Anime İnceleme Dergisi Sayı 5

Page 1


ANİME İNCELEME SAYI 5 - ŞUBAT

Hazırlayan Rafet Kaan Moral

Kapak Tasarımı Kerim Moral

İçindekiler Anime Serilerinde Süregelen Karakteristik Evreler Goku vs Saitama Animelerde Anti Kahramanlar Brandon Heat Kimdir?

Yazarlar Ali Can Öztürk Berkay Oruç Kerim Moral Rafet Kaan Moral

www.anime-inceleme.com kaanmoral@gmail.com

Ahmet Ziya Sekendiz Olca Karasoy Rafet Kaan Moral


ANİME İNCELEME SAYI 5 - ŞUBAT

Rafet Kaan Moral

Kerim Moral

Bir ay daha geldi geçti, derginin yen sayısının vakti geldi ama ortada hala kar yok :) Hatta bu satırları yazarken balkonun kapısını dahi açtım. Şimdi kardan neden mi bahsediyorum? Ben havaya bakıp bir yandan kar özlemi çekerken bir yandan da bu ay ne yazsak diye düşündüm. Soğuklarda içimizi ısıtacak bir yazı hazırlayalım diye düşündüm de, hangi soğuklar? Sonra sürekli eskiden izlediğim anime serilerinin yenilenmiş halleri karşıma çıkınca eskilerden bir şey hakkında yazayım dedim. Çıkış noktası karakterler olunca oradan devam etmeye karar verdik ve animelerde karakterler ağırlıklı, yine her zamanki gibi ufak ama sevimli bir sayı oluşturduk:) Kaan


Son yıllarda pek de özgün olmayı beceremeyen anime sektörüne geçmiş zamanda da birçok farklı platformdan çeşitli eleştiriler gönderilse dahi bu durağanlığı kabul eden ve özümseyen kitlenin büyüklüğü, değişimi yavaşlatmaya yetti. Kesin yargılar eşliğinde bir genelleme yapacak olursak sınırları biraz daha küçültüp shounen animeleri gözlemlemek, daha doğru bir sonuca ulaşmak ve özgün içerikler barındıran yapı taşlara sahip yapımları çemberin dışında tutmak için yeterli bir önlem olacaktır. Bu yazıda siz değerli okuyuculara da kazandırmak istediğim farkındalık, kaçınılmaz ve istemsiz bir şekilde unutturulan özgünlük kavramının önemi ve özünde alt kültüre ait olan öğeleri popüler kültüre kazandırma çabasını doğru veya yanlış olarak yargılayabilmek. Her ne kadar parçalara bölüp konuşulması gereken birçok etken olsa da bu yazımda, çoğunlukla bu tür animelerde görülen ve yapıma, sıradanlık gibi negatif bir özellik kazandıran temel unsurlardan birini, başkahramanları inceleyeceğim

Karakteristik değişimin yoğun olarak fark edildiği başkahramanlar, çoğu zaman izleyicinin en sık etkileşime gireceği karakter olma niteliğine sahip olduğundan kişinin izlemekte olduğu yapım adına hissedeceği anlık beğeni için de kritik önem taşımaktadır. Bu nedenle yeri doldurulamaz olan bu karakterlerin, karakter olmaktan çıkıp tip haline gelmesinin ardındaki karakter gelişimi asıl olarak kısımlara ayrılması gereken etmendir. Yazının devamında bu ayrımın sürecini maddesel olarak işleyeceğim. İzleyeceğimiz ilk bölümlerde işlenen tanıtım evresinde, izleyicinin beklentilerine karşılık verme şansına sahip olabilecek ilk sahnelere öncülük edecek karakterlerin, izleyicide oluşturacağı izlenimler esas alınır, alınacak olası risklerin sonuçları genellikle bu şekilde tespit edilir. Yan karakterlerin de arka planda kalmaması adına, ön plana çıkarılacak başkahraman için belirlenmiş değişimin sindirilebilir boyutta ilerlemesi önemlidir. Başkahramanda zamana bağlı olarak farkına varılacak ilk gelişim, bağımsız değişken kabul edeceğimiz senaryonun gidişatına göre değişebilse de parada gözü olmayan (!) yapımcılar, genellikle mümkün olan en kısa sürede izleyiciyi şaşırtmayı amaçlar. Bunu nedeni ise animenin başından itibaren her yönüyle güçsüz bir karakterin kısa bir zamanın ardından daha fazla ilgi çekmeyeceği gerçeğidir. Senaryoya bağlı olan karakterlerde bozulma başlar.

3


Bahsi geçen bozulmayı kapsayan ara evre, izleyici topluluğu ayıran bölümdür de aynı zamanda. Yüzeysel bir bakış sonucunda şüphesiz, maceranın bolca yaşanacağı gözlense de vaat ettiği nevi ve gerçek amacı saf aksiyon olmayan günümüz shounen animelerde sıklıkla değişken bir eksiklik fark edilebilir. Öncülüğü karakterlerin gerçeklikten uzak değişimleri olarak düşünmemizin sonucunda başkahramanlar, bu genel eksikliğin en önemli zinciri haline gelmektedir.

Final evresi, bolca atraksiyonun yaşandığı geçmiş zamanın aksine, hazırlanan bütün kurgunun sonuca ulaştırılması için son şans olmasının yanı sıra en yüksek beklentiyi yaşatan bölümleri kapsadığından da oldukça belirgin bir öneme sahiptir. Yapım içerisinde bu derece hassas bir yer edinmiş olan final evresinde kurulan bütün maceranın sona ermesi için gereken altyapı yardımıyla hazırlanan bitimin içeriğinde bulunacak ekstra bir sahne dahi, izleyici nazarında yapılacak bütünü kapsayan bir değerlendirmede fark arz edecektir. Karakter gelişimlerinin yoğun olarak yaşandığı ara evreden sonra, tamamlanmış bir profile sahip başkahramanı hikaye doğrultusunda daha kolay yönlendirme ayrıcalığı, yapımcıların seriyi istekleri doğrultusunda bitirmesine olanak sağlar

Tanıtım evresinin bitiminden itibaren ivme kazanarak durmaksızın güçlenen başkahraman için bir sınır belirleme gereksinimi oluşursa duraksama yoluna gidilir ve final için gerekli zemin hazırlanır. Genellikle daha büyük bir kitleye hitap etmek adına potansiyeli olan yan karakterler için de kısa süreli ama etkili sekanslar yaratılır ve bu doğrultuda yöntemler izlenir. Bu süreç içerisinde yaşanan olaylar, başkahramanın etrafında dönmeye devam eder. Hikayenin bitirilmesi için hazırlanan zeminin harcadığı malzeme ile biten kozlar, ara evrenin başarılı bir şekilde sona erdiğini fark ettiren en belirgin fenomendir. Söz konusu yapım, sona yaklaşır.

Giriş, gelişme ve sonuç olarak da düşünülebilecek bu evrelerin başarıyla işlenmesinin ardından ortaya çıkacak elde, genellikle yapımcılar tarafından öngörüldüğü gibi bir izleyici kitlesine ulaşmasının ardından tanınmaya başlanır. Anime, popüler hale gelir. Berkay Oruç

4


Özellikle Dragon Ball Z’nin başlangıcından beri Goku, anime dünyasında güç için bir maksimum nokta, ulaşılacak son hedef haline gelmişti. Serinin başında bile Goku’nun diğer Saiyan’lar ile henüz tanışmadan bile “Yok artık, daha ne kadar güçlü olabilir ki? Gezegen mi yok edecek?” şeklinde tepkiler verebiliyorduk, şu anki gelebileceği noktayı çoğumuz hayal dahi edememişti. Günümüze kadar Goku’nun anime dünyasında tahtına göz dikebilecek olan yoktu. 2015 yılında Saitama isimli esprili, karizmatik (?) ve kel (!) bir karakterle tanıştık. Saitama’nın hayali sıradan bir beyaz yakalı olmaktan çıkıp kötülüğün karşısında “Heyt!” diyebilen bir süper kahraman olmaktır ve bu hayalini –tam olarak nasıl bilmesek de- gerçekleştirmiştir. Henüz bir rakibi yoktur, düşmanları için tek yumruk yeterlidir, sol yumruğuyla tanışmamışlardır bile. Öyleyse gelin, anime ve manga dünyasının bu iki devini çeşitli özellikleri ile kıyaslayalım. Güç ve Dayanıklılık 1983 Dragon Ball serisinden günümüzdeki Dragon Ball Super’e kadar Goku her zaman –en azından fiziksel olarak- bir gelişme göstermiştir. Kendinden daha güçlüleri ile karşılaşmış, yılmamış, çalışmış, ter dökmüş ve çoğu zaman dişe diş bir şekilde her rakibinin üstesinden gelmiştir. Bize yenilebileceği hissini yaşatmıştır, bazen yenilmiştir de. Saitama’ya bakacak olursak hiçbir zaman “Acaba yenilecek mi?” diye düşünmedik. Her rakibi kelimenin anlamıyla tek yumrukta nakavt oldu. Eğer One Punch Man’in sonunda son rakip olarak Goku gelseydi ben inanıyorum ki çoğumuz “Bu da tekte gider.” Diye düşünürdük. Goku: 0 – Saitama: 1

Müttefikler Saitama, farklı yetenek ve seviyelere sahip Kahramanlar Birliğine üye ama ne zamandan beri bu kişiler Saitama’yı destekleyen insanlar oldu? Saitama’yı bu insanlarla birlikte kombine bir şekilde dövüşürken hayal edebiliyor muyuz? Pek değil, çünkü hiçbiri Saitama’nın güç seviyesine yaklaşamıyor. Saitama bu yönden her zaman yalnız kurt olarak kaldı. Öteki yandan Goku her zaman arkadaşları tarafından destek gördü ve bazısı bazı yönlerde ondan iyiydi. Örneğin Piccolo her zaman bir stratejist olarak Goku’dan daha zeki oldu, ona ve oğluna öğütler verdi. Goku: 1 - Saitama: 1

5


Teknikler ve Yetenekler Sıradan Yumruk! Of, Ciddi Yumruk! Eee… sonra? Saitama her ne kadar fiziksel olarak aşırı güçlü olsa da dövüş sanatları konusunda biraz sıkıntı çekiyor gibi. Öte yandan Goku her zaman öğrene öğrene kendini geliştirmiştir; Genki Dama (Ruh Topu), Kamehameha, Dragon Fist (Ejder Yumruğu) gibi teknikleriyle bize her zaman bir dövüş şovu yaşatmıştır. Goku: 2- Saitama: 1 Azim “Bunu yendim, bunu da yendim, bunu zaten yenmiştim…”. Saitama süper gücüne sahip olmadan önce kararlıydı, küçük bir çocuk için dahi canavarların önüne atlayabilen biriydi. Ama aşırı güçlü olduktan sonra hayat sıkıcı bir hal almaya başladı. Öyle ki rakiplerinin hemen yenilmesine üzüldü. Doğal olarak bu durum onu bir rahatlık haline soktu. Yenilmez olduğunu biliyordu. Goku her zaman daha güçlü olma arzusuyla yanıp tutuştu. Dünya’yı kurtarmak için elinden geleni yaptı, öldü öldü dirildi. Bazen bunun için bencil bile oldu, Vegeta’yı öldürmek yerine sırf dişe diş bir daha dövüşebilmek için yaşamasına izin verdi. Başka dayak yerken gülebilen kaç kişi tanıyoruz? Ama dayak yediği her sırada “Bir gün ben de bu kadar güçlü olacağım.” Düşüncesi yattığını da biliyoruz. Goku: 3 – Saitama: 1 Hayatımızdaki Yerleri Goku neredeyse hepimizin küçüklüğünden beri illa bir yerde gördüğümüz, serisini izlediysek hayranı olduğumuz biridir. Dışarı çıkarsa belki bir ilkokul çocuğunun çantasında, belki muhabbet eden iki kişinin ağzında dahi görüp duymamız mümkündür. Eskiden televizyonlarımızda yer edinmiştir. Her kıtada ismi geçer, tanınır. Birçok dile çevrilmiştir, sürülerce oyunu, anime filmleri ve bir de unutmak istediğimiz Hollywood filmi bulunur. Başka bir ülkeye gidildiğinde muhabbet açma konusu bile olabilir. Saitama ise henüz hayatımıza yeni girdi, anime serisi ise kült bir hale gelmek için henüz çok kısa. Uzun olsa dahi Dragon Ball kadar hayatımızda yer alabilir mi, tartışılır. Henüz o kadar büyük bir evrene ve karakter çeşitliliğine sahip değil, gelecek ne gösterir belli olmaz ama şu an için sonuç belli. Goku: 4 – Saitama: 1 Kerim Moral

6


Kahramanları hepimiz severiz. Kendimizi onların yerine koyar, onlar olduğumuzu hayal ederiz. Bir de tamamen beyaz olmayan; kimi zaman kanunları dahi çiğneyen “vigilante” olarak adlandırılan kahramanlar vardır. Lakin bu yazının konusu bunların ikisi de değil. Bu yazının kahramanları anti kahramanlar dediğimiz, bazen arada iyiler de kaynasa da kötülere karşı kötülük kullanarak hareket eden karakterler. Onlar kötü adam değildir fakat iyi olmak gibi bir dertleri de yoktur. Onlar genelde karizmatiktir, dünya yanıyor denildiğinde “mars da yansın!” diyen tiplerdir. Bu anti kahramanlara örnek çok fakat ilk listemizde şimdilik sadece dört tanesine yer verdik.

Black Lagoon-Revy 2006 yapımı Black Lagoon’un ana karakteri Revy, Roanapur'da doğup büyümüştür. Yetim olarak büyüyen Revy'nin sorunlu kişiliği daha küçük yaşlarda, sokaklarda başlamıştır. Özellikle bu sokaklarda yaşadığı hor görülme, darp ve cinsel tacizler onu hırsız ve katil olmaya iten ana etmenler olmuştur .İlk cinayetini küçük yaşlarda işleyen Revy silah becerilerine çok güvenir. Büyüdüğünde Black Lagoon adlı hırsızlık çetesinin üyesi olacağı daha o yaştan bellidir. Çok iyi silah kullandığı için ona "Two Hands" lakabı takılmıştır. Revy'i özetlemek gerekirse; çabuk sıkılan, paraya aşırı önem veren, diplomasiden anlamayan – anlamak da istemeyen, huysuz, hırslı ve her şeyin kaba kuvvetle çözülebileceğine inanan, deliliğin sınırında gezinen bir kadındır.

Akame ga Kill! - Akame 2014 senesinde yayınlanan ve seriye adını da veren Akame tek başına ormanda yaşamaya çalışırken, Night Raid'in başkanı Najenda tarafından bulunur ve imparatorluğa karşı bir suikastı grubun üyesi olarak eğitilir. Night Raid’te zorlu bir eğitim alan Akame'ye Murasame adlı kılıç verilir. İmparatorluk eşyası olan bu kılıç, açtığı tek kesik darbesiyle kesin bir ölüm getirebilen özel bir kılıçtır. Akame 164 cm boyunda sesiz, arkadaşlarına önem veren, her zaman aç olan soğuk kanlı bir katildir. Ciddiliğinden asla öndün vermez ve geçirdiği cehennemvari eğitim onu soğuk birisine dönüştürmüştür. Vücudundaki yara izleri de başından geçen eğitimlerin ve çıktığı görevlerin özeti niteliğindedir.

7


Death Note-Light Yagami 2006’da izlediğimiz Death Note’un ana karakteri Light Yagami, liseye giden sıradan bir öğrenci iken diğer dünyadan okulunun bahçesine düşen Death Note ile tüm hayatı değişir. Death Note'u bulan Yagami, Ryuk adlı ölüm meleği ile beraber kendince kötü insanları cezalandırıp ideal dünyayı kurmanın peşindedir. Fakat L lakaplı meşhur dedektifin en büyük düşmanı olacağından henüz haberdar değildir. En az Light Yagami kadar zeki olan L, Yagami’yi yakalamak için her şeyi yapmaya hazırdır. Light Yagami bu kadar insanı öldürmesi sonucu halk tarafından "KİRA" yani İngilizce Katil demek olan Killer adıyla çağrılmaya başlanır. Bu da iyice onu adaletin simgesi olduğu düşüncesini aşılamaya başlamıştır. Başka bir Death Note sahibi olan Amane Misa ile Light‘ın tanışması sonucu gücüne güç katılmış olur ve L ile rekabeti doruk noktasına ulaşıe. Yagami Light zeki, kızların arasında popüler olacak kadar yakışıklı ve bir o kadar kibirli bir lise öğrencisidir. Kendi doğruları onun için nihaidir ve rakibini alt etmek için her türlü kurnazlığı yapmaya hazır, düşmanına acımayan ve hatta onu yakınında tutan bir kişiliğe sahiptir.

Hellsing - Alucard Anime serisi 2001 yılında başlayan serinin ana karakteri Alucard, Integra Fairbrook Wingates Hellsing’in yönettiği Hellsing Teşkilatı adına çalışan bir vampirdir. Alucard'ın efsane vampir Drakula'ya dönüşme noktası Osmanlı ile olan bir savaşta gerçekleşmiştir. Yıllar sonra Hellsing organizasyonu Alucard'ı yakalayıp bir zindana zincirler. Integra çok zor bir durumda iken Alucard'ı kendi kanı ile besleyerek serbest bırakmış ve onu kendi hizmetçisi yapmıştır. Alucard ilerleyen zamanlarda kendine Seras Victoria adlı bir polis memurunu vampire dönüştürerek yanına almıştır. Bu, bilinen tek yardımcısıdır. Alucard'ın özelliklerine gelecek olursak; ölümsüz, yara almaz, hızlı iyileşen, insan üstü duyulara, hıza ve çevikliğe sahiptir. Şekil değiştirme, hipnoz, telepati, ışınlanma Alucard’ın başlıca üstün özellikleridir. Teşkilatın verdiği görevleri eksiksiz – sualsiz yerine getiren Alucard hedefine ulaşmak için masumlara kıymaktan da kaçınmaz. Ali Can Öztürk

8


Aslında ilk başta Berserk’ten Gutts hakkında bir şeyler yazmayı düşünüyordum. Sonra dedim ki bu aralar Berserk hakkında çok yazdım çizdim ve başka bir animenin karakteri üzerine yoğunlaşmaya karar verdim. Çok da fazla düşünmeden aklıma GunGrave ve Brandon Heat geldi. Madhouse tarafından 2003 aynı adlı PlayStation 2 oyunundan uyarlanan yirmi altı bölümlük anime serisi günümüzde belki pek fazla bilinmez ama benim çok sevdiğim bir seridir. İncelemesine on üzerinden on verdiğim anime, objektif olarak baktığımızda bu puanı hak etmiyor olabilir lakin karakter gelişimi, iki can dostun neydi – ne oldu teması üzerine gelişen olayları ben o kadar çok sevmiştim ki izlerken. Dolayısıyla bana göre GunGrave yapılmış en iyi animelerdendir. İlk oyunun, yani anime serisinin GunGrave Overdose adında bir de ikinci bir PlayStation 2 oyunu mevcut. Ve ben hala Overdose’un da animeye uyarlanmasını bekleyenlerdenim:) Anime serisine değindikten sonra dilerseniz sizlere serinin esas oğlanı, az sözlerin adamı Brandon Heat kimmiş, bir anlatayım. Her ne kadar sokaklarda büyümüş olsa da Brandon, sakin, nazik ve sevdiklerine bağlı, onlara kendisinden daha çok önem veren bir yapıya sahiptir. Gerektiğinde sevdiklerini tehlikeden uzaklaştırmak için kendisini dahi onlardan uzaklaştırmaktan çekinmez. Brandon Heat konuşmayı fazla sevmez. Başlıkta yazdığım gibi az sözlerin adamıdır. Sözlerinin yerine deyim yerindeyse yaptığı eylemlerin konuşmasına izin verir. Sessizliği ve Big Daddy ile aileye olan bağlılığı bir araya geldiğinde çevresinden bazıları ona garip gözlerle bakmaya başlamıştır. Brandon’un sistematik ve disiplinli bir şekilde vazifelerini soğukkanlılıkla yerine getirmesi ailenin önde gelenlerinden Bear Walken’ın da dikkatini çekmiş ve Brandon’dan “artık normal nedir bilmiyorum” karşılığını almıştır. Kimileri tarafından garip karşılansa da Big Daddy’ye olan bağlılığı ve görev sorumluluğu kendi ekibindeki astları tarafından daime hayranlıkla karşılanmıştır. Brandon’u ilk kez can dostu Harry McDowell ile beraber henüz on dokuz yaşında iken görüyoruz. Daha öncesinde yetimhanede büyüdüğünü öğrendiğimiz Brandon, Harry ile ilk kez burada tanışmıştır. Daha yetimhaneye yerleştiği ilk gün Harry’nin yaptığı bir haylazlığa bulaşan Brandon, Harry ile beraber yetimhane görevlisi tarafından dayak ile cezalandırılmıştır ve ikili bu aşamada dost olmuşlardır. Yetimhaneye neden geldiği veya annesi ile babası hakkında net söyleyebileceğimiz bir bilgi bulunmamakta. Tek bildiğimiz Brandon Heat ailesini kaybettiği için yetimhaneye gönderilmiştir. Brandon on dokuz yaşına geldiğinde ise kendisi, Harry, Jolice, Kenny ve Nathan adlı arkadaşlarından oluşan küçük bir sokak çetesinin üyesi olmuştur. Günün birinde, Çılgın Köpek Ladd adındaki bir suikastçı, Brandon’un sevdiği kız olan Maria’yı yetiştiren adam olan Jester Amcanın canına kast eder. Ne yazık ki yaşanan olaylar sonucu Jester Amca ile beraber Jolise, Kenny ve Nathan da hayatını kaybeder. Brandon ve Harry de az kalsın öldürülüyordu ki Bear Walken adındaki bir adam tarafından . 9


kurtarılırlar ve bu adam aynı zamanda Ladd’ı da öldürür. Jester Amca’nın cenazesinde Brandon, Harry ve Maria Big Daddy ile tanışır. Kendisi Millennion adlı mafya organizasyonun lideridir. Big Daddy, Maria’yı himayesi altına alır ve Brandon ile Harry de ölen arkadaşlarına doğru düzgün mezar yaptırabilmek umuduyla organizasyona katılır. Brandon ve Harry elbette organizasyonun en alt tabaka üyelerinden olurlar. Brandon’un işi organizasyona borcu olan kumarbazlardan tahsilat yapmaktır. Bu arada burada Ballabird Lee ve Bob Poundmax adında iki yeni arkadaş edinir. Günler ilerler ve bir gün Maria, Brandon’u Big Daddy ile tanıştırır. İlk kez cenazede gördüğü bu adamla Brandon nihayet resmi olarak tanışır. Bir başka gün Big Daddy bir balo düzenler ve burada bir suikastçı canına kast ederken araya Brandon girer Suikastçıyı öldürmeyi başaran Brandon bu esnada bir kurşun da kendisi yer. O günden sonra Big Daddy, Brandon’u “süpürücü” yani suikastçı ve koruma mertebesine yükseltir.

Aradan yıllar geçer ve hem Brandon hem de Harry, organizasyonun önemli birer üyesi haline gelir. Brandon cinayet de dahil olmak üzere birçok önemli organizasyon vakasında yer alır ve bunlardan birinde Bunji Kugashira ile tanışır. En az Brandon kadar yetenekli bir suikastçı olan Bunji’yi Brandon yumruk dövüşünde yenince Bunji organizasyona katılır ve Brandon’un sağ kolu olur. İlerleyen günlerde Brandon “True Grave” adını verdiği kendi takımını kurar ve Bunji ile beraber takımı yönetmeye başlar. Bir yandan ise her geçen günde biraz daha Maria’dan uzaklaşmaktadır. Çünkü Maria, ne Brandon’un ne de Harry’nin cinayet de dahil olmak üzere organizasyonun karanlık işlerini hallettiğini bilmemektedir. Maria’ya göre ikili organizasyon için çalışan iş adamlarıdır. Brandon ve Bunji, Millennion’a kafa tutmaya çalışan ama daha küçük bir organizasyon olan Lightning’in liderleri Blood War ve Cannon Vulcan’a karşı mücadele etmeye başlar.


Her ne kadar Lightning, Millennion ile eş değerde olmasa da Dr. Tokioka’nın yardımı ile “Seed” adlı projeyi gerçekleştirmeyi başarmış ve ilk “Orgmen” örneklerini yaratmışlardır. İnsan şeklindeki Orgmen’ler tabanca gibi küçük ateşli silahlara karşı dirençlidirler ve normal insanlardan kat ve kat güçlüdürler. Lakin ömürleri en fazla bir haftadır ve bu süreden sonra toza dönüşüp yok olmaktadırlar. Lightning’in liderleri Bear Walken ve Brandon tarafından ödürülür Seed örneklerini ele geçirirler. Yaşanan bu hadiseden sonra Brandon giderek karanlık bir yola saptığını fark eder ve kendi deyimiyle artık Maria’nın sesini dahi duyamaz olur. Aradan üç sene geçtikten sonra Brandon, Maria’ya nihayet aslında ne iş yaptığını anlatır. Brandon bir nevi Maria’ya veda eder ve onu tamamen Big Daddy’ye emanet eder. Bu aşamadan sonra Big Daddy, Maria’ya aşık olur ve çok geçmeden Mika adında çocukları olur. Eskisi gibi bir araya gelemeyen Brandon ve Harry buluşur ve son on yılda yaşananları uzun uzun yad eder. İkili eski arkadaşları Jolice, Kenny ve Nathan’ın bulunduğu mezarlığa gider lakin Harry’nin hal ve tavırlarından eski arkadaşlarını çoktan unuttuğu anlaşılır. Akabinde ikili organizasyonun bulunduğu binaya geri döner ve asansörde Harry, Brandon’a planını anlatır: Big Daddy’yi öldürmek ve organizasyonu Brandon ile beraber yönetmek. Brandon şok olup sinirlenir çünkü kendisi asla Big Daddy’ye ihanet etmeyi düşünmez. Harry’ye yumruk atıp kızgınlığından ona silahını çekse de hala can dostu gözüyle baktığını arkadaşını vuramaz. Lakin Harry aynı görüşte değildir ve Brandon’un sol gözüne dayadığı silahı ile eski dostuna ateş eder ve Brandon asansörün camından ölümüne doğru düşer. Brandon Heat’in ölümü hikayenin sonu değildir. Bir şeylerin ters gidebileceğini sezen Brandon, Harry ile görüşmeden bir süre önce orgmenleri oluşturan Seed projesinden sorumlu Dr. Tokioka’yı ziyaret eder. Brandon’un ondan bir isteği vardır: Eğer kendisi ölürse Seed işlemini üzerinde denemesini, yani kendisini yeniden canlandırmasını ister. Brandon’un amacı olası bir senaryoda Harry’nin organizasyonu olası bir kötü yola sokmasını engellemektir. Brandon öldüğünde doktor bedene sahiplenir lakin doktorun Brandon’u yeniden hayata döndürmeye çalışmasına pek niyeti yoktur. Ta ki on üç sene sonra, Harry orgmenleri kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya ve orgmenler kontrolden çıkana dek. Dr. Tokioka, Mika’nın yardımı ile Brandon’u hayata döndürmeye başarır. Lakin ölümden geri dönen kişi artık Brandon Heat olarak anılmayacaktır. Bu gelen kişinin adı Beyond the Grave olacaktır. Bob Poundmax, Balladbird Lee, eski ustası Bear Walken, sağ kolu Bunji ve sonrasında Harry McDowell, Beyond the Grave’in hedefi konumundadır. Brandon Heat’in ve GunGrave animesinn bir kısmının özeti bu şekildedir. İki dostun iki ezeli düşman oluşu, arada yaşanan hadiseler ve Brandon’un Beyond The Grave olma yolundaki serüveni izlediğim en iyi hikayelerdendir. Elbette hikaye burada sonra ermiyor. GunGrave Overdose adlı oyun beş sene sonrasını konu alıyor ve Beyond the Grave’in ikinci macerası burada başlıyor. Rafet Kaan Moral




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.