini geliştirdiklerini görüyoruz. 21 Şubat 2018 de bir “Temel Fotoğraf Semineri” miz daha başlayacaktır. Fotoğrafa ilgi duyan, fotoğraf çekmeyi kuralına uygun yapmayı düşleyen meraklıların bu seminere katılmasını öneririm. Zaman zaman yakın çevremizdeki fotoğrafa uygun mekan ve şehirlere giderek fotoğraf çekimleri de yapmaktayız. İsteyen üyelerimiz, yakınları ve aileleriyle beraber bize katılmaktadırlar. Hem eğlence hem fotoğraf çekimini bir arada değerlendirmekteyiz. Derneğimiz sayesinde fotoğrafı sevdirmeye çalışmanın yanı sıra, hobisi fotoğraf çekmek olan bireyleri bir topluluk içinde bulunduruyoruz, dernek hedefleri doğrultusunda hep beraber bir şeyler başarmanın mutluluğunu da tadıyoruz.Başka şehirlerde bulunan Fotoğraf dernekleri ile iletişime geçerek, neler yapılabileceğini öğreniyoruz. Bizimle aynı düşünceyi taşıyan fotoğrafçı arkadaşlarla tanışıyoruz, çevremizi genişletiyoruz. Ödemiş’i tanıtıyoruz. Birlikten kuvvet doğar düşüncesiyle, beraber çalışmanın, beraber başarmanın keyfini sürüyoruz. Yaptığımız işlerle, çektiğimiz fotoğraflarla geleceğe belge bırakıyoruz…


TANIYALIM

Gerçek dünyanın

IRON MAN’i ELON MUSK

Elon Musk Kimdir

?

Amerika’lı iş adamı Elon Musk, 28 Haziran 1971’de Güney Afrika’da doğdu. Teknolojiye ilk adımını 10 yaşında atan Elon Musk, bir Commodore bilgisayar üzerinde yazılım yazmaya başladı. 12 yaşında Blastar adını verdiği, kendi yapımı olan bir oyunun kodunu dönemin popüler dergilerinden birisine 500$’a satarak, iş dünyasına adımını attı. 18 yaşına basmadan Kanada’ya göç eden Musk, annesinin kanada vatandaşı olmasının avantajını kullanarak buranın vatandaşlığına sahip oldu. 1997 yılında Pensilvanya Üniversitesi fizik ve ekonomi bölümlerinden lisans derecesiyle mezun olan Musk, daha sonrasında Stanford Üniversitesi’nde doktora yapmak amacıyla California’ya taşındı. İnternet, yenilebilir teknoloji ve derin uzay konusundaki ilgisi, okulun başlamasından 2 gün sonra okulu bırakmasına sebep oldu. Musk, 2002 yılında Amerikan vatandaşı olarak toplam 3 vatandaşlığın sahibi oldu.

Commodore

Elon Musk’ın Bazı Girişimleri Tesla Motors 2003 yılında Tesla Motors adıyla Martin Eberhard ve Marc Tarpenning tarafından kurulan Tesla, daha sonrasında Elon Musk’ın yatırımlarıyla birlikte hızlı bir şekilde büyüdü. 2008 yılında yaşanan ekonomik krizin ardından firmanın CEO koltuğuna oturan Elon Musk, ilk olarak Roadster modelini geliştirerek 31 ülkede 2,500 satış gerçekleştirdi. 2012 yılında 4 kapılı sedan bir araç olan Model S’in dağıtımına başlayan firma, akabinde 2015 yılında SUV modeli olan Model X’in dağıtımına başladı. Tesla, aynı zamanda evler için şeffaf görünümlü güneş panelleri satışıda gerçekleştiriyor. Musk, 17 Kasım 2017’de gerçekleştirdiği tanıtım ile birlikte şirketin ilk ticari taşıtı olan elektrikli tır Tesla Semi’yi de duyurdu. Tesla Semi ile birlikte, tırlarda elektrikli araçlar haline geliyor.

SpaceX Paypal’da ki başarısının ardından Elon Musk; 2002 yılında Space Exploration Techologies (Uzay keşif teknolojileri) adını verdiği SpaceX şirketini, 100 milyon dolarlık sermaye ile kurdu. 2008 yılında kendi üretimi olan Falcon

1 roketi ile başarıyla Dünya etrafına bir uydu oturtulmasıyla birlikte, SpaceX özel sermaye ile Dünya yörüngesine ilk uydu yollayan firma ünvanını kazandı. Aynı zamanda 2008 yılında NASA ile ortaklık yapan firma, Amerikan astronotlarını uzay istasyonuna gönderme görevini üstlendi. 2012 yılında Dragon adını verdikleri uzay mekiği ile Uluslararası Uzay İstasyonu’na başarıyla kilitlenen SpaceX, UUİ’ye ulaşan ilk özel araç yollayan firma ünvanını da kazanmış oldu. Roketlerin kalkıştan sonra denize düşerek tekrar kullanılamaz hale gelmesini gören ve bunun üzerinde çalışmaya karar veren Elon Musk, SpaceX olarak kalkıştan sonra ilk bölümü dikey bir şekilde inebilen bir roket tasarlamaya başladı. Bir çok başarısız denemenin ardından 2015 yılında firma, ilk defa bir roketin ilk aşamasını kalkıştan sonra dikey olarak indirmeyi başardı. 2040 yılında 80,000 kişilik bir nüfus ile Mars’ta koloni kurma hedefi olduğunu söyleyen Elon Musk, Eylül 2016’da Mars’ta planladığı koloni planlarını paylaştı. Firma şu anda astronotları Uluslararası Uzay İstasyonu’na yollamanın yanında, aynı zamanda Mars içinde çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor. OCAK 2018

31


GÜNDEME DAİR kaçırmadık aile boyu. Benim için kötü bir 3 gündü, fakat cenaze törenini izlemeye başladığımda anlamaya başlamıştım bu değerli adamı. “Alt tarafı birisi ölmüş, bu kadar insanın orda ne işi var” diyordum. O gün bugündür ezberimdedir “Yiğidim Aslanım” ağıtı… O günden beri sevmem Ankara’yı. Ve o günden bu yana hiç beyaz yağmamıştır artık Ankara’nın karı… Çünkü Uğur’un kanı hala o bembeyaz karı kırmızıya boyamaya devam ediyor. Belki de bu yüzden demişlerdi; Ankara’nın Taşına bak, gözlerimin yaşına bak… Patlayan bombaların parçaladığı bedenden kopanlar o gün bugündür katillerin Tevfik ÇETİN suratlarına kan izini bulaştırmıştır. O gün Ankara’nın bütün sokakları caddeleri simsiyah bir yalnızlığa bürünmüştü, boğazlar düğümlenmiş üzerlerine yağan 8 yaşındayım… 2. Sınıfa giden bir öğyağmura bile çaresiz bir şekilde katlanır rencinin pazar günü televizyon karşısınolmuştu. da yaşadığı mutluluğu hatırlıyorum. Ta O gün yüz binlerce insan mezar taşı ki babam gelip elimden kumandayı alıp sessizliğine bürünmüştü. Kurulan tuzak haber kanalını açtığı zamana kadar! oradaki herkes için kurulmuştu oysa bir Babamı hatırlıyorum… Ağzından o gün çalı süpürgesiyle toplanan ve torbalaboyunca hiç sönmeyen sigarasını ve ra doldurulan beden oradaki herkesin kırabilecek kadar hırsla tuttuğu kumanbedeniydi. İnsanlık tarihinde darağaçladayı. Nice küfürler, nice bela okumalar… rında sallanan yüreklere, kurşunlanan, -“Baba bu ölen adam kim?” ateşe verilen canlara, zindanlarda çürü- “Bizim için ölen değerli insanlardan bir tülen onurlu direnişlilere ne yapıldıysa tanesi daha…” Uğur’a da yapılan oydu… Tabi bu cevaptan sonra bir şey anlamaKatiller ise hiç değişmedi hep aynıydı… mam kadar normal bir şey yok o yaşta! Yıllar ardı ardına geçerken anlıyordum; Artık içimden “ulan ölecek günümü bulEngelli Demokrasi’yi, Kuvayi Ticariye dun, Ninja Kaplumbağalar başlayacak, Ruhunu’nu, Modern Türban’ı, Kontrbirazdan Susam Sokağı daha sora da gerilla Öğretileri’ni, Liberal Çiftliği, Scooby Doo… O gün çizgi film izleyeNamuslu Olmanın Cesareti’ni, Ortadirek mediğim için üzülmüştüm Uğur Mumcu Türküleri’ni Alaturka Kapitalizmi’ni, için değil… Suçluları ve Güçlüleri ve de Devrimci ve 3 gün sonra yapılacak olan cenaze Demokrat olmayı… törenine kadar her gün hiçbir haberi

ANKARA’DAN UĞUR GİTMİŞ, EVDE BİR MATEM HAVASI!

OCAK 2018

“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamayacağını” anlamıştım artık. Hepsinin öğrettiği tek gerçek ise “Sakıncalı Piyade” olarak eşitlikten, adaletten, bağımsızlıktan, emekten, anti-emperyalizmden ayrılmadan boyun eğmeden yaşamak… Dağ gibi, karayağız birer delikanlıydık. Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi. Arabalar sırıl sırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mum ışığında bitirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yasayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşıyarak katıldıkk o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık, Vurulduk ey halkım unutma bizi… Yoksullugun bükemedigi bileklerimize celik kelepceler takıldı. Iskence hücrelerinde sabahladık kac kez. Isteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren senetler gibi kullanırdık. Mimardik, mühendistik, doktorduk, avukattık. Yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı.Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze cicek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım, unutma bizi. ... Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi…! Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarinda yankılanacak ey halkım, unutma bizi. Özgürlüge adanmış bir top cicek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz, ey halkım, unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi, UNUTMA BİZİ ….


ÖNGÖRÜ

APTALLAR Mutlu Yaşar

Zeki Olmanın Beraberinde Getirdiği 6 Dezavantaj

“Zekası ile övünen kişi, hücresinin genişliği ile övünen mahkuma benzer” demiş Einstein. Zeki bir insan olmak, huzur ve mutluluğun önündeki en büyük engeldir. Yoksa değil midir?..

Bir deneyde gönüllü deneklere sosyal içerikli çeşitli açmazlardan söz edilmiş (Kırım sorunu, gazetelerin Güzin Abla köşelerindeki sorunlar vb.) ve kişiler bu konuları tartışırken bir grup psikolog da onların mantık yürütme ve önyargıya kapılma eğilimlerini incelemişti. Bu deneyde yüksek not alanların hayattan daha fazla zevk aldıkları, ilişkilerinde daha iyi oldukları ve daha az endişe duydukları görüldü. Bunlar genellikle IQ seviyesi yüksek olan insanların sahip olmadığı düşünülen özelliklerdi.

Öncelikle zeki olan insanların yaşamından yalnızlık, öfke, bunalımın eksik olmadığı bilinir. Bu konuda ünlü yazar Ernst Hemingway “Zeki insanların mutlu olduğuna pek rastlanmaz” diyor. Birçok insanın yaptığı gibi kendilerini yaşamın normal akışına bırakmak ve günlük meselelere odaklanmak yerine daha önemli ve derin konuları düşünmelerinden dolayı, kendi zihinlerinde bunların muhakemelerini yaparlar ve bu endişelerin sonucunda da depresyona meyilli hale gelirler.

Sıkılmadan zaman geçirebilecekleri çok az insan vardır. Bu nedenle ciddi manada yalnızlığı yaşarlar. Hele ki sanat ya da bilimle ilgilenmiyorlarsa, yalnızlıkları katlanır da katlanır. Hayatın şifrelerini çözdükleri ya da hayatı umursamadıkları için de her şey, onlar için hiçbir şey olmuştur. Yalnızlıklarının sonunda ya intiharederek ölümü tercih ederler ya da intihara meyilli olurlar.

Çevrelerindeki insanların kendileri ile aynı endişeleri taşımadıklarını gördüklerinde yalnızlığı tercih ederler ya da mahkûm olurlar. Zeki olan insanların omuzlarında hem kendi zekalarının farkında olmalarından kaynaklı bir yük hem de çevredeki insanların onlardan beklentilerinin oluşturduğu yük vardır. Birçok yetenekli çocuk maalesef bu yükün altında ezilmeye mahkumdur.

Zeki olmanın belki de en önemli dezavantajıdır, çok düşünmek. Olaylara farklı açılardan bakarlar, pek çoklarının göremediği detayları yakalar, konunun üzerine giderler. Dünyanın verdiği tatminsizliği, yarattıkları hayal dünyası ile kapatmaya çalışırlar. O dünyanın içinde sonsuz huzuru yakalayacaklarına inanır, hayallerin içinde kaybolurlar.

İlişkilerinde belli bir süre sonra sevememeye, sevgi kavramından uzaklaşmaya başlar. Şöyle ki; birkaç ilişki sonrasında karşısındaki insanın asıl yüzünü rahatlıkla görmeye başlasa da heyecan ve iyi niyet nedeniyle görmemezlikten gelir. Başına geleceği bile bile tam tersine inanmayı tercih eder. İyi niyet zekâyı bastırmıştır bir noktada. Buna rağmen, her ne kadar olanları görmemeye çalışsa da farkındalığı daima açıktır. İşte acı çekme durumu da tam burada başlar.

OCAK 2018

33


BULMACALAR

KELİME

AVI BULMACA AFRİN ZEYTİNDALI TÜRKİYE SURİYE AMERİKA MUMCU ÖZKUL HABABAM ELONE ÖFSAD DİLEK PATATES ÜRETİCİ MECMUA KIŞ KAYAK BOZDAĞ GÖLCÜK BİRGİ SEÇİM HÜLYA

SUDOKU BULMACA

34

OCAK 2018



SÜT ÜRÜNLERİ ve TEKEL BAYİİ


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.