2
Oyunİstasyonu
editörden... Merhaba arkadaşlar,
Oyun İstasyonu dergisi olarak e-dergi yayınımıza Ocak 2012 sayısı ile özel bir dosya konusuna yer veriyoruz. Bu sefer 2011 yılını masaya yatırıyoruz ve derinlemesine inceliyoruz. İlk önce editörlerimiz için 2011 yılı nasıl geçmiş, onların sizlerle dertleştiği bir bölüm hazırladık. Ardından yılın en iyi 20 oyununu sıraladık sizler için. Sonrasında ise oyun türlerinden her birini teker teker ele aldık 2011 yılı bazında. PS3’e özel oyunları apayrı bir bölüm olarak ele aldık. 2011’de başımız-dan geçen önemli olayları ele aldık, 2012’den ve gelecekten beklentilerimizi sıraladık, 2012’nin en çok beklenen oyunlarını listeledik. Bir terslik olmaması kaydıyla bu sayıyla birlikte düzenli yayına geçecek bir e-dergi olacağımızın müjdesini buradan da vererek daha ne yeniliklerimiz olacak, neler planlıyoruz, hangi imkânları sağlayabilirsek neler yapacağımız hakkında gerek teknik konularda gerek faaliyetlerimiz konusunda sizlerle dertleşeceğiz kendimizle ilgili olan son bölümde. Bu sayıyı hazırlarken en çok askerde vatani görevini yapmakta olan kurucumuz ve müdürümüz Burhan ile editör kardeşimiz Can’ın eksikliğini hissettik. Onlar da aramızda olsaydı üstümüze bu kadar yük binmeyecekti. Şakası bir yana keşke yanımızda olsalardı ve onların kattığı, yarattığı sinerjiyle daha güçlü, önemli işler yapabilseydik. Ocak ayı içerisinde döner dönmez iki arkadaşı da hizmetinize sunacağım sevgili arkadaşlar. Hatta darbe falan yapıp yönetimi komple ele mi geçirsem diye de düşünmüyor değilim açıkçası! Yıl artık 2012 ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Tüm güzellikler, sağlık, huzur ve mutluluk yeni yılda sizinle olsun arkadaşlar. Sevdiklerinizle birlikte geçireceğiniz güzel bir yıl dileriz.
Evli, mutlu, çocuklu… Pardon yanlış oldu! Huzurlu, mutlu ve bol oyunlu bir yıl dileriz… Sağlıcakla… Oyun İstasyonu ekibi adına
Sait Gülsoy Oyunİstasyonu
3
.....içindekiler................................... [6/20] - Editör Günlükleri
[6] - Sait Gülsoy [8] - Evren Kıraç [10] - Volkan Dinç [14] - Sercan Yüksekdağ [17] - Gökhan Türköz [18] - Doruk Akıncı [20] - Türker Toker
[24] - 2011 Top 20
Zevkler ve renkler tartışılmaz ama 2011 yılına veda ederken biz de Oyun İstasyonu ve PlaystationTurk.com editörleri olarak bir liste hazırladık.
[32] - 2011 PS3 Özel Oyunları [36] - 2011 FPS Piyasası Oyunları [40] - 2011 TPS Piyasası Oyunları [47] - 2011 RPG-FRP Oyunları
Bazen öyle bir zaman gelir yarattığınız karakterle bir olur, onunla yaşar, onunla savaşırsınız.
[50] - 2011 Yarış-Dövüş-Spor Oyunları [53] - 2011 Move Oyunları Yaklaşık bir yıllık geçmişi olan PlayStation Move ile hangi oyunları oynayabiliriz?
[55] - 2012 Beklenen Oyunlar Birçok önemli yapımın piyasaya sürüldüğü 2011 yılının ardından bakalım 2012’de bizi neler bekliyor.
[58] - 2012 Dedikoduları 4
Oyunİstasyonu
OYUN İSTASYONU PlayStation 3 konulu ücretsiz e-dergi Ocak 2012 - Sayı: 1 --İmtiyaz Sahibi Burhan MIZRAK burhanmizrak@oyunistasyonu.org --Yazarlar Sercan YÜKSEKDAĞ Sait GÜLSOY Türker TOKER Volkan DİNÇ Evren KIRAÇ Gökhan TÜRKÖZ Doruk AKINCI Umut GÜRER --Tasarım ve Düzenleme Atakan YENER atakanyener@gmail.com --www.oyunistasyonu.org www.playstationturk.com facebook.com/oyunistasyonu Reklam / Abonelik zarf@oyunistasyonu.org
Oyunİstasyonu
5
EDİTÖR GÜNLÜKLERİ Editör günlükleri bölümünü yazılarını, haberlerini okuduğunuz editörlerimizin 2011 yılının nasıl geçtiğini anlatacakları samimi bir muhabbet köşesi olarak düşündük. Köşeye benim yazımla başlayacağız ama askerde vatani görevini yapmakta oldukları için bu köşeye ve dergiye yazı veremeyen kurucumuz müdürümüz Burhan’a ve benim çocukluk arkadaşım, can kardeşim Can’a selamı borç bilirim. Koskoca bir yılı daha geride bıraktık. Koskoca derken tüm yıllar aslında eşit niceliksel olarak elbette ama iş yükü, yaşanan olaylar bazı yılları bazen daha uzun ve meşakkatli olarak yerleştiriyor anılara. Editörünüzün de başından gayet zor bir yıl geçti bu sene. Bir yandan yüksek lisans programında tez dönemine geçti, tez önerisi verebilmek için epey bir bunaldı. İşin üstesinden gelip rahatladım nispeten diye düşünürken valide hanımın acillik olması, geçirdiği kaza ve ona bakılan eve hapis iki ay ve ardından geçirdiği kazadan ders almayan bir “eski toprak” validenin kendini genç kız sanan iş güç yapma hevesiyle mücadele etmek yordu beni. Tez çalışmalarım aksaklıklar nedeniyle umduğum gibi gitmedi, ne oyun oynarken ne inceleme yazarken pek keyif aldığım söylenemez 2011 yılında. Tüm bu karamsar tablonun yanında playstationturk.com’da SCS Organizasyon adı altında yürüttüğümüz FIFA turnuvalarından kurduğumuz dostluklar sanal alemden gerçek dünyaya taşındı ve bir İstanbul buluşması gerçekleştirdik ki tadından yenmedi. Şuan askerde olan editör arkadaşım Can ile birlikte buluşmaya şehir dışından gelenleri ağırladık iki gün boyunca, bol bol oyun oynadık, halı sahada hünerlerimizi sergiledik ve muhabbet gırla gitti ki 2011’in bende bıraktığı en güzel anı olarak dağarcığımda başköşeye oturdu o günler. 2011 yılı her ne kadar pek haz alamasam da oyun dünyasında önemli yapıtlarla piyasaya sürüldü. Önemli olaylar oldu, dedi6
Oyunİstasyonu
Sait GÜLSOY İletişim: sagulsoy@gmail.com http://www.facebook.com/sait.
kodular yapıldı fakat biz pek içinde yer almak istemediğimizden bu konular haber yapmadık. Sadece konuyu hatırlatmak adına Sony Eğlence birimindeki görev değişikliği desek piyasayı takip edenler ne demek istediğimizi anlayacaktır elbet. Türkçe oyun furyasının “yıkılıyor” tabiriyle tanımlayacağımız şekilde devam ettiği bir yıl oldu 2011 ve bu konuda PS oyuncuları olarak Sony’ye minnettarlığımızı sunmaktan asla geri kalmıyoruz, kalmayacağız. Yılın ilk çeyreğinde Killzone 3 için hazırlanan lansman gecesinde dostluklar kurduk, harika bir oyunun Türkçe olarak sunulmasının keyfini yaşadık, seslendirme kadrosunda yer alan ünlülerin keyfini çıkarttık. Yılın ortasında Infamous 2 lansmanı yapıldı ve Türkçe olarak piyasaya sürüldü, ünlü bir seslendirme kadrosu olmasa da gayet başarılı bulundu çoğu oyuncu tarafından. Yılın sonunda Uncharted 3, Türkçe oyun çıtasını tavan yaptıran yapım olarak, ünlüler kervanı bir seslendirme ekibiyle gümbür gümbür geldi piyasaya. Sony’nin PS3’e özel oyunlarının hayli bol ve başarılı olduğu bir yıldı 2011 ama
şu soru içimde kaldı lansman yapılmadığı için “Resistance 3 neden Türkiye piyasasını es geçti, neden en azından bir altyazı desteği bile bulunmadı” diye sorma fırsatımız olmadı bir türlü. PSN’nin saldırılara maruz kaldığı ve kullanıcı bilgilerini çaldırdığı, oyuncuların ıstırap gibi çevrimiçi oyun oynayamadan geçirdiği bir aylık süre benim gibi tek oyuncu hikâye modu oynayan oyuncular için pek fark yaratmadı aslında ama sorun çözüldükten sonra sunulan mağduriyet hediyeleri de pek yeterli değildi diye düşünmekteyim. Neler oynadım 2011 yılı boyunca elbette tek severek online oynadığım oyun olarak FIFA 11 ve yılın son çeyreğinde FIFA 12 başı çekti oynadığım oyunlar içinde. Bir trophy toplama takıntısı baş gösterdi bende ve oynadığım oyunlarda trophy kovalamaya başladım. Infamous 2 oynamadan önce Infamous ilk oyununu “kötü” olarak tekrar oynadım. Kilzone 2’yi oynamamıştım 2 ve 3’ü peş peşe oynadım. Biraz DJ Hero biraz Guitar Hero takıldım. El Shaddai oynayıp bir garip oldum, EA Sports Active 2 ile yaklaşık 10 kilo verdim. Uncharted 3 oynadım kendimden geçtim. 2011 geçmişimde iş olmayarak oynadığım oyunların durumu bu efendim.
Kültürel olarak ise çokça kitap okuduğum bir yıl olmadı ama Nobelli bir usta yazarla tanıştım. Jose Saramago ilginç edebi üslubuyla ve sosyal hayatı gözlemleyip yarattığı ilginç kurgularla favori yazarım oldu rahmetli. İlk defa Orhan Pamuk okudum, Masumiyet Müzesi kitabını ki sosyoloji hocalarım, arkadaşlar tavsiye etmişlerdi övmekten bıkmayarak; gayet bayık bir konusu ve üslubu
olması sebebiyle ıstırap çektim kitap bitene kadar. Yine bir yeni yazar girdi kütüphaneme memnuniyetle, Ted Dekker. Fantastik kurgu türünde esereler veren bu başarılı yazarın Türkçe’ye kazandırılmayı bekleyen pek çok kitabı var aslında. Müzik olarak ne dinledim dersek geçtiğimiz ay çıkan iki albüm öncesinde bütün yılı çeşitli müzikler dinleyerek geçirdim. Politik rap müziğin dünyada önderliğini yapan Immortal Technique’in yeni albümü Martry ve Lowkey’in Soundtrack To The Struggle yılın sonlarında dinlediğim albümler oldu. ZAZ konserine gidip umduğumu bulamadım, ruhtan yoksun bir pop konseri izledim adeta. Azam Ali & Niyaz konserinde ise samimiyet ve canlı performans nasıl olur ona tanık oldum. Tiyatroya neredeyse hiç gitmediğim bir yıl oldu sinemada ise Zamana Karşı filmi tüm yıl içerisinde izlediklerim arasında en beğendiğim film olarak aklımda yer etti. Spor seyircisi olarak 2011 yılını ele alarak yazıyı bittirirsem bir GS taraftarı olarak 2010-11 sezonunun geçtiğimiz yılkı kısmı bir işkenceydi adeta. Şike soruşturması, Hiddink’in sesi uzaktan hoş gelir söylemiyle gidemediğimiz Avrupa Şampiyonası, sıkıcı Fransa bisiklet turu, , grev nedeniyle dünyayı basketboldan soğutan NBA, basketbol milli takımımızın başarısız turnuvası spordaki üzen gelişmelerdi. Tüm bunların yanında dört senedir dört gözle beklediğim Rugby Dünya Kupası ise harika geçti. İlk üçü doğru tahmin etmiş bir sporsever olarak da ayrıca mutlu oldum. Sonuç olarak 2012’deki izleyeceğim birinci sıradaki spor basketboldur, gerek TBL gerek Euroleague yıldız kaynıyor ne de olsa. Evet, arkadaşlar benim yılım az çok böyle özetlenebilir, ilerleyen sayfalarda görüşmek üzere, keyifli okumalar hepinize…
Sait Gülsoy Oyunİstasyonu
7
EDİTÖR GÜNLÜKLERİ
Çıkacak Kurşun Nasıl Namluda Durmuyorsa, Varsın Çıkacak Sözde Ağızda durmasın!
Sevgili PlayStation Türk ve Oyun İstasyonu okurları. Gün geçtikçe daha iyi olmaya ve hatta tam anlamıyla resmileşmeye çalıştığımız şu günlerde, geride bırakmaya hazırlandığımız son 1 yılın bizler için nasıl geçtiğini, bir site editörünün mevcut 1 yılını nasıl yaşadığını şöyle kafanızı ütüleye ütüleye bir yazalım dedik. Bendeniz 2007 yılından beri, bu yılı artık doldurduğumuzu düşünerekten 5 yıldır bu sitenin kadrosunda yer alıyorum. İnsanlar genellikle bulunduğu kadro ortamda yer almaktan pek memnun olduğunu söylerler. Ben bu ilk paragrafımda benim kendi memnuniyetimi biraz açacağım sizlere. PlayStation Türk sitesi kadrosu, kendi içerisinde bir aile gibidir çünkü burada menfaatler yoktur. Site editörleri ve yöneticileri hiç bir maddiyat beklemeden, gönüllü olarak burada yazılar yazıp içerik güncellemesi yaparlar. Hatta sitenin gelişimi için, gerçek resmiyete kavuşmak için site büyüklerimiz sık sık çeşitli firmaların halkla ilişkiler danışmanlarıyla iletişime geçerler. Aldığımız sonuçlar kimi zaman
Oyunİstasyonu
İletişim:
god.of.war.kratos@hotmail.com
olumlu iken kimi zaman bizleri hayal kırıklığına uğratsa da, ufak adımlarla sitemizi ve kimliğimizi ileri taşımaya devam ediyoruz. Geçirdiğim yıla dönecek olursam, öncelikle 2011 - 2012 eğitim dönemi benim aynı zamanda mezuniyet dönemim olacak. Pek az kaldı, okuduğum üniversiteden diplomacığımı alıp çıkacağım bu sene. Ama bu diploma beni biraz zorladı, sebebi ise gayet açık; oyunlar! Küçüklüğümden beri en eski nesil oyun konsollarından tutup günümüz nesli konsollara dayanıp, hayatımın hiç bir dönemini oyunsuz geçirmedim. Bu da artık bağımlılığın kaçınılmaz olduğu bir noktada tutuyor beni. Dolayısıyla sosyal yaşantımdan geri kalmasam da derslerimde çok büyük oranda geri kalıyorum. 2011 yılına girdiğimiz ilk dakikaları hatırlıyorum da, arkadaşlarla oturmuş XBOX - PS3 muhabbeti yapıyorduk. Ha bu da bir şey mi, yıla oyun oynayarak girenleriniz vardır. Bizim ortam kalabalık, arkadaşlar çakırkeyif, muhabbet koyuydu birazda muhabbet gruplarına bölünmüştük. Var mı oyun muhabbeti gibisi! Her neyse, yeni yılın açılışını konsol muhabbetiyle yaptık, bir yılımızda muhabbeti tamamlar nitelikte geçti. Bu sene için beklediğim çok deli exclusive oyunlar vardı, Killzone 3 ve Uncharted 3 bunların başında geliyordu. Bir o kadar heyecanla beklediğim multiplatform oyunlarda vardı ancak hiç bir oyun PS3 özel oyunlarının yerini tutmuyor arkadaş.
patrickbrown.deviantart.com
8
Evren KIRAÇ
Bu sene benim için oyun
- okul ve sosyal hayat şeklinde geçti. Oyun ve okul muhabbetleri tanıdıktır, sosyal hayata gelince ise herkesin zevki ve yapmak istedikleri değişiyor. Eğer kafa bir arkadaş ortamınız varsa en ufak şeyden bile büyük eğlenceler çıkarabiliyorsunuz. Benim yakın arkadaşlarımda benim gibidirler, karı - kız peşinde koşmaktansa teknoloji muhabbetlerine dalar gideriz. Ancak her şey bir tarafa dışarıda gezmek dediğimiz zaman sinema vazgeçilmez oluyor. Sık sık sinemaya gittim, genelde boş vakitlerimizde DVD film alıp keyif çatardık. Sinema diyince de aklıma sayılı yapımlar gelir kaliteli ve izlemeye değer. Terminatör, Avatar, Inception bunların başındadır mesela. Sinema dünyasını pek yakından takip etmem ancak beyazperde de ne var ne yok illa ki bakarız, kafamıza yatana gideriz. Kaçırdığımız ya da muallâkta kaldığımız filmler için Gazipaşa DVD market mekânımız olur. Ama şu var ki bir zaman sonra DVD kalitesindeki filmler kesmez oluyor. Eskiden VCD’lerde bile film seyrederdik standart çözünürlük hatta sinema çekimi filmler. Şimdi yeni nesil oyun konsollarının pixel bazındaki kalitesi bizim gözlerimizi de pixel pixel etti. Bir film seyrediyorsam eğer görüntü kalitesine çok dikkat eder oldum, artık pixellerini saymaya başlıyorum. Baktım ki dvd artık kesmiyor, HD film haricinde pekte oralı olmuyorum evde film seyretme olayına karşı. HD filmleri her yerde bulamıyoruz, ancak bazı internet siteleri 720p - 1080p filmler yükledikleri için ve alternatif bol olduğu için kafam rahat bu konuda. Boş vakitlerimde kafamda beliren şey bir medya oluyor, DVD, CD, Blu-Ray, ne gelirse aklınıza. Ancak kitap okuma alışkanlığım yok, bilgisiz kültürsüz yaşamayı istemiyorum dolayısıyla aklıma gelen bir şeyi, kafama takılan bir soruyu ne kadar saçma veya ne kadar ilgi çekici olursa olsun internetten araştırmaya çekinmiyorum. En büyük kütüphane yıllardır internet benim için, ancak bir roman okuma delisi insanla benim aramda illa ki kelime dağarcığı ve okuduğunu anlama farkı oluşturuyor bu durum benim için. Ama yapacak bir şeyim yok, alışkanlık edinmemişim dostlar.
ortasında kalan PlayStation Türk sitesi vardı. Her yıl olduğu gibi bu yılda site için oynadığım birçok oyunun incelemesini yapıp, sitenin gelişmesi için yürütülen çeşitli çalışmalara katıldım. Bizim için işler her zaman beklendiği gibi gitmiyor, aslında birçok insanın ortak noktalarından biridir bu. Zira olmasını dileyip çabaladığınız bazı şeylerin ardından önünüze çeşitli engeller çıkabiliyor. Bizde sitemizi daha ileri taşımak, okurlara daha fazla içerik sunmak için çabalasak da zaman zaman farklı sıkıntılarla karşılaşabiliyoruz. Ancak bu durum sitenin sabit kadrosunu hiç bir zaman yormuyor, çünkü bizim için “olmuyor” değil “olacak” kelimesidir zihnimizde tasarladığımız olguyu destekleyen. Sitemizin kurucusu Burhan Mızrak şu an vatani görevini yapmakta. Kendisiyle bu yıl içerisinde de sık sık iletişimdeydim, aslında abim gibidir, 3’e - 5’e tenezzül etmeyen ender insanlardandır. Sizlere müjdelemekte fayda var Burhan abimiz Ocak ayında tezkeresini aldıktan sonra site için çok olumlu çalışmalar ve yeni projeler yapılacak. Yapılıp hayata geçirilecek olan projeler, bizlerin olduğu kadar oyun severlerinde yüzlerini güldürecek. Sitemizin alt yapısı tamamen yenilenecek ve çalışmalar hızlandırılacak. En güzeli de kadromuz yine hiç bir menfaatte bulunmayacak, rutin çalışmalarımız sürecek. Önümüzdeki 1 yıl hem bizler için, hem de takipçilerimiz için aydınlık geçecek gibi görünüyor.
Evren Kıraç
Normal bir genç olarak, a-normal bir hayatım olmadığı için pekte sıra dışı geçmiyor yıllarım. Mesela bu yıl için size bahsettiğim oyun, okul ve sosyal yaşam üçlemesinin Oyunİstasyonu
9
EDİTÖR GÜNLÜKLERİ
Merhaba sevgili okur. N’aber? Ben sana böyle hafif ‘Sevgili günlük’ tarzında bir şeyler yapacağım şimdi. Bu sene oynadığım oyunlardan bahsedeceğim. Bazısını biraz oynadım bıraktım, sıktı. Bazısını bitirmek nasip olmadı, bazısı elimden düşmedi. Bazısı gönlümü fethetti.
İzin ver ben şöyle bir düşüneyim hepsini. Düşündüm. Yazayım şimdi ama sen unutma sevgili okur; düşünmek başka, insanın aklına bir takım kelimeler gelmesi başka. Ayrıca başlamadan belirtmekte fayda var ki bu liste İlk Beş (Top 5) şeklinde değildir, tamamen spontane (o anın gazıyla gelişen) bir şekilde yazılmıştır. Batman Arkham City: İlk oyunun devam niteliğini taşıyan, ilk oyuna göre daha geniş bir ‘dünya’, daha profesyonel bir sunum, daha çok eşya, daha farklı kombolar sunan oyun benim için maalesef ki ilk oyuna göre bir eklenti paketi havasından ileri gidemedi. Bu tamamen kişisel de olabilir, fakat oyunun incelemesinde de belirttiğim gibi oynanışta eğer ki hiç bir yenilik yoksa, o devam oyunu benim için kafadan eksiyle çıkar yola. Aynı şey benim için Uncharted serisinde de geçerlidir. Fakat hikayedeki Joker, Riddler etkileri, sonu, açılışı oyunu sunum açısından kurtarmaya yetti de arttı. Fakat genel bir eksisi ise çok fazla ‘karakteri’ bir oyuna sığdırma çabaları oldu. O da olsun, bu da olsun, şu da olsun derken nerde çokluk orda fok balıkları dedirtti bazı anlarda. Sevdik mi? Pek de sevmedik aslında. İlk oyunun etkisini bulamadık, gözlerimiz yaşarmadı, çok büyüt umutlar bağlamadık bu sefer önceki oyunun sonundaki hayal kırıklığından dolayı. Sevmedik mi? O kadar da değil. Oynadık mı? Oynadık. En çok akılda kalan yeri? Seslendirmeler ve Score... Mass Effect 2: Açık ara oynadığım en iyi Shooter diyebilirim. Hatta Shoot-Her diye ikiye ayırıp, İngilizcesi olan dostlara bir kelime oyunu yaparak, Gizli Pencere filmine ve izleyenlerine de selam çakarım. Oyun bir RPG’in verebileceği en yüksek mertebedeki ‘oyuna müdahale’ 10
Oyunİstasyonu
Volkan DİNÇ İletişim:
dinc_volkan@hotmail.com
seçeneğini veren oyundu. Girdiğiniz her diyalogun, her konuşmanın, her seçimin size geri dönüşü oldu. Chuck dizisinin süper seksisi ile yatamadı bazıları, ben gibi, bazıları en sevdiği adamını kaybetti oyun sonunda gönderdiği görevler için. Bazıları kalpler kırdı, bazıları kalpler kazandı. İşte oyunun en önemli kısmı geri kalan her şeye karşın bunlardı ki geri kalan Shooter’lık, TPS’lik kısım da heyecandan geçilmiyordu. Yapılan gezegen kazılarıyla alınan upgrade’leri uygulamaya, seviye atlayıp yeni güçler açmaya doyamadık. Ama hikayeye müdahale açısından aşık olduk oyuna. Kötülük yaptık kötülük bulduk, iyilik yaptık iyilik bulduk. Karma’yı hayatta değil bir oyunda yaşadık. Ve biz, çok mutlu olduk.
Infamous 2: İlk oyun gerek oynanış gerek hikâyesi ile sarmıştı zaten bedenlerimizi. Özellikle en sonunda verdiği twist ile ‘Annenni guttiii’ dedirmişti. İkinci oyun gene aynı beklentiler ile beklendi, aynı beklentiler ile geldi. Oynanışa katılan öğeler zenginleşti de geldi. İyi ve kötü olma, seçme ve seçilme hakkı daha da hissedildi. Verilen kararlar oyun gidişatını etkiledi, arkadaşlarınızla aranızı, düşmanlarınızı belirledi. Sonu öyle ilk oyun gibi şoke etmedi ama kötü bir şekilde de bağlanmadı. Infamous 2’nin oynanışa kattıkları, hikâyedeki eksiklikleri [İlk oyuna göre göreceli olarak (Einstein’in Özel
Görelilik Kuramı)] kapattı ama tek bir şeye kanımız ısınamadı tüm oyun boyunca o da Cole’un yeni sesiydi. İlk oyundaki süper karizmatik ses gitmişti ve yerine gayet sıradan bir ses gelmişti. Fakat bunu da çoğumuz takmadı çünkü Türkçe dil seçeneği vardı ve hemen onu seçtik. Ben o seçenlerden olamadım, çünkü gene beğenmedim, gene orijinalin yerini tutturamadım. Ama o şekilde de oynadım, gördüm ve gönül rahatlığı ile diyebilirim ki ‘Olmuş’. FIFA12: I-ıh. Olmadı. Olmamış. Eğer bana ‘Olmuş’ diyen biri varsa, o ya PES’ten dönmüştür FIFA’ya ya da Yenerli Onbir’den [Winning Eleven (İngilizce bilen dostların da yüzü gülsün)]. Ya da son ihtimal, bir çok futbol oyunu oynamıştır sürekli. Ama benim gibi 96’dan beri FIFA’cı olup, başka hiç bir futbol oyununu, hiç bir sene beğenmeyen biri varsa ona diyecek iki çift lafım olur çünkü bu seneki FIFA ki kendisine FIFA12 diyoruz PES’e çok benzemiş. Kocaman bir saha. Ki kötü değil, şikâyetim bu değil. Peki ya Impact Engine denen yalan dolana ne demeli? Birbirine takılıp düşüp yerde kilit olup kalkamayan adamlara ne demeli? Hava topuna çıkıp yerden sekip kalecinin üstünden dışarı çıkan oyunculara ne demeli? Bir taklası kırk metre süren futbolculara ne demeli? İnan daha sayabilirim sevgili okur ama yapmayacağım. Peki ya yeni Tactical Defending nedir? Güzelim Legacy nerdedir? Seçeneklerde midir? Hayır, efendim hayır, onbir’dedir. Hangi onbir? FIFA11. En son orda mı görmüşler? Evet efendim. E gidip orda arayalım o zaman. Bulamazsınız efendim. Nedenmiş? Etkisini kaldırmışlar, kendisini öldürmüşler, cesedini gömmüşler? E napıcaz o zaman? Ölen ölür, kalan sahalar bizimdir efendim. Sonuçta FIFA12, FIFA10 ve FIFA11 fanlarını asla ve asla tatmin etmemiştir, edemeyecektir. L.A. Noire: Gelllll. Gel abla! Gellll. Oyuna gelll. İkizlere takke! Gellll. Oyun budur dedirten bir başka oyun. Beğenilmedi. Kim beğenmedi? Yeni bir GTA bekleyenler. Kim vaat etti böyle bir şey? Kimse. Evet, kimse. Kimse yeni GTA vaat etmedi sevgili okur. O zaman sen neden Noire gibi bir oyundan, öyle bir şey bekledin? Noire düz ve basit oyun değildir. Bir FPS değildir (– FPS’lere ölüm –Aman dur oğlum içeri alırlar). Düşünmeniz, görmeniz, okumanız gereken bir
oyundur. Hele ‘Bir katilden notlar’ kısmı başlayınca tadından yenmez oyun. Zekânızı zorlar. İngilizcenizi sömürür. Belki de sevilememesinin temel nedeni budur. Aşırı İngilizce ihtiyacı ama GTA bekleyenler bir açıdan mutlu olabilirdi. O da oyun koca bir şehirde geçen bir open-
world’tü. Fakat her yere girme çıkma şansımız yoktu. Görevlerimiz belliydi. Adam kovalayıp havaya ateş açmak keyifliydi. Yeni bir teknoloji ile ‘yüz okuma’ sistemi fazlasıyla kaliteli ve zekiceydi. Sanıklarımızı sıkıştırmak, ağızlarından laf almak, delil toplamak, deliller ile sanıkların konuşmalarını karşılaştırmak, katil kim oyunu oynamak, kocadan şüphelenmek, kadının cesedine bakmak, kan izi takip etmek, kanın sıçramasına göre analiz yapmak, bir kilisenin karanlığında sosyopat bir katil kovalamak... Hepsi, Noire’u Noire yaptı ve bana çok sevdirdi. Çünkü basit bir oyun değildi Noire asla, belki olacaklar zaten belliydi, hikayeye müdahale (Biri hikayeye müdahale mi dedi?) azdı, yoktu hatta, yoksa var mıydı, ama dedektif olmak, rütbe atlamak, keşlerin peşinden koşup, satıcıları enselemek, katilleri, yanlış katilleri, doğru katilleri, sanıkları, sapıkları yakalamak adalete teslim etmek, edememek çok keyifliydi. Ünlü simaları görmek tanıdık birini görmenin sevincini veriyordu. Ve Noire sunumu, hikâyesi ve ‘yeni oynanış sistemi’ ile biten bir ilişkinin ardından bu kadar zaman geçmesine rağmen kendinden söz ettiriyor. Uncharted 3: An mı çartıd üç? Ne çabuk geçti yıllar da biri, ikiyi yedik bitirdik şimdi de üç çıktı onu da yedik. Oynanış ile ilgili düşüncelerim hala Batman Arkham City’de belirttiğim gibi. Ama neden böyle seve seve oynuyorum Drake’i o zaman hala? Kalite mi? Grafik mi? Ses mi? Efekt mi? Müzik mi? Ne bu? Film mi? Oyunİstasyonu
11
Oyna da gör sevgili okur, yazmaya gerek yok. Deus Ex Human Revolution: İşte bir FPS. Ama bir FPS’den çok bir RPG. Bir Modern Warfare’den daha az bir FPS, bir Dragon Age 2’den daha çok bir RPG. Yer yer TPS. Ama bir TPS’den daha az bir TPS. Kısaca Deus Ex ortaya karışık salata, ama bir kesinlik var ki ben bu oyunu bir türe sokacaksam o RPG olur çünkü ‘oyuna müdahale’ ve ‘seçme ve seçilme hakkı’ bu oyunda da oldukça ön planda. Karakterin karizmatik sesi, Matrix-vari kıyafetleri, her şeyiyle gönüllere taht kurdu. Oyunun sonunda bize farklı seçenekler sundu ve inandığımız şey uğruna savaşabilmeyi bize sevdirdi, bize tattırdı bu her şeye katlandığımız ve istemediğimiz kişilere gülüp istemediğimiz şeyler yaptığımız dünyada. Dead space 2: Başladım, bitiremedim. Niye mi? Korktum. Yemin ederim korktum. Oyun sonunu görmek için arkadaşlarımı feda edip onlara oynattım. Grafikleri, kurgusu, sunumu ile ilk oyunun üstüne – oynanışa taktığımı düşünme ama – oynanışa çok fazla şey eklemeden birçok açıdan geliştirilen bir oyun oldu Dead Space 2. Fakat bitiremedim. Neden mi? Korktum! Little Big Planet 2: İlk oyuna kesinlikle her açıdan çok fazla şey ekleyen bir oyun LBP2. Zaten aşmış bir platform anlayışına birçok açıdan zenginleşmiş öğeler kattı. Fakat oynatamadı kendini bana. Neden madem bu kadar güzeldi ve zekiceydi? Çünkü ben hikaye adamıyım bir oyunda, hikayesi olsun o yeter (bknz; Bioshock, MGS...). Dragon Age 2: Denebilecek pek bir şey yok. İlk oyun kadar kötü. Fakat piyasada o kadar az ki RPG’ler, biz de atladık duramadan. Bir an bile sevmeden oynadık, hele o ana karakterin ses tonu öldürdü beni, fakat oynadım. Çünkü yoktu başka hiç kimse, ondan başka.
Catherine: Platform seviyor musun? Hikâye seviyor musun? Anime seviyor musun? Oyuna müdahale, karar verme seviyor musun? İşte senin oyunun; Catherine. Bu senenin en ‘farklı güzel’ oyunu. Bu konuda çok iddialıyım sevgili okur. Catherine’i al, oyna, oynat. Pişman olmazsın. Ben diğer editörlerden farklı olarak oyunlarla ilişkilerimi yazdım son bir senedeki ama bu demek değil ki benim bir sosyal hayatım yok, yaşadığım zorluklar yok.. Pek tabi mevcut sevgili okur ama şimdi anlatsam derya olur, başladım mı duramam. Oyunlarla olan ilişkilerim uygundur, dön dolaş tekrar oku sevgili okur. Kal sağlıcakla.
Volkan Dinç 12
Oyunİstasyonu
patrickbrown.deviantart.com Oyunİstasyonu
13
EDİTÖR GÜNLÜKLERİ Sercan YÜKSEKDAĞ
Oyun dünyası için dolu dolu bir yıl geçiyordu ama doğru düzgün oyun oynama şansı yakalayamıyorduk. Ne de olsa iş hayatı acımasızdı.
-Burhan’ın Askere gidişi: Yaklaşık 5 ay önce telefonum çaldı, arayan Burhan Mızrak… Kendi kendime her zamanki gibi siteden konuşacağız diye düşünürken, birkaç hal hatır sorma faslından sonra pat diye ‘’ben haftaya askere gidiyorum ağabey, 6 ay sonra görüşürüz’’ cümlelerini duydum. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Playstationturk.com projeleri, içerikler, ne gibi yeniliklere başlayacağız kelimeleri duyacağımı sanmışken, kısa bir veda konuşması yapmıştık. Hakikaten bu kadar ani bir gidiş beklemiyordum. Burhan ‘’sitenin gidişatı, teknik olarak Yusuf’un ellerinde ve içerik yükü de Sait ve sana kalıyor abi’’ diyerek telefonu kapattı. Ha bir de kapatmadan önce ‘’6 ay sonra her şeyi yenileyeceğiz abi, atılım yapacağız, yeni içerikler, yeni çalışmalar ve projeler içerisinde olacağız, merak etme, geçici olarak yokum sayın’’ diyerek üstüne basa basa askerden döndükten sonra, site için bir yenilenmeye gireceğimizi söyleyip durdu. Ben bu satırları şimdi yazıyorum, ama çok şükür Burhan ın gelişine yaklaşık35 gün kaldı. Gidişi ister istemez bizi yordu. Ne de olsa sitenin kurucusu, bazı çalışmalara başlanamıyor, kararlar Burhan olmadan ya alınamıyor ya da geç neticeleniyor. Hayırlısıyla, önümüzdeki ay Burhanımıza kavuşacağız… -Sait’in Yakarışı: Burhan’ın gidişinin ardından, editör arkadaşlarımız, amatörce ve özveriyle çalışan arkadaşlarımız ellerinden geleni yaparak içerik hazırlamaya devam etti. Ancak gerek iş, gerek okul hayatı gerekse özel hayatta yaşanan çalkantılar sebebiyle, sitemize gerekli ilgi alakayı ve önemi göstermedik (Öz eleştirinin kralı). Ancak Yusuf ve Sait in hakkını yeme14
Oyunİstasyonu
İletişim:
sercanyuksekdag@hotmail.com
mek gerek. Hakikaten tüm yük omuzlarına kaldı. Ama onlar da bir yere kadar dayanabildiler ki, hakları var her konuya nasıl yetişsinler. Bir gün işlerimin yoğunluğundan bir fırsat buldum ki, siteye bakarken Sait in haklı yakarışını okudum (Özel dosyalar). Sitenin her bölümüne yetişemediklerini ve herkesin görevini yerine getirmesini beklediğini üstüne bas basa dile getirmişti (Özel Dosyalar 2). Sonuna kadar haklıydı ve belki de bu yakarış bir küllerinden doğmaya sebep oldu. Yetkililer arası yoğun bir iletişime geçildi ve tekrar haber, inceleme, video, forum içeriklerinde bir hareket başladı. Her ne kadar amatörce (maddiyat düşünmeden) çalışan arkadaşlarımız olsa da, görevlerimizi yerine getirmeliydik ki bu yakarış ile tekrar atağa kalktık. Helal sana Sait, helal sana Yusuf -E Dergimiz ve Hazırlanış Aşaması Oyun dünyası için dolu dolu bir yıl geçiyordu ama doğru düzgün oyun oynama şansı yakalayamıyorduk. Ne de olsa iş hayatı acımasızdı. Eve gidip, duş alıp TV ye bakana kadar uyuyorduk zaten. Sonra hop erkenden kalk işe git ve tekrar eve gel yat vs vs… PS3 tozlu rafta bana bakıyordu ben ona bakıyordum. Ancak insan zamanını kendi yaratır derler ya doğru demişler, Sait in isyanından sonra oyun da oynamaya yazılar da yazmaya başladım. Tabi bu arada editörler arası diyalog hız kazandığından Sait, bizimle E-Dergi projesini paylaştı ve hemen çalışmalara başladık. Sait, kim ne yazacak, kim ne araştıracak kim ne paylaşacaksa tek tek bizlere bildirdi ve yaklaşık 2 ay önce ilk e-dergimizi hazırladık ve paylaşıma sunduk. Uncharted için özel bir sayı hazırlamıştık. Çünkü Uncharted 3, çıkmak üzereydi ve oyun dünyasının gündemi bu oyunun haberleriyle çalkalanıyordu. Ayrıca PS3 ün de özel oyunuydu, tabiî ki ilk sayımız Uncharted
özel olmalıydı. Hazırlaması bize, beğenisi sizlere kalıyordu. -Nihayet Uncharted 3 Oynayabildim Geçen koskoca bir yıl ve ben sadece (2011 içinde çıkan) tek oyun oynayabildim. O da tabiî ki Uncharted 3… Aslında ara ara Demon’s Souls, God Of War 3 (kaç kere bitirsem gene oynarım) ve Lords Of Sahdow (bunu da oyna oyna bitmez) da oynadım. Ancak bu oyunları zaten bitirmiştim sadece özlediğim zamanlar biraz vakit geçirmek için oynuyordum. O nedenle bu yıl oynadığım oyunlara eklemenin bir anlamı yok diye düşünüyorum.
hoggy-hogben.deviantart.com Gelelim Uncharted 3’e; devam oyunları aynen devam filmleri gibidir genelde… Hep ‘’ilki daha iyiydi’’ diye söylenir dururuz. Ancak Uncharted ın devamları için hiç de aynı şeyleri söyleme hakkı hissetmem kendimde. Hakikaten bence, ikincisi ilkinden daha iyiydi ve üçüncüsü de ikincisinden daha iyi olmuştu. Drake in çocukluğuna inmek, maceralar arası senaryo bağlantısı ve en önemlisi tabiî kir Türkçe dublaj ve içerik beni mest etti.
ikilinin tekelinde geçtiği için bu ikiliye haklarını vermek gerek diye düşünüyorum. Yemen’de, Suriye’de, Arabistan çöllerinde ve Fransa’da geçen maceralar gerçekten müthişti. Gerçi ben bu maceraya atıldım atılmasına da, İskenderun’da bir anda tüm elektrik şebekesi çöktü ve 3 gün elektriksiz kaldık. İşi gücü boşladım Uncharted 3 oynayamadığıma üzüldüm daha çok. Neyse ki günde birkaç saat elektrik geldi de tadına bakmaya devam ettim oyunun. Nihayet 3.günün gecesi elektrik sorunu giderildi ve o gece sabaha kadar başından kalkmadan bitirdim bu canım macerayı. Girişinden itibaren beni içerisine alan, akıp giden ve kendinden kopartmayan bu macerayı oynamayanların kaçırmaması gerektiğini bir kez daha hatırlatayım. Tek eleştirim olacak o da, bulmacaların azlığı. Oyunda bulmacalara biraz daha çok yer verilseydi, daha mutlu olurdum. Yine de muhteşem bir oyunda kusur aramak boşa diyorum ve yazımı sonlandırıyorum. NOT: Senaryo tabanlı bir TPS oyuncusu olarak, zaten fazla oyun oynama şansım yok. Oyun dünyasını istila eden FPS egemenliğine karşı koyma şansım olmadığına göre, tek yapacağım sınırlı sayıda çıkan bu senaryo oyunlarını kaçırmamaktır diye düşünüyorum. Herkese iyi oyunlar…
Sercan Yüksekdag
Okan Yalabık ve Ege Aydan çok iyi iş çıkarmışlar. Diğer ses sanatçılarını da tabiî ki tebrik ediyoruz fakat; oyun senaryo gereği bu Oyunİstasyonu
15
artgerm.deviantart.com 16
Oyunİstasyonu
EDİTÖR GÜNLÜKLERİ
2011 yılı benim için şanssız başladı ancak mutlu bitiyor diyebilirim.
Gökhan TÜRKÖZ İletişim:
2011’in ilk aylarında 4 yıllık emektar Playstation’ımın sarı ışık arızası vermesiyle, oyun dünyasından uzunca bir süre ayrı kaldım. Sizin de bildiğiniz gibi, sarı ışık maalesef kalıcı bir çözümü olmayan bir arıza türü. Yine de şansımı denemek istedim ve tamir ettirdim. Nitekim 2 ay dayandı.
murat.gokhan@live.com
Playstation olmadan geçen aylardan sonra, nihayet paramı denkleştirip yeni bir makine aldım. Gözden kaçırdığım birkaç oyunun demosunu indirmekle başladım işe. 2011 yılının benim açımdan en önemli gelişmesi ise, yaklaşık 10 yıldır oynadığım Winning Eleven Pes serilerine veda ederek FIFA’ya geçiş yapmam oldu. Yıllardır yüzüne bile bakmadığım FIFA’ya bu sene şans verdim. İyi ki de vermişim. Meğer yıllardır futbol oynamıyormuşum. 2011 yılının son aylarını, oynama fırsatı bulamadığım oyunları oynayarak değerlendiriyorum. Bu aralar en çok Red Dead Redemption oynuyorum. Genel olarak kaliteli bir oyun olsa da bir süre sonra biraz sıkıyor. Bu yıl beni en çok etkileyen oyun tabii ki de Uncharted 3 oldu. Gerek senaryosu, gerek alıştığımız kusursuz grafikleriyle bana bir kez daha Playstation sahibi olmanın ne kadar büyük bir ayrıcalık olduğunu gösterdi. Şuan tek ve en büyük eksiğim ise, hala edinemediğim MW3. Online âleminde hiçbir oyunun kendisine rakip olamayacağını düşündüğüm MW3’ü en kısa zamanda temin etmeyi diliyor ve sizlere sağlıklı, mutlu, başarılı ve oyun dolu bir yıl diliyorum. Joker’den sevgilerle…
Gökhan Türköz Oyunİstasyonu
17
EDİTÖR GÜNLÜKLERİ Dikkat dikkat! Bu yazıyı okurken tüm takip mekanizmanızın kırılıp “konu oraya nerden geldi?” “nereye gidiyoruz?”ve bu tarz bir yığın söz söylemeniz olasıdır! Kendinizi yazının akışına bırakırsanız sizin için daha hayırlı olabilir diye düşünüyorum... Günlük yerine bir analiz yaparak sizi geçmişle gelecek arasında düşüncelerime ortak edeceğim… Teknolojik anlamda geleceğe baktığınızda ne görüyorsunuz? Açıkçası sizi bilmem ama hayatım boyunca hep geleceğin arzusuyla büyüyüp durdum. Küçüklüğümden beri arzuladığım o dokunmatik ekranlar, denileni anlayan cihazlar ve hatta 3D televizyonlar bir bir gerçek oldu ve olmaya devam ediyor. Teknoloji o kadar hızlı gelişiyor ki açıkçası şu kısacık ömrümde bile hayallerimde düşlediğim çoğu şeyin gerçekleştiğine tanık oldum ve bir dünya dolusu yeniliklere daha tanıklık
patrickbrown.deviantart.com edeceğimi düşünüyorum. Her yeni çıkan son teknoloji ürünü benim ağzımın suyunu akıtmaya, gün ve gün devam ediyor fakat iş satın almaya gelince tabii ki sadece bakmakla yetinebiliyoruz. Elbet onlar da bir gün bizim alabileceğimiz fiyatlara düşecek fakat imkân olsa da hepsine bir anda sahip olabilsek, sanırım bir teknoloji aşığının en büyük arzularından biridir bu... 3 boyutlu televizyonların ilk çıktığı zamanlarda herkes bu gözlük takarak televizyon izleme işine büyük tepki göstermişti. Kimisi 18
Oyunİstasyonu
Doruk AKINCI İletişim:
kerimdorukakinci@hotmail.com
fazladan bir de gözlük satabilmek için kesin öyle çıkarmışlardır düşüncesiyle firmaları yerden yere vurdu fakat bu firmalar emin olun ki bu gözlük meselesini ortadan kaldırabildikleri ilk fırsatta ortadan kaldırmak için yanıp tutuşuyordur çünkü satışları çok kötü etkiliyor gözlük meselesi. Gözlüksüz 3D televizyonları zaman geçtikçe ürettiler ve hala geliştiriliyor fakat bu ay da tanıtımını yaptığımız Playstation 3D monitörün beni benden aldığını söylemeden geçemeyeceğim. Normalde ben de bu gözlükle televizyon izleme karşıtı biriyimdir fakat bu monitörün yaptığı, 2 kişinin aynı ekrana bakarken farklı görüntüleri 3D olarak görmesi tek kelimeyle inanılmaz. Eğer gözlük takılması gerekiyorsa o gözlüğün hakkını işte böyle verirsin, bu konuda geliştirdikleri teknoloji için Sony’i kutluyorum. Konu gözlüklerden açılmışken Sony’nin diğer geliştirdiği kişisel 3D başlık, yani gözlüğe ne demeli... Bu sayede tam 720 inçlik bir televizyondan bir şeyler izliyormuşuz gibi hissedeceğiz! Kullanıcılar aslında bu gözlük işine soğuk baksa da Sony firmasının bu yönde çok sağlam hamleler yaptığını söyleyebilirim. En azından benim kalbimi nasıl fethedeceklerini iyi biliyorlar galiba. Günümüzde durum böyle peki sırada neler var? Açıkçası hep hayallerimde kafamıza bir başlık takıp sanal bir dünyaya giriş yapma düşüncesi geçiyor. Bunun tabii ne zaman yapılabileceği meçhul fakat gerçekleştiği gün “What’s the matrix?” sorusunu düşünmeye başlayabiliriz herhalde. Aslında bunu neden istiyorum? Sanal dünyayı hep gerçekte yaşayamayacağın yapamayacağın şeyleri tecrübe edebilme olanağı sunan, gerçeklikten az da olsa uzaklaşıp dünyevi sorunlardan uzaklaşma yolu olarak görürüm. Öyle bir şey olmasını isterdim ki artık bir sanal gerçeklik yaratılmış
olsun ve biz orada gerçekten hissedebilelim. Gelişen teknolojiyle beraber 10 sene içinde muhtemelen sanal görüntüyle gerçek görüntü arasındaki farkı ayırt edemez hale gelebiliriz. Daha da geleceği düşünüp bunun yanında bir açıdan beyinin algılamasını mı çözmeleri gerekir bilemem ama bir şekilde sanal dünyada tat alabilsek, dokunabilsek muhteşem bir şey şeylere kapılar açılırdı. Normal bir insan hayatında bir F16’ya veya Formula 1 arabasına binemez veya bunun gibi birçok şeyi yapamadan ölüp gider fakat bu tarz teknolojiler geliştikçe günden güne sanal ile gerçek birbirinden ayırt edilemez hale geliyor ve bu tarz hayallerimizin aslında gerçekte süremeyecek olsak bile büyük bir kısmının tatmin edilebileceğini düşünüyorum. Aslında oyunlar bir açıdan da böyle bir şeydir. “Tatmin olmak” istediğimiz
için oyun oynuyoruz. Hız tutkusunu yaşamak isteriz fakat hayatımızı riske atmadan ve tabii başkalarının hayatını da veya bir silah tutmak isteriz veya ateşlemek ama birini öldürmeden... Bizi bu sanal gerçeklikler, hayatta yapmak isteyip yapamadığımız konularda tatmin ederler hep. Haber sitelerinde görüp duruyorum oyun oynayanları neredeyse katil olarak gösterme çabalarındalar hep. Sanki oyunlar insanı saldırganlaştırıyormuş gibi. Aslında bu durum tam tersidir. Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse cinsel içeriklerin yasaklandığı bir ülkede tecavüzcülerin sayısının artacağını öngörebiliriz... Oyun oynamanın birçok getirisi olduğuna inananlardan biriyimdir. Sahip olduğum İngilizceyi tamamıyla oyunlara borçlu olduğumu çok iyi biliyorum fakat eski zamanlardaki gibi artık elinde sözlükle oyun oynayan bir kesim pek yetişiyor mu bilemiyorum. Sanki oyunlar değişti, epey bir basitleşti. Ne bileyim, hep aynı tarzlar üzerine yoğunlaştılar gibi. Eski oyunların bizi heyecan içinde bağlayıcılığı yok artık, daha çok hırsla oynuyoruz, bir başkasını yenme hırsı... Oyunculuk ve oyun kavramları günden güne değişiyor. Eskiden olsa iyi bir oyuncu denildiğinde iyi refleksler ve ani kararlar vermeyi gerektiren bölümleri kolaylıkla geçebilen bir insan olarak düşünülürken şimdi ise “kimden iyi” deniliyor, herkesin kafasında oluşan soru bu. Eskiyi bazen özlüyorum açıkçası. Geldiğimiz noktada teknoloji anlamında çok daha üst seviyelerde olmamıza rağmen ve daha da iyiye gitmemize rağmen, oyun kavramı sanki günden güne ölüyor gibi. O bizim neşeyle oynadığımız oyunlar yok oluyor artık, yerini hırsla oynanan oyunlara bırakıyor. Geleceğin o güzelliğinin yanında geçmişin o hep andığımız tatlarını umarım bulabiliriz...
343guiltyspark.deviantart.com
Doruk Akıncı Oyunİstasyonu
19
EDİTÖR GÜNLÜKLERİ 2011’e bekâr başladım ama sonra Şubat ayında tasmayı boynuma geçirdiler, dolayısıyla tüm boş zamanlarını oyun oynayarak geçiren bir asosyalden normal insan statüsüne terfi ettim. Tabi böyle olunca oyun oynama sürem yarı yarıya azaldı ve artık sadece oynamaya değer oyunlara zaman ayırabiliyorum. Buna da şükür sonuçta bunu da bulamayanlar var :) Benim için oyun babında sönük başlayan 2011 sonlara doğru bombaları patlatarak nerdeyse bende kalp krizine neden oldu. Bunun için yaz döneminden önce ve yaz döneminden sonra olmak üzere 2011’i ikiye bölüyorum. Yaz döneminden önce durağan ve heyecansız, yaz döneminden sonra hızlı ve heyecanlı. PS3’üme takıp biraz zaman geçirdikten sonra bir daha oynamamak üzere kapattığım oyunlar, sıktığı halde hadi bari biteriyim diye oynadığım oyunlar ve bitmesin diye dua ederek oynadığım oyunlara kadar geniş bir yelpaze sergiledi 2011. Akıllara Zararlar Beklentilerimin büyük olduğu ama PS3’üme takıp biraz zaman geçirdikten sonra bir sinirle bir daha oynamamak üzere çıkardığım oyunlar: Alice Madness Returns, Captan Amerika, Duke NukemForever ve Masseffect 2. Tadından Yenmeyenler. Tabi benim acımdan tadından yenmeyen oyunlar da yok değildi. Bunları sıralamak gerekirse: Dead Space2 ve KillZone 3. Dead Space’i hanım seyredemediği için o
20
Oyunİstasyonu
Türker Toker İletişim:
ttoker@prokon.com.tr
yattıktan sonra sabahlara kadar oynayıp çok uykusuz kaldığım hatta bazı ufak tartışmalar yaşadığımızda ise kafamı dağıtmak için bile Dead Space 2 oynadığım için biraz daha özel oldu bu oyun benim için. Kill Zone 3’e gelirsek ilk 3D ve aynı anda da Sharp Shooter deneyimimi yaşadığım oyun oldu. 3D de beni hayal kırıklığına uğratıp ne hayal edip ne bulduğum dışında geri kalan her şey çok iyiydi. Hatta bu iki oyunda çok kısa sürdüğünden şikayetçiyim ama gene olsalar gene oynarım. Çerezlikler: Dedim ya evlendim, o yüzden hanımı da PS3’e ısındırmak için Kung Fu Panda, Cars 2 gibi oyunlarla da haşır neşir oldum ki Kung Fu Panda akıllara zarar kötü bir oyun! Cars 2’ninde ondan aşağı kalır bir yanı olmamasına rağmen bir gömlek daha üstün. Limbo’yu unutmamak lazım, keyif aldığım bir oyundu. Birincisini hiç beğenmeme rağmen sırf Türkçe diye Infamous 2 kastırdım, çok övgüler alan Dark Siders’i bir türlü alıp oynayamamıştım ki 2. oyununun çıkacağı duyurulunca alelacele aldım, oynadım bir miktar ama neden bu kadar
övgü aldığını anlayamadım. Sonra hevesim kaçtı. Bir ara vakit bulursam sanırım bitirene kadar da oynayacağım ama yinede neden o kadar övgü aldığını anlayamayacağım kanısındayım. PSN çöktüğünde bedava verilen Dead Nation’ı indirdim, bir müddet hanımla sırt sırta verip oynadık, sonlarına da geldik. Bir örümcek adam hayranı olarak iyi de olsa kötüde olsa tüm örümcek adam oyunlarını almışımdır. Bazılarını sevmeye sevmeye oynayıp bitirmişimdir (fanatiklik işte böyle bir şey). Haliyle Spider Man: Shattered Dimensions’ı da aldım ama bu seferki fena olmamıştı. Hiç sorunsuz sıkılmadan sonuna kadar oynadım, çizgi roman havasını soludum. Tek gıcık olduğum şey Doctor Octopus’u kadın yapmaları oldu. Bu oyun bundan sonraki örümcek adam oyunları için içimde bir umut alevlendirmişti ki son çıkan Spider Man: Edge Of Time bu ateşi tekrar söndürdü. MOVE VE PARTİ ve CO-OP OYUNLARIMIZ PS3 Top listesi yapsam kendi adıma ilk 5’e girecek oyunlardan birisi kesinlikle Little Big Planet olur. İlkinden de ikincisinden de çok keyif aldım, hala da almaya devam ediyorum. Online desteği çok iyi olduğu için oyun bir türlü bitmiyor. Ne güzel değil mi? Sürekli oynayacak yeni bölüm bulabiliyorsunuz. Bir de bu oyunu 2 kişi oynayınca zevki de katlanıyor, e… hanım da çok sevdi, hatta en sevdiği PS3 oyunu oldu. Dolayısıyla bu sene en çok oynadığımız, 2012’de de oynamaya da devam edeceğimiz oyun tartışmasız Little Big Planet oldu. Çiftlere hararetle tavsiyemdir. Move bölümleri de ayrı bir değişik olduğu için Move deneyimi açısından da değişik bir tecrübe yaşıyorsunuz. İnsan evli olur da geleni gideni olmaz mı, olur. Nasıl gelen giden olur, çiftler gelir tabi. Eskiden sessiz sinema falan oynanırdı, şimdi devir değişti. Direk gelen olursa Start The Party açılıyor. Tabi biz çift olarak gayet ustalaştığımız için çok feci tokatlıyoruz milleti. Hatta para bahsi koyup ortaya milleti soyup soğana çeviriyoruz. Start The Party tam misafirlerle oynamalık bir oyun. Aynı kişilerle oynarsanız ikinci üçüncü oynamada bile sıkıyor anca değişik insanlarla oynarken zevk alabiliyorsunuz, ortada para varsa bir de zevki 2 ile çarpmayı unutmayın. Move için birde The
Shoot oynamışlığımız var ama 3. Bölümden sonra onu da emekliye ayırdık. Araya yaz girer, doğru düzgün oyun gelmez, hava güzel olduğu için park bahçe gezilir, yaz tatiline gidilir, denize dalınır, çıkılır falan derken PS3 yatar durur… Sonra yaz biter, sonbahar gelir, leylim ley... Bu son bahar çok feci abandone oldum, tüm beklediğim oyunlar ardı ardına çıktı: Uncharted 3, Batman Archam City, MW3, Battle Field 3, Rage, God Of War Collection 2 (Chains of olympus-Ghost of sparta), Ico&Shadow Of TheColosus, Rayman: Origins… Co-Op oyamaktan oldum olası hep daha çok hoşlanmışımdır o yüzden önümüzdeki günlerde Rayman Origins ve Ratchet&Clank All 4 One alıp oynayacağız eşimle. Bu iki oyunun da demosunu indirip oynadık. Rayman daha güzel geldi bize ve bu yüzden önce bunu alıp oynayacağız ve alternatif kalmadığı için de mecburen Ratchet&Clank’ı alıp sırt sırta verip coşacağız... Rage ne beklediğim gibiydi ne de çok kötü ama yine de ilk hayal kırıklığını yaşamıştım çünkü gözümde çok büyütmüştüm Rage’ i. Çıktığı gibi Batman Archam City’i aldım. Oyunun beni hayal kırıklığına uğratmayacağını biliyordum ve öyle oldu. Normalde yan görev falan fazla kastırmam ama bütün yan görevleriyle beraber Ridler’in de bilmecelerini çözmek için baya baya bir zaman harcadım. Bu oyun zaman istiyordu ve bunu da hak ediyordu. Günde ortalama olarak 5 saat ayırarak hafta sonları sabahlayarak yine de %61’de bitirip hala çözemediğim bilmeceleri çözme isteği içimde olan bir oyundur. Peki hani oyuna çok zaman ayıramıyordun diyeceksiniz? Batman’i aldığımda Valeriya Hanım Kazakistan’a an-
Oyunİstasyonu
21
nesinin yanına gitmişti 10 günlüğüne. Ben de Batman ile yattım, kalktın bu 10 gün boyunca ve zaman yetmedi nerdeyse bitirmeye ve bu oyunbenim için 2011’e çok fena damgasını vurdu. Tek sevmediğim yanı oyunun birden zırt diye bitiyor olması. Siz bitti mi bitmedi mi anlayamıyorsunuz. Bir de Robin bir görünüyor sonra yok oluyor, orda da ayıp etmişler. Sıra God Of War Collection ise oynamak istediğim ama sonuç da GOW 1 ve 2 den çok da farklı bir şey çıkmayacağını bildiğim bir oyundu ama ne de olsa olsa bu oyunun ismi God Of War idi ve alınıp oynanması lazımdı. Alındı, oynandı, kısa süren oynanış süresinden dolayı hemen bitirilip tarihin tozlu raflarına kaldırıldı. God Of War 3 hatırına oynanmışlardı zaten ve seri tamamlanmış oldu, bende rahata kavuşmuş oldum. Tatlı en son yenir hesabı ağzımın suyu aka aka yerlere damlaya damlaya gittim Uncharted 3’ü aldım. Eve getirdim ama elim bir türlü PS3’üme takmaya el vermedi. Gerçekten de 2 gün oynamadım, bekledi öyle ve sonra hanım hadi oynasana ne yalanıp duruyorsun deyiverince iplerim koptu. Koştum aldım Uncharted 3’ü taktım PS3’e.. Oyun açıldı, hanım o sırada internette sevdiği bir Rus dizisini seyrediyordu... Ben başladım oynamaya, ilk dövüş sahneleri geldi ve bizim hanımdan da sesler gelmeye başladı “vursana vursana, kaç kaç…” diye. Diziyi bırakmış 22
Oyunİstasyonu
beni seyrediyordu... Her gün az az oynuyorum 30 dk. kadar, bitmesin diye, şifa niyetine..Tüm trophyleri için kastırıyorum, bu da Batmandan sonra 2. oyunumdur trophy kastırdığım... Siz bu yazıları okurken ben hala Uncharted oynuyor olabilirim ve bitirdiğimde de listenin geri kalanlarıyla yani Batllefield 3, MW3 ve Ico&Shadow Of TheColosus ile PS3’ümü buluşturup keyfini sürmeye devam ederek 2012 yılında çıkacak Metro Last Light, GTA 5, The Last Guardian, Silent Hill, Max Payne, Mgs:Rising, Tomb Rider ve Hitman gibi oyunları düşünerek, içimi kaplayan huzura kendimi bırakıp, yüzümde oluşan o aptal sırıtmayla aranızdan ayrılıyorum… İyi oyunlar.
Türker Toker
kierstenolsen.deviantart.com Oyunİstasyonu
23
PlatStationTurk.com ve Oyunİstasyonu Sunar: 2011 TOP 20 Zevkler ve renkler tartışılmaz ama 2011’e veda ederken biz de Oyun İstasyonu ve playstationturk.com ekibii olarak bir liste yapalım dedik ve aramızda tartıştık. Şöyle bir sistemle belirledik TOP 20’mizi: Her editör arkadaşımız en beğendiği 20 oyunu sıraladı, en beğendiğine 20, en az beğendiğine 1 puan verecek şekilde listeleyip Türker’e yolladı. Türker oyunların aldığı puanları topladı ve nihayetinde diğer sitelerden, özellikle yabancı oyun otoritelerinden çok farklı bir liste elde etmiş olduk. Sonra oturdu Türker çoğu oyun için kısa kısa yazılar yazdı, bazılarını Sait tamamladı ve dış ses mahiyetinde parantez içleri yazdı, nihayetinde listemiz ve yazımız meydana geldi. İşte bizim top 20 listemiz.
20- Mortal Combat Piyasada yeni bir Tekken oyunu olsaydı acaba listemize kendine yer bulabilecek miydi bilmiyorum (bulurdu, bulurdu iyi oyun MK hele de SF ve KOF hayranı değilseniz, senenin en iyi dövüş oyunu).Yeni kemik kırma animasyonları, fatality çeşitliliğiyle ayrıca rahat bir 3D performansı sergileyerek son sıradan da olsa oylanan 50 civarı oyun arasından sıyrılarak listeye girmeyi başardı.
19- Need For Speed: The Run Genelde Need For Speed oyunları ya çok başarılı olur ya da çok eleştirilir. Micheal Bay’dan da hikâyesi için destek alan serinin son oyunu zor da olsa son sıralardan listemize giriyor (Merak ediyorum doğru düzgün yarış oyunları olsaydı bu sene listeye girebilir miydi Run). 24
Oyunİstasyonu
18- Dirt 3 Yarış oyunları açısından vasatın üstünde bir yıl oldu 2011 ama çok iyi, şahane yapımlar da çıkmadı maalesef. Dirt 3 bu yapımlar arasında kendinden en çok söz ettiren oyun oldu. (Bir de menülerde, yarışlar, etaplar arası o kadar bekletmeseydi oyuncuları daha yüksekte olurdu listede).
17- Rayman Origins Little Big Planet gibi kendini ispatlamış bir rakibin gölgesinden kurtulamamış olmasına rağmen, Mario özlemini bastırmış, eğlenceli oynanışı, renkli grafikleri ve sunduğu 4 kişiye kadar co-op desteğiyle 17. sırada (bu oyun bir platform klasiği sayılabilir ama o nasıl bir karakterdir vücudunun yarısı yok).
16- Mass Efect 2 Birçokları için yılın oyunu bile sayılacak bir yapımdır, çoğu listelerde ilk sıraları zorlamaktadır. RPG, Shooter, odur, budur, şudur (bir de bizim Hıdır var) hepsini karıştın ve atmosfere kendini kaptırma işini zora sokarak fazla oyuncuya ulaşamayan yapım Mass Efect 2 listemizin 16. sırasında.
15- Deus Ex: Human Revalations Ne kadar heyecanla beklerseniz o kadar hayal kırıklığımı yaratıyor nedir bilemedim ama çıkmadan önce yarattığı heyecanı çıktıktan sonra söndürmüş, 15. Sıra kendisine reva olunmuştur (O sizin hüsnü kuruntunuz efendim, oyunu çok başarılı bulan bir kesim oyuncu da mevcut).
Oyunİstasyonu
25
2011 TOP 20 14- Fıfa 12 Rakibine her sene gol atarak aradaki puan farkını artıran, azılı Pes hayranlarının bile kalbini çalan, türün severlerinin tartışmasız tercihi FIFA 12 olmuştur (bu sözler kavga çıkartır kuzun, biz PES oynayanları da seviyoruz). FIFA 12 listemizde 12. sırada yer almasına rağmen spor oyunları listesi yapsaydık illaki 1. Sırada yer alacaktı.
13- Battlefield 3
12- Skyrim
Çok büyük bir reklam kampanyası, sürekli piyasayı pompalama taktikleri işe yarayarak, ilk çıkışta ulaştığı yüksek satış rakamları zaman geçtikçe haklı olarak düşüşe geçmiştir. Yapay zekânın kıtlığı, oyunun tek düze ve ezbere ilerlemesi her şeyin grafik olmadığını tekrar ispatlamış ve Mw3 ün gölgesi altında kalarak ancak 13. Sıralara tutunabilmiştir (elemanlar laf olsun diye single mod koymuşlar, eleştirdiğin nokta orası pirim… millet bu oyunun geniş haritalarına, araç kullanımına ve online deneyimine bayılıyor ayol – ayol fazla kaçtı lan – lan da fazla kaçtı efenim diye toparlayayım).
Sadece türün sevenlerine hitap eden bir oyun olduğundan, çıktıktan sonra her gün yeni hatalarla bizi üzen, vuruş hissinin nerdeyse hiç olmaması gibi puan kırıcı etkilere rağmen listemize ismini yazdırmıştır (Nerdeyse RPG oynayan editörümüz olmamasına rağmen 12. Sıradan listeye girmesi gayet büyük bir başarı gibi geldi bana).
11- Crysis 2 Türk yapımcılar, güzel grafikler, fena olmayan oynanış ve konu Crysis 2’ye listemizde hiç de fena olmayan bir 11.’lik kazandırdı (fazla vermişiz bence bu oyuna, iki gözüm). 26
Oyunİstasyonu
10- Assassin’s Creed: Revalations Kendine has konusu ve oynanışıyla her zaman oyun dünyasında adından söz ettirmiştir (özellikle ilk oyunun kendisini tekrar eden aşırı sıkıcı oynanışından sonra kendisini epey geliştirse de bir gurup oyuncuya “aman aman” dedirtmeyi başarıyor kendisine yaklaşmak konusunda). Serinin son bölümü olan Assassin’s Creed Revalation istanbul’da geçtiği halde Türkçe seçeneğinin olmaması gibi puan kırıcı sebeplere rağmen listemizde ilk 10’a girmeyi başarmıştır.
9- Resistance 3 Yinene bir seri, yine bir gelişme süreci, yine uzaylı istilası. Rahat oynanışı, gelişmiş grafikleriyle move ile rakiplerine göre daha uyumlu bir oynanış sunarak eğlencesini katlamayı başaran Resistance 3 aldığı puanlarla 9. sırada yer almıştır (Sony’nin Türkiye lansmanı yapmaya gerek dahi görmediği bir oyun, meğer ne kadar makbulmüş bizim editörler arasında. Tey… tey…).
8- Little Big Planet 2 O bir parti oyunu, o bir aile oyunu, o bir platform oyunu, o bir puzle oyunu, o bir kendin pişir kendin ye oyunu, o bir Little Big Planet 2 (Beyaz şov’a hoş geldiniz, la Oyun İstasyonu olarak falan Beyaz Show’a mı gitsek, netsek). Çok eğlenceli oynanışı, internet üzerinden yayınlanan nerdeyse sınırsız bölümleriyle evinizin bitmeyen eğlencesi, satılmayacak, ödünç verilmeyecek nadir oyunlardan LBP 2 listenin 8 numarası.
7- Dead Space 2 Çok da rakibi olmayan, türü sevenlerin mecburen alıp oynadığı bir oyun olmasına rağmen kalitesinden ödün vermemiş bir yapım olan DS2 (DS9 diye Star Trek dizisi var o geldi aklıma) bizi bu sene en çok korkutan oyun olarak adını 7. sıraya yazdırmıştır. Oyunİstasyonu
27
2011 TOP 20 6- Infamous 2 İlk oyunun verdiği tatminsizlik (yapma be, Sony’nin hikâye ve kurgu olarak Uncharted kadar başarılı bir yapımına hakarettir bu, ağlarım oturur şimdi, hatta ayakta bile ağlayabilirim yani o derece kırıldım) bu oyuna ön yargıyla yaklaşmamıza sebep olduysa da, hatalarından ders almış, Türkçe oynama seçeneğini de bünyesine ekleyerek hiç beklenmeyen bir başarıyla Infamous 2 adını 6 numaraya yazdırdı.
5- Batman: Arkham City Batman Arkham Asylum en iyi çizgi roman oyunu olmuş, listelerde kendine yer edinmişti. Devam oyunu olan Arkham City daha özgür bir oynanış ve oyun dinamiklerinde yaptığı revizyonlarla oylarımızı toplamayı başarmış ve listemizde 5. sırada yer almıştır ama çizgi roman oyunları içinde tartışmasız yine birincidir (tüm bu övgülere rağmen 2 editörümüz bu oyunun doğru zamanda doğru tuşa basmaktan ibaret olduğunu düşünmektedir, yaa.. biliyor muydunuz –böyle reklam vardı, Dr. Oetker’in – canım da tatlı çekti zaten).
28
Oyunİstasyonu
4- Modern Warfare 3 Çıktığı günden bu ana kadar Türk haber bültenlerine dahi konu olup, rekor üstüne rekor kıran serinin son oyunu listemizin üst sıralarındaki yerini kapıyor ve oyunlar arasındaki rakibi Battlefield 3’e listemizde tam 9 sıra fark atıyor (FPS oynamamasına rağmen MW 3’ün hiakeye modunu oynayan editör var bir tane ismi lazım değil, hep onun yüzünden böyle oluyor).
3- L.A Noire Yapımı için yüzlerce gerçek sanatçı ile çalışılan, oyun piyasasında önemli bir yer edinen ama yapımcısı Team Bondi’yi batmaktan kurtaramayan L.A. Noir listemizde 3. sırada (Sırf aşırı İngilizce ve dikkat gerektirdiği için piyasada popüler olamadı ama bizim editörler çok ısınmış bu oyuna anlaşılan).
Oyunİstasyonu
29
2011 TOP 20
2- Killzone3 İlk 2 oyunuyla önemli bir hayran kitlesini oluşturan seri son çıkan oyunuyla da müthiş görsellik ve oynanabilirlik sunarak bu yıla damgasını vurdu. SharpShooter aparatının nimetlerinden sonuna kadar yararlandı ve en önemlisi, Türkçe dil desteğiyle gönüllerimizde ayrı bir yer edindi ve listenin 2. sırasını sonuna kadar hak etti (polemik yaratayım efenim; KZ3’ün dublaj kadrosu mu daha güçlü yoksa Uncharted 3’ün ki mi?)
1- Uncharted 3 Yapılan puanlama sisteminde açık ara farkla birinci olan ve bunu da gani gani hak eden, grafik, hikâye, oynanış olarak rakiplerine nal toplatan, 3D oynanış kalitesi olarak da birinciliği alan, bitmesin diye dualar ederek oynadığımız oyun PS3’ün medarı iftarı Uncharted 3 listemizde ipi göğüsleyen yapım olmuştur (Oyun çok çabuk bitiyor ya, valla bak, keşke uzun ek görevler falan satsalar PSN’de, parasıyla değil mi canım).
Oyun İstasyon ekibi adına
30
Oyunİstasyonu
R.Türker Toker – Sait Gülsoy
Oyunİstasyonu
31
2011 Yılı PS3 Özel Oyunları Yeni jenerasyonda Exclusive oyun bolluğu yaşatan yegane platform PlayStation 3 platformu olmuştur. Bu yılda yine çoğu dudak uçuklatacak, şimdiden klasik ve efsane olan oyunlar piyasaya sürüldü. Yaşadığımız deneyimler muhteşemdi, bu jenerasyonun oyunlarının ulaşabileceği teknolojik gücü gerçek anlamda bizlere yaşatmış olan bu yapımlara son bir kez daha bakalım, bir araya toplayalım dedik.
Unharted 3: Drakes Deception Bu oyunu oynadıktan sonra, incelemesini yazmadan önce biraz düşünmüştüm. Bu oyun nasıl anlatılır diye, geçtim klavyenin başına ve döktürdüm, yazdıkça açılırım diye. Öylede oldu, oyunun tonla başarılı yönü varken hepsini belirli bir düzende, uygun şekilde anlatmak gerekiyordu. Özellikle bu tür efsane oyunlarda bunu yapmak bir yandan zor oluyor bir yandan da eğlenceli oluyor. Uncharted 3 kesinlikle bu yılın en efsane exclusive’i oldu, Drake ve ekibinin kayıp şehir arayışları onları maceradan maceraya götürürken, oyunun inanılmaz bir profesyonellikle yapılan Türkçe dublajı sayesine aldığımız zevki ikiye katlamıştık. Oyun PS3’ün donanımsal gücünü arkasına alarak aynı zamanda görsel şölen yaşatmıştı bizlere, bunun yanı sıra eğlenceli macera ve
Evren KIRAÇ İletişim:
god.of.war.kratos@hotmail.com
32
Oyunİstasyonu
aksiyon mekanikleri ile akıcı oyun yapısı sayesine tam bir efsane olmayı başardı. Yapımcı firma oyunculara aktif - sinematik bir deneyim yaşatmayı hedeflemiş, her bir bölüm ve sahne için ayrıntılı teknikler kullanarak piyasaya çıkarabilecekleri en iyi Uncharted oyununu çıkarmışlardı. Oyun bu yıla damgasını vurdu, aklımızı başımızdan aldı ve efsaneler arşivinde PS3 exclusive’i olarak yerini aldı.
Killzone 3 Guerilla Games, yine Sony desteğini arkasına alarak ve yine PS3’ün donanımsal gücünden faydalanarak teknik anlamda teknoloji harikası bir FPS oyunu çıkardı. Yine Türkçe dublaj desteği ile Türk oyuncular için daha da özel bir yere sahip olan Killzone 3’de yılın en iyi exlusive oyunlarından biriydi. Aynı zamanda yılın en iddialı FPS oyunlarından biri de oldu. Klasik bir yapımdı ve herkesçe beğenildi. Bundan önce çıkan Killzone 2 yeterince iyi değildi, en azından tam anlamıyla bir klasik olmayı başaramadı. Ancak Killzone 3 çıtayı gerçekten yükseltmişti, özelliklede görsel
Resistance 3 Yine yabancı yaşam formlarının istilası ve hayatta kalma mücadelesi. Resistance: Fall of Man, PlayStation 3’ün ilk oyunlarındandı. O dönem henüz yeni jenerasyonun da toy dönemleriydi, dolayısıyla ilk oyunu çok iyi bir yapım değildi, ama hit sınırında güzel bir oyundu. Resistance 2 çıtayı biraz daha yükseltmeyi başarmıştı. Serinin son oyunu olan üçüncü oyunda ise Resistance serisi gelmesi gereken yere geldi. Resistance 3’de ordudan atılmış bir askerin ve bir aile babasının dramatik öyküsü aksiyona dökülmüş şekilde anlatılıyordu. Oyunun kendine has bir oynanış tarzı var, eğlenceli ve biraz da zorlayıcı aksiyonu vardı. Oyun yapısı çizgiselliğe müsait olsa da yapımcılar görev çeşitliliği sayesine çizgiselliği ortadan kaldırmayı büyük ölçüde başarmıştı. Oyunda çoklu oyuncu modlarıda bulunuyordu, takım tabanlı görevler, takım maçları veya serbest ölüm maçları gibi modların yanı sıra online co-op desteği de mevcuttu. Seri ana özellikleri ve ulaştığı kaliteyle bir klasik olmayı hak eden bir 2011 exclusive’i oldu.
- teknolojide baya ileri adım atmıştı. Başarılı 3 boyut desteği, çok gerçekçi grafikleri ve kullanımı güzel move desteği ile klasik bir oyun oldu. Yapımın süresi çok kısaydı ancak dolu dolu bir aksiyonu ve içeriği vardı. Firma Killzone 3’ün son oyun olmayacağını duyurmuştu, şimdilik pek ses soluk yok ama hem Killzone 3’ün final sahnesine bakarak, hem de firmanın 4. oyun için olumlu sinyaller vermesini göz önüne alarak yeni bir Killzone oyununun daha, ilerde piyasada olacağını söyleyebiliriz.
Little Big Planet 2 İlki oyuncular tarafından milyonlarca bölüm yapılan, çok fazla ilgi gören ve oynadığımız birçok oyundan daha eğlenceli olan serinin yeni oyunu LBP2’de bu yıl çıkarılan exclusive’ler arasındaydı. LBP’nin anlatılacak bir sürü güzel tarafı var, zaten vaat ettiği şey sınırsız “eğlence” ve bunu da en iyi şekilde başaran bir yapım. LBP2’nin de tıpkı ilk oyunu gibi online co-op desteği bulunuyor, ayrıca her bölümün kendine has maceracı çözümleri, toplanılabilir yüzlerce içerik ve sackboyları istediğiniz gibi değiştirebilme özelliği bulunuyor. Co-op desteği sayesinde bölümleri daha eğlenceli hale getirip ortaklaşa oynayabiliyorsunuz. Ayrıca LBP2’nin çeşitli online özellikleri ve bölüm tasarım seçenekleri de bulunuyor. Oyunun mevcut süresini uzatmak için ve daha fazla eğlence için çok iyi bir alternatif olan LBP serisi, ikinci oyunuyla bu yılın en eğlenceli macera - eğlence oyunu olarak boy gösterdi.
Oyunİstasyonu
33
2011 PS3 Özel inFamous 2
Motorstorm Apocalypse Atası yine PlayStation 3’ün ilk oyunlarına dayanan Motorstorm’un son halkası olan Apocalypse, off-road yarış tipini severler için kıyamet gibi oturdu piyasaya. Oyunun kendine has sürüş zevki, yarış mekanikleri ve yıkılabilir çevre unsurları sayesine oyuncuyu içine çeken bir yapısı var. PS3 severler için yarış oyunları adına tercih edilebilir bir alternatif olan Apocalypse’in online ve tek kişilik yarış modları bulunuyor. Geçip giden bir yılın getirdiği bir başka özel oyundu Motorstorm’da.
Final Fantasy XIII Final Fantasy hiçte adı gibi değil, çünkü bunun bir sonu yok ve olacağa da benzemiyor gibi. Özünde sıra tabanlı bir oynanış sunan J-RPG türüne mensup olan oyun, bu defa sıra tabanlı oynanışın yerini gerçek zamanlı oynanış sistemine bırakmış olarak çıktı karşımıza. Oyunun görselleri PlayStation 2’deki oyunlarında bile dönemin güzel ve gerçekçi grafiklerini barındırıyordu. Aynı şekilde XIII’ de özelliklede CGI videolarda bu tür oyunları sevenler için izlemesi keyif veren sahneler barındırıyordu. Görseller PS3’ün özel bir oyunu olarak sistemin donanım yapısını arkasına aldığından çok güzeldi. J-RPG türü severler için gayet yerinde ve neredeyse tek seçim olabilecek Final Fantasy XIII’üde bünyemize kattık ve yola devam ettik. 34
Oyunİstasyonu
Bu yıl bizi elektrik çarptı, aslında koca bir şehri elektrik çarptı. Şehrin içinde o kapıdan bu kapıya dolanan basit bir kuryeyken geçirdiği sıradışı bir kaza sonucu elektrik adama dönüşen Cole, hayatının geri kalanını ayaklı yüksek voltaj olarak geçirmeye mahkûm kaldı. Bu durumdan memnundu aslında, şayet o olmasaydı elektromanyetik patlamanın ardından şehirde cirit atan kötü adamları kim kızartacaktı? inFamous 2, tıpkı ilk oyunu gibi sandbox - aksiyon türünde piyasaya sürüldü. Yine Türkçe dublaj desteği bulunan ve yapımcıların oyun için iddialı oldukları hit bir yapımdı. PS3’ün yine en eğlenceli exclusive oyunlarından biriydi, getirilen yeni özellikler sayesini de oynanış süresini artıran çeşitlilikler yaratabiliyordunuz. Bunu söylerken tabii ki bölüm tasarlama özelliğinden bahsediyorum. Oyunun senaryo modunun yanı sıra, ekstra olarak kendi bölümünüzü ve görevlerinizi tasarlayabiliyordunuz. Yaratıcılığınızı iyi bir şekilde konuşturursanız eğer çok eğlenceli işler çıkarabiliyordunuz ortaya. inFamosu 2 serbestlik mekanikleri, eğlenceli aksiyonu ve hareketliliği sayesine PS3 sahipleri için kaçırılmayacak bir oyundu ilk oyunu gibi, fakat ilk oyunundan çok daha fazlasını vermişti bizlere. inFamous 2 için yapımcıların bu oyunu oynayan oyunculara, diğer insanlara karşı tavsiye etme isteği uyandıracak bir oyun yapısı oluşturma çabaları meyvelerini vermiş görünüyordu. Sonuç olarak tavan yapmış hit oyunlardan biri olarak 2011’in elektrik enerjisini de karşılamayı başardı.
PlayStation MOVE Heroes İşte bir eğlence fırsatı daha. PlayStation platformu üzerinden tanıdığımız sevimli karakterlerin move için birleştiği bir oyundu bu. Eğlence arayışında olanlara, move kullanmayı sevenlere ve küçük yaştaki oyunculara hitaben güzel bir seçenek olarak piyasaya sürüldü. Oyun türü ve yapısı gereği pek tutulmadı, ancak onun iddiası zaten move ve eğlence üzerineydi.
ICO-Shadow of the Colossus HD Collection Yine iki büyük PlayStation klasiğinden devam ediyoruz yola ve noktalıyoruz. ICO ve Shadow of the Colossus, aynı firmanın iki farklı oyunu olsa da benzerlikleri açısından iki kardeş oyun gibi birbirini tamamlar nitelikteler. Hatta SOTC’un ICO’nun devam oyunu olduğu bile düşünülmüştü. Şüphesiz ki bu oyunun piyasada bir benzeri daha yok, böylesi kendine has bir atmosfer, böyle ilginç bir hikâye ve neresi olduğu bilinmediği halde kendini sorgulatmadan oyuncuyu içine çeken bir dünyanın geçtiği pek az oyun vardır. İşte ICO ve SOTC bu oyunlardan en benzersiz olan ikisi. Şayet PS2 döneminde bu oyunlardan birini bile oynamadıysanız, HD collection sizin için çıkarılmış bir nimettir. Her PlayStation kullanıcısının denemesi gereken bu oyunları HD paket sayesine tek disk içerisinde oynayabilirsiniz. Bu yılında zengin exclusive oyunlarla beraber noktalamış olduk. Aslında 2011 yılı özelliklede sonlarına doğru güzel geçti. Uzun bir süre boyunca gösterimi yapılan ve duyurulan oyunlar bizleri merakta bırakmıştı. Kimi oyunlar kimilerine göre hayal kırıklığı olurken, kimilerine göre yeterliydi, ancak sonuç ne olursa olsun geriye dönüp bakarsak, sanal alem içerisinde güzel bir yıl geçirdiğimizi söyleyebiliriz. İnşallah önümüzdeki dönemde çok daha iyilerini daha sık aralıklarla piyasada görürüz. Sonuçta duyurulmuş veya duyurulmamış birçok yapım var çıkıp sahnelerde şov yapmaya hazırlansınlar, biz de keyfimize keyif katalım...
God of War HD Collection v2 God of War! PlayStation konsol serisinin, en iyi serilerinden biri olan God of War’u ikinci kez HD paket halinde PS3 konsollarına özel olarak piyasada gördük. Bir önceki paket PS2’ye çıkan ilk iki oyunu görüntü formatı bazında yeniden yapılandırıp PS3 için hazır hale getirilmişti. God of War heyecanını bir kez daha HD görüntü kalitesinde yaşadık. Bu defa PSP’ye çıkmış olan ve Kratos’un geçmişini anlatan GoW: Chains of Olympus ve GoW: Ghost of Sparta’yı da yeniden HD paket halinde PS3 konsollarımızda oynayabilir durumdayız. Benim isteğim bu şaheser seriyi görsel anlamda da remake’leyip tam bir remake olarak PlayStation 3’e çıkarmasıydı firmanın. Tüm oyun serisi, çıktığı platformun donanımını sonuna kadar sömürerek ulaşabileceği en görsel haline getirilmişti. Özellikle God of War 3, görsel anlamda tam bir devrim yaratmıştı. Firma önceki oyunları görsel anlamda tamamen yenilememiş olsa da, en azından HD görüntü kalitesinde bu heyecanı yeniden yaşama fırsatını vermeleri, bizler için “kaçırılmayacak fırsatlar” listesinde yerini almayı başardı.
SOCOM 4 Varlığını yine PS2 dönemlerinden beri sürdüren Socom serisinin 4. oyununu da bu yıl raflarda gördük. Taktiksel online tabanlı FPS’leri bir de Move desteği ile oynayabildiğimiz Socom, seriye sıcak bakmayanlar için yeni bir bakış açısı oluşturdu. Takım bazlı oynanışa önem veren Socom, yapılan ilk gösterimlerinde kullanılan Move kontrolcüsü ile bu alanda kendini kanıtlamıştı kısmen. Akıcı ve rahat görünüyordu, zira oyun çıktıktan sonrada bunun doğruluğunu görmüş olduk. Socom severler için sıcak bir fırsat oldu bu yıl, sevmeyenler içinse en azından bir şans daha verilmesi gereken bir oyun oldu. Neticede serinin en iyisiydi, o da bu yılın üzerinden geldi ve geçti.
Oyunİstasyonu
35
Evren KIRAÇ İletişim:
god.of.war.kratos@hotmail.com
2011 FPS BAHARI Koca bir yılı daha geride bırakmaya hazırlandığımız şu günlerde, bizi bu yaşlanıp giden bir yıl boyunca cepheden cepheye koşturan, yıkım üstüne yıkım yaptıran FPS oyunlarının son durumuna bir göz atalım dedik. 2011 yılı FPS dünyasında işgallerle dolu bir yıl oldu. Gittikçe genişleyen ve gelişen oyun sektörünün en uç nokta işlerine imza atan aksiyon türü FPS’ler, bu yıl içerisinde bizlere neler yaşattı, damağımızda nasıl bir tat bıraktı diye düşündük ve karma bir liste hazırladık. İşte 2011 yılının üzerinden geçen FPS oyunları.
Modern Warfare 3 Listemiz her ne kadar karma - seçmeler olsa da ben ilk olarak yılın bombalarından birine, Modern Warfare 3’e yer vereceğim. Çünkü şundan eminim ki önümüzdeki yıl Treyarch’ın geliştirip piyasaya süreceği yeni CoD oyununa kadar Modern Warfare 3’ün nabzı bir an olsun düşmeyecektir. Hatta önümüzdeki CoD oyunundan sonra bile Modern Warfare 3’e olan ilgi pekte fazla azalmayacaktır. Ama bunun sebebi MW3’ün bir üçüncü dünya savaşı klasiği olması değil; multiplayer savaş ortamını zenginleştirmiş olmasıdır. MW3, Call of Duty: Elite uygulamasıyla birlikte 8 Kasım günü piyasaya sürülmüştü. Yine beklenen ilgiyi gördü, oyun temposundan hiçbir şey kaybetmemişti ve sağlam bir senaryosu vardı. Kısa bir senaryo modu olmasına rağmen oyunun ömrünü uçuk seviyelerde uzatan çoklu oyuncu seçenekleri sayesine ben bu yazıyı yazarken bile binlerce kişi şu anda kim bilir kaçıncı semtex’i gelişine fırlatıyordur. Bu yıl piyasanın en çok beklenen FPS oyunu olan Modern Warfare 3, aynı zamanda yılın en hareketli FPS aksiyon oyunu olarak piyasaya son noktayı koymuş oldu. 2012 yılında da açılışı yapacak olan bazı FPS oyunları 36
Oyunİstasyonu
da yok değil, ancak yine oyuncuların en çok bekleyeceği oyunlar arasında bir sonraki Call of Duty oyunu yer alacaktır. Muhtemelen bir sonraki Kasım ayında Treyarch’ın CoD’u piyasaya sürülecek, bakalım MW3’ün yaşattığı deneyimin üzerine ne tür yenilikler getirecek, göreceğiz.
Crysis 2
Battlefield 3
İstila ve işgal devam ediyor. Bu seferki bir Rus - Amerikan savaşı değildi, uzaylı yaşam formlarına karşı verilen evrensel bir savaştı. Ama biz bu savaşın NewYork şubesindeydik. Nano giysili askerler, teknoloji devi düşmanlar, devasa yıkımlar ve virüs gibi yayılan hastalıklar. Crysis 2 bünyesinde bunların hepsini barındırıyordu, üstelik 6 saatlik senaryo içerisinde bunları çok güzel harmanlayıp işlemişti. Crysis serisi düz mantık bir uzaylı istilasını anlatmıyor aslında, özellikle de ikinci oyunda işlenen senaryo daha derindi. İlk Crysis oyunu 2007 yılında piyasaya sürüldüğünde, dönemin en gerçekçi grafiklerine sahip klasik bir FPS oyunu oldu. Halen de Crysis’in görsellerine yaklaşan pek fazla oyun yoktur piyasada. İkinci oyun ise konsollara geliştirilip piyasaya sürüldüğünde, konsolların sınırlı sistem gücü yüzünden görsel anlamda çıtayı pek fazla yükseltemedi firma. Ancak PC’ler için ayrıca geliştirilen dev grafik yaması sayesine DirectX11 desteğiyle gerçek bir görsel şölen yaşattılar oyunculara.
Şüphesiz bu yıl Modern Warfare’ın en büyük rakibi BF3 oldu. DICE ve EA’in en büyük amacı CoD oyunlarının pazardaki payını belli bir oranda düşürmekti ve bunu başardı. Battlefield 3 yapılan ilk oyun içi gösterimlerinden beri merakla ve heyecanla beklenen oyunlar arasında yerini aldı. Aslıda yapılan gösterimlerin hemen hemen hepsi PC platformu üzerinde olduğundan, konsol kullanıcıları oyunun görsel açıdan bekleneni veremediğini düşündü. Ancak PC platformu için değerlendirmek gerekirse, Battlefield 3 piyasanın en gerçekçi savaş oyunu olmayı da başardı. Yinede bu durum Modern Warfare oyunlarından daha üstün kılmadı Battlefield’ı. Çünkü BF3 her ne kadar kaliteli olsa da özensiz ve kısa senaryo modu bulunuyordu. Çoklu oyuncu modlarında ise çıtayı yeterince yükseltmiş olmasına rağmen, Modern Warfare oyunlarının çoklu oyuncu ortamında yakaladığı akıcılığı ve kesintisiz rekabeti veremediği için yine en iyi tercih Modern Warfare’den yana yapıldı.
Yapımın başında Yerli kardeşlerin bulunması sayesine resmi olarak Türkçe desteği de sunan Crysis 2, 2011 yılının en hit yapımlarından olmayı başardı. Crysis 2’yi benzer türlerden ayıran en büyük özelliği, oyun yapısının görevlere bağlı olarak özgür bir oynanış sunmasıydı. Bir BF oyunu gibi ya da bir CoD oyunu gibi sıka sıka gitmek zorunda değildiniz. İster çatışabilir, ister kimseyi uyandırmadan gizli gidebilir, isterseniz taktiksel seçenekler kullanarak çizgisellikten uzak bir biçimde oynayabiliyordunuz. Üstelik oynayış tarzınıza göre yükseltebileceğiniz nano-giysi seçenekleri de vardı. Sunduğu çeşitli özelliklerle Crysis 2 başarılı bir yapımdı ancak çoklu oyuncu modlarında ömrü fazla uzun olmadı. Aslında bakarsanız şu anda bile EA server’larında binlerce Crysis 2 oyuncusu bulabilirsiniz, ancak genel kitle BF3 ya da MW3 dururken artık Crysis 2’nin çoklu oyuncu modlarına uğramıyor. Dolayısıyla 2011 yılını geride bırakırken, Crysis 2’yide onunla beraber geride bırakıyoruz. Ama unutuyor muyuz? Asla!
BF3’ün çoklu oyuncu modları takım oyununa önem verir, haritalar büyüktür ve seçenekler fazladır. Bambaşka bir havası vardır ve çoklu oyuncu olmasına rağmen rakiplerine nisbeten daha gerçekçi bir savaş atmosferi yaşatabilir. Ama Modern Warfare’ın daha ufak haritaları, oyuncuların sadece kendilerini düşünmeleri için fırsat sunan oyun yapısı onu biraz daha arcade oynanışa yakın özellikli kıldığından tercih daima MW’den yana yapılıyor. Doğru bir tercih midir? Uzun vadede evet.
Oyunİstasyonu
37
2011 FPS BAHARI
Homefront Sen çıkıp deli - manyak reklamlar yaparsan, “Call of Duty’i geçeceğiz biz!” dersen, birde kral savaş oyunu CoD’un iki bölümde anlatıp bitirdiği işgal hikâyesini bu ruhsuz oyuna koyarsan balon gibi patlarsın. Homefront birleşik Kore’nin Amerika’yı işgal edip, bu işgalde de başarılı olmasının ardından gerilla taktikleriyle savaşıp hayatta kalmaya çalışan Amerikalıların hikayesini anlatıyordu. Anlatıyordu anlatmasına da bir türlü dinletemiyordu. Ortalama 4 saatlik bir oyundu Homefront, eski püskü grafikler, zaman zaman içine çeken iyi atmosfere rağmen ruhsuz bir dünya sunan klişe bir FPS aksiyon oyunuydu ne yazık ki. Ama Homefront çıkmadan önce yapılan reklamları hatırlarsanız, oyun bu sayede hem büyük ilgi gördü, hem de ön siparişleri ve satış rakamı firma adına gayet olumluydu. Gel gör ki incelemeye başladığımızda anlattığımız şeyler hayal kırıklığından ibaretti. Homefront kesinlikle oynanmaz bir oyun değil ama oynamazsanız da hiçbir şey kaybetmeyeceğiniz bir oyundu. Hani piyasa zaman zaman boşluğa düşer de ilgimizi çeken oyunlar çıkmaz ya, işte öyle bir boşluk dönemine sıkıştırılabilecek bir oyun Homefront. Firma ikinci oyunu da yapacağını duyurmuştu, e… satışlar iyi gidince para tatlı geldi ama oyuncular bir kere yedikleri kazığı bir daha yemezler! Umarım bir sonraki Homefront oyunu kendini bir hayli aşarda biz de ondan övgüyle bahsederiz. 38
Oyunİstasyonu
RAGE Wastelend çukurlarındaki mutant çay ocağına git, kafalarına sık, istenilen nesneyi al, görevi veren hısımına götür ve bir başkasından benzer bir görev al. Oyun boyunca bu çizgisellikte ilerledi RAGE. Bu oyun Doom ve Quake tarzı oyunları özleyen, sıka sıka giderim - mutantları severim diyen oyuncular için alışılmış - yeni bir deneyimdi. Aslında Rage’in yapımcıları ID Software olmasaydı, duyurulduğu tarihten itibaren aklımızın parlak bir köşesinde korunaklı vaziyette durmazdı. Biliyorsunuz bu firma Doom ve Quake gibi çizgisel ama kaliteli yapımların altına imzasını atmış bir firma. Quake’den sonra yapım kararı aldıkları ilk oyunda Rage olunca oyunu ne olursa olsun oynamak bize farz oldu. Kötüde etmedik, özlemişiz bu türü ama çokta yenilik getirdiğini göremedik. Hit bir yapım oldu, klasik kıyamet sonrası FPS’siydi Rage. Oyun bariz şekilde çizgisel olsa da, açık dünya unsurları, kısıtlı araç - gereç modifikasyon özellikleri, çok geniş bir dünyada geçiyor olması ve güzel atmosferi sayesine kendini oynatmayı başarmıştı. ID Tech 5 motoruyla hazırlanan Rage, PC platformu için fazlasıyla optimizasyon ve performans sorunu çıkarsa da, konsollar üzerinde daha istikrarlı olarak oynanıyordu. Rage’in hikayesi de gerçekleşmeye yüz tutmuş, ama gerçekleşmemiş bir kıyamet senaryosunu ele alıyordu. Apophis isimli bir gök taşının dünyaya çarpması gibi bir tehlike vardı, böyle bir şey olmadı, ama eğer olsaydı? İşte bu sorunun cevabını Rage’de buluyorsunuz, bu senaryoda Apophis dünyaya çarpıyor ve insanlık kurak arazilerin ortasına kurulmuş tesislerde bir arada yaşıyor. Bu çarpmadan etkilenen insanların büyük bir kısmı ölürken, bir kısmı da yayılan bakteri ve virüslerden etkilenip mutant oluyor. Sizde işte gelip gidip bunları vuruyorsunuz, pek bir tanıdık.
Duke Nukem: Forever
Brink
Bekleneni verememiş oyunlardan devam ederken Duke’den de biraz bahsedeyim. Bu yıla kadar Duke bazı kitlelerce çok beklendi, ama kimsecikler tarafından konuşulmadı. Duke yine klasik egoist savaş taktikleriyle uzaylıların kıçını tekmeledi. Onlarla dalga geçti, zaman zaman bizi güldürdü, hatta kendi tarzını yarattı ama yinede iyi bir oyun olmayı hak edemedi. Ama ne olursa olsun Duke Nukem’ın efsane bir geçmişi var. Zamanında Duke Nukem 3D’yi oynayıp bitirdiyseniz, oyunun sonunda yazan “yeni oyun pek yakında” mesajını da görmüşsünüzdür. Pek yakında dediler, pek bir zaman sonra çıktı. Son oyunu olan Forever 13 yıldır bekleniyordu, keşke bunca yılın ardından bomba gibi bir Duke düşseydi piyasaya. Sağlık olsun, bir dahaki sefere artık.
Bu yıl piyasaya mevcut neslin artık vazgeçilmez, hatta olmazsa olmazı haline gelen online tabanlı oyunlarda sürülmüştü. Bunlardan biri olan Brink, aslında piyasadaki bazı oyunları kendince karıştırıp kendine özgü bir online tabanlı oynanış sistemi yarattı. Oyunun tarzındaki bu karmadan kastım, Mirror’s Edge’deki parkour oynanış sistemine, Halo’daki düşman öldürmek için sarf edilen kurşunları ekleyin, üstüne birazda online ortamlı basit hikaye anlatımını katarak Brink’i hayal edin. Aslında Brink pek tutmadı, adından da pek söz ettirmedi ama online tabanlı bir aksiyon FPS arıyorsanız bu yılın seçilebilir alternatiflerinden biriydi.
Bodycount PS2’nin en iyi aksiyon oyunu olmasad a en iyi FPS-Aksiyon oyunu olan BLACK’i hatırladınız mı? Dönemin sunabileceği nimetler ve PS2’nin o dönemde artık eskimeye başladığı donanımsal yapısını düşünürsek BLACK gerçekten konsoldaki en iyi FPS unvanını hak etmişti. Şimdi aynı firma, yeni nesil konsollar içinde Bodycount’u geliştirdi ve piyasaya sürdü. Oyunun amacı aslında arcade oynanış ile eğlenceli vakit geçirtmek. Başka bir şey sunmuyordu, grafikler oldukça sıradandı, parçalanma efektleri ağırlıklı olarak bol aksiyona önem veriyordu. Çok basit bir senaryosu ve yine basit bir senaryo modu vardı. Tıpkı Brink gibi, pek fazla adından söz ettirmedi. 2011’in “unutulabilir” kategorisinde de böylece yerini aldı. Oyunİstasyonu
39
Sercan YÜKSEKDAĞ İletişim:
sercanyuksekdag@hotmail.com
2011’in TPS Oyunları Sanki oyunseverlerin çoğu, Kasım ayını bekledi ve Battlefield 3 ile Modern Warfare 3 almak için adeta yarışa girmeye başladılar. Rekabetçiler, kıyas yapmaya uğraşanlar ve rekabeti bir kenara atıp sadece oyunlardan zevk almaya uğraşanlar da, iki oyunu birden tedarik edip konsollarına takıp, oyunların tadını çıkartıyorlar. Yazıyı kaleme aldığım şu vakitte 2011’i tamamlamamıza az bir süre kaldı. 2011 yılı oyun dünyası için oldukça hareketli ve doyurucu oldu diyebiliriz. Özellikle şu anda oyun âleminin lokomotifi olan FPS dünyasında büyük bir savaş yaşanıyor desek, yanlış olmaz. Sanki oyunseverlerin çoğu, Kasım ayını bekledi ve Battlefield 3 ile Modern Warfare 3 almak için adeta yarışa girmeye başladılar. Rekabetçiler, kıyas yapmaya uğraşanlar ve rekabeti bir kenara atıp sadece oyunlardan zevk almaya uğraşanlar da, iki oyunu birden tedarik edip konsollarına takıp, oyunla-
rın tadını çıkartıyorlar. Oyun dünyasının şuanda gündeminde olan bu iki FPS oyunu, işgale devam ede dursun. Ben sizlere “azınlığın” yani daha çok senaryo tabanlı oyunları seven oyuncuların tercihi olan Third Person Shooter oyunların 2011 çıkışlarını ele alıp aktaracağım. Hepsini ele almaktansa (Gerçi zaten, ne kadar TPS oyun çıktı ki) popüler olanlardan tercih yapacağım ve kısa bilgiler verip yorumlarımı paylaşacağım. Böylelikle, 2011 de çıkan bu tür oyunları hem hatırlamış olacağız hem de yapımcıların bu tür oyunlara ne kadar az yer verdiğini anlamış olacağız.
Çıkış tarihlerine göre sıraladığım oyunlara hemen göz atmaya başlayalım;
Mass Effect 2 (Ocak 2011-PS3 Versiyon)
Bioware’in geliştirdiği oyun aslında türüne göre ayırırsak bir RPG macerası olur. Ancak yine de gerek senaryosuyla, gerek oynanış tarzıyla, gerekse de kamera açısıyla ele alırsak kuşkusuz TPS tarzına da uyabileceğini düşünüyorum. Bu konuyu fazla bulandırmadan hemen oyunu ele almaya başlayalım. Mass Effect ilk macera sessiz sedasız piyasaya çıkmıştı. Xbox 360 ve PC için geliştirilen oyun o kadar popüler oldu ki, hemen ikin40
Oyunİstasyonu
cisi geliştirildi ve bu kez PS3 için de uyarlama yapıldı. Gerçi oyunun PS3 versiyonu yaklaşık 1 yıl sonra yani 18 Ocak 2011’de piyasaya çıktığında XBOX konsolcuları çoktan Mass Effect 2’yi arşivlerine kaldırmışlardı bile… Oyun tam tamına bir uzay macerasıydı. Komutan Shepard’ı yönlendiriyor ve galaksiler arasında gezintiler yapıyorduk. Gittiğimiz bazı federasyonlardan kendimize yoldaş bulmayı da ihmal etmiyorduk. Oyunda gideceğimiz bölümler için, gittiğimiz yerin tehlike derecesine göre bu arkadaşlardan tercihler yapıyorduk
ve ekibimize alıyorduk. Oyunu oynamayan arkadaşlar için fazlaca senaryo detayına girmeyeceğim, her ne kadar tercihleriniz gidişatı etkilese de işin büyüsünü bozmamakta fayda var. Ben oyunu oldukça beğenerek oynadım ve uzunca süren bu maceranın tadına vardım. Oynamayan arkadaşlara tavsiye ediyorum. Hemen belirtelim Mass Effect 3, 2012 Mart ayında çıkışını yapacak ve büyük ihtimalle kahramanımız Shepard bu bölümde ölecek (ne spoiler ama).
Dead Space 2 (Ocak 2011-PS3 Versiyon)
Hayatta kalma oyunu mu? Gerilim Oyunu mu? Yoksa bir bilim-kurgu macerası mı? Dead Space yukarıda yazdığım tüm özellikleri barındıran bir oyun. İlk olarak 2008 yılında konsollara gelen macera oldukça beğenilmiş ve bir uzay serüveni olarak yerini almıştı. Bu beğeninin karşısında çalışmalara devam eden EA, Dead Space 2’yi Ocak 2011 de piyasaya çıkardı. İlk oyundan kısaca söz edelim isterseniz. Kahramanımız Isaac, uzay gemisinde görevli bir teknisyen. Ancak geminin düştüğü durum göz önüne alınırsa kahraman olmaması için hiç bir sebep yok. Çünkü gemide yapılan korkunç deneyler sonucu bir nevi işgal yaşanmış ve korkunç yaratıklar egemenliği ellerine almışlardı. İşte tam da bu durumda tek umut olarak görev Isaac’a düşüyordu. Sessiz sedasız tüm katlara girip, bu yaratıkları ve yuvalarını imha etmeye başlayan Isaac, birden teknisyen unvanından ayrılıp kahraman unvanını almayı hak ediyordu ve her atıldığı macerada gemide neler olduğunun ipuçlarını toplayarak anlamaya veya hatırlamaya çalışıyordu. Dostumuz oyunda neredeyse hiç ama hiç konuşmuyordu. Adeta bir robot misali elinden gelen gayreti gösterip, temizlik yapıyordu.
yordu. Atmosfer biraz daha karanlık ve biraz daha korkutucuydu ikinci oyunda. Yerçekimsiz ortamda bulmacaları çözmek veya oksijensiz hava sahasında kısıtlı zamanda yaratık avlamak hem zor hem de eğlenceliydi. Belki de uzun süredir almadığımız uzay macerası zevkini bu oyunda tadar olmuştuk. Asında Mass Effect’de bir uzay macerasıydı ama RPG ağır bastığı için daha çok bir ekip oyunuydu. Ancak Dead Space ve Dead Space 2 de, korkuyu gerçekten iliklerimize kadar hissedip tek başımıza çareler aramak, bizi oyunda daha çok bağlıyordu. Çünkü bu sadece bul ve yok et türü bir oyun değildi. Aynı zamanda gerilim dolu öğeler barındıran bir ‘’hayatta kalma’’ macerasıydı. Omuz üstü kameranın da verdiği duyguyla, tamamen oyunun içine hapsolmuş ve diğer bölüme geçmek için can atar bir hale getiriyordu bizi. Anlayacağınız kesinlikle kaçırılmaması gereken bir uzay serüveni olan Dead Space 2’yi şiddetle öneriyoruz arkadaşlar.
İşte Ocak 2011 de gelen ikinci oyunda bu sessizliğe son vermek isteyen Visceral Games, Isaac’i konuşturmaya karar vermiş olacak ki dostumuz artık macerada sessiz kalmıyordu. Yine bir temizlik operasyonuna koyuluyor ve yine hayatta kalan ekibi kurtarmaya çalışıOyunİstasyonu
41
2011 TPS OYUNLARI L.A Noire (Mayıs 2011 PS3 Versiyon)
1940’lı yılların başında Los Angeles şehrinde geçen maceramız Rockstar Games imzası taşıyor. GTA serisinden bildiğimiz Rockstar, L.A Noire ile yine gönlümüzde taht kuruyor. 17 Mayıs 2011’de piyasaya çıkan oyun, Los Angeles suç dünyasını ele alıyor. Yukarıda da yazdığım gibi 1940’lı yıllarda işlenen cinayetleri çözme görevini üstleniyoruz.
Soruşturmalar, araştırmalar yapıyoruz ve bazen aynen Behzat Ç gibi zor kullanarak sorgu da yapıyoruz. Gayet akıcı, zevkli bir oyunun tadına varıyoruz. Senaryo da oldukça sağlam ilerliyor. Sıkılmak, bıkmak ve durmak yok... Özellikle sorgulama sahneleri için büyük övgü alan oyunu oynamayanların kaçırmamasını tavsiye ediyorum, tek sıkıntınız çok iyi seviyede İngilizce gerektiriyor olması olabilir.
Infamous 2 (Haziran 2011 PS3 Exclusive)
Sıradan bir vatandaşız. Bir kurye şirketinde her gün yaptığımız işi yani kargo-paket taşıma görevimizi yerine getiriyoruz ama taşıdığımız bir paketin son kargo olacağını nereden bilebiliriz ki! Gündelik işimizi yapmak için yola koyuluyoruz ki, Empire City merkezinde dev bir patlama gerçekleşir, patlamadan sonra şehir bir anda kaosla boğuşur. Artık insanlar hayatta kalma mücadelesi içerisine girerler. Tabii ki bu yolda yalnız değildirler. Patlamanın etkisiyle çeşitli güçler kazandığımızı zamanla fark ederiz ve işleri yoluna koymaya çalışırız. İşte ilk Infamous 2009 yılında PS3’e özel olarak çıkıyordu ve oyuna bu girişle başlıyorduk. Sucker Punch ın 7 Haziran 2011’de satışa çıkan ve yine özel olarak PS3 için hazırladığı Infamous 2, maceraya kaldığı yerden devam eden bir oyun vaat ediyordu. Oyun hem PS3’e özel hem de Türkçe olarak geliştirilmişti. Türkiyeli bir oyunsever olarak memnuniyetle konsoluma takıverdim 42
Oyunİstasyonu
oyunu. Aynen çıkış vaadindeki gibi, macera kaldığı yerden devam ediyordu. Ancak bu kez, isteğe bağlı olarak hem vicdanlı bir Cole, hem de acımasız bir Cole olarak yolumuza devam ediyorduk. Açık dünya bir çevre ile Empire City’de istediğimiz her yere gidebiliyorduk. Atladığımız her etapta yeni güçler kazanıp, gücümüzü maksimum seviyeye çıkarıyorduk. Hatırlatmadan geçmeyelim, ilk oyunda elektrik gücümüzü kullanırken Infamous 2’de bu özelliğin yanına yağ ve buz özelliklerini de ekliyorduk. Artık acımasızlık ve vicdanımızla baş başa kalıp, yolumuza istediğimiz şekilde devam etme şansına sahiptik. Türkçe seslendirmenin de verdiği gazla, bir çırpıda sonlandırdığımız oyunu arşivde saklama zamanı gelmişti. Ne de olsa senaryo oyunları bu demek değil mi, al, oyna, zevkini çıkar ve atmak yok, arşive kaldır... Bu oyunu oynamamış arkadaşlarımız varsa, kaçırmamalarını tavsiye ediyorum.
Gears Of War 3 (Eylül 2011 XBOX360 Exclusive)
Sony’nin God Of War, Infamous, Resistance, Uncharted, Killzone gibi exclusive oyunları olur da Microsoft un olmaz mı? Bir Gears Of War serisi var ki, XBOX’çular için, (haydi bir PS3’çü olarak itirafta bulunayım benim için de bir destan oyun) bir övünç kaynağıdır. Microsoft un ağır toplarından biri olan Gears Of War, 20 Eylül 2011’de oyun dünyasına, yeni macerası Gears Of War 3 ile merhaba dedi. İkinci oyunun son sahnelerini oyuncular hatırlayacaktır, büyük bir baskınla sarsılan dünya, tüm umudunu Marcus ve arkadaşlarına bağlıyordu. Gears Of War 3’ te Marcus yanına arkadaşları Dom, Baird ve Cole’u alarak (Infamous daki Cole değil) dünyayı kurtarmaya çalışıyor. Gears Of War 2’yi oynayanlar hatırlayacaktır, Marcus’un bilim adamı olan babasının öldüğünü zannediyorduk. 3.oyunda bu vicdan azabıyla boğuşan bir Marcus izliyoruz. Dünyanın hali harap iken Marcus bir de babasına karşı duyduğu suçluluk duygusuyla boğuşuyor. Ancak giriş videosundan sonra anlıyoruz ki, Marcus’un babası hayatta ve belki de dünyayı kurtaracak çare onda... Bu haberi alan Marcus hem suçluluk duygusunu bir parça olsun atıyor hem de dünyayı kurtarma umudunun artmasıyla birlikte ekip arkadaşlarıyla büyük savaşa atılıyor. Ha! Unutmadan ekleyelim düşmanlarımız artık sadece Locus’lar değil. Artık onlar da kendileri ile savaşta. Çünkü onların da aralarında bir virüs (bıktık bu virüs senaryolarından be!) yayılmakta ve yeni bir ırk yayılmakta. İşte bu karmaşanın içerisinde ne denli yoğun bir savaş yaşayacağımızı siz düşünün... Ayrıca hemen belirtelim ilk iki oyunda iki kişi ilerlerken 3.oyunda artık dört kişilik bir ekibimiz var. Dev yaratıklara, kendilerini imha eden intiharcılara hazır olun. Oyunu oynamayan oyuncuların bu TPS macerasını da kaçırmamasını tavsiye ediyoruz.
Dark Souls (Ekim 2011 PS3 Versiyon) Geldik oyun otoritelerinin ve oyuncuların ortak kanıda olduğu en zor RPG’lerden biri olan Dark Souls’a... Aslında 2009 da PS3 exclusive oyunlarından Demon’s Souls’un devamı olarak gelmesini bekliyorduk Dark Souls un... Ancak Sony ile yaşanan anlaşmazlıklar sonucu Dark Souls bir devam oyunu değil de yeni bir macera ile yoluna koyuldu. From Software oyunun geliştirilme aşamasında, Dark Souls’un en az Demon’s Souls kadar zor ve uzun süreceğini açıklamıştı. Söylenenler de boşa çıkmadı, Ekim 2011’de oyunu konsollarımıza taktık ve yine uzun bir macera ve sinir bozucu ölümler yaşadık. Düşmanlarımız gerçekten oldukça dirençli ve güçlüydüler. Oyunlarda alıştığımız ‘’saldır saldır öldür’’ metodu işe yaramıyordu. Önce düşmanın zayıf noktaları bulunacak, sonra hayatta kalmaya çalışılacak, gerekirse kaçacak ve en sonunda da öldürücü darbeleri indirip nihayete erdirecektik meseleyi. Atmosfer, bilinmeyen bir zamanı ve epik bir havayı yansıtıyordu. Bölümleri geçtikçe gücümüze güç katıp, büyüler topluyorduk. Tabi Boss’lar da boş durmuyordu. Her yeni bölümde daha güçlü Boss’larla karşılaşıp uzun mücadeleler veriyorduk. Hemen oyunun başarısından bahsedelim. Zaten çok beklenen bir RPG olduğu için, çıkışından sonra 2 hafta içerisinde satış olarak 1,5 milyon barajını geçmeyi başardı. Geçtiğimiz günlerde de sitelerde paylaşılan 2,5 milyonluk satış haberi ile de kendisini kanıtlamış oldu. Online özelliği olmayan ve bazen zorluk derecesinden dolayı sinir bozan, bıktıran bir oyun için, oldukça iyi bir rakam olduğunu belirtelim. Eğer bu oyunu hala alıp oynamadıysanız, geç kalmış sayılmazsınız, hem fiyatı makul düzeye inmiştir. Ne de olsa yıl bitiyor, kaçırmamanızı tavsiye ediyorum. Oyunİstasyonu
43
2011 TPS OYUNLARI Batman Arkham City (Ekim 2011 PS3 Versiyon)
Çizgi romandan uyarlama oyunlar her ne kadar mutsuz etse de oyuncuları, Batman Arkham Asylum ile başlayan toparlanma süreci 2009’da başladı. Oldukça beğenilen ve oyuncuları memnun eden Asylum’un devamı tabii ki gecikmedi. Ekim 2011 de Rocksteady ikinci oyun Batman Arkham City’nin dizginlerini serbest bıraktı. Oyunda kimler yoktu ki; Joker, Penguen, Lola, Çılgın Şapkacı, Kedi Kadın, Robin ve daha niceleri... DC karakterleri adeta çıkarma yapmıştı Arkham City için. DC hem karakterlerden, hem telif haklarından hem de reklamlardan kasasını doldurmaya başladı. Çünkü Batman Arkham City bir aylık süreçte yaklaşık 5 milyon kopya satma başarısını gösterdi. Bir TPS oyun için çok ama çok iyi bir rakam bu... Oyunun giriş bölümünde Bruce Wayne, elleri bağı olarak bir odaya hapsedilmişti. Gotham City yine bir kaos ortamındaydı ve düşman sayısı bu kez çok fazlaydı. İşte böyle bir atmosferde başlayan oyunda, önce bizi hapsettikleri yerden kurtulmamız gerekiyordu ki dünyayı kurtaralım (Ulan bu dünya da başını hep belaya sokuyor yahu! Sonrada git kurtar kurtarabilirsen). Sırasıyla, odadan ve geniş güvenlik önlemleri alınan binadan çıkıp, maceramıza başlıyorduk. Hemen belirtelim Joker olmadan Batman, Batman olmadan Joker olmaz, olamaz... Bunu hem filmlerde hem de oyunlarda kanıtlamış oldular. Anlaşılan bu ikiliden biri ölünce Batman, macerası da sona erecek. Gerçi bazen kabak tadı vermiyor değil, artık biri ölsün de büyük bir şok yaşayalım, alışılmış şeyler görmekten bık-
44
Oyunİstasyonu
tık diyoruz içimizden. Joker’i yakala teslim et, tekrar kaçsın başına bela olsun, sonra tekrar yakala adalete teslim, sonra tekrar kaçsın vs vs bazen sıkıldığımı düşünüyorum ama öyle bir senaryo yazılıyor ki susup hayranlıkla izlemekten kendimi alamıyorum. DC’nin rakibi Marvel bir ara Ciwil War (İç Savaş) adlı bir seri yayınlamıştı ve sonunda Captain Amerika ölmüştü. Adeta hislerimize tercüman olmuştu. Kahramanlar da ölebilir mi diye büyük bir şok yaşamıştık. Yukarıda yazdığım yazıya adeta cevap veriyordu Marvel. Sonuçta bazı tekrarlar can sıkıyor değil mi, arada bir kahraman feda edip, fanları da kaybetme riskini göze alıp şok bir gündem yaratmak fena olmaz, siz ne düşünüyorsunuz bu konuda bilemem ama ben bu şekilde yorumluyorum çizgi roman dünyasını... Konumuzu çok bulandırmadan TPS severleri, Batman Arkham City henüz temin etmedilerse, almaya ve oynamaya davet ediyorum...
Uncharted 3 (Kasım 2011 PS3 Exclusive)
PS3’ün özel oyunlarının belki de en önemlisi olan (God Of War’dan sonra) Uncharted serisi, son macera Uncharted 3 ile Kasım 2011 de (bir kaç ay sonra bu günleri tebessümle anacağız) karşımıza geldi. Özellikle büyük perakende mağazalarında, geceden sabaha kadar sırada bekleyen oyunseverler görüntülendi. Bu beklenti tabii ki boşa çıkmadı. Oyunu satan da alan da memnun kaldı. Naughty Dog, yine çok ama çok iyi bir macera sundu bizlere. Hani derler ya film tadında oyun (Heavy Rain aklıma geldi) işte aynen öyle bir oyun daha geldi Uncharted 3 macerasıyla. Nathan Drake’in çocukluğuna gittik, dedesinin sırlarını öğrendik. Fransa ya uzandık ipuçları aradık, Suriye’ye geldik ipuçları bulduk. Yemen’e gitmezsek olur mu? Yemen’in de yeraltı saraylarını keşfettik ve turistik gezintiler yaptık (turistik değil hazine avcılığı aslında) Tabii ki bu kadar ülke gezdikten sonra o uçsuz bucaksız Arabistan çöllerini görmeden de edemezdik. Üçüncü macerayla adeta devri alem gerçekleştirdik. Oyunda tabii ki sadece gezinti yapmadık. Yanımıza eski düşman, yeni dost Cutter’ı aldık ki, bir ara bizim için ayağını bile kırdı (helal olsun) Sullivan, Chloe ve Elena
bizi yine yalnız bırakmadılar. Sullivan sağ olsun her tehlikede yanımızdaydı. Bu arada bilmeyenlere hatırlatalım, gerçi tüm oyunseverler biliyordur, oyun tamamen Türkçe dublaj ve Türkçe altyazılı çıktı. Sırf bunun için bile alınır yani. Okan Yalabık gerçekten iyi bir seslendirme yapmış. Sanki Türkçe dublaj bir film izliyorum da senaryoyu ben şekillendiriyormuşum gibi hissettim. İçerik olarak bize sunduklarına değinirsek oyunun bulmacalar yine çok özgün ama biraz basit hazırlanmıştı. Mızrakla ölüm sahnesini duvara yansıtmak çok hoşuma gitti, belirtmeden geçemeyeceğim. Diğer bulmacalar size kalsın. Uzun menzilli silah kullandığımızı yazmamışım galiba, onu da ekleyim hemen. Benim özellikle savaş oyunlarında en sevdiğim silahtır ki savaş oyunlarını sevmem, ne hikmetse oynarım işim gereği galiba... Gerçekten zevk aldım. Drake, bu işi de becermiş ve tam bir sniper olmuş. Attığını vuruyor yani. Şu küçük ipucunu da vermeden geçemeyeceğim. Bazı bulmacalarda dürbün kullanıyoruz ve yer tespiti yapıyoruz. Zevkle aramalar ve bulmalar yaptım, bilginize... Aslında bu oyunla ilgili daha onlarca, yüzlerce kelime yazılır da tadında bırakayım isterseniz. Mutlaka ama mutlaka ne yapın edin, bu oyunu alın ve oynayın arkadaşlar...
Saints Row The Third (Kasım 2011 PS3 Versiyon)
THQ’nun iki hafta kadar önce piyasaya çıkardığı absürt bir komedi macerası Saints Row The Third. Aslında beni pek memnun etmeyen, mutlu etmeyen bir oyun serisi. Ne de olsa bunlar beğeniyle alakalı konular. Yine de açık dünya bir TPS, oyunun kenara atmak olmaz. Bu tarz oyunları sevenler için bir kaç kelime yazmak boynumuzun borcudur. Oyuna absürt yazdım çünkü komedi ve macera iç içe. Dövüşlerde, ilginç kombinasyonlar da yok değil. Mesela hamburger kostümü giymiş bir reklamcıyı havaya atıp beyzbol sopasıyla vurabiliyorsunuz. Ya da araba seyir
halindeyken, aracın üstünden yoldan geçen bir vatandaşa veya gıcık olduğunuz bir tipe atlayıp kafa göz dalabiliyorsunuz. Oyunun absürtlüğü bu görüntülerden kaynaklanıyor zaten. Tabi oyunun en olumlu yanı açık dünya olması. İstediğiniz yere gidip istediğiniz bölgeye göz gezdirip istediğiniz kişilere sataşabilirsiniz. Bu size kalmış. Saints Row The Third için hala büyük kampanyalar ve reklam çalışmaları yapılmakta. Konsol ve oyun paylaşım sitelerinde ana sayfaların çoğunda reklamları görebilirsiniz. Bu tür oyunları sevenlerin bu eğlence ağırlıklı macerayı da kaçırmamasını tavsiye ediyoruz. Oyunİstasyonu
45
2011 TPS OYUNLARI Assassin’s Creed Revelations (Kasım 2011 PS3 Versiyon)
Ubisoft’un efsane oyunlar arasına giren serisi Assassins’ Creed, Revelations ile iki hafta önce piyasalarda satışa sunuldu. Sırasıyla Assassin’s Creed, Assassin’s Creed 2, Assassin’s Creed Brotherhood olarak daha önce konsollarımıza konuk olan seri son macera Assasin’s Creed Revelations ile Ezio’nun son macerası olarak yerini adlı. Ezio’yu biraz yaşlanmış ve yorgun olarak yöneteceğimiz macera, Ezio’nun son serüveni olmasından dolayı belki biraz canınızı sıkabilir. Ama ne de olsa oyunlar devamlılığını korur ve illaki başka bir kahraman yetiştirir.
Bizim için bir güzel yön daha vardı oyunda. Yanlış hatırlamıyorsam ki ne yazık ki gidemedik. Yerebatan sarayı, Lansman gecesi için kullanıldı. Hem İstanbul için, hem ülkemiz için hem de oyun dünyamız için bundan iyi reklam olamazdı. Ubisoft’a tekrar tekrar teşekkür ediyoruz, ancak diğer macera için bir de Türkçe dublaj bekliyoruz bunu belirtmeden geçmeyelim.
Aslında ben de birinci oyundan sonra Altair’i daha çok görmek isterdim. Nedendir bilinmez, ben de Altair fanatikliği var. Gelelim oyuna, tanıtım videolarından da hatırlayacaksınız, yaşlanmış, yorgun ve bitkin Ezio, ölümle burun burunayken kendisinden beklenmeyen bir hamle yapar ve bu esaretten kurtulur. İşte bu kurtuluş katliamların da başlangıcı olur. Özellikle kanca bıçağıyla tek vuruşluk can almalar bana oldukça keyif vermişti.
Son olarak da Assassin’s Creed III ten bahsedelim. Söylentilere göre Ubisoft bu macera için Mısır’a üst kuracakmış. Yani tüm geliştirme aşamaları ve yatırım bu ülkeye yapılacakmış. Bu söylentilerin takipçisi olacağımız kesin. Gelen her yeni haberi sizlerle paylaşacağız ama Revelations için diyeceğimize dönelim ve oyunu, oynamayan oyunseverlere Assassin’s Creed Revelations’u kaçırmamalarını tavsiye ederek yazımızı noktalayalım.
Oyunun bizim için anlam taşıyan bir özelliği de var. O da İstanbuldaki (Konstantinopol) bölümler. Oyunda her ne kadar Konstantinopol deseler de, Fatih Sultan Mehmet in işgalinden beri (1453) biz İstanbul diyoruz ve hep öyle kalacak. Gerçi ben bazen İstanbul imparatorluğu desem diyorum. Bir şehir bu kadar büyük ve kalabalık olabilir mi? Neyse gelelim oyundaki İstanbul’a... Diyelim ki, Bizanslılarla sorununuz var, etrafınızı sardılar yanaşın bir Osmanlıya hemen destek olsunlar. İsterseniz racon kesin sizi yalnız bırakmazlar.
Sizlerin de okuduğu gibi, online oyunların özellikle FPS oyunlarının işgali altında olan oyun dünyası koskoca 2011 yılında kayda değer olarak sadece 10 TPS oyunu sunabilmiş bizlere. Tabii ki bir çok oyun daha çıktı ama 2011’in en iyi TPS oyunlarını seçtiğimiz bu çalışmayı sizlerin beğenisine sunuyoruz.
Düşmanımın düşmanı dostumdur mu derler, yoksa ne de olsa Bizans’ı sevmiyor biz bu arkadaşa yardım edelim diye mi düşünürler bilemem. Ama oldukça yardım ettikleri kesin. Oyunun tanıtım videolarını sizlere sunmuştuk. Hatırlarsanız Ubisoft’tan bir araştırma grubu 46
gelip İstanbul’u enine boyuna gezmişler ve oyuna ekleyecekleri bölümlerdeki mimarileri ve bölgeleri resmetmişlerdi. Allah razı olsun ne diyelim. Keşke bir de Türkçe dublaj yapsalardı da tam olsaydı değil mi?
Oyunİstasyonu
Daha fazla ve daha kaliteli TPS macerası dileğiyle iyi oyunlar…
Sercan Yüksekdag
2011’in RPG-FRP Maceraları
Umut GÜRER İletişim:
umutgurer@yahoo.com
Yeni nesil konsollarımız çıkalı baya oldu. Birçok yeni yapım gördük, harika oyunlar oynadık. Ama bu nesilde belki de en çok geri planda kalan RPG oyunları oldu. Önceki nesillere göre kaliteli çok az RPG çıktı. Durup durup eski RPG’lerden bahsedip oynar olduk. (Ne yani diablo 2 oynamıyor musunuz hala). Rpg oyunları oyun dünyasında farklı bir yerde. Hangi oyun türü single olup da 200300 saat oynatır ki kendini. Her oynayışınızda yeni yerler keşif ettiğiniz. Yeni maceralara atıldığınız kaç tür vardır ki. Bazen öyle bir zaman gelir yarattığınız karakterle bir olur, onunla yaşar, onunla savaşırsınız. RPG dünyası sizi içine çeker. Bu geniş evrende, bazı oyunlara ufak bir paragraf ayırdık. Biraz olsun size fikir vermesi açısından.
DARK SOULS İsmini duyar duymaz “kaç kaç” denilen, bazılarına göre başyapıt bazılarına göre fazla abartılmış bir oyun. From Software firması 2009 da çıkardığı Demon’s Souls ile hard core RPG’yi bize tekrar hatırlattı. Her ne kadar az satmış olsa da. Oynayanların büyük saygısını kazanmıştı. Fanları oyunun devamını beklerken yeni bir oyunla karşımıza çıktılar. Her ne kadar birebir benzese de 2.oyun olarak adlandırmıyoruz. Çünkü ilk oyun tüm hakları Sony’e ait olan bir özel oyundu. Yeni oyunumuz ise multi platform bir oyun. Devamı olmaması oyunun kötü olduğu anlamına kesinlikle gelmemeli. Hatta ilkinden iyi bir oyun bizi bekliyor. Önceki oyunun o karanlık havası, harika mekânlar ve dinlerken başka diyarlara götüren müziklerden en ufak bir eksilme yok.
Oynarken kendinizi kaptıracağınız, bazı bölümlerde ölüm hissini fazlasıyla hissedeceğiniz yepyeni mekânlar bizleri bekliyor. Madem bu kadar harika bir oyun neden çok fazla piyasada değil dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü oyun gerçekten fazlasıyla zor bir oyun. Üstüne bir de ölünce başladığınız yere atması da ayrıca sinirleri zorlayan bir durum. Piyasada bu kadar hack and slash tarzı basit RPG’lerin olduğu ortamda, gerçekten savaşmak isteyen oyuncular için yapılmış. Oyundaki en basit yaratık bile sizi öldürebiliyor. Boss’lar sabır ve dikkat istiyor. Gezdiğiniz yerler, girdiğiniz her mekân da bir sürpriz sizi bekliyor. Zor kelimesi bile bazı yerlerde basit kaçıyor. Bu denli kasıntı bir oyunu, her kitlenin beğenmesini bekleyemeyiz. Her şeye rağmen son zamanlarda çıkmış en iyi RPG oyunu olduğu söyleyebiliriz. Grafikleri, müzikleri ve oyun dinamikleri ile bu işi ciddiye alanların oyunu.
Oyunİstasyonu
47
2011 RPG/FRP OYUNLARI DRAGON AGE 2
DUNGEON SIEGE 3
İlk oyunu ile biz RPG severlere şölen yaşatan, beklentileri karşılayan oyunumuzun 2.si için maalesef bunları söylemek mümkün değil. Oyun aceleye mi geldi nedir? Oynarken başka bir oyun oynuyor hissine kapılıyoruz. Hatta bazen RPG değil gayet basit aksiyon bir oyun gibi devam ediyoruz. Oyunun beklide en büyük eksiliği ilk oyundaki savaş sisteminin değişmesi. İlk başta yenilikçi gibi dursa da ilerleyen zamanlarda hiç taktik gerektirmeyen, hack and slash tarzı bir oyun gibi pata küte girdiğimiz bir sisteme dönüşüyor. Arkadaş ben RPG açmıştım neye döndük yahu, gibi yorumları kendi kendimize çok söylüyoruz.
Efsane oyun yeniden bizlerle beraber. Bu sefer yeni nesil konsollarımızı da arkasına almış gümbür gümbür geliyor, demeyi ne kadar çok isterdim. Yine bir devam oyunu yine bize hüsran. Yahu neden oyunlar gittikçe kötüye gider. Peki, bu oyun daha ne kadar kötüye gidebilir. Her yeni oyunda battıkça batıyor. Bu sefer bambaşka bir şekilde karşımızda. Bir yerlerinden tutayım diyorum ama olmuyor. Hack and slash tarzı basit oynanış, derin olmayan basit bir hikâye.
Oyunda bir değişen de diyalog sistemi. Önceki oyun gibi oyuna çok fazla etkisi yok, aynı zamanda fazlasıyla basit. İyi orta kötü şeklinde ayrılmış. Belli bir süre sonra diyalogları dinlememize gerek bile kalmıyor otomatik şekilde canınız ne istiyorsa ona basıyorsunuz.. Bu da ayrıca oyunun eksisi olmuş. Bunlar yetmezmiş gibi oyunda RPG oyunlarının özgürlüğünü bulamıyorsunuz. Bazı yerlerde sadece düz bir koridorda ilerler gibi gidebiliyorsunuz. Çevreyi dolaşma imkânınız bulunmuyor. Bide bunların üzerine basit hikâyeyi de ekleyince değmeyin keyfimize. Nerde 1. oyun nerde 2. oyun oho… Bambaşka diyarlar buralar. Her nasılsa değişmeyen tek şey, harika müzikleri. Müzikleri yine inanılmaz etkileyici. Sadece müzikle kurtarılmıyor maalesef. Sonuç olarak 2.oyun ilk oyunun gölgesinde kalmış ve önceki oyuna göre gerilemiş bir oyun. Üzdün bizi Bioware vallahi üzdün, oldu mu şimdi bu?
48
Oyunİstasyonu
Grafik olarak vasat sayılabilecek bir görüntü. İzometrik olan kamera açısı belki bir nebze olsun yeterli diyeceğim ama bu seferde kamera açılarının arada sapıtmasını da söylemek zorundayım. Oyunda co-op belki kurtarır diyeyim de. Arkadaş onu da diyemiyoruz ki. Co-op gelen oyuncu sadece olan karakterleri kullanabiliyor, kendi karakteri ile gelemiyor. Hadi kendisini böyle kabul ettik. Bu seferde aldığı itemler, paralar oyundan çıkınca kayboluyor. Oyunu kuran kişinin aldıkları kalıyor. Yancı giriyorsunuz ama bir çay bile içemiyorsunuz. Eğer ciddi bir RPG severseniz kesinlikle uzak durulması gereken bir oyun. Ama yeni başlayanlardansanız, bu oyunu oynayabilirsiniz. Hem oyunun dinamikleri, hem menü ve skillerin kullanımı ve oldukça kolay. Rahat rahat ilerleyebilir, itemlerinizi ayarlayabilir, skilerinizi kafa yormadan rahatça yerleştirebilirsiniz. Genel alamda vasat bir oyun olsa da bu türü denemek isteyenler için alternatif olabilir.
THE ELDER SCROLLS V: SKYRIM Hadi bakalım, nasıl başlayayım, ne diyeyim. İlk oyunu ile harikalar yaratan, devam oyunu ile çıtayı çok yükseklere taşıyan, Spike Video Game Awards tarafından yılın oyunu seçilen, harika bir RPG. 2.oyunu çok uzun süre bekledik. Beklediğimize fazlasıyla deydi. Hikâyesi, müzikleri, oynanabilirliği ile bambaşka bir dünya. İlk fragmanı izlediğimizde heyecanlı bekleyiş, işkenceye dönmüştü. Çünkü yeni nesil ile beraber, kaliteli RPG’ler nedense çıkmaz olmuştu. Bu sefer ne olacaktı, nasıl devam edecekti, iyi mi kötü mü, hikâye ne olacaktı, sorular sorular derken oyunumuz sonunda çıktı. Hem de ne çıkma, RPG açlığımıza ziyafet olmuştu. Açık dünya olması, hem FPS hem TPS kamera açısına sahip olması, harika mekân tasarımlarıyla bizi kendisine hemencecik çekiverdi. Bir de bu sefer konu ejderhalar olunca, deymeyin keyfimize. Elbette kusursuz bir oyun değil ama piyasadaki en RPG oyun, dememiz yanlış olmaz. Açık dünyada gezmek, ejderhaları kovalamak, inanılmaz keyifli. Açık dünya büyük bir keyif istediğiniz yerlere gitmek, yeni heyecanlar, yeni
maceralar aramak harika. Tabi bir yere giderken, yahu şu dağ ne güzel deyip oraya yöneliyorsunuz, oraya varınca başka yere derken görevden uzaklaşıyorsunuz, Skyrim dünyası sizi alıp götürüyor. Dünyamızda iklim değişikliği, gece gündüz olması da cabası. Gez baba gez. Oyun o kadar iyi yapılmış ki hem eski RPG’cileri hem de yeni oynayanları rahatlıkla içine alabilecek bir oyun. Oyun sistemi gayet açık ve basit. Yok, arkadaş ben RPG’den anlamam, sevmem diyen arkadaşlar bile denemeli. Özetle; alın oynayın arkadaş bu oyunu, gerçekten iyi gelecek size.
Umut Gürer
Oyunİstasyonu
49
SPOR/YARIŞ/DÖVÜŞ Diğer bölümler yalın iken hangi mantıkla spor, yarış ve dövüş oyunlarını aynı bölümde incelemeye kalktığımı sorabilirsiniz ki hemen izah edeyim efendim. Öncelikle spor oyunları diye niyetlendim ve Amerika temelli sporları (Beyzbol, Hockey ve Korumalı Futbol - Amerikan Futbolunun adını hükümetimiz Korumalı Futbol olarak değiştirdi geçen sene - ;) kaile almadığım için az miktarda spor oyunu kalınca elimde hadi buna motor sporları kolunu da ekleyelim dedim ve yarış oyunları konuya dâhil oldu. Çok kaliteli yarış oyunları olmamasından ötürü bir kısır kategoriyi daha katayım dedim, dövüş sporları niyetiyle dövüş oyunlarını da konuya dâhil edince çok bileşenli bir gruplandırmamız oldu; hayrını görüverin gari… Kick-Off Diyelim: Spor Oyunlarıyla Başlayalım PES 2012 ile başlayalım efendim ilk olarak. Neden mi PES? Hele hele de oyun en çok oynandığı ve hayranı olduğu Türk oyun piyasasında bile oyuncu kaybettiği bu yıl neden PES ile başlıyorum? İster inanın ister inanmayın ben PES 2012’yi PES 2011’den daha başarılı buldum. Sene 2009 ve ben 11 senelik PES/ WE oyuncusuyken gözümü karartıp FIFA’ya geçmiştim ki PES hala benim gibi pek çok oyuncuyu geri döndürebilecek bir kırılma gerçekleştiremiyor, bunda FIFA’nın piyasadaki yeri de önemli, önemli bir hata gelmeli ki PES’e bir fırsat doğsun. Sonuçta PES daha iyi oyunlar da yapsa rüzgâr farklı esiyor artık ve seri kan kaybetmeye devam ediyor. FIFA 2012 ile devam edelim şimdi de. Saçma sapan bir grafik-fizik motoru ile karşımıza çıktı seri bu sene. Sahanın büyüklüğü, grafiklerdeki iyileştirmeler bazı güzel fikirler, inanılmaz online içerikler ama oynanabilirlik olarak yer yer krize sokan bir yapım FIFA 2012. Benim gibi FIFA 2010’un tadında kalan oyuncular seriye 2 senedir kerhen devam etmekte ama online’da sunduklarının da alternatifi yok ve oyun hala PES’in epey önünde genel manada. Benim asıl paylaşmak istediğim Çarpışma Moturu ile yapılacak olan FIFA Street yeni yılda epey bir dikkat çekecek zira asıl FIFA için motoru beğenmemiş olsam da Street için biçilmiş kaftan olduğunu düşünüyorum. NBA 2K 12 var sırada şimdi. 2K Sports bu seriyi başlarda EA’in NBA Live’ına baş rakip 50
Oyunİstasyonu
Sait GÜLSOY İletişim: sagulsoy@gmail.com http://www.facebook.com/sait.gulsoy
olarak ayakta tutuyordu. Next-Gen konsollarda önce at başı öne geçti ardından öyle bir patlama yaptı ki 2008 yılında, sonrasında EA basketbol oyunu yapmayı bıraktı. Piyasanın alternatifsiz spor oyunlarından olan 2K12 bu sene de kendisini geliştirerek yoluna yeni oyuncuları da hayran kitlesine katarak devam etti. VIRTUA TENIS 4 bu sene çıkan 2 tenis oyunundan birisi. Benim tercih ettiğim oyun olmadı, zaten serinin önceki oyunları kadar da ilgi çekmedi. Üstüne üstlük çok başarılı bir Move desteği de sunuyordu, backhand ya da forehand dediğimiz vuruş tiplerini anlayabilen bir Move desteği de sunan oyunumuz baş rakibi Top Spin’in arkasında kaldı yine. Bir de bu duruma şunu eklemek lazım ki Top Spin 4’ün arcade oynanışa kaçtığı bir eşleşmede Virtua Tenis öne geçememişse ne zaman geçecek sorarım size? TOP SPIN 4 ise bu yıl pek çok tenis sever oyuncunun tercihi oldu. Move desteği backhand ya da forehand vuruşu seçemiyor da olsa iyi kötü bir Move desteği sunuyordu oyunumuz. Lisanslı içerik bakımından ise oldukça doyurucuydu ve güzel bir kariyer modu barındırıyordu. Oyun hakkında memnun olmadığım tek yan ise Top Spin 3 ile kıyaslandığında pek bir arcade kaçmasıydı. RUGBY WRC ne diyecek olursanız tamamen kişisel ilgimden dolayı torpilli olarak listeye giren bir oyundur. Rugby dünya kupası 2 ay boyunca bana keyifli anlar yaşattı fakat 505
Games’in yaptığı resmi oyun 2008 yılında EA Sports’un yaptığı oyundan çok daha kötü olmayı başararak sinirlerimi zıplatabildi. Poll Position Diyelim: Gelelim Motor-Sporlarına
NEED FOR SPEED THE RUN ile başlayalım, ne de olsa en son o çıktı. EA her zaman yaptığı gibi inanılmaz bir reklam politikasıyla oyunu destekledi. Açıkçası satış rakamlarını falan bilmiyorum ve genelde oyunların satış rakamlarıyla ilgilenmem, beğeni işidir, tarz işidir ve ben beğendiysem o oyunu tek oynayan ben de olsam bana yeterlidir. Yok, eğer beğenmediysem oyunu tüm dünya beğense de bana vız gelir. İşte Run’da bu cepte bir oyun. Beğeneni elbette çok olacaktır zira popüler bir seriden, iyi pazarlanmış bir oyundan ve Micheal Bay gibi ek bir kuvvetten bahsediyoruz ama senaryo vaat eden bir oyunun senaryosu 2 saatte bitiyorsa istediği kadar güzel grafiklere sahip olsun oyun benim için kötüdür. Garip, beğeniye hitap edip çok sevilecek ya da para boşa gitti izlenimi verebilecek bir oyun olarak oynadık, değerlendirdik RUN’ı. MOTOSTORM APOCASLYPSE ise bu senenin en başarılı ama en bahtsız yarış oyunu maalesef. Oyun çıkışını, lansmanını yapamadı zira Japonya’da meydana gelen doğal afetler izin vermedi buna, çıkış, tanıtım ve pek çok planı aksadı oyunun ama gerek ufak 3D denemesi gerek oyun yapısıyla hem en iyi MotorStorm oyunu oldu benim gözümde hem de senenin iyi yarış oyunlarından biriydi. TEST DRIVE: UNLIMITED ise bir diğer efsanenin bocalamaları olarak önümüze geldi ve belki de çoğu oyuncunun fark etmediği biçimde saklı kaldı raflarda. Açıkçası pek de cezbeden bir oyun değildi beni ve fazla oynama fırsatım da olmadı ama şu sıralar uygun fiyata temin edilebilmekte, merak edenler göz atabilirler. NEED FOR SPEED: SHIFT 2 UNLEASHED bir başka NFS oyunu daha mı? Evet ama bu seferki pistlerde geçiyor. Hadi canım! NFS serisi şehir yarışları, trafik içinde kullanma, yol yarışları, pist yarışları, insanlara iyi örnek olma, kötü örnek olma gibi değerler arasında sıkıştıktan sonra çok sık oyun yapmaya baş-
ladı ve vasatı son 2 senedir yaptığı oyunlarla aşıyor çok şükür ama SHIFT 2 ilk SHIFT oyununun üzerine fazla koymadan önümüze sürülen “ısıtılmış yemek” muamelesi gören bir yapım olmaktan ödeye gidemedi. Umarız NFS serisi oyuncuları sömürmek yerine 2 yılda bir ama çok sağlam oyunlar yapar ki bu bilgi birikime ulaştıklarını düşünüyorum. COLIN MCRAE: DIRT 3; ile gelelim bu yılın benim için en garip yapımına. Bir rally oyunu almaya niyetlenirseniz aklınıza ilk Colin McRae gelirdi (Allah rahmet etsin bu arada) ama seriden hem rahmetlinin adı çıkartıldı hem de oyun rally olgusundan uzak olarak karşımıza geldi. Gerçi DIRT ve DIRT 2’den daha çok rally izlenimi veriyordu ama artistlik etapları işin suyunu çıkarıyordu. Oyun yarış esnasında ne kadar iyiyse etaplar, bölümler arasında yarım dk. ile 1 dk. arası beklemeler oyuncuların sabrını epey zorladı. Hala online olarak serverları eğlence imkanı sunan, yılın önemli oyunlarından olduğunu inkar etmemekle beraber barındırdığı büyük eksikleri umarım serinin bir sonraki oyununda tekrarlanmaz ve giderilir. 3dk süren etabın peşinden yarım dakika beklemek gerçekten illallah dedirtmişti bana. F1 2011 desem bana “ya o oyun çıktı mı” diye sorsanız şaşırmam açıkçası. F1 2010 Codemasters yapımı olarak inanılmaz bir sükse ile gelmiş ve beğenerek oynamıştık ama yeni oyun pek çok seri oyunda karşılaştığımız ve az önce SHIFT 2 için dillendirdiğimiz “ısıtılmış yemek” izleniminden öteye gidemedi. DRIVER: SAN FRANCISCO bunu buraya sırf oyun boşa gitmesin diye aldım, zira sadece sürüş kısmı motorlu taşıtlarla ilgili bir oyun, kesinlikle yarış falan değil. Benim hiç beğenmediğim bir yapım oldu ki grafik olarak, hikâye olarak vasat ve barındırdığı modlar bakımından saçma bir yapım. Bir efsanenin bocaladığı bir ara oyun olarak değerlendirebiliriz kendisini, umarım ileride eski konumuna geri döner ve güzel oyunlarla karşımıza çıkar Driver, ilk oyunlarında olduğu gibi özüne döner diye umut ediyoruz.
Oyunİstasyonu
51
En Nihayet K.O Diyelim: Dövüş Oyunları FIGHT NIGHT CHAMPION ile başlayalım. Bu efsane boks oyunu çok büyük değişimler geçiriyor son 2 oyundur. Bu sefer hikâye tabanlı bir tek oyuncu modu da koymuşlar oyuna olan ilgi artabilir düşüncesiyle ama tuş kombinasyonlarını, oynanabilirliği yine kurcalamışlar. Oynanabilirlikte bir standart tutturamadığı sürece sadece boks hayranı oyuncuların ilgisini çekebilir bu oyun, eğer Fight Night 3’e kadar olan standardı bundan sonra da sağlarsa benim gibi boksla ilgilenmeyen oyunculara da cazip gelebilir diye düşünüyorum. SUPER STREET FIGHTER 4 sadece SF4’e karakter eklenmiş bir iki ıvır zıvır değiştirilmiş bir oyun ki bunun üstüne bir de arcade versiyonu çıktı. Oyun olarak ele almak istemediğim bu DLC paketi SF hayranları için çok başarılı bir yapım olan SF4’ü sömürmekten öteye gidemiyor. Umarız yeni oyunlarını bir an önce yaparlar da farklı şeyler görürüz. MORTAL COMBAT seneler sonra yanındaki sayıları falan atıp başladığı noktaya geri döndü. Hikâye modu bizi farklı oyuncularla oynamak zorunda bıraksa da ilk filmin konusunu da genişleten bir macera sundu bizlere. Oyunun büyük bir eksisi bazı karakterlerin aşırı avantajlı olmasıydı ki sözü verilmesine rağmen düzeltilmedi bu. Kısa süreliğine de olsa, sıkılana kadar mükemmel bir deneyim sundu bize MK bu yıl. MARVEL VS CAPCOM 3 ile de süper kahramanlarımızı tokuşturduk bu yıl. Bu iki markanın oyunlardan ya da çizgi-romanlardan ün kazanmış kahramanlarının bir araya geldiği VS serilerinin 3.’sü oyun severleri pek tatmin edemedi. WWW SMACK DOWN VS RAW 2011 senelerdir ısrarla satış yapmayı başaran bu seriyi kendi adıma kutluyorum, pankreas güreşine zerre ilgim olmadığı için hiçbir yorum yapmıyorum. Yapılanları gerçek sandığım ortaokul yıllarında psx’de benim de oynamışlığım var itiraf ediyorum ama sonra büyüdüm yahu! KING OF FIGHTERS XIII ise yılın son günlerinde raflardaki yerini alarak listeye kendisini 52
Oyunİstasyonu
son anda eklettirdi. Oyunla aynı anda PSN’ye demosu düştü ve online deneyimi de yaşama imkanı veren bu demo oldukça yeterliydi. Oyunu henüz oynama fırsatım olmadı ama demosunda stabil bir online tecrübesi sunuyorsa KoF hayranları epey mutlu olacaktır oyundan diye düşünmekteyim. 2D dövüş oyunlarının belki de en iyisi KoF ama her zaman dediğimiz gibi oyun beğeni meselesi… Evet, arkadaşlar bu birleştirilmiş konular çerçevesinde geçtiğimiz yılı hatırladık kısaca. Bu türler dâhilinde olan bazı oyunları almadım listeye bilerek, bir iki oyunu da bu türlere ait olmasalar da dâhil ettim ki boşa gitmesinler, derginin bir yerinde en azından bahsedilsin onlardan. Hayırlı seneler, keyifli oyunlar dilerim Türkiye’m, her nerede yaşıyor ve hangi oyunu oynuyorsan!
Sait Gülsoy
PLAYSTATION-MOVE
2009 yılının Haziran ayıydı ki, Playstation Move Sony tarafından duyuruldu. Birçok Playstation kullanıcısını heyecanlandırdı bu duyuru. Takvimler 2010 Eylül ayını gösterdiğinde ise PlaystationMove raflardaki yerini aldı.
Gökhan TÜRKÖZ İletişim:
murat.gokhan@live.com
Aslında oyuncular, harekete karşı duyarlı olan kontrolöre Nintendo’nun Wii konsolundan aşinaydılar. Ancak Wii, hiçbir zaman sıkı oyuncuların tercih ettiği bir konsol olmadı. Oysa Move, hem yüksek grafik kalitesiyle hem de uygun ücretiyle birçok Playstation kullanıcısının evine girdi. Geçtiğimiz Eylül ayında 1. Yaşını dolduran Move şuana dek yaklaşık olarak 9 milyon adet sattı. Peki, 2011 yılında Move kullanıcıları hangi yapımlarla tanıştı, neleri oynadı? Şimdi, 2011 yılında piyasaya sürülen ve öne çıkan Move oyunlarına göz atalım. Killzone 3 Playstation 3’ün en önemli özel oyunlarından olan Killzone serisinin 3. oyunu, bu yıl piyasaya çıktı. First Person Shooter oyunlarının en iyilerinden biri olan Killzone 3, Move ile oynanabiliyor. Bir kez daha Helghast İmparatorluğuna karşı mücadele ettiğimiz oyunumuz, Move ile oldukça stabil ve uyumlu çalışıyor. Ancak en iyi performans için, Move navigation controller ile oynanmalı. Sports Champions Sporst Champions, en popüler Move oyunlarından biri. Masa tenisi, okçuluk, disk atma, plaj voleybolu, gladyatör ve bocce gibi birçok spor dalına ait 6 adet oyun içeren ve Sony yapımı olan Sports Champions hem çocuklara, hem yetişkinlere hitap ediyor. Little Big Planet 2
Little Big Planet… Herkesi kendine hayran bırakan bu küçük, tatlı, yaramaz bez bebekler bize eğlence dolu uçsuz bucaksız bir dünya sunuyor. Serinin 2. oyununda Move desteğinin olması oyunu daha eğlenceli hale getiriyor. The Sly Collection Playstation 2’nin en sempatik oyunlarından olan Sly Cooper and the Thievius Raccoonus, Sly: Band of Thieves ve Sly: Honor Among Thieves oyunlarını HD olarak ve üçlü bir koleksiyon olarak tekrar piyasaya çıkaran Sony, Move desteği ile eğlenceli ve macera dolu serüvenler sunuyor. Medieval Moves: Deadmund’s Quest Sports Champions’un da geliştiricisi olan Zindagi Games’in bir diğer yapımı olan eğlence dolu fantastik aksiyon oyunu Medieval’da Oyunİstasyonu
53
PLAYSTATION-MOVE düşmanlarımızı ister kılıcımızla, ister okumuzla istersek de Ninja yıldızlarımızla alt etmeye çalışıyoruz. Medieval Moves: Deadmund’s Quest, Move ile oldukça stabil ve uyumlu çalışıyor. The Fight: Lights Out En çok eleştirilen yapımlarda biri olan The Fight: Lights Out, birçok oyun otoritesi tarafından çok düşük puanlar aldı. Çok eleştirilen bu oyunun adını bu sene çok duyduk. Listemizdeki yerini almasını kötü de olsa popülaritesine borçlu. E… Ne demişler? Reklamın iyisi kötüsü olmaz.
Eyepet Oldukça yaratıcı bir oyun olan Eyepet’de sanal bir evcil hayvana sahip oluyoruz. Play-station Eye’ın görüş açısında olan ve bizim de içinde bulunduğumuz ortam, aynı zamanda hayvanımızın gezip koşturduğu yer oluyor. Büyük küçük herkesin ilgisini çekebilecek şirin bir oyun. TigerWoods PGA Tour 11 Tiger Woods… Golfe ilginiz olsun veya olmasın muhakkak bu ismi duymuşsunuzdur. Zengin sporu olarak bilinen golfe ilginiz varsa, bu oyun tam size göre. Eğer golf sahasına gidecek paranız yok ise, Tiger Woods PGA Tour 11 size etkileyici grafiklerle en iyi golf oyununu sunuyor. Hemen golf sopanızı, pardon Move’unuzu elinize alın ve siz de bu zengin sporuna adım atın.
Dead Space: Extraction Dead Space, kendi türünde en iyi oyunlardan biri. Son yıllarda adından sıkça söz ettiren serinin Move destekli olan Dead Space: Extraction oyunu, bizlere gerilim ve korku dolu bir dünyanın kapılarını açıyor. Move Desteğiyle oynarken tepki süresi tatmin edici düzeyde. Hemen Move’unuzu alın ve yaratıkların kollarını kesip, kafalarını uçurmaya başlayın. Start theParty Daha çok çocuklara hitap eden Start the Party, bu yılın eğlenceli oyunlarından biri. 20 civarı küçük oyun içeren ve isterseniz karşılıklı olarak, istersenizise takım halinde arkadaşlarınızla veya ailenizle oynayabileceğiniz sevimli bir oyun. The Shoot Hedef tahtası izlenimi veren düşmanlarımızı vurduğumuz bu shooter oyunumuz da eğlenceli bir yapım diyebiliriz. Dinamik grafikleri ile göze hoş gelse de, eğer move için silah aparatınız yok ise, çok keyif vermeyecektir. 54
Oyunİstasyonu
Gökhan Türköz
BEKLENENLER Koskoca bir yılı daha geride bırakıyoruz. 2011 yılının sonuna yaklaşmışken, yeni bir yılın heyecanı sarmış durumda hepimizi. Birçok önemli yapımın piyasaya sürüldüğü 2011 yılının ardından bakalım 2012’de bizi hangi yapımlar bekliyor. 2012 yılı, oyun piyasası bakımından çok hareketli geçecek. Birçok yeni ve kaliteli yapım piyasaya çıkarken, efsane seriler de yeni oyunlarını piyasaya sürecek. Vakit kaybetmiyoruz ve bizi 2012 yılında bekleyen ve öne çıkan Playstation 3 oyunlarının listesine göz atıyoruz. Silent Hill HD Collection 2012 yılın ilk çeyreğinde, korku oyunlarının en iyi örneklerinden biri olan SilentHill’ın, SilentHill 2 ve SilentHill 3’ün HD versiyonlarını içeren koleksiyon paketi piyasaya sürülecek. Never Dead 2012’nin en çok merak edilen oyunlarından biri olan Never Dead’ın yılın ilk çeyreğinde piyasadaki yerini alması bekleniyor. Konami’nin yapımcılığını üstlendiği, bundan dolayı da oyuncuların beklentilerini yükselttiği oyunumuz insanlar ve olağanüstü yaratıklar arasındaki savaşı konu alan Third Person bir fantastik korku oyunu.
Gökhan TÜRKÖZ İletişim:
murat.gokhan@live.com
Inversion’ın 2012 yılının Şubat ayında bizlerle olması bekleniyor. The Darkness II Otoritelerden geçer not alan Darkness’ın ikinci oyunu olan The Darkness II, Şubat ayında bizlerle olacak. The Darkness’ın dağıtımını 2K Games üstleniyor. UFC Undisputed 3 En sert ve acımasız dövüş sporlarından biri olan UFC’nin lisanslı oyunu olan ve THQ’nin dağıtımını üstlendiği UFC serisinin son oyunu UFC Undisputed 3, 2012’nin ilk çeyreğinde bizlerle.
Final Fantasy XIII-2 Türünün en iyi örneklerinden biri olan ve milyonlarca hayranı olan, yapımcılığını Square Enix’in üstlendiği Final Fantasy serisinin XIII-2 adlı oyunun Collecter’s Edition versiyonu Ocak ayının sonunda, standart versiyonu ise Şubat ayında raflardaki yerini alacak.
Brother In Arms: Furious 4 II. Dünya savaşını konu alan, FPS türünün bilinen oyunlarından olan Brother In Arms’ın son oyunu yılın ilk çeyreğinde bizlerle olacak. 4 kişiye kadar co-op olarak oynayabileceğimiz oyunumuzun ayrıca çoklu-oyuncu da mevcut olacak.
Devil May Cry HD Collection Son zamanlarda, Playstation ve Playstation 2’ye çıkmış olan oyunların Playstation 3’e HD olarak tekrar uyarlanması durumuyla sık sık karşılaşmaya başladık. Bu modaya uyan bir diğer yapım da Capcom’un efsanevi oyunu Devil May Cry oluyor. DMC, DMC 2 ve DMC 3’ün HD versiyonlarını bir araya getiren Capcom, DMC HD Collection’ı Şubat’ta piyasaya sürecek.
Game of Thrones Şu sıralar adından sıkça söz ettiren televizyon dizisi Game of Thrones oyun olarak karşımıza çıkacak. Kitabımı yoksa dizisi mi daha iyi tartışmaları süre dursun, oyunu ilk çeyrekte bizlerle olacak. Kim bilir, belki ikisini de sollar.
Inversion Saber Interactive’in geliştirdiği, Namco Bandai’nin ise dağıtımını üstlendiği TPS türündeki Inversion, yayınlanan videolarıyla bizleri kaliteli bir oyunun beklediğini gösterdi.
Spec Ops: The Line 2K Games’in tird-person modern savaş oyunu olan Spec Ops: TheLine yılın ilk çeyreğinde raflardaki yerini alacak. Ninja Gaiden III Önceki oyunlarıyla beğeni toplayan Ninja Gaiden serisinin 3. oyunu yılın ilk çeyreğinde bizlerle olacak. Haybusa’nın gözlerinden onu Oyunİstasyonu
55
BEKLENENLER dövüşmeye ve öldürmeye nelerin sebep olduğunu görme fırsatı bulacağız. Mass Effect 3 Bu yılın başında piyasaya sürülen ve beğeni toplayan Mass Efect 2’nin ardından 2012’de de macera Mass Effect 3 ile devam edecek. Yılın ilk çeyreğinde raflardakini yerini alacak olan oyunun ayrıca N7 Collectorsversiyonu da piyasaya sürülecek. Bu versiyon, Dark House çizgi roman kitabı, kalın ciltli art kitabı, soundtrack ve n7 patch’içericek. Twisted Metal Playstation ve Playstation 2’de oynama fırsatı bulduğumuz, marjinal oyun tarzıyla Twisted Metal’in yeni nesil konsollar için çıkacak olan yeni oyununun 2012 yılının hangi çeyrekte çıkacağı henüz açıklanmadı. Street Fighter x Tekken Capcom ve Namconun en meşhur dövüş oyunları karşı karşıya. Mart ayında, Tekken ve Street Fighter karakterlerini birbirlerine karşı dövüştürebileceğiz. Max Payne 3 2012 yılının belkide en çok beklenen oyunlarından biri olan Max Payne’nin hangi çeyrekte çıkacağı henüz açıklanmadı. Trajik hikâyesiyle tanıdığımız Max Payne, yıllar sonra Sao Paulo’da karşımıza çıkıyor. İmajında da değişiklikler yapan Max yine adaletin peşinde koşacak. Ayrıca Max Payne’in Special Edition’ı da piyasaya sürülecek. Bu paket 10 inçlik bir Max Payne heykelciği, mermi figürlü bir anahtarlık, soundtrack albümü, art print koleksiyonu ve çoklu-oyuncu modunda bize avantaj sağlayacak bonusları içeriyor. I Am Alive Çıkışı yılan hikayesine dönen ve hakkında bir sürü spekülasyon yapılan I Am Alive bir aksilik olmaz ise yılın ilk çeyreğinde bizlerle olacak. Konusu, I Am Legend filmiyle benzerlik gösteren oyunda hem çevresel faktörlerle hem de düşmanlarımızla mücadele edeceğiz. Bu mücadelemizde kilit anahtarımız dayanıklılık seviyemiz olacak. Motorstorm RC 56
Oyunİstasyonu
Playstation’ın başarılı özel oyun serilerinden biri olan yarış oyunu Motorstorm.Yılın 2. çeyreğinde Motorstorm RC ile oyuncularla buluşacak. FarCry 3 First Person Shooter oyunu FarCry’ın 3. macerasında Jason Brody ile tropikal bir adada, doğruları ve yanlışları birbirine girmiş bir dünyaya karşı mücadele ediyoruz. Carmegeddon: Reincarnation Yaklaşık 12 yıl aradan sonra kanlı bir mücadele, kanlı tekerlekler ve vahşet. Oyun tarihinin hlaki açıdan en çok eleştirilen yapımlarından biri olan Carmageddon’un yeni oyununun 1012’de bizimle olmasını bekliyoruz. Ridge Racer Unbounded Bugbear Entertainment geliştirdiği Playstation’ın özel oyunlarından olan Ridge Racer serinin yeni oyunu Unbounded ile oyun severler ile buluşacak. Bio Shock Infinite İrrationalgames’in geliştirdiği ve 2K Games’in dağıttığı her ne kadar FPS kamera moduyla oynansa da RPG oyunu olan Bioshock’un 3. oyunu 2012’de piyasaya sürülecek. Oyunda Booker De Witt olarak yer alıyoruz ve takvimler 1912’yi gösteriyor.Amacımız kayıp olan Elizabeth’i bulmak. Metro: Last Night 4A Games’in geliştirdiği ve dağıtımını THQ’nin üstlendiği Metro: Last Night yayınlanan tanıtım videolarıyla dikkatleri üstüne çekti. 2034 yılında geçen oyunumuzda Metro tünellerinde bizi aksiyon dolu bir macera bekliyor. FIFA Street 2012 Başarılı futbol oyunu serisi FIFA’nın eğlenceyi ön planda tutan oyunu FIFA Street’in yeni oyunu 2012 yılında bizlerle olacak. Hangi çeyrekte çıkacağı henüz açıklanmamış olan oyunumuzda yine birbirinden estetik çalımlar ve goller atarak sokakların kralı olmaya çalışacağız. Muhtemelen Mart ya da Nisan ayında çıkacağını düşünüyoruz.
BEKLENENLER FIFA 13 Tek rakibi olan PES ile aralarındaki kalite farkını her sene biraz daha açan FIFA, 2012 yılının son çeyreğinde yeni oyunuyla raflardaki yerini alacak. PES severlerin aksine, FIFA fanlarının içi çok rahat. EA Sports’un yine üstüne koyarak kaliteli bir futbol oyunu yapacağından kimsenin şüphesi yok. Hitman: Absolution Kiralık katilimiz Agent 47, dazlak kafasıyla, ensesindeki barkoduyla nihayet yeni nesil konsollardaki yerini alıyor. Şahsen benim en beklediğim oyunların başında gelen Hitman: Absolution’ın ne zaman piyasaya sürüleceği açıklanmamış olsa da bunun 2012 yılı içinde olmasını umuyoruz. Grand Theft Auto V Ve tabii ki GTA… Adını oyun tarihine altın harflerle yazdıran GTA’nın son yapımı GTA V’in 2012 bitmeden bizlerle olmasını içtenlikle diliyoruz.
Gökhan Türköz
Oyunİstasyonu
57
2011’DEN GELECEĞE BAKIŞ PSN’nin Başına Gelenler Sony PSN’yi belli bir süreliğine kapattı çünkü insanların tedirgin olmasını istemiyordu. Bu sene çoğu insanın güne bir şokla başlamasına sebep olan bir olay oldu. Sony hacklenmişti. İnsanları bir telaş aldı, kimisi haberleri yalanlıyorken kimisi de hesaplarından paraların çekildiğini ve diğer insanların hemen önlem alması gerektiğini söylüyordu. Kullanıcıların her birinden alınan 500-600TL gibi yüklü miktarlarda para hackerlar tarafından kendi hesaplarına aktarılıyordu. Sony bu durumdan büyük bir zarar aldı, fakat bu zararı belirli konularda iyi yönetilen bir kriz şeklini aldı. Kimsenin daha hack olayını aklına bile getirmediği zamanlarda yani PSN’nin kapatıl-masından birkaç hafta önce PSN’de sık sık düşmeler ve bağlantı sorunları oluşmaya başlamıştı. Herkes durumdan şikâyetçi olmasına rağmen kimse aklına bunun bir hacker’ın işi olabileceğini getirmiyordu. 20 Nisan günü ise beklenmedik bir şekilde Sony’nin tüm sunucuları başta Amerika olmak üzere devre dışı bırakılmıştı fakat işin en garip yanı ise bunun bir anda olmuş olmasıydı. Normal olarak Sony en az bir gün öncesinden bir bakım olacağında veya buna benzer bir durum olduğunu bildirirken bu ani kapatma çoğu insanın aklında soru işareti bırakmıştı. Bu sıralarda bir hacker ise PSN’nin ağına sızdığı ve tüm kullanıcıların kredi kartı gibi özel bilgilerinin kolayca ele geçirilebilir halde olduğunu açıkladı ve herkesin kafasında daha da büyük soru işaretleri oluşmasına sebep oldu. Bunların üzerine Sony sorulan sorulara bir müddet cevap veremedi. Muhtemelen durumun ne kadar kötü olduğunu veya ne yapılabileceğini kendi içlerinde an58
Oyunİstasyonu
lamaya çalışıyorlardı. Ve en sonunda bir açıklama yapmak zorunda kaldılar: “Dış kaynaklı bir saldırıya uğradık” SCEA İletişim Departmanı Başkanı Patrick Seybold’un PS blogunda yaptığı açıklama aynen şuydu: “Sistemimize dışarıdan yapılan bir saldırı yüzünden PlayStation Network ve Qriocity servislerini etkiledi. Düzenli bir araştırma yapabilmek ve gelecekte bu servislerimizi daha güvenli bir hale getirmek için PlayStation Network & Qriocity servislerini 20 Nisan Çarşamba günü kapatmak zorunda kaldık.” Bu sözlerle Sony firmasının bir saldırı altında oldukları resmi olarak açıklanmış oldu. Bununla birlikte Sony dışarıdan bu konuda uzmanlaşmış güvenlik firmalarıyla anlaşma yapıp bu sorunun üstesinden gelmek için tüm hızıyla çalışmalarını sürdürmeye devam ediyordu. Ciddi bir şeyler olduğu belliydi, dışarıdan yardım almak zorunda kalmışlardı ama anlaşılan iş işten geçmişti. 27 Nisan günü Sony öyle bir açıklama yaptı ki neredeyse yer yerinden oynadı denilebilir. Tüm kullanıcıların kişisel bilgileri, kredi kartı bilgileri ve adres bilgileri hackerlar tarafından ele geçirilmişti. Sony’nin artık yapabileceği hiçbir şey yoktu ve tek diyebildiği kredi kartlarınızın harcamalarını takip edin, tetikte olundu. Bunu duyan Microsoft firması, büyük bir pazarlama stratejisiyle çok geçmeden Xbox360 live üzerinden korsan kullanım yüzünden engellenen(banlanan) herkesin engelini kaldırdı ve Playstation kullanıcılarının çekebildiğini çekmek üzere kollarını sıvadı. Bunun en büyük örneklerinden biri de Playstation 3’ünü getirene Xbox360 oyun konsolu verilen bir nevi takas usulü promosyonların ortaya çıkışıydı. Belki sadece bu bir nedendir ama Sony’nin hackerların ilgisini çekmesinin baş-
lıca nedeni daha önceleri iPhone kullananların çok iyi bileceği bir isim olan Geohot, gerçek adıyla George Hotz isimli hackerın PS3 cihazının kırılamayacağı söylenen orijinallik şanını yerle bir etmek için kolları sıvamasıydı ve bunu başarmıştı da. Yalnız bu konuda Sony kaderine paşa paşa boyun eğmek istemedi ve ünlü hackera dava açtı. Uzun çekişmeli bir davaydı ve dava süresince GeoHot birçok insanın dikkatini ve saygısını kazanmıştı. Dava sonucuna göre Geohot bir daha herhangi bir Sony ürününü hacklemeye çalışmayacaktı... Fakat bu sonuçtan GeoHot’a saygı duyanlar özellikle diğer hackerlar memnun olmamıştı. Sony’e haddini bildirmek istiyorlardı ve ardı arkası kesilmeyecek olan bu hack vakaları da tam bu noktada patlak vermeye başlamıştı. Sony, Playstation Store’un hacklenmesi yüzünden aldığı yaraları daha saramamışken Sony Music Entertainment’ın Yunanistan sitesinin de hacklenmesiyle iyice şaşkına dönmüştü. Hızlarını kesmeden olabildiğince çok zarar vermeye çalışan hackerlar Sony Ericsson Kanada’nın online satış sitesinde 2.000 kişinin kişisel bilgilerini çaldı. Sony, kredi kartı bilgilerin güvende olduğunu endişeye gerek olmadığını açıkladı. Tüm bu olaylardan sonra ise Sony Network Entertainment’ın CEO’su Tim Schaaff yakın bir zaman önce açıklamalarda bulundu. Söyledikleri ise biraz şaşırtıcı oldu... “Yeniden aktif olduk ve bu olurken de bizi en çok şaşırtansa tüm kullanıcılarımızın aynen geri dönmesi oldu. Artık çok daha iyi ağ performansına sahibiz, satışlarımız hiç olmadığı kadar iyi ve biz bu olaylar yüzünden sürpriz bir şekilde çok memnunuz. Ve şuanda tekrar geleceğe dönük ‘sıradaki ne olacak, ne yenilikler yapabiliriz ve internet ağımızı nasıl büyütmeye devam ederiz?’ diye düşünüyoruz. Atlattığımız şey çok çılgın bir olaydı fakat hayatta kalabildik ve artık çok daha güçlü bir şekilde geri döndük ve ilerlemeye hazırız. Bu biraz dramatik oldu ama bu olaylardan öğrendiğimiz birşey varsa o da artık dünyada çılgınca şeyler olduğuydu. Başlangıçta bu saldırının odağı olduğumuz için çok endişelenmiştik ve bunun tüm nedeni “Sony”idi ve Sony’nin ne yaptığıydı.”
Bu sözlerden anlaşılan Sony bu olaylardan kendince bir ders çıkardı. Bir başka Sony ürününün hacklenmesi halinde bu sefer belki daha farklı yaklaşabilirler, aslında bu tüm firmalar için büyük bir göz dağı olmuş oldu... Sadece Sony Playstation Network’un hacklenmesi, Sony’nin 14 milyar yen ($171.2m / £106.1m) zarara uğramasına neden oldu. Bununla birlikte Japonya’da gerçekleşen büyük felaketlerin de etkisiyle Sony’nin tüm 2011 yılında oluşan net kaybı 260 milyar yen olarak hesaplandı. Sony’e açılan bu savaşla 100 milyonu aşkın kişinin kişisel bilgilerinin ele geçirildiği düşünülüyor.
Hesap – Cihaz Aktifliği Düzenlendi Kardeşlik Bitti Playstation Store üzerinden satın alınan içeriklerin paylaşımları artık kısıtlanmış durumda. Daha önceleri bir oyunu aldığınızda 5 kişi o hesaptan oyunu kendi PS3’ünde aktive ederek oynayabiliyordu ama artık bu sayı 2’ye düşürüldü. 18 Kasım’dan sonra devreye giren bu yeni değişiklikten bu tarihten önce alınmış oyunlar etkilenmiyor fakat artık alacağınız her oyun için bu yeni kural geçerli. Sony’nin Store üzerinden ortaklaşa oyun alımlarından kaybettikleri para miktarı gözlerine batmış olmalı ki böyle bir kısıtlamaya giriştiler. Yalnız eskiden yüksek fiyatlı oyunları 5 kişinin almasıyla fiyatlarının çok makul seviyelere inmesi gibi bir durum oluşurken şimdi gelen bu kısıtlamayla daha önceki sahip oldukları satış oranlarını yakalayamayabileceklerini de düşünmüyor değilim. Sony’e aldığı bu karar karşısında tepkiler büyük ama gelecekte durumlar ne olur bilinmez en azından şimdilik bir kişiyle yarı yarıya Playstation Store üzerinden bir şeyler almaya devam edebilirsiniz... Sony Ericsson Artık Yok! Oyunİstasyonu
59
2011’DEN GELECEĞE BAKIŞ Sony bildiğiniz gibi geçen yıllarda Ericsson firmasının %50’sini satın alarak “Sony Ericsson” markalı telefonlar üretmeye başlamıştı. Bu yıl Sony geri kalan %50’lik kısmı da 1,7 milyar dolara satın alarak Ericsson ismini tamamıyla ortadan kaldırdı. 2012 yılından itibaren çıkaracakları telefonların sadece Sony markasıyla piyasaya çıkacağı açıklandı. Firmanın açıklamasına göre Sony’nin odağında akıllı telefonlar yer alıyor. Sony’nin üreteceği bazı telefonların ise Playstation sertifikasına sahip olacağı söyleniyor. Sony Ericsson markasıyla piyasaya çıkacak olan son telefon ise Sony Ericsson Nozomi olacak. Cihazın Mobile World Congress 2012’de tanıtılacağı düşünülüyor. Sony HMZ-T1 aka Kişisel 3D Gözlük Bu gelecekten fırlama görünen “kişisel 3 boyut gözlükler” Playstation adı altında değil bir Sony ürünü olarak geliştiriliyorlar fakat oyunlar için de kullanılabilinecekler. Sony HMZ-T1, kafanızı saran bir gözlük, aynı zamanda sesi de duymanızı sağlayacak kulaklığa sahip bir ürün. Hepimizin dev ekranlı televizyonlarda bir şeyler izlemek gibi bir düşkünlüğü vardır. Bu ürünü kullandığınızda 20 metre mesafeden 750 inçlik bir ekrana bakıyormuşsunuz hissine sahip oluyorsunuz ve bu sayede gözlerinizin bayram edeceğini rahatlıkla söyleyebilirim. Bu hissi veren ise göz başına birer tane konulmuş iki adet 0.7inçlik 1280 x 720 çözünürlüğünde OLED ekranlar oluyor. Gözlük yalnızca 3 boyutlu görüntüler için kullanılmak zorunda değil istediğiniz zaman 2 boyutlu olarak da izlemek istediğiniz görüntüleri izleyebiliyorsunuz. 60
Oyunİstasyonu
Gözlük high-defination bir 3D görüntüyü 0,001ms gibi oldukça iyi bir tepki süresiyle size gösteriyor. Bunun yanı sıra cihazın başta da belirttiğimiz gibi tek güzel yanı bize bir şeyler izlettirmek değil. Sony cihaza 5.1 çevresel ses destekli bir kulaklık da dâhil etmeyi unutmamış. Cihazın kullanımına gelirsek görüntüsünü almak istediğiniz cihazı (Bilgisayar, Blue-ray Player, Playstation 3...) HDMI yardımıyla gözlüğe bağlamalısınız. Bu çoğu kişi için büyük bir eksi oluşturacağına inandığım bir konu belki Sony ilerde çıkaracağı daha üst versiyonlarında veya bir aparatla kablosuz bir şekilde bu başlığı çalıştırmamızı sağlayabilir ama diğer yandan cihazın bu nedenle en ufak bir pil ihtiyacı yok sadece cihazı bağlayın ve çalışmaya başlasın. Bu aslında bir ilk adım ve arkasının yolda olduğunun bir göstergesi ileriki zamanlarda head-tracking yani kafa hareketlerini de algılayan bizim daha da oyunların içinde kaybolmamızı sağlayacak, belki de bu sefer Playstation logosuyla beraber satışa sunulacak versiyonlarının çıkması muhtemel. Bu kadar ballandıra ballandıra anlattık fakat işin fiyatına gelirsek bu deneyimden yararlanabilmek için 780 dolar gibi bir bütçe ayırmanız gerekiyor ki bu fiyat konsol için verdiğimiz paranın kat ve kat fazlası ama paranız varsa sanırım değer. Bu mükemmel ses ve görüntü ikilisi arasında kendimizi kaybedeceğimize eminim. 3D Monitör – Gözlük ve Sony Sony’nin şu sıralar 3 boyut sektörüne büyük yatırımları olduğunu görüyoruz. Bunlardan bir diğeri de “Playstation 3D Display”. Adından da anlayabileceğiniz gibi son zamanlarda alışık olduğunuz 3D gözlükler vasıtasıyla 3 boyutlu oyunlar oynayabilmenizi sağlayan bu monitörün tek özelliği sizi farklı bir boyuta geçirmek değil. Sony bu ürünü tamamen oyuncuların en büyük sorunlarından birini de düşünerek icat ettiği aşikâr Split-Screen yani birlikte oyun oynamayı seven iki insanın baş belalarından biri olan bu durum, ekranın ortadan
ikiye ayrılmasıyla oyun zevkini büyük oranda düşüren grafiği kısıtlayan durumlara neden oluyordu. Sony’nin bulduğu Simul View isimli bu yeni teknolojiyle artık iki farklı insan aynı monitöre bakıp farklı görüntüleri, hem de tam ekran görüntüsü bozulmadan 3 boyutlu bir şekilde görebiliyor. E3 2011’de Motorstorm oyunuyla tanıtımı yapılan cihazda bir gözlükten monitöre bakıldığında araba süren bir oyuncu gözlenirken diğer gözlükte motor süren bir adamı görüyorsunuz. Gözlük üzerinden bu iki görüntü kanalı arasında hızlıca geçiş yapabilme imkânınız da var, yani kendi görüntünüze değil de arkadaşınızınkini görmek istiyorsanız onun gözlüğüne ihtiyacınız yok kendi gözlüğünüzle hemen onun gördüklerini görebilmeye başlıyorsunuz. Ürünün tek kullanım alanı tabii ki oyunlar değil, monitörün HDMI girişi sayesinde ürünü bilgisayarınıza veya blueray oynatıcınıza da bağlayabilirsiniz. Monitörümüz 24 inç ve Full HD (1920 x 1080 / 240 Hz) görüntü sunuyor. Bazı oyuncular monitörün boyu hakkında şikâyetçi olsalar da ürünün boyutu arttıkça fiyatı da artacağından gayet yeterli bir seviyede bıraktıklarını düşünüyorum. Cihazda 2 adet HDMI çıkışı bulunduğunu da belirteyim. PlayStation logosu altında satışa sunulduğu için haliyle bir oyuncunun oyun oynaması için neye ihtiyacı olursa koymuşlar. Monitörün üzerinde sağ ve sol olmak üzere iki tane ses çıkışı bulunuyor ve açıkçası beni biraz şaşırtan bir şekilde monitörün arkasını da subwoofer olarak değerlendirmişler. Yani bu monitörü almanız halinde herhangi bir başka hoparlöre pek de ihtiyacınız kalmayabilir. Ürün hâlihazırda 500
dolar civarında fiyatlarla satışta olsa da Avrupa için 2012 yılında çıkması bekleniyor. Buna sebep olarak da cihaz üzerinde birkaç değişiklik yapılıp tekrar piyasaya sürüleceği söy-
lenenler arasında, o yüzden almak için acele etmeyip Avrupa’ya resmi olarak girmesini beklemenizde yarar olduğunu söyleyebilirim. Playstation Vita: Oyun ve Sosyal Medya Sony yeni geliştirdiği cihaza Latince “Hayat” anlamına gelen “Vita” kelimesini koymuş, bunun başlıca nedeniyse yeni nesil taşınabilir cihazımızla sadece oyun oynamakla kalmayıp aynı zamanda sosyal medya ile de iç içe olabileceksiniz. Facebook, Twitter, Foursquare ve Skype gibi çeşitli sosyal ağ ve iletişim servisleri Playstation Vita’da da bulunuyor. Bu servisleri kullanabilmek için bir wi-fi ağında olmanız veya biraz daha pahalı olan 3g’li versiyonuna sahip olmanız gerekiyor. PSVita, 5 inçlik 960x544(16:9) çözünürlüğünde OLED ekrana sahip ve yaklaşık 16.770.000 rengi görüntüleyebiliyor. Ayrıca cihaza verilmiş olan oval şekil sayesinde de elinize kolay oturması sağlanmış. PSVita benzersiz arka dokunmatik yüzey ile birlikte bir ön dokunmatik ekrana, ön tarafında ve arka tarafında birer kameraya, bir jiroskop, bir ivmeölçer ve bir de elektronik pusulaya sahip. Burada en ilgi çeOyunİstasyonu
61
2011’DEN GELECEĞE BAKIŞ kicisi ise daha önce hiçbir oyun platformunda kullanılmamış olan arka dokunmatik yüzey, bu sayede cihazın arka kısmını kullanarak oyunla iletişime geçebileceksiniz. Bu size daha gerçekçi bir oyun deneyimi sunarken aynı zamanda ekranı kapatmadan dokunmatik özelliklerden yararlanmaya devam edebilmenizi sağlayacak. Sony bu yeni cihazda oyunları Playstation Vita kart adını verdiği yeni bir flash bellek kullanıyor böylece artık PSP’lerin kullandığı UMD’ler de tarih oluyor. Bunun yanında cihazınızın hafıza kartını ise kişisel olarak müzik, film gibi içeriklere ayırabilir veya indirilebilir içerikler için kullanılabilirsiniz. Ürünün çıkış tarihi 22 Şubat 2012 olarak Avrupa için kesinleştirilmiş durumda ve çıkış oyunlarından biri olarak F1 2011 gösteriliyor. Eğer ki satın almak istiyorsanız sadece Wi-fi’ye sahip olan versiyonu 749TL, Wi-fi’nın yanında 3G özelliğine de sahip olan versiyonu almak istiyorsanız da 899TL gibi bir fiyattan satın alabileceksiniz. Cihazda tek kullanıcı hesabı açabiliyor olduğunuzu, çoklu hesap desteklemediğini, oyun anında nette dolanamayacağınızı da bazı yetersizlikler olarak belirtmekte fayda var. PlayStation 4 geliyor mu? Sony’den konuyla ilgili hiçbir açıklama gelmese de Playstation 4 için oyunların geliştirilmeye başlandığı sözleri internette dolaşmaya başladı. Develop Online isimli bir yayın organının sağlam kaynaklardan aldığını söylediği bilgiye dayanarak, oyun konseptlerinin tamamen hazır olduğu ve Sony’nin yeşil ışık yakması halinde oyunların geliştirilmeye büyük bir hızla başlanacağı da söylenenler arasında. Konsolun çıkış tarihi için 2013 sonu olarak işaret edilirken bir başka yayın organı 2012 sonunda çıkabileceğiyle ilgili söylentilerde bulundu. Yeni çıkacak cihazın vücut hareketleriyle de kontrol edilebilmesi bekleniyor fakat Sony’nin bu tarz tamamıyla vücut hareketleriyle kontrol edilebilir bir ürün çıkarmaya niyeti yok gibi. Ancak Microsoft’un Kinect’i ve Wii’ye adam kaptırmamak için daha agresif bir rekabette bulunacağına şüphe yok. Bir diğer söylenen ise PS4’ün çıkışı için Sony’nin Microsoft’un yeni cihazı62
Oyunİstasyonu
nı çıkarmasını beklediği yönünde bu sayede son birkaç değişikle rakiplerinden daha iyi bir ürün çıkarmayı hedefliyor olabilir. Ne yazık ki iki firma da resmi bir açıklama ile konsollarının çıkış tarihlerini açıklamış değiller ama arka planda büyük bir rekabetin döndüğü herkesçe bilinen bir gerçek. Yeni nesil konsollardan hangisi sektörde üstünlüğünü ortaya koyacak bekleyip görelim... Sony’nin 2012 Ajandasından Sony Avrupa’nın yeni müdürü Jim Ryan’ın resmi Playstation UK dergisine yaptığı açıklamaya göre 2012 yılında daha çok genç kesime yönelik oyunlara ağırlık verilecek ve tüm ailenin beraber oynayabileceği oyunların sayısı arttırılacak. Tabii sıkı oyuncuları da es geçmeyeceklermiş. Sözlerin devamında Ryan, bu tür oyuncular için de bir dünya oyunun yolda olduğunun altını çiziyor. 2012 yılında daha çok Playstation Move kullanacağımız oyunun çıkacağı tahmin ediliyor.
Doruk Akıncı
mohammedagbadi.deviantart.com Oyunİstasyonu
63
64
Oyunİstasyonu