Mecmua |66.Sayı|Ekim 2018

Page 1

Yıl 4 | Sayı: 65 Eylül 2018 Fiyat:2,50TL

Dışımız günlük güneşlik içimiz eylül eylül sonbahar...



KÜNYE İÇİNDEKİLER

İmtiyaz Sahibi Sırma AKCAN S. Yazı İşleri Müdürü Muhittin Yeniay

Görsel Tasarım Rafet GEZERTEKİN Editör Sırma AKCAN F. Yazarlarımız Ufuk AYKOL Ruhi ÖDEV Tevfik ÇETİN Tarkan KIZARTICI F. Reklam Pazarlama Hande ÖZKAFALI F. Hukuk Danışmanı S. Gökhan KARA F. Mali Danışman Ogün YOLDAŞ İletişim Atatürk Mh. Saraçoğlu Cd. No:12/D Ödemiş/İZMİR 0232 599 72 72 - 0532 287 98 92 www.srmmedya.com Ödemiş ilçesi genelinde fiyatı 2,50 TL (KDV dahil) Mecmua Dergi Yazarlarının ve reklam sahiplerinin hukuki sorumlulukları kendilerine aittir. Mecmua Dergi basın meslek ve ahlak ilkelerine uymaya söz vermiştir.

Basım Yeri Kanyılmaz Matbaacılık Kağıt ve Ambalaj San. Tic. Ltd. Şti.


Bİ HABER

FİYAT ETİKETLERİNDE YENİ DÖNEM BAŞLIYOR

Ticaret Bakanlığı’nın “Fiyat Etiketi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”i Resmi Gazete’de yayımlandı. Düzenlemeyle Türkiye’de üretilen malların etiketlerinde Bakanlıkça tespit ve ilan edilen şekil, logo veya işaretleri kullanma zorunluluğu getirildi. Etikette, malın satış fiyatı ve birim fiyatının uygulanmaya başlandığı tarihin de bulunması gerekecek. Ayrıca, etiketlerin tarife ve fiyat listelerinin üzerindeki rakam ve harflerin

okunabilir, düzgün, eksiksiz, gerçeğe uygun, yeterli büyüklükte ve başka rakam, kelime ve işaretlerle karışıklığa sebebiyet vermeyecek şekilde olması, yanıltıcı ve aldatıcı bilgiler içermemesi zorunlu tutuldu.

Kullanılacak etiketlerin tarife ve fiyat listeleri tüketiciler tarafından kolaylıkla görülebilecek, okunabilecek ve hangi mala ait olduğu açıkça belli olacak. Yönetmelik 15 gün sonra yürürlüğe girecek.

ROBOTLAR İŞİMİZİ ELİMİZDEN ALACAK!

WEF makinelerin iş yükü üzerindeki etkisini içeren son çalışmasının sonuçlarını açıkladı.Euronews’in haberine göre Dünya genelindeki birçok şirketin direktörleri ve üst düzey yöneticilerinin dahil edildiği araştırmanın sonuçlarına göre makineler, 2025 yılına kadar bugünkü işlerin yüzde 52’sini üstlenen bir konuma gelecek. Forum ayrıca insanlar için “yeni rollerin” de ortaya çıkacağını öngörüyor. Bu yeni rolde insanlar, makine ve bilgisayar programları ile nasıl çalışıldığı konusundaki yeteneklerini yenilemek zorunda kalacak. İsviçre merkezli uluslararası bağımsız bir organizasyon olan WEF’in açıklamasında, “2025 yılına kadar şu andaki mevcut iş yeri görevlerinin yarısından fazlası makineler tarafından gerçekleştirilecek” denildi. WEF’in araştırmasına göre robotlar, muhasebe, müşteri yönetimi, endüstri, posta ve sekreterlik sektörlerinde hızlı bir şekilde insanların yerini alacağını öngörüyor. Satış, pazarlama ve müşteri hizmetleri gibi “insan becerisi” gerekli sektörlerde de makinelere duyulan ihtiyaç artabilir.

ÖN YARGILARINIZ SİZİN OLSUN! ANTALYA’NIN İLK TRANS KUAFÖRÜNÜN MÜCADELE DOLU HİKAYESİ... Deniz, Türkiye’nin ilk esnaf trans kadınlarından. Kendisi başarılı bir kuaför. Herkesin olduğu gibi onun da bir hikayesi var elbette. Adanalı bir ailenin beş çocuğundan birisi Deniz. 11 yaşındayken çırak olarak verilmiş bir kuaförün yanına. 4 yıl sonra da kendi kimliğini fark etmiş. Önce ustası olan kadına durumu anlatmış, “Özentidir, geçer” demiş, kızmış hatta, tavırları sertleşmiş. Annesine anlatmış durumu daha sonra Deniz, babasından gizlemişler. Önce doktora götürmüşler, kapı kapı dolaşmışlar fakat hepsi de bunun doğuştan gelen bir yönelim olduğunu anlatmış aileye. Baba uzun süre durumu kabullenmemiş, hatta evden ayrılmak zorunda kalmış Deniz. Fakat Deniz’in aklında sadece “Güzel ve güçlü bir kadın olmak” fikri olmuş hep, bu inancından da bir kez olsun vazgeçmemiş. Ailesi durumu uzun bir süreç içinde kabul etmiş fakat Deniz yine de Adana’da kalmamış. Antalya’ya yerleşmiş. Birkaç salonda çalıştıktan sonra nihayet kendi kuaför salonunu açmış. Esnaf olmaya karar verdikten sonra çok tedirgin olmuş, nasıl tepkiler alacağını hiç kestirememiş. Ancak işine olan aşkı hiçbir engel tanımamış ve 10 yıl sonunda güzel bir müşteri kitlesi yaratmış. İnsanların ötekileştiril-

04

Eylül 2018 | MECMUA

meden mesleklerini yapabildiği, ön yargıların insana verilen değerin önüne geçmediği bir dünyayı hak ediyoruz. Umuyoruz ki Deniz, bu cesaretiyle herkes için ilham kaynağı olur.


BİLİM NOTLARI

BABASININ RAHATSIZLIĞINA ÇÖZÜM ARARKEN “DÜNYA .si OLDU”

2

E

skişehir’de 16 yaşındaki öğrenci Demiralp Uğurlu, böbrek taşı rahatsızlığı yaşayan babasına önerilen geleneksel yöntemlerin doğruluğunu araştırırken geliştirdiği projeyle, geçen ay Paraguay’da düzenlenen “Fecitec Girasoles Science Fair 2018”in (Bilim Fuarı) “tıp ve sağlık” kategorisinde dünya ikinciliği elde etmenin sevincini yaşıyor. KİMYA ÖĞRETMENİ DANIŞMANLIK YAPTI

Kentteki özel bir okulun lise 3. sınıf öğrencisi Demiralp Uğurlu, babasının ve çevresindeki yakınlarının böbrek taşı nedeniyle yaşadıkları sıkıntılara tanık oldu. Bu sağlık sorunu için babasına sunulan geleneksel yöntemlerin doğruluğunu araştırmaya yönelik çalışmaya başlayan Uğurlu, kimya öğretmeni Sibel Pakdil’in danışmanlığında “Tıbbı bitki ekstrelerinin farklı türdeki böbrek taşlarına etkisi” adlı proje hazırladı. ÖZEL BİR FORMÜL GELİŞTİRDİ Böbrek taşları üzerinde çeşitli deneyler yapan Uğurlu, yaygın görülen taş üzerinde geleneksel yöntemlerin olumlu etki yaptığını ancak böbreğin içini saran taş üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığını tespit etti. Böbrek taşının cerrahi yöntem dışında farklı bir yolla çözülmesini sağlamak için çalışmalarını yoğunlaştıran Uğurlu, danışman öğretmeni Pakdil ve bazı eczacılık fakültelerindeki öğretim üyelerinden yardım alarak özel bir kimyasal formül geliştirdi. DÜNYA İKİNCİSİ OLDU Projesiyle İzmir’deki “OKSEF 2018” yarışmasında dereceye girerek Paraguay’ın Encarnacion şehrinde 20-26 Ağustos’ta düzenlenen bilim fuarı “Fecitec Girasoles Science Fair 2018”e katılan Uğurlu’nun projesi “tıp ve sağlık” kategorisinde dünya ikinciliğine layık görüldü. “BÖBREK TAŞININ KÜTLESİNDE KÜÇÜLME OLDUĞUNU TESPİT ETTİK” Uğurlu, taşların üzerinde çeşitli

deneyler yaptıklarını anlatarak, yaygın görülen böbrek taşı üzerinde geleneksel yöntemlerin olumlu etki yaptığını belirlediklerini bildirdi. Böbreğin içini saran taş üzerinde “çeşitli bitkilerin kaynatılıp içilmesi” gibi geleneksel yöntemlerin herhangi bir etkisinin olmadığını tespit ettiklerini anlatan Uğurlu, şunları söyledi: “Bunun üzerine söz konusu taşın böbrekte küçülmesini sağlayıcı farklı yöntemler denedik. Bazı konularda eczacılık fakültelerine danıştık. Laboratuvar ortamında çeşitli deneyler yaptık. Hazırladığımız kimyasal özütle böbrek taşının kütlesinde küçülme olduğunu tespit ettik. Söz konusu maddeyi bir tablet yöntemiyle böbreğe gönderilmesini planladık. Projemizde elde ettiğimiz aktif maddeler bu yöntemle böbrek taşını çözebilecek.” Uğurlu, iki yıl süren projesiyle, dünyanın dört bir yanından lise öğrencilerini bilimsel ve teknolojik araştırmalarını sunmak ve kültürel paylaşımlar yapmalarını sağlamak için bir araya getiren “OKSEF” adlı yarışmaya katıldığını dile getirdi. Uğurlu, yarışma sonunda katılmaya hak kazandığı Paraguay’daki bilim fuarı “Fecitec Girasoles Science

Fair 2018”in “tıp ve sağlık” kategorisinde dünya ikincisi olduğunu vurguladı. Uğurlu, projesiyle gelecek yıl Meksika’da düzenlenecek Fen Bilimleri Fuarı’nda da Türkiye’yi temsil edeceğini sözleri ekledi. “BİZİMKİSİ BİR PROJE TIBBİ YANI UZMANLARI İLGİLENDİRİYOR” Projenin danışman öğretmeni Sibel Pakdil de Türkiye’de geçmişten gelen ve “bitkilerle tedavi” anlamındaki fitoterapi yöntemlerinin yaygın olduğuna değindi. “Tıbbı bitki ekstrelerinin farklı türdeki böbrek taşlarına etkisi” adlı projeyle bilinen yöntemlerin doğruluğunu ispatlamak için yola çıktıklarını anlatan Pakdil, “Çalışma ciddi sonuçlar doğurdu. Yaşanan sorunu laboratuvar ortamında çözdük. Planımız, elde ettiğimiz özütleri böbreğe bir kapsül yardımıyla gönderip, orada çözünmeyi sağlamak. Bizimkisi bir proje, bunun tıbbi yanı uzmanları ilgilendiriyor.” diye konuştu. MECMUA | Eylül 2018

05


YERELGÜNDEM

UFUK AYKOL

BİRAZ İLGİ LÜTFEN

S

evgili dostlar; uzunca bir süredir bu köşemde yazdığım yazılar ile ilçemizin sorunlarını dile getirmeye gayret gösteriyorum. İlginiz şevk veriyor. Gerek telefon ile gerekse mesajlarınızla birçok sorunun dile getirilmesi yönünde taleplerinizi iletiyor olmanız da takip ediliyor olmanın mutluluğunu yaşatıyorsunuz. Bu hafta da yine sizlerin dile getirdiğiniz sorunları dillendirmeye çalışacağım… Devlet hastanemiz uzun bir yapım sürecinin ardından açıldı. Hatası ve sevabı ile ilçemizin hizmetine girdi. İnşaat kalitesinin kötü olduğu, çok kısa sürede bir çok imalat hatasının gün yüzüne çıktığı konusunda şikâyetler alıyorum. Bu güne kadar bu konuda hastanemizi ziyaret edemedim ama en kısa sürede bu konuyu da değerlendireceğimi söylemek isterim. Bu gün bahsedeceğim konu yine hastanemiz. Fakat konu; hastane önünde yaşanan kargaşa ile ilgili. Hastanenin giriş kapısı, araç girişinin yanı sıra yaya girişi amacıyla da kullanılmakta. Bu şekilde projelendirmenin amacını anlamak mümkün değil. Giriş nizamiyesi olarak adlandırılan kapı araç trafiğine ayrılıp, yaya girişi için ana giriş kapısının çıkışa göre sağ tarafına yaya girişi yapılmak sureti ile bu sorunun giderilmesi mümkün, aynı zamanda bu yer polikliniklerin çıkış güzergâhını da karşılıyor. Çok zor olmasa gerek değil mi? Bu konunun ilgililer tarafından en kısa sürede çözülebileceğini düşünüyorum.

Asıl bahsetmek istediğim konu; hastane önündeki araç karmaşası. Hastane önünde belirgin bir şehir içi minibüs durağı yok. Minibüsler hastane giriş kapısında yolcusunu kontrolsüz bir biçimde indiriyor ya da bindiriyor. Bu arada trafik tam bir felç. Yahu hiçbir yönetici bu karmaşayı nasıl görmüyor. İnanılır gibi değil. Yoğunluk her geçen gün artıyor. “Saldım çayıra“ mantığı ile yönetilmeye öyle alışmışız ki, bakıyoruz ama nedense göremiyoruz… Hastane önünde her iki yönde minibüsler için mutlaka birer durak yeri oluşturulmalı. Fiziki koşullar da bu çözüme müsait aslında. Aman ha minibüslerin de bu durak haricinde yolcu indirmesinin engellenmesi de şart, kontrolü de ihmal etmemeliyiz! Ayrıca o otopark ceplerinin hali ne öyle? 40 cm yüksekliğinde tretuvar yapmak hangi bilginin, hangi tekniğin ürünü çok merak ettim! Aracınız ile yanaşırsanız kapı açılmaz, kapı açılıp araçtan inseniz herkes kaldırıma çıkamaz. Ne diyeyim engelli vatandaşları zaten hiç dikkate bile almamışsınız. Sökün o imalatları olmamış, olmamış… Bütün şehir yasasından sonra bu işi Büyükşehir mi yapacak, Ödemiş Belediyesi mi vallahi biz de karıştırır olduk ama onu bunu bilmem, kim yapacaksa bu düzenlemeyi yapsın. Yaşanan karmaşa ve keşmekeş ortadan kalkmalı. Çok zor değil kardeşim gidip bir süre

06

Eylül 2018 | MECMUA

izlesen rezilliği görmene yeter…

TRAFİK DEMİŞ İKEN İlçemizin birçok yerinde trafik akışında araçların hızlı seyrini engellemek amaçlı kasisler yapıldı. Şehit Adnan Menderes Caddesi, Kurtuluş Caddesi gibi ana caddelerde yapılan bu kasislerin araç kullananlar tarafından algılanması neredeyse mümkün değil. Asfalt ile aynı renkte olan kaplama nedeni ile araçlar son anda kasisi fark edebiliyorlar, kesinlikle bu kasislerin belirleyici bir şekilde renklendirilmesi gerekiyor. Araçların maddi hasarlarına dahi sebep olduğuna sıkça şahit oluyoruz. Sadece bu mu? Okullar açılıyor ama yaya geçitler aynı durumda. Mutlaka yaya geçitlerinin de boyanması gerekiyor. Minibüs durakları için zaten işaretlemeyi geçtim yok olmuş, ne cep var, ne işaretleme adam yolun ortasında durup yolcu indirip bindirebiliyor. Şoför de haklı, durak yerine adam aracını park etmiş durak diye bir şey kalmamış. Bu kadar mı zor? - Kuralı koymak ve uymayana yaptırım uygulamak- iğrenç görüntüleri nasıl ortadan kaldıracağız? Yakışmıyor… Yakışmıyor… İlçemize bu kadar başıbozukluk yakışmıyor… İyi haftalar…


TÜRKİYE GÜNDEMİ

Şarbon hastalığı Kurban Bayramından bu yana gündemden düşmüyor. Şarbon belirtileri ile Türkiye’nin bir çok yerinde hastaneye başvuranlar olması vatandaşı korkutuyor. Peki Şarbon hastalığının belirtileri nelerdir, insandan insana bulaşır mı, nasıl tedavi edilir? İşte merak edilenler...

E

n son 2001 yılında Amerika’da rastlanan ve bakteriyel bir hastalık olan şarbon, ot yiyen hayvanlardan insanlara temas yolu ile geçen ve kimi zaman ölümle sonuçlanabilen bir hastalıktır. Şarbon hastalığının mikrobu Bacillus antracis denen bir bakteridir. Toprakta ve meralarda bulunabilen bu bakteri temas durumunda bulaşabileceği gibi solunum yolu ile bulaşması durumunda oldukça tehlikelidir. Bunu önlemek için bir aşı geliştirilmiştir. Bu aşının % 90’ın üzerinde koruyucu olduğu tahmin edilmektedir. Şarbonun ortaya çıkış şekli tam olarak bilinmese de laboratuvar ortamında oluşturulduğu ve biyolojik silah olarak kullanıldıkları düşünülmektedir.

ŞARBON HASTALIĞI NEDİR

belirtiler görülür. Başta soğuk algınlığı gibi görünür. Birkaç gün sonra ateş iyice yükselir. Lenf bezleri şişer ve nefes almada zorluk görülür. Hastada şok ve koma gelişebilir. Akciğer şarbonuna yakalanan kişiler, erken tedavi edilmediği takdirde ölüm kaçınılmazdır. Deri şarbonu; hayvanlardaki bakterilerin deriyle temas etmesi sonucu ortaya çıkan ve en çok görülen şarbon tipidir. Deride bir yara varsa mikrop, vücuda girer. Deride yaralar meydana getirir. Birkaç gün içinde bu yaranın ortasında 1 ila 3 cm çapında siyahlık oluşur. Buna kara çıban yada çoban çıbanı da denir. Bu yara ağrısızdır. Etrafı tahta gibi sert ve şiştir. Ateş yükselir, bulantı ve kusma görülür. Tedavi edilmezse hastalık ilerler ve ölümle sonuçlanabilir. Sindirim sistemi şarbonu; şarbonlu hayvanların etlerinin yenmesiyle ortaya çıkar. Etlerin iyi pişmemiş olması ya da çiğ tüketilmesi, önemli bir faktördür. En çok öldüren şarbon tipidir. Çünkü sindirim sisteminde kanamalara yol açar. Kan kusma ve kanlı dışkı görülür. Hastalık çok hızlı ve ağır seyreder. Hasta kısa sürede şoka girer, erken tedavi edilse dahi hastaların çoğunu kurtarmak mümkün olmaz.

ŞARBON HASTALIĞI NASIL BULAŞIR? ŞARBON BELİRTİLERİ İnsanlarda akciğer, deri ve sindirim sistemi şarbonu olmak üzere 3 tip şarbon hastalığı vardır. İnsanlar ve hayvanlardaki belirtiler benzerdir. Akciğer şarbonunda; solunum yoluyla alınan mikrop, akciğerlere yerleşir. Burada yara oluşur ve nefes almada problemler ortaya çıkar. Bakteri vücuda girdikten sonra, bir hafta içerisinde

ŞARBON HASTALIĞI TEDAVİSİ Şarbon hastalığı erken dönemde teşhis edilirse tedavi ile iyileşme şansı vardır. Yöntem ise antibiyotik tedavisidir. Akciğer şarbonu olan hastalarda yüksek dozlarda antibiyotik verilir. Antibiyotik tedavi süresi de yapılan testler sonucu bakterinin hala vücutta olup olmadığına bağlıdır. Deri şarbonu olan hastalarda ise, yaraların olduğu deri bölgesine pansuman yapılır. Cerrahi operasyona gerek yoktur. Ayrıca şarbon insandan insana bulaşmadığından hastanın yakınlarına herhangi bir tedavi uygulanmasına gerek yoktur.

Şarbonun bulaşma yolları çeşitlidir. Şarbonlu hayvanlarla doğrudan temas ya da dolaylı olarak temas etmek. Bu hayvanların etinin yenilmesi, hayvanın kesilmesi sırasında temas edilmesi. Sanayi ürünlerinde kullanılan hayvan yünleri, derileri ve kılları. Hastalığın görüldüğü ülkeden hayvan ve hayvan ürünlerini almak.Ayrıca laboratuvar çalışmaları sonucu dikkat edilmezse, şarbon mikrobu bulaşabilir. MECMUA | Eylül 2018

07


TEKNOLOJİ GÜNDEMİ

PARANIZIN NEREYE GİTTİĞİNİ “DESNET BARKOD” İLE ÖĞRENİN Son dönemde yaşanılan ve ülkemizi etkisi altına almayı amaçlayan ekonomik ambargo kamuoyunda ciddi bir farkındalık uyandırdı. Tüketicilerde oluşan yerli malı hassasiyeti Barkod teknolojileri alanında 21 yıldır faaliyet gösteren Desnet Teknoloji’yi de harekete geçirdi. Desnet, geliştirdiği akıllı telefon uygulaması ile tüketiciyi her an her yerde istediği ürünün menşeini, üretim yerini görebilme imkanı sundu. Bu uygulamayı hem iOS hem de Android kullanıcıları uygulama dükkanına girerek arama bölümüne “Desnet Barkod” yazarak indirebiliyor. Uygulama daha ilk günden en popüler 35 uygulama arasına girmeyi başardı.

ANDROİD

Uygulama şöyle çalışıyor. Markete girdiğinizde akıllı telefonunuzdan Desnet Barkod’u açıyorsunuz. Rafta gördüğünüz ürünün barkodunu Desnet Barkod uygulaması açıkken kameranıza tuttuğunuzda uygulama o ürünün hangi ülkede üretildiğini gösteriyor. Ekranda o ülkenin bayrağı ve adı görülebiliyor. Ancak Türk malı bir ürün okutulduğunda ise Türk bayrağının yanı sıra bir de not göze çarpıyor:

İOS

“Türk malını desteklediğiniz, Türk üreticisine güvendiğiniz için teşekkür ederiz.”

YENİ “İPHONE”LAR CEP YAKMAYA GELİYOR iPHONE XS MAX iPHONE XS

999$

1099$

iPHONE XR

749$

Apple, bir yıl aradan sonra yeni telefonlarını nihayet tüm dünyaya duyurdu. iPhone Xs, iPhone Xs Max ve iPhone Xr olarak adlandırıldı. Yeni modellerin en üst seviyesinde eski modellerde Plus diye adlandırılan ama bu yıl Max demeyi tercih ettikleri XS Max yer alıyor. 6,5inç’lik devasa ekran, üst düzey donanım ve kamera özellikleri ile bu cihaza sahip olmak istesek bile 1099$’lık yurtdışı fiyatının belli olmasından sonra bu cihazın ülkemizde 11000-13000TL arasında satılacağı da söylentiler arasında.Kısaca bir adet en üst düzel iphone cep telefonuna sahip olmak istiyorsanız neredeyse 1 senelik askeri ücretinizi harcamamanız gerekiyor. Ülkemizde en çok ilgi görmesi beklenen iphone modeli ise “XR” modeli oldu. Arkada bulunan tek kamerası ve 5,5inçlik ekranı ile XS MAX modeline göre ucuz diyebileceğimiz bir model yurtdışı fiyatı yaklışık oalrak 749$ olan cihazın ülkemizde 9000TL gibi bir satış fiyatı olması beklenmekte. Kısaca toparlayacak olursak bu seni ki “İPhone”lar cep yakıyor!

08

Eylül 2018 | MECMUA


UZMANLAR AÇIKLADI

ÖZEL YAŞAM

KADINLARIN ORGAZM OLAMAMASININ ARKASINDA YATAN SEBEPLER ŞAŞIRTTI

H

er ne kadar dışarıdan birçok faktör etkili olsa da, kadınların orgazm problemiyle ilgili birçok sebebin altında başka sebepler yatmaktadır. Womansday’den çevirdiğimiz bu içerikte, kadınların orgazm olamamalarının altında yatan 9 şaşırtıcı gerçeği sizlerle paylaştık.

Günün çoğunluğunu oturarak geçirmek Seks terapisti Kat Van Kirk’e göre bütün gün masanızda oturmak patronunuzu mutlu edebilir ancak bu pelvik kaslarınız için hiç iyi değildir. Sürekli oturmak onları kısaltır ve kaslarınızın ağrımasına sebep olur bu da orgazm olmanıza engel olabilir. Kat, bütün problemleri önleyebilmeniz için alarm kurmanızı ve her yarım saatte bir hareket etmenizi öneriyor. Hatta eğer özel bir çalışma odasına ya da konferans odasına sahipseniz birkaç egzersiz hareketi yapmak size çok daha iyi gelecektir.

Topuklu ayakkabı giymek Jinekolog Eden Fromberg’e göre yüksek topuklu ayakkabılar sadece yürürken canınızı acıtmakla kalmıyor aynı zamanda pelvik kaslarınıza giden sinir ve diğer kaslara bağlı psoas yani bel kaslarınıza da zarar veriyor. Psoas kaslarınız kötü hale gelince de orgazm için gerekli uyarılmalar da aktarılamıyor. Fromberg mümkün olduğunca topuklu ayakkabı giymekten kaçınmanızı ve daha rahat ayakkabılar tercih etmenizi tavsiye ediyor.

Partnerinize tam olarak ne istediğinizi söylememek Ne sizin ne de partnerinizin zihin okuma gibi bir yeteneği yok. Yani sizi heyecanlandıran şeyler konusunda sessiz kalmak orgazma ulaşmanıza engel olacaktır. Ayrıca Doktor Van Kirk’e göre her kadının vücudu farklıdır yani bir kadının uyarılmasını sağlayan hareket ve açılar başka bir kadında işe yaramayabilir. Yapmanız gereken şey ise sesinizi çıkarmak. “Bazen inlemek ya da küçük bir dokunuş her şeyi değiştirebilir” diyor Kirk. Tüm bunlara rağmen partneriniz sizi

hala anlamıyorsa direkt olarak suratlarına ne istediğinizi söyleyin ya da ellerini nerede durmasını istiyorsanız oraya koyun. Çoğu insan kadının yatakta kendinden emin olmasını çok çekici bulur.

Yeterli su içmemek Gün içerisinde su içmek, kabızlık ve yorgunluk gibi birçok sağlık problemini engelleyebilir. Doktor Fromberg’e göre su içmek aynı zamanda yatak odasında doruğa ulaşmanızı da sağlayacaktır. Bağ dokusunun içine uzanan uyarılmanızı sağlayan dokuların verimli çalışabilmesi için yeterli sıvı tüketmeniz gerekir. Günde 1-2 bardak su içmeniz bile yeterli olacaktır.

Oksitosin seviyesinin düşük olması Kirk, sevgi ve aşk hormonu olarak da bilinen oksitosin hormonunun orgazm konusunda büyük rol oynadığını söylüyor. Eğer vücudunuz yeterli seviyede oksitosin salgılamıyorsa orgazm olmanız çok zorlaşmaktadır. Stres ise oksitosin hormonunu düşüren temel nedenlerden biridir. Ancak partnerinizle daha fazla vakit geçirmek, gözlerinin içine bakmak, ellerini tutmak ve onu öpmek bu hormonu yükseltmenize yardımcı olabilir. Araştırmacılar, eğer tüylü bir dostunuz varsa ona sarılmanın da oksitosin salgılanmasına yardımcı olduğuna inanıyor.

Ses çıkarmamak

Mastürbasyon yapmamak

Seks sırasında konuşmanın birçok kadına yardımcı olduğu kanıtlanmıştır. İlişki uzmanı Laurel House’a göre konuşmanız ve ses çıkarmanız orgazmın uzun süreli ve sık aralıklarla olmasına yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda partnerinizi de yönlendirmeniz ve inlemeniz de orgazmı kolaylaştırmaktadır. House, bütün bunların duyusal deneyimlerinizi yükselttiğini ve üzerinizdeki baskıyı azalttığını vurgulamaktadır. Bu sayede doruk noktasına ulaşmanız da kolaylaşmaktadır.

Doktor Van Kirk’e göre kendinizi tatmin etmeniz, partnerinizle birlikteyken orgazm olmanızı kolaylaştırabilmektedir. Kirk, kadınların mastürbasyon yaparken hayal gücünün sınırlarını zorladıklarını ve mastürbasyon yapmanın partneriyle birlikteyken de yaratıcılıklarını ortaya çıkarmalarına yardımcı olduğunu söylemektedir. Çünkü kadınlar bu sayede kendilerine nasıl dokunulmasını istediklerini öğrenir ve bu da partnerleriyle birlikteyken onları yönlendirmelerini sağlar.

Kullandığınız ilaçların yan etkilerini bilmemek

Seksten Önce tuvalete gitmemek

İlaç kutunuzun içinden çıkan küçük kağıt parçasını biliyor musunuz? Aslında onu okumanız gerek çünkü ilaçlar bazen prolaktin seviyenizi (libidoyu düşüren bir protein) yükseltebilir. Yani doruk noktasına ulaşamamanızın suçlusu ilacınız olabilir. Doktor Kirk’e göre özellikle tansiyon ilaçları, doğum kontrol hapları ve antidepresanlar orgazmı engelleyebilen başlıca ilaçlardır. Aynı zamanda antihistaminikler de orgazmdüşmanı olabilirler çünkü kendiliğinizden ıslanmanızı ve rahatça seks yapmanızı engelleyebilirler. Yani eğer orgazm olamamaktan çok şikayetçiyseniz kullandığınız ilaçlarla ilgili doktorunuza görünmenizde fayda var.

Herkes seks yaptıktan sonra işemenin idrar yolu enfeksiyonunu engellemeye yardımcı olduğunu bilir. Ancak bunu seksten hemen önce yapmak daha akıllıcadır. Mesaneniz doluyken orgazm olmanız bir hayli zor olacaktır. Sebebi ise çok basit: o anı yaşamak yerine sürekli olarak işemek zorunda hissediyor ve baskı altında kalıyorsunuz. Partnerinizden mumları yakmasını isteyip küçük bir tuvalet molası vermeniz size yardımcı olacaktır.

MECMUA | Eylül 2018

09


RÖPORTAJ NESLİHAN GÜRSOY

İlk seanstan sonra hayatınızdaki değişimler başlıyor.

Beyne yapılan bir masaj Modern zaman şifacısı Neslihan Gürsoy Neslihan Gürsoy kimdir ve bu işe başlama süreciniz nasıl oldu? 1982 Ödemiş doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi burada okudum. Daha sonra İstanbul’da İngilizce öğretmenliği okudum. Kısa bir süre özel sektörde öğretmenlik yaptım ve daha başka işlerle ilgilendim. Çok kısa bir süre de Ödemiş’te öğretmenlik yaptım. Eskiden beri psikolojiyle ilgiliydim. 2012 yılında “Meleklerle Yaşamak” adlı kitabı okuyarak meleklerle ilgilenmeye başladım. Beki İkala’nın “Melek Koçluğu” eğitimine gittim ve sonrasında Access Bars, Thetahealing, “bilinçaltı dili” gibi eğitimlere katıldım. Sonrasında kitaplar okudum ve araştırmalar yaptım. En başta kendimi tedavi ettim. Kendimde çok büyük değişimler yaşadım. Özellikle; yaklaşık 4 yıl önce babamı kaybetmem ve kendi sağlık sorunlarım olunca bu işlere daha çok yöneldim. Ve şuan bars eğitmeniyim.

Yaşadığınız acımı tetikledi bu işe daha fazla yönelmenizi? Muhtemelen. Çünkü gördüğüm kadarıyla insanlar aslında kendilerine ya da yakınlarına faydalı olmak için bu işe başlıyorlar. Eğitimlerde tanıştığım insanlarda da bunu gördüm. Herkes bir sebep dolayısıyla oradaydı. Önce kendimde, sonrasında çevremdeki insanlara uygulayarak deneyim kazandım. Daha sonra bunu profesyonel olarak hayata geçirdim.

10

Eylül 2018 | MECMUA

Peki, bu eğitim süreci ne kadar sürüyor? Herkes bu eğitimi alabilir mi? Mesela, ben de sizin gibi eğitim alıp bu işi yapabilir miyim? Eğitim süreçleri değişiyor. Ben imkânlarım elverdiğince eğitimlere katıldım ve katılmaya devam ediyorum. Çünkü öğrenmenin sınırı yok.

Yaptığınız işi yaşam koçu olarak mı adlandırmalıyız? Aslında koçluğa benzer olsa da koçluk değil yaptığım. Daha kısa sürede sonuç alınan teknikler kullanıyorum. Eğitim almayı seçen herkes yapabilir. Terapiler yapıyorum yani terapist olarak da adlandırabiliriz. “Bilinçaltı Terapisti” diyebiliriz.

Yaptığınız terapiyi detaylandırabilir misiniz? Access bars’ da kafamızdaki 32 noktaya dokunarak oradaki barları yani enerjiyi çalıştırıyoruz. Bilinçaltımızda bize hizmet etmeyen duygu ve inançları temizliyoruz. Bilgisayarınızdaki kullanmadığınız dosyaları ya da çöpleri temizlemek gibi düşünebilirsiniz. Daha enerjik ve daha rahatlamış oluyorsunuz.

Beyinde ki gereksiz düşünceler tamamen mi siliniyor? Tamamen silinmiyor. Silmek derken de şöyle anlatayım; mesela siz geçmişte bir olay yaşadınız ve bu sizde travma yarattı. Tekrar düşündüğünüzde bu

olayı ya da insanı mutsuz oluyorsunuz yada öfkeleniyorsunuz. Seanstan sonra olayı ya da insanı yine hatırlıyorsunuz. Evet böyle bir şey oldu diyorsunuz ama ona olan tepki yada duygu kalmıyor. Nötrleşiyorsunuz o konu karşısında.

Psikolog ile aranızdaki fark nedir? Bazı insanlar psikologa giderken kendindeki asıl sorunu bilmiyor. Sizde ise durum değişiyor mu? Sadece kişi sorununun ne olduğunu bilerek mi size gelmeli? Psikologda konuşma var bende yok. Anlatmak zorunda olmayabiliyor insanlar. Ya da anlatmak istediklerini anlattırıyorum ama bazen çekinebiliyorlar yada bazı şeyleri atlayabiliyorlar, anlatmak istemiyorlar. Hiç anlatmayan insanlara da terapi uyguladığım zaman etkilerini görüyorum. Öncelikle, belli bir konu var ise onun üzerine çalışıyorum. Mesela bir konuyla ilgili sıkıntınız var. Her konuyla ilgili olabilir. Öncelikle sorunun kökenini buluyoruz, kökünü kazıyoruz. Konuyla ilgili o kökü bulduktan ve dönüştürdükten sonra birçok olay kendiliğinden dönüşüyor. Aslında her şey bakış açısı yani her şey zihnimizde ve bilinçaltımızda oluyor ve %90’nın üzerinde bilinçaltı bizi yönetiyor. Biz bilinçli zihnimizle düşündüğümüzü doğru sanırken aslında bilinçaltında bambaşka cevaplar çıkıyor. Bunu kas testiyle de çıkarabiliyoruz ve dönüştürebiliyoruz.


Bilinçaltında sizi yöneten duyguların dışavurumu aslında ve biz bunları dönüştürdüğümüzde, bilinçaltımızdaki inançlar değiştiğinde bakış açımız da değişiyor. Mesela paraya olan bakış açınız değiştiğinde ya da hiçbir bakış açınız olmadığında, parayla ilgili hayatınızdaki sınırlamalar da ortadan kalkıyor.

Yani beyni daha doğru kullanabilmek gibi mi? Olaylar karşısında kötü düşünmeden bunun olabilirliğini düşünmek mi? Aslında biz düşünerek kısıtlıyoruz kendimizi. Düşündüğümüzde bu sadece bizim bilinçli zihnimizle, geçmişten bugüne edindiğimiz kendi deneyimlerimiz kadarıyla bilebildiğimiz sonuçlar. Dünyada sonsuz olasılıklar var ve biz düşünerek bu olasılıkları kısıtlıyoruz.

Terapileri konuşarak mı yoksa bilinçaltını uyutarak mı yapıyorsunuz? Uyutma kesinlikle yok. Kişinin izni ve rızasıyla, kişinin neye gereksinimi varsa ve enerjiye bakıp teknikleri harmanlıyorum.

Kişiye göre seanslarınız değişiyor o zaman. Evet. Hiçbir seans zaten birbirine benzemiyor her seans kişiye özel oluyor.

Danışanınız yanınıza geldiğinde,

sorununu anlamak için ilk önce sohbet mi ediyorsunuz yoksa farklı teknikleriniz mi var? Aslında çok da sohbet etmiyorum. Sonuç odaklı olduğum için kişi ne için geldiyse onu soruyorum. Sorularla çıkıyor ortaya sıkıntısı.

Beyindeki kötü enerjilerin atılmasından bahsettiniz. İnsanlar üzerinde bu enerjileri yok ederken kendiniz kötü etkilenmiyor musunuz? Kötü enerjilerin size geçmesini nasıl engelliyorsunuz? Bana geçmesine müsaade etmiyorum çünkü topraklanıyorum ve olumsuz enerjileri kesiyorum. Onun ağırlığını almıyorum yada anlatılan hikayeyi almıyorum. Hani bir arkadaşınız gelir size anlatır anlatır anlatır ve sonrasında şişersiniz. Onu dert edinirsiniz ve kafaya takarsınız falan. Bende öyle bir şey yok. Ben o gidip gelen olumlu ve olumsuz enerjilerin olumsuzunu kesiyorum ve kendimi korumaya alıyorum.

Tedaviler nasıl oluyor? Toplu ve tek kişilik seanslar mı veriyorsunuz? Toplu seans yapmıyorum. Çünkü herkes aynı değil. Aynı problemle gelen arkadaşlar veya karı-koca eşli olarak bile almıyorum seansa. Eşli gelenler oluyor ama sadece kişiye özel oluyor seansları.

Mesela iş yerinde sıkıntı var. Problemleri çözmek için İşveren toplu olarak bütün personeli getiriyor. Böyle bir durumda ne yapacaksınız? Daha önce öyle bir talep olmadı fakat işyerine gidip, iş yerinin enerjisini temizleyebilirim.

Peki, seans bu süreci nasıl oluyor? Psikoloğa gittiğimiz zaman haftada bir, ayda bir gel, şu kadar saat vs… Sizde nasıldır tedavi yöntemi? İnsanlar genelde kaç seans gelmeliyim diye soruyor. Ben seans sayısı vermeyi pek doğru bulmuyorum. Bir kere gelin, deneyimleyim diyorum daha sonrasında duruma göre karar veriyoruz. Her seansta daha derin temizlik oluyor. İlk seans sonrasında insanlar iyi hissediyorlar sebepsiz gülümsemeler görüyorum ve sonrasında yaşamlarında bu mucizeleri ve değişimleri görerek yaşıyorlar. Daha rahat uyuyorlar, ağrıları gidiyor, hayatlarında iş değişikliği yapabiliyorlar. Bu bir süreç ve doğru zamanda yaşamaları gerekeni yaşıyorlar.

İlaç tedavisi uyguluyor musunuz? İlacı ülke olarak çok seviyoruz fakat ilaç ve uyutmak kesinlikle yok. Kişinin rızası dışında hiçbir şey yapmıyorum ve zaten her şey izinli ve onaylı oluyor.

MECMUA | Eylül 2018

11


RÖPORTAJ NESLİHAN GÜRSOY Seans sırasında kendisi uyuyabiliyor mu? Uyuyabiliyor ama bilinci açık oluyor o uykuda. Derin ve güzel bir uyku uyuyor. Sonrasında da kalktığında dinlenmiş ve daha enerjik oluyor.

Toplum olarak acıdan beslendiğimizi düşünüyorum. Bunun sebebi nedir? Evet. Bilinçli olarak olmasa da bilinçaltında aslında rahatsızlığından, hastalığından beslenen insanlar var. Bilinçli olarak değişimi isteyebilir ama istemiyor bunu. Buna da testlerle bakabiliyoruz

Danışanlarınızla iletişim halinde misiniz? Sizi ihtiyaç anında arayabiliyorlar mı? Tabiî ki. Mesajla ya da telefonla geri dönüşleri alıyorum. Sizden tedavi alabilmenin yaşı ya da konu kısıtlaması var mı? Konu ne olursa olsun, insan beynini etkileyen her ne sebep olursa olsun gelebilir. Yaş sınırı yok. 2 yaşındaki bir bebek dahi getirilebilinir. Hiperaktivite, dikkat eksikliği, odaklanma, sınav stresi ve diğer konularla ilgili de çalışma yapıyorum.

1 senedir Ödemiş’te bu işi yapıyorsunuz? Ödemiş’te ve ya dışarıdan talep nasıl? İlgi çok fazla. Sadece Ödemiş değil İzmir, Urla, Söke, Torbalı, İstanbul gibi bir çok şehirden danışanlarım var. İnsanlar zamanı geldiğinde geliyorlar. Yani siz niyet edip yarın gideceğim diyorsunuz ama gelemiyorsunuz, belki 3 hafta sonra geleceksiniz belki 3 ay sonra geleceksiniz. Bu arada yaşamanız gereken başka şeyler varsa onları yaşayıp geliyorsunuz.

Biraz kaderci bir yaklaşım mı bu? Kaderci yaklaşım değil. Doğru zamanda oluyor her şey.

Yaptığınız terapilerin kökü nereye dayanıyor? Access consciousness’ ı Gary Douglas bir masaj terapisti ile buluyorlar. Thetahealing’ i Vianna Stibal buluyor. Beynimiz teta frekansındayken, bilinçaltı değişim dönüşüme çok açık oluyor. Ayrıca Access Facelift (enerjetik yüz germe) yapıyorum. İğnesiz, acısız, sadece enerjileri çalıştırarak yapılan bir yöntem. Aslında sadece yüz germe değil, vücudumuza da faydası olan

12

Eylül 2018 | MECMUA

bir yöntem. Ve ilk seanstan itibaren pürüzsüz bir cildiniz oluyor. Farkı görüyorsunuz. Sadece enerji kullanıyorum herhangi bir alet kullanılmıyor.

Keyifli bir sohbetti, teşekkür ediyorum. Son olarak okuyucularımıza öneriniz ya da çağrınız nedir? Yaptığım işi vücuda değil beyne yapılan bir masaj olarak düşünmelerini ve kendileri olmak, hayatlarını daha çok kolaylaştırmak ve güzelleştirmek için, çok daha mutlu olabilmeleri ve her şeyin sadece kendilerine şans tanımaları karşısında gerçekleşebileceğini söylemek istiyorum. Ve zamanları geldiğinde kesinlikle gelmeliler ve denemeliler. Çünkü kaybedecek hiçbir şeyleri yok. Sadece ve sadece mutluluk vaad ediyorum… Sizlere de derginizde yer verdiğiniz için ve bu güzel sohbet için teşekkür ediyorum.


AKILLARA ZARAR GAZETE MANŞETLERİ

ABİDİK GUBİDİK Günün gelişmeleri, dönemin en önemli olaylarını takip ettiğimiz gazeteler bazen ilginç haberlere de yer verebiliyor. Öyle ki bu haberler hem güldürüyor hem düşündürüyor. İşte yurdum insanın konu olduğu en komik gazete haberleri...

MECMUA | Eylül 2018

13


ÖDEMİŞ BELEDİYESİ

Ödemiş Belediyesi’nden

Üç Eylül Mahallesine 2 Yeni Proje...

14

Eylül 2018 | MECMUA


Üç Eylül Mahallesine “TAZİYE EVİ” Ödemiş Belediyesi, kültürlerin yaşatılması amacıyla Üç Eylül Mahallesi’nde inşa ettiği Taziye Evi’ni 2018 Haziran ayında hizmete sundu. Tek katlı olarak yapılan Taziye Evi, 410 metrekare alanda hizmet veriyor. 155 metrekare kapalı alanda ise kadınlar ve erkekler için ayrı alan ve tuvaletler bulunurken, mutfak ortak alan olarak yer alıyor. 255 metrekaresi açık alan olmak üzere büyük bir bahçesi bulunan Taziye Evi, Üç Eylül Mahallesi’nde özellikle doğu bölgelerden göç etmiş vatandaşların kültürleri yaşatması amacıyla önem taşıyor.

Üç Eylül Mahallesi’nde Modern Bir Düğün Salonu Ödemiş Belediyesi, sosyal ve kültürel amaçlı tesisler yaparak kent kimliğinin yeniden şekillenmesi için göstermiş olduğu duyarlılığın ve sorumluluğunun gereği sosyal yaşam döngüsündeki ihtiyaçların karşılanması konusunda projeler uyguluyor. Her geçen gün büyüyerek gelişen kentin en büyük ihtiyaçlarından biri olan düğün salonu projesini Üç Eylül mahallesinde gerçekleştirdi. İlçenin en modern düğün salonlarından biri olarak tasarlanan düğün salonunda her ayrıntıya yer verildi. Merkeze uzak kalan mahallelerden biri olan 3Eylül Mahallesi’nde yapılan düğün salonunda, 250 kişilik salon, gelin odası, tuvaletler, kafeterya gibi alanlar bulunurken bahçe kısmında da çocuklar için modern oyun gruplarının yer aldığı park bulunmaktadır. 2018 Haziran ayında hizmete sunulan 3 Eylül Düğün Salonun’nda; vatandaşlar, düğün, nişan, sünnet gibi merasimlerini daha rahat ve modern bir ortamda yapmaları sağlandı.

MECMUA | Eylül 2018

15


UZMANINNOTLARI

TARKAN KIZARTICI

A

kupunktur, vücutta dengenin sağlanması esasına dayalı olarak uygulanan etkili ve bilimsel bir tedavi yöntemidir. Tedavide mikroplardan arındırılmış çelik, gümüş veya altından yapılan özel akupunktur iğneleri kullanılmaktadır.

AKUPUNKTUR morfin benzeri ağrı kesicilerin salgılanmasını sağlar. Bu etkisi nedeni ile akut ve kronik ağrılarda etkili bir tedavi yöntemidir. Akupunktur; kas gevşetici etkisi ile özellikle boyun, sırt ve bel kaslarında künttravma, terliyken hava akımına (klima vb.) maruz kalma sonucu veya stresle ortaya çıkan kas gerginliği ve kas tutulmalarının kronikleşmeden rahatlamasını sağlar.

punkturun endikasyon alanına giren hastalıkları” bildirmiştir. Akupunktur; 1991 yılında Sağlik Bakanlığı’nca Resmi Gazete’de yayınlanan Akupunktur Yönetmeliği ile uygulama alanı ve uygulama kuralları belirlenen bilimsel bir tedavi yöntemi olarak kabul edilmiştir.

Akupunktur; allerji mekanizmalarını düzenler ve alerjik reaksiyonların (alerjik burun akıntısı, burun tıkanıklığı, ürtiker vb. gibi) kısa sürede iyileşmesine katkıda bulunur.

Geleneksel Çin tıbbında vücutta belirli noktalardan geçen enerji kanalları olduğu ve enerji akımındaki problemlerin hastalıklara neden olduğu düşünülmektedir. Bu noktalara uygulanan akupunktur ile bu enerji akımı düzelmekte, vücut dengesinin yeniden sağlanmakta, vücudun kendi kendini iyileştirmesi için harekete geçirilmekte ve böylece kişinin sağlığı düzelmektedir.

Akupunktur; açlık duygusunu regüle eder ve biyolojik saati dengelemede yardımcı olur. Bu etkisi obezite (şişmanlık) durumunda yani zayıflama tedavisindeki yerini öne çıkarır.

Akupunktur; insan beyninde limbik sistem adlı bölgenin çalışmasını düzenleyerek etki yaratır.Limbik sistem; otonom sinir sistemi üzerinden bir yandan organ fonksiyonlarımızı yönetirken digger yandan stress uyaranlarına karşı vücudumuzu sağlıklı tutmaya çalışır. Bu fonksiyonunu kişinin karşılaştığı stress uyaranına göre organ fonksiyonlarını düzenleyerek yapar.

Akupunktur tedavisinin etkili olduğu alanlar;

Akupunktur kişinin strese karşı dayanıklılığını arttırır, hastalıklara karşı direnç mekanizmalarını güçlendirir. Akupunktur; iç organlarımızın fonksiyonlarını ve hormonal sistemin çalışmasını denetler ve düzenler. Akupunktur; sedatif etki oluşturur, hastanın kendini daha sakin ve huzurlu hissetmesini sağlar.

Akupunktur; abstinans (yoksunluk) sendromunu tedavi ederek hastaların sigara, alkol, ilaç, yeme bağımlılığından kurtulmalarını sağlar.

Akupunktur; endorfin denen ve insan beyninin belli bölgelerinde salgılanan

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) resmi yayınının 1979 aralık sayısında “aku-

16

Eylül 2018 | MECMUA

Doktor tarafından yapılmasına dikkat edin ! Akupunktur işlemine başlanmadan, hastanın akupunkturist doktor tarafından öyküsü alınır. Hasta muayene edilir, gerekli laboratuvar ve görüntüleme tetkikleri yapılır. Hastanın yaşı, yaşam stili, beslenme durumu, uyku düzeni, genel durumu, hastalıkları, belirtileri, aldığı tedaviler, tedavilere bağlı yan etkiler gibi birçok faktör göz önünde bulundurularak bir tedavi planı hazırlanır. Seansların sayısı, süresi ve uygulanacak yöntem belirlenir.

•Kilo verme •Menopozalşikayetler •Baş ağrıları •Sigara bırakma •Çocuklarda idrar kaçırma •Kas, eklem ve bel ağrıları •Sebebi belli olmayan hipertansiyon •Böbrek ağrısı •Yüz felci •Stres, panik atak ve depresyon gibi duygu durum bozuklukları •Uykusuzluk •Doğum ağrısının azaltılması •Adet ağrıları •Spastik kolon •Sınav korkusu ve uçak korkusu


SAĞLIKLI YAŞAM

TÜP BEBEK İSTEYENLERE

SİGARA İÇMEME

ŞARTI

T

ürkiye’nin tütünle mücadelede yeni yol haritasının belirlendi. Buna göre “Tütün Kontrolü Strateji Belgesi ve Eylem Planı 20192023”te, tüp bebek tedavisi ücretinin geri ödeme kapsamında karşılanabilmesi için anne ve baba adayına sigara kullanmama şartı getirilmesi öngörülüyor. Tütünle mücadele kapsamında Türkiye’nin yeni yol haritasının belirlendiği Tütün Kontrolü Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nda (2019-2023), tüp bebek tedavisi ücretinin geri ödeme kapsamında karşılanabilmesi için anne ve baba adayına sigara kullanmama şartı getirilmesi öngörülüyor.

Tütün Kontrolü Strateji Belgesi ve Eylem Planı 2018-2023 tamamlandı. Planla kanserden kısırlığa, solunum yolu problemlerinden kalp ve damar hastalıklarına kadar birçok sağlık sorunun sorumlusu olarak gösterilen tütün ve tütün mamullerinin kullanımıyla bu ürünlerin dumanına bağlı oluşabilecek maruziyetin önlenmesi için birçok alanda yeni uygulamaların hayata geçirilmesi amaçlandı. Eylem planına göre, sigarayı bırakmanın teşvik edilmesi amacıyla “Bırak-Kazan” kampanyaları düzenlenecek.Sigara kullanmayan personele yönelik pozitif ayrımcılık uygulamaları hayata geçirilecek. Bu kapsamda,

mesainin 30 dakika erken bitirilmesi, 1 yıl için 7 gün fazladan yıllık izin hakkı tanınması, sigorta primlerinin düşürülmesi, hiçbir çalışanın sigara içmediği sigarasız işletmeler için vergi indirimi uygulaması, çocuk ve aile yardımı tutarlarının arttırılması gibi uygulamalar söz konusu olabilecek. Evlenmek için müracaat eden sigara kullanan çiftlerin sigara bırakma motivasyonunu artırmaya yönelik yeni düzenlemeler ve uygulamalar da hayata geçirilecek. Bu kapsamda, çiftlere sigarayı bırakma polikliniklerine (SBP) müracaat etme zorunluluğu, ücretsiz ilaç ve bant desteği sağlanması söz konusu olabilecek.

SAKIN BUZDOLABINDA SAKLAMAYIN! Yiyecek ve içeceklerin bozulmaması için en çok alınan tedbir buzdolabında saklamaktır. Ama bazı yiyecekler için durum tam tersi. Bilmeden buzdolabında sakladığımız bu ürünler hemen bozulmaya başlıyor. Bozulduğu anlaşılmadığı için tüketildiğinde hastalıklara sebep oluyor. İşte buzdolabında tutulmaması gerekenler... Domates: Hemen herkesin bozulmaması için buzdolabında sakladığı domatesler aslında buzdolabı sayesinde tadından ödün veriyor. Adeta kumlu hale gelen yapısı tadını da bozuyor. Hızla yumuşamaya başladığı için bakteriler oluşur ve öyle tüketildiğinde sağlık sorunlarına neden olur. Soğan: Oda sıcaklığında ve patateslerden uzak muhafaza edilmeli. Patates: Buzdolabında tutulan patatesin tadı ve dokusu kötü etkilenir. Yavaş yavaş bozulmaya başlar fakat buzdolabında olduğu için görüntüsünde bir değişme olmaz. Görüntüsünde bir değişim olmadığı için bozulduğu anlaşılmaz ve tüketildiğinde çeşitli sağlık sorunlarına yol açar. Kahve: Buzdolabı sayesinde nemlenen kahve çekirdekleri hem lezzetini yitirir hem de kısa sürede bayatlar. Ekmek: Buzdolabı gibi soğuk ortamlarda muhafaza edilen ekmekler içerisindeki nemi çabuk kaybeder ve bu sayede hızlı bayatlar. MECMUA | Eylül 2018

17


TARIK AKAN ANISINA

“Hoş geldin Tarık evladım!”

Adile Naşit, sağ elindeki zili boyunun yettiği yüksekliğe kaldırmış, delicesine sallıyor, meraklı bakışlarla kendisini izleyenlere doğru koşuyordu. İnsanların yanına geldiğinde nefes nefeseydi ve sesinin çıktığı kadar bağırıyordu: - Geliyorrr, geliyorrr! Hulusi Kentmen, sessizliği bozan ilk kişi oldu: - Ne oldu Adile, neden bağırıyorsun, gelen kim? Adile, konuşacak durumda değildi. Durdu, ellerini dizlerine koyarak nefeslenmeye başladı. İsmet Paşa, Adile’nin kendisine gelmesini beklerken: - Deniz oğlum, sen bir bakıver şöyle yukarılardan, gelen kimmiş, Adile’nin açıklaması akşamı bulur… Deniz Gezmiş, Paşa’nın takılmalarına alışıktı, sadece gülümsedi. Oradakiler ise kahkahalarla güldü. Adile Naşit rahatlamıştı. Doğruldu ve Deniz’i işaret ederek: - Bu çocuğun aynısından vardı ya bizde, işte o geliyor. Atatürk, Nazım Hikmet’e baktı: - Ne diyor Adile Nazım, sen bir şeyler sezebildin mi? Berkin Elvan, yeni bir haber almış ya da bayramlıklarını görecekmiş heyecanıyla yaklaştı yanlarına ve kendisini sevgi ile izleyen Yaşar Nuri Öztürk’e yöneldi: - Hocam, ne oluyor burada? Adile ablanın hali neden böyle? Hoca, saçlarını okşayarak yanıtladı Berkin’i: - Az bekle, hep birlikte anlayacağız Berkin… Atatürk’ün yanından bir an olsun ayrılmayan ve kendisinden bir şeyler istesin diye gözlerinin içine bakan Ebulfez Elçibey, bir Paşa’ya, bir yanındakilere bakarak olup bitenleri anlamaya çalışıyordu. Ata’ya bir şey olacak diye de ödü kopuyordu. Bunu çok iyi bilen Atatürk, eliyle rahat olmasını istediği Elçibey’e: - Rahat ol Ebulfez, anlarız birazdan gelenin kim olduğunu… Can Yücel (Babasının bile ifadesiyle -Can Baba-), hemen ötesinde babası Hasan Ali Yücel ve Bahriye Üçok’un eğitim üzerine yaptıkları hararetli konuşmayı ve İsmail Hakkı Tonguç’un açıklamalarını bir kenara bırakarak Atatürk’e yaklaştı: - Paşam bir gelişme var galiba? - Var da anlamaya çalışıyoruz şimdilik. Adile haber getirdi ama kendisine gelemedi. Belini doğrultup konuşabilirse anlayacağız… Can Baba’nın kalın kahkahalarına diğer-

18

Eylül 2018 | MECMUA

leri de eşlik etti. Meraklı gözlerle olup bitenleri anlamaya çalışan Mahsuni Şerif: - Dostlar, Yılmaz nerde, epeydir göremedim kendisini? Can Baba tam küfürü basacaktı ki, Atatürk’ün gözleriyle karşılaştı ve yüz ifadesini yumuşatarak: - Yılmaz Güney iki saat kadar önce şu arka duvarın dibindeki toprağı eşeliyordu eline geçirdiği bir çöple. Altını oyarak devirdiği duvarın altında kalmadıysa ya da kazdığı çukura düşmediyse gelir. Ortalık bir anda kahkahaya boğuldu. Kendisinden bahsedildiğini anlayınca kulak kabartan Yılmaz Güney, Can Baba’nın esprilerini de duymuş, hafif bir tebessümle yaklaşmıştı. - Hayırdır Can, arkamdan konuşuyordun sanki. - Ulan ben Kenan Evren faşistinin arkasından konuşmadım, senin arkandan mı konuşacağım… Atatürk dahil herkes katıla katıla gülüyordu. Metin Oktay, yanında Lefter Küçükandonyadis olduğu halde yürüyüşten dönüyordu. Ruhi Su, orijinal ses tonuyla “Geldiğiniz yerlerde kimseleri gördünüz mü topçular?” diye sorunca, ikisi birden durdu: - Hayır abi görmedik, birisi mi gelecekti? Ahmet Taner Kışlalı, başından beri hiç istifini bozmadan olup bitenleri anlamaya çalıştığı yerden hafif doğrularak: - Metin, bizim Adile’nin dediğine göre o geliyor ama, O’nun kim olduğunu anlayamadık henüz. İlhan Selçuk söze girdi: - Deniz’e benzediğini söyledi ama… Uğur Mumcu, cebinden çıkardığı sağ elinin işaret parmağını Deniz’e döndürerek: - Hiç kimseler benzeyemez ona İlhan, biliyorsun! - Biliyorum Uğur biliyorum da, öyle dedi işte Adile… Atatürk, bir süre kafasını sağa sola çevirdikten sonra: - Ya çocuklar, benim hemşehrim nerede? “Biraz önce gördüm Hasan Tahsin’i Paşam, emrederseniz arayalım” dedi Mahir Çayan. Atatürk gülümsedi: - Aman gözünü seveyim sen karışma bu işe Mahir. Şimdi ne kadar devrimci varsa toplarsın etrafına. Bak Deniz de fırsat bekliyor burada… Mahir, biraz utangaç, biraz keyifli ve takdir edilmenin hazzı ile: - Aman Paşam, biz sizin yanınızda uykudan uyandık buraya geldik sayılırız.

Hem… Paşa, el işaretiyle susturdu Mahir’i ve Deniz’i göstererek: - Şu Uzun Adam’ı görüyor musun? Sadece ikiniz bir dünya edersiniz. Bir daha sakın işi yarım kalmış ezikliği içinde görmeyeyim hiçbirinizi. Yusuf’a, Hüseyin’e falan da söyle… “Emredersiniz Paşam” dedi sessizce Mahir… Metin Oktay ile Lefter, gruplar arası futbol turnuvası düzenlemişlerdi. ‘1 Mayısçılar’, ‘Soma ve Maden Kurbanları’, ‘Gezili Gençler Birliği’, ’12 Eylül Bedelcileri’, ‘Üniversiteli Gençler’, ‘IŞİD Harcamaları’, ‘PKK Kurbanları’ gibi takımlar oluşturulmuş, bol kahkahalı ve eğlenmeye dayalı karşılaşmalar yaptırılıyordu. Rica üzerine ve renk katmaları için baş hakem olarak Aşık Veysel seçilmiş, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Zeki Alasya, Mihri Belli, Sabahattin Ali ise yardımcı hakem olarak görev almıştı. Futbola karşı olan, kitleleri uyuttuğunu iddia etmekten hiç vaz geçmeyen Ruhi su dışında hemen herkes bir şekilde gösteri maçlarına katılarak eğleniyordu. Atatürk, Nazım Hikmet’in dalgınlığını görünce, etrafındakilere işaret ederek: - Ne o Nazım, gelen sevgililerinden biridir diye umuyorsun sanıyorum… İnsanların kıkır kıkır gülmeleri arasında yanıtladı Nazım: - Hayır Paşam, memleketimden hangi değer eksildi, zaten hiç çoğalmayan sağlıklı insanları bu sefer kim terk etti diye düşünüyordum… Tuncer Kurtiz, ortama olumsuz bir enerji yayılmasın diye Nazım’a dönerek şunları söyledi: - Sen ki Nazımsın, Hikmetsin, dünya sanatçısı, bana göre en büyük şairsin ve de dünyanın en iyi devrimcilerinden birisin. Ama buradasın değil mi? O zaman kim gelecekse gelecek yeğen! Gelen hoş gelsin, başımız gözümüz üstüne gelsin… Zeki Alasya, eliyle Ruhi Su, Mahsuni Şerif ve Neşet Ertaş’ı göstererek: - Bizim Adile’nin giden nefesinin ne zaman geleceği belli değil canlar, şöyle bir dokunun sazın teline de gönlümüz şenlensin. Arada Nazım ile Can Baba da şiirler okur artık… “Yaşlanınca ozandan da mı sayılmıyoruz yani” diye laf attı Koca Veysel Zeki Alasya’ya… Zeki’nin yanıtı biraz mahcup, biraz kaçamak olunca kimse üstüne gitmedi: - Olur mu hiç üstad, seni finale saklıyoruz.” “Ama Ruhi başlasın önce” dedi Kemal Türkler.


“Emrin olur” anlamında başıyla işaret eden Ruhi Su, sazının telleriyle oynaşmaya başlamıştı ki, Berkin’in çığlık çığlığa sesi duyulmaya başlandı: “Tarık Abim geldi, Tarık Abim geldi!” Bir anda bütün dikkatler Berkin’in sesinin geldiği yöne çevrildi. Ruhi su da bıraktı çalmayı. Nokta ile virgül gibiydi Tarık ile Berkin. Sıkı sıkı sarılmıştı Berkin, Tarık Abisinin eline. Bir taraftan da oradakilere “Siz burada tartışırken ben gidip alıp geldim işte Tarık Abimi” havasındaydı. Sevinç ile hüzün dans ediyordu adeta. Bir güzel insan daha aralarına katılıyordu ama ülkenin gücü de azalıyordu. Ta oralardan, bir daha asla dönemeyecekleri, yaşamayacakları ama canları bildikleri ülkelerini düşünüyorlardı. Tarık, Atatürk’e gitti önce. Elini öptü. Sonra sarıldılar birbirlerine. İsmet Paşa’nın elini öptü. Sonra sırada hangisi varsa artık. Sarıldılar, öpüştüler, göz yaşları sevinç çığlıklarına karıştı. Adile Naşit hala gelememişti kendine. Gözleri fıldır fıldır dönüyor, elindeki zili sıkı sıkı tutuyordu. “Ferit geldiii” diye bağırmaya başladı birden. Sabahattin Ali hemen sarıldı kendisine… Tarık hemen seyirtti yanına Adile’nin. Ellerini tuttu, gözlerinin içine içine baktı. “Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun değil mi Adile” dedi. Bir eliyle göz yaşlarını silmeye çalışırken, diğer eliyle Tarık’ın yüzünü okşayan Adile, “Hıhı” diyebildi sadece… Adile’nin sakinleşmesinin ardından görüşme turunu sürdüren Tarık, herkesi gördüğünü sanıp, oturmayı düşünürken, biraz ötede, sol elini pantolonunun cebine sokmuş, hafif bir meyille ve müthiş bir sevgiyle kendisine bakan Yılmaz Güney’i fark etti. “Yılmaz Abi” diye hamle yaptı kendisine doğru. Öyle bir sarıldılar ki iki dost, Berkin’in, “Ama yeter Yılmaz abi, ben sarılmadım yeterince” inlemesiyle kendilerine geldiler ve her biri bir kolundan tuttuğu gibi yukarıya kaldırdılar Berkin’i. Tarık’la Yılmaz, Berkin’i gıdıklaya gıdıklaya öpüp severken; herkes öylece kalakalmıştı. Sonra Paşa’nın sesiyle normale döndü ortam:

“Hoş geldin Tarık evladım!” Emirali Karaali

MECMUA | Eylül 2018

19


GEZGİNİNNOTLARI

RUHİ ÖDEV

Çeş-i Bülbül…

F

otoğraflamak için uzunca bir zaman üfleme ile cam işleme atölyesi aradım. Bir türlü bulamadım, kimi dedi artık yok, kimi dedi, İstanbul’da bulursun… Okul arkadaşım, Mimar Derya Kaptan’a teşekkür ederim. Araştırdı, buldu, beni Beykoz’a kadar götürdü . ” Cam Ocağı Vakfı” dan Elif Hanım ile tanıştırdı. Elif hanıma da verdiği bilgiler için teşekkür ederim.Burada Çeş-i Bülbül’ün, Farsça bülbül gözü demek olduğunu öğreniyorum. 18. Yüzyılın sonlarında, cam teknikleri öğrenmek üzere, 3. Selim tarafından Venedik’e gönderilen Mehmet Dede’nin, öğrendikleri teknikleri geliştirerek, kendi hayal gücüne de katarak ilk Çeşm-i Bülbülleri ürettiğini öğreniyorum. Atölyede ilk gördüğüm, ergimiş camdan çekilen çubuklardı. Fırından

bir miktar cam alınıyor, sabit bir yerde tutuluyor, ucundan tutularak uzatılıyor. Belli uzaklıklarda, kalınlığı da kontrol edilerek kesiliyor. Sonra bu çekilmiş uzun cam çubuklar kesilerek, çeşm-i bülbül için hazırlanıyor. Çeşitli renkte hazırlanan bu çubuklar sonra kullanılmak üzere renklerine göre tasniflenip muhafaza ediliyor. Ustamız yapacağı çeşm-i bülbüle göremadeni bir kalıp alıp, 2 renk cam çubuğu bu kalıp içine diziyor. Sonra ergimiş halde fırında bulunan camdan, üfleme borusu ucuna, boruyu döndürerek bir miktar cam alıyor. Hem üfleyip, hem döndürerek camı bir miktar şişiriyor. Bu hala ergimiş, ama soğuyarak daha koyu kıvama gelmiş cam, bir kalıp

20

Eylül 2018 | MECMUA

içinde belli bir forma üflenerek getiriliyor. Hafif uzatılmış küre şekline gelmiş baloncuğu, daha önce kenarlarına renkli çubuklar dizilmiş silindirin içine hafif bastırarak, borudan da üflenerek cam çubukların cam balon üzerine yapışması sağlanıyor. Üzerine sıra sıra cam çubuklar yapışmış silindir şeklindeki baloncuk kalıptan çıkarılmıştır artık. Havada biraz döndürülerek camın soğuması ve cam çubukların ısınması sağlanır. Tekrar fırında ısıtılıp, üzerindeki çubuklar da ergitip tek parça cam haline getirilir. Fırında cam topun üzerine ikinci kat camla kaplanıp renkli çubukların içeride kalması sağlanıyor.Bu ana kadar cam silindir şeklinde. Bu silindirin alt ve üst başlarındaki cam çubuklar özel maşa ile yavaş yavaş sıkılıp, döndürülerek, çekilere uzatılıyor, birbiriyle birleşmeleri sağlanıyor. Cam işlemede hata tamir edilemez. Her aşamada çubukların birbiriyle tam ve simetrik olarak birleştirilmesi ve işlenmesi gere-

kir. Yoksa tüm çabalar boşa gider. Hazırlanan cam küre artık kalıp içinde şekillendirilecek duruma gelmiştir. Tekrar fırında ısıtılıp ürün tipine göre

özel kalıba konulup üflenir, çeşm-i bülbül özelliği olan, cam çubukların düzgün şekilde burkulması için döndürülür. Kalıptan çıkarılan cam birkaç kere daha fırında ısıtılıp işlenerek mamul son şekline getirilir. Bundan sonra artık camın üfleme çubuğundan ayrılması aşamasıdır. Bu işlem cam kesilerek yapılmaktadır. Ben gördüğüm, anlamaya çalıştığım şekilde Çeşm-i Bülbül yapımını anlatmaya çalıştım. İnanınız bu kadar basit değil. Uzun yıllar çalışma ile kazanılan ustalık, işi sevme ve geniş ufuk ile yapılabilecek bir tekniği anlatmaya çalıştım. Sıcak fırın karşısında, sabır ile harika eserler üretmeye çalışan fedakarcam ustalarımızı kutluyorum…


FİLMDİZİ

8,1/10 IMDB

7,6/10 DİĞER

İnanılmaz Aile 2, süper güçlere sahip olan bir ailenin atıldığı maceraları konu ediyor. Süper güçlere sahip aile suçla savaşmaya devam ederken, süper kahramanların yasal olmaması sıkıntı yaratmaktadır. Ancak bu konudaki umut ışığı, ailenin Elastigirl lakaplı annesi Helen’dır. Helen süper kahramanların önemini kanıtlamak üzere dünyayı kurtarmakla meşgulken, evdeki işleyiş, Violet ve Dash ile birlikte evde kalan Bob’un sorumluluğundadır. Küçük Jack-Jack’in de süper güçlerinin olduğunun ortaya çıkmasıyla birlikte, evin kontrolünü sağlamak iyice zorlaşır. Ancak yeni bir kötü dahinin incelikli planı dünyayı tehdit etmeye başlayınca, aile ve Frozone yeniden birlikte çalışmanın bir yolunu bulmalı ve tehditi savuşturmayı başarmalıdır. Seslendirme kadrosunda Craig T. Nelson, Holly Hunter, Sarah Vowell, Brad Bird,

John Ratzenberger, Samuel L. Jackson, Bob Odenkirk, Jonathan Banks, Sophia Bush ve Catherine Keener gibi oyuncuların yer aldığı yapımda ilk filmin yönetmeni ve senaristi Brad Bird yeniden yönetmen koltuğunda oturuyor.

7,6/10 IMDB

8,2/10 DİĞER

Eşiyle birlikteyken acımasızca saldırıya uğrayan Grey Trace, karısını saldırıda kaybetmenin yanı sıra belden aşağı da felç olmuştur. Günün birinde bir milyarder muciten bedenini geliştirecek deneysel bir tedavi teklifi alır. Tedavi için Trace’in bedenine STEM olarak adlandırılan yapay zeka implantı yerleştirilir. Tedavi ile insanüstü yetenekler kazanan Trace, karısını öldüren ve kendi hayatını mahveden kişilerden intikam almak için yola koyulur...

Ahlat Ağacı 8,6/10 IMDB

8,0/10 DİĞER

Sinan oldum olası edebiyatla ilgili bir genç adamdır ve yazar olmak istemektedir. Anadolu’da doğduğu köye dönen genç adam kitabını bastıracak parayı bulmak için tüm enerjisini harcamaya başlar ancak babasının geçmişten kalan borçları başına dert olacaktır... Nuri Bilge Ceylan’ın sekizinci sinema filmi olan Ahlat Ağacı’nın yapımcılığının Türkiye ayağını Zeynep Özbatur Atakan üstleniyor.

Yaşar Keal’in Hayatı -/10

IMDB

7,0/10

DİĞER

Aydın Orak’ın yönetmen koltuğunda oturduğu belgeselde, dünyaca ünlü yazar Yaşar Kemal’in hayatı anlatılıyor. Doğumundan ölümüne kadar tüm hayatının ele alındığı yapımda arşiv görüntüleri, ses kayıtları yer alıyor. Yaşar Kemal’in kendi ağzından ve dostlarının anlatımlarıyla usta yazar hakkında bilinmeyen birçok şey gün yüzüne çıkıyor.

7,3/10 IMDB

2

ADALET 7,8/10

DİĞER

Adalet / The Equalizer 2’de Robert McCall geçmişin izleriyle boğuşmaktadır. CIA’in gizli operasyon gücündeyken adaleti sağlayabilmenin huzurunu kaybetmiş olan McCall, hala ruhundaki boşlukları doldurmaya çalışmakta ve bir yol aramaktadır. Umutsuz durumdaki adalet arayıcılarına yardım eden ve haksızlıkları düzeltmek için mücadele veren McCall, günün birinde eski arkadaşı Susan Plummer’dan kötü haberler alır. Şimdi McCall bildiği en iyi şeyi yapmalı, kendi adaletini kendi sağlamalıdır. “Adalet / The Equalizer”ın devam halkası olan filmin başrolünü iki Oscar ödüllü başarılı oyuncu Denzel Washington üstleniyor. “Son Şans”, “Kod Adı: Olympus” ve “Muhteşem Yedili” gibi filmlerle tanınan Antoine Fuqua’nın ilk filmin ardından yeniden yönetmen koltuğunu üstlendiği aksiyon filminin senaryosunu “Adalet”, “Cehennem Melekleri 2”, “The Magnificent Seven” gibi yapımların da senarist koltuğunda yer alan Richard Wenk kaleme alıyor. Oyuncu kadrosunda Narcos” ve “Game of Thrones” dizileri ile tanıdığımız Pedro Pascal, “Dövüşçü” filminin Oscar ödüllü yıldızı Melissa Leo, Bill Pullman, Jonathan Scarfe, Sakina Jaffrey, Ashton Sanders ve Lexie Roth gibi isimlerin yer aldığı filmin müzikleri ise “Marslı”, “Umut Bahçesi”, “Deja vu”, “Hırsızlar Şehri”, “23 Numara” gibi yapımlarında müziklerine imza atan Harry Gregson-Williams’a ait.

MECMUA | Eylül 2018

21


ERKEKÇE

SAKAL ÇIKARTMA YOLLARI? Erkeklerin başının belası; köselik. Tüy miktarının az olması ya da hiç olmaması durumuna denen köselik için çözümler nelerdir? Sakal çıkarma taktikleri, sakal çıkarma serumları, bitkisel sakal çıkarma yöntemleri hakkında bilgiler.

Ö

ncelikle köselikte genetik nedenlerden sonra hormonal nedenler muhakkak araştırılması gereken bir konudur. Testosteron eksikliği görülebilir. Diğer sebepler de vücuttaki kılların belirli bir sebep olmaksızın dökülmesi hastalığı olan alopesi areata ve sakal kıran hastalığıdır. Sakal 17 yaşına kadar çıkmadığında bu köselik olarak sayılmayabilir ancak 20 yaşına kadar çıkmamışsa veya seyrek çıkmışsa köselik bir hastalık olarak görülebilir. Bu durumda ne yapılması gerekir? Öncelikle bilinen birkaç yolun yeni sakal çıkmasını sağlamak için hiçbir işe yaramayacağını söyleyebiliriz. Sadece küçük tüyler varsa bunların artmasını ve canlılık kazanmasını sağlayacaktır. İşte bu yollar:

Badem Yağı Sürmek Badem yağı sürdüğünüz zaman yeni sakallar çıkmayacaktır ancak var olan sakalların biraz daha canlılık kazanmasını ve parlamasını sağlayacaktır.

Hindistan Cevizi Yağı Biberiye yağı ve katı Hindistan cevizi yağı mucizesiyle sakal çıkarabilirsiniz. Bu karışım onda bir prensibiyle hazırlanır. Yani 10 çay kaşığı hindistan cevizi yağı ile bir çay kaşığı biberiye yağı karıştırılır. Sakalın çıkmasını istediğiniz bölgeye sürüp 15 dakika bekleyin. Sonra yüzünüzü yıkayın.

Okaliptüs Yağı Yarım su bardağı zeytinyağı ile 20-30 damla arası okaliptus yağını karıştırın. Sakal çıkarmak istediğini bölgeye yedirerek sürün. Yarım saat kadar bekledikten sonra suyla durulayın.

Sarımsak Sürmek Gür sakallar oluşması için etkili olmayan bu yöntem ile eğer yüzünüzde hiç tüy yoksa sakallarınızın temelini oluşturabilirsiniz. Öncelikle yüzünüzde yeni çıkan tüyler varsa onları jiletle alın. Ilık bir su ile yüzünüzü yıkayın. Buzu yüzünüzde eriterek gezdirin. Bir diş sarımsağı dövün ve yüzünüzde sakal çıkmasını istediğiniz bölgede gezdirin. Çok uzun süre yapmanız tahrişe sebep olabilir. Bu yöntemi haftada bir uygulamanız yeterlidir. Bu yöntem saçlarda da belli bölgeler için önerilmektedir.

Amla Yağı Amla Yağı ve hardal yaprakları saç sakal çıkarmak için faydalıdır. Dörtte bir su bardağına amla yağı konulur. Ardından 3 yemek kaşığı hardal yaprağı ilave edilir. Ezilip macun kıvamına getirilir. Blender da kullanılabilir bu işlem sırasında. Yüzünüze sürüp 20 dakika kadar bekledikten sonra soğuk suyla sürdüğünüz bölgeyi yıkayın.. Bu uygulama haftada 4 defa kullanılabilir. Kalan macun buzdolabında 2-3 güne kadar saklanabilir.

Tarçın ve Limon Suyu Tarçın mucizesini sakal ve saç çıkarma konularında da gösteriyor. Bir tatlı kaşığı öğütülüp toz haline getirilen tarçın 2 tatlı kaşığı limon suyu ile karıştırılır. Ardından sakalın çıkmasını istediğini bölgeye bu karışımı sürün. 20 dakika kadar bekledikten sonra soğuk suyla yüzünüzü durulayın. Eğer limon yüzünüzde yanma veya tahriş yapmadıysa haftada 2 defa bu uygulamayı yapabilirsiniz.

Jilet Vurmak Sık sık yaptığınız takdirde sivilce başta olmak üzere belli başlı cilt problemleriyle karşılaşabileceğinizi göz önünde bulundurarak belli aralıklarla yüzünüzdeki tüyleri jiletle alabilirsiniz. Tıraş yukarıdan aşağıya doğru yapılmalıdır. Ters yönde tıraş yapmanın hiçbir etkisi olmadığı gibi sakallarınızın düzensiz çıkmasına, minik yaralar çıkmasına neden olacaktır ve yüzünüzü tahriş edecektir. Tüm bunları yapmanıza rağmen etkili bir sonuç alamadıysanız bir hekime başvurmalısınız. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte basit şekilde sakal ekme işlemleri gerçekleştirilebiliyor.

Sakal Ekimi Doğal yollarla uyguladığınız tedavi yöntemleri sonuç vermiyorsa sakal ekimi yöntemine başvurabiliriz. Aslında bu işlem klasik saç ekiminin yüze uygulanmasıdır. Köse olan bölgeye, köse olmayan bölgeden alınan kıl kökleri ekilir. Ya da enseden alınan kıl kökleri. Böylece köse olan bölge sakal ekimi ile kapatılır. Ekim yapılırken kıl kökleri sakalın yönüne doğru ekilir. Bıyıkta da uygulanabilir.


DOĞAL MAKYAJ TEMİZLEME ÜRÜNÜ NASIL YAPILIR?

KADINCA

P

iyasada bulunan ürünlerden memnun değilseniz, doğal ve bitkisel ürünlerle makyaj temizleme ürününü kendiniz yapabilirsiniz. Kadınların makyaja olan düşkünlüğünü herkes bilir. Saatlerini alan ve zorlukla yapılan makyajı temizlemek de oldukça zahmetli bir durum. Makyaj temizleme ürünleri her marka tarafından farklı içeriklerle üretilmekte. Piyasada bulunan, farklı çeşitlerden oluşan ürünler makyajı kimi zaman kolayca temizlese de kimi zaman zorluk çıkarabiliyor. Makyaj temizleme ürünleri için harcanan paralar da ciddi boyutlarda. Bazı kadınlar piyasada satılan ürünlerden memnun kalmıyor. İçeriğinden bulunan farklı maddelerin cildine sürmek istemiyor. Bu yüzden doğal ve bitkisel ürünlere başvuruyor. Bazı tarifler sayesinde evde yapabileceğiniz doğal ürünlerden oluşan makyaj temizleme karışımları elde edebilirsiniz. Makyajınızı temizlemek için hem pahalı ürünlere para harcamamış hem de içeriğinden memnun kalmadığınız ürünleri cildinize sürmek zorunda kalmamış olursunuz.

Doğal Malzemelerle Makyaj Temizleme Ürünü Tarifi Gül Suyu ve Zeytinyağı Karışımı

Salatalık ve Sütlü Karışım

½ Çay bardağı zeytinyağı ½ Çay bardağı gül suyu

1 küçük boy salatalık 1 çay bardağı süt

Gül suyu ve zeytinyağını bir şişeye koyup çalkalayınız. Karışımı dudak ve göz makyajınızı temizlemek için kullanabilirsiniz.

Salatalığı rendeleyiniz. Salatalığı sütün içerisine koyarak kaynatınız. Karışımı daha sonra süzünüz ve salatalıktan ayrıştırınız. Sütü şişeye koyunuz. Karışımı doğal makyaj temizleme sütü olarak kullanabilirsiniz.

MAKYAJ FIRÇASI NASIL TEMİZLENİR?

Sıkça kullandığımız makyaj fırçaları, belli aralıklarla kir ve yağından arındırılarak temizlenmelidir. Temizlemek için makyaj fırçaları için özel üretilmiş temizlik ürünleri ya da hazırlayacağımız karışımları kullanabiliriz. Makyaj fırçalarını neredeyse her gün kullanıyoruz ve bizim vazgeçilmez parçalarımızdan birisi oluyor. Arada yıkamak için gerçekten de çok tembellik göstersekte yıkamadığımız sürece cildimizde sivilceler ve başka cilt problemleri çıkabilir. Makyaj fırçaları aşırı derecede bakteri bulunduruyor işte bu yüzden temizlemeliyiz. Makyajın olmazsa olmazları tabi ki fırçalardır. Fırçalar, allık, far, pudra kapatıcı, eyeliner ve ruj fırçalarından oluşmaktadır. Ne yazık ki fırçaları her gün kullanıyoruz ve fırçalarda oldukça kirleniyor. Makyaj fırçasının temiz olması çok önemlidir belirli aralıklarla fırçalarınızı mutlaka temizlemelisiniz. Temizlenmemesi durumda makyaj yapımında destek olmayıp aksine kötü bir görünüme sebep olacaktır. Aşırı kullanılan fırçaları da değiştirmelisiniz. Fırçalarınızı temizlerken birçok üründen yardım alabilirsiniz. MECMUA | Eylül 2018

23


GÜNDEME DAİR

TEVFİK ÇETİN

F

utbolun romantik dönemi biteli yıllar oldu. Artık futbol; ne bir oyundur ne de futbolcular gerçek bir oyuncu. Bugün ise, taraftar profilinden futbolcusuna, kulüplerinden sahasına kadar her şey farklı bir yapıya bürünmüş durumda. Ne eski isimler var stadyumlarda ne de eskilere ve birbirlerine saygı duyan naif bir “taraftar” kitlesi. Eski ile arttıkça mesafemiz, çürümemiz daha da derinleşiyor. Türkiye’de futbol hala Emre Belözoğlu ve Arda Turan gibi isimlerle anılırken, 13 Eylül futbolda aranan karakterlerin başında gelen isimlerden birinin; Metin Oktay’ın ölüm yıldönümü… Bugün onu yeniden hatırlamakta büyük fayda var. Türkiye futbolun gördüğü en büyük futbolcuların başında geliyor Metin Oktay. Futbol hayatı boyunca tam 6 kez gol kralı olurken, lig tarihinde tam 217 gol kaydetti. Milli Takım formasıyla ise 19 gole imza attı. 1962-63 sezonunda 26 maçta attığı 38 golle bir sezonda en fazla gol rekorunu kırdı. Türkiye İşçi Partisi’ne oy verdiğini açıklayan, Denizlerin idam kararına karşı imza atan ve toplayan bir futbolcu düşünün, üstelik bunları yaptığı sırada ülkenin o dönemdeki en büyük futbol yıldızıydı. O şimdikiler gibi siyasetçiler karşısında önünü ilikleyip, maçlardan sonra başbakanı arayanlara benzemiyordu. Metin Oktay işte bu yüzden “Taçsız Kral” oldu… O, bir futbol yıldızı iken düzenin borusunu öttürenlere, düzen partilerine ağzının payını verebiliyor. Yakasını ilikleyip, saygı duruşuna geçecek kadar düşmüyor bazıları gibi, hiç alçalmıyor. Kendisini vekil görmek istediklerini söyleyen AP ve CHP milletvekillerine: “İkinizin de teklifine hayır diyorum beyler. Benim sahada yaptığım ayak oyunlarının ne değeri olur, ne sözü olur, mecliste sizlerin arasında?” Sözünü ya da düşündüklerini de hiç saklamıyor...

24

Eylül 2018 | MECMUA

LEFTER SEZONUNDA METİN’İ ARAMAK “Metin Oktay sosyalistti. Oyunu Türkiye İşçi Partisi’ne verdiğini açıklayan ilk futbolcuydu. Bir tren seyahatinde Çetin Altan’a ‘Bizi sosyalist yaptın, ama sen aramızdan çekip gittin’ diyen de oydu”. (Hikmet Çetin) İşte Metin, o yüzden emekçi halkın gözünde “kral”oluyor, soytarılık ise başkalarına kalıyor... Metin Oktay’ı farklı yapan tüm bu özellikler karakteri, düşüncesi ve davranışlarında somutlanıyor. Yoksa atılan goller, gol krallıkları ya da güzellemeler geçiyor, mazi oluyor... Metin Oktay gibi iz bırakanlar ise unutulmuyor, aranıyor...

Milyon dolarların havada uçuştuğu günümüzde, paraları elinin tersi ile itmesi ve sadakatiyle hala bazılarını utandırabiliyor. Metin Oktay 1968-1969 sezonundaki jübile maçında Fenerbahçe ile karşılaşmak ister. Fenerbahçe yöneticisi Eşref Aydın’ın bu isteğe cevabı şu şekildedir: “Tek bir şartım var. Fenerbahçe kulübü ve taraftarı her zaman sana hayrandı. 10 dakikalığına da olsa Fenerbahçe formasını giyer misin?” Metin Oktay, Fenerbahçeli yöneticinin bu isteğine “şeref duyarım” cevabını verir. Jübile maçında Metin Oktay ile Can Bartu formalarını değiştirir. 10 dakikalığına Metin Oktay Fenerbahçe, Can Bartu ise Galatasaray forması ile mücadele eder.

Yaptıkları ve gösterdiği tutumlarıyla ise hiç alçalmamış, hiç ödün vermemiştir. O yüzden Metin Oktay, Metin Kurt, Baba Hakkı, Lefter gibi isimler yaşamayı ve yol göstermeyi sürdürüyorlar. Onlar gönüllerde ‘taçsız’ yaşarken, bazıları ise çürümeye ve çürütmeye devam ediyor... 1950’li yıllarına kadar “lise takımı” olarak kalan bir futbol takımını yoksa nasıl halka açabilirdi ki Metin Oktay? Kendi davranışlarını hep başkalarını düşünerek ve onların emeğini gözeterek alırdı. Denizler’in idamını engellemek için imza toplarken de öyleydi, Türkiye İşçi Partisi’ne oy verdiğini söylerken de. Yalnızca kendisini düşünen bir insan olarak yapamazdı zaten bunları. Bir sporcunun da emekçi halkına karşı sorumlu olduğunun birebir örneklerindendi Metin Oktay. “Öldürücü” olan bir özelliği daha vardı Metin’in. Adnan Menderes’in Ankara’daki davetini siyasi şov olarak gördüğü ve takımı gitmesine rağmen buna katılmadığı ve bu baskıya direndiği unutulur mu hiç? Peki ya, bu direncin şimdilerde bir “eyyama” döndüğü günlerden geçtiğimiz? Yoksa “Bizi sevenleri üzmeyelim baba” nasıl olur da “Galatasaray’ın teklifi komikti”ye dönüşebilir ki? Prim için kavga edip sonra vatan millet yaygarası koparan, aldığı maaş ile hepimizin cebinden çalan, hamile eşini dövüp, otobüs şoförüne saldıran, hiç çekinmeden şeriat propagandası yapan ve emekçilerin yarattığı tüm değerlere saldıran yeni futbol adamları, kokuşmuş programları ve futbolcuların ellerinde rakı bardağı arayıp, bunu haberleştiren spor gazeteleri var artık yanı başımızda. “Metin’de destan, Lefter’de roman” denilmişse eğer Türkiye’de futbola, o halde bu ülkenin tarihini yeniden yazmak işçi sınıfına, emekçilere devrolmuştur artık. Çizgi Metin’in dediği gibi: “Futbol arsada güzeldir, borsada değil”


EĞLENCE BULMACA

KELİME

AVI BULMACA EYLÜL EKİM KASIM LEFTER METİN TARIK BÜLBÜL CAM TÜPBEBEK ETİKET İPHONE ZAM PAHALI KRİZ TÜRKİYE ŞARBON BÖBREK SALGIN TEDAVİ KAĞIT DERGİ ÖDEMİŞ KURTULUŞ ZAFER

SUDOKU BULMACA

MECMUA | Eylül 2018

25





Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.