Aganta Burina Burinata Pdf Aganta Burina Burinata Arka Kapak Bilgisi "Balıkçılar, sünger avcıları, dalgıçlar, gemiciler...Halikarnas Balıkçısı'nın hikaye ve romanlarıyla gelen bu tipler, sadece edebiyata ilk kez geldikleri için ilginç değildirler. Balıkçı, denize bağlı olarak, güzelliği, özgürlüğü, başkaldırıyı, insanoğlunun geçmişteki ve gelecekteki arayışlarını kayıplarını, bunalımlarını, korkularını, ışığı kırar gibi kendiliğinden alabildiğine etkin bir anlatımla ortaya koyarak, çağdaş insancıl bakışla eski uygarlıklar arasındaki bağları göstermiştir. Balıkçı'nın ilk romanı olan Agata Burina Burinata, yazarın şiirli ve müzikli dilinin, doğa ve insan sevgisinin, tanıtım ve duygusal gücünün en güzel örneklerinden biridir. Aganta Burina Burinata kitabı Edebiyat hazineleri listesinde yer almaktadır. Aganta Burina Burinata kitabını aşağıdaki adresten pdf olarak indirebilirsiniz. http://www.pdfkitaplariindir.com/aganta-burina-burinata-pdf-indir.html
Aganta Burina Burinata Okuyucu İncelemesi Aganta Burina Burinata, Cevat Şakir Kabaağaçlı yani nam-ı diğer Halikarnas Balıkçısı'nın okuyucuyu denizlere sürükleyen, zannımca kesinlikle okunması gereken bir roman. Nesiller boyunca denizcilik yapmış bir ailenin en küçüğü Mahmut, en küçüklüğünden beri denize karşı büyük bir ilgi ve sevgi duymaktadır. Fakat birçok akrabasını denize kurban vermiş olan babası ise Mahmut'u denizden uzak tutmak için elinden geleni yapmaktadır. Ne var ki küçüklükten deniz efsaneleriyle, deniz türküleriyle ve bir denizci olma hayaliyle yetişen Mahmut'u denizden uzaklaştırmak pek mümkün değildir. Yaşı biraz olgunlaşıp da çocukluktan çıkınca babası Mahmut'u önceden denizci olan fakat kötürüm kaldıktan sonra eskiciliğe başlayan Kirpi Halil Usta'nın yanına çırak verir. Amacı koluna bir altın bilezik takıp onu karaya bağlamaktır. Fakat denize olan aşkını kötürüm kalmanın bile söndüremediği Kirpi Halil Usta, Mahmut'un ilk denizcilik hocası olur. Ustasının onu denizden uzaklaştırmayıp, aksine daha da bağladığını fark eden babası, Mahmut'u derhal eskici dükkanından alıp mahalle mektebine yazdırır. Denize olan aşkı sönmek bilmeyen Mahmut, ilk denizcilik deneyimini hem komşuları hem de sınıf arkadaşı olan Fatma'nın onu babası Ateşoğlu'yla beraber balığa çıkmaya davet etmesiyle yaşar. Bundan sonra denizden uzak yaşayamayacağını anladığından, babasının uzun bir sefere çıkmasını fırsat bilerek amcası Hakkı Reis'in kayığına tayfa olarak yazılır. Hakkı Reis, fazlasıyla cimri biridir fakat Mahmut'un gözü denizden başka bir şeyi görmediğinden, buna aldırış etmez. Hakkı Reis'in kayığında birkaç hafta geçirdikten sonra uzun bir sefere çıkacakları sırada babasının Akdeniz'in en şiddetli fırtınası olan provezza sırasında öldüğü haberini alır. Bundan sonra ise amcası Hakkı Reis'in cimrilik ve aksiliklerine dayanamayarak kayığından ayrılır. Gemiden gemiye çalışarak dünyanın birçok farklı yerini görme imkanı bulur.
Yetişkin bir delikanlı olan Mahmut, büyüdüğü şehir olan Bodrum'a dönerek ilk denizcilik deneyimini yaşadığı çocukluk aşkı Fatma ile evlenmek niyetindedir. Fakat Bodrum'a döndüğünde artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını görür. Fatma'nın bir kaza sonucu bir gözü akmış, yüzü saçma yanıkları içinde kalmıştır. Mahmut, Fatma'ya rastladığında çok şaşırır, fakat onunla evlenme isteğinden vazgeçmez. Bu isteğini Fatma'ya açtığında, bir gün düşünmek için süre ister ve yarın akşam tekrar gelmesini söyler. Fakat ertesi akşam Mahmut tekrar geldiğinde, Fatma nereye gittiğini kimseye söylemeden köyden ayrılmıştır çoktan. Artık Mahmut delicesine bağlı olduğu denizden nefret etmektedir. Bunun üzerine babasının eski arkadaşlarından birinin kızı olan Ayşe ile evlenir. Ayşe, babasının tarla, bağ ve bahçeleri sayesinde çok zengindir. Ayşe'nin babasıyla evlenmeden önce yaptığı anlaşmaya göre ise denizle olan tüm bağlarını koparmış, bir süredir de bahçelerde çalışmaktadır. Fakat bir gün bir akraba düğününe gittikleri kıyı köylerinden birinde, denize olan aşkı yeniden körüklenir. Sonunda ise her şeyi ve herkesi ardında bırakarak ilk aşkı olan denize geri döner. Halikarnas Balıkçısı, okuyucuya bir nevi deniz sevdasını aşıladığı bu kitabında, bizleri oturduğumuz koltuklardan kaldırarak denizin ve deniz yaşamının içine sürüklüyor adeta. Aganta Burina Burinata Oku
Aganta Burina Burinata Kitabı Okuyucu Yorumları Yorum-1 Bir yaz tatilinde, Kuzey Ege'nin dingin ve serin sularını zeytin ağaçlarının gölgesinde seyrederken okuduğum bu kitap, acısıyla tatlısıyla okurun dimağında unutulmaz tat bırakan romanlardan biri olarak kütüphanemde yerini aldı. Kendimce, "Türk Edebiyatı'na Ege'yi kazandıran yazar" olarak andığım Halikarnas Balıkçısı mahlaslı Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın bu ilk romanı, adını denize açılırken söylenen bir tür "yelkenler fora" anlamına gelen denizcilik teriminden alıyor. Başlığından da belli olduğu gibi, kitap denizle haşır neşir geçiyor ama bu eserin bize fısıldadıkları dağın başındaki insandan çölün kavurucu göbeğindekine tüm insanlara ulaşabiliyor. Denizci bir ailenin oğlu olan Mahmut, denize tutkundur ama ailesi o kadar çok insanını denize kurban vermiştir ki, Mahmut'un bu tutkusuna engel olmaya çalışır ama nafile.. Tutku ailenin önüne geçer, denizlere açılır Mahmut. Köyüne geri döndüğünde ise hiçbir şey bıraktığı gibi değildir ve yaşadığı hayal kırıklığı onu çepeçevre sarar. Denize olan tutkusu nefrete dönüşür, kendini toprağa adar ama nereye kadar?.... Yaşamı doğaya endeksli insanın saf ve derin düşünce yapısını iliklerinizde hissettirten bu roman, sayfalarını çevirdikçe Ege'nin hafif rüzgarlarını yüzünüzde hissettirtecek kadar samimi, gerçekçi ve kavrayıcı... Yaz tatili için ne okusam diyenlere birebir..... Yorum-2 Bazı insanlar kara insanıdır, bazıları ise deniz... Bir kere aldılar mı denizin, tuzun kokusunu; işittiler mi dalgaların sesini vazgeçemezler ondan asla... Ölüme gideceklerini, bir mezar taşlarının olmayacağını bile bile... Kim engellemeye çalışırsa çalışsın deniz çeker onları kendine. Aganta burina burinata'da
kendinizi Mahmut'la birlikte kah masmavi denizde bulacaksınız kah fırtınanın ortasında. Bodrum canlanacak gözlerinizin önünde tüm güzelliği ile. Tek sorun denizcilikle ilgili terimlerin fazlalığı. Yorum-3 okurken zevk almıştım; fakat aman aman birşeyler kattığını söyleyemem.Deniz ile ilgili terimler çok fazla sözlüğe başvurmştum ben okuduğum zamanlarda.Çerez niyetine okuyabilirsiniz diyebilirim=) Yorum-4 Bu, yüzyıllardır yaşanan gerçek bir hikayedir. Artık hayatta olmayan kahramanlara ve onlara sevgi duyanlara saygımızdan, gerçek konuşmalar olabildiğince “edep ya hu” çerçevesinde aktarılmaya çalışılmıştır. Aşağıdakiler sadece “meal”dir, tefsiri size kalmış efenim… İTİNA İLE EMİR TELAKKİ EDİLİR Uzun Zaman Önce Çok Çok Uzak Bir Galakside.... - Efendimiz, efendimiz… Sormayın başımıza geleni. - yine ne oldu Olric! Bir gün ayaklarımı uzatıp keyfime bakamayacak mıyım şu hayatta. Her gün mü bu milleti kurtaracağım ? - Efendimiz ne deseniz haklısınız ancak siz “üst akıllı” lar olmadan biz bu kaosu atlatamayız. Emir telakki etmek zorunda olduğumuz çok acil bir konu var. - O zaman ne duruyorsun hemen emir telakki edelim. - Bunu nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum. Ancak bir şey öğrendik ki; halkın bunu duyması halinde felaket olur bütün inanç sistemi kökünden sarsılır. Peygamberimiz, sonradan halife de olacak damadına zamanında bir “katır” hediye etmiş ve adı da “düldül” müş.
-Ne diyorsun sen, bu bir felaket. Ne demek bu ya hiç peygamber katır hediye eder miymiş. Peygamberin karizmasına uygun mu bu. Kesinlikle bu bir iftiradır. Gelişmemizi istemeyen dış mihrakların oyunu bu. Tekrar araştırın ! - Efendimiz, defalarca araştırdık ama üzülerek söylüyorum ki kesinlikle katır hediye etmiş. - At o düşünceyi kafandan Olric! At diyorum sana at, at, at …. Aha buldum “at”. -Nassı efenim ? - O inatçı katır oldu sana at! Ünlü bir kılıcı da yok muydu halifemizin. Tamamdır. Hemen kitaplara resimler çizilsin halifemiz beyaz bir atın üzerinde elinde kılıcı ile düşmanlarını yenerken… Kesinlikle tek bir kusur bırakmamalıyız her şeyi yeniden dizayn etmeliyiz. Biliyorsun daha önce de Kuranımızdaki Abese suresinde ne zorluklarla karşılaştık. Neymiş efenim yüce Allah’ımız peygamberimizi ikaz etmişmiş. Kesin yanlış çeviriydi.Peygamberimizin imajını sürekli korumalıyız. Konumuza dönersek eminim ki ikisi de yaşasalardı dinimizin geleceği açısından bu ufak değişiklikleri mazur görür ve hatta en büyük destekçileri olurlardı. Çok sevaba girdiğimi düşünüyorum Olric çook.…
Çok Daha Yakın Bir Zaman Önce Çok Çok Daha Yakın Bir Galakside... - Efendimiz, efendimiz… Sormayın başımıza geleni. - yine ne oldu Olric! Bir gün ayaklarımı uzatıp keyfime bakamayacak mıyım şu hayatta. Her gün mü bu milleti kurtaracağım ? Aha dejavu oldum Olric! - Efendimiz ne deseniz haklısınız ancak siz “üst akıllı” lar olmadan biz bu kaosu atlatamayız. Emir telakki etmek zorunda olduğumuz çok acil bir konu var. Vallahi ben de dejavu oldum efenim hatta hala oluyorum. - O zaman ne duruyorsun hemen emir telakki edelim. - Efendim bildiğiniz gibi sigara alışkanlığına karşı verdiğimiz büyük mücadele devam ediyor. -Tek bir sigara içen kalmayıncaya kadar da devam edecek Olric. -Zıpırlardan bazıları, bizi biraz köşeye sıkıştırdı. Atamızın fotoğraflarından bir çoğunda sigara olduğunu , o şeytan icadı sosyal medyada paylaşıyorlar. - Olmaz Olric! Buna kesinlikle izin veremeyiz .Atamızın imajının sarsılması demek ülkenin bölünmesi demektir. Tek bir kusur kalmadan tüm pürüzleri ortadan kaldırmalıyız. “Kadro Hareketi” zamanında bunu adam gibi yapsaydı hiç uğraşmayacaktık… Neyse acaba elindeki sigarayı misvakla mı değiştirsek ? Yo yo bu seferde dinciler durumu kendi çıkarlarına kullanırlar … Ya da Red Kit ‘e yaptığımızı yapalım ağzındaki sigarayı saman parçası ile değiştirelim…. Bu da olmaz, olmaz, olmaz… Evreka! Sigara yerine bir şey koyacağımıza ,ithal edip millileştirdiğimiz teknolojimizi kullanıp, sigara olan yerleri tamamen silelim. Böylece hiç sigara içmemiş gibi olur yani kusursuz… Hem eminim ki kendisi de yaşasaydı, nasıl daha önce ispat ettiğimiz gibi bizim tutuğumuz futbol kulübünü tutup, oy verdiğimiz partiye oy vereceğine göre, cumhuriyetimizin geleceği açısından bu ufak değişiklikleri de mazur görür ve hatta en büyük destekçileri olurlardı. Çok çağdaş hissediyorum kendimi Olric çook... - Efendim muhteşemliğinizi yine gözümüze gözümüze soktunuz. Maşallah efenim. Ama çıkmadan çok küçük bir konu daha var incir çekirdeğini doldurmayacak cinsten onu da arz edeceğim izninizle. Efenim bir kitap var kitapta insanın hedefleri için, yaşamak istediği hayat için; tüm zorluklara karşı gelmesi, ekmek elden su gölden yaşasa bile onları elinin tersiyle itmesi mücadele edip onu elde etmesini tembihliyor. - Buna izin veremeyiz. Herkes her istediğini yaparsa bizim istediğimizi kim yapacak Olric? Bu anarşidir bu terördür, halkı kışkırtmaktır… Olmaz derhal kitap toplatılsın, yazarı teröre destekten içeri atılsın. Hatta öyle bir bastıralım ki üstüne bundan sonraki yazacaklarını biz bir şey demeden direkt kendisi oto sansürlü hali ile yazsın. Aramızda kalsın bu daha çok hoşuma gidiyor. - Efenim yazar sizlere ömür… -Bak bu olmadı işte. Bir dakika, bir dakika ! bahsettiğin kitap elindeki kitap mı yoksa?
- Evet yüce efendimiz. - Olric bazen gerçekten çok saçmalıyorsun. Bu kitap MEB zoruyla derslerde okutulan bir kitap bundan kimseye zarar gelmez. Hadi onu bırak kitabın ismine bak “Aganta Burina Burinata”… Vay anam vay kitap değil İspanyol boğa güreşçisi ismi sanki! Rahat ol Olric, ismini bile telaffuz edemedikleri bir şeyi mi okuyacaklar ? ( Olric ve Yüce Efendi yavaşça çıkarlar, ışıklar söner ve perde yine yeni yeniden üstümüze kapanır…) Yorum-5 Severek okumuştum. Denize karşı ilgim yok ve hayatımda hiç deniz görmedim ama denizle ve denizcilikle ilgili terimler çok hoşuma gitti. Ayrıca Halikarnas Balıkçısının şimdiye kadar okuduğum tek kitabı , devamının gelmesi dileğiyle önerdiğim bi kitap :) Yorum-6 Balıkçılar, sünger avcıları, dalgıçlar, gemiciler... Halikarnas Balıkçısı'nın hikâye ve romanlarıyla gelen bu tipler, sadece edebiyata ilk kez geldikleri için ilginç değillerdir. Balıkçı, denize bağlı olarak, güzelliği, özgürlüğü, başkaldırıyı, insanoğlunun geçmişteki ve gelecekteki arayışlarını, kayıplarını, bunalımlarını, korkularını, ışığı kırar gibi kendiliğinden alabildiğine etkin bir anlatımla ortaya koyarak, çağdaş insancıl bakışla eski uygarlıklar arasındaki bağları göstermiştir. Denizi ve denizcilerin hayatını tüm saflığıyla ortaya koymuştur. Tadı hala damağımda. Teşekkürler Kaptan... Yorum-7 Deniz kokan denizi anlatan bir eser.Denizle ilgili birçok terimi barındırmasına rağmen sürükleyicidir.Yazar çocukluğunun geçtiği egeyi de anlatmıştır. Yorum-8 Deniz ve toprak arasında gidip gelen bir yaşam. Yazar Kara (Toprak) ile denizi de karşılaştırıyor eserde. Özellikle denizin anlatıldığı bölümler insanı başka duygulara götürüyor. Yorum-9 Okuduktan sonra Ege'ye ve Bodrum'a aşık olduğum kitaptır. Bir denizcilik terimi olan ''Aganta burina burinata'' ödevim olması sebebiyle okuduğum ve iyi ki de okumuşum dediğim bir kitap. Denize dair pek çok öğrenmiş olmamın yanı sıra kitabın hazin sonu da dimağımda kalıcı olmasına sebep olmuştur. Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın buram buram deniz kokan bu kitabı birden fazla kez okuyacağım bir kitaptır. Yorum-10 Deniz sevgisini ve özgürlüğü, kendi cesaretlerinden ürkmüş insanların karada yaşamayı tercih etmelerini, denizde yaşamak için ailesine başkaldıranlari, bunalımları etkileyici bir dille halikarnas balikcisi okuyucuya anlatmış. Aganta Burina Burinata Pdf
Aganta Burina Burinata Kitabından Alıntılar Alıntı-1 Fakat bu gördüğüm yeni yeni yerlerin tadı tanıdığım yeni yeni insanlar ve edindiğim yeni yeni arkadaşların yanında birer hiçti. ‘’Huyu,suyu aykırı, dilleri başka olanlar birbirlerine ısınmazlar’’ derler a. Yalan! Beraber çalışıp beraber çile çeken insanlar bir birlerine öyle bağlanıyorlar ki, bir kısmı buz, bir kısmı da ateş olsa, birbirine uyup can ciğer kardeş oluyorlar. Ben öyle arkadaşlar edindim ki onların birisi yanıma gelince, yanıma birisi gelmiş gibi değil, yanımdan yabancılar ayrılmış da kendimle baş başa kalmış gibi oluyorum. Alıntı-2 Ne biçim dünyaya doğmuştum ben? "Güzel" diyordum, güzel dediğime dönüp bakmıyorlardı bile. "İyi" diyordum, omuz silkiyorlardı. Birisinin dobra dobra dosdoğruyu söylediğini duyuyor, heyecanlanıp, "Doğru!" diye bağırıyordum. "Aman sus!" diyorlardı. Hele "Deniz!" deyince, bütün kaşlar çatılıyor, "Sakın ha!" diyorlardı. Peki, güzele bakma, iyiye aldırma, doğruya kulak asma, denizi anma; peki öyleyse ben ne edip ne söyleyecektim? Alıntı-3 Bana öyle geliyor ki dünyada mevcut sonsuz sevgi dile gelmek için can atar, dudaklarda tir tir titrer, gelgelelim dile gelmeye utanır, utanır, utanır! Alıntı-4 Ben öyle arkadaşlar edindim ki, onların birisi yanıma gelince yanıma birisi gelmiş gibi değil, yanımdan yabancılar ayrılmış da kendimle baş başa kalmışım gibi oluyordum. Alıntı-5 Toprak kadına benzer, bağrına attığın tohumu sana çiçek ve yemiş diye yetiştirir. Allah kısmet ederse kayığı satıp bir – iki tarlacık alacağım. Ölürken gözüm açık gitmem. Sende fırtınada, dümen başında, arkamdan lanet okumazsın. Ama tarla seni on durmayacakmış,deniz gibi seni boğmaz a! diyordu. Alıntı-6 Başın sağ olsun Süleyman, Davut’a çok acıdım doğrusu! O sana şimdi öfkelene bilseydi, ölümü için değil, maçoları tam bir denizciye yakışacak surette sağlam bağlamadığın için kızardı. Ne olacak a canım! Hepimiz ya bir kaza neticesinde ya da kazasız olarak cavlağı çekeceğiz. Fakat ne bileyim, ölmeden önce insan yaşar a. Bu dükkanın içinde sürdüğüm hayata yaşamak mı denir? Bu yaşamak değil uzum ölüm. Denizde gezen insanlar ne mesut insanlar ki, böyle bir bakkal dükkanında karaya vurmuş balık gibi boğulup gitmiyorlar dedi. Alıntı-7 "Huyu, suyu, aykırı, dilleri başka olanlar birbirlerine ısınamazlar" derler a. Yalan! Beraber çalışıp beraber çile çeken insanlar birbirine öyle bağlanıyorlar ki, bir kısmı buz, bir kısmı da ateş olsa, birbirine uyup can ciğer kardeş oluyorlar.
Alıntı-8 Ne biçim dünyaya doğmuştum ben! "Güzel" diyordum, güzel dediğime dönüp bakmıyorlardı bile. "İyi" diyordum, omuz silkiyorlardı. Birisinin dobra dobra dosdoğruyu söylediğini duyuyor, heyecanlanıp, "Doğru!" diye bağırıyordum. "Aman sus!" diyolardı. Alıntı-9 Köpeklerin boğazlarından tasma ile bir yere bağlı kaldıkları gibi bunlar da, bağırsaklarıyla boğazlarından topraklarına bağlı kalacak, hep yanlarındaki komşuların mallarına göz dikerek hırlayacak, hep malıma göz diktin diye komşularına havlayacak, malım var diye ölünceye kadar mallarının kulu kölesi olarak, evim var diye dört kuru duvarın içine mezara gömülmüş gibi gömülerek yaşayacaklardı. Buna yaşamak mı denir, uzun ölüm mü ? Alıntı-10 Ben bunları sırasıyla söylerken ustamın yorgunluğu geçiyor, gözleri vahşi bir tasdik ateşiyle yanmaya başlıyordu. ‘’Mola burina grandi, tira mola maestra!’’ diye bağırınca, bizde söylenenleri yapınca geminin başı rüzgardan açılmaya koyulur. İşte o zaman burinaları mola, trinket yelkenini tumba ederiz. Bazılarımız pruva serenlerini prassiya tokaya alır. Dümenci dümen yekesini ortaya getirir. ‘Aganta skuta flok!’ denince flok skutalarını çeker, kasarız. Artık bütün yelkenler rüzgarla dolmuştur. İşte o zaman, son emir, yani ‘Aganta burina burinata!’ kumandası verilir. Kayık şarıl şarıl rüzgarın gözüne işler.’’ Aganta Burina Burinata Pdf indir