Optisyeninsesi e dergi (10.Sayı) Haziran 2014

Page 1

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ HAZİRAN 2014

Optik Magazin Dergisi

Ya Gözlük icat edilmemiş olsaydı? Tıp Tarihi / Osmanlının Sağlık Bakanlığı/ Hekimbaşılık Moda / 2014 Modasının Trend Gözlükleri Metin Turanlı Optical Story Yolname / Mustafa Küreli Mayısın Aydınlık Şafağı: Karadağ Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

1


2

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014


Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

3


4

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014


Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

5


içindekiler

HAZİRAN 2014

EDİTÖRDEN

9

SEKTÖRDEN VE DÜNYADAN HABERLER

10

10 HABER Yaza Özely Exotic koleksiyon 14 HABER Beta Optik Novax ziyareti 16 SAĞLIK Polenler kör ediyor 20 AKTÜALİTE Siracüddin ÇAĞLAR / At Gözlüğü 26 TIP TARİHİ Osmanlı’nın sağlık bakanlığı: Hekimbaşılık 28 TIP TARİHİ Osmanlı’da gözleri bozuk padişahlar

DOSYA KONULARI SAĞLIK

Ya gözlük icad edilmemiş olsaldı? AKTÜALİTE Göz rengine göre kişilik tahlili SAĞLIK Kontakt lensler SİZİN KALEMİNİZDEN Metin Turanlı / Optical Story EĞİTİM Taylan Küçüker / Yüze ait ölçüler

30 32 34 40 42

PLASİYER GÖZÜYLE Mesut Bahtiyar Şahin / İşler Kesat abi!

52

FIRTINA FIRTINA ÖNCESİ Prof. Dr. Miktad Kadıoğlu /

Umuksuz olmayın 6

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014

54


MODA / GÖZLÜĞÜN YAKIŞTIĞI 10 ÜNLÜ YILDIZ

36

TARİH Emine Pişiren, “Şair Eşref’in numarasız gözlükleri”ni yazdı 46 YOLNAME Mustafa Küreli’nin kaleminden; “Mayısın Aydınlık Şafağı” Karadağ

56

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Ayda bir yayınlanır Haziran 2014 www.optisyeninsesi.com Adına İmtiyaz Sahibi Orhan Küreli Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ozan Küreli Yazı Kurulu Üyeleri Mustafa Küreli, Llm. Av. Oğuz Ünal Hakan Hürsever, Prof. Dr. Miktad Kadıoğlu Dr. Ahmet Doğan Ataman, Mehmet Can Şahin Görsel Yönetmen Mustafa Küreli Grafik Tasarım-Uygulama ve Editöryal Çalışma Tuna Yıldırım / CLINART Str. Arş. Sağ. Dan. Org. Yay. Ltd. Şti. (0 212 291 54 83) Reklam Pazarlama 0 535 586 05 93 tunayildirim1972@gmail.com Fotoğraf Editörü Cesur Erol E-Posta: bilgi@optisyeninsesi.com dergi@optisyeninsesi.com

MODA / 2014 MODASININ TREND GÖZLÜKLERİ

48

Yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Reklamların sorumluluğu ise reklam verene aittir. Dergide yayımlanan yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle iktibas edilebilir. Optisyenin Sesi günlük ortalama raytingi 3000 olan www.optisyeninsesi.com internet sitesinde yayımlanmaktadır. Bu dergi Haziran 2014 tarihinde internetten online olarak izlenebilmiştir. 7 SESİ E-DERGİ Haziran 2014 OPTİSYENİN


8

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014


Editör ’den ORHAN KÜRELİ

Gözlükçüler günümüz kutlu olsun Gözlük kullanımı, eğitime, teknolojinin gelişimine, hayatın kolaylaştırılmasına büyük katkı sağlar. Gözlüğün insan yaşamındaki önemi kelimelerle anlatılamayacak kadar çoktur.

Y

eni bir ayda, yeni bir sayıda yeniden birlikte olmanın verdiği heyecanla gözlükçüler günümüzü tüm meslektaşlarımızla birlikte gurur ve kıvançla kutluyoruz.

Sektör olarak birlik ve beraberliğimizin göstergesi olan bu özel günümüzü bir kez daha kutlarken; yaptığımız işin ne kadar önemli ve toplum için ne denli gerekli olduğunun bilincinin yaygınlaşması ve toplumun sektörümüze gereken saygınlımızı göstermesini diliyorum. Sektörümüzün gelişmesi, topluma daha yararlı olabilmesi için, kanun koyucuların yaptığı düzenlemelerle umarız mesleğimizde layık olduğu yerlere gelir. Gözlük kullanımı, eğitime, teknolojinin gelişimine, hayatın kolaylaştırılmasına büyük katkı sağlar. Gözlüğün insan yaşamındaki önemi kelimelerle anlatılamayacak kadar çoktur.

Bu denli topluma yarar sağlayacak bir mesleği, hakkettiği yerlerde, bir sonraki gözlükçüler gününde görmek dileklerimle, Hepinize saygılarımı sunuyorum.

Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

9


HABER

Gözlükçüler Anıtkabir’de Buluştu Bu yıl sekizincisi kutlanan 1 Haziran Gözlükçüler ve Optisyenler gününde Türkiye nin birçok şehrinden gelen Gözlükçüler, Optisyenlik meslek yüksekokulu öğrencileri ve farklı şehirlerin dernek yöneticileri 1 Haziran Gözlükçüler ve Optisyenler gününü kutlamak için Ankara daydı. Anıtkabir de Optisyeninsesi haberin dağıttığı kırmızı şapkalar ile Anıtkabir in avlusu gelincik tarlasına döndü. İstanbul Ticaret Odası Meslek komitesinin sağladığı, meslektaşlarımızı ve Aydın Üniversitesi Optisyenlik MYO öğrencilerini taşıyan otobüslerde optisyenlik öğrencileri yol boyunca 1 Haziran günümüzü bayrama çevirdiler. Aydın Üniversitesi Optisyenlik MYO Öğretim görevlisi Sn. Turgut Çakar, öğrencilerini bir an yanlız bırakmadı. Ticaret odalarının destekleri ile temin edilen otobüsler ve kendi imkânları ile gelen meslektaşlarımız sabah saat 10.00 da Anıtkabir de Atanın huzurunda saygı duruşunda bulunduktan sonra Ankara Ticaret Odasının düzenlediği öğle

10

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014

yemeğini yediler. Yemekten sonra düzenlenen toplantı, vefat etmiş meslektaşlarımız ve Soma da kaybettiğimiz şehitlerimiz için bir dakikalık saygı duruşu ve okunan istiklal marşından sonra açılış konuşması Ato 66 nolu gözlükçüler meslek komitesi meclis üyesi Sayın Akın Özel” in sektör sorunlarını anlatması ile başladı. G.O.Konfederasyon başkanı sn. Turgut Vardi birlik ve beraberlik ile çözülemeyecek sorunun bulunmadıklarından bahsetti. Toplantıda sırasıyla söz alan Tıbbi cihaz kurumundan Müh. Ersen Ünsal, 15 Mayıs 2014 tarihinde çıkan Tıbbi Cihaz Satış, Reklam ve Tanıtım


Yönetmeliğindeki reklam maddeleri hakkında ve Güneş Gözlükleri ile ilgili gerekli bilgilendirme yapılarak müracaat yapılırsa Güneş gözlüğünün yeniden Tıbbi cihaz kapsamına alınmasının çokta zor olmadığını anlattı. Daha sonra söz alan SGK Optik Şube Müdürü Dr. Murat Akın da e-reçete ye geçmekte geciktiklerini itiraf ederken, sektörün yıllardır beklediği kurum fiyatlarına zam için müdürlüklerine gerekli girişimlerde bulunduklarını ancak bunun sadece SGK Kurumunu ilgilendiren bir şey olmadığı, Maliyeden de olur gelmesi gerektiği belirtildi. Kürsüye davet edilen Beta Optik Cam Sanayi firma sahibi sn Murat Balcı,

bu özel günde meslektaşlarımızla bir arada olmasının sebebini güçlü olmanın birlikte olmak, birlik olmak ile başarılı olabileceğini belirtti. Arada Sektörel Sohbet Ato da düzenlenen toplantının ikinci bölümünde ise Meslekte 50.yılını dolduran meslektaşlara ve toplantıya katılan kurum yetkililerine plaket verildi. Gözlükçüler ve Optisyenler konfederasyonu şubeleri bulunmadığı şehirlerde ve İstanbul’un ilçelerinde seçtiği meslektaşlarımıza temsilcilik yetki belgeleri dağıttı. Toplantı sonrası verilen toplu fotoğraf 8. Gözlükçüler ve Optisyenler gününe bir anı olarak kayda geçti.

Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

11


HABER

YAZA ÖZEL EXOTIC KOLEKSİYON! Chiara Ferragni, Karl Lagerfeld gibi ünlü blogger ve tasarımcı işbirlikleri ile adından söz ettiren Italia Independent, unique edition koleksiyonları ile bizleri şaşırtmaya devam ediyor… Aynalı camlı, neon, animal print ve camouflage desenli modellerine ek olarak sınırlı sayıda üretilen benzersiz koleksiyonları ile Italia Independent, her zamanki gibi “daha fazla eğlence” vaadediyor. Benzersiz bir yumuşaklık kazandırılmış dokusu ve yaza özel göz alıcı 5 farklı renk kombinasyonu ile Brezilya karnavallarını andıran Exotic Koleksiyon’u da diğer Italia Independent modelleri gibi yazın “mutlaka edinilmesi gerekenler” listesinde görmek mümkün… İtalya’nın en yenilikçi ilk 10 firmasından biri… Daha önce denenmemiş detaylar içeren farklı tasarımları ile gözlük modasına yön veren Italia Independent, eğlence ve yeteneği biraraya getirdiği bu özel koleksiyonda yine yaratıcılığını konuşturuyor. Teknoloji ve mühendislik konularında dünyanın en iyi teknik üniversitesi olarak tanınan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT)’ne bağlı medya şirketi MIT Technology Review tarafından geçtiğimiz günlerde İtalya’nın en yenilikçi ilk 10 markasından biri seçilen Italia Independent, tasarımlarında bizleri hep bir sonrası için meraklandırıyor.

0090 ARA 000_530 TL

12

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014

0090 FIS 000_530 TL

0090 PAV 000_530 TL

0090 TUC 000_530 TL

0090 TUC 009_530 TL


TransitionsPortal.com’da Kampanya Başladı! “Dünyada en fazla tercih edilen Fotokromik cam” olma özelliğine sahip Transitions gözlük camlarının satışını teşvik etmek ve optikçilerimizin gösterdiği çabaları ödüllendirmek üzere Optik Sektörünün tek ödül kazandıran sitesi olan “transitionsportal.com” adresinde 28 Nisan’da bu yılın ilk ödül kampanyasına start verildi. Çekilişsiz kurasız 100 optikçimizin hediye kazanması hedeflenen yeni kampanyaya katılmak için tek yapmanız gereken hemen TransitionsPortal.com’a üye olmak ve her bir ürünle birlikte size ulaştırılan Transitions Güvence Kartı üzerindeki kodu, ürün satışı sırasında Transitions Portalindeki profilinize girmek. Önceden üye olanlar, sahip oldukları kullanıcı adı ve şifre ile portale giriş yaparak, güvence kodlarını hemen eklemeye başlayabiliyor. Kodu girilen her bir güvence kartı katılımcıları ödül kazanmaya bir adım daha yaklaştırıyor. Temmuz ayı sonuna kadar sürecek kampanyada Migros’tan Teknosa hediye çekine, Boyner hediye kartından, çay makinesine, mini buzdolabından, ev sinema sistemine, ve iPhone5’e uzanan geniş bir yelpazede toplam 100 hediye tanımlanmış durumda. Üstelik bu kampanyada kazananın kim olduğunu öğrenmek için artık kampanya sonuna kadar beklemek de gerekmiyor. Sisteme yeni güvence kartlarındaki kodları girmeniz gerekiyor! Güvence kartlarında yer alan kodları girerek, belirli puan seviyelerine ilk ulaşan optikçiler stok adedi müsait her ürün grubundan 1 adet sipariş vererek, kazandığı ürünü belirleme imkanına sahip! Bu nedenle optikçilerimizin çalıştıkları laboratuvardan Transitions gözlük camlarını ısmarlarken beraberinde yeni güvence kartlarını da istemeleri çok büyük önem taşıyor. Eski güvence kartlarında yer alan kodların sistem tarafından kabul edilmediğine dikkat çeken Transitions yetkilileri, yeni kartların ön yüzünde “transitionsportal.com” adresi ve Transitions Renk Değiştiren Gözlük Camları” logosu bulunduğu için eski kartlardan rahatça ayırt edilebildiğini ifade ediyorlar. Kampanya hakkında daha detaylı bilgiye www.transitionsportal.com adresinde ulaşabilirsiniz. Herkese bol Transitions satışlı günler ve kampanyada başarılar dileriz!

Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

13


HABER

BETA OPTİK NOVAX ziyareti

İstanbul Aydın Üniversitesi, S.H.M.Y.O. Optisyenlik Programı öğrencileri, Beta Optik-Novax Gözlük Camları fabrikasına 23.05.2014 tarihinde, Öğretim Görevlisi Turgut Çakar’ın eşlik ettiği bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Free Form teknolojisi ile gözlük camları üretiminin,Türkiye’de ilk kez gerçekleştirildiği modern laboratuarların bulunduğu tesisi gezen öğrencilere, Üretim Müdürü Cevat Tunç tarafından free form gözlük camı üretiminin aşamaları anlatılmıştır. Tüm üretimini free form teknolojisi ile gerçekleştiren Beta Optik üretim laboratuvarlarında,özellikle Novax Free Form iç yüzey tasarıma sahip Progresiflerin üretimi ve ayrıcalıkları konusunda detaylı bilgiler aktarılmıştır. Öğrenciler,yüzey işlemeden, sert kaplamaya, süper hidrofobik PixAR kaplamadan, renklendirmeye ve kalite kontrol birimlerine kadar tüm üretim

14

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014

ve kontrol aşamalarını, ayrıca siparişsevkiyat organizasyonunu inceleme imkanı bulmuşlardır. Satış ve Pazarlama Müdürü Zeki Doğan tarafından gerçekleştirilen sunumla, Novax Free Form üretim teknolojisinin özellikleri ve ayrıcalıkları ile firmanın sahip olduğu teknolojik düzeyin ve 20’yi aşkın ülkedeki bayi bağlantıları da anlatılmıştır. Şirket yönetim kurulu üyesi Erdal Özkavak ve Sirkeci şube yöneticisi Erdoğan Coşkun’un da bulunduğu ziyaret, öğrencilere ziyaretlerinin anısına sunulan sertifika seramonisi ile son bulmuştur. Değerli öğrencilerimize eğitimlerinde ve eğitim sonrası yaşamlarında başarılar dileriz.


Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

15


SAĞLIK

“Bahar ayının en sinsi canavarları polenlerin zararı yalnızca astım hastalarına değil, polenlerin gözleri kör edebildiğini biliyor muydunuz, polen nedir, polenlerin zararları, polenler gözleri neden ve nasıl kör eder, polenlerden gözlerimizi nasıl koruyabiliriz, polen aşısı nedir, polen aşısı gözlerimizi korur mu, polen aşısı ne zaman yaptırılmalı” Bahar ayının en sinsi canavarları polenlerin zararı yalnızca astım hastalarına değil, polenlerin gözleri kör edebildiğini biliyor muydunuz, polen nedir, polenlerin zararları, polenler gözleri neden ve nasıl kör eder, polenlerden gözlerimizi nasıl koruyabiliriz?

16

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014

Bahar mevsiminde havada uçuşan polenler göz nezlesine ve körlüğe neden olabiliyor. Polenler göz nezlesine sebep oluyor. Gözde kızarıklık, kaşıntı ve sulanma gibi şikayetler alerjilerin habercisi oluyor. Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Mahmut Odabaşı “Alerjik göz hastalıklarından korunmanın en iyi yolu dışarıya çıkarken takılacak güneş gözlüğü ve şapkadır. Ayrıca çok tozlu, fazla miktarda polen bulunabilecek ortamlardan kaçınma, gözlerin direkt güneş ışığına maruz bırakmamakta önemlidir.


Polenler kör ediyor... Peki Polen Aşısı sağlığımızı korur mu? Bahar ayının en sinsi canavarları polenlerin zararı yalnızca astım hastalarına değil polenlerin gözleri kör edebildiğini biliyor muydunuz polen nedir?

Baharda görülen alerjik göz nezlesi hastalarının kirli ellerle gözlerini ovuşturmaması, sık sık el yüz yıkaması ve ilaçlarını düzenli kullanması tedavide çok önemlidir’’ diyerek uyardı. Alerjinin en rahatsız edici belirtileri ise göz kaşınmaları, gözde kızarıklık ve sulanma olduğunu söyleyen Op. Dr. Mahmut Odabaşı, “Hasta gözlerini kaşımaya ve ovuşturmaya doyamaz. Bu kaşımalar bazı kimselerde gözün önündeki saydam tabaka olan korneanın yapısında bozulmalara sebep olur ki bunların

en ciddisi görme kaybına yol açar” dedi. Polenlerden nasıl korunuruz? • Hangi polenlere alerji geliştiği saptanmalı • Medyada polen mevsimine uygun günlük hava raporları olmalı ve bunlar takip edilmeli • Polenlerine alerjik olduğu bilinen bitkilerden olabildiğince uzaklaşın • Evin kapı ve pencereleri sıkıca kapatın • Evde ve arabada polen filtreleri kullanın • Evdeki polen düzeyi çok yüksek ise hava temizleyicisi kullanılmalı • Polenlerin atmosferde yoğun olduğu

Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

17


SAĞLIK

• • • • •

zamanlarda çocukları dışarı çıkarmayın Dış ortamda ağzı ve burnu koruyan maskeler kullanın Polen zamanı ağaçlık, çimenlik yerlerden çok, deniz kenarını tercih edin Dışarıda çocuklarınıza güneş gözlüğü takın ve eve dönünce hemen yüzünü yıkayın Şapka takın ve yatmadan saçlarını yıkayın çünkü yapışan polenler uykuda yakınmalara yol açabilir. Eve gelir gelmez dış ortamda kullanılan giysileri çıkarın

Tedavi Polen alerjilerine bağlı astım ve alerjik nezle hastasının temel tedavisi ilaç tedavisidir. Bunun için de hem polen mevsiminde 18

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014

yakınmaların ortaya çıkmasını önleyici koruyucu hem de yakınmaları ortadan kaldıran kurtarıcı ilaçlar kullanılır. Sıklıkla polen dönemi süresince tedavi almak yeterlidir. Polen aşısı Polen alerjisine bağlı astım ve alerjik nezleye karşı polen aşısının da bir tedavi yöntemi olarak uygulanabilir. Aşı yalnızca ve yalnızca uygun ilaç tedavisine rağmen kontrol altına alınamayan hastalarda düşünülmeli, kullanılıp kullanılamayacağına da alerji uzmanları karar vermelidir. Alerjik nezlesi olan çocuklarda astım gelişme riski olduğundan, ailelerin çocukların yakınmalarına duyarlı ve dikkatli olması gerekir. Çünkü alerjik nezle uygun tedavi edildiğinde astım gelişme riski de azaltılabilir.


Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

19


AKTÜALİTE Siracüddin ÇAĞLAR / Efor Optik Kurumsal Pazarlama

AT GÖZLÜĞÜ Yolda olmak, yeni beldeler yeni yerler görmek, Tarihi güzellikleri tarihin akışıyla izlemek insana dair değişik yaşayış tarzlarını görmek, duygularını hissetmek, yeni Dostluklar kurmak gerçekten çok güzel. Bazı zorlukları yaşasakta hiç zorlanmamış gibi davranmak, sıkıntıları görüp sıkıntısız bir hayat sürmek ya da sürüyor gibi davranmak insanlığın doğal halidir.

Yolda olmak dostluktur. keşiftir,Mutluluktur. Fakat hiç düşündükmü Dedelerimiz nasıl yol alıyorlardı ? bizler en iyi araçları kullanarak geziyoruz. Yüzlerce km yolu birkaç saatte alıyoruz. Peki eskiler ? onlar ne yapıyordu. Tarih boyunca Ticaret hep vardı. Kim neyi ne zaman ve hangi araçla sevk ediyordu. Bunları düşünerek Ardahan’dan Kars’a doğru yol alırken gözüme kalabalık bir At sürüsü takıldı. Babayiğit ve kalabalık bir sürüydü. İçlerinde Birkaç tane de Tay vardı. Küçük her yerde küçük olmalı ki; deli gibi sağa sola koşmalarına rağmen diğer atlar onlardan hiç etkilenmiş gibi gözükmüyorlar,kendi hallerinde 20

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014

otlanıyorlardı. Farkında olmadan aracımı sağa çekip park etmiş ve bu güzel varlıkları izlerken hayale dalmıştım. Savaşın, Sporun ve hatta Taşımacılığın olmazsa olmazı bu güzel hayvanların destanlarımızdaki yeri, efsaneleşen At hikayeleri, kanatlanıp uçan, bir çırpıda dağları aşan, yoruldum demeden yolda çatlarcasına koşan ve zaman zaman yolda çatlayan Atlar. Hem güzel hem de sahibine o kadar sadık ki, hastalanan veya yaralanan sahiplerini evine kadar taşıyan bu güzel Atlar canlandı gözümde. Dedelerimizden dinlediğimiz efsane Atlar vardır hani. Hz.Ali’nin

Düldül’ü, Battal Gazinin Aşkar’ı, Sarı Saltuk’un At sürüleri, Filmlere bile konu olmuş Köroğlu’nun Kırat’ı. Bunlar Türk Milletinin Atlara ne kadar önem ve değer verdiklerinin güzel örnekleridir. Atların Orta Asya da evcilleştirilmiş olduğu bilinen bir gerçektir. Türkler tarih sahnesine Atla birlikte çıkmış ve bir çok meşhur kumandan Atla birlikte anılmış hatta hayatları at sırtında geçmiş ve at sırtında vefat etmişlerdir. 10 yüzyılda Oğuz Türklerini araştıran bir Müslüman elçinin (Onların arasında 10.000 At sürüsü olan Türkler vardı) diye yazdığı bilinir. Yine 13. Yüzyıl da


Orta-Asya da seyahat eden Avrupalı bir Rahip ise; Türklerde o kadar çok At sürüsü var ki, Dünyanın geri kalanında bu kadar At bulunduğunu zannetmiyorum demiştir. Ve bu sayede Türkler çok hızlı hareket eden ordular kurmuş, Asırlarca da Dünyaya hükmetmiştir. 16. Yüzyıldan sonra ise Osmanlının 200.000 civarında Atlı askerle yenilmez bir ordu kurduğunu tüm tarih kitaplarında görmekteyiz. Atlar Türkler için her dönem vazgeçilmez araçlar olmuş, cirit oynamışlar, savaşlarda kullanmışlar bir dönem ise hem etinden hem de sütünden (kımız) istifade etmişler ve Atlardan asla vazgeçmemişlerdir.

Zaman içerisinde Atların dikkati dağılmasın sadece önüne baksın diye At gözlüğü takılmış, ve tek noktaya odaklanmaları sağlanmıştır. Bu aslında gerçek bir gözlük değildir. Atların hedefe kilitlenmelerini sağlamak için etrafını görmesini engelleyen bir araçtır. Maalesef günümüzde At gözlüğü takan binlerce insan vardır. !!! Biz Optikçiler olarak At gözlüğü takan bu tür insanlara da bakış açılarını genişleten mucizelere imza atmalıyız. Bir gözlük verdiğimiz müşterimizin aldığı o gözlükle sadece dış görüntüsünün değil, iç görüntüsünün de değişmesini sağlamak aslında görevimizdir.

Hem bu çok zorda değildir. Verdiğimiz gözlüğün gücüne inanarak karşımızdaki müşterinin daha gerçekçi, daha verimli ve daha olumlu bakış açısına sahip olacağını düşünerek onunla ilgilenirsek, inanın ki biz müşterimizin bakış açısını değiştirebiliriz. Bu tür düşünceler beyinle başlar beyinle devam eder, At gözlüğü ifadesini daha iyi anlayabilmek ve gerçekten Bakış açısını değiştirebilmek için bir cümlenin söyleniş şekli bile yeterlidir. Bu konuya dair bir Çin hikayesini içerisindeki birçok ders verdiğinden dolayı sizinle paylaşalım. Banka soymak isteyen bir çete

Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

21


AKTÜALİTE

bankaya girer ve Soygunculardan biri bankadakilere bağırır: “Kımıldamayın. Para devletindir, ama hayatınız sizindir.” Herkes sessizce yatar… Bunun adı “Zihin Değiştirme Kavramı”dır. Alışılmış düşünce tarzını değiştirmek… Bu arada müşterilerden bir kadın bir masanın üzerine yatmıştır. Ama bacaklar ortada... Soyguncu bağırır: “Edebini takın. Bu bir soygun, ırza geçme değil!” Bunun adı “Profesyonellik”tir. İşin

22

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014

neyse onun üzerinde yoğunlaş! Soyguncular paraları yüklenip eve kapağı atmışlar. Daha genç olanı (Çaylak) daha yaşlı olanına (Tecrübeli): “Abi, hadi şu paraları sayalım,” der. Daha yaşlı olanı der ki: “Çok aptalsın be. Bu kadar para oturup sayılır mı? Bu akşam zaten TV haberlerinde kaç para çaldığımızı öğreniriz.” Buna “Deneyim” derler! Günümüzde deneyim kağıt diplomalardan çok daha önemlidir. Soyguncular bankadan kaçtıktan

sonra Şube Müdürü, Şube Şefine hemen polisi aramasını söyler. Şef der ki: “Durun hele Müdürüm. Alacaklarını aldılar. Biz de bir 10 milyon daha alıp daha önce iç ettiğimiz 70 milyon dolara ekleyelim, ne dersiniz?” Buna “Dalgayı yakalamak” derler. Berbat bir durumu kendi lehine çevirmektir bu! Müdür der ki: “Yahu, her ay bir soygun olsa harika olurdu. Ne eğlenirdik!” Buna “Sıkıntılardan kurtulmak” derler. Kişisel mutluluk işinden çok daha önemlidir. Akşam TV haberleri bankadan 100 milyon dolar çalındığını açıklanır. Çaldıkları paranın çok daha az olduğu bilen soyguncular oturup sayarlar parayı… Tekrar tekrar sayarlar. Bakarlar ki hepi topu 20 milyon! Çok kızarlar bu işe: “Biz hayatımızı tehlikeye atıp 20 milyon çalabildik. Banka Müdürü bir el harketiyle 80 milyon götürdü. Galiba soyguncu olmak yerine doğru dürüst eğitim görmek daha iyiymiş!” Bu “Bilgi altından daha değerlidir” demektir… Banka Müdürü çok mutludur. Özellikle bir süre önce borsada kaybettiklerini geri alabildiği için. Buna “Fırsatları kullanmak” derler. Kazanmak için risk almak gerekir. Peki önemli soru ? Bu soygundan çıkan DERS nedir ? Cevapların hep farklı farklı geldiğini duyar gibiyim. Bence Hayatta At gözlüğü ile gezmek yerine, zihnimizi olumlu bir şekilde kullanarak deneyimlerimizle, dalgayı yakalayabilriz. Sıkıntılardan kurtulmak içinse Bilginin altından daha değerli olduğunu bilip işimize odaklanmalı ve Fırsatları değerlendirmeliyiz. Bir başka gezide görüşmek dileği ile Mutlu ve Huzurlu kalın.


Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

23


HABER

AYNALI GÖZLÜK İLE BU YAZ SEN DE TRENDY OL… 2014’ün gözlük modelleri moda tasarımcıları tarafından belirlendi aynalı gözlükler ilkbahar ve yaz aylarının trendleri arasında yerini aldı. Bunun en güzel örneklerini Despada, Sarar, Kenzo ve Levi’s ın modellerinde bulmak mümkün. 80’lerde çok moda olan aynalı güneş gözlükleri geçen sene gibi bu sezonda oldukça moda. Işığı daha çok yansıtıp göze daha az geçmesini sağladığından aynalı güneş gözlükleri kış sezonu gibi yazında en çok tercih edilen model olarak karşımıza çıkıyor. Aynalı gözlüklerde bu sezon öne çıkan renk ise; Mavi… Kıyafetlerle uyum içerisinde olan diğer favori renkler de yeşil, turuncu ve sarı… Yazın ister spor, ister casual olsun tüm kıyafetlerle uyum içerisinde olan aynalı gözlükler plaj modasına da yön verecek. Beach Clup ve tüm sahiller de bu sezon bikinilerin tamamlayıcı aksesuarı aynalı gözlükler olacak. Özellikle cumartesi akşamüstü partilerinde oldukça tercih edilecek.

Despada Aynali Gozluk Modelelri_117 TL (3)

kenzo gozluk_770 TL (3)

24

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014

Despada Aynali Gozluk Modelelri_117 TL (1)

Despada Aynali Gozluk Modelelri_117 TL (2)

Despada Aynali Gozluk Modelelri_117 TL (7)

Levis Gozlukler_249 TL (3)


BABAMA TAG HEUER YAKIŞIR! Maximum seviyede koruma sağlayan, kaliteli ve seçkin bir TAGHeuer gözlük seçip babanıza sağlık hediye edin… Güneş gözlüğünün sportif markası TAG Heuer, her yüze ve her zevke hitap eden modeller tasarlamaya devam ediyor. Yeni koleksiyonunu hazırlarken kaliteyi geniş kitlelere ulaştırmayı hedefleyen marka, sportif çizgisiyle yeniçağın babalarına alternatifli seçenekler sunuyor. TAGHeuer, ekstra esnek&beta-titanyum sapları ve burun plaketleri sayesinde yüzde kayma yapmayan gözlük modelleri ile babanızın giyim tarzını tamamlayan en önemli aksesuarlardan biri olacak. Klasik tarzını korumak isteyen erkeklere de tek parça cam çerçeveli modeller sunan marka, 2014 yaz gözlük koleksiyonunda da ayrıntılara önem vererek, yaratıcı yeni tasarımlar üretmeye devam ediyor. Yeni modeller, kaliteli ve babanızın dinamik kişiliğini ön plana çıkartacak kadar kusursuz… Babanıza kalıcı ve sağlıklı bir hediye sunmak için TAGHeuer koleksiyonunun yer aldığı optik mağazalarına göz atmanızı tavsiye ederiz.

TAG HEUER_LRS_PRECISION_1.344 TL

TH5503-101_RIMLESS_883 TL

TAG HEUER_ RACER MODELI_970 TL

TAG HEUER_AUTOMATIC SUN VINTAGE_

TH0253-404_LRS_WATERSPORT_1.360 TL

TH6007_181_27 DERECE_PHOTOCROMIC_870 TL

Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

25


TIP TARİHİ

Osmanlı’nın Sağlık Bakanlığı:

Hekimbaşılık Osmanlı’yı sağlık kurumları bakımından ele almayız genelde. Günümüzde Sağlık Bakanlığı’na denk düşen Hekimbaşılık müessesesi bu anlamda hayli dikkat çekici. Geçmişte sağlık mevzularının nasıl idare edildiğini merak edenler için ilginç anekdotlar için buyrun... Hekimbaşılık ile ilk II. Bayezid Devri’nde karşılaşıyoruz. Bu, kurumun II. Bayezid devri öncesinde sağlık meseleleriyle doğrudan alâkadar olmadığı anlamına gelmiyor tarihçilere göre. Orhan Bey’den itibaren sarayda padişah ve ailesinin sağlığından mesul olan hekimler, Fatih devri de dâhil olmak üzere devletin sağlık idaresini ellerinde tutuyordu çünkü. II. Murat’ın Tebrizli Fazlullah ile Yahudi İshak Paşa; Fatih Sultan Mehmed’in ise Kutbeddin Ahmed, Mehmed Şükrullah Şirvanî, Hoca Atâullah-ı Acemi ve Altunizade’den oluşan bir sağlık şurasının olması bunun kanıtı. II. Bayezid’in farkı, babası Fatih’ten emanet aldığı devleti, her yönüyle cihan imparatoru yapma duygusu taşıdığından, bugün bile hepimizin birincil gündemi

arasında yer alan sağlık reformlarını yapılacaklar sıralamasında öne almış olması. II. Bayezid, bu şekilde devletin en önemli eksiğini gidermeye çalışıyor; Hekimbaşılığın diğer müesseseler gibi devlette teşekkül etmesi de böylece gerçekleşiyor. Bu kapsamda yetki ve görevler belirleniyor, tabiplere ne kadar maaş verileceği, kimlerin hekimbaşı olabileceği hakkında bir ferman çıkarılıyor. Kurumun çerçevesi çizilirken sağlık politikaları da ihmal edilmiyor tabii ki. Bugünkü hastahanelerin Osmanlı’daki karşılığı olan Daruşşifa, Bimarhane, Şifahanelere atanacak hekimlerden onlara verilecek maaş, uygulanacak tedavi usülleri, tabip ve hasta ilişkilerine kadar her şeyin yasası çıkarılmıştı. Tedavi için gerekli ilaçlar ve bunları hazırlamakla görevli eczacılarla ilgili kararlar da ihmal edilmemişti. Hekimbaşı tıp dükkanlarını teftiş ediyordu 1844’e kadar uzanan bu sağlık kurumunun hikâyesinde asıl kahraman, başta da belirttiğimiz gibi Hekimbaşı. Alınan bu kararlar doğrultusunda, Hekimbaşı’nın medreseden mezun ve tıp tahsili görmüş olması gerekiyordu. Yeri gelmişken Osmanlı’da tıp eğitimine değinmekte fayda var. Bir kişinin hekim olabilmesi için tıp tahsilinden önce medresedeki diğer mevcut dersleri tedris etmesi şart. Müzik, astronomi, geometri, ahlâk bu derslerden bazıları. Eğer talebe başarıyla bahsi geçen ilimlerde kendini yetiştirirse tıp eğitimi almaya hak kazanabiliyordu. Fakat, Türk tababet tarihine baktığımızda hekimlerin her zaman medrese eğitimi almadığını görüyoruz. Yani pek çok tabip, alaylı olarak yetişiyor; usta-çırak ilişkisi tıp ilmini öğrenmede de kendini gösteriyordu. Darüşşifalar, usta-çırak ilişkisi ile hekim yetiştirilen yerler arasında başı çekiyordu. İmparatorluğun çeşitli yerlerinde vazife yapan bu hekimlerin arşiv kayıtlarında alaylı olarak yetiştiği

26

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014


bilgisi de yer alıyordu. Ancak hekimbaşılığa getirilenler -birkaç kişi hariç- daha çok medrese eğitimi görmüş kişilerdi. Şöhreti dolayısıyla bu vazife ile lütuflandırılanlar daha çok padişahın hastalıklarına deva bulan tabipler oluyordu. II. Beyazıt’ın dayanılmaz romatizma ağrılarını geçiren Hekim Hacı’nın saraya baştabip sıfatıyla getirilmesi bir örnek. Een önemli vazifesi Padişahın sağlığıydı Hekimbaşıların yükümlü oldukları görevlerin arasında ilk sırada padişah ve sarayda yaşayanların sağlık durumlarıyla yakinen ilgilenmek vardı. Bu sebeple hekimbaşı, devletin sağlık idaresini Topkapı’da kendine ayrılan bir odadan yapıyordu. Görev süreleri hakkında ise bir sınırlama yoktu. Ancak bir padişah sağlık sebebiyle vefat ettiğinde vazifeden azlediliyorlardı. Hekimbaşı, padişahın tedavisinde kullanılacak ilaç, macun ve güçlendirici terkipler yapmak, zehirleme riskine karşın padişahın yiyeceği yemeklerin hazırlanmasına nezaret etmekle yükümlüydü. Cerrah, Kehhal (göz doktoru) olmak üzere tüm branşlarda hizmet veren hekimlerden sorumluydu. Sefere katılacak hekim ve cerrahları belirlemekle vafizeliydi. Padişah sefere bizzat katıldığındaysa onunla beraber sefere çıkmak ve sağlık problemleriyle bizzat ilgilenmekle görevliydi. İmparatorluğa bağlı hastanelerin her birinden de ayrıca sorumluydu. Bütün bunların yanında bir de devletin sağlık işlerini sorunsuz idare etmek zorundaydı. Hükümdarın fermanı ile hastaneleri ve ‘tıp dükkânı’ adı verilen özel muayenehaneleri dolaşarak usulsüzlükleri önlemeye çalışıyordu. Çünkü bazen, gerek hastanelerde gerekse tıp dükkânlarında sahte hekimler türeyebiliyordu. Hekimbaşı bunu anlamak için teftişe çıkıp müslim ve gayrimüslim tüm tabipleri

imtihana tabi tutuyordu. Bazen de hastalar, Divan-ı Hümayun’a mektup yazarak sahte ve memnun kalmadıkları hekimlerden yakınıyordu. Hekimbaşı bunun üzerine yine kontrole çıkıp şikâyet edilen doktoru görevden alıyordu. Osmanlı, hekimlerin ileriye dönük tedavi usulleri geliştirebilmeleri için hekimliği ve onlardan sorumlu hekimbaşılık müessesesini oldukça önemsiyor ve bunun için refah seviyelerini yüksek tutmaya çalışıyordu. Bu sebeple hem hekimler hem de hekimbaşı oldukça yüksek maaşlarla çalışıyordu. Evliya Çelebi tabiplerin malî durumunu, devletin en yüksek maaşlı memuriyeti olan ‘mevleviyetlik’e benzetiyor. Hekimlere aylık 6 bin 500 akçeye kadar maaş verildiği arşiv kayıtlarında da yazıyor. Şüphesiz II. Bayezid’in ihdas ettiği kurum ve bu kurumun bünyesinde devletin hekimlere sunduğu yatırımlar karşılıksız kalmadı. Arada usulsüzlük ve sahtekârlıklar yaşansa da hekimbaşılık müessesesi, varlığı boyunca Osmanlı’da dünya tıbbını ilgilendirecek birçok gelişmenin kaydedilmesine ortam hazırladı. Çiçek aşısı bunlardan sadece biri. İngiliz doktor Edward Jenner, çiçek hastalığının tedavisini araştırırken Osmanlı’daki çiçek aşısını çalışmalarına köprü yaparak bugünkü çiçek aşısını bulmuştur mesela. Pek çoğumuzun göz ardı ettiği bu bilgi, aslında bizlere bir telmih niteliğinde: “Geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez.” Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

27


TARİH

Osmanlı da Gözleri Bozuk Padişahlar Dünyadaki pek çok insanın görme problemi vardır. Ya uzağı görmekte zorluk çekmekte, ya da gazete ve kitap okurken yazıları görmekte zorlanmaktadır. Bunun çözümü için önceleri insanlar gözlük kullanmaya başladı; Gözlük takan insanın iki amacı vardır:

YAVUZ SULTAN SELİM Tarih Yavuz’un özel ilgi alanıydı. Ayrıca Osmanlı padişahları içerisinde çok okumaktan dolayı gözlerinin bozulduğu ve bu yüzden mercek kullandığını bildiğimiz ilk Osmanlı padişahıdır. Geceleri 3-4 saat uykuyla yetinir, Diğer zamanlarını okuyup yazmakla geçirirdi. Topkapı Sarayı’nda bulunan ve sol kulağında incili bir küpe görünen resim genellikle Yavuz’a atfedilirse de ona ait değildir. Kulağında küpe hele bu resimdeki gibi incili bir küpe taşıdığı söylenemezse de, bazı yerlerde menguş yani bakır bir halka taktığı rivayeti geçmektedir. Yavuz’un hobisi kuyumculuktu. Dil olarak Farsça, Arapça ve Tatarcayı öğrenmişti. İyi yay yapmayı, ok atmayı çocuk denecek yaşlarda öğrenmişti. Çok mahir bir avcıydı.

28

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014


III.MUSTAFA Para basma işine yani sikkezenliğe meraklıydı. Gözleri pek iyi görmezdi. Talihe fazlasıyla inanan padişah astrolojiyle ilgilenirdi. Yaptırdığı üç büyük caminin hiçbiri kendi adıyla anılmaz.(Üç cami yaptırdım; birinibugünkü Fatih Cami-atam yani Fatih Sultan Mehmed, birini-Laleli Camii-meczup-Laleli Baba-,birini-Üsküdar’daki Ayazma Camii-su aldı diyerek çevresindekilere dert yanarmış.)

VI. VAHDETTİN Hain mi yoksa kahraman mı diye hala tartışılan Sultan Vahdettin devletin en zor anında padişah olmuştur. Gözlük kullanan ilk ve tek Osmanlı padişahıdır. Genellikle askeri üniforma giyerdi. İleri derece de güvercin merakı vardı.Çok mahir bir avcıydı.

Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

29


SAĞLIK

“Yeryüzünde ilk insan yaşamaya başladığından beridir çabalıyor. Öğrenmek, öğretmek, üretmek, gelişmek yaşamı kolaylaştırmak ve güzelleştirmek için!..”

Ya gözlük icad edilmemiş

olsaydı!..

30

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014


edilen güneş gözlükleriyle tanıştık. Kırklı yaşlarıma geldiğimde birden bire daha evvel yapabildiğim pek çok şeyi yapamaz, iğneye iplik geçirebilmek gibi, okuyabildiğim küçücük etiketleri okuyamaz oldum. Üzüldüm şaşırdım. Ve doktora gittim gözlük kullanma zamanımın geldiğini söyledi. Muayene sonucu belirlediği gözlüğümün numarasını gösteren belgeyi verdi elime, hemen bir gözlükçü dükkanına gittim ve gözlüğümle tanıştım. Çok güçlük çektim alışma aşamasında ancak şimdi ayrılmaz ikili olduk kendisiyle!.. Ve ben gözlükle ilgili epey bilgi sahibi oldum. Başta numaralı ve numarasız olduklarını öğrendim. Çinlilerin camları islendirerek mahkemelerde ifadelerini gizleyebilmek için kullandıklarını öğrendim. Tam olarak mucidini bulamadım. fakat büyük olasılıkla İtalya’ da yaygınlaştığını öğrendim. Şair Eşref’i anımsadım; “Ben şiirlerimi numarasız gözlüklere benzetiyorum. Her takan kişiye uymaları için.” Diyor ya; Ne çok benzer şiir okuyup mutlu olduğumu, duygu selleri yaşadığımı anımsadım.

“Yeryüzünde ilk insan yaşamaya başladığından beridir çabalıyor. Öğrenmek, öğretmek, üretmek, gelişmek yaşamı kolaylaştırmak ve güzelleştirmek için!..” Bugün geldiğimiz noktada durduğumuz yerlere ve yaşadığımız dünyaya bakınca ve kullandığımız alet edavatı düşününce, ilk insana göre yakından uzaktan alakası olmayan büyüklükte şansa sahibiz hepimiz, çok sevindirici gelişmeler var hayatımızı kolaylaştıran, Sahip olduğumuz olanakları sıralamaya kalksam sayfalar yetmez. ancak benim bu günkü yazı konum gözlük… Yakın zamana kadar varlığından haberdar olup, işlevinin ciddiyetini kavrayamadığım gözlükle tanışalı oluyor bir on yıl kadar. O tarihe kadar gözlük benim için ya doğuştan gereksinimi olan birine hayatını kolaylaştıran bir araç idi ya da “artist” gibi tanımlanan süslü kadınların ve erkeklerin hava atmalarına yarayan süs eşyasıydı. Sonraları güneşten korunmak için icad

Bugün burada yazabiliyor olmamdan dostlarımın yazdıklarını okuyabiliyor olmama, yolda yolumu kolay bulabilmemi sağlamasından, alışverişimi kolaylıkla yapabilmeme, telefonumun her çalışında önce gözlüğümün yerinde olup olmadığını kontrol etmeme kadar düşündükçe düşündürüyor beni ve nasıl önemli bir sağlık gereci olduğunu anlıyorum. Anlamakla da kalmayıp dualar ediyorum kendimce icad edene, “Kabul edilmiş dualar yüzünden, kabul edilmemiş olanlardan daha çok gözyaşı dökülmüştür.” sözünün gerçekliğine inanıyorum. Çünkü yaşantımın her hangi bir alanında sahip olduğum herşey için ettiğim dualarımın sonucunda ulaştığım şükür ve teşekkür hallerim bu sözü unutmamamı sağlıyor. “İlk gözlükçü dükkanı 1783’de Philadelphia’da açıldı. Francis Mc Allister dükkanında gözlükleri bir sepetin içine yığıyor, müşteriler de bunları tek tek deneyerek gözlerine uygun geleni alıyorlardı.” Gözlüğüm şahididir bütün yolculuklarımın, okumalarımın, yazmalarımın, hobilerimin baş aktörü; Ya icad edilmemiş olsaydı, nasıl eksik kalacaktı(k)m. Cemile TORUN Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

31


AKTÜALİTE

Göz rengine göre

Kişilik tahlili

32

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014


Beden diliniz, davranışlarınız ve giyiminizin yanı sıra gözlerinizde kişilik özelliklerinizle ilgili önemli ipuçları veriyor. Göz renginizin kişiliğinizi etkilediğini biliyor muydunuz? Mavi gözlüler enerjik olurken ela gözlüler daha yumuşak başlıdır. Kahverengi gözleri olanların en büyük dezavantajları çoğu zaman hayal kırıklığı yaşamaları… İşte diğer göz renkleri hakkında ilginç bilgiler… Mavi gözlüler Durağan olmayı sevmeyen, enerji dolu, karar verme yeteneğine sahip, pozitif, eli açık kişiler. En büyük kusurları gerçeği görmekte zorlanıp hayalperest oluşları. Yeşil gözlüler Sevdiklerini kırmayan bir yapıya sahip olan yeşil gözlüler, çok sinirli olmalarına karşın, bastırabilmeyi başaran ve kırıcı olmamaya özen gösteren kişiler. Duygularını, kontrol altına almayı başarabiliyorlar. Ela gözlüler Ela gözlü insanların, sezgileri son derece kuvvetli. Yumuşak başlı ve anlayışlı olan ela gözlüler, gururlarına aşırı düşkünler ve gururları incindiğinde ne olursa olsun asla affetmiyorlar. Siyah gözlüler Olaylar karşısında çabuk heyecanlanan siyah gözlü insanlar duygusal yapılarıyla bu olumsuzluğu her zaman yaşıyorlar. Hem sevgisi hem de kindarlığı çok fazla olan siyah gözlüler, hassas bir kalbe sahipler Kahverengi gözlüler Her ortamda özel hayatlarına ait detayları anlatmaktan çekinmeyen kahverengi gözlüler, art niyetsiz insanlar. En büyük olumsuz yanları dünyaya kapalı gözle bakmaları. Çoğu kez hayal kırıklığı yaşayabiliyorlar..

Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

33


SAĞLIK

Kontakt Lensler Dünyadaki pek çok insanın görme problemi vardır. Ya uzağı görmekte zorluk çekmekte, ya da gazete ve kitap okurken yazıları görmekte zorlanmaktadır. Bunun çözümü için önceleri insanlar gözlük kullanmaya başladı; Gözlük takan insanın iki amacı vardır:

Birincisi net görmek, ikincisi de dışarıdaki insanlar tarafından net görünmektir. İnsanlar görme problemini çözmek için yeni çözüm yolları aramaya başlamışlardır. Arayışlar sonunda lens icat edilmiş, pahalı ve uğraştırıcı bir meşgale olmaktan çıkmış, gözlüğün pabucunu dama atmıştır. Lensler, gözlükle düzeltilebilen tüm göz kusurlarında kullanılır. Göze gelen ışığı kırmak için gözün önüne yerleştirilir. Lensler, sert ve yumuşak olmak üzere ikiye ayrılmaktadır; Sert lensler: İlk defa 1887 yılında İsviçreli doktor A. E. Fick tarafından yapıldı. İlk lensi üreten İsviçreli doktorun buluşu bayağı acı verici deneyimler sonucu oluşmuştur. Doktor, lensleri sert camdan yaptı. Bu lensler, gözün tamamını kaplamak amacıyla göz küresinin yuvarlağı üzerine acı bir şekilde yerleştiriliyordu. Çünkü doktorun bu yuvarlakları ölçecek aleti yoktu ve bundan dolayı her lens uzun denemeler sonunda göze takılabiliyordu. Bu lenslerin zararları da vardı. Göz, geçirgen olmayan sert cam örtü nedeniyle oksijen alamamakta ve gözyaşı kanallarından gözyaşını alamamaktadır. Bütün bunlar, lensin çabucak kurumasına sebep olurdu. 1938’de Theodore Obrig, Plexiglass veya Lusit olarak adlandırılan saydam bir madde metil metakritilat plastiğinden lens yapmayı

34

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014


başardı. A. E. Fick’in geliştiremediği göz ölçüm aletini geliştirerek tıp alanında yeni bir çığır açtı. Üretilen lenslerle epey yol kat edilmesine rağmen, lensler yine de tam olarak beklentiyi karşılamadı. Çünkü üretilen lensler, hala gözün hassas dokusunu incitmekteydi. Lensler, çok pahalı araçlardı o yılarda. Lensleri sadece film artistleri, sporcular ve modeller kullanabiliyordu. 1950’li yıllara geldiğimizde Cornea adı verilen yeni bir lens daha üretildi. Üstelik bu yeni üretilenler, günümüzün lenslerine temelde çok benzeyen ilk lenslerdir. Cornea lenslerinin çapı 10 mm’den az, 20 mm’nin 1/25’i kalınlığındaydı. Bu lenslerin diğerlerinden farkı, sadece korneayı kaplamasıdır. Yani gözbebeğinin dış saydam tabakası ve renkli irisini kaplıyordu. Bunlar, gözyaşı tabakasında yüzebilecek tipte olduklarından göz, yeterli oksijen alabiliyor. Bundan dolayı bir kişi lensi tüm gün takabilmekteydi. Ancak, bu lensler yine de sert olduğu için, göze zarar veriyordu. Korneada ciddi tahriş ve yaralanmalara sebep oluyordu. Yumuşak Lensler: 1970’li yıllarda yumuşak lensler ortaya çıktı. Bu yeni tip lensler, göz şekline tamamen uyum sağlayabilen yumuşak bir madde ve suyu kolayca emebilen hidrofilik plastikten yapıldı. Su, oksijeni lenslerden geçirerek gözün kurumasını önlemektedir. Bunu fark eden üreticiler, lenslerin emme kapasitelerini yükselterek lensleri geliştirdiler. Bu şekilde üretici firmalar, birkaç hafta hiç çıkarmadan takılabilecek lensleri ürettiler. Lens teknolojisi günümüzde epeyce gelişme gösterdi. Günlük, haftalık, aylık ve yıllık lensler geliştirildi. Ayrıca kozmetik amaçlı kullanmak için çeşitli renklerde renkli lensler geliştirilmiş durumda; fakat yine de lens kullanmanın da birtakım zorlukları var. Her gün lensleri çıkarıp, temizlemek insanlara zor gelmeye başlayınca insanlar yeni bir yönteme başvurmaya başladılar. Son çıkan lazer teknolojileriyle 5 dakikada yapılan göz ameliyatları insanları daha çok cezp etmektedir. Lens veya gözlükle işlevini gösteren gözü, sonucu ne olacağı belli olmayan bir ameliyata teslim etmek ne kadar güven verici olur, orası da o kişiye kalmış artık…

Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

35


MODA

Gözlüğün Yakıştığı 10 Ünlü Yıldız! Biliyorsunuz ki renkli çerçeveli gözlükler çok modadır. Ve K-POP camiasında da oldukça kullanılır. Ve bu hafta size en beğenilen gözlüklü idolleri sunmak istiyorum. Gözlüğün en çok yakıştığı ilk idol kimmiş hadi bakalım; IU Gözlük taktığında dünyanın en sevimli insanları arasına giriyor değil mi?Özellikle hatırlarsanız yer aldığı ”Dream High” dizisinde gözlüklü hali ile çok beğenilmişti. Masum şeker ve sevimli kızımız olarak akıllarda kalmıştı.

Big Bang G-Dragon Dragon her zaman çılgın tarzıyla dikkatleri üzerine çeker.Ve gözlük takmayıda çok seviyor.Taktığı gözlüklerle modaya öncülük edenler arasında.Ve tarzını her zaman koruyor değil mi?

KARA Hara Kara grubunun üyesi olan Hara gözlükleri ile kaygısız bir kızı temsil ediyor gibi.Sevimli ama ciddi bir ifadesi de var.Aptal çerçeveler bile o takınca inanılmaz oluyor.

Gözlüğün Yakıştığı 36

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014


SHINee Minho Şahsen ben gözlükleri Minho’ya çok yakıştırırım.Her şeyiyle aynı bir model gibi gözüküyor ve çok da şık değil mi?Aslında biraz da öğrenci tiplemesi var resimlerde değil mi?Harry Potter tarzında sofistike olan sevimli Minho diyebiliriz.

B2ST Kikwang Sevimli,basmakalıp,inek öğrenci modunda olan Kikwang kesinlikle gözlükleriyle her şekle girebiliyor. Sahnede de ışıl ışıl parlayan bir karizma kendisi.Beast’in ”Beautiful” ve ”I Like You the Best” kliplerinde tatlılığı inanılmaz değil mi?

EXO Kris YoonA her zaman gözlükleri ile oyuncak bebek gibi değil mi? Veya bir çiçek kız.Dizilerde,kliplerde onu gözlüklerle çok gördük. Gözlükleriyle hem bir moda canavarı hemde tatlı bir kız oluyor.

EXO Kris Son birkaç gündür gündemden düşmeyen yakışıklı EXO üyesi Kris gözlükleriyle bilmiş bir hava takınıyor değil i?Aynı zamanda EXO arasında gözlüğün en yakıştığı kişiymiş ve ikinci sırada Chanyeol var.Kris gözlüklerle tam bir karizma.Ama bilmişliğin yanında tatlılık da oldukça fazla değil mi?

10 Ünlü Yıldız! Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

37


MODA

Gözlüğün Yakıştığı 10 Ünlü Yıldız! Biliyorsunuz ki renkli çerçeveli gözlükler çok modadır. Ve K-POP camiasında da oldukça kullanılır. Ve bu hafta size en beğenilen gözlüklü idolleri sunmak istiyorum. Gözlüğün en çok yakıştığı ilk idol kimmiş hadi bakalım; 2NE1 Dara Dara taktığı gözlükler ile genelde fotoğrafını çekip paylaşıyor ve asosyal kişiliğini ön plana çıkarıyor. Gözlük onun çok sık kullandığı bir aksesuar bu yüzden onu gözlüksüz görmek garip olurdu bence değil mi?

B1A4 CNU Gözlüklü K-POP yıldızları denildiğinde akla genelde gelen ilk isim B1A4’dan CNU.Aslında mantıklı çünkü ben onu pek gözlüksüz görmedim.Gözlük onun bir parçası.Gözlüklerle hem yakışıklı hemde sevimli!

miss A Suzy Kapanışı miss A grubunun güzel üyesi Suzy ve gözlükleri ile yapıyoruz. Gözlükleri ile oldukça doğal ve güzelliğini ön plana çıkarıyor. Gözlüklerle okulda ki popüler kızlar gibi gözüküyor. Erkeklerin biyoloji dersinde partneri olmak için kapıştığı havalı kızlardan.

Gözlüğün Yakıştığı 38

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014


HABER

2018 itibarıyla 10 milyon akıllı gözlük

Kurumsal ve sağlık alanları olmak üzere birçok yerde kullanılabilir. Juniper Research firmasının raporuna göre, 2018 yılı itibarıyla 10 milyon adet akıllı gözlük dağıtımı gerçekleştirilecek. Bu yıl beklenen gönderim adedinin 87 bin olduğunu göz önüne alırsak, birkaç yıl içinde büyük patlama yaşanacak ve akıllı telefonlar ile akıllı saatlerin ardından akıllı gözlük çılgınlığının da başlayacağını söyleyebiliriz. Tabii yıllar geçtikçe akıllı gözlük çeşitlerinin, hem özellikleri hem de fiyatlarına göre artacağını da söyleyebiliriz. Bu gözlüklerin kullanım alanları da önemli tabii. Daha şimdiden trafikten tutun da sinema

ve kafelere kadar birçok yerde, özellikle sağlık kuruluşları gibi yerlerde kullanılarak tedavilere olumlu yönde katkılar sağlayabilecek. En azından düşünceler bu yönde. Akıllı gözlük dediğimizde, şu an aklımıza ilk olarak Google’ın uzun süredir üzerinde çalıştığı ürünü Google Glass geliyor. 2014 yılında satışa sunulan ürün, birçok teknoloji sever tarafından merak ediliyordu. Ayrıca, bu çıkışın ardından birçok firma da kendi modellerini duyurmaya başladı.

Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

39


SİZİN KALEMİNİZDEN Metin TURANLI / Optisyen / metinturanli@mynet.com

OPTICAL STORY…! Kaç yaşında mıyım? Sizce kaç gösteriyorum evladım? Boşuna kendinizi yormayın. Ayrıca yaş takıntımda yok. Onun için mahsuru yok söylememin.49 yaşındayım. Şaşırdınız di mi?

Bir gözlük için inanılmaz bir yaş. Hele günümüzde. Size tuhaf gelecek biliyorum. Siz kullan-at kültürünün çocukları sayılırsınız. Oysa biz yetiştiğimiz dönem gereği mal kıymeti bilinen, işi bitince atılmayıp başkalarının kullanımına sunulan nesillerin yetiştirmesiyiz. Hele ben. Türkiye de ilk üretilen Luxor ailesinden Rufi. Tam selüloit. İçimde hiç naylon karışım olmadığı için sağlamlığım bir nevi genetiğimden. Benim dönemimden birileri kalmadı her halde. Yerli olarak benim gibi bir Anadol, bir Rengin falan vardı. Avrupa olarakta, Amor, L’amy, Diana, Alman ağırlıklı çerçeveler ve İLO vardı. Çok saf bir şeydi İlo..Kızdırmak için Saf-ilo adını takmıştı bizimkiler. İşte o dönem, yeni üretilen gözlüklerin raflarda henüz 1 ay duramadığı, toplumun gözlüğe aç olduğu dönemdi. Beni isteyen ne doktorlar, ne mühendisler vardı diye anlatmak isterdim ama nafile. Dükkâna gelişimin ikinci günü satıldım. İlk sahibim 65 yaşında yaşlı bir hanımdı.12 yılı yatakta olmak üzere tam 21 yıl beraber yaşadık. Ben tanıdığımda da aksi biriydi. Yaşlandıkça daha da huysuzlaştı. Devamlı benden şikâyet eder, sıktığımı, burnuna iz yaptığımı falan söylerdi. Ama her yeni

40

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014

alınan gözlükle birlikteliği 2-3 günü geçmez yine bana dönerdi. Beraberliğimiz süresince iyi hizmet ettiğimi sanıyorum. Çocukları, torunları organik, ince, kolormatik ne gözlükler getirdiler de yine benden ve camlarımdan vazgeçemedi. Zaman ilerledikçe de artık onun bir parçası oldum. Yataktaki dönemimiz uzun ve yıpratıcı oldu. Bu saplarımda gördüğün bombeler hep o günlerden kalma.24 Saat TV seyrederdik. Herkesin sabah kahvaltı ettiği saatlerde biz öğle yemeği yerdik. Katarakt ameliyatı sonrası dahi yeni gözlükleri yerine yüzünde ben vardım. En canımı acıtan da uyuduğu zamanlar beni gözünde unutmasıydı. Beklerdim ki biri gelsin de, beni kaldırsın. Bazen gün olur sehpa üstünde dinlendiğim 1-2 saati bile bulmazdı. Nur içinde yatsın.86 Yaşında vefat etti. Uzun bir süre -11 yıl kadar- odasında şifonyerin çekmecesinde unutuldum. Ne zaman ki büyükannenin evi restore edilip orada oturulmaya karar verildi, o zaman keşfedildim. Büyük kızı Aysel Hanım tarafından anne hediyesi olarak, hipermetrop camlarla kuşatılıp yakın gözlüğü olarak kariyerime kaldığım yerden başladım.


Aysel Hanım da daha bir rahattım. Sadece evde uzun süreli bir şey okuduğunda beni takıyordu. Artık yükümü paylaşacak bir kordonum bile vardı. Uzunca bir dinlenmenin ardında bu pek te aktif olmayan görevle kendime güvenimde geldi. Aysel hanımla daha da beraber olacakken, torunu Sezgin bey beni çok beğendi. Bindir çeşit dil dökerek beni aldı.13 yıl sonra ailenin en küçük ferdi Sezginle -tabir yerindeyse- haytalık günlerimiz başladı. Beni Ergün başka adlarla arkadaşlarına tanıtmaya başladı. Atıf Kaptan dedi, Dr.Morrıson dedi, Klark Kent dedi. Onun anlatımına göre ben retroymuşum. Bizim gibi zamanı geçmiş ama kullanılabilir eşyalar, eskiye olan özlem nedeniyle vintage diye adlandırılıyormuş falan. Çocuk işte… Benim çocuğum. Onun gençliğiyle ikinci baharı, toplumsal duyarlılığıyla da bakmaktan öte görmeyi öğrendim. Sinema günlerinde, rock konserlerinde, yürüyüşlerde, HES gibi gösterilerde yer aldım. Aslında Sezgin, Yaşıtlarından daha zayıf, ince ama sırım gibi bir çocuktu. Tıp fakültesi 2nci sınıf öğrencisiydi bana sahip olduğunda. Haa, bir de her şeye alerjisi vardı o dönem. Bir aksırmaya başlar, dur-durak bilmezdi. Bu yüzden aksırmaya

başlayacağını anlayınca otobüsteyse hemen iner, başkalarını rahatsız etmekten korkardı. O aksırmaya başlayana, bir kaç kez yüzünden düşünce artık ben de tedbirimi alırdım. Kaşlarının kalktığını, başını geriye doğru çekildiğini hissettiğim anda tüm gücümle kulaklarına yapışır, düşmemeye çalışırdım. Şimdi asistan oldu. Hastanede çalışmaya başladığının 3.cü ayında o olay yaşandı işte. Trafik kazası geçiren bir hastaya müdahale ederken sarhoş bir hasta yakını tarafından bıçaklanınca çıkan arbedede ben de yaralandım. Sezgin hastanede, ben ise burada, optikçi de tedavideyim. Camlarımın kırılması ve bir-iki çatlak dışında cam yuvalarım dönmüş, rengim iyice matlaşmış, saplarımda yer yer kurumayla karışık beyazlaşmalar da başlamış. Artık bundan sonra ne kadar iş görürüm bilemem ama yok olmakta istemiyorum. Şu son yılları yaşlı halime rağmen dolu dolu yaşadım. Eğer iyi bir elden geçirilirsem, bir 30-40 yıl daha yaşamak niyetindeyim. Belki o zaman Sunay Akın’ın oyuncak müzesinde sergilenen gözlüklerin arasında yer alabilirim. Her ne kadar müzelik bir vizyonum olmasa da….

Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

41


EĞİTİM Taylan KÜÇÜKER / Eczacı Gözlükçü / Gözlükçüler ve Optisyenler Konfederasyonu Yönetim Kurulu Üyesi

YÜZE AİT ÖLÇÜLER Pupıllalar arası mesafeye inter pupiller açıklık Pd pupıllary distance denir.

Öncelikle ışık nedir? Sorusunun cevaplandırılması gerekmektedir. Bu soruya ilk bilimsel cevabı 1666 yılında İngiliz fizikçi Isaac Newton vermiştir. Newton’a göre ışık, ışık kaynaklarının etrafa saldıkları sonsuz küçük taneciklerden oluşuyordu. Bu tanecikler saydam ortamlarda çok büyük bir hızla doğru yolla yayılmaktaydılar. Newton’un tanecik teorisi ışığın doğru yolla hareket, yansıma ve kırılma özelliklerini açıklıyordu. Gözlük kullanıcısı tek gözlü ise pupilla merkezinden burun köküne olan mesafe alınmalı, kullanıcı şaşı ise mutlaka bir göz kapatılarak ölçü alınmalı daha sonra aynı işlem diğer göz için tekrarlanmalıdır. Desantrasyon camın optik merkezinin geometrik merkezden çerçeve boyutlarına ve hastanın Pd mesafesine göre uzaklaştırma işlemidir.Desantrasyon gözü istenmeyen prizmatik etkiden korumak ya da istenen prizmatik etki yaratmak için yapılır. Müşterisinin diyoptrisini optisyenin tespit etmeye kalkması hem yanlış, hem de 5193 gözlükçülük kanununa göre yasaktır. Boş gözlük çerçevesini denerken, mutlaka bu çerçeveye monte edilecek cam ile birlikte düşünerek tavsiye etmelidir. Gözlük çerçevesi yüksek konkav bir cam taşıyacak ise çok büyük olmamalıdır. Çerçevenin iç kutru ne kadar genişse, camın kalınlığı o nispette çerçeveden taşacak, bu taşma hem estetik olmayacak, hem

42

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014

de aşırı ağırlığa neden olacaktır. Dikkat edilecek özelliklerin başında çerçevenin burna oturması gelir. Çerçevenin üst çizgisinin kaş hizasında olmalıdır. Kaşın üstünde ya da altında olan bir çerçeve çift hat teşkil edeceği için estetik durmaz. Optik açıdan da fonksiyonel olmaz. Alt kısmı yanağa değmeyecek kadar yakın olmalıdır. Sapın kulakla kafa arasındaki birleşme noktasını yalayacak şekilde bükülmesi, bu bölgede kızarıklığı önler. Metal çerçevelerde kayma şikâyeti olan kişilere, silikon kauçuk plaketleri olan çerçeveler tavsiye edilir. Metal çerçeveler darbeye karşı daha dayanıklıdır. Ağırlığı ciddi bir şikâyet olarak bildiren kişiye hafif bir çerçeve ile birlikte organik cam tavsiye edilmelidir. Eğer kişi organik camların çizilmesinden şikâyet ediyorsa, kendisine cam yüzeyini sertleştiren ve çizilmeleri azaltan özel bir kaplamaya sahip olan organik camlar veya mineral cam tavsiye edilmelidir. Camın kalınlığından şikayet eden müşterilere high index (1.6 - 1.7 - 1.8-1,9) camlar tavsiye edilmelidir. Yansımadan şikâyetçi olanlara entsiegelt (AR yansımasız) camlar tavsiye edilmelidir. İşlem yapılacak camın reçeteye ve kayıtlara uygunluğunu fokometrede kontrol edilmelidir. Şayet uygun ise, Camı ışığa tutarak, çiziksiz, hatasız, hava kabarcıksız olmasına, şayet cam renkli


ise, renklerin uyuşmasına, homojenliğine, Şayet kolormatik ise, camların eşit koyulaşmasına,üzerinde ET kaplama varsa, reflelerinin eşitliğine,orta ve kenar kalınlıklarının normal olup olmadığına,polisaj hatalarının olup olmadığına, Multifokal camlarda segmentlerin eşit yerde ve eşit büyüklükte olup olmadığına dikkat edilmelidir. Rötuş veya diğer iyileştirme işlemleri tamamlanan camlar ait olduğu çerçeveye,

plastik ise ısıtılarak, metal ise vidaları açılarak, Nilör ise yardımcı bir rafya vasıtası ile monte edilir. Montesi tamamlanan gözlüğün, bu esnada oluşan deformasyonları, düzgün bir zemin üzerinde düzeltilir. Sapların yüzeye eşit basması sağlanır. Daralan açılar normal hale getirilir.(Sap geri dönüş açısı 90 derece olmalıdır) Gözlük bu hali ile fokometrede, merkez ve aksları, pupila mesafesi ve diyoptrileri son bir kez kontrol edilerek teslime hazır hale getirilir. Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

43


EĞİTİM

Camların monte edilmiş bir gözlükte, son kontrolde, sırası ile şunlara bakılır: Camın çerçeveye tam oturup oturmadığına, sağ ve sol tarafların simetrik olup olmadığına, Sap eğimlerinin eşit olup olmadığına, Merkezlerinin aynı düzlemde olup olmadığına, Merkez veya akslarının reçetede bildirilen PD ve aks ölçülerinde olup olmadığına, Diyoptrilerinin uygunluğuna, Merkezlerin ideal yerlerinde (çerçeveye göre) olup olmadığı kontrol edilmelidir. Gözlüğün burun kemeri veya padlarının tam olarak burna temas etmesi gerekir. Gözlüğün yanağa değmemesine dikkat edilir. Değiyor ise, sap açıları ve plaketleri ayarlanarak, değme önlenir.(Retroskopik açı artırılır) Sapların kulak arkasına tam dönmesine dikkat edilir. Şayet kulağın kafa ile birleşme noktalarına uzak ise, kulak kıkırdağına paralel olarak bükülür. Çerçeve seçiminde şahsın ten ve saç rengi de önemlidir. Kumral saçlı ise hafif mavi, kızıl ve kahve tonları olmalı. Kahverengi saçlı ise kahve, altın ve gül tonlarında; siyah saçlı ise koyu renkli çerçeve seçilmelidir. Çerçevesiz gözlük yüzü açacak ve koyu renkli çerçeveli gözlükten daha sempatik gösterecektir. Açık renkli ciltler hafif renkli çerçeve ile uyum sağlar. Çok hafif veya çok açık renkli bir çerçeve açık renkli kişiler üzerinde gözlük yokmuş hissi uyandırır. Bu bağlamda donuk cilt tonu sıcak bir çerçeve rengi ile güzelleştirilebilir. Sıcak cilt renkleri ise açık renk çerçeve ile bütünleştirilebilir. Yuvarlak yüz: Çerçevelerin yüzü daha uzun ve ince göstermesi gerekir. Önerilen çerçeve, Köşeli veya dikdörtgen, genişçe çerçeveler. Üçgen yüz: Göz bölgesi vurgulanarak yüzün alt kısmındaki vurgu azaltılmalıdır. Şakağa doğru sivrilen çerçeveler bu dengeyi sağlamakta yardımcı olabilir. Alt çerçevesi olmayan metal modeller de deneyebilirsiniz. Önerilen çerçeve, Üst hatları düz olan çerçeveler. Elmas şekilli yüz: Bu yüz tipinde geniş veya yüksek elmacık kemikleri, dar alın ve çene bulunur. Oval çerçeveler yüzün kenarlarını yumuşatır; yumuşak kıvrımları olan kare çerçeveler de aynı etkiyi yaratabilir. Her durumda çerçevenin elmacık kemiklerinin genişliğinden daha geniş olmamasına dikkat edilmelidir. Seçilecek çerçeve, kare, Oval, çerçevesiz olabilir.

44 44

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014

Kare Yüzler

Üçgen Yüzler

Oval yüz: Oval yüze hemen her çerçeve uyar. Yumuşak köşeleri olan ve şakağa doğru yükselen kare şeklinde çerçeveler oval yüzlere özellikle yakışır. Herhangi bir çerçeve önerilebilir Kare yüz: Bu tip yüzde kuvvetli bir çene çizgisi, geniş bir alın ve elmacık kemikleri bulunur. Köşeleri yumuşatmak için yumuşak, kıvrımlı çerçeveler seçilecektir. Seçilecek çerçeve, Oval, yuvarlak olmalıdır. Uzun yüz: Yüzün en geniş yerinden daha geniş olmayan bir çerçeveyle yüzün olduğundan daha geniş ve kısa görünmesi sağlanabilir. Bu tip yüzde yuvarlak ve kare çerçeveler çok başarılıdır. Enine hatları kısa, boyuna hatları uzun olan çerçeveler de bu yüze göredir. Çerçeve önerileri: Yuvarlak, kare 1)Yuvarlak yüze ne tip bir çerçeve önerilmelidir?


Yuvarlak Yüzler

a) Herhangi bir küçük çerçeve. b)Yuvarlak çerçeve c)Oval bir çerçeve d) Yuvarlak ama çerçevesiz gözlük e)Köşeli veya dikdörtgen 2) Pupilla mesafesi nedir? a)Çerçevenin geometrik merkezleri arasındaki mesafe b)Lensin odak noktaları arasındaki mesafe c)Çerçevenin burun köprüsü mesafesi d)Göz bebekleri arasındaki mesafe e)Lensin arka tepe noktası ile korneanın tepe noktası arasındaki mesafe 3)Desantrasyon nedir? a)Pupillalar arası mesafenin ölçüm işlemine verilen addır. b)Lensin çerçeveye tespit işlemine denir c) Desantrasyon camın optik merkezinin geometrik merkezden çerçeve boyutlarına ve hastanın Pd mesafesine göre uzaklaştırma işlemidir d)Lensin arka tepe noktası ile korneanın tepe noktası arasındaki mesafeye verteks mesafesi denir. Bu mesafenin azaltılıp ya da artırılması işlemine denir. e)Yüzün dikey düzlemi ile çerçevenin pozisyonu arasındaki açıyı artırma yada düşürme işlemine denir. 4)Lens seçiminde aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Ağırlığı ciddi bir şikâyet olarak bildiren kişiye hafif bir çerçeve ile birlikte organik

cam tavsiye etmek, kişinin bu sorununa çözüm getirmiş olur. b) Camın kalınlığından şikâyet eden müşterilere yüksek indisli camlar tavsiye edilmelidir. c) Görme azlığı yansımadan şikâyetçi olanlara mümkün olduğunca beyaz veya mutlaka antirefle kaplamalı camlar tavsiye edilmelidir d) Gece araba kullanma alışkanlığı olanlar veya mesleği icabı gece araç kullanmak zorunda olanlara, mutlaka organik, % 30’u geçmeyen sabit bir renkli veya % 30’e kadar açılma gösteren kolormatik bir cam önerilmelidir. e)Mineral lenslerin kırılganlığından şikâyetçi olanlara organik lens önerilmelidir. 5)Çerçeve seçimine aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a)Yuvarlak yüze köşeli ya da dikdörtgen çerçeve önerilir. Çerçevenin şakakları taşacak kadar büyük, şakaklardan içeride kalacak kadar küçük olmaması tercih edilir. b)Çerçevenin alt kenarı yanağa değmemelidir. Değiyorsa retroskopik açı artırılmalıdır. c)Çerçevenin üst hattı kaş hizasının altında olmalıdır. Bu daha estetik görünmesine imkân verir. d)Gözlüğün patları tam olarak buruna temas etmelidir. Burundan kayma problemlerinde silikon pat kullanılmalıdır. e) Günümüzde metal çerçeveler inceliği, estetik görünümü ve sağlamlığı nedeniyle plastik çerçevelerden daha sık kullanılırlar. Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

45


TARİH Emine PİŞİREN-Edremit

Şair Eşref’in numarasız gözlükleri Asıl adı Mehmet Eşref Efendi olan Şair Eşref 1884 ve 1898 yılları arasında yurdumuzun çeşitli ilçelerinde kaymakamlık yapmıştır.

Tam bir halk adamı olan Şair Eşref yaşadığı dönemin siyasi akımlarında emperyalist, protest duruşuyla tıpkı bir Neyzen, bir İncili Çavuş gibi sözünü esirgemeyen biriydi. Bu nedenledir ki, Osmanlı devletine sürekli ters düşmüştür. Mısır’a sürgüne gönderilmiştir. Bir gün hiç sevmediği amiriyle karşılaşan Şair Eşref bu kişiye istemeye istemeye selâm verir. Oradan doğru Askeri Kıraathane’ye gider ve dostlarına şu dörtlüğü okur: İzmir’de sokaklar dardır

46

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014

Bir selâm tavrı ile can koruruz Söyle dursun atlarla araba Yolda eşeklere biz has dururuz. Günümüzde herkes dertli… Her evde bir yangın var sanki… Kime NASILSIN diye sorsam, “of” çekip derdini sayıp döküyor… Belki de bu nedenle birisine NASILSIN sorusunu sormayı unuttuk. Belki de unutmayı seçtik. Bu umursamaz, gamsız duruşumuzun nedenini düşündüm. Neden insanlar birbirlerine bu kadar soğuk ve mesafeliydi?Ben kafamda soruları evirip çevirirken uzun yıllardır devlete ödediğimiz vergiler aklıma geldi. Hani, hasta olursak, hastane-poliklinik hizmetlerinden ücret ödemeden yararlanmak için bizlerden kesilen sağlık primleri vardı ya, işte onları niçin ödediğimiz usumdan düşüverdi… Yıllardır o vergileri boşa mı ödedik yoksa? Boşa ödemediysek, o halde her hastaneye gidişimizde, her reçete başına maaşımızdan neden katkı payı kesiliyor? Kime nasılsın, diye sorsam, “iyi değilim, hastayım, maaşım azalmış kesintilerden, borçlarımı ve kiramı ödeyemez oldum, ” vs…diye dert yanıyor. Hele ki şu son yıllarda ve yeni yılda zam yağmuruna tutuldu canım yurdumun insanı… Önce 2 B diye köylünün elinden toprağını alan bizi yöneten yetkililer bu kez de öğrencileri mi soymaya çalışıyor? Eğer ki, okuyan çocuğunuz yeni kanuna göre S.G.Kurumunda “ÖĞRENCİ” olarak kaydı yoksa vay halinize!.. Yandınız ki, ne yandınız!.. Zira SGK size tam 365 günlük bir borç çıkartıyor… Dün üniversite üçüncü sınıfta okuyan oğlumuz bize telefon açtı: “Baba arkadaşlarıma 3-4 bin lira borç çıkartmışlar, bir sorgula sende beni… Eğer borç çıkarsa faizleniyormuş. Bilelim ki, ona göre ayağımızı


yorgana göre uzatalım…” Eşim ve ben pirelendik bu haberden. Dün doğruca Edremit S.G.Kurumuna gidip sorduk bizde… Aman da aman efendim!Bir de ne görelim, ekranlara yansıyan kayıtlarda! Meğerse oğlum 20012-20013 yıllarına ait S.G.Kurumuna 4.000 TL. kadarcık borcu varmış… Ayol bu genç üniversitede okuyor… Nasıl olur!.. İnsan bir yazıyla öğrenciye bildirmez mi? Bu nasıl iştir. Artık borçlarımız da saklı gizli…Ben yine sözü Şair Eşref’e vereceğim: Bir ara, fahişelerden de vergi alınmasını öngören bir yasa taslağı hazırlanmış. Bu taslağın başında çeşitli eleştirilere, konu olduğu bir dönemde Eşref su dörtlüğü yazıyor: Vergi miktarını ol mertebe artırmalı kim Sahib-î servet olanlar da züğürt kalmalıdır. Yalnız fahişeler vergisi haksizlik olur, Evlilerden de s……..e rüsum almalıdır. Şair Eşref ışık içinde uyusun. Eğer bugün yaşasaydı, oğlu veya kızını okutmaya çalışsaydı, bir de “harç, yurt, ev, vs,” ödemelerle bankalara kredi borçlarını ödemek için saçları dökülseydi, şehirler-arası gidip gelseydi, acep ne derdi? Ben böyle düşünürken bu kez üniversitede okuyan oğlum ikinci kez telefon açtı: “Anne-Baba bana havale gönderin.” “Oğlum, daha 3-4 gün var, ne çabuk harcadın paranı?” “Harcamadım, banka hesabımdan isteğim dışı çekmiş. Bende gittim, sordum bankadaki görevli kişiye. Kesilen yıllık kart parasıymış… Şimdi hesapta hiç param kalmadı.” Şaşırmış, öfkelenmiştik. “Ama oğlum, kart paraları kesilmesi kalktı. Hem sen öğrencisin ve o kartı da yeni aldın. Henüz birkaç gün kullanıyorsun. Banka hizmeti bir sene bile

olmadı…” “Ne bileyim baba ya!.. Bankaya gidemiyorum ki… Tıklım tıklım dolu. Sıra bana gelene kadar ders saatlerimi kaçırıyorum. Okul çıkışı da banka kapanıyor.” Oh ne ala!.. Kime hesap soralım? Şikâyet masası var mı? Adalete 90 TL. İçin mi başvuracaksın? Hem, Avukat tutsak, mahkeme açmış olsak bu fatura en az 6-7 bin lira tutarındadır. “Boşver” desek de insanın içine sinmiyor. Sadece iki üniversitemizi örnek vereceğim: Konya şehrimizde 85 bin, Eskişehir’de tam 50-60 bin öğrenci okumaktadır. Hepsinden 60 veya 90 TL. kesilmiş olduğunu varsayarsak… Oh oh, iyi kazanç vallahi! Deli Dumrul gibi köprübaşını tutan efendiler, vatandaştan yasal olmayan haraçları kesmektedirler. Eşref Mısır’dayken Abdülhamid’in ağır hasta olduğu söylentisi yaygınlaşır. Dostları Eşref’e: ” Şeytan, Abdülhamid’den elini çekiyor. Sen de bu adamla uğraşmaktan vazgeç” derler. Eşref, Abdülhamid’e hitaben şu dörtlüğü söyler: Toprak altında da olsan bulurum Erişir burnuna birkaç tekmem. Can verip kurtulurum zannetme Şeytan elini çekse de ben elimi çekmem! İnsan acı gülüşlerle anımsıyor tarihin sayfalarından günümüze yansıyan hicivli atışmaları. İki de bir külahları ona buna giydiren, doğalgaz ve elektrik zamlarıyla kış mevsiminde insanın kanını donduran, vergilerle vatandaşını çaresiz bırakan yetkililere Şair Eşref yaşasaydı herhalde şöyle derdi: “Ademin payesi arttıkça hicabı azalır.” Işık içinde uyusun, onun dediği gibi “numarasız gözlük herkesin gözüne uymalı” değil mi? Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

47


MODA

2014 modasının trend gözlükleri Yaz aylarında güneş gözlüğü olmazsa olmaz aksesuarların başında geliyor.

Bu sezon yeni bir güneş gözlüğü almayı planlayanlar için 2014 yaz gözlük modellerinin bir analizini yapalım. Trendleri oluşturan markaların modellerine bakıldığında bu sezon gözlüklerde çılgın modeller ön planda. Koleksiyonlarda en göze çarpan modeller aynalı olanlar. Özellikle yuvarlak gözlüklerde aynalı cam kullanılmış. Çerçeveler genelde kullanım rahatlığıyla tercih sebebi olan kemik çerçeveler. Öne çıkan modellerden bir diğeri ise kare ve büyük gözlükler. Bu tarzdaki gözlükler güneş ışınlarına karşı gözler için maksimum koruma sağlıyorlar. Eğlenceli modelleri tercih etmek isteyenler için ise renkli camlı gözlükler üretilmiş. Hatta renkli gözlüklerde gölgelendirmeler ve renk geçişlerini görmek mümkün. Renkli camların yanında renkli çerçeveli

48

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014

modellerde var. Gösterişten vazgeçemeyenler için dekoratif gözlük modelleri tercih edilebilir. Süsten hoşlanan bayanlar için dekoratif gözlük çerçevelerinde abartılı detaylar kullanılmış. İlginç ve dikkat çekici görünümden hoşlanan bayanlar içinse kedigözü ve pilot gözlükler kullanılabilir. Frapan olmak isteyenler leopar desenli çerçeveleri seçebilirler. Gözlük seçiminde yüz şeklinize uygun olması gerektiğini atlamamak son derece önemli. Dikkat edilmesi gereken başka bir nokta ise satın alınan gözlüğün markasız olmaması. Göz gibi önemli bir organ, kalitesiz ürünlerle tehlikeye atılmamalı. 2014 yaz gözlük modelleri arasından, hem stilinizi en iyi şekilde yansıtabilecek, hem de gözlerinizi güneşin olumsuz etkilerinden koruyabilecek bir gözlük seçimi yapabilirsiniz.


Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

49


SAĞLIK

Gözümüz neden seğirir? Seğiren bir göz genellikle rahatsızlık verir. Ama sinirlerimizin karışıklık yaşıyor olması endişelenmemiz gereken bir durum mu? John Hopkins Tıp Fakültesi’nin nörooftalmoloji ve nöroşirurji profesörü Neil Miller ani bir seğirme başladığında ne yapılması gerektiği konusunda kendi görüşlerini aktardı.

Gözümüzün seğirmesine ne sebep olur? Dr. Miller göz seğirmesinin bayağı yaygın olduğunu ve neredeyse herkesin hayatlarının bir döneminde başına geldiğini söyledi. “Çoğunlukla önemsiz bir şey,” diyen Miller, “Bir iki haftada geçer,” diye ekledi. Şu ana kadarki en yaygın çeşidi ise göz kapağı miyokimisi olarak biliniyor. Genellikle bu durum göz kapağının altında dalgalı bir hareketi içerir. Dr. Miller bunun sebebinin neredeyse her zaman normalin üstünde stres,

50

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014

uykusuzluk veya aşırı kafein alımı olduğunu söyledi. Eğer iki göz birden seğiriyorsa blefarospazmdan şüphelenilebilir ancak bu durum genellikle ender görülüyor. Doktorların eskiden bu tip bir seğirmenin genellikle stresten kaynaklandığını düşündüklerini belirten Dr. Miller, stresin bu durumu kötüleştirmesine rağmen sebep olarak görülemeyeceğini açıkladı. Peki ya seğirme günlerce devam ederse?


Gözkapağı miyokimisi genellikle birkaç haftada geçer. Dr. Miller devam etseler dahi endişelenecek bir şeyin olmadığını söylüyor. Eskiden spazmlar birkaç ay veya daha fazla sürdüğü zaman beyin tümörü veya MS hastalığından şüphelenildiğini belirten Dr. Miller, ancak bu araştırmaların gerçek olmadığı ortaya çıktığını söyledi. Miller, “Kronik olsa bile sorun değil,” dedi. Peki, seğirmeden kurtulmak için yapabileceğiniz bir şey var mı? Miyokimi için eğer stres seviyesi normalin üstündeyse stresin düşürülmesi lazım. Ayrıca kafeinin de azaltılıp yardım edip etmediğine bakılmalı. Dr. Miller, eğer normalde 7 saat uyuyan bir insan bir anda 5 saate düşüyorsa eski düzene geri dönüp seğirmenin iyileşip iyileşmediğine bakmakta fayda olduğunu söyledi. Okurken, ekrana bakarken veya araba kullanırken sorun çıkarmasa dahi konsantre olmak istediğinizde göz seğirmesi sinir bozucu olabilir. Lens takmak güvenli olsa da eğer rahatsız ederlerse gözlük takmakta fayda olabilir. Dr. Miller sıcak veya soğuk bir bezle müdahale etmenin çok fazla işe yaramayacağını söyledi. Gözleri kapatarak dinlendirmek de genel olarak seğirmenin yok olmasını sağlamıyor ancak uyuklamak sağlayabilir. Daha az yaygın olan blefarospazm ise medikal bir çözüm gerektiriyor. Dr. Miller, Botox’ta bulunan madde olan botulinum toksin A’nın yardım edebileceğini açıkladı. Ayrıca, yüz kaslarının rahatlamasına yardım edebilecek cerrahi operasyonlar ve reçeteli ilaçlar da bulunuyor. Blefarospazm ile ilgili göz seğirmesi ise hayat boyu sürebiliyor. Peki ne zaman endişelenmeliyiz? Nadiren eğer yüzün yanının tamamı seğirirse bu spazm yüz sinirine baskı yapan anevrizmadan kaynaklanıyor olabilir. Bazen kan damarları da bir siniri sıkıştırabilir. Dr. Miller bu durumlarda ameliyatın gerekli olabileceğini söyledi.

Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

51


PLASİYER GÖZÜYLE Mesut Bahtiyar ŞAHİN

İŞLER KESAT ABİ!... “Gözlük” Ertelenebilir bir İhtiyaç mıdır? Hadi güneş gözlüğünü ertelediniz. Başka zaman alırım, dediniz. Ekonomik durumunuzun güneş gözlüğü almanıza imkan tanımadığını bir an düşünelim.

Çok fazla güneşli ortamlardan kaçarım, gözlerimi kısarım, gölgede yatarım, şapka takarım, havuç yerim filan diye düşündünüz? Bu arada mağaza mağaza gezip kendinize tişört, ayakkabı, gömlek, kemer, çanta vs beğenmeye

52

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014

çalışıyorsunuz. Marka takıntınız da var, paranız da yok… Ama kredi kartınız var yuppi… Alış-verişe devam. Ve bütün bu alışveriş yaparak aldığınız ürünleri en çok bir yıl kullanırsınız. Sonra başa dönerek, tekrardan yeni ürünler almak için Avm lere ve çarşılara koşarsınız. Çocuk ağlıyor, güneş gözlüğü takmak istiyor. Baba parasına kıyamıyor. İşporta arıyor, kalitesiz ve ucuz ürün alacak. Sorsan çocuğu onun için her şeyi… en kıymetlisi, dünya tatlısı… Hangimizin değil ki? İyi bir ayakkabı için kucak dolusu parayı gözünü kırpmadan harcayanları eminim siz de tanıyorsunuzdur. Marka tişört takıntılarını benden çok iyi biliyorsunuz. Spor kıyafetlerin yanına yaklaşılmıyor, ateş pahası… Ekonomistler bas-bas bağırıyor; al-ver ekonomiye can ver, diye. Birisi gözlük mü dedi?


Avrupa Ülkeleri ve ABD’de bırakın garanti şartlarını ve süresini; yedek parça (plaket değişimi, vida, sap ve yay tamiri vs) nin 25 Dolar dan başladığını biliyor musunuz?

Bir insanın ihtiyaçlarının hemen hemen hepsinin garantileri en çok bir-iki ay… Bu süre içerisinde herhangi garanti şartları içerisinde bir durum söz konusu ile satıcı sorumlu olmaktadır. Değişim ve iade ile ilgili iflahınızı keserler. Yok efendim şu derece de yıkamanız gerekirdi. Tersten yıkamamışınız. Güneşte çok bekletmişsiniz. Çantanızı kimyasal ile silmişsiniz, vs uzar gider. Ta ki; sizi bıktırana kadar. Gözlük sektöründeyiz ya; biz de durum nasıl_? Bilmeyen var mı_? Garanti şartları neleri içermektedir_? Valla görmedim, üzerine oturmuşum. Çocuk yüzümden alarak sapını kırdı. Keçiye yem veriyordum, kafasıyla kırdı. Silerken çat diye elimde kaldı. Aslında beş yıl önce almıştım bu gözlüğü ama evde 3 senedir kullanmadım. Garanti süresini geçmedi daha. Kim çıkardı bu garanti şartlarını ve süresini… Görsem öpcem… Bir de; garanti şartları dahilinde değiştirilen ürünün garanti süresinin değişimden sonra tekrar

iki yıl olduğunu iddia eden yurdum insanları… Avrupa Ülkeleri ve ABD’de bırakın garanti şartlarını ve süresini; yedek parça (plaket değişimi, vida, sap ve yay tamiri vs) nin 25 Dolar dan başladığını biliyor musunuz_? Bu kadar taviz verilen bir başka sektör daha tanımıyorum. Bilen varsa bir adım öne çıksın lütfen… Bir de içeriğini anlamakta zorlandığım “ömür boyu bakım garantisi” ne demek_? Bitmez bu hikaye… İşler nasıl mı_? Hayatta bu soruyu hiçbir müşterime sormam… Keyifler nasıl_? Desek daha doğru olur. Neden mi_? Adama bir dokun bin ah işit… Tam bam teline basmış oluyorsun… Durgunluk ve daralma sektörümüzün üzerinde kara bulut gibi dolaşmaya devam ediyor. Hadi pozitif düşün, hadi iyimser ol… STK lar, lider gözlükçüler, işi bilenler vs… sahi neredeler_? Kalın sağlıcakla… Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

53


FIRTINA ÖNCESİ Prof. Dr. Mikdat KADIOĞLU İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi

Umutsuz olmayın “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenilemeyen bir şey olduğunu anlayacak mı?”

Kullanılabilir su kaynaklarının gün geçtikçe azalması yaşam türlerini tehdit ediyor. İnsanoğlu, dünyada kıymetini bilemediği suyu kızıl gezegende arıyor. Ama hálá her şeyin sonu gelmiş değil. Bireysel olarak alacağımız önlemlerle tabiatın gizli tehdidi kuraklığa karşı gelebiliriz. Bilsek de bilmesek de, istesek de istemesek de havanın içinde ve suya bağımlı yaşıyoruz. Havadan sudan konular hayatımızda giderek daha da büyük önem kazanırken, açıklanmaya ve yorumlanmaya muhtaç ayrıntılar içeriyor. Yıllardır bu köşede ve çeşitli gazetelerdeki yazılarımla aktarmaya çalıştığım bu konuları ikinci kitabımda değerli okuyucularıma derli toplu bir şekilde sunmaya çalıştım. Hayykitap’ın “Yeryüzünün Ahengi” serisinden yayınlanan “Havadan Sudan” isimli kitabımda, köşe yazılarımda ve üniversitedeki derslerimde kullandığım gibi sade bir dil ve üslupla; önce bilgilendirmeye, sonra olası felaket ve afet senaryolarını anlatmaya, son olarak da uygulanabilir çözüm önerileri sunmaya çalıştım. UNUTULMADAN YAZDIM Eğlendirerek bilgilendirmeyi hedeflediğim kitabın değerli okuyucuları bu sayede hem doğayı tanıyacak, onu koruma bilinçlerini geliştirecek, hem de güncelliğini hiç kaybetmeyen iklim, hava ve su ile ilgili önemli problemimiz hakkında doğru bilgilenecek. Susuzlukla boğuşan ağaçlar, seller, yağmur bombaları, kuruyan göller, ölen balıklar, Kuran’daki yağmurlar, sıcak hava dalgaları, 24 saat çalışan klimalar, incelen ozon, bas bas bağıran elektronik kirlilik, ana rahmine kadar sızan kimyasallar, deprem fırtınaları, kıyı şeridinde yükselen sular, rüzgárgülleri, fırıldaklar, poyrazlı şiirler, gök gürültülü sağanak yağışlar, alçak ve yüksek basınçlar, yoldan önce donan üst geçit ve viyadükler, çevreye Fransız kalan siyasi partiler, fırtınalar, türbülanslar, asit yağmurları, küçük bir çocuktan küresel ısınmayla ilgili büyük öneriler, kalkan ağlarına takılan yunuslar, tüyünden çapari yapılan martılar... Hiçbirini unutulmadan ele almaya çalıştığım yazılardan oluşan kitap, karikatürlerle desteklendi.

54

OP OPT OPTİSYENİN PT TİS SYENİN SESİ SESİ ES EE-DERGİ E DER D RG Gİİ Haziran Haz H azz 2014


BEYAZ ADAMA SORUYORUM Küresel ısınma, sıcak hava dalgaları, sel baskınları, tükenen doğal kaynaklar insanoğlunun doğayı kontrol altında tutma, hükmetme isteğinin sonucu onun bize ve gelecek nesillere isyanıdır. Yıllardır zehirli atıklarını doğaya bırakan, sera gazlarını soluduğumuz havaya salan insanoğlu için “Tabiatın gönlünü almanın tam vakti”dir. En bilimsel mevzularda “havadan sudan” konuşan bir akademisyen olarak tüm insanlığa kitabımla sesleniyorum: “Sakın umutsuz olmayın!” Susuzluk, kuraklık, küresel ısınma, sıcak hava dalgaları, sel baskınları hakkında önce bilgilendiriyor, sonra olası felaket ve afet senaryolarını süregelirken beyaz adama soruyorum: “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenilemeyen bir şey olduğunu anlayacak mı?” Havadan sudan konuşmanın, havadan sudan yazmanın asıl şimdi tam zamanı... Yoksa gelecek için çok geç olacak! Siz de önce bu kitap ile bilgilenin sonra da doğa ananın kalbini kazanmak için üstünüze düşen görevleri yerine getirin. OP O OPT PT PTİSY TİİS İSY SY SYEN YENİ ENİ ENİN EN NİN S SESİ ESİ E ES Sİİ E S EE-DERGİ -D DER DE ER G ER Gİİ Haz H Ha az azir ira rra an 2014 2014 01 0 14 1 4 OPTİSYENİN Haziran

55 55


YOLNAME Yazı ve Fotoğraflar: Mustafa KÜRELİ mkureli@gmail.com

56

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014


“Mayısın aydınlık

şafağı”

Karadağ Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

57


YOLNAME Mayısın aydınlık şafağı, Bizim annemiz Karadağ…

58

ülkede olduğumuzu hemen anlıyoruz. Ülkenin hemen hemen tüm yolları ve doğa parkurları işaretlenmiş ve haritalandırılmış. Bu sebeple bisikletçiler ve yürüyüşçüler için harika imkânlar sunmakta. Konumu, tarihi ve vizesiz oluşu nedeniyle Karadağ görülmesi gereken yerler arasında. Yüksek dağlarında milli parklar, deniz kıyısında tarihi kentler, kültürle dolu şehirler ve sakin kasabalar birçok yerde arayıp da bulamadığımız cinsten.

Karadağ milli marşı bu kelimelerle başlıyor. Biz de bu sessiz ve gözlerden ırak ülke Karadağ’daki şafağı görmek amacıyla yollara düştük. Dubrovnik’ten çıktıktan kırk beş dakika sonra Balkanların en batı ucuna sıkışmış gibi duran, yeşilin ve mavinin bin bir tonuyla bezenmiş bu şirin ve sakin ülkeye yağmurla giriyoruz. Alıştığımız asık suratlı gümrük polislerini hızla geçiyoruz. Türk vatandaşlarına vize olmadığı için pasaportlarımız sadece tarayıcıdan geçirilip geri veriliyor. Sessiz, trafiksiz, yemyeşil yollarda kıvrıla kıvrıla yol alıyoruz.

Anayasasında “demokratik, refah ve çevreci bir ülke” olarak tanımlanan Karadağ’ın doğusunda Arnavutluk ve Kosova, kuzeyinde Sırbistan, batısında Hırvatistan ve Bosna-Hersek, güneyinde ise masmavi Adriyatik Denizi var. Başkenti Podgorica.

“Sanayi” kelimesini hiç duymamış gibi Karadağ. Sadece doğal güzellikleri ile ön plana çıkmaya çalışan bir

Oldukça fazla tarihi bağlarımız da var Karadağ ile. I. Abdülhamit döneminde Anadolu’ya getirilen

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014


ve İstanbul Büyükçekmece başta olmak üzere Zonguldak- Ereğli gibi şehirlerimizde taş işçisi, kuyucu, maden işçisi, bekçilik gibi iş kollarında çalışan ve İstanbul’daki okullarda bizzat Abdülhamit bursuyla okuyan Müslüman ve Hıristiyan Karadağlıların sayısı önemli bir seviyeye ulaşmış. Türkiye’de yaşayan Boşnakların önemli bir kısmı 1910’lu yıllarda, karmaşık bir etnik yapıya sahip olan Karadağ’dan gelmiş. Karadağ, eski Yugoslavya’yı oluşturan altı cumhuriyetten biri. Yugoslavya’nın parçalanmasından sonra Karadağ, Sırbistan’ın zorlamasıyla yeni Yugoslavya’ya katılmış. 2006 yılında ise yapılan referandumda % 55,5’lik evet oyu ile bağımsızlığını ilan etmiş. Bu kadar tarih bilgisinden sonra biz yine yolumuza dönelim. Karadağ’da bulunan; Durmitor, Biogradska Gora,

Locen ve Skadarsko isimli 4 milli parktan ikisini gezeceğiz. Yönümüzü, uzun zamandır duyduğumuz Kotor’a çeviriyoruz. Norveç fiyortlarına taş çıkartacak güzellikte koylardan, ormanlardan, dağlardan geçiyoruz. Çevredeki güzellik anlatılır gibi değil. Kahve molaları veriyor, bulabildiğimiz insanlarla sohbet ediyoruz. “Bulabildiğimiz insanlarla” diyorum çünkü tüm Karadağ’ın nüfusu 2011 seçimlerine göre 625 Bin. Yani kilometre kareye 45 kişi düşüyor. Çevrenin güzelliğinden 32 kilometrelik yolu neredeyse bir günde aşıyoruz. Kıvrıla kıvrıla giden yolda yüzlerce virajdan birini döndüğümüzde karşımıza çıkan Perast kilisesine bayılıyoruz. Kotor’dan arabayla 15 dakika uzaklıktaki bu tarihi yerleşim yeri de görülmesi gereken yerlerden biri. Perast’ta yaşamıyorsanız araba ile giremiyorsunuz.

Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

59


YOLNAME

60

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014


Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

61


YOLNAME

62

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014


Kotor şehir merkezini gezmeye çıkıyoruz. Unesco koruması altındaki Kotor, küçük ve sevimli bir şehir.

Arabanızı kasabanın dışında bırakıp yaya olarak devam ediyorsunuz. İnanılmaz güzel tarihi binalarının yanı sıra güzel restoranlar ve kafeler var. Perast’tan teknelerle, kişi başı 5 Euroya gidilebilen iki küçük adası görülmeye değer. Boka Kotorska körfezinin ortasındaki adalardan birinin adı St. George. Üzerindeki kilise ziyarete kapalı, adayı gezemiyorsunuz. Diğer bir minik ada olan “Our Lady of the Rocks” da bulunan kilise gezilebiliyor. Vebadan korunmak için yapılan kilisenin öyküsü de enteresan. Bu küçük adanın, savaştan dönen denizcilerin kazandıkları her zafer için attıkları taşlardan oluştuğuna inanılıyor.

Hafif yağmur çiselemeye başlıyor, fotoğraf makinelerimizi toplayıp otele dönüyoruz. Biraz dinlenip, akşama doğru Kotor şehir merkezini gezmeye çıkıyoruz. Unesco koruması altındaki Kotor, küçük ve sevimli bir şehir. Koruma altında olduğu için yeni yapılaşmaya izin yok. Kotor Kalesi; restoranları, tarihi binaları, kiliselerinin yanı sıra en popüler buluşma yerlerinden biri. İçinde çok sayıda otel, restoran ve alışveriş yapabileceğiniz mağazalarıyla kale içi gün boyu en hareketli yerlerin başında geliyor. Birçok kişinin merakla tırmandığı bayrak tepesi 240 metre yükseklikte. Bayrak tepesine yaklaşık 1400 Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

63


YOLNAME

64

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014


Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

65


YOLNAME basamaklı merdivenden çıkıyorsunuz. Tırmananlar verdikleri emeğin gördükleri manzaraya değdiğini söylüyorlar. 13.000 nüfuslu bu harika şehrin adı Latince: Acruvium; İtalyanca: Càttaro. Eski bir Akdeniz limanı olan Kotor, Venediklilerce inşa edilmiş kale duvarları ile çevrili ve kasabanın mimarisinde Venedik tarzı hakim. Kotor Körfezi (Boka Korotska) son derece girintili çıkıntılı ve bir o kadar da güzel. Coğrafyada “Ria” olarak da adlandırılan Akarsu vadilerinin deniz suları altında kalmasıyla oluşan kıyı tipi olan Avrupa’nın en büyük fiyordu burası. Orjen ve Lovcen Sıradağları’nın gökyüzünden asılmış gibi duran kalker kayalıkları ile Kotor ve çevresi etkileyici ve tablo gibi. Kale içindeki taş sokaklarda yürüyor,

66

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014

fotoğraflar çekiyor, gelen geçen Kotor’luları izliyoruz. St.Lucas Kilisesi güzelliğiyle dikkat çekiyor. Hava kararmaya yüz tutuyor, akşam yemeğini bir İtalyan lokantasında hallediyor yavaş yavaş otelimize dönüyoruz. Sabah erken bir saatte kahvaltı faslını halledip, yola düşüyoruz. Avrupa sosyetesinin uğrak yeri Budva şehrine gideceğiz. Ama daha önce göreceğimiz yerler var. Normal yol ile 25 kilometre olan Kotor-Budva arası bize göre değil. Yönümüzü dağlara çeviriyoruz. Alp dağlarını aratmayacak yüzlerce viraj dönerek navigasyon aletimizin rehberliğinde dağlarda kayboluyoruz. Dağın zirvesine çıkmak için sadece tek arabanın geçilebildiği dağ yolunu kullanıyoruz. Keskin virajların olduğu yol biraz zorlayıcı ama arkamızda görünen manzara anlatılabilir gibi değil, sağ tarafımda görünen Kotor Körfezi,


Yolumuz Rijeka Crnojevica’dan geçiyor. Karadağ’ın bir başka cennet köşesi! Vir’den araba ile bir saatte ulaşıyorsunuz.

sol tarafımızda Tivat şehri. Dilimiz tutuluyor! Yolumuz Rijeka Crnojevica’dan geçiyor. Karadağ’ın bir başka cennet köşesi! Vir’den araba ile bir saatte ulaşıyorsunuz. Burada yerleşim yerinden çok restoran ve kafe var. Tarihi taş köprüsü, yeşil çevresi ile çok güzel saatler geçirilebilecek bir belde burası. Karadağ’da en lezzetli yemekleri yiyebileceğiniz yerlerin başında geliyor. Pizza ve et çeşitlerinin yanında gölün balıklarından da tadabiliyorsunuz. Ana yemekler ve balıkların porsiyonu 10-15 Euro arasında. Tipik bir doğu bloğu şehri izlenimi veren Çetinje’ye girdiğimizde yağmur başlıyor. Eski Karadağ

Krallığının başkenti olan Çetinje 19 Bin nüfuslu bir şehir. Dikkat çeken yapılar arasında Çetinje Manastırı var. Şehrin kurucusu Ivan Crnojevic tarafından Meryem Ana’ya adanarak 1484 yılında yaptırılmış. Yine 1400’lü yılların ortalarında yaptırılmış Vlaska Kilisesi şehrin en eski binası. Şehir meydanı ve bu meydanda bulunan demir atölyeleri, dükkânları, kafe ve restoranları görülecek yerler arasında. Karadağ’ın en eski kütüphanesi, Osmanlı’dan kalma konsolosluk hala dimdik ayakta duruyor. Ülkenin kültür ve Ortodoksluğunun merkezi konumundaki Çetinje, denizden 12 kilometre içerde ve şimdiki başkent Podgorica’ya 40 kilometre uzaklıkta.

Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

67


YOLNAME

68

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014


Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

69


YOLNAME Fotoğraf molaları ile neredeyse akşamı buluyoruz. Budva’nın sırtını yasladığı dağı aşağı inerken gördüğümüz manzara bütün yorgunluğumuzu unutturuyor. Budva şehri de Kotor gibi turistik ve ülke nüfusuna oranla kalabalık sayılabilecek bir şehir. Kale içi yine çok güzel, gezmesi keyifli bir yer. Geçen zaman içinde sahile inen yol üzerinde büyük oteller ve alışveriş merkezi açılmış. Budva, hem fiyat hem de çeşitlilik açısından çok güzel bir şehir. Eğer kalabalık yerleri seviyorsanız, deniz ve iyi yemek istiyorsanız Budva’da güzel birkaç gün geçirebilirsiniz. İki gün buralarda gezeceğiz. Çevrede gezilecek birçok yer var. Birçoğumuzun bildiği adıyla “İşkodra” yani Skadar gölü Balkanların en büyük gölü. Arnavutluk’la Karadağ arasında da sınır

70

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014

oluşturuyor. Gölün bir kısmı Bar şehri bir kısmı da Podgorica şehrinde bulunan Zeta-Skadar vadisi olarak adlandırılan bölgede bulunuyor. Birçok yönden eşsiz güzelliklere sahip olan göl ve çevresindeki milli park için tanımlama yapmak oldukça zor. 391 kilometre kare ile Balkan yarımadasının en büyük gölü unvanına sahip. Gölün yüzde 65 kadarı Karadağ, yüzde 35 i ise Arnavutluk sınırları içinde. Karadağ sınırları içinde kalan 40.000 hektarlık alan 1983 yılında Milli Park olarak koruma altına alınmış. Gölü gezmek için kiralık tekneler var. Bir saatlik gezi için tekne’ye 25 Euro, kişi başına da 2 Euro istiyorlar. Göl çok çeşitli balığa, bitkiye ve kuşlara ev sahipliği yapıyor. Gölün içinde Osmanlıların sınır için inşa ettiği daha sonrasında hapishane olarak kullanılan, gölün ortasındaki minik


Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

71


YOLNAME

72

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014


Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

73


YOLNAME

74

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014


Karadağ, eski Yugoslavya’yı oluşturan altı cumhuriyetten biri. Yugoslavya’nın parçalanmasından sonra Karadağ, Sırbistan’ın zorlamasıyla yeni Yugoslavya’ya katılmış.

adacıktaki Grmozur kalesi Karadağ, eski Yugoslavya’yı oluşturan altı cumhuriyetten biri. Yugoslavya’nın parçalanmasından sonra Karadağ, Sırbistan’ın zorlamasıyla yeni Yugoslavya’ya katılmış. görülmesi gereken yerlerden biri. Kıyıya yakın yerleri nilüfer çiçekleriyle kaplı ve çok güzel deltaları olan gölde gezmek çok keyifli. Göl kıyısındaki köylerde yaşayan insanlar bağcılık ve şarap yapımıyla uğraşıyorlar. Ev yapımı şarapları hem lezzetli hem de çok uygun fiyatlara ziyaretçilerini bekliyor.

Göl kenarında salaş bir restoranda verdiğimiz kahve molasından sonra yavaş yavaş şehre dönüyoruz. Hava hafif serin. Denizin üstünde bir yerlerde şimşek çakıyor. Otelde biraz dinlendikten sonra, Budva surlarının dibindeki bir restoranda günü bitiriyoruz. Kısa ama dolu dolu geçen bu Karadağ gezisi anılarımızdaki hak ettiği yeri alarak son buluyor. Gezenlere, gezmek isteyenlere, gezmesini bilenlere bitmeyen yolculuklar diliyorum.

Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

75


OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ HAZİRAN 2014

Optik Magazin Dergisi

Ya Gözlük icat edilmemiş olsaydı? Tıp Tarihi / Osmanlının Sağlık Bakanlığı/ Hekimbaşılık Moda / 2014 Modasının Trend Gözlükleri Metin Turanlı Optical Story Yolname / Mustafa Küreli Mayısın Aydınlık Şafağı: Karadağ 76

OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ Haziran 2014


Haziran 2014 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ

77


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.