Martin Eden Pdf Jack London - Martin Eden Kitabı Arka Kapak Bilgisi Jack London'ın yarı otobiyografik romanı Martin Eden, 20. yüzyıl başında sosyal ve ideolojik meseleler ağırlıklı içeriğiyle Amerikan edebiyatında büyük ölçüde kabul görmüştür. London farklı sınıflar arasındaki zihniyet ve değer farklarını gözlerimizin önüne sererken, statü ve servetin Amerikan toplumundaki hayati önemine işaret eder. Romanın ana temalarından biri, başarı ve refah yolunun sosyal sınıf farkı gözetilmeksizin herkese açık olduğu şeklinde özetlenebilecek Amerikan Rüyası'dır. Ya da bu idealin yarattığı muazzam hayal kırıklığı… London, romanı bir sanatçının çıraklıktan olgunluğa geçiş sürecini işleyen Künstlerroman geleneğinde yazmıştır. Martin'in aşkı uğruna eğitimsiz genç bir işçiden başarılı ve rafine bir yazara dönüşüm mücadelesini anlatır. Kahramanı hedefine ulaştığında ise motivasyonunu ve heyecanını çoktan yitirmiş, trajik bir sona doğru sürüklenmektedir artık… Jack London - Martin Eden Kitabını aşağıdaki adresten pdf olarak indirebilirsiniz. http://www.pdfkitaplariindir.com/martin-eden-pdf-indir.html
Martin Eden Kitabı İncelemesi Kaba saba, sadece dövüşmeyi ve kadınları yakışıklılığı ile etkilemeyi bilen Martin Eden bir barda üst tabakadan bir adamın dövüş esnasında hayatını kurtarır. Adam da Martin’i akşam yemeğine davet eder. Eve girdiğinde iri cüssesi yüzünden bir şeyleri devirmekten korkarak, oraya ait olmadığını her zerresine kadar hissederek diken üstünde oturmaktadır Martin. Bu rahatsızlığına rağmen yine o evde görür hayatının aşkını. Onların ki hayatlarını tüketen bir aşk olacaktır. Fakat Martin bunu anlayamayacak kadar kör olmuştur aşkından. O anda kitapları görür: “Mektubu okuyan dostuna bakarken masanın üstündeki kitapları gördü. Açlıktan ölmekte olan bir adamın gözleri, yiyecek gördüğünde nasıl arzuyla dolarsa, gözlerinde öyle bir arzu belirdi.” Martin, Ruth’u etkilemenin bilgi ve entelektüellik olduğunu anlar. Fakat parası yoktur Martin’in. Kitap alıp okumadan nasıl bilgisini arttıracak? Nasıl Ruth’un kalbini çalacaktır? Ruth da ondan hoşlanıyordur üstelik. Martin Eden cevabı kütüphaneye gitmekte bulur. Parası yoksa kütüphaneler vardır sonuçta. Orada eline ilk geçen, ilk dikkatini çeken kitabı alır ve okumaya başlar. O bir geometri kitabıdır. Zaman ilerledikçe öğrenmeye açlığı artar Martin’in. Ruth ile de yakınlaşmaya başlarlar. Ruth onun eğitimli olmasını ister. Martin okula yazılır. Ruth onun daha bilgili olmasını ister Martin daha çok kitap okur, araştırır. Kızın ailesinin sınıfına çıkamaz ve onlar tarafından tam bir kabullenme olmaz Martin’e karşı. Ruth Martin’den çalışmasını ister. Bunu sağlamak için aşkını kullanır ama bunda başarılı olamaz. Martin bütün okumalarının sonucu çalışmanın ona uygun olmadığını, çalışmanın bir tür kölelik olduğunu savunur. Fakat elindeki parası da giderek tükeniyordur Martin’in. Artık yazar olmak ister. Diğer yazarların yazdıklarını okur ve çok basit ve derinliksiz bulur. “ Hayat o kadar değişik, o derece harikuladeyken, sürü sürü problemlerle, rüyalarla, kahramanlık isteyen güçlüklerle doluyken, bu öyküler sadece sıradan şeyleri anlatıyordu. Hayatın şiddetini ve baskısını hissetti; hayattaki hummayı, ter döküp didinmeleri, vahşi isyanları… işte bunlardı yazılması gereken şeyler!”
Sonrasında kendisi hayatın en zor koşullarını, en amansız durumlarını hikayelerinde yansıtır. Hikayelerini bir çok dergiye gönderir. Hemen hemen hepsinden de ret mektubu alır. Editörler sanki bir makinenin dişlileriymiş gibi Martin’in ruhunu, hikayelerini, inancını kemirirler. Yine de kendine olan inancını kaybetmez Martin. Ruth’dan zaman ister. Biraz zaman. Her şeyi yoluna koyacaktır, yazarlığı başaracak, para kazanacak ve evleneceklerdir. Martin çok az uyuyordur, çok az yiyordur, sadece okuyor ve yazıyordur. Sağlığı da ruhsal durumu da giderek zayıflıyordur. Dergilerden gelen ret mektuplarından bir yığın olmuştur odasında: “İsterse on bir değil iki kere on bir yıl sürsün. Burada duramazsın. Devam etmen gerek. Bu kavganı sonsuza kadar sürdürmek zorundasın biliyorsun.” Tamamen parasız kaldıktan sonra Martin bir çamaşırhanede çalışmak zorunda kalır. Çok fazla çalışıyordur. Bu sürede okuyamıyor ve yazamıyordur da. Bu onun ruhuna ıstırap verir. Bu işte de kalamaz. Ve biraz para biriktirdikten sonra ayrılır. Çamaşırhaneden ayrıldıktan sonra Martin uzunca bir süre hiçbir şey yapamaz.. Bol bol dinlenir. Hafif şeyler okur. Yeterince dinlenince ilk fırsatta para için denize açılacaktır tekrar. Editörlerle girişeceği yeni savaşında paraya çok ihtiyacı olacaktır. Ruth bunları duymaktan dolayı hayal kırıklığına uğrar tekrar. Martin’i anlamıyordur ve hiç anlayamayacaktır:”Ben sevdiğim ve saygı duyduğum adamı, bir takım saçma şiirler ya da şakalar yazarı olmaktan çok, daha temiz, daha yüksek bir kişi görmek isterdim.” Martin bu yazma sevdası yüzünden kendini iyice tüketir, açlık ve hastalıktan kıvrandığı bir vakit bir dergiden hikayesinin yayınlanması karşılığından kırk dolar ödeneceğini bildiren bir mektup gelir. Bu mektup ona yaşam enerjisi vermiştir ve savaşına kaldığı yerden devam edecektir. Martin aç gözlü, para düşkünü, bayağı bir insan değildir ama bu kırk dolar ona paradan daha çok anlam ifade ediyordur. Bir süre sonra yine dar zamanlara girer. Dergilerde zar zor yayınlanan hikayelerinin de parasını alamıyor oluşu hem ruhsal hem sinirsel bir sarsıntı yaşatmıştır ona. Ruth ve ailesi de Martin’i henüz kabul edememiştir. Siyasi fikirleri yüzünden sürekli sürtüşmeler yaşıyorlardır. “Senden tek istediğim beni sevmen ve aşka inanman. Benim içimde beni yazmaya zorlayan şeyle, senin aşkını doğuran şey aynı.” Der Martin Ruth’a. Bu zor zamanlar içinde Martin, Brissenden adında birisi ile tanışır. Tüm dünya ona sırt çevirirken onu bir tek anlayan o olmuştur. Verem olan Brissenden’in çok zamanı kalmamıştır ama Martin ile dostlukları gün geçtikçe güçleniyordur. Birlikte sanat, edebiyat, biyoloji… gibi bir çok konuda tartışmaları, muhabbetleri hiç bitmez. Brissenden Martin’in küçük ve fakir odasına ziyarete geldiği bir sırada bir hikayesini okur ve çok beğenir. Fakat bu hikayesi Martin’in tuttuğu kayıtlara göre yirmi yedi dergiden geri gönderilmiştir. Bunu duyan Brissenden öksürüğü izin verseydi uzun bir kahkaha atacaktı. Bir süre sonra Brissenden, hastalığının acısına dayanamayarak intihar eder. Bu Martin’i çok fazla etkiler ve yıpratır. Artık onun da yaşamaya ve uğraşmaya gücü kalmamıştır. Bu sefer de şansı geri dönmüştür. Tam pes ettiği zaman dönmüştür ama çok geçtir artık Martin için. Hikayeleri peşpeşe yayınlanır ve peşpeşe ödemeler, çekler gelir. Fakat paraları borçlarını ödedikten sonra kendine harcamaz Martin. Ölen dostu Brissenden’in avukatına, birazını kız kardeşine, birazını uzun süre odasında kaldığı ev sahibesine, birazını çamaşırhanede birlikte çalıştığı arkadaşına... verir.
Artık ismi günden güne yayılıyordur. Yazıları çok ses getiriyordur. Fakat Martin’in eski hayat enerjisi ve isteği yoktur. Aksine tanınmaya başlayınca önceleri yüzüne bile bakmayan, onu küçümseyen kişiler ona yaklaşmaya ve dost olmaya çalışırlar. Bu Martin’in midesini daha çok bulandırır. Ruth bile ona geri dönmeyi istiyordur tekrar. Ruth’un ailesi bile onu yemeğe davet eder. Eskiden sürekli tartıştığı ve ona küçümser bakan yargıç, kız kardeşinin eşi, ki zamanında evinde kalmasına izin vermemişti… herkes onu yemeğe davet ediyor ya da onunla ahbap olmak istiyordur. O ise giderek daha çok uzaklaşıyordur insanlardan. Herkesten, kendinden bile:” Bu dairenin merkezini de "iş bitti", cümleciği oluşturuyordu. Amansız mantık geçitlerinde zihnine at koş-tura koştura, kendisinin bir hiç olduğu sonucuna vardı. Gerçek olan serseri Martin Eden, denizci Mart Eden'di; ama meşhur yazar Martin Eden diye biri yoktu. Meşhur yazar Martin Eden, sürü kafasının yaratıp da, denizci ve serseri Mart Eden'in bedenine zorla soktuğu bir buhardı. Ama bu, onu kandıramazdı. Sürünün tapındığı, yemekler adadığı güneş tanrısı kendisi değildi. O, dersini almıştı. Kendisinden söz eden dergileri okudu. Bu dergilerde yayımlanan kendi portreleri üzerinde derin düşüncelere daldı. Öyle oldu ki, bu portrelerde kendini bulamaz hale geldi. O yaşamış, heyecan çekmiş, aşık olmuş bir adamdı; yumuşak başlı, insan hayatının zaaflarını hoş gören bir adam; baş kasaralarda hizmet görmüş, garip diyarlarda dolaşmış ve kavga ettiği o eski günlerde çetesine elebaşılık etmiş bir adam. O, kütüphanedeki binlerce kitapla ilk karşılaşmasında sersemleyip sonra bunlar arasında yolunu bularak, kitapları yenmiş bir adam; geceleri durup dinlenmeksizin çalışıp sırtında bir mahmuzla yatağa girmiş, kendisi de kitaplar yazmış bir adamdı. Ama o, bir tek şey değildi; bütün sürünün doyurmaya savaştığı büyük şey değildi o.” Martin’i denizler çağırıyordur. “İş bitti” diye tekrarlıyordur içinden bir ses sıklıkla. Hareket zamanı geldiğinde gemiye biner. Orada da kendini meşgul edecek, ona hareket getirecek bir şey arar son bir çaba ile ama bulamaz: “Hayat acı veren bir yorgunluk halini alınca, bütün bu yorgunluğu sonsuz uyku içinde dinlendirmek için ölüm hazırdı. Peki daha ne bekliyordu? Tam zamanıydı işte. Vakti yoktu. Ölmek için sabırsızlanıyordu.” Kendini denize atınca Martin bir an refleks olarak nefes alma ihtiyacından dolayı kendine çok kızar. Hala içinde yaşama hırsı kırıntısı olduğunu görünce şaşırır. Ama sonra kendini tamamen bırakır sulara, öyle olmasını istediği gibi: “Yeni bir cennet bulamamıştı kendine, şimdi ise kaybettiği eski cenneti de bulamıyordu.” Dipsiz karanlık her yanını sarmıştı artık. Martin Eden aradığı cenneti bulmaya gitmiştir. Martin Eden kitabı Okuduğum en güzel kitap listesinde yer almaktadır. Martin Eden Pdf
Martin Eden Kitabı Okuyucu Yorumları Yorum-1 İncelemem kitabı okuyanlar için özet niteliğinde olacak, tüm kitabı size hatırlatacak. Kitabı okumayanlar için de bir filmin fragmanı gibi olacak, yani fragman ilginizi çekerse kitabı okursunuz.
Hacimli, ağır ilerleyen, insanın içine işleyen, yer yer biraz sıkan, etkileyici bir hayat hikayesi. İçinde cevher olan, güzelliği bilen, fırsat buldukça kitap okumaya çalışan, bir denizci olan Martin Eden bir gün bir arkadaşına akşam yemeğine misafir gider, kitaplarda okuduğu lüks ve gösterişli hayatın gerçekliğine hayran olur, evdeki güzel kızın büyüsüne kapılır. Ruth da Martin Eden'nin kaba tavırlarına, yanlışlarla dolu konuşmasına rağmen güçlü kuvvetli sağlık fışkıran duruşundan etkilenir. Bu akşamdan sonra Martin Eden çılgınlar gibi okumaya başlar, şehir kütüphanesinden çıkmaz. İlk olarak nezaket kuralları ve gramer ile ilgili kitapları okur. Okudukça zaten çok şuurlu ve farkındalığı yüksek olan Martin Eden kendi potansiyelini keşfeder, çok hızlı öğrendiğini görür. Alın teri ile kazandığı paralar bitmek üzereyken artık kas gücüyle değil kaleminin gücüyle hayatını, lüks ve güzel şeyleri, sevdiği, aşık olduğu kızı kazanmak için yazar olmaya karar verir çünkü bu işte çok iyi para olduğunu öğrenmiştir ve içinden gelen duygularla çok başarılı olacağına inanmaktadır. Yazar olma hayaliyle gece gündüz müthiş bir azimle çalışır, yazar, yazdıkları hikaye ve şiirleri dergilere gönderir fakat yazıları editörler tarafından bir türlü kabul edilmez. Artık tamamen parası bitmiştir, mahalle esnafındaki borç defteri iyice kabarmıştır, çoğu zaman aç gezmektedir ve kimse gereken desteği Martin Eden'e vermemektedir, sevdiği kız Ruth bile. Artık kaybetmiştir Martin, iş bulmak zorundadır... Bir otelde çamaşırcı olarak çalışacaktır, işten vakit buldukça okumak için yanına epey miktarda kitap almıştır. Fakat işler umduğu gibi gitmemiştir, çalışma şartları çok ağırdır, uzun mesai saatleri sonunda yorgunluktan tek bir sayfa kitap bile okuyamamaktadır, hatta yorgunluktan düşünemiyordur bile. Birkaç aydan fazla dayanamamış, biraz para biriktirdikten sonra işten ayrılmıştır. Yazar olmayı tekrar deneyecektir... Bir taraftan yazılarını yazan bir taraftan kitap okumaya devam eden Martin Eden kendini iyice geliştirmiştir, felsefe ve edebiyat alanında artık çok yüksek bir seviyeye ulaşmıştır fakat yazıları hala dergiler tarafından kabul edilmemektedir, açlık ve yokluğa rağmen az bir uykuyla çok çalışmaya devam etmektedir. Yaptığı marjinal sistem eleştirileri yüzünden Ruth'un ailesinden iyice kopmuştur ve ailesinden etkilenen Ruth da Martin'i yalnız bırakmıştır... Martin büyük bir yazar olabilecek midir? Maddi rahatlığa kavuşabilecek midir? Zenginlik mutluluk getirecek midir? Ruth'la araları düzelecek midir? Bu soruların cevabını merak ediyorsanız kitabı okumalısınız... Bence bu kitabı okumalısınız. Yorum-2 Jack London'ın çok hüzünlü ve etkileyici bir kitabı. Kitabı okurken "bu kadar canlı ve mükemmel bir kurguyu ve betimlemeyi ancak kendisi yaşayan yazabilir" diye düşünmüştüm. Kitabı bitirince araştırdığımda gerçekten de kendi otobiyografisi sayıldığını öğrendim ve her şey yerine oturdu. Martin Eden isimli kahraman eğitimsiz, çocukluğu çok dramatik geçmiş ve sıradan bir gençken, hayatı Ruth adlı aristokrat sınıfa ait bir kızla tesadüfen tanışmasıyla birden değişir. Bundan sonra başarılı olmak ve sevgilisine layık olmak için verdiği azimli ve sıradışı mücadeleler gerçekten takdire değer. Oldukça geç keşfettiğim yazarlardan.
Okumaya yeni başlayanlara biraz sıkıcı gelebilir bazı bölümleri ama kitap kurtlarına özellikle tavsiye ederim. Yorum-3 Yazarın ilk okuduğum kitabı Vahşetin Çağrısı'ydı. O kitaptan da çok etkilenmiştim. Bu kitabını ise kütüphanemde uzun süre durmasına rağmen okuduğum kitaptan etkilenerek okumaya başladım. Jack London' un yazar olma öyküsünü anlattığı yarı otobiyografi kitabıymış. Üst tabaka ve alt tabaka arasında ki kültür farkının sahte bir yaşamdan ibaret olduğuna değinmiş yazar. Verdiği mesajlar ve yazar olma azmi uğruna çektiği sıkıntılar ile beni en fazla etkileyen kitaplar arasına soktu. Ayrıca bireycilik ve sosyalistlik üzerine yapılan ironik eleştiriler de çok etkileyiciydi. İçinde felsefe, aşk, dürüstlük, yaşama azmi, çalışma azmi, verilen sözlerin tutulması, canı uğruna ideallerinden vazgeçmeme, ailenin önemi, dostluğun önemi ve daha sayamayacağım konularıyla muhteşem bir şaheserdir. Kitap başlarda sizi bu ne dedirtebilir ama biraz sabırla okuyunca kopamayacağınızdan eminim. İçinize işleyeceğine eminim. Muhteşem betimleme, muhteşem kurgu. Bugüne kadar okuduklarım arasında en iyi 3 kitaba girmiştir kendisi. Okuyunca etkisinden çok çıkamayacak, romanın içindeki Martin Eden olacaksınız. Çok daha fazlasını yazmak isterdim ama okuyun dile getiremediğim çok şey var bu kitapla ilgili. Kesinlikle tüm okuyuculara mutlak tavsiyemdir. Yorum-4 Martin Eden ile tanışmaktan gurur ve mutluluk duymayan bir okuyucu var mıdır? Hem de böylesine idealist, doğrulardan şaşmayan, bildiği yolda ne pahasına olursa olsun yürümekten vazgeçmeyen, mücadeleci insanlarla karşılaşmanın şans sayıldığı bir zamanda yaşıyorken. Kitabı bitirip, istemeyerek de olsa o son sayfayı kapadığım andan itibaren kendimi bu talihli insanlardan biri olarak gördüm. Eğitim ve görgü açısından düşük bir seviyeye sahip olup, âşık olduğu kız uğruna kendini zihinsel olarak bu denli yetiştirebilen ve en önemlisi bunun için çabalayan kaç insan vardır ki şu hayatta? Yaşadığımız çağ, hayatı birlikte paylaştığı insanlar için dahi en ufak bir fedakârlığı göze alamayan insanlarla doluyken; Martin'in bu çabası hiç de küçümsenecek bir çaba değil. Jack London, eserinde alt tabakaya mensup bir insanın sevdiği kız uğruna sınıf atlamak için geçirdiği zihinsel gelişimi mükemmel bir şekilde ele almış. Burjuvazinin acımasız yönlerini bütün çıplaklığıyla ortaya koyarken, diğer yandan alt tabakadaki insanların yaşadığı içler acısı durumu da gözler önüne sermiştir. Gün gelip toplumun kendisinden beklediği para, şöhret gibi olgulara ulaştığında ise karakterinden ödün vermeyen, tam aksine içinde bulunduğu burjuva toplumunun çıkarcı, iki yüzlü tavrını bütün netliğiyle görerek bu ahlaksız çoğunluğa uymayı reddeden bir insan profili de sunuluyor eserde. Tüm bu gerçeklerin hatırlatılmasının yanı sıra eserdeki en önemli nokta; maddi değerleri amaç edinmiş, karaktersiz bir toplumun dik durmak için tek başına mücadele eden bir insanı yok oluşa sürüklemesiydi bana kalırsa. Yaşayan bir beden ama çıkarcı insanların tavırlarına maruz kalıp ölen bir ruh... Bu kaliteli eseri İş Bankası Yayınları'ndan okumak güzeldi fakat kitaptaki bazı kavramlara dair açıklamaların sayfanın altında verilmesi yerine kitabın son kısmına konulması kitaba dair olumsuz bir yöndü benim için. Zira her kavramda kitabın arkasına dönüp bakmak okuyucunun dikkatini dağıtıp, konudan uzaklaşmasına sebep olabiliyor. Yine de böylesine
kaliteli bir eseri okumak için bu zahmete katlanmaya değer. Okumayı düşünen arkadaşlara şimdiden keyifli okumalar diliyorum. :) Yorum-5 Kitabı okurken kendimi adeta martin'in gölgesiymiş gibi hissedeyor ve onun yaşadıklarını yaşıyormuşum gibi hissetmekten alamıyordum kendimi.Kâh bi denizci olup sefere cikiyor kah aşkımdan yanıp tutuşan bir aşık olup sevdiğime en iyi hayatı sunabilmek ona en iyi şekilde layık olabilmek için çırpınıp duruyorken cok kiucuk seylerle mutlu olabilen içi yaşama sevinciyle dolup taşan kitabın kahramanı gibi hisseder olmuśtum kitabın sonlarına doğru felsefeden bahsedişi beni ayrı bi heyecanlandırmıştı. Elimden düşürmediğim fakat çok akıcı olduğu için tek solukta bitirdiğim bi kitap Martin Eden , Jack London'nın bu kitabında da diğerlerinde olduğu gibi kendi hayatından kesitler görmek mümkün ve yine kitabını acıklı bi sonla bitirip -ki bu artık okurlarının alışageldiği bişeybişeyokuru yasa boğuyor adeta Başlarda kıpır kıpır olur içiniz sonra kendinizi meçhul bi kişiye aşıkmış gibi hisseder ve en sonunda da hayattan bıkmış bi halde, kitabın son sayfalarına doğru nerden geldiği bilinmeyen karanlık ve uçsuz bucaksız bir boşlukta buluverirsiniz kendinizi ... İşte Martin Eden bu üç evreden oluşan bir şaheser .. Yorum-6 Bu kitabı okumadım adeta yaşadım.Martin Eden'in umudunu, aşkını, nefretini ve çevresindeki insanların çıkarcı tavırlarına karşı boş vermişliğini insanın içine işlemesini çok güzel başarmış Jack London... Özellikle kitaptaki şu cümle beni benden aldı "Martin'de hep kendi kendine, o sonu gelmeyen soruyu sordu: Neden o zaman doyurmadınız karnımı?" Kitabı bitirince şunu sordum kendime; Jack London sen O musun yoksa O sen mi? Yorum-7 Kitabın dilinin çok iyi olduğunu kitabın başından anlayabiliyorsunuz, konu ise okudukça kendini belli ediyor ve onun ne kadar güzel olduğunu düşünüp durmadan edemiyorsunuz. Yazarın değindiği noktalar, değinme tarzı beni büyüledi. Son zamanlarda okuduğum tartışmasız en iyi kitaplardan biriydi, edebi yönden insanı fazlasıyla tatmin oluyorsunuz ve bitince boşluğa düşüyorsunuz. Martin Eden son zamanlarda okuyup en çok sevdiğim, beni edebi anlamda tatmin eden ve kalıcı izler bırakan mükemmel bir kitaptı. Şimdiye kadar okumadığım için hayıflanıyorum ama olsun çok güzel bir zaman denk geldi, yazarın diğer kitaplarını da bir an önce okumaya çalışacağım. Martin Eden kesinlikle okunmasını tavsiye ettiğim bir kitap oldu, umarım okumuşsunuzdur ya da okur beğenirsiniz. Yorum-8 Yine bitirdiğimde kitaba sıkıca sarılıp dakikalarca boşluğu izlediğim ve yine aynı şekilde okurken "neden daha önce okumadım?" sorusunu defalarca sorduğum bir eser. Bu incelemeyi yazarken şu an cidden oldukça zorlanıyorum. Ne yazmalıyım ya da nasıl anlatmalıyım üzerimde bıraktığı etkiyi bilmiyorum. Yeni yılın bitirdiğim ilk kitabı olması ne de güzel..
Bazı kitaplar vardır, ilk birkaç sayfasından sonra tamamen sarar kollarını size ve yine bazı kitaplar vardır ilk sayfasından kollarını dolar boynunuza. Bu kitap 2. kısma giriyor elbette. İlk sayfasından itibaren kendine çekti, bıraktığım anda okumam için yalvaran bir el uzattı bana. Final haftası dolayısıyla biraz geç okuyup bitirdim, ama iyi oldu sanırım, kitabı yavaş yavaş sindirerek okudum. Her insanın kitaplığında bulunması gereken bir eser olduğunu düşünüyorum. Yorum-9 Kitaptaki ruhsal betimlemeleri çok beğendim. Kitabı okurken olayları çok güzel bir şekilde özümsemimi sağladı. Öyle ki Martin Eden'ın Ruth'a olan aşkını açıkça kıskandım diyebilirim. Yazar anlatırken o kadar güzel anlatmışki bence böyle bir sevilmeyi "kıymet bilen" herkes hakediyor :) Kuşkusuz buna Ruth dahil değil. Her neyse kitabı okuduktan sonra uzun bir süre etkisinden çıkamadım. Herkesin kendinden bir şey bulabileceği ve kendisine farklı bakış açısı kazandırabileceği bir kitap. Yorum-10 Martin Eden'ı bitireli saatler oldu; ama ağlaya ağlaya bitirdiğim gibi, etkisinden kurtulamamış bir hâldeyim. Çok üzüldüm, çok moralim bozuldu. Jack London'ın daha önce muhteşem Vahşetin Çağrısı ve yine muhteşem öykü kitabı Ateş Yakmak'ı okumuştum ve kaleminin enfes tadından tatmıştım...Martin Eden, olay örgüsü anlamında insanı sıkabilecek bir kitap gibi duruyor, sıkabilir de...ama Jack London'ın karakter yaratma, geliştirme anlamındaki mahareti inanılmaz etkileyicilikte. Eser, çok iyi bir çeviriyle esneye büküle, döne çevrile öyle güzel bir şekilde hikâyesini anlatıyor ve Martin'i karşımıza öyle bir karakter olarak çıkarıyor ki benzerlerini kendi adıma çok gördüğümü söyleyemem. Edebiyatçıların en önemli yeteneği belki karakter yaratmada kendini ortaya koyuyor olabilir. Eğer bu bir kıstassa Jack London burada muhteşem bir maharet gösteriyor, Martin Eden hiç bir zaman kolayca unutulamayacak bir karakter. İnanın bu yorumu yazarken bile gözlerim dolu dolu...Klasikleri 40'lı yaşlardan sonralara bırakmakla doğru bir karar verdiğimi görüyorum.... Martin Eden Pdf indir