Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Yönetim Planı / Cukurova Delta Biosphere Reserve Management Plan

Page 1

ÇUKUROVA DELTASI BÝYOSFER REZERVÝ YÖNETÝM PLANI

Prof.Dr. Türker ALTAN Ar.Gör. Mustafa ARTAR Dr. Meryem ATÝK Dr. Gülay ÇETÝNKAYA

ADANA 2004


ÇUKUROVA DELTASI BÝYOSFER REZERVÝ YÖNETÝM PLANI Prof.Dr. Türker ALTAN Ar.Gör. Mustafa ARTAR Dr. Meryem ATÝK Dr. Gülay ÇETÝNKAYA

LIFE III. ÜLKELER PROÐRAMINCA DESTEKLENMÝÞTÝR


Altan, T., M. Artar, M.Atik, G. Çetinkaya, 2004. Çukurova Deltasý Biyosfer Rezervi Yönetim Planý. LIFE- Çukurova Deltasý Biyosfer Rezervi Planlama Projesi. Çukurova Üniversitesi Peyzaj Mimarlýðý Bölümü, 372 Sf., Adana

ISBN : 975-487-118-3 © LIFETCY99/TR-087 “ Çukurova Deltasý Biyosfer Rezervi Planlama Projesi” Aðustos, 2004 (1. Baský) Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlýðý Bölümü, - 01330 Balcalý/ Adana- Türkiye Tel : +90.322.338 65 45 Faks : +90.322.338 61 89 Http://www.cu.edu.tr/fakulteler/zf/pmb/projeler/

Tüm haklarý saklýdýr. Bu yayýnýn herhangi bir bölümü, yazarlarýn izni olmadan yeniden çoðaltýlamaz ve basýlamaz. Kaynak gösterilme koþulu ile eðitim materyali olarak kullanýlabilir. Prof. Dr. Türker Altan taltan@cu.edu.tr Ar. Gör. Mustafa Artar martar@cu.edu.tr Dr. Meryem Atik meryematik@akdeniz.edu.tr Dr. Gülay Çetinkaya gulay42@hotmail.com

Kapak Tasarým : M. Artar Baský : Çukurova Üniversitesi Basýmevi, Adana / Aðustos 2004


LIFE TCY 99/TR/087 Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlaması Projesi Proje Başlama Tarihi Proje Bitiş Tarihi Projenin Sahibi

: : :

01.01.2000 15.05.2004 06.03.2001 Tarihine değin Çukurova Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi 06.03.2001 Tarihinden sonra Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü

Kurum Yetkilisi

:

Prof. Dr. Hunay Evliya (06.03.2001 tarihine değin) Prof. Dr. Sevil Altan ( 06.03.2001 tarihinden sonra)

Proje Yürütücüsü Proje Koordinatörü

: :

Prof. Dr. Türker Altan Prof. Dr. Erdal Şekeroğlu ( 15.05.2003 tarihine değin) Yrd. Doç. Dr. Tuncay Kuleli (15.05.2003 tarihinden sonra) Ar. Gör. Mustafa Artar Dr. Meryem Atik, Su Ürünleri Müh. Eyyüp Yıldırım

Projeye Katılan Kurumlar

:

Adana Valiliği Çukurova Üniversitesi Rektörlüğü Araştırma Fonu Çevre ve Orman Bakanlığı-Doğa ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü Adana Güçbirliği Vakfı Çevreyi ve Tüketiciyi Koruma Derneği (ÇETKO)

Teknik Yöneticiler

:

Prof. Dr. Türker Altan Prof. Dr. Erdal Şekeroğlu Doç.Dr. Nilgül Karadeniz Doç. Dr. Şükran Şahin

Yabancı Danışmanlar

:

Prof. Dr. Sabine Tischew Dr. Max. Kasparek Dr. Alan Feest

Proje Çalışma Grupları Biyolojik Çeşitlilik

:

Prof. Dr. Türker Altan Prof. Dr. Erdal Şekeroğlu Prof. Dr. Sabine Tischew Prof. Dr. Serpil Kornoşor Doç. Dr. Ayşe Everest Doç.Dr. Cengiz Kazak Yrd. Doç.Dr Cem Çevik Yrd. Doç. Dr. Mustafa Atmaca Dr. Meryem Atik Dr. Kamil Karut Dr. Max Kasparek Ar. Gör. Mustafa Artar Ar. Gör. Gökhan Aydın Ar.Gör İsmail Kasap Ar. Gör. Bahadır Çapar Ar.Gör. Meltem Taşdemir Çevre ve Orman Bakanlığı-Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü

Proje Asistanları

I


Doğa Koruma Planlaması

:

Sosyo-Ekonomi, Halkla İlişkiler ve Çevre Eğitimi :

:

Delta Gönüllüleri Prof. Dr. Oğuz Yurdakul Prof. Dr. M. Rıfat Ulusoy Prof. Dr. İbrahim Ortaş Doç.Dr. Adnan Gümüş Doç.Dr. Mahmut Çetin Doç.Dr. Nazan Darcan Yrd. Doç.Dr. Serap Göncü Karakök Yrd. Doç.Dr. Zeliha B. Barut Yrd. Doç.Dr. Yıldız Daşgan Dr. Cahit Aslan Dr. Kamil Karut Dr. Gülay Çetinkaya Yrd.Doç.Dr. Mahmut Ali Gökçe Yrd. Doç.Dr. Tuncay Kuleli Amir Akdağ GENÇKAL

:

Prof. Dr. Türker Altan Ar. Gör. Mustafa Artar Dr. Meryem Atik Doç.Dr. Nilgül Karadeniz Doç. Dr. Şükran Şahin Yrd. Doç. Dr. Mustafa Atmaca Çevre ve Orman Bakanlığı – Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Doç.Dr. Adnan Gümüş Dr. Cahit Aslan Özay Karabacak Çevre ve Orman Bakanlığı – Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Çevreyi ve Tüketiciyi Koruma Derneği (ÇETKO)

Tarım Ekonomisi Bitki Koruma Toprak Sosyo-Ekonomi, Halkın Katılımı ve Çevre Eğitimi Tarımsal Yapılar ve Sulama Zootekni Zootekni Tarım Makinaları Bahçe Bitkileri Sosyo-Ekonomi Halkın Katılımı ve Eğitimi Bitki Koruma Eko Turizm Okullarda Çevre Eğitimi Okullarda Çevre Eğitimi Okullarda Çevre Eğitimi Okullarda Çevre Eğitimi

Yönetim Planının Hazırlanmasında Doğrudan Yararlanılan Uzmanlık Raporları Prof. Dr. Oğuz Yurdakul Sürdürülebilir Hayvancılık Prof. Dr. M. Rıfat Ulusoy Bitki Koruma ve Tarım Toprak ve Tarım Prof. Dr. İbrahim Ortaş Doç.Dr. Adnan Gümüş Sosyal ve Ekonomik Yapı Analizi,Halkın Katılımı ve Çevre Eğitimi Doç. Dr. Sancar Ozaner Kumulların Jeomorfolojisi Doç.Dr. Nazan Darcan Sürdürülebilir Hayvancılık Yrd. Doç.Dr. Tuncay Kuleli Balıkçılık, Yönetim ve Yasal Olanaklar,Okullarda Çevre Eğitimi Yrd. Doç.Dr. Serap Göncü Sığır Yetiştiriciliği Karakök Yrd. Doç.Dr Zeliha Bereket Barut Tarım Makinaları Yrd. Doç.Dr Yıldız Daşgan Sebze Yetiştiriciliği Yrd. Doç.Dr. Mahmut Ali Gökçe Okullarda Çevre Eğitimi Dr. Cahit Aslan Sosyo-Ekonomi, Halkın Katılımı ve Çevre Eğitimi Dr. Gülay Çetinkaya Ekoturizm, Biyosfer Rezervleri Dr. Kamil Karut Bitki Koruma Uzman Amir Akdağ Okullarda Çevre Eğitimi Av. Mehmet Ali Akgül Hukuk Danışmanlığı Özay Karabacak Avcılık Ekolojik Tarım Organizasyonu Ekotarım Derneği (ETO) II


Çevreyi ve Tüketiciyi Koruma Derneği Prof. Dr. Sabine Tischew Prof. Dr. Nafisa Mingazova Prof.Dr. Johann Köppel Dr. Max. Kasparek Dr. Lilya Dimeyeva Holger Naumann Ines Hefter Thomas Müller Jens Kipping Christoph Otto Timo Kaphengst Tilmann Dieselhoff Tobias Lenz Kasia Scibior

Çevre ve Halkla İlişkiler, Halkın Katılımı Bitki Örtüsü, Kaynak Yönetimi Hidrobiyoloji Peyzaj Planlama Kaplumbağalar Bitki Örtüsü Uzaktan Algılama, Kaynak Yönetimi Peyzaj Planlama Kuşlar Kuşlar Kuşlar Kuşlar Kuşlar Kuşlar Ekotarım

Projeye Katkıda Bulunan Kurumlar: Avrupa Birliği LIFE Üçüncü Ülkeler Programı Çevre ve Orman Bakanlığı TUBİTAK Bilim Adamı Yetiştirme Grubu Adana Valiliği Çevre Fonu Nihat Gökyiğit Vakfı Almanya,Stiftung für Bildung und Behindertenförderung Gmbh Almanya Carl Duisberg Gesellschaft eV. ASA-Programm Çukurova Üniversitesi Almanya Anhalt Üniversitesi Berlin Teknik Üniversitesi Kazan Devlet Üniversitesi Ankara Üniversitesi Mersin Üniversitesi Mustafa Kemal Üniversitesi Projede Kısa Süreli Görev Alanlar Prof. Dr.Tuluhan Yılmaz Doç.Dr. Süha Berberoğlu Doç.Dr. Metin Kumlu Yrd. Doç.Dr. Necattin Türkmen Dr. Tamas Szekely Ar. Gör. Hakan Alphan Ar.Gör. Aşkın H. Uçar Şehir Planlama Devrim Kaypak Gökşin Koçak İlker Danışoğlu Leyla Şifan Proje Kapsamında Yapılan Bilimsel Etkinlikler Kitaplar Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlaması Projesi (LIFETCY/99/TR-087) Tanıtım Kitabı, 2004, Adana. (Adnan Gümüş,Cahit Aslan,Türker Altan,Erdal Şekeroğlu,İbrahim Ortaş,Tuncay Kuleli,Meryem Atik,Gülay Çetinkaya,M. Rıfat Ulusoy,Kamil Karut,Gökhan Aydın,Cem Çevik,Nazan Darcan,Serap Göncü Karakök,Mustafa Artar,Sabine Tischew,Mahmut Çetin,Yaşar Gökoğlu,Zeliha B. Barut,Özay Karabacak) III


Çukurova Deltası Biyosfer Koruma Projesi (LIFETCY/99/TR-087) Tanıtım Kitabı, 2003, Adana. (Adnan Gümüş,Cahit Aslan,Türker Altan,Tuncay Kuleli,Meryem Atik,Gülay Çetinkaya,İbrahim Ortaş,Gökhan Aydın,Cem Çevik,Serap Göncü,Mustafa Artar,Sabine Tischew,Yaşar Gökoğlu,Özay Karabacak) Makaleler Dimeyeva, L.,T.Altan.,M.Artar, 2000. Natural Biotopes of Cukurova Delta, Eastern Mediterranean Coast of Turkey. Arid Ecosystems, Vol.6.,Number 13, December,2000., Moscow. Şekeroğlu, E., G.Aydın, (2002), Distribution and habitats of the tiger beetle Megacephala euphratica in the Çukurova Delta, SOUTHERN Turkey (coleoptera: Cicindelidae). Zoology in the Middle East 27, 2002: 87-90. Kasparek Verlag, Heidelberg Altan, T. (2004). Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlaması. Cinetarım, Temmuz 2004, Yıl 7, Sayı 60, Adana Bildiriler Altan,T., S.Tischew Biotope Classification in Coastal Ecosystems of Turkey: The Case of the Çukurova Delta and Integration in the European Union Network of Habitats (Natura 2000).3rd International Symposium On Sustainable Agro-Environmental Systems: New Technologies And Applications, 26-28 October 2002, Cairo, Egypt. Altan,T., S.Tischew ,2001. Anforderungen des Naturschutzes an eine umweltgerechte Landwirtschaft in Grossschutzgebieten, am Beispiel des Cukurova-Deltas, ( Çukurova Deltası Örneğinde Korunan Alanlarda Çevreye Uyumlu tarım ve Doğa Koruma) Juni 2001, Bernburg. Almanya Anhalt Üniversitesi Peyzaj Planlama ve Doğa Koruma Bölümü. Altan,T., S.Tischew., M.Artar., 2001. Çukurova Deltası Biyosfer Koruma Alanı Planlaması İçin Biyotop Tiplerinin Saptanması ve Biyotop Haritalaması. IV. Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi. 07-10 Kasım,2001, Mersin, S. 286-294 Atmaca.M., M.Artar, 2002. Akyatan Lagününde Biyotop Tiplerine Bağlı Kuş Habitatlarının Saptanması. Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları IV. Ulusal Konferansı, Türkiye Kıyıları 02 Konferansı Bildiriler Kitabı. 5-8 Kasım 2002, Vol.1-sf:67-76. İzmir. Altan,T., S.Tischew, 2002. Biotope Mapping In Coastal Planning and the Case of Çukurova Delta Biosphere Reserve Planning. International Conference on the Environmental Problems of the Mediterranean Region. 12-15 April,2002. Near East University, Nicosia, TRNC. Pg.96 Altan,T. M. Kasparek, 2003. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi ve Nil Kaplumbağası Yaşam Alanları. I. Ulusal Deniz Kaplumbağası Sempozyumu. 4-5 Aralık,2003. İstanbul. Çetinkaya, G., 2004. Biyosfer Rezervleri Nedir? Biyosfer Rezervleri, Planlaması ve Yönetimi Çalıştayı. 23-25 Şubat 2004, Adana Altan,T., 2004. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlaması. Biyosfer Rezervleri, Planlaması ve Yönetimi Çalıştayı. 23-25 Şubat 2004, Adana Altan, T.,2004, Biyolojik Çeşitliğin Korunması ve Organik Tarım. Sulak Tarım Alanlarında Organik Tarımın Geliştirilmesi Çalıştayı, 08 Mart 2004, Adana Altan, T.,2004. Biyosfer Rezervleri Çalıştayı. TC Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli parklar Genel Müdürlüğü ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu. 13-14 Mayıs,2004. Beştepe/ Ankara Altan,T., 2004. LIFE Project- Çukurova Delta Biosphere Reserve Planning Project- Biotope Mapping. Kick off- Meeting of the Twinning Project. “TR02-EN-01”. 29.04.2004, Ankara Altan,T.,2004, Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlaması. Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları V. Ulusal Konferansı, Türkiye Kıyıları 04 Konferansı Bildiriler Kitabı. 4-7 Mayıs 2004,Vol.1-sa:139-148. Adana Kuleli,T. A. Akdağ, M.A. Gökçe, Ş.Bayrı,2004. Çukurova Deltası Biyosfer Projesi Kapsamında Çevre Eğitimi Uygulaması. Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları V. Ulusal Konferansı, Türkiye Kıyıları 04 Konferansı Bildiriler Kitabı. 4-7 Mayıs 2004,Vol.1-sa:221-230. Adana

IV


Çetinkaya,G., T.Altan, 2004. Çukurova Deltasının Ekoturizm Potansiyeli. Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları V. Ulusal Konferansı, Türkiye Kıyıları 04 Konferansı Bildiriler Kitabı. 4-7 Mayıs 2004,Vol.2sa:411-420. Adana Çetinkaya, G., 2004. Akyatan Lagünü ve Yakın Çevresinin Ekoturizm Potansiyeli. II Uluslararası Kültür, Çevre, Turizm Sempozyumu, 10-11 Mayıs, İzmir Ticaret Odası, .İzmir Artar, M., V. Deneri, F. Bolat,2004. Doğa Korumada Yeni Bir Yaklaşım “Biyosfer Rezervleri” VII. Ulusal Çevre Sorunlarına Öğrenci Yaklaşımları Sempozyumu. 20-23 Mart,2004. Erzurum. Posterler Artar,M.,H.Naumann., I.Rothe, 2002. Schutzgebietkonzeption für ein küstennahes Biosphärenreservat (Cukurova/Türkei) (Çukurova Deltası Kıyı Biyosfer Rezervi İçin Koruma Önerisi).GIS- Trends in Environmental Planning Conference- Bernburg/Germany Artar,M., T.Altan, 2002, Çukurova Deltası Ağyatan Lagünü Biyotop Zenginlikleri ve Koruma Öncelikleri. Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları IV. Ulusal Konferansı, Türkiye Kıyıları 02 Konferansı Bildiriler Kitabı. 5-8 Kasım 2002, Vol.1-sf:77-88. İzmir. Altan,T., S.Tischew, M.Artar, H.Naumann, I. Rothe,2003. Obtaining Ecological Data for Planning of Çukurova Delta Biosphere Reserve by GIS & Remote Sensing Techniques and Conservation Planing, The International Colloquium Series on Land Use/Cover Change Science and Application presents: Studying Land Use Effects in Coastal Zones with Remote Sensing and GIS, 13-16 August, 2003. Kemer/Antalya, Turkey. Altan,T., S.Tischew, M.Artar, H.Naumann, I. Rothe, 2003. Obtaining Ecological Data for Planning Of The Çukurova Delta Biosphere Reserve. Workshop: Ecosystem-based assessment of soil degradation to facilitate land users’ and land owners’ prompt actions – (Adana, Turkey, 2-7 June 2003) Specific report pp. 138-141 Artar,M., T.Altan, M.Atik, 2003. Biotope Potential And Protection Priorities Of Agyatan Lagoon, Çukurova Delta .Workshop: Ecosystem-based assessment of soil degradation to facilitate land users’ and land owners’ prompt actions – (Adana, Turkey, 2-7 June 2003) Specific report pp. 142-145 Deneri, V., F. Bolat, M.Artar, 2004. Çukurova Deltasında Biyoçeşitlilik Çalışmaları. VII. Ulusal Çevre Sorunlarına Öğrenci Yaklaşımları Sempozyumu. 20-23 Mart,2004. Erzurum. Bilimsel Araştırma Projeleri Prof. Dr. B. Dohmen, Prof. Dr. T. Altan, Prof. Dr. S. Tischew, Prof. Dr. Ziemann, 2002. Pilotstudie zum Einsatz hochauflösender Satelliten für die Auswertung von großräumigen Schutzgebieten am Beispiel des Çukurova – Deltas “ Uydu verilerinin korunan alanlardaki değerlendirmeler için kullanılması olanaklarının Çukurova Deltası Örneğinde Araştırılması” Prof. Dr. T. Altan, Prof. Dr. S. Tischew, 2004. Entwicklung eines Standards zur landschaftsökologischen Analyse und Bewertung im Rahmen der Umweltplanung in Küstenökosiystemen der Turkei “ Türkiye’nin kıyı ekosistemlerinde peyzaj ekolojisi analizleri ve değerlendirmeleri için standartların geliştirilmesi” Tezler Yüksek Lisans Tezleri Mustafa Artar, 2002, Adana. Çukurova Deltası’nda Tuzla ile Yumurtalık Tabiatı Koruma Alanı Arasındaki Kıyı Şeridinde Önemli Biyotopların Haritalanması, Yüksek Lisans Tezi. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı, Adana. Keziban Özdemir, 2003, Adana. Çukurova Deltası’nda Mevcut Tarımsal Faaliyetlerin İrdelenmesi ve Ekolojik Tarım Uygulama Olanaklarının Araştırılması, Yüksek Lisans Tezi. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı, Adana. Ülkü Hilal Kaçar, 2004, Adana. Çukurova Deltası Akyatan Av Yaban Hayatı Koruma Sahası’nın Çevreye Uyumlu Turizm Potansiyeli Açısından Planlanması, Yüksek Lisans Tezi. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı, Adana.

V


Bitirme Tezleri Udo Pawlowski, 2000, Biosphaeren Reservat Çukurova Delta, Diplomarbeit an der Uni. Köln, Geographie “ Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi. Köln Üniversitesi Coğrafya Fakültesi Bitirme Tezi” Ömer Türkmenoğlu, 2002, Adana. Çukurova Deltası’nın Bitki Zenginlikleri. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü, Lisans Tezi. Holger Naumann, 3. Februar 2003. Klassifikation von Biotop- und Nutzungstypen im ‘Çukurova Delta’ Biosphaerenreservat mittels Methoden der Fernerkundung (Uzaktan Algılama ile Çukurova Deltasında Alan Kullanımlarının ve Biyotopların Sınıflandırılması). Almanya Anhalt Üniversitesi Peyzaj Planlama ve Doğa Koruma Bölümü. Ayşegül Pehlivan, 2004, Adana. Ekolojik Tarım ve Adana’da ekolojik tarım uygulamaları. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü, Bitirme Tezi. Öğrenci Projeleri Çukurova Deltası Akyatan Lagünü ve Çevresi Peyzaj Planlaması: Adana, 2001. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü. Proje Yöneticileri: Prof.Dr. T.Altan, Ar.Gör. M. Atik, Ar.Gör. M. Artar Duygu Ergün Suzan Kaya Zeliha Eker Lale Ebru Harıkçı Eylem Savaş Erfassung von Grunddaten zur Erarbeitung einer Schutgebietskonzeption für ein küstennahes Biosphaerenreservat, 2002. “ Kıyı Biyosfer Rezervi Örneğinde Koruma ilklerinin saptanmasında temel verilerin elde edilmesi ”Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü & Almanya Anhalt Üniversitesi Peyzaj Planlama ve Doğa Koruma Bölümü. Proje Yöneticileri: Prof. Dr. S. Tischew, Prof. Dr. T. Altan Silvana Dimberger Dagmar Kase Doreen Krüger Raik Moritz Stefanie Reddecker Ines Rothe Nico Rössel Alexander Schumann Corinna Wittig Holger Naumann Christoph Otto Populationsbiologische Untersuchungen an Pinus halepensis MILL. im Çukurova-Delta (Türkei), (Çukurova Deltası’nda Pinus halepensis Ormanında Populasyon Biyolojisi Araştırmaları). Untersuchungszeitraum: 30.03.- 14.04.2001, Fertigstellung: Januar 2002. Almanya Anhalt Üniversitesi Peyzaj Planlama ve Doğa koruma Bölümü. Proje Yöneticileri: Prof.Dr. Türker .Altan, Prof. Dr. Sabine Tischew, Dr. Sabine Jacob Annett Baasch Daniel Elias André Freymann Annett Richter Stefanie Riedel Michael Sepelt Hendrik Spinn Çukurova Deltası’nda Tuzla Lagünü Çevresinde Biyotop Haritalama ve Alan Kullanım Önerileri, 2002, Adana. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü, Planlama Ödevi. Proje Yöneticileri: Prof. Dr. T. Altan, Ar. Gör. M. Atik, Ar. Gör. M. Artar Gökhan Sözütek Ayça Aygün Melike Yastı Tuzla Lagünü ve Çevresi Peyzaj Planlama Projesi, 2003, Adana. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü. Proje Yöneticileri: Prof.Dr. T.Altan, Ar.Gör. M. Atik, Ar.Gör. M. Artar Volkan Deneri Mustafa İnan Emel Ünlüer Neval Oran Fatmagül Bolat VI


‘Das

Çukurova-Delta: Ein Zonierungskonzept für das türkische Biosphaerenreservat’, Grundstudiumsprojekt 2002/2003. (Çukurova Deltası Bioser Rezervi İçin Bölgeleme İlkeleri Üzerinde Öğrenci Projesi) Almanya Berlin Teknik Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı ve Çevre Planlama Enstitüsü. Proje Yöneticileri: Prof.Dr. J.Köppel, Prof.Dr. T.Altan, Yük.Müh. Peyzaj Mimarı B.Schnetzer Merle Cristophersen Johanna Feretti Nina Friederichs Anna Heitmann Janine Kahra Nancy Kaul Natascha Kiowsky Antje Kross Kathrin Kunzmann Sabine Nickel Judith Pielert Mathias Quast Dörte Radtke Jessica Reisert Robert Sadlowski Lieselotte Schachner Kasia Scibior Boris Thiemig Thomas Weichert Ilonka Wilk Maja Willis

Staj Yapan Öğrenciler 2000 Yılında Staj Yapan Öğrenciler André Freymann/Anhalt Üni.

Anja Lungwitz/Anhalt Üni.

Aleaxandra Siebold/Höxter

2001 Yılında Staj Yapan Öğrenciler Constanze M.Schaff / ASA-Berlin Nadine Szizybalski / Anhalt Uni. Gökhan Sözütek/ Ç.Ü. Meltem Palalı/ Ç.Ü.

Öykü Kaygusuz / ASA-Berlin Ömer Türkmenoğlu/ Ç.Ü. Tolga Toybukoğlu/ Ç.Ü. Ülkü Hilal Kaçar/ Ç.Ü.

Christiane Scholl / Anhalt Uni. Kemal Kara/ Ç.Ü. Kezban Özdemir/ Ç.Ü.

2002 Yılında Staj Yapan Öğrenciler Ines Rothe / ASA-Berlin

Jana Hoffmann/ ASA-Berlin

Fatmagül Bolat/ÇÜ

2003 Yılında Staj Yapan Öğrenciler Klaudia Falke / ASA-Berlin Nurcan Ulu/ ASA-Berlin Seda Kendir/ Ç.Ü.

Doreen Zober/ Halle Üni. Kasia Scibior/Berlin Tek. Üni.

VII

Sandra Bergers/ ASA-Berlin Volkan Deneri/ Ç.Ü.


Yardım ve Desteklerinden Dolayı Aşağıdaki Kişi ve Kuruluşlara Özellikle Çok Teşekkür Ederiz. Oğuz Kaan Köksal / Adana Eski Valisi İ.Kemal Önal / Adana Valisi Ahmet Narinoğlu / Adana Vali Yardımcısı Prof. Dr. Can Özşahinoğlu /Çukurova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yalçın Kekeç / Çukurova Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Nedim Uygun / ÇÜ. Ziraat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Rıfat Derici / ÇÜ. Ziraat Fakültesi Dekanı Hüsrev Özkara/ Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Eski Genel Müdürü Prof. Dr. Mustafa Yalınkılıç / Çevre ve Orman Bak. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü Serap Kuleli/ Çevre ve Orman Bakanlığı, Koruma Genel Müdürlüğü Ramazan Dikyar / Çev. ve Or. Bak.Doğa Kor. ve Milli Park.Gen. Md.lüğü Milli Parklar Daire Bşk. Nilay Başaran / TUBİTAK Bilim Adamı Yetiştirme Grubu Prof. Dr. Arsın Aydınuraz/ UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Dr. Nihat Zal/ UNESCO- MAB Türkiye Milli Komitesi Nihat Gökyiğit / Nihat Gökyiğit Vakfı Kadir Okatan / Karataş Eski Kaymakamı Sırrı Uyanık / Yumurtalık Eski Kaymakamı Mustafa Karaca / Yumurtalık Eski kaymakamı Caner YILDIZ / Karataş Kaymakamı Hasan KÜRKLÜ / Yumurtalık Kaymakamı Süleyman Balıkçı / Karataş Eski Belediye Bşk. Mehmet Çetin / Yumurtalık Eski Belediye Bşk. Çumali Portakal / Tuzla Eski Belediye Bşk. Gani Temel / Kaldırım Eski Belediye Bşk. Ferit Ayata / Yeşilköy Eski Belediye Bşk. Y. Sami Kıllı / Zeytinbeli Eski Belediye Bşk. Yusuf Erenekara / Karataş Belediye Bşk. Habib Salıç / Yumurtalık Belediye Bşk. Ramis Avcı / Tuzla Belediye Bşk. Refik Şen / Kaldırım Belediye Bşk. Ahmet Marangoz / Bahçe Belediye Bşk. Mithat Altunay / Yeşilköy Belediye Bşk. Beytullah Kıllı / Zeytinbeli Belediye Bşk. Prof. Dr. Güngör Uzun / Peyzaj Mimarlığı Bölüm Başkanı Prof.Dr. Sevil Altan / Peyzaj Mimarlığı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Yücel / Peyzaj Mimarlığı Bölüm Başkanı Prof.Dr. Hunay Evliya / Çevre Merkezi Müdürü Şekip Karakaya / Adana Güçbirliği Vakfı Eski Başkanı Prof.Dr.Ünal Zorludemir/ Adana Güçbirliği Vakfı Başkanı Prof.Dr. Figen Doran / ÇETKO Eski Başkanı Av. Ümit Atay / ÇETKO Başkanı ÇETKO Çalışanları Ayşe Oruç / WWF- Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı ) Cezmi Yurtsever / Adana Fen Lisesi Tarih Öğretmeni Saffet Atik / Şehir Plancısı Hasan Batu / Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu Danièle Lagnaz / İsviçre Wädenswil Üniversitesi Aydın Özcan / Çevre ve Orman Bakanlığı

VIII


Adana Çevre ve Orman İl Müdürlüğü Nebi Erol Metin İl Müdürü İbrahim Kesler Ayhan Küyük Mehmet Çevirgen Bülent Kocagöz DSI VI.Bölge Müdürlüğü Adil Akyatan İsmail Can

Özay Karabacak Cennet Çelik

Celal Daş Sevgi Donma

Anadolu Ajansı Dilek Akın ÇETKO Adil Yılmaz Yaşar Gökoğlu

Burhan İlkılıç Elife Dalkıran

İsmail Salihlioğlu

Hurma Boğazı Dalyanı (Ağyatan) Fahri Balıkçı Fatih Balıkçı Orhan Balıkçı Ali Topuz Ersin Topuz Ali Akpınar

Fuat Balıkçı Ahmet Tonguç Asıf Kaptan

Tuzla Yalçın Aydın / MEB Tuzla Kamp Eski Müdürü / 1999-2000 Tuncer Özdemir / MEB Tuzla Kamp Müdürü / 2000-2004 Cumali Polat Mustafa Öztürk Yusuf Demirhan Ayhan Ayık / ATA Sulama Birliği Mücahit Nişancı / Dalyan Dalyan Sahibi ve Çalışanları Yelkoma Dalyan Sahibi ve Çalışanları Karataş Levent Kırat / Tuzla Tarım İlçe Müdürlüğü Mustafa Demirpolat / İlçe Milli Eğitim Müdürü Adalı-Baharlı Mehmet Köle / Adalı Eski Muh. Gökdemir Polat Balıkçı Yakar Akyatan&Yumurtalık Osman Ünlü Ekrem Demirbağ Arif Muğlu (Çamlık Bekçi) Çukurova Üniversitesi Prof. Dr. Mustafa Soysal

İsmail Polat Savaş Polat Baharlı Balıkçılar

Vural Polat Balıkçı Atom

Bilal Aydın Dalyan Sahibi ve Çalışanları

Durmuş Yılmaz Ömer Kale (Yumurtalık Kamp)

Ar. Gör. Ufuk Gültekin

Yrd. Doç.Dr. Necattin Türkmen

Çukurova Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü Fatmagül Bolat Volkan Deneri Oğuzhan Erdem Müge Mutlu Uğur Erhan Kaya M. Akif Erdoğan Emel Ünlüer Gülay Korkmaz Tokgöz

IX

Seda Kendir Demet Gümüştekin Doğan Önal Mücahit Yenen


İçindekiler Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Yönetim Planı Sayfa X XIII XIV XVI XVIII XXIV XXVI

İçindekiler Önsöz Özet Summary Şekiller Dizini Çizelgeler Dizini Ekler Dizini 1.

Giriş

1

2. 2.1. 2.2.

Biyosfer Rezervleri (G. Çetinkaya) Biyosfer Rezervleri Nedir? Niçin Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi?

4 4 7

3. 3.1. 3.2. 3.2.1 3.2.2. 3.2.2.1. 3.2.2.2. 3.2.2.3. 3.2.2.4. 3.2.2.5. 3.2.2.6. 3.2.3. 3.2.3.1. 3.2.3.2. 3.2.3.3. 3.2.4. 3.2.4.1. 3.2.4.2. 3.2.5. 3.3. 3.3.1. 3.3.1.1. 3.3.1.1.1. 3.3.1.1.2. 3.3.1.1.3. 3.3.1.2. 3.3.2. 3.3.3. 3.3.3.1. 3.3.3.2. 3.3.3.3. 3.3.3.4. 3.3.3.4.1. 3.3.3.4.2. 3.3.3.4.3. 3.3.3.5. 3.3.3.5.1.

Çukurova Deltası’nın Doğal Potansiyeli Alanın Konumu (M. Artar) Fiziksel Özellikler (M. Artar) Jeoloji Jeomorfoloji Berdan, Seyhan ve Ceyhan Havzaları Delta’nın Oluşumu ve Geçirdiği Evreler Bugünkü Jeomorfolojik Yapı Kumullar ve Ambarlar Lagünler (M. Atik, M. Artar) Akarsu Ağızları (Estuarlar) Toprak Genel Toprak Yapısı Toprak Yetenek Sınıfları Diğer Toprak Özellikleri Hidroloji Akarsular Yüzey Suları ve Lagünler İklim (M. Atik, M. Artar) Biyolojik Çeşitlilik Bitki Örtüsü (S. Tischew, T. Altan) Biyotoplara göre bitki örtüsü Kumullar Kumul Çam Ormanları (Pinus halepensis / Pinus brutia kumul ormanları) Tuzlu Bataklıklar,Tuzlu Çayırlıklar, Lagün ve Akarsu Ağızları Kamışlıkları Transekt haritalaması Lagünlerin Hidrobiyolojik Yapısı (G. Çetinkaya, N. Mingazova) Yaban Yaşamı ‘Fauna’ (M. Artar) Böcekler (E. Şekeroğlu, G. Aydın, M. Artar) Balıklar (C. Çevik, T. Kuleli) İki yaşamlılar (M. Artar) Sürüngenler Deniz Kaplumbağaları (M. Kasparek, T. Altan) Nil Kaplumbağası (M. Kasparek, T. Altan) Diğer Sürüngenler Kuşlar (T. Altan, T. Müller ve Ark., T. Kaphengst ve Ark.) Yumurtalık Lagünleri ve Yumurtalık Körfezi

9 9 12 12 14 14 18 22 24 34 35 36 36 38 40 41 41 43 46 47 47 48 48 53 57 60 65 75 75 80 82 83 83 90 94 96 98

X


3.3.3.5.2. 3.3.3.6.

Akyatan ve Tuzla Lagünleri Memeliler (M. Artar)

118 133

4.

Çukurova Deltası’nın Sosyo-Ekonomik Yapısı (A. Gümüş, C. Aslan, M. Artar, M. Atik, G. Çetinkaya) Nüfus Nüfus Dağılımı Nüfus Dinamiği (Artışı-Gelişimi) Nüfusun İş Kollarına Göre Dağılımı Nüfus Göçü – Tarım İşçileri Eğitim (M. Atik) Sosyal Altyapı (G. Çetinkaya) Ulaşım Haberleşme Enerji Sağlanması Atıklar

134

4.1 4.1.1. 4.1.2. 4.1.3. 4.1.4. 4.1.5. 4.2. 4.2.1. 4.2.2. 4.2.3. 4.2.4.

134 134 135 136 137 138 138 138 140 140 140 142 142 142 148 151 151 155 156

5.2. 5.2.1. 5.2.1.1. 5.2.1.2. 5.2.1.3. 5.2.1.4. 5.2.1.5. 5.2.2. 5.2.3. 5.3. 5.4. 5.5. 5.6. 5.7. 5.7.1. 5.7.2. 5.7.3. 5.7.4.

Çukurova Deltası’nda Alan Kullanımları Tarım (G. Çetinkaya, O. Yurdakul, N. Darcan, A. Gümüş, C. Aslan) Tarımsal Ürün Çeşitliliği ve Ürün Değerleri Tarımsal Ürün Dağılımı (Alana Dağılımı) Hayvancılık ve Otlatma (T. Altan, O. Yurdakul, N. Darcan) Biyosfer Rezervi Alanında Hayvancılığın Genel Durumu Hayvan Sayıları, Otlatma ve Yemleme Durumu Biyosfer Rezervi Alanında Hayvancık Yapan İşletmelerin Yapısı ve Hayvancılığın Ekonomik Bakımdan Önemi Balıkçılık (C. Çevik, T. Kuleli) Dalyan Balıkçılığı Tuzla Dalyanı Akyatan Dalyanı Ağyatan Dalyanı Yelkoma Dalyanı Çamlık Dalyanı Kıyı Balıkçılığı ve Trol Balıkçılığı Kültür Balıkçılığı Avcılık (Ö. Karabacak) Dinlence (T. Altan) Yerleşim Alanları ve Çevre Düzeni Planı (T. Altan) Endüstri (T. Altan) Koruma Alanları (M. Atik, M. Artar) Tabiatı Koruma Alanı Doğal Sitler Ramsar Alanı Yaban Yaşamı Koruma Alanları

6. 6.1. 6.1.1. 6.1.1.1. 6.1.1.2. 6.1.1.3. 6.1.2. 6.1.2.1. 6.1.2.2. 6.1.2.3.

Değerlendirme Ekolojik Planlama Değerlendirmeler (T. Altan) Koruma Planlaması Biyotoplar ve Biyotop Haritalamaları Flora-Fauna-Habitat Direktifleri ve Çukurova Deltası Biyotopları Biyosfer Rezerv Alanının Koruma-Kullanım Planlaması ve Bölgeleri Doğal Biyotoplar ve Alan Kullanımları Arasındaki Çelişkiler Doğal Biyotoplar – Tarım Alanları Doğal Biyotoplar – Hayvancılık (T. Altan, O. Yurdakul, N. Darcan) Doğal Biyotoplar – Avcılık (Ö. Karabacak)

191 191 191 193 257 261 271 271 280 281

5. 5.1. 5.1.1. 5.1.2. 5.1.3. 5.1.3.1. 5.1.3.2. 5.1.3.3.

XI

161 161 162 163 165 165 166 167 167 167 170 173 182 186 186 186 189 189


6.1.2.4. 6.1.2.5. 6.1.3. 6.1.3.1. 6.1.3.1.1. 6.1.3.2. 6.1.3.3. 6.1.3.3.1. 6.1.3.3.2. 6.1.3.3.3. 6.1.3.3.4. 6.1.3.4. 6.2. 6.2.1. 6.2.1.1. 6.2.1.2. 6.2.1.2.1. 6.2.1.2.2. 6.2.1.2.3. 6.2.2. 6.2.3. 6.2.3.1 6.3. 6.3.1. 6.3.2. 7. 8. EKLER

Doğal Biyotoplar ve Yerleşim Alanları (T. Altan) Doğal Biyotoplar – Dinlence (T. Altan) Koruma-Kullanım Bölgelerinin Yönetim Planlaması (T. Altan) Çekirdek ve Tampon Bölge FFH-Biyotoplarının Yönetimi Gelişme Bölgesi Gelişme Bölgesi İçin Öneriler Ekotarım (G. Çetinkaya, ETO) Sürdürülebilir Hayvancılık (G. Çetinkaya, O. Yurdakul, N. Darcan) Sürdürülebilir Balıkçılık (T. Kuleli) Ekoturizm (G. Çetinkaya) Ekolojik İlişki Ağı Oluşturulması (T. Altan) Sosyo-Ekonomik Planlama Değerlendirmeleri Halkın Katılımı ve Çevre Eğitimi (G. Çetinkaya, A. Gümüş, C. Aslan) Biyosfer Rezervlerinde Halkın Katılımı ve Çevre Eğitiminin Önemi Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nde Halkın Katılımı ve Çevre Eğitimi Uygulamaları Halkın Katılım Programı ve Uygulaması Halkın Çevresel Alışkanlıklarının Saptanması ve Çevre Eğitimi Okullarda Çevre Eğitimi Programı ve Uygulama Sonuçları (M. Ali Gökçe, T. Kuleli, A. Akdağ) Kurumsal Yönetim Biçimi (T. Altan, M. Ali Akgül) Yasal Olanaklar ve Öneriler (T. Altan) Biyosfer Rezervi Yönetimi (T. Altan) Veri Tabanı ve İzleme (M. Artar) Veri Tabanı İzleme Sonuç (T. Altan) Kaynaklar

XII

282 284 286 286 292 298 299 300 308 309 310 323 330 330 330 331 332 336 337 343 344 350 352 353 353 356


ÖNSÖZ Çukurova Deltası’nın bütüncül bir yaklaşımla koruma ve kullanımını gerçekleştirme amacı ile yönetimini konu alan bu çalışma, Avrupa Birliği Life Üçüncü Ülkeler Programı’nca desteklenmiştir. Proje Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nde yürütülmüştür. 01.01.2000’de başlayıp 15.05.2004’de bitirilen bu proje Adana Valiliği, Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Çukurova Üniversitesi, Adana Güçbirliği Vakfı ve Çevre ve Tüketici Koruma Derneği (ÇETKO) Adana’nın işbirliği ile yürütülmüş, 40’tan fazla uzman ve bilim insanı değişik disiplinlerde görev almıştır. Yaklaşık dört yıl süren proje sırasında çok farklı konularda birçok araştırma ve incelemeler yapılarak uzmanlık raporları ve bilimsel araştırma sonuçları elde edilmiştir. Yönetim Planı’nın sayfa adedini daha da arttırmamak için bunların birçoğu bu kitaba dahil edilmemiştir. Ancak Delta ile ilgili çalışacak kişi ve kuruluşların yararlanmasına açıktır. Bu çalışmada, Çukurova Deltası’nın koşullarına uygun olduğu düşünülerek ve Delta’yı bir bütün olarak koruyarak kullanımını sağlayabilecek “Biyosfer Rezervi Planlaması” öngörülmüştür. Biyosfer Rezerv alanı planlamasında, doğal yaşam ortamları “Biyotopları” temel alan bir yöntem izlenmiştir. “Avrupa Birliği Flora, Fauna, Habitat-Direktifleri’ne (FFH) uyumlu olarak yürütülen bu çalışma sonucu Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nin sınırları, Çekirdek, Tampon ve Gelişim bölgeleri belirlenmiştir. Daha sonra da bu bölgelerin yönetimleri ile ilgili ayrıntılı plan kararları verilmiştir. Ayrıca tarımsal alan kullanımları ve yeni gelir kaynakları geliştirici öneriler, halkın katılımı ve çevresel eğitim konularındaki programlar, proje kapsamında gerçekleştirilen uzmanlık raporlarına göre önerilmiştir. Bu önerilerin konu ile ilgili çalışmalar yapan ve yapacak uzmanlara yararlı olacağını düşünüyoruz. Projenin gerçekleştirilmesinde birlikte çalıştığımız uzmanlar, bilim insanları ve projeye katkı sağlayan kişi ve kuruluşlar, Yönetim Planı’nın ilk bölümünde verilmeye çalışılmıştır. Tüm titizliğimize rağmen, dikkatimizden kaçan ve belirtemediğimiz kişi ve kuruluşlar olursa, affımızı dileriz. Projeye destek veren ve katkı sağlayan tüm kişi ve kuruluşlara bir kez daha içten teşekkür ederiz.

XIII


ÖZET Yaklaşık 100.000 ha alan kaplayan “Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi” planlama çalışmalarına Ocak 2000’de AB-Life üçüncü ülkeler programının desteği ile başlanmıştır. Biyosfer Rezerv alanı Akdeniz kıyı ekosisteminin tüm fiziksel ve biyolojik-ekolojik öğelerini barındırmaktadır. Seyhan ve Ceyhan nehrinin geçmişte sürekli yatak değiştirmesi ile oluşan sulak alanlar, lagünler, tuzlu bataklık ve çayırlıklar, yaklaşık 85 km’lik doğal kumsal ve ardındaki kumulları ile Biyosfer Rezervi, Türkiye’de ve Akdeniz havzasında benzer kıyı alanları ile karşılaştırıldığında, çok çeşitli biyotopları ve bunların geniş alanlarda halen doğallığını korumuş olması ile dikkati çeker. Bu olağanüstü değerleri koruma amacı ile geçmişte Çukurova Deltası’nın değişik bölgeleri farklı statüler ile koruma altına alınmıştır. Yumurtalık körfezinden Ceyhan nehrine kadar Tabiatı Koruma Alanı, Ağyatan Lagünü I. Derece Doğal Sit ve Deniz Kaplumbağaları Üreme Alanı, Akyatan Lagünü ve çevresi A Sınıfı Ramsar Alanı, I. Derece Doğal Sit Alanı, Yaban Hayatı Koruma Alanı, Deniz Kaplumbağaları Üreme Alanı, Tuzla lagünü de Yaban Hayatı Koruma Alanı statüleri ile koruma altına alınmıştır. Bütün bu koruma çabalarına rağmen Biyosfer Rezerv alanında son yirmi yıl içinde özellikle tarımsal kullanımlar nedeni ile büyük sorunlar yaşanmaktadır. Erkenci sebze ve bostan üretimi yanında, Delta’nın kumlu hafif topraklarının yer fıstığı üretimine de uygun oluşu, buğday, mısır ve pamuk ile birlikte 2. ve 3. ürün alabilme olanaklarını yaratmıştır. Köylerde artan nüfusun arazi talepleri, giderek artan oranda doğal alanların tarıma dönüştürülmesine neden olmaktadır. Genellikle hazine arazisi olan kumullar, tuzlu bataklık ve çayırlıklar tarımsal kullanıma açılmaktadır. Bu gelişme, tüm Delta’da ekolojik işlevleri bakımından çok önemli olan doğal alanların kaybı yanında, kullanılan aşırı miktardaki tarımsal kimyasallar (pestisit ve mineral gübre) ile sulak alan ekosistemlerinin kirlenmesine neden olmaktadır. Bu faaliyetlerin çok olumsuz sonuçlarını Biyosfer Rezerv alanında sıkça görmek mümkündür. Biyosfer Rezervleri, koruma dışında alan kullanımlarını da birlikte dikkate alır ve bu iki öğe arasında sürdürülebilirlik ilkelerine uyumlu bir ilişki kurarak bölgesel kalkınmayı gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. Çukurova Deltası’nın yukarıda kısaca anlatılmaya çalışılan doğal alanlarının korunması ve kullanılması arasındaki çelişkilerin bütüncül bir yaklaşım ve yöre halkının da katılımı ile Biyosfer Rezervi içinde çözümlenebileceği düşünülmektedir. Bu amaçla başlatılan “Life Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlama Projesi”nde çalışmaya, önce alanın doğal potansiyeli ve sosyal ve ekonomik durumunun analizi ile başlanmıştır. Bu çalışmaların hedefi Biyosfer Rezervi içinde korunması gerekli ayrıcalıklı biyolojik zenginliklerin ve yaşam ortamlarının belirlenmesi ve bu alanların Çekirdek ve Tampon bölge içinde korumaya alınması olmuştur. Ancak bunun yanında yöre halkının geçimlerini sağlama amacı ile taleplerinin de göz ardı edilmemesine dikkat edilmiş ve bu amaçla Biyosfer Rezervi’nin %48’ini oluşturan 48.700 ha alan Gelişme bölgesi olarak planlanmıştır. Bu üç bölgenin belirlenmesinde yaşam ortamları niteliklerinin ayrıntılı olarak saptanmasını sağlayan ve koruma planlamasına temel oluşturan biyotop haritalaması sonuçlarından yararlanılmıştır. Koruma ve kullanımın değişik yoğunluklarda olduğu bu üç bölge için daha sonra öneriler geliştirilmiştir. Yönetim planı kararları biçiminde ayrıntılı olarak verilen bu öneriler, alanda halen mevcut olan kullanımlar ve doğal kaynaklar arasındaki ilişkilerin analizi sonucu elde edilmiştir. Özellikle Çekirdek ve Tampon bölge biyotopları için bozulma ve kendilerini yenileme durumlarına göre ayrıntılı onarım önerileri verilmiştir. Yöre halkının tüm faaliyetlerini gerçekleştirdikleri gelişme bölgesi için ise, gelir arttırıcı önlemlere ve yeni gelir kaynaklarının geliştirilmesine önem verilmiştir. Bu bölgede mevcut olan sakıncalı tarımsal kullanımlar yerine sürdürülebilir tarım ve hayvancılığı gerçekleştirmek üzere Ekotarım ile ilgili görüşlere yer verilmiştir. Biyosfer Rezerv alanı biyolojik çeşitliliği, peyzaj zenginliği ve çok geniş doğal alanları ile birçok ziyaretçiyi çekecek özelliğe sahiptir. Bu güzelliklerin doğaya meraklı olan insanların ekoturizm organizasyonları ile yararlanmasına sunmak, yöre insanına yeni gelir kaynakları XIV


yaratabilecek niteliktedir. Projede yapılan araştırmalarda, bu konuda pilot olarak seçilen köylerde ekoturizme ilginç olduğu ve somut olarak katılacak birçok ailenin de bulunduğu görülmüştür. Yönetim planında ekoturizmin geliştirilmesi olanakları ve ekoturizm için planlama önerileri getirilmiştir. Bütün bu geliştirilen planlama önerileri ve plan kararlarının uygulanması gerekmektedir. Delta’da Biyosfer Rezervi’nin gerçekleştirilebilmesi tüm tarafların katıldığı bir yönetim biçimi ile mümkündür. Bugünkü yasal durumda Biyosfer Rezervleri Türkiye’de tanınmamaktadır. Ancak Delta’nın bir bölümünün değişik statülerle yasal koruma altında olması Biyosfer Rezervi kurulmasında da önemli olanaklar sağlamaktadır. Adana Valiliği, Karataş ve Yumurtalık Kaymakamlıkları ile alandaki 5 belediye, tüm muhtarlıklar, kooperatif ve STK temsilcilerinin Biyosfer Rezervini gerçekleştirmek amacı ile bir araya gelmesiyle bir “Birlik” kurulmuştur. Kurulma aşaması bitirilmekte olan Birlik, kısa zamanda Biyosfer Rezervi’ni yönetecek duruma gelecektir. Tüm tarafların tartışarak kabul ettikleri Birlik tüzüğünden yararlanılarak Biyosfer Rezervi yönetim biçimine ilişkin teşkilatlanma biçimi de belirlenmiştir. Ayrıca halkın katılımı çalışmaları ve yürütülen eğitim programları sonuçlarına dayanarak bu konularda uygulamaya yönelik programlar hazırlanmıştır. Sonuçta yönetim planında alınan somut plan kararlarının uygulama programı hazırlanarak, yürütecek ve işbirliği yapacak kurumlar belirtilmiştir.

XV


SUMMARY Project Work related to Çukurova Delta Biosphere Reserve having approximately 100.000 ha area was started in January 2000 by the support of EU-Life Programme for Third Countries. The area of the Biosphere Reserve embraces all physical and biological components of Mediterranean coastal ecosystem. Comparing with the similar coastal areas in Mediterranean Basin, it is easy to see that the project area contains various biotopes and their unique examples such as wetlands formed through Seyhan and Ceyhan Rivers with the changed their riverbeds in the past, lagoons, salt mud and meadows, natural beaches with approximately 85 km length and sand dunes that are still in their natural conditions. With the aim of protecting above mentioned outstanding features, of which different parts in Çukurova Delta have already taken under protection in the past. Present conservation areas in Çukurova Delta and their status are given respectively: Natural Protected areas from Yumurtalık Gulf up to Ceyhan River are that Ağyatan Lagoon is I. Level Natural Site and Sea Turtles’ Nesting Site; Akyatan Lagoon and its environment are located within A class of Ramsar Agreement, I. Level Nature Site, Wildlife Reserve and Sea Turtles’ Nesting Site and Tuzla Lagoon is a Wildlife Reserve. Although all protection endeavors in the Çukurova Delta, many problems arising from agricultural activities have been occurring in the Biosphere Reserve within the last 20 years. Sandy soils of the Çukurova Delta create suitable conditions for peanut, maize, cotton and wheat cultivation except production of early vegetable and melon & watermelon where favorable natural conditions provide opportunity to get 2 and 3 crops in the same field every year. Increasing demand of growing population for new lands in the region has caused to conversion of the natural areas into agricultural lands. Sand dunes, salt mud and meadows mostly belonging to ownership of government bodies are opened up for agricultural land uses. However this development has led to destruction of natural areas in the Delta having high ecological value and function. Furthermore, intensive use of agrochemicals (pesticides and fertilizers) has caused pollution of wetland ecosystems. Negative results of the agricultural activates are frequently seen in the Delta today. Foundation of the Biosphere Reserves aims at the regional development by providing a harmonious connection between conservation and land uses through sustainable development considerations and principles. The above mentioned conflicts between conservation and uses of natural resources in Çukurova Delta is considered to be solved out through an integrated approach and participation of local people in the Biosphere Reserve. With this aim, ‘Life; Çukurova Delta Biosphere Reserve Planning Project’ was initiated. In the first stage natural potential and socio-economic situation of the area was analyzed basically in order to determine biological diversity and habitats with privileged natural components and provide protection of these areas in the Core and Buffer Zones of the Biosphere Reserve. Furthermore, a Transition Zone was delineated with 48.700 ha area where transition Zone consists of % 48 of the Biosphere Reserve. Results of biotope map were used in lining up three zones; core, buffer and transition that having different level of conservation and land use intensity and proposals given in management plan for an effective conservation were developed for these three zones according to detailed analysis of relationship between present land uses and natural resources. Detailed proposals related to restoration of the biotopes located particularly in the Core and Buffer Zones were established by taking their regeneration and degeneration abilities into consideration. In particular special importance for the create new and alternative income opportunities. Approaches related to organic agriculture was considered in the Transition Zone to realize sustainable agriculture and animal husbandry. From the conservation point of view all developed proposals related to planning and plan decisions must be put in practice. Establishment of Çukurova Delta Biosphere Reserve would be possible with a management approach in which all related groups and concerning parties XVI


such as local people, government bodies and etc. will be participating. Today there is not a status for Biosphere Reserves in Turkey. However some parts of the Delta with different conservation status provide significant possibilities in establishment of Çukurova Delta Biosphere Reserve. With this aim, Governorship of Adana Province, governing bodies of Karataş and Yumurtalık districts, five Municipalities and heads of all villages in the region, cooperatives and representatives of NGO came together and Çukurova Delta Biosphere Reserve Union for Nature Conservation, Construction and Management of Substructure and Service (ÇUDELBİR) was established. Foundation procedure of the union has been almost finished. After a short period, the union would be in a position to manage Çukurova Delta Biosphere Reserve. Organization structure related to management system of the Biosphere Reserve was determined according to existent legal acts and regulations in Turkey which are determined as a result of discussion with the participation of all related groups. On the other hand education programs for schools and the local people carried out in the region with the participation of concerning parties. An application program for concrete final plan decisions determined in the management plan was developed and associations which could be likely cooperated with in the project application were identified.

XVII


ŞEKİLLER DİZİNİ Şekil No

Şekil Adı

Şekil 1.1.

LifeTCY99/TR/087 Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlaması Projesi içeriği ve hedefleri Biyosfer Rezervlerinde Bölgeler Rezerv Alanının Bölge İçindeki Yeri Çukurova Deltası’nın LANDSAT Uydu Görüntüsü (2000 Yılına Ait) Jeoloji Haritası Seyhan ve Ceyhan Havzaları Seyhan Havzası Yükselti Kuşakları Haritası Ceyhan Nehri Seyhan Nehri Ceyhan Deltası’nda ki Değişimin Bir Arada Gösterimi Yumurtalık Körfezindeki Değişimin Bir Arada Gösterilmesi Seyhan Deltasındaki Değişimin Bir Arada Gösterimi Jeomorfoloji haritası Ceyhan Deltası’nın 1858 ‘deki durumunu gösteren harita Ceyhan Deltasının 1956 yılında Çekilmiş Hava Fotoğrafından Yararlanılarak Yapılmış Jeomorfoloji Haritası Ağyatan Kumulu'nda kurutma kanalının yaklaşık 150 m doğusunda sahilden karaya doğru alınan profil Ağyatan Kumulu'nda kurutma kanalının yaklaşık 800 m doğusunda sahilden karaya doğru alınan Profil Ağyatan Kumulu'nda kurutma kanalının yaklaşık 2400 m doğusunda sahilden karaya doğru alınan profil Yelkoma kumullarının en geniş olduğu kesimde, Hurma Boğazı'nın yaklaşık 8 km kuzeydoğusunda Kışlak Mevkii'nden denize doğru alınan profil Yelkoma Kumulu’nun eski Ceyhan Nehri Ağzı (Ceyhan Boğazı) yakınındaki profili Büyük Toprak Grupları Haritası Toprak Yetenek Sınıfları Haritası Araştırma Alanının Hidrolojisi 1991-2000 Yılları Arasında Ölçülmüş Değerlere Göre Yumurtalık İklim Diyagramları (Sıcaklık-Yağış) 1991-2000 Yılları Arasında Ölçülmüş Değerlere Göre Karataş İklim Diyagramları (Sıcaklık-Yağış) Ön kumullar Pancratium maritimum Ön kumullar Cakile maritima Ön kumullar, tuzlu kumullar Zygophllum album Ön kumullar Medicago marina Sabit Gri Kumullarda Euphorbia paralias Genellikle Aşırı Otlatma Göstergesidir Sabit Gri Kumular Helianthemum stipulatum Maki Kumulları Vitex agnus-castus Maki Kumulları Nerium oleander Ambarlar Schoenus nigricans Ambarlar Juncus acutus Çamlık Cionura erecta Kumul çam ormanları Erica manupuliflora Kumul Çam Ormanları Osyris alba Kumul Çam Ormanları Lavandula stoechas Tuzlu Bataklıklar Artrocemum fruticosum Tuzlu Çayırlıklar Halimione portulacoides Tuzla Lagünü Zooplanktonlarının taksonomik çeşitliliği Kaplan Böcekleri (Cicindelidae), Esmer Böcekleri (Tenebrionidae) ve Dışkı Böceklerinin (Scarabaeidae) Çukurova Deltası’ndaki Dağılımları Kum Cırcırböcekleri (Schizodactylidae) ve Kelebeklerin (Papillionidae ve Danaidae) Çukurova Deltası’ndaki Dağılımları Çukurova Deltasında Farklı habitatlarda Saptanan Böcek sınıfları ve Familyaları Akyatan’da Yuvalama İçin Önkumullara Giden Chelonia mydas İzleri Akyatan’da Chelonia mydas Balıkçı Ağlarına Takılan Kaplumbağalar Akyatan’da Çakal Tarafından Açılan Ve Yumurtaları Yenen Bir Yuva Akyatan Kumsalı Chelonia Mydas Yuvalama Alanları

Şekil 2.1. Şekil 3.1. Şekil 3.2. Şekil 3.3. Şekil 3.4. Şekil.3.5 Şekil 3.6 Şekil 3.7 Şekil 3.8. Şekil 3.9. Şekil.3.10. Şekil 3.11. Şekil 3.12. Şekil 3.13. Şekil 3.14. Şekil 3.15. Şekil 3.16. Şekil 3.17. Şekil 3.18. Şekil 3.19. Şekil 3.20. Şekil 3.21. Şekil 3.22 Şekil 3.23 Şekil 3.24. Şekil 3.25. Şekil 3.26. Şekil 3.27. Şekil 3.28. Şekil 3.29. Şekil 3.30. Şekil 3.31. Şekil 3.32. Şekil 3.33. Şekil 3.34. Şekil 3.35. Şekil 3.36. Şekil 3.37. Şekil 3.38. Şekil 3.39. Şekil 3.40. Şekil 3.41 Şekil 3.42. Şekil 3.43. Şekil 3.44. Şekil 3.45. Şekil 3.46. Şekil 3.47. Şekil 3.48.

XVIII

Sayfa 3 6 10 11 13 16 17 19 19 20 20 21 25 26 27 29 29 29 31 31 36 38 41 46 46 50 50 50 50 52 52 52 52 55 55 55 56 56 56 59 59 74 77 78 79 84 84 84 84 85


Şekil No

Şekil Adı

Şekil 3.49. Şekil 3.50. Şekil 3.51. Şekil 3.52. Şekil 3.53. Şekil 3.54 Şekil 3.55. Şekil 3.56. Şekil 3.57. Şekil 3.58. Şekil 3.59. Şekil 3.60. Şekil 3.61. Şekil 3.62. Şekil 3.63. Şekil 3.64. Şekil 3.65. Şekil 3.66. Şekil 3.67.

Şekil 3.77. Şekil 3.78. Şekil 3.79. Şekil 3.80. Şekil 3.81. Şekil 3.82. Şekil 3.83. Şekil 3.84. Şekil 3.85. Şekil 3.86. Şekil 3.87. Şekil 3.88. Şekil 3.89. Şekil 3.90. Şekil 3.91. Şekil 3.92. Şekil 4.1. Şekil 4.2. Şekil 4.3. Şekil 5.1. Şekil 5.2. Şekil 5.3. Şekil 5.4. Şekil 5.5. Şekil 5.6.

Kazanlı Kumsalı ve Kaplumbağa Yuvalama Alanları Yumurtlama sırasında bir anne 55 gün sonra çıkan yavrular Akdeniz’de Chelonia mydas’ın Yuvalama Kumsallarına Dağılımı Akdeniz’de Chelonia mydas’ın Yuvalama Kumsallarının Dağılımı Trionyx triunguis’un Doğu Akdeniz’de Yaşam Alanları Trionyx triunguis’un Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv’inde Yaşam Ortamları Bazı Göçmen Kuşların Göç Yolları ve Çukurova Deltasının Önemi Beyaz Leyleklerin Göç Yollarındaki Düğüm Noktaları ve Çukurova Deltası Ömer Gölü Kaldırım Kışlakları Kumullar Kaldırım Kışlakları Hareketli Kumullar Çamlık, Halep Çamı (Pinus halepensis) Ormanı Yumurtalık Körfezi ve Lagünü’nde Gözlem Yerleri Çok dikkati çeken Su Kuşlarından Uzunbacak (Himantopus himantopus) Pelikan Habitatları Flamingo Habitatları Çeltikçi Habitatları Döğüşken Kuş, Çamurçulluğu, Karakarınlı Kumkuşu, Küçük Kumkuşu, Akçacılıbıt, Kılıçgaga Habitatları Mahmuzlu Kızkuşu, Ak Kuyruklu Kızkuşu Habitatları Kıyıda Bir Grup Sumru, Karagagalı Sumru ve Küçük Sumru Küçük Sumru (Sterna albifrons) Gümüş Martı (Larus cachinnans) Kaldırım Kışlakları’nda Kumulda Terkedilmiş Su kuşu Yumurtaları Yumurtalık Kumul Ambarlarında Akkuyruklu Kızkuşu (Chettusia leucurus) Uzunbacak (Himantopus himantopus) Lagün ve Ambarlarda Görülmektedir Yeşil Düdükçün (Tringa ochropus), Ambarlardaki Su Birikintileri ile Durgun Suları Tercih Eder Tuzlu Bataklıklarda Halocnemum portulacoides Üzerinde Kuyruksallayan (Motacilla flava) Bozkır Delicesi (Circus macrourus) Kaldırım Güneyinde Tamarix smyrnensis’li Durgun Sular Çizgili Kaplumbağa (Mauremys caspica) Sabit Sayım Noktalarının Konumu Akyatan Lagününde Ekstra Sayımların Gerçekleştirildiği Bölgeler Akyatan Lagününde Ördeklerin Habitatları Akyatan Lagününde Sutavuğunun (Fulica atra) Habitatları Akyatan Lagününde Kılıçgaganın (Recurvirosta avosetta) Habitatları Akyatan Lagününde Akça Cılıbıtın (Charadrius alexandrinus) Habitatları Akyatan Lagününde Kara Karınlı Kumkuşunun (Calidris alpina) Habitatları Akyatan Lagününde Döğüşkenkuşun (Philomachus pugnax) Habitatları Akyatan Lagününde Çamurçulluğunun (Limosa limosa) Habitatları Tuzla Lagününde Flamingo (Phoenicopterus rubber) Habitatları Tuzla Lagününde Ördeklerin Habitatları Tuzla Lagününde Sakarmekenin (Fulica Atra) Habitatları Tuzla Lagününde Uzunbacaklıların Habitatları Karataş, Yumurtalık ve Tuzla Yerleşimleri Nüfus Değişimleri (1960-2000) Adana Kent Merkezinin Yakın Yerleşimlere Uzaklıkları Delta Kumsallarında ki çöp ve kirlilikten bir görünüm Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nin Ürün Deseni Altı köyde uygulanan ekim nöbeti sistemlerinin uygulanma oranları Küçükbaş Hayvan Barınakları Atıkları Tüketen Hayvanlar Yol Kenarında Meralanan Büyükbaş Hayvanlar Aşırı Otlatılmış Mera

Şekil 5.7. Şekil 5.8. Şekil 5.9. Şekil 5.10.

Magarsus Antik Kentinin Bulunduğu Deniz Feneri Ve Çevresi Karataş’ta 2, Konutlar İlçenin Tüm Kıyı Kesimine Yayılmıştır Tuzla Belediyesi Çadırlı Kampı Sonbaharda Belediye Çadırlı Kampı Terk Edildikten Sonra

Şekil 3.68. Şekil 3.69. Şekil 3.70. Şekil 3.71. Şekil 3.72. Şekil 3.73. Şekil 3.74. Şekil 3.75. Şekil 3.76.

XIX

Sayfa 86 89 89 89 90 91 94 97 97 99 99 99 99 100 101 107 108 108 109 109 111 111 111 113 113 113 113 115 115 115 115 118 118 120 120 120 120 121 121 121 123 123 123 123 136 139 141 147 149 154 154 154 154 172 172 172 172


Sayfa

Şekil No

Şekil Adı

Şekil 5.11.

Adana İl Turizm Envanteri ve Turizm Gelişme Planında Biyosfer Rezerv Alanı İçin Öngörülen Plan Kararları

174

Şekil 5.12. Şekil 5.13. Şekil 5.14. Şekil 5.15. Şekil 6.1. Şekil 6.2. Şekil 6.3. Şekil 6.4. Şekil 6.5. Şekil 6.6. Şekil 6.7. Şekil 6.8. Şekil 6.9 Şekil 6.10. Şekil 6.11. Şekil 6.12. Şekil 6.13. Şekil 6.14. Şekil 6.15. Şekil 6.16. Şekil 6.17. Şekil 6.18. Şekil 6.19. Şekil 6.20. Şekil 6.21. Şekil 6.22. Şekil 6.23. Şekil 6.24. Şekil 6.25. Şekil 6.26. Şekil 6.27. Şekil 6.28. Şekil 6.29.

Yüreğir Ovası’nın 1890’da Etnik Durumu Çevre Düzeni Planı Doğu Akdeniz Bölgesi ve İskenderun Körfezinde Halen Yerleşik Olan Sanayi Kuruluşları Koruma Alanları Haritası Değerlendirmede İzlenen Yolun Akış Şeması Biyotop Haritası Lejantı Biyotop Haritası (Tuzla ve yakın çevresi) Biyotop Haritası (Akyatan ve yakın çevresi) Biyotop Haritası (Ağyatan - Yumurtalık ve yakın çevresi) Kumsaldan Genel Bir Görünüş Ön Kumullardan Genel Bir Görünüş Ön Kumullardan Bitkiler Ön Kumul Oluşumu Cyperus capitatus Tuzlu Kumullar ve Zygophyllum album Ak kumullar Ak Kumul Bitkileri Kaplumbağa İzleri Gri Kumul ve Sabit Kumul Gri Kumul ve Sabit Kumul Gri Kumul ve Sabit Kumul Gri Kumul ve Sabit Kumul Ambarlar Ambarlar Çamlık Pinus halepensis Ormanında Sürekli İzleme parselleri Her Alan Tipinde Ortalama Tuz Miktarları Her Alan Tipinde Ortalama pH Değerleri Her Alan Tipi İçin Ortalama Bitki Besin Maddesi (P,K, Mg) Miktarı Ağaç, Çalı ve Ot Katı örtüşlerinin Alan Tiplerine Göre Dağılımı Her örtüş Tipinde Ortalama Bitki Yüksekliği Beş Alan Tipinde Ortalama Fert Sayısı ve Bunların Boy Sınıflarına Dağılışı Tüm Alan Tiplerinde Fertlerin Boy Sınıflarına Dağılımı (% Olarak) Tüm Alan Tiplerinde Ortalama Ot ve Çalı örtüşü İle Boy Sınıfı >0–10 cm ve >10-50 cm deki Fert Sayısının Karşılaştırılması Tüm Alan Tiplerinde Ortalama Ot ve Çalı örtüşü ile Boy Sınıfı >50-150 cm ve >150-300 cm deki Fert Sayısının Karşılaştırılması Ot Katının Ortalama Boyu İçinde Boy Gruplarında Bulunan Halep Çamı Fert Sayıları Çalı Katının Ortalama Boyu İçinde Boy Gruplarında Bulunan Halep Çamı Fert Sayıları Her Alan Tipinde 10cm ye Kadar Boylanan Fertlerin Vitalite Basamaklarına Yüzde Olarak Dağılımları Alan Tiplerinde >10-50 cm Boy Sınıfındaki Gençlikteki Vitalite Dağılımı Alan Tiplerinde >50-150 cm Boy Sınıfındaki Gençlikteki Vitalite Dağılımı Alan Tiplerinde >150-300 cm Boy Sınıfındaki Gençlikteki Vitalite Dağılımı Çamlık’ta Alan Tiplerinin Büyüklüklerine Göre Dağılımı (ha) 300cm Üzerindeki Pinus halepensis Ağaçlarının Alan Tiplerine Dağılımları 300cm Üzerindeki Pinus halepensis Ağaçlarının Alan Tiplerinde Ortalama Fert Sayıları ve Ortalama Örtüş Oranları İncelenen Pinus halepensis Ağaçlarının 0-4 vitalite Gruplarına Yüzde Dağılımları. İncelenen Pinus halepensis Ağaçlarının 0-4 Arası Vitalite Gruplarının Alan Tiplerine Göre Dağılımı Pinus halepensis Ağaçlarının Ortalama Gövde Çevresi, Boyu ve Taç Çapının Alan Tiplerine Göre Dağılımı Çamlık Dışındaki Bir Ağaçlandırma Alanından Alınan İki Örnekte Ağaç Yüksekliği, Taç Çapı, Gövde Çevresi (m) ve Yaş Grubu Değerleri Çamlık’ta Yıl Halkaları İncelenen Pinus halepensis Ağaçlarının Yaş ve Vitalite Grupları Çamlık’ta Yaş Halkası Analizleri Yapılan Ağaçların Yaş Gruplarına Göre Vitalite Sınıfları Yaş Halkası Örnekleri Alınan Ağaçlarda Boy ve Taç Çapı Değerlerinin (m) Yaş Grupları ile Alan Tiplerine Göre Karşılaştırması

175 178 182 187 192 199 200 201 202 203 203 203 203 204 205 205 205 205 207 207 207 207 209 209 213 215 215 216 217 218 219 220 220

Şekil 6.30. Şekil 6.31. Şekil 6.32. Şekil 6.33. Şekil 6.34. Şekil 6.35. Şekil 6.36. Şekil 6.37. Şekil 6.38. Şekil 6.39. Şekil 6.40. Şekil 6.41. Şekil 6.42. Şekil 6.43. Şekil 6.44. Şekil 6.45. Şekil 6.46.

XX

221 221 222 222 223 223 224 224 227 228 228 229 230 232 232 233 233


Şekil No

Şekil Adı

Şekil 6.47.

Yaş Halkası Örnekleri Alınan Ağaçlarda Gövde Çevresi Değerlerinin (cm) Yaş Grupları ile Alan Tiplerine Göre Karşılaştırması Mekanik Zararlar Nedeni İle Bozulmuş Yıl Halkası Oluşumu (Genç Bir Ağaç 130 cm Boyda, 7 cm Gövde Çap Çevresi, 10 Dallı Ve 10 Yıl Halkalı). Mekanik Zararları Gösteren Herhangi Bir Oluşum Bulunmayan Bir Gövde Kesiti (Genç Bir Ağaç, 160 cm Boyda, 4,5 cm Gövde Çevresi, 12 Dallı Ve 9 Yıl Halkası). Plantago Tipi (P-Tipi) Alan Plantago Tipi (P-Tipi) Alan Asphodelus Tipi (A-Tipi) Alan Seyrek Maki Tipi (MSe-Tipi) Alan Sık Maki Tipi (MSı-Tipi) Alan Ada Tipi (Ada-Tipi) Alan Tuzlu Bataklıklardan Halep Çamı Ormanı (Pinus halepensis) Plantago maritima arasında Pinus halepensis gençliği Pistacia lentiscus’lar Arasında Boylu Pinus halepensis Gençliği 2. Derecede Vitalite, Daha Seyrek Bir Taç ve Hala Açık Renkli İbreler Plantago Tipi Alanda seyrek de olsa 1. Derecede Vitalitesi Olan Pinus halepensis’e rastlanmaktadır 3. Derecede vitalite, Taç Çapı Çok Seyrek ve Bir Kısmı Kurumaya Başlamış 4. Derecede Vitalite Aşırı kozalak oluşumu, Neredeyse Kurumak Üzere Çamlık Koruma Altına Alınmadan Önce Ağaçlara Verilen Mekanik Zararlar Mekanik Zararlar Nedeni İle Aşırı Reçine Salgılaması (Muhtemelen Önceki Kullanımlardan) Mekanik Zarar Sonrası Böcek Zararları Genç Bir Ağaç Üzerinde Çam Kese Tırtılı Akyatan Ağaçlandırması Ağaç Türleri Dağılımı Kamış perdeler Akyatan’da Ön Kumul Biyotopu (DO) Akyatan’da Ön Kumul Biyotopu (DO) Tuzlu Bataklıklar Biyotop Tipi (SM) Tuzlu Bataklıklar Biyotop Tipi (SM) Tuzlu Bataklıklar Biyotop Tipi (SM) Pinus halepensis Ormanında Tuzlu Bataklıklar Tamarix’li Tuzlu Bataklık Tamarix’li Tuzlu Bataklık Biyotop Tipi Eski Nehir Yatağı (WFA) Biyotop Tipi Eski Nehir Yatağı (WFA) Ceyhan Nehri Iris pseudacorus Biyotop Tipi Tuzlu Bataklık İçeren Akarsu Ağzı (EM) Biyotop Tipi Kamış İçeren Akarsu Ağzı (ER) Seyhan ve Ceyhan Estuarları Natura 2000 Avrupa Biyotop Ağı Sisteminin İçeriği NATURA 2000 Koruma Alanları Ekolojik Ağının Uygulama Aşamaları Biyosfer Rezervinde Koruma ve Kullanım Durumunun Bölgelere Dağılımı Delta’da FFH-Direktifleri Natura 2000 Biyotop Tipleri (harita) Delta’da FFH-Direktifleri Natura 2000 Biyotop Tiplerinin Mülkiyet Durumuna Göre Dağılımı Biyosfer Rezerv Bölgelerinin Belirlenmesinde GIS Ortamında İzlenen Yol Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Koruma ve Kullanım Bölgeleri Biyosfer Rezervi Çekirdek ve Tampon Bölgesi ile Halen Mevcut Koruma Statülerinin Karşılaştırılması. Çukurova’da Modern Tarım ve Çevreye Etkileri Çukurova’da Kullanılan Tarımsal Kimyasalların Çevreye Etkileri Lagünlerin Tarımsal Kimyasallarla Kirlenmesi ve Sığlaşma Gözlük Gölü’nün 1985 ve 2000 Yılları Arasında Kurutularak tarıma Açılması 1985 Yılında Tuzla Lagünü Çevresindeki Kumul Alanlar 2003 Yılında Tuzla Lagünü Çevresindeki Kumul Alanlar 1985 (taranmış alanlar) ve 2003 (etrafı çizilmiş alanlar) Yılları Arasında Tuzla Lagünü Çevresinde Kumul Alanların Değişimi Kumullardan Modern İş Makineleri ile Kum Alımı Delta’da Bir Sektör Halini Almıştır

Şekil 6.48. Şekil 6.49. Şekil 6.50. Şekil 6.51. Şekil 6.52. Şekil 6.53. Şekil 6.54. Şekil 6.55. Şekil 6.56. Şekil 6.57. Şekil 6.58. Şekil 6.59. Şekil 6.60. Şekil 6.61. Şekil 6.62. Şekil 6.63. Şekil 6.64. Şekil 6.65. Şekil 6.66. Şekil 6.67. Şekil 6.68. Şekil 6.69. Şekil 6.70. Şekil 6.71. Şekil 6.72. Şekil 6.73. Şekil 6.74 Şekil 6.75. Şekil 6.76. Şekil 6.77. Şekil 6.78. Şekil 6.79. Şekil 6.80. Şekil 6.81. Şekil 6.82. Şekil 6.83. Şekil 6.84. Şekil 6.85. Şekil 6.86. Şekil 6.87. Şekil 6.88. Şekil 6.89. Şekil 6.90. Şekil 6.91. Şekil 6.92. Şekil 6.93. Şekil 6.94. Şekil 6.95. Şekil 6.96. Şekil 6.97. Şekil 6.98. Şekil 6.99.

XXI

Sayfa 234 235 235 239 239 239 239 240 240 240 240 241 241 241 242 242 242 242 243 243 244 245 246 246 247 248 249 249 249 249 251 251 254 254 254 254 256 258 260 264 265 266 268 270 272 273 274 274 275 276 276 276 277


Şekil No

Şekil Adı

Şekil 6.100.

Kumullardan Alınan Kumlar Kamyonlarla Tuzlu Bataklık ve Çayırlıklara Serilmektedir Kumullar Üzerinde Karpuz Plastik Tünelleri Kumul Açma ile Kazanılan Tarım Alanlarında Plastik Tünelde Karpuz Üretimi Delta’ya Barajlar Nedeni İle Daha Az Çökel Geldiği İçin Kıyı Aşınması Giderek Artmaktadır Kıyı Aşınması Bazen Yüzlerce Metreye Varmaktadır Delta’da Kumulların Değişik Nedenlerle Yok Olmaları Tuzlu Çayır ve Bataklıkların Tarım Alanlarına Dönüştürülmesi 1:25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda Tuzla Kenti Gelişme Alanı İçin Öngörülen Alanlar ile Yapılaşacak Biyotop Tipleri Kıyıda Araç İzleri, Kıyı Doğal Yaşamı İçin Olumsuzluklar Yaratmaktadır Tüm Kıyılar Büyük Bir Çöplüğe Benzemektedir. Plastik, Plastik! Delta’da Biyotopların Bozulmasına Neden Olan Faaliyetler ve Bunların Oluşturdukları Zararlar Biyotopların Bozulma Durumu Biyotopların Yenileme Yetenekleri Biyosfer Rezervi biyotoplarında onarım önerileri Biyosfer Rezervi Yaklaşım Biçimi Tüketici Organik (Ekolojik, Biyolojik, Sağlıklı) Tarım Bilgileri Değerlendirmesi Organik (Sağlıklı, Çevreci) Ürün Olarak Tüketimde Aranılan Öncelikli Gıda Ürünleri Değerlendirmesi Geleneksel Ürünlere Göre Organik Ürün Tüketiminde Ödenilmesi Düşünülen Artı Miktar Tarımsal (Gıda) Ürünlerinden Beklenilen – Aranılan Özelliklerin Sıralaması Ekoturizm Uygulamasında Öncelikli Olarak Önerilen Köyler Tuzla Lagünü ve Yakın Çevresi İçin Önerilen Güzergah Akyatan Lagünü ve Yakın Çevresi İçin Önerilen Güzergahlar Ağyatan Lagünü ve Yakın Çevresi İçin Önerilen Güzergahlar Yumurtalık Lagünü ve Yakın Çevresi İçin Önerilen Güzergahlar Çukurova ve Biyosfer Rezerv Alanının Bölgesel Olarak Ekolojik İlişki Durumu Doğal Yaşamın Birbirinden Yalıtılmış Biyotoplarının, Yeni Oluşturulan Basamak Taşları ve Yeşil Koridorlarla İlişkilendirilmesi Biyosfer Rezervinde Oluşturulacak Basamak Taşları ve Yeşil Koridor “Biyotoplar İlişki Ağı Sistemi” İmam ve Öğretmenlerin Katıldığı Seminerlerden Bir Görüntü Bahçe Köyü Yakınlarından Göçer Tarım İşçilerinin Yaşamlarından Bir Kesit Adalı Köyünde Yöre Halkı İle Tarım İlişkin Olarak Yapılan Ziyaretlerden Bir Kesit Tuzla İlköğretim Okulu İnsan ve Çevre Eğitimi Dersi Çalışması Kapsamında Yapılan Bir Resim Örneği Tuzla İlköğretim Okulu’nda çevre konusunda yapılan duvar boyama çalışması Tuzla İlköğretim Okulu’nda ağaçlandırma çalışması Tuzla İlköğretim Okulu İnsan ve Çevre Eğitimi Dersi Çalışması Kapsamında Yapılan Bir Kompozisyon Örneği Biyosfer Rezervi Birliğinin yönetim ve organizasyon şeması Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Yönetimi İçin Öneri Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlamasında GIS ve Veritabanı Yönetimi

Şekil 6.101. Şekil 6.102. Şekil 6.103. Şekil 6.104. Şekil 6.105. Şekil 6.106. Şekil 6.107. Şekil 6.108. Şekil 6.109. Şekil 6.110. Şekil 6.111. Şekil 6.112 Şekil 6.113. Şekil 6.114. Şekil 6.115. Şekil 6.116. Şekil 6.117. Şekil 6.118. Şekil 6.119. Şekil 6.120. Şekil 6.121. Şekil 6.122. Şekil 6.123. Şekil 6.124. Şekil 6.125. Şekil 6.126. Şekil 6.127. Şekil 6.128. Şekil 6.129. Şekil 6.130. Şekil 6.131. Şekil 6.132. Şekil 6.133. Şekil 6.134. Şekil 6.135. Şekil 6.136.

XXII

Sayfa 277 277 277 278 278 278 279 283 285 285 288 289 291 296 301 305 306 306 307 312 317 318 320 321 324 326 327 333 333 333 341 341 341 342 346 351 354


ÇİZELGELER DİZİNİ Çizelge No

Çizelge Adı

Çizelge 2.1 Çizelge 3.1 Çizelge 3.2 Çizelge 3.3 Çizelge 3.4

Lagünlerin Toplam Alanı ve Statüleri Doğu Akdeniz Kumullarında Biyotik Faktörler ve Çevre Sorunları 1921 ile 1996 Yılları Arasında Alan Kullanımı ve Örtüsündeki Değişim Biyosfer Rezervi Alanının Büyük Toprak Gruplarına Göre Alansal Dağılımı Biyosfer Rezervi Alanı Topraklarının Toprak Yetenek Sınıflarına (Arazi Kullanım Kabiliyet Sınıfı) Göre Alansal Dağılımları Biyosfer Rezervi alanının Diğer Toprak Özelliklerine Göre Alansal Dağılımı Biyosfer Rezervi Alanının Erozyon Durumuna Göre Alansal Dağılımı Yumurtalık İklim Verileri Karataş İklim Verileri Kumullar Biyotoplarında Bitki Örtüsü Örneklemeleri Kumul Çam Ormanları Biyotopu Bitki Örtüsü Analizi Tuzlu bataklıklar, tuzlu çayırlıklar ve kamış biyotopları bitki örtüsü analizleri İki Ayrı Transekt Üzerinde Biyotop Tipleri ve Bu Biyotop Tiplerindeki Bitkilerin Dağılımı Bitki Türlerinin I. Transekt Boyunca Biyotoplara Göre Dağılımı Bitki Türlerinin II. Transekt Boyunca Biyotoplara Göre Dağılımı Akyatan Lagünü 2002 Yılı Çalışma İstasyonları Özellikleri Akyatan Lagünü Fitoplanktonlarının Özellikleri Akyatan Lagünü Zooplanktonları Hücre Yoğunlukları (birey/m3) ve Biyomas (mg/ m3) Özellikleri Akyatan Lagünü Macrozoobenthoslarının özellikleri Tuzla Lagünü 2002 Yılı İlkbahar ve Sonbahar Dönemleri Çalışma Alanları (istasyonları) Özellikleri Tuzla Lagünü Fitoplanktonlarının Hücre Yoğunlukları Tuzla ve Akyatan Lagünlerinde Belirlenen Türlerin Sıklıkları Zooplanktonların Biyolojik Çeşitliliği ve Taksonomik Kompozisyonları Tuzla Lagünü Zooplanktonları Sayısal Değerleri 3 Tuzla Lagünü Farklı Zooplantonik Organizmaların Hücre Yoğunlukları (1000 birey/m ) ve 3 ) Değerleri Biyomas (mg/m Tuzla Lagünü Macrozoobenthosların özellikleri (Tür sayısı-birey/m2) (Biyomas-g/m2) Böcek Listesi

Çizelge 3.5 Çizelge 3.6 Çizelge 3.7 Çizelge 3.8 Çizelge 3.9. Çizelge 3.10. Çizelge 3.11. Çizelge 3.12. Çizelge 3.13. Çizelge 3.14. Çizelge 3.15 Çizelge 3.16. Çizelge 3.17. Çizelge 3.18. Çizelge 3.19. Çizelge 3.20. Çizelge 3.21. Çizelge 3.22. Çizelge 3.23 Çizelge 3.24. Çizelge 3.25. Çizelge 3.26. Çizelge 3.27. Çizelge 3.28 Çizelge 3.29. Çizelge 3.30. Çizelge 3.31. Çizelge 3.32. Çizelge 3.33. Çizelge 3.34. Çizelge 3.35. Çizelge 3.36 Çizelge 3.37. Çizelge 3.38. Çizelge 3.39. Çizelge 3.40. Çizelge 3.41. Çizelge 3.42. Çizelge 3.43. Çizelge 3.44. Çizelge 3.45. Çizelge 3.46. Çizelge 3.47. Çizelge 3.48. Çizelge 4.1.

Sayfa

Biyosfer Rezervi Alanında Varlığı Saptanan Balık Türleri İskenderun Körfezinde Dip Trollerde En Fazla Rastlanan Ekonomik Bakımdan Değerli Balık Türleri İskenderun Körfezinde Dip Trollerde En Fazla Rastlanan Ekonomik Bakımdan Değerli olmayan balık türleri İskenderun Körfezinde Dip Trollerde En Fazla Rastlanan Kabuklular İskenderun Körfezinde Dip Trollerde Rastlanan Kaplumbağalar İskenderun Körfezinde Dip Trollerde Rastlanan Omurgasızlar Biyosfer Rezerv Alanında Varlığı Saptanan Amfibi Türleri

Akyatan’da Yapılan İzleme Çalışmaları Sonuçları Kazanlı Kumsallarında Yapılan İzleme Çalışmaları Sonuçları Bern Sözleşmesi Daimi Komisyonu 95(2002) No’lu Tavsiye Kararı Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Herpetofauna Türleri Delta’da Nisan 2001’de Bulunan Kuş Türleri ve Bunların “AB Kuş Direktifleri” İle Karşılaştırılması Saptanan Kuş Türlerinin Tercih Ettikleri Biyotoplar Biyotop Tiplerine Göre Kuş Türleri ve Bunların Önem Derecesine Göre Dağılımı Akyatan Lagünü Sabit Nokta Sayım Sonuçları Tuzla Lagünü Gözlem Noktalarından Yapılan Sayımların Sonuçları Akyatan Lagünü Ek Kayıtları Akyatan Lagünü ve Çevresi Kuş Sayımları 2004 Tuzla Lagünü ve Çevresi Kuş Sayımları 2004 Yumurtalık Lagünü ve Çevresi Kuş Sayımları 2004 Çukurova Deltasında Şimdiye Dek Saptanan Kuş Türleri ve Bern Sözleşmesi İle Karşılaştırılması Biyosfer Rezervi Alanında Bulunan Memeli Listesi 2000 yılı Nüfus Sayımı Sonuçlarına Göre Çukurova Deltası Proje Alanı İçinde Yer Alan Belde ve Köy Yerleşimleri Nüfusları

XXIII

8 32 32 37 37 39 39 45 45 49 54 58 60 63 64 65 66 67 67 68 69 70 72 72 72 73 75 80 81 81 82 82 82 83 83 86 88 95 101 104 107 119 121 124 125 126 127 128 133 134


Çizelge No

Çizelge Adı

Çizelge 4.2. Çizelge 4.3. Çizelge 4.4. Çizelge 4.5. Çizelge 4.6. Çizelge 4.7. Çizelge 4.8. Çizelge 4.9. Çizelge 5.1. Çizelge 5.2. Çizelge 5.3. Çizelge 5.4. Çizelge 5.5. Çizelge 5.6. Çizelge 5.7. Çizelge 5.8. Çizelge 5.9. Çizelge 5.10.

Adana İli 1927 – 2000 Yılları Arası Nüfus Değişimleri Çukurova Deltası İlçe ve Belde Yerleşimleri Nüfus Değişimleri Karataş ve Yumurtalık İlçeleri İşgücü – İşsizlik Durumu Karataş ve Yumurtalık İlçeleri İşgücünde Olmayan Nüfusun Durumu Bölgede Gereksinim Duyulan İşgücü Miktarı (2000) Karataş ve Yumurtalık İlçeleri Okur-yazarlık ve Eğitim Durumu Hanelerin Akacak Kullanım Şekli Hanelerin Su ve WC Durumu Çukurova Deltası’nda Alan Kullanımları (ha) Çukurova Deltası’nda Tarımsal Alanların Ürün Çeşidine Göre Dağılımı Köylerde Tarımsal İşletme Arazilerinin Mülkiyet Durumu Arazi Mülkiyet Durumundaki Değişim (Köylerin Toplamı, Dekar) Araştırma Alanında Ürün Bazında Sulu Ve Kuru Tarım Arazi Dağılımı (Dekar) 2000 Yılında Adana, Karataş ve Yumurtalık’ta Ürün Lagünlerde Sebze-Bostan Üretim Alanları Ürün Desenleri ve Plastik Sera Kullanımı Altı Köyde Uygulanan Ekim Nöbeti Sistemlerinin Uygulanma Oranları Ürün Bazında Seçilen Pilot Köylerde Bir Yıl İçerisinde Kullanılan Toplam Pestisid Miktarları Ürün Bazında Seçilen Pilot Köylerde Bir Yıl İçerisinde Kullanılan Toplam Gübre Miktarları Çukurova Deltası’nın Ürün Potansiyelinin Üretim Miktarı (Ton) Ve Alansal Dağılımı (Ha) Tarımsal Mekanizasyon Düzeyi Göstergeleri Adana İli Ova (Delta) Kesimi ve Çukurova Bölgesinde İşletmelerin Tarım İş Makinesi Varlıkları Sağılan Sütün Değerlendirilme Şekli Bölgede Ortaya Çıkan Hayvan Sağlığına İlişkin Sorunlar İşletmelerde Ortaya Çıkan Zoonoz Hastalıkları Hayvan Yetiştiriciliğinde Karşılaşılan Teknik Sorunlar İşletmelerin Hayvan Varlığı İşletmelerin Hayvan Varlıklarının Irklarına Göre Dağılımı Köylerde Hayvan Sayıları ve Otlatma Durumu İşletmelerin Otlatma Durumu ve Kullandıkları Alanlar Biyosfer Rezervi Alanında Mera Hayvanları ve Mera Koşullarındaki Değişimler (İndeks: 1990=100) İşletmecinin Eğitim Durumu İşletmelerde Birey Sayısı ve İşgücü Kullanımı İşletmelerde Mülkiyet Durumu Yem Bitkileri Ekim Alanı Hayvan Yetiştiriciliğinde Karşılaşılan Ekonomik Sorunlar Hayvan Yetiştiriciliğinde Karşılaşılan Pazarlama Sorunları İşletmelerde Bina Varlığı İşletmelerde Alet-Ekipman Varlığı İşletmelerin Toplam GSÜD’nin Üretim Faaliyetlerine Dağılımı Gelir Kaynaklarının Zaman İçerisindeki Değişimi (%) İşletmelerin Devletten Beklentileri 2003 – 2004 Yılı Av Dönemi Avlanma Sürelerini Gösteren Çizelge Avlanmasına Belli Sürelerde İzin Verilen Av Hayvanlarının Avcı Başına Bir Av Günü İçin Avlanma Miktarı Karataş İlçesin Yerleşik İkinci Konutlar Karataş’ta Kamp Alanları Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv Alanında Bulunan Yerleşim Birimlerinin Yüzölçümleri ve Nüfusu Çevre Düzeni V. Bölüm Ana ve Alt Başlıkları Biyosfer Rezerv Alanı ve Yakın Çevresindeki Petrol Kirliliği (µg/l) Mersin ve İskenderun Bölgelerinde Örneklenen Organizma (Mullus barbatus/Barbunya)( Kuzeydoğu Akdeniz Kıyılarında Avlanmış Balıklarda Poliaromatik Petrol Hidrokarbonu (PAH) Kuzeydoğu Akdeniz’e Karasal Kaynaklardan Giren Kirletici Yükleri Akdeniz’e Deşarj Eden Çeşitli Kaynaklarda Ölçülen Toplam Cıva, Kadminyum ve Kalay Konsantrasyonları Seyhan Havzası’nda Endüstriyel Kirlilik Yükleri Seyhan Havzası’nda Evsel Kirlilik Yükleri

Çizelge 5.11. Çizelge 5.12. Çizelge 5.13. Çizelge 5.14. Çizelge 5.15. Çizelge 5.16. Çizelge 5.17. Çizelge 5.18. Çizelge 5.19. Çizelge 5.20. Çizelge 5.21. Çizelge 5.22. Çizelge 5.23. Çizelge 5.24. Çizelge 5.25. Çizelge 5.26. Çizelge 5.27. Çizelge 5.28 Çizelge 5.29. Çizelge 5.30. Çizelge 5.31. Çizelge 5.32. Çizelge 5.33. Çizelge 5.34. Çizelge 5.35. Çizelge 5.36. Çizelge 5.37. Çizelge 5.38. Çizelge 5.39. Çizelge 5.40. Çizelge 5.41. Çizelge 5.42. Çizelge 5.43. Çizelge 5.44. Çizelge 5.45. Çizelge 5.46. Çizelge 5.47.

Sayfa

XXIV

135 136 137 137 137 138 140 140 142 143 143 143 144 144 145 145 146 148 148 148 150 150 151 152 152 153 155 155 155 156 156 157 157 157 158 158 159 159 159 160 160 160 168 169 170 170 176 177 183 183 184 184 185 185 185


Çizelge No

Çizelge Adı

Çizelge 5.48. Çizelge 6.1. Çizelge 6.2. Çizelge 6.3. Çizelge 6.4. Çizelge 6.5.

Seyhan Havzası’ndaki Su Kaynaklarının Kalite Durumu Çukurova Deltası Biyotop Tipleri Anahtarı Fosfat, Potas ve Magnezyum Miktarlarının Tarla Tarımı ve Çayırlıklar İçin Değerleri Boy Sınıflarına Göre Alan Tiplerinde Doğal Gençleşme Durumu İncelenen Pinus halepensis Ağaçlarının 0-4 Vitalite Gruplarına Dağılımı Çukurova Deltası Biyotop Tiplerinin Natura 2000 Doğal Yaşam Ortamları ile Karşılaştırılması FFH-Direktifleri Natura 2000 Habitat Tipleri ile Benzerlik Gösteren Çukurova Deltası Biyotop Tipleri Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nde Koruma-Kullanım Bölgelerinin Belirlenmesi Sonucu Taşıdıkları Nitelikler Çukurova Deltası’nda 1985 ile 2000 Yılları Arasında Önemli Yaşam Alanları Kayıpları Turizm Alanlarında Yatak Kapasiteleri Deltada Biyotopların Bozulma Gruplandırmaları Ölçütleri Yenileme Yeteneğinin Değerlendirmesi Biyosfer Rezervi’nde FFH-Biyotoplarının Bozulma ve Kendini Yenileme Yeteneklerine Göre Dağılımı FFH-Biyotoplarında Bozulma ve Kendini Yenileme Durumuna Göre Önerilerin Genel Dağılımı Biyosfer Rezervi’nde FFH-Biyotopları için Önlem ve Onarım Önerileri Biyolojik Onarım Çalışmalarında Biyotop Tiplerine Göre Kullanılacak Bitkiler Çukurova Deltası’nın Doğal Özelliklerinin Ekoturizm Açısından Değerlendirilmesi Çevre ve İnsan Dersinin Teorik Uygulamasında İşlenen Konular Ve Hedefler Sınıflarda Bulunan 29 Öğrencinin Tutum Ölçeği Sonuçları Bölgede Sosyal Yaşama Etki Eden Sivil Toplum Kuruluşları Biyosfer Rezerv Alanında Mevcut Koruma Statüleri ve Kapladıkları Alanlar Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nde Yapılması Öngörülen Çalışmaların Programı

Çizelge 6.6. Çizelge 6.7. Çizelge 6.8. Çizelge 6.9. Çizelge 6.10. Çizelge 6.11. Çizelge 6.12. Çizelge 6.13. Çizelge 6.14. Çizelge 6.15. Çizelge 6.16. Çizelge 6.17. Çizelge 6.18. Çizelge 6.19. Çizelge 6.20. Çizelge 7.1.

Sayfa 185 194 216 225 229 261 263 267 279 285 290 292 292 294 295 298 314 339 342 344 349 357

EKLER DİZİNİ EK No EK I EK II

EK Adı Toprak Grupları Haritası Haritalama Birimleri Anahtarı Biyotoplar İçin Arazi Etüd Formu

XXV

Sayfa


1. Giriş Kıyı alanları çok yönlü nitelikleri nedeni ile insanların her zaman ilgisini çekmiştir. Kıyılarda iklimin, karasal kesimlere göre daha uygun oluşu, yerleşim ve dinlence için tercih edilmelerine neden olurken, birçok ekonomik faaliyetlere de olanak sağlamıştır. Kıyı ovalarının verimli, iklimin iyi, su kaynaklarının bol bulunuşu, tarımda kıyıların çok üretken olmasını sağlamıştır. Büyük yerleşimlerin ve endüstrilerin kıyı alanlarında veya kıyıya ulaşımın kolay sağlandığı etki alanında olduğu görülür. Ürün değişiminin deniz üzerinden ucuz ve kolay oluşu, büyük liman ve ticaret kolonilerinin kıyılar boyunca kurulmasını sağlamıştır. Akdeniz’de eskinin küçük balıkçı kasabaları günümüzde en çok rağbet edilen turizm çekim merkezlerine dönüşmüştür. Kıyılar, ekosistem olarak, su ile kara arasında kalan çok değişik yaşam ortamlarına ve biyolojik çeşitliliğe sahiptir. Tuzlu yaşam ortamlarından sulak alanlara, kumullardan, ambar ve ormanlara değin farklılık gösteren kıyı biyotopları sayısız canlıya yaşama fırsatı vermektedir. Tarihsel çağlardan beri yerleşimlerin çekim alanı olan kıyılarda birçok büyük uygarlıklar oluşmuş ve günümüzde bunların izleri ve kalıntıları kültürel ve arkeolojik miras olarak kıyıların değeri üzerine yenilerini katmıştır. Kıyı alanları bütün bu özellikleri nedeni ile insan etkilerinin yoğun hissedildiği, kullanımlar ve doğal kaynaklar arasında çelişkilerin de en çok olduğu alanlardır. Çukurova Deltası Akdeniz havzasının kuzey doğu kesiminde, Toros dağlarından çıkarak Akdeniz’e dökülen üç nehrin çökelleri ile oluşmuş ve ülkemizin en önemli ve büyük kıyı ovası olan Çukurova’nın aşağı havzasındadır. Delta batıda Berdan nehri ile başlamakta, Seyhan ve Ceyhan nehrinden sonra Yumurtalık körfezinde bitmektedir. Yaklaşık 110 km uzunluğundaki bu kıyı şeridinde bir zamanlar denizin bir körfezi olan ve çökellerin önlerini kapatması ile içgöl halini alan, dört lagün bulunur. Kıyıya paralel sıralar halinde km’lerce uzanan kumullar ve aralarında kalan nemli ambarlar, Delta’nın en ayrıcalıklı özelliklerinden birisidir. Seyhan ve Ceyhan nehrinin sürekli yatak değiştirmesi ile oluşan eski nehir yatakları, yüzey suları, tuzlu bataklık ve çayırlıklar, Delta’nın su kuşları tarafından vazgeçilemez bir alan olmasını sağlamıştır. Çukurova Deltası 12’si AB-FFH-Direktifleri’ne giren 23 ana ve 52 alt biyotop tipi ile çok zengin yaşam ortamlarına (Altan ve Ark., 2001, Altan ve Tischew, 2002), 21’i ülkemiz endemiği olan 560 bitki tür ve alttürüne (Çakan, 2001) ve 272 kuş türüne sahiptir. Kuşların 170 adedi Bern Sözleşmesi EK II listesine giren katı koruma altında olan türlerdir. Delta ülkemizde çok az yayılışı olan Halep çamı Pinus halepensis’in oluşturduğu bir kumul ormanına ve nesli tehlike altında olan iki deniz kaplumbağası türünden (Caretta caretta ve Chelonia mydas) yeşil kaplumbağanın (Chelonia mydas) Akdeniz’de en önemli yuvalama kumsallarına sahiptir. Delta nehirleri, yine nesli tehlike altında olan Nil kaplumbağasının (Trionix triunguis) Akdeniz’de ender yaşam ve yuvalama habitatlarını içermektedir (Kasparek, 2000; Altan ve Kasparek, 2000; Altan ve Kasparek, 2003). Bütün bu özellikler Çukurova Deltası’nın uluslararası düzeyde çok önemli bir kıyı ekosistemi olmasını sağlamaktadır. Berdan, Seyhan ve Ceyhan nehirlerine baraj yapılarak taşkınların önlenmesi ve Delta’nın kuzey kesiminin sulu tarıma açılması ile tarımsal kullanımların yoğunluğu, havzanın en aşağı kesimlerinde, kıyılarda da artırmıştır. Daha 20 yıl önce geniş kumulların yaygın olduğu bu bölgede, günümüzde kalabalık yerleşimler ve tarım alanları hakimdir. Delta’nın Biyosfer Rezervi olarak planlanan bu kesimlerinde 1985’de toplam kumul alanı 10.050 ha iken bu 2003’de 4.910 ha’a düşmüştür. 18 yılda kaybedilen kumul alan miktarı 5.140 ha’dır (Tischew ve Ark., 2004). Naumann’a (2003) göre 1985-2000 yılları arasında Delta’da toplam 7.225 ha sulak alan kaybı olmuştur. Delta’da değişik doğa koruma statüleri olmasına rağmen doğal alanların kaybına neden olan bu olumsuz gelişmeler sürmektedir. Delta’nın korunmasını, diğer taraftan da sürdürülebilir kullanımını sağlayıcı ve Delta’da yöre halkı ile doğa koruma arasındaki sorunlara ışık tutacak ve çözümleyecek bütüncül bir yaklaşım biçimine gerek vardır. Dünyada denenmiş örnekleri ile Biyosfer Rezervlerinin bu konuda önemli bir katkısı olacağı düşünülerek 1999 yılında “AB Life 1


Üçüncü Ülkeler Programı”na “Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlaması” konulu bir proje önerisi verilmiştir. Proje kabul edilerek 01.01.2000’de yürürlüğe girmiştir. 15 Mayıs 2004’e değin süren bu projenin amaçları şunlardır (Altan, 1999): • Çukurova Deltası'nın biyolojik çeşitliliğinin yaşam ortamları (biyotoplar) temelinde araştırılması ve ekolojik ilişkilerin belirlenmesi • Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nin gerçekleştirilebilmesi için gerekli tüm ekolojik, doğal, sosyal ve ekonomik verilerin elde edilmesi, bunların bir veri tabanında toplanması. Bu verilere dayanarak planlama yöntemi ve hedefleri belirleyerek koruma ve kullanımları sağlayan bir planlamanın yapılması • Halkın koruma etkinliklerine katılımının sağlanması ve sürdürülebilirlik temeline dayalı faaliyetlerine olanak sağlayabilecek desteklerin birlikte geliştirilmesi. Çocuklar ve yetişkinlerin çevre bilincini arttırıcı eğitim programlarının hazırlanıp uygulaması • Ülkemizde doğa korumadan sorumlu kurumların Biyosfer Rezervleri konusunda çalışmalarına destek verilmesi • Projeden elde edilen deneyimlerden ülkemizde planlanacak diğer Biyosfer Rezervlerinde yararlanılmasını sağlamak Projede öngörülen çalışmalar ve ulaşılacak hedefler Şekil 1.1’de şematik olarak verilmiştir. Biyosfer Rezervleri karasal, kıyısal, deniz yada bunların birlikte oluşturdukları ekosistemler olup, uluslararası öneme sahip olmaları ve UNESCO-MAB (Man and the Biosphere) programı içerisinde yer almaları gerekir (UNESCO-MAB, 1996). Biyosfer Rezervleri koruma ile kullanımın birlikte olduğu alanlardır, bu nedenle yerleşim birimlerini de içerirler. Karar vermede halkın katılımını ön planda tutar. Rezervin üstün değer taşıyan doğal niteliklerini korurken, yöre halkının sürdürülebilir alan kullanımlarına da destek verir. Bilimsel araştırma ve izlemeler Biyosfer Rezervlerinin en önemli amaçlarından birisidir. Bütün bu kullanım ve koruma amaçlarını gerçekleştirmek amacı ile Biyosfer Rezervlerinde değişik koruma ve kullanım yoğunluklarına sahip bölgeler planlanır. Çukurova Deltası’nda Biyosfer Rezervi planlayarak gerçekleştirilmek üzere yürütülen projenin sonuçlarını içeren bu yönetim planı altı bölümden oluşmaktadır. Girişi izleyen 2. Bölümde Biyosfer Rezervleri ile ilgili kısa bir genel bilgi verildikten sonra, Çukurova Deltası’nda Biyosfer Rezervinin gerekçesi açıklanmaktadır. 3. Bölümde Çukurova Deltası’nın doğal potansiyeli ayrıntılı olarak incelenmekte, burada biyolojik çeşitliliğe özellikle ağırlık verilmektedir. 4.Bölüm yöre halkının sosyal ve ekonomik yapısını incelemektedir. 5. Bölüm Delta’daki mevcut alan kullanımlarını irdelemekte ve tarımsal kullanımlar ağırlıklı olarak incelenmektedir. Elde edile tüm verilerin değerlendirildiği 6. Bölümde önce koruma planlamasının temelini oluşturan biyotop haritalamaları, daha sonra alan kullanımları ile doğal biyotoplar arasındaki çelişkiler irdelenmektedir. Daha sonra başta koruma bölgeleri olmak üzere, Biyosfer Rezervinin yönetimi ve plan kararları verilmektedir. Bunu izleyen bölümde halkın katılımı, yetişkin ve okullarda eğitim programları ve sonuçları özetlenmektedir. Yönetim planının son bölümünde Biyosfer Rezervinin yönetim biçimi, Biyosfer Rezervi yönetimi için oluşturulan Birlik hakkında bilgiler ve yasal olanaklar verilmektedir. Oluşturulan veri tabanı ve izlemeye ilişkin önerilerden sonra Yönetim planının sonuç bölümünde somut plan kararları, yapılması gereken çalışmalar tek tek sıralanmakta, bunlar açıklandıktan sonra uygulama için öneriler verilmektedir.

2


3

1.2.1. Alan Kullanımı 1.2.1.1. Tarım 1.2.1.2. Hayvancılık 1.2.1.3. Mera 1.2.1.4. Balıkçılık 1.2.1.5. Avcılık 1.2.1.6. Dinlence 1.2.1.7. Yerlesimler 1.2.1.8. Diğerleri 1.2.2. Nüfus Verileri 1.2.2.1. Nüfus - Nüfus dağılımı - Nüfus dinamiği - Ekonomik yapı - Eğitim 1.2.2.2. Sosyal Altyapı - Ulasım - Haberlesme - Enerji - Atıklar 1.2.3. İdari Yapı 1.2.3.1. Koruma idaresi - Merkezi - Yerel 1.2.3.2. Yerel İdareler - Kamu yönetimi - Belediyeler - Köyler 1.2.3.3. STK’lar 1.2.3.4. Diğer Sivil Kuruluslar

1.2. Sosyo-Ekonomik ve İdari Yapı Analizi

2.1.1. Bölgeleme Çekirdek Geçis-Tampon Gelisme 2.1.2. Onarım Çalısmaları 2.1.3. Çok Yönlü Kullanım Seçenekleri (Gelisme Bölgesi) 2.1.4. Eko-Turizm

2.1. Fiziksel Planlama Uygulaması

2.3.1. Yerel İzleme Komitesi 2.3.2. BR İdari ve Teknik Yönetim

2.3. İdari Yönetim

* CDBR : Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi

2.2.1. Halkın Katılımı 2.2.1.1. Korumaya Kat. 2.2.1.2. Çevre Eğitimi 2.2.1.3. Tarım 2.2.1.4. Avcılık 2.2.2. Yeni Gelir Kaynakları Gelistirme

2.2. Sosyo-Ekonomik Planlama Uygulaması

2. Uygulama

Şekil 1.1. LifeTCY99/TR/087 Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlaması Projesi içeriği ve hedefleri

1.1.1. Doğal Potansiyel 1.1.1.1. Topoğrafya 1.1.1.2. Jeoloji 1.1.1.3. Jeomorfoloji 1.1.1.4. Toprak 1.1.1.5. Hidroloji 1.1.1.6. Diğerleri 1.1.2. Biyo-çesitlilik 1.1.2.1. Flora 1.1.2.2. Fauna 1.1.2.3. Habitatlar 1.1.2.4. Biyotoplar

1.1. Doğal Kaynak ve Biyolojik Çesitlilik Analizi

1. Sürdürülebilir Koruma Planlaması

Korumanın Gerçeklestirilmesi

Doğal Kaynakların Sürdürülebilir Yönetimi

* CDBR’NİN GERÇEKLEsTİRİLMESİ VE UZUN SÜRELİ YÖNETİM PLANI


2. Biyosfer Rezervleri 2.1. Biyosfer Rezervi Nedir? Biyosfer Rezervleri karasal, kıyısal, deniz ya da bunların birlikte oluşturdukları ekosistemler olup, uluslararası öneme sahip olmaları ve UNESCO-MAB (MAB=Man and Biosphere, İnsan ve Biyoküre) programı içerisinde yer almaları gerekir (UNESCO MAB, 1996). Biyosfer Rezervleri yeryüzündeki biyo-coğrafik bölgelere ait özgün ya da tipik olarak nitelendireceğimiz ekosistemleri içermektedirler. Biyosfer Rezervleri ile bir yandan belirtilen ekosistemlerin etkin korunması sağlanırken, diğer yandan yöre halkının doğal kaynaklardan sürdürülebilir yararlanmasının özendirilmesi ile bölgesel kalkınma da gerçekleştirilir. Bu nedenle insan Biyosfer Rezervlerin bir öğesi olarak kabul edilir ve doğayla uyumlu insan aktiviteleri Biyosfer Rezervleri içerisinde belirli bölgelerde desteklenir. Bu yaklaşım ile yöre halkının ekonomik, sosyal ve kültürel yönden gelişmesi desteklenerek, doğa koruma ile gelişme arasındaki sorunların en aza indirgenmesi amaçlanır. Biyosfer Rezervleri ile ilgili ilk fikir, koruma ve kalkınma arasındaki sorunlara çözüm arama sürecinde UNESCO’nun (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı) 1968 yılında düzenlediği “Doğal Kaynakların Korunması ve Kullanılması” konulu Devletler Arası Genel Konferansı’nda ortaya çıkmıştır. Genetik kaynaklar açısından yeryüzünün ana ekosistemlerini temsil eden alanların korunması ve bu alanların uluslararası bir program tarafından izlenmesi, araştırma ve eğitim için kullanılması Biyosfer Rezervleri’nin temel amacı olarak belirlenmiştir. 1970 yılında ise UNESCO tarafından “İnsan ve Biyoküre Programı” (MAB) başlatılmıştır (UNESCO MAB, 1996). İnsan ve Biyoküre programının amaçları aşağıda kısaca özetlenmiştir: o Genetik kaynakların, biyolojik çeşitliliğin, ekosistem ve peyzajın korunmasını küresel düzeyde gerçekleştirmek; o Doğal kaynakların sürdürülebilir olarak kullanılmasını sağlamak. Ayrıca yöre halkının ekonomik, sosyal ve kültürel yönden gelişmesine katkıda bulunmak; o Bilimsel araştırmaların arttırılmasını sağlamak, doğa araştırmaları için uzman kadrolar oluşturmak ve elde edilen ekolojik bilgileri yaygınlaştırmak, doğa koruma politikalarına destek sağlamak (UNESCO MAB, 1996; Çetinkaya, 2003). MAB Programı, Biyosfer Rezervleri ile ulusal düzeyde biyolojik çeşitliğin korunması ve doğal kaynakların sürdürülebilirlik ilkelerine uyumlu bir şekilde kullanılmasını sağlayan çalışmaların düzenlenmesi ve bu alanların planlanmasına destek verir. Yani, MAB Programı koordinasyonu sağlamaktadır. Yukarıda açıklanan MAB Programının kuruluş amaçları doğrultusunda, Biyosfer Rezervleri’nin tasarlanmasındaki üç amaç belirlenmiştir: 1. Koruma: Genetik ve doğal kaynakların, türlerin, biyolojik çeşitliliğin ve peyzajın korumasına katkıda bulunmak; 2. Gelişme: Bölgelerin ekonomik, sosyal ve kültürel sürdürülebilirliğini sağlamak. Yani insanların doğal kaynaklardan sürdürülebilir yararlanmaları özendirilerek bölgesel kalkınmaya katkıda bulunmak; 3. Lojistik (Bilimsel): Biyosfer Rezervlerini araştırma, eğitim, izleme ve denemeler için kullanmak (UNESCO MAB, 1996; Çetinkaya, 2003). İlk Biyosfer Rezervi 1974 yılında Amerika’da ilan edilmiştir. Bugün dünya’da 97 ülkede 440 Biyosfer Rezervi bulunmaktadır (UNESCO MAB, 2004). Biyosfer Rezervlerinin tarihsel gelişimi ile ilgili diğer önemli gelişmeler aşağıda açıklanmıştır. Biyosfer Rezervleri ile ilgili ilk kongre 1983 yılında Beyaz Rusya’nın başkenti Minsk’te UNESCO, UNEP (Birleşmiş Milletler Çevre Programı), FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) ve IUCN (Uluslararası Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği)’nin işbirliği ile gerçekleştirilmiştir. Kongre sonucunda ‘Biyosfer Rezervleri Eylem Planı’ geliştirilmiştir (UNESCO MAB, 1996). 4


Biyosfer Rezervleri ile ilgili diğer önemli gelişme 1992 yılında Brezilya’nın başkenti Rio de Janerio’da 3–14 Haziran tarihleri arasında Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen ‘Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma’ konferansında olmuştur. Bu konferansta ‘Biyolojik Çeşitlilik’ sözleşmesi hazırlanmıştır. 1993 yılında yürürlüğe giren sözleşmeyi 100’den fazla ülke imzalamıştır. Sözleşmenin içeriği biyolojik çeşitliliğin korunması, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve elde edilen yararların eşit olarak paylaşımının sağlanmasına yöneliktir. Konferansta biyolojik çeşitliliğin korunması ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımının ancak yöre halkının katılımı ile sağlanabileceğine değinilmiştir. Biyosfer Rezervleri yöre halkının ve diğer ilgi gruplarının yönetime aktif katılımını özendirmesi bakımından önemli bir modeldir. Kısacası çok amaçlı (koruma, kalkınma ve bilimsel araştırma) yaklaşımları ile Biyosfer Rezervleri biyolojik çeşitlilik sözleşmesinin uygulanması için uygun olanakları sunmaktadır. Bu yaklaşım ile Biyosfer Rezervleri küresel düzeyde önem kazanmaya başlamıştır (UN Conference on Environment and Development, 1992). 19–20 Şubat 1992 tarihinde Caracas, Venezüella’da yapılan IV. Dünya Milli Parklar Kongresi’nde doğa koruma alanlarında daha etkin bir korumanın sağlanması için yöre halkının katılımcılık yaklaşımının önemine değinilmiştir. Bu bağlamda Biyosfer Rezervleri’nin bu yaklaşımı desteklediği konusunda fikir birliğine varılmıştır (UNESCO MAB, 1996). Biyosfer Rezervleri ile ilgili en önemli gelişme İspanya’nın Seville kentinde 20–25 Mart 1995 tarihleri arasında uluslararası düzeyde düzenlenen konferans da olmuştur. Konferansa 102 ülkeden 400 uzman, 15 uluslararası ve bölgesel organizasyon katılmıştır. Konferansın amacı Biyosfer Rezervleri Eylem Planı’nın değerlendirmesini yapmak ve Biyosfer Rezervleri Bilgi Ağı Sisteminin çerçevesini belirlemektir. Konferansta özellikle iki önemli yaklaşım benimsenmiştir: o Biyosfer Rezervleri için geliştirilen yeni yaklaşımlarda geçmiş deneyimlerden yararlanmak; o Biyosfer Rezervleri’nin üç amacının (koruma, kalkınma ve lojistik/ bilimsel) geleceğe yönelik olarak geliştirilmesi (UNESCO MAB, 1996). Konferansta yapılan değerlendirme sonuçlarına göre, Biyosfer Rezervleri’nin üç önemli amacı gelecekte de geçerliliğini koruyacak ve işlevini arttıracaktır. Konferans sonucunda alınan kararların uygulanmasına yönelik on temel ilkeden oluşan Seville Stratejisi oluşturulmuş ve yayınlanmıştır (UNESCO MAB, 1996). UNESCO, Seville stratejisi ile Biyosfer Rezervi alanlarına yönelik hedeflerini aşağıdaki başlıklar altında toplamıştır: o Biyosfer Rezervleri uygulamaları ile doğal ve kültürel değerlerin korunmasına yardımcı olmak; o Biyosfer Rezervlerini sürdürülebilir kalkınmanın uygulandığı model alanlar olarak geliştirmek; o Biyosfer Rezervlerini araştırma, izleme ve eğitim amaçlı çalışmalar için kullanmak; o Biyosfer Rezervi uygulamalarını yaygınlaştırmaktır (Zal, tarihsiz). Seville Stratejisinin herhangi bir hukuki dayanağı yoktur ve sadece öneri niteliği taşımaktadır. Birçok ülke Stratejinin uygulanabilmesi için bazı düzenlemeler ile yasal bir dayanak oluşturmuşlardır. Uygulamalarda Biyosfer Rezervleri için yeni bir yasa çıkarıldığı gibi Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ile ilgili yasal düzenlemelere Biyosfer Rezervleri de dahil edilmektedir. •

Biyosfer Rezervleri’nin Nitelikleri Bir alanın Biyosfer Rezervi olarak seçilebilmesi için o alanın dünya’nın biyo-coğrafik özelliklerinden birini temsil etmesi ve çok az zarar görmüş doğal ekosistemleri içermesi gerekir. Alanın doğallığı, bulunduğu ekosistemi temsil etmesi, ender türleri içermesi ve biyolojik çeşitlilik açısından zengin olması Biyosfer Rezervi alan seçiminde dikkate alınan kriterlerdir. Aşağıda Biyosfer Rezerv alanı seçimi için uygun nitelikler sıralanmıştır: 5


Tehlike altında olan doğal ya da doğala yakın özelliklere sahip ekosistemler; Bilimsel amaçlar için gerekli olan doğal özellikler, genetik kaynaklar ve endemizm merkezleri; o Sürdürülebilir kalkınmayı sağlayıcı nitelikleri taşıyabilecek alanlar; o Alan kullanımlarının geleneksel örneklerini içeren alanlar. Ayrıca Biyosfer Rezervleri, alanda oluşabilen değişiklikleri bilimsel olarak izleyebilmek için uygun büyüklükte olmalıdır. Alanın genişliği en az 10–25 bin hektar arasında olmalıdır (Altan, 1998; Çetinkaya, 2003). o o

Biyosfer Rezervleri’nin Planlanması Biyosfer Rezervlerinden beklenen yararların sağlanabilmesi ve amaçlanan hedeflere ulaşılabilmesi için UNESCO-MAB’in koymuş olduğu ilkelere uygun olarak planlamasının yapılması gerekir. Bu planlamanın en önemli bölümü rezerv alanının değişik yoğunlukta koruma statüleri bulunan bölgelere (zonlara) ayrılmasıdır. Bölgeleme olarak nitelendirebileceğimiz bu planlama ile rezerv alanı başlıca üç bölgeye ayrılmaktadır. Çekirdek veya Merkez Bölge (Core zone), Tampon Bölge (Buffer zone), Gelişme Bölgesi (Transition zone) (Şekil 2.1) (UNESCO MAB, 1996).

Şekil 2.1. Biyosfer Rezervlerinde Bölgeler

Çekirdek Bölge (Tüm alanın en az % 3’ünü içerir) - Biyolojik çeşitliliğin ve doğal kaynakların korunduğu bölgedir. Çekirdek bölge içinde sadece bilimsel araştırmalara ve izleme çalışmalarına izin verilir. Çekirdek bölge genellikle bir tampon bölge ile çevrelenir. Tampon bölge (Tüm alanın en az %10’unu içerir) - İnsan faaliyetlerinin çekirdek bölge üzerine olan baskılarını azaltan bir bölgedir. Tampon bölgede doğal kaynakların geçici ya da mevsimsel kullanımı söz konusudur. Geleneksel alan kullanımları, ekoturizm ve çevre eğitimi uygulamaları için uygun bir bölgedir. Geliştirilen projeler ile bir yandan biyolojik çeşitlilik korunurken, diğer yandan yöre halkına ekonomik yarar sağlanır. Tampon bölge ise genellikle bir gelişme bölgesi ile çevrilidir. Gelişme Bölgesi (Tüm alanın en az % 50’sini içerir) – Yerleşim birimlerinin ve her türlü insan faaliyetlerinin gerçekleştirildiği bölgedir. Bu bölgede tarım alanları bulunur, rekreasyon, çevre eğitimi gibi faaliyetlere izin verilir. Gelişme bölgesi doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ile sürdürülebilir sosyal ve ekonomik kalkınmanın gerçekleştirildiği bölgedir. Geçiş bölgesi genellikle kesin bir sınır içermez (UNESCO MAB 1996; Altan, 1998; Çetinkaya ve Altan, 2002). 6


Yukarıda açıklanan üç bölgenin mülkiyet durumları genellikle farklılık gösterir. Örneğin çekirdek ve tampon bölge genellikle kamu, özel ve vakıf mülkiyetindeyken; gelişme bölgesi özel ya da tüzel kişilere ait olabilmektedir (UNESCO, 2003). •

Biyosfer Rezervleri’nin Yönetimi Biyosfer Rezervleri’nin yönetim yapısı alana ilişkin verilerin toplandığı, depolandığı, değerlendirildiği ve izleme-araştırma sonuçları doğrultusunda kararların alındığı ve uygulandığı etkin kurumsal bir yapıdır. Biyosfer rezervleri’nin yönetimi genellikle komitelerden oluşmaktadır. Biyosfer rezervi’ndeki komiteler alandaki mevcut koruma ve sosyo-ekonomik faaliyetler dikkate alınarak belirlenir. Örneğin doğa koruma, çevre eğitimi ve izleme komiteleri birçok Biyosfer Rezerv’de bulunmaktadır. Biyosfer Rezervi’ndeki alan kullanımlarına (örn. ekoturizm, tarım, hayvancılık vb) uygun komiteler kurulur. Biyosfer Rezervi içinde ve yakın çevresinde faaliyet gösteren yöre halkı ve diğer ilgi gruplarının (kamu kuruluşları, sivil toplum örgütleri vb) temsilcileri ilgili komite çalışmalarına katılarak yönetimde söz sahibi olurlar. Biyosfer Rezervleri’nde halkın katılımının sağlanması koruma ve kullanımlar arasındaki sorunların en aza indirilmesinde önemlidir. Biyosfer Rezervleri’nin koordinatörü vali veya belediye başkanı olabilir. Genellikle koruma ön planda olduğu için sadece çekirdek bölgesi kamu yönetimindedir. Biyosfer Rezervleri’nin yönetim sistemi esnek bir yapıya sahiptir ve gelişmelere göre değiştirilebilmektedir. •

Biyosfer Rezervleri’nin Yasal Yapısı Biyosfer Rezervleri her ülkenin iç hukukuna göre belirlenir ve yönetilirler. Bazı ülkeler Biyosfer Rezervleri için özel yasalar çıkarırken, bazıları ise mevcut doğa koruma ile ilgili yasalardan yararlanmaktadırlar. •

Biyosfer Rezervleri ve Doğa Koruma Alanları Arasındaki İlişki Yasal olarak koruma statüsü içeren koruma alanları, Biyosfer Rezervi içinde yer alabilir ve onun bir öğesi olabilirler. Yani Biyosfer Rezerv alanlarını diğer koruma alanlarından bağımsız olarak düşünmemek gerekir. Örneğin bir milli park Biyosfer Rezervi içinde milli park statüsünü koruyarak ve mutlak koruma yaklaşımı ile çekirdek bölge rolünü de üstlenebilir. Bilindiği gibi IUCN’nin ölçütlerine göre milli parkalarda koruma ön plandadır, ancak milli park ilkelerine ters düşmeyen bazı kullanımlara (ekoturizm gibi) sınırlı olarak izin verilebilmektedir. Ülkemizde milli parklar içinde birçok yerleşim alanları da bulunmakta ve genellikle yöre halkının doğal kaynakları ve alanları kullanımları ile milli parkın koruma hedefleri arasında çelişkiler çıkmakta ve bu çelişkiler milli parkların yönetiminde büyük sorunlar yaratmaktadır. Yine aynı biçimde tabiatı koruma alanlarımız da verilen mutlak koruma görevini, benzer nedenlerle yerine getirememektedir. Bu konuda Biyosfer Rezervleri önemli bir çözüm olarak değerlendirilebilir. Mevcut koruma alanlarını Biyosfer Rezervi’nin çekirdek ve tampon bölgesi olarak kabul edilmesi ve alanın daha da genişletilerek çevredeki yerleşim birimlerini de içine alan geniş bir alanı kapsayacak duruma getirerek Biyosfer Rezervi planlanması yapılabilir. Bu biçim planlama birçok ülkede denenerek olumlu sonuçlar alındığı için, ülkemiz için de dikkate alınacak bir öneri olabilir. 2.2. Niçin Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi? Çukurova Deltası Doğu Akdeniz bölgesinde, Adana il sınırları içerisinde yer almaktadır. Delta Seyhan, Ceyhan ve Berdan Nehirleri’nin taşıdığı çökeller sonucunda oluşmuş ve bugün Türkiye’nin en büyük kıyı ovasıdır. Delta 110 km’lik kıyı uzunluğu ile uluslararası düzeyde önemi olan bir kıyı ekosistemini içermektedir. Ayrıca biyolojik çeşitlilik açısından Akdeniz Havzası’nın en önemli sulak alanıdır. Delta yaklaşık olarak 100.000 ha’lık bir alanı içermektedir (Altan ve Tischew, 2002a). Çukurova Deltası kumullar, tuzlu bataklıklar, lagünler, nehirler, orman ve ağaçlandırma alanları başta olmak üzere kompleks kıyı habitatlarını içermektedir. Delta’da yer alan lagünler 7


batıdan doğuya sırasıyla: Tuzla, Akyatan, Ağyatan ve Yumurtalık lagünleridir. Delta’daki toplam sulak alan miktarı ise yaklaşık olarak 26 000 ha’dır. Lagünler başta su kuşları olmak üzere birçok su canlısı için önemli yaşam habitatlarını içermektedirler (Yarar ve Magnin, 1997). Lagünler geleneksel dalyan balıkçılığı ile ekonomik önem de taşımaktadır. Delta’da yer alan lagünler ve koruma statüleri Çizelge 2.1’de verilmiştir. Çizelge 2.1: Lagünlerin toplam alanı ve statüleri (WWF Türkiye, 2004a,b,c,d) Lagünün adı Ağyatan Lagünü Akyatan Lagünü Tuzla Lagünü Yumurtalık Lagünleri

Toplam alan (ha)

Koruma statüsü

2 200 Doğal Sit Alanı 14 000 Ramsar Alanı, Av ve Yaban Hayatı Koruma Sahası, Doğal Sit Alanı 2 800 Av ve Yaban Hayatı Koruma Sahası, Doğal Sit Alanı 16 430 Tabiatı Koruma Alanı, Doğal Sit Alanı

Bugün Delta’da Doğal Sit Alanı, Ramsar Alanı, Yaban Hayatı Koruma Sahası ve Tabiatı Koruma Alanı olmak üzere dört koruma statüsü bulunmaktadır. Ancak bu koruma statülerinden beklenen etkin korumayı gerçekleştirmede çok büyük sorunlar yaşanmaktadır. Bunun en önemli nedeni, yöre halkının doğal kaynakları kullanım talepleri ile bu kaynakların korunması arasında çelişkilerin olmasıdır. Yöre halkının yaklaşık % 90’ı geçimini tarımdan sağlamakta ve artan nüfus ve göçler nedeni ile tarım alanlarına olan talepler de artmaktadır. Bunun sonucunda yasalarla koruma altına alınmış alanların yöre halkınca tarımda kullanımı sorunu ortaya çıkmaktadır. Bugün, doğa koruma alanı olan Yumurtalık’ta yasa uyarınca mutlak bir koruma yapılması (sadece bilimsel araştırmalara izin verilebilen bir koruma) gerekirken, her türlü tarımsal faaliyetler yapılabilmektedir. Bu durum Delta’daki diğer koruma statüleri için de söz konusudur. Yörede yaşayan halk ile korumadan sorumlu kamu kuruluşları arasında önemli çelişkiler ve anlaşmazlıklar yaşanmaktadır. Çukurova Deltası’nın ayrıcalıklı kıyı ekosistemini koruyan, ancak sürdürülebilir kullanımları da doğa koruma ilkeleri doğrultusunda organize edebilen bir yönetim biçimi son derece gereklidir. Burada, Biyosfer Rezervi fikri çözüm getirebilecek önemli bir fırsattır. Çukurova Deltası’nı bütüncül olarak koruyacak, yörede yaşayan halkla birlikte yeni koruma – kullanım anlayışları getirecek, koruma açısından değişik bölgeleri (zonları) içeren bir planlama, Delta’da bugün var olan sorunların çözülmesini sağlayabilir. Bu düşünceler ile Ocak 2000 de Life Projesine başlanmış ve Delta’nın tümünü içine alan bir Biyosfer Rezervi planlanmıştır. Biyosfer Rezervleri’nde, koruma ve kullanıma bir arada yer verilmesi, halkın sürdürülebilir alan kullanımlarını benimseyebilmesi için birlikte programlar uygulanması ve yeni gelir kaynaklarının geliştirilmesi ilkeleri ön plana çıkarılmaktadır. Bu nedenlerle Çukurova Deltası’nda bugün var olan koruma ve kullanımlardan kaynaklanan sorunların çözüme ulaşmasında, bu olağanüstü kıyı ekosisteminin Biyosfer Rezervi olarak ilan edilmesi önemli bir adım olacaktır.

8


3. Çukurova Deltası’nın Doğal Potansiyeli Bu bölümde Çukurova Deltası’nın doğal potansiyeli, alanın konumundan başlayarak, fiziksel özellikleri (Jeoloji, Jeomorfoloji, Toprak, Hidroloji ve İklim) ve biyolojik çeşitliliği ile anlatılmaya çalışılacaktır. 3.1 Alanın Konumu Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv alanı Çukurova Deltası’nda önemli habitatları barındıran, Adana ilinin Akdeniz kıyı şeridinde yer almaktadır. Berdan, Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin alüvyal birikintilerinden oluşan Çukurova Deltası, yaklaşık 110 km uzunluktaki kumsalları, kumulları, kumul ardı ambarları, lagünleri ve sulak alanları ile çok önemli bir kıyı şeridine sahiptir. Adana-Karataş karayolu bağlantısının yaklaşık iki parçaya böldüğü Biyosfer Rezerv alanı, Karataş yakınlarından denize paralel uzanan Karataş-Yumurtalık karayolu ile de doğubatı yönünde uzanmaktadır. Batıdan doğuya sırasıyla Dipsiz Lagünü, Seyhan Nehri, Tuzla Lagünü, Karataş, Akyatan Lagünü, Ağyatan Lagünü, Ceyhan Nehri ile Yumurtalık lagün sistemleri arasında konumlanan alan, yaklaşık 110 km.’lik bir kıyı şeridine sahiptir. Güneyden kuzeye 1–15 km arasında değişen doğal ve yarı doğal biyotoplar ve yerleşimleri içine alan Biyosfer Rezerv alanı 99.707,25 hektar alan kaplamaktadır. Rezerv alanı çekirdek, tampon ve gelişme bölgeleriyle 3 kısma ayrılmıştır (Şekil 3.1). Biyosfer Rezerv alanı, önemli kentsel yerleşimlerden Karataş ve Yumurtalık ilçeleri, Tuzla, Bahçe, Kaldırım beldeleri ile köylerden oluşan 46 yerleşimi içine almaktadır. Rezerv alanı Harita Genel Komutanlığı’nca hazırlanmış standart 1:25 000 ölçekli 20 adet paftayı kısmen içine alır. UTM koordinat sisteminde hazırlanan paftalarda Adana ve yakın çevresi 36. bölgeye girmektedir. UTM koordinat sisteminde alan batıda x= 663483 y=4073270 koordinatlı Berdan nehir ağzı ; doğuda x= 743184 y=4066845 koordinatlı Kokar mevkii; güneyde x=709465 y=4046409 koordinatlarındaki Karataş Fener burnu ile kuzeyde x= 732208 y=4077338 Akpınar köyü ile sınırlıdır. Oluşumları bakımından dinamik bir yapı gösteren Seyhan ve Ceyhan Deltaları yıllar içinde kıyıda gerek deniz yönüne gerekse kara yönüne gelişmeler göstermişler, bu yapıları ile de deltanın sahip olduğu biyolojik çeşitliliğe önemli katkıda bulunmuşlardır. Delta oluşum süreci halen devam etmektedir. Şekil 3.2’de Çukurova Deltası’nın 2000 yılına ait LANDSAT uydu görüntüsü yer almaktadır.

9




3.2. Fiziksel Özellikler Çukurova Deltası’nın doğal potansiyeli içerisinde fiziksel özellikleri 5 alt başlıkta incelenecektir. Jeoloji, Jeomorfoloji, Toprak, Hidroloji ve İklim alt başlıklarında deltaya ilişkin veriler aşağıda sunulmuştur. 3.2.1. Jeoloji Biyosfer Rezerv alanının jeolojik yapısını oluşturan elemanlardan kıyıdaki Karataş tepeleri, Oligo –Miyosen yaşlı kireçtaşları, kumtaşları, kiltaşları ve marn jeolojik materyallerin bir arada bulunmasıyla oluşmuştur. Yumurtalık’ın kuzeyi ve kuzeydoğusunda yer alan tepelikler ve Davudi Dağları’nın büyük bir bölümü de aynı yapıya sahiptir. Ancak Davudi Dağları’nın bazı kesimleri Eosen-Oligosen ‘de; bazı noktasal alanlar ise Kretase ve Paleozoik‘te oluşmuştur. Bunlara ek olarak, özellikle Davudi Dağları’nın doğu ve kuzeydoğu kesimlerinde Bazalt-Dolerit ve Andezit-Spilit-Porfirit kayaçlardan oluşan geniş bir alan göze çarpmaktadır . Biyosfer alanının jeolojisi Şekil 3.3’de verilmiştir (Ortaçeşme,1996). Alanın büyük bir bölümünü kaplayan alüvyal arazi Kuarterner yaşlı olup, çeşitli mineral fraksiyonlarının depolanmasıyla oluşmuş, derin ve pekişmemiş materyallerden oluşmaktadır. Bu materyaller daha çok Seyhan, Ceyhan ve Berdan nehirlerinin su toplama havzalarındaki değişik yaşlı tortul, şist ve püskürük kayaçlar üzerinde oluşmuş toprakların taşınmasıyla oluşan delta birikintileridir (Dinç ve Ark.,1990). Araştırma alanı jeolojik bakımdan 2. ve 3. derece deprem bölgesi üzerinde konumlanmaktadır (DSİ, 1990; Ortaçeşme, 1996’dan). Biyosfer Rezerv alanı jeolojik özellikler bakımından Misis grubunda yer almaktadır. •

Misis Grubunun Jeolojisi Misis Grubu; güneyde Karataş, batıda Yakapınar (Misis), doğuda Ceyhan ile Yumurtalık arasında uzanan bölgeyi kapsamaktadır. Doğu Toros otokton kayaları ile ilişkisi görülemeyen ve Adana Baseni ile Amanoslar arasında kalan Misis Grubu; allokton ve otokton birimler bünyesindeki 5 formasyon ile kuvaterner günümüz jeolojisi kapsamındaki 4 jeolojik oluşum ile karakterize olmuştur (Yaşar ve Ark.,1999). - Allokton Birimler Karataş Formasyonu (Tk) Karataş formasyonu genelde kumtaşı-marn-kumlu-kireçtaşı-çamurtaşı ardalanması ile temsil edilen türbiditik bir istiftir. Çoğu olitostromal düzeylerde yaygın olmak üzere çeşitli yaşta ve litolojide bloklar içerir. Ayrıca sedimantasyon sırasında naplar ve bloklar şeklinde havzaya gelmiş olan Andırın Formasyonuna ait kayaları da bulundurur. Andırın Formasyonu üzerine uyumsuzlukla gelen birim genç çökeller tarafından uyumsuzlukla örtülür. 2500 m veya daha fazla kalınlığa sahip Karataş Formasyonu içindeki değişik seviyelerden alınan örneklerdeki fosiller Alt-Üst Miyosen yaşını vermiştir (Yaşar ve Ark.,1999). - Otokton Birimler - Kuvaterner-Günümüz Delihalil Bazaltı (Qd) Yumurtalık, Ceyhan, Osmaniye ve Haruniye yörelerinde yüzeylemeler veren Kuvaterner yaşlı bazaltlar Delihalil Formasyonu olarak adlandırılmıştır.Bazaltik Volkanizma makro olarak çok değişik örnekler sunmaktadır. Delihalil Tepe ve Üç Tepe konilerinde tutturulmamış piroklastikler; volkan bombası, lapilli, süngertaşı gibi elemanlardan oluşmaktadır. Lav akıntılarının altında sarı-pembe renkli gevşek dokulu tüfler bulunmaktadır. Üstteki lav akıntıları ise çok dayanımlıdır ve akıntı izleri taşımaktadır.Delilhalil bazaltlarının yaşı kuvaterner olarak düşünülmektedir (Yaşar ve Ark.,1999).

12



Kaliş (Qk) Kalişin oluşumu klasik traverten oluşumu ile benzerlik göstermektedir. Kurak mevsimlerde CaCO3 taşıyan suların yeryüzüne çıktıklarında buharlaşması sonucunda taşıdıkları kireçli maddeleri çökeltmeleri ile oluşmuşlardır. Misis tepeleri yöresinde yamaç eğimine uygun konumda geniş alanlarda çökelmişlerdir. Kalınlığı birkaç cm’den birkaç metreye ulaşmaktadır. Yaşı Kuvarterner-Holosen ‘dir (Yaşar ve Ark.,1999). Kumullar (Ku) Doğuda Yumurtalık Körfezi ile batıda Tuzlaya kadar olan sahil kesiminde geniş alanlar kaplayan kumullar zaman zaman birkaç kilometre içerilere kadar dağılım göstermektedir.Yakın tarihte ve günümüzde kıyıda esen şiddetli rüzgarların etkisi ile kıyıdaki kumların onlarca metre içerilere kadar taşınması sonucu bölgede kıyı kumulları oluşmuştur. Bunlar kıyı boyunca dağılım gösteren 1-10 m yükseklikteki tepecikler veya şeritler halindedir. Alüvyon (Qal) Adana Baseninde Adana Ovası’nı oluşturan eski alüvyonlar ile dere boylarında gelişmiş genç alüvyonlar bulunmaktadır. Eski alüvyon genellikle bitkisel toprak ile örtülü bulunmaktadır. Yeni alüvyonlar ise dere boylarında gelişmiş olup genelde kötü boylanmalı, tutturulmamış çakıl, kum ve milli malzemeden oluşmuştur. 3.2.2. Jeomorfoloji Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv alanının delta çökellerinden oluşması, 3 önemli nehir ile sürekli beslenmesi ve yıllar içinde gerek doğal gerekse antropojen baskılardan etkilenmesi sonucunda çok farklı topoğrafik yapı sergilemektedir. Çukurova Deltası’nın jeomorfolojik özellikleri 6 alt başlıkta aşağıda incelenmiştir. 3.2.2.1. Berdan, Seyhan ve Ceyhan Havzaları • Berdan Havzası Bolkar Dağları’nın ana yapısını oluşturan kalker ve geçirimli bazı kayaçlar, yağışlar, eriyen kar ve buz sularını, yüzey akışı ve bir akış yatağı olanağı bulamadan yeraltına geçirirler. Zengin bir yeraltı karst topografya ve hidrografyasının oluşumuna neden olan bu satıh suları, büyük karst kaynakları şeklinde yüzeye çıkarlar. Bu sular ile sürekli beslenen ve yaklaşık 2000 km2 ‘lik bir alanın sularını toplayan Berdan Nehri, Orta Torosların Güneydoğu yamaçlarından doğan kolların birleşmesi ile meydana gelir. Tarsus ilçesinin kuzeybatısındaki Çocak, Cehennemdere ve Pamuk deresinin katılmasıyla Keşbükü suyu ile ilçenin Kuzeydoğusundaki İn, Elmalıboğaz ve Ağaçkesen derelerinin birleşmesiyle oluşan Kadıncık deresi Muthat (Çevreli) köyü yakınlarında birleşerek Tarsus çayını oluştururlar. Ovaya indiğinde Tarsus kenti yakınında kentin adıyla anılan çağlayanı oluşturur. Kuzeydoğudan gelen Kosan deresini aşarak kentin doğusundan geçer, Seyhan Nehri’nin denize döküldüğü Deli Burnu’nun kuzeybatısında Aynaz Karabucak Bataklığından denize dökülür (Sirel, 1995). •

Seyhan Havzası Çukurova’dan kuzeye doğru kama biçiminde uzanan Seyhan havzasının yukarı bölümü İç Anadolu, orta ve aşağı bölümü Akdeniz bölgesinde yer alır. Seyhan Nehri ile Göksu ve Zamantı kollarının su toplama alanlarını içine alır. 36º 33´ - 39º 12´ Kuzey ve 34º 24´ - 36º 56´ doğu enlem ve boylam dereceleri arasındadır. Havza 2.106.304 hektar genişlikte olup, Türkiye’nin % 2,7 sidir (Topraksu, 1974). Seyhan Ceyhan Havza haritası Şekil 3.4’de verilmiştir. Havza, batıdan Kızılırmak, Konya, Doğu Akdeniz; doğudan Ceyhan ve Fırat havzalarıyla komşudur. Torosların kuzeydoğu yönlü ve 2-3 sıra halindeki uzantıları büyük kısmıyla havza içinde kalır. Göksu ve Zamantı kollarının arasındaki ana sırtların doğu ve batısındaki ikincil sırtlar havzayı diğer havzalardan ayırır. Doğu’da Uzunyayla’dan güneye doğru sıralanan Tahtalı, Binboğa, Toklu, Tekeç Dağları ve Ceyhan havzası arasındaki sınırı oluşturur. 14


Batıdaki Sarıçiçek, Hınzır, Koramaz, Turasan, Pozantı ve Bolkar Dağları ise alanı Kızılırmak, Konya ve Doğu Akdeniz havzalarından ayırır (Topraksu, 1974). Havza tümüyle bir dağlık arazi görünümündedir. Yüksek ve sarp eğimli dağlar orta bölümü kapladıkları gibi yukarı bölüme de uzanırlar. Yukarı bölümün bir kısmı tepelikler halindedir. Dağlık-tepelik arazi görünümünün dışında kalan Çukurova alüvyal tabanı havza yüzölçümünün onda birinden daha az bir yer kaplar. Burada yükselti 50 metreden düşük, genel eğim % 0-1 kadardır. Havzanın yükselti kuşakları Şekil 3.5’te görülmektedir (Topraksu, 1974). Havza suları Göksu, Zamantı, Körkün, Eğlence ve Çakıt kollarıyla Seyhan Nehrinde toplanır ve Tuzla’nın batısından Akdeniz’e dökülür (Topraksu, 1974). •

Ceyhan Havzası İskenderun Körfezinden İç Anadolu’ya doğru kama şeklinde girmiş bulunan havza sarp dağlık araziler ve geniş alüvyal tabanlardan oluşmuştur. Havzanın suları Ceyhan ırmağında toplanır ve Karataş yakında Akdeniz’e dökülür. Havza 2.193.195 hektardır ve Türkiye yüzölçümünün % 2,81 idir (Topraksu, 1973). Ceyhan havzası batıdan Seyhan, kuzey ve doğudan Fırat, güneyden Asi havzalarıyla komşudur. 36º 33´ - 38º 44´ kuzey ve 35º 15´ - 37º 43´ doğu enlem ve boylam dereceleri arasında kalır (Topraksu, 1973). Toklu, Dibek ve Binboğa Dağları’nın sırt ve doruklarından geçen su bölümü çizgisi, havzayı Seyhan havzasından ayırır. Fırat havzasıyla arada, kuzeyde Hezanlı, doğuda Keklicek, Nurhak ve Bozdağları yer alır. Ceyhan - Asi havzaları arasındaki su bölümü çizgisi üzerinde ise Kösürük, Kartal Dağları vardır. Havzayı güneyden kısmen İskenderun Körfezi kuşatır (Topraksu, 1973). Maraş ve Osmaniye ilinin tümüne yakın kısmıyla Adana ilinin Ceyhan, Yumurtalık ilçeleri tümüyle; Merkez, Karataş, Kozan ve Feke ilçeleriyse kısmen havza içinde yer alır. Seyhan, Berdan ve Ceyhan havzalarındaki nehirler 3.2.2.2 ve 3.2.4 bölümlerinde açıklanmıştır.

15


FIRAT HAVZASI

ý Pýnarbaþý

Za ma n

AK M R LI I Z Tomarza KI

I

tý I rm ða

AS Z V HA

Sarýz

Tufanbeyli

K HA ON VZ YA A S KA I PA

LI

Afþin

Saimbeyli

Elbistan

Göksun

Feke Çamardý

ks Gö

u

Gölbaþý

N. MARAÞ

Andýrýn Pozantý a yh Ce

nN

AKD DOÐU SI A HAVZ

Karaisalý

ENÝZ

an

Türkoðlu

Pazarcýk

Bahçe

a yh Ce h Sey

.

nN

. OSMANÝYE

ADANA N. Yumurtalýk

ÝSKENDERUN KÖRFEZÝ

Tuzla AKDENÝZ

Karataþ

Þekil 3.4. Seyhan ve Ceyhan Havzalarý (TOPRAKSU, 1974’den geliþtirilerek)


Hýnzýr D.

Sarýz Tahtalý D.

Pýnarbaþý Koramaz D.

Pazarören

Aygörmez D.

Sarýz Sünbül D.

Süvagen D.

Zam a nt ý

Tomarza

Binboða D.

Bey D. 3054 m

Yenice

Tufanbeyli

Alaylý D.

Saimbeyli

Feke

Turasan D.

Çamardý

Aladað 3734m.

Karsantý

Karanfil D.

Ulukýþla Bolkar D. 3585 m

Pozantý

Ak Dað

ün Körk

Ça

ce Eðlen

Karaisalý

LEJAND 2000 m +

kýt

1500 - 2000 m

ADANA

1000 - 1500 m 500 - 1000 m

yh Se

N an

500 m -

.

K AKDENÝZ

0

1600

4800 m

Þekil 3.5. Seyhan Havzasý Yükselti Kuþaklarý Haritasý (Topraksu,1974’den geliþtirilerek)


3.2.2.2. Delta’nın Oluşumu ve Geçirdiği Evreler Çukurova Deltası’nın oluşumu ve geçirdiği evreler deltayı oluşturan nehirlerin özellikleri ile başlayan ve nehir deltalarının farklı yıllardaki aldığı durumların değerlendirilmesi ile anlatılmaya çalışılacaktır. • Ceyhan Nehri En büyük akarsularımızdan olup, ilk kaynak yerleri Elbistan Ovası’nı çevreleyen dağlardır. Uzunluğu 509 km, yağış alanı 20 000 km2 dir. Orta Toros’ların Nurhak dağından ( 3 1 0 0 m.) Söğütlü Deresi adı ile çıkmakta, gür kaynaklarla beslenerek büyümekte, Hurman ve Göksün çaylarının birleşmesinden sonra Ceyhan adını almaktadır. Engizek ve Ahır Dağlarındaki boğazlardan geçerek Çukurova'nın kuzeydoğu bölümüne girmekte, Misis Dağlarını çevirdikten sonra, geniş deltasında akmakta ve İskenderun Körfezi’ne dökülmektedir. Ceyhan Nehri’nin önemli bir kolu da Aksu çayıdır (150 km). Nehrin su miktarı mevsimlere göre çok değişmekte, Kasım, Aralık aylarındaki yağmurlarla kabarmaktadır. Bu sırada saniyedeki su miktarı 50 m3 den 400 m3 e yükselmektedir. Ceyhan Nehri’nin aşağı kesiminde genişliği 100 m, derinliği 3 m dir. Suyun bol olduğu dönemlerde ovada zaman zaman taşmaktadır. Ceyhan Nehri İskenderun Körfezine dökülürken yatağını değiştirerek Karataş burnu yakınında Akdeniz'e dökülmektedir. Ceyhan, yaklaşık 2 000 yıl içerisinde Seyhan Nehri ile 6 defa birleşmiş, sonra ayrılmıştır (Bal, 2000) (Şekil 3.6). • Seyhan Nehri Akdeniz'e dökülen akarsuların en büyüğü ve en uzunudur. Uzunluğu 560 km dir. Toros Dağlarından beslenerek büyümüş, hem de İç Anadolu ve Uzunyayla'ya kadar beslenme alanını genişletmiş büyük bir nehirdir. Zamantı Irmağı, Göksu Irmağı ile birleşmekte, yağış alanı ise 20 000 km2 dir. Çakıt ve Korkun suları kollarıdır. Bu büyük kollarla büyüyen Seyhan Nehri, kendi oluşturduğu ovada, yani deltada büyük bir nehir olarak yayılmakta, yatağı genişlemekte, menderesler yaparak akmakta ve bu arada da akış yolu Seyhan Baraj Gölü ile kesilmektedir. Barajın yapılması ile taşkınlar geniş ölçüde önlenmiş ve sulama suyu sağlanmıştır. Bal’a (2000) göre son 40 yıllık gözlemlerin ortalaması alınarak elde edilen Ceyhan Nehri ortalama akım değeri 205,626 m3/sn iken, Seyhan Nehri ortalama akım değeri 145.796 m3/sn’dir. Çökel taşınım miktarlarına göre karşılaştırıldığında ise yine Ceyhan Nehri’nin 5614,92 ton/gün ile 2829,11 ton/gün çökel taşıyan Seyhan Nehrine göre Akdeniz’e daha fazla çökel taşıdığı görülmektedir (Şekil 3.7). • Ceyhan Deltası ve Yumurtalık Körfezi Bal’a (2000) göre Ceyhan Nehri ağzında, 1947-1954 yılları arasındaki toplam progradasyon (karanın denize doğru ilerlemesi) miktarı yaklaşık 931,939 m2 (%7,3; 133.134 m2/yıl) 1954-1975 yılları arasında ise progradasyon yaklaşık yarıya (%3,6 ya da toplam 69.461 m2/yıl) düşmüştür. 1947 de Nehrin ağzında iki adacık bulunurken 1973’te bunlardan birinin büyüklüğü iki katına ulaşmış, diğeri de anakarayla birleşmiştir. Nehir üzerinde 1971 yılında Kesikkuyu, 1972 yılında Kozan ve Kartalkaya, 1984’de Aslantaş Barajı, 1985’de Kalecik Barajı, 1991 de Sır 1992 de Menzelet, 1994 Kılavuzlu Barajları ve ile son olarak 16 Mart 2003 tarihinde işletmeye açılan Berke Barajları bulunmaktadır (Bal, 2000; Agrin, 2000). 1947-1995 yılları arasındaki 48 yıllık dönemde toplam progradasyon miktarı yaklaşık 3.097.745 m2dir. Nehirde taşınan ortalama çökel miktarı 5614,92 ton/gün oranı nehir üzerinde barajların yapımından sonra düşmüştür. Bu çökeller baraj göllerinde depo edilmektedir. Baraj yapımının sedimantasyonu yavaşlatmasına rağmen tamamen durduramadığı görülmektedir. Delta’da Ceyhan Nehri örneğinde yıllara göre değişimin birlikte gösterilmesi Şekil 3.8’de görülmektedir (Bal, 2000). Kuzeye doğru, Ceyhan Nehri’nin eski yatağında bir sedimantasyon olayı olmadığı için terk edilmiş eski Ceyhan Nehri ağzı (Yumurtalık Koyu) sürekli erozyona maruz kalmıştır. 1947li yıllarda Ağyatan Lagünü’nün denizle bağlantısı yok iken, sonraları bu bağlantı açılmış, nehir ağzı daralarak bugünkü biçimini almıştır. Ceyhan Nehri ağzında 1947 ve 1954 yıllarındaki görüntülerde adacık gibi birikinti yapan çökeller, 1975 yılında farkedilir biçimde azalmış ve bugün yok olmuştur. Bu da 1975’ten sonra barajlar ile gelen çökel miktarının azalması ile doğru orantılıdır.Yumurtalık Körfezinde yıllara göre değişim ve deltanın farklı yıllardaki konumu ve değişimin birlikte görülmesi ise Şekil 3.9’da verilmiştir. 18


Şekil 3.6.Ceyhan Nehri

Şekil 3.7.Seyhan Nehri

19


AKDENÝZ 0

500m

1947 1954 1975 1995

Þekil 3.8. Ceyhan Deltasý’ndaki Deðiþimin Birarada Gösterimi (Bal,2000)

AKDENÝZ

Yumurtalýk Körfezi

0

500m

Þekil 3.9. Yumurtalýk Körfezindeki Deðiþimin Bir Arada Gösterimi (Bal, 2000)

1947 1954 1975


Seyhan Deltası Bal’a (2000) göre, Seyhan Deltası’nda 1954’ten bu yana progradasyon olayı görülmektedir. 1947 - 1954 yılları arasında 28304 m2/yıl oranı ile toplam 198 125 m2’lik progradasyon olmuştur. 1947 - 1954 yılları arasında delta ağzında küçük bir adacık oluşmuştur. Nehir üzerinde 1954 yılında yapılan Seyhan Barajı deltadaki sedimantasyonu durdurmuş ve 24 696 m2/yıl oranında erozyon başlatmıştır. Sonuç olarak 1954’ten 1995’e kadar kıyı erozyonu nedeni ile yaklaşık 1 012 536 m2’lik bir alan kaybolmuş ve böylece delta retrogradasyonel özellikli olmuştur. Baraj üzerindeki bir istasyonda EİE tarafından 22 yıl boyunca yapılan ölçümler, nehirde baraj öncesi taşınan ortalama çökel miktarının 14 431 ton/gün iken şu anda 2829,11 ton/gün olduğu akarsu ile gelen çökellerin diğer kısmı baraj gölünde depolanmakta olduğunu göstermektedir. Retrogradasyonun zamanla azaldığı görülmüştür. 1954 ve 1975 (21 yıl) arasındaki toplam retrogradasyon miktarı %4,8 yada 718 616 m2 dir. 1975’ten 1995 ‘e (20 yıl) bu miktar %2 ya da 293 920m2 ye düşmüştür. Radyo karbon yaş belirleme yöntemi ile, Evans (1971) Seyhan Nehri ağzı civarında BP den önce 3200 - 3800 yıllarında ait bir paleo-kıyı çizgisi belirlenmiştir. Bu kıyı çizgisini kullanarak, 1954 yılına kadar oluşan progradasyon miktarının 98 437 625 m2 olduğu belirlenmiştir. Bu rakamı yıllık değişim miktarı olan 28 304 m2/yıl değerine bölerek aynı kıyı çizgisinin BP 3478 yaşında olduğu ortaya konulmuştur. Seyhan Deltası’nın değişimleri, farklı yıllar için kıyı çizgisi konumları ise Şekil 3.10’da gösterilmiştir.

A K D EN İ Z 0

500m

1947 1954 1975 1995

Şekil 3.10 . Seyhan Deltasındaki Değişimin Bir Arada Gösterimi (Bal, 2000)

Gürbüz, (1997) Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin yatak değişimlerinin ve evriminin kronolojik açıdan incelenmesi ve bunların kıyı değişimlerine olan etkilerini tartıştığı çalışmasında CBS ve UA teknolojilerinden yararlanarak Türkiye kıyılarına ait son 40-50 yıla ait hava fotoğrafları, çizgisel ve sayılsa veriler ile uydu görüntülerinden yaralanarak sediment taşınımı sonucu kıyı, kıyı kenar çizgisi değişimi, delta evrimi (paleocoğrafyası), yıllara göre progradation (karanın denize doğru ilerlemesi) ve retrogradation (denizin karalar yönünde ilerlemesi, kıyı erozyonu) yüzdeleri ve miktarlarının alan olarak belirlenmesine çalışmıştır. Değişimin belirlenmesine yönelik bölge için ilk yapılmış çalışma olduğu söylenebilir. 21


Bu nehirlere ait Kuvaterner yaşlı alüvyonlar Çukurova'nın oluşmasını sağlamışlardır. Bu ovada alüvyon sedimantasyonunu ve delta oluşumlarını kontrol eden Seyhan ve Ceyhan nehirleridir. Bu iki Nehrin malzemesi genellikle çok az filolojik değişiklikler gösteren, ama gerçekte benzer litolojilerden oluşan geniş bir kaynak alandan türemektedir. Seyhan, Ceyhan ve Tarsus nehirlerinin denize döküldüğü alanlar ve yakınlarında bu nehirlerin ve kıyı kumullarının son birkaç bin yıllık gelişimlerine ait detaylı sedimantolojik veriler mevcuttur. Bunlar terkedilmiş nehir yatakları, terkedilmiş kanal gölleri, kıyı kumulları, lagünler ve bunlarla ilişkili yakın çevresi kullanımlardır (Gürbüz,1997). Ceyhan Nehri’nin daha önceki terkedilmiş yataklarının incelenmesi ile, Nehrin son birkaç bin yılda sürekli olarak önemli yatak değişikliklerine uğramış olduğu saptanmaktadır. Ceyhan Nehri’nin günümüzde yüzeyden izlenebilen en eski yatağının şu anda Karataş’ın batısında yer alan Akyatan Lagünü’nün bulunduğu alanın en batısında olduğu ve Nehrin bu noktadan denize ulaştığı gözlenmektedir. Bu bize Misis yükseliminin daha önceleri topoğrafik olarak yüksek olduğunu ve Ceyhan Nehri’nin ise bu yükselimi aşamayıp daha batıdan aştığı düşüncesini desteklemektedir. Seyhan Nehri, Ceyhan Nehri ile benzer biçimde Toroslar’dan doğup Kayseri ve Niğde il sınırlarının da içinde bulunduğu geniş havzada toplanıp Çukurova üzerinden güneye Akdeniz’e dökülmektedir. Seyhan Nehri önemli yatak değişimleri geçirmiştir. Gözlenmiş en önemli eski yatak Karataş ile Tarsus arasında Tuzla civarında yer almaktadır. Bu alan ve yakın çevresinde bazıları su ile dolu bazıları ise örtülü çok sayıda nehir yatağı ve terkedilmiş kanallar bulunmaktadır. Seyhan Nehri yıllar içinde batıya doğru yatak değiştirerek günümüzde aktığı bölgeye gelmiştir (Gürbüz,1997). Seyhan Nehri’nin yatak değiştirmesi sırasında eski kıyı çizgisine ait kum tepeleri kesilmiş, nehir denize doğru ilerlemiştir. Kum tepeleri arasında ilerlerken nehir, tepelerin geri taraflarında ve aralarında alüvyonlarını bırakmıştır. Yine Seyhan Nehri’nin yatak değiştirmesi ve kumulların rüzgar etkisi ile kıyıyı şekillendirmesi sırasında çeşitli lagün gölleri oluşmuştur (Gürbüz,1997). Tarsus Nehri taşıdığı çökel miktarı bakımından deltadaki diğer iki önemli nehire göre daha zayıf olduğundan bu nehrin gelişimi ve yatak değişimleri Seyhan Nehri’nin getirdiği malzemenin dağılması soncu oluşan kumsal ve yakın çevresi ile ilişkili kumullarca denetlenmektedir. Bunu destekleyen en önemli veri ise Tarsus Nehri’nin denize yaklaştığı yerde aniden batıya dönmesi ve bir miktar bu yönde aktıktan sonra denize dökülmesidir. Tarsus Nehri’nin batı kesimlerinde gözlenen bataklık alanlar bu kesimlerin çok önceleri deniz, daha sonraları lagün olduğu ve bu lagünlerin de sonradan kısmen kumsal, kısmen alüvyon, kısmen de kumullarca dolduğu söylenebilir. Bu da tarihte Tarsus’un deniz kenarında olduğunu destekleyen önemli ipuçlarındandır (Gürbüz,1997). 3.2.2.3. Bugünkü Jeomorfolojik Yapı Genel Morfolojik Durum Adana İli sınırları içerisinde oluşan morfolojik yapı; dağlık alanlar, aşınım yüzeyleri, taban dolguları-alüvyon düzlükleri ve geçiş kuşağı olmak üzere 4 ana grupta toplanır (Yaşar ve Ark. 1999). - Dağlık Alanlar Çukurova Deltası’nın kuzeyinde, güneyden kuzeye doğru gidildikçe yüksekliğin arttığı alanlardır. Akarsularla dağlık alanlar “V” şeklindeki vadilerle yarılmış olup tepelik alanlar şeklinde görülürler. - Aşınım Yüzeyleri Pliyosen Aşınım Yüzeyleri, Karataş ve Yumurtalık civarında görülürler. Bu formasyonlar üzerinde düzlükler şeklinde olup aşınmanın fazla olduğu ince uzun sırtlar halindedir. Post Miyosen Aşınım Yüzeyleri, Adana ve Baraj Gölü civarında yüzeylenirler. Handere Formasyonu üzerinde kayaç farklılığından dolayı aşınarak sırtlar ve ince uzun yüzeyler halini almışlardır. 22


Miyosen Aşınım Yüzeyleri, Pozantı ve Akçatekir civarında Çukurdağ Formasyonu üzerinde düzlükler şeklinde görülürler. Yer yer akarsularla yarılmışlardır. - Taban Dolguları ve Alüvyal Düzlükler Adana-Ceyhan-Yumurtalık arasında yer alırlar. Büyük çoğunluğu delta çökelleri ile içerisindeki kanal dolgusu çökellerinden çakıl, kum, silt ve killerden oluşur. Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin denize ulaştığı yerlerde oluşmuş lagünlerin karasallaşması ile de oluşmuşlardır. - Geçiş Kuşağı Dağlık alanlar ile ova tabanı arasında kalan hafif eğimli düzlükler olup yamaç glasileri ile alüvyal yelpazelerinden oluşur. Yamaç ve aşınım glasilerinden oluşan geçiş kuşağında eğimler az, birikim glasileri ve akarsu yelpazesinin oluşturduğu geçiş kuşağında ise eğimler daha fazladır. Flüvyal Sistem ve Şekilleri Bölgede akarsular kuzey-güney yönünde akarlar. En önemlileri Seyhan ve Ceyhan nehirleridir. Bu nehirler zamanla yatak değiştirmesinden dolayı etkileri geniş alan yayılmıştır. Akarsular kuzeyde dik ve derin vadiler içerisinde, ova tabanında ise geniş tabanlı vadilerde, menderesler çizerek akarlar. Küçük dereler ovada 1-5 m. toprak yarlar içerisine gömülmüşlerdir. - Vadi tabanı, Taşkın Alanı ve Bataklıklar Vadi tabanı aynı zamanda taşkın alanı olup yeraltı su seviyesinin yüksek olduğu yerlerde bataklık durumundadır. Bataklıklar en fazla Seyhan ve Ceyhan nehirleri deltasında lagünler kuzeyinde toplanmışlardır. - Akarsu Sekileri Akarsuların taban seviyesinin zaman içerisinde oynamasıyla yatağının gömülmesi sonucu oluşan eski akarsu taban dolgusudur. Seyhan Nehri’nin baraj gölü güneyinde, Ceyhan Nehri’nin ise değişik kesimlerinde görülür. Bazı sekiler aşınarak yok olmasına karşılık Adana civarında 50-60 m yükseklikte görülürler. Kıyılar ve Denizel Birikimler Büyük kesimi alçak kıyılar olup Karataş ve Yumurtalık civarında falezli ve dik kıyılardır. - Alçak Kıyılar : Seyhan ve Ceyhan gibi yüksek enerjili akarsuların deltaları ile yatak değiştirmelerinden dolayı eski deltalarda görülürler. Kıyı kordonları, kıyı kumulları, kumul setleri, lagünler ve bataklıklar kıyı gerisinde gelişmişlerdir. - Yüksek Kıyılar : Karataş ve Yumurtalık civarında görülen dik ve yüksek kıyılarda eski ve güncel falezler ile önlerinde abrazyon düzlükleri gelişmiştir. Yükseklikleri Karataş civarında 50 m’ye ulaşır. Uygulamalı Jeomorfoloji - Adana ve Yakın Çevresi Uygulamalı jeomorfolojik yapı, kuzey ve güney olmak üzere iki bölümde incelenmektedir. Kuzey kısmında, aşınmadan dolayı iyice küçülmüş şerit ve adacıklar şeklinde yüzeylenen Post Miyosen aşınım yüzeyleri ile yamaçlarda kayaç farklılıklarından oluşan selcik erozyonları, kaya düşmeleri, baraj gölü çevresinde bedlands topografyası, ova tabanına geçişli olarak aşınım ve birikim glasileri ile sırtlar ve dik yamaçlardan meydana gelir. Derelerle yarılmışlardır. Kıyı kesiminde ise delta çökellerinin oluşturduğu alüvyonlar ile Seyhan Nehri’nin zamanla yatak değiştirmesinden oluşan geniş taşkın alanı, kopuk menderesler, lagünler, karasallaşmış lagünler, geçici ve daimi göller, burun seti depoları, kraveseler ile akarsu sekilerinden oluşur. - Havutlu ve Yakın Çevresi Tamamını delta çökellerinin kapladığı alüvyonlardan oluşur. Akarsular 1-5 m toprak dolgu içerisine akarlar. - Ceyhan ve Yakın Çevresi

23


Ceyhan ve alüvyal ovasının tamamı, delta çökellerinin oluşturduğu Ceyhan Nehri’nin taşkın alanı nehrin yatak değiştirmesinden dolayı oluşan kopuk menderesler, akarsu çökelleri, burun seti depoları, akarsu sekileri ve yamaç dikliğinden oluşmaktadır. - Yumurtalık-Zeytinbeli ve Yakın Çevresi Kayaç türüne ve aşınmaya bağlı olarak ince şerit ve adacıklar halinde yüzeylenen ve pliyosen ve aşınım yüzeyleri ile delta çökellerinin oluşturduğu alüvyonlar esas morfolojiyi oluşturur. Aşınım yüzeyleri az eğimli olup tabaka alnı yamaçlar ve sırtlar ile ayrılır. Ayrıca aşınım yüzeyleri ile delta çökelleri, fay dikliği ile sınırlanmıştır. Davudi-Candar Dağlarını dikine kesen akarsular fay dikliği önünde birikinti konilerini oluştururlar.Yumurtalık sahili boyunca Kuzey kıyılarda falezler, kıyı kumulları, fosilleşmiş ve sertleşmiş kumullar, yalı taşları ve abrazyon düzlükleri yer alır. Güney kıyılar ise delta tipi olup marşlar, bataklıklar, lagünler, geçici göller ve kıyı kumulları yer alır. - Bahçe ve Yakın Çevresi Batı kesiminde yer alan az eğimli Pliyosen aşınım yüzeyleri üzerinde sırtlar gelişmiş olup fay dikliği ile sınırlanmıştır. Sahil alçak kıyı tipinde olup kıyı kumul ile içeriye doğru 10-20 m yükseklikte kum tepeleri oluşmuştur. Kumullar rüzgâr tesiri ile içeriye doğru ilerlemiştir. Fosil kumul karakterindedir. Akyatan Gölü çevresinde bataklıklar ile karalaşmış lagünlere ve geçici göllere rastlanır. Delta çökelleri ova tabanında yeralır. - Karataş ve Yakın Çevresi Aşınmadan dolayı iyice küçülmüş az eğimli Pliyosen aşınım yüzeyi ile bunlar arasında ve bunlara paralel olarak uzanan sırtlar hakim topografyayı oluşturur. Pliyosen aşınım yüzeyi delta çökellerinden gerilemiş fay dikliği ile ayrılırlar. Doğu kısımda Ceyhan Nehri’nin zamanla yatak değiştirmesinden arta kalan kulaklar, eski nehir yatakları, kopuk menderesler, bataklıklar, geçici göller ve karasallaşmış lagünler görülür. Kıyılar batıda alçak kıyı tipinde olup kıyı kumulları ile rüzgârların taşımasından oluşan kumul tepeleri içeriye doğru uzanır. Kıyı kesiminde geçici göller mevcut olup nehrin denize ulaştığı yerlerde adacıklar şeklinde kum tepeleri oluşmuştur. Ortada kıyılar yüksek ve falezli olup abrazyon düzlükleri uzanır. Doğuda ise kıyılar alçak olup kıyı kumullarının arkasından rüzgârların oluşturduğu kumul tepeleri ile bataklıklar ve karasallaşmış lagünler yer alır. - Tuzla ve Yakın Çevresi Ceyhan Nehri’nin eski yatakları, kulaklar, kopuk menderesler, karasallaşmış lagünler, geçici ve daimi göller ile delta çökellerinin oluşturduğu alüvyonlar yer alır. Sahil alçak kıyı tipinde olup, kıyı kumulu ile fosilleşmiş, sertleşmiş rüzgar kumulları ve kumul tepeleri yer alır(Yaşar ve Ark. 1999). Deltada Biyosfer Rezerv alanının jeomorfoloji haritası Şekil 3.11’de verilmiştir. 3.2.2.4. Kumullar ve Ambarlar Alüvyal kıyı ovası olan Çukurova, Türkiye’nin en geniş kıyı kumullarına sahiptir. Kumul alanlar Berdan, Seyhan ve Ceyhan deltaları kıyı kesiminde yer yer 15-16 metreyi bulan yükseklikte dağılım gösterirler. Tarımsal alan kullanımlarından son yıllarda olumsuz etkilenen ve gün geçtikçe azalan Çukurova Deltası kıyı kumulları proje kapsamında Ceyhan ve Yumurtalık için Ozaner (2004) tarafından detaylı incelenmiş ve farklı profillerde açıklanmıştır. Deltada kumullar Seyhan Nehri sol sahilinden başlayarak Akyatan’ın güneyinde Karataş kentsel yerleşimine kadar olan kıyı bandında daralıp genişleyerek görülmektedirler. En fazla kıyı kumullarının tahrip edildiği bölgenin Tuzla bölgesi olduğu eski hava fotoğraflarının karşılaştırılmasından kolayca görülebilir.

24



Ceyhan ve Yumurtalık Kumulların Oluşumu ve Jeomorfolojisi Ceyhan Nehri’nin denize döküldüğü yerin (Hurma Boğazı) doğusunda kalan 21.5 km uzunlukta ve 0.4-3 km genişlikte toplam 285.6 hektar kıyı kumulu (Türkiye’nin 2. büyük kıyı kumulu) ile, nehrin batısında kalan 12.5 km. uzunlukta ve 0.5-1.1 km genişlikteki toplam 1174 hektar kıyı kumulunun ayrıntılı jeomorfolojisi bu proje kapsamında çalışılarak ilk kez ortaya konmuştur (Ozaner, 2004). Toplam 4027 hektar alanı ile Türkiye kıyı kumullarının yaklaşık %11’ini oluşturan bu kumullar, ülkemizin doğallığı bozulmadan günümüze ulaşmış tek kıyı kumul sistemidir. (Türkiye’de toplam genişliği 36600 hektara ulaşan diğer kumul sistemleri (Uslu, 1989) sabitleştirmek amacıyla ağaçlandırma yapılması, turistik tesisler ve yazlık konut yapımı ya da aşırı kum alımı gibi nedenlerle doğallıkları bozulmuş ve yer yer büyük ölçüde tahrip olmuşlardır) (Ozaner, 2004) Ceyhan Deltası’na ait kıyı kumulları batıda Karataş İlçesi’nin kuş uçumu 4 km kuzeydoğusundan başlayarak, Ceyhan Nehri’nin günümüzde denize döküldüğü ağza kadar (Hurma Boğazı) önce doğu-batı yönünde yaklaşık 13 km; bu noktadan itibaren kuzeydoğuya dönerek akarsuyun eski ağzına kadar (Ceyhan Boğazı) geniş bir S harfi şeklinde yaklaşık 22 km daha devam etmektedir. Toplam uzunluğu yaklaşık 35 km’yi bulan kumulların genişliği yer yer 0.2-3 km, yüksekliği ise 0.5-16 m arasında değişmektedir. Ozaner (2004) coğrafik pozisyonlarına bağlı olarak kıyı kumullarını iki bölümde incelemiştir : •

n

N ey ha n

ha

i hr

C

y Se

Ne

eh

ri

Ceyhan Nehri Batısındaki Kumullar (Ağyatan Kumulları) 1992 tarihli Landsat_TM görüntüsünde uzunluğu 13 km, genişliği ise yer yer 0.2-1 km arasında değişen bu kumullar, Karataş İlçesi’nin yaklaşık 4 km doğusuyla, Ceyhan’ın günümüzdeki ağzı (Hurma Boğazı) arasında yer alırlar (Şekil 3.12 ve 3.13). E.W. Brooker ve Skead’un 1858 tarihli haritasında Ceyhan kumulları “Çok alçak kum tepeleri” olarak işaretlenmiştir (Şekil 3.12). Aynı kumulların Kiepert’in 1843-1844 yılları arasında yaptığı haritada belirtilmemiş olması Ozaner ‘e göre (2004) kumulların o tarihlerde varolmadığından değil, çok alçak olduklarından ötürü kayda değer bulunmadığındandır.

um ak k

zl u

N

l

Al ç

Tu

Sığ göller

tep ele

ri

Yumurtalık

Karataş 0

4

8

12

16

Şekil 3.12. Ceyhan Deltası’nın 1858 ‘deki durumunu gösteren harita (E.W. Brooker ve Skead,1858; Ozaner,2004’den)

26


CEYHAN OVASI

analý naj)K (Dre tma Kuru

ðý ki yata

’ýn es

Höyük

KIYI OVASI

Kaldýrým Yapý G.

CE YH

Bebeli

Bahçeköy

e Öm

. rG Ça

AN

ýk ml

N.

D

B

KARATAÞ

Ayvalýk

r. Kö

o arb

ða

. zG

Arapboðaz G.

YU

D

A

Adalý

C

RT AL IK

F l ke

NÜ LAGÜ

nü yö

L YE

ÜN G LA

a nm þý ta

N TA YA AÐ

çö

E

KÖ RF EZ Ý

YUMURTALIK

L

ö yý Ký

ki yataðý Ceyhan’ýn es

MU

MA KO

Kýyý önü çö

kel taþýnm

Ü

a yönü

H

CEYH

Ceyhan Boðazý

AN N: G

Hurma Boðazý

N

0

1

2

K

an Ceyh

Deveciuþaðý

Zeynepli

3

4

E ÝSK

5 Km

ND

ER

UN

RF

EZ

Ý

Kýyý kumulu Barkan þeklindeki kýyý kumulu Kum, kil ve silt boyutundaki malzeme ile doldurulmuþ eski lagün alaný (Yer yer tuzlu bölümlerde içerir)

Alüvyon yelpaze

Lagün çevresinde zaman zaman su altýnda kalan düzlük (Marþ)

Deltayý sýnýrlayan tepelik alan

Mevsimlik akarsu yataðý

Kopuk menderes halkasý: azmak (sulu) Delta üzerinde, terkedilmiþ akarsu yataðý

Fay hattý E

F

Profil lokasyonu

Terkedilmiþ mendereslerle point-bar sistemi

Yerleþim alaný

Sazlýk ve kamýþlýk

Falez

Þekil 3.13. Ceyhan Deltasýnýn 1956 yýlýnda Çekilmiþ Hava Fotoðrafýndan Yararlanýlarak Yapýlmýþ Jeomorfoloji Haritasý (Ozaner,2004)


Kumulların 1956 durumunu gösteren Şekil 3.13 deki harita ile 1992’deki durumlarını gösteren TM görüntüsü karşılaştırıldığında kumulların Ağyatan Gölü’nün batısındaki drenaj kanalının batısında kalan kesiminin fazla değişmediği, doğusunda kalan bölümün ise bariz bir şekilde genişlediği görülmektedir. Kanalın en batısındaki bölümde alan olarak genişleme olmamış, ancak kanalın hemen bitişiğindeki kumulların kara tarafındaki kesimlerinde kumul tepelerinin yüksekliği artmıştır. Kanalın doğusunda kalan bölümde ise deniz tarafındaki kumsal kesiminde genelde 50 m’lik bir genişleme olurken bu genişlemenin miktarı Ağyatan Lagünü’nün denizden beslendiği doğal kanalın (haliç) hemen batısında 350 m’ye, Hurma Boğazı’nın batı yakasında ise 1225 m’ye ulaşmıştır (Ozaner,2004). Güneyde deniz tarafında genişleyen kumullar kuzeyde Ağyatan Lagünü kıyısında da göl istikametinde genişlemişlerdir. Örneğin kurutma kanalının (YD123) hemen doğusunda yer alan kumullar 1956-1992 arasında kara istikametinde 225 m genişlemiş ve 1956 yılında burada yer alan Ağyatan Lagünü’nün zaman zaman su altında kalan geniş bir bölümü hemen hemen tamamen kıyı kumulları tarafından işgal edilmiştir. Ağyatan kıyısının güney orta kesimlerinde, kumullarda yine 200 m’ye yakın bir genişleme görülmektedir. Ağyatan Lagünü’nün güneydoğu ve doğu kıyılarında, kumulların kara istikametindeki genişlemesi daha az olmuştur. Örneğin gölün beslenme kanalının (boğaz) hemen batısında, büyüme 35-50 m, Hurma Boğazı’nın batı yakasında ise yaklaşık 80 m civarında gerçekleşmiştir. Daha önce değinildiği gibi bu kesimde azami büyüme deniz tarafında olmuş, lagün tarafındaki büyüme ise çok sınırlı kalmıştır(Ozaner,2004). Kumul topoğrafyası üzerinde yer alan yüksek kumul tepelerinin kapladığı sahalar ve yükseklikleri de zaman içerisinde değişmiştir. Örneğin kurutma kanalının hemen doğusunda yer alan yüksek kumul tepeleri 1956 yılında doğu-batı yönünde sürekli bir uzanım gösterirken, 1992 yılında daha kuzeye hareket etmiş ve yer yer parçalanmış, bazı yerlerde daralmış, bazı yerlerde ise genişlemiştir. Özetle belirtmek gerekirse Ağyatan kumulları zaman içerisinde hem deniz yönünde hem de lagün yönünde genişlemişlerdir. Kara yönündeki genişleme Ceyhan Nehri ağzına yakın kesimde, lagün yönündeki genişleme ise gölün güneybatı kıyısında azamiye ulaşmıştır. Ağyatan kumullarının kuzeyini sınırlayan yaklaşık 6.5 km uzunluğunda 1-2.5 km genişliğinde ve 10-80 cm derinliğindeki Ağyatan Lagünü kumulların kuzey yöndeki ilerlemeleri yüzünden giderek daralmakta ve sığlaşmaktadır (Ozaner,2004). Ağyatan kumulları güneybatı-kuzeydoğu yönünde, kıyıya paralel uzanan; yer yer birbiriyle birleşen kumul sıraları ve aralarındaki depresyonlardan oluşmaktadır. Bu kumulun morfolojisine ilişkin ayrıntılar, kumulun üç farklı kesiminden kabaca kuzey-güney doğrultusunda alınan profillerle Şekil 3.14, 3.15 ve 3.16’de verilmektedir (Profil yerleri için bkz. Şekil 3.14). Şekil 3.14, 3.15 ve 3.16’daki profillerde görüldüğü gibi, Ağyatan kumulları birbirinden üfürme (deflasyon) çukurluklarıyla üç hareketli kumul sırasından meydana gelmektedir. Kumul sıraları genelde GB-KD yönünde uzanmakta ve sık sık birbirini kesmektedir. Kumulların bu ana istikameti onları oluşturan hakim rüzgarın GB’dan estiğini ortaya koymaktadır. Kumsalın bittiği yerde başlayan ilk kumul sırası ön kumul olup, yaklaşık 50-60 m genişlik göstermekte ve 1-1.5 m yükseklikteki kumullardan oluşmaktadır. Şekil 3.15’de görüldüğü gibi , bazen ön kumulu gerisindeki deflasyon (üfürme) sahasından kesin bir sınırla ayırmak mümkün olamamaktadır. Gerideki diğer kumul sahalarının genişlikleri 150-200 m arasında değişmektedir. Kumul sıralarının yükseklikleri kara tarafına gidildikçe artmakta ve en geride genellikle 5-9 m yüksekliğindeki barkan tipindeki kumullarla son bulmaktadır. Kumul sıralarını birbirinden ayıran alçak kesimler ortalama 0.5 m yüksekliğindeki çok basık kumullar ve aralarındaki üfürme çukurlarından oluşmaktadır. Ağyatan kumullarının hemen hemen tamamı hareketli kumul niteliğindedir. Üzerinde yer alan bitki örtüsü nedeniyle kısmen sabitleşmiş eski kumul kalıntıları çok sınırlı sahaları işgal etmektedir.

28



Ceyhan Nehri Doğusundaki Kumullar (Yelkoma Kumulları)

Ceyhan’ın yeni ağzı (Hurma Boğazı) ile, KD’daki eski ağzı arasında geniş bir (S) şekli gösteren bu kumulların 1992 itibariyle toplam uzunluğu yaklaşık 22 km, genişliği ise 0.5-3 km’dir (Şekil 3.14). Bu kumullar hem Kiepert’in 1843-1844 yılları arasında yaptığı haritada, hem de E.W.Brooker ve Skead’ın 1858 tarihli haritasında “Alçak kum tepeleri” olarak işaretlemiştir .Kumulların güney bölümü Ceyhan Nehri’nin kısmen günümüzdeki yatağı, kısmen de eski taşkın ovası tarafından, kuzey bölümü ise Eşemen ve Avcıali Gölleri’nden oluşan Yelkoma Lagünü ve Eski Ceyhan yatağı tarafından sınırlanmaktadır. Kumulların 1956 ile 1992 yılları arasında Ceyhan’ın yeni Deltası’nın bulunduğu kesimin dışında deniz tarafındaki tüm kıyı boyunca kumullar 25-30 m daralmış, buna karşın lagün tarafında yer yer 25-200 m arasında genişlemiştir. Şekil 3.18’deki profil açıklamasından anlaşıldığına göre, Yelkoma Kumulu’nun Torluk kesiminde, kıyı çizgisi ile batıdaki Ceyhan Ovası arasında toplam dört büyük kumul bölge ve bunların aralarındaki depresyonlardan oluşan geniş bir kıyı kumulu topoğrafyası yer almaktadır.. Ceyhan Nehri’nin eski ağzına yaklaşık 1 km uzaklıkta alınan bu profilde denizden yüksekliği yaklaşık 1 m olan bir depresyonla ayrılmış iki ayrı kumul yer almaktadır. Ön kumulun hareketli ve çıplak olmasına karşın, gerideki kumul, üzerinde yer alan bitki örtüsü sayesinde sabitleşmiş ve yüksekliği artmıştır. Kıyı çizgisinden itibaren 50 metrelik bir kumsaldan sonra, yaklaşık 1 m yükseklikte, 130 m genişlikte bir ön kumul topoğrafyası yer almaktadır. Daha sonra, kışın büyük ölçüde deniz etkisinde kalan 675 m genişliğinde düze yakın bir saha gelmektedir. Profilde III ve IV rakamları ile gösterilen bu bölge geniş nemli çukurluklar ve çevresindeki adalar halindeki dar alanlı daha yüksek kesimlerden oluşmaktadır. Çukur alanlar kış aylarında deniz suyunun işgal ettiği kesimler olup, deniz çekildikten sonra nemli depresyonlar haline dönüşmektedir. Bu sığ depresyonlarda konsantrik halkalar şeklinde sarı, mor ve turuncu renklerde yosunlar yaşamaktadır. Bu bölgeden sonra yüksekliği en çok 0.5 m’ye ulaşan çok basık kum tepeleri ve aralarındaki çukurluklardan oluşan bütünüyle bir üfürme(deflasyon) çukurluğunu temsil eden 175 m genişliğinde bir bölge geçilmektedir. Bu zondan sonra 1-1.5 m yüksekliğindeki hareketli kum tepeleri ve yüksekliği en çok 0.5 m’ye ulaşan ve geniş deflasyon düzlüklerinden oluşan 370 m genişliğinde bir kumul alanı gelir. Bu kumul alanı kıyı çizgisinden sonra, kara yönündeki ikinci ana kumul alanıdır. Daha sonra 60 m genişliğinde bir depresyon (kışın sulu), 20 m genişliğinde ve 2.5 m yüksekliğinde bir kumul sırası ve yeniden 215 m genişliğinde bir depresyon alanı gelmektedir. Her iki depresyonda da kış ve bahar aylarında su derinliği 30-50 cm civarında olmaktadır. Bu sulak alanlar yazın buharlaşma yoluyla küçük su birikintilerine dönüşerek, hemen hemen ortadan kalkmaktadır. Bu depresyonlardan sonra yüksekliği 3 m’ye varan kumullardan oluşan yaklaşık 150 m genişliğinde üçüncü ana kumul alanına ulaşılmaktadır. Bu bölgeden itibaren yaklaşık 225 m genişliğinde ve 0.5 m derinliğinde sulu bir depresyon alanı gelmektedir. Daha sonra, kara yönündeki en son kumul sırasını oluşturan (dördüncü ana kumul sırası) 130-150 m genişliğinde ve yer yer 5-12 m yükseklikteki barkan tipi kumullar gelmektedir. Hemen hemen tamamen çıplak olan bu kumullar hakim rüzgar yönüne bağlı olarak sürekli hareket etmektedir. Ceyhan’ın eski taşkın ovasında yer alan terkedilmiş ırmak yatakları kumulların kara yönündeki sınırını belirlemektedir. G-H profilinde yer alan ve yukarıda ayrıntılı anlatımı yapılan dört ana kumul sistemi de hareketli kumullardan oluşmakta ve bu nedenle sürekli değişen dinamik bir morfoloji sergilemektedirler. Kumul sıralarının genel uzanımı Ağyatan kumullarında olduğu gibi GB-KD yönündedir (Şekil 3.17).

30



Kıyı kumulları yaban yaşamı için nadir ve bulunmaz habitatlardandır. Bu hassas ekosistemler son yıllarda artan baskılardan olumsuz etkilenmektedirler. Kapur ve Ark. ’nın (1999) Uslu ve Salman’dan (1991) bildirdiğine göre Türkiyenin doğu Akdeniz bölgesi kumullarındaki baskın olumsuz etkilerin antropobiyotik ve zoobiyotik olmasının yanında barajlar ile çökel taşınımının önlenmesinin de kumullar üzerinde olumsuz etkileri vardır (Çizelge 3.1). Çizelge 3.1. Doğu Akdeniz kumullarında biyotik faktörler ve çevre sorunları (Kapur ve Ark.,1999) 1.Kumulların dönüştürülmesi 3. Kum alımı - tarım alanlarına 4. Kumul Ağaçlandırmaları - bahçelere - seralara 5. Anthropobiyotik faktörler * Odunsu bitkilerin kesimi * Bitkilerin sökümü Otlatma için bitkilerin yakılması Avcılık Araç izleri 6. Zoobiyotik faktörler * otlatma 7. Çökel Taşınımının Engellenmesi * Barajlar * Gölcükler

2. Kumullar üzerinde yapılaşma -Tarımsal gelişme Drenaj kanalları -Endüstriyel gelişme fabrikalar -Turizm gelişmeleri Tatil Siteleri Turizm yapılaşmaları (oteller, sahiller vb...) -Diğer gelişmeler Yollar Havaalanları

8. Kirlilik * sintine suyu * plastik

Bütün bu olumsuz etkilere rağmen bu kıyı kumulları bitki çeşitliliği ve deniz kaplumbağaları bakımından önemli yaşam alanlarıdır. Seyhan Deltası’nda 1921 de toplam 18.019 ha kumul alanı varken bu miktar 1996’da % 46’lık bir kayıpla 9.572 hektara düşmüştür. Seyhan Nehri doğu ve batı sahillerinde 1952 de 0.7 hektar, 1970’de 8 hektar ve 1996’da toplam 4.636 hektar alana ulaşan tarım alanları ile kumul alanları gittikçe azalmış ve halen azalmaya devam etmektedir (Kapur ve Ark.,1999). Kapur ve Ark.’a (1999) göre 1921 ile 1996 yılları arasında alan kullanımı ve örtüsündeki değişim Çizelge 3.2 ‘de verilmiştir. Çizelge 3.2. 1921 ile 1996 yılları arasında alan kullanımı ve örtüsündeki değişim (Kapur ve Ark.,1999) Alan Kullanımı ve Örtüsü

1921 (ha)

1952 (ha)

1970 (ha)

1996 (ha)

Toplam(ha)

Kumullar

18.019

18.513

12.017

9.572

9.572

Tarım

-

0.7

8

4.628

4,636

Ağaçlandırma

-

-

3.687

3.687

3.687

Karanın denize doğru ilerlemesi

-

-

20.725

-

20.725

Denizin karaya doğru ilerlemesi

-

-

-

95.815

95.815

Kentleşme

-

0.02

0.06

0.9

0.98

Kanallar

-

1.1

3

5

9

Kıyı

Sonuç olarak, Doğu Akdeniz kıyı kumulları gün geçtikçe azalmaktadır. Bozulmanın en az olduğu Akdeniz kıyı kumul sisteminin tüm karakteristik özelliklerini taşıyan ve değişik 32


ekosistemler barındıran Ceyhan Deltası kumullarının mutlak surette korunması, Tuzla ve Akyatan kumulları içinse acil önlemler alınması gerekmektedir. 3.2.2.5. Lagünler Çukurova Deltasında gerek ekonomik gerekse ekolojik önemleri bakımından çok değerli habitatlar olan lagünler batıdan doğuya, Dipsiz, Tuzla, Akyatan, Ağyatan, Yelkoma ve Yumurtalık lagün sistemleri olarak sıralanmaktadır. Oluşumları bakımından farklı öneme sahip delta lagünlerin en önemlisi ve en geniş alana sahip olanı Akyatan’dır. Yumurtalık lagün sistemleri birbirinden farklı büyüklüklerde birçok göl ekosistemi ile organik bağı olan ve denize açılan bir sistem olarak karşımıza çıkar. Tuzla Lagünü Seyhan Nehri ile Karagöçer drenaj kanalı arasında, Tuzla merkeze yakın konumda, belde merkezi ile kumsalı birbirine bağlayan asfalt yol ile ikiye bölünmüş biçimdedir. Lagünün güney kısmında büyük oranda tarım arazileri ile bozulmuş kumul tepeleri yükselirken, benzer biçimde dar alanda sınırlı olan kuzey kesimde de tuzlu bataklık ve çayırlıklar tarım arazisine dönüştürülmektedir. Tuzla Gölü (maks. 800 ha), Seyhan ağzının doğusunda yer alır ve Çukurova’daki göllerin en batıda olanıdır. Gölün suyu, yılın büyük bir bölümünde hafif tuzludur. Su seviyesi özellikle kış yağışlarından sonra yükselir, bu dönemde göldeki tuzluluk azalır. Gölün özellikle doğu tarafından geniş çamur düzlükleri ve tuzcul bataklıklar bulunur (WWF-Türkiye,2004a). Özellikle su kuşları yaşam ortamı olarak uluslararası öneme sahip Akyatan Lagünü ülkemizin en büyük lagünlerindendir. Su döngüsünün mevsimsel değişmeler ve tarım alanları aralarında açılan drenaj kanalları ile sürekli değiştiği lagünde son yıllarda sığlaşma görülmektedir. Kuzey kesiminde tuzlu bataklık ve çayırlık alanlar ile, geniş sazlık alanlar kuşlar için önemli habitatlardır. Lagün Karataş yakınlarında Harb-İş kumsalı batısından deniz ile bağlantılıdır. Dalyan balıkçılığı için de gözde alanlardan birisidir. Seyhan Nehri’nin eski yataklarından biri olan Akyatan Gölü, Çukurova’daki en büyük lagündür ve yüzey akımı, drenaj ve tatlı su kaynakları ile beslenmektedir.. Kapladığı en geniş alan 7500 ha, en derin yeri 4 metredir. Yaz boyunca alanı önemli ölçüde küçülür ve özellikle batı ucunda geniş çamur düzlükleri ortaya çıkar. Aslında tuzlu bir göl olmakla birlikte, tuzluluk derecesi, yağış miktarına ve sulama dönemimdeki drenaj suyu girişine bağlı olarak değişimler göstermektedir (WWFTürkiye,2004b). Ağyatan Lagünü ve yakın çevresi özellikle kıyı kesiminde tarımsal faaliyetlerin olmaması nedeniyle az tahrip olmuş bir lagündür. Hurma Boğazı’na yaklaşık 1 km uzaklıktan deniz ile bağlantılıdır. Kuzey kesimde Bebeli ve Adalı yerleşimleri yakınlarından derelerle tatlı su girişi yanında Ceyhan nehrinden bir kanal yoluyla tatlı su ile beslenmektedir. Dalyan balıkçıları tarafından zaman zaman bu giriş kapatılmaktadır. Ceyhan Nehri ağzının batısında yer alan 1130 ha alana sahip, yeraltı suları ve yağışlı dönemde nehir sularıyla beslenen bir lagündür. En fazla 3 m derinliğe ulaşan göl ile deniz arasında bağlantıyı Hurma Boğazı adında dar bir boğaz sağlar (WWF-Türkiye,2004c). Yumurtalık lagünleri Ceyhan Nehri sağ sahilinde yer alır. Birbirini tamamlayacak biçimde Ceyhan Nehrin eski yatağı, Yapı, Ömer, Avcıali ve Eşemen Gölleri Yumurtalık Lagününü besleyen başlıca su kaynaklarıdır. Açık denizle en geniş bağlantısı olan lagündür. Çamlık Körfezindeki Çamlık Dalyanı ve Kokar mevkiindeki Yelkoma dalyanları sistemin önemli balıkçılık alanlarıdır. Ceyhan ağzı ve Yumurtalık Körfezi arasında kalan ve lagünler, tuzcul bataklıkları, çamur düzlükleri, sazlıklar, ıslak çayırlar, kumullar ve bir çam ormanından oluşan dev bir sulakalan sistemidir. Başlıca sulakalanlar Çamlık ( ya da Yumurtalık) Lagünü, Yelkoma Gölü (1150 ha), Ömer Gölü (350 ha), Yapı Gölü (300 ha) ve Darboğaz Gölü’dür (380 ha). Bölgedeki diğer sulakalanların aksine, düzensiz bir kıyı çizgisine sahip bölge, denizle birçok noktada birleşmektedir; eski Ceyhan yatağı tabiatı koruma alanının ortasından geçmektedir. Avcıali ve Esemen göllerinden oluşan Yelkoma Gölü, geniş tuzcul bataklıklarla çevrili sığ bir lagündür. İlkbahar ve yaz aylarında gölün bir bölümü kuruyunca, özellikle kuzeyde geniş çamur düzlükleri ortaya çıkar. Tatlı suyun kumullardan göle sızdığı bölümlerde sazlıklar vardır. Tuzcul bataklıklar 33


ve çamur düzlükleriyle çevrili olan Çamlık Lagünü, Ömer Gölü, Yapı Gölü, Darboğaz Gölü ve daha küçük Kaldırım Gölü, kış aylarında su seviyesi yükseldiğinde tek bir büyük göl oluşturur (WWF-Türkiye,2004d). 3.2.2.6. Akarsu Ağızları (Estuarlar) Akarsu ağızlarının (Estuarlar) farklı tanımları vardır. En basit ve anlaşılır tanım “deniz suyunun tatlı suyla yarı ilişkili olduğu alanlar” olarak bilinir. Estuarlar genellikle düşük tuzluluk, sığ derinlik, yüksek turbilasyon, yüksek besin miktarı ve üretkenliği ile düşük tür çeşitliliği olan alanlardır (Anonymous, 1999 a). Tür çeşitliğindeki az oluş tüm estuarların karakteristik bir özelliği olması yanında, bu bölgeler birçok türün yumurtlaması, yetişmesi, evreleri ve tutunma alanları bakımından büyük önem taşımaktadır (Anonymous, 1999 a). Sosyo-ekonomik yararlarının yanında doğa koruma ve biyoçeşitliğin korunmasında çok önemli rol oynarlar. Birçok kent estuarlar yakın çevresinde kurulmuştur. Dünyada milyonlarca yerleşim nehir ve yakın çevresinde konumlanmaktadır. Çoğu da geçimlerini estuarlar ve çevresinin sahip olduğu zenginlikler ile kazanmaktadırlar (Anonymous, 2004). Estuarlar denizin gelgit olayı ile oluşmaktadırlar. Estuarlar denizden gelen tuzlu su ile denize giren tatlı suyun karıştığı alanlardır. Tuzlu su denizsel yaşamı barındırmak için estuarlarda tatlı suyun altına girer. Yaşayan canlılar ya bu sudaki tuz miktarının sürekli değişiklik göstermesine adapte olurlar, ya da gelgit zamanlarında yerlerini değiştirirler. Denizin düşük olduğu dönemlerde suyun neredeyse tamamı tatlıyken, deniz suyu yükseldikçe estuardaki tuzluluk oranı artar. Milyonlarca kuş türü bu alanı yaşam ortamı olarak seçer ve günde bir veya iki kez yerlerini değiştirerek yaşarlar (Anonymous, 2004). Natura 2000’e göre 1130 nolu habitat tipi olarak belirtilen “Estuarlar” ın (nehir ağızları) farklı tanımları vardır. Buna göre ; “ Nehir vadisinin aşağı kesimlerinde denizin alçalıp yükselmesine ve tuzlu su miktarına göre değişiklik gösteren alanlar. Geniş ve sığ kıyı körfezlerinde daha fazla tatlı su etkisinin görüldüğü, yine tatlı su ve tuzlu suyun karışması ile nehir ağzında akıntının azalması, buna bağlı olarak besin yönünden o bölgelerin zenginleşmesi ile kum yığılması ve çamur düzlüklerinin oluşması, estuarların önemli yararlarındandır. Estuarlar yakın çevresinde kıyı habitatları ile ekolojik bir birlik oluştururlar. Doğa koruma bağlamında bu alanlar diğer alanlardan kopuk düşünülemez ve böylesi alanların korunması ve sürekliliğinin sağlanması doğa koruma açısından çok önemlidir (Anonymous,1999 b). “Çukurova Deltası”nı oluşturan batıdan doğuya sırasıyla Berdan, Seyhan ve Ceyhan nehirleri estuarları da yukarıda anlatıldığı üzere birçok bitki ve hayvan türü için önemli habitatları içermektedirler (Estuarlar ‘ın bitki örtüsü için bkz. bölüm 3.3.1.). Farklı yıllarda sürekli yatak değiştirmeleri bakımından Çukurova Deltası akarsu ağızları ayrıca öneme sahiptir. Deniz suyu ile tatlı suyun etkileşimine yatak değişimleri ile izin veren nehir ağzı oluşumları, bu kesimlerde farklı biyotop tiplerinin oluşmasını sağlamış, böylelikle birçok canlıya habitat olmuşlardır. Her ne kadar bozulma yoğun, kirlenme fazla görülse de Seyhan Nehir Ağzı, tatlı su ve tuzcul bitki örtüsü bakımından çeşitlilik göstermektedir. Burada batı kesiminde yer alan Dipsiz Lagünü’nün etkisi mutlaktır. Deltada Ağyatan Lagünü, Yumurtalık ve Yelkoma lagünlerinin oluşmasında önemli rolü olan Ceyhan Nehri, denize Hurma Boğazı’ndan ulaşmaktadır. Nehir ağzında sağ ve sol sahillerde kamış bölgesinden oluşan bitki örtüsü kendini, nehir ağzından doğuya ve batıya doğru tuzcul bitki örtüsüne bırakır. Nehir boyunca iç kesimlere ilerledikçe deltanın en önemli kumul yülseltilerini sol sahilde görmek mümkün iken, sağ sahil Tamarix ssp.’li tuzlu çayırlıklarla örtülüdür. Bu farklı biyotop tipleri Ceyhan Nehir Ağzı’nın biyolojik çeşitliğine ayrı bir zenginlik katmaktadır.

34


3.2.3. Toprak 3.2.3.1. Genel Toprak Yapısı Çukurova Deltası’ndaki toprakların oluşumunda Seyhan ve Ceyhan nehirleri önemli rol oynamaktadır. Her toprak kuşağında yer alan alüvyal ve koluvyal topraklar Çukurova Bölgesinde geniş yer tutar. Deltanın toprak verilerinin değerlendirilmesinde KHGM’nin sayısal verilerinden yararlanılmıştır. Biyosfer Rezerv alanındaki farklı parametrelere ait toprak verileri, 17 adet topoğrafik paftanın tamamını içine alan sayısal toprak verileri içerisinden belirlenmeye çalışılmıştır. Toprak özellikleri, KHGM tarafından hazırlanan bu özelliklere ilişkin toprak grupları haritası haritalama birimleri anahtarının (EK I) kullanılması suretiyle alansal dağılımlar elde edilmiştir. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü APK Dairesi Başkanlığı tarafından sayısallaştırılmış toprak verilerine göre Biyosfer Rezerv alanında A, E, H, K,L, M, S olmak üzere 7 büyük toprak grubu ve gerçek anlamda toprak sayılmayan kumul alanları yer almaktadır. Bunlardan 5 ana grup aşağıda açıklanmaya çalışılmıştır. (Şekil 3.19). Çizelge 3.3’de Biyosfer Rezerv alanındaki toprakların büyük toprak gruplarına göre alansal dağılımları verilmiştir. M- Kahverengi Orman Toprakları : Bu topraklar değişik yaştaki kireçli materyal üzerinde oluşmuş koyu renkli, organik maddece zengin bir A1 ya da aynı derecede koyu renkte B katmanlarına ve alt tabakada akçıl renkli C katmanına sahip topraklardır. Kahverengi orman kuşağının yaygın kayacı olan kireçtaşı Orta Miyosen, Oligo-Miyosen, Devonien, Kretase ve Eosen yaşlıdır. Dik ve sarp eğimler nedeniyle aşınım şiddetlidir (Topraksu,1974; KHGM, 2000). Biyosfer Rezerv alanında bu tip topraklar Karataş Fener Burnu’ndan Bahçe Köyüne ve oradan da Ceyhan Nehrine doğru uzanan bir şeritte ve çoğunlukla da Ceyhan Nehri’nin Doğu kesimindeki tepelik ve dağlık alanlarda bulunmaktadır. Biyosfer Rezerv alanında 9.569,90 hektarlık bir dağılım göstermektedir. E- Kırmızı Kahverengi Akdeniz Toprakları : Konglomeratik kireçtaşı anakayalı sekiler üzerinde ve yazları sıcak-kurak Akdeniz iklim etkisinde oluşmuş topraklardır. Bu topraklarda kırmızı renk ayırıcı özelliktir. Organik maddece yoksul topraklardır. Bu topraklara kırmızı rengi veren yaz dönemindeki demir yükseltgenmesidir. Biyosfer Rezerv alanında 71,34 hektarlık bir dağılım göstermektedir. A- Alüvyal Topraklar : Akarsularca taşınmış olup, bünyece farklı kaplar halinde yatay dizilim gösteren genç birikintilerdir. Materyal üzerinde renk farklılaşması ile A1 katı oluşmuştur. Bu katmanın kalınlığı ve koyuluğu, ana maddenin yaşına, şimdiki ve geçmişteki drenaj koşullarına ve kullanma durumuna bağlı olarak değişir. A1’in altındaki katlar ana maddenin özelliklerini yansıtır. Yetersiz drenajlılarda üstte koyuluk, alt toprakta drenaj koşullarını yansıtan pas lekeleri ve sarımsı renklenmeler görülebilir (Topraksu, 1973; Topraksu, 1974; KHGM, 2000). Alüviyal topraklar taşındıkları yüksek arazilerin değişik yaşlı kireçtaşından oluşması nedeniyle kireçlidirler ve bünyeleri orta veya ağırdır. Biyosfer Rezerv alanının genelinde bu topraklar hakim olmakla birlikte kıyıya yakın kesimlerde diğer toprak tiplerine oranla daha az görülürler. Sadece Akyatan Gölü’nün doğusundan Karataş Sit Alanı’na kadar olan kesimde dar bir şerit halinde ve eski Ceyhan yatağının kuzeyindeki Yumurtalık Dalyanı kıyılarında görülürler. Alüviyal topraklar genel olarak kıyıdaki hidromorfik toprakların veya kumul alanlarının gerisinde yer almaktadır. Alüvyal topraklar, Biyosfer Rezerv alanında %44,06’lık payla ve 43.933,65 hektar alanla en geniş dağılım gösteren büyük toprak grubudur.

35



H- Hidromorfik Topraklar : Alüvyal toprakların çöküntülü ve denize yakın kesimlerinde yaş koşullarda oluşan bu topraklar, kalın ve koyu renkli bir A1 oluşumu gösterir. Yaş koşullarda gelişen sık çayır, kamış ve funda örtüleri bu toprakları organik maddece zenginleştirir. Bu topraklar tuzlu Biyosfer Rezerv alanında Akyatan ve Ağyatan Lagünleri’nin kuzey kesimlerinde bulunan topraklar hidromorfik topraklardandır. Biyosfer Rezerv alanının % 15,79’luk bir kısmında dağılım gösterirler. S- Alüvyal Sahil Bataklıkları: Bozuk drenajlı topraklardır. Tuzluluk ve alkalilik özelliklerine göre tuzsuz (S), hafif tuzlu (Sh), tuzlu (Ss), alkali (Sa), Hafif tuzlu-alkali (Sk) ve tuzlu alkali (Sy) gibi özelliklere göre sınıflandırılırlar. Büyük toprak gruplarından alüvyal sahil bataklıkları sayısal haritadan elde edilen sonuçlara göre % 0,59’luk bir paya sahip olsa da, % 24,92’lik paya sahip “diğer” olarak nitelendirilmiş toprakların büyük kısmının da alüvyal sahil bataklıklarından oluştuğu söylenebilir. Çizelge 3.3. Biyosfer Rezerv Alanının Büyük Toprak Gruplarına Göre Alansal Dağılımı Büyük Toprak Grubu A - Alüvyal Topraklar E - Kırmızı Kahverengi Akdeniz Toprakları H – Hidromorfik Alüvyal Topraklar M - Kahverengi Orman Toprakları S – Alüvyal Sahil Bataklıkları L- Regosoller K – Kolüvyal Topraklar Tanımsız (Biyosfer Rezerv sınırları içinde Büyük Toprak sınıfına girmeyen- sınıflandırılmamış alanlar) TOPLAM

Alan (ha) 43.933,65 71,34 15.746,28 9.569,90 590,80 3.582,18 1.364,17

% 44,06 0,07 15,79 9,60 0,59 3,59 1,37

24.848,94

24,92

99.707,25

100,00

3.2.3.2. Toprak Yetenek Sınıfları Çizelge 3.4’te Biyosfer Rezerv alanı topraklarının toprak yetenek sınıflarına (arazi kullanım kabiliyet sınıfı) göre alansal dağılımları görülmektedir. Bu noktada toprak işlemeli tarıma uygun alanlar (I-II-III-IV) Biyosfer Rezerv alanının % 34,65 ’ini oluştururken, toprak işlemeli tarıma elverişsiz alanlar (V-VI-VII-VIII) % 49,07 ’lik paya sahiptir. Biyosfer Rezerv alanının toprak yetenek sınıfları haritası Şekil 3.20 ’de verilmiştir. Çizelge 3.4. Biyosfer Rezerv alanı topraklarının toprak yetenek sınıflarına (arazi kullanım kabiliyet sınıfı) göre alansal dağılımları Arazi Kullanım Kabiliyet Sınıfı I II III IV V VI VII VIII Tanımsız (Biyosfer Rezerv sınırları içinde Toprak Yetenek sınıfına girmeyen- sınıflandırılmamış alanlar;Lagün vb...) TOPLAM

37

Alan (ha)

%

6.937,04 8.582,33 7.151,79 11.875,75 895,60 23.212,32 16.203,48 8.615,87

6,96 8,61 7,17 11,91 0,90 23,28 16,25 8,64

16.233,07

16,28

99.707,25

100



Biyotop haritası ile karşılaştırıldığında üzerinde işlemeli tarım yapılan alanların yüzdesi ile işlemeli tarıma uygun arazilerin dağılım yüzdesi birbirine yakın değildir. Bu da Biyosfer Rezerv alanında tarıma uygun olmayan alanlarda işlemeli tarım yapıldığı anlamına gelmektedir.Arazi kullanım yetenek alt sınıflarına bakıldığında toprağın yetersiz olduğu ve yaşlılık, drenaj bozukluğu veya taşkın zararı olan arazilerin kıyı bölgelerinde yaygın olduğu görülmektedir. 3.2.3.3. Diğer Toprak Özellikleri Çizelge 3.5’da Biyosfer Rezerv alanı topraklarının diğer toprak özelliklerine göre alansal dağılımı görülmektedir. Buna göre %21,20’lik payla tuzlu ve kötü drenajlı topraklar (sf) geniş alanlarda dağılım göstermektedir. Tanımsız olarak belirtilmiş alanlar ise diğer toprak özellikleri öznitelik sınıflandırmasında Biyosfer Rezerv alanının tümünde veri girişi olmadığından ve su yüzeylerini de kapadığından %45,48’lik bir dilim ile karşımıza çıkar. Bu bölgelerde ilgili parametrelere ilişkin veri sayısal toprak haritalarından sağlanamamıştır. Çizelge 3.5. Biyosfer Rezerv Alanının Diğer Toprak Özelliklerine Göre Alansal Dağılımı Toprak Özelliği af- Alkali - Kötü Drenajlı ay- Alkali - Yetersiz Drenajlı f- Kötü Drenajlı h- Hafif Tuzlu hf- Hafif Tuzlu - Kötü Drenajlı hy- Hafif Tuzlu - Yetersiz Drenajlı k- Hafif tuzlu – Alkali kf- Hafif tuzlu – Alkali - Kötü Drenajlı s- Tuzlu sf- Tuzlu - Kötü Drenajlı sy- Tuzlu - Yetersiz Drenajlı t - Taşlı v- Tuzlu – Alkali vf- Tuzlu – Alkali - Kötü Drenajlı y- Yetersiz drenajlı Tanımsız TOPLAM

Alan (ha) 61,97 189,32 2.081,69 339,54 4.624,36 2.189,44 401,93 481,47 9.321,96 21.138,53 1.068,91 356,40 6.119,52 1.015,09 4.973,01 45.344,14 99.707,25

% 0,06 0,19 2,09 0,34 4,64 2,20 0,40 0,48 9,35 21,20 1,07 0,36 6,14 1,02 4,99 45,48 100,00

Çizelge 3.6’de Biyosfer Rezerv alanı topraklarının erozyon durumuna bakıldığında önemli derecede erozyon olmadığı söylenebilir. Yükseltinin çok az olmasından sadece rüzgar erozyonu şeklinde görülen orta dereceli erozyon kıyı alanlarında sınırlı alanlarda tanımlanmıştır. Çizelge 3.6. Biyosfer Rezerv Alanının Erozyon Durumuna Göre Alansal Dağılımı Erozyon Grubu 1 (hiç veya çok az) 2 (orta) 3 (Şiddetli) Tanımsız TOPLAM

Alan (ha) 63.274,52 5.859,65 5.724,14 24.848,94 99.707,25

39

% 63,46 5,88 5,74 24,92 100,00


3.2.4. Hidroloji Araştırma alanı ve yakın çevresinin hidrolojik yapısını; -

Seyhan, Ceyhan ve Berdan nehirleri

-

Seyhan ve Ceyhan eski yatakları üzerinde yer alan menderesler,

-

Akyatan, Ağyatan ve Tuzla Lagünleri

-

Yelkoma, Yapı, Darboğaz ve Arapboğazı göllerinden oluşan Yumurtalık Lagün Sistemi gibi irili ufaklı çok sayıda göller,

-

Tarım alanları arasında seyrek bulunan ve çoğunluğu yazın kuruyan gölcükler ile

-

Sulama ve drenaj kanalları oluşturmaktadır (Şekil 3.21)

Şekil 3.47’de görüldüğü üzere kıyı ovası olan Çukurova Deltasında tarımsal ürün yetiştiriciliğinde önemli sulama ve drenaj kanalları Biyosfer Rezerv alanı hidrolojisi içinde önemli yer kaplamaktadır. Seyhan Barajı ve Hidroelektrik santrali, regülator köprüler, sağ ve sol sulama kanalları ile Seyhan ve Yüreğir ovaları tarım alanları sulanmaktadır. Deltada tarım alanlarının sürdürülebilirliğinin sağlanmasında önemli drenaj kanalları, taban suyunun yüksek olduğu lagünler kuzeyindeki alanlarda su dengesinin sağlamak bakımından önemlidir. Biyosfer Rezerv alanının tamamına yakını DSİ’nin bölgedeki IV Aşama sulama programı içine girmektedir. Bu proje halen faaliyete geçmemiştir (Akyatan, 1984). 3.2.4.1. Akarsular Seyhan ve Ceyhan havzaları (bölüm 3.2.2.1) ve deltanın oluşumu ve geçirdiği evreler (bölüm 3.2.2.2) konularında da bahsedildiği üzere Adana İli sınırları içerisinde bulunan en önemli akarsular Seyhan ve Ceyhan nehirleridir. Bu iki ırmak ve kolları Toros Dağlarından getirdikleri çökellerle Türkiye’nin en verimli ovalarından biri olan Çukurova’nın oluşmasını sağlamışlardır. Seyhan Nehri İç Anadolu Bölgesi’nde Kayseri-Pınarbaşı’nın kuzeyinde Zamantı Irmağı olarak doğar. Adana ili sınırları içerisine girdiğinde, Kuzeydoğuda Sarız’dan doğarak gelen Göksu Irmağı ile birleşerek Seyhan Nehrini oluşturur. Seyhan Nehri’nin diğer önemli kolları ise Ulukışla’dan doğan Çakıt Çayı, Karaisalı’nın Kuzeyinden doğarak gelen Körkün Çayı ve Eğlence Çayları’dır. Seyhan ve Çatalan Barajlarını oluşturan Seyhan Nehri Adana içerisinden geçerek ovaya girer. Adana-İçel sınırını oluşturduktan sonra Deliburun’da Akdeniz’e dökülür. Toplam uzunluğu 569 km olan Seyhan Nehri’nin debisi en düşük 31 m3/sn’dir. Diğer önemli akarsu olan ve araştırma alanının doğu sınırını oluşturan Ceyhan Nehri KahramanmaraşElbistan’dan doğar. 509 km uzunluğunda olan nehir, Kahramanmaraş İli sınırları içerisinde çeşitli çay ve derelerle birleşerek büyür. Adana-Kahramanmaraş sınırında bulunan Aslantaş Barajı’ndan geçtikten sonra Osmaniye-Kadirli civarından Sumbas ve Savrun çayları ile birleşir. Bir müddet Osmaniye-Adana sınırını oluşturduktan sonra Adana ili sınırları içerisine girer. Ceyhan ilçesinden geçerek Misis’e gelir ve oradan güneye dönerek Hurma Boğazı’ndan geçer ve Akdeniz’e dökülür. Ortalama debisi 180 m3/sn olup en yüksek akım Nisan ayındadır.

40



3.2.4.2. Yüzey Suları ve Lagünler Çukurova Deltası içinde yer alan ve deltanın oluşumunu sağlayan başlıca yüzey suları Seyhan ve Ceyhan Nehridir. Delta içinde yer alan en önemli lagünler Akyatan Lagünü, Yumurtalık Lagünü, Tuzla Lagünü, Ağyatan Lagünü olup, Yelkoma ve Dipsiz Lagünleri de diğer geniş su yüzeyleridir. Bu göller Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin taşımış olduğu çökellerin rüzgar ve dalgalarla kıyıya paralel olarak taşınması ve oluşturduğu kum tepeleri ile kara arasındaki çukurluklara deniz sularının dolması ile oluşmuşlardır. Oldukça sığ olan bu lagünlerin derinliği 80 cm civarındadır (Yaşar ve Ark.,1999). Lagünler, kıyı önü akıntılarıyla taşınan kum ve çakılların bir körfezin veya koyun önünü bir kum dili halinde kapatması ile oluşmaktadır. Denize bu gereçleri taşıyan akarsuyun önü bir baraj ile kesilmediği sürece bu kıyı dili giderek genişler ve üzerinde kumsal, hareketli kumullar ve sabit kumullar gibi kıyı şekilleri oluşur. Lagün ile deniz arasındaki su sirkülasyonu ince bir boğaz (Lagün Boğazı) ile gerçekleşir. Lagün gölünü çevreleyen yamaçlardan gelen erozyon mahsulü kil boyutundaki ince taneler (mil), çok dar olan lagün boğazı vasıtasıyla açık denizlere çıkarılamadığı için lagün tabanında birikerek lagünün giderek karalaşmasına (lagün derinliğinin azalarak lagünün sığlaşmasına) neden olur (Ozaner, 2003; Kaçar, 2004’den). Delta içinde bulunan lagünlerin başlıca sorunları denizle doğrudan bağlantılarının olmaması, tatlı su girişinin sınırlı veya az olması dolayısıyla lagünler içindeki su sirkülasyonunun yeterince sağlanamamasıdır (Deniz 2004). Sedimantasyon nedeniyle özellikle deniz bağlantısı engellenen ve yeterli deniz suyu ve tatlı su girişi olmadığı için lagün su yüzeylerinin genişliği ve derinliği azalmaktadır. Daralan su alanı ile kanallar ve lagün çevresindeki diğer tarımsal ve evsel kullanımlardan kaynaklanan atıklarla da lagünlerin kirlilik yoğunluğu artmaktadır. Siltasyon mevcut durumdaki bütün lagünlerde sorun olup tatlı su girişlerinin olduğu nehir bağlantı ağızlarının düzenli olarak temizlenmesi ve açılması lagün içindeki su dengesinin sağlanmasında etkin bir yöntem olarak uygulanmalıdır. Diğer yandan Deniz (2002) geçmişte ve günümüzde yapılmakta olan sulama projelerinin büyük bir bölümünün lagün sistemlerinin bulunduğu verimli delta alanlarında gerçekleştirildiğini ve lagünlerin drenaj sularının boşaltıldığı yerler olarak görüldüğünü belirtmektedir. Buda lagünlerdeki kirlilik riskini arttırmaktadır. Ayrıca sulak alan ve lagünlerin tarım amaçlı kurutularak kullanılması hidrolojik dengeler açısından olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Altan (2004b) Çukurova Deltası’nda 1985 yılında 34.049 hektar olan lagün ve sulak alan yüzeylerinin 7.225 hektar azalarak 2000 yılında 26.824 hektara gerilediğini bildirmiştir. Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin eski ve yeni yataklarının Akdeniz’e ulaştıkları yerde irili ufaklı gölcükler oluşmuştur. Seyhan Nehri’nden doğuya doğru başta Tuz Gölü olmak üzere, Akyatan Gölü, Ceyhan Nehri’nin denize döküldüğü yere çok yakın konumda Ağyatan Gölü önemli göllerdendir. Ağyatan’dan sonra gelen Yelkoma Gölü, Avcıali ve Eşemen göllerinden oluşmaktadır. Yine Yelkoma Gölü doğusunda küçük bir gölcük olan Kuş Gölü yer almaktadır. Yumurtalık Lagün Sistemleri’ni oluşturan ve daha fazla girinti ve çıkıntı özelliği gösteren Ömer, Yapı, Darboğaz ve Arapboğazı gölleri önemli sulak alanlardandır (Ortaçeşme,1996). Yaz aylarında kuruyan Yemişli ve Bahçe gölleri ile özellikle Eski Seyhan Nehri yatağı üzerinde yer alan ve kıyıdan itibaren Ataköy’e kadar uzanan menderesler de bu sulak alan kompleksinin elemanlarıdır (Ortaçeşme,1996). Araştırma alanının büyük kısmını kaplayan ve önemli sulak alan sistemlerinden uluslararası öneme sahip Akyatan Gölü, Karataş İlçesi’nin kuzeybatısında yer almaktadır. Deltadaki en büyük, ülkemizdeki ise ikinci büyük lagün konumundadır. Denizden yüksekliği 4 m., uzunluğu 16 km toplam alanı 49 000 da, derinliği ortalama 1 m, en derin yeri 2 m’dir. Göl ile deniz arasında 2-4 km genişliğinde bir kumul şeridi yer alır. Gölün diğer tarafları tarım alanları ile çevrilidir. Göl kıyısının kuzeybatısı tümüyle sazlık-kamışlıklarla kaplı olup diğer kenarlarında da yer yer sazlık alanlar bulunmaktadır (Ortaçeşme,1996). 42


Ceyhan Nehri ile Bahçe Köyü YD2 Drenaj kanalı ile sınırlı Ağyatan Gölü, denizden 0-2 m yükseklikte, 6,5 km uzunlukta ve 12 000 da büyüklüktedir. Bu göl dar bir boğazla denize bağlandığından suları daha az tuzludur. Ağyatan Gölü’nün etrafında da saz ve kamıştan oluşan bitki örtüsü bulunmaktadır. •

Tuzla Lagünü

Tuzla Lagünü Seyhan Nehri’nin getirdiği sedimentlerin rüzgar ve dalga hareketleri ve kıyı dinamiği değişimleri ile kıyıya paralel olarak taşınması, taşınan kum tepeleri ve kara arasındaki boşluklara deniz suyu ve tatlı suların dolması ile oluşmuştur. Karataş İlçesi, Tuzla Kasabası’nda yer alan lagün 1.200 hektar genişliğindedir. Denizle tek bağlantısı ve Seyhan Nehri’nden de tatlı su girişi vardır. Lagün suyunun tuzluluğu % 30-40 gibi yarı tuzlu iken, lagüne tatlı su girişi boğazlarının kapanması tuzluluk oranını % 70’lere çıkarmaktadır. Denizden dar ve alçak bir kumul şeridi ile ayrılmaktadır. Etrafını çevreleyen tarımsal kullanımlar ve yoğun tarımsal kimyasallar nedeniyle kirlilik yükü fazladır. Bugün siltasyon Tuzla Lagünü’nde ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Yağmurlu olmayan kurak mevsimlerde lagünün deniz ile bağlantısı sedimantasyon ile gelen malzeme ile dolmakta ve bağlantı dışardan buldozerler ile sağlanmaktadır. Diğer yandan özellikle buharlaşmanın çok yüksek olduğu kurak ve sıcak yaz döneminde lagüne olan tatlı su girişi sağlanamamakta ve dolayısıyla lagün su yüzeyi önemli oranda daralmaktadır. Özgür (1995) gölde Dalyan boğazının kapanması sonucu önemli oranlarda artan tuzluluk oranın balık ölümlerine neden olduğunu belirtmiştir (İzcankurtaran, 2000’den). •

Akyatan Lagünü Önceleri Seyhan Nehri’nin bir kolu iken bugün Çukurova Deltası’nın en büyük lagünü olan Akyatan Lagünü Ülkemizin de ikinci büyük lagünüdür. Lagün oldukça sığ olup derinlik 4 metreyi aşmamaktadır. Akyatan Lagünü kuzey yönünde çok geniş bir taşkın ovası ile çevrelenmektedir. Tatlı su girişi, buharlaşma oranı ve rüzgara bağlı olan lagün derinliği değişken olup çoğunlukla sığdır (Anonim 1996). Lagünün tatlısu kaynakları ise Feriziye, Yemişli ve Kırsahan köylerinden geçen sulama kanalları ve YD3 ana drenaj kanalıdır. Aslan (2003) Lagünün kuzeydoğusunda bulunan Yemişli Gölü kurutulduğunu belirtmiştir (Kaçar, 2004’den). Ceyhan Nehri’nin eski yatağı, Akgöl ve uzantıları ile aynı bölgede bulunmakta olup aralarında su geçişlerinin olduğu kanallar ve boğazlar oluşmuştur. Yarı tuzlu olan lagüne kışın topraktan sızan yağmur suları ve drenaj kanalları ile bol miktarda tatlı su dolmakta ve tuzluluk oranı mevsimsel olarak değişmektedir. Su seviyesinin düşük olduğu deniz suyu lagün ağzından girerek tuzluluğu arttırmaktadır (DHKD, 1991). Tuzluluk denize bağlantının olduğu kesimlerde daha yüksek, sızıntı ve drenaj sularının etkili olduğu kuzey kesimlerde ise daha düşüktür. Devlet Su İşlerince 1968 yılında YD3 drenaj kanalı lagünün güneybatısından çıkarak dar bir kanalla denize bağlanmaktadır. Lagünde suların yüksek olduğu dönemlerde kanal vasıtasıyla gölden denize, düşük olduğu dönemlerde ise denizden göle doğru su akışı gerçekleşmektedir. Kıyı ile bağlantısı sedimantasyon nedeniyle kapanan Akyatan Lagünü için Bafra Lagün kompleksinde uygulanan ve dalgakıranlarla deniz bağlantısının sürekli tutulması yöntemi öngörülmektedir (Deniz, 2004). Bölgenin yeraltı suyu ise engebeli alanlarda görülen flişlerin gre ve kalkerli seviyelerin taşıdığı sulardan sağlanmaktadır (Özgür, 1995; İzcankurtaran, 2000’den). •

Ağyatan Lagünü Karataş’ın doğusunda yer alan Ağyatan Lagünü denizden 0-2 metre yüksekliğinde, 6.5km uzunluğunda 12.000 dekar genişliğindedir. Lagün Hurma Boğazı, Suna Yelkoma ve Darboğaz isimlerindeki su alanlarından meydana gelmiştir. 43


Çukurova Deltası lagünlerinden en ilkeli olarak tanımlanan Ağyatan Lagünü denizle doğrudan bağlantısının yanında Ceyhan Nehrinden gelen iki önemli tatlı su girişine sahiptir. Özellikle yoğun yağmurlarda oluşan taşkınlar ve tatlı su girişleri ile gelen malzeme lagünde önemli sedimentasyon sorunu yaratmaktadır. Ceyhan Nehri çıkışındaki lagün ağzı dışarıdan müdahale ile buldozerler kullanılarak açılmaktadır (Deniz, 2004). Lagün içindeki su döngüsünün sağlıklı sürdürülebilmesi için özellikle kıyıdaki deniz bağlantı ağızlarının açılarak su girişinin sağlanması öngörülmektedir. • Yumurtalık Lagünü Yumurtalık ilçesinin batısında yer alan Yumurtalık Lagünü denizden 0-3 metre yüksekliğinde ve 40.000 dekar genişliğindedir. Antik çağlarda gemilerin Misis (Yakapınar)’e kadar geldikleri bilinmektedir. Lagün içindeki kuru dereler Adalı Dere, Kaldırım Deresi, Zeynepli Deresi ve Deveciuşağı içindeki Kamışlı Deresidir. Yumurtalık; küçük lagünler, kanallar, bataklık alanlar, koylar, gel-git alanları ve akmaz göllerden oluşan Çukurova Deltası’nın en büyük lagün kompleksidir. Yapı ve Ömer gölleri yazın kurumaktadır. Lagüne üç farklı dereden gelen tatlı su girişi olmaktadır. Lagündeki yüksek sediment yükü bölgeyi etkileyen siltasyona önemli katkıda bulunmaktadır. İç taraftaki lagünler, kanal ve Çamlık Lagünü sayesinde denizle bağlantısı bulunmaktadır (Deniz, 2004). Yumurtalık Lagünü içindeki en önemli su kaynağı bazı kuru derelerin dışında Ceyhan Nehri’dir. En yüksek debinin Nisan-Mayıs aylarında görüldüğü nehir kolları üzerinde taşkın kontrolü, Çukurova’nın sulanması ve enerji üretimi amacıyla Aslantaş Menzelet, Kesiksuyu, Kozan Barajları yapılmıştır. Bu baraj yapımları ile nehir rejimi değiştirilmiş, taşkınlar ve deltadaki yatak değişimlerine müdahale edilmiştir. Ceyhan Nehrin eski yatağı, Yapı, Ömer, Avcıali ve Eşemen Gölleri Yumurtalık Lagününü besleyen başlıca su kaynaklarıdır. Göllerin alanı mevsimsel olarak değişim göstererek, kışın artan su akışı ile Lagün Alanı ve çevresi genişlemekte, yaz mevsimi boyunca da su seviyesinin düşmesi ile tuzlu çayırlıklar ve sulak çukurluklar ortaya çıkmaktadır. Lagünü besleyen drenaj kanalları Lagün içindeki ve çevresindeki tuz oranını düşürmektedir. Lagün içinde yer altı suyu yüzeyde ve yüzeye çok yakın mesafede olup kil, kum ve çakıldan oluşan alüvyon; akifer özelliği taşımaktadır. Bölgede DSİ tarafından Ayvalık Köyü’nde yapılan sondajlarda alüvyon kalınlığı 31.00 metredir. Deniz ve göllere yakın olan kısımlarda yer altı suyu tuzlu, uzak olan yerlerde ise tuzsuz veya az tuzludur. Ceyhan Nehri’nin Akdeniz’e döküldüğü noktada yani Hurma Boğazı’nda sedimantasyon zaman içinde güney yönüne doğru oluşmuş, 1947 ve 1975 yılları arasında Hurma Boğazında 239.062 hektarlık bir sedimantasyonun gerçekleştiği belirlenmiştir (Bal ve Demirkol, 1988; Alphan, 1998’den). Yumurtalık Lagünü’nde denizle su değişiminin sınırlı olması ve sürekli tatlı su girişi olmaması nedeniyle düzenli su sirkülasyonu olmamaktadır. Lagündeki siltasyonun önlenmesi amacıyla en çok sedimantasyonun olduğu bölgelerde setlerle engellenmesi öngörülmektedir (Deniz, 2004). •

Dipsiz Lagünü Tarsus ilçesi sınırları içerisindedir. Toplam alanı 1000 dekar olup bir birine bağlantısı olan kanal ve göletleri içermektedir. Seyhan Nehri ile olan bağlantı kanallarından lagüne tatlı su girişi sağlanmaktadır. • Yelkoma Lagünü Karataş ilçesine bağlı olan Yelkoma Lagünü Ceyhan Nehri’nin eski yatağı, Akgöl ve uzantıları ile aynı bölgede bulunmakta olup aralarında su geçişlerinin olduğu kanallar ve boğazlar oluşmuştur.Yumurtalık Lagün Sistemleri içinde yer alan Yelkoma Lagünü de doğrudan denizle bağlantısı olmayıp kanallarla ve Çamlık Lagünü ile denize açılmaktadır (Deniz, 2004).

44


3.2.5. İklim Biyosfer Rezerv alanı Akdeniz iklim kuşağında yer almaktadır. Delta’nın iklimsel karakterini Yumurtalık ve Karataş iklim verileri iyi bir şekilde yansıtmaktadır. 1991-2000 yıllarına ait DMİGM’nin Yumurtalık ve Karataş iklim verileri değerlendirilmiş ve Çizelge 3.7 ve 3.8’de verilmiştir. Araştırma alanı içerisinde 1991-2000 yılları arasındaki 10 yıllık dönemde yağış genellikle yağmur şeklinde, karlı gün sayısı 0,1 gün, en düşük sıcaklık yılı ise 1997 olmuştur. Ortalama sıcaklık- ortalama toplam yağış miktarı karşılaştırmasına bakıldığında en uzun kurak dönemin araştırma alanının büyük kısmını içine alan Karataş yerleşimi ve çevresinde olduğu doğrulanmaktadır. Bunun yanında yine Karataş yerleşiminin ortalama sıcaklık- ortalama rüzgar hızı parametreleri karşılaştırması ile kışı en sert geçiren bölge olduğu görülmektedir. Çukurova Deltası’nda 1991-2000 dönemine bakıldığında ortalama toplam yağış miktarının en yüksek ve bununla beraber bağıl nem yüzdesinin de en fazla olduğu yerleşim Yumurtalık’tır. Ortalama bağıl nem parametresine bakıldığında Adana ile Karataş’ta %67 ile, %70 olan Yumurtalık ve %64 olan Ceyhan arasında bir değer okunmaktadır. Şekil 3.22 ve 3.23’de istasyonlara göre yağış ve sıcaklık verileri değerlendirilmesi sonucu kuraklık grafikleri verilmiştir. İstasyonlaraa ait verilere bakıldığında büyük kısmı araştırma alanı içine giren Karataş’ın en kurak kesim olduğu görülmektedir. Bağıl nemin dağılışına da bakıldığında ovada pamukta yoğun sulama zamanı olan yaz aylarında bağıl nemin %75’lere çıktığı görülmektedir. Kuraklıkla ilişkilendirildiğinde ovadaki yoğun su kaybı, sulamada bazı sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Çizelge 3.7. Yumurtalık İklim Verileri Meteorolojik Elemanlar

Rasat S.

SSW

Rüzgarın Esme Sayıları Toplamı

10

18,0

32,0

75,0

140,0

194,0

246,0

271,0

261,0

139,0

53,0

20,0

14,0

SSW

Rüzgarın Ortalama Hızı (m/sn)

10

4,1

4,0

3,9

4,5

4,3

4,3

4,5

4,3

4,1

3,6

2,3

4,3

4,3

Ortalama Rüzgar Hızı (m/sn)

10

2,5

2,6

2,3

2,5

2,4

2,7

2,9

2,5

2,1

1,7

2,1

2,3

2,4

Aylar I

II

III

IV

V

VI

VII

VIII

IX

X

XI

XII

Yıllık 1463,0

Ort. Fırtınalı Gün Say. (Rüz. Hız > = 17,2 m/s)

10

2,1

2,6

1,4

1,1

0,7

0,7

0,2

0,2

0,2

0,9

2,3

2,6

15,0

N

Rüzgarın Esme Sayıları Toplamı

10

309,0

232,0

190,0

133,0

80,0

29,0

14,0

43,0

64,0

178,0

265,0

275,0

1812,0

N

Rüzgarın Ortalama Hızı (m/s)

10

2,2

2,4

2,1

1,9

1,4

1,5

0,8

1,3

1,3

1,8

2,2

2,1

2,0

Ortalama Sıcaklık (C)

10

10,3

10,3

12,7

16,9

20,9

24,5

27,1

27,8

25,7

22,0

16,0

12,1

18,9

Ort. Toplam Yağış Miktarı (mm)

10

98,9

102,3

98,6

69,6

57,2

33,4

14,1

10,0

21,9

81,8

135,8

161,6

885,2

Ortalama Yüksek Sıcaklık

10

15,4

15,6

18,0

21,7

25,2

28,2

30,6

31,9

31,2

28,2

21,8

16,8

23,7

Ortalama Düşük Sıcaklık

10

6,6

6,0

8,3

12,2

16,1

19,9

23,1

23,6

20,9

17,5

12,0

8,5

14,6

Ortalama Bağıl Nem (%)

10

65,0

64,0

68,0

75,0

78,0

78,0

79,0

77,0

69,0

64,0

63,0

69,0

70,0

Çizelge 3.8. Karataş İklim Verileri Meteorolojik Elemanlar

Rasat S.

Aylar I

SSW

II

III

IV

V

VI

VII

VIII

IX

X

XI

XII

Yıllık

Rüzgarın Ortalama Hızı (m/sn)

10

4,8

4,1

3,8

4,5

4,0

4,0

3,9

3,8

3,6

3,4

3,8

5,2

3,9

Ortalama Rüzgar Hızı (m/sn)

10

3,3

3,2

3,0

3,2

3,1

3,3

3,5

3,2

2,8

2,6

2,9

3,1

3,1

0,3

0,9

3,1

2,0

18,0

25,0

81,0

79,0

166,0

234,0

1394,0

Ort. Fırtınalı Gün Say. (Rüz. Hız > = 17,2 m/s)

10

2,8

3,0

2,8

2,0

0,6

0,4

0,1

NNE

Rüzgarın Esme Sayıları Toplamı

10

260,0

214,0

143,0

79,0

50,0

39,0

24,0

NNE

Rüzgarın Ortalama Hızı (m/s)

10

3,5

3,8

3,4

2,8

2,3

2,9

2,9

1,9

2,5

3,1

3,7

3,4

3,3

Ortalama Sıcaklık (C)

10

10,2

10,5

13,2

17,0

21,0

24,8

27,1

27,9

25,8

22,0

16,0

11,7

18,9

Ort. Toplam Yağış Miktarı (mm)

10

108,5

97,8

71,1

42,3

43,4

26,7

8,7

17,8

28,1

73,4

147,0

212,4

877,2

Ortalama Yüksek Sıcaklık

10

14,7

15,2

17,6

21,2

24,7

27,9

30,1

31,1

30,2

27,5

21,4

16,3

23,2

Ortalama Düşük Sıcaklık

10

5,9

6,0

8,9

12,9

17,1

21,6

24,4

25,0

21,8

17,4

11,2

7,7

15,0

Ortalama Bağıl Nem (%)

10

65,0

62,0

65,0

70,0

72,0

74,0

75,0

74,0

68,0

63,0

60,0

67,0

67,0

45


Yumurtalık 30,0

180,0 160,0 140,0

20,0

120,0 100,0

15,0

80,0

10,0

60,0

Ort.Top.Yağış (mm)

Ort. Sıcaklık (C)

25,0

Ortalama Sıcaklık (°C) Ort. Toplam Yağış Miktarı (mm)

40,0

5,0

20,0

0,0

0,0 O Ş M N M H T A E E K A Aylar

Şekil 3.22. 1991-2000 Yılları Arasında Ölçülmüş Değerlere Göre Yumurtalık İklim Diyagramları (SıcaklıkYağış) (DMİGM, 2001)

Karataş 30,0

250,0

200,0

20,0 150,0 15,0 100,0 10,0

Ort.Top.Yağış (mm)

Ort.Sıcaklık (C)

25,0

Ortalama Sıcaklık (°C) Ort. Toplam Yağış Miktarı (mm)

50,0

5,0 0,0

0,0 O Ş M N M H T A E E K A Aylar

Şekil 3.23. 1991-2000 Yılları Arasında Ölçülmüş Değerlere Göre Karataş İklim Yağış) (DMİGM, 2001)

46

Diyagramları (Sıcaklık-


3.3. Biyolojik Çeşitlilik 3.3.1. Bitki Örtüsü Biyosfer Rezerv alanı kışın yağışlı subtropik bölgededir. Bu bölgenin özellikle “eumediterrannen” olarak tanımlanan kıyı bölgelerinin iklimine bağlı olarak oluşan bitki örtüsü “herdem yeşil sert yapraklı bitki ormanları” biçiminde gösterilmektedir (Schultz, 2002; Walter ve Breckle, 1999). Bu bitki örtüsü yaz sıcaklığı ve kuraklığına olduğu kadar, otlatma gibi antropojen etkilere karşı da dayanıklıdır. Fanerofit’ler (Phanerophyt) ve kamefitler (Chamaephyt) özellikle antropojen etkilere ve yangına pek duyarlı olmadıklarından bu iklimde gelişme zorluğu göstermezler. Tipik Akdeniz bitkilerinin yayılış alanı kuzeye doğru iklimin soğuması (düşük sıcaklık ve don), güneye doğru da kuraklığın giderek artması ile sınırlanmıştır. Akdeniz florası yaklaşık 18-20.000 türü içerir, tür bakımından olduğu kadar endemiklerce de zengindir (Pignatti, 1984). Biyosfer Rezerv alanının bulunduğu Doğu Akdeniz, batıya oranla daha çok karasal iklimin etkisindedir. Sıcaklık ve yağış rejimi bu nedenle düzensizdir, ani değişiklikler gösterir, uzun süren bir yaz kuraklığı vardır. Tipik doğu Akdeniz türleri olarak Quercus coccifera, Ceratonia siliqua, Arbutus andrachne ve Laurus nobilis gösterilebilir. Doğu Akdeniz bitkileri bu bölgeye, kendine özgü bir peyzaj kazandırır. Çukurova Deltası Akdeniz’in en doğusunda yer almaktadır ve bitki coğrafyası açısından Akdeniz dışında İran-Turan flora elementlerini de içerir (Halofitler (Halophyt) örn. Zygophyllum album veya yarı çöl kumulları bitkilerinden Cutandia memphitica gibi). Genel olarak Akdeniz kıyı bölgesinde nehir çökelleri ile oluşmuş kıyı ovaları, çok eski devirlerden beri uygarlıklara sahne olmuş, doğal kaynakları aşırı kullanılmıştır. Tarım, en başta gelen ekonomik faaliyet dalı olup, geniş alanlarda yoğun biçimde yapılmaktadır. Bu nedenle halen yok olmaktan kurtulmuş olan doğal alanlar, bölgedeki doğal yaşamın sığınacağı ender yerlerdir. •

Yöntem

Biyosfer Rezervi’nde bitki örtüsü ile ilgili çalışmalar, Delta’da daha önce saptadığımız biyotop tiplerinin karakteristik bitkilerinin belirlenmesi amacını taşımıştır. Delta’nın bitki sosyolojisi ve floristik bakımdan araştırılması proje hedeflerinde bulunmakta idi. Arazi çalışmaları ile biyotop tiplerinin belirlenmesi ve biyotopların haritalanması sırasında her biyotop için en az üç bitki örtüsü örneklemesi Braun-Blanquet’e (1964) göre, gruplandırma ve dağılım yorumlaması ise Willmanns’e (1989) göre yapılmıştır. Bir biyotopta bitki örtüsünün homojen bir dağılım göstermediği durumda, o biyotopta floristik ve ekolojik açıdan homojenlik gösteren her alt birimde bir bitki örtüsü örneklemesi yapılmıştır. Örneklemelerde parsel büyüklükleri, bitki örtüsünün yayıldığı alan dikkate alınarak 25 m2 ile 400 m2 arasında saptanmıştır. Elde edilen verilerin biyotop tipleri düzeyinde değerlendirilmesinde 214 örnekleme dikkate alınmış, bunların analizleri ise Kumullar, Kumul ormanları, Tuzlu bataklıklar, Tuzlu çayırlıklar biyotopları düzeyinde yapılmıştır. Bitki örtüsündeki farklılıklara Delta’nın, özellikle denize yakın kesimlerindeki özel iklimi yanında, alana özgü koşulları da etkili olmaktadır (denize konumu, denizden gelen rüzgar ve içinde asılı olan tuzlu su durumu, denizin taşkın suları gibi). Daha sonra yorum yapabilme ve izleme programına dahil edilebilmeleri için örnekleme alanlarının GPS ile koordinatları alınmış ve konumları hakkında açıklamalı bilgi işlenmiştir. Bitki dağılımını etkileyen diğer bir etmen de insan etkileridir (otlatma, kurutma (drenaj), yakacak odun kesimi vb.). Yine bu konuda da ayrıntılı bilgiler biyotop haritalamaları ve bitki örneklemeleri sırasında toplanmıştır. Bütün bu veriler bitki örtüsünün yorumlanmasında değerlendirilmiştir. Haziran 2001’de bitkilerin yetişme ortamı koşulları ve insan etkileri ile değişimlerini belirleme amacı ile Yumurtalık’ta birbirinden farklı koşulların söz konusu olduğu iki ayrı alanda transekt üzerinde inceleme yapılmıştır. Her iki alan farklı kullanım baskısı altında oldukları 47


kadar, ortamdaki tuzluluk, su bilânçosu (taban suyu, deniz suyu etkisi), bakı, toprak tipi (humus içeriği), mikroklima ve rüzgâr gibi çevre koşulları bakımından da farklı özellikleri taşımaktadır. Transekt bir düzlem üzerinde alınıp ve biyotop tiplerine göre bölümlere ayrılmıştır. Daha sonra bir transekt boyunca her biyotopta 2 m genişlikteki bir alandaki bitkiler listelenmiştir. Bu transektlerin GPS koordinatları alındığı için alanda bulunmaları kolaydır ve daha sonra Biyosfer Rezervi ilan edildiğinde izleme (monitoring) programına alınarak “sürekli izleme alanı” olarak değerlendirilmeleri mümkündür. Koordinatlar UTM’ye göre 36 bölgesinde Transekt 1 için E 741512 / N 4065271 ve E 741358 / N 4064721 dir. 3.3.1.1. Biyotoplara göre bitki örtüsü 3.3.1.1.1. Kumullar Denize en yakın kesimde bulunan ön kumul oluşumlarından, ak kumullara, daha sonra gri kumullara ve maki kumullarına doğru tür çeşitliliği ve örtüş artmaktadır (Çizelge 3.9). Maki kumullarının tahripleri sonucu oluşan hareketli kumullarda ise bitkilerde çarpıcı bir azalma izlenmektedir. Bu kumullarda bitki örtüsü neredeyse tamamen yok edilmiştir. •

Ön kumular (DO) Ön kumullar, ön kumul oluşumları, tuzlu kumullar ve ak kumullar olmak üzere üç alt biyotop tipinden oluşmuştur.

• Ön kumul oluşumları (DOE) Ön kumul oluşumlarında örtüş azdır ve tuza dayanıklı nitrofil türler ağırlıktadır. Ortamda tuz miktarı oldukça yüksektir. Taban suyundan yüzeye gelen su (kapilarite ile) yüzeyde fazlaca tuz bırakır. Bitki topluluğu açısından Cakiletea maritima (R. Tx. et Preiss. 1950) sınıfına, Euphorbietalia peplis (R. Tx. et Preiss. 1950) ordosuna, Euphorbion peplis (R. Tx. et Preiss. 1950) alyansına girer. Tipik bitki türleri olarak en önemlileri: Euphorbia peplis, Eryngium maritimum, Ipomea stolonifera, Euphorbia paralias, Cyperus capitatus, Pancratium maritimum, Cakile maritima’dır. • Tuzlu kumullar (DOEo) Tuzlu kumulları, Horvat ve Ark.’ca (1974), zaman zaman denizden taşkınların etkilediği ön kumul oluşumları olarak tanımlamaktadır. Salsola kali- Xanthium strumarium asosiyasyonu biçiminde gösterilmektedir (Oberdorfer ve Tüxen 50, Horvat ve Ark., 1974’den). Oberdorfer (1952) Makedonya ve Trakya’da, Lavrentiades’de Kermoti’de tuzlu kumullardan bahsetmektedir. Delta’da Zygophyllum album, Xanthium strumarium, Cakile maritima ve Euphorbia paralias tarafından karakterize edilir. • Ak kumular (DOW) Denizin çok etkisinde olan ve zaman zaman su basabilen çok az bitki örtüsü olan tuzlu kumulları, ak kumullar izler. Kıyı tarafındaki kumlar rüzgârla iç kesimlere taşınırlar. Bu kesimde yetişmiş olan yüksekçe boylu otlar bu kumları tutarak kum tepecikleri oluşturur. Bitkiler köklerini geliştirerek sürgün verirler ve kumları tutarak tepeciklerin büyümesini sağlarlar. Bu kumul tepeleri içinde yağış suları ile nemli bir yastık oluştuğundan kumun örtmesi ile bitkiler tekrar yüzeye doğru gelişebilirler. Böylece ak kumullar oluşur (Horvat ve Ark., 1974). Şekil 3.24, 3.25, 3.26 ve 3.27’da ön kumul bitkilerinden örnekler görülmektedir.

48



Şekil 3.24. maritimum

Ön

kumullar

Pancratium

Şekil 3.25. Ön kumullar Cakile maritima

Şekil 3.26. Ön kumullar, tuzlu kumullar Zygophllum album

Şekil 3.27. Ön kumullar Medicago marina

50


Ak kumulların tipik bitkileri Saccharum ravennae ve Medicago marina’dır. Ayrıca ön kumul oluşumlarında bulunan birçok türe burada da rastlanır, örn. Cakile maritima, Eryngium maritimum, Ipomea stolonifera, Euphorbia paralias ve Pancratium maritimum. Otlatma yapılıyorsa tipik türlerin yerine otlatmayı gösteren “gösterge” bitkileri baskın olur. Bunlar Euphorbia paralias, Xanthium strumarium ve Echinops ritro’dur. Bitki topluluğu olarak, Euphorbio-Ammophiltea arundinacea (J.-M. et J. Gehu, 1998) sınıfına, EuphobioAmmophiletalia arundinacea (Br.-Bl. (1931) 1933 em. J.-M. et J. Gehu, 1988) ordosuna, Euphorbio-Ammophiltea arundinacea (Br.-Bl. (1931) 1933 em. J.-M. et J. Gehu, 1988) alyansına girer (Gehu ve Ark. 1992). •

Sabit kumullar Sabit kumullar stabil duruma gelmiş, toprak oluşumunun başladığı kumullardır. Bitki türleri ve örtüş bakımından ön kumlardan daha fazla oluşu ile farklıdır. Sabit gri kumullar, maki kumulları ve hareketli kumullar alt biyotop tiplerinden oluşmaktadır. • Sabit gri kumullar (DFG) Sabit kumullar ön kumullara oranla daha yüksek ve yoğun bitki örtüsü içerirler. İç kesimlere doğru toprak oluşumları başlamıştır. Bitkiler bir taraftan bu toprağı tutarken diğer taraftan da humusun artmasını sağlamakta ve toprak horizonu oluşmaktadır. Doğal durumunda bu kesimde kum hareketleri yoktur. Sabit kumullarda, daha önceki kumullara benzer bir bitki örtüsü vardır (Çizelge 3.9). Ancak ortalama örtüleme ve tür sayısı daha fazladır. Bu nedenle bitki sosyolojisi açısından ak kumullardan ayrılması zordur. Çalı ve odunsu bitki oranı daha fazladır. Karakteristik bitkileri Helianthemum stipulatum, Polygonum equisetiforme, Trachomitum venetum ve Rubus sanctus. Bu çok yıllıkların yanında özellikle ilkbaharda geniş alanları Bromus türleri kaplar (en fazla Bromus tectorum, daha az olarak Bromus psammophilus ve Bromus rigidis). Otlatma yapıldığında tür kombinasyonunda baskın türlerde farklılaşma olarak, Echinops ritro ve Echium angustifolium artar. Bunlar otlatma gösterge bitkileri olarak, bulundukları orana göre otlatma baskısını gösterirler. Şekil 3.28, 3.29 ve 3.30’da sabit gri kumul bitkilerinden bazıları görülmektedir. • Maki kumulları (DFM) Bu kumullarda yüksek boylu maki türleri ve çok yıllık rizomlular baskındır. En sık rastlanan bitkiler Myrtus communis, Vitex agnus-castus, Nerium oleander, Rhamnus alaternus, Erica manipuliflora, Osyris alba ve Pistacia terebinthus’dur. Delta’nın her kesiminde olduğu gibi maki kumulları da otlatma baskısı altındadır. Buna ek olarak yakacak odun için kesim de söz konusudur. Bu nedenle otlatma yapılan kesimlerde hayvanlar tarafından yenmeyen ve zehirli bitkiler yaygındır. Bunların içinde en yaygını Thymelaea hirsuta, Nerium oleander ve Vitex agnus-castus’tur (bkz. Çizelge 3.9). Maki örtüsünün seyrekleştiği yerlerde genelde gri kumul türleri ağırlık kazanır. Bu koşullarda Bromus türleri de yaygınlaşır. Maki kumullarının Delta’da çok tahrip olduğunu görmekteyiz. Birçok yerde gri kumullara ve daha sonra da hareketli kumullara dönüştüğü görülmektedir. Şekil 3.31, 3.32 ve 3.33’de bazı maki kumulları bitkileri görülmektedir. Bitki topluluğu olarak Quercetea ilicis (Br.-Bl. 1974) sınıfına, Pistacio-Rhamnetalia alatermii (Riv.-Mart. 1974) ordosuna, Rhamno graeci-Juniperion lyciae (Costa et. al. 1984) alyansına girer (Gehu ve Ark., 1992; Anonim 1998’den). Kürschner ve Ark’a (1995) göre, Akdeniz’in sert yapraklı bitki örtüsünün termofil kuşağı Oleo-Ceratonion alyansına girmektedir.

51


Şekil 3.28. Sabit Gri Kumullarda Euphorbia paralias Genellikle Aşırı Otlatma Göstergesidir

Şekil 3.29. Sabit Gri Kumular Helianthemum stipulatum

Şekil 3.30. Maki Kumulları Vitex agnus-castus

Şekil 3.31. Maki Kumulları Nerium oleander

52


Hareketli kumullar (DM) Aşırı otlatma, yakacak için odun kesimi sonucu bitki örtüsünün ortadan kalkması ile oluşmuştur. Sürekli kum hareketleri, az olan bitkilerin de yaşam koşullarını zorlaştırmaktadır. Gri veya maki kumulları yerine ön kumullara ait bitkilerin bulunması bozulmayı (dejenerasyon) açıkça göstermektedir. Bu türler Euphorbia peplis, Eryngium maritimum, Ipomea stolonifera, Euphorbia paralias, Cyperus capitatus, Pacratium maritimum ve genelde hepsi ön kumullarda görülmektedir. Bunlar hareketli kumulları sabitleştiren öncü bitkilerdir ve tahrip edilmezlerse kumulun kendini yenilemesine yardımcı olurlar. Bu nedenle önemli işlevleri vardır. • Ambarlar (DS) Kumullar arasındaki çöküntülerdir. Genellikle ak kumullarla gri kumullar arasında olmakla birlikte maki kumullarıyla (hareketli kumullar), gri kumullar arasında da geniş şeritler halinde görülürler. Kıyıya yakın kesimlerde ön kumullarla, sabit kumullar arasında daha çok ön kumul türlerini içerirler örn. Zygophyllum album, Euphorbia paralias ve Xanthium strumarium. Denizden uzakta genellikle gri kumullar ile maki kumulları arasındaki ambarlarda ise nemli ortam bitkileri yanında maki türlerine de rastlanır. Ambarların nemli ve ıslak ortamı farklı bitkilerin bulunmasına neden olmaktadır. Nemli ambarların (DSO) en çok rastlanan temsilcisi Saccharum ravennae ve Inula viscosa’dır. Islak ambarlar (DSW) tuzlu çayırlıklara benzer Juncus acutus ve Plantago maritima ağırlıklı bitkiler içerir. Tatlı su ve etraftaki kumulların etkisi, daha çok Trachomitum venetum ve Saccharum ravennae ile görülmektedir. Phragmites australis durgun su bulunduğunu gösterir. Myrtus communis, Erica manipuliflora maki kumulları (DFM) türleri ile Schoenus nigricans ve Orchis türleri (Orchis coriophora, O. laxiflora) daha çok nemli ambarlarda tipiktir (bkz. Çizelge 3.9) (Şekil 3.32 ve 3.33). Ambarlarda ot tabakası daha çok maki kumulları ve nemli kumul ormanlarına (FDU) benzerlik gösterir. 3.3.1.1.2. Kumul Çam Ormanları (Pinus halepensis / Pinus brutia kumul ormanları FD) Bu ormanlar kumul süksesyonunun klimaks aşamasına doğru gelişimini göstermektedir. Delta’da Çamlık’ta böyle bir klimaks geniş bir alanda oluşmuştur. Doğu Akdeniz’de orman oluşmasına uygun ortamlar için Quercus calliprinos ağaçlarının bölgesel ormanlarından bahsedilmektedir. Karasal etkilerin olduğu kesimlerde ise Pinus brutia ormanları oluşturmaktadır. Akdeniz’de ağaçlandırmalarda çok kullanılan Pinus pinea daha çok kıyı kesimlerin yoksul kumlu topraklarında doğal olarak yetişmektedir (Walter ve Breckle, 1999). Kürschner (1984) de Doğu Akdeniz’in bölgesel-klimaks’ının Pinus brutia topluluğundan oluştuğunu söylemektedir. Pinus halepensis daha çok Batı Akdeniz’de yaygındır (Krüssmann, 1983). Güneydoğu Akdeniz’de seyrek olarak ve dar alanlarda rastlanır. Her iki türün de doğal yayılış alanlarını kesin olarak saptamak, geniş alanlarda ağaçlandırmalar nedeni ile zordur (Quezel, 2000). Delta’daki Pinus halepensis ormanı kıyı kumulları üzerinde sadece Çamlık’ta görülen ender bir durumdur ve korunması gerekir (Davis, 1996; Quezel, 2000). Doğu Akdeniz’de asırlardır süren değişik insan etkileri nedeni ile doğa o denli tahrip edilmiştir ki, klimaksa çok az yerde rastlanmaktadır. Çamlık’taki Pinus halepensis ve Pinus brutia ormanı bir zamanlar çok geniş alana yayılmış bu ormanların bir relikt örneğidir. Bu nedenle mutlak korunmalıdır. Bu ormanlar genellikle maki örtüsü ile sıkça bir alt örtü ile kaplıdır (Walter ve Breckle,1999). Çamlık’ta Erica manipuliflora, Pistacia lentiscus, Myrtus communis, Osyrus alba, Daphne sericea ağırlıklı bir maki örtüsü vardır. Çizelge 3.10’de kumul çam ormanı biyotopu bitki örtüsü analizi, Şekil 3.34, 3.35, 3.36, 3.37 ve 3.38’de ise bu biyotoptaki bazı bitkiler verilmiştir.

53


Çizelge 3.10. Kumul Çam Ormanları Biyotopu Bitki Örtüsü Analizi Biyotop tipi

FDS

FDU

FDO

FDM

Ağaç katı(%):

17

20

14

21

Çalı katı (%):

23

64

14

66

Ot katı (%): Ortalama sayısı

40

29

30

10

32

28

37

36

Örnek sayısı

6 F (%)

4 A/D*

F (%)

5 A/D*

F (%)

12 A/D*

F (%)

A/D*

Ağaç katı 100

100

(1-3)

100

40

(+-1)

(2a-3)

25

(2m)

(r-+)

25

(1)

20

(+)

38

(r-+)

(2m-2b)

40

(+)

25

(1)

75

(+-2m)

100

(+-2b)

75

(r-2m)

25

(r)

100

(+)

75

(+-1)

(+-1)

25

( +)

100

(+-2a)

88

(+-2a)

(+)

75

(r - +)

100

(1)

88

(+-1)

67

(+-1)

25

(1)

60

(+-2m)

38

(r-1)

Medicago marina

67

(r-+)

80

(+)

50

(+-1)

Sporobolus virginicus

100

(r-2a)

60

(+)

25

(+-1)

Thymelaea hirsuta

83

(r-2a)

60

(+)

38

(+-1)

Bromus ssp.

17

(2)

40

(+-2)

38

(r-2m)

Pinus halepensis

100

(r-3)

Pinus brutia

17

(1)

Salsola kali

17

(r)

Halimione portulacoides

17

(1)

Limonium angustifolium

50

(+-2a)

Juncus maritimus

33

(r-1)

50

(r)

Limonium virgatum

83

(+-2a)

25

(+)

Blackstonia perfoliata

50

(+-1)

25

(2m)

Plantago maritima

100

(2a-3)

100

(r-3)

80

Juncus acutus

67

(+-1)

25

(+)

Schoenus nigricans

83

(+-2a)

100

Asphodelus aestivus

100

(+-2a)

Cyperus capitatus

17

(+)

Helianthemum stipulatum

67

Verbascum sinuatum

17

Lagurus ovatus

(+ -3)

Çalı/Ot katı

Saccharum ravennae

100

(r- +)

63

(+)

Scirpoides holoschoenus

75

(+)

50

(+-1)

Pinus halepensis

100

(1)

100

(1-2b)

100

(+-2a)

100

(1-2b)

Myrtus communis

17

(1)

100

(+ - 4)

40

(r-+)

100

(+-3)

Pistacia lentiscus

100

(r-2b)

100

(1-3)

100

(1-2b)

100

(1-3)

Smilax exelsa

100

(+-1)

50

( +)

100

(r-+)

100

(r-1)

Erica manipuliflora

67

(+-2a)

100

(1-4)

40

(+-1)

88

(+-3)

Phillyrea latifolia

17

(r)

25

( +)

20

(r)

25

(+-1)

Rhamnus oleoides

17

(+)

100

(r-+)

63

(+-1)

Cionura erecta

17

(1)

40

(+-1)

13

(+)

50

(r - +)

13

(+)

50

(+- 2m)

38

(r-+)

25

(+)

Serapias vomeracea

100

(r-2m)

50

(r-+)

Ophrys transhyrcana

25

(+)

Pistacia terebinthus Orchis ssp.

17

(r)

Dactylorhiza ssp.

20

(r)

A/D* - abundancy(fert sayısı)/dominancy(baskınlık) Braun-Blanquet, 1964'e göre FDS Tuzuseven türler içeren kumul çam ormanları

FDO

Kurak ve açıklıklar olan kumul çam ormanları

FDU Nemli kumul çam ormanları

FDM

Makili kumul çam ormanları

54


Şekil 3.32. nigricans

Ambarlar

Schoenus

Şekil 3.33. Ambarlar Juncus acutus

Şekil 3.34. Çamlık Cionura erecta

55


Şekil 3.35. Kumul çam ormanları Erica manupuliflora

Şekil 3.36. Kumul Çam Ormanları Osyris alba

Şekil 3.37. Kumul Çam Ormanları Lavandula stoechas

56


Çamlık’ta ot ve çalı tabakasındaki farklı dağılışlarla değişik alt tipler oluşmuştur (bkz. Çizelge 3.10). Özel yetişme ortamı koşulları yanında, geçmişteki otlatma, çadırlı kamp aktiviteleri nedeni ile açıklıklar olan kumul ormanı alt biyotop tipi (FDO) ortaya çıkmıştır. Seyrek ağaç örtüsü ve açıklıklarda Asphodelus aestivus’un yaygın olarak bulunduğu bir alt biyotop tipi, antropojen etkilerle oluşmuştur. Asphodelus alanları Akdeniz’de genellikle daha önce ormanlık alanların bozulmasının tipik göstergesidir (Walter ve Breckle, 1999). Çamlık’ta sık maki örtüsü görülen alanlarda, maki kumul çam ormanı alt biyotop tipi (FDM) ve Halep çamı gençleşmesinin pek iyi olmadığı ve açıklıklarını tuza dayanıklı Plantago maritima’nın kapladığı, tuzu seven türlerin kumul çam ormanı alt biyotopu (FDS), yine daha nemli kesimlerde Schoenus nigricans, Juncus maritimus ve değişik orkideler bulunan nemli kumul çam ormanı (FDV) alt biyotopu bulunur. Orkideler bu alt biyotop dışında ışık alan ve çalı örtüsünün izin verdiği diğer alt biyotoplarda da yaygındır. Kumul ormanı türce çok zengindir Çizelge 3.10’de görüldüğü gibi örnekleme yapılan her parselde ortalama 28 ile 37 arasında tür bulunmaktadır. Pinus halepensis ormanı bitki sosyolojisi bakımından eski kuşak tarafından Pinetum halepensis olarak gösterilmektedir. Daha sonraki çalışmalar (özellikle Ege bölgelerinde) Pinus halepensis ormanlarının, esas bitki örtüsünün bozulmasından (dejenerasyon) sonra oluşan bir orman olduğunu göstermiştir. Bu nedenle genel olarak Pinus halepensis ormanları bitki sosyolojisi bakımından Quercetea ilicis (Br.-Bl. 1974) olarak gösterilmesi önerilmektedir (Kürschner ve Ark., 1995). Çamlık’ta Pinus halepensis yanında doğu kesimde Pinus brutia da bulunmaktadır. Pinus brutia thermo ve eu-mediterran kuşağa aittir. Bu kesimde alt örtü olarak da herdem yeşil çalılar olduğundan bitki sosyolojisi açısından Quercetalia ilicis ordosuna girer. 3.3.1.1.3. Tuzlu Bataklıklar (SM), Tuzlu Çayırlıklar (SW), Lagün ve Akarsu Ağızları Kamışlıkları (WLPr ve WLTr) Tuzlu bataklıklar (SM) (Çizelge 3.11) topraktaki ve sudaki tuzluluk nedeniyle özellikle yazın çok çetin yetişme ortamı koşullarına sahiptir. Bu koşullarda ancak bazı özellikleri olan bitkiler yetişebilmektedir. Bu bitkilerin tuzlu koşullara uyum gösteren yetenekleri vardır (bkz. Ellenberg, 1996). Yüksek tuz oranı ile yaşayabilen bu tuzcul bitkiler Halopeplis amplexicaulis, Halocnemum strobilaceum, Minuartia hybrida ve Salicornia europaea’dır. Arthrocnemum glaucum ve A. fruticosum sürekli bitki örtüsü ile kaplı tuzlu bataklıklarda (SM) bulunurlar (Şekil 3.38). Kıyıdan iç kesimlere doğru, ortamda tuzluluk azaldıkça tuzlu bataklıklardan, tuzlu çayırlıklara (SW) geçiş başlar. Burada her iki biyotop tipinin iç içe geçtiği mozaik gibi bir yapı vardır. Bu kesimlerde daha az tuza dayanıklı olan bitkiler de görülmeye başlar, örn. Juncus acutus, J. maritimus, Limonium virgatum ve Plantago maritima. Bu bitkiler tuzlu çayırlıklar için tipik olan sık bir ot örtüsü oluştururlar. Bu alanlar yöre halkı tarafından otlak olarak kullanılmaktadır. Aşırı otlatma ile baskın türler ve bitki örtüsünün yapısı değişir, Plantago maritima ve Halimione portulacoides artar ve alanın büyük bir bölümünü kaplamaya başlar (Şekil 3.39). Tuzcul bitki örtüsünün akarsu ağzındaki (E Estuar) dağılımı da yukarıda anlatılanlarla benzerlik gösterir (EM-tuzlu bataklıklar içeren nehir ağzı, EW-tuzlu çayırlık içeren nehir ağzı). Kamış içeren lagünlerde (WLPr-Kamış içeren sürekli lagünler, WLTr-Kamış içeren geçici lagünler) genellikle Scirpoides holoschoenus, Typha domingensis ve Pharagmites australis baskındır. Aynı koşullar kamış içeren akarsu ağzı biyotoplarda da görülmektedir. Ancak bu alanlarda Phragmites australis’e rastlanmaz. Estuar bölgenin su akıntı hızı ve taşkın çok olduğu için kamış barınamaz. Paspalum paspalodes burada daha ağırlıklıdır. Kamışlar kıyıdan çok, durgun suların bulunduğu estuarın iç kesimlerinde yaygındırTuzlu bataklık ve çayırlıkların ıslak ve yüzeyi su ile örtülü kesimleri daha çok tek yıllık Salicornia europaea ve Sueda maritimum ile kaplıdır. Bitki sosyolojisi açısından Thero-Suaetalia’ya dahil edilir. Thero-Salicornieta sınıfına, Thero-Suaetalia (Br.-Bl. Et de Bolos 57) ordosuna, Thero-Suaedion (Br.Bl.31) alyansına girer. 57


Çizelge 3.11. Tuzlu bataklıklar, tuzlu çayırlıklar ve kamış biyotopları bitki örtüsü analizleri Biyotop tipi

SM/EM

SW/EW

WLPr/WLTr

Çalı katı (%):

2

3

0

11

Ot katı (%): Ortalama sayısı

52

78

83

62

7

11

7

7

Örnek sayısı

28

30

16

8

F (%)

A/D*

F (%)

A/D*

(1)

ER

F (%)

A/D*

F (%)

A/D*

Çalı/Ot katı Halopeplis amplexicaulis

7

(1)

Halocnemum strobilaceum

55

(r - 3)

Minuartia hybrida

21

(r - 1)

Arthrocnemum glaucum

31

(r - 4)

6

Parapholis incurva

21

(1 - 2a)

6

(1)

Salicornia europaea

31

(+ - 3)

6

(+)

33

(1)

25

(1 - 2a)

Halimione portulacoides

59

(r - 4)

31

(1 - 2m)

17

(1)

13

(2a)

Arthrocnemum fruticosum

62

(+ - 4)

31

(1)

33

(1)

Limonium angustifolium

17

(r - 1)

13

( 2a )

25

(r - 1)

Juncus acutus

7

(r)

25

(1)

17

(+)

38

(2a - 5)

Juncus maritimus

3

(1)

63

( + - 5)

33

(1- 3 )

13

(1)

Aeluropus littoralis

7

(1)

19

(+- 4)

17

(1)

50

(1 - 2a)

Plantago maritima

14

(+ - 2m)

56

(+ - 2b)

Limonium virgatum

3

(1)

50

(1 - 2b)

Centaurium spicatum

7

(r - 1)

6

(1)

Cynodon dactylon

3

(2m)

13

(1)

13

(1)

17

( 2a )

6

(1)

67

(1 - 2b)

63

(1 - 5)

(1 - 2b)

67

(1- 5)

50

(1 - 2a)

Phragmites australis

67

(1 - 5)

Typha domingensis

33

(1 - 3)

13

(3)

Atriplex hastata

50

(1 - 2a)

13

(1m)

25

(1a - 3)

13

(1)

Inula crithmoides Bolboschoenus maritimus

3

(+)

Scirpoides holoschoenus

13

Tamarix ssp.

7

(2a - 2b)

19

(2a - 3)

Sporobolus virginicus

17

(1 - 3)

19

(1 - 2m)

Saccharum ravennae

31

(+ - 4)

Thymelaea hirsuta

19

(r - 1)

17

(1)

Paspalum paspalodes

25

(r - 1)

38

(1 - 4)

A/D* - abundancy(fert sayısı)/dominancy(baskınlık) Braun-Blanquet, 1964'e göre

SM/EM Tuzlu bataklıklar/Tuzlu bataklıklar içeren nehir ağzı

WLPr/WLTr Kamış içeren sürekli ve geçici lagünler

SW/EW Tuzlu çayırlıklar/Tuzlu çayırlık içeren nehir ağzı

ER Kamış Bataklığı içeren akarsu ağzı

58


Şekil 3.38. Tuzlu Bataklıklar Arthrocnemum fruticosum

Şekil 3.39. Tuzlu Halimione portulacoides

Çayırlıklar

Daha düşük taban suyu düzeyi olan alanlarda farklı tuzcul bitkiler hakimdir, örn. Halocnemum strobilaceum ve Halimione portulacoides. Toprak tabakasının kalınlaştığı ve taban suyunun daha düşük olduğu yerlerde çok yıllık türler daha yaygındır. Bunlar daha çabuk büyüdükleri ve boylandıkları için tek yıllıkları bastırırlar. Tek yıllık topluluklar, çok yıllıklara öncülük eder ve daha sonra Arthrocnemetea gelir. Horvat ve Ark.’a (1974) göre bu bitki grubu fitososyolojik olarak Arthrocnemetea fruticosi sınıfına, Arthrocnemetea fruticosi ordosu, Arhrocnemion fruticosi alyansına girer. Altınözlü (2004) tuzlu bataklık vejetasyonunu beş ayrı toplulukta incelemektedir (Burada dördü alınmıştır). 1. Arthrocnemum perene ve Halimione portulacoides’lerin baskın olduğu topluluk Topluluğun hakim türleri olarak Halocnemum strobilaceum, Arthrocnemum fruticosum, Puccinella festuciformis, Petrosimonia brachiata, Aeluropus littoralis ve Limonium angustifolium gösterilmektedir. Bu topluluk düz alanlarda, %70 – 80 genel örtüşe sahip, kuvvetli alkali, orta derecede topraklarda bulunmaktadır. 2. Arthrocnemum glaucum, Halocnemum strobilaceum’ların baskın olduğu topluluk. 59


Topluluğun hakim bitkileri Arthrocnemum glaucum, Arthrocnemum fruticosum, Halocnemum strobilaceum’dur. Bunlara Salsola soda, Salicornia europea ve Halimione portulacoides katılmaktadır. Oberdorfer’e (1952) göre bu asosiyasyon Arthrocnemum glaucum,-Halocnemum strobilaceum topluluğu olarak gösterilmektedir. 3. Arthrocnemum fruticosum’ların baskın olduğu topluluk. Halimione portulacoides, Aeluropus littoralis, Salsola soda ve Bolboschoenus maritimus katılmaktadır. 4. Limonium virgatum’ların baskın olduğu topluluk Aeluropus littoralis, Arthrocnemum fruticosum, Cressa cretica, Plantago maritima ve Halimione portulacoides katılırlar. Hafif tuzlu alanlarda yaygındır. Oberdorfer (1952) Arthrocnemum glaucum-Halocnemum strobilaceum asosiasyonundan, buna Arthrocnemum fruticosum değişik durumlarda katıldığından bahsetmektedir. Halocnemum strobilaceum Asya’da çok yaygındır ve Batı Akdeniz tuzlu bataklık topluluklarına doğru kaybolur (Oberdorfer, 1952). Tuzlu bataklıklarda tuz oranının azalması ve taban suyu düzeyinin düşmesi ile örtüş artmakta Juncus acutus’un yoğunluk kazandığı tuzlu çayırlıklar başlamaktadır. Bu kesimde taşkın çok ender olduğundan su yüzeyleri oluşmamakta, toprak da kurudur. Tuzlu çayırlıklar literatürde Juncetea maritimi olarak tanımlanmaktadır. Bu sınıfa ait türler Juncus maritimus, Juncus geradii, Hordeum marinum, Aelirophus littoralis ve Plantago maritima’dır. Bitki sosyolojisi açısından Juncetea maritimi (Br.-Bl.31) sınıfına, Juncetalia maritimi (Br.Bl.31) ordosuna, Juncion maritimi (Br.-Bl.31) alyansına girmektedir. Asosiasyon Juncetum maritimum-acuti (Horvatic 34) olarak tanımlanmıştır. 3.3.1.2. Transekt Haritalaması Çizelge 3.12’da Yumurtalık’ta oluşturulan iki ayrı transektte karşılaştırmalı olarak deniz kıyısından iç kesimlere doğru değişen biyotoplar ve bu biyotoplardaki bitkiler verilmiştir. Çizelge 3.13. ve Çizelge 3.14.’de ise bitki türlerinin transektler boyunca biyotoplara göre dağılımı gösterilmektedir. Burada biyotoplara göre dağılım dışında tekerrürleri de verilmiştir (kalın çizgi sık rastlanan, ince çizgi ise az tekerrürü göstermektedir). I. Transekt 560 m uzunlukta olup, kıyıda yaklaşık 40 m genişlikte bitkisiz kumsal bölgesi ile (B) başlamaktadır. Bunu yaklaşık 60 m genişlikte ön kumul oluşumları (DOE) izlemektedir. Bu kesimde 0.50-.1.50 m yüksekliğindeki kum tepecikleri bulunmaktadır. En çok Zygophyllum album, Xanthium strumarium, Echinops ritro, Cakile maritima ve Euphorbia paralias’a rastlanmaktadır. Son ikisi bu biyotopun tipik bitkileridir. Ak kumullar (DOW) yaklaşık 80 m genişlikte ve kıyıya paralel uzanmakta ve 3 m’ye kadar yükselmektedir. Xanthium strumarium, Cakile maritima, Saccharum ravennae ve Polygonum equisetiforme önemli temsilcileridir. Çizelge 3.12. İki Ayrı Transekt Üzerinde Biyotop Tipleri ve Bu Biyotop Tiplerindeki Bitkilerin Dağılımı TRANSEKT 1 Biyotop (Kodu) ve bitki türleri Deniz kıyısı Kumsal (B) Ön kumul oluşumları (DOE) Cakile maritima; Euphorbia paralias; Zygophyllum album; Xanthium strumarium; Sporobolus virginicus

TRANSEKT 2 Biyotop (Kodu) ve bitki türleri Deniz kıyısı Kumsal (B) Ön kumul oluşumları (DOE) Zygophyllum album; Juncus acutus; Xanthium strumarium; Echinops ritro; Cakile maritima; Euphorbia paralias; Plantago maritima; Thymelaea hirsuta 60


TRANSEKT 1

TRANSEKT 2 Tuzlu Kumullar (DOEo) Zygophyllum album; Cakile maritima; Xanthium strumarium; Juncus acutus, Euphorbia paralias;

Ak kumullar (Kıyıya Paralel Hareketli Kumullar) (DOW) Xanthium strumarium; Cakile maritima; Saccharum ravennae; Polygonum equisetiforme

Ak kumullar (Kıyıya Paralel Hareketli Kumullar) (DOW) Xanthium strumarium; Echinops ritro; Euphorbia paralias; Thymelaea hirsuta

Nemli ambarlar (DSO) Thymelaea hirsuta; Senecio viscosus; Saccharum ravennae; Arenaria serpyllifolia; Inula crithmoides; Anagallis foermina; Juncus acutus; Verbascum sinuatum; Melilotus spec.; Myrtus communis; Medicago minima; Plantago maritima; Sporobolus virginicus; Bromus tectorum; Bolboschoenus maritimus Sabit gri kumullar (DFG) Rubus sanctus; Myrtus communis; Saccharum ravennae; Medicago minima; Echinops ritro; Xanthium strumarium; Bromus tectorum; Senecio viscosus; Inula crithmoides; Euphorbia paralias; Pistacia lentiscus Islak ambarlar (DSW) Juncus acutus; Saccharum ravennae; Bolboschoenus maritimus; Myrtus communis

Islak ambarlar (DSW) Juncus acutus; Saccharum ravennae; Plantago maritima; Thymelaea hirsuta; Blackstonia perfoliata; Inula crithmoides; Xanthium strumarium; Senecio viscosus; Silene colorata

Maki kumulları (DFM) Erica manipuliflora; Myrtus communis; Saccharum ravennae; Osyris alba; Anagallis foermina; Senecio viscosus; Plantago maritima; Helianthemum stipulatum Maki ambarları (DSM) Juncus acutus; Plantago maritima; Senecio viscosus; Inula viscosa; Saccharum ravennae; Arenaria serpyllifolia; Bolboschoenus maritimus; Orchis coriophora; Thymelaea hirsuta; Erica manipuliflora; Myrtus communis; Rubus sanctus; Anagallis foermina; Osyris alba; Verbascum sinuatum; Helianthemum stipulatum

Nemli ambarlar (DSO) Juncus acutus; Plantago maritima; Senecio viscosus; Inula crithmoides; Euphorbia paralias; Xanthium strumarium; Limonium angustifolium

Islak ambarlar (DSW) Saccharum ravennae; Juncus acutus; Bolboschoenus maritimus; Osyris alba Maki kumulları (DFM) Rhamnus glandulifera; Osyris alba;

Hareketli kumullar (DM) Cakile maritima; Euphorbia paralias; 61


TRANSEKT 1 Senecio viscosus; Bromus tectorum; Anagallis foemina; Ononis laxiflora; Helianthemum stipulatum; Thymelaea hirsuta; Saccharum ravennae; Echium angustifolium; Vicia peregrina; Arenaria serpyllifolia; Medicago minima; Silene colorata

TRANSEKT 2 Sporobolus virginicus; Echinops ritro; Xanthium strumarium Pistacia terebinthus; Juncus acutus;

Ceyhan nehri eski yatağının su yüzeyleri ve çevresinde dar alanlarda tuzlu bataklıklar

Ak kumullardan sonra yaklaşık 90 m genişliğinde türce zengin ve yoğun bir örtüş görülen deniz düzeyinden aşağıda ambar (DSO) gelmektedir. Özellikle Saccharum ravenne, Inula crithmoides, Senecio viscosus, Juncus acutus, Bolboschoenus maritimus ve Plantago maritima bulunur. Burada Myrtus communis ve Verbascum sinuatum da bulunmakla birlikte, bu bitkiler daha çok maki ambarlarında baskındır (Çizelge 3.12). Daha ilerleyince 40 m genişlikte ve 3.50 m yükseklikte, Rubus sanctus, Bromus tectorium, Pistacia lentiscus ve Myrtus communis’le temsil edilen sabit gri kumullar gelmektedir (DFG). Bitki türlerinden de görüldüğü gibi gri kumullar ile maki kumul bitkileri birlikte bulunmaktadır. Bu bazen eskiden maki kumulları olup da bozulmuş ve bugün gri kumula dönüşmüş kumulların da bu kesimde olmasından kaynaklanabilir. Alanda bozulmayı gösteren türlerden Echinops ritro ve Xanthium strumarium dikkati çeker. Yine sabit kumullar arasında deniz düzeyinden yaklaşık 1 m aşağıda ıslak ambarlar (DSW) görülmektedir. Bu ambarda daha az türe rastlanmaktadır. Bunun nedeni olarak yüksek taban suyu düzeyi gösterilebilir. Yaklaşık 90 m genişlikteki bu ambarda Juncus acutus, Saccharum ravennae, Myrtus communis ve Bolboschoenus maritimus bulunmaktadır. Bu ambarı, maki kumulları (DFM) izlemektedir. 40 m genişlikteki bu kumulları Myrtus communis, Erica manipuliflora, Osyris alba, Senecio viscosus ve Helianthemum stipulatum temsil etmektedir. Bu kumulların ardında oldukça kuru maki ambarı (DSM) geniş bir alana yaklaşık 75 m genişlikte yayıldığı görülür. Juncus acutus, Plantago maritima, Saccharum ravennae, Orchis coriophora, O. laxiflora, Erica manipuliflora, Myrtus communis, Rubus sanctus ve Verbascum sinuatum en çok rastlanan türleridir. Buradaki birçok tür aynı zamanda maki kumullarının tipik bitkileridir. Ambarlarda dikkati çeken önemli bir bitki de saleplerdir. Buradaki Orchis laxiflora, Juncus’ların arasında neredeyse 1 m boylanmaktadır. Yine bu ambardan sonra daha nemli, ıslak ambarlar (DSW), 40 m kadar genişliktedir ve daha çok Juncus acutus ve Bolboschoenus maritimus tipiktir. Bu biyotopu epey bozulmuş maki kumulları (DFM) izlemektedir. 45 m genişliğindeki bu kumullarda aşırı kullanımlar nedeni ile (otlatma ve yakacak odun) tipik maki bitkileri azalmıştır. En sık rastlanan türler Bromus tectorum, Helianthemum stipulatum, Echium angustifolium, Medicago minima’dır. Transektin son kesimi Ceyhan Nehri eski yatağına değin gelmektedir. Bu nehir yatağı çevresinde, pek geniş olmayan alanlarda tuzlu bataklıklar bulunmaktadır. II. Transekt 740 m uzunluktadır ve I. Transekt ile karşılaştırıldığında tür ve biyotop çeşitliliği bakımından daha yoksuldur (bkz. Çizelge 3.12). Bunun nedeni Kışlaklar’a yakın oluşu ve aşırı otlatmanın yapılmasıdır. Bu transekt de bitkisiz kumsal (B) bölgesi ile başlamaktadır ve yaklaşık 50 m’dir. Bunu yaklaşık 230 m genişlikteki ön kumullar izlemektedir. Ön kumullar, ön kumul oluşumları (DOE), tuzlu kumullar (DOEo) ve ak kumullardan (DOW) oluşmaktadır. Ön kumul oluşumları yaklaşık 1.5 m yükseklikte ve 100 m genişliktedir. Ardında deniz suyunun taştığı daha çukurluk olan 70 m genişliğinde tuzlu kumullar gelmekte ve daha çok Cakile maritima, Xanthium strumarium ve Zygophyllum album bulunmaktadır. Daha sonra 60 m genişlikte epey tahrip görmüş ak kumullar gelmektedir. Bu biyotopu aşırı otlatmayı gösteren Xanthium strumarium, Echinops ritro, Euphorbia paralias ve Tymelaea hirsuta temsil etmektedir.

62


Çizelge 3.13. Bitki Türlerinin I. Transekt Boyunca Biyotoplara Göre Dağılımı Biyotop Biyotop içinde tür sayısı

DOE DOW DSO DFG DSW DFM DSM DSW DFM 5 4 15 11 4 9 16 4 14

Zygophyllum album Cakile maritima Xanthium strumarium Polygonum equisetiforme Euphorbia paralias Sporobolus virginicus Saccharum ravennae Juncus acutus Bolboschoenus maritimus Myrtus communis Thymelaea hirsuta Arenaria serpyllifolia Bromus tectorum Medicago minima Inula crithmoides Senecio viscosus Anagallis foemina Plantago maritima Verbascum sinuatum Melilotus spp. Rubus sanctus Echinops ritro Pistacia lentiscus Osyris alba Helianthemum stipulatum Erica manipuliflora Lysimachia spp. Orchis coriophora Inula viscosa Rhamnus glandulifera Ononis laxiflora Echium angustifolium Vicia peregrina Silene cf. colorata

Bu kumulların ardından yaklaşık 120 m genişlikte ıslak ambarlar (DSW) gelmektedir. Burada Juncus acutus baskındır, buna Saccharum ravennae, Blackstonia perfoliata, Inula crithmoides ve Plantago maritima katılmaktadır. Bu ambarda büyük bir alana yayılmış su yüzeyinde çok sık Juncus acutus bulunmaktadır. Bunu takiben yaklaşık 180 m genişlikte nemli ambara (DSO) gelinmekte, ancak burada aşırı tahripler nedeni ile çok yoksul bitki örtüsü bulunmaktadır (Euphorbia paralias ve Xanthium strumarium gibi). En sonda geniş (160 m) bir hareketli kumul (DM) gelmektedir. İçerdiği bitkiler ve genel nitelikleri bakımından maki kumullarının tahribi sonucu oluşan bu kumullarda Pistacia terebinthus, Sporobolus virginicus, Euphorbia paralias, Echinops ritro ve Xanthium strumarium’ a rastlanmakta, ancak çok seyrek bir örtüş vardır. Son türler daha çok aşırı otlatmayı göstermektedir. Ot katının çok az ve mevcut türlerin çoğunlukla ön kumulları temsil eden bitkiler olması tahriplerin azaldığı ve ortamın kendini yenileme aşamasında olduğunu göstermektedir. En son bölüm yine bu transektte de Ceyhan eski yatağı ile sona ermekte ve çevresinde tuzlu bataklıklar bulunmaktadır. 63


Çizelge 3.14. Bitki Türlerinin II. Transekt Boyunca Biyotoplara Göre Dağılımı Biyotop Biyotop içinde tür sayısı

DOE

DOEo 8

DOW 5

DSW 4

DS 9

DM 7

7

Zygophyllum album Cakile maritima Euphorbia paralias Xanthium strumarium Juncus acutus Echinops ritro Thymelaea hirsuta Plantago maritima Inula crithmoides Senecio viscosus Silene cf. colorata Blackstonia perfoliata Saccharum ravennae Limonium angustifolium Pistacia terebinthus Sporobolus virginicus

Bitki örtüsünün değerlendirmesi ve sonuç

Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv alanı bitki örtüsü açısından olağanüstü nitelikleri taşımaktadır. Bitkiler Delta’da çok geniş alanlarda yaygın biçimde bulunmakta ve tüm olumsuz etkilere karşın halen doğallıklarını korumaktadırlar. Ayrıca kıyıdan iç kesimlere doğru örnek bir yayılış biçimi göstermeleri çok önemlidir. Biyosfer Rezerv alanında kumsaldan başlayarak ön kumullar, sabit kumullar, ambarlar, maki kumulları, tuzlu bataklık ve çayırlıklara varan bitki örtüsü dağılımı çok ender bir özelliktir ve çok sık rastlanmaz. Türkiye’nin ve Akdeniz Havzası’nın diğer yerlerinde de kumul ve diğer biyotoplarda bitki örtüsünün iyi örneklerini görmek mümkündür. Ancak Delta’da olduğu gibi çok geniş doğal alanlarda bitkilerin birbirini izleyen dağılımı ve her süksesyon kademelerinin geniş alanlarda izlenebilmesi Çukurova Deltası’nı Akdeniz Havzası’nın ayrıcalık taşıyan bir bölgesi yapmaktadır. Delta’da 23 ana ve 52 alt biyotop tipi olmak üzere 75 biyotop tipinin bulunması, yaşam ortamları bakımından da ne denli çeşitliliğe sahip olduğunu kanıtlamaktadır.Başka kıyı bölgelerinde kurutma, yapılaşma, tarım alanı açma gibi faaliyetlerle ortadan kaldırılmış olan tuzlu bataklıklar ve çayırlıklar, Çukurova Deltası’nda halen doğal niteliklerini taşımakta ve 13.312 ha gibi çok geniş bir alanı kaplamaktadır. Biyosfer Rezerv alanında Çakan’a (2001) göre 7 familyaya ait 560 tür ve alt tür bulunmuş, bunların 21’i endemiktir. Ayrıca 5 tür çok tehlike altında, 3 tür tehlikede, 5 tür de zarar görebilir olarak nitelendirilmiştir. Bitkilerin Çukurova Deltası’nda olduğu gibi çok geniş alanlara dağılmış olması, onların tahriplerle ortadan kaldırılamamasını da sağlamaktadır. Bu durum bu kıyı bölgelerimizde ender, tehlike altında ve endemik olan bitkilerin tamamen yok olmaması garantisini de sağlamaktadır. Çünkü koruma alanlarında bile engellenemeyen birçok olayın, küçük alanda az bulunan bir populasyonu, geniş alana yayılmış populasyona göre daha çabuk ve kolay yok ettiği görülmektedir (Amler ve Ark., 1999). Bunlar yangın, tarım alanı açmaları, malzeme ocaklarının açılması, petrol kazaları sonucu kıyıların kirlenmesi gibi birçok faaliyetler olabilir. Bu tip olaylarda yetişme ortamı kaybından başka, türler de zarar görebilmektedir. Ortam çok küçük ise geniş alanların tersine bu türlerin başka alanlara geçerek çoğalma olasılığı da kaybolmuş olur. 64


Ender veya endemik tür populasyonlarının Delta’nın doğal alanlarındaki çok çeşitli yaşam ortamları içinde güvenle bulunabilme olasılığı çok fazladır ve bu, türler için güvenli bir gen bankası niteliğini de taşımaktadır. Daha önce değinildiği ve 6.1.1.1. Biyotoplar ve Biyotop Haritalamaları bölümünde de ayrıntılı olarak anlatıldığı gibi Pinus halepensis’in doğal olarak bulunduğu Çamlık çok ender bir ormandır. Korunması hem bu çok önemli ve ender ekotipin, hem de genetik kaynakların yok olmasını önleme bakımından anlamlıdır. 3.3.2. Lagünlerin Hidrobiyolojik Yapısı Çukurova Deltası Lagünlerinde fitoplanktonlar ile ilgili ilk araştırma Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi tarafından 1993–1995 yılları arasında gerçekleştirilmiştir (Sarıhan et al, 1996). Bu dönemde Tuzla Lagünü için toplam 51 tür fitoplankton (7 tür Cyanophyta, 6 tür Chlorophyta, 9 tür Dinophyta ve 29 tür Bacillariophyta) tanımlanmıştır. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Projesi kapsamında Mingazova (2002) ve Mingazova (2004) Tuzla, Akyatan ve Yumurtalık Lagünlerinin hidrobiyolojik yapısını incelemiştir. Bu araştırmanın sonuçları aşağıda derlenerek özetlenmiştir. •

Akyatan Lagünü Akyatan Lagünü 2002 yılında baharda Mart-Nisan, sonbaharda ise Ekim-Kasım dönemlerinde incelenmiştir. Çalışma istasyonlarının özellikleri Çizelge 3.15‘de verilmiştir. Çizelge 3.15. Akyatan Lagünü 2002 Yılı Çalışma İstasyonları Özellikleri İstasyon

Derinlik

No

(Metre)

Lagün Yönü

GPS

Ekolojik

Koordinatları

Zon

Alan

1

0,6

Kuzey-doğu

750- 0709605 /4050666

Litoral

Tarımsal alanlara yakın

2

0,4

Kuzey

747- 0707903 /4050213

Kanal

Balıkçı barınağı ve kanala yakın

3

0,8

Kuzey-doğu

748- 0707892 /4051409

Pelagial

Merkeze yakın

4

0,6

Kuzey

747- 0707726 /4050197

Kanal

Kanal çıkışına yakın

5

0,5

Batı

746- 0701545 /4055266

Litoral

Tarımsal alanlara yakın(lagünün kirlenmiş kesimi)

6

0,5

Doğu

751- 0708210 /4052201

Pelagial

Merkeze yakın

7

0,5

Güney

Litoral

Geniş çamur düzlüklerine ve drenaj kanalın yakın

-

Akyatan Lagünündeki Fitoplanktonlar ve Su Kalitesinin Belirlenmesi Planktonlar su ekosistemlerinde besin zincirinin ilk halkasını oluştururlar ve su kalitesi ile besin döngüsündeki değişime karşı oldukça duyarlıdırlar. Bu nedenle indikatör olarak kullanılırlar. Akyatan Lagününde su kalitesinin değerlendirilmesinde 20 ayrı tür belirlenmiştir. Bütün olarak 6 ayrı istasyonundaki su kalitesi değerlendirmesi ve ekolojik-sağlık sınıflandırmasında Akyatan Lagününün “temiz su” olarak sınıflandırması mümkündür. 2002 ilkbahar döneminde yapılan çalışma ile belirlenen tatlı ve acı su türlerinin tür kompozisyonlarının varlığı hem Akyatan hem de Tuzla Lagünleri için karakteristiktir. Akyatan Lagünü için tanımlanan fitoplanktonların özellikleri Çizelge 3.16 ’da verilmiştir. Burada hücre yoğunluğu bin/litre; biyomas özelliği ise mg/litre olarak açıklanmıştır. Lagün 2 tür Cyanophyta, 4 – Chlorophyta, 1 – Dinophyta, 8 – Bacillariophyta, 4 - Euglenophyta ve1 tür Chrysophyta sınıfından olmak üzere toplam 20 türdür. Hücre yoğunluğu 5. istasyon için 24276 bin/litre; biyomsa değeri ise 20,411 mg/litre olarak belirlenmiştir.

65


Çizelge 3.16. Akyatan Lagünü Fitoplanktonlarının Özellikleri (hücre yoğunluğu, bin/litre; biyomas, mg/litre) Tür Kompozisyonu

Cyanophyta Gomphoshaeria lacustris Microcystis pulverea Toplam Dinophyta Peridinium sp. Toplam Chrysophyta Ochromonas charkowiensis Matv. Toplam Euglenophyta Astasia sp. Menoidium sp. Trachelomonas intermedia Trachelomonas sp. Toplam Bacillariophyta Cyclotella stelligera Diploneis oculata Navicula exigua Navicula sp. Synedra ulna Stephanodiscus hantzschii specium Nitschia acicularis Toplam Chlorophyta Chlorella sp. Monoraphidium minutum Oocystis lacustris Shroederia setigera Toplam Özet Index Shannon Trophic index Tür Sayısı

11.04.2002 İst. 6 31.04.2002 İst. 5 3.04.2002 İst. 4 Hücre yoğun. Biyomas Hücre Biyomas Hücre Biyomas yoğun yoğun

60 60

0,054 0,054

24 24

0,025 0,025

24

0,098

48 24 96

0,035 0,116 0,248

60 60

0,011 0,009

24

0,003

170

0,004

170

0,004

34 34 34 102

0,048 0,449 0,077 0,574

34

0,021

34

0,124

34 23800

0,051 19,040

60 204

0,027 0,051

34 23936

0,022 19,257

152 60

0,010 0,000

34

0,002

34 68 24276 0,5 75,29 11

0,574 0,576 20,411

212 536 2,73 33,8 11

0,010 0,334

4841,6 4842

0,006 0,006

217,6 54,4 54,4 108,8 108,8 544

0,090 0,086 0,022 0,812 0,069 1,078

163,2

0,032

136

0,130

299,2 5684,8 1,79 47,08 8

0,161 1,245

Akyatan Lagünü 6. istasyonda yüzey su kalitesi “temiz su”, 5. istasyonda “kirlenmiş su” 4. istasyonda “memnun edici temiz” niteliğinde belirlenmiştir. Shannon biyolojik çeşitlilik indexine göre ve fitoplanktonların biyomas değerlerine göre 6. ve 4. istasyon “kirli”, 5. istasyon “daha kirli” olarak tanımlanmıştır. Besin maddesi içeriğine göre ise oligotrophic’den eutrophic sınıfa değişiklik gösterdiği söylenebilir. Su kalitesi açısından Akyatan Lagününün Tuzla’dan ayrıldığı rahatlıkla söylenebilir. Özellikle Akdeniz’e boşalan bölümde 6. istasyon en temiz nokta olup fitoplanton değerlendirmeleri hem tatlısu hem de acısu özelliğini göstermektedir. Akyatan Lagünü Zooplanktonları Zooplanktonlar su ekosistemlerinin en temel parçalarıdır. Bunlar su ortamının kendini temizleme sürecinin ve organik olayların geçişinde etkin rol alırlar ve su kalitesi hakkında bilgi verirler. Çalışma döneminde Tuzla Lagünün zooplankton çeşitliliği Akyatan Lagününden daha fazla bulunmuştur. Buda havzada küçük alanların daha iyi hidrolojik koşullara sahip olduğunu 66


göstermektedir. Tuzla Lagünü daha iyi hidrolojik koşullara, daha az kirliliğe ve yüksek üretkenliğe sahipken Akyatan Lagünü daha düşük özellikler sergilemektedir. Akyatan Lagünü zooplanktonları hücre yoğunlukları (birey sayıları-birey/m3) 75 ile 386 birey/m3, ortalama biyoması (mg/ m3) ise 0,002 ile 0,046 mg/m3 arasında değişmektedir (Çizelge 3.17). Çizelge 3.17. Akyatan Lagünü Zooplanktonları Hücre Yoğunlukları (birey/m3) ve Biyomas (mg/ m ) Özellikleri (Bahar dönemi, 2002) 3

TDa Gruplar

3.04.

3.04.

3.04.

11.04.

11.4.

İst.3

İst.4

İst.5

İst.1

İst.6 Hücre y Biyoyoğ. mas

Hücre Biyo- Hücre y Biyoyoğ. mas yoğ. mas

Hücre yoğ.

Biyomas

Hücre y Biyoyoğ. mas

Protozoa

-

-

-

-

-

-

0,022

0,0002 0,020

Rotatoria

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

Crustacea: - Cladocera

-

- Calanoida

0,148 0,003 0,072

0,001

-

-

-

-

- Cyclopoida

0,074 0,004 0,156

0,001

-

-

-

-

- Harpacticoida

0,074 0,002 0,130

0,001

0,072

0,001

0,044

0,001

- Cirripedia

-

-

-

-

-

-

- Ostracoda

0,074 0,002 0,026

0,001

0,036

0,001

-

-

- Amphypoda

0,001 0,033 0,001

0,033

0,001

0,033

-

-

Gastropoda

0,020 0,002 -

-

-

-

0,009

0,001

Polychaeta

-

-

0,001

0,002

0,001

0,001

-

-

Nematoda

-

-

-

-

-

-

0,038

0,110

0,035

t

-

-

-

0,391 0,046 0,386

0,00003

0,020

0,004

0,060

0,002

0,020

0,003

-

-

0,075

0,0022 0,120

0,005

Akyatan Lagünü Macrozzobenthosları Zoobenthoslar diğer biyolojik canlılar gibi su ekosistemlerinin temel faktörlerinden biridir ve su ortamlarının temizlenmesinde organik malzemeleri transfer etmeleri ile önem kazanmaktadırlar. Bu çalışmada lagünlerdeki su kalitesinin göstergesi olarak zoobenthoslar araştırılmış ve Akyatan Lagünü için bahar sezonunda sadece 14 tür belirlenmiştir (Polychaeta – 1 tür, Crustacea – 5, Insecta – 1, Gastropoda – 2 ve Bivalvia – 4 tür). Akyatan Lagünü macrozoobenthoslarına ait sayısal değerler Çizelge 3.18 ’de verilmiştir. Buradaki macrozoobenthoslar zoobenthoslar ile benzer özellikler göstermektedir. Akyatan Lagünü için zoobenthosların oranı 21 ile 487 bire./m2, biyomas değeri 0,8 ile 47,9 g/m2 (ortalama değerler - 571 birey./m2 ve17,86 g/m2). Toplam ölçülerde ise Akyatan’daki çeşitlilik Tuzla’dan daha düşüktür. Çizelge 3.18. Akyatan Lagünü Macrozoobenthoslarının özellikleri (Tür sayısı-birey/m2) (Biyomas-g/m2) Gruplar

İst.1

İst.2

Hücre Biyo- Hücre BiyoYoğ. mas Yoğ. mas

İst.3

İst.4

İst.5

İst.6

Hücre Biyo- Hücre Biyo- Hücre Biyo- Hücre Yoğ. mas Yoğ. mas Yoğ. mas Yoğ.

67

Biyomas


Polychaeta

12

0,23

Crustacea

87

-

-

10

0,03

-

-

50

1,15

1,48 1825 33,59

57

0,02

100

1,85

-

-

88

52,91

-

-

-

-

-

-

-

125

0,75

-

-

7

0,03

112

3.10

-

-

45

1,00

10

0,03

80

2.50

Bivalvia

487

14,8

21

0,78

-

-

140

1,82

420

47,09

Tür sayısı

9 (3)

7 (3)

2 (1)

5

4

5

Wudiviss index (1-10)

4

4

3

4

3

4

Insecta (Chironomidae)

-

Gastropoda

12

0,04

Note: Tür sayısı – ( tanatocenosis)

Tuzla Lagünü Toplam 2800 hektarlık alanı olan Tuzla lagününün sürekli su yüzeyi 800 hektardır. Acı ve tatlı su özelliğinde olan lagünün su yüzeyi kış yağmurları ile yükselmekte ve güney ucundaki kumulları ile Akdeniz ile birleşmektedir. Tuzla lagününde 2002 yılında (Mart-Nisan ve Ekim-Kasım) yapılan incelemelerde elde edilen verile Çizelge 3.19 ’da verilmiştir. Tuzla Lagünü ilkbaharda düşük su geçirgenliği (0,3–05 metre) ve açık gri su rengi ile (Mayısta açık griye kadar çıkmaktadır) karakterize edilmektedir. Su sıcaklığı Mayıs sonuna kadar 16,0–18,5 0C Nisan başında 22,0 0C Mayıs başında ise 24 0C olmaktadır. Çizelge 3.19. Tuzla Lagünü 2002 Yılı İlkbahar ve Sonbahar Dönemleri Çalışma Alanları (istasyonları) Özellikleri İstasyon No 1 2 3 4

Derinlik, m 1,5 0,5 0,3 0,5

Lagün Yönü

GPS-Koordinatları

Ekolojik Zon

Tanımı

Merkez Güney-Batı Kuzey-Doğu Kuzey-Doğu

741-068-2759 /4064409 742-0680688 /4065261 744-0655848 /4061636 745-0685854 /4061620

Pelagial Litoral Litoral Litoral

5

0,3

Kuzey-Doğu

-

Litoral

6

0,5

Kuzey-Merkez

743-0682786 /4063182

Pelagial

Merkezde Kumullara yakın Baraja yakın Lagünün ayrı bir kısmında baraja yakın Kumullara yakın tarım alanları Near the dunes Eski kanala yakın

7

1,0

Kuzey-Merkez

-

Pelagial

8

1,0

Kuzey

-

Canal

Kullanılan kanal yakınındaki balıkçı barınağı Denizle bağlantılı mevcut kanal

Tuzla Lagünü alg florası fitoplankton tür kompozisyonları 2002 yılı ilkbahar döneminde araştırılmış ve 14 tür belirlenmiştir; 1 tür Cyanophyta, 3 – Chlorophyta, 2 – Dinophyta, 6 – Bacillariophyta, 1 - Euglenophyta ve 1 tür Cryptophyta . En yüksek hücre yoğunluğu 4. istasyon için bulunmuştur (litrede 7726,6 hücre). En yüksek biyomas değeri ise litrede 4,568 mg ile 6. istasyon için bulunmuştur. En düşük hücre yoğunluğu ise yine litrede 507,5 bin hücre ile 6. istasyon, biyomas yoğunluğu ise 1. istasyon için (litrede 2,404 mg) için bulunmuştur. Tuzla Lagünü için su kalitesi için ekolojik-sağlık/temizlik sınıflamasına göre tüm istasyonlardaki yüzeysel su kalitesi “memnun edici temizlikte” sular sınıfında beta-oligosaprobilic zon (besin maddesince fakir) olarak tanımlanabilir. Shannon idex biyolojik çeşitlilik indexinde (fitoplanktonların biyoması) ise Tuzla Lagünü 1. ve 6. istasyonlarda kirli ve 4 sınıfın söz konusu olduğu alanlarda ise kirli (daha kirli) olarak tanımlanabilir. Besin maddesi açısından durumun tanımlanmasında lagünü mezotrophic sınıftan eutrophic sınıfa değiştirmek mümkündür (Çizelge 3.20 ). 68


Çizelge 3.20. Tuzla Lagünü Fitoplanktonlarının Hücre Yoğunlukları (1000/litre) ve Biyomas Değerleri (mg/litre) Tür Kompozisyonu

28.03.2002

28.03.2002

8.04.2002

İst. 1

İst. 4

İst. 6

Hücre yoğunluğu

Biyomas

Hücre yoğunluğu

Biyomas

1984

0,002

2440

0,003

1984

0,002

2440

0,003

20,3

0,073

20,3

0,073

Hücre Biyomas Yoğunluğu

Cyanophyta Microcystis pulverea Toplam Cryptophyta Cryptomonas anomala Toplam Dinophyta Goniaulax sp.

182,8

0,108

Peridinium sp.

45,7

1,842

40,67

1,639

209,5

4,230

228,5

1,950

40,67

1,639

210

4,230

32

0,130

32

0,130 40,67 40,67

0,031 0,047

28

0,022

93

0,038

28

0,018

Toplam Euglenophyta Menoidium tortuosum Toplam Bacillariophyta Cyclotella meneginiana Gomphonema sp. Navicula sp.

45,7

Pinnularia sp.

0,069

Synedra ulna Stephanodiscus hantzschii Toplam

45,7

0,069

5124

1,674

56

0,018

5205,3

1,752

205

0,096

20,3

0,004 93

0,242

Chlorophyta Chlorella sp. Pteromonas angulosa

182,8

0,253

Shroederia setigera Toplam

182,8

0,253

20,3

0,004

93

0,242

Özet

2473

2,404

7726,6

3,470

507,5

4,568

Shannon İndexi

1,22

1,3

0,48

Besin Değeri İndexi

53,72

57,42

60,19

Tür Sayısı

6

7

6

Tuzla Lagünü Zooplanktonları 1993-1995 yılları arasında Tuzla lagünü için toplam 36 tür belirlenirken bunlardan 14 tür Protozoa, 12 - Rotatoria, 1 - Polychaeta, 7 - Crustacea ve 2 tür Mollusca gurubundandır. 2002 69


yılı ilkbahar mevsiminde yapılan analizler sonucunda ise Akyatan ve Tuzla Lagünleri için farklı gruplardan oluşan toplam 37 tür belirlenmiştir. Maksimum tür sayısının 34 tür ile Tuzla Lagünü için belirlenmiş olması (Protozoa - 2, Rotatoria -6, Crustacea-20 tür ve diğer gruplar 6 tür) tür çeşitliliğini göstermektedir (Çizelge 3.21 ). Tuzla ve Akyatan Lagünlerinin bir bütün olarak zooplankton çeşitliliği (Çizelge 3.22 )1993–2002 yılları için 10 sınıf ve 40 familyadan oluşan toplam 65 tür (Protozoa - 17 tür, Rotatoria - 18, Crustacea - 30, Nematoda - 1, Polychaeta - 1, Insecta - 1, Arachnida - 1 ve Mollusca – 4 tür) olarak verilmiştir. Bunlardan 63 tür Tuzla için ve daha az sayıdaki 46 tür ise Akyatan Lagünü için belirlenmiştir. Çizelge 3.21. . Tuzla ve Akyatan Lagünlerinde Belirlenen Türlerin Sıklıkları №

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18

19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37

Türler Protozoa Acanthocystis sp. Acanthostomella norvengica Codonella sp. Coxiella sp. Globorotalia truncatuloides Eutintinnus lusus Epiplocylis undella Favella azorica Favella sp. F. serrata Tintinopsis beriodea T. cylindrica Tintinopsis sp. Ptychocylis sp. Paramecium sp. Vorticella sp. Globigerina sp. Toplam: 17 Nematoda Nematoda, genus sp. Toplam: 1 (?) Rotatoria Aplanchna ptiodonta Brachionus plicatilis B. bidentata Brachionus sp. Colurella sp Cephalodella sp. Eosphora ehrenbergi Encentrum marinum (?) Filinia longiseta Keratella cochlearis Keratella sp. Lecane sp. Lepadella sp. Notholca sp. Proales sp. Synchaeta sp. Testudinella sp. Thricocerca sp. Toplam: 18 Polychaeta Polychaeta, larva Toplam: 1 (?) Crustacea:

Tuzla lagünü 1993-1995 yılları

2002 yılı

Akyatan lagünü 1993-1995 yılları

+ + + +

+ + +

+

++

2002 yılı

+ +++ ++ ++

++ + ++

+++ ++ ++ + + + ++ 14

1 (?)x

++ 9

1 (?)x

0

+ 1 (?)

0

+ 1(?)

+

++ +

+ + +

++ + +

+

+ ++ +

+ + +

+ + + + ++ ++ +

+ +

+

12

6

+ 1 (?)

+

1 (?)

70

++ ++ + + 10

1

+ 1 (?)

+ 1 (?)


38

Türler

Tuzla lagünü 1993-1995 yılları

Cladocera Bosmina longirostris

2002 yılı

Akyatan lagünü 1993-1995 yılları

2002 yılı

0

0

+

Toplam: 1

0

1

Calanoida 39 Acartia clausi 40 Acartia sp. + 41 Calanus sp. ++ 42 Canclacia sp. 43 Centropages (?) sp + 44 Nannocalanus minor (?) ++ 45 Paracalanus parvus (?) ++ 46 Paracalanus sp 47 Sinodiaptomus (?) sp + 48 Sinodiaptomus (?) sp + 49 Temora longicornis + Toplam: 11 3 5 Cyclopoida 50 Cyclops sp. + ++ 51 Cyclopidae, sp. + 52 Oithona nana ++ 53 Oncacea (?) sp. + 54 Oithona (?) sp. + Toplam: 5 2 4 Harpacticoida 55 Atteuella crassa + 56 Canuella perplexa ++ 57 Cletotidae, sp + 58 Clytemnestra nostrata + 59 Euterpina acutifrons ++ 60 Halycycops sp. ++ 61 Harpacticus sp. + 62 Mesochra rapiens 63 Mesochra sp. + 64 Parapontella sp. + Toplam: 10 2 7 - Copepoda, nauplii ++ +++ Ostracoda 65 Ostracoda sp. Toplam: 1 (?) 0 0 Cirripedia 66 Semibalanus balanoides, nauplii ++ 67 Balanus sp., larva + Toplam: 2 0 2 Amphipoda 68 Gammarus sp. + Toplam: 1 0 1 Jnsecta 69 Chironomidae, sp. Toplam: 1 0 0 Arachnida 70 Halacaridae, sp. + Toplam 1 0 1 Mollusca 71 Bittium neticulatum, larva 72 Nassarius incrassatus (?), larva + 73 Pelecypoda, larva ++ 74 Gastropoda, larva +++ Toplam: 4 2 1 x Özet: 74 36 31 Not: “+” – sınırlı yayılışı olan türler; “++” – yaygın olarak görülen; “+++” – Protozoa türleri özellikle tanımlanmamıştır

71

+ + + + + + + 4

3

++

++ ++

+ 2

2

++ + + +

++ ++ +

2 +++

5 ++

0

+ 1 (?)

0

0

0

+ 1

0

+ 1

0

0 +

+++ +++ 2 30 baskın türler.

x

1 18 x – 2002 yılı için


Çizelge 3.22. Zooplanktonların Biyolojik Çeşitliliği ve Taksonomik Kompozisyonları Taksonlar Protozoa Rotatoria Crustacea: - Cladocera - Calanoida - Cyclopoida

Tuzla lagünü 1993-2002 yılları 15 16 26 1 8 5

Akyatan lagünü 2002 (bahar) 2x 6 20 1 5 4

- Harpacticoida 9 7 - Ostracoda 0 0 - Cirripedia 2 2 - Amphipoda 1 1 Diğer gruplar 6 6 Toplam 63 34 Not: x - Burada Protozoa özellikle tanımlanmamıştır

1993-2002 yılları 10 11 19 0 7 4

2002 (bahar) 1x 1 15 0 3 4

6 1 0 1 6 46

6 1 0 1 4 21

Tuzla Lagünü zooplanktonlarının sayısal değerleri hücre yoğunluğu (birey/m3) ve biyomas (mg/ m3) özellikleri olarak Çizelge 3.23 ’de verilmiştir. Tuzla Lagünündeki ortalama zooplankton hücre yoğunluğu 666 ile 4675 birey/ m3 arasında, ortalama biyomas ise 0,009 ile 1,824 mg/ m3 arasında değişmektedir (Çizelge 3.24). Zoplanktonik organizmaların büyük bir bölümü baraja yakın 3. ve 4. istasyonlarda bulunmuştur. Çizelge 3.23. Tuzla Lagünü Zooplanktonları Sayısal Değerleri №

Grouplar Sınıf. Crustacea: Calanoida Paracalanus parvus (?) Cyclopoida Cyclops sp. - Copepodita - Nauplii Harpacticoida Euterpina acutifrons Cletoridae sp. Clytemnestra rostrata Amphipoda Gammarus sp. Cirripedia

1 2

3 4 5

7

Semicalanus balanoides (naupl.) Clas. Gastropoda Nassarius incrassatus (larva) (?) Özeti: Shannon indexi: Maksimum H: Simpson indexi: Tür sayısı:

Hücre yoğunluğu 3 birey/м

Вiyomas 3 mg/м

66,0

0,5

66,0 132,0 132,0

2,1 0,8 0,6

198,0 66,0 66,0

2,0 0,9 0,7

10,0

330,0

66,0

0,1

66,0 868,0 3,23 3,46 0,88

2,6 340,3

7

Çizelge 3.24. Tuzla Lagünü Farklı Zooplantonik Organizmaların Hücre Yoğunlukları (1000 birey/m3) ve Biyomas (mg/m3) Değerleri (İlkbahar dönemi2002) Tarihler Grouplar

28.3.2002

28.3.2002

4.4.2002

28.3.2002

4.4.2002

4.4.2002

İst.1,pel. İst.2,lit. İst.3,lit. İst.4,lit. İst.5,lit. İ st.6,lit. Hücre Hücre Hücre Hücre Hücre Hücre yoğun. Biyomas yoğun. Biyom yoğun. Biyom yoğun. Biyom yoğun. Biyomas yoğun. Biyomas

72


as

as

as

Protozoa

0,096

0,00001

0,074 0,00003 -

-

Rotatoria

0,096

0,0006

-Cladocera

0,096

0,002

-Calanoida

0,576

0,008

0,480 0,004 0,500

0,007 1,100 0,024

0,066

0,005

-Cyclopoida -Harpacticoida

0,768

0,004

2,880 0,008 0,600

0,004 1,925 0,014 0,222 0,005

0,330

0,004

0,096

0,001

0,480 0,005 0,300

0,005 0,550 0,008 0,296 0,002

0,330

0,004

-Cirripedia

0,096

0,0002 0,480 0,001 0,100

0,0001 1,100 0,002

0,066

0,001

0,010

0,330

0,066

0,003

0,868

0,347

Сrustacea:

-Ostracoda

0,300

0,008

-Amphypoda

0,100

1,800

Gastropoda Polychaeta

0,240 0,010

Nematoda Toplam:

0,074 0,002 1,824

0,0158

4,560 0,028 1,900

1,824 4,675 0,048 0,666 0,009

Lagünlerdeki zooplanktonların hem yoğunluk (sayı) hem de tür zenginliği açısından değerlendirilmesi çalışılan dönemlerde Tuzla Lagünündeki tür çeşitliliğinin Akyatan Lagününden 8–10 kat daha yüksek olduğunu göstermiştir. Buda havzadaki küçük yüzeyli lagünlerin daha iyi durumda olduğunu göstermektedir. Tuzla Lagünü daha düşük kirliliğin ve tüksek besin değeri olan lagün ortamı özelliğindedir. Yine Tuzla Lagünündeki zooplanktonik organizma sayısı ve ortalama biyomas açısından da Akyatan Lagününden daha yüksektir. Tuzla Lagünü en iyi hidrobiyolojik koşulda, az kirlilikte ve yüksek üretkenlikte tanımlanabilir. Tuzla için belirlenen yüksek Shannon indexi (H = 2,5-3,0) lagünde düşük bir kirliliğin olduğunu göstermektedir. Tuzla Lagünü Macrozzobenthosları Su ekosistemlerinde ve lagünlerde su kalite göstergelerinden biri olan zoobenthoslar için yapılan araştırmada Tuzla Lagünü için toplam 23 tür (Polychaeta – 1 tür, Crustacea – 11, Insecta – 2, Gastropoda – 5 ve Bivalvia – 4 tür) belirlenmiştir. Lagüne ait macrozoobenthos özellikleri Çizelge 3.25 ’de verilmiştir. Burada birey./m2 yoğunluğu/tür sayısını g/m2 biyomas özelliğini vermektedir. Lagündeki tür sayısı 418 ile 11326 birey/m2; biyomas değeri ise 11,9 ile 163,0 g/m2 arasında (ortalama değerler - 4348 birey/m2 ve 52,6 g/m2) değişmektedir. Çizelge 3.25. Tuzla Lagünü Macrozoobenthosların özellikleri (Tür sayısı-birey/m2) (Biyomas-g/m2) Gruplar Crustacea Insecta (Chironomidae) Gastropoda Bivalvia Toplam Tür sayısı Wudiviss index (1-10)

İstasyon 2 Hücre y Biyoyoğ. mas 250 5,25 88 0,37

İstasyon 3 Hücre y Biyoyoğ. mas 88 1,74 1425 14,25

İstasyon 4 Hücre y Biyoyoğ. mas 25 0,01 3613 14,45

İstasyon 5 Hücre Biyoyoğ. mas 7850 109,25 -

İstasyon 6 Hücre y Biyoyoğ. mas 50 1,05 100 0,80

30 50 418 7 (1) 4

27 88 1628 5 4

400 7288 11326 7 4

-

-

69 7919 3 4

53,75 163,00

300 450 6 (1) 4

0,10 6,40 12,12

0,10 1,93 18,02

73

15,00 28,31 57,77

10,00 11,85


Not: Tür sayısı – ( tanatocenosis)

2002 yılında tür sayısı, ortalama zoobenthik organizma sayısı/yoğunluğu ve biyomas özellikleri Tuzla Lagününde Akyatan Lagününe göre daha yüksek çıkmıştır. Buda Tuzla Lagünü hidrolojik özelliklerinin daha iyi, kirliliğin daha az ve besin maddesi üretkenliğinin daha yüksek olduğunu göstermektedir. Yumurtalık Lagünü Yumurtalık Lagünündeki Zooplankton yapısı ise 2002 sonbaharında ilk kez iki istasyonda çalışılmıştır. Burada Calanoida sınıfının % 37’lık baskınlığı dikkat çekmektedir. Diğerleri ise Cyclopoida % 27, Harpacticoida % 18 sınıfı olarak belirlenmiştir (Şekil 3.40).

Yumurtalık Lagünü

Ostracoda 9%

Calanoida 37%

Cirripedia 9%

Cyclopoida 27%

Harpacticoida 18%

Şekil 3.40. Yumurtalık Lagünü Zooplanktonlarının taksonomik çeşitliliği

74


3.3.3. Yaban Yaşamı ‘Fauna’ Çukurova Deltası içerdiği habitatlar ve tür çeşitliliği farklı bölgelerinde benzerlik göstermektedir. Habitatlar genel olarak; kara habitatları, su habitatları ve su kıyısı habitatları olmak üzere 3 ana gruba ayrılmaktadır (Heinzel ve Ark.,1987; Ortaçeşme,1996’dan). Biyosfer Rezervi sınırları içinde yer alan Ağyatan, Akyatan ve Yumurtalık Lagünleri ile yakın çevreleri bu habitatların tamamına yakın bir bölümü içermektedir. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’ndeki ana habitatlar ve içerdikleri alt gruplar aşağıda verilmiştir: • Kara habitatları: Tarım alanları, kumullar, ambarlar, tuzlu bataklıklar ve çayırlıklar, ağaçlandırma alanları ve yerleşimleri içerir; • Su habitatları: Sulak alanlar, eski nehir yatakları, lagünler, kalıcı ve geçici göller ve denizi içerir; • Su kıyısı habitatları: Nehir, drenaj ve sulama kanalları ile bunların kıyılarını içerir. Belirtilen habitatlar birçok canlıya yaşama ve üreme ortamı sağlamaları ile büyük önem taşımaktadırlar. Ekolojik olarak birbirlerinden farklılık göstermelerine rağmen, işlevsel olarak birbirleriyle ilişkilidirler ve bu nedenle bütüncül bir yaklaşım içinde düşünülmelidirler. 3.3.3.1. Böcekler Çukurova Deltası böcekler bakımından zengin özelliklere sahiptir. Delta’nın böcekler konusu ile ilgili araştırması Proje kapsamında Şekeroğlu ve Ark. (2001) ve Şekeroğlu ve Aydın. (2002) tarafından gerçekleştirilmiştir. Böcekler ile ilgili aşağıda verilen değerlendirme bu çalışma sonuçlarını kapsamaktadır. Delta’da yürütülen alan çalışmaları sonucunda 4 takım ve 9 familyaya ait 29 böcek türü saptanmıştır. Ayrıca alan çalışmaları sonucunda bu türlerin habitat özellikleri tanımlanmıştır. Çizelge 3.26’da Delta’da saptanan böcek türleri ve familyaları verilmiştir. Çizelgede verilen Aeshinidae familyasına ait türlerin drenaj kanaları ve yakın çevresinde; Danaidae ve Platycnemidae familyası türlerinin Ceyhan Nehri yakınlarında; Lestidae ve Scarabaeidae türlerinin Kaldırım kışlakları ve Yumurtalık kumul sistemlerinde; Libellulidae familyası türlerinin Akyatan Lagünü yakınlarında ve Kapı köyü yakınındaki geçici su yüzeylerinde; Libellulidae türlerinin Yumurtalık yakınlarında; Schizodactylidae türlerinin Akyatan’da ve Tenebrionidae türlerinin Karataş yakınlarında kayalıklarda yaşadıkları gözlenmiştir. Habitat özelliklerine göre böceklerin dağılımları Şekil 3.41 ve 3.42’de verilmiştir. Çizelge 3.26. Böcek Listesi (Şekeroğlu ve Ark., 2001’den derlenmiştir) Familya

Tür

Aeshinidae

Anax porthenope

Danaidae

Danaus chrysippus

Lestidae

Lestis virens Lestis barbarosa

Libellulidae

Orthetrum sabina Trithemis anulata Diplacodes lefebvuei Crocothemis erythrae Brackythemis fuscopalliata Orthetrum chrysostigma Orthetrum tenulatum Crocothemis servilia Sympetrum faicolombai Trithemis arteriosa

75


Familya

Tür Selysiothemis nigra

Papillionidae

Papilio machaon

Platycnemidae

Platycnemis dealbata

Scarabaeidae

Scarabaeus sacer Onitis alexsis septentrionalis Pentodon idiota Cylindera trisignata Littoralis afrodisia Lophyridia concolor Lophyridia littoralis Megacephala euphratica Myriochile melancolica

Schizodactylidae

Schizodactylus inexpectatus

Tenebrionidae

Erodius orientalis ssp. oblongus Zophosis dilatata

Böceklerin habitat özelliklerini dikkate alarak değerlendirdiğimizde, Coleoptera takımına ait Kaplan Böcekleri (Cicindelidae-Kum Böcekleri), örn. Megacephala e. Euphratica’nın tuzcul habitatlardan tuzlu bataklık ve çayırlıkları tercih ederken; Lophyridia aphrodisia ssp. Aphrodisia’nın Karataş yakınlarında kıyı kayalıklarında, turizm etkisi altında olan alanları; Lophyridia littoralis ssp. Winkleri’in nehir yatakları, kumlu lagün kıyıları ve sahilleri; Lophyridia concolor’ın genellikle deniz kenarları, sahil boyu ve bazı lagün kıyılarını; Myriochile (Myriochile) m. Melancholica’nın sulanan tarım alanlarını; Cylindera (Eugrapha) trisignata’nın deniz kıyısı. nehir ağızlarını ve acı sulu lagünleri tercih ettikleri saptanmıştır. Habitatların yöre halkının olumsuz etkileri ile ortadan kalkmaları ile tür sayılarında azalma görülmektedir. Biyosfer Rezervi Alanında geniş yayılım gösteren kıyı kumulları Esmer Böcekler (Tenebrionidae) ‘den Erdodus orientalis ssp. oblongus ve Zophosis dilatata’nın yaşam habitatlarıdır. Ayrıca Dışkı Böcekleri (Scarabaeidae) familyası türlerinden Onitis alexsis septentrionais, Pentodon idiota, Scarabaeus sacer ise otlatmanın yoğun olduğu alanlar ile özellikle kumul alanları yakınlarındaki topladıkları malzemeyi kolay gömebildikleri için yaşam ortamı olarak tercih ederler. Benzer biçimde Orthoptera: Kum Cırcırböcekleri’nden (Schizodactylidae) Schizodactylus inexpectatus kumullar ve kumlu düzlükleri tercih etmektedir. Lepidoptera: Kelebekler’den (Lepidoptera) Papilio machaon kültür alanları ve doğal alanlar arasındaki geçiş bölgelerini; Danaus chrysippus kumullar üzerinde yayılış gösteren Sütleğengiller familyasına ait bitkileri tercih ederler.Odonata takımından Yusufçuklar ve Kız Böcekleri (Libellulidae, Platyceminidae, Lestidae, Aeshnidae) familyalarına ait böcekler sucul yaşam ortamlarını tercih ettikleri için Biyosfer Rezervi alanında en zengin böcek grubudur. Tatlı su yüzeyleri ile ikincil sulama ve drenaj kanalları en önemli yaşam alanlarındandır. Şekil 3.43’de farklı habitatlardan toplanan böcek sınıfları ve familya sayıları görülmektedir. Kumsal ve kumul habitatları en az sayıyı barındırmaktadır. Tür zenginliği bitki örtüsü yoğunluğuna ve bitki türleri sayısına paralel olarak artış göstermektedir. Işık uzaklarının uzak mesafelerden böcekleri çekmesine rağmen yine de türlerin zenginliği açısından iyi bir belirti oluşturmaktadır. Toplam böcek sınıfı ve familya sayısı, kumul alanlarında oldukça az sayıdadır. Ancak bitki örtüsünün artmasıyla birlikte artış gösteren bir yapıda olması gibi benzer eğilim gösteren farklı yöntemlerle yapılmıştır. Bu çalışma biyoçeşitlilik hakkında yararlı bilgiler edinilebilecek ve koruma için merkez oluşturabilecek türler üzerinde yoğunlaştırılmıştır. Pearson ve Cassola’a (1992)’ göre hiçbir tek tür veya taksonun başka bir tür veya taksonun göstergesi olması beklenemez. Yine de bir taksonun gösterge olarak yararlılığını en yüksek düzeye çıkaran bazı lojistik ve biyolojik ölçütler vardır (Noss, 1990). 76




MAKİ

SEYREK BİT Kİ ÖRT ÜSÜNE SAHİP KUMULLAR

KUMUL

ağzı

dalyan

2

6

12 5

10

3 5

1 1

6

3

3

8

3 Yumurtalık

3

Harbiş

45 40 35 30 25 20 15 10 5 0

Bahçe

Kapı

girişi

7

5

1 kamp

Tuzla

Akyatan

2

Ağyatan kenarı

14 6

4 4

Karataş

8 1

4

PLAJ

19 12

7

2

Halep Çamlık

Kaldırım

kenarı

Akyatan

Tuzla

10

5

AĞAÇLANDIRMA ALANI 45 40 35 30 25 20 15 10 5 0

10

Ceyhan

5

2

45 40 35 30 25 20 15 10 5 0

Kaldırım

13 5

6

TUZLU BATAKLIKLAR

Tuzla dalyan kuzeyi

45 40 35 30 25 20 15 10 5 0

8

6

Karataş

Akyatan

Kapı

Adalı

Ceyhan-

Kamp

Yumurtalık

Kayalık

-5

Karataş

5

19 7

Karataş

8

6

Yeri

13

11

Dalyan

5

Tuzla

9

8

4

Adalı

15

Karataş

25

eski

28

35

45 40 35 30 25 20 15 10 5 0

balık ür.

43 45

Şekil 3.43. Çukurova Deltasında Farklı habitatlarda Saptanan Böcek sınıfları ve Familyaları

Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv alanında örnekler, Cicindelidae, Tenebrionidae, Scarabaeidae (Coleoptera’dan), Papilionidae ve Danaidae (Lepidoptera’dan); Schizodactylidae (Orthoptera’dan) ve Libellulidae, Platycnemidae,Lestidae,Aeshnidae (Odonata’dan) taksonları üzerinde yoğunlaşmıştır. Rezerv alanında en önemli gösterge türlerden birisi Kaplan Böceği (Cicindelidae) dir. Kaplan Böceğinin Anadolu faunası Entolomojik araştırma ve sistematiğinin tarihçesi, Cassola tarafından yeniden gözden geçirilmiş ve Biyosfer Rezervi projesi kapsamında tartışılmıştır. Bununla beraber bütün bilgiler kısa araştırma gezilerine bağlı olarak sağlanmıştır. Çukurova Deltasındaki kaplan böcekleri hakkında, Delta’daki tüm habitatlar için yapılan sistematik örneklemeden elde edilen veriler aşağıda sunulmuştur. Megacephala e. euphratica Dejean, 1822 türleri devam etmeyen bir şekilde kıyı veya iç kesimlerde yer alan tuzcul habitatlarda bulunurlar. SE İspanya, Morocco ve Mauritania’dan doğu yönüne doğru tüm kuzey Afrika’ya kadar, Arap yarımadası (Oman, Yemen ve Djibouti’nin güneyi) ve Ortadoğu (İsrail, Jordania, Suriye, Irak, Kuveyt ve İranın güneybatısı), aynı zamanda az sayıda Akdeniz adasında (Girit, Kıbrıs, Rodos) da bulunur (Cassola, 1981; Jeanne, 1986; Cassola and Rihane, 1996; Cassola ve Schneider, 1997). Bundan başka diğerlerinden ayrı bluish alttürleri (M. e. armenica) doğu İran’dan Ermenistan’a Afganistan, Pakistan ve Orta Asya’ya kadar ola bölgelerde bulunur (Naviaux, 1983; Kryzhanovskij ve Ark., 1995).

79


Türkiye’de bu tür ilk defa Korell (1988) tarafından kaydedilmiştir ve Silifke’de Korell tarafından bulunan bir çift elytra üzerine kurulmuştur (Wiesner, 1992). Bu kayır, son zamanlarda ak materyallerle de doğrulanmıştır (Korell, 1999). Türkiye’nin batısında bulunduğu da Franzen tarafından bildirilmiştir (2001). Bu türler Delta’da geniş bir alana dağılmaktadır ve Artrocnemum fruticosum ve A. glaucum türleri baskın olmak üzere; Artrocnemum fruticosum, Halimione portulacoides, Halocnemum strobiceum ve Limonium angustifolium türleri bulunan tuzlu bataklıklarda ve tuzlu çayırlıklarda bulunmaktadır (bkz. Şekil 3.41). 3.3.3.2. Balıklar Çevik’e (2002) göre Yumurtalık koyu ve çevresini doğrudan etkileyen İskenderun Körfezi’nin bazı özellikleri bu bölgede balık populasyonunun yüksek olmasına neden olmaktadır. İskenderun Körfezinin özellikleri bu açıdan incelendiğinde; Körfez’de Mayıs ayı içinde oluşan ve Körfezin girişinde yer alan siklonik akıntı, Yumurtalık koyunu etkileyerek, Koyda bir yüzey akıntısına neden olmaktadır. Bu akıntı özellikle koyun kuzey batısında yer alan Çamlık Lagününü etkilemektedir. Bu durum özellikle ilkbahar ve yazın üreme yapan birçok canlının yumurta larvaları için avantajlı bir durum yaratmaktadır. Bu nedenle İskenderun Körfezi ve Yumurtalık koyu balıklar açısından son derece önemli bölgelerdir. Özellikle Ceyhan Nehri’nin körfeze döküldüğü bölge çok önemlidir. Bu bölgeyi cazip hale getiren Ceyhan Nehri’nden gelen besleyici tuzların (Nutrientlerin) bölgenin primer prodüktivitesini önemli derece artırmasıdır. Körfez dip trol teknelerinin balıkçılık faaliyeti için yoğun olarak kullanıldığı bir bölgedir. Körfezde av yapan bu teknelerin sayısı 200 civarındadır ve bu tekneler yasal olarak 3 mil dışında avlanması gerekirken zaman zaman Ceyhan nehrinin döküldüğü yerler başta olmak üzere kıyılara oldukça fazla yaklaşarak av yapmakta, hatta Yumurtalık Koyu içine bile girmektedirler. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi içinde yer alan Tuzla, Akyatan, Ağyatan ve Yumurtalık Lagünleri balıklar için önemli yaşam habitatlarıdır. Lagünler dalyan balıkçılığı ile yöre halkı için ekonomik önem taşırlar. Lagünlerde tipik dalyan balıkları olarak bilinen Kefal türleri (Mugil spp.), Çipura (Sparus aurata), Levrek (Dicentrarchus labrax), Yılan balığı (Anguilla anguilla) ve Mavi yengeç (Callinectes sapidus) yaşamaktadır. Lagünlerde avlanan balıkların tamamı denizde üreme yapıp beslenmek amacıyla lagünlere giren (Katadrom türler) balıklardır. Lagünlerin sığ olması nedeniyle başta sıcaklık, tuzluluk ve yoğunluk olmak üzere fiziko-kimyasal yapılarının hızlı değişmesi bu alanlara diğer balık türlerinin uyum sağlamalarını güçleştirmektedir. Lagünlerdeki dalyan balıkçılığına ilişkin bilgi 5.2.1. Dalyan Balıkçılığı bölümünde verilmiştir. Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv alanındaki balık türleri Çizelge 3.27‘de verilmiştir. Çizelge 3.27. Biyosfer Rezervi Alanında Varlığı Saptanan Balık Türleri (Çevik,2002’den) BİLİMSEL ADI

Türkçe Adı

Anguilla anguilla Aphanius sp. Aterina sp. Barbus capito Biennus sanguinolentus Claris lazera Cyprinus carpio Dicentrarchus labrax Diplodus sargus Diplodus vulgaris Epinephelus caninus Gambusia affinis Gobio gobio Gobius cobitis Leiciscus cephalus Lithogratus mormyrus

Yılan balığı Dişli Sazancık Dişli Sazancık Bıyıklı Balık Horozbina Kara Balık Sazan-Aynalı sazan Levrek Sargoz Karagöz Orfoz Sivrisinek Balığı Dere Kayası Kaya balığı Tatlısu Kefali Mırmır

80

Yaşam Ortamı Nehirler Dalyanlar *

Deniz

* * * * * * * * * * * * *


BİLİMSEL ADI

Türkçe Adı

Lucioperca lucioperca Mugil cephalus Mugil auratus Mugil saliens Mugil labeo Mugil carinata Serranus scriba Solea sp. Sparus aurata Tilapia sp

Sudak Kefal Kefal Kefal Kefal Kefal Çizgili Hani Dil balığı Çipura

Yaşam Ortamı Nehirler Dalyanlar * *

Deniz

* * * * * * *

Biyosfer Rezerv alanında balıkçılık faaliyetleri sonucunda belirlenen balık türleri, kabuklular, kaplumbağa ve omurgasız türleri Çizelge 3.28, 3.29, 3.30, 3.31 ve 3.32’de verilmiştir. Balıkçılık faaliyetleri ile belirlenen balık türleri ekonomik değerleri dikkate alınarak değerli ve değersiz olarak sınıflandırılmışlardır. Çizelge 3.28. İskenderun Körfezinde Dip Trollerde En Fazla Rastlanan Ekonomik Bakımdan Değerli Balık Türleri (Çevik,2002) Bilimsel Adı Squatina squatina S. oculata Rhinobatos rhinobataos Scyliorhinus canicula Saurida undosquamis Synodus saurus Phycis blennoides Merluccius merluccius Lophius piscatorius Zeus faber Scorpaena spp Trigla spp. Epinephelus spp. Argyrosomus regius Sciaena umbra Umbrina cirrosa Mullus barbatus M. surmuletus Upeneus molluccensis U. asimetricus Citharus linguatula Arnaglossus laterna Bothus podas Solea kleini S.solea

Türkçe Adı Keler Benekli Keler Kemane, Kemençe balığı Benekli Köpek Balığı Iskarmoz Iskarmoz Bıyıklı Mezgit Berlam Fener Balığı Dülger Balığı, Peygamber balığı Eskorpit Kırlangıç Lagos Muskar Eşkine Minakop Barbun Tekir Paşa Barbun, Sarı Barbun Barbun İri Pullu Pisi Balığı Şeffaf Dil Balığı Küçük Dil Balığı Dil Balığı Dil Balığı

Çizelge 3.29. İskenderun Körfezinde Dip Trollerde En Fazla Rastlanan Ekonomik Bakımdan Değerli olmayan balık türleri (Çevik,2002) Bilimsel Adı Carcharhinus altimus C. plumbeus Mustelus mustelus Oxynotus centrina Torpedo nobiliana T.marmorata Raja radula Dasyatis centroura Taeniura grabata

Türkçe Adı Camgöz Camgöz Adi Köpek Balığı Yer Kunduzu Elektrikli Vatoz Elektrikli Vatoz Kelebek Vatoz Dikenli Kazık Kuyruk Yuvarlak Kazık Kuyruk

81


Bilimsel Adı Gymnura altavela Pteromylaeus bovinus Echelus myrus Ophidion barbatum Macroramphosus scolopax Nerophis ophidion Hippocamphus hippocamphus Dactylopterus volitans Serranus cabrilla Leiognathus kluzingeri Lobotes surinamensis Trachinus traco Uranoscopus scaber Callionymus filamentosus Balistes carolinensis Stephanolepis diaspros

Türkçe Adı Kelebek Vatoz Fulya Mıgrı Kayış Balığı Trampet Balığı Deniz İğnesi Asılhani balığı Pul, Itsi Balığı Tavuk Balığı, üçkuyruk Trakonya Tiryaki, Kurbağa Balığı Siyah Kaya balığı Domuz balığı Çütre

Çizelge 3.30. İskenderun Körfezinde Dip Trollerde En Fazla Rastlanan Kabuklular (Çevik,2002) Bilimsel Adı Penaeus japonicus P. kerathurus P. semisulcatus Trachypenaeus curvirostris Callinectes sapidus Portunus pelagicus

Türkçe Adı Kuruma Karidesi Akdeniz Karidesi Yeşil Kaplan Karidesi Mavi Yengeç Kum Yengeci

Çizelge 3.31. İskenderun Körfezinde Dip Trollerde Rastlanan Kaplumbağalar (Çevik,2002) Bilimsel Adı Caretta caretta Chelonia mydas Trionyx triunguis

Türkçe Adı Adi Deniz Kaplumbağası Yeşil Deniz Kaplumbağası Yumuşak Kabuklu Nil Kaplumbağası

Çizelge 3.32. İskenderun Körfezinde Dip Trollerde Rastlanan Omurgasızlar (Çevik,2002) Bilimsel Adı Hediste diversicolor Polydra sp. Cerastoderma glaucum Abra alba Hyrobia sp. Bittium reticulatum Corophium sp. Gammarus sp. Sphaeroma sp. Chrinomidae larvaları

3.3.3.3. İki yaşamlılar Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi tatlı ve tuzlu su yüzeylerinin genişliği ile yaşamak ve üremek için suya gereksinimi olan iki yaşamlılar (Amfibiler) için önemli bir potansiyel oluşturmaktadır. Delta’da varlığı saptanan amfibi türleri Çizelge 3.33’de verilmiştir.

82


Çizelge

3.33. Biyosfer Hoffmann,2003)

Rezerv

Alanında

Varlığı

Saptanan

Hylidae

Daha önce bulunmuş türler Hyla arborea

Türkçe Adı Ağaç Kurbağası

Bufonidae

Bufo viridis

Gece Kurbağası

Salamandridae

Triturus spec.

Pürtüklü semender

Pelobatidae

Pelobatus syriacus

Kara Kurbağası

Ranidae

Rana ridibunda

Ova Kurbağası

Familya

Amfibi

Türleri

(Ortaçeşme,1996;

2002 yılında rastlanan türler x x

x

3.3.3.4. Sürüngenler 3.3.3.4.1. Deniz Kaplumbağaları Biyosfer Rezerv alanı ve çevresinin deniz kaplumbağaları için uluslararası önemi vardır. Life Projesi kapsamında konunun uzmanı Dr. Max Kasparek tarafından incelemeler yapılmış ve bu konuda üç ayrı rapor hazırlanmıştır (Altan ve Kasparek, 2000; Kasparek, 2001; Kasparek, 2004). Aşağıdaki bilgiler bu üç rapordan derlenmiştir. Ayrıca 2002 yılında Orman Bakanlığı Doğu Akdeniz Bölge Müdürlüğü’nün yönetiminde Doğal Hayatı Koruma Vakfı ve Çukurova Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü Life Projesinin katkıları ile Akyatan’da deniz kaplumbağaları izleme projesi yürütülmüştür. Çukurova Deltası kıyılarında özellikle iki tür deniz kaplumbağası yuvalamaktadır, yeşil deniz kaplumbağası (Chelonia mydas) ve sini kaplumbağası (Caretta caretta). Bu iki türün de nesli tehlike altındadır. Özellikle Caretta caretta IUCN kriterlerine göre küresel düzeyde “çok tehlikede, critically endangered” olarak gösterilmektedir. Ancak Çukurova Deltası Chelonia mydas’ın yuvalama kumsallarına sahip olması bakımından çok önem kazanmaktadır. Çünkü Chelonia mydas, tüm dünyada Caretta caretta’dan çok daha ender bir türdür ve bu türün Akdeniz kıyılarında en önemli yuvalama kumsalları Delta’da ve yakın çevresindedir (Şekil 3.44). Kaplumbağa yuvalama kumsalları içinde bu bölgede Akyatan ve Kazanlı’nın çok özel bir yeri vardır. Bu iki kumsal dışında seyrek de olsa yuvaladıkları diğer kumsallar da bulunmasına rağmen yuvalama miktarları azdır (son iki yılda Sugözü kumsalı da önemli yuvalama alanı olarak giderek önem kazanmaktadır). Deltada yuvalamaların yaklaşık %2’si Caretta caretta geri kalan %98’i Chelonia mydas’tır (Şekil 3.45). •

Akyatan Akyatan, Akdeniz havzasında Chelonia mydas’ın (yeşil deniz kaplumbağası) en önemli yuvalama kumsalıdır ve bu kaplumbağaların %43’ü bu kumsalda yuvalamaktadır. Kumsal daha önce Orman Bakanlığı’nca ağaçlandırıldığı için koruma altındadır. Yaklaşık 12 km uzunluğu ile doğu Akdeniz’in en geniş kumul alanıdır. Milli parklar ve orman teşkilatının tüm koruma çabalarına rağmen kumsal, çöp ve sıvı atıklarla kirlenmekte, kaplumbağa yumurtaları doğal düşmanlarınca zarar görmekte ve dinlence amacı ile kıyı alanlarına çevreden gelen baskı giderek artmaktadır (Şekil 3.46). Ancak bütün bunlara rağmen Akyatan en iyi korunan kaplumbağa kumsallarından birisidir. Aşağıdaki çizelge şimdiye dek Akyatan’da yapılan kaplumbağa izleme çalışmaları sonuçlarını karşılaştırmalı olarak vermektedir (Çizelge 3.34). Çizelge 3.34. Akyatan’da Yapılan İzleme Çalışmaları Sonuçları 1988

1991

1992

1994

1995

199 6

1997

1998

2002

Araştırma Süresi (gün)

7

3

Bilinmiyo r

81

74

84

85

Bilinmiyo r

81

Saptanan Yuva Sayısı

108

210

120

496

504

179

231

735

159

1

2

3-4

4-5

4-6

4-7

4-8

9

10

Yıllar

Kaynak

Kaynak: (1) Baran ve Kasparek (1989); (2) Whitemore (1991); (3) MacDonald ve Brown (1992); (4) Aureggi ve Ark. (2000); (5) Gerosa ve Ark. (1995a, b); (6) Gerosa ve Ark. (1995c); (7) Gerosa ve Ark. (1996); (8) Gerosa ve Ark. (1997); (9) Aureggi ve Ark. (2000); (10) Oruç ve Ark. (2002).1996 için Aureggi ve Ark. (2000) 179 yuvalama vermektedir. Ancak aynı yıl için Gerosa ve Ark. (1996, 1998) 231 yuvalama göstermektedir.

83


Şekil 3.44. Akyatan’da Yuvalama İçin Önkumullara Giden Chelonia mydas İzleri

Şekil 3.45. Akyatan’da Chelonia mydas

Şekil

3.46. Balıkçı Kaplumbağalar

Ağlarına

Takılan

Şekil 3.47. Akyatan’da Çakal Tarafından Açılan ve Yumurtaları Yenen Bir Yuva

84


Akyatan son olarak 2003 yaz sezonunda Life projesi uzmanlarınca ziyaret edilmiş ve kumsalın durumu hakkında aşağıdaki izlenimler belirlenmiştir. • Kumsal insan olumsuz faaliyetlerinden iyi korunmuştur. Girişler orman teşkilatınca kontrol edilmektedir. • Kaplumbağa yumurtalarının doğal düşmanlarından çakal ve köpeklerin zararı oldukça fazladır. Kaplumbağa yumurtalarını bu doğal düşmanlardan korumak için etkili bir önlem alınamamaktadır. 2002’de yapılan izleme çalışmalarında denenerek iyi sonuç veren kafes tel uygulaması sürdürülmelidir (Şekil 3.47). • Kumsal katı atıklarla, özellikle her çeşit plastik ile aşırı biçimde kirletilmiş durumdadır. Bu plastik atıklar arasında muhtemelen denize dökülen hastane atıkları olan kullanılmış iğne, boş kan torbaları vb. (bunların tehlikeli atık olarak özel depolanması gerekir) dikkati çekmektedir. • Kuzeydoğu kesimde giderek artan turizm aktiviteleri üzerinde dikkatle durulması yararlı olur. Son yıllarda mevcut 2. konutlara ek inşaat yapılmamış olsa da, gelecekte bu kumsalların yapılaşmaya açılma istekleri giderek artan oranda gündeme gelmektedir. • Akyatan ile ilgili birçok koruma statüleri vardır. Alan “Yaban Hayatı Koruma Alanı, 1. Derece Doğal Sit ve Ramsar Alanı” olmasına rağmen tüm bu statülerin gereği yeterince koruma, fiili olarak gerçekleştirilememektedir.

İnnaplıhöyüğü Köyü

YD4

Kur

utm a

Kan alı

Şekil 3.48’de Akyatan kumsalında kaplumbağa yuvalama alanı olarak önemli kesim görülmektedir.

Tuzla Çadırlı Kampları

2. Konutlar ve truzim Kapı Köyü

Ak

ya ta

nL

ag ün

ü

Yangın kulesi

Yo ğu ny Ağaçlandırma alanı uv ala ma Ala nı

Karataş

Dalyan 1 km

Şekil3.48. Akyatan Kumsalı Chelonia Mydas Yuvalama Alanları

85


Kazanlı

Kazanlı, Biyosfer Rezerv alanı dışında olmakla birlikte, Rezerv’in batı sınırına yakın bir mesafededir ve Chelonia mydas’ın yuvaladığı çok önemli bir alan olması nedeni ile Life projesi uzmanlarınca üç kez incelenerek rapor hazırlanmıştır. Kazanlı’da Chelonia mydas yuvalaması hakkında ilk defa Geldiay ve Ark. (1982) bilgi vermiştir. Ayrıntılı araştırmalar 1988 yılında Baran ve Kasparek (1989) tarafından yapılmıştır. O yıl toplam 152 yuvalama saptanmıştır. Esas çarpıcı olan 95 yuvalamanın kumsalın sadece 650 m’lik bölümünde bulunması olmuştur (Şekil 3.49’da K3 ile gösterilen alan). Bu veriyi km’ye çevirecek olursak km’ye 158 yuvalama gibi olağanüstü bir sonuç çıkar. Bu yıldan sonra yapılan çalışmalar maalesef sürekli ve tüm alanı kapsar biçimde olmamıştır. Ancak buna rağmen Kazanlı kumsallarının Chelonia mydas için öneminden çok sık bahsedilmiştir. Bu kumsalda çok artan insan etkileri nedeniyle Chelonia kumsalı olarak önemini yitirdiği sanılsa da (Demirayak, 1999, 2000), son yıllardaki incelemeler (Life projesince de) bunun gerçekten böyle olmadığını, Kazanlı’nın Chelonia mydas için Akdeniz havzasında en önemli yuvalama kumsallarından birisi olduğunu göstermiştir. Bu durum özellikle kumsalın K3 bölgesi için çok geçerlidir. Soda-Krom fabrikası tarafından 2003 yılında Hacettepe Üniversitesi’ne bir izleme çalışması yaptırılmıştır ve bu çalışmanın muhtemelen 2004’de de sürdürüldüğü düşünülmektedir. Tüm veriler tam olarak açıklanmamış olsa da, 2003 için 200 yuvalama verilmektedir ve bu miktar daha önceki yıllardan daha az değildir. Çizelge 3.35’de Kazanlı’da Chelonia çalışmalarından alınan sonuçlar verilmektedir.

mydas

ile

ilgili

yapılmış

Çizelge 3.35. Kazanlı Kumsallarında Yapılan İzleme Çalışmaları Sonuçları Yıllar 1988 1990 1993 1994 1996 Araştırma Süresi (gün) 69 41 >50 92 95 Saptanan Yuva Sayısı 152 74 176 216 128 Kaynak 1 2 3 3,4 5

olan

izleme

2000 5 111 6,7

Kaynak: (1) Baran ve Kasparek (1989), Baran ve Ark. (1991); (2) Smart ve Coley (1990), Coley ve Smart (1992); (3) Durmuş (1998); (4) Yerli ve Demirayak (1996); (5) Yerli ve Canbolat (1998b); (6) Demirayak (2000), Altan ve Kasparek (2000).

Soda-Krom fabrikası dinlendirme havuzu

Kazanlı Kenti

Soda-Krom fabrikası

Seralar Kahvehane Eski yol

Evlendirme Dairesi İkinci konutlar

Altınkum Oteli

K4(803)

Kumul lard

K3(804)

Kumul lard

K2(805)

En çok Yuvalama alanı

K1(806) 1 km

Şekil 3.49. Kazanlı Kumsalı ve Kaplumbağa Yuvalama Alanları 86

an geç

en ye ni yol an ge çen e ski yol

Kurutma ve Atık Kanalı


Kazanlı Akdeniz Havzasında en önemli yuvalama kumsallarından birisi olması yanında, en çok tehlike altında ve tahrip edilen alanlarından bir tanesidir. Birçok olumsuzluklardan bazıları aşağıda açıklanmıştır. Kıyı erozyonu: Soda-Krom fabrikasının 1980’li yıllarda mendirek yaptırmasından sonra özellikle kumsalın K3 kesiminde yılda 1m’ye varan kıyı aşınması olmuştur. Böylece kumsal giderek daralmış ve bazı kesimleri tamamen ortadan kalkmıştır. Ayrıca kumullar tarımsal amaçlarla da kullanıldığı için, kıyının iç kesiminden de beslenmesi önlenmiştir. Yine Mersin limanında yapılmakta olan genişletme çalışmaları da genel deniz akıntılarını etkileyecektir. Ayrıca denize karışan akarsulara yapılan müdahaleler, giderek daha az çökelin denize karışmasına neden olmakta ve buna karşın kumsal aşınması sürmektedir. Çeşitli amaçlarla kıyıdan kum alımı bu aşınmayı hızlandırmaktadır. Kumulların tarımsal amaçlı kullanımı: Kıyı ve kumullar, özellikle Kazanlı’nın yakın çevresinde seracılık, sebze ve karpuz üretiminde kullanılmaktadır. K3 kesiminde seralar neredeyse denize değin dayanmaktadır. Kazanlı Belediyesi tarafından bu seraların kumsaldan uzaklaştırılması için 2000 yılında başlatılan çalışmalar iyi sonuç vermeye başlamış olmasına rağmen yuvalama alanı olarak en önemli kesim olan K3’de sorunlar hala sürmektedir. Yapılaşma: K1 kesiminde 1990 sonlarına doğru hemen kumsal üzerinde yüksek binaların yapımına başlanmıştır. 2002’de sahipleri taşınan bu evlerden kaynaklanan sürekli ışık ve gürültü kumsalı olumsuz etkilemektedir. Işık kirliliği: 1990’lı yıllarda kumsalın büyük bir bölümü ışıklandırılmakta idi. En çok ışık Soda-Krom fabrikasından gelmekte, ayrıca Kazanlı yerleşimindeki çayhaneler ve kıyıdaki otellerde de aydınlatma yapılmakta idi. Şu an durum oldukça değişmiştir. Bu ışık kaynakları en azından kıyı kesiminde kaldırılmıştır. Su kirliliği: Kazanlı kentinin kanalizasyonu bulunmamaktadır. Foseptik çukurlarından alınan atık sular K1 kesiminde kumullara dökülmektedir. Bu sıvı atıklar taban suyunun olduğu kadar, denizin de kirlenmesine ve ayrıca fakir yetişme ortamına uygun doğal bitkilerin ortadan kalkmasına, tür değişikliğine neden olmaktadır. Ancak esas su kirliliği Soda-Krom fabrikasından kaynaklanmaktadır. 1980’lerin sonu ve 1990’lar başında arıtılmadan denize verilen atık sular denizin önemli derecede kirlenmesine neden olmuştur. Denizin zehirli maddelerle kirlenmesine karşı hiçbir önlem alınmamıştır. Birçok kez de fabrikadaki kazalar buna neden olmuştur. En önemli kirletici Krom (VI)-Bileşikleri olarak saptanmıştır. Balıkçılık: Kazanlı kıyılarında trol balıkçılığı, yanaşmaları yasak olan bölgeler de dahil olmak üzere yapılmaktadır. Genellikle Kazanlı dışından gelen balıkçı tekneleri, ağları ile deniz dibine değin indikleri için kaplumbağalara çok zarar vermektedirler. Trollere karşı etkili bir önlem tüm kıyı alanında alınamamaktadır. Katı atıklar: Kazanlı kıyıları da katı atıklar ve özellikle de plastiklerle çok kirletilmiştir. Bu kirliliğe Kazanlı kenti de önemli bir miktarda katılmaktadır. Bu çok yönlü ve ağır çevre kirliliği Kazanlı’da 1988’den beri bilinmektedir (Baran ve Kasparek 1989). Ancak geçen süre içinde kirlilik azalacağı yerde giderek artmış ve bugünkü tehlikeli boyutlara gelmiştir. Kazanlı’da 1999-2000 yılında yeni bir belediye başkanı seçilmesi, önemli bir dönüm noktası olmuştur. Kazanlı Belediyesi, kent ve çevresindeki olumsuz gelişmeleri durdurma ve çevre kalitesini iyileştirme amacı ile girişimlerde bulunmuştur. Ağırlıklı olarak Soda-Krom fabrikasının zehirli maddeleri ile denizin kirlenmesi ön plana çıkmıştır. Doğal olarak deniz kaplumbağaları bu çalışmalarda ön plana çıkmıştır. Bu konuda Life projesi belediyeye gerekli bilimsel desteği vermiş, çözümlerde birlikte çalışılmıştır. Eskiye oranla bugün Kazanlı’daki durum göreceli olarak iyileşmiştir. Mendirek zararları kabul edilerek önlemler alınmış, Soda-Krom fabrikasında iyileştirme çalışmaları hız kazanmıştır. Fabrika dahil tüm tarafların kaplumbağalarla ilgili duyarlıkları artmıştır. Ancak daha yapılacak çok şey vardır. Avrupa konseyi’nin konu ile ilgili faaliyetleri: 2000 yılında Soda-Krom fabrikasının zehirli atıklarının denize “istenerek veya istenmeyerek” dökülmesi sonucu Kazanlı kumsalları, çevre kurum ve kuruluşlarının ilgi odağı 87


olmuştur. Bu ilgi Soda-Krom fabrikasının kirletmesi kapsamında kalmayıp deniz kaplumbağalarını da içine almaktadır. Avrupa Konseyi Bern sözleşmesi daimi komisyonu, Dr. Max Kasparek başkanlığında 2002 Mayıs’ta alana bir gezi düzenleyerek inceleme yapılmıştır. Bu incelemeye dayanarak hazırlanan rapor çerçevesinde Bern sözleşmesi daimi komisyonunun 2-5 Aralık 2002 tarihli toplantısında 95(2002) No’lu bir tavsiye kararı alınmıştır. Bu karardan sonra Soda-Krom fabrikası tarafından, çevreye verdikleri zararların azaltılması yönünde epey gayret harcanmıştır, örn. yeni bir arıtma sistemi yapılmış, çevre izleme sistemi otomatikleştirilerek iyileştirilmiştir. Ancak fabrika sahasında depolanmış olan 1,5 milyon tonluk zehirli Krom atıklarının nasıl zararsız hale getirilebileceği konusu halen çözüm bulmuş değildir. Kazanlı kıyısında geçici olarak etrafı emniyete alınmış bir durumda depolanan bu atıklar için henüz kesin bir çözüm bulunmamaktadır. Bern sözleşmesi tavsiye kararı özellikle dikkate alınması gereken 14 maddeden oluşmaktadır. Aşağıdaki çizelge bu kararın içeriğini vermektedir (Çizelge 3.36). Çizelge 3.36. Bern Sözleşmesi Daimi Komisyonu 95(2002) No’lu Tavsiye Kararı Uygulama Öneri Açıklama Evet Kısmen Hayır 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14.

K3 kesimindeki seraların kıyıdan uzaklaştırılması Dolmuş durağının kıyıdan uzaklaştırılması Plastik katı atıkların temizlenmesi Karatma (Işık kirliliği) Fabrikaca kimyasal madde atık kontrol izlemesi Kıyı aşınmasının izlenmesi Halkın katılımı çalışmalarının özendirilmesi Çevre ile ilgili planlama uygulaması K1 bölümünde kaçak yapılaşmayı önleme Zehirli atıkların uzaklaştırılması Düğün salonunun uzaklaştırılması Kazanlı sıvı atık arıtma tesisinin kurulması Kumsalda kaçak yapılara çözüm getirilmesi Tarımsal kimyasalların etkisinin azaltılması

Tazminat ödenmesi gerektiğinden uygulanamamıştır

? ● ●

Yeterli değil

● ● ● Bilinmiyor ● ● ● ● ● ●

Halen yapılabilirlik raporu yok Kanalizasyon yapımaşamasında ancak arıtma tesisi yok Ev sahipleri taşındı Az da olsa bazı çabalar var.

2003 yılına değin bu tavsiyeler doğrultusunda epey yol alındı. Özellikle de Soda-Krom fabrikasının zehirli atıkları konusunda iyileşmeler oldu. Ancak K3 kesimindeki seraların kaldırılarak kumsalın iyileştirilmesinde pek başarı alınamadı. Dolmuş durakları 2003 yılında da halen kıyıda faaliyet göstermekte idi. Özellikle bu konu pek zor olmasa da yönetimin ne kadar isteksiz olduğunun tipik göstergesidir. •

Sonuç

Yeşil kaplumbağalar küresel olarak tehlike altında olan bir türdür. Çukurova Deltası ve yakın çevresinde Akdeniz havzasının en önemli yuvalama kumsalları bulunmaktadır. Akdeniz’de toplam yuvalama sayısı yılda 350-1750 arasındadır. Buna göre yılda yuvalayan dişi kaplumbağa sayısı 115-580 arasında tahmin edilmektedir (Şekil 3.50 ve 3.51). Bu kaplumbağaların %78’inin beş kumsalda yuvalamakta olduğu düşünülürse, bu kumsallardaki olumsuzlukların ne denli önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Akdeniz populasyonunun %55’inin Akyatan ve Kazanlı’da bulunması Çukurova’nın önemini çarpıcı bir biçimde göstermektedir (Şekil 3.52). Şekil 3.53’de ise Chelonia mydas’ın Akdeniz’de Yuvalama Kumsalları görülmektedir. 88


Şekil 3.50. Yumurtlama sırasında bir anne

Şekil 3.51. 55 gün sonra çıkan yavrular

Diğerleri 22% Alagadi 6%

Akyatan 43%

Samandağ 7% Kuzey Kıbrıs 10%

Kazanlı 12%

Şekil 3.52. Akdeniz’de Chelonia mydas’ın Yuvalama Kumsallarına Dağılımı 89


Belek Side-Kızılot Alanya

Kazanlı

Tuzla Ağyatan/Yelkoma

Patara

Kumluca

Akyatan Samandağ Kuzey Karpaz

Batı Kıbrıs AkamasPeninsula

Kuzey sahil kumsalları

Alagadi

Güney Karpazı

Güney Lübnan

İsrail

Kuzey Sina

Şekil 3.53 Akdeniz’de Chelonia mydas’ın Yuvalama Kumsallarının Dağılımı

Her iki şekilden de görüldüğü gibi Akyatan ve Kazanlı, Akdeniz’de Chelonia mydas’ın yuvaladığı en önemli kumsallardır ve kendilerinden sonra gelenlerden çok farklı miktarda kaplumbağa ve yuvalama sayısına sahiptirler. Bu nedenle bu iki kumsal üzerinde titizlikle durulması ve etkin bir koruma sisteminin kurulması gereklidir. Chelonia mydas’ın korunması için aşağıdaki öneriler önemlidir. • Çukurova Deltası Biyosfer Rezervinin ilanı, deniz kaplumbağalarının korunmasına da önemli bir katkı sağlayacaktır. • Akyatan ve Kazanlı’da her yıl düzenli bir izleme ve koruma çalışması yapılmalıdır. • Kazanlı kumsalı kesinlikle iyileştirilmelidir. Bu çalışmalara K3 kesimine öncelik verilerek başlanmalıdır. • Denizin Kazanlı kenti ve Soda-Krom fabrikası atık suları ile kirlenmesi önlenmelidir. • Trol balıkçılığı kontrol altına alınmalıdır. • Katı atık, özellikle plastiklerin kaynakta önlenmesi için çalışılmalı, kumsallar plastikten ve katı atıklardan temizlenmelidir. • Her türlü zarar verici insan faaliyetlerinden kumsal korunmalıdır. • Özellikle Akyatan’da yuvalar, doğal düşmanlarından (Çakal, köpek, domuz gibi) kafes tel ile korunmalıdır 3.3.3.4.2. Nil Kaplumbağaları Akdeniz Havzasında toplam 18 alanda Nil Kaplumbağası bulunduğu kesin olarak bilinmektedir. Bunların hepsi Doğu Akdeniz bölgesinde olup, bazı alanlar hakkında çok az, bazı alanlar için ise mevcut miktarları da içeren ayrıntılı bilgiler vardır (Şekil 3.54). Buna göre esas yaşam alanı Nil Deltası ile Köyceğiz-Dalyanı arasıdır. Bu kıyı kesiminde özellikle Göksu, Berdan, Seyhan ve Ceyhan en yoğun bulundukları nehirlerdir (Kasparek, 1994). Gramentz 90


(1990, 1993) ve Kasparek ve Kinzelbach’a (1991) göre; tüm Akdeniz’de yaklaşık 500’e yakın yaşlı Nil Kaplumbağası bulunmaktadır (Kasparek, 1994). Nil Kaplumbağaları’nın yaşamlarının bir bölümünü denizde geçirdikleri söylenebilir. Nehirlerin hızlı akıntılarında kaplumbağalar, denize taşındıkları gibi, bir süre orada da yaşayabilmektedirler. Hatta esas olarak nehirlerde bulunan populasyonlar arası değişimin deniz üzerinden olduğu sıkça izlenmiştir. Bu da özellikle genetik yenilenmede önemlidir. Nil Kaplumbağaları Akdeniz’e yakın nehir ağızlarında yoğun olarak yaşamaktadırlar. Bu kesimlerde özellikle yaz mevsiminde değişik nedenlerle suların azalması sonucunda diğer nehirlere deniz üzerinden geçebilmektedir (Kasparek, 1994). Bu nedenlerle Çukurova Deltası’nda birçok kez Nil Kaplumbağaları denizde balıkçılar tarafından görülmüş hatta yakalanmıştır. Kasparek ve Kinzelbach (1991)’a göre; Berdan, Seyhan ve Ceyhan Nehirleri ile Çukurova Deltası, Nil Kaplumbağaları’nın Türkiye’deki ana yayılış alanlarından birisini oluşturmaktadır. Ancak bu alanda ayrıntılı çalışmaların sonuçları bulunmamaktadır. Bu amaçla Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Life Projesi kapsamında Dr. Kasparek yönetiminde bir çalışma yapılmıştır. 4-5 Aralık 2002 tarihinde yapılan 1. Deniz Kaplumbağaları Sempozyumu’nda da özeti sunulan bu çalışma aşağıda kısaca özetlenmiştir (Kasparek, 2000, Altan ve Kasparek, 2003). Trionyx triunguis’ in Çukurova Deltası’ndaki Yaşam Ortamları • Ceyhan Nehri Ağustos 2000 boyunca yapılan alan araştırmalarda nehir ağzının yaklaşık 2-3 km yukarısında iki büyük Trionyx triunguis bireyi gözlenmiştir. Balıkçılar nehrin aşağı kesimlerinde Nil Kaplumbağaları’nın sürekli var olduklarını bildirmişlerdir. Nehrin özellikle aşağı havzasında, nehre paralel uzanan kumullarda yuvalama alanları görülmüştür. Boş yumurta kabuklarından ve yörede yaşayan insanların ifadelerinden, bu kesimin Trionyx’lerce yuvalama alanı olarak düzenli bir biçimde kullanıldığı söylenebilir. Yuvalama alanları olarak belirlenen bu habitatlar, nehrin denize döküldüğü yerden (estuar) yaklaşık 3-6 km yukarıda ve nehir yatağının doğu ve kuzeydoğu yönüne doğru genişlediği kumul alanlardır.

Şekil 3.54. Trionyx triunguis’un Doğu Akdeniz’de Yaşam Alanları (Kasparek, 1994) 91


Yöre halkı Nil Kaplumbağaları’nın Ceyhan Nehri’nin eski ve yeni yatağında da görüldüğünü bildirmişlerdir. Ancak araştırma boyunca eski yatakta hiçbir kaplumbağaya rastlanmamıştır. Bu konuda daha ayrıntılı çalışmalara gerek vardır. Görüşülen bütün balıkçılar Trionyx’i tanımaktadırlar. Tür, balık ağlarını ve tuzaklarını parçalayan çok yabani bir hayvan olarak bilinmektedir. Bu nedenle Nil Kaplumbağaları balıkçılar tarafından rastlandığında öldürülmektedir. Nehrin denize döküldüğü kesime yakın bir yerde büyük bir ölü Nil Kaplumbağası bulunmuştur. Hayvan çok fazla zarar görmemesine rağmen, boğazının yanlarındaki kırmızıya yakın çizgiler kaplumbağanın ağa takılarak boğulduğunu göstermektedir. Nil Kaplumbağaları’nın Ceyhan Nehrinde en son kayıtları, 1987 yılında ikili ve beşli bireylerden oluşan grupların Bebeli Köyü yakınlarında gözlenmesidir (Kasparek ve Kinzelbach, 1991). • Karataş YD 2 Drenaj Kanalı Nil Kaplumbağaları yöredeki balıkçıların gözlemlerine göre düzenli olarak drenaj kanalının yakınlarında bulunmaktadır. Kanal boyunca denize değin çevredeki kumullar, kaplumbağalar için büyük oranda yuvalama imkanı sağlamaktadır. Kanaldan alınan çamur ve kumların kanal boyunca yığılmasından oluşan yükseltilerin alçak kesimlerinde çok sayıda yuvalama olanağı bulmaktadır. Büyük bir ölü Trionyx Ağustos 2000’de drenaj kanalı boyunca sürüklenmiş ve sonunda kanalın doğu tarafındaki kıyılarda karaya vurmuştur. Hayvanın ölüm nedeni incelenmemiş, balıkçılar dinamit balıkçılığı sırasında kazara öldüğünü söylemişlerdir. Ölü Nil Kaplumbağaları daha önce de 1987 ve 1988 yılında drenaj kanalının denize döküldüğü ağzın etrafında bulunmuştur (Kasparek ve Kinzelbach, 1991). • Tuzla YD 4 Drenaj Kanalı Yöre balıkçılarına göre bu kanalda da Nil Kaplumbağaları görülmektedir. Trionyx, kanalın dışında hemen kanal ağzı etrafındaki deniz ortamlarında da düzenli olarak görülmektedir. Kanal boyunca çok az yuvalama imkânı olmasına rağmen kaplumbağaların kanal ağzına yakın bir yerde kumsalarda izlenmiş olması, buralarda yuvalama olasılığını arttırmaktadır. Özellikle kanal ağzının doğu ucunda çok iyi yuvalama koşulları bulunmakta ve burası yörede yaşayan halk tarafından bu türlerin en çok tercih ettiği alan olarak gösterilmektedir. Daha önce yapılan kayıtlar drenaj kanalı ağzı etrafında ve deniz kıyısında (Tuzla ve Akyatan civarında) 1965, 1967, 1976, 1987 ve 1988’de gerçekleştirilmiştir (Kasparek ve Kinzelbach, 1991). Bu kayıtlar, ölü bulunmuş bireylere veya denizdeki izleme sonuçlarına dayanmaktadır. •

Seyhan Nehri

Seyhan Nehri Nil Kaplumbağaları için Çukurova Deltası’nda en önemli akarsudur. Çok sayıda büyük birey Ağustos 2000'de çeşitli zamanlarda kaydedilmiş, balıkçılar ve yöre insanları ile yapılan görüşmeler ile bu konuda daha fazla bilgi de sağlanmıştır. Bu bilgilere göre Trionyx'in ana yuvalama alanı, nehrin aşağı yatağında ağız noktasından yaklaşık 1 km yukarıda, drenaj kanalı ile Baharlı Köyü arasındaki kıyı kesimleridir. Nehrin denize açıldığı kesim Nil Kaplumbağaları’nın yuvalama yapmasını sağlayabilecek nitelikte kumlu alanları içerir. Yöre halkı burada hem yetişkin hem de genç bireyleri sıkça gördüklerini belirtmişlerdir. Aynı zamanda nehrin alçak kesimlerindeki birçok kumlu alanlar da yuvalama için uygun koşulları içermektedir. Baharlı Köyünün hemen aşağısında Seyhan Nehri ile birleşen A0 drenaj kanalı, Adana ve çevresinin endüstriyel ve evsel atıklarını taşımaktadır. Bu kesimde bulunan tavukçuluk işletmelerinin organik atıklarının da bulunması Nil Kaplumbağalarının bu atıklarla beslenmesini, 92


dolayısıyla yaşamları için uygun bir ortam oluşmasına neden olmaktadır. Ancak su kirliliği burada önemli bir sorundur. Nil Kaplumbağası’nın Seyhan Nehri’ndeki varlığını ilk olarak Gruvel (1981) öne sürmüştür. Tek bireylere ilişkin kayıtlar ise 1987 ve 1989 yılında verilmiştir (Kasparek ve Kinzelbach 1991). •

Berdan Nehri

Nil Kaplumbağaları nehir ağzı ve 1-2 km iç kesimlerdeki alanlarda az da olsa bulunmaktadır. Nil Kaplumbağaları nehrin Eskikulak Köyü ve Tarsus kumsalı arasındaki köprüden daha iç kesimlerde pek görülmemektedir. Nehrin iki yanı alçak ve kumluk olduğu için çok sayıda yuvalama olanağı vardır. Ancak bu alanlara ulaşmak için kaplumbağaların kıyıdaki yoğun sazlık kesimi geçmeleri gerekmektedir. Nehirdeki büyük bir yetişkin ve nehir ağzına yakın deniz ortamlarında bulunan iki bireyden söz edilen 1987 yılına ait eski kayıtlar vardır (Kasparek ve Kinzelbach, 1991). 1988, 1989 ve 2000 yılında Kazanlı kumsalında bulunan ölü Nil Kaplumbağaları da (Kasparek ve Kinzelbach 1991) bu bölgedeki varlıklarını desteklemektedir. Sonuç ve Öneriler Nil kaplumbağası ender görülen, nesli tehlike altında ve hakkında fazla bilgi olmayan bir kaplumbağa türüdür. Çukurova Deltası’nda sadece Ceyhan, Seyhan ve Berdan Nehirlerinde değil, Karataş ve Tuzla’daki büyük drenaj kanallarında da bulunmaktadır. Bu alanların Akdeniz’deki en büyük populasyonu oluşturduğu söylenebilir. Sulama amacı ile geçmişte yapılan drenaj kanallarının Nil kaplumbağası için yeni habitatların oluşması ve populasyonun gelişimi üzerinde olumlu etkileri olmuştur. Çukurova’da, özellikle de Seyhan Nehri’nde yaşayan alt populasyon Akdeniz’in en önemlisi olarak kabul edilebilir. Çukurova’daki habitatlar, benzer şekilde Dalaman’daki sulak alanlarla birlikte Trionyx’lerin en yoğun bulunduğu bölgelerdir (Şekil 3.55). Çukurova Deltası’nda bu çalışmada Nil Kaplumbağaları’nın görüldüğü bütün alanlarda potansiyel yuvalama habitataları vardır. Uygun yuvalama habitatları Ceyhan Nehri, Karataş YD 2 drenaj kanalı ve Berdan Nehri boyunca görüldüğü gibi Seyhan ve Ceyhan’ın kıyı kumuları ile kesiştiği alanlarda da bulunmaktadır. Seyhan Nehri ve Tuzla drenaj kanalı boyunca yer alan, potansiyel yuvalama habitatları çok dar bir kesimdedir ve bu nedenle kaplumbağaların daha çok nehir ağızlarına yakın kumulları tercih ettikleri söylenebilir. Bu alanlarda boş yumurta kabukları bulunmuştur. Ayrıca yöre balıkçılarının ifadesine göre buralarda Nil Kaplumbağaları’nın düzenli olarak yuvaladıkları ve Ağustos 2000’de de bunun izlendiği söylenmiştir. Çukurova Deltası’ndaki populasyon Seyhan Nehrinde, A0 ve Tuzla YD 4 drenaj kanalına bitişik bölgelerde de bulunmuştur. Seyhan’a ve A0 kanalına çöp ve atıklar karıştığı için suları çok kirlidir. Nil Kaplumbağaları özellikle kanallardan düzenli olarak organik atıklar ile beslenmektedirler. Bu atıklar kaplumbağalar için çok iyi beslenme koşulları sağlamasına rağmen, aşırı kirlilik populasyon üzerinde uzun vadede çok zararlı etkiler yaratabilir.

93


Şekil 3.55. Trionyx triunguis’un Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv’inde Yaşam Ortamları

Nil Kaplumbağaları balıkçılar ile adeta yarışmaktadır. Kaplumbağalar sık sık balıkçı ağlarını ve tuzaklarını parçalamaktadırlar. Bu yüzden balıkçılar tarafından zaman zaman öldürülmektedirler. Birçok durumda kaplumbağalar ağları parçaladıktan sonra kaçmayı başarabilmektedirler. Pek çok balıkçının belirttiği kaza ölümleri, yetişkin ve yetişkin adayı kaplumbağaların yok olmasında en önemli etkendir. Deniz kaplumbağalarının Akdeniz’de balıkçıların faaliyetleri sırasındaki kaza ile ölmeleri çok bilinen bir sorundur ve bölgedeki deniz kaplumbağaları için temel tehlike olarak görülmektedir (Godley ve Ark. 1998). Fakat bu tip ölümlerin Nil Kaplumbağaları için de önemli bir tehdit olduğu daha önce bilinmemekteydi. Özellikle kontrol dışı kıyıya yakın kesimlerde yapılan trol balıkçılığı Nil Kaplumbağası populasyonu için de en büyük tehdit olarak tanımlanmaktadır. Çok sayıda Nil Kaplumbağası kışı denizlerde de geçirmekte ve bu dönem boyunca pek çok trol teknesi faaliyette olup kaplumbağa populasyonuna çok ciddi zararlar vermektedir. Bir Kaplumbağa Koruma Planı uyarınca balık avcılığında kaplumbağaların zarar görmemesini sağlayan caydırıcı "Sea Turtle Excluder Device TED" sisteminin kullanılması zorunluluğu, en azından kaplumbağa habitatlarında çalışan tekneler için yasal olarak getirilerek kaplumbağa ölümleri engellenebilir. Amerika’da açık sularında yengeç teknelerinin kaplumbağa ölümlerine neden olması ile TED kullanımına yasal zorunluluk getirmiştir. Bu çalışmalar sonucu deniz kaplumbağalarının ölüm oranında azalmalar sağlanmıştır (Seidel ve McVea, 1981). Bu veya buna benzer yöntemler Akdeniz’de de uygulanabilir. Nil Kaplumbağaları’nın yaşamları ve yaşam alanlarının önemli derecede tehlike altında olması nedeni ile bu kaplumbağaların yaşamlarının önemli bir bölümünü denizde de geçirdiklerini göz önünde tutarak, Türkiye ulusal deniz kaplumbağaları programlarında Nil Kaplumbağaları’na yer verilmesi ve bunların deniz kaplumbağaları çalışmaları içinde değerlendirilmesi yararlı olacaktır. Böylece habitat ve populasyonları konusunda eksik bilimsel bilgiler tamamlanacağı gibi, korunmaları için de somut stratejiler geliştirilebilecektir. 3.3.3.4.3. Diğer Sürüngenler Türkiye Herpetofauna bakımından çok zengindir. Yaklaşık 90 türle anılan grup içinde, Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv alanının karasal ve sucul ekosistemlerini tercih eden farklı türler de bulunmaktadır. Ekolojik değişimlerin belirlenmesi ve kirliliğin saptanması bakımından önemli gösterge olan türlerin yaşam ortamları da gün geçtikçe insan baskısı nedeniyle azalmaktadır. 94


Çukurova Deltası’nı temsil edecek biçimde Akyatan lagünü ve yakın çevresinde 2002 yılında yapılan alan çalışmaları ile Herpetofauna türlerinin biyotoplara bağlı yaşam ortamları araştırılmıştır. Literatür taramalar ile desteklenecek biçimde türlerin farklı ekolojik istekleri ve özellikleri belirlenmiştir. Çizelge 3.37‘de Çukurova Deltası Akyatan ve yakın çevresinde daha önce bulunmuş Herpetofauna türleri ile 2002 yılında alan çalışmaları sırasında rastlama durumları verilmiştir. Çizelge 3.37. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Herpetofauna Türleri ( Hoffmann,2003) Familya

Trionychidae Emydidae Bataguridae Testudinidae Agamidae Chamaeleontidae Boidae Viperidae Colubridae

Gekkonidae

Scincidae

Lacertidae

Typhlopidae Anguidae

Daha Önce Bulunmuş Türler

2002 Yılında Görülen Türler

Caretta caretta Chelonia mydas Trionyx triunguis Emys orbicularis Mauremys caspica Testudo graeca Laudakia stellio (Agama stellio;Stellio stellio) Agama agama Chameleo chameleo Eryx jaculus Vipera spec. Vipera lebetina Natrix tessellata Malpolon monspessulanus Coluber jugularis Coluber viridiflavus Coluber rubiceps Coluber najadum Telescopus fallax Eirenis modestus Tarentola mauritanica Cyrtopodion (Cyrtodactylus) kotschyi Hemidactylus turcicus Chalcides ocellatus Mabuya vittata Mabuya aurata Ablepharus kitaibellii Eumeces schneideri Ophisops elegans Lacerta danfordi Lacerta pamphylica Typhlops vermicularis Anguis fragilis

95

x x x x x x x

x

x

x


3.3.3.5. Kuşlar Çukurova Deltası Palearktik- Afrika yolunda göç eden kuşların Doğu Akdeniz’de toplandığı bir düğüm noktasıdır. Özellikle leylekler, pelikanlar ve birçok yırtıcı kuş göç yollarındaki bu önemli alanı, üredikleri kuzey bölgelerden, kışladıkları Afrika’ya göç ederken dinlendikleri ve bir süre kaldıkları yer olarak kullanmaktadırlar. Birçok göçmen kuş Çukurova Deltası’nda konaklayarak beslenmekte ve daha sonra yollarına devam etmektedir. Ama birçok tür de kışı Delta’da geçirmektedir. Delta ılık bir iklime sahip olduğu için özellikle flamingolar, birçok ördek türü, sakarmeke kışı lagünlerde, tuzlu çayırlık ve bataklıklarda geçirmektedir. Delta’da 1973 yılından bu yana avlanma ve geniş alanların kurutularak tarıma açılması sonucu, su kuşlarının miktarında sürekli bir düşüş olmuştur (Van Der Have ve Ark., 1988). Turna ve Leylek gibi bazı kuşlar göçlerinde dar koridorları kullanmaktadır. Özellikler leylek göçlerinde Delta çok önemli bir toplanma alanı olarak dikkat çekmektedir. Danimarka’dan Baltık denizine değin kuzeydoğu Avrupa’daki leylekler Karadeniz’in batısında toplanarak boğazlardan geçip İç Anadolu üzerinden Çukurova Deltası’na gelirler. Bir süre Delta’da kaldıktan sonra güneybatı göç yoluna devam ederler (Şekil 3.56 ve Şekil 3.57). Leylek ve yırtıcı kuşlar gibi termik kullanarak uçan kuşlar deniz üzerinden geçemedikleri için, doğu Akdeniz kıyılarındaki dar koridoru kullanmak durumundadırlar. Bu nedenle Çukurova Deltası onların toplanması ve göç etmesinde merkezi bir rol oynamaktadır (Curry-Lindahl, 1982; Pawlowski, 2000’den). Şekil 3.56’daki göç haritasının incelenmesinden, Doğu Akdeniz koridorunun ve Çukurova Deltası’nın göçmen kuşlar bakımından ne denli önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Çukurova Deltası lagünleri, tuzlu çayırlık ve bataklıkları, ambarları ve kumul biyotopları ile çok zengin yaşam ortamlarına sahiptir. Yaptığımız çalışmalara göre Delta’da şimdiye dek saptanan 272 kuş türünden (Van Der Have ve Ark., 1988) 170 adedi, yani % 62,5 inin Bern sözleşmesi Ek II’ye göre özellikle korunması gereken türlere girmiş olması da Delta’nın olağanüstü önemini ifade eder. LIFE TCY99/TR/087 Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlaması projesinde Delta’nın kuşları ile ilgili iki ayrı araştırma yapılmıştır (Müller ve Ark., 2001 ve Kaphengt ve Ark., 2001). Bu bölüm, bu iki araştırma sonuçlarını derlenmesinden hazırlanmıştır. Çukurova Deltası uluslararası kuşları koruma örgütü tarafından “Önemli Kuş AlanıImportant Bird Area (IBA)” olarak tanımlanmıştır (Grimmet ve Jones, 1989). Bu nedenle Delta’da kuşlarla ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Uluslararası Su kuşları çalışma grubu (WIWO) Delta’nın uluslararası düzeyde nesli tehlike altında olan birçok su kuşunun konaklama alanı olarak önemini vurgulamaktadır. Delta’da Life projesi kapsamında Nisan 2001’de Yumurtalık Körfezi ve lagünleri, Tuzla ve Akyatan’ı kapsayan kuş gözlemleri ve sayımları yapılmıştır. İki ayrı grup tarafından yapılan bu çalışmalara 6 uzman katılmıştır. Çalışmaların amaçları şunlar olmuştur: • Göçmen ve Delta’da kalan kuş türlerinin ve bunların habitatlarının saptanması, • Özellikle lagünlerin bahar aylarında kuşlar için önemlerinin belirlenmesi, • Life projesinde yapılan biyotop haritalama çalışmaları sonucu belirlenmiş olan biyotop tiplerinde göçmen ve üreyen kuş türleri ve habitatlarının saptanması, • Bütün bu verilerin Biyosfer Rezervi Koruma Kullanım Planlamasında kullanılarak, plan kararlarında etkili olmasının sağlanması.

96



3.3.3.5.1.Yumurtalık Lagünleri ve Yumurtalık Körfezi Yumurtalık lagünleri Çukurova Deltası’nın en doğu kesimindedir. Alan batıda Ceyhan Nehri’nin Akdeniz’e döküldüğü alana değin uzamaktadır. Yumurtalık lagünleri, Çamlık lagünü ve hemen yakın çevresindeki çok sığ tuzlu su yüzeylerinden Ömer, Yapı, Eşemen, Avcıalı ve Darboğaz göllerinden oluşmaktadır. Özellikle kış ve bahar aylarında bu lagünlerde çok miktarda su kuşu bulunmaktadır (Şekil 3.58). Yukarıdaki göllerin arasında geniş alanlara yayılmış tuzcul bitkilerle (Salicornia europaea, Arthocnemum fruticosum, A. glaucum, Halocnemum strobilaceum, Halimione portulacoides gibi) açıklıklar, mozaik gibi birbiri içine girmiştir. Çok düz ve sığ bir suyla örtülü bu alanlar, su ve kıyı arasındaki sürekli değişim nedeni ile dinamik bir ekolojik yapıya sahiptir ve ayrıcalıklı özellikler taşıyan birçok küçük habitatlara bölünmüştür. Sığ su yüzeyleri, çok geniş ve üzerinde bitki örtüsü bulunmayan bataklık alanları oluşturmaktadır. Bu alanlar göçmen su kuşları için olağanüstü beslenme olanakları sunmaktadır. Lagünlerde sular genellikle çok sığdır. Su derinliğinin yaklaşık 0,50 m olduğu kesimlerde, flamingoların çok yoğun olduğu izlenmiştir. Yumurtalık lagünleri; tuzlu çayırlık ve bataklıklar, birçok durgun su yüzeyleri, yağış suları birikintileri, kanallar, birçok yerde ise açıklıklar, balçık yüzeyler, kıyı kesimlerinde bitki örtüsü ve Tamarix çalılıkları ile çok zengin ve çeşitli yaşam alanlarına sahiptir. Güneyde deniz ve ardındaki lagünler arasında, çok geniş bir alana yayılmış ve denize paralel olarak kilometrelerce uzanan kumullar bulunmaktadır. Bu kumul sıraları arasındaki geniş ambarlarda taban suyu düzeyi yüksek, hatta tatlı ve tuzlu su yüzeyleri de bulunduğu için, değişik yoğunlukta bitki örtüsü ve açıklıklar bulunmaktadır (Şekil 3.59, 3.60). Kumsallar bazen 100 m den daha geniştir ve çok sığ denizi ve içinde kumdan oluşan bankları ile deniz kuşları için önemli yaşam alanlarını oluşturur. Lagünlerin kuzey kesiminde yoğun tarımın yapıldığı alanlar, ardında Kaldırım, Zeynepli ve Deveciuşağı köyleri yerleşimleri, deltanın her tarafına dağılmış mevsimlik işçilerin çadır yerleşimleri ve balıkçı kulübeleri bulunmaktadır. Deveciuşağı köyü güneyinde ve Çamlık lagünü kuzey batısındaki yarımada ve karşısındaki adada Pinus halepensis’ten oluşan kumul ormanı (Çamlık) özellikle ötücü kuşlar için önemli bir dinlenme ve yaşam alanıdır (Şekil 3.61). Bu alan ayrıca nesli tehlike altında olan turaç (Francolinus francolinus) için de önemlidir. •

Yöntem

Alan çalışmalarından önce literatür çalışması yapılmıştır. Bu bağlamda Van der Have ve Ark. (1988), Kivit ve Ark. (1994), Kasparek (1992) ve Brinkmann ve Ark. (1990) den yararlanılarak alandaki kuşların bir listesi çıkarılmış ve habitatlarla ilgili bilgiler toplanmıştır. 29.07.1997 tarihli Avrupa Kuş Direktifleri “Wild Birds Directive (79/409/EEC) ve (97/49/EU) listesindeki kuşlar belirlenerek, bu kuşlara alan çalışmalarında daha çok dikkat edilmiştir. Delta için daha önce hazırlanmış olan listeden bu kuşlar belirlenmiş ve buna ek olarak sadece Türkiye’de ve Akdeniz’de bulunan türler, örn. İzmir yalıçapkını (Halcyon smyrnensis) ve turaç (Francolinus francolinus) gibi, saptanmıştır. Bunun dışında Dr. Max Kasparek’ten (2001) Delta’da dikkat çekecek kuşlarla ilgili bilgiler alınmıştır. Alan çalışmaları 01-08 Nisan 2001 tarihleri arasında yürütülmüştür. Kuşlar için önemli olduğu tahmin edilen alanlar her gün ziyaret edilmiş, sayıları, cinsiyetleri, davranışları ve habitatları ile ilgili bilgiler kaydedilmiştir. Ulaşımda Jeep kullanıldığı için kısa bir sürede hedef alanlara ulaşılması gerçekleşmiştir. Teleskop, dürbün ve tanımlama için de Jonsson (1992) ve Svensson ve Ark. (2000) kullanılmıştır. Su kuşlarının sayımı için düzenli olarak lagünün kuzey-batı kıyısı ve Çamlık Lagünü ziyaret edilmiştir (Şekil 3.62).

98


Şekil 3.58. Ömer Gölü

Şekil 3.59. Kaldırım Kışlakları Kumullar

Şekil 3.60. Kumullar

Kaldırım

Şekil 3.61. Çamlık, halepensis) Ormanı

99

Kışlakları

Halep

Hareketli

Çamı

(Pinus


Kaldırım

Kışlak

Yerleşim yerleri Gözlem noktaları

Şekil 3.62. Yumurtalık Körfezi ve Lagünü’nde Gözlem Yerleri

Lagündeki diğer göllere ulaşmak için Kaldırım Köyü’nden Kışlak’a giden yol kullanılmıştır. Buradan, göller kıyısındaki değişik sayım noktalarına ulaşılmıştır. Kumsalda Jeep ile seyrederken de sayım yapılmış, kumsalda ve Çamlık Ormanında yürüyerek önemli sayım noktalarına ulaşılmıştır. •

İzleme Sonuçları Çalışma sırasında toplam 98 tür saptanmıştır. Bu, Türkiye için verilen 441 kuş türünün (Kasperek 1992a) içinde yaklaşık ¼’ünü kapsamaktadır Kivit ve Ark. (1994) 1990 yılı Mart, Nisan ve Mayıs aylarında yaptıkları geniş bir çalışma sonucunda Çukurova Deltasında toplam 252 tür saptamışlardır. Oldukça kısa bir sürede gerçekleştirilen çalışma sırasındabazı kuşların (örneğin yırtıcıların) göçlerinin bitmiş olduğu, uzun mesafeye göç edenlerden Delta’da üreyen bazı türlerden arıkuşu “Merops apiaster”, kuzgun “Coracias garrulus” ve karabaş kirazkuşunun “Emberiza melanocephala” henüz gelmediği düşünülürse, yinede iyi bir sonuç alındığı söylenebilir (Şekil 3.63). Çizelge 3.38’de kaydı alınan kuş türleri, sayım sonuçları, AB Kuş Direktifleri listesine ve Kasperek’e (1992a) göre önem durumları verilmiştir. Habitatlarla ilgili çalışmalarda özellikle bu türler ağırlıklı olarak dikkate alınmıştır.

100


Küçük Batağan

Tachybabtus ruficollis

Ak Pelikan

Pelecanus onocrotalus

Gece Balıkçılı

Nycticorax nycticorax

Alaca Balıkçıl

Ardeola ralloides

Küçük Ak Balıkçıl

Egretta garzetta

Büyük Ak Balıkçıl

Egretta alba

Gri Balıkçıl

Ardea cinerea

Erguvani Balıkçıl

Ardea purpurea

Kara Leylek

Ciconia nigra

Leylek

Ciconia ciconia

Çeltikçi

Plegadis falcinellus

Kaşıkçı

Platalea leucorodia

Flamingo

Phoenicopterus ruber

Suna

Tadorna tadorna

Fiyu

Anas penelope

Kılkuyruk

Anas acuta

İngilizce adı

Dabchick White Pelican Night Heron Squacco Heron Little White Egret Great White Egret Grey Heron Purple Heron Black Stork White Stork Glossy Ibis Spoonbill Greater Flamingo Shelduck Wigeon Pintail

101

2 1550 1 15 15 5

Kasparek’e (1992) göre önemli türler

Latince Adı

AB Kuş direktifleri’nde bulunanlar

Kuş türü

Sayım sonucu

Şekil 3.63. Çok dikkati çeken Su Kuşlarından Uzunbacak (Himantopus himantopus) Çizelge 3.38. Delta’da Nisan 2001’de Bulunan Kuş Türleri ve Bunların “AB Kuş Direktifleri” İle Karşılaştırılması

● ● ● ● ● ●

2 5 8 400 25 40 1120 3 100 45

● ● ● ● ● ● ● ● ●


Anas crecca

Yeşilbaş

Anas platyrhynchos

Çıkrıkçın

Anas querquedula

Kaşıkgaga

Anas clypeata

Saz Delicesi

Circus aeruginosus

Gökçe Delice

Circus cyaneus

Bozkır Delicesi

Circus macrourus

Çayır Delicesi

Circus pygargus

Kerkenez

Falco tinnunculus

Ulu Doğan

Falco cherrug

Bıldırcın

Coturnix coturnix

Turaç

Francolinus francolinus

Benekli Suyelvesi

Porzana porzana

Bataklık Suyelvesi

Porzana parva

Su Tavuğu

Gallinula chloropus

Sakarmeke

Fulica atra

Poyraz Kuşu

Haematopus ostralegus

Uzunbacak

Himantopus himantopus

Kılıçgaga

Recurvirostra avosetta

Bataklık Kırlangıcı

Glareola pratincola

Halkalı Cılıbıt

Charadrius hiaticula

Akça Cılıbıt

Charadrius alexandrinus

Gümüş Yağmurcun

Pluvialis squatarola

Ak Kuyruklu Kızkuşu

Chettusia leucurus

Mahmuzlu Kızkuşu

Hoplopterus spinosus

Küçük Kumkuşu

Calidris minuta

Kara Karınlı Kumkuşu

Calidris alpina

Döğüşkenkuş

Philomachus pugnax

Suçulluğu

Gallinago gallinago

Çamurçulluğu

Limosa limosa

Kervançulluğu

Numenius arquata

Kara Kızılbacak

Tringa erythropus

Kızılbacak

Tringa totanus

Batak Düdükçünü

Tringa stagnatilis

Yeşilbacak

Tringa nebularia

Yeşil Düdükçün

Tringa ochropus

Teal Mallard Garganey Shoveler Marsh Harrier Hen Harrier Pallid Harrier Montagu‘s Harrier Rock Kestrel Saker Quail Black Francolin Spotted Crake Little Crake Moorhen Coot Oystercatcher Black-winged Stilt Avocet Collared Pratincole Ringed Plover Kentish Plover Grey Plover White-tailed Plover Spurwinged Plover Little Stint Dunlin Döğüşkenkuş Common Snipe Black-tailed Godwit Curlew Spotted Redshank Redshank Marsh Sandpiper Greenshank Green Sandpiper

102

40

● ● ● ●

2 40 25 2 1 1 2

Kasparek’e (1992) göre önemli türler

Çamurcun

İngilizce adı

AB Kuş direktifleri’nde bulunanlar

Latince Adı

Sayım sonucu

Kuş türü

● ● ● ●

3 1

1 12 1 1

● ● ●

2

1 15 75 90 1

● ● ●

8 1500

50 8 10

● ●

210 650 3200 1 55 2 35 120 5 15 8


Actitis hypoleucos

Taşçeviren

Arenaria interpres

Deniz Düdükçünü

Phalaropus lobatus

Korsan Martı

Stercorarius parasiticus

Incegagalı Martı

Larus genei

Karabaş Martı

Larus ridibundus

Karasırtlı Martı

Larus fuscus

Gümüş Martı

Larus cachinnans

Gülen Sumru

Gelochelidon nilotica

Hazar Sumrusu

Sterna caspia

Karagagalı Sumru

Sterna sandvicensis

Sumru

Sterna hirundo

Küçük Sumru

Sterna albifrons

Kumru

Streptopelia decaocto

Kukumav

Athene noctua

Ebabil

Apus apus

Izmir Yalıçapkını

Halycon smyrnensis

Yalıçapkını

Alcedo atthis

Ibibik

Upupa epops

Boğmaklı Toygar

Melanocorypha calandra

Bozkır Toygarı

Calandrella brachydactyla

Tepeli Toygar

Galerida cristata

Kum Kırlangıcı

Riparia riparia

Kır Kırlangıcı

Hirundo rustica

Kızıl Kırlangıç

Hirundo daurica

Sarı Kuyruksallayan

Motacilla flava

Sarı Başlı Kuyruksallayan

Motacilla citreola

Ak Kuyruksallayan

Motacilla alba

Arap Bülbülü

Pycnonotus xanthopygos

Bülbül

Luscinia megarhynchos

Çayır Taşkuşu

Saxicola rubetra

Kuyrukkakan

Oenanthe oenanthe

Boz Kuyrukkakan

Oenanthe isabellina

Karakulaklı Kuyrukkakan

Oenanthe hispanica

Dikkuyruk Ötleğen

Prinia gracilis

Common Sandpiper Turnstone Red-necked Phalarope Arctic Skua Slender-billed Gull Black-headed Gull Lesser Black-backed Gull Yellow-legged Gull Gull-billed Tern Caspian Tern Sandwich Tern Common Tern Little Tern Collared Dove Little Owl Swift White-breasted Kingfisher Kingfisher Hoopoe Calandra Lark Short-toed Lark Crested Lark Sand Martin Swallow Red-rumped Swallow Yellow Wagtail

Kasparek’e (1992) göre önemli türler

Dere Düdükçünü

İngilizce adı

AB Kuş direktifleri’nde bulunanlar

Latince Adı

Sayım sonucu

Kuş türü

3 12 45

1 8

30

● ● ●

10 100 15 2 20 5 40

● ● ● ● ●

10 1 20 1 1

● ●

2 20 5

● ●

10 300

50 10 50 2

Citrine Wagtail Wagtail Yellow-vented Bulbul Nightingale Whinchat Northern Wheatear Isabelline Wheatear

2 5 1 2 10 2 5

Black-eared Wheatear Graceful Warbler

103

5


İngilizce adı

Acrocephalus scirpaceus

Çalı Kamışcını

Acrosephalus palustris

Büyük Kamışcın

Acrocephalus arundinaceus

Akgerdanlı Ötleğen

Sylvia communis

Çulha Kuşu

Remiz pendulinus

Kasparek’e (1992) göre önemli türler

Saz Kamışcını

AB Kuş direktifleri’nde bulunanlar

Latince Adı

Sayım sonucu

Kuş türü

2

Reed Warbler

1

Marsh Warbler

1

Great Reed Warbler

5

Whitethroat

2

Penduline Tit

Kızılsırtlı Örumcekkuşu Lanius collurio

1

Red-backed Shrike Kızılbaşlı Örumcekkuşu Lanius senator

1 Woodchat Shrike

Serçe

Passer domesticus

Söğüt Serçesi

Passer hispaniolensis

Florya

Carduelis chloris

Saka

Carduelis carduelis

Tarla Kirazkuşu

Miliaria calandra

20

House Sparrow

100

Spanish Sparrow

10

Greenfinch

25

Goldfinch

20

Corn Bunting

Kuşların Biyotop Tiplerine Göre Değerlendirilmesi Çizelge 3.39‘de kuşların hangi biyotop tipinde bulundukları gösterilmiştir. Bu değerlendirmede biyotop tipleri olarak, Life projesinde daha önce biyotop haritalama çalışmaları için geliştirilmiş olan “Biyotop Tipleri Sınıflandırması Anahtarı” temel alınmıştır (Altan ve Tischew, 2002). Ancak ornitolojik açıdan ayrıntılı alt biyotoplar (örn. kumulların ayrıntılı alt biyotopları) önemli olmadığı için biyotop tiplerinin bir kısmı birleştirilmiştir.

● ●

● ●

● ●

● ●

● ● ● ● ●

● ● ● ● ●

104

● ● ●

Antropojen etki alanları (H)

Su yüzeyleri (W)

Tuzlu çayırlıklar ve tuzlu bataklıklar (SM ve SW)

Ormanlar (F)

Nemli ambarlar(DSO)

Kumullar (D)

Akarsular (WF)

Küçük batağan Ak pelikan Gece balıkçılı Alaca balıkçıl Küçük ak balıkçıl Büyük ak balıkçıl Boz balıkçıl Mor balıkçıl Kara leylek Leylek Çeltikçi kargası

Lagünler (WL)

Tachybabtus ruficollis Pelecanus onocrotalus Nycticorax nycticorax Ardeola ralloides Egretta garzetta Egretta alba Ardea cinerea Ardea purpurea Ciconia nigra Ciconia ciconia Plegadis falcinellus

Türkçe adı

Kumsal (B)

Latince adı

Deniz Kıyısı (A)

Çizelge 3.39. Saptanan Kuş Türlerinin Tercih Ettikleri Biyotoplar


● ● ● ● ● ●

Lagünler (WL)

Su yüzeyleri (W)

Tuzlu çayırlıklar ve tuzlu bataklıklar (SM ve SW)

Ormanlar (F)

Nemli ambarlar(DSO)

Kumullar (D)

Antropojen etki alanları (H)

Kaşıkçı kuşu Flamingo Suna Fiyu Kızılkuyruk Çamurcun Yeşilbaş Çıkrıkçın Kepçel Saz delicesi Gökce delicesi Çayır delicesi Kerkenez Ulu doğan Bıldırcın Turaç Küçük yelve Benekli yelve Su tavuğu Sakarmeke Poyraz kuşu Uzunbacak Kılıç gaga Bataklık kırlangıcı Halkalı cılıbıt Akça cılıbıt Gümüş yağmurcun Ak kuyruklu kızkuşu Mahmuzlu kızkuşu Küçük kumkuşu Kumkuşu Dögüşkenkuş Su çulluğu Batak çulluğu Kervan çulluğu Alaca düdükçün Kızılbacak Batak düdükçün Yeşilbacak Yeşil düdükçün Here Düdükçünü Taşçeviren Deniz düdükçünü Korsan martı İnce gagalı martı Karabaş martı Kara sırtlı martı Gümüş martı Gülen sumru Hazar sumrusu Kara gagali sumru Sumru

Kumsal (B)

Türkçe adı

Akarsular (WF)

Platalea leucorodia Phoenicopterus ruber Tadorna tadorna Anas penelope Anas acuta Anas crecca Anas platyrhynchos Anas querquedula Anas clypeata Circus aeruginosus Circus cyaneus Circus pygargus Falco tinnunculus Falco cherrug Coturnix coturnix Francolinus francolinus Porzana porzana Porzana parva Gallinula chloropus Fulica atra Haematopus ostralegus Himantopus himantopus Recurvirostra avosetta Glareola pratincola Charadrius hiaticula Charadrius alexandrinus Pluvialis squatarola Chettusia leucura Hoplopterus spinosus Calidris minuta Calidris alpina Philomachus pugnax Gallinago gallinago Limosa limosa Numenius arquata Tringa erythropus Tringa totanus Tringa stagnatilis Tringa nebularia Tringa ochropus Actitis hypoleucos Arenaria interpres Phalaropus lobatus Stercorarius parasiticus Larus genei Larus ridibundus Larus fuscus Larus cachinnans Gelochelidon nilotica Sterna caspia Sterna sandvicensis Sterna hirundo

Deniz Kıyısı (A)

Latince adı

● ● ● ● ● ● ● ●

● ● ●

● ●

● ● ● ● ●

● ●

● ● ●

● ● ●

● ●

● ●

● ●

● ●

● ● ● ●

● ● ● ● ●

● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ●

● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ●

105

● ● ● ● ● ●

● ● ● ●


Antropojen etki alanları (H)

Akarsular (WF)

Su yüzeyleri (W)

Tuzlu çayırlıklar ve tuzlu bataklıklar (SM ve SW)

Ormanlar (F)

Nemli ambarlar(DSO)

Kumullar (D)

Lagünler (WL)

Küçük sumru Kumru Kukumav Yelyutan Yalıçapkını Yalıçapkını İbibik Boğmaklı toygar Bozkır toygarı Tepeli toygar Kum kırlangıcı Kırlangıç Kızıl kırlangıç Sarı kuyruksallayan Sarı başlı kuyruksallayan Ak kuyruksallayan Arap bülbülü Bülbül Çayır taşkuşu Kuyrukkakan Boz kuyrukkakan Kuyrukkakan Dikkuyruklu ötleğen Saz Bülbülü Batak Saz Bülbülü Büyük Saz Bülbülü Akgerdanlı ötleğen Çulha kuşu Kızılsırtlı örümcekkuşu Kızılbaşlı örümcekkuşu Serçe Sögüt serçesi Florya Saka Tarla çintesi

Kumsal (B)

Sterna albifrons Streptopelia decaocto Athene noctua Apus apus Halycon smyrnensis Alcedo atthis Upupa epops Melanocorypha calandra Calandrella brachydactyla Galerida cristata Riparia riparia Hirundo rustica Hirundo daurica Motacilla flava Motacilla citreola Motacilla alba Pycnonotus xanthopygos Luscinia megarhynchos Saxicola rubetra Oenanthe oenanthe Oenanthe isabellina Oenanthe hispanica Prinia gracilis Acrocephalus scirpaceus Acrocephalus palustris Acrocephalus arundinaceus Sylvia communis Remiz pendulinus Lanius collurio Lanius senator Passer domesticus Passer hispaniolensis Carduelis chloris Carduelis carduelis Miliaria calandra

Türkçe adı

Deniz Kıyısı (A)

Latince adı

● ● ● ● ● ● ● ● ● ●

● ● ● ● ● ● ●

● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ●

● ● ● ● ● ● ● ● ● ●

● ● ● ● ●

● ● ● ● ●

● ● ● ● ●

Çizelge 3.39’daki bilgiler bir araya getirilerek biyotop tiplerine göre toplandığında, her biyotop tipinde bulunan tür sayısı ortaya çıkmaktadır (Çizelge 3.40). Çizelgede ayrıca bunlardan AB Kuş Direktifleri’ne göre önemli olanları adet olarak verilmiştir. Bu değerlendirme bize biyotop tiplerinin diğer özellikleri ve koruma gerekçeleri yanında kuşlar açısından da önemini ve korunması gerektiğini göstermektedir. Biyosfer Rezervi planlamasında bu veriler önemli bir kaynak olarak kullanılmıştır.

106


Çizelge 3.40. Biyotop Tiplerine Göre Kuş Türleri ve Bunların Önem Derecesine Göre Dağılımı

Deniz Kıyısı (A)

Kumsal (B)

Kumullar (D)

Nemli ambarlar(DSO)

Ormanlar (F)

Tuzlu çayırlıklar ve tuzlu bataklıklar (SM) SW) Su yüzeyleri (W)

Lagünler (WL)

Akarsular (WF)

Antropojen etki alanları (H)

TOPLAM

Biyotop tipleri

Biyotop tipindeki tür sayısı

8

11

2

15

7

25

22

38

18

24

170

AB Kuş direktifleri listesindekiler

7

7

2

8

1

14

16

25

12

5

97

Kuş türü

Kuş türleri ve bunların önem durumlarına göre biyotop tiplerine dağılımları incelendiğinde özellikle lagünlerin, tuzlu çayırlık ve tuzlu bataklıkların, durgun sular ve tatlı su yüzeylerinin çok önemli olduğu ve özellikle korunmaları gerektiği ortaya çıkmaktadır. Kumullar genelde kuşlar açısından oldukça fakirdir. Bu kesimde kumul sıraları arasında kalan ambarlar kuş alanı olarak dikkati çekmektedir. Ancak kıyıdan başlayarak deniz, kıyı kum bankları, kumsal, kumullar ve arasındaki ambarlardan oluşan tüm sistem dikkate alındığında kuşlar için vazgeçilmez yaşam ortamları oldukları görülmektedir ve bu nedenle önemle korunmalıdırlar. Sonuç olarak özellikle lagünler ve çevrelerindeki tuzlu göller göçmen kuşların dinlenmesi, beslenmesi ve bazı tehlike altında olan türlerin üremesi için planlanan Biyosfer Rezervinde en önemle korunması gereken alanlar olmalıdır ve özellikle insan faaliyetlerinin kuşları ve habitatlarını rahatsız etmelerine izin verilmemelidir. •

Kuşlar Açısından Önemli Alanlar Araştırmalar sırasında saptanan ve bazı seçilmiş kuş türleri için önemli olan habitatlar, biyotop haritalarında da kullanılan 1:25.000 ölçekli haritalara aktarılmıştır. Şekil 3.64, 3.65, 3.66, 3.67, 3.68’de seçilmiş bazı su kuşu türlerinin habitatları gösterilmektedir.

Kaldırım

Kışlak

Pelikan habitatları Pelikan (Pelecanus onocrotalus) Şekil 3.64. Pelikan Habitatları

107


Kaldırım

Kışlak

Flamingo habitatları Flamingo (Phoenicopterus ruber) Şekil 3.65. Flamingo Habitatları

Kaldırım

Kışlak

Çeltikçi habitatları (Plegadis falcinellus)

Şekil 3.66. Çeltikçi Habitatları

108


Kaldırım

Kışlak

Döğüşken kuş (Philomachus pugnax) Çamurçulluğu (Limosa limosa) Karakarınlı kumkuşu (Calidris alpina) Küçük kumkuşu (Calidris minuta) Akçacılıbıt(Charadrius alexandrinus) Kılıçgaga (Recurvirostra avosetta) Habitatları

Şekil 3.67. Döğüşken Kuş, Çamurçulluğu, Karakarınlı Kumkuşu, Küçük Kumkuşu, Akçacılıbıt, Kılıçgaga Habitatları

Kaldırım

Kışlak

Mahmuzlu kızkuşu (Hoplopterus spinosus) Ak kuyruklu kızkuşu (Chettusia leucura) Habitatları

Şekil 3.68. Mahmuzlu Kızkuşu, Ak Kuyruklu Kızkuşu Habitatları

Yapılan tüm çalışmaların sonuçları ve bunların biyotop tiplerine göre değerlendirilmesi aşağıda ayrıntılı olarak verilmiştir (biyotop tipleri ile daha fazla bilgi için bkz.

109


6.1.1.1. bölümüne). Bu bilgiler alanda yapılan çalışmaların sonuçlarını yansıtmakla birlikte, literatürdeki bilgilerle karşılaştırmaları da içermektedir. • Kumsal (B) Akdeniz’in diğer bölgelerinden farklı olarak Delta’da kumsal bölgesi hiçbir engel olmadan hafif bir eğimle kumullarla bütünleşmektedir. Delta’nın kumsalları şimdiye dek turizm yatırımları ve yapılaşmadan korunmuş durumdadır. Kumsallar genellikle geniştir ve deniz tarafında da sığ bir kesim bulunmaktadır. Sığ deniz kıyısı gel-git ile su içinde kum banklarının oluşmasını da sağlamaktadır. Bu çok dinamik bir yapı gösteren kıyı kesimi birçok kuşun konaklama ve beslenmede kullandığı bir biyotoptur (Şekil 3.69). Göç eden kuşlardan çok miktarda martılar ve sumru türleri izlenmiştir. Gümüş martı (Larus cachinnans) ve karasırtlı martı (Larus fuscus) nın kıyıda çok miktarda dinlenmekte olduğu çoğu kez gözlenmiştir. Sumru (Sterna hirundo), küçük sumru (Sterna albifrons), karagagalı sumru (Sterna sandvicensis) ve gülen sumru (Gelochelidon nilotica) ve diğer sumrular karışık olarak yine bu kesimde görülmüştür. Bazı korsan martılar da (Stercorarius parasiticus) avlandıkları sırada görülmüştür (Şekil 3.70, 3.71). Su kuşlarından akça cılıbıt (Charadrius alexandrinus) çok sayıda bulunmaktadır. Yine çok miktarda gümüş yağmurcun (Pluvialis squatarola) göçleri sırasında doğrudan kıyı bölgesinde izlenmiştir. Bazı kesimlerde deniz içinde kum veya kayalardan oluşan küçük adacıklar üzerinde dinlenmekte olan taşçeviren (Arenaria interpres) görülmüştür. Yine yeşilbacak (Tringa nebularia) küçük gruplar halinde kıyıya paralel olarak uçmakta ve bir miktarının da kumsal bölgesinde dinlenmekte olduğu saptanmıştır. Lagün ve tuzlu göllerde pek uygun yaşam ortamı bulamayan birçok kuş türü için kumsallar, kum bankları ve sığ deniz kıyısı, önemli yaşam ortamı koşullarını taşımaktadır. •

Kumullar (D) Kumulların kuş türleri açısından oldukça fakir olduğu görülmüştür. Kuş bakımından en zengin kumullar Çamlık’ta Pinus halepensis kumul ormanları yakınındaki maki kumullarıdır. Burada turaçın (Francolinus francolinus) yaygın olduğu gözlenmiştir (10 kadar turaç sesi duyulmuş ve bir kısmı da görülmüştür). Turacın burada bulunuşu, bu yaşam alanının çok değerli olmasını sağlamaktadır. Turaç Türkiye’de en tehlike altında olan türdür. Kasparek’e (1992) göre Çukurova Deltası turacın Türkiye’de en çok bulunduğu yerdir. Burada yaklaşık 300-400 erkek turacın bulunduğu sanılmaktadır. Mayıstan itibaren maki örtüsünün ötücü kuşlarca çok zengin olacağı sanılmaktadır. Akdeniz’in tipik bir yaşam ortamı olan makilikler, özellikle ötücü kuşlar için aranan bir habitattır. Çalışma sırasında ötücü kuşlar, kışladıkları yerlerden henüz göçe başlamadıkları için pek fazla görülememiştir. Ön kumul oluşumları, ak kumullar ve gri kumullar, kuşlar için besin maddelerince fakir oldukları için, bu kesimlerde pek fazla kuş bulunmaz. Ötücü kuşlardan tepeli toygarlara (Galerida cristata) sıkça rastlanmıştır. Daha sonraki zamanlarda daha fazla ötücü bulunması mümkündür. Kumulların mahmuzlu kızkuşunun (Hoploptenis spinosus) kuluçkalama alanı olduğu bilinmektedir. Araştırma sırasında kızkuşlarının daha çok nemli ambarlarda bulunduğu ve henüz kuluçkalama belirtileri göstermediği izlemiştir. Diğer su kuşlarının da bitki örtüsü seyrek olan bu kumul kesiminde yumurtlayacağı sanılmaktadır (Şekil 3.72). Kumullar genel olarak çok yönlü ve dinamik bir yaşam ortamıdır. Birçok bitki süksesyonu ve otlatma sonucu oluşan açıklıklar nedeni ile kumullarda çok değişik yaşam ortamları oluşmuştur.

110


Şekil 3.69. Kıyıda Bir Grup Sumru, Karagagalı Sumru ve Küçük Sumru

Şekil 3.70. Küçük (Sterna albifrons)

Sumru

Şekil 3.71. Gümüş Martı (Larus cachinnans)

111


Nemli ve Islak Ambarlar (DSO ve DSW) Nemli, bir kısmı ıslak ve su yüzeyleri de içeren ambarlar kuş populasyonundaki çeşitlilik ve zenginlik bakımından kumullardan daha farklı ve ilginçtir. Ambarlar göç eden bazı kuşlara korunma ve beslenme olanakları sunmaktadır. Yine lagünlerde görülmeyen ve özel yaşam ortamı istekleri olan bazı su kuşlarını ambarlarda izlemek mümkündür. Ambarlar dar şeritler halinde oluşan sık bitki örtüsü ve tatlı su yüzeyleri de içermektedir. Bu nedenle lagünlerden farklı yaşam ortamları sunmaktadır. Özellikle Juncus acutus, Schoenus nigricans, Tamarix smyrnensis ve bu nemli ortama uyum göstermiş diğer bitkiler, birçok kuş türü için önemlidir (Şekil 3.73, 3.74, 3.75). Küçük akbalıkçıl (Egretta garzetta) sadece ambarlarda, mahmuzlu kız kuşu (Hoploptenis spinosus) ve akkuyruklu kız kuşu (Chettusia leucura) kaldırım kışlakları yakınındaki ambarlarda, kumul eteklerinde görülmüştür. Mahmuzlu kızkuşu kumullar, tuzlu çayırlık ve bataklık açıklıklarında yumurtlamaktadır. Ancak yaşam alanı olarak, bu alanlar ve yakın çevresindeki bataklık ve sulak alanlara gereksinme göstermektedir. Akkuyruklu kız kuşu son yıllarda üreme alanlarını bazen batıya kaydırmakla birlikte (Kasparek, 1992) Delta’da ambarlarda 8 kuşluk bir grup mahmuzlu kızkuşu ve kuluçka belirtileri gösteren akkuyruklu kızkuşları birlikte görülmüştür. Su kuşlarından yeşil düdükçün (Tringa ochropus) ve bataklık düdükçünü (Tringa stagnatilis) ambarlarda beslenmektedir. İlkinin esas habitatı tatlı sulardır. İkincisinin ise lagünlerdir. Literatür verilerine göre suçulluğu (Gallinago gallinago) ve küçük suçulluğu (Lymnocryptes minimus) göçleri sırasında bitki örtüsü bulunan sulak alanları tercih etmektedir (Beamann ve Madge 1998). Nerium oleander, Mrytus communis ve diğer maki türleri ile daha nemli ortamlarda Arundo donax gibi yüksek boylu bitkilerle kaplı kumul ve ambarlarda yoğun ötücü kuşlara rastlanmaktadır. Örneğin Dikkuyruklu ötleğen (Prinia gracilis). Özellikle göç zamanında ambarlar, kuşlar için çok önemli habitat olarak dikkati çekmektedir. •

Kumul Çam Ormanları (FD) Alanda doğal orman olarak Çamlık’ta Pinus halepensis ve P. brutia ormanı bulunmaktadır. Yerleşim alanları çevresine dikilmiş olan Okaliptus ağaçları vb. gözleme dahil edilmemiştir. Yine akarsu ve durgun suların yakınındaki ağaçlıklar ait olduğu habitat içinde dikkate alınmıştır. Çamlık’ta ağaçların ormanda sık olduğu kesimler kuş türlerince fakirdir. Ancak daha seyrek ve maki alt örtüsünün bulunduğu kesimlerde daha zengin bir kuş populasyonu bulunmaktadır. Çam ile makiliklerin bir arada bulunduğu alanlar, birçok habitatı içerdiğinden kuş yaşamı için çok ilginçtir. Çam ormanının maki örtüsü ile birleştiği yerde turacın yoğun olduğu gözlenmiştir. Turaç ormandan çok kumullar üzerindeki makiliklerle açıklık alanları tercih etmektedir. Bunun dışında çam ormanında birçok ötücü kuş barınmaktadır. Çok fazla sayıda florya (Carduelis chloris), saka (Carduelis carduelis) ve arap bülbülü (Pycnonotus xanthopygos) görülmüştür. Söğüt serçesinin (Passer hispaniolensis) alan dışındaki bazı okaliptus ağaçlarına yuva yaptığı gözlenmiştir. Örümcekkuşları, örn. kara alınlı örümcekkuşu (Lanuis minor), gibi kuşlar incelemeler sırasında görülmemiştir. Bizim bulunduğumuz zamandan bir ay sonra çam ormanının birçok ötücü kuşla dolması muhtemeldir.

112


Şekil 3.72. Kaldırım Kışlakları’nda Kumulda Terkedilmiş Su kuşu Yumurtaları

Şekil 3.73. Yumurtalık Kumul Ambarlarında Akkuyruklu Kızkuşu (Chettusia leucurus)

Şekil 3.74. himantopus) Görülmektedir

Uzunbacak Lagün ve

(Himantopus Ambarlarda

Şekil 3.75. Yeşil Düdükçün (Tringa ochropus), Ambarlardaki Su Birikintileri ile Durgun Suları Tercih Eder

113


Tuzlu çayırlıklar, tuzlu bataklıklar (SW ve SM) Arthrocnemum glaucum, A. fruticosum ve Halocnemum strobilaceum’un baskın olduğu bodur bitki örtüsü ve aralarındaki yer yer açıklıklar özellikle bozkır toygarı (Calandrella brachydactyla), tepeli toygarın (Galerida cristata) üreme habitatıdır. Bozkır toygarı ve tepeli toygar bu biyotopların karakteristik kuş türü olarak gösterilebilir. Bunların dışında sarı başlı kuyruksallayan (Motacilla citreola) ve sarı kuyruksallayan (Motacilla flava) türlerine de alanda rastlanmaktadır (Şekil 3.76). Bu biyotoplar konaklama habitatı olarak beyaz leylekler için çok önemlidir. Çok miktarda leylek, göçleri sırasında bu alanlara konarak bir süre kalmakta, daha sonra yollarına devam etmektedir. Çevrede kuluçkalayan leylekler de bu alanları beslenme habitatı olarak kullanmaktadır. Tuzlu çayırlıklar yöre halkı tarafından mera olarak kullanılmaktadır. Hayvanların tezekleri birçok böceği çektiğinden kuşlar için de beslenme kaynağı oluşturmaktadır. Kış süresince bölgede bulunan saz delicesi (Circus aeruginosus), çayır delicesi (Circus pygargus), bozkır delicesi (Circus makrourus), gökçe delice (Circus cyaneus) ve kerkenez (Falco tinnunculus) gibi yırtıcı kuşların en çok tercih ettikleri alanlar da bu biyotoplardır (Şekil 3.77). Su kuşları bu alanlar yerine, daha çok lagün kıyılarını, nemli ambarları, birikinti suları ve kanalları tercih etmektedir. Büyük akbalıkçıl (Egretta alba), Küçük akbalıkçıl (Egretta garzetta), alacabalıkçıl (Ardeola ralloides), gri balıkçıl (Ardea cinerea), bu biyotopu doğrudan kullanmamakta, daha çok su yüzeyleri bulunan kesimlerde yoğunlaşmaktadır. Ancak kış süresince ve baharın ilk aylarında tuzlu bataklık ve çayırlıklarda su düzeyi yüksek olduğu için, bu kuşları da sıkça görmek mümkündür. Avrupa çapında ender olan çeltikçi (Plegadis falcinellus) için de bu biyotoplarda uygun koşullar bulunmaktadır. Tuzlu bataklıkların su yüzeyleri göç etmekte olan birçok ördek türü için de konaklama habitatlarıdır. Çalışmalar sırasında fiyu (Anas penelope), kılkuyruk (Anas acuta), çamurcun (Anas crecca), çıkrıkçın (Anas querquedula) ve kaşıkgaga (Anas clypeata) gibi ördek türleri izlenmiştir. Kuluçkaya yatan tipik kuşlardan kuyrukkakan (Oenanthe oenanthe), karakulaklı kuyrukkakan (Oenanthe hispanica), boz kuyrukkakan (Oenanthe isabellina) tuzlu çayırlık ve bataklıkların kuru açıklıklarına yumurta bırakmaktadır. Yakındaki tarımsal alanlarla birlikte bu biyotoplar yukarıdaki kuşların üreme habitatlarını oluşturmaktadır. •

Durgun Sular (WS)

Durgun suların özellikle Tamarix vb. çalılarla çevrelenmiş kesimleri dikkuyruklu ötleğen (Prinia gracilis) ve birçok ötücü kuş için önemlidir (Şekil 3.78). Deltanın genelde ağaçsız peyzajında bu çalı örtüsü göç yolundaki ötücüler için konaklama olanağı sunmaktadır. Bu bağlamda saptanabilen türler akgerdanlı ötleğen (Sylvia communis), büyük kamışcın (Acrocephalus arundinaceus), saz bülbülü (Acrocephalus scirpaceus), bülbül (Luscinia megarhynchos) dür. Bunların dışında Delta’daki küçük su birikintileri, durgun sular ve eski nehir yataklarında tipik su kuşlarından küçük batağan (Tachybaptus ruficollis) yaygındır. Aynı zamanda yelve (Porzana parva), saz tavuğu (Gallinula chloropus) görülmektedir. Bazı su kuşları lagünlerden çok, su birikintilerinin kıyılarını tercih etmektedir. Ördeklerden çıkrıkçın (Anas querquedula) ve fiyu (Anas penelope) bu biyotopları kullanmaktadır. Fiyular daha çok tuzlu bataklık ve çayırlıklarda konakladıkları için bu biyotopun tipik türü olduğu söylenemez. Herpetofauna’dan Çizgili kaplumbağa (Mauremys caspica) bol miktarda sulama ve drenaj kanallarında, eski nehir yatakları ve tatlı su yüzeylerinde bulunmaktadır (Şekil 3.79).

114


Şekil 3.76. Tuzlu Bataklıklarda Arthrocnemum fruticosum Üzerinde Kuyruksallayan (Motacilla flava)

Şekil 3.77. Bozkır Delicesi (Circus macrourus)

Şekil 3.78. Kaldırım Güneyinde smyrnensis’li Durgun Sular

Tamarix

Şekil 3.79. Çizgili Kaplumbağa (Mauremys caspica)

115


Lagünler (WL) Lagünler kuş yaşamı için çok önemlidir. Gerek tür çeşitliliği ve gerekse kuş miktarları bakımından en zengin biyotoplardır. Özellikle su kuşları için lagünler olağanüstü değer taşır. Bunların içinde döğüşkenkuş’ların (Philomachus pugnax) özel bir yeri vardır. Yapı ve Ömer gölleri sığ kıyılarında bu kuşların 3000’in üzerinde konakladığı izlenmiştir. Eşemen gölünde ise 1000-2000 kadar oldukları tahmin edilmektedir. Bunun dışında kurutma ve sulama kanalları, geçici su yüzeyleri ve nemli ambarlarda da çok miktarda rastlanmıştır. Çalışmaların yapıldığı sırada Yumurtalık’ta konaklayan döğüşkenkuş miktarı toplam olarak 4000-5000 arasında olduğu söylenebilir. Eğer alanın birçok kesimine ulaşılamadığı, uzak mesafelerin teknik bakımdan gözlenemediği ve alanın gerçekten çok büyük olduğu dikkate alınırsa, gerçekte bu verilen miktarın çok daha üzerinde bir kuş sayısının olduğu kabul edilmelidir. Su kuşlarından en sık rastlanan akça cılıbıttır (Charadrius alexandrinus). Küçük gruplar halinde hemen su kıyılarında, balçık alanlarda ve Arthrocnemum glaucum, A. fruticosum ve Halocnemum strobilaceum tuzlu bataklıklarındaki açıklıklarda uygun habitatları bulan akça cılıbıtların 3000 kadar oldukları söylenebilir. Buna karşın perdeli kumkuşu (Calidris pusilla) tek tük görülmüştür. Genellikle lagün sularının çekildiği alanlarda ve hemen su kıyılarında beslenmektedirler. Yine büyük gruplar halinde karakarınlı kumkuşları (Calidris alpina) lagünlerde su kıyılarında 1000-1500 kadar konakladıkları izlenmiştir. Küçük kumkuşu (Calidris minuta) lagünlerde düzenli olarak 200’erli gruplar halinde beslenirken görülmüştür. Yumurtalık’ta 1000 kadar bulundukları tahmin edilmektedir. Uzunbacak (Himantopus himantopus) ve kılıçgaga (Recurvirostra avosetta) 10 ile 30’luk gruplar halinde bulunmakta ve toplam 200’den fazla olduğu tahmin edilmektedir. Bazen karışık olarak bulunan bu iki türden uzunbacak, ambarlarda da rastlanmasına karşın kılıçgaga sadece lagün kıyılarına bağımlı olarak yaşamaktadır. Bunların dışında çamurçulluğu (Limosa limosa), yeşilbacak (Tringa nebularia), kara kızılbacak (Tringa erythropus), kızılbacak (Tringa totanus), 3 ile 10’lu gruplar halinde ve bazen tek olarak görülmüştür. Deniz düdükçünleri (Phalaropus lobatus) 40-50 kadarı Yapı gölünde bulunmakta, ancak bunlar genelde tek fertler olarak görülmektedirler. Yapı gölü ayrıca ak pelikan (Pelecanus onocrotalus), flamingo (Phoenicopterus ruber), kaşıkçı (Platalea leucorodia), ve çeltikçi (Plegadis falcinellus) için de uygun beslenme habitatlarını içermektedir. Pelikanlar Çamlık körfezinin denize yakın ve derince olan kesimlerini daha çok tercih etmektedir (bkz. Şekil 3.64). Yaklaşık 1100 fertlik bir grup avlanırken gözlenmiştir. Bu kesimde pelikanların yoğunlaşmasının nedeni, avlarını su derinliğini, su düzeyine göre kıyıdan uzaklaşarak veya yakınlaşarak bulabilmeleridir. Flamingoların en çok Yapı, Ömer ve Eşemen göllerinde yoğunlaştıkları izlenmiştir. Eşemen gölünde bulundukları yerin yakınlarında birçok yuva tepecikleri fark edilmiştir. Bunlar büyük bir olasılıkla önceki yıldan kalan yuvalar olabilir. Bu durumun daha yakından incelenerek, flamingoların bu kesimde kuluçkalamalakta olup olmadıkları saptanmalıdır. Yumurtalık’da 1100-1300 flamingonun varlığı tahmin edilmektedir. Kaşıkçılar Yapı gölünde 38 lik bir grup halinde görülmüştür. Zamanın kısalığı nedeni ile diğer bölgelerdeki durum saptanamamıştır. Ancak beslenme özellikleri dikkate alınırsa, bunların da flamingolar gibi, lagünlerin değişik sığ kesimlerinde de bulunabilecekleri söylenebilir. Lagünlerde avlarını arayan ve beslenen küçük sumru (Sterna albifrons), gülen sumru (Gelochelidon nilotica), karagagalı sumru (Sterna sandvicensis), sumru (Sterna hirundo), Hazar sumrusu (Sterna caspia) büyük gruplar halinde saptanmıştır. Hazar sumrusu daha çok tek fertler halinde, sumrular ise oldukça ender, bazen tek, bazen de en çok 5’li gruplarda görülmüştür. Martılardan sadece incegagalı martı (Larus genei) Eşemen gölünde izlenmiştir. Tuzlu bataklık ve çayırlıklar bölümünde bahsedilen ördeklerin lagünlerde de 100’erli gruplar halinde bulundukları saptanmıştır. Ayrıca Eşemen gölünde sunalar (Tadorna tadorna) 3 adet bulunmuştur. Yine bu lagünler, balıkçıllardan küçük akbalıkçıl (Egretta garzetta), büyük akbalıkçıl (Egretta alba) ve gri balıkçıl (Ardea cinerea) için çok uygun beslenme habitatları içermektedir. Erguvani balıkçıl’a (Ardea purpurea) daha çok akarsu ve

116


eski nehir yataklarında rastlanmıştır. Ancak diğer balıkçıllarda olduğu gibi bunların da lagünlerde beslendiklerini söyleyebiliriz. Küçük balıkçıllardan gece balıkçılı (Nycticorax nycticorax) ve alacabalıkçıl (Ardeola ralloides) ise literatürde bildirildiği gibi daha çok su kıyılarındaki bitki örtüsüne bağımlıdır. Bu durum bizim gördüklerimizle de örtüşmektedir. Araştırmalarda bu iki türün açık ve izlenmemizin biraz zor olan lagün sularından çok, Ceyhan ağzı yakınındaki küçük ve girintili çıkıntılı lagünlerde bulunduğu izlenmiştir. Bu alanlar her iki balıkçıl için de daha iyi sığınma ve avlanma olanakları sunmaktadır. •

Akarsular (WF) Kum kırlangıcı (Riparia riparia) Ceyhan Nehri’nin tipik kuşlarındandır. Doğal alanı içerisinde Ceyhan, bu kuşlar için en uygun habitat koşullarını içermektedir. Özellikle nehrin aşındırması ile oluşan dik kum şevlerde koloniler bulunmaktadır. Yine İzmir yalıçapkını (Halcyon smyrnensis) Ceyhan Nehri boyunca, özellikle de aşağı kesimlerinde 300 kadar kuştan oluşan koloniler vardır. Nehir kıyısında ve eski nehir yataklarındaki kamış bölgesi bu kuşlar için uygun habitatlardır. Bu kamışlıklar Arundo donax, Phragmites australis ve Typha domingensis, büyük kamışçın (Acrocephalus arundinaceus), saz bülbülü (Acrocephalus scirpaceus), çulhakuşu (Remiz pendulinus) ve dikkuyruklu ötleğenin (Prinia gracilis) de bolca bulunduğu habitatlardır. Ceyhan’ın iki tarafındaki çayırlık alanlar sarı kuyruksallayanların (Motacilla flava) böcek avladıkları yerlerdir. Yine nehir kıyısındaki sık çalı ve ağaçlıklar, kamış bülbülü (Cettia cetti) için çok uygun habitatlardır ve özellikle mayıs ayından itibaren çok miktarda kuşun kuluçkalamaya başlayacakları varsayılabilir. Su kıyısına değin uzanan ağaç ve çalılarda sıkça arap bülbülüne (Pycnonotus xanthopygos) rastlanmaktadır. Bunların çok miktarda yuvaları kıyı boyunca uzanan ağaçların üzerinde görülmüştür. Hatta bir ağaç üzerinde 35 kadar yuvaya rastlanmıştır. Su kuşlarından az miktarda dere düdükçünü (Actitis hypoleucos) ve yeşil düdükçüne (Tringa ochropus) de rastlanmıştır. •

Yerleşim Alanları ve İnsanların Etkiledikleri Yerler (H) Araştırma genelde Yumurtalık lagünleri ve çevresinde yapıldığından diğer alanlarda kuşların izlenmesi ancak tesadüflere bağlı olarak yapılabilmiştir. Bilindiği gibi leylekler elektrik direklerine yuva yapmaktadır. Kaldırım köyü ana yolunda bir çift leylek kuluçkada görülmüştür. Yuvanın yüksek oluşu yıllardır kullanıldığını göstermektedir. Delta köylerinin tipik kuşları içinde serçe (Passer domesticus), kır kırlangıç (Hirundo rustica), kızıl kırlangıç (Hirundo daurica), ebabil (Apus apus) sayılabilir. Köy çevresinde, mezarlıklarda ve geçici tarım işçileri çadırları ve balıkçı kulübeleri yakınlarında çok sık ibibiklere (Upupa epops) rastlanmaktadır. Yine kızılsırtlı örümcekkuşu (Lanius collurio) ve kızılbaşlı örümcekkuşu (Lanius senator) insan yaşam alanlarına alışkın kuşlar olarak tanımlanabilir. Genellikle köy yerleşiminden kırsal yerleşime geçiş alanlarında sık görülmektedirler. Buralardaki ağaçlar bu kuşlar için çekim alanını oluşturmaktadır. Yapı materyali (kil, kum vb.) alınan kazı yapılmış alanlarda kum kırlangıcı (Riparia riparia) yuvalanmıştır. Ancak sürekli malzeme alımı nedeniyle rahatsız edildiklerinden yavru şansının az olduğu düşünülmektedir. Kum kırlangıçları için en önemli habitatlar dalyan ağızlarındadır. Doğal nedenlerle kapanan dalyan ağzı, dalyan işletmeleri tarafından sürekli dozer ile açılmaktadır. Bunun sonucu oluşan çok dik eğimli kum şeritlerinde yüzlerce kum kırlangıcı yuvalamaktadır. Yine köy yerleşimleri ve yakın çevresi için tipik olan bir kuş da kukumav (Athena noctua)’dır. Ekilmemiş tarlalarda, çayırlıklarda çok sık boğmaklı toygar (Melanocorypha calandra), tepeli toygar (Galerida cristata), bozkır toygarına (Calandrella brachydactyla) rastlanmaktadır. Buğday tarlalarında birçok saz delicesi (Circus aeruginosus ) ve çayır delicesi (Circus pygargus) görülmüştür. Kerkenez (Falco tinnunculus) ise daha çok tarlalar arasındaki kesimleri tercih etmektedir. Bu yırtıcılar, göç nedeni ile çok miktarda görülmüştür. Yollarda giderken birçok turaca ve tarlalarda bıldırcına (Coturnix cotirnux) rastlanmıştır. Yol boyunca uzanan tellerde tarla kirazkuşları (Emberiza calandra) görülmüştür. Deltadaki kuş zenginliği yanında, yerleşim alanları ve yakınında görülenler pek önemli gözükmese de, insan faaliyetleri nedeni ile yaşam alanı bulan türler önemlidir. Bunların içinde elbette ki en önemlisi turaçtır.

117


3.3.3.5.2. Akyatan ve Tuzla Lagünleri Biyosfer Rezerv alanında kuşlarla ilgili ikinci inceleme Kaphengst ve Ark. (2001) tarafından yapılmıştır. Yumurtalık lagünleri incelemesi ile yaklaşık eşit zamanlı olan bu çalışmada da kuş sayımları gerçekleştirildiği gibi önemli kuş türlerinin Akyatan ve Tuzla’da habitatları da saptanarak haritalarda gösterilmiştir. Alan çalışmalarında balıkçıl, flamingo, su kuşları, martı ve deniz kırlangıçları dört kez Akyatan lagününde ve beş kez Tuzla lagününde sayılmışlardır. Akyatan lagününde çok sayıda sayım yapabilmek için sabit istasyonlar belirlenmiştir. Bu sayımlar için alanda bulunan kuş gözlem kulelerinden yararlanılmıştır (Şekil 3.80). Tuzla lagününde sayımlar ulaşımın kolay olması nedeni ile güney kesimdeki yol boyunca yapılmıştır. Her sayımla birlikte, kuş gruplarının lagün içindeki yerleri haritalara aktarılmıştır. Bu haritalar su kuşu türlerinin lagün içinde dağılımını göstermektedir. Akyatan lagününde sayım noktaları arasındaki geniş mesafeler sayımlarda zorluklara neden olmuştur. Bu nedenle Lagünün kuzey kesiminde bulunan kuşlar zorlukla sayılabilmiştir. Akyatan lagünündeki toplam kuş sayısı hakkında iyi bir sonuç elde edebilmek için en sonda beş ekstra sayım daha yapılmıştır. Bu sayımlar ise lagünün ulaşımının zor olduğu kuzey-batı bölgesinde yürütülmüştür. İlk sayım gezisi 7 Mart tarihinde Akyatan lagününün kuzey-doğu bölgesine yapılmış ve 8 Mart tarihinde Akyatan Lagününün kuzey kesiminin orta bölgesine bir bot ile gidilmiştir. 16 Mart tarihinde lagünün kuzey-batı bölgesinin bir kısmı ve 27 Mart tarihinde ise lagünün bütün kuzey-batı bölgesi sayılmıştır. Son sayım ise lagününün kuzey-doğusunda 28 Mart tarihinde gerçekleştirilmiştir. Bu ek sayımlar Şekil 3.81’de verilmiştir. Kuş sayımlarına ek olarak, lagünlerdeki kuşların yaşamını ve dağılımlarını etkileyen insan aktiviteleri de (avcılık, otlatma, balıkçılık ve tarımsal faaliyetler) izlenmiştir.

Şekil 3.80. Sabit Sayım Noktalarının Konumu

Şekil 3.81. Akyatan Lagününde Ekstra Sayımların Gerçekleştirildiği Bölgeler

118


Sayım Sonuçları Tuzla ve Akyatan lagünlerindeki gözlem noktalarından gerçekleştirilen düzenli sayım sonuçları Çizelge 3.41 ve 3.42’de verilmiştir. Şekil 3.82’den 3.88’e kadar kuş habitatlarının, türler düzeyinde Akyatan’da dağılışı görülmektedir. Akyatan Lagününün kuzey kesiminde yapılan ekstra sayımlar Çizelge 3.43’de verilmiştir. Çalışmalar sırasında rastlantı sonucu kayıtları alınan kuşlar ise daha sonra listelere eklenmiştir. Tuzla’da kuş habitatlarının türler düzeyinde dağılımı ise Şekil 3.89, 3.90, 3.91 ve 3.92’de verilmiştir. Çizelge 3.41. Akyatan Lagünü Sabit Nokta Sayım Sonuçları Türler Latine Adı Anas acuta Anas clypeata Anas crecca Anas penelope Anas platyrhynchos Ardea cinere Arenaria interpres Calidris alpina Charadrius alexandrinus Charadrius hiaticula Chlidonias hybridus Chlidonias niger Egrette alba Egrette garzetta Fulica atra Gallinago gallinago Grus grus Himantopus himantopus Hoplopterus spinosus Larus genei Larus ridibundus Limosa limosa Oxyura leucocephala Pelecanus onocrotalus Phalacrocorax carbo Philomachus pugnax Phoenicopterus ruber Platalea leucorodia Pluvialis squatarola Podiceps cristatus Recurvirostra avosetta Sterna caspia Sterna sandvicensis Tadorna tadorna Tringa erythropus Tringa nebularia Tringa ochropus Tringa totanus sm. – sayılmadı

Türkçe Adı Kızılkuyruk Kepçel Çamurcun Fiyu Yeşilbaş Mor balıkçıl Taşçeviren Kumkuşu Akça cılıbıt Halkalı cılıbıt Bıyıklı sumru Kara sumru Büyük akbalıkçıl Küçük akbalıkçıl Sakarmeke Su çulluğu Turna Uzunbacak Mahmuzlu kızkuşu İnce gagalı martı Karabaş martı Batak çulluğu Dikkuyruk Ak pelikan Büyük karabatak Döğüşkenkuş Flamingo Kaşıkçı kuşu Gümüş yamurcunu Tepeli batağan Kılıçgaga Hazar sumrusu Kara gagalı sumru Suna Alaca düdükçün Yeşilbacak Yeşil düdükçün Kızılbacak

119

Sayım Günü 09.03. 16.03. 59 0 0 10 333 17 0 0 6 17 11 2 0 1 0 0 42 s.m. 1 0 0 0 10 7 2 2 8 1600 240 4 0 0 510 0 1 2 3 300 s.m. 150 s.m. 695 564 0 0 0 1 0 0 318 41 5192 4877 27 41 52 16 45 32 518 541 9 7 0 0 141 101 0 1 1 2 3 0 124 30

22.03. 10 0 116 0 0 9 0 7 440 0 0 0 11 30 72 0 0 0 6 117 20 407 0 0 1 99 3511 33 34 0 204 19 33 18 3 2 0 10

29.03. 104 270 0 273 0 10 0 0 149 0 7 0 15 9 69 0 0 0 2 66 0 224 1 0 1 99 4638 28 31 0 142 14 0 0 0 0 0 0


Şekil 3.82. Akyatan Lagününde Ördeklerin Habitatları

Şekil 3.83. Akyatan Lagününde Sutavuğunun (Fulica atra) Habitatları

Şekil 3.84. Akyatan Lagününde Kılıçgaganın (Recurvirosta avosetta) Habitatları

Şekil 3.85. Akyatan Lagününde Akça Cılıbıtın (Charadrius alexandrinus) Habitatları

120


Şekil 3.86. Akyatan Lagününde Kara Karınlı Kumkuşunun (Calidris alpina) Habitatları

Şekil 3.87. Akyatan Lagününde Döğüşkenkuşun (Philomachus pugnax) Habitatları

Şekil 3.88. Akyatan Lagününde Çamurçulluğunun (Limosa limosa) Habitatları

Çizelge 3.42. Tuzla Lagünü Gözlem Noktalarından Yapılan Sayımların Sonuçları Türler Latince Adı Anas acuta Anas clypeata Anas crecca Anas Penelope Anas platyrhynchos Anas querquedula Anas strepera Ardea cinerea Ardea purpurea Aythya ferina Aythya fuligula Calidris alba Calidris alpina

Türkçe Adı Kızılkuyruk Kepçel Çamurcun Fiyu Yeşilbaş Çıkrıkçın Boz ördek Boz balıkçıl Mor balıkçıl Elmabaş patka Tepeli patka Ak kumkuşu Kumkuşu

Gözlem Günü 11.03. 12.03. 81 137 336 182 75 273 208 141 0 31 150 157 10 0 21 47 0 0 2 2 0 0 15 26 386 417

121

15.03. 25 283 20 120 19 34 0 0 0 13 23 20 478

21.03. 162 524 2 138 63 52 0 0 1 11 29 0 45

29.03. 171 69 0 84 25 36 0 11 0 2 0 2 278


Türler Latince Adı Türkçe Adı Küçük kumkuşu Calidris minuta Göl kumkuşu Calidris temmincki Akça cılıbıt Charadrius alexandrinus Çöl cılıbıtı Charadrius dubius Halkalı cılıbıt Charadrius hiaticula Büyük cılıbıt Charadrius leschenaulti Büyük akbalıkçıl Egrette alba Küçük akbalıkçıl Egrette garzetta Sakarmeke Fulica atra Su çulluğu Gallinago gallinago Gülen sumru Gelochelidon nilotica Turna Grus grus Poyraz kuşu Haematopus ostralegus Uzunbacak Himantopus himantopus Mahmuzlu kızkuşu Hoplopterus spinosus Büyük gümüş martı Larus armenicus Gümüş martı Larus cachinnans Karasırtlı martı Larus fuscus İnce gagalı martı Larus genei Karabaş martı Larus ridibundus Batak çulluğu Limosa limosa Küçük su çulluğu Lymnocryptes minimus Macar ördeği Netta rufina Kervan çulluğu Numenius arquata Ak pelikan Pelecanus onocrotalus Büyük karabatak Phalacrocorax carbo Döğüşkenkuş Philomachus pugnax Flamingo Phoenicopterus ruber Gümüş yamurcunu Pluvialis squatarola Tepeli batağan Podiceps cristatus Kara boyunlu batağan Podiceps nigricollis Kılıçgaga Recurvirostra avosetta Küçük sumru Sterna albifrons Hazar sumrusu Sterna caspia Kara gagalı sumru Sterna sandvicensis Küçük batağan Tachybaptus ruficollis Angıt Tadorna ferruginea Suna Tadorna tadorna Alaca düdükçün Tringa erythropus Yeşilbacak Tringa nebularia Yeşildüdükçün Tringa ochropus Kızılbacak Tringa totanus u.g. – uçarak geçen; sm. – sayılmadı

Gözlem Günü 11.03. 12.03. 85 40 0 0 171 s.m. 0 0 0 0 4 0 0 0 0 0 1700 3912 0 0 0 0 166 0 0 0 0 0 0 0 1 0 0 0 0 0 20 1 220 27 294 31 0 0 1 0 0 7 9 u.g. 0 11 u.g. 0 159 181 79 411 45 3 0 6 37 25 216 156 0 0 0 0 36 49 0 1 2 0 0 0 1 0 0 0 0 0 9 8

122

15.03. 43 0 96 0 1 0 0 0 2680 0 0 170u.g. 0 0 0 0 0 0 29 231 21 0 0 7 0 10 u.g. 372 490 0 9 0 96 0 2 35 0 0 0 2 0 0 3

21.03. 88 0 301 0 18 0 1 0 2930 1 0 442 10 0 0 0 3 2 22 26 4 0 0 37 0 6 620 60 0 6 0 265 0 0 17 0 0 0 0 0 0 0

29.03. 191 0 194 1 7 0 0 7 1239 6 46 0 0 6 2 0 0 0 0 0 101 1 0 0 0 3 180 593 11 2 3 78 7 0 17 0 0 3 0 1 3 4


Şekil 3.89. Tuzla Lagününde Flamingo (Phoenicopterus rubber) Habitatları

Şekil 3.90. Tuzla Lagününde Ördeklerin Habitatları

Şekil 3.91. Tuzla Lagününde Sakarmekenin (Fulica Atra) Habitatları

Şekil 3.92. Tuzla Lagününde Uzunbacaklıların Habitatları

123


Çizelge 3.43. Akyatan Lagünü Ek Kayıtları Türler Latince adı Anas acuta

Türkçe Adı Kızılkuyruk

Anas clypeata

Kepçel

Anas crecca

Çamurcun

Anas penelope

Fiyu

Anas platyrhynchos

Yeşilbaş

Ardea cinerea

Boz balıkçıl

Ardea purpurea

Mor balıkçıl

Calidris alpina

Kumkuşu

Calidris ferruguinea Calidris minuta

Kızıl kumkuşu Küçük kumkuşu

Calidris temmincki

Göl kumkuşu

Charadrius alexandrinus

Akça cılıbıt

Charadrius dubius

Çöl cılıbıtı

Charadrius hiaticula

Halkalı cılıbıt

Chlidonias niger Egretta alba

Kara sumru Büyük ak balıkçıl

Egrette garzetta

Küçük ak balıkçıl

Fulica atra

Sakarmeke

Gallinago gallinago

Su çulluğu

Gallinago media Gelochelidon nilotica

Sultani su çulluğu Gülen sumru

Grus grus

Turna

Himantopus himantopus

Uzunbacak

Hoplopterus spinosus

Mahmuzlu kızkuşu

Larus cachinnans Larus genei

Gümüş martı İnce gagalı martı

Larus ridibundus

Karabaş martı

Limosa limosa

Batak çulluğu

Lymnocryptes minimus

Küçük su çulluğu

Numenius arquata

Kervan çulluğu

Philomachus pugnax

Döğüşkenkuş

Phoenicopterus ruber

Flamingo

Platalea leucorodia Pluvialis squatarola

Kaşıkçı kuşu Gümüş yamurcunu

Podiceps cristatus

Tepeli batağan

Recurvirostra avosetta

Kılıçgaga

Sterna caspia

Hazar sumrusu

Sterna sandvicensis Tadorna tadorna

Kara gagalı sumru Suna

Tringa erythropus

Alaca düdükçün

Tringa nebularia

Yeşilbacak

Tringa stagnatilis

Batak düdükçün

Tringa totanus

Kızılbacak

Gözlem Günü 07.03. 08.03. 16.3. 27.03. 28.03. D K KB KB KD s.m. 96 0 0 s.m. 32 0 17 s.m. 63 0 8 s.m. 44 0 0 s.m. 0 0 25 s.m. 9 u.g. s.m. 10 0 0 0 1 s.m. 1760 s.m. 4525 1 0 0 0 s.m. 39 s.m. 56 s.m. 6 s.m. 26 s.m. s.m. 850 2301 0 7 0 1 0 15 0 0 0 0 0 0 12 43 s.m. 1 s.m. s.m. s.m. s.m. s.m. 2956 s.m. s.m. 0 3 0 6 0 0 0 1 0 3 0 0 0 122 0 0 0 0 0 13 0 0 0 0 6 0 0 0 s.m. 183 s.m. 101 s.m. s.m. 0 5 189 20 0 0 0 0 0 0 40 0 0 0 s.m. 15 s.m. 2587 685 s.m. s.m. 169 0 0 0 4 u.g. 20 20 0 6 0 0 0 7 0 17 0 0 11 0 0 0 9 0 0 0 0 0 0 6 0 4 s.m. 0 2 3 0 1 0 0 0 0 20 s.m. s.m. 5

D – Doğu; K – Kuzey; KB – Kuzeybatı; KD – Kuzeydoğu u.g. – uçarak geçen; sm. – sayılmadı

124

3 184 16 0 7 0 0 28 0 3 s.m. 215 0 0 10 1 6 380 17 0 0 0 0 7 0 1 0 110 1 0 55 721 0 18 0 6 0 0 0 1 0 1 34


Proje kapsamında Mart 2004’de Liesel ve Werner Haeder tarafından sayımlar gerçekleştirilmiştir. 04-15. Mart tarihlerinde Tuzla, Akyatan ve Yumurtalık lagünlerinde yürütülen bu sayımların sonuçları Çizelge 3.44, 3.45 ve 3.46’de verilmiştir. Çizelge 3.44. Akyatan Lagünü ve Çevresi Kuş Sayımları 2004 (Haeder, 2004) Türler Küçük batağan (Tachybaptus ruficollis) Büyük karabatak(Phalacrocorax carbo) Ak pelikan (Pelecanus onocrotalus) Küçük ak balıkçıl(Egrette garzetta) Büyük ak balıkçıl (Egrette alba) Boz balıkçıl(Ardea cinerea) Kaşıkçı (Platalea leucorodia) Flamingo (Phoenicopterus ruber) Suna (Tadorna tadorna) Fiyu (Anas penelope) Yeşilbaş (Anas platyrhynchos) Kızılkuyruk (Anas acuta) Kepçel (Anas clypeata) Çamurcun (Anas crecca) Sakarmeke (Fulica atra) Su tavuğu (Gallinula chloropus) Turna (Grus grus) Kılıç gaga(Recurvirostra avosetta) Akça cılıbıt (Charadrius alexandrinus) Gümüş yağmurcun (Pluvialis squatarola) Kızkuşu (Vanellus vanellus) Kumkuşu (Calidris alpina) Küçük kumkuşu (Calidris minuta) Dögüşkenkuş (Philomachus pugnax) Batak çulluğu (Limosa limosa) Kervan çulluğu (Numenius arquata) Kızılbacak (Tringa totanus) Yeşil düdükçün (Tringa ochropus) Su çulluğu (Gallinago gallinago) Gümüş martı (Larus cachinnans) Kara sırtlı martı (Larus fuscus) İnce gagalı martı (Larus genei) Karabaş martı (Larus ridibundus) Hazar sumrusu (Sterna caspia) Saz delicesi (Circus aerugineus) Gökçe delicesi (Circus cyaneus) Şahin (Buteo buteo) Kızıl şahin (Buteo rufinus) Kerkenez (Falco tinnunculus) İzmir Yalıçapkını (Halcyon Smyrnensis) Toygar (Alauda arvensis) Tepeli toygar (Galerida cristata) Kır Kırlangıcı (Hirundo rustica) Ak kuyruksallayan (Motacilla alba) Kızılgerdan (Erithacus rubecula) Dağ kızılkuyruğu (Phoenicurus ochruros) Çayır taşkuşu (Saxicola torquata) Boz kuyrukkakan (Oenanthe isabellina) Karakulaklı Kuyrukkakan (Oenanthe hispanica) Kıbrıs kuyrukkakanı (Oenanthe cypriaca) Dikkuyruklu ötleğen (Prinia gracilis)

07.03.2004 0 30 95 n.c. 50 14 0 1050 130 128 n.c. n.c. n.c. 400 n.c. 0 50 f.o. 0 0

09.03.2004 0 105 0 11 33 0 75 3100 250 0 0 n.c. n.c. n.c. n.c. 0 0 300 n.c.

0 0 0 0 0 0 7 180 0 0 8 2 115 0 0 2 0 2 1 0 0 50

0 2 0 530 300 6000 0 20 6 4

9 0 0 0 0 10 0 210 0 0 n.c. n.c. n.c. n.c.

0 3 0 2 1 0 1 0 n.c.

Sayım Tarihleri 12.03.2004 4 5 0 4 21 7 2 0 0 0 0 0 41 0 n.c. 4 0 0 0

14.03.2004 0 410 0 11 3 1 11 1000 250 60 2 20 2 25 n.c. 0 0 250 150 0 4 5 1900 300 2000 0 30 7 1

n.c. 0

n.c. 0

n.c. n.c. 0 4 1 2 0 2 0

n.c. n.c. 0 5 0 2 1 0 0

n.c. n.c.

n.c.

n.c. n.c.

63 55 0

0 12 0

0 6 1

0 5 0

0 5 0

0 0 3

2 3 0

0 0 0

0

1

0

0

0 0

0 0

1 1

0 0

125


Türler Küçük Akgerdanlı Ötleğen (Syvia curruca) Arap Bülbülü (Pycnonotus xanthopygos) Serçe (Passer domesticus) Florya (Carduelis Chloris) Saka (Carduelis carduelis)

07.03.2004

09.03.2004

0 5

0 0 n.c.

0 3

Sayım Tarihleri 12.03.2004 1 2

0 0

n.c. 4 7

14.03.2004

n.c. 0 9

n.c. 0 6

Çizelge 3.45. Tuzla Lagünü ve Çevresi Kuş Sayımları 2004 (Haeder, 2004) Türler Leylek (Ciconia ciconia) Küçük ak balıkçıl (Egrette garzetta) Büyük ak balıkçıl (Egrette alba) Boz balıkçıl (Ardea cinerea) Flamingo (Phoenicopterus ruber) Suna (Tadorna tadorna) Kızılkuyruk (Anas acuta) Kepçel (Anas clypeata) Çıkrıkçın (Anas querquedula) Kılıç gaga (Recurvirostra avosetta) Küçük Halkalı Cılıbıt (Charadrius dubius) Akça cılıbıt (Charadrius alexandrinus) Büyük cılıbıt (Charadrius leschenaulti) Gümüş yağmurcun (Pluvialis squatarola) Kızkuşu (Vanellus vanellus) Kumkuşu (Calidris alpina) Dögüşkenkuş (Philomachus pugnax) Kervan çulluğu (Numenius arquata) Batak çulluğu (Limosa limosa) Kızılbacak (Tringa totanus) Alaca düdükçün (Tringa erythropus) Yeşilbacak (Tringa nebularia) Yeşil düdükçün (Tringa ochropus) Dere Düdükçünü (Actitis hypoleucus) İnce gagalı martı (Larus genei) Karabaş martı (Larus ridibundus) Gümüş martı (Larus cachinnans) Kara sırtlı martı (Larus fuscus) Kara gagali sumru (Sterna sandvicensis) Hazar sumrusu (Sterna caspia) Saz delicesi (Circus aeruginosus) Gökçe delicesi (Circus cyaneus) Şahin (Buteo buteo) Kızıl şahin (Buteo rufinus) Büyük orman kartalı (Aquila clanga) Kerkenez (Falco tinnunculus) İzmir Yalıçapkını (Halcyon smyrnensis) Tarla kuşu (Alauda arvensis) Tepeli toygar (Galerida cristata) Kır Kırlangıcı (Hirundo rustica) Kızıl kırlangıç (Hirundo daurica)

04.03.2004 0 7 0 3 500 n.c. 270 190 4 300

Sayım Tarihleri 06.03.2004 10.03.2004 0 2 7 11 8 0 7 31 7 280 9 0 170 3 280 0 0 200 115

14.03.2004 2 3 1 5 31 15 11 0 0 300

0 19 0

9 60 4

0 150 0

0 7 0

9 28 1 0 0 0 0 0 0 0 0 15 110 5 2

43 0 0 0 0 35 0 4 2 0 0 25 110 13 6

22 0 0 12 8 1 0 0 0 0 0 23 63 24 0

0 0 0 9 8 2 5 0 0 0 0

6 2

0 4 2 0 3 0 0 2 0 0

0 7 0 1 3 1 0 3 1

4 2 2 0 2 0 1 1 0

0 2 1 0 0 0 0 1 0

n.c. n.c.

n.c. n.c. n.c.

0 0

126

n.c. n.c.

n.c. n.c. n.c. 0

n.c. n.c. n.c. 0


Türler Ev kırlangıcı (Delichon urbica) Ak kuyruksallayan (Motacilla alba) Çayır taşkuşu (Saxicola torquata) Boz kuyrukkakan (Oenanthe isabellina) Sığırcık (Sturnus vulgaris) Serçe (Passer domesticus) Söğüt Serçesi (Passer hispaniolensis) Florya (Carduelis chloris) Saka (Carduelis carduelis)

04.03.2004 0 2 1

Sayım Tarihleri 06.03.2004 10.03.2004 0 0 3 2 2 1

0 0

1 0 n.c.

1

0 0 9

1 n.c. n.c.

n.c.

0 0 0

14.03.2004 n.c. 4 1

0 3 5

n.c. n.c. 12 5 7

Çizelge 3.46. Yumurtalık Lagünü ve Çevresi Kuş Sayımları 2004 (Haeder, 2004) Türler 05.03.2004 0 7 5 2 0 0 25 0 0 145 0 2 1 0 0 0 1 15 n.c. 5 0 0 1 1 0 1 0 15 0 n.c. 8

Büyük karabatak (Phalacrocorax carbo) Küçük ak balıkçıl (Egrette garzetta) Büyük ak balıkçıl (Egrette alba) Boz balıkçıl (Ardea cinerea) Kaşıkçı (Platalea leucorodia) Flamingo (Phoenicopterus ruber) Angıt (Tadorna ferruginea) Poyrazkuşu (Haimatopus ostralegus) Uzunbacak (Himantopus himantopus) Çamurçullğu (Limosa limosa) Dere Düdükçünü (Actitis hypoleucus) Şahin (Buteo buteo) Kızıl şahin (Buteo rufinus) Kerkenez (Falco tinnunculus) İbibik (Upupa epops) Yalıçapkını (Alcedo atthis) İzmir Yalıçapkını (Halcyon smyrnensis) Toygar (Alauda arvensis) Tepeli Toygar (Galerida cristata) Boğmaklı Toygar (Melanocorypha calandra) Kır Kırlangıcı (Hirundo rustica) Akkuyruksallayan (Motacilla alba) Taşkuşu (Saxicola torquata) Ökse Ardıcı (Turdus viscivorus) Kuyrukkakan (Oenanthe oenanthe) Boz Kuyrukkakan (Oenanthe isabellina) Maskeli Ötleğen (Sylvia melanocephala) Sığırcık (Sturnus vulgaris) Arap Bülbülü (Pycnonotus xanthopygos) Serçe (Passer domesticus) Saka (Carduelis carduelis)

Sayım Tarihleri 11.03.2004 0 4 3 3 0 n.c. 0 0 0 1 1 2 0 3 2 0 0 0 n.c. 0 55 n.c. 3 0 1 1 0 n.c. 0 n.c. 0

13.03.2004 75 8 1 5 60 0 40 12 5 150 0 0 0 0 0 1 1 0 n.c. 30 0 n.c. 1 0 0 0 1 n.c. 2 n.c. 6

n.c. sayılmadı

Sonuçlar Biyosfer Rezerv alanında yürütülen çalışmalar Delta’nın kuşlar açısından olağanüstü önemini bir kez daha kanıtlamıştır. Yaptığımız gözlemler ve literatür değerlendirmelerine

127


göre Delta’da toplan 272 kuş türü bulunmakta ve bunların 170 adedi Bern Sözleşmesi Ek II de katı koruma altında olan türlere girmektedir (Çizelge 3.47). Çizelge 3.47. Çukurova Deltasında Şimdiye Dek Saptanan Kuş Türleri ve Bern Sözleşmesi İle Karşılaştırılması (Van Der Have ve Ark., 1988; Kivit ve Ark. 1994; Çetinkaya, 1997; Szekely, 1997;, Özen ve Kurt 2000 Pawlowski’den 2000; ve LIFETCY99/TR-087 Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Projesi Dökümanları) Latince ismi

Türkçe ismi

İngilizce ismi

Açıklama

g: Göç eden kuşlar ü: Deltada üreyen kuşlar k: Deltada kışlayan kuşla BS:Bern Sözleşmesi (05.08.1998) Ek II listesine göre katı koruma altında olan kuşlar Acanthis cannabina Accipiter brevipes Accipiter gentilis Accipiter nisus Acrocephalus arundinaceus Acrocephalus melanopogon Acrocephalus palustris Acrocephalus scirpaceus Acrocephalus schoenobaenus Actitis hypoleucos Alauda arvensis Alcedo atthis Alectoris chukar Anas acuta Anas clypeata Anas crecca Anas penelope Anas platyrhynchos Anas querquedula Anas strepera Anser albifrons Anser anser Anthus campestris Anthus cervinus Anthus pratensis Anthus spinoletta Anthus trivialis Apus affinis Apus apus Apus melba Apus pallidus Aquila pomarina Ardea cinerea Ardea pupurea Ardeola ralloides Arenaria interpres Asio flammeus Asio otus Athene noctua Aythya ferina Aythya fuligula Aythya nyroca Botaurus stellaris Bubo bubo Bubulcus ibis Bucephala clangula Burhinus oedionemus Buteo buteo Buteo rufinus Calandrella brachydactyla Calandrella rufescens

Ketenkuşu Dogu Atmacası Çakır Kuşu Atmaca Büyük Saz Bülbülü Bıyıklı Saz Bülbülü Batak Saz Bülbülü Saz Bülbülü Dere Bülbülü Dere Düdükçünü Toygar Yalıçapkını Keklik Kızılkuyruk Kepçel Çamurcun Fiyu Yeşilbaş Çıkrıkçın Boz ördek Sakarca kaz Boz kaz Kır incirkuşu Kızılgerdan incirkuşu Çayır incirkuşu Su incirkuşu Agaç incirkuşu Küçük yelyutan Yelyutan Ak karınlı yelyutan Boz ebabil Orman kartalı Boz balıkçıl Mor balıkçıl Alaca balıkçıl Taşçeviren Kır baykuşu Orman baykuşu Kukumav Elmabaş patka Tepeli patka Paspas dalağan Balaban Puhu Öküz balıkçılı Altıngöz Kocagoz Şahin Kızıl şahin Bozkir toygarı Çorak toygarı

128

Linnet Levant Sparowhawk Goshawk Sparrowhawk Great Reed Warbler Moustached Warbler Marsh Warbler Reed Warbler Sedge Warbler Common Sandpiper Skylark Kingfisher Chukar Pintail Shoveler Teal Wigeon Mallard Garganey Gadwall White-fronted Goose Greylag Goose Tawny Pipit Red-throated Pipit Meadow Pipit Water Pipit Tree Pipit Little Swift Swift Alpine Swift Pallid Swift Lesser Spotted Eagle Grey Heron Purple Heron Squacco Heron Turnstone Short-eared Owl Long -eared Owl Little Owl Pochard Tufted Duck Ferruginous Duck Bittern Eagle Owl Cattle Egret Goldeneye Stone Curlew Buzzard Long-legged Buzzard Short-toed Lark Lesser Short-toed Lark

g+k g g g+k g+ü g+ü g g+ü g g g+k g+k ü g+k g+k k k k g k+ü k k g g+k g+k g+k g ü g g g g g+k g+ü g g g+k ü k k g-ü g g g g+ü g-k g+k+ü g*ü g+k

BS BS BS BS BS

BS

BS BS BS BS BS

BS BS

BS BS BS BS BS BS

BS BS BS BS

BS BS


Latince ismi

Türkçe ismi

İngilizce ismi

Açıklama

g: Göç eden kuşlar ü: Deltada üreyen kuşlar k: Deltada kışlayan kuşla BS:Bern Sözleşmesi (05.08.1998) Ek II listesine göre katı koruma altında olan kuşlar Calidris alba Calidris alpina Calidris canutus Calidris ferruginea Calidris minuta Calidris temminckii Calonectris diomedea Caprimulgus europeus Carduelis carduelis Carduelis chloris Cercotrichas galactotes Ceryle rudis Cettia cetti Charadrius alexandrinus Charadrius dubius Charadrius hiaticula Charadrius leschenaultii Chettusia gregaria Chettusia leucura Chlidonias hybridus Chlidonias leucopterus Chilidonias niger Ciconia ciconia Ciconia nigra Circaetus gallicus Circus aeruginosus Circus cyaneus Circus macroucus Circus pygargus Cisticola juncidis Clamator glandarius Coccothraustes coccothraustes Columba livia Columba oenas Coracias garrulus Corvus corone cornix Coturnix coturnix Crex crex Cuculus canorus Cursorius cursor Delichron urbica Egretta alba Egretta garzetta Emberiza caesia Emberiza calandra Emberiza hortulana Emberiza melanocephala Emberiza schoeniclus Erithctus rubecula Falco biarmicus Falco cherrug Falco columbarius Falco eleonorae Falco naumanni Falco peregrinus Falco subbuteo Falco tinnunculus Falco vespertinus

Ak kumkuşu Kumkuşu Büyük kumkuşu Kızıl kumkuşu Küçük kumkuşu Göl kumkuşu Boz yelkovan Çobanaldatan Saka Florya Çalı bülbülü Alaca yalıçapkını Kamış bülbülü Akça cılıbıt Çöl cılıbıt Halkalı cılıbıt Büyük cılıbıt Sürmeli kızkuşu Ak kuyruklu kızkuşu Bıyıklı sumru Ak kanatli sumru Kara sumru Leylek Kara leylek Yılan kartalı Saz delicesi Gökce delicesi Bozkir delicesi Çayır delicesi Yelpazekuyruk Tepeli guguk Kocabaş Kaya güvercin Gökçe güvercin Gökkuzgun Bıldırcın Bıldırın klavuzu Guguk kuşu Çölkoşarı Ev kırlangıcı Büyük ak balıkçıl Küçük ak balıkçıl Kızıl kirazkuşu Tarla kirazkuşu Kirazkuşu Karabaşlı kirazkuşu Batak kirazkuşu Kızılgerdan Bıyıklı doğan Ulu doğan Boz doğan Kara doğan Küçük kerkenez Gökdoğan Delice doğan Kerkenez Ala doğan

129

Sanderling Dunlin Knot Curlew Sandpiper Little Stint Temminck's Stint Cory's Shearwater Nightjar Goldfinch Greenfinch Rufous Bush Robin Pied Kingfisher Cetti 's Warbler Kentish Plover Little Ringed Plover Ringed Plover Greater Sand Plover Sociable Plover White-tailed Plover Whiskered Tern White-winged black Tern Black Tern White Stork Black Stork Short-toed Eagle Marsh Harrier Hen Harrier Pallid Harrier Montagu's Harrier Fan-tailed Warbler Great Spotted Cuckoo Hawfinch Rock Dove Stock Dove Roller Hooded Crow Quail Corncrake Cuckoo Cream-coloured Courser House Martin Great White Egret Little Egret Cretschmar's Bunting Corn Bunting Ortolan Bunting Black-headed Bunting Reed Bunting Robin Lanner Saker Merlin Eleonorae's Falcon Lesser Kestrel Peregrine Hobby Kestrel Red-footed Falcon

g+k g+k

BS BS

g g+k g

BS BS BS

g g+k+ü g+ü g+ü k g+k+ü g+k+ü g g+k g+ü g

BS BS BS BS BS BS BS BS BS BS

g g g g+k g g+ü g+k g+k g g g+ü g g

BS BS BS BS BS

g+ü

BS

BS BS BS

g+ü BS g g+ü g+k g+k g+ü g+ü g g+ü g+k g+k g g+k g g g g+k+ü g

BS BS BS BS

BS BS BS BS BS BS BS BS BS BS BS BS


Latince ismi

Türkçe ismi

İngilizce ismi

Açıklama

g: Göç eden kuşlar ü: Deltada üreyen kuşlar k: Deltada kışlayan kuşla BS:Bern Sözleşmesi (05.08.1998) Ek II listesine göre katı koruma altında olan kuşlar Ficedula albicollis Ficedula hypoleuca Ficedula semitorquata Francolinus francolinus Fringilla coelebs Fringilla montifringilla Fulica atra Galerida cristata Gallinago gallinago Gallinago media Gallinula chloropus Gelochelidon nilotica Glareola nordmanni Glareola pratincola Grus grus Haematopus ostralegus Halcyon smyrnensis Haliaetus albicilla Himantopus himantopus Hippolais icterina Hippolais languida Hippolais pallida Hippolais olivetorum Hirundo daurica Hirundo rustica Hoplopterus spinosus Irania gutturalis Ixobrychus minutus Jynx torquilla Lanius collurio Lanius minor Lanius nubicus Lanius senator Larus armenicus Larus audouinii Larus cacchinans Larus fuscus Larus genei Larus ichtyaetus Larus melanocephalus Larus minutus Larus marinus Larus ridibundus Limicola falcinellus Limosa lapponica Limosa limosa Locustella luscinoides Luscinia luscinia Luscinia megarhynchos Luscinia svecica Lymnocryptes minimus Marmaronetta angustirostris Melanocorypha bimaculata Melanocorypha calandra Merops apiaster Milvus migrans Monticola saxatilis Monticola solitarius

Yakalı sinekkapan Kara sinekkapan Alaca sinekkapan Turaç İspinoz Dağ ispinoz Sakarmeke Tepeli toygar Su çulluğu Sultani su çulluğu Su tavuğu Gülen sumru Siyah kanatlı bataklık kırlangıcı Bataklık kırlangıcı Turna Poyraz kuşu Yalıçapkını Ak kuyruklu kartal Uzunbacak Sarı mukallit Dağ mukalliti Ak mukallit Zeytin mukalliti Kızıl kırlangıç Kırlangıç Mahmuzlu kızkuşu Taş bülbülü Küçük balaban Boyun çeviren Kızılsırtlı örümcekkuşu Kara alınlı örümcekkuşu Maskeli örümcekkuşu Kızılbaşlı örümcekkuşu Büyük gümüş martı Pembe gagalı martı Gümüş martı Kara sırtlı martı İnce gagalı martı Büyük karabaş martı Akdeniz martısı Küçük martı Büyük kara sırtlı martı Karabaş martı Uzungagalı kumkuşu Kıyı çulluğu Batak çulluğu Irmak bülbülü Benekli bülbül Bülbül Buğdaycıl Küçük su çulluğu Yaz ördeği Küçük boğmaklı toygar Boğmaklı toygar Arı kuşu Kara çaylak Kaya ardıcı Gökçe kaya ardıcı

130

Collared Flycatcher Pied Flycatcher Semi-collared Flycatcher Black Francolin Chaffinch Brambling Coot Crested Lark Snipe Great Snipe Moorhen Gull-billed Tern Black-winged Pratincole

g g g ü g+k g k+ü ü g+k g k+ü

BS BS BS

Collard Pratincole Crane Oystercatcher White -breasted Kingfisher White-tailed Sea-Eagle Black-winged Stilt Icterine Warbler LJpcher's Warbler Olivaceous Warbler Olive-tree Warbler Red-rumped Swallow Swallow Spur-winged Plover White-throated Robin Little Bittern Wryneck Red-backed Shrike Lesser Grey Shrike Masked Shrike Woodchat Shrike Armenian Gull Andouin's Gull Yellow-legged Gull Lesser Black-backed Gull Slender-billed Gull Great Black-headed Gull Mediterranean Gull Little Gull Great Black-backed Gull Black-headed Gull Broad-billed Sandpiper Bar-tailed Godwit Black-tailed Godwit Savi's Warbler Thrush Nightingale Nightingale Bluethroat Jack-Snipe Marbled Teal Bimaculated Lark Calandra Lark Bee -eater Black Kite Rock Thrush Blue Rock Thrush

g+ü g+k g ü

BS BS

g+ü g g+ü g+ü g g+ü g+ü g+ü g g+ü g g g g+ü g+ü k

BS BS BS BS BS BS BS BS BS BS BS BS BS BS BS

BS BS BS

BS

BS k g+k g+k k g+k k g+k g g g+k g+ü g g g+k g g+k+ü g g+k+ü g+ü g g g+ü

BS BS BS

BS

BS BS BS BS BS BS BS BS BS BS


Latince ismi

Türkçe ismi

İngilizce ismi

Açıklama

g: Göç eden kuşlar ü: Deltada üreyen kuşlar k: Deltada kışlayan kuşla BS:Bern Sözleşmesi (05.08.1998) Ek II listesine göre katı koruma altında olan kuşlar Motacilla alba Motacilla cinerea Motacilla citreola Motacilla flava flava Motacilla flava feldegg Motacilla flava beema Motacilla flava cinereocapilla Muscicapa striata Neophron percnopterus Netta rufina Numenius arquata Nlumenius phaeopus Nycticorax nycticorax

Ak kuyruksallayan Dağ kuyruksallayan Sarı başlı kuyruksallayan Sarı kuyruksallayan Sarı kuyruksallayan Sarı kuyruksallayan San kuyruksallayan Benekli sinekkapan Akbaba Macar ördeği Kervan çulluğu Yagmur kervan çullugu Gece balıkçılı

Pied Wagtail Grey Wagtail Citrine Wagtail Yellow Wagtail Black-headed Wagtail Syke's Wagtail Italian Yellow Wagtail Spotted Flycatcher Egyptian Vulture Red-crested Pochard Curlew Whimbrel Night Heron

g+k g g g g+ü g g g g g+k+ü g+k g g

BS BS BS BS

Oenanthe finschii Oenanthe hispanica Oenanthe isabellina Oenanthe oenanthe Oenanthe pleschanka Oriolus oriolus Otus scops Oxyura leucocephala Pandion haliaetus Panurus biarmicus Parus major Passer domesticus Passer hispaniolensis Passer moabiticus Perdix perdix Pelecanus onocrotalus Pernis apivorus Phalacrocorax carbo Phalacrocorax pygmeus Phalaropus lobatus Philomachus pugnax Phoenicopterus ruber Phoenicurus ochruros Phoenicurus phoenicurus Phylloscopus bonelli Phylloscopus collybita Phylloscopus sibilatrix Phylloscopus trochilus Picoides syriacus Platalea leucorodia Plegadis falcinellus Pluvialis apricaria Pluvialis squatarola Podiceps cristatus Podiceps nigricollis Porphyrio porphyrio Porzana panva Porzana porzana Prina gracilis Prunella modularis Pterocles orientalis Ptyonoprogne rupestris Puffinus yelkouan Pycnonotus xanthopygos Rallus aquaticus

Aksırtlı kuyrakkakan Kuyrukkakan Boz kuyrukkakan Kuyrukkakan Alaca kuyrukkakan Sarıasma İshak kuşu Dikkuyruk Balık kartalı Bıyıklı baştankara Büyük baştankara Serçe Sögüt serçesi Çalı serçesi Çil keklik Ak pelikan Arı sahini Büyük karabatak Cüce karabatak Deniz düdükçünü Dögüşkenkuş Flamingo Dağ kızılkuyruğu Kızılkuyruk Boz söğüt bülbülü Söğüt bülbülü Orman söğüt bülbülü Göçmen söğüt bülbülü Alaca ağaçkakan Kaşıkçı kuşu Çeltikçi kargası Altın yagmurcun Gümüş yağmurcun Tepeli batağan Kara boyunlu batağan Saz horozu Benekli yelve Küçük yelve Dikkuyruklu ötleğen Dağ bülbülü Bağırtlak Kaya kırlangıcı Yelkovan Arap bülbülü Yelve

Finsch's Wheatear Black-eared Wheatear Isabelline Wheatear Northern Wheatear Pied Wheatear Golden Oriole Scops Owl White-headed Duck Osprey Bearded Tit Graet Tit House Sparrow Spanish Sparrow Dead Sea Sparrow Grey Partridge White Pelican Honey Buzzard Cormorant Pygmy Cormorant Red-necked Phalarope Ruff Greater Flamingo Black Redstart Redstart Bonelli*s Warbler Chiffchaff Wood Warbler Willow Warbler Syrian Woodpecker Spoonbill Glossy Ibis Golden Plover Grey Plover Great Crested Grebe Black-necked Grebe Purple Gallinule Little Crake Spotted Crake Graceful Warbler Dunnock Black-bellied Sandgrous Crag Martin Yelkouan Shearwater Yellow-vented Bulbul Water Rail

g+k g+ü g g g g g+ü k g g ü ü g+k+ü g ü g+k g g+k g+k+ü g g+k k g+k g g g+k g g

BS BS BS BS BS BS BS BS

131

g g g+k k g+k k ü g g g+k g g ü k

BS

BS

BS BS

BS BS

BS BS BS BS BS BS BS BS BS BS

BS BS BS BS BS BS BS BS BS


Latince ismi

Türkçe ismi

İngilizce ismi

Açıklama

g: Göç eden kuşlar ü: Deltada üreyen kuşlar k: Deltada kışlayan kuşla BS:Bern Sözleşmesi (05.08.1998) Ek II listesine göre katı koruma altında olan kuşlar Recurvirostra avosetta Regulus regulus Remiz pendulinus Riparia albifrons Riparia riparia Saxicola rubetra Saxicola torquata Serinus serinus Sitta neumayer Sterna albifrons Sterna caspia Sterna hirundo Sterna sandviscensis Streptopelia decaocto Streptopelia senegalensis Streptopelia turtur Strix aluco Sturnus vulgaris Sturnus roseus Sylvia atricapilla Sylvia borin Sylvia cantillans Sylvia communis Sylvia curruca Sylvia hortensis Sylvia melanocephala Sylvia nisoria Sylvia ruepelli Tachybaptus ruficollis Tadorna ferruginea Tadorna tadorna Tringa erythropus Tringa glareola Tringa nebularia Tringa ochropus Tringa stagnatilis Tringa totanus Troglodytes troglodytes Turdus merula Turdus philomelos Turdus pilaris Turdus torquatus Turdus viscivorus Tyto alba Upupa epops Vanellus vanellus Xenus cinereus

Kılıç gaga Çalıkuşu Çulha kuşu Kum kırlangıcı Kum kırlangıcı Çayır taşkuşu Taşkuşu Kanarya Kaya sıvacıkuşu Küçük sumru Hazar sumrusu Sumru Kara gagalı sumru Kumru Senegal üveyiği Üveyik Alaca baykuş Sığırcık Alasığırcık Karabaşlı ötleğen Bahçe ötleğeni Bıyıklı ötleğen Akgerdanlı ötleğen Küçük akgerdanlı ötleğen Akgözlü ötleğen Maskeli ötleğen Çizgili ötleğen Karagerdanlı ötleğen Küçük batağan Angıt Suna Alaca düdükçün Orman düdükçün Yeşilbacak Yeşil düdükçün Batak düdükçün Kızılbacak Çitkuşu Karatavuk Öter ardıç Ardıç Ökse ardıcı Peçeli baykuş İbibik Kızkuşu

Avocet Goldcrest Penduline Tit

g+k+ü g g+ü

Sand Martin Whinchat Stonechat Serin Rock Nuthatch Little Tern Caspian Tern Arctic Tern Sandwich Tern Collared Dove Laughing Dove Turtle Dove Tawny Owl Starling Rose-coloured Starling Blackcap Garden Warbler Subalpine Warbler Whitethroat Lesser Whitethroat Orphean Warbler Sardinian Warbler Barred Warbler Ruppel's Warbler Little Grebe Ruddy Shelduck Shelduck Spotted Redshank Wood Sandpiper Greenshank Green Sandpiper Marsh Sandpiper Redshank Wren Blackbird Song Thrush Fieldfare Ring Ouzel Mistle Thrush Barn Owl Hoopoe Lawping Terek Sandpiper

g+ü g g+k g+k+ü ü g+ü g+k g g+k ü

BS BS BS BS BS BS BS BS BS

g+ü BS g+k g+k g g g g g

BS BS BS BS BS BS

g g k+ü k k g+k g g+k g+k g g+k g+k g+k+ü g+k g

BS BS

g ü g k g

Delta’da kuşlar için önemli habitatların bulunduğu alanlara değişik kurumlarca farklı koruma statüleri verilmiştir (Yaban Hayatı Koruma Alanı, Doğal Sit, Ramsar Alanı gibi). Bu durum sevindiricidir. Ancak birbiri ile bazen örtüşen birkaç koruma statüsü bulunmasına rağmen alanda koruma uygulamalarında yetersizlikler görülmektedir. Delta’nın Biyosfer Rezervi olarak açıklanması ile tüm koruma çalışmalarının bir çatı altında toplanması gerçekleştirilerek daha etkin bir uygulama yapılabileceği düşünülmektedir. Ayrıca Biyosfer Rezervleri’nde halkla ilişkilere özel bir önem ve yer verildiği için, birçok konuda yöre halkı ile işbirliği olanakları geliştirilerek onlarla birlikte çözümlerin aranması ve birlikte daha etkin bir koruma sisteminin kurulması olasılığı elde edilmiş olacaktır. 132

BS BS

BS BS BS BS BS BS

BS BS


3.3.3.6. Memeliler Biyoser Rezervi alanında memelilere ait tür listesi literatür bilgilerinden derlenmiştir. Biyosfer Rezervi alanında 10 familyaya ait [Felidae (Kediler), Leporidae (Tavşanlar), Canidae (Köpekler), Mustelidae (Sansarlar), Hystricidae (Oklu Kirpiler), Vespertilionidae (Düzburun Yarasalar), Muridae (Fareler, Sıçanlar), Viverridae (Firavun Sıçanları, Yer Köpekleri), Mustelidae (Sansarlar), Suidae (Eskidünya Domuzları)] 16 tür bulunmaktadır (Çizelge 3.48) Çizelge 3.48. Biyosfer Rezervi Alanında Bulunan Memeli Listesi

Bilimsel Adı Felis chaus Felis silvestris Lepus europaeus Vulpes vulpes Canis aureus Lutra lutra Hystrix indica Pipistrellus pipistrellus Plecotus austriacus Microtus guentheri Meriones tristrami Herpestes ichneumon Mustela nivalis Meles meles Lynx (= Felis) lynx Sus scrofa scrofa

Türkçe Adı

Saz Kedisi Yaban Kedisi Yabani Tavşan Tilki Çakal Su samuru Oklu Kirpi Cüce yarasa Uzun kulaklı yarasa Tarla Faresi Çöl Sıçanı Firavun Sıçanı Gelincik Porsuk Vaşak Yaban Domuzu

Her ne kadar Çukurova Detasında Akyatan ağaçlandırma alanında geyik olduğu söylense de bu söylentinin doğruluğu konusunda net bilgiye ulaşılamamıştır.

133


4. Çukurova Deltası’nın Sosyo-Ekonomik Yapısı 4.1. Nüfus 4.1.1. Nüfus Dağılımı Çukurova Deltası Adana İli Karataş ve Yumurtalık İlçe sınırlarına giren yerleşimlerden oluşmaktadır. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Proje alanı toplam 47 yerleşim birimini içine alır. Bu yerleşimlerden merkez ilçe dahil olmak üzere 36 yerleşim Karataş İlçesi, 10 yerleşim Yumurtalık İlçesi sınırlarına girmektedir. Bu yerleşimlerden Baharlı köyü ise Mersin Tarsus İlçesi sınırlarındadır. Bölge nüfusu İlçe merkezleri (Karataş, Yumurtalık) ve Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Proje Alanı içine giren köy ve belde yerleşimleri ölçeğinde incelenmiştir (Çizelge 4.1). Toplam 9.189 kişilik nüfusu ile Karataş merkez ilçe en yoğun nüfusa sahipken, ilçeyi 3.563 kişi ile Tuzla, 2.800 kişi ile Bahçe ve 2.500 kişi civarındaki nüfusları ile de Kaldırım ve Yeşilköy Beldeleri izlemektedir. Çizelge 4.1. 2000 yılı Nüfus Sayımı Sonuçlarına Göre Çukurova Deltası Proje Alanı İçinde Yer Alan Belde ve Köy Yerleşimleri Nüfusları (DİE, 2000) Bağlı Olduğu İlçe Adı Karataş “ “ “ “ “ “ “ “ “ “ “ “ “ “ “ “ “ “ “ “ “ “ “ “ Karataş – Tuzla “ “ “ “

Yerleşim adı Karataş Adalı Aydınlar Ataköy Bahçe (Belde) Bebeli Çakırören Çimeli Çukurkamış Dolaplı Gölyaka Hacıhasan Helvacı İsahacılı Kesik Kıremitli Kırhasan Kızıltahta Küçükkarataş Oymaklı Terliksiz Topraklı Sirkenli Yemisli Yüzbaşı Tuzla (Merk.Belde) Çavuşlu Hasırağacı İnaplıhöyüğü Kapı 134

Erkek 4.597 722 316 1.400 511 358 148 144 47 120 64 126 105 287 107 31 161 183 105 42 75 508 1.035 115 1.827 106 155 193 131

Kadın 4.592 668 304 1.400 512 353 146 129 35 102 41 103 82 264 104 28 152 170 95 25 73 550 1.142 89 1.736 103 166 201 113

Toplam Nüfus 9.189 1.390 620 2.800 1.023 711 294 273 82 222 105 229 187 551 211 59 313 353 200 67 148 1.058 2.180 204 3.563 209 321 394 244


Bağlı Olduğu İlçe Adı “ “ “ “ “ “ Yumurtalık “ “ “ “ “ “ “ “ Tarsus

Yerleşim adı Karagöçer Meletmez Sarımsaklı Tabaklar Tabur Tuzkuyusu Asmalı Deveciuşagı Haylazlı Kaldırım (Belde) Kesmeburun Kırmızıdam Kuzupınarı Yahşiler Yeşilköy (Belde) Zeynepli Baharlı

Erkek 173 47 49 450 114 127 432 389 219 1.495 70 237 812 114 1.283 -

Kadın 144 52 58 443 91 120 461 433 227 1.236 78 244 812 124 1.282 -

Toplam Nüfus 317 99 107 893 205 247 893 822 446 2.495 148 481 1.624 238 2.565 265

4.1.2. Nüfus Dinamiği (Artışı-Gelişimi) Adana İli ülkemizin en fazla göç alan kentlerinden biri olup, nüfusu 2000 yılında 1.849.478 kişidir. Fakat bölge nüfusunun kayıtların daha üstünde olduğu tahmin edilmektedir. İlde 1927 – 2000 yılları arası yaşanan nüfus değişimleri Çizelge 4.2’de verilmiştir. Burada kent ve köy nüfusları ayrı incelenmiş olup 1930’lardan 1960’lara kadar bölgedeki köy nüfus artışı, kent nüfus artışlarından daha fazla gerçekleşirken, 1965’lerde her iki yerleşim tipi nüfusu neredeyse eşitlenmiş ve 1975’lerden sonra kent nüfusu köy nüfusundan daha fazla artış göstermiştir. 1970’lerden itibaren kent nüfusunda ve toplam nüfusta artan bir gelişme yönünde olurken köy nüfusunda belirgin bir azalma yaşanmıştır. Çizelge 4.2. Adana İli 1927 – 2000 Yılları Arası Nüfus Değişimleri (DİE, 2000) Yıllar 1927 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 2000

Kent Nüfusu 82.026 103.839 118.506 139.493 166.696 238.327 334.039 422.298 525.668 706.186 842.845 1.142.201 1.350.339 1.397.853

Köy Nüfusu 145.709 273.806 257.271 279.247 341.822 390.178 426.764 480.414 509.709 534.289 642.898 583.739 584.568 451.625

Toplam 227.735 383.645 375.777 418.740 508.518 628.505 760.803 902.712 1.035.377 1.240.475 1.485.743 1.725.940 1.934.907 1.849.478

Gümüş ve Ark., (2004) Çukurova ve Adana Bölgesindeki nüfus artışının nedenlerini aşağıdaki gibi sıralamıştır; 135


-

Bölgenin sahip olduğu verimli topraklar ki bu antik çağlara kadar geri gitmektedir,

-

Özellikle 1950’lili yıllardan sonra hızla gelişen endüstri,

-

Yüksek doğurganlık,

-

Kıyı turizminin artması (özellikle Karataş ve Yumurtalık için),

-

Bölge dışından yapılan göç.

Bölgede önceleri tarımsal işgücü gereksinmesini karşılamak üzere gerçekleşen mevsimlik işçi göçleri son yıllarda daha da hızlanarak yerleşik göç özelliği kazanmıştır. Özellikle Güney ve Güneydoğu Anadolu illerinden gelen mevsimlik tarımsal isçi göçü sürekli nüfus haline dönüşmüştür. Benzer gelişmeler Çukurova Deltası yerleşimlerinde de yaşanmaktadır. Çizelge 4.3.’de 1960 ve 2000 yılları arasında Karataş ve Yumurtalık İlçe ve Bahçe, Tuzla, Yeşilköy, Kaldırım belde yerleşimleri nüfus değişimleri verilmiştir. Şekil 4.1’de de görüldüğü gibi 1960’lardan itibaren en hızlı nüfus artışı Karataş bölgesinde yaşanmıştır. Çizelge 4.3. Çukurova Deltası İlçe ve Belde Yerleşimleri Nüfus Değişimleri (1960-2000) (Ortaçeşme,1996; DİE, 2000) Yıllar Belde

İlçe Karataş

Bahçe Tuzla Yumurtalık Yeşilköy Kaldırım

1960 13.520 1.431 861 13.054 1.238 1.592

1970 15.607 1.619 1.157 15.830 1.337 1.973

1970

1980

1980 22.084 2.363 1.711 17.832 2.297 2.275

1990 20.562 2.294 2.213 19.207 2.218 2.355

2000 32.375 2.800 3.563 22.575 2.565 2.495

Nüfus (Kişi)

35.000 30.000 25.000 20.000 15.000 10.000 5.000 0 1960

1990

2000

Yıllar Karataş

Yumurtalık

Tuzla

Şekil 4.1. Karataş, Yumurtalık ve Tuzla Yerleşimleri Nüfus Değişimleri (1960-2000)

4.1.3. Nüfusun İş Kollarına Dağılımı Ülkemizde nüfusun iş kolları dağılımına ilişkin detaylı araştırmalar olmamakla birlikte DİE’nin nüfusun ekonomik faaliyetlere göre yapmış olduğu farklı değerlendirmeler istihdam konusunda fikir vermektedir. Adana İli ekonomik faaliyetlere göre istihdam edilen nüfus; tarım, sanayi, inşaat, hizmet olarak ayrılmakta, hizmet sektöründe son 20 yılda belirgin bir artış görülürken 1990’lardan itibaren tarımla uğraşan nüfusta hızlı bir azalma yaşanmaktadır. 136


Benzer şekilde il genelinde nüfusun iş kollarına dağılımında ise bölge için önem taşıyan tarım, hayvancılık, ormancılık, balıkçılık ve avcılık işlerinde çalışan nüfusta 1980’de 323.061 olan sayı azalarak özellikle son 10 yıl içinde (1990-2000) önemli oranda azalarak 246.568 kişiye gerilemiştir. 4.1.4. Nüfus Göçü – Tarım İşçileri Bölgedeki nüfus göçü anlaşılmasında işgücü ve işsizlik oranları belirleyici olabilir. Karataş yerleşiminde çoğunluk erkek nüfusu 581 kişi işsiz görünürken, istihdam edilen nüfusun iki katı oranda işgücünde olmayan (çalışmayan veya çalışamayacak durumda olan) nüfus dikkat çekmektedir (Çizelge 4.4). İşgücünde olamayan, çalışmayan kişi sayısı Yumurtalık yerleşiminde çok daha belirgindir. Çizelge 4.4. Karataş ve Yumurtalık İlçeleri İşgücü – İşsizlik Durumu (DİE, 2000) Karataş Kadın

İşsizlik Durumu

Erkek Çalışan – İstihdam Edilen 1.891 Çalışmayan – İşsiz 433 İşgücünde Olmayan 1.268 Bilinmeyen -

302 148 3.154 -

Toplam

2.193 581 4.422 -

Erkek 887 243 747 -

Yumurtalık Toplam Kadın 999 112 360 117 2.274 1.527 -

Bölgede işgücünde olmayan yani çalışmayan veya emekliler, gelir sahipleri arasında ilk sırayı ev kadınları, öğrenciler ve emekliler almaktadır (Çizelge 4.5). Burada kadın nüfusunun özellikle aile işletmeleri içinde istihdam ediliyor olmalarına rağmen, bu durumun kayıtlara yansımaması tarımda istihdam edilen nüfus konusunda yeterli değerlendirmenin olmadığını göstermektedir.. Çizelge 4.5. Karataş ve Yumurtalık İlçeleri İşgücünde Olmayan Nüfusun Durumu (DİE, 2000)

İş Arayan Öğrenci Ev Kadını Emekli Gelir Sahibi Diğer

Erkek 150 547 404 86 81

Karataş Kadın 84 496 2.457 96 16 5

Toplam 234 1.043 2.457 500 102 86

Erkek 118 304 213 46 66

Yumurtalık Toplam Kadın 188 70 515 211 1.167 1.167 280 67 55 9 69 3

Diğer yandan bölgede özellikle tarım sektöründe gereksinim duyulan işgücü miktarı Gümüş ve Ark. (2004) tarafından toplamda 48.813 gün/işçi olarak belirtilmiştir (Çizelge 4.6). Tarım sektöründe çalışan 21.018 gün/işçi’nin bu ihtiyacı karşılayamaması nedeniyle 27.795 gün/işçi göçmen işçiye gereksinim duyulmaktadır. Bu da yöredeki iç göçün başlıca tetikleyicisi olmuştur. Çizelge 4.6. Bölgede Gereksinim Duyulan İşgücü Miktarı (2000) (Gümüş ve Ark., 2004) Toplam İşçi İhtiyacı Çalışma Süresi 60 Gün/İşçi* Karataş

36.953

Yumurtalık

11.860

TOPLAM

48.813

Tarım Sektöründe Çalışan Yerleşik Nüfus (1990 Yılı)** (% 34,6 emek katılımı) 11.451 (3.951) 9.567 (3.301) 21.018 (7.252)

*DİE Nüfus Sayımı 1990 **İlçe Tarım Müdürlüğü Kayıtları 2000.

137

İhtiyaç Duyulan Göçmen İşçi (% 65,4) 25.502 (33.002) 2.293 (8.559) 27.795 (41.561)

12 Yaş Altı Nüfus (1/3) 60 Gün/İşçi (% 65,4 8.416 (10.890) 757 (2.823) 9.172 (13.715)

Toplam Göçmen Nüfus (Aileleri İle Birlikte) 60 Gün/İşçi – (% 65,4) 33.918 (43.892) 3.050 (11.382) 36.967 (55.276)


4.1.5. Eğitim Bu bölümde Adana İli geneli nüfusu okuryazarlık ve eğitim durumu ve Çukurova Deltası ilçe yerleşimleri Karataş ve Yumurtalık İlçeleri ölçeğinde incelenmiştir. İl genelinde okuma yazma bilmeyen kişi sayısında 1990’dan itibaren düşüş yaşanırken, il genelinde özellikle “ilkokul” düzeyinde eğitim alan kişi sayısında 1980’lerden itibaren artış görülmektedir. Bölgenin yoğun tarımsal faaliyetler göz önüne alındığında Gümüş ve Ark., (2004) belirttiği gibi çiftçilerin hemen hemen tamamının tarım ve hayvancılıkla ilgili eğitim almamış olmaları önemli bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Çukurova Deltası yerleşimleri ölçeğinde okuryazarlık durumu oldukça düşüktür. Karataş yöresinde nüfusun % 22’si Yumurtalık’ta ise nüfusun % 17’si okuma yazma bilmektedir (Çizelge 4.7). Okuryazarlık oranı erkek nüfusu içinde daha yüksek iken yüksek öğrenim göre kişi sayısı % 0.01 ile çok düşük seviyelerde kalmıştır. Çizelge 4.7. Karataş ve Yumurtalık İlçeleri Okur-Yazarlık ve Eğitim Durumu (DİE, 2000) EĞİTİM VE OKUR-YAZARLIK Durumu Okuma Yazma Bilmeyen Okuma Yazma Bilen Bir Okul Bitirmeyen İlkokul İlk-Öğretim Ortaokul Ortaokul Dengi Meslek Okulları Lise Lise Dengi Meslek Okulları Yüksek Öğrenim Mezuniyeti Bilinmeyen Okuma Yazma Durumu Bilinmeyen

KARATAŞ Erkek Kadın Toplam 131 706 837 4.019 3.408 7.427 855 904 1.759 1.705 1.441 3.146 143 117 260 372 197 569 10 5 15 544 511 1.055 106 65 171 284 168 452 -

-

-

YUMURTALIK Kadın Toplam 69 273 342 2.081 1.773 3.854 427 442 869 588 649 1.237 80 61 141 331 152 483 6 3 9 389 326 715 82 49 131 178 90 268 1 1

Erkek

-

-

-

4.2. Sosyal Altyapı 4.2.1. Ulaşım Biyosfer Rezervi alanına en yakın havalimanı 1937 yılında sivil-askeri havaalanı olarak hizmete giren Adana Şakirpaşa Havalimanı olup 60 km uzaklıktadır. Şakirpaşa Havalimanı uluslararası standartlarda olup, yüksek bir yolcu taşıma kapasitesine sahip bulunmaktadır. Adana ve tüm çevre illere hizmet veren havaalanının her yıl artan uçak, yolcu ve yük trafiğine sağlıklı bir şekilde hizmet verebilmesi için terminal dış hat binaları yenilenmiştir. Bunun yanında Biyosfer Rezerv alanına büyük olumsuzluklar getireceği düşünülen Adana-Karataş ilçesi Yemişli köyü mevkiinde Adana'ya 38 km, Karataş ilçesine 10 km uzaklıkta olan bir alan, yeni bir havaalanı için tesbit edilmiştir. 1996 yılında etüd programa alınmıştır. Fakat şu anda konuya ilişkin bir gelişme yoktur. Adana’da demiryolu ilin Pozantı, Seyhan, Yüreğir, Ceyhan ilçelerinden, aynı zamanda Karaisalı ilçesi sınırlarından geçmektedir. Devlet demiryolunun, içinden ve yakınından geçtiği köy ve kasaba sayısı 20 dir. Adana Merkeze demiryolu ile ulaşanlar 50 kmlik bir asfalt yol ile 45 dakika -1 saat arasında Biyosfer Rezervi 2 büyük yerleşimlerinden biri olan Karataş’a ulaşabilirler. Şekil 4.2’de Adana il merkezi yakın yerleşimlerin karayolları haritası görülmektedir. Karayolları genel müdürlüğü 2004 Ocak güncellemesi olmasına rağmen harita geniş ölçekli olduğundan Karataş- Yumurtalık arası bozuk asfalt yol bağlantısı görülmemektedir.

138


Şekil 4.2. Adana kent merkezinin yakın yerleşimlere uzaklıkları (KGM,2004)

Denizyolu ile Biyosfer Rezervi alanına ulaşım güçtür. Rezerv içindeki Karataş limanı balıkçı barınağı, yöredeki balıkçılara hizmet vermektedir. Yumurtalık limanı ve uluslar arası petrol ve yük taşımacılığına açık Botaş limanı ve Toros Gübre Fabrikaları Limanları da denizden ulaşım sağlamak mümkün olabilir. Seyhan ve Ceyhan nehirleri ulaşım amaçlı kullanılmamaktadır. Benzer biçimde sadece yöre balıkçı tekneleri nehirleri kullanmaktadırlar. Biyosfer Rezervi sınırları içinde kalacak biçimde Seyhan nehri batı sahilinden, Dipsiz dalyanı mevkiinden doğuya, Tuzla kesimine geçiş mümkün değildir. Sadece Tabaklar kuzeyinden sal ile geçiş mümkündür. Ceyhan nehri üzerinde ise Bebeli’yi Kaldırım’a bağlayan asfalt yol üzerinde nehir ağzından yaklaşık 7 km uzaklıkta bir köprü bulunmaktadır. Bölgedeki çok sayıda sulama ve drenaj kanalları geçişleri iki aracın geçişine izin verecek biçimde yeterlidir. Kanallar boyunca stabilize yollar köyler arası ulaşımı sağlamaktadır. Biyosfer Rezerv alanı Çukurova Deltası’na ulaşım sadece karayolları ile sağlanabilmektedir. Karataş ve Yumurtalık ilçelerinde liman bulunmasına rağmen, deniz taşımacılığı ile ulaşım bölgede gelişmemiştir. Çukurova Deltası içindeki tüm yerleşim birimlerine yol bağlantısı bulunmaktadır. Karataş ve Yumurtalık ilçelerine ve diğer birçok köylere ulaşım Adana’dan asfalt yol ile sağlanmaktadır. Köyler arasındaki ulaşım bağlantılarının bir kısmı stabilize niteliktedir. Karataş-Adana arası 50 km, Yumurtalık-Adana arası 78 km, KarataşYumurtalık arası 35 km, ve Tuzla-Adana arası ise 48 km uzunluktadır (Aslan ve Gümüş, 2004). Aslan ve Gümüş’e (2004) göre Adana-Karataş arasında 10 dakika ara ile 50 dolmuş, Tuzla-Adana arasında 30 dakika ara ile 30 dolmuş çalışmaktadır. Kaldırım ve Bahçe Belediyelerine ait 2-3 araç 2-3 saat arayla ulaşım hizmeti vermektedir. Ana güzergâhta kalan diğer köyler ise ulaşım için ilçe ve bucak dolmuşlarını kullanmaktadır. Diğer köy yerleşimlerinde günde 1-2 sefer yapan dolmuşlar ile ulaşım sağlanmaktadır.

139


4.2.2. Haberleşme Adana Valiliğinden ve Telekom Müdürlüğünden alınan bilgilere dayanarak Biyosfer Rezervi içine giren yerleşimlerin hepsinde telefon hattı mevcuttur. Haberleşme Telekom’un hatlı telefonları ile sorunsuz sağlanmaktadır. 4.2.3. Enerji Sağlanması Bölgedeki yerleşim birimlerinde yakacak bağlamında enerji gereksinmesi için odun (talaş) ve bitki sapı kullanılmaktadır. Ayrıca katalitik soba olarak adlandırılan LPG’li ısınma araçlarıda kullanılmaktadır. Bölgenin iklim özelliği güneş enerjisi için uygun koşulları içermesine rağmen, bu yönde bir teknolojik yatırıma rastlanmamaktadır. Bu nedenle sadece konutlarda güneş kollektörleri yoluyla sıcak su elde etme amacı ile güneş enerjisinden yararlanılmaktadır (Aslan ve Gümüş, 2004). Delta’daki mevcut yerleşim birimlerinde kullanılan yakacak türleri Çizelge 4.8’de verilmiştir. Çizelge 4.8. Hanelerin yakacak kullanım şekli ((Aslan ve Gümüş, 2004) Yerleşim Birimi Odun KARATAŞ Karataş Kırsal Tuzla Merkez Tuzla Kırsal YUMURTALIK Yumurtalık Kırsal Genel Toplam

45 761 329 576 581 2.644 4.936

Hane sayısı düzeyinde yakacak türü (Hane sayısı) Petrol Ürünü Elektrik Diğer 363 622 250 238 25 57 70 79 177 160 708 1.333

93 51 44

Bölgede aydınlanma için enerji ihtiyacı elektrik ile sağlanmaktadır. Bölgede tüm kentsel ve kırsal birimlerde yeterli bir elektrik alt yapısı vardır. Enerji dağıtımı için kaynak Seyhan ve Ceyhan-Aslantaş barajlarından sağlanmaktadır. Son olarak Delta yakınında Sugözü termik santrali da üretime geçmiştir. 4.2.4. Atıklar Evsel ve endüstriyel kaynaklı atık sular (Kanalizasyon): Adana ve çevresindeki endüstri kurumlarının bir kısmında arıtma tesisi olmakla birlikte birçok fabrika bundan halen yoksundur. TD1 ve TD0 drenaj kanalları bu nedenle birçok endüstri atıklarını taşıyarak Seyhan nehrine dökülmektedir. Delta’da ilçe merkezleri de dahil olmak üzere sıvı atıkları arıtma tesisi bulunmamaktadır. Köylerde genelde forsepstik çukurlarına toplanan atıklar belediyelerin vidanjörleri ile alınarak belirlen bazı yerlere dökülmektedir. (Çizelge 4.9) Çizelge 4.9. Hanelerin Su ve WC Durumu (Sağlık Ocağı, 2000; Aslan ve Gümüş, 2004’den)

KARATAŞ Karataş Kırsal Tuzla Merkez Tuzla Kırsal YUMURTALIK Yumurtalık Kırsal Genel Toplam

Su Şebeke Çeşme 1623 1118 329 410 724 766 2849 7490 329

140

WC Çukurlu 993 304 577 501 2856 5231

Fosseptik 1623 517 107 147 265 2659


Katı Atıklar (Çöp) : Delta’daki yerleşim birimlerinin hiçbirinde düzenli çöp toplama sistemi ve alanı bulunmamaktadır. Katı atıklar Yumurtalık ve Karataş ilçelerinde çöp kamyonları, belde belediyelerde ise traktör ile toplanarak belirli açık alanlara bırakılmaktadır. Çöpleri dönüştürme, ayırma veya depolama sistemleri uygulanmamaktadır. Köy yerleşim birimlerinde ise katı atıklar rasgele doğaya terk edilmektedir. Tıbbi atıklar bakımından, yöredeki sağlık kuruluşlarından Tuzla Sağlık ocağı günlük 3-5 kg, Karataş Sağlık ocağı 15 kg, Yumurtalık sağlık Ocağı 15 kg atık üretmektedir. Hiç birinin tehlikeli atık depolama sistemi ve geçici depolama ile ilgili bir düzeni bulunmamaktadır. Tarımsal ilaç ve gübre paketlerinin toplanması ve depolanması ile ilgili bir uygulamaya bölgede rastlanmamaktadır (Aslan ve Gümüş, 2004). Delta kumsalları denizden gelen her türlü çöp ile doludur. Seyhan ve Ceyhan nehirleri yukarı havzadan başlamak üzere içinden geçtiği Adana’da dahil tüm yerleşim birimlerinde çöp dökülmede kullanıldığı için bütün bu atıklar sonunda denize boşaltılmakta ve kumsallarda birikmektedir (Şekil 4.3). Özellikle tıbbi atıklar da olmak üzere plastiğin her türlüsünü kumsallarda bulmak mümkündür. Yerel yönetimler kendi çöpleri ile sorunlarını henüz çözmedikleri için hiçbir kurum bu durumun düzeltilmesi için çaba harcamamaktadır.

Şekil 4.3. Delta Kumsallarındaki Çöpler ve Kirlilik

141


5. Çukurova Deltası’nda Alan Kullanımları 5.1. Tarım Çukurova Deltası’nda tarım 19. yy’ın ikinci yarısında Osmanlı Devleti’nin yeniden yapılanma programı kapsamında, Çukurova’yı yurt edinmiş aşiretlerin toprağa yerleştirme politikası ile başlamıştır (Soysal, 1998; Artar, 2002’den). Çukurova’da tarımın gelişmesinde D.S.İ tarafından yapılan sulama ve drenaj kanallarının önemi büyüktür. Örneğin 1956 yılında işletmeye açılan Seyhan Barajı ve HES, 1969 yılında D.S.İ tarafından inşa edilen Yüreğir Hidroelektrik Santrali ve 1986’da bitirilen Aslantaş Barajı tarımsal faaliyetlerin bölgede gelişmesinde çok önemli rol oynamıştırlar (Artar, 2002). Çukurova Deltası’nda tarımın gelişmesinde D.S.İ tarafından geliştirilen ve Türkiye’nin en gelişmiş sulama projelerinden birisi olarak kabul edilen ASO (Aşağı Seyhan Ovası) 1956 yılında işletmeye açılmıştır. ASO projesinin temel amacı araziyi taşkınlardan korumak, sulama suyu sağlamak ve üretmektir. ASO projesinde sulama alanı yaklaşık 210.000 ha olup, 160.000 ha alan sulanabilmektedir (Özdemir, 2003). Biyosfer Rezerv alanında sulama kaynakları barajlar başta olmak üzere göletler, nehir ve drenaj kanalları ve çakma kuyulardan oluşmaktadır. Delta’da Karataş ilçesinde sulu tarım oranı % 86, Yumurtalık ilçesinde ise % 46 düzeyindedir. Gerek kumul alanları nedeniyle salma ve karık sulama yapılamaması, gerekse doğal sit sınırı içindeki alanlarda sulama kanalet inşaatına izin verilmemesi nedeniyle lagünlere yakın olan köylerde ortalama sulu tarım oranı diğer köylere göre daha düşüktür. Bununla beraber bu köylerde kumul ve çorak alanlar bostan üretimine uygun şartlar oluşturmaktadır. Bu nedenle hazine arazileri de dahil tüm alanlar pompaj (santrifüj ve su motorları) yardımıyla sulanmaktadır (Özdemir, 2003). 5.1.1. Tarımsal Ürün Çeşitliliği ve Ürün Değerleri Çukurova Deltası’nın Ceyhan, Seyhan ve Berdan Nehirlerinin taşıdıkları alüvyonlar sonucu oluşan toprakları, iklim koşullarının uygunluğu nedeniyle Türkiye’nin en verimli topraklarıdır. Delta’daki toplam arazinin % 60’ını tarım arazileri oluşturmaktadır (Gümüş ve Aslan, 2004). Türkiye’ de toplam ekilebilir ve dikilebilir alanların % 4,76’sı Çukurova Bölgesi’nde yer almaktadır (Özdemir, 2003). Delta’da yaşayan toplam nüfusun (40.669) 31.480’i tarım sektöründe çalışmaktadır. Fakat kadın nüfusunun özellikle aile işletmeleri içinde çalışıyor olmasına rağmen, bu durum kayıtlara yansımamıştır (bkz. 4.1.3.Nüfusun iş kollarına dağılımı). Ayrıca Gümüş ve Aslan’a (2004) göre Karataş için yıllık 25.502 ve Yumurtalık için 2.293 göçmen işçiye gereksinim duyulmaktadır. Bu nedenle delta’da tarımla uğraşan toplam nüfusun belirtilen değerden çok daha yüksek olduğunu söylemek mümkündür. Yukarıda da belirtildiği gibi tarım alanları delta’daki toplam arazinin en önemli kısmını oluşturmaktadır. LIFETCY99/TR-087 Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Projesi kapsamında tarım ve sürdürülebilir hayvancılık konusunda hazırlanan uzmanlık raporu verilerine göre (Darcan ve Yurdakul, 2004) Delta’nın toplam arazisi 142.300 ha olup (Biyosfer Rezerv Alanı 100.000 ha lık bir bölümünü kaplamaktadır), bu alanın % 61.84’ünü tarım alanları, % 3.27’sini ise çayır ve meralar oluşturmaktadır. (bkz. Çizelge 5.1). Delta’daki tarım arazilerinin dağılımı Çizelge 5.2’de verilmiştir. Çizelge 5.1. Çukurova Deltası’nda alan kullanımları (ha) (Anonymous, 2003; Darcan ve Yurdakul, 2004’den) Arazi dağılımı (ha)

TOPLAM

Arazinin türü Tarım arazisi Çayır mera arazisi Orman arazisi (ha)

142

Alanı (ha) 88.000 4.650 4.677 142.300


Çizelge 5.2. Çukurova Deltası’nda tarımsal alanların ürün çeşidine göre dağılımı (Anonymous, 2003; Darcan ve Yurdakul, 2004’den) Tarım arazisinin türü Toplam tarım arazisi (ha) Tarla alanı 79.444 Sebze alanı 6.591 Bağ-Bahçe 1.971 TOPLAM 88.000

Darcan ve Yurdakul’un (2004) Delta’da yaptığı anket çalışması sonuçlarına göre Delta’da 695 ailenin topraksız olduğu belirlenmiştir. Hayvansal ve bitkisel üretimin iç içe geçtiği Delta’da 1647 hayvan işletmesi bulunmaktadır. Bu işletmelerde yaşayan 114 kişinin işletme dışı tarımsal işte çalıştığı saptanmıştır. Köylerde kendi arazilerini işleyen işletmeler ağırlıktadır. Mülk arazisini işlemeyip kiraya veya ortağa veren 88 işletme bulunmaktadır (Çizelge 5.3). Bölgede kiracılık önemli tarımsal faaliyetlerden birisidir. Arazi parçalı olarak görülse de, bitkisel üretim yapan çiftçilerin çevredeki tarlaları kiralayarak daha geniş alanları işledikleri belirlenmiştir. Çizelge 5.3. Köylerde tarımsal işletme arazilerinin mülkiyet durumu (Darcan ve Yurdakul, 2004) Mülkiyet durumu İşletme Oran Ortalama işletme sayısı (%) büyüklüğü (da) Mülk arazisini işleyen işletme 1026 44.8 100.2 Kiracılık yapan işletme 239 10.4 87.5 Ortakçılık yapan işletme 28 1.2 51.8 Mülk+kiraya arazi tutan işletme 640 27.9 147.8 Kiracılık+Ortakçılık yapan işletme 271 11.9 32.0 Mülkünü kiraya veya ortağa veren işletme 88 3.8 165.7 Toplam 2292 100.0 106.0 Toprağı olmayan işletme sayısı 695 Tarım dışı işte çalışan kişi sayısı 114 Sadece kendi hayvanlarına bakan işletme sayısı 1585 97.72 Belli bir ücret karşılığı başkalarının hayvanlarına 37 2.28 bakan işletme sayısı

Darcan ve Yurdakul’a (2004) göre Delta’da 1993–2003 yılları arasında tapulu ve tapusuz arazi varlığının değerlendirme sonuçlarına göre toplam işlenen arazinin % 20.36’sının tapusuz olduğu saptanmıştır. Ancak yıllar içerisinde tapusuz arazide azalma olduğu (% 4) belirlenmiştir. Tapusuz arazilerin çoğunluğunun hazine arazisi olduğu ve çiftçilerin bu arazileri bitkisel üretim amacıyla ceza (Ecrimisil) ödeyerek izinsiz kullandığı belirlemiştir. Toplam mülk arazisinin % 14.44’ü kiralanmakta, % 85.56’sı ise sahipleri tarafından işlenmektedir. Genel yapısı itibarı ile parçalı olan araziler kiralanarak büyük bir parça haline getirilmektedir. Dönemler itibariyle kiralanan arazi miktarında da % 9’luk azalma görülmektedir (Çizelge 5.4). Bunun nedeni ise mülk sahiplerinin bu arazileri büyük toprak sahiplerine satarak başka şehirlere göç etmesinden ya da farklı iş kollarında çalışmaları olarak belirtilmiştir. Çizelge 5.4. Arazi mülkiyet durumundaki değişim (köylerin toplamı, dekar) (Darcan ve Yurdakul, 2004) Alan Mülk Tapulu arazisi Tapusuz Toplam alan Kiralanan

1990 Dekar Oran (%) 187700 78.80 50500 21.20 238200 100.0 37800 15.87

1995 Dekar Oran (%) 188200 79.01 50000 20.99 238200 100.0 37700 15.83

Dekar 189700 48500 238200 34400

2003 Oran (%) 79.64 20.36 100.00 14.44

Çukurova Deltası tarım arazilerinde sulu ve kuru tarım yapılmaktadır. Toplam arazinin 180.506,5’inde sulu tarım, 68.600’ünde ise kuru tarım yapılmaktadır (Darcan ve Yurdakul, 2004). Ürün bazında sulu ve kuru tarım alanların dağılımı Çizelge 5.5’de verilmiştir.

143


Çizelge 5.5. Biyosfer Rezerv alanında ürün bazında sulu ve kuru tarım arazi dağılımı (dekar) (Darcan ve Yurdakul, 2004) Başlıca faaliyet Tarla Buğday Pamuk Mısır I. ürün Mısır II. ürün Diğer Yem bitkileri Arpa Meyve Turunçgil Sebze Karpuz Domates Diğer Sera Toplam tarım alanı

Ekim alanı (da)

Sulu (da)

Kuru (da)

73.000 122.000 17.550 5.000 4.530

13.500 115.300 17.550 5.000 4.530

59.500 6.700

2.400

0

2.400

2.350

2.350

13.500 3.150 5.600 26,5 249.106,5

13.500 3.150 5.600 26,5 180.506,5

68.600

LIFE Projesi kapsamında yapılan ‘Delta’da mevcut tarımsal faaliyetlerin irdelenmesi’ konulu araştırmaya (Özdemir, 2003) göre, Delta’da genel olarak tarımsal üretimin ana ürünü buğday ve pamuktur. Karataş’taki arazi kullanımının yaklaşık % 35’ini buğday, % 35’ini pamuk ve % 15’ini mısır oluşturmaktadır. Yumurtalık ilçesinde sulama kanaletleri sınırlı olduğundan pamuk üretimi düşmekte, buna karşın buğday üretim alanı toplam arazinin % 75’ine ulaşmaktadır. Yapılan çalışmalarda verimin düşük ve riskli olduğu saptanmıştır. Kumulun sınırına kadar gelen, özellikle tuzlu ve bataklık alanların içine kadar ilerleyen tarım alanlarında yaygın olarak buğday ve yer yer pamuğa rastlanmaktadır. Buğday ve pamuk suya fazla ihtiyacı olmadığı için genellikle Seyhan ve Ceyhan nehirlerinden uzak tarım alanlarında görülmektedir. Üretimi yapılan diğer önemli ürünler karpuz, kavun, yerfıstığı, mısır, sebze (domates, biber, salatalık, patlıcan, fasulye, kabak, marul) ve turunçgillerdir. Sebze ve bostan üretimi normal tarla ekimi, plastik sera ve naylon ile kapatılan alçak ve yüksek tüneller içinde yetiştirme şeklinde yapılmaktadır. Gümüş ve Aslan’a (2004) göre 2000 yılında Yumurtalık ve Karataş ilçelerinde ürün deseni dağılımı Çizelge 5.6’de verilmiştir. Çizelge 5.6. 2000 Yılında Adana, Karataş ve Yumurtalık’ta Ürün Deseni (Tarım İl ve İlçe Müdürlükleri, 2000; Gümüş ve Aslan, 2004’den) Adana Ürün Deseni Buğday Mısır Pamuk Yerfıstığı Soya K.Soğan Bostan Sebze Toplam

Karataş

Yumurtalık

Toplam Ekim Ekim Alanı Toplam Ekim Ekim Alanı Toplam Ekim Ekim Alanı Alanına Oranı (Da)** Alanına Oranı (Da)** Alanına Oranı % (Da)** % % 3423440 61,80 201000 228300 68,37 30,48 1251530 22,59 180000 16930 5,07 27,30 449260 8,11 200000 59580 17,84 30,33 79000 1,43 35000 7100 2,13 5,31 69800 1,26 7000 0 0,00 1,06 31920 0,58 5000 1000 0,30 0,76 164581 2,97 27000 18481 5,53 4,09 70098 1,27 4399 2540 0,76 0,67 100 100 100 5539629 659399 333931

144


Gümüş ve Aslan’a (2004) göre Çukurova Deltası’nda sebze üretiminde son yıllarda artış görülmektedir. Sebze üretimi (bostan dahil) genellikle tarla ekimi, plastik sera ve plastik malzeme kullanılarak yapılan örtü altı yetiştiriciliği şeklinde yapılmaktadır. Örtü altı ve sera içi üretimde kimyasallar ve hormonlar üretimi arttırmak için fazla miktarda kullanılmaktadır. Lagün içi alanlarda da bostan, yerfıstığı ve sebze üretiminde artışlar olduğu izlenmektedir. Özellikle karpuz - kavun üretiminde kumul alanlar avantaj sağlamakta, bu nedenle birinci derecede, öncelikli olarak Tuzla ve Yumurtalık alanlarında yoğun bir tarımı yapılmaktadır. Delta’da sebzebostan üretim alanları ve ürün desenleri-plastik sera kullanımına ilişkin dağılımlar Çizelge 5.7 ve 5.8’de verilmiştir. Çizelge 5.7. Lagünlerde sebze-bostan üretim alanları, 2000 (Tarım İl ve İlçe Müdürlükleri, 2000; Gümüş ve Aslan, 2004’den) Koy Tarım Al EkimAl Sebze Bostan Sera BahçeT Turunç Zeytin Da Da % % % % % % KarataşBuc 377665 357806 2,28 0,92 0,01 3,57 3,56 0,01 Tuzla 192338 176604 4,05 5,58 1,62 1,40 Karataş 570003 534410 2,87 2,46 2,93 2,84 0,01 Yumurtalık 308426 250887 0,81 7,97 0,25 1,77 0,62 0,25 Kar.+Yum 878429 785297 2,21 4,22 0,08 2,56 2,13 0,09 Adana 5400000 4593965 1,53 3,58 Tuzla 97181 87632 5,57 7,49 1,05 1,05 Lagünler Akyatan Ağyatan Yumurtalık Toplam İç AlanDışı

216673 86213 206775 606842 231909

211198 79237 188264 552157 196705

1,37 1,88 1,11 2,03 2,42

1,33 0,63 17,26 5,14 2,10

0,01 0,32 0,11 0,01

1,17 3,09 1,19 1,46 6,02

0,99 3,08 0,47 1,14 5,29

0,11 0,04 0,16

Çizelge 5.8. Ürün Desenleri ve Plastik Sera Kullanımı (İlçe Tarım Müdürlükleri, 2000; Gümüş ve Aslan, 2004’den) Karpuz-Kavun İçin

Diğer Sebzeler İçin

Karpuz Kavun Toplam Domates Biber Tarla

Hıyar Fasulye Kabak Marul Patlıcan Turp Toplam

9000

4000

13000

2000

1730

10

10

0,5

0

0,5

7

6

1

0,8

9000

5000

14000

100

74

18000

9000

27000

2107

1810

11

10,8

10

200

Tarla

0

0

0

50

500

50

100

30

400

Plastik Sera

0

0

0

25

1

1

1

2

30

Tünel

18000

481

18481

460

100

700

1260

Yumurtalık

18000

481

18481

511

201

732

Plastik Sera Tünel Karataş

75

501

10

200

50 200

4210 14,8 174

400

50 200

100

100

20

20

4399

1250

2540

Özdemir’e (2003) göre yörede bağ-bahçe ürünü de yer almaktadır ve bunlardan ihtiyaç fazlası pazarlanmaktadır. Delta’da bağ-bağcılık çok zayıf bir üretim alanıdır ve pazarlamada önemli bir yeri yoktur. Meyvecilik ise genellikle araştırma alanının kuzey kesiminde yapılmaktadır. Bahçe ve Kuzupınarı ile Yumurtalık arasında turunçgiller (limon) ve zeytin bahçeleri yer almaktadır. Alan çalışmaları, D.S.İ ve İlçe Tarım Müdürlükleri’nden elde edilen 145


verilerin değerlendirilmesi, köy muhtarları ve bölgeyi iyi tanıyan üreticiler ile görüşmeler sonucunda hazırlanan delta’nın 1: 100.000 ölçekli ürün deseni haritası Şekil 5.1’de verilmiştir. Özdemir’e (2003) göre bölgenin iklim koşullarının uygunluğu nedeniyle bir yıl içinde aynı tarım alanından genellikle iki ürün alınmaktadır. Birinci ürün olarak en fazla buğday ve pamuk ekilmektedir. Yerfıstığı ve mısır ise birinci ve ikinci ürün olarak yetiştirilmektedir. Çukurova Deltası’nda uygulanan ekim nöbeti sistemlerinin belirlenmesi amacıyla Delta’da yer alan Aydınlar, Tabaklar, Tuzla, İnnaplıhöyüğü, Adalı, Kaldırım ve Deveciuşağı köylerinde anket ve arazi çalışması yapılmıştır. Bu araştırmalar sonucunda delta’da aşağıda açıklanan 6 ekim nöbeti sistemi belirlenmiştir. I) Buğday + Mısır + Buğday: Bu sistemde iki yıl üst üste buğday yetiştirme dönemi arasında geçen süre içerisinde 2. ürün olarak mısır üretimi yapılmaktadır. II) Buğday + Yerfıstığı (veya Mısır) + Pamuk: Bu sistemde buğdayın hasadından pamuk ekimine kadar geçen sürede tarlaya ara ürün olarak yerfıstığı veya mısır ekilmektedir. III) Buğday + Yerfıstığı + Karpuz + Mısır + Buğday: Bu sistemde buğdayın ekiminden sonra tarlaya kışlık ara ürün olarak karpuz, yazlık ara ürün olarak yerfıstığı veya mısır ekilmektedir. IV) Pamuk + Buğday + Mısır: Bu sistemde pamuk ve buğdayın hasadından sonra mısır ekilmektedir. V) Buğday + Yerfıstığı + Buğday: Bu sistemde iki yıl üst üste buğday yetiştiriciliği arasında geçen süre içerisinde ikinci ürün olarak yerfıstığı ekilmektedir. VI) Mısır + Buğday + Yerfıstığı: Bu sistemde mısır ve yerfıstığı yetiştiriciliği arasında geçen süre içerisinde buğday ekilmektedir. Belirtilen köylerde uygulanmakta olan ekim nöbeti sistemlerinin üreticiler tarafından uygulanma oranları Çizelge 5.9 ve Şekil 5.2’ de verilmiştir. Çizelge 5.9. Altı köyde uygulanan ekim nöbeti sistemlerinin uygulanma oranları (Özdemir, 2003) Uygulanmakta Olan Ekim Nöbeti Sistemleri ( % )

Köyün Adı I. Yöntem

II. Yöntem

III. Yöntem

IV.Yöntem V. Yöntem VI.Yöntem

Aydınlar

12

10

-

-

-

14

Tabaklar

12

20

10

-

-

18

Tuzla

16

31

2

20

-

15

İnnaplıhöyük

16

11

2

15

-

14

Adalı

21

15

-

20

9

24

Kaldırım

31

29

14

-

11

37

Deveciuşağı

34

27

5

-

7

36

Delta’da üretimde verimi arttırmak için aşırı düzeyde tarımsal ilaçlar kullanılmaktadır. Özdemir’in (2003) Çukurova Deltası’nda yaptığı araştırmaya göre, delta’da tarım alanlarında ürün deseni bazında üretim süresi boyunca kullanılan tarımsal kimyasalların miktarlarını belirlemek amacıyla pilot olarak seçilen Aydınlar, Tabaklar, Tuzla, İnnaplıhöyüğü, Adalı, Kaldırım ve Deveciuşağı köylerinden toplam 239 üretici ile anket çalışması yapılmıştır. Anket araştırması sonuçlarına göre, delta’da tarım alanlarında kullanılan tarımsal kimyasallar pestisidler ve mineral gübreler olarak belirlenmiştir. Anket çalışması yapılan köylerde ürün bazında bir yıl içinde kullanılan toplam pestisid ve mineral gübre miktarları Çizelge 5.10 ve 5.11’de verilmiştir

146



Çizelge 5.10. Ürün bazında seçilen pilot köylerde bir yıl içerisinde kullanılan toplam pestisid miktarları (Özdemir, 2003) Ürün Bazında Her Köyde Kullanılan Pestisid Miktarı ( kg ) Köyün Adı Toplam Turunç Ayçiçeğ Buğday Pamuk Mısır Yerfıstığı Sebze gil i İnnaplıhöyüğü 1046 2058,1 359,6 2771,34 512,5 22266,6 28725,36 Tabaklar 2479,5 4666,2 1228,5 3753,585 1387,5 22332 35833,395 Aydınlar 585 1283,5 181,395 1362,19 86,45 4489,42 7987,955 Tuzla 1884,34 3432,96 416,738 3997,5 1512,5 8733,99 20347,628 Adalı 2659,11 4995,9 1306,2 6076,64 1162,5 14488,4 30688,69 Kaldırım 6762 14516,36 10186,8 42456 2662 84983,08 1222,5 162788,74 Deveciuşağı 1975,05 3378,1 1085,76 4082,5 92,5 23976,95 683,05 35272,91 Toplam 17391 33331,12 14764,993 64499,755 7415,9 181226,34 1904,5 321644,68 5 5 Çizelge 5.11. Ürün bazında seçilen pilot köylerde bir yıl içerisinde kullanılan toplam gübre miktarları (Özdemir, 2003) Köyün Adı İ.höyüğü Tabaklar Aydınlar Tuzla Adalı Kaldırım Deveciuşağı Toplam

Ürün Bazında Her Köyde Bir Yıl İçerisinde Kullanılan Toplam Gübre Miktarı Buğday Pamuk Mısır Yerfıstığı Turunçgil Sebze Ayçiçeği 183050 159035 202670 172159 23875 411713,8 263250 276639 1745307 456496,6 61875 308509,8 127140 54910 8298,5 63549,2 6877 109060,6 21864,6 164496 28258,2 124845 41800 168168 296141,5 299451 332459 220324,8 30060 3122527,6 1034425 626171,8 898894 1501040 1673169 1768310,8 73050 379021,5 273300,5 397530 703882 5820 7833111 39831 254892,6 1824003,3 3788104,7 3242296,6 1843476 6671601 112881

Toplam 1152502,8 3112077,4 444523,3 879831,8 1460963,9 7575060,8 2582695,9 17207656

Çizelge 5.10 ve 5.11’in değerlendirmesine göre, seçilen pilot köylerde bir yıl içerisinde kullanılan toplam pestisid miktarı 321,644.68 kg ve kullanılan toplam gübre miktarı ise 17,207.656 kg. Anket çalışmasına katılan üreticilerin çoğunluğu ilaçlama ile hasat arasında geçen süreyi beklemeden ürünü hasat ettiklerini belirtmişlerdir. 5.1.2. Tarımsal Ürün Dağılımı Türkiye’deki tarımsal üretimin toplam değerinin yaklaşık % 10’u Çukurova bölgesinden elde edilmektedir (Özdemir, 2003). Çukurova Deltası’ndan alınan ürünlerin üretim miktarları ve alansal dağılımı Çizelge 5.12’de verilmiştir. Çizelge 5.12. Çukurova Deltası’nın ürün potansiyelinin üretim miktarı (ton) ve alansal dağılımı (ha) (Anonymous, 2003; Darcan ve Yurdakul, 2004’den) Ürün türü Tarla ürünleri Açıkta sebze tarımı Örtü altı tarımı (Sebze) Turunçgiller TOPLAM

Alansal dağılımı (ha) 86.757 1.928 4.663 1.785 95.133

Üretim miktarı (ton) 434.341 88.720 246.227 39.082 808.37

Gümüş ve Aslan’a (2004) göre 1998 yılı itibariyle Adana’da bitkisel ürünlerin % 83’ü pazarlanmaktadır. Pazarlanan ürünlerin getirisinde 1994’den 1998’e sebzede % 40 düzeyinde artış göstermiştir. Pazarlanan değerin ihracattaki payı % 33 (yaklaşık 297 milyon dolar) düzeyindedir. Bu rakam Adana’daki toplam ihracatın % 88’ine denk düşmektedir.

148



İhracatta pamuk ve tekstil ürünleri büyük pay almakta ve bunu sebze izlemektedir. Tarımsal ürünler önemli bir oranda iç pazara (% 67) sunulmaktadır. Sübvanse (destek) amaçlı olarak devlet ve kamu kooperatif ve teşekkülleri başlıca tüm tarım ürünlerinin alıcısıdır. Maalesef Türkiye’de tarımsal üretimde bir pazarlama politikası oluşturulmamış olması üretim düzeyini olumsuz yönde etkilemektedir. Pazarlamada yaşanan başlıca sorunlar aşağıda özetlenmiştir: • Tarım borsası, kota ve kayıt sistemi eksik ve işlevsiz bulunmaktadır; • Kooperatif, bankacılık ve çiftçi birlikleri arasında bir bağ bulunmamaktadır; • Ürünün işlenerek pazara uygun hale getirilmesindeki yetersizlik; • Stratejik ürün politikasının olmaması nedeniyle, bir yıl iyi pazar bulan bir ürünün ertesi yıl elde kalması; • Dünya pazarlarına yeterince ürün sunulamaması ve satılamaması; • Dışarıdan kaçak ürün sokulması; • Pazarlama politikası ve ağının oluşturulamamış olması. Çukurova Deltası’nda sulu tarımın yoğun olarak yapılması sonucunda yoğun tarım teknolojileri (sulama, ilaç, gübre, hibrit tohum, damızlık, tarım makineleri) kullanılmaktadır. İşletmelerde kullanılan makineler işletmenin büyüklüğüne bağlı olarak değişmektedir. Büyük işletmelerde genel makinelerin dışında özel ekim – dikim makineleri, donanımlı kabinli büyük güçlü traktörler, tarımsal savaş uçağı, depolama ve kurutma tesisleri gibi son teknolojiler kullanılmaktadır. Traktörlerin büyük çoğunluğu 30–40 kw güç grubunda yer almaktadır (Barut, 2004). Seyhan ve Ceyhan nehirleri arasında yer alan Adana ili ovalarını (Delta) ve Çukurova Bölgesini kapsayan tarımsal mekanizasyon düzeyi göstergeleri ise Çizelge 5.13’de verilmiştir. Çizelge 5.13. Tarımsal mekanizasyon düzeyi göstergeleri (Barut, 2004) Delta Çukurova

Trak/İşl. 1.57 1.27

KW/İşl. 67.2 55.5

KW/ha 1.65 2.16

Ha/Trak. 25.9 20.2

Barut’a (2004) göre Çukurova Bölgesi ve Adana ili ova kesiminde işletmelerin traktör başına düşen tarım iş makinesi varlığı (mak/trak) ve makine kütlesi (kg mak./trak) Çizelge 5.14’de verilmiştir. Traktör başına düşen ortalama tarım iş makinesi sayısı 6.7, makine kütlesi ise 4.7 ton’dur. İşletmelerin büyük çoğunluğu tarla bitkileri üretiminde yoğunlaştığı için tarım alet ve makine parkları da tarla tarımına yönelik olarak seçilmiştir. İşletmelerde kullanılan başlıca alet ve makineler; traktör, tarım iş makinesi olarak römork, pulluk, diskli tırmık, kültivatör, tapan, kimyasal gübre dağıtma makinesi, çapa makinesi ve sırt pülverizatörleridir. Bağ-bahçe ve sebze tarımına yönelik alet ve makine varlığı yok denecek kadar azdır. Tarla tarımına yönelik olarak edinilen alet ve makineler sebze ve bahçe tarımında da kullanılmaktadır. Sebze ve bahçe bitkileri üretiminde bulunan işletmeler aynı zamanda tarla bitkileri üretiminde bulunmaları nedeniyle güç gereksinimi daha çok olan tarla bitkileri tarımına yönelik olarak makineleşmeleri söz konusudur. Tarımsal işletmelerin küçük ölçekli olması, arazilerin çok parçalı olması tarımsal mekanizasyonun gelişmesini engellemekte ve tarım alet ve makine kullanımını engellemektedir. Delta üreticileri genellikle gelişmiş tarım makineleri teknolojisini kullanmalarını güçleştirmektedir. Oysa tarımsal üretim girdilerinin (gübre, ilaç, tohum, sulama, toprak) etkin, doğru ve verimli uygulanması ancak gelişmiş tarım alet ve makinelerinin kullanımına bağlıdır. Çizelge 5.14. Adana ili ova (Delta) kesimi ve Çukurova Bölgesinde işletmelerin tarım iş makinesi varlıkları (Barut, 2004) Delta Çukurova Makine mak/trak kg mak./trak mak/trak kg mak./trak Dipkazan 0.09 8.6 0.14 13.7 Çizel 0.08 31.8 0.25 106.8 150


Kulaklı pulluk Goble Diskaro Diskli tırmık Kültivator Tapan Tahıl ekim mak. Ekim mak. (havalı) Ekim mak. (mekanik) Diskli gübre dağıtma mak. Gübreli ara çapa mak. Döner çapa Tarla pülverizatörü Sap keser Tarım arabası Biçerdöver Diğerleri Genel

0.85 0.56 0.28 0.74 0.71 0.24 0.05 0.26 0.66 0.26 0.19 0.39 0.15 0.97 0.04 0.14 6.66

220.6 421.6 110.3 183.8 214.1 333 30.2 158.9 86.4 90.8 68.1 194.6 33 2128.6 324.3 4695 4695

096 0.81 0.33 0.88 0.97 0.27 0.07 0.36 0.68 0.36 0.18 0.47 0.08 1.06 0.15 8.27 8.27

249 607.9 133.7 218.8 290.3 384 44.8 217 88.2 125.7 62.8 235.7 17.6 2326.2 1102.9 6335 6335

5.1.3. Hayvancılık ve Otlatma Biyosfer Rezerv alanında hayvancılıkla ilgili durumun ve sorunların saptanması, sürdürülebilir hayvancılık için önerilerin belirlenmesi amacı ile proje tarafından bir araştırma yürütülmüştür (Darcan veYurdakul, 2004). Hayvancılık ve otlatma ile ilgili bilgiler bu araştırma sonuçlarından derlenmiştir. 5.1.3.1. Biyosfer Rezervi Alanında Hayvancılığın Genel Durumu Bölgede yürütülen hayvancılık faaliyetleri; büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı hayvan yetiştiriciliği üzerinde yoğunlaşmıştır. Küçükbaş hayvancılık faaliyetlerinin genellikle geleneksel alışkanlıklara göre yapıldığı ve yaygın olmadığı, büyükbaş hayvancılığın ise daha yoğun bir biçimde yürütüldüğü belirlenmiştir. Kanatlı hayvan yetiştiriciliğinin de genellikle az yoğunluklu olduğu, yapılan çalışma sonucunda ortaya konulmuştur. Bazı büyükbaş işletmelerinde Tarım Bakanlığı’nın programı çerçevesinde “pedigrili” yetiştiriciliğine başlandığı belirtilmiştir. Bu proje kapsamında her ineğe bir kulak numarası verilmiş, numarasız hayvanların satışı ve bölge dışına çıkışları yasaklanmıştır. Kuzu, oğlak ve buzağıların genellikle 4–6 ay boyunca süt emdikleri, koç ve tekelerin sürekli sürü içinde olduğu ve çiftleşmenin kontrolsüz olduğu, ineklerin ise suni tohumlama ile döllendiği belirlenmiştir. Tüm işletmelerde günde 2 kez sağım yapılmaktadır. Sağım çoğunlukla elle yapılmakta, sağım makinesi çok düşük düzeyde kullanılmaktadır. Koyun yetiştiriciliğinde ise hiç sağım yapılmamakta, sütün tamamı yavrular tarafından emilmektedir. Sağım, süt koyunu yetiştiriciliğinde 5 ay, keçi yetiştiriciliğinde 6-7 ay, sığır yetiştiriciliğinde ise 10 ay devam etmektedir. Hayvan satışı daha çok müşteri talebi ve verimsizlik nedeniyle gerçekleşmektedir. Meralardan yararlanma genellikle tüm yıl devam etmektedir. Ancak iklim koşullarının elverişli olmadığı dönemlerde (3–4 ay) hayvanlar barınaklarda tutularak yoğun ve kaba yem ile beslenmektedir. Sağılan sütün % 46.35 ham süt olarak pazarlanmakta, %17.50 si ise ürüne dönüştürülerek satılmaktadır. Alanda sütün değerlendirme şekilleri Çizelge 5.15’te verilmiştir. Çizelge 5.15. Sağılan Sütün Değerlendirilme Şekli Ürünler Peynir Yoğurt Aile için ham süt Hepsi Ham süt Yanıt vermeyen

İşletme sayısı 19 7 7 13 39 12 151

Oran (%) 23.75 8.75 8.75 16.25 48.75 15.00


Genellikle ham süt ve peynir satışı işletmeye gelir getirmek amacıyla, yoğurt ve içimlik süt ise işletme ihtiyacını karşılamak üzere üretilmektedir. Elde edilen tüm ürünlerin belirli bir bölümü işletmenin kendi gereksinmesini karşılamak üzere ayrılmaktadır. Özellikle büyükbaş hayvancılık yapan işletmelerin kaba ve yoğun yem kullandığı belirlenmiştir. Yoğun yemin genellikle hayvanların meralanmasının mümkün olmadığı dönemlerde, barınaklarda iken verildiği saptanmıştır. Buna ek olarak genellikle laktasyon döneminde kaba yeme ek olarak yoğun yemin de verildiği belirlenmiştir. Hayvan yemi olarak fabrikalarda hazırlanan yemlere ek olarak, arpa, küspe, kepek ve saman gibi yemler tercih edilmektedir. Talep o yem girdisinin fiyatına göre değişmektedir. İşletmelerin %3.75’inde sağlık koruma amaçlı aşılar yapılmamaktadır. Genellikle şap aşısı yapılmakta, diğer aşılar ise göz ardı edilmektedir. Buna bağlı olarak ortaya çıkan sorunlar Çizelge 5.16’de verilmiştir. Çizelge 5.16. Bölgede Ortaya Çıkan Hayvan Sağlığına İlişkin Sorunlar Hastalıklar Yavru atma Salgın hastalıklar Düşük verim Kısırlık Sakat doğumlar Sıtma Şap Tabak(şarbon) Mantar Hiçbiri

İşletme sayısı 39 28 24 20 11 2 2 1 1

Oran (%) 48.75 35.00 30.00 25.00 13.75 2.50 1.25 1.25 1.25

8

100.00

Not: Bazı yetiştiriciler birden fazla seçenek bildirdiği için toplam sayı ve oran farklı çıkmaktadır. Ancak bazı işletmelerin bedeli karşılığı yanıkkara, şap, şarbon ve brusella aşılarını ve mastitis tedavisini yaptırdığı belirlenmiştir. Aşılamalar genellikle Tarım İlçe Müdürlükleri önderliğinde yapılmakta, hayvan başına 1-1.5 milyon TL aşı ücreti alınmaktadır. İşletmelerde mastitis ve brusella hastalıklarının çok yoğun olmasına rağmen çiftçilerin bunu önlemek için herhangi bir şey yapmadıkları dikkati çekmektedir. Köylerde yetiştiricilerin bir bölümünün hayvan sağlığını koruma konusunda dikkatli davrandığı ancak aynı merayı kullanan diğer işletmelerin hayvanlarından bu hastalıkların tekrardan bulaştığı dikkati çeken diğer bir konudur. Ayrıca birçok işletmenin hasta hayvanların ürünlerini herhangi bir önlem almadan pazarladıkları görülmüştür. Özellikle sütün kaynatılmadan hemen peynire dönüştürülmesi sonucunda malta humması gibi zoonoz hastalıkların bulaşması olanaklı hale gelmektedir. Bölgede bulaşıcı yavru atma (Brucella) hastalığının en yüksek düzeyde olduğu (%48.75) belirlenmiştir. Bu hastalığın hayvanlarda etkisi kısırlık ve performansın beklenenin altında gerçekleşmesi şeklinde de olabilmektedir. Bölgede kanatlı hayvanlarda “new castle” hastalığına rastlanmıştır. Bu konuda yürütülen aşı programına katılım da çok düşük düzeydedir. Sürüde hayvan hastalıklarının ortaya çıkması sonucunda yetiştiricilerin çok büyük bölümü veterinere danışmakta, %5’i kendisi ilaç alıp vermekte, % 2.5’u ise hiçbir şey yapmamaktadır. Genellikle hastalık etkenleri de bilinememektedir. İlaçlar, bilinçsiz ve kontrolsüz olarak kullanılmaktadır. Zoonoz hastalıkları ise genellikle tanımlanamamakta ve etken olarak başka nedenler öne sürülmektedir. İşletmelerde ortaya çıkan zoonoz hastalıkları Çizelge 5.17’de verilmiştir. Çizelge 5.17. İşletmelerde Ortaya Çıkan Zoonoz Hastalıkları Ailede görülen hastalıklar Bel ağrısı Brusella (malta humması) Nefes darlığı Kaşıntı Uyuz Mantar

İşletme sayısı 2 2 1 1 1 1

Oran (%) 2.50 2.50 1.25 1.25 1.25 1.25

İşletmelerin birçoğunda sağlık önlemleri alınmadığı için bulaşıklık kolay olmaktadır. Brusella daha yaygın olmasına karşın, çiftçiler hayvanları yok edilir korkusuyla bilgi 152


vermemektedir. İşletmelerin birçoğunda yaşayan ev halkında özellikle mantar görülmüş, ancak anket yapılan kişinin hastalığı yok sayması nedeni ile sağlıklı bilgi alınamamıştır (Şekil 5.3). Hayvan yetiştiriciliğinde karşılaşılan teknik sorunlar Çizelge 5.18’de özetlenmiştir. Bu sorunlar irdelendiği zaman hastalık ve sağlık koruma sorunlarının en önemli sorun olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Hastalık ve sağlık koruma sorunları daha çok veteriner hizmetlerinin yeterli olmaması, ilaçların ve aşıların pahalı olması, yavru atma ve kısırlığın yüksek olması gibi konular üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunu mera alanlarının yeterli olmayışı, sütün soğutulamaması, sağım makinesinin bulunmaması, hayvanların performansının düşük olması gibi sorunlar izlemektedir. Çizelge 5.18. Hayvan Yetiştiriciliğinde Karşılaşılan Teknik Sorunlar

Sorunlar Sağlık koruma ve hastalıklar Mera sorunu Alet donanım eksikliği Bakım-besleme sorunları Irkın iyi olmaması, verim düşüklüğü Sorun belirtmeyen

İşletme sayısı 39 15 4 5 3 30

Oran (%) 46.25 18.75 5.00 6.25 3.75 37.50

Bölgede süte destek programı yürütülmektedir. Burada karşılaşılan bir sorun çiftçilerin bu destekleri sürekli olarak alamamalarıdır. Bölge çiftçileri ile yapılan görüşmeler sonucunda Zeytinbeli ve Yeşilköy beldelerinde hayvancılık konusunda yapılan bazı projelerin daha yaygın hale getirilmesi gündeme gelmiştir. Zeytinbeli belediyesi Dünya Bankası destekli “100 aileye 200 inek projesi” kapsamında Uruguay’dan 200 baş sağmal inek getirip 100 aileye dağıtacak ve 1 yıl sonra bu aileden 2 düve alınıp köydeki başka bir yetiştiriciye verecektir. Sağılan sütü kooperatifler toplayarak soğuk zincirde pazarlamasını yapacaktır. Bu döngü sürekli tekrar edecektir. Bu projenin benzeri Tarım Bakanlığı tarafından Yumurtalık’ta yürütülmüş ve her aileye 2 adet koyun verilerek aynı sistemde bölgede koyunculuğunun geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu proje başarı ile yürümektedir. Çiftçiler, bu projenin daha geniş kapsamlı olarak uygulanmasını talep etmektedir. Bölgede dikkati çeken başka bir bulgu da hayvancılık faaliyetlerini, dağ köylerinin aksine, kadınlar ya da çocukların değil, erkekler ya da çobanların yürüttüğüdür. Bölgede hayvancılık konusunda karşılaşılan diğer bir sorun yapay tohumlama hizmetlerinin yetersiz olmasıdır. Buna bağlı olarak yetiştiriciler kendi ellerindeki boğaları kullanmakta, bunun sonucu olarak ineklerin performanslarında gerilemelerin ortaya çıktığı belirlenmiştir. İncelenen işletmelerde yıllık hayvan gübresi üretim miktarı ortalama 26.5 tondur. Elde edilen gübrenin % 45’i çiftçi tarafından kendi bitkisel üretiminde kullanılmakta, % 55’i ise satılmaktadır. İşletmelerin % 45’i arazilerine uyguladıkları hayvan gübresinin bitkisel üretim için yeterli olduğunu, %22.5’i ise yetersiz olduğunu vurgulamışlardır. Hayvan gübresi uygulamasını yetersiz bulan işletmeler, bu yetersizliğin gübrenin az oluşuna ya da parasal olanaksızlıklardan kaynaklandığını belirtmişlerdir. Dikkati çeken bir konu gübrenin doğru kullanılmaması ya da çok düşük fiyattan pazarlanmasıdır (Şekil 5.4, 5.5, 5.6) İşletmelerde yıllık saman üretim miktarı ortalama 5.4 tondur. Elde edilen samanın % 95.2’si hayvanlarına verilmekte ve % 4.8’i ise satılmaktadır. Ayrıca işletmeler dışarıdan ekstra 4.5 ton saman satın almaktadırlar. İşletmelerin % 78.75’i hayvanlarına verilen kaba yem miktarını yeterli görürken %16.25’i yetersiz bulmaktadır. Kaba yem miktarını yetersiz bulan işletmeler, yeterli kaba yem verememe nedenlerini parasal durum ve fiyat yüksekliğine bağlamaktadır. Hayvansal üretimde en önemli masraf kalemini yem oluşturmaktadır. İncelenen işletmelerde satın alınan yoğun yem 2.87 milyar TL tutarındadır. Miktar olarak ise 7.9 tondur. İşletmelerin % 78.75’i hayvanlarına verilen yoğun yem miktarını yeterli görürken % 21.25’i yetersiz bulmaktadır. Yoğun yem miktarını yetersiz bulan işletmeler, yeterli yem verememe nedenlerini; yine fiyatın yüksek oluşu ve parasal koşulların elverişsizliğine bağlamaktadır. 153


Şekil 5.3. Küçükbaş hayvan barınakları

Şekil 5.4. Atıkları tüketen hayvanlar

Şekil 5.5.Yol Kenarında meralanan büyükbaş hayvanlar

Şekil 5.6. Aşırı Otlatılmış Mera

154


5.1.3.2. Hayvan Sayıları, Otlatma ve Yemleme Durumu Anket yapılan işletmelerin sahip olduğu hayvan varlığı Çizelge 5.19’da verilmiştir. Çizelge 5.19. İşletmelerin Hayvan Varlığı Tür

İşletme ortalaması (adet)

Oran (%)

Büyükbaş Boğa İnek Düve Dana Küçükbaş Koyun Koç Kuzu Keçi Teke Çebiç-oğlak Kanatlı hayvan Kovan İş hayvanı

11.99 0.74 5.26 2.20 3.79 21.39 15.51 0.96

100.00 6.15 43.90 18.35 31.60 100.00 72.53 4.50 3.94 0.16 0.14 0.68 5.49 0.07 0.03

18.41 0.76 0.64 3.16

Çalışmada iş hayvanları ve kovan sayısının çok düşük olduğu belirlenmiştir. İşletmeler ortalamasında 11.9 büyükbaş hayvan varlığının; % 43.90’ını inek, % 31.60’ını dana oluşturmaktadır. 21.39 baş olan küçükbaş hayvan varlığının ise % 72,53’ünü koyun, % 18.41’ini de kuzu oluşturmaktadır (Çizelge 5.20). İncelenen işletmelerdeki büyükbaşlar çoğunlukla melez ya da kültür ırkı, küçükbaşlar ise yerli ırklardır. Çizelge 5.20. İşletmelerin Hayvan Varlıklarının Irklarına Göre Dağılımı

Yerli Melez Bilmiyor

Büyükbaş Toplam Sayı 48 840 71

Toplam

959

Irk

Oran (%) 5.01 87.6 7.40 100.00

Irk Akkaraman Kangal Mor karaman Bilmiyor Toplam

Küçükbaş Toplam 449 559 96 607 1711

Oran (%) 26.24 32.67 5.61 35.48 100.00

Biyosfer Rezervi alanında işletmelerin 1990 yılına göre 2003 yılında sığır ve keçi varlıklarında artışlar olduğu belirlenmiştir. Ancak koyun varlığında % 39’luk bir gerileme olmuştur. Büyükbaş ve küçükbaş hayvanların büyük bir kısmı çevredeki arazilerde otlatılmaktadır. Verilerin analizi sonucunda, sığırların % 85.9’u, koyunların % 89.3’ü ve keçi varlığının tamamının otlatıldığı belirlenmiştir (Çizelge 5.21). Çizelge 5.21. Köylerde Hayvan Sayıları ve Otlatma Durumu Otlatılan Tür Sığır Koyun Keçi

1990 9.63 29.79 0.13

1995 10.19 16.33 0.48

2003 10.10 17.68 1.33

Otlatılmayan Tür 1990 Sığır 1.35 Koyun 2.55 Keçi -

155

1995 1.28 2.24 -

2003 1.79 2.11 -


İşletme bazında irdelendiği zaman hayvan yetiştiren işletmelerin % 83.75’inde otlatma yapıldığı görülmüştür. Yalnızca 13 işletmede otlatma yapılmadığı ve hayvanların elden beslendiği ortaya çıkmıştır. İşletmelerin hayvanlarını otlatırken kullandıkları alanlar incelendiğinde ise en fazla köy merasını kullandıkları belirlenmiştir. Hazine meralarını kullananların oranı ise % 28.75’tir (Çizelge 5.22). Burada sözü edilen ve köy merası olarak bildirilen alanlar mera kapsamına girmeyen doğal alanlar (lagünler, kumullar, ambarlar, bataklıklar, çalılıklar ve ormanlık bölgeler) dır. Çizelge 5.22. İşletmelerin Otlatma Durumu ve Kullandıkları Alanlar Alan Köy merası Hazine arazisi Kumullar, ambarlar Kendi arazileri Barınakta tutulan Toplam

İşletme sayısı 26 23 14 4 13 80

Oran(%) 32.50 28.75 17.50 5.00 16.25 100.00

İşletmelerin büyük çoğunluğunda (% 57.50) otlatma dönemi Şubat-Mart aylarında başlamakta, Ekim-Kasım ayı sonuna kadar devam etmektedir (Şekil 5.5) İşletmelerin % 7.50’si ise sürekli otlatma yapmaktadır. Otlatma haftanın yedi günü de devam etmekte ve sabah 6:007:00’de başlayıp, 16:00-18:00’e kadar sürmektedir. Mera kullanımı açısından herhangi bir kural bulunmamaktadır. Merada yem bitkisi arttırma amacıyla herhangi bir uygulama yapılmamaktadır. İncelenen işletmelerde 1990 yılına göre 2003 yılında mera koşullarındaki değişim değerlendirildiğinde koyun varlıklarında önemli azalışlar söz konusudur. Bu gerilemeye paralel olarak merayı kullanan çiftçi sayısında da % 32’lik bir gerileme olmuştur. Merada sığır ve keçi varlığında ise artışlar görülmektedir. Biyosfer Rezervi alanında mera alanlarında önemli daralmalar dikkat çekicidir. Meraların çoğu tarlaya dönüştürülerek bitkisel üretime açılmıştır (Çizelge 5.23). Mera alanı olarak ifade edilen yerler; ambarlar, lagünler, kumullar, bataklıklar, çalılıklar ve ormanlık bölgelerdir (Şekil 5.6). Çizelge 5.23. Biyosfer Rezervi Alanında Mera Hayvanları ve Mera Koşullarındaki Değişimler (İndeks: 1990=100) İndeks 2003 Sığır sayısı 105 Koyun sayısı 59 Keçi sayısı 1060 Mera alanı 66 Yem bitkisi yetişme zamanı 82 Merayı kullanan çiftçi sayısı 68

İşletmelerin % 91.25’i hasat edilen alanlarda (anız) hayvanlarını otlatmaktadır. Yalnızca % 12.25’i hasattan sonra kendi alanlarında hayvanlarını otlatırken, diğerleri köylerindeki hasat edilen tüm alanlarda otlatma yaptırmaktadır. Alanda yetiştiriciliği yapılan buğday, pamuk, karpuz ve mısır anızı otlatma için kullanılmaktadır. Bölgede hasat edilen alanlarda otlatma dönemi ise; buğday hasat tarihi de olan Haziran ayında başlamakta ve Ekim ayı sonuna kadar devam etmektedir. 5.1.3.3. Biyosfer Rezervi Alanında Hayvancık Yapan İşletmelerin Yapısı ve Hayvancılığın Ekonomik Bakımdan Önemi Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nin gerçekleştirilmesinde yöre halkı ve ekonomik faaliyetlerinin iyi bilinmesi ve buna göre alanda gelişme olanaklarının belirlenmesi üzeride durulması gereken çok önemli bir konudur. Delta’da hayvancılık tarımsal üretimde önemli bir yer tutmaktadır ve bu nedenle aşağıda hayvancılığın işletme yapısı ve ekonomik önemi konusuna değinilecektir. 156


5.1.3.3.1. Hayvansal Üretim Yapılan İşletmelerde Nüfus ve İşgücü Durumu Araştırma bölgesinden elde edilen bulgulara göre işletmecilerin %1.25’i okuma yazma bilmemektedir, ağırlıklı olarak ilkokul mezunudur (Çizelge 5.24). Çizelge 5.24. İşletmecinin Eğitim Durumu Eğitim durumu Okuryazar değil İlkokul Ortaokul Lise Toplam

Adet 1 61 8 10 80

Oran (%) 1.25 76.25 10.00 12.50 100.00

Araştırma alanında 5.09 olan hane halkı birey sayısının % 85.49’u herhangi bir üretim faaliyetinde çalışmaktadır. Çalışan bireylerin % 57.47’si hem hayvansal hem de bitkisel üretimde çalışmaktadır. Yalnız hayvansal üretimde çalışanların oranı ise % 21.61’dir. Ayrıca işletmelerde işletme dışı tarımsal ve tarım dışı işlerde çalışan da bulunmaktadır. İşletmelerin % 90’ında işletme dışı tarımsal aktivite söz konusu değildir. Tarım dışı bir işte çalışanların oranı % 7.5’tir. Tarım dışı işler ise esnaflık, işçilik, memurluk, balıkçılık ve herhangi bir işten emekli olanlar şeklinde dağılım göstermektedir (Çizelge 5.25). Çizelge 5.25. İşletmelerde Birey Sayısı ve İşgücü Kullanımı İşletme Ortalaması 5.09 4.35 2.50 0.54 0.94 0.25 0.12

Toplam birey sayısı Toplam çalışan sayısı Bitkisel+hayvansal işte çalışanlar Bitkisel işte çalışanlar Hayvansal işte çalışanlar İşletme dışı tarımsal üretimde çalışanlar Tarım dışı üretimde çalışanlar

Oran(%) 100.00 85.49 57.47 12.41 21.61 5.75 2.76

Ele alınan işletmelerin % 36.25’inde yabancı işgücü kullanılmaktadır. İşletmeler ortalamasında kullanılan yabancı işgücü sayısı 7.3 kişi olup 18.8 gün çalıştırılmaktadır. Yabancı işgücüne ödenen ücret ise 2.3 milyar TL’dır (günlük ücret 12.5–13 milyon TL). 5.1.3.3.2. Arazi Mülkiyeti Durumu İşletmelerde arazilerin % 67.69’u mülk, % 32.31’i ise kiralıktır. Üretim faaliyetine göre mülkiyet yapısında farklılıklar söz konusudur. Meyve, yem ve tarla bitkileri ürün deseninde mülk arazinin yüksek olduğu görülmektedir (Çizelge 5.26). Çoğunlukla parçalı arazi gibi görünen arazilerde büyük arazi sahibi tarafından yanındaki diğer küçük araziler kiralanarak büyük parçalara dönüştürülmektedir. Bunun sonucu olarak mekanizasyon ve işgücü kullanımı bakımından optimizasyon sağlanabilmektedir. Çizelge 5.26. İşletmelerde Mülkiyet Durumu Faaliyetler Tarla Yem bitkileri Meyve Sebze Toplam

Mülk Dekar 52.85 6.50 0.01 2.88 62.24

Oran (%) 67.69 85.95 100.00 45.63 67.69

Kira Dekar 25.23 1.06 3.43 29.71

157

Oran (%) 32.31 14.05 54.37 32.31

Toplam Dekar 78.08 7.56 0.01 6.30 91.95

Oran (%) 100.00 100.00 100.00 100.00 100.00


Araştırma bölgesinde işletmelerin yem bitkileri ekim alanları incelendiğinde, yem bitkileri ekim alanının 7.56 dekar olduğu ve arpa ekiminin en fazla olduğu görülmektedir (Çizelge 5.27). Çizelge 5.27. Yem Bitkileri Ekim Alanı Ürünler Arpa Yulaf Diğer Toplam

Ekim Alanı(da) 7.13 0.12 0.31 7.56

5.1.3.3.3. Hayvan Yetiştiriciliğinde Ekonomik Sorunlar Hayvan yetiştiriciliğinde karşılaşılan önemli ekonomik sorunlar; girdi maliyetlerinin, özellikle yem fiyatlarının yüksekliği, kredi sorunları ve sağlık koruma için ilaç, veterinerlik hizmeti ve tohumlama gibi hizmetlerin maliyetinin yüksek olmasıdır. Çiftçilerin ekonomik sorun olarak bildirdikleri en önemli konu, girdi fiyatlarının yüksek olmasıdır. Çiftçiler üretim sonrasında mallarını düşük fiyatla pazarlayabildiklerini, kendileri pazarlamaya çalıştığında ise aracılar tarafından tehdit edildiklerini bildirmişlerdir. Ayrıca hayvan yemi olarak kullanılan yoğun yem bedelinin 375.000 TL/kg, kepeğin 365.000 TL/kg, arpanın 400.000 TL/kg, samanın ise 360.000 TL/kg,’ye satıldığını belirtmişlerdir. Buna karşılık olarak 1 kg buğdayın taban fiyatının 2003 yılında 320.000Tl/kg, 1 kg sütün fiyatının ise 350.000-400.000TL/kg olduğunu bildirmişlerdir. Genellikle ilgisizlikten yakınan köylüler hayvan sağlığını koruma amacı ile 2000 yılına kadar ücretsiz yapılan aşı uygulamasının canlandırılmasını da talep etmişlerdir. Veterinerlik hizmetlerinin ve ilaç fiyatlarının yüksek olması da çiftçilerin şikayet ettikleri en önemli konulardandır. Ayrıca İran ve Irak sınırından kaçak olarak giren hayvanların da satış sırasında haksız rekabete neden olduğu, bu hayvanlardan hastalık bulaştığı da yapılan görüşmelerde saptanmıştır. Günümüzde Tarım Bakanlığı yağlı tohum ve yem bitkisi için 90.000 TL/kg (eğer sertifikalı olursa +%10 daha ilave) destek vermektedir. Ancak bölge çiftçisinin bu destek programına ilgi göstermediği de yapılan çalışma sonucunda ortaya konulmuştur. Mera alanları tamamen bitmiş, hepsi bitkisel üretim yapılan tarlalar haline dönüştürülmüştür. Buna ek olarak kumullar ve ambarlar üzerinde de bitkisel üretim yapılmadığı ve artık buralardan yararlanamadıkları da bildirilmiştir. Dikkati çeken bir konu sütün peynire dönüştürülerek 3.5-4 milyon TL’ ya pazarlanabilmesidir. Bu yolla gelirini artıran çiftçi sütü hemen ürüne dönüştürmektedir. Ayrıca hayvansal liflerin artık gelir getirmemesi de çiftçinin pazar konusundaki diğer bir sıkıntısıdır (Çizelge 5.28) Çizelge 5.28 Hayvan Yetiştiriciliğinde Karşılaşılan Ekonomik Sorunlar İşletme Sorunlar sayısı Kredi sıkıntısı var 10 Nakit sıkıntısı var 5 Girdi fiyatları yüksek 53 Pazar sorunu var 9 İthalat sonucu rekabet yapılamaması 1 Sorun belirtmeyen 18

Oran (%) 12.50 6.25 66.25 11.25 1.25 22.50

Biyosfer Rezervi alanında hayvan yetiştiriciliğinde karşılaşılan pazarlama ile ilgili sorunların başında süt fiyatlarının düşük olması gelmektedir. İşletmeler, pazarlama kanallarının yetersizliği, pazarın darlığı, işletme sanayisinin olmaması gibi sorunları belirtmektedir. Ayrıca verimin düşük olması, üretimde sürekliliğin olmaması ve ürünün kalitesinin düşük olması sonucunda pazarlamada güçlüklerin ortaya çıktığı belirtilmiştir. Çiftçiler kredi çekerken teminat göstermekte sorun yaşamaktadır. Bunun nedeni, daha çok hazine arazilerini kullanmaları ve tapulu bir arazilerinin olmamasıdır. Kredi çekse bile koşullarının çok ağır olması ve istediği miktarı alamamasından dolayı sıkıntılar yaşamaktadır. Bölgede hayvancılık konusunda kooperatif ya da birliklerin olmaması pazarlamada sıkıntıların 158


yaşanmasına neden olmaktadır. Daha çok aracılar kazanmaktadır. Geçen yıl (2003 yılı) koyun besisi yapan birçok yetiştirici, aracılara (celep) sattığı koyunların parasını tahsil edememiştir. Bu nedenle bu sene birçok yetiştirici besicilikten vazgeçmiştir (Çizelge 5.29). Çizelge 5.29. Hayvan Yetiştiriciliğinde Karşılaşılan Pazarlama Sorunları Sorunlar Ürün fiyatları düşük Sattığımız ürünün parasını almada sıkıntılar Pazar olanakları kısıtlı İşleme olanakları az Sorun belirtmeyen

İşletme sayısı

Oran (%) 29 16 30 4 18

26.25 20.00 37.50 5.00 21.25

5.1.3.3.4. İşletmelerde Bina ve Alet Ekipman Varlığı İşletmelerin % 90’ında kapalı ahır, % 27.50’sinde ise açık ahır bulunmaktadır. Samanlık ise işletmelerin % 68.75’inde bulunmaktadır (Çizelge 5.30). Genellikle geniş aile yapısından dolayı birçoğunda yüksek bina varlığı göze çarpmaktadır. Genellikle sürü büyüklüğüne bağlı olarak sahip olunan bina sayısı ve genişliği artmaktadır. Çizelge 5.30. İşletmelerde Bina Varlığı Var Cinsi

Yok

İşletme sayısı

Ev Ahır (kapalı) Ahır (açık) Samanlık Depo Sundurma-barınak Diğer

İşletme sayısı

Oran(%) 80 72 22 55 17 9 1

100.00 90.00 27.50 68.75 21.25 11.25 1.25

8 58 25 63 71 79

Oran(%) 10.00 72.50 31.75 78.75 88.75 88.75

Büyüklük (m2) 116.60 116.10 81.90 55.81 13.06 7.69 1.88

Toplam değeri (milyon TL)

26.706

İşletmelerin % 53.75’inin traktöre, % 7.50’sinin ise süt sağım makinesine sahip oldukları belirlenmiştir (Çizelge 5.31). Sağım makineleri 30 başın üstünde büyükbaş hayvana sahip olan işletmelerde bulunmaktadır. Genellikle mobil-kovalı ve yerli üretim makineleri kullanılmaktadır. Küçükbaş hayvancıkta ise sağım elle yapılmaktadır. İşletmelerin birçoğunun sahip oldukları traktörün oldukça eski model olduğu belirlenmiştir. Çizelge 5.31. İşletmelerde Alet-Ekipman Varlığı Var Cinsi Traktör Süt sağım makinesi

Toplam değeri (milyon TL)

Yok

İşletme sayısı

Oran(%)

İşletme sayısı

Oran(%)

Sayısı

43

53.75

37

46.25

0.53

6

7.50

74

92.50

0.08

11.574

5.1.3.3.5. İşletmelerin Yıllık Faaliyet Sonuçları İşletmelerin ortalamasında, toplam gelirin üretim faaliyetlerine göre dağılımı değer (milyon TL) ve oran (%) olarak Çizelge 5.32’de verilmiştir. Buna göre, tüm işletmeler ortalaması yıllık toplam gelir 31.993 milyon TL olup, bunun % 97.68’i tarımsal üretim, % 0.52’si işletme dışı tarımsal gelir ve %1.80’si tarım dışı gelirden oluşmaktadır. 159


Çizelge 5.32. İşletmelerin Toplam GSÜD’nin Üretim Faaliyetlerine Dağılımı GSÜD’den aldığı pay Üretim Faaliyeti Değer(Milyon TL) Oran1 (%) Bitkisel Üretim 21473 68.71 Hayvansal Üretim 9777 31.29 Süt sığırcılığı 3127 10.01 Besi sığırcılığı 4635 14.83 Süt koyunculuğu 142 0.45 Koyun besisi 1524 4.88 Keçi yetiştiriciliği 58 0.19 Diğer 292 0.93 Toplam 31251 100.00 İşletme dışı tarımsal gelir 166 Tarım dışı gelir 577 Toplam gelir 31993

Oran 2 (%) 67.12 30.56 9.78 14.49 0.44 4.76 0.18 0.91 97.68 0.52 1.80 100.00

İncelenen işletmelerde elde edilen gelirlerin hayvansal üretim ağırlıklı olduğu ve dönemler itibariyle de önemli değişim olmadığı gözlenmektedir. Bitkisel üretimin payı % 41.50, tarım dışı gelirin payı ise % 5.04’tür. Mera arazisinin olmamasına rağmen hayvansal üretimden elde edilen gelirin yüksek olması dikkati çekmektedir. Çizelge 5.33. Gelir Kaynaklarının Zaman İçerisindeki Değişimi (%) 1990

Kaynağına Göre Çiftçi Geliri

1995

2003

Bitkisel Üretim

40.11

39.92

41.50

Hayvansal Üretim

55.73

56.30

53.46

4.16

3.78

5.04

100.00

100.00

100.00

Tarım Dışı Toplam (%)

5.1.3.3.6. Havancılık İşletmelerinin Devletten Beklentileri Ele alınan işletmelerin devletten beklentileri Çizelge 5.34’te verilmiştir. Buna göre en çok beklentinin; uzun vadeli ve düşük faizli kredi sağlanması, üretime teşvik verilmesi, meraların ıslah edilmesi, mera alanları sağlanması ve değerli damızlık hayvan vermesidir. Ayrıca işletmeciler kooperatif ya da birlik kurulması için devletin önder olmasını, pazar olanaklarının sağlanmasını da beklemektedirler. Sağlık korumada yaşanılan bazı sıkıntılar bulunmaktadır. Özellikle özel sektör firmalarının temsilcilerinin gelişigüzel ilaç satması hayvan sağlığında sorunlar yaratmaktadır. Yetiştirici bunların da devlet kontrolünde olmasını ya da bu konularda eğitim verilmesini beklemektedir. Bölgedeki işletmelerin devletten beklentileri çoğunlukla ürün veya girdi bazlı desteklemelerdir. Çizelge 5.34. İşletmelerin Devletten Beklentileri Beklentiler Kredi sağlamalı Hayvancılığa destek ve teşvik vermeli Mera ıslahı yapmalı ve mera alanı sağlamalı Kaliteli damızlık temini Sağlık koruma hizmeti Kooperatif kurulmasını teşvik etmeli Eğitim İhracat yapması Beklenti belirtmeyen

İşletme sayısı

Oran (%) 30 49 13 20 10 4 3 1 11

Not: Bazı işletme sahipleri birden fazla seçenek bildirdiği için toplam sayı 80’i ve oran %100’ü aşmaktadır.

160

37.50 61.25 16.25 25.00 12.50 5.00 3.75 1.25 13.75


5.2. Balıkçılık Proje alanı içinde yer alan Yumurtalık koyu ve çevresini doğrudan etkileyen İskenderun Körfezi’nin genel akıntı sistemi, kuzey-doğu Akdeniz’deki neritik (200 m) bölgeler için geçerli olan siklonik akıntı sisteminden direk olarak etkilenmektedir. Körfezin Akdeniz’e açılan giriş kısmının geniş olması, bu etkileşimi daha da hızlandırmaktadır. İskenderun Körfezi’nde mayıs ayı için karakterize olan ve körfezin girişinde yer alan siklonik akıntı, Yumurtalık Koyunu da etkileyerek koyda bir yüzey akıntısına neden olmaktadır. Bu akıntı özellikle koyun kuzey batısında yer alan Çamlık lagününü etkilemektedir. Bu durum ilkbahar ve yazın üreme yapan birçok canlının yumurta larvaları için avantajlı bir durum yaratmaktadır. Bölge de sonbahar ve kış aylarında doğu ve kuzey, yaz aylarında ise güney ve batı rüzgarları hakimdir. Kuzey ve doğu kaynaklı rüzgarlar, oldukça soğuk ve kuru olarak estiklerinden dolayı, yüzey sularının soğumasına ve vertikal karışımlara neden olmaktadır. Bu karışım ise dip sularını da karıştırarak olası ötrifikasyonları önlemektedir. Ayrıca körfezdeki su akıntı sisteminin son derece dinamik bir yapıda olması körfezdeki canlı yaşamı ve balıkçığı olumlu yönde etkilemektedir (Çevik, 2002). Doğu Akdeniz’de 350 civarında balık türü bilinmektedir. Bu balıklardan birçoğu İskenderun körfezinde bulunmaktadır. Özellikle Ceyhan nehrinin körfeze döküldüğü bölge balıkçılık açısından son derece önemli bir bölgedir. Bu bölgeyi balıkçılık bakımından cazip hale getiren Ceyhan Nehri’nden gelen besleyici tuzların (Nutrientlerin) bölgenin besin maddesini önemli derecede artırmasıdır (Çevik, 2002). Su ürünlerinin avcılığında kullanılan başlıca araçlar; dip troller, gırgırlar ve uzatma ağlardır. Dip troller dip balıkların avlanmasında kullanılan en etkili bir yöntemdir. Bu tekneler dip balıklarının ve karideslerin bol olarak bulundukları Samandağ ve Mersin arasında 1 Mayıs–1 Eylül arası sürekli olarak av yapmaktadırlar. Her ne kadar bu teknelerin 3 mil dışında av yapması gerekse de bu ihlalin sık sık yapıldığı ve gerekli denetimlerin olmadığı açıktır. Ayrıca bu tekneler bazen Yumurtalık koyuna dahi girip kaçak avlanabilmektedirler. Dip troller ile deniz dibini tarayarak orada yaşayan her tür dip balıklar yakalamaktadır. Bu yöntemde deniz ekosistemin en önemli parçası sayılan bentik ekosistem zarar görmektedir. Ayrıca av sahalarında ekonomik değeri olmayan birçok balık türü yakalanıp ölmektedir. Bölgede dip trollerin sayılarının ve kullandıkları ağların özelliklerinin (özellikle ağ gözü açıklıkları) sıkı biçimde denetlenmesi gerekmektedir, çünkü bu ağlara deniz kaplumbağaları takılıp ölmektedir. Bu trollere giren deniz kaplumbağalarının ağdan çıkması için özel tasarlanmış trol ağları mevcutken bizim bölgemizde bu ağlar büyük balıklar ağdan kaçacağı endişesiyle kullanılmamaktadır. Bizim yaptığımız gözlemlerde trol ağlarından çıkan kaplumbağaların çoğunlukla baygın oldukları ve denize bırakıldıklarında tekrar yüzdükleri görülmüştür. Gırgır avcılığında ise kullanılan ağ boylarının yüksek olması nedeniyle 11 m.den sığ yerlerde kullanılması yasaklanmıştır. Ancak bu derinlik sınırlamasına pek uyulmamakta, yine Yumurtalık Koyunun sığ olan yerlerinde bu gırgırlar kullanılmaktadır. Uzatma ve serseri ağlar ise deniz kaplumbağaları için en büyük tehlikedir. Bu ağlar genellikle sayıları oldukça fazla olan küçük balıkçılar tarafından kullanılmakta ve bu ağlar denizde bir iki gün kalmaktadır. Bu nedenle ağa takılan kaplumbağanın yaşama şansı neredeyse kalmamaktadır. Özellikle Chelonia mydas için son derece önemli bir habitat olan Yumurtalık koyunda bu ağlar kullanılmamalıdır (Çevik, 2002). Çukurova Deltası Biyosfer rezervi’ndeki mevcut balıkçılık faaliyetleri dört ana grup altında değerlendirilmiştir. Bunlar sırasıyla: dalyan balıkçılığı, kıyı balıkçılığı, trol balıkçılığı ve kültür balıkçılığıdır. Dört ana balıkçılık faaliyetleri aşağıda ayrıntılı olarak açıklanmıştır. 5.2.1. Dalyan Balıkçılığı Dalyan balıkçılığı, dalyan (lagün) olarak tanımlanan, denizle bağlantılı lagün göllerine mevsimlik dönemlerde girip-çıkan kefal (Mugil spp.), çupra (Sparus aurata), levrek (Dicentrarchus labrax) gibi balıkların yaz, sonbahar ve kış mevsimlerinde denize dönüş sürecinde yakalanmalarını sağlayan set ve kuzuluklardan oluşan bir tuzak sistemidir. Denize göç sürecinde dalyan kuzuluklarına girip fakat çit aralıklarını geçemeyip denize ulaşamayan iri balıklar, dalyan sisteminin esas ürününü oluşturmaktadırlar. Beslenme amacıyla lagünlere giren 162


balıklar haziran ayında lagün ile denizi birbirine bağlayan boğazların kamışlarla yapılan çitlerle kapatılır (Dalyanların deniz bağlantıları Mart’ta tekrar açılmaktadır). Sonbahar ve kış aylarında gerek havaların soğuması nedeniyle gerekse de üreme zamanı gelen balıkların lagünü terk etmek istemesinden dolayı denize yönelen balıklar, çitlerin arkasına yapılan kuzuluk adı verilen tuzaklarda rahatlıkla yakalanmaktadırlar. Bu bölgede avlanan balıkların tamamı denizde üreme yapıp beslenmek amacıyla lagünlere giren (Katadrom türler) balıklardır. Lagünlerin sığ olması nedeniyle başta sıcaklık, tuzluluk ve yoğunluk olmak üzere fiziko-kimyasal yapıların hızlı değişmesi bu alanlara diğer balık türlerinin uyum sağlamalarını güçleştirmektedir (Aynı durum planktonik ve bentik canlılar içinde geçerlidir. Balıkların en önemli besini oluşturan bu canlılarında tür sayıları oldukça düşük ancak populasyonlarının fazla olduğu görülmektedir) (Çevik, 2002). Biyosfer rezervi alanının en önemli lagünlerini oluşturan Tuzla, Akyatan, Ağyatan ve Yumurtalık lagün sisteminde (Yelkoma ve Çamlık lagünleri) yöre halkı tarafından dalyan balıkçılığı faaliyeti yoğun olarak yapılmaktadır. Bu lagünlerin balıkçılık, sosyo-ekonomik yapı ve fiziki özellikleri ile ilgili bilgiler aşağıda ayrıntılı olarak verilmiştir. 5.2.1.1. Tuzla Dalyanı Tuzla lagünü Çukurova’da Seyhan ve Ceyhan Nehirleri kıyısında bulunan lagün kompleksine aittir. Lagünün su alanı 800 hektardır, denizle tek bir bağlantısı vardır ve Seyhan Nehri’nden bir tatlı su girişi mevcuttur. Kirlilik yükü dolayısıyla ancak yağışlı mevsimde, yağışların kirlilik yükünü hafiflettiği dönemde bu girişten su akışı sağlanmaktadır. Geçitin lagün tarafına geleneksel yapıda bir kuzuluk yerleştirilmiştir. En fazla balık üretimi, yıllık yaklaşık 38 kg/ha (1995) olarak sağlanmaktadır. MartHaziran aylarında lagünde çok sayıda yavru çipura avlanarak Ege kıyılarındaki kafes çiftçilerine satılmaktadır. Temel Sorunlar ve Sıkıntılar Yağmurlu mevsimden başka, lagünden denize akan sular geçit açık tutulduğu zaman da, geçit kıyı hareketlerinin biriktirdiği kumla dolmaktadır. Denizle bağlantının açık tutulması için kuruluş buldozer kullanmak zorunda kalmaktadır. Buharlaşmanın ve hava sıcaklığının en yüksek olduğu sıcak yaz mevsiminde tatlı su sağlanamamaktadır. Yakın geçmişte Tuzla Lagünü ve çevresi Yaban Hayatı Koruma Sahası ilan edilmiştir, fakat Milli Parklar ve Özel Çevre Koruma Alanları’na yönelik sıkı kanunlar bölgede etkili olamamaktadır. Seyhan Nehri, Adana’dan gelen atık sular yüzünden önemli derecede kirlilik yüküne maruz kalmaktadır. Kirlilik tehlikesi nehrin kirli sularından etkilenen kıyılarda da mevcuttur. Uzaklık açısından daha az derecede olmak üzere, Yumurtalık terminalinden petrol sızma riski de bulunmaktadır. Üretimdeki en büyük kaybın nedeni olarak izinsiz avlanma belirtilmiştir. Hidrolik Islaha İlişkin Genel Bilgiler Tuzla lagünü için önerilen tasarımda bir dalgakıran aracılığıyla geçit sürekli açık tutulabilir. Lagünün ebatları küçük olduğundan bu çözüm yolunun maliyeti üretim açısından yüksek olacaktır. Bafra lagün kompleksi için önerilen çözüm burada da uygulanabilir. Bu yöntem, ağzın periyodik olarak insan müdahalesiyle tekrar açılmasını tümüyle ortadan kaldırmaz, fakat kolaylaştırır. Böylece yatırım maliyeti taşlardan yapılan dalgakıranların maliyetinin oldukça altındadır. Bütün yıl boyunca tatlı su sağlanabilmeli ve kontrol edilebilmelidir. DSİ, Yüreğir Ovası Sulama Planı’nda lagünün 2 km arkasına, araziye bakan tarafa paralel olarak drenaj kanalı P7D 1 ‘in kazılmasını öngörmektedir. Kanal denize boşalacaktır, fakat drenaj kanalını pompa istasyonu P7’de bırakan T1 ve T2 kolları aracılığıyla lagüne de boşalabilir. Bir lagünün tam ortasına, geçitin önüne girecek, B2 ise lagünün en kuzeydeki köşesine boşalacaktır. DSİ’ye göre bunlar uygulandığı takdirde yıllık üretim 110 tona, birim üretimi ise 138 kg/ha’a ulaşacaktır. Bu tahminler bu iklim bölgesinde yer alan bir lagün için fazla iyimser değildir, fakat teknik açıdan 163


hangi gerekçeye bağlı olduğu bilinmemektedir. Lagün merkezine bir hendeğin kazılması su sirkülasyonunu artıracaktır, fakat ortalama derinlik lagün ebadı için yeterli olduğundan ve geçit tam ortada bulunduğundan dolayı bu hendeğin kazılması şart değildir. Siltasyonun Önlenmesine İlişkin Öneriler Siltasyon gelecekte iki kol da işlemeye başladıktan sonra sorun yaratacaktır. Bu etki, her bir çıkışa havza (yerleşim havzası) yerleştirilerek kontrol edilebilir, ancak iyi işlemesi için bu yerleşim havzalarının düzenli olarak temizlenmeleri gerekmektedir. Lagünün kuzey tarafına kurulacak bir set etraftaki düz araziden taşkın olmasını önleyecektir. Bu set, su sirkülasyonunu da iyileştirecek yuvarlak bir hendek kazılarak yapılmalıdır. İşletmecilik ve Gelişim Stratejileri Tuzla lagünü, Akyatan lagünü için önerilen entegre su ürünleri yetiştiriciliği modeli dahil olmak üzere, çok çeşitli su ürünleri yetiştiriciliği modellerine yönelik uygun şartları içermektedir. İşletici, beton tanklarda yabani yavru balık yetiştirme ve ağıllarda tekirbalığı yetiştirme gibi çok amaçlı bir proje sunmuştur. Değişik nedenlerden dolayı proje kısmen gerçekleştirilmiştir. Fakat geçerliliği sürmektedir. Bu lagün için aşağıdaki teklifler öngörülmektedir. Kaliteli ve kontrol edilebilir bir tatlı su kaynağı sağlandığı takdirde işleticilikte entegre su ürünleri yetiştiriciliği modeli uygulamaya geçirilebilir. Ancak bu modelin ilk geliştirildiği yer olan Kuzey İtalya’nın iklim şartları çok farklı olduğundan gerekli adaptasyon yapılmalıdır. Bu model uygulandığında geçitteki kuzuluk Akyatan lagünü planında olduğu gibi daha dayanıklı materyallerden yapılmış bir kuzuluk ile değiştirilmelidir. Lagünü denizden ayıran kumlu alanın lagüne bakan tarafına, entansif levrek ve çipura yetiştiriciliği tesisleri (plastik oltalı havuzlar ya da betonarme kanallar) kurulabilir. Ayrıca denize göç sırasında kuzulukta yakalanan yeterince gelişmemiş balıkların kışlamaya alınması için gerekli tesisler de yapılabilir. Pompa istasyonu geçite su almalı ve atık suyu lagüne boşaltmalıdır. Entegre ekstansif ve entansif su ürünleri yetiştiriciliği modeline göre bu çözüm doğal verimliliği artıracaktır, aynı zamanda yabani balıkların geçitten göçüne hız verecektir ve atık suları denize dönmeden önce arıtacaktır. Yavru balıklar lagünden, hatta daha da iyisi, Akyatan lagünü için önerildiği gibi özel kuluçka hanından alınabilir. Geçit daha önceki yerinden birkaç yüz metre batıya taşındığından, yabani yavru balık yetiştiriciliği tesisleri (5x5 ebadında 16 adet betonarme tank) artık kullanılmamaktadır. İşleticiye ek bir gelir sağlamak amacıyla Akyatan lagününde önerildiği gibi karides yetiştiriciliği yapılabilir. Tabanın kumlu olması bunu daha da kolaylaştıracaktır. Lagünün birkaç kilometre batısında başarılı bir karides çiftliği örneğine rastlanmaktadır. İlkbaharda çok miktarda çipura yavrusu toplanmasına ilişkin daha önce belirtilen öneriler burası için de geçerlidir. Fakat bu uygulamaya sıkça rastlanmaktadır. Bu tür balıkçılık yöntemi, kuzuluklarda bir yaşındaki balıkların yakalanıp çiftçilere canlı olarak satılması şeklindeki daha az zarar verici bir yöntemle değiştirilmelidir. İdeal çözüm ise su ürünleri yetiştiriciliği endüstrisindeki bütün çipura ve levrek yavrularının özel kuluçka hanlarından sağlanmasıdır. 5.2.1.2. Akyatan Dalyanı Akyatan lagünü de Seyhan ve Ceyhan Nehirleri Deltası’ndaki lagün komplekslerinden biridir ve Tuzla lagününün doğusunda yer almaktadır. 1,100 ha’lık su alanı, denizle bir bağlantısı ve Ceyhan Nehri’nden iki tatlı su girişi mevcuttur. Kirlilik yükü dolayısıyla ancak yağışlı mevsimde, yağışlar kirlilik yükünü hafiflettiği dönemde bu girişten su akışı sağlanmaktadır. Geçitin lagün tarafına geleneksel yapıda bir kuzuluk yerleştirilmiştir. Balık üretimi 1980’lerde 70 ton iken 1995 yılında 10–12 tona inmiştir. Şu anda yıllık üretim yaklaşık 10–11 kg/ha’dır. Lagün işleticisi, yani balıkçılar kooperatifi, üretimdeki bu düşüşün nedenini 1990 yılında başlayan bir faaliyet olan kıyılardaki çipura yavrularının yakalanmasına bağlamaktadır. Kooperatif, çipura yavrularını ne yakalamakta, ne de yakalanmasına izin vermektedir, bunun lagün balıkçılığı için tehlikeli olduğunu düşünmektedir. 164


Temel Sorunlar ve Sıkıntılar Yağmurlu mevsimde çevredeki düz arazide taşkın olduğu için lagün alanı yaklaşık 2,500 ha’ı bulmaktadır. Bu duruma bir de nehirden sağlanan iki su girişi ile gelen askıdaki katı maddeler de eklenince lagünün en büyük sorunu olan sedimantasyon ortaya çıkmaktadır. Ceyhan Nehri çıkışından yaklaşık 1.3 km uzakta olan ağız, yoğun bir sedimantasyon ile karşı karşıyadır. Kooperatifin bu ağzı buldozer kullanarak sürekli açık tutması gerekmektedir. Verilen bilgilere göre Seyhan Nehri kadar olmasa da Ceyhan Nehri de tarım ilaçları ve çökeller yüzünden tam bir kirlilik kaynağıdır. Hatta DSİ kaynaklarına göre etraftaki araziye taşma riski azalmış da olsa vardır. Diğer bir potansiyel risk ise bütün Çukurova kıyısının Yumurtalık terminalinden gelebilecek petrol sızıntıları ile karşı karşıya olmasıdır. Çok sayıda bulunan ve kuzulukta ya da ağlarla yakalanan balıkları avlayan mavi yengeç (Callinectes sapidus) balıkçılar için sorun oluşturmaktadır. Karataş’taki yengeç eti işleme fabrikasının kapatılmasının ardından yengeç ticaretine de son verilmiştir. Bu lagünde izinsiz avlanmaya sıkça rastlanmaktadır.  Hidrolik Islaha İlişkin Genel Bilgiler Mevcut geçit genişletilip derinleştirilerek denizle su değişimi geliştirilmelidir. Bu geçit Akyatan lagünü için önerilen tasarım izlenerek dalgakıranlar ile korunmalıdır. Fakat maliyet açısından Tuzla lagünü örnek alınacaktır. 5 km batıya ikinci bir ağzın açılması ve bunun lagüne etkileri değerlendirilmelidir. Alan kumlu olduğu için bu iş daha uygun olacaktır ve nehirden gelen iki tatlı su girişinin tam karşısında bulunduğu için su sirkülasyonunu geliştirecektir. Ayrıca lagünün batısındaki en sığ yerlerde taban çökellerinin yer değiştirerek dağılmasını sağlayacaktır. Ceyhan Nehri’nin doğduğu yerden uzakta kaldığından çökel ve fazla tuzluluğun tek nedeni, gelen deniz suyu değildir. Ana drenaj kanalı YD2’nin çıkışı 2 km daha batıda kaldığından boşaltılan su da göz önüne alınmalıdır. Her durumda delta kıyı şeridindeki ve lagün içerisindeki sedimantolojik süreçler dikkate alınmalıdır. Lagün içerisine merkezi bir hendeğin kazılması su sirkülasyonunu artıracak ve en kapalı alanlarında bile gelgit etkisi görülecektir. 

Siltasyonun Önlenmesine Yönelik Öneriler Siltasyon mevcut durumda lagün için bir tehlikedir. Lagünde her bir tatlı su çıkışının olduğu yere periyodik olarak temizlenecek bir yerleşim havzası yerleştirilerek siltasyonun etkisi kısmen kontrol altında tutulabilir. Lagün içerisine kazılan hendek ve genişletilmiş ve derinleştirilmiş geçit sayesinde yüzey çökelleri çıkarılabilir. Önerilen alternatif geçitin bu yönde faydası olacaktır. Nehir taşkınları tabanda birikip sığlığı artıran çökel yüklerinden dolayı lagünü olumsuz yönde etkilemektedir. En çok etkilenen yerleri korumak da bölgenin hidrolik planlarına dahil edilmelidir. 

İşleticilik ve Gelişim Stratejileri

Kuruluşun uyguladığı işleticilik modeli korunup mümkün olduğunca geliştirilmelidir. Çevre ıslahına ilişkin tekliflerin uygulanması şartıyla, yakındaki Akyatan lagünü için önerilen entegre su ürünleri yetiştiriciliği modeli gerçekleştirilebilir. Lagünde yakalanan balık sayısındaki artış, çıkarılabilen betonarme kafeslerin bulunduğu daha etkin ve pahalı ancak sürekli bir yapının, mevcut kuzuluk ile değiştirilmesinin işe yaradığını göstermektedir. Kooperatifin kuzulukta yakalanan yeterince gelişmemiş balıkları bir kara havuzunda yetiştirmesi, lagün kaynaklarının daha iyi kullanılması için mükemmel bir fikirdir. Bunun yerine lagünün mevcut kapasitesine dayalı tam teçhizatlı bir yetiştirme sektörü koyulabilir. Bu sektörün bir kısmı da kışlama yerlerine ayrılabilir. 165


Mevcut kıt üretime alternatif olarak, geniş alanlı diğer lagünlerde de önerildiği gibi çevreye etkisi az olan karides yetiştiriciliği bu lagünde de yapılabilir. Kooperatif, çipura yavrusu avlama yasağını sürdürmelidir. Lagünün doğal üretimini artırmak için ek olarak balık yavrularının stoklanması önerilebilir. Özellikle de çipura yavrularının özel kuluçka hanlarından alınması çok iyi olacaktır. Üretimi artırmanın dolaylı yolu ise izinsiz avlanma konusunda daha sıkı kuralların uygulanmasıdır. 5.2.1.3. Ağyatan Dalyanı Ağyatan Sulak Alanı Ceyhan Nehri ağzının batısında yer alan 1130 ha alana sahip yeraltı suları ve yağışlı dönemde nehir sularıyla beslenen bir lagündür. En fazla 3 m. derinliğe ulaşan göl ile deniz arasında bağlantıyı Hurma Boğazı adında dar bir boğaz sağlar. Kuzeyinde geniş nemli çayırlıklar ve kıyılarda tatlı suyun ağır bastığı yerlerde küçük bataklık alanlar bulunur. Göldeki su seviyesinin, Çukurova’daki diğer sulak alanlara oranla daha az farklılık göstermesi, çevresinde çamur düzlüğü ve tuzcul bataklıkların oluşumunu sınırlamıştır. Bunlardan ikincisi, özellikle batı kıyılarında bulunur. Yüksek kumullar lagünü denizden ayırır. Hurma Boğazı‘na yerleştirilmiş, balık dalyanları bir kooperatif tarafından işletilmektedir. 1995 yılında 10 ton balık tutulmuştur. 

Temel Sorunlar

Alanın koruma statüsü yoktur. 1996’da Bayındırlık Bakanlığı bölgede, sulak alanın özelliklerini de dikkate alan bir Çevre Düzeni Planı hazırlamıştır. Bu plan deltadaki yapılaşmayı düzenlemekte ve özellikle yazlık konut yapımına kısıtlamalar getirmektedir. Ağyatan Gölü’nün kuzeyinde kalan tarım alanları Aşağı Seyhan Projesi kapsamında sulanacaktır. Bu alanlardan dönecek atık sular, gölün batısından geçmekte olan bir kanal yoluyla denize boşaltılacaktır. 5.2.1.4. Yelkoma Dalyanı Yelkoma lagünü, Adana’nın 40 km güneydoğusunda, Ceyhan Nehri Deltası’nın sol yanında yer almaktadır. Çok Sığ (0.4-0.6 m), 800 ha’lık (diğer kaynaklara göre 630 ha) bir lagündür. Denizle doğrudan bağlantısı olmayıp bağlantı birkaç kanal yoluyla Çamlık lagünü ve diğer lagünler aracılığıyla sağlanmaktadır. Tatlı su girişi, sularını Ceyhan Nehri’nden alan bir DSİ kanalıyla sağlanmaktadır. Ancak kirlilik yükünden dolayı bu giriş pek kullanılmamaktadır. Bundan dolayı lagünün tek tatlı su kaynağı yağışlar ve nehir taşkınlarıdır. Yıllar önce lagün çok verimliydi, fakat şu anda üretim özellikle tekirbalığı olmak üzere yaklaşık 12 tondur. Verilen değerlere göre 1995 yılında ancak 3 tonluk bir üretim gerçekleşmiştir. Lagünü ortaklaşa kiralayarak işleten iki balıkçı kooperatifi ilkbaharda çipura yavrusu da avlamaktadır. 1995 yılında 200,000 olarak verilen rakam lagün çevresinin asıl kapasitesinin oldukça altındadır. 

Temel Sorunlar ve Sıkıntılar

Temel sorunlar şunlardır: sedimantasyon, sürekli bir tatlısu kaynağının olmaması, denizle bağlantının yetersiz olması ve ulaşımın zorluğudur. Bugünkü duruma göre lagün 20 yıl önce çok daha derindi (-2 m). Fakat artık gittikçe sığlaşmakta ve yaz mevsiminde bir kısmı kurumaktadır. Derinlik olmadığı için balıkçılık yapılamamaktadır. 166


Sıcak mevsimde tatlısu olmadığı güçleştirecek düzeylere çıkmaktadır. Denizle bağlantı etkilenmektedir.

dolaylı

olduğu

için için

buharlaşmayla kolonizasyon

ve

tuzluluk su

balık

yaşamını

değişimi

olumsuz

Ulaşım yolu oldukça kötüdür, yağmurlu mevsimde ancak traktörle geçilmektedir. 

Hidrolik Islaha İlişkin Genel Bilgiler

Lagünün sorunlarını çözmek kolay değildir. Güney tarafına denizle direkt bir bağlantının açılması, 600 m’lik uzun bir kanalın kazılmasını ve çıkışın dalgakıranlarla korunmasını gerektirmektedir. Deltanın doğu kıyısı tamamıyla sedimantasyonla karşı karşıyadır. Bu da sürekli bir geçitin yapılmasını güçleştirmekte ve maliyetini artırmaktadır. Bafra lagünleri için verilen alternatif çözüm burada da uygulanabilir, fakat ekskavatörle sürekli bakım yapılmalıdır. Yaz mevsiminde tuzluluk oranı yüksek olduğundan tatlı su kaynağı gerekmektedir. Ceyhan Nehri sularının lagüne ulaşan tek kanalındaki çökeller ve kimyasal tarım maddeleri, sular lagüne girmeden önce yerleşim havzaları ile kısmen kontrol edilebilir. Siltasyonun Önlenmesine Yönelik Teklifler olarak Yelkoma da Ağyatan gibi nehir taşkını tehlikesi altındadır. Çökel yükünün olumsuz etkileri yüzünden çökele en çok maruz kalan bölgelerin korunması için setler kurulmalıdır. Lagün ekseni boyunca hendek kazılarak geliştirilen sirkülasyon tabandaki çökellerin yer değiştirip dağılmasını sağlayacaktır. Yeni geçit yapıldığı zaman bu yapı daha da etkili olacaktır. 

İşleticilik ve Gelişim Stratejileri Çamlık lagünü için önerilenlerin aynısı Yelkoma için de geçerlidir, fakat buradaki hidrolik konfigürasyon daha zorlu bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. 5.2.1.5. Çamlık Dalyanı Balıkçılar kooperatifi olan işleticiye göre, üretim 1989 yılında 79 ton iken 1995 yılında 3540 tona düşmüştür. Birim üretim yaklaşık 30 kg/ha’dır. Lagünlerin önündeki gelgit alanında balıkçılar çok sayıda çipura yavrusu yakalamıştır (1995 yılında 1,3 – 1,4 milyon).  Temel Sorunlar ve Sıkıntılar Bu lagündeki temel sorunlar; su sirkülasyonunun ve denizle su değişiminin sınırlı olması ve sürekli bir tatlısu girişinin olmamasıdır. İzinsiz avlanmanın da üretimi düşürdüğü sanılmaktadır. Her yıl sazlardan yapılmış kafeslerin ve kuzulukların değiştirilmesi 4–5 ayı almakta, 25 kişilik bir insan gücüne ihtiyaç duyulmaktadır. 1994 yılında, Yumurtalık ve Yelkoma’daki sulak alanlar dahil olmak üzere 16,430 ha’lık bir alana, Orman Bakanlığı yetkisi altında Tabiatı Koruma Alanı statüsü verilmiştir. Henüz bir mastır planı yoktur (Bakanlar kurulu, 1994). 

Hidrolik Islaha İlişkin Genel Bilgiler Ek kanalların yapılması ve mevcut kanalların genişletilmesi ile havzalar arasındaki irtibat da geliştirilecektir. Fakat Çamlık lagününün önündeki gelgit alanı denize doğru birkaç kilometre uzanmaktadır ve buraya bir geçit kazılması sakıncalı olabilir. 

Siltasyonun Önlenmesine Yönelik Teklifler Göl ya da akarsularla getirilen çökellerin lagüne girmesi, en çok çökele maruz kalan su havzaları etrafındaki setler aracılığıyla engellenebilir, Toprak yapısına bağlı olarak, bu setlerin yapımı sirkülasyonun artacak ve balık popülasyonuna barınak sağlanacaktır. 

İşleticilik ve Gelişim Stratejileri Çukurova Deltası’ndaki diğer lagünler için verilen teklifler bu lagün kompleksi için uygun değildir. Çünkü burası koruma alanı kapsamındadır, hidrolik durumu komplikedir ve güvenilir bir 167


tatlı su kaynağı yoktur. Bu nedenden dolayı burada Çevreyi Koruma ve Geleneksel Balıkçılık modeli önerilmektedir. Yumurtalık lagünlerin, kanalların, bataklık alanların, koyların, gelgit alanlarının (tideflat) ve akmaz göllerin bulunduğu geniş (1,300 ha) bir su alanıdır. İki lagün sistemi de yaz mevsiminde tamamıyla kurumaktadır. Balıkçılar bu lagünleri yalnızca kışın ve ilkbaharda, yağışla taştığında kullanmaktadır.Üç dere yağmurlu mevsimde tatlı su getirmekte, yaz mevsiminde kurumaktadır. Buradaki çökel yükü bütün bölgeyi etkileyen siltasyona katkıda bulunmaktadır.İç taraflardaki lagünler, kanal ağı ve Çamlık lagünü sayesinde denizle irtibat halindedir. Bu lagün, geleneksel yapıda dokuz adet kuzuluğun bulunduğu, sazlardan yapılmış 1,300 m uzunluğundaki parmaklık ile denize doğru kapatılmış bir koydur. 5.2.2. Kıyı Balıkçılığı ve Trol Balıkçılığı Karataş ve Yumurtalık’ta birer adet balıkçı barınağı bulunmaktadır. Bu barınaklar ilçelerdeki küçük ve büyük teknelerle Hatay, İçel ve diğer bölgelerden gelen balıkçı tekne ve gemilerine hizmet vermektedir. 2001 yılı itibariyle ruhsatlı 316 balıkçı teknesi ve gemi ile deniz, lagünler, göller ve diğer istihsal alanlarında avcılık yapılmaktadır. Ruhsat teskereli balıkçı sayısı 1.027’dir. Ayrıca Karataş İlçemizde Mersin Limanına kayıtlı 35 – 40 gırgır ve trol gemisi mevcuttur. Avcılık ve yetiştiricilik yoluyla elde edilen su ürünleri Adana ve çevre illerle Ankara, İstanbul gibi büyük kentlere gönderilmektedir. Ayrıca yurtdışına ihracat da yapılmaktadır. 5.2.3. Kültür Balıkçılığı Çalışma bölgesi su kaynakları yönünden sahip olduğu zenginliğe ve mevcut potansiyeline rağmen bu potansiyelin değerlendirilemediği, yetiştiricilik yoluyla üretimin çok az olduğu görülmektedir. Bunun nedeni deniz ve tatlı sularda avcılık yoluyla üretim, yörenin beslenme alışkanlıkları, ülkemizin ekonomik koşulları ve esas olarak ta su ürünleri yatırım giderlerinin yüksek, kredi ve özendirme imkanlarının yetersiz olmasıdır. 

Deniz Balıkları Yetiştiriciliği Çalışma bölgesi kıyılarında rüzgara kapalı korunmuş koy ve körfezler bulunmamaktadır. Yumurtalık körfezi ise sığ ve lagün sistemlerine bağlı olması nedenleriyle ağ kafeslerde üretim için uygun değildir. Kıyı ise sığdır. Su kaynakları açısından deniz ve kültür balıkçılığı için uygun koşullar mevcuttur. Özellikle Karataş ve Yumurtalık kıyı şeridinin olması burada balık üretiminin artmasını sağlayabilir. Dalyanların, lagünlerin, Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin, balık üretiminin arttırılması için olumlu etkileri olmaktadır. 5.3 Avcılık  Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Alanında Avcılığın Bugünkü Durumu Çukurova Deltası’nda bulunan dört büyük lagünden Yumurtalık lagünleri; Yelkoma Gölü, Ömer Gölü,Yapı Gölü ve Darboğaz Gölü’nden oluşur ve bugünkü resmi koruma statüsü Tabiatı Koruma Alanıdır. Diğer üç lagünden Akyatan ve Tuzla lagünlerinin koruma statüsü ise Yaban Hayatı Koruma Alanı’dır. Bu alanlar ayrıca Doğal Sit Alanı olup, Akyatan ayrıca Ramsar Alanı’dır. Ağyatan lagünü ise Doğal Sit Alanı dışında başka bir koruma statüsüne sahip değildir. Bu alanlar Adana Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü’nce, Kara Avcılığı Kanunu ve her yıl çıkan Merkez Av Komisyon Kararları doğrultusunda korunmaktadır. Yumurtalık Tabiatı Koruma Alanı, Akyatan ve Tuzla Yaban Hayatı Koruma Sahaları her mevsim ava kapalı sahalardır ve kaçak avcılık yapanlar hakkında ilgili kanunlar uyarınca görevliler tarafından işlem yapılarak mahkemelere intikal ettirilir. Ağyatan lagünü ise gerekli kısıtlamalar (Avlanması yasak türler, belirli avlanma zamanı, av limitleri gibi) çerçevesinde korunmaktadır. Akyatan Yaban Hayatı Koruma Sahası’nda yaban domuzu populasyonunun artması ve tarlalara zarar vermesi nedeni ile kontrollü paralı avcılık yaptırılmaktadır. 168


Bu koruma alanları, kuşların göç yolu üzerinde bulunması nedeniyle birçok kuşa, özellikle su kuşlarına barınma, beslenme ve üreme ortamı sağlamaktadır. Özellikle kış aylarında yoğun olan kuş populasyonu, avcıların tüm yasaklama ve koruma çalışmalarına rağmen avcıların ilgisini çekerek kaçak avlanma yapmalarına neden olmaktadır. Tüm denetleme çalışmalarına rağmen kaçak olarak avlanma yapılmaktadır. Deltanın, Biyosfer Rezerv alanı sınırlarına giren, ancak şu anda herhangi bir koruma statüsünde olmayan kısımlarında avcılık, Kara Avcılığı Kanunu ve Merkez Av Komisyonu Kararları doğrultusunda düzenlenmekte ve denetimleri yapılmaktadır. Koruma Alanları dışındaki dereler, küçük su birikintileri gibi sulak alanlarda da su kuşları barınmakta ve avcıların ilgisini çekmektedir. Buralarda da koruma ekiplerince denetimler yapılmaktadır. Ancak alanın çok geniş olması, imkanların ise kısıtlı olması nedeniyle, kaçak avlanma olabilmektedir. Denizlerde ve iç sularda ticari amaçlı su ürünleri avcılığını düzenleyen 2002_2004 av dönemine ait 35/ 1 numaralı sirkülerinde dalyan ve lagünlerde avcılık düzenlenmiştir. Buna göre Adana İli Kokar Burnu ile Yumurtalık Balıkçı Barınağı arasında çekilen hattın batısında kalan kısımda (uzatma ağları hariç) her türlü istihsal vasıtası ile su ürünleri avcılığı yasaktır. Lagünlerde doğa tahribatının önlenmesi ve doğal ortamlardaki su ürünleri stoklarının devamlılığının sağlanması için doğal ortamlardan yavru balık toplanması ve nakledilmesi Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından yasaklanmış ve bu hüküm sirkülerde yer almıştır. Yavru balık avcılığının önlenmesi için Tarım İlçe Müdürlüğü, İlçe Jandarma Komutanlığı ve Milli Parklar Başmühendisliği (Yeni ismi Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü) 24.03.2004 tarihinde bir protokol yapılmıştır. 

Av yasağının düzenlenmesi, avın serbest olduğu zamanlar ve türler Yukarıda belirtildiği gibi avcılık, Kara Avcılığı Kanunu ve temelini bu kanundan alan ve daha kapsamlı kuralları içerip, her yıl yenilenen Merkez Av Komisyon Kararları ile düzenlenmektedir. Kara Avcılığı Kanunu genel çerçeveyi çizerken, Merkez Av Komisyon Kararı avlanma süreleri, avlanma limitleri, koruma altına alınan türleri, yasaklanan avlanma usul ve şekillerini, avlanmanın yasaklandığı sahaları, il ve ilçe komisyonlarınca alınan yasak kararlarını detaylı bir biçimde açıklamaktadır. 2003-2004 Merkez Av Komisyon Kararı’nın 1.bölümünün 2. maddesinde av hayvanları avlanma sürelerine göre üç gruba ayrılmış ve her grubun avlanma günleri tespit edilmiştir. Buna göre, av hayvanlarının grupları itibariyle avlanma günleri; çarşamba, cumartesi, pazar ve resmi tatil günleridir (Çizelge 5.35, 5.36). Çizelge 5.35. 2003 – 2004 Yılı Av Dönemi Avlanma Süreleri (Çevre ve Orman Bak., 2003) III GRUP Sakarmeke, yeşilbaş, bozördek, fiyu, kirik (çamarcun), kaşıkgaga, macar ördeği, tepelipatka, kılkuyruk, karabaş patka, elmabaş patka, kadife ördek, kara ördek, çıkrıkçın, altıngöz, sakarca, kızkuşu, karatavuk, çulluk, küçük suçulluğu, büyük suçulluğu ve bekasin avı

II GRUP

I GRUP

Tavşan, adatavşanı, tilki, kayasansarı, Bıldırcın, kaya agaçsansarı, kınaılı güvercini, tahtalı ve keklik, kaya kekliği üveyik avı. avı

11

11

11

28

169

MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK OCAK ŞUBAT MART NİSAN

2004

15

AV HAYVANLARI

2003

16

AV HAYVANI GRUPLARI


Çizelge 5.36. Avlanmasına Belli Sürelerde İzin Verilen Av Hayvanlarının Avcı Başına Bir Av Günü İçin Avlanma Miktarı (Çevre ve Orman Bak.,2003) GRUBU TÜRÜ ADET I Bıldırcın 12 I Üveyik, güvercin (tahtalı, karagüvercini) 8’er II Adatavşanı, kınalıkeklik, kumkekliği, kayakekliği 2’şer II Tavşan, tilki,sansar (kayasansarı, ağaçsansarı) 1’er III Sakarmeke, sakarcakızı 4’er Yaban ördeğe [yeşilbaş,bozördek,fiyu (çamurcun), kaşıkgaga, macar ördeği, tepeli patka, karabaş patka, çıkrıkçın, kadife III Toplam 4 ördek, kara ördek, altıngöz](1 adetten fazla olmamak üzere kılkıyruk dahil) III Çulluk (çulluk, küçük suçulluğu, büyük suçulluğu, bekasin) Toplam 3 III Kızkuşu, karatavuk 8’er

Yumurtalık Tabiatı Koruma Alanı ve Akyatan, Tuzla Yaban Hayatı Koruma Sahalarında avcılığın düzenlenmesi İl Çevre ve Orman Müdürlüğü kendi araç ve personel imkanlarını kullanarak, Orman İşletme Müdürlükleri ve bunun yanı sıra da Çevre ve Orman Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı arasında 23 Ekim 2003 tarihli “Çevrenin Korunması ve Denetimi Konusunda Yapılacak İşbirliği” Protokolü ile özellikle yasak avcılığın kontrol altına alınması amacıyla ortak denetleme çalışmaları yürütülmektedir. Protokol gereği Adana İl J.K.lığı bünyesinde oluşturulan Çevre Koruma Timi faaliyet göstermektedir. Jandarma Komutanlıkları ile birlikte zaman zaman ani denetlemeler yapılarak, özellikle lagünlerde görülen, bir çok avcının birlikte yaptığı ve büyük tahribata neden oldukları, çevirme adı verilen avlanma şekli engellenmeye çalışılmaktadır. Kontrollerde ihbar sistemi de kullanılmaktadır. Seyyar ekiplerin haricinde, lagünlerde ikamet ettirilen koruma bekçileri sahalarda günlük denetimlerde bulunarak, gerektiğinde jandarmadan ekip çağırmaktadırlar. Koruma alanlarında avlanan avcıların silah ve tüm av aletleri ile av esnasında kullanılan araçlara el konularak, tutulan zabıtlar Sulh Ceza mahkemelerine gönderilerek Kara Avcılığı Kanunu ve Merkez Av Komisyonu Kararına aykırı hareket edenler hakkında bu kanun ve Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri uygulanır. Buna ilaveten koruma altına alınan ve belli zamanlarda avına izin verilen av hayvanlarının kanunsuz olarak avlanması ile devletimizin bu yöndeki kaybı, suçluya ayrıca tazmin ettirilir. Tazminatlar, av ve yaban hayvanının değeri; avlanma bedeli, et değeri, söz konusu hayvanın bir adedinin üretimi için yapılın masraf, istikbaldeki değeri, vurulan hayvanın eksilmesiyle yaşama ortamında meydana gelecek tahribat dikkate alınarak her tür için Merkez Av Komisyonunda belirtilerek, her yıl arttırılır. 

Av Turizmi Ülkemizde av turizminin genel esasları her yıl alınan Merkez Av Komisyon Kararlarında belirtilir. Genel Müdürlükçe belirlenen avlaklarda (ağır kış şartları gibi olağanüstü durumlar hariç) yaban keçisi, çengel boynuzlu dağ keçisi, yaban domuzu, tilki, çakal avlanabilir. Muhafaza ormanı olarak ayrılmış sahalar, ağaçlandırma, gençleştirme sahaları ile kota verilen yaban hayatı koruma sahaları ve diğer avlaklar ile Genel Müdürlükçe belirlenen müdürlük görev alanlarındaki avlaklarda av turizmi kapsamında yaban domuzu, çakal ve tilki avına izin verilmektedir. 2003_2004 Merkez Av Komisyon Kararında, Akyatan Yaban Hayatı Koruma Sahasında av turizmi kapsamında yerli ve yabancı avcılara yaban domuzu, çakal ve tilki avına izin verilebilir denmektedir. Yaban domuzu ve çakal avı tüm av dönemi boyunca yapılabilmektedir. Yabancı avcılara uygulanacak av turizmi ücretleri, av süresi, yerli avcıların avlanma esasları ve ücretleri, av hayvanlarının taşınması, avda kullanılacak silahlar, trofe ve etler gibi esaslar da bu kararda belirtilmiştir.

170


Akyatan Yaban Hayatı Koruma Sahasında 2003_2004 av döneminde 1 adet 3 yaşında dişi yaban domuzu yabancı turist tarafından avlanılmış olup, 27.5 $ Orman Bakanlığı’na, 55 $ Köy Tüzel Kişiliğine olmak üzere toplam 82.5 $ gelir getirmiştir. 5.4. Dinlence Biyosfer Rezerv alanı, Adana kentine yakın olması ve özellikle de yaklaşık 110 km’lik bir kıyı şeridini içermesi nedeni ile turizmde çekim merkezi niteliklerini taşımaktadır. Son yirmi yıl içinde Mersin-Silifke kıyı kesiminde yoğun yapılaşma ile Adana da dahil olmak üzere çevre kentlilerine 2. konut olanakları yeterince sunulmuş olduğu için kıyı yapılaşması Delta kesimine henüz geçememiştir. Adana’dan 50 km’lik bir yolla kolaylıkla ulaşılabilen Karataş, Rezerv alanı içinde turizmin en geliştiği merkezdir. Genellikle Adana’dan gelen ziyaretçilerin yaz mevsimi süresince 2. konutlarda kalarak gerçekleştirdikleri bu turizm aktivitesi, Karataş kenti ve çevresinde sınırlı kalmıştır. Kış nüfusu yaklaşık 10.000 olan Karataş ilçesinin yaz nüfusunun özellikle hafta sonlarında 150.000’e ulaştığı ifade edilmektedir. Bunun büyük bir bölümü ilçede yazlıkları olan Adanalılar oluşturmaktadır. Yaklaşık 60-70.000 kişi de günübirlik ziyarette bulunmaktadır (Gümüş ve Ark., 2001, Artar, 2002’den). Çizelge 5.37’de Karataş kıyılarında bulunan yazlık siteler ve her sitedeki konut sayısı verilmiştir. Çizelge 5.37. Karataş İlçesinde Yerleşik İkinci Konutlar (Karataş Belediyesi, 2004) Karataş İlçesine Ait Siteler Karol Sitesi Asu Kampı Esentepe Sitesi Özaltın Sitesi Palmiye Sitesi Mavi Yunus Sitesi Mavi Deniz Sitesi Baykant Sitesi Adova Sitesi Sağlık Sitesi Işık Sitesi Akdeniz Sitesi Dilek Sitesi Güvercin Sitesi Melda Sitesi Aydınlık Evler Serin Evler Batuman Sitesi Martı Sitesi

Konut Sayısı 259 240 180 170 260 150 140 120 120 108 100 90 123 90 65 60 60 55 10

Karataş İlçesine Ait Siteler Mercanlı Sitesi Pamukkent Sitesi Severoğlu Sitesi Arkadaş Sitesi Deniz Sitesi ÇEAŞ Tesisleri Maliye ve Özel İdare Tesisleri Özak Sitesi Nisanoğulları Sitesi Özgökçenbey Sitesi Yağcılık Tesisleri Yonca Sitesi Yüksel Sitesi Duygu Sitesi Falaz Evleri (Mesko) Almira Sitesi Piramos Villaları S.S. Gülçiçeği Yapı Koop. Toplam: 3313

Konut Sayısı 101 55 48 38 12 90 150 75 8 55 4 101 22 20 85 29 10 10

Karataş belediye sınırları içinde kıyı kesimi yazlık sitelerin yoğun biçimde yerleşimine sahne olmuştur. Bu yazlık sitelerin dışında ilçenin doğusunda bahçe belediye sınırlarına ve batıda Akyatan dalyanının çevresinde çadırlı kamplar vardır. Çizelge 5.38’de ilçede mevcut kamp alanları ile ilgili bilgiler görülmektedir (Karataş Belediyesi). Çizelge 5.38. Karataş’ta Kamp Alanları (Karataş Belediyesi, 2004) Kamp Alanı Orman Altı Kampı Barınak Kampı Harbiş Kampı*

Çadır Adedi 150 300 500

Gazino Adedi 6 10 15

* Kaplumbağa Koruma Alanı olması nedeni ile 2002’den bu yana yasaklanmıştır.

Karataş, ilkçağlardan beri bir liman kenti olarak önemli bir yerleşim merkezi olmuştur. Denize doğru uzanan tepeler, adacıklar ve önlerde kuytu bir koy oluşturduğu için iyi bir liman ve aynı zamanda da savunma olanağı sağlamakta idi. Magarsus olarak anılan eski Karataş bugünkü kentin yaklaşık 5 km batısında, fener sırtlarında kurulmuş idi (Şekil 5.7). Bugün “Dörtdirekli” olarak anılan taş yığınlarından oluşan alanda bir zamanlar Magarsus’un limana hakim görkemli kalesi ile denize bakan açık hava tiyatrosu ve Athene (Minerva) tapınağı yükseliyordu (Ener, 1986). Denizden yüksekliği 50–60 m olan bu kale ve 171


çevresini kuşatan duvar kalıntıları halen görülmekle birlikte, bakımsızlıktan yıkılmaktadır. Alman arkeolog Bossert’in incelemelerine göre Magarsus’un M.Ö. 1000’li yıllarda Kilikya’nın en önemli liman kenti olduğu belirlenmiştir (Ener, 1986). Magarsus Kenti Roma ve Bizans dönemlerinde önemini korumuştur. O dönemlerden kalan bazı tarihsel eserler (kilise, hamam ve sarnıçlar) bulunmaktadır. Daha sonra yıkılan kent ve kalesi Harun-ül Reşit ve oğlu Kasım tarafından yeniden imar görmüş ve ortaçağda Selçuklu, Haçlı seferlerinde Rupinyan Krallığı, daha sonra da Ramazanoğlu beyliği ve 1517’den sonra da Osmanlı hakimiyeti sürmüştür (Yangın, 1998). Karataş’taki tarihsel değerler, yapılacak kazı ve onarım çalışmaları ile daha da zenginleştirilerek kentin turizm çeşitliliğine katkı sağlayabilir.Karataş kıyıları doğu kesimi Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca 2634 sayılı Turizm Teşvik Yasası’nın 3. maddesine göre “Turizm Merkezi” olarak ilan edilmesi öngörülmüş ve 6.1.1998 tarihinde Bakanlar Kurulu’nca kabul edilerek Resmi Gazete’de ilan edilmiştir (Anonymous, 1998a). 2000 yılı verilerine göre Karataş kıyılarında toplam 3.650 çadır kapasiteli 7 çadır alanı bulunmaktadır (Artar, 2002). Yöre insanının ucuza yaz tatili geçirdiği bu alanlarda genellikle alt yapı yetersizliği söz konusudur. Biyosfer Rezerv alanında Tuzla kıyısı da rekreasyon açısından bir çekim noktasıdır. Kıyının batı kesiminde MEB’e ait bir izci kampı, daha sonra doğu yönünde Tuzla belediyesi çadırlı kamp alanı ve bunu da Köy Hizmetleri Eğitim ve Dinlenme Tesisleri izlemektedir. Yaklaşık üç km lik bir kıyıyı kaplayan bu tesislerde 2. konut sahibi olmayan, Adana’dan ve yakın çevreden gelen ziyaretçiler tatil geçirmekte, izci kampında ise dönemler halinde öğrenciler gelerek izcilikle ilgili uygulamalı eğitim almaktadır. İzci kampında örgencilerin kalacağı alt yapısı iyi durumda olan binalar vardır. Tuzla Belediyesi’ne ait olan çadırlı kamp alanı bir işletmeciye verilmekte ve kamp alanındaki yönetim kısmen bu işletmeci tarafından yapılmaktadır. Yazın girişlerde ücret kesilen kamp alanında çöp toplama gibi hizmetlerin bir kısmı Tuzla belediyesince yapılmaktadır. Alanda tesis alt yapısı, çöp toplama, çevre temizliği, otopark yeri, WC ve sağlık hizmetleri çok yetersizdir. Çadır alanın hemen doğusunda bulunan Köy Hizmetleri Eğitim ve Dinlenme Tesisleri kısmen daha düzenlidir (Şekil 5.8, 5.9 ve 5.10). Yöredeki köylerden halk genellikle hafta sonlarında aileleri ile birlikte traktör ve römorkları ile Tuzla ile Aydınlar arasındaki plajlarda denize girerek serinlemektedir. Aydınlar ve Tabaklar köyünde bu biçimde kıyı kullanımı, daha çok Tabaklardan kıyıya inen yolun bitiminde yoğun bir şekilde görülmektedir. Yine Karataş- Bahçe arasında da Tuzla’daki çadırlı kamplara benzer yoğun bir dinlence biçimi vardır. Bütün bu çadır yerlerinde alt yapı eksikliği, çevre sağlığı ve temizliği ile sağlık ve hizmetler servisi çok yetersizdir. Kaldırım Kışlakları ile Kokar arasındaki geniş kumullarda yöre halkının traktörlerle bir süre kamp yaptığı ve özellikle de hafta sonlarında deniz için ziyarete geldiği izlenmektedir. Tüm delta kıyısında izlenen ilginç bir olgu da, Adana’nın bunaltıcı sıcağı ve kentin ağır yaşam koşullarından bıkan birçok insanın balık avlama, sakin ve tek başına yaşama amacı ile kendileri için uygun sığınacakları bir kıyı kesimini bulduklarıdır. Bu biçimde gerçek doğasever ve eğitimli insanlara da sıkça rastlanmaktadır. Bu bağlamda Biyosfer Rezerv alanının doğa içinde, sakin ve doğa ile baş başa tatil geçirmeye uygun birçok yeri vardır. Ekoturizmde değer bulabilecek bu yerler ve konu ile ilgili geniş bilgi 5.1.2.2.3 bölümünde verildiği için burada ayrıca bahsedilmeyecektir. Yöre halkı ve yerel yönetimlerin turizm ile ilgili genel görüşleri, bu konuda yaptığımız araştırmalar ve köy ziyaretlerindeki görüşmelerde saptandığı kadarı ile yörenin doğa koruma ile kalkınamadığı ve turizmde geri kaldığıdır. Yine yapılan anket çalışmalarında yöre halkının, Delta’nın turizmde gelişememesine gösterdiği diğer neden de, yörenin iyi bir turizm potansiyeli taşımadığıdır. Ayrıca Tuzla-Tabaklar’da olduğu gibi köylerde bir kısım halk yörede turizmin gelişmesi ile geleneksel değerlerin kaybolacağı kuşkusunu taşımakta ve pek taraftar olmadığını ifade etmektedir (Çetinkaya, 2004).

172


Şekil 5.7. Magarsus Antik Kentinin Bulunduğu Deniz Feneri ve Çevresi

Şekil 5.8. Karataş’ta 2, Konutlar İlçenin Tüm Kıyı Kesimine Yayılmıştır

Şekil 5.9. Tuzla Belediyesi Çadırlı Kampı

Şekil 5.10. Sonbaharda Belediye Çadırlı Kampı Terk Edildikten Sonra

173


Biyosfer Rezerv alanının büyük bir bölümü ekolojik özellikleri nedeni ile Çevre Düzeni Planı’nda yapılaşma dışı tutulmuş, koruma altına alınmıştır. Atik’e (1994) göre “KarataşYumurtalık Kıyı Kesimi Çevre Düzeni Nazım İmar Planı”nda, Turizm Tesis Alanı olarak 106,56 ha alan öngörülmüştür. Bu alanlarda imar hakları en fazla düzeyde kullanılması durumunda, yaklaşık 24.000 yatak kapasitesi ortaya çıkarılacaktır. Aynı planda turizm ve ikinci konut alanı kullanımı için ise 215,35 ha öngörülmüştür. Bu alanın tamamı turizm amaçlı ve en yüksek imar hakları kullanılarak yapılaştığında ise 48.500 yatak ortaya çıkabilecektir. Ancak alanın tamamı ikinci konuta ayrılırsa yaklaşık 14.500 kişilik bir yaz nüfusuna ulaşılacaktır. Alan bugün incelendiğinde turizm için öngörülen bu yerlerde mevcut yapılaşmanın tamamının ikinci konut olduğu görülmektedir. Yine “Karataş-Yumurtalık Çevre Düzeni Planı”nda “Özel Koşullu Turizm Alanları” olarak 360,94 ha öngörülmekte, özel koşul olarak da Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın olumlu görüşü alınması ve bazı kesimlerde “Kıyı Kenar Çizgisi”nin saptanması belirtilmiştir. Ön koşullar sağlandığında bu alanlar için en fazla 39.700 kişilik bir nüfusa ulaşılabilmektedir. Yine planda “Kamu Kuruluşları Eğitim ve Dinlenme Tesisleri, Kamping ve Günübirlik Kullanım Alanları”olarak da 302,18 ha ayrılmış bu alanlarda ulaşılacak yatak kapasitesi de 33.200 dür (Atik 1994). Sonuç olarak Çevre Düzeni Planı’nda turizm, ikinci konut, kamu kuruluşları eğitim ve dinlenme tesislerine ayrılan toplam alan 983,05 ha’a ulaşmaktadır. Bu alanda oluşacak yaz mevsimi nüfusu ise 145.400 dür. En yüksek düzeyde bir yapılaşma ile 148 kişi/ha bir yoğunluk oluşacaktır. Çevre Düzeni Planı bu kararları ile korumaya aldığı alanları turizm yapılaşmasından koruyabilmek için uygun gördüğü bazı alanları yoğun yapılaşmaya açarak dengeleme yoluna gitmiştir (Atik, 1994).Adana Valiliği’nce 1994 yılında “Adana İl Turizm Envanteri ve Turizmi Geliştirme Planı (1:250.000 ölçekli)” yaptırılmıştır (Atik, 1994). Bu plan, il düzeyinde turizmi geliştirme olanaklarının araştırılması ve ilin turizm potansiyeline uyumlu bir yatırım programının gerçekleştirilebilmesi amacı ile hazırlanmıştır. Planda, Biyosfer Rezerv alanında Çevre Düzeni Planı kararları doğrultusunda “Ekoturizm “in geliştirilebilmesi öngörülmüştür. Karataş’ın Adana’ya yakınlığı nedeni ile taşıdığı kıyı turizmi olanaklarının değerlendirilmesi için turizm alt ve üst yapısının iyileştirilmesi önerilerinde bulunulmuştur (Şekil 5.11). 5.5. Yerleşim Alanları ve Çevre Düzeni Planı Biyosfer Rezervleri diğer koruma statülerinden farklı olarak yöre halkının ekonomik düzeyini iyileştirme amacı ile yerleşim alanlarını da içine alan bir bölgesel kalkınmayı gerçekleştirmeyi amaçlamaktadırlar. Bu nedenle Biyosfer Rezervlerinin gelişme bölgesine yerleşim alanları da dahil edilmektedir (Bkz. Bölüm 2. Biyosfer Rezervleri). Çukurova’da yerleşim tarihi ve peyzajın gelişimi üzerine bilimsel araştırmalar yapan Soysal’a (1976 ve 1998) göre Çukurova’nın bugünkü yerleşim düzenine 1800’lerin ortalarında şekil verilmiştir. 16. yüzyılda Anadolu’da iç huzursuzluk (Celali İsyanları) ova kesiminde korunma güçlüğü nedeni ile köylerin nüfusunun dağıldığı, hatta ekili-dikili alanların terk edildiği görülmektedir (Akdağ 1963; Soysal, 1998’den). Ener’e (1964; Soysal, 1998’den) göre bu devrin başlarında Yüreğir nahiyesinde 129 yerleşim birimi bulunmakta iken, 1766 kayıtlarında (Şeriye Mahkeme Sicil Kayıtları) sadece 23 köyün adı geçmektedir. 17. ve 18. yüzyıllarda Çukurova’da can ve mal güvenliğinin kalmadığı ve bölgede feodal derebeyler ile güçlü aşiret topluluklarının hakim olduğu anlaşılmaktadır. 19. yüzyılda terkedilmiş boş, sazlık ve bataklık görünümünde olan ovanın büyük bir bölümü meşe (Quercus infectoria) ormanları ile kaplıdır. Kırsal kesim konar-göçer toplulukların kışlak olarak ovayı ve yayla olarak da Toros dağlarını kullandığı bir yaşam biçiminin etkisindedir (Soysal, 1998).1850’li yıllarda Osmanlı’nın aldığı iki karar Çukurova’daki durumu kısa zamanda değiştirmiştir. Bunlardan birincisi arazi mülkiyetinde yapılan yeni yasal düzenlemedir. O zamana değin araziler çiftçilere ait değil, “Miri” yani devlete aitti. Çiftçiler arazileri ancak kiralayabilmekte idi. 1858’de çıkarılan “Arazi Kanunnamesi” ile bu durum değişerek, çiftçilerin istedikleri araziyi satın alarak mülk sahibi olmalarına olanak sağlanmıştır. İkinci düzenleme ise 17. yüzyıldan beri sürüp gelen iç huzursuzluk, emniyetsiz duruma ve kontrolsüzlüğe son vermek üzere 1865–67 Fırka-i Islahiye’dir. Derviş Paşa komutasında Osmanlı ordusu, o zamana değin bağımsız olarak yaşayan aşiret boylarını zorunlu iskan ile yerleşik düzene geçmelerini sağlamıştır (Soysal, 1976). 174


YUMURTALIK (Aegaea) As

EKO LEJAND

KT

Ai

Kp

EKO

Biyosfer Rezervi Sýnýrý Devlet Yolu

EKO

Geliþtirilmesi Gereken Yollar Çevre Düzeni Planý Onama Sýnýrý EKO

Ekoturizm Alanlarý

As

Arkeolojik Sit Alanlarý

Ds

Doðal Sit Alanlarý (Mevcut ve Öneri)

KT

EKO

Kýyý Turizmi Alanlarý

KARATAÞ As

Ai

Kentsel Altyapý Ýyileþtirmesi

Kp

Koruma Kullanma Amaçlý Planlama Yapýlmasý Gerekli Alanlar

Karataþ Kýyý Kesimi Yataklarýn Yýllara Göre Daðýlýmý

(Magarsus) Ds

KT

Ai

YILLAR 1993 1998 2003 2008

Þekil 5.11. Adana Ýl Turizm Envanteri Ve Turizm Geliþtirme Planýnda Biyosfer Rezerv Alaný Ýçin Öngörülen Plan Kararlarý (Atik, 1994)

Otel- Motel 0 70 322 944 0

2500

T.K.- Kamping 0 46 215 630 5000 m


Ovada emniyetin sağlanmasından sonra yerli halk dışında Doğu Anadolu’dan gelen göçlerle de yerleşik düzene geçen halk, o zamana değin göçer Yörük ve Türkmen aşiretleri tarafından otlak olarak kullanılan Çukurova Deltası’nın orta kesimine yerleşerek, göçerleri aşağı havzaya çekilmeye zorlamıştır. Deltanın bu kesimi çoğunlukla tuzlu çayırlıklar, bataklık ve kumullar olduğundan tarım yapılamamakta idi ve göçerlerin otlak olarak kullanabilecekleri geniş meraları içermekte idi (Şekil 5.12) (Soysal 1976). 19. yüzyılda genelde ormanlık olan Yüreğir Ovası’nı 20. yüzyıl başlarında ziyaret eden Schaffer (1903), ormandan hiçbir eser bulamamıştır. Göçer aşiretlerinin tahrip etmeden koruduğu bu ormanlık alanlar muhtemelen yerleşik düzene geçen “Şarklı” olarak anılan ahali tarafından tarım alanları açılması amacı ile ortadan kaldırılmıştır (Soysal, 1976). Biyosfer Rezerv alanı 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren göçer Yörük ve Türkmen aşiretlerinin kışlakları olarak kullanılmıştır. Bu kesimde ilk yerleşim birimi Reşadiye 1850’lerde, son yerleşim ise Adalı 1910’dadır (Soysal, 1976). Bu yerleşim birimleri küçük olup uzun bir süre genelde kışlak olarak kullanılmıştır (Halen Delta’nın aşağı kesiminde yarı göçerlerin yaşadığı alanlar haritalarda kışlak (Örn. Kaldırım Kışlakları olarak geçmektedir). Ovanın sulamaya açılması ile arazilerin çok yoğun biçimde tarımda kullanılması ve Toroslar’daki geleneksel yayla otlaklarının o bölgedeki köy arazilerine katılarak göçerlerin otlatma hakkını yitirmesi sonucunda, birçok ailenin tüm yıl köylerde kalması ile daha fazla tarım alanı açılmış ve sulu tarıma geçilerek de köyler ekonomik bakımdan gelişerek büyümüştür.

Şekil 5.12 Yüreğir Ovası’nın 1890’da Etnik Durumu (Soysal 1976). Şekil 5.12’de Yüreğir ovasının 1890’lardaki etnik durumu görülmektedir. Biyosfer Rezerv alanı ve çevresinin bu zamanda genellikle bataklık olup sadece göçer Yörük ve Türkmen’lerin yaşadığı bir bölgedir. Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv alanında toplam 47 yerleşim birimi bulunmaktadır. Karataş ve Yumurtalık ilçe ve Tuzla, Bahçe ve Kaldırım belde belediyeleri dışında 42 köy yerleşimi vardır. Çizelge 5.39’da bu yerleşim birimlerinin yüzölçümleri ve nüfusu hakkında ayrıntılı bilgi verilmiştir. 176


Çizelge 5.39. Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv Alanında Bulunan Yerleşim Birimlerinin Yüzölçümleri ve Nüfusu (DİE, 2002) Yerleşim adı

Yüzölçümü

Tarım alanı

Yerleşim Alanı

2000 Nüfus

Adalı Asmalı Ataköy Aydınlar Baharlı Bahçe Bebeli Çakırören Çavuşlu Çimeli Çukurkamış Deveciuşagı Dolaplı Gölyaka Hacıhasan Hasırağacı

34.265 12.751 23.698 43.312 56.882 20.629 13.902 8.068 14.899 22.300 22.504 15.735 9.676 12.319

19.093 10.908 20.669 23.162 15.822 11.979 8.672 6.528 10.209 16.823 13.275 7.460 8.531 8.831

200 382 330 670 180 75 270 60 170 589 295 75 280 280

1390 893 620 265 2800 1023 711 209 294 273 822 82 222 105 321

Haylazlı Helvacı İnaplıhöyüğü İsahacılı Kaldırım Kapı Karagocer Karataş Kesik Kesmeburun Kıremitli Kırhasan Kırmızıdam Kızıltahta Küçükkarataş Kuzupınarı Meletmez Oymaklı Sarımsaklı Sirkenli Tabaklar Tabur Terliksiz Topraklı Tuzkuyusu Tuzla Yahşiler Yemisli

24.600 11.490 67.201 22.415 102.765

11.682 10.165 16.467 11.200 64.161

409 265 305 225 2.246

24.023 920.936 38.656 9.050 15.970 11.409 15.484 13.745 13.692 37.942 9.996 11.369 5.058 14.496 36.504 6.163 14.705 12.121 36.941 18.900 63.300

14.947 570.003 28.136 7.240 11.780 3.884 12.776 12.590 4.162 24.825 4.081 10.784 3.944 9.679 25.033 5.253 7.265 8.345 23.536 9.636 41.839

220 17.500 650 253 240 225 447 235 60 869 205 195 190 700 950

446 229 394 187 2495 244 317 9189 551 148 211 59 481 313 353 1624 99 200 107 1058 893 205 67 148 247 3563 238 2180

Yeşilköy

35.830

18.021

631

2565

Yuzbaşı Zeynepli

4.637 37.942

3.493 24.825

260 869

204 1624

290 190 260 1.800 337 750

177


Deltada Biyosfer Rezerv alanını da içine alan 1:25.000 ölçekli “Çevre Düzeni Planı”, yerleşim alanlarının “Nazım İmar” ve “Uygulama İmar Planları”na altlık oluşturacak plan kararlarını içermektedir. İlki 27.11.1984 de onanan bu Çevre Düzeni Planı, daha sonra 17.09.1997 tarihinde yasal ve teknik açıdan değişen planlama verileri ile yeniden ele alınarak son biçimi verilmiştir. Bu plan Karataş ve Yumurtalık ilçe belediyeleri, Tuzla, Bahçe ve Kaldırım belde belediyeleri ile mücavir alanları ve Adana valiliği denetimindeki diğer alanları kapsamaktadır. Planlama alanı, doğuda Botaş Yumurtalık Tesisleri’nden başlayıp, batıda Mersin il sınırında bitmektedir. Plan Biyosfer Rezervinin hemen tümünü içine almaktadır. Çevre Düzeni Planı amaçları kısaca şu şekilde özetlenmiştir.Genel hükümler bölümünde imar, çevre, sağlık, altyapı, turizm, su ürünleri, kıyı ve doğa koruma ile ilgili yasalara ve askeri alanlara atıf yapılmakta, bu yasalarla plan kararları arasında ilişkiler kurulmaktadır (IV. Bölüm).Alan kullanımı kararları V. Bölümde ele alınmıştır. Bu bölümde Deltada değişik yapılaşmalar için alan seçimi ve buralar için geliştirilecek imar planları, plan kararlarına ışık tutacak yapı yoğunluğu, emsal ve ifraz koşulları, kentsel ve kırsal alanlarla, turizm alanları ayrıntılı verilmiştir. V. Bölümdeki ana ve alt başlıklar Çizelge 5.40’ta bunların alanda dağılımı Şekil 5.13’te verilmiştir. Çizelge 5.40. Çevre Düzeni V. Bölüm Ana ve Alt Başlıkları 5.1. Kentsel ve Kırsal Yerleşim Alanları 5.2. Turizm Alanları  Turizm Tesis Alanları  Turizm ve II. Konut Alanları  Eko-Turizm Alanları 5.3. Tarımsal Nitelikleri (Doğal Karakteri) Korunacak Alanlar 5.4. Orman Alanlar 5.5. Sit Alanları  Arkeolojik Sit Alanları  Doğal Sit Alanları 5.6. Doğal Karakteri Korunacak Alanlar  Tabiatı Koruma Alanı ile Yaban Hayatı Koruma ve Üreme Alanları  Deniz Kaplumbağaları Üreme ve Koruma Alanları  Su Ürünleri Üretim Alanları ve Korunması Gereken Alanlar  Ekolojik Özellikleri Nedeniyle Korunacak Alanlar, Seyhan-Ceyhan Deltaları Sulak Alan Ekosistemi Koruma Alanları 5.7. Konut Dışı Kentsel Kullanım Alanları

Çukurova Deltası’nın ekolojik bakımdan olağanüstü önemi Çevre Düzeni Planı’na da yeterince yansıtılarak, 5.3., 5.4., 5.5. ve 5.6. maddelerdeki plan kararları ile güvence altına alınmıştır. Deltanın korunmasında son derece önemli olan bu kararlar Biyosfer Rezervi yönetiminde koruma-kullanım uygulamaları için çok değerli uygulama olanakları vermektedir. Ayrıca bu koruma kararları Biyosfer Rezervi’nin açıklanmasında yasal dayanakta kolaylıklar sağlayacağı için çok önemlidir Özellikle Delta’nın korunmasında etkili görülen bazı plan kararları açıklaması şu şekildedir. 

Tarım Alanları ve Meralar için: Özel mülkiyetin söz konusu olduğu yerlerde, miras yolu ile ifraz hariç, ifraz sonrası elde edilecek her parsel 5000 m2 den küçük olamaz. Her parselde KAKS=0.05 olup, bina toplam alanı 250m2 ve 2 katı geçmemelidir. Tarım alanlarında “Tarım Alanlarının Tarım Dışı Gaye ile Kullanılmasına Dair Yönetmelik” hükümleri kabul edilmekte, tarımsal faaliyetler gereği yapılarda en fazla E=0,20 uygulanmaktadır.

Ayrıca “Bugünkü Arazi Kullanımı Devam Ettirilerek Doğal Karakteri Korunacak Alanlar” olarak nitelendirilen Maki, Funda ve Çalılıklar için de meralara benzer hükümler getirilmiştir. 178



 Orman Alanlar için: 6831/3373 sayılı “Orman Kanunu”na göre orman sayılan alanların doğal karakterinin korunarak geliştirilmesi öngörülmüş ve bekçi kulübesi vb. gibi kamuya ait zorunlu hizmet tesisleri dışında yapılaşmaya izin verilmemiştir. 

Sit Alanları için:

Sit alanları “Arkeolojik” ve “Doğal” sit alanları olarak tanımlanarak, bunlar da koruma yoğunluklarına göre I.,II. ve III. Dereceye ayrılmıştır. Delta’da arkeolojik sit alanı olarak korumaya alınmış alan olarak Karataş’ın güney doğusunda Kültür Bakanlığı, Adana Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nun 31.07.2001 tarihli toplantısında 31.07.2001–4283 Nolu kararı ile Karataş ilçesi Magarsus Antik Kenti, “Kültür Varlığı” olarak “I. Derece” ve yakın çevresi de “III. Derece Arkeolojik Sit Alanı” olarak tescil edilmiştir. 

Doğal Sit Alanları

Jeolojik devirlerle, tarih öncesi devirlere ait olup, ender bulunmaları veya özelliği bakımından yer üstünde, yeraltında veya sualtında bulunan korunması gerekli alanlardır. Doğal Sit Alanları da koruma açısından üç dereceye ayrılmaktadır. - I. Derece Doğal Sit Alanları: Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 28.6.1988 gün ve 24 sayılı ilke kararları uyarınca; Bu alanlar ilginç özellik ve güzelliklere sahip olmaları ve ender bulunmaları nedenleri ile mutlak korunması gerekli olan korunmaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak sit alanlarıdır. Bu alanlarda bitki örtüsü, topoğrafya, siluet etkisini bozabilecek tahribata yönelik hiçbir eylemde bulunulamaz. WC, iskele, balıkçı barınağı, orman alanlarında bekçi kulübesi, yol, otopark, lokanta gibi donatımlar, hazırlanacak projeye göre ilgili Koruma Kurulu’ndan izin alınması koşulu ile yapılabilir. Bunların dışındaki yapılaşmalara izin verilemez. Orman alanlarında yangın için ilgili kuruluşlarca koruma önlemleri alınacaktır. Kar ve rüzgâr devrikleri ile hastalanmış ağaçlar dışında kesinlikle ağaç kesimi yapılamaz. - II. Derece Doğal Sit Alanları: Doğal yapının korunması ve geliştirilmesi yanında kamu yararı göz önüne alınarak kullanıma açılabilecek alanlardır.Bu alanlarda konut yapılamaz. Ancak bu alanların onanlı çevre düzeni planı kararı ile yerleşime açılmış kesimlerde doğal değerlerin korunması gözetilerek turizm ve hizmete yönelik uygulamalarda imar ve uygulama planları ile gerekli belge (proje, ağaç rölevesi karadan havadan çekilmiş silüet fotoğrafları) ve bilgilerin yanı sıra Çevre Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ve alanın özelliğine göre Orman Bakanlığı görüşü alınır. Kullanıma açılacak alanların koruma ve kullanım koşulları İlgili Koruma Kurullarınca belirlenir ve bu koşullar doğrultusunda hazırlanacak uygulama imar planları, İlgili Koruma Kurullarının kararı alındıktan sonra uygulanabilir. - III. Derece Doğal Sit Alanları: Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 6.10.1989 gün ve 101 sayılı ilke uyarınca; Bu alanda doğal yapının korunması ve geliştirilmesi yolunda, yörenin kullanım özelliği göz önünde tutularak konut kullanımına açılabilecektir. Bu alanlarda, kullanım koşulları Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın görüşleri alınarak Koruma Kurulu’nca belirlenebilecektir. Bu belirleme arazinin topografya, peyzaj, siluet, vb. karakteristikleri göz önünde tutularak hazırlanacak uygulama imar planı İlgili Koruma Kurulu onayına sunulup karar alınıp uygulamaya geçilecektir. Çevre Düzeni Planı doğal sitlere ek olarak Delta’da koruma amaçlı diğer düzenlemelere de gitmiştir. Planlama ile doğal karakteri korunacak alanlar olarak nitelendirilen bu alanların içine, daha önce 2873 sayılı Milli Parklar Yasası’na göre “Tabiatı Koruma Alanı” olarak ilan edilen alan ve ayrıca “Deniz Kaplumbağaları Üreme ve Koruma Alanları” girmektedir 

Planlama İle Doğal Karakteri Korunacak Alanlar -Tabiatı Koruma Alanı ile Yaban Hayatı Koruma ve Üreme Alanları

Bu alanlarda, mevcut arazi kullanım kararlarına ait koşullar geçerli olup, su ürünleri ve bölgede bulunan kuşlara zarar vermemek amacıyla tüm önlemler alınacak ve yapılaşmalarda Tarım ve Köy İşleri 180


Bakanlığı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü ve Çevre Bakanlığı’ndan görüş alınacaktır. Yumurtalık lagünü Tabiatı Koruma Alanı 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu uyarınca ilgili bakanlık tarafından ilan edilen alandır. Bu alanda söz konusu kanun hükümlerine göre uygulama yapılacaktır. - Deniz Kaplumbağaları Üreme Ve Koruma Alanları “Deniz Kaplumbağaları Üreme ve Koruma Alanları” Akyatan, Ağyatan ve Yumurtalık kumsallarını kapsamaktadır. Koruma alanları dört bölgeye ayrılmış ve her bölge için koruma ve izin verilebilir kullanımlar tanımlanmıştır. I. KORUMA BÖLGESİ Deniz kaplumbağaları yuvalama kumsalıdır. Akyatan, Ağyatan ve Yumurtalık kumsalında kıyı çizgisinden itibaren 60 m’lik alanı kapsar. Kıyının 60 m’den dar olması durumunda kıyı- kenar çizgisine kadar olan alandır. Bu alanda; a) 3621 sayılı kıyı kanununun 6. maddesi ile kıyı kanunu uygulama yönetmeliğinin 13. ve 14 maddelerinde belirtilen (a, b ve c maddelerinde belirtilen)yapı ve tesisler yapılamaz. 7. madde kapsamında dolgu ve kurutma yolu ile arazi kazanılamaz. b) Kum çıkarılamaz, kumulların şekli değiştirilemez, c) Bu alanda araç ve binek hayvanı ile dolaşılamaz, d) Bu alanda Çevre Bakanlığı tarafından tanıtıcı ve koruyucu levhalar konulması sağlanacaktır. e) Gece ziyaretçi giriş ve ışık kullanılması yerel idarelerce engellenecek ve bu husus gerekli önlemler alınmak sureti ile denetlenecektir. f) Bu alanda yapılacak uygulamalarla ilgili olarak Çevre Bakanlığı’nın görüşü alınacaktır. g) Deniz Kaplumbağaları çiftleşme zonunda (1 mil içinde) ve üreme mevsimi (1 mayıs 30 eylül) içerisinde deniz kaplumbağalarının yaşamlarını, kıyıya çıkış ve denize dönüşlerini etkileyecek şekilde balıkçı ağları kurulmaması için gerekli tedbirler Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından alınacaktır. II. KORUMA BÖLGESİ Kumsal alanlar; Akyatan, Ağyatan ve Yumurtalık kumsalında, yumurtlama kumsalı olan 60 m’lik alanın bitiminden kıyı kenar çizgisine kadar olan alanı kapsar. Bu alanda; a) I. koruma bölgesindeki şartlar geçerli olup sadece sabit olmayan ve kuma çakılmayan gölgelik kullanılabilir. b) Bu alanda yapılacak uygulamalarla ilgili olarak Çevre Bakanlığı’nın görüşü alınacaktır. III. TAMPON BÖLGE Kıyı kenar çizgisinden itibaren 100 m’lik alanı kapsar. a) Bu alanda; imar planı kararı ile konaklama hariç günübirlik turizm yapı ve tesisleri yapılabilir. Bu alanda yapılacak tesisler ve plan değişiklikleri ile ilgili olarak Çevre Bakanlığı’nın görüşü ile birlikte Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın görüşü de alınacaktır. b) İnşaat çalışmaları üreme mevsimi boyunca sadece gün ışığında yapılacak, geceleri yasaklanacaktır. c) Yuvalama alanlarında görülecek karayolu kenarında ve otoparklarda motorlu araçların farlarında çıkan ışıkları engellemek için gerekli peyzaj düzenlemeleri ilgili idareler tarafından yapılacak veya yaptırılarak denetlenmesi sağlanacaktır. d) Tesislerde iç ışıklandırma asgari seviyede tutulacak, ışık kaynağının kumsaldan görülmemesini sağlayacak ve kumsalın aydınlanmasının önlemek için dış ışıkların yerden itibaren yüksekliği 1,5 m’den fazla olamayacaktır. Ancak can ve mal güvenliği açısından zorunlu hallerde izne bağlı ve geçici olarak yükseltilebilir. Bu durumlarda gerekli perdeleme işlemlerinin yapılması zorunludur. İç ışıklandırma ise, mevcut ya da yapılacak tüm yapılaşmalarda, yapıların kumsaldan görünebilen bölümlerinde ışığın sızmasını önleyici tedbirler alınacaktır (perde, panjur, jaluzi, renkli cam, vb.). ETKİ ALANI 100 m’lik banttan itibaren kara yönünde kalan alandır (kıyı çizgisinden itibaren 1000 m). Bu alanda tampon bölgenin b, c ve d maddelerinde belirtilen hususlara uyulmak kaydı ile imar planına uygun yapı yapılabilir. 181


Çevre Düzeni Planı’nda ayrıca Seyhan ve Ceyhan Deltaları Sulak Alan Ekosistemlerini içine alan “Ekolojik Özellikleri nedeniyle Korunacak Alanlar” başlığı altında “Seyhan-Ceyhan Deltaları Sulak Alan Ekosistemi Koruma Alanları” belirlenmiştir (Şekil 5.13) Bu koruma alanların için getirilmiş olan Plan kararları Çevre Düzeni Plan Notları’ndaki biçimi ile şu şekildedir: 

Ekolojik Özellikleri Nedeniyle Korunacak Alanlar;

Seyhan-Ceyhan Deltaları Sulak Alan Ekosistemi. KORUMA ALANLARI Yörede ekolojik denge ve su ürünleri açısından taşıdıkları önem nedeniyle kesinlikle korunması gereken alanlardır. Bu alanlarda her türlü uygulama konusunda Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Orman Bakanlığı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığının görüşü alınacaktır. Ekolojik özellikleri nedeniyle korunacak alanlarda bu plan notları ile getirilen Delta Koruma Alanları Genel Esasları, Mutlak Koruma Bölgesi, Ekolojik Etkilenme Bölgesi ve Tampon Bölge koşulları geçerlidir. - GENEL ESASLAR 1. Sulak alanların, doğal yapılarının ve ekolojik karakterlerinin korunması esastır: a) Hangi nedenle olursa olsun sulak alanların doldurulması ve kurutulması yoluyla arazi kazanılamaz; b) Bu alanlardan kum, çakıl ve torf çıkartılamaz, kumulların şekli bozulamaz; c) Bu alanlarda sulak alanların kirlenmesine neden olacak faaliyetler yapılamaz, sulak alana ve sulak alanı besleyen tüm sulara veya sisteme bağlantılı kuru derelere hiç bir surette arıtılmamış evsel ve endüstriyel atık sular verilemez, çöp, moloz, hafriyat, dip tarama ve proses artığı çamurları dökülemez. Tabii malzeme ve maden ocağı açılmasına ve işletilmesine, çöp imha alanları ve bertaraf tesislerine izin verilemez. Atık su deşarjı ile ilgili olarak 4.9.1988 tarih ve 19919 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği” nin hükümleri geçerlidir. 2. Sulak alanın ekolojik karakterini ve fonksiyonlarını olumsuz yönde etkileyecek ölçüde, içme, kullanma veya sulama suyu temini amacıyla su alınamaz, sistemi besleyen akarsular ile diğer yüzey suları kısıtlanamaz veya yönleri değiştirilemez, yeraltı suları çekilemez. 3. Drenaj kanalları vasıtasıyla taşınan tarımsal mücadele ilaçları, gübreler ile diğer zararlı maddelerin direkt olarak sisteme ulaşmasını önlemek amacıyla uygun olan yerlerde menderesler, suni göletler veya ön barajların yapılması zorunludur. 4. Kuşların kuluçka alanlarını bozmamak kaydıyla, her yıl Ekim, Kasım, Aralık, Ocak ayları içerisinde, kara tarafından su kesimine doğru ve bütün saz alanının % 30 ‘nu geçmeyecek şekilde saz kesimi yapılabilir. Yukarıda belirtilen plan kararları dışında hangi nedenle olursa olsun sazlar yakılamaz, sazlıklar tahrip edilemez ve sökülemez ve toplanamaz. 5. Kuşların barınması ve üremesi için yeni habitatlar oluşturmak ve erozyonu önlemek amacıyla ağaçlandırmalar yapılabilir. Ağaçlandırmada, ağaçlandırılacak alanın ekolojik özelliklerine uygun türlerin kullanılması zorunludur. 6. Sulak alanda kara avcılığı 3167 Sayılı Kara Avcılığı Kanununun 16. maddesine dayanılarak alınan Merkez Av Komisyonu Kararları’na göre yürütülür. 7. Sulak alandaki tüm su ürünleri avcılığı 1380 sayılı Su Ürünleri Kanununa dayanılarak her yıl çıkarılan Su Ürünleri Sirkülerine göre yürütülür. - ÖZEL ESASLAR  Mutlak Koruma Bölgesi: Bu bölgede, eğitim, bilimsel ve koruma amaçlı faaliyetler, kuşların gözlenmesi amacıyla gözlem kuleleri, gözlem evleri, su ürünleri üretimi ile su kuşlarının korunması ve geliştirilmesi için gerekli olan takılıp sökülebilir elemanlarla inşaa edilen yapılar (bekçi kulübesi, WC, teşhir salonu gibi) ile seyir rekreaktif amaçlı yaya yolları yapılabilir. Genel esaslarda belirtilen şartlarda saz kesimi yapılabilir. Kontrollü olarak hayvan otlatılabilir. Yukarıda belirtilenlerin dışında hiçbir faaliyete izin verilmez. Bu bölgedeki faaliyetlere ilişkin olarak ilgili kuruluşların yanı sıra Çevre Bakanlığı’nın uygun görüşü alınmadan uygulamaya geçilemez.  Ekolojik Etkilenme Bölgesi: Bu bölgede; alanın doğal karakterlerinin korunması esastır. Mevcut arazi kullanımı dışında yeni tarımsal alanların açılması yasaktır. 182


Bu bölgede konaklama tesisleri yapılamaz. Ancak bu plan üzerinde belirlenmiş olan yerlerde, kuş gözleme, balık tutma, yüzme, doğa fotoğrafçılığı, avcılık, yürüyüş ve su sporları gibi etkinliklere imkân verecek, günü birlik kullanıma dönük lokanta, gazino, çay bahçesi, WC, plaj kabini, gezi parkurları gibi yapı, tesis ve yollar inşaa edilebilir. Nokta günübirlik kullanım alanları plan üzerinde belirtilmiştir. Belirtilen alanların dışındaki yerlerde bu tesisler inşaa edilemez. Yapıların toplam inşaat alanı 100 m2 yi, yükseklikleri ise 3.5 m yi geçemez. Yapılar bir kat olacaktır. İçme, kullanma ve sulama suyu projelerine ait zorunlu teknik tesisler hariç olmak üzere, yukarıda belirtilenlerin dışında hiçbir yapı, tesis ve sanayi kuruluşu yapılamaz. Bu alanlarda yapılar ve yollar ağaç kesilmeden yapılacaktır. Bu faaliyetlere ilişkin olarak ilgili kuruluşların yanı sıra Çevre Bakanlığı’nın uygun görüşü alınmadan uygulamaya geçilemez.  Tampon Bölge: Tampon bölgede yer alan çayır, mera, tarım ve orman alanları ile kumul gibi alanların doğal yapılarının korunması esastır. Bu alanlar amacı dışında kullanılamaz. Görüldüğü gibi Çevre Düzeni Planı ve plan notları incelendiğinde Delta’da ekolojik açıdan korunması gereken tüm alanlar ve özelliklerin koruma kapsamı içine alınmış ve bu alanların korumakullanımı için geniş bir düzenleme getirilmiştir (Şekil 5.13). Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi gerçekleştirildiğinde Biyosfer Rezervi yönetiminin Çevre Düzeni Planı’ndaki plan kararlarının uygulaması ve izlenmesi konusunda etkin çalışmalar yapabilmesi için gerekli yasal dayanak bulunmaktadır.

5.6. Endüstri Çukurova Deltası’nda yerleşik endüstri bulunmamaktadır. Ancak İskenderun Körfezi’nde ve özellikle de doğu kesimde Botaş tesisleri ile birlikte oldukça yoğun bir endüstri yerleşimi söz konusudur (Şekil 5.14). Bu yerleşimler Yumurtalık Serbest Bölge ilanı ile özendirilmiştir. Yapımına başlanan Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı ile yakın bir gelecekte İskenderun Körfezi endüstri için önemli bir çekim alanı olacaktır. Özellikle Marmara depreminden (1999) sonra bu bölgeye olan talepler daha da artmaktadır. Sözü edilen bu alana deltanın en yakın kesimi Yumurtalık lagünleri 38 Km ve en uzak alanı Tuzla lagünü ise 80 km’dir.

Şekil 5.14. Doğu Akdeniz Bölgesi ve İskenderun Körfezinde Halen Yerleşik Olan Sanayi Kuruluşları (Kocadölü ve Arısoy, 2000’den değiştirilerek)

183


Mersin ve İskenderun Körfezi arasındaki deniz alanlarında kirlilik ile ilgili birçok araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırma sonuçlarına göre Biyosfer Rezerv alanı da dahil olmak üzere bölgede deniz kirliliğinin bazı parametrelerde tehlikeli boyutlara ulaşabildiği görülmektedir. Bildacı ve Güven (1998), Mersin’den Uluçınar’a değin kıyı şeridinde 6 istasyondan aldıkları örnekleri incelemişlerdir. Bu örnekler Yumurtalık-Kerkük petrol boru hattı çalışmadan önce ve sonra alındığı için karşılaştırma yapılabilmektedir. Biyosfer Rezerv alanından Karataş, Yumurtalık köyü ve yakınındaki Botaş’ında dahil olduğu bu araştırmada alınan sonuçlar Çizelge 5.41 de özetlenmiştir. En yüksek konsantrasyona 488,28/µg/l ile petrol boru hattı çalışmadan önce Botaş örneğinden alınmıştır. Bunu, Yumurtalık 83,21 µg/l, İsdemir 73,42µg/l izlenmektedir. Çizelge 5.41 Biyosfer Rezerv Alanı ve Yakın Çevresindeki Petrol Kirliliği (µg/l) (Bildacı ve Güven, 1998) 24/7/96 19/5/97 18/9/97 10/2/98 Mersin 57.67 204.46 Karataş 60.35 22.32 17.12 Yumurtalık 83.21 11.10 16.60 Botaş 488.28 24.42 17.08 İsdemir 73.42 23.85 58.34 Uluçınar 37.64 23.92 7.54 İskele 1.km Batı 17.85 İskele 42.16 İskele 1.km Doğu 10.83

Denizlerdeki besin tuzlarının dağılımı ve rejimi, deniz canlılarının önemli besin kaynağı olan fitoplankton üretiminde etkilidir. Besin tuzu yoğunluğu ve dolayısı ile birincil üretim, nehir ve diğer karasal girdilerin yoğun olduğu Mersin-İskenderun körfezinde bağıl olarak daha yüksektir (Yılmaz ve Ark. 1992a; Yılmaz ve Ark., 2001’den). Bu körfezlerde yoğun karasal girdiye ve bağıl yüksek üretime rağmen su kolonunda oksijen yetersizliği ve ötrofikasyon gözlenmektedir. Akdeniz kıyılarına karasal kaynaklardan toplam 9.5x103 t/yıl fosfor ve 57x103 t/yıl azot girdisi hesaplanmıştır. Bu girdilerin inorganik kısımları sırası ile 2.7x103 (PO4) ve 11x103 (NO3) t/yıl ve sırası ile toplam girdinin %30 ve %20’si olarak hesaplanmıştır (Yılmaz ve Ark. 1992a; 1992 b;1997;Yemenicioğlu ve Ark.1993;Yılmaz ve Ark 2001’den). Yapılan araştırmalarda organizmalardaki cıva konsantrasyonu 165 ng g-1 kadar ulaşmaktadır ve en yüksek miktar 2503±1205 ng g-1 (kuru ağırlık) ile Nil Barbunyası’nda ölçülmüştür. Çizelge 5.42 de Mersin İskenderun arasında alınan örneklerdeki cıva ölçüm sonuçları görülmektedir (Yılmaz ve Ark., 2001). Çizelge

5.42. Mersin ve İskenderun Bölgelerinde barbatus/Barbunya)(Yılmaz ve Ark., 2001)

Örneklenen

Organizma

(Mullus

Bölge

M. Barbatus (Hg) M. Barbatus (Cd) Sediment (Hg) (ng Sediment (Cd) (ng g-1, yaş (ng g-1, yaş ağırlık) ağırlık) (ng g-1, yaş ağırlık) g-1, yaş ağırlık)

Göksu-Taşucu Mersin Körfezi İsenderun Körfezi

7.4 - 55.9 13.3 – 52.7 74.0 – 174.7

6.6 – 127.6 34.1 – 284.3 37.5 – 377.4

117.8 17.8 15.2

37.7 33.4 41.0

“1980’li yıllar için Kuzeydoğu Akdeniz’e karasal kaynaklardan 7.3 t/yıl toplam cıvanın girdiği hesaplanmıştır (Yemenicioğlu ve Ark. 1993; Yılmaz ve Ark., 2001’den). Bu değer UNEP’in (1984) verdiği değerlerle (7.1 t/yıl) uyumludur”(Yılmaz ve Ark., 2001). Bu süre içinde atmosfer kaynaklı cıva girdisi de dikkate alınırsa 1990’lı yıllar için toplam <1t/yıldır (Yılmaz ve Ark., 1997; Yılmaz ve Ark 2001’den). 1980’li yıllarda karasal kaynaklardan Kuzeydoğu Akdeniz’e toplam Kadminyum girdisi 6.3 t/yıl dır ve bu girdinin %90’ı nehirlerle taşınmaktadır (Yemenicioğlu ve Ark., 1993; Yılmaz ve Ark., 2001’den). Akdeniz dünyada petrol kirliliğinin yüksek olduğu denizlerden birisidir. Bunun nedeni güney ve doğusunda petrol üreten, batısında ve kuzeyinde ise petrol tüketen ülkelerin bulunmasıdır. Mersin’de yüksek kapasiteli bir rafinerinin İskenderun-Yumurtalık arasında ise 184


petrol dolum-boşaltım tesisleri ile petrol boru hatlarının bulunması, bu çevrede petrol kirliliğinin yoğunlaşmasına neden olmaktadır (Yılmaz ve Ark. 1998b; Yılmaz ve Ark. 2001’den). 1980’li yıllarda Mersin ve İskenderun Körfezlerinde petrol kirliliğinin bağıl olarak yüksek olduğu, ancak 1990 körfez savaşı sonrası Irak’a uygulanan ambargo ve tüm boru hatlarının devre dışı kalması sonucu petrol kirliliğinin de göreceli olarak azaldığı izlenmektedir. Nisan 1982’de Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattında oluşan bir kaza sonucu 8000 ton ham petrol Ceyhan Nehri ile denize yayılması ile bölgede kirlilik çok yükselmiştir. Çözülmüş / dağılmış petrol hidrokarbon yoğunluğu Ceyhan Nehri’nde 200µg/l’ye, İskenderun Körfezi’nde ise 25µg/l’ye yükselmiştir (Sakarya 1985; Yılmaz ve Ark., 2001’den). Ticari önemi olan deniz canlıları üzerinde yapılan analizler Mersin ve İskenderun körfezlerinde kefal gibi bazı balık türlerinde sınır değerlerini aşan konsantrasyonda PAH (Poliaromatik Petrol Hidrokarbonu) ölçülmüştür (Çizelge 5.43) (Yılmaz ve Ark., 2001). Çizelge 5.43 Kuzeydoğu Akdeniz Kıyılarında Avlanmış Balıklarda Poliaromatik Petrol Hidrokarbonu (PAH) (Yılmaz ve Ark., 2001) Yıl Örnek sayısı Bölge Balık Türü PAH 1987 10 Mersin Limanı Kefal 10.0-14.5 1991 6 Akdeniz Kıyı Bandı Barbunya 1.1±0.4 1991 2 Akdeniz Kıyı Bandı Kefal 1.6±1.2 1995 15 Mersin Körfezi Karışık türler 2.8±0.5 1996 6 İskenderun Körfezi Kefal 8.7±1.1 1996 7 İskenderun Körfezi Karides 6.4±1.0 1996 6 Karataş Kefal 10.7±2.1 1996 6 Karataş Karides 6.2±0.9 1996 4 Karataş Dil Balığı 4.6±1.3

Toksik düzeyde PAH içeren deniz canlılarının tüketimi ise toplam alınabilecek miktar 1.616µg/g (yaş ağırlık) deniz ürünü/kg/gün olarak verilmektedir (Santodonato ve Ark., 1980; Yılmaz ve Ark. 2001’den). Buna göre 60 kg ağırlığındaki bir kişinin yiyebileceği kefal balığı miktarı Mersin Limanında 20 g, Akdeniz kıyılarında ise 200 g’dır (Yılmaz ve Ark., 2001). TÇV (1999a) verilerine göre kuzeydoğu Akdeniz’de kara kökenli kirleticilerin tamamına yakını, ülkemizden kaynaklanmamaktadır. Çizelge 5.44 de değişik kirletici kaynaklardan denize olan tahmini yıllık girdi miktarları verilmektedir (UNEP 1984; TÇV 1999a’dan). Çizelge 5.44 Kuzeydoğu Akdeniz’e Karasal Kaynaklardan Giren Kirletici Yükleri (TÇV, 1999a) Kaynaklar Toplam Kirletici Evsel Endüstriyel Tarımsal Akarsular Parametre t/yıl % t/yıl % t/yıl % t/yıl % t/yıl Toplam Deşarj (a) 19 0 25 0 (b) 36.300 100 36.300 BOİ5 6.200 5 7.800 6 19.000 14 100.000 75 133.000 KOİ 13.000 3 20.000 4 300.000 58 180.000 35 513.000 Fosfor 240 1 50 0 5.600 29 13.000 69 19.000 Azot 1.900 4 500 1 12.200 24 36.000 71 51.000 Deterjanlar 190 7 0 0 2.500 93 2.700 Fenoller 0 150 68 0 70 32 220 Mineral yağlar (c) 0 27.000 100 0 (c) 0 27.000 Cıva (Hg) 0,01 0 0,05 1 0 7 99 7,1 Kurşun (Pb) 2,20 1 8,00 4 0 170 95 180 Krom (Cr) 2,20 2 3,00 2 0 140 96 145 Çinko (Zn) 23 2 24 2 0 1.100 96 1.150 Toplam askı yük 9300 0 2.700 0 9.400 0 (c) (c) Klorlu organikler 0 0 (b) 6,7 100 6,7 Notlar: (a) Deşarjların birimi, (milyon m3/yıl) olarak verilmiştir; (b) Akarsularla taşınanlara dahil edilmiştir; (c) Tahmin yapabilmek için yeterli veri bulunamamaktadır.

Kuzeydoğu Akdeniz’de en çok araştırılan ağır metaller cıva, kalay ve kadminyumdur. Cıva ve Kadminyum, toksisiteleri en yüksek olan elementlerdendir. Özellikle demir ürünleri ile beslenen canlılarda (insan dahil) uzun dönemde sağlıklarının olumsuz etkilenmesine neden 185


olmaktadır. Biyosfer Rezerv alanının da dahil olduğu kuzeydoğu Akdeniz’deki deşarjlarda ölçülen en düşük, en yüksek ve ortalama civa, kadminyum ve kalay miktarları Çizelge 5.45 de verilmiştir (TÇV, 1999a). Çizelge 5.45 Akdeniz’e Deşarj Eden Çeşitli Kaynaklarda Ölçülen Toplam Cıva, Kadminyum ve Kalay Konsantrasyonları (TÇV, 1999a) Kaynak İskenderun Kanalı İsdemir Fabrika Atık Suyu İsdemir Kanalı Sarıseki Gübre Fabrikası Toros Gübre Fabrikası (asidik) Toros Gübre Fabrikası (bazik) Ceyhan Nehri Seyhan Nehri Berdan Nehri

Toplam Cıva (Ng/L) min. ort. max. 3 15 59 nd 42 201 3 18 183 10 249 683 5 36 94 nd 38 188 nd 25 43 nd 10 32 nd 9 63

Kadminyum (Ng/L) min. ort. max. 0,5 5,0 8,0 Nd 2,0 5,0 0,2 0,5 1,0 2,0 12,0 56,0 0,3 5,0 12,0 2,0 5,0 7,0 nd 0,5 0,7 nd 2,0 26,0 nd 0,2 0,2

Kalay (Ng/L) min. ort. 15 382 16 16 65 65 nd nd -

max. 1115 16 65 nd -

Biyosfer Rezerv alanının en batı kesiminde denize dökülen Seyhan Nehri Adana Kenti atıksu arıtma tesisleri yapıldıktan sonra, kent geçişindeki kirliliklerden kurtulmuş olmasına rağmen aşağı havzada Baharlı’da iki drenaj kanalının karışımı ile aşırı derecede kirlenmektedir. TD1 ve özellikle de TD0 kanallarının Adana ve Tarsus’ta E-5 karayolu boyunca dizilmiş olan ve arıtım tesislerinden yoksun olan kimi endüstri kuruluşları, atıkları ile aşırı kirlenmiş bir durumda Seyhan’a karışmaktadır. TÇV (1999a) verilerine göre Seyhan Nehri havzasındaki endüstri kuruluşlarından kaynaklanan kirletici yükleri Çizelge 5.46 da, evsel atıklardan yükler Çizelge 5.47 de ve Seyhan nehri ve kollarının su kalitesi durumu ise Çizelge 5.48 de verilmiştir. Çizelge 5.46 Seyhan Havzası’nda Endüstriyel Kirlilik Yükleri (TÇV, 1999a) Parametre Atık su debisi (m3/gün) AKM KOİ BOİ5 Yağ ve gres

Yük (kg/gün) 108.000 22.600 120.000 33.000 11.300

Çizelge 5.47 Seyhan Havzası’nda Evsel Kirlilik Yükleri (TÇV, 1999) Parametre Yük (kg/gün) Yağ ve gres 21.100 AKM 46.600 KOİ 105.700 BOİ5 46.600 Toplam-N 8.500 Toplam-P 1.700 Çizelge 5.48 Seyhan Havzası’ndaki Su Kaynaklarının Kalite Durumu (TÇV, 1999a) o-PO4 BOİ5 Ağır metaller Akarsu kesimi NO3-N Zamantı Nehri III-IV III II IV-III Göksu II II I IV Körkün II-III I-II I IV Eğlence I II I III Çakıl Deresi II-III I I Sarıçam IV II IV IV Göksu-Zamantı I-II I-II I III Seyhan IV II I II

Yukarıda açıklanan kirlilikle ilgili tüm araştırmalara göre Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv alanı içinde doğrudan faaliyet gösteren endüstri kuruluşları bulunmasa da, alanın önemli derecede çevredeki endüstrinin baskısı altında olduğu anlaşılmaktadır. 186


Kuzeydoğu Akdeniz kıyıları çok çeşitli kirlilik kaynaklarından deşarj edilen sıvı atıklar nedeni ile artan oranda kirlilik tehdidi altındadır. İskenderun Körfezi’ndeki deniz suyu akıntıları ile bu kirlilikler Biyosfer Rezervi kıyılarını da tehdit etmektedir. Özellikle petrol kirliliği ve kıyı plajlarındaki petrol izleri bunu açıkça göstermektedir. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının işletmeye alınması ile bölgeye yeni endüstri kollarının yerleşeceği düşünülürse petrol ve diğer kirliliklerde artış olacağı varsayılabilir. Biyosfer Rezerv alanının doğu kesiminde, İskenderun Körfezi’nde giderek hız kazanan bu gelişmeler dikkate alınarak yakın bir gelecekte bölgede önemli bir endüstri ve yerleşim alanı talebi oluşacaktır. Körfezde alan kullanımlarını ekolojik ilkeler göz önünde tutularak en uygun koruma ve kullanım önerileri bağlamında çözümleyecek bir planlama yapılması acilen gereklidir. 5.7. Koruma Alanları Doğa Koruma denildiğinde, insan sağlığı ve yaşamının garantisi için doğada yaşayan bitki ve hayvan varlığı, onların yetişme ve yaşama ortamları ile belli kriterler ışığında korumaya değer bulunan doğa parçalarını ve doğal elemanları korumak anlaşılmaktadır (Yücel, 1995). Çukurova bölgesi Seyhan, Ceyhan ve Berdan nehirlerinin denize döküldüğü bölgelerdeki delta, göller, lagünleri, bataklıkları ve kumulları ile ülkemizin en zengin sulak alanlarından biridir. Çukurova Deltası lagünleri flora ve faunadaki tür çeşitliliği, su kuşları için önemli bir üreme ve konaklama alanı olmasının yanında Akdeniz havzasında göçmen kuşlar için önemli bir uğrak alanı olması açısından büyük önem taşımaktadır. Birçok kuş türünün konaklamasına ve kuluçkaya yatarak çoğalmasına olanak sağlayan lagünler, eski nehir yataklarının oluşturduğu sulak alanlar yanında kıyı kumulları ve bitki türleri, biyolojik çeşitlilik bölgenin doğa koruma açısından önemini daha da arttırmaktadır.Koruma alanları konusu Tabiatı Koruma Alanı, Doğal Sitler, Ramsar Alanı, Yaban Hayatı Koruma Alanları başlıkları altında incelenmiş olup koruma alanlarını gösteren harita Şekil 5.15’te verilmiştir. Koruma Alanları açısından Akyatan lagünü Ramsar Koruma Alanı, Doğa Sit, Yaban Hayatı Koruma Alanı olmak üzere en fazla koruma statüsüne sahip lagün konumundadır. 5.7.1. Tabiatı Koruma Alanı Tabiatı Koruma Alanları; bilim ve eğitim bakımından önem taşıyan nadir, tehlikeye maruz veya kaybolmaya yüz tutmuş ekosistemler, türler ve doğal olayların oluşturduğu seçkin örnekleri içerir ve mutlak korunması gerekli olup sadece bilim ve eğitim amaçlarıyla kullanılmak üzere ayrılmış tabiat parçalarıdır (TÇV,1999b). Yumurtalık lagünü ve yakın çevresi 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu’nun 3. maddesine göre Bakanlar Kurulunun 31.03.1994 tarihli kararı ile “Yumurtalık Tabiatı Koruma Alanı” ilan edilmiştir. Biyolojik çeşitlilik ve içerdiği habitatlar ile önemli yaşam ortamlarını bünyesinde barındıran Yumurtalık lagünü adi deniz kaplumbağası (Caretta caretta), yeşil deniz kaplumbağası (Chelonia mydas) ve nil kaplumbağası (Trionyx triunquis)’ın Akdeniz’deki önemli yumurtlama alanlarından biridir. Halep Çamı “Pinus halepensis” in Akdeniz bölgesindeki sınırlı yayılış alanları birisi Muğla-Milas, Sırtlandağı’nda ve diğeride Doğu Akdeniz’de Sarıçam ve Yumurtalık Körfezi kıyılarındaki Dalyan Çamlığı’dır. Burası aynı zamanda Seyhan ve Ceyhan Ovaları kıyı kesimindeki doğala yakın özellikteki ender orman topluluklarından biridir. 5.7.2. Doğal Sitler Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu’nun 7. ve 10. maddelerine dayanarak 10.12.1987 tarih ve 19660 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Korunması Gerekli taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarının Tespit ve Tescili Hakkındaki Yönetmeliğin 3. ve 6. maddeleri “Sit” tanımında yer almayan doğal sit tanımı; “ilginç özellik ve güzelliklere sahip olan ve ender bulunan korunması gerekli alanlar ve taşınmaz tabiat varlıkları” olarak tanımlanmıştır (Kültür Bakanlığı, 2002). Deltada yer alan Tuzla, Akyatan, Ağyatan ve Yumurtalık lagünleri farklı tarihlerde “Doğal Sit” koruma statüsüne alınmıştır. 187



Yumurtalık Lagünü ve Yumurtalık Yumurtalık lagünü, Kültür Bakanlığı, Adana Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun 19.11.1993 tarih ve 1609 sayılı kurul kararı ile “Yumurtalık Lagünü I. Derece Doğal Sit Alanı” ilan edilmiştir. Sulak alanları, tuzcul bataklıklar, kumul ekosistemleri ile çok zengin bir doğal yapı sergileyen Yumurtalık lagünü Halep Çamının (Pinus halepensis) Anadolu’daki ender yayılış alanlarından birini barındırmaktadır. 59 hektarlık bir alan kaplayan, Türkiye’nin nadir Halep çamı (Pinus halepensis) ormanlarından biri olan orman Ömer gölü ve Çamlık lagünü arasındaki bir yarımadanın üzerinde konumlanmıştır. 79 nolu ÖKA alanı olarak 16430 hektar ile 36 44’K 35 41’D koordinatları arasında konumlanmaktadır.Yumurtalık lagün sistemi Ceyhan ağzı ve Yumurtalık Körfezi arasında kalan ve lagünler, tuzcul bataklıklar ve çayırlıklar ile, kumullar ve bir çam ormanından oluşan dev bir sulakalan sistemidir. Başlıca sulakalanlar Çamlık (ya da Yumurtalık) lagünü, Yelkoma Gölü (1150 ha), Ömer Gölü (350 ha), Yapı Gölü (300 ha) ve Darboğaz Gölü’dür (380 ha). Bölgedeki diğer sulakalanların aksine, düzensiz bir kıyı çizgisine sahip bölge, denizle birçok noktada birleşmektedir; eski Ceyhan yatağı ÖKA’nın ortasından geçmektedir. Avcıali ve Esemen göllerinden oluşan Yelkoma Gölü, geniş tuzcul bataklıklarla çevrili sığ bir lagündür. İlkbahar ve yaz aylarında gölün bir bölümü kuruyunca, özellikle kuzeyde geniş çamur düzlükleri ortaya çıkar. Tatlı suyun kumullardan göle sızdığı bölümlerde sazlıklar vardır. Tuzcul bataklıklar ve çamur düzlükleriyle çevrili olan Çamlık lagünü, Ömer Gölü, Yapı Gölü, Darboğaz Gölü ve daha küçük Kaldırım Gölü, kış aylarında su seviyesi yükseldiğinde tek bir büyük göl oluştur (WWFTürkiye,2004d). Yumurtalık’a bağlı Yeşilköy’de yer alan Yeşilköy-Keltepe Tümülüsü ise Adana Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun 22.10.1992 tarih ve 1322 sayılı kararı ile “Sit” alanı olarak korumaya alınmıştır. Yumurtalık İlçe merkezinde yer alan ve tarihi kent çekirdeği içine alan bazı alanlar Adana Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun 13.01.1994 tarih ve 1694 sayılı kararı ile I., II. ve III. Derece Sit Alanları olarak korumaya alınmıştır (Ortaçeşme, 1996). Akyatan Lagünü Akyatan lagünü 11.03.1997 tarih ve 2739 numaralı Kültür Bakanlığı, Adana Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu Müdürlüğünce “Doğal Sit Alanı” ilanı edilmiştir. Kurul kararında Adana İli Karataş İlçesi Akyatan Gölü Sulak Alanı ve Deniz Kaplumbağaları Üreme Alanının ilginç özellikleri ve güzelliklere sahip olması ve ender bulunmasından dolayı 2863 ve 3386 sayılı yasalar gereği I.ve II. Derece Doğal Sit Alanı ilan edildiği belirtilmiştir (Anonymous, 1997a). Denizkaplumbağası Yuvalama Kumsalları (DYK) No: 16, ÖKA No :77 ve Seyhan Deltası içinde Önemli Bitki Alanı (ÖBA) No:76 olarak korunmaktadır. Uluslar arası öneme sahip Akyatan’daki Deniz Kaplumbağası Yuvalama Alanı 1996'da 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planına "Ekolojik Etkilenme Bölgesi" olarak işlenmiştir 14 000 hektar yer kaplayan Akyatan 77 nolu ÖKA alanı Adana ili- Karataş ilçesi 36 37’K 35 16’D koordinatarı arasındadır (WWF-Türkiye,2004b). Tuzla Lagünü Tuzla lagünü Kültür Bakanlığı, Adana Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu Müdürlüğünün 11.03.1997 tarih ve 2740 sayılı kurul kararı Adana İli, Karataş İlçesi, Tuzla Beldesi “Tuzla Gölü Sulak Alanı ve Deniz Kaplumbağaları Üreme Alanı” ilginç özellik ve güzelliklere sahip olması ve ender bulunmasından dolayı 2853 ve 3386 sayılı yasalar gereği “I. Derece Doğal Sit Alanı” ilan edilmiştir. BirdLife International tarafından geliştirilmiş “Önemli Kuş Alanı (ÖKA)” kavramı korunması öncelikli alanlar için getirilmiş bir kavramdır. Adana İli Kartaaş sınrları çinde 36 42’K 189


35 03’D koordinatları ile sınırlı kalan Tuzla Gölü 76 nolu ÖKA olup yaklaşık 2800 hektar alan kaplamaktadır (WWF-Türkiye, 2004a). Ağyatan Lagünü Ağyatan lagünü; Kültür Bakanlığı, Adana Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu Müdürlüğü’nün 11.03.1997 tarih ve 2739 sayılı kararı ile sulak alanları, deniz kaplumbağaları üreme alanları, ilginç özellikleri ve güzelliklere sahip olması ve ender bulunmasından dolayı “Ağyatan Gölü Sulak Alanı ve Deniz Kaplumbağaları Üreme Alanı“ olarak I. Derece Doğal Sit Alanı” ilan edilmiştir (Anonymous, 1997b). Toplam su yüzeyi alanı 1.765 hektar (Artar,2002) olan Ağyatan lagünü I. Derece Doğal Sit Alanı, WWF_Türkiye verilerine göre 2200 hektarlık bir alanda 78 nolu ÖKA alanı olarak 36 36’K 35 31’D koordinatları arasında konumlanmaktadır (WWF-Türkiye,2004c). Lagünlerin dışında Karataş yerleşiminin batısında yer alan, eski adıyla Magarsus tarihi Karataş yerleşimi ilk olarak 21.07.1983 tarih ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu Hükümlerine göre tescil edilerek “Karataş Arkeolojik ve Doğal Sit Alanı”, 1988 yılında Kültür Bakanlığı, Adana Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun 57 sayılı kurul kararı ile “Arkeolojik Sit” alanı olarak ilan edilmiştir. Son olarak da Koruma Kurulunun 30.03.1989 tarih ve 212 sayılı kararı ile “Doğal Sit” statüsü kazanmıştır (Artar, 2002). 5.7.3. Ramsar Alanı Doğrudan sulak alanların korunmasına yönelik olan ve ülkemizin 1994 yılında uygulamaya soktuğu Ramsar Sözleşmesinin (Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi) amacı; sulak alanların bulunduğu bölgelerin su rejimini düzenlemesi, karakteristik bitki ve hayvan topluluklarının, özellikle su kuşlarının barınmasına olanak sağlaması ekonomik, bilimsel ve rekreasyonel olarak büyük bir kaynak teşkil etmesi, kaybedilmesi halinde bir daha geri kazanılması mümkün olmaması nedeniyle sulak alan kaybına neden olacak hareketlerin önlenmesidir. Ayrıca su kuşlarının mevsimsel göçleri sırasında sınırlar aşması nedeniyle uluslar arası bir kaynak olduğunu tanıyarak sulak alanların ve onlara bağlı bitki ve hayvan topluluklarının korunmasının uzun vadeli ulusal politikalar ile koordineli uluslar arası faaliyetlerin birleştirilmesini öngörmektedir. Ramsar Sözleşmesine göre sulak alanlar; “Doğal veya suni, sürekli veya geçici, suyu akan veya durgu, tatlı veya tuzlu, gelgit bölgelerinde suların çekildiği dönemlerde derinliğin 6 metreyi geçmediği deniz kesimlerini de kapsayan, bütün bataklık, turba ve suyla kaplı alanlar” sulak alanlar olarak benimsenmiştir (Dugan, 1992). Türkiye’de Ramsar kapsamında korumaya alınmış toplam 9 alan olup Çukurova Deltasında sulak alanlar sistemlerinden Ramsar Statüsüne sahip olan tek alan Akyatan lagünüdür. Akyatan lagünü Çevre Bakanlığınca 15.04.1998 tarih ve 23314 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak “Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşmenin 2. ve 3. maddelerine dayanarak “Ramsar Alanı” olarak ilan edilmiştir. 5.7.4. Yaban Yaşamı Koruma Alanları Akyatan lagünü 05.05.1937 tarih ve 3167 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun 16. maddesine dayanarak Akyatan Gölü’nün güneyindeki Akyatan-Kapıkum Kumul Tespit ve Ağaçlandırma Sahası ile gölü çevreleyen sazlık alanın 500 metre içinde kalan bölgede Orman Bakanlığı Merkez Av Komisyonu kararına göre 1986 yılında “Su Kuşları ve Turaç Koruma ve Üretme Sahası” adı altında korumaya alınmıştır. 190


Koruma alanı adı saha sonra zengin yerli ve göçmen kuş potansiyeli, su kuşları için önemli bir konaklama ve üreme yeri özelliği taşıması da göz önüne alınarak “Akyatan Gölü Yaban Hayatı Koruma Sahası” olarak değiştirilmiştir (Yücel, 1997; Artar, 2002’den). Akyatan lagünü özellikle nesli tehlike altındaki yeşil deniz kaplumbağası (Chelonia mydas)’nın Akdeniz’de en önemli bir üreme alanlarından biridir. Tuzla lagünü su kuşları için önemli bir konaklama ve üreme yeri olması nedeniyle Orman Bakanlığı Merkez Av Komisyonu Kararı ile 57.690 dekar alanda 28.12.1995 tarihinde “Yaban Hayatı Koruma Alanı” ilan edilmiştir. Bu alanın sınırları batıda Seyhan Nehri, kuzeyde Kocakum Tepe, Tabaklar Köyü, Tuzlu Irmak, Kurtlar Gölü Mevkii, Karanlıkkapı Mevkiinden geçerek Hakkıbey Mahallesi ve Tuzlaya uzanan yol sınır; Dedekum Tepe ve Karaçalılık Mevkkinden geçerek kanala ulaşan yol, doğuda kanalın yolu kestiği noktadan Akdeniz’e inen kanal ve güneyinde Akdeniz’le sınırlanan sahadır (Yücel, 1997; İzcankurtaran, 2000’den) 1994 yılında İmar ve İskan Bakanlığı tarafından hazırlanan Tuzla Çevre Düzeni Planında Tuzla lagünü, lagün çevresi ve lagün doğusunda kalan yaklaşık 300 hektarlık alan “ekolojik özellikleri bakımından korunacak alan” olarak belirlenmiştir (İzcankurtaran, 2000). Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Tuzla lagünü sulak alanının özelliklerini de dikkate alarak 1996 yılında Çevre Düzeni Planında bölge için yapılaşmaya özellikle de yazlık konut yapımına kısıtlamalar getirmiştir. 1996 yılında Çukurova Deltasındaki tüm alanları kapsayacak şekilde hazırlanan Çevre Düzeni Planında sulak alan ekosistemi ve bu sistemle ilişkili habitatlar dikkate alınarak mutlak koruma, ekolojik etkilenme ve tampon bölgeler belirlenmiş, her bir bölge için koruma ve kullanım esaslarını düzenleyen özel plan kararları geliştirilmiştir (Çevre Düzeni Planı, 1996).

191


6. Değerlendirme Daha önceki bölümlerde ayrıntılı olarak araştırılıp incelenen Delta’nın tüm doğal ve sosyal durumu Biyosfer Rezervi temel ilkelerine göre değerlendirilmiştir. Doğal potansiyelin değerlendirilmesindeki amaç Delta’da mevcut olan korumaya değer alanların belirlenmesidir. Burada biyotoplar esas alınmıştır. Bir yaşam birliğinin oluşturduğu biyotoplar koruma planlamalarında isabetli karar vermede, güvenilir bir kaynak olarak kullanılmıştır. Sosyal potansiyelin değerlendirilmesinde Delta’da yerleşik insanların, korumaya yaklaşım biçimleri, çevre alışkanlıkları, çevreye bakış açıları ve eğitim durumları ön plana çıkarılmıştır. Bunun dışında Biyosfer Rezervi ilan edilmesi ve yürürlüğe girdiğinde yönetilebilmesi için gerekli yönetim biçimi konusunda da değerlendirmeler yapılmıştır. Burada diğer ülkelerin deneyimlerinden yararlanmaya çalışıldığı gibi, yöre insanının ve ilde mevcut yönetim biçiminin özellikleri de dikkate alınmıştır. Şekil 6.1.’de değerlendirmede izlenen yol, akış şeması olarak verilmiştir. 6.1. Ekolojik Planlama Değerlendirmeleri Ekolojik planlama değerlendirmelerinin temel amacı Biyosfer Rezervi’nde koruma ve kullanımlar için uygun alanların isabetli olarak seçimini sağlayacak biçimde doğal potansiyelin değerlendirilmesidir. Bu bölüme kadar alan hakkında toplanmış olan tüm doğal verilerin incelenerek değerlendirilmesinden sonra koruma planlaması hedefleri ve bunun için izlenecek yol belirlenmiştir. Koruma planlamasını yönlendirici olarak Delta’da aşağıdaki değerlendirmeler önemli görülmüştür: • Delta’nın doğal yaşam ortamı bakımından önemli değerlerinin belirlenerek korunması, • Bu yaşam ortamlarını temsil eden biyolojik ve ekolojik özelliklerin saptanması • Yaban yaşamı için önemli habitatların belirlenmesi (özellikle kuşlar ve kaplumbağalar için), • Yukarıdaki özellikleri taşıyan alanların korunabilmesi için yaklaşım biçimlerinin belirlenmesi ve planlama. Koruma planlaması sonucu belirlenmiş olan farklı koruma ve kullanım yoğunlukları taşıyan bölgelerde mevcut alan kullanımlarının çelişkileri, bu çelişkilerin alınacak önlemlerle çözülebilmesi için değerlendirilmesi yapılmıştır. Sonunda her bölgedeki olumsuzlukları, koruma ve kullanım ilkelerine bağlı olarak çözümleyecek öneriler geliştirilerek, uygulamaları için ayrıntılı bilgiler verilmiştir. 6.1.1. Koruma Planlaması Koruma planlamasında doğal yaşam ortamlarının nitelikleri çok önemlidir. Burada Yaşam ortamları bağlamında biyotoplar ve habitatlar esas alınmıştır. Biyosfer Rezervi’nde mevcut biyotopları saptamak üzere mevcut olan tüm doğal veriler değerlendirilerek ve Avrupa Birliği ülkeleri için geçerli liste ve düzenlemeler dikkate alınarak bir “biyotop tipleri anahtarı” geliştirilmiştir. Bu biyotop tipleri anahtarı uygulaması ile birlikte her biyotop hakkında yetişme ortamı özellikleri ve bitki örtüsü ile ilgili bilgiler de toplanmıştır. Elde edilen “Biyotop Haritası”nda AB-FFH Natura 2000 biyotop tiplerine göre bir değerlendirme yapılmıştır. Sonuçta koruma açısından önemli biyotop tipleri ve bunların Delta’da bulundukları alanlar saptanmıştır. Ayrıca tüm Delta’da önemli kuş habitatları ve deniz kaplumbağaları habitatları belirlenerek plan kararlarında bunlar da dikkate alınmıştır. Sonuçta Biyosfer Rezervi’nin koruma ve kullanım bölgeleri (Çekirdek, Tampon ve Gelişme bölgeleri) plan kararları olarak elde edilmiştir.

191


192

Şekil 6.1. Değerlendirmede İzlenen Yolun Akış Şeması


6.1.1.1. Biyotoplar ve Biyotop Haritalamaları •

Niçin Biyotop Haritalama

Latince olan “Biyotop” sözcüğü Türkçe’de “Yaşam Ortamı” biçiminde tanımlanabilir. Basit bir tanımlama ile biyotop, bitki ve diğer canlıların birlikte yaşadıkları bir yaşam ortamıdır. Tanım genişletilirse, canlıların karşılıklı ilişkiler içinde oldukları ve işlevsel olarak sınırlandırılabilen bir fiziksel çevreye “biyotop” adı verilmektedir (Odum, 1971; Altan 1997’den). Sonuç olarak biyotop, canlıların birlikte yaşadıkları homojen ve sınırları belirli bir yaşam ortamıdır (Altan ve Ark., 1988). “Biyotop Haritaları” doğal çevreyi koruma planlamasında, karar verme aşamasında, ekolojik açıdan üstün nitelikleri taşıyan ve doğa koruma açısından önemli özellikleri bulunan alanların belirlenmesinde önemli bir araçtır. Ancak biyotop haritalamanın sadece koruma amacı ile yapıldığı anlaşılmamalıdır. Herhangi bir alanda mevcut alan kullanım taleplerinin KorumaKullanım ilkelerine göre değerlendirilerek, değişik alan kullanımları için ekolojik açıdan en uygun alanların seçimine de olanak sağlamaktadır (Altan 1997). Bu bakımdan biyotop haritalamaları sadece doğal kaynakların korunmasında değil, aynı zamanda bunların sürdürülebilir kullanımı için yapılacak “Ekolojik Alan Kullanım Planlamaları”nda da plan kararlarının üretiminde başvurulacak en önemli bir araçtır. Çukurova Deltası uluslararası düzeyde önemi olan birçok doğal özellikleri olan bir kıyı ekosistemidir. Diğer taraftan konumu, toprak, su, ve iklimsel nitelikleri bakımından da tarım, dinlence, turizm, endüstri ve ulaşıma da uygun nitelikleri taşımaktadır. Yılda üç ayrı ürün almaya uygun tarımsal potansiyeli ile Delta ülkemizin en önemli tarım alanlarından birisidir. Yöre kırsal kesiminin yaklaşık %90’ı gelirini tarımdan sağlamakta ve artan nüfus ile birlikte tarım alanlarına olan talepler de artmaktadır. Ayrıca kıyı kullanımına yönelik turizm ve rekreasyonel istekler de giderek artmaktadır. Delta yakın çevresinde petrol boru hatlarının gerçekleştirilmesi ile endüstri ve yerleşim talepleri de çoğalmaktadır. Pek yakın bir zamanda bölge düzeyinde ekolojik temele dayalı bir alan kullanım planlaması yapılarak uygulanmadığında, Delta’nın sahip olduğu olağanüstü doğal değerler büyük tehlikeler altına girebilecektir. Delta’nın Biyosfer Rezervi olarak ilan edilmesi, bu bağlamda çok anlam kazanmaktadır. Biyosfer Rezervi sınırlarının belirlenerek, bu sınırlar içinde değişik yoğunlukta koruma ve kullanım bölgelerinin ortaya çıkarılması, olağanüstü ekolojik değerlerin korunması ve yöre halkının ekonomik yararlanmalarına da olanak vererek bölgesel kalkınmanın sağlanması gerekmektedir. Bu nedenlerle Biyosfer rezervinin gerçekleştirilmesinde yapılacak planlamada yukarıda sıralanan konularda plan kararlarının üretilebilmesi için ilk adım biyotop haritalamasıdır. Özetlenirse biyotop haritalaması şu amaçlara ulaşmak için yapılmıştır; 1. Biyosfer Rezerv alanı sınırlarının belirlenmesi, 2. Doğa korumada uluslararası düzeyde önemli olan yaşam alanlarının saptanması, 3. Biyosfer Rezerv alanı içinde koruma-kullanım bakımından değişik statülere sahip çekirdek, tampon ve gelişme bölgelerinin ortaya çıkarılması. •

Biyotop Haritalamasında Uygulanan Çalışma Yöntemi Koruma planlamasına temel olmak üzere “tüm alanı içeren” bir biyotop haritalaması çalışması yürütülmüştür. Çalışma, Çukurova Deltası için geliştirilmiş olan “Biyotop Tipleri Anahtarı” ve “anahtarın arazide kullanım ilkeleri” dikkate alınarak alanda uygulanmıştır (Altan ve Tischew, 2001). Bu biyotop tipleri anahtarında Çukurova Deltası’nda bulunan tüm biyotop tipleri belirlenmiş ve nitelikleri kısaca karakteristik bitkileri ile açıklanmıştır. Biyotoplar “Ana” ve “Alt biyotop” tiplerine ayrılmıştır (Çizelge 6.1). 193


Haritalama, 1:25.000 ölçekli topografik haritadan büyütülen 1:10.000’lik haritalarla yapılmış, biyotop tiplerinin ve alandaki özelliklerin yorumunda 1:35.000 ölçekli hava fotoğraflarından ve sınıflandırılmış Landsat7-TM uydu verileri baskılarından yararlanılmıştır. Her ana ve alt biyotop tipini temsil eden kesimlerde ve aynı biyotop tipi içinde bitki örtüsünde değişiklik izlenen yerlerde Braun-Blanquet’in (1964) “bitki örtüsü analizleri” yöntemi uygulanarak bitki türleri ve dağılış durumları saptanmıştır. Bitki örtüsü ile ilgili çalışmaların, Delta’nın flora ve vejetasyonunu saptama gibi bir amacı olmamıştır. Bu çalışmaların amacı alanda haritalama çalışmalarına başlamadan önce, her biyotopu karakterize eden tipik bitkilerin saptanmasıdır. Böylece diğer alan nitelikleri ile birlikte, biyotop tipini karakterize eden bitkilere göre de biyotop tiplerinin belirlenmesi olanağı bulunmuştur. Biyotop tiplerini ve bitki örtüsünü doğrudan etkileyen yetişme ortamı koşullarından toprak, nemlilik (su bilânçosu), yüzey şekilleri, eğim, bakı ve alanın kullanım biçimleri tüm ana ve alt biyotoplarda ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bu amaçla Delta koşullarına uyumlu “Biyotop Saptama Formu” hazırlanmıştır (EKII). Bu form üç bölümden oluşmaktadır. Birinci sayfa biyotop tipleri, ana ve alt biyotoplarla ilgili bilgileri, ikinci sayfa biyotoplarda yapılaşma, tarım vb. etkileri, üçüncü sayfada ise biyotoplara yapılan doğrudan olumsuzlukları içermektedir. Ayrıca bitki örtüsü analizlerinin için EK II’deki formlar hazırlanarak arazide kullanılmıştır. Geliştirilen bu formlarla alanda çalışan değişik grupların yapacakları değerlendirmelerde standart bir yöntemin ve değerlendirme ölçütlerinin kullanılması, dolayısı ile farklılıkların oluşmamasına olanak sağlanmıştır. Çukurova Deltası’nın doğal alanları, yöre halkı tarafından yoğun bir biçimde kullanılmaktadır. Deltada oluşan kullanım etkilerinin her biyotop tipindeki güncel durumu, olumsuz etki dereceleri ve bunların neden ve sonuçlarının belirlenmesinde yukarıdaki açıklanan formlardan yararlanılmıştır. Formun 2. ve 3. sayfalarında tüm antropojen etkiler tarım, yapılaşma, malzeme alımları, erozyon, otlatma, av, araç trafiği, su kullanımı çalışmaları, su kirliliği ve çöp depolama gibi parametrelere göre ayrıntılı olarak incelenmiş ve sonuçlar formlara işlenmiştir. Alanda tanımlanan biyotop tipleri sınırları GPS (Global Positioning System) ile dolaşılarak koordinatları alınmış, daha sonra bu sınırlar, sayısallaştırılmış 1:25.000 ölçekli topoğrafik haritalara aktarılmıştır. 1 ha’dan daha küçük biyotop tipleri ayrıca belirlenmemiş, bulunduğu ana biyotop tipi içinde % olarak verilmiştir. Bu şekilde belirlenen biyotop tipleri büro çalışması ile harita, hava fotoğrafları ve uydu verileri ile karşılaştırılarak gerekli düzeltmeler yapılmıştır. Tüm deltanın yukarıda açıklanan yöntemin uygulanması ile biyotop tipleri haritası bir buçuk yılda tamamlanmıştır. •

Biyotop Tipleri Sınıflandırması

Çukurova Deltası çok geniş kumullar, ambarlar (kumullar arasında kalan çöküntüler), tuzlu çayırlıklar, tuzlu bataklıklar ve lagünlerden oluşan çok yönlü, birbiri ile iç içe geçmiş bir mozaiği andıran dinamik bir kıyı ekosistemidir. Delta, değişik taban suyu düzeyi, tuzluluk, besin maddeleri ve humus durumuna ve değişik süksesyon ve rejenerasyon aşamalarına bağlı olarak gelişmiş çeşitli bitki örtüsü ve peyzaj tiplerinden oluşmuştur. Bu çeşitlilik biyotop tiplerinde de görülmektedir. Alan ön çalışmalarından sonra Delta için EUNIS (1999) ve “Interpretation Manual of European Union Habitats” habitat sınıflandırmasına uyumlu olarak hazırlanan “Biyotop Tipleri Anahtarı”na göre Delta’da toplam 23 ana 52 alt biyotop tipi bulunmaktadır (Altan ve Tischew, 2001) (Çizelge 6.1.) Çizelge 6.1. Çukurova Deltası Biyotop Tipleri Anahtarı (Altan ve Tischew, 2001) Biyotop Biyotop Kodu No 1

A

Biyotop Tipi

Deniz kıyısı kum bankları

Jeomorfolojik Özellikleri ve Karakteristik Bitkileri

Sürekli deniz suyuyla biraz örtülü olan ve bitki örtüsü bulundurmayan kumul alanları

194


Biyotop Biyotop Kodu No 2 B Kumsal

Biyotop Tipi

Jeomorfolojik Özellikleri ve Karakteristik Bitkileri Su düzeyi üzerinde kalan ve bitki örtüsünün bulunmadığı kumsallar

3

D

Kumullar

Rüzgâr ve dalgalanma hareketleriyle oluşmuş, seyrek bitki örtüsü içeren kıyı alanı (bkz. Byfield ve Özhatay 1995) Kumsal ardında ilk kumul oluşumlarıdır. Henüz sabit duruma gelmemişlerdir. Çok az bitki örtüsü bulunur. Kumul oluşumlarının ilk aşamasıdır. Kumsalın üst kesimi ile yüksek kumullar arasında kalan alanda, üzeri dalgalı küçük kum birikintileridir. Euphorbia peplis, Eryngium maritimum, Ipomea stolonifera, Euphorbia paralias, Cyperus capitatus, Pancratium maritimum, Cakile maritima en çok rastlanır. Bazen taşkın altında kalan ön kumul oluşumlarıdır. Tipik bitkiler: Zygophyllum album, Xanthium strumarium, Cakile maritima ve Euphorbia paralias’tır Yüksek (1-3m) kısmen sabit kumullar. Karakteristik bitkileri: Saccharum ravennae, Medicago marina,( Pancratium maritimum), Aşırı otlatma göstergesi: Eupuhorbia spp.nin baskın olması, Xanthium strumarium ve Echinops ritro Yüksek ve sabit duruma gelmiş; toprak oluşumunun başladığı kumullar. Ön kumullardan daha fazla bitkiler ve örtüleme vardır, bazen DO’dan zor ayırt edilmektedirler Otlar, çok yıllık ve bodur odunumsu bitki türlerinin bulunduğu kumullar. Tipik bitkiler: Polygonum equisetiforme, Bromus spp., Trachomitum venetum, Helianthemum stipulatum, Rubus sanctus, Vitex agnuscastus; Aşırı otlatma göstergesi: Echinops ritro, Echium angustifolium, Xanthium strumarium Yüksek boylu maki türlerini içeren kumullar. Tipik bitkiler: Myrtus communis, Pistacia terebinthus, ( Pistacia lentiscus), Nerium oleander, Verbascum strumarium. Otlatmayı gösteren bitkiler: Thymelaea hirsuta, Vitex agnus-castus ve Bromus spp. Kumsal ile ilişkisi olmayan hareketli kumullar. Aşırı kullanım (otlatma, yakacak odun kesimi vb.) nedeni ile bitki örtüsünce çok fakir, açık kum yüzeyleri. Bitkiler DOE’ye benzer+ Echinops ritro Kumullar arasındaki çöküntü ve çukurluklar. Çevresindeki kumullardan farklı bir bitki örtüsünü içerirler Hareketli kumulların yanında bulunan ve tuz etkisi altında olmayan ambarlar. Euphorbia paralias, Xanthium strumarium Su yüzeyi bulunmayan, nemi seven türleri içeren ambarlar. Şu bitkiler bulunur: Inula viscosa, Saccharum ravennae Maki kumullarındaki türler: Myrtus communis, Erica manipuliflora

3.1

DO

Ön kumullar

3.1.1

DOE

Ön kumul oluşumları

3.1.1.1

DOEo

Tuzlu Kumullar

3.1.2

DOW

Ak kumullar (Kıyıya Paralel Hareketli Kumullar)

3.2

DF

Sabit kumullar

3.2.1

DFG

Sabit gri kumullar

3.2.2

DFM

Maki kumulları

3.3

DM

Hareketli kumullar

3.4

DS

Ambarlar

3.4.1

DSE

3.4.2

DSO

Ön kumul oluşumlarında bulunan türleri içeren ambarlar Nemli ambarlar

3.4.3

DSM

Maki ambarları

3.4.4

DSW

Islak ambarlar

4

F

Orman

4.1 4.1.1

FD FDH

Kumul çam ormanları Pinus halepensis ve Pinus brutia içeren sabit kumul biyotopu Pinus halepensis ağırlıklı kumul ormanı Ağırlıklı olarak Pinus halepensis bulunmakta, ancak P. brutia’da olabilir

4.1.2

FDB

Pinus brutia ağırlıklı kumul ormanı

Ağırlıklı olarak Pinus brutia bulunmakta, ancak P. halepensis’te olabilir

4.1.3

FDM

Makili kumul çam ormanları

Sık örtülü mezofil biyotop Pinus spp. ve maki çalıları

4.1.4

FDU

Nemli kumul çam ormanları

Kumul çam ormanı Schoenus nigricans ve Saccharum ravennae ile

4.1.5

FDO

Kurak ve açıklıklar olan kumul çam

Açıklıkları olan, kurak biyotoplar. Geofitlerden “Asphodelus aestivus”

Çok nemli, ıslak ve kısmen su yüzeylerini içeren ambarlar. Şu türler bulunur: Juncus acutus, Phragmites australis, Trachomitum venetum Doğal veya doğala yakın ormanlar

195


Biyotop Biyotop Kodu No

Biyotop Tipi

Jeomorfolojik Özellikleri ve Karakteristik Bitkileri

ormanları

çalılar ve otlar içerir Plantago maritima, Limonium virgatum, Juncus acutus ve Blackstonia perfoliata içeren tuzlu açıklıklar

4.1.6

FDS

4.2

FA

Tuzu seven türler içeren kumul çam ormanları Ağaçlandırma

4.2.1

FAP

Pinus pinea ağaçlandırma alanı

4.2.2

FAB

Pinus brutia ağaçlandırma alanı

4.2.3

FAE

Eucalyptus spp. ağaçlandırma alanı

4.2.4

FAA

Acacia cyanophylla ağaçlandırma alanı

4.2.5

FAO

Diğer türlerle ağaçlandırılmış alanlar

5

S

Tuzlu bataklık ve tuzlu çayırlıklar

Tuz etkisinde olan bataklık ve çayırlıklar

5.1

SM

Tuzlu bataklıklar

5.1.1

SMA

Tek yıllık tuzlu bataklıklar

5.1.2

SMP

Çok yıllık tuzlu bataklıklar

5.1.3

SMT

Tamarix smyrnenis'li tuzlu bataklıklar

Sürekli olarak tuzlu yüksek taban suyu düzeyi olan alanlar. Periyodik olarak ve kısmen de uzun süre suyla kaplı seyrek bir bitki örtüsünü içeren alanlar. Tek yıllık ve çok yıllık bitkilerin yetiştiği alanlar farklı. Tek yıllıklar daha az alana yayılmıştır. Kil ve tınlı toprak, bazen seyrek bitki örtüsü Çok yüksek taban suyu ve tuz oranı; Salicornia europaea, Halimione portulacoides karakterize eder Tek yıllık tuzlu bataklıklardan sonra gelirler. Tuz oranı ve su düzeyi SMA’dan daha düşük; daha çok Arthrocnemum fruticosum, Arthrocnemum glaucum, Halocnemum strobilaceum ile kaplıdır Tuzlu bataklık biyotoplarında Tamarix smyrnenis bulunur

5.1.4

SMag

Aşırı otlatma olan tuzlu bataklıklar

5.2

SW

Tuzlu çayırlıklar

5.2.1

SWT

5.2.2

SWM

Tamarix smyrnenis içeren Tuzlu çayırlıklar Maki türleri içeren tuzlu çayırlıklar

6

W

Sular

6.1

WS

Durgun sular

6.1.1

WSP

Sürekli durgun sular

Suları yazın azalan derin sular

6.1.1.1

WSPr

Kamış içeren sürekli durgun sular

6.1.1.2

WSPt

Tamarix türlerini içeren durgun sular

Kıyıları sığlaşan sürekli durgun sular. Kıyıları Phragmites australis, Typha domingensis, Arundo donax ile kaplı Kıyı bölgesinde Tamarix türleri bulunur

6.1.2

WST

Geçici durgun sular

6.1.2.1

WSTr

6.1.3

WSO

6.2

WL

Kurutma ve yoğun otlatma karakterize eder. Tuzlu bataklık ve tuzlu çayırlık bitkileri bulunur Lagünler kıyısında, her zaman bir ot örtüsü bulunan, uzun süre su altında kalmayan, çime benzeyen bitki örtüsü bulunan biyotoplar. Şu türler bulunur: Juncus maritimus, Juncus acutus, Aeluropus littoralis, Plantago maritima. Aşırı otlatma göstergesi Plantago maritima ve Halimione portulacoides Tuzlu çayırlıklarda bulunan Tamarix smyrnenis’li biyotoplar Maki türleri bulunan tuzlu çayırlık biyotoplar Kıyıdan uzak, çok az tuzlu veya tuzsuz ve kıyı bitkileri içeren sular

Kışın ve geç ilkbahara kadar su içeren, alçak geçici durgun su yüzeyleri. Killi tınlı topraklar. Yazın kururlar. Önemli bitkileri: Bolboschoenus maritimus, Juncus spp., Paspalum paspalodes, Ranunculus aquatilis Kamış içeren geçici durgun sular Sığ, ama her zaman nemli kıyılar, Phragmites australis, Typha domingensis Eskiden nehir yatağı olan durgun sular Nehir ile bağlantısı olmayan eski nehir yatakları, bugün durgun su yüzeyi Lagünler

Denizden kum yığıntısı ile tam veya kısmen ilişkisi kesilmiş sığ göller. Değişken bir su yüzeyi ve tuz oranına sahiptir. Deniz ile az veya çok su alış-verişi ve kıyılarında bitki örtüsü bulunur.

196


Biyotop Biyotop Kodu Biyotop Tipi No 6.2.1 WLP Sürekli lagünler

Jeomorfolojik Özellikleri ve Karakteristik Bitkileri Deniz suyu ile sürekli ilişkili sığ lagünler

6.2.1.1

WLPr

Kamış içeren sürekli lagünler

6.2.2

WLT

Geçici lagünler

6.2.2.1

WLTr

Kamış içeren geçici lagünler

6.3

WF

Akarsular

6.3.1

WFV

Kıyı bitkileri içeren nehir ve kanallar

Kıyılarında, bölgelere göre dağılan tipik bitkiler içeren nehir ve büyük kanallar

6.3.1.1

WFVr

Kıyı bitkileri ve kamış içeren nehirler

Kıyılarında iyi gelişmiş bir kamış örtüsü içeren nehirler

6.3.1.2

WFVf

Kıyı bitkileri ve galeri ormanları içeren nehirler

Platanus, Ulmus, Populus ve Salix spp.’den oluşan nehir kıyısına paralel uzanan ormanlar (<2ha)

6.3.1.3

WFVb

Kıyı bitkileri ve kıyı çalılıkları içeren nehirler

Galeri ormanlarının yerine bulunan kıyı çalılıkları (Tamarix spp. , Salix spp.)

6.3.2

WFB

6.3.3

WFA

Akarsuların suyu içinde kum veya çakıl Üzerinde bitki bulunmayan kum veya çakıl yüzeyleri (nehir çökelleri) yüzeyleri Eski nehir yatağı Nehir ile ilişkili, eski nehir yatakları

7

E

Akarsu ağzı

7.1

ER

Kamış bataklığı içeren nehir ağzı

7.2

EM

Tuzlu bataklıklar içeren nehir ağzı

7.2.1

EMT

7.3

EW

Tamarix spp.’li tuzlu bataklıları içeren nehir ağzı Tuzlu çayırlık içeren nehir ağzı

7.3.1

EWT

7.4

EB

8

H

Aşırı antropojen etkileri içeren alanlar

8.1

HF

Tarım alanları

8.2

HR

Çöp dökme ve depolama alanları

8.3

HT

Yoğun araç izleri

8.4

HD

Kanallar

8.5

HP

Kum ocakları

8.6

HO

Kum serilen alanlar

8.7

HS

Yerleşimler

Tamarix spp.’li tuzlu çayırlıklar içeren nehir ağzı Akarsu ağzı su içi kum alanları

Lagünlerin sığ ve az tuzlu kesimleri; Bolboschoenus maritimus, Scirpoides holoschoenus ve Phragmites australis bulunur Zamanla suyun çekildiği bitkisiz lagünler Lagünlerin nemli ve tuz oranı az olan kesimleri; Bolboschoenus maritimus, Scirpoides holoschoenus bulunur

Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin denize döküldükleri yerde nehir ağzı, zaman ve taşıdığı suya bağlı olarak yüzeyi değişen acı su kesimini içerir Orta derecede tuzluluk olan yerlerde kamışlıklar; Bolboschoenus maritimus, Scirpoides holoschoenus, Paspalum paspalodes’li Sürekli yüksek taban suyu bulunan ve periyodik olarak taşkına uğrayan, seyrekçe bitki örtüsü bulunan nehir ağzı. Bitki türleri tuzlu bataklık gibi Sürekli yüksek taban suyu içeren ve periyodik taşkın gören Tamarix spp. bulunan nehir ağzı Nehir ağzında tuzlu kesimde sık bir bitki örtüsü ile kaplı alanlar. Kısa bir süre kalır. Sık örtüleme. Bitki türleri tuzlu çayırlıklar gibi Tamarix spp. bulunan tuzlu çayırlıklar biyotopu Bitkisiz çökel yüzeyleri

Bu biyotop tipleri sınıflandırması temel alınarak tüm deltayı kapsayacak biçimde yapılan biyotop haritalamaları sonucu elde edilen biyotop haritaları Tuzla, Akyatan, Ağyatan-Yumurtalık bölgeleri için sırasıyla Şekil 6.3 Şekil 6.4 ve Şekil 6.5’de verilmiştir (biyotop haritaları lejantı için Bkz. Şekil 6.2). Çukurova Deltası ana biyotop tipleri ve bunların içindeki alt biyotop tipleri hakkındaki bilgiler, özellikleri ve haritalamada kullanılan kısaltılmış sembolleri ile aşağıda özetlenmiştir. 197


Deniz Kıyısı Kum Bankları “Sand Bank at The Seeshore” (A) Denizin hemen kıyısında su içerisinde kıyıya paralel olarak uzanan şerit halindeki alçak kum tepecikleridir. Gel-git ile zaman zaman deniz içinde kaybolur veya su yüzeyine çıkarlar. Özellikle kıyı ve deniz kuşları için önemli habitatlardır. •

Kumsal “Beach” (B) Deniz suyunun kıyıda bittiği yer ile ilk bitki örtüsünün görüldüğü ön kumullar arasında kalan alandır. Dar bir şerit halindedir, gel-git ile değişir. Birçok böceğin, kuşların ve yengeçlerin beslenme habitatıdır. • •

Kumullar “Sand Dune Complex” (D) Ön Kumullar “Fore Dune” (DO) Kumsalın hemen ardında denize paralel olarak şerit halinde uzanan ilk kumul oluşumudur. Henüz sabit duruma gelmemiştir, oluşumu sürmektedir. Denizden esen şiddetli rüzgârlara korumasız ve açıktır. Tuz ve kum taneciklerini beraberinde sürükleyen bu rüzgârlar, bitkiler üzerinde olumsuz etki yarattığı için, bu kesimde sadece bu koşullara dayanıklı bitkiler bulunur. Deltada nehirlerin denize döküldüğü kesimlerde tuzlu çayırlık, tuzlu bataklık ve kamışlıklar mozaiğinden oluşan “Estuar” lar ön kumulların yerini almaktadır. Ön kumullar Tuzla, Akyatan ve Ağyatan’da ortalama 50-100 m genişlikte iken, Yumurtalık’ta bazen 450 m’ye ulaşır (Şekil 6.6, 6.7, 6.8, 6.9). Ön kumullar, konumu ve gerekse de içerdiği bitki örtüsündeki farklılıklar nedeni ile ön kumul oluşumları (DOE), Ak kumullar (DOW), ve tuzlu kumullar (DOEo) olarak üç bölüme ayrılmaktadır.

198






Şekil 6.6. Kumsaldan Genel Bir Görünüş Biyotop Tipi Kumsal (B)

Şekil 6.7. Ön Kumullardan Genel Bir Görünüş Biyotop Tipi Ön Kumulllar (DO)

Şekil 6.8. Ön Kumullardan Bitkiler Biyotop Tipi Ön Kumulllar (DO)

Şekil 6.9 Ön Kumul Oluşumu Biyotop Tipi (DOE)

203


• Ön Kumul Oluşumları “Embryonic Shifting Dune” (DOE) Ön kumul oluşumları kumun dalga ve rüzgarlarla karaya doğru atıldığı ilk kesimde oluşmuştur, yükseltileri azdır. Zamanla bitkilerin yerleşmesi ile bitki köklerinin kumu tutması sonucu yükselmeye başlarlar. Genelde denizden gelen rüzgarlara dayanıklı bitkilerden Euphorbia peplis, Eryngium maritimum, Ipomea stolonofera, Euphorbia paralias, Cyperus capitatus, Pancratium maritimum, Saccanum ravennae ve Cakile maritima, yaygındır (Şekil 6.10). Şekil 6.10. Ön (DO)Tipik Bitkilerinden Cyperus capitatus

Kumulların

Genelde korunmasız ve denizden gelen rüzgarlara açık olduğu için yukarıdaki bitkilerin oluşturduğu örtüş pek sık değildir. Bunun diğer nedenleri ise toprak ve humustan yoksun oluşudur. • Tuzlu Kumullar “Salt Dune” (DOEo) Ön Kumul oluşumlarının yerini bazı kesimlerde tuzlu kumullar alır. Özellikle Yumurtalık’ta Kokar-Kaldırım kışlakları arasında sık rastlanan tuzlu kumullar, ön kumul oluşumlarından daha alçak bazen de çöküntüleri içerir, zaman zaman deniz ve yağış suları altında kalırlar. Genellikle tuza dayanıklı bitkiler yaygındır. Tipik bitkileri Zygophyllum album, Xanthium strumarium’dur. Yer yer bunlara Juncus acutus, Inula chritmoides, Salsola soda ve Arthrocnemum glaucum katılır. İç kesime doğru ön kumul oluşumlarını ak kumullar izler (Şekil 6.11). • Ak Kumullar “Shifting Dune Along The Shore-Line (White Dune)” (DOW) 1-3m yükseklikte kısmen sabit kumullardır. Tutulan bu kumulların sıraları şeritler halinde denize paralel olarak uzanmaktadır. Ak kumullar, alanın genişliğine bağlı olarak tek veya iki sıra halinde uzanır (Şekil 6.12). Bazen de ön kumul oluşumlarının genişlediği kesimlerde onun içinde yükselirler. Daha farklı ve yoğun bitki örtüsüne sahiptirler. Otsu bitki türlerinin ve örtüşün daha farklı oluşu ile ön kumul oluşumlarından ayırt edilirler. En sık rastlanan bitki türleri Medicago marina, Otantus maritimus, Sporobolus virginicus, Thymelaea hirsuta, Polygonum equisetiforme, Elymus farctus, dur ve bunlara yer yer Ecinops ritro, Xanthium strumarium, Echium angustifolium, Euphorbia peplis ve Saccanum ravennae katılır (Şekil 6.13). Ön kumullar birçok canlı için önemli yaşam ve üreme habitatıdır. Bunların en önemlisi IUCN tarafından “Kırmızı Bülten” e alınmış olan iki deniz kaplumbağasının (tehlike altındaki Chelonia mydas (yeşil deniz kaplumbağası) ve tehdit altında olan Caretta caretta (sini kaplumbağası) üreme alanı olmasıdır. Bunun dışında ak kumullar kara kaplumbağaları, çift yaşamlılar ve sürüngenler için de yaşam alanıdır (Şekil 6.14). Ön kumullar, genellikle yöre halkı tarafından mera olarak kullanılmaktadır. Tuzla ve Yumurtalık’ta aşırı otlatma nedeni ile bitki örtüsünde değişim izlenmektedir. Bu kesimlerde aşırı otlatmayı gösteren Euphorbia paralias,Thymelea hirsuta, Eryngium maritimum, Echinops ritro, Echium angustifolium daha çok yaygındır. Koruma alanı olarak otlatma yapılmayan Akyatan ön kumullarında tür çeşitliliği ve örtü yoğunluğu özellikle dikkati çekmektedir. 204


Şekil 6.11. Tuzlu Kumullar ve Zygophyllum album Biyotop Tipi (DOEo)

Şekil 6.12. Ak kumullar Biyotop Tipi (DOW)

Şekil 6.13. Ak Kumul Biyotopların (DOW) Tipik Bitki Örtüsü

Şekil 6.14. Ak Kumul Biyotoplarında (DOW) Deniz Kaplumbağası İzleri

205


Sabit Kumullar “Fixed Dune” (DF) Yüksek ve sabitleşmiş kumullardır. Toprak oluşumu başlamıştır, ön kumullardan daha yoğun bitki örtüsü ile kaplıdır. Delta’da sabit kumullar, alan özelliklerine göre farklı dağılım gösterirler. Kumulların doğal yayılış sırasını izlediği yerlerde denize paralel olarak geniş yerleri kaplarlar, bazen de diğer kumul biyotop tipleri içinde alt biyotop olarak mozaik gibi bulunurlar. Gerek bitki örtüsündeki zenginlik ve gerekse yapılarındaki çeşitlilik sabit kumulların yüksek habitat kalitesine sahip olmalarına neden olmuştur. • Sabit Gri Kumullar “Fixed Grey Dune” (DFG) Otlar, çok yıllıklar ve bodur odunsu bitki türlerin bulunduğu bu kumullar Delta’da alan özelliklerine göre hemen ön kumulların ardında (Tuzla ve Akyatan) ya da Yumurtalık’ta olduğu gibi geniş ambarların içinde yaygın olarak rastlanmaktadır. Tuzla ve Akyatan’da çok geri planda eski kumul sıralarında bitki örtüsü bakımından gri kumul özelliğini taşıyan kumullar çokça bulunmakla beraber, bunların daha çok insan etkileri sonucunda tahrip edilerek bu duruma geldikleri söylenebilir. Muhtemelen bir zamanlar maki bitkileri ile kaplı olan bu kumullar (maki kumulları), yerleşim alanları ve tarım alanlarına yakın kesimde olduğu için çok tahrip edilmiştir. Tarımsal amaçlı kum alımları ile bu tahripler halen sürmektedir. Tipik bitkileri başta kumulu karakterize eden Helianthemum stipulatum, Bromus tectorum, Polygonum equisetiforme, Trachomitum venetum, Rubus sanctus, Vitex agnuscastus, Cionura erecta’dır. Aşırı otlatma sonucu Echinops ritro, Echium angustifolium, Xanthium strumarium baskın duruma gelmiştir. Gri kumullar Delta’da çoğu kez maki kumullarının aşırı kullanımı sonucu bozulmalarından oluşmuşlardır. Bu nedenle her iki biyotop tipi bazen içiçe girmiş bir yapı gösterir. Haritalama çalışmalarında ayırması güç olmuştur. Gri kumullarda toprak oluşumu görülmekte ve aynı zamanda humus oluşumu da başladığından sık bir bitkisel örtüş görülmektedir. •

Maki Kumulları “Maquis Dune” (DFM)

Diğer kumullardan farklı olarak daha boylu ve odunsu bitkilerden maki türlerinin yetiştiği yüksek kumullardır. Delta’da ender olarak geniş alanlara yayılmış biçimde bulunmaktadır. Aşırı tahrip edilmiş olmalarının bu sonucu doğurduğu söylenebilir. Daha nemli ve bitkilerin kendini yenileme koşullarının daha uygun olduğu kuzey bakılarda daha yaygındır. Tuzla’da Dalyan yolu üzerinde ve Tabaklar köyü ile deniz arasında geri planda eski kumullar üzerinde, kuzey bakılarda yoğun olarak görülebilmektedir. Yine Yumurtalık, Kaldırım Kışlakları doğusunda yüksek kumullar üzerinde, özellikle de lagüne bakan kuzey yamaçlarda sık ve tür çeşitliliği bakımından zengin maki kumulları bulunmaktadır. Tuzla, Kapı köyü ve kısmen Kaldırım Kışlakları gibi yerleşim alanlarına yakın kesimlerde bugün ancak kalıntıları vardır. Yumurtalık’ta Torluk, Karlık mevkii kumulları üzerinde ve Akyatan ağaçlandırma alanında, ağaçlandırılmamış açıklıklarda güzel örnekleri görülebilir. Genellikle hareketli kumullar (DW), sabit gri kumullar (DFG) ve ambarlar (DS) arasında ve onlarla birlikte çokça rastlanmaktadır. Kapladıkları alanların bazen çok dar olması nedeni ile haritalamada bu biyotop tipleri içinde alt biyotop tipi olarak da dikkate alınmışlardır (Şekil 6.15, 6.16, 6.17,). Karakteristik bitkileri maki örtüsü temsilcilerinden Myrtus communis, Pistacia terebinthus (seyrek de olsa Pistacia lentiscus), Rhamnus oleides, R. alaternus, Nerium oleander, Vitex agnus-castus, Smilax exelsa, Lonicera etrusca, az da olsa Rhus coriaria, osyris alba, Ouercus cocifera, Asparagus officinalis ve bunlara katılan diğer bitkilerden Verbascum sinuatum, Thymelaea hirsuta, Echium angustifolium, Saccharum ravennae, Polygonum equisetiforme gösterilebilir. Aşırı otlatma yapılan alanlarda hayvanların yiyemediği birçok zehirli ve dikenli bitkiler hakimdir. Bu alanlarda daha çok Vitex agnus-castus, Nerum oleander, Echinops ritro gibi gösterge bitkiler yaygındır. 206


Şekil 6.15. Biyotop Tipi Sabit Gri Kumullar (DFG)

Şekil 6.16. Biyotop Tipi Sabit Gri Kumullar (DFG)

Şekil 6.17. Biyotop Tipi Maki Kumulları (DFM)

Şekil 6.18. Biyotop Tipi Maki Kumulları (DFM)

207


Hareketli Kumullar “Secondary Shifting Dune” (DM) Hareketli kumullar üzerinde bitki örtüsü nerdeyse hiç bulunmamaktadır. Bazen maki ve gri kumul bitki örtüsünden kalan bazı türleri taşıyan ve genellikle maki kumullarının (bazen sabit gri kumulların) antropojen tahripleri sonucu oluşmuş ikincil (secondary) kumullardır. Deltada hemen her kesimde çok geniş alanlara yayılmış hareketli kumullara rastlanmaktadır (Akyatan dışında). En çarpıcı örnek Ağyatan kumul alanları yakınında denize dökülen YD-2 kanalının her iki tarafında (doğu kesiminde kilometrelerce) ve Yumurtalık’ta Kokar ve Kaldırım kışlaklarından Ceyhan kıyısına değin özellikle Torluk ve Karlık’ta önce lagüne yakın kesimlerde, daha sonra da kıyıdan birkaç kilometre kuzeyde görülmektedir. Özellikle Kaldırım kışlaklarından Ceyhan ağzına doğru uzanan bölgede yaklaşık 300 ha’lık alanda 7-8 km uzunlukta ve 100m ile 2km genişlikte çok geniş ve etkileyici hareketli kumullar zinciri vardır. Genellikle ana biyotop tipi olarak Tuzla, Akyatan ile Ağyatan ve Yumurtalık’ın bir bölümünde rastlamak mümkündür. Çoğunlukla alt biyotop tipi olarak maki kumulları, ambar veya lagünler içinde haritalanmışlardır. Peyzaj olarak çok etkileyici olan hareketli kumullar, başta sürüngenler olmak üzere birçok böcek için de önemli yaşam ve üreme habitatıdır. Yumurtalık’ta Kumluca mevkiinde Ceyhan nehrinin doğu kıyısında nehrin denize kavuştuğu yere değin uzanan kumullar, Nil kaplumbağalarının (Trionyx triunguis) Delta’da yumurta bıraktığı ender habitatlardandır. Akdeniz’de nesli giderek artan oranda tehlike altında olan Nil kaplumbağaları Çukurova Deltası’nda Seyhan, Ceyhan, Berdan nehirleri ile büyük drenaj kanallarında bulunmaktadır (bkz. Bölüm 3.3.2.5.2). Hareketli kumullar genelde bitki örtüsünden yoksun olmakla birlikte, bazen maki ve sabit gri kumullarda bulunan bitki türleri az da olsa barındırabilmektedir. Özellikle Nerium oleander, Saccharum ravannae, Thymelea hirsuta, Rubus sanctus, Vitex agnus-castus bunlara örnektir. Kumul alanlar genel olarak adi tosbağa (Testudo gracea), birçok kertenkele, örneğin ince kertenkele (Ablepharuz kitaibelli) ve daha birçok sürüngenin için uygun habitatlarını içermektedir. Sürüngenler seyrek maki kumullarında beslenme ve korunmaları için uygun koşulları ve bitki örtüsü bakımından daha fakir olan ön ve hareketli kumullarda ise üreme habitatlarını bulabilmektedirler. Memelilerden gelengi (Citellus citellus) ve oklu kirpi (Hystix cristata) yaşam ortamı olarak kumulları kullanmaktadır. Kurak yapısı ile hareketli kumullar çift yaşamlılar için pek önemli olmasa da, tüm kumul sistemi dikkate alındığında yazın sıcağı seven kurbağalar, örneğin gece kurbağası (Bufo viridis) için yaşam olanakları sunabilmektedir. Kumullar omurgasızlar bakımından zengindir. Sürekli güneş alan kum açıklıklarında omurgasızlardan (Invertebra), kınkanatlılar (Coleoptera) yaygındır. Ön kumullardan başlayarak birbirini izleyen sıralar halinde maki kumullarına değin uzanan kumul sistemleri ve üzerindeki değişik bitki örtüsü, böcekler için çok önemli ortamları yaratmaktadır. Özellikle yoğun bitki örtüsü (örn. ambarlar) ile açık kum yüzeylerinin bir arada bulunduğu alanlarda böcekler kuma yumurtalarını bırakarak ürer ve aynı zamanda da bitkilerin bulunduğu alanlarda beslenirler. Çeşitli canlıların bir arada yaşayabilmesi için kumulların birbirine bağlı ve bütünlük oluşturan geniş alanlara yayılmış olması gerekir. Çeşitli bitkilerin de yetişmesine olanak veren bu durum beslenme ve korunma açısından da uygun ortam yaratılmasını sağlar (Doody, 2001). Kumullar genel olarak kuş türleri bakımından fakir olmakla birlikte, özellikle maki kumulları bahar aylarında ötücü kuşlarca zenginleşmektedir. Ön kumullar, ak kumullar ve gri kumular bitki örtüsü ve besin maddelerince fakir oldukları için bu alanlarda pek fazla kuşa rastlanmaz. Ötücü kuşlardan toygarlara (Galerida cristata) sıkça rastlanır, yine mahmuzlu kızkuşu (Hoploptenis spinosus) un üreme alanıdır. • Ambarlar “Dune Slack” (DS) Ambarlar kumların rüzgar ve deniz dalgaları ile savrulması sonucu kumullar arasına oluşan değişik düzeyde taban ve yüzey suları ve buna bağlı olarak bitki örtüsü içeren çukurlardır. Ozaner (2004) tarafından “Depresyon” olarak tanımlanan ambarlar tüm Delta’ya 208


yaygındır. Tuzla’da daha çok ön kumullarla sabit kumullar arasında denize paralel olarak uzanır ve çoğu tarım alanlarına dönüştürülmüştür. Akyatan’da ağaçlandırma alanında ambarların taban suyunun yüksek olması ve tatlı geçici su yüzeyleri içermesi nedeni ile Okaliptüs ağaçlandırması yapılmıştır. Ağyatan ve Yumurtalık’ta çok geniş ambarlar kilometrelerce denize paralel uzanmaktadır ve doğal niteliklerini halen korumaktadır (Şekil 6.19 ve 6.20). Ambarlar çok sık olarak ak kumullar, sabit gri kumullar ve hareketli kumullardan oluşan içiçe girmiş bir yapı içinde bulunurlar. Özellikle Ağyatan ve Yumurtalık’ta ambarlar iki koldan denize paralel olarak uzanırlar. Yumurtalık’ta bu iki kol batıda birleşerek çok geniş ve uzun bir alana yayılır ve içinde kumul uzantılarını da barındırır. Şekil 6.19. Ambarlar

Şekil 6.20. Ambarlar

Bitki örtüsü bakımından ambarlar çeşitlilik gösterir ve örtüş yoğundur. Bitki örtüsüne göre ambarlar dört alt gruba ayrılmaktadır. • Ön Kumul Oluşumunda Bulunan Türleri İçeren Ambarlar “Dune Slack With Embrionic Shifting Dune Species” (DSE) Bu ambarlar genellikle ön kumul ile sabit kumullar arasında, diğerlerine oranla denize daha yakın kesimlerde yaygındır. Taban suyu göreceli olarak derinde olduğundan ile yüzeyde tuz oranı düşüktür. Genellikle ön kumullardaki birkaç tür, Zygophyllum album, Cakile maritima 209


ve aşırı otlatılmış kesimlerde ise Xanthium strumarium, Euphorbia paralias, Echinops ritro bulunur. Tür çeşitliliği bakımından oldukça fakirdir. • Nemli Ambarlar “Moist Dune Slack” (DSO) Taban suyunun yüksek olduğu bu ambarlar Ağyatan ve Yumurtalık’ta geniş alanları kaplar. Topraktaki kil oranına göre kışın yağışlardan sonra yüzey suları da oluşur. Karakteristik bitkileri Trachomitum venetum, Saccharum ravennae, Inula viscosa, yer yer Juncus acutus ve J. maritimus, Vitex agnus-castus, Tamarix smyrnensis, Schoenus nigricans, Phragmites australis ve Plantago maritima’dır. Nemli ambarlar yoğun bir biçimde otlatmada kullanılmaktadır. Ambarlar nemli ve kısmen de su yüzeyleri içerdiğinden kuşlar bakımından tür çeşitliliği ve zenginliği olarak kumullardan farklı ve daha ilginçtir. Yüksek boylu bitki örtüsü kuşlara sığınma ve beslenme olanakları sunmaktadır (bkz. 3.3.2.6. Kuşlar Bölümüne). • Maki Ambarları “Dune Slack With Maquis” (DSM) Maki ambarları taban suyunun çok yüksek olmadığı, yazın kuruyan, toprak oluşumlarının görüldüğü biyotoplardır ve özellikle Yumurtalık kumullarında yoğunlaşmıştır. Büyük bir olasılıkla bu ambarlar bir zamanlar çevresindeki maki kumulları ile bütünleşmiş bir durumda idi. Makilerin tahripleri sonucu kumullar üzerinde yetişme ortamı koşulları daha çetin olduğundan kendilerini kolaylıkla yenileyememişlerdir. Bugün genelde hareketli kumullara dönüşen bu maki kumullarının çevresinde ve Torluk’ta Avcıali lagününe doğru maki ambarlarının iyi örnekleri bulunmaktadır. Maki ambarları kuşlara yuvalama, sığınma ve beslenme olanakları sunduğu için, özellikle ötücü kuşlarca zengindir. Yine sürüngen ve çiftyaşamlılar için de önemli beslenme ve barınma habitatlarıdır. Myrtus communis, Pistacia terebinthus, Osyris alba, Phylleria latifolia, Erica manipuliflora, Rubus sanctus, Smilax excelsa, Rhamnus oleoides, Saccarum ravennae, önemli bitkilerdir. Avcıali lagünü yakınlarında ve Kaldırım kışlakları güneyinde maki ambarlarında bazen 1 m’ye kadar boylanan Orchis laxiflora sık bir dağılımda görülmektedir. Maki ambarları genellikle çok geniş alanları kaplamadıkları için biyotop haritalamaları sırasında nemli ambarlar içinde yüzde olarak gösterilmişlerdir. • Islak Ambarlar “Wet Dune Slack” (DSW) Taban suyunun yüksek olduğu ve yılın büyük bir bölümünde su yüzeyi içeren ambarlardır. En çok Yumurtalık kumullarında, Kaldırım kışlakları güneyinde, batıda Ceyhan nehrinin kavis çizdiği Eşekadası ve Karlık mevkiinde, doğuda ise Avcıali ile Kokar arasındaki geniş kumullar arasında görülmektedir. Islak ambarlarda Juncus acutus, Schoenus nigricans, Tamarix smyrnensis ve bu nemli ortama uyum göstermiş diğer bitkiler birçok kuş türü için uygun yaşam ortamıdır. Küçük akbalıkçıl (Egretta garzetta) sadece ambarlarda, mahmuzlu kızkuşu (Hoploptenis spinosus) ve ak kuyruklu kızkuşu (Chettusia leucura) Yumurtalık kumullarındaki ıslak ambarlarda ve kumul eteklerinde sıkça görülür. Mahmuzlu kızkuşu tuzlu çayırlık ve bataklıklardaki açıklıklarda yumurtlamakta, ancak yaşam alanı olarak, bu alanların yakınındaki ıslak ambarlara da gereksinme duymaktadır. Akkuyruklu kızkuşu son yıllarda üreme alanlarını batıya kaydırmış olmakla birlikte, Delta’da ambarlarda 8 adet kuştan oluşan bir grup mahmuzlu kuzkuşları, yumurtlamakta olan kuyruklu kızkuşları ile birlikte görülmüştür (Kasparek, 1992a). Kuşlarla ilgili daha fazla bilgi 3.3.2.6. Kuşlar bölümünde verilmiştir. • •

Ormanlar “Forest” (F) Kumul Çam Ormanları “Pinus Dune Forest” (FD) Kumul ormanları Delta’da sadece Çamlık’ta bulunmaktadır. Çamlık, Bakanlar Kurulu’nun 9475451 sayılı ve 31.3.1994 tarihli kararı ile ilan edilen “Yumurtalık Lagünü Tabiatı Koruma Alanı” içinde ve güneydoğusundadır. Toplam alanı 53,6 ha olan Çamlık Türkiye’de ender olan Halep çamının (Pinus halepensis) kıyı kumulları ormanı oluşturduğu tek alandır. Orman, kumullardan oluşan bir yarımada ile karşısındaki ada bulunur ve tuzlu bataklıklar, geçici ve 210


sürekli lagünlerle çevrelenmiştir. Ülkemizde başka bir benzeri olmayan bu ormanın geçmişi ile ilgili kaynak bulunamamıştır. Büyük bir olasılıkla Çamlık Halep çamı ormanı ile Ceyhan nehri yukarı havzasındaki Karatepe Milli Parkı arasında bir ilişki olması gerekir. Bilindiği gibi Halep çamı doğal ormanlarının bulunduğu ender alanlardan birisi de Kadirli ilçesindeki Karatepe Aslantaş Milli Park alanıdır. Ceyhan nehri, park alanı içinden geçerek Çukurova düzlüklerine inmekte ve daha sonra da Yumurtalık kumul alanlarından geçip Hurma Boğazı’nda denize dökülmektedir. 1935 yılına değin deltanın kuzeydoğusundaki Ceyhan Boğazı’ndan denize karışan Ceyhan nehri 1935’de oluşan büyük bir taşkın sonucu güneye dönerek günümüzdeki Hurma Boğazı’ndan denize dökülmeye başlamıştır (Mulazımoğlu, 1997; Ozaner 2004’den). Ceyhan nehrinin Karatepe’den taşıdığı Halep çamı tohum ve kozalakları eski yatağını izleyerek Yumurtalık körfezine karıştıktan sonra rüzgar ve su akıntıları ile muhtemelen Çamlık Kıyılarına taşınmıştır. Oldukça az eğimli, açık deniz ve lodostan korunmuş Çamlık kıyılarının bu tohumların çimlenerek orman oluşturması için çevrede en uygun koşulları içermesi nedeni ile Halep çamı ormanlarının oluştuğu varsayılabilir. Çamlık eskiden beri yöre halkı tarafından piknik ve yazın çadırlı kamp alanı olarak kullanılmıştır. Özellikle yarımadanın güneybatıdaki uç kısmında yer alan tuzlu bataklıkların şifalı olduğunu düşünen halk, bu kesim ve çevresinde kamp kurarak yazı geçirmekte, taşıt araçlarını kullanmakta ve hayvanlarını da otlatmakta idi. Ayrıca alanda balık lokantaları ve kır kahveleri de bulunuyordu. Zamanla trafik ve insan aktiviteleri sonucu Halep çamı ormanlarında yoğun ağaç kuruması ve bitki örtüsünde önemli bozulmalar görülmüştür. Alanın Yumurtalık Lagünü ile birlikte Ceyhan nehrinin denize döküldüğü kesime kadar “Tabiatı Koruma Alanı” olarak ilan edilmesinden sonra 1996 yılında çadırlı kamp faaliyetlerine son verilmiştir. Life Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Projesi’nin başladığı 2000 yılında ilk alan çalışmaları ile birlikte, Çamlık Halep çamı ormanında daha önceki faaliyetler nedeni ile yoğun ağaç kurumalarının sürmekte olduğu görülmüştür. Alanda ağaç kurumalarının nedenlerini, yetişme ortamı koşullarını ve bitki örtüsü ile ilişkilerini araştırma amacı ile 2001 yılında Life TCY 99/TR/087 projesi tarafından bir grup araştırıcının katıldığı (Altan ve Ark. 2002) kapsamlı bir araştırma başlatılmıştır. Çamlığın yukarıda anlatıldığı gibi ülkemizde çok ender bir kumul ormanı olması, buradaki ekolojik değişimlerin yakından izlenmesini de gerektirmektedir. Bundan sonra yapılacak araştırmalara ilk temel verileri sağlaması bakımından sürdürülen bu araştırmanın sonuçları aşağıda verilmiştir (Altan ve Ark. 2002). A. Araştırma Alanı Çamlık Araştırma alanı Çamlık’ın deniz ve lagünlerle yakından ilişkide olması nedeniyle oluşan özel iklimsel ve yerel (edafik) koşullar, yöredeki biyosönozları yakından etkilemektedir. Bunlar, genelde denize yakın alanlarda görülen şiddetli rüzgârlardır. Tuz da içeren bu rüzgârlar kum taneciklerini de hareket ettirerek bitki yüzeylerini zımpara gibi etkilemektedir. Bunun dışında zaten çok yoğun olan güneş ışını, deniz yüzeyi ve kumda yansıyarak daha da artar. Bu nedenle daha çok, ışığı seven bitkiler yaygındır. Ayrıca kurak kumul alanlar bitki ve yaban yaşamı için ekstrem yaşam ortamlarını oluşturur. Toprağın humusça ve bitki besin maddeleri bakımından fakir ve tatlı su içeriğinin de az oluşu da eklenirse, Çamlıkta yetişme ortamı koşullarının çetin olduğu söylenebilir (Şekil 6.56). Yukarıda anlatılan olumsuz durumlar özellikle kıyıya yakın alanlarda daha fazladır. Çamlık, 1996’ya değin çevre halkı tarafından aşırı kullanılmıştır. Çam ağaçlarının alt dalları genelde kesilmiştir. Köylüler bu alana traktörleri ve araçları ile girdiklerinden ağaç gövdelerinde sıkça mekanik zararlar izlenmektedir. Yine bu zamanda aşırı otlatma yapıldığı için toprakta sıkışma oluşmuş ve Halep çamı ormanının doğal gençleşmesi de önlenmiştir. Halen o zamanda kalmış yaya yolları, çadır yerleri izleri ve bitkisiz alanlar görülebilmektedir. Toprak ve kumullar kireçlidir ve taban suyu yüksektir.

211


B. Yöntem 1. Araştırma Alanlarının Seçimi ve Yöntemi Araştırma alanı değişik ölçütlere göre seçilmiştir. Alanın genel incelenmesinden sonra birbirinden bitki türleri ve dağılımı, alan özellikleri ve özellikle de Halep çamı doğal gençleşme durumu bakımından farklı beş alan tipi saptanmıştır. • Plantago tipi (P-Tipi): Bu alanlar özellikle ormanların denize doğru kıyı kesimlerinde yaygındır. Bodur halofit (halophil) tuzluluğa dayanıklı bitkilerden oluşan bir örtü ile kaplanmıştır. En önemli temsilcisi Plantago maritima’dır (Şekil 6.50, 6.51). • Asphodelus tipi (A-Tipi): Bu alanlar daha çok yol çevrelerinde ve daha önce aşırı otlatılmış ve/veya kamp nedeni ile tahrip edilmiş yerlerdedir. Asphodelus aestivus’un baskın olduğu bir bitki örtüsü hakimdir. Arada geniş bitkisiz alanlara da rastlanmaktadır. Çalı örtüsü oluşmamıştır (Şekil 6.52). • Seyrek makilikler (MSe-Tipi): Bodur ve mozaik gibi bir örtü oluşturan çalılardan oluşmuştur. En sık rastlanan Erica manipuliflora ve Pistacia lentiscus’tur. Çalılar arasında boşluklar bulunur, bu boşluklarda çok yıllık otsu ve odunsu türlere de rastlanır (Şekil 6.53). • Sık makilikler (MSı): Çok sık bir maki örtüsü vardır. Daha çok Myrtus communis, Erica manipuliflora ve Pistacia lentiscus baskın olmak üzere, diğer maki bitkilerinden oluşmuştur. İnsan boyunu aşan yükseklikte çok sık ve içinde açıklıklar bulunmayan alanlardır (Şekil 6.54). • Adalar (A): Karşılaştırma amacı ile aynı araştırmalar yarımada güneydoğusundaki adada da yapılmıştır. Bu amaçla adada üç ayrı araştırma alanı seçilmiştir. Adadaki Halep çamı (Pinus halepensis) ormanı genelde çok daha iyi bir durumda gözükmektedir. Bunun nedeni olarak, tuzlu bataklıklarla ana karadan izole edilmiş olan adanın antropojen etkilerden korunmuş olması gösterilebilir. Genelde Halep çamı baskın olan ada yukarıdaki alan tiplerini de kısmen içeren bir yapıdadır (Şekil 6.55). Yukarıda kısaca açıklanan beş tip alanın her birinde dört adet 20x20 m büyüklüğünde “Araştırma Parseli” oluşturulmuş ve GPS ile koordinatları alınmıştır (Şekil 6.21) 2. Abiyotik Verilerin Araştırılması Yöntemi o Toprak Analizleri Çalışma başında Çamlık Halep çamı ormanında ağaç kurumaları, ormanın seyrek ve bodur oluşu, deniz etkisine ve toprağın tuzluluğuna bağlanmıştır. Bu nedenle her araştırma parselinden 10 ve 30 cm derinlikten toprak örnekleri alınmıştır. Örnekler önce kurutulmuş, elekten geçirildikten sonra tuzluluk, pH değeri, karbonat ve besin maddeleri açısından analiz edilmiştir. • Tuz içeriği mg/100g toprak üzerinden ifade edilmiş ve toprak süzüğünün elektriksel iletkenliğinden belirlenmiştir. • pH değeri elektrotla ölçülmüştür. • Karbonat içeriği HCl ile asitlendirilerek belirlenmiştir. • Besin maddesi içeriği mg/100g toprak olarak: - P2O5 ekstraksiyonu çift laktat metodu ile, ölçüm fotometre ile - K2O çift laktat metodu ile ekstrakte edilmiş ve AAS (atomik absorbsiyon spektrofotometre) ile belirlenmiştir. - Mg ekstraksiyon zayıf bir kalsiyumklorür çözeltisiyle yapılmış, AAS ile belirlenmiştir. Uygulanan bu bütün analiz yöntemlerinde Künhe ve Orzessek’den (1998) yararlanılmıştır. 212



Biyotik Verilerin Araştırılması Yöntemi Bitki Örtüsünün Araştırılması Bitki örtüsü örneklemeleri Willmanns (1989)’a göre yapılmış, türlerin isimlendirilmesinde Davis’den (1996-2000) yararlanılmıştır. Bilinmeyen taksonların herbaryum örnekleri bu konudaki literatüre dayanarak tanımlanmalarına çalışılmıştır. o

Populasyon Biyolojisi Özelliklerinin Araştırılması Yöntemi Populasyon durumunun saptanması amacı ile Halep çamının (Pinus halepensis) 3m boya kadar her ferdi üzerinde ölçümler yapılmış ve gruplandırılmıştır (Boy sınıfları, BS). Ayrıca bu fertlerin “Vitalite Sınıflandırması (VS)” da yapılmıştır. Pinus halepensis Boy sınıfları (BS), (300cm’ ye değin): >0-10 cm >10-50 cm >50-150 cm >150-300 cm Vitalite Sınıfları (VS) Vital / fertil (VF) Vital / steril (VS) Az Vital (AV) Ölü (Ö) Olarak gruplandırılmıştır. Ayrıca araştırma parsellerinde 300 cm’den daha boylu ağaçların tüm boyu gövde çapı ve taç çapı aletle ölçülmüştür. Ayrıca ağaçlardan yıl halkaları alınarak yaşları saptanmıştır. Bu amaçla araştırma parsellerinde ve ayrıca parsellerin dışında sağlıklı gözüken ve mekanik zararları olan ağaçlarda da yıl halkası çalışmaları yapılmıştır. Toplam 37 Pinus halepensis ağacı ve araştırma alanı dışında yaşı belli olan bir ağaçlandırma alanından da karşılaştırma amacı ile iki Halep çamında yıl halkası analizi yapılmıştır. Bu ağaçların gövde çevresi ve taç çapı ölçümleri ile vitalitelerinin belirlenmesi Roloff (1993)’a göre yapılmıştır. Burgu ile elde edilen yıl halkaları tahta üzerine yapıştırıldıktan sonra binoküler ile incelenerek sayılmıştır. Ağaç gövdelerinin genellikle çok eğik ve burgu gibi dönerek büyümüş olmaları nedeniyle, burguyu gövdenin merkezine isabet ettirmek çok zor olmuştur. Yaş halkaları sayımları sonucu ağaçların yaşları saptanmış ve bunlar aşağıdaki gruplarda toplanmıştır; Ağaçların Yaş Grupları (YG) o

YG1 YG2 YG3 YG4 YG5 YG6 YG7

1-10 11-20 21-30 31-40 41-50 51-60 61-70

Yaş Yaş Yaş Yaş Yaş Yaş Yaş

C. Araştırma Sonuçları ve Tartışma 1. Toprak Analizleri Sonuçları ve Tartışma o Topraktaki Tuzluluk Her araştırma parselinden iki adet örnek olmak üzere, her alan tipi için toplam 8 toprak örneği alınmıştır. Beş alan tipi için araştırmada toplam 40 örnek analiz edilmiştir. Parsellerde 10 ve 30 cm derinlikten alınan örneklerdeki tuz miktarı önemli derecede farklılık göstermediği için her alan için birlikte değerlendirilmiştir. 214


tuz miktarı

Alınan sonuçlara göre bir alan tipi içindeki dört parselde tuzluluk miktarı bakımından çok az farklılık görülmektedir. Her alan tipinden alınan 8 örnekteki ortalama tuz miktarı Şekil 6.22’de görülmektedir. Ortalama tuz miktarı 100g toprakta 29.2 mg ile Asphodelus Tipi alanda en az olduğu saptanmıştır. En yüksek değerler ise 44.54 mg ile adada bulunmuştur. Aradaki fark yaklaşık 15 mg dır.

50 45 40 35 30 25 20 15 10 5 0 Toraktaki tuz miktarı (mg/100 gr toprakta)

P-Tipi

A-Tipi

MSe-Tipi

MSı-Tipi

Ada-Tipi

35,781

29,2

30,243

36,419

44,543

Şekil 6.22. Her Alan Tipinde Ortalama Tuz Miktarları

pH Değerleri Her alan tipinden alınan 8 örnekten elde edilen pH değerleri ortalaması Şekil 6.23’de verilmiştir. Şekilden de görüldüğü gibi örneklerin pH değerleri birbirine yakındır. Değerler 7.7 ve 7.9 arasında oynamakta ve hafif alkali olarak tanımlanabilmektedir. o

Şekil 6.23. Her Alan Tipinde Ortalama pH Değerleri

Karbonat Değerleri Tüm araştırma alanlarında karbonat miktarı yaklaşık %2-10 arasındadır. Büyük farklılıklar saptanmamıştır. o

215


Topraktaki Bitki Besin Maddeleri Alınan tüm örnekler bitki besin maddeleri bakımından (P,K,Mg) analiz edilmiş ve her alan için alınmış olan 8 örnek sonuçlarının ortalaması alınmıştır. Bu ortalama değerler Şekil 6.24’de verilmiştir. o

Şekil 6.24. Her Alan Tipi İçin Ortalama Bitki Besin Maddesi (P,K, Mg) Miktarı

Fosfat miktarı neredeyse yok denecek kadar azdır. Analizlerde elde edilen 0,66 P2O5 bile çok düşüktür. 100 g toprakta 3,98 ile 12,38 mg K2O değeri ile potas orta ile uygun arasında bir miktardadır (Çizelge 6.2). Magnezyum miktarı ise normal ile yüksek değer arasındadır (Bitki türüne bağlı olarak). Çizelge 6.2. Fosfat, Potas ve Magnezyum Miktarlarının Tarla Tarımı ve Çayırlıklar İçin Değerleri (Lwk Rhinland, 1995) Toprak Çeşidi Kum

100 gr toprakta mg olarak besin maddelerinin değerlendirmesi

P2O5 Tarla ve Çayırlık K2O Tarla ve Çayırlık

<3

Mg

Tarla Çayırlık

A az

B orta 4-9

C normal 10-18

D Yüksek 19-32

E Çok yüksek 33-80

F Aşırı >81

<2

3-5

6-12

13-19

20-60

>61

<1 <3

2 4-7

3-4 8-12

5-7 13-18

8 >19

-

Toprak Analizlerinin Tartışması Plantago alanı için (P-Tipi) daha önce düşünülen deniz kıyısına yakınlığı nedeniyle tuz miktarının fazla olacağı varsayımı, analizler sonucu kanıtlanamamıştır. Elde edilen tüm veriler 2 mS (milisiemens) den daha düşüktür. Buna göre tuza duyarlı bitkilerin dahi burada yetişebileceği söylenebilir (Galler, 1999). Araştırmalarımız Nisan ayında sürdürüldüğü için yağışlarla kumdaki tuzun yıkanmış olduğu, bu nedenle de düşük değerler elde edildiği söylenebilir. Yine pH değerlerinde de pek fazla bir farklılığın olmaması, bu savı güçlendirmektedir.Yapılan toprak analizleri bakımından alan tipleri arasında önemli bir farklılık saptanamamıştır. Genel olarak Çamlık’taki topraklar karbonatlı olarak tanımlanmıştır. Toprakta bol miktarda ufalanmış salyangoz ve midye kabuklarının bulunması, önemli nedenlerdendir. pH değerleri de buna dayanmaktadır. o

216


Fosfor, potas ve magnezyum; azot, kireç ve kükürt ile birlikte bitkiler için önemli makrobesin elementleridir. Bu makro elementlerin bulunmayışı veya eksikliğinde bitkilerin gelişmesi önlenmekte veya yeterli büyüyememektedirler (Amberger 1996, Strassburger ve Ark., 1999). Çamlık’ta fosfatın yetersiz, potasın ise tüm alanda orta ve uygun miktarda olduğu, magnezyumun da uygun, hatta yüksek miktarda olduğu görülmüştür. Bitki besin maddeleri miktarının Çamlık’taki kum nedeni ile yağışlarla yıkanarak azalması söz konusu olabilir. Bu nedenle aynı analizlerin kurak dönemde yinelenmesinde yarar vardır. o Bitki Örtüsü Analizlerinin Sonuçları ve Tartışması ¾ Bitki Örtüsü Analizleri Sonuçları Toplam beş alan tipinde bitki örtüsü analizleri yapılmıştır. Örtüş, Ağaç ve Ağaççık (A), Çalı (Ç) ve Ot (O) olmak üzere üç katta incelenmiş ve ortalama sonuçları Şekil 6.25’de verilmiştir. Şekil 6.26’da ise her örtüş tipinde ortalama bitki yüksekliği görülmektedir.

80 70

% örtüleme

60 50 40 30 20 10 0

P-Tipi

A-Tipi

MSe-Tipi

MSı-Tipi

Ada-Tipi

Ağaç katı

22

10

18

18

24

Çalı katı

29

12

66

80

34

Ot katı

39

31

12

18

25

Şekil 6.25. Ağaç, Çalı ve Ot Katı Örtüşlerinin Alan Tiplerine Göre Dağılımı

Plantago (P-Tipi) ve Asphodelus (A-Tipi) alanlarda ot katı örtüşü %39 ve %31 ile diğerlerinden fazladır. P-Tipinde ot katının en önemli temsilcisi %15 ile %25 örtüş arasında Plantago maritima’dır ve aralarında bazen sık Pinus halepensis gençliği görülür (Şekil 6.57). Bundan başka Asphodelus aestivus ve Helianthemum stipulatum %5 örtüş ile dikkati çekmektedir. Ot katı burada 16 cm boylanma ile oldukça kısadır. Çalı katında baskın tür, dört ayrı parselde de %15-25 örtüş ile Pistacia lentiscus’tur. Çalı katı ortalama 113 cm yükseklik ile diğer alan tiplerine göre daha bodurdur. Ortalama %29 örtüşte maki tipi alanlara göre daha azdır. Asphodelus (A-Tipi) tipi alanlarda ot katını %15-25 arası örtüş ile Asphodelus aestivus oluşturmaktadır ve ortalama 45m yüksekliktedir. Seyrek maki (MSe-Tipi) tipi alanlarda Pinus halepensis gençliğinden oluşan ot tabakası %12 örtüş ile önemli bir yer almaktadır. Buna karşın çalı tabakası %66 örtüş ile baskın ve ortalama yüksekliği 143 cm’dir. Alanı Erica manipuliflora (%25-50 örtüş) ve Pistacia lentiscus karakterize eder (Şekil 6.58). Sık maki (MSı-Tipi) tipi alanları %88 örtüş ile çalı katı temsil eder. Burada çalı katı ortalama 217 cm yükseklik ile çok boyludur. Alanda Erica manipuliflora %50-75 örtüş ile baskındır. Pistacia lentiscus ve kısmen Pinus halepensis de bu sık örtüşe katılır. Adadaki alanlar (Ada-Tipi) genelde daha önce anlatılan alanlardan farklıdır. Diğer alanlara göre her katın örtüşü %24 ile ağaç, %34 ile çalı ve %25 ile ot biçiminde dengeli bir dağılım gösterir. Çalı katında Pistacia lentiscus baskındır. Erica manipuliflora’nın bulunmayışı dikkat çekicidir. Ot tabakasında, Plantago tipi alanda olduğu gibi sık rastlanan Lagurus ovatus 217


ve Sporobolous virginicus bulunmakta, ancak sadece adada rastlanan türler de bulunmaktadır (Örneğin: Valantia hispida). Ağaç katı ile ilgili bilgiler 3.1.8. bölümünde verilmiştir.

250

8,00 7,00 6,00 5,00

150

4,00 100

3,00

boy (cm)

boy (cm)

200

2,00

50

1,00 0

P-Tipi

A-Tipi

MSe-Tipi

MSı-Tipi

Ada-Tipi

Çalı boyu

113

125

143

217

133

Ot boyu

16

45

25

67

30

6,42

6,55

4,82

4,99

7,57

Ağaç boyu

0,00

Şekil 6.26. Her örtüş Tipinde Ortalama Bitki Yüksekliği

¾ Bitki Örtüsü Analizlerinin Tartışması Araştırmada, genel görünüş ve bitki örtüsünün özelliklerine göre belirlenen farklı alan tiplerinde, bitki örtüsünün gerçekten de farklı olduğu ortaya çıkmıştır. Özellikle çalı katı, örtüş, yükseklik ve baskın türler bakımından alan tiplerinde önemli farklılıklar göstermiştir. Plantago alanında çalı katını Pistacia lentiscus ve Erica manipuliflora oluşturmaktadır, ancak örtüş azdır. Bunun gibi Asphodelus alanında da çalı katı örtüş ve yüksekliği maki alanlara göre daha düşüktür. Ancak bu iki alanın ot katındaki bitkilerde farklılık vardır. Özellikle Plantago alanında halofit ve tuza dayanıklı türlerin hakim olması, bu alanda zaman zaman yüksek tuzluluğun bulunduğunu göstermektedir. Ancak toprak analizleri bunu kanıtlamamıştır. Bunun nedeni, araştırmanın yağışlı mevsimde yapılmış olması ve dolayısı ile tuzun kumda kolaylıkla yıkanmış olmasıdır. Asphodelus Tipi alanda ise halen insan etkisinin izlerine rastlanmaktadır. Bir zamanlar yöre halkının bu alanda kamp kurduğu, hayvanlarını da beraberinde getirerek açıklıkların otlatıldığı bilinmektedir. Bu nedenlerle maki süksesyonuna doğru doğal bir gelişme önlenmiş olabilir. Seyrek ve sık maki alan tiplerinde Erica manipuliflora baskındır. Bu iki alanın bitki örtüsü benzerlik göstermekte; sadece maki örtüsünün sıklığı ve yüksekliği bakımından farklıdır. Süksesyon sıralamasında seyrek makiyi muhtemelen sık maki izlemektedir. Adadaki alanların özel bir yapı gösterdiği söylenebilir. Burada çalı tabakası Plantago Tipindekilere benzerlik göstermektedir (Pistacia lentiscus). Ancak sıklık ve yükseklik bakımından Plantago tipinden daha fazladır ve daha çok seyrek maki tipine benzerlik göstermektedir. Seyrek ve sık maki tipi alanların karakter bitkisi olan Erica manipuliflora’nın adada tamamen yok olması dikkat çekicidir. Otsu tabakada da Plantago Tipi ile ada benzerlik göstermektedir. Ancak bazı bitki türleri sadece adada bulunmaktadır. Ada, insanlar tarafından neredeyse hiç kullanılmamaktadır. O halde adadaki maki örtüsündeki tür kombinasyonu niçin Çamlık yarımadasındakinden farklıdır? Bu durum 218


parsellerin seçiminden ileri gelmiş olabilir. Çünkü parseller tesadüfe göre seçilmiştir. Bu nedenle daha sonraları yapılacak araştırmalarda, adada seçilen parseller irdelenmelidir. Parsellerin seçiminde bir hata yok ise, adada maki örtüsünün gelişmesinin uzun süreçte izlenmesi önemli ipuçları verebilir. Çamlık’ta başlanan bu bitki örtüsü araştırmalarının her beş yılda bir kez yinelenmesi yararlı olacaktır. Özellikle Plantago tipi ve Asphodelus tipi alanlardaki gelişmelere önem verilmelidir. Tüm alanlarda sürdürülecek izleme çalışmaları ile süksesyon kademeleri incelenmeli ve buna ek olarak aşağıdaki konular izleme programına dahil edilmelidir: • Plantago ve Asphodelus Tipi alanlar makiye doğru bir gelişme göstermekte midir? • Seyrek makinin, sık makiye ulaşabilmesi için ne kadar bir süreye gereksinme olmaktadır? • Erica manipuliflora’lar adadaki maki örtüsünde niçin baskın değildir? • Adadaki alanlar niçin Çamlık yarımadasındaki Plantago Tipi alanlarla benzerlik göstermektedir? • Çamlık’ta kullanımlar ve doğal olaylar arasında hangi ilişkiler vardır? Yapılacak yeni araştırmalarda özellikle deniz kıyısına yakın kesimlerde iklimsel ve edafik koşullar ayrıntılı olarak incelenmelidir (Rüzgar, ışık, bitki besin maddeleri ve tuzluluk gibi). o Boy Sınıfları Sonuçları ve Tartışması ¾ Fertlerin Boy Gruplarına Göre Dağılımları Şekil 6.27’de beş alan tipinde ortalama fert sayısı ve bunların boy sınıflarına dağılışı verilmiştir.

Fertlerin ortalama sayısı

300 250 200 150 100 50 0

>0-10cm

>10-50cm

>50-150cm

>150-300cm

P-Tipi

255

85

11

1

A-Tipi

138

119

14

0

Mse-Tipi

116

245

148

9

MSı-Tipi

69

156

148

36

Ada-Tipi

14

70

24

21

Şekil 6.27. Beş Alan Tipinde Ortalama Fert Sayısı ve Bunların Boy Sınıflarına Dağılışı

Plantago maritima’nın karakterize ettiği P-Tipi alanda >0-10cm boy grubunda 255 gibi yüksek bir fert sayısı bulunmaktadır. Bu >10-50cm boy grubunda 85 fert, >50-20 cm de 11 fert ve >150-300 boy grubunda ise 1 ferde düşmektedir. Benzer bir durum Asphodelus Tipi alanda (A-Tipi) da izlenmektedir. İlginç bir sonucu, >0-10 cm boy grubunun değişik alan tipleri ile karşılaştırılması vermektedir. Bu grupta P-Tipinde 255 fert, A-Tipinde 138 fert, Seyrek Maki 219


Tipinde (MSe-Tipi) 116 fert ve sık maki tipinde (MSı-Tipi) düşüş göstererek 69 ferttir. Yine MSe ile MSı alanlarındaki ilginç bir durum bu alanlarda orta boy gruplarında (> 10 - 50 cm, > 50 - 150 cm ve > 150 – 300 cm) yüksek fert sayının olmasıdır. Seyrek maki (MSe) tipi >10-50cm boy grubunda en çok fert sayısına ulaşırken (245), sık maki (MSı) tipi 156 fert ile daha azdır. Her ikisi de >50-150cm’de eşit duruma gelmektedir. Şekil 6.28’de tüm alan tiplerinde fertlerin boy sınıflarına dağılımı yüzde olarak verilmiştir. 80,00

Fertler (%)

60,00 40,00 20,00 0,00

>0-10 cm

>10-50 cm

>50-150 cm

>150-300 cm

P-Tipi

72,58

24,22

3,06

0,14

A-Tipi

50,88

43,86

5,26

0,00

MSe-Tipi

22,39

47,26

28,65

1,70

MSı-Tipi

16,89

38,25

36,17

8,69

Ada-Tipi

10,74

54,30

18,55

16,41

Şekil 6.28. Tüm Alan Tiplerinde Fertlerin Boy Sınıflarına Dağılımı (% Olarak)

Şekil 6.29’da tüm alan tiplerinde ortalama ot ve çalı örtüşü ile boy sınıfı > 0 – 10 cm ve > 10 – 50 cm deki Halep çamı fert sayısı karşılaştırılmaktadır. P- Tipi ve A- Tipi alanlarda çalı örtüsü MSe- Tipi ve MSı- Tipi alanlara göre çok daha azdır. Buna karşın ot tabakası örtüşü P ve A Tipi alanlarda daha yüksektir. Şekil 8 de >0 – 10 cm boy grubundaki çalı örtüsü oranı azaldıkça Halep çamı fert sayısı artmaktadır. Özellikle Plantago tipi alanda bu dikkati çekecek kadar fazladır. Halep Çamı Fert sayısı

(%) 90 80 70 60 50 40 30 20 10 0

300 250 200 150 100 50 P-Tipi

A-Tipi

MSe-Tipi

MSı-Tipi

Ada-Tipi

Çalı katı örtüleme

29

12

66

80

34

Ot katı örtüleme

39

31

12

18

25

>0-10 cm grubunda fert

255

138

73

69

14

>10-50 cm grubunda fert

85

119

153

156

70

0

Şekil 6.29. Tüm Alan Tiplerinde Ortalama Ot ve Çalı örtüşü İle Boy Sınıfı >0–10 cm ve deki Fert Sayısının Karşılaştırılması 220

>10-50 cm


90

160

80

140

70

120

(%)

60

100

50

80

40

60

30 20

40

10

20

0

P-Tipi

A-Tipi

Mse-Tipi

Msı-Tipi

Ada-Tipi

Çalı katı örtüleme

29

12

66

80

34

Ot katı örtüleme

39

31

12

18

25

>0-10 cm grubunda fert

11

14

93

148

24

>10-50 cm grubunda fert

1

0

6

36

21

Halep çamı Fert sayısı

Şekil 6.30’da ise boy sınıfı > 50 – 150 cm ve >150-300 cm temel alınmıştır. Buradaki çalı örtüsü (A-Tipi hariç) ve Halep çamı fert sayısı giderek artmaktadır. Buna karşın ot katındaki örtüş de azalmaktadır. Çalı örtüşü yüksek olan maki alanları (MSe ve MSı) ve az da olsa ada bu boy sınıfında çok fazla Halep çamı fert sayısı bulunmaktadır.

0

Şekil 6.30. Tüm Alan Tiplerinde Ortalama Ot ve Çalı örtüşü ile Boy Sınıfı >50-150 cm ve >150-300 cm deki Fert Sayısının Karşılaştırılması

Şekil 6.31 ve Şekil 6.32’de ot ve çalı tabakasının ortalama boyu içinde boy gruplarında bulunan Halep çamı fert sayıları ayrı ayrı verilmektedir. Burada küçük çam fideleri (boy grubu >0-10cm) fert sayısının ot tabakası örtüşüne yakından bağlı olduğu görülmektedir. Çalı örtüsünün boylanması ile küçük çam fideleri (boy grubu >0-10cm) fert sayısı azalmakta, daha boylu çam fideleri (boy grubu >10-50cm) fertleri artmaktadır. Aynı durum boy grubu >50-150 cm ve >150-300 cm’de de görülmektedir.

Şekil 6.31. Ot Katının Ortalama Boyu İçinde Boy Gruplarında Bulunan Halep Çamı Fert Sayıları 221


160

250

140 200

100

Boy(cm)

150

80 100

60

Fert sayısı

120

40

50

20 0

P-Tipi

A-Tipi

MSe-Tipi

MSı-Tipi

Ada-Tipi

Çalı katı boyu

113

125

143

217

133

Ot katı boyu

16

45

25

67

30

>0-10 cm grupta fert

11

14

93

148

24

>10-50 cm grupta fert

1

0

6

36

21

0

Şekil 6.32. Çalı Katının Ortalama Boyu İçinde Boy Gruplarında Bulunan Halep Çamı Fert Sayıları

¾ Fertlerin Vitalite Durumlarının Boy Gruplarına Dağılışı Şekil 6.33’de her alan tipinde 10cm ye kadar boylanan fertlerin vitalite basamaklarına göre yüzde olarak dağılımları verilmektedir. Vitalite basamakları Vital/Fertil (VF), Vital/Steril (VS), az vital (AV), ve ölü (Ö) biçiminde gruplandırılmıştır. 100,00 90,00 80,00 70,00 60,00 50,00 40,00 30,00 20,00 10,00 0,00

VF>0-10cm

VS>0-10

AV>0-10

Ö>0-10

P-Tipi

0,00

6,97

90,38

2,65

A-Tipi

0,00

64,20

34,90

0,90

MSe-Tipi

0,00

71,72

25,86

2,41

MSı-Tipi

0,00

23,55

73,55

2,90

Ada-Tipi

0,00

65,45

32,73

1,82

Şekil 6.33. Her Alan Tipinde 10cm ye Kadar Boylanan Fertlerin Vitalite Basamaklarına Dağılımları 222

Yüzde Olarak


Plantago Tipi alanda (P-Tipi) %90 fertin az vital olarak gruplandırıldığı görülmektedir. Bu alanda sayılan fertlerin büyük çoğunluğu >0-10 cm boy sınıfı ile (Şekil 6.31’e göre 255 fert) diğer alanlardan çok daha yüksektir ve alanda 300cm boya değin tüm Pinus halepensis gençliğinin %70’ini oluşturmaktadır. Benzer durum sık maki alan tipinde de (MSı-Tipi) görülmektedir. Burada az vital fertlerin oranı %74’tür. Ancak P-Tipi alana göre bunda daha az fert (66 fert) >0-10 cm boy grubundadır. >0-10 cm boy grubunda vital çam oranı en fazla (%72 ile) seyrek maki alan tipinde (MSe-Tipi) bulunmaktadır. Bunu ada (%65) ve Asphodelus (A-Tipi) (%64) izlemektedir.Şekil 6.34 alan tiplerinde >10-50 cm boy sınıfındaki gençlikteki vitalite dağılımını vermektedir.

(%)

100,00 90,00 80,00 70,00 60,00 50,00 40,00 30,00 20,00 10,00 0,00

VF>10-50cm

VS>10-50

AV>10-50

Ö>10-50

P-Tipi

0,00

1,76

92,67

5,57

A-Tipi

0,00

12,21

85,68

2,11

MSe-Tipi

0,00

51,14

47,22

1,63

MSı-Tipi

0,16

7,68

90,08

2,08

Ada-Tipi

0,53

28,19

64,89

6,38

Şekil 6.34. Alan Tiplerinde >10-50 cm Boy Sınıfındaki Gençlikteki Vitalite Dağılımı

Yukarıda açıklanan durum P ve MSı-Tipi alanlarda >10-50 cm boy sınıfı için de geçerlidir. Bu iki alan tipinde de fertlerin %90 ın az vital olduğu saptanmıştır. Seyrek maki alan tipinde (MSe) ise >10-50 cm çam geçliğinin %51’i vitaldir. 80,00 70,00 60,00

(%)

50,00 40,00 30,00 20,00 10,00 0,00

P-Tipi

VF>50-150cm

VS>50-150

AV>50-150

T>50-150

6,98

37,21

53,49

2,33

A-Tipi

0,00

28,07

71,93

0,00

MSe-Tipi

25,21

48,18

25,21

1,40

MSı-Tipi

21,32

40,95

36,38

1,35

Ada-Tipi

10,53

30,53

51,58

7,37

Şekil 6.35. Alan Tiplerinde >50-150 cm Boy Sınıfındaki Gençlikteki Vitalite Dağılımı 223


100,00 90,00 80,00 70,00

(%)

60,00 50,00 40,00 30,00 20,00 10,00 0,00

VF>150-300cm

VS>150-300

AV>150-300

Ö>150-300

P-Tipi

100,00

0,00

0,00

0,00

A-Tipi

0,00

0,00

0,00

0,00

MSe-Tipi

81,82

18,18

0,00

0,00

MSı-Tipi

62,68

28,87

8,45

0,00

Ada-Tipi

47,62

10,71

40,48

1,19

Şekil 6.36 Alan Tiplerinde >150-300 cm Boy Sınıfındaki Gençlikteki Vitalite Dağılımı

¾ Çamlık’ta Alan Tiplerinin Dağılım Durumu Çamlık’ta daha önce birbirinden farklı olarak belirlenmiş olan alan tiplerinin dağılım durumunda biyotop haritası temel alınmıştır. Buna göre tüm Pinus halepensis ormanı 53,6 ha büyüklüğündedir. Plantago alan tipi (P-Tipi) %3 ile 1,6 ha, Asphodelus alan tipi (A-Tipi) %15 ile 8,0 ha, seyrek maki alan tipi (MSe-Tipi) %50 ile 26,8 ha ve sık maki alan tipi (MSı-Tipi) %30 ile 16,1 ha kaplamaktadır. Bunun dışımda yaklaşık %2 ile 1,1 ha yollar, çukur ve ruderal alanlardan oluşmaktadır (Şekil 6.37). Ada ayrıca 8,6 ha alan kaplamaktadır.

26,8 16,1

1,1 8,0

1,6

P-Tipi A-Tipi MSe-Tipi MSı-Tipi Diğer Şekil 6.37. Çamlık’ta Alan Tiplerinin Büyüklüklerine Göre Dağılımı (ha)

Şekil 6.37. Çamlık’ta Alan Tiplerinin Büyüklüklerine Göre Dağılımı

224


Çizelge 6.3. Boy Sınıflarına Göre Alan Tiplerinde Doğal Gençleşme Durumu Alan tipi P- Tipi A- Tipi Mse- Tipi Msı- Tipi Diğerleri Ada Alan Oranı (%) 2,58 12,9 43 25,9 1,8 13,82 0 Alan Miktarı (ha) 1,6 8,0 26,8 16,1 1,1 8,6 Ha başına/ gençleşme (fert) >0-10cm 620 343 177 46 34 >10-50cm 202 290 377 383 110 >50-150cm 26 36 220 65 56 >150-300cm 2 0 14 90 52 Tüm Alanda Gençleşme (fert)

>0-10cm >10-50cm >50-150cm >150-300cm

992 323 42 3

2754 2329 289 0

4744 10104 5896 375

741 6166 5877 1449

292 946 482 447

Gençleşme durumunun daha iyi karşılaştırılabilmesi için ortalama gençlik miktarı her alan için ha’ya fert sayısı olarak Çizelge 6.3’de verilmiştir. Sık maki alan tipinde >50-150 cm boy sınıfında ha başına toplam 365 fert ve >150-300 cm boy sınıfında ise 90 fert ile iyi bir gençleşme görülmektedir. Adada da gençleşmenin sağlıklı olduğu izlenmektedir. >50-150 cm de ha’ya toplam 220 fert ve yine >150-300 cm de ise 14 fert ile seyrek maki alan tipi de göreceli olarak iyi bir gençleşmenin gerçekleştiği yerdir.

225


¾ Boy Grupları Araştırmalarından Elde Edilen Sonuçların Tartışması Araştırma alanında çalı katının sıklığı ve boyu ile Halep çamı gençleşmesi arasında sıkı bir ilişki olduğu saptanmıştır. Seyrek bir örtüş (Örn. %29) nedeni ile Plantago alan tipinde yoğun bir ışık ve güneşlenme söz konusudur. Bu durum Pinus halepensis tohumlarının çimlenmesini olumlu yönde etkilemektedir. Bu alanda >0-10 cm boy grubunda toplam 255 ferdin sayılmış olması bunu kanıtlamaktadır. Maki alanları yüksek çalı örtüşü (MSe’de %66, MSı’da % 80) nedeni ile bu boy grubundan daha az gençlik (73 ve 69 fert) bulunmasına neden olmuştur. Buna karşın bu alan tiplerinde, >10-50 cm, >50-150 cm, >150-300 cm boy sınıflarında yüksek örtüşün olumlu bir etki yarattığı izlenmektedir. Çalı örtüsünün çamların gelişmesi için biyotik, abiyotik ve antropojen olumsuzluklara karşı koruyucu bir işlevi olduğu söylenebilir. Urbanska (1992) bitkilerin birbiri ile dayanışmadan olumlu yararlar sağladığından bahsetmektedir. Bu olumlu durum, özellikle yetişme ortamı koşullarının kötü olduğu alanlarda daha etkilidir. Özellikle deniz kıyısına yakın alanlarda iklimsel ve toprak koşulları kötüdür. Sık bir çalı örtüsünün sağladığı olumlu ortam “dayanışma ortamı” bitkileri abiyotik (rüzgar, güneş ışınları, yüksek sıcaklık), biyotik (zararlılar vb.) ve antropojen (kampçılık, otlatma vb.) olumsuz etkilerden korumaktadır. Ayrıca topraktaki nem ve bitki besin maddeleri durumu da iyileştirilmelidir (Urbanska 1992, Pfadenhauer 1997). Alanda 300cm den daha boylu çam ağaçları incelendiğinde hemen hepsinin bir maki örtüsü ile çevrelendiği görülmektedir. Bu da maki örtüsünün çamların gelişmesi için neredeyse vazgeçilmez olduğunu göstermektedir. Plantago tipinde >0-10 cm ve >10-50 cm boy grubundaki Pinus halepensis fidanlarının %90 az vital olduğu saptanmıştır. Uygun ışık durumu nedeni ile tohumlar başarılı biçimde çimlenmelerine rağmen, ortam koşullarının büyümeleri için pek uygun olmadığı söylenebilir. Bunun nedeni Plantago alan tipinin denize çok yakın, dolayısı ile iklim ve toprak koşullarının çetin olması ile açıklanabilir. Ancak tarafımızdan alınan ve analiz edilen toprak örneklerinden bunun kanıtlanamadığı görülmektedir. Örneklerin özellikle yaz aylarında da alınarak, analizler ile daha iyi bir sonuç alma sağlanabilir. Alanda seyrek çalı örtüsünün oluşması da fidanların yeterince korunarak büyüyebilmesinde yetersiz olmaktadır (sıcaklık ve çok ışık nedeni ile kuruma, humus ve besin maddesi eksikliği vb.). Ayrıca sık maki alan tipinde de bu boy grubundaki fidanların çoğunun az vital olduğu görülmüştür. Bu alan tipinde ışık yetersizliği ve çok sayıda Pinus halepensis ile sık bir maki (Erica manipuliflora, Pistacia lentiscus) örtüsünün bulunması kesin bir rekabet ortamı yaratmakta ve fidanlar yetersiz kalmaktadır. Benzer istekleri olan tüm ağaç ve çalılar alanda sınırlı olan ışık, besin maddeleri ve su gibi kaynakların kullanımında rekabete girmektedir ve uygun yetişme koşullarını bulamadıkları için “az vital” bir durum göstermektedir. Seyrek makilikler verilere göre şu an gençleşme için en uygun alan tipidir. Bu alan tipi “az vital” fert sayısının yüzde dağılım olarak en az olduğu yerdir. Maki örtüsünün seyrek ama iyi bir biçimde alana yayılmış olması, yeterince ışık girmesini sağladığı gibi, yetişkin fidanlar için de yeterli koruma ve dayanışma gerçekleştirmektedir. Boy grubu >150300 cm olan ağaçların Asphodelus ve ada dışında tüm alanlarda vital olduğu saptanmıştır. Asphodelus alan tipinin geçmişteki aşırı kullanımdan ve adanın da izole edilmiş olması nedeni ile farklı yorumlanması gerekir. Asphodelus alan tipinde çam fidanları 50cm boya ulaşmakta ise de büyük bir çoğunluğu “az vital”dir. Plantago alan tipinde olduğu gibi yetişkin ağaçlar (>50-150cm) az bulunmakta ve yüksek boylular (>150-300cm) tamamen görülmemektedir. Bu alanlarda geçmişteki kamp, piknik, otlatma ve diğer insan faaliyetlerinin izleri halen görülmektedir, Alanda doğa kendini henüz onarmaktadır. Yakın bir gelecekte bu alanlarda maki örtüsünün yayılarak çamların büyümesi için destek verebilir duruma gelebileceği beklenebilir. Adadaki çamların birbirini izleyen iyi bir gelişme göstermesi burada antropojen etkilerin az olduğunu göstermektedir. Adadaki paresellerde > 0-10cm boy sınıfında gençlik azdır. Bunun nedeni otlar ve çalılar arasında rekabete ve gölgeli yetişme ortamına bağlamak gerekir. Yer yer ot katındaki çok sık örtü çam tohumlarının çimlenebilmesini önlemektedir. Ancak bu alanlarda daha yüksek boylu çamların durumu çok iyidir. 227


Daha önce çamlardaki olumsuzlukların bir nedeninin topraktaki tuzun fazla ve besin maddesinin ise az olduğu varsayımı, analizler sonucu kanıtlanamamıştır. Sadece fosfat, tüm alan tipinde azdır. Bundan sonra yapılacak araştırmalarda, toprakla birlikte çam iğne yapraklarından da örnek alınarak analizler yapılması yararlı olacaktır. Çünkü bu tip parametreler yapraklardan daha isabetli saptanabilmektedir. İki maki alan tipi tüm Çamlığın %80 ini kapsamaktadır. Bu alanda en yüksek boy grubuna değin iyi bir gençleşme görülmektedir. Bu nedenle koruma önlemleri sürdürüldüğünce Çamlık’ta Pinus halepensis ormanının sağlıklı gelişmesi de garanti altına alınmış olacaktır. Plantago alan tipi Çamlığın %3 ünü kaplamaktadır. Bu alanda doğal gençleşme azdır ve bu nedenle ormanın sınır bölgesi olarak görülmelidir. Asphodelus alan tipi Çamlığın %15 ini oluşturmaktadır. Yine burada da Plantago tipinde olduğu gibi gençleşme azdır, sadece küçük fidan miktarı yüksektir ve bu fidanlar bir süre sonra çoğunlukla kurumaktadır. Zamanla, geçmişteki alan kullanımlarının izleri onarıldıkça ve maki bitkileri yaygınlaştıkça, çamların da gelişeceği varsayılabilir. Yaşlı Ağaçlarda Vitalite Araştırma Sonuçları ve Tartışması ¾ Vitalite Araştırma Sonuçları Tüm 20 araştırma parselinde bulunan 3 m üzerindeki Pinus halepensis ağaçları vitaliteleri açısından incelenmiştir. Şekil 6.38’de incelenen Pinus halepensis ağaçlarının alan tiplerine göre dağılımları verilmiştir. o

40 28

21

22 29

P-Tipi

A-Tipi

MSe-Tipi

MSı-Tipi

Ada-Tipi

Şekil 6.38. 300cm Üzerindeki Pinus halepensis Ağaçlarının Alan Tiplerine Dağılımları

Plantago alan tipinde (P- Tipi) toplam 29, Asphodelus alan tipinde (A- Tipi) 21, Seyrek maki tipinde (MSe- Tipi) 40, Sık maki tipinde (MSı- Tipi) 28 ve Adada (Ada- Tipi) 22 fert incelenmiştir. Şekil 6.39’da 300cm üzerindeki Pinus halepensis ağaçlarının alan tiplerine göre ortalama sayıları ve ortalama örtüşleri verilmiştir (her alan tipinde 4 parsel olduğuna göre bunda ortalama alınmıştır). 300cm üzerindeki fert sayısı açısından en düşük ortalama değer 5,2 ile Asphodelus alan tipindedir. Bu alanda ortalama örtüş %10 ile tüm alan tiplerinde yine en düşüktür. Bunu ortalama fert sayısı 5,5 ile ada izlemektedir. Ancak burada ortalama örtüş %24 ile çok yüksektir.

228


30

10

25

8

20

6

15

4

10

2

5

0

Ortalama Ağaç Miktarı (adet)

P-Tipi

A-Tipi

7,25

5,25

10

7

5,5

22

10

18

18

24

Ortalama örtüleme (%)

Mse-Tipi MSı-Tipi Ada-Tipi

Örtüleme (%)

Ortalama ağaç miktarı (adet)

12

0

Şekil 6.39. 300cm Üzerindeki Pinus halepensis Ağaçlarının Alan Tiplerinde Ortalama Fert Sayıları ve Ortalama Örtüş Oranları

Yine yüksek örtüş oranı Plantago alan tipinde (P-Tipi) saptanmıştır. Bu alanda ortalama fert sayısı 7,25’tir. En yüksek ortalama fert sayısı 10 ile seyrek maki alan tipindedir (MSe-Tipi) ve bu alanda ortalama örtüş % 18 ile Plantago ve adadan daha düşüktür. Çizelge 6.4 ve Şekil 6.40’ta incelenen tüm Pinus halepensis’ lerin 0’dan 4’e değin vitalite gruplarına dağılımları görülmektedir.

90 80 70

(%)

60 50 40 30 20 10 0

Ağaç oranı (%)

0

1

2

3

4

0,71

8,57

77,14

12,86

0,71

Şekil 6.40. İncelenen Pinus halepensis Ağaçlarının 0-4 vitalite Gruplarına Yüzde Dağılımları.

229


Çizelge 6.4. İncelenen Pinus halepensis Ağaçlarının 0-4 Vitalite Gruplarına Dağılımı

0 1 2 3 4

Dağılım Vitalite Vital Vitalite az etkilenmiş Az vital Vitalite çok etkilenmiş Kurumuş Toplam

Ağaç adedi Yüzde dağılımı 1 0,7 12 8,6 108 77,1 18 12,9 1 0,7 140 100

Çizelge 6.4’den görüldüğü gibi incelenen toplam 140 ağaçtan 108’inin “ikinci (az vital)”, 18’inin “üçüncü (vitaliteleri çok etkilenmiş)”,12 ‘sinin “birinci (vitaliteleri az etkilenmiş)” ve 1’er ağacın da “0.(vital) ve 4. (kurumuş/ölmüş)” vitalite grubunda olduğu saptanmıştır. Vitalite gruplarının dağılımda 0 (vitalite iyi) ve 4 (kurumuş) %0,71 ile çok azdır. Ağaçların çoğunluğu %77,14 ile 2. vitalite grubundadır (az vital). 1 ve 3 vitalite grubunda (1. vitalite az etkilenmiş ve 3. vitalite çok etkilenmiş) tüm ağaçların %8,57 ve %12,86’sı bulunmaktadır. Şekil 6.41’da her alan tipine göre Pinus halepensis ağaçları vitalite gruplarının % dağılımı verilmiştir. 90 80 70

(%)

60 50 40 30 20 10 0

0. Sınıf

1. Sınıf

2. Sınıf

3. Sınıf

4. Sınıf

P-Tipi

0,00

0,00

82,76

17,24

0,00

A-Tipi

0,00

38,10

57,14

0,00

4,76

Mse-Tipi

2,50

2,50

75,00

20,00

0,00

MSı-Tipi

0,00

3,57

85,71

10,71

0,00

Ada-Tipi

0,00

9,09

81,82

9,09

0,00

Şekil 6.41. İncelenen Pinus halepensis Ağaçlarının 0-4 Arası Vitalite Gruplarının Alan Tiplerine Göre Dağılımı

İncelenen ağaçların tüm alan tiplerinde, 2. vitalite grubunda (A vital) yoğunlaştığı görülmektedir (Şekil 6.59). Yine ikinci vitalite grubunda sadece Asphodelus alan tipinin %57,14 ile en düşük temsil edildiği, diğerlerinde ise en az %75 gibi yüksek bir değer bulunmaktadır. Plantago ve seyrek maki alan tiplerinde 3. vitalite grubunda (vitalite çok etkilenmiş) oldukça fazla ağaç vardır. Bu iki alanda 1. vitalitede (vitalite az etkilenmiş) ağaç miktarı çok düşüktür (Şekil 6.60). Bu durum seyrek makide %2,50, Plantago’da ise %0.00 dır. Asphodelus alan tipinde vitalite dağılımı dikkat çekicidir. Bunda 1. vitalite grubunda (vitalite az etkilenmiş) (Şekil 6.61) %38,10 ile diğer alanlardan farklı bir durum görülmektedir. 230


Sık maki alan tipinde %85,71 ile 2. vitalite grubundaki (az vital) ağaç miktarı en fazladır. Geri kalanlar ise %3,57 ve %10,7 ile 1. ve 3. vitalite sınıfındadır (vital ve vitalite çok etkilenmiş). Vitalite incelemelerinden başka ağaçların gövde çevresi, yükseklik ve taç çapları ölçülmüştür(Şekil 6.42). 8,00

90,00 80,00

7,00

70,00

6,00

(cm)

50,00

5,00

40,00 30,00

4,00

20,00

3,00

10,00 0,00

(m)

60,00

P-Tipi

A-Tipi

MSe-Tipi

MSı-Tipi

Ada-Tipi

Gövde çevresi(cm)

63,21

71,38

52,17

63,14

77,59

Boy (m)

6,42

6,55

4,82

4,99

7,57

Taç çapı (m)

4,78

5,77

3,85

4,84

6,40

2,00

Şekil 6.42. Pinus halepensis Ağaçlarının Ortalama Gövde Çevresi, Boyu ve Taç Çapının Alan Tiplerine Göre Dağılımı

Şekil 6.41’de görüldüğü gibi adada tüm ortalama değerler en yüksek olarak çıkmıştır. En düşük değerler ise seyrek maki alan tipindedir. Ağaç yüksekliği 6,42m ve 6,55m ile Plantago ve Asphodelus alanlarında pek fark görülmemektedir. Taç çapı, seyrek makide en düşük (3,85 m) ve adada 6,40 m ile en yüksektir. Ağaçların ortalama yükseklikleri maki alanlarında pek farklı değildir (4,82 m seyrek ve 4,99 m sık maki alanında). Ancak bu alanlarda taç çapı ve gövde çevresi değerlerinde farklılıklar vardır. Bu iki değer seyrek maki alan tipinde düşüktür. Sık makide ağaçların ortalama yüksekliği az olmasına karşın gövde çapı ortalaması 63,14 cm ile yüksektir. Yine Plantago alanında ortalama gövde çapı değeri 63,21 cm ile yüksektir. Ortalama gövde çapı değerleri sıralaması Ada-Tipi Asphodelus tipi (A-Tipi), Plantago tipi (P-Tipi), Sık maki tipi (MSı-Tipi), Seyrek maki tipi (MSe-Tipi) sıralaması ile azalmaktadır. Bu sıralama taç çapı için ada, Asphodelus, sık maki, Plantago ve seyrek maki biçimindedir. ¾ Vitalite Araştırmalarının Tartışması Bu araştırma için Asphodelus alan tipinde toplam 21 (ortalama her parselde 5 fert), adada 22 (her parselde 5 fert), sık makide 28 (her parselde 10 fert), Plantago’da 29 (her parselde ortalama 7 fert) ve seyrek makide 40 (her parselde 10 fert) adet 300cm üzerinde Pinus halepensis ağacı seçilerek değerlendirilmiştir. En fazla fert 10 ile seyrek makide olmasına rağmen burada ortalama örtüş %18 ile, fert sayısı kendisinden daha az olan Plantago ve adadan daha düşüktür. Yine bu alan tipinde ortalama ağaç yüksekliği, taç çapı ve gövde çevresi değerleri en düşüktür. Vitalite değerleri açısından seyrek maki alan tipinde ağaçların diğer alanlara göre büyük bir bölümünün 3. vitalite (vitaliteleri çok etkilenmiş) grubunda olduğu görülmüştür. Araştırmalara göre, seyrek maki alan tipi en sık ağaç örtüşüne sahiptir. Ancak bu ağaçların vitaliteleri düşüktür. Shmida ve Ark. (2000)’a göre ormanın iç kesimlerindeki yaşlı ağaçların daha çok kuru dal içermesi savının, burada da geçerli olduğu kanıtlanmaktadır. Yine 231


vitalitenin düşük, ortalama yükseklik, gövde çevresi ve taç çapı değerlerinin de az oluşu, bu alandaki sık yapısı nedeniyle ağaçların gerilimde olmasına bağlanabilir. Belli bazı değerler bağlamında yukarıdaki nedenler sık maki alan tipin için de söz konusudur. Örneğin ortalama ağaç yüksekliği MSı-Tipinde çok azdır. Asphodelus ve ada parsellerinde parsel başına ortalama 5 fert ile seyrek bir ağaç örtüsü bulunmaktadır. Tüm parametrelerde adadaki değerlerin Çamlık yarımadasındaki Asphodelus alan tipinden daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bu iki alandaki ağaçların örtüş değerleri farklıdır. Asphodelus alan tipinde ortalama ağaç örtüşü %10 değer ile diğer tüm alanlardan daha azdır. Örtüş değeri adada %24 ile diğerlerinden fazladır. Bu farklılığı geçmişte alanların farklı yoğunlukta kullanılmış olmasına bağlamak mümkündür. Adadaki insan baskıları izlerine pek rastlanmamaktadır. Buna karşın Çamlık yarımadasındaki Asphodelus alan tipi geçmişte çok yoğun kullanılmıştır. Bu alanda üç metreden büyük ağaçların dallarının kesildiği ve mekanik zararlar olduğu gözlenmiştir. Buna karşın adadaki ağaçlar çok aşağıdan dallanmaktadır ve ağaçlarda tahrip izleri yoktur. Ağaçların birbirinden mesafeli olmasının, yani seyrek örtüşün ağaçların daha sağlıklı olmasına neden olduğu tezi A-Tipi alanlarda 1. vitalite (vitalite az etkilenmiş) grubundaki fertlerin çok olması ile kanıtlanabilmektedir. Seyrek makiden başka Plantago alan tiplerinde de ağaçların büyük bir bölümü 3. vitalite grubundadır. Bunun nedeni seyrek makide olduğu gibi sık örtüşe bağlanamaz. P-Tipi alanların deniz kıyısına yakın oluşu ve bu alanda yetişme ortamı koşullarının olumsuzluğu buna neden olarak gösterilebilir. Ağaçların sıkıntıya girmesiyle daha fazla kozalak oluşturdukları savı (vitalite düşünce daha fazla kozalak oluşturmaları) araştırma sonuçlarına göre kanıtlanamamıştır (Şekil 6.62). Shmida ve Ark. (2000), Pinus halepensis’in çok miktarda tohumsuz kozalak oluşturduğu alandaki incelemelerde de görülmüştür. Horvat ve Ark. (1974) Pinus halepensis’in genellikle marn ve kireçli toprakları tercih ettiğini, ancak toprak bulunmayan eğimlerde olduğu kadar, Akdeniz kıyısında ki derin ve besin maddesince fakir, az nemli kumluk alanlarda da yetişebildiğini bildirmektedir. Deniz nedeni ile zor ortam koşullarında da yetişebilmekte, ancak bu koşullarda vitalitelerinin pek iyi olmayacağını bildirmektedir. Bu durum birim aldığımız, ağaçların 2. vitalite sınıfında yoğunlaşması sonucu ile bir ölçüde kanıtlanmaktadır. Yaşlı ağaçlardaki Yıl Halkası Analizleri Sonuçları ve Tartışması ¾ Yıl halkası analizleri sonuçları Toplam 37 ağaçtan yıl halkası alınmıştır. Bunlardan 25’i yaş tayininde kullanılacak nitelikte idi. Bu örneklerle karşılaştırma yapma amacı ile Çamlık dışındaki bir Halep Çamı ağaçlandırma alanından da yıl halkaları alınmıştır. Bu Çamlık dışında seçilen alanda ağaçlandırmanın 16 yıl önce yapılmış olduğu bilinmekte idi. Şekil 6.43’te bu ağaçlandırma alanından alınan örneklerin analiz parametrelerine göre durumları görülmektedir. Şekil 6.44’te yıl halkaları incelenen ağaçların bulunan yaş ve vitalite durumları verilerinin alan tiplerine göre dağılımı görülmektedir. Şekil 6.45’te ise Çamlık’ta incelenen ağaçların alan tiplerine bağlı olmaksızın yaş gruplarına göre vitalite grupları verilmektedir. Yıl halkaları analiz edilen bu ağaçlardan ikisi 2. yaş grubuna (>11-20 yaş) ve üçü de 3. yaş grubuna (>21-30 yaş) dahildir. Bu beş ağaç, dört ayrı vitalite grubundadır (0-1-2-3 ve 3). İncelenen sekiz ağaç, 4. yaş grubuna (>31-40 yaş) aittir. Bu ağaçların vitalite durumları ise, altısı 2. vitalite grubuna (az vital) ve birer tanesi 3. (vitalite çok etkilenmiş) ve 4. (kurumuş) gruba girmektedir. Beş ağaç 5. yaş grubundadır (>41-50 yaş) ve bunlardan üçü 2. grup vitaliteye (az vital) ve birer tanesi 1. (vitalite az etkilenmiş) ve 4. (kurumuş) gruba dahildir. Diğer beş ağaç 6. yaş grubunda (>51-60 yaş) olup, bunlardan birisi 3. (vitalite çok etkilenmiş), üçü 2. (az vital), yine birisi 1. vitalite (vitalite az etkilenmiş) grubundadır. Hatta 3. vitalite (vitalite çok etkilenmiş) o

232


grubunda olan bir ağacın, 65 yaşında (7. yaş grubunda) olduğu saptanmıştır. Görüldüğü gibi incelenen ağaçların yaşlarından bağımsız olarak büyük bir bölümü 2. vitalite (az vital) grubundadır. 8,0

3

6,0

2

(m)

5,0 4,0 3,0

1

2,0

Yaş grupları

7,0

1,0 0,0

B Ca 1

B Ca 2

Ağaç boyu (m)

7,50

3,00

Taç çapı (m)

4,50

3,00

Yaş grupları

2,00

2,00

Gövde çevresi (m)

0,32

0,22

0

Şekil 6.43. Çamlık Dışındaki Bir Ağaçlandırma Alanından Alınan İki Örnekte Ağaç Yüksekliği, Taç Çapı, Gövde Çevresi (m) ve Yaş Grubu Değerleri

Elde edilen verilere göre vitalite grupları ile yaş grupları arasında önemli bir ilişki bulunmamaktadır. Şekil 6.46 ve Şekil 6.47 incelenen analiz parametreleri ile yaş gruplarının durumunu göstermektedir.

8

7

Vitalite/Yaş grupları

6

5

4

3

2

1

0

Alan Tipleri

P1 P10 P11 P13 P4

P6

P7

A1

A2

A4

A5

MSe MSe MSe MSe MSe MSe MSe MSı MSı Ada Ada Ada Ada 2 3 4 5 6 8 9 1 4 2 3 4 6

Vitalitet sınıfları

1

2

4

1

2

3

4

2

3

2

2

2

3

3

2

2

2

2

2

2

3

0

2

1

Yaş grupları

2

4

5

5

5

7

4

4

4

3

4

6

6

3

4

6

5

5

4

4

2

3

6

6

P: Plantago tipi (P-Tipi) A: Asphodelus tipi (A-Tipi)

MSe: Seyrek maki tipi (MSe-Tipi) MSı: Sık maki tipi (MSı-Tipi)

Ada: Ada tipi (Ada-Tipi)

Şekil 6.44. Çamlık’ta Yıl Halkaları İncelenen Pinus halepensis Ağaçlarının Yaş ve Vitalite Grupları 233


8

7

Vitalite/Yaş grupları

6

5

4

3

2

1

0

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

Vitalite sı nı fları

1

3

0

2

3

2

2

2

2

2

2

3

4

1

2

2

2

4

1

2

2

2

3

3

Yaş grupları

2

2

3

3

3

4

4

4

4

4

4

4

4

5

5

5

5

5

6

6

6

6

7

6

16

8

14

7

12

6

10

5

8

4

6

3

4

2

2

1

0

0 P1 P10 P11 P13 P4 P6 P7 A1 A2 A4 A5

MS MS MS MS MS MS MS MS MS Ada Ada Ada Ada e12 e13 e14 e15 e16 e18 e19 ı 1 ı 4 2 3 4 6

Ağaç boyu (m)

2,3 6,1 10,6 6,3 4,5 5,3

6,7 4,7 4,8 6,2 6,7 6,3 5,1 12,8 5,4 5,3 13,9 5,7

Taç çapı (m)

2,5 2,7 3,8 3,7 5,2 3,6 3,4 2,2

Alan Tipleri

Yaş grupları

Yaş grupları

(m)

Şekil 6.45. Çamlık’ta Yaş Halkası Analizleri Yapılan Ağaçların Yaş Gruplarına Göre Vitalite Sınıfları

2

2

3

3

P: Plantago tipi (P-Tipi) A: Asphodelus tipi (A-Tipi)

3

4

4 4

2,5 6,5 5,5 4

4 4

5

4,3 4,5 5,4 4

4

4

2 4

5

3,8 6,3 4,7 5,4 4,3 9,7 5,3 3,9 7,5 7,9 5,6 5

5

MSe: Seyrek maki tipi (MSe-Tipi) MSı: Sık maki tipi (MSı-Tipi)

5

5

5

6

6

6

6

7

6

Ada: Ada tipi (Ada-Tipi)

Şekil 6.46. Yaş Halkası Örnekleri Alınan Ağaçlarda Boy ve Taç Çapı Değerlerinin (m) Yaş Grupları ile Alan Tiplerine Göre Karşılaştırması

234


8

175

7

150

6

125

5

100

4

75

3

50

2

25

1

0 Alan Tipleri

MSe MSe MSe MSe MSe MSe MSe MSı MSı Ada Ada Ada Ada 12 13 14 15 16 18 19 1 4 2 3 4 6

P1 P10 P11 P13 P4

P6

P7 A1

A2 A4 A5

Gövde çevresi

14

30

57

43

75

55

46

47

60

40

35

47

59

50

48

38

67

78

41

55

31

55

Yaş grubu

2

4

5

5

5

7

4

4

4

3

4

6

6

3

4

6

5

5

4

4

2

3

P: Plantago tipi (P-Tipi) A: Asphodelus tipi (A-Tipi)

MSe: Seyrek maki tipi (MSe-Tipi) MSı: Sık maki tipi (MSı-Tipi)

Yaş grupları

Gövde çevresi

200

0

118 185 6

6

Ada: Ada tipi (Ada-Tipi)

Şekil 6.47. Yaş Halkası Örnekleri Alınan Ağaçlarda Gövde Çevresi Değerlerinin (cm) Yaş Grupları ile Alan Tiplerine Göre Karşılaştırması

Şekil 6.46 ve Şekil 6.47’den görüldüğü gibi araştırmalarda alan tipleri arasında (ada dışında) pek büyük bir farklılık yoktur. Alınan bu sonuçlara göre değerlerde çok farklı bir dağılım vardır ve bu dağılım alan tiplerine bağlı değildir. Bu durumun, daha boylu ağaçların hakim olduğu adadaki örneklerde farklı olduğu izlenmiştir. ¾ Yaş halkaları analizi araştırmalarının tartışması Yaş halkası alınarak yapılan analizlerden kısmen sonuç alınmıştır. Bu nedenle önce yaş halkası araştırma yönteminin irdelenmesi gerekir. Yaş halkası araştırmaları ile iki temel soruya çözüm getirilmesi öngörülmüştür: 1. Yaşlı ağaçların vitaliteleri gençlere göre daha az mıdır? 2. Belirlenmiş olan ölçüm parametreleri (boy, taç çapı, gövde çevresi) ile ağaçların yaşı ve vitaliteleri arasında bir ilişki var mıdır? ve bu ilişkiler, alan tiplerine göre farklılık gösteriyor mu? 1. konuda bazı sonuçlar elde edilmiştir. Yaşlı ağaçların genellikle gençlere oranla vitalitelerinin daha az olduğunu gösteren bir eğilim kesin olarak saptanamamıştır. Ağaçların büyük bir bölümünün yaş gruplarına bağlı olmadan 2. vitalite (az vital) grubunda yoğunlaştığı görülmüştür. 2. konu ile ilgili yapılan araştırmalardan kesin sonuçlar alınamamıştır. Bunun nedeninin açıklanması, ölçüm parametreleri değerlerinin yaş ve vitalite gruplarına göre alan tipleri bazında farklılıklarının araştırılması için, her alandan alınan yaş halkası miktarı ve ağaç nitelikleri farklı olduğundan yetersiz kalmıştır. Toplam 37 Pinus halepensis’ten alınan yıl halkasından ancak 25 yeterli kalitede ve değerlendirmede kullanılacak nitelikte idi. Ağaçların bulundukları durum nedeni ile burgu ile örnek alındığında çoğunlukla burgu ağacın yıl halkası merkezine isabet ettirilemedi. Elde edilen yaş halkası örneklerinin bir kısmı da yaş halkalarının seçilebileceği kadar yeterli nitelikte değildi. Bunun nedeni Çamlık’taki olumsuz koşullar (Şiddetli rüzgar nedeniyle ağaçların burgu gibi dönerek büyümesi, mekanik zararlar) nedeniyle normal gelişmenin engellenmiş olması gösterilebilir (Şekil 6.48). 235


Ortamda rüzgar gibi mekanik etkiler olduğunda, bitkiler yeterli besin maddesi alarak uygun bir büyüme sağlayabilmek için uyum gösteririler. Bu uyum, yıl halkalarının oluşumunda yön değiştirme, halkaların genişlemesi ve daralmasına ve zaman içerisinde değişen artıma neden olmaktadır. Mekanik zarar gören yerlerde değişen mekanizmalar, hücre zarlarının aşırı kalınlaşmasına ve hücre çoğalmasına neden olurlar, bu da artım yönünde değişimi sonuçlandırır (Schweingruber, 2001). Koniferlerde ortamdaki baskıları dengelemek için artım bir yönde (baskı artımı) çoğalır. Bu baskı artımı mekanik zararın oluştuğu taraftadır. Çamlık’ta çalışmalar sırasında Pinus halepensis’in incelemelerinde ağaçların, şiddetli rüzgara reaksiyon göstermesi sonucu yıl halkaları merkezinin bir tarafa doğru kaymış olduğu görülmüştür (Şekil 6.49).

Şekil 6.48. Mekanik Zararlar Nedeni İle Bozulmuş Yıl Halkası Oluşumu (Genç Bir Ağaç 130 cm Boyda, 7 cm Gövde Çap Çevresi, 10 Dallı Ve 10 Yıl Halkalı).

Şekil

6.49. Mekanik Zararları Gösteren Herhangi Bir Oluşum Bulunmayan Bir Gövde Kesiti (Genç Bir Ağaç, 160 cm Boyda, 4,5 cm Gövde Çevresi, 12 Dallı Ve 9 Yıl Halkası).

Schweingruber (2001), ağaçlarda kambiyo gelişmesinin değişik zamanlarında yavaşlatılması ile oluşan burgu gibi kıvrılarak büyümenin genetik bir kalıtıma dayandığını bildirmektedir. Ancak bu durum deniz kıyısındaki olumsuz abiyotik ortam koşulları ve antropojen etkilerle (dalların kesilmesi, mekanik zararlar, otlatma gibi) arttırılmaktadır. Araştırma alanında Pinus halepensis’in bu genetik özelliğine ilave olarak diğer etkilerin de katılması ile şiddetli bir gövde dönmesi (burulması) görülmektedir. Bu dönerek büyümenin tüm nedenleri kesin olarak belirlenememiştir. Bu nedenle bundan sonra yapılacak çalışmalarda bu konuya açıklık getirecek araştırmalar yapılması yararlı olacaktır. SONUÇ Bu araştırma ile Çamlık’taki Pinus halepensis ormanında ağaç kurumalarının nedenlerini incelemek ve Halep çamı ormanını ekosisteminin izlenmesi için ilk çalışmaların yapılması amaçlanmakta idi. Alınan sonuçlar bu bakımdan incelendiğinde; 1. Yaşlanan ağaçlarda giderek artan kuruma yaygın mı? Alan genelinde yaşlı ağaçların dallarının kuruması, ibrelerinin giderek sararması, çok farklı kozalak oluşturması ve yer yer kuruması izlenmektedir. Bu dışardan gözlenen durum, ağaçların belli yaştan sonra kurudukları izlenimi vermesine rağmen, yaptığımız analiz ve araştırmalar bunun gerçekten böyle olmadığını göstermiştir. Araştırılan 140 Halep çamı ağacından sadece %0,71’i kurumuştu. Bunun anlamı incelenen toplam 8.000 m2 alanda sadece bir adet Pinus halepensis’in kurumuş olduğu görülmüştür. Pinus halepensis’in genellikle dalları kuruma eğiliminde olan bir türdür (Shmida ve Ark., 2000). Ancak bu, ağacın vitalitesinin kötü olduğu anlamına gelmemektedir. 236


Yıl halkaları araştırmaları sonucu yaşlanması ile vitalitelerinin gençlere göre azaldığını gösteren bir farklılık bulunmamıştır. Burgu örnekleri, ağaçların yaşlarına bağlı olmayan genel bir vitalite bozukluğu taşıdığını göstermektedir. Tüm alan tiplerinde incelenen Pinus halepensis’lerin %77,14’ünün düşük vitalitede (Vitalite sınıfı 2, “vitaliteleri çok etkilenmiş”) olduğu sonucu alınmıştır. Horvat ve Ark.’a (1974) göre Pinus halepensis marnlı ve kireçli topraklardan hoşlanır. Genellikle kayalık eğimli arazilerde ve deniz kıyılarında besin maddelerince fakir, orta nemlilikte kumullarda “Akdenizin sert yapraklı bitkileri” kuşağında yaygındır. Ancak buna rağmen denize çok yakın zor yetişme koşullarında ağaçların vitaliteleri genel olarak olumsuz etkilenmektedir. Bu nedenle Çamlık’ta vitalite derecesinin 2 olması normal karşılanmalıdır. 2. Çamlık’ta orman populasyonunun sürekliliği tehlike altında mıdır? Yaptığımız çalışmaların sonuçlarına göre Pinus halepensis ormanında bugünkü koruma statüsü sürdürüldüğünde kuruyan ağaç miktarının aşırı artması ve orman populasyonunun tehlikeye girmesi beklenmemektedir. İncelenen çamların çoğunda kurumalarını gerektirecek kadar vitalitelerinin çok kötü (4. derece) veya kötü (3. derece) olmadığı saptanmıştır. Pinus halepensis ağaçlarının çoğu 2. derece yani düşük vitalitededir. Bugünkü yaşam ortamı koşulları bozulmadığı sürece bu durumun normal kabul edilmesi gerekmektedir. Populasyonun sürekliliği, özellikle alanın ziyaretçi trafiğine kapatılması, otlatma, kamp ve piknik baskılarının kalkması ile doğal gençleşmenin artması ile olumlu yönde gelişmektedir ve bu korumanın devam etmesi gerekir. 3. Yaşlı ağaçlarda vitalite durumu ile alan tipleri arasında bir ilişki var mıdır? Evet. Alan tipleri ve dolayısı ile bitki örtüsü ile ağaçların vitaliteleri arasında yakın bir ilişki vardır. Özellikle Halep çamı ormanının sıklığı ve denize uzaklığı yaşlı ağaçların vitaliteleri üzerinde etkili olduğunu göstermektedir. Seyrek maki alan tipi (MSe) en sık Pinus halepensis meşcerelerinin bulunduğu alanlardır. Vitalite bakımından da bu alandaki yaşlı ağaçların çoğunun kötü (3. derece) vitaliteye sahip oldukları saptanmıştır. Shmida ve Ark.’a (2000) göre Pinus halepensis, ormanın iç kesiminde sık bir populasyondan, orman kıyısına oranla daha çok olumsuz etkilenmektedir. Ağaçların yüksekliği, gövde çapı, taç çapı ve sıklığı onların sağlık durumunu etkilemektedir. Araştırmada Asphodelus tipi alanlarda (A-Tipi) ve adada Halep çamının seyrek bir yapıda olduğu izlenmiştir. Tüm ölçülen parametreler (yükseklik, taç çapı, gövde çevresi) ortalama olarak adada en yüksek değerlere ulaşmıştır. Bunu Asphodelus alan tipi izlemiştir. Bu da Halep çamının seyrek ormanda daha sağlıklı yetişmesi varsayımını onaylamaktadır. Nitekim, bu her iki alan tipinde de (Ada ve Asphodelus tipi) ağaçların büyük bir çoğunluğunun 1. derece vitaliteye sahip olması ile anlaşılmaktadır. Bu durum yine seyrek bir ağaç örtüsü ile kaplı olmasına rağmen Plantago tipi (P-Tipi) alanlar için söz konusu değildir. Burada ağaçların çoğu 3.derece, yani kötü vitalitededir. Bunun nedeni olarak, yetişme ortamı koşulları (tuzlu) ve iklimsel durumun aşırı olumsuzluğu gösterilebilir. Plantago maritima’nın genellikle tuzluluk göstergesi (indikatörü) olduğu düşünülürse Halep çamında vitalitenin nedenleri de açıklanabilir. 4. Hangi alan tipinde doğal gençleşme görülmektedir? Çamlık’ta insanların olumsuz etkileri, koruma ile ortadan kalktığı için hemen her alan tipinde Pinus halepensis’in doğal gençleştiği izlenmektedir. Ancak bunun farklı yoğunlukta bir dağılım gösterdiği saptanmıştır. 5. Doğal gençleşme en çok nerede daha fazladır? Alan tipleri ile gençleşme vitaliteleri arasında bir ilişki var mıdır? Plantago (P-Tipi) ve Asphodelus (A-Tipi) alanlarında 10cm’ye kadar boylanan yoğun bir gençleşme saptanmıştır. Bu alanlarda çalı örtüsü azdır ve böylece ışıkta çimlenen tohumları ile 237


Pinus halepensis için uygun koşullar bulunmaktadır (Broncano ve Ark. 1998). Ancak bu alanlardaki genç fidanlar düşük vitalitededir. Bu fidanların boylanarak yükseldikleri saptanamamıştır. Örneğin 50cm’den fazla boylanabilmiş fertler çok azdır. Bunun nedeni olarak, alanda fidanlara destek verebilecek, onları dış etkilerden koruyabilecek maki örtüsünün az oluşu gösterilebilir (Urbanska, 1992, Pfadenhauer, 1997). Ayrıca Plantago tipi alanlar yarımadanın en uç kesiminde olması nedeni ile daha olumsuz iklim koşullarına sahiptir ve yetişme ortamı da daha çetin olduğundan genç Halep çamı fidelerinin gelişmesi engellenmektedir. Seyrek makilik (MSe-Tipi) alanlarda maki örtüsü sık bir yapıda değildir ve maki toplulukları arasında boşluklar da bulunmaktadır. Bu boşluklar Halep çamının istediği ışıklı koşullarda olduğundan rahatlıkla çimlenebilmektedirler. Çimlenen bu fidanlar maki bitkilerinin korumasında rahatlıkla gelişebilmektedir. Böylece bu alanlarda 50cm’den daha boylu çam fidanları oranı yüksektir. Ancak makinin sıklaşması ile (MSı-Tipi) çimlenmenin azaldığı, buna karşın boylanmanın arttığı saptanmıştır. Adada da çimlenmenin az olmasına karşın boylanma fazladır. Alınan bu sonuçlar bize genel olarak geçerli olabilecek bazı kuralların var olduğunu göstermektedir. •

Çalı örtüsünün sıklığı ve yüksek oluşu, çimlenen Halep çamı fidelerinin boylanmasını olumlu yönde etkilemektedir. Genç fidanların bu koşullarda 3m üzerinde boya ulaştığı saptanmıştır. Kural olarak, doğal gençliğin boylanabilmesi için, maki örtüsünün bulunması gerekir (Erica manipuliflora, Pistacia lentiscus, Myrtus communis). • Çam fidanlarının 50cm’den daha boylanabildiği doğal gençleşmenin en çok makilik alanlarda ve adada olduğu saptanmıştır. Bu boylanan gençliğin vitalitesi gençleşmenin başarısında bir ölçüt olarak alındığında ise seyrek maki (Mse-Tipi) alanlardaki çam fidanlarının en vital olduğu saptanmıştır. Tüm boy sınıflarında (BS) seyrek maki alanlarında çok az düşük vitalitede gençlik bulunmuştur. 6. Doğal gençleşme ile belli bir süreç içinde Halep çamı populasyonu gelişmesi sağlıklı olarak garantilenecek midir? Boy sınıfı >50-150 cm ve 150-300 cm’ye ulaşan gençliğe Plantago (P-Tipi) ve Asphodelus (A-Tipi) alanlarında çok ender rastlanmaktadır. Bu iki alan tipinin tüm Çamlık’taki oranı %18’dir. Özellikle 0-10cm ve >10-50 cm arasındaki fertler burada çok yoğunluktadır. Alanın korunmuş olması nedeniyle uzun süreçte bu fertlerden bir bölümünün boylanabileceği varsayılmaktadır. Seyrek ve sık maki alanları (MSe ve MSı-Tipi) Halep çamı gençliğinin boylanabilmesi için uygun koşulları içermektedir ( >50-150 cm ve >150-300 cm boy sınıfları için). Bu iki tip alan Çamlık’ın %80’ini kapsamaktadır. Bu alanda yoğun ve başarılı bir gençleşme saptanmıştır (seyrek maki alanlarında daha fazla). Yine adada da yoğun bir gençleşme izlenmektedir ve boylanmaları da iyi durumdadır. Bu sonuçlara dayanarak yapılacak uzun süreli bir kestirim, Pinus halepensis ormanlarında mevcut olan koruma önlemlerinin devam ettirilmesi ile orman gençleşerek sağlıklı olarak gelişebilecektir. Halep çamı ormanındaki gelişmelerin sağlıklı olarak izlenebilmesi ve bilimsel verilerin toplanarak yorumlanabilmesi için bu araştırma ile oluşturulan parsellerde izleme çalışmalarının sürdürülmesi yararlı olur. 7. Orman üzerinde çevre koşullarının etkisi nedir? Bir biyosönoz’un oluşumunda yetişme ortamında hakim olan biyotik ve abiyotik koşullar etkilidir. Özellikle ekstrem koşullar çok önemlidir. Örneğin deniz kıyısına yakın bir ortam iklimsel ve toprak koşulları bakımından farklı özelliklere sahiptir. Çamlık ormanının bulunduğu yarımada ve karşısındaki ince uzun adanın etrafı deniz ve tuzlu bataklık ve çayırlıklarla çevrili bir konumdadır. Bu nedenle genelde tüm orman alanı, ama özelde deniz kıyısına yakın olan kesimleri olumsuz yetişme ortamı koşullarını taşımaktadır. Bu durumun ayrıntılı olarak 238


yorumlanabilmesi için iklimsel durumun uzun süreçli ve yıl boyunca yaygın biçimde izlenmesi gerekir. 8. Topraktaki tuz ve bitki besin maddesi durumu çamların gençleşmesi ve vitalitesi üzerinde etkili midir? Plantago alanlarının (P-Tipi) denize yakın kesimlerde bulunmasının nedeni ile diğer alanlardan daha fazla tuz miktarı içermesi ve halofit (halophile) ile tuza dayanıklı çok yıllık bitkilerle karakterize etmesi gençleşme üzerinde etkili olmuştur. Tüm analiz sonuçları 2mS ’den daha küçüktür. Bu değer için Galler (1999) tuza duyarlı bitki türlerinin bile yetişebileceğini bildirmektedir. Topraktaki bitki besin maddeleri miktarı hemen tüm alan tipinde uygun değerlerde olduğunu göstermektedir. Bu nedenle gençleşme ve vitalitedeki farklılıklarının, alanlardaki bitki besin maddelerine dayanmadığı söylenebilir. Çamlıkta hakim olan kumlu topraklarda tuz ve bitki besin maddelerinin çabuk yıkanarak toprakta tutulamadığı için, alanlara göre önemli bir farklılık görülmemektedir. Bu konuda daha iyi yorum yapılabilmesi için yeni araştırmaların yapılması, toprak örneklerinin daha sık alınarak (örneğin yaklaşık her iki haftada bir) bir yıl boyunca izlenmesi daha sağlıklı sonuçlar verebilecektir. 9. Çamlık’ta diğer etmenler de etkili olmakta mıdır? Çamlık’ta ormandaki olumsuz etkilerin insan faaliyetlerinden de oluştuğu izlenmiştir. Yaşlı ağaçların hemen hepsinde insanın ulaşabileceği yükseklikteki dallarının kesilmiş olduğu saptanmıştır. Diğer bir izlenim de bir zamanlar kampçılık ve piknik alanı olarak kullanılan bu alanda halen bu zamandan kalan izlere rastlanmaktadır (Şekil 6.63). Mekanik zarar gören ağaçlarda aşırı reçine salgılaması sonucu (Şekil 6.64) vitalite çok azalmakta böylece ağaca zararlılar da etkili olmaktadır (Şekil 6.65).Çok az bitkinin yetiştiği çadır yerleri ve yollar halen belirgin olarak görülebilmektedir. Aşırı otlatmanın izleri de bazı kesimlerde halen mevcuttur. Diğer bir etmen de Çam Kese kurdunun (Thaumetopoea cf, pinivora) alanda yaygın olmasıdır (Şekil 6.66). Araştırma ile elde edilen sonuçlar Çamlık’taki tüm sorunlara ışık tutmaya yetmemiştir. Bu nedenle başka araştırmaların da yapılması yararlı olacaktır. Bu yeni çalışmaların daha uzun bir süre yapılması gerekmektedir. Özeti verilen bu araştırma ile kurulmuş olan izleme alanları, bundan sonra yapılacak çalışmalar için kullanıldığında, sonuçların karşılaştırılması olanağı doğacaktır. Yapılan bu çalışmanın sonuçları uzun süreli bir izleme (monitoring) programı için temel taşı olarak değerlendirilmelidir. Çamlık yarımadası deniz ile çok yakından ilişkili bir kıyı alanıdır. Bu nedenle çok değişik iklim ve çalışma ortamı koşullarına sahiptir. Bu da bitkilerin gelişmesini doğrudan etkilemektedir. Bu etkilerin saptanması oldukça zordur. Özellikle bitkilerin vitalitelerini belirlemek için uzun süreli araştırmaların yapılması gerekir. Bu çalışmanın bir başlangıç olarak değerlendirilmesi ve uygun görülürse aynı parsellerde daha ayrıntılı ve uzun süreli çalışmaların yapılması, özellikle vitalite çalışmalarında bitkilerdeki klorofil miktarı ve aktivitesi üzerinde durulması çok yararlı olacaktır. Bilindiği gibi Biyosfer Rezervlerinin en önemli işlevlerinden birisi de bilimsel araştırmalar ve izlemelerin yapılmasıdır. Delta’da Biyosfer Rezervi kurulduğunda Çamlık ile ilgili bu araştırma sonuçları, hazırlanacak araştırma ve izleme programları için iyi bir veri tabanı oluşturabilecektir.

239


Şekil 6.50. Plantago Tipi (P-Tipi) Alan

Şekil 6.51. Plantago Tipi (P-Tipi) Alan

Şekil 6.52. Asphodelus Tipi (A-Tipi) Alan

Şekil 6.53. Seyrek Maki Tipi (MSe-Tipi) Alan

240


Şekil 6.54. Sık Maki Tipi (MSı-Tipi) Alan

Şekil 6.55. Ada Tipi (Ada-Tipi) Alan

Şekil 6.56. Tuzlu Bataklıklardan Halep Çamı Ormanı (Pinus halepensis)

Şekil 6.57. Plantago maritima Arasında Pinus halepensis Gençliği

241


Şekil 6.58. Seyrek Maki (Mse-Tipi) Tipi Alanda Pistacia lentiscus’lar Arasında Boylu Pinus halepensis Gençliği

Şekil 6.59. 2. Derecede Vitalite, Daha Seyrek Bir Taç ve Hala Açık Renkli İbreler

Şekil 6.60. Plantago Tipi Alanda seyrek de olsa 1. Derecede Vitalitesi Olan Pinus halepensis’e rastlanmaktadır

242


Şekil 6.61. 3. Derecede vitalite, Taç Çapı Çok Seyrek ve Bir Kısmı Kurumaya Başlamış

Şekil 6.62. 4. Derecede Vitalite Aşırı kozalak oluşumu, Neredeyse Kurumak Üzere

Şekil 6.63. Çamlık Koruma Altına Alınmadan Önce Ağaçlara Verilen Mekanik Zararlar

Şekil 6.64. Mekanik Zararlar Nedeni İle Aşırı Reçine Salgılaması (Muhtemelen Önceki Kullanımlardan) 243


Şekil 6.65. Mekanik Zarar Sonrası Böcek Zararları

Şekil 6.66. Genç Bir Ağaç Üzerinde Çam Kese Tırtılı

Ağaçlandırma “Afforestation” (FA) Biyosfer Rezerv alanı içinde ağaçlandırma “afforestation” (FA) olarak, 1972 yılında Orman Genel Müdürlüğü tarafından Akyatan Kapu köyünde 2.250 ha tarım alanını kum hareketlerinin tehdidinden koruma amacı ile yapılan “Akyatan Kıyı Kumulları Ağaçlandırması” bulunmaktadır. Toplam 2.021,65 ha olan bu ağaçlandırma alanının 289 ha’lık kısmı kumsal alanı olduğundan ağaçlandırmaya katılmamıştır. 1972 yılında başlayan ağaçlandırma ile 1732.65 ha alan da 1985 yılında bitirilmiştir. Daha sonra proje alanında Adana Tarımsal Araştırma Enstitüsüne ait olan 546 ha’lık alandan 209 ha da eklenerek toplam proje alanı 2230,65’e ulaşmıştır (Şekil 6.67). Akyatan lagünü ile deniz arasında kalan yarımadada toplam 4.500 ha büyüklüğünde kumul alanları bulunmaktadır. Proje kapsamı dışında kalan yaklaşık 1.700 ha kumulların büyük bir bölümü yöre halkı tarafından tarım alanlarına dönüştürülmüştür. Akyatan ağaçlandırmalarının amaçları Orman Genel Müdürlüğü tarafından şu şekilde açıklanmıştır (Anonim, tarihsiz). I. Kumulların ardında kalan tarım alanları, yerleşim yerleri ve yolları toz ve kum fırtınalarından korumak, II. Ağaçlandırma ile ülke ekonomisine yarar sağlamak, yeni iş olanakları yaratmak, III. Akyatan lagününün kum ile dolmasını önlemek. Çalışmalar alanda iki ayrı özellik gösteren kesimde farklı ele alınmıştır. 1. Kum tepelerinin stabilizasyonu 2. Ambarların stabilizasyonu 244



Kum tepelerinin stabilizasyonuna deniz kıyısında ön kumul kesimi üzerinde başlanmış ve denize paralel 25m aralıkla kamış perdeler yapılmıştır (Şekil 6.68). Daha sonra bu perdeler arasına 2x2 m aralıklarla 1.226,50 ha alana Kıbrıs akasyası (Acacia cyannophlla) dikilmiştir. Şekil 6.68. Kamış perdeler (Orman Bölge Müdürlüğü, Adana)

Ambarlarda ise doğal bir bitki örtüsü bulunduğundan kumul hareketi söz konusu olmadığından doğrudan dikim yapılmıştır. Önce okaliptus dikilmiş anca bir çok yerde tuzlu yüksek taban suyu nedeni ile bir süre sonra kurumalar olduğundan 450 ha alanda tür değişikliğine gidilerek Kıbrıs akasyası ağırlıklı bir dikim yapılmıştır. 1972 yılında başlanan proje amaçlandığı gibi 1986 yılında başarı ile tamamlanmıştır. 1987’de alandan ekonomik anlamda daha iyi yararlanmak amacı ile tür değişikliğine gidilmesi tartışılarak ve geçmişteki deneyimler de dikkate alınarak fıstık çamı (Pinus pinea) ve sahil çamı (Pinus pinaster) dikilmesine karar verilmiştir. Bugün ağaçlandırılmış 2.065 ha alanda daha çok Kıbrıs akasyası ve okaliptus bulunmaktadır. Son yapılan tür değişikliği çalışmaları ile fıstık çamı dikim alanları arttırılmıştır. Özellikle de kıyıya yakın kesimlerde sahil çamı dikiminin arttırılması planlanmaktadır. Bunun yanında servi (Cupressus sempervirens) dikimi de sınırlı bazı alanlarda yapılmıştır. Tür değişikliğine gidilen alanlar ambarlarda 676 ha ile sınırlandırılmış, geri kalan 1.389 ha alanda Kıbrıs akasyasının devam ettirilmesi uygun görülmüştür. 676 ha kıyı kumullarına paralel alanda ilk 50-80 m genişliğindeki şerit üzerinde toplam 116 ha’a sahil çamı ve bu şeridin ardına da 456 ha’a fıstık çamı dikilmektedir. Ayrıca 62 km uzunluğunda 10 m genişliğinde bir alan servi dikimi de planlanmıştır. Bu ağaçlandırma ile öngörülmüş hedeflere ulaşılmada başarı sağlanmıştır. Kıyıda geniş bir alanda orman ekosistemi yaratılarak yaban yaşamı için yeni habitatlar kazanılmış ve zengin bir doğal yaşam oluşturulmuştur. Bunun dışında odun ve çam fıstığı üretimi ile yöre halkına ve ekonomimize katkılar sağladığı bir gerçektir. Bunun yanında kıyı kumulları ekosisteminin bozularak, orman ekosisteminin yaratılması konusunda olumsuz görüşler de vardır. Tipik kumul bitki örtüsünün ortadan kalkması, yaban yaşamında doğal düşmanları azalan veya bulunmayan domuz ve çakal gibi canlıların populasyonlarının artması gösterilmektedir. Domuz çevre tarım alanlarına zarar verdiği, çakal ise deniz kaplumbağalarının yumurtalarını yediği için zararlı görülmektedir. Ancak bütün bunlara rağmen, Delta’nın diğer kumullarındaki tahriplere göre bu alanın iyi korunmuş olması, başta turaç (Francolinus francolinus) olmak üzere diğer yaban yaşamı için sığınma olanağı yaratmıştır. Ayrıca Akyatan IUCN Kırmızı Bülteni’nde “tehlike altında” olan yeşil deniz kaplumbağası’nın (Chelonia mydas) tüm Akdeniz’de en önemli yuvalama kumsalıdır. 246


Bunun yanında az da olsa sini kaplumbağası (Caretta caretta) da Akyatan’da yuvalamaktadır Ön kumul ve gri kumullar şeridi ağaçlandırma çalışmalarına dahil edilmediği için kaplumbağaların yuvalamasında ağaçların durumu herhangi bir olumsuzluk yaratmamıştır. Anca çakal, tilki ve domuz populasyonunun ağaçlandırma alanında aşırı artmış olması, kaplumbağa yumurtaları ve yavruları için önemli bir “doğal düşman” (predasyon) tehlikesine neden olmaktadır. Diğer taraftan alanın genel olarak korunmuş olması, kaplumbağaların rahatsız edilmeden kumsala çıkıp yumurta bırakmasını da olumlu etkilemektedir. Ön kumullar ve gri kumullar ağaçlandırılmadığı ve korunduğu için tüm Delta’da bu kesime ait bitkilerin en güzel örneklerini Akyatan’da bulmak mümkündür (Şekil 6.69 ve 6.70). Biyotop haritalamalarında Akyatan ağaçlandırma alanı çevresi GPS ile koordinatları alınmış ve 1:25.000 ölçekli sayısallaştırılmış haritaya aktarılarak ağaçlandırmanın bugünkü gerçek alanı belirlenmiştir. Bu alan içinde ağaç türleri dağılımı Adana Orman Bölge Müdürlüğü’nün 2002-2011 için hazırladığı amenajman planından alınmıştır (Anonim, 2002).

Şekil 6.69. Akyatan’da Ön Kumul Biyotopu (DO)

Şekil 6.70. Akyatan’da Ön Kumul Biyotopu (DO)

Ağaçlandırma bölümü Adana Orman İşletme Müdürlüğü’nün arşivlerinden yararlanılarak hazırlanmıştır (Anonim tarihsiz, Anonim tarihsiz a ve b).

247


• •

Tuzlu Bataklılar ve Tuzlu Çayırlıklar “Salt Mud And Salt Meadow” (S) Tuzlu Bataklıklar “Salt Mud” (SM) Tuzlu bataklıklar ve tuzlu çayırlıklar, deniz ile karanın bütünleştiği sığ kıyılarda oluşmuştur. Çukurova Deltası’nda çok geniş alanları kaplamaktadır. Tuzlu bataklık ve çayırlıklar birlikte Delta’da toplam 13.321,84 ha alan kaplamaktadır ve bunun 9.205.72 ha’lık kısmını tuzlu bataklıklar oluşturmaktadır. Tuzlu bataklıkların oluşumu rüzgar, su akıntıları ve çökellere (ince kum, kil ve balçık) bağlıdır. Genellikle su yüzeyleri yağışlarla değiştiği için kapladıkları alanlar mevsimlere ve eğim durumuna göre farklıdır. Tuzlu bataklık materyali nehir akıntısı ile kıyıya getirildiğinde içinde ince kum, kil, balçık, çamur, karbonatlar ve organik materyal bulunur. Kıyıda yüzen bu materyal, bakteri ve alglerle tutularak sertleşir. Bir süre sonra denize doğru genişleyerek büyüyen bu alana, bataklık koşullarına uyum gösteren Salicornia europaea ve arkasından Arthrocnemum türleri ve diğer tuzcul bitkiler yerleşir. Ayrıca birçok kabuklu deniz canlıları da bu gelişmenin hızlanmasına yardımcı olur. Giderek denize doğru büyüme sonucu karaya doğru içerde kalan kesimlerde yağış ve sellerle gelen tatlı su miktarı artar ve bitki örtüsü de yoğunlaşır. Kıyıda ise denizin kabarması, dalga ve lodos ile gelen tuzlu su oranında sürekli bir değişim olur. Taban suyunun da tuzlu olduğu bu koşullara ancak tuzcul bitkiler uyum gösterir. Delta’da tuzlu bataklılar, batıda Berdan ve Seyhan nehirlerinin denize döküldüğü alanlarla, estuar bölgenin ardında ve bu iki nehir arasında kalan geniş bir bölgede yaygındır. Tuzla’da Tabaklar’ın kuzeyinde Seyhan nehrinin etkisinde ve taban suyunun yüksek olduğu alanlarda, Tuz gölü ile Akyatan arasında kalan alanda YD-4 kurutma kanalı ile iki yanındaki eski nehir yatakları çevresinde, Akyatan Lagünü batı, kuzey ve dalyan yakınlarında, doğu kesimde hemen lagünün etkisi altında olan çok sığ ve düz kıyı kesiminde yaygındır. Tuzlu bataklıkların Delta’da en yaygın olduğu yer Yumurtalık Körfezi’nde, Eşemen, Avcıali, Yapı, Ömer ve Darboğaz gölleri çevresindedir (Şekil 6.71). Çamlık Halep çamı ormanları çevresinde Çamlık koyu ve Ömer gölü arasında ormanın bitiminden itibaren tuzlu bataklıkların en güzel örneklerini görmek mümkündür (Şekil 6.72).

Şekil 6.71. Tuzlu Bataklıklar Biyotop Tipi (SM)

248


Şekil 6.72. Tuzlu Bataklıklar Biyotop Tipi (SM)

Tuzlu bataklıklar genellikle kumlu killi bir yapıdadır. Yağışlı mevsimde oldukça ıslak, yazın ise az nemlidir. Lagün ve deniz kıyılarına yakın kesimlerinde “tek yıllık tuzlu bataklıklar” (SMA) alt biyotopları hakimdir. Tek yıllık kesimi Salicornia europaea ve Atriplex portulacoides, çok yıllık kesimi ise Arthrocnemum fruticosum, Arthrocnemum glaucum, Limonium angustifolium ve Halocnemum strobilaceum bitkileri karakterize eder. Çoğu kez bu yıllık (annual) ve çok yıllık (perennial) bitkiler çok kesin bir çizgi ile birbirinden ayrılmıştır (Şekil 6.73, 6.74). Tuzlu bataklıkların karaya doğru iç kesimlerinde tuzlu çayırlıklara geçiş alanlarında alt biyotop “Tamarix smyrnensis’li tuzlu bataklıklar” (SMT) görülür. Bu kesimi Tamarix smyrnensis ve T. Tetragyna karakterize eder. Bu alt biyotop tipi genellikle dar alanlarda 1 ha’dan daha düşük olduğundan biyotop haritalamada tuzlu bataklıklar içinde % olarak gösterilmiştir (Şekil 6.75, 6.76). Tuzlu bataklıklar kuşlar için beslenme ve üreme habitatı olarak olağanüstü değer taşır. Sadece bu özellikleri dahi korunmaları için yeterli bir nedendir. Arthrocnemum fruticosum, A. glaucum ve Halocnemum strobilaceum’dan oluşan bodur bitki örtüsü ve özellikle de aralarında kalan açıklıklar bir çok kuş türü için çok önemli habitatları oluşturmaktadır (daha fazla bilgi için bkz. 3.3.2.6. Kuşlar bölümüne ). Tuzlu bataklıklardaki tuz nedeni ile çift yaşamlılar için pek önemli değillerdir. Bazı sürüngenler için beslenme ve yaşam habitatı olarak dikkati çeker. Örneğin, Bern Sözleşmesi, EK-II listesinde bulunan çizgili kaplumbağa (Mauremys caspica) için önemli bir yaşam alanıdır. Tuz ve tatlı su oranına bağlı olarak değişen bitki örtüsü bir çok memeli ve omurgasızlar için de uygun yaşam olanaklarını sağlamaktadır. Tuzlu bataklıklar yöre halkı tarafından mera olarak kullanılmaktadır. Aşırı otlatma olmadığı sürece biyolojik çeşitliliğe otlatmanın katkıları da izlenmektedir. Çok sık tuzcul bitki örtüsünde otlatma ile oluşan açıklıklar, bir kısım kuşların yumurta bıraktığı uygun habitatları oluşturmakta ve hayvan tezeklerinde biriken bir çok böcek de kuşlara besin kaynağı olmaktadır. Tuzlu bataklıklar Delta’da son yıllarda ağır tahripler altında olup, kanallar açılarak kurutulmakta, daha sonra da kumullardan alınan kum ile kaplanarak tarım alanlarına dönüştürülmektedir. En çok Seyhan nehri ile Tuzla arasında yaygın olan bu tahripler, son yıllarda Deltanın diğer kesimlerine de hızla yayılmaktadır (Bu konuda daha fazla bilgi için bkz. 6.1.2. Doğal Biyotoplar ve Alan Kullanımları Arasındaki Çelişkiler bölümüne).

249


Şekil 6.73. Tuzlu Bataklıklar Biyotop Tipi (SM)

Şekil 6.74. Pinus halepensis Ormanında Tuzlu Bataklıklar Biyotop Tipi (SM)

Şekil 6.75. Tamarix’li Tuzlu Bataklık Biyotop Tipi (SMT)

Şekil 6.76. Tamarix’li Tuzlu Bataklık Biyotop Tipi (SMT)

250


Tuzlu Çayırlıklar “Salt Meadow” (SW) Tuzlu çayırlıklar Delta’da nehirlerin denize döküldükleri yerlerde estuar bölgenin karaya doğru iç kesimlerinde, lagünler ve Yumurtalık körfezinde tuzlu bataklıkların ardında yaygındır. Tuzlu çayırlık yukarıdaki alanlarda tarımsal kullanımların yoğun olduğu bölgelere doğru geniş bir kuşak biçiminde görülür. Tuzlu bataklıkların ardında daha çok tatlı su etkisinin görüldüğü bu alanlar, kışın ve bahar aylarında yağış ve nehir suları ile beslenmektedir ve çok nemli ve ıslaktır. Yaz aylarında daha kurak, dolayısı ile tuz oranı yüksek olsa da, toprakta yeterli nem bulunmaktadır. Bitki örtüsü tuzlu bataklıklardan geçiş bölgelerinde seyrek, daha iç kesimlerde çok sık bir örtüş gösterir. Tuzlu bataklıklardan, tuzlu çayırlıklara geçiş bölgesi, her iki biyotop tipinin birbiri içinde küçük adacıklar halinde mozaik oluşturduğu ilginç bir yapı gösterir. Bu alanlar her iki biyotop tipinin özelliklerini de taşıdığı için biyolojik çeşitlilik ve habitatlar bakımından zengindir. Topraklar tınlı ve kumlu tınlıdır, az tuz içerir, sadece deniz taşması, lodos vb. koşullarda tuzlu su basabilmektedir. Toprak koşullarının iyi, nemli ve tuzun oranının az olması, türce zengin bir bitki örtüsüne olanak vermektedir. Tuzlu çayırlıklar Juncus maritimus, J. acutus, Aeluropus litoralis, Plantago maritima, Limonium virgatum, Sporobolus virginicus ile karakterize edilmektedir. Taban suyu düzeyi ve toprak nemliliğine bağlı olarak tuzlu çayırlıklara odunsu bitkiler de eşlik etmektedir. Bu durumda iki alt biyotop tipi ortaya çıkmaktadır. • Tamarix Smyrnensis İçeren Tuzlu Çayırlıklar “Salt Meadow With Tamarix Smyrnensis” (SWT) • Maki Türleri İçeren Tuzlu Çayırlıklar “Salt Meadow With Maquis” (SWM) Delta’da tuzlu çayırlıklar hemen tuzlu bataklıkların ardında yer aldığı için, yayılış alanları da hemen aynı yerlerdedir. Batıda Berdan ile Seyhan nehri arasında, Tabaklar-Tuzla arasında Seyhan nehrinin etki alanında ve eski nehir yatakları çevresinde, Akyatan lagününün özelikle kuzey kesiminde geniş alanlarda, Ağyatan lagünü kuzey batısında Kokarot, Çatalyatak ve Ilgınlı göl çevresinde, doğuda ise Ceyhanın denize dökülmeden önce kavis çizdiği Kumluca çevresinde, Kaldırım kışlakları yolunun her iki tarafında Kölemen ve çevresinde Ömer, Yapı gölleri ile Eşemen gölü ve Yumurtalık körfezi eski Ceyhan nehri çevresinde tuzlu çayırlıklar yaygındır. Bugün Delta’da 4.116,12 ha kaplayan tuzlu çayırlıklar son yıllarda artan bir hızla tarım alanlarına dönüştürülmektedir. Toprak nitelikleri iyi olduğundan kurutma kanalları açılarak rahatlıkla tarla olarak kullanılabilmektedir. •

Sular “Waterbody” (W) Delta sular bakımından çeşitli ve çok zengindir. Durgun sular, lagünler ve akarsular Delta’da çok geniş alanları kaplar. •

Durgun Sular “Stagnant Water” (WS) Durgun sular genellikle kıyı bölgelerinden uzak tuz içeriği çok az veya hiç bulunmayan ve kıyı bitkileri içeren biyotoplardır. Seyhan ve Ceyhan nehirleri geçmişte çoğu kez yatak değiştirdiklerinden bugün Delta’da bu iki nehir ile ilişkisi kopmuş bir çok terkedilmiş nehir yatağı vardır (Şekil 6.77, 6.78). Bunlar tatlı su taşımaktadır ve kıyıları kamışların baskın olduğu bir bitki örtüsü ile kaplıdır. Durgun su biyotoplarının bir kısmı tabanında geçirgen olmayan bir tabakanın bulunduğu çukurluklarda yağış sularının birikmesinden oluşmuştur. Bu kesimlerde taban suyu yüksek ise bu su yüzeyleri genellikle kalıcıdır, diğerleri yağışsız mevsimde kurumaktadır. Özellikle sürekli su taşıyanlarda, taban suyundan bir miktar tuzluluk da söz konusu olduğundan Tamarix smyrnensis ve T. tetragyna da içermektedir.

251


Şekil 6.77. Biyotop Tipi Eski Nehir Yatağı (WFA)

Şekil 6.78. Biyotop Tipi Eski Nehir Yatağı (WFA)

Su kıyılarında kamış bölgesinde en yaygın ve baskın olan türler Phragmites australis, Arundo donax, Typha domingesis, Bolboschoens maritimus, Schoenoplectus littoralis ve Rumex palustris’tir. Bunlara bazen Tamarix’lerde katılır. Sığ olan sürekli ve geçici su yüzeylerinde Tamarix’ler olduğu kadar, Myrtus communis ve Pistacia terebinthus’da görülür. Esas nehir ile ilişkisi kesilmiş eski nehir yatakları kıyısında Ulmus minor, çoğunlukla odunu için kesildiğinden, pek az kalmıştır. Durgun suların büyük bir kısmı bugün tarım alanları içinde kalmıştır. Bir zamanlar daha geniş alanları kaplayan bu biyotoplar, çevresinin tarıma açılması sırasında kurutulmuş olması nedeniyle çok dar bir kesimde kalmışlardır. Çevrelerinde genellikle yoğun tarım yapıldığı için tarımsal kimyasalların bu sulara karışması ve dolaysıyla ötrofikasyon tehlikesi altındadırlar. Durgun suların özellikle Tamarix’lerle çevrelenen kesimleri ötücü kuşlar için çok önemlidir. Çevrede pek fazla yüksek boylu bitki olmadığı için bazı maki türleri ve Tamarix’ler kuşlar için konaklama olanağı yaratırlar. Su birikintileri, küçük göl ve terkedilmiş eski nehir yatakları da birçok su kuşuna uygun habitatlarıdır. Kamışla (Phragmites australis) kaplı su kıyıları bir çok böcek ve kuş için yaşam, beslenme ve sığınma habitatlarıdır. Durgun su biyotopları aşağıdaki alt biyotop tiplerine ayrılmaktadır: • • •

Sürekli Durgun Sular “Permanent Stagnant Water” (WSP) Kamış İçeren Sürekli Durgun Sular “Permanent Water With Reed” (WSPr) Tamarix Türlerini İçeren Durgun Sular “Permanent Water With Tamarix” (WSPt) 252


• •

Geçici Durgun Sular “Temporary Stagnant Water” (WST) Kamış İçeren Geçici Durgun Sular “Temporary Stagnant Water With Reed”

(WSTr) • Eskiden Nehir Yatağı Olan Durgun Sular “Old River Beds” (WSO) Bu alt biyotopların bir kısmı 1 ha’dan daha küçük olduğu için haritalamada esas biyotop içinde % olarak gösterilmişlerdir. •

Lagünler “Lagoon” (WL) Lagünler bir zamanlar denizde körfez niteliğindeki suların ön kısmının nehir çökelleri ile kapanması sonucu oluşan göllerdir. Lagünlerin deniz ile doğal ilişkilerini sağlayan bir lagün ağzı vardır. Yağış ve yukarı havzadan lagünlere karışan tatlı su kaynaklarının (akarsu, tarımda gelen kurutma kanalları gibi) durumuna göre tuz oranları mevsimlere göre farklılık göstermektedir. Özellikle yaz mevsiminde göl yüzeyinde buharlaşmanın fazla oluşu ve yağışların bulunmayışı nedeni ile tuz yoğunluğu artmaktadır. Lagünlere boşaltılan kurutma kanallarından gelen tatlı su beslenmesi, bu mevsimde lagün suyunda tuz oranının dengelenmesinde faydalı olmakla birlikte, drenaj sularının aşırı derecede tarımsal kimyasallar (pestisit ve mineral gübre) ile kirlenmiş olması doğal yaşam ve lagün ekosistemi için sorular yaratmaktadır. Lagünler dalyan balıkçılığında çok önemlidir. Bu geleneksel balıkçılıkta lagün ile deniz arasında balık hareketlerinden yararlanılmaktadır. Denizdeki gel-git’e bağlı olan balık hareketlerinden yararlanılarak üretim yapılırken, dalyan ağzının sürekli açık tutulması taze deniz suyu akımını da sağladığı için yararlıdır (daha fazla bilgi için bkz. 5.2. Balıkçılık bölümüne). Lagünlerdeki su düzeyi değimleri sonucu lagünlerin kapladıkları alanlar da mevsimlere göre farklıdır. Yaz mevsiminde suların çekilmesi ile birlikte sığ lagün kıyılarında geniş alanlarda tuzlu bataklıklar oluşmaktadır. Aşırı su düzeyi değişimi nedeni ile bu kesimlerde pek bitki örtüsü bulunmamaktadır. Lagünlerin doğal yaşam için en ilginç kesimlerinden birisi, tatlı su kaynaklarının bulunduğu kamışlık alanlardır. Taban suyunun yüksek olduğu kesimlerde ve kurutma kanalları ile yağış sularının lagüne karıştığı yerlerdeki tatlı su bölgelerinde, Phragmites australis sık bir biçimde kıyıları kaplamaktadır. Bu kıyı bölgeleri başta kuşlar olmak üzere yaban yaşamı için en uygun yaşam, beslenme ve üreme habitatlarını içermektedir. Ayrıca kamış bölgesi suların temizlenmesini sağlar, balıklar için sığınma, beslenme ve üreme alanlarıdır. Çukurova Deltası’nda batıdan doğuya dört ana lagün vardır. Bu lagünler gerek kapladıkları alan ve gerekse işlevleri bakımından ülkemizin en büyük ve en önemli lagünlerindendir. En batıdaki Tuzla lagünü Delta’da en küçük lagündür. Yaklaşık 6 km doğusunda lagünlerin en büyüğü olan Akyatan yer alır. Ağyatan ve Yumurtalık lagünleri bunu izler. Yumurtalık körfezinde birçok lagün ile birlikte bulunur (Yapı, Ömer, Çamlık, Darboğaz, Eşemen ve Avcıali). Bu lagünlerin hemen hepsi dalyan balıkçılığında kullanılmaktadır. Lagünler biyotop tipleri sınıflandırmasında içerdikleri suyun durumuna göre aşağıdaki alt biyotoplara ayrılmıştır. • Sürekli Lagünler “Permanent Lagoon” (WLP) • Kamış İçeren Sürekli Lagünler “Permanent Lagoon With Reed” (Wlpr) • Geçici Lagünler “Temporary Lagoon” (WLT) • Kamış İçeren Geçici Lagünler “Temporary Lagoon With Reed” (Wltr) Lagünler ekosistemdeki çok yönlü işlevleri (su döngüsü, habitat değerleri, sulak alan, balıkçılık vb.) nedeni ile korunmaları üzerinde önemle durulması gereken biyotoplardır. Dünya üzerinde giderek azalmaları ve tek yönlü ekonomik yararlanmalar sonucu tahrip edilmeleri nedeni ile mevcut lagünler mutlaka korunmalıdır. Yaptığımız biyotop haritalaması sonucu yapılan değerlendirmede lagünlerin Avrupa Birliği Flora-Fauna-Habitat Diretifleri ve Natura 2000’e göre “öncelikli olarak korunacak alanlar” kapsamına girdiği saptanmıştır (daha fazla bilgi 253


için bkz. 6.1.1. Koruma Planlaması bölümüne). Çukurova Deltası’nda lagünler çok yönlü tehlikeler altındadır (tarımsal kimyasallarla kirlenme, sığlaşma, alanlarının daralması, tuz oranının artması, aşırı kullanımlar vb.). Biyotop haritalamaları sonucu Delta’da 24.147.85 ha lagün yüzeyi olduğu saptanmıştır. Biyosfer Rezerv alanının ¼’ünü kaplayan bu lagünler, Çukurova Deltası’nın en başta gelen zenginliklerinden biridir. Bu bakımdan Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi çok şanslı bir durumdadır (Lagünlerle ilgili bilgi için bkz.3.2.2.5. Lagünler bölümüne). • Akarsular ”Flowing Water” (WF) Berdan nehri batıda Biyosfer Rezervi sınırını oluşturmaktadır. Seyhan ve Ceyhan nehri alan içinde bir süre aktıktan sonra denize dökülmektedir. Delta’ya şekil veren bu üç nehir, aynı zamanda nehir kıyılarında ve eski nehir yatakları ile Biyosfer Rezerv alanında sulak alanların oluşmasını da sağlamaktadır. Nehirler üzerinde barajlar yapılmadan önce özellikle bahar aylarında büyük taşkınlarla geniş alanları su basmakta idi. Bu nedenle Çukurova’nın aşağı havzasının bitki örtüsü, doğal yaşamı ve peyzajını nehirler yönlendirmekte idi. Bugün nehir akışları, barajlar nedeni ile düzenlenmiştir. Akıntı hızı yavaş olan nehir çevresinde kıyıdan uzak kesimlerde Salix alba, Platanus orientalis, Ulmus ssp. ve Populus ssp.’den oluşan galeri ormanları bulunmaktadır (Şekil 6.79). Aşağı kesimlerde Seyhan ve Ceyhan nehirleri yavaşlayarak akar ve kıyılarında sık bir kamış (Phragmites australis) bölgesi denize döküldükleri yere (estuar) değin devam eder. Bu kamış bölgesinde yer yer Salix alba ve Ulmus’lar görülmekle birlikte genelde yöre halkı odun gereksinmeleri için bu ağaçları sıkça kesmektedir. Açıklıklarda Tamarix smyrensis ve yer yer Nerium oleander’de kıyı bitkilerine katılır. Geofitlerden süsen (Iris pseudacorus) Seyhan nehrinin kavis çizdiği Kumsuat mevkiinde görülmektedir (Şekil 6.80). Bu kesimlerde kıyı bitkilerinin kesintiye uğradığı yerlerdeki kumullara kolaylıkla ulaşabilen yeşil Nil kaplumbağası (Trionyx triungis) yuvalamaktadır. Nehrin Baharlı’dan sonraki kesimine TD1 ve TD0 kurutma kanallarının karışması ile aşırı kirlenmektedir. Ayrıca her üç nehir de plastik ve bir çok katı atığı denize taşımaktadır. Biyotop haritalamalarında nehirler ve onlarla ilişkideki eski nehir yatakları dışında tüm Çukurova’ya yayılmış olan sulama sistemindeki kurutma kanalları da akarsular ana biyotop tipi kapsamında dikkate alınmıştır. Biyosfer rezervi içindeki YD4, YD3, YD2 ana kurutma kanalları bir nehir kadar geniş ve su taşımakta, ayrıca genellikle Phragmites australis’den oluşan bir kamış bölgesini de içermektedir. Bu kanallar da tüm ekosistem içinde önemli öğelerdir. Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin geçmişte yataklarını değiştirmeleri sonucu, halen nehir ile ilişkili ve zamanla nehirden beslenen bir çok eski nehir kalıntıları vardır. Bir çoğu bugün tarımsal alanların içinde kalan bu sular peyzaja önemli ekolojik katkı sağlayarak bir çok canlı için sığınma biyotopları olarak görev yapmaktadır. Ayrıca bu tip alanlar, diğer su yüzeyleri ile birlikte, Delta ve yukarı havza arasında genetik ilişkinin sağlanmasında “basamak taşları” olarak önemli işlev taşımaktadırlar. Nehir ve kanallarla birlikte bu eski nehir yatakları Delta ile çevresi arasında genetik değişimin sağlanmasında çok önemli yeşil koridorlardır. Nehri ve kanallar çevresindeki yeşil şeritlerin ve galeri ormanlarının bu amaçla korunması ve daha da geliştirilmesi gerekir (daha fazla bilgi için bkz. 6.1.3.4. Ekolojik İlişki Ağı Oluşturulması bölümüne). Biyotop tipleri anahtarında Akarsular (WF) ana biyotop tipi aşağıdaki alt biyotop tiplerine ayrılmaktadır. •

Kıyı Bitkileri İçeren Nehir Ve Kanallar “River With Vegetation On Shore” (WFV)

Kıyı Bitkileri Ve Kamış İçeren Nehirler “River With Reed On Shore” (Wfvr)

Kıyı Bitkileri Ve Galeri Ormanları İçeren Nehirler “River With Gallery Forest On Shore (Wfvf)

Kıyı Bitkileri Ve Kıyı Çalılıkları İçeren Nehirler “River With Bushes On The River Bank” (Wfvb)

Akarsuların Suyu İçinde Kum Veya Çakıl Yüzeyleri “Bank Of Sand Gravel” (WFB)

Eski Nehir Yatağı “Old Water Arm” (WFA)

254


Şekil 6.79. Ceyhan Nehri

Şekil 6.80. Iris pseudacorus

Şekil 6.81. Biyotop Tipi Tuzlu Bataklık İçeren Akarsu Ağzı (EM)

Şekil 6.82. Biyotop Tipi Kamış İçeren Akarsu Ağzı (ER)

255


Akarsu Ağzı “Estuary” (E) Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin denize dökülmeden önce oluşturdukları düzlüklerdeki geniş sulak alan sistemidir (Şekil 6.81). Bir çok biyotop tipinin birlikte oluşturduğu bir mozaiği andırır (Şekil 6.82). Karaya doğru iç kesimde tamamen tatlı nehir suyu hakimdir. Denize yaklaştığı kesimde nehrin oluşturduğu geniş ağızda ise tuzlu su da içerir. Estuar, tatlı su ile tuzlu su arasında geçiş alanları içermesi nedeni ile çok çeşitli biyotop tiplerine sahiptir ve buna bağlı olarak da bitki örtüsü, habitatlar ve yaban yaşamı çeşitliliği bakımından zengindir. Biyotop haritalamasında “akarsu ağızları” nehirlerin denize döküldüğü ve doğrudan ilişkili olduğu kesim için yapılmıştır. Ancak akarsu ağızları çevresindeki geniş bir alanı etkiler. Seyhan ve Ceyhan nehirleri ağzında yaklaşık 300 ha kadar alan doğrudan akarsu ağzı olarak gösterilmiş olsa da, estuarın etkilediği biyotoplar bu alanın 3-4 katı daha fazladır. Çünkü aynı biyotop tipi estuardaki çok özel doğal koşullar (tatlı ve tuzu suyun bir arada bulunması, mikroklima özellikleri ve göreceli olarak daha sulak oluşu) nedeni ile çok daha farklı bitkilere ve yaban yaşamına sahiptir. Akarsu ağzı (estuar) değişik ön ve sabit kumul alt biyotoplarından, tuzlu bataklıklar, tuzlu çayırlıklar tatlı ve tuzlu su yüzeyleri, lagünler, çok geniş kamışlıklar ve akarsu içi kumluk alanları içermektedir (Şekil 6.83). Seyhan nehri ağzı sol sahilde Typha domingensis, Phragmites australis ile kaplı geniş alanlar dikkati çekmektedir. Bu sulak alanların etrafı genellikle Juncus acutus ve J. maritimus ile çevrilmiştir. Nehirlerin taşıdığı çökellerdeki mineral maddeler ve besin kaynakları nedeni ile estuarlar balıkların toplandığı alanlardır. Bu nedenle kıyı balıkçılarının rağbet ettiği yerlerdir. Biyotop tipleri sınıflandırmasında Akarsu ağzı biyotop tipi, aşağıdaki alt biyotop tiplerine ayrılmıştır. •

Kamış Bataklığı İçeren Akarsu Ağzı “Estuary With Reed Swamp” (ER)

Tuzlu Bataklıklar İçeren Akarsu Ağzı “Estuary With Sult Mud” (EM)

Tamarix Ssp.’Li Tuzlu Bataklıkları İçeren Akarsu Ağzı “Estuary With Sult Mud And Tamarix” (EMT)

Tuzlu Çayırlık İçeren Akarsu Ağzı “Estuary With Sult Meadow” (EW)

Tamarix Ssp.’Li Tuzlu Çayırlıklar İçeren Akarsu Ağzı “Estuary With Sult Meadow And Tamarix” (EWT)

Akarsu Ağzı Su İçi Kum Alanları “Bank Of Sand At The Estuary” (EB)

Aşırı Antropojen Etkileri İçeren Alanlar “Areas With Great Human İmpact” (H)

Bu biyotop tipinin büyük bir bölümünü kıyı ardındaki iç kesimlerde yöre halkının temel geçim kaynaklarını oluşturan tarım alanları oluşturur. Bunun dışında yerleşim alanları, kanallar ve kum alım yerleri tarım ile karşılaştırıldığında çok az bir alanı kapsar. Biyosfer Rezerv alanının yaklaşık %48’ini (47.379.36) insan etkileri ile oluşturulmuş biyotoplar kaplar. Tarım alanları %46 ile (45.707.48 ha) en başta gelen alan kullanımıdır. Bunu 1.317.02 ha (%1,3 ha) ile yerleşim alanları izler. Yöre halkının neredeyse tamamı geçimini tarımdan sağlamaktadır. Seyhan ve Aslantaş barajı sulama sistemi ile bir kısmı sulanan bu tarım alanlarında, kıyıya yakın aşağı kesimde çiftçiler kendi yatırımları ile açtıkları derin kuyu pompaları ile sulamaktadırlar. Delta, kıyı alanlarının özel ekolojik koşulları nedeniyle verimli bir tarım bölgesidir. Yoğun tarımsal kullanım sonucu bir zamanlar var olan ormanlar ve tarım alanları arasındaki ağaçlar ve çitler tamamen ortadan kaldırılmıştır. Tekdüze peyzajı ile tarım alanları doğal yaşama pek olanak sağlamamaktadır. Biyosfer rezerv alanı tarımı ile ilgili konular bölüm 5.1. Tarım ve Tarımın Doğal Alanlara Etkisi ve 6.1.2.1. bölümünde ayrıntılı olarak anlatılmıştır.

256



6.1.1.2. Flora-Fauna-Habitat Direktifleri ve Çukurova Deltası Biyotopları Daha önceki bölümde de değinildiği gibi Çukurova Deltası’nda Biyosfer Rezervi’nin sınırlarını belirleme ve koruma planlamasında koruma ve kullanım kararlarını alarak, korunmaya değer alanların belirlenmesinde Avrupa Birliği Flora-Fauna-Habitat Direktifleri’nde öngörülmüş ilkeler temel alınmıştır. Bu nedenle koruma planlamasına temel oluşturan bu ilkelerin ne oldukları ve uygulama biçimlerinin açıklanması yararlı olacaktır. Avrupa Birliği, Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) olarak kurulduğu zaman, ortaklık anlaşmasının 130. maddesinde “Çevre Kalitesinin İyileştirilmesi ve Korunması” da öngörülmüştür. 1987-1992 yılları arasında doğanın ve doğal kaynakların korunması konularında bir çok düzenlemeler getirilmiş, doğal yaşam ortamlarının, bitki ve yaban yaşamının korunması için somut girişimlerde bulunulmuştur. Avrupa’da doğal ve doğala yakın yaşam ortamlarının (biyotopların) giderek artan oranda bozulması üzerine 1992’de Flora-Fauna-Habitat Direktifleri çıkarılmıştır. AB bu Direktifler ile, Rio De Janerio Birleşmiş Milletler “Çevre ve Kalkınma” konferansından beri tartışılan “sürdürülebilirlik” konusunda önemli bir katkı sağlamış oluyordu. FFH-Direktiflerinin temel amacı, Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde doğal yaşam ortamlarını ve doğada yaşayan hayvan ve bitki türlerinin habitatlarını koruyarak biyolojik çeşitliliğin güvence altına alınmasıdır. Bunu Natura 2000 adı ile “Avrupa Biyotopları Ağı Sistemi” oluşturarak gerçekleştirmeyi planlamıştır. Doğa korumayı bütüncül bir yaklaşımla ele alan bu “Biyotop Birliği Ağı” iki ayrı konuyu kapsamaktadır. 1. Korunmaları için özel koruma alanları açıklanması gerektiren ve Avrupa Topluluğu için önemli görülen doğal yaşam ortamları. “Direktifler Ek I”de ayrıntılı olarak listesi verilmiştir. 2. Korunmaları için özel koruma alanları açıklanması gerektiren ve Avrupa Birliği için önemli görülen bitki ve hayvan türleri. “Direktifler Ek II”de ayrıntılı olarak listesi verilmiştir (1979 Kuşları Koruma Sözleşmesi alanlarını da kapsamaktadır). Direktiflerde öngörülmüş olan bu hedefler 2. madde, 2. paragrafta somutlaştırılarak “doğal yaşam alanları ile bitki ve hayvan türlerinin” korunması ve yeniden oluşturulmasında “Avrupa Topluluğu” için önemli” ilkesini getirmektedir. “Avrupa Topluluğu için önemli” ilkesine ilişkin kriterler, Direktiflerin 1. maddesinde sıralanmakta ve açıkça tanımlanmaktadır. Örneğin doğal yaşam ortamları için Madde I’de aşağıdaki açıklamalar yapılmaktadır; • Doğal olarak bulundukları yerlerde yok olma tehlikesi altında olan doğal yaşam ortamları (Biyotoplar) • Azalmış veya çok sınırlı alanda bulunabilir nitelikte olan doğal yaşam ortamları (Biyotoplar) • Avrupa Birliği’nin beş (daha sonra boreal eklenerek altı oldu) biyocoğrafik bölgesinden birisi veya birkaçının tipik özelliklerini taşıyan doğal yaşam ortamları (Biyotoplar) Daha önce bahsedildiği gibi “Direktifler Ek I”de bu niteliklerin birisini taşıyan doğal yaşam ortam tipleri, liste halinde verilmiştir. Yine Madde 1g’de “Avrupa Topluluğu için önemli” olarak tanımlanan türlerle ilgili açıklamalara yer verilmekte ve o grubun kriterleri sıralanmaktadır. Bu kriterler özet olarak şunlardır: tehlike altında olması, potansiyel tehlike altında olması (tahrip faktörlerinin sürmesi halinde kısa bir süre sonra “tehlike altında” sınıfına girmesi olası görülen türler), ender olması ve endemik olmasıdır. Direktifler Ek II’de ve kısmen de Ek IV ve V’de bu türlere ait listeler verilmiştir. Ayrıca bu bölümde “Uygun Koruma Durumu” doğal yaşam ortamları ve habitatlar için ayrı ayrı tanımlanmakta ve ancak Direktifler Madde 1’deki koşullar yerine getirildiğinde bu gibi alanların tanınabileceği belirtilmektedir. FFH-Direktifleri amaçlarında yaşam ortamlarının korunması gerekçesi daha çok türlere dayanmaktadır. Genel ilke olarak yaşam ortamları ve türlerin korunması olduğu kadar, eğer alan 258


bozulmuş ise onarımı, geliştirilmesi ve yöreye özgü türlerin yeniden kazanılması da öngörülmektedir. Direktifler ayrıca, bölgede tür çeşitliliğinin korunması amacı ile alınacak önlemlerde ekonomik, sosyal, kültürel ve bölgesel ilgilerin dikkate alınmasını istemektedir (Madde 2 paragraf 3). Bu kaygı, Amsterdam Anlaşması ile AET ve daha sonra da AB’nin temel ilkelerine giren “tüm politik kararlarda sürdürülebilirlik ilkesinin dikkate alınması” zorunluluğundan kaynaklanmaktadır. • FFH-Direktifleri Amaçlarının Natura 2000 ile uygulanması FFH-Direktifleri’nin yukarıda açıklanmış olan amaç ve hedeflerine ulaşılmak üzere Natura 2000 adında özel koruma alanlarından oluşan bütüncül bir ekolojik ağ sistemi kurulması planlanmıştır (FFH-Direktifleri Madde 3 ve 10). Natura 2000 ile hedeflenen AB çapında bir “Biyotop İlgi Ağı Sistemi”, FFH-Direktiflerinde ve Kuşları Koruma Sözleşmesi’nde öngörülen özel koruma alanlarının her ikisini de birlikte içermektedir (Şekil 6.84).

FFH-Direktiflerinde öngörülen koruma2000 alanları sistemi iki farklı tiptedir. NATURA - Ek I’de verilen yaşam ortamları tiplerialanlarının (biyotoplar) için koruma alanları Avrupa çapında özel koruma ekolojik ağı - Ek II’de verilmiş olan türlerin habitatları için koruma alanları

FFH Direktiflerine göre

EK I’deki Doğal yaşam ortamları Tipleri

AB Topluluğunca Önemli Görülenler (1c maddesi)

Öncelikli Yaşam ortamları (1d maddesi)

Kuşları Koruma Sözleşmesine göre

EK II’deki Türlerin Habitatları

AB Topluluğunca Önemli Görülenler (1g maddesi)

Öncelikli türler (1h maddesi)

Peyzaj Elemanları (3. ve 10. mad.)

Çizgisel Elemanlar (Nehirler, Yeşil Koridorlar)

Basamak Taşları (Gölcükler Ağaç grupları vb.)

Şekil 6.84. Natura 2000 Avrupa Biyotop Ağı Sisteminin İçeriği

FFH-Direktiflerinde öngörülen koruma alanları sistemi iki farklı tiptedir. − EK I’de verilen yaşam ortamları tipleri (biyotoplar) için koruma alanları − EK II’de verilmiş olan türlerin habitatları için koruma alanları Direktiflerin iki ekinde verilen koruma alanı tiplerine ek olarak “Avrupa Topluluğu için önemli görülen” niteliği getirmektedir ki, bu tip alanlar “öncelikli yaşam ortamları” (Biyotoplar) olarak Madde Id’de tanımlanarak EK I listesinde (*) ile işaretlenmiştir. Yine “öncelikli türler” olarak Madde 1h’de tanımlanarak EK II listesinde (*) ile işaretlenmiştir. Öncelikli yaşam 259


ortamları ile öncelikli türlerin habitatlarının korunması, bu tip alanların koruma altına alınması ve etki değerlendirmesinin yapılmasında, özel bazı sorumluluklar öngörülmüştür. Natura 2000 ile yaşam ortamlarının (Biyotopların) korunmasında farklı bir yol izlenmektedir. Birbirinden yalıtılmış tek tek koruma alanları yerine, tüm AB çapında etkili bir ekolojik ilişki ağı kurulması amaçlanmaktadır. Ayrıca FFH-Direktiflerinin 3. ve 10. Maddelerinde söz konusu edilen “Peyzaj Elemanları” ile doğa koruma disiplinine özel bir katkı sağlanmıştır. 10. maddede “çizgisel elemanlar” (örn. Kıyısındaki bitkilerle bir nehir veya tarlalar arasındaki çalılık ve ağaç sıraları gibi) ve gölcükler ve ağaçlıklar gibi ekolojik ağ oluşturmaya uygun “basamak taşları” öngörerek doğal türlerin yer değiştirmeleri, coğrafik olarak yayılmaları ve genetik değişimlerine olanak sağlamak istemektedir (Şekil 6.84). Yaşam ortamları ve türlerin habitatlarından farklı olarak “Peyzaj Elemanları” için koruma statüsü öngörülmemiştir (Madde 10). • FFH-Direktifleri Koruma Alanlarının Belirlenmesi İşlemleri FFH Direktifleri 4. maddesine göre koruma alanlarının belirlenip açıklanması için katı bir zamanlama öngörülmüştür. Buna göre; Direktiflerin kabul edilmesi (Temmuz 1992) Korunacak alanların ulusal listelerinin hazırlanması ve AB’ye sunulması (Haziran 1995) AB’ce listelerin incelenmesi (Haziran 1998) Bu alanların üye ülkelerce yasal koruma altına alınması, Haziran 2004’e değin tamamlanmalıdır. Birinci aşamada her üye tarafından kendi ülkeleri için FFH Direktifleri EK I ve EK II’ye göre yaşam ortamları ve türlere uygun habitatların ve EK III’de verilen kriterlerin belirlenmesi gerekmektedir. EK III’de, EK I ve EK II’ye ilişkin kriterler kabaca açıklanmaktadır ve bunların her üye ülke tarafından somutlaştırılması gerekmektedir. Direktifler alanların seçim işlemlerinin yürütülmesi ve organizasyonunu her ülkenin sahip olduğu doğa koruma yasalarına bırakmıştır. Birinci aşamada her üye ülke, AB Komisyonu’na ulusal bir liste vermektedir. Bu listeye ek olarak alanların haritaları, çizimleri, coğrafik konumları ve EK III’de konulmuş olan kriterlere göre, her önerilen alan ve tüm ulusal değerlendirmeler için bir açıklama eklenmektedir. Bu alan önerileri AB Komisyonu tarafından öngörülmüş olan veri belirleme formları ile uyumlu olmalıdır. İkinci aşamada komisyon, ulusal listelerden EK III’de verilen kriterleri dikkate alarak “Avrupa Topluluğunca önemli olan alanlar” listesi hazırlar (Ik maddesi). Ancak bu listedeki alanların genel değerlendirmesinde AB biyocoğrafik bölgeleri ile ilişki kurularak Natura 2000’in bütüncül yaklaşımına olanak sağlanmalıdır. Bu nedenle her önerilen alanın bu biyocoğrafik bölgeleri temsil etme ve bölgeye biyolojik çeşitlilik kazandırma durumları dikkate alınarak “Avrupa Topluluğunca Önemli” kararı verilir. Bu kararı alan yaşam ortamları öncelik taşıyan alanlardır. Alan seçimlerinde “öncelikli yaşam ortamları tipi ve habitatları” ile diğerleri arasında ayırım yapılması önemlidir. Öncelikli alanlar otomatik olarak AB topluluk listesine alınır, ancak bir ülkenin öncelikli olarak değerlendirildiği alan miktarı o ülkenin tüm yüzölçümünün %5’ini geçmemelidir. Üye ülkeler tarafından hazırlanan liste öneriler, FFH Direktifleri 21. maddesine göre görüş almak üzere “Habitat Komisyonu”na yollanır. Bunun amacı ilgili ülkenin rızası olmadan topluluk listesine alanların dahil edilmesinin önlenmesidir. Liste “Habitat Komisyonu”nca onaylanmasından sonra birlik komisyonu tarafından kabul edilir. Konsey’ce önemli olan alanlar “özel koruma alanı” olarak (1l maddesi) üye ülke tarafından mümkün olan en kısa zamanda, olmazsa en geç altı yıl içinde yasalarla koruma altına alınmalıdır (Şekil 6.85). Koruma alanını ülkesel düzeyde hangi biçimde ve hangi adla olacağı direktiflerde açıklanmamıştır. Burada önemli olan, verilen koruma statüsü ile o alana özgü koruma amaçlarının gerçekleşebilmesidir. Ayrıca direktif, alanın ülke tarafından 260


bildirilmesinden topluluk listesine alınıncaya değin geçen süredeki koruma düzenlemeleri ile ilgili bir açıklık da içermemektedir. Topluluk Listesine Uygun Ulusal Durum Belirlemesi Ulusal Koruma Önlemleri

KUŞ DİREKTİFLERİ EK I’deki Türlerin Habitatları Göçmen Kuş Türlerinin Habitatları (Özellikle Sulak Alanlar)

Topluluk Kriterlerine Uygun Ulusal Alanların Belirlemesi

Özel Koruma Alanları

YÖNETİM

NATURA 2000

İZLEME

AĞI

EK I’deki Habitatlar EK II’deki Türlerin Habitatları

Alanların Ulusal Listesi

Alanların Topluluk Listesi

Koruma İçin Özel Alanlar

BİLGİLENDİRME

HABİTAT DİREKTİFLERİ

Şekil 6.85. NATURA 2000 Koruma Alanları Ekolojik Ağının Uygulama Aşamaları (European Commission, 1998)

Bir üye ülkenin topluluk listesine girebilme kriterlerini taşıyan bir alanı önermemiş olduğunda, direktifin 5. maddesine göre topluluk komisyonu belli koşullarda bunu ilgili ülkeden yapmasını isteyebilir. Ancak bunun için komisyonun da bu tip alanlarla ilgili bilgisinin olması gerekir. Bu alanlar öncelikli yaşam ortamı tipleri veya öncelikli türleri içeriyor ise direktiflerin 5. maddesine göre bir soruşturma yapar ve ilgili ülkeye bu alanın korunması gerektiği bildirilir. Bundan sonra her iki tarafın bilimsel dokümanları karşılaştırılır ve 6 ay içinde her iki tarafın katıldığı bir çözüme ulaşılır. Bundan sonra komisyon bu alanın Avrupa Komisyonu Listesi’ne alınmasını önerir ve temsilciler meclisinde 3 ay içinde oy birliği ile karar verir. Burada oy birliği ile karar verilmesinin nedeni, ilgili ülkenin isteği dışında işlem yapılmasını önlemektir, ilgili ülkenin de temsilciler meclisinde 1 oyu vardır. 1979 da o zamanki AET tarafından çıkarılan “Kuşları Koruma Direktifleri” geçen zaman içinde değiştirilerek kapsamı genişletilmiştir ve halen yürürlüktedir. Bu nedenle FFHDirektiflerinde Kuşlar kapsam dışında bırakılmıştır. Ancak Natura 2000 Kuşları Koruma Direktiflerini de içermektedir (Şekil 6.85). •

Sonuç “Biyotoplar ve Biyotop Haritalama” bölümünde açıklandığı gibi Çukurova Deltası'nda Biyosfer Rezervi planlamasına temel olacak biyotop haritalaması çalışmalarının ilk aşamasında Delta için geçerli bir “Biyotop Tipleri Anahtarı” geliştirilmesi amaçlanmıştı. Bu anahtarın mümkün olduğunca FFH-Direktifleri EK I Doğal Yaşam Ortamları listesine göre Akdeniz biyocoğrafik bölgesi için hazırlanmış listeden ve Avrupa Çevre Ajansı Doğa Koruma Merkezi (European Environment Agency, European Topic Centre on Nature Conservation) tarafından hazırlanan 261


EUNIS Habitat Sınıflandırması’ndan (1999) (EUNIS Habitat Classification 1999) yararlanılmıştır. EUNIS Habitat sınıflandırması çalışmasına 1996’da başlanmış ve 1999’da ise son şekli verilmiştir. Toplam 385 Habitat tipini içeren sınıflandırma kendisinden önce hazırlanmış dört listede öngörülen tüm habitatları içerir; • FFH-Direktifleri EKI’deki doğal yaşam alanları listesi • Avrupa’nın Yaban Yaşamı Ve Yaşam Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (Bern Sözleşmesi) ile kurulan EMERALD Bilgi ağı • 5 Mayıs 1999’da günceleştirilen Palaearctic Habitat Sınıflaması (Dr. P. Devillers tarafından) • CORINE alanları listesi EUNIS Habitatlar Listesi’nde yukarıdaki dört kaynağa bağlantı kurularak içerikleri mümkün olduğunca dikkate alınmıştır. Yukarıda değinilen FFH-Direktifleri ve EUNIS listelerinde Çukurova Deltası için uyarlanabilecek biyotop tiplerine alanın özelliği nedeni ile birçok yenileri eklenerek bölüm 6.1.1.1. Çizelge 6.2’de verilmiş olan “Çukurova Deltası Biyotop Tipleri Sınıflandırması Listesi” elde edilmiş ve Biyotop haritalamaları da bu listeye göre yapılmıştır. 6.1.1.3. Biyosfer Rezerv Alanının Koruma- Kullanım Planlaması ve Bölgeleri Biyotop haritalama çalışmaları bitirildikten sonra tüm GPS koordinatları 1: 25.000 ölçekli sayısallaştırılmış haritalara aktarılarak tüm Delta için ‘Biyotop Haritası’ elde edilmiştir. Biyotop haritasında Delta’nın kıyıdan itibaren doğal alanları belirlenmiştir. Bu doğal alanlar içinde çok az yerleşim alanı bulunmakta idi. Ancak çevrede bulunan birçok yerleşim birimlerinin Delta doğal alanları ile doğrudan ilişkili olduğu saptanmıştır. Tarım alanları kazanımı, otlatma, yakacak odun kazanımı, avcılık ve dinlence gibi birçok faaliyet Delta’nın doğal alanlarına yönelik olarak yapılmakta idi. Bazen Delta’nın doğal kaynaklarını tüketecek boyutlara varan bu faaliyetlerin Biyosfer rezervi içinde dikkate alınması gerekmekteydi. Bu nedenle Delta doğal alanları ile ilişkili yerleşim birimlerinin de Biyosfer Rezerv ilkeleri uyarınca (yerleşim birimleri Biyosfer Rezervlerinin ayrılmaz bir parçası olarak görülmektedir) dikkate alınması gerekmiştir. Delta ile ilişkili yerleşim birimlerini Biyosfer Rezervlerine dahil eden ve mümkün olduğunca, nehir, kanal, yol gibi belirgin öğeleri izleyen bir Biyosfer Rezerv sınırı çekilmiştir. Bu sınıra göre deniz alanları hariç Biyosfer Rezerv alanı toplam 99.707,25 ha büyüklüğündedir. •

Koruma ve Kullanım Bölgelerinin Saptanması Koruma-Kullanım bölgelerinin saptanması amacı ile Çukurova Deltası Biyotop Tipleri ile Natura 2000 Yaşam Ortamları Tipleri (Biyotopları) karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırmanın amacı Delta’da FFH-Direktifleri ve Natura 2000’deki yorumlara giren Delta Biyotop Tiplerini ortaya çıkarmak olmuştur. Böylece AB kriterlerine uyumlu olarak Delta’da korunması zorunlu olan biyotoplar belirlenerek korunması için planlama yapma olanağı bulunmuş olacaktır. Ayrıca ülkemizin AB’ye girme çabalarını yoğunlaştırdığı şu günlerde AB’ye doğa koruma bağlamında uyumu sağlayacak bir çalışma yapmanın yararlı olacağı düşünülmüştür. Natura 2000 Doğal Yaşam Ortamları Listesi ile yapılan karşılaştırma sonuçları Çizelge 6.5’te görülmektedir. Çizelge 6.5’te verilmiş olan 9 “Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv Alanı Biyotop Tipi” hiçbir değişiklik veya sapma göstermeden doğrudan Natura 2000 Doğal Yaşam Ortamları ile aynıdır.

262


Çizelge 6.5. Çukurova Deltası Biyotop Tiplerinin Natura 2000 Doğal Yaşam Ortamları ile Karşılaştırılması Çukurova Deltası Biyotop Tipleri

Natura 2000 Doğal Yaşam Ortamı Tipleri Kodu

Deniz Kıyısı Kum Bankları ‘Sand Bank at the 1110 Seashore’ (A) Akarsu Ağzı ‘Estuary’ (E) 1130 Akarsu Ağzı Su İçi Kum Bankları ‘Bank of sand 1130 at the estuary’ (EB) Lagünler ‘Lagoons’ (WL) 1150 Tuzlu Çayırlıklar ’Salt Meadow’ (SW)

1410

Tuzlu Bataklıklar ‘Salt Mud’ (SM)

1420

Maki Kumulları ‘Maquis Dune’ (DFM)

2260

Kumul Çam Ormanları, Pinus halepensis Baskın 2270 ‘Pinus-dune woodland’ (FDH) Geçici Durgun Sular ‘Temporary stagnant water’ 3170 (WST)

Açıklaması Deniz Suyu ile çok Hafif Sürekli Örtülen Kum Bankları ‘sandbanks which are covered by sea water all the time’ Akarsu Ağızları ‘Estuaries’ Akarsu Ağızları ‘Estuaries’ Kıyı Lagünleri ‘Coastal Lagoons’ *Çok öncelikli Habitat Akdeniz’in Tuzlu Çayırlıkları (Juncetalia maritimi) ‘Mediterranean salt meadow’ Akdeniz ve termo-Atlantik tuzcul (Halofil) Çalılıklar (Sarcocornetea fruticosi) ‘Mediterranean and thermoAtlantic halophilous scrubs’ Sclerophyll çalılar, Cisto-Lavenduletalia Kumulları ‘Cisto-Lavenduletalia dune’ Pinus ssp (...Pinus halepensis) Kumul Ormanları ‘Wooded dunes with Pinus ssp.’ *Çok öncelikli Habitat Akdeniz’in Geçici Gölcükleri ‘Mediterranean temporary ponds’ *Çok öncelikli Habitat

Çizelge 6.5’ten görüldüğü gibi toplam 9 Natura 2000 Yaşam Ortamı Tipi ile Çukurova Deltası Biyotop Tipleri aynıdır. Daha önce açıklandığı gibi bu biyotopların korunması için AB ülkeleri özel sorumluluk taşımaktadırlar. Özellikle de bu biyotoplardan 3’ü (*) ile işaretlenmiş olup, ‘çok öncelikli habitatlar’ tanımına girmektedir. FFH-Direktifleri Madde 1d’ye göre AB bu alanların koruma altına alınması için üye ülkeleri uyarabilmektedir. Çukurova Deltası Biyotop Tipleri’nin FFH-Direktifleri Natura 2000 Doğal Yaşam Ortamları Ekolojik Ağı Sistemi ile karşılaştırılmasında önemli sorunlardan birisi ülkemizin henüz AB’ye tam üye olmaması ve bu nedenle FFH-Direktiflerine uygun ve ülkemize özgü biyotop tiplerinin Direktifler Ek I listesine alınmamış olmasıdır. Aynı zamanda ülkemiz flora ve faunasında FFH-Direktifleri’nde koyulan ilkelere uyan birçok bitki ve hayvan türleri de Ek II listesinde bulunmamaktadır. Bu nedenle FFH-Direktifleri temel ilkelerine uymakla birlikte, Direktifler Ek I listesinde bulunmayan, ancak listede tanımlanmış olan bazı habitat tiplerine benzeyen Çukurova Deltası Biyotop Tipleri irdelenmiştir. Çukurova Deltası’nın doğu Akdeniz’de olması, Mediteran floristik özellikleri yanında İran-Turan fitocoğrafik bölge elementlerini de taşıması nedeni ile Natura 2000’de ön kumullar ve sabit kumullar için verilen bitkilerde farklılıklar bulunmaktadır. Örn. Crucianella maritima ve Silene nicaensis Natura 2000’de gri kumulları karakterize eden türler olarak verilmiştir. Bu türler Çukurova Deltası’nda bulunmamaktadır. Delta’da gri kumullar Polygonum equisetiforme, Bromus ssp., Echium angustifolium, Silene kotschyii ve Helianthemum stipulatum ile karakterize edilmektedir. Bu farklılık Çukurova Deltası’nın Doğu Akdeniz’de olmasından kaynaklanmaktadır. Natura 2000’de 2210 kodlu-“Crucianelliou maritimae sabit kıyı kumulları” “Crucianelliou maritimae fixed beach dunes” (Yunanistan, İspanya, Fransa ve İtalya için öngörülmektedir) veya 2220 kodlu-“Euphorbia terracina kumulları” “Dunes with Euphorbia terracina” ile (Yunanistan, Fransa ve İtalya için listede görülmektedir) Çukurova Deltası’nda sabit gri kumullar benzerlik gösterdiğinden listeye dahil edilmelidir (Atlan ve Tischew, 2002a ve Altan ve Tischew, 2002b). Yine Natura 2000’de yer alan kumul çayırlıkları (2230 kodlu-“Malcolmietalia kumul çayırlıkları” veya 2240 kodlu-“Brachypodietalia kumul çayırlıkları”) Delta Biyotop Tipleri Listesi’nde bulunmamaktadır. Malcolmietalia kumul çayırlıklarını karakterize eden türler, Malcolmia ramosissima, Malcolmia locera, Evax astericiflora, E. lusitanica, Authyllis hamosa, Linaria pedunculata Delta’da bulunmamaktadır (Davis, 1965 ve Davis, 1988). Brachypodietalia 263


kumul çayırlıklarını temsil eden türlerden Brachypodium retusum yerine Brachypodium distachyum Türkiye’de bulunmakta, ancak kumullarda yaygın değildir. Delta’da kumul çayırlıkları ancak çok kuytu yerlerde ve çok sınırlı dar alanlarda görülmektedir. Bu nedenle Biyotop Tipleri Anahtarı’nda yer verilmemiştir. Ön kumullar Natura 2000’de ayrı bir biyotop tipi olarak gözükmemektedir. Yunanistan, Fransa ve İtalya’da var olan “Euphorbia terracina kumulları” daha çok sabit kumullar içinde yorumlanmıştır. Çukurova Deltası’nda Euphorbia terracina ile ekolojik nitelikleri bakımından benzerlik gösteren Euphorbia paralias, özellikle ön kumul bölgesinde yaygındır. Bu benzerlik dışında, Delta’da ön kumulların birçok yaban yaşamı için önemli habitat olduğu gerçeği de dikkate alınmalıdır. IUCN Kırmızı Listesi’nde tehlike altında olarak gösterilen yeşil deniz kaplumbağası “Chelonia mydas”ın Akdeniz’de en önemli yuvalama alanı Çukurova Deltası ön kumullarıdır (Kasparek ve Baran, 1989; IUCN, 1996; Yerli ve Demirayak, 1996). Chelonia mydas ile birlikte az miktarda Caretta caretta da Delta’da ön kumullara yuvalamaktadır. Caretta Caretta FFH-Direktifleri Liste II’de olmasına karşın Chelonia mydas yoktur. Ayrıca ön kumullar birçok kuş için önemli habitatları içerir. Bunun yanı sıra Delta’da kumul sisteminin başlangıç kesiminde ön kumullar bulunur ve kumul oluşumlarını sürekli değişen dinamik yapısı ile etkiler. Yukarıda sayılan bu tüm özellikler nedeni ile ön kumullar Natura 2000 temel ilkelerinin birkaç koşulunu bir arada içermektedir ve liste içinde yorumlanmalıdır. Çukurova Deltası’nda çok geniş alanları kaplayan ambar, birçok kuş türü, böcekler (örn. Yusufçuklar) ve sürüngenler için önemli habitatları içermektedir (Müller ve Ark. 2001). Ancak ambarlar Natura 2000’de Akdeniz bölgesi habitatları içinde değil de Atlantik ve Baltık kıyıları için tanımlanmıştır. 2190 olarak kodlanan “nemli kumul ambarları” Delta’dakilerle benzerlik göstermektedir. Bu ambarlar yeşil düdükçün “Tringa ochropus”, orman düdükçünü “T. glareola”, bataklık düdükçünü T. stagnatilis, suçulluğu “Gallinago gallinago”, küçük suçulluğu “Lymnocryptes minimus” gibi su kuşlarının kışlaması, küçük akbalıkçıl “Egretta garzetta” ve alacabalıkçıl “Ardeola ralloides” türlerinin dinlenme ve beslenme habitatıdır. Ayrıca bu nesli tehlike altında olan bazı kuş türleri mahmuzlu kızkuşu “Hoplopterus spinosus”, “Vanellus leucurus”, öten kuşlar: kamışçınlar “Acrocepahalus spp.”, çekirge kamışçınları “Locustella spp.”, dik kuyruklu ötleğen “Prinia gracilis”, yelpazekuyruk “Cisticola juncidis” ile çizgili kaplumbağa “Mauremys caspica” gibi sürüngenlerin önemli beslenme habitatıdır (Müller ve Ark., 2001). Bu yukarıda açıklanan nedenlerle ambarların da Natura 2000 dahilinde dikkate alınması gerekir. Çizelge 6.6’da Delta’da FFH-Direktifleri içinde yorumlanması gereken biyotop tipleri Natura 2000 ile karşılaştırılarak gösterilmiştir. Çizelge 6.6. FFH-Direktifleri Natura 2000 Habitat Tipleri ile Benzerlik Gösteren Çukurova Deltası Biyotop Tipleri Delta Biyotop Tipleri

Natura 2000 Habitat Tipleri Kodu

Yorum

Açıklama

Ön Kumullar ‘Fore Dune’ (DO) 2220

‘Euphorbia terracina’ kumulları ‘Dunes with Euphorbia terraciana’

Sabit Gri Kumullar ‘Fixed Grey 2210 Dune’ (DFG)

‘Crucianellio maritimae’ sabit kıyı Natura 2000’de Akdeniz için kumulları, ‘Crucianellion maritima verilmiş ve benzerlik gösteren fixed beach dunes’ biyotop tipleri

Ambarlar ‘Dune Slacks’ (DS)

2220

‘Euphorbia terracina’ kumulları ‘Dunes with Euphorbia terracina’

2190

Nemli Ambarlar slacks’

264

‘Humide

Natura 2000’e Akdeniz için verilmiş ancak sabit kumularda gösterilen benzer biyotop tipi

dune Natura 2000’e girebilecek biyotop tipleri


Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv alanı biyotop tiplerinin FFH-Direktifleri Natura 2000 Doğal Yaşam Ortamları ile karşılaştırılarak değerlendirilmesi sonucu, toplam 9 biyotop tipinin Natura 2000 ile aynı olduğu, 2 biyotop tipinin benzerlik gösterdiği ve 1 biyotop tipinin de ilkelerine uyması nedeni ile listeye alınabileceği saptanmıştır. Bu, toplam 12 biyotop tipi, ülkemiz AB’ye girdiği anda korumakla yükümlü olduğumuz yaşam ortamlarıdır. Bu temel ilkeden hareket edilerek koruma planlamasında Natura 2000 ile uyumlu biyotop tipleri temel alınmıştır. Delta’da bu biyotop tiplerinin alanlarını belirlemek üzere biyotop tipleri haritasından 12 FFH-Direktifleri Natura 2000 biyotopları bir araya getirilerek Şekil 6.87’daki Çukurova Deltası FFH-Biyotop Tipleri Haritası elde edilmiştir. Şekilde kırmızı ile taranmış tüm Delta alanları FFH-Direktifleri’nce korunması gereken yaşam ortamı tipleridir (bunlardan 3 tanesi öncelikli yaşam ortamı tipidir). Haritada belirlenmiş olan bu korunması gereken biyotoplar içinde hazine ve özel mülk arazileri bulunmaktadır. Ülkemizde korunan alanlarda, koruma kararlarının uygulanmasında en büyük sorun, arazinin yörede yaşayan halka ait olması ve doğal olarak bu alanları üretimde kullanmadaki doğal hakkıdır.Bu nedenle ülkemizdeki birçok korunan alanda koruma politikaları gerçekleştirilememektedir. Bu durum dikkate alınarak, FFH-Biyotop Tipleri’ndeki mülkiyet durumu kadastro kayıtları incelenerek belirlenmiştir. Adana Valiliği, Karataş ve Yumurtalık kaymakamlıklarının yardımları ile kadastro verileri üzerinde uzun çalışmalar sonucu Delta’da özel ve kamu mülkiyetindeki alanları birbirinden ayıran bir sınır belirlenerek 1:25.000’lik topoğrafik harita üzerine aktarılmıştır.Daha sonra FFHBiyotop Tipleri Haritası ile mülkiyet haritası üst üste çakıştırılarak Şekil 6.88’de hazine ve özel mülkiyetteki FFH-Biyotop Tipleri Haritası elde edilmiştir. •

Koruma ve Kullanım Planlaması ve Bölgeler Koruma-Kullanım planlamasına temel olacak alanların belirlenmesinde “2. Biyosfer Rezervleri” bölümünde ayrıntılı olarak anlatılan Biyosfer Rezervleri ilkelerinden hareket edilmiştir. Buna göre Biyosfer Rezervleri Çekirdek, Tampon ve Gelişme bölgelerinden oluşmaktadır. Çekirdek bölge en katı koruma önlemlerinin alındığı, tampon bölge çekirdek bölgeye gelebilecek olumsuzlukların önlendiği ve yöre halkının sürdürülebilir bazı yararlanmalarına açılabilen, gelişme bölgesi de sürdürülebilirlik temelinde yörede yaşayan halkın tarım, rekreasyon, turizm ve diğer faaliyetlerinde kullanacakları alanlardır (daha fazla bilgi için bkz. “2. Biyosfer Rezervleri” bölümü). Şekil 6.86 Biyosfer Rezervinde bölgelere göre koruma ve kullanım yoğunluklarındaki değişimi ve bunların kapladıkları alana göre karşılaştırması şematik olarak görülmektedir.

265


Kullanım Durumu

Koruma Durumu

ÇEKİRDEK

Kullanım Yok

Katı Koruma “Tabiatı Koruma Alanı Benzeri”

TAMPON ve ONARIM

Yoğun Olmayan Kullanım

GELİŞME

Yoğun Kullanım

Koruma Yoğunluğu

Kullanım Yoğunluğu

BR Bölgeleri

Doğa Koruma Amaçlı Sınırlamalar Öngörülebilir

Biyolojik Çeşitliliği Koruma Amaçlı Önlemler

Alansal Dağılım

Şekil 6.86. Biyosfer Rezervinde Koruma ve Kullanım Durumunun Bölgelere Dağılımı (Jedicke’den 1994 yararlanılarak)

266



Şekil 6.88. Delta’da FFH-Direktifleri Natura 2000 Biyotop Tiplerinin Mülkiyet Durumuna Göre Dağılımı

Bu bölgelere ek olarak Delta’da deniz alanlarının da korunması amacı ile “Trol Balıkçılığına Yasak Alan”belirlenmiştir. Bunun amacı dalyanlarda ve kıyıda deniz yaşamı ve balıkların korunması yanında, nesli tehlike altında olan deniz kaplumbağalarının da etkin bir biçimde korunması olmuştur. Bilindiği gibi deniz kaplumbağaları için en büyük tehlikelerin başında trol balıkçılığı gelmektedir. Yerli ve Demirayak’a (1996) göre trol avcılığı dönemi olan eylül-mayıs ayları arasında doğu Akdeniz’de bir trol teknesinin ağına takılan deniz kaplumbağası sayısı 10-150 arasındadır. Trol ağlarına takılan kaplumbağalar 3-3,5 saat ağın içinde sürüklendikten sonra bitkin düşmekte yada ağın içinden ölü olarak çıkmaktadır. Çukurova Deltası Akdeniz’in en önemli deniz kaplumbağaları yuvalama kumsallarına sahiptir. Delta’nın bulunduğu bölgede yoğun bir Chelonia mydas populasyonu vardır. Bu kaplumbağaların deniz içi beslenme, kışlama ve üreme habitatlarını trol balıkçılığından koruma amacı ile Biyosfer Rezervi koruma planlamasında, Oruç ve Ark.’na (1997) göre kıyıdan itibaren 30 m su derinliğine kadar olan kıyı kesimini “Trol Balıkçılına Yasak Alan” olarak planlanmıştır (Bkz. Şekil 6.90 Bölgeler Haritası). Bu alanda uygulanacak düzenlemeler Biyosfer Rezervi yönetimince tüm tarafların katılımı ile somutlaştırılmalıdır. Bu konuda yapılabilecek çalışmalar aşağıda özet olarak verilmiştir: Bölgedeki limanlara kayıtlı ve başka bölgelerden gelen balıkçılara eğitim verilmesi, duyarlılıklarının arttırılması konusunda Yumurtalık ve Karataş ilçe Kaymakamlıkları, Jandarma İl Komutanlığı, balıkçılık kooperatifleri, Yumurtalık Su Ürünleri Meslek Yüksek Okulu ve Çukurova Üniversitesi işbirliği yapmalıdır. 2. Su ürünleri sirkülerinde yer alan düzenlemeler Biyosfer Rezerv alanı için incelenerek deniz kaplumbağalarının üreme dönemlerinde “Trol Balıkçılığı Yasak Alanı” ile ilgili eylem planı hazırlanarak, ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği sağlanmalıdır. 3. Trol balıkçılığı sırasında deniz kaplumbağalarına zarar verilmemesi için caydırcı “ TED-Sea turtle Excluder Device” sisteminin kullanılma olanakları Biyosfer Rezervi yönetimince, diğer kurumlarla işbirliği içinde denenmeli, alınan sonuçlara göre yasal düzenleme getirilmesine çalışılmalıdır (daha fazla bilgi için bkz. Yerli ve Demirayak, 1996; Altan ve Kasparek, 2003). 268


Biyotop haritalamaları sonucunda belirlenmiş olan Biyosfer Rezerv sınırları içinde yukarıdaki bölgelerin saptanmasında beş temel veri dikkate alınmıştır: 1. Biyotop Tipleri Haritası 2. FFH-Biyotop Tipleri Haritası 3. Mülkiyet Haritası Bunun dışında deniz kaplumbağaları ve önemli kuş habitatları da dikkate alınmıştır. Şekil 6.89’de bu üç verinin GIS ortamında değerlendirilmesi sonucu koruma ve kullanım bölgelerinin çıkarılması şematik olarak verilmektedir. Çizelge 6.7’de Biyosfer Rezervi’nin koruma-kullanım bölgeleri ve planlamayı temel alan nitelikleri verilmiştir. Çizelge 6.7. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nde Koruma-Kullanım Bölgelerinin Belirlenmesi Sonucu Taşıdıkları Nitelikler Bölgeler Çekirdek Tampon Gelişme

Biyotop Tipleri FFH, Natura 2000 FFH, Natura 2000 Dışındaki Biyotoplar Biyotopları x x x x

Mülkiyet

Büyüklüğü (ha)

Kamu

Özel

x x x

x x

28.524 22.392 48.790

Çizelgeden de görüldüğü gibi FFH-Direktifleri kapsamına giren biyotop tipleri koruma öncelikli alanların belirlenmesinde esas alınmıştır. AB üye ülkeleri arasında Natura 2000 ile oluşturulan “Doğal Yaşam Ortamları Ekolojik Ağı Sistemi” ne ülkemizin de dahil olacağı düşünülerek bu tip biyotoplar korumanın öncelikli olduğu “çekirdek” bölge içine alınmıştır. Ancak uygulamada “mutlak korumanın” çekirdek bölgede gerçekleştirilmesinde sorunların ortaya çıkmasını şimdiden önlemek üzere çekirdek bölgeye yalnızca kamu mülkiyetindeki FFHBiyotoplarının girmesine özen gösterilmiştir.

269


BİYOTOP HARİTASI

FFH BİYOTOPLARI

KADASTRO

BÖLGELER

Şekil 6.89. Biyosfer Rezerv Bölgelerinin Belirlenmesinde GIS Ortamında İzlenen Yol

Bilindiği gibi Çukurova Deltası kuşlar bakımından uluslararası önem sahiptir. Deltada toplam 272 kuş türünün 170 tanesi Bern Sözleşmesi kapsamına girmektedir. Bu nedenle planlamada kuş habitatları da dikkate alınmıştır.Proje kapsamında ayrıntılı olarak yürütülen kuş habitatları ile ilgili çalışmalar sonucu elde edilmiş olan önemli kuş habitatları haritası ile FFHBiyotopları GIS ortamında çakıştırıldığında tüm kuş habitatlarının çekirdek bölge içine girildiği görülmüştür. Buda bize biyotop haritalarını esas olarak verilen plan kararlarının isabetli olduğunu göstermektedir. Doğal yaşam ortamlarının (biyotopların) temel alınması ile türler bazındaki habitatlarda bu kapsam içine girmektedir. Tampon bölgeye kısmen FFH-Biyotopları niteliklerini taşıyıp da özel mülkiyette olan alanlar alınmıştır ancak bu bölgede de kısmen hazine arazileri bulunmaktadır. Tampon bölgede arazi sahibi olan yöre halkının tarımsal ve diğer faaliyetlerinin çekirdek bölgeyi olumsuz etkilememesi için birçok düzenlemelerin getirilmesi gerekmektedir. Bu konuda 6.1.3 bölümünde açıklamalar yapılmıştır. Gelişme bölgesi FFH dışındaki biyotoplardan oluşmaktadır. Büyük bir bölümünde tarımsal kullanımların söz konusu olduğu bu bölgede bugün mevcut alan kullanımlarının Biyosfer Rezerv ilkeleri ile bağdaşmayan birçok yönleri vardır.Sürdürülebilirlik temelinde çözüm önerileri çalışmanın 6.1.3.3 bölümlerinde ayrıntılı olarak verilmiştir. Yukarıda açıklanan biçimde belirlenen Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Koruma ve Kullanım Bölgeleri Şekil 6.90’da verilmiştir. Sonuç Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi koruma ve kullanım bölgelerinin belirlenmesi amacıyla yapılan planlamada, plan kararlarının alınmasında biyotop haritalaması sonuçları temel veri olarak kullanılmıştır. Biyotop haritası FFH- Direktifleri Natura 2000 biyotop tiplerine göre değerlendirildikten sonra FFH-biyotop tiplerini içeren ve kamu mülkiyetindeki biyotoplar “Çekirdek Bölge” olarak ön görülmüştür. Toplam 28.524 ha alanı kaplayan çekirdek bölge, mevcut birçok biyosfer rezervleri ile karşılaştırıldığında çok geniş bir alan kapladığı izlenimi bırakmaktadır. Ancak Çukurova Deltası’nın kıyı ekosistemi içinde tüm FFH-biyotopları birbirini tamamlayan bir biyotop ağı oluşturmaktadır. Bu yapının hem biyotoplar arası hem de bir biyotop tipi içinde bütünlüğü bozulmadan korunması 270


gereklidir. Delta’yı ayrıcalıklı yapan biyotopların özellikleri yanında çok geniş alana da yayılmış olmasıdır. Çekirdek bölgenin büyük oluşunun diğer bir nedeni de lagünler (WL) ve sürekli lagünler (WLP) gibi su yüzeylerin de çekirdek bölge içinde olmasındandır. Biyotop haritasına göre bu iki biyotopun toplam alanı 16.980 ha’dır. Geriye kalan karasal biyotop tipleri 11.544 ha ile %11,5 alan kaplamaktadır ki, bu da Biyosfer Rezervlerinde genelde kabul edilen oranlar içindedir. Planlamada, çekirdek bölgenin kamu mülkiyetindeki toprakları içermesine dikkat edildiği için bu alanların korunmaya alınmasında arazi mülkiyeti engeli olmayacaktır. Tampon bölge toplam 22.292 ha’dır. Bu alanın büyük bir bölümü doğal alanları da içermekte ve çoğunluğu özel mülkiyettedir. Yoğun olmasa da tarımsal kullanımlar söz konusudur. Özellikle kumullarda, tuzlu bataklık ve çayırlıklarda aşırı otlatma nedeniyle bozulma (dejenerasyon) fazladır. Bu gibi alanlar için 6.1.3 Koruma Kullanım Bölgelerine Yönetim Planlaması bölümünde öneriler anlatılmıştır. Tampon bölgenin, çekirdek bölge etrafında onu olumsuz etkilerden koruma işlevini yerine getirmesi ilkesi göz önünde tutulmuştur. Ancak kuzeydoğuda Zeynepli, Deveciuşağı ve Haylazlı kesiminde ince bir şeritten oluşmaktadır. Bu kesimde hemen yolun kuzey kesimlerinde makiler ve daha sonra da ağaçlandırma alanları olduğundan (çok az bir kısmı biyosfer rezervi içinde) çekirdek bölgeye pek fazla olumsuzluklar gelmeyeceği düşünülmektedir. Akyatan lagünü kuzeyinde ve güney doğusunda tampon bölge bulunmamaktadır. FFH-biyotopları tarım alanlarına değin gelmektedir. Bu sakınca gelişme bölgesinde alınacak önlemlerle giderilecektir. Çekirdek ve tampon bölgenin kuzeyinde tarım alanları Biyosfer Rezervinin neredeyse yarısını kaplamaktadır. 48.790 ha büyüklüğündeki bu alan Rezervin %48,9’unu almakta, yerleşim birimleri, tarım alanları, doğal alanlar ve diğer alan kullanımlarından oluşmaktadır. Bu bölge yöre halkı tarafından yoğun biçimde tarımda kullanılmaktadır. Sulu tarımda sıkı bir ekim nöbeti uygulamasıyla yılda üç ürünün alınması dahi mümkündür.

271


Şekil 6.90. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Koruma ve Kullanım Bölgeleri

Tarımsal kimyasal kullanımı fazla ve yoğun alet ve makinaları kullanımı vardır. Tarımdan kaynaklanan çevresel olumsuzlukların Biyosfer Rezervi kapsamında azaltılıp, sürdürülebilir tarım ve ekolojik tarım uygulamaları özendirilmelidir. Bu bölge için öneriler 6.1.3.3 Gelişme Bölgesi İçin Öneriler bölümünde verilmiştir. Bu bölge içinde eski nehir yatakları, durgun sular, nehir ve kanal çevrelerindeki bitki örtüsü ve doğal nitelikteki alanlar, henüz tarıma açılmamış tuzlu ve çorak alanlar, bölgedeki doğal yaşam için sığınabilecekleri ekolojik bakımdan önemli yerlerdir. Bu tip alanlar yeşil koridor ve basamak taşları biyotopları olarak genetik değişimin sağlanmasında çok önemlidir (daha fazla için bkz. 6.1.3.4. Ekolojik İlişki Ağı).  Biyosfer Rezervi ve Diğer Plan Kararları Bilindiği gibi Biyosfer Rezerv Alanında “Tabiatı Koruma Alanı” , “Yaban Hayatı Koruma Alanı” , “ Ramsar Alanı” ve “Çevre Düzeni Planı” ile koruma altına alınan “Doğal Sitler “, “Deniz Kaplumbağaları Üreme ve Koruma Alanları”, “Seyhan Ceyhan Deltaları Sulak Alan Ekosistemi Koruma Alanları” gibi birçok koruma statüsü vardır. Bu korunan alanların birçoğu alansal olarak birbiriyle örtüşmektedir (bkz. 6.1.2.4 Doğal Biyotoplar ve Yerleşim Alanları) Biyosfer Rezerv için öngörülen çekirdek ve tampon bölge ile mevcut koruma statüsüne sahip alanlar karşılaştırıldığında, Biyosfer Rezervi ile korunması düşünülen çekirdek alanların tamamını şu anda bir koruma statüsüne sahip olduğu görülmektedir (Şekil 6.91). Bu durum Biyosfer Rezervi’nin yasal dayanağı için çok önemlidir. Bugün yürürlükteki koruma statülerinin Biyosfer Rezervi’nde etkin bir biçimde uygulaması gerekecektir ve Biyosfer Rezervi için ek koruma alanları ilanına gerek kalmayacaktır. Bu bakımdan Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nin gerçekleştirilmesinde koruma statüsü açısından bir engel bulunmamaktadır. Biyosfer Rezervi çekirdek bölgesinin tamamen biyotop haritası temel alınarak saptandığı göz önünde tutulursa, birbirinden bağımsız olarak alınmış olan plan kararlarının bu denli örtüşmesi gerçekten sevindiricidir.

6.1.2. Doğal Biyotoplar Ve Alan Kullanımları Arasındaki Çelişkiler Biyosfer Rezerv alanının bulunduğu Çukurova aşağı havzasının yerleşim geçmişi oldukça yakın zamana rastlamaktadır. Bu nedenle Delta uzun bir süre doğallığını koruyabilmiştir. Delta’nın Seyhan ve Ceyhan nehirleri taşkın alanları içinde olması, sıtma tehlikesi ve yöre insanının göçer geleneklerini sürdürmesi, nüfus yoğunlaşmasını engellemiştir. Önce Seyhan Nehri ve daha sonra da Ceyhan Nehri üzerine yapılan barajlarla, nehirlerin akış rejimi düzen altına alınarak taşkınlar önlenmiş, tarımda sulama sistemlerinin gelişmesi ile de yıl boyu ürün alma olanakları sağlanmıştır. Aşağı havza sulamaları ile geç de olsa son yirmi 272


yıl içinde özel girişimler de sağlanarak yoğun tarım yapılabilir alt yapıya kavuşturulmuştur. Bugün yöre halkının %90’ından fazlası geçimini tarıma dayalı faaliyetlerden sağlamakta ve kırsal kesimde nüfus yoğunluğu da artmaktadır. Bütün bu gelişmeler tarım alanlarına olan talebin ve yöre halkının diğer alan gereksinmelerinin artmasını sonuçlandırmıştır. Bugün Delta’da doğal alanlar ile insan faaliyetleri arasında sürekli bir çelişki yaşanmaktadır. Bir taraftan yörede yaşayan insanların geçimi için doğal kaynakları kullanımı, diğer taraftan da uluslararası düzeyde öneme sahip eşsiz kıyı ekosisteminin tahrip edilmeden korunması, önemli bir sorun yaratmaktadır. 6.1.2.1. Doğal Biyotoplar-Tarım Çukurova sahip olduğu iklimsel özellikler, toprak ve su kaynakları nedeni ile ülkemizin en fazla tarım potansiyeline sahip alüviyal kıyı ovasıdır. Ülkemiz tarımsal üretiminin %8’i Çukurova’da gerçekleştirilmekte ve Bölge ekonomisinin %38.5’i tarıma dayanmaktadır (Altan, 1997). Modern sulama ve tarım yöntemleri sayesinde tarımsal verimlilik ülke ortalamasından %58 daha fazladır. Tarım bir taraftan ülke ve bölge ekonomisine katkılar gerçekleştirip, büyük bir kitlenin geçim kaynağı olurken, diğer taraftan da doğal kaynakları ve bölgenin çevre kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Şekil 6.92’de Çukurova’da tarımın oluşturduğu olumsuz çevresel etkiler şematik olarak verilmiştir (Altan, 2004).

273


Şekil 6.91. Biyosfer Rezervi Çekirdek ve Tampon Bölgesi ile Halen Mevcut Koruma Statülerinin Karşılaştırılması.  Tarımsal kimyasallar Tarımın olumsuz etkilerinin en başında aşırı tarımsal kimyasal kullanımı gelmektedir. Adana Güç Birliği Vakfı’na (2000) göre, Adana’da Türkiye ortalamasından 2,78 kat daha fazla tarımsal mücadele ilaçları ve 2,84 kat daha fazla mineral gübre kullanılmaktadır. Özellikle yaz aylarında sulama mevsiminde kullanılan bu tarımsal kimyasallar, tüm ekosistemi olumsuz etkilemektedir. Şekil 6.91’de kullanılan tarımsal kimyasalların çevreye olumsuz etkileri şematik olarak gösterilmiştir (Altan, 2004a). Şekilden de görüldüğü gibi ovada kullanılan tarımsal kimyasallar hava, toprak ve su ile taşınarak doğal alanlara ve besin halkasına karışarak insanlara dönmektedir. Çukurova’da tarımsal sulama, yaz mevsiminde ürün alabilmek için zorunludur ve genellikle gereğinden fazla su kullanılmaktadır. Bitkilere atılan tarımsal mücadele ilaçları ve toprağa atılan mineral gübreler sulama suyu ile yıkanarak taban suyuna ve yüzey sulara (drenaj sularına) karışmakta ve sonunda bu sular Delta’ya kadar gelmekte, lagünleri ve kıyı yaşam ortamlarını olumsuz etkilemektedir (Şekil 6.93). Biyosfer Rezerv alanında son yıllarda gerek DSİ tarafından sulama ve kurutma sistemlerinin geliştirilmesi ve gerekse çiftçilerin kendi olanaklarını kullanarak derinkuyu pompaları ile sulama alanlarını artırması sonucu çok yoğun tarım yapılmaktadır. Life projesi kapsamında alanda yapılan araştırmalara göre Delta’da ha başına kullanılan mineral gübre miktarı 650,9 kg/ha ile Türkiye ortalamasının iki katına yaklaşmaktadır. Bu miktar pestisitlerde toplam 15,7 kg/ha ile bir hayli yüksektir.

274


TARIM

HAVADA ORANSAL NEMİN ARTIŞI

SULAMA VE DRENAJ TESİSİ

BİTKİ HASTALIK VE ZARARLILARINDA ARTIŞ İNSANLAR İÇİN BUNALTICI BİR İKLİM

YOĞUN TARIMSAL KULLANIM

TARIMSAL ÜRETİMDE VE MALİYETLERDE ARTIŞ TEKDÜZE TARIM (MONOKÜLTÜR) DAHA ÇOK TARIMSAL KİMYASAL KULLANIMI

PAHALI VE DUYARLI TOHUM KULLANIMI

Şekil 6.92. Çukurova’da Modern Tarım ve Çevreye Etkileri (Altan ve Tischew, 2001; Altan, 2004a)

Delta’nın genellikle çok süzek kumlu topraklara sahip olması ve sulu tarımın yapılması, bu tarımsal kimyasalların yıkanarak sulak alanları, lagünleri ve denizi tehdit etmesine neden olmaktadır. Şekil 6.94’de bu bağlamda lagünlerde oluşan etkiler anlatılmaktadır. Tarımsal kimyasal birikimi, lagündeki tüm doğal yaşamı, sağlıksız bir ortam sağlayarak tehdit ederken, diğer taraftan Şekil 6.93’de de görüldüğü gibi lagünlerin en büyük sorunlarından biri olan sığlaşmaya neden olmaktadır.

275


TOROS DAĞLARINA DEĞİN TAŞINMASI VE ÇUKUROVA ÜZERİNDE YIĞILMASI RÜZGARHAVA

PESTİSİTLER

TARIMSAL KİMYASALLAR

KİM. GÜBRELER HORMONLAR

TARIMSAL ÜRÜNLER (SEBZE, BOSTAN, BUĞDAY, MISIR, YER FISTIĞI, PAMUK, TURUNÇGİL VB.)

TOPRAKTA BİRİKİM DRENAJ KANALLARINA

BİTKİLERE VE TABAN SUYUNA

NEHİRLERE, LAGÜNLERE, DENİZE

BESİN HALKASINA

PLANKTON, BALIK VE KAPLUMBAĞALARA

İNSANLARA

Şekil 6.93. Çukurova’da Kullanılan Tarımsal Kimyasalların Çevreye Etkileri (Altan ve Tischew, 2001; Altan, 2004a)

DRENAJ SUYU TABAN SUYU TARIMSAL KİMYASAL BİRİKİMİ

YAĞIŞLAR YÜZEY SULARI

LAGÜNLER ÇÖKEL TAŞINIMI

DRENAJ SULARI İLE SU KUŞLARI, BALIK VB. HABİTATLARI İÇİN TEHLİKELER

YÜZEY SULARI İLE RÜZGAR EROZYONU İLE

SU DÖNGÜSÜNDE ZARARLI MADDE ARTIŞI

Şekil 6.94. Lagünlerin Tarımsal Kimyasallarla Kirlenmesi ve Sığlaşma (Altan ve Tischew, 2001; Altan, 2004a)

276


Tarımın Doğal Alanlara Doğru Yayılması Delta’da 2000 nüfus sayımlarına göre halkın %74,7’si köylerde yaşamaktadır ve köylerde nüfus artışı özellikle Karataş ilçesinde %2,8’e ulaşmaktadır (DİE, 2002). Halkın hemen %90’a varan bir bölümü geçimini tarımdan sağlamaktadır. Kırsal yerleşimler ve çok az olan diğer sektörler de tarıma bağlı bir niteliktedir. Sulak alanların kurutularak tarımsal alan kazanımına en güzel örnek Şekil 6.95’de 1985–2000 arasında birbirini izleyen uydu verilerinden değerlendirilen bu üç fotoğrafta görülmektedir. 1985’de geniş bir göl olan Gözlük Gölü, 2000 yılında tamamen kurutulmuştur (Naumann, 2003).

Şekil 6.95. Gözlük Gölü’nün 1985 ve 2000 Yılları Arasında Kurutularak tarıma Açılması (Naumann 2003)

Delta’da kumul, tuzlu çayırlık ve bataklıkların devlete ait hazine arazisi olması ve bu alanların genellikle doğal durumunda kalması, yöre halkı ve bir kısım yerel yöneticilerce “işe yaramaz” alan olarak nitelendirilmesi, bu alanların tarıma dönüştürülerek “işe yaraması”nı haklı duruma getirmektedir. Bu tip faaliyetler özellikle Tuzla, Aydınlar, Tabaklar, Bebeli, Adalı ve Kaldırım’da çok yaygındır. Doğal alanların tarıma açılması daha çok sulak alanların kurutulması, kumulların (özellikle kurak ambarların) tarıma açılması ve tuzlu çayırlık ve bataklıkların kurutularak üzerine kum çekilmesi biçiminde görülmektedir. Artan nüfus oranında yörede yeni iş kolları geliştirilemediğinden, tarımsal alana sahip olma talepleri de giderek artmaktadır. Son yıllarda Delta’da sulama kaynaklarının geliştirilmesi ile birim alandan elde edilen ürün artırılmış ve örtü altında erkenci sebze, özellikle de karpuz üretimi yaygınlaşmıştır. Kıyı kesimin toprak ve ekolojik koşullarına uyan karpuz üretimi yer fıstığı yanında geliri yüksek bir üretim biçimidir. Kumulların düzlenerek tarıma açılması örneklerini en çarpıcı içimde Tuzla ve Tabaklar’da görmek mümkündür (Şekil 6.96, 6.97 ve 6.98). Şekillerde 1985 ve 2003 yılı Landsat uydu verilerinin karşılaştırılması ile Tuzla lagünü çevresinde bir zamanlar var olan kumullarla, bugünkü durum arasında karşılaştırma yapılmaktadır. Bu geçen 18 yıllık bir süre içinde çok geniş kumul alanların tarıma açıldığını ve bugün aynı alanlarda nerdeyse hiç kumul kalmadığı görülmektedir. Deltanın hemen her kesiminde bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Son yıllarda kumullardan kum alarak tarıma açma bir iş sektörü haline gelmiştir. Büyük iş makineleri ile çok kısa bir zamanda yüzlerce kamyon kum taşınarak bir haftada kumul peyzajı tamamen değiştirilebilmektedir (Şekil 6.99, 6.100, 6.101 ve 6.102). Delta’da bir taraftan mevcut kumullar yok edilirken, diğer taraftan da baraj yapımları sonucu çökellerin baraj göllerinde kalması sonucu yeni kumul oluşumları da gerçekleşememektedir. Böylece Delta’nın birçok kesiminde kıyı aşınması ile kıyı çizgisinde bazen yüzlerce m’ye varan gerileme vardır. Şekil 6.103 ve Şekil 6.104 bu durumu çarpıcı bir biçimde göstermektedir. Şekil 6.105’te de Delta’da kumulların yok olma nedenleri grafiksel olarak anlatılmaktadır. 277


Kumullardan alınan kum tuzlu çayırlık ve bataklıklar üzerine yeterli bir kalınlık oluşturacak biçimde serilmektedir. Kumun alındığı yer de düzlenerek tarımda kullanılmaktadır. Kum serilen tuzlu çayırlık ve bataklıklarda bir süre sonra kapilarite ile tuzlu su yüzeye çıkarak buharlaştığında tuzunu bırakarak tuz birikimine neden olmaktadır. Bozulan toprak kalitesi bu alana yeniden kum serilmesi ile işlemler yinelenmektedir. Şekil 6.106’de Tuzlu çayırlık ve bataklıkların tahripleri ve alansal olarak yok olmalarının nedenleri anlatılmaktadır. Yukarıda anlatıldığı gibi tuzlanma nedeni ile bir süre sonra tarıma dönüştürülen tuzlu çayırlık ve bataklıkların üzerinin yeniden kum ile kaplanması, kumulların sürekli olarak yok edilmesini sonuçlandırmaktadır. 675000

677500

680000

682500

685000

4065000

4065000

4067500

4067500

0

675000

677500

680000

100 0

200 0

682500

3000

4000 Met er

685000

Şekil 6.96. 1985 Yılında Tuzla Lagünü Çevresindeki Kumul Alanlar (Tischew ve Ark. 2004) 677500

680000

682500

685000

4065000

4065000

4067500

4067500

675000

0

675000

677500

680000

100 0

200 0

682500

300 0

400 0 Met er

685000

Şekil 6.97. 2003 Yılında Tuzla Lagünü Çevresindeki Kumul Alanlar (Tischew ve Ark.,2004) 675000

677500

680000

682500

685000

4065000

4065000

4067500

4067500

0

675000

677500

680000

682500

100 0

200 0

3000

4000 Met er

685000

Şekil 6.98. 1985 (taranmış alanlar) ve 2003 (etrafı çizilmiş alanlar) Yılları Arasında Tuzla Lagünü Çevresinde Kumul Alanların Değişimi (Tischew ve Ark., 2004) 278


Şekil 6.99. Kumullardan Modern İş Makineleri ile Kum Alımı Delta’da Bir Sektör Halini Almıştır

Şekil 6.100. Kumullardan Alınan Kumlar Kamyonlarla Tuzlu Bataklık ve Çayırlıklara Serilmektedir

Şekil 6.101. Kumullar Üzerinde Karpuz Plastik Tünelleri

Şekil 6.102. Kumulların Açması ile Kazanılan Tarım Alanlarında Plastik Tünelde Karpuz Üretimi

279


Şekil 6.103. Delta’ya Barajlar Nedeni İle Daha Az Çökel Geldiği İçin Kıyı Aşınması Giderek Artmaktadır

Şekil 6.104. Kıyı Aşınması Bazen Yüzlerce Metreye Varmaktadır

KUMULLAR BARAJ YAPIMI YENİ KUMUL OLUŞUMU YOK

SEDİMENTLER BARAJ GÖLÜNDE ÇÖKELİYOR

+

KIYIYA DAHA AZ SEDİMENT TAŞINIYOR

MEVCUT KUMULLAR TAHRİP EDİLMEKTE

TARIMSAL ALAN KAZANIMI İÇİN KUMLLARI DÜZLEME

DOĞAL ETMENLER RÜZGAR EROZYONU

İNSAN ETKİLERİ

TUZLU ÇAYIR VE BATAKLIKLARA SERİLMESİ

KIYI EROZYONU

AŞIRI OTLATMA YAKACAK İÇİN ODUN KESİMİ

HAREKETLİ KUMULALARA DÖNÜŞÜM

Şekil 6.105. Delta’da Kumulların Değişik Nedenlerle Yok Olmaları (Altan, 2004) 280


TUZLU ÇAYIR VE BATAKLIKLAR AŞIRI OTLATMA

KURUTMA-DRENAJ

KUMULLARDAN ALINAN KUMLARIN SERİLMESİ

TARIMSAL ALANA DÖNÜŞTÜRME SULAMA

TUZLANMA YENİDEN KUM SERİLMESİ

Şekil 6.106. Tuzlu Çayır ve Bataklıkların Tarım Alanlarına Dönüştürülmesi (Altan ve Tischew, 2001; Altan, 2004a)

Binlerce yıl içinde çok önemli işlevi olan doğal alanlar son on yıl içinde giderek artan hızla yok edilmektedir. Çizelge 6.8 bu yok oluşu çok açık biçimde gözler önüne sermektedir. 1985’de tüm Biyosfer Rezerv alanının %9,1’ini kaplayan 9.100 ha kumullar, 2000’de %5,4’e düşerek 5.411 ha olmuştur. Yine 1985’de 34.049 ha, yani tüm Biyosfer Rezervi alanının %34,0’ünü kaplayan lagün ve sulak alan miktarı 2000 yılında 26.824 ha yani %26,8’e düşmüştür. Çizelge 6.8. Çukurova Deltası’nda 1985 ile 2000 Yılları Arasında Önemli Yaşam Alanları Kayıpları (Naumann, 2003). Yaşam Alanı Tipi

1985’de Kapladığı Alan (ha)

2000 de Kapladığı Alan

3.205 2.233 905 1.896 253 608 9.100 % 9.1 BR* 54

1.991 1.350 166 1.198 75 631 5.411 % 5.4 BR*

942 3.677 2.168

1.040 4.089 2.251

KUMULLAR Sık bitki örtüsü ile kaplı kumullar Seyrek bitki örtüsü ile kaplı kumullar Sık bitki örtüsü ile kaplı nemli ambarlar Seyrek bitki örtüsü ile kaplı nemli ambarlar Sık bitki örtüsü ile kaplı ıslak ambarlar Seyrek bitki örtüsü ile kaplı ıslak ambarlar

Toplam Kumullar Su Yüzeyleri

80

LAGÜN ve ÇEVRESİ Sık bitki örtüsü ile kaplı Lagün ve çevresi nemli ambarlar Seyrek bitki örtüsü ile kaplı Lagün ve çevresi nemli ambarlar Sık bitki örtüsü ile kaplı Lagün ve çevresi ıslak alanlar

281


Seyrek bitki örtüsü ile kaplı Lagün ve çevresi ıslak alanlar Sık bitki örtüsü ile kaplı Lagün ve çevresi kurak alanlar Seyrek bitki örtüsü ile kaplı Lagün ve çevresi kurak alanlar Su yüzeyleri Toplam Lagün ve sulak alanlar

3.388 4.319 8.441 11.114 34.049 % 34.0 BR*

3.505 1.885 2.865 11.189 26.824 % 26.8 BR*

* Planlanan Biyosfer Rezervi Toplam Alanına Oranı

6.1.2.2. Doğal Biyotoplar-Hayvancılık Biyosfer Rezerv alanı içerisinde aşırı otlatma, makiliklerdeki bitkilerin dallarını hayvan yemi olarak kullanma ve kumullar üzerinde de bilinçsiz otlatmanın yapılması sonucunda, söz konusu alanlarda ciddi anlamda tahribatlar olmaktadır. Kumullarda yapılan bitkisel üretim sonrası hasat edilen arazide de hayvanlar yoğun olarak otlatılmaktadır. Ceyhan nehri ile Yumurtalık lagünleri arası ayrıcalıklı doğal özellikleri nedeni ile “Tabiatı Koruma Alanı” olarak ilan edilmiştir. Bu bölgelerde yasa gereği tarımsal faaliyetlere izin verilmemesine karşın, bölgede yeni tarım alanları açıldığı gibi, özellikle meraya dayalı koyun yetiştiriciliğinin de sürdürüldüğü dikkat çekmektedir. Yürüttüğümüz çalışmalar sırasında bölgede meralanan koyunların dipten otladıkları için bitki örtüsünün ağır hasar görmesine neden olabildiği izlenmiştir. Ayrıca yine büyükbaş hayvan sayısının oldukça yüksek olması ve nitelikli mera alanlarının olmaması sonucu, hayvanlar tüm yıl boyunca sürekli olarak köylülerin mera dediği kumullar, makiler ve ambarlarda otlamaktadır. Özellikle çok duyarlı ekosistem olan kumullardaki bitkilerin aşırı otlatma ile tahrip edilmesi sonucunda kilometrelerce maki ve gri kumullar, hareketli kumullara dönüşmüştür. Bunun sonucunda bölgede şiddetli rüzgâr erozyonu oluşmakta ve kumullar ardındaki Lagünler için en tehlikeli olan sığlaşma ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle genellikle kumullar üzerinde yaygın olarak görülen “mera bitkileri” bölgede hiç yok denilecek düzeydedir. Bölgede küçükbaş hayvan sayısının artış göstermesi, bu hayvanların yukarıda sözü edilen alanlara, büyükbaşlara göre daha iyi uyum göstermesinden kaynaklanmaktadır. Biyosfer Rezerv alanında meraların yetersizliği ve hayvan varlığının da mera kapasitesine göre çok fazla olması nedeni ile hayvanların ot ve bitki bulabildikleri her alandan yararlanması için köyün çobanlarınca doğal alanlara götürülmesine neden olmaktadır. Köyün hayvanları her gün çobanlar tarafından sabah erkenden alınarak akşama değin otlatılmaktadır. 500 hayvanı aşan gruplar halinde dar bir alanda yapılan bu otlatma biçimi, bitki örtüsünün aşırı tahripleri yanında, diğer doğal yaşam üzerinde de olumsuz etkiler oluşturmaktadır (bazı böcekler hariç). Bu bağlamda en önemli tahripler bahar aylarında tuzlu çayırlıklara ve bataklıklara yumurta bırakan kuşlara yapılmaktadır. Yer değiştiren veya otlayan yüzlerce hayvan tüm kuş yumurtalarını ezerek yok olmalarına neden olmaktadır. Özellikle Akçacılıbıt (Charadrius alexandrinus) populasyonu üzerinde otlatmanın çok olumsuz bir etkisi vardır. Yerleşim alanlarında hayvancılıktan kaynaklanan ve çevre üzerinde olumsuzluk yaratan diğer bir konu ise, hayvansal gübrelerdir. Bölgede hayvansal gübreler, ahırlarının yanına (%32.50), evin önüne (%30) ve sundurmaya (%2.5) atılmakta ve burada bekletilmektedir. Yaklaşık olarak üretilen gübrenin %65’i buralarda uzun süre depolanmaktadır. Yaşam alanlarında bulunan gübreler, yağmur ya da diğer sular yardımı ile etrafa yayılmaktadır. Çoğunlukla evcil hayvanlar (özellikle tavuklar) bunları yemektedir. Dolayısı ile bazı hastalık ve parazitlerin yayılmasına uygun bir ortam yaratılmaktadır. Gübreler aynı zamanda sineklerin gelişmesi için de son derece uygun ortamlardır. Kış boyunca hayvanların altı temizlenmemekte ve aşırı gübre birikimi olmaktadır. Bu tip barınaklar içinde NH3 birikmekte, bu da hem hayvanlar hem de çiftçilerde birtakım hastalıklara neden olabilmektedir. Bu durum en çok yeni doğanları etkilemektedir. Oysa hayvansal gübreler yandığı zaman aşırı kullanılmış tarlalardaki organik madde eksikliğini gidermektedir. Çiftçiler, elde ettikleri gübreleri tarla kenarlarında ve yaşam ortamlarından uzakta iyice yanmasını sağlayarak kullanabilir, hatta belirli bir bölümünü de satarak gelir elde edebilirler. Böylece hem 282


yapay gübrelerle toprakları yorulmamış, hem de gübre gideri ortadan kalkmış olur. Burada dikkat edilmesi gereken bir konu, eğer gübre yanmamış ise hem bitkiye zarar vermekte, hem de yabani otların gelişerek sorun yaratmasına neden olmaktadır. Çukurova Deltası’ndaki en büyük çevre sorunlarından birisi de, organik hayvansal atıkların yok edilmemesidir. Özellikle doğumdan sonra yavru keselerinin, ölü doğan hayvanların herhangi bir önlem alınmadan etrafa atılması sonucunda hastalıkların yayılmasına uygun ortamlar yaratılmaktadır. İşletme sahiplerinin sadece %33’ünün bu atıkları önlem almadan gömdükleri, diğerlerinin ise tarla kenarlarına attıkları belirlenmiştir. Özellikle köpek ve kediler tarla kenarlarına atılan bu atıkları yemekte ve daha sonra yaşam alanlarına geri gelmektedirler. Hatta birçok çiftçinin, bilinçli olarak, bu atıkları evcil hayvanlarına yedirdikleri belirlenmiştir. Özellikle brusellalı ve şaplı hayvan ölülerinin çok ciddi önlemler alınarak yaşam alanlarından uzak yerlere gömülmesi zorunludur. Bölgede rastlanılan başka bir sorun ise büyük tavukçuluk işletmelerinin hastalıklar sonucu ölen hayvanlarını sulama kanallarına atmasıdır. Bazen 1000 adete yakın tavuğun atıldığı çiftçiler tarafından belirtilmiştir. Bitkisel üretimde yoğun olarak kullanılan ilaçlar (herbisit ve pestisid) hayvansal üretimi de etkilemektedir. Araziye ilaç ya da hormon atıldıktan sonra belli bir süre beklenmesi gerekmektedir. Ancak beklenmeden hasat edilen arazilerde hayvanların anıza giderek otlanması bu maddelerin süte ve ete geçmesine neden olmaktadır. Başka bir konu da uçakla ilaçlamadır. Bu uygulama sonucunda hayvanlarda telefatın meydana geldiği çiftçiler tarafından bildirilmiştir. Tarlalara atılan ilaçların nehirlere karışması sonucunda buradan su içen tüm çiftlik hayvanlarının zehirlendikleri de yetiştiricilerin şikâyet ettikleri başka bir konudur. Hayvanlara denetimsiz verilen ilaçlar da sorun yaratmaktadır. Veteriner kontrolü olmadan verilen ilaçlar, doğru kullanılmazsa o hastalığın direnç kazanmasına neden olmaktadır. Dolayısı ile o hastalıkla mücadele güçleşmekte, daha keskin ilaçlar kullanılmakta ve ilaçların bir bölümü de ürünlerde kalıntı bırakmaktadır. Bölgede mezbaha olmaması sonucunda hayvan kesimleri gelişigüzel yerlerde yapılmaktadır. Daha sonra atıkların çoğu, ya nehirlere ya da sulama kanallarına atılmaktadır. Bu da çevreyi olumsuz yönde etkileyen bir durumdur. Sağım sırasında sağlık kurallarına uyulmaması sonucunda sağılan sütte bulaşıklıklar olmaktadır. Sütün korunması sırasında da benzer sorunlar yaşanmaktadır. Genellikle sütün peynire dönüştürülmesi sırasında pastörizasyon yapılmaması nedeni ile sütte bazı patojen mikroorganizmalar kalmakta, bu da zoonoz hastalıkların yayılmasını kolaylaştırmaktadır. 6.1.2.3. Doğal Biyotoplar - Avcılık • Kaçak avcılık ve boyutları Karataş ve Yumurtalık İlçeleri’nde yapılan denetlemeler sonucu hazırlanan cetvellerin yorumlanmasına ilişkin olarak genellikle kaçak avlanan türler: ördek, kerkenez, serçe, sakarmeke, sığırcık, suçulluğu, üveyik ve sakarcadır. Özellikle yasadışı sakarmeke avcılığı çevirme denilen; bir çok avcının birlikte göl içine sıralanıp, bazı avcıların da kuşları kendilerine sürmesiyle birlikte birçok tüfeğin bir anda çalışıp, katliam şeklinde çok sayıda kuşun vurulmasıyla sonuçlanan av türü ile yapıldığından, vurulan sakarmeke adedi diğer türler içinde en fazla olanıdır.Yine cetvellerden anlaşılan, Kara Avcılığı Kanunu’nun 24.maddesindeki avlanma esaslarına uymama ve belgesiz avlanma ile “yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında yaban hayatı tahrip edilemez, ekosistem bozulamaz” kuralına aykırı davranıldığı ortaya çıkmaktadır. Son yılarda jandarma ile yapılan etkili kontrollerle oldukça denetim altına alınmıştır. Ancak koruma ekiplerinin çok geniş olan alanda, her an, her yerde olamayacağından dolayı kaçak avcılığın tamamen bitirilmesi mümkün olamamaktadır. Kaçak avcılık yöre insanından çok dışardan Delta’ya gelen avcılar tarafından yapılmaktadır. Biyosfer Rezervi ilanı ile avcılığın düzenlenmesi de önemli bir çalışma alanı olacaktır. Yöre halkı, avcılar kulübü ve Biyosfer Rezervi yönetiminin birlikte avcılıkla ilgili eğitim ve bilgilendirme çalışmaları yararlı olacaktır. 283


6.1.2.4. Doğal Biyotoplar ve Yerleşim Alanları Biyosfer Rezerv alanının kıyı kesimi ile lagünler çevresinde koruma ve yapılaşma bağlamında kullanım kararları 1:25.000 ölçekli “Çevre Düzeni Planı”nda belirlenmiştir (bkz. 5.5. Yerleşim Alanları ve Çevre Düzeni Planı). Çevre Düzeni Planı, kıyı bölgesi için değişik statü verilerek doğa korumayı gerçekleştirmek amacı ile kendisinden önce ilan edilmiş tüm koruma alanlarını (Yumurtalık Tabiatı Koruma Alanı, Akyatan Ramsar Alanı, Akyatan ve Tuzla Av ve Yaban Hayatı Koruma Alanı) kapsayan koruma kararları almıştır. Bunun dışında ekolojik ve tarihsel nitelikleri bakımından korunması gereken diğer yerleri de “Arkeolojik ve Doğal Sit Alanları”, “Deniz Kaplumbağaları Üreme ve Koruma Alanları” ve “Ekolojik Özellikleri nedeni ile Korunacak Alanlar” olarak koruma altına almıştır. Bu korunan alanlarını, koruma yoğunluğu bakımından farklı bölgelere ayıran plan, her bölge için yapılaşma bağlamında da plan kararları vermiştir. Bu biçimi ile Çevre Düzeni Planı, Kararları Biyosfer Rezervi için de önemli yasal olanaklar sağlamaktadır. Biyosfer Rezervleri ile ilgili bir yasal düzenlemenin bulunmamasının eksikliği, Rezerv alanı olarak belirlenen kesimlerde diğer planlamalar ve yasalarla yapılmış olan düzenlemeler, Biyosfer Rezervi ilanı için gereken “koruma altına alınma” zorunluluğunu çözümlediğinden, önemli bir kolaylık yaratmaktadır. Bu nedenle Çevre Düzeni Planı’ndaki koruma kararları, alanda Biyosfer Rezervi ilanında önemli bir yasal dayanaktır. Çevre Düzeni Planı’nda Karataş, Tuzla ve Bahçe belediyelerinin kentsel gelişmeleri için Nazım İmar Planları’na altlık oluşturacak kararlar verilmiştir. Karataş kıyılarında küçük Ada burnundaki ağaçlandırma alanı dışında kıyının Danaçöken Çiftliği mevkiine Karataş Belediye Sınırına kadarki kesimi turizm ve 2. konut alanı olarak, buradan itibaren doğu yönündeki Bahçe belediyesi Kumsallarının ardındaki şeritte ise sadece günübirlik ve kamping alanları öngörülmüş ve bu kullanım için öngörülen alanlar YD2 drenaj kanalını atlayarak Kanal doğusunda Ağyatan lagününe doğru kumul alanları da kapsamaktadır. Bu yukarıda anlatılan yapılaşma şeridi ardında kalan alanlar Karataş-KüçükAda burnu arası sık yoğunlukta, doğuda belediye sınırlarına değin kalan kısım orta yoğunlukta konut alanı için öngörülmüştür. Yukarıda sözü edilen alanların büyük bir bölümünde özellikle Karataş belediye sınırlarında yapılaşma gerçekleşmiş, Bahçe yönünde ise daha çok yazın çadırlı kamp olarak kullanım vardır. YD2 drenaj kanalı doğusunda günübirlik ve kamping alanı olarak öngörülen alanda halen inşaat halinde bir tatil sitesi bulunmaktadır. Bu kesimdeki kumul biyotoplarının korunması amacı ile yapılaşmanın önlenmesi gerekir. Çevre Düzeni Planı ve bu plan temel alınarak hazırlanan “Tuzla Nazım İmar Planı” Tuzla Lagünü doğusunda yeni yerleşim alanları öngörmektedir (Şekil 6.107). Seyrek yoğunlukta yapılaşmanın planlandığı bu alan 322 ha büyüklüğünde 2-4 katlı yerleşim birimlerinden oluşacaktır. Bu koşullarda tüm alana yaklaşık 40-45.000 nüfusun yerleşmesi beklenmektedir. Bu, Tuzla nüfusunun yaklaşık 5 katıdır. Öneri yapılaşma alanının sınırları belirlenmiş ve imara açılması beklenmektedir (Altan ve Ark. 1999). Bu alan 8 ayrı biyotop tipini içermekte ve bununla olağanüstü yaşam ortamı zenginliği içermektedir (6.1.1.3.’de Çizelge 6.1). Bu biyotop tiplerinin 3’ü Avrupa Birliği Flora-Fauna-Habitat Direktifleri Natura 2000 listesine göre korunması zorunlu olan biyotop tiplerine girmekte (Tuzlu çayırlıklar, Tuzlu bataklıklar, Durgun sular) birisi ise korumada yüksek öncelik taşıyan biyotoplardandır (Geçici durgun sular, Kamış içeren durgun sular) ve bir biyotop tipi de (ön kumullar) tarafımızdan FFH-Natura 2000 listesine önerilmiş biyotop tipidir (6.1.1.3.’de Çizelge 6.2).

283


Şekil 6.107. 1:25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda Tuzla Kenti Gelişme Alanı İçin Öngörülen Alanlar ile Yapılaşacak Biyotop Tipleri

Bu yukarıda açıklanan biyotoplar aynı zamanda yaban yaşamı için önemli habitat özelliğini taşımakta, bir çok kuş türlerini barındıran önemli bir kuş alanıdır. Örn. yaz ördeği (Marmaronetta angustirostris), turaç (Francolinus francolinus), gibi nesli tehlike altında olan türlerin üreme alanıdır. Kışın ve baharda çok sayıda kuşu bu alanda beslenmektedir. Bölgede 29.000 kuş sayılmış, bunun 13.000’i çamurcun (Anas crecca) dur. Bunların dışında kara boyunlu batağan (Podiceps nigricollis), kaşık gaga (Anas clypeata), kılkuyruk (Anas acuta) bahar aylarında görülmektedir. Göçmen kuşlardan bataklık düdükçünü (Tringa stagnatilis), kara kızılbacak (Tringa erythropus), yeşilbacak (Tringa nebularia) Orman düdükçünü (Tringa glareola), Çamurçulluğu (Limosa limosa), kıyı çamurçulluğu (Limosa lapponica), döğüşkenkuş (Philomachus pugnax), küçük kumkuşu (Calidris minuta), ak kumkuşu (Calidris alba), kara karınlı kumkuşu (Calidris alpina), kızıl kumkuşu (Calidris ferruginea), Sürmeli kumkuşu (Limicola falcinellus), halkalı cılıbıt (Charadrius hiaticula), büyük cılıbıt (Charadrius leschenaultii), ince gagalı martı (Larus genei), gülen sumru (Gelochelidon nilotica), kara gagalı sumru (Sterna sandviscensis) Sürmeli kumkuşu (Chlidonias hybridus), Ak kanatlı sumru (Chlidonias leucopterus) izlenmektedir. Ak pelikan (Pelecanus onocrotalus), çeltikçi (Plegadis falcinellus), balıkçıllar (Egretta alba, Egretta garzetta), gri balıkçıl (Ardea cinerea) ve leylek (Ciconia ciconia) bahar aylarında bulunmaktadır. Yaklaşık 100 büyük flamingo yıl boyu gölde kalmaktadır ve bunlar özellikle yaz aylarında yapılaşma için öngörülen alanın yakınındaki doğu kesimde kalmaktadır. Ulu doğan (Falco cherrug), delice doğan (Falco subbuteo), balık kartalı (Pandion haliaetus), gökdoğan (Falco peregrinus) gibi yırtıcı kuşlar da bulunmaktadır (Altan ve Ark., 1999). 284


Öngörülen yapılaşma ile bu kuşların üreme ve beslenme habitatları yok olacağı gibi, yapılaşma sonucu tüm alandaki insan faaliyetleri (trafik, gürültü, ışık vb.) sonucu kuş ve diğer yaban yaşamı önemli derecede rahatsız edilecektir. Bütün bu doğal alanlara ve doğal yaşama verilecek zararlar gözönüne alınarak, yapılaşmayı getirecek olan bu plandan vazgeçilerek, Tuzla kentinin gelişmesi için daha az sakıncalı olan kuzey kesimden yer seçilmelidir. Adana Valiliği’nce 1994 yılında yaptırılan “Adana İl Turizm Envanteri ve Turizm Gelişme Planı”nda Tuzla’yı Delta’nın üzerinden giderek Yumurtalık’a bağlaması planlanan yeni yol yapımı için önerilen Tuzla-Karagöçer-Meletmez-Dolaplı-İsahacılı-Topraklı-Yemişli güzergahı Akyatan Lagünü kuzeyindeki ekolojik bakımdan çok önemli biyotoplardan geçmektedir. Tuzlu çayırlık ve bataklık biyotop tiplerinin yaygın olduğu bu alanlar su kuşları için de önemli üreme ve beslenme habitatlarını oluşturmaktadır. Böyle bir yolun bu biyotopların yakınından geçmesi gürültü ve trafiğin olumsuz etkileri nedeni ile yaban yaşamı özellikle de kuşlar üzerinde büyük baskı oluşturacaktır. Bu nedenlerle bu yolun daha halen kullanılmakta olan Yüzbaşı-Meletmez güzergahındaki kısmının iyileştirilmesi ile kuzeye kaydırılması yararlı olacaktır. 6.1.2.5. Doğal Biyotoplar-Dinlence Ön kumullar kumsal üzerindeki ıslak kesimlerden ulaşımın kolaylıkla sağlanabilmesi nedeni ile çok fazla bir trafiğin söz konusu olduğu bir alandır. Özellikle Tuzla’da belediye kampı, kamu kuruluşları kampları, izci kampındaki aktiviteler tüm yaz süresince ön kumullardaki doğal yaşamın çok olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır. Ayrıca rekreasyonel alt yapının yeterli olmaması, çöp ve atıklarla ilgili yeterli düzenlemelerin yapılmaması nedeni ile belediye kampı ve çevresi büyük bir çöplüğe dönüşmekte, tüm kıyı bölgesi kalitesiz bir dinlenme alanına dönüşmektedir. Deltaya dökülen nehir ve drenaj kanallarının geçtiği yerleşim alanlarınca çöp yok etmede araç olarak kullanılması, açıkta seyreden gemilerin, kumsallardaki dinlence ve amatör balıkçılık amacı ile bulunan insanların çöplerini denize ve çevreye hiç endişe duymadan atmaları sonucu, ön kumullar adeta çöplük görünümündedir. Kışın lodos ile kabaran deniz tarafından bir kısmı göremediğimiz deniz derinliklerine de taşınmaktadır. Özellikle plastik torba ve ambalaj malzemelerinin hakim olduğu bu çöp sorununa sadece deltada değil tüm ülkemizde aşırı ve sorumsuzca tüketilmesine kaynakta önlem alarak bir çare getirmenin zamanı geçmektedir. Bu sorunun ne boyutlara ulaştığını anlamak için ön kumullara bakmak yeterlidir (Şekil 6.108, 6.109). Kaplumbağaların yuvalama mevsiminde kıyılardaki dinlenme faaliyetleri ve amatör balıkçılar, gece yumurtlamak üzere karaya çıkmak isteyen annelerin vazgeçmesine, daha sonra da yavruların yollarını bulmada sorunlar yaşamasına neden olmaktadır. Dinlence ve turizm amaçlı yapılaşma Delta’da Karataş-Bahçeli arası ve YumurtalıkYumurtalık köyü arasında yoğunlaşmıştır. Bu yapılaşmaların Delta’nın doğal alanlarına taşmadan sınırlı alanlarda kalması gerekmektedir. Çevre Düzeni Planı kararlarına uyumlu bir uygulama yapıldığı sürece ve bu kararlar değiştirilmediği sürece, doğal alanların dinlence ve turizm yatırımlarına açılması olası değildir. Ancak son zamanlarda Mersin-Silifke arası 2. konut alanlarının neredeyse tüketilmiş olması, spekülatör yap-sat sektörünün gözünü Delta’nın doğal alanlarına dikmesine neden olmuştur. Adana başta olmak üzere, birçok yerel yönetimlerin de öncülük etmeye çalıştığı bu yeni girişimlerin dikkatle izlenmesi gerekmektedir. Nitekim Tarsus kıyı kesimi Turizm Planlaması’na göre, Biyosfer Rezerv alanının batı ucunu da içine alan Kazanlı-Seyhan nehri arasındaki 10 km uzunluğunda kıyı şeridi, Turan Emeksiz Ormanı’nı da içine alacak biçimde 2.500 ha alan Turizm Merkezi olarak ilan edilmiştir. Daha sonra Turizm Merkezi’nin 1:5000 ölçekli Nazım İmar Planı 1999’da bitirilerek Turizm Bakanlığınca teslim edilmiştir. Plan kararlarında Turizm Merkezi için, Turizm Konaklama Tesisleri (otel, tatil köyü, 285


pansiyon ve kampçılık) günübirlik tesisler, sosyal ve ticari merkez ile golf turizmi alanları öngörülmektedir (Çizelge 6.9). Çizelge 6.9. Turizm Alanlarında Yatak Kapasiteleri Turizm Alanları Otel ve tatil köyü Golf alanı Kampçılık Pansiyonlar toplam

Yatak 8.200 800 760 1.730 11.490

Ayrıca 1.200 kişi/gün günübirlik ziyaretçi öngörülmektedir (Sönmez, 1999). Yapılaşma için öngörülen alanın Berdan nehrinin denize döküldüğü yeri de içermesi, kıyı kesiminin deniz kaplumbağaları üreme ve koruma alanı olması, Adana Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nca doğal sit alanı olarak tanımlanması ve Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nce Yaban Hayatı Koruma Alanı olarak ilan edilmiş olmasına rağmen, bu çok yönlü koruma statülerinin bulunduğu alan Turizm Merkezi olarak yapılaşmaya açılabilmektedir. Bu da bize bu tip Planların kolayca değiştirilebileceği ve koruma kararlarının kapsamı daraltılabileceğini ve/veya kaldırılabileceğini göstermektedir. Çukurova Deltası’nın benzer biçimde yapılaşmaya açılmaması için, mevcut plan ve koruma kararlarının titizlikle dikkate alınması gerekmektedir. Biyosfer Rezervi Delta’nın bütüncül korunması ve kullanımında yöre halkı ile birlikte karar vererek yönetilmesinde yararlı olacaktır. Şekil 6.108. Kıyıda Araç İzleri, Kıyı Doğal Yaşamı İçin Olumsuzluklar Yaratmaktadır

Şekil 6.109. Tüm Kıyılar Büyük Bir Çöplüğe Benzemektedir. Plastik, Plastik!

286


6.1.3. Koruma-Kullanım Bölgelerinin Yönetim Planlaması Koruma Planlamasında (6.1.1), planlama sonucunda Biyosfer Rezervi için oluşturulan koruma ve kullanımların farklı yoğunlukta olduğu bölgeler anlatılmıştır. Bölgeleme ile belirlenen çekirdek ve tampon bölgedeki biyotoplar üzerine büyük bir kullanım baskısı vardır. Gelişme bölgesi de tamamen tarımda kullanılmaktadır. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi gerçekleştirildiğinde oluşturulacak olan BR-yönetiminin her bölgede yapacağı çalışmalara ışık tutmak üzere bu bölgeler için düşünülen çalışmalarla ilgili öneriler geliştirilmiştir. Bu öneriler alanda yapılmış olan araştırmalara dayandırılmış ve amacı her bölge için Biyosfer Rezervi ilkelerinde öngörülmüş olan işlevlerin yeterince karşılanmasıdır. Çekirdek ve Tampon bölgede koruma ağırlıklı, gelişme bölgesinde ise sürdürülebilir kullanımları gerçekleştirmeyi amaçlayan öneriler düşünülmüştür. 6.1.3.1. Çekirdek ve Tampon Bölge Koruma planlamasında FFH-Direktifleri Liste I’de, ve Natura 2000 “Biyotop İlişki Ağı Sistemi”nde bulunan biyotop tiplerine Çukurova Deltası’nda uyan biyotop tipleri haritalama sonunda yapılan değerlendirmelerle belirlenmiş ve bunlar daha önce 6.1.1.2. bölümünde anlatılmıştır. Bu 12 FFH-Direktifleri biyotop tiplerinin Delta’da hazine arazileri üzerinde olanlar “çekirdek”, özel mülkiyette olanlar ise “tampon” bölge olarak öngörülmüştü. Bu her iki bölgede halen doğal niteliklerini korumuş biyotoplar olduğu gibi, aşırı kullanımlar sonucu bozulmuş olanlar da bulunmaktadır. Delta’daki doğal kaynakların kullanımından kaynaklanan bu iki temel durum alanlara ilişkin alınan kararlarda etkili olmuştur. Bu kararlar; 1. Doğal nitelikleri halen bozulmamış olan biyotopların korunması “Koruma” 2. Doğal nitelikleri bozulmuş olan biyotopların iyileştirilmesi için önlem alınması “Onarım ve Geliştirme”. Bu iki kararın her biyotop tipi için alansal olarak saptanması, yönetim planının temel hedefi olmuştur. Bu kararların alınabilmesi, biyotopların bozulma (dejenerasyon) durumu ve kendini yenileme (rejenerasyon) yeteneklerinin doğru saptanabilmesine bağlıdır. Bu amaçla Delta’da FFH-Biyotoplarının bozulma durumları ve kendini yenileme güçlerini belirlemek üzere ayrıntılı çalışmalar yapılmıştır. Tüm Delta’nın incelenmesi çok güç olduğu için, özellikle uydu verilerini (Landsat 1985 ve 2003 verileri) kullanarak bu alanların belirlemesine çalışılmıştır. Yer kontrolleri yaklaşık 90 ayrı araştırma parselinde 50 m çapındaki bir alanda yapılmıştır. Yer kontrollerinde bitki örtüsü, yetişme ortamı özellikleri ayrıntılı olarak analiz edilerek araştırma parsellerinin bozulma ve kendini yenileme durumu saptanmış ve daha sonra tüm Delta’ya yaygınlaştırılmıştır. • Biyotopların Bozulma Durumu Bu bölüm, proje kapsamında yapılmış olan arazi ve büro çalışmalarını bir araya getiren ve Tischew ve Ark. (2004) tarafından projeye için hazırlanmış olan rapordan yararlanılarak hazırlanmıştır. Bozulma, biyotopların kalitelerinde bozulma anlamında yorumlanmıştır. Biyotopların kötüye doğru değişmesi, değerinin düşmesi, örn. belli bazı biyotop öğelerinin azalması veya ortadan kalkması gibi (Blab ve Ark., 1993; Essel ve Ark., 2002). Bu bozulmalar biyotopa yapılan doğrudan müdahalelerle olduğu kadar, su döngüsünü ve ortamdaki mineral madde durumunu değiştirerek dolaylı yoldan da olabilir. Örn. biyotop alanı kaybolmasa da, içindeki bitki ve hayvanların tür kombinasyonundaki değişim ile de bozulma olabilir. Essel ve Ark.’a (2002) göre bozulma durumunun belirlenmesi için aşağıdaki niteliklerin dikkate alınması gerekir. • Abiyotik koşulların değiştirilmesi Abiyotik ekolojik koşulların değiştirilmesi, doğrudan kurutma, kum alımı, kum serilmesi ve gübreleme ile olacağı gibi, dolaylı olarak gelen, örn. atmosferdeki kükürtlü veya azotlu gazlarla da olabilir. Etkilerin oluşturduğu bozulma yoğunluğu, zarara uğrayan biyotopun ekolojik niteliklerine ve duyarlığına bağlıdır. 287


Tipik türlerin kaybı veya değişimi Biyotopu karakterize eden tipik bitki türlerinin dağılımının veya o biyotopa ait bitki ve hayvan türlerinin temsil etme durumunun bozulması. Bozulma biyotop için tipik olan türlerin kaybolması ile olduğu kadar, biyotopa yabancı olan türlerin gelmesi veya baskın türlerin durumunu değiştirme biçiminde de olabilmektedir. Bu bozulmanın değerlendirmesi, türler üzerinde saptanabilir kayıpların belirlenmesi ile olduğu kadar, biyotopta türlerin genel değişimi bağlamında da yapılabilir. Delta’da bozulmayı güvenilebilir bir biçimde saptayabilmek amacı ile aşağıdaki ölçütler değerlendirilmiştir. • Su döngüsünün değiştirilmesi 1985–2003 uydu verilerinde karşılaştırma yapılarak su yüzeylerindeki azalmaya neden olan faaliyetler dikkate alınarak dört kademede değerlendirme yapılmıştır; 1. Çizgisel elemanlar yoğunluğu Yol, kanal gibi çizgisel elemanların sıklığı 1’den 4’e kadar kademelendirilmiştir (1 hiç çizgisel eleman yok=bozulma yok, 4 çok sık=yüksek bozulma). Yol nedeni ile biyotopa ulaşılabilirlik sağlandığından bu biyotopun bozulması daha kolaylaşmaktadır. Yine bir biyotopta kanalların sıklığı bozulma göstergesi olarak değerlendirmeye alınmaktadır. Sulama ve drenaj kanalı, alanın doğal su döngüsünü etkilemek, dolayısı ile doğal yaşamı değiştirmektedir. Çizgisel elemanlar, uydu verileri ve topoğrafik haritalardan saptanabilmiştir. 2. Yerleşim alanları sıklığı Topoğrafik haritadan ve uydu verilerinden biyotopların yerleşim alanına uzaklığı belirlenebilmektedir. Teorik olarak biyotop, yerleşim alanına ne kadar yakın ise, o kadar daha çok kullanılacaktır. Bu da daha fazla bozulma demektir. 3. Tarım alanları Tarım alanlarının biyotopa komşu veya biyotopta oluşu bozulmayı etkilemektedir. Plankare düzeyinde tarım alanı % oranı saptanarak yine dört kademede değerlendirilmiştir. 4. Tür kombinasyonunun ve örtüşünün doğal duruma göre değişmesi Alanda bozulmamış ve halen doğallığını koruyan biyotoplardaki türlerin birlikte oluşturdukları kombinasyon ve örtüşün türlere ve toplam alana dağılımları karşılaştırılarak, yine dört kademeli bir bozulma değerlendirmesi yapılmıştır. • Biyotop veya Biyotop tipinde alan kaybı 1985–2003 uydu verilerinin karşılaştırması ile biyotoplarda alansal kayıplar saptanabilmiştir. Alan kayıpları biyotopların işlevini bozduğu gibi, üzerindeki doğal yaşamın da ortadan kalkmasına neden olmaktadır. Uydu verilerinin karşılaştırılması ile genel olarak hangi biyotopta ne denli bir kayıp söz konusu olduğu saptanabilmektedir. Geçmişte ve 1985’den bu yana oluşan bu kayıpların biyotoplar üzerindeki bozulma dereceleri kestirilerek değerlendirilmiştir. Bir yaşam ortamının bozulması, diğer bir deyişle kalitesinin değiştirilmesi, onun tipik ve orijinal özelliklerinin kaybolması anlamına gelir. Biyotop tipini oluşturan öğeler doğal özelliklerinden ne kadar uzaklaştırılırsa, o kadar çok bozulmuş ve tehlike altına girmiş olurlar (Essel ve Ark., 2002). Bir biyotop bozulma ile başka bir yaşam ortamına dönüştürüldüğünde, o biyotop tipi için tipik olan bitki ve yaban yaşamını da yitirebilir. Böylece alansal olarak herhangi bir kayıp olmasa da, orijinal biyotop yitirilerek onun yerine bozulmuş ortamı temsil eden başka bir biyotop tipi ortaya çıkmış olur. Örn. kumullarda aşırı otlatma, yakacak alımı vb. tahriplerle bitki örtüsü ve yaşam ortamı o denli değişikliğe uğramış olur ki, artık hiç bitki örtüsü kalmaz ve kum açığa çıkar. Bu durumda ilk biyotop tipinin tamamen yok olduğunu kabul etmemiz gerekecektir. Örn. Delta’da aşırı tahriplerle maki kumullarının hareketli kumullara dönüşmesi. Şekil 6.110’da Delta’da bozulmaya neden olan faaliyetler ve bunların oluşturdukları etkiler anlatılmaktadır. 288


Zarar Veren Faaliyetler

Oluşan Ekolojik Zararlar

Biyolojik Çeşitliliğin, Türlerin Kaybı, Biyotopun Niteliğini Yitirmesi

Tarım Kanal Açılması - Kurutma

Bitki Örtüsünün, Bitki Türleri Kombinasyonunun Değiştirilmesi ve Tahribi

Otlatma Kum Alımı - Kum Serilmesi

Çöp Yakacak - Odun Kazanımı Avlanma - Kontrolsüz Balıkçılık

FFH- BİYOTOPLARI

Atık Su - Ötröfikasyon

Yaban Yaşamı Populasyonuna Zarar Verilmesi

Göçmen Kuşların ve Yaşam Ortamlarının Tahribi Kumul Bitkilerinin Tahribi, Hareketli Kumullara Dönüşümü, Çölleşme

Yabancı Türlerde Ağaçlandırma Yakma

Toprağın, Havanın Taban ve Yüzey Sularının Kirlenmesi

Turizm Dinlence Yerleşim - Yapılaşma

Toprakta Tuzlulaşma

Şekil 6.110. Delta’da Biyotopların Bozulmasına Neden Olan Faaliyetler ve Bunların Oluşturdukları Zararlar

Yukarıda açıklanan temel ilkeler dikkate alınarak, Biyotoplar bozulma derecelerine göre dört ayrı grupta toplanmıştır. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nde biyotopların bozulma durumu Şekil 6.111’da ve bozulma derecelerinin 4 gruba ayrılmasındaki ölçütler ve grupların özellikleri açıklanmıştır (Çizelge 6.10). •

Biyotopların kendini yenileme yeteneği Bozulmuş peyzaj ve doğanın biyotik ve abiyotik yetişme ortamı koşullarının, biyolojik kendini yenileme veya onarım önlemleri ile yeniden doğaya kazandırılması mümkündür (Knospe, 1998). Riecken ve Ark.’a (1994) göre iyileşme, olumsuz etkinin bitmesinden sonra biyotopun kendi öz gücü ile doğal durumuna doğru gelişmesidir “süksesyonlarla iyileşme”. Buna ulaşmada gösterdiği öz gücü de iyileşme yeteneğidir. İnsanlar tarafından değiştirilen bitki örtüsünün kendini yenilemesi eğilimi, potansiyel doğal bitki örtüsü yönündedir (Schlüter, 1980). İyileşme yeteneği genellikle doğal ortamlarda, insan tarafından oluşturulmuş yapay ortamlarından daha fazladır. Bitki örtüsünün doğallığı ve hemerobi basamakları iyileşme yeteneğinde ölçüt olarak gösterilir. Bunun dışında sosyoekonomik durum da iyileşme hızında etkilidir. Örn. yerleşim alanlarına yakın kesimlerde doğa üzerindeki baskılar, uzak yerlere oranla çok daha fazladır. Yerleşim alanlarına yakın bir kesimde yoğun tarım yapılan bir alanın iyileşmesi neredeyse olanaksızdır. Bir biyotopun kendini iyileştirme yeteneğinin bilinmesi, onun yeniden oluşması veya onarım şansının iyi bilinmesini sağlar. Plachter’e (1991) göre “bir biyotopun onarımı veya yeniden oluşturulmasındaki olasılık ne kadar az ise, o biyotopun o derece fazla korunması gerekir (duyarlık) ve alınacak önlemin planlaması ve uygulaması da o derece önemlidir. 289



Çizelge 6.10. Deltada Biyotopların Bozulma Gruplandırmaları Ölçütleri* Bozulma Derecesi Tanımı B1 Az bozulmuş

Biyotop tipi ve kalitesi antropojen etkilerle az bozulmuş 5. Delta genelinde az da olsa biyotop tipinde gerileme izlenmekte 6. Yerel olarak biyotopa özgü özellik ve türlerde bozulmalar görülmekte

B2 Orta derecede bozulmuş

Biyotop tipi ve kalitesi orta derecede değiştirilmiş ve olumsuz etki altında 11. Tüm Deltada biyotopu temsil eden tipik özellikler ve biyotop tipinde önemli kayıplar var 12. Alt bölgelerde yer yer tipik özelliklerin yok olduğu izlenmekte

B3 Çok bozulmuş

Biyotop tipi ve kalitesi antropojen etkilerle çok olumsuz etkilenmiş 16. Tüm Deltada karakteristik özellikleri taşıyan biyotop tiplerinde o kadar azalma var ki, bunların kısa bir süre sonra ortadan kalkma tehlikesi bulunmakta

B4 Biyotop kaybolmuş

Biyotop tipi ve kalitesi antropojen etkilerle o kadar çok bozulmuş ki, artık orijinal özelliğini ve tipik temsilcisi olan türleri tamamen kaybetmiş durumda

Değerlendirme Ölçütleri 7. Ortamın su bilânçosunda bazen %40’a varan değişim, kurutma, kanal açma 8. Yol ve kanal az ve daha çok biyotop çevresinde, içinde de olabilir. Yerleşimler uzakta (2 km’den daha fazla) 9. Tarımsal vb. kullanımlar seyrek de olsa var, ancak artış yavaş 10. Biyotopu temsil eden türler ve biyotopun genel yapısında bozukluk yok. 13. Ortamın su bilançosu %40–80 bozulmuş durumda (kurutulmuş). Göstergesi biyotop içi ve çevresinde sık kanal ve yollar 14. Oldukça sık tarımsal kullanım. Yoğun kullanım izleri açıkça görülmekte. Biyotop tiplerinde % 50’ye varan alan kaybı var 15. Biyotop niteliğini ve temsil ettiği türleri halen korumakta. Ancak tür dağılımında bozukluklar saptanabilmekte. Bozulmayı karakterize eden türler oldukça fazla 17. Ortamın su bilânçosu % 80’den fazla bozulmuş durumda 18. Biyotop yakınında veya içinde yoğun kanal ve yollar bulunmakta. Seyrek yerleşimler var. 19. Yerleşimlerin çevresinde yoğun, tüm alanda da görülebilen tarımsal kullanımlar. Biyotopu etkileyen ve giderek yayılan kullanım baskısı 20. Biyotoplarda fazla alan kaybı 21. Biyotopu karakterize eden türlerde şiddetli kaybolma ve tür değişikliği, bozulmayı gösteren türler baskın Yerleşim, kanal ve yollar çok yoğun. Yerleşimler çok yakında veya içinde 22. Yoğun kullanım (tarım), toprağın periyodik değiştirilmesi (kum serilmesi) 23. Su yüzeylerinin kurutulması, çok yoğun kurutma kanalı sistemi 24. Bir zamanlar var olan biyotopların artık görülememesi 25. Karakteristik türlerin ve tipik özelliklerin kaybolması, diğer normal türlerin de tehlike altında olması, bozulmayı gösteren türler çok baskın

*Blab ve Ark. (1993); Riecken ve Ark. (1994); Essel ve Ark. (2003)’den, yararlanılarak hazırlanmıştır.

Delta’da iyileşme yeteneğinin belirlenmesi biyotoplar düzeyinde yapılmıştır. Burada biyotop içinde herhangi bir alanın durumundan değil de biyotopun tümüne bakarak değerlendirme yapılmıştır. Buna göre, örn. yerleşim alanına yakın ve üzerinde tarım yapılan bir kumulun kendini yenileme yeteneği çok düşüktür veya sıfırdır. Ancak bu biyotop tüm Delta için değerlendirildiğinde yenileme yeteneği bu kadar kötü olmamaktadır. Bir biyotop içindeki değişik alanların durumuna göre yenileme yeteneği değerlendirmesinde ise, yenilenmede geçen zaman yanında, yetişme ortamı koşullarının durumu ve kullanımların biçimi etkilidir (örn. kurutma, ötrofikasyon, kum alımı, tarım gibi). Bir yaşam ortamının kendini yenileyebilmesi için genellikle uzun bir süreç geçmektedir. Uygun abiyotik koşularda (örn. iklim, toprak, su gibi), benzer ve aynı biyotopların yakın çevrede yeterince bulunması, iyi bir koruma gerçekleştiği takdirde, belli bir süre sonra bozulan biyotopların yenilenmesini sağlayabilir. Ancak özel nitelikleri taşıyan biyotopların yenilenme zamanı, bu biyotopun durumuna göre 2 veya 10 kat daha uzun sürebilir (Plachter, 1991). Deltada kendini yenileme yeteneğinin belirlenmesi 2 kademede yapılmıştır. 1. Önce biyotopların genel olarak yenileme yeteneği belirlenmiştir. Burada dış etkiler dikkate alınmadan en uygun koşulların var olduğu kabul edilmiştir. 2. Daha sonra biyotopun yenileme yeteneğini olumlu veya olumsuz etkileyebilecek nitelikler de dikkate alınmıştır. Böylece biyotopların genel olarak değerlendirilmeleri (1. madde) alanın özel koşulları nedeni ile (2. madde) yenileme potansiyelini yükseltmekte veya azaltmaktadır. Bu değerlendirme biçimini Çizelge 6.11. şematik olarak anlatmaktadır. Delta’da biyotopların kendini yenileme yetenekleri Şekil 6.112’de görülmektedir.

291



Çizelge 6.11. Yenileme Yeteneğinin Değerlendirmesi* Yenileme Yeteneğini Olumsuz Etkileyen Koşullar − Olumsuzlukların sürmesi − Toprakta ve çevrede tohum veren kaynak bitkilerin bulunmayışı − Kuraklık − Yol, kanal vb. altyapı elemanlarının bulunuşu ve bunlara yakınlık − Yoğun yerleşime yakınlık − Korumanın olmayışı − Oluşması için koşulların bulunmayışı (örn. Delta’ya çökel gelmemesi) − Biyotopta yoğun kullanımların olması (örn. tarım) − Biyotopta alan kaybının sürmesi

Olumsuz

Y1 Kolay Yenilenebilir Kısa süreçte yenilenebilir biyotoplar (10 yıl). Biyotop yapay nitelikleri nedeni ile teknik önlemlerle tesis edilebilir (ağaçlandırma alanları vb. gibi) Y2 Orta Yenilenebilir Kısa veya orta süreçte yenilenebilir biyotoplar (10–50 yıl) Y3 Zor Yenilenebilir Uzun bir süreçte yenilenebilir biyotoplar (50–150 yıl). Belli tipik bitki ve hayvan türlerinin yeniden gelişmesi oldukça uzun bir süre gerektirmektedir Y4 Çok zor veya Yenilenmesi Olanaksız Çok uzun bir süreçte yenilenebilir biyotoplar (150 yıldan fazla). Biyotopun çok yalıtılmış bir durumda olması ve içinde türlerden çok az sayıda bulunması

+ Olumlu

Yenileme Yeteneğini Olumlu Etkileyen Koşullar − Yol, kanal ve yerleşimlerden uzakta olması − Yeterli nem − Doğal türlerin yakında olması − Aynı biyotoptan yakınlarda bulunması − Korumanın oluşu − Yenileme için diğer koşulların iyi oluşu

*Blab ve Ark., 1993, Riecken ve Ark., 1994, Essel ve Ark., 2003’den çok fazla değiştirerek 6.1.3.1.1. FFH-Biyotoplarının yönetimi Yukarıda açıklanan temel ilkeler doğrultusu’nda Biyosfer Rezervi’nde saptanmış olan tüm FFH-Biyotoplarının bozulma durumları ve kendini yenileme yetenekleri tek tek değerlendirilmiştir. Çizelge 6.10 ve 6.11’deki ölçütlere göre yapılan bu değerlendirme sonuçları Çizelge 6.12’de verilmektedir. Çizelgede her FFH-Biyotopunun, daha önce açıklanmış olan (Çizelge 6.10 ve 6.11) ölçütler doğrultusunda almış olduğu yer belirlenmiştir. Çizelge 6.12. Biyosfer Rezervi’nde FFH-Biyotoplarının Bozulma ve Kendini Yenileme Yeteneklerine Göre Dağılımı Biyotopa Özgü Bozulma Durumu (Tüm Delta Ortalama Olarak)

En Uygun Koşullarda Biyotopa Özgü Kendini Yenileme Yeteneği (Tüm Delta Ortalama Olarak)

B1 Az Bozulmuş

Y1 Kolay Yenilenebilir

B3 Çok Bozulmuş

B4 Yok Olmuş

− Deniz Kıyısı Kum Bankları (A) − Akarsu Ağzı Su İçi Kum Bankları ((WFB) − Ön Kumullar (DO) − Ambarlar (DS) − Tuzlu Bataklıklar (SM)

Y2 Orta Yenilenebilir

Y3 Zor Yenilenebilir

B2 Orta Bozulmuş

Tuzlu Çayırlıklar (SW)

− Akarsu Ağzı (Estuar) (E) − Geçici Durgun Sular (WST) − Sabit Gri Kumullar (DFG)

− Kumul Çam Ormanı (FD)

− Maki Kumulları (DFM) + Hareketli Kumullar (DM) − Lagünler (WL)

Y4 Çok zor yenilenebilir

293

− Geçici Durgun Sular (WST)


Çizelgede az bozulmuş ve kolay yenilenebilir olarak belirlenen her iki biyotop tipi de kum bankları olup üzerinde bitki bulunmamaktadır. Su kuşları için çok önemli olan bu biyotoplar çok özel canlıları barındırmadıkları için kolay tesis edilebilir nitelikleri taşımaktadırlar. Kumul Çam Ormanları (FD) Delta’da sadece Çamlık’ta dar bir alanda bulunmaktadır. Bu alan mutlak koruma altında olduğu için bozulma sadece eskiden kalan (8 yıl önce) yoğun kullanımın izlerini taşımaktadır. Ormanın bugünkü iyi durumu korunmuş olmasına bağlıdır. Bir defa ortadan kalktığında bugünkü durumu ile tesisi çok uzun bir zaman alacağı ve bu kumul ormanı ekosisteminin aynen oluşmasının zor olması değerlendirmede dikkate alınmıştır. Ön kumullar (DO), Ambarlar (DS) ve Tuzlu Bataklıklar (SM) Delta’da en çok otlatma yolu ile bozulmaktadır. Bunun dışında Tuzla’da ön kumullar ile sabit kumullar arasında kalan ambarlar tarım alanlarına dönüştürülmekte, yine tuzlu bataklıkların kıyıdan daha iç kesimlerdekileri de potansiyel tarım alanı olarak üzerine kum serilerek tarla yapılmaktadır. Ancak Delta genel olarak değerlendirildiğinde, biyotop haritasından da görüldüğü gibi, çok geniş alanlar halen ambarlar, tuzlu bataklık ve ön kumul biyotoplarıdır. Alan çalışmalarımızda, daha önce tarım yapılmış olan tuzlu bataklık ve ambarlarda aradan 2–3 yıl geçmiş olmasına rağmen kendini yenilemede epey aşama yaparak öncü bitkilerle kaplanmış oldukları saptanmıştır. Bu nedenle göreceli olarak kendini yenileme güçleri de iyidir. Buna karşın Tuzlu Çayırlıklar (SW) tarım için çok daha iyi koşulları taşıdığı için Delta’da çok tahrip edilmiş ve azalmış bir biyotop tipidir. Ancak bu biyotopların da kendini yenileme gücü iyidir. Akarsu Ağızları (E), Geçici Durgun Sular (WST), Sabit Gri Kumullar (DFG), aynı grupta olmakla birlikte farklı kullanımlar nedeni ile bozulmuşlardır. Akarsu ağızları ender biyotop tiplerindendir, çok farklı biyotopların bir arada bulunduğu ve biyolojik çeşitliliğin kara ve deniz kesimlerinde çok zengin olduğu alanlardır. Bütün bu nedenlerle çekim noktası olarak önemlidir. Kullanımlar sonucu bozulmuş kesimleri de fazladır. Akarsu rejimine ve mozaik gibi zengin biyotoplarının karmaşık ilişkilerine bağlı bir yer olduğundan yenilenmesinin güç olması da doğaldır. Akarsu doğal rejimi barajlarda bozulduğu için çökel ve taşkın durumu da değiştirilmiştir. Bu nedenle bu biyotoplarda bozulmalar fazladır. Geçici Durgun Sular (WST), Delta’da tarımsal kullanımlarca çok tahrip edilmiş, bazı kesimlerde ortadan kalkmıştır. Delta’da en çok zarar görmüş biyotoplardandır. Oysaki bu biyotop tipi başta göçmen su kuşları olmak üzere birçok canlı için çok önemli habitatları içermektedir. Geçici durgun sular doğal su rejimine bağlı olduğu için, yenilenebilirlikleri de zordur. Sabit Gri Kumullar (DFG) Delta’da en çok tehlike altında olan biyotoplar içine girmektedir. Tarım alanı kazanma ve kum alımı en başta gelen tehlikelerdir. Tuzla, Tabaklar, Aydınlar, Akyatan, Kapı köyü çevresinde bundan yirmi yıl önce çok geniş alanlar sabit gri kumul iken bu gün tarım alanı olarak kullanılmaktadır. Üzerinde türce zengin bir bitki örtüsü vardır ve birçok canlı için önemli habitatları içerir (bkz. 6.1.1.1.). Otsular kadar odunsu bitkileri de içermekte ve yenilenebilirliği zordur. Kum alımları ile ortadan kaldırılan sabit gri kumullar geri gelmemek üzere kaybolmaktadırlar. Ancak Delta genelinde bir değerlendirmede Ağyatan ve Yumurtalık’ta halen geniş alanlarda bulunmaktadır. Maki Kumulları (DFM) ve Lagünler (WL) çok zor yenilenebilir (hatta lagünler yenilenemez) biyotoplardır. Maki kumulları Delta’da en çok tehlikede olan kumullardır. Her kesimde azalmış, neredeyse doğal durumunda hiç bulunmayan bir biyotoptur. Alan çalışmalarımızda bir zamanlar çok geniş alanlarda olduğunu, halen maki bitkileri kalıntıları taşıyan kumullardan saptamak mümkün olmuştur. Üzerinde neredeyse hiç bitki kalmamış olan bu eski maki kumulları biyotop haritalamalarında Hareketli Kumullar (DM) olarak gösterilmiştir. Bu kumullar eski maki örtüsünü kaybederek neredeyse çıplak bir duruma gelmiştir. Tohum ve vegetatif bitki parçalarının tutunması zor ve o ortamda biyolojik onarım yardımı olmadan da gelişmesi olanaksız olduğundan ve çevrede de tohum vererek çoğalmayı sağlayabilecek bitkilerden yoksun olduğundan bu kumulların kendilerini yenilemeleri çok zordur. Delta’da Lagünler (WL) çok yönlü olumsuz etkiler altındadır. En önemlisi doğal su alışverişlerinin bozulmuş olması, sığlaşma, tarımsal ve diğer atıklar için bir deşarj alanı olmalarıdır. 294


Lagünlerin oluşumu çok uzun bir süreçte ve birçok doğal olaya bağlı olarak gerçekleşmektedir. Lagünlerin bugünkü çok bozulmuş durumları çok dikkatli çalışmalarla ve çok uzun bir süreçte düzeltilebilir. •

Çekirdek ve Tampon Bölge İçin Öneriler Buraya kadar FFH-Biyotopları için yapılan tüm değerlendirmeler sonucu, bu biyotopların bozulma durumları ve kendilerini yenileme yetenekleri dikkate alınarak, Biyosfer Rezervi içinde doğal duruma gelmeleri ve tahriplerinin önlenmesi için öneriler geliştirilmiştir. Bu amaçla bozulma ve kendini yenileme durumuna göre gruplandırma yapılarak dört temel öneri öngörülmüştür (Çizelge 6.13).

Çizelge 6.13. FFH-Biyotoplarında Bozulma ve Kendini Yenileme Durumuna Göre Önerilerin Genel Dağılımı

Bozulma durumu

Kendini yenileme durumu

B1 Az Bozulmuş

I II III IV

B2 Orta Bozulmuş

B3 Çok Bozulmuş

B4 Yokolmuş

Y1 Kolay Yenilenebilir

I

I

II

III

Y2 Orta Yenilenebilir

I

II

II

III

Y3 Zor Yenilenebilir

II

II

III

IV

Y4 Çok Zor Yenilenebilir

II

III

IV

IV

Doğal ve/veya doğala yakın biyotoplar. Bu durumlarının sürdürülmesi için koruma önlemleri gerekli. Az ve orta bozulmuş biyotopların korunması yeterli, diğerlerinde süksesyonların daha hızlı gelişmesi için önlemler ve koruma. Yetişme ortamına ve doğal koşullara uygun biyolojik onarım önlemleri ve koruma. Yeniden oluşturmak için kademeli biyolojik onarım önlemleri ve koruma.

Çizelgede görülen I.Grup bozulmanın az, yenilenebilirliğin kolay olduğu biyotoplar olarak tanımlanabilir. Bunlar genelde doğallıkları bozulmamış veya doğal durumlarına yakın biyotoplardır. Tahrip edilmelerini önleyici koruma önlemlerinin alınması veya sürdürülmesi yeterlidir. II. Grup biyotoplar az bozulmuştan, çok bozulmuşa, kolay yenilenebilirden, çok zor yenilenebilire değin farklı özellikleri taşımaktadır. Ancak bu özelliklerin dağılımında, bir özelliğin olumsuzluğuna karşın, diğerinin daha olumlu olması nedeni ile birbirini dengelemektedir. Bu grup içinde bozulmanın az ve yenilenebilirliğin kolay olduğu kesimlerde koruma önlemleri yeterlidir. Mevcut koruma statüleri bulunan alanlarda bu statülerin sürdürülmesi ve uygulamalardaki aksaklıkların giderilmesi yeterli olacaktır. Diğer kesimlerde bitki örtüsünün biyotop tipine uyumlu olarak gelişmesini desteklemek üzere çalışmalar yapılmalıdır (bkz. III. ve IV. Gruba). III. Grup biyotoplar antropojen etkilerle özelliklerin önemli derecede yitirmişlerdir. Bu olumsuzluklar önlenemediği takdirde ortadan kalkma tehlikesi vardır. Yenilenmeleri daha çok orta, zor ve çok zordur. Uzun bir süreç gerektirdiği için biyolojik onarım teknikleri ile sürecin 295


daraltılması gereklidir. Onarım çalışmalarında biyotopun doğal nitelikleri ön planda tutulmalıdır. Uygulanacak yöntemlerin yetişme ortamına uyumlu, bitkisel materyalin mutlaka doğal bitki örtüsünden olmasına özen gösterilmelidir. IV. Grup biyotoplar çok aşırı kullanımlar nedeni ile niteliklerini ve bitki örtüsünü neredeyse tamamen kaybetmiştir. Karakteristik bitkilerden artık bulunmamakla birlikte bunların yerini bozulmayı çok az miktarda gösteren bitkiler almıştır. Yok olmak üzere olan biyotoplardır. Yenilenmeleri çok uzun bir süreç alacağı için mutlaka biyolojik onarım teknikleri ile yardım edilmelidir. Yetişme ortamı koşulları çok bozulmuş olduğu için onarım kademeli olarak yapılmalıdır. Çizelge 6.14.’de Biyosfer Rezervinde biyotop tiplerinin her birinde alınması gereken önlemler ve onarım önerileri gruplandırılarak gösterilmiştir. Şekil 6.113’de Biyosfer Rezervi biyotoplarında onarım önerilerinin dağılımı görülmektedir. Çizelge 6.14. Biyosfer Rezervi’nde FFH-Biyotopları İçin Önlem ve Onarım Önerileri Öneriler

FFH-Direktifleri Natura 2000 Delta Biyotop Tipleri

I

I II III IV

II

III

IV

1. Deniz Kıyısı Kum Bankları (A) 2. Akarsu Ağzı Su İçi Kum Bankları (WFB) 3. Ön Kumullar (DO) 4. Ambarlar (DS) 5. Kumul Çam Ormanı (FD) 6. Tuzlu Bataklıklar (SM) 7. Tuzlu Çayırlıklar (SW) 8. Akarsu Ağzı (Estuar) (E) 9. Sabit Gri Kumular (DFG) 10. Geçici Durgun Sular (WST) 11. Maki Kumulları (DFM)+(DM) 12. Lagünler (WL) Doğal ve/veya doğala yakın biyotoplar. Bu durumlarının sürdürülmesi için koruma önlemleri gerekli. Az ve orta bozulmuş biyotopların korunması yeterli, diğerlerinde süksesyonların daha hızlı gelişmesi için önlemler ve koruma. Yetişme ortamına ve doğal koşullara uygun biyolojik onarım önlemleri ve koruma. Yeniden oluşturmak için kademeli biyolojik onarım önlemleri ve koruma.

Biyolojik onarım önlemleri biyotoplarda bozulma olan yaşam ortamlarının yenilenmesinin daha kısa bir sürede olması ve daha emin gerçekleştirilmesi amacı ile yapılmaktadır. Çizelge 6.13’deki gruplandırmaya göre Delta’daki FFH-Biyotopları içinde aşağıdaki biyotop tiplerinin genel bozulma durumları ve kendini yenileme yeteneği dikkate alındığında biyolojik onarım gereksinmeleri de farklıdır. I. ve II. Gruptaki biyotoplar için Delta’da genel bir değerlendirme insan etkileri ile en az bozulmuş ve kendini yenileme güçlerinin de halen iyi durumda olduğu söylenebilir. Bu biyotoplar şunlardır; 1. Deniz kıyısı kum bankları (A) 2. Akarsu ağzı su içi kum bankları (WFB) 3. Ön kumullar (DO) 4. Ambarlar (DS) 5. Kumul çam ormanları (FD) 6. Tuzlu bataklıklar (SM) 296



Ancak Delta genelinde yapılan bu değerlendirme yanıltıcı olabilir. Bu biyotopların Delta’da bazı kesimlerde çok tahrip edildikleri ve kendilerini yenileme güçlerini de yitirmekte olduğu izlenmektedir, örn. Tuzla-Tabaklar-Aydınlar kesiminde ön kumullar, ambarlar ve tuzlu bataklıkların aşırı tahrip edildiği ve kısmen de alansal olarak yok edilmiş olduğu saptanmıştır. Buna karşın Ağyatan ve Yumurtalık lagünlerinde çok geniş alanların halen doğallıklarını korudukları ve insan etkilerinin göreceli olarak daha az olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle, bu üç biyotopta tahrip gördükleri yerlerde biyolojik onarım çalışmalarının yapılması kaçınılmazdır. Kumul çam ormanı Delta’da sadece bir yerde olduğu ve bu alanda da korunduğu için, herhangi bir çalışma yapılması gereksizdir, korumanın sürdürülmesi yeterli olacaktır. III. ve IV. Grup biyotoplar: Bu grupta 1. Akarsu Ağzı (Estuar) (E) 2. Sabit Gri Kumular (DFG) 3. Geçici Durgun Sular (WST) 4. Maki Kumulları (DFM)+(DM) 5. Lagünler (WL) bulunur İlke olarak IV. Grup biyotoplar dışında tüm diğer biyotoplar yerel olarak değerlendirilmelidir. Biyotop içinde bozulmanın aşırı olduğu kesimlerde genellikle yenileme gücü de düşüktür ve bu nedenle biyolojik onarım çalışmaları yapılmalıdır. Bu çalışmalarda aşağıdaki ilkelere dikkat edilmesi yararlı olacaktır. - Tüm bitkilendirme çalışmalarında biyotoplara özgü doğal bitkiler kullanılmalıdır. (bkz. Çizelge 6.15). Hiçbir zaman bu biyotoplara yabancı bitkisel materyal kullanılmamalıdır. - Bozulmuş alanlarda öncü bitki olarak baklagiller tercih edilmelidir (ortamı iyileştirici N bağlayıcı ve mikroorganizmaları geliştirici) - Bozulmuş alanlarda bitkisel örtüleme çalışmalarına paralel olarak mikroorganizma aşılaması yapılmalıdır. - Bozulmuş alanlarda baklagiller dışında, rizomlu, stolonlu bitkiler tercih edilmelidir. - Hareketli kumullarda biyolojik ortam sağlanması için rüzgar perdeleme amacı ile kuru kamış dalları ile perdeleme yapıldıktan sonra bitkilendirmeye geçilmelidir. - Biyolojik onarım çalışmalarından sonra alan mutlak korumaya alınarak otlatma vb. yapılmamalıdır. Genel olarak ambarlar, tuzlu bataklık ve çayırlıkların daha nemli koşullara sahip olması onların daha kısa sürede kendilerini yenilemelerine neden olmaktadır. En zor çalışma alanı kumullardır. Kumullarda yapılacak çalışmalarda o kumulun en son biyotop tipine ulaşması için daha önceki ilk biyotop tipini oluşturma ile çalışmaya başlanmalıdır. Şu sıra izlenmelidir. Ön kumul oluşumları (DOE)

Ak kumullar (DOW)

Sabit gri kumul(DFG)

Maki kumulları (DFM)

Örneğin bir zamanlar maki kumulu biyotopu olup da aşırı tahriple şimdi hareketli kumula dönüşmüş olan bir biyotopu ilk durumuna, yani maki kumuluna getirebilmek için ön kumul oluşumları biyotop tipi ile başlamak gerekir ve yukarıda gösterilen biyotop tipleri izlenerek en sonunda maki kumulu biyotopuna ulaşılır. Bu çalışmalarda her biyotop tipinin oluşturulması için kullanılacak bitkisel materyal Çizelge 6.15’de verilmiştir. Çalışma yapılacak alan temelde incelendikten sonra bitki seçimi ona göre yapılmalıdır.

298


Çizelge 6.15. Biyolojik Onarım Çalışmalarında Biyotop Tiplerine Göre Kullanılacak Bitkiler

Bitki türleri Ipomoea stolonifera Euphorbia paralias Cyperus capitatus Sporobolus virginicus Polygonum equisetiforme Medicago marina Saccharum ravennae Rubus sanctus Thymelaea hirsuta Vitex agnus-castus Myrtus communis Smilax excelsa Nerium oleander Euphorbia peplis

Biyotoplar DOE ● ● ● ●

DOEo DOW ● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ●

DFG ● ● ● ● ● ● ●

DFM

● ● ● ● ● ● ● ● ● ●

DM ● ● ● ● ● ● ●

DSE

DSO

● ●

● ● ● ● ● ●

DSM

DSW ● ● ●

● ●

Biyolojik onarım çalışmalarında alanda biyotopun genel yapısını bozucu fazla kazıdolgu, teras, kanal, çukur vb. topoğrafyayı değiştiren çalışmalara yer verilmemelidir. Rüzgar perdelemesi, organik madde arttırıcı önlemlerde yöre materyali ve işgücü kullanılmalıdır. Bu çalışmaların yörede yaşayan insanlarla birlikte planlanıp uygulanmasına çok dikkat edilmelidir. Mekanizasyon yerine yöre halkının işgücü değerlendirilerek hem ortam koşullarına uygun bir çalışma yapılmış, hem de onlara iş sağlanmış olur. Ekim-dikim geç sonbahar ve yağışlı kış mevsiminde yapılmalıdır. Geçici su yüzeyleri ve lagünlerin onarımı birçok bilim disiplininin bir arada çalışması ile mümkündür. Bu amaçla hidroloji, ekoloji, su ürünleri, balıkçılık, peyzaj mimarlığı bilim dallarını temsil eden bilim insanlarının birlikte hazırlayacakları bilimsel rapordan sonra lagünlerde bir uygulamaya başlanmalıdır. Bu yapılmadığında lagünlerin çok yönlü sorunları çözülemeyeceği gibi, yenileri de eklenebilecektir. Tampon bölge içinde halen tarım yapılan alanların kamu mülkiyetinde olanlarını kullanımına son verilerek, bu alanlarda yukarıda açıklanan yönetmelerle doğaya kazandırma çalışmaları yapılmalıdır. Şahıslara ait arazilerdeki tarımın da orta süreç içinde ekotarım ilkelerine uygun olarak kullanımları sağlanmalıdır. Biyosfer Rezervi Yönetimi tarafından bu alanlara ekolojik tarım uygulamalarında öncelik verilmesi yararlı olacaktır. 6.1.3.2. Gelişme Bölgesi Gelişme bölgesi FFH-Biyotopları dışında kalan ve genelde tarım alanlarından oluşan bölgelerdir. Bölge toplam 48.709 ha olup, tüm Biyosfer Rezervi’nin %48.85’ini kaplamaktadır. Alanda toplam 47 yerleşim birimi vardır. Karataş ilçe merkezi ile birlikte 37’si Karataş’a ve 10’u Yumurtalık ilçesine bağlıdır. Yöre halkının ekonomik faaliyetlerinin hemen hepsi tarıma dayalıdır. Alanın büyük bir bölümü aşağı Seyhan ovası IV. Aşama sulama sistemi içinde olup, henüz tamamen bitirilememiştir. Özellikle son 10 yıl içinde çiftçiler, kendi girişimleri ile bazen 200 m derinliğe kadar varan kuyulardan çıkarılan yer altı suyundan yararlanarak sulama yapmaktadır. Bölgede tarımsal ürün deseni son yıllarda çok değişikliğe uğramıştır. Biyosfer Rezerv alanında alçak tünellerde örtü altı sebzecilik ve karpuz üretimi hızla yayılmıştır. Yine yerfıstığı üretimi 1. ve 2. ürün olarak yapılmaktadır. Bunlara ek olarak buğday, mısır ve pamuk ekilmektedir. Bölgenin Adana ili tarımsal üretiminde önemli bir yeri vardır. Adana ili toplam tarımsal üretim alanının %10.5’i Karataş ve %5,7’si Yumurtalık ilçesindedir (Barut, 2004). 299


Çiftçilerin kullandıkları arazinin büyük bir bölümü kendi mülkleri olmakla birlikte, özellikle kıyı kesimine yakın köylerde, kıyıdaki hazine arazisini ufak bir bedelle (ecri misil) veya bedelsiz olarak kullanan çiftçiler vardır. Bu alanlar genellikle kumul, tuzlu bataklık ve çayırlıklardan açma veya sulak alanların kurutulması ile kazanılmıştır. Delta’da işletme büyüklükleri Türkiye ortalamasının çok üzerindedir. Örn. Türkiye genelinde tarımsal işletmelerin yaklaşık %65’i 50 da’nın altında üretim alanına sahipken, bu Karataş ilçesinde %36,3, Yumurtalık’ta ise %39,6’dır. Ortalama işletme büyüklüğü Karataş’ta 227,6’da, Yumurtalık’ta ise 110,6 da’dır. Ancak işletmeler çoğunlukla 4 ve daha çok parçalı araziye sahiptirler. Aşağı havzada tuzluluk tarımda önemli bir sorundur. Tuzluluk sulama suyundan ve taban suyundan kaynaklanmaktadır. Yakın havzada özellikle doğu kesimde eğimli alanlarda, eskiden makilik ve doğal bitkilerin bulunmakta olduğu çok eğimli alanlar pulluk altına alınarak tarla tarımında kullanılmaktadır. Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin geçmişte sürekli yatak değiştirmesinden ve doğal taşkınlardan oluşmuş olan sulak alanların neredeyse tamamı yukarı kesimlerde kurutularak tarım alanına dönüştürülmüştür. Ancak derin su yüzeylerine sahip eski nehir yataklarının bazıları halen “ekolojik sığınma alanları” olarak tarım alanlarının ortasında bulunmaktadır. Ancak bunlar da çevredeki tarımsal faaliyetlerden ve atıklardan kirlenmiş ve ötrofikasyon tehlikesi altındadır. Gelişme bölgesinin ve çoğunluğu bu bölgeden kaynaklanan sorunlar çok yönlüdür (bkz. 6.1.2. Doğal Biyotoplar ve Alan Kullanımları Arasındaki Çelişkiler bölümüne). Bu soruların Biyosfer Rezervi içinde çözümlenmesi ve bunlar için bir program geliştirilmesi gerekmektedir. 6.1.3.3. Gelişme Bölgesi İçin Öneriler Proje süresince gerek yöre halkı ile yapılan görüşmeler ve Biyosfer Rezerv alanında yapılan araştırma ve incelemeler sonucu proje uzmanlarınca belirlenen mevcut sorunlar tek tek saptanarak, köylerde yapılan toplantılarda tartışılmıştır. Proje uzmanlık raporlarında ayrıntıları ile açıklanan bu sorunlar kısaca özetlenirse (Life proje uzmanlık raporları Darcan, 2004, Çetinkaya, 2004, Darcan, 2004, Daşgan, 2004, Gümüş ve Aslan, 2004, Ortaş, 2004, Karakök, 2004). 1. Tarım ve Hayvancılık • Aşırı tarımsal ilaç ve mineral gübre kullanımı − Ruhsatsız ilaç kullanımı − Yanlış ilaç kullanımı (yanlış zamanda, yanlış miktarda, yanlış etkin madde, yanlış bitkiye uygulama ”pamuk ilacı gıda ürünlerine”) − Uçakla ilaçlama (ancak %10 yararlı olmakta, kalanı doğal alanlara ve insanların yoğun yaşam alanlarına) • Anız yakımı − Toprağın organik maddeden yoksun kalması − Mikroorganizmalara olumsuz etkiler − Hava kirliliği − Orman ve doğal alanların yanması − Ürün yanması • Toprakta organik madde yetersizliği − Su tutma kapasitesi düşmekte ve erozyon − Verim düşmesi 300


− Tuzlulaşmanın hızlanması • Meraların tarım alanına dönüştürülmesi − Daha fazla hayvanın birim alanda otlatılması − Mera ve doğal alanların bozulması, erozyon, ekolojik değerlerin kaybı − Hayvanlarda verim azalması − Hayvan miktarının azalması, aile geçim ve beslenmesinin bozulması • İthal F1 tohumu kullanımı − Yüksek fiyatlar − Hastalık ve zararlara duyarlık artışı, daha fazla tarımsal kimyasal − Dışa bağımlılık 2. Sosyal • İşgücü göçü, sosyal anlaşmazlıklar • Eğitim yetersizliği, çiftçilerin çoğunluğu eğitimsiz • Danışmanlık ve eğitim hizmetleri yetersiz • Gelir dağılımında eşitsizlik • Niteliksiz yerleşim birimleri • Yetersiz teknik ve sosyal altyapı • Çirkin ve niteliksiz yapı biçimi ve mimari, bakımsız köyler • Dışa göç, kente özen ve Adana’ya yerleşme Doğa koruma ile ilgili sorunlar genelde çekirdek ve tampon bölgede olmasına rağmen bunların kaynağı da gelişme bölgesindedir. Yukarıda öz olarak değinilen bu sorunların Biyosfer Rezervi yönetimince çözümlenmesi gerekecektir. Bu konuda Biyosfer Rezervi’nce geliştirilecek yaklaşım biçimi Şekil 6.114’da verilmiştir. Biyosfer Rezervi’nin gelişme bölgesi ile ilgili sürdürülebilir kullanımlar ve yeni gelir kaynaklarının geliştirilmesi konularında daha sonraki bölümlerde bilgiler verilecektir. 6.1.3.3.1. Ekotarım Tarım birçok ülkede en geniş alan kullanımlarından birisini oluşturmaktadır. Günümüzde genellikle monokültür olarak yapılan tarımsal uygulamalarda, üretimi artırmak için aşırı tarımsal kimyasallar kullanılmakta, yoğun mekanizasyon uygulanmakta, bu da peyzajın doğal niteliklerini olumsuz etkilemekte ve ekosistemin bozulmasına, özellikle de biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden olmaktadır. Biyolojik çeşitliliğin korunması küresel düzeyde acil önlem alınması gereken bir konu haline gelince, 1992 yılında Rio De Janerio’da ‘Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ çıkartılmıştır. Sözleşmenin amacı, uluslararası düzeyde biyolojik çeşitliliğin korunmasını, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını ve elde edilen yarar ve gelirlerin eşit olarak paylaşılmasını sağlamaktır (Holden, 2000). Sözleşmeyi imzalayan her ülke, birçok sektörde biyolojik çeşitliliği korumak ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını sağlamak üzere önlemler alma yükümlülüğünü üstlenmektedir. Dünyada insan nüfusunun artması ile tarımda birim alandan daha fazla verim almak amacı ile uygulanmaya başlanan yöntemler, insanların gıda gereksinmelerini karşılarken, doğal kaynakları ve biyolojik çeşitliliği de olumsuz etkileyen bir faaliyet haline gelmiştir. Sorunun çözümlenmesinde çevreyle uyumlu, kimyasallar kullanmayan ve yöredeki kaynaklardan en akılcı biçimde yararlanan ekotarım yöntemleri geliştirilmiştir. Ekolojik, organik ve sürdürülebilir tarım gibi çeşitli kavramlar ile tanımlanan ekotarım insan ve çevre sağlığı dikkate alınarak yapılan bir tarım yöntemidir (ETO Derneği,1993). Ekotarım, biyolojik çeşitlilik, biyolojik döngü ve toprağın biyolojik aktivitesinin güçlendirilmesi ile tarımsal ekosistemlerin üretim gücünü arttıran ve tarımda sürdürülebilirliği sağlayan bütüncül bir yönetim sistemidir (Scialabba, 2003). Ekotarımda en az düzeyde girdi kullanarak, doğal kaynaklar ve çevreyi korumayı gerçekleştirmek ile üretimde verimliliği arttırma arasında bir dengenin oluşturulması amaçlanır. Scialabba (2001a ve 2003) ve Hattam (2003) ekotarımın amaçlarını aşağıdaki biçimde özetlemektedir: 301


Şekil 6.114. Biyosfer Rezervi Yaklaşım Biçimi

302 EĞİTİM

TARIMSAL ÜRÜNLERİN İSLENMESİ - AT ÖLY ELER

GELENEKSEL EL SANATLA RI

EKOTURİZMİ GELİSTİRME

PARASAL

BÖLGELEME İLE DAHA ETKİN BİR KORUMA VE KULLANIMIN SAĞLANMASI GELİSME BÖLGESİ

ONARIM BÖLGESİ

TAMPON B ÖLGE

ÇEKİRDEK BÖLGE

KAZA NCA

YÖNETİME

EĞİTİM

AV Y ÖNETİMİ

GELENEKSEL BALIKÇILIK

TARIM ORMAN CILIĞIN IN ÖZENDİRİLMESİ

SÜRDÜRÜLEBİLİR HAYVANCILIK VE OTLATMA

YENİLENEBİLİR EN ERJİ KAYNAKLAR KULLANIMI

ORGANİK TARIMIN ÖZENDİRİLMESİ

PARASAL

DOĞAL KAYNAKLA RIN SÜRDÜRÜLEBİLİR KULLANIMINI ÖZENDİRME

EKOLOJİK VE EKONOMİK DURUMUN İYİLESTİRİLMESİ YENİ GELİR KAYNAKLARININ ÖZENDİRİLMESİ

BİYOSFER REZERVİNİN OLUSTURULMASI

HALKIN KATILIMI

PLA NLAMAYA


İnsan sağlığı ve çevre kalitesinin en yüksek düzeyde tutması; Sağlık açısından daha güvenilir ve kaliteli ürünlerin yetiştirilmesinin özendirilmesi; Biyolojik çeşitliliğin ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımının sağlanması; Toprağın korunması. Günümüzde modern teknikler ile yapılan monokültür tarım uygulamaları toprağın besin maddelerince fakirleşmesine neden olmaktadır. Ekotarım uygulamalarında kullanılan çiftlik gübresi, yeşil gübre, kompost ve bitki artıkları toprağın organik maddece zenginleşmesini sağlarlar. Organik maddece zenginleşen topraklardaki flora ve fauna gelişmesi toprağın verimliliği ve besin döngüsünün artışını sağlar, buna karşın erozyonun azalmasını ve ekosistemin toksik maddelerle bozulmasını önler; o Suyu tutma kapasitesinin arttırılması. Ekotarım uygulamalarının yapıldığı topraklarda organik madde miktarının arttırılması ile toprağın su tutma ve suyun derinlere inme kapasitesi geliştirilir. Bu durum ise sık sulama gereksinmesini azaltır, toprakta tuzlanma tehlikesinin azalmasına neden olur. Ekotarım bu nedenle, su kaynakları çevresinde ve su kalitesini iyileştirme (restorasyon) çalışmalarının yapıldığı bölgelerde başarı ile uygulanmaktadır; o Bitki hastalık ve zararlıları ile kimyasal yoldan çok, doğal mücadele yöntemleriyle savaşılması; o Yöre halkına yeni gelir kaynakları sağlayarak kırsal kalkınmanın gerçekleştirilmesine katkıda bulunması ve kırdan kente göçü önlemede etkili olması; o Yörenin peyzajına çeşitlilik katarak ilginç duruma getirmede etkili olması ve üretilen ekolojik ürünler ile ekoturizm ve eko-farming’i bütünleştirerek yörede yeni gelir kaynaklarının gelişmesi için uygun koşulların hazırlanmasına katkı sağlaması. Organik tarım hareketi 1910 yılında İngiltere’de başlamıştır. Uzun bir süre önemli bir gelişme göstermemiştir. 1972 yılında dünyada ekolojik tarımı düzen altına almak ve bir çatı altında toplamak amacıyla IFOAM (Uluslararası Organik Tarım Federasyonu) kurulmuştur. Bu federasyon kanalı ile ekotarımdaki tüm gelişmeler üyeleri tarafından yakından izlenebilmekte ve çiftçilere aktarılabilmektedir. Merkezi Almanya’da olan bu kurumun 86 ülkeden 460 üyesi bulunmaktadır (Özdemir, 2003). Ekolojik tarım iki temel ilke doğrultusunda uygulanmaktadır: o Doğa ile uyumlu bir üretim yapması; o Tarımsal işletmeler içindeki mevcut kaynakların kullanılarak enerji dönüşümünü sağlayan bir üretim yapması. Bu amaçla işletmelerde çok yönlü üretimin, örn. hayvancılık ve bitkisel üretimin birlikte yapılmasının desteklenmesi (Özdemir, 2003). Ekotarım ilkelerine göre birçok ürün birlikte yetiştirilmelidir. Bir işletmenin ekotarım uygulamasına geçiş dönemi genellikle 1 – 3 yıl arasında değişmektedir. Bu süre yapılan toprak analizleri sonucunun organik tarıma geçiş için uygun olması ile karar verilir. Ekotarım uygulamalarının ilk yıllarında üründe verim ve kalite düşüşü olabilir ve hatta çiftçi ürününün büyük bir bölümünü veya tamamını kaybedebilir. Bu ve buna benzer durumlar üretimin başlangıç aşamasında çiftçiye mutlaka açıklanmalıdır. Scialabba’a (2001a) göre organik tarım yetiştiriciliğinde o yöreye ait tohum çeşitleri kullanılmalıdır. Çünkü bu çeşitler yöresel çevre koşullarına ve hastalıklara karşı dirençli, ayrıca orijinal genetik özellikleri taşımaktadırlar. Oysaki günümüzde piyasaya hakim olan tohumların çoğu (F1) yüksek derecede kimyasal (pestisit ve mineral gübre) kullanımına bağımlıdır. Son yıllarda genetik olarak değiştirilmiş tohumların piyasada satılması ile durum ciddi boyutlara ulaşmıştır. Bu nedenlerle organik tarım uygulamasında öngörülen yöre genetik kaynaklarının kullanımı ilkesi daha da önem kazanmaktadır. Organik tarımda ekim nöbeti uygulaması, üzerinde önemle durulan bir tekniktir ve toprak verimliliğini artırmada çok etkili olduğu için ekotarımın ayrılmaz bir parçasıdır. (Scialabba, 2001b). Yine yeşil gübre ve organik gübre (hayvan gübresi, kompost, ürün artıkları) kullanılarak toprak verimliliği arttırılmakta ve kimyasalların kullanımına gereksinme kalmamaktadır. o o o o

303


Ekolojik tarım kontrollü bir tarım yöntemidir. Ekiminden ürün hasadına ve pazara sunuma değin tüm çalışmalar teknik elemanların kontrolü altındadır (Özdemir, 2003). Ekolojik olarak üretilen ürünler sertifikalıdır ve ürünlerin etiketinde ekolojik olarak üretildikleri yazılıdır. Organik ürünler, pazarı hızla büyüyen bir gıda sektörüdür. Son on yılda, yıllık ortalama büyüme hızı % 20-25’dir ve gelişmenin bu biçimde süreceği beklenmektedir (Hattam, 2003). Organik ürün sektörünün hızla büyümesi, hükümetlerin dikkatinin uzun dönemde daha karlı ve ekonomik olan ekotarıma yönelmesine neden olmuştur. Hükümetlerin ekotarımı özendirmek amacıyla çiftçilere düşük faizli kredi vermesi ile ekotarım, çiftçiler için cazip olmaya başlamıştır. Ayrıca ürünlerini satın alacak firmaların daha önceden bilinmesi çiftçiler için pazar riskini ve arayışını ortadan kaldırmaktadır. Diğer önemli bir konu ise, organik olarak üretilen ürünlerin diğer ürünlere göre daha çok ücrete satılmasıdır. Bu durum, ekotarımın uzun dönemde daha karlı bir uygulama olduğunu göstermekte ve çiftçilerin de daha çok tercih etmesini sağlamaktadır. Türkiye’de üretilen organik ürünlerin alıcıları genellikle sanayileşmiş ülkelerden olan Almanya, Fransa, Amerika ve Japonya’dır. Bu ülkelerin organik ürünlere olan talebinde artışlar beklenmektedir. Uzun dönemde organik olarak üretilmiş tropikal meyve suları, bebek yiyecekleri ve dondurulmuş sebzelere yönelik talebin artışı beklenmektedir (Scialabba, 2001b). Organik tarım, biyolojik çeşitliliğin korunmasında, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımında ve çiftçiye daha fazla gelir sağlamasında etkili olduğu için doğa koruma alanları için önerilen bir tarım yöntemidir. Doğa koruma alanları ve yakın çevresinde yaşayan yöre halkı, yaşamsal gereksinmelerini karşılamak için koruma alanındaki doğal kaynaklara bağımlıdır. İnsanları doğa koruma alanının tümünün dışında tutma gayretleri hiçbir zaman başarılı olamamıştır. Bu nedenle uygulanan yasaklamaların başarısızlığı görüldükten sonra, yöre halkının doğa ile uyumlu olarak kaynakları sürdürülebilir biçimde kullanımını öngören uygulamalar önem kazanmıştır. Ayrıca ekolojik ilkelere ters düşmeyen ekotarımın çok yönlü kullanımlara olanak vermesi nedeni ile yörenin biyolojik çeşitliliğini de arttırdığı bilinmektedir. Örneğin organik tarımda o yöreye has genetik değeri olan tohum çeşitlerinin kullanılması, tarımsal ekosistemler açısından in situ korumasını da gerçekleştirebilmektedir. Organik tarım uygulamalarına korunan alanlarda genellikle tompon ve gelişme bölgelerinde yer verilmektedir. Organik tarımın yapıldığı alanlarda toprak ve su kalitesinin iyileştirilmesi ile toprak mikroorganizmalarında ve dolayısıyla besin maddesinde artış olur. Bu durum ise zamanla bitkiler ve yaban yaşamında tür zenginliğini ve sonuçta tüm biyolojik çeşitliliğinin artmasını sağlar, yaban yaşamı için yeni habitatlar oluşur ve ekotarım alanları biyolojik koridor görevini üstlenerek ekosistemler arası gen değişimi ağının oluşmasına katkı sağlarlar. Organik tarım uygulamaları sulak alanların korunmasına ilişkin Ramsar alanlarında öncelikli olarak desteklenmektedir. Bu uygulamalarda amaç sadece yöre halkına yeni gelir kaynakları yaratmak değil, aynı zamanda nesli tehlike altında olan birçok kuş türü için beslenme ve üreme habitatlarının oluşumunu da sağlamaktır. Bu konuda birçok başarılı örnekler vardır. Örneğin, Rusya Federasyonu’ndaki Muraviovka koruma alanı 5200 hektarlık sulak alanları ile önemli bir Ramsar alanıdır. Alanın tampon bölgesinde yaklaşık 200 kuş türü için beslenme ve üreme habitatları vardır. Uygun iklim ve toprak koşulları nedeni ile alan tarım için de çok önemlidir. Kamışların yakılması, aşırı ve bilinçsiz tarımsal kimyasalların kullanımı, yaban yaşamı, insan sağlığı ve bölge ekonomisini zarara uğratmıştır. Bölgede bazı bilinçli çiftçilerin önderliği ile ekotarım uygulamasına başlanmıştır. Ekotarım uygulamasında buğday, arpa, soya fasulyesi ve değişik mısır çeşitleri yetiştirilmiştir. Üretimde alışılmış tarım sistemine göre daha az girdi kullanılması ve ürünlerin daha iyi fiyata satılması, diğer çiftçilerin de zamanla ekotarıma geçişini özendirmiştir. Bir zamanlar çiftçiler ve kuşlar arasında var olan çelişkileri çözümlemek amacıyla tarlaların kıyısında mısır yem bitkisi olarak yetiştirilerek turnaların esas ürünlere zarar vermesi önlenmiştir (Scialabba, 2003). Birçok Avrupa ülkesinde, Biyosfer Rezervleri’nde yaşayan çiftçilerin ekolojik olarak üretmiş oldukları ürünler Biyosfer Rezervi ile yapılan işbirliği sonucu Biyosfer Rezervi’nin 304


logosunu da kullanarak bir bölge markası yaratılmıştır. Kurulan bir birlik ile ürünlerin kaliteleri sürekli kontrol edilerek yükseltilmiş ve rekabet edebilir bir duruma getirilerek pazardan önemli bir pay elde edilmiştir. Böylece Biyosfer Rezervi’nin ayrıcalıklı doğal özellikleri çiftçiler için artı değere dönüştürülerek, yöre halkının gelir ve çevre bilinci düzeyi arttırılmış, diğer taraftan da doğal kaynakların korunması gerçekleştirilmiştir. Türkiye’de ekotarımın günümüzdeki durumu incelendiğinde, Türkiye’de 2003 yılı istatistiklerine göre toplam olarak üretilen organik ürün sayısı 174 adet ve organik üretim yapan üretici/işletme sayısı ise 13 044 adet’tir. Toplam üretim alanı 103 190 hektar ve üretim miktarı 291 876 tona ulaşmıştır. Organik tarım üretimi ihracata yönelik yapılan bir sektör olmasına rağmen, iç piyasa yeni yeni gelişmeye başlamıştır. Adana bölgesi incelendiğinde ise, Adana’da iki üretici ihracata yönelik organik kiraz ve pırasa üretmektedir. Mersin’de 40 üretici 3456 ha arazide 2900 ton organik ürün üretmekte veya doğadan toplamaktadır. Mersin’de üretilen 33 farklı organik ürünün çoğunluğunu ise tıbbi bitkiler oluşturmaktadır (ETO Derneği, 2004). Life projesi kapsamında Özdemir (2003) Biyosfer Rezerv alanında ekolojik tarım uygulama olanaklarını araştırmıştır. Bu amaçla Karataş ilçesine bağlı Aydınlar, Tabaklar, Tuzla, İnnaplıhöyüğü, Adalı ve Yumurtalık ilçesine bağlı Kaldırım ve Deveciuşağı köylerinde bir anket çalışması yapmıştır. Anket çalışmasında 290 üretici ve 2 ilaç bayisi ile görüşülmüştür. Anket araştırmasının amacı, alan içinde tarımsal kimyasal kullanım durumunun saptanması ve üreticinin ekolojik tarıma eğiliminin belirlenmesine yönelik olmuştur. Çiftçilerin genel tutumları ile ilgili çok çarpıcı sonuçlar alınmıştır. Üreticinin %82’si tarımsal kimyasalların insan sağlığına , % 89,7 ise çevreye olumsuz etkilerinin olduğunu bilmemekte, % 46 üretici ilaç kullanımında tarım kuruluşlarından bilgi sormamakta, % 31,8 komşu kullandığında uygulama yapmakta, % 35,6 ise ilaç bayilerine sormaktadır. İlaç kullanım sıklığı ise, % 26,2 üretici 1-7 gün ara ile, %43,6 ise 710 ara ile ilaç kullanmaktadır. İlaç kullanımı ile hasat arasındaki zamanda ise, % 33 üretici 4 gün önce, %24,5 ise 4-7 gün önce ilaç atmaktadır. Anket araştırmasına katılan üreticilerden %85.6’sının ekolojik tarım yöntemini hiç duymadıklarını belirtmiş, % 14,4’ü ise çok sınırlı bir bilgiye sahip oldukları saptanmıştır. Bu üreticiler ekolojik tarımı ‘kimyasal ilaç ve mineral gübre kullanmaksızın yapılan bir üretim şekli’ olarak tanımlamışlardır. Organik tarımın üreticiye tanıtımından sonra ‘ekolojik tarım konusunda kendilerinin eğitilmesi, pilot alanlarda uygulamalı çalışmaların yapılması, mali destek verilmesi ve organik olarak üretilen ürünlerin pazar ortamının sağlanması halinde, % 70’i ekolojik tarımı kendi üretim alanında uygulayabileceğini, %30’u ise ekolojik tarım uygulamalarını ve uygulama sonuçlarını görmeden ekolojik tarım yapmayacağını belirtmiştirler. Delta’da görüşülen üreticiler, ekolojik tarımın yaygınlaşması için gerekli olan eksikliğin başında bu konuda bilgi eksikliğinin geldiğini özellikle vurgulamıştırlar. Birçok üretici Biyosfer Rezerv alanında ekolojik tarım yöntemiyle üretim yapmak için belirli bir geçiş sürecine ihtiyaç duyulduğunu, bu süre içerisinde kendilerine verilecek olan bilgilendirme çalışmalarıyla pestisid kullanımının önemli ölçüde azaltılabileceğini ve bununda ekolojik tarıma geçiş için önemli bir adım olacağını belirtmişlerdir. ETO (Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği) Derneği’nin (2004) danışmanlığında Life projesi kapsamında ‘Çukurova Deltası’nda organik tarım uygulama olasılıkları, çiftçi eğitimi ve iç pazar olasılıklarının araştırılmasına’ yönelik bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Ekotarım bağlamındaki araştırma pilot olarak seçilen beş köyde (Adalı, Tuzla, İnnaplıhöyüğü, Deveciuşağı ve Kaldırım) yürütülmüştür. Bu çalışmaya ilişkin rapor derlenerek aşağıda özetlenmiştir. Delta’da yaptığı alan çalışmalarının değerlendirmesine göre, Tuzla ve İnnaplıhöyüğü bölgelerinin toprakları % 95 düzeyinde kum içermektedir. Lagünlere yakın topraklarda taban suyunun yüzeye çok yakın olduğu, bu nedenle de bu bölgedeki toprakların tuzlu alkali olduğu görülmüştür. Lagünlerden uzaklaştıkça ise toprak bünyesinin kil içeriğinin yükseldiği ve bazı yerlerde tuzlu ve alkali özellikteki fiziksel nitelikleri bozuk topraklar oldukları belirlenmiştir. Bu toprakların (özelikle kumlu) organik madde içeriklerinin çok düşük olması ve organik maddeyi tutma gücünün güç olması nedeniyle bölgede organik tarıma geçişte toprak organik madde içeriğinin yükseltilmesi ilk hedef olmalıdır. 305


Daha öncede belirtildiği gibi yöre halkının başlıca geçim kaynağını tarım oluşturmaktadır ve bölgede genellikle tek yıllık bitkilerin yetiştiriciliği yapılmaktadır. Proje kapsamında değerlendirmeye alınan köylerdeki işletme büyüklüklerinin sınırlar içinde değiştiği ve 57.3 ile 392.1 da arasında olduğu belirlenmiştir. Ortalama işletme büyüklüğü Adalı’da 152.7 da, Tuzla merkez 57.3 da, İnnaplıhöyüğü’nde 392.1 da, Deveciuşağı 96.7 da ve Kaldırım 245.8 dekardır. Belirtilen köylerde (Adalı ve Kaldırım hariç) hayvancılığın genellikle yoğun olmadığı ve aile ihtiyacını karşılamaya yönelik olduğu saptanmıştır. Adalı ve Kaldırım köylerinde ise hayvancılığın (büyük-küçükbaş) daha fazla olup ve elde edilen gübrelerden ticari kazanç sağlandığı saptanmıştır. Yöre halkı mevcut üretim deseninden yeterli gelir elde edemediklerini ve bu amaçla organik tarım sistemine sıcak baktıklarını belirtmişlerdir. Fakat üreticiler konu ile ilgili bilgilerinin yeterli olmadığını, bu üretim sisteminden elde edilecek ürünlerin pazarlanmasında nasıl bir sorunla karşılaşacaklarını bilmedikleri için bu konuda bilgiye ihtiyaç duyduklarını belirtmişleridir. Seçilen pilot köylerde yöre halkının organik tarım konusunda bilgilendirilmesi için ekotarım bağlamında eğitim çalışmaları yapılmıştır. Eğitim çalışmalarında çiftçilerin ekotarıma ilgisi gözlemlenmiş ve yetiştiriciliğini yaptıkları ürünlerde olası organik tarım metotlarıyla zirai işlemler ve hastalık – zararlı mücadelesi konusunda bilgilendirme yapılmıştır. Yöre halkının organik tarım uygulamalarına eğilimlerinin olduğu izlenmiş ve bazı çiftçiler 5–20 da tarım alanlarında organik tarım uygulamasına geçebileceklerini belirtmişlerdir. Eğitim çalışmalarında yöre halkı ayrıca aşağıdaki konularda bilgilendirilmiştir: o Organik tarımın tarihçesi ve bugün dünyada ve Türkiye’de organik tarımın geldiği durum; o Organik tarımın önemi, insan sağlığına olan etkileri, pazarlama koşulları ve olasılıkları; o Organik çilek yetiştiriciliği. ETO Derneği, (2004) tarafından Adana ilinde sekiz markette anket araştırması yapılarak organik ürünlere olan ilginin iç pazar durumu araştırılmıştır. Anket çalışması 949 kişinin katılımı ile gerçekleşmiştir. Anket çalışmasında deneklerden 308’i organik tarımı tanımlamasına rağmen 641’ü bu konuda bilgisinin olmadığı saptanmıştır (Şekil 6.115).

700 600 500 400 300 200 100 0 ar re fo ur To pl am

ig ro s

C

M

R

ea l

Evet Hayır

Yo nc a M ig ro s

G ro se ri G ro se ri Yo nc a

Katılımcı

Tüketici Organik Tarım Bilgisi

Marketler

Şekil 6.115. Tüketici Organik (ekolojik, biyolojik, sağlıklı) Tarım Bilgileri Değerlendirmesi

Deneklerin organik olarak talep ettikleri ürünler sırasıyla sebze, meyve, süt ürünleri ve et ürünleridir (Şekil 6.116).

306


Katılımcı

Talep edilen Organik Ürünler 700 600 500 400 300 200 100 0

Sebze Meyve Süt ürünleri Et ürünleri Diğer/hepsi 1

2

3

4

5

Sıralama

Şekil 6.116. Organik (sağlıklı, çevreci) Ürün Olarak Tüketimde Aranılan Öncelikli Gıda Ürünleri Değerlendirmesi

Organik ürünlerin diğer ürünlere göre daha yüksek fiyatla satılmasına ilişkin olarak deneklerden %50’sinden fazlası, yani 483 kişi %20 oranına kadar, 225 kişi % 50 oranına kadar artı fiyat ödemeyi kabul edebileceklerini belirtmişlerdir. 133 kişi bu tip ürünlerde fiyat artışı olmasını beklemezken, 11 kişi bu tip ürünlerin olması durumunda % 200 ile 400 gibi artıları verebileceğini belirtmiştir (Şekil 6.117).

Organik ürünler için fazladan ödeme (%) 600 Katılımcı

500 400 300 200 100 0 20

50

100

200

400

aynı

Artı değerler

Şekil 6.117. Geleneksel Ürünlere Göre Organik Ürün Tüketiminde Ödenilmesi Düşünülen Artı Miktar

Deneklerden % 50’ si (437 kişi) gıda ürünlerinde aradıkları başlıca özellik ürünün temiz ve hijyen olmasıdır. Deneklerin 289’u, yani ¼’ü hormonsuz ürün olmasına 1. derecede önem verirken, 171 denek ise kaliteye önem vermiştir (Şekil 6.118).

307


Gıda Ürünlerinde Aranılan Özellikler 500 Katılımcı

400

Kalite Hijyenite Ucuz Albeni Hormonsuz

300 200 100 0 1

2

3

4

5

Öncelik Sıralaması

Şekil 6.118. Tarımsal (gıda) Ürünlerinden Beklenilen – Aranılan Özelliklerin Sıralaması

Bölgede organik tarımın başarı ile uygulanabilmesi için alan çalışmaları ve eğitim programları sonucunda aşağıdaki öneriler sunulmuştur; • Üreticilerin birim alan başına düşen organik ürün sertifikası giderlerini azaltmak, girdi temininde kolaylık sağlamak, ürün değerlendirilmesini kolaylaştırmak için küçük arazilerin olduğu yerlerde üreticiler gruplanmalı, bir araya getirilmeli, • Bölgede Organik Üretici Birliği kurulması için alt yapı tamamlanmalı, • Üreticilere organik bitkisel ve hayvansal atıklarının en iyi şekilde değerlendirilmesi için kompost yapım alışkanlığı kazandırılmalı veya üreticiler bir araya gelerek organik atıklarını değerlendirebilecekleri ortak kompost tesisi oluşturmalı, • İşletmelerde yoğun hayvancılık yerine aile ihtiyacı kadar hayvan varlığı teşvik edilmeli, • Deltada Adalı köyü gibi hayvancılığın gelişmiş olarak yapıldığı yerlerde hayvancılık organik tarımda girdi temini açısından desteklenmeli, ancak hayvan sayısı mevcut hayvanlardan gelen gübrenin hektara 170 kg saf azotu geçmeyecek şekilde sınırlandırılmalı, • Delta’da günümüzde uygulanan mevcut ürün deseninin tamamı organik olarak yetiştirilebilir, • Delta’da monokültür yetiştiricilikten kaçınmalı, ürün çeşitliliğini sağlayacak farklı ürünleri ve rotasyon programını devreye sokmalı. Seçilecek ürünler pazar araştırmaları ile geliştirilmelidir. Örneğin bölgede organik çilek yetiştiriciliği başarı ile yapılabilir ve Adana ilindeki marketler organik çilek için talepte de bulunmuşlardır, • Büyük arazi varlığına sahip işletmelerde meyve plantasyonları tesis edilmeli ve tek yıllık bitkiler mutlaka üretim deseninde olmalıdır, • Bölgede azalma gösteren pamuk ve narenciyenin organik olarak üretimi pazar araştırması yapılarak ilgili sektörle birlikte geliştirilmelidir. (ör: dilimlenmiş narenciye), • Az su tüketen bitki türlerine yönelmeli (ör: kışlık sebzeler, susuz bağ v.b.), böylece sulama suyu ihtiyacı azalacaktır. Ayrıca tuzlu topraklara sahip bölgelerde topraktan tuzu da kaldıran enginar, semizotu ve arpa gibi bitkiler rotasyona alınmalı, • Organik tarımda kurulacak sabit tesisler mozaik gibi dağınık olmalı, sebze gibi tek yıllık bitkiler de mutlaka arada yer almalı, • Üretilen organik ürünlerin pazarlamasında öncelikle Adana ve Mersin gibi yakın yerleşim yerlerindeki iç pazar hedef alınmalı, • Tarım yanında İnnaplıhöyüğü gibi büyük orman alanına sahip yerlerde, orman altında yetişen organik tıbbi bitkiler ve orman ürünleri devreye sokulmalıdır, • Organik üretimde küçük parsellerde (20 – 50 da) farklı türlerle meyvecilik (kayası, şeftali, turunçgil ve erik ) tesisi kurulması karlı olacaktır, 308


• •

• •

Yörede nüfus ve arazi büyüklükleri varyasyon göstermekte, büyük arazilerde organik yerfıstığı, mısır, buğday üretimi geliştirilebilir, Delta’daki başlayacak organik tarımı desteklemede Tarım ve Köyişleri Bakanlığının verdiği zirai kredilerin faizinin % 60 ının Bakanlıkça karşılanması gibi, AB destekli organik tarımı geliştirme amaçlı eğitim projesindeki lagün bölgesinin pilot bölge seçilmesi gibi organik tarımı destekleyen gelişmeler duyurulmalı, Organik tarım uygulamalarının başlaması işe, kimyasal kirliliğin azaldığı dönemden itibaren sulak alanlarda özel organik balıkçılık uygulaması da başlatılmalıdır. Organik tarım, agro-eko turizm uygulamaları ile birleştirilmelidir.

6.1.3.3.2.Sürdürülebilir Hayvancılık Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv alanında hayvancılık geleneksel koşullarda yürütülmektedir. Bu hayvancılık faaliyetlerinde iyileştirmelerin sağlanması, çevreyle barışık yetiştiriciliğin yapılması ve bu faaliyetlerin bilimsel verilere dayalı olarak yürütülmesi, üzerinde önemle durulması gerekli olan ana konulardır. Delta’da genellikle yoğun olmayan bir hayvancılık koşullarının egemen olduğu görülmektedir. Bölgesindeki doğal koşullar, meraya dayalı hayvancılığa uygun değildir. Hayvansal üretimden elde edilen gelirler, toplam işletme gelirleri içinde önemli bir paya sahip olduğu için bölgede hayvansal üretim faaliyetlerinin ahır koşullarda sürdürülmesinin sağlanması gerekmektedir. Ancak bu biçimde bir hayvancılığın organizasyonunu işletmecilerin kendi başına yapmaları oldukça güçtür. Bu konuda üreticilere yol gösterilmesi ve desteklenmesi zorunludur. Bu çerçevede bölge hayvancılığının sürdürülebilirliği açısından şu öneriler getirilebilir; 1. Çukurova Deltası’nda, hayvancılık konusunda, ivedilikle bir eğitim çalışmasının başlatılması gerekmektedir. Kadın ve erkek yetiştiricilere; hayvan besleme, sağlıklı koşullarda sağım, atıkların imhası, hayvan sağlığını koruma, sıcaklık sıkıntılarının azaltılması, gübrelerin doğru olarak kullanılması, bitkisel üretim artıklarının hayvansal üretimde değerlendirilmesi, yeni gelir kaynaklarının geliştirilmesi (değişik peynir çeşidi, oğlak eti, süt danası eti, harnup vs.), mera iyileştirmesi hakkında bilgilerin verilmesi ve bunların uygulamalı olarak öğretilmesi gerekmektedir. Eğitim çalışmalarının en önemli kısmını çevre koruma bilincinin verilmesi oluşturmalıdır. Yapılan tüm üretimler sonucunda çevreye verilen zararların olası sonuçları anlatılmalı, gerekirse yaptırımlar uygulanmalıdır. Hayvansal gübrenin organik tarım içindeki yeri özellikle vurgulanmalı ve bölgede yeni başlayan zeytincilik çalışmalarında özellikle keçi gübresinin kullanılmasının önemi anlatılmalıdır. 2. Hayvan sağlığı ve suni tohumlama olanakları için veteriner çalışmalarının kesintisiz devamlılığının sağlanması gerekmektedir. Yetiştiricinin suni tohumlama konusunda talebi vardır. Bu konu için üreticiye bilgi ve uygulama açısından destek sağlanmalıdır. 3. Pazar sorununun çözümlenmesi gerekmektedir. Burada üzerinde durulması gereken konu, elde edilen ürünlerin işleme tekniklerinin geliştirilmesi, ürün çeşitlendirilmesine gidilmesi, yeni teknolojilerin bölgede yaygınlaştırılmasıdır. Sütün işlenerek pazarlanması, üretici gelirleri üzerine olumlu etkide bulunacaktır. Dondurma, yöresel ve yüksek kaliteli peynir imalatı gibi tüketim maddelerinin üretilmesi özendirilmelidir. Ayrıca hayvansal lif ve deri gibi yan ürünlerin değerlendirilmesi olanakları üzerinde de durulmalıdır. Bu şekilde gelirleri artan üreticilerin doğal alanlara dayalı üretimden vazgeçmeleri ve ahır koşullarda hayvancılığa yönelmeleri mümkün olabilecektir. 4. Bölgede halen kumullar, kumul ardı ambarlar, lagünler, tuzlu çayırlıklar ve tuzlu bataklıklar hayvansal üretimde mera olarak kullanılmaktadır. Doğal alanların bu şekilde kullanımının azaltılması için gerçek meraların verimliliğinin artırılması, işletmelerde yem bitkileri ekim alanlarının genişletilmesi gerekmektedir. Üreticilere bu konuda teknik bilgi ve alet-donanım desteği sağlanmalıdır. Anızın yakılmayarak hayvansal yem girdisi olarak kullanılması hem ekonomik kazanç, hem de toprağa verilen zararın minimize edilmesini sağlayacaktır. 309


5. Bölgede farklı hayvan yetiştiriciliği olanaklarının sağlanması gerekmektedir. Özellikle süt keçisi yetiştiriciliğinin geliştirilmesi için Çukurova Üniversitesi, Tarımsal Araştırma Enstitüsü ve Tarım İl Müdürlüğü’nün ortak çalışmalar içerisine girmesi ve bölgesel düzeyde örnek süt keçiciliği işletmeleri kurulmasının sağlanması gerekmektedir. Önerilen süt keçisi yetiştiriciliği tamamen kontrollü ortamlarda yürütülmekte ve meralanma olmamaktadır. Ayrıca, devekuşu, Ankara tavşanı ya da bıldırcın yetiştiriciliği gibi yeni kümes hayvanı yetiştiriciliği de yaygınlaştırılabilir. Bölgede hindi yetiştiriciliği de potansiyeli olan bir hayvansal üretim dalıdır. Dolayısı ile hindi yetiştiriciliğinin de daha yaygın olarak yürütülmesi konusunda çalışmalar yapılmalıdır. 6. Birlikler veya kooperatifler oluşturulması pazarlama olanaklarının artırılması ve hizmet götürmenin disipline edilmesi açısından önem taşımaktadır. Bölgede kurulmuş olan bazı birliklerin Biyosfer Rezervi ile yeniden canlandırılması yararlı olacaktır. 7. Kaliteli damızlık talebinin karşılanması ve bölgede damızlık dağıtımı uygulamalarının yaygınlaştırılması gerekmektedir. Böylece meraya olan talepte azalacaktır. 8. Bölgede bazı bitkisel ürünlere verilmekte olan desteklerin devam ettirilmesi, destek ödemelerinin zamanında, düzenli olarak yapılması verimliliği ve bölge halkının gelir düzeyini artıracaktır. 9. Merada yetiştiricilik koşullarından ahır koşullarına geçilmesi gerekmektedir. Doğaya bağımlı yetiştiricilik yerine kontrollü ortamlarda üretim yapılması hem çevre, hem de üretimin kalitesi açısından daha yararlı olacaktır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın başlattığı pedigri çalışmalarının yaygınlaştırılması; kaçak hayvan girişi, hastalık yayılımı ve kaçak kesimleri engelleyecektir. Ayrıca bölgede ekolojik (organik) hayvansal üretim konusu da Biyosfer Rezervi içinde önemle ele alınarak uygulama olanakları araştırılmalıdır. Bu konuda uzman danışmanlık birimlerinin bölgede yaygınlaştırılması yararlı olacaktır. 10. Dışarıdan kaçak hayvan girişleri önlenmelidir. Böylece kaçak hayvan girişinden kaynaklanan hastalıkların yayılmasının da önüne geçilebilecektir. Bu konuda ağır yaptırımların oluşturulması ve kontrol mekanizmalarının harekete geçirilmesi tüm ülke hayvancılığı açısından önem taşımaktadır. 11. Biyosfer Rezervi Yönetimi ile Tarım İl Müdürlükleri birlikte meraya dayalı hayvancılıktan alternatif hayvancılığa yönelmek isteyenlere projeler hazırlamalı ve kredi sağlanmasına yardımcı olmalıdır. Alternatif hayvancılık faaliyetleri konusunda bilgilendirme çalışmalarının Biyosfer Rezervi kurulması ile birlikte acilen ele alınması yararlı olacaktır. 12. Orta ve uzun vadede bitkisel üretimden kaynaklanan gelirlerin artırılması ve bu amaçla küçük alanlarda yüksek gelir sağlayan özel ürünler yetiştirilmesi konusunda çalışmalar yapılmalıdır. Köy ziyaretlerinde yöre halkının arıcılığa ilgisinin olduğu saptanmıştır. Bu nedenle Biyosfer Rezervi Yönetiminin bu konuya yöre halkına alternatif gelir getirici bir faaliyet olarak eğilmesi yararlı olur. 6.1.3.3.3. Sürdürülebilir Balıkçılık Delta’da bugünkü şekli ile çok zarar veren Trol balıkçılığının kontrol edilmesi ve bir düzen altına alınması acilen gereklidir. Deniz kaplumbağaları için olduğu kadar balıkçılık içinde zararlı olan, trol tekneleri kıyıya çok yakın alanlarda avlanmamalıdır. Yasal olarak öngörülmüş olan 3 millik kıyı koruma bölgesi içinde trol balık avının yapıldığına çok rastlanmaktadır. Dalyan balıkçılığı Delta’nın en önemli gelir kaynaklarından birini oluşturması bakımından, dalyanların verimli çalışması ve potansiyellerinin iyi kullanılması gerekmektedir. Ancak bu konulardaki çalışmalarda, ekolojik koşullar her zaman göz önünde tutulmalı, su ekosistemlerine zarar verilmemelidir. Balıkçılığın bölgede gelişmesi ekonomik anlamda katkı sağlayacağı için, sürdürülebilirlik esasına bağlı olarak geliştirilmelidir. Bu bakımdan suların kirlenmesine neden olan üretim 310


biçimleri konusunda çok dikkatli olunması ve Biyosfer Rezervi’nde yer verilmemesi yararlı olur. Balıkçılıkla ilgili aşağıdaki konuların dikkate alınması gerekir: • Barınak ve satış yerlerinin alt yapı çalışmalarının artırılması; • Su ürünleri tanıtım derneğinin kurulması; • Lagünlerin ekolojik yapısını bozmayacak biçimde üretimi artırıcı teşviklerin sağlanması üretimi artıcı teşviklerin sağlaması; • Su ürünlerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasının sağlanmasıdır; • Bu bağlamda kültür balıkçılığı için istenilen dönemde yavru balık elde edebilmek için özel sektör teşvik edilmelidir; • Dalyanların bakım ve ıslah çalışmalarının yapılması ve kirletici etkilerden korunmak amacıyla çalışmaların yapılması; • Balık hastalık ve denetim laboratuarı kurularak gerekli analizlerin yapılması; • Su ürünleri entegre tesislerinin kurulmasının teşvik edilmesi ve ihracata yönelik çalışmaların sağlanması; • Üreticilerin bilgilendirilmesi amacıyla eğitim projeleri özel sektör işbirliği ile sağlanması; • Balık tüketiminin artmasını sağlayıcı çalışmaların yapılması; 6.1.3.3.4. Ekoturizm Çukurova Deltası, uluslararası düzeyde önemi olan kıyı ekosistemlerinden birisidir. Delta, biyolojik çeşitlilik açısından Bern Sözleşmesinde yer alan birçok türü ve habitatları içermektedir (Altan, 1999). Bu özellikler Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nde ekoturizmin planlanması için önemli bir potansiyeldir. Life Projesi kapsamında bu konuda Çetinkaya (2004) tarafından yapılan çalışmanın raporu derlenerek aşağıda özetlenmiştir. Çukurova Deltası’nda ekoturizm planlamasının amaçları aşağıda özetlenmiştir: • Uzun dönemde biyolojik çeşitliliğin korunması ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını sağlamaya yardımcı olmak; • Yöre halkının doğal kaynaklar üzerine olan olumsuz etkilerini azaltmak ve onların doğa koruma faaliyetlerine aktif katılımlarını sağlamak; • Yöre halkına ek gelir sağlamak ve yeni iş olanakları yaratmak; • Biyolojik çeşitliliğin, doğal kaynakların ve çevrenin korunmasına yönelik olarak yöre halkının ve ziyaretçilerin çevre duyarlıklarını arttırmak. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Ekoturizm Planlaması çalışması aşağıda özetlenen üç aşamada gerçekleştirilmiştir: • Veri toplama ve değerlendirme, • Alan çalışmaları, • Seyahat acenteleri ile görüşme. Çalışmanın ilk aşamasında Delta ile ilgili olarak proje kapsamında daha önce yapılmış olan biyolojik çeşitlilik ve sosyo-ekonomik yapı çalışmaları incelenerek, ekoturizm açısından değerlendirilmiştir. Ayrıca Biyosfer Rezervleri’nde yapılan ekoturizm çalışmaları irdelenerek Çukurova Deltası bağlamında bunlardan yararlanılmıştır. Bu değerlendirmeler sonucunda Çukurova Deltası’nda ekoturizm planlaması için bir araştırma ve uygulama programı geliştirilmiştir. Alan çalışmaları: Alan çalışmaları üç aşamada yürütülmüştür: 1) Çukurova Deltası’nda ekoturizm uygulamasında yer alabilecek öncelikli köylerin seçimi, yöre halkının ekoturizme olan ilgisi ve beklentisini belirlemek amacıyla alanda anket çalışması yapılmıştır. Yöre halkı ile anket çalışmaları Mayıs -Haziran, 2003 tarihleri arasında 311


yapılmıştır. 307 anket formu Tuzla, Tabaklar, Aydınlar mahallesi, Karagöçer, Tapur, Adalı, Bebeli, Deveciuşağı, Kaldırım ve Zeynepli köyleri yöre halkı ile yapılmıştır. Anket çalışması ve alan çalışmaları sonucunda Tuzla, İnneplihöyüğü, Kapı, Adalı, Kaldırım ve Deveciuşağı köyleri ekoturizm uygulamasında öncelikli olarak yer alabilecek köyler olarak önerilmişlerdir (Şekil 6.119). Bu köylerin öncelikli olarak önerilmesinde alanda yürütülen çalışmalar sonucu aşağıda geliştirilen ölçütler de etkin olmuştur: • Köyün konumu. Yani köyün kıyı ve lagüne yakınlığı ve önerilen ekoturizm gezi güzergahlarına ulaşımın en kolay ve rahat bu köyden sağlanması; • Köy ve yakın çevresinin doğal potansiyeli; • Köyün altyapısının ekoturizm uygulamasına uygun olması; • Yöre halkının köy ve yakın çevresinde ekoturizmin gelişmesine olumlu yaklaşımıdır. 2) Çukurova Deltası’nda Tuzla ve Karataş-Bahçe arasında yer alan kamp alanlarında (İzci, Belediye ve Köy Hizmetleri kampları) ziyaretçiler ile anket çalışması Ağustos, 2003 tarihinde yapılmıştır. Anket çalışmaları 90 çadır ve 24 barakada gerçekleştirilmiştir. Anket sonuçlarının değerlendirilmesi ile ziyaretçilerin ekoturizme ilgisi ve Delta’da ekoturizmin geliştirilmesinden beklentileri belirlenmiştir.

312


Þekil 6.119. Ekoturizm Uygulamasýnda Öncelikli Olarak Önerilen Köyler


3) Çukurova Deltası’nın doğal ve sosyo-ekonomik potansiyelinin ekoturizm açısından değerlendirilmesi sonucunda, her lagün ve yakın çevresi için ekoturizm planlaması yapılmıştır. Bu planlamanın temelini o yörenin ekoturizm açısından sunabileceği olanaklar ve yöre halkının ekoturizme yaklaşım biçimleri oluşturmuştur. Projede yapılan biyolojik çeşitlilik ve biyotop haritalama çalışmaları alanın ekoturizmdeki potansiyelini belirlemeye yardımcı olmuştur. Ziyaretçilerin genel beklenti ve istekleri de anketlerden bilindiği için, mevcut doğal potansiyelin bu açıdan değerlendirilmesi yapılabilmiştir. Önemli ölçütler olarak yörenin peyzaj özellikleri, biyolojik zenginliği (bitki, hayvanlar ve özellikle de kuşlar ve kaplumbağalar) dikkate alınmıştır. Planda belirlenen bu alanlar daha sonra yürüyerek izlemeye alınmış ve kesin kararlar daha sonra verilmiştir. Bu çalışmalar her lagün ve yakın çevresi için ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Bunun nedeni, her lagün ve yakın çevresinin doğal potansiyelinin farklı ekoturizm aktivitelerine olanak tanımasıdır. Seyahat acenteleri ile görüşme: Adana ilinde, yakın çevreye doğa gezileri düzenleyen seyahat acenteleri ile “Çukurova Deltası’nda Ekoturizm Planlaması” bağlamında görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerdeki başlıca konular aşağıda özetlenmiştir: • Çukurova Deltası’nı tanıyıp / tanımadıklarını belirlemek, • Ekoturizm bilgileri ve ekoturizme yaklaşımlarını değerlendirmek, • Çukurova Deltası’nda ekoturizmin geliştirilmesine katkıları ve ilgilerini belirlemek. Görüşülen seyahat acentelerinin Çukurova Deltası’nın adını daha önce hiç duymadıkları ve bulunduğu yeri de bilmedikleri saptanmıştır. Özellikle riske girmeme nedeniyle ekoturizm uygulamasında aktif rol almakta çekimser kaldıkları gözlenmiştir. Çukurova Deltası’nın Ekoturizm Potansiyeli Bir alanın ekoturizm potansiyelini belirleyen başlıca kaynak girdileri alanın doğal potansiyeli, yöre halkının sosyo-ekonomik ve kültürel yapısı oluşturmaktadır. Bu amaç doğrultusunda Çukurova Deltası’nın doğal özellikleri ve sosyo-ekonomik yapısı incelenerek planlamada değerlendirilmiştir. Çukurova Deltası’nın ekoturizm açısından doğal potansiyeli aşağıda özetlenmiştir. Kıyı Şeridi (Kumsal): Çukurova Deltası 110 km’lik kıyı uzunluğu ile uluslararası düzeyde önemi olan bir kıyı ekosistemini içermektedir. Delta kumsalları bazen 100m’ye varan genişlikte, ince kumdan oluşmuş ve alçak bir su yüzeyi ile bütünleşmiştir. Kumsalda değişik canlı yaşamaları için habitatların da bulunuşu onu ekoturizm bakımından çok çekici hale getirmektedir (özellikle mavi yengeçler ve kuşlar). Kumsalda denizden gelen rüzgârlar sadece serinlik etkisi taşımakla kalmayıp iyot içermesi bakımından sağlık için de önemlidir. Bütün bu özellikleri ile kumsallar ekoturizmde su sporları ve rekreasyon aktiviteleri için değişik olanaklar sunmaktadır. Akarsular: Seyhan ve Ceyhan nehirleri Biyosfer Rezervi içinde geniş ve düz bir yatakta seyretmektedir. Bu bakımdan üzeride birçok aktivitelere izin verebilecek özelliktedir. Her iki nehrin de kano ve teknelerle gezinti, olta balık avcılığı vb. rekreasyon etkinliklerinde kullanılması mümkündür. Özellikle nehirlerin yukarı kesimlerinden kano ile deniz kıyısına değin ulaşacak güzergâhlar önerilerek nehir kıyısının ilginç bitki örtüsü (galeri ormanları, sazlıklar) özellikle İzmir yalıçapkını, balıkçıllar vb. birçok kuşun izlenmesi ile ilginç bir gezi gerçekleştirilebilir. Nehirlerin denize kavuştuğu kesimler (estuar) birçok biyotopun birlikte bulunduğu ve buna bağlı olarak biyolojik çeşitliliğin de en çok olduğu yerlerdir. Bu nedenle nehir ağızları da ekoturizmde önemli çekim yerleri olarak planlanmıştır. Lagünler: Natura 2000 FFH (Flora-Fauna-Habitat) Direktiflerine göre uluslararası düzeyde öncelikli olarak korunması gereken biyotoplardır. Delta’da yer alan lagünler (Tuzla, Akyatan, Ağyatan ve Yumurtalık) başta su kuşları olmak üzere birçok su canlısı için önemli yaşam habitatlarıdır (Yarar ve Magnin, 1997). Lagünler geleneksel dalyan balıkçılığı ile yöre halkı için ekonomik önemde taşırlar. Lagünler ekoturizm bağlamında kuş izleme ve geleneksel 314


dalyan balıkçılığını tanıma gibi aktiviteler için kaynak değer taşırlar. Dalyanlar gezintilerde dinlenmek ve yemek araları için konaklama alanları olarak değerlendirilmeye uygundur. Kumullar: Çukurova Deltası kıyı kumulları Yumurtalık Körfezi’nden Tuzla Lagünü’nün batı kesimine kadar uzanır ve bazı alanlarda iç bölgelere kadar ilerler. Delta’da kum tepelerinin yüksekliği 20 m’ye kadar çıkmaktadır. Kumullar peyzajı çok ilgi çekici olduğu kadar, birçok ilginç canlı için de yaşam ortamıdırlar. Delta’nın ön kumulları uluslararası düzeyde nesli tehlike altında olan yeşil deniz kaplumbağalarının (Chelonia mydas) yuvalama habitatıdır. Bunun dışında özellikle, böcekler, sürüngenler olmak üzere diğer birçok canlının önemli yaşam ortamlarıdır. İnsanların ilgisini çekecek çiçekli birçok bitkiyi de kumullarda görmek olasıdır. Bütün bu nitelikleri nedeni ile kumullar Delta’nın en önemli ekoturizm değerlerinden birisidir. Kumul Çam Ormanları ve Ağaçlandırma Alanı: Deveciuşağı köyünün kuzeybatısında yer alan Halep Çamı (Pinus halepensis) kumul ormanı Delta’nın eşine ender rastlanır niteliklerinden birisidir. Ayrıca Akyatan Lagünü’nün güneyinde, deniz ile lagün arasında ağaçlandırma (Pinus pinea, Pinus brutia, Eucalyptus ssp. ve Acacia cyanophylla) alanı bulunmaktadır. Ağaçlandırma alanı yaban domuzu başta olmak üzere birçok yaban hayvanı için yaşama ve üreme ortamı sağlamaktadır. Orman ve Akyatan ağaçlandırma alanı ekoturizm bağlamında orman içinde doğa yürüyüşleri, yaban yaşamını izleme, doğa fotoğrafçılığı, alanı tanıma, doğayı izleme ve doğa eğitimi etkinliklerine çok uygundur. Delta’nın ekoturizmde çekim merkezi olarak gelişebilmesinde en önemli özelliği kuşlarca çok zengin olmasıdır. Gerekli alt yapı olmadığı halde yurtdışından ve yurtiçinden birçok kuş gözlemcisi, her yıl özellikle kuş göçleri mevsiminde Delta’ya gelmektedir (Yarar ve Magnin’a (1997) göre her yıl Delta’da 180–200.000 su kuşu kışlamaktadır). Delta’nın bu potansiyeli gerekli ekoturizm altyapısı kazandırılarak geliştirilebilir. Delta lagün ve nehirlerinde 50 balık türü beslenmektedir. Bunlardan yaklaşık 25 türü ekonomik önem taşımaktadır (Çevik, 2002). Çizelge 6.16’da Delta’nın doğal özellikleri ve bunların ekoturizm açısından hangi aktivitelere olanak sağladığı değerlendirilmiştir. Çizelge 6.16. Çukurova Deltası’nın Doğal Özelliklerinin Ekoturizm Açısından Değerlendirilmesi Çukurova Deltası’nın doğal özellikleri 110 km uzunluktaki kıyı şeridi Seyhan, Ceyhan ve Berdan Nehirleri Tuzla, Akyatan, Ağyatan ve Yumurtalık Lagünleri Kumullar, ambarlar Çamlık Halep çamı orman ve Akyatan ağaçlandırma alanı

Ekoturizm bakımından önemi İzleme, su sporları, yürüyüş, doğa fotoğrafçılığı, doğa eğitimi Kano ve kayıkla gezinti, galeri ormanları, kamışlar, kuş gözlemi, olta balıkçılığı, peyzaj izleme, doğa fotoğrafçılığı Kuşları izleme, kıyıda gezinti, bitki örtüsünü izleme, doğa fotoğrafçılığı, doğa eğitimi, dalyan balıkçılığı Yürüyüş, bitki örtüsünü tanıma, sürüngenler, böcekler ve kaplumbağaları izleme, ilginç peyzaj, doğa eğitimi, Orman yaşamı, orkideler, dalyan balıkçılığı, gezinti, doğa eğitimi, yaban yaşamı

Çukurova Deltası’nın Ekoturizm Açısından Sosyo-Ekonomik Potansiyeli Çukurova Deltası’nda ekoturizm bakımından önemli görülen altı köyün sosyo-ekonomik yapısı aşağıda ekoturizm açısından değerlendirilmiştir. Tarım ve hayvancılık yöre halkının başlıca gelir kaynaklarını oluşturmaktadır. Alanda çok yoğun bir tarım uygulandığı için bunun ziyaretçiler açısından değerlendirilmesi olanakları sınırlıdır. Ancak Delta’da alternatif gelir getirici bir faaliyet olarak önerilen organik tarım ve sürdürülebilir hayvancılıktan elden edilen ürünlerin ziyaretçilere satımı ile ekoturizm bağlamında yöre halkına ekonomik gelir sağlanabileceği düşünülebilir. Delta kıyıları rekreasyon açısından önemli değerleri taşımaktadırlar. Mevcut dinlence olanakları düzensiz ve ekoturizmde kullanılacak niteliklerden uzaktır. Özellikle kıyı kampçılığının 315


ekoturizm ile geliştirilebilmesi olasıdır. Ancak yöre halkının parasal yarar sağlayabileceği bir biçimde, doğayı tahrip etmeyecek ve standartları yükseltilerek organize edilmesi gerekir. Geleneksel dalyan balıkçılığı ve havyar üretim tekniklerinin ekoturizm bağlamında tanıtımı gelir getirici bir aktivite olarak desteklenmelidir. Ziyaretçilere dalyan balıkçılığının ve havyar üretim tekniklerinin tanıtımı onların yöre halkı ile dostluklar ve sosyal ilişkiler kurmasını sağlayabilir. Avcılık, özellikle yaban domuzunun avlanması ile Delta’da hobi niteliği ve az da olsa ekonomik değeri olan bir faaliyettir. Bu faaliyetin ekoturizm bağlamında koruma ilkelerine ters düşmeyecek biçimde çözümlenmesi gerekir. El sanatları Delta’da sadece Kaldırım köyünde kilim dokuma olarak yapılmaktadır. Pazar bulma ve gerçek fiyatına satılabilmesi gibi sorunlar bu el sanatının Delta’da neredeyse yok olmasına neden olmuştur. Kaldırım’da kilimler genç kızların çeyizleri için dokunmakta ve az miktarda da köyde satılmaktadır. Ekoturizm uygulamasında bu faaliyet desteklenerek geliştirilebilir. Bunun gibi ziyaretçilerin ilgisini çekebilecek yeni el sanatları da bölgede yaygınlaştırılabilir. Anketlerden elde edilen sonuçlara göre yörede biçki-dikiş ve ahşap işlemeciliği kursları istenmektedir. Hazırlanan ürünler bölgeyi ziyaret eden ziyaretçilere satılabilir. Ayrıca yapılacak ziyaretçi merkezlerinde el sanatlarının sergilenebileceği ve satılabileceği bir mekanın hazırlanması yöre halkı ve ziyaretçiler için hoş bir atmosfer yaratabilir. Yöre halkının geleneksel yaşam şeklini tanıma ve yöre halkı ile ilişkiler kurma konusunda halk dışa açıktır ve ekoturizm uygulanmasında desteklenmelidir. Bu amaçla lagünlere ve kıyı kesimine yakın olan köylerde ev pansiyonculuğu geliştirilmelidir. Bu yaklaşım ile ekoturizm bağlamında yöre halkına gelir sağlama olanağı yaratılabilir. Yöresel yemekler yöre halkına ekonomik gelir getirecek bir faaliyet olarak ekoturizmde desteklenebilir. Kadınların tarla dışında çalışıp kendisine ek gelir getirebileceği bir iş alanı Delta’da bulunmamaktadır. Ayrıca erkekler genelde kadınların çalışmasını istememektedirler. Bu nedenle kadınlar kendilerinin ekoturizme katkılarının genellikle yemek ve elişi yapma ile sınırlamaktadırlar. Bu nedenle ekoturizm uygulaması için önerilen pilot köylerde ev pansiyonculuğunun geliştirilmesi başta kadınlar olmak üzere yöre halkına ekonomik gelir sağlama olanağı yaratacaktır. Ayrıca önerilen pilot köylerde yöre halkının işlettiği küçük restoranların işletilmesi alternatif gelir getirici bir faaliyet olarak desteklenmelidir. Ekoturizm uygulaması için öncelikli olarak önerilen köylerde yöre halkının ekoturizme olumlu yaklaşması ve konukseverliği ekoturizm uygulamasında önemli bir değerdir. Anket araştırmasına katılan denekler alternatif iş ve gelir sağlamak amacıyla “yöre halkının işlettiği pansiyonculuk, küçük restoranların işletilmesi, turistlere kılavuzluk yapma, elişi - diğer el sanatları ürünlerini ve yöresel yemekleri satma” gibi faaliyetler ile ekoturizm uygulamasına aktif olarak katılmak istediklerini belirtmişlerdir. Çukurova Deltası’nda Ekoturizm Planlaması Çukurova Deltası’nın doğal potansiyeli ve sosyo-ekonomik yapısının ekoturizm açısından değerlendirilmesi ve alan çalışmaları sonucunda her lagün (Tuzla, Akyatan, Ağyatan ve Yumurtalık) ve yakın çevresi için çevreye zarar vermeyen, doğayla dost olan ekoturizm güzergahları geliştirilmiştir. Çukurova Deltası’nın ekoturizmde önemli olan doğal özellikleri genellikle Biyosfer Rezervi’nin Çekirdek Bölgesi içinde yer almaktadırlar. Güzergahların Tampon Bölge içinde geliştirilmesine özen gösterilmesine rağmen, bazı bölgelerde güzergahlar Çekirdek Bölgesi içinde ilerlemektedir. Tampon Bölge içinde ilerleyen güzergahlar boyunca araç kullanımı mümkün olmasına rağmen, Çekirdek Bölge içinde tüm faaliyetlerin yürüyerek ya da binek hayvanları kullanılarak yapılması zorunludur. Çekirdek Bölge içindeki güzergahlar Biyosfer Rezervi yönetiminde oluşturulacak izleme programı kapsamında izlenmeli ve değerlendirilmelidir. İzleme sonuçlarına göre insan baskısının ölçüldüğü güzergah bir süre kullanıma kapatılmalıdır. 316


Tuzla Lagünü ve Yakın Çevresi Tuzla lagünü ve yakın çevresi için bir güzergah önerilmiştir (Şekil 6.120). Güzergahın bir kısmı lagünün kuzey kesimi boyunca, Tampon Bölge içinde ilerler. Bu bölgede uygun yerlerde kurulacak kuş gözlem kuleleri kuş izleme ve fotoğraf çekme faaliyetlerine olanak tanır. Güzergahın diğer kısmı ise Tuzla köyü’nden güneye, kıyıya doğru ilerleyer. Bu bölgede lagündeki kuşlar izlenebilir ve fotoğraf çekilebilir. Bu bölge önce Tampon Bölge ve daha sonra ise Çekirdek Bölge içinde ilerleyerek kıyıya ulaşır. Çekirdek Bölge içindeki tüm faaliyetler yürüyerek yapılmalıdır. Kıyı ise kıyıda gezinti, kuşları izleme, bitki örtüsünü ve kumulları tanıma, doğa fotoğrafçılığı ve doğa eğitimi gibi faaliyetlere olanak tanır. Akyatan Lagünü ve Yakın Çevresi Akyatan lagünü ve yakın çevresi için iki güzergah önerilmiştir (Şekil 6.121). I. Güzergah: Bu güzergah İnnaplihöyüğü ve Kapı köyünden yangın kulesine doğru ilerleyen stabilize yolu içermektedir. Stabilize yol yangın kulesinden sonra lagün kıyısı boyunca ilerleyerek, Akyatan ağaçlandırma alanı içinden geçerek dalyana ulaşır. Lagün çevresinde bulunan iki kuş gözetleme kulesi kuş izleme aktivitelerine olanak tanır. Ayrıca lagün çevresinde yer alan kuş izleme eğitim merkezi ekoturizm aktivitelerinin ziyaretçilere tanıtımında kullanılabilecek bir merkez olarak da değerlendirilebilir. Güzergahın ağaçlandırma alanı içinde ilerleyen bölümü Biyosfer Rezervin Çekirdek Bölgesi içinde yer almaktadır. Bu nedenle ağaçlandırma alanı içindeki faaliyetler yürüyerek yapılmalıdır. Ağaçlandırma alanında doğa yürüyüşü, yaban hayvanlarını izleme, doğa fotoğrafçılığı, bitki örtüsünü tanıma, doğa eğitimi, dalyanı ziyaret ve dalyan balıkçığı hakkında bilgi alma gibi aktiviteler gerçekleştirilebilir. Orman içinde yaban hayvanlarının su içmesi için havuzlar bulunmaktadır. Havuzlara yakın alanlarda yaban hayvanlarının izlenmesi ziyaretçiler için ilginç bir ekoturizm aktivitesi olabilir. II. Güzergah: Bu güzergah lagün’ün güney kesimi, yani sahil boyunca ilerleyen bölgeyi içerir. Bu güzergah için deniz kaplumbağalarının izlenmesi aktivitesi önerilmiştir. Biyosfer Rezervi yönetimi kurulduğunda bölgede deniz kaplumbağalarının izlenmesi için uluslararası düzeyde bir program başlatılabilir. Bu konuya ilgi duyan gençler alanda deniz kaplumbağalarını tanıma ve araştırma çalışmalarına katılmaları ekoturizmde önemli bir aktivite olarak gerçekleştirilebilir. Bilimsel amaçlı bu aktivite Biyosfer Rezervine alternatif gelir kaynağı yaratacak, deniz kaplumbağaları ile ilgili araştırmaların ilerlemesine yardımcı olacak ve bu konuya ilgi duyan gençlerin yetişmesine olanak tanıyacaktır.

317


Þekil 6.120. Tuzla lagünü ve yakýn çevresi için önerilen güzergah


Þekil 6.121. Akyatan Lagünü ve Yakýn Çevresi Ýçin Önerilen Güzergahlar


Ağyatan Lagünü ve Yakın çevresi Ağyatan lagünü ve yakın çevresi için bir güzergah önerilmiştir. Bu güzergah Ceyhan Nehri üzerinde kano ile gezinti aktivitesini içermektedir. Kano gezintisi için başlangıç noktası olarak Bebeli köyünün kuzey doğusunda yer alan Kayıklı Yaya Geçidi Köprüsü önerilmiştir. Kano aktivitesinde bitiş noktası olarak Ceyhan Nehri’nin denize döküldüğü bölge önerilmiştir (Şekil 6.122). Ziyaretçiler kano gezintisi boyunca nehir kenarında yer alan sazlıkları ve galeri ormanlarını görebilirler, kuşları izleyebilirler ve olta balıkçılığı yapabilirler. Ziyaretçiler kano aktivitesinin bitiş bölgesi olan, Ceyhan Nehri’nin denize döküldüğü bölgeden yürüyerek veya binek hayvanları ile dalyana ulaşırlar. Dalyana ulaşan ziyaretçiler geleneksel dalyan balıkçılığı ve havyar üretim tekniği hakkında bilgi alabilirler. Dalyancılar Delta’da ekoturizmin gelişmesine olumlu yaklaşmaktadırlar. Ziyaretçilere dalyanlarda öğlen yemeklerinin verilmesi ile ekoturizm uygulamasına katılmak istediklerini belirtmişleridir. Ziyaretçiler Kabakum mevkiinde doğa yürüyüşü yapabilirler. Ziyaretçiler Dalyan’dan Adalı köyüne dönerler. Yumurtalık Lagünü ve Yakın Çevresi Yumurtalık lagünü ve yakın çevresi için iki güzergah önerilmiştir. I. Güzergah: Bu güzergah Kaldırım köyünden başlar, eski Ceyhan nehri yatağı boyunca ilerler, Eşemen ve Avcıali lagünleri bölgesine ulaşır, buradan ise Yelkoma dalyanına ilerler. Eşemen ve Avcıali lagünleri arasında kuş izleme, doğa fotoğrafçılığı, bitki örtüsünü tanıma ve doğa eğitimi gibi faaliyetler gerçekleştirilebilir. Bölgede bulunan kuş gözetleme kulesi kuşları izlemek için olanak sağlar. Bu bölgeden dalyana ulaşacak ziyaretçiler dalyan balıkçılığı ve havyar üretim tekniği hakkında bilgi alabilirler. II. Güzergah: Bu güzergaha Deveciuşağı köyünün kuzey doğusunda yer alan Çamlık Pinus halepensis kumul ormanının ziyareti ile başlanması önerilmiştir. Ziyaretçiler alanda eşine ender rastlanan Pinus halepensis kumul ormanı hakkında bilgi alma, kuşları izleme ve doğa yürüyüşü yapma olanağı bulabilirler. Orman içinde birçok kuş olmasına rağmen, onları izleyebilmek oldukça güçtür. Bu nedenle alanda kuş yuvaları kurulabilir. Kuş yuvalarına konulacak ayçekirdeği tohumları kuşları yuvalara çekmek için kullanılabilir. Bu durum ise ziyaretçilere belirli bölgelerde yuvalardaki kuşları izleme olanağı sağlar. Bu güzergah boyunca önerilen diğer aktivite ise Deveciuşağı köyünden Uzunburun bölgesine düzenlenecek tekne gezintisidir. Bu faaliyet için Deveciuşağı köyü yöre balıkçılarının tekneleri kiralanabilir. Ziyaretçiler bu güzergah boyunca Yumurtalık körfezini, Uzunburun bölgesinde kıyıda gezinti, kumulları ve bitki örtüsünü tanıma, doğa fotoğrafçılığı gibi faaliyetleri gerçekleştirebilirler. Yumurtalık lagünleri ve yakın çevresi için önerilen ekoturizm güzergahları Şekil 6.123’da verilmiştir.

320


Þekil 6.122. Aðyatan Lagünü ve Yakýn Çevresi Ýçin Önerilen Güzergahlar


Þekil 6.123. Yumurtalýk Lagünü ve Yakýn Çevresi Ýçin Önerilen Güzergahlar


Ekoturizmin en önemli özelliklerinden birisi gelen ziyaretçilerin alanın doğal özellikleri konusunda bilgilendirilerek, onların çevreye karşı duyarlıklarının ve çevre bilgilerinin artmasına katkıda bulunmaktadır. Bu amaçla Delta’da Akyatan’da Kapı veya İnnaplıhöyüğü köyünde, Yumurtalık’ta ise Kaldırım köyünde ziyaretçi merkezlerinin kurulması önerilmektedir. Bu merkezlere gelen ziyaretçilere değişik materyaller kullanılarak Delta’nın bitki örtüsü ve yaban yaşamı başta olmak üzere birçok konularda aydınlatıcı ilginç bilgiler verilebilir. Ayrıca ziyaretçilere alanı dolaşırken nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda bilgiler verilmelidir. Ziyaretçiler bu merkezlerde Delta ile ilgili kitaplar, tanıtıcı broşürler vb bilgilere kolaylıkla ulaşabilmelidir. Lagünler ve yakın çevresi için önerilen güzergahlar boyunca güzergahları gösteren yol işaretleri, bölgenin doğal bitki örtüsünü, kuş türlerini ve diğer canlılarını tanıtan bilgilendirici panolar kullanılabilir. Bu panolar ziyaretçilerin alanın doğal özelliklerini tanımasına, çevre bilgisinin artmasına ve bu doğrultuda duyarlıklarının artmasını sağlar. Ayrıca lagünler çevresinde uygun alanlardan kuş izleme kuleleri kurulmalıdır. Çünkü güzergahlar uzun olduğu için başta yaşlılar olmak üzere, uzun yürüyüşlere çıkamayacak kişiler için kuşları izleme olanağı sağlanır. Yöre Halkının Ekoturizme Katılımı Ekoturizm uygulamasında öncelikli olarak önerilen köylerin yöre halkının ekoturizm uygulamasına aktif katılımı desteklenmelidir. Yöre halkının ekoturizme katılımcılık biçimi alanda yürütülen anket çalışmaları ve yöre halkı ile yapılan görüşmeler sonucunda önerilmiştir. Kıyıya yakın köylerde pansiyonculuğun geliştirilmesi ile yöre halkının ekoturizme katılımı sağlanabilir. Ziyaretçilere bu pansiyonlarda geleneksel bir ortamda yöre yemeklerini bulabileceği, yöre kültürünü tanıyabileceği ve yöre halkı ile dostluklar geliştirebileceği bir ortam sunulmalıdır. Organik olarak üretilen tarımsal ve hayvansal ürünlerin ziyaretçilere satımı ekoturizm bağlamında gelir getirici bir faaliyet olarak desteklenmelidir. Gençlere iş olanağı sağlama için seçilen ve bu konuya yatkın gençlerin bölgenin doğal özellikleri hakkında çevresel eğitimden geçirildikten sonra ekoturizm uygulamalarında aktif rol almaları sağlanabilir. Kılavuz olarak eğitilecek bu gençler gelen ziyaretçileri öngörülen güzergahlarda gezdirerek birçok ilginç bilgiler verebilecek, halkın ve ziyaretçilerin çevreye duyarlıklarının arttırılmasında önemli bir görev alabileceklerdir. Bu faaliyetlerle halka ve bu gençlere yeni gelir kaynakları sağlanmış olur. Uzun mesafeli güzergahlarda ulaşım için yöre halkının binek hayvanları kiralanabilir. Bu durum yine yöre halkına ek gelir olanağı yaratır. Sonuç Çukurova Deltası’nda ekoturizm planlamasında her lagün ve yakın çevresi için doğayla uyumlu ekoturizm güzergahları ve aktiviteleri geliştirilmiştir. Önerilen güzergahların Biyosfer Rezervin Tampon Bölgesi içinde geliştirilmesine çalışılmasına rağmen, güzergahlar bazı bölgelerde Çekirdek Bölge içinde ilerlemektedir. Bunun nedeni ekoturizm için önemli olan doğal özelliklerin önemli bir bölümünün Çekirdek Bölge içinde yer almasıdır. Bu nedenle ekoturizm uygulamasında Biyosfer Rezervi Yönetiminde oluşturulacak izleme komitesi tarafından ekoturizm güzergahları zaman zaman izlenmelidir. İzleme sonuçlarına göre baskının ölçüldüğü güzergah ise bir süre kullanıma kapatılmalıdır. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nin kurulmasında bir araç niteliği taşıyan ekoturizm planlaması, kontrollü ve dikkatli bir organizasyon ile uzun dönemde doğa koruma, sosyo-ekonomik ve kültürel açıdan bölgeye çok önemli yararlar sağlayabilir. Bu yararlar aşağıda özetlenmiştir. Ekoturizmin doğa korumaya getireceği yararlar: • Ekosistemleri korumak ve devamlılığını sağlamak; • Yöre halkının biyolojik çeşitlilik, ekosistemler ve doğal kaynaklar üzerine olan baskılarını azaltmak; • Doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını sağlamaya yardımcı olmak. Ekoturizmin sosyo-ekonomik ve kültürel açıdan yararları: • Bölgede ekonomik çeşitliliğin oluşması için ortam sağlamak; 323


• • • • •

Yöre halkına alternatif gelir kaynağı ve iş olanağı yaratmak; Gençlerin iş bulmak amacıyla başka kentlere göçünü önlemek; Yöre halkının temsilcilerinin ekoturizmin gelişmesi, yönetimi ve ekoturizm aktivitelerinin izlenmesi ile ilgili çalışmalara aktif katılımlarını sağlamak; Yöre halkının ve ziyaretçilerin Delta’nın korunmasına, doğaya ve çevreye yönelik duyarlıklarını arttırmak; Ziyaretçilere ekoturizm uygulaması ile yöre halkının geleneksel yaşam şeklini ve kültürünü tanıma olanağını sağlamak ve onların kültürünü korumak.

6.1.3.4. Ekolojik İlişki Ağı Oluşturulması 5.1. Tarım bölümünde ayrıntılı olarak anlatıldığı gibi Çukurova, ülkemizde en yoğun tarımın yapıldığı kıyı ovasıdır. İklimsel özellikleri nedeni ile yılda üç ürün alınabilmektedir. Bu nedenle tüm ovada yıl boyu tarım yapılmakta, tarımsal kimyasallar başta olmak üzere modern tarımın tüm gerekleri yerine getirilerek çok yoğun bir toprak kullanımı gerçekleştirilmektedir. Ova ve hatta Toros eşik alanlarında hakim olan bu çok yoğun tarımsal kullanım, ovanın aşağı kesimlerinde Çukurova Deltası doğal alanlarına değin uzanmaktadır. Bu kesimde lagünler, çevrelerindeki tuzlu çayırlık ve bataklıklar, daha sonra kumullar, kumul serileri arasındaki ambarlar, kumul ormanları ve makilikler, sabit ve ön kumullar canlılar için eşine ender rastlanır çeşitlilikte ve zenginlikte doğal yaşam ortamlarını oluşturur. Kuzeyde Toros eşik alanları, doğuda Amanos dağları ve güneyde Çukurova Deltası doğal alanları arasında uzanan Çukurova’nın yoğun tarım alanları, kuzey ile güney kesimi arasında ekolojik ilişkileri önlemektedir. Seyhan ve Ceyhan nehirlerine yapılan barajlarla kazanılan suyun ovaya dağıtımı ile başlayan çok yoğun tarımdan önce, ovada ekolojik ilişki ağını sağlayıcı peyzaj elemanları bulunmakta idi. Tarla aralarındaki (takım araları) ağaç ve çalılardan oluşan çitler, bir zamanlar çok yaygın olan ova ormanlarından kalan orman adacıkları, nehirlerin taşkın alanlarındaki geniş yeşil şeritler ile su yüzeyleri ve doğal akışlı dereler ideal ekolojik ilişkileri sağlama işlevini yerine getirmekte ve genetik alış-verişe imkan vermekteydi. Bugün çok yoğun tarım nedeni ile önemli ekolojik işlevi olan bu peyzaj elemanları ortadan kaldırılmıştır. Tüm ovanın, aşağı havza ile Toros eşik alanları arasında ekolojik ilişkileri yalıtan durumu değiştirilmelidir. Bu amaçla Şekil 6.124’de görüldüğü gibi mevcut yollar, nehirler, sulama ve kurutma kanalları genişletilerek çevreleri ile birlikte yeşil koridorlara dönüştürülmeli, ovada halen mevcut olan sulak alanlar, orman kalıntıları ve makilikler “basamak taşları” olarak geliştirilmelidir. Bu konuda Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv alanı önemli bir katkı sağlayabilir. Ekolojide biyozönotik ilişki tanımı vardır. Bunun anlamı, ekosistem içinde ve ekosistemler arasında tür ve fertlerin çok yönlü bir ilişki ağı oluşturmasıdır. Bu ilişki ağı bir sistem içinde olduğu kadar, farklı ekosistemler arasında da olmalıdır (Jedicke, 1994). Buna “ekosistemler ilişki ağı” denmektedir ve FFH-Direktifleri Natura 2000 ile AB ülkeleri arasında oluşturulan “biyotoplar ilişki ağı sistemi” de bundan farklı değildir. Çukurova Deltası gibi yoğun tarım alanları nedeni ile yalıtılmış ekosistemlerin çevresi ile “biyotoplar ilişki ağı sistemi”nin oluşturulmasında başvurulan ve birbirini bütünleyen iki yol bulunmaktadır. “basamak taşları biyotoplar” ve “yeşil koridorlar”.

324


TOROSLAR

OSMANIYE

Ceyhan

Seyhan Baraj Gölü

ADANA Amanos Daðlarý

Tarsus

MERSÝN

Be rd an Ne h ri

Doðankent

YD 0

y Se

ri eh nN a h

an yh e C

h Ne

ri

Davudi Dað

ÝSKENDERUN KÖRFEZI

Dörtyol

Yumurtalýk

4 YD YD

YD 2

Tuzla

3

Tuzla lagünü

Kaldýrým Yumurtalýk lagünü

Akyatan lagünü

LEJAND Biyosfer Rezervi Sýnýrý Önemli Sulama ve Drenaj Kanallarý

AKDENÝZ

Aðyatan lagünü

Nehirler Yollar

Karataþ

Þekil 6.124 Çukurova ve Biyosfer Rezerv Alaný’nýn Bölgesel Olarak Ekolojik Ýliþki Aðý

Yoðun Tarým Alanlarý Deniz- Göl ve Lagünler Doðal Alanlar - Kýsmen Orman


Basamak taşları biyotoplar Geniş alanlı biyotopların aksine basamak taşları biyotopları populasyonun sürekli yaşaması için değil, belli bir süre kalabildikleri biyotoplardır. Ancak burada sürekli kalan canlılar da bulunmaktadır. İşlevleri esas biyotopları birbirine bağlamada ara istasyonları oluşturarak ekolojik değişimi sağlamaktır. Ancak üreme ve beslenme için gerekli koşulları da içermektedirler. Bu nedenle korunan alanlarda olduğu gibi belli büyüklükte olmaları gerekir. Bunun dışında korunan alanlar ile doğal alanlar arasında genetik ilişkiyi sağlayıcı yer değiştirmeler ve ara konaklama yeri olarak canlıların hedeflerine varabilmeleri için aralarındaki uzaklığın ulaşılır olması gerekir. Basamak taşları, gerekli değişimin kolaylıkla sağlanabilmesi için yeterli sıklıkta yeşil koridorlar ağı ile bağlanmalıdır (Jedicke, 1994). Şekil 6.125’de şematik olarak, basamak taşları ve yeşil koridorlar sisteminin oluşturulması anlatılmaktadır. Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv alanı daha önce anlatıldığı gibi genetik değişim yapabileceği doğal alanların bulunduğu Toros ve Amanos dağlarından tarım alanları ile yalıtılmıştır. Doğuda Davudi dağları “biyotop ilişki ağı” kurulabilmesinde uygun koşulları içermektedir (Şekil 6.126). Bu nedenle Biyosfer Rezervi sınırı saptanırken kuzeydoğuda Davudi dağlarının bir kısmı Rezerv alanı içine alınmıştır. Davudi dağları Zeynepli, Deveciuşağı, Haylazlı, Zeytinbeli, Hamzalı kuzeyinden Kurtkulağı üzerinden Osmaniye yakınlarında Amanos dağlarına kavuşmaktadır. Delta ile Davudi dağı batı kesimi arasında oluşturulacak basamak taşları ve yeşil koridorlar ile Delta’nın yalıtılmış durumu iyileştirilebilecektir. Asmalı, Belören ve Kütüklü’deki basamak taşı niteliğindeki doğal alanların geliştirilerek korunması sağlanacaktır. Biyosfer Rezervi yönetiminin hem bu doğal adacıklarının, hem de aralarındaki yeşil koridorların oluşturulması, geliştirilmesi ve korunmasında önemli bir işlevi olacaktır. • Yeşil koridorlar Hem bir ekosistem içindeki değişik biyotoplar arasında ilişkiyi sağlama, hem de farklı ekosistemlerdeki biyotoplardan ilişki ağı oluşturulması için sadece basamak taşları yeterli değildir. Tüm sistemin yeşil koridor ağı ile birbirine bağlanması gerekir. Yeşil koridorların kendilerinden beklenen işlevi yerine getirebilmeleri için her şeyden önce belli bir genişlikte olmaları gereklidir. Kaule’ye (1985) göre 6m genişliğin yeterli olacağı, Mader ve Müller’e (1984; Jedicke, 1994’den), Spreier’e (1984; Jedicke, 1994’den) göre en az 5m, en iyisi 8m genişlikte olması gerekir. Pfister ve Naef-Daenzer’e (1987; Jedicke, 1994’den) göre kuşlar açısından yeşil koridorların işlevlerini yerine getirebilmeleri için 4000 m2/km2 büyüklükte olmaları gerekir. Koridorlar arasındaki mesafenin de önemli olduğu vurgulanmakta, ancak bu konuda alanın koşullarının bağlayıcılığından bahsedilmektedir (Jedicke, 1994). Yoğun tarım yapılan yerlerde tarımın yeşil koridorların işlevini azaltıcı etkisi olduğundan daha geniş ve en az 300 m sıklıkta tesis edilmesi önerilmektedir. Yeşil koridorların oluşturulmasında alanda mevcut yol, kanal, akarsu vb. olanaklardan yararlanılması daha etkili ve kolay çözüm getirmektedir. Akarsular doğal bir ilişki ağı oluşturulmasında önemlidir. Değişik eğimlerde, çevresi ile uyumlu bitki örtüsü ile kaplı şevleri, kıyılarındaki kum veya çakıllıklar ve kıyı bitkileri ile akarsular iyi bir yeşil koridor oluşturabilirler. Çukurova Deltası’nı oluşturan üç nehir (Berdan, Seyhan, Ceyhan) aslında bu özellikleri taşımaktadırlar (Şekil 6.126). Ancak bu nehirlerin kıyısındaki doğal bitki örtüsünden yöre halkı yakacak gereksinmesini sağladığı için tahrip edilerek daraltılmıştır. Bu nehirlerin çok önemli ve zengin yetişme ortamlarının korunarak geliştirilmesi ile yeşil koridorlar oluşturulabilir.

326


Biyotoplarý Birbirinden Ayýran Yoðun Kullanýmlar

I

II

Tahriplerden Sonra Arta Kalan BÝyotoplar

III Tahrip Edilmeden Önce Yayýlýþ Alan Sýnýrý

Biyotoplarý Baðlayan Basamak Taþlarý BÝyotoplarý

I

II

III Biyotoplarý Baðlayan Yeþil Koridorlar

Þekil 6.125. Doðal Yaþamýn Birbirinden Yalýtýlmýþ Biyotoplarýnýn, Yeni Oluþturulan Basamak Taþlarý ve Yeþil Koridorlarla Ýliþkilendirilmesi


LEJAND Biyosfer Rezervi Sýnýrý Lagünler Orman Dereler Kanallar Nehirler ve Eski Yataklarý Yollar

Þekil 6.126. Biyosfer Rezervinde Oluþturulacak Basamak Taþlarý ve Yeþil Koridor “Biyotoplar Ýliþki Aðý Sistemi”


Nehirler genellikle birbirini tamamlayan kademeli bir bitki örtüsüne sahiptir. Üst kesiminde ağaç ve çalılardan oluşan galeri ormanı (Salix ssp., Ulmus minor, Fraxinus ssp., Platanus orientalis, Nerium oleander, Tamarix ssp.) su yakınındaki kamış bölgeleri (Arundo donax, Phragmites australis, Typha latifolia) yeşil koridor olarak genetik değişimin sağlanması ve bir çok canlıya habitat olması ile üzerinde önemle durulmalıdır. Akarsular dışında eski nehir yatakları ve kurutma kanalları da çok uygun olanaklara sahiptir. Drenaj kanallarının tarla içinden geçen küçükleri bile, su taşıdıkları sürece çok önemli yeşil koridor görevi yapabilir. Bütün bu kanal sisteminde, kanal kıyılarında var olan bitki örtüsü titizlikle korunmalıdır. Özellikle de drenaj kanalları açıldıktan sonra çıkan toprağın yığıldığı sedde üzeri de bitkilendirme yaparak, aşağı kesimdeki sulak alan biyotoplarından kurak ve bitkilerle örtülü ağaçlandırma biyotoplarına kadar çeşitlilik gösteren, genişliği neredeyse 100 m’yi bulan bir yeşil koridor oluşturulur. Delta’da eski nehir yatakları ve nehir boyunca uzanan ağaç ve çalılar genellikle kesilmektedir. Yeşil koridorun çok yönlü yararları düşünüldüğünde bu faaliyetlerin önlenmesi gerekir. Deltanın özellikle doğu kesiminde Yumurtalık lagünü ile asfalt yol ve ardındaki yeşil alanlardaki makilikler ve kısmen ağaçlandırılmış doğal alanlar arasında yazın kuruyan dereler vardır. Bu dereler çevresi ile birlikte ele alınarak geliştirilmesi, geniş şeritler halinde bitkilendirilmesi gereklidir (Şekil 6.122). Bitkilendirmeyi dere alt kesiminden başlayarak kademeli olarak yapmak gerekir. Bu konuda yöre çiftçileriyle işbirliği yaparak katılımları sağlanmalıdır. Bu kesimde Davudi Dağları ile Delta arasında ekolojik ilişki ağının sağlanması çok önemlidir ve bunun tesis edilebileceği tek yerdir. Bu nedenle üzerinde önemle durulması gerekir. Kanal ve dere yataklarında üst şevden itibaren her iki tarafta en az 10 m’lik bir şeritte tarımsal kullanımın yapılmaması, bu alanda tarımsal kimyasal kullanılmaması gerekir. Her türlü ölü örtü kırılan dal ve ağaçlar birçok canlının kışlaması için önemli olduğu için bırakılmalıdır. Böylece yeşil koridorda biyolojik çeşitlilik arttırılmış olur. Bu alanlarda ancak çok kontrollü otlatmaya katlanılabilir. Genelde otlatılmamalıdır. Tarlalardaki mülkiyetin bittiği yerde iki tarla arasındaki hendekler, yollar ve açıklıklar yeşil koridorların işlevlerini göreceğinden çok önemlidir. Yoğun tarıma geçilmeden önce Çukurova bu alanlardaki çalı ve ağaçlardan oluşan mozaik bir zenginliğe sahipti, bunu eski harita ve hava fotoğraflarında görmek mümkündür. Değişik nedenlerle bu çit ve ağaç örtü kaldırılmıştır. En önemlisi yüksek ağaçlar uçak ile yapılan tarla ilaçlamasında, uçakların alçalarak uçmasına engel olduğu için kesilmişlerdir. Ayrıca birçok çiftçi yanlış bir kanı ile kışın zararlı böceklerin barındığını düşünerek sonbaharda takım aralarındaki çitleri yakmaktadır. Ayrıca zararlı olmasına rağmen çok yaygın olan “anız yakma” sonucunda, kontrolsüz ateş bu yeşil koridorları da yok etmektedir. Araştırmalara göre takım aralarında sadece çalı örtüsünün dahi bulunması ekolojik değişimi sağlamada ve sığınmada yararlıdır (Jedicke, 1994). Jedicke’ye (1994) göre takım aralarında 2-6 m’lik bir şerit serbest bırakılmalı, bu alanda herbisit, pestisit ve diğer tarımsal kimyasallar kesinlikle kullanılmamalıdır. Biyosfer Rezerv alanında tarım ormancılığı (Agroforestry) uygulamalarının Biyosfer Rezervi yönetimi tarafından özendirilmesiyle, takım araları yeşil koridorlara dönüştürülerek ekolojik ilişki ağı oluşturulabilir. Ayrıca yetiştirilen ağaçlardan yakacak sağlandığı gibi, rüzgâr perdelemesi ile mikroklimatik ortam yaratılarak daha iyi ürün de sağlanabilir. Yollar ve çevresi biyotop ilgi ağı sisteminde önemli bir rol oynarlar. Ülkemiz genelinde olduğu gibi Delta’da da yol çevresi bitkilendirmesi hiç önemsenmemektedir. Adana’yı Akdeniz kıyısına bağlayan en kısa ve en önemli yol olan Karataş ve Tuzla ana yolu da dahil, tüm Delta yollarında ağaçlandırma yoktur. Yolun görsel olarak belirlenmesi nedeni ile sürücü güvenliği açısından vazgeçilmez olan yol ağaçlandırmalarının, serin bir ortam sağlayarak özellikle çok sıcak yaz aylarında sürücülere rahat bir ortam hazırlaması, görsel olarak peyzaja katkı sağlaması yanında, sığınma ortamı ve yeşil koridor olarak da çok önemli işlevleri vardır. Yollar koruma alanları ve doğal alanlarda biyotopları bölerek zararlı olmasına karşın, Delta gibi çok yoğun tarımın yapıldığı alanlarda, çevresindeki yeşil şeritler geniş tutulduğunda, sığınma ve ekolojik ilişki ağı kurmada önemli rol alır. 329


Biyosfer Rezerv alanında Biyotoplar ilişki ağı sisteminin oluşturulmasında dikkat edilmesi gereken öneriler şunlardır: - Temel ilke olarak yörenin doğal bitki türleri kullanılmalı, bitkilendirmelerde bir tek tür ağaç ve çalıdan geniş gruplar oluşturma yerine, yörenin doğal maki ve orman örtüsünden esinlenerek “doğal bitkilendirme” yeğlenmelidir. - Yol banketinden itibaren her iki tarafta en az 5 m’lik bir kamulaşma alanı bulunmalı ve bu alan doğal ot ve çalıların gelişmesi için serbest bırakılmalı ve bitkilendirilmelidir. - Yol ve çevresindeki bitkilerle tarla ve tarım arazileri arasında engelsiz bir geçiş, doğal yaşamın yeşil koridordan yararlanma olasılığını artıracağı için yol ve çevresi kesin hatlarla bölünmemelidir. - Geniş asfalt yollar alanı bölerek yalıtıma neden olduğu için, sık sık yollar altından hemzemin geçitler vererek canlıların yer değiştirmeleri için olanaklar sağlanmalıdır.

330


6.2. Sosyo-Ekonomik Planlama Değerlendirmeleri 6.2.1. Halkın Katılımı ve Çevre Eğitimi Biyosfer Rezervlerinde, halkın katılımının özendirilmesi ile biyolojik çeşitliliğin daha etkin korunması ve doğal kaynakların sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda kullanılması amaçlanmaktadır. Çevre eğitimi ile yöre halkının çevre bilincinin geliştirilerek korumada aktif olmaları hedeflenir. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nde halkın katılımı programına Biyosfer Rezervi sınırları belirlenip, koruma planlaması yapıldığında sosyal ve ekonomik konularda çalışan proje grubunca başlanmıştır. Ancak son bir yılda köylerde yoğun bir çalışma yürütülmüştür. Bu çalışmalar aşağıda özetlenmiştir. 6.2.1.1. Biyosfer Rezervlerinde Halkın Katılımı ve Çevre Eğitiminin Önemi Biyosfer Rezervleri, biyolojik çeşitliliğin korunması ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımının, yöre halkının ve diğer ilgi gruplarının aktif katılımı ile sağlandığı alanlardır. İnsan, Biyosfer Rezervinin ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilir ve bölgesel kalkınmayı gerçekleştirmek Biyosfer Rezervlerinin amaçlarından birisidir. Bölgesel kalkınma ise Biyosfer Rezervinin tampon ve gelişme bölgelerinde yöre halkının çevreyle dost, sürdürülebilir sosyoekonomik faaliyetlerinin desteklenmesi ile gerçekleştirilebilir. Tampon ve gelişme bölgelerinde koruma ve gelişme arasındaki çelişkilerin en aza indirgenmesi için “halkın katılımcılığı” prensibi önemli rol oynar. Çünkü yöre halkı doğal kaynakları doğrudan kullanan ve yöneten asıl kişilerdir. Onlarda doğal kaynakları sürdürülebilirlik prensibine uygun kullanmalarını sağlayacak bilincin geliştirilmesi ve eyleme geçirilmesi ancak onların Biyosfer Rezervi yönetimine aktif katılımları ile gerçekleştirilebilir. Yöre halkının Biyosfer Rezervi yönetimine katılımını sağlamak için bölge koşulları, mevcut ve alternatif olarak planlanan alan kullanımları ve hedef kitle dikkate alınarak bir strateji geliştirilmelidir. Biyosfer Rezervleri genellikle komitelerden oluşan kurumsal bir yönetim sistemi içerirler. Yöre halkının Biyosfer Rezervi yönetimine katılımını sağlamak için geliştirilen stratejide aşağıdaki kriterler dikkate alınmalıdır: • Biyosfer Rezervi içinde mevcut ve alternatif olarak planlanan ekonomik faaliyetlerde (örn. balıkçılık, tarım vb.) çalışan yöre halkından temsilcilerin seçilmesi. Yöre halkının kendisinden seçtiği temsilcilerin Biyosfer Rezervi yönetiminde bu bağlamda oluşturulan komitelerde (örn. tarım, balıkçılık) çalışmaları özendirilir. Yani, yöre halkının temsilciler aracılığı ile yönetimde söz sahibi olması özendirilir; • Yöre halkının seçtiği temsilcilerin komite ve yönetim toplantılarına düzenli olarak katılımını sağlayacak bir program geliştirilmelidir. Bu yaklaşım ile katılımcıların diğer komite üyeleri ile tanışma, bilgi alışverişi, sorunlar üzerine tartışma, çözüm arama ve karar almada etkin rol almaları sağlanır; • Biyosfer Rezervindeki mevcut sosyo-ekonomik faaliyetlere yönelik sorunların çözümü için yöre halkının eğitim düzeyi dikkate alınarak seminerler düzenlenmelidir. Örneğin mevcut hayvancılığın sorunları ve çözümleri konusunda yöre halkına eğitim seminerlerinin verilmesi. Bu seminerlerin alanda düzenlenmesi, sorunları doğrudan öğrenmeyi sağlayacak ve yöre halkının kendisini Biyosfer Rezervinin bir parçası olduğuna yönelik bilincin gelişmesine de yardımcı olacaktır; • Halkın katılımına yönelik tüm faaliyetler örenin sorunlarına yaklaşım içinde olmalıdır; • Yöre halkı ile işbirliğinin geliştirilmesi için halkın temel uğraş dallarında kooperatifleşmesi özendirilmelidir; Yöre halkının Biyosfer Rezervi yönetimine katılımı biyolojik çeşitliliğin ve doğal kaynakların korunmasını daha etkin biçimde sağlayacağı gibi, yöre halkının Biyosfer Rezervi modelini benimsemesi ve kendisini, onun bir parçası olduğunu kabul etmesine yönelik bilincin gelişmesine yardımcı olacaktır. 331


Biyosfer Rezervlerinde çevre eğitim programının amacı yöre halkı başta olmak üzere, ziyaretçiler, gönüllüler ve diğer ilgi grupların çevre bilgisini arttırmak, çevre kalitesinin insan sağlığı açısından önemi konusunda bilinçlendirmek ve onların çevreye karşı duyarlıklarının gelişmesine yardımcı olmaktır. Ayrıca Biyosfer Rezervinin biyolojik çeşitliliğinin korunması, sosyo-ekonomik yapısı ve alan kullanımlarından kaynaklanan sorunları ve çözüm önerileri açıklanarak yaşadıkları alanın daha etkin korunmasında rol olmaları sağlanır. 6.2.1.2. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nde Halkın Katılımı ve Çevre Eğitimi Uygulamaları Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nde halkın katılımı konusunda bir strateji geliştirmek ve bu konuda ön çalışmaları başlatmak için proje kapsamında “Yönetim ve Halkla İlişkiler Grubu” oluşturulmuştur. Bu grup proje kapsamında Delta’da halkın katılımı konusunda uzman kişilerin seçimi aşamasından, uygulamada gerçekleştirdiği ve aşağıda özetlenen faaliyetleri Gümüş ve Aslan’ın (2004) hazırladığı halk eğitim faaliyetleri raporunun değerlendirmesini içermektedir. Delta’daki mevcut alan kullanımları dikkate alınarak uzman kişi ve grupların oluşturulması. Uzman grupların oluşturulması ile yöre halkına mevcut alan kullanımlarında yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri doğrultusunda verilecek eğitim programları hazırlanmıştır. Uzman ve eğitimci eğitimi. Halkın katılımı programı kapsamında çalışacak uzman ve eğitimciler için 5 toplantı düzenlenmiştir. Bu toplantılarda uzman ve eğitimcilere projenin amaç ve hedefleri, projenin tanıtımı, onların halkın katılımı programı ile projeye nasıl katkı sağlayabilecekleri ve bu doğrultuda nasıl bir programın izleneceği konuları açıklanmıştır. Uzman kişiler programların daha çok alan kullanımlarına ve mevcut sorunlara ilişkin olarak tanıtım ve bilgilendirme konularını içermesine karar vermişlerdir. Daha sonra bilgilendirme programındaki konular: toprak, ekotarım, hayvancılık, bahçe-tarla, seracılık, işleme, sulama, gübreleme, biyolojik mücadele, pazar ve örgütlenme olarak belirlenmiştir. Tanıtım kitabı. Çukurova Deltası proje alanını ve amaçlarını içeren bir kitapçık hazırlanarak eğitim çalışmalarında görev alacak uzman ve eğitimcilerin, bölgede ilgili kişi ve yöneticilerin bilgilendirilmesi için dağıtılmıştır. Tanıtım kitapçığı bölge toplantılarında yerel katılımcılara da dağıtılmıştır. İlk baskısı kısa sürede tükenen bu kitabın içeriği ve kapsamı genişletilerek daha sonra ikinci baskısı da yapılmıştır. Bilgi ve tanıtım materyali. Halk eğitimi çalışmalarına katılan uzmanlar yöre halkına dağıtılması için uzmanlık alanlarına göre broşürler hazırlamışlardır. Bölgede halkın karşılaştğı sorunlara ışık tutma amacıyla proje uzmanları tarafından hazırlanan bu broşürler en çok tarım ve çevre konularını kapsamakta idi. Bu broşürler halk eğitimi ziyaretlerinde yöre halkına dağıtılmıştır. Medya desteği ve dergi oluşturma. Delta’nın tanıtımı ve bilgilendirme konusunda medya’nın desteğini sağlamak amacıyla bir gazete ekinin çıkarılması için Yeni Adana Gazetesi ile işbirliği yapılmıştır. “Çukurova Deltası” adını taşıyan bu 12 sayfalık ilave Delta’da değişik konulardaki sorunlara değinmekte ve başta tarım olmak üzere çevre ve ekonomik konularda önerileri de kapsamaktadır. Bu gazete proje süresince halk eğitimi ziyaretlerinde ücretsiz olarak dağıtılmıştır. Proje sonrası ise ücretli olarak satılarak medya desteğinin sürekliliğinin sağlanması amaçlanmıştır. Bilgi – değerlendirme takip bürosu. Bu bağlamda Delta’yla ilgili bilgilerin toplandığı ve güncelleştirildiği, deltadaki gelişmelerin izlendiği ve değerlendirildiği büroların oluşturulması amaçlanmıştır. İlgili birimleri (Delta yönetimini) bilgilendirilmeyi amaçlayan merkezi büronun Milli Parklar bünyesinde, yerel danışma bürolarının ise Karataş ve Yumurtalık’ta kurulması planlanmıştır. Uygulamada bu bürolar aktif hale henüz getirilememiştir. Fakat halk eğitim çalışmalarında bu bürolarda görev alabilecek gönüllü üretici, muhtarlar, belediye ve İlçe Tarım Müdürlüğü’nden üyeler belirlenmiştir. Biyosfer Rezervi yönetimi kurulduğunda seçilen bu kişiler ilgili komitelerde çalışarak, yöre halkının yönetim ve karar almada söz sahibi olmasına olanak sağlayacaklardır. 332


Mülki idareler, yerel yönetimler ve yöredeki uzmanlara yönelik seminerler. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi için bir yönetim modeli oluşturmak amacıyla resmi kurum, kişi ve ilgili sivil toplum örgütlerinin katıldıkları toplantılar Yumurtalık İlçe Tarım Müdürlüğü, Karataş İlçe Tarım Müdürlüğü, Karataş, Kaldırım, Tuzla, Bahçe ve Yeşilköy Belediyelerinde düzenlenmiştir. Bu toplantılara Adana Valiliğinden bir Vali Yardımcısı, İlçe Tarım Teşkilatlarından müdür ve uzmanlar, Kaymakamlıklar, Belediyeler, tarım teşkilatları, kooperatif başkanları ve köy muhtarlarının katılımı yüksek düzeyde sağlanmıştır. Özellikle Valilik, Kaymakamlıklar ve İlçe Jandarma Komutanlıkları yüksek oranda duyarlılık göstermişlerdir. Toplantılarda uzmanlar yöreye yönelik kaygılarını ve Biyosfer Rezervi fikrinin Delta’da koruma ve kalkınma arasındaki sorunların çözümü için en gerçekçi model olduğu konularında bilgilendirme yapmışlardır. Tartışmalar sonucunda bir eylem planı üzerinde fikir birliğine varılmıştır. Öğretmenler ve imamlara yönelik seminer. Bu bağlamda Karataş ve Yumurtalık ilçeleri ilkokullarında çalışan öğretmenler ve köy imamlarına yönelik seminerler düzenlenmiştir. Bu seminerlerin amacı yöre halkı üzerinde etkileri olan öğretmenler ve imamların katılımlarını sağlamak ve Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi konusunda bilgilendirerek bu konuda bilgilerinin artmasını sağlayarak, bu bilgileri halka yaygınlaştırmalarında yardımcı olmaktır (Şekil 6.127). Doğrudan üretici ve halk eğitimi. Önceden belirlenmiş olan yerleşim birimlerinde (Bahçe, Kaldırım, Tuzla, Yemişli, Adalı, Zeynepli, Ataköy, Kadıköy, Bebeli, Yeşilköy, Tabaklar ve Kapı köyleri) 24 kez aktif halk eğitim çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıların tarihi önceden belirlenmiştir. Köy yerleşim birimlerindeki camilerden anons yapılmış, muhtarlarla ilişki kurarak, küçük el ilanları ve öğrencilere okulda duyurularak toplantı yer ve saati hakkında bilgiler verilmiş, halkın katılımının yüksek düzeyde gerçekleştirilmesi sağlanmıştır. Bu toplantılarda yöre halkına özellikle çevre, doğa koruma, tarım, hayvancılık, sulama, gübreleme gibi konularda bilgilendirme yapılmıştır (Bu konu bir sonraki bölümde ayrıntılı olarak açıklanacaktır). Dezavantajlı grupların katılımı. Bu bağlamda bölgede yaşam standartları çok düşük olan ve kamışlardan yapılmış evler içinde yaşayan geçici tarım işçilerinin halk eğitim çalışmalarına katılımları özendirilmiştir (Şekil 6.128). Maalesef tarımda önemli rolü üstlenen kadınlardan toplantılara katılım çok düşük düzeyde gerçekleşmiştir. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nde yöre halkı ve seçilmiş köylerde öğrencilere çevre eğitimi verilmiştir. Yetişkinlere yönelik çevre eğitim programı mevcut alan kullanımlarından kaynaklanan sorunlar (örn. tarım, hayvancılık gibi) dikkate alınarak hazırlanmıştır. Öğrencilere yönelik çevre eğitimi ise seçilmiş pilot okullarda “Çevre ve İnsan” dersinin teorik ve uygulamalı yapılması ile gerçekleştirilmiştir. Bu konulara ilişkin ayrıntılı açıklamalar aşağı bölümlerde verilmiştir. 6.2.1.2.1. Halkın Katılımı Programı ve Uygulaması Projenin sosyo-ekonomik ve halkla ilişkiler konularında sorumlu grubun yönetiminde, genelde Ziraat Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan (bkz. Sayfa II. Delta Gönüllüleri) ve konularında deneyimli 16 uzman tarafından hazırlanan bir program uyarınca “köy ziyaretleri” yapılmıştır. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Projesi kapsamında seçilen pilot köylere ziyaretler düzenlenerek, yöre halkı ile tarım, hayvancılık, çevre, ekotarım ve ekoturizm konularında görüşmeler yapılmıştır. Önceki bölümde belirtildiği gibi bu ziyaretlerin tarihi önceden köylere bildirilmiştir. Camilerden anonslar yapılarak halkın katılımının yüksek düzeyde olması sağlanmıştır. Mevcut alan kullanımları ve Biyosfer Rezervi kapsamında alternatif olarak önerilen alan kullanımları dikkate alınarak konular belirlenmiştir. Ayrıca uzmanlar konulara ilişkin materyaller hazırlamışlardır. Bu materyaller eğitim çalışmalarına katılan yöre halkına dağıtılmıştır.

333


Şekil 6.127. İmam ve Öğretmenlerin Katıldığı Seminerlerden Bir Görüntü

Şekil 6.128. Bahçe Köyü Yakınlarından Göçer Tarım İşçilerinin Yaşamlarından Bir Kesit

Şekil 6.129. Adalı Köyünde Yöre Halkı İle Tarıma İlişkin Olarak Yapılan Ziyaretlerden Bir Kesit

334


Toplantılar genellikle köy kahvelerinde soru ve cevap şeklinde gerçekleştirilmiştir. Yöre halkının yanlış uygulamalarında ise ilgili tarla veya bahçeye gidilerek bilgilendirme uygulamalı yapılmıştır. Ayrıca yöre halkına alternatif gelir getirici üretim metotları (ekotarım, sürdürülebilir hayvancılık gibi) ve Life projesi hakkında bilgi verilmiştir. Toplantılar süresince Biyosfer Rezervi yönetiminde yöre halkını temsil edecek gönüllüler belirlenmiştir. Köylerde halkın katılımı bağlamında yapılan toplantılar ve sonuçları aşağı bölümde belirli başlıklar altında açıklanmıştır. Tarım. Çukurova Deltası’nda tarım yöre halkının en önemli alan kullanım faaliyetini oluşturmaktadır. Nüfusun önemli bir bölümü, yaklaşık % 90’ı geçimini tarımdan sağlamaktadır. Bölgede nüfus artışı ve geçici işçiler nedeniyle tarımsal kaynaklı alan kullanımlarına olan ihtiyaç ise her geçen gün artmaktadır. Bu artan talep nedeniyle tarım Delta’da özellikle birçok canlının yaşam habitatı olan kumulları tehdit eden önemli sorun haline gelmiştir. Örneğin yeni tarım alanları açmak amacıyla kumulların düzlenmesi bölgedeki en önemli sorunlardan birisidir. Lagünler ve yakın çevresindeki habitatları korumak amacıyla verilen dört koruma statüsü (Yaban Hayatı Koruma Sahası, Ramsar Alanı, Tabiatı Koruma Alanı ve Doğal Sit Alanı) yöre halkının bu habitatlar üzerine olan tarımsal kaynaklı baskılarını azaltmamıştır. Yani mevcut koruma statüleri sıkı bir koruma sistemini içermelerine rağmen bu alanların korunmasında etkin olamamışlardır ve yöre halkı bu alanları tarımsal amaçları doğrultusunda kullanmaya devam etmektedirler. Belirtilen nedenlerden dolayı bölgede koruma ve yöre halkı arasında önemli sorunlar yaşanmaktadır. Yöre halkı doğa korumaya “kendi yaşamsal faaliyetlerini sınırlayan” bir faaliyet olarak yaklaşmaktadır ve doğa korumacılara güven duymamaktadır. Bu nedenle halkın katılımı programında öncelikle yöre halkının güveninin kazanılması amaçlanmıştır. Mevcut tarımsal faaliyetlerin değerlendirilmesi ve alternatif tarım teknik ve yöntemleri konularında eğitim çalışması yapacak uzman kişiler öncelikle “onların derdini dinlemeye gelmiş uzmanlar” olarak yaklaşmışlardır. Bu yaklaşım içinde yapılan köy ziyaretlerinde yöre halkının tarımsal kaynaklı sorunları dinlenerek, çözümler önerilmiştir. Yöre halkı ile uzmanlar arasında belirli bir güven duygusu sağlandıktan sonra her uzman kişi kendi konusunda yöre halkını uygulamalı olarak bilgilendirmiştir. Bu bağlamda toplantılar katılan köy halkına “çevreye, doğaya dikkat edilmediği için tarımsal ve çevresel sorunların arttığı” konularında bilgilendirme yapılmıştır. Tarım ve çevreye ilişkin olarak aşağıdaki konularda bilgilendirme yapılmıştır: • Kimyasal mücadele yerine daha etkili ve ucuz olan biyolojik, biyoteknik, kültürel ve fiziksel mücadele yolları; • Genelde, “buğday, mısır, soya, yer fıstığı, bostan, sebzecilik ve meyvecilikte çevreye daha az zararlı, ucuz gübreleme ve tarımsal mücadele teknikleri; • Su kullanım randımanlarını arttırma yolları, daha etkin su kullanımını sağlayan sulama teknikleri, fazla su kullanımının arazide oluştıracağı drenaj sorunları, tuzluluk ve bu sorunları giderme yolları; • Bahçecilik; • Toprak kullanımı ve değerlendirme (Ulusoy, 2004; Daşgan, 2004; Gümüş ve Aslan, 2004). Tarım ve çevre konusunda yapılan eğitim programlarına yöre halkının ilgisi yüksek olmuştur (Şekil 6.129). Kendi sorunlarının dinlenmesi ve çözüm önerilmesi onların güvenlerinin kazanılmasını sağlamıştır. Bu nedenle Biyosfer Rezervi yönetimi kurulduğu zaman “tarım ve çevre” konusunda eğitim çalışmaları sürdürülmelidir. Bu yaklaşım ile tarımın ve çevre arasındaki, dolayısıyla yöre halkı ve doğa koruma arasındaki sorunların en az düzeye indirildiğinin sağlandığı düşünülmektedir. Hayvancılık: Çukurova Deltası’nda hayvancılık yöre halkının ikinci düzeyde önemli ekonomik faaliyetidir. Aşırı otlatma ve diğer birçok hayvancılık kaynaklı sorunlar Delta habitatlarını tehdit etmektedir. Bu nedenle proje kapsamında yöre halkına “hayvancılık ve çevre” konusunda eğitim programı verilmiştir. Tarım programı kapsamında izlenen, yöre halkının güvenini kazanmaya yönelik yaklaşım bu gruptaki uzmanlar tarafından da uygulanmıştır. 335


Uzmanlar Delta’da hayvancılık ile ilgili sorunları belirlemek ve halkı bu konularda bilinçlendirmek için seçilen pilot köylerde (Tuzla, Yemişli, Bahçe, Kaldırım, Zeytinbeli,Yeşilköy, Bebeli, Kapı, Tabaklar, Narkulak-Ataköy, Adalı) yöre halkı ile eğitim çalışmaları yapmışlardır. Proje kapsamında hayvancılık (Darcan ve Yurdakul, 2004), sığır yetiştiriciliği (Karakök, 2004) ve çevre konusunda yöre halkı ile yapılan eğitim çalışmasında aşağıda özetlenen konularda bilgilendirme yapılmıştır: • Kaçak kesimler ve bunun yarattığı sorunlar; • Keçi yetiştiriciliği ve entansif yetiştirme teknikleri; • Alternatif hayvan yetiştiriciliği ve hayvancılıkta sürdürülebilirlik; • Pazarlama ve örgütlenme sorunları; • Bazı yetiştiricilere örgütlenme ve proje hazırlama konusunda teknik bilgiler; • Hayvanların bakımı-beslenmesi ve organik gübre kullanımı; • Hayvansal proteinin insan beslenmesindeki önemi ve süt keçisi yetiştiriciliği; • Brucella hastalığı, hayvan sağlığını koruma ve dış parazit mücadelesi ve organik hayvancılık; • Gübre kullanımı ve tavuk yetiştiriciliği; • Tavuk gübresi ve diğer hayvan gübrelerinin kullanımı; • Sığır yetiştiriciliği, sığır yetiştiriciliğinde sağım, sağlık ve yetiştirme teknikleri ve verimliliği arttırıcı teknikleri; • Süt koruma yöntemleri; • Hayvan bakımı; • Sürdürülebilir hayvancılık. Yöre halkının hayvancılık bağlamında eğitim programına katılımı, köyde hayvancılığın durumu ve hayvan sayısına bağlı olarak değişim göstermiştir. Örneğin Kaldırım, Adalı ve Zeynepli gibi hayvancılığın geliştiği ve hayvan sayısının yüksek olduğu köylerde halkın katılımının daha yüksek olduğu belirtilmiştir (Darcan ve Yurdakul, 2004). Ekotarım: Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nde yöre halkının yoğun tarımsal faaliyetleri ve tarımsal kimyasalların kullanımlarından kaynaklanan sorunları azaltmak için tampon ve gelişme bölgelerinde ekotarım alternatif gelir getirici bir faaliyet olarak önerilmiştir. Özellikle lagün yakın çevresinde tampon bölge içinde yer alan tarım alanlarında tarımsal kaynaklı risklerin en aza indirgenerek bu alanlarda yaşayan canlıların habitatlarının korunması amacıyla ekotarım uygulamaları yararlı olacaktır. Ayrıca ekotarım alanları canlılar için alternatif habitatların oluşması ve habitatlar arasında gen alışverişini sağlayacak yeşil koridor görevini üstleneceklerdir. Yöre halkının ekotarıma yaklaşımını belirlemek için Tuzla, Kaldırım, Deveciuşağı ve Adalı köylerinde eğitim seminerleri gerçekleştirilmiştir. Bu seminerlerde yöre halkına aşağıda belirtilen konularda bilgi verilmiştir: • Organik tarımın tanıtımı, dünya ve Türkiye’de organik tarımın ulaştığı konum; yöre koşullarına göre organik tarımın uygulanabilirlik olasılığı; • Organik tarım ürünleri yetiştiriciliği; • Organik tarımın insan sağlığı açısından önemi, pazarlama koşulları ve olasılıkları (ETO Derneği, 2004). Seminerler sonucunda, yöre halkı organik tarımda üretimi arttırma amaçlı dış girdinin daha az kullanılması, işletmenin kendi enerji döngüsünü kullanması ve ayrıca pazarlama olanağının sağlanması koşullarında kendi tarım alanlarının bir bölümünde organik tarıma geçebileceklerini belirtmişlerdir. Ekoturizm : Çukurova Deltası biyolojik çeşitliliği ve doğal kaynaklarının zenginliği ile ekoturizm açısından önemli bir potansiyel içermektedir. Bu nedenle Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi planlamasında ekoturizm yöre halkına alternatif gelir getirici bir faaliyet olarak 336


önerilmiştir. Çukurova Deltası’nın ekoturizm potansiyelinin ve uygulamada yer alabilecek öncelikli köylerin belirlenmesi amacıyla Tuzla, Tabaklar, Aydınlar, Karagöçer, Tapur, Adalı, Bebeli, Deveciuşağı, Kaldırım ve Zeynepli köylerinde yöre halkı ile görüşmeler yapılmıştır. Bu köylerde yöre halkına ekoturizm bağlamında aşağıda açıklanan konularda bilgilendirme yapılmıştır: • Ekoturizm nedir? • Ekoturizmin alternatif gelir getirici bir faaliyet olarak bölgesel kalkınmadaki rolü; • Ekoturizmin doğa korumadaki rolü ve önemi; • Yöre halkının ekoturizm faaliyetine nasıl ve ne biçimde katılabileceği; • Yöre halkının ve köylerin ekoturizme aktif katılım için eksiklerinin neler oluğu (Çetinkaya, 2004). Yöre halkı ekoturizme alternatif gelir getirici bir faaliyet olarak büyük ilgi göstermiştir. Köy bazında yöre halkının ilgisi, köyün lagünler ve yakın çevresine olan uzaklığına bağlı olarak değişim göstermiştir. Örneğin Karagöçer halkı köyün lagün ve denizden uzak olması nedeniyle, ekoturizmde aktif rol alamayacaklarını belirtmişlerdir. Diğer önemli bir faktör ise, köylerdeki genç ve aktif nüfusun durumudur. Ayrıca tarımdan geliri az olan kesimin de yeni gelir kaynağı oluşturacağını düşündükleri için, ekoturizme ilgileri daha fazla olmuştur. Genel bir değerlendirme yapılırsa ekoturizm uygulamasına katılımcılık konusunda halkın ilgisi genelde yüksek olmuştur (Çetinkaya, 2004). Köy ziyaretlerinde yöre halkının kooperatifleşmeye yönelik eğilimlerinin belirlenmesine çalışılmıştır. Değerlendirmelere göre yöre halkının örgütlenme ve işbirliği konularında eğiliminin düşük olduğu gözlenmiştir. Örneğin kooperatif, bankacılık ve çiftçi birlikleri arasında bir bağ bulunmamaktadır. Biyosfer Rezervi yönetimi kurulduğunda, bölgede kooperatifleşme özendirilerek mevcut iş kolları arasında işbirliğinin güçlendirilmesi sağlanmalıdır. Bu durum bölgesel kalkınmanın sağlanmasında birlikte hareket etmeye yönelik yaklaşımın ve ortamın oluşmasına olanak sağlayacaktır. Halk eğitimi toplantıları yöre halkının çevre bilincinin geliştirilmesinde önemli rol oynamıştır. Biyosfer Rezervi yönetimi kurulduğunda halk eğitimi programları düzenli olarak sürdürülmelidir. Seminerler yöre halkı ile birlikte mevcut sorunlar üzerine tartışma ve çözüm için birlikte karar alınmasına olanak sağlayacaktır. Bu yaklaşım yöre halkının Biyosfer Rezervi yönetici ve uzmanlarına güven duygusunun gelişmesine olanak sağlayacaktır. Yöre halkının kendisini Biyosfer Rezervinin bir parçası olarak kabul etmesini ve mevcut sorunların çözümlenmesine daha duyarlı yaklaşmasını sağlayacaktır. Ayrıca Biyosfer Rezervi yönetimi kurulduğunda halkın katılımını sağlamak için köylerde el sanatları kursları düzenlenmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. Örneğin Kaldırım köyünde kadınların genç kızların çeyizleri için dokudukları kilimcilik sanatı Delta’da yok olmak üzeredir. Alan çalışmalarında yöre kadıları bu el sanatının yaygınlaştırılması için kurs istediklerini belirtmişlerdir. Bu ve benzeri el sanatlarının bölgede geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması ile özellikle tarla dışında kendine ekonomik gelir sağlayabileceği bir iş kolunun olmadığı kadına ekonomik gelir sağlama olanağı sağlanacaktır. Biyosfer Rezervinin logosunu alarak satılacak bu ürünler kadının sosyal ve ekonomik yaşam içinde katılımcılığını güçlendirecektir. 6.2.1.2.2. Halkın Çevresel Alışkanlıklarının Saptanması ve Çevre Eğitimi Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nde yöre halkının eğitim düzeyi oldukça düşüktür. 1990 yılı istatistik değerlerine göre Karataş’ta nüfusun %80’inin, Yumurtalık’ta ise % 71’nin eğitim düzeyi ilkokuldur. Nüfusun 1/5’i ise okur-yazar değildir (Gümüş ve Aslan, 2004). İlkokul programlarında çevre eğitimi dersinin olmaması, yöre halkında çevreye karşı duyarlık ve çevre bilincinin gelişememesindeki başlıca eksikliktir. Çukurova Deltası’nda yöre halkının çevresel alışkanlıkları ve çevre bilinci durumu birbiri ile yakından ilişkilidir. Yöre halkının eğitim düzeyi ve çevre bilincinin çok düşük olması, onların çevresel alışkanlıklarına yansımaktadır. Örneğin köylerin oldukça bakımsız olmasına yöre 337


halkının ve özellikle kadınların duyarsız yaklaşmaları onların çevresel alışkanlıklarına iyi bir örnektir. Yöre halkının çevre bilincinin ve eğitim düzeyinin düşük olması onların doğal kaynakları aşırı ve bilinçsiz düzeyde kullanmalarına neden olmaktadır. Doğal kaynakların kullanımında sadece ekonomik gelir sağlama düşüncesinin etkin olması, biyolojik çeşitliliğin ve doğal kaynakların tahrip edilmesindeki başlıca faktördür. Örneğin kumullardan alınan kumların tarım alanlarına serilerek tarım yapılması faaliyeti Delta’daki kumulların giderek azalmasına ve bu alanlarda bulunan birçok canlının yaşama ve üreme habitatlarının ortadan kalkmasına neden olmaktadır. Gümüş ve Aslan’a (2002) göre yöre halkı hazine arazilerini, orman alanlarını ve kumulları kendi özel mülkleri olarak algılamaktadır. Bu nedenle bu kaynakları serbestçe kullanma haklarının olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca yöre halkının doğa ve çevreye verdiği zararı açıklamak ve algılamakta zorluk çektiği gözlenmiştir. Yöre halkının doğal kaynakları kaybetmeye başlaması ile onun koruyucusu olmaları korumada olumlu bir gelişme olarak belirtilmiştir. Örneğin aşırı avcılık sonucu kuşların azalması nedeniyle yöre halkının kaçak avcıları jandarmaya ihbar etmesi gibi. Bölgede doğa koruma ve çevre bilincinin en yüksek olduğu kişilerin öğretmenler olmasına rağmen bu kişilerin yöre halkı üzerinde etkilerinin çok az olduğu gözlenmiştir. Alan çalışmalarında yöre halkının genellikle köy ve yakın çevresinde yer alan doğa koruma alanlarının farkında oldukları gözlenmiştir. Yöre halkının farkındalığı doğa koruma alanının onların ekonomik faaliyetlerini kısıtlama düzeyine bağlı olarak değişim göstermektedir. Örneğin Yumurtalık Tabiatı Koruma Alanı’nın balıkçılık faaliyetlerini çok kısıtladığı Deveciuşağı yöre halkı koruma alanının farkındadır. Alanın koruma statüsünden dolayı yöre halkının birçok faaliyetlerinin bölgede kısıtlanması ve kendilerine alternatif gelir getirici bir faaliyet sunulmaması ise onların doğa koruma karşıtı bir yaklaşım içinde olmalarına neden olmuştur. Benzer durum Akyatan ağaçlandırma alanı yakınındaki Kapı ve Taburköy’de de görülmektedir (Kaçar,2004). Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Projesi kapsamında yöre halkının mevcut ekonomik faaliyetleri (tarım, hayvancılık, balıkçılık) ve alternatif olarak önerilen faaliyetler (ekotarım, ekoturizm, sürdürülebilir hayvancılık) dikkate alınarak bu konular bağlamında onlara çevre eğitimi verilmiştir. Konu bazında (örn. tarım) her uzmanın verdiği eğitim çalışmasında yöre halkının çevreye verdiği zararların azaltılması için bilgilendirme yapılmıştır. Yöre halkına konu bazında verilen eğitim çalışmaları yukarı başlıkta, “6.2.1.2.1. Halkın Katılım Programı ve Uygulaması” bölümünde ayrıntılı olarak açıklanmıştır. 6.2.1.2.3. Okullarda Çevre Eğitimi Programı ve Uygulama Sonuçları Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Life Projesi kapsamında pilot okullarda çevre eğitimi programı uygulanarak yaşadıkları ekosistemleri tanıma, inceleme, koruma ve kullanımı konularında öğrencilerin çevre bilinci ve çevreye karşı duyarlıklarının geliştirilmesi gerçekleştirilmiştir. Çevre eğitimi için hedef kitlelerden birisi olarak çocukların seçilmesinin nedeni çevreye karşı duyarlığın ve bilincin küçük yaşta verilmesinin çok önemli olmasıdır. Çünkü çocuklukta kazanılan çevresel alışkanlık ve duyarlıklar onların tüm yaşamları boyunca etkili olmaktadır. Çukurova Deltası’nda seçilmiş okullarda çevre eğitimi programı ve uygulama sonuçları, Kuleli ve Ark.’ın (2004) Çukurova Deltası Biyosfer Projesi için hazırladıkları “eğitim raporunun değerlendirilmesini ve sonuçları” uzmanlık raporundan derlenmiştir. Aşağıda bu rapora dayanarak programa ilişkin bilgiler verilmiştir. Seçilen pilot köylerde “Çevre ve İnsan” eğitim programının hazırlanması ve uygulanması bir sivil toplum örgütü olan Adana Gençlik ve Kalkınma Derneği’nin (GENÇKAL) 6 üyesi tarafından gönüllülük esasına göre 2003–2004 eğitim ve öğretim yılında, pilot köy okullarında Perşembe günleri son ders saatinde uygulanmıştır. Programın gerçekleştirilmesinde katkıları olan diğer kuruluş ve kişiler: Adana Valiliği, Çevreyi ve Tüketiciyi Koruma Derneği Adana (ÇETKO), Adana Güç Birliği Vakfı, Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü gönüllü öğrencileridir. 338


Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Projesi kapsamında hazırlanan ve seçilen pilot köylerin okullarında çocuklara uygulanan çevre eğitimi programı ile ulaşılmak istenen amaçlar şunlardır: • Çevre bilgisinin bir sentez bilgisi olduğu kavramı, çevre eğitiminin tüm hayatı boyunca alması ve uygulaması gereken bir eğitim süreci olduğu, olumlu ve kalıcı davranış değişikliklerinin kazandırılması, doğal, estetik değerlerin korunması ve bu uygulamalara aktif olarak katılımın sağlanması; • Delta’nın karakteristik özelliklerini ve diğer bölgelerden farklılıklarını öğretmek; • Bölgede yaşayan canlıların, dünya canlı çeşitliliği içerisindeki yerini kavratmak; • Çevreyle barışık olarak yaşamanın mümkün olduğunu göstermek. Çevre eğitimi programı Tuzla-Tuzla İlköğretim Okulu (Taşımalı eğitim programı uygulanmakta), Karataş-Canbolat Pansiyonlu İlköğretim Okulu ve Yumurtalık-Barbaros Pansiyonlu İlköğretim Okullarında 7.sınıf öğrencilerine (12–13 yaş grubu) uygulanmıştır. Okulların seçimi bölge okul müdürleri ve ilçe Milli Eğitim müdürleri ile yapılan toplantılar sonucunda belirlenmiştir. Belirtilen okulların seçilmesindeki başlıca neden bu okulların taşımalı eğitim vermelerinden kaynaklanmaktadır. Yani bu okullara bölge köylerden de öğrencilerin gelmesi nedeniyle daha yaygın bir eğitim yapma olanağı amaçlanmıştır. Ayrıca bu üç okulun tüm bölgeyi temsil etmeleri ve ulaşım olanaklarının daha kolay olması, bu okulların seçiminde dikkate alınan diğer önemli ölçütler olmuştur. Eğitim programı proje eğitim danışmanı tarafından, Adana Valiliği, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerinin görüşleri alınarak Milli Eğitim Müfredat Programına uygun olarak hazırlanmıştır. Ayrıca eğitim programının hazırlık aşamasında Life projesi danışmanları tarafından daha önce gerçekleştirilen sosyo-ekonomik araştırma sonuçları, Çukurova Deltası’nın çevresel kaynak değerleri ve sorunlarının gözlenmesi temel veri olarak kullanılmıştır. Pilot okulların seçiminden sonra hazırlanan program okulların yönetici ve öğretmenlerinin görüşlerine de sunularak son şekli verilmiştir. Eğitim programının hazırlanmasında 7. sınıf öğrencilerinin pisiko-sosyal, zihinsel, fiziksel ve ön yaşantıları dikkate alınarak hedef davranışları bu yönde belirlenmiştir. Program her okulda iki eğitimci tarafından uygulanmıştır. Eğitimciler program başlangıcından önce, proje eğitim danışmanı ve diğer uzmanlar tarafından kısa süreli eğitime tabi tutulmuşlardır. Çevre eğitim programı 4 proje çalışması, teorik eğitim, laboratuar çalışması, alan çalışması ve uygulama, alan gezileri ve program sonunda eğitim süresince hazırlanan ürünlerin tanıtıldığı sergi ve katılan kişilere sertifikaların verilmesinden oluşmaktadır. Çevre ve İnsan dersi ise 10–14 üniteden oluşmaktadır. Her ünite 45 dakikalık 2 ders süresince verilmiştir. Her dersin ilk saati teorik, 2. saati okullarda oluşturulan Çevre ve İnsan laboratuarlarında uygulamalı olarak gerçekleştirilmiştir. Programın içeriğine yönelik konular aşağıda ayrıntılı olarak açıklanmıştır. • Proje çalışmaları Eğitim süresi boyunca okullarda gerçekleştirilen dört proje çalışması aşağıda özetlenmiştir. 1. Canlı parçacıklarının toplanması: Bu proje kapsamında, öğrenciler eğitim-öğretim süresince bölgede yaşayan canlıların bir parçasını (kabuk, tırnak, tüy vb) toplamışlardır. Yılsonunda toplanan canlı parçacıkları bulan öğrencinin adı, canlının bulunduğu bölge ve yöresel adı eklenerek sergilenmişlerdir. 2. Alan düzenlenmesi: Bu proje kapsamında okul bahçelerinde belirlenen bir alanın çevre düzenlenmesi öğrenciler ile birlikte gerçekleştirilmiştir. Alanların çevre düzeni peyzaj mimarlarına hazırlatıldıktan sonra, alan düzenlenmesi eğitim süresi boyunca öğrenciler ile birlikte uygulanmıştır. 3. Atık kağıt toplama ve bu kağıtlardan oluşturulacak kağıt hamuru ile figürlerin oluşturulması: Eğitim programının başlangıç aşamasında öğrencilere kağıtları atmayıp, biriktirmeleri söylenmiştir. Yıl sonu ise biriktirilen kağıtlardan kağıt hamurları oluşturulmuş ve değişik malzemeler (tel, ağaç kabuğu, kumaş parçaları) kullanılarak değişik figürler 339


hazırlanmıştır. Ayrıca kağıt hamurunun ince bir tabaka olarak serilmesi ile kullanılabilir kağıt elde edilmeye çalışılmıştır. 4. Atatürk büstü: Atatürk haftasında, “Atatürk ve Çevre” konusu işlenirken büst ve çevresi temizlenmiş ve düzenlenmiştir. •

Teorik eğitim Okullarda eğitim süresi boyunca teorik olarak verilen “Çevre ve İnsan” dersinde işlenen konular ve hedefler Çizelge 6.17’de verilmiştir (Şekil 6.130). Çizelge 6.17. Çevre ve İnsan dersinin teorik uygulamasında işlenen konular ve hedefler Konunun adı Hedef Çevre ile ilgili -Çevre ve insan dersindeki başlıca kavramların anlam bilgisi. temel kavramlar -Çevre ve insan dersinde geçen olgular bilgisi. -Çevrenin insan yaşamı üzerindeki öneminin farkında oluş. -Düzeyine uygun olarak verilen çevre olaylarını anlayabilme. Çevre olaylarını oluşturan olguları temel öğelerine ayırabilme. Bölgemizi -Çevresel değerlerimizin farkında oluş. tanıyalım -Bölgemizi diğer bölgelerden ayıran özellikleri bilme. -Bölgemizde yetişen temel tarım ürünlerini sınıflayabilme. -Bölgemizin geçim kaynaklarını sıralayabilme. -Bölgemizi fiziki ve siyasi harita üzerinde gösterebilme. Deniz -Deniz kirliliği nedenlerinin farkında oluş. -Denizin bölgemiz için öneminin farkında oluş. -Denizden elde edilen ürünleri tanıyabilme. -Deniz kirliliğine karşı duyarlılık. Balıkçılık -Balıkçılığın bölge ekonomisindeki yerinin farkında oluş. -Yanlış yöntemlerle balık avlamanın sonucunu kestirebilme. -Yavru balık avlamanın yanlışlığını kavrayabilme. -Dalyanların balık üretimi ile ilişkilerini açıklayabilme. Kuşlar -Bölgemizdeki kuş çeşitliliğinin farkında oluş. -Kuşları izlemekten zevk alış. -Kuşları korumaya karşı duyarlılık. -Kuşların yaşam zinciri içerisindeki önemini kavrayabilme. -Bölgemizde bulunan kuşları tanıyabilme. Kumullar -Kumulların oluşum sürecini kavrayabilme. -Kumulların faydalarını anlama bilgisi. -Kumulların düzleştirilmesi sonucu oluşacak durumu kestirebilme. Atatürk ve çevre -Atatürk’ün çevreyle ilgili düşüncelerini anlayabilme. -Atatürk’ün çevreyle ilgili yaptığı çalışmaları bilme. Bataklıklar -Bölgemizde bulunan bataklık alanları bilme. -Bataklıklardaki biyolojik çeşitliliğin farkında oluş. -Bataklıkların kurutulması sonucu oluşacak olumsuz koşulları kestirebilme. Kaplumbağalar -Bölgemizin kaplumbağalar için öneminin farkında oluş. -Bir canlının neslinin tükenmesinin doğuracağı sonuçları kestirebilme. -Kaplumbağalar ile diğer canlılar arasındaki ilişkileri saptayabilme. Çevre temizliği -Yakın çevre temizliğinin (yaşama alanlarımız ev,sınıf,okul, sokak) insan sağlığı üzerindeki etkilerinin farkında oluş. -Çevre temizliğinin gerekliliğinin estetik değerlerimiz açısından önemini kavrama. Tarımsal ilaçlar ve -Tarımsal ilaçların insan sağlığı üzerindeki etkilerini açıklayabilme gübreler -Yanlış ilaçlama ve gübrelemenin toprağa verdiği zararların sonucunu kestirebilme. -Ekotarımın temel ilkelerini bulabilme. -Hayvan gübresinin kimyevi gübrelere karşı üstünlüğünü açıklayabilme. -İlaçlama yapılırken dikkat edilecek temel ilkeler bilgisi. Orman ve -Ormanın ülke ekonomisi için faydalarını sayabilme. ağaçlandırma -Ormanların yok olması sonucu oluşabilecek durumu kestirebilme. -Çevremizi ağaçlandırmanın faydalarını kavrayabilme. -Ağaçtan yapılmış eşyaların çokluğunun farkında oluş. 340


Laboratuar çalışmaları Teorik olarak verilen derslerin 2. saatleri yukarıda belirtilen konulara ilişkin olarak gerçekleştirilmiş olan uygulamalı laboratuar çalışmasını içermektedir. Her üç okul için 1 mikroskop, 2–4 adet suni ortam oluşturma akvaryumu, sarf malzemeleri (kum, toprak, maket evler, kovalar şişeler, boyalar, kimyevi maddeler) ve en az 1 adet pano satın alınarak bir çevre laboratuarı oluşturulmuştur. Laboratuarlar program sonunda okullara hediye olarak bırakılmıştır. Laboratuar çalışmaları yukarıda teorik konu adına ilişkin olarak aşağıda özetlenmiştir. Çevre ile ilgili temel kavramlar: Bu konu çerçevesinde laboratuar ortamında kumul, lagün, bataklık gibi oluşumlar deney akvaryumunda oluşturulmuştur. Deniz: Denizin nasıl kirlendiği ve kirliliğin sonuçlarını gösteren deney çalışmasını içermektedir. Akvaryum içerisinde deniz-kıyı ve kıyı-akarsu modeli oluşturulmuştur. Akarsuya boyalı sıvı verilerek denizin nasıl kirlendiği gösterilmiştir. Ayrıca boyalı sıvıya anestezik madde ekleyerek denizdeki balıkların bundan nasıl etkilendiğinin izlenmesi gerçekleştirilmiştir. Balıkçılık: Bu konu ile ilgili olarak iki deney yapılmıştır. Birinci deneyde laboratuarda deney ortamı oluşturularak yavru balık avlamanın sonuçları gözlenmiştir. İkinci deney ile dalyana boşalan kirli suların sığlaşmaya nasıl neden olduğu gözlenmiştir. Bataklıklar: Bu konu kapsamında akvaryumlarda iki deneysel ortam oluşturulmuştur. Birisi molozlar ile doldurulmuştur (suyu drene edilir). Kurutulan bataklık ortamından ve normal bataklık ortamından hazırlanan örnekler mikroskop ile incelenerek, ortamların bulundurduğu canlı grupları karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak bataklıkların kurutulması ile oluşacak durum gösterilmiştir. Tarımsal ilaçlar ve gübreler: Bu konu bağlamında laboratuarda iki düzeneğe toprak konularak çim ekilmiştir. Bir deney düzeneğine aşırı kimyasal ilaç verilmiştir, diğerine ise verilmemiştir, daha sonra ise sonuçlar gözlenmiştir. Aynı deney gübre kullanılarak uygulanmış ve sonuçları gözlenmiştir. • Alan çalışması ve uygulama - Çevre temizliği dersi kapsamında sınıfın, okul bahçesinin ve sahildeki katı atıklar toplanarak ayıklanmıştır. - Okul idarelerinin uygun gördüğü bir alanda çevre konusu işlenerek duvar ve yer boyama çalışmaları gerçekleştirilmiştir (Şekil 6.131). - Ağaçlandırma teorik dersi kapsamında okulda uygun bir alanın ağaçlandırılması yapılmıştır (Şekil 6.132). •

Alan gezileri Bölgemizi tanıyalım teorik ders programının uygulamasında alan gezileri düzenlenerek bölge tanıtımı yapılmıştır. Kuşlar ders programı kapsamında, kuşların kışlama alanlarına gezi düzenlenerek, kuşlar gözlenmiş ve fotoğrafları çekilmiştir. Tarımsal ilaçlar ve gübreler konusuna ilişkin olarak Yumurtalık Meslek Yüksek Okulu ziyaret edilerek sera çalışmaları ve ekotarım konusu öğrencilere uzmanlar tarafından açıklanmış ve gösterilmiştir. Çevre ve insan dersi programının sonunda yapılan diğer faaliyetleri ise sergi-parti sinevizyon gösterisi ve sertifika verilmesidir. Proje süresince kuş gözleminde çekilen kuş fotoğrafları sine vizyon gösterisi ile konuklara gösterilmiştir. Eğitim programına katılan öğrencilere, uygulayıcı öğretmenlere ve ilgili yöneticilere sertifika verilmiştir. Çevre ve İnsan Programının uygulama başarısını ölçmek amacıyla programın başlangıç aşamasında 21 sorudan oluşan tutum ölçeği deney grubu olarak ders verilecek sınıfa ve kontrol grubu olarak aynı okulda bulunan diğer 7. sınıfa uygulanmıştır. Eğitim programının tamamlanması ile tutum ölçeği aynı sınıflara tekrar uygulanarak programın başarısı belirlenmiştir.

341


Şekil 6.130. Tuzla İlköğretim Okulu İnsan ve Çevre Eğitimi Dersi Çalışması Kapsamında Yapılan Bir Resim Örneği Şekil 6.131. Tuzla İlköğretim Okulu’nda Çevre Konusunda Yapılan Duvar Boyama Çalışması

Şekil 6.132.Tuzla İlköğretim Okulu’nda Ağaçlandırma Çalışması

342


Eğitim yılı sonunda tutum ölçekleri değerlendirilmiştir. Değerlendirme sonuçları 21 maddelik tutum ölçeğinden olumlu cevaplar ve olumsuz cevaplar sayılmış sonuçlar deney grubu-kontrol grubu eğitim yılı başı, eğitim yılı sonu olmak üzere değerlendirilmiştir. Sınıflarda bulunan 29 öğrencinin tutum ölçeği sonuçlarının toplamı aşağıda verilmiştir. Şekil 6.133’de Tuzla İlköğretim Okulu insan ve çevre eğitimi dersi çalışması kapsamında yapılan bir kompozisyon örneği verilmiştir. Çizelge 6.18. Sınıflarda Bulunan 29 Öğrencinin Tutum Ölçeği Sonuçları Deney grubu ( Y.C.S ) Kontrol grubu( Y.C.S) Başlangıç Tuzla İ.Ö.O 175 170 Başlangıç T.A.Canbolat İ.Ö.O 125 116 Başlangıç Barbaros İ.Ö.O 114 127 Sonuç Tuzla İ.Ö.O Sonuç T.A.Canbolat İ.Ö.O Sonuç Barbaros İ.Ö.O

97 85 71

159 110 122

Eğitim yılı başında kontrol grubu ile deney grubu arasında belirgin bir farklılık olmamasına rağmen eğitim yılı sonunda programın uygulandığı sınıfların (Deney grubunun) olumsuz cevap sayısının % 30–45 arasında azalmıştır. Kontrol grubunda ise eğitim yılı başı ile sonu arasında % 3–7 arasında bir değişim gözlenmiştir. Bu değişimin okulda yapılan çalışmalar, deney grubu ile ders dışı etkileşim, diğer derslerin etkisi ve büyüme ile ilgili olduğu düşünülmüştür. Sonuç olarak tutum değişikliği eğitimi süresi içinde ulaşılan en zor aşamadır ve program süresince haftada bir saatlik çalışma ile elde edilen sonuçlar oldukça olumludur. Programın devamı halinde 3–5 yıl içinde bölgede yaşayan tüm bireylerin bir çevre gönüllüsü olabilecek düzeye ulaşabileceği gözlenmiştir. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlama projesi kapsamında uygulanan çevre ve insan konulu eğitim programı pilot bir uygulama niteliğindedir. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi statüsünü aldığında uygulanacak eğitim programları için rehber niteliği taşımaktadır. Şekil 6.133. Tuzla İlköğretim Okulu İnsan ve Çevre Eğitimi Dersi Çalışması Kapsamında Yapılan Bir Kompozisyon Örneği

343


6.2.2. Kurumsal Yönetim Biçimi Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv alanıyla ilgili idari yapılanmayı Türkiye’nin genel idari yapılanma içindeki yeri ve alanın yerel idari yapılanması olmak üzere iki düzeyde göstermemiz mümkündür. T.C. 1982 Anayasasının 123. Maddesi; “idare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu Tüzel kişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur” demektedir. • T.C. Yönetsel Yapısı: Türkiye Cumhuriyeti yönetsel yapısı genel yönetim ve yerinde yönetim kuruluşları olmak üzere iki kısma ayrılır. Merkezi hükümet örgütünün genel yapısı, Bakanlar kurulu, Bakanlıklar, Devlet Bakanları ve Başbakan Yardımcıları, Bakanlığa Bağlı Daireler, Özerk Kurumlar (Karayolları Genel Md., MTA vs.) ve Merkezi Hükümet Örgütünün Taşra Birimleri şeklindedir. Taşra birimleri ise, İl Birimleri, İlçe Birimleri ve Köy İdari Birimleridir. •

Çukurova Delta Kapsamı Dahilinde Genel Yönetim Yapısı: Çukurova Delta Proje kapsamına giren bölge, Adana ili valiliğine bağlı Karataş ve Yumurtalık kaymakamlığı denetimi altındadır. Yerel yönetimler açısından ise, bölgede 2’si merkez olmak üzere 7 belediyelik mevcuttur. Bu belediyelere bağlı 15 mahalle muhtarlığı ve 64 köy muhtarlıkları vardır. Bunların dışında Adana İl Özel İdare Müdürlüğüne bağlı Karataş ve Yumurtalık’ta Özel İdare Müdürlükleri bölgenin ihtiyacına yanıt vermeye çalışmaktadır. •

Bölgedeki Resmi Örgütlenme Bugün Türkiye’nin il, ilçe, köy kademelerinden meydana gelen idari örgütlenmesinin yanında, bazı bakanlık ve dairelerin hizmet gereklerinden hareketle meydana getirdikleri çeşitli taşra birimleri mevcuttur: Bölgedeki eğitim yönetim ve denetim işleri İl Milli Eğitim Müdürlükleri ile İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerince gerçekleştirilmektedir. Yalnızca üniversite eğitimi ve ona bağlı okulların özerklikleri olmasının yanı sıra idari olarak Yüksek Öğretim Kurumuna (YÖK) bağlıdır. Türkiye’deki tüm dini eğitim ve uygulamalar ise Diyanet İşleri Müdürlüğünce yürütülmektedir. Bu müdürlük Karataş ve Yumurtalıktaki birer müftülük aracılığıyla bölgelerdeki camilerin kontrol ve halkın din işlerinin yerine getirilmesini sağlamaktadır. Mali işleri düzenleyen bankacılık hizmetleri de bölge insanlarının ihtiyaçlarını karşılayacak şekildedir. Her türlü yurt içi ve yurt dışı havale, change-exchange yapılabilen, Karataş’ta 3 ve Yumurtalıkta 2 banka şubesi mevcuttur. Bunlara ilaveten vergilerin toplanma işi Maliye Bakanlığına bağlı Karataş ve Yumurtalık vergi dairesince yürütülmektedir. Hazine arazilerini kiralanması gibi işler ise Hazine dairesinin bünyesinde faaliyet yürüten Karataş ve Yumurtalık Mal Müdürlüklerince yerine getirilmektedir. Çukurova Delta Proje kapsamına giren tapu ve kadastro çalışmaları Ceyhan ve Karataş İlçe Tapu ve Kadastro Müdürlüklerince yürütülmektedir. Bölgenin orman alanlarına ilişkin kadastro çalışmalarının sorumluluğu Orman Kadastro Başmüdürlüğü’ndedir. Tapu sicil kayıtları ise Karataş ve Yumurtalık Tapu Sicil Müdürlükleri’nce takip edilmektedir. Tarımsal faaliyetler Adana İl Tarım ve Köy İşleri Müdürlüğü dahilinde Karataş ve Yumurtalık İlçe Tarım Teşkilatınca yürütülmektedir. Ormancılık Adana Orman Bölge Müdürlüğünce yürütülmektedir. Karataş ilçesinde, Orman Müdürlüğü bünyesinde Orman işletmesi Eğitim Tesisleri hizmet vermektedir. Yine, aynı müdürlüğü bağlı olarak görev yapan Yumurtalıkta / Zeytinbeli’nde Orman işletme Şefliği vardır. Proje kapsamında, çevre işlerinden doğrudan sorumlu kuruluş Adana İl Çevre Müdürlüğüdür. Müdürlüğe bağlı Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü, doğa korumada alanda aktif görev yapmaktadır. Şube Müdürlüğü’nün Karataş’ta Doğa Koruma ve Milli Parklar Mühendisliği kurulmuştur. Belediyeleri bulunan yerleşim birimlerinde çevresel alt yapı inşası, içme suyu ve kanalizasyon hizmetleri, çöp toplanması ve bertarafı ve arazi kullanım planları gibi konulardaki yönetim ve denetim işlerin yürütülmesi ise bölgedeki 7 belediyenin sorumluluk alanları içerisindedir. 344


Hali hazırda Tarım ve Köy İşleri Bakanlığında su ürünleri avcılığı, alt yapılar, kalite kontrol, işleme, sanayi ve pazarlamaya yönelik hizmetler Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü, su ürünleri yetiştiriciliğiyle ilgili hizmetler Tarımsal Üretim ve Geliştirme Müdürlüğü bünyesindeki daire başkanlıkları seviyesinde yürütülmektedir. Genel müdürlüklerin taşra teşkilatları bulunmayıp, hizmetler Bakanlık il ve ilçe müdürlüklerince gerçekleştirilmektedir. Kıyı yönetimi 2872 sayılı Çevre Kanunun gereği Çevre Bakanlığı Adana il teşkilatı koordinasyon denetiminde olmak üzere1593 sayı Umumi Hıfzısıhha Kanunu 235, 243 ve 268 ve 275. Maddelerinden dolayı Sağlık bakanlığı, 2634 Turizmi Teşvik kanuna göre Kültür ve Turizm Bakanlığı, 3143 sayıl yasa gereği Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 5442 sayılı İller idaresi, 1580 sayılı Belediye kanunlarının verdiği yetkiler doğrultusunda Mülki amirler ve Belediye başkanlarının sorumluluğu altındadır. Güvenlik ile ilgili konuları, doğanın korunması ve insanların korunması şeklinde ikiye ayırmak gerekmektedir. Bölgenin genel güvenlik hizmetlerini 1988 yılında kurulan Yumurtalık İlçe Emniyet Amirliği ile Karataş İlçe Emniyet Amirliği Sahil Güvenliği yerine getirmektedir. Bunlara ek olarak Karataş, Yüzbaşı, Yemişlide, Tuzla, Yumurtalık ve Yeşilköy’de Jandarma Karakolları güvenliği sağlamaktadır. Bu birimler doğa koruma konusunda görev yaptığı gibi çevre müdürlüğüne bağlı Av-Yaban Hayatı Koruma memurları da görev almaktadır. Sivil Toplum Kuruluşları: Bölgedeki sosyal yaşama etki eden önemli unsurlardan biri de sivil toplum kuruluşlarıdır. Bu kuruluşlar Çizelge 6.19 ‘da verilmiştir: Çizelge 6.19. Bölgede Sosyal Yaşama Etki Eden Sivil Toplum Kuruluşları Karataş ÇUKOBİRLİK Tarım Kredi Kooperatifleri Yemişli Kuran Kursu ve Yardımlaşma Derneği Esnaf Kefalet Kooperatifi Esnaf ve Sanatkarlar Derneği Karataş Su Ürünleri Kooperatifi

Yumurtalık ÇUKOBİRLİK Tarım Kredi Kooperatifleri Halk Eğitim Müdürlüğü Araç ve Gereçler Derneği Esnaf ve Sanatkarlar Odası Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği (Kaldırım) Esnaf ve Sanatkarlar ve Kefalet Kooperatifi Tahsil Çağındaki Talebelere Yardım Derneği Sabako, Sadiye-Kırmızıdam Su Ürünleri Kooperatifi

6.2.3. Yasal Olanaklar ve Öneriler Ülkemizde yürürlükte bulunan çevre ve doğa koruma yasalarında “Biyosfer Rezervleri” tanınmamakta ve bu konuda herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Alansal olarak doğa korumada en kapsamlı olarak nitelendirebileceğimiz 2873 sayılı “Milli Parklar Kanunu” 1983 yılında çıkartılmış olup, o tarihten bu yana güncelleştirilemediği için yetersiz kalmaktadır. Ülkemizin çağdaş çevre ve doğa koruma yasalarına acil gereksinmesi vardır. Bu amaçla uzun bir süredir hazırlıkları sürdürülmekte olan yeni doğa koruma yasası bir an önce çıkartılmalı ve bu yasada Biyosfer Rezervleri tanınmalı,bu alanların ilan edilebilmesi ve yönetilebilmesi için yasal dayanak sağlanmalıdır. Her ne kadar birçok ülkede Biyosfer Rezervleri mevcut bir koruma statüsünden yararlanılarak ilan edilebiliyorsa da, ülkemizde çağdaş anlamda koruma-kullanım ve bölgesel kalkınmayı gerçekleştirebilmek için Biyosfer Rezervi örgütlenmesinin sağlanması gerekir. Bu da ancak yasal olanaklarla sağlanabilir. Ancak bu yasal eksikliklere rağmen ülkemizde Biyosfer Rezervleri çalışmalarının yapılabileceği ve özellikle de yerel yönetimlerin bu kapsamda etkili olabileceği söylenebilir. Yeni çıkarılan yasalarla yerel yönetimlere bu konuda haklar da tanınmıştır. Adana Valiliği öncülüğünde Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nin gerçekleştirilmesi amacı ile girişimler sonucu en iyi çözümün bir birlik kapsamında olacağı kararlaştırılmıştır. 345


Bugün İl müdürlüklerince Delta’da birçok çalışma yapılmakta ve yatırımlar gerçekleştirilmektedir. Ancak birbiri ile ilişkili ve koordinasyon içinde olmayan bu çalışmalarda doğa ve çevre koruma boyutlarının dikkate alınarak birlikte yürütülmesinin birlik kapsamında sağlanması mümkün olacaktır. Ayrıca Valilik ve İl Müdürlüklerinin olanakları, Biyosfer Rezervinin gerçekleştirilerek, gerekli olan yatırım, proje destekleme ve halkla birlikte Biyosfer Rezervi ilkelerine uygun çalışmaların yapılabilmesi “Birlik” kapsamında daha kolay olacaktır.Tüm tarafların katıldığı değişik toplantılar sonucu, birlik tüzüğü hazırlanarak tarafların imzasına açılmış ve büyük bir olasılıkla kısa bir süre sonra işlemleri bitirilecektir. Toplam 57 maddeden oluşan tüzük, birlik oluşumunun yasal dayanağı, yönetim biçimi, görev ve yetkiler konularında ayrıntıları içermektedir. Aşağıda kurulması planlanan “Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv Alanı, Doğa Koruma, Altyapı ve Üstyapı Tesisleri Yapma ve İşletme Birliği (ÇUDELBİR)”in tüzüğü hakkında özet bilgi verilmiştir. Birliğin Adı MADDE 1 – Birliğin Adı: Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv Alanı Doğa Koruma, Altyapı ve Üstyapı Tesisleri Yapma ve İşletme Birliği’dir. Birliğin kısaltılmış adı ise ÇUDELBIR’dir. Birliğin Merkezi MADDE 2- Birliğin idare merkezi Adana Valiliği’dir. Birlik meclisi: Birlik idaresinin karar ve danışma organı olan Birlik Meclisini, Başkan: Birlik idaresinin yürütme organı ve Birlik tüzel kişiliğinin temsilci Birlik Başkanını tanımlar. Birliğin Yasal Dayanağı ve Niteliği MADDE 4- Birlik 1580 sayılı Belediye Kanunu'nun 133–148. Maddeleri ile 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 56. Maddesine göre kurulan ve tüzel kişiliği olan bir kamu kuruluşudur. MADDE 5- Birliğin hizmet ve çalışma alanı Biyosfer Rezerv haritasındaki sınırlı alandır. Birliğin çalışma süresi, belirli bir zamanla kayıtlı ve sınırlı değildir. Birliğin Kurucu Üyeleri MADDE 6- Adana İli Özel İdaresi, Karataş Belediyesi, Yumurtalık Belediyesi, Kaldırım Belediyesi, Tuzla Belediyesi, Yeşilköy Belediyesi, Bahçe Belediyesi, Karataş Köylere Hizmet Götürme Birliği, Yumurtalık Köylere Hizmet Götürme Birliği, Birliğin kurucu üyeleridir. Kuruluş MADDE 7- Birlik, Birlik Ana tüzüğünün üye yerel yönetimlerin meclislerince kabulü ve Valinin ( Birliğe dahil olan yerel yönetimler başka vilayetlere mensup iseler İçişleri Bakanının tasdiki) olumlu görüşü üzerine Bakanlar Kurulu'nun izni ile kurulur. Birliğe Katılma MADDE 8- Birliğin kuruluşundan sonra birliğe katılmak isteyen mahalli idare birimleri, karar organlarınca alınacak katılma kararlarının birlik meclisince kabulü ve il valisinin, yerel yönetimler başka vilayetlere mensup iseler İçişleri Bakanının onayı ile birliğe üye olarak alınabilirler. İlan MADDE 9- Birliğin kuruluşu, Bakanlar Kurulu izninin kendisine tebliğini izleyen 15 gün içinde Birlik geçici Başkanı tarafından Birliğe dahil Yerel Yönetimlere bildirilir ve yerinde, bilinen yöntemlerle, ilan edilir. Birliğe katılımlar aynı usullerle yörede duyurulur. Birliğin Amacı MADDE 10- Birliğin amacı, Birliği oluşturan mahalli idarelerin yapmakla görevli ve yükümlü oldukları fakat maddi veya teknik imkanlarının yetersizliği nedeniyle tek başlarına yerine getiremedikleri içme ve kullanma suyunun temini, kullanılan pis suların çevreyi kirletmeden uygun yerlere aktarılıp boşaltılmaları ve arıtılması, çöp ve katı atıkların toplanması, imhası veya değerlendirilmesi gibi altyapı çalışmalarını ve hizmetlerini yapmak; yerleşimlerde doğal çevreyi olumsuz etkileyen çevre sorunlarını gidermek, bu maksatla Devlet aracılığı ile sağlanması mümkün iç ve dış kredilerin kullanımına karşı sorumlu olmak, ilgili ve gerekli tesislerin yapımı, onarımı ve işletilmesini yapmak veya yaptırmak ve bu tesisleri sürekli olarak çalışır vaziyette bulundurmak, Biyosfer Rezervi yönetim planı kararlarını uygulamaktır. Birliğin Görevleri MADDE 11- Birliğin Görevleri Şunlardır: a. Birliğin amacı doğrultusunda faaliyette bulunmak, b. Birlik alanında çevre sorunlarının izlenmesi ve giderilmesi; deniz hava ve yeraltı-yerüstü toprak ve su kirliliğinin önlenmesi hususunda tedbirler almak, c. Birlik alanı dahilindeki kıyı yerleşimlerde alternatif gelir kaynaklarının (eko tarım, eko turizm vb.) geliştirilmesine ve varsa bu faaliyetleri zorlaştırıcı sorunların çözümüne yardımcı olmak,

346


d. Amacı doğrultusunda iç ve dış kredi kuruluşlarından sağlanması mümkün olan projelendirilmiş kredileri almak, bunları hizmetin gereklerine göre değerlendirmek ve geri ödemelerini sağlamak, e. Yörede sağlık, kültür, eğitim ve çevre koruma hizmetlerinin yürütülmesi, geliştirilmesi ve çıkabilecek her türlü yangın ve diğer tabii afetlere karşı tedbir alınması gibi Birlik amacı ile bağlantılı konularda ilgili resmi kurum ve kuruluşlarla ilişkili çalışmalara katkıda bulunmak ve yardımcı olmak, bunlarla ilgili projeler geliştirmek ve uygulamak. f. Kurumlar arası koordinasyonu sağlamak. Birliğin Hak ve Yetkileri MADDE 12- Birlik kendisini oluşturan mahalli idarelerin hizmetleri yaparken sahip oldukları hak ve yetkileri haizdir. Bu hak ve yetkilerden bazıları şunlardır: a. Hizmet alanı içinde, amacı doğrusunda faaliyetlerinin gerektirdiği sınır ve taşınmaz malları üye mahalli idarelerinden devralmak, hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmaz mallardan, yasal formaliteler içinde yararlanmak, özel kişilere ait taşınmazları satın almak zorunlu hallerde kamulaştırmak yahut gerekiyorsa irtifak hakkı etmek, b. Birliğin yetkili organlarının üyelerin ortak çıkarları doğrultusunda aldığı kararlara, üye mahalli idarelerin uymalarını ve uygulamalarını istemek ve sağlamak, c. Birliğin yaptığı yatırım harcamalarına ve işletme giderlerine üyelerin katılım paylarını ve bu hizmetlerden yararlanmakta olanlarla sonradan yararlanacak olanlardan alınması gereken katılım paylarını ve hizmet bedellerini veya ücretlerini tespit ederek doğrudan doğruya veya üye mahalli idareler aracılığı ile tahsil etmek, d. Gerek yatırım, gerekse işletme safhasında Birliğin amaçları doğrultusunda alacağı tedbirlere aykırı davranışları ile Birlik çalışmalarına ve hizmetlerine zarar veren kişilere uygulanacak cezaları tespit etmek ve bunları, üye mahalli idareler aracılığı ile uygulamak; hukuken yapılması gereken işlemler varsa onları yürütmek, e. Yatırım ve işletme faaliyetlerini yürütmek üzere üye mahalli idarelerle ortaklaşa girişimlerde bulunmak, gerekirse birlikte ortaklıklar kurmak. Kurulacak ortaklıklar limited veya anonim şirket şeklinde olabilir. Her iki halde de ortaklığın sermayesinin gerekirse yarısından fazlası kurucu mahalli idarelere ait olur ve bu kuruluş anında üye bulunan mahalli idarelerin o takvim yılı öncesi yılda gerçekleşen gelir kesin hesaplarına göre belirlenen yıllık gelirleri toplamlarının beş katını geçemez.) Birlik, altyapı hizmetlerinden uygun gördüklerinin yapımını ve işletme safhasına geçildiğinde işletilmelerini, 4374 sayılı İhale Kanunu hükümlerince kendisi bizzat yapabileceği gibi bunu şirketlerine de verebilir. Birliğin Organları MADDE 13- Birliğin organları şunlardır: a. Birlik Meclisi b. Birlik Yönetim Kurulu c. Birlik Başkanı Birliğin yönetim ve organizasyon şeması aşağıdaki gibidir (Şekil 6.130);

Şekil 6.134. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Birliğinin Yönetim ve Organizasyon Şeması 347


Birlik Meclisinin Kuruluşu MADDE 14- Birlik meclisi, birliğe dahil olan mahalli idarelerin birlik meclisine seçecekleri üyelerle doğal (tabii üye) sıfatı ile ilgili Bakanlık temsilcilerinden ve yöredeki tarım, balıkçılık, sanayi ve turizm sektörü ile İlin Valisi tarafından gerek görülen kesim temsilcilerinden oluşur. a. Birlik Meclisine üye mahalli idarelerce seçilecek asil ve yedek üye sayısı birliği oluşturan İI Özel İdaresi, Belediyeler ve Köylerin nüfusları, bütçe imkanları, hizmetle ilişki dereceleri gibi unsurlara bağlı olup katılacak üye sayısı İI Özel İdaresi adına en az iki genel meclis üyesi, köy muhtarlıkları adına köy muhtarı ve en az bir ihtiyar heyeti üyesi, belediyeler adına da Belediye başkanı ile en az iki belediye meclisi üyesi olmak üzere bu idarelerin meclislerince (Karar organlarınca) belirlenir. Ancak her üye mahalli idarenin birlik meclisince alınacak kararlarda tek oyu vardır. Bu oyu, kuruluşlarını temsil edenlerle görüşüp kararlaştırarak, belediyeler adına belediye başkanları, İI Özel İdaresi adına Birlik Meclisine katılan Genel Meclis Üyelerinden Vali tarafından belirlenen biri ve köyler adına köy muhtarları kullanır. Belediye Başkanının veya köy muhtarının bulunmadığı hallerde yerine vekilleri ve diğer asil üyelerin yokluğunda yedekleri birlik meclisine katılır. b. Birlik Meclisinde konu ile ilgili Bakanlıkların temsilcilerinden oluşan doğal (=tabii) üyeler bulunur. Bu temsilcileri ilgili Bakanlıklar veya il müdürlükleri belirler. Tabii olan bu üyeler şunlardır; Çevre ve Orman Bakanlığı İl Müdürlüğünce görevlendirilecek bir temsilci, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı İI Müdürü veya görevlendirilecek bir temsilci Bayındırlık ve İskan Bakanlığı il veya bölge müdürlüğünden bir kişi, İller Bankası Bölge Müdürlüğünden görevlendirilecek bir temsilci, DSİ Bölge müdürlüğünden bir kişi, İl Kültür ve Turizm müdürlüğünden bir kişi, Köy Hizmetleri il Müdürlüğünden bir kişi, İl Milli Eğitim Müdürlüğünden bir kişi. (Birlik Meclisinde bulunması gereken diğer doğal üyeler Birlik Meclisince kararlaştırılır. Bu üyeler Birlik Meclisinde görüşmelere katılabilir, görüş ve önerilerde bulunabilir ve oylamaya katılırlar. Birlik ile temsil ettikleri kuruluş arasında bağ vazifesini görürler. Alınacak kararların uygulanmasında yardımcı olurlar. Tabii (=doğal) üye sayısı meclisin seçilmiş üye sayısının üçte ikisinden çok olmaz.) c. Birliğin hizmet alanında, faaliyet gösteren kooperatif, dernek, vakıf vb. sivil toplum kuruluşlarından belirlenecek en az ikişer üye gözlemci olarak Birlik Meclisine katılırlar, görüş ve önerilerde bulunur. Şu kadar ki, gözlemci üyenin oy hakkı yoktur, oylamalara katılamaz. Birlik Meclisinin Niteliği ve Görevleri MADDE 15- Birlik Meclisi, birliğin genel karar organıdır. Birlik Meclisinin görev ve etkileri şunlardır: a. Birlik Meclisi birinci ve ikinci başkanvekilini iki asil iki yedek katip üyelerini seçmek sureti ile meclis divanını oluşturmak, b. Birlik Başkanı ve Birlik Yönetim Kurulu'nun seçimle belirlenecek asil ve yedek üyelerini seçmek, c. Birlik Genel Sekreteri ve Saymanın tayinini onamak, d. Birliğin gerekli gördüğü komisyonların kurulmasına karar vermek ve bunların, asil ve yedek üyelerini seçmek, e. Birliğin hizmet konuları ile bağlantılı olarak il düzeyinde üst birlik kurulmuşsa (veya kurulması söz konusu ise) bu üst birlikte birliği 1 edecek asil ve yedek üyeyi veya üyeleri seçmek, f. Birlik Yönetim Kurulunca hazırlanacak çalışma plan ve programlarını görüşüp karara bağlamak, g. Birliğin yıllık bütçe ve kesin hesabını görüşüp karara bağlamak bütçenin bölümleri arasında aktarma yapmak, ek ve olağanüstü ödenek istekleri hakkında karar vermek, h. Birliğin yatırım ve işletme plan ve programlarının uygulanabilme: birliğe üye mahalli idarelerin birlik giderlerine katılma paylarını etmek, hizmetten yararlanacaklardan alınacak pay ve bedelleri belirlemek, i. Birlik Yönetim Kurulunca tespit edilecek memur ve daimi işçi statüsündeki sürekli personele ait kadroların ihdası, değiştirilmesi ve kaldırılması ile sözleşmeli personel hakkında (Belediyelerin tabi olduğu yasal usuller uyarınca) kararlar almak; Birlik Genel Sekreteri ve manı hakkında gerektiğinde değiştirme kararı vermek, j. Birlik adına alınan ve süresi bir yıldan fazla olan iç ve dış borçlan hakkında karar vermek, şarta bağlı yardım ve bağışları kabul etmek. k. Taşınmaz malların alım, satım veya trampasına, üzerlerinde intifa veya irtifak hakkı tesisine karar veya bu konularda Birlik Yönetim Kuruluna yetki vermek, l. Görev alanlarına giren işleri yürütmek için ortaklıklar kurulmasına karar vermek ve statülerini kabul etmek, m. Kuruluş amacında belirtilen görevlerle ilgili olarak ulusal ve uluslararası kuruluşlarla yapılacak işbirliği konusunda Yönetim Kuruluna yetki vermek, n. Yapılması gerekli görülecek yönetmelikleri incelemek ve kabul etmek, o. Ana Tüzük'te değişiklik yapılmasına karar vermek, p. Birliğe yeni katılan üyelerin kabulüne veya Birlik faaliyetine katılamayan, yükümlülüklerini yerine getirmeyen üye mahalli idarelerin birlikten çıkarılmasına ve haklarında işlem yapılmasına karar vermek, q. Başkan tarafından Birlik Meclisince görüşülmesi gerekli görülüp gündeme alınan konuları karara bağlamak, r. Bu tüzükte açıklanmayan hallerde Birlik Başkanı ve Yönetim Kuruluna verilecek yetkileri tespit etmek, s. Birliğin feshine karar vermek.

348


Birlik Meclisi Üyelerinin Görev Süreleri MADDE 16- Birlik Meclisine katılacak Belediye Başkanı ve Muhtarların süreleri yasal görev sürelerine ve söz konusu mahalli idarelerden seçilecek üyelerin süresi de kendilerini seçen mahalli idare organlarının hizmet süresine bağlıdır. Seçme yetkisine sahip karar organının varlığı herhangi bir şekilde sona ererse onu temsilen Birlik Meclisinde bulunan üyenin görev ve yetkisi kendi yerine yeni bir temsilci üyenin seçimine kadar devam eder. Bu yeniden seçim süresi üç aydan fazla olamaz. Üyeliği sona eren bir temsilci üyenin yeniden seçilmesi mümkündür. Birlik meclisince Bakanlıkları, kamu kurum ve kuruluşları veya turistik müesseseleri temsil eden üyelerin üyelik süreleri bağlı oldukları yetkili mercilerin takdirlerine bağlıdır. Görevlerinde değişiklik olduğu hallerde ve gerekli gördükleri zamanlarda Bakanlıklar ve kurumlar temsilcilerini değiştirebilirler ve bu durumda birlik başkanlığını haberdar eder. MADDE 17- Tüzük kesinleştikten en geç bir ay sonra birlik merkezinde Vali tarafından bir toplantı yapılır. Toplantıda Birlik Başkanlık Divanı oluşturulur. Toplantılar bu divan tarafından yürütülür ve divanın görevi bir yıl sürer. Birlik Meclisi, Ocak, Mayıs ve Eylül aylarında toplanır, gerektiğinde olağanüstü toplantılarda yapılabilmektedir. MADDE 18 ve 19- Başkanlık Divanı, gündem ve oy verme işlemlerine ilişkin ayrıntıları vermektedir. MADDE 20- Birlik Yönetim Kurulunun görev ve yetkilerini vermektedir. Birlik Yönetim Kurulu’nun görev ve yetkileri şunlardır: a. Birlik başkanlığı tarafından hazırlanan bütçenin ilk incelemesini yapmak, b. Bütçe kesin hesabı hakkında görüşlerini birlik meclisine bildirmek, c. Bütçenin bölümleri içindeki harcama kalemleri (Maddeleri) arasında aktarma yapmak, d. Birliğin yıllık çalışma ve yatırım programını hazırlamak ve birlik meclisinin incelemesine sunmak, e. Birliğin saymanlığınca hazırlanacak aylık gelir-gider cetvellerini incelemek ve karara bağlamak. f. Birlik Genel Sekreteri ve Saymanı ile birliğin diğer personeline ilişkin göreve alma (Birlik Genel Sekreteri ve Saymanı hariç), terfi, cezalandırma, ücret takdiri gibi iş ve işlemleri yapmak ve yürütmek, g. Birlik ve birliğe bağlı kurum ve işletmelerce yapılacak hizmetlere karşılık alınacak ücret tarifelerini düzenlemek, h. Birlik hizmetlerinin gerektirdiği hallerde kurum ve işletmeler kurulmasına ve statülerinin tespitine karar vermek, i. Süresi bir yılı aşmayan ikraz ve istikrazları karara bağlamak, j. Birlik ve birliğe bağlı kurum ve işletmelerin görev ve hizmetleri ile ilgili yönetmelikler hazırlayıp meclisin tasvibine sunmak. k. Birlik başkanının, birlik hizmet ve faaliyetleri ile ilgili konulardaki önerilerini görüşüp karara bağlamak, l. Ivaz karşılığı bağış kabulüne karar vermek, m. Gelecek yıllara sari taahhütleri karara bağlamak, n. Birliğin satın alınmasına, satılmasına, trampasına gerek gördüğü taşınır taşınmaz mallar ile ilgili konularda karar vermek gerektiği hallerde birlik meclisine öneride bulunmak, o. Kamulaştırılması gereken taşınmaz mallar için kamu yararı kararı almak ve işlemleri yürütmek, p. Birlikçe ATAK Projesi master plan ve fizibilite çalışmaları çerçevesinde yapılması gereken altyapı inşaat işleri için gerekli projeleri hazırlamak hazırlatmak bu işlerin yapılması veya yaptırılması için gerekli çalışmaları yapmak, ihalesi gereken işlerin ihalesini yapmak, q. Birliğin çalışmalarına aykırı davranan, zarar veren gerçek ve tüzel kişiler hakkında uygulanacak ceza önlemlerini belirtmek ve bunların işleme konulması için gerekeni yapmak, r. Bu tüzüğün amaç ve görevlerle ilgili Maddelerinde yazılı hizmetlerden başka organlara verilmeyenleri, ilgili Bakanlıklarla yapılacak protokollerle izlemek ve kendi girişim ve çabasına bağlı olanları yerine getirmek, s. Çeşitli kanun, bu tüzük ve birlik amacının gerçekleşmesine destek ve yardım sağlayan kamu kuruluşlarının önerileri ile birliğe verilen ve Birlik Meclisince görüşülüp karara bağlanması gereken işlerden öncelikli olanları birlik meclisinin ilk toplantısında bilgi ve onayına sunmak üzere görüşüp karara bağlamak. MADDE 21- Birlik Yönetim Kurulu’nun Kuruluşu MADDE 22- Birlik Yönetim Kurulu toplantıları hakkında bilgiler vermektedir. MADDE 26- Birlik Başkanı görev ve yetkileri MADDE 27, 28 ve 29- Birlik Başkanvekili, Genel Sekreteri ve Sayman’ın görev ve yetkilerini açıklamaktadır. MADDE 30, 31, 32 ve 33- Birlik’te çalışacak personel ile ilgili düzenlemeleri, Madde 34- Birliğin gelirleri Madde 35Birlik giderleri, Madde 36, 37 ve 38’ise birlik bütçesinin hazırlanması, görüşülüp kabulünü açıklamaktadır. MADDE 39’dan Madde 44’e kadar Birlik bütçesinin xxxx amirliği, defter tutulması, denetimini vermektedir. MADDE 45- Yönetim Kuruluna kararına itirazlar Madde 46- Alım, satım, Madde 47- Mali yardım, Madde 48uyuşmazlıkların çözümü, Madde 49- Birlikten çıkma ve çıkarılma, Madde 50- Birlik süresinin uzatılması ve Madde 51Birliğin feshini Madde 52- Birlik mallarının hukuki durumunu, Made 53-‘te ise iç yönetmelik açıklanmaktadır. MADDE 54- Tüzüğün değiştirilmesi koşullarını, Madde 56- Tüzüğün yürürlüğe girmesi ve Madde 57- de ise yürütme verilmiştir.

Biyosfer Rezervleri’nin alışılmış koruma statülerinden en önemli farkı çok fazlaca kurallara bağlı olmaktan çok, esnek oluşundadır. Bu nedenle Ülke ve yörenin kendine özgü özelliklerine göre Biyosfer Rezervleri’ne biçim verme olanağı da bulunmaktadır. Biyosfer Rezervleri’nde koruma ve kullanım yoğunluklarının farklı biçimde uygulandığı Çekirdek, Tampon ve Gelişme bölgeleri için aranan tek koşul çekirdek bölgenin ulusal yasalarla 349


koruma altına alınmış olmasıdır. Tampon bölgenin bir kısmı kamu mülkiyetinde olabilir, ama şart değildir. Bu açıdan Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’ni incelediğimizde, Çekirdek bölgenin tamamının kamu mülkiyetinde olduğu ve aşağıdaki koruma statüleri ile ulusal yasalarımızla korunduğu görülmektedir (Çizelge 6.20).

Çizelge 6.20. Biyosfer Rezerv Alanında Mevcut Koruma Statüleri ve Kapladıkları Alanlar Koruma statüsü Tabiatı Koruma Alanı .Ramsar Alanı Yaban Hayatı Koruma Alanı

Yasal Dayanak 2873 sayılı “Milli Parklar Kanunu” Ramsar Sözleşmesi 4915 sayılı “Kara Avcılığı Kanunu”

Kapladığı Alan (ha) 16 430 14 700 17013

Doğal Sit Alanı

2863 sayılı “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu” 1996 “Tarihli Çevre Düzeni Planı”

* *

1996 “Tarihli Çevre Düzeni Planı”

*

Deniz Kaplumbağaları Üreme Alanı Ekolojik Özellikleri Bakımından Korunacak Alanlar

* Bu alanlar genellikle daha önce miktarları verilen üç koruma statüsü içinde olduğu için alansal olarak onlarla örtüşmektedir.

Bazı yerlerde birkaç koruma statüsü üst üste çakıştığı için toplam koruma alanı miktarı daha geniş olarak görülmektedir. Ancak buna rağmen sadece üç koruma alanı statüsünün toplam miktarı Çekirdek bölgeden yaklaşık 20.000 ha daha fazladır. Biyosfer Rezervi yasal açıdan irdelendiğinde bugün sahip olduğu yasal koruma statüleri ve kapladıkları alan miktarları bakımından Biyosfer Rezervi için yeterli olduğu görülmektedir. Bu bakımdan ek olarak yeni koruma statüleri gerekli değildir. Biyosfer Rezervi’nin bu bağlamda ilan edilmesine bir engel bulunmamaktadır. Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv Alanı Dğa Koruma, Altyapı ve Üstyapı Tesisleri Yapımı ve İşletme Birliği (ÇUDELBİR)‘in kuruluş işlemleri bitirilerek Birlik aktif duruma geçtiğinde fiili olarak Biyosfer Rezervinin de kurulması mümkün olacaktır. Bu nedenle "Birlik” kuruluşu aşamasında Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu ile işbirliği yapılarak Biyosfer Rezervine verilecek yasal nitelik belirlenmelidir. Ulusal düzeyde Biyosfer Rezervlerinin yönetimini organize edecek kurumsal yapının yanında “ÇUDELBİR” in yerel olarak görev ve yetki sahibi olması çok önemlidir. Böylece merkezi bir kamu kuruluşuna bağlı olsa da Biyosfer Rezervinin yerinden yönetimi sağlanmış olur. Bu da başarılı bir yönetimin gerçekleştirilmesinde önemli bir adımdır. Bugünkü koşullarda Biyosfer Rezervlerinin kadrolaşma ile yeni bir yönetim biçimine kavuşturulmasının kısa bir dönemde gerçekleştirilmesinin kolay olmayacağı düşünülürse, yerel yönetimlerdeki mevcut olanakları kullanarak çözüme ulaşmak daha kolay ve gerçekçidir. İl ve ilçeler düzeyinde kamu kuruluşları, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları Delta’ya birçok hizmet götürmektedir. Biyosfer Rezervi alanının yönetimi için kurulan “ÇUDELBİR” bütün bu hizmet ve yatırımların bütüncül olarak bir disiplin içinde gerekleştirilmesi, yönlendirilmesi, geliştirilmesi ve ekolojik sakıncalardan arındırılmış olarak yapılabilmesini sağlayacaktır. Böylece bir taraftan eşsiz kıyı ekosistemi korunup geliştirilirken, diğer taraftan da yatırımların daha verimli ve yerinde yapılması sağlanacaktır. Biyosfer Rezervi ilanından sonra “Birlik” tarafından, mevcut yasal koruma statüleri gözden geçirilerek irdelenmesi yararlı olacaktır. Her koruma statüsünün getirdiği yasak ve kullanım kararlarının tüm Delta’yı kapsayacak biçimde değerlendirilerek Biyosfer Rezervi ilkelerine göre yorumu yapılarak etkili biçimde uygulaması gerekecektir. Çekirdek ve Tampon bölgede alınacak olan bazı koruma önlemlerinden önce “ÇUDELBİR” in “Gelişme Bölgesi” nde gelir arttırıcı ve halkın yaşamını kolaylaştırıcı önlemler ve projeler geliştirilmesine başlanmalıdır. Genelde “Güven Kazanıcı Önlemler” olarak nitelendirilen bu çalışmalarla yöre halkı bazı iyileşmeler yaşadıkça Biyosfer Rezervi’ne güveni artacak ve bu fikre inanacaktır. Bu nedenle Gelişme Bölgesi’nde proje geliştirme ve gelir artırıcı önlemlerin iyi seçilmesi çok önemlidir. Kısa sürede olumlu sonuç verebilecek, başka yerlerde denenerek başarı kazanmış, uygulanması zor 350


olmayan projelerle işe başlamak en akılcı yol olacaktır. Başarılı olacak bu projelere paralel olarak korumaya ilişkin çalışmalarda yürütülebilir. Hiçbir zaman korumayı ön planda tutan ve halkın eleştirisini çekecek projelerle başlanmamalıdır (Örn. Hayvan otlatmasını yasaklama yerine, önce mera geliştirme ve iyileştirme , veteriner hizmetlerini, suni tohumlamanın iyileştirilmesi ile başlama gibi). 6.2.3.1. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Yönetimi Birçok ülkede Biyosfer Rezervi Yönetimi alanda mevcut olan koruma statülerinden yararlanılarak ve onları içine alacak biçimde planlanmaktadır. Böyle bir durumda bu statü için mevcut olan yönetim biçimi “Biyosfer Rezervi” yönetimine dönüştürülmektedir, yetersiz kaldığı yerlerde takviye edilerek Rezerv gereklerini karşılar duruma getirilmektedir. Birçok kez de yeni ilan edilen bir Biyosfer Rezervi için yeni bir yönetim kadrosu atanmaktadır. Çukurova Deltası’nda her ne kadar birçok koruma statüsü bulunmakta ise de, bu statülerin uygulamasında alanda yeterli bir örgütlenme bulunmamaktadır. Sit alanları, Çevre Düzeni Planı’nın getirdiği kararların alanda izlenmesi ve uygulanması amacı ile özel bir kurumsal yapı yoktur ve genellikle bu görevler yerel yönetimlere bırakılmıştır. Bir tek Tabiatı Koruma Alanı için Çevre ve Orman İl Müdürlüğü Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğünde sorumlu bir mühendis vardır. Biyosfer Rezervinde Şube Müdürlüğünün olanaklarından yararlanmak mümkündür. Bugünkü koşullarda Biyosfer Rezervi açıklandığında yönetim için açıktan kadro alınması gerçekçi olmayabilir ve bu durum uzun bir süreç alabilir. Bu nedenle “Birlik” kuruluşu çok isabetli bir karar olup, ilde mevcut kapasitenin etkin olarak Biyosfer Rezerv alanında görev yapmasını sağlayacaktır. İl ve ilçelerde mevcut olan tüm kapasite dikkate alınarak Biyosfer Rezervi yönetimi için öneri hazırlanmıştır. Bu öneride Birlik’le ilgili yapılacak çalışmalar, bu çalışmaları üstlenecek kurumlar ve çalışmaların organizasyon birimi verilmiştir (Şekil 6.135). Bu bir öneri olup, yöre koşullarına göre değişiklikler yapılabilecektir. Valilik, Kaymakamlıklar, Belediyeler, İl Müdürlükleri ve STK’ların katılımı ile bir iş ve görev dağılımı yapılarak, Birlik kapsamı içinde Biyosfer Rezervine ilişkin çalışmaları bir düzen içinde yürütülebilecektir. Kurulma aşamasındaki Çukurova Deltası Biyosfer Rezerv Birliği (ÇUDELBİR) bu yönetim yapısının temelini oluşturmaktadır ve tüm yetki ve çalışmaların sorumluluğu da ona aittir. Yönetim kurulu başkanı olarak vali tarafından yönetilmektedir. Vali uygun gördüğü bir uzman kişiyi (muhtemelen bir vali yardımcısı) Biyosfer Rezervi sorumlusu olarak atamaktadır. Yönetimde üç uzmanlık dalı bulunmaktadır: • İdari işler: Doğrudan Valiliğin mevcut yapılanması içinde çözümlenecek olan idari işler, Biyosfer Rezervinin yönetiminde çok önemli olan bütçe, plan, fon yönetimi, satın alma, kredilendirme, hukuk işleri ve bilgi işlem ünitesini içermektedir. Bilgi işlem ünitesi Valilikte halen kuruluş aşamasındadır ve ilin bir veri tabanını oluşturma amacını taşımakta, her türlü doğal kaynak yönetimi, sosyal ve alan planlamasını yapabilecek kapasiteye getirilecektir. Veri toplama, değerlendirme, planlama ve izlemenin en modern teknikler kullanılarak yapılabileceği bu bilgi işlem merkezi, GIS ve uzaktan algılama teknikleri ile çalışacaktır. LIFE projesinde mevcut tüm veri tabanının da kullanılacağı bu merkez, Biyosfer Rezervindeki tüm çalışmaların planlaması, yönetimi ve izlenmesinde de önemli rol alabilecektir. • Proje geliştirme ve izleme: Biyosfer Rezervinde yapılacak planlama ve uygulamaların merkezini bu ünite oluşturacaktır. Şekil 6.135’de bu çalışmaların bugün için düşünülen bir bölümü verilmiştir. Bunların zamanla değişerek daha çok yönlü olacağı şüphesizdir. Bu ünite içinde proje geliştirme ve izleme, Biyosfer Rezervinin öncelikli konuları ile ilgili projeler hazırlama gibi çok önemli bir görevi vardır. ÇUDELBİR yönetim kurulunca saptanan proje önceliklerine göre uluslararası ve ulusal kurum ve kuruluşlardan destek sağlama amacıyla uygulamalı projeler hazırlanacaktır. Bu ünite gerekirse profesyonel proje geliştirme büroları ile de işbirliği yapacaktır. Özellikle LIFE, AB’nin çeşitli fonları, GEF küçük projeleri, Avrupa Yatırım Bankası, 351


Alman GTZ ve KfW vb. uluslar arası kurumların Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Yönetim Planında öngörülen birçok çalışmaya benzer konularda uygulamalı çalışmaları destekleme programları vardır ve bunlardan yararlanmada ÇÜDELBİR’in şansının olduğu düşünülmektedir. Proje geliştirme ve izleme ünitesinin en önemli çalışma alanlarından birisi de yöre halkına yönelik onların gelir ve sosyal yaşamlarını iyileştirici, yeni gelir kaynakları geliştirici somut projelerin yapılmasıdır. Şekil 6.135’de bunlardan bir kaçı verilmiştir ve bunlar zamanla çok çeşitlenebilir. Bunların içinde ekoturizm kısa bir süre içinde Delta da gelişme potansiyeli olan bir konu olarak ele alınmalıdır. Bu yönetim planının ilgili bölümlerinde ekoturizm, ekotarım, sürdürülebilir tarım ve hayvancılık konularında bilgiler verilmiştir. Gelir artırıcı projelerin geliştirilerek uygulanması, yöre halkının Biyosfer Rezervi konusunda güvenini kazanarak birlikte çalışma fırsatını bulmada çok önemli olduğundan, üzerinde özellikle durulmalıdır. Yönetim planın daha önceki bölümlerinde ayrıntılı olarak anlatıldığı gibi, Biyosfer Rezerv alanında bugün uygulanan tarım ve hayvancılık sürdürülebilir özellikler taşımamaktadır. Aşırı tarımsal kimyasal kullanımı, aşırı otlatma, Delta’nın doğal ekosistemini çok olumsuz etkilemektedir. Ayrıca bugünkü durumu ile bu biçimdeki tarım yöre halkına da zararlı olmaktadır. Parasal kayıplar yanında insan sağlığını da tehdit edici bir tarım uygulanmaktadır.

Basın ve Halkla İlişkiler

ÇUDELBİR Yönetim Kurulu Başkan Vali

Birlik Genel Sekreteri

Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Sorumlusu (Vali’nin ataması ile)

İDARİ İŞLER

PROJE GELİŞTİRME VE İZLEME

Valilik

Valilik, Kaymakamlıklar, Belediyeler, Üniversite, STK’lar, İl Müdürlükleri

BÜTÇE-PLAN PROJE DESTEKLEME FONU Valilik

SATINALMA ve KREDİLENDİRME

GELİR ARTTIRICI PROJE GELİŞTİRME Valilik, Tarim İl Mdlüğü, Bayındırlık İl Mdlüğü, Turizm İl Mdlüğü, Çevre ve Orman İl Mdlüğü, Kaymakamlıklar, Belediyeler, Üniversite, Muhtarlar, STK’lar …. EKOTURİZ EL EKOTARIM …. M SANATLARI Vb.

Valilik

SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM ve HAYVANCILIK

HUKUK, YASA ve TÜZÜKLER

Valilik, Tarım İl Mdlüğü, Çevre ve Orman İl Mdlüğü, Kaymakamlıklar, Muhtarlıklar, Üniversite, STK’lar

Valilik

BİLGİ İŞLEM-İZLEME GIS Valilik

ALAN KONTROLÜ, TANITIMI ve GELİŞTİRME Valilik, Jandarma İl Komutanlığı, Çevre ve Orman İl Mdlüğü DOĞA KORUMA KOLLUK GÜCÜ Valilik, Kaymakamlıklar, Jandarma İl Komutanlığı, Çevre ve Orman İl Mdlüğü, Orman Bölge Mdlüğü, Muhtarlıklar

ZİYARETÇİ MERKEZLERİ DOĞA KLAVUZLARI ve ZİYARETÇİ EĞİTİMİ Valilik, Turizm İl Mdlüğü, Milli Eğitim İl Mdlüğü, Çevre ve Orman İl Mdlüğü, Kaymakamlıklar, Belediyeler, Muhtarlıklar, STK’lar

KIRSAL YERLEŞİMLERİN İYİLEŞTİRİLMESİ İMAR PLANLARI Valilik, Bayındırlık İl Mdlüğü, Çevre ve Orman İl Mdlüğü, Belediyeler, Kaymakamlıklar, Üniversite, STK’lar BİYOTOPLAR ve TÜRLERİN KORUNMASI ve GELİŞTİRİLMESİ Tarım İl Mdlüğü, Çevre ve Orman İl Mdlüğü, Anıtlar Kurulu, Bayındırlık İl Mdlüğü ve diğerleri, Üniversite, STK’lar

Şekil 6.135. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Yönetimi İçin Öneri 352

HALKIN KATILIMI ve EĞİTİMİ PROĞRAMLARI ve UYGULAMA Milli Eğitim İl Mdlüğü, Kaymakamlıklar, Belediyeler, Üniversite, STK’lar


Tarım ve hayvancılığın kısa, orta ve uzun süreçte sürdürülebilir biçime getirilebilmesi, Biyosfer Rezervinin en önemli çalışma alanlarından birisini oluşturulacaktır. Kırsal yerleşimler genelde plansız, gelişi güzel, özgün mimariden yoksun, bakımsız ve niteliksiz bir görüntü vermektedir. Ayrıca yöre halkının gelir durumu iyi olmasına rağmen, yerleşim birimlerinin altyapısı yetersizdir. Kırsal yerleşimlerin bu güzel ve ayrıcalıklı peyzaja uyumlu, nitelikli ve ekoturizm de çekim merkezleri olabilmeleri için, çevre kalitelerinin iyi (temiz ve sağlıklı), kent planlama ve mimari si açısından çağdaş ve altyapılarının eksiksiz duruma getirilmesi gerekmektedir. Kırsal yerleşimlerin mevcut durumları haritalanarak imar planlarının yapılması ileriye yönelik olarak çağdaş köyleri yaratmamıza olanak tanıyacaktır. Sonuçta, bu yöre halkının yararına düşünülen proje ve destekler gerçekleştirilirken, diğer taraftan da hep olağan üstü olduğunu vurguladığımız doğanın korunması için de etkin bir kurumsal yapının oluşturulması gereklidir. Delta’da sadece koruma yeterli değildir. Nitelikleri bozulan biyotopların onarılması ve geliştirilmesi de gerekmektedir. Ayrıca yönetim planında önerilen ve ayrıntıları verilen ekolojik ilişki ağının da tesisi için daha ilk aşamalardan başlanmalıdır. Onarım ve ekolojik ağ oluşturma çalışmalarına yöre halkı fiili olarak mutlaka katılmalıdır. Bu nedenle halkla ilişkiler geliştirilmeli, halkın Biyosfer Rezervi etkinliklerinin tümünden haberdar edilmesine özen gösterilmeli ve onların katılımları sağlanmalıdır. • Alan kontrolü, tanıtımı ve geliştirme: Biyosfer Rezerv alanında belirtildiği gibi birçok koruma statüsü bir arada bulunmaktadır. Ancak bugünkü durumu ile alanda etkin bir koruma sağlanamamaktadır. Sadece Akyatan ağaçlandırma alanı Orman Bölge Müdürlüğü ve Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü tarafından korunmaktadır. Bunun yanında Delta’yı ziyaret eden yerli ve yabancı ziyaretçilerin bilgilendirilmesi, yönlendirilmesi ile ilgili gerekli altyapı da bulunmamaktadır. Delta’da ziyaretçilerin olağan üstü güzellikleri rahatlıkla görebilecekleri ve yörenin doğal özelliklerini öğrenebilecekleri ziyaretçi merkezleri, bilgilendirme panoları, yol güzergâhlarını belirleyici işaretlemeler, dinlenme alanları vb. bir programa alınarak yapılabilir. Ekoturizm projesi ile birlikte yürütülmesi gereken bu çalışmalara paralel olarak, halkın bu konularda eğitilmesi, köylerden ziyaretçilere eşlik edecek kılavuzların doğal değerleri de tanıyacak biçimde yetiştirilmesi de önemli bir çalışma alanıdır. Ayrıca yönetim planında belirtilen, yöre çiftçilerinin, halkın ve kadınların, tarımsal konularda eğitilmesi ve eğitici kursların düzenlenmesi de bu bölümün görevlerinden olacaktır. Bu çalışmalarla ilgili olarak Adana’da Karataş ve Yumurtalık’ta yeterli uzman kişi ve kuruluşlar vardır. Bunların harekete geçirilmesi gerekir. Sivil toplum Kuruluşlarının bu konuda katılımları çok yararlı olacaktır(Örn. ÇETKO ve GENÇKAL). Kuruluş döneminde yukarıda anlatılan bir örgütlenme ile ilde mevcut olan kaynakların verimli bir biçimde kullanımı sağlanabilir. Böylece yeni kadro olmasa da Biyosfer Rezervi ile ilgili çalışmalar yürütülebilecektir. Zamanla projeler yürürlüğe girdiğinde ve yerel yönetimler güçlendikçe merkezi yönetim ile işbirliği içinde Biyosfer Rezervine özgü kadrolar da tahsis edilebilir. Tam görevle Biyosfer Rezervinde çalışan bir çekirdek kadronun zamanla oluşması çok yararlı olacaktır. Biyosfer Rezervi ile ilgili çalışmalara bölgede mevcut STK’lar ağırlıklı olarak katılmalıdır. Ancak Biyosfer Rezervinde uzman kadrolaşma olsa da il ve ilçe kuruluşları ile belediyelerin yakın desteği her zaman gerekli olacaktır. Biyosfer Rezervi kendi kadrolaşmasında da yukarıda verilen yönetim şemasından yararlanarak teşkilatlanabilir. O zamana kadar bu yönetim şeması denendiği için gerekli düzeltmelerin yapılma şansı da vardır. 6.3. Veritabanı ve İzleme Biyosfer Rezervleri genellikle dünya’nın başlıca biyocoğrafik bölgelerinde, o bölgeye ait özgün ekosistemlerin temsil edildiği alanlarda kurulurlar. Biyosfer rezervlerinde yürütülen araştırma ve izleme çalışmalarının saklanması için bir veritabanı oluşturulması gereklidir. Veritabanında izleme ve araştırma sonuçları toplanır, değerlendirilir ve saklanır. Biyosfer Rezervleri arasında oluşturulan Biyosfer Rezervi Bilgi Ağı Sistemi ile bu verilere ulusal ve uluslararası düzeyde kolaylıkla erişilmesi sağlanır. Biyosfer Rezervlerinin önemli amaçlarından 353


birisi de tüm Biyosfer Rezervlerinin katıldığı uluslararası düzeyde bir veri bankasının oluşturulmasıdır. Başlıca amaçları ise aşağıda özetlenmiştir: • İzleme programlarında kullanılan yöntemler için uluslararası düzeyde bir standardın geliştirilmesi; • Yeryüzündeki mevcut biyocoğrafik bölgelere ait verilerin paylaşımını ve erişilebilirliğini kolaylaştırmaktır. Belirtilen amaçlara ulaşmak için Coğrafi Bilgi Sistemleri (GIS), Uzaktan Algılama (RS) ve diğer veri değişimini sağlayıcı sistemlerin Biyosfer Rezervinde kurulması zorunludur. 6.3.1. Veritabanı GIS’e girilebilecek veri kapsamı çok geniştir (Maguire ve Ark.,1991;Salem, 2003’den). Bu veriler farklı formatlarda hem konumsal ve de konumsal olmayan verilerdir. Konumsal olmayan veriler, ölçüm tabloları, tür ve habitat öznitelikleri, fotoğraf ve video çekimleri, ses kayıtları vb. iken konumsal veriler, haritalar, uydu görüntüleri ve hava fotoğraflarından oluşmaktadır. Haritalar ölçekli gösterimlerdir ve ölçeğe göre bilgi girişi detaylandırılabilir (Salem,2003). Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi planlamasında çalışmanın başından son aşamasına kadar geçen süreçte GIS’e girilen veriler ve bu verilerin yönetimi Şekil 6.136.‘de verilmiştir. Veri toplama ile başlayan ilk aşamaya, alan çalışmaları ile farklı grafik ve grafik olmayan verilerin toplanıp GIS analizleri ile değerlendirilmesi ile devam edilmiştir. Yöntem olarak veriler hazır veri, alan çalışmaları ve GPS ölçümleri ile elde edilen veriler ile Uzaktan Algılama (RS) yoluyla elde edilmiş veriler olarak veritabanında saklanmıştır. Verilerin GIS ortamında saklanmış olmasındaki yarar, güncelleştirilmesinin kolay olması ve izlemeye yönelik çalışmalar için büyük kolaylıklar sağlamasıdır. Özellikle biyotop haritalamalarında her biyotop tipi için oluşturulan örnekleme parselleri ve Çamlık Halep Çamı ormanında oluşturulan sürekli izleme parselleri bu alana yönelik ileride yapılacak benzer çalışmalara ilk bilgileri sağlayan temel veriler olacaktır. GIS ‘in en önemli ayaklarından birisi de üretilen tematik haritaların ölçeği ve çalışma hassasiyetidir. Bu konuya ilişkin olarak projede üretilen ve 1/ 25 000 ölçekli paftalar üzerinde gösterilen veriler, yer hassasiyeti 5 ile 12 metre arasında değişen GPS ler ile ölçülmüş ve “Koruma Alanı Planlaması”nda “Çukurova Deltası” örneğinde yeterli hassasiyette verilerdir. Sekil 6.132‘den da görüldüğü üzere sosyo-ekonomik veriler veritabanının önemli bir ayağını oluşturmaktadır. Analiz bölümünde fiziksel verilerin GIS’te nokta, çizgi ve alansal özellikler biçiminde girilmesi ve GIS ile tampon (buffer), çakıştırma (overlay) vb. işlemler ile değerlendirilmesi sonucunda Biyosfer Rezerv alanı sınırı ve bölgeleri haritasına ulaşılmıştır. 6.3.2. İzleme Biyosfer Rezervlerinde en önemli çalışma alanından birisi de GIS içeriğinde biyoçeşitliğe ilişkin analiz, ölçüm ve değerlendirmelerin üzerinde çalışılarak izlenmesidir. Bir GIS sistemi kaynakların sürdürülebilir kullanımı, biyoçeşitliğin korunması ve izlenmesi konularında önemli bir araç olarak kullanılmaktadır (Salem,2003). Biyolojik çeşitliliğin korunması için bilgiye erişim şarttır ve son yıllarda bilgiye ulaşmada ve veri yönetimi için uygulama alanlarının geliştirilmesinde devrim sayılacak gelişmeler olmuştur (Harrison, 1995; Salem, 2003’den). Biyoçeşitlilikle ilgili herhangi bir veritabanının coğrafi olması beklenir. Konumsal ve konumsal olmayan verileri birarada tutan GIS biyoçeşitliliğin izlenmesinde önemli bir araçtır.

354


ÇUKUROVA DELTASI BİYOSFER REZERVİ PLANLAMASI

VERİ TOPLAMA

ANALİZ BİTKİ ÖRTÜSÜ

Literatür Araştırmaları ve Derlemeleri

1/ 35 000 Ölçekli Hava Fotoğrafları

TOPRAK

1/25 000 Ölçekli Topoğrafik Haritalar

JEOLOJİ

DİĞER…

EKOLOJİK

EKONOMİK VERİLER

, HİDROLOJİ, İKLİM VB…. BİYOTOP HARİTASI

SOSYAL VERİLER

SONUÇ

Uydu Verileri Landsat_TM+ IKONOS 1/25 000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı

HABİTATLAR KADASTRO VERİLERİ

Diğer ...

DEĞERLENDİRME “GIS” GIS ANALİZLERİ

ALAN ÇALIŞMALARI ve HARİTALAMALAR

CDBR VERİTABANI

ARCVİEW İLİŞKİSEL VERİTABANI

MS_ACCESS VERİTABANI

Sayısallaştırma İşlemleri NOKTA, ÇİZGİ, ALAN ÖZELLİKLER

GPS ÖLÇÜMLERİ

ALAN GÖZLEMLERİ BİTKİ ÖRTÜSÜ vb.. ÖRNEKLEMELER

BİYOSFER REZERVİ SINIRI KORUMA ALAN PLANLAMASI

BUFFER, OVERLAY, INTERPOLASYON, vb...

İzleme (Monitoring)

BÖLGELEME

Şekil 6.136. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlamasında GIS ve Veritabanı Yönetimi

GIS’e girilen verilen survey hedefleri ve izleme şemalarında kullanılmaktadır. Türler ve habitatların dağılımı ile farklı tarihlerde elde edilen veriler bölgenin izlenmesi ve değişimin oranını belirlemede önemlidir. CBS izlemede etkin bir araç olarak kullanılmasının yanında veri tabanları ile ulusal bilgi stratejilerinin geliştirilmesinde büyük önem taşımaktadır (Salem,2003). İzleme Biyosfer Rezervlerin üç önemli amaçlarından birisi olan lojistik/bilimselin ana konularından birisini oluşturmaktadır. Düzenli bir izleme programı ile Biyosfer Rezervindeki değişik ekosistemler hakkında, onların işleyişi, duyarlıkları ve dışarıdan gelen etkilere reaksiyonları gibi birçok konuda temel bilgiler elde edilebilmektedir. Bu bilgiler diğer Biyosfer Rezervleri ve bilimsel kuruluşlarla paylaşılmaktadır. Aynı zamanda Biyosfer Rezervi’nde doğal kaynakların kullanımı ve yönetimi ile ilgili karar alınmasında bu izlemeler sonucu elde edilen bilgiler kullanılabilmektedir. İyi bir izleme sistemi yönetim planlarında alınmış olan kararların doğruluklarını sınamakta da yararlı sonuçlar vermektedir. Bu da yönetimden kaynaklanacak hataların kısa zamanda düzeltilmesini sağladığı için çok yararlıdır. İzleme programı kapsamında genellikle dinamik bir yapıya sahip olan doğal olaylar ile yöre halkının sosyo-ekonomik yapısı da izlenir. İzlemede en önemli konu amacın belirlenmesidir. Araştırmanın başlangıç aşamasında izlemenin amacı net olarak belirlenmelidir. Yani izleme sonucunda elde edilmek istenen veri/bilgi net olarak belirlenmelidir. Konunun açıkça belirlenmesi izlemede kullanılacak parametrelerin seçimini kolaylaştıracaktır. Çünkü izlemede kullanılan indikatörler istenilen amaca ulaşmada etkin rol oynamaktadır. İndikatörlerin seçimindeki yanlışlık ya da yetersizlik izleme sonucunda elde edilmek istenen istatistiksel verinin soruya yanıt vermemesine, yanıltıcı sonuçlar ise yönetim mekanizmasının yanlış kararlar almasına neden olabilir. Yönetim plan kararları alandaki aktivitelere yansıyacağı için, izleme çalışmalarında çok dikkatli olmak şarttır. Diğer önemli bir konu ise izlemede kullanılacak yöntemlerin kolay olmasıdır. Yöntemin kolay olması çok önemlidir, çünkü izleme bazen yıllarca sürebilir ve bu konuda uzman bir kişinin bulunmaması 355


halinde alandaki bir kişiye işin nasıl yapılacağının anlatılması ve gösterilmesi ile izleme işlevinin devam ettirilmesi sağlanmalıdır. Sonuç olarak, izleme programında ulaşılmak istenen amacın net olarak belirlenmesi, konuya ilişkin indikatörlerin titizlikle ve doğru seçimi, uygulamada kullanılacak metodun kolay olması izlemde dikkate alınacak başlıca kriterlerdir. Biyosfer Rezervlerinde verilerin entegrasyonu için bir platform oluşturan ve alanda meydana gelen değişimleri daha kolay anlamak için geliştirilen Bütünleştirilmiş Biyosfer Rezervi İzleme Programı - BRIM (Biosphere Reserves Integrated Monitoring) kapsamında aşağıda özetlenen dört konuda izleme aktiviteleri gerçekleştirilir: Abiyotik faktörler: Erozyon, kuraklık, hidroloji, siltasyon, habitat, habitatların iyileştirilmesi, indikatörler, hava/su kalitesi, kirlilik, kirleticiler gibi konularda izleme çalışmaları yürütülür; Biyolojik çeşitlilik: Flora, fauna, lagün / kumul sistemleri, ekoton, genetik kaynaklar, çölleşme gibi konularda izleme çalışmaları yürütülür; Sosyo-ekonomik: Tarım / üretim sistemleri, yasal olmayan aktiviteler, nüfus ve nüfus değişimleri, insan sağlığı, göç, aşırı otlatma, yöre halkının katılımcılığı, gelir durumu, mikro ölçekli ekonomik yatırımlar, turizm, alternatif enerji, kadının sosyo-ekonomik yaşamdaki rolü gibi konularda izleme araştırmaları yapılabilir; İzlemenin entegrasyonu: Sürdürülebilir gelişme, kırsal sistemler, alan kullanımı, alanın bölgeleme sisteminin geliştirilmesi, haritalama, peyzaj izleme gibi konularda izleme gerçekleştirilir (UNESCO 2004). Biyosfer Rezervi BRIM programının ana hedeflerinden birisi uluslararası düzeyde izleme aktivitelerinin geliştirilmesini sağlamaktır. Ayrıca veri toplama yöntemi, izleme yöntemi, çevre kalitesinin kontrolü gibi konularda uluslararası düzeyde standartların geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Elde edilen veriler ise veri tabanı aracılığı ile kolaylıkla erişilebilmelidir. Ayrıca Biyosfer Rezervlerinde izleme (BRIM) küresel düzeyde iklim değişimi araştırmalarının yürütüldüğü alanlardır. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi veritabanı Arcview 3.2a ilişkisel veritabanıdır. Bu veritabanı özellikle bitki örtüsü ve biyotop haritalamaları kısmında MS_Access veritabanı ile ilişkilendirilmeye çalışılmış ve farklı tematik haritalar üretilmiştir. Koruma alanı planlaması ile sonuçlanan süreç, veritabanını sürekli besleyen İzleme (Monitoring) ile devam etmektedir. Sonuç olarak Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi için oluşturulan veritabanı aşağıdaki konularda sisteme veri girişi, sorgulaması ve analizleri konularına izin verebilecek yapıdadır ; - İklim, Toprak , Jeoloji, Bitki örtüsü vb... fiziksel veriler - Biyotoplar, biyotopların nitelikleri, bozulma ve yenileme durumları - Korumaya Yönelik Alan Kullanım Planlaması - Bölgelerde doğal kaynakların analizi bilgileri - Nüfus vb... sosyoekonomik veriler - Tarımdan kaynaklanan baskıların, etkilerinin azaltılması için öneriler - Alternatif Geçim Kaynakları için uygun alanların seçimi - Ekolojik Tarım- Ekolojik Turizm ve deltada uygulanabilirliği

356


7.Sonuç Çukurova Deltası ve Biyosfer Rezerv alanı Doğa Koruma, Altyapı ve Üstyapı Tesisleri Yapım ve İşletme Birliği’nin (ÇUDELBİR) kuruluşu son aşamaya gelmiştir. Taraflar imzaladıktan ve üye yerel yönetimlerin meclislerince kabul edilip, Valinin onayı ve Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe girecektir. Böylece Biyosfer Rezervinde çalışmalara somut olarak başlanabilecektir. Yönetim planı kapsamında Biyosfer Rezervinde yapılması öngörülen çalışmalar konularına göre gruplandırılarak çizelge halinde verilmiştir (Çizelge 7.1). Çizelgeden görüldüğü gibi çalışma alanları oldukça geniş ve yapılacak çalışmalar da kapsamlıdır. Ancak bu çalışmalara, Valilik ve ÇUDELBİR koordinasyonunda, ilde mevcut kapasiteler kullanılarak başlanabilir. Yönetim planında önerilen birçok konu (doğa onarımı, ekoturizm, ekotarım, eğitim, altyapı iyileştirme, lagünlerin durumunun iyileştirilmesi gibi) ulusal ve uluslararası kurumların destek verebileceği nitelikteki çalışmalardır. Özellikle uygulamaya yönelik olan bu konularda hazırlıkları iyi biçimde yapılmış projelerin kaynak sağlama olasılığı yüksektir. Çizelge 7.1’de verilen konu başlıklarının kapsamı hakkında kısa açıklamalar aşağıda verilmektedir. Ana faaliyet alanı: Doğa Koruma ve Biyolojik Çeşitlilik 1. Lagünler 1.1. Lagünlere gelen çökel akımı izleme ve kontrol Bilindiği gibi Delta lagünlerinin en önemli sorunlarından birisi erozyon materyali ile dolarak sığlaşmasıdır. Bunun temel nedeni, lagünlere karışan kanal ve akarsuların getirdiği çökellerdir. Ovada tarımsal sulamanın genelde karık usulü yapılması nedeni ile tarlalardan dönen drenaj suları içinde çökel bulunmaktadır. Aynı şekilde Tuzla ve Akyatan lagünleri çevresinde, lagünün yakın su toplama havzasında bazen lagün kıyısına değin sulamalı tarla tarımı yapıldığı için de erozyon materyali girişi vardır. Tuzla, Ağyatan ve Yumurtalık lagünlerinin güney kesimindeki kumullar aşırı otlatma ve diğer tahripler nedeni ile bitki örtüsünü yitirmiştir. Bu kesimlerde bir zamanlar var olan maki kumullarının büyük bir kısmı artık hareketli kumullara dönüşmüştür. Kıyılarda hakim olan ve denizden gelen şiddetli rüzgarlarla kum lagünlere taşınmakta ve lagünlerin dolarak sığlaşmasına neden olmaktadır. Öneri: Lagünlere su akımını sağlayan kanal ve mevsimlik derelerin getirdikleri çökel miktarlarının belirlenerek, bunun önlenmesi için tekniklerin geliştirilmesi. Lagün çevresinde tarım alanlarında ve doğal alanlarda (kumullar) erozyonu önleyici çalışmaların başlatılması. 1.2. Lagünlere boşalan drenaj kanallarındaki kirliliğin izlenmesi ve ölçümü Tüm Çukurova’da gereğinden fazla tarımsal kimyasallar (pestisit ve mineral gübre) kullanıldığı bir gerçektir. Sulama ile bu kimyasalların lagün ve denizlere dökülmesi sonucu bu ortamları kirletmekte olduğu bilinmektedir. Öneri: Tübitak, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın desteği ile ilgili kurumların da katılımı ile üniversite ve DSİ’ce drenaj kanalları ve yüzey sularındaki kirlilik ölçümleri yapılmalıdır. 1.3. Lagünlerin su bilançosu, tatlı-tuzlu su ilişkisinin belirlenerek, bir uyarı sisteminin geliştirilmesi Proje kapsamında yürütülen hidrobiyolojik çalışmalar sırasında lagünlerde biyolojik yaşamın fakir olduğu saptanmıştır (bkz. Mingazova, 2002 ve 2004). Bunun nedeni lagünlerde tuzluluk oranının sürekli değişmesidir. Yağış rejimi nedeni ile mevsimsel değişimin yanında, dalyan ağzının kapanması ve açılması, yazın buharlaşma ve drenaj kanallarından gelen su akımına göre kısa süreli değişimler de söz konusudur. Öneri: Lagünlerdeki doğal yaşam için en uygun tuzluluk oranının değişik canlılar açısından (fitoplankton, zooplankton, macrozoobenthoslar, balıklar, kuşlar vb.) inceleyerek en uygun tuzluluk oranı ve bunun tolerans sınırlarını belirlemek, varsa mevsimlere göre değişimlerini de saptamak. Lagün suyunun bu düzeyde kalabilmesini sağlamak üzere ölçüm ve uyarı sistemi ile birlikte tatlı ve tuzlu su alımını sağlayacak kapak sistemlerini geliştirmek


Çizelge 7.1. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nde Yapılması Öngörülen Çalışmaların Programı ANA FAALİYET ALANI FAALİYETLER DOĞA KORUMA ve BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK 1.1. Lagünlere gelen çökel akımı izleme ve kontrol 1. LAGÜNLER 1.2. Lagünlere boşalan drenaj kanalındaki kirliliğinin izlenmesi ve ölçümü 1.3. Lagünlerin su bilançosu, tatlı – tuzlu su ilişkisinin belirlenmesi, uyarı sistemi geliştirilmesi 1.4. Lagünler çevresinde koruma alanı oluşturma, tarımsal kullanım sınırlarının belirlenmesi ve uygulaması 1.5. Lagünlerin durumlarının iyileştirilmesi 2. KUMUL EKOSİSTEMİ

2.1. Aşırı bozulmuş kumulların iyileştirilmesi, biyolojik onarım eylem planı hazırlanması, uygulama ve izleme 2.2. Ekolojik İlişki Ağının oluşturulması 2.3. Projede belirlenmiş olan örnek parsellerde periyodik izleme programlarının uygulanması 2.4. Otlatmanın planlanması; kontrol ve izleme 2.5. Kum alımı ve tarım alanı kazanımının denetlenmesi

3. DENİZ ve KIYILAR

2.6. Çamlık, Halep Çamı Ormanı izleme ve korumanın kontrolü 3.1. Deniz kirliliğinin düzenli ölçümleri, önleme ve uyarı sisteminin oluşturulması 3.2. Kaplumbağaları izleme ve doğal zararlılarından koruma uygulamaları 3.3. Trol balıkçılığının düzene sokulması ve TED uygulaması

357

İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM KOORDİNASYON VALİLİK ve ÇUDELBİR DSİ, Çevre ve Orman İl Müd., Üniversite, Tarım İl Müd. DSİ, Çevre ve Orman İl Müd., Üniversite, Tarım İl Müd. DSİ, Çevre ve Orman İl Müd., Tarım İl Müdürlüğü, Üniversite DSİ, Anıtlar Kurulu, Tarım İl Müd., Çevre ve Orman İl Müd. , Üniversite, Maliye Bağımsız uzmanlar grubu (Hidrolog, Hidrobiyolog, Biyolog, Jeomorfolog, Su Müh. Su Ürünleri Müh., Kimyacı) Çevre ve Orman İl Müdürlüğü, Tarım İl Müd., STK’lar, Üniversite, Maliye Çevre ve Orman İl Müd., Tarım İl Müd., Kaymakamlıklar ve Muhtarlıklar, STK’lar, Üniversite, DSİ Çevre ve Orman İl Müd., Üniversite İl Tarım Müd., Çevre ve Orman İl Müd., Mera Komisyonu, Kaymakamlıklar, Muhtarlıklar, Üniversite Çevre ve Orman İl Müd., Kaymakamlıklar, Muhtarlıklar, STK’lar, Maliye, Jandarma komutanlığı Çevre ve Orman İl Müd., Üniversite Çevre ve Orman İl Müd., ÇETKO, BOTAŞ, BTC, Sugözü Termik Santrali, Kaymakamlıklar, Sahil Muhafaza, Üniversite, Sağlık İl Müd. Çevre ve Orman İl Müd., Kaymakamlıklar Üniversite, STK’lar, Yerel kaplumbağa komitesi Çevre ve Orman İl Müd., Kaymakamlıklar, STK’lar, Balıkçılık Koop., Sahil Muhafaza, Üniversite


ANA FAALİYET ALANI DOĞA KORUMA ve BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK

4. SULAK ALANLAR, NEHİRLER, KANALLAR

ANA FAALİYET ALANI ALAN KULLANIMLARI 5. TARIM ve HAYVANCILIK

FAALİYETLER

İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM KOORDİNASYON VALİLİK ve ÇUDELBİR

3.4. Kıyı erozyonu önlemlerinin alınması

Çevre ve Orman İl Müd., Kaymakamlıklar, Karayolları Bölge Müd., Üniversite Kaymakamlıklar, Çevre ve Orman İl Müd., Belediyeler, Milli Eğitim İl Müd., Muhtarlıklar, STK’lar DSİ, Çevre ve Orman İl Müd., Üniversite, Kaymakamlıklar, Tarım İl Müd. DSİ, Çevre ve Orman İl Müd., Üniversite, Tarım İl Müd.

3.5. Çöp toplama kampanyasının yapılması (yılda bir gün kitlesel katılım) 4.1. TD1 ve TD0 kanallarında kirlilik ölçümleri, önlem alınması ve izleme 4.2. YD4, YD2, Ceyhan Nehri’nde kirlilik ölçümleri, önlemler alınması ve izleme 4.3. Eski nehir yatakları ve sulak alanlar çevresinde koruma bölgesi oluşturulması ve izleme 4.4. Özel kuş habitatlarının korunması ve izleme, gözetleme kulelerinin artırılması FAALİYETLER 5.1. Tarımsal ilaçların kullanımının denetlenmesi, ruhsat kontrolü 5.2. Tarımsal kimyasallar kullanımı eylem planı hazırlanması (kısa, orta ve uzun süreçte kullanımın düzenlenmesi) 5.3. Toprak ve yaprak analizlerinin kolayca yapılmasının sağlanması gübreleme önerilerinin verilmesi 5.4. Çekirdek ve tampon bölgedeki hazine arazileri kullanımının terk edilmesi, bu alanların doğaya kazandırılması (rehabilitasyonu) 5.5. Ekotarım eylem planının hazırlanması; kısa, orta ve uzun süreçte ekotarıma geçişin planlanması ve öncelikli alanların seçimi 5.6. Ekotarım uygulamaları için pilot projelerin uygulanması ve yapılıp desteklenmesi 5.7. Anız yakımının önlenmesi için toprak işleme tekniklerinin geliştirilmesi ve uygulanması, anız yakımının denetlenmesi 5.8. Tohumluk üretimin özendirilmesi

358

DSİ, Çevre ve Orman İl Müd., Kaymakamlıklar, Muhtarlıklar, Tarım İl Müd. DSİ, Çevre ve Orman İl Müd., Kaymakamlıklar, Muhtarlıklar, STK’lar, Üniversite, Tarım İl Müd. İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM KOORDİNASYON VALİLİK ve ÇUDELBİR Tarım İl Müd. Tarım Koop.leri, Çevre ve Orman İl Müd., Kaymakamlıklar, Muhtarlıklar, İlaç Bayiileri, Ziraat Müh. Odası, STK’lar, Üniversite Tarım İl Müd. Tarım Koop.leri, Çevre ve Orman İl Müd., Kaymakamlıklar, Muhtarlıklar, İlaç Bayiileri, Ziraat Müh. Odası, Üniversite Tarım İl Müd., Köy Hizmetleri, Üniversite, Tarım Koop.leri, Tarım İl Müd., Çevre ve Orman İl Müd., Kaymakamlıklar, Tapu Kadastro, STK’lar, Üniv. Tarım İl Müd., ETO, Ziraat Müh. Odası, Tarım Koop.leri, Üniversite Tarım İl Müd., ETO, Ziraat Müh. Odası, Kooperatifler, Üniversite Tarım İl Müd. Tarım Koop.leri, ZirMüh. Odası, Çevre veOrman İl Müd., Kaymakamlıklar,İlaç Bayiileri, STK’lar, Üniversite Tarım İl Müd., Tarım Koop.leri, Ziraat Müh. Odası, Tohumculuk Şirketleri, Üniversite


ANA FAALİYET ALANI ALAN KULLANIMLARI 5. TARIM ve HAYVANCILIK

FAALİYETLER 5.9. Seracılığın özendirilmesi 5.10. Yeni ürün çeşitlerinin özendirilmesi (çiçekçilik vb.) 5.11. Meraların belirlenmesi, ıslahının projelendirilmesi, otlatma planlaması 5.12. Yem bitkileri tarımının özendirilmesi 5.13. Hayvancılıkta yeni türlerin üretiminin özendirilmesi (tavşan, devekuşu, hindi, arıcılık, süt keçisi vb.) 5.14. Daha etkili veteriner hizmetinin ve suni tohumlamanın düzenlemesi ve planlaması 5.15. Dışarıdan Delta’ya hayvan girişlerinin yasaklanması 5.16. Gübre ve hayvan atıklarının sağlıklı depolanması ve/veya yok edilmesi

6. BALIKÇILIK ve AVCILIK

7. EKOTURİZM

6.1. Bugünkü dalyan balıkçılığının işleyişi, yanlış işletmecilik, yarar ve zararlarını inceleyen bilimsel rapor hazırlanması

İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM KOORDİNASYON VALİLİK ve ÇUDELBİR Tarım İl Müd., Ziraat Müh. Odası, Üniversite, Sanayi Odası, Tarım Koop.leri, Tarım İl Müd., Ziraat Müh. Odası, Üniversite, Tarım Koop.leri, STK’lar Tarım İl Müd., Çevre ve Orman İl Müd.(Mera Komisyonu), Kaymakamlıklar, Muhtarlıklar, Üniversite Tarım İl Müd., Kaymakamlıklar, Ziraat Müh. Odası, Muhtarlıklar, Kooperatifler, Üniversite Tarım İl Müd., Kaymakamlıklar, Zir. Müh. Odası, Muhtarlıklar, Kooperatifler, Üniversite Tarım İl Müd., Kaymakamlıklar, Ziraat Müh. Odası, Muhtarlıklar, Kooperatifler, Üniversite Tarım İl Müd., Kaymakamlıklar, Muhtarlıklar, Kooperatifler Tarım İl Müd., Kaymakamlıklar, Muhtarlıklar, Kooperatifler, Jandarma

Bağımsız bir bilim grubu, Ekolog, Hidrolog, Hidrobiyolog, iç sular ve deniz biyoloğu, Su ürünleri yetiştiriciliği uzmanı 6.2. Yavru balık avcılığının tüm Delta’da denetimi Tarım İl Müd., Çevre ve Orman İl Müd., Kaymakamlıklar, Jandarma, Üniversite 6.3. Kültür balıkçılığı ve çevre konusunda bilimsel rapor hazırlanması Bağımsız bir bilim grubu, Ekolog, Hidrolog, (doğal çevreye zarar durumu ve sürdürülebilirlik) Hidrobiyolog, İç sular ve deniz biyoloğu, Su ürünleri yetiştiriciliği uzmanı 6.4. Avcılığın denetimi Çevre ve Orman İl Müd., Avcılar kulübü, Jandarma Kom., Kaymakamlıklar 6.5. Akyatan’da av ve yaban hayatı yönetimi planı hazırlanması Çevre ve Orman İl Müd. Milli Parklar Şube Müd. 7.1 Ekoturizm alt yapısının iyileştirilmesi projelendirmesi ve uygulaması Çevre ve Orman İl Müd., Turizm İl Müd., Seyahat Acenteleri, STK’lar, Üniversite 7.2. Akyatan ve Kaldırım Ziyaretçi Merkezinin projelendirilmesi Çevre ve Orman İl Müd., Turizm İl Müd., Seyahat uygulaması Acenteleri, Üniversite

359


ANA FAALİYET ALANI ALAN KULLANIMLARI

FAALİYETLER 7.3. Ekoturizmin tanıtımı ve uygulama 7.4. Ekoturizmde küçük projeler destekleme fonunun oluşturulması

ANA FAALİYET ALANI ALT YAPI - İMAR 8. ALT YAPI

FAALİYETLER 8.1. Yumurtalık ve Karataş ilçeleri arıtma tesisleri yapılabilirlik raporunun hazırlanması ve uygulama olanaklarının araştırılması 8.2. Çöp ayrımı, toplama ve depolama sisteminin oluşturulması (tüm Delta için) 8.3. Kırsal yerleşim birimlerinin alt yapı sorunlarının çözümü 8.4. Tüm yolların ağaçlandırılması, bitkilendirilmesi 8.5. Köylerin güzelleştirilmesi (yarışma düzenleme) sokak düzenleme, köy içi bitkilendirmeler, köy meydanı düzenlemesi, yolların temiz tutulması 8.6. Geçici tarım işçilerinin yaşam koşullarının iyileştirilmesi

9. İMAR

9.1. Tüm kırsal yerleşimlere imar planı yapımı ve imar denetimi geliştirilmesi(Çevre Düzeni Planı kapsamında) 9.2. Kırsal yerleşimlerin mimari alt yapısının iyileştirilmesi, ücretsiz tip projeler yapılması, mevcut yapı dokusunun iyileştirilmesi, yöre tipik mimarisinin özendirilmesi, ev bahçelerinin ve avluların düzenlenmesi 9.3. 1: 25 000 ölçekli çevre düzeni planı uygulamalarını etkinleştirme, denetimi sağlama ve izleme

360

İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM KOORDİNASYON VALİLİK ve ÇUDELBİR Çevre ve Orman İl Müd., Turizm İl Müd., Seyahat Acenteleri, Üniversite, ÇETKO, Adana Güçbirliği Vakfı, Valilik, Turizm İl Müd., Seyahat Acenteleri, ÇETKO, Adana Güçbirliği Vakfı, Borsa İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM KOORDİNASYON VALİLİK ve ÇUDELBİR Kaymakamlıklar, İlçe ve Belde Belediyeleri, Bayındırlık İl Müd., Adana Büyük Şehir Belediyesi, Kaymakamlıklar, İlçe ve Belde belediyeleri, Muhtarlıklar, Üniversite Kaymakamlıklar, İlçe ve Belde belediyeleri, Bayındırlık İl Müd., Köy Hizmetleri Adana Büyük Şehir Belediyesi, Kaymakamlıklar, İlçe ve Belde belediyeleri, Muhtarlıklar, ÇETKO, TEMA, Peyzaj Mimarları Odası, YSE, Tarım İl Müd., Kaymakamlıklar, İlçe ve Belde belediyeleri, Muhtarlıklar, Öğretmen ve İmamlar, ÇETKO, TEMA, Çevre ve Orman İl Müd., Rotary Kulüpleri, Tarım İl Müd., Tarım İl Müd., Kaymakamlıklar, ÇETKO, Ziraat Müh. Odası, Muhtarlıklar, Tarım Koop.leri Bayındırlık İl Müd., Kaymakamlıklar, İlçe ve Belde belediyeleri, Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası, Peyzaj Mimarları Odası Bayındırlık İl Müd., Kaymakamlıklar, İlçe ve Belde belediyeleri, Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası, Peyzaj Mimarları Odası Bayındırlık İl Müd., Kaymakamlıklar, İlçe ve Belde belediyeleri, Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası, Peyzaj Mimarları Odası


ANA FAALİYET ALANI EĞİTİM VE HALKLA İLİŞKİLER 10. ÇİFTÇİ EĞİTİMİ

FAALİYETLER

İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM KOORDİNASYON VALİLİK ve ÇUDELBİR

10.1. Tarımsal kimyasalların (tarımsal ilaçlar ve mineral gübre) çevreye uyumlu ve etkin kullanımı için uygulamalı eğitim 10.2. Toprak ve Sulama uygulamalı eğitimi (Toprak kalitesini iyileştirici önlemler, organik gübre kullanımı, toprak koruma, yeni sulama yöntemleri, tuzluluk sorunları vb.) 10.3. Ekotarım uygulamalı eğitimi (Ekotarım nedir? Nasıl yapılır? Niçin ekotarım? vb.

Tarım İl Müd., Ziraat Müh. Odası, İlaç Bayiileri, Üniversite, Kaymakamlıklar, Kooparatifler Tarım İl Müd., Ziraat Müh. Odası, İlaç Bayiileri, Üniversite, Kaymakamlıklar, Kooparatifler ETO, Tarım İl Müd., Ziraat Müh. Odası, Üniversite, Kaymakamlıklar, Kooparatifler

11. AVCILIK VE BALIKÇILIK

11.1. Yaban yaşamını koruma ve avcılık eğitimi 11.2. Sürdürülebilir balıkçılık uygulamalı eğitimi

Çevre ve Orman İl Müd., Avcılık Kulüpleri, Üniversite Tarım İl Müd., Çevre ve Orman İl Müd., Balıkçılık Kooperatifleri, Kaymakamlıklar, Üniversite

12. OKULLARDA ÇEVRE EĞİTİMİ

12.1 Biyosfer Rezerv alanındaki tüm okullarda çevre eğitimi için öğretmenlere eğitim kursları 12.2. Okullarda çevre eğitimi programı hazırlanması ve uygulama

13. ÇEVRE EĞİTİMİ MERKEZİ KURULMASI

13.1. Akyatan’da Doğa ve Çevre Eğitimi Mekezinin kurulması

Milli Eğitim İl Müd., Kaymakamlıklar, Belediyeler, Muhtarlıklar, Okullar, Üniversite, ÇETKO, GENÇKAL Milli Eğitim İl Müd., Kaymakamlıklar, Belediyeler, Muhtarlıklar, Okullar, Üniversite, ÇETKO, GENÇKAL Çevre ve Orman İl Müd., Milli Eğitim İl Müd., Kaymakamlıklar, Belediyeler, Muhtarlıklar, Okullar, Üniversite, ÇETKO, GENÇKAL

ANA FAALİYET ALANI VERİ TABANI OLUŞTURULMASI – GIS 14. VERİ TABANI OLUŞTURULMASI – GIS

FAALİYETLER

İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM KOORDİNASYON VALİLİK ve ÇUDELBİR

14.1. LİFE Projesi veri tabanının her yıl güncelleştirilmesi ve yapılan çalışmaların sonuçlarının sisteme girilmesi

Valilik Bilgi İşlem Merkezi, Üniversite, meslek odaları

361


1.4. Lagünler çevresinde koruma alanı oluşturulması, tarımsal kullanım sınırlarının belirlenmesi ve uygulanması Lagün sularının kirlenmesine ve sığlaşmasına neden olan etmenlerden birisi de lagün kıyılarına değin tarım yapılmasıdır. Lagün kıyılarında çok önemli olan doğal yaşam ortamlarının da kaybına neden olan bu eylemlerin kontrol altına alınması gerekir. Bu amaçla öncelikli olarak lagün çevresinde bir koruma şeridinin oluşturulması gerekir. Öneri: Öncelikli olarak lagünler çevresindeki hazine arazilerinin belirlenerek, bunlar tarımda kullanılıyorsa terk edilmeli ve bu alanlarda acil biyolojik onarım uygulanarak doğaya kazandırılmaları sağlanmalıdır. Lagünlerde mevcut kamış bölgeleri (suyu arıtma yetenekleri olduğu için) titizlikle korunmalı ve daha geniş alanlara yaygınlaştırılmalıdır. Orta süreçte lagün etki alanında ekotarım özendirilmeli, uygulama için olanaklar sağlanmalıdır. 1.5. Lagünlerin durumlarının iyileştirilmesi Bağımsız bir uzmanlar grubu tarafından lagünlerin çok yönlü işlev ve yararları göz önünde tutularak kapsamlı bir rapor hazırlanmalı ve lagünlerin bugünkü durumu irdelenerek, nasıl yönetilmeleri gerektiği somut olarak belirlenmelidir. 2. Kumul ekosistemi 2.1. Aşırı bozulmuş kumulların iyileştirilmesi, biyolojik onarım eylem planı hazırlanması, uygulama ve izleme Aşırı otlatma, yakacak alımı, tarımsal faaliyetler vb. nedenlerle kumullar genelde tahrip edilmiş durumdadır. Delta kumullarında o biyotopları tipik olarak temsil eden bitkilerden çok bozulmayı gösteren bitkilerin hakim olması da bunun bir göstergesidir. Yönetim Planı’nda bozulan kumul biyotopları ve bunların kendini yenileme yeteneklerine göre onarım önlemleri ayrıntılı olarak verilmiştir. Öneri: çekirdek ve tampon bölgede, yönetim planında belirtilen alanlarda (bkz. 6.1.3.1) kumulların biyolojik onarımları için bir eylem planının hazırlanarak, uygulaması için programın yapılması gerekmektedir. Böylece bir taraftan bozulan kumul bitki örtüsü kazanılırken, diğer taraftan da erozyon ve dolayısı ile lagünlerin sığlaşması da önlenmiş olur. 2.2. Ekolojik ilişki ağının oluşturulması Delta’nın yakın çevresindeki alanlarla ekolojik ilişkisinin ve genetik alış-verişinin sağlanabilmesi için Biyosfer Rezervi ile çevresi arasında yeşil koridorlar ve basamak taşlarının oluşturulması gereklidir. Yönetim Planı’nın 6.1.3.4 bölümünde ayrıntıları ile açıklanan bu ekolojik ilişki ağında mevcut akarsu, kanal, yol ve derelerden yararlanılacaktır. Öneri: Biyosfer Rezervi içindeki tüm yollar çevresi ile birlikte her iki tarafın da en az 4 m ’lik bir kamulaştırma alanında bitkilendirilmelidir. Akarsu ve drenaj kanalları çevresinde mevcut yeşil örtü (kıyı bitkileri, kamış bölgesi) korunarak geliştirilmeli, özellikle kuzeybatıda Davudi dağları ile kıyı arasındaki eğimli alan ve mevcut derelerin ağaçlandırılması gerekmektedir. Göz önünde bulundurulacak ilkeler 6.1.3.4. Ekolojik ilişki ağı bölümünde verilmiştir. 2.3. Projede belirlenmiş olan örnek parsellerde periyodik izlenme programlarının uygulaması Biyotop haritalamaları sırasında her biyotop tipi içinde bitki analizleri yapılan parseller, Çamlık araştırma parselleri, transektler ve veri tabanında bulunan alanların Biyosfer Rezervi’nde doğal gelişmeleri izlemek üzere “Sürekli izleme parselleri” olarak kabul edilmesi ve bu parsellerin her iki yılda ‘en az’ üç sefer analiz edilerek sonuçların değerlendirilmesi gerekir. Öneri: Tübitak veya Çevre ve Orman Bakanlığı’na bir proje önerisi ile Üniversite, Çevre ve Orman İl Müdürlüğü tarafından bu çalışmaların yürütülmesi yararlı olacaktır. Başlangıç verileri olarak Life projesinde yapılan ilk çalışmalar ve Delta’da yapılmış diğer araştırmalar 362


alınabilir. Her iki yıldaki değişimler karşılaştırılarak, buna göre koruma ve kullanım konusunda yeni kararlar üretilebilecektir. 2.4. Otlatmanın Planlanması, kontrol ve izleme Biyosfer Rezerv alanında önemli tahrip nedenlerinin birisi de aşırı otlatmadır. Çekirdek bölgenin dışında otlatma yapılabilecek alanların ve bunların taşıma kapasitelerinin belirlenerek, otlatma planlaması yapılmalıdır. Öneri: İlgili kuruluş temsilcilerinden oluşan bir grubun (mera komisyonu da olabilir) Delta’da Çekirdek bölge dışındaki alanlar için ne zaman ve ne kadar otlatma yapılabileceğinin planlanması ve artan otlatma gereksinmesinin nasıl karşılanacağının saptanması gerekir. 2.5. Kum alımı ve tarım alanı kazanımının denetlenmesi Özellikle hazine arazilerinin tarım alanına dönüştürülmesi önlenmelidir. Binlerce yılda oluşan kumulları bir anda yok eden girişimler tamamen yasaklanmalıdır. Öneri: Tüm yerel yönetimlerin katılımı ile bir kontrol sistemi oluşturulmalıdır. Özellikle caydırıcı bir ceza sistemi gereklidir. Bu biçimde tarım arazisine dönüştürülen hazine arazilerinin işlenmesi durdurulmalıdır. Ayrıca kumullardan hangi amaç için olursa olsun kum alımı ağır cezalandırma ile kontrol altına alınmalıdır. Bu konuda eksik olan yasal durum iyileştirilmeli, gerekli ise yeni yasal olanaklar sağlanmalıdır. Bu konuda jandarma timleri güçlendirilerek, yalnızca bu amaç için devriye ekibi oluşturulmalıdır. 2.6. Çamlık, Halep çamı ormanı izleme ve korumanın kontrolü Çamlık, ülkemizde benzeri bulunmayan bir kumul Halep çamı ormanı olduğundan bugünkü koruma durumu mutlaka devam ettirilmelidir. Ziyaretçi trafiğine kapandıktan bu yana görülen çok olumlu gelişme izlenmelidir. Öneri: Çamlık, kumul ormanında doğal koşullarda bu ekosistemin gelişmesini araştırmak için eşi olmayan bir örnektir. Bu alanda Life projesi kapsamında bir araştırma yapılmıştır. Yönetim Planı’nın 6.1.1.1 bölümünde açıklanan bu araştırma sonucunda bazı öneriler verilmiştir. Alanın her yıl bir araştırma grubunca incelenerek bitki örtüsü ve yaban yaşamının izlenmesi yararlı olacaktır. 3. Deniz ve kıyılar 3.1. Deniz kirliliğinin düzenli ölçümleri, önleme ve uyarı sisteminin oluşturulması Yönetim Planı’nında belirtildiği gibi (5.6. Endüstri) kuzeydoğu Akdeniz’de deniz kirliliği tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Bakü – Tiflis – Ceyhan Petrol boru hattının bitirilmesi ile bu kirlilik daha da artacaktır. Diğer taraftan Kazanlı krom-soda sanayi ve Mersin Limanı ve çevresindeki endüstri de kirletici kaynaklardandır. Öneri: İskenderun’dan Mersin Limanı’na değin kıyı kesiminde belirlenecek istasyonlardan düzenli örnekler alınması ve yapılacak analizlere göre bir izleme ve uyarı sisteminin geliştirilmesi olumlu olacaktır. Böyle bir çalışmaya bu kesimdeki endüstri kuruluşları muhakkak katkı vermelidir. Bu konuda İskenderun, Yumurtalık Serbest Bölge ve Mersin ile işbirliği yapılmalı, yasal durum Çevre ve Orman İl Müdürlüğü’nce incelenmelidir. 3.2. Kaplumbağaları izleme ve doğal zararlılardan koruma uygulamaları Biyosfer Rezervi kumsalları deniz kaplumbağaları, akarsu ve büyük kumullar ise Nil kaplumbağası için önemli yaşam ve yuvalama habitatlarıdır (bkz. Yönetim Planı 3.3.2.5.1 ve 3.3.2.5.2). Delta’da Akyatan dışında deniz kaplumbağalarının nerede ne kadar yuvaladığı kesin olarak araştırılmamıştır. Ayrıca Nil kaplumbağaları ile ilgili ayrıntılı araştırmalar da bulunmamaktadır. Akyatan’da ağaçlandırma nedeni ile oluşan orman ekosisteminde kaplumbağaların doğal zararlıların da, aşırı çoğalma olduğu için kaplumbağa yumurtalarına çok zarar verilmektedir. Öneri: Deniz kaplumbağaları izleme ve değerlendirme komisyonu ile diğer ilgili kuruluşlar işbirliği yaparak Delta’da kaplumbağaları sürekli izleyecek ve koruma önlemleri alabilecek bir grup oluşturulmalıdır. Milli Parkalar Şube Müdürlüğünün olanakları ile DHKD ve Life projesinin 363


desteği ile 2002 yılında gerçekleştirilen çalışma, böyle bir çalışmanın başarı ile yapılabileceğini bize göstermiştir. Bu çalışmaların; 1. Yalnızca Akyatan’da değil, tüm Delta kumsallarında yuvalama durumunu saptamak üzere Tuzla, Ağyatan ve Yumurtalık kumsallarında da izlenmesi yararlı olacaktır. 2. Sadece izleme değil, aynı zamanda doğal zararlılarına karşı koruma önlemleri de alınmalıdır. 2002 yılındaki çalışmada kullanılan kafes teller başarılı sonuç vermiştir. 3. Deniz kaplumbağaları kadar önemli olan Nil kaplumbağaları da (Trionix tringuis) programa alınmalıdır. 3.3. Trol balıkçılığının düzene sokulması ve TED uygulaması Trol balıkçılığı usulüne uygun yapılmadığı için kıyı balıkları ve ayrıca deniz kaplumbağaları için çok zararlı olmaktadır. Öneri: Önce trol balıkçılığının faaliyetleri ve oluşturduğu zararlar araştırılıp çok yönlü olarak belirlenmelidir. Daha sonra kapsamlı bir önlemle faaliyetler kontrol edilmelidir. Life projesinde Biyosfer Rezervi kıyılarında 30 m su derinliğine değin trol balıkçılığına yasak alan saptanmıştır. Bu koruma alanı uygulamasına geçilmelidir. 3.4. Kıyı erozyonu önlemlerinin alınması Life projesinde 1985-2000 ve 2003 yılı uydu verileri değerlendirilerek geçen bu süre içinde Delta kıyılarında aşınma nedeni ile gerileme olduğu saptanmıştır. Öneri: Bu aşınma durumunun incelenerek önlem alınmasının ekolojik açıdan yarar ve zararları saptanarak ona göre karar verilmelidir. 3.5. Çöp toplama kampanyasının yapılması Yönetim Planı’nın değişik bölümlerinde anlatıldığı gibi Delta kıyıları adeta büyük bir çöplük görünümündedir. Kumsal ve ön kumullar, başta plastik olmak üzere , hastane atıkları, plastik şırıngalar vb. de dahil her türlü çöp ile kaplıdır. Öneri: Her yıl sonbaharda Adana başta olmak üzere, Karataş, Yumurtalık ilçeleri ve Biyosfer Rezervi’ndeki tüm yerleşim birimlerinden katılım ile kıyılarda çöp toplama kampanyası yapılmalıdır. Bu kampanya yalnızca çöp toplama amaçlı değil, aynı zamanda kamu oyunun bu konuda duyarlılığını arttırıcı nitelikte de olmalıdır. Bu nedenle tüm yazılı ve sözlü basın davet edilmelidir. Ayrıca katılanlara bu konuda eğitim verilmesi (özellikle öğrenci ve çocuklara) yararlı olur. 4. Sulak alanlar, nehirler, kanallar 4.1. TD1 ve TD0 kanallarında kirlilik ölçümleri, önlem alınması ve izleme TD1 ve TD0 drenaj kanalları E-5 karayolu üzerinde, Tarsus-Adana arasındaki endüstri kuruluşlarının bir kısmının sıvı atıkları ile aşırı derecede kirlenmiş olarak Seyhan nehrine Baharlı yakınlarında kavuşmaktadır ve bütün bu sular sonuçta denize dökülmektedir. Öneri: Bir grup uzman ve bilim insanı tarafından bu kirliliğin boyutları belirlenmelidir. Bu amaçla örnekler alınarak analiz edilmeli ve sonuçlara göre önlemler almak üzere bir program yapılmalıdır. Bu konuda bir proje yapılarak parasal destek sağlama olanakları araştırılmalıdır. 4.2. YD4, YD2 ve Ceyhan nehrinde kirlilik ölçümleri, önlemler alınması ve izleme Bu drenaj kanalları ve Ceyhan nehrinin kirlilik durumu da bilinmemektedir. 4.1’de olduğu gibi bu kanallarda ve Ceyhan nehrinde de ölçümler yapılmalıdır. 4.3. Eski nehir yatakları ve sulak alanlar çevresinde koruma bölgesi oluşturulması ve izleme Tarımın çok yoğun yapıldığı alanların içinde kalan eski nehir yatakları ve sulak alanlar, giderek tamamen kurutulmakta, kalanlar ise neredeyse kıyısına değin yapılan tarım nedeni ile kirlenmekte ve ötrofikasyona uğramaktadır. Bu sulak alanların tarımsal kullanımlar içinde canlıların sığınacağı son alanlar olması nedeni ile çok önemli ekolojik işlevleri vardır.

364


Öneri: Biyosfer Rezervi içinde kalan tüm eski nehir yatakları ve sulak alanlar incelenerek bunların çevresinde zarar verici kullanımlar için önlemler getirilmelidir. Orta süreçte bu alanlarda tarımsal kimyasal kullanımını azaltıcı önlemler alınmalıdır. 4.4. Özel kuş habitatlarının korunması ve izleme, gözetleme kulelerinin arttırılması Yönetim Planı’nda önemli kuş habitataları belirlenmiştir. Bu alanlar doğrudan ve dolaylı olarak rahatsız edilmektedir. Özellikle su kuşlarının lagünlerdeki yaşam ortamları tarımsal faaliyetler sonucu olumsuz etkilenmektedir. Bu faaliyetler alansal olarak habitatları kapladığı gibi, sürekli traktör ve insan faaliyetleri sonucu kuşlar için huzursuz bir ortam oluşmaktadır. Yine kanallar ve kurutma ile su rejimine yapılan müdahaleler çok olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Öneri: Şimdiye kadar haritalar ile belirlenmiş olan kuş habitatları çevresi ile birlikte özel olarak korunmalıdır. Rahatsız edici faaliyetler izlenerek yasaklanmalıdır. Delta’da ekoturizm geliştirme ile birlikte kuş gözetleme kuleleri de artırılmalıdır. Ana faaliyet alanı : Alan Kullanımları 5. Tarım ve hayvancılık 5.1. Tarımsal kimyasal kullanımının denetlenmesi, ruhsat kontrolü Tüm Çukurova’da tarımsal ilaçların kullanımı denetlenememektedir.Yönetim Planı’na da yansıyan proje uzmanlarımızın görüşlerine göre, Delta’da üzeri başka dillerde yazılı birçok ilaç satılmaktadır. Ayrıca doğrudan sebze olarak tüketilen ürünlere kullanılması sakıncalı birçok ilaç da bilgisizlik ve denetimsizlik nedeni ile yanlış kullanılmaktadır. Diğer bir sorun da ürün hasat edilmesine yakın ilaç kullanımıdır. Öneri: İlaç dağıtımı yapan şirketlerle işbirliği yaparak, iyi bir denetim sistemi kurulmalıdır. Yasal ceza olanakları sağlanmalıdır (Eğitim için bkz. 10. bölüme). 5.2. Tarımsal kimyasalların kullanımı eylem planı hazırlanması (kısa, orta, uzun süreçte kullanımının düzenlenmesi) Uzman raporlarına göre çiftçiler gerektiğinden yaklaşık %40 daha fazla kimyasal kullanmaktadır. Bu, parasal kayıplara neden olduğu gibi, tüm ekosistemi de olumsuz etkilemektedir. Biyosfer Rezervi’nde süreç içinde en az düzeyde tarımsal kimyasal kullanımı sağlanmasının rahatlıkla sağlanabileceği düşünülmektedir. Öneri: Daha az tarımsal kimyasal kullanmak üzere uzmanlar grubunca bir eylem planı hazırlanması ve uygulanması. 5.3. Toprak ve yaprak analizlerinin kolayca yapılmasının sağlanması gübreleme önerilerinin verilmesi Life projesi kapsamında yapılan köy çalışmalarında, çiftçilerin hemen tamamının toprak analizi yapmadan, gerekli gereksiz mineral gübre kullanmakta olduğu saptanmıştır. Toprakta eksik olan besin maddelerine göre olmadığı gibi “ne kadar çok kullanırsam o kadar daha iyi” anlayışı ile davranılmaktadır. Öneri: Çiftçilerin kolaylıkla toprak analizleri yaptırabilecekleri bir düzen sağlanmalı, toprak analiz sonuçları ile birlikte ürünlere göre farklı gübre kullanım önerileri verilmelidir. 5.4. Çekirdek ve tampon bölgedeki hazine arazileri kullanımının terk edilmesi, bu alanların doğaya kazandırılması (rehabilitasyonu) Delta’da tarımsal kullanım ile geniş doğal alanlar kayba uğramıştır. Bu alanların büyük bir bölümü hazine arazileridir. Öneri: Tarıma açılan alanlar ile kadastro kayıtları kontrol edilerek bu alanlar saptanmalı ve kullanımı men edilmelidir. Bozulmuş bu alanların doğaya kazandırma çalışmaları yapılmalıdır.

365


5.5. Ekotarım eylem planının hazırlanması; kısa, orta ve uzun süreçte ekotarıma geçişin planlanması ve öncelikli alanların seçimi Life projesi kapsamında yapılan iki ekotarım çalışması Delta’da ekotarımın yapılabilirliği konusunda bilgiler vermektedir. Ekotarım bölgede tanınmamaktadır. Ancak yapılan eğitim çalışmaları sonucu bu konuya ilgi duyan ve uygulamak isteyen çiftçi miktarı artmıştır. Bugünkü tarım sistemleri ile kimyasallar bakımından doymuş bir durumda olan toprak ve su koşullarında ekotarıma geçiş için belli bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Öneri: Projede elde edilen temel veriler esas alınarak bir eylem planı yapılabilir. Bu plan kısa sürede tarımsal kimyasal kullanımını azaltmaktan başlayarak, ekotarıma geçişe değin bir eylem planı içermelidir. Ayrıca sulak alanlar yakınındaki tarım alanlarına öncelik veren bir sıra izlenmesi için araştırma yapılması yararlı olur. 5.6. Ekotarım uygulamaları için pilot projelerin uygulanması ve desteklenmesi Tarım Bakanlığı’nın FAO ile birlikte ekotarımın Türkiye’de geliştirilmesi için AB kaynaklarından proje desteği konusunda çalışmaları vardır. Sulak alanlarda yapılan tarım da ekotarım uygulama projelerine öncelik verilmektedir. Öneri: Tarım ve Köyişleri Bakanlığı TÜGEM-ATÜT işbirliği yapılarak pilot ekotarım projelerinin desteklenmesi sağlanmalıdır. 5.7. Anız yakımının önlenmesi için toprak işleme tekniklerinin geliştirilmesi ve uygulaması, anız yakımının denetlenmesi Yasal olarak yasak olsa da tüm ovada anız yakılmaktadır. Özellikle buğday hasatından sonra 2. ürün için çabuk toprak hazırlığı sağlama amacı ile yapılmakta, yine sonbaharda tarlada kalan mısır sapları da yakılmaktadır. Anızda toprak işlemeyi gerçekleştirebilen tarım aletleri geliştirilmiş ve Adana’da da yapılabilmesine karşın pek kullanılmamaktadır. Öneri: Anızı toprağa karıştırarak organik madde bakımından toprağı zenginleştiren aletlerin yaygınlaştırılması için imalatçı firma ile ilgili kurumlar uygulama olanaklarını araştırarak, köylere bu aletlerden sağlamanın yollarını araştırmalıdır. Kredi ve toplu kullanım için özendirme gibi uygulamada kolaylık sağlayıcı çözümler araştırılmalıdır. Bu olanaklar sağlanırken anızı yakanlar hakkında yasal önlemler de titizlikle uygulanmalıdır. 5.8. Tohumluk üretimi özendirilmelidir Çiftçinin kullandığı sebze ve diğer tohumluklar çok pahalıdır. Genellikle dış ülkelerden gelen bu tohumların bir kısmı ülkemiz ve yöremizde de üretilmektedir. Öneri: Tohumluk üreten firmalarla bir çalışma yaparak Biyosfer Rezerv alanında tohumluk üretiminin özendirilmesinin olabilirliği araştırılmalıdır. 5.9. Seracılığın özendirilmesi Delta’da kırsal nüfus arttıkça yeni tarım alanları gerektiği için, doğal alanlar tarıma açılmaktadır. Öneri: Birim alanda daha fazla gelir sağlayan tarım yöntemlerinin geliştirilmesi gereklidir. Böylece daha dar alandan aynı veya daha fazla miktarda gelir sağlanacağı için yeni tarım alanı açmanın önüne kısmen geçilmiş olacaktır. 5.10. Yeni ürün çeşitlerinin özendirilmesi Delta’da bugün uygulanan tarım ürünlerinden farklı ürünlerin yetiştirilmesi de mümkündür. İşletme başına düşen tarım alanı miktarı fazla olduğu için yeni ürün çeşitlerinin uygulama şansı da yüksektir. Öneri: Yeni ürün çeşitleri ile ilgili araştırmalar yapılarak, sonuçlar yöre çiftçilerine aktarılmalıdır. Delta’nın kumlu topraklarının soğanlı, yumrulu süs bitkileri için çok uygun olduğu söylenebilir. Benzer koşullarda Hollanda’da başarı ile sürdürülen bu tip üretimin, Delta’nın uygun iklimi nedeni ile erkenci olarak yapılması önemli bir farktır. Bölgenin doğal bitki örtüsünde 366


de soğanlı bitkilerin bulunması bölgenin uygun olduğunun bir kanıtıdır. Bu ve benzer yeni ürün çeşitlerinin üretim olanaklarının araştırılması yararlı olacaktır. 5.11. Meraların belirlenmesi, ıslahının projelendirilmesi, otlatma planlaması Delta’da sınırlı olan meralardan daha verimli ve tahrip etmeden yararlanmanın yolları araştırılmalıdır. Öneri: Mevcut mera alanlarının belirlenerek, bunların doğal koşullara uyumlu ıslah edilmesi yolları araştırılmalıdır. Ayrıca meralarda otlatma planlaması yaparak, otlatma zamanı, hayvan miktarı ve değişimli otlatma uygulaması yapılmalıdır. 5.12. Yem bitkileri tarımının özendirilmesi Köylerde hayvancılık, köylülerin beslenmesi ve ayrıca gelir getirmesi bakımından önemlidir. Meraların yetersizliği karşısında, hayvancılığı geliştirmek için yem bitkileri ekimi özendirilmelidir. Öneri: Alan koşullarına uygun yem bitkileri belirleyerek tarımı özendirilmelidir. Önce gönüllü çiftçilerle deneme biçiminde uygulanmalı, daha sonra başarı durumuna göre yaygınlaştırılmalıdır. 5.13. Hayvancılıkta yeni türlerin özendirilmesi Life projesinde yapılan incelemelerde Delta’da yeni hayvan türlerinin yetiştiriciliğinin yapılabileceği önerilmiştir. Öneri: Meraların yetersiz olması nedeni ile yöre halkının hindi, devekuşu, süt keçisi, arıcılık ve tavşan yetiştiriciliği yapabilme olanakları araştırılmalı, gönüllü çiftçilere destek verilmelidir. Başarı durumuna göre yaygınlaştırma çalışmaları yapılmalıdır. 5.14. Daha etkili veteriner hizmetinin ve suni tohumlamanın düzenlemesi ve planlaması Köylerde yapılan çalışmalarda veteriner hizmetlerinin yetersiz olduğu saptanmıştır. Hayvancılıkta sağlık koşullarının da pek iyi olmaması, bu hizmetin iyileştirilmesinin yararlı olacağını göstermektedir. Öneri: İl ve ilçe tarım müdürlükleri işbirliği ile Delta köylerine bir program uyarınca veteriner hizmeti verilmeli ve suni tohumlama sağlanmalıdır. 5.15. Dışarıdan Delta’ya hayvan girişinin yasaklanması Bulaşıcı hastalıklar nedeni ile hayvan girişleri kontrol altına alınmalıdır. Köy ziyaretlerinde bu konunun önemi çiftçilerle tartışılmıştır. 5.16. Gübre ve hayvan atıklarının sağlıklı depolanması ve/veya yok edilmesi Delta toprakları organik maddece yoksul olduğu için verimli bir tarım için hayvan gübresinin kullanımı gereklidir. Ancak köylerde hayvan gübresi açıkta depolanmakta, yanmadan tarlalara atılmakta ve karpuz fideciliğinde kullanılmaktadır. Ayrıca hayvan atıklarının da atıldığı bu gübreler, birçok hastalığın da kaynağını oluşturmaktadır. Öneri: Muhtarlıklarla işbirliği yaparak hayvan gübrelerinin sağlıklı koşullarda saklanması ve iyi yanmasının sağlanması gereklidir. Bu konuda eğitim çalışması da önemlidir. Doğumdan sonra hayvan atıklarının vb. sağlıksız oluşumların önlenmesi çalışmaları yapılmalıdır. 6. Balıkçılık ve arıcılık 6.1. Bugünkü dalyan balıkçılığının işleyişi, yanlış işletmecilik, yarar ve zararlarını inceleyen bir bilimsel rapor hazırlanması Dalyan işletmeciliğinin bugünkü durumu ile ilgili birçok tartışmalar vardır. Kamış perdelerin göz aralığının çok dar olması, yavru balık avcılığı vb. konularda, dalyan kuzuluklarının açılıp kapanma zamanı ve işletmeciliğin yapısı gibi. Öneri: Dalyan balıkçılığını her yönü ile inceleyen bir bilimsel araştırma sonuçlarına göre dalyan balıkçılığına bir düzen getirilmeli ve kontrol sistemi oluşturulmalıdır. 367


6.2. Yavru balık avcılığının tüm Delta’da denetimi Yavru balık avcılığının Delta’da balık populasyonunu olumsuz etkilemiş olduğu ve bugün dalyanlardan çok az balık avlanmasının bir nedeninin de bu olduğu konunun uzmanları tarafından bildirilmektedir. Bu nedenle tüm Biyosfer Rezerv alanında yavru balık avcılığı yasaklanmalıdır. Öneri: Milli Parklar Şube Müdürlüğünün geçmişte yaptığı uygulamalar ile Yumurtalık Tabiatı Koruma Alanı ‘nda etkin bir kontrol sağlanmıştı. Aynı çalışmaların tüm lagünlerde uygulanması yararlı olacaktır. 6.3. Kültür balıkçılığı ve çevre konusunda bilimsel bir rapor hazırlanması Kültür balıkçılığının sularda ötrofikasyonu arttırdığı konusunda bazı şüpheler vardır. Ayrıca kültür balıkçılığının yaygınlaştırılması çabaları da bu sakıncanın artmasına neden olacaktır. Öneri: Bağımsız bir bilim grubunca kültür balıkçılığı ve çevreye etkileri konusunda bir rapor hazırlanması ve ancak ondan sonra bu konuda bir politika oluşturulması yararlı olacaktır. 6.4. Avcılığın denetimi Bütün çabalara karşın Delta’da avcılık kontrol altına alınamamıştır. Daha etkin bir kontrol sistemi oluşturulmalıdır. Öneri: Jandarma komutanlığı çevre timinin özellikle av mevsiminde devriye gezerek kontrolleri arttırması ve avcılık konusunda halka eğitim verilmesi yararlı olacaktır. Muhtarlıkların av kontrolüne katılması sağlanmalıdır. 6.5. Akyatan’da av ve yaban hayatı yönetimi planı hazırlanması Akyatan’da ağaçlandırma alanında özellikle domuz, çakal ve diğer hayvan populasyonunun fazla olduğundan bahsedilmektedir. Bu çevre köylülerin şikayetlerinden ve bizim bizzat kaplumbağa izleme projemizdeki doğal zararlı çokluğundan bilinmektedir. Öneri: Milli Parklar Şube Müdürlüğü’nün öncülüğünde populasyon konusunda araştırmalar yapılarak sonucuna göre avlanma planı hazırlanmalıdır. 7. Ekoturizm 7.1. Ekoturizmin alt yapısının iyileştirilmesi, projelendirmesi ve uygulaması Life projesi kapsamında ekoturizm konusunda ayrıntılı çalışmalar yapılmış ve raporlar hazırlanmıştır. Biyosfer Rezervi’nde ekoturizm potansiyeli yüksektir. Yöre halkının da bu konuya bakışı genelde olumludur. Öneri: Ekoturizmin geliştirilmesi konusunda pilot köyleri (bkz. 6.1.3.3.4. Ekoturizm) de içine alan uygulama amaçlı bir proje hazırlanıp GEF küçük proje kapsamında desteklenmesi için olanaklar araştırılmalıdır. Kanımızca böyle bir projenin GEF tarafından desteklenme olasılığı yüksektir. 7.2. Akyatan Kaldırım Ziyaretçi merkezlerinin projelendirilmesi ve uygulaması Delta’da ziyaretçilerin bilgi alabilecekleri ve Delta’da ziyaret edebilecekleri yerleri gösteren broşür, kitap vb. materyal sağlayacakları yerler bulunmalıdır. Öneri: Akyatan ağaçlandırma alanı girişinden sonra uygun bir yere ve Kaldırım-Kaldırım kışlakları yolu üzerinde veya kışlaklar çevresinde ziyaretçilere hizmet verecek küçük merkezler, ekoturizmin geliştirilmesi ile birlikte yapılmalıdır. Milli Parklar Şube Müdürlüğü ile Kaldırım belediyesi ve Kapı köyü muhtarlığı işbirliği ile yapılabilir. Merkezin ayrıntılı tasarımında Üniversite de katkı yapabilir. 7.3. Ekoturizm tanıtımı ve uygulama Delta ve güzellikleri tanınmamaktadır. Özellikle Adana’da doğa gezilerine meraklı ve doğa sever birçok insan yaşamaktadır. Bu kitleye Delta tanıtıldığında Biyosfer Rezervi’nde bir canlılık ile yöre halkının da bu konuya ilgisi artacaktır.

368


Öneri: Seyahat acenteleri, Turizm İl Müdürlüğü, ÇETKO ve diğer kurumların işbirliği ile Delta’yı tanıtma kampanyası başlatılmalı, özellikle kış ve ilkbaharda hafta sonlarında geziler düzenlenmelidir. 7.4. Ekoturizm küçük proje desteklenme fonunun oluşturulması Life projesi kapsamında yapılan çalışmalarda seçilen pilot köylerde, yöre halkının ekoturizme ilgi gösterdikleri saptanmıştır. Öneri: Delta’nın tanıtılması ve ziyaretçilerin organize edilmesine paralel olarak, ev pansiyonculuğu yapmak isteyenlere daha temiz ve düzenli bir alt yapıya kavuşturulmaları için ucuz kredi, bilgi ve teknik yardımı sağlanmalıdır. Önce küçük projelerle başlanarak başarı durumuna göre geliştirilebilmelidir. Ana Faaliyet Alanı: Altyapı-İmar 8. Alt yapı 8.1. Yumurtalık ve Karataş ilçeleri arıtma tesisleri yapılabilirlik raporunun hazırlanması ve uygulama olanaklarının araştırılması Yumurtalık kanalizasyonu tamamlanmış olmasına karşın her iki ilçenin de arıtma tesisi yoktur. Birer tatil beldesi olmaları nedeni ile yaz nüfusu yüksek olan bu iki ilçe için atık su arıtma tesisinin yararlı olacağı düşünülmektedir. Öneri: Her iki ilçe için atık su arıtma tesisi yapılabilirlik raporu hazırlatılarak, gerekli parasal kaynağın ne zaman ve nasıl sağlanacağı araştırılmalıdır. 8.2. Çöp ayrımı, toplama ve depolama sisteminin oluşturulması Tüm Delta’da katı atık önemli bir sorundur. Düzenli ve çağdaş bir katı atık değerlendirme ve depolama tesisi yoktur. Çöplerin doğal alanlara gelişi güzel dökülmesi çok sık başvurulan bir yoldur. Öneri: Katı atık durumunun saptanması amacı ile bir araştırma yapılarak tüm Delta’yı içine alacak biçimde bir çözüme gidilmelidir. Bir sistem içine, Tuzla-Haylazlı hattı içindeki kırsal yerleşim birimleri de dahil edilmelidir. 8.3. Kırsal yerleşim birimlerinin alt yapı sorunlarının çözümü Delta kırsal yerleşiminin alt yapı eksikliklerinin belirlenmesi amacı ile bir çalışma yapılarak sonuçlarına göre bir program hazırlanmalıdır. 8.4. Tüm yolların ağaçlandırılması, bitkilendirilmesi Başta Adana-Karataş, Adana-Yumurtalık yolu olmak üzere, Delta’da tüm yollarda bitkilendirme yoktur. Maalesef ülkemizde olduğu gibi Çukurova’da da bu konu hiç önemsenmemektedir. Ancak trafik güvenliği açısından sınırsız yararları yanında sürücüye verdiği huzur ve mikroklimatik etkileri de çok önemlidir. Bütün bunlara ek olarak ekolojik değişimi sağlayıcı yeşil koridorların oluşturulmasında da yollar önemli bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Öneri: Tüm yerel yönetimler, gönüllü kuruluşlar ve muhtarlıklar işbirliği yaparak elbirliği ile Delta’daki tüm yollar bitkilendirilmelidir. Buna Adana Büyükşehir Belediyesi de katılmalıdır. Yılda bir kez ağaç bayramı biçiminde tüm okul ve halkın katılımı ile yapılacak bu bitkilendirmelere bitkisel materyal yapılacak bir program ile orman fidanlıkları ve belediyelerin olanakları ile sağlamalıdır. Dikilen bitkilerin korunması her muhtarlık tarafından kendi sınırları içinde yükümlülük getirerek sağlanmalıdır. 8.5. Köylerin güzelleştirilmesi (yarışma düzenlenmesi) sokak düzenleme, köy içi bitkilendirmeler, köy meydanı düzenlemesi, yolların temiz tutulması Delta kırsal yerleşimlerinin çok düzensiz, bakımsız ve pis olduğu, köy içinde yol ve çevre ağaçlandırmasının hiç yapılmadığı izlenmektedir. Çevre peyzajı ve doğal güzellikleri ile uyumsuz ve çok bakımsız yerleşimlerin iyileştirilmesi zorunlu olmalıdır. Öneri: İl ve ilçelerin olanaklarını da kullanarak köylerin güzelleştirilmesi için çalışmaların başlatılması çok yararlı olacaktır. Adana’da değişik konularda çalışan sivil toplum kuruluşları 369


böyle bir organizasyon yapıldığında birçok katkı sağlayabilirler. Köy muhtarları ve köy ileri gelenleri ile birlikte eğitim ve eylem programı yapılarak festival ve yarışmalar da düzenlenebilir. 8.6. Geçici tarım işçilerinin yaşama koşullarının iyileştirilmesi Delta’da mevsime göre değişen yaklaşık 40.000 geçici tarım işçisi bulunmaktadır. Çok sağlıksız koşullarda, plastik ve hasırdan yapılmış kulübelerde kalan bu işçilerin oluşturdukları yerleşim birimleri her türlü alt yapıdan yoksun, kimseye ait olmayan alanlardadır. Tarımsal üretimde çok önemli katkıları olan bu işçilerin çok kötü yaşam koşullarının acilen iyileştirilmesi gerekir. Öneri: İlgili tüm kurumların katılımı ile geçici tarım işçilerinin toplu olarak bulundukları yerlerde su, tuvalet, çöp depolama, enerji gibi alt yapının getirilmesi, büyük bir sundurma yapılarak toplu hizmet verebilecek çamaşır yıkama, yemek pişirme ve birlikte oturabilme gibi sosyal gereksinmelerin karşılanacağı tesislerin yapılması gerekir. Bu tesislerin yapımı ve bakımında yöre halkı ve muhtarlıklarına sorumluluk ve yükümlülüklerinin getirilmesi gerekir. 9. İmar 9.1. Tüm kırsal yerleşimlere imar planı yapımı ve imar denetimi getirilmesi (Çevre Düzeni Planı kapsamında) Biyosfer Rezervi içinde kalan kırsal yerleşim birimlerinin imar ve yapılaşma düzeni çok bozuktur. Mevcut yapı düzeninin iyileştirilmesi ve yerleşim birimlerinin gelişmelerinin de düzenli olması sağlanmalıdır. Öneri: Mevcut Çevre Düzeni Planı Delta’nın kıyıya yakın kesimlerini içine alması nedeni ile tüm Biyosfer Rezervi’ni kapsayacak biçimde Çevre Düzeni Planı genişletilmelidir. Çevre Düzeni Planı’na uygun olarak kırsal yerleşim birimlerinin Nazım İmar ve uygulama imar planlarının valilikçe yaptırılması, köylerin çağdaş ve düzenli bir biçimde gelişmelerini sağlayacaktır. Delta ekoturizm bakımından önemli potansiyel taşımaktadır. Kırsal yerleşimlerin bu bağlamda alt yapılarının geliştirilmesi ekoturizmin gelişmesi için de önemli bir şans elde etmelerini sağlayacaktır. 9.2. Kırsal yerleşimlerin mimari alt yapısının iyileştirilmesi, ücretsiz tip projelerinin yapılması, mevcut yapı dokusunun iyileştirilmesi, yöre tipik mimarisinin özendirilmesi, ev bahçeleri ve avluların düzenlenmesi Kırsal yerleşimlerin maalesef kendine özgü bir mimari biçimi ve kendine özgü bir yapı tipi yoktur. Genelde özensiz, basit ve hiçbir mimari değeri olmayan yapılar hakimdir. Bu binalar sağlık koşulları, deprem güvenliği ve estetik bakımdan da yetersizdir. Öneri: Bölgeye özgü yapı biçimlerini çağdaş gereksinmelerle birleştiren, estetik açıdan olduğu kadar, teknik nitelikleri ile de yeterli yapılaşmayı sağlamak üzere valilik öncülüğünde projelendirmeler yaparak bundan yöre halkının ücretsiz olarak yararlanması sağlanmalıdır. Alan çalışmalarımızda yöre halkının ekonomik durumu hiç kötü olmamasına karşın, özensiz bir mimari ile yeni evler yaptıkları görülmüştür. 9.3. 1:25.000 ölçekli çevre düzeni planı uygulamalarını etkinleştirme, denetimi sağlama ve izleme Mevcut çevre düzeni planı Delta’nın ekolojik bakımdan değerli alanları için koruma kararları getirmiş olmakla birlikte, bunlar alanda uygulanamamaktadır. Öneri: Çevre düzeni planının daha etkin bir biçimde korunabilmesi için Biyosfer Rezervi’nde bir kontrol sistemi geliştirilmelidir.

370


Ana Faaliyet Alanı : Eğitim ve Halkla İlişkiler 10. Çiftçi eğitimi 10.1. Tarımsal kimyasalların (tarımsal ilaçlar ve mineral gübre) çevreye uyumlu ve etkin kullanımı için uygulamalı eğitim Delta’da gereğinden fazla tarımsal kimyasal kullanımını önlemek üzere çiftçilerin eğitilmesi acilen gereklidir. Öneri: Tarımsal ilaçlamada dikkat edilecek hususlar, ilacın ne zaman ve ne biçimde kullanılacağı, biyolojik mücadele teknikleri, gübreleme ve toprak niteliklerine göre gübrelemedir. Bu konularda köylerde eğitim çalışmaları yapılmalıdır. Ayrıca bu eğitimler çiftçinin iş durumunun az olduğu döneme denk getirilmelidir. 10.2. Toprak ve Sulama uygulamalı eğitimi (Toprak kalitesini iyileştirici önlemler, organik gübre kullanımı, toprak koruma, yeni sulama yöntemleri, tuzluluk sorunları vb.)

Delta topraklarında tuzluluk oranı fazla ve organik materyal azdır. Toprak verimliliğini arttırıcı bilgilerin çiftçilere aktarılması yararlı olacaktır. Öneri: Çiftçinin arazide işinin az olduğu mevsimlerde Üniversite ve tarım kuruluşları, Ziraat mühendisleri odası Delta köylerinde toprak işleme, sulama teknikleri, toprakların organik materyal eksikliklerinin giderilmesi, tuzluluğun giderilmesi, gübreleme gibi konularda eğitim çalışmalarının yapılması çok yararlı olacaktır. Life projesinde köy ziyaretlerinde çiftçinin bu konularda çok bilgi eksikliklerinin olduğu saptanmıştır. 10.3. Ekotarım uygulamalı eğitim Alan çalışmaları ve ekotarım ile ilgili araştırmalarda yöre çiftçilerinin ekotarıma ilgi duydukları, hatta bazılarının tarlalarının bir kısmında uygulama istediklerini belirtmişlerdir. Konunun alanlar içi ve çevresinde uzun süreçte ekotarımın en uygun alan kullanımı olduğu düşünülerek, köylülerin bu konuda eğitilmesi yararlı olacaktır. Öneri: ETO ve Üniversite ile kamu kuruluşları işbirliği yaparak kış mevsiminde eğitim çalışması yapılabilir. Önce Life projesi sonuçlarına göre bu konuya ilgi gösteren köylerden başlanarak bu eğitim yaygınlaştırılabilir. 11. Avcılık ve balıkçılık 11.1. Yaban yaşamı koruma ve avcılık eğitimi Delta sulak alanlarında yürütülen tüm kontrol çalışmalarına karşın kaçak avcılık yapılmaktadır. Bunun yalnızca kontrol ve yasak ile önlenemeyeceği açıktır. Bu nedenle avcılık klüplerinin de katılımları ile eğitim çalışmaları yapılmalıdır. Öneri: Kış sezonunda Adana’da ve ilçe merkezlerinde yaban yaşamı, doğal yaşamın yararları, doğa koruma ve avcılık, avcılıkta yasal durumlar, av yönetimi vb. konularda eğitim verilmelidir. 11.2. Sürdürülebilir balıkçılık uygulamalı eğitim Gerek dalyan ve gerekse kıyı balıkçılığının bugünkü biçimi ile birçok sakıncaların olduğu belirtilmektedir. Delta’da azımsanmayacak bir kesimin geçimi balıkçılıktan sağlanmaktadır. Balıkçılığın da usulüne uygun olarak uzun bir süreçte zararsız olarak yapılması ve bu çevrenin çıkarına olması gerekir. Öneri: Üniversitenin katkıları ile Yumurtalık ve Karataş’ta ilgili tarafların ve balıkçılık kooperatiflerinin katılımı ile eğitim çalışmaları yapılmalıdır. 12. Okullarda çevre eğitimi 12.1. Biyosfer Rezerv alanındaki tüm okullarda çevre eğitimi için öğretmenlere eğitim kursları Life projesi kapsamında pilot olarak üç okulda eğitim çalışmaları çok olumlu sonuçlar vermiştir. Bu eğitim çalışmalarının sürdürülmesinde yarar vardır. 371


Öneri: İlgili tarafların katılımı ile haftada bir gün öğretmenlere yönelik kurs düzenlenmesi, kursu başarı ile bitiren öğretmenlere sertifika verilerek çevre eğitimi programlarına başlamalarını sağlamak yararlı olacaktır. 12.2. Okullarda çevre eğitimi programı hazırlanması ve uygulaması Life projesinde bir yıl süre ile uygulanan çevre eğitim programı sonucunda yapılan başarı kontrolü çok olumludur (bkz. 6.2.1.2.3). Özellikle çocuklara verilen çevre eğitiminin, kişilerin tüm yaşantısında etkili olduğu düşünülürse, bu eğitimin yaygınlaştırılarak yürütülmesi gerekir. Öneri: Life projesinde uygulanan programdan yararlanarak okullarda çevre eğitim çalışmalarına başlanabilir. Öğretmenlere verilmesi planlanan eğitim tamamlandıktan sonra böyle bir kurs yaygın bir biçimde uygulanabilir. Bu konuda GENÇKAL gerekli desteği de verebilir. 13. Çevre eğitim merkezi kurulması 13.1. Akyatan’da doğa ve çevre eğitim merkezinin kurulması Bu tesis ziyaretçi merkezi ile birlikte de düşünülebilir. Eğitim materyali ve alt yapısı ile tüm eğitim çalışmalarının destekleneceği bir merkeze gereksinme vardır. Öneri: Akyatan alt yapı olanakları bakımından böyle bir merkezin kurulması için çok uygundur. Çukurova Deltası Birliği tarafından DPT veya diğer ulusal ve uluslararası kuruluşlara proje önerisi ile böyle bir merkezin kurulması sağlanabilir. Çok yönlü kullanıma sahip olması gereken merkez, ziyaretçilerin bilgilendirildikleri bir yer olduğu kadar, kısa süreli eğitim kurslarında da kullanılabilmelidir. Bu nedenle eğitim tüm alt yapısına sahip olmalıdır. ayrıca Biyosfer Rezervi’nde araştırma yapacak bilim insanları da böyle bir tesisten yararlanabilecektir. Ana Faaliyet alanı : Veri tabanı oluşturulması -GIS 14. Veri tabanı oluşturulması – GIS 14.1. Life projesi veri tabanının her yıl güncelleştirilmesi ve yapılan çalışmaların sonuçlarının sisteme girilmesi Life projesi yürütüldüğü sürece elde edilen verilerin toplandığı veri tabanı, alanla ilgili yapılmış olan diğer çalışmaları da kapsayacak biçimde genişletilmeli ve her yıl güncelleştirilmelidir. Öneri: Adana Valiliği’nde kurulmakta olan bilgi işlem biriminde bu veri tabanı rahatlıkla oluşturulabilir.

372


KAYNAKLAR Adana Güç Birliği Vakfı, 2000. Adana Sosyo-Ekonomik Rapor. Çukurova Üniversitesi Basımevi, Adana. Agrin Co. Ltd., 2000. Aslantas Dam and related aspects of the Ceyhan River Basin, Turkey, A WCD casestudy prepared as an input to the Word Commission on Dams. Cape Town, Akdağ M., 1963. Celali İsyanları (1550-1603). Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Yayını, Sayı:144, Ankara. Akyatan, A., 1984. A.S.O. IV. Merhale Projesi Yapılılık Raporu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, VI. Bölge Müdürlüğü, Adana. Alphan, H., 1998. Yumurtalık Dalyan Çamlığı Tabiatı Koruma Alanının Yönetim Planlaması İçin Bir Veri Bankasının Oluşturulması. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi no.1414, Adana. Altan, T., E. Bierhalls, K.T. Yılmaz, 1988. Biyotop Haritalama. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yardımcı Ders Kitabı No:14, Adana. Altan, T., 1997. Çukurova Region, Naturpotential und Umweltprobleme. Çukurova Universitaet, Fakultaet für Landwirtschaft, Fachbereich für Landschaftsarchitektur, Adana. Altan, T., 1998. ‘Ülkemizde biyosfer koruma alanları programı başlatılmalıdır’, Cumhuriyetimizin 75. Yılında Ormancılığımız Sempozyumu. 21-23 Ekim 1998, İstanbul. Altan, T., 1999. ‘LIFE TCY 99/TR/087 – Çukurova Delta Biosphere Reserve: Determination of Biological Diversity and Initiating a Program For Sustainable Development’ Project Proposal for EU-Life Programme. Altan, T., T. Szekely ve T. Yılmaz, 1999. İmar Gelişmelerinin Tuzla Av-Yaban Hayatı Koruma Alanı Üzerine Olan Etkileri. Basın Bildirisi, Adana. Altan, T. ve M. Kasparek, 2000. Status and Protection of the Green Turtle, Chelonia mydas, at Kazanlı, Turkey. – Report, unpubl., Life Project “Çukurova Delta Biosphere Reserve”, Heidelberg, 12 pp. Altan, T. ve M. Kasparek, 2003. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi ve Nil Kaplumbağası Yaşam Alanları. I. Ulusal Deniz Kaplumbağası Sempozyumu, 4-5 Aralık 2003, İstanbul. Altan, T., S. Tischew, 2001. Anforderungen an eine umweltgerechte Landwirtschaft in Großschutzgebieten am Beispiel des Çukurova-Deltas. Vortrag in: Wissenschaftliche Tagung 14.16. Juni in Bernburg „40 Jahre Hochschulstandort Bernburg“. Unveröff. Altan, T., S. Tischew ve M. Artar, 2001. Çukurova Deltası Biyosfer Koruma Alanı Planlaması İçin Biyotop Tiplerinin Saptanması ve Haritalaması. IV. Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi, 7-10 Kasım 2001, İçel. 286-294 s. Altan, T., S. Tischew, S. Jacob, A. Baasch, D. Elias, A. Freymann, A. Richter, S. Riedel, M. Seppelt, H. Spinn, 2002. Populationsbiologische Untersuchungen an Pinus halepensis MILL. im Çukurova-Delta (Türkei): ‘’Çukurova Deltası’nda Pinus halepensis MILL. Üzerinde Populasyon Biyolojisi Araştırmaları’’, LIFETCY99/TR/087 Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlaması Projesi, Adana (Yayınlanmamış araştırma raporu). Altan, T. ve S. Tischew, 2002a. Biotope mapping in coastal planning and the case of Çukurova Delta Biosphere Reserve Planning. Environmental problems of the Mediterranean Region, 12-15 April 2002, International Conference in Nicosia-Northern Cyprus. Altan, T. ve S. Tischew, 2002b. Biotope Classification in Coastal Ecosystems of Turkey. The Case of the Çukurova Delta and Integration the European Union Network of Habitats (Natura 2000) 3rd International Symposium on Sustainable Agro-Environmental Systems, New tecnologies and Applications,26-28 October 2002, Cairo, Egypt. Altan, T., 2004a. Biyolojik Çeşitliliğin Korunması ve Organik Tarım. Sulak Tarım Alanlarında Organik Tarımın Geliştirilmesi Çalıştayı 08 Mart 2004, Adana (Yayınlanmamış bildiri) Altan, T., 2004b. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlaması. Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları V. Ulusal konferansı, Türkiye kıyıları 04 Konferansı Bildiriler Kitabı, 4-7 Mayıs 2004, Adana, 139-148 s. Altınözlü, H., 2004. Flora of the Natural Conservation Area in Adana – Yumurtalık Lagoon, Turkish Journal of Botany. Ankara. Amberger, A., 1996. Pflanzenernaehrung: ökologische und physiologische Grundlagen; Dynamik und Stoffwechsel der Naetrehemente. Ulmer – Verlag. Stuttgart.


Amler, K., A. Bahl, K. Henle, G. Kaule, P. Poschlod, J. Settele, 1999. Populationbiologie in der Naturschutzpraxis. Isolation, Flaechenbedarf und Biotopansprüche von Pflanzen und Tieren. Stuttgat, Verlag Eugen, Ulmer. 336 s. Anonymous, 1996. Lagün Projesi, Bölüm 5: Akyatan Lagünü (Seyhan Nehri Deltası, Karataş Adana). WB 3077-TU- Final Raporu. Anonymous, 1997a. Akyatan Lagününün Doğal Sit Alanı İlan Edilmesine İlişkin Karar. TC Kültür Bakanlığı Adana Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Müdürlüğü, Kurul Kararı, No 11.03.19972739, Adana. Anonymous, 1997b. Ağyatan Lagününün Doğal Sit Alanı İlan Edilmesine İlişkin Karar. TC Kültür Bakanlığı Adana Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Müdürlüğü, Kurul Kararı, No 11.03.19972738, Adana. Anonymous, 1998a. 11.01.1998 tarih ve 23 227 sayılı Resmi Gazete. Anonymous, 1998b. Implementing the Habitat Directive in Marine and Coastal Areas European Commission Official Publications, Luxenbourg. Anonymous,1999a. British Columbia Estuary Mapping System http://srmwww.gov.bc.ca/risc/pubs/coastal/estuary/estuary-05.htm#p237_19534 Land Use Coordination Office for the Coastal Task Force, Resource Inventory Committee Resources Inventory Committee .March, 1999 Anonymous,1999b. Interpretation Manuel of European Union Habitats. EUR 15/2. European Commission DG Environment. Anonymous, 2002. Adana Orman Bölge Müdürlüğü Akyatan Amenajman Planı (2002-2011), Adana. Anonymous, 2003. Adana Tarım Master Planı. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarım İl Müdürlüğü, Adana. Anonymous, 2004. What are Estuaries?http://drake.marin.k12.ca.us/stuwork/rockwater/ ESTUARIES % 20AND%20RIVERS/ What%20Are%20Estuaries.html Anonymous, tarihsiz. Orman Genel Müdürlüğü Adana-Akyatan Kumul Tespiti Çalışmaları, Ankara. Anonymous, tarihsiz a. Adana Orman İşletme Şefliği Akyatan Kumul Tespit Çalışmaları Arşivi, Adana. Anonymous, tarihsiz b. Adana Orman İşletme Şefliği Akyatan Kapıkum Kumul Tespit ve Toprak Muhafaza Projesi Tanıtımı, Adana. Artar, M., 2002. Çukurova Deltası’nda Tuzla ile Yumurtalık Tabiatı Koruma alanı Arasındaki Kıyı Şeridinde Önemli Biyotopların Haritalanması. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi no.1929, Adana. Artar,M., T.Altan, 2002, Çukurova Deltası Ağyatan Lagünü Biyotop Zenginlikleri ve Koruma Öncelikleri. Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları IV. Ulusal Konferansı, Türkiye Kıyıları 02 Konferansı Bildiriler Kitabı. 5-8 Kasım 2002, Vol.1-sf:77-88. İzmir. Aslan, C. A. Gümüş, 2004. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlaması Projesi (LIFETCY/99/TR-087) Tanıtım Kitabı, Adana. Atik, A.S., 1994. Adana İl Turizm Envanteri ve Turizm Geliştirme Planı Açıklama Raporu. Ankara. Atmaca.M., M.Artar, 2002. Akyatan Lagününde Biyotop Tiplerine Bağlı Kuş Habitatlarının Saptanması. Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları IV. Ulusal Konferansı, Türkiye Kıyıları 02 Konferansı Bildiriler Kitabı. 5-8 Kasım 2002, Vol.1-sf:67-76. İzmir. Aureggi, M., G. Gerosa, S.Y. Yerli, 2000. Five years of research at Akyatan Beach (Turkey): one of the main nesting sites for green turtle, Chelonia mydas, in the Mediterranean. – Biogeographica 21: 555–560. Bakanlar Kurulu, 1994. Bakanlar Kurulu’nun 31.03.1994 tarih ve 9475451 sayılı kararı ile Yumurtalık, Tabiatı Koruma Alanı olarak ilan edilmiştir. Bal, Y., 1984. Doğu Akdeniz Kıyı Çizgisi Değişimleri. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi no.23, Adana. Bal, Y., C. Demirkol, 1988. Doğu Akdeniz’deki Türkiye Kıyı Çizgisi Değişimleri. İstanbul Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Yer Bilimleri Dergisi, C.6, S. 1-2, İstanbul. 69-91 s. Bal, Y., 2000. Türkiye’nin Kıyı Çizgisi Değişimleri ile Bunların Çevre ve Mühendislikteki Yeri. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalı Doktora Tezi no.560, Adana.


Baran, I., S.H. Durmuş, M.K. Atatür 1991. On Chelonia mydas (L.) (Reptilia: Chelonia) population at Mersin-Kazanlı Region. – Doğa, Turkish Journal of Zoology 15: 185–194, Ankara. Barut, Z.B., 2004. Tarımsal Mekanizasyon Durumu. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlaması Projesi (LIFETCY/99/TR-087) Tanıtım Kitabı, Adana. Beamann, M., S. Madge, 1998. Handbuch der Vogelbestimmung: Europa und Westpalaearktis. Stuttgart, Ulmer, 867 s. Bildacı, I. ve K.C. Güven, 1998. Doğu Akdeniz kıyılarında Petrol Kirliliği (Mersin-Uluçınar). Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları II. Ulusal Konferansı, Türkiye Kıyıları 98 Konferansı Bildiriler Kitabı, 22-25 Eylül 1998, ODTÜ, Ankara. 659-663 s. Blab, J., U. Riecken, A. Ssymank, 1993. Vorschlag eines Kriteriensystems für eine Rote Liste Biotope auf Bundesebene. Schriftenreihe für Landschaftspflege und Naturschutz Heft 38: 265–273, KildaVerlag, Greven. Braun-Blanquet, J., 1964. Pflanzensoziologie. Springer-Verlag, Wien, Newyork. Brinkmann, R., B. Köhler, J.V. Heins, S. Rösler, 1990. Menderes-Delta-Zustand und Gefaerdung eines Ostmediterranen Flussdeltas. GH Kassel, Arbber.d. Fachber. Stadt-v. Landschafts plannung, Helf 99. Broncano, M.J., M. Riba ve J. Retana, 1998. seed germination and seedling performance of two Mediterranean tree species, holm oak (Quercus ilex L.) and Aleppo pine (Pinus halepensis Mill.): a multifactor experimental approach 1. Plant Ecology 138: 17-26 s. Carlson, R., 1977. A trophic state index for lakes-Limnology and oceanography. 22(2), 361-369 s. Cassola, F. ve A. Rihane, 1996. Notes on the tiger beetle fauna of the Sultanate of Oman (Coleoptera: Cicindelidae). Fauna of Saudi Arabia 15: 196-205, Basle & Riyad. Cassola, F. ve W. Schneider, 1997. Tiger beetles (Coleoptera: Cicindelidae) from the Saudi Arabian gulf coast. – Fauna of Saudi Arabia 16:224-253, Basle & Riyad. Coley, S.J., A.C. Smart, 1992. The nesting success of Green Turtles on beaches at Kazanlı, Turkey. – Oryx 26: 165–171, Cambridge. Curry-Lindahl, K., 1982. Das Grosse Buch vom Vogelzug. Berlin/Hamburg. Çakan, H., 2001. Çukurova Deltası’nın Tehlike Altındaki Endemik ve Nadir Bitki Türleri. Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları III.Ulusal Konferansı, 26-29 Haziran 2001, İstanbul, 329-338 s. Çetin, H., Y. Bal, C. Demirkol, 1999. Engineering and Environmental Effects of Coastline Changes in Turkey, Northeastern Mediterranean Environment & Engineering Geoscience, Vol no:3. Çetinkaya, G., 1997. The Impact of Agro-Chemicals of Tuzla Lagoon. Adana. (Yayınlanmamış Araştırma Raporu). Çetinkaya, G. ve T. Altan, 1998. Tuzla Lagünü ve Çevresinde Tarımsal Kimyasalların Kullanımı. Türkiye Kıyı ve Deniz Alanları II. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 4-7 Mayıs 2004, Ankara, 217-225 s. Çetinkaya, G. ve T. Altan, 2002. ‘Köprülü Kanyon Milli Parkı’nın Biyosfer Rezerv alanı olarak yeniden düzenlenmesi’. Türkiye’nin Kıyı Alanları IV. Ulusal Konferansı, 5-8 Kasım, 2002, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir. Çetinkaya, G., 2003. ‘Doğa Koruma Alanları ve Biyosfer Rezerv’. ISSN 1303-9334 Kırsal Çevre Yıllığı 2003. Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği, Ankara. Çetinkaya, G., 2004. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi’nde Ekoturizm Planlaması. LIFETCY 99/TR/087 Projesi Ekoturizm Raporu, Adana. Çevik, C., 2002. LIFE Projesi, Interim Report. Balıkçılık Uzman Raporu, Adana. Çevre Düzeni Planı, 1996. Çukurova Deltası 1:25 000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı ve Açıklama Metni. Darcan, N. O. Yurdakul, 2004. LIFETCY99/TR/087 Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlaması Projesi Hayvancılık Uzmanlık Raporu, Adana. Darcan, N., 2004. LIFETCY99/TR/087 Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlaması Eğitim Çalışması Hayvancılık Sonuç Raporu, Adana. Daşgan, H.Y., 2004. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlaması Projesi (LIFETCY99/TR/087) Sebze Yetiştiriciliği Raporu, Adana. Davis, P.H., 1965. Flora of Turkey, Vol. 1-9. University Press, Edinburgh.


Davis, P.H., R.R. Mill, T. Kit, 1988. Flora of Turkey, volume 10, supplement. University Press, Edinburgh. Demirayak, F.,1999. The status of the Green Turtle, Chelonia mydas, nesting habitat in Kazanli. – Medasset, Report submitted to the 19th Meeting of the Standing Committee of the Convention on the Conservation of European Wildlife and Natural Habitats (Bern Convention). Strasbourg. Demirayak, F., 2000. Green Turtle Nesting Beaches Assessment Fieldwork. – Unpubl.. Report to Medasset, Athens, 6 pp. Deniz, H., 2002. Türkiye Lagünlerinin Mevcut Durumu ve Uygulanabilir Yönetim Modelleri. Türkiye Kıyıları 02, Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları IV. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 283-293 s. Deniz, H., 2004. Adana Lagünleri ve Bütünleşik Kıyı Yönetimi İçindeki Rolü. Türkiye Kıyıları 04, Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları V. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 157-166 s. DHKD, 1991. Biyolojik ve Ekolojik Önem Açısından Akyatan Gölü, Türkiye. Doğal Hayatı Koruma Derneği Kuş Bölümü Raporu No4. DİE, 2000. Genel Nüfus Sayımı Nüfusun Sosyal Ve Ekonomik Nitelikleri İl-Adana. TC Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, ISBN 975-19-3093-6. DİE, 2002. DİE 2000 yılı Çukurova Deltası Nüfus Sayımı, DİE Matbaası, Ankara. Dinç ve Arkadaşları, 1990. Çukurova Bölgesi Toprakları. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yardımcı Ders Kitabı, no.26, Adana. Doody, J.P., 2001. Coastal conservation and management: an ecological perspective. Conservation biology series, 13. Kluwer Academic Publisher. Boston, Dordrecht, London. Dr. Max Kasparek, 2001. Alınan sözlü bilgiler. DSİ, 1990. Aşağı Seyhan Ovası IV. Merhale Projesi Planlama Raporu Özeti. TC Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, DSİ Genel Müdürlüğü, VI. Bölge Müdürlüğü, Adana. DMİGM, 2001. Devlet Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Adana, Ceyhan, Karataş, Yumurtalık 1999-2000 Yılları İklim Verileri. Adana. Dugan, P.J., 1990. Sulak Alanların Korunması, Güncel Konular ve Gerekli Çalışmalar Üzerine Bir İnceleme, DHKD, PK 18, 80810 Bebek-İstanbul. Durmuş, S.H., 1998. An investigation on biology and ecology of the sea turtle population on Kazanlı and Samandağı beaches. – Dokuz Eylül Üniversitesi, Graduate School of Natural and Applied Sciences, Izmir. Ph.D. Thesis. Ellenberg, H., 1996. Vegetation Mitteleuropas in die Pflanzensoziologie. Akademie Verlag. Berlin. Ener, K., 1964. Tarih Boyunca Adana Tarihine ve Tarımına Dair Araştırmalar, 2. Baskı, Adana. Ener, K., 1986. Tarih Boyunca Adana Ovasına(Çukurova’ya) Bir Bakış. Kaya Yayıncılık, İstanbul. Essel, F., G. Egger, T. Ellmauer, 2002. Rote Liste gefährdeter Biotoptypen Österreichs Konzept. Monographien Band 155 (M-155). Umweltbundesamt GmbH (Federal Environment Agency Ltd). Wien. (http://www.umweltbundesamt.at/fileadmin/site/publikationen/M155.pdf) ETO Derneği,1993. Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği Bülteni, Yıl:1, Sayı:1, İzmir. ETO Derneği, 2004. ETO Derneği danışmanlığında LIFETCY99/TR/087 Projesi için Çukurova Deltası yöresinin ekolojik tarıma yatkınlığının ve diğer modellerle entegrasyonun incelenmesi (Rapor Kodu: ETO-TR-0401), Çukurova Deltası Bölgesi, Adana. European Commission, 1998. Implementing The Habitats Directive in Marine and Coastal Areas. Franzen, M., 2001. Distribution of the tiger betle Megasephala (Grammognatha) euphratica in Egypt, the Middle East and Central Asia (Coleoptera:Cicindelidae). Zoology in the Middle East, Heidelberg. 22, 87-93 s. Galler, J., 1999. Lehrbuch Umweltschutz: Fakten-Kreislaeufe-Massnahmen. Ecomed-Verlag. Geldiay, R., T. Koray, S. Balık, 1982. On the Status of Sea Turtle Populations (Caretta caretta L.and Chelonia mydas L.) in the Northern Mediterranean Sea, Turkey, Worlad Conference of Sea Turtles Conservation, Washington D.C., S.I. Press, Washington. Gerosa, G., P. Casale, S. Yerli, 1995a. Report on a sea turtle nesting beach study (Akyatan, Turkey), 1994. – Proceedings International Congress of Chelonian Conservation, Gonfaron, 6–9 July 1995.


Gerosa, G., P. Casale S.V. Yerli, 1995b. Report on a sea turtle nesting beach study (Akyatan, Turkey), 1994. – Unpubl. Report, Rome. Gerosa, G., S.V. Yerli, M. Aureggi, 1995c. Report on a sea turtle nesting beach study (Akyatan, Turkey), 1995. – Chelon Marine Turtle Conservation and Research Program, Tethys Research Institute, Rome, 9 pp. Gerosa, G., S.V. Yerli, F. Mazzella, S. Lapis, 1996. Report on sea turtle nesting beach study (Akyatan, Turkey), 1996. – CHELON Marine Turtle Conservation and Research Program, Rome, 7 pp. Gerosa, G., S.V. Yerli, M. Aureggi, C. Conti, 1997. Report on a sea turtle nesting beach study (Akyatan, Turkey), 1997. – CHELON Marine Turtle Conservation and Research Program, Rome, 9 pp. Godley, B.J., A.C. Gücü, A.C. Broderick, R.V. Furness, S.E. Solomon, 1998. Interaction between marine turtles and artisanal fisheries in the eastern Mediterranean: a probable couse for concern. Zoology in the Middle East 16:49-64. Göçmen, S., B. Güven, M. Ekipman, 1970. Aşağı Seyhan Projesinde Arazi Developman Çalışmaları. Topraksu Çukurova Planlama Bölge Müdürlüğü, Adana. Gramentz, D., 1990. Beobachtungen an der Africanishen Weichschhildkröte Trionyx triunguis (Forskal, 1775) in der Türkei –Herpetofauna 12:22-25. Gramentz, D., 1993. Beobachtungen und Untersuchungen zur Ethologie und Ökologie von Trionyx triunguis in West Abatolien – Salamandra 29(1):16-43. Grrimmet, R.F.A., T.A. Jones, 1989. Important Bird Areas in Europea.- ICBP Technical Publication no.9, 896 s. Gruvel, A., 1981. Les etats de Syrie. Richness marines et fluviales. Exploitation actualle -avenir –Paris, 453 pp. Gümüş ve Arkadaşları, 2001. LIFETCY99/TR-087. ‘Çukurova Delta Biosphere Reserve: Determination of Biological Diversity and Initiating a Programme for Sustainable Development’ Project III. Ara Rapor Değerlendirmeleri. Basılmamış. Çukurova Üniversitesi, Adana. Gümüş, A., C. Aslan, 2002. Çukurova Deltası’nın Sosyo-Ekonomik yapısı. LIFETCY99/TR/087 Proje Raporu, Adana. Gümüş, A., C. Aslan, M. Atik, 2004. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlaması Projesi (LIFETC/99/TR-087) Tanıtım Kitabı. ISBN 975-487-117-5. Gürbüz, K., 1997. Seyhan ve Ceyhan Deltalarının Kronolojik Evrimi ve Bunların Kıyı Değişimine Etkileri. Yerbilimleri, Haziran 1997, sayı 30. Harita Genel Komutanlığı, 1995. 1:25 000 ölçekli 20 adet topoğrafik harita (Pafta no: O33B3, O33B4, O33C2,O34A3, O34B4,O34B3, O34D3, O34D2, O34D1, O34A4, O34C1, O34C2, O34C3, O34C4 O35A3, O35A4, O35B4, O35D1, O35D2, O35D4. Hattam, C., 2003. Organic Agriculture and Sustainable Agriculture and Rural Development. (http://www.fao.org/organicag/doc/oa_sard.htm). Heinzel, H., R. Fitter, J. Parslow, 1987. The Birds of Britain and Europea with North Africa and Middle East. Wm. Collins Sons and Co. Ltd., London – Glasgow, UK. Hoffmann, J., 2003. Biosphere Reserve ‘Herpetofauna of the Akyatan Lagoons’. ASA-REPORT. Turkey. Holden, A., 2000. Environment and Tourism. Routledge Introductions to Environment Series, London and New York. Horvat, I., V. Glavac, H. Ellenberg, 1974. Vegetation Südosteuropas. In: Geobotanica Selecta. B. IV. Gustav Fischer Verlag, Stuttgart. IUCN, 2003. Red List Standart & Petitions Subcommittee 1996. IUCN Threatened Species. İlçe Tarım Müdürlüğü, (2000,2001), Ürün Deseni Raporları. İlçe Tarım Müdürlüğü, Karataş, Adana. İlçe Tarım Müdürlüğü, (2000,2001), Ürün Deseni Raporları. İlçe Tarım Müdürlüğü, Yumurtalık, Adana. İzcankurtaran, Y., 2000. Karataş İlçesi Tuzla Kıyı Şeridinde Plaj Kullanımının Analizi ve Alternatif Kullanım Önerisi. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi no.1695, Adana. Jeanne, C., 1986. Contribution a l’histoire naturelle de l’lle de Chype, Les Coleopteres Carabiques. Biocosme Mesogeen, 3: 1-33. Jedicke, E., 1994. Biotopverbund, Grundlagen und Massnahmen einer neuen Naturschutzstrategie. Stuttgart: Ulmer, 1994. Zugl.: Giessen, Univ., Diss., 1990.


Jonsson, L., 1992. Die Vögel Europas und des Mittelmeerraumes. Franckh-Kosmos, Stuttgart, 559 s. Kaçar, Ü.H., 2004. Çukurova Deltası Akyatan Av ve Yaban Hayatı Koruma Sahası’nın Çevreye Uyumlu Turizm Potansiyeli Açısından Planlanması. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi no.2350, Adana. Kaphengst, T., 2001. Obervation on Numbers and Distribution of Migratory Waders, Ducks and waterfowl in March 2001 the Tuzla Gölü and Akyatan Gölü, Adana. Kapur, S., H. Eswaran, E. Akça, O. Dinç, Z. Kaya, R. Ulusoy, Y. Bal, K.T. Yılmaz, İ. Çelik, H. Özcan, 1999. ‘Agroecological Managment of Degrading Coastal Dunes; A Major Land Resource Area in Southern Anatolia’, MEDCOAST’99-EMECS’99 Joint Conference, Land-Ocea Interactins: Managing Coastal Ecosystems. 9-13 Nowember 1999, Antalya, Turkey, E. Özhan (Editör). Karakök, S.G., 2004. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Projesi (LIFETCY99/TR/087) Sığır Yetiştiriciliği Sonuç Raporu, Adana. Karataş Belediyesi, 2004. Karataş Belediyesi Belgeleri. Kasparek, M. ve I. Baran, 1989. Marine Turtles Turkey. Status Survey 1988 and Recommendation for Conservation and Managment, Heidelberg. Kasparek, M., R. Kinzelbach, 1991. Distribution and bionomics of the Nile Soft-Shelled Turtle, Trionyx triunguis, in the Eastern Mediterranean – Zietschrift für angewandte Zoologie 78(2):137-159. Kasparek, M., 1992a. Die Vögel der Türkei. – Kasparek-Verlag, Heidelberg, 129 s. Kasparek, M., 1994. Die Nil-Weichschildkröte-eine stark bedrohte Reptilienart im Mittelmeergebiet – Herpetofauna 16:8-13. Kasparek, M., 2000. Status of the Nile Soft-shelled Turtle, Trionyx triunguis, in the Çukurova Delta, Southern Turkey, Result of an assessment in August 2000, Life Project ‘Çukurova Delta Biosphere Reserve’-10. Kasparek, M., 2001. Proposals for Setting-up a Clearing-house Mechanism to Follow-up Marine Turtle Populations in the Mediterranean. Discussion paper. – Unpubl. Report to Council of Europe, Bern Convention, Draft Version (1.6.2001), 30 pp. Kaule, G., 1985. Anforderungen an Grösse und Verteilung Ökologischer Zellen in der Agrarlandschaft. Z.F. Kulturtechnik und Flurber. 26, 202-207. KGM, 2004. http://www.kgm.gov.tr/ Karayolları Genel Müdürlüğü, 5. Bölge Yol haritası. KHGM, 2000. Sayısal Toprak Haritaları. (Pafta No MERSİN, O33B3, O33B4, O33C2, O34D3, O34D2, O34D1, O34A4, O34C1, O34C2, O34C3, O34C4 O35A3, O35A4, O35B4, O35D1, O35D2, O35D4). Ankara. Kivit, H., H. Nijmeijer, A. Ovaa, 1994. Wader and Waterfowl migration in the Cukurova Deltas, Southern Turkey, Spring 1990. WIWO-Report 48. Knospe, F., 1998. Handbuch zur argumentativen Bewertung, Methodischer Leitfaden für Planungsbeiträge zum Naturschutz und zur Landschaftsplanung. . Dortmunder Vertrieb für Bauund Planungsliteratur. Dortmund. Kocadölü, H.İ. ve O. Arısoy, 2000. İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası Ekonomik Raporu. Mega Reklam Yayınevi, Malatya, 220 s. Korell, A., 1988. Die Cicindeliden (Coleoptera) Anatoliens. Vorarbeiten für eine Faunistik nebst taxonomischen und systematischen Anmerkungen. Entomologica Basiliensia, Basle. 12: 93-111 s. Krüssmann, G., 1983. Handbuch der Nadelgehölze. Verlag Paul Parey, Berlin und Hamburg, 2. Auflage. Kuleli, T., A. Akdağ, M.A. Gökçe, Ş. Bayrı, 2004. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Projesi Kapsamında Çevre Eğitimi Uygulaması Raporu, Adana. Kültür Bakanlığı, 2002. Konu-Doğal Sitler. TC Kültür Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Genel Müdürlüğü, Ankara. Kürschner, H., 1984. Der östliche Orta Toroslar (Mittlerer Taurus) und angrenzende Gebiete. In: Beih. zum Tübinger Atlas des vorderen Orients. R. A (Naturwissenschaften), 15. Dr. Ludwig Reichert Verlag, Wiesbaden. LANDSAT 5 ETM ve LANDSAT 7 TM; 1985, 1992,2000 ve 2003 Yıllarına Ait Uydu Görüntüleri. Lwk Rhinland, 1995. In: http://www.landwirtschaftskammer.de/. 01.09.2001. MacDonald, D.W., L. Brown, 1992. Control of Turtle Nest Predation in Turkey, 75, Wildlife Conservation Research Unit, Dept. Of Zoology, University of Oxford, 57, 985-988 s.


Mader, H.J., K. Müller, 1984. Der Zusammenhang zwischen Heckenlaenge und Artenvielfalt. Z.F. Kulturtechnik und Flurber. 25, 282-293. Mingazova, N.M., 2002. Researches on Hydrobiology and Habitats in Coastal Areas and Lagoons Çukurova Delta. Kazan State University (Kazan, Russia), Çukurova University (Adana, Turkey). Moss, D. Ve C.E. Davies, 1999. Eunis Habitat Classification. Institute of Terrestrial Ecology, Cambridgeshire, United Kingdom. Müller, T., J. Kipping, C. Otto, 2001. Vogelbepbachtung in der Yumurtalık Lagune. Çukurova Delta Biosphere Reserve Project, Unpublished Report, Anhalt. Naumann, H., 2003. Klassifikation von Biotop- und Nutzungstypen im ‘Çukurova Delta’ Biosphaerenreservat mittels Methoden der Fernerkundung. Almanya Anhalt Üniversitesi Peyzaj Planlama ve Doğa Koruma Bölümü, Bernburg. Naviaux, R., 1983. Coleoptera: Cicindelidae. Une approche de la faune d’Iran. – Revue Scienti-fique du Bourbonnais 1983: 73-99, Moulins. Noss, R.F., 1990. Indicators for monitoring biodiversity: a hierarchical approach. Conservation Biology 4:355-364. Oberdorfer, E., 1952. Beitrag zur Kenntnis der nordaegaeischen Küstenvegetation. Vegetatio 3: 329-349 s. Odum, E.P., 1971. Fundamentals of Ecology. Third edition. W.B. Saunders Company, PhiladelphiaLondon-Toronto. OGM, tarihsiz. Seyhan Nehri Tuzla Gölü Akyatan ve Ağyatan Ön Etüd Raporları. Ortaçeşme, V., 1996. Adana İli Akdeniz Kıyı Kesiminin Ekolojik Peyzaj Planlama İlkeleri Çerçevesinde Değerlendirilmesi ve Optimal Alan Kullanım Önerileri. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı Doktora Tezi no.357, Adana. Ortaş, İ., 2004. Çukurova Deltası Topraklarının Biyosfer Rezervi Potansiyeli ve Sorunları LIFETCY99/TR/087 Biyosfer Rezervi Projesi Uzmanlık Raporu, Adana. Oruç, A., F. Demirayak, G. Şat, 1997. Trol Balıkçılığı ve Deniz Kaplumbağaları Üzerine Etkisi. Sonuç Raporu. 30 pp. ISBN 975-96081-8-9. Oruç, A., Ö. Karabacak, Ü.H. Kaçar, 2002. Akyatan Deniz Kaplumbağası Yuvalama Kumsalı Değerlendirme Raporu 2002. – WWF Turkey, Istanbul, 32 pp. Ozaner, F.S., 2004. Ceyhan Deltası ve Kıyı Kumullarının Jeomorfolojik Evrimi (LIFE TCY 99/TR/087) Projesi Uzmanlık Raporu, Ankara. Özdemir, K., 2003. Çukurova Deltası’nda Mevcut Tarımsal Faaliyetlerin İrdelenmesi ve Ekolojik Tarım Uygulama Olanaklarının Araştırılması. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Adana. Özgür, M., 1995. Karataş Kıyı Kesimi Rekreasyonel Alan Kullanım Seçeneklerinin Saptanması. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi no.1043, Adana. Pawlowski, U., 2000. Biosphaerenreservat Çukurova-Delta (Südost-Turkei), Biotop und Landnutzungskartierung, Diplomarbeit an der Universitaet Köln. Pearson, D.L. ve Cassola, F., 1992. World-Wide species richness pattern of tiger beetles (Coleoptera: Cicindelidae): Indicator taxon for biodiversity and conservation studies. Conservation Biology 6(3): 376-391. Pfadenhauer, J., 1997. Vegetationsökologie: ein Skriptum. 2. verb. und erw. Aufl. IHW-Verlag. Eching. Pfister, H.P., B. Naef-Daenzer, 1987. Der Neuntöter und andere Heckenbrüter in der modernen Kulturlandschaft. Beih. Veröff Naturschutz Landschaftspflege Bad.-Württ. 48, 147-157. Pignatti, E., 1984. Sekundaere Vegetation und floristische Vielfalt im Mittelmeerraum.- Phytocoenologia 12, 351-358 s. Plachter, H., 1991. Naturschutz. UTB 1563. Gustav Fischer Verlag, Stuttgart. Quezel, P., 2000. Taxonomy and Biogeography of Mediterranean Pines (Pinus halepensis and pinus brutia), in: Neman, G. and L. Trabaud, 2000: Ecology, Biogeography and Managment of Pinus halepensis and Pinus brutia Forest Ecosystem in the Mediterranean Basin, pp. 1-12, Backhuys Publisher, Leiden, The Nederlands.


Riecken, U., U. Ries, A. Ssymank, 1994. Rote Listen der gefährdeten Biotoptypen der Bundesrepublik Deutschland. Schriftenreihe für Landschaftspflege und Naturschutz, Band 41, Kilda Verlag, Greven. Roloff, A., 1993. Kronenentwicklung und Vitalitaetsbeurteilung ausgewaehlter Baumarten der gemaessigten Breiten. Frankfurt am Main, Sauerlaender. Romanenko V.D., O.P. Oksiyuk, V.N. Zhukinskiy, F.V. Stolberg, V.I. Lavrik, 1990. The ekological assessment of hydraulic engineering influence construction on water objects. Kiev, Naukova dumka, 256 s. Sakarya, M., 1985. Petroleum Hydrocarbons in the Marine Environment. M.Sc. Thesis, METU, Institute of Marine Sciences. Salem B.B., 2003. Application of GIS to biodiversity monitoring. Journal of Arid Environments (2003) 54: 91-114 Sarıhan, E., İ. Cengizler, Ü. Erdem, M.Z.L. Göksu, C. Çevik, N. Başusta, F. Çevik, S. Polat, 1996. Adana İlindeki İki Lagün (Akyatan, Tuzla)’de Su Ortamının Bazı Biyoekolojik Özellikleri ile Biyoloik Çeşitliliğinin Saptanması, Proje no:TBAG-1239, Adana. Schweingruber, F.H., 2001. Dendroökologische Holzanatomie. Anatomische Grundlagen der Denroökolgie. Birmensdorf, Eidgenössische Forschungsanstalt WSL. Bern, Stuttgart, Wien. Schultz, J., 2002. Die Ökozonen der Erde. UTB Ulmer Stuttgart. 320 s. Schüz, E., 1971. Grundriss der Vogelzugskunde. 2. neubearb. Auflage Berlin. Scialabba, N., 2001a. Implementing The Convention on Biological Diversity, Organic Agriculture can Help! Concept Note, SDRN (Rome, March 2001). Scialabba, N., 2001b. Organic Agriculture Perspectives. Conference on Supporting The Diversification of Exports in the Latin America and Caribbean Region through the Development of Organic Agriculture, Port-of-Spain, Trinidad & Tobago, 8-10 October, 2001. Scialabba, N., 2003. Organic Agriculture: The Challenge of Sustaining Food Production While Enhancing Biodiversity. United Nations Thematic Group Sub-Group Meeting on Wildlife, Biodiversity and Organic Agriculture, 15-16 April 2003, Ankara, Turkey. Schlüter, H., 1980. Biotische Diversitaet und ihr Regenerationsvermögen in der Landschaft. Peterm. Geogr. Mitt. 124: 19-22. Seidel, W.R., McVea Ch., 1981. Development of Sea Turtle Excluder Schrimp Trawl fort he Southern US-Penaeid Schrimp Fishery – In:K.A. Bjorndal (e.d.), Biology and conservation of the sea turtles- Waschington. Shannon, C.E.,W. Weaver, 1965. The mathematical teory of communication . Urbana, Illinois Press, 117 s. Shmida, A. ve Arkadaşları, 2000. Sexual allocation and gender segregation in Pinus halepensis, Pinus brutia and Pinus pinea. Ne’eman, G. and L. Trabaud, 2000: Ecolocy, biogeographyand Managment of Pinus halepensis and Pinus brutia Forest Ecosystems in the Mediterranean Basin. Backhuys Publisher, Leiden, The Netherlands: 91-104 s. Sirel, B., 1995. Berdan Nehri (Tarsus Çayı) Yukarı Havzasının Yayla Turizmi Açısından Kullanımı Üzerine Bir Araştırma. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı Doktora Tezi, Adana. Smart, A.C., S.J. Coley, 1990. Kazanlı Turtle Project. – Department of Zoology, University of Leicester. Soysal, M., 1976. Die Siedlungs-und Landschaftsentwicklung der Çukurova. Erlanger geographische Arbeiten, Sonderband 4. Erlangen. Soysal, M., 1998. 16. Yüzyılın Sonlarından 20. Yüzyılın Başlarına Kadar Yüreğir Ovasında Yerleşme ve Tarımsal Faaliyetlerin Gelişimi. Ova’nın Sesi Dergisi, Haziran 1998, Adana. Sönmez, R., 1999. İçel Tarsus Kıyı Kesimi Turizm Merkezi ve Yakın Çevresi 1:25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Planlama Raporu, Ankara. Spreier, B., 1984. Hecken in Flurbereinigungsgebieten als Inselbiotope. Laufener Seminarbeitr. 7, 39-48. Strassburger, E., P. Sitte, H. Ziegler, F. Ehrendorfer, B.A. Ehrendorfer, 1999.Lehrbuch der Botanik für Hochschulen. Akademischer Verlag, Heidelberg. Svensson, L., Grant ve Mullarney, 2000. Vögel Europas, Nordafrikas und Vorderasiens. FranckhKosmos, Stuttgart, 400 s.


Székely, T., 1997. Ecology and Behaviour of shorebirds at Tuzla Gölü, Southern Turkey. (Yayınlanmamış) Şekeroğlu ve Arkadaşları, 2001. LIFETCY99/TR/087 Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Projesi. Bitki Koruma Alt Grubu Çalışma Ara Raporu, Adana. Şekeroğlu, E., G. Aydın, 2002. Distribution and habitats of the tiger beetle Megacephala euphratica in the Çukurova Delta, southern Turkey (Coleoptera: Cicindelidae). Zoology in the Middle East 27, 2002: 87-90. ISSN 0939-7140, Kasparek Verlag, Heidelberg. T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, 2003. 2003-2004 Av Dönemi Merkez Av Komisyonu Kararı, 25141 sayılı 17 Haziran 2003 tarihli Resmi Gazete. TÇV, 1999a. Türkiye’nin Çevre Sorunları. Türkiye Çevre Vakfı Yayını, Ankara. TÇV, 1999b.Türk Çevre Mevzuatı. Türkiye Çevre Vakfı Yayını, ISBN 975–7250–48–1. Topraksu, 1973. Ceyhan Havzası Toprakları. Topraksu Genel Müdürlüğü Yayınları:285. Raporlar Serisi 69. Ankara. Tischew, S., T. Altan, I. Hefter, H. Naumann, 2004. Analyse und Monitoring menschlicher Einflüsse und deren Folgen für die Biotopauspraegung im Çukurova Delta, ‘’Çukurova Deltası’nda İnsan Faaliyetlerinin Biyotoplar Üzerindeki Etkileri ve Sonuçları’’, LIFETCY99/TR/087 Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlaması Projesi Yayınlanmamış Raporu, Bernburg-Adana. Topraksu, 1974. Seyhan Havzası Toprakları. Topraksu Genel Müdürlüğü Yayınları:286. Raporlar Serisi 70. Ankara. Ulusoy, R., 2004. Ovayı Değerlendirmeye Yönelik Bitki Koruma Raporu, Çukurova Deltası Tarımsal Faaliyetlerindeki Önemli Sorunlar ve Bitki Korumaya Yönelik Çözüm Önerileri, Adana. Un Conference on Environment and Development, 1992. http://www.un.org/geninfo/bp/enviro.html UNEP, 1984. UNEP/ECE/UNIDO/FAO/UNESCO/WHO/IAEA: Pollutants from landbased sources in the Mediterranean. UNEP Regional Seas Report and Studies No.32. UNESCO MAB, 1996. ‘Biosphere reserves: The Seville Strategy & The statutory framework of the world network’.UNESCO, Paris UNESCO MAB, 2003. http://www.unesco.org.tr/docs/biyosfer1.htm UNESCO MAB, 2004. http://www.unesco.org/mab/ Urbanska, K.M., 1992. Populationsbiologie der Pflanzen: Grundlagen, Probleme, Perspektiven. Gustav Fischer Verlag. Uslu, T., 1989. Geographical Informations on Turkish Coastal Dunes. European Union for Dune Conservation and Coastal Managment Publication. Walter, H. ve S., W. Breckle, 1999. vegetation und Klimazonen, Ulmer-Verlag, Stuttgart. 544 s. Whitemore, C., 1991. Mediterranean Marine Turtles: Ekincik, Dalaman, Fethiye, Patara, Kale, Kumluca, Tekirova, Belek, Kızılot, Demirtaş, Gazipaşa, Anamur, Kazanlı, Akyatan, Samandağ. Situation Reports. –WWF Project 3852, DHKD, İstanbul. Wiesner, J., 1992 Verzeichnis der Sandlaufkafer der Welt – Checklist of the tiger beetles of the world. – Keltern, 364 pp. Willmanns, O., 1989. Ökologische Pflanzensoziologie. UTB Heidelberg. WWF-Türkiye, 2004a. Tuzla Gölü. http://www.wwf.org.tr/ tr/alan.asp?alang=tr&atype =1&aid= 76# WWF-Türkiye, 2004b. Akyatan. http://www.wwf.org.tr/ tr/alan.asp?alang=tr&atype =3&aid=16 WWF-Türkiye, 2004c. Ağyatan. http://www.wwf.org.tr/ tr/alan.asp?alang=tr&atype =1&aid=78 WWF-Türkiye, 2004d. Yumurtalık http://www.wwf.org.tr/ tr/alan.asp?alang=tr&atype= 1&aid=79 Van der Have ve Arkadaşları, 1988. A Survey of Waders and Waterfowl in The Çukurova Delta. South Turkey Project Spring 1987, 22. WIWO Report. Zeist, NL. Yangın, Y., 1998. Karataş İlçe Merkezi’nin (Adana) Beşeri ve Ekonomik Yapısı. Fırat Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Lisans Tezi, Elazığ. Yarar, M. ve G. Magnin, 1997. Important Bird Areas in Turkey. Doğal Hayatı Koruma Derneği, Bebekİstanbul. Yaşar, A. ve Arkadaşları, 1999. Adana İlinin Arazi Kullanım Potansiyeli. MTA Genel Müdürlüğü, Derleme no:10239, Ankara.


Yemenicioğlu, S., A. Yılmaz, İ. Salihoğlu, 1993. ‘Synthesis of the MED-POL Phase II Studies Related to the Northern Levantine Basin’, Submitted to Ministry of Environment Middle East Technical University, Institute of Marine Sciences, Erdemli, İçel. Yerli, S. ve F. Demirayak, 1996. Türkiye’de Deniz Kaplumbağaları ve Üreme Kumsalları Üzerine Bir Değerlendirme. Doğal Hayatı Koruma Derneği, Bebek, İstanbul. Yerli, S.V., A.F. Canbolat, 1998b. Doğu Akdeniz Bölgesi’ndeki Deniz Kaplumbağalarının Korunmasına Yönelik Yönetim Planı Ilkeleri. – Çevre Bakanlığı, Çevre Koruma Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 88 pp. Yılmaz, A., Ö. Baştürk, A.C. Saydam, D. Ediger, K. Yılmaz and E. Hatipoğlu, 1992a. Eutrophication in İskenderun Bay, Northeastern Mediterranean, Science for the Total Environment (Special Issue) In Marine Coastal Eutrophication, (Eds: Vollenweider R.A., R. Marchetti, R. Viviani). Elsevier, Amsterdam, 705-717. Yılmaz, A., S. Yemenicioğlu, Ö. Baştürk, S. Tuğrul, C. Saydam and I. Salihoğlu, 1992b. State of Pollution of the Turkish Coast of the Eastern Mediterranean by land based sources. Rapports et Proces Verbauxs des Reunions Commission internationale pour I’exploration scienctifique delamer Medirterranee, 33, p189 (abstract only: XXXIII Congres de la CIESM, Trieste, Italy). Yılmaz, K., A. Yılmaz, S. Yemenicioğlu, M. Sur, I. Salihoğlu, Z. Karabulut, F. Telli Karakoç, E. Hatipoğlu, A.F. Gaines, D. Phillips ve A. Hewer, 1998b. Polynuclear Aromatic Hydrocarbons (PAHs) in the Eastern Mediterranean Sea. Marine Pollution Bulletin, 36(11), 922-925. Yılmaz, A., S. Yemenicioğlu, I. Salihoğlu, S. Tuğrul, 2001. Doğu Akdeniz Ekosistemi ve Deniz Kirliliğinin Ekosistem Üzerindeki Etkileri. IV. Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi, İçel, 347 s. Yücel, M., 1995. Doğa Koruma Alanları ve Planlaması. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Genel Yayın No: 104, Yardımcı Ders Kitabı Yayın No: 9, Adana Yücel, M., 1997. Çukurova Deltasında Seyhan Nehri ile Yumurtalık Körfezi Arasında Kalan Kesimde Ekolojik Riziko Analizi. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Araştırma Projeleri, Proje no: BAPPM-96/03, Adana. Zal, N., tarihsiz. Biyosfer Rezerv Alanları ve Türkiye’de Biyosfer Rezerv Çalışmaları. İç Anadolu Ormancılık Araştırma Müdürlüğü, OGM Gazi Tesisleri, Beştepe, Ankara.


EK1. Toprak Grupları Haritası Haritalama Birimleri Anahtarı (KHGM,2000) Büyük Toprak Grubu ve Toprak Özellikleri Kombinasyonu (BTG_TOK) BTG_EDK Kombinasyonu Büyük Toprak Grubu (BTG)

Sembol

Eğim – Derinlik Kombinasyonu (EDK) Eğim %

Anlamı

Derinlik (cm) Derin 90+

P G M N C D T E B U F R V Z L X Y

Kırmızı Sarı Podzolik Topraklar Gri Kahverengi Podzolik Topraklar Kahverengi Orman Toprakları Kireçsiz Kahverengi Orman Toprakları Kestanerengi Topraklar Kırmızımsı Kestanerengi Topraklar Kırmızı Akdeniz Toprakları Kırmızı Kahverengi Akdeniz Toprakları Kahverengi Topraklar Kireçsiz Kahverengi Topraklar Kırmızımsı Kahverengi Topraklar Rendzinalar Vertisoller Sierozemler Regosoller Bazaltik Topraklar Yüksek Dağ Çayır Toprakları

Orta Sığ Derin 90-50 50-20

Çok Sığ 20-0

Litozolik

A 0–2

1

2

3

4

25

B 2–6

5

6

7

8

26

C 6 – 12

9

10

11

12

27

D 12 – 20

13

14

15

16

28

E 20 – 30

17

18

19

20

29

F 30 +

21

22

23

24

30

BTG_DBK Kombinasyonu A

Alüvyal Topraklar

Drenaj – Bünye Kombinasyonu (DBK) Bünye Drenaj

İnce

Orta

Kaba

İyi Drene Olmuş

1

2

3

Yetersiz Drenajlı

4

5

6

Fena Drenajlı

7

8

9

Aşırı Drenajlı

Çok Kaba

10


BTG_DTABK Kombinasyonu H

Hidromorfik Alüvyal Topraklar

Drenaj – Tuz – Alkali Kombinasyonu (DTABK) Bünye

Drenaj

Tuz – Alkali Tuzsuz

S

Alüvyal Sahil Bataklıkları

Doğal halde bulunan bozuk drenajlı yerler Bir drenaj Karışık çalışması Bünyeli yapılmış fakat halen yetersiz drenajlı Bir drenaj çalışması yapılmış fakat halen kötü drenajlı yerler Bozuk drenajlı yerler

Hafif Tuzlu Alkali Tuzlu

HafifTuzlu Alkali

Tu zl u Al ka li

H

Hh

Hs

Ha

Hk

H v

Hy

Hhy

Hsy

Hay

Hky

H vy

Hf

Hhf

Hsf

Haf

Hkf

H vf

S

Sh

Ss

Sa

Sk

Sy

BTG_EBDK Kombinasyonu K

Kolüvyal Topraklar

Eğim – Bünye – Derinlik Kombinasyonu (EBDK) Eğim % A 0–2 B 2–6 C 6 – 12 D 12 - 20

Bünye İnce Orta Kaba İnce Orta Kaba İnce Orta Kaba

Derin 1 4 7 10 13 16 19 22 25

Orta Derin 2 5 8 11 14 17 20 23 26

Çeşitli

28

29

Derinlik Sığ Çok Sığ 3 6 9 12 15 18 21 24 27 30

31

Litozolik 32 33 34 35


BTG_TABK Kombinasyonu Ç(CE)

Tuzlu-Alkali ve Tuzlu-Alkali Karışığı Topraklar

Tuz – Alkali ve Bünye Kombinasyonu (TABK) Tuz – Alkali İnce 1 4 7

Tuzlu Alkali Tuzlu - Alkali

Bünye Orta 2 5 8

Kaba 3 6 9

BTG_BBK Kombinasyonu O

Organik Topraklar

Bünyeler ve Birimler (BBK) Mak Bünyeli

Pit Bünyeli

Karışık Bünyeli

m

p

r

Diğer Toprak Özellikleri (DTO) Sembol

Anlamı

h

Hafif tuzlu

s

Tuzlu

a

Alkali

k

Hafif tuzlu – Alkali

v

Tuzlu – Alkali

t

Taşlı

r

Kayalı

y

Yetersiz drenajlı

f

Kötü drenajlı

Erozyon Dereceleri (ERZ) Su Erozyonu

Rüzgar Erozyonu

1

Hiç veya çok az

R1

Hafif

2

Orta

R2

Orta

3

Şiddetli

4

Çok Şiddetli

R3

Şiddetli


Şimdiki Arazi Kullanım Şekli (SAK) Sembol

Anlamı

S

Sulu Tarım

Sy

Sulu Tarım (yetersiz)

K

Kuru Tarım (nadaslı)

N

Kuru Tarım (nadassız)

V

Bağ (kuru)

Vs

Bağ (sulu)

B

Bahçe (kuru)

Bs

Bahçe (sulu)

M

Mera

Ç

Çayır

O

Orman

F

Fundalık

T

Terkedilmiş (hali) arazi

Za

Antep fıstığı

Çay

Zz

Zeytin

Zf

Fındık

Zk

Kestane

Zm

Muz

Zt

Turunçgiller

Zp

Çam fıstığı

Zi

İncir

Zd

Dut

Arazi Tipleri (AZT) Sembol

Anlamı

ÇK

Çıplak Kaya ve Molozlar

IY

Irmak Taşkın Yatakları

SK

Kıyı Kumulları

KK

Kara Kumulları

SB

Sazlık Bataklıklar

DK

Daimi Karla Örtülü Araziler


Arazi Kullanım Kabiliyet Sınıflaması (AKK) Sembol

Tanımı

I – II – III – IV

Toprak işlemeli tarıma elverişli araziler

V - VI – VII

Toprak işlemeli tarıma elverişsiz araziler

VIII

Tarıma elverişsiz araziler

Arazi Kullanım Kabiliyet Alt Sınıfı (ATS) Sembol

Tanımı

e

Eğim ve erozyon zararı

s

Toprak yetersizliği (Taşlılık, tuzluluk ve alkalilik)

w

Yaşlık, drenaj bozukluğu veya taşkın zararı

c

İklim sınırlamaları

Diğer Coğrafi Veriler (DCV) Sembol

Tanım

IR BJ GL GT DN AD AZ KU YR YS YT KO HV MP ÇF MZ AS KN

Irmak ve Nehirler Baraj Göl Gölet Deniz Ada ve Adacıklar Azmak Komşu Ülke Yerleşim Alanı Sanayi Alanı Turistik Alan Kömür Ocağı Hava Alanı Milli Park Çiftlik Mezarlık Askeri Saha Su Kanalı


EK II Biyotoplar İçin Arazi Etüd Formu

Biyotop Saptama Formu 1 Başlık Biyotop No

Tarih

Çalışma Alanı Haritayı Yapan GPS Verileri Özellikler :

Denizden Yükseklik Alanın Büyüklüğü

Biyotopun Açıklaması

:

Özelliği : Toprak Oluşumu :

Evet/Hayır

Humus Durumu

Eğim Durumu(Bak Açıklamaya,E,O,U vb...) : Evet/Hayır

Açıklamalar : Parametreler

Esas Toprak Fraksiyonları : (Bak haritalama Açıklamasına)

Habitat Kalitesi

:

Gelişme Yeteneği

:

Nemlilik 3 Basamak: Kuru,Nemli,Islak

İyileştirme İçin Önlemle :

Alt Biyotoplar Toplam Örtü Derecesi Bitkisiz Alan %

Açıklamalar :

: : Kodu

Esas Biyotop Alt Bytp1 Alt Bytp2 Alt Bytp3 Alt Bytp4 Alt Bytp5

Nerede Olduğu

%’si

Bitki Örnekleme No


Biyotop Saptama Formu 2

Biyotop No:

Yapılaşma vb. İşler Yapılaşma ver Diğer İnşaat, Altyapı : Yapının Özelliği : Mevcut İzin Genişletilmesi : Bu genişletmenin Özelliği : Malzeme Alımı, Kazı : Malzeme Alımı Özelliği : Malzeme Yığılması : Yığılmış Malzeme Özelliği : Düzleme Düzlemenin Özelliği

: :

Depolama (örn.Çöp vb..) : Depolama Özelliği : Su ile ilgili kanal vb. Özelliği

: :

Tarım Hayvan Otlatma Otlatma Hangi Hayvan Otlatma Yoğunluğu

Tarla Tarımı : : :

Tarla Tarımı (Tahıl, Karpuz, Yerfıstığı, Pamuk vb...) Tarımsal Kullanımın Biçimi Tarımsal Kullanımın Büyüklüğü :

Yoğunluk/Büyüklük= Vazgeçilebilir, az, orta, çok, çok fazla Gösterge Bitkileri: Bozulma Gösterge Bitkileri :

İndikatörlerin Açıklaması : Komşu Alan Kullanımı : Reliyef, Eğim : Kullanım Çeşidi : : Kullanımın Etkisi

Yön : Kullanım Yoğunluğu :

Peyzaja Zararlar Erozyon : Erozyon Çeşidi : Erozyon derecesi (5 kademe) : Diğer Olumsuzluklar :

Bölme : Bölme Çeşidi : Bölmenin Derecesi (5 kademe) :


Antropojen Etkiler Formu Biyotop Saptama Formu 3

Biyotop No:

Doğrudan Etkiler Av :

Evet/Hayır/ belli Değil

Üzerinde Bulunarak Etkilemek :

Evet/Hayır/ belli Değil

Basmak :

Alanın Büyüklüğü (m2) :

Basmanın derecesi (5 Kademe)

Taşıt Araçları Etkisi :

Taşıt İzi Sayısı :

İzin Uzunluğu :

Diğer Aktiviteler :

Su ile ilgili çalışmalar Kanallar : Derinliği (m) : Genişliği (m) :

Özelliği : Ne için :

Diğer Su ile ilgili Şeyler :

Su kirliliği : Evet/Hayır/belli Değil Kirlilik Çeşidi : Drenaj Durumu ve Özellikler :

Alanla ilgili diğer açıklamalar (Tüm diğer göze batan ve özellikler) :


I S BN

975487118 -3

9 7 8 9 7 5 4

8 7 1 1 8 0

>


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.