-N0:38-Hazi r an/June2014
No: 3 8
Al abi l i r s i ni z/YourCompl i ment ar yCopy Haz i r an/June
2
Karaoğlanoğlu Cad., Paşaoğlu İş Merkezi, No:4 Karaoğlanoğlu, Girne
İÇİNDEKİLER / CONTENTS
17. Passatempo’dan / From Passatempo
18. Portre / Portrait 26. Doğa / Nature
32. Kıbrıs Nostaljileri / Cypriot Nostalgia
YÖNETİM / MANAGEMENT: CYXP Aviation Ltd. Genel Müdürü v e Pegasus Havayolları Kıbrıs Temsilcisi CYXP Aviation Ltd. General Manager and Pegasus Airlines Cyprus Representative M. Zeki Ziya z.ziya@cyprusxp.com Pegasus Havayolları Kıbrıs Merkez Ofisi Pegasus Airlines Cyprus Main Office Hasane Ilgaz Sokak, 11 B, Köşklüçiftlik / Lefkoşa Tel.: (+90) 392 228 73 11 Fax: (+90) 392 227 22 90 YAYIN YÖNETİM / PUBLICATION MANAGEMENT Genel Yayın Yönetmeni / Publishing Director Can Sarvan cansarvan@isvic.com İsviç İletişim Hizmetleri Ltd. Güzeltepe Sokak, 18, Edremit / Girne Tel: (+90) 0548 888 00 09 www.isvic.com info@isvic.com YAPIM / PRODUCTION Röportaj / Interview Hakan Çakmak Sanat Yönetmeni / Art Director Laden Uyguroğlu
38. Sanat / Art 56. Tarih / History 60. Spor / Sport
Kapak fotoğrafı / Cover Photography Laden Uyguroğlu Fotoğraf / Photography Hakan Çakmak Laden Uyguroğlu Çeviri / Translation Mehmet Ratip Düzelti / Proof Reading Mehmet Ratip Muhasebe / Accounting Fırat Özbolayır firatozbolayir@isvic.com
66. Yol Notları / Road Notes 84. Gündüz & Gece / Day & Night
Website www.passatempoXP.com Reklamlarınız İçin / For Advertising reklam@isvic.com isviciletisim@gmail.com BASKI-CİLT / PRINTING-BINDING
94. 108.
Gurme / Gourmet
Görsel Dizayn Ofset Matbaacılık Atatürk Bulvarı, Deposite İş Merkezi, A5 Blok Kat:4, No: 405 İkitelli OSB, Başakşehir, İstanbul Tel.: 0212 671 91 00 Fax: 0212 671 91 90 www.gdofset.com
Bulmaca / Puzzle Tüm hakları saklıdır. Yazılı izin olmadan içeriğin bir bölümünün ya da tümünün yeniden yayınlanması kesinlikle yasaktır. All right reserved. Reproduction in part or in whole without written permission is strictly prohibited.
16
PASSATEMPO’DAN / FROM PASSATEMPO
Meyveleri Dalından Toplamanın Eşsiz Keyfi The Matchless Joy of Gathering Fruits from Trees Can Sarvan
D
ünyanın pek çok şehrinde meyve ağaçlarını şehirlerde görme şansınız yokken Kıbrıs’ta ana caddelerde bile meyve vermiş ağaçlarla karşılaşırsınız.
Y
ou do not get the chance to see fruit trees in many cities in the world. However, in Cyprus, there are trees bearing their fruits even on main streets.
Kıbrıs doğasının en belirgin özelliklerinden biri, ağaçların dallarında olgunlaşan meyvelerin gelişimini günbegün takip edebilmenizdir.
One of the most distinct features of nature in Cyprus is the opportunity to witness the day-byday development of fruits on the branches of a tree.
Kış aylarında greyfurt, portakal, mandalina veya nar ağaçlarının üzerinde büyüyen meyvelere pek çok evin bahçesinde rastlayabilir; hatta yoldan geçerken meyvelerden hiç değilse bir tanesini koparabilirsiniz.
You can see fruits growing on grapefruit, orange, tangerine or pomegranate trees in the gardens of many houses during winters and you can even grab one fruit off the branch of a tree as you walk by.
Baharda, Malta eriği olarak da bilinen yeni dünya ağaçlarında biriken meyvelere, dalında büyüyen çileklere ve dut salkımlarına baktıkça doğayla iç içe bir yaşam sürmenin eşsiz bir şans olduğunu hissedersiniz.
You feel the unequaled privilege of living a life inside nature as you see Japanese plums, strawberries and mulberries grow in springtime.
Yaz aylarında ise zeytinler dallarında yeşilden siyaha doğru olgunlaşmaktayken, bademler, kayısılar ve şeftaliler dallarında büyürler. Dünyanın en güzel Formoza eriklerini, en kıymetli Verigo üzümlerini uzanıp tadarken ve muz ağaçlarında irileşen muzları seyrederken eşine az rastlanır bir ülkede yaşamanın keyfini sürersiniz. İngiliz gazeteci/yazar Tabitha Morgan, ‘İngilizlerin Kıbrıs’taki Tarihi - Acısıyla Tatlısıyla Bir Ada’ adlı kitabında, II. Dünya Savaşı yıllarında hayatlarında narenciye görmemiş İngiliz askerlerinin Kıbrıs’ta dalında gördükleri meyvelerden ne kadar büyülendiklerini boşuna anlatmaz. Savaşın kan ve barut kokusuna narenciye kokusunun karıştığı yıllar şükür ki çok geride kaldı ama narenciye kokusu Kıbrıs’ta baki kaldı…
In summer, olives ripen, changing their colour from green to black, as almonds, apricots and peaches grow on the branches of their respective trees. As you taste the world’s most beautiful Formosa plums, the world’s most precious Verigo grapes and watch bananas grow bigger on banana trees, you enjoy the privilege of living in a country of unparalled properties. In her book titled ‘Sweet and Bitter Island, A History of the British in Cyprus’, Tabitha Morgan, a British journalist and writer, tells the story of how, during the Second World War, British soldiers in Cyprus saw the fruits of citrus trees for the first time in their lives. They were, of course, fascinated by them. Fortunately, the years when the wartime smell of blood and gunpowder got mixed with the beautiful perfume of citrus trees are entirely gone. The sweet scent of the citrus fruits remains...
17
PORTRE / PORTRAIT
Hakan Çakmak
Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımının Kurucularından, Hekim ve Bürokrat Kimliğiyle Öncü Bir Kıbrıslı A Founder of Fenerbahçe Women’s Volleyball Team, A Doctor, A Bureaucrat and A Leading Turkish Cypriot Figure
Dr. Ayten Salih Berkalp
H
ekimlik mesleğiyle birlikte uzun yıllar boyunca sportif ve yönetsel alanlarda ortaya koyduğu enerjik ve üretken çabalarıyla toplumsal yaşamda ön plana çıkan figürlerden biri olan Dr. Ayten Berkalp, 18 Ekim 1934 tarihinde Mağusa’da doğdu. İlkokul eğitimini Mağusa ve Limasol’da tamamlayan Ayten Hanım, ortaokulu Lefkoşa Viktorya Kız Lisesi orta bölümünde, liseyi ise İstanbul Çamlıca Kız Lisesi’nde okudu. Ortaokulu Kıbrıs’ta tamamladıktan sonra, Ada’da genç kızların eğitim görebileceği lise müfredatı bulunmayışından dolayı İstanbul Çamlıca Kız Lisesi’ne kaydolan Ayten Hanım, henüz ilkokul yıllarında merhum Dr. Burhan Nalbantoğlu’nun teşvikiyle öğrendiği voleybol oyunundaki başarıları sonucunda bu lisenin henüz birinci sınıfındayken takım kaptanlığına yükselmişti. Lise yılları boyunca hem voleybol hem de basketbol takımlarının kaptanlığını üstlenerek başarılı maçlar çıkaran Ayten Berkalp, üniversite yıllarına başlamadan önce, okul takımındaki bazı arkadaşlarıyla gittiği Fenerbahçe erkek basketbol takımının maç bitiminde, Fenerbahçe kulübü bünyesinde ilk kadın takımının kurulması ve kendilerinin de görev almaları için istekli olduklarını söyleyince bu istekleri olumlu karşılanarak, Altan Dinçer yönetiminde ilk çalışmalarına başlamışlardı.
18
D
r. Ayten Berkalp is one of the leading figures ofTurkish Cypriot social life known for many years for her dynamic and productive efforts in the fields of sports and administration alongside her career as a doctor. Born on 18 October 1834 in the city of Mağusa, Ms Berkalp completed her primary education in Mağusa and Limassol. She then went to Victoria Girls’ High School in Lefkoşa for her secondary education. She completed her high school education at Çamlıca Girls’ High School in İstanbul. After her completion of secondary education, Ms Berkalp enrolled in İstanbul Çamlıca Girls’ High School due to the lack of proper high school education for girls in the island. She got interested in volleyball during her primary school years as a result of the encouragement of the late Dr. Burhan Nalbantoğlu. She continued to play volleyball at high school and her successful performance even made her team captain on her first year in İstanbul. During her high school years, Ayten Berkalp played successful games as the captain of both volleyball and basketball teams. Before entering university, she expressed her enthusiasm together with some of her friends from her high school team to take part in the establishment of the first women’ s team under the umbrella of Fenerbahçe Sports Club. After the end of a game played by Fenerbahçe Men’s Basketball Team, she told the concerned parties that she and her friends were ready to take up this task. Their demand was received positively and they began to train under the guidance of Altan Dinçer.
19
20
1 Eylül 1954’te Kadıköy Halk Evi Spor Salonu’ndaki ilk antrenmanla Fenerbahçe macerası başlayan Ayten Hanım, 6 yıl boyunca Fenerbahçe formasıyla voleybol ve basketbolun yanı sıra atletizm ve kürek sporunda da aktif bir sporcu olarak görev alacaktı. Fenerbahçe Kadın Takımı bünyesinde 5 yıl İstanbul Bölge Şampiyonluğu yaşarken, İstanbul Tıp Fakültesi mezuniyetinin hemen öncesinde İzmit’te düzenlenen Türkiye Kupası finalinde Galatasaray Kadın Takımı’nı yenerek Türkiye şampiyonluk kupasını kaldıran kadronun içindeydi.
Ms Berkalp’s Fenerbahçe years began on 1 September 1954 when she participated in her first training at the Kadıköy Community Centre SportsHall.Shewasanactivesportswomanfor6yearsnotonlyplaying in Fenerbahçe’s volleyball and basketball teams, but also competing in athletics and rowing. During her years with the Fenerbahçe Women’s Team, she won 5 İstanbul Regional Championships. She was also part of the team that won a championship against Galatasaray Women’s Team in the final match of the Turkish Cup organized in İzmit right before her graduation from İstanbul University’s Faculty of Medicine.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olup Ada’ya döndüğü yıllar, ortak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1960 yılına denk geliyordu. İngiltere’de kadın doğum uzmanı olma hayalleri kuran Ayten Hanım, dönemin koşulları ve diğer kıdemli hekim arkadaşlarının önerisi ve teşvikiyle anestezi alanında uzmanlaşmanın ilk adımlarını atacak ve Kıbrıs’ta çatışmaların başladığı günlere kadar Lefkoşa’da iki toplumun ortak kullanımındaki hastanede görev yapacaktı. 1960-62 yıllarında, Kıbrıs Cumhuriyeti sağlık kadrolarında ‘pregistration’ hekim olarak görev yapan Dr. Ayten Berkalp, Ada’da silahlı çatışmaların başladığı başladığı 1963 yılı sonlarına kadar Rum kesimindeki Lefkoşa Genel Hastanesi’nde asistan hekim olarak çalıştı.
Ms Berkalp’s return to Cyprus upon her graduation from İstanbul University Faculty of Medicine coincides with the establishment of the bicommunal Republic of Cyprus in the year 1960. Although Ayten Berkalp’s dream was to become a gynaecologist in Britain, the circumstances at the time as well as the advice and encouragement of her senior colleagues led her to specialize in anesthesiology. She worked at the hospital in Lefkoşa used by both island communities until the beginning of the intercommunal conflict in Cyprus. Between the years 1960 and 1962, Dr. Ayten Berkalp worked as a physician as part of the health personnel of the Republic of Cyprus. Until the end of 1963 when an armed confrontation broke out between the two communities, she worked as a junior doctor at Lefkoşa General Hospital located in the Greek Cypriot sector of the capital city.
Çatışmalı ve olaylı yıllar boyunca, önce hekim sonra asker olarak görev yapan Dr. Ayten Berkalp, Türk jetlerinin Lefkoşa’da alçak uçuş yaptıkları olayların 3. gününde, hastanede görevli kadınların da tehlike altında olduğunu haber alan dönemin Rum Cumhurbaşkanı Makarios’un hastaneye gelip, ‘Sizi buradan çıkartıp sarayıma götüreceğim’ demesi üzerine ‘Bizi sarayınızda mı öldürteceksiniz?’ diye sorunca ‘Nasıl konuşuyorsunuz, ben aynı zamanda bir din adamıyım ve buraya 30 polisimle birlikte geldim’ yanıtını almış. İngiliz Elçiliği’ne haber verilmesi şartıyla çıkabileceklerini söyleyince elçiliğe teslim edilme taahüdünü alarak, diğer arkadaşlarıyla birlikte Makarios ve korumaları nezaretinde hastaneden çıkmış ve ertesi gün İngiliz Elçiliği’ne götürülerek Türk kesimine geçmişlerdi.
During the tumultuous years, Dr. Ayten Berkalp carried out her duties first as a doctor, then as a soldier. On the third day of events that led to low altitude flights of Turkish jets over Lefkoşa, when the then Greek Cypriot President Makarios heard that women working at the hospital were in danger and personally came to tell them ‘I will get you out of here and take you to the Presidential Palace’, Ms Berkalp’s answer was ‘So that you can kill us at your palace?’. Makarios’s answer was ‘How can you say that? I am, after all, a person of faith and I came here with 30 police officers under my command’, recalls Ms Berkalp. Still, they accepted the president’s offer on condition that the British Embassy was informed of the situation. After they received the assurance of being delivered to the British Embassy, she and her colleagues left the hospital under the protection of Makarios and his guards. A day later, they were delivered to the British Embassy and then were able to pass to theTurkish sector.
21
1963-74 yılları arasında başta Boğaz bölgesindeki askerleri ilk yardım konusunda eğitme görevinin yanı sıra Baf’tan Geçitkale’ye, Limasol’dan Lefke ve Erenköy’e Ada’nın Türk bölgelerinde görev alan Ayten Hanım, bu yıllar boyunca bölükler arası voleybol maçlarında da erkek oyuncularla birlikte sahaya çıkıyordu. Kadınlarda 2.24 m. olan ancak erkeklerle oynadığı için 2.48 m.’lik netin bir o yanında bir bu yanında hem pasör hem de topu geriye atarak rakibi avlayan oyuncu olarak öne çıkıyordu. Öyle ki, akıl hastanesinin yanında yapılan bir maçta onu diğer oyunculardan ayırdedemeyen bir hasta her servis atışında “Hadi Ayten Bey!” diye tezahürat yapıyormuş. Dr. Ayten Berkalp, anestezi alanındaki uzmanlık eğitimini, olaylı yıllarda üstlendiği bu ağır görevlerin ardından 1967-69 yılları arasında Cardiff ve Londra’da tamamladı. İhtisasının ardından 1969-71 yıllarını kapsayan iki yıllık dönemde Limasol Türk Hastanesi’nde önce Anestezi Uzmanı, 1971-74 yılları arasında da Başhekimlik görevleri yaptı. Sporla ilgili yanını hiçbir zaman hayatından eksik etmeyen Berkalp, 1971 yılında bir yıl süreyle Limasol bölgesi takımlarından Doğan Türk Birliği’nin de başkanlık görevini yapacaktı.
22
Between the years 1963 and 1974, Ms Berkalp carried out the duties of providing first aid as well as training soldiers in the provision of first aid in the Boğaz district. She also fulfilled her duties as a doctor in many other Turkish settlements from Limassol to Lefke and Erenköy. These years of conflict did not stop Ms Berkalp from organizing volleyball matches between divisions. She even played against men’s teams. Playing against a 2,48 metre-high net for men, not the regular 2,24-net for women, she was known for her impressive passes and attacks — so much so that during a match played next to the facilities of the mental institute, a patient that could not distinguish her from other male players cheered for her during her serves as “Go Mr Ayten Go!” Dr. Ayten Berkalp completed her specialization training in the field of anesthesiology after the difficult tasks thrown upon her by the years of hardship and struggle between the years 1967 and 1969 in Cardiff and London. Then, between 1969 and 1971, she first worked as an anesthesiologist at Limassol Turkish Hospital and, between 1971 and 1974, took up the duty of head physician. Ms Berkalp never quit playing sports. In 1971, she even became the chairwoman of the Limassol team DoğanTurkish United.
23
Bu yıllarda birçok sivil toplum örgütünün kuruluşunda çalışırken, 1974 yılındaki savaşın hemen öncesinde Limasol bölgesinde askeri yönetici olarak da görevlendirilirken, Barış Harekâtı başladıktan sonra da Limasol Sancaktarı olarak atanacaktı. Hastanedeki başhekimlik ve kentteki idari görevlerine ilaveten bir Mücahit Komutanı olarak da görev yaparken, Türk kesimindeki yönetimle güneyde mahsur ve esir kalanların irtibatını sağlıyor, ayda bir Türk kesimine geçerek ilaç ve gıda getirilmesini sağlayan ekibi yönetiyordu. Ayten Hanım’ın buradaki görevi, 20 Temmuz 1975’te Kuzey’e geçene kadar devam etmişti. Ada’nın kuzeyine geçtikten sonra yeni kurulan Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin Sağlık Bakanlığı’na bağlı Sağlık Müdür Muavinliği görevine atandı. 1978 yılında Sağlık Bakanlığı Müsteşar Vekili, 1982-91 yılları arasında da Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığı görevlerini sürdüren Dr. Ayten Berkalp, aynı yıl emekli olduktan sonra 19952004 yılları arasında Kamu Hizmeti Komisyonu üyeliği yaptı. Kamu görevinde bulunduğu yaklaşık 20 yıl boyunca, yeni Türk yönetiminin sağlık alanında örgütlenmesinde, sağlık servislerinin yapılandırılmasında, yeni hastane ve ünitelerin açılmasında, kasabalarda dispanserlerin oluşturulmasında; sıtma, thalassemia, kanser, AIDS vb. hastalıklarla mücadelede yasal ve yönetsel çerçevede etkin görevler üstlenen Dr. Ayten Berkalp’in 80 yıla varan hayat hikâyesinin başlangıcı; başarılı öğrencilik yıllarına eşlik eden başarılı sporcu kimliğiyle de öne çıkarken, mesleki kariyeri de aynı başarılarla noktalanıyordu. Girne’nin Karaoğlanoğlu bölgesinde yaşayan Ada’nın 80 yıllık çınarı Ayten Hanım’a sağlıklı ve huzur dolu nice yıllar dileriz.
24
During the years of Cyprus conflict, she participated in the establishment of many nongovernmental organizations. In 1974, right before war, she was a military administrator in the district of Limassol. With the beginning of the Peace Operation, she was appointed as the Limassol Flagbearer (sancaktar), the title of the leading military figure in the district. In addition to her duties as chief physician at the hospital and her administrative roles in the city, she was also a Mujahid Commander responsible for establishing contact between those who were stranded and taken hostage in Southern Cyprus and the administration in the Turkish sector. She was in command of the section responsible for the monthly delivery of medicine and food from the Turkish sector. Ms Berkalp’s role as a commander continued until 20 July 1975 when she finally moved to Northern Cyprus. After moving to the northern part of the island, she was appointed as the Deputy Director of Health at Ministry of Health in the newly founded Turkish Federated State of Cyprus. She became Deputy Undersecretary at Ministry of Health in 1978 and later acted as Undersecretary between 1982 and 1991. After her retirement in 1991, she also became a member of the Public Service Commission between 1995 and 2004. Serving in the public sector for nearly 20 years, Dr. Ayten Berkalp put many efforts in organizing the health sector of the new Turkish administration, restructuring health services, opening new hospitals and units, establishing dispensaries in towns and forming the legal and administrative framework for combatting diseases like malaria, thalassemia, cancer and AIDS. Her 80 years in life began as a successful student and sportswoman and continued as an equally successful doctor. Currently residing in Karaoğlanoğlu, Girne, we wish Ms Berkalp health and happiness for many years to come.
25
DOĞA / NATURE
Çin Asteri China Aster
C.
A
Adı eski Yunancada yıldız anlamına gelen ve krizantem türlerinden biri olan Asterler çok ya da tek yıllık olabilmektedirler. Ağır olmaması koşuluyla her bahçe toprağında yetiştirilebilen bu çiçeklerin ekim zamanı genellikle ilkbahar ve yaz aylarıdır.
The name of the flower means ‘star’ in ancient Greek. They belong to the same family as chrysanthemums.They may have varieties that live for a year or more than a year. They can be cultivated in all kinds of gardens, except for those with heavy textured soil. China asters are usually planted during spring and summer.
içekleri kırmızı, pembe, mavi, leylak rengi ve beyaz olabilen Aster çiçekleri çoğunlukla Kuzey Amerikalı bitkiler olup, dünyada 250 türü saptanmıştır. Bahçelerde ve bordürlerde ekilebilen, mükemmel görünüşleriyle çiçekseverlerin daima ilgisini çeken bu çiçeklerin Kuzey Kıbrıs’ta en çok tercih edileni Çin Asteri’dir.
Her yıl farklı yerlere ekilmesi tavsiye edilen Aster tohumları ekilmeden önce bir süre suda bekletilerek, nemli bir bez ya da pamuğun içine tohumlarının çatlaması için yerleştirilir. Tohumlar çatladıktan sonra ortaya çıkan filizler, toprağın 0,5 cm altına ekilmeli ve toprağı sürekli nemli tutulmalıdır. 30 cm. aralıklarla ekilen ve boyu 60 cm.’ye kadar uzayabilen Çin Asterleri, 15-20 gün içinde çiçeklenmeye başlarlar. 20 derece sıcaklık koşullarında ve güneş altında parlak ve göz alıcı renkleriyle hoş görüntüler oluşturan Aster çiçekleri, gün batımından güneşin doğumuna kadar solgun beklerler.
26
ster flowers known to have red, pink, blue, lilac and white varieties are largely North American plants with 250 species around the world. Usually planted in gardens and curbs, these flowers have impressive looks always drawing the attention of flower lovers. In Northern Cyprus, the China aster is the most preferred type of these plants.
Planting aster seeds in different spots every year is recommended. Before planting them, the seeds need to be kept inside water and placed inside a wet piece of cloth or cotton so that they can crack open. The shoots that open after the seed cracks are placed 0,5 cm under the soil which needs to be regularly watered. Planted in 30 cm long intervals, China asters can reacha a height of 60 cm.They begin to blossom 15-20 days after being planted. Under sunlight and at a temperature of 20 degrees Celsius, they have a delightful appearance with their bright and lively colours. From dusk till dawn, aster flowers have paler looks.
27
HAYVANLAR ALEMİ / ANIMAL KINGDOM
PEYGAMBERDEVELERİNİN DANSI
T
ropik ve sıcak bölgelerde yaşayan ve Mantedoa alt takımında yer alan Peygamberdevesi, hamam böcekleri ile birlikte Diptoctera takımını oluşturan 2000 civarındaki böcek türünün ortak adıdır.
Yavaş hareket eden ve ön göğüs eklemleri çok uzamış olan peygamberdeveleri avlarını yakalayıp parçalayan ve birer kıskaca dönüşen ön eklemlerindeki dikenli kısımlarıyla sadece temel beslenme alanı olan böcek türleri için değil, sinek kuşları, küçük fareler ve hatta yılanlar için bile tehlikeli bir canavar olabilmektedirler. Kamufle olabilmek için bukalemunlar gibi arasında gezindikleri bitkilerin ve toprağın rengine bürünebilen, ergin hali 5 ile 13 cm. boya kadar ulaşabilen, erkekleri dişilerinden daha küçük olan peygamberdevelerinin Kıbrıs doğasındaki dansları, usta doğa fotoğrafçısı Hasan Bağlar’ın objektifinden renkli görüntüler yansıtıyor.
28
DANCE OF PRAYING MANTIDS
I
nhabiting the tropical and subtopical climate and belonging to the family of Mantedoa, praying mantids, along with cockroaches, is the common name of Diptoctera, which consists of 2,000 species of insects.
Praying mantids move in slow motions. The front legs have rows of sharp spines which are used to catch prey. Sharp spines line the mantid’s raptorial forelegs, enabling it to grasp the prey tightly as it eats. Bugs are not at the bottom of their food chain. They are a deadly predator for humming birds, mices or even snakes. Like chameleons, praying mantids camouflage themselves in a variety of different colors of the flora and soil they inhabit. The biggest adult mandits are about 13 cm long and the smallest ones are about 5 cm long. Male praying mantids are smaller than females. Photographs taken by Hasan BaÄ&#x;lar, a professional nature photographer, reflect the colorful images of the dances of praying mantids in Cyprus.
29
Fotoğraflar / Photographs: Hasan Bağlar (Doğa Fotoğrafçısı - Nature Photographer)
Üçgen biçimli yüzleriyle adeta dalga geçercesine gülümseyen bir bakışları olduğunu sanırsınız. İki yana açılmış dikenli kıskaçları andıran eklemli kollarıyla her an avının üstüne atılacak bir çeviklikle hareket ettiklerini gözlemleyebilirsiniz. İncecik kamışların üzerinde bir ileri bir geri zeybek dansı yapar gibidirler adeta… Açılmış kanatlarında doymuşluğun mutluluk yansımasını izlerken, parmak uçlarında yürüyerek sessizliği sağlayan insanlar gibi yaklaştıkları kelebeklerin aşk senfonisinin sihirbazı ya da büyü bozucusudurlar sanki de…
With their triangle shaped head, you would think they have such a smiley look as if they are making fun of something. It is easy to observe that their front legs have rows of sharp spines which are used to grab prey at any moment. It looks like they perform zeibek dance back and forth on the thinnest of canes. While watching the reflection of the happiness of fullness on their wings, they are like magicians of a love symphony or spell breakers as they quietly get closer to butterflies...
30
KIBRIS NOSTALJİLERİ / CYPRIOT NOSTALGIA
Da Vinci’nin tasarladığı surlarla çevrelenmiş bir Ortaçağ kenti Hakan Çakmak
MAĞUSA
K
ıbrıs’ta 1192-1489 yılları arasında hüküm sürmüş olan Lüzinyan Krallığı döneminde, Ada’nın en önemli liman kenti olan ve Leonardo Da Vinci’nin Venedik döneminde tasarladığı surlarla çevrelenmiş Orta Çağ’a ait tarihsel yapılarıyla göz alıcı tarihsel bir zenginliği yansıtan Mağusa kenti, eşsiz kumsallarıyla da tarihle iç içe bir tatil keyfini yaşamak isteyenler için harika güzellikler sunuyor.
Ada’nın doğusunda yer alan kentin 6 km. kuzeyinde, Bronz Çağı’nda kurulmuş olduğu bilinen Antik Salamis kentinin, 7. yüzyılda yaşanan Arap akınlarıyla huzursuz olan halkının daha güneye doğru kaçarak oluşturdukları ve Yunancada kumda saklı anlamına gelen “Ammohosto” adını verdikleri yeni yerleşim yeri, Latin egemenliği döneminde “Famagusta”, 16. yüzyıl sonlarında Ada’ya hakim olanTürkler tarafından da Mağusa olarak anılacaktı. İç avlusunda son yıllarda konser etkinliklerine de ev sahipliği yapmış olan ve şimdiki adı İngiliz Egemenliği (1878-1960) döneminde kullanılmaya başlayan Othello Kalesi, Lüzinyanlar tarafından 14. yüzyılda inşa edilmiş olup, kentin deniz tarafından ana giriş kapılarından biri olarak kullanılmaktaydı. Kalenin kara giriş kapısı üzerinde Venedik dönemini yansıtan St. Mark Aslanı kabartması ile iç avlusunda Osmanlılarla İspanyollara ait toplarla demir ve taş gülleler bulunmaktadır. Bir şapelle birlikte zindan olarak kullanılmış olan iç odaları da bulunan kalenin etrafı derin bir hendekle çevrelenmiştir.
32
A medieval city surrounded by walls designed by Da Vinci
FAMAGUSTA
T
he city of Famagusta (Mağusa) was one of the most important port cities of the island during the era of the Lusignan Kingdom which ruled Cyprus between the years 1192 and 1489. It reflected a fascinating historical richness with its historic medieval structures, including the city walls designed by Leonardo Da Vinci during the Venetian rule. Famagusta offers wonderful beauties to those who want to spend their holiday in a city known for its beautiful beaches and historical depth. The origins of Famagusta lie in an area of settlement known as “Ammohosto” which means “hidden in sand” in Greek. Ammohosto was established by the people of Salamis, an ancient city founded in the Bronze Age and located in the eastern part of the island and 6 kilometres north of today’s Famagusta.The people were forced to escape to further south as a result of the threat of Arab invasion in the 7th century. Ammahosto became known as Famagusta during the Latin era and it eventually acquired the name of Mağusa towards the end of the 16th century whenTurks began to rule the island. The Othello Castle, which got its current name during the British rule (1878-1960) and has become a venue for concerts performed in its inner court in recent years, was built by the Lusignans in the 14th century and used as one of the main gates of the city facing the sea. The other main gate of the castle bears the mark of St. Mark’s Lion, reflecting the Venetian rule on the island. Its inner court hosts cannons and stone cannon balls left by the Ottomans and the Spanish. The castle has a chapel as well as inner rooms which were used as dungeons and is surrounded by a very deep hitch.
33
Mağusa kentinin Surlariçi bölgesindeki en önemli yapılardan biri de hiç kuşkusuz, kentin ana meydanına hakim konumda olan ve Lüzinyan krallarının Kudüs Kralı olarak da taç giyme törenlerine ev sahipliği yapmış olan St. Nicholas Katedrali’dir. En iyi korunmuş olan batı cephesinin mimarisi Fransa’daki Reims Katedrali’nden etkilenmiş olan ve kendisiyle yaşıt tarihi cümbez ağacının da eşlik ettiği yapı, Osmanlıların Ada’yı ele geçirmesinin ardından ilave edilen bir minareyle camiye çevrilmişti. Ada’nın fethi sırasında kara birliklerine komuta eden Lâla Mustafa Paşa’nın adını taşıyan caminin tam karşısında bugün sadece Salamis’ten getirilen dört sütunun taşıdığı kemerli girişi ve batı kısmı ayakta kalmış olan Venedik (Preveditore) Sarayı yer almaktadır. 13. yüzyıla tarihlenen sarayın bahçesi içinde Vatan Şairi Namık Kemal’in 3 yıllık sürgün döneminde şaire ev sahipliği yapmış olan ve adıyla anılan, günümüzde müzeye dönüştürülen zindanı bulunmaktadır. Mağusa kentinin Surlariçi’nde sonradan birçoğu camiye dönüştürülmüş olan Hıristiyanlık dininin birçok mezhebine ait en eskisi 13. yüzyılın başlarında inşa edilmiş olan kiliseler bulunmaktadır. O dönemde Ada’ya gelmiş olan ve birçok araziye sahip oldukları bilinen Fransisken tarikatı üyelerinin inşa ettikleri St. Francis Kilisesi, 14. yüzyılın ikinci yarısında Suriyeli Nasturi tarikatı mensubu bir tüccar tarafından yaptırılan St. Peter ve St. Paul Kilisesi (Sinan Paşa Camii), İngiliz döneminde hububat ambarı olarak kullanıldığı için Buğday Camii olarak da bilinmektedir. Osmanlı döneminde Ortodoks Rumlara teslim edildikten sonra adı “Ayios Georgihios Ksorinos” (Sürgüncü Aya Yorgi) olarak değiştirilen 1339’da inşa edilmiş olan Nestoryen Kilisesi, yine 13. yüzyıl sonlarında inşa edilen Latin St. George Kilisesi ile 14. yüzyıl sonlarında inşa edilen İkiz Kiliseler (Templar ve Hospitalier) surlariçi Mağusası’nın önemli tarihsel zenginlikleri arasında yer almaktadırlar. Bunların dışında 14.-15. yüzyıllarda yapılmış olan St. Nicholas ve Ayia Zoni kiliseleri ile 16. yüzyılda inşa edile Stavros Kilisesi (Mustafa Paşa Camisi), Karmelite Kilisesi ve St. Anna Kilisesi gibi kiliselerden söz edilebilir. Osmanlılara karşı fetih sırasında en çok direnen kent olması nedeniyle, alındıktan sonra gayrimüslimlerin suriçinde yaşamasına izin verilmeyen ve Larnaka’da yapılan yeni limanla birlikte gözden düşen Mağusa kentinde, yine de aynı dönemde mimari açıcan pek çok Türk yapısının hayata geçirilmesi söz konusu olmuştur. Kentin alınışı sırasında Arsenal tabyasında şehit olan Canbulat Bey’in türbesi, üzeri kubbe ile örtülü altı odadan oluşan Kertikli Hamam, kara kapısının iç kısmında kesme taştan inşa edilmiş olan Akkule Mescidi, Patrona Halil İsyanı’na karıştığı için Ada’ya sürgün edilen Osmanlı diplomatı 28 Çelebi Mehmet Efendi’nin türbesi, Namık Kemal Meydanı’nın kuzeybatı kısmında yer alan Cafer Paşa Çeşmesi ve Hamamı gibi önemli Osmanlı mimari örneklerinden söz edilebilir. Tarihin dehlizlerinde, adeta bir Ortaçağ kentindeymişçesine dolaşılan Mağusa kentinin sokakları arasında hayatın devam ettiği evlerin bahçelerinden özellikle yaz mevsiminde savrulan yasemin kokuları, Akdeniz’in bu sıcak ve nemli kentini adeta sarhoş eden bir rayihayla sarmalamaktadır. Fotoğraf arşivi için İsmail Gökçe’ye teşekkürler.
34
Another important historic structure in the walled city of Famagusta is, without a doubt, the St Nicholas Cathedral facing the city’s main square and which once hosted the coronation of the Lusingnan kings as the King of Jerusalem. Its western section is considerably intact with an architectural style inspired by the Reims Cathedral in France. The structure is accompanied by a sycamore tree, of the same age as the castle.The cathedral was turned into a mosque with the addition of a minaret after the Ottomans conquered the island. The mosque carries the name of Lâla Mustafa Pasha, the commander who led the land forces conquering the island. Facing the mosque, there is an arched entry carried by four columns brought from Salamis and the Venetian (Preveditore) Palace whose only intact part is the western section. The garden of the palace, which is dated back to the 13th century, was once home to a prison, now a musem named after the Turkish national poet Namık Kemal who spent three years in exile there. There are a number of churches in the walled city of Famagusta, representing many sects of Christianity with the oldest dating back to the 13th century, all of which were later turned into mosques. Among these are the St. Francis Church built by the members of the Franciscan sect who came to the island around the 13th century and bought many properties, the St. Peter Church built by a tradesman belonging to the Syriac Nasturian sect in the second half of the 14th century and the St. Paul Church (Sinan Pasha Mosque) also known as the Buğday (Wheat) Mosque since it was used as a cereal warehouse during the British rule. Other historic monuments of the walled city of Famagusta include the Nestorian Church built in 1339 and renamed as “Ayios Georgihios Ksorinos” after it was given to Orthodox Greeks during the Ottoman era, the Latin St. George Church built towards the end of the 13th century and the Twin Churches (Templar and Hospitalier) built towards the end of the 14th century. Finally, there are the St. Nicholas and Ayia Zoni churches built in the 14th and 15th centuries, the Stavros Church (Mustafa Pasha Mosque) built in the 16th century, the Carmelite Church and the St. Anna Church. Famagusta was the city that showed the greatest resistance to Ottoman forces. Therefore, after the city was conquered, nonMuslims were not allowed to live in the walled section of the city. It eventually lost its significance when the city of Larnaca had a newly built port.The Ottoman era also saw the construction of many Turkish structures.The shrine of Canbulat Bey who fell martyr during the battle for the city, the JaggedTurkish Bath (Kertikli Hamam) with six rooms topped by a dome, the Akkule Mosque built from cut stone near the inner part of the gate facing land, the shrine of 28 Çelebi Mehmet Efendi, an Ottoman diplomat who was sent to exile to the island due to his role in the Patrona Halil Rebellion and the Cafer Pasha Fountain and Turkish Bath on the northwestern side of the Namık Kemal Square are among the important Ottoman historic structures in the city. The streets of Famagusta make you feel like you are travelling in time and wandering around in a medieval city as the fresh scents of jasmine flowers adorning today’s gardened houses fill the air especially during summertime and their intoxicating perfume engulfs this hot and humid Mediterranean city. We would like to thank İsmail Gökçe for sharing his photograph collection. 35
SANAT / ART
İlkay Önsoy Hakan Çakmak
R
esim ve bu alandaki eğitimcilik çalışmalarını Mağusa kentindeki özel bir kolejde sürdüren İlkay Önsoy, 1953 yılında o dönemdeki adıyla Pergama olan Beyarmudu köyünde doğdu. Çocukluk ve ilk gençlik yılları PergamaMağusa arasında geçen İlkay Önsoy’un hayatı da, ailesinin 1967 yılında İngiltere’ye göç etmesiyle, farklı bir seyir izleyecekti. Küçük bir köy olan Pergama’da kapalı bir toplumsal yapı içinde yetişen Önsoy’un, İngiltere’nin başkenti Londra’daki ilk yılları da daha çok aile hayatı ekseninde kısmi bir kapalılıkla geçiyordu.
38
Soyut desen ve renk ustası
. I
A master in abstract design and colour kay Önsoy, who currently pursues his art works and teaching in a private school in Mağusa, was born in the village of Beyarmudu in 1953, which was called Pergama back then. İlkay Önsoy’s childhood and adolescence years passed between Pergama and Mağusa and his life took a different turn when his family immigrated to England in 1967. Önsoy, who lived in a restricted social environment in the small village of Pergama, spent his first years in a relatively limited family circle in London.
39
Londra’daki Samuel Pepys Ortaokulu’nda, Kıbrıs’taki eğitimine kaldığı yerden devam eden sanatçının resimle ilk buluşması okuldaki resim öğretmeni Mr. Taylor sayesinde olacaktı. Akvaryumlar içinde renkli renkli balıkların gezindiği resim odasıyla Mr. Taylor, Önsoy’a göre Vincent Van Gogh’u andıran bir kişiliğe sahipti. Mr. Taylor’un teşvikiyle canlı model çizim çalışmaları için Londra’daki Goldsmiths Sanat Koleji’ndeki gece kurslarına katılan İlkay Önsoy, bu kolejin uzun koridorları ve atölyeleri arasında dolaşırken soluduğu havayla edindiği gözlemlerden etkilenecek ve resim eğitimi almak için kararını vermiş olacaktı. Sanat eğitimi alabilmek için gerekli olan beş GC sınavını tamamladıktan sonra Londra’nın güneyinde büyük bir kasaba olan Croydon’daki Sanat Koleji’ne kabul edilen İlkay Önsoy, bir yıllık temel sanat eğitimini burada tamamladı. Fakülte düzeyindeki akademik resim ve sanat eğitimine 1972 yılından itibaren Galler bölgesindeki Newport Koleji’nde devam eden sanatçı, bu yeni süreçle birlikte ailesinin yanından ilk kez ayrılmıştı. Croydon’da birlikte okudukları Anil adlı Hintli bir arkadaşıyla birlikte Newport’a giden İlkay Önsoy, burada her sınıftan ve yaştan öğrencilerin karışık olarak yer aldıkları atölyeler ortamında çalışmaya devam ederken, eğitim sistemi sayesinde herhangi bir yönlendirilmeye tabi tutulmadan gireceği yolu kendi kişilik özelliklerine göre kendisi bulmaya çalışan sanat öğrencileri arasıydaydı.
40
He continued his education in Samuel Pepys Secondary School of London from where he left in Cyprus. The artist’s first encounter with painting was through his school’s art teacher, Mr. Taylor. According to Önsoy, with his art room filled with colorful fishes in aquariums, Mr. Taylor’s personality resembled that of Vincent Van Gogh. By Mr. Taylor’s encouragement, İlkay Önsoy enrolled in Goldsmiths Art College in London for evening classes of drawing live figures. While walking in the long corridors and amid the studios of this college, he got impressed by his observations and by the atmosphere he was surronded with and therefore decided to pursue his education in painting. After he took the compulsoryGeneralCertificate exams in order to have education in art, he was admitted to Croydon School of Art, located in a big town called Croydon in southern London. There, İlkay Önsoy completed his one-year basic art education. Pursuing his education in painting and art with a bachelor’s degree at the University of Newport in Wales in 1972, he moved out of his family’s house for the first time. İlkay Önsoy moved to Newport with his Indian friend Anil who was a schoolmate from Croydon. Thanks to the education system, while he was studying in the art studios filled with students of different ages and classes, he was in a crowd of art students who were trying to find their own paths freely, according to their own tastes, without any subjection to direction.
O yıllarda ve sonrasında elinde gezdirdiği küçük defterler üzerinde sürekli desenler yapan ve bu alandaki yeteneğini geliştirerek bugünkü sanatsal çizgisinin temel taşlarını oluşturan İlkay Önsoy’un ilk çizimlerinde, ilk gençlik yıllarının geçtiği Kıbrıs’a dair anılar da yer buluyordu. Evde, yolda ya da metro treninde defterini yanından eksik etmiyor, hayattan ve insan yüzlerinden gözlemlediklerini sürekli olarak çizmeye devam ediyordu. Croydon yıllarında başladığı sulu boya çalışmalarına, Newport’ta yaptığı çizimlere bakarak sürdüren sanatçı, bu dönemde ilk gravür çalışmalarını da yapmaya başladı. Akademi’nin son yıllarında kömür kalemi keşfederken çalışmalarının ebadı daha da büyüyecekti. İlkay Önsoy, 1975 yılında Newport’ta tamamladığı lisans eğitiminin ardından, RoyalCollege ofArt’ta 75-78 yılları arasında Prof. Peter De Francia ve Prof. Philip Rawson’un öğrencisi olarak sanatta ustalık eğitimini master diplomasıyla tamamladı. Aynı yıl tatil amacıyla geldiği Ada’da eşi ile tanışan ve evliliğe adım atan Önsoy, yeniden döndüğü İngiltere’de 1983 yılına kadar kaldıktan sonra Kıbrıs’a kesin dönüş yapacaktı. Kıbrıs’a döndüğü ilk yıllarında mimari çizimler, bir reklam ajansında ve devlet televizyonunda dekor tasarımları yapan İlkay Önsoy, 28 yıl boyunca devlet okullarında sürdürdüğü resim öğretmenliğinden emekli olduktan sonra öğretmenlik mesleğini şimdilerde özel bir kolejde sürdürüyor.
In those years and later on, he constantly drew design sketching in his notebooks and improved his talent in this field, which formed the basis of his artistic style. The first drawings of İlkay Önsoy consisted of memories of his early adolescent years in Cyprus as well. He always had his notebook with him at home, on the road and in subway and kept drawing observations of life and human faces. He started water colour painting in Croydon and kept performing it looking at his previous drawings at Newport. In this period, he began to create his first woodblock paintings. He discovered charcoal in the later years of his education. Later on, his drawings were going to be much larger. Upon his graduation as an undergraduate at Newport in 1975, İlkay Önsoy completed his master’s in art at Royal College of Art. Prof. Peter De Francia and Prof. Philip Rawson were his mentors from 1975 to 1978. In the same period, Önsoy travelled to Cyprus for a vacation and met his future wife. After their marriage, he moved back to England and lived there until 1983. In 1983, he moved back to Cyprus, this time permanently. Upon his arrival to Cyprus, İlkay Önsoy occupied himself with architectural drawing and decorative designing in an advertising agency and at the state television. He was an art teacher for 28 years at the state schools. After his retirement, he has maintained his occupation as a teacher at a private school.
41
1983-2008 yılları arasında 14 kişisel sergi açan, pek çok karma ve iki toplumlu sergi projesinde yer alan İlkay Önsoy, KKTC’de düzenlenen devlet resim heykel sergisi yarışmalarında 1996, 97 ve 98 yıllarında üç kez ardarda başarı ödülü kazandı. Soyutdışavurumcu bir resim geleneğinin temsilcisi olan Önsoy’un biçimsel özellik taşımayan, figürü geleneğinden hiç kopmayan resimlerinin temelinde her zaman desenler var. Desenleri, rengi ön plana alan resimlerine her zaman zemin oluşturmak için vardır. Sanatçı ve eleştirmen Ümit İnatçı’nın da ifade ettiği gibi bir zemine tutunma kaygısı taşımadan atmosferle bütünleşme eğiliminde olan figürler, zaman zaman renk lekelerinin yüzeydeki serpiştirilme halleriyle de ortaya çıkıyorlar. Renk alanları arasında saydam geçişlerin gözlemlendiği Önsoy’un resimleri sentetikleşen biçim arayışlarının dışında durmaktadır.
42
İlkay Önsoy, who opened 14 individual exhibitions and took part in a lot of group and bi-communal exhibition projects between the years 1983 and 2008, won three consecutive awards in the sculpture and painting exhibitions coordinated by the Turkish Republic of Northern Cyprus in 1996, 1997 and 1998. Önsoy represents abstract expressionist art tradition. There are always designs forming the basis of his paintings, which do not separate figure from its traditional state and bear formal properties. His designs are always there to constitute a ground for his paintings, which bring colour to forefront. As Ümit İnatçı, an artist and a critic, mentions, figures, which do not carry any concern to attach to any ground and have a tendency to become integrated with the atmosphere spring forth as scattering stains of color on the surface from time to time. Önsoy’s paintings, in which transparent transitions between areas of colours can be observed, stay out of the search for a synthetic style.
42 yıldan beri düzenli olarak resim yapan, aile hayatının yanı sıra resmi de hayatının ana ekseni yapan ve üretim sürecini hiç aksatmayan İlkay Önsoy, çalışmalarını daha çok diziler halinde sürdüren bir sanatçı. İlkay Önsoy’a göre yaşanan her an ile düşünüp hissettiklerimiz kendimiziz. Sanatçının, tuvalin karşısına geçtiğinde yansıttığı da çevresinden edindiği ve etkilendikleriyle kendinden başka bir şey değildir. Kısacası sanatçı bir tür aracı misyonunu üstlenmiştir, resim de onun en temel aracıdır. Kendi iç dünyasında yaşadıklarını, sosyal çevrenin de etkisiyle öznel psikolojik süzgecinden geçirerek tuvallere yansıtıyor.
İlkay Önsay is an artist, who has been constanty painting for 42 years. Besides his family life, he considers drawing as the main axis of his life. He never halts his productivity and mainly resumes his works as series. According to him all things we think of and everything we feel in every second we live constitute us as ourselves. The reflection by an artist when he is in front of the canvas is nothing but himself and influences from his surroundings. In short, an artist takes up the role of a sort of mediator, and painting is his basic means to fill this role. He reflects what he experiences in his inner world to the canvas by taking his subjective psychology and social surroundings into consideration.
43
44
45
KIBRIS ENSTANTANELERİ / CYPRUS IN PHOTOGRAPHS
HAYATIN RENKLERİ
K
ırda kahvede, sokakta ve sahnede, iş başında ya da dua ederken hayatın türlü renkleri ve ahengi yansır gözlere... Kıbrıs Adası’nın küçücük coğrafyasındaki insan suretleri Akdeniz’in canlı güneşinden ödünç aldığı parlak gözlerle bakarlar hayata...
46
COLORS OF LIFE
U
Prairies, cafes, streets and stages, work or prayer; whereever one might be, colors of life and harmony reflect on one’s eyes... Human faces in the geography of our small island Cyprus island look at life with eyes whose brightness is borrowed from the vivacious sun of the Mediterranean.
47
Buket Özatay’ın görüntülediği Kıbrıs enstantanelerindeki insan manzaraları, hayatın ışığıyla ve sevgiyle dolu insanların heyecanını yansıtıyor. Köy kahvehanesinde kahkahalarla koyulaşan sohbetlerin yankısı, evinde duasını okuyan yaşlı ninenin sessizliğiyle tezat oluşturuyor gibi görünse de aradaki sınır çizgisinin belirsizliği düşüyor aklımıza.
Human scenes in the photographs of Cyprus taken by Buket Özatay reflect the light of life and the excitement of people filled with love. Although it seems that the echo of laughs at the village coffeehouses contradicts the silence of the old lady who prays at home, the vagueness of the line between them unavoidably comes to mind.
48
Çocuklar, kim bilir hangi yaşamları barındırdıktan sonra topraktan ve betondan fırlayıp çıkan arsız bitkilerin hatta ağaçların yaşam alanına dönüşmüş metruk hanelerin önünde gamsız hayatın neşeli oyunlarıyla bakıyorlar objektife. Mavi pırıltılı Akdeniz göğü altındaki sarı ovaların pastoral dinginliğinde bir çoban ve Kıbrıs’ın geleneksel hasır örgülü ahşap sandalyelerine hayat veren bir usta. Emekleri ve alın terleriyle, hayata tutunabilmek için çalışarak oluşturuyorlar erdem yüklü yüz çizgilerini.
Children playing their joyful games look at the camera lenses in front of abandoned buildings sheltering so many unknown lives and amids bushes and trees which spring from cement and soil. A shepherd under the bright blue, sparkling Mediterranean sky and in the serenity of pastoral yellow plain... A craftsman making the traditional straw chairs of Cyprus... Virtuous lines form around their faces as they work with great effort to make a living for themselves.
49
Fotoğraflar / Photographs by Buket ÖZATAY
Bir yanda geçmiş medeniyetlerin mirası üstünde hayal kuran, koşuşup oynayan neşeli çocuk yüzler, diğer yanda ise benzer bir mirasın duvarlarında seslerini yankılandıran müzik esntrümanları ile dansın büyüsü. Hayat dünyanın her yerinde olduğu gibi, Ada’nın toprağında da işte böylesine rengârenk bir coşkuyla sürüp gidiyor.
50
On the one hand, joyful faces of children who run and play withs dream dreamt upon the heritage of previous civilizations, and on the other hand, the magic of dance and musical instruments which echo on the walls of the same heritage. Like every other place in the world, life goes on with such colorful enthusiasm on the island of Cyprus.
Fotoğraflar / Photographs by: Yıltan Taşcı
51
EL SANATLARI / CYPRIOT HANDICRAFT
DEKORAT İF KİRE Mİ T L E R DECORATIVE TILES 52
A
da’nın geleneksel yapı malzemesi olan yuvarlak bombeli eski kiremitler, günümüzde yaratıcı el işlerinin temel malzemesi olarak da işlev görüyor. 60-70 yıl önce yapılan evlerin çatısını koruyan ve bu işlevini tamamlayan sağlam kalmış kiremitler, genç ressam Ayça Akarcan’ın Lefkoşa Büyük Han yakınlarındaki küçük atölyesinde dekoratif özellikler kazandırılarak yeniden hayat buluyorlar. Yılların biriktirdiği toz tabakası iyice temizlenen kiremitlerin üzerindeki ilk işlem, suyun ve güneşin aşındırdığı pürüzlü dokusuna sürülen ve bir tür astar ya da temel renk dokusu işlevini gören beyaz boyayla çizime hazır hale getirilmesidir. Çizilen desenler ve daha erken kuruma özelliği olduğu için akrilik boyayla renklendirilen resimler, iki üç kat cilayla sağlamlaştırılıyor.
R
ound-shaped old tiles, known to be the island’s traditional building materials, are today used as the main ingredient of creative handicraft. Those tiles which were utilized on the roofs of houses built 60-70 years ago and eventually fell out of use yet stayed intact until now are born into a second life with new decorative features in the hands of Ayça Akarcan, a young artist whose workshop is located near Lefkoşa’s Great Inn (Büyük Han). After cleaning the dust which settled on the tiles in many years, the first step in this creative process is to paint them white. Applied on the worn-out texture of the tile battered by years of rainfall and sunlight, this paint functions like coating or basic colouring, making the tile ready for further painting. Patterns and paintings are drawn with acrylic paint which dries faster and later kept intact by applying two or three layers of polish.
53
Cila malzemesiyle güneşin ve yağmurun aşındırıcı etkisinden korunur hale gelen dekoratif kiremitlerin üzerinde Kıbrıs’ın otantik yaşam detayları yansıtılıyor. Kıbrıs kiremiti olmalarından dolayı Ada’nın kültürel dokusundan yansımaları taşıyan resimlerde; evler, sokaklar, pervazında rengarenk çiçekleri barındıran saksılar, bir ağacın gölgesinde dinlenen yaşlı köylüler ve Kıbrıs’a özgü hayvanlarla köy ve kent yaşamından kareler var. Geçmiş hayatların gizlerini saklayan eski kapılar ya da Akdeniz’in parlak ışığını yansıtan mavi boyalı panjurlar... Tarihin izlerini taşıyan Ada’nın geçmişinden anıtsal izleri taşıyan yapıların resimleri... Ada’yı ziyaret edenlerin giderken yanlarında götürebilecekleri ve fazla ağırlığı olmayan kiremit resimleri, evlerin hem iç hem de dış mekânlarında Kıbrıs’a dair anılarını yansıtan dekoratif malzemeler olarak yer bulabilecek güzellikler sunuyorlar.
54
When polished, decorative tiles become protected from sunlight and rainfall. The paintings on decorative tiles usually reflect the authentic life of Cyprus. Known as Cypriot tiles, they naturally reflect paintings of the cultural texture of the island, including pictures of houses, streets, pots with colourful flowers, old villagers resting under the shade of a tree, animals native to the island, scenes from urban and village life, old doors hiding the secrets of past lives or blue window blinds reflecting bright Mediterranean light. These are paintings of those structures bearing the monumental traces of the history of the island of Cyprus. Foreign visitors may consider to purchase these tile paintings as souvenirs. They are easy to carry around and not too heavy. Decorative tiles offer beautiful sights reflecting memories in Cyprus and can be used in both interior and outdoor design.
TARİH / HISTORY
‘Büyük Kurtarıcı’: ‘The Great Saviour’:
56
Derleyen / Compiled by: Can Sarvan
Ada’da sıtma hastalığının kökünü kurutan Mehmet Aziz, tüm dünyaya örnek olmuştu
. I
Mehmet Aziz, the man who eradicated malaria in the island, set an example for the whole world
ngiliz kolonisi olduğu yıllarda Kıbrıs, dünyanın en çok sıtma hastalığı görülen ülkelerinden biriydi.
Öyle ki, sıtma parazitini taşıyan Anofel cinsi sivrisinek türlerinden insana geçmesi suretiyle Kıbrıs’ta sıtma hastalığına yakalananların sayısı, 1912 yılında 10 bin kişiyi aşıyor ve Kıbrıs köylerinde çocukların % 70’i kanlarında sıtma paraziti taşıyordu.
C
yprus under British rule was one of the most malaria-affected countries in the world.
The health crisis reached to such a great extent that by 1912 the number of persons infected by the parasites spread to people through the bites of Anopheles mosquitoes was more than 10,000. In the villages of Cyprus, 70 per cent of children were infected by malaria parasites.
Sonradan Ada’yı sıtmadan kurtaran kişi olarak tanınacak olan Mehmet Aziz Bey, 1893 yılında Larnaka’da doğar ve çocukluğu sıtma nöbetleri ile geçer. Çevresinde birçok çocuğun ve gencin sıtmadan öldüğünü görerek büyüyen Mehmet Aziz, meslek lisesinde öğrenim için ABD’ye gider ve eğitimini tamamlayarak Kıbrıs’a döner.
Mr Mehmet Aziz, who was later to become the man who saved the island from malaria, was born in 1893 in Larnaca. His childhood was marked with fevers caused by malaria. Mehmet Aziz grew up witnessing the malaria-caused deaths of many children and young people around him. He then went to the United States for training at a vocational school. Upon his graudation, he returned to Cyprus.
Sıtma parazitinin bir sivrisinek cinsi tarafından insana taşındığını keşfeden, sıtma konusundaki çalışmaları ile 1902 yılında Nobel Tıp Ödülü’nü alan İskoçyalı Doktor Ronald Ross’un Ada’yı ziyareti ve Ross’un Mehmet Aziz’in de yaşadığı Vuda köyüne uğraması ile kaderi değişen Mehmet Aziz, 1913 yılında Ronald Ross’un ekibine katılmak için müracaatta bulunarak, ekibe kabul edilir.
When Dr Ronald Ross, a Scottish physician who discovered that the malaria parasites were spread to people by a specific type of mosquito and whose research on malaria led him to win a Nobel Prize in Medicine in 1902, came to the island and visited the village called Vuda where Mehmet Aziz lived, this was a life changing moment for Mr Aziz. Mr Aziz then applied to become a member of Ronald Ross’s team and was admitted to the group in 1913.
Yıllarca sağlık servislerinde çalıştıktan sonra İngiltere’de London Royal Sanitary Institute sınavlarına katılan Aziz, Sağlık Başmüfettişliği’ne atanır. Türkiye de dahil bazı Ortadoğu ülkelerinde sıtma araştırmalarına katılan Mehmet Aziz, gösterdiği başarılardan ötürü London Royal School of Public Health and Hygiene ödülüne layık görülür.
After working in health services for many years, Mr Aziz entered the examinations of the London Royal Sanitary Institute in London. He was then appointed as Chief Inspector of Health Services. After taking part in several research efforts on malaria in various countries in the Middle East, including Turkey, Mr Mehmet Aziz was awarded by the London Royal School of Public Health and Hygiene.
57
Kıbrıs Sağlık Başmüfettişi Mehmet Aziz, 1946 yılında İngiltere Hükümeti’nin ayırdığı bir kaynakla Kıbrıs’ta sıtmanın kökünü kazımak için büyük bir kampanya başlatır. Tüm Ada’yı 556 bloğa bölen Mehmet Aziz ve ekibi, her blokta 12 gün boyunca çalışarak su bulunan her alanda çalışma yapar ve sivrisinek lavralarının ürediği her yeri ilaçlar. Araştırmacı-yazar Ahmet Cavit An’ın aktardığı bilgilere göre, 1946 yılının nisan ayı ile 1949 yılının temmuz ayı arasında yürütülen ‘Eradikasyon Programı’ gereğince, Anofel üreyen yerler %45’lik DDT püskürtülerek tamamen ilaçlanır. Su havzalarının çevresi ve kenar bitkilerin yanı sıra eş zamanlı olarak bütün evler, büyükbaş hayvan barınakları, domuz ahırları, mağaralar, kayalardaki çukurlar, ağaç kovukları vb. yerlerde erişkin sivrisineklerin derhal etkisizleşmesi için püskürtme yapılır. Mehmet Aziz İngiltere’de ‘Büyük Kurtarıcı’ olarak anılmaya başlanarak, İngiliz Kolonileri Sekreteri tarafından üstün hizmetleri nedeniyle 1949’da CBE (Britanya İmparatorluğu Üstün Başarı Nişanı) nişanı ile ödüllendirilir. 1950 yılında ise Kıbrıs, İngiltere Hükümeti tarafından sıtmanın yok edildiği ülke olarak ilan edilir. Aynı yıl Mehmet Aziz’e Beyrut Üniversitesi Çevre ve Kamu Sağlığı Bölümü’nü kurması için bir teklif yapılır. Ordinaryüs profesör olarak bu göreve atanan Aziz, bu görevi 1959 yılına kadar sürdürür. Dünya Sağlık Teşkilatı danışmanlığı da yapan Mehmet Aziz, uzun yıllar bu kuruluşun üyeliğine devam eder. Mehmet Aziz, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundan hemen sonra 7 Eylül 1960’da Kamu Hizmeti Komisyonu üyeliğine atanır. 1963 olaylarının başlaması ve Kıbrıs Türk Yönetimi’nin kuruluşu ile birlikte bu görevini 1967 yılına kadar sürdüren Mehmet Aziz, 1967-1973 yılları arasında Kamu Hizmeti Komisyonu Başkanlığı yapar. Ahmet Cavit An’ın ifadeleriyle “Emekliye ayrıldıktan sonra, toplum içinde yaşanan sağlık ve çevre sağlığı konularına ilişkin sorunları ve gelişmeleri yakından takip eden Mehmet Aziz, görüş ve uyarılarını ilgili makamlara sürekli olarak aktarmaya devam eder.” 17 Haziran 1991 tarihinde vefat eden Mehmet Aziz ‘Kıbrıs’ta sıtma hastalığının kökünü kazıyan adam’ ya da halk arasındaki adıyla ‘Sinekçi Aziz Bey’ diye bilinir.
58
In 1946, in his capacity as the Chief Inspector of Health Services in Cyprus, Mehmet Aziz launched a comprehensive campaign funded by the British government to completely eradicate malaria in Cyprus. Mehmet Aziz and his team divided the island into 556 regions, working for 12 days on the wetlands of each region and disinfecting water that contains mosquito larvae. According to Ahmet Cavit An, a researcher, places infested with Anopheles mosquitoes were applied 4-5% DDT in light of the overall ‘Eradication Programme’ which took place between April 1946 and July 1949. Accordingly, the environs of water basins and their surrounding flora as well as all the houses, cattle farms, pig pens, caves, holes amid rocks and trees, etc. were sprayed with DDT in order to eradicate adult mosquitoes. Mehmet Aziz eventually became famously known as the ‘Great Saviour’ in Britain. As a result, he was awarded by the British Secretary of State for the Colonies with the title of the Commander of the Most Excellent Order of the British Empire (CBE) in 1949. In 1950, Cyprus was declared a malaria-free country by the British government. In the same year, Mehmet Aziz was given an offer to establish the Department of Environment and Public Health at Beirut University. He was appointed to the task as Professor Ordinarius and remained in this position until 1959. Mr Aziz also worked as a consultant for the World Health Organization and remained a member of this institution for long years. Right after the establishment of the Republic of Cyprus, Mehmet Aziz was appointed as a member of the Public Services Commission on 7 September 1960. After the breakout of the 1963 incidents and the establishment of a separate Turkish Cypriot administration, he continued to fulfill his task as a member of the Commission until 1967. Between 1967 and 1973, he became the Chairman of the Public Service Commission. According to Ahmet Cavit An, “Mehmet Aziz remained closely involved in the health and public health problems of the society even after his retirement. He continued to warn and share his views with the related authorities.” Mehmet Aziz died on 17 June 1991. He was ‘the man who eradicated malaria in Cyprus’. He was more popularly known as ‘Mr Aziz, the Mosquito Handler’.
Araştırmacı-yazar An’ın aktardığına göre, “Mehmet Aziz Bey, kendi alanında yaptığı önemli hizmetleri yanında, toplumumuza kazandırdığı değerli evlatları ile bugün şükranla anılmaktadır: Eczacı ve müzisyen Kamran Aziz, yılların başhemşiresi Türkan Aziz ve sağlık memurluğu yapmış olan oğlu Baber Aziz’dir.”
In the words of Mr An, “Mr Mehmet Aziz was known not only for his services in his own field, but also through his highly esteemed children known for their many valuable services to our society: Ms Kamran Aziz, pharmacist and musician; Ms Türkan Aziz, the famous Head Nurse of Cyprus; and Mr Baber Aziz, a health officer.”
İngiliz gazeteci-yazar Tabitha Morgan’ın da vurguladığı gibi, Kıbrıs tarihi kadar dünya tarihine de geçen ve sıtmayla mücadelede diğer ülkelere örnek olan Mehmet Aziz adına Ada’da bir heykel bile yapılmamış olmaması, bu büyük başarının toplumsal hafızaya yerleşmesinde hâlihazırda büyük bir eksiklik yaratmaktadır.
As emphasized by Tabitha Morgan, a British journalist and writer, the fact that there is not even a statue of Mr Mehmet Aziz, the man who made his historical mark on not only Cyprus, but the whole world and set an example for other countries in combatting malaria, indicates a remarkable failure in terms of preserving the story of this great success in collective memory.
Kaynaklar:
Resources:
Ahmet An, ‘Kıbrıs’ın Yetiştirdiği Değerler’ (17821899), Ankara 2002, s.416-420 Ahmet An, ‘Tıp Alanında İlk Kıbrıslı Türkler’, Lefkoşa 2006, s.40 Harid Fedai, ‘Kıbrıs Türk Kültürü, Bildiriler-II’, Lefkoşa 2003, s.352-362 Antony Kirk, ‘Greene, Glimpses of Empire’, A Corona Anthology, I.B.Tauris Publishers, Londra, New York 2001, s.88-90 Tabitha Morgan, ‘Sweet and Bitter Island’, I.B.Tauris & Co Ltd., Londra, 2010, s.197-198
Ahmet An, ‘Highly Esteemed Cypriots’ (1782-1899), Ankara 2002, pp.416-420 Ahmet An, ‘Pioneer Turkish Cypriots in Medicine’, Lefkoşa 2006, p.40 Harid Fedai, ‘Turkish Cypriot Culture, Presentations - II’, Lefkoşa 2003, pp.352-362 Antony Kirk, ‘Greene, Glimpses of Empire’, A Corona Anthology, I.B.Tauris Publishers, London, New York 2001, pp.88-90 Tabitha Morgan, ‘Sweet and Bitter Island’, I.B.Tauris & Co Ltd., London, 2010, pp.197-198
59
SPOR / SPORT
Kuzey Kıbrıs’ta
RALLİ Nefes Kesiyor Breathtaking
Rallying in Northern Cyprus
60
Yazı ve Fotoğraflar / Writing & Photography by : Ergi Özbek
alli sadece bir hobi değil, birçok insanın bildiğinin aksine normal etap ve özel etaplardan oluşan, güzergâhı önceden belirlenen yarışmalardır. Kıbrıs’ta rallileri genç ve dinamik kadrosuyla Kuzey Kıbrıs Turing ve Otomobil Kurumu (KKTOK) organize ediyor.
R
R
Rallilerin mutfak kısmı görünmeyen kısımdır. Özveriyle çalışan ekip önce parkur oluşturmak için araştırma yapar, parkurlar haftalar öncesinden seçilir. Sonrasında test sürüşleri ve düzenlemeleri yapılır ve ardından parkur onaylanır ve nihayet etap koşulur. Sürücü ve izleyicilerin güvenliği ön planda tutularak yapılan bu hazırlıklar yarışçıların adrenalini izleyicilere paylaştırır.
Organizing rally racing is an inconspicuous activity. First, a diligent team conducts research to determine a racetrack weeks before the race. Then comes the phase of test drives and arrangements, which is followed by the approval of racetrack. Finally, the race takes place. All the preparations are made by prioritizing the safety of drivers and spectators both of whom mutually contribute to the excitement.
allying is not a mere hobby and contrary to conventional wisdom, it includes both races comprising normal and special stages with predetermined tracks. Rally racing in Cyprus is organized by the young and dynamic members of Northern CyprusTouring and Automobile Institution (KKTOK).
61
62
Kuzey Kıbrıs Turing ve Otomobil Kurumu’nun takviminde 2014 yılı için 10 ralli organizasyonu bulunmaktadır ve bunlardan ilk 3 tanesi uluslararası yarışçıların da katılımlarıyla koşulmuştur.
The 2014 activities of the Northern Cyprus Touring and Automobile Institution include 10 rallying organizations, the first three of which have already taken place with the participation of international drivers.
Sezona şampiyonluk hedefi ile başlayan Fikri Macila – Mehmet Mişon ikilisi 1:00:54,139’luk dereceleri ile birinci olurken, geçtiğimiz senenin N4 Şampiyonu Ahmet Gürün – Ahmet Behlül ikilisi ikinci; Serkan Coşar-Mehmet Coşar ikilisi ise üçüncü oldu.
The Fikri Macila – Mehmet Mişon duo aimed at winning the championship at the beginning of the season and came first with a degree of 1:00:54,139. The Ahmet Gürün – Ahmet Behlül duo, the N4 champions of last year, came second and the Serkan Coşar – Mehmet Coşar duo came third.
KKTC Ralli Şampiyonası’nın 2’inci ayağı olan Plümer Ralli Sprint’te de büyük çekişme vardı. Uzun zamandır kullanılmayan, Kıbrıs Türk ralli tarihinin en eski etaplarından biri olan Plümer etabı, 13 yarışmacının katılımıyla sprint şeklinde koşuldu. Yoğun seyirci önünde, güneşli bir havada gerçekleşen ralliden Fikri Macila – Mehmet Mişon ikilisi galip çıktı ve böylece sezonun ikinci yarışında da liderliğini korudu.
Plümer Rally Sprint, the 2nd leg ofTRNC Rally Championship, saw fierce competition. The Plümer stage, one of the oldest stages in the history of Turkish Cypriot rally racing, was not used for many years. It was organized as a sprint race with the participation of 13 drivers. The race took place with the participation of many spectators and under a sunny weather. The winners were the Fikri Macila – Mehmet Mişon duo, who were able to keep their leading standing in this second race of the season.
63
Yıldıray Debreli Tırmanma Şampiyonası (Hillclimb)’nın 2’inci ve KKTC Ralli Şampiyonası’nın 3’üncü ayağı olan Akay Necipoğlu Motors Tırmanma yarışı, Boğaz – St. Hilarion yolunda koşulurken yarışçıların drift şovları görsel bir şölene dönüştü. Tırmanmada Mehmet Çocuk – Güner Şevketoğl birinciliği alırken rallinin şampiyonu ise Deniz Denner – Barış Kalfaoğlu ikilisi oldu.
The Akay Necipoğlu Motors Hillclimb Championship, which constitutes the 2nd leg of the Yıldıray Debreli Hillclimb Championship and the 3rd leg of theTRNC Rally Championship, took place on the Boğaz – St. Hilarion track. There were outstanding drift shows by drivers. The Mehmet Çocuk – Güner Şevketoğlu duo came first in hillclimb, whereas the rally championship went to the Deniz Denner – Barış Kalfaoğlu duo.
Kuzey Kıbrıs Turing ve Otomobil Kurumu “Yollarda değil pistlerde yarışalım” sloganı ile KKTC’de yarışçılara, güvenli yarış zemini hazırlamaya devam ediyor.
The Northern Cyprus Touring and Automobile Institutions continues to provide safe racetracks to drivers in theTRNC with the motto “Let’s race on tracks, not roads”.
64
YOL NOTLARI / ROAD NOTES
Cem Sarvan-ODTÜ, Maden Mühendisi / METU, Mining Engineer Yazı ve Fotoğraflar / Writing & Photography by Cem Sarvan cem.sarvan@gmail.com
ZOR BİR MESLEKTEN KESİTLER
REFLECTIONS ON A JOB FULL OF HARDSHIPS
. I
S
Bu işi yapanların bile anlamadığı bir serüven. Hayat serüveni. İşin içindekiler için bir süre sonra ölümle burun buruna geldikleri bu iş, hem para kazandıkları hem de onca hayat serüveni arasında terk etmedikleri bir maceraya dönüşür. İşte bu işlerden biri, dünyada en zor mesleklerin başında gelen madencilik. Maalesef içinde bulunduğumuz günlerde dünyadaki herkesi fazlasıyla üzen, sözlerimizin yetersiz kaldığı olaylarla madenciliği düşünüyoruz hep beraber. Yeraltında aktif çalışmış ve halen dünyadaki farklı birçok madeni ziyaret etmekte olan bir maden mühendisi olarak bu sayfalarda sizlerle bu kez de madenciliği paylaşmak istedim.
An adventure not even fully comprehended by those working in that job. An adventure of life. For those having such a job, this means a gradual confrontation with death, an adventure that they cannot end because they have to keep earning their living and dealing with other adventures in life. Mining is one of these jobs, indeed one of the most difficult on earth. Unfortunately, nowadays, mining is associated with horrific events that leave us speechless and in terrible grief. This time, I wanted to share my reflections on mining, as a mining engineer who actively worked underground and is still responsible for visiting various mines on different parts of the world.
Kesif bir karanlığın içinde hiç de tanıdık gelmeyen bir görüntü ve sesle karşılar sizi madencilik. Oysa mağaracılıktan aşina olacağınızı düşünmüşsünüzdür. Ama mağaracılık spor olmuştur da; madencilik bir yaşam biçimidir.Yeraltı lafını duydukça alışır, alıştıkça kullanırsınız. Ve sizden duyanlara garip gelen bir lafınız da olmuştur artık, yeraltı. Yerin altında neler yapılır? Çoğumuzun aklına ilk gelen kavramları bir kenara bırakarak, madenin içindeki yolculuğumuza başlayalım o halde…
Mining greets you with unfamiliar scenes and voices in complete darkness. You might think you know this from caving, but caving has become a sporting activity, while mining remains a form of life. You get used to using the word ‘underground’ and keep using it. It becomes a word that sounds weird to those people around you. What do you do under the ground? Let us leave aside these concepts that initially come to mind and start our exploration of mining instead...
MADENCİLİK - MINING nsanlar vardır; hayatlarını hobilerinden kazanırlar. Gıpta edilir onlara... O hobiler ne kadar tehlikeli olursa olsun, içinde ne kadar serüven taşırsa taşısınlar onlar hobilerdir. Kulağa hoş gelen bir yanı vardır bu sözcüğün. O hobiler; gizemle ve tehlikeyle birleşince farklı bir anlama bürünürler. Maceraya dönüşürler. Bir de bazı işler vardır; sadece para kazanıldığı halde bir süre sonra macera haline gelir. Hayatla sürekli bir alay halidir bu. Hayatın önemsenmez bir durumu. Zor, yorucu, hep karanlık, tehlikeli, anlaşılmaz ama bir tür serüven.
66
ome people earn their living by working on their hobbies.They are to be envied... Regardless of how dangerous or adventurous they are, they still are hobbies.The word ‘hobby’ itself has a nice ring to it. When linked to mystery and danger, hobbies acquire a whole new meaning.They become adventures. On the other hand, there are those jobs which merely help people earn their living, yet also eventually turn into adventures. It is an endless state of mocking life, a state of utter carelessness. Hard, exhausting, always dark, dangerous and incomprehensible, yet some sort of adventure.
67
Dünyadaki belli temel kullanım maddelerinden en önemlisi olan madenlere ulaşmak için bazen yüz metre aşağıya inersiniz, bazen de üç, dört bin metre… Şöyle bir çevrenize baktığınızda kaç değişik metal görüyorsunuz? Kaç değişik ısı kaynağı var? Bilmediğimiz kaç değişik metal endüstride kullanılıyor? Yanıtlar hep sizi bu gizemli ve tehlikeli mesleğe götürür. Yerüstü (açık işletme) ve yeraltı madenciliği olarak ikiye ayrılan bu iş kolunun özellikle yeraltı kısmında gizem ve tehlikeyi beraber hissedersiniz. Yeraltında yapılan bir tür inşaattır ama dar, karanlık ve bilinmeyen faktörlerle… Bu da beraberinde riski getirmektedir. En sık düşünülen konudur o kadar aşağıda nefes alma zorluğu… Teknoloji yerüstünden aşağıya fanlarla bastığı temiz havayla ve bu temiz havayı ilettiği havalandırma borularıyla; düşünülen bu zorluğun üstesinden gelmiştir. Kimi zaman büyük şehir trafiğinin ortasındaki hava, madenlerde içinde bulunduğunuz havanın çok daha zararlısıdır. Madenciliğin ilk yıllarında madenlerde havadaki oksijenin azalmasına ve gazın artmasına yönelik kontrollerde fare ya da kanarya kullanılırmış. Bu minik hayvancıklar önden bırakılarak etkilenmelerine göre ilerlenirmiş. Şimdilerde artık normal oksijen seviyesindeki hava koşullarına sahip olabiliyorsunuz.
68
In order to be able to extract those mines which constitute some of the most important substances of basic consumption all around the world, you might have to go a hundred or sometimes three to four thousand metres below the ground... How many different types of metal do you see when you look around at such depths? How many different sources of heat are there? How many of those different types of metal unknown to you are used in industry? Answers to such questions all attract you to this mysterious and dangerous job. Divided into two fields, namely, surface mining and underground mining, this job, especially its underground variation, triggers the mutually reinforcing feelings of mystery and danger. The underground activity is in many ways a construction activity, but with many narrow, dark and unknown aspects. This means risk. The thing that comes to mind most often at such depths is having difficulty in breathing. Technology helped to overcome this hardship by pumping in fresh air from above the ground through ventilation ducts. At times, the air surround the rush-hour traffic of big cities is not as clean as the air inside mines. During the period when mining was still a developing industry, mice or canaries were used to test the levels of oxygen and dangerous gases inside mines. Then, miners only proceeded depending on how these small, helpless animals were affected by the air. Nowadays, mines can have normal conditions of air with normal levels of oxygen.
Madem oksijenimizi sağladık; yavaşça ilerleyelim bu yeni mekânımızda...
We took care of oxygen. Now let us slowly move forward...
Koskocaman bir dağın içinde olmak… Üstünüzde binlerce ton kaya, toprak… Her an çökme yaşanabilir. Bilirsiniz, hissedersiniz bunu ve bildikçe de önleminiz artar. Önlemler pahalıdır. Pahalı oldukça da madenciliğin maliyeti artar. En bedelli meslek kollarından biridir. Uzak olduğumuz bu meslek dalına yönelik farklı ve sabit düşünceler oluşmuştur. Altının hala nehirlerde elekle aranışı gibi... Bir zamanlar yaşanmıştır ama artık bitmiş olan bu yüzeysel rezerv yerini çoğunlukla çok derin madenlere bırakmıştır. Aynı şekilde yerüstü açık ocakları da tüm dünyada faaliyetlerini sürdürmektedir. Yine altın bulduğuna inanan birçok kişi aslında piritle altını karıştırdığını çok sonraları öğrenmiştir. Demir ve kükürtten oluşan bu mineral sarı ve pırıltılı görüntüsüyle altını çağrıştırır. Ve bu nedenle de İngilizcede “aptal altını” olarak adlandırılmaktadır.
Being inside a giant mountain... Being under tonnes of rocks and sand... Being under the imminent threat of collapse.You know and feel this threat and as the feeling grows stronger, your precautions do, too. Precautions are expensive and as they become more expensive, the costs of mining increase. Mining is one of the most costly sectors. Some jobs are associated with different and fixed ideas in the eyes of those to whom such jobs are incomprehensible. For instance, the image of searching for gold in rivers using a mining sieve... It might have happened some time ago, but this surface resource is already depleted and replaced by mines which are usually found in deeper locations. Still, surface mines are active all around the world. Many people who thought that they have discovered gold have found out later that they have only discovered pyrite. This latter mineral composed of iron and sulphur looks like gold due to its yellow and shiny appearance.That is why it is also known as the “fool’s gold”.
Çalışma hayatına başladıktan uzun yıllar sonra bir madenciye mesleği hakkında düşüncelerini sorarsanız şöyle bir durur; geçen yılları düşünür, yüzünün yıllanmış çizgilerindeki anlamlı bakışlarla “Ne diyebilirim ki, ekmeğimi yeraltından, topraktan çıkarıyorum; o bizim her şeyimiz” dediğini duyarsınız.
If you ask a miner about his occupation long years after he got into this job, he will probably hesitate to answer, think about past years and then, with a meaningful look created by the old lines of his face, say the following: “What can I say, I am earning my bread from underground, from the soil; it means everything to us”.
69
Aynaya (patlatmanın yapılarak ilerlemenin gerçekleştirildiği sürekli önümüzde duran kısım) doğru gidiyorsa patlatmanın nasıl olduğunu inceleyecektir. Patlamamış patlayıcıya karşı tetikte olacaktır. Başyukarıyı (yeraltında bir kattan diğer kata geçiş) kullanıyorsa bazen tehlikede olduğunu bilecek, oluk (madenin katlar arasında aktarılmasını sağlayan kısım) altında çalışıyorsa dalgın olmayacaktır. Domuz damı (madende sağlamlığı pekiştiren tahkimat sistemi) domuz gibi sağlam duracaktır. Kuyudan inerken alışacaktır seri hareket etmeye… Zaman kişinin en yakın arkadaşıdır yeraltında. Kömür madeninde çalışılıyorsa sinsi grizuya (metan gazı patlaması) karşı ondan daha kurnaz olmasını öğrenecektir. Uzun lafın kısası zor iştir madencilik. Bir araştırmada diş hekimliğiyle beraber en stresli meslek dalı olarak ilk iki sırayı paylaşmıştır madencilik. Neden diş hekimliği ve madencilik? Her ikisi de delme-oyma-doldurma sistemine dayanmaktadır. Madencilik binlerce ton toprak altında yapılırken; diş hekimliği daha dar alanda, detaylı ve o da hayati tehlikeyle burun buruna çalışmayı gerektirir. Enteresan bir yakınlıktır; bu iki meslek dalının arasındaki… Her meslek dalında olduğu gibi madenciliğin de kendine özgü tanımlamaları mevcut. Dünyanın insanla beraber şekillenmeye başladığından bu yana insanlık madeni kendisine yarar şekilde kullanmaya çalışmış… Tunç ve bronz devirlerini geride bırakarak başlamış teknolojik ilerleme… Yüzyıllar önce kayaları çatlatmak ve daha kolay kazabilmek için suları kaynatıp kayalara döküp hemen ardından da soğuk suyu da kullanarak kayaların zayıflamasının sağlandığı söylenir.Yine Peru’da, İnka uygarlığının 13. yüzyılda kayaları çatlaklarından zayıflatıp, çatlaklara kamalar yerleştirerek düzgün ayrılmalarını sağlamak da bir madenciliktir.
70
If he is headed towards the mirror (the section that always stands in front of you as you proceed following explosions), he is likely to examine the effects of explosion. He will always be alert given the possibility of unexploded explosives. If he is using boring (for passage from one level of underground to another), he will know that he is probably in danger and if he is working in a channel (the section used for transferring mines in between different levels), he will not have the luxury to daydream. Ground support will have to be as strong as it gets. As he goes down through the hole, he will get used to moving fast... When underground, time is one’s best friend. If he works in coal mines, he will learn to be more cunning that the sinister firedamp. To cut a long story short, mining is full of hardships. According to one research, it is the most stressful occupation together with dentistry. Why dentistry and mining? Both require a system drilling, carving and filling which is done under thousands of tonnes of soil in the case of mining and in a much narrower area and highly detailed manner in the case of dentistry. Both require working in the face of vital dangers. These two jobs share a peculiar affinity. As with every other job, mining has its specific definitions. Since the ancient times when the world history and humanity began to shape each other, humanity had used mines in light of its own benefits. Technological advance started with the end of bronze age. It is believed that humankind learnt to use applying cold water right after hot water on rocks in order to break them more easily centuries ago. Another mining technique, involving the weakening of rocks through their cracks by placing a wedge through the cracks and allowing the rocks to break in a more uniformed shape, is known to have been used by the Incas of Peru in the 13th century.
Yıllarca kazma kürekle sembolleşti bu çilekeş meslek. Kömürden çıkan simsiyah yüzleri görmeye alıştık. Grizu ve göçük kazalarıyla sarsıldık. Günümüzde modernleşen birçok madende yeni ergonomik makinelerle kazma kürek sadece sembollerde kaldı. Güney Afrika’da binlerce metre derinliklerde 1.5 – 2 metrekarelik açıklıklarda çalışan insanların ufak bir formasyon hareketiyle oracıkta kalakalan sıkışmış bedenlerinden de hiç haberimiz olmadı. Baretinden parlayan ışıkla galeri içinde ışıl ışıl duran o madencinin fotoğrafının estetikliğini hissettik de; yeraltına bir yakınını gönderen kişinin hayatında alışmaya başladığı tedirginliklerini anlamadık. Madencinin gece vardiyasına (madencilikte sarhoş vardiyası olarak da adlandırılmaktadır) giderken uyuyan çocuklarına nasıl baktığını da göremedik. Saat hızlı ilerler, zaman yaklaşır ve vardiya madenciyi bekler o evlerde. O madenlerin bizlerin modern yaşantılarına alet, edevat, makine, araç ve gereç olarak girmesine kadar ne bedeller verildiğini duymadık bile çoğu zaman. Bir kapsülle fitili, ucuna bağlı dinamitle beraber dişleriyle sıkıştıran Ahmet Çavuş’u da tanımadık. Bütün bunlar birer macera, gizem, şüphe, risk ve bilinmeyene yolculuk ama yerin altı üstünden çok daha büyük ve tehlikeli. Yeraltında galeri sürülürken açılan her yer tahkimatla sağlamlaştırılır. Maden alındıktan sonra boşaltılan yer üstündeki yüke karşı direnebilmek amacıyla, dolgu malzemesiyle doldurulur. Bu dolgu malzemesi taşocağından çıkartılan kayaların ya da ırmak taşlarının çimentoyla karıştırılmasıyla sağlanabilir. Daha çevreci bir yaklaşımla, yeraltından çıkartılan madenin ayrışımı sonrasında kalan atık malzemenin çimentoyla karışımıyla da elde edilebilir. Kanada’nın kuzeyindeki çok soğuk bir bölgede (kışın -55, yazın -15) suyu bile dolgu malzemesi olarak kullandıklarını görebilirsiniz.
For many years, this job full of hardships have been symbolized with digging tools. We got used to seeing blackened faces coming out of coal mines. We were shocked by accidents involving firedamps and landslides. Digging tools have largely been relegated to symbolic status, as new ergonomic machines are used in many modern mines of our day. On the other hand, we never heard from people whose bodies got stuck in 1.5 to 2-metre wide spaces at depths measured in thousands of metres in South Africa. We might have understood the aesthetics of the photograph of a miner standing inside a gallery with the bright light of his helmet shining, but we barely understood the anxieties of a person who had to send his or her loved one to underground. We never saw how a miner headed to his night shift (also called “the drunk’s shift” in miners’ parlance) looked to his sleeping children on his way out. In such households, time of shift flows and arrives quickly. Most of the time, we remained unaware of the costs involved in bringing those mines to earth’s surface so that they could be used to make the tools, machines and instruments of modern life. We never got to know Ahmet Çavuş and how he compressed a fuse with his teeth, with dynamite on the other end of the line. All of this add up to adventure, mystery, suspicion, risk and a journey into the unknown, yet underground is always much bigger and much more dangerou than what is above the ground. With every new space opened, ground support is reinforced. After mines are removed, filling materials are used to balance the new weight placed on the surface. Such filling materials can be made of rocks removed from a quarry or stones from a river mixed with cement. A more environmental option is to mix the remaining materials of mines excavated from underground with cement. In northern Canada with an incredibly cold climate (-55 degrees Celsius during winters, -15 during summers), even water can be used as a filling material.
71
Dünyada o kadar değişik türde maden işletmeleri vardır ki; bazıları insanın hayal dünyasına bile giremeyecek kadar ilginç tekniklere ve hedeflere sahiptir. İsveç’te içinde kendi arabanızla saatte 60 km. hızla seyahat edebileceğiniz asfalt yolları olan Kiruna demir madeni; Avusturya’da Hitler’in 2. Dünya Savaşı zamanında İngiltere’yi bombaladığı uçakları yaptığı Salzburg tuz madeni; Güney Afrika’da 4000 metre derinlikte daracık yerlerde çalışılan altın madeni; Zonguldak’ta simsiyah olarak çıktığınız kömür madeni; Brezilya’da yeraltında çıkıp karşlılaşabileceğiniz rengârenk kuşların olduğu çinko madeni ve birçok değişik özellikte madenler… Bütün madenlerde olması gereken en önemli kural ise ‘’Önce Emniyet’’ ve madenlerde dolaşırken korkunun en yakın arkadaşınız olduğudur. Korkulmalı ki, çok daha dikkatli olunsun madende.
72
There are so many different types of mining companies in the world that the techniques and targets involved are variegated beyond one’s imagination. Kiruna iron mine in Sweden has asphalt roads on which you can travel at 60 kilometres per hour with your own car. Other examples include the Salzburg salt mine in Austria which was instrumental in the making of those planes of Hitler which bombed Britain during the Second World War; the gold mine in South Africa with the tiniest of working spaces 4,000 metres below the ground; the coal mine in Zonguldak which leaves you utterly black; the zinc mine in Brazil which hosts the most colourful birds and many others... The first rule in all mines, however, remains the same: “Safety Comes First”, which is another way of saying that fear is your best friend as you move inside a mine. Fear in and of mines makes one ever more cautious.
Eğer bir gün bir yerlerde herhangi bir madene girme ve gezme şansınız olursa; bu ürkütücü, bilinmeyen ama bir o kadar da önemli yolculuğu kaçırmayın. Bütün maden emekçilerine yaptıkları bu zor işten, aldıkları risklerden dolayı sonsuz saygı ve sevgiyle...
If you ever get the chance to visit a mine, do not miss the opportunity to experience this frightening yet meaningful journey full of unknowns. We send our deepest regards to all miners around the world who continue to labour in this difficult job and take risks...
73
SAĞLIK / HEALTH
Tatil Yaparken, Sağlığınızı Göz Ardı Etmeyin! While on vacation, do not ignore your health! Kolan British Hospital Op. Dr. Alper Dursun Şağban
B
ütün bir yıl beklediniz ve sonunda hak ettiğiniz tatile çıkıyorsunuz. Tüm bir senenin yorgunluğunu atacak ve yeni sene için enerji depolayacaksınız. Tatil boyunca keyfimizin kaçmasını hiçbirimiz istemeyiz.
Tatil döneminde karışılabilecek sağlık sorunlarının iki ana başlığa toplayabiliriz: 1. Şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp ve damar rahatsızlıkları gibi düzenli ilaç kullanımı gerektiren kronik rahatsızlıklar. 2.Güneş yanıkları, ishal, sıvı kaybı, enfeksiyon, travma ve kazalar gibi tatil bölgelerinde karşılaşabileceğimiz akut rahatsızlıklar.
A
fter waiting all year, you deserve that well won vacation. Your energy from the New Year has now become tired and you deserve to enjoy the escape that a holiday offers you.
Many health problems can be of concern, these can be placed in 2 catagories: 1. Diabetes, high blood pressure, heart and vascular disorders, and chronic conditions that require the use of regular medication. 2. Sun burns, diarrhea, fluid loss, infection, trauma and accidents can be a source of concern whilst at your holiday resort as well as acute ailments. While on vacation, do not ignore your health!
Siz tatile çıktığınızda rahatsızlıklarınızın tatile çıkmadığını bilmeniz gerekir. Mevcut kalp rahatsızlığınızın, tansiyon ya da şeker hastalığınızın tatil öncesi durumunu mutlaka kontrol ettirin. Kullandığınız ilaçlarınızı özen ile yanınızda bulundurun. Havaların ısınması ile birlikte uzun süre güneş ışınlarına maruz kalınması ciddi sıvı kayıplarına neden olabilir. Aşırı sıvı kaybedilmesi tansiyon düşmesine, bayılmaya ya da kalp rahatsızlığının artış göstermesine sebep olabilir. Bol sıvı tüketimi ve güneşten korunma önem taşır. Özellikle 11.00- 15.00 saatleri arasında dikkatli olmanız gerekir. Güneş yanıklarından korunmak için multifaktör korumalı güneş kremleri kullanılmalıdır. 74
You go on holiday knowing if you have any chronic current ailments you can take your medication with you. Your existing heart condition, high blood pressure or diabetes have been pre-holiday checked and you know your present status.You know about the drugs you are takıng along with you for your health and well being. As the weather gets warmer and the sun’s rays get hotter, staying in the sun a long time can cause severe fluid loss. Excessive fluid loss causes a decrease in blood pressure,often dizziness and fainting, and in severe cases can lead to heart failure. You must drink plenty of fluids and sun protection is vitally important. This is especially true between the hours of 11:00 to 15:00 when you must be careful to protect yourself from sunburn, using a multi factor sunscreen at all times to protect your skin.
Farklı bölgelere seyahat edilmesi farklı bakteri floraları ile karşılaşılması anlamına gelmektedir. Turist diyaresi (ishal), konjunktivit, otit ve sistit en sık karşılaşılan enfeksiyon hastalıklarıdır. Farklı yiyecekler, farklı bakteri florası turist diyaresinin en önemli sebepleridir.
When travelling to different countries or regions you wıll encounter different bacterial flora.Travelers’ diarrhea (diarrhea), conjunctivitis, otitis, and cystitis are the most common infectious diseases. Different foods and different bacterial flora are the most important causes of diarrhea for tourists.
Temizliğinden emin olmadığınız yerlerden yemek yenmemesi, el ve tuvalet hijyenine özen gösterilmesi önemlidir.
Ensuring are that you eat in places that are clean, ensure that you regularly wash your hands particularly when visiting the toilet are so important when away from home.
Konjunktivit (göz) ve otit ( kulak), havuz ve deniz kullanımı ile gelişen enfeksiyon hastalıklarıdır. Havuz veya deniz gözlüğü kullanımı, kulak temizliği önem arz etmektedir. Kaza, yanlışlık ile meydana gelen, olumsuz sonuçlara yol açabilen olay anlamına gelmektedir. Çoğunluk ile düşündüğümüz ancak uygularken gerçekleştiremediğimiz, yani düşüncelerimize vücudumuzun eşlik edememesi sonucu oluşur. Koşacağımızı düşünürüz ama düşeriz; yüzeceğimizi düşünürüz ama batarız. Bir elmayı keseceğimizi düşünürüz ama ellimizi keseriz. Tabii ki kazaları önlemek için dikkat önemli ama kendi vücudumuzu tanımak, yapabileceğimiz ve yapamayacağımız hareketleri iyi değerlendirmekle, bir kazanın oluşmasını % 50 oranında önleyebiliriz.
Conjunctivitis (eye), and otitis media (ear) inflammation are emerging diseases, which often emerge when you are using a pool or going in the sea. The use of goggles, and of ear cleaning is important. An accident is an error or event that occurs that can then lead to negative consequences. The majority of times you do not think about the things you do, you run not thinking you are going to fall, but you do with consequences. You cut an apple and do not think you will cut your hand. Of course pay attention to what you are doing and this might avoid an accident by 50%, listen and be aware of your bodys reactions. We hope you have a healthy and happy holiday.
Sağlıklı ve mutlu bir tatil geçirmeniz dileğiyle… Sağlıkla kalın.
75
KIBRIS MUTFAĞI / CYPRUS CUISINE
PAZILI KURU BAKLA BROAD BEANS WITH CHARD
Malzemeler 300 gr. Bakla 1 Bağ pazı Sarımsak Su Tuz Zeytinyağı Sirke ya da limon
Ingredients (for 4 people) 300 gr of broad beans 1 bundle of chard Garlic Water Salt Olive oil Vinegar or lemon juice
Hazırlanışı Ayıklanmış ve yıkanmış kuru bakla soğuk suya atılır ve belli bir süre kaynatıldıktan sonra soğuklanması için üzerine su ilave edilir. Damak zevkine göre tuz ilavesiyle yıkanmış iri doğranmış pazı yaprakları da haşlama tenceresine eklenir. Soğuk suyla birlikte genişleyen ve hacim kazanan baklalar içine konan ayıklanmış diş sarımsak ve pazı yapraklarıyla belli bir yumuşaklığa erişinceye kadar haşlanmaya devam edilir. Haşlama işlemi tamamlandıktan sonra suyu süzülür; zeytinyağı ve sirke ile ya da isteğe göre zeytinyağı ve limonla servis edilir.
Directions Broad beans are cleaned, washed and put inside cold water to be boiled for some time. Cold water is then added to allow the boiled beans to cool. Chard leaves are washed clean and cut in large pieces to be added into the cooker. Salt is added, too, if preferred. Cold water makes broad beans grow bigger, but they are boiled with one clove of garlic put inside the cooker together with chard leaves until they reach a certain level of softness. After boiling, the water inside the cooker is filtered. The food can be served with olive oil and vinegar or, if preferred, with olive oil and lemon juice.
Özellikle yaz mevsiminde Kıbrıs Türk Mutfağı’nda tercih edilen hafif yiyecekler arasında olan pazılı kuru bakla yemeği, yanında kutu balığı ya da ateşte kızartılmış ringa balığıyla birlikte yenir.
Broad beans with chard is one of the lighter meals of the Turkish Cypriot cuisine, especially preferred during summertime. It can be served with tuna fish or fried herring.
Afiyet olsun. 76
Yemek tarifi ve uygulaması Emine Çakmak
Bon appétit.
77
CyprusXp Travel yeni yatırımı
Santoria Tatil Köyü ile ses getirecek
CyprusXp Travel Direktörü Zeki Ziya: ‘Şirin tatil beldemiz, Santoria’ya herkesi davet ediyoruz’
Santoria Holiday Village, a new investment by CyprusXp Travel, is bound to stand out
Zeki Ziya, Director at CyprusXp Travel: ‘Everyone is invited to Santoria, our gracious holiday resort’
6
0 yatak kapasiteli Santoria Tatil Köyü haziran ayının ilk haftası açılıyor. Santoria Tatil Köyü hakkında Passatempo’ya bilgi veren CyprusXp Travel Genel Müdürü Zeki Ziya, 1990’lı yıllarda açılan Santoria’nın otel vasfının Turizm Bakanlığı tarafından iptal edildiğini, bu nedenle tatil köyünü büyük bir değişimden geçirdiklerini dile getiriyor. Santoria’nın eski ortaklarından, yakın bir arkadaşının teklifi üzerine mekânı 10 seneliğine kiraladıklarını açıklayan ve yeni tatil köyünün binasından dekorasyonuna kadar her ayrıntısını tekrar dizayn ettiklerini kaydeden Ziya, böylelikle tatil köyünü yeniden yıldız alacak hale getirdiklerini vurguluyor.
78
S
antoria Holiday Village, with a bed capacity of 60, will be opened on the first week of June. Zeki Ziya, General Manager at CyprusXp Travel, talked to Passatempo about Santoria Holiday Village. First opened in the 1990’s, Santoria’s status as an hotel was cancelled by the Ministry of Tourism. This is why, as Mr. Ziya underlines, the holiday village went through a great transformation. Mr. Ziya says that they hired the place for 10 years in response to an offer from a close friend and an old partner of his and redesigned everything, including the holiday village’s building and decoration, making the holiday village capable once again to bear stars.
Zeki Ziya also emphasizes that this transformation resulted in the creation of a gracious holiday resort. Bookings are already being made. Santoria Holiday Village will become one of the best 3-star hotels with its high standards and represent an important value in terms of reflecting Cypriot architecture and culture, says Mr. Ziya. The restaurant, bar and pool sections of the hotel were completely renewed as well. According to Mr. Ziya, there will be special entertainment programmes organized around the theme of ‘Cyprus night’ on two nights of the week at the restaurant of Santoria Holiday Village. At noontime, customers will be served food by the pool from among the options of snack menu or basket menu. In the evenings, two menus, one steak-oriented, the other a la carte, will be offered to customers.
Yapılan değişimlerle son derece şirin bir tatil mekânı yarattıklarını ve rezervasyon aldıklarını ifade eden Zeki Ziya, Santoria Tatil Köyü’nün, standartları en iyi 3 yıldızlı oteller arasında yer alacağını ve Kıbrıs mimarisi ve kültürünü yansıtmakta önemli bir değer olacağını belirtiyor. Santoria’nın içindeki restoran, bar ve havuzun da yenilendiğini kaydeden Ziya, restoranlarında haftanın 2 gecesini ‘Kıbrıs gecesi’ konsepti ile eğlenceli etkinliklere ayıracaklarını ifade ediyor. Öğlenleri snack menü veya basket menü kapsamında hazırlanan bir menüyü havuz başında müşterilerine sunacaklarını ifade eden Zeki Ziya, akşamları ise biri steak ağırlıklı, diğeri A la carte 2 menüyle restorantta hizmet vereceklerini sözlerine ekliyor.
79
Zeki Ziya emphasizes that Cypriot cuisine will be offered on two nights of the week. Cyprus nights will also have musical and folkloric activities. Mr. Ziya reminds us that Cyprus nights at the old Santoria were highly popular occasions, too. The previous facility active in the 1990’s provided successful services to its customers and became a meeting point for many Cypriots of the time. Mr. Ziya says that they plan to offer even better services at the new Santoria.
Haftanın 2 gecesinde ise Kıbrıs mutfağından örneklerin sunulacağını kaydeden Zeki Ziya Kıbrıs gecelerinde müzikli, folklorlu etkinliklerin de yer alacağını vurguluyor. Santoria’nın geçmişte yaptığı Kıbrıs gecelerinin de çok beğenildiğini hatırlatan Ziya, 1990’larda yapılan ilk binanın başarılı hizmetleriyle birçok Kıbrıslının buluşma noktası olduğunu anımsatarak, kendilerinin çok daha iyisini yapmayı planladıklarına işaret ediyor.
80
The old Santoria was built in a way that did not harm the trees on the premises. Mr. Ziya states that the bungalows of the newly built holiday village have been also constructed without spoiling the surrounding nature and by showing great care to protect the trees. No tree was cut during construction and they remained loyal to the traditional features of Cypriot architecture, including the historically popular white and blue colours used in decoration, says Mr. Ziya, adding that they are very happy to create a highly popular holiday resort that brings the colours of the Mediterranean to the forefront and they will create the perfect garden with colourful flowers to complement the green nature of Santoria.
Santoria’nın ilk yapıldığı yıllarda da etrafındaki doğayı bozmadan, doğayı koruyarak inşa edildiğini belirten Zeki Ziya, yeniden yaptıkları tatil köyünde bungalowların ağaçların yerine göre, ağaçlara zarar vermeden inşa edildiğini ifade ediyor. İnşa sürecinde hiçbir ağacı kesmediklerini ve tamamen Kıbrıs mimarisi özelliklerine sadık kaldıklarını aktaran Ziya, Kıbrıs mimarisinde tarihsel olarak kullanılagelen mavi ve beyaz renklerle dekorasyonu tamamladıklarına dikkat çekiyor. Ziya, Akdeniz renklerinin ön plana çıktığı son derece beğenilen bir tatil beldesi yaratmanın mutluluğunu yaşadıklarını ve Santoria’nın yeşil doğasını bahçe peyzajında kullandıkları rengârenk çiçeklerle mükemmelleştireceklerini kaydediyor.
81
According to Zeki Ziya, Santoria will offer all kinds of services, including breakfast, and the room prices will be approximately 25 British Pounds. They plan to keep the holiday village open during winters and are already negotiating with tour operators about the prices. Mr. Ziya states that CyprusXp Travel strategically aims to diversify its activities. This is why they entered different areas of investment. Mr. Ziya also says that they plan to grow Santoria either by hiring another place or by creating their own brand. Zeki Ziya also announced that Santoria customers will be offered services in several beaches as CyprusXp Travel has partners managing hotels and beaches. CyprusXp Travel cars will take Santoria customers to these beaches, free of charge. Mr. Ziya invites everyone to visit their new facility.
Zeki Ziya, Santoria’da kahvaltı dahil hizmet sunacaklarını ve oda fiyatlarının 25 Pound civarında olacağını sözlerine ekliyor. Kışları da oteli açık tutmayı planladıklarını ve şimdiden tur operatörleri ile fiyatlarda anlaşmaya çalıştıklarını belirten Ziya, CyprusXp Travel’in stratejik olarak iş alanlarını çeşitlendirme amacında olduğunu not ediyor. Bu nedenle iş yatırımlarında farklı alanlara girdiklerini aktaran Zeki Ziya, Santoria’yı ya bir mekân daha kiralayarak ya da kendi markalarını yaratma yoluyla büyütmeyi amaçladıklarını ifade ediyor. CyprusXp Travel ortakları içerisinde otel ve plaj sahibi yatırımcılar olması nedeniyle çeşitli plajlarda Santoria müşterilerine hizmet sunacaklarını ve CyprusXp Travel araçları ile müşterilerin ücretsiz olarak plajlara taşınacağını belirten Zeki Ziya, herkesi yeni tesislerine davet ederek sözlerini bitiriyor.
82
83
GECE & GÜNDÜZ / DAY & NIGHT
Kalıcı Makyaj Hakkında Her Sey .
Everything About Permanent Makeup 9 senedir kalıcı makyaj yapan Longtime Beauty Direktörlerinden Safiye Turan yendiği hastalıkla mücadele ettiği günlerde kemoterapi nedeniyle kaybettiklerini kalıcı makyajla kazanmış...
Safiye Turan, a Director at Longtime Beauty, has been applying permanent makeup techniques for the last 9 years. Permanent makeup helpedTuran to gain what she lost as a result of receiving chemotherapy during her struggle with cancer
K
alıcı makyaj uzmanı olmanızın ve ardından kendi şirketinizi kurmanızın sıra dışı bir hikâyesi var. Okuyucularımızla kalıcı makyajla nasıl tanıştığınızı paylaşabilir misiniz? Uzun yıllar kemoterapi tedavisi görmüş biriyim. Bu nedenle her şeyin sağlıklı olanı ile ilgilenirim. Bir kere dövmede kullanılan boyaların yarattığı tahribat MR’a girdiğinizde bile tespit edilemiyor. Sağlık açısından dövmede kullanılan boyaların vücudu sağlıklı kıldığı söylenemez. Long time kalıcı makyaj tekniği hem sağlığınıza zarar vermeyen hem de görüntünüzde doğallığı koruyabilen bir tekniktir. Çünkü bu teknikAlmanya’da kanser hastaları için bulunmuş bir tekniktir. Marka sahibi, tekniği kanser hastalarına hizmet götürmek için geliştirmiştir. Kanser tedavisi sırasında kirpikler ve kaşlar dökülür. Pigment azaldığı için dudak rengi solgunlaşır. Solgun ve cansız görünen yüze en sağlıklı yollarla renk katmak için bulunan kalıcı makyaj tekniği ile kanser hastaları kendilerini çok daha iyi hissedebilmektedir. Ben de zamanında kemoterapi tedavisi alırken bu işe girdim ve dudaklarımla kaşlarım yapıldıktan sonra kendimi çok iyi hissettiğimi dün gibi hatırlıyorum. O günler geride kaldı çoktan ama bir kanser hastasını en çok mutlu edecek şeyin kalıcı makyaj olduğunu söyleyebilirim. Ben de kanser hastasıydım ve diğerlerini mutlu etmek istediğim için bu işe girdim. 5 yıl boyunca birinin yanında çalıştım; son 4 yıldır da kendi işyerimde kalıcı makyaj tekniklerini uyguluyorum.
84
T
here is an extraordinary story behind your decision to become an expert in permanent makeup and establish your own company. Can you please share with our readers the story of you got into the world of permanent makeup? I have received chemotherapy for many years.This is why I am always interested in everything that is healthy. First of all, the damage caused by the paint used in tattooing cannot be traced even by MR imaging. In terms of health, one cannot say that the paint used in tattooing is healthy for your body. The technique of long time permanent makeup is not only healthy, but also allows you to maintain your natural look, because this is a technique developed in Germany specifically for cancer patients. The owner of the brand created this technique in order to provide a service for cancer patients. During cancer treatment, eyebrows and eyelashes fall out. As the number of pigment cells falls, lips look paler. The technique of permanent makeup brings colour to your pale face with the healthiest methods available and as a result, cancer patients feel much better about themselves. I got interested in this technique when I was receiving chemotherapy. After applying permanent makeup to my lips and eyebrows, I can remember how good I felt like it was yesterday.Those days are behind me now, but I can say that permanent makeup is the one thing that will make a cancer patient happy as can be. I was a cancer patient, too, and I wanted to make other cancer patients happy as well. That is why I entered this business. For five years, I worked with someone already active in the business. For the last four years, I have been applying permanent makeup techniques at my own place.
Dövme ile kalıcı makyaj arasındaki farklar nelerdir? Dövme yapılırken kullanılan boya maddesi içerisinde civa vardır ve dövme yapılırken o boya derinizin altındaki kan pigmenti içerisine yerleşir. Ve işlemin süresi dolduğunda, boya vücudunuzdan ayrılırken renk değişimine uğrar. Çünkü kan pigmenti boyanın rengini değiştirir. Bizim yaptığımız kalıcı makyajda ise sadece derinizin bir kat altına inildiği için boya kan pigmentine ulaşmaz ve ne renk verirsek o renk işlem oturduktan sonra aynı rengi korur. İşlemin süresi dolduğunda ise o renk yavaş yavaş kendisini belli etmeden yok olur. Etrafında bir çizgi oluşturarak yok olmaz, sadece yavaş yavaş silikleşir ve bunu işlemi uygulatanın dışında kimse fark edemez.
What are the differences between tattoos and permanent makeup? The paint used in tattooing contains mercury.The paint in tattoos is placed inside the pigment cells in your blood under your skin. When the process carries out its cycle, the paint changes colour as it leaves your body, because the pigment in your blood changes the colour of paint. In permanent makeup, however, the paint is applied only one level below your skin and it never reaches the pigments in your blood. Whatever colour we apply, it remains the same after the process is complete. When the process expires, the colour slowly disappears without being noticed, not with lines forming around it, but by fading out, which cannot be noticed by anyone other than the person applying the makeup.
Sıcak iklimli ülkelerde dövmenin sıkıntılı sonuçlar üretebileceği iddia ediliyor… Dövme bastırılarak yapıldığı için dokuya zarar verir ve mesela dudak çevresinde dövme sonrasında yara oluşarak kabuk bağlar. Çok güneşli ülkelerde dövme yapıldığında uçuk çıkar vegüneşcildinobölümünezararverir.Longtimekalıcımakyaj tekniğinde ise günlük hayatınıza güneşe rağmen devam edebilirsiniz. Kalıcı makyajda dikkat edilmesi gereken, ilk 3 gün işlemin uygulandığı alanı klorlu sudan korumaktır. 3 gün havuza girilmediği takdirde kalıcı makyajda hiçbir kısıtlama bulunmamaktadır. Dövmede çekilen acı kalıcı makyajda yoktur. Kaşta hissedilen kaş aldırırken hissettiğiniz kadar, dudakta kalıcı makyaj yapılırken hissettiğiniz ise dudak üstü epilasyonda hissettiğiniz acı kadardır. Diğer bir ifadeyle çekilen dayanılmaz bir acı değildir.
Some people claim that tattoos can cause problems in places with hot climates... Tattooing involves applying pressure. So, it damages the tissue. For instane, tattooing around the lips is followed by the formation of scars and scabs. In countries that receive too much sunlight, tattooing may be followed by the formation of blisters as the sun damages that part of your skin. With long time permanent makeup technique, however, you can continue your everday routing without getting concerned about the sun. The one thing that you need to be careful about is to prevent the area where the makeup is applied from having contact with chlorinated water for three days.There are no restrictions related to permanent makeup other than not using swimming pools for three days. Also, the pain involved in tattooing is absent in permanent makeup. The pain involved in permanent makeup can only be compared to the level of pain involved in plucking your eyebrows or hair removal for the upper lip. In other words, it is not an unbearable level of pain.
85
86
Kaşlara yapılan dövme ile kalıcı makyaj teknikleri arasındaki farklar nasıl sıralanabilir? Dövmede kaşınızın içinde blok halinde boyama yapılır. Kalıcı makyajda bizim yaptığımız ise kaşınızdaki kıl renginde ve kılın yönü doğrultusunda efekt vermekten ibarettir. Bu nedenle dışarıdan özel olarak kaşlarınıza bir şey yaptırdığınız anlaşılmaz ama yüzünüzün daha iyi göründüğü söylenir. Dövmede ise kaşa belirgin şekilde işlem uygulandığı anlaşılır. Hem İstanbul’da hem de Girne’de kayıtlı işyeriniz var. Nasıl bir programla iki işyerini de yönetiyorsunuz? 1 hafta Türkiye’de, 1 hafta Girne’deyim. Kıbrıs’ta iş kurmama da bir çocukluk arkadaşım vesile oldu. Arkadaşımı görmek için çok sık Kıbrıs’a gelip gidince ve Kıbrıslı kadınları inceledikçe burada da ofis açmaya karar verdim. Kıbrıs Türk kadını saçlarına, tırnaklarına, bakımına çok özen gösteriyor. Ve kalıcı makyaj burada da çok moda. Doğru insanlar ve doğru bağlantılar sayesinde Girne’de işyeri açabildim ve işler gayet iyi gidiyor. Kalıcı makyaj fiyatları hakkında bilgi verebilir misiniz? Bütün ürünlerimiz Almanya’dan gelmesine rağmen biz fiyatlarımızı Euro olarak değil, TL olarak veriyoruz. Kaş 900 TL; dudak 1.500; göz alt ve üst olarak kalıcı eye liner 1.300 TL. 2 yıl boyunca kullanılan ve sizi makyaj malzemesi derdinden kurtaran bir uygulama olduğu düşünülürse sadece bir mascara ve allık kullanarak dışarı çıkabiliyorsunuz. Kredi kartı ile taksitlendirme de yaptığımız hesaba katılırsa fiyatlarımız gayet uygun bulunuyor.
What are the differences between eyebrow tattoos and permanent makeup techniques? In tattooing, you get a block of paint for an eyebrow. In permanent makeup, however, all we do is to create effects of the colour of your eyebrow and the direction in which your hair grows.This is why it cannot be noticed from the outside. All you will hear from people is that your face looks better. In tattooing, however, the fact that a process has been applied on your eyebrows is noticeable. You have registered companies in both İstanbul and Girne. How are you able to run both places? I spend one week in Turkey and one week in Girne. A childhood friend of mine led me to open a business inCyprus. I was visiting Cyprus very frequently in order to see my friend and during my visits, my observations regarding Cypriot women led me to open a branch here. Turkish Cypriot women are very attentive to their hair, nails and personal care and permanent makeup is in fashion, too. Knowing the right people and having the right contacts helped me to open a business in Girne and things are going well. Can you give us information about the prices of permanent makeup? Although all our products are imported from Germany, we determine our prices not in Euros, but in Turkish liras. The price of eyebrows is 900 TL. For lips, it is 1,500 TL. The price of permanent eye liner applied to both the upper and the lower parts of the eye is 1,300 TL. Considering the costs of ordinary makeup products and given that the technique of permanent makeup lasts for 2 years, if you choose to use permanent makeup, you will be able to go outside by only applying blusher and mascara. You can also pay in installments with your credit card, which makes our prices even more affordable.
87
İSTANBUL GECE HAYATI MERİT LEFKOŞA CITY BAR’DA NIGHT LIFE OF ISTANBUL AT MERIT LEFKOŞA CITY BAR
B
ora Öztoprak-Kaan Öztürk & Equip klasikleşen gecelerinden birini her çarşamba olduğu gibi Merit Lefkoşa Hotel&Casino bünyesindeki ‘’CITY BAR’’ da gerçekleştirdi.
Gecede birçok eski ve yeni parçalara yer veren ünlü ikilinin aralarında yaptıkları keyifli atışmalara misafirleri de katmaları ortamı daha da samimileştirdi. İkilinin yaptığı şovlar misafirlerden büyük alkış topladı. Konserin büyük bölümünü kendilerini dinlemeye gelen misafirlerin arasında geçiren ikili, fotoğraf çektirmek isteyenleri kırmayarak bol bol poz verdi. Hareketli parçalarda pisti dolduran misafirler slow parçalarda dans hünerlerini sergilediler. Her zamanki sıcak ve samimi ortamıyla Merit Lefkoşa Hotel&Casino bir kez daha Kıbrıs eğlence hayatına damgasını vurdu.
88
B
ora Öztoprak-Kaan Öztürk & Equip once again offered one of their classic performances on a Wednesday night at the “CITY BAR” of Merit Lefkoşa Hotel&Casino.
The famous duo performed many old as well as new songs and exchanged jokes, creating a friendly atmosphere for the guests. Their shows received great applause from the audience. During the concert, the duo spent most of their time among their guests who took many pictures with them. The guests danced to both upbeat and slow popular songs, showing their talents. As always, Merit Lefkoşa Hotel&Casino with its warm and sincere atmosphere marked its difference as the leading entertainment venue of Cyprus.
MERIT PARK HOTEL’DE MÜZİK DOLU GECE
A NIGHT FULL OF MUSIC AT MERIT PARK HOTEL
M
E
erit Park Hotel’de Letafet Bar’da 3. kez sahne alan Erkan Güleryüz, Kuzey Kıbrıslı sevenlerine muhteşem bir gece yaşattı. Her saniyenin müzik dolu geçtiği gecede sevilen sanatçının repertuarı dikkat çekiciydi. Konserine başlarken herkese güzel bir gece dileyen sanatçı, bir Sezen Aksu parçası olan ‘Seni Yerler’ ile konserine başladı.
rkan Güleryüz took to the stage for the third time at Letafet Bar of Merit Park Hotel and offered a great night to his NorthernCypriot fans. Every second of the night was filled with music.The much loved artist had an interesting repertoire. Mr Güleryüz started his concert by wishing that everyone would enjoy themselves and singing a Sezen Aksu song called ‘SeniYerler’.
Erkan Güleryüz, son albümünün çıkış parçası olan ‘Beni Yollara Yazmışlar’ ile konserine devam etti. Geçmişten günümüze en popüler parçaları seslendiren sanatçı, ‘Aldırma Deli Gönlüm’ parçasını orkestrasına seslendirtti. Orkestranın performansı herkes tarafından beğenildi. Ajda Pekkan, Kenan Doğulu, Erol Evgin, İbrahim Tatlıses gibi sanatçıların eserlerini seslendiren sanatçı, herkesi dans ettirdi. Güleryüz, İbrahim Tatlıses’in ‘Yanıyor Yüreğim’ adlı parçasında tüm Merit Park Letafet Bar misafirlerinin ellerine peçete alıp sallamasını istedi.
Erkan Güleryüz continued his performance with the first single of his recent album, ‘Beni Yollara Yazmışlar’. Performing many popular songs of the past and the present, the artist led his orchestra to sing ‘Aldırma Deli Gönlüm’. The performance by orchestra was found impressive by all guests. Mr Güleryüz’s repertoire also included songs by Ajda Pekkan, Kenan Doğulu, Erol Evgin and İbrahim Tatlıses. He made his guests dance to these songs and asked them to wave thier handkerchiefs as he performed ‘YanıyorYüreğim’ by İbrahimTatlıses.
Orkestra arkadaşının yaptığı klarnet taksimi ise herkesi büyüledi. Muhteşem klarnet taksiminin ardından Erkan Güleryüz’ün bir Kayahan parçası olan ‘Sabahlar Uzak’ parçasını seslendirmesi ile Merit Park Letafet Bar’da yer yerinden oynadı. ‘Arapsaçı’, ‘Elveda Meyhaneci’, ‘Hayatı Tesbih Yapmışım’ ve ‘Güzeller İçinden’ parçaları ile tekrar hareketlenen konserde Merit Park Letafet Bar misafirleri eğlence ve müzik dolu bir gece yaşadılar.
A clarinet solo performed by a member of the orchestra was fascinating and followed by Erkan Güleryüz’s performance of a Kayahan song called ‘Sabahlar Uzak’. The guests at Merit Park Letafet Bar simply grew ecstatic by the artist’s performance.The Erkan Güleryüz concert continued with upbeat songs like ‘Arapsaçı’, ‘Elveda Meyhaneci’, ‘Hayatı Tesbih Yapmışım’ and ‘Güzeller İçinden’. It was a night full of music and entertainment for the guests of Merit Park Letafet Bar.
89
GURME / GOURMET
92
Reha Arar rehaarar@hotmail.com
Otantik Kıbrıs’ı Yaşatan Restaurant The Restaurant That Keeps Authentic Cyprus Alive
K
W
ıbrıs’ın, özgün mutfağını yansıtan restoranlarından biri olan Archway’deyiz. On küsur yıl önce, Gaziantep’ten Ada’ya gelen bir turizm heyeti ile Kültür Bakanlığı’nın organize ettiği bir yemek için ilk defa bu güzel mekânı ziyaret etmiştim. Bugünden geriye dönüp baktığımda, o günden bu yana Archway’in her şeyi aynı standartta koruduğunu fark ediyorum. Bir restoranın en önemli unsurlarından biri, yemek kalitesini aynı standartta tutturabilmesi veya yükseltmesidir.
e are at Archway, one of the exemplary restaurants of unique Cypriot cuisine. I first visited this beautiful venue almost ten years ago together with the members of the tourism sector from Gaziantep for a business meal organized by the Ministry of Culture. Ten years have passed, but I see that Archway managed to maintain the same standards despite the passage of time. One of the most important features of a fine restaurant is its ability to maintain or raise its culinary standards.
Kıbrıs mutfağı zengin ve birçok farklı yemek kültürünü bir araya getirerek, özgünleştirebilmiş bir mutfak. Örneğin, humusu ele alalım. Humus, Arap yemek kültüründen Kıbrıs’a taşınmış bir spesiyalite ama Kıbrıs’ta yapılan humusun tadı ve yapılış biçimi kendine özgü. Archway’deki humus, bu tadın anavatanı Lübnan’dakinden daha farklı ve oldukça lezzetli.
The Cypriot cuisine is rich and original as it brings together many different culinary cultures. Take hummus, for instance. It is a speciality dish transferred from the Arab culinary culture to that of Cyprus. However, the preparation of hummus differs in Cyprus, resulting in a special taste. The hummus served in Archway is very different from that served in Lebanon, the true home of this dish, but it is very delicious and reflects the original Cypriot taste.
93
Taşla kırılan yeşil zeytin olarak tanıdığımız Çakıstes zeytini de Kıbrıs’la bir nevi özdeşleşmiştir. Çakıstes, kahvaltıda, öğle ve akşam öğünlerinde Kıbrıs insanının sofrasında olmazsa olmazdır. Gene bu ülkede toprak altında yetişen havuç, cehennem turpu ve tabii ki patates gibi sebzelerin apayrı bir tadı olduğunu da hatırlatmamız gerekir. Ancak Kıbrıs patatesinin tadıyla dünyaya kendini kabul etttirmiş olmasına rağmen Kuzey Kıbrıs’ın uğradığı haksız izolasyonlar nedeniyle hakkıyla dünyaya tanıtılamaması benim gibi pek çok insanı üzmektedir. Archway’de servis edilen enginar adeta Kıbrıs gastronomisinin Türk mutfağından ne kadar farklı özellikler taşıdığını kanıtlıyor. Türkiye’de, enginar içine bezelye, havuç ve soğan konarak pişirilirken Kıbrıs’ta sade olarak hazırlanıyor ve sunuluyor. Kaldı ki, Kıbrıs mutfağında enginar çiğ yenebildiği gibi enginarı sapıyla beraber pişirmek ve dolmasını yapmak adettir. Enginar, en sevdiğim Kıbrıs spesiyalitelerinden biridir.
94
Another dish specific to Cyprus is cracked green olives, known as ‘Çakıstes’ in Turkish Cypriot tongue. Cracked green olives are an indispensable part of breakfast, lunchtime and even dinnertime. We must also mention carrot, local radish and, of course, potato which come first among those vegetables for which Cyprus is famous. Let us note in passing that although the potatoes of Cyprus are now considered world-famous, many people including myself are saddened by the fact that we are not able to sufficiently promote our potatoes due to the economic isolation suffered in Northern Cyprus. Artichoke served at Archway proves how different Cypriot gastronomy is compared to the Turkish cuisine. Artichoke is cooked with green peas, carrot and onion in Turkey, whereas in Cyprus it served on its own. Moreover, other options in Cypriot cuisine include eating raw artichoke or cooking it with its stem and making stuffed artichoke (dolma). Artichoke is among my favourite Cypriot speciality dishes.
O akşam bize sunulan kapari otundan yapılmış, leziz gabbar turşusunu tattığımızda, Kıbrıs’taki ot toplama kültürünün yeni nesile taşınamamasına hayıflanıyoruz. Ot toplama kültürünün unutulmaya yüz tutması hakikaten insan sağlığı açısından da önemlidir. Her geçen gün insanlar daha az yeşil sebze tüketiyor. Gönül bunun değil azalmasını, giderek artmasını diliyor. Bu arada fast food kültürünün yaygınlaşması da ülkelerin gastronomi kültürlerini hançerliyor. Tahin ezmesini tattıktan sonra kurutulmuş keçi etinden yapılan ‘samarella’ya gözüm ilişiyor.Samarella, Avrupa mutfağında ‘Viande de Grison’ denilen, dağ keçisinin etinden yapılan kurutulmuş etin farklı bir biçimi. Sameralla Türkiye’de olmayan, Kıbrıs’a özgü bir lezzet. Archway’de sunumu yapılan buz içerisindeki taze bademlerin yemekte sunulması da tamamen Kıbrıs’a özgü. Dünyadaki gastronomide dekoratif malzeme olarak kullanılan bıldırcın yumurtası turşusu da Kıbrıs’ta üzerinde karabiber ve zeytinyağıyla sunuluyor.
When I tasted the delicious caper pickle that night, it was sad to remember that younger generations know nothing about gathering the local plants of Cyprus. The end of this local culture is also related to human health. People consume green vegetables ever less frequently. For better health, this trend needs to be reversed. Additionally, the spread of fast food culture results in the destruction of local cuisines. After tasting tahini, I was drawn to ‘samarella’ made of dried goat meat. Samarella is a variety of what is known in European cuisine as ‘Viande des Grison’ made from the meat of mountain goat. It is not found in Turkish cuisine and constitutes a special taste of Cyprus. Fresh almonds served in ice, also served at Archway, also constitutes a speciality dish in Cyprus. Another important dish is pickle made of quail eggs, considered as decorative ingredients in world gastronomy and served with black pepper and olive oil in Cyprus.
95
Kıbrıs’a özgü salata da çok değişik bir rayihaya sahip. Golyandro ve kereviz sapı ile tamamen özgün bir tat… Bu salatayı Kormacit (Koruçam) köyündeki Maronit lokantasında da enfes yapıyorlar. Masamıza gelen ciğer de Kıbrıs’a özgü: Karaciğer, beyaz ciğer ve ‘pençeviş’ denilen ciğer yağı ile beraber kavrulmuş… Kömür ızgarasında yapılmış uykuluk da leziz… Türkiye’de İstanbul, Haliç civarında birkaç lokantanın dışında kömürde uykuluk yeme şansınız olmayabilir. Archway’de zeytin ezmesi, Kıbrıs otlarıyla bezeli tereyağ ve kara yağın yanında pakette Hollanda yağının da servis edilmesi pek birbiriyle bağdaşmamış görünüyor; ben olsam küçük paketlerdeki Hollanda yağını aynı tabağa koymazdım.
Salads of Cypriot cuisine have a distinct fragrance. Coriander and celery stem give salads a completely original taste. This same salad is also perfectly prepared at the Maronite restaurant in Kormacit (Koruçam). Liver is another highly distinguished Cypriot dish, fried with the liver oil called ‘penceviş’. Sweetbread cooked in coal fire is delicious. You might not find this dish anywhere in Turkey, except for a few restaurants in Haliç, İstanbul. Archway serves olive paste, butter dressed in Cypriot vegetables and the extra virgin olive oil known as ‘kara yağ’ (literally, black oil) on the same plate with packaged Dutch butter, which does not look in place. I would have preferred to put these small packages of Dutch butter on a separate plate.
Izgara siyah zeytin, gene yeşil ada ürünü… Kıbrıs’tan başka hiçbir yerde bu hoş lezzeti görmediğimi itiraf etmeliyim. Kıbrıs’a has gavcar mantarı yerine kültür mantarının sunulması ise beni düşündürüyor. Keşke orijinalini tadabilseydik…
Grilled black olives, as always a product of the green island... I must say that the only place where I have seen this pleasant taste is Cyprus. That cultured mushrooms are served instead of local Cypriot mushrooms needs to be reconsidered. I wish we had the chance to taste the latter.
Archway’deki mumbar çok başarılı… Koyunun ince bağırsağı içerisine dolma içi yapar gibi pirinç ve kıyma doldurularak yapılıyor, sonra mumbar haşlanıyor; daha sonra ise kızartılıyor. Közde soğan da sunumuyla dikkat topluyor.
96
Mumbar (stuffed intestines) at Archway has great taste. This dish is made by filling the lamb’s intestines with minced meat and rice, which is then boiled and fried. Onion cooked in coal fire looks very nice as well.
Özellikle iş insanlarının Kıbrıs’a gelen yabancı misafirlerini bu mekâna getirmek gibi hoş bir alışkanlıkları var. Archway’deki garsonlar Kıbrıs’ın folklorik giysilerini giyiyor. Gönlümden geçen, otantik Kıbrıs havasının Kıbrıslı gençlerin servisiyle yaratılması ama Kıbrıs’ta istihdamda yaşanan zorluklar nedeniyle maalesef bu imkân yok.
Many business people have developed a nice habit of bringing their foreign guests to this restaurant. Waiters at Archway wear traditional Cypriot clothes. It could have been better to represent the authentic Cypriot approach through the service provided by young Cypriots. However, certain difficulties concerning employment in Cyprus do not allow this.
Kıbrıs kültürünün simgelerinin değişmezi; HELLİM… Kıbrıs’taki hellimin benzeri dünyada yapılamıyor. Kuzey Kıbrıs’ta yediğim hellimin tadını dünyanın başka hiçbir yerinde bulamıyorum. Bu nedenle Kuzey Kıbrıs’ın hellime sahip çıkması ve mutlaka hellimin Kuzey Kıbrıs’ta yapılarak dünyaya yayılmasını sağlamamız lazım. Mesela parmesan peynirinin Japonya’da yapılanı yoktur. Parmesan peyniri bir İtalyan peyniridir ve en güzeli İtalya’da yapılanıdır. Camembert, Fransa’nın peyniridir; hellim de Kıbrıs’ındır. Archway’deki ızgara yapılmış hellim, bunun başarılı bir örneği.
HALLOUMI; the indispensable symbol of Cypriot culture... Halloumi of Cyprus is like no other. I never tasted anything like our local cheese in other parts of the world. This is why Northern Cyprus should attach great importance to halloumi and make sure that halloumi produced in Northern Cyprus is sold to the rest of the world. For instance, you cannot find parmesan cheese produced in Japan. It is an Italian cheese and the best is made in Italy. Just like Camembert is a French cheese, halloumi is of Cyprus. Grilled halloumi at Archway is a fine example of this great Cypriot dish.
Archway’in kömür ateşinde pişirilen kuzu şişi de marinasyon azlığı hariç leziz. Şiş kebabın servisinde ise Kıbrıs’a özgü, eti iki şişle birlikte çıkarmak adeti gitgide unutuluyor. Servis elemanları şişteki etleri maşa ile çıkarıyorlar. Pirzola ve yemeğin bitiminde servis edilen Kıbrıs’a özgü çeşitli meyvelerle yapılan macunlar da ağızda hoş bir tat bırakıyor.
Lamb balls on skewers (shish lamb) cooked in coal fire at Archway is very delicious, except for a lack of sufficient marination. Serving shish kebab with two skewers, a method unique to Cyprus, seems to be on the verge of being forgotten. Waiters serve kebab by using food pincers. Macuns (special Cypriot delights) made of various fruits served after ribs, the final touch of our meal, leave a pleasant taste in our mouths.
97
Mekânın sahibi Murat Girgen’le yemek sonrasında kısa bir sohbet yapma imkânını yakalıyoruz ve restoranının hemen arkasında yeni açtığı butik oteli, Kemerli Konak’ı bize gezdiriyor. Kemerli Konak gibi bir binayı, tarihin dokusunu vererek inşa etmek çok güç olsa da Murat Bey inanılmazı başarmış. Telefonundan saatine, saatinden koltuğuna, koltuğundan dolabına özel olarak eski orijinal objeleri toplayarak, Kıbrıs eşyalarıyla dekore edilmiş bir otel yaratmak, herkesin kolay kolay yapabileceği bir iş değil. Kıbrıs’ta 20 bin yatak var, ama bu 20 bin yatağın içerisinde, Kemerli Konak tarzında özgün bir mimariye ve dekorasyona sahip kaç yatak var diye düşünecek olsak, her halde iki elin parmağını geçmez. Aslında bir ülkede turizmin çeşitlenmesi açısından her tipte, her kategoride yatak olması gerekir. Kemerli Konak tesisi dekorasyonu, yönetimi, mimarisi ve diğer özgün vasıflarıyla bir tarih oteli ve gerçek manada bir butik otel. Saint Hilarion Kalesi Kıbrıs’ta belki de hiçbir yerden bu kadar güzel görünmüyordur; hele akşamları… Tabii ki, bu arada gönlüm gerçek tarihi eser aydınlatmasını bu muhteşem kalede de görmek istiyor. Murat Girgen’i hem Archway Restaurant hem de Kemerli Konak’taki başarıları için tekrar tebrik ediyorum. Archway Restaurant Kemerli Konak Butik Hotel
We had the chance to have a short conversation with Murat Girgen, the owner of Archway Restaurant and he showed us the ‘Kemerli Konak’ (meaning ‘Arched Mansion’ inTurkish) behind the restaurant, his newly opened boutique hotel. Although it is very difficult to build a structure like Kemerli Konak by giving it a historical texture, Mr Girgen seems to have achieved what is obviously an impressive outcome. It is probably not very easy to gather old original items, including telephones, clocks, armchairs and wardrobes, and build an hotel containing original Cypriot accessories. Cyprus has a bed capacity of 20,000, but one wonders how many of 20,000 are accompanied by an original architectural style and decoration like that of the Kemerli Konak. Definitely, not too many. For the purpose of diversifying the tourism sector, there needs to be beds of every type and category. The Kemerli Konak is truly a historic boutique hotel with its unique decoration, management, architecture and other original aspects. There is probably no view of the St Hilarion Castle, especially in the evenings, better than that at the Kemerli Konak. In the meantime, I wish we were able to see true lighting of historic monuments applied on this amazing castle, too. Once again, I would like to congratulate Mr Murat Girgen for his success at both the Archway Restaurant and the Kemerli Konak. Archway Restaurant Kemerli Konak Boutique Hotel Owner: Murat Girgen
Sahibi: Murat Girgen Tel: 0392 816 03 53 0392 816 03 63 0392 444 00 75 Mobil: 0533 868 56 56 www.archwaycyprus.com info@archwaycyprus.com Adres: Templos, Zeytinlik, No:5, Girne Fiyatlar: Kişi başı, içki hariç 60 TL
98
Tel: 0392 816 03 53 0392 816 03 63 0392 444 00 75 Mobile: 0533 868 56 56 www.archwaycyprus.com info@archwaycyprus.com Address: Templos, Zeytinlik, No: 5, Girne Prices: 60 Turkish liras for 1 person, excluding drink.
Archway Restaurant: www.archwaycyprus.com, info@archwaycyprus.com 0392 816 03 53 - 0392 816 03 63- 039 244 40 075 Kemerli Konak Boutique Hotel: www.kemerlikonak.com, info@kemerlikonak.com 0392 815 63 36
THE
Local and International Cuisine
Steak ve Bal覺kta Lezzet Yaratan Restaurant The Restaurant With Remarkable Tastes in Steaks and Fish
100
G
C
irne Karaoğlanoğlu’ndaki Carpenter’s Restaurant lezzetli steak ve balık çeşitlerinin yanı sıra sıcak dekoru ve kır bahçesini andıran dış yemek ortamı ve restoranın yanındaki geniş park yeri ile dikkat çekiyor.
arpenter’s Restaurant, located in Karaoğlanoğlu, Girne, is a remarkable place, distinguished by its delicious steak and fish menu, warm atmosphere, outdoor area with a beautiful garden and a wide parking area right next to the restaurant.
Kemal Özerce tarafından işletilen mekanda Özerce’nin steak ve et yemeklerinde kullandığı etlerin taze ve yerli olmasına dikkat ettiği, özenle seçilen etleri dinlendirmesi ve marine ettiği biliniyor.
The manager of Carpenter’s Restaurant is Kemal Özerce who makes sure that the meat used in steak dishes is fresh, local, properly aged and marinated.
Carpenter’s Restaurant’ın ülkenin en iyi steak ve balık menülerinden birini sunmasının en önemli nedeni, yemek malzemelerinin seçiminde ve dinlendirilip marine edilmesindeki bu özen ve Kemal Özerce’nin tutkuyla farklı ve yeni lezzetler yaratmaktaki ustalığından ileri geliyor.
The most important reason why the Carpenter’s Restaurant has one of the best steak and fish menus in the whole country is the great care shown by Özerce in choosing the right ingredients and properly aging and marinating the food as well as his passionate and masterful pursuit of creating different and new tastes. Contact details:
İletişim için: Adres: Adnan Damar Sokak No 13 Karaoğlanoğlu – Girne Restoran Telefonu: 0392-8222251 Cep: 0548 8913792 E Mail: carpenters.restaurant@hotmail.com Web Site: www.carpentersrestaurant.com
Address: Adnan Damar Street No 13 Karaoğlanoğlu – Girne Telephone: 0392-8222251 Mobile Phone: 0548 8913792 E Mail: carpenters.restaurant@hotmail.com Web Site: www.carpentersrestaurant.com
101
PASSATEMPO DVD
Filmin Adı: Umudun Peşinde Yönetmen: Stephen Frears Oyuncular: Judi Dench, Steve Coogan, Sophie Kennedy Clark YapımYılı: 2013 Türü: Biyografi | Dram
Movie: Philomena Director: Stephen Frears Stars: Judi Dench, Steve Coogan, Sophie Kennedy Clark Year: 2013 Genre: Biography | Drama
Konusu: Hayattan bezmiş bir politika muhabiri oğlunu arayan bir kadının hikâyesini yazmaya karar verir. Oğlu, on yıllar önce, hamile kaldıktan sonra bir manastırda yaşamaya zorlanan kadının elinden alınmıştır.
Plot: A world-weary political journalist picks up the story of a woman’s search for her son, who was taken away from her decades ago after she became pregnant and was forced to live in a convent.
Bu filmi izlemeniz için 4 neden: 1- Fazlasıyla tanıdık bir hikâye olsa da güçlü karakterleri ve mizah anlayışıyla konunun farklı boyutlarını ele alabilen ve sürprizler içeren bir film olduğu için.
4 reasons to watch this movie: 1-It could have been a predictable story but instead it had other dimensions and took unexpected directions with strong characters and some humour.
2- Geriye veya ileriye gitmek gibi birtakım sinema hilelerine çok fazla başvurmadan tek bir hikâyenin bütün yönlerini görebildiğimiz bir film olduğu için.
2-We get to see all sides of a single story without excessive back flips, cartwheels and other cinematic tricks.
3- ‘Umudun Peşinde’ kişinin kendi dayanıklılığını ve affetme gücünü sorgulamasına yol açan etkileyici bir sinema deneyimi sunduğu için. 4- İki baş oyuncu da karmaşık karakterleri bütün derinlikleriyle, harika performanslar sergileyerek sunabildikleri için. 102
3- Philomena is one of those fine cinema experiences that leaves one questioning one’s own capacity for resilience and forgiveness. 4- The two main actors are given complex characters with a lot of depth and they deliver brilliant performances.
PASSATEMPO MÜZİK / MUSIC
Birsen Tezer .
I
.T.Ü Türk Müziği Devlet Konservatuarı mezunu Birsen Tezer 23 senelik müzik yolculuğundan sonra ilk albümü Cihan’ı 2009 yılında çıkardı. Albümde kendi bestelerinin yanı sıra Bülent Ortaçgil, Erkan Oğur, İlhan Şeşen ve Zafer Cınbıl ‘ın eserlerini yorumlar. Ayrıca bu albümde yer alan ‘Aşk Bu Değil’ isimli şarkı dünyaca ünlü sanatçıların da içinde olduğu Babylon Bar Vol:2 albümünde yer alır. İkinci albümü ‘2. Cihan’ 2013 yılında piyasaya çıkan Birsen Tezer; Bülent Ortaçgil ile de Çığlık Çığlığa şarkısında düet yapmıştır.
B
irsen Tezer, a graduate of Istanbul Technical University’s Turkish Music State Conservatory, released her first album named ‘Cihan’ (meaning ‘World’, but also her son’s name) in 2009, 23 years into her musical journey. In this first album, she performed not only her own compositions, but also compositions by Bülent Ortaçgil, Erkan Oğur, İlhan şeşen and Zafer Cınbıl. The song titled ‘Aşk Bu Değil’ (This Is Not Love) was also included in Babylon Bar Vol:2, a compilation album bringing together the songs of world-famous artists. Her second album called ‘2. Cihan’ (2nd World) was released in 2013. Birsen Tezer also worked together with Bülent Ortaçgil on a duet performance of the song titled ‘Çığlık Çığlığa’ (Scream).
103
AJANDA / AGENDA
SERGİ GENERATION Emin Çizenel - Anber Onar The House Art Rooms - Girne 16 Mayıs – 22 Haziran GENÇ SANATÇILAR RESİM YARIŞMASI SERGİSİ Atatürk Kültür Merkezi - Lefkoşa 3-13 Haziran
KONSER 18. KUZEY KIBRIS ULUSLARARASI BELLAPAİS MÜZİK FESTİVALİ 25 MAYIS – 18 HAZİRAN BELLAPAİS MANASTIRI RÜYA TANER PİYANO RESİTALİ (KKTC) Beethoven, Liszt, Chopin, Debussy, F. Say 1 Haziran Çarşamba, 20.30 LUIGI SANTO – DANIELA GENTILE (İTALYA) TROMPET – PİYANO RESİTALİ Mc Dowell, Peskin, Gershwin 2 Haziran Pazartesi, 20.30 ANKA ÜÇLÜSÜ KONSERİ (TÜRKİYE) Ayhan Uştuk (Tenor) Kağan Korad (Gitar) Demet Kıyıcı (Viyolonsel) Massenet, De Falla, Rodrigo, Albeniz, C. Aşkın 5 Haziran Perşembe, 20.30 GÖZDEM İLKAY PİYANO RESİTALİ (KKTC) Grieg, Chopin, Prokofiev 9 Haziran Çarşamba, 20.30 ODA MÜZİĞİ KONSERİ (TÜRKİYE, İSRAİL, RUSYA) Fatmanur Şahin (Keman) Zeynep Akdil (Viyolonsel) Matan David (Klarinet) Daria Maminova (Piyano) Beethoven, Bruch, Piazzolla, Arensky 13 Haziran Cuma, 20.30 VALENTIN SURIF PİYANO RESİTALİ (ARJANTİN) Chopin, Piazzolla, Liszt 17 Haziran Salı, 20.30
104
EXHIBITION GENERATION Emin Çizenel - Anber Onar The House Art Rooms - Kyrenia 16 May – 22 June YOUNG ARTISTS PAINTING COMPETITION EXHIBITION Atatürk Cultural Center - Nicosia 3-13 June
CONCERT 18. NORTH CYPRUS INTERNATIONAL BELLAPAIS MUSIC FESTIVAL 25 MAY – 18 JUNE BELLAPAIS ABBEY RÜYA TANER PIANO RECITAL (TRNC) Beethoven, Liszt, Chopin, Debussy, F. Say 1 June Wednesday, 20.30 LUIGI SANTO – DANIELA GENTILE (ITALY) TRUMPET – PIANO RECITAL Mc Dowell, Peskin, Gershwin 2 June Monday, 20.30 ANKA TRIO CONCERT (TURKEY) Aydın Uştuk (Tenor) Kağan Korad (Guitar) Demet Kıyıcı (Violoncello) Massenet, De Falla, Rodrigo, Albeniz, C. Aşkın 5 June Thursday, 20.30 GÖZDEM İLKAY PIANO RECITAL (TRNC) Grieg, Chopin, Prokofiev 9 June Wednesday, 20.30 CHAMBER (TURKEY, ISRAEL, RUSYA) Fatmanur Şahin (Violin) Zeynep Akdil (Violoncello) Matan David (Clarinet) Daria Maminova (Piano) Beethoven, Bruch, Piazzolla, Arensky 13 June Friday, 20.30 VALENTIN SURIF PIANO RECITAL (ARGENTINA) Chopin, Piazzolla, Liszt 17 June Tuesday, 20.30
105
SİNEMA
LEMAR CINEPLEX MAYIS AYI FİLMLERİ
YARININ SINIRINDA
Yönetmen: Camille Delamarre Oyuncular: Tom Cruise, Emily Blant, Lara Pulver Tür: Bilimkurgu - Aksiyon Ülke: ABD, Avusturalya 7 Haziran
POMPEİ
Yönetmen: Paul W. S. Anderson Oyuncular: Kit Harrington, Carrie-Anne Moss, Emily Browning Tür: Aksiyon - Macera Ülke: ABD, Almanya, Kanada 13 Haziran
MUPPETS ARANIYOR
Yönetmen: James Bobin Oyuncular: Ricky Gervais, Tina Fay, Ty Burrell Tür: Animasyon - Komedi Ülke: ABD 13 Haziran
EJDERHANI NASIL EĞİTİRSİN 2
Yönetmen: Chris Sanders, Dean DeBlois Oyuncular: Jay Baruchel, Gerard Butler, America Ferrera Tür: Animasyon Ülke: ABD 20 Haziran
TRANSFORMERS - KAYIP ÇAĞ
Yönetmen: Michael Bay Oyuncular: Mark Wahlberg, Nicola Peltz, Jack Reynor Tür: Aksiyon - Bilimkurgu Ülke: ABD, Çin 27 Haziran
106
SİNEMA
LEMAR CINEPLEX MOVIES IN MAY
EDGE OF TOMORROW
Directed By: Camille Delamarre Cast: Tom Cruise, Emily Blant, Lara Pulver Genre: Science Fiction - Action Contry: USA – Austuralia 7 June
POMPEII
Directed By: Paul W. S. Anderson Cast: Kit Harrington, Carrie-Anne Moss, Emily Browning Genre: Action & Adventure Contry: USA – Germany, Canada 13 June
MUPPETS MOST WANTED
Directed By: James Bobin Cast: Ricky Gervais, Tina Fay, Ty Burrell Genre: Animation & Comedy Contry: USA 13 June
HOW TO TRAIN YOUR DRAGON 2
Directed By: Chris Sanders, Dean DeBlois Cast: Jay Baruchel, Gerard Butler, America Ferrera Genre: Animation & Comedy Contry: USA 20 June
TRANSFORMERS - AGE OF EXTINCTION Directed By: Michael Bay Cast: Mark Wahlberg, Nicola Peltz, Jack Reynor Genre: Action & Sciencefiction Contry: USA, China 27 June
107
BULMACA / PUZZLE
LABIRENT / LABYRINTH
Çözümü Solution 108
BULMACA / PUZZLE
NUMERICA
Çözümü Solution 109
BULMACA / PUZZLE
4
3
4 110
2
3
2
1
1
SUDOKU
ACİL NUMARALAR / EMERGENCY NUMBERS
KKTC’yi ziyaret edenler için önemli numaralar
Important telephone numbers for visitors to the TRNC
KKTC Ekonomi Bakanlığı:
0392-22-86838
TRNC Ministry of Economy:
0392-22-83594
KKTC Tarım ve Orman Bakanlığı:
0392-22-83594
TRNC Ministry of Agriculture and Forestry:
0392-22-83594
KKTC Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı:
0392-61-12000
TRNC Ministry of the Environment and Natural Resources:
0392-61-12000
Lefkoşa - Turizm Bakanlığı Danışma Bürosu:
0392-22-89629
Nicosia - Ministry of Tourism Information Office:
0392-22-89629
Lefkoşa Türk Belediyesi:
0392-22-85221
Nicosia Municipality:
0392-22-85221
Lefkoşa Derviş Paşa Müzesi:
0392-22-73569
Nicosia Dervish Pasha Museum:
0392-22-73569
Lefkoşa Kütüphane ve Taş Eserleri Müzesi:
0392-22-84349
Nicosia Library and Lapidary Museum:
0392-22-84349
Lefkoşa Lüzinyan Evi:
0392-22-71285
Nicosia Lusignan House:
0392-22-71285
Lefkoşa Mevlevi Tekke Müzesi:
0392-22-71283
Nicosia Mevlevi Dervish Lodge:
0392-22-71283
Lefkoşa Polis:
0392-22-83311
Lefkoşa Devlet Hastanesi:
0392-22-85441
0392-22-83311 Nicosia Police Station: 0392-22-85441 Nicosia State Hospital:
Lefkoşa Yakın Doğu Ünv. Hastanesi Acil Servis
0392-153
Nicosia Near East Univ. Hospital Emergency Service
0392-153
Kolan British Hastanesi
0392-68-08080
Kolan British Hospital
0392-68-08080
Kolan British Hastanesi Acil Servis
0392-1199
Kolan British Hospital Emergency Service
0392-1199
Lefkoşa Elektrik Arıza:
0392-22-75557
Nicosia Electricity Repairs:
0392-22-75557
Lefkoşa Galeria Cinema:
0392-22-77030
Galleria Cinema:
0392-22-77030
Lefkoşa Mısırlızade Sineması:
0392-22-89698
Nicosia Mısırlızade Cinema:
0392-22-89698
Lefkoşa Lemar Cineplex:
0392-22-35395
Gazimağusa Turizm Danışma Bürosu:
0392-36-62864
0392-22-35395 Nicosia Lemar Cineplex: 0392-36-62864 Famagusta Tourism Information Office:
Gazimağusa Belediyesi:
0392-36-64556
Gazimağusa Canbulat Müzesi:
0392-36-65498
0392-36-64556 Famagusta Municipality: 0392-36-65498 Famagusta Canbulat Museum:
Gazimağusa St. Barnabas Müzesi:
0392-36-48331
Famagusta St. Barnabas Museum:
0392-36-48331
Gazimağusa Yeni İskele İkon Müzesi:
0392-37-12933
Famagusta-İskele Icon Museum:
0392-37-12933
Gazimağusa Devlet Hastanesi:
0392-36-48986
Gazimağusa Elektrik Arıza:
0392-36-65514
0392-36-48986 Famagusta State Hospital: 0392-36-65514 Famagusta Electricity Repairs:
Gazimağusa Galeria Sinema:
0392-36-51270
Famagusta Galleria Cinema:
Girne Belediyesi:
0392-81-51884
Girne Akçiçek Hastanesi:
0392-81-52266
0392-81-51884 Kyrenia Municipality: 0392-81-52266 Kyrenia Akçiçek State Hospital:
Girne Barış ve Özgürlük Müzesi:
0392-82-18616
Kyrenia Peace and Freedom Museum:
Girne Bellapais Manastırı:
0392-81-57540
Girne Güzel Sanatlar Müzesi:
0392-81-52287
0392-81-57540 Kyrenia Bellapais Abbey: 0392-81-52287 Kyrenia Fine Arts Museum:
Girne Kalesi ve Müzeleri:
0392-81-52142
Kyrenia Castle and Museum:
0392-81-52142
Girne Halk Sanatları Müzesi:
0392-81-57688
Kyrenia Folk Art Museum:
0392-81-57688
Girne Galleria Sinema:
0392-81-59433
Kyrenia Galleria Cinema:
0392-81-59433
Girne Lemar Cineplex:
0392-82-23399
Güzelyurt Belediyesi:
0392-71-42018
0392-82-23399 Kyrenia Lemar Cineplex: 0392-71-42018 Omorphou Municipality:
Güzelyurt Müzesi:
0392-71-42202
Sağlık Sorunları:
0392- 112
0392-71-42202 Omorphou Museum: 0392-112 Health Problems:
Polis:
0392-155
Police:
Yangın:
0392- 199
Orman Yangını:
0392- 177
0392-199 Fire: 0392-177 Forest Fires:
0392-36-51270
0392-82-18616
0392-155
111
112