Fahrenheit 451 pdf

Page 1

Fahrenheit 451 pdf Guy Montag işini seven bir itfaiyeciydi. On yıldır kitap yakıyordu. Gecenin bir yarısında yola çıkışlarını, alevlerin kitapları yutuşunu hiç sorgulamamıştı... Hiç sorgulamamıştı, insanların korkusuzca yaşadıkları bir geçmişi anlatan o 17 yaşındaki genç kızla karşılaşana dek... Montag'ın hayatındaki bütün yanlışlar doğrularla yer değiştirir o andan sonra... İşini, eşini, yaşayışını yeni bir gözle değerlendirir. Önünü alamadığı duyguları onu, asla tahmin edemeyeceği şeyler yapmaya iter. Sansüre, totaliter yönetimlere, kültür endüstrisine ve uzunca bir süredir sürdürdüğümüz yaşam tarzına yönelik en keskin eleştirilerden biri. Okuyun ve kendinizi yeni baştan kurun Geleceğin Amerika’sında, itfaiyecilerin görevinin söndürmek olmadığı, kitapları yakmak olduğu bir zaman dilimi... Guy Montag da o itfaiyecilerden birisiydi. İşini hiç sorgulamadan, severek yapan Guy Montag bir gün yolda Clairese adında 17 yaşındaki bir kızla tanışır. Clarisse’le olan sohbetinden sonra artık Guy sorgulamaya başlamıştır. İşini, karısı Mildred’i ve patronu Beatty’i. Kitapları neden yakıyorlardı? İnsanların birbiriyle konuşup sohbet etmesi, bir şeylerle meşgul olması neden yasaktı? Fahrenheit 451 kitabını aşağıdaki adresten pdf olarak yükleyebilirsiniz. http://www.pdfkitaplariindir.com/fahrenheit-451-pdf-indir.html

Fahrenheit 451 Kitabı İncelemesi Bu sohbeti izleyen birkaç gün içerisinde Guy, sıradan bir şekilde işine gitmeye devam etti ama kafasında hep aynı soru vardı. Düşüncelerini kurcalayan bu soru onu daha da ileriye götürdü ve yaktıkları evlerden kitaplar çaldı, evde gizlice okumaya başladı. İtfaiye ofisinde alarmın çaldığı bir gün, kitap bulunduran bir evi yakmak için gittiklerinde, kitapların sahibi kadın onlarsız yaşamak yerine onlarla ölmeyi tercih etmişti. Guy için artık sorusu daha çok önem kazanıyordu; kitaplar için ölünebiliyorsa, en başından beri yaptığı iş yanlış mıydı? Guy , bunun üzerine evine döner ve sakladığı birkaç kitabını çıkarır. Karısı Mildred, korkuyla irkilir ve Guy’dan hemen onları yok etmesini ister. Ancak, Guy artık kitapları yakma görevini yerine getirmeyecekti. Hemen evden ayrılır ve daha önceden karşılaştığı İngiliz profesör Faber’e gider. Ondan yardım ister ve birlikte planlarını işlemeye başlarlar. Guy elinde bulunan kitabını bir itfaiye amirinin evine yerleştirir, ihbar eder ve evin yanmasını uzaktan seyreder. Guy bu şekilde tüm şehri kazanabileceğini düşünür. Guy’da bir şeylerin garip gittiğini fark eden patronu ondan çaldığı kitabı geri vermesini bunun olağan, her itfaiyecinin yaşadığı bir durum olduğunu söyler. Guy sadece bir kitabı varmış gibi bunu Beatty’e verir. Daha sonra istasyonun alarmı çalar ve kitap bulunduran başka bir evi yakmak için yola çıkarlar. Guy yakmak üzere olduğu evin kendi evi olduğunu görür ve karısının ona ihanet ettiğini anlar. Evini yaktıktan sonra Beatty, Guy’u tutuklamak için hamlesini yapar ancak başarılı olamaz. Guy kaçmayı başarır. Tüm şehri koşarak ilerleyen Guy, önce Faber’e uğrar ve onun eski kıyafetlerini alır. Böylece kendi kokusundan yararlanıp onu bulamayacaklardır. Televizyondan halk onun kaçışını anbean izler ve devlet bunu bir manipülasyon gibi gösterir ve Guy’un öldüğüne dair haberleri yayarlar. Guy hızla ilerlediği serüveninin sonunda birkaç akıllı kişiden oluşan bir topluluğun yanına varır. Hepsi kitapları


yakılan ama onları hafızasında tutan, ezberleyen kişilerdir ve Guy da artık onlardan biridir. Üstelik en değerli kitap onun hafızasındadır. Fahrenheit 451 Pdf Oku

Fahrenheit 451 Kitabı Okuyucu Yorumları Yorum-1 Bu kitap hakkındaki fikirlerimi tek bir cümle ile ifade etmek istersem: Güzel konu kötü kitap. Peki bu nasıl oluyor? Nasıl güzel konusu olan bir kitaba kötü denilebilir? Burada elbette suçlu, yazar. Cidden bulduğu konu harika; kitapların yakıldığı bir dünya, insanlar okumaktan korkuyor, kitaplar düşman. Evet, başarılı bir distopya ortamı ancak neden bu insanlar kitap yakıyor sorusuna verilecek bir cevap yok. İnsanlar televizyon bağımlısı olmuşlar, duvarları kaplayacak kadar televizyonları var, evleri artık yanmayacak bir teknolojide ve bu yüzden itfaiyecilere iş kalmamış. Peki itfaiyecilere iş bulunsun diye mi kitaplar yakılmaya başlandı? George Orwell’ın ‘1984’ ile birlikte distopya türüne bir çıta belirlediği kabul edilebilir. ‘Fahrenheit 451’i okuyan okuyucunun aklına ‘1984’ün gelmemesi mümkün değil. İki kitapta da okumak yasak, ikisinde de sisteme aykırı düşünen bir insan var, ikisinde de bu insanla ortak düşüncelere sahip ve onu destekleyen bir insan var; dolayısıyla okur ister istemez bu iki kitabı karşılaştırıyor. Peki 1984’ü üstün kılan ve bu kitapta bulamadığım neydi? Öncelikle Orwell yarattığı dünyayı ince ince işlemişti. Olan bitenden haberdardık, kaç tür insan olduğunu biliyorduk, rejimin neyi amaçladığını ve ne yaptırımlar yaptığını biliyorduk; sokaklarını, evlerini, eşyalarını az çok tanıyorduk. Ancak Fahrenheit’a baktığımızda bunların aktarımı çok başarısız. Öncelikle hiçbir topluluk çok televizyon izledi diye kitapları yakmaya başlamaz. Bir şeyi çok sevmek sizde başka bir şeyi yok etme dürtüsü yaratmaz, yaratsa bile televizyonla kitap taban tabana zıt iki kavram değil. Bir rejim ancak kitapların yakıldığı bir dünya yaratabilir ve televizyonu bu noktada kullanır. Peki bizim elimizde baskıcı ve kitap düşmanı bir rejim var mı? Yok. Böyle bir rejimin kitapta bulunmaması bana, yazar Ray Bradbury’nin siyasetten ve politikadan uzak durmayı istemesi gibi geldi. Ayrıca insanlar bu duruma nasıl geldi? Siz neredesiniz? Dünya’nın geri kalanı ne durumda? Madem kitap yok okullarda ne öğretiyorsunuz? Teknoloji nasıl bu kadar ilerliyor? İtfaiyecilik dışında başka meslek grupları yok mu? Böyle böyle bir ton soruyla kitabı okurken sonunda bir de görüyoruz ki ortada anarşist bir grup var. Bu kişiler kitap okuyan, okudukları kitapları ezberleyen ve şehir dışında, insanlardan dolayısıyla sistemden uzak bir yaşantıya sahip insanlar. Ormanda kitap ezberleyip bunları birbirlerine anlattıkları ve yine yakalanmamak için okudukları kitapları yaktıkları bir yaşantı sürüyorlar. Bu insanlar Montag’ı bağırlarına basıyorlar. Montag’da bunlara katılıyor ve ormanda kurulmuş bu kolonide mutlu mesut yaşıyorlar. Sonuç olarak kitap, kitapların yakıldığı bir dünyada kitapları yakmakla yükümlü bir itfaiyecinin isyanının ötesine geçemiyor. Bir distopya örneği olarak kabul edebilir ancak başarılı bir distopya olduğu söylenemez. Yorum-2 Bir çoğumuzun bildiği üzere Fahrenheit 451 kağıdın yanma derecesi. Neden bu isim?


Çünkü kitabın konusu bu. Bir dünya düşünün kitaplar yasaklanmış.Evde kitap mı bulunduruyorsunuz hemen itfaiye gelir evinizi yakar.(İtfaiyenin asıl işlevinin yangın söndürmek değil ev yakmak olduğu bir dünya). Eh her yasak kendi isyancısını da yaratır mantığıyla aklı mantığı yerine gelmeye başlayan ya da gelmiş ve sistemden hükümetten kaçan insanlar da var. Kaçanların çoğu da Ya harverd'da kürsü sahibi ya başka bir üniversitede hoca. İnsanlar TV'lere hapsolmuş.Duvardan duvara Tv alıp saçma programları izlemek ana dertleri. Yalnız bize çok uzak bir dünya da değil hani. Özellikle şu satırları okurken 'hadi canım aynı biz dedirtiyor.' Eğer politik bakımdan mutsuz bir adam istemiyorsan, kaygılandıracak bir soruda ona iki bakış açısı verme, birini ver. Daha da iyisi hiç verme. Bırak savaş gibi bir şeyin var olduğunu unutsun. Eğer Devlet yetersizse, havaleliyse ve vergi delisiyse, insanların Devlet üzerine endişelenmesindense bırak böyle olsun. Huzur, Montag. Onlara yarışmalar düzenle, en popüler şarkıların sözlerini, devletlerin başkentlerini veya Iowa'da geçen yıl ne kadar mısır yetiştirildiğini bilerek kazansınlar. Onları patlamalarına neden olmayacak bilgilerle doldur, öyle lanet olası olaylarla tıka basa yap ki, kendilerini bilgileriyle gerçekten zeki hissetsinler. Sonra düşündüklerini hissedecekler, hiç kımıldamadan hareket ettikleri hissine kapılacaklar ve mutlu olacaklar, çünkü bu tür olaylar değişmezler. Olayların bağlantılarını kurmaları için onlara felsefe ve sosyoloji gibi kaypak şeyler verme. O zaman melankolik olurlar. Bugünlerde birçok adamın yapabildiği gibi, TV duvarını ayırıp tekrar birleştiren kişi, insanı kaba, hayvansı hissettirmeden ölçülüp biçilemeyecek olan evreni ölçüp biçmeye çalışan kişiden daha mutludur. Biliyorum, ben denedim, cehenneme kadar yolu var. Sen kulüplerini ve partilerini, akrobatlarını ve sihirbazlarını, gözüpek adamlarını, jet arabalarını, motosiklet helikopterlerini, seks ve eroini, otomatik refleksle yapılacak her şeyi getir onlara.” Yorum-3 Biz, cesur yeni dünya ve 1984' un ardından distopik kitap serimi tamamlayayım diye okuyup uzunca bir süre bu tarz kitap okumama kararı aldığım romandır kendileri..Okumayı düşünüp kitabı almayanlara tavsiyemdir : kitabın piyasada mevcut 2 ayrı yayın evinden basımı var.. X yayınevinden okumaya başladığım kitapta öyle bir noktaya geldim ki , geri dönüp cümleyi 2 kez okuyup anlamadığım yerler oldu, kendimden şüphe ettim. Bitiremeyeceğimi düşündüğüm bir anda ithaki yayınevinden olanı elime geçti bitirebildim mutluyum..:) Kitabın konusuna gelirsek.. olay gelecek yüzyıllların Amerikasında geçiyor, İtfaiyecilerin kitap yaktığı, insanların duygudan uzak robotlaştığı, evinde kitap bulunduranın eviyle birlikte yakıldığı,kitap okumanın, düşünmenin, sorgulamanın ve hissetmenin yasak olduğu bir dünya..VE bu dünyada itfaiyeci olan Gay Montag bir iş çıkışı akşamı 17 yaşında bir genç kızla tanışır. Genç kız ona insanların korkusuzca kitap okuyup sohbet edebildikleri, itfaiyecilerin kitap değil yanan binaları söndürdüğü geçmişteki o mutlu dönemlerden bahseder.. Ve olaylar Gay Montag'ın hayatını ve hislerini sorgulamasıyla gelişir.. Yorum-4


Fahrenheit 451 ya da yaklaşık 233 Celsius yani kağıdın tutuşma derecesi. Dikkat! Bu romanda başka kitapların sayfaları yakılmaktadır. Bir dünya düşünün ki okumak yasak, aynı zamanda düşünmek, fikir belirtmek te yasak çünkü bunlar kurulan düzene karşı birer tehdit. Kocaman televizyonlar ile yıkanan, uyuşturulan beyinler, yok edilen düşünce. Farklı olmak aslında böyle bir toplum içinde varolamamak demek. Bu bir kitap evet, uydurulmuş bir hikaye ama aslında günümüzden de gerçekler barındırıyor içinde. Bu romandaki bazı olaylara çok uzağız, belki onları hiç yaşamayız ama ne yazık ki başımıza gelmesi an meselesi olanlar da var. Düşündürüyor Fahrenheit 451 biraz da korkutuyor sanki okurunu. Kurgusu güzel, anlatımı sade kolay okunuyor. Ben henüz 1984 ve Cesur Yeni Dünya'yı okumadığım için belki de Bradbury'nin distopyası bana vasat gelmedi. Aksine keyifle okudum ve beğendim. Tavsiye edebileceklerim arasındadır kendisi. Yorum-5 Ben amerikalı yazar sevmiyorum gerçekten. Bunu bir kez daha anladım. Kitap çok okunan kitaplar arasında ve merak ettiklerimden biriydi. İki yıldız verdim kitaptan bahsettiği için yoksa tek yıldız bir kitap. Kısacık bir roman ama tipik Amerikan ukalalığı taşıyor. Kendi kültüründen o kadar çok öge dayatıyor ki. Kısa olduğu için konulardan çok kopuk birbirinden yarım yamalak bahsetmiş. Sonunu merak etmedim desem yeridir. Hoş yazar da bir sonu olsun istememiş sanırım tüm konuları yarım bıraktığı gibi bu konuyu da yarım bırakmış. Kötü bir distopia. Kitap çıkışlı bir romanın daha derin ve donanımlı olmasını beklerdim. Mesela roman karakterleri bile derinlemesine anlatılmamış. Tek bir karakterin bile ruhsal çözümlemesi yeterince yapılmamış. Totariter rejim ve tüketim toplumunun kötü yönlerini eleştiriyor evet ama çok sert diyemeyeceğim. Yorum-6 Fahrenheit 451, Ray Bradbury'nin 1951 yılında yazmış olduğu distopya tarzında bir roman. Düşünen, kitap okuyan insanların cezalandırıldığı ve evinde kitap bulunanın yakıldığı bir dünya... Bize pek de uzak değil, kitap okuyan insanların işkenceden geçirildiği dönem... Tarih boyunca tüm diktatörler en çok okuyan, eleştiren, dogmatik düşünmeyen insandan korkmuştur. Sanırım yazar ikinci dünya savaşını görmüş biri olarak, kitapların yakıldığına, yazarların, şairlerin, bilim insanlarının katledildiği döneme tanık olmuş biri olarak, bunlara hayal gücünü de katarak yazmış romanı. Roman George Orwell'ın yazmış olduğu "1984" adlı romana göre daha iyimser bitiyor. Hayatta kalmayı başaran azınlığın, nesilden nesile bilgi aktarımı yoluyla bir takım şeyleri değiştirebileceğine olan inanç var yine de. #Kitapları yakmakla görevli olan itfaiyeci Montag'ın tanıştığı Clarisse adlı şiirsel genç kızın onu düşündürmesiyle başlar roman. Ve kitaplar yüzünden evi yakılırken, ateşlerin arasında kalıp yine de evini terk etmeyen bir kadınla devam eder. Mekanik olarak yerine getirdiği görevinden rahatsızlık duymaya başladığında işler de değişmeye başlar. #Bu noktada şuna değinmek istiyorum... Kapitalizm meydana gelen her olaydan ders çıkarabiliyor hızlıca ve kendi lehine. Artık kitapları yasaklamak yerine, kendi düşüncesini yaymakta bir araç rolü veriyor ona. Twitter vs. gibi sosyal medyayı yasaklamak yerine kendi trolleriyle dolduruyor orayı.


Televizyonu, yani herkesin evinde olan büyük buluşu gerçekleri göstermesi için değil, daha iyi saklaması için kullanıyor. Bir klan gibi gün geçtikçe büyüyorlar. Ve içimizde bundan dolayı devamlı artan bir şüphe ve birbirimize karşı bir güvensizlik duygusu oluşuyor. Bu açıdan George Orwell'ın 1984'ü tahmin açısından daha başarılı. #Yann Martel'in(Pi'nin Yaşamı adlı romanın yazarı) bir alıntısıyla noktalayayım yazıyı: :“Kimin ne okuduğu, kitap okuyup okumadığı kendi bileceği iş. Sıradan insanların ne yaptığı beni ilgilendirmiyor, insanlara nasıl yaşayacaklarını söylemek bana düşmez ama benim üzerimde söz hakkı olan insanlar söz konusu olunca durum farklı. Onların okumalarını istiyorum çünkü sınırlı, vasat hayalleri bir gün benim kabuslarıma dönüşebilir” Martel böyle düşünüyor, bense hepimizin okuması gerektiğini düşünüyorum. Hepinize iyi okumalar dilerim. Yorum-7 Güzel bir kitap, kötü bir gelecek... İnsanların düşünmesi, hissetmesi, şuurlu farkındalık geliştirip sorgulaması, kitap okuması yasak. Kitaplar ve kitap okuyanlar ateş ile cezalandırılıyor. Böyle bir "matrix" dünyasında "uyanma" ve yaşam mücadelesi veren bir itfaiyeci hikayesi. Kahramanımızın adı Montag. Kitabı okurken sizde Montag ile birlikte anlamaya çalışacak, sorgulayacak, sıkılacak, bunalacak ve kaçacaksınız. Ama o kasvetli havayı hep hissedeceksiniz. Güzel, okunması elzem bir distopya kitabı. Yorum-8 Mükemmel bir distopya. İtfaiyecilerin amacı kitapları bulup yok etmek. "Tv ile beyinleri uyuşturulmuş bir toplum, okuyup da ne yapacaksınız. Böyle mutluyuz. Kitaplar iyi değildir. Sonuçta kitaplardaki karekterler de gerçek değildir. Yazarların hayal ettikleridir. Onların hayallerinden bize ne değil mi? Okuyup birşeyler öğrenirsiniz, yada düzene karşı gelirsiniz ama değil mi? Halbuki %100 biat etmek varken ne gerek var okumaya. Kitaplar yakılmalı..." Ama olmuyor işte, birileri çıkıyor ve bu kitaplarda ne var diye merak ediyor. Bazıları da kitapların saklamak için herşeyi yapıyor, hatta hayatlarından bile vazgeçiyorlar. Acaba insanların kitaplar için hayatından vazgeçmesi nasıl bir olgudur. Ne olaki bu kitapların içinde. Merak işte.. İşte bir itfaiyecinin merak etmesiyle başlıyor hikaye. Çok etkilendim. Sanki bir distopya değil de bugünü anlatıyormuş gibi hissettim. İnsanların TV ile futbol ile uyuşturulduğu bir toplumumuz var. Keşke hiç okumayanlar da buraya üye olan ve okuyan insanların neden okuduklarını merak etse. Kitabın sonu da çok tadında olmuş. Neyse uzatmak istemiyorum. Bence herkesin okuması lazım. Tavsiye ederim. Yorum-9


Fahrenheit 451, fakültede oluşturduğumuz okuma grubu sayesinde okuduğum ve aynı zamanda Ray Bradbury ile tanıştığım kitap... Fahrenheit 451 distopya olarak sınıflandırılmaktadır, olaylar bilinmeyen bir gelecek zamanda gerçekleşmektedir. Kitap boyunca olaylar Montag isimli bir itfaiyecinin etrafında gelişir. Kitapta anlatılan zamanın itfaiyecilerinin görevi, kitapları bulmak ve onları yakmaktır. Zaten kitap da adını kağıdın tutuşma sıcaklığı olan ‘‘451 fahrenheit’’ tan almaktadır. Kitabı okurken anlatılanların, içinde yaşadığımız dönemle bağlantılı birçok noktası olduğunu gördüm, adeta bugünün dünyasını anlattığını düşündüm. Kendini bağımlılık derecesinde populer kültür ürünlerine verenler, eğlenceye düşkünlük, ekranların verdiğine fazlasıyla inanma ve bağlanma, insanların sosyal olayları umursamazlığı, ekranların gerçeği değil de yayınlayanın işine geleni göstermesi ve hepinden de önemlisi kitapların okunmadığı bir dünya. Kitap boyunca bir otoritenin insanlar yararlanmasın, okumasın diye kitapları yasakladığını, bu nedenle bu kitapların ihbar edildiğini ve yakıldığını düşünmüştüm. Ancak okuma grubundaki hocamızın aktardığı bir bilgi ile tüm bu düşüncelerim değişti. Meğerse Ray Bradbury Fahrenheit 451’i herhangi bir iktidar eleştirisi yapmak için değil insanların televizyon bağımlılıklarına ve bunun kötü sonuçlarına dikkat çekmek için yazmış (Konuyla ilgili araştırmalarım hala sürüyor, bittiğinde gerekli uzantıları buraya ekleyeceğim). Kitabın oldukça güzel bir anlatımı var ancak çeviri eser olduğu için bu durum ile yazar arasında herhangi bir bağ kuramıyor, bu yüzden yazarın kalemine herhangi bir yorum getiremiyorum. Ancak şunu söylemeliyim ki kitabın insanı saran, heyecanlandıran ve duygulandıran bir anlatımı var. Okuma esnasında kendimi kitapları(ve beraberinde evleri) yakılan insanların yerine koyup onlar gibi düşünmeye çalıştım, çoğu zaman kendimi ‘‘Acaba kitaplarım yansa/yakılsa ne olurdu?’’ diye düşünürken buldum. Çok fazla kitabım olmamasına rağmen bu düşünceler kabustan farklı değildi. Fahrenheit 451’in sayfalarında çıkarılacak çok önemli dersler var aslında. Kitapların okunmamasının yakılmasından daha kötü olması gibi, ekranların söylediklerinin insanların söylediklerinden daha önemli olmaya başlaması gibi, insanlar arasındaki bağların zayıflaması gibi, düşünen ve sorgulayan beyinlerin azalması gibi... Yorum-10 ‘’Fahraneit 451’’ kurgusu itibarı ile çok güzel bir roman. Aslında bizim bildiğimiz itfaiyecilerin görevi yangın söndürmektir. Romandaki itfaiyecilerin görevi bizim bildiğimiz itfaiyecilerden tamamen farklıdır. Onların görevi kitap yakmak ve yangın çıkarmaktır. Roman kahramanımız İtfaiyeci Montag da itfaiye ye gelen ihbarları Ekiple birlikte değerlendirerek, on yıldır yangın çıkarıp kitap yakmakta ve yaptığı bu işten mutluluk duymaktadır. Bir gün bir ihbar üzerine bir eve gelir evin içerisine girdiğinde bir kadının kitapların içinde ayakta beklediğini görür ve itfaiye şefi yüzbaşı Beartty, ihtiyar kadının dışarı çıkmasını söyler.Yaşlı kadın kitapları bırakmaz onlar benim arkadaşlarım ben onlarla her gün konuşmaktayım der. İhtiyar kadın kitaplarlarını terk etmez ve orada kitapları ile birlikte yanar. Montag işte o günden sonra kendini sorgulamaya başlar. bu kitapların içerisinde o kadar önemli ne var ki, kadın kendini de yaktı diye düşünür ve yaptığı işten mutsuz olur. Montag için artık her şey değişmiştir. Her şeyi sorgulamaya başlamıştır. Artık bu görevde daha fazla kalamayacağını anlar ve arayış içine girer.


Bundan sonra kahramanı okuyucu ile birlikte bir sürü bir sürü macera beklemektedir. Günümüze uyarladığımızda Kitapları ne kadar yakarsan yak insanların kafalarının içindeki birikimi yok edemezsin. Yakmak bir yerde çözüm değildir. Yakmadan da kitapları etkisiz hale getirebilirsin. eğer dünya kitap okumayanlarla, öğrenmeyenlerle dolmaya başlarsa, kitapları yakmak zorunda kalmazsınız,Eğer Tv lerde spor, yarışma, evlilik ve dini poroğramları ile doldurursanız insanları onlar içinde boğarsanız. O zaman gazyağı ateşlemek veya okuyucu avlamak için Beatty’lere gerek kalmaz. Fahrenheit 451 Pdf

Fahrenheit 451 Kitabından Alıntılar Alıntı-1 Kitaplar bize ne tür eşekler ve aptallar olduğumuzu hatırlatmak içindir. Kitaplar, tören alayı büyük bir gürültü içinde caddede ilerlerken, Sezar'ın kulağına "Unutma sende ölümlüsün," diyen pretoryen muhafızlarıdır. Çoğumuz dünyayı dolaşıp herkesle tanışamayız, bütün şehirleri göremeyiz. Bunun için zamanımız, paramız ve bu kadar çok arkadaşımız yoktur. Aradığın şeyler, Montag, dünyada, fakat vasat bir insan için onların yüzde doksan dokuzunu görmenin yolu kitaplardan geçer. Alıntı-2 ''Kitaplar, tören alayı büyük bir gürültü içinde caddede ilerlerken, Sezar’ın kulağına ‘Unutma, Sezar, sen de ölümlüsün’ diyen pretoryen muhafızlarıdır.'' Alıntı-3 "Bir evi çivisiz ve ahşapsız inşa edemezsin. Eğer bir evin yapılmasını istemiyorsan, ahşap ve çivileri sakla. Eğer politik bakımdan mutsuz bir adam istemiyorsan, kaygılandıracak bir soruda ona iki bakış açısı verme, birini ver. Daha iyisi hiç verme." Alıntı-4 Hiç kimsenin suçluları dinlemeyeceği zamanda ben her şeyi çekinmeden yüksek sesle söyleyecek suçsuz insanlardan biriydim, fakat ben de sustum ve kendim de suçlu durumuna düştüm. Alıntı-5 "Kitaplarda bir şeyler olmalıydı,hayal edemeyeceğimiz şeyler,kadının yanan bir evde kalmasını sağlayacak bir şeyler; orada bir şeyler olmalı.Bİr hiç için kalmazsın." Alıntı-6 Aradığın şeyler, Montag, dünyada, fakat vasat bir insan için onların yüzde doksan dokuzunu görmenin yolu kitaplardan geçer. Garanti isteme. İnsan, makine veya kütüphane gibi herhangi bir şeyde saklanabileceğini sanma. Kendi kırıntılarını kurtar ve eğer boğulursan, en azından sahile doğru yüzerken boğulduğunu bil. Alıntı-7 - İnsanlar hiçbir şey konuşmuyorlar.


- Hayır, konuşmaları gerek! - Hayır, hiçbir şey konuşmuyorlar.Çoğunlukla arabaların,elbiselerin ve yüzme havuzlarının isimlerini sayıyorlar ve ne kadar harika olduklarını söylüyorlar. Hiç kimse diğerlerinden farklı bir şey söylemiyorlar. Alıntı-8 "Fakat hepsinden çok," dedi Clarisse, "İnsanları izlemeyi severim. Bazen bütün gün metroya biner, onlara bakar ve onları dinlerim. Yalnızca kim olduklarını, ne istediklerini ve nereye gittiklerini kestirmek isterim..." Alıntı-9 İnsanlar daha çok bir meşaleye benziyorlardı; birileri üfleyinceye kadar yanarlardı. Ne kadar nadir diğer insanların yüzleri sizi sizden alıp, kendi duygularınızı, en derin titrek düşüncelerinizi size yansıtırdı? Alıntı-10 Karanlıkta bazı kimselerin bağırarak dolaştığını duyuyordu. Evin arka kısmındaki avluya geçip, arka sokağa çıktı, Beatty, diye düşündü, artık benim için bir problem değilsin. Daima söylerdin, «bir problemle yüzleşme, onu yak...» diye. Eh, artık ikisini de yaptım. İyi geceler, Yüzbaşım. Fahrenheit 451 Pdf indir


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.