SULTANAHMED CAMİİ SÜTUNLARI VE SÜTUN BAŞLIKLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA (Mayıs, 2013) Hazırlayan:
: Irmak Güneş YÜCEİL
SULTANAHMED CAMİ İstanbul’un simge yapılarından biri olan ve Fatih ilçesinde bulunan Sultanahmed Camii, H.1018/1026 - M.1609/1617 yılları arasında sultan I. Ahmet tarafından Mimar Sedefkar Mehmet Ağa’ya yaptırılmıştır. Hadikat’ül Cevami’de caminin tamamlanma tarihi olan H.1026 / M.1617 rakamının ebced ile yazılı olduğu belirtilmektedir (Ayvansarayi, 2001). Bu yapı kompleksi imaret, medrese, tabhane, darüşşifa, dar’ül kura, mektep, arasta, hamam, çeşme ve sebiller, dükkanlar, hünkâr kasrı ve türbesiyle beraber bir külliye olarak inşa edilmiştir (Ahunbay, 1994). Sultanahmed Camii’nin bulunduğu Hippodrom’un (At Meydanı) inşasının, M.S. III. Yy’da başlayarak; IV. Yy’da, Doğu Roma İmparatoru Konstantinos zamanında tamamlandığı bilinmektedir. Meydan’da Latin işgali sırasında (1204-1261) önemli bir yıkım yaşanması ve İmparatorluk sarayının Ayvansaray’a taşınması sebebiyle; bu alanın önemini yitirdiği aktarılmaktadır.
XV. yüzyıl başlarında ıssızlaşan bu alanda, XVI. Yüzyılda devletin önde gelenlerine ait bazı saraylar inşa edilmiştir (M.Wiener, 2007). Caminin oturduğu alanda, aslında Kanuni’nin veziri Semiz Ali Paşa’nın sarayı bulunmaktadır (Kuban, 2007). Bu saraylardan bir kısmının yerinde ise daha evvelden bir Bizans Sarayı bulunduğu da günümüze ulaşan bilgiler arasında yer almaktadır (Kuban, 2007). Sultanahmed Camii’nin temel kazısı sırasında, hafriyattan çıkarılan toprak ve dolgu malzemesinin, Hipodroma nakledilmesiyle, at meydanının kotunun yükseldiği de bilinmektedir (M.Wiener, 2007). Sultanahmed Camii, harim ve avlu olmak üzere iki eş parçadan oluşmaktadır. Mimarisinden, taş işçiliğine, çinisinden, kalem işlerine, hat sanatından ahşap işleme ve maden sanatına kadar Klasik Osmanlı sanatının pek çok örneğini sergilemektedir. Banisine atfen Sultanahmed Camii adı verilen yapıya, yoğun mavi çini süslemeleri sebebiyle “Mavi Camii (Blue Mosque)” ismi de yakıştırılmıştır. Bu yakıştırma, camiyle aynı döneme tarihlenen 21043 adet iznik çinisi ve üst kısımlarda farklı dönemlerde değiştirilmiş olmasına rağmen yoğun mavi rengin kullanıldığı kalem işleri nedeniyle uygun görülmüştür(Ziyrek 2009).
Sultanahmed Külliyesi Yerleşim Planı : 1. Cami, 2. Medrese, 3. Sıbyan mektebi, 4. Hamam, 5. Fırın, 6. İmaret Mutfağı, 7.Darüşşifa, 8. Türbe, 9. Hünkar Kasrı, 10. Arasta (Z.Nayır)
1. İç Avlu, 2. İç Giriş Kapısı, 3. Müezzin Mahfili, 4. Harim Kapısı, 5.Harim, 6. Hünkar Kasrı, 7. Hünkar Mahfili, 8. Pencereler, 9. Mihrap, 10. Ana Kubbe, 11. Minare, 12. Harim Cümle Kapısı, 13. Altıgen Şadırvan, 14. Avlu Giriş Kapısı. (Ziyrek; 2009)
Sultanahmet camii’nin tasarımı Osmanlı cami mimarisi ile Bizans kilise mimarisinin 200 yıllık sentezinin zirvesini oluşturmaktadır. Komşusu olan Ayasofya’dan bazı Bizans esintileri içermesinin yanı sıra geleneksel İslami mimari de ağır basar ve klasik dönemin son büyük camisi olarak görülür. Caminin mimarı, büyük usta Mimar Sedefkar Mehmet Ağa’nın “boyutta büyüklük, heybet ve ihtişam” fikirlerini yansıtmada başarılı olmuştur. Çok kubbeli, çok destekli İran ve Arap camilerine kıyasla Osmanlı camilerinde, müminlerin mümkün olduğunca büyük ve tek bir kubbe altında toplanması hedeflenmiştir. Bu denli büyük üst örtülerin-
in inşa edilebilmesi için kuşkusuz geometri ve fizik konularında yetkin bilgi birikimine sahip olmak gerekmektedir. Bu sebeple yatay ağırlıkların taşınması ve zemine aktarılmasında düşey elemanlar olan kemerler, sütunlar, payeler ve taşıyıcı özelliğe sahip duvarlardan faydalanılmıştır. Kare ya da kareye yakın planlı yapıların, kubbelerin dairesel formuna geçişinde ise çeyrek kubbe, Türk üçgeni, pandantif gibi mimari öğeler tercih edilmiştir. Mekanı mümkün olan en fazla kişinin faydalanabilmesi adına genişletme isteği doğrultusunda, yarım kubbelerden ve daha küçük geçişlerin sağlanabilmesi için tonozlardan yararlanılmıştır.
SEDEFKAR MEHMED AĞA Külliye’nin inşasıyla görevlendirilen Sermimaran-ı Hassa(İmparatorluk Başmimarı)Sedefkar Mehmed Ağa’nın Kanuni Sultan Süleyman’ın saltanat döneminde, küçük yaşta devşirilerek Acemoğlanlar Ocağı’na alındığını; 5 yıl ulufesiz(üç ayda bir ödenen maaş)olarak ocakta kaldıktan sonra, bir sene Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nin bahçesinde bekçilik yaptığını, daha sonra Hasbahçe’ye alınarak (Padişahların resmi ve özel ikametgahları olan Topkapı Sarayı’nın Bahçesi) burada bir süre musiki çalıştığını, ancak gördüğü bir rüya üzerine Vişne Mehmed Efendi adlı bir zata danışarak musikiden vazgeçip sedefkarlık öğrendiğini, bu sırada saray-
da görevli ehil insanlardan geometri ve mimarlık öğrendiğini, hatta Başmimar Koca Sinan’la tanışarak ondan öğütler aldığını bilmekteyiz. Mehmed Ağa’nın çağdaşı ve arkadaşı Cafer Çelebi, mimarlık terimleriyle beraber onun meziyetlerini ve sanatını anlattığı Risale-i Mimariye adlı eserinde bu konulara yer vermektedir(Ziyrek 2009). Mehmed Ağa’nın, Sinan’dan sonra Hassa Başmimarları olan Davud ve Dalgıç Ahmed Ağalarla da tanıştığı kuşkusuzdur. Ancak Mehmed Ağa bir tür resmi memuriyetle bulunduğu Topkapı Sarayı’ndan başka, imparatorluğun çeşitli yerlerine de idari görevlerle gönderilmiştir. Son olarak su nazırlığı yapan ve oradan imparatorluk mimarlık akademisi denebilecek Hassa Mimarlar Ocağı’nın başına gelerek “Hassa Başmimarı” unvanını almıştır(Ziyrek 2009).
KULLANILAN MALZEMELER
Sultanahmed Camii, klasik dönem camilerinde pek tercih edilmeyen bir uygulama ile on iki basamaklı bir podyum üzerine inşa edilmiştir. Bu şekilde caminin uzaktan dahi algılanması amaçlanmış olabileceği düşünülmektedir. Yapının duvarları hafif, işlenmesi kolay bir malzeme olan küfeki taşından inşa edilmiştir. Risale-i Mi’mariyye’de “seng-i küfeki-i Ayestefanos” denilen küfeki taşının deniz yoluyla Ahırkapı’ya getirildiği, buradan at ve arabalarla inşa sahasına taşındığı anlaşılmaktadır. Beyaz mermerlerin Marmara adası’ndan, kırmızı somaki taşı (porfir) Anadolu Mihaliç’ten ahşap malzemenin Bartın, Ereğli, İzmit, Karasu, Üsküdar, Rumeli ve Samanlı’dan, kubbe kaplamalarında kullanılan kurşun malzemelerinse Üsküp ve Sidre Kapsa’dan getirildiği bildirilmektedir. Sultanahmet Camii sütunlarında kullanılan taşlar arasında mermer, granit ve somaki taşı olduğu bildirilmektedir (Ziyrek,2009). Risale-i Mi’mariyye’de somaki taşı “porphyry” yani porfir olarak addedilmektedir. Külliye toplam masraflarının bulunduğu 42 nolu defterde kırmızı renkli taş 5112 nolu belgede ise Mihaliç’ten gelen kırmızı kemer taşı ifadeleri bulunmaktadır. Günümüz jeolojik bulgularına göre Mihaliççık - Eskişehir’de konglomera kaynakları bulunmaktadır (Kaplan, 2000). İnşaat defterinde kırmızı renkli taşın kalıp, kemer, kürsü, pahlu, ve sütun olarak cami avlu revaklarında ve dış yan sofa revak kolonlarının bazılarında kullanıldığı bildirilmektedir. Bu bilgilerden hareketle, iri taneli taşların puding taşı olduğunu söylemek mümkündür. Puding ve Breş taşları genel olarak “konglomera” başlığı altında incelenmektedir. Buna göre, konglomeralar tane boyları 2 mm. den büyük parçaların çeşitli doğal çimentolar ( matriks ) ile birleşmesi sonucu oluşurlar. Konglomeralar bileşenlerini oluşturan tanelerin köşeli ve yuvarlak oluşlarına göre Breş ve Puding olarak iki grupta toplanır. Taneleri daha yuvarlak olanların puding, daha köşeli olanların ise breş taşı olduğu bilinmektedir (Öztank, N.; Türkmen, F; 2011) . Cami avlusu; beyaz mermer, somaki(porfir) ve puding taşlarından yontulma 26 sütuna sahiptir. Bu sütunların kemerleri tarafından taşınan 30 adet kubbeyle oluşturulmuş bir revak ile dört yönde çevrelenmiştir.
BRES
PUDING
MERMER
KIRMIZI GRANIT
PORFIR (SOMAKI)
ÖZTANK, N.; TÜRKMEN, F.; “Mermer-kireçtaşı ve konglomeraların yapılarda kullanımını denetleyen parametreler” Türkiye III. Mermer Sempozyumu Bildiri Kitabı, s: 123, 3-5 Mayıs 2011, Afyon
KİBİCİ, Y.; YILDIZ, A.; BAĞCI, M. “Afyon Kuzeyinin Jeolojisi ve Mermer Potansiyelinin Araştırılması” Mermer Sempozyumu Bildiri Kitabı, s: 81, 3-5 Mayıs 2011, Afyon
Türkiye III.
EMİR, E. “Sarıcakaya Granitlerinin Fiziko-Mekanik özellikleri ve değerlendirilebilirliği”, Yüksek Lisans Tezi , Osmangazi Üniversitesi Maden Mühendisliği Anabilim Dalı, Ocak 2013, Eskisehir.
YOUNGER,P.; ROBINS, S. “Mine water hydrogeology and chemistry” Geological Society Special Publication vol: 198, UK.
SULTANAHMED CAMİİ SÜTUNLARININ TASNİFİ VE YORUMLANMASI Bu çalışmada Sultanahmed Camii’nde bulunan sütunlar, sütun başlıkları, üretim malzemeleri ve yapı içindeki konumlandırılmalarına göre incelenmektedir. Yapıda harim, iç ve dış avlular ayrıca yan revaklar dahil olmak üzere toplam 214 adet sütun, 20 adet gömme sütun, 4 adet fil ayağı ve harimde 8 adet küçük fil ayağı formlu sütun bulunmaktadır. Bu sütunlar formları, üretim malzemeleri ve başlıklarına göre farklılık göstermektedir. Bu farklılıkların sebebinin anlamlandırılabilmesi için yapı planı üzerinde tasnif çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Sütunlar ilk olarak formlarına göre tasnif edilmiştir. Ardından formlarına göre sütunlar malzemelerine ve kullanıldıkları alana göre tasnif yapılmıştır. Son olarak sütun başlıklarına göre tasnif gerçekleştirilmiş ve başlık türleri de kendi aralarında gruplara ayrılmıştır. Tasnif çalışmaları plan üzerinde katmanlar halinde gösterilmektedir. Çalışmanın son bölümünde, tüm incelemeler sırasında elde edilen veriler ve literatür bilgileri ışığında sütunların yapıdaki konumlandırılmaları üzerine yorumlara yer verilmiştir.
1.DIS AVLU Cami mekanının üç tarafı dış avlu duvarlarıyla, güney duvarı ise arastayı oluşturan dükkanlar dizisi ile çevrelenmektedir. Dış avlu’ya kuzey ve doğu yönlerinde üçer; güney yönünde iki adet olmak üzere toplam sekiz adet kapıdan sağlanmaktadır. Bu kapılardan en önemlisi kıble ekseninde yer alan ana kapıdır. Bu prestijli anıtsal kapı, Hippodrom’un spina adı verilen yarış kulvarlarının güneyine açılmaktadır. Ayasofya’nın karşısında yer alan doğu kapısı da geçmişte olduğu gibi günümüzde de geçiş için yoğun olarak kullanılmaktadır. Bu kapının hemen güneyinde, iki katlı sıbyan mektebinin yanında bugün aktif olmayan bir kapı bulunmaktadır. Doğu yönünde ise Sultanahmed Camii’nin banisinin defnedildiği türbe ile medrese yolu denilen dar yol arasında bir geçiş bulunmaktadır. (Ziyrek 2009). DIS AVLU, REVAK VE GIRIS SUTUNLARI Dış avlu sütunları, abdeshane, giriş kapıları ve revaklarda farklılık göstermektedir. Abdeshane sütunlarının tamamı kare planlı olarak mermerden üretilmiş ve üst kısımlarında yine mermer baklavalı sütun başlıklarına yer verilmiştir. Abdeshane sütunlarında kaide kullanılmazken, gövdeyi başlığa bağlayan kısımda bronz bileziklere yer verilmiştir. Abdeshane ve üstünde yer alan revaktaki sekizgen formlu sütunlarin başlıklarında tercih edilen baklava motifi ile, kare formlu sütunlarin başlıklarında tercih edilen baklava motifleri birbirlerinden farklıdır. Kare planlı sütunların başlık kısımları daha geniş olduğundan daya yayvan baklavalar kullanılmışken, sekizgen formlu sütunların çapı daha küçük olduğu için, küçülen başlıklarda daha üçgene yakın formda sıkışık baklavalar kullanılmıştır. Harime giriş kapılarında, sütunların gövde kısmı daire formunda ve kırmızı granitten üretilerek, başlıklarda mermer mukarnaslar tercih edilmiştir. Ayrıca giriş sütunlarında mermer kaide ve bronz bilezikler de kullanılmıştır. Harim girişlerinde yan duvarlarda gomme sutunlar yarım daire planlı olarak mermerden üretilmiştir. Başlık kısımlarında mermer mukarnas tercih edildiği görülmektedir. Dış revaklarda birbirinden tamamen bağımsız sütun gövdesi, başlığı ve taş seçimi yapıldığı görülmektedir. Buna göre iç avluyu çevreleyen dış paralelde, abdeshanelerin üstünde yer alan revaklarda sekizgen
formlu mermer gövdeler üzerine, mermer baklavalı sütun başlıkları kullanılmıştır. Harimin etrafını çevreleyen revakların ilk katında, mermer ve kırmızı granitten daire formlu gövdeler üzerine, bilezikli ve yine mermerden mukarnaslı sütun başlıkları oturtulmuştur. Mermerden ve granitten üretilen sütunlar belli bir sıra dizisini takip edecek şekilde yerleştirilmiştir. Harim revaklarının ikinci katlarında bulunan sütunlar yine aynı sırayı takip etmekle birlikte; bu katta granit gövdeli sütunların yerini puding taşından üretilen sütunların aldığı ve ayrıca sütun başlıklarının da baklavalı desenli mermer başlıklar olarak tercih edildiği görülmektedir.
Harim 1. kat revak sutunlari
Harim 2. kat revak sutunlari
Abdeshane ve abdeshane yonunde bulunan revaklarin sutunlari
Harim girisleri sutun ve gomme sutunlari
DIŞ AVLU SÜTUN BAŞLIKLARI
Dış avluda simetri ve form uyumuna dikkat edilmek üzere mukarnas be baklavalı sütun başlıkları bir arada kullanılmıştır. Dış avluda bulunan baklavalı sütun başlıkları iki farklı forma sahiptir. 1. Tip baklavalı sütun başlıkları daha yayvan ve pararlelkenara yakın formlarda görülürken; 2. Tip baklavalı sütun başlıkları daha sık ve sivri uçlu bir görünüşe sahiptir. 3. Tip baklavalı sütun başlıkları ise 1 ve 2. tipler gibi ne çok sık ne de çok yayvandır. 3.Tip sütunlar daha ortalama baklavalardan oluşturulmuştur.
Aynı şekilde dış avluda bulunan skalaktitli mukarnaslar da girişte ve revaklarda farklı formlarda kullanılmıştır. Harim girişlerinde bulunan 1. tip mukarnaslar 5 sıradan oluşmaktadır. En alt sırada iz düşümüne benzer çizgiler, üzerindeki sırada mukarnas girinti ve çıkıntıları yer almaktadır. Üçüncü sıranın köşelerinde ise birer adet küçük sarkıtlar bulunmaktadır. Üst sıralar ise daha düz bırakılmıştır. 2. tip mukarnaslar, 4 sıradan oluşmaktadır. En alt sıra yine iz düşümüne benzer çizgilerle devam etmektedir. İkinci sıranın köşelerinden birer adet kalın sarkıtlar inmektedir. Bu mukarnaslar harim revaklarında kullanılmıştır.
1. Tip Baklava Deseni
2. Tip Baklava Deseni
1. Tip Mukarnas Güney Batı
Abdeshane Sütunları
1. Kat Revak Sütunları
Revak Sütunları
2. Kat Revak Sütunları
Kuzey Batı
Revak Sütunları 2. Kat Revak Sütunları
Kuzey Doğu
Abdeshane Sütunları
MERMER KIRMIZI GRANIT
1. Kat Revak Sütunları
KOYU MERMER
PUDİNG
BREŞ
YEŞİL PORFİR (SOMAKI)
1. TIP BAKLAVALI 2. TIP BAKLAVALI
1. TIP MUKARNASLI
3. TIP BAKLAVALI
2. TIP MUKARNASLI
3. Tip Baklava Deseni
2. Tip Mukarnas
Yorum: Abdeshane bölümünde sütunların yapı geneline göre daha özensiz olduğu görülmektedir. Sütun gövdeleri mermerden ve daha kaba, kare planlı bloklar halinde üretilmiştir. Sütun başlıklarında yine daha basit bir motif olan baklava deseni uygulanmıştır. Bu durum alanın dar ve alçak olmasından kaynaklandığı gibi, abdeshanede yoğun işçilik gerektirecek, pahalı malzemelerin kullanılmasına gerek duyulmadığını da göstermektedir. Sekizgen formlu sütunlar, abdeshanede bulunan kare planlı iki sütunun arasına ikişer tane gelecek biçimde yerleştirilmiştir. Revak üst örtüsünün yükünü ince sütunlarla, alt kattaki kaba kare planlı blok sütunlara iletmektedir. Abdeshane sütun gövdelerinin prizma formlu olması sebebiyle, hemen üst kısmında yer alan revağa ait sütunların da prizma formlu tercih edilmiş olması son derece mantıklıdır. Zira, köşeli forma sahip sütunların hemen üzerine silindirik sütunların kullanılması ani bir geçiş oluşturacağından muhtemelen bütünlüğün kaybolmasına yol açardı. Kare formlu sütunların üst katta da devam etmesi aynı şekilde uzaktan görünüşte özensiz bir duruş sergilerdi. Bu sebeplerden ötürü, bu revakta silindirik forma yakın 8 köşeli sütunların kullanılmıştır. Estetik açıdan daha ince işçilik görünümüne sahip olmakla birlikte, alt kısımla olan bütünlüğü de sağlamış bulunmaktadır. Abdeshanede kullanılan baklavalı sütun başlıklarının revakta da kullanılmış olması muhtemelen yine bütünlüğü bozmamak adına gerçekleştirilmiştir. Kapı girişleri en çok göz önünde bulunan bölgeler olduğundan bu bölgelerde hem malzeme olarak daha pahalı hem de süsleme açısından daha ince işçilik gerektiren mukarnaslı başlık ve granit sütun gövdeleri kullanılmıştır. Granit gövdelerin kapı girişinde sağlamış olduğu başka bir avantaj ise üst örtüde bulunan yarım ve çeyrek kubbe yüklerini taşıyabilecek basınç dayanımına sahip olmasıdır. Daha önce verilen literatür bilgilerine göre, bu yapıda kullanılan taşların dayanıklılık sıralamasında ikinci sırada yer alan bu kayaç türünün hem yük taşıyıcı hem de estetiği tamamlayıcı özelliği sebebiyle tercih edilmiş olabileceği söylenebilir. Bu sayede kapı girişinde bulunan yükü, minimum sütun sayısı ile zemine aktarmak mümkün olmuştur. Yan duvarlarda bulunan gömme sütunlar ise yüksek ihtimalle yalnızca dekoratif amaçlı kullanılmıştır.
Harim revaklarının 1. Katında, giriş kapısına uyum sağlayan düzende mermer ve granit taşları ile, yine süslü mukarnas başlıklar kullanılmıştır. Böylece kapı ile bir bütünlük sağlanmıştır. Granit, sıkı iç yapısı nedeniyle günümüz teknolojisi ile dahi zor çıkartılan ve işlenen bir kayaç olarak bilinmektedir. 2. Kat revakta granit yerine puding taşı kullanılması renk açısından uyum sağlamıştır. Ancak muhtemelen 2. Katta puding taşının kullanım amacı estetik kaygıdan çok, puding taşının düşük yoğunluğuna bağlı olarak, nispeten daha hafif bir taş olmasından kaynaklanmaktadır. Böylece 1. Kat sütunlarına ekstra yük binmesinin önüne geçilmiştir. Üst katlarda kullanılan ve basınç dayanımı düşük olan puding taşı, kubbe yükünü hemen altında bulunan granitlere ve oradan da zemine iletmektedir. Yük kemerler kullanılarak bölünmekte ve bu sütunlar yardımıyla rahatça zemine aktarılmaktadır. 7 yıl gibi kısa bir sürede bitirilmiş böylesine görkemli bir yapıda bütünlüğü bozmadan ve yük dağılımını dengeleyerek malzemelerin üretim süresinden ve maliyetten kısmak şüphesiz oldukça büyük bir ustalık gerektirmektedir. İkinci kat revakta ve fazla göz önünde olmayan bölgelerde granit-porfir gibi sert kayaçlar yerine, kolay işlenebilen bir taş olan pudingin kullanılması, aynı alanlarda mukarnas yerine baklavalı başlıkların tercih edilmesi böyle bir sonuca varmamızı sağlamaktadır.
Abdeshane ve Üstündeki Revak Sütunlarının Yerleşimi
Kuzeydoğu Cephesi Harim Kapısı
1. Kat Harim Revağı Kuzeydoğu Cephesi
1. Kat ve 2. Kat Harim Revaklarının Görünümü Güneybatı Cephesi
İÇ AVLU SUTUN BASLIKLARI Bu bölümdeki tüm sütun başlıklarında mermer staktitli mukarnaslar tercih edilmiştir. Tipolojik olarak 3 farklı çeşit mukarnas görülmektedir. Bunlardan biri tamamen farklı iken, diğeri bazı sütunlarda kendi içinde gruplara ayrılabilecek değişiklikler göstermektedir. 3. tip mukarnaslar aşağıdan yukarıya 6 sıra olarak düzenlenmiştir. 3. sıranın köşelerinde ikişer adet sarkıt yan yana getirilmiştir. 4. tip mukarnaslar, aşağıdan yukarıya 5 sıra olarak oluşturulmuştur. İşdüşümüne benzer çizgiler şeklinde düzenlenen ilk sıranın hemen üzerinde 20 adet sarkıt ile oluşturulan ikinci sıra, sütunun etrafını ikinci bir bilezik gibi çevrelemektedir. Üçüncü sırada ise yalnızca köşelerde birer adet sarkıt kullanılmıştır. 5. tip mukarnaslar da aşağıdan yukarıya doğru 5 sıra şeklinde oluşturulmuştur. İlk bakışta ikinci tip mukarnaslar ile oldukça fazla benzerlik göstermektedir. 2. tipte olduğu gibi 3. tipte de ilk sıranın üzerinde sütun başlığını çevreleyen 20 adet sarkıt bulunmaktadır. Ancak bu tip sütun başlıklarında üçüncü sırada sarkıt bulunmazken, dördüncü sıranın köşelerine birer adet sarkıt yerleştirildiği görülmektedir. Tüm mukarnasların en üst sırasında bir sıra alın düzlüğü bırakıldığı görülmektedir. 3. tip sütun başlıklarında ise, bu düzlüğün üstten 2 sırada bırakılmış olduğu anlaşılmaktadır. 6. Tip mukarnaslar yalnızca şadırvan sütunlarında kullanılmıştır. aşağıdan yukarıya 7 sıra halinde tasarlanan başlığın 4. sırasının köşelerine sarkıtlar yapılmıştır. Sarkıtlar, karşılıklı 2 köşede 1’er; diğer köşelerde ise 3’er adet olacak şekilde düzenlenmiştir.
3. Tip Sütun başlığı
4. Tip Sütun başlığı
5. Tip Sütun başlığı
6. Tip Sütun başlığı
İÇ AVLU SÜTUN BAŞLIKLARININ TÜRLERİNE GÖRE TASNİFİ
Ic Avlu
MERMER
PUDİNG
3. TİP MUKARNAS
5. TİP MUKARNAS
KIRMIZI GRANIT
YEŞİL PORFİR (SOMAKI)
4. TİP MUKARNAS
6. TİP MUKARNAS
Yorum: İç avluda birbirinden farklı özelliklere sahip taşlar, mukarnaslar ve sütun bilezikleri kullanıldığı görülmektedir. Plan üzerinde ilk bakışta dikkat çeken, sütun başlığı türlerinin taş türlerine göre düzenlenmiş olduğudur. Sütun başlıklarında tercih edilen farklı mukarnas stilleri, taş türüne göre düzenlenmiştir. Buna göre, galerilerde bulunan mermer sütunların tamamında 3. Tip mukarnaslar; Kırmızı renkli taşların tamamında (granit ve puding) 4. Tip mukarnaslar; yeşil porfilerin tamamında ise 5. Tip mukarnaslar kullanılmıştır. Taş türüne bağlı kurgulanan bu düzen, şadırvanda farklı bir düzene dönüşerek; sadece bu alana özel olan 6. Tip mukarnaslar, taş türüne bakılmadan kullanılmıştır. Şadırvanda da kendi içinde bir simetri olduğu görülmektedir. Altıgen formlu şadırvanın güneybatı-kuzeydoğu eksenindeki karşılıklı köşelere mermer sütunlar yerleştirilmiştir. Yüzyılların verdiği yıpranma ile günümüzde renkler ilk bakışta gözümüze çarpmasa da; iç avluya açılan tüm kapı girişlerinde göz alıcı kırmızı renkli taşların tercih edildiği görülmektedir. Bu taşların zamanla renklerini ne kadar yitirdiklerini, iç mekanda daha korunaklı olarak günümüze ulaşan aynı tür taşları gözlemleyerek anlamak mümkündür. Özellikle kıble eksenindeki (at meydanına açılan) kapıda mükemmel agrega desenleriyle kırmızı puding taşları kullanılmıştır. Basınç dayanımı, yoğunluk gibi özelliklerinin düşük olmasına rağmen bu kapıda bu taşın kullanılması, bu girişin önemli bir giriş olduğunu göstermektedir. Aynı eksende harime giriş kapısında yine kırmızı renkli granitler kullanılırken, harimin hemen girişinde karşılıklı iki adet puding taşı ve bunların hemen önünde karşılıklı iki adet granit sütun kullanılmıştır. Puding-granit-puding-granit şeklinde devam eden eksenin tam karşısında mihrab her almaktadır. Bu sütunların mukarnaslarının da özenilerek hazırlandığı görülmektedir. Bu gözlemlere dayanarak, yapının inşasında kıble eksenine ayrı bir önem verildiği sonucunu çıkartmak mümkündür. İç avluda sütunların taş türlerine göre dizilimlerine baktığımız zaman, çift yüklerin bindiği köşelere, granit ve porfir taşlarının yerleştirildiği görülmektedir. Bu sebeple muhtemelen yine önemli bir giriş kapısı olan kuzeydoğu kapısında karşılıklı iki adet sütundan birinin gövdesi puding taşıyken, diğeri
granit olarak kullanılmıştır. Simetrinin bozulmaması adına güneydoğu köşelerinde kırmızı granit kullanılırken, kuzey batı köşelerinde yeşil porfir kullanılmıştır. Esas yükün bindiği bölgeler olan galeri köşeleri ve ortalarında yeşil porfir kullanıldığı gözlemlenmektedir. Bunların aralarına ise birer adet mermer sütun gövdesi serpiştirilmiştir. Puding gövdelerin ise yalnızca önemli bölümlerde kullanıldığı göze çarpmaktadır. Bu bilgilerden hareketle, ana taşıyıcı malzeme olarak porfir ve granitin seçildiği, mermer ve pudinglerinse dekoratif amaçla tercih edildiği göze çarpmaktadır. Bu durumda özellikle dekoratif taşlar üzerinde kullanılmış sütun başlıkları da muhakkak daha özenli işlenen ve ince çalışma gerektiren türler olmalıdır. Puding gövdeli sütunların özel sütunlar olduğunu gösteren başka bir bulguya, sütun bileziklerinde rastlanmaktadır. Puding gövdeli kaide bileziklerinde dekoratif işlemeler bulunmaktadır. Dekoratif işlemeli bilezikler giriş kapılarında bulunan sütunlarda yer almaktadır. Bunların arasından Kuzeydoğu kapısında bulunan düz bilezikli granit sütunun bronz bileziğinde ise, mimar imzası olabilecek kazımalara rastlanmıştır.
İç Avlu Galerileri
İç Avlu Genel Görünüm
İç Avlu Gravürü
3. HARİM
HARİM SÜTUNLARI
Harim 64 metre uzunluğunda, 72 metre genişliğinde tasarlanırken; harimi örten kubbe 23,50 metre çapında düzenlenmiştir. Kubbenin yerden yüksekliği ise 43 metredir ve 4 adet 5 metre çapında silindir formlu fil ayağı tarafından taşınmaktadır. Ortadaki bu büyük merkezi kubbeye, dört yönde eklenen dört yarım kubbe ile mekan genişletilmiştir. Dört yöne gerçekleştirilen bu genişletmeye ek olarak üçer çeyrek kubbe eklenmiş böylece elde edilebilecek en geniş alana ulaşılması sağlanmıştır. Dört yanda köşelerde kalan mekanlar içinse dört kubbe kullanılarak; yaklaşık kare planın üst örtüsü tamamlanmıştır(Ziyrek 2009). Harim mekanı duvarlara ve kubbe eteğine açılan 260 pencere ile ferahlatılmıştır. Harimin kıble cephesi hariç, üç tarafı yerden hafif yükseltilmiş galeri mekanı ile çevrelenmiştir. Kemerli sütunlarla harimden ayrılan bu galerilerin üst katı da yine üç yönde fevkani bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. Üst galeri aynalı tonozlarla örtülmüştür. Bu şekilde harimin üç yöne daha fazla genişlemesi sağlanmış, fevkani düzen sayesinde de kişi sayısının arttırılması hedeflenmiştir(Ziyrek 2009). Hünkar mahfili zeminden sütunlara atılan kemerlerle yerden yükseltilmiş olarak, caminin güneydoğu köşesinde yer almaktadır. Bir tarafı üst kat galerisiyle birleşik olarak mihraba doğru girinti yapmaktadır. Bu kısımda hünkara özel beyaz mermer mihrap bulunmaktadır. Mahfilin alt kısmında camiinin ilk inşa döneminden kalma ahşap üzerine ince kalemişi ve altın yaldız bezemeler bulunmaktadır(Ziyrek 2009).
Harim bölümü giriş, galeriler, müzezzin mahfili ve hünkar mahfili olmak üzere 4 bölüm halinde incelenmiştir. Harime 3 adet giriş kapısı bulunmaktadır. Bunların ikisi dış avludan, biri ise iç avludan girişi sağlamaktadır. Gübeybatı cephesinde bulunan kapı girişinde karşılıklı iki adet granit gövdeli sütun bulunurken, kuzeybatı girişinde karşılıklı iki sütundan birinin gövdesinde granit diğerinde ise puding taşı kullanılmıştır. Bu durum aynı eksende bakıldığında; dış avludan iç avluya giriş kapısında da aynıdır. Benzer bir simetri güneydoğu-kuzeybatı eksenindeki harim ve iç avlu kapısında da kullanılmıştır. Kıble eksenindeki iç avlu kapısı gibi, iç avludan harime giriş kapısında da karşılıklı iki adet puding taşı ve bunların hemen önünde iki adet granit taşı gövde kullanılmıştır. Yapının genelinde olduğu gibi harimde de gömme sütunlar mermer gövdeli olarak kullanılmıştır. Sütunlar kaidesizdir. Sütun başlıklarında bronz bilezikler kullanılmıştır.
PUDING
GRANİT
MERMER
Harimin ortasında dört adet yivli, mermer fil ayağı bulunmaktadır. Galerilerde toplam sekiz adet olmak üzere, bu fil ayaklarının minyatürleri kullanılmıştr. Minyatür fil ayakları orta galerilerde ikişer adet kullanılırken; arka saflardaki köşe galerilerde de birer adet kullanılmıştır. Galeri bölümlerinde miyatür fil ayaklarının aralarında belli bir simetriyi takip etmek koşuluyla puding taşı ve granit gövdeli sütunlar kullanılmıştır. Müezzin mahfili, tamamı mermer gövdeli ve sekizgen formlu sütunlardan oluşturulmuştur. Bu sütunlarda sütun başlığı kullanılmamıştır. Hünkar mahfilinde karşılıklı beşer adet olmak üzere toplamda on adet sütundan oluşmaktadır. Bu sütunlar dört adet kırmızı puding gövdeli sütunun karşılığına 4 adet mermer sütun gelecek şekilde yerleştirilmiştir. Minbere bakan son iki sütun gövdesinde ise koyu renkli farklı iki taştan gövdeler tercih edilmiştir. Bu taşların biri breş taşıyken, diğeri koyu renkli mermerdir. Harim genelinde hiçbir sütunda kaide kullanılmamışken, bu sütunlarda ufak kaideler olduğu görülmektedir. Filayağı
Minyatür Filayağı
Hünkar Mahfili Renkli Mermer
Hünkar Mahfili Breş
Hünkar Mahfili Sütunları
Müezzin Mahfili
HARİM SÜTUN BAŞLIKLARI Harim bölümünde 4 farklı çeşit mermer mukarnas sütun başlığı görülmektedir. Bunlardan ilki iç avlu girişinde bulunan 7. tip mukarnastır. Bu mukarnas 5 sıradan oluşan yarım yıldız formlarıyla çevrelenmiştir. 4. sırada her yüzde dört adet olmak üzere toplam oniki adet sarkıt bulunmaktadır. 8. tip mukarnaslar harim genelinde kullanılan mukarnas türüdür. 4 sıradan oluşmakla beraber, ikinci sıranın köşelerinde birer adet sarkıt bulunmaktadır. 9. tip mukarnas, harim revaklarında kullanılan 1. tip mukarnasları andıran özelliklere sahip olsa da, üçgen prizmalarının girintili-çıkıntılı alanları arasında farklılıklar göze çarpmaktadır. 10. tip mukarnas tüm yapıda kullanılan sütun başlıklarından farklı yapıda ve tek
7. Tip Mukarnas Hünkar Güney Doğu Cephesi
Sivri köşeler ve çıkıntılardan ziyade, daha
Müezzin
başlığı üç sıradan meydana gelmektedir. Köşelerinde birer adet küçük çiçek formunda sarkıtları bulunmaktadır.
8. Tip Mukarnas
7.TİP MUKARNAS MERMER KIRMIZI GRANIT
9. Tip Mukarnas
KOYU MERMER
PUDİNG
BREŞ
YEŞİL PORFİR (SOMAKI)
8.TİP MUKARNAS 9.MUKARNAS
Yorum Tüm Osmanlı ibadethanelerinde olduğu gibi, Sultanahmed Camii’nde de Harim bölümüne ayrı bir özen gösterilmiştir. Müminlerin çoğunun, özellikle de hünkar ve devletin önemli kesimlerinin bu alanı kullanıyor olması ve esas ibadet alanı olması şüphesiz bu durumdaki en büyük etkendir. Tamamı kıymetli malzemeler ve ince işçilik ürünleriyle hazırlanmış bu bölümde, bir takım hiyerarşik düzen örneklerine rastlamak mümkündür. Ana kubbenin esas yükü mermerden yapılma 4 adet fil ayağı ve yine mermerden toplamda 8 adet silindir formlu payeler tarafından taşınmaktadır. Bu payeler üst katta düz silindir formuyla devam ederek kemerlere bağlanırken; alt katta devam eden uzantılarına yivli fil ayağı görünümü verilmiş ve köşelerinde mekan geneline hakim, sarkıtlı mukarnaslardan uygulanmıştır. Ayrıca silindir formlu fil ayağı ve payelerin ilk defa bu yapıda kullanıldığı da bildirilmektedir (Ziyrek,2009). Galeri sütunlarının dizilimine bakıldığı zaman, iki paye arasında ikişer adet puding gövdeli sütun kullanıldığı görülmektedir. Payelerle gömme mermer sütunlar arasında ise bir adet granit gövdeli sütun tercih edilmiştir. Nitekim granitler yine ağırlığın daha fazla bineceği köşelere yakın alanlarda tercih edilmiştir. Bu düzenin yalnızca kuzeydoğu cephesinde bozulduğu görülmektedir. Bu cepheki kapı girişinde, aynı eksende bulunan iç avlu girişinde olduğu gibi bir köşede puding göve kullanılırken, karşısında granit gövdeli sütun kullanılmıştır. Eksen bazında bakıldığı zaman, kendi içinde bir simetri oluşturulduğu izlenimi uyanmaktadır. Yapı içinde kullanılan sütun başlıklarının dağılımı iç avludakinden farklı olarak sütun türüne göre değil, revaklarda olduğu gibi alan geneline göre endekslenmiştir. Nasıl ki 2. Kat revaklarda taşa bakılmaksızın baklava desenli, 1. Kat revaklarda yine taşa bakılmaksızın aynı tip mukarnas desenleri kullanılmışsa; harim galerileri genelinde de tek tip mukarnas kullanılmıştır. Ancak yine bu düzeni bozan tek durum kıble ekseninde bulunan kapılardaki puding gövdeli sütunlar üzerine yerleştirilmiş olan sütun bağlıklarıdır. Tüm eksende olduğu gibi burada da hem taş bakımından hem de sütun başlığı bakımından ince işçilik gerektiren zarif tercihler yapıldığı görülmektedir. Bu bakımdan, sütunların
yapı içindeki dağılımındaki hiyerarşik düzende kıble ekseninin önemli bir yere sahip olduğu sonucuna varılmaktadır. Farklı sütun başlıklarının kullanıldığı diğer bir alan ise, hünkar mahfilidir. Hünkar mahfili, harim genelinde en çok süslenmiş alanın bu alan olduğu göze çarpmaktadır. Trabzanları ayrı bir özenle işlendiği gibi, hünkar mahfilinin alt kısmı da kalemişleriyle bezenmiştir. Aynı şekilde Puding ve mermer taşları karşılıklı olarak dizilmiştir. Burada dikkat çeken en önemli husus, hünkar mahfilinin mihraba bakan tarafında en önde duran ve farklı taşlardan gövdeleri olan iki adet sütundur. Mermer sütunların oluşturduğu sırada en önde yer alan mermer, daha koyu renkli farklı bir mermer türünden seçilmiştir. Puding gövdeli sütunların bulunduğu sıranın en önünde yer alan sütun ise, puding gibi konglomeralar sınıfında yer alan koyu renkli breş taşından üretilmiştir. Bu iki sütun tüm yapı genelinde yalnızca hünkar mahfiline özel olarak kullanılmıştır. Özel taşların bulundukları alanda belli bir simgesel özellik taşıdıkları aşikardır. Örneğin, hünkarın tek ve eşsiz olduğunu vurgulamak amacıyla bu taşlar, yapı genelinde tek ve eşsiz olarak hünkar mahfilinde kullanılmış olabilir. Teknik açıdan bakıldığında, taş renkleri farklı ve özel olarak seçilmiş olsa da, türleri bakımından takip ettikleri sırada bulunan kayaçla aynı sınıfa mensup oldukları görülmektedir. Mermer sütun sırasında koyu mermer, puding sırasında breş (konglomera) kullanılmış olması fiziksel özelliklerine dikkat edildiği anlamını taşımaktadır. Bilindiği üzere farklı tür taşların farklı çalışma özellikleri bulunmaktadır. Yani estetik ve hiyerarşik düzen sağlanırken, teknik açıdan da uyumun sağlandığı gözler önüne serilmektedir. Harimin en sade kısmı müezzin mahfilidir. Tamamı altıgen formlu ve başlıksız mermerlerden üretilmiştir. Daha önce de literatür bilgilerinde değinildiği üzere, Osmanlı Devleti ibadet alanlarında insanlar mümkün olduğunca büyük ve tek bir kubbe altında toplanmaya çalışılmıştır. İslam dini kökeninde ayrımcılık ve statü tamamen yok sayılmakta ve ilk dönem camilerinde tüm cemaat hiyerarşik düzen olmaksızın yan yana namaz kılmaktadır. Zira allah katında devletin önce gelenleri ve halktan insanlar arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. Ancak zamanla bu anlayış değişmiş ve önce hünkar mahfili ayrılmış, arkasından da, erkan sahibi insanlar için
müezzin mahfili yapılmıştır (Ziyrek,2009). Cemaat ile müezzin mahfilini kullanan kişiler arasındaki ayrımı mümkün olduğunca minimumda tutmak amacıyla, müezzin mahfili sade tutulmuş olmalıdır. Başka bir açıdan bakıldığında ise, zaten hünkar gibi ayrı bir alana sahip olan bu şahısların bulunduğu alanın, hünkar mahfili kadar süslü bir alanda bulunuyor olması; müezzin erkanının hünkara eş/ yakın tutulduğu anlamının çıkartılmasına sebep olabilirdi. Bu iki önemli çizgi arasında dengenin sağlanabilmesi için gerçekleştirilebilecek en akılcıl çözüm; müezzin mahfilinin sade ancak şık bir dizayn ile inşa edilmesinde bulunmuş olmalıdır. Harim genelindeki süsleme ve malzeme hiyerarşisine bakıldığında, en üstte hak’kı temsil eden mihrap, hemen arkasından kıble ekseni, ardından hünkarın bulunduğu mahfil, ve son olarak süsleme açısından eşit olarak değerlendirilebilecek müezzin mahfili ve cemaat bölümleri şeklinde bir sıralama gerçekleştirilebilir. Yapı geneline aynı sıralama gerçekleştirilirse, başta tabii ki harim alanı olmak üzere, sütunlar ve başlıkları bazında ikinci sırada iç avlu, arkasından harim revakları, daha sonra 2.kat revaklar ve en son dış avlu revaklarının geldiği söylenebilir.
Harim Genel Görünüm
Hünkar Mahfilinden Görünüm
KAYNAKLAR, ZİYREK, A., “Sultanahmed Camii”, 2009, İstanbul. YOUNGER, P.; ROBINS, S. “Mine water hydrogeology and chemistry” Geological Society Special Publication vol: 198, UK. KİBİCİ, Y.; YILDIZ, A.; BAĞCI, M. “Afyon Kuzeyinin Jeolojisi ve Mermer Potansiyelinin Araştırılması” Türkiye III. Mermer Sempozyumu Bildiri Kitabı, s: 81, 3-5 Mayıs 2011, Afyon EMİR, E. “Sarıcakaya Granitlerinin Fiziko-Mekanik özellikleri ve değerlendirilebilirliği”, Yüksek Lisans Tezi, Osmangazi Üniversitesi Maden Mühendisliği Anabilim Dalı, Ocak 2013, Eskişehir. ÖZTANK, N.; TÜRKMEN, F.; “Mermer-kireçtaşı ve konglomeraların yapılarda kullanımını denetleyen parametreler” Türkiye III. Mermer Sempozyumu Bildiri Kitabı, s: 123, 3-5 Mayıs 2011, Afyon. AHUNBAY, Z ., ”Sultan Ahmed Külliyesi”, İstanbul Ansiklopedisi, C.7, 55-61, 1994. MÜLLER-WIENER, W., “İstanbul’un Tarihsel Topografyası”, (Çev. Ü.Sayın),2007, İstanbul: Yapı-Kredi Yayınları. AYVANSARAYLI HAFIZ HÜSEYİN EFENDİ, “Hadikat’ül Cevâmi”, (Çev.A.N.Galitekin), İşaret Yayınları, 2001, İstanbul. CAN, A.; “Risale-i Mimariyye’de Kavramlar ve Terminoloji”, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Türk Sanatı Anabilim Dalı, Marmara Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2005, İstanbul.