Bir İdam Mahkumunun Son Günü Pdf Bir İdam Mahkumunun Son Günü Romanı Hakkında Genel Bilgi Victor hugo’nun gençlik eseri olan bu roman 1829 yılında daha 26 yaşındayken yayınlanmıştır. Victor Hugo kendi ismini kullanmamıştır bu romanında. Ayrıca bu roman anlatıcı bakımından birinci tekil kişinin anlatmasından dolayı türünün ilk örneğidir. Bu kitabı yazmasını tetikleyen şey Victor Hugo’nun hümanist bir yazar olmasının yanında Grene Meydanı’nda izlediği bir idam olayıdır. Halkın nasıl bir panayır havasında izlediğini görür idam olayını ve bu romanı o etkide yazar. Zaten roman da idam olayının saçmalığını göstermek ve insanın en temel hakkı olan yaşama hakkını savunmak için yazılmışsa da halkın bu vahşeti nasıl benimseyip eğlenceli şekilde izlediği daha çok vurgulanmıştır.
Bir İdam Mahkumunun Son Günü Romanının Konusu “Ölüme hazırlıklı olunur mu?” roman bunu sorar okuyucuya. Adını bilmediğimiz mahkumun idam cezası aldığını öğrendiğinden, idam zamanına kadar geçen sürede ki değişimi, duyguları, ölümü kabul etme ve hazır olma çabası… bunları idam mahkumu yaşıyor ama acısını okur hissediyor.
Bir İdam Mahkumunun Son Günü Romanının Özeti Bir adamı öldürmekten hüküm giyen bir suçlu 5 hafta sonra idam cezasına çarptırılacağını öğreniyor. Bu 5 hafta boyunca ölümü düşünüyor ve ölüm onu henüz ölmeden öldürüyor. Ruhunu öldürüyor. Mahkûm da bu 5 haftalık bekleme süresinde sürekli insanlıktan çıktığını anlatıyor. Fakat yine de bir mucize ya da son anda bir af bekliyor ama artık muhafızlar onu almaya geldiğinde anlıyor bu idamın gerçekleşeceğini. Sadece arkasında bıraktığı 3 kişi için üzülüyor; eşi, kızı ve annesi. En çok da kızına üzülüyor. Kızı onu “insanlıktan çıktığı” için tanıyamıyor ve babasının çoktan öldüğünü söylüyor soranlara. En sonunda idam günü gelip idam mahkumlarının bekletildiği hücreye yerleştirildiğinde, oraya daha önce gelmiş kişilerin duvarlara yazdığı yazıları okuyor. Orada bu cezanın ne kadar çok ve insanlık dışı uygulandığı anlaşılıyor. Adsız mahkum oradan geçenlerin arasında suçsuzların da olduğunu düşünür ve burada idam cezasının nasıl insanlık dışı olduğu okuyucuyu sarsıyor. İdam anı geldiğinde bir eğlence izler gibi izleyen halkı sırtlan olarak nitelendiren mahkum “Ah! Sırtlan çığlıkları atan halk!” diyerek tepkisini ve öfkesini dile getiriyor. Bir İdam Mahkumunun Son Günü kitabı Okuduğum en güzel kitap listesinde yer almaktadır.
Bir İdam Mahkumunun Son Günü Pdf indir Bir İdam Mahkumunun Son Günü Kitabı İncelemesi Ateşli bir Cumhuriyet ve demokrasi yanlısı yazar Victor Hugo, 1802 yılında Fransa’da doğmuştur. Önceleri kral yanlısı olsa da sonraları Cumhuriyet’in büyük destekçilerinden olan ünlü yazar romantik akıma mensuptur. İlk olarak şiirleri ile meşhur olsa da, şuan özellikle Sefiller ve Notre Dame’in Kamburu romanları ile tanınır. Fransa’nın edebiyat tarihinde en büyük en ve önemli yazarları arasındadır.
Victor Hugo, politik ve toplumsal sorunlarla çok yakından ilgilenen bir yazardır. O yüzden daha 26 yaşında iken Bir İdam Mahkumunun Son Günü adlı kısa romanını yayınlamıştır. Toplumda insana bahşedilen en önemli hakkın yaşam hakkı olduğunu savunan yazar, idam cezasının kalkması için bu yapıtı yazmış ve kamu vicdanını etkilemeye çalışmıştır. Şuan birçok dünya ülkesinde daha yeni yeni ölüm cezası kalkmış olsa da yaklaşık 200 yıl önce bir yazarın bu konuya değinmesi azımsanmayacak bir başarı kabul edilmelidir. Çevirmenin önsözüne göre, Bir İdam Mahkumunun Son Günü yazarın en az tanınan eserlerindendir. 1829 yılında henüz 26 yaşındayken yazdığı bu kitabı, kendi adını açıklamadan yayınlamıştır. Nitekim bu davranışının gerekçesini, sonradan açıklamıştır. Kitabın yayınlanması belirli çevrelerde olumlu karşılanmıştır. Ancak Fransız Devrimi’nin üzerinden kırk yıl geçmiş olmasına karşın hala devrim coşkusunu yaşayan çevrelerden gelen olumsuz tepkiler dikkat çekicidir. Kitabın metni kadar 1829 yılında yazarın kendi adını vermeden kaleme aldığı önsöz de oldukça düşündürücü ve kitabın amacını açıklamaktadır: “Bu kitabın ortaya çıkış nedenini anlayabilmemiz için önümüzde iki seçenek var: Ya gerçekten sefil bir adamın son düşüncelerini yazmış olduğu sararmış; düzensiz bir kağıt tomarı söz konusudur ya da bu adam; bir insana, sanatın yararına doğayı inceleyen bir hayalpereste, bir filozofa, bir şaire rastlamıştır, kim bilir? Belki de kendisine egemen olan ya da daha doğrusu kendisini teslim ettiği ve ancak bu kitaba aktararak kurtulabildiği bir düşlemdi onun bu düşüncesi. Okur, bu iki açıklamadan istediğini seçebilir, istediği gibi yorumlayabilir.” Victor Hugo ““İdam Mahkumu” Beş haftadan beri bu düşünceyle baş başayım, onunla yaşıyorum; ürkütüyor varlığı beni, ağırlığı altında eziliyorum.” diye başlıyor roman. Adam öldürmek suçundan hüküm giymiş ve idam cezasına mahkum olmuş bir adamın ağzından başlıyor roman. Kahramanımızın adını hiçbir zaman öğrenemiyoruz. Yazara göre aslında onun makus talihi bu: Ölüm... Hiçbir şekilde kurtulma şansı yok. Başlarda karakterin kurtulma umudu olsa da, ya da bir mucize bekliyor olsa da gardiyanların onu almaya ve o malum günün geldiğini anladığı an bütün ümidi yok olup gider. İşte o zaman geride bıraktığı üç kadını düşünür. Biri annesi, karısı ve en çok üzüldüğü üç yaşındaki minik kızıdır. En çok onun için üzülür. Çünkü kızını son kez görmesi için getirdiklerinde, küçük kız babasını tanımaz. Babası nerede diye sorulduğunda ise, “Bilmiyor musunuz bayım? Babam öldü.” der. İşte idam mahkumunu ölüm korkusundan daha çok bu durum üzer. Son olarak giyotine çıkarılan mahkum şu sözlerle romanı bitirir: “Ah! Sırtlan çığlıkları atan halk. Ondan kaçamayacağımı, kurtulmayacağımı, bağışlanmayacağımı kim biliyor? Beni bağışlamamaları olanaksız! Ah! Sefiller! Merdiveni çıkıyorlar galiba...” Romanda anlatıcı mahkumdur. Beş hafta önce idam cezasına çarptırıldığını öğrenir ve bu beş hafta içinde ölümü kabullenmeyi, bununla başa çıkmaya uğraşır. Aslında okuyucu kitabı okudukça kendini mahkumun yerine koyar ve yaşadığı her duyguyu kendi yaşıyormuşçasına hisseder. Bu da Victor Hugo’nun kaleminin gücüdür. Kitapta, Hugo’nun eleştirdiği ki mahkumun da sonunda “Ah! Sırtlan çığlıkları atan halk!” diyerek belirttiği şey, o zamanki insanların bu idam olaylarını bir panayır olayına çevirmeleri ve bundan zevk almalarıdır. Ki zaten yazar da romanda bahsi geçen Grene Meydanı’nda böyle bir olaya tanık olduktan sonra bu eseri yazmaya karar vermiştir.
Victor Hugo, idam gerçeğini daha yirmi altı yaşındayken kavramıştır. Giyotini ise, devrimlerin yok edemediği kaide olarak nitelendirmiştir. 1981 yılında Sosyalist Parti iktidarında ancak idamın kaldırıldığını göze alırsak 152 yıl öncesinden bir yazarın bu soruna kafa yorduğu gerçeği, Hugo’nun edebiyat dünyasında sağlam bir yerinin olduğunun göstergesidir.
Bir İdam Mahkumunun Son Günü Pdf Bir İdam Mahkumunun Son Günü Okuyucu Yorumları Yorum-1 Kitabı okurken insan ister istemez kendini sorguluyor, idam hakkında ne düşünüyorum, ne düşünmeliyim diye. Kitapta suçun ne olduğu anlatılmıyor, mahkumun duygu ve düşünceleri üzerine yoğunlaşıyor, empati kurmaya başlıyorsunuz. Siz empatinizi kuradurun, toplumun idama bakış açısı, davranışı, suçlulara bakışı; önce kürek mahkumlarına bakış ve kürek mahkumlarının prangalanması, ve idam mahkumunun bunu büyük bir ilgi ile izlemesi vasıtasıyla mahkumun üzerinden anlatılırken, daha sonra mahkum idama giderken, toplum üzerinden anlatılmış. İzleyen ve izlenen ironisi başarılıydı. Yazarın amacı sadece idam, idama bakış, idamın yanlışlığı ve idamın mahkuma hissettirdiklerini anlatmak olduğundan, kesinlikle amacına ulaşan bir eser... Özellikle son satırlardaki af talebi, bu talebin çok umursanmaması idamın geri alınamaz, geri döndürülemez olduğunun en büyük kanıtı olarak sunulmuş. Kitapta idam kararının mahkumun ailesini de etkilediği tabir-i caizse kurunun yanında yaşın da yandığı satır aralarında- mahkumun kızı hakkındaki düşünceleri, kızı ile yaptığı görüşme, kızının davranışı gibi- hissettirilmiş. Fakat yinede salt idamın yanlışlığına odaklanmak bende yetersizlik hissi yaratttı, suçtan bağımsız karar her yönüyle eksiktir... Suçun cinsine göre mağdur ya da maktulun rolünün önemi göz ardı edilmiş. Bence karardaki en büyük etken bu olmalı. Dili sade, anlaşılması kolay, klasiklerin bir çoğundaki ağdalı cümleler, uzun tasvirler yok. Yalnız bendeki kitabın yayınevi klasikler konusunda iddialı bir yayınevi, birkaç yerde imla hatası görmek beni şaşırttı. Yorum-2 Kitap başladığı andan itibaren ne kadar kıymetli bir yazar tarafından yazıldığını belli etti. Dönemin etnik ve kültürel yapısını doyumsuz bir şekilde takip ettim.Mekan tasvirleri ve kişilik analizleri o kadar başarılıydı ki kendimi sayfaların içinde adeta giyotinin bulunduğu meydanda idam anını seyreden halktan biri gibi hissettim.En etkilendiğim kısımlardan biri mahkumun üç yaşındaki kızının saatler sonra ölecek olan babasını tanımayışıydı. Kendisine son bir umut ışığı olacağını düşünerek kızına götürüldüğü anda,içini çok daha büyük bir boşluk ve acının kaplayışı mahkumun tutunacak son dalını da ortadan ikiye ayırdı. üstelik bir ölüm kararını bekleyişin bir insan psikolojisini nasıl etkilediğini,bedensel olarak nasıl büyük bir çöküntüyü de beraberinde getirdiğini başarılı bir şekilde göstermiş kitap.Yıllar sonra hatta asırlar sonra ele alındığında aynı tadı veren bi eşsiz kitap muhakkak edinilmelidir. Yorum-3 Victor Hugo, 19. yüzyıl Fransız Edebiyatının baş aktörlerinden; romantik gerçekçiliğin en önemli yazarlarından, romancı, oyun yazarı ve nitelikli bir şair.
Bir idam mahkumunun son günü adlı romanında ise canlı, parlak bir anlatıma sahip bir yazar olan Hugo, toplumsal bir adaletsizliği, yargılama sistemindeki düzensiz yapıyı, bir idam mahkumunun gözünden anlatıyor.
Sayfalar boyunca gerçekleşeceğini bildiğiniz ve aynı zamanda beklediğiniz yegane şey kahramanın ölümü... Böyle bir kesinlik söz konusu olunca da sizden beklenen mahkumun bu olgu karşısında şekillenen duruşunu gözlemlemek. Victor Hugo özgürlük, demokrasi yanlısı bir yazar, romanında da bu özelliklerinin izleri vardı. "Bir toplum yaşatıcı olduğu kadar öldürücü de olabilir." idama halkın yaklaşımının sistemi nasıl etkilediği de konu edilmiş. Konusu bakımından dikkat çekici, dili de aynı ustalıkla şekillenen bir romandı, okunmasını kesinlikle tavsiye ederim. Yorum-4 Kitabın önsözü... Beni fazlasıyla sarsan kısmı. Dönemin yaşantı biçimini özellikle ceza sisteminin yapısı, bu doğrultuda halkın idama karşı tepkileri, Krallıkla yönetilen sistemin ceza sistemine yönelik aldıkları kararlar... Beni derinden sarsan özellikle bu saydıklarıma tekabül edecek yaşanmışlıklar. İdam sahnesinde görmek ve duymak istemediğiniz ayrıntıların hepsi önsözde. Geçmişin ilkelliği yaratıklara mahsus ceza yöntemlerini okumak ister istemez bilincinizde belli görüntülerin oluşmasına vesile oluyor ve bundan kurtulamıyorsunuz bir de sabah okumaya başlayınca modunuz düşüyor. Hükümet tarafından oluşturulan idam hükmü, kelimelerle oyun yapılarak mantıklı bir algılayış yaratmaları bir de süslemeler eklenerek halkı tesir altına alması, kitleleri peşinden sürüklemesi... günümüzde de değişik türevlerini görüyoruz. Yorum-5 Ölüme en yakın olabileceğim anları, bu kitapta buldum. Uzun zamandır okumak istediğim bir kitap olduğu için önsöz dahil 4 saatte bitirdim, ancak size tavsiyem sindirerek, karakteri kendinizde hissedeceğiniz ruh halinde okumanız. Kitabı okurken aklımdan geçen yegane düşünce, ülkemizdeki birçok sapıkça olayın da idamla çözülmesi gerektiğini düşünmek oldu. Meşhur bir atasözü der ki: " İti öldürme, Korkut! " aynı bu hesapta işleniyor kitabımız. 6 hafta boyunca sadece yarım saniye sürecek bir şey için, içten içe kendini tüketmek daha çok koyuyor zanlıya... Victor Hugo'nun okuduğum 3. Eseri oldu. Eserlerinde hayal kırıklığına uğramadigim sayılı yazarlardan. Tavsiye ederim. 10 üzerinden 10! Yorum-6 Victor Hugo’nun, görüşlerini insanlara empoze etmek için yazmış olduğu bir eser. Benim okuduğum yayınevinde mahkumun suçu belirtilmemişti, başka yayınlarda, ailesi için yanlışlıkla birini öldürmüş olduğu yazıyormuş. Bu önemsiz bir ayrıntı çünkü mahkum ne kadar suçlu ya da masum olursa olsun,
tasfirler mahkumun “suçsuz” olduğuna inandırıyor okuru. Suçsuz birinin idam edilmesi elbette zulümdür. Eserin bıraktığı etkinin sebebi de budur.
“Hugo çocuk yaşta, İspanya’da idama götürülen bir mahkumun yoldan geçişini izlemiş ve 16 yaşındayken, bir kızın, Adalet Sarayı önünde kızgın demirle cezalandırılışı sırasındaki dayanılmaz feryatlarını unutmamıştı.” Yazıyor önsözde. Bu olaylar üzerine idama karşı çıkan bir görüşe sahip olduğu düşünülüyor. Aklıma şu soru geldi; acaba Victor’un 19 yaşında boğularak ölen kızı, bir cani tarafından katledilseydi ve Victor kızının dayanılmaz feryatlarını duymuş olsaydı yine de idama karşı çıkar mıydı? “En iyi kural, kuralsızlıktır.” Sloganı ile hareket ederek, anarşiyi göz ardı eden Romantikler’in öncüleri arasındaki Victor Hugo, hümanizminde savunucularından. Ölümünden sonra yayımlansın istediği 5 cümle arasında; “Bütün ruhlardan benim için dua etmelerini rica ediyorum. Tanrı’ya inanıyorum.” var. İyi de Hümanizm’in temellerinde Tanrı’yı reddetme de var. Bu ne yaman çelişki Victor? “Ne olursa olsun idam olmamalı.” Sözü Müslüman için çok tehlikelidir, zira Şeriatta idam var. Lütfen bunu göz önünde bulundurarak yorum yap Ehli İslam. Hümanizm, içinde Sekülerizme büyük yer ayıran, İslam düşmanı tuzaklardan biridir. Sakın bu tuzağa düşmeyin! İdamını isteyecek kadar nefret ettiği biri olmayan şanslı insanlar, görüyorum ki empati eksikliği çekenlerdensiniz. Şansınız daim, empatiniz bol olsun. Hümanizimi sağlığa uyarlarsak, kangren tedavisini cinayet ile bir tutmuş oluyoruz. Ne suç işlerse işlesin kimse ölmemeli. Ya ne yapılmalı? Ömür boyu hapis işkencesi ile mi cezalandırılmalı? Ölüme onay yok ama işkenceye var öyle mi? Ya da en iyisi hiçbir şey yapmamak. Güçlü güçsüzü ezsin. Kendi içinde bile tutarlılık barındırmayan bir akıma kapılmak için fazla zorlanmış olmalılar… Yorum-7 Kitabı okurken bir yerden sonra mahkumun yerine geçiyorsunuz. Üzülüyor, korkuyor, kızıyorsunuz. İdamın berbatlığını, insanların acımasızlığını düşünüyorsunuz. Suçun ne olduğunun anlatılmaması tüm duygu yoğunluğunu mahkum üzerine topluyor. Madalyonun diğer yüzü aklınıza gelmiyor. Yazar tam da istediği mesajı vermiş. Bildiğim kadarıyla Fransa'da idam cezasının kaldırılmasında bu kitabın katkısı var. Beni asıl dehşete düşüren halkın sanki eğlence izleyecek gibi idamı beklemesi hemde giyotini. İnsanı etkileyen tavsiye edeceğim bir kitap. Yorum-8 “Sanki haftalar değil de yıllar önce, ben de herkes gibi bir insandım. ” sözleriyle başlayan roman, hümanizmin en önemli eserlerinden bana göre. Mahkum, mahkemede cezasına karar verilirken, kürek mahkum olması için direnen savunma avukatını sert biçimde durdurur: “ Yüksek sesle haykırarak yinelemek istiyordum! Yüz kez ölmeyi tercih ederim!” der. Victor Hugo, mahkumun durumu için bizi karar hakimi pozisyonuna da sokmuyor. Mahkumun suçlu ya da suçlu olmaksızın durumuna bakılmaksızın, verilen cezanın her koşulda insanlık dışı olduğuna dikkat çekiyor. Ben zevkle okudum, dönem şartlarıyla birlikte değerlendirdiğim de gerçekten kaliteli bir eser. Okumanızı tavsiye ederim.
Yorum-9 kitap Dostoyevskinin de dediği gibi "ölüm mahkumunun son gününe , son saatine, hatta son dakikasına kadar anılarını yazdığı şekilde bir yöntemle anlatılmıştır." insanlaştıran duyguların mekan zaman yer farketmeksizin olduğunu yazar çok güzel anlatmış tarih boyunca uygulamada eksiklik gösteren ceza hukukuna, bir devrimin olduğu Fransız yıllarında anlatılması ayrı bir tamamlayıcılık olmuş. bu arada kitabın önsözünü muhakkak okuyun Yorum-10 Kitabı okumaya başlamam zaten ayrı bir hikaye bunu okumam için bana vesile olduğun için sana ayrıca teşekkür ederim.Şu an çok karmaşık duygular içerisindeyim bir insanın ölüme giderken yaşadığı acılar çektiği psikolojik baskıyı an ve an yaşadım sanırım.Yaptığı tasvirler.bu acıları çektiği yerler,çamura bulanmış yağmurda ıslanan ve bir insanın ölümünü izlemeyi heyecan içinde bekleyen insanlar an ve an gözümde canlandırdım. Korku,acı,umut ile dolu bekleyiş içerisindeki bir mahkuma her ne yapmış olursa olsun bir insan olarak içimde çok büyük bir merhamet duygusu gelişti.Ama bazende diğer pencereden bakmak lazım olaylara.Yine de bir insana ölüm cezası vermek ve bunun ağırlığını taşımak çok zor bir baskı olsa gerek.Çok ince bir çizgi.İnsan bazen çok sevdiğiniz birine zarar veren için bile bunu yapamaz diye düşünüyorum.Benim için en zor okuduğum satırlar çocuğu ile geçirdiği anlardı ki burda göz yaşlarımı tutamadım.Bence mahkum orda ölmüştü zaten
Bir İdam Mahkumunun Son Günü Oku Bir İdam Mahkumunun Son Günü Kitabından Alıntılar Alıntı-1 ''İdam mahkumu! Peki neden olmasın? İnsanlar -buna hangi kitapta rastladığımı bilemiyorum- fakat yalnızca güzel şeylerden bahseden bir kitapta, bütün insanlar, günü meçhul bir infaza mahkumdurlar diye okuduğumu hatırlıyorum. Peki, o halde benim durumumda değişen ne vardı ki? Alıntı-2 Kendi deyişleriyle bana ağır muhabbeti, argo konuşmayı öğretiyorlar. Bu, genel konuşma diline iğrenç bir tümör, bir siğil gibi eklemlenmiş bir dil. Bazen ilginç bir tutarlılığı, bazen de ürkütücü bir özgürlüğü var. Alıntı-3 Ne yazık! Dünyada sadece tek bir varlığı sevmek, onu bütün kalbiyle sevmek ve karşınızda durup size bakar, cevap verir, konuşurken, sizi tanımadığını fark etmek!sadece onun tesellisine ihtiyaç duymak ve bunu yapması gerektiğinden habersiz olan tek kişi olduğunu anlamak! Alıntı-4 Ne yazık! Ölüm ruhumuzu ne hale getirecek? Onu nasıl şekillendirecek? Ondan ne alıp ne verecek? Onu nereye yerleştirecek? Bazen dünyaya bakıp ağlaması için etten gözler bahşedecek mi?
Alıntı-5 O zaman tepeden tırnağa titrerken beni götürüp kollarının arasına, dizlerinin dibine atsınlar, o ağlasın, birlikte ağlayalım, sözleri beni teselli etsin, yüreğim onun göğsünde sakinleşsin ve o benim ruhumu kavrarken ben onun Tanrı'sına kavuşayım. Alıntı-6 Ah! Bir hapishanede olmak ne büyük bir alçalma! Burada her şeyi kirleten bir zehir var. Burada her şey,on beş yaşında bir kızın şarkısı bile yozlaşıyor! Burada bulduğunuz bir kuşun kanadında çamur vardır; koparıp kokladığınız güzel bir çiçek iğrenç kokular yayar. Alıntı-7 Korkulacak bir şey olmadığını, acı çekilmediğini, sakin bir ölüm olduğunu, ölümün böylece kolaylaştırıldığını söylüyorlar. Hey! Peki ya altı haftalık bu can çekişmeye, gün boyunca süren bu iniltiye ne demeli? Çok yavaş ve çok hızlı geçen o telafisi imkansız son günün endişelerine ne demeli? Giyotin sehpasına çıkan o ıstırap merdivenine ne demeli? Onlara göre bunlar acı çekmek anlamına gelmiyor. Bunlar kanın damla damla tükendiği, zihnin düşünceden düşünceye sönüp gittiği aynı çırpınışlar değil mi? Üstelik acı çekilmediğinden eminler mi? Bunu onlara kim söyledi? Kesik bir başın sepetten kanlar içinde çıkıp halka: Acı hissedilmiyor! dediğini duyan oldu mu? Yanlarına gelip: Güzel bir icat. Ona özen gösterin. Çok iyi bir düzenek diye teşekkür eden ölüler oldu mu? Alıntı-8 Etrafımdaki her şey hapishane; hapisyaneyi hem insan hem de parmaklık ya da sürgü olarak görüyorum. Bu duvar taştan bir hapishane, bu kapı tahtadan bir hapishane, bu zindancılar insan kılığına girmiş bir hapishane. Hapishane yarısı eve, yarısı insana benzeyen korkunç, kusursuz ve yekpare bir varlık. Onun tutsağıyım; beni kuşatıyor, beni bütün kıvrımlarıyla sıkı sıkı sarıyor; beni granit duvarlarının içine kapatıyor, beni kilit altında tutuyor ve beni zindancının gözleriyle gözetliyor. Alıntı-9 Neredeyse hiç acı çektirmeden bedeni öldürmekle övünüyorlar. Hey! İşte bundan söz ediliyor! Manevi acının yanında fiziki acının ne önemi var? Dehşet ve merhamet, yasalar böyle yapılmış! Bir sefilin son sırdaşı olan bu anılar belki de günün birinde onlara bazı katkılarda bulunacak... Yeter ki çamura bulanmış bu kağıt parçalarına ölümümden sonra rüzgar bir oyun oynamasın ya da bu sayfalar bir zindan bekçisinin penceresinin kırık camına yıldızlar gibi yapışıp yağmurun altında çürümesin. Alıntı-10
Şimdi, bana öyle geliyor ki büyük çan kulesinin içindeyim hâlâ. Tam bir baş dönmesi ve bir şaşkınlık. Beynimin kıvrımlarını sarsan bir çan gürültüsü gibi bir şey ve benim bırakıp gittiğim, ama öteki insanların hala yaşamayı sürdürdükleri bu tekdüze ve huzurlu yaşamı, ancak uzaktan ve bir uçurumun yarıkları arasından görebiliyorum artık.
Bir İdam Mahkumunun Son Günü Pdf indir