Yıl 4 | Sayı: 65 Ağustos 2018 Fiyat:2,50TL
İmtiyaz Sahibi Sırma AKCAN S. Yazı İşleri Müdürü Muhittin Yeniay
Görsel Tasarım Nihat ÇAKIROĞLU Rafet GEZERTEKİN Editör Sırma AKCAN F. Yazarlarımız Ufuk AYKOL Ruhi ÖDEV Tevfik ÇETİN Tarkan KIZARTICI F. Reklam Pazarlama Hande ÖZKAFALI F. Hukuk Danışmanı S. Gökhan KARA F. Mali Danışman Ogün YOLDAŞ İletişim Atatürk Mh. Saraçoğlu Cd. No:12/D Ödemiş/İZMİR 0232 599 72 72 - 0532 287 98 92 www.srmmedya.com Ödemiş ilçesi genelinde fiyatı 2,50 TL (KDV dahil) Mecmua Dergi Yazarlarının ve reklam sahiplerinin hukuki sorumlulukları kendilerine aittir. Mecmua Dergi basın meslek ve ahlak ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Basım Yeri Kanyılmaz Matbaacılık Kağıt ve Ambalaj San. Tic. Ltd. Şti.
Ağustos 2018
3
Eskiyen ve yıpranan bakır kapkacağın toz nişadır yardımıyla kalay ile kaplanması işlemini yapan zanaatkârların genel adıdır. Kalaycılık yakın zamana kadar seyyar olarak da icra edilen bir meslekti. Ancak kalaycılık çelik, alüminyum, emaye ve teflon mutfak eşyalarının kullanımının artması ile tükenme noktasına yaklaşmaktadır. Halen turistik bakır eşya imalatı kalaycılığı az da olsa devamını sağlamaktadır. İlçemizde de 2 Adet kalaycı bulunmaktadır. Bunlardan biri peynir pazarında diğeri ise katırcılar sokağında yer almaktadır. Yok olmaya yüz tutmuş bu mesleği hala sürdüren 2 usta eski kazan ve dekoratif amaçlı kullanılan bir çok
kap-kacak ürününe kalay işlemi uygulamaktadırlar.
ZEHİRLENMELERİ ÖNLÜYOR
Temizleme: Tavlanan materyaller tuz ruhu ile sıvanarak kalaylanacak olan kısımlar ince kumlarla güzelce silinir.
Bakır kapların mutfaklarımızda kullanılmaya başlaması kalayın bulunmasına son derece bağımlıdır. Gerçektende bakır kaplar kalayla kaplanmadan tek başına mutfak eşyası olarak kullanıldıklarında çabuk oksitleniyor ve bakır zehirlenmeleri nedeniyle ölümlere neden oluyordu. Kalay işlemi ise bu zehirlenmeleri önlemektedir.
KALAYIN YAPILIŞI Kalaycılık 3 temel üzerine kuruludur. Bunlar: Tavlanması, temizlenmesi ve kalaylanmasıdır. Kalaycılığın nasıl yapıldığının anlaşılması amacıyla bu işlemleri kısaca açıklayacak olursak Tavlamak: Kalaylanacak kaplarda aranan en önemli özellik karıncalanmadan oluşan berelerin, çürümelerin olmaması, kaplar ne kadar temiz olursa o kadar kolay ve temiz işçilik çıkarmaktadır.Daha önce kalaylanmış malzemeler körük -kömür yada tüp gaz yardımıyla yakılarak orta sıcaklıkla üzerindeki yağ ve zamanla kullanmadan oluşan atıkların yakılmasına kalaycılık dilinde “Tavlama” denilir. Hiç kalaylanmayan kaplara kızıl kap denir.
Kalaylanacak zemin kalay almasını engelleyecek tüm dış etkenlerden arındırılır. Ezik büzük olan yerler ise çekiç, tokmak gibi özel aletlerle düzeltilir. Kalaylama: Kalaylama ise yine körükte ısı ile yada tüp gaz ile tavına getirilen kapların sıcaklıktan dolayı çubuk halinde bulunan kalayın sürülmesi ile kolay şekilde kaygan hale gelmesidir. Kalayın kalaycı pamuğu ve nişadır yardımı ile zemine düzenli şekilde dağıtılması işlemine kalaylama denir. Bugünkü anlayacağımız anlamda kalay bir nevi kaplama malzemesidir.
Bİ HABER
Bayram twitter adresinden, ‘Poşetten forma olmaz dediler ama ben yaptım. Fenerbahçe’ye başarılar.’ mesajı ile birlikte fotoğrafını paylaştı. Tweet sosyal medyada hızlıca yayılınca Bayram’a forma almak isteyenler oldu. Vee işte belkide Bayram’ın havalara uçacağı o tweet Fenerbahçe resmi twitter adresinden geldi; Fenerbahçe, genç taraftara, “1 Eylül’de önce İstanbul’u gezmek, sonra Fenerbahçe-Kayserispor maçını izlemek üzere seni mabede davet ediyoruz. #Yeniden #Biz” diye yazdı ve stada davet etti.
Fransa’da bir eğlence parkında, çöpleri bu iş için özel olarak eğitilen altı karga toplayacak. Ekin kargaları, topladıkları izmarit ve küçük çöpleri küçük bir kutuya koyacak. Kargalar, emeklerinin karşılığı olarak, getirdikleri her izmarit ve çöp için hazırlanan kutulardan yem alacak. Fransa’dakiPuy du Fouparkının müdürü Nicolas de Villiers, AFP ajansına ‘Amacımız sadece temizlik değil. Çünkü ziyaretçilerimiz genel olarak çevreyi kirletmeme konusunda hassas. Bu yolla, doğanın çevreyi koruma konusunda bize dersler verebileceğini de göstereceğiz’ dedi. Hayvanlardan bazılarının şimdiden iş başı yaptığı, Pazartesi günü diğerlerinin de katılmasıyla ekibin altı kargaya çıkacağı belirtildi. De Villiers, kuzgun ve cüce kargalarla aynı karga familyasından olan bu kuşların ‘özellikle zeki’ olduğunu ve oyun yoluyla insanlarla iletişim kurmayı sevdiklerini söyledi.
6
Ağustos 2018
Yaz mevsiminin en çok tercih edilen meyvesi karpuz, tadı ve serinletici özelliği ile sofralarda yerini alıyor. İç hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Betül Mercan, karpuz yedikten sonra vücuttaki etkileşimler ile ortaya çıkan nitrik oksit maddesinin kasları gevşettiğini belirtti. Karpuzun antioksidan etkisinin oda sıcaklığında tüketildiğinde etkin olduğuna dikkat çeken Mercan, “Buzdolabında bekleme ve soğukluk bu etkiyi ortadan kaldırıyor” dedi. Uzm. Dr. Mercan, “Karpuzun kas gevşetici etkisiyle kan damarları etrafındaki kaslar gevşer ve bu da damar ve arterlerin daha çok genişlemesini sağlar. Dolayısıyla kan basıncı düşer, kan akışı sağlanır. Karpuz, B, C vitaminleri ile vitamin A öncülü olan beta karoten barındırır. İçeriğindeki likopen ise antioksidan ve antiinflamatuar (iltihabı azaltıcı etkisi) vardır. Bunların tümü yüksek su ve lif oranı, doyurucu etkisinin de olması sebebiyle diyette tercih edilme nedenidir” diye konuştu. Ayrıca karpuz hem potasyum kaynağı hem de idrar söktürücüdür. Bu sebeple böbrek yetmezliği olan hastaların sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Dikkatli tüketmek gerekir.” dedi.
AMAN DİKKAT
Etin saklanması ve hazırlanmasında nelere dikkat edilmelidir? Kesilen hayvanın eti büyük parçalar halinde buzdolabinda +4 derecede bir gün bekletildikten sonra tüketilmeli, saklanacaksa birer yemeklik olarak kuşbaşı ya da kıyma halinde derin dondurucu kısmına aktarilmalidir. Kesim sonrası et dinlendirilmezse hem sert ve lezzetsiz, hem de sindirimi zor olur. Buzdolabindan çıkarılan etin hemen kullanılması, sonraki öğün için bekletilmemesi ve çözüldükten sonra tekrar dondurucuya konmaması gerekir. Dondurucudan çıkarıp çözülene kadar oda ısısında değil de buzdolabinin +4 derecelik kısmında çözülmesi sağlanmalı. Aksi taktirde et tamamen çözülünceye dek ısınan ve yumuşayan yüzey katmanlarında bakteri üremesi çok hızlı olabilir.
Bayram boyunca nasıl beslenmeliyiz? Bayram sabahı kahvaltısında her zamanki gibi şeker, yağ ve beyaz ekmekten tüketmemeye özen gösterilmelidir. Kurban kesimini tamamladıktan sonra geleneksel bayram ziyaretleri esnasında et kavurma ve tatlı ikramı sindirim sistemi rahatsızlıkları olanlar başta olmak üzere hipertansiyon, kolesterol yüksekliği ve obezite hastalarında da ciddi problemlere neden olabilir.
Ne kadar et tüketelim? Bayram boyunca bir kilodan daha fazla et tüketmemek gerekir. Etlerin pişirilme süreci de yarar-zarar açısından önemlidir. Minimum bir gün dinlendirilen etler ızgara ve haşlama tarzında pişirilmeli, pişirme esnasında kendi yağıyla pişirilmeli, ek yağ kullanılmamalıdır.
Sakatat tüketimine dikkat! Sakatatlar yüksek kolesterol ve ürik asit içermelerinden dolayı kolesterol ve ürik asi yüksekliği olanların sakatatlardan kaçınması gerekir.
Sebzeleri unutmayalım… Et ile beraberinde ekmek ve baklagillerden çok yeşil sebzeler tercih edilmeli. Böylece etin sindirimi ve sebzelerdeki C vitamini nedeniyle et içeriğindeki demirin emilimi daha kolay olmaktadır.
YEREL GÜNDEM
İMAR BARIŞINDAN ÖNCE
MÜHENDİS İLE BARIŞSAYDINIZ.
Y
ıl 1999, günlerden Ağustos’un 17 si, saat 3.02 ve ülkemizin yaşadığı en büyük yıkımın gerçekleştiği bu acı tecrübe ile yüzleşiyoruz. Maalesef 17480 vatandaşımız hayatını kaybediyor ve 23781 vatandaşımız da yaralanıyor. Plansızlığın, denetimsizliğin, bilime uzak durmanın ülke ekonomisine faturası 8,5 Milyar dolar olmuştu. Yaraların ekonomik olarak sarılması uzun yıllar aldı. Can kayıplarımız ve yaşanan travmaların etkisi hala sürüyor. Biz yaşanan bu acıları ve yıkımları sürekli kaderciliğe bağlamaktan kurtulamadık, bunun karşılığı olarak bilimsellikten uzaklaşma tehlikesine karşı önlem almak gerektiğin bilinci ile 17 Ağustos’u unutmamalı, unutturmamalı sloganı ile üyesi bulunduğum meslek örgütü İnşaat Mühendisleri Odası mücadele etmeye devam ediyor. Deprem ülkesi olduğumuzu bilmeyen yok. Zira Kocaeli depremi dışında Erzincan, Düzce, Dinar depremleri gibi çok yıkıcı depremleri yaşamadık mı? Unutmak mümkün mü? Değil tabii
8
Ağustos 2018
ki, unutmamalı ama maalesef öyle olmadı. Kentsel dönüşüm ve riskli bina tespiti ile başlatılan mevcut yapı stoğunun yenilenme süreci ile biraz umutlanıyorduk ki, seçim arifesinde çıkarılan İmar Barışı maalesef tüm umutlarımızı kırdı. Bu aslında imar barışı falan değil, bal gibi imar affıydı aslında İmar affı çıkarılabilirdi, yapılmalıydı da ama tabii ki böylesi değil. İmar barışında İnşaat Mühendisi devre dışı bırakılmamalıydı, öyle abartıldı ki, imara aykırılığın sınırları sonuna kadar zorlandı ve yapı güvenliği yok sayıldı , öylesi ucube binalara , ayakta durması neredeyse mucize olarak tanımlayabileceğimiz yapılara , hiçbir konuda fikri dahi olması olmayan , doğal olarak bu tür bir beklentimizin olmadığı olamayacağı yapı sahiplerine , binanın sorumluluğunu sen üstleniyorsan sana yapı kayıt belgesi vereceğiz dendi ve süratle bu tür yapılara yapı kayıt belgesi verilmeye başlandı ve maalesef kontrolsüz biçimde verilmeye devam ediliyor. Yasa koyucu, binaların güvenliği birinci önceliğimiz demedi. Sen ne yaptı isen yaptın, sorumlu da sensin geç otur diyebilir mi. Olur mu böyle bir şey. Vatandaşın can ve mal güvenliği devletin asli sorumluluğu değil mi?
Mutlaka depreme dayanıklılığının tespitinin yapılması gerekir, bu ön koşuldur demedi. Bilimsellikten ayrıldığımız her noktada acı faturayı yine millet olarak biz ödemeyecek miyiz? Acı tecrübelerden ne zaman ders çıkarıp önlem alacağız bilmiyorum. Hiç arzu etmiyorum ama yaşanabilecek bir olumsuzlukta, bu denetimsizlik yüzünden bir tek canımızın yitirilmesinin sorulusu kim olacak, hesabını kim verecek Olmaz olmaz, böylesi bir uygulama kabul edilemez. 17 Ağustos’un üzerinden 19 yıl geçti, bir yandan güvenli yapı için yapı stoğunu yenileme çabasının arasında, bu kadar ucu açık bir imar affı neyin nesi. Hazine ve Belediye mülkiyetindeki arsa ve arazisi üzerindeki yapılara yapı kayıt belgesi verilecek olması daha da inanılmaz. Biz mühendisler olarak binlerce kez söyledik ama sesimizi maalesef duyuramadık, hep söyledik, tekrar söylüyoruz. Deprem öldürmez, bina öldürür. Bir daha bu acıları yaşamayalım. Onun için 17 Ağustos’u unutmayacağız unutturmayacağız. İyi haftalar…
17 AĞUSTOS
17 Ağustos Marmara Depreminde Yaşamını Yitirenler Anıldı...
Meydanda akşam saatlerinde başlayan etkinliğin son bölümünde, 17 Ağustos 1999’da felaketin gerçekleştiği saat olan 03.02’de siren çalındı. Etkinlik, depremde yaşamını yitirenler için İstanbul Müftüsü Hasan Kamil Yılmaz tarafından okunan hatim duasıyla tamamlandı. Bu arada, Sultanahmet Meydanı’nda zaman tüneli çadırı, afet simülasyon tırı, köpekli arama gösterileri, çocuklar için tırmanma parkuru, Türk Kızılayı kan bağışı ve ikram tırları ile AFAD arama kurtarma araçlarının tanıtımı yapıldı.
17 Ağustos 1999’da saat 03.02’de meydana gelen ve yaklaşık 45 saniye süren 7.4 büyüklüğündeki depremin üzerinden 19 yıl geçti. Kocaeli, Gölcük, Düzce, Sakarya, İstanbul ve Yalova’da büyük can ve mal kaybı ile yıkıma neden olan depremde resmi verilere göre 18 bin 373 kişi hayatını kaybederken on binlerce kişi yaralandı. Depremde yaşamını yitirenler anısına saat 03.02’de anma etkinlikleri gerçekleştirildi. Kavaklı Sahili’ndeki Deprem Anıtı önünde Marmara Depremi’nin 19. yılı dolayısıyla düzenlenen anma etkinliğinde, felaketin yaşandığı saat olan 03.02’de anıta çelenk konuldu. Daha sonra saygı duruşunda bulunulup, depremde yaşamını yitirenler için dua edildi. Gölcük Kaymakamı Mustafa Altıntaş, etkinlikte yaptığı konuşmada, Marmara Depremi’nin ‘asrın felaketi’ olarak nitelendirildiğini söyledi. Bu felaketten çıkarılması gereken önemli dersler olduğunu dile getiren Altıntaş, ‘Vatandaşların yapacakları yapıların sağlam olması hususunda her türlü görevi yerine getirmeleri gerekir. Bundan sonra da yapacağımız çalışmalar insanlarımızın farkındalıklarının artırılmasına yönelik olacak.’ dedi.
10
Ağustos 2018
Altıntaş, tüm deprem şehitlerine Allah’tan rahmet dileyerek, bir daha böylesine büyük bir acının yaşanmaması dileğinde bulundu.
19 YILDIR KALPLERDE YANAN ATEŞ Gölcük Belediye Başkan Yardımcısı Levent Değirmenci de 19 senedir kalplerinde yanan bir ateş olduğunu ifade ederek, «Bu ateş zaman zaman külleniyor gibi olsa da her sene depremin yıl dönümünde tekrar alevleniyor. Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.» diye konuştu. Konuşmaların ardından katılımcılar denize karanfil bıraktı.
SULTAN AHMET MEYDANI’NDA TÖREN DÜZENLENDİ Depremde hayatını kaybedenler, İçişleri Bakanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK), Türk Kızılayı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Valiliği İstanbul Proje Koordinasyon Birimi (İPKB) iş birliğiyle düzenlenen törenle anıldı.
Etkinlikte, ‘depreme hazırlık’ teması ve sosyal medyada #HazırOl etiketiyle afet risk ve zararlarını azaltmaya dikkat çekildi. Marmara Depremi’nden Türkiye Afet Yönetim Sistemi’ne adlı açık oturum yayını boyunca Marmara Depremi’ne ilişkin belgeseller, kısa filmler ve animasyon filmleri gösterildi. Programa AFAD Başkanı Dr. Mehmet Güllüoğlu, Türk Kızılayı Genel Müdürü Dr. Kerem Kınık, Sigortacılık Genel Müdürü Murat Kayacı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Daire Başkanı Eray Çınar, Yıldız Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri Araştırma Başkanı Jeolog Prof. Dr. Şükrü Ersoy, Psikologlar Derneği Genel Başkanı Psikolog Dr. Nedret Öztan ile vatandaşlar katıldı.
MARMARA DEPREMİ’NİN 19. YILI Merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan 17 Ağustos 1999’da saat 03.02’de meydana gelen ve yaklaşık 45 saniye süren 7.4 büyüklüğündeki depremin üzerinden 19 yıl geçti. Kocaeli, Gölcük, Düzce, Sakarya, İstanbul ve Yalova’da büyük can ve mal kaybı ile yıkıma neden olan depremde resmi verilere göre 18 bin 373 kişi hayatını kaybederken on binlerce kişi yaralandı. Marmara Depremi’nden en çok etkilenen Kocaeli’nde 9 bin 477 kişi yaşamını yitirdi, 9 bin 881 kişi yaralandı. Depremde, 35 bin 180 konut, 5 bin 770 iş yeri yıkıldı ya da ağır hasar gördü. 40 bin 757 konut, 6 bin 57 iş yeri orta, 45 bin 86 konut ve 6 bin 128 iş yeri de hafif hasarlı olarak kayıtlara geçti.
GEZGİNDEN NOTLAR
“Kaçkarlara Doğru” anılarımın devamı…
K
açkar pansiyonda sabah 05 de kalkıyoruz. 06 da kahvaltıdayız. Acele bir kahvaltıdan sonra hemen yola çıkıyoruz. İstikamet Dobe düzlüğü. Sabahın köründe, ortalık yarı aydınlık, yarı karanlık. Üstüne üstlük bir de sis var. Yürüdüğümüz yol üzerindeki otların üzerleri çiğ dolu. Özellikle tozluk almamızın ve ayakkabılarımızın su geçirmez olmasının neden istenildiğini şimdi anlıyorum. Köyden batı yönüne doğru ilerliyoruz. Rehberimiz patika yoldan bizi yukarılara doğru götürüyor. Bu karanlıkta benim pek de patika filan gördüğüm yok ya, yürüyoruz işte. Ortalık biraz aydınlanınca fotoğraf çekmeye başlıyoruz. Benden başka fotoğraf çeken arkadaşlar da var. Bitki örtüsü müthiş. Yazın ortasında 06 temmuzda, bizim ovalarda otların sarardığı, kuruduğu zamanda, buraları yemyeşil, rengarenk çiçek dolu. Çoğunu biliyorum ama daha önce görmediğim çiçekler de var. Sanırım bunlar bu bölgeye has endemik bitkiler. Yukarı doğru çıkıyoruz sol tarafımızda bir akarsu var, suyu da çok değil, ama bir gürültü var, inanılmaz. Daha yarım saat geçmeden sesinden rahatsız oldum, başıma ağrılar girdi. Bazen uzaklaşsak da, sesini hep duyuyoruz. Sağ tarafımız dağ, buradan da ufak ufak sular geliyor, bu derecikleri atlayarak yolumuza devam ediyoruz. Sis dağıldı artık. Manzarayı
12
Ağustos 2018
daha iyi görüyoruz. Büyüleyici… Bu yürüyüşe çıktığımız ilk gün. Yürümek zor olmayabilirdi, gittiğimiz yol düz olsaydı. Ama hem yürüyoruz, hem rakım yükseliyor. Sırtımda çanta, boynumda makinem 17-55 lens ile, bir de çantamda 11-16 geniş açı var. Yağmurluk, kumanya derken yük yol uzadıkça ağırlaşıyor. Kumanya dediğime bakmayın, gayet az bir şeyler var. Ekmek, peynir, bir haşlanmış yumurta, enerji vermesi için, kuru üzüm, badem içi, fındık… Yolda bir iki yerde mola versek de, bu molalar 5 dakikayı geçmedi. Hayret, derenin sesini duyuyorum ama artık rahatsız etmiyor. Böylece üç buçuk saatlik bir yürüyüşten sonra Dobe Düzlüğüne varıyoruz. Yolda fotoğraf çektik ama burası bir harika. Tam fotoğraflanacak yer. Yağmurluğumu yere seriyorum, sırtüstü yatarak dinleniyorum. Ne yorulmuşum ama… Az dinlendikten sonra kendime geliyorum. Bol
bol fotoğraf çekiyoruz. Bu arada kumanyamızı yiyoruz. Tüm çöplerimizi çantamıza koyuyoruz. Burada belediye hizmeti yok ki, çöplerimizi toplasınlar. Grubumuzdaki yürüyüşçülerden biri, taş altına daha önce sıkıştırılmış birkaç çikolata ambalajını da söylene söylene kendi çöplerinin yanına, çantasına koyuyor. Ben pet su şişesinin kapağı az kapatılarak, içinin havasının alındıktan sonra iyice sıkıştırılıp, şişenin küçücük hale getirildiğini ilk bu gezide öğrendim. O gün bu gündür, sadece doğada değil, kafede bile olsak pet su şişesini ufaltıp öyle bırakırım. Bazen millet garip garip baksa da, ben mutlaka bu işlemi uygularım su şişesine… Dobe düzlüğünden Kaçkarlar
Mezovit dağları görünüyor. Etkileyici kayalıklar… Kayalıkların kuzeyinden, dağın daha düz yerinde yürüyen birkaç kişi görüyoruz. Bunlar kaçkar zirvesine yakın Deniz gölünün yanından gelerek, Naletleme geçidinden geçip, Dobe düzünden Olgunlar’a inecek olan trans yürüyüşçüleri. Dinlendik, yedik içtik, fotoğrafımızı da çektik. Geri dönme zamanı geldi. Gezideki bir arkadaş ile beraber geri dönüş yolunda fazla zaman harcamadan Olgunlara dönüyoruz. Yolda sadece bir yerde mola verdik, o da 15 dakikayı geçmez. Mola sırasında, dağın yukarısında gördüğümüz kişilerden biri bize yetişti. Sırtında sırt çantası olan bir yabancı, büyük ihtimal Alman. Olgunlara ne kadar yol kaldığını, Olgunlar’dan Yusufeli’ne minibüs olup olmadığını sordu. Bir buçuk saatlik yolu kaldığını ama araç olup olmadığını bilmediğimizi söyledik. Memleketim olmasına rağmen ben yalnız başıma o yolu yürümem, elin yabancısı bizden cesaretli, yürüyerek dağlarımızda geziyor. Çıkış üç buçuk saat sürmüştü. İniş ise iki buçuk saat. Pansiyona vardık, ama gel de bana sor… Duş bile alacak gücüm kalmamış. Tam iki saat yüzükoyun yatıyorum, uyuyup uyumadığımı bile bilmiyorum. Daha sonra kalkıp duş alıp yemeğe inebiliyorum. İlk gün yürüyüş beni müthiş yordu. Yarın ne yaparım bilemiyorum. Yemekten sonra hemen yatıyorum. Yarın yine erken kalkacağız. İstikamet Dilber Düzü…
KADIN - ERKEK
Koç:Koçlar ayrılık acısını en
kolay atlatan burçtur. Yola devam eder, intikamdan uzaktır. Kalbi kırılsa bile bunu asla dile getirmez. Koçların ayrılık sonrası ilk tepkileri yeni bir plan yapmaktır. Sosyal ilişkilerine ağırlık verir. Hobilerine zaman ayırır, tatile çıkar, özgürce hareket eder. Kimseye hesap vermez, yaşandı bitti der. Her zaman çekici, doğaldır. Bu özellikler karşı cinste rahat kişi imajı uyandırsa da, o bunu sorun etmez, eskiye takılıp kalmaz, yeniye her zaman kapıları açıktır.
Boğa:Boğa yanlış bir ilişkiyi
asla sürdürmez. Bir kez karar verdi mi, anında uzaklaşır sevdiğinden, hele konu, sadakatsizlikse, ayrılık sonrası içinde bir öfke birikir ve sonuna kadar bu öfkeyi sıcak tutar. Sevgilisine son derece bağlı, sadık, güvenilir Boğayı incitmeye görün. Bunu asla unutmayacaktır. Eğer bir Boğa terk edilmişse durum farklıdır. Boğalar ayrılık sonrası hiçbir tepki göstermez.
İkizler:İkizler terk edilmez, terk
eder. Bu sözü unutmayalım. Diyelim ki, biri onu terk etti. Yıldırım hızıyla unutur ve hayata devam eder. İkizlerin ayrılık sonrası tepkisi yoktur. Ertesi gün sanki hiçbir şey olmamış gibi işine gücüne bakar. Daha sonra kısa bir seyahat, dostlarla sohbet ve yeni bir flörtle kendini tazeler. Çünkü yaşamı sever, bu dünyaya bir kez gelindiğini bilir.
Yengeç:Ruh hali değişen,
normalde ser verip sır vermeyen Yengeçler ayrılık sonrası ilk tepkileri en güvendikleri kişiyle konuşmak ve olan biteni anlatıp hüzne boğulmaktır. Herkesin derdini dinleyen bir Yengeç arkadaş canlısı olduğu için mutlaka bir dostun desteğine ihtiyaç duyacaklardır. Uzun zaman kimseyi hayatına almaz, ve kimseye güvenmezler. Eskiyi anarak, fotoğraflara bakarak, belki yine arar diyerek uzun bir zaman geçirirler. İyileşmek için ailelerine ihtiyaçları olacaktır.
14
Ağustos 2018
Aslan:Aslanlar ayrılık sonrası
hızla toparlanırlar. Ego ve gururun şahlandığı bu kişiler yanılmaktan, küçük düşmekten, aşk yüzünden pes etmekten hoşlanmazlar. Uzun süre depresyon çeken, ölünceye kadar ayrılığı hazmedemeyen hatta intikam için bekleyen Aslanlar da vardır. Hayat Aslanları daima haklı çıkarır. Ayrılan karşı taraf olsa bile, bir Aslanı unutmak zordur. Çünkü onlar güneşin özel koruması altındadırlar.
Başak:Başakların ilk ayrılık
tepkileri -Nasıl olur, ben kendimi bu ilişkiye adamıştım, her yönüyle dikkat etmiştim, gözden kaçırdığım ne ki diye düşünür. Önce karşısındakini ardından kendini suçlar, eleştirir. Biraz zaman alsa da, sonunda yaralarını sarar, hayata uyum sağlar. onun derinden derine bir şeylere üzüldüğünü çevresinde herkes fark eder. İlk şoku atlattıktan sonra, yine çevresine yardımcı olmaya, sorumluluk almaya çalışarak, bu ayrılık acısını unutmaya gayret eder.
Terazi:Çatışmayı, tartışmayı
ilişki sürerken veya ayrılık sonrası da sevmezler. Teraziler ilk ayrılık tepkilerini adil düşünerek verirler. Tarafsız şekilde düşünürler. Fakat hayat devam ediyor diyerek yeniden aşık olmayı, ilgi görmeyi tercih ederler. Eğer düzeltilebilir bir sorunsa ellerinden geleni yaparlar, yok olmuyorsa hoşça kal diyerek yola devam ederler. Ayrılık acısı çekmenin bir anlamı olmadığını bilirler. Büyümem için bir fırsatmış diyerek hemen dengeyi sağlarlar.
Akrep:Akreplerin ilk ayrılık
tepkileri bir dedektif gibi iz sürerek, kendisinden sonra neler yaşandığını, partnerin hayatına kimin girip çıktığını sezdirmeden öğrenmektir. Bu bazen yıllarca sürebilir. Kıskanç, tutkulu, inatçı özellikleriyle terk edilmeyi, ayrılığı, bir yenilgi gibi görüp asla kabul etmeyeceklerdir. Zor zamanlar geçirirler. Ayrılık onlara kolay gelmez, sarsılırlar. Asla affetmez, intikam planlarını uygulamak için fırsat kollarlar.
Yay:Yayların ilk ayrılık tepkileri kırgınlıklarını, üzüntülerini atlatacak kısa veya uzun bir tatile çıkmaktır. Amaç ortamdan uzaklaşmaktır. Alıştıkları düzenin yerine yenisini koyarak sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmayı tercih ederler. Onlar olumsuz bir durumu, olumluya çevirmeyi gayet iyi bilirler.
Oğlak:Oğlakların ilk ayrılık
tepkileri, neden başarısız bir ilişki yaşandı diye düşünmeleridir. Daha sonra neden ve sonuçlar üzerinde kafa yormaya başlarlar. Artı ve eksileri bir kefeye koyarak tarttıktan sonra evet ayrılmalıydık çünkü ikimiz de bunu başarıyla sürdürecek kişiler değilmişiz der. Oğlak terk edildiğinde incinir, ancak gerçeği kabul eder ve asla geriye bakmadan yoluna devam eder. Dramatik yollara başvurmaz, intikama gerek duymaz.
Kova:Kovalar ilk ayrılık
tepkilerini en kolay şekilde atlatan kişilerdir. Dramatik insanlar olmadıkları için, ayrıldıktan sonra intikam, nefret, ajitasyon gibi olumsuz duygu halleri yaşamadan yollarına devam ederler. Genelde terk edilmek yerine terk eden kişilerdir. Karşısındaki kişinin de aynı kendisi gibi ayrılık acısı çekmesine anlam vermezler. Güzel bir ilişkiydi, ancak anlaşamadık bitti diye düşünürler.
Balık:Balıklar ayrılık acısını en
zor atlatan kişilerdir. Balıklar ilk ayrılık tepkilerini kırgın, oldukça hüzünlü ve duygusal gösterirler. Normal yaşama adapte olmaları zaman alır. Her yerde anılar sanki onları takip ediyor gibidir. Asla unutmazlar. Unutmak için türlü yollara başvurabilirler. Bazen sevgiliyi tekrar arayıp konuşmak isteyebilir, dramatik sözlerle onu geri döndürmeye çalışırlar. Eski sevgilinin kiminle çıktığını durumunu uzun bir süre takip ederler. Yaralarını sarmaları, hayata katılmaları zaman alır.
ÖNERMESİ BİZDEN
Ayın mobil uygulaması
Adobe SCAN
Bir çağ değişirken doğmuş olan Adaline Bowman, geçirdiği bir kaza sonucu hiç yaşlanmamakla ‘ödüllendirilir’. 29 yaşında yaşlanmamaya başlar ve yıllar boyunca insanlardan mümkün olduğunca uzak, izole bir hayat sürmek zorunda kalır. Bu süreçte dünyanın sıra dışı değişimine de tek başına tanık olur ve bunun zorluğunu tek başına atlatmayı başarır. Bu yalnızlık karizmatik Ellis Jones ile tanışmasına kadar sürer... Ellis Jones, Adaline’e hayatı gerçek anlamda yaşamanın nasıl bir his olduğunu hatırlatacak, bir adım daha ötesine geçerek gerçek aşkı yaşamasını sağlayacaktır. Adaline, genç adamın ailesiyle geçireceği bir hafta sonunda yine sırrının ifşa olması tehlikesini yaşayınca hayatını sonsuza dek değiştirecek bir karar verir...
S1F1R BİR - Bir Zamanlar Adana’da Sıfır Bir – Bir Zamanlar Adana’da, aşina olduğumuz suç dizilerinden hayli farklı bir yapıya sahip. Alışık olduğumuz üzere Sıfır Bir sadece bir intikam hikâyesini, bir hırsızlığı ya da bir katliamı anlatmıyor; aslında her sahnesinde daha derine, sosyokültürel bir arka plana göndermelerde bulunuyor. 20’li yaşlarda üç delikanlının; Savaş, Cio ve Özgür’ün, kadim dostları Cihat Sarsılmaz ve Anafor’la beraber kendilerini ortalarında buldukları düzen, zamanla onların değişmez kara bahtı oluyor. Hürriyet Mahallesi’nde fuhuş, uyuşturucu satışı yapanlara karşı mücadele yine aynı mahallenin gençleri tarafından sonuna kadar veriliyor. Zaman kavramının kaybolduğu bu hikâyede mahallenin kendi kuralları vardır ve bu kurallar, cezaların yetersiz kaldığı her an devreye girmeye mecburdur. Savaş ve ekibi, mecburdur. Başka çareleri yoktur. Onlara başka çare bırakılmamıştır…Sıfır Bir sadece sıradan bir suç hikâyesini değil; ülkemizin, hatta dünyanın yoksul kesimlerinin gerçeğini anlatıyor. Evrenseli, yerel üzerinden yakalamayı başarıyor.
Bilgisayarla haşır neşir olan herkes Adobe markasını iyi kötü bilir. Özellikle de imaj düzenleme programı Photoshop çoğu kişinin aşina olduğu bir yazılım. Ama Adobe’un tek işi o değil, çok farklı yazılımlar sayesinde hem fotolar, hem de belgelerle tonla şey yapabiliyorsunuz. Firmanın en son duyurduğu ürün ise, fotoğrafını çektiğiniz herhangi bir belgeyi üzerinde değişiklik yapılabilir bir PDF dosyasına çeviren Adobe Scan uygulaması. Akıllı telefonlarda daha önce de foto çekip belge olarak kaydeden uygulamalar vardı. Ama Adobe bu sefer işin içine yapay zeka sokarak bu fikri bir adım ileriye götürüyor. Uygulamanın içinde fotosunu çektiğiniz belgedeki yazıları tanıyan ve metne çeviren Sensi isimli bir yapay zeka var. Adobe Scan’in taradığı yazıları bir metin düzenleme programında açıp değiştirebilir, PDF olarak kaydedip başka yerlerde kullanabilirsiniz. Sensi özelliğinin becerisi bu kadarla da kalmıyor. Fotosunu çektiğiniz dokümanı temizliyor, gölgeleri siliyor, hatta perspektif eğriliklerini de kendi düzeltiyor. Dokümanın kenarlarını saptayıp fazlalıkları bile kesiyor, ama eğer isterseniz siz kontrolü ele alıp ince ayar da yapabiliyorsunuz. Bir diğer güzel yanı da eğer Adobe’ın aylık ödemeli bulut depolama programına üyeyseniz, akıllı telefona kaydettiğiniz doküman anında bulut sunucularda yedekleniyor ve silinme derdi ortadan kalkıyor. Adobe Scan uygulamasını hemen şimdi iOS ve Android platformları için indirebilirsiniz.
Android
IOS Ağustos 2018
15
Fizyoterapi
Aynı Gemide Olmayalım
Deniz’de Buluşalım
Anlamak ve değiştirmek için… 2001 kriziyle başladı, 2018 kriziyle bitiyor. Bir ara 2008 yılında “teğet geçirdiler” ama bu sefer kafamıza kafamıza iniyor her şey. 16 yıldır bu ülkeyi talan etmekten, babalar gibi satmaktan, gece yarısı pijamayla bile satarız demekten, yabancılar sırtında alıp götürmüyorlar ya memleketi demekten başka ne yaptılar? Sözde Rahip Bronson krizi yüzünden yükseliyormuş dolar ve ilk defa bir ABD Başkanı para birimimize savaş açmış. Peki bu rahibin Ekim 2016’da tutuklandığını düşünürsek dolar böylesine pervasızca yükselişi için neden 2 yıl bekledi? Sorunun cevabı ne papazda ne de imam da! Sorunun cevabı 16 yıldır dolar ve euroyu kendi para birimimizden değerli gören zihniyette! AKP döneminde yapılan özelleştirmelere şöyle bir göz atarsak ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacak: -2005 Eylül’ünde Avrupa’nın en büyük 5. Rafinerisi, Orta Doğu ve Balkanların ise en büyük rafinerisi olan TÜPRAŞ özelleştirme kapsamında satıldı. “Yerli sermayedarlarımızdan” olan Koç grubunun Shell ile birlikte aldığı bu rafineri 4 Milyar 140 Milyon Dolara satıldı. Satan Türkiye Cumhuriyeti devleti alan Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük sermaye grubu ama bu alış-veriş para birimimizle değil dolar üzerinden yapıldı. -2007 yılında PETKİM özelleştirildi. Rus-Kazak ortaklığının kazandığı ihalenin bedeli 2.05 Milyar Dolar, - Türk sanayisinin kalbi dediğimiz Ereğli Demir Çelik’i 2006 yılında özelleştirerek Ordu Yardımlaşma Kurumu’na (OYAK) sattık. Yine aynı durum vardı: satan Türkiye Devleti, alan Türk askerlerinin kurduğu bir emeklilik fonu olan OYAK. Peki ne
16
Ağustos 2018
kadara satıldı dersiniz? 2 Milyar 770 Milyon Dolar, -2005 yılında Türk Telekom’u özelleştirdik. Özelleştirme bedeli 6 Milyar 550 Milyon Dolar. Sattığımız her şeyi dolar cinsinden satmışız şimdi de, yabancı güçler masalıyla insanları oyalamaya çalışıyoruz. Hadi sattıklarımızı anlamaya çalışalım da, “hizmet” olarak yapılan ihalelere bakalım: -İstanbul’a dünyanın en büyüklerinden olan 3. Havaalanını inşa ediyoruz ve birkaç ay sonra açılacak. Ülke tarihinin en büyük ihalesinin bedeli ise, 22 Milyar 152 Milyon Euro, -Osmangazi Köprüsü, maliyeti 1 Milyar Dolardır. Yapımına harcanan bu paranın tamamı aralarında Halkbank ve Vakıfbank gibi bankaların olduğu 9 bankadan AKP’nin verdiği gelir garantisi karşılığı kredi olarak verilmiş ve yüklenici firmanın cebinden hiç para çıkmamıştır. Köprü dahil otoyol 12 km, geçiş ücreti 35 Dolar+KDV’dir. KDV hariç Osmangazi Köprüsü’nün günlük gelir garantisi 1 Milyon 400 Bin dolar, yıllık gelir garantisi ise 511 Milyon dolardır. Araç geçerse geçenlerden, geçmezse hazineden yükleniciye ödenecektir. Bu ödemeler her gün için 15 Temmuz 2035 yılına kadar taahhüt edilmiştir. Rakamları artık bir kenara bırakalım. Türk lirasının değer kaybında elbette ABD’nin payı var. Ancak yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi ülkeyi haraç-mezat satışa çıkaran AKP’nin ya da Türkiye’nin aç gözlü, doymak bilmeyen sermaye sınıfının payı yok mu? Üretimden anladığı tek şey; beton dikilmedik yeşil alan bırakmayan, HES yapılmadık dere bırakmayan, tohum üretim merkezlerini kapatarak İsrail ve Hollanda’dan tohum alan, sanayiyi sadece montaj olarak gören bir anlayış elbette geldiği gibi gidecektir. Krizle gelen, krizle gider! Ne demişlerdi: “Ohal sayesinde grevlere anında müdahale ediyoruz, her şey patronlar için!” Bu kriz emperyalist devletlerle pazarlık yapılarak geçiştirilemez. Pazarlık masasında ülkeleri bir gün dost-müttefik, bir gün düşman ilan ederek ‘bağımsızlık’ kazanamazsınız. 24 Haziran’da ‘KOYDUK MU?’
diyenler şimdi, traktörüne mazotu 6 TL’den alan emekçiyle, yatına mazotu 1.5 TL’den alan sermaye sahibini şimdi aynı gemiye bindirmeye kalkıyorlar: Nimette beraber olmayanlar, külfette ortak arıyorlar. İşte bu yüzdendir yıllarca küfür ettikleri, vatan haini ilan ettikleri Nazım Hikmet’in şiirlerine sarılmaları. Başka örnekler de biz verebiliriz ustadan: Korkuyor Adnan Menderes / Hiçbir korkuya benzemez / Halkını satanın korkusu Bedel ödememiz isteniyor, ödeyeceğiz. Ama yapamadıklarımızın, eksik bıraktıklarımızın, beceriksizliğimizin bedelini, çürümüş bir düzeni değiştiremeyişimizin bedelini ödeyeceğiz. Türkiye’yi bu hale getirenler bellidir, işçi sınıfının, emekçilerin, küçük esnafın, yoksul köylünün bir sorumluluğu yok. Onların tek suçu, tek sorumluluğu bu soygun düzenine, bu hırsızlığa göz yummalarıdır. Şimdi uyanma zamanıdır. ABD emperyalizmine karşı mücadele aynı zamanda bu düzene karşı mücadeledir. Bize bunu öğreten “Üç Fidan”ımızı asmış olsalar da… Onlar nutuk çeker, denize yine biz dökeriz! Amerikan 6.Filo’sunu denize döken, DENİZ’in, idam sehpasındaki son sözleri: “Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye, Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği, Yaşasın işçiler, köylüler,
Ödemiş Belediyesi
18
Ağustos 2018
İYİ BAYRAMLAR
20
Ağustos 2018
İYİ BAYRAMLAR
Ağustos 2018
21
İYİ BAYRAMLAR
22
Ağustos 2018
İYİ BAYRAMLAR
Ağustos 2018
23
İYİ BAYRAMLAR
24
Ağustos 2018
İYİ BAYRAMLAR
Ağustos 2018
25
İYİ BAYRAMLAR
26
Ağustos 2018
İYİ BAYRAMLAR
Ağustos 2018
27
İYİ BAYRAMLAR
28
Ağustos 2018
İYİ BAYRAMLAR
Ağustos 2018
29
İYİ BAYRAMLAR
30
Ağustos 2018
İYİ BAYRAMLAR
Ağustos 2018
31
İYİ BAYRAMLAR
32
Ağustos 2018
EÄ&#x;lence
AÄ&#x;ustos 2018
33