1 minute read
LatinceKilitli
Hıristiyanlık kanun gereğince ilk kez resmi hale geldiği zaman, bozuk bir
Latince Avrupa'nın bütün batı bölgelerinin ortaklaşa dili olmuştu. Böyle olduğu için, gerek kilise ayini, gerek kiliselerde okunan İncil çevirisi o bozuk Latince ile, yani ülkenin ortaklaşa dili ile idi. Roma İmparatorluğu'nu deviren barbar ulusların baskısından sonra, Latince gitgide Avrupa'nın herhangi bir bölgesinin dili olmaktan çıktı. Gelgelelim dinin kök tutmuş eğilimlerini ve törenlerini, ilkin meydana getirip akla sığar kılan şartlar ortadan kalktıktan uzun zaman sonra da, halkın saygısı, doğal olarak korur. Dolayısıyla, artık hiçbir yerde halkın büyük çoğunluğu Latince'yi anlamadığı halde, bütün kilise ayini hâlâ o dille yapılmaya devam ediliyordu. Eski Mısır'da olduğu gibi, Avrupa'da da, böylece iki ayrı dil; bir rahipler dili, bir halk dili; bir okumuşlar, bir okumamışlar dili yer etti. Fakat, kullanarak vazife görecekleri o kutsal ve okumuşların dilinden papazların bir parça anlamaları gerekiyordu. Bundan ötürü, Latin diline çalışmak baştan beri üniversite eğitiminin esaslı bir kısmını oluşturdu.
Ne Grekçe, ne İbranice öğreniminde durum öyle değildi. Kilisenin öğretiye ilişkin yanılmaz kararlarında resmen bildirildiğine göre, İncil'in genellikle Vulgate adı verilen Latince çevirisi Grekçe ve İbranice asıllarına kıyasla eşit derecede tanrısal ilhamla[384] yazdırılmıştır; dolayısıyla, eşit derecede geçerlidir. Bundan dolayı, o iki dili bilmek, bir kilise adamı için vazgeçilemeyecek kadar zorunlu bulunduğundan, üniversite eğitiminde genellikle gösterilen dersler arasında bunların okunması uzun zaman gerekli bir yer tutmadı. Doğruluğuna inanarak bana söylediklerine göre, o dersler arasında Grek diline henüz hiç yer verilmemiş kimi İspanya üniversiteleri varmış. Yeni Ahit'in[385] Grekçe metni, hatta Eski Ahit'in[386] İbranice metni, ilk din ıslahçılarının düşüncelerine Vulgate çevirisinden daha uygun geldi. Vulgate çevirisi, doğal olarak akla gelebileceği üzere, azar azar Katolik öğretilerini destekleyecek kalıba sokulmuştu. Bundan ötürü, ıslahçılar o çevirinin bir sürü yanlışlarını açığa vurmaya koyuldular. Böylece Roma Katoliği rahipler yanlışları savunmak ya da açıklamak zoru ile karşı karşıya kaldılar. Ama esas diller biraz bilinmedikçe bunu yapmaya pek olanak yoktu. Dolayısıyla, bunların bellenmesi çoğu üniversitelere, Din Islahı[387] öğretilerini kabul edenlere de, etmeyenlere de yavaş yavaş girdi.
Madde II. Gençlerin Eğitimine Özgü Kurumların Gideri Üzerine
Her Yaştaki Halkın Öğretimine Özgü Kurumların Gideri Üzerine
Milletlerin Zenginliği