GOL Sayı 4 EKİM 2017
Bir Mehmet Davut Özdal yapımı
PORNOGRAFİK ŞİİRLER
SORULAR 1)niyetin ne? -planları bozmak. 2)peki daha önce nerdeydin? -avans verdim
Evet golün 4. Sayısı da çıkmış oldu böylece. Pornografik şiirler. Evet pornografik şiirler yazdık siz de bok yiyin hahaha. Ne o size mi soracaktık yoksa. Bir sıkıntısı olan yazsın bana. O işlere ben bakıyorum. Yaa siz twitter başında göt büyütürken biz şiir yazıyoruz. Bunlar ısınma turları. Yeni başladık daha. Hadi bakalım. Oku.
Bakalım sonunda kim ölüyor kim kalıyor kim keşke hiç doğmasaydım keşke toprak olsaydım anamın şeyinden hiç çıkmasaydım hep orada kalsaydım diyor. Adam öldürmeyi oyun zanneden pozcular. Mersinde pozcu diye bir yer var. Hepiniz oraya taşının.
ŞİİRLER
MEHMET DAVUT ÖZDAL
OROSPU KARIM Hiçbir şeye şaşırmaya gerek yok Lüzumsuz Her şey olması gerektiği gibi Normal Seni siktirmemi istersin Siktiririm karıcım Arkadan mı önden mi diye sorarım önden dersin arkadan çok acıyor acıtmak isterim ben aşkımsın senin anlıklarını paylaşırım göğüs açık tangalı bu göte kim kaymak istemez diye sorarım sonra bir şehit haberi twiti atarım normal yaşayışımıza devam ederiz gavatlık utanılacak bir şey olmaktan çıkar orospuluğun verdiği hazzı tadarsın sen de orospum olduğunu söylersin
ben sordukça nasıl zevk aldığını. Sonra allahtan falan bahsederiz Sana sert yorumlar yapılmasını isterim İfşa ederim. Dölleyin derim. Periscope açarız invayt gönderirlerse saksoya başlarsın yazılanları okuruz çok komik yazılanları boşalan çıkar. İslamcı iktidarında normal bunlar Sonra gülben ergen gibi çıkıp allahın adaletinden bahsedebiliriz. Daha sonra tek erkek alırız Açarım kamerayı yüzün görünmesin Yarağın amcığına girişine zoom yaparım Bunlarda şaşılacak bir şey yok.
BULVAR Her istediğimi yaparsın Sikilmeyi arzularsın Seksi giyinir azdırırsın Döşerim boruyu zevk alırsın İnlersin. Yalarsın. Somurursun Alırsın. Veririm istersin doymazsın Uzatırım tutarsın Kendi kendini aşağılarsın Her pozisyonda her durumda her köşede Fantezilerin sonu gelmez Bağırırsın yalvarırsın emersin tadarsın Gecede on posta kayarım Yıldızları sayarsın İstersin ben bitiririm seni Al bunu da al derim Yolda yürürken arabanı durdurup beni çağırdın sonra seni becermemi istedin ben de hep bu bulvar gastesindeki gibi hikayeler niye benim başıma gelmiyor diye düşünürdüm sike sike bir hal olurum çok uzun fazla uzun çok darsın sense folloş olmalıydın oysa şimdiye otoban gibi genişletirim.
ÖMER ŞİŞMAN
SUÇ ORTAKLIĞI PORNOSU
Zeytinyağlı dolmaydı ilkin, sadece oydu Sonra pirinç, hazır köfte, a soda da var Süt de iki kutu, çocuk içer, börek de Torbayı alıp çıktım annemin evinden Biriktirerek değil dağıtarak mutlu oluyor Bu ona iyi geliyor Babam öldüğünden beri daha fazla yiyecek dağıtıyor Çocukken de bütün mahalle bizde yemek yerdik Bunun ona iyi geldiğini biliyorum İçimden yükselen itiraz dalgasını Küçük dünyamın küçük ukalasını Zehirli dilimi bastırıyorum Balkondan el salladı, el salladım Az önce Türk kahvesi içtiğim, Falıma baktığı, rüyasını anlattığı balkon Sokağı dönünce torba ağır geldi Konteynırın yanında bir saniye durdum Kaldırdım torbayı içine attım
Beş adım attım atmadım Bir sızı çöktü göğüs kafesime Geri dönüp alayım dedim Konteynırın içine eğildim Torbayı göremedim Sarktım, sarktım, sonunda düştüm Çöpleri aralaya aralaya torbayı aradım Konteynırın dibi yoktu, düştüm, düştüm, Çöp dünyada buldum kendimi Çöp-adamlar çöp-kadınlar gördüm Grup seks yapıyorlardı Katılmak ister misin dediler Cüceler Ülkesi’ne düşmüş Gulliver gibiydim Senin gibi bir üçboyutluyla seks enteresan olur Hadi katıl dediler A-a, bir baktım çöp-ben de orada N’apıyorsun dedim Suç ortağımı arıyorum dedi Suçluluk pornosuymuş Suçluluk duymayı değil Suç ortaklığını öneriyormuş Çöp-adamlar çöp-kadınlar Sıvı çizgi alışverişleri Titreşen çizgiler
Derken benim gibi bir üçboyutlu gördüm Sen nereden düştün dedim Seni arıyordum dedi Bir an durduktan sonra Acele soyduk birbirimizi Sakarların el çabukluğuyla Sevişen çöpler durdu Sıvı çizgiler akmayı bıraktı Titreşimler kesildi bir an Parmaklarım ıslandı Sikim kabardı Dudaklarım acıdı Birbirimizin topuklarını Ayaklarını emdik Göt deliklerimizle öpüştük Çöpler de aynısını yaptı Çöplerin anıları yoktu Çöpler balık hafızalıydı Üçboyutlular anılarıyla sikişir Çöplere uyduk, anısız Bilinçsiz, rolsüz sikiştik Çöp-ben bağırdı Dünya kaçağısınız İşte suç ortaklığı dediğim bu
Gözlerimizin içine baktık günlerce Dediği şairin Görülmemiş bir çiçek açma Dediği öbür şairin Kasılıp şiddetle patladık sonunda Zonklayan sikimden damlayanlar Çöplerin çizgi dünyasını suladı Gökten meteor gibi torbam düştü o an Elveda dedi Üçboyutlu, Elveda çöpsüz üzüm Torbamı aldım, çöp dünyayı kulaçladım Konteynırın dışına atıp kendimi Tekboyutlu kalabalığa karıştım
SİNAN ÖZDEMİR bdsm oh: belki de skopofilimde madonna’yı oynamalısın ha öyle yapmazsan milletin nefesine saldırıyorsun balkonuna göz dikiyorsun zekerinden göl damlıyor bizi boğacaksın/ erotik başlangıçlar için kardeş döşeği sosyalleşmek için komşu eşeği ikinci sıçramadan sonraki eşiği erection commander erection commander dıııızzzzzzzzzzzzzzzz tek çekimle aşansın/ (ağır posta paketini neyin nesi belirsiz telaşlı, sevinçli, salyalı açansın)/
şekerlenmeler, çöreklenmeler, festival… seni ne ştoplar hava yastığında big boobs hevâ/ belki de skopofilimde madonna’yı oynamalısın ha; aç milletin efendisidir. yağız atlar kişnesin meşin kırbaç şaklasın, onda bu elektrik sende lateks hayvan hadiii geyşa birazzz. yoksa milletin milletimin…
ELVİN EROĞLU
ALORE
Yedi büyümüş, genişçe bir bahçede küçük bir masanın etrafında oturuyoruz. Herkes bira içiyor, ben bira sevmem. Soda şişemi çakmağın arkasıyla açtırıyorum Z'ye. Köpük fışkırıyor. Elleri, Ellerim ıslanıyor. Elimle şişenin üzerindeki ıslaklığı aşağıdan yukarıya sıvazlayarak kurutuyorum. Dilimi şişenin ağzında gezdirip bir yudum içiyorum. T, Susadı, Bir yudum içmek istedi. İçti. Bir kaç damla şişenin etrafında dolanıyor. Bahçedeki küçük masaya koydum bitmiş şişeyi. O akşam, X, küçük masanın üzerindeki sigarasını, soda şişesini eliyle sağ yana sürüdükten sonra, aldı. Y, harmonica olarak kullandı şişeyi. Ve herkes seyretti o soda şişesini. Tropik Ormanı'nda Z ile bu soda şişesine ihtiyaç duyduk. Yıllar beri sönmemiş sik fenerleriyle, aramaya koyulduk. Yaşlı, genç binlerce ağacın arasından, nehirde, çırılçıplak iki kızıyla yıkanan bir baba gördük. Gökyüzünde yıldızlar, adını
tropik tavşanlardan duyduğum, Aloreler çizdiler. Alore: kafasının üstünde sik olan, çekik gözlü orman meleği. Soda şişesini aramaya Devam ettik. Tropik orman okyanusunun kaptanları bizi gemilerine, ormanın en kuytu derinliğine götürmek üzere, esir aldılar. Yıldızların en kutsalı Ay tanrıça bize kendinden bir parça verdi. Kustuk, İçimizden bir kahraman korsan gemisi çıktı. Bizi kaybolduğumuz cennete geri götürdüler. Cennet! Bizi Çoklu Samimi Aşklara Götürdü. Eli sürekli kafasında, bir adam, yeryüzümüzü, kafasını karıştıyor yaba elleriyle. Gerçek, yıkımdır! Hani burası cennetti? @stephanielove (missstephanielove) her şeyi geri sarıyor. Cennet! Soda şişesini büyük yabanıl otların arasında küçük masanın üstünde bulduk.
Elvin EroÄ&#x;lu
AHMET GÜNTAN
Ben İzmirli Ahmet, Okuyun bir zahmet.
Maykıl’ın hamam macerası. Taşaklar dolunca Beyin boşalır derler Hamama gittim ben de Hamama giren terler Kalmaz sosyal değerler Hamamda bir amca gördüm Dedim: Amca, sikin tabanca Dedi: Bu kaç? Dedim: İki Dedi: Bak, elle, bu tilki siki Maykıl’ı görünce hamam sarsıldı Amcaların hepsi bana bayıldı Bu toplumda Maykılları sikerler Beyaz teni yeşil gözü severler Dedim: Başım okşandığında yumuşarım Dedi: Kopartamadığım uzvu okşarım
Girdik bir kabine amcayla Ne biliyorsa fısıldadı sırayla Neler duydu bu fani kulaklar neler Hamamda kalmaz sosyal değerler Ne dediğini bilmez boşalırken erkekler: - Sen benimsin bundan sonra diyeni mi ararsın - Bu götü yalnız ben sikecem derler bakarsın - Yavrum, tam sikilmek için yaratılmışsın - Aldım erkekliğini, artık bende kalsın - Güzel ibnem benim, seni eve götürecem - Seni sırayla bütün mahalleye siktirecem - Amını sikiyorum yumuşağım benim - İşte amcan inletir böyle inim inim Taşaklar dolunca Beyin boşalır derler Bu toplumda Maykılları sikerler Beyaz teni yeşil gözü severler Millet sıraya girer Maykıl için yaslanıp duvarlara Tecrübeyle sabit, hiç güven olmuyor siz heterolara
LİMAN MEHMETCİHAT JAPON PORNOSU Japonlar japonlar minik kukulu japonlar Aşırı gergin kızlık zarları - easy to deflorateUçuşan etekler altında beyaz külotlar Metroda uyuyakalan kızın etek altı Beyaz çünkü ıslaklığı en iyi gösterir İpinden çektikçe yavaş yavaş sökülen Örgü elbiseler altında beyaz külotlar Bacağa süt denen yerin hemen üzerinde Asıl iplere asıl iplere Görünmez adam da olabilirsin Kızların soyunma odalarına dalabilirsin Japon kadınlar en güzel soyunan kadınlardır Külotları diz kapaklarına kadar sıyrılır Ya da zaman durdurma yeteneğin olur Sen hariç her şey donakalır Fırsat bu fırsattır
Hava durumunu ve haberleri Hepimiz merak ederiz Güneşli, yağmurlu ve ne olaylar olmuş Japonya'da bir televizyon varmış Sonunda sunucunun tüylü kukusu Ve meme uçlarından ve vajina şekillerinden Doğru kadını tanımaca oyunları Ve penaltılar. Tesadüfler. Seks eğitimleri. Gündelik yaşamın içinde Ütü masasında yemek masasında iniltiler Yanlışlıklar, anilikler, iyilikler Sperm bağışı çok büyük bir iyilik ama olmuyor, gelmiyor Japon hemşire imdada yetişiyor
FATMA NUR TÜRK
SATANİK PORNO
kim
Michelle Obama, II. Elizabeth, P
RENSES DİANA , Kate
Middleton ,Brigitte
Bardot, Madonna, Sandra Bullock, Jennifer Aniston, Beyonce,
Marilyn Monroe, Anna Kournikova, Venus ve Serena Williams,
Keira , Lauren
Knightley, Gwyneth Paltrow, A M K O Bacall, Hillary Clinton, Aaliyah, Whitney Houston, Jennifer Lopez, Shakira, T S , Halle Berry, Kristen Stewart, Jodie Foster, Sarah Jessica Parker, N P , Scarlett Johansson, Pink, Megan Fox, Jessica Alba, Eva Mendes, Cara Delevingne, Carrie Underwood, Jennifer Hudson, SHLEY VE
ARY ATE
LSEN
AYLOR
WİFT
ATALİE ORTMAN
Patti Smith , Tracy Chapman, AMAL CLOONEY, Amy Winehouse, Angelina Jolie, AUDREY HEPBURN , Melanie Slade, Mary Tyler Moore, Cher, Britney Spears, Katy Perry,
Nicole Kidman, Kylie Minogue, Eva Longoria, Kim Kardashian , Miley Cyrus, Evan Rachel Wood , Barbra Streisand, Jessica Simpson, Naomi Campell, Demi Moore, Sophia Loren,
Christina Aguilera,
Audrey Hepburn, GİSELE BÜNDCHEN, Paris Hilton, CHRİSTİE BRİNKLEY, Ines Rau, Angela Basset,
Mariah Carey, Celine Dion , Lady Gaga, Selma Blair, Lana Del Ray, Victoria Beckham ,
Mila Kunis, Pamela Anderson, Kathy Griffin, J M , Heather Locklear, L C , Alenna Masterson , Danai Gurira, ULİANNE
AUREN OHAN
Melissa McBride, Elle Macpherson, Rachel Hunter, LAURA DERN …
OORE
kiminle
George W. Bush, Leonardo DiCaprio, Johnny Depp , Bratt Pitt, Arnold Schwarzenegger,
Bill Clinton , Prens Charles, Kanye West, Robert Pattinson,
Kurt Cobain , Marlon Brando, Michael Jordan, Neil Armstrong,
Burt Reynolds, Danzel Washington, Will Smith, Justin Bieber, Joaquin Phoenix, Wayne Gretsky, Tobey Maguire, James Franco, Robin Williams, Alex Jones, James Dean , Alain Delon, Zach Braff, Christiano Ronaldo, David Beckham, Barack Justin Timbarlake,
Obama, John F. Kennedy, John Stamos, Matt Damon, Asthon Kutcher, Tom Cruise, Ben
Jared Leto, Gerard Butler, Taylor Lautner, Orlando Bloom, Frankie Muniz, Drake, Heath Ledger, Jake Gyllenhaal,
Affleck, Conan O’Brien, Zac Efron, Liam Hemsworth, Chris Pratt,
Conor McGregor, Quentin
Tarantino, John Waters, Stephen Colbert,
Nick Cannon, Jay Z, BRUNO MARS, Prince, Chris Brown, Freddy Mercury, Harry Styles,
, George Michael, Keith Urban, Enrique Iglesias, Kit Harington, John Bradley West, Norman Reedus, Prens Harry, Paul David Hewson (Bono), Lil Wayne, Paul McCartney, Bill Eminem
Gates, Clark Gable …
nerede
Hollywood’da
ne zaman
1900’lü yılların
BAŞINDAN
beri ???
ne yaptÄą
SEKS birbirleriyle birbirlerisiz birebir birden çok kişiyle sevgilileriyle sevgilisizliklileriyle kocalarıyla karılarıyla karı ve kocalarıyla tanıdıklarıyla tanımadıklarıyla istedikleriyle istemedikleriyle kendilerini isteyen kişilerle kendilerini istemeyen kişilerle güzellikle zorla kız çocuklarıyla erkek çocuklarıyla kız çocukları ve erkek çocuklarıyla birbirleriyle ve kız çocuklarıyla ve erkek çocuklarıyla
kim gördü
Ä°nternet
ne dedi
Hollywood 5 para etmez. Ünlüler 5 para etmez. Kadın sandıkların aslında erkek, erkek sandıkların da kadın, dedi. Neden böyle yani, dedim. Bunlar doğar doğmaz fucked up, dedi. Öz ailesi belki üvey ailesi ya da evlatlık olarak geldiği aile karar veriyor, onlar değiştirilmesini istiyor cinsiyetin. Kimisi bebeklikten itibaren kimisi de çok erken yaşlarda başlıyor değişim için gereken takviyeyi almaya. Ameliyatlar, sıkı diyetler, izolasyonlar, hormonlar, testesteronlar… Gelmiş geçmiş en büyük porno bu. İstersen izlemeye devam et, dedi.
BURAK FİDAN
Hande’nin Küçük Ağzı
Askere gitmeme birkaç ay vardı. Takip ettiğim facebook sayfalarından birinde flörtleşiyordum. Hande bu flörtlerden biriydi. Tam olarak nasıl başladı hatırlamıyorum. Çok hızlı bir geçişti. Her fırsatta küçük ağzını vurgulardı: “Her deliğimi sik ama en çok küçük ağzımı sik”. Siktim. Yazışarak. Her deliğini, en çok da küçük ağzını. Belki iki hafta, belki daha fazla. Maden mühendisiydi ya da bunun gibi bir şey. Bir ofiste çalışıyordu. Benim de ofis çalışmasına benzer bir işim vardı. Sabah bilgisayarın başına geçer geçmez başlıyordu sikiş. Mailleşiyorduk. Günde en az 30, belki 40 mail. Gece yarısına, bazen sabaha kadar. Bedenlerimiz hakkında nerdeyse hiç konuşmuyorduk. Benim neye benzediğim profilimde açık biçimde görünüyordu. Onun sadece yüzü vardı; güzel bir yüzü ve küçük ağzı. Bu da bana yetiyordu. Önemli olan hayal gücüydü. Hemen her rolü paylaşıyorduk. Uzun süren bu ilişki (iki hafta bu tarz bir ilişki için tahmin edersiniz uzun bir süredir) aramızda tuhaf bir duygusal bağ oluşturmuştu. Bunun uzatmalı bir fantezi olduğunu ikimiz de biliyorduk. Hikayelerimiz o kadar zıvanadan çıkmıştı ki, aramızda olan bitenin asla bir sevgililik ilişkisine dönüşemeyeceği açıktı. Bir çıkmaza girmiştik. Her seferinde yaratıcı bir fantezi, bir süre sonra yaratıcılığın rutinine dönüşüyordu. Artık porno yazışmalarımız absürtleşmişti: “Günaydın. Kalbim sikimde atıyor. Ağzını sikerken tamamlanmış gibi hissediyorum”. “İyi geceler sevgilim. Bugün götümü sikmeden önce uzun uzun yala. Şefkatine ihtiyacım var.”
Ya sikişecek ya da iletişimi tamamen kesecektik. Sikişmeyi seçtik. Hafta sonu için sözleştik. Sabah erkenden bana gelecek, Pazar gece yarısına kadar takılacaktık. Bu süre içinde (birkaç gün) mailleri kesme, arzuyu biriktirme kararı aldık. Sadece geceleri yatmadan önce telefonlaşıyor, çok kısa süreli, dirty talk yapıyorduk.
Mart ayıydı. Havalar hâlâ soğuktu. Cuma akşamı evi tertemiz yaptım. Yatak çarşaflarını değiştirdim. Kullanmadığım şömine için odun aldım. Mutfak masasına iki gün sürecek bir ziyafet hazırladım. Günün her saati için, her türlü ışığı, kokuyu organize ettim. Evin dekorunu, sikiş manzaralarımıza göre yeniden kurdum. İki gün sürecek günahkar hafta sonu için her şey hazırdı.
Hande’nin telefonuyla uyandım. Büyük Çekmece’den geliyordu. Taksiye binmişti. Şömineyi yakıp banyomu yaptım. Galata Kulesi’ne geldiğinde beni arayacaktı. Aradı. Gidip almaya cesaret edemedim. Kuleyle evim arasındaki o 5 dakikalık mesafede olası bir gerginlikten korktum. Böylesi daha risksizdi. İçeri girer girmez, kahvaltıdan önce sevişmeye başlayacağımızdan emindim. Telefonda evin çok yakın olduğunu söyleyip onu yönlendirmeye başladım. Evim, 5. kattaydı ve asansör yoktu. Apartman kapısının sesini duyduğumda telefonu kapatıp, kapıda beklemeye başladım.
Takk. Takk. Takk. Topukluların sesi. Ama olağan değil. Takk’lar merdiven boşluğunda yankılanıyordu. Topuklu seslerini bu apartmanda tanırım, hiç normal değil. Henüz ne olduğunu anlayamadan merdivenlerin son dönerinde onu gördüm. Gölgesi karşı duvarı boylu boyunca kaplamıştı. Gözbebeklerim istemsizce açılmıştı. Hemen kapının arkasına geçtim. Kapıyı kapayamadım. Bir şey yapmalıydım ama ne, kestiremiyordum. Kapının arkasında bir dev vardı. Derken içeri girdi. Ben kısa boylu biriyim. Hande’yle karşı karşıya geldik. Daha doğrusu, karşı aşağıya. O karşımdaydı ama ben onun aşağısında, göğüsleri hizasındaydım. Daha önce hiç bu kadar iri bir kadın görmemiştim. Kilosunu tahmin etmek olanaksızdı. İçimden korku, utanç, sefillik duygularıyla karışık bir kahkaha atmak geldi, atamadım. Yüzüne bakamıyordum. Bakmak istiyordum ama bakamıyordum çünkü yüzüne bakmaya çalıştığımda bir cüce olduğum ortaya çıkacaktı. Samson ve Golyat gibiydik. Ben kafamla göğüsleri arasındaki orantısal benzerliği izlerken belki şimdi o gülüyordur diye geçiriyordum içimden. Hayır gülmüyordu, o birkaç saniye içinde bana sımsıkı sarılıp kafamı göğüslerinin arasına sokup sağa sola çevirmeye başladı. Vanilyalı bir krem kokuyordu. Beni sarıp sarmalayınca yumaşacık bir boşluğun içinde kayboldum. O mu büyük ben mi küçüktüm, şüpheye düşer gibiydim. Bulunduğumuz yerden
iki günlük ziyafet masası görünüyordu. “Harika bir masa hazırlamışsın, açlıktan ölüyorum, hadi gel” dedi. Ne olduğunu hâlâ anlamıyordum. Masaya geçtik. Şimdi yüzünü görebiliyordum. Hiç olmazsa sandalyeye oturduğumuzda aynı görüş alanı içindeydik. İştahla ekmeğine bal kaymak sürüyor, bi yandan da sanki cüce olan o, dev olan benmişim gibi azgın azgın beni kesiyordu. Çok güzel bir yüzü vardı. Zayıf olsaydı çok çekici bir kadın olacağını biliyordu. Çok rahattı. Bu rahatlık benim durumumda biri için oldukça absürttü. Büyük bir kahkahaya ihtiyacım vardı. Ama gerekli psikolojik gücü içimde bulamıyordum. Büyük bir kahkaha, her şeyi normalleştirebilir, hatta erotikleştirebilirdi bile. Masadan kalktım. Pencereye doğru ilerledim, karşımda yarımada vardı. Kitlenmiş beynimi açmak için bir telkin yolu arıyordum. Ama arkamdaki kadın, bu yarımadadan bile büyüktü. Birazdan masadan kalktı. Arkama geçti. Kollarını omuzlarımdan aşağı sarkıttı. Bu halde, hiç eğilmeden sikimi avuçlayabiliyordu. İstese, beni taşaklarımdan tutup rahatlıkla taşıyabilirdi. Beni saran bedenin bu gücü içinde kadınsı bir kaybolmuşluk hissediyordum. İstese beni orada hemen sikebilirdi. Ensemden yalamaya başlamıştı. Dili iri bir sik gibiydi. Hızlıca kollarının arasından sıvıştım. O birkaç saniyelik an içinde, Hande’yle iki hafta süren ilişkimiz çakımlar halinde beynimde patladı. En çok da, “Küçük ağzımı sik, küçük ağzımı sik”. Bedensel bir iğreti girdabına girmiştim. Başka bedenlerde olmalıydık. Bana göre, sanki Tanrı karşılıklı iki arzuya haksızlık etmiş, biz de isyan için gerçekleştirebileceğimiz en iyi günahı paylaşıyorduk. İkimizi yatakta hayal etmeye çalışıyor, iki hilkat garibesi görüyordum. Oysa Hande’de, birbiri için yaratıldığına inanan iki bedenin arzusu vardı. Onu asla kırmak istemiyordum. Günlerdir yazışarak siktiğim kızı, benim beş mislim diye geri gönderemezdim. “Hadi yatağa gidelim” dedim. Derken, yapabileceğim en iyi sexi biliyordum. Gerçekten küçük bir ağzı vardı. İçimden geçenleri duymuş gibi “sikine bal döküp yalamak istiyorum, sen geç, geliyorum” dedi. Bal mı? Krema değil, bal. Yatağa uzandım. Bal kavanozuyla içeri girdi. Başka bir evrende, başka bir türle ilişkiye girmek için hazırlanmış bir deneyin içindeydim. Yatağa oturarak uzanmıştım. Kavanozun yarısına yakın balı sikimden aşağı döktü. Taşaklarıma, göt deliğime kadar balın içindeydim. Yalamaya başladı. Ballı tükürüklü karışım ağzını sikimde hissetmeme engel oluyor ereksiyonum güçleşiyordu. Sadece sikimi değil, sikimle birlikte taşaklarım da ağzının içindeydi. İçerde sikime, taşaklarıma, göt deliğime başka bir sik darbeler atıyordu. Artık bu galaktik sikiş sona ermeliydi. “Tamam” dedim, “Hadi domal”. Birkaç saniye sonra bu isteğimin saçmalığıyla
yüzleştim. Hande’nin içine doggy’deyken bırakın girmeyi ulaşamıyordum bile. Kalçalarından baldırlarına, oradan kasıklarına katman katman etler yayılıyordu. “Misyoner olalım” dedim. Penetrasyonu böylece gerçekleştirebildik. Az önceki et katmanları, kıtaların yer değiştirmesi gibi şimdi göbeğine, oradan yukarıya yürümüştü. Kendimi tamamen koy vermiştim. Hande’yi izliyordum. Dudaklarının arasından kamçı kadar uzun davetkar bir dil dışarıya çıkmıştı. Upuzun kollarıyla bedenimi kavradı. Şu halde, onun biraz iri bir dildosu gibiydim. İstese bedenimi içine alabilirdi. Çıkardığı sesler, yataktaki devinimiyle kıyıya vurmuş kızgın bir balinaya benziyordu. Göğüslerini tokatlamaya başlamıştım. “Durma sok” “Durma sok”. Balina fışkırıyordu. Onun kendi cinselliğine olan özgüveni orgazmı hangi yollarda arayacağımı bana öğretmişti. İlk kez, bir kadının suları içinde, belden aşağım sırılsıklam olmuştu, sularının ayak parmaklarımda süzülüşünü hissedebiliyordum.
Bir iki sikiş sonrası, öğle suları, yatakta film izleyip cips yemeye başladık. Çok eğleniyorduk. (Selam Hande!) Kocaman bir kediciğin pençeleri arasında oynadığı bir fare gibiydim. Kendimi yakın bir arkadaşımla ortak bir suç sonrası rahatlığında hissediyordum. Kafamdaki orgazmımın rahatlığıydı. Seni incitirim düşüncesinin tamamen ortadan kalktığı bir rahatlık. Sana çok ucuz bir yalan atabilecek kadar yakın hissettiren bir rahatlık. Sonradan çok pişman olacağım bir rahatlık. O an, orada sen değil de, başka hangi kadın olursa olsun, aynı yalanı söyleyebileceğim bir rahatlık.
“Sana söyleyemedim, akşama çok önemli bir işim çıktı, bir saate çıkmam lazım”
İlk defa kaç kilo olduğunun bilincinde bir bakış fırlattı yüzüme.
“Yalan söylemene gerek yoktu!”
CENGİZ BULUT
Regal Pornosu
Buzdolabının buzluğunda bir fare var. Fare olup olmadığından emin değilim. Sadece bir kere bıçakla dürtme cesaretini gösterebildim ve grimsi tüylü yapıya girmeye başlayan bıçağı hızla çekip dolabın kapağını kapattım. Kapağı açıp uzaktan attığım bakışlar sonucu gördüğüm tek şey buzluğun köşesine tüneyip donup kalmış bir fare. Yanına yaklaşmaya cesaret edemiyorum. Günlerdir evden çıkmıyorum. Doğalgazcılar ortalığı kazdığından beri evi bok götürüyor. Yeni radyatörlerim ve bir yığın merkezi sistem artığı borumla bir evin içindeyim. Artık yapmam gereken bir inşaat temizliği ve bir adet kombim var. Buzluğumda da bir adet fare. Onun oraya nasıl girebileceğini düşünüp duruyorum. Aklıma mantıklı bir açıklama gelmiyor. Tekrar tekrar baktım. Her seferinde kapağı açıp uzaklaştım. Donmuş bir farenin üzerime atlayamayacağı mesafelerden kaçamak bakışlar attım. Orada duruyor, tünemiş, bir yere gittiği yok. Nilgün’e yeşil ışık yaksam tüm bu dertlerimde yanımda olurdu. Ne diye somurtmuştum ki kıza zaten. Hamle yapmam için elinden gelen her şeyi yapmıştı işte. Bu konularda kendimle yüzleşmem gerekiyor. Bu pisliğin içinde yapacak daha iyi bir işim yok zaten. Televizyon karşısında uyuklarken Nilgün’ü bu denli arzulamama rağmen neden hamle yapamayıp karşısında lafı gevelediğimle ilgili kendime karşı acımasız olabilirim. İşte hayal ettiğim yaşam. Doğalgazcılara fare konusunu açıp açmamayı çok düşündüm. Kel ve göbekli makine mühendisi bankoya yerleştirdiği göbeğini sabitleyip tüm boru hattını videoya alırken bu konuyu açıp açmamakta kararsızdım. “Buzluğumda bir fare olduğundan şüpheleniyorum ve onun tam olarak ne olduğunu anlamadığım için bakmaya cesaret edemiyorum” diyemedim. Mühendis tüm boru hattını videoya aldıktan sonra gerekli imzayı attı ve artık kombiyi kullanabileceğimi söyledi. Sonra da çekip gittiler. Mühendisliğin kolay olduğunu düşündüm.
Doğalgazcılar çalışırken aptal buzdolabını kaydırmışlardı ve şimdi salonla birleşik mutfağın salona yakın kısmına doğru sanki her an yanıma gelmek istermiş gibi duruyordu. Hemen arkasına yerleştirdikleri kombi yüzünden ona yeni bir yer bulmak zorundaydım ama bunu düşünecek durumda değildim. Öylece duruyordu işte. Ben televizyon izleyip uyuklarken aptal aptal bana bakıyor, kapağını açıp içeriye saçma sapan bakışlar atmam için aklımı çeliyordu. Bunu yapmayacaktım. Ne diye Nilgün’e pas vermemiştim ki zaten. Bir de böbürlenmiştim bak kız benden nasıl hoşlandı ama diye. Ben pas vermedim. Pas veremedim. Nilgün mükemmeldi. Mükemmelin benden hoşlanmasına şaşırmaktan vazgeçmiyordum. Hep aynı şey oluyordu. Bu konuda kendimi kandırmamın anlamı yoktu artık. Nilgün burada değildi, bok götüren evim ve fare korkumda bana yardımcı olacak tek bir insan yoktu. Bana gelmek istediğini söylediği an bahane bulup kaçmamı ise korkudan başka bir yere koyamıyordum. Ne diye korkmuştum ki? Ekranda dönen komik görüntü düşüncelerimi dağıttı. Sorumun cevabından daha eğlenceli bir şey, klasik İffet’in dizi versiyonu. Hem de o sembolik sahne. Bingo! Cemil, yağan yağmurda üşümesin diye İffet’e hırkasını uzatıyor. Çirkin amacı gereği hırkayı camdan dışarı çok da çıkmayacak bir seviyede tutuyor. İffet düşmanı Cemil’in planı saat gibi işliyor. Bir hırkanın sağanak yağmurda işleri daha beter hale getireceğini düşünemeyen İffet tuzağa düşüyor. Orijinal filmde olmayan yağmur atmosferi müthiş bir mantık hatasına sebep oluyor. Eminim Müjde Ar yağmur esnasında uzatılan ince hırkanın anlamsızlığı fark ederdi. Çalan zil sesine uyanıyorum. Televizyon hâlâ açık. Tekrar filmlerinden biri dönüyor. Saat çok geç olamaz. Birkaç saat sızmış olmalıyım. Kapı deliğinden baktığımda gördüğüm şeye inanamıyorum. Korkum kapımın önünde bekliyor. Birden çevreme bakınıyorum. Evin rezil hâli karşısında donakalıyorum. Kapı deliğinden baktığımı görüp görmediğini düşünüyorum. Muhtemelen gördü. Üstelik televizyonun sesi dışarı gidiyor olsa gerek. Teslim olup kapıyı açıyorum. Nilgün evin hâli karşısında şaşkınlığını gizleyemiyor. Durumu açıklamaya çalışıyorum. Doğalgazcılardan, epeydir kafamın pek yerinde olmadığından
bahsediyorum. “Bilge bahsetmişti,” diyor Nilgün, “adresini de ondan aldım, burası çok soğuk.” Hemen kombiyi açıyorum. Mühendis onaylı kombim içerisine hava alıp ateşlemeyi gerçekleştiriyor. Birazdan ısınır diyorum. Elindeki poşete kayıyor gözüm. “Ah,” diyor, “bunları dolaba koyalım, ama sıcaklar baya, buzluğa koysak daha iyi olacak.” Önüne atlayacak gibi oluyorum, “aşağıya koyuver,” diyorum, “aşağısı da iyi soğutuyor.” Gülüyor Nilgün, öyle bir gülüşü var ki, eriyorum ben de. “Ne bu telaş,” diyor, “ceset mi saklıyorsun buzlukta?” “Evet saklıyorum, bir fare cesedi saklıyorum ve bakmaya cesaret edemiyorum” diyorum bir çırpıda. Bu sefer kahkaha atıyor. Birden duruyor kahkahası. Gözlerini dikiyor üzerime. Onun kadar güçlü bakamıyorum gözlerine. “Garip birisin,” diyor, “görelim bakalım şu ölü fareyi.” Buzdolabına hamle yapıp kapağı açıyor. Elindeki şişeleri yerleştirmek yerine buzluğu incelemeye başlıyor. “Gerçekten de bir şey var burada,” diyor. Açıklama yapma gereği hissetmiyorum. Bunun yerine kusursuz bacaklarını izliyorum. Deri ceketinin altına giydiği kot eteği soğuğa savaş açmış vaziyette ve ince bileklerinden itibaren bacaklarının zirveye doğru yükseldiği o kusursuz kalınlaşma açısı karşısında büyüleniyorum. O açıyı baştan sona fethetmek istiyorum. O açının üzerinde zirve tırmanışı yapıp Everest’e çıkan ilk insanların dahi hissedemeyeceği coşkuyu hissetmek istiyorum. Buzdolabı kapağı açarken bacaklarını nasıl bu denli iyi konumlandırdığını merak ediyorum. Nilgün aklımı başımdan alıyor. Elimi kapağa uzatıp kafasının üzerine sertçe kapatıyorum. “Ne yapıyorsun!” diye bağırıyor. Çığlığı buzluğun içinde yankılanıyor.
Kapağı biraz gevşetip bir ayağımla bacaklarını ayırmaya çalışıyorum. Bu işleri daha zor kılıyor. Dengemi kaybetmemek için vücut ağırlığımı kapağın üzerine verip sağ ayağımla bacaklarını ayırıyorum. Nilgün kendini salıyor. Direnmiyor. Hatta beceriksizliğim karşısında korkacak bir şey olmadığını vurgularcasına domalıyor. Şimdi karşımda domalmış vaziyette yarı insan yarı buzdolabı bir Everest var. Kapağı çok daha sert ittiriyorum. Kafamın içinde çocukken okuduğum ilk porno dergisinden bir cümle yankılanıyor. Şu ana kadar ki hiçbir sevişmemde aklıma gelmeyen bu cümle çocukluğumdan fırlayıp havada asılı kalıyor. Sanki cümlenin okuduğum ilk andan itibaren zihnimdeki esaretinden kurtulması gerekiyor ve Nilgün’ün içine girerek cümleyi azat ediyorum. “Ve bacaklarının arasındaki zevk kutusuna sikini yerleştirdi.” Nilgün inliyor. İnlemesi buzluğun içinden tatlı bir tını olarak yankılanıyor. Beceriksizce gidip geliyorum. Kapağa uyguladığım her sert baskıda zevk çığlıkları atıyor Nilgün. O zevkten kendinden geçtikte hızlanıyorum. Bir elimle kapağa baskı uygularken diğer elimle sol kalçasını tokatlamaya başlıyorum. Sanki kıpkırmızı olmuş kalçaları bir kora dönüşüyor ve kalçalarından aldığı alevle ısınan başı buzluğu eritiyor. Buzluktan sular damlamaya başlıyor. Aniden sertçe giren Rammstein dikkatimi dağıtıyor. Aptal bilgisayar. Kendi kendine açtığı müziğin atmosfere uyumu karşısında duyduğum korku dikkatimi dağıtsa da sol kalçaya bir tokat daha atıp kendimi toparlıyorum. Artık korkuya yer yok. Rammstein’ın sert ritimleriyle birlikte buzluktan damlayan suların şiddeti artıyor. Nilgün’ün yankılanan çığlıkları neredeyse tüm apartmanı ayağa kaldırıyor. Sert bir tokat sonrasında şiddetli bir patlama duyuyorum. Buzdolabının kompresörü havaya uçuyor ve ızgaralarından kıvılcım çıkıyor. Rammstein “du hast mich” diye bağırırken bir patlama daha duyuyorum. Son olarak Nilgün’den koptuğumu ve kopan kolumun havada asılı cümleye doğru fırladığını görüyorum. Ter içinde uyanıyorum. Doğalgaz patlamasıyla biten rüyamın şokundan sıyrılmaya çalışırken erekte olmuş taş gibi sikime baskı uygulayan idrarı tutmaya çalışıyorum. Gündüz olmak üzere. Hava yavaştan aydınlanıyor. Damağım kurumuş halde ışığa uzanıyorum. Yanmıyor. Elektrikler kesilmiş olsa gerek. Buzdolabının sesi çıkmıyor. Altında bir miktar su birikintisi görüyorum. Gömülü olduğum kanepeden kalkıp su birikintisine doğru yürüyorum. Üst kapağı izliyorum bir süre. Magnet yok, Regal yazıyor. Sol tarafından asılıp açıyorum. Bir
miktar su boşalıyor ayağıma. Daldırıyorum elimi içeri. İlk önce bir poşet dokusu hissediyorum. Tamamını kavrayıp çekiyorum dışarı. Kahkahayı salıveriyorum. Annem bana hayatının şakasını yapmış gibi görünüyor. Çözünmeye başlamış kıyma avucumun içinde o kadar korkutucu görünmüyor.
NOTLAR. 1) Beyazıt öztürkmüş Adı bahtiyar Suçu sevgililerinin üstüne işemekmiş Öğrendiğim kadar 2) Murat başaranmış Adı bahtiyar Ensest sevgili yapmış Öğrendiğim kadar 3) Gülben ergenmiş Adı bahtiyar Erhana boynuz takmış Öğrendiğim kadar 4) Elif şafakmış Adı bahtiyar Biseksüelim ben demiş Öğrendiğim kadar 5) Kerimcan durmazmış Adı bahtiyar Aslında top değilmiş Öğrendiğim kadar
#belirtilenler dışındaki metinler Mehmet davut özdal’a aittir.