Abigail Strom - Beklenmedik Bir Anda

Page 1


Beklenmedik Bir Anda


Beklenmedik Bir Anda Abigail Strom Kitabın Özgün Adı: Cross My Heart Nemesis Kitap / Roman Yayın No: 306 Yazan: Abigail Strom Çeviren: Gökçe Müderrisoğlu Aktaş Yayına Hazırlayan: Hasret Parlak Torun Kapak Tasarım ve Uygulama: Başak Yaman Eroğlu ISBN: 978-605-9809-51-1 © Abigail Strom © Nemesis Kitap Bu kitabın yayın hakları Akcali Telif Hakları Ajansı aracılığıyla alınmıştır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz. Sertifika No: 26707 1. Baskı / Şubat 2016 Baskı ve Cilt: Mimoza Matbaacılık San. ve Tic. A.Ş. Merkez Efendi Mah. Davutpaşa Cad. No: 123 Kat:1 Topkapı / İstanbul Tel: (212) 482 99 10 (pbx) Sertifika No: 33198 Yayımlayan: NEMESİS KİTAP Gümüşsuyu Mah. Osmanlı Sok. Osmanlı İş Merkezi 18/9 Beyoğlu/İstanbul Tel: 0212 222 10 66 - 243 30 73 Faks: 0212 222 46 16


Beklenmedik Bir Anda Abigail Strom Çeviren: Gökçe Müderrisoğlu Aktaş



Yazar Hakkında Abigail Strom öyküler yazmaya henüz yedi yaşındayken başladı ve o günden sonra yazmayı hiç bırakmadı. Onu sonuna kadar destekleyen ailesiyle birlikte New England’ta yaşıyor ve okuyucularıyla iletişim kurmayı çok seviyor. Onu sosyal medyadan takip edebilir, www. abigailstrom.com internet sitesini ziyaret edebilir veya abigail@abigailstrom.com adresine e-posta atabilirsiniz.

5



Bölüm 1



“Senden nefret ediyorum.” Michael Stone, kollarını birleştirmiş, kambur bir şekilde yolcu koltuğunda oturan on dört yaşındaki kızına baktı. “Biliyorum.” Kız başını salladı. “Sadece bildiğini zannediyorsun. Bu bir ergen draması değil baba. Monte Kristo Kontu tarzında bir nefret bu.” Babası tek kaşını kaldırdı. “Önümüzdeki otuz yılını, intikamını planlayarak mı geçireceksin?” “Sadece bunu unutmayacağımı söylüyorum. Asla. Ve seni asla affetmeyeceğim. On sekiz yaşıma bastığım gün, yemin ederim beni bir daha göremeyeceksin.” Babası bir nefes verdi. “Bak Claire, bu yaz kampına gitmek istediğini biliyorum ama seni yılda sadece birkaç kez görebiliyorum ve-” “Kamp sadece üç haftalık. Bu aptal ziyareti neden ağustos ayında yapamıyorum ki?” Sakin ol, diye hatırlattı kendine. Kızını havaalanından henüz yirmi dakika önce almıştı. “Çünkü bu tatil için altı ay önce başvuruda bulundum. Önümde planlanmış ameliyatlar var. İstediğim zaman-” “Hastanenin neden sensiz de çalışamadığını hiç anlayamıyorum.” Sakin ol. 9


Abigail Strom

“Çünkü bu kamptan bana daha geçen hafta bahsettin. Eğer birkaç ay öncesinden haberim olsaydı, belki-” “Unut bunu, tamam mı? Sadece unut. Sana neden anlatmaya çalıştığımı bile bilmiyorum. Annemin rahmine düşmem sırasında, sperminle sürece katkıda bulunmuş olman, beni önemsediğin anlamına gelmiyor.” Michael buna bir cevap verirse sonradan pişman olabilirdi. Bir dakika boyunca sessizce devam ettiler yola. Daha sonra Claire, radyoya uzanıp kanalları dolaştı ve kemik testeresi sesine benzeyen bir müzik açtı. Michael yeniden radyoyu kapatmadan önce buna birkaç dakika tahammül edebildi. Claire bu sefer kelimelerini boşa harcamadı. Sadece koltuğuna biraz daha gömülüp başını çevirdi. Yıllık yaz ziyaretleri müthiş başlamıştı. Buz gibi geçen otuz dakikanın ardından Michael sokağına dönüp evine yaklaşınca arabayı yavaşlattı. “Ah Tanrım,” dedi Claire birden pencereden dışarı bakarak. Michael, garaj kapısına doğru ilerlerken Claire’in bakışlarını takip etti ama posta kutusunu kontrol eden yan komşusundan daha şaşırtıcı bir manzara göremedi. Komşusunu şaşırtıcı bulmuyor değildi ama Claire’in neden böyle bir tepki verdiğini anlayamadı. “Ne oldu?” diye sordu. “Bu Jenna Landry. En azından Jenna Landry’ye benziyor. Kapı komşun Jenna Landry mi?” “Yani, evet adı bu. Ama ses tonundan anladığım kadarıyla bu sana, bana ifade ettiğinden fazlasını ifade ediyor.” 10


Beklenmedik Bir Anda

Claire dönüp babasına baktı. Michael daha önce hiç kimsenin yüzünde bu denli bir aşağılama ifadesi gördüğünü hatırlamıyordu. “Onun kim olduğunu bile bilmiyorsun.” “Tek bildiğim kapı komşum olduğu. Bir ay önce taşındı.” Michael o günü çok iyi hatırlıyordu. Acil bir ameliyatta geçirdiği on iki saatin ardından eve gelmişti ve tek istediği, hızlı bir duş alıp yatağına girmekti. Yan evin garaj girişinde bir nakliye aracı vardı. Satılık ilanı asıldığını görmemişti ama isimlerini unuttuğu orta yaşlı bir çift olan komşuları, birkaç haftadır ortalarda görünmüyordu. Eve doğru giderken taşınıp taşınmadıklarını düşünüp çok da meraklı olmayan bakışlarla yan tarafı izlemişti. O sırada da Jenna’yı görmüştü. Gözleri ona kilitlenmiş olsa da yürümeye devam etmişti. Öyle olunca da evinin merdivenlerine takılmıştı. Karşısındaki iki kişiyle, hevesle ve kocaman bir gülümsemeyle konuşan esmer güzelini izlemeye devam ederken düşmekten son anda kurtulmuştu. Solgun ve ipeksi bir teni ve kırmızı bir saç bandı ile yüzünden uzaklaştırılmış simsiyah saçları vardı. Bluzu da kırmızıydı ve Michael’ın dikkatini, bir boğayı çeken pelerin gibi çekiyordu. Ona doğru düşünmeden bir adım atmış ve verandasının demirliklerine çarpınca da, demirlikleri iki eliyle tutmuştu. Kadının soluk kotu, inanılmaz bacaklarını sergiliyordu. Bir kutuyu almak için eğildiğinde daha da inanılmaz olan kalçasını gözler önüne sermişti. Bluzu hafif yukarı 11


Abigail Strom

kalkınca belinin alt kısmında bir dövme olduğunu gördü Michael. Kadın, kendisine doğru dönünce güneş ışığı göbek deliğindeki halkanın üzerine vurdu. Dövmeler ve piercingler asla Michael’ın tarzı olmamıştı. Son kız arkadaşı oldukça zarif, çok yönlü ve biraz da muhafazakârdı. Claire’in annesi de öyleydi. Kadınlar konusundaki tercihinin bu yönde olduğunu düşünmüştü hep -tarz, klasik ve zarif. O halde Michael’a neler oluyordu? Kalbi hızla çarpıyordu. Verandanın parmaklığına sımsıkı tutunmuştu. Ve deli gibi sıkıyordu. Kendisini eve girmeye zorladı ve duş alıp aralıksız on saat uyudu. Uyandığında kendi kendine, mükemmel yan komşusuna verdiği tepkinin, on bir aydır kimseyle birlikte olmadığından ve de hastanedeki programının kendisini çok yormasından kaynaklandığını düşündü. Ancak, onu her görüşünde aynı şeyler tekrarlandı. Onunla hiç konuşmadı. Bir kez bile “merhaba” demedi. Yan komşusuna gitmesi gereken bir paket, yanlışlıkla kendisine getirildiğinde ilk kez adını öğrendi ama paketi kapısının dışına bıraktığında o evde değildi. Bir müzisyen olduğunu düşünüyordu çünkü çoğu sabahlar evden sırtında bir gitar çantasıyla ayrılıyordu. Özellikle hafta sonları çok fazla arkadaşı geldiği için, sosyal birisi olduğunu tahmin ediyordu. Hayattan zevk alıyormuş gibi sık sık gülümseyip kahkaha atıyordu. Evren, Michael’ın tamamen zıt kutbunu, o zamana kadar gördüğü en güzel bedenle kaplayıp yan komşu olarak ona göndermişti. Arabadan çıkarken kızına sordu. “Peki kim bu?” 12


Beklenmedik Bir Anda

“Red Mollies’in baş gitaristi. Rock and Roll tarihinin en önemli gruplarından biri. En azından birkaç yıl önce dağılana kadar öylelerdi.” Pekâlâ, demek ki bu yüzden onu hiç duymamıştı. Michael, müzik konusunda pek bir şey bilmezdi. Eve girerlerken Claire idolünden bahsetmeye devam ediyordu. Michael ise kızını en son ne zaman bir konuda bu kadar heyecanlı bir şekilde konuşurken gördüğünü düşünüyordu. Kızı üst katta valiziyle kaybolmak yerine, Michael akşam yemeğini hazırlarken yanında bekliyordu. Michael bunun da en son ne zaman gerçekleştiğini hatırlayamıyordu. “Bu sonbaharda, yeniden bir araya gelip bir turneye çıkacaklar. Herkes yeniden birleşmelerini diliyor.” Claire lavaboya yaslanıp Jenna’nın evine baktı. “Nasıl biri? İddiaya girerim, çok havalıdır.” “Bilmiyorum. Hiç konuşmadık.” “Neden?” Michael salata için malzemeleri doğrarken omzunu silkti. “Konuşmamız için bir neden olmadı. Ve çok fazla ortak yanımız olduğunu zannetmiyorum.” Michael kendine de söylemişti bunu daha önce. Onu her gördüğünde, ilkel dürtüleri -erkeklere ait olanlar- güçlü bir şekilde ortaya çıkıyordu ve kendi kendine onunla konuşmak için bahaneler bulmaya çalışıyordu. Claire pencereye arkasını dönüp sinirle bir nefes verdi. “Tanrım, işte tipik sen.” Michael kaşlarını çattı. “Neymiş o?” “Çok önyargılısın. Jenna’yı tanımadan, onun nasıl biri olduğuna karar vermişsin bile. Belki gerçekten çok iyi biridir. Belki birçok ortak yönünüz vardır.” 13


Abigail Strom

Michael salatalıkları yeşilliklerin içine ekleyip turpları doğramaya başladı. “Claire, az önce bana, onun bir rock şarkıcısı olduğunu söyledin. Ben bir kalp cerrahıyım. Birbirimize pek benzediğimiz söylenemez.” “Bunun kulağa ne kadar züppece geldiğini biliyor musun?” Michael, Chicago’nun zorlu bir bölgesinde büyümüştü. Okulu burslar ve borçlar yardımıyla bitirmişti. O yüzden bir züppe olarak adlandırılamayacağını düşünüyordu. Ama Claire ile çocukluğu hakkında çok nadir konuştukları için bu ayrıntıyı dile getirme gereği duymamıştı. “Kalp cerrahlarının, rock şarkıcılarından daha iyi olduklarını düşünmüyorum. Sadece farklı olabilirler.” “Farklı olmasının ne sakıncası var? Sadece kalp cerrahlarıyla takılabileceğini mi düşünüyorsun? Bütün Iowa eyaletinde yirmi tane falan mı var? Biraz daha açık görüşlü olman gerek baba.” Michael tabii ki bunu kastetmiyordu. Ama konuşma, Claire ile her zaman olduğu gibi, nasıl olduysa yön değiştirip Michael’ın neden bahsettiklerinden artık emin olamadığı bir noktaya gelmişti. Emin olduğu tek şey, Claire’in burada, onunla birlikte olmak istemediğiydi. Michael derin bir nefes aldı. “Neden yukarı çıkıp valizini boşaltmıyorsun? Yemek bir saate hazır olur.” Claire rahatsız olmuş bir şekilde omzunu silkti. “Neyse.” Valizini alıp mutfaktan ayrıldı. Michael, turpları da salataya ekleyip havuçları doğramaya başladı. Claire’in merdivenleri çıkıp odasının kapısını çarptığını duydu. Bıçağı kesme tahtasına bırakıp derin bir nefes aldı. 14


Beklenmedik Bir Anda

Bu buluşmanın da, aynen bir önceki gibi başlamış olmasının onu hayal kırıklığına uğratmaması gerekiyordu. Ne bekliyordu ki? Kızının birden aksi bir ergenden, mantıklı bir yetişkine dönüşmesini mi? Gerçekten iletişim kurabileceği birilerine? Anlayamadığı duyguları ve tepkileri olan bir yaratığa benzemeyen birilerine? Claire küçükken her şey daha kolaydı. Altı yaşına girdiğinde istediği tek şey prenses kostümüydü. Hatta daha da detaya girmek gerekirse, Külkedisi kostümü. Claire’in kendisinden o elbiseyi istediği zaman yüzünde beliren ifadeyi hatırlıyordu -büyük, kahverengi gözlerindeki hevesli ve heyecanlı ifadeyi. Michael tabii ki elbiseyi aldı. Uyumlu ayakkabılar, bir taç ve Külkedisi Kalesi’nde karakterlerle bir kahvaltı rezervasyonunun da dâhil olduğu sürpriz bir Disney World gezisi ile birlikte. Claire, son iki yıldır ondan hiçbir şey istememişti. Michael’ın Noel’lerde ve doğum günlerinde ne alması gerektiğini büyükannesi ve babasına sorması gerekiyordu. Ve işler sürekli daha da kötüye gidiyordu. Aralarındaki uçurum daha da derinleşiyordu. Claire büyüyüp üniversiteye gidene ya da evlenene kadar… ilişkileri muhtemelen senede birkaç anlamsız telefonla sınırlı olacaktı. Michael, göğsüne aniden bir bıçak gibi saklanan ağrıya şaşırdı. Son birkaç dakikadır, akşam yemeğini unutmuş, pencereden dışarı anlamsız bir şekilde bakıyordu. Aklında bir fikir şekillenirken birden Jenna Landry’nin evi dikkatini çekmeye başladı. Claire’in istediğini bildiği tek bir şey vardı. Micha15


Abigail Strom

el’ın, kızının büyükanne ve büyükbabasından öğrenmek zorunda kalmadan, doğrudan kendisinden öğrendiği. Kızı, Jenna Landry ile tanışmak istiyordu. Tamamen farklı nedenlerle olsa da, Michael da onunla tanışmak istiyordu. Hayvani arzulardan kaynaklı nedenler olduğu için, hiçbir zaman kapısına gidip kendini tanıtma isteğine kulak vermemişti. Mantığı, ortak hiçbir yanlarının olmadığı ve muhtemelen iki dakikalık bir konuşmadan sonra Jenna’nın sıkıntıdan gözlerini devireceği konusunda onu uyarmıştı. Ama şimdi, oraya gitmek için bir nedeni vardı. Claire için bir şeyler yapma şansı varsa, onu mutlu edebilecekse bu şansı kaçıramazdı. Jenna muhtemelen onun çatlak olduğunu düşünecekti -ya da bir zavallı- ama bu, umurunda değildi. Bu ziyaretin diğerlerinden farklı olmasını sağlamak konusunda kararlıydı. Çok geç olmadan kızıyla arasında bir bağ kuracaktı. Ve Jenna Landry de sadece buna giden anahtar olacaktı.

“Bu bir komplo,” dedi Jenna, annesine. Telefonu, omzu ve kulağı arasında tutup, elindeki kazıyıcıyla duvardaki eski boyayı söküp altındaki akçaağaç ahşabı ortaya çıkardıkça tuhaf bir keyif alıyordu. Belki de teyzesinin mutfak dolaplarını yeniden boyamak yerine, sadece zımparalayıp koyulaştırmalıydı. “Seni pazar günü akşam yemeğine davet etmek, bir komplo mu?” Jenna, Irene Landry’nin sesindeki iğneleyici ifadeyi duyunca sırıttı. “Kesin öyledir. Önce Hannah benden yaz 16


Beklenmedik Bir Anda

kampında eğitmenlik yapmamı istedi ve sonra da Beth Teyze o yokken evine bakmamı. Ve şimdi de ev yapımı yemeklerle sen. Iowa’ya yeniden taşınmam için uğraşıyorsunuz. Kabul et.” Jenna elbette şaka yapıyordu ama bunları söyledikten sonra, eve dönme konusunda bir savunma halinde olduğunu fark etti. Çünkü geri dönmek ona iyi hissettiriyordu. Yaz bittikten sonra da burada kalacak kadar iyi hissettirmese de, iyiydi. O yüzden, annesinin kalması konusunda ısrar etmesine engel olabilmek için temkinli konuşuyordu. “Aptallık etme. Iowa’ya geri taşınıp taşınmaman umurumda değil.” “Çok ikna edici anne.” “Eve dönmen asıl babanı ve kız kardeşini çok heyecanlandırdı.” “A-ha!” “Yani pazar günü geliyorsun, değil mi?” “Mısır da olacak mı?” “Küçük bir orduya yetecek kadar hem de.” “O zaman geliyorum.” Telefonu kapatmadan önce birkaç dakika daha sohbet ettiler ve sonra Jenna tüm dikkatini dolaba verdi. Beth Teyze, yaz boyunca Jenna’nın uğraşmasını istediği eviyle ilgili birkaç değişiklikten bahsetmişti -tabii eğer Jenna da isterse- ve Jenna da bundan ne kadar keyif aldığına şaşırmıştı. Jenna gülümsedi. Anne ve babasının evindeki mutfak dolabını düşündü. Jenna on beş yaşındayken onları boyamasına izin vermişlerdi. 17


Abigail Strom

Büyük çocuk olan Jenna, oyunu mordan yana kullanmıştı. Ondan üç yaş küçük olan Allison, sarıda diretmişti. Megan sekiz yaşındaydı ve ailenin bebeğiydi. O da pembede ısrarcıydı. Toplamda on iki tane dolap kapağı vardı ve sonunda dörder parçaya ayırıp bir anlaşmaya varabilmişlerdi. Kızlarının seçtiği boyaları alırken Irene dudaklarını büzmüştü. Kızları boyayı bitirip de, Joe Landry, dolaba ilk bakışını attığında da biraz daha büzmüştü. “Oturma odasını Jake ve ben yapıyoruz,” olmuştu tek söylediği. Jake, Jenna’nın ikiz erkek kardeşiydi ve ailedeki tek erkekti. O ve Joe, oturma odasını erkeksi bir avcı yeşiline boyamışlardı. Irene, sonunda birkaç yıl önce, mutfak dolaplarını başka bir renge boyamıştı. Ama kulplarını pembe, mor ve sarı bırakmıştı. Çiftlik birkaç yıldır gelişmekteydi ve ev, bugünlerde çok güzel görünüyordu. Hâlbuki çocukluğunda, Landry’lerin evinin sürekli olarak parçalandığını düşünürdü. Çatıdan ayrılan kiremitler, bakıma ihtiyacı olan su ve elektrik tesisatı. Sanki çiftliğin devamlılığını sağlamak için tarlada yapılması gereken işler yetmezmiş gibi, bu tür tamirat işleri de hiç bitmezdi. Jenna bu işleri hem sever hem de nefret ederdi. Tıpkı çiftliği hem sevip hem de nefret ettiği gibi. Ailesiyle ilgili hisleri çok karmaşık değildi. Onlara karşı sadece sevgi hissediyordu. Ama anne ve babasıyla kardeşlerini ne kadar çok severse sevsin, on üç yaşına girdiği andan itibaren, evden ayrılmak için can atmaya başlamıştı. Ve lise arkadaşlarından bazılarıyla kurdukları 18


Beklenmedik Bir Anda

grup ünlenmeye başlayınca hiç tereddüt etmedi. On sekizinci yaş gününden birkaç gün sonra kapıdan çıkmıştı bile. Şimdi, on iki yıl sonrasında, yeniden Iowa’daydı. Burada yaşamıyordu. Sadece kısa bir süreliğine gelmişti. Öğretmenlik işi sadece ağustos ayı içindi ve sonra Mollies yeniden bir araya gelme turnesi için toplanacaktı. Bu da birkaç ay sürecek ve sonrasında Los Angeles’a geçecekti. Yeni bir iş için -bağımsız bir filme müzik danışmanlığı yapmaya. Jenna’nın kapısı çaldı. Kazıyıcıyı bırakıp ellerini yıkadı. Bu gecelik işin bitmesine sevinmişti. Sosisli, mantarlı ve siyah zeytinli bir pizzayı kemirmeye başlamanın tam zamanıydı. Ellerini çabucak kurulayıp kapıya gitti. “Tam zamanında gel-” Sözcükler, Jenna’nın dudaklarında dondu kaldı ve karşısında pizzacı yerine, yakışıklı yan komşusunu bulduğu için kendini gözlerini kırpıştırırken buldu. “Ah,” dedi şaşkınlıkla. “Merhaba.” Yakından daha da yakışıklıydı. Birkaç hafta önce onu ilk gördüğü an ne kadar yakışıklı olduğunu düşünmüştü. Adamın kahverengi saçları oldukça kısa kesilmişti ve gözleri de aynı sıcak maun tonlarındaydı. Düz burnu, sert çenesi ve güzel elmacıkkemikleri. Dudakları da güzeldi. Jenna onu birkaç kez görmüş olsa ve her seferinde de çok ciddi olduğunu düşünse de, gülümsemesinin de gayet güzel görüneceğine inanıyordu. Müzik sektöründe yakışıklı olan erkekler ya a) bunun farkında olurlardı ya da b) bunu mümkün olan her yerde 19


Abigail Strom

fırsata çevirmeye çalışırlardı. Ama bu adamın duruşuna bakılacak olursa, nasıl göründüğünün farkında bile değildi. Jenna ise onun tam tersine, eski bir eşofman altı ve soluk bir Ramones tişörtü giydiğinin, hiç makyaj yapmamış olduğunun, saçının dağınıklığının ve mavi bandanasının altında çılgın gibi göründüğünün farkındaydı. Komşusuyla ilgili sık sık kurduğu fantezisinde bundan çok daha seksi kıyafetler vardı üzerinde. “Merhaba,” dedi Michael. Jenna’nın tam tersine, Michael haki rengi pantolonu ve iliklenmiş gömleğinin içinde tam bir yetişkin gibi görünüyordu. “Ben sizin komşunuzum. Yan komşunuz,” diye ekledi, güzel ahşap kaplamalı evine doğru elini sallayarak. “Evet. Sizi buralarda görmüştüm.” Onu kestiğini söylese daha doğru olurdu. Michael’ın otlarını biçtiği gün, oturup onu yarım saat boyunca izlediğinde olduğu gibi. Otuz iki derece sıcaklıkta, Michael’ın tişörtünü çıkarmayı hayal etmişti ancak tabii ki bu gerçek olmamıştı. Michael karşısında biraz huzursuz görünüyordu. Belki de hafta sonu yaptıkları müzik dinletisinin çok yüksek sesli olduğundan şikâyet edecekti. Gerçi Jenna aletlerin fişini takmıyordu. “Sorun müzik, değil mi?” dedi Jenna pişmanlıkla. “Özür dilerim. Akustik çalıyoruz ama çok gürültü geliyorsa…” Michael başını sallıyordu. “Hayır, müziğinizde sorun yok. O yüzden gelmedim. Adım Michael bu arada. Michael Stone. Ve… Pekâlâ, sadede geleyim.” Derin bir nefes aldı. “Kızım Claire beni ziyarete geldi. 20


Beklenmedik Bir Anda

Büyükanne ve büyükbabasıyla yaşıyor, ben de onu istediğim kadar sık göremiyorum. On dört yaşında ve benden nefret ediyor. Ve iki yıldır, ilk medeni konuşmamızı az önce sizi tanıdığında yaptık. Belli ki en sevdiği gruplardan birinin üyesiymişsiniz.” Derin bir nefes daha aldı. “Ve bu yüzden buradayım. Size yalvarıyorum Bayan Landry. Bu akşam, yemeği bizimle yiyin ve yılın babası olmama yardım edin.” Michael konuşmasını önceden planlamış olsaydı bile, Jenna’yı o anda söylediklerinden daha fazla etkileyemezdi. Ergen kızıyla ilişkilerini düzeltmek isteyen bir babaya hangi kadın yardım etmek istemezdi ki? “Bana Jenna de. Ve tabii ki gelirim.” Michael şaşırmıştı. “Gelir misin?” Jenna ona bakıp gülümsedi. “Daha zor olmasını mı bekliyordun?” “Bilmiyorum,” dedi Michael bir süre düşündükten sonra. “İçgüdülerimi dinleyip geldim buraya ve genellikle onları dinlemem. Ne beklemem gerektiğini bilmiyordum. Ama planların olabileceğini düşünmüştüm.” Michael’ın kahverengi gözleri, ona bakarken biraz daha sıcaktı artık ve Jenna sırtında bir ürperme hissetti. “Tek planım, pizza yemekti ki şimdi pizzaciyı arayıp iptal ettireceğim. Akşam yemeği için evine gelmek isterim ama kızın artık bir grupta olmadığımı biliyor, değil mi? Claire ile sahte ün ve şöhret bahanesiyle tanışmak istemem.” Michael başını salladı. “Grubunun birkaç yıl önce dağıldığını bana o söyledi. Bu sonbaharda yapacağınız yeniden bir araya gelme turnesinden de bahsediyordu. Sanırım sana bu konuyu soracaktır.” 21


Abigail Strom

Jenna güldü. “O ve herkes. Üzerimi giyinmem için birkaç dakika ver bana, olur mu? Boya yapıyordum ve berbat haldeyim.” Michael’ın gözleri vücudunda dolanıp yeniden yüzüne döndü. “Oldukça iyi göründüğünü düşünüyorum,” dedi ve Jenna, bunun Michael’ın bugün içgüdülerini dinleyerek yaptığı ikinci şey olduğuna bahse girebilirdi çünkü sonrasında yüzünü biraz tuhaf bir ifade kapladı. Jenna birden elektrik şoku verilmiş gibi hissetti. O kadar beklemediği bir şeydi ki bir adım geri atması gerekti. “Tamam o zaman,” dedi Jenna bir süre sonra. “Yarım saate orada olurum, tamam mı? Sana uyar mı?” “Mükemmel,” dedi Michael. “Senin için de uygunsa, somon yiyeceğiz.” “Mükemmel,” dedi Jenna onu taklit ederek. “Pekâlâ… Süper. Yarım saate görüşürüz.” Jenna kapıya yaslanıp Michael’ın evlerinin arasındaki çimleri geçişini izledi. Onu izlediğini fark eder etmez, kapıyı sertçe kapattı ve duş almak için yukarı çıktı. Birkaç dakika sonra sıcak suyun altında tenindeki boya damlalarını kazımaya çalışıyordu. Michael’ın ciddi yüzünü, sıcak kahverengi gözlerini ve esnek bedeninin kapıyı nasıl kapladığını düşündü. Bakışlarının bedeninde nasıl gezindiğini ve bedeninin buna verdiği tepkiyi düşündü. Bu delici duyguyu uzun zamandır hissetmemişti. Birileriyle flört ettiğini bile uzun zamandır hiç hissetmemişti. Ama neden şimdi? Neden Michael’la? Michael, eskiden peşinden koştuğu, kötü çocuk tarzından çok uzaktı. Tam olarak sorumluluk sahibi bir tipe benziyordu. Dengeli ve olgun. Çok ciddi görünüyordu -ve diğer taraftaki komşusundan öğrendiği kadarıyla da doktordu. 22


Beklenmedik Bir Anda

Jenna birkaç ay önce otuz yaşına girmişti ve henüz bu fikre alışamamıştı. Muhafazakâr görünüşlü komşusu ile ilgileniyor oluşu, gelecekteki şeylerin habercisi miydi? Bunlar, evi bir rock grubu kurmak için terk eden kızın, ölüm habercisi miydi? Duştan çıkıp kurulandı. Vücuduna krem sürüp makyajını yapmak için aynaya yaklaştı. Jenna her zaman kendi kendine sahip olduğu özelliklerini yitirmeyeceğine, asla sıkıcı, sıradan ya da anlamsız birine dönüşmeyeceğine söz verirdi. Örneğin Tina Turner. Yetmiş yaşında hâlâ seyircilerini coşturuyordu. Eğer Tina bu şekilde kalabildiyse, o da kalabilirdi. Ama şimdi kendine baktığında on sekizindeki kız olmadığını görüyordu… ya da yirmi beşindeki. Örneğin beş yıl önce, derisi ve dudaklarını ölü gibi solgun bırakıp gözlerini kalın siyah bir kalemle iyice belirginleştirirdi. Şimdiyse, rimeli ile rujunu sürüp başka bir şey yapmıyordu. Dış görünüşünü tam olarak ne zaman değiştirdiğini hatırlayamadı. Zamanla olmuştu galiba. Başka değişiklikler de olmuştu. Neredeyse üç yıl önce sigara içmeyi bırakmıştı ve nikotinin yol açtığı açlık hissiyle başa çıkabilmek için koşuya başlamıştı. Artık kahvaltıdan önce koşuya gitmek için erken kalkmaktan hoşlandığı bile söylenebilirdi. Grupta olduğundan çok farklıydı. Mollies’deyken sabaha kadar oturup öğleden sonra, o gecenin gösterisine yetişmelerine yeterli olabilecek geç saate kadar uyurlardı. Kulüplere de çok sık gitmiyordu. Mollies dağıldıktan sonra, Chicago’ya yerleşip stüdyo müzisyeni olarak ça23


Abigail Strom

lışmış ve müzik eğitimi almak için bir programa kaydolmuştu. İşler ve dersler arasında gidip gelirken bir şeylerden fedakârlık etmesi gerekiyordu -ve bu da gece hayatı olmuştu. Sonra birkaç şey oldu. Mollies yeniden bir araya gelecekleri bir turne planı yaptı, Jenna, Los Angeles’tan bir iş teklifi aldı ve eski bir arkadaşı Willow Springs, Iowa’da o yaz müzik öğretmenliği yapmak isteyip istemeyeceğini sordu. Chicago’daki evinin kira kontratı bitmek üzereydi. Beth Teyze ile Sean Amca sonbahara kadar seyahatte olacaklardı ve evlerini birkaç aylığına Jenna’ya bırakabileceklerini söylediklerinde, zamanlama kaçırılmayacak kadar iyi görünmüştü. İşte, buradaydı. Iowa’ya geri dönünce hayatındaki diğer değişiklikler de daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştı. Chicago’da yaşarken sigarayı ve haftada birkaç geceliğine dışarı çıkmayı bırakması çok da önemli değil gibi görünüyordu. Ama şimdi büyüdüğü kasabaya gelince eski Jenna’nın, hiç farkına varmadan, ayağının kaydırdığını ve yerine olmak isteyip istemediği konusunda bile tereddütleri olan bir kadına dönüşmüş olduğunu fark ediyordu. Koşuya gitmek için erken kalkan bir kadın. Günlerini öğretmenlik yapıp gecelerini evi iyileştirme projeleri üzerinde çalışarak değerlendiren bir kadın. Vahşi ve umursamaz olmak yerine, geleneksel ve ciddi olan yan komşusundan hoşlanan bir kadın. Özelliklerini yitirmekte olan bir kadın. Hayır, dedi kendi kendine, kotunu ve CBGB bluzların24


Beklenmedik Bir Anda

dan birini giyerken. Hayatında birkaç değişiklik yapmış olması, özelliklerini yitirmekte olduğu anlamına gelmiyordu. Michael’dan çekici olduğu için hoşlanmıştı. Olgun ya da sorumluluk sahibi birine benzediği için değil. Duygularını saklamayacaktı. Hem zaten onu çok az görmüştü -oldukça yoğun bir çalışma takvimi olmalıydı. Ve Jenna sadece yazı geçirmek için buradaydı. Hiçbir şey, özellikle de bir erkek Iowa’da daha uzun kalmasına neden olamazdı. Jenna’nın karşı cinsle ilgili iki kesin kuralı vardı: Seni değiştirmelerine izin verme. Seni bağlamalarına izin verme. Bir kez neredeyse bir erkeğin onu değiştirmesine izin verecekti -ta ki onun buna değmeyecek biri olduğunu fark edene kadar. Bu da, tekrarlamaya niyetinin olmadığı bir hataydı sadece.

Michael yemek salonuna yanlış bir şeyler var mı diye son kez baktı. Çok mu resmi olmuştu? Yeni ve güzel komşusunun -yakından daha da güzel olduğunu fark ettiği komşusunun- üzerinde daha iyi bir izlenim bırakabilmek için yemeği mutfağa değil, yemek salonuna hazırlamıştı. Ama şimdi Jenna’nın boya lekeli eşofman altı ile tişörtünü hatırlayınca biraz huzursuz olmuştu. Belki de daha rahat bir ortamdan hoşlanırdı. Ama artık değiştirmek için geç kalmıştı. Birkaç dakika içinde gelmiş olacaktı. 25


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.