Padok Dergi Nisan'13

Page 1



padok NİSAN 2013

Muhammet Eyüp Demir

Atçılık ve Binicilik Kulübü adına Başkan Mirsad Kürşad Erdoğan Danışman Çağla Parkan Yaramış Editör Muhammet Eyüp Demir Yayın Kurulu Ali Rıza Babali Deniz Cemre Barut Metehan Çalıkuşu Ozan Aydıner Seçkin Arslan Selen Çokgör Simge Yörük Tasarım Muhammet Eyüp Demir İletişim Atçılık ve Binicilik Kulübü İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampüsü Veteriner Fakültesi 34320 Avcılar/İSTANBUL iuabk@hotmail.com padokdergi@gmail.com Padok Dergisi’nin yayın ve isim hakkı İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Atçılık ve Binicilik Kulübü’ne aittir. Kullanılan yazı, fotoğraf ve illüstrasyonların tüm hakları Padok Dergisi’ne aittir. Padok Dergisi’nden izin alınmadan kullanılamaz. İmzalı yazıların sorumluluğu, yazarlara aittir.

PROFESYONEL, ÖĞRENCİ DERGİSİ Teknoloji nereden nereye geldi diyor insan.

Seksenli yılların sonlarına doğru adobe tarafından üretilen, bir disketin içine sığabilecek kadar küçük boyutlu tasarım ve baskı programı; dijital baskı materyallerinin başlangıcı oldu resmen. Başladığı yerdede durmadı. Profesyonelleşti. İnsanın aklını zorlayan noktalara geldi. Vay be!!! dedirtti. İşte o gelinen nokta bizide Padok dergisine ulaştırdı. Fikirlerimizi teknoloji ile birleştirmemizi sağladı. Bildiklerinizi ve düşündüklerinizi mesleğiniz için insanlara aktarın dedi bize. Bizde öyle yaptık. Tüm heyecanımızla; bildiklerimizi, düşündüklerimizi, araştırdıklarımızı ve tecrübelerimizi yepyeni bir yayına aktardık. Zorlu ve yorucu bir hazırlık döneminin ardından sizlere ulaştık. Bu süreçte daha önceki ZOOM dergisi tecrübelerimizi Padok dergisine yansıttık. Tasarım değişti tabii. Yenilendik. Şık ve sade bir tasarımla çıktık karşınıza. Bu aralar arkadaşlarımın benden en çok duyduğu ‘‘bu yıl trend sadelik abi yaa’’ cümlesini yine kurdum tabii ki. Sözü daha fazla uzatmaya gerek yok. Bir diskette başlayıp bugünlere ulaşan baskı teknolojisinin kulüp yayınımıza ve mesleğimize entegre edilmiş hali olan Padok dergisi; içeriği ve kalitesiyle hepimize hayırlı olsun. Emeği geçen herkese teşekkürler. Gelecek sayıda görüşmek üzere... padok’01 / 01


PADOK’01

İÇİNDEKİLER 10 15 33

45

18

22

40

20

43 34 17 26 30 36

28


Yazı - Yazar

Sayfa

BAŞKANDAN - Epona’dan merhaba - Mirsad Kürşad Erdoğan

04

HABERLER

06

ARAŞTIRMA - Atların vücut dili - Dila Ateşpare

10

GEZİ - Dünya sizin - Berk Özcan Atalay

15

DOSYA - Kafkaslı - Tuğçe Kızlılay

17

DOSYA - Dalmaçyalı

18

ARAŞTIRMA - At donları - Belma Dayı

20

ARAŞTIRMA - Tayların Beslenmesi - Mirsad Kürşad Erdoğan

22

KÜLTÜR-SANAT - Atasözleri - Sena Avcı

26

SPOR - Atlı cirit

28

DOSYA - Scottish fold - Simge Yörük

30

KÜLTÜR-SANAT - Seabiscuit - Asuman Yaşar

33

TEKNOLOJİ - Canon-Nikon savaşları - Muhammet Eyüp Demir

34

DOSYA - Akhal teke

36

ARAŞTIRMA - Süt sığırlarının bakım ve beslenmesi - Murat Karaoğul

40

TARİH - Tarihe yön verenlerin pusulası - Mirsad Kürşad Erdoğan - Muhammet Eyüp Demir

43

ARAŞTIRMA - Laboratuvar hayvanlarından kan alma - Tuğçe Yıldız

45


HERKESE YEPYENİ BİR MERHABA Atçılık ve Binicilik Kulübü olarak büyük uğraşılar sonucu hazırlamış olduğumuz yepyeni dergimiz ‘PADOK’ u siz okurlarımızın ve potansiyel yazarlarımızın beğenisine sunmaktan dolayı büyük bir mutluluk içerisindeyiz. Atçılık ve Binicilik Kulübü olarak sizlere Padok’u her ay eksiksiz bir şekilde buluşturabilmek ve her zaman ileriyi gören, gelişmeleri takip edebilen, sıkılmadan okuyabileceğiniz birinci sınıf bir dergi kıvamda hazırlamaya çalışacağız. Açıkçası ilk sayıda kendi duygularımı dile getirmek istiyorum. Üç yılı aşkın bir süre içinde olduğum, okula adımımı atar atmaz soluğu burada aldığım kulübüm için üç yıldır bir derginin hayalini kuruyordum. Daha sonra hayalim fikre dönüştü ve şimdi ise okulumdan çok sevdiğim Atçılık ve Binicilik Kulübü altında bu fikri hayata geçirebilmekten dolayı duyduğum mutluluk ve gururu sizlere tam anlamıyla yansıtabilmem mümkün görünmüyor! Üç yıl içerisinde fikrimiz olgunlaştı ve bu boyuta geldi. Öğrencilik hayatımız boyunca çeşitli etkinliklerde bulunup farklı işlerde değişik görevlerde bulunduk, her zaman veteriner hekimliği sevmemizin getirdiği bir görev aşkı, mesleğimizin ağırlığını ve büyüklüğünü daha iyi yerlere şimdiden taşıma gayreti içindeyiz. Sıfırdan bir dergi oluşturmak açıkçası hiç de kolay değilmiş. Bir şeylerin üzerine koyarak ilerlemek, temel üstüne kat çıkmak daha kolaymış. Şimdi sizin ellerinize gelerek kendini sevdirme gayretinde olan bu minik yavru aslında bu emeğin sadece temeli. Her şeye rağmen ‘Padok’ bizim için yepyeni bir başlangıç, kulübümüzün okulun gedikli kulüplerinden biri olduğunu gösterecek olan onurlu bir nişane olacaktır.

04 / padok’01

Mirsad Kürşad Erdoğan Hayalimin gerçekleşmesinde katkısı tarif edilemez olan her zaman yanımda olan kardeşlerim var benim. İlk önce onlara teşekkür etmek isterim. Bizi hiç yalnız bırakmayan tecrübeli editörümüz, kendisinden birçok şey öğrendiğimiz Fahrettin Gülseven’e, derginin hazırlanmasında çok büyük katkısı olan Atçılık ve Binicilik Kulübü Yönetim Kuruluna, Padok’un ellerinizde olmasını sağlayan Yayın Kuruluma teşekkürü borç bilirim. Siz değerli okurlar ve potansiyel dergi yazarları, bu derginin büyüyüp devamlı olmasını sağlayacak olan sizlere şimdiden teşekkür ediyorum. Derginin oluşum sürecince maddi ve manevi yardımını bizlerden hiçbir zaman eksik etmeyen değerli hocalarımıza ayrıca teşekkür etmek isterim. Umarım ‘Padok’ gelecekte de, bizler veteriner hekimler olduğumuzda da, o günkü öğrencilerin hala ellerinden düşürmeyeceği bir dergi olarak yaşamaya devam edecektir. Zevkle okumanız dileğiyle,



HABERLER

Balkan Şampiyonası Bursa’da!

Binicilik Engel Atlama Balkan Şampiyonası, 6-9 Eylül tarihleri arasında Bursa’da yapılacak.

Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü ile Binicilik Federasyon Başkanlığı tarafından bu yıl 6-9 Eylül tarihleri arasında Bursa’da yapılması planlanan, Binicilik Engel Atlama Balkan Şampiyonası’nın ön hazırlık toplantısı Bursa Atlı Spor Kulübü’nde yapıldı. Toplantıya Vali Yardımcısı Vedat Müftüoğlu, Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdür Vekili Sevgiye Acar, Binicilik Federasyonu Başkanı Tunç Çapa, Bursa Atlı Spor Kulübü Başkanı Selçuk Yedikardeşler, Binicilik Federasyonu Genel Sekreteri Taşkın Özdemir, Binicilik Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Erhan Akbaş ve kulüp üyeleri katıldı.

‘‘Şap Aşısı Yaptırmayan Hayvancılara Para Cezası Uygulanacak’’

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü, 2013 Yılı Hayvan Hastalık ve Zararlılarıyla Mücadele Programı gereği, Manisa genelinde büyükbaş hayvanlara ilkbahar dönemi şap aşılama kampanyası başlattı. Manisa Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Hasan Çebi, şapın sığırlar başta olmak üzere çift tırnaklı hayvanlarda görülen ve virüslerle bulaşan bir sindirim sistemi hastalığı olduğunu söyledi. Dünyanın her yerinde ve Türkiye’de dönemler halinde ortaya çıkan bu hastalığın hayvanlarda et ve süt kaybına, hatta ölümlere sebep olduğunu, ortaya çıktığı yerlerde karantina uygulamaları ve hayvan ticaretlerinin kısıtlanması sebebiyle ekonomik zararlar meydana getirdiğini kaydetti. Çebi, “Hastalık 41–42 dereceye çıkan ateş, iştahsızlık ve iplik şeklinde uzayan salyayla kendini gösterir. Hayvanların ağız mukozası, tırnak ve meme başlarında nohut büyüklüğünde, içi sıvı dolu kesecikler meydana getirir. Bunlar zamanla patlayarak derin yaralar şekillendirir. Bu yaralar topallık, yem yiyememe ve süt veriminin azalmasına neden olur. Hastalık özellikle buzağılarda, kalp kasına yerleşerek ani ölümlere sebep olmaktadır.” dedi.

Binicilik Engel Atlama Balkan Şampiyonası’nın ilk kez Bursa’da düzenleneceğini belirten Müftüoğlu, Atıcılar Olimpik Atletizm Pisti’nin çim zemini ve tribün yapısıyla müsabakaların yapılmasına en uygun yer olduğunu, gereken tüm desteği vereceklerini dile getirdi. Binicilik Federasyonu Başkanı Tunç Çapa da sporda marka kent olma yolunda ilerleyen Bursa’da böyle bir organizasyonu gerçekleştirmekten mutluluk duyduklarını, karnaval havasında bir şampiyona gerçekleştirmeyi hedeflediklerini vurguladı.

06 / padok’01

Kampanya kapsamında 2 aylıktan büyük bütün büyükbaş hayvanların, gebeler de dahil olmak üzere aşılanacağını bildiren İl Müdürü Çebi, “Yetiştiricilerin hayvanlarını aşılatması zorunlu olup bu


duruma muhalefet edenlere 6 bin 400 TL idari para cezası uygulanacaktır. Aşı yapılmayan hayvanların da il ve ilçe dışı sevkine müsaade edilmeyecektir. Şap, bireysellikten öte ülke genelini ilgilendiren bir hastalıktır. Bu nedenle ne kadar fazla sayıda hayvan aşılanırsa hastalığın görülme oranı o kadar azalacaktır.” şeklinde konuştu.

1 Çay Bardağı Eşek Sütü 20 Lira

Muğla’nın Marmaris İlçesi Taşlıca Köyü’nden 60 eşek satın alıp Yatağan’a getiren 59 yaşındaki Musa Karaçam, hayvanları yazın safaride kullanırken, kışın da sütünü satıyor.

Muğla’nın Marmaris İlçesi Taşlıca Köyü’nden 60 eşek satın alıp Yatağan’a getiren 59 yaşındaki Musa Karaçam, hayvanları yazın safaride kullanırken, kışın da sütünü satıyor. Bir çay bardağı 20 liradan satılan eşek sütüne yoğun talep olduğunu belirten Karaçam, eşek sayısını çoğaltacağını söyledi. Marmaris’e 55 kilometre uzaklıktaki 140 hane, 550 nüfuslu Taşlıca Köyü, bölgede eşekleriyle tanınıyor. Eskiden nüfusu kadar eşek bulunduğu söylenen Taşlıca’da şu anda 200 eşek kaldı. Son zamanlarda köye gelip eşek satın alanların sayısının artması ise dikkat çekiyor. Taşlıca Köyü Muhtarı Sadi Altınışık, özellikle son aylarda satışın hızlandığını, hemen her hafta sonunda eşek satın almak isteyenlerin köye geldiklerini belirtti. Altınışık, kendilerinin harman dövmede ve yük taşımada kullandığı eşeklerin çok rağbet gördüğünü kaydederek, Yatağan ve Ula ilçelerinden gelenlerin sütünden faydalanmak için eşekleri satın aldıklarını söyledi. Muhtar Altınışık, “Henüz yeni yavrusu olan, yani süt veren eşekleri Yatağan’dan gelip 500- bin 500 lira arasında değişen fiyatlarla

satın alarak götürdüler. 150- 200 gram süte 30- 40 lira arasında para veriliyor. İlaç amaçlı kullanıldığı için normal sütten tabii ki kat kat pahalı” dedi.

Afrika’da Fil Sayısı 10 Yılda Yüzde 62 Azaldı

Orta Afrika’da doğal ortamda yaşayan fil sayısında son 10 yılda yüzde 62 oranında düşüş yaşandığı bildirildi. Yaban Hayatı Koruma Derneği (WCS) tarafından yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, etkili, hızlı ve çok yönlü eylem planına geçilmediği takdirde yakın zamanda dev hayvanların soyunun tükenme riski var. WCS ve birçok hayvan koruma dernekleri yapılan araştırmanın sonuçları bilim dergisi PloS One’ de yayınlandı. Araştırmaya 60’ın üzerinde bilim yazarı katkı sağladı. Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Demokratik Kongo, Gabon ve Kongo ormanlarında yapılan araştırma için 91 bin 600 iş günü sarf edildi, 12 bin 875 kilometre yol katedildi.

WCS hazırladığı raporda, fil sayısındaki azalmanın en önemli nedeni, fillerin dişleri için öldürülmesi olarak gösterildi. Filleri korumak için hükümetlerin kaçak avlanmayı önleyecek kanunları hayata geçirmesi, fildişini en çok kullanan ülkelerle olan ticaretin daha iyi takip edilerek yolsuzlukların üzerine gidilmesi gibi tedbirlerin dev hayvanların neslinin korunmasındaki önemine değinildi. İnsanların yerleşim yeri açmak için fillerin yaşadığı doğal ortamları yok etmesi de, hayvanların yaşamının önündeki en büyük engellerden biri olarak gösterildi.

padok

padok’01 / 07


Haberler

HABERLER

Mart Kedileri Moskova’da Güzellik- Sucuk, Salam, Sosiste “Kırmızı ve Belerini Sergiledi yaz Et Karışımı” Tarihe Karıştı Moskova’da ilkbaharın gelişi için sabırsızlanan kediler, Moskova’da düzenlenen Uluslararası Kedi Sergisi’nde boy gösterdiler.

Soğuk ve karlı kış mevsiminin devam ettiği Moskova’da ilk baharın gelişi için sabırsızlanan kediler, Moskova’da düzenlenen Uluslararası Kedi Sergisi’nde boy gösterdiler. Moskova’nın Crocus Expo Fuar Merkezi’nde Dünya Kedi Günü dolayısıyla düzenlenen Uluslararası Catsburg Kedi Fuarı’na 15 ülkeden 30 farklı ırka ait 1000’den çok kedi katıldı. Kedilerin farklı kategorilere göre uluslararası jüri heyetinden değerlendirilmeye tabi tutulduğu sergide özellikle Siyam, Bengal, Sibirya ve Amerikan türü kediler hayvan severlerin ilgi odağı oldu. Kedi sahibi olmak isteyen bazı ziyaretçiler kedilerin fiyatlarıyla ilgilenirken, diğerleri ise kedilerin fotoğrafını çekmekle yetindi. Kendilerine gösterilen yoğun ilgiden hayli memnun gözüken kediler ise kameralara poz vermeyi ihmal etmediler. Fuarın yöneticisi Sultan Mahmudzanov İHA’ya yaptığı açıklamada, “Rusya ve Doğu Avrupa’nın en büyük kedi fuarlarından sayılan Catsburg fuarına bu sene 4. Kez ev sahipliği yapmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu sergi adından da anlaşıldığı gibi büyük bir kedi kentini anımsatıyor. Sergimizi ziyaret eden vatandaşlar burada hem kedi edinebilir ve hem de kedilerin bakımı ile ilgili her türlü bilgi alabilirler” şeklinde konuşurken, Anastasiya Vladkova isimli ziyaretçi ise “Ben çoktan bir kedi edinmeyi düşünüyordum. Ama bu sergideki o kadar ilginç ve güzel kediler var ki hangisini tercih edeceğimi bilemiyorum. Özellikle Bengal kedilerine hayran oldum. Bu sergiden eve güzel bir kedi ile döneceğimizi ümit ediyorum” dedi. Sergi çerçevesinde düzenlenen güzellik yarışmasında ilk sıraları kazanan kediler kupalarla ve yemeklerle ödüllendirilirken serginin 30 bin kişi tarafından ziyaret edildiği bildirildi.

08 / padok’01

Sucuk, salam ve sosis gibi ürünlerde kırmızı ve beyaz et artık karıştırılamayacak. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca etle et ürünlerindeki taklit ve tağşiş olaylarını önlemek amacıyla hazırlanan “Türk Gıda Kodeksi Et ve Et ürünleri Tebliği”nde ilgili firmalara verilen 3 aylık uyum süresi doldu. Buna göre, bundan sonra kanatlı etle kırmızı et karıştırılarak ürün elde edilmeyecek ancak kırmızı etler ve kanatlı etler kendi içinde karıştırılabilecek. Tavuk-hindi eti ya da dana-koyun eti karışımından sosis, salam üretilebilecek. Daha önceden salam, sosis gibi emülsifiye et ürünlerinde mekanik olarak ayrılmış etlerin (kemiğe yapışmış etin mekanik olarak ayrılması) kullanımına izin verilirken, yeni düzenlemeye göre mekanik olarak ayrılmış etlerin tebliğ kapsamında yer alan ürünlerde kullanımına izin verilmeyecek. Bundan dolayı “ısıl işlem görmüş sucuk benzeri ürün” olarak adlandırılan ürünlerin yerine yeni tebliğde “ısıl işlem görmüş sucuk” tanımı kullanılıyor.

-”5 liraya sucuk devri kapandı”-

Tebliğe göre, fermente ve ısıl işlem görmüş sucuğa, pastırmaya, dönere, köfteye et kaynaklı olmayan proteinler, nişasta ve nişasta içeren maddelerle soya ve soya ürünleri ilave edilemeyecek. Böylece piyasada sıkça karşılaşılan “5 liraya sucuk” satışının da önüne geçilmiş olacak. Tebliğ kapsamında fermente sucuk, ısıl işlem görmüş sucuk, köfte, döner, kavurma, pastırma gibi et ürünlerine ilişkin ürün tanımları ve ürünlere ait özellikler belirlendi. Yeni düzenlemeyle ürünlere ilişkin genel etiketleme kurallarına ek olarak özel kurallar da getirildi. Buna göre, ürün isimleri aynı renk ve yazı karakterinde, yazıdaki harf büyüklüğü en az 3 milimetre olacak. Tebliğe aykırı davrananlar hakkında ise Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun ilgili maddelerine göre idari yaptırım uygulanacak.


medicana hominem curat veterinaria humanitatem


atların vücut dili

10 / padok’01


Ahırda görüp sevdiğiniz, dersteyken üzerinde pratik yaptığınız veya binicilik kulübünde bindiğiniz bir atın size neler söylemek istediğini merak ettiniz mi? Eğer cevabınız Evet ise aşağıdaki 5 adımla atın vücut dili, yaptığı hareketler ve çıkardığı seslerle size neler anlattığı, neler söylemek istediği konusunda fikir sahibi olabilirsiniz.

1.adım

Bir ata yaklaştığınızda kulaklarına bakın. Atın kulak pozisyonu, ruh hali ve o anki durumuyla ilgili en önemli ipuçlarını verir.

Atın sinirlendiğini veya stresli olduğunu gösterir. Kulakları bu şekilde aşağı doğru basıkken gözlerinin beyazı gözüküyorsa ve aynı zamanda dişlerini de gösteriyorsa bu, ciddi bir kızgınlık işaretidir. Genelde atlar kendi aralarında iletişim kurarken sinirli ve agresif olduklarını bu şekilde belli ederler. Ama bu durum sadece at sinirlendiğinde gözlenmez. Bir duruma konsantre olduğunda da kulaklarını aynı şekilde kısabilir.

2.adım

Atın yüz ifadesi nasıl hissettiğini anlatır.

3.adım

Arkaya bakan kulaklar:

Bu duruş atın sinirli olduğunu, arkasından gelen sesleri dinlediğini veya sadece uykulu olduğunu gösterebilir. Eğer kulakların bu duruşunu ata biniyorken gözlemliyorsanız, atın sırtındaki biniciyi dinlediğini bu sebeple kulaklarını size yönlendirdiğini söyleyebiliriz.

Eğer yukarıda bahsettiğimiz durumlar gözlenemiyorsa atın genel durumunu anlamak için hareket ve aksiyonlarına bakmak daha belirleyici olacaktır.

ATLAR NE ANLATIYORLAR?

4.adım Atın burnunu inceleyin.

Basık ve kısık kulaklar:

5.adım

Atın çıkardığı seslerin ayrımına varın. Bu seslerin anlamlarını yazıyla anlatmak zordur, bunları tek tek duyarak ayrımlarına varabilmek atları anlamak açısından çok daha iyi bir yoldur.

1. Adım Dik duran hareketli kulaklar:

Atın bir şeyle ilgili olduğunu gösterir.

İleriye dönük kulaklar:

Bu pozisyon atın etraftan duyduğu sesleri merakla dinlediğini gösterir. Aynı zamanda büyümüş burun delikleri ve sabitlenmiş kulaklar da gözleniyorsa

padok

padok’01 / 11


Atların vücut dili

ARAŞTIRMA bu durum korkuyu ve tedirginliği de gösterebilir.

Mutlu ve rahatlamış bir atın genelde gözleri yarı kapalı durumda olur.

Flehmen hareketi:

Düşük kulaklar:

Kulakların bu hali, hafifçe sarkmış alt dudak ve yarı kapalı gözler atın sakin ve rahatlamış olduğunu gösterir. Bu görüntü bazı durumlarda atın bir rahatsızlığı olduğunu da anlatabilir. Atların kendi aralarındaki iletişiminde kulakların bu hali, karşısındaki atın dominantlığını kabul ettiği ve ona teslim olduğu anlamına gelir.

Vomeronasal sisteme sahip diğer memeliler gibi atlar da, bu organa daha fazla koku molekülünü ulaştırabilmek için ağız ve dişlerini aralar, dudaklarını gererek geriye çeker ve boynunu öne uzatır. Özellikle aygırların kısrağın çiftleşmeye uygun olup olmadıklarını kontrol ettikleri bir olaydır. Aygır, kısrağa ait kokuları özellikle idrardaki feromon kokusunu vomeronasal bölgeye bu hareketle gönderir.

2. Adım Dişlerini göstermesi:

Mutsuz olduğunun veya bir durumdan rahatsız olduğunun belirtisi olabilir. Aynı zamanda bu, karşısındakine sevgi veya yanaşma isteğinin belirtisi de olabilir tabi eğer atta başka herhangi bir kızgınlık işaretleri gözlenmiyorsa…

12 / padok’01

3. Adım Hafifçe ısırmak:

Tımar sırasında tımarlanmaktan aldığı hoşnutluğa karşılık olarak onu tımarlayan kişinin omzuna, koluna veya eline küçük ısırıklar verebilirler. Bazen atlar onunla ilgilenen kişiden şeker, elma, havuç gibi küçük hediyeler almak için de bunu yaparlar.


Atların vücut dili Kuyruğu sallama, sertçe vurma:

Sinirlenmiş veya istediği bir şeye ulaşamamış at, kuyruğunu sertçe sallar, şaklatır. Eğer ortamda atı rahatsız eden böcek-sinek varsa at, kuyruğu yardımıyla onları kovar. Özellikle yaz aylarında sineklerin bol olduğu dönemlerde bu çok olağan bir harekettir. Bu hareket aynı zamanda atlar arasında uyarı hareketidir. Bunu yapan at, karşısındaki ata mesafeyi koruması konusunda uyarıda bulunur.

Ayağı yere vurma:

At ayağını yumuşakça yere vuruyorsa bu atın konforsuz, tedirgin, sıkılmış veya sadece heyecanlı olduğunu gösterebilir. Özellikle yemleme saatlerinde sabırsızlanan atlar ayaklarını yere vurarak tepkilerini gösterirler.Yere sertçe vurma ise atın sinirli olduğunun belirtisi olabilir.

Tepinmek:

Bacakların arasında duran düzleştirilmiş kuyruk: Köpeklerde olduğu gibi atlarda da bu pozisyon korkuyu işaret edebilir.

Yukarı kalkmış kuyruk:

Padokta koşan bir atın kuyruğunun bu duruşu mutlu olduğunun ve kendisini iyi hissettiğinin bir göstergesidir. Ancak Arap atlarının genel olarak kuyruklarının diğer ırklara göre daha dik ve havada olduğu gözlenir.

Genelde oyunculuğun işaretidir. Özellikle taylar padokta koşarken zıplayıp etrafa çifteler savurarak enerjilerini harcarlar, mutluluklarını gösterirler. Bu hareketler atın aniden korktuğu durumlarda da gözlenebilir. Genç atlarda, özellikle binişe yeni yeni hazırlanıyorlarsa eyer vurulduğunda ya da üstüne binici çıktığında at alışık olmadığı bu duruma tepki vermek için de bu hareketleri yapabilir. Ayrıca sırt, bel problemi olan at biniş esnasında ağrı veya rahatsızlık sonucu çifte atıp zıplayabilir. Bu durumlarda ata gerekli tedavi yapılmalı, biniş takımları ata uygunluk açısından değerlendirilmelidir.

Şahlanmak:

Bir atın şahlanması farklı durumların göstergesi olabilir. Tayların padokta şahlanmaları tamamen oyun amaçlıdır. Ancak bu hareketi kavga anında sinirli bir at yapıyorsa bu kaçamadığı bir durumdan duyduğu korkuyu gösterir. Herhangi bir durumdan korkup tedirgin olan bir at da şahlanarak kendini o durumdan kurtarmaya çalışabilir.

padok’01 / 13


Atların vücut dili

ARAŞTIRMA

5. Adım Kişneme:

Atın diğer vücut hareketleriyle birlikte yorumlanmalıdır. Çok farklı nedenlerle kişneyebilirler.

Homurdanma:

At heyecanlandığında bu tarz sesler çıkarabilir.

İnleme: Kaçmak:

Atlar doğal ortamlarında av hayvanlarıdır. Bu sebeple çevrede herhangi bir avcı veya onlara zarar verecek bir tehdit hissettiklerinde içgüdüleri gereği o ortamdan hızla koşarak uzaklaşırlar.

Bu ses ağrı belirtisi olabilir. Biniş öncesinde eyer kolanı fazla sıkıldığında veya atlayışın hemen öncesinde at tüm gücünü kullanırken bu sesi çıkarabilir. Ancak bu ses atlayış veya çalışma sonrasında duyulursa atın bir tarafını incittiği, yaraladığı düşünülebilir.

Burundan çıkan homurtuya benzer ses:

Başka bir ata veya tanıdığı birine hoş geldin demesi gibi algılanabilirken atlar rahatladıklarında veya ilgi çekmek istediklerinde de bu sesleri çıkarabilirler.

4. Adım Kırışmış bir burun:

İğrenme veya bir şeyden rahatsız olma anlamı verebilir. Atın tımarlanırken veya bir yerleri kaşınırken burnunu uzatması ve aynı anda boynunu gerginleştirmesi, o durumdan keyif aldığının göstergesidir.

padok 14 / padok’01

Atların vücut dillerini, çıkardıkları seslerin, yaptıkları hareketlerin anlamlarını bildiğimiz takdirde onlarla daha iyi bir iletişim kuracağımız kesindir. Ancak nasıl ki farklı insanlar aynı durumlara değişik tepkiler, mimikler, jestlerle karşılık verebiliyorlarsa atlar için de aynısı geçerlidir. Yukarıda bahsettiklerim genel görüşlerdir; her at için kesindir denilemez. Onların da olaylar karşısında verdikleri tepkilerin çok çeşitli farklılıklar gösterebileceği unutulmamalıdır.

http://www.wikihow.com/Understand-Horse-Communication http://www.1cheval.com/magazines/magazine-cheval/ ethologie-cheval/corps.htm

Hazırlayan: Dila Ateşpare İ.Ü. Veteriner Fakültesi 2. Sınıf


N İ Z İ S DÜNYA

Her genç hayaller kurar ama ancak bazılarımız bunları başarabilecek şansa sahip olur. Her üniversitelinin belki de en büyük hayali ve amacı ise unutulmayacak bir yurtdışı seyahati yapmak… Hatta bazılarımız için -bende dâhil- bu bir tutku haline gelmiştir. Hiç bilmediği yabancı bir ülkede, hiç bilmediği bir dili konuşan yabancı insanlarla aynı havayı solumak korkutucu görünür insana ama bir kere bu cesareti gösterip yola koyulduk mu bu korku hayatınızın macerasına dönüşebilir. Biz öğrencilerin birçoğu için yurtdışı hep uzak bir hayal gibi görünür. Bunun nedeni de birçok kez maddi yetersizlik ve destek bulamamaktan kaynaklanır. Bende bu yazıda biraz kendi naçizane deneyimlerimden de faydalanarak size bu durumda oldukça işinize yarayacak birkaç ipucu vermek istedim. Umarım hayallerinizi gerçekleştirirken temel taşlarınızı atmanıza destek vermiş olurum. Öncelikle gideceğiniz ülkeye karar vermek, o ülkenin para birimini, değerini, seyahat olanaklarını öğrenmek, kültürünü ve görülmesi gereken yerlerini, yöresel ve ünlenmiş yemeklerini etraflıca araştırarak seçimde bulunmak çok önemlidir. Ayrıca ülkenin seyahat edeceğiniz mevsimde ki iklim durumunu bilmekte size büyük fayda sağlayacaktır.

Tercihim internetten bilet alınması yönünde. Çünkü bazı havayolu şirketlerinin satış ofislerinde komisyon olarak bilet ücretinin üstüne bir miktar daha ücret talep edilebilmekte. Gideceğimiz ülkeye en ucuz bilet bulabilmek için birkaç ipucu vereyim. Öncelikle duraklamalı yani aktarmalı uçuşları sorun etmiyorsanız bunları tercih etmenizde fayda var. Çünkü bu tür uçuşlarda ücretlerde ciddi bir miktarda indirim görülüyor. Fakat direkt uçuşları tercih ediyorsanız önceliğiniz özel hava yolu şirketleri olmalı. Bu tür havayolu şirketleri, resmi havayolu şirketlerinden oldukça ucuz tarifelerde uçuş sunuyorlar. Bunları önceden takip ederek ve zamanlamayı doğru ayarlayarak oldukça karlı şekilde biletlere sahip olabilirsiniz. Uçuşları havayollarının internet sitelerinden sorgulayabileceğiniz gibi birkaç internet sitesi de istediğiniz kriterlere uyan ekonomik uçuşları sizin için sorgulayarak önünüze sunabilmekte. Önerebileceğim şu siteler işinize yarayacaktır. www.tripsta. com ve www.bubilet.com

“Nerede konaklayacğım…” İkinci büyük sorun ise seyahatiniz boyunca konaklayacağınız yer bulmak. Konaklama deyince herkesin aklına genellikle oteller gelir fakat bu durum genellikle öğrenci bütçesinin kaldırabileceği bir seçenek değildir. Birçok ülkede “hostel” denilen kuruluşlar ucuz maliyetli ve kaliteli hizmet sunabilmekte. Hosteller, ülkemizde pansiyonlarla eşdeğerdir. Bu hosteller genellikle sadece yatak ve bazen de kahvaltı hizmeti sunarlar. Bunlarda erken rezervasyonlarla ucuza bulunabilir.

“Uçak biletleri çok pahalı…” Hemen herkesin şikâyetçi olduğu konuların başında uygun bir fiyata uçak bileti bulabilmek geliyor. Bunun için en önemli şey ne kadar erken alınırsa o kadar hesaplı bir maliyete geleceğinin unutulmaması. En az üç ay kadar önceden gayet hesaplı ve kaliteli olarak bilet bulabilmek mümkün.

padok’01 / 15


GEZİ

Dünya sizin

Ayrıca yurt tipi odalar tercih edilmesi hem ekonomik olarak kolaylık sağlar hem de yeni insanlarla tanışmanızı sağladığı için arkadaş çevrenize katkıda bulunur. Bu hostelleri bulabileceğiniz birkaç internet sitesi www.hostelworld.com, www.hostelbookers.com ve www.booking.com olabilir.

“Pasaport yetmiyor, ya vize?” Bu aşama belki de en zor olanı. Ama seçiminizi yaptıktan sonra pasaport işlemlerini vakitlice yapmak önceliğiniz olmalı. Vize işlemleri her ülke konsolosluğu için farklı prosedürler gerektirebilmekle birlikte genel olarak yapmanız gerekenleri ilgili ülkenin konsolosluk internet sitelerinde bulabilmemiz mümkün. Ama genel olarak öncelikle vize başvurusundan önce turist olarak seyahat edeceğinize dair bir form doldurulması gerekiyor. Bu form doldurulduktan sonra ilgili konsolosluktan randevu alınmalı. Bu randevuya gitmeden önce istenilen belgeleri kesinlikle tamamlamalı ve hazır olduğunuzdan emin olmalısınız. Emin oluşunuzu sergilemeniz bu görüşmede size pozitif bir katkı sağlayacaktır. Mülakat sırasındaki ikna etmekteki yeteneğinizi göstermeniz gerekecektir.

Öğrenci olarak başvuracağımız için ailemizin sosyoekonomik düzeyiyle ilgili bazı belgeler sizden istenecektir. Tapu senetleri, maaş bordroları, sicil kayıtları, kredi kartı fotokopileri ve banka hesap dökümleri, gideceğiniz ülkeye olan uçak biletleri ve otel rezervasyonları ve sağlık sigorta dökümleri bunlardan bazıları… Ayrıca öğrenci olarak başvurduğumuz için öğrenci belgesi ve ailenizin size maddi destek verdiğini ifade eden bir belgede başvuru evraklarında bulunması gereken önemli belgeler.

16 / padok’01

Vize dönemi en sancılı dönem olarak bilinir. Bu evre başarıyla atlatıldığında en keyifli evre başlamış olur. Şimdi biletler alındı, konaklama halledildi ve vizeniz tamamlandı. Bavulunuza mevsime göre giysiler alın, şampuan ve havlu unutulmaması gereken iki önemli ihtiyaç. Kimliklerinizi, pasaportunuzu ve paranızı istenmeyen durumlara karşı güvende tutmak için pasaport cüzdanlarından almayı unutmayın. Gideceğiniz şehirde ulaşım imkânlarını araştırın ve en sonunda doğruca havalimanına. Artık uçuşa dakikalar kaldı. Harika bir maceraya hazır olun ve nereye vardığınıza değil yolculuğunuzdan keyif almaya bakın. Dedikleri gibi “turists don’t know where they have been, travelers don’t know where they’re going…”

Hazırlayan: Berk Özcan Atalay İ.Ü. Veteriner Fakültesi 2. Sınıf


Kafkaslı Türkler tarih sahnesinde görüldükleri günden bugüne dek senelerce atlarla beraber anılmışlardır. Bildiğimiz üzere atlar tarihimizde büyük bir yer ve önem arz etmektedir. Gelmiş geçmiş en güzide, yarışlarda yürekleri hop indirip hop kaldıran, Türkiye yarış tarihinin en çok kazanan atlarından biridir Kafkaslı… Kafkaslı girdiği 127 yarışın 64’ünü birincilikle bitiren bir safkan Arap atıydı. İsmini bu işlerle ilgilenenlerin kalplerine de, kuponlarına da kazımış bir efsane isimdi. Dünya Arap Atı Organizasyonu (WAHO) tarafından Türkiye’de 2006 yılının en iyi Arap atı seçilmişti. Aslında hikayesi pek de keyifli başlamamıştı Kafkaslı’nın… 2004 yılında sahibi tarafından satın alındığı açık artırmada arka ayaklarında çıplak gözle gayet net görülebilecek büyüklükte yarıklar vardı. Bu nedenle açık artırma çok uzamadı. Hatta takip edenlerin ve anlayanların birçoğu da “Bu fiyat etmez” diye yorumlamışlardı durumu. Sahibi Ramazan Kaya, Kafkaslı’yı ilk görüşünü ve onu alma hikayesini şöyle aktarıyordu: “Kafkaslı’yı 2004’te, 15 tayın satışa çıkarıldığı açık arttırmada, Bursa Karacabey Tarım İşletmesi’nden aldım. Bu tay Ahunaz’ın kardeşiydi. Ahunaz da o zaman Hatay Koşusu’nu kazanmıştı. O taya eş olsun diye aldım. Açık arttırmaya 56 kişi katılmıştı. Kafkaslı’nın arka ayaklarında ve mor etlerinde nohut kadar, mercimek kadar çatlaklar ve kırıklar vardı. ‘At acıdan koşamaz’ diye kimse almamıştı. Tabii ki bu durum Bursa Veteriner Fakültesi’nden at sahiplerine bildirilmişti. Bunu bile bile, 40 bin TL bedel önerdim. Fakat satış komisyonu, miktarı 50 bin TL’ye çıkardı. 10 bin TL’nin fazla bir kayıp olmayacağını düşündüm ve teklifi 51 bin TL’ye çıkarttım. Komisyon at sahiplerine soruyor ‘alıcı var mı satıyorum’ diye. Yine kimse sesini çıkarmadı ve bize nasip oldu. Babası Caş şampiyon bir attı. Kafkaslı’nın ayağında sakatlık vardı ama iyi bir ana babanın yavrusuydu, koşmasa da baba yaparım diye düşündüm. Ama o bunu reddetti. Biz de elimizden geldiğince onu tedavi ettirdik, iyi baktık. O da bizi mahcup etmedi inat etti, koştu”. Kafkaslı, gerçekten de yaklaşık 4 ay sonra katıldığı ilk yarışı birinci olarak bitirdi. Ardından gelen iki yarışı da… Bir anda dikkatler çekilmeye başlamış, olmaz denen olmuş, sakat at şampiyon ata dönüşmüş ve sahibi Ramazan Kaya’yı gururlandırmıştı.

Yarışlar ve şampiyonluklar birbirini kovalamıştı, yaramaz denilen Kafkaslı bir efsaneye dönüşmüştü. Bu toprakların sıfırdan kahramana, kahramandan sıfıra dönüştürebilme hızından ve huyundan habersiz zavallı at, sadece işini yapıyor; koşuyordu! Ödüller, madalyalar derken 2009 yılında efsane, performansının ve spor hayatının doruğuna çıkmıştı. Bir başka efsane olan “Turbo” isimli atı burun farkıyla geçerek en büyük olmuştu! Kafkaslı yarış hayatına sakatlığı yüzünden 25 Aralık 2010 yılında Ankara’ da ki son yarışından sonra veda etmiş ve kendisine için düzenlenen jübile töreniyle emekliye ayrılmıştır. Ve son olarak “Başarı lanetli bir hastalıktır” der İngilizler. Çünkü bir kez bulaştı mı, sizden her zaman beklenecektir! Şampiyon bir atı bile emekliliğinde rahat bırakmamış bir lanettir başarı dediğimiz insan icadı. Sakatlandığı yarışa sakatlığı bilinerek sokulduğunu iddia eden de var, yarış hayatının son yıllarını tam bir eziyet gibi şehirden şehre dolaştırılarak geçirdiğini de. Kalp krizi geçirmesini daha fazla çiftleşebilsin diye verilen ilaçlara bağlayanlar da hiç az değil. İşimiz elbette bu dedikodular üstüne yorum yapmak değil. Ama kesin olan bir şey var ki, kimsenin kendisinden beklemediği bir anda beklenmedik olağan üstü bir performansla şampiyon doğduğunu ispat etmiştir KAFKASLI...

Hazırlayan: Tuğçe Kızılay A.Ü. Veteriner Fakültesi 3. Sınıf padok’01 / 17


NEŞELİ - OYUNCU - DUYGUSAL

DALMAÇYALI

Sürekli takiptedir. Çok iyi bir bekçi ve arkadaştır.

18 / padok’01

Yalnız kalmayı hiç sevmez. Eğlenmek ister.


Dalmaçyalı Dalmaçya köpeği veya Dalmaçyalı, kısa tüylü, beyaz üstüne siyah ya da kahverengi benekli bir köpek ırkıdır. Genellikle av köpeği olmayan ırklar kategorisinde değerlendirilir.

DOSYA Ev hayvanlarıyla arası çok iyidir, ama yabancı köpeklerle anlaşamaz. Çok zeki ve inatçıdır. Koruma ve bekçilik görevlerini yerine getirebilir. Dalmaçyalılar yüzmeyi çok severler.

Kökeni:

Dalmaçya köpeğinin kökeni, kesin olmamakla birlikte Hırvatistan’daki Dalmaçya bölgesine dayanır. 1800 yıllarından sonra İngiltere’de yetiştirilen bir köpektir. Günümüzde dünyanın pek çok yerinde refakatçi olarak yetiştirilmektedir. Dalmaçyalılar yıllarca itfaiyeci köpeği olarak bilindiler. Yıllar önce dalmaçyalı itfaiyeciler tarafından istasyonlarındaki fareleri kovalamaları için tutulmuşlardır. Dalmaçyalılar kedi gibi fare kovalamaları ile ünlüdürler. 2. Dünya Savaşı sırasında gizli mesaj ve tıbbi malzeme taşımak için kullanıldıkları bilinmektedir. Atlarla aralarının iyi olmasından dolayı aynı zamanda itfaiyeciler yangın söndürmeye giderken at arabalarına eşlik etmiş ve yollarını açmışlardır. İngiltere’de hala bazı modern itfaiye istasyonlarında Dalmaçyalılar bulundurulmaktadır.

Familya: Koku avcısı, avı işaret eden köpek Diğer Adları: Dalmatian Rengi: Beyazın üstüne siyah veya kırmızımsı kahve Çıkış Yeri: Hırvatistan Orjinal İşlevi: Yük arabası çekici Günümüzdeki İşlevi: Arkadaş Ortalama Ömür: 12-14 yıl Kilo Erkek/Kilo Dişi: 18-27/18-27 kg Boy Erkek/Boy Dişi: 48-58/48-58 cm

Fiziksel özellikleri:

Genel olarak boyları 55.5 cm,ağırlığı ise 24 kg idir. Dalmaçyalıların benekleri siyah veya kahverengidir. Tamamen beyaz doğar ve sonradan beneklerine kavuşurlar.Erkek Dalmaçyalılar dişi Dalmaçyalılar’a göre daha iri ve ağırdırlar.Çok iyi av köpekleridir. İdrarında ürik asit bulunmadığı için bahçıvanların favori ırkıdır.

Davranışları:

Çok oyuncu, neşe dolu bir köpektir, ama çok duygusaldır. Yalnız kalmak istemez, küser. Bu nedenle bahçede kulübede yaşamak ona göre değildir. Belleği çok güçlüdür. Kendisine kötü davranan birini yıllar geçse de unutmaz. Enerji doludur, özellikle çocuklarla oynamayı çok sever.

padok

padok’01 / 19


AT DONLA RI

Atlarda vücudu örten tüy rengine ''don'' adı verilir. 3 grupta incelenirler.

A)Esas(Asli) Donlar Tayın doğduğunda sahip olduğu ve hayatı boyunca değişiklik göstermeyen donlardır. 1-Al Don: Bedeni, bacakları, kuyruğu ve yeleyi örten kılların kırmızı renkli olduğu dondur.

20 / padok’01

Kırmızı rengin görünümüne göre farklı isimlerde adlandırılır. Bunlar: Açık al, koyu al, adi al (tarçın renginde), akkanat al (yele ve kuyruk beyaz veya sarı renkte) , sütlü kahve al, altuni al, kiraz al, kestane al (kestane kabuğu renginde), yanık al. 2-Yağız Don: Bedeni, bacakları, kuyruğu ve yeleyi örten kılların siyah renkli olduğu dondur.


Siyah rengin görünümüne göre farklı isimlerde adlandırılır. Bunlar: Kuzguni yağız (kıllar parlak ve yansımalı), donuk yağız (kıllar koyu ve mat renkli).

Sarı rengin görünümüne göre farklı isimlerde adlandırılır.Bunlar: Açık kula, adi kula, koyu kula, kurt kulası (kılların dip kısmı sarı üst kısımları koyu renkli).

3-Doru Don: Bedeni örten kılların al, yele, kuyruk ve bacakların alt kısımlarını örten kılların siyah renkli olduğu dondur.

B)Türev Donlar

Tayın doğumunda sahip olduğu dona zamanla beyaz kılların karışması ile oluşan donlardır. 1-Kır Don: Bedeni örten kılların beyaz kıllarla karışması ile karakterize olan dondur.

Koyu kır, açık kır, bakla kır, demiri kır, çilli kır, kızıl kır, mercani kır. Kırmızı rengin görünümüne göre farklı isimlerde adlandırılır. Bunlar: Açık doru, koyu doru, kirazi doru, kestane doru. 4-İzabel Don: Bedeni, bacakları, kuyruğu ve yeleyi örten kılların sarı renkli olduğu dondur.

2-Ahreç Don: Doru donun beyaz kıllarla karışmış şeklidir. Açık ahreç (beyaz çoğunlukta), adi ahreç, koyu ahreç, kızıl ahreç. 3-Boz Don: Al donun beyaz kıllarla karışmış şeklidir. Açık boz, adi boz, koyu boz, kaplan lekeli boz.

C)Alaca Donlar

Bedende iki farklı donun parçalar halinde bulunduğu dona denir.Beyaz parçalar büyükse "alaca" başa, küçükse sona yazılır.

5-Kula Don: Bedeni örten kılların sarı, yele, kuyruk ve bacakların alt kısımlarını örten kılların siyah renkli olduğu dondur.

NİŞANELER

Koyu donlu atlarda vücudun değişik bölgelerinde görülen beyaz kıllardan oluşan lekelere denir. 1-Alında görülen nişaneler 2-Burunda görülen nişaneler 3-Bacaklarda görülen nişaneler (Enver Yazar, At yetiştiriciliği Kitabı)

Hazırlayan: Belma Dayı İ.Ü. Veteriner Fakültesi 2. Sınıf

padok’01 / 21


TAYLARIN

‘‘Atlarda beslenme problemleri ve bunun Kolostrum Periyodu Kolostrum antikorca zengindir. Antikorların bardoğurduğu sonuçlar at sağlığını olumsuz saktan emilimi doğum sonrası fazla olmakta zaman yönde etkileyen en önemli nedenlerden birigeçtikçe azalmaktadır. Bu nedenle taya doğumdir. Yeni doğan tayların yaklaşık %10’unun dan hemen sonra hızlı bir şekilde maksimum düzeyemme döneminde ölmelerinin en önemli ne- de kolostrum verilmelidir. Ana kısrağın doğumdan deni beslenme hataları ve hijyenik şartların 4-6 hafta önce aynı ahırda bulunması gerekir. Anada oluşan ahır immunitesi kolostrumla yavruya geçyetersiz olmasıdır. Taylar önce kolostrumla, mektedir. Ananın doğum öncesinde sağılması veya sütle(veya süt ikame yemi ile), daha sonra da sütün memeden akması yavru için gerekli olan antikaba ve konsantre yemle beslenmektedirler.’’ korun kaybına neden olmaktadır.

padok 22 / padok’01

Kolostrumda A-Vit ve beta karoten yavruyu enfeksiyonlardan korumaktadır. Tayın doğum sonrası 1 saat içinde kalkmadığı veya emmediği durumlarda, kolostrum anadan sağılarak vücut ısısında yavruya verilmelidir. 12 saat içinde dışkılamıyorsa buna sürgüt etkili bir tedavi yapılmalıdır.


Sütle Besleme Taylar 4. haftaya kadar gündüz en az 6 defa, gece de sınırsız emmelidirler. Taylar 1-5- haftalar arasında doğal olarak analarının dışkılarını da yemektedirler. B-grubu vitamin gereksinimlerini sağlamak ve barsak kanalına bakteri ve protozoaları yerleştirmek için bu normaldir. Bu durumda parazit infeksiyonlarından korkulmamalıdır. Çünkü yumurtadaki yumurta ve larvalar ancak birkaç gün sonra bulaşıcı etkiye sahip olabilmektedirler. Tayların önlerinde 2. haftadan itibaren körpe ve kaliteli kuru ot bulunmalıdır. Yalama taşı yalamasına henüz izin verilmemelidir çünkü fazla alımı ishal, dengesiz su tüketimi, intoksikasyon riski oluşturabilmektedir. Taya kırılmış yulaf yerine yüksek oranda protein içeren özel tay yemi verilmelidir. Bunun dışında gereksinim fazlalığı kırılmış yulafla karşılanabilir. Genellikle 100 kg CA için 1 kg tay yemi yeterlidir. Tay anası ile meraya çıkınca mera otu yemesini de öğrenmektedir.

Anasız Beslenme

Taya önce başka ananın kolostrumu veya öncede konserve edilmiş kolostrum verilmelidir. Bu işlem biberonla günde 6 defa 150 ml miktarında olmalı ve vücut ısısında verilmelidir. Erken doğan (320 günden önce) veya canlı ağırlığı düşük olan taylarda anasız büyütmeye alınmalıdır. Tayların bulunduğu ortamın

sıcak ve bol oksijenli olmasına, enerjinin yeterince sağlanmasına gerektiğinde iv glukoz enjeksiyonu ve demir ilavesi gereksinimi vardır. Kolostrumdan sonra taylara inek sütünden hazırlanan süt ikame yemi verilmelidir. Buna biraz bal ilave edilerek tatlandırılabilir. 1.haftada günde 10-15 defa ve gece 4 saat aralıklarla verilmelidir. 2.haftada öğün sayısı 6-8’e, gece aralığı da 4-6saate düşürülmelidir. İçirilen miktar vücut ağırlığının %15i kadardır. 3.aydan itibaren rasyonu tay büyütme yemi ve kuru ot oluşturmalıdır. Bu dönemde tay 100 kg CA için 1.2 kg konsantre yem tüketebiliyorsa sütten kesilmelidir.

SÜT EMME DÖNEMİNDE İSHAL PROBLEMLERİ

Yeni doğan taylarda ishal sorunu sıkça görülmektedir. İshale beslenme hataları, bakteri, virus ve parazitler neden olmaktadır. Tayların 2. Haftalarında görülen yumuşak kıvamlı ve beyaz renkli dışkı Strongiluslara karşı mücadele yapılmamışsa süt yanında verilen yeme bağlıdır. Toprak, saman, dışkı, tuz içeren yalama taşları ve fazla su tüketiminin aşırı olması ishale neden olmaktadır. aşırı süt tüketimi de ishale neden olabilir.

BESLENMESi

padok’01 / 23


ARAŞTIRMA

Tayların beslenmesi

Taylarda şiddetli beyaz kıvamda ishal olayları rotavirus enfeksiyonlarına bağlı olup 1.-2. Yaşam aylarında görülmektedir. Tay bu durumda ciddi bir ağırlık kaybına uğrar. Bakteriyel nedenlerle görülen ishal olaylarının en yaygın görüleni Salmonellozis’tir. Bu hastalık çoğunlukla ana ve diğer kısraklarda gizli seyretmekte ve taya bulaşabilmektedir. Vücüt ısısı hastalığın şiddetine göre yükselmektedir. Dışkı çürümüş bir kokuya sahiptir. Stres faktörü bu hastalığın seyrinde önemlidir.

Altı Yaş Grubundaki Tayların Beslenmesi

Bir diğer enfeksiyon tipi E.coli enfeksiyonlarıdır. Buna bağlı olarak enfeksiyonun yanında septisemi de görülmektedir. Colostridium(perfiringes veya welchii) enfeksiyonlarında ise 1-2- günlük taylarda kanlı ishal görülmektedir.

İyi bir fabrika yemi bu gereksinimlerini yeterince karşılayabilir. Proteince yetersiz ve enerjice beslenme tayların yağlanmasına neden olur. Ca, P, Cu, Mn ve D vitamini eksikliği iskelet sistemi gelişmesini yavaşlatmaktadır. A vitamini eksikliği immun sistemin zayıflamasına neden olur.

Sütten Kesilmiş Tayın Beslenmesi

Tay 5-6 aylarında sütten kesilir. Kesilme zamanı tayın büyüme hızına ve tüketebildiği konsantre yeme bağlıdır. Taylar sütten kesildikten sonra sütte bulunan sindirilme oranı yüksek proteinleri yemle alamamaktadır. Koruyucu olarak taya sütte kesimden hemen sonra günde 3-5 kg miktarında yağsız süt verilmelidir. Ve günümüzde tay büyütme yemleri sindirilme oranı yüksek protein içermektedir.

24 / padok’01

Bir Yaşlı Atların Beslenmesi

İklim elverişliyse 1 yaşlı tayların merada sürekli eşleşmiş yani çift halde bulunması önerilir. Tayların bir arada bulunması yem tüketimi ve hareketliliği artırmaktadır. 1-2 saat merada tutulmalı, kuru ot ve azalan miktarlarda konsantre yem verilmelidir. Böylece yem değişikliği uygun bir şekilde yapılmış olur. Tayın kuru madde tüketimi 100 kg CA için günde 2-2.5 kg’dır.

Hazırlayan: Mirsad Kürşad Erdoğan İ.Ü. Veteriner Fakültesi 4. Sınıf


padok’01 / 25


atasözleri Hani bazı cümleler vardır; paragraf dolusu konuyu bir anda anlatır. İşte öyle sözleri severim ben. ‘Söz gümüşse sükut altındır.’ misali belki de. (Çok konuşan insanları sevmem de.) Atasözü örneğini vermişken eskiler, ne güzel bulmuşlar öyle sözleri... Tabi Ruslar, Fransızlar, İngilizler onlar da söylemişler özlü sözlerini. Gelgelelim bir konu dikkatimi çekti. Ne kadar çok varmış içinde hayvan türü geçen sözler. Sanırım eskiler insanlara direk dokunduramadığı lafları hayvancağızların üzerinden dokundurmuşlar. (Tabi hepsi için aynısını söyleyemem.) Ne kadar çok söz dedim, o zaman bakalım neymiş şu sözler.

26 / padok’01

AĞZINDA BAL OLAN ARININ, KUYRUĞUNDA İĞNESİ DE VARDIR. Oouuvv çok sert! Aslında birçok anlam yüklenebilecek bir söz. Bana yakın olan ise hayat felsefesi üzerine yazılmış olduğu. Yani her güzel şeyin ardında var olan zorluğu, acıyı kastetmesi. Amiyane tabirle ‘Gülü seven dikenine katlanır’ Bu konuda yorumu size bırakmaya karar verdim.

KAPLUMBAĞAYA DİKKAT ET. ANCAK KAFASINI ÇIKARIP RİSK ALDIĞINDA İLERLEYEBİLİYOR. Harika! Gerçek hayatta bundan ibaret değil midir aslında. Zorluklar olsa da hayatta, ben yapamam diye başlamazsan o işe zaten pes etmişsindir. Ama başlarsan öyle ya da böyle düştüğün anlarda olsa elbet göreceksin kaplumbağa kadar ağır ama emin ilerlediğini.

Hazırlayan: Sena Avcı İ.Ü. Veteriner Fakültesi 3. Sınıf


Atasözleri

DOĞRU YOLDA GİDEN KAPLUMBAĞA, EĞRİ YOLDA GİDEN YARIŞ ATINI GEÇER.

KÜLTÜR SANAT Öyle evet. Bir insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur. Sanırım biz toplum olarak da sabit fikirliyiz. Dediğim dedik çalıdığım düdük. Bak Aristophanes Bey bizimkiler yengeç falan dinlememiş düdükle müdükle anlatmış ne demek istediğini :) Benim fikrim ise değiştirme çabasına girmekten ziyade keşke karşımızda ki insanı olduğu gibi kabul edebilsek. Sadece göze batan, aykırı durumlarda kibarca doğruyu öğretmeye çalışsak. (Yine aynı konu doğru bir tane midir?) Tabi o yine bildiğini okusa... En sevdiğim söze geldim. Sıkı durun bi Rus atasözü.

NE KADAR ÇOK İNSANLA TANIŞIRSAM, KÖPEĞİMİ O KADAR DAHA ÇOK SEVİYORUM.

Bu söz beni düşündürdü aslında. Yer yer katılsam da öyle midir sizce? Katıldığım nokta emin adımlarla yavaş ilerlemek tedbirsiz koşturarak ilerlerlemekten elbette daha iyidir. Ama düz mantık baktığımda doğru yol nedir? Doğru bir tane midir, neye göre ve kime göredir bu doğru? Yanlışlar bizi eğitmez mi? Mesela vizelerden kötü not alan, aslında çok iyi de çalışmayan öğrenci (BEN) bir daha aynı yoldan gidip çalışmamazlık yapar mı? Yapmaaazzz :) O yanlışı yaptı bir kere.. Gibi gibi örnekleri çoğaltabilirsiniz. Yengeç burcu biri olarak içinde yengeç geçen bir söz yazmazsam rahat uyuyamam.

BİR YENGECE, DOĞRU YÜRÜMESİNİ ASLA ÖĞRETEMEZSİNİZ.

Malesef öyle, bazı insanlar böyle düşünmeye zorluyor. Ama şu zihniyete de karşıyım. İnsan sevmeyen, hayvan sevemez. Sevgi bir tanedir. Hayvan sevgisi, bitki sevgisi falan filan yok öyle bir şey. Kalpte sevgi varsa eğer her şeyi sever insan . Yazı sevdiği gibi kışı da, ilkbahar gibi sonbaharı da... Bazı anlar ve insanlar (canlılar) daha özel daha güzel olsa da sevgi hep aynıdır aslında. Şimdi de Türklere gelelim değil mi? Atasözlerimiz için yorumları tamamen okuyucuya bırakıyorum. En derin, en özlü sözler bizdedir nasıl olsa. At ölür, itlere bayram olur. Yırtıcı kuşun ömrü az olur. Yatan aslandan, gezen tilki yeğdir. Kurt dumanlı havayı sever. Klavuzu karga olanın burnu b..tan kurtulmazmış. Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur. Kurt tüyünü değiştirir, huyunu değiştirmez. Katıra baban kim demişler, dayım attır demiş. Söylediğim kadar varmış ama. Zeki bir toplum olarak oturduğumuz yerden söylemişiz bol bol. Biraz da çalışsak, birlik olsak “Pardon ya Amerika öyle bir ülke mi vardı, haritaya bakmam lazım” Hahhahha... Çok mu abarttım ne! Konuyu dağıtmadan yazımı Mevlana’dan bir sözle bitirmek isterim. Herkesin kendinden bir parça bulacağı söz..

BALIĞA DENİZDEN BAŞKASI AZAPTIR.

padok padok’01 / 27


‘‘asırlara

meydan okuyan

ata

sporumuz’’

Atlı cirit

Cirit, at üzerinde süngü ve mızrağın düşmana daha iyi savrulması amacıyla ortaya çıkmış bir oyundur. Bu durumda cirit ağacının veya aletinin savaş gücünü geliştirmek için bir eğitim malzemesi olarak ortaya çıktığı, bu eğitim malzemesiyle at üzerinde alıştırmalar yapılmak suretiyle kurallı bir oyun şeklini almıştır. Cirit, bir diğer adı ile Çavgan; Türklerin yüzyıllardan beri oynadıkları bir Ata sporudur. Türkler bu Atlı oyunu Orta Asya dan günümüze taşımışlardır. 16. yüzyılda bir savaş oyunu olarak kabul edilmişti. 19. yüzyılda Osmanlı ülkesi ve sarayının en büyük gösteri sporu ve oyunu oldu. Cirit aynı zamanda tehlikeli bir oyun olması sebebi ile 1826 yılında II. Mahmut tarafından yasaklanmıştır. Daha sonraları tekrar popüler bir gösteri oyunu olarak yaygınlaştı.

Atlı Cirit Oyun Kuralları

Bugün Anadolu’da pek çok ilimizde ilgiyle izlenen ve oynanan Cirit oyunu ve kuralları şu şekildedir: Cirit, 120x40m’lik beyaz çizgilerle bölünmüş bir alanda oynanır. Oyun süresi 35 dakikalık 2 devreden toplam 70 dakikadır. Oyun alanının boyu 32 m. Eni 40m. Arkasındaki yasak alan 6m, alay durağı 6m’dir. Cirit sopası uzunluğu 110 cm.dir.

28 / padok’01

Alay Durağı: Takımın tek dizi halinde durduğu 6m derinliğindeki bölge. Yasak Alan: Alay durağı ile atış sahası arasında çizgilerle sınırlı orta sahaya 5m derinliğindeki alandır. Burada karşı takımdan 2 atlı bulunabilir. Fazlasına eksi bir puan verilir. Atış Alanı: Yasak alanın son çizgisinden oyun alanının ortasına 7m derinliğinde alandır. Alaya hücum eden sporcu bu alana girip cirit atma mecburiyetindedir. Bunun dışında atış yaparsa eksi 1 (bir) puan alır. Her takım 7 atlıdan oluşur. Her takımın 2 yedek oyuncusu vardır. Bunlar hakeme haber vermek koşulu ile oyunun herhangi anında değişim yapabilir. Oyundan çıkan bir daha oyuna giremez. Oyun puanlamalara göre sonuçlanır. Eksi puanlar artı puanlardan çıkarılır. Toplam puanı yüksek olan takım galip sayılır. Puan alıcı ve puan verici hareketlerin sayısal değerleri aşağıya çıkarılmıştır.


Puan alınan hareketler P 1.Ciritçiye isabet orta sahada.................................. 4 2.Ciritçiye isabet alay durağında............................ 4 3.Rakibini yakalayıp bağışlama............................... 3 4.Rakibini kesme........................................................ 3 5.Atılan ciriti oyun alanında havada tutma (alay durağı yasaklanan hariç)............................... 3 6.Oyun alanında çelme yapan (kamçı ve sopa)sporcuya karşı takıma isabet sayılır................................................... 4 Puan kaybedilen hareketler P 1.Yakın mesafede rakibine cirit atma..................... 3 2.Atını rakip atlıya kasten çarptırma....................... 3 3.Ciriti ata kasten vurma.......................................... 1 4.Atı ile karşı alaya girmek........................................ 1 5.Yan çizgi ihlali.......................................................... 1 6.Atış sahası dışından atış.......................................... 1 7.Cirit atma (hamle) hakkını kullanmama.............. 1 8.Erken ve çift çıkış..................................................... 1 9.Attan düşme........................................................... 3 10.Attan düşme (ikinci kez)...................................... 3 11.Attan inme (izinsiz)................................................ 1 12.Yasak sahada 3 veya daha fazla oyuncu bulunması..................................................... 1 13.Hamle hakkı doğan sporcunun yan çizgiden oyuna girmesi..................................... 1 14.Karşı alaya kasten dalan sporcuya.................... 3 15.Ciritini atış alanında kasten yere atan................ 1 16.Çift çıkışa............................................................... 1 17.Erken çıkışa............................................................ 1 18.Cirit düşürme......................................................... 1 19.Yasak saha ihlali.................................................... 1

Müsabaka Alanı

Oyun alanı; Eni en az 30 m en çok 50 m, boyu en az 90 m, en çok 160 m olan görülebilecek şekilde 15 cm genişliğinde çizgilerle belirlenen alandır. Zeminin drenajı iyi düzenlenmiş taşsız kabartılmış yumuşak toprak veya 5-6 cm kalınlığında kumlanmış alandır. Alay Durağı; Oyun alanının her iki başında takım atlarının dizi halinde durduğu ve 7(yedi) metre derinliğindeki alandır. Yasak Alanı; Alay durağı ile atış alanı arasında kalan 5(beş) metre eninde ve düz çizgi ile belirlenen alandır. Bu alan rakip sporcu tarafından ihlal edilemez, ihlal edildiği takdirde rakip sporcuya 1 (bir) fena puan verilir. Atış sahası; Yasak sahadan orta çizgiye doğru 7 (yedi) metrelik alana denir, kesik çizgilerle belirlenir. Ciritçi bu alanın içerisinden rakip alaydaki herhangi bir hedefe ciritini atar.

Sporcu Kıyafetleri

Gömlek :Hakim yaka, düğmeli değişik renkli (takımların renklerine göre) tercihen ipek kumaştan yapılmıştır. Veya Kulüp renklerinde numaralı forma. Yelek: kolsuz cepken özelliğine sahip çift yüzlü giyilebilen bir giysidir. Pantolon: Dizlere kadar dar paçalı düğmeli ve dizden yukarı doğru genişleyen bir yapıda olur. Çizmeler: Süvari çizmesi tipinde olup, cirit için uygun alanı tercih edilir. Üzerine yırtıcı ve kesici olmayan mahmuz takılabilir.

Atların Kuşamı

1.Atın başlığı; (dizgin) deriden yapılan atın başını çevreleyerek saran ve atın yönetimini kolaylaştıran, aynı zamanda gemin takıldığı bir kuşamdır. 2.Binek teçhizatı, eyer atın bel kısmına üstten keçe veya post üzerine konan kolon kayışları ile bağlı ve kesici olmayan üzengilerden oluşan bir teçhizattır. Hakemler üzengileri kontrol ederek maçı başlatır. padok’01 / 29


SCOTTISH FOLD kulaklarıyla dikkatleri çeken kedi ırkı

30 / padok’01


Scottish Fold kedisinde bulunan bir dominant

gen , kulaklarının öne doğru kıvrılmasına neden olur. Bu yüzden bu kedi, “Baykuş görünümlü kedi” olarak bilinir. Daha önceleri “Sarkık Kulaklı Kedi” (Lop-eared Cat) olarak bilinirken, 1966 yılında ırk ismi Scottish Fold olarak tescil edilmiştir. Uzun tüylü Scottish Fold kedilerinin Highland Fold, Scottish Fold Longhair, Longhair Fold ve Coupari olmak üzere dört çeşidi bulunmaktadır.

Scottish Fold Nerden Gelmiş?

Beyaz postlu ve Susie adındaki ilk orijinal Scottish Fold Kedisi, İskoçya’da 1961 yılında bulunmuştur. Susie’nin kulakları, diğer kedilerin aksine öne doğru kıvrılmış idi ve bu özellik ona baykuş görünümü veriyordu. Susie’nin yavruları doğduğunda, iki tanesinin de kulaklarının kıvrık olduğu görüldü. Bu iki yavrudan birini 1966 yılında Büyük Britanya Kedi severler Konseyi’ne bir ırk olarak tescil ettirdi. Bundan sonra bir genetikçinin gözetiminde çoğaltılmaya başlandı. Sürdürülen yetiştirme çalışmaları sonucunda, 3 yıl için de 76 adet yavru elde edildi. Bunlardan 42’si kıvrık kulaklı, 34’ü normal dik kulaklı idi.Bu sonuca bakarak, kıvrık kulağın, “tam dominant” bir gen tarafından tayin edildiği sonucuna varıldı. Çünkü ebeveynlerden birisi kıvrık kulaklı, diğer ise normal dik kulaklı olduğunda, yavruların hepsi kıvrık kukalı doğuyordu. Kedi ABD’ye götürüldü. Orada British Shorthairs ve Amerikan Shorthair kedileri ile melezlendi. Bundan sonra Scottish Fold Kedisi büyük bir ün kazandı.

Vücut Yapısı: Scottish Fold Kedisi orta büyüklükte bir kedi ırkı olup, ergin canlı ağırlığı 4-6 kg arasında değişir. Kafa ve yüz yuvarlak görünümlüdür. Burun küçüktür ve hafifi bir kıvrıma sahiptir. Dolgun görünümlü bir vücuda ve orta-kısa uzunlukta bacaklara sahiptir. Kafanın üst kısmı oldukça yuvarlak, boyun ise kısadır. .Geniş göğüsleri ve gelişmiş omuzları ile orta boyutlarda, yuvarlak hatlara sahip bir kedidir. Kaslı vücut yapıları vardır. Bacakları vücuduna oranla oldukça kısa ama güçlü, patiler yuvarlaktır. Kıvrık kulakları ile tanınan bu ırk Amerika’da populer ilk on kedi arasında yer alır. Yüzüne sevimli görünüm kazandıran gözleri geniş, yuvarlak ve birbirinden oldukça ayrıktır. Gözleri genellikle altın veya bakır rengindedir.Gözlerinin arasındaki mesafe açıktır ve bu ona sevimli bir görünüm verir Ancak tüy rengi ile uyumlu olarak değişebilir. Ayrıca gözler, bazen tuhaf bir şekilde iki rengi birden yansıtabilir. Sağlıklı dişleri ile güçlü bir çeneye sahiptir. Ağız yapısı hafif uzun ve öne doğru çıkıktır. Kıvrımlı duran ağız gülen bir ifade kazandırır. çıkıntılı yanaklar, hafif kavisli kısa bir burnu vardır.

Bu Güzel Irkın Özelliklerini Öğrenelim… Kulaklar: Bütün yavrular önce normal dik kulaklı doğarlar. Fakat dominant genin etkisi ile ilk 21 gün içinde bütün yavruların kulakları kıvrılır. Dominant gen, kulak kıkırdağının doğduktan sonra kıvrılmasına yol açmaktadır. Orijinal kedilerin kulakları normal kıvrımdadır. Fakat sürdürülen seleksiyon ve ıslah çalışmaları sonucunda adeta kafaya yapışık gibi duran kıvrık kulaklı kediler de üretilmiştir. Kıvrık kulaklar işitmeye engel değildir. Eğer bir hastalık hali varsa yada hava çok sıcaksa kulaklardaki kıvrıklık azalır. Diğer kedilere oranla daha fazla kulak salgısı vardır ancak bu normaldir ve herhangi bir enfeksiyona işaret etmez. Kulakları çeşitli olaylar karşısında aşağı yukarı hareket eder. Bu kulak yapısı onların ne kadar dikkatli hayvanlar olduğu gerçeğini pekiştirir.

padok’01 / 31


DOSYA

Scottish fold Konforlu ortamları sever ancak gerektiğinde iyi bir fare avcısıdır. Hem evde hemde bahçede yaşayabilir ancak yalnız kalmayı sevmez. Alışkanlıkları: Scottish Fold Kedileri, sırt üstü uyumaları ile ünlüdürler. Sırt üstü uyumayı çok severler. Bu “Buda Pozisyonu” olarak anılır. Yumuşak bir ses tonuna sahiptir. Diğer ırklardan farklı olarak, son derece zengin bir miyavlama ve mırıldama repertuarına sahiptirler. Ayrıca kollarını karınlarına koyarak, kıç üstü oturmayı çok severler. Sağlık: Ortalama ömür uzunluğu 15 yıldır. Polikistik Böbrek Hastalığı ile Kardiyomiyopati Hastalığına meyillidirler. Tüy Bakımı: Orta düzeyde tüy bakımına ihtiyacı vardır. Haftada 2-3 kez fırçalama yeterlidir. Mayıs ayında bölgesel olarak mevsime bağlı bir tüy değişimi yaşarlar. Bu dönem de fırçalamaların sık yapılması ölü tüylerin toplanmasını kolaylaştıracağından faydalıdır.

Kürk: Scottish Fold Kedisi uzun veya kısa tüylü olabilir. Kürkünde renk olarak hemen hemen bütün düz renkler görülebilir. Sadece benekli posta rastlanmaz. Sağırlık görülebilir, ancak bu ırkın kıvrık kulakları ile değil beyaz tüy genleri ile ilgilidir. Vücudunu kaplayan tüyler kısadır. Sık ve yoğun olan tüyleri dokunulduğunda kadife hissi veren yumuşaklıktadır. Huy: Kıvrık veya normal kulaklı olsun, bütün Scottish Fold Kedileri iyi huylu, sakin karakterlidir. Diğer evcil hayvanlarla son derece iyi geçinirler. İnsanlara karşı çok yakın ve sevecen tabiatlıdırlar. Oyuna meyillidirler. Son derece akıllı, sadık, uysal, yumuşak huylu ve insan ile yaşamaya son derece elverişlidirler. Akıllı, sakin huylu ve yumuşak sesli olan bu ırk yeni insanlara ve yeni ortamlara kolayca adapte olabilir. Sadık ve evine bağlıdır. Ailenin tüm üyelerine kendini sevdirir ancak seveceği sahibini ise kendi seçer. Sahibinin yanında olmayı sever ancak asla kucak kedisi değildir. Sahibi ile oyun oynamayı ve ilgi çekmeyi sever. Özellikle atılan bir oyuncağı getirmekten büyük keyif alır.

32 / padok’01

Hazırlayan: Simge Yörük İ.Ü. Veteriner Fakültesi 4. Sınıf

padok


Birbirini Ayağa Kaldırmak

‘‘Bir yarış atı ve üç adam karşılaşınca ne olur? Seabiscuit adlı film bize bu hikayeyi en etkileyici şekilde anlatıyor.’’

GaryRoss, 1930′ların Amerika’sında Seabiscuit’ibaşarıya taşıyan eski bir milyoner olan Howard’ın, hayali olan jokeyliğinin yanı sıra para kazanmak zorunda olduğu için boksörlük yapmak zorunda olanPollard’ın ve kovboyluktan şehirde at antrenörlüğü yapmaya başlayan Smith’ingerçek hikâyesini beyazperdeye taşımış. Bisiklet tamircisi olan Howard tamirciyken sinek avladığı bir anda dükkânının önünde bozulan arabayı tamir etmeye kalkışınca arabaların sistemiyle tanışır ve hayran kalır. Ve bu sayede araba üretimine geçerek milyoner oldu. 1930’larda Amerika’nın yaşadığı büyük buhran araba üretimini ve Howard’ı etkilemez. Howard’ı etkileyen olay, kendi ürettiği bir arabayla oğlunun geçirdiği kaza sonucu ölmesidir. Bu kazadan kendisini sorumlu gören Howard kendisiyle bir hesaplaşmaya girer ve bu hesaplaşma sonunda yeni bir hayata başlar. Arabaların terk ettiği hayatına daha önceleri önemsemediği, zamana yenildiğini düşündüğü atlar ve at yarışları giriverir. Yaşamını dağlardaki vahşi atları yakalayıp eğiterek kazanan Smith, arabanın üretimiyle birlikte açılan yollar ve kapatılan araziler nedeniyle bu işi yapmaya devam edemez, şehre inip at antrenörlüğü yapmaya başlar. Varlıklı bir ailede iyi bir eğitim gören Pollard, Amerika’nın buhranlı döneminde sokakta kalan ailesi tarafından yetenekli olduğu gerekçesiyle bir at çiftliğine bırakılır. Aynı şekilde Seabiscuit doğduğu çiftlikte yarış atı olamayacağının düşünülmesiyle başka bir çiftliğe gönderilir. Çok meşgul olan çiftlik antrenörü de aynı

şeyi düşündüğünden çiftliğindeki diğer atları motive etmek için Seabiscuit’iyarışları kaybetmeye alıştırır. Howard yeni hayatına yeni eşiyle birlikte yarış atı satın almaya karar vererek başlar. Ve bu sayede Smith’le tanışır. Smith uzun süren arayışlarının ardından Seabiscuitgörür,onu çok ucuza satın aldırır. Sıra çok asi olan Seabiscuit’e jokey bulmaya gelir. Elbette asi Seabiscuit’eaynı asilikte olan Pollard jokey seçilir. Hikayenin bundan sonrası, imkansızın gerçekleşmesidir. Böylece birbirini tanımayan, ayrı coğrafya ve hayatları olan üç kişi ortak bir tutku nedeniyle buluşurlar. Bu buluşma, her üç kişi için geride bırakılmış gibi görünen acıları, zorlukları, amaçları ve yenilgileri ile birlikte yüzleşmelerinin zemini olur. Birbirinden ayrıymış gibi görünen üç hikayenin bir at ve kazanma isteğinin istikametinde nasıl ortaklaştığını, birbirlerinin sorunlarını nasıl adım adım çözdüklerini izleyiciye aktarır. Pollard, Charles Dickens’in “Göklere ulaşıncaya kadar ne kadar yüksekte olduğumuzu bilemeyiz, planlı gidersek ve eğer planlı çalışırsak heykelimiz göklere ulaşır” cümlesini bir öngörü olarak söyler. Ve Seabiscuit’in heykelini 23 Haziran 2007 tarihinde Ridgewood Çiftliğinde dikilir. Seabiscuit, kendi hayatlarını kuramayan filmin kahramanı olan üç adamı ayağa kaldıran yaşamsal soluk olacaktır. Umudun ve azmin hayatı nasıl değiştirdiğine oturduğumuz yerden heyecanla bizleri de tanık edecektir.

Hazırlayan: Asuman Yaşar İ.Ü. Veteriner Fakültesi 2. Sınıf padok’01 / 33


Canon

Artıları: +Netsizlik önleyici sistemleri +Göve üzerinde autofocus motoru Eksileri: -Yüksek ISO değerlerindeki başarısızlık.

S A V A S-

Fanatizmin doruk noktası! Kullanıcılar tarafından futbol, basketbol ve siyaset kadar taraftarlık ölçüsünde değerlendirilen bir konu. Canon mu? Nikon mu? Yıllardır cevap verilemeyen soru. Açıkçası ben cevap aramadan seçim yapmış olanlardanım. Canon dedim. Japon teknolojisinin ruh kazandığı nokta yani. Ama teknik açıdan taraftarlıkla değerlendirmek doğru değil tabi ki. O zaman taraftarlığı bir kenara bırakıp genel hatlarıyla Canon ve Nikon’u teknik açıdan değerlendirelim; Nikon, 1917 yılında 3 optik üreticisinin bir araya gelip kurduğu bir firma.Öncelikli hedefleri optik sistemler üretmekmiş yani. Fotoğraf makinesi üretimine daha sonra başlanmış doğal olarak. Canon ise 3 mühendisin bir araya gelip kurduğu bir firma. Onlarında ilk hedefi optik üretmekmiş fakat makine üretimine Nikon’dan önce başlamışlar. Bu başlangıç öyküleriydi. Gelelim şimdiki durumlarına; optik üretmek amacıyla yola çıkan bu firmalardan

34 / padok’01

Canon hızını alamamış durumda. Sürekli olarak yeni ve son teknoloji objektifler üretiyor. Nikon ise ihtiyaç duyduğu kadar üretiyor. Makinelerde ise başa baş bir mücadele söz konusu. Canon daha çok ergonomik tasarımları piyasaya sürerken Nikon özellikle hafif makineler üreterek yoluna devam ediyor. Canon makinelerdeki en büyük artı dahili autofocus motoru bulundurması. Yani objektifinizin autofocus motoru olmasa bile makineniz autofocusa olanak sağlayabiliyor. Nikon bu konuda maalesef geride kamış durumda. Nikon’un en büyük artısı ise ISO yani en basit anlamıyla ışık hassasiyeti konusunda mükemmel olması. Makine kullanıcıları bilirler. Yüksek ISO değerlerinde fotoğraftaki gürültü oranı artar belirgin bir kumlanma görülür. Nikon özellikle yüksek ISO değerlerinde Canon’u ezip geçiyor. Bu başarının en büyük sırrı ise Nikon ve Sony ortaklığında sürdürülen sensör çalışmaları. Bunların haricinde Canon özellikle harekete bağlı netsizliği engelleme sistemlerinde


Canon - Nikon savaşları

TEKNOLOJİ

Artıları: +Yüksek ISO değerlerinde çok başarılı Eksileri: -Netsizlik önleme konusunda rakiplerinin oldukça gerisinde kalıyor.

LARI çok başarılı ve bunu IS (Image Stabilizer) olarak adlandırıyor. Nikon ise bu sisteme çok geç geçiş yaptı ve Canon kadar başarılı değil. Bu sistemi VR (Vibration Reduction) olarak adlandırıyor. Ayrıca Nikon makineler fotoğrafta sağladığı zıt tonların uyumu ile de dikkatleri çekiyor ve bu konuda çok başarılılar. Gelelim hangisini alsam daha iyi olur konusuna. Makinem beni anlasın benim eksik kaldığım konularda beni tamamlasın yani bir ruha sahip olsun diyorsanız kesinlikle Canon. Makinem benim dediklerimi anlamasa da olur sadece dediklerimi yapsın gerisini ben hallederim diyorsanız kesinlikle Nikon. Ayrıca dünya’da en çok kullanılan makine Canon ve çok yaygın bir servis ağına sahip. Lens seçeneklerinin bol olmasını da hesaba katınca Canon bir adım daha önde görünüyor. Birde Nikon’un avcılık için tüfek dürbünleri ürettiğini düşününce Nikon almak yaban hayata zarar vermek diyor insan. Karar sizin Canon mu Nikon mu?

Hazırlayan: Muhammet Eyüp Demir İ.Ü. Veteriner Fakültesi 3. Sınıf

KOMPAKT MAKİNELER Dijital fotoğraf makinesi ile DSLR makinenin birleştirilmiş hali olan kompakt makineler bana göre gereksiz bir format. Çünkü yapabilecekleri dijital fotoğraf makinesinin önüne geçemezken, görünümü DSLR gibi. Büyük heveslerle aldığınız makinenizden görünümüne göre işler bekliyorsunuz ama yapabildiği işleri görünce moraliniz bozuluyor. Bunu yaşamamak için, kompakt bir makineye 1000-1500 lira civarında para vermektense aynı bütçeyle giriş seviyesi bir DSLR alabilirsiniz. Emin olun daha mutlu olacaksınız. Ya da fotoğrafın teknik özellikleri sizi ilgilendirmiyorsa dijital makinede işinize yarayacaktır. Kompakt makinelerde Canon mu Nikon mu diye düşünmenize gerek yok. Hatta bırakın düşünmeyi almanıza bile gerek yok. Çünkü aklınızda soru işaretleri bırakmaktan başka işe yaramayacaktır. padok’01 / 35


akhal

36 / padok’01


Türklerde eskiden beri at dilektir, muradına ermektir. At, bayramlarda yer almış, at bayramları düzenlenmiş, at için dileklerde bulunulmuştur. Kır atlar, altın sarısı atlar, dor atlar, alınlarında çal, bileklerinde halhal atlar. Koşmayı, yarışmayı sabırsızlıkla beklerler. Nihayet zaman yaklaşır, son söz söylenir. Binlerce yıldır Türkmen atlarının saflığı, duruluğu için atalar gayret etmişler. Bu atlar birçok savaşlarda Türkmenin en caydırıcı gücü olmuştur.

teke padok’01 / 37


AKHAL TEKE

Türklerde eskiden beri at dilektir, muradına ermektir. At, bayramlarda yer almış, at bayramları düzenlenmiş, at için dileklerde bulunulmuştur. Kır atlar, altın sarısı atlar, dor atlar, alınlarında çal, bileklerinde halhal atlar. Koşmayı, yarışmayı sabırsızlıkla beklerler. Nihayet zaman yaklaşır, son söz söylenir. Binlerce yıldır Türkmen atlarının saflığı, duruluğu için atalar gayret etmişler. Bu atlar birçok savaşlarda Türkmenin en caydırıcı gücü olmuştur. Akhal Teke atı bir Türkmen atıdır. Bilimciler Ahal Teke atını, 3000 yıl evvel insanlar tarafından ilk evcilleştirilmiş olan at türü olarak görürler. Orta Asyada Türk halkları arasında özellikle Türkmenistan’da yaygındır. Ahal Teke’nin adı Manas ve Dede korkut gibi Türk destanlarında geçer ve Türkmenistan’ın Ahal vilayetindeyaşayan Teke kabilesinden gelmektedir. Dik bir duruşu, uzun ince bir boynu, eğimli omzu, uzun bir sırtı, uzun bacakları ve küçük sert bir kalçası vardır. Yelesi yumuşak ve azdır. Kulakları diğer atlarınkinden uzun ve hafif orak şeklindedir. Çoğu ahal tekenin gözlerinin etrafı siyah olduğu için gözleri badem şeklinde görünür. Vücudu daima hafif metalik parlar. Kılları çok ince ve yumuşaktır. Haraketleri çok rahat ve esnektir. Hüner ve eğitim gösterilerinde diğer atların zorlandığı bazı zor hünerleri kolayca başarır. Özellikle “Pas” ve “Tölt” adlı hareketleri kolay yapar. Cesur, zeki, duygusal ve bazen de inatçıdır, sezgileri güçlüdür, sahibine daima çok bağlıdır, hatta tek biniciye alışık olurlar ve onun en ufak imalarını bile algılayabilirler. . Halk arasında kamışkulaklı, ince belli, kalkan göğüslü olanlar tercih edilir. Kuyruğu ve yelesi genellikle kısa; kuyruk kılları incedir. Akhal Teke atı boynunu, saldırıya hazırlanan bir kobra gibi dik tutar. Bu haliyle saltanat sahibi padişahı andırır. Gözleri keskin olduğundan uzağı görür ve tehliaaai önceden tespit eder.

38 / padok’01

padok


Akhal teke

DOSYA Akhal Teke kanı Avrupalı at soylarının pek çoğunda bulunur. İngiliz tam kan at ırkının defterinde kayıtlı bütün damızlıkların soyu, Osmanlı İmparatorluğu’ndan İngiltere’ye gitmiş olan üç aygıra dayanır. Bunlardan biri Kuzey Afrika’dan gitmiş olup muhtemelen Arap atıdır. Ancak diğer ikisi özellikle de İstanbul’dan gelen “Byerly Turk” kesin olarak eski Türkmen atıdır. Alman at ırklarını etkilemiş olup bu ırkları ıslah eden en ünlü aygırın adı Almanca’da “Turkmen Atti”dir (Türkmen Atı isminin Almanca telaffuzu).

Tırnaklarının sağlam olması uzun mesafeleri kat etmesinde ona önemli bir özellik sağlar. İnce yapısı nedeniyle az yem yer, az su içer. Açlığa ve susuzluğa dayanıklı, dağlık araziye ve çöl şartlarına elverişli bir varlıktır. Yeryüzünde çöle en dayanıklı atların başında Türkmen atları gelir. Bunda içinde Türkmenistan topraklarının da bulunduğu Kara kum çölünün etkisi vardır. Çöl ve çöle yakın yaylalarda, Kopet dağları eteklerinde gelişimini sürdürmekte olan bu atlar, geçmişte olduğu gibi günümüzde de bu niteliklere sahiptirler. Her türlü yürüyüşü (adi, tırıs, dörtnal) iyi şekilde gerçekleştirir. Enerjisini birden bire harcamaz. Dörtnala, binicisini incitmeden uzun mesafeleri kat edebilir. Binicisine sadık olan bu at Türkmenin can dostu, arkadaşıdır

Günümüz Türkmenistan’ında iki cins at yetiştirilmektedir: Adlarını boylardan alan bu atlardan biri Akhal Teke, diğeri Yomut atlarıdır. Akhal Teke atı, “Ahal” olarak bilinen bir yanı Kopet dağları ile çevrili olan başkent Aşkabat’ın da yer aldığı bölgede yoğun olarak yaşayan Teke Türkmenleri tarafından geliştirildiği için bu adı almıştır. Dünyaca ünlü Türkmen atının güzelliği, görkemi bu atlarda gizlidir. Büyük İskender Asya Seferinde bu atların suretine ve güzelliğine hayran kalmıştır. 15. ve 16. yüzyılda bu at Rusya’da tanındı ve Rus zenginleri tarafından satın alındı. Bu arada Almanya’ya götürüldü. Almanların ünlü atı Trackhaner atının kökeni Ahal-Teke atıdır. Michael Schafer’e göre Türkmen atları Arabistan’a geldi Arap atı oldu. Kuzey Afrika’ya geldi Berberi atı oldu, İspanya’ya geldi Endülüs atı oldu. Akhal Teke Türkmenlerin Türkmen-köpeği ve Türkmen halısının yanında en büyük gururları ve hatta resmi Türkmenistan armasında gösterdikleri milli hayvanlarıdır.

Türkmen Akhal teke atları dünyanın bilinen en eski atlarıdır. Ahal Teke atı doğrudan eski Türkmen atlarının soyundan gelen ve çarlık Rusya’sında oluşturulmuş (Türkmen atının aygır defterleriyle kayda geçirilmesi) safkan bir at ırkıdır. Buzul çağından kalma mumyalaşmış ve donmuş at cesetlerinden anlaşıldığı üzre belki de tam anlamıyla safkan olan tek at ırkıdır. Bu atlar Korkut Ata destanına da konu olmuştur. Sovyet Rusya zamanında asil Ahalteke atlarına dahi tahammül edilememiş ve binlercesi katledilmiştir. Ahal Teke milattan önceki binyılda bile Doğu Avrupa’dan Çin’e kadar ün salmıştır. padok’01 / 39


damızlık süt sığırlarının bakım ve beslenmesi

Hayvansal üretimin önemli bir kolunu oluşturan damızlık süt sığırları ve yavrularının bakımı ve beslenmesine gereken özen gösterilmelidir. Böylece daha fazla ürün elde edilerek kârın arttırılması sağlanmış olur. SAĞMAL İNEKLERİN BAKIM VE BESLENMESİ Günlük sağım sayısı işletmenin iş gücü ve ineklerin verim düzeyine bağlı olarak değişir. Genel uygulama günde iki sağımdır. Yüksek süt verimli ineklere sahip işletmelerde günde 3 kez sağım yapılır. Günde iki sağım yapmak için en uygun zaman aralığı 12 saattir. Eğer bu sağlanamıyorsa iki sağım arası en fazla 16 saat, en az ise 8 saat olarak düzenlenebilir. Süt ineği yetiştiriciliği günümüzde mera şartlarından ayrılarak, tamamen ahır şartlarında yapılmaktadır. Bu nedenle ahırın fiziksel şartlarının tam anlamı ile yeterli olması gerekir. Ahırlar yoğun gaz birikiminin kolayca tahliye edileceği şekilde inşa edilmelidir. Ahırdaki zararlı gazları dışarı atmanın, hayvanlara ihtiyaçları kadar temiz hava sağlamanın ve ahır içindeki rutubeti azaltmanın en iyi yolu havalandırmadır. Bu nedenle yetiştiricinin hayvanların üşüyeceği korkusunu kafasından atması gerekir.

40 / padok’01

Normal olarak süt sığırlarının rasyonları % 60 kesif yem, %40 kaba yemdir. Bir ineğin günde tüketeceği kaba yem miktarı canlı ağırlığının % 2,5 – 4,5‘u kadardır. Günlük silaj yemi tüketiminin 30- 35 kg’ı aşmamasına dikkat edilmelidir. Günlük kesif yem miktarı ise vücut ağırlığının % 2-3’ü kadardır. İneklerin doğumdan sonra başlayan laktasyon dönemi 285-305 gün sürer. Laktasyon döneminde ineklerin beslenmesine ayrı bir özen gösterilmesi gerekir. Doğumdan sonra süt ineklerine özellikle kaliteli kaba yem yedirilmelidir. Karlı bir işletmecilik için mümkünse kaliteli kaba yem, işletmede üretilmelidir. Eksik kalan yem ise işletme dışından temin edilebilir. GEBE İNEKLERİN BAKIM VE BESLENMESİ Sığırlarda gebelik yaklaşık 280 gün devam eder. Gebeliğin bilinmesi özellikle kuruya çıkarma ve doğurma zamanının tespiti ve sürüde uygulanacak bakım ve beslemenin kararlaştırılması açısından önemlidir. Doğumu yaklaşan inekler sakinleşir ve hareketleri yavaşlar. Meme, özellikle düvelerde çok büyür ve gerginleşir. Doğumuna bir hafta kaldığı tahmin edilen inekler işletme içinde bu amaçla kullanılabilecek doğum bölmesine alınmalıdır. Doğum bölmesi 12-16 m 2’lik, aydınlık ve göz önünde bulundurulabilecek bir alan olmalıdır. Bölme temiz ve de-


zenfekte edilmiş olmalıdır. İnek doğum yapana kadar bağlanmamalıdır. Gebeliğin ilk aylarında, yem rasyonlarının yüksek değerlerde besin maddeleri kapsaması gerekmez. Yaşama payının biraz üzerindeki besin değerleri yeterli olur. Gebelik ilerledikçe rasyonların besin maddesi kapsamı artış göstermelidir. Gebeliğin 5. ayında ortalama 5 kg süt verimine eşit, 7. ve 9. ayında ise 7-10 kg süt verimine eşit değerlerde beslenmelidir. Bunun için örnek bir besleme programı şu şekilde olabilir; İnek gebeliğinin ilk üç ayında; Merada doyasıya ve günlük 1-1,5 kg kesif yem veya 4 kg kuru yonca, 10-15 kg silaj yemi, 1 kg ise kesif yem şeklinde beslenebilir. Gebeliğin 5. ayında ise; 5 kg yoncalı kuru ot, 15 kg mısır silajı, 2 kg karma yem şeklinde bir besleme uygulanabilir. KURUDAKİ İNEKLERİN BAKIM VE BESLENMESİ Kuruya çıkarılan inekler mümkünse ayrı olarak barındırılmalıdır. Mastitis problemi olan ineklerin tedavilerine ağırlık verilmeli, sağmal ineklerden ayrılarak temiz bir bölmeye alınmalıdır. Eğer böyle bir imkan yok ise temizliklerine daha fazla özen gösterilmelidir. İnekler doğumdan 2 ay önce mutlaka kuruya çıkarılmalıdır. Gebeliğin 7. ayından itibaren kurudaki inekler günde 8-10 kg süt verecek düzeyde beslenmelidir. Böylece inek sonraki laktasyonda en iyi süt verimine hazırlanırken, sağlıklı bir buzağı da doğurmuş olacaktır.

BUZAĞILARIN BAKIM VE BESLENMESİ Gebe inek, doğuma yakın steril bir bölmeye alınır. Yeni doğan buzağı dış çevreyle, bu ortamda tanışır. Buzağı doğumdan 15-30 dakika sonra ayağa kalkar ve meme aramaya başlar. Memeler temizlenip kontrol edildikten sonra buzağının emmesine yardımcı olunmalıdır. Buzağıların büyük bir kısmı doğumdan 1 saat sonra yardım olmaksızın analarını emebilirler. Buzağıların beslenmesinde çok önemli bir yeri olan ağız sütü yani Kolostrum, ineğin doğumdan itibaren ilk 4 gün süresince verdiği süttür. Buzağıların doğumu izleyen en kısa sürede ağız sütü içmeleri gerekir. Ağız sütü içinde taşıdığı bağışıklık maddeleri nedeni ile buzağının bakteriyel hastalıklara dirençli olmasını sağlar. Yalnız bu yararın sağlanması buzağının ilk 24 saat özellikle de ilk 6 saat içerinde yeterince ağız sütü içmesine bağlıdır. Ağız sütünün sindirimi kolaydır ve normalden % 40 daha besleyicidir. Ayrıca ishal yapıcı etkisi olan ağız sütü, ana karnında iken buzağının sindirim sisteminde biriken kalıntının atılmasını kolaylaştırır. Doğumdan sonra buzağının siyaha yakın renkte jelimsi bir dışkı çıkarması ağız sütü içtiğinin göstergesidir. Anaya iyi ve kaliteli yeşil yem sağlanmışsa ağız sütü A vitamini bakımından zengindir. Buna rağmen buzağıya ilk 12-24 saat içinde enjeksiyonla A,D,E vitaminleri verilmelidir. Buzağıya içirilecek ağız sütü miktarı toplam ağırlığının % 6’sı civarında olmalıdır.

Doğuma bir hafta zaman kala yedirilecek yemin miktarı hacimce azaltılmalı, gaz yapıcı yemler yedirilmemelidir. Kaliteli kuru ot, hasıl mısır, iyi kalite çayır otu gibi kolay hazmedilen yemlerden yararlanılmalıdır. İneklere, kuruya alındıktan sonra 2-3 hafta kesif yem verilmemeli, besleme sadece kaliteli kaba yemlerle yapılmalıdır. Doğuma 1 ay kala hayvanın yağlanmasını önlemek için, günde 3,5-4 kg geçmeyecek şekilde kesif yem verilmeye başlanmalıdır. Gebe ineklerin, vitamin ihtiyacını karşılamak üzere kuru dönemin başında ve sonunda olmak üzere özellikle A vitamini takviyesi yararlı olur.

padok

Hazırlayan: Murat Karaoğul İ.Ü. Veteriner Fakültesi 4. Sınıf padok’01 / 41


ARAŞTIRMA

Damızlık süt sığırlarının bakım ve beslenmesi

Buzağının sütten kesildikten sonra günlük 450600 gr canlı ağırlık artışı kazanması için günlük 0,5 1 kg. kuru yonca otu ve 1-1,5 kg buzağı yemi tüketmesi gerekir. Süt kesiminde arzu edilen bu düzeye ulaşılabilmesi için buzağının önüne ikinci haftadan itibaren serbest olarak iyi kaliteli yonca otu, buzağı başlangıç yemi ve içme suyu mutlaka taze olarak verilmelidir. Buzağı başlangıç yemi; 1. haftadan itibaren 12. hafta sonuna kadar, buzağının önüne konulması gereken sindirilebilirliği yüksek kesif yemdir. Eğer yemler işletmede üretilecek ise yemin kalınlığı pratik olarak bulgur inceliğinde olmalıdır. Ayrıca lezzetini artırmak ve tozumayı önlemek için % 5 kadar melas katılmalıdır. Eğer yem piyasadan temin ediliyor ise pelet yem tercih edilmelidir. Süt kesiminden sonra da buzağıların bakımına özen gösterilmelidir. Süt kesiminden sonra 2-3 hafta daha buzağı büyütme yemine devam edilmesi süt kesim stresini biraz daha azaltmaktadır. 3-6 aylık yaş grubunda bulunan buzağılarda 550-650 gr canlı ağırlık artışı sağlayabilmek için günde 2 kg kaliteli kuru yonca otu ve 1,5 kg buzağı büyütme yemi beslemede kullanılmalıdır. Tüm hayvanların özellikle de genç hayvanların barınakları temiz, havadar ve güneş görecek şekilde olmalıdır. Hayvanların vücut gelişiminin normal olması için mutlaka meraya çıkarılmalıdır. DANALARIN BAKIM VE BESLENMELERİ Sütten kesilen erkek hayvanlar gruplar halinde barındırılmalıdır. Bu hayvanların barındırılacağı bölmeler yeterli yemlik ve suluğa sahip olacakşekilde olduk ça basit yapılmalıdır. Bunun için en uygun

42 / padok’01

barınaklar yarı kapalı sundurmalı ahırlardır. Bu tip ahırların hem inşaat maliyeti hem de işçilik ihtiyacı düşüktür. Bu barınaklar için; Her bir hayvan için büyüklüğüne de bağlı olarak 3060 cm’lik yemlik uzunluğu yeterlidir. 10-15 hayvan konulan bir bölme için bir adet suluk yeterlidir. Yemliklerin hayvanlar tarafında kalan kısmına 1,5-2 metre genişliğinde beton bir zemin yapılması faydalıdır. Genç hayvanlar bağlanmamalı serbest olarak büyütme sistemi üzerinde durulmalıdır. Bu dönemdeki danalara canlı ağırlıklarına göre yemleme yapılmalıdır. Yemlemede mümkünse Mısır Silajı, kesif yem ve Yonca, Çayır ve fiğ gibi kaliteli kaba yem kullanılmalıdır. DÜVELERİN BAKIM VE BESLENMESİ Kültür ırkı erkek ve dişileri için ergenlik çağı 6-8 aydır. Bu dönemde erkek ve dişi buzağıları birbirinden ayırmak gerekir. Düvelerin çok erken yaşta doğum yapmaları istenmez. Hayvanın hem kendisine hem de buzağısına zarar vermeyecek dönemde doğum yapması arzu edilir. Bu dönem belirli bir yaşın yanında yeterli canlı ağırlığa ulaşması gereklidir. Düveler normalde en az 15 aylık ve yaklaşık 375 kg canlı ağırlığa ulaştığında damızlık olarak kullanılabilirler. Damızlık adayı dişilere aşırı veya yetersiz besleme yapılmamalıdır. Düvelerin canlı ağırlık artışı günde 650-700 gramı geçmemelidir. Düvelere verilecek kesif yem miktarı, hayvanın yaşı ve kullanılan kaba yemin kalitesine göre belirlenmelidir. Kaliteli kaba yem kullanılması halinde 1,5-2,5 kg kesif yem yeterli iken; kalitesiz kaba yem ile beslemede bu miktar 3-3,5 kg’a kadar artırılmalıdır.


Tarihe Yön Verenlerin Pusulasıdır At Buradan yola çıktığımızda Hiong-nu’ların sayısının bir buçuk milyon olduğu tahmin edildiğine göre hayvanlarının sayısının en az 2 milyon, daha geniş topraklarda ise 1918’e göre 2 veya 3 katı kadar daha fazla yani 30 milyon olması gerekir. Bunların arasında at oranının yüzde 12 ile 15, yaklaşık olarak 4 milyon baş olması gerekir. Ama at yüzdesinin 40’a kadar çıkabildiği düşünülürse, sonuç ürkütücü olabilmekte yani 12 milyon ata çıkabilmektedir. Bu değerlendirme MS 46 tarihi göz önüne alınarak yapılmıştır. Karşılaştırmak gerekirse SSCB’de 1955’te 13 milyon 1965’te 8 milyon adet at vardı.

Hayvan yetiştiriciliği bozkır Türklerinin temel uğraşıydı. Türklerin ilk yurtları olan bugünkü Moğolistan toprakları hayvan yetiştirmek için çok uygundu ve gücü de buradan geliyordu. Devletlerin başkentlerini kurma nedeni de budur. Türklerin ve Moğolların tarih üzerindeki kaderini belirleyen en önemli etken atlar olmuştur. Türklerin tarihinin birçok temel özelliğinin geçerli birçok kanıta karşın sisler içinde kalmasına, kötü ayarlanmış bir fotoğraf makinesi ile çekilen fotoğraf gibi silik olmasına neden olan da bu hareketin niteliğidir. Bu göçebelerin, üstünlük sağlayabildikleri tüm olumlu özellikleri özgür bir şekilde gösterebilmeleri için atlı desteğin temel gücüne ihtiyaçları vardı. Yoğun at yetiştiriciliği Moğolistan’da en yüksek noktalara gelmiş ve buradan da tüm Orta Asya’ya yayılmıştır. Fakat Sibirya’da Avrupa’da Balkanlar’da Fırat ve Dicle Nehri’nde Müslüman Türk gücü başka temellere dayanmak zorundaydı. Buralarda hiçbir ülkenin bu tip büyük sürüleri beslemeye yetecek otlakları yoktur.

Dikkatle belirlenen bu sayılar, göçebe Türklerin savaşa en az 2 ila 3 at götürdükleri, bunun dinç bineklere sahip olma amacı taşıdığı yönündeki bilgileri doğrular niteliktedir. 1milyon at, 300.000 kişilik bir ordu için yeterli olmasının ötesinde müthiş fazla bir sayıdır. Ve bu sayıda bir ordu o zaman için kıyaslandığında dev bir ordu demektir ki bunun başka bir eşi yoktur. Bazı tarihçilerin bu kadar büyük başka ordulardan bahsetmesi o kadar da açıklanabilecek bir durum değildir. Çünkü ne Çin ne Hindistan ne de Avrupa ovaları bu kadar büyük ovalara sahip değildiler. Belki Türkiye ve İran yaylaları buna imkan verebilirdi. Avrupa’nın en verimli ve zengin ovaları Macaristan’da bulunmasına rağmen en fazla 323.000 birim hayvan için yeterli kapasitedeydi. Üstelik ormanlar eskiden daha geniş alanlara sahiptiler. Bu sayı Moğolistan’ın kapasitesinin onikide biriydi. Döneme göre düşünecek olursak Avrupa’nın güneyine doğru yani Galya ve İtalya’ya doğru sefer düzenlemek için yeterli fakat işgal için yetersiz otlak sahası vardı. Bu yüzden Attila Avrupa’yı fethetmeyi düşünmemiştir.

Şuan Moğolistan Cumhuriyeti’nde 1918’de modern ekonominin girmesinden önce 1.5 milyon at besliyordu. Savaş veya kıtlık olmadığı zamanlar ülkede atların değeri düşüyor; küçükbaş ve büyükbaş hayvanların önemi artıyordu. Savaş zamanında ise roller değişiyor; atlar öbür hayvanlardan daha değerli oluyordu. Türklerin ataları olarak bilinen Hiongnular’ın sürülerindeki havan sayısı yokluk zamanında kişi başına 2-3 e kadar düşebilmekte, refah zamanlarda ise kişi başına 300 hayvan bulunabilmekteydi. padok’01 / 43


TARİH Bu nedenle atlı güce önem veren Selçuklular, İran ve Anadolu’da tarımı ihmal etmek zorunda kalmışlardır. Yine aynı nedenle Moğollar ve Türkler Suriye ve Irak’ta uzun süreli başarılar elde edememişler özellikle de bu ülkelerden Nil Vadisi’ne gidebilecek şekilde yararlanamamışlardır ve memlüklerin taarruzlarına karşı direnememişlerdir. İşte bu sebeple, keskin bir zekası olan, karşılaştığı sorunları ustalıkla sindirebilen ve dünyaya egemen olma fikrinden vazgeçmeyen Cengiz Han, Çin’in sulanabilen tüm topraklarını otlağa çevirmeyi planlamıştır. Bu kaynak yetersizliği nedeniyle barış zamanlarında atlarını komşu ülkelere satmak zorunda kalmışlardır. Çin’in barış halinde kalmak amacıyla Uygur Devleti’nden daha sonra yem yokluğundan ölmelerine seyirci kalma pahasına bile olsa fahiş fiyatlara çok sayıda at almak zorunda olduklarını bilinmektedir.

Uygar topraklara, oranın kaynaklarını sonuna kadar sömürüp bozkıra dönüştürmeden yerleşebilmek için yeni koşullara son derece yavaş ilerleyen, hatta bir iki yüzyılı bulabilen bir süreçte hazırlanmak gerekliydi. Bu, Osmanlılarda olduğu gibi, önemli miktarda bir atlı gücü muhafaza etmekle birlikte, bu güce artık kilit rol atfetmeyen bir yerleşiklikle mümkün olacaktır.

44 / padok’01

Tarihe yön verenlerin pusulasıdır at Attila da Macaristan ovalarına yerleşerek yeni koşullara uyum sağlamaya çalışmış ve Romalılar üzerindeki baskısını sürdürmüştür. Atların sayısı azalırsa silahlar, koşum takımları, Türklerin Benimsedikleri ve uygarlaşan diğer milletlerin de benimseyecekleri atlı yaşama uygun giyim neye yarayabilirdi? Ne büyük fatihler yerleşik bir ülkede kalmaktan ölüm gibi korkarak tarihçileri şaşkınlığa uğratmıştır. Modern Asya’nın nice kurak bölgesinin bir zamanlar göçebe Türklerin bereketli yurtları olduğu hatırlanırsa hayvanların beslenmesi için nice sonsuz kaynaklara ihtiyaç duyulduğu ve bunun yarattığı fetihlerin sonuçları iyi anlaşılmaktadır. Kaynak: Jean-Paul Roux, Türklerin Tarihi

Hazırlayanlar: Mirsad Kürşad Erdoğan Muhammet Eyüp Demir

padok


HAYVANLARINDAN

KAN ALMA

YÖNTEMLERİ

Laboratuvar hayvanlarından kan alımı en yaygın prosedürlerden biridir. Hayvan refahı açısından ve stres altında kan alma tekniği hematolojik ve biyokimyasal parametreleri büyük oranda etkileyebildiğinden uygun bir tekniğin belirlenmesine ihtiyaç vardır. Stres ve anestezi hematolojik ve biyokimyasal parametreleri tamamen değiştirebilir. Özellikle hayvan tespit edilirken oluşturulan aşırı stres hematokrit değer ve akyuvar sayısında artışa neden olur. Stres durumunda glikoz normalin 2 katı kadar yükselebilir ve bazı hormonlar da değişebilir. Laboratuvar hayvanlarından çeşitli amaçlar için değişik miktarlarda ve farklı bölgelerden kan alınmaktadır. Kan Alma Yönteminin Seçimi; 1)kan alma amacına (arteriyel kan, venöz kan veya ikisinin karışımı gerektiğinde), 2)kan alma süresine, 3)sıklığına ve deneyin devam edip etmeyeceğine bağlı olarak değişir. Kan alma yönteminin deneyin planlanma aşamasında düşünülmesi gerekir. Bazı bölgelerden kan alımında ağrı meydana geldiğinden dolayı anestezi yapılmalıdır. Kan alımından sonra bölgeye direkt olarak veya gazlı bez ile bastırılarak hemostaz (kanamanın durdurulması) sağlanmalıdır. Arteriyal punksiyonlardan sonra birkaç dakika basınç uygulanması gerekebilir. Kan alma metodu ne olursa olsun tam hemostaz elde edilene kadar (kan alma yerinden hiç kan gelmeyinceye kadar) hayvanlar kafese bırakılmamalıdır. Kan almak için damar kesilmesi önerilmez. Şayet böyle bir işlem uygulanacaksa anestezi altında yapılmalıdır. Parmak veya kuyruğun kesilerek kan alınması da yasaklanmıştır. Bu şekilde kan almada venden ziyade bir arterin kesilmesi sonucu şiddetli kanamalara neden olması

Hazırlayan: Tuğçe Yıldız İ.Ü. Veteriner Fakültesi 2. Sınıf

LABORATUVAR

daima mümkündür. Ayrıca bu yöntem kanülle punksiyon yapılmasından daha ağrılıdır (yaranın iyileşmesi için daha uzun zamana ihtiyaç duyduğundan dolayı). İlaveten yöntemin yeri enfeksiyon, hemoraji ve diğer komplikasyonlar için çok hassastır. Genel Prensipler – Genel bir kural olarak sağlıklı bir hayvandan bir defada alınan kan, hesaplanan kan volümünün %10’unu veya vücut ağırlığının %1’ini (hayvanın total kan volümü, vücut ağırlığının %10’u kadardır) aşmamalıdır. – Bir defada büyük volümlerde kan alınması gerekiyorsa; total kan volümünün maksimum %20’si (vücut ağırlığının %2’si) alınabilir. Ancak hipovolemik şoku önlemek için kan alınmasından sonra elektrolit solüsyonu takviyesi yapılmalıdır. – Daha büyük hacimlerde kanın bir defada alınması yaşamsal fonksiyonları (hipovolemi, kardiovasküler yetmezlik, hemorajik şok) riske sokacaktır. – Kan alma sıklığı alınan miktara bağlıdır. – Total kan volümünün %10’u alındığında, bu işlem 2-4 haftada bir tekrarlanabilir. – Daha sık kan alma gerekliyse hematokrit veya serum protein düzeyi izlenmelidir. Genel bir yaklaşım olarak 1 ml/kg/gün oranında kan öğelerinin yenileyeceği unutulmamalıdır. – Sık aralıklarla kan alınması durumunda dolaşımdaki kanın ancak %1’i 24 saatte bir alınabilir. – Yaşamla bağdaşmayacak miktarda kan alma (terminal kan alma) genel anestezi altında gerçekleştirilmelidir. Kan alındıktan sonra hayvanın öldüğü kontrol edilmelidir ve alternatif ötenazi uygulanmalıdır. – Bir hayvandan sağlanabilecek total kan hacminin, total kan volümünün yarısı kadar olduğu (vücut ağırlığının %5’i) kadar olduğu unutulmamalıdır. padok’01 / 45


ARAŞTIRMA Kan Alma Metotları Farklı hayvan türlerinde venöz punksiyon için çeşitli teknikler bildirilmektedir. Ven içerisine veya vasküler sistemin diğer kısımları içerisine kanülle uygun bir şekilde girilmesi normal olarak yöntemin en zor kısmıdır. Bazı kurallar verilebilir, ama pratik bir beceri sağlanmalıdır. Ön Hazırlık Tüm işlemlerde genel asepsi ve antisepsi kurallarına uyulmalıdır. Bazı işlemler anestezi gerektirirken bazıları hayvan uygun şekilde sabitleştirilirse anestezisiz başarılabilir. Uyanık hayvanlarda kan almak için hayvan uygun tutulmalıdır. Hayvanın hareket etmesinin engellemesi kan damarlarının ve diğer organların yaralanmasının önlenmesi için gereklidir. Bölgenin Hazırlanması Enjeksiyon veya ensizyon bölgesindeki kıllar traşlanır veya kırpılarak bölge alkolle temizlenmelidir. Bazı yöntemlerde sedasyon ve anestezi gerekli olacaktır. Diğerleri uygun bir tutma yöntemi uygulanarak anestezisiz uygulanabilir. Venlerin daha iyi görünmesi ve dilate olması için; – Basınç uygulanarak damar tıkanabilir ve uygulanan basınç damarda bir miktar genişlemeye neden olacaktır. – Isıtma da dilatasyon yapar. Tavşan kulağı, fare veya sıçan kuyruğu kullanıldığı zaman düşük watlı lamba, ısıtmak için kullanılabilir. – Hayvanların kulak veya kuyruklarını 5-10 saniye 45 0C’lik suya daldırmak faydalı olacaktır. – Damarlar alkolle temizlendikten sonra ksilenli gazlı bezle silinerek de dilate olur. Sıklıkla alkolle ıslatılmış gazlı bezle derinin sert silinmesi, yeterli dilatasyon yapacaktır. Deney Hayvanlarında Yaygın Olarak Kan Alınan Yerler Fare Kalp (sadece ötenazi edilecekse), orbital sinus (sadece anestezi altında), kuyruk veni (Kuyruk kesme metoduna izin verilmez), saphenous ven, fascial ven Sıçan Farelerdeki gibidir. İlave olarak subclavian ven Kobay Kalp (sadece anestezi altında), anterior vena cava, subclavian ven Tavşan Kalp (sadece anestezi altında), kulak veni

46 / padok’01

Lab. hayvanlarından kan alma Kuyruktan Kan Alma •Hayvan mekanik sabitleştiricilerde tutulur. •Kan alınmadan önce damarın dilate edilmesi (ılık suya kuyruk sokulabilir veya lambayla ısıtılabilir) gerekir. •25-30 G iğneyle (insülin enjektörü) kuyruğun uç kısmına yakın olarak girilir, gelen damlaya kapiller tüp sokularak kapilleriteyle kan toplanır. •Tekrar iğnenin girilmesi gerekiyorsa kuyruğun daha proksimaline girilmelidir. •Fare ve sıçanda uygun bir yöntemdir. •Kuyrukta 2 lateral ve 1 dorsal olmak üzere üç tane ven, 1 tanede ventral arter vardır. Ventral Kuyruk Arterinden Kan Alma •Sıçan anestezi edilmeli ve sırt üstü yatırılmalıdır. •Kuyruktan kan alma kuyruğun 40 °C ile 50 °C ısıtılmasıyla kolaylaştırılır. •Şırıngada önce negatif basınç oluşturulur, yani piston geri çekilir sonra artere iğne 20-30 derece açı ile sokulur. •İğne girmişse şırınga kanla derhal dolar. Kan akımı yavaşlar veya durursa iğne geri çekilmelidir. •İğne 22 G ve şırınga 3 mL’lik olmalıdır. Tekrar etmek gerekiyorsa kuyruğun daha proksimaline girilmelidir. •İğne çekildikten sonra kanamayı engellemek için iğne yerine basınç uygulanmalıdır. Kulaktan Kan Alma •Tavşan kulağında iv enjeksiyon için de kullanılan marginal ven, ufak miktarda kan almak için uygundur. Buradan kan almak oldukça kolaydır. •Alan tıraşlanır, alkolle ve sonra ksilen’le temizlenir. •Ven, parmak bastırılarak tıkanır. •İğne dikkatlice sokulur ve kan yavaşça çekilir.


Lab. hayvanlarından kan alma •Tavşandan büyük miktarda kan almanın en iyi yolu santral kulak arteridir ve vacutainer tüpe bağlı düz iğne kullanılabilir. •20 G’lik kanül yada 22 G’lik branül kullanılarak kanın iğne ucundan direk tüp içine akması da sağlanabilir. •Bu yolla 30-40 mL kan alınabilir fakat tavşan dikkatlice tespit edilmeli ve hematom önlenmelidir. Kalpten Kan Alma Fare, rat, kobay ve tavşanlarda kullanılan bu teknik genellikle çalışmanın sonlandırılması esnasında ve fazla miktarda kan alınması gerektiği durumlarda tercih edilir. Atriumdan kan alınması, perikarda kan sızması ve buna bağlı kalp durması ve ölüm riskinden dolayı sakıncalıdır. Kobaylarda 21-23 guage, tavşanlarda ise 19-21 guage’lık kanüllerin kullanılması uygundur. Tavşanlarda kulak venasından istenildiği kadar kan alınabileceği için kalpten kan alma tamamen kansız bırakmak için kullanılmalıdır. Sıçan ve farelerde trombosit sayısı yüksek olduğu için ince çaplı kanüllerle kan alınırken pıhtılaşama olabilir. Bu nedenle 21 veya 23 guage’lık kanül tercih edilmeli ve hızlı davranılmalıdır. Birkaç kez deneme kalpte yırtılmalara sebep olacağından kanın toraks boşluğunda birikip pıhtılaşmasına, hemoraji ve ölüme sebep olabilir. Periorbital Kan Alma (Orbital Sinus Punksiyonu) Anaestezi altındaki farelerde orpital ven pleksusları kapillar tüplerle zedelenerek kanın tüpe dolması sağlanır. Bu teknik kullanılarak haftada bir veya iki haftada bir fareden 0.25 ml, sıçandan ise 0.5 ml kan tekrar tekrar alınabilir. Orbitanın venöz yapısının lokalizasyon yerini bilmek başarılı bir periorbital kan alma tekniği için yardımcı olabilir. Kapillar tüp küre etrafından çevrilerek orbital sinus içine direkt olarak sokularak kanatılır. Tüp çekildikten hemen sonra kanama durur eğer durmazsa basınç uygulanmalıdır. Bu şekilde alınan kan örneğinin herderian bezinden salgılanan forfirin ve diğer vücut sıvıları ile kontaminasyonu olabilir. Bu sebeplerden dolayı steril kan alınmasında bu yöntem tercih edilmez. İşlem kaba yapılırsa retroorbital hematom oluşabilir. Oluşan hematomun basıncı nedeniyle ağrı hissedilir. Ayrıca optik sinir hasarlanabilir. İntraorbital yapıların hasarı sonucu hemoraji, yangı ve körlük oluşabilir. Bu nedenlerden dolayı pek çok ülkede orbital damarların punksiyonu uygun bir kan alma yöntemi olarak görülmemektedir. Saphenous Venden Kan Alma Sefanous ven genellikle fare, rat, gerbil, kobay, ferret ve mink gibi hayvanlarda uyluk bölgesine basınç yapılarak venöz durgunluk sağlandıktan sonra az miktarda kan almak için uygundur.

Kardiak ve retroorbital punksiyona alternatif olarak geliştirilen pratik insani bir metottur. Hayvanı zapt etmek için 50 ml’lik tüp kullanılır. Tüpe hava giriş çıkışını sağlamak için tüpün koni kısmı delinir. Arka bacak gerilir ve kuyruk ve kalça arasındaki deri kıvrımı tutularak sabitleştirilir. Bacağın kılları temizlenir. 23 guage’lık iğne ile ven delinir. Çıkan kan tüpe serbestçe akıtılır. Kan alınması sonrası basınç yapılarak hemostazis sağlanır. Pıhtılaşmayı ve koagulasyonu azaltmak için silikon yağıyla deri yağlanır. Birden fazla örnek aynı yerden alınacağı zaman yara kabuğu kaldırılır. Bir günde birkaç kez yapılabilir. Jugular Venden Kan Alma Tercihen anestezi altında bir deri kesisi sonrası kalvikulanın hemen üstünde jugular ven görülerek doğrudan kan alınabileceği gibi, genç hayvanlarda kanül ile de girilebilir. Kan alındıktan sonra deri kesisi birkaç dikişle kapatılmalıdır. Tekrarlayan kan alımlarında kalıcı katater konulabilir. Abdominal Aorta veya Vena Cava’dan Kan Alma Bir ml’den daha fazla kan alınacağı durumlarda (3-8 ml) bu teknik tercih edilir. Hayvan anestezi altında dorsal yatış pozisyonda tutulur. Batın açıldıktan sonra sekum ve bağırsaklar kenara itilerek vena cava görülür. Üzerindeki yağlı doku sıyrıldıktan sonra tercihen intraket yardımıyla kan alınır. Fascial Ven Tekniği Farelerde 4-7 damla kan almak için kullanılan bir metottur. Farenin çenesinde bulunan lekenin birkaç mm üst kısmından fascial ven’e 4-5 mm’lik lancet veya 18 guage’lık iğne kullanılarak punksiyon yapılarak kan direkt tüp içerisine akıtılır. Kan alımından sonra bölgeye baskı yapılarak kanamanın durması sağlanır. Kanat Altından Kan Alma Kanatlı hayvanlarda kanat altı venası kan almak için kullanılır. •Masa üzerinde yan olarak yatırılan hayvanın bir yardımcı tarafından bir el ile kanadı açılarak diğer el ile de ayakları tutulur. •Bölge üzerine gelen yerdeki tüyler uzaklaştırılır. •Kanadın alt yüzündeki venin dezenfeksiyonundan sonra iğne ile damara girilerek 4-5 ml kadar kan alınır. KAYNAKLAR Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi -Yrd.Doç.Dr. Mustafa İSSİDeney hayvanlarında kan ve örnek alma teknikleri slaytları Çukurova Üniversitesi Tıbbi Bilimler Deneysel Araştırma ve Uygulama Merkezi- Laboratuvar hayvanlarından kan alınması Bornova Vet. Kont. Ve Arş. Ens.- Dr. Ahmet ARSLAN- Laboratuvar hayvanlarında enjeksiyon ve kan alma

padok’01 / 47


bize her zaman iyi bak覺n, olur mu?



padok


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.