Ağustos 2012
KIDEM TAZMİNATI PİYASANIN İNSAFINA BIRAKILAMAZ
DOSYA
Avrupa Sanayi İşçileri Sendikası IndustriALL kuruldu
• Petrol sektöründe kamu varlığı zayıflatılamaz • • Bor, petrol ve doğalgazda özelleştirme kabul edilemez • Mersin Soda’da direne direne kazandık • • Ziya Hepbir ve Özkal Yici’yi sonsuzluğa uğurladık. • Brezilya sambadan ibaret değildir • Toplu sözleşme hakkımız engellenemez • • Eğitimlerimiz mücadelemize ışık tutuyor • • Hava yolu emekçilerinin yanındayız • • •
BAŞYAZI
Kıdem Tazminatının fona devredilmesini kabul edemeyiz İşkolu barajı acilen düşürülmelidir
B
aşta Avrupa'da olmak üzere dünyanın pekçok ülkesinde krize çare olarak sunulan kemer sıkma programlarının olumsuz sonuçları bir bir ortaya çıkmaktadır. Sermayenin çıkarları doğrultusunda uygulanan bu programlar, işsizlik ve yoksulluğu arttırmakta, ekonomileri daralma girdabına sokmaktadır. Tüm bunlar küresel anlamda sendikal hareketin silkinmek ve güç toplamak zorunda olduğunu gösteriyor. Bu doğrultuda, üyesi olduğumuz Avrupa Enerji ve Kimya İşçileri Federasyonu (EMCEF), Avrupa Metal İşçileri Federasyonu EMF ve Avrupa Tekstil ve Deri İşçileri Federasyonu'nun (ETUC:TCL) güçlerini birleştirerek Avrupa Sanayi İşçileri Federasyonu'nu oluşturmalarını önemsiyoruz. Üyesi bulunduğumuz Uluslararası Kimya Enerji ve Maden İşçileri Federasyonu (ICEM), Uluslararası Metal İşçileri Federasyonu (IMF) ve Uluslararası Tekstil ve Deri İşçileri Federasyonu (ITGLWF)'nun birleşmesiyle oluşan Küresel Sanayi İşçileri Federasyonu IndustriALL de kuruluş kongresini 19 Haziran-20 Haziran 2012 tarihleri arasında yaptı. Bu yeni oluşumu da çok önemsiyoruz. Ülkemizde son günlerde toplumsal muhalefete yönelik baskılar iyice yoğunlaştı,farklı seslere kulak verilmeyen bir siyasi atmosferde yaşıyoruz. Buna karşılık, konu emek düşmanı düzenlemeler ve özelleştirmeler olduğunda hükümetin yürütme ve yasama faaliyetlerini hızlı bir şekilde gündemine aldığı da görülmektedir. Yıllardır özel sektöre devredilmek istenen bor madenlerimiz, 2840 Sayılı Yasa'da yapılacak değişiklikle yerli ve yabancı sermayenin kullanımına verilmeye çalışılmaktadır. Devlet adına ve kamu yararı doğrultusunda bor madenlerimizi işleten ve bor kimyasalları üreten Eti Maden'de örgütlü olan Sendikamız, 2840 Sayılı Yasa'daki değişikliğe karşıdır. 2840 Sayılı Yasa'da değişiklik öngören Tasarı derhal geri çekilmelidir.
mevzuat değişikliklerinde TPAO'nun varlığının zayıflatılmasına ve/veya özelleştirilmesine yol açacak düzenlemelere karşı olduğunu belirtmektedir. AKP hükümeti, kaynak savaşlarının konusu olan petrol ve doğalgazda devletin inisiyatifini zayıflatacak ve kamu varlığını ortadan kaldıracak her türlü düzenlemeden ve özelleştirme uygulamasından uzak durmalıdır. Hükümetin öncelikli gündem maddelerinden birisi de ulusal istihdam stratejisinin yasal düzenlemelerle hayata geçirilmesidir. Ulusal İstihdam Stratejisi Taslağı'na göre, 2012 yılı içerisinde kıdem tazminatı fonunun kurulması, “kiralık işçi” uygulaması, esnek ve taşeron çalışmayı kolaylaştıracak yasal değişikliklerin yapılması hedeflenmektedir. Kıdem tazminatı fonu kurularak kıdem tazminatı gün sayısının azaltılması ilerleyen süreçte ise kıdem tazminatının tamamen değiştirilerek emeklilikte alınan bir ücrete dönüştürülmesi isteniyor. Kıdem tazminatı son kazanılmış hakkımızdır. Bunu kabul edemeyiz. Hükümetin emek kesimini ilgilendiren gündemlerinden bir diğeri ise 12 Eylül’ün yasakçı zihniyeti ile hazırlanmış Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı’dır. Petrol-İş Sendikası söz konusu tasarının, Türkiye'nin altına imza koyduğu uluslararası sözleşmeler ile Avrupa Birliği temel insan hakları sözleşmelerine, Avrupa Birliği Sosyal Şartına uygun ve ülkemizin sendikal kültür ve deneyiminin de dikkate alınarak hazırlanmasını savunmaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının yasa çıkıncaya kadar işkolu barajındaki belirsizlik gerekçesiyle yetki tespit taleplerini bekletmesi demokratik temayüllere aykırı olduğu gibi, yasa tasarısının sendikalarca desteklenemesine yönelik tehdit anlamına da gelmektedir. Bakanlık, tasarının yasalaşmasını beklemeden işkolu barajını acilen tek maddelik kanunla % 1'e indirilmeli ve sendikaların yetki tespit talepleri karşılanmalıdır.
Bir diğer stratejik sektörde ise yeni bir yasa tasarısı gündeme getirilmiştir. Bakanlar Kurulu'nda imzaya açılan Yeni Petrol Kanunu Tasarısı şeffaf bir şekilde hazırlanmamış ve uzun süre gizli tutulmuştur.
Sendikal hak ve özgürlüklerin genişletilmesi için üstüne düşen sorumlulukları yerine getiren Petrol-İş, etkili bir sendikal mücadelenin ancak güçlü bir örgütlenmeyle verilebileceğinin farkındadır. Örgütlenme için tüm kaynaklarımızı seferber etmeyi ve yerelliklerde sonuç alıcı örgütlenme stratejileri geliştirmeyi sürdüreceğiz.
Sendikamız, TPAO'nun petrol sektöründeki varlığının korunmasını istemekte ve gerek yeni Petrol Kanunu gerekse diğer
Tüm üyelerimizin, çocuklarının ve eşlerinin Ramazan Bayramını kutluyor, mutluluklar diliyorum. Mustafa ÖZTAŞKIN Genel Başkan petrol-iş
1
GÜNDEM
İşçi hak kaybına uğruyor, işverene prim kolaylığı geliyor
Kıdem tazminatı piyasanın insafına bırakılamaz “Kıdem Tazminatının İşçinin Bireysel Hesabına Yatırılması Hakkında Kanun Taslağı” geçtiğimiz günlerde basına sızdırıldı. Taslak sistemin tümüyle değiştirilmesini ve işçi ücretinin doğal bir parçası olan kıdem tazminatının bireysel fon hesabına aktarılmasını öngörüyor. Böylece işçinin alınteri işverenlerin, emeklilik şirketlerinin hizmetine sunulurken, çalışanlar ciddi hak kayıplarına uğrayacak. Aşkın Süzük/ Petrol-İş Araştırma Uzmanı
K
ıdem tazminatı sisteminin değiştirilmesine ilişkin çalışmaların hızlandığı anlaşılmaktadır. İşçi sınıfının en temel
2
petrol-iş
hakkına göz diken hükümet ve sermaye, bir kez daha “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” taktiği ile hareket ederek kıdem tazminatına ilişkin niyetlerini kamuoyunda tartıştırmaya çalışmaktadır.
Basına sızdırılan son tasarıda, işçilerin temel güvencesinin piyasa koşullarına tabi kılınarak işçi sınıfının en temel hakkının neredeyse tasfiye edilmesi amaçlanmaktadır. Son günlerde basında yoğun bir şe-
kilde gündeme getirilen “Kıdem Tazminatının İşçinin Bireysel Hesabına Yatırılması Hakkında Kanun Taslağı”, kıdem tazminatı sisteminin tümüyle değiştirilmesini ve işçilerin ücretlerinin doğal bir parçası olan kıdem tazminatının bireysel fon hesabına aktarılmasını öngörmektedir. İşçinin alınterinin bireysel emeklilik sistemine aktarılması ve böylece piyasalaştırılması hedeflenmektedir. Yeni bir fon kurarak ekonomiye yeni bir kaynak oluşturmak isteyen hükümet, hem işverenlere hem emeklilik şirketlerine kaynak aktarmaya hazırlanırken, işçiler kıdem tazminatında ciddi hak kayıplarına uğrayacaktır.
lemede, İşsizlik Sigorta Primi payı indirilerek binde 5'e düşürülmekte, böylece işverenlerin prim yükü azaltılmaktadır. İşverenlerin kıdem priminin % 1,5'i İşsizlik Sigortası Primindeki indirim ile karşılanmış olacaktır. İşçinin İşsizlik Sigortası Prim oranı ise % 1 olarak devam etmektedir. Yeni düzenleme ile birlikte 1 yıla 1 ücret alan işçiler, artık 1 yıllık kıdeme 1 aylık ücretlerinin % 48'i tutarında bir tazminata hak kazanacaklardır. 2 bin TL brüt ücret kazanan bir işçinin, yeni hesaplamaya göre 10 yılda kıdem tazminatı tutarındaki kaybı 10 bin TL'nin üzerinde olacaktır.
Ayrıca, işçinin kıdem tazminatı hesabında elde ettiği nemalardan gelir vergisi kesilmesi de öngörülmektedir. Hak kazanma şartları zorlaştırılıyor Hükümet yetkililerinin “Mevcut durumda işçilerin oldukça az bir bölümü yararlanıyor” argümanıyla savundukları yeni kıdem tazminatı düzenlemesi ile işçilerin kıdem tazminatına hak kazanma koşulları daha da zorlaştırılmaktadır. Mevcut sistemde askerlik durumunda, kadınların evliliğinden sonra, emekliliği bekleme ve işveren tarafından işten atıl-
İşverene prim kolaylığı geliyor Bir yıl için bir ücret tutarında, yani aylık ücretin yaklaşık % 8,33'ü olan kıdem tazminatı ödemesi; aylık prime esas brüt kazanç üzerinden % 4'e düşürülmektedir. Değişiklikle her yıl için 30 gün olan mevcut ödeme, yaklaşık 14 güne indirilmektedir. Yeni hesaplamada aylık prime esas brüt kazancın dikkate alınması, hesaplama oranının ve gün sayısının düşürülmesi nedeniyle işçilere ek kazanç sağlamayacaktır. İşverenlere ise yük getirmeyecek, aksine yeni düzenlemelerle patronlara prim kolaylıkları sağlanacaktır. Düzen-
3
İşçiler kıdem tazminatlarının tümünü ise ancak emekli olduklarında ve beş yıl boyunca adlarına kıdem primi ödenmediğinde (5 yıl işsiz kaldıklarında) kullanabileceklerdir. İşçinin ölümü halinde ise kıdem tazminatı işçinin mirasçılarına ödenecektir. Görüldüğü üzere tıpkı emekli olma koşulları gibi, kıdem tazminatının tamamını çekmeye hak kazanma koşulları da neredeyse imkansızlaştırılmaktadır. İşçiler kıdem tazminatını ancak mezarda alabileceklerdir.
malarda kıdem tazminatından derhal yararlanabilme olanağı, yeni düzenlemeyle kaldırılmıştır.
gortalılık süresinin dolması ve 3600 prim ödeme gün sayısının aynı anda sağlanması,
Yeni düzenlemede kıdem tazminatını çekme ve kullanma hakkı çeşitli şartlara bağlanmaktadır. Buna göre, bireysel kıdem hesabında birikecek tutarın yarısını çekmeye hak kazanmak için;
- İkinci ve sonraki kullanımlarda ise son kullanımın ardından 1800 prim ödeme gün sayısının tahakkuk ettirilmesi,
- İlk para çekme esnasında, 15 yıl si-
- İşçilerin konut edinmeleri şartı aranacaktır.
Mevcut Sistemde Kıdem Tazminatına Hak Kazanabilme Koşulları Kıdem tazminatına hak kazanabilmek için İş Sözleşmesinin; 1- İşveren tarafından İş Yasası'nın 25/II. maddesinde yer alan ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller dışında sebeplerle feshedilmesi, 2- İşçi tarafından İş Yasası'nın 24. maddesinde yer alan haklı nedenle feshedilmesi, 3- İşçinin muvazzaf askerlik hizmeti nedeniyle feshedilmesi, 4- İşçinin ölümü, 5- Emeklilik veya malullük yahut toptan ödeme almak amacıyla feshedilmesi,
4
petrol-iş
6- Kadın işçinin evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi isteğiyle ayrılması, 7- Yaş dışında, sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısını dolduran işçinin kendi isteğiyle işten ayrılması hallerinde işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenmektedir. Kıdem tazminatının üst sınırı, en yüksek devlet memurunun bir hizmet yılı için alacağı emeklilik ikramiyesini geçmemektedir. Kıdem tazminatının süresinde ödenmemesi halinde mevduata uygulanan en yüksek faizin ödenmesi esası getirilmiştir.
Öte yandan, yeni düzenlemenin işçilerin konut edinmelerini kolaylaştıracağı söylemi de, düzenlemeye meşruiyet kazandırmak için öne çıkarılmaktadır. Mevcut durumda işçiler kıdem tazminatlarıyla değil konut almak, konutların peşinatlarını dahi ödeyememektedir. Hak kaybına uğrayacakları yeni düzenlemeden sonra çalışanların konut almalarının bütünüyle imkansız hale geleceği açıktır. Yeni düzenlemede, konut edinme sırasında hak edilen kıdem tazminatının ancak yarısının kullanılabileceği de unutulmamalıdır. Bir işçinin (hele de asgari ücretli bir çalışan ise) 15 yıllık kıdem tazminatının yarısı kadar bir tutarla, ev almasının kolaylaşacağını iddia etmek, işçilerle düpedüz alay etmektir.
Piyasanın insafına bırakılıyor Sızdırılan yeni düzenleme taslağında, işçilerin döktükleri alınterinin ürünü olan kıdem tazminatı sisteminin sigorta ve bireysel emeklilik sektörünü ihya edecek biçimde baştan aşağı değiştirildiği görülmektedir. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nu çıkartarak sosyal güvenliği ve emeklilik sistemini piyasalaştıran hükümet, şimdi bir adım daha atarak bireysel emeklilik sektörüne kaynak ve derinlik kazandıracak bir düzenlemeye hazırlanmaktadır.
şirketler tarafından yönetilecek ve piyasa risklerine tabii olacaktır. Kıdem tazminatı da piyasalaştırılmış olacaktır. Düzenleme herkesi etkileyecek
Bu yeni düzenleme uyarınca işverenlerden alınan kıdem primleri şirketlerce kurulan fonlarda toplanarak yatırıma yönlendirilecektir. Fonların kuruluşu, faaliyete geçmesi, mal varlığı, yönetimi, birleştirilmesi, devri ve denetimi ile fon varlıklarının saklanmasına ilişkin hususlarda 4632 sayılı Kanunun emeklilik yatırım fonlarına ilişkin hükümleri uygulanacaktır. Çalışanların en büyük güvencesi olan kıdem tazminatı, emeklilik şirketleri tarafından kıdem tazminatı yatırım fonları oluşturularak piyasanın konusu haline getirilecektir. Yeni düzenlemede emeklilik şirketinin seçimi işverene, kıdem primlerinin değerlendirileceği fonun seçimi ise işçiye bırakılmaktadır. Ancak, bir yatırım aracı olarak tanımlanan söz konusu fonun piyasa riski altında olduğunun altı çizilmelidir. Yani, çalışanların bir güvence olarak gördükleri kıdem tazminatı, değeri piyasa tarafından belirlenecek bir fon hesabına dönüştürülmektedir. Ayrıca işçiler, emeklilik şirketleri tarafından işletilen bireysel kıdem hesapları ile ilgili bilgileri şirket tarafından belirlenecek işlem ücretini ödemeleri şartıyla öğrenebileceklerdir. Yani işçiler için, kıdem sorgusu yapmak, kıdem hesabı bilgisi almak ücretli hale gelecektir. Görüldüğü gibi bu düzenleme yasalaşırsa, kıdem tazminatı bundan böyle
Düzenlemeye göre, yasa yürürlüğe girdikten sonra tüm çalışanlar yeni yasanın hükümlerine tabi olacaklar. Önceki yasa döneminde hak edilen kıdem tazminatı, prim ödeme gün sayısı ve çalışma süresi korunarak işverenler ile sözleşme imzalanıp yeni bireysel kıdem hesabına dahil edilebilecek.
Ancak kazanılmış bu hakkın kullanımı ve bu miktarın fona nasıl bir hesaplamayla aktarılacağı konusu Bakanlık tarafından daha sonra çıkarılacak bir yönetmeliğe bırakılmaktadır. Bu hak sınıfın kırmızı çizgisidir Basına sızdırılan “Kıdem Tazminatının İşçinin Bireysel Hesabına Yatırılması Hakkında Kanun Taslağı”na ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'ndan henüz net bir açıklama yapılmış değildir. Türk-İş Genel Başkanı
Ülkemizde Kıdem Tazminatı Hakkının Kısa Tarihçesi Kıdem tazminatı ülkemizde ilk kez, 1936 yılında çıkarılan 3008 Sayılı İş Kanunu ile gündeme gelmiş ve 1937 yılında bu kanunun yürürlüğe girmesiyle uygulanmaya başlanmıştır. 3008 Sayılı İş Kanunu'nun 13. maddesinde “Bütün işçiler hakkındaki fesihlerde, beş seneden fazla olan her tam iş senesi için ayrıca on beş günlük ücret tutarında tazminat dahi verilir” düzenlemesine yer verilmiştir. 1937 yılından bugüne, kıdem tazminatı mevzuatı üzerinde 20 dolayında değişiklik yapılmıştır. 1971 yılında ise 1475 sayılı İş Yasası yürürlüğe girmiştir. Bu yasanın 14. maddesinde kıdem tazminatı düzenlenmiştir. 1975 yılında yapılan değişiklikle, kıdem tazminatına hak kazanmak için şart koşulan üç yıllık çalışma süresi bir yıla indirilmiş ve her geçen tam yıl için ödenecek kıdem tazminatı miktarı, 15 günlük ücret tutarından 30 günlük ücret tutarına çıkarılmıştır.
4857 sayılı İş Yasası yürürlüğe girmiştir. Yıllar içerisinde kıdem tazminatında yapılan değişikliklerden bir kısmı ise kıdem tazminatı fonu ile ilgilidir. Kıdem tazminatının herkes için alınabilirliğini/verilebilirliğini sağlama iddiası ve bu iddia içinde yer alan çeşitli gerekçelerle bir “kıdem tazminatı fonu”nun kurulması gündeme getirilmeye çalışılmıştır. Kıdem tazminatı fonuna ilişkin ilk somut öneriler 1954 yılında toplanan 2. Çalışma Meclisi'nde ortaya atılmış ve bu toplantıda “kıdem tazminatına tekabül eden karşılıkların işyerinde ayrı bir fon halinde veya karşılıkların umumi bir fonda Çalışma Bakanlığı'nca araştırılması” kararlaştırılmıştır. 12.07.1975 ise Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe konulan 1927 Sayılı Kanun ile kıdem tazminatını belirleyen bir fon kurulması öngörülmüştür. 4857 sayılı İş Yasası'nda ise kıdem tazminatı için bir fon kurulmasına ilişkin atıf bulunmaktadır.
2003 yılında, 1475 sayılı Yasa kıdem tazminatını düzenleyen 14. maddesi hariç yürürlükten kaldırılmış olup
petrol-iş
5
Mustafa Kumlu, Bakan Çelik'in kendisine "tarafların görüşüne sunulmayan taslağı kimin sızdırdığını bilmediğini" söylediğini aktarmıştır. Anlaşılan o ki, hükümet daha önce izlediği taktiğe bir kez daha başvurmakta; kıdem tazminatı fonu kurulmasına dönük yaptıkları çeşitli çalışmaları “sosyal tarafların” görüşlerine sunmadan kamuoyunda tartıştırmak ve oluşabilecek tepkileri ölçmek istemektedir. Bu tepkilere göre, kirli bir pazarlık süreci örülmek istenecektir. Ülkemizde emekçilerin elinde kalan son kazanımlardan birisi olan kıdem
tazminatı hakkının budanması ve fona devredilerek kullanımının daha da zorlaştırılması anlamına gelecek bu düzenleme, işçi sınıfının “kırmızı çizgisidir.” Kıdem tazminatında hak kaybına yol açacak en ufak bir düzenleme dahi kesinlikle kabul edilemez.
miş emeğinin karşılığıdır ve ücret hakkından ayrı değerlendirilemez. Dolayısıyla, kıdem tazminatı işverenler için bir yük değil temel ücret gibi ödenmesi zorunlu bir hak ve yine işçilerin ücret hakkının içerisindeki en temel kazanımlarından birisidir.
Türk-İş, 2003 yılında toplanan 19. Genel Kurulu'nda kıdem tazminatına yönelik herhangi bir saldırı karşısında “genel grev yapma” kararı almıştır. Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) tarafından yapılan öneriyle konfederasyonun bu kararı son Genel Kurul'da tekrarlaması sağlanmıştır. Türkiye'de kıdem tazminatı uygulaması, yıllardır gerek hükümetler gerek de işveren örgütleri tarafından emek piyasasının esnekleşmesinin önündeki temel engel olarak gösterilmiştir. AKP hükümeti de, bu görüş doğrultusunda Ulusal İstihdam Stratejisi hazırlık çalışmalarında kıdem tazminatı sisteminin değiştirilmesini gündemine almıştır.
Kıdem tazminatının en önemli işlevlerinden birisi işçinin işten çıkarılması halinde işsiz kaldığı dönemde aldığı kıdem tazminatı ile geçinmesidir. Bu tasarı yasalaştığında işçi, işsiz kaldığı dönemde bir para almayacağı için mağdur olacaktır. Kıdem Tazminatı hakkının güvencesi devlettir, piyasaya bırakılamaz
Ücretin doğal bir parçasıdır Kıdem tazminatı, sözleşmenin yerine getirilmesi sırasında yapılan hizmetin (işin) karşılığı olarak yapılan bir ödeme şeklinde nitelendirilmelidir. Bu nedenle, hizmet (iş) sözleşmesinin yerine getirilmesi sırasında, işçinin yararına öngörülmüş tüm meblağların, ücrete dahil olduğunu söylemek mümkündür. Böylece kıdem tazminatı, hizmet (iş) sözleşmesinin yerine getirilmesi sırasında işçi lehine öngörülmüş bir meblağ olarak ortaya çıkan ve ödenmesi daha sonraya bırakılmış bir ücret, yani ücret niteliğinde bir ödeme olarak kabul edilmelidir.1 Kıdem tazminatı, işveren kesiminin savunduğu gibi işçilere verilen ek bir ödeme olarak görülmemeli, “ödenmesi sonraya bırakılmış ücret parçası” olarak değerlendirilmelidir. Bu açıdan kıdem tazminatı, işçinin yıllarca birik-
6
petrol-iş
1
Kıdem tazminatı ile ilgili yeni düzenlemeler, kıdem tazminatı hakkından yararlanma koşullarının esnetilerek daha çok kişinin bu haktan faydalanmasının sağlanacağı argümanıyla sunulmaktadır. “Kıdem tazminatından çalışanların ancak % 8'i yararlanıyor” türü hangi verilere dayandığı belirsiz bir tespit ile elini güçlendirmeye çalışan hükümet, aslında en temel görevlerinden birisini yerine getiremediğini de itiraf etmektedir. Oysa her türlü hakkın güvencesi devlettir. Yeni düzenlemede, devlet bu görevinden kaçmakta, işçilerin kıdem tazminatı güvencesini bireysel emeklilik şirketlerine ve piyasaya devretmektedir. Hükümetin kıdem tazminatı hakkından yararlananların sayısını arttırmak, kıdem tazminatı hakkının kapsamını genişletmek gibi bir derdi varsa, bunun yolu bu hakkı ortadan kaldıracak düzenlemelerin altına imza atmaktan geçmez. Tam aksine hükümet, bugüne kadar işçinin kıdem tazminatı hakkını ödememek için elinden geleni yapan işverenlerin, bu tavrına seyirci kalmak yerine denetim görevini yerine getirmeli, mevcut sistemde kıdem tazminatı hakkından işçilerin tam ve zamanında yararlanmalarının koşullarını yaratmalıdır.
Centel, Tankut. İş Hukukunda Ücret, Türkiye Denizciler Sendikası Eğitim Dizisi-9, 1990, s.78.
İSİG
İşçinin değil işverenin sağlık ve güvenliği korunuyor Geçtiğimiz günlerde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hazırlık sürecinde sendika ve meslek örgütlerinin görüşleri, talepleri dikkate alınmadı. Yeni biçimiyle kanun, iş sağlığı ve güvenliği konusunda sorumluluğu kamudan ve işverenden alıp, ilgili personele ve çalışanlara devrediyor.
Nehir Özer 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu; 30 Haziran 2012 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Yasa'nın içeriğine henüz bakmadan dikkati çeken ilk nokta; yasa başlığında “işçi” kelimesi geçmemesi oluyor. “İş sağlığı” kavramı; 1980'lerden sonra yaygınlaşan küreselleşme eğilimleri ve neo-liberal politikaların işçi sınıfının kazanılmış haklarını aşındırması sonucu “işçi sağlığı” teriminin dönüştürülmesiyle meydana gelmiş ideolojik bir kavramdır. Yasanın kendisi de adıyla uyumlu biçimde; emekçilerin bedensel ve ruhsal bütünlüğünün korunmasından ziyade işin işverene en az maliyeti yükleyecek ve işvereni prosedür ve düzenlemelerle asgari düzeyde meşgul edecek biçimde düzenlenmesini amaçlıyor.
Dünya Birincisiyiz Türkiye ölümlü iş kazalarında Avrupa ülkeleri arasında birinci, dünya genelinde ise üçüncü sırada yer alıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verileri 2012 yılı Haziran ayı sonuna kadar geçen altı aylık süre içerisinde ülkemizde 378 işçinin hayatını kaybettiğini gösteriyor. Yeni İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nın çıkarılma sebebi de bu durum olarak yansıtılıyor. Ancak içeriğine bakıldığında Yasa'da yer alan iş yerlerini tehlike sınıflarına ayırma, işvereni mesleki risk analizi yapmaya ve gerekli önlemleri almaya zorunlu kılma, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği açısından eğitilmelerini şart koşma, işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının çalıştırılma yükümlülükleri, bunların görevleri ve eğitimleri, işçi temsilciliği gibi pek çok konunun 4857 Sayılı İş Kanunu'nda ve ilgili yönetmeliklerinde
zaten bulunduğu görülüyor. İş kazalarına çözüm olarak gösterilen yasanın; eski yasa ve yönetmeliklerin birkaç ekleme yapılarak AB ve ILO mevzuatlarına uyumlu hale getirilmesinden ibaret olduğunu görüyoruz.
sımlarından biridir. Ancak doktor ve hemşire başına düşen insan sayısının standartların oldukça altında olduğu ülkemizde bu işletmelerde öngörülen istihdamı karşılayacak sayıda doktor ve hemşirenin nereden bulunacağı merak konusudur.
Sorumluluk Hekim ve Uzmanlarda
Özensiz Hazırlanmış Bir Kanun Yasanın hazırlık sürecinde ilgili sendikaların ve meslek örgütlerinin görüşleri, talepleri ve alana ilişkin kaygıları dikkate alınmamıştır. Yeni yasada işyerlerinin tehlike sınıflarına göre ayrılması durumu korunmuş olsa da 4857 sayılı İş Kanunu'nda yer alan “Ağır ve Tehlikeli İşler” tanımı ve işyerlerine getirilen işletme belgesi alma zorunluluğu kaldırılmış, işyeri tehlike sınıflarının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca çıkarılacak bir tebliğ ile tespit edileceği belirtilmiştir. Ancak tehlikeli sınıfa giren işyerlerinde kadın ve çocuk işçilerin çalıştırılmalarına dair bir düzenleme henüz yeni yasa kapsamında değildir. 6331 Sayılı Kanun'la kamu kurum ve kuruluşları dahil tüm işletmelere getirilen iş sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin sunulması için işyeri hekimi, hemşire ve iş güvenliği uzmanı istihdam etme veya özel şirketlerden bu hizmeti alma zorunluluğu hükümet tarafından yasanın en ön plana çıkarılan kı-
Yasa yaptığı düzenlemelerle iş sağlığı ve güvenliği konusunda denetleme yapma görevini devletten alarak özel şirketlere, işyeri hekimlerine ve iş güvenliği uzmanlarına devretmektedir. Bu şirket ve kişiler ise işverene karşı sorumlu tutulmakta, yani iş güvenliğinin sağlanmasında sorumluluk yükü işverenin omuzlarından alınmaktadır. Ücretlerini ödeyen işverene karşı sorumlu olan bu çalışanların işlerini nasıl bağımsız bir şekilde yapacakları konusuna yasada değinilmemiştir. Yine iş sağlığı ve güvenliği alanında pek çok temel alanın düzenlenmesi yönetmeliklere bırakılarak çalışanlar Çalışma Bakanlığı'nın insafına terkedilmiştir. İş sağlığı ve güvenliği; sınıf mücadelerinin bir parçasıdır. Bu doğrultuda İş Sağlığı ve Güvenliği yasası da mutlaka toplumsal ilişkiler bütününde ele alınmalıdır. Ancak bu yapıldıktan sonra konu teknik açıdan değerlendirilebilir. Ancak yeni yasa toplumsal boyutu içermek bir yana, işin teknik boyutunu da büyük yanlış ve eksikliklerle ele almaktadır. İş sağlığı ve güvenliğinde sorumluluğu kamudan ve işverenden alıp iş güvenliğinden sorumlu personele ve çalışanlara yıkmaya çalışan yasanın piyasacı bir yaklaşımla hazırlandığını görmemek mümkün değildir. Yasa; çözüm sunar gibi göründüğü birkaç konuda da bütünlüklü bir çerçeve çizmekten ve pratik çözümler ortaya koymaktan oldukça uzak kalmıştır. Bütüncül olmayan bir yasanın, sağlıklı uygulanma olanağı yoktur. petrol-iş
7
SODA, KROMSAN GREVİ
48 gün süren grev anlaşmayla sonuçlandı:
Mersin Soda'da direne direne kazandık
Mersin şubemizin örgütlü olduğu, Şişecam Kimyasallar Grubu'na bağlı Soda San. A.Ş., Soda Kromsan Krom Bileşikleri Fabrikası ve Soda San. A.Ş. Tuz İşletmesi işyerlerinde sendikamızın 530 üyesiyle, 18 Mayıs'ta başlattığı grev 48'inci gününde anlaşmayla sonuçlandı. İlk yıl 213 TL seyyanen, ikinci yılda enflasyonun bir puan üstünde zam alınırken, sosyal haklar da yükseltildi.
M
ersin şubemizin örgütlü olduğu, Şişecam Kimyasallar Grubu'na bağlı Soda San. A.Ş., Soda Kromsan Krom Bileşikleri Fabrikası ve Soda San. A.Ş. Tuz İşletmesi işyerlerinde, beş ay süren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin ardından, anlaşmaya varılamayınca, greve gidildi. 48
8
petrol-iş
gün süren grev boyunca üyelerimizin kararlı tutumu devam ederken, sendika dostlarımız da bizleri yalnız bırakmadı. Grev 4 Temmuz 2012 günü anlaşmayla sonuçlandı. Varılan anlaşmaya göre 1.1. 2012-31.12.2013 yürürlük tarihli TİS ile Pet-
rol-İş üyesi Soda Kromsan, Soda San. ve Tuz İşletmesi işçilerinin ücretlerine ilk yıl, aylık, seyyanen 213 Lira ücret zammı yapıldı. İkinci yıl ise ücretlere, enflasyon oranına 1 puan eklenerek zam yapılacak. Vardiya zammı ise saat başına 72 Kuruş oldu. Üçlü paket olarak adlandırılan sosyal haklar da 2 bin 775 liraya yükseltildi. Her üç işletmede de seyyanen yapılan zam miktarı oransal olarak, dönem enflasyonu olan yüzde 10.45'in altında kalanlara 10.45 olarak uygulanacak. Soda San. Soda Kromsan ve Tuz İşletmesi işyerlerinde toplu iş sözleşmesi görüşmeleri bu yıl, 17 Ocak'ta başlamış ancak 5 ay ve 8 oturum süren görüşmelerde anlaşmaya varılamamıştı. 5 aylık sürede bir çok uzlaşmazlık konusu çözülmüş ancak ücret zammı, gece ve vardiya çalışma primi, üçlü paket diye tanımlanan sosyal yardımlar ve ilk giriş ücretlerinde anlaşma sağlanamamıştı.
hemen hemen her kesimden emek dostları büyük bir destek verdi. Petrol- İş Sendikası Merkez Yönetim Kurulu anlaşmanın ardından yapmış olduğu basın açıklamasında grev süresinde destek olan herkese teşekkür ederek “ Petrol-İş üyesi Soda, Kromsan ve Tuz İşletmesi işçilerini, bizleri bu haklı mücadelemizde yanlız bırakmadılar, mücadele azmimizi kamçıladılar. Grevin başarıyla sona ermesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyor, sağlanan anlaşmanın başta üyelerimiz Soda, Kromsan ve Tuz İşletmesi işçileri olmak üzere örgütümüze, sendikal harekete hayırlı olmasını diliyoruz.” dedi.
Soda, Kromsan ve Tuz İşletmesi grevimize sendikalar, siyasi partiler, meslek odaları, demokratik kitle kuruluşları, müzik grupları, başta olmak üzere her kesimden emek dostları büyük bir destek verdi.
Müzik grupları da destekledi 48 gün süren Soda, Kromsan ve Tuz İşletmesi grevimize sendikalar, siyasi partiler, meslek odaları, demokratik kitle kuruluşları, milletvekilleri, belediye başkanları, müzik grupları, kadın ve gençlik örgütleri, işçiler, emekçiler, öğrenciler, petrol-iş
9
Gün, Gün Mersin Soda ve Kromsan grevi 21 Ekim 2011
Öztaşkın ve Kabaca'dan Soda Sanayi ve Kromsan'ı ziyaret Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın ve Genel Yönetim Sekreterimiz Ahmet Kabaca 21 Ekim 2011 tarihinde Mersin Şubemizi ziyaret etti. Şube ziyaretinin ardından Soda Sanayi A.Ş ve Kromsan Fabrikası'na geçerek üyelerimizle sohbet edip bilgi alış verişinde bulundular.
kileri Uzmanı Av. İsmail Baybora Kaçıra, sendikamız adına da Genel Yönetim Sekreterimiz Ahmet Kabaca ile TİS uzmanımız Nilgün Toz katıldılar.
3 Şubat 2012
TİS görüşmeleri devam ediyor
28 Aralık 2011
Mersin Şubemiz kapsamında bulunan Soda Sanayi A.Ş. Kromsan ve Tuz işletmelerinde, toplu sözleşme görüşmelerinin ikinci oturumu 03.02.2012 tarihinde Soda Sanayi A.Ş işyerinde yapıldı.
TİS için ön protokol tutuldu
25 Nisan 2012
Mersin şubemizin örgütlü olduğu Soda Kromsan Krom Bileşikleri Fab., Soda San. A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Soda San. A.Ş. Tuz İşletmesi işyerlerinde çalışan ve 531 üyemizi kapsayan toplu iş sözleşmesi görüşmeleri için 28 Aralık tarihinde sendikamız genel merkezinde T. Şişecam Grubu ve Soda San. A.Ş yetkililerinin de katılımıyla ön protokol tutuldu. Ön prototokol görüşmesine işveren adına Türkiye Şişecam Topluluğu Kimyasallar Grubu Üretim Başkan Yardımcısı Hidayet Özdemir, Endüstri İlişkileri Direktörü Dr. Ertan İren, Kimyasallar Grubu İnsan Kaynakları Direktörü İmran Eroğul ve Şişecam Endüstri İliş-
SODA İŞYERİNDE GREV İLANI Mersin şubemizin örgütlü olduğu Soda Sanayi A.Ş. İşyerinde, toplu iş sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 25 Nisan 2012 tarihinde, Genel Yönetim Sekreterimiz Ahmet Kabaca, Mersin Şube Başkanımız Murat Marangoz, Şube yöneticilerimiz, TİS Uzmanımız Nilgün Toz ve işyeri temsilcileri ve
üyelerimizin de katılımıyla grev ilanı asıldı.
18 Mayıs 2012
530 İŞÇİ GREVDE... Mersin Şubemize bağlı 530 üyemizin çalıştığı Adana ve Mersin’de kurulu Soda, Kromsan ve Tuz İşletmesinde 18 Mayıs 2012 Cuma günü saat 10.00 da greve başlandı. Aylık ortalama ücretin 1562 TL’sı olduğu işyerinde, sendikamızın bir yıl için 350 TL/Ay olan ücret artışı teklifine karşı işveren 156 TL/Ay teklifinde bulundu. Vardiya ve gece primi, üçlü paket ve ilk giriş ücreti maddelerinde de anlaşma sağlanamadı.
28 Mayıs 2012
Greve çıkmaktan başka çaremiz yoktu... Mersin şubemizin örgütlü olduğu, Şişecam Kimyasallar Grubu'na bağlı Soda San. A.Ş., Soda Kromsan Krom Bileşikleri Fabrikası ve Soda San. A.Ş. Tuz İşletmesi işyerlerinde 5 aydır süren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 530 üyemiz 18 Mayıs'ta greve çıktı. Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Genel Yönetim Sekreterimiz Ahmet Kabaca, Mersin Şube Başkanımız Yunus Murat Marangoz, Mersin şube yöneticileri ve temsilcilerin de katılımıyla Soda grevi halaylarla başlatıldı, işyerlerine, “Bu İşyerinde Grev Vardır” pankartları asıldı. Sendikamız Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın grevi başlatırken yaptığı
10
petrol-iş
lar çekerek greve başladı.Tümtis ve Kristal-lş Sendikalarının Mersin Şubeleri de işçilere destek verdi. 28 Mayıs 2012
Mersin Şubemiz Belediye Başkanı İbrahim Genç ile görüştü
açıklamada, 5 aydır süren görüşmelerde sosyal haklarda anlaşma sağlandığını ancak ücret zammı, gece vardiyası ücretleri ve işe ilk giriş ücretinde bir netice alınamadığı için greve gidildiğini söyledi. Öztaşkın, 17 Ocak'ta başlayan 2012-2013 toplu sözleşme sürecinden bugüne gerçekleştirdikleri 8 oturumdan da netice alamadıkları için greve gitme kararı aldıklarını söyledi. Öztaşkın, şöyle konuştu: "Bu 5 aylık sürede bir çok uzlaşmazlık konusu halledildi ama ücret zammı, gece ve vardiya çalışma primi, üçlü paket diye tanımladığımız sosyal yardım ve ilk giriş ücretlerinde anlaşma sağlanamadı. Ücret zammında biz herkese eşit miktarda olmak üzere 350 TL zam yapılmasını önerdik, işveren ise yine herkese eşit olmak üzere 156 lira ücret zammı yapabileceğini söyledi.
"Burası bir kimya fabrikası. Eğer kimyasal maddeler doğru yöntem ve tekniklerle üretilmezse ve kullanıcılar tarafından doğru şekilde kullanılmazsa hem üretenlerin hem de kullananların , bu ürünleri tüketenlerin hayatlarını kabusa dönüştürür. Kalıcı ve tedavisi mümkün olmayan hastalıklara yol açar. İşe yeni giren arkadaşlarımız asgari ücretin biraz üzerinde ücretlerle çalışıyorlar. Eğer bu eğitimli, kalifiye, kimyasal maddelerle çalışmanın riskini göze alan arkadaşlarımıza bin 500 lira layık görülüyorsa, bizim de grev yapmaktan başka çaremiz yok.”
Mersin Şube Başkanımız Yunus Murat Marangoz, Şube Başkan Yardımcıları ve Şube Yönetim Kurulu Soda, Kromsan, Tuz grevci işçilerine destek olması amacıyla 28 Mayıs tarihinde Yenişehir Belediye Başkanı İbrahim Genç'i makamında ziyaret ettiler. 30 Mayıs 2012
Genel Sekreterimiz Soda’da Grevci İşçilerle Genel Sekreterimiz Ali Ufuk Yaşar, 30 Mayıs Perşembe günü Mersin'e giderek, sendikamız üyesi Soda, Kromsan ve Tuz grevci işçilerini ziyaret etti. Yaşar'a ziyaretleri sırasında Adana Şube
Öztaşkın'ın konuşması sırasında “Yaşasın işçilerin birliği”, “İnsanca yaşamak istiyoruz”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek” sloganları atan üyelerimiz, daha sonra davul zurna eşliğinde halay-
İkinci ve en önemli uyuşmazlık konumuz da vardiya ve gece primi konularındaydı. Biz vardiya priminde saat ücretinin 1 lira olmasını istedik, işveren de 67 kuruş verdi. Dolayısıyla temel anlaşmazlık konumuz iki noktadır.” Öztaşkın, işçilere hitaben yaptığı konuşmada, kimyasal üretimin yapıldığı bu işyerlerinde çalışmanın risklerini bildiklerini söyleyerek konuşmasını şöyle sürdürdü: petrol-iş
11
Başkanımız Abdülmecit Dönmez, Adana Şube Başkan Yardımcısı Cemalettin Çetinkıran da eşlik etti. Genel Sekreterimiz Ali Ufuk Yaşar ve Adana Şube yöneticilerini Soda San. A.Ş. ve Soda Kromsan Krom Bileşikleri fabrikası önünde Mersin Şube Başkanımız Yunus Murat Marangoz, Şube Yönetim, Denetim, Disiplin kurulu üyeleri ile işyeri temsilcileri ile grevci işçiler karşıladı. Daha sonra Mersin Şube'ye geçen Genel Sekreterimiz Yaşar, burada da Şube Başkanı, işyeri temsilcileri ve işçilerle bir toplantı yaptı. 30 Mayıs 2012
SGBP Dönem Sözcüsü Kenan Öztürk’ten grevci işçileri ziyaret Aynı saatlerde Sendikal Güç Birliği Platformu Dönem Sözcüsü ve TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk de Mersin şubemize gelerek Petrol- İş yöneticileri ve grevci işçileri ziyaret etti.
grevin başarıya ulaşması için Petrolİş'in her türlü mücadeleyi vereceğini bildirdiler. Türkiye Şişe Cam Grubu'na bağlı Soda, Kromsan ve Tuz İşletmesi işyerleri için
Öztürk, SGBP bileşeni sendikalar olarak dayanışma içerisinde olacaklarını, grevin mutlaka başarıya ulaşacağına inandığını söyledi. 12 Haziran 2012
Merkez Yöneticilerimiz Grev Yerinde Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Genel Mali Sekreterimiz İbrahim Doğangül, Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen, Adana Şube Başkanımız, Başkan Yardımcıları ve Şube Yönetim Kurulu üyeleri, Adana şubemize bağlı işyerleri baştemsilci ve temsilcileri, Petrol-İş üyesi işçiler 12 Haziran'da Soda, Kromsan ve Tuz grevci işçilerini ziyaret ederek moral verdiler. Genel merkez yöneticilerimiz grevci işçilere yaptıkları konuşmalarda
12
petrol-iş
5 aydır süren görüşmelerde sosyal haklarda anlaşma sağlanmış ancak ücret zammı ve gece vardiyası ücretleri ile ilk giriş ücretinde sonuç alınamamıştı. 2012 ve 2013 yıllarını kapsayan,17 Ocak'ta başlayan ve 8 oturum yapılan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığı için sendikamız grev kararı almıştı. Petrol-İş, ücret zammında herkese eşit miktarda olmak üzere 350 TL zam ya-
pılmasını önermiş, işveren ise yine herkese eşit olmak üzere 156 lira ücret zammı yapabileceğini bildirmişti. İkinci ve en önemli uyuşmazlık konusu ise vardiya ve gece primiydi. Sendikamız vardiya priminde saat ücretinin 1 lira olmasını isterken işveren de 67 kuruş önerdi. Anlaşma sağlanamayınca sendikamız 18 Mayıs'ta greve çıkmıştı.
21 Haziran 2012
Adana Şubemizden dayanışma ziyareti Petrol-İş Adana Şubesi 21 Haziran 2012 tarihinde Türk-İş Bölge Başkanı ve Türk-İş'e bağlı çeşitli sendikalara mensup Şube Başkanları ile birlikte önce Petrol-İş Sendikası Mersin Şube'sini ziyaret etti. Heyet daha sonra grevde bulunan Soda Kromsan emekçilerinin direniş yerlerine gelerek onlarla dayanışma dileklerini dile getirdi. Bu ziyaretin kendilerine moral verdiğini ifade eden, Soda ve Kromsan grevcileri, katılımcılara teşekkür ettiler.
21 Haziran 2012
Batman Şubemizden dayanışma ziyareti Petrol-İş Sendikası Şubelerinin Soda Kromsan işçileriyle dayanışma ziyaretleri devam ediyor. Batman Şube Yönetimi ve temsilcilerinden oluşan, bir heyet 21 Haziran 2012 tarihinde Petrol-İş - Mersin Şube'yi ziyaret ederek, grevle ilgili görüş ve deneyim alışverişinde bulundu. Heyet daha sonra grev yerini ziyaret ederek, Batman Şubesi’de örgütlü sendikamız üyelerinin destek ve dayanışma mesajlarını iletti.
2 Temmuz 2012
Yöneticilerimizden bir ziyaret daha Genel Sekreterimiz Ali Ufuk Yaşar ve Genel Yönetim Sekreterimiz Ahmet Kabaca 2 Temmuz'da Mersin- Şubemiz Konferans salonunda bir toplantı yaparak, sendikal örgütlenme sorunları ve Soda ve
Kromsam Grevindeki son gelişmeler hakkında üyeleri bilgilendirdi. Genel Sekreterimiz Ali Ufuk Yaşar ve Genel Yönetim Sekreterimiz Ahmet Kabaca daha sonra toplantıya katılanlarla birlikte grev yerine bir moral ziyaretinde bulundular. Burada da grevdeki üyelerimizle son süreçler hakkında konuşarak, greve destek ve dayanışma süreçlerinin gidişatı konularını ele aldılar.
04 Temmuz 2012
İmzalanan TİS hakkında bilgi verildi Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Genel Sekreterimiz Ali Ufuk Yaşar, Genel Yönetim Sekreterimiz Ahmet Kabaca, Mersin Şube Başkanımız Yunus Murat Marangoz ve Toplu Sözleşme Uzmanımız Nilgün Toz, Soda ve Kromsan iş yerinde 48 günlük direnişten sonra bağıtlanan Toplu sözleşmenin içeriği hakkında üyelerimize bilgi verdiler. Ücret ve sosyal haklar konusunda başlangıçtan, son sürece kadar yürütülen pazarlıkların da anlatıldığı toplantıda, içinde bulduğumuz sene ve ikinci yıldaki ücret zammı ve üçlü paket çerçevesindeki hak kazanımları da anlatıldı.
petrol-iş
13
SODA GREVİMİZDE ÖRNEK DAYANIŞMA SERGİLENDİ İşçiler, emekçiler, sendikalar, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, milletvekilleri, gazeteciler, müzik grupları Soda, Kromsan ve Tuz işçisinin yanındaydı... Mersin şubemizin örgütlü olduğu, Şişecam Kimyasallar Grubu'na bağlı Soda San. A.Ş., Soda Kromsan Krom Bileşikleri Fabrikası ve Soda San. A.Ş. Tuz İşletmesinde çalışan 530 üyemizle 18 Mayıs'ta başlattığımız greve destek çığ gibi büyüyor. 21 Mayıs'ta Emek Partisi İl Başkanı Mehmet Taşçı ve Yönetim Kurulu üyeleri şubemizde grevci üyelerimize destek ziyaretinde bulunarak mücadelemizde bizleri yanlız bırakmadılar. 21 Mayıs'ta CHP İl Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri Soda, Kromsan, Tuz İşletmesi işçilerini fabrika önünde ziyaret ederek başarı dileklerini ilettiler, Soda işçilerinin yanında olduklarını bildirdiler. 22 Mayıs'ta Türkiye Komünist Partisi il yöneticileri ve üyeleri grevci işçileri ziyaret ederek, grevin başarıya ulaşması için her türlü desteği vereceklerini bildirdiler. Yine 22 Mayıs'ta Türk-İş'e bağlı şube başkanları grevci işçileri ziyaret ederek, mücadelelerinde başarılar dilediler. 24 Mayıs'ta Tekgıda-İş Sendikası Adana Şube yöneticileri ve Coca Cola işyeri sendika temsilcileri grevdeki üyelerimizi ziyaret ederek mücadelelerinde başarılar dilediler.
14
mücadelesini sonuna kadar destekleyeceklerini bildirdi. Aynı gün, 28 Mayıs'ta Mersin Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ahmet Ünal ve Kristal-İş Şube Başkanı Ahmet Ergev, Yönetim kurulu üyeleri Soda, Kromsan ve Tuz grevci işçilerine destek ziyaretinde bulundular, dayanışma içinde olacaklarını bildirdiler. 29 Mayıs'ta MHP Yenişehir İlçe Başkanı Alihan Küçük ve Yönetim Kurulu üyeleri sendikamızda grevci işçilere destek ziyaretinde bulundular, Soda işçisinin mücadelesini desteklediklerini bildirdiler. Devrimci İşçi Partisi de sendikamız üyesi Soda, Kromsan ve Tuz işçilerine konser verdi. 30 Mayıs: Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri ve Yol-İş Genel Başkanı Ramazan Ağar ve Yol-İş Şube Başkanı İrfan Gültekin grevci işçileri ziyaret ederek mücadelelerini desteklediklerini bildirdiler. 31 Mayıs: Akdeniz Belediyesi Kent Konseyi Genel Sekreteri ve Emek Partisi İl Başkanı Mehmet Taşçı grevci işçilere destek ziyaretinde bulundular. 31 Mayıs: 68'liler Derneği Başkanı Hasan Kapıkıran ve Yönetim Kurulu Üyeleri ile Bağımsız Kadın Derneği yöneticileri grevci işçilerle dayanışma ziyaretinde bulundular.
25 Mayıs'ta Mersin Emek ve Demokrasi Platformu ve sivil toplum kuruluşları Soda, Kromsan, Tuz İşletmesi işçilerine fabrika önünde destek ziyaretinde bulundular, dayanışma içinde olacaklarını bildirdiler.
8 Haziran: Tezkoop-İş Sendikası Adana Şube Yönetim Kurulu Üyeleri grevci işçilere destek ziyaretinde bulundular.
26 Mayıs'ta BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Akdeniz Belediye Başkanı Fazıl Türk, BDP İl Başkanı Musa Kumlu yanlarındaki Heyetle grevci işçileri ziyaret ederek, greve destek verdiler.
10 Haziran: CHP Genel Başkan Yardımcısı Yakup Akkaya, Mersin Milletvekilleri Aytuğ Atıcı, Ali Rıza Öztürk ve İl Başkanı Yılmaz Şanlı Soda, Kromsan ve Tuz Grevci işçilerine detek ziyaretinde bulundular.
Yine aynı gün 26 Mayıs'ta Toroslar Belediye Başkanı Hamit Tuna ve Ülkücü İşçiler Derneği Başkanı ile yanındaki Heyet Soda, Kromsan ve Tuz İşletmeleri grevci işçimlerini ziyaret ettiler, başarı dileklerini ilettiler.
8 Haziran: Özürlüler Derneği Federasyonu Soda grevci işçilerine destek ziyareti yaptı.
28 Mayıs'ta Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı grevci işçileri sendikamızda ziyaret ederek Soda işçisinin haklı
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan 21 Haziran'da grev yerini ziyaret ettiler.
petrol-iş
14 Haziran: Bandista Müzik Grubu Mersin şubemizde Soda grevci işçilerine destek ve moral konseri verdi.
BAŞKANLAR KURULU
27. DÖNEM 2. OLAĞAN GENİŞLETİLMİŞ BAŞKANLAR KURULU TOPLANDI:
Bor, Petrol ve Doğalgazda Özelleştirme Kabul Edilemez
Petrol-İş Sendikası'nın KKTC-Girne'de 23-24 MAYIS 2012 tarihinde toplanan Genişletilmiş Başkanlar Kurulu'nda gündem emeğe saldırı politikalarıydı. Başkanlar Kurulu emeğe saldırı politikalarına karşı tüm emek örgütlerini birlikte mücadeleye çağırdı.
P
etrol-İş Sendikası'nın 27. Dönem 2. Olağan Genişletilmiş Başkanlar Kurulu, KKTC/Girne'de Turizm Emekçileri Sendikası'nın KKTC Vakıflar İdaresi'nden devir alarak işlettiği Dome Hotel'de yapıldı. Dev-İş Genel Başkanı Mehmet Seyis, Türksen Federasyonu Genel Başkanı Arslan Bıçaklı, Turizm Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Bayram Karaman da toplantıya katıldı. Dost sendikacılar KKTC'de başlayan özelleştirmeler, taşeronlaştırma politikaları ve KKTC'deki sendikal hareketin duru-
muyla ilgili olarak Genişletilmiş Başkanlar Kurulu üyelerini bilgilendirerek, KKTC ile ilgili soruları yanıtladılar. Dünyada ve Türkiye'deki siyasi, sosyal, ekonomik gelişmelerin, Bor madenleri, TPAO ve BOTAŞ'ın özelleştirme girişimlerine karşı izlenecek politikaların değerlendirildiği Başkanlar Kurulunda, başta Ulusal İstihdam Stratejisi olmak üzere kıdem tazminatı, Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı gibi konular da tartışılarak izlenecek politikalar oluşturuldu. Hükümetin toplu sözleşme görüşmelerinde memurlara çok düşük oranlarda zam
önerisini kabul etmeyerek 1 günlük greve çıkan kamu emekçilerinin grevini de selamlayan ve dayanışma duyguları ileten Başkanlar Kurulu, siyasi iktidarın emeğe saldırı politikalarına karşı tüm emek örgütlerini birlikte mücadeleye çağırdı. Genişletilmiş başkanlar kurulu iki günün ardından toplantıda yapılan değerlendirmeleri ve bu doğrultuda almış olduğu kararları bir sonuç bildirgesi ile emek dostu kamuoyuna duyurdu.
petrol-iş
15
GENİŞLETİLMİŞ BAŞKANLAR KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ:
Emek düşmanı politikalara karşı ortak mücadele Sendikal hareketin küresel ve yerel ölçekte silkinmesi için birlik ve dayanışma perspektifini güçlendiren sendikal politika ve stratejiler izlemeyi sürdürüyoruz. TPAO, BOTAŞ ve Eti Maden'in özelleştirilmesine yol açacak her türlü girişime karşı mücadele edeceğiz.
maktadır. Petrol-İş Sendikası, bu küresel birleşme süreçlerini desteklemekte ve sendikal hareketin her bir ülkede birlik perspektifiyle hareket etmesi gerektiğini düşünmektedir.
2008 yılındaki küresel kriz, arkasından Avrupa ekonomisinin iflasa sürüklenmesi; tüm dünyada on yıllardır uygulanan neo-liberal politikalarda yolun sonuna gelindiğini göstermiştir. Buna rağmen çözüm için, halkın değil sermayenin çıkarlarını eksene alan uygulamalarda ısrar edilmekte ve “kemer sıkma” programlarıyla emekçilere yeni bedeller ödetilmeye çalışılmaktadır. Ekonomiyi yeni bir durgunluk batağına sokan, işsizlik ve yoksulluğu artıran bu önlemlere karşı emekçilerin tepkisi ise başta Avrupa olmak üzere dünyanın dört bir köşesinde giderek yükselmektedir. Avrupa'da farklı ülkelerde yapılan seçimlerde, “kemer sıkma” programlarını reddeden siyasi alternatiflerin öne çıkması ise emekçilerin eşit, özgür ve adil bir yaşam taleplerinin en önemli göstergesidir.
16
petrol-iş
Küresel federasyonların birleşmesini destekliyoruz Böyle bir dönemde, emekçilerin hak ve çıkarları için mücadele eden ve işçi sınıfının taleplerinin taşıyıcısı olan sendikal hareketin dünyada ve Avrupa'da güçlerini birleştirme kararı alması son derece doğrudur. Bu doğrultuda, üyesi olduğumuz Avrupa Enerji ve Kimya İşçileri Federasyonu (EMCEF) ile Avrupa Metal İşçileri Federasyonu EMF ve Avrupa Tekstil ve Deri İşçileri Federasyonu (ETUC:TCL) birleşerek Avrupa Sanayi İşçileri Federasyonu'nu kurmuştur. Yine üyesi bulunduğumuz Uluslararası Kimya Enerji ve Maden İşçileri Federasyonu (ICEM), Uluslararası Metal İşçileri Federasyonu (IMF) ve Uluslararası Tekstil ve Deri İşçileri Federasyonu (ITGLWF), birleşerek küresel sanayi federasyonunu kurmaya hazırlan-
Bölge barışını merkeze alan bir dış politika izlenmeli Ekonomik krizin etkisini sürdürmesi, emperyalist paylaşım kavgasını ve bölgesel çatışmaları da şiddetlendirmektedir. Komşumuz Suriye'ye dönük uluslararası müdahale tehditleri her geçen gün yoğunlaşmaktadır. Irak'ta ise parçalanma olasılığı yükselmektedir. Böylesine hassas bir dönemde hükümetin, “komşularla sıfır sorun” ilkesine uygun bir şekilde, sorumlu, bağımsız ve bölge barışını hedefleyen bir dış politika hattı izlemesi gerekmektedir. Merkezinde Kıbrıs adasının olduğu Doğu Akdeniz'de, petrol ve doğalgaz arama çalışmaları nedeniyle büyüyen siyasi gerilim; bölgesel sorunları derinleştirirken, emperyalist güçlerin Akdeniz'de etkinliğini arttırmasına neden olmaktadır. Bu süreçte, Kıbrıs Sorunu'nun çözümü bölgesel barışın sağlanmasına ve bölge halklarının kardeşçe yaşamasına büyük bir katkı koyacaktır. Petrol-İş Sendikası olarak, Kıbrıs’ta çözümün Türk ve Rum halklarının ortak kararıyla belirlenmesi gerek-
tiğine, iki halkın eşit şartlarda temsil edilerek gönüllü birliktelikle yaratılmış bağımsız, birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti olması gerektiğine inanmaktayız. Kuzey Kıbrıs'ta birtakım siyasi hesaplar ve özelleştirmelerle kamu varlıklarının talan edilmesine, neo-liberal uygulamalara karşı mücadele eden işçi konfederasyonları Türk-Sen ve Dev-İş ile dayanışma içerisinde olduğumuzu bildiriyoruz. Ülkemizde toplumsal ve siyasal kutuplaşmayı hızlandıran uygulama ve politikalar, halkımızı ayrıştırmakta ve toplumsal barışa zarar vermektedir. Kürt Sorununun çözümünde birlik ve beraberlik perspektifiyle, toplumsal barışın bir an önce tesis edilmesi temel hedef olmalı, ayrımcı politikalardan kaçınılmalıdır. Bu açıdan Yeni Anayasa hazırlık süreci bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Petrol-İş, demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi ve sosyal bir Anayasa talep ettiğini ve Anayasa yazım sürecinin bu amaca uygun şekilde örülmesi gerekliliğinin bir kez daha altını çizmektedir. Eti Maden, TPAO ve BOTAŞ zayıflatılamaz! Türkiye'nin en önemli stratejik varlığı bor madenlerinin özel sektör
tarafından işletilmesinin önünü açacak bir yasa değişikliği, TBMM Enerji Komisyonu'na gönderilmiştir. Bu değişiklikle hükümet, dünyanın en büyük üreticisi konumunda olduğumuz bor madenlerini, “hizmet alımı” adı altında özelleştirerek yerli ve yabancı sermayenin kullanımına sunmaya hazırlanmaktadır. Petrol-İş, örgütlü olduğu Eti Maden'i zayıflatacak bu girişime karşı mücadele vermekte ve 2840 Sayılı Yasa'da öngörülen değişiklik tasarısının derhal geri çekilmesi gerektiğini savunmaktadır. Borların özelleştirilmesi dışında işkolumuzda 6326 Sayılı Petrol Kanunu'nun tümüyle değiştirilmesi ve 4646 Sayılı Doğalgaz Piyasası Kanunu'nda değişiklik yapılmasını
öngören tasarılar da hükümet gündemine alınmıştır. Bakanlar Kurulu'nda imzaya açılmasına karşın kamuoyundan gizlenen yeni Petrol Kanunu Tasarısı'na ilişkin Sendikamızın ciddi kaygıları bulunmaktadır. Tasarıda gözetilmesini istediğimiz konular şunlardır. Yasada petrol kaynaklarımızın aranması, geliştirilmesi ve üretilmesinin “milli menfaatlere” uygun olması ölçütü korunmalıdır. Ülke güvenliği ve yurtiçi tüketimde “memleket ihtiyacı” gözetilmeli, devletin petrol üretiminden aldığı pay korunmalıdır. Sektörde yabancı devlet ve şirketlerin etkisini artıracak düzenlemelerden kaçınılmalıdır. Devlet şirketimiz TPAO'ya petrol ile ilgili izin, arama ve işletme ruhsatlarında tanınan önceliklere dokunulmamalıdır. 4646 Sayılı Doğalgaz Piyasası Kanunu'nda yapılmak istenen değişiklikle ise bu sektörde faaliyet gösteren kamu kuruluşu BOTAŞ'ın taşımacılık ve ticaret faaliyeti yürüten iki şirkete bölünerek özelleştirilmesi amaçlanmakta ve doğalgaz alanında serbestleşmenin arttırılması hedeflenmektedir. Sendikamız, TPAO ve BOTAŞ'ın özelleştirilmesine yol açacak her türlü girişime, dün olduğu gibi bugün de karşı çıkacaktır. Sektörde yapılması gereken, milli şirketimiz TPAO'nun yeniden entegre bir yapıya kavuşturulması, diğer kamu petrol-iş
17
kuruluşu BOTAŞ ile birleştirilmesi ve ülkemizde kamu eliyle etkin bir enerji politikasının geliştirilmesidir. Emek düşmanı düzenlemelere karşı ortak mücadele verilmeli Şubat ayında Ulusal İstihdam Stratejisi'ni güncelleyen hükümet, 2012 yılı içinde esnek ve taşeron çalışmayı yaygınlaştıracak, güvencesiz, düşük ücretle ve Özel İstihdam Büroları aracılığıyla “kiralık işçi” olarak çalışmanın önünü açacak düzenlemeleri “emeğe saldırı eylem planı” şeklinde hazırlayarak gündemine almıştır. Aynı plan doğrultusunda, işçi sınıfının elinde kalan son kazanımı olan kıdem tazminatı hakkımıza göz dikilmiştir. Petrol-İş Sendikası, başta kıdem tazminatı fonu uygulaması olmak üzere emek düşmanı düzenlemelere karşı emeği temsil eden örgütlerin işbirliği, dayanışma ve ortak mücadele perspektifi ile hareket etmesi gerektiğini düşünmektedir. Konfederasyonumuzun son Genel Kurulu'nda kırmızı çizgimiz olarak belirlenen kıdem tazminatına ilişkin Türk-İş, üzerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getirmeli, net bir duruş sergilemelidir. 12 Eylül'ün yasakçı zihniyetiyle hazırlanmış Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı, sendikal barajları kaldırmayan ve grev yasaklarını muhafaza eden, hak ve özgürlükleri genişletmeyen içeriğiyle ILO’nun 98, 87, 135 ve 151 sayılı sözleşmelerine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve Avrupa Sosyal Şartı’na aykırıdır. Halen Meclis gündeminde görüşülmeyi bekleyen Tasarı geri çekilmeli ve yeni bir tasarı Türkiye'nin altına imza koyduğu uluslararası sözleşmeler ile Avrupa Birliği temel insan hakları sözleşmeleri, Avrupa Birliği Sosyal Şartı ve ülkemizin sendikal deneyimleri dikkate alınarak hazırlanmalıdır.
18
petrol-iş
İşkolu barajındaki belirsizlik gerekçesiyle sendikal hak ve özgürlüklere aykırı şekilde yetki tespit taleplerini bekleten Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın ise yeni yasa çıkana kadar son istatistikler doğrultusunda bu sorunu acilen çözmesi gerekmektedir. TBMM Genel Kurulu'na intikal eden bir diğer düzenleme olan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı'nın, ülkemizde artan iş cinayetlerini önleme noktasında yetersiz kalacağı açıktır. Tasarı, “işçi sağlığı” kavramını “iş sağlığı”na dönüştürerek işçiyi değil işin korunmasını ön plana almakta ve işçi sağlığı ve iş güvenliği alanını piyasalaştırmaktadır. 2012 yılının ilk dört ayında en az 250 işçinin iş cinayetlerinin kurbanı olması, bu alanda yeni ölümler beklenmeden devlet tarafından acilen etkin bir denetim mekanizması kurulmasını, sorumlulara caydırıcı cezaların verilmesini ve önlemlerin alınmasını sağlayabilecek yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç bulunduğunu göstermektedir. Kamuoyunda “Sahte Sendika Yasası” olarak bilinen kanuna dayanarak başlatılan toplu sözleşme görüşmelerinde hükümetin teklifine ve tavrına tepki gösteren memur konfederasyonlarının 23 Mayıs'ta gerçekleştirilen grev dahil eylemlerini destekliyor, kamu emekçi-
lerinin insanca yaşayacak bir ücret, grevli toplu sözleşme hakkı ve güvenceli istihdam taleplerinin dikkate alınmasını istiyoruz. Şişecam'a bağlı Soda, Kromsan ve Tuz İşletmeleri'nde 5 aydır sürdürdüğümüz toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığı için 18 Mayıs 2012 tarihinde 530 üyemiz greve çıkmıştır. Petrolİş üyesi Soda, Kromsan ve Tuz İşletmeleri işçilerinin kararlı mücadelesinin başarıyla sonuçlanacağına inanıyoruz. Örgütümüz tüm gücüyle, grevdeki arkadaşlarımızın yanında olacaktır. Hayatını sendikal mücadeleye adamış olan Sendikamız Eğitimcisi Süleyman Üstün Hocamızı, ölümünün 5. yılında özlemle anıyoruz. Süleyman Hocamızın bize öğrettikleri doğrultusunda Sendikamız, emeğe dönük saldırıların yoğunlaştığı bu dönemde sendikal hareketin küresel ve yerel ölçekte silkinmesi için birlik ve dayanışma perspektifini güçlendiren sendikal politika ve stratejiler izlemeyi sürdürecektir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. Genişletilmiş Başkanlar Kurulu adına Mustafa ÖZTAŞKIN Genel Başkan
ŞUBE GENEL KURULU
Trakya Şubesi 6. Olağan Genel Kurulu yapıldı:
Turgut Düşova yeniden başkan Trakya şubemizin 10 Haziran'da yapılan Şube Genel Kurulu'nda Şube Başkanlığına Turgut Düşova yeniden seçilirken Başkan Yardımcılıklarına da Hasan Oğuz Keser ve Ercan Yavuz (Mali) seçildiler.
Metal Trakya Şube Başkanı Fedai Duvan, TEKSİF Örgütlenme Sorumrakya Şubemizin 6. Olağan lusu Çetin Yelken, Emekli-Sen Genel Kurulu 10 Haziran Özcan Atala, ÖDP'den Yaşar Varol Pazar günü Lüleburgaz Ezgi Trakya Şubesini yalnız barakmaHotel Konferans Salonunda gerçek- dılar. leştirildi. Genel kurulun açılışını yapan Trakya Genel kurula 125 delegenin yanı sıra Şube Başkanımız Turgut Düşova, koüyeler ve çok sayıda konuk ve yerel nuşmasına havayolu işçilerine getigazeteciler katıldı. Katılımcılar ara- rilen grev yasağını kınayarak başladı. sında bölgedeki sendikaların, çeşitli Düşova, 12 Eylülle hesaplaştığını siyasi partilerin, demokratik kitle ör- söyleyen AKP Hükümeti'nin, 12 Eygütlerinin temsilcileri de vardı. CHP lülcülerin bile cesaret edemediği bir Lüleburgaz İçe Başkanı Turabi iş yaptığını dile getirerek;”12 Eylül Kayan, MHP İlçe Başkanı İbrahim yasaklarına bir yenisi daha eklenerek Güleryüz, TES-İŞ Şube Başkanı THY’de grev yasağı getirildi. THY Erkan Çakan, Kristal-İş Trakya Şube çalışanlarının grev hakkı ellinden Başkanı Habib Çalışkan, EMEP İlçe alındı. İşte AKP’nin ileri demokrasi Başkanı Aytekin Bulut, Birleşik anlayışı. Biz, şube yönetimi ve emekçi arkadaşlarımızla birlikte, bunlara karşı mücadele etmek zorundayız. Mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz” dedi. Derleyen: Nehir Özer /Sadegül Sarıtaş
T
İşçi sınıfının genel greve gücü var Daha sonra söz alan Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın’ın gündeminde ise esnek ve güvencesiz çalışmayı yaygınlaştıracağı öngörülen Ulusal İstihdam Stratejisi belgesi,
grev hakları ellerinden alınan ve hukuksuz biçimde işten çıkarılan Türk Hava Yolları (THY) çalışanları, kıdem tazminatında yapılması planlanan değişiklikler, Türk – İş bünyesindeki on sendikanın kurduğu Sendikal Güç Birliği Platformu'na yönelik eleştiriler gibi konular, vardı. Son dönemlerde artan esnek ve güvencesiz çalışmaya dikkat çeken Öztaşkın “Ekonominin ayağı ucuz iş gücü üzerine kurulmuştur. Ucuz iş gücünü sağlamanın yolu da güvencesiz, kuralsız ve sendikasız işçi çalıştırmaktan geçer. AKP Hükümeti, bunları yapmaktadır. Demokratik hakkını kullanarak, barışçıl bir eylem gerçekleştiren havayolu işçilerinden 305 kişiyi işten atarak, ne kadar kararlı olduğunu göstermiştir” dedi. Sendikal örgütlülüğün yüzde 5’lere düştüğünü, özel sektörde bu oranın yüzde 3 olduğuna dikkat çeken Öztaşkın, gündemde geniş yer bulan kıdem tazminatı fonu tartışmalarına da değindi. Çalışanların çok küçük bir kısmının kıdem tazminatından yararlanabilmesinin nedeninin geçerli uygulamalapetrol-iş
19
rın hatalı olması değil, hükümetin kıdem tazminatlarını gasp edenlere göz yumması olduğunu belirtti. Kıdem tazminatı fonu kurularak öncelikle kıdem tazminatı gün sayısının azaltılmasının, ilerleyen süreçte ise kıdem tazminatının tamamen değiştirilerek emeklilikte ödenen bir ücrete dönüşmesinin istendiğini ifade etti. İktidarın kıdem tazminatını istediği şekle getirmek için “sorun varmış algısı yaratma” yolunu izlediğine de değindi. Yeter ki sınıfın önüne düşün Saldırılar karşısında Türk-İş yönetiminin tavrını da eleştirerek, “Kıdem tazminatı konusunda, ‘Görüşebiliriz, işverenlerimiz bazı konularda haklı olabilir’ diyen Hak-İş’e bugün, Türk-İş yönetimi de eklenmiştir. ‘Kıdem tazminatı, grev nedenidir’ diye kararı olan Türk-İş bugün, ‘Bu kıdem tazminatında sorun vardır. Bunu hükümetle konuşmak, yeniden değerlendirmek lazım. Genel grev, genel grev diyoruz da, bunu yapacak gücümüz var mı?’ diyen bir noktaya gelmiştir. Evet vardır. Türkiye işçi sınıfının genel grev yapacak gücü de, kararlılığı da, cesareti de vardır. Yeter ki siz işçi sınıfının önüne düşün, ona güven verin, üzerinize düşeni yapın” dedi. Öztaşkın, Türk-İş yönetiminin, “Sendikal Güç Birliğinin işçileri 20
petrol-iş
böldüğü, zayıflattığı” gibi iddiaları olduğunu, bunun gerçek olmadığını, tam tersine işçi ve emekçileri, bütün emek ve demokrasi güçlerini, hiçbir ayrım gözetmeden birleştirmek ve emek düşmanı güçlerin karşısına dikmek için kurulduğunu kaydetti.
Ya hep beraber ya hiçbirimiz Yönetim Kurulu Asil Üyeliklerine de Tacettin Atasayar, Temel Gürsel, Bayar Çiftçi ve Halim İpek seçildi.
Sendikal anlayışı değiştireceğiz Önümüzdeki dönemde çıkarılması düşünülen yeni Petrol Kanunu'na da değinen Öztaşkın; “ Bu kanun çıkarılırsa Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın bütün gücü elinden alınır” dedi. Türkiye'de petrol sektöründe örgütlü tek sendika olan Petrol-İş'in Kanun'un hazırlanma sürecinde görüşlerinin alınmadığına da dikkat çekti. Eğitim Sen, Emek Partisi (EMEP), ÖDP, MHP ve CHP yöneticileri de genel kurulda birer konuşma yaptı. Delegelerin eleştiri ve önerilerini dile getirdiği konuşmalarının ardından çalışma, hesap ve denetim raporları tartışılarak, onaylandı. Son olarak oy kullanma işlemine geçildi. 125 delegeden 119'u oy kullandı. Çarşaf liste biçiminde yapılan oylamada başkanlık için tek aday Turgut Düşova, yeniden şube başkanlığına getirildi. Başkan Yardımcılıklarına da Hasan Oğuz Keser ve Ercan Yavuz (Mali) seçildiler.
Denetim Kurulu Asil Üyelikleri ise Hayrettin Mozeikçi, Mashar Baytok ve Tanser Mestoğulları'ndan oluştu. Trakya Şube Disiplin Kurulu Asil Üyeliklerine ise Ahmet Çavuşoğlu, İsmail Öcalan ve Gökçe Kılıç seçildiler. Başkan seçildikten sonra bir konuşma yapan Düşova, “Dedikodu kültürünü bırakamadık. Sınıf mücadelesini kazanmamızın özünde örgütlü olmak vardır. Kişiye bağlı sendikal hareket anlayışı değişecek. Herkes bir olmalı yumruk olmalıyız.” dedi. Düşova konuşmasını, “ Ya hep beraber ya hiçbirimiz.” diye sonlandırdı.
SENDİKA GÜNDEM
Hükümet direksiyonu sermayeye vermeye hazırlanıyor
Petrol sektöründe kamu varlığı zayıflatılamaz Petrol-İş Sendikası, ulusal servetimiz petrolün yerli ve yabancı sermaye tarafından yağmalanmasına yol açacak yasal düzenlemelere ve 1954 yılından bu yana kamu elinde ülkemiz zenginliklerini ekonomik değere dönüştüren TPAO'yu zayıflatacak girişimlere karşı duracak.
A
KP hükümetinin 1954 tarihli 6326 Sayılı Petrol Kanunu’nda kapsamlı bir değişikliğe hazırlandığı ve bu doğrultuda bir kanun tasarısının geçen hafta Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldığı açıklanmıştır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, imzaya açılan yeni kanun tasarısı ile mevcut Petrol Kanunu'nun 40'a yakın maddesinde değişiklik öngörüldüğünü belirtmiştir. Yeni Petrol Kanunu Tasarısı ile petrol arama ruhsatlarının verilmesinde yeni bir sistem getirileceği belirtilmekte, petrol sektöründe yerli ve yabancı sermayenin önünün açılması ve yatırımların artmasının hedeflendiği iddia edilmektedir.
müzde ekonomik ve siyasi krizlerin nedeni, uluslararası siyasetin de önemli bir aracı haline gelen petrol ile ilgili düzenlemelerin, kapalı kapılar ardında, kamuoyundan gizlenerek gerçekleştirilmesi kabul edilemez. Hatırlanacağı gibi AKP hükümeti, daha önce de, 6326 Sayılı Petrol Kanunu'nun yerine 5574 Sayılı Türk Petrol Kanunu'nu gündeme getirmiştir. Kamuoyunun, sivil toplum örgütlerinin, sendikaların tepkilerine rağmen 17 Ocak 2007 tarihinde TBMM'de kabul edilen Türk Petrol Kanunu, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilmişti.
Geçtiğimiz yüzyıldan beri stratejik bir nitelik kazanan ve ekonomik gelişmenin de tetikleyicisi olan petrol sektörünü yeniden şekillendirecek böyle bir kanun tasarısının, kamuoyu ile paylaşılmadan Bakanlar Kurulu'na getirilmesi dikkat çekicidir. Günü-
AKP hükümetinin 5 yıl aradan sonra petrol sektöründe kamu yararına ve ulusal çıkarlarımıza aykırı yasal düzenlemeleri yeniden gündeme getirmesinden kaygı duyuyoruz. Basına yansıyan açıklamalar, yeni Petrol Kanunu Tasarısı'nın petrol sektöründe
devlet adına faaliyet gösteren ulusal şirketimiz Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nı (TPAO) zayıflatacak, yabancı petrol tekellerine yeni çıkarlar sağlayacak ve sektörde direksiyonu özel sermayeye verecek düzenlemeler içerdiğini göstermektedir.
TPAO zayıflatılmak isteniyor AKP hükümetinin 2007 yılında yasalaştırmaya çalıştığı Türk Petrol Kanunu ile; Mevcut yasada yer alan petrol kaynaklarının, hızlı, sürekli ve etkili biçimde aranması, geliştirilmesi ve üretilmesinin ulusal çıkarlara (milli menfaatlere) uygun olması ölçütü kaldırılmıştı. - Ülkemizde üretilen ham petrolün, en az % 60’ının ulusal güvenlik ve ülke ihtiyacı olarak ayrılması şartı kaldırılmıştı. Yabancı petrol tekellerine ülkemizde üretilen ham petrolün tamamını ihraç edebilme olanağı sağpetrol-iş
21
lanmak istenmişti. Devletin üretilen ham petrolden aldığı % 12,5 pay, kademelendirilerek % 2’ye kadar düşürülmüştü, ilave ve teşviklerle bu payın sıfırlanması öngörülmüştü. - Mevcut kanundaki, yabancı devletlerin doğrudan ya da dolaylı olarak yönetiminde etkili oldukları petrol şirketlerinin petrol faaliyetlerinde bulunamayacakları, taşınır veya taşınmaz mal edinemeyecekleri, tesis kuramayacakları hükmü kaldırılmıştı. Bu durum, ulusal güvenliğimizi tehlikeye sokarken, Türkiye petrol sektörü yabancı devlet ve şirketlerin egemenliğine girmesinin önü açılmaya çalışılmıştı. “Petrol ile ilgili, izin, arama ve işletme ruhsatnamesi alma hakkı devlet adına Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) aittir,” hükmü iptal edilmek istenmiş, TPAO zayıflatılmak istenmişti. Petrol sektöründe bu niyetleri taşıyan AKP hükümetinin, 5 yıl sonra yeniden gündeme getirdiği Petrol Kanunu Tasarısı'nda benzer hüküm ve düzenlemelere yer vermediğini umuyoruz. Benzer kaygıları taşıyan kesimlerle birlikte Petrol-İş Sendikası'nın, petrol sektöründe yapılacak düzenlemelerde kırmızı çizgileri ise bellidir: - Petrol kaynaklarımızın aranması, geliştirilmesi ve üretilmesinin ulusal çıkarlara uygun olması ölçütü korunmalıdır. Ülkemizde üretilen ham petrolün ülke güvenliği ve yurtiçi tüketim için gerekli bölümünün ayrılması koşulu kaldırılmamalıdır. - Devletin petrol üretiminden aldığı pay düşürülmemelidir. Sektörde yabancı devlet ve şirketlerin etkisini artıracak düzenlemelerden kaçınılmalıdır. Devlet şirketimiz TPAO'ya petrol ile ilgili izin, arama ve işletme ruhsatlarında tanınan öncelikler kaldırılamaz. TPAO'nun en-
22
petrol-iş
tegre yapıdaki yabancı petrol tekelleri ile yurtiçinde rekabet şansını ortadan kaldıracak düzenlemeler, ulusal şirketimizi zayıflatacak ve petrol sektöründe devletin politika geliştirme olanaklarını azaltacaktır.
let Başkanı Cristina Fernández de Kirchner, İspanyol Repsol tarafından satın alınan eski milli petrol şirketi YPF'nin yeniden kamulaştırılması için geçtiğimiz hafta bir yasa önerisi vermiştir.
- TPAO'nun teşkilat kanununda değişiklik yapılmasını ve halka arz yoluyla özelleştirilmesini de gündemine almış olan AKP Hükümeti, Bakanlar Kurulu'nda imzaya açtığı yeni Petrol Kanunu Tasarısı'nda sektörde devlet kontrolünün yitirilmesine neden olacak her türlü düzenlemeden uzak durmalıdır.
Dünyada bu gelişmelerin tersine AKP Hükümeti ise ulusal enerji politikalarının oluşturulmasını ve uygulanmasını sağlayan en önemli kuruluşumuz TPAO'nun zayıflatılmasının önünü açacak girişimlerde bulunmaktadır. Bölgemizde savaşların nedeni olan petrolün, ülkemizde yerli ve yabancı sermayeye devredilmesi girişimlerinden vazgeçilmelidir. Yapılması gereken, petrol sektöründe ulusal çıkarlarımızı gözeten politikalar geliştirilmesi, milli şirketimiz TPAO'nun entegre bir yapıya kavuşturularak güçlendirilmesi ve ülkemizde kamu eliyle etkin bir petrol arama, geliştirme ve üretim stratejisinin geliştirilmesidir.
Özelleştirmenin yıkıcı sonuçları Bilindiği gibi, dünya devletlerinin tümü, petrol sektörlerini güçlendirmek amacıyla, çoğunlukla kamu eliyle kurdukları petrol şirketlerini arama, sondaj, ham petrol üretimi, boru hatları ile taşıma, rafinaj, petrokimya, kimya, dağıtım, pazarlama, faaliyetlerini de içerecek biçimde dikey entegre bir yapıda oluşturmuşlardır. Bu doğrultuda, petrol sektöründe dünyada devlet şirketlerinin yükselişi devam etmektedir. Son olarak, özelleştirmelerin yıkıcı sonuçlarından en fazla zarar gören ülkelerden birisi olan Arjantin'de Dev-
Petrol-İş Sendikası, ulusal servetimiz petrolün yerli ve yabancı sermaye tarafından yağmalanmasına yol açacak yasal düzenlemelere ve 1954 yılından bu yana kamu elinde ülkemiz zenginliklerini ekonomik değere dönüştüren TPAO'yu zayıflatacak girişimlere karşı duracaktır.
HABER
TAKSİM'DE EN GÖRKEMLİ 1 MAYIS...
Petrol-İş, kitlesel katılımıyla SGBP kortejinin en önünde yürüdü...
İşçilerin Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs dünyada ve ülkemizde yüzbinlerin alanlara akmasıyla coşkulu bir şekilde kutlandı. İstanbul Taksim Meydanında 1 Mayıs oldukça görkemli geçti...
D
ünya işçilerinin Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayısta, dünyada ve Türkiye'de işçiler, memurlar, emekçiler, işsizler, kadınlar, gençler, yoksullar, öğretmenler, öğrenciler, doktorlar, mühendisler, sağlık emekçileri özgürlük, demokrasi, eşitlik, kardeşlik, bağımsızlık ve insanca bir
yaşam için alanlara yürüdü. Ülkemizde başta İstanbul- Taksim olmak üzere Ankara, İzmir, Mersin, Bursa, Diyarbakır gibi illerde düzenlenen mitinglerde meydanlar doldu, taştı. Yüzbinler tüm alanlarda siyasi iktidarın baskı politiklarına “Hayır” diye haykırdı. Kitleler İstanbul'da sömürü ve baskıya karşı, kıdem
tazminatları için, çalışma koşullarının düzeltilmesi için, esnek ve güvencesiz çalıştırılmaya dur demek için 1 Mayıs alanına, Taksim Meydanına yürüdü. Türk-İş Yönetimi İstanbul'daki 1 Mayıs kutlamalarına katılmayacağını açıklayıp Bursa'yı adres gösterirken oluşumunda sendikamızın da yer aldığı Sendikal Güç Birliği Platformu bileşeni sendikalar 1 Mayıs kutlamalarına İstanbul'da katıldı. Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu da Türk-İş'e rağmen 1 Mayıs kutlamaları için Taksim'e yürüdü. petrol-iş
23
İSTANBUL 1 NOLU
Kitleler Taksim Meydanı'na üç koldan çıktı. Sendikal Güç Birliği Platformu, DİSK, Oyuncular Sendikası, Direnişteki Hey Tekstil işçileri, Devrimci 1 Mayıs Platformu, DHF, BDSP, Mücadele Birliği, Alınteri gibi gruplar ve yöre dernekleri Şişli kolundan Taksim'e yürürken, KESK, Halkların Demokratik Kongresi, ÖDP, Has Parti, Antikapitalist Müslüman Gençlik de Tarlabaşı'ndan yürüdü. Türk Tabipleri Birliği, TMMOB, CHP, TKP, İşçi Partisi de Gümüşsuyu'ndan Taksim Alanı'na çıktı. Sabahın erken saatlerinde Şişli kolunda bir yanda Sendikal Güç Birliği Platformu bileşeni sendikalar diğer yanda da DİSK en önde kortej oluşturdular. Sendikal Güç Birliği Platformu, “Yaşasın 1 Mayıs”, “ Birlik Mücadele Dayanışma” pankartı açtı. Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın ve SGBP bileşeni sendikaların genel başkanları SGBP kortejinin önünde yürüyüşe katıldılar.
Petrol-İş en önde yürüdü... Sendikal Güç Birliği Platformu Kadın Koordinasyonu da “Güvenceli İş, Şiddet-
24
petrol-iş
siz Bir Yaşam için 1 Mayıs'ta Alanlarda” pankartı açarak yürüdü. 1 Mayıs kutlamalarına İstanbul'da, İstanbul 1 Nolu, İstanbul 2 Nolu, Gebze ve Kocaeli şubeleriyle kitlesel ve coşkulu bir şekilde katılan sendikamız, Sendikal Güç Birliği Platformu kortejinin en önünde Taksim'e yürüdü. Sendikamız, “Yaşasın 1 Mayıs”, “Güvenceli İş, Güvenli Gelecek İstiyoruz” pankartı açarak yürüyüşü başlattı. Petrol-İş şubeleri arasında Gebze şubemizin yoğun katılımı dikkat çekiciydi. Gebze şubemiz örgütlü olduğu tüm işyerlerinden üyelerimiz ve 20 otobüsle Şube Başkanımız Süleyman Akyüz ve şube yöneticileriyle birlikte 1 Mayıs yürüyüş ve mitingine katıldı. Gebze şubemizde örgütlü işyerlerinden üyelerimizin 1 Mayıs kortejindeki yürüyüş disiplini, coşku ve heyecanları dikkat çekiciydi.Gebze şubemizde örgütlü, Düzce'de faaliyet gösteren
Süperlas firması işçileri de 1 Mayıs kutmalarına eş ve çocuklarıyla birlikte Düzce'de katıldılar. Kocaeli Şubemiz, Başkan, Başkan Yardımcısı, Şube yönetimi, İşyeri Temsilcileri ve 200 kişilik üye grubuyla Taksim'de 1 Mayıs Bayramı'nı kutladı. Kocaeli Şube Başkanımız Salih Akduman 1 Mayıs mesajında, "Çalışanların sömürülmediği, özgürlüklerin kısıtlanmadığı, örgütlenmelerin önünün açıldığı, tüm dünyada barışın, dostluğun, kardeşliğin kazandığı 1 Mayıslar olmasını diliyorum. Biz çalışanlar olarak inanıyoruz ki tüm emekçilerin birliği arzuladığımız dünya düzenini sağlayacaktır. Bu duygularla 1 Mayıs İşçi Bayramı'nın tüm emekçilere kutlu olmasını diliyorum” dedi. Bandırma şubemizden üyelerimiz de “ Bor İşletmeleri Satılamaz” pankartı açarak sembolik de olsa yürüyüş kortejindeki yerlerini aldılar. SGBP içerisinde Petrol-İş kitlesel katılımıyla dikkat çekti. Sendikal Güç Birliği Platformu bileşeni sendikalar da 1 Mayıs'a yoğun katılım gösterdiler. İstanbul 1 Nolu şubemiz ör-
Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen de Batman'da 1 Mayıs mitinglerine katıldı.
leri de kendi bölgelerindeki 1 Mayıs kutlamalarına yoğun bir katılım gösterdi. Sendikamızın yeni örgütlendiği Standard Profil işçileri de Düzce'de 1 Mayıs kutlamalarına Petrol-İş pankartı ardında katıldılar. gütlü olduğumuz işyerleri ve şube yöneticileriyle birlikte 1 Mayıs kutlamalarına Taksim'de katıldı. İstanbul 1 Nolu Şube Başkanımız Reşat Tüysüz, Sendikal Güç Birliği Platformu, Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu ve Petrol-İş'in İstanbul'daki 1 Mayıs Tertip Komitesi'nde de ayrıca görev alarak, 1 Mayıs kutlamalarına etkin ve coşkulu katılım için büyük gayret gösterdi. Taksim'deki coşkulu 1 Mayıs kutlamalarına İstanbul 2 Nolu Şubemiz de örgütlü olduğu işyerleri, Şube Başkanımız Ecvet Eşlegül ve şube yöneticileriyle birlikte katıldı. İstanbul 2 Nolu şubemizde örgütlü işçiler, "Bezirgan saltanatı ve zulme karşı, adelet, barış ve özgürlük için 1 Mayıs'a" pankart ve dövizlerini taşıdılar. İşçiler, ellerinde, " Güvencesiz çalışmaya, iş cinayetlerine, kıdem tazminatının gaspına, savaşa, adaletsizliğe haykırmak için öfkemizi, emeğin hakları yolunda yükseltmek için sesimizi 1 Mayıs alanlarındayız" dövizlerini taşıdılar. Sendikamızın Adana, Adıyaman, Aliağa, Ankara, Bandırma, Batman, Bursa, İzmir, Kırıkkale, Mersin ve Trakya şube-
Petrol-İş Genel Sekreteri Ali Ufuk Yaşar, Genel Yönetim Sekreteri Ahmet Kabaca da İstanbul'da kutlamalara katılırken Genel Mali Sekreterimiz İbrahim Doğangül Adıyaman'da, Genel Örgütlenme ve
Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu da hemen SGBP'nin ardından “Savaşa ve Adaletsizliğe Karşı Haydi 1 Mayıs'a “ pankartı açarak yürüyüşe katıldı. Petrolİş kortejini Harb-İş, Tezkoop-İş, Belediye-İş, Haber-İş, Tek Gıda-İş, Basın-İş, Hava-İş, Deri-İş, Tümtis, Selüloz-İş, Kristal-İş, Yol-İş ve TGS sendikaları takip etti. Yol-İş İstanbul 1 Nolu Şubesi ise Gümüşsuyu kolundan yürüyerek Taksim'e çıktı. Güvenceli İş, Güvenli Gelecek İstiyoruz “Yeni Saldırı Politiklarına Hayır”, “ Güvenceli İş, Güvenli Gelecek İstiyoruz” şiarıyla Taksim 1 Mayıs alanına yürüyen kitleler, “Adaletsizliğe, hukuksuzluğa, tutuklamalara, emperyalizme, kapitalizme, özelleştirmelere, taşeronlaşmaya, güvencesizliğe, zamlara karşı birleşerek kazanacağız” dediler ve AKP'nin politikalarını protesto ettiler. Sendikalar, “ Kıdem tazmintına uzanan eller kırılsın”, “Çocuklarımızın geleceğini kararttırmayacağız” pankartlarını açtılar.
İş kazası değil cinayet Geçen ay iş cinayetlerinde 80 işçinin yaşamını yitirmesine tepki gösteren İstanbul İşçi Sağlığı İş Güvenliği Meclisi de Şişli kolundan yürüyüşe pankartları ile
GEBZE petrol-iş
25
katılarak, iş cinayetlerinin önlenmesi için acilen tedbirlerin alınmasını istedi. İstanbul/Davutpaşa, Ankara/Ostim,İ vedik, Van/Bayram Otel, Adana/Kozan, Afşin/Elbistan, İstanbul/Esenyurt, Erzurum/Tedaş, İstanbul/Bedaş, Tuzla/Tersane, Bursa/Kemalpaşa'da yaşanan iş cinayetlerinde yakınlarını kaybedenler “İş Kazası Değil Cinayet” pankartını açarak, bu cinayetlerin sorumlularının kar hırsı, denetimsizlik ve ihmal olduğunu haykırarak, “Unutmadık, Unutturmayacağız” dövizlerini taşıdılar. Yakınlarını iş cinayetlerinde kaybeden aileler, 28 Nisan'ın İş Cinayetleri Kurbanlarını Anma/Yas Günü ilan edilmesini talep ettiler.
Oyuncu da işçidir Geçen yıl kurulan Oyuncular Sendikası, BİROY Sinema Oyuncuları Meslek Birliği, İstanbul Şehir Tiyatroları Seyirci Platformu, Sine-Sen, İstanbul Barosu da
Şişli kolundan kortej oluşturarak Taksim'e yürüdü. Bu yıl oyuncuların, sanat-
KOCAELİ 26
petrol-iş
İSTANBUL 2 NOLU
çıların, tiyatrocuların 1 Mayıs'a yoğun katılımı dikkat çekti. Oyuncular, tiyatroların özelleştirilmesine ve çalışma saatlerine ilişkin tepkilerini dile getirdiler. Ücret ve tazminat alacakları ödenmeden işten atılan ve aylardır direnişte olan Hey Tekstil işçileri de “Direne direne kazanacağız, Yaşasın 1 Mayıs” pankartı ile 1 Mayıs’a katıldılar. “Özel yetkili mahkemeler kapatılsın”, “Tutuklu Gazeteciler Serbest Bırakılsın” ,“Özgür Basın Varsa, Özgür Toplum Vardır” “Dışarıdaki gazeteciler” pankartları ile yürüyen Türkiye Gazeteciler Sendikası üyeleri ise tutuklu olan gazetecilerin de fotoğraflarını taşıdı ve tepkilerini dile getirdiler.
AKP'nin eğitim ve sağlık politikalarına tepki KESK’e bağlı sendikalar içinde en kalabalık korteji Eğitim - Sen oluşturdu. Eği-
tim emekçileri 4+4+4 sistemine tepki gösteren pankartlar ve dövizler de taşıdılar. SES üyeleri ise sağlıkta şiddet olaylarına, AKP’nin sağlık politikalarına tepki gösteren sloganlar attılar. BTS, Haydarpaşa Garı’nın yok edilmesine tepki gösteren pankart ve dövizler açarken, Yapı-Yol Sen üyeleri ise oto yolların özelleştirmesine karşı pankart ve dövizler açtı. Kültür Sanat Sen üyeleri de tiyatrolar üzerindeki baskılara tepki gösteren sloganlarla yürüyüşe katıldılar. Tüm BelSen üyeleri ise toplusözleşme haklarına ve AKP’li belediyelerin, üyelerine yönelik baskılarına karşı tepkilerini ortaya koydular. Dolmabahçe’den Taksim yürüyen TTB, sağlık alanında uygulanan politikalara tepkilerini gösterirken, “Sağlıkta ticaret ölüm getirdi”, “Taşeron her yerde ölüm demektir” sloganlarını attılar. Kitleler saat 11.30-12.00 civarında Taksim Meydanını doldurmaya başladı. Kutlamalar saat 11.30'da 1 Mayıs 1977'de yaşamını yitirenler anısına Kazancı Yokuşu'na karanfiller bırakılmasıyla başladı. Konuşmaların ve saygı duruşunun yapıldığı 14.00'e kadar kutlamalar sanat-
çıların sunumları, şiir okumaları ve konuşmalarıyla sürdü. Saat 14.00'de tüm ülke genelinde, 1 Mayıs alanlarında, hep bir ağızdan bir slogan atıldı: “Faşizme karşı omuz omuza.” Daha sonra konuşmalar yapıldı. Taksim'de Tertip Komitesi adına Birleşik-Metal İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu'nun konuşmasından sonra DİSK Genel Başkanı Erol Ekici, KESk Genel Başkanı Lami Özgen, TMMOB Genel Başkanı Mehmet Soğancı, TTB Genel Başkanı Eriş Bilaloğlu, Sendikal Güç Birliği Platformu adına Tez Koop-İş 5 No’lu Şube Başkanı Rabia Özkaraca ve direnişteki işçiler adına bir işçi konuşma yaptı. 1 Mayıs kutlamalarına katılan gruplar adına da birer kişi konuşma yapıldı. Taksim Meydanı'nın en dikkat çekici dev pankartlarından birisi de "1 Mayıs 77 suçluları yargılansın" pankartıydı...Taksim Meydanında 1 Mayıs miting ve kutlamaları Koma Asmin, Grup Yorum ve Kardeş Türküler'in konserleri ile sona erdi.
ADIYAMAN
ADIYAMAN
ŞUBELERİMZDE 1 MAYIS KUTLAMALARI ADANA 1 Mayıs İşçi Bayramı Adana'da tüm sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin katılımıyla kutlandı. 1 Mayıs kutlamalarına Adana Şubemizde örgütlü işyerlerinde çalışan üyelerimiz de katıldı. Adana'da 1 Mayıs kutlamaları coşkuluydu. 1 Mayıs
ADANA
kutlamalarına yoğun bir katılımı oldu. 1 Mayıs Adana'da son yılların en görkemli kutlamasına sahne oldu. ADIYAMAN Adıyaman Emek ve Demokrasi Platformu tarafından düzenlenen 1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü kutlamaları Adıyaman'da coşkulu geçti. Tertip Komitesi Başkanlığını Şube Başkanımız Zeynal Eroğlu'nun yaptığı 1 Mayıs kutlamalarına Genel Mali Sekreterimiz İbrahim Doğangül de katılarak bir konuşma yaptı. Kutlamalar Mimar Sinan Kültür Parkı önünde oluşturulan kortejle başladı. Kitle, "Yaşasın 1 Mayıs" “Yaşasın İş Ekmek Özgürlük Mücadelemiz", “Güvenceli İş, Güvenli Gelecek İstiyoruz”
petrol-iş
27
sloganları atarak 1.5 km yürüdü ve 1 Mayıs alanına girdi. 1 Mayıs alanında Adıyaman İşsizler Derneği, AKAY DER (Adıyaman Kadın Yaşam Derneği), Tüm Köy Sen Adıyaman Temsilciliği ve Özgür Eğitim Sen üyeleri Adıyaman’da ilk kez 1 Mayıs kutlamalarına katıldı. Karayollarında çalışan Yol- İş üyesi işçilerin "İş ekmek özgürlük" pankartı ile kitlesel olarak katıldığı mitingde Emek Gençliği üyelerinin kitlesel ve coşkulu katılımı dikkat çekti. 1 Mayıs kutlamalarına Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) adına katılan Petrol - İş Sendikası Merkez Yönetim Kurulu Üyesi, Genel Mali Sekreterimiz İbrahim Doğangül 1 Mayıs mitinginde yaptığı konuşmada, kendilerinin de bağlı olduğu Türk - İş’in konuşma metninde anlaşma sağlanamaması bahanesiyle, emekçilerin 1 Mayıs’ı birlikte kutlamalarını engellemeye çalıştığını, bundan dolayı Türk İş’i kınadığını söyledi. Kürt sorununda hükümetin çözümsüzlüğü dayattığını belirten Doğangül, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollarla çözümünü talep ettiklerini vurguladı. Miting alanında Tertip Komitesi adına bir konuşma yapan Adıyaman Şube Başkanımız Zeynal Eroğlu yaptı. Eroğlu, AKP hükümetinin TPAO’yu özelleştirmeye hazırlandığını, buna canları pahasına da olsa izin vermeyeceklerini belirterek şunları söyledi: “Bakanlar Kurulunda imzaya açılan yeni tasarı ile Petrol Kanunu’nun birçok maddesi değişiyor. AKP hazırladığı değişiklikle Türkiye’nin önemli bir kuruluşu olan ve 1954 yılından beri büyük hizmetler veren TPAO’yu yok edecek. Söz konusu yasayla petrol arama ve dağıtımı da dahil TPAO eliyle yapılan tüm hizmetler yerli veya yabancı sermayeye devredilecek. Bu yasayla hem yer altı zenginliklerimiz uluslararası tekellere peşkeş çekilecek, hem de taşeron eliyle güvencesiz, geleceksiz ve sendikasız çalışma dayatılacaktır.”
28
petrol-iş
ALİAĞA
narak, üyelerimiz, Aliağa Emek ve Demokrasi Platformunu oluşturan diğer sendikalar, dernekler, siyasi partiler ve Aliağa halkıyla Demokrasi Meydanı’na yürüyüş gerçekleştirdi.
Eğitim - Sen çocuk halk oyunları ekibinin Kürtçe ezgiler eşliğinde gerçekleştirdiği folklor gösterisinin büyük beğeni topladığı miting, Çarnewa’nın seslendirdiği ezgiler eşliğinde çekilen halaylarla sona erdi. ALİAĞA Petrol-iş Sendikası Aliağa Şubesi olarak işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ı bu yıl ayrı bir anlam ve coşkuyla kutladık. Davul zurnalarla halaylar çekildi, karanfiller dağıtıldı. Şube Bşk. İsmail DOĞAN tüm üyelerimizin 1 Mayıs işçi bayramını karanfillerle kutladı. Sendikamız binası önünde saat: 08.30 da topla-
Petrol-İş Sendikası Aliağa Şube Başkanı İsmail Doğan basın açıklamasını okuyarak; 1 Mayıs’ın emeğin kazanılmış haklarına yönelik yeni saldırıların gündeme geldiği bir dönemde sınıf kardeşliğini yükselterek gerçekleştirildiğini, kıdem tazminatının kademeli olarak kaldırılmaya çalışıldığı, Özel İstihdam Büroları’nın kölelik büroları haline getirildiği, bölgesel asgari ücret uygulaması ile asgari ücretin düşürülmesini, taşeronluğun, esnekliğin güvencesiz ve kuralsız çalışmanın ‘Ulusal İstihdam Stratejisi’ adı altında yaygınlaştırılması hesapları yapılırken, diğer yandan grev yasaklarında ısrar eden, işçi sınıfının önüne konulan barajları koruyan, yasakçı bir sendikalar yasasının dayatılması, Kamu emekçilerine anti demokratik çalışma ve yaşam koşulları ile eğitim sisteminde dayatmacı, baskıcı, gerici yasal düzenlemelerin planlanmasını siyasal iktidarın uyguladığı baskıcı politikaların gösterilmesi, kentsel dönüşüm adı altında kentlerimizin yağmalandığı, kar uğuruna çevrenin talan edildiği, sağlık ve eğitim alanının ticarileştiği, kadın cinayetlerini artıran anlayışın yayıldığı, gazetecilerin, sendikacıların tutuklandığı, zorun ve baskının hâkim
olduğu, ülkenin Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönetildiği bir devlet yönetiminin yaşandığı, Ortadoğu’da ve Suriye’de emperyalizmin işgal politikalarının taşeronluğuna soyunmak, ülkemizi içinden çıkılamaz bir cendereye doğru sürüklendiğini belirtti. İş, barış, eşitlik, adalet ve özgürlük duygularımızla bir kere daha herkesin 1 Mayıs’ı kutlu olsun” diye konuştu. Aliağa Demokrasi Meydanında yapılan 1 Mayıs davul zurna eşliğinde, halaylarla sona erdi. Aliağa’da yapılan kutlamanın ardından üyelerimiz ve Aliağa halkının katılımıyla İzmir Gündoğduda düzenlenen 1 Mayıs mitingine katıldık. Şubemiz Ayaktakımı Tiyatro Topluluğu toplumsal sorunlara gösterdiği duyarlılığı ile Aliağa’da kurulması planlanan termik santrallere karşı olduğunu 1 Mayıs meydanlarında bir kez daha haykırdı. İzmir Gündoğdu Meydanına Termik Santral İstemiyoruz pankartlarıyla giren tiyatro ekibimiz büyük ilgi gördü. Termik Santral İstemiyoruz, Rüzgâr, Güneş bize yeter, Kanser olmak istemiyoruz, İzmir Uyuma Termik Santral Kurdurma vb. birçok sloganla İzmir halkına sesini duyurdu. Alanda yapılan kutlamalar sonrasında 1 Mayıs çoşkulu bir şekilde sona erdi.
ANKARA dan Köle tacirlerinin eline düşmemek için, · Uzun çalışma saatlerinden düşük ücretle, yoğun sömürü şartlarında kölece çalışmaya, kayıt dışı çalışmaya karşı çıkmak için, · Bölgesel asgari ücret adı altında zaten oldukça düşük olan asgari ücretin daha da düşürülmemesi için, · Evden çalışma, çağırı üzerine çalışma gibi her türlü esnek çalışma biçi-
mine ve Sözleşmeli taşeron çalışmaya karşı, · Can güvenliğimiz için ve iş cinayetlerine dur demek için, · Çalışma yaşamındaki kadın erkek ayrımının ortadan kaldırılmasını ve eşdeğerde iş eşit ücret verilmesi için, · İşyerlerinin şiddetten, tacizden, mobbingden arındırılması için, · Bilimsel, çağdaş ve demokratik eğitim-öğretim mücadelesi için,
ANKARA İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs’ı bu yıl Güvenceli İş, Güvenceli Gelecek için bir kez daha Sıhhiye Meydanında kutladık. · Kıdem tazminatımızın gasp edilmesine dur demek için, · İnsanca yaşanabilir bir ücret ve çalışma koşulları için, · Sendikalı, Güvenceli, Kurallı bir çalışma yaşamı için , · Meclis gündemindeki “Ulusal İstihdam Stratejisi Planı” ve bu Stratejiyle getirilmek istenen Kiralık işçi Büroların-
BANDIRMA petrol-iş
29
· Yeraltı madenlerimizi özelleştirmesine dur demek için yürüdük. Emeğin kazanılmış haklarına yönelik saldırıların, işsizliğin, yoksulluğun arttığı, çalışma hayatında kuralsız, güvencesiz, esnek çalışma biçimlerinin ve taşeronlaşmanın hâkim kılınmaya çalışıldığı, sendikal hak ihlallerinin, düşünce özgürlüğünü yok etmeye yönelik girişimlerin arttığı bir dönemde; 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Gününün Ülke çapında en kitlesel katılımla etkin ve güçlü bir şekilde kutlanması gerekliliğine olan inancıyla, Petrol-İş Ankara Şubesine bağlı bütün yöneticiler, temsilciler, şube çalışanlarımız ve üyelerimizin yoğun katılımıyla birlikte alanlardaydık.
kuruluşunun yoğun katıldığı 1 Mayıs kutlamaları coşkulu geçti. İktidar eleştirildi Cumhuriyet Meydanındaki kutlama saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın söylenmesi ile başladı. 1 Mayıs’a dair gerçekleştirilen kısa konuşmanın ardından Emek Platformu Dönem Sözcüsü ve Eğitim-Sen Bandırma Şubesi Başkanı Gültekin Mutlu açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Gültekin Mutlu’nun ardından konuşan Bandırma Petrol-İş Şube Başkanı İsmail Kayan oldu. İsmail Kayan siyasi iktidara çağrıda bulunarak, borların özelleştirilmesine ilişkin yasa tasarısının geri çekilmesini istedi.
Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın İşçilerin ve Emekçilerin Birliği! Yaşasın İş, Ekmek, Özgürlük Mücadelemiz! BANDIRMA 1 Mayıs İşçi Bayramı coşkusu Bandırma Cumhuriyet Meydanında yaşandı. Kutlamalarara Bandırma'daki sendikaların yanında çevre ilçelerdeki sendikalara üye işçiler, emekçiler de katıldı. Kutlamalarda AKP iktidarına yönelik eleştiriler yapılırken Bandırma Petrol-İş Sendikası Şube Başkanı İsmail Kayan konfederasyonları genel greve çağırdı... Ülkemizin dört bir yanında renkli ve coşkulu görüntülere sahne olan 1 Mayıs İşçi Bayramı Bandırma’da da Cumhuriyet Meydanında kutlandı. Her yıl olduğu gibi coşku İDO İskelesi önünde toplanan kalabalığın Cumhuriyet Meydanına doğru gerçekleştirdiği yürüyüşle başladı. Yüzlerce bayrak, pankart ve afişler eşliğinde gerçekleştirilen yürüyüşte çok sayıda iş ve emek yanlısı slogan atıldı. Yürüyüş sırasında cadde trafiğe kapatıldı. Cumhuriyet Meydanındaki kutlamalara sendikamızın Bandırma Şube'sinde örgütlü Etimaden işçilerinin yanında pekçok sendika temsilcilik ve sivil toplum
30
petrol-iş
BATMAN
Kayan, ülkemizdeki konfederasyonları bu konuda birlikte hareket etmeye ve 20 gün içinde alınacak bir kararla toplu grev yapmaya çağırdı. Konuşmaların ardından her yıl olduğu gibi İşçi Bayramı çekilen halaylar eşliğinde sonlandırıldı. BATMAN Petrol - İş Batman Şubesi 1 Mayıs' kutlamalarına Cumhuriyet Meydanı'nda katıldı. 1 Mayıs işçi ve emekçi Bayramı Batman'da da büyük bir coşkuyla kutlandı. KESK ve DİSK'e bağlı sendikalar ile Petrol-İş ve Tabipler Odası üyelerinin oluşturduğu kortej sabahleyin Zeki Otel'in önünde toplandı. BDP'li Milletvekilleri Ayla Akat Ata ve Sırrı Süreyya Önder'in başını çektiği BDP korteji ise Belediye önünde toplandı. İki ayrı kortej, sloganlar ve alkışlar eşliğinde değişik sloganları içeren afiş ve bayraklarla düğün alanı gibi süslenen Cumhuriyet alanına girdi. Daha sonra kutlamalara
geçildi ve konuşmalar yapıldı. 1 Mayıs kutlamalarında Hiphopçu Dewran, söylediği hareketli parçalarla katılımcıları coşturdu. Alanda toplanan yaklaşık 15 bin kişi söylenen parçalar eşliğinde halay çekti.Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen de Batman'daki 1 Mayıs kutmalarına katıldı ve platforma çıkarak 1 Mayıs'a katılanları selamladı.
BURSA
BURSA Petrol- İş Sendikası Bursa Şubesi 1 Mayıs işçi, emekçi bayramını coşkuyla kutladı. Orhangazi Polifleks, Gemlik Gübre'den, Botaş ve Rietter Erkut işyerlerinden gelen üyelerimiz, 1 Mayıs sabahı saat 10.30'da Bursa Stadyumu karşısında toplanarak kortejdeki yerlerini aldılar. Petrol-İş Bursa Şubesi üyeleri kent meydanındaki 1 Mayıs alanına yürüyerek, kutlamaya katıldılar. GEBZE 1 Mayıs kutlamalarına Gebze Şubemiz de İstanbul'da katıldı. Petrol-İş, Sendikal Güç Birliği Platformu kortejinin en önünde, kitlesel ve coşkulu bir şekilde Taksim Meydanı'na yürüdü. Şubelerimiz arasında Gebze şubemizin yoğun katılımı dikkat çekiciydi. Gebze şubemiz örgütlü olduğu tüm işyerlerinden üyelerimiz ve 20 otobüsle Şube Başkanımız Süleyman Akyüz ve şube yöneticileriyle birlikte 1 Mayıs yürüyüş ve
DÜZCE
heyecanları dikkat çekiciydi.Gebze şubemizde örgütlü, Düzce'de faaliyet gösteren Süperlas firması işçileri de 1 Mayıs kutmalarına eş ve çocuklarıyla birlikte Düzce'de katıldılar.
mitingine katıldı. Gebze şubemizde örgütlü işyerlerinden üyelerimizin 1 Mayıs kortejindeki yürüyüş disiplini, coşku ve
İSTANBUL 1 NOLU İstanbul 1 Nolu şubemiz örgütlü olduğumuz işyerleri ve şube yöneticileriyle birlikte 1 Mayıs kutlamalarına Taksim'de katıldı. İstanbul 1 Nolu Şube Başkanımız Reşat Tüysüz, Sendikal Güç Birliği Platformu, Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu ve Petrol-İş'in İstanbul'daki 1 Mayıs Tertip Komitesi'nde de ayrıca görev alarak, 1 Mayıs kutlamalarına etkin ve coşkulu katılım için büyük gayret gösterdi. İSTANBUL 2 NOLU Taksim'deki coşkulu 1 Mayıs kutlamalarına İstanbul 2 Nolu Şubemiz de örgütlü olduğu işyerleri, Şube Başkanımız Ecvet Eşlegül ve şube yöneticileriyle birlikte katıldı. İstanbul 2 Nolu şubemizde örgütlü işçiler, "Bezirgan saltanatı ve zulme karşı, adelet, barış ve özgürlük için 1 Mayıs'a" pankart ve dövizlerini taşıdılar. İşçiler, ellerinde, " Güvencesiz çalışmaya, iş cinayetlerine, kıdem tazminatının gaspına, savaşa, adaletsizliğe haykırmak için öfkemizi, emeğin hakları yolunda yükseltmek için sesimizi 1 Mayıs alanlarındayız" dövizlerini taşıdılar.
petrol-iş
31
sim meydanındaydı. Kocaeli Şubemiz, Başkan, Başkan Yardımcısı, Şube yönetimi, İşyeri Temsilcileri ve 200 kişilik üye grubuyla Taksim'de 1 Mayıs Bayramı'nı kutladı.
İZMİR
İZMİR ŞUBE 1 Mayıs İzmir ilimizde Gündoğdu Meydanında büyük bir coşkuyla kutlandı. İzmir Şubemiz 492 üye, 25 eş ve çocukla toplam 517 kişiyle davul zurna eşliğinde 1 Mayıs'a katılılım sağladı. Bandırma Şubemizden üç üyemiz de BOR İŞLETMELERİ SATILAMAZ pankartıyla kortejin başında yürütülerek Gündoğdu Meydanında seslerini duyurdu. 1 Mayıs kürsüsünden defalarca anons edilerek,
Kocaeli Şube Başkanımız Salih Akduman 1 Mayıs mesajında, "Çalışanların sömürülmediği, özgürlüklerin kısıtlanmadığı, örgütlenmelerin önünün açıldığı, tüm dünyada barışın, dostluğun, kardeşliğin kazandığı 1 Mayıslar olmasını diliyorum. Biz çalışanlar olarak inanıyoruz ki tüm emekçilerin birliği arzuladığımız dünya düzenini sağlayacaktır. Bu duygularla 1 Mayıs İşçi Bayramı'nın tüm emekçilere kutlu olmasını diliyorum” dedi. katılımcılar "BORLAR SATILAMAZ" sloganları attılar. 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramımız kutlu olsun! KIRIKKALE Kırıkkale Şubemize bağlı işyerlerinden Tüpraş ve MKEK Barut farikasında çalışan üyelerimiz 1 Mayıs kutlamalarına katılmak üzere Ankara'ya gitti. Ankara Şubemizle ile birlikte kortejde yerini alan Kırıkkale şubemiz Sıhhıye meydanında yapılan coşkulu kutlamaya katıldı. KOCAELİ ŞUBE Petrol-İş Kocaeli Şubesi bu yıl da Tak-
KIRIKKALE
MERSİN ŞUBE Dünya işçilerinin Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs Mersin'de de sendika, meslek odası, siyasi parti, sivil toplum kuruluşları ve gençlik örgütlerinin, binlerce işçinin, emekçinin, işsizin yoksulun, öğrencinin katılımıyla kutlandı. Tertip Komitesi'nde Şube Başkanımız Yunus Murat Marangoz'un da yer aldığı 1 Mayıs kutlamaları bayram havasında geçti. Petrol-İş üyeleri 1 Mayıs'a bu yıl daha geniş katılım sağladı. TRAKYA 1 Mayıs, Lüleburgaz'da da coşkulu kutlamalara sahne oldu. Özellikle Trakya şubemizde örgütlü Petrol-İş üyesi işçiler ile Kristal-İş'e üye işçilerin 1 Mayıs'a kitlesel katılımları dikkat çekti. Lüleburgaz Emek Platformu üyesi sendikaların organize ettiği kutlamalara, Çorlu, Tekirdağ, Çerkezköy, Pınarhisar ve Edirne’de bulunan Türk-İş üyesi sendikalar, Eğitim - Sen Kırklareli ve Tekirdağ Şubeleri ile KESK’e bağlı diğer sendika üyeleri katıldı. Lüleburgaz'da 1 Mayıs kutlamalarına, 10 bine yakın işçi ve emekçi katıldı. Bu sayı, önceki katılımlardan fazlaydı.
32
petrol-iş
Coşku doruktaydı. İşçi ve emekçiler, yürüyüş boyunca hiç susmadı. Atılan sloganlar, AKP’ye karşı bir öfke birikmesi olduğunu açıkça gösterdi. AKP ilçe binası önünden geçen işçilerin tamamına yakını, yuh çekerek tepkilerini gösterdi. Kıdem tazminatının gaspına yönelik tepkiler, tüm sendikaların gündemindeydi. İşçiler bu tepkiyi, “kıdemime dokunma, yanarsın” şeklinde sloganlaştırdı.
MERSİN
DÜZCE Düzce Sendikalar Platformu önderliğinde Düzce Belediyesi önünde, Cedidiye meydanında toplanan TÜRK-İŞ, DİSK, KESK, KAMUSEN, BİRLEŞİK KAMU İŞ üyesi emekçiler 'Yaşasın sendikalı mücadelemiz'"sloganları ile yürüyüşe geçtiler.
TRAKYA
Petrol-İş üyeleri bu yıl da geçen yılda olduğu gibi kortejin en kalabalık ve coşkulu grubu oldu. Eş ve çocukları ile mitinge katılan Standard Profil işçileri ve Süperlas işçileri hep birlikte coşkuyla" Dünya yerinden oynar işçiler birlik olsa" sloganları ile şehri inlettiler. Sendikalar Platformu adına yapılan miting bildirisinde; çıkarları doğrultusunda emekçileri bölmeye çalışanların amaçlarına ulaşamayacakları, tüm ülkede, sesini dünyadaki sınıf kardeşleriyle birleştirmek için emekçilerin meydanlara indiği ifade edildi. İşgale, savaşa, işsizliğe ve sömürüye karşı, barışı, kardeşliği ve yaşamı savunan, açlığı, yoksulluğu, sömürüyü, savaşı, acı ve gözyaşlarını yenmek için mücadele eden milyonların birleşik gücünün emekçileri bölmeye çalışanların kirli hesabını bozacağı bildirildi.
DÜZCE
Anıtpark'ta birlikte çekilen halaylar ve türkülerle bir sonraki 1 Mayıs'ta buluşma dileğiyle gelecek yıllarda daha çok örgütlü işçi ile meydanları doldurma sözü verildi.
petrol-iş
33
EĞİTİM
Bahar 2012 Dönemi Eğitimleri Sona Erdi
Eğitimlerimiz mücadelemize ışık tutuyor Bu dönem yeni seçilen toplam 28 temsilci ve yönetici arkadaşımız genel merkezimizde düzenlenen seminerlere katıldılar. Aktif üye ve yeni üye eğitimlerinde arkadaşlarımıza çalışma yaşamlarında ihtiyaç duyacakları siyasal ve sendikal konular aktarıldı. Ayrıca üyelerimiz kendi işyerlerinde ürettikleri ürünleri tanıttılar.
2012 Bahar Dönemi eğitimlerimiz sona erdi. Petrol-İş eğitimleri her zaman yoğun geçer ama, bu kez Temmuz ayına dek sarkan eğitimler yapıldı. Bu dönem içinde hem yeni üye eğitimleri, hem temsilci yönetici eğitimleri, hem de aktif üye eğitimleri bir arada yürütüldü. Sendikamız Eğitim Servisi'nin yıllık periyotlar halinde planladığı düzenli eğitimlerin yanı sıra, hem
34
petrol-iş
örgütlenmelerde, hem de uluslararası eğitimlerde yer alınmaya devam edildi. Temsilci/Yönetici Eğitimleri Bu dönemde bir adet temsilci yönetici eğitimi de yapıldı. Temsilci Yönetici Eğitimleri için yeni seçilen ve daha önce verilen 5 günlük seminerleri almamış üyelerimiz davet ediliyor. Güz döneminde iki
kez tekrar edilen Temsilci Yönetici eğitimlerinden sonra, yenilenen şube yönetimleri için Bahar döneminde bir kez daha yapıldı. Bu dönem yeni seçilen toplam 28 temsilci ve yönetici arkadaşımız Genel Merkezde düzenlenen seminerlere katıldılar ve sertifika aldılar. Aktif Üye Eğitimleri Elemeli eğitim modelleri arasında
yer alan Aktif Üye Eğitimlerinin Bahar 2012 dönemindeki son etabı da başarıyla sona erdi. En kapsamlı eğitimlerimiz arasında yer alan Aktif Üye Eğitimleri, her yıl en az bir kez tekrarlanıyor. Hazırlıklarına yeni yılla birlikte başlanan bu tür eğitimlerimizin son etabı haziran aylarına denk geliyor. Bu da, her yıl yaklaşık altı ay boyunca Eğitim Servisi'nin başlıca gündeminin aktif üye eğitimi olması anlamına gelmektedir. 2012 Bahar Dönemi Aktif Üye Eğitimlerinin birinci aşaması için katılımcılar Şubat ayının sonlarında gelmişlerdi. 7'si kadın olmak üzere toplam 173 arkadaşımızın geldiği ve her seferinde iki buçuk gün süren ilk aşama, fi-
relerin en çok yaşandığı kısımdır. Bu aşamada arkadaşlarımıza bir sonraki eğitime gelebilmeleri için bir ödev verdik. Ödev, işyerlerinde imzalanan toplu sözleşmede kendilerince en önemli gördükleri 3 maddeyi ve niçin önemli olduğunu yazmalarını içeriyordu. Bu basit ama, çok öğretici ödevi yapan arkadaşlarımızı ikinci kademeye davet ettik. Aktif Üye Eğitimlerinde firelerimiz genellikle ilki aşamadan ikinci aşamaya geçerken olmakla birlikte, bu kez pek fire yaşanmadı. Bu nedenle normalde 3 grupta tamamlayabildiğimiz ikinci kademeyi, üyelerden gelen yoğun talep dolayısıyla yine 4 grup olarak yapmak zorunda kaldık. Mayıs ayı içinde peş peşe iki hafta içinde dört eğitim grubunu
da tamamladık. Aktif Üye Eğitimlerinin ikinci kademesinde, Eğitim Servisinin ilk kademede tespit ettiği eksiklikleri gidermeyi ve sendikal yaşamda ömür boyu kullanılacak bilgileri vermeyi amaçladık. Bu aşamada Kadın Servisinden Toplumsal Cinsiyet Eğitimi desteği de aldık. Kadın Servisinin eğitimde uyguladığı metodun üyelerimiz için çok yararlı ve öğretici olduğunu gözledik. İkinci kademeden üçüncü kademeye geçmek için üyelerimizin yapmaları gereken ödev ise, meydanlarda, mitinglerde işçilerce kullanılan sloganların en az 2 tanesinin en anlama geldiğini anlatmaktı. Ödevlerini yapan
petrol-iş
35
bütün üyelerimiz sertifa alacakları nihai eğitime davet edildi. Son aşaması üç grup halinde yapılan eğitime toplam 100 kişi katıldı. Haziranın ikinci yarısından sonraya sarkan eğitimler, genellikle eğitimciler tarafından tercih edilmez. Mecburiyetten dolayı sarkan bu eğitimlerimiz, havanın çok sıcak olmasına, bu durumun da eğitim psikolojisi için olumsuzluk yaratmasına rağmen, disiplin bozulmadan yapıldı. Gelecek dönemin sendikal kadrolarını oluşturması muhtemel olan katılımcılara, bundan sonraki çalışma yaşamlarında ihtiyaç duyacakları siyasal ve sendikal konular aktarıldı. Katılımcıların, kendi ilgi alanlarına göre ihtiyaç duyacakları bilgileri nasıl edineceklerini öğrendikleri Aktif Üye Eğitiminin son kademesinde üyelerimiz Merkez Yönetim Kurulu ile de birlikte oldular. İki gün süren programın yarım günü MYK ile karşılıklı soru cevaplara ayrıldı. Üyelerimiz, sertifika öncesinde akıllarına takılan tüm soruları serbestçe sorma imkânı buldular. Türk-İş'in mevcut durumundan Hükümet uygulamalarına, kıdem tazminatından ağır işçilik hü36
petrol-iş
kümlerine varıncaya kadar her türden soruyu doğrudan muhataplarına iletebildiler. Eğitimin sonunda, eğitime ek olarak, üyelerimizden kendi işyerlerinde ürettikleri ve kendilerinin uygun buldukları herhangi bir mamul maddeyi de tanıtmaları istendi. Bu etkinlik için fabrika dışına çıkartılması zararlı, tehlikeli veya yasak olan hiçbir maddeyi kabul etmeyeceğimizi önceden belirtmiştik. Arkadaşlarımız da, bu talebimize uygun olarak yanıcı, parlayıcı, patlayacı vs hiçbir zararlı maddeyi getirmediler. Ürettikleri ürünü getiremeyenler ise imalat proseslerini teorik olarak anlattılar. Yeni üye eğitimleri Son olarak, şubelerden gelen taleplere bağlı olarak Yeni Üye ve Genel Üye eğitimleri de Eğitim Servisince yerine getiriliyor. Geçen yılın Sendikamız için Şube ve Genel Merkez Genel Kurul dönemi olması nedeniyle biriken yeni üyelerimizle buluşmayı amaçlayan bu eğitimler Sendikamız tarafından vazgeçilmez bulunuyor. Yapılış tarih sırasına göre, Bursa, Ankara, Adana, Mersin, Bandırma, Aliağa ve Gebze şubelerimizde yoğun yeni üye
eğitimleri yapıldı. Yeni üye eğitimlerine şubelerden gelecek taleplere göre devam ediliyor. Uluslararası eğitimler Eğitim Servisimiz, çok uluslu eğitim ve seminerleri de gündeme bağlı olarak yürütmeye devam ediyor. Çok uluslu eğitimler kapsamında ortak eğitim protokolü imzaladığımız Brezilya ABC Bölgesi Kimya Sendikası ile ilk eğitim seyahati Haziran başında gerçekleşti. Küreselleşmenin ve iletişim ile ulaşım hızlanması sonucunda giderek küçülen dünyamızın yarattığı yeni fırsatlardan sendikamız da yararlanıyor. Eskiden hiçbir ilişkimizin olmadığı Brezilya gibi bir ülkeye gitmenin yararları tartışılabilirdi. Bugün ise, Türkiye'de kolları bulunan çok uluslu firmaların ziyaretinin ve ortak etkinlik veya örgütlenme olanaklarının da araştırıldığı bu seyahat, hem katılımcılar hem de genel olarak örgütümüz için ufuk açıcı oldu. Gelecek yıl Brezilyalı sendikacılar davetlimiz olarak ülkemize gelecekler. Bu protokolün benzerlerinin diğer kardeş sendikalara da yaygınlaştırılması, ortak eğitim, ortak örgütlenme ve ortak mücadelede işçilerin müdahalesini kolaylaştıracaktır.
BAHAR 2012 DÖNEMİNDE YAPILAN EĞİTİMLER
7$5à+
Þ8%$7 Þ8%$7 Þ8%$7 Þ8%$7 Þ8%$7 Þ8%$7 Þ8%$7 0$57 0$57 0$57 0$57 0$57 0$57 0$57 0$57 0$57 1à6$1 1à6$1 1à6$1 1à6$1 1à6$1 1à6$1 1à6$1 1à6$1 1à6$1 1à6$1 1à6$1 1à6$1 1à6$1 0$<,6 0$<,6 0$<,6 0$<,6 0$<,6 +$=à5$1 +$=à5$1 +$=à5$1 +$=à5$1 7(008= VDEDK
7(008= DNßDP
Þ8%( %856$ ADANA ADANA ADANA ADANA ADANA 7h0 Þ8%(/(5 $1.$5$ 7h0 Þ8%(/(5 7h0 Þ8%(/(5 0(56à1 0(56à1 0(56à1 7h0 Þ8%(/(5 7h0 Þ8%(/(5 %$1',50$ *(%=( *(%=( *(%=( *(%=( $/à$â$ $/à$â$ *(%=( *(%=( *(%=( *(%=( *(%=( *(%=( 7h0 Þ8%(/(5 7h0 Þ8%(/(5 7h0 Þ8%(/(5 7h0 Þ8%(/(5 *HQHO 0HUNH] 7h0 Þ8%(/(5 7h0 Þ8%(/(5 7h0 Þ8%(/(5 6WDQGDUG 3URILO 6WDQGDUG 3URILO
àÞ<(5à )DXUHFLD 3ROLIOHNV 7RURV 7DUÐP %27$Þ &(<+$1 %27$Þ 'g57<2/ à6. *h%5( 6$6$ $'9$16$ 7HPVLOFL <|QHWLFL 73$2 $.7à) h<( $.7à) h<( ÞXEH àß\HUOHUL ÞXEH àß\HUOHUL ÞXEH àß\HUOHUL $.7à) h<( $.7à) h<( (7à %25 (QSODVW 6 SHUODV 3ODVFDP 3ODVFDP 3LPDß %HWDVDQ 7 SUDß 3HWNLP &DPEUR g]D\ (QSODVW %HWDVDQ 3LPDß 0HFDSODVW 0HFDSODVW $OSOD 3ODVWLN $OSOD 3ODVWLN $.7à) h<( $.7à) h<( $.7à) h<( $.7à) h<( %UH]LO\D (áLWLPL $.7à) h<( $.7à) h<( $.7à) h<( *HQHO h\H *HQHO h\H
.$7,/$1 6$<,6, 35 7RSODP
33 33 35 5 35
petrol-iş
37
38
petrol-iĹ&#x;
petrol-iĹ&#x;
39
40
petrol-iĹ&#x;
ŞUBE EĞİTİMLERİ
Gebze Şube'de üyelerin beşte biri eğitime katıldı Sendikamızın yeni üye eğitimleri kapsamında Gebze Subesi bir hafta süren eğitim dizisi gerçekleştirdi. Temsilcilerle şube ve üye ilişkileri ele alınan konular arasında yer aldı.
E
ğitimler, şube konferans salonunda her gün biri sabah 10.00-12.30, diğeri de akşam 17.00-19.30 arasında olmak üzere toplam 10 kez tekrar edildi. Böylece, günlük kesintisiz beş altı saatten oluşan bir eğitim gerçekleştirildi. Sadece tek molanın verildiği eğitimler, beklentilerin üzerinde bir başarı ile hayata geçirildi. Bütün eğitimlerin açılışı Şube Başkanı Süleyman Akyüz, Başkan Yardımcısı Eyüp Akdemir ve Başkan Yardımcısı (Mali) Orhanettin Yıldız tarafından yapıldı. Eğitim öncesinde şube yönetimi üyelerimizin sorularına cevap verdi. Eğitimlere yeni üyelerimizin sayısının fazla olduğu (Superlas, Enplast, Betesan, Plascam, Cambro ozay, Pimaş, Mecaplast ve Alpla) işyerlerimiz katıldı. Eğitimlere katılan genç üyelerimizin sayısı 540'a ulaştı. Şubenin üye sayısı göz önüne alındığında, katılımcı sayısının, normalde eğitimlerde beklenen
katılımcı oranının çok üzerinde gerçekleştiği de anlaşıldı. Eğitimlerin tümü sendika eğitim uzmanımız Erhan Kaplan tarafından verildi. Eğitim boyunca üyelerimiz, Erhan Hoca ile birlikte sendikanın niçin gerekli olduğu konusunda kafalarında oluşabilecek soru işaretlerine cevap aradılar. Güz döneminde devam edilecek Üyelerimiz, işverenlerden talepte bulunurken nasıl bir yol ve yöntem izleyeceklerine dair çeşitli tartışmalar yaptılar. Üyelerimize, işyerlerinde toplu sözleşme döneminde hayalci taleplerde bulunmak yerine, neyi, nasıl ve ne ölçüde alabiliriz sorusunun sorulması gerektiği anlatıldı. Ayrıca, toplu sözleşmeleroe güçler dengesinin hesaba katıldığı bilimsel yöntemlerin kullanıldığı bir
mantık yürütülmesi gerektiğinin de altı çizildi. Temsilcilerle üye ve temsilcilerle şube ilişkileri de eğitimlerde ele alınan konular arasındaydı. Üye, temsilci, şube ve genel merkez uyumunun esas alındığı, her kademede üyenin seçme hakkına izin veren Petrol-İş geleneğinin ne denli demokratik olduğu da üyelerimiz tarafından kabul edildi. İnteraktif bir eğitim metodu ile, doğrudan katılımcıların da müdahalesine izin veren bir tarzda yürütülen eğitimler, üyelerimiz tarafından çok yararlı bulundu. Petrol-İş Gebze Şubesi, üyeleriyle örgütü buluşturan ve üye-örgüt ilişkisini çok daha sağlıklı temellere oturtan bu tarz eğitimlere 2012 Güz Dönemi'nde de devam edecek.
petrol-iş
41
Kocaeli Şubede yeni üyelere sendikal eğitim
P
etrol-İş Kocaeli Şubesi, Tüpraş İzmit Rafineri Müdürlüğünde Nisan ayında işbaşı yapmış 75 yeni üyesine sendikal eğitim verdi. Petrol-İş Sendikası Eğitim Uzmanı Erhan Kaplan tarafından verilen eğitimde Şube Başkanı Salih Akduman, Şube Başkan Yardımcısı Nesimi Yetişoğlu ile Yönetim Kurulu Üyeleri ve Temsilciler de hazır bulundu. Akduman, eğitim programının başında yaptığı açılış konuşmasında, birlik, beraberlik mesajı vererek, sendikaların önemini, Petrol-İş Sendikası'nın geçmişini ve tarihini anlattı. Eğitim Uzmanı Erhan Kaplan' ın yaklaşık 3 saat süren dersinden sonra eğitim programı sona erdi.
Tüpraş ve Petkim'de yeni üyelere eğitim
P
etrol-İş Aliağa Şubesi'nin, örgütlü olduğu Tüpraş işyerinden 75, Petkim işyerinden 24 kişi sendikamıza üye oldu. Sendikamıza yeni katılan arkadaşlarımıza 10 Nisan 2012'de sendikamız konferans salonunda eğitim uzmanımız İsmail Hakkı Kurt tarafından “Temel Sendikal Konular” başlığı altında eitim verildi. Eğitimde sendika nedir, sendikal örgütlülüğün önemi, yaşamımızdaki işlevi vb. konular üzerine eğitim verildi. Şube Şube Başkanı İsmail Doğan, Şube Başkan Yrd. Cengiz Ç. Tereci, Şube Başkan Yrd. (Mali) Cemal Topcu, Yönetici ve Temsilcilerimizin de katımıyla yeni üyelerimiz ile tanışarak karşılıklı sohbet edildi.
42
petrol-iş
TOPLU İŞ SÖZLEŞMELERİ
Petrol-İş bazı işyerlerinde TİS masasından anlaşma ile kalkarken, 14 işyerinde sözleşme yapamadı:
Toplu Sözleşme hakkımız engellenemez Geçtiğimiz dönem sendikamız Acıselsan, Trans. Exp. Med. Int., Ürosan Mobilya, Faurecia Polifleks, Göktepe Plastik, Unilever, Mecaplast işyerlerinde toplu iş sözleşmeleri imzaladı. Soda Sanayi'nde 48 gün süren grev uygulamasından ardından toplu iş sözleşme imzanırken yeni örgütlendiğimiz Ece Boya'da da masadan anlaşma ile ayrıldık. Bakanlığın işlemlerini durdurmasıyla yetki bekleyen 14 işyerinde toplam 2539 üyemiz toplu iş sözleşmesi yapamaz durumda bırakıldı.
Faurecia Polifleks Çalışma Bakanlığı'nın şubat ayından itibaren aldığı kararla tüm yetki işlemlerini durdurmasıyla birlikte halen sendikamız kapsamında yetki bekleyen 14 işyerinde toplam 2539 üyemiz toplu iş sözleşmesi yapamaz durumda bırakıldı.
Antidemokratik uygulama Bakanlık ilgilileri “Toplu İş İlişkileri Kanu Tasarısı”nın henüz mecliste kabul edilerek yasalaşmamış olması nedeni ile bu kararı aldıklarını söylüyorlar. Yetki tespitlerinde en son Temmuz 2009 tarihinde yayımlanan istatistiklerin esas alınmış ve bu konuda da iki kez torba
Ürosan Mobilya
Unilever kanunla düzenleme yapılmış olmasına rağmen hükümetin binlerce emekçiyi yasal haklarından mahrum bırakan bu uygulaması, Toplu İş İlişkileri ve Kıdem Tazminatı Kanun Tasarılarının sermaye ile ortak hedef doğrultusunda uygulamaya sokulması sürecinde emek mücadelesinin önünü kesme ve tümüyle antidemokratik baskı uygulaması olarak değerlendiriliyor.
Yasal hiçbir engel yok Hükümet bu tutumu ile kendi çıkarttığı yasalara bile uymadığını kanıtlıyor. 15.7 2011 tarihli 6236 sayılı yasa ile 2822 sa-
Mecaplast yılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununa eklenen Geçici Madde'de; “Bu Kanunun 12. maddesi gereğince yayımlanması gereken istatistikler 31.12.2011 tarihine kadar yayımlanmaz. Bu tarihten sonraki ilk istatistik yayımlama dönemine kadar Bakanlıkça yayımlanmış bulunan en son işçi ve üye istatistikleri geçerli sayılır.” düzenlemesi yapılmıştı. Bu düzenlemeye göre en son Temmuz 2009 tarihinde yayımlanan istatistikler doğrultusunda yetki işlemlerinin yürütülmesinde yasal hiç bir engel bulunmamasına rağmen yetki işlemleri 6 aydır yapılamıyor.
Ece Boya
Soda San. petrol-iş
43
44
petrol-iĹ&#x;
46
48
DAYANIŞMA
ÜÇ AYDIR DIŞ HATLAR TERMİNALİNDE HAKLARI İÇİN EYLEMDELER
Direnişteki hava yolu emekçilerinin yanındayız
Hava yolu emekçileri 29 Mayıs'tan bu yana Atatürk Hava Limanı'nda direnişteler. İşkollarına grev yasağı getirilmesin, diye basın açıklamasına katıldıkları için 305 emekçi dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir biçimde “msn” yoluyla işten çıkarıldı. THY yönetiminin yasalara aykırı baskıları sürerken, direnişçilere ulusal ve uluslar arası planda destek büyüyor. Sendikamız Petrol-İş te başlangıçtan bu yana hava yolu emekçilerinin yanındaydı.
H
avacılık işkoluna getirilen grev yasağını protesto etmek amacıyla sendikaları Havaİş'in örgütlediği basın açıklamasına katıldıkladıkları veya protestoda bu-
50
lunan arkadaşlarına selam verdikleri için msn yoluya “iş akti fesh edilen” 305 hava yolu emekçisi iki ayı aşkın bir süredir, Atatürk Hava Limanı Dış Hatlar Kapısı'nda direniyorlar. Direniş yerinde nöbet tutan emekçilerin sayısı gün geçtikçe artarken, ulusal ve uluslar arası planda destek de hızla büyüyor. Hava yolu emekçileri bir süredir tedirgindiler. Son dönemlerde özellikle uçuş ekibi üzerinde baskılar yoğunlaşırken, toplu iş sözleşmelerinde özlük hakları ihlallerini -dinlenme süreleri, sağlık izinleri, az personelle uçmadile getirip bunların azaltılmasının hayati öneme sahip olduğu konusunda
ısar eden sendika ile yönetim arasında ciddi krizler yaşanıyordu. Nitekim konuştuğumuz THY emekçilerinin tümü “ Bizim sorunumuz ücret değil iş yoğunluğu ve dinlenme sürelerinin kısalığı, hastalık izinlerini kullanamamaktı. Bu nedenle bizim için özlük hakları çok önemliydi. Bunu da ancak toplu iş sözleşmeleri ile elde edebilirdik, grev hakkı bizim için hayati öneme haiz” diyorlar. Bu sürece nasıl girildi? Hava yolu emekçilerinin özlük hakları teker teker ellerinden alınırken toplu iş sözleşmeleri de sekteye uğramıştı. Hava-İş Sendikası ile THY yönetimi arasında 2 Şubat 2012 tarihinde baş-
Limanı'nda üyelerin katılımıyla kitlesel basın açıklaması yapıyordu. O gün saat 14:00'e kadar 117 uçak seferi iptal edildi. Dış Hatlar Giriş Kapısı'nda "Yorgun uçmak istemiyoruz", "Birlik, mücadele, zafer" sloganları eşliğinde, pilot, kabin görevlileri, yolcu hizmet görevlileri, teknik ekip, kargo görevlileri isyanlarını dile getiriyorlardı.
layan TİS görüşmeleri, anlaşma sağlanamaması üzerine arabulucu aşamasına geldi. THY işvereni önce arabulucunun atanma şekline görev alanı dışındaki bir mahkemeye müracaat ederek itiraz etti. Mahkeme tarafından verilen görevsizlik kararının ardından bu sefer de yürütmenin tedbiren durdurulması talebiyle yeni bir dava açtı. TİS sürecinin nasıl işleyeceği, 2822 sayılı yasada açıkça belirtilmiş olmasına rağmen işverenin müracaatı İstanbul İL mahkemesi tarafından kabul edilerek arabulucu süreci tedbiren durduruldu. İlk duruşma 5 Eylül tarihine ertelenerek, TİS süreci 4 ay daha uzatılmış oldu. Grev yasağı jet hızıyla çıktı THY çalışanları sadece işverenin çabalarıyla yargı engeline takılmadı. AKP İstanbul Milletvekili Metin Külünk'ün torba yasaya eklediği, korsan taksilerle ve kaçak otopark değenekçileriyle mücadele maddelerinin arasına, “sivil havacılık hizmetlerinde grev yasağı” da eklendi. Meclisten geçmesinin üzerinden 72 saat geçmeden yasa cumhurbaşkanı tarafından da onaylanarak jet hızıyla uygulamaya konuldu.
kımıza yasak getiren yasanın 29 Mayıs 2012 yarın TBMM'DE çok büyük bir hızla gündeme alınacağı bilgisi alınmıştır. Bu haber sonrası tüm vardiyalı ve uçuş üyelerimiz bu ağır hak kaybı ihlali ile 29 Mayıs 2012 Tarihinde lokal saatle 03.00-24.00 arası kendilerini göreve hazır hissetmeyeceklerini bildirmişlerdir.” görüldüğü gibi bu bir grev çağrısı değildi, bu yasal bir hakkın kullanılması yoluyla bir eylem çağrısıydı. 29 Mayıs günü grev yasağı mecliste görüşülürken sendika Atatürk Hava-
Grev yasağı kabul edilirken, 29 Mayıs gecesi hava yolu emekçilerinin bazılarının cep telefonlarına “iş aktiniz fesh edildi” biçimde mesajlar gelmeye başladı. Çalışanlar şok oldu. Önce ciddiye almadılar, üç-dört gün sonra ise “kartlarınızı ve giysilerinizi geri getirin” diye noter yoluyla durum dolaylı bir biçimde tebliğ edildi. Daha sonraları bu biçimde işten çıkarılanların sayısının 305 olduğu bilgisine ulaştı sendika. İşten çıkarılanların aralarında bir pilot, teknik personel, yer personeli, genel müdür sekreterleri vardı ama çoğunluk kabin ekibindendi. Birleşe birleşe kazanacağız Sendika işten atılanlar için işe iade davaları açtı. Sendikal Güç Birliği Platformu, DİSK, KESK'e bağlı sendikalar, havacılık işkolunda dünya sendikası olan ITF, Türkiye'den çeşitli siyasi partiler, dernekler, meslek odaları, sanatçılar, tiyatrocular, kadın dernekleri hava yolu emekçilerini bu süreçte yalnız bırakmadılar. Fakat
Hava-İş Sendikası 28 Mayıs gecesi uçucu personele ve baskıların çok yoğun olduğu kabin ekibine şu mesajı çekti “Çok acil, çok acil tüm muhalefet partilerinin karşı çıkmalarına, basın açıklamamızda tüm üyelerimizin karşı çıkmasına rağmen grev hakpetrol-iş
51
vermedi. Başta Türk-İş olmak üzere sendikalar, sivil toplum örgütleri yeteri kadar refleks gösterebilseydiler, Zonguldak eylemi gibi büyük bir eyleme dönüşebilirdi bu direniş, belki grev yasağı da engelenebilirdi.” Sendikal Güç Birliği Platformu 9 Haziran 2012 Cumartesi günü saat 12.30'da için bileşenlerine bir çağrı yaparak İstanbul'da direniş yerinde, diğer illerde ise THY büro önlerinde kitlesel basın açıklamalarına gidilmesini önerdi. Hava limanı girişini tıkadılar İstanbul'daki eylemde Sendikal Güç Birliği Platformuna bileşenlerinden olan 10 sendikaya mensup yönetici ve üyeler Hava limanı önünden, dış hatlar kapısına kadar yürüyerek, hava limanı girişini bir süre için tıkadılar.
THY yönetemi herşeye kulaklarını tıkamış vaziyette. Sendikamız Petrol-İş gerek Sendikal Güç Birliği Platformu içindeki bir sendika olarak gerekse de tek başına hava yolu emekçilerinin direnişine başlangıçtan itibaren destek verdi, bu destek ve dayanışma hala sürüyor. Türk-İş gereken desteği vermedi Hava-İş eyleminin hemen ardından 1 Haziran Cuma Günü sendikamız Atatürk Hava limanındaydı. Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, İstanbul Şube Başkanımız Reşat Tüysüz, Şube Başkan Yardımcısı Nihat Can, Bayer ve Polimer işyeri temsilcileri havacılık işkoluna getirilen grev yasağına ve işten atmalara karşı mücadele eden THY çalışanlarının eylemlerini, haklı mücadelelerini desteklediklerini bildirdirdiler. Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın burada yaptığı konuşmasında grev yasaklarının kabul edilemez olduğunu vurgulayarak: "Bu yasak hiç bir şekilde demokrasi ve demokratik haklarla bağdaşmamaktadır. Grevi kanunla yasaklayabilirsiniz ama demokratik, barışçıl eylem yapma hakkını işçilerin elinden alamazsınız. Grev yasaklansa bile grev kadar etkili eylem yapma hakkını çalışanların elinden asla alamazsınız. Bundan sonra sloganımız “Grev bizim hakkımız, biz
52
petrol-iş
istersek yaparız” olacaktır. “ dedi. Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen 7 Haziran'da Hayat TV'de Emek Forum programına katılarak, sendikaların yetki ve örgütlenme sorunlarına değinirken hava yolu emekçilerinin direnişlerine de vurgu yaptı ve şöyle konuştu: “ Havacılık İşkolu sıradan bir işkolu değildir. Bugün havayolları sayesinde tüm ülkeler ve o ülke emekçileri birbirine bağlanıyor. THY direnişi öncesinde ve sonrasında Türk-İş gereken desteği
Eyleme Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Genel Sekreterimiz Ali Ufuk Yaşar, Genel Mali Sekreterimiz İbrahim Doğangül, Genel Örgütlenme ve
tim Sekreterimiz Ahmet Kabaca, İstanbul 1 Nolu Şube Başkanımız Reşat Tüysüz, İstanbul 2 Nolu Şube Başkan Yardımcısı Niyazi Recep Kethüda ile yönetici ve işyeri temsilcileri, Petrol-İş üyeleri katıldı. Hava-iş Sendikası direnişin 50. gününde ise AKP İstanbul İl Başkanlığı önünde eylem yaptı. Eyleme başta direnişteki işçiler olmak üzere sendika ve sivil toplum örgütlerinden pek çok insan katıldı. Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen, Genel Yönetim Sekreterimiz Ahmet Kabaca, Denetim Kurulu Üyemiz Satı Çelik, Disiplin Kurulu Üyemiz Ümit İnkaya, İstanbul 1 Nolu Şube Başkanımız Reşat Tüysüz, Başkan Yardımcısı (Mali) Hasan Hüseyin Özkan, Şube Yönetim Kurulu Üyesi Yılmaz Akay, Disiplin Kurulu Üyesi Şiren Akay, Bayer İlaç Fab. Baştemsilcisi Ahmet Akpunar, Gebze Şube Başkanımız Süleyman Akyüz, Başkan Yardımcısı Eyüp Akdemir, işyerlerinden temsilcilerimiz, Petrol-İş üyesi işçiler ve Petrol-İş çalışanları katıldı. Cuntanın yapmadığını yaptılar SGBP adına açıklamayı ise dönem sözcüsü Kenan Öztürk yaptı. Öztürk, havacılık işkoluna grev yasağı getirilmesini ve demokratik protesto haklarını kullanan işçilerin işten çıkarılmasını, sendikal haklara yönelik ağır bir saldırı olarak değerlendirdiklerini belirtti. Grevin, sendikal örgütlenme hakkının ayrılmaz ve meşru bir parçası olduğunu vurgulayan Öztürk, “12 Eylül ürünü mevcut yasalarla zaten oldukça sınırlandırılmış olan grev hakkının bütünüyle yasaklanması, cuntanın dahi cesaret edemediği bir şeydi” dedi. Hava-İş Sendikası 24 Haziran'da da tüm sendikaları ve sivil toplum kuruluşlarını Dış Hatlar Girişindeki direniş yerine basın açıklaması yapmak için çağırdı. Açıklamada bir durum değerlendirilmesi yapılarak, uçakların eksik personelle uçtuğu, uzun menzilli uçuş yapan pilotların teker teker istifa ettiği
Basın açıklamasına Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu ve Sendikal Güç Birliği Platformu ile birlikte İstanbul 1 Nolu Şubemiz Temsilci, yöneticileri de katılarak destek verdi.
ve hava yollarında uçuş güvenliğinin kalmadığı belirtildi. Hava-İş'in yasayı Anayasa Mahkemesine götüreceği de açıklamanın temel vurgularından biriydi. Türkiye’nin heryerinden destek Basın açıklamasına Petrol-İş'ten Genel Eğitim ve Örgütlenme Sekreterimiz Nimetullah Sözen, Genel Yöne-
Hava yolu emekçileri haklı direnişlerinde iki ayı geride bıraktılar. Hemen hemen her hafta, bazen de her gün dünyanın ve Türkiye'nin çeşitli yerlerinden emek ve demokrasi mücadelesine inanan insanlar dayanışmak için yanlarına geliyor. Onların kazanması daha sonra başka işkolları için rahatlıkla konulabilecek grev yasaklarının önünü alacak. Haklı direnişlerinde hava yolu emekçilerini yalnız bırakmayalım.
Farklı kentlerde emekçiler 9 Haziran’da eylemdeydi Ankara, Adana, İzmir, Mersin emekçileri THY emekçisi arkadaşlarını yalnız bırakmadılar
T
ANKARA
HY'in Atatürk Bulvarındaki Ankara Ofisi önünde yapılan eyleme yaklaşık 200 kişi katıldı. Eyleme SGBP şubelerinin yanı sıra, KESK Şubeler Platformu, BTS Genel Başkanı ve TOGO işçileri destek verdi. THY Ankara Ofisi önünde Petrol-İş Sendikası Ankara
Şubesi Yönetimi, sendikamızın işyeri temsilcileri ve üyeleri de geniş katılım sağladılar.
petrol-iş
53
MERSİN
T
aşbina’da yapılan yaklaşık 300 kişinin katıldığı eyleme Tümtis ve Petrol-İş üyeleri geniş katılım sağladı. KESK, DİSK ve TÜRK-İŞ’e bağlı sendikalar eyleme destek verdiler. SGBP adına basın açıklamasını Kristal-İş Şube başkanı yaptı.
ADANA
A
dana Şubemiz 9 Haziran Cumartesi günü Türk Hava Yollarındaki greve destek ve sonrasındaki işten çıkarılmaları protesto etmek amacıyla Hava-İş'in düzenlemiş olduğu, Türk-İş ve diğer sivil toplum örgütlerinin de katıldığı Adana İnönü Parkında yapılan basın açıklamasına, destek verdi.
Anayasa Mahkemesi önündeki eyleme destek İZMİR
C
umhuriyet Meydanı’nda toplanan kitle, “Grev Haktır Yasaklanamaz, Atılan İşçiler Geri Alınsın” pankartı arkasında sloganlarla THY satış bürosuna yürüdü. Eyleme TÜRK-İŞ 3. Bölge Temsilci Yardımcısı SGBP içinde yer almayan bağlı şubeler, KESK ve DİSK destek verdi. DİSK eski genel sekreteri ve CHP İzmir milletvekili Musa Çam, Halkların Demokratik Kongresi, Savranoğlu ve Billur Tuz İşçileri de destek verdi. SGBP adına basın açıklamasını TÜMTİS Şube Başkanı Şükrü Günsili yaptı. KESK ve DİSK’in destek verdiği Adana, Bursa ve Gaziantep’te de yapılan eylemler de coşkulu geçti.
54
petrol-iş
A
nkara Şubemiz 11 Temmuz 2012 tarihinde Hava-İş Sendikasının Anayasa Mahkemesi önünde yapılan basın açıklamasına Şubemizin Yönetici ve Temsilcileri ile katılarak işten çıkarılan THY işçilerine destek verdiler.
IndustriALL-KÜRESEL
Küresel Sanayi İşçileri Federasyonu IndustriALL kuruldu IndustriALL’un kuruluş kongresi 19 Haziran-20 Haziran 2012 tarihleri arasında Danimarka’nın Kopenhag kentinde yapıldı. Kongreye 140 ülkeden 1400 delege katıldı. Konuşmalardan sonra ilgili komiteler için adayların isimleri okunarak oya sunuldu. Komiteler seçildikten sonra IndustriALL’un başkan ve yardımcıları, genel sekreter ve yardımcıları ile Yönetim Kurulu’nun seçimine geçildi. Yeni küresel federasyonun yönetimi şöyle oluştu: Başkan : Berthold Huber Başkan Yardımcıları: Senzeni Zokwana, Tom Buffenbarger, Hisanobu Shimada Genel Sekreter: Jyrki Raina
Kongrenin başında Nordic IN Sendikası Başkanı Arve Bakke yaptığı konuşmada İskandinav sendikal modelini anlattı. Bakke IndustriALL’un kuruluş kongresinin Kopenhag’da yapılmasının önemli olduğunu vurgulayarak IndustriALL’un toplumdaki herkesin hakları için mücadelesi etmesi gerektiğini belirtti. Arve Bakke evsahibi sendika olarak bütün delegeleri katılımlarından dolayı kutlayarak herkese hoş geldiniz dedi. Uluslararası Metal Federasyonu IMF Başkanı Berthold Huber tarihi bir ana tanıklık edildiğini söyledi. Huber, sermayenin küreselleşmesine uygun bir cevap verilmesi çerçevesinde böyle bir birleşmenin gerekliliğini belirtti. Her yerde işçi haklarına saldıran sermayeye karşı birlikte mücadele edilmesi gerektiğini söyleyen Huber, imalat sanayideki işçilerin sesinin artık daha gür çıkması gerektiğini vurguladı. IMF Başkanından sonra konuşan Uluslararası Kimya Enerji Maden ve Genel İşçi Sendikaları Federasyonu ICEM Başkanı Senzeni Zokwana birleşmenin önemini vurguladı. IndustrALL’un kuruluşu ve ça-
lışmalarının sağlıklı bir şekilde yürümesinin kongreye katılan her delegenin görevi olduğunu belirtti. Zokwana çocuk işçiliğine ve taşerona dikkat çekerek işçi simsarlarına karşı mücadelenin altını çizdi. Yönetim kurulu belirlendi Kürsüye daha sonra Uluslararası Tekstil İşçileri Federasyonu ITGLWF Başkanı Hisanobu Shimada geldi. Shimada, küresel federasyonun küresel sendikal harekette önemli bir aktör olacağını belirtti. Kongrede ILO’nun yeni seçilen direktörü Guy Ryder da bir konuşma yaptı. Ryder konuşmasında ILO’nun işçi hakları ve sendikal haklar konusunda önemine değinerek yeni federasyonun başarılı olacağına inandığını belirtti. Yine Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu ITUC Genel Sekreteri Sharan Burrow videodan yaptığı konuşmasında yeni federasyonun sendikal hakların ve işçi haklarının genişletilmesinde önemli bir adım olduğunu vurguladı. Yine videodan konuşma yapan düşünür Noam Chomsky işçilerin küresel mücadelesinin önemine vurgu yaptı.
Genel Sekreter Yardımcıları: Monika Kemperle, Fernando Lopes, Kemal Özkan Seçimler yapıldıktan sonra Yönetim Kurulunu üyelerinin bölgesel dağılımı konusunda delegeler görüş ve önerilerini sundu. Türkiye’de yapılsın önerisi Daha sonra IndustriALL eylem planı görüşüldü. Eylem planı üzerine yapılan konuşmalarda daha güçlü bir birlik oluşturulması, kapitalizmin yarattığı eşitsizliklerin ve adaletsizliğin ortadan kaldırılması, kadın ve gençlerin sorunlarına önem verilmesi, sendikal hak ihlalleri, sermayenin baskısı, sendikacı katliamlarına dur denilmesi, ILO sözleşmelerinin hükümetler tarafından onaylanmasına yönelik çalışılması gibi konuların üzerinde duruldu. Tartışmaların sonunda 10 maddelik eylem planı oybirliğiyle kabul edildi. Kongrenin sonunda bir konuşma yapan Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın IndustriALL’un bir sonraki Kongresi’nin Türkiye’de yapılmasını önererek, IndustriALL delegelerini 2016 yılında yapılacak Kongre için Türkiye’ye davet etti. petrol-iş
55
AVRUPA INDUSTIRALL
KÜRESEL SENDİKALAR BİRLEŞİYOR
Avrupa Sanayi İşçileri Federasyonu kuruldu Avrupa Sanayi İşçileri Federasyonu (IndustriALL European Trade Union) 16 Mayıs 2012 tarihinde Belçika’nın Brüksel kentinde yaptığı kuruluş kongresi ile sendikal dünyayı selamladı. Yeni federasyon yaklaşık 7 milyon işçiyi çatısı altında topluyor. Petrol-İş’i temsilien kongreye sendikamız Genel Sekreteri Ali Ufuk Yaşar, Genel Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri Nimetullah Sözen, İstanbul 1 Nolu Şube Başkanı Reşat Tüysüz ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Rıza Köse katıldı.
A
vrupa Sanayi İşçileri Federasyonu’nun (IndustriALL European Trade Union) kuruluş kongresi 16 Mayıs 2012 tarihinde Belçika’nın Brüksel kentinde yapıldı. Avrupa Maden Kimya Enerji İşçileri Federasyonu EMCEF, Avrupa Metal İşçileri Federasyonu EMF ve Avrupa Tekstil ve Deri İşçileri Federasyonu ETUC;TCL‘nin 15 Mayıs 2012 tarihinde yaptıkları fesih kongrelerinin ardından yapılan kuruluş kongresiyle oluşturulan yeni federasyon yaklaşık 7 milyon işçiyi temsil edecek. Kongreye Türkiye’den petrol, kimya, kauçuk, enerji, maden, cam, seramik, tekstil, deri ve metal iş kollarında faaliyet yürüten bir çok sendika temsilcisi katıldı. EMCEF üyesi olan sendikamız Petrol-İş’ten kuruluş kongresine sendikamız Genel Sekreteri Ali Ufuk Yaşar, Genel Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri Nimetullah Sözen, İstanbul 1 Nolu Şube Başkanı Reşat Tüysüz ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Rıza Köse katıldı. EMCEF, EMF ve ETUC:TCL başkanlarının yaptıkları açılış konuşmalarından sonra gündem, içtüzük ve ilgili kurulların
56
petrol-iş
oylaması yapıldı. Daha sonra kürsüye gelen EMCEF Genel Sekreteri Michael Wolters yeni kurulacak Avrupa Sanayi İşçileri Federasyonu’nun tüzüğünü ve Karar ve Önergeler Kurulu’nun tüzük değişiklikleri ile ilgili görüşlerini okuyarak kongre delegelerin onayına sundu. Değişiklik talep edilen her bir tüzük maddesi kurul delegelerinin iradeleri doğrultusunda karara bağlandı. Bu sırada delegeler bir taraftan kongre gündemi ile ilgili kararları ellerindeki kırmızı kartları kaldırarak onaylayıp reddederken, bir taraftan da salonun hemen önünde kurulan oy sandıklarında oylarını kullandılar. Oy verme işlemlerinin bitmesinin ardından yapılan sayımlar yeni federasyonda Avrupa işçi sınıfına hizmet edecek Başkan ve Başkan Yardımcıları ile Genel Sekreter ve Genel Sekreter Yardımcılarını belirledi. Seçim sonuçlarına göre yeni federasyonun yönetimi şöyle oluştu: Başkan: Michael Vassiliadis (EMCEF)
Başkan Yardımcıları: Anders Ferbe (IF MEtall), Renzo Ambrosetti (UNIA) Valeria Fedeli (CGIL FILCTEM) Genel Sekreter: Ulrich Eckelmann (EMF) Genel Sekreter Yardımcılar: Sylvain Lefebvre (EMCEF), Bart Samyn (EMF), Luc Triangle (ETUF:TCL)
yonu tarafından tanınması ve iki sendikal yapının işbirliği içinde çalışması için Petrol-İş Sendikası bir önerge verdi. Yeni Başkan Michael Vassiliadis 4 yıldır devam eden krizin faturasının emekçilere çıkartılmaya çalışıldığını belirterek bu süreçte oluşturulan ve sermayenin saldırılarına karşı işçilerin birlikte mücadelesini savunacak olan yeni federasyonun Avrupa’da işçi haklarının korunması ve geliştirilmesi için önemli bir sinerji yaratacağını söyledi.
Kongrede Güneydoğu Avrupa Enerji İşçileri Bölge Ağı RETUNSEE’nin yeni kurulan Avrupa Sanayi İşçileri Federas-
KÜRESEL SENDİKACILARLA GÖRÜŞTÜK:
ÇUŞ’LARDA ÖRGÜTLENME DAYANIŞMASI Sendikamızın Standard Profil, Recordati ve Petrol Ofisi örgütlenmeleri gündeme getirildi, işbirliği ve dayanışma görüşüldü... Avrupa Sanayi İşçileri Federasyonu'nun (IndustriALL European Trade Union) kuruluş kongresine katılmak için Belçika'nın Brüksel kentinde bulunan Petrol-İş Genel Sekreteri Ali Ufuk Yaşar, Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreteri Nimetullah Sözen ve İstanbul 1 Nolu Şube Başkanı Reşat Tüysüz'den oluşan Petrol-İş heyeti kongre sürecinde Petrol-İş sendikasının örgütlenme çalışmaları yürüttüğü Standard Profil, Recordati ve Petrol Ofisi ile ilgili
olarak Avrupa işçi sendikalarıyla görüştü. Standard Profil işletmesinin, geçen aylarda satın aldığı toplam 500 kadar işçinin çalıştığı İspanyol şirketlerde örgütlü olan İspanyol sendikaları UGT FITAG ve CCOO Fitaqua sendikaları ile yapılan görüşmelere İspanya Sendikaları UGT FITAG'tan Uluslararası İlişkiler Sekreteri Montserrat Lopez Garcia de la Torre, CCOO Fiteqa'dan Jesus Ribera Rubies katıldı. Görüşmede Standard Profil işletmesinde örgütlenme çalışmalarının ilerletilmesine yönelik iki sendika arasındaki işbirliği ve dayanışmanın daha da geliştirilmesi üzerinde duruldu. İspanya sendikaları temsilcileri Petrol-İş Sendikası'nın Standard Profil
işyerlerinde örgütlenmesine yönelik her türlü dayanışmaya açık olduklarını belirtti. Standard Profil işyerlerinde örgütlenme çalışması ile ilgili İspanya sendikalarıyla yapılan görüşmelerin ardından Petrol Ofisi'nde yürütülen örgütlenme çalışmaları çerçevesinde Petrol-Ofisi'nin çoğunluk hissesine sahip Avusturya çokuluslu şirketi OMV'de örgütlü PRO-GE Sendikası Uluslararası İlişkiler Sekreteri Peter Schissler
ile de bir görüşme yapıldı. Schissler Petrol Ofisi işçilerinin örgütlenmesine yönelik her türlü destek ve dayanışmayı vereceklerini söyledi. Yine İtalya'da Recordati İlaç'ta örgütlü olan İtalyan Sendikası FEMCA 'nın Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Dario Ilossi, Petrol-İş Sendikası ile İtalya kökenli çokuluslu şirketlerin işçilerinin sendikalı olmasına yönelik dayanışma içerisinde olacaklarını iletti petrol-iş
57
BİR GÖRÜŞ
MUHAFAZAKARLIĞIN YENİ / YENİDEN HEDEFİ: TİYATRO VE SANAT YAVUZ PAK
Siyaset Bilimci
Üstadım Pınar Çekirge’ye…
H
erşey, Zaman gazetesinin muhafazakar kalemlerden İskender Pala’nın, İstanbul Şehir Tiyatrolarında sahnelenen Günlük Müstehcen Sırlar adlı oyununa dair okuduğu “gazelle” başladı. Belki de dünyanın başka hiçbir yerinde, felsefi bir tiyatro oyunu hem de bir profesörün zihninde şehvet duyguları uyandırmamış, ahlakını zedelememişti! Üst perdeden okunan bu yanık gazelin ardından, tarihsel/toplumsal olaylara ve olguları konu alan Otobüs, Rosenbergler Ölmemeli oyunları muhalif içerikleri nedeniyle hedef tahtasına oturtuldu. Engin Ardıç, Hadi Uluengin gibi liberal kanat temsilcileri de muhteşem “aryalarıyla” muhafazakar koroya katılınca çok sesli bir saldırı başlatıldı tiyatrolara… İstanbul Şehir Tiyatroları’nın yönetmeliğini değiştirilmesiyle başlayan tartışma, Başbakan’ın “Tiyatroları özelleştireceğiz” sözleriyle tırmandı. Devlet Tiyatroları’nın özelleştirilmesi için hükümet düğmeye basarken, İskender Pala’nın Muhafazakar Sanat Manifesto’suna, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, Edebiyat Profesörü, Mustafa İsen’in, "Muhafazakâr kesimin nasıl bir demokrasi anlayışı varsa, muhafazakâr demokrasi diye bir şeyden bahsedebiliyorsak, o zaman 'muhafazakâr estetik' ve 'muhafazakâr sanat' diye bir şeyden de bahsetmek, bunun normlarını ve yapısını oluşturmak gibi bir yükümlülük içindeyiz" açıklaması eşlik etti.
Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni’nin istifasıyla başlayarak tüm Türkiye’de tiyatrocuları/sanatçıları ayağa kaldıran ve geçtiğimiz günlerde, Kadıköy’de Guinness rekorlar kitabına aday olan 7 gün 24 saat aralıksız sürdürülen “sanat maratonu” ile taçlandırılan eylemlilik süreci, tiyatro camiasının kolay pes etmeyeceğinin işareti gibiydi. DÜN: SANAT ve SİYASETİN BİTMEYEN DANSI Belirtmek gerekir ki tiyatro, tarihin bütün dönemlerinde iktidarların elinde önemli bir silah olmuştur. Toplumu etkilemiştir, yön vermiştir ve daha açık bir tabirle hâkim iktidarların kurgulamaya çalıştıkları düzene bağımlı yurttaşlar için fırsat yaratmıştır. Elbette bu demek değildir ki, tiyatro tarihin bütün dönemlerinde yalnızca yönetici sınıfın çıkarlarına hizmet etmiştir. Tiyatro, tartışmasız bir netlikte muhalif bir güç olarak da varlığını sürdürmüştür.
Eski çağların tragedya oyuncuları, gerçekte devletin burslu elemanları ve levazımcısıdırlar. Devlet onlara sahneledikleri oyunlar karşılığında para öder, ancak doğal olarak devlet politikasına ve yöneten sınıfların çıkarlarına karşıt eserlerin sahnelenmesine izin vermez. Tragedyalar açık bir şekilde taraflıdır ve zaten taraflı değilmiş gibi de yapamazlar,” der Arnold Hauser, ‘The Social History of Art/ Sanatın Toplumsal Tarihi’ başlıklı çalışmasında. Öte yandan, Augusto Boal, Ezilenlerin Tiyatrosu kitabında, tiyatronun politik olmadığını savunanların tezlerini Süreç, tiyatro dünyasında dalga dalga çürütmeye ilk önce Aristoteles’in ‘Trayükselen tepkilere ve eylemlere yol açtı. gedya sisteminin aslında baskıcı politik
58
petrol-iş
bir sistem” olduğunu göstermekle başlar: “Tragedya” egemenliğin üretilip, pekiştirilerek genişletilmesi için sahnedeydi”…“Sınıflı toplumların iktidar mücadelelerinde, tiyatronun ve sanatın etkin rolü görmezden gelinmeyecek benzer örneklerle doludur”. Tarih boyunca, tüm dünyada örneklerine rastlayabileceğimiz “siyaset ve sanat” ilişkisinin Türkiye’de de sık sık gündeme gelişine tanıklık ederiz. Cumhuriyet’in Aydınlanmacı felsefesinin etkisiyle kurguladığı kültür/sanat dünyası, edebiyattan müziğe, operadan tiyatroya kadar pek çok sanat dalında yeni uygulamaların, bizzat devlet eliyle hayata geçirildiği bir süreçtir. “Muasır medeniyet seviyesine” ulaşmayı hedefleyen genç Cumhuriyet, kültür/sanat alanında Aydınlanma felsefesine uygun bir yapılanma ve sanatsal üretim organizatörü işlevi görmüştür. Operanın, klasik müziğin, heykelin, modern tiyatronun, bu alanlarda bakir olan Anadolu topraklarında yaygınlaştırılması çabası, tebaalıktan yurttaşlığa terfi eden Cumhuriyet insanın “kültür/sanat alanında da evrensel standartları yakalaması” amacının bir sonucudur. Söz konusu dönemde, tiyatro duayenlerinin birçoğunun vekillik yaptığı ve rejimin etkili söylemlerine imza attığı gerçeğini, seçilen oyunların
ilk planda ulusal bilince sahip yurttaşlar yaratmak ardından batılı değerleri benimsetmekteki mantığıyla birleştirebiliriz. Cumhuriyet ile birlikte kültür-sanat faaliyetlerinde tiyatronun öncü işlevlerinde sıkıdenetim devreye sokulmuştur. Bu konuda en anlamlı veri “parti-ideoloji denklemindeki Halkevleri ve temsil kolları faaliyetidir. Öte yandan, Türkiye’de, Cumhuriyet tarihinin ilk yıllarından itibaren, iktidarın, bugünkünden çok da farklı olmayan müdahalelerin varlığını, bize o dönemin Şehir Tiyatroları sanat yönetmenlerinden, ünlü tiyatro adamı Vasfı Rıza Zobu anlatır: 1940’larda Matbuat Müdüriyeti, tiyatro oyunlarında “kadınların namuslu, erkeklerin faziletli olması”nı şart koşmuş. Müdüriyet, Zobu’nun “Yürü Ya Kulum” oyununu yasaklama gerekçesini şöyle açıklamıştır:“Piyesteki kadınlar, şerefli birer aile kadını olması lazım gelirken, halleri evlilik kutsiyetine aykırı düşmektedir.” Hagop Vartovyan’ın Osmanlı Kumpanyası’ndan, Cumhuriyet’in Devlet Tiyatrolarına giden süreç de, bizlere, tiyatronun egemenler tarafından nasıl kullanıldığının zengin örneklerini sunar. Örneğin, Türk siyasal hayatının en politize olduğu 1960-80 arası dönemde, Devlet Tiyatrosunun bu atmosferi uzaktan seyretmesi hiç de şaşılası bir durum olmasa gerekir. BUGÜN: SANATI MUHAFAZAKARLAŞTIRMAK
sal ve kültürel veçhelerle yeniden şekillendirilmeye çalışılan bir “iktidar” tartışması içinde olduğumuzu görmek zor değil. Yeni bir rejimin inşa sürecine eşlik eden hegemonya mücadelesinin, tüm diğer üstyapı kurumları gibi, kültür/sanat alanında da kendi hakimiyetini kurma sürecidir içinden geçtiğimiz. Bugün Türkiye’de, muhafazakarlığın ekonomik-toplumsal gelişimi “sanat alanındaki gelişimini” aşmış bulunuyor. Muhafazakar sermaye, son on yılda yarattığı yeni yaşama biçimine uygun sanat yaratma çabasında artık. Refahı yükselmiş yeni muhafazakar zenginliğin sermaye-
sini kullanarak kendine dair bir sanat yaratma arzusu ortaya çıkıyor. Muhafazakar müzik, muhafazakar filmler, diziler, oyunlar, danslar istiyorlar. Estetik kisvesi altında, iktidarın dümen suyunda muhafazakar yaşam biçimini tüm topluma olduğu gibi aydın ve sanatçılara da dayatıyorlar. Ancak, bu durumu, bir grup “taşralı tüccarın”, siyasal iktidarı ele geçirip sanat alanında kendince eğlenmek için, Hamlet’e tespih çektirmek ya da takım elbiseyle Arap çöllerinde gezinmek gibi komik bir duruma düşmesi olarak değerlendirmek pek mümkün değil. Durum çok daha ciddi: Bir hegemonya mücadelesi!
Gerçekte, Cumhuriyet tarihi, iktidar ile aynı dili konuşan, onu “muhafaza” etmeye çabalayan sanat eserlerini bol miktarda barındırıyor Cumhuriyet’in ilk döneminin dayatılmış bir sanatı vardı, 27 Mayıs’ın, 12 Eylül’ün de..Ve bugünün Türkiye’sinde yeni bir sanat anlayışı da- Hegemonya mücadelesi alanın bir uzanyatılmaya çalışıyor: Muhafazakar Sanat.. tısı olarak, muhafazakar sanat, düzenleyici ve baskıcı bir kumpanyadır: Sanata tarihin penceresinden bakıldı- Karşısında sakız çiğneyen seyircisine el ğında, sanatın tarihinin hiçbir zaman salt pençe divan duran, cinselliği repertuvasanatçıların tarihi olmadığı görülür. Bu rından kazımış, parasını veren iktidara, tarih içinde her zaman siyasal aktörlerin hamisine boynu kıldan ince, muhafazakar rolü vardır, az ya da çok… Bugün, Türki- ve liberal değerleri ezber etmiş, muhalif ye’de yapılan tartışmalara baktığımızda tek söz etmeyen bir sanat ve onu icra ededa, gerçekte sanat üzerine bir tartışma yü- cek kendisine ve sanatına ihanet etmiş sarütülmediğini, ekonomik, politik, toplum- natçılar yaratmaktır hedeflenen… Normal
olarak, bu kurgu ancak totaliter bir ortamda hayat bulabilir. Siyasal erk tarafından şekillendirilen despotik bir yaklaşımın, “muhafazakar sanat” tanımlamasıyla meşrulaştırılması tam da bu noktaya denk düşer. Nitekim, önceleri içine tükürülen heykellerin yerini, ucube ilan edilerek yıkılan heykellerin alması tesadüf değildir. Muhafazakar sanat, tarihsel boyutuyla, modernizmin iki yüzünden birini temsil ediyor. Kapitalizmle birlikte, burjuvazinin devrimci niteliğini yitirmesiyle birlikte tutuculaşması ve gericileşmesiyle ortaya çıkan ve onun ilerici, özgürlükçü, Aydınlanmacı yüzünü yok edemese de gölgelemeye çabalayan yüzünü. Bugün ise, neo-liberal küreselleşme politikalarını, toplumlara, özellikle ezilenlere dayatmak ve kabullendirmek için, hegemonyanın toplumların en gerici unsurlarına oynadığını gözlemliyoruz. Kapitalist, sermayeci ve neo-liberal değerlerin varlığını sürdürebilmesi için tutucu, gerici değer yargıları ve biat kültürünün, kültür-sanat alanında da hakim kılınması amaçlanıyor. Türkiye gibi neo-liberalizmin kucağındaki ülkelerde de, muhafazakar modernleşme süreçlerinin bu öğeler üzerinden yürüyeceği de ortada. Muhafazakar sanat kavramı, özünde, “sanatın da kapsadığı dönüştürücü devinimsellik ve eylemselliğe karşı geliştirilen kültürel, toplumsal, siyasal konum alış ve tavrı” ifade eder. Kurucu iktidar hegemonyasını korumayı her düzlemde savunan “siyasal muhafazakarlık”, sınıflı toplumun tarih sahnesine çıkmasıyla akrandır. Günümüz toplumlarındaki görünümü ve toplumsal süreçlere müdahillik tarzı her bir toplumu özgül koşullarına bağlı olarak değişiklikler gösterse de, özünde “sınıflı toplum yapısını muhafaza edilmesinin” karmaşık kurgusunu ve ideolojik taşeronluğunu üstlenir. Bu açıdan bakıldığında, “yaratılması ve dayatılması” gereken bir muhafazakar sanattan söz edilebilir. Zira, ekonomik olarak dünyada 16. sırada yer alan, ancak insani gelişmişlik sıralamasında 92. bulunan bir ülkede, toplumsal mühendislik çalışmasının estetik boyutu ancak bu yöntemle mümkün kılınabilir.
petrol-iş
59
Sanat, insanlık tarihi boyunca özgür düşüncenin ürünü olagelmiştir ve evrenseldir. Muhafazakarlık ise toplumdan topluma, çağdan çağa değişen bir kavram olarak ilk anda sanatla burada ters düşer. Özgür düşüncenin her ne adla olursa olsun engellenmesi, bir dine, ideolojiye, siyasete gönderme yapılarak dizginlenmesi ve yerelliğin köreltici sınırlarına hapsedilmesi daha baştan sanat ile muhafazakarlığı karşı cephelere yerleştirir. Zira muhafazakarlık, sanatın sınırsız sorgulamalarını kaldıramayacak kadar kutsallıklarla örülü bir kuralcı, baskıcı ve kırılgan bir yapıdır. Muhafazakar sanat, bir bakıma, eskinin yeni gibi pazarlandığı bir tarihsel dönemeçte, çağdaş, çok sesli, evrensel bir çözüm için kapatılmak istenen yolları zorlayacak insanları susturmanın, sindirmenin aracıdır. Tarih, sanatı kendi iktidarları için toplumu manipüle eden bir araç olarak kullanmaya yeltenen despotik iktidarların varlığına tanıklık ettiği gibi; sanat olgusunun, varoluşu gereği, otoritenin yanında değil, mazlumum yanında durduğunu anlatır bize. Çünkü sanat, başkaldırmanın ve isyanın adıdır. Yürürlükte olanı bozmak, yıkmak, özgürleştirmektir sanat. Oysa muhafazakarlık tarih boyunca, itaatin ve biatın ifadesidir.
Öte yandan, sanat, ticarileştirilmesi en zor olgulardan biridir. Zanaatçı ile sanatçıyı ayıran temel özelliğin para ilişkisi olduğu düşünüldüğünde, günün neo-liberal iktidarlarının ve onların muhafazakar sanatlarının, “gişe hasılatına” indirgedikleri sanat politikaları, daha baştan iflas etmiş, özünden sapmıştır. Milyarlarca liralık bütçe açığını bir yana bırakıp, devlet tiyatrolarına ayrılan 140 milyon liranın peşine düşen bir iktidarın dayattığı sanatın varacağı yer ortadadır: Mizahın fersah fersah uzağındaki argo-küfür fıçısı İvedik idolleri, estetikten uzak ucuz kahramanlık ve hamaset nutuklarıyla dolu Fetih filmleri, içeriği tümden arabeskleşmiş, tüketim kültürünün popüler şarkıcıları. “Devlet don satmaz anlayışından devlet tiyatro yapmaz anlayışına” evrilen süreçte, kamusal fonların kesilmesi sonucu kitleleri niteliksiz ve bayağı popülist sanat ürünlerine mahkum ederken kitlesel bir
60
petrol-iş
gericileştirme, bilinçsizleştirme ve apoli- Bugün, siyasal iktidarın müdahalesi, titikleştirme sürecine de muhafazakar sanat yatro sahnesinden resim tuvaline kadar tüm sanat eserlerinde, gerçek hayatın ve ile zemin hazırlanmaktadır. yansımalarının silinmesi, gerçekliğin haBugün, insanlık tarihinin bütün biriki- sıraltı edilmesi üzerinedir.. mine “zamanı durdurma” adına el koyan bir muhafazakar zihniyet bulunuyor orta İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin geçtiğimiz yerde. Bu zihniyetin renginin “yeşil” ol- günlerde, özelleştirileceği söylenen tiyatması değildir önemli olan, zira kapitalist rolarla ilgili kapsamlı bir araştırma yaptı. dünyada “muhafazakar”, gerçekte rengi Araştırmaya göre 2005’te 2 milyon 161 ne olursa olsun, sermayeyi muhafaza edi- bin 537 olan tiyatro izleyici sayısı, yor. Üçüncü bin yıla girerken, Ortaçağ’ın 2010’da 4 milyon 686 bin 209’a yükseldi. bütün karanlık güçlerini yardıma çağırmış Yani, 5 yılda ikiye katlanan ve her yıl pek kapitalizm, şimdi de bu güçlerin yardı- çok ilde açılan yeni sahneler halkın ilgimıyla kendini muhafaza etmeye çalışıyor. sini toplamayı başardı. Tiyatroya müdaBu muhafaza sürecinin bu coğrafyadaki halenin tam da böylesi bir döneme denk izdüşümlerinden biridir muhafazakar gelmesi manidar… sanat yaygaraları… Halkın pek çok kesimi, ezilen sınıflar, Özetlemeye çalıştığım kadarıyla, muha- orta sınıflar, dindarlar, azınlıklar, solcular fazakarlığın sanatla olan özsel ilişkisi, ve hatta sanatçılar duraksayabilir, korkabize, muhafazakarlığın tırmandırıldığı bu bilir, satın alınabilir. Ama tarihin öğrettiği coğrafyada bile, muhafazakarlığın kültür gerçekten kimse kaçamaz: İnsan varolsanat alanında Cumhuriyet’in ilk dönem- dukça sanat korkmaz, susmaz, gerilelerinde Aydınlanma felsefesinden esinle- mez!!! Unutulmaması gereken şudur: nen sanat politikaları kadar başarı şansı Sanatın binlerce yıllık yolculuğu boyunca olmadığını anlatıyor. Çünkü, sanat özü iti- aldığı formlar ve tarihteki öncü rolü, hiçbarıyla ilerici ve muhalifken, muhafaza- bir zaman sadece esen günlük politik rüzkarlık zıt kutuplarda konumlanır tarihin garların değil, kültürel, sosyal hayatı her aşamasında. Cumhuriyet’in yarat- yontan tüm yer altı ve yerüstü sularının, maya çalıştığı sanat politikaları, sanatın zamanla ve sabırla verdiği şeklin estetiğimuhalif yanını bastırmaya çalışsa da, ile- dir. rici özüne sahip çıkmıştı. Ve sanat şu ya da bu biçimde muhalif kalmayı başar- Başladığımız gibi, “müstehcenlikle” ilgili mıştı, her dönemde olduğu gibi. Dünyaca başka bir hikaye ile noktalayalım dilerseünlü Nazım Hikmet, Yaşar Kemal, Leyla niz. Resim ve heykel sanatının zirvesinde Gencer, Ara Güler, Fazıl Say gibi sanat- olduğu Rönesans döneminin en ünlü usçıların bu coğrafyanın bağrından çıkmış talarından ve Papa’nın heykeltıraşı ve miolması, Aydınlanmacı felsefenin, tarih bo- marı ünvanına sahip Michelangelo’ya yunca muhalif sanatçılar yetiştirmek gibi kulak verelim. Michalengelo’nun Kıyabir potansiyel taşımasının sonucu olarak met Günü tablosuna başından beri muhagörülebilir. Muhafazakar sanat, bu bağ- lefet eden Papa IV. Paulus, tablodaki lamda, ilerici/ muhalif sanatçı yetiştirme imgelerin fazlaca müstehcen göründüpotansiyeli taşıyan Aydınlanmacı felsefe- ğünü belirterek Michelangelo’dan tabloyu nin köküne kibrit suyu dökme çabasıdır. biraz daha ‘düzgün’ hale getirmesini isteyince, büyük usta, muhafazakar sanat Sonuç Yerine yaygaralarına dair tarihsel bir yanıt verir: “Papa’ya söyleyin, bu küçük bir mesele Muhafazakar sanat tartışmaları, Antik Yuve kolaylıkla uygun hale getirilebilir. nan’da Antigone’den beri devam ediyor. Önce kendisi yaşadığımız bu dünyayı Bugün, çekişmenin tarafları “sanatçı” ile uygun ve yaşanılır bir hale getirsin, “idareci” gibi görünse de aslında çatışan, sonra da bu tablo da aynı uygunluğa gi“özgürlük” ile “köleliktir”. Çünkü, hayat recektir!” bir tiyatro, tiyatro ise gerçek hayattır.
ÇEVRE
DOĞAYA SUYA TOPRAĞA SAHİP ÇIKMAK İÇİN...
İzmirli "Termik santrala hayır" dedi İzmir’in Aliağa İlçesi’nde kurulmak istenen, kömüre dayalı 7 termik santrale karşı düzenlenen “1 Milyon İzmirli Termik Santrale Karşı” mitingine binlerce İzmirli katıldı. Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın'ın da katıldığı mitingde, 22 yıllık mücadelenin sürdürüleceği bildirildi.
A
liağa’da kurulmak istenilen yedi termik santrale karşı İzmirliler'de kamuoyu oluşturmak amacıyla yaklaşık iki ay önce “Termik Santrale Karşı 1 Milyon İzmirli” imza kampanyası ile başlayan hareket, Aliağa Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen miting ve şenlikle devam etti. Miting ve şenliğe katılanlar kimi zaman piknik yaparak kimi zaman slogan atarak termik santrali protesto etti. Yapılan konuşmalarda; 22 yıl önceki mücadele biçimleri anlatılarak “O zaman karışımızda devlet vardı, şimdi özel sektör var. Dayanışma içerisinde örgütlü mücadele edilirse santraller kurulamaz” denilerek, santrallerin kurulması için izin veren Aliağa Belediye Başkanı sert bir dille eleştirildi. Miting ve şenliğe aralarında çok sayıda siyasi parti, sivil toplum örgütü temsilcisinin yanı sıra 5 bin’in üzerinde İzmirli destek verdi. Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın'ın da katıldığı mitinge Aliağa ve Foçalı amatör balıkçılar ile yelkenciler de destek verdi. Mitinge; “1 Milyon İzmirli Termik Santrale Karşı” Koordinasyonu Sözcüsü, Petrol-İş Sendikası Mali Sekreteri Cemal Topçu, İstanbul Bağımsız Mil-
letvekili Levent Tüzel, Bakırçay Belediyeler Birliği ve Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven, termik santrale karşı 22 yıl önce verilen mücadele sırasında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olan Yüksel Çakmur, dönemin Aliağa Belediye Başkanı Hakkı Ülkü, Foça Belediye Başkanı Nihat Dirim katılarak birer konuşma yaptılar. YAŞANABİLİR BİR ÇEVRE
Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, mitingde yaptığı konuşmada, dünyadaki karbondioksit kirliliğinin yaklaşık üçte birinin termik santrallardan kaynaklandığını belirterek,”Atmosferdeki karbondioksit de iklim değişikliğinin en önemli nedenidir. Dolayısıyla kömür en tehlikeli fosil yakıttır” dedi. Beklenilmeyen, tahmin edilemeyen, yeryüzü olaylarının ve meterolojik olayların, sıcaklık artışının, fırtınaların, kasırgaların, sellerin nedeninin dünyadaki iklim değişikliği olduğunu belirten Öztaşkın şunları söyledi: “İklim değişikliğinin yarattığı felaketlerden dünyanın çeşitli bölgelerinde her yıl binlerce insan hayatını kaybetmektedir. Kömürün,
termik santralların zararları sadece iklim değişikliği değildir. Termik santrallar toprağımızı, suyumuzu, denizlerimizi, havamızı da kirletmektir. Bu kirlilik içtiğimiz süte de, yediğimiz meyve ve sebzelere de bulaşmaktadır. Termik santralların yarattığı asit yağmurları ile çoğu insalar ölümcül hastalıklara yakalanmaktadır. Termik santralların olduğu yerlerde örneğin Yatağan'da akciğer kanseri, kronik astım, kalp rahatsızlıkları, böbek ölümlerinde inanılmaz bir artış yaşanmaktadır. Aliağa'da Socar'ın kuracağı santralın ana yakıtı ithal kömürdür. Bu kömürün içine atık madde olarak kullanılan petrokokun da karıştırılacağı söylenmektedir. Petrokok, kömürün yarattığı kirliliği katlayarak arttıracak, çevremiz, petrol-iş
61
doğamız, havamız daha da kirlenecek, sadece Aliağa değil, Foça, Menemen ve Manisa'dan Bergama'ya kadar ülkemizin en önemli turizm ve tarım bölgesi katledilecektir. Biz sendika olarak termik santrallara karşıyız. Bu santrallarda petrokok yakılmasına da karşıyız. Biz kimyasal ürünler üretiyoruz. Her kimyasal maddenin insan sağlığı üzerindeki etkilerini biliyoruz. Aliağa ve çevresindeki kanser vakalarının nedeninin kimyasal kirlilik olduğunu tahmin ediyoruz. Biz Petkim'in varlığını sürdürmesi için modernizasyon ve kapasite artırıcı, yeni ürünlere odaklı yatırımlarını yıllardır savunuyoruz. “ diyen Öztaşkın şöyle devam etti: “Ama doğamızı, çevremizi, suyumuzu, denizimizi, havamızı, kirleten, insanların hastalanmalarına ve ölmelerine neden olan termik santralı da bu santralda yakıt olarak petrokok kullanılmasını da kesinlikle savunmuyoruz. Biz temiz enerjiyi, yenilenebilir enerjiyi savunuyoruz. Petrol-İş Sendikası 22 yıl önce de Gencelli'de bölgemize kurulmaya çalışılan ilk termik santrala karşı çıkmış, Aliağa'dan İzmir'e insan zincirlerinin oluşmasına katkı koymuştur. Çocuklarımıza, temiz, sağlıklı bir çevre, yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyoruz.”
önce kaldıkları yerden devam ettiklerini söyledi. Özgüven, “22 yıl önce termik santrali durduran güç bu halkın gücüydü. O gün karşımızda devlet vardı. Ona rağmen kuramadılar. Bugün de aynı kararlılıkla mücadele edeceğiz bu halkı kimse durduramaz. Termik santrali kurdurmayacağız, gerekirse başlarına yıkacağız. Ancak bazı belediye başkanları termik santralin yapılmasından yarar umuyorlar. İstihdam yaratacaklarını söyleyenler var BİR ARADA OLMAZ ama söylüyorum size ölü insanlara iş bu1 Milyon İzmirli Termik Santrale Karşı lunmaz” diye konuştu. Hareketi’nin İzmirlilerin gönüllü katılımıyla oluştuğunu söyleyen sözcü Cemal AYNI ÇİZGİDE DEĞİLİZ Topçu İzmir’in yenilenebilir enerji kaynakları açısından çok şanslı bir kent oldu- Dönemin İzmir Büyükşehir Belediye ğunu ifade ederek, “İzmir EXPO’ya Başkanı Yüksel Çakmur ise “Milyonlar sağlık teması ile aday olmuştur. 49 yıl 22 yıl önce yine bu meydandaydı ve bu elektrik üretmek adına suyumuzu, topra- sevgi zincirini ortaya koymuşlardı. Aliağımızı, soluduğumuz havayı, denizimizi ğa'dan İzmir'e kadar sevgi zincirini kurgeri dönüşü olmayan biçimde yok etmeye dular. 22 yıl önce termik santralin çalışanlara dur demek için buradayız” kurulmasını engelleyen dönemin eski belediye başkanları Nihatlar, Osmanlar ve dedi. Hakkıların mücadelesini dile getirerek şimdi de bu santralleri engelleyebiliriz” ÖLÜ İNSANA İŞ BULUNAMAZ dedi. Bakırçay Belediyeler Birliği Başkanı ve Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven İki tane termik santral izni veren Aliağa ise termik santral mücadelesine 22 yıl Belediye Başkanını ima eden Çakmur,
62
petrol-iş
“Ben sizlerle aynı partide olabilirim fakat erdemlik çizgisinde sizlerle değilim, bu utanca sahip değilim” diyerek isyan etti. 22 YIL ÖNCE BAŞARDIK
Dönemin Aliağa Belediye Başkanı Hakkı Ülkü ise 22 yıl önce yaşanan süreci anlatarak, termik santrallere karşı mücadele yürüten sivil toplum örgütlerine yol ve yöntem gösterdi. Ülkü, “Bu süreçte yapılmış olan çalışmaların nasıl olduğuna dönüp bir baksınlar. Biz nasıl engeller ile karşılaşmışız bir görsünler. Termik santrallere karşı mücadele için ilk olarak Bakırçay Belediyeler Birliğini kurmaya çalıştık. O zamanın Başbakanı Mesut Yılmaz birliğin kuruluşunu onaylamadı. Biz Danıştay’a başvurarak, birliği kurulmuş gibi saydık ve çalışmalarımız bu şekilde devam ettirdik. İnandığımız sürece bunu başaracağız. 22 yıl önce de bunu başardık, şimdide başaracağız” diyerek tam destek verdi. Konuşmaların ardından; Entu, Eski Bando, Mecaz, No Name, Gadjo Ensemble, Ena Laika, Zigzag ve Ahmet Gülşen şarkılarıyla mitinge katılanları coşturdu. Konser arasında en ilgi çekeni ise Petrolİş Sendikası Aliağa Şubesi Tiyatro Topluluğu’nun konseri oldu. Üzeri elle güneş, deniz ve martı şekilleriyle boyanmış beyaz tişörtlerle sahneye çıkan topluluk, termik santrale uyarladıkları eski ve yeni popüler müzik parçalarını alanı dolduran vatandaşlarla birlikte seslendirdi. Petrolİş Aliağa Şube Halk Oyunları Topluluğu da sahnede yerlerini alarak gösteri sundu.
GAZETECİ GÖZÜYLE
NE KADAR BARIŞ, O KADAR DEMOKRASİ ABD önce Büyük Ortadoğu Projesi, ardından Arap Baharı adı altında bölge ülkelerini yeniden biçimlendirirken Türkiye’ye altından kalkamayacağı, bedeli ağır misyonlar yükledi.
Y
azının başına oturduğumda aklıma ilk gelen şu oldu: Ülkeyi kuşatan koşullar değişmemişse, hatta geniş yığınlar açısından daha da çetrefilleşmişse benzer söylemlere tutunarak olasılıkları değerlendirmek kaçınılmaz oluyor.
Ferhan Şaylıman Yazar - Gazeteci Haber Programcısı
Geride kalan süreçte, bilinçli biçimde yaratılan bütün bilgi kirliliği oyunlarına, askeri disiplin kurallarına rahmet okutacak ağırlıkta, insanı tek boyutta düşünmeye zorlayan değişik baskılara karşın eğer duruşunuzu korumayı başardıysanız, varsın kimileri Donkişot gibi yel değirmenlerine kılıç salladığınızı, akıntıya kürek çektiğinizi düşünsün, hiç önemli değil. Suriye krizi şaşırtıcı değil Tarihin birçok dönemlerinde böyle olmadı mı? Yalnızlığa itilenler, dibe çekilenler gün geldi çökertildikleri yerden kalkıp yürüdüler. Çünkü defalarca deneye yanıla kanıtlanmıştır ki toplumsal dalgalanmalar denizde oluşan med cezirden farksızdır. Belirli zaman dilimleri içersinde her şey iner ve çıkar, kabarır ve alçalır. Bu saptamanın ışığında gelişmelere baktığımızda kuşkusuz şimdi dipteyiz. Yukarıya ne zaman çıkacağımız da belirsiz. Üstelik dipteki koşullara sert, acımasız bir unsur daha eklendi: Savaş olasılığı. Suriye ile yaşanan kriz aslında hiç de şaşırtıcı bir gelişme değil. Bunun beklenen bir olay olduğunu yukarda sözünü ettiğimiz
benzer söylemlerden yola çıkarak anlamak mümkün. Suriye gerçeği bir turnusol kağıdı gibi kapladı üzerimizi. Kağıttaki bilgiler Türkiye’nin son 10 yılını doğru okumamız açısından adeta ders niteliğinde ayrıntılarla dolu. Ayrıntıların tamamına yakını tek bir adrese yöneliyor: ABD önce Büyük Ortadoğu Projesi, ardından Arap Baharı adı altında bölge ülkelerini yeniden biçimlendirirken Türkiye’ye altından kalkamayacağı, bedeli ağır misyonlar yüklemiştir. Dünya jandarması ABD Dünyanın gözü dönmüş jandarması Ortadoğu’nun zengin petrol yataklarını sorunsuzca kullanabilmek amacıyla Irak’ta demokrasi ve insan hakları adı altında başlattığı operasyonda bir milyondan fazla insanı katletti. Süreç boyunca Irak bataklığından uzak durmaya özen gösteren Türkiye dış politikada komşularıyla sıfır sorun ilkesini koruyan bir tablo çizdi. Bu yaklaşım, jandarmanın Arap Baharı masalını uygulamaya sokmasıyla beraber ne yazık ki sona erdi. Nasıl olduysa Arap ülkeleri birden demokrasinin nimetlerini anımsadılar. Mısır’da Mübarek, Libya’da Kaddafi rejimi Nato desteğindeki muhalif güçler tarafından devrilirken bize yüklenen görevin ana hatları da tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı. Buna göre Amerika bölge ülkelerine yönelik sürdüreceği operasyonlarda Türkiye’yi koşulsuz, tartışmasız atlama tahtası olarak görmektedir. Uluslararası politikada atlama tahtası oyununun yaratacağı tepkileri boşa çıkarmak amacıyla ısrarla şu söylem geliştirilmiştir: Türkiye dünyanın ekonomide Çin’den sonra büyüme eğilimi gösteren ikinci ülkesidir. O, İslami değerlere bağlı, laik, demokratik yapısıyla, istikrarlı ekonomisiyle özellikle Ortadoğu’nun yükselen yıldızıdır. Arap ülkeleri Irak’ta Saddam’ın, Mısır’da petrol-iş
63
Türkiye
her zamankinden
daha çok barışa
ihtiyaç duyuyor. Savaş
geniş kitleler açısından yoksulluk, açlık, işsizlik ve daha az özgürlük
demektir.
64
petrol-iş
Mübarek’in, Libya’da Kaddafi’nin devrilmesinden sonra doğan boşlukta Türkiye’yi lider ülke olarak görmek istemektedirler. Özellikle Suriye tezgahında bir Türk jetinin düşürülmesine kadar tırmandırılan oyun bu söylem üzerinden oya gibi işlendi, işlenmeye de devam ediyor. Şimdi oyunun arka planına, turnusol kağıdına düşen bazı ayrıntılara yakından bakalım. Cezaevinde yatan gazeteciler Yunanistan, İtalya, İspanya gibi alt yapıları çökmüş ancak AB’nin desteğiyle ayakta duran ülkelerde kaos yaşanırken, Türkiye hangi verilerle, hangi göstergelerle dünyanın büyüyen ikinci ekonomisi konumuna yükseldi? Ben ekonominin dilini banka, faiz, bono gibi unsurları kullanarak bülbül gibi şakıyan bir uzman değilim. Ama hayatın işleyişi içersinde gözlediğim aykırılıkları da asla atlamam. İşsizliğin yüzde yirmilere ulaştığı, gelir grupları arasındaki farkın uçuruma dönüştüğü bir ülkede ekonomi hangi kriterler ölçüsünde büyüyor kabul edilir? Eğer gerçekten bir büyüme varsa bunun kremasını kimler yer? Alt gelir grupları parmaklarının ucuyla bile olsa tabaktaki o kremaya niçin dokunamaz? Akaryakıtı, doğalgazı dünyada en pahalı biçimde kullanan, bunu da halkına fatura eden bir ekonominin hızla büyüdüğü iddia etmek ne derece doğrudur?
liliğini savunmak mümkün mü? Medya çağdaş ülkelerde özgürlüklerin aynasıdır. Demokratik işleyişin yansımalarını orada görebildiğimiz ölçüde özgürüzdür. Türkiye’de şu an cezaevlerinde yatan gazetecilerin toplam sayısı sahip olduğumuz özgürlüklerin sınırını da belirliyor. Ya da daha somut bir örnek üzerinden bunu açalım. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ile söyleşi yapmak üzere randevu alan Ertuğrul Özkök, Mehmet Ali Birand ve Amberin Zaman gelen uyarılar üzerine bundan vazgeçtiler. Yani aslında içerde yatan gazetecilerle dışarıda kalanlar arasında ki fark epeyce kapanmış gibi görünüyor. Tabi bir de sorunun aklama, paklama ve gazlama yönü var. Medya bu dönemde genel anlamıyla Suriye’ye yönelik savaş çığırtkanlığı yaptı dersek bilmem abartmış mı oluruz? Sonu belirsiz savaş Suriye gerçeği, güneydoğuda terör bütün şiddetiyle sürerken yaraya tuz basmıştır. Türkiye her zamankinden daha çok barışa ihtiyaç duymaktadır. Savaş geniş kitleler açısından yoksulluk, açlık, işsizlik ve daha az özgürlük demektir.
İşte istikrarlı ekonomiye ilişkin kafamı kurcalayan sorular bunlar.
Amerika’nın kendi çıkarları doğrultusunda bizi Ortadoğu’da sonu belirsiz bir savaşa sürükleme oyununu bozmak için süreç hızla daralmaktadır.
Gelelim yıllardır baskılarla yönetilen Arap ülkelerine lider ülke olarak tanıtılan Türkiye’nin demokrasi yolculuğuna. Kuşkusuz onlarla karşılaştırılamaz bile. Ama dünyanın çağdaş ülkelerine baktığımızda sahip olduğumuz demokratik hakların yeter-
Çalışan kesimlerin örgütlü güçleri ülkemizde ve sınırlarımızda barış yaygınlaştıkça demokrasinin de yaygınlaşıp kökleşeceğini bugün her zamankinden daha yüksek bir sesle kendi tabanlarına, halka anlatmakla yükümlüdürler.
ÖRGÜTLENME
NOVARTİS’İ ŞİDDETLE KINIYORUZ
Şube Yönetim Kurulu Üyemiz Ahmet Akın işten çıkartıldı... 140’ı aşkın ülkede 119 bin çalışanı bulunan sağlık hizmetleri alanında dünya lideri olduğunu iddia eden İsviçre Novartis firmasının, sağlık sorunlarından dolayı raporu olan arkadaşımızı işten çıkarması protesto edildi. Bu tutum Novartis’in “Önce Sağlık, Önce İnsan” sloganın altının ne kadar boş olduğunu gösteriyor.
İ
sviçre sermayeli Novartis Türkiye'nin İstanbul 1 Nolu Şube Yönetim Kurulu Üyemiz Ahmet Akın'ı sağlık durumunu gerekçe göstererek 5 Temmuz'da işten çıkartması firmanın Pendik-Kurtköy'deki fabrikası önünde yapılan kitlesel basın açıklamasıyla protesto edildi. Genel merkez yöneticilerimizin, şube yöneticilerinin, işyerlerinden temsilcilerin, işçilerin katıldığı protesto eyleminde “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek, “ Susma, sustukça sıra sana da gelecek” sloganları atılarak Novartis Türkiye işvereni protesto edildi, şiddetle kınandı. Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın fabrika önünde yaptığı açıklamada, “Biz Petrol-İş olarak Novartis'de uzun yıllardır örgütlüyüz. Şirketin de kendi ilkeleri var, altına imza attığı sözleşmeler var. Novartis çok uluslu bir firma; dünya çapında kamuoyuna, çalışanlarına açıkladığı ilkeleri, prensipleri var. Ancak şirket bu ilkelerini de görmezden gelerek sağlık sorunlarıyla ilgili raporu olan
bir arkadaşımızın iş aktini feshetti. Biz bunu asla kabul etmiyoruz. Firmanın bu kararını şiddetle kınıyoruz” dedi. Novartis Türkiye işvereninin Petrol-İş'in gücünü denemeye kalktığını belirten Öztaşkın konuşmasını şöyle sürdürdü: “Hiç kimse Novartis'de Petrol-İş üyelerinin birliğini, beraberliğini test etmeye kalkmasın. Petrol-İş üyeleri birlik ve beraberliği, dayanışmayı bu işyerinde gösterdiler. Novartis işçisi arkadaşlarına, işine, ekmeğine, aşına, sendikasına sahip çıkmıştır. Bundan sonra da bu dayanışmayı göstermeye devam edecektir. Hepsini buradan bir kez daha tebrik ediyorum, kutluyorum. Arkadaşımızın raporu var. Öncelikle Novartis'in, Şubemiz Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akın'ın sağlık sorunlarını dikkate alarak kendisine uygun bir iş bulması gerekirdi. Öncelikle altına imza
attıkları sözleşmelere uyarak bir iş ortamının sağlanması gerekirdi. Bu yapılmadı” “Arkadaşımızın işe iadesini talep ediyoruz. Novartis Türkiye'nin Genel Müdürü ile tekrar görüştük. Sorun çözülünceye kadar bu meselenin peşini bırakmayacağız” diyen Öztaşkın şöyle devam etti: “Kısa sürede bu işin çözülmesini istiyoruz. Fabrika 2 hafta süre ile kapanıyor, üyelerimiz izine çıkarılıyor ama biz bu işin peşini bırakmayacağız. Ahmet Akın'ı işten çıkartmakla diğer üyelerimiz de baskı altına alınmak, tehdit edilmek isteniyor. Ancak biz bu tehditlere petrol-iş
65
pabuç bırakmayız. Novartis Türkiye'nin en kısa sürede bu konuda çözüm üretmesini istiyoruz.” 22 yıllık işçiye, “Sana göre iş yok” dediler Novartis'de 1989 yılında işe giren, 22 yıllık işçi, firmanın PU Efersan $ Pastil Formlar Bölümü'nde Proses Birim Operatörü olarak çalışan sendikamız üyesi Ahmet Akın'ın iş akti 5 Temmuz 2012 tarihi itibariyle feshedildi. Novartis iş akti fesih yazısında, “ Fabrikamızda şu anda sağlık durumunuza göre tavsiye edilen, yetkinliklerinize, eğitiminize ve tecrübenize uygun çalışabileceğiniz bir pozisyon bulunmadığından ... iş sözleşmesinin feshine karar verilmiştir” diyerek, bir çalışanı sağlık gerekçesiyle işten çıkarttı. 140'ı aşkın ülkede 119 bin çalışanı ile faaliyet gösteren, sağlık hizmetleri alanında
bir dünya lideri olan İsviçre sermayeli Novartis'in yıllık cirosu 51 milyar doları aşıyor. Türkiye'de de 2 bin 300 çalışanı ile ilaç sektörünün lider firması olan Novartis'in üç üretim tesisinden
IndustriALL Küresel Sendika Genel Sekreteri Jyrki Raina’dan Novartis Türkiye Başkanı Güldem Berkman’a Mektup
Bu haksız işten çıkarmayı ağır bir biçimde kınıyorum Cenevre 10 Temmuz 2012 Sayın Berkman, Bu mektubu size, bütün dünyada 140 ülkedeki enerji ve imalat zincirinde çalışan elli milyonu aşkın işçiyi temsil eden IndustriALL Küresel Sendika adına yazıyorum. Türkiye Petrol Kimya ve Lastik İşçileri Sendikası Petrol-İş bu küresel sendika ailesinin en aktif ve saygın üyelerinden biridir. Novartis Türkiye'nin, İstanbul Pendik Kurtköy'de kurulu üretim tesisinde çalışan sendika yöneticilerinden biri olan Petrol-İş Şube Yönetim Kurulu üyesi Ahmet Akın'ı haksız olarak işten çıkardığını öğrenince gerçekten şaşkınlık geçirdim. Yirmi iki yıldan fazla bir süre işyerinde yorulmadan çalışmış olan Bay Akın, iki ameliyat sonrası yaşadığı ciddi sağlık sorunlarına rağmen, işyerinde her zaman örnek bir işçi ve sendika yöneticisi olarak gösterilmiştir. Ne var ki, her zaman “önce
66
petrol-iş
insan, önce sağlık” sloganını kullanan Türkiye Novartis, Bay Akın'ı fabrikada uygun bir yere yerleştirecekken, iş sözleşmesini feshetmiştir. Bu haksız işten çıkarmayı ağır bir şekilde kınıyorum ve Bay Akın'ı Petrolİş'le diyalog içinde derhal işe iade etmenizi talep ediyorum. IndustriALL Küresel Sendika, üye örgütümüz Petrol-İş'i destekleme konusunda hiçbir çabadan kaçınmayacaktır. Bu mektubun bir kopyasını, Novartis genel merkezinin bulunduğu İsviçre'de işçileri örgütleyen üye örgütümüz UNIA yönetimine gönderiyorum. Bu sorunun, daha fazla müdahaleye gerek kalmadan, bir an önce çözüleceğini umut ediyorum. Selamlar Jyrki Raina Genel Sekreter
biri olan ve Pendik- Kurtköy'de faaliyet gösteren fabrikasında 175 Petrol-İş üyesi çalışıyor. Novartis Türkiye, 3 üretim tesisi ile başta İsviçre olmak üzere bir çok Avrupa ülkesi, Ortadoğu ülkeleri, Güney ve Orta Amerika ülkeleri için üretim yapıyor. Firma 90'den fazla ülkeye ihracat gerçekleştiriyor.
Çalışırken hastalandı Novartis kamuoyuna açıkladığı şirket politikasında, “Sağlık alanındaki çalışmalarını "Önce Sağlık, Önce İnsan" ilkesiyle birleştiren Novartis, sağlık, kültür, sanat, eğitim ve çevre konularındaki sosyal sorumluluk projelerine de destek vermektedir” derken sağlık gerekçesiyle bir çalışanını işten çıkartabiliyor. Şube Yönetim Kurulu Üyemiz, Novartis çalışanı Ahmet Akın'ın sağlık sorunları var ise bu sorunlar da 22 yıllık bir işçilik yaşamında, bu fabrikada ortaya çıkmış, bu fabrikada çalışırken hastalanmıştır. Novartis Türkiye işvereni Petrol-İş'in, Ahmet Akın'ın işyerinde başka bir birimde çalıştırılması teklifini de kabul etmemiştir. Petrol-İş Sendikası olarak Novartis Türkiye'nin bu tutumunu asla kabul etmiyor ve şiddetle protesto ediyoruz. Şubemiz Yönetim Kurulu üyesi Ahmet Akın'ın tekrar işe alınmasını talep ediyor, aksi takdirde her türlü mücadeleyi vereceğimizi bir kez daha bildiriyoruz.
ล UBE HABERLERฤฐ
*HE]H รญXEHPL]ยถGH $OSOD Lรฌ\HUL ELOJLOHQGLUPH WRSODQWร Vร
P
HWURO รณรถ 6HQGLNDVร *HE]H รดXEHVL .RQIHUDQV VDORQXQGD UXWLQ KDOH JHOHQ $OSOD \D EDรตOร $OSOD 3HOLWOL .|\ย YH $OSOD รดHNHU Sร QDU oDOร รถDQODUร Qร Q NDWร OGร รตร WRSODQWร \DSร OGร 7RS ODQWร Qร Q Doร Oร รถร QGD ELU GHรตHUOHQGLUPH \DSDQ รดXEH %DรถNDQร 6ย OH\PDQ $N\ย ] 1LVDQ GD \DSร ODQ ย \H HรตLWLPOHUL 0D\ร V Lรถ \HUL oDOร รถDQODUร Qร Q \DSWร รตร NDQ EDรตร รถร NDPSDQ\DVร รถXEHQLQ Gย ]HQOHGLรตL IXWERO WXU QXYDVร KDNNร QGD YHULOHQ ELOJLOHU YH \DSร ODQ GHรตHU OHQGLUPHOHU LOH ELUOLNWH Lรถ\HUL YH LรถoLOHUOH LOJLOL JHQHO NRQXODUร Q \DQร Vร UD \HQL oร NDUร ODFDN RODQ .ร GHP WD]
%XUVD รญXEH %DรฌNDQร Pร ] 1XUL +DQ JUHYGHNL 7 0HWDO LรฌoLOHULQL ]L\DUHW
B
XUVD รดXEH %DรถNDQร Pร ] 1XUL +DQ *HP OLN 6HUEHVW %|OJHGH JUHYH oร NDQ 7ย UN 0HWDO ย \HVL LรถoLOHUL ]L\DUHW HWWL *HP OLN 6HUEHVW %|OJHGH EXOXQDQ .RPYHN .DUDV|U IDEULNDVร QGD LรถYHUHQOH DQDODรถDPD\DQ LรถoL 1LVDQยถGD JUHY |QOย รตย JL\GL 6HUEHVW %|OJHยถGH IDDOL\HW J|VWHUHQ YH 7ย UN 0HWDO 6HQGLNDVร ยถQร Q \HWNLOL ROGXรตX .RPYHN IDEULNDVร Qร Q NDSร Vร QD JUHY SDQNDUWร DVDQ LรถoLOHU GDYXO ]XUQD HรถOLรตLQ GH KDOD\ oHNHUHN JUHYL EDรถODWWร ODU
PLQDWร \DVDVร VD\ร Oร VHQGLNDODU \DVDVร YH VD\ร Oร 7RSOX รณรถ 6|]OHรถPHVL *UHY YH /RNDYW \DVDVร KDNNร QGD ELOJLOHU YH GHรตHUOHQGLUPHOHUGHQ VRQUD Lรถ \HUL WHPVLOFLOHUL YH LรถoLOHU NHQGL DUDODUร QGD VDDWH \DNร Q J|Uย รถPHOHU \DSWร ODU 7RSODQWร \D รดXEH %DรถNDQร 6ย OH\PDQ $N\ย ]ยถย Q \DQร Vร UD %DรถNDQ \DUGร PFร ODUร (\ย S $NGHPLU 2UKDQHWWLQ <ร OGร ] YH 7HPVLOFLOHU 6HOoXN &LKDQ %H\\DPL $\\ร O Gร ] .HQDQ <ร OGร Uร P YH 2VPDQ .DUGDรถ NDWร OGร 7RS ODQWร \D GD FLYDUร ย \HPL] NDWร OPร รถWร U
%DQGร UPD รญXEHPL] .XรฌFHQQHWL )HVWLYDOL +DONR\XQODUร QGD
8OXVODUDUDVร %DQGร UPD .XรถFHQQHWL .ย OWย U YH 7XUL]P )HVWLYDOL (WNLQOLNOHUL oHUoHYHVLQGH 3HWURO รณรถ 6HQGLNDPร ] %DQGร UPD รดXEH $QDWROLD +DONR\XQODUร HNLELPL] %DQGร U PD .XรถFHQQHWL .|\ย QGH \DSร ODQ IHVWLYDOH NDWร OGร )HVWL YDO Doร Oร รถร Qร &+3 %DQGร UPD 0LOOHWYHNLOL 1DPร N +DYXW oD %DQGร UPD %HOHGL\H %DรถNDQร 6HGDW 3HNHO 3HWURO รณรถ %DQGร UPD รดXEH %DรถNDQร รณVPDLO .D\DQ YH PLVDยฟ UOHU N|\ KDONร HรถOLรตLQGH \DSWร ODU )HVWLYDOGH 3HWURO รณรถ 6HQGLNDVร %DQGร UPD รดXEHVL $QDWROLD +DONR\XQODUร HNLELPL] J|VWH ULOHULQL VXQDUNHQ %DQGร UPD &XPKXUL\HW 0H\GDQร QGD GD %DQGร UPD KDONร QD NH\Lร L GDNLNDODU \DรถDGร petrol-iล
67
0HUNH] <|QHWLFLOHULPL] YH $GDQD รญXEHPL] $P\OXP 1LรฌDVWD JUHYLQL Jย Qย QGH ]L\DUHW HWWL
G
HQHO %DรถNDQร Pร ] 0XV WDID g=7$รด.,1 *HQHO 0DOL 6HNUHWHULPL] รณEUDKLP '2รฒ$1*h/ *HQHO gUJย WOHQPH YH (รตLWLP 6HNUHWHULPL] 1LPHWXO ODK 6g=(1 $GDQD รถXEH WHPVLOFL YH \|QHWLFLOHUL\OH ELUOLNWH +D]LUDQ WDULKLQGH 7HN *ร GD รณรถ 6HQGL NDVร Qร Q |UJย WOย EXOXQGXรตX $P\OXP 1LรถDVWDยถQร Q GHYDP HWPHNWH RODQ JUH YLQLQ Jย Qย QGH GHVWHN YHUGL
\ร OOร N *ULSLQ รฑODo LรฌoLVL 3HWURO รฑรฌ ย \HVL 5ร ]D .DQร NยถD SODNHW Qร N \ร Oร QGD HYOHQGLOHU 'DKD VRQUD 7ย OD\ +DQร P HรถLQLQ LVWHรตL LOH IDEULNDGDQ D\Uร OGร 5ร ]D .DQร N LVH \ร Oร QGDQ EX \ร Oร Q EDรถร QD NDGDU HPHNOL\H D\Uร O PDGDQ *ULSLQ รณODoยถWD oDOร รถPD\ร Vย UGย UGย \Dรถร QGD RODQ .DQร N EX \ร Oร Q EDรถร QGD JHoLUGLรตL ELU UDKDWVร ] Oร N VRQXFX IHOo ROGX YH HPHNOL\H D\Uร OPDN ]RUXQGD NDOGร 6HQGLNDPร ]ร Q GD HQ HVNL ย \HOHULQGHQ ELUL RODQ .DQร Nยถร Q KD\DWร ELU HPHNoLQLQ Lรถ\HULQGH Wย NHQHQ \D รถDPร QD EDUL] ELU |UQHN ROXรถWXUX\RU
1
\ร Oร QGD LรถEDรถร \DSWร รตร *ULSLQ รณODoยถWD WDP \ร O oDOร รถDUDN EX \ร Oร Q 2FDN D\ร QGD HPHNOL RODQ 5ร ]D .DQร NยถD รณVWDQEXO รดXEH %DรถNDQร Pร ] 5HรถDW 7ย \Vย ] Lรถ\HUL WHPVLOFLOHUL รดLULQ $ND\ 1HFOD *ย QHรถ $U]X (QJย O YH ย \HPL] 5DPD]DQ <ย FH LOH ELUOLNWH VHQGLNDPร ]ร Q KD]ร UODGร รตร |]HO HPHNOLOLN SODNHWLQL YHUGL \ร O ER\XQFD *ULSLQ รณODoยถร Q ย UHWWLรตL ย Uย QOHUL QDNOL\DW DPEDUODUร QD WDรถร \DQ .DQร N \ร Oร QGD LรถH EDรถODGร รตร IDEULNDGD NHQGLVLQGHQ LNL D\ |QFH LรถH EDรถOD \DQ 7ย OD\ +DQร POD WDQร รถWร 7ย OD\ +DQร P YH 5ร ]D .D
68
petrol-iล
$Gร \DPDQ รญXEH %LQDPร ]ร Q รฑKDOHVL <DSร OGร
G
HoHQ \ร O VDWร Q DOGร รตร Pร ] $Gร \DPDQ (VNL VDUD\ 0DKDOOHVLยถQGHNL DUVDPร ]D \DSPD \ร SODQODGร รตร Pร ] รถXEH YH ORNDO ELQDPร ]ร Q \DSร Pร LoLQ oร Nร ODQ LKDOHGH |QFH EHรถ ยฟ UPDGDQ .XUWRรตOX 6DQD\L /WG $VLO *UXS 'QรถP /WG รณ]RJDS <DOร Wร P /WG $NNRQDN /WG *h1 $< /WG +D]LUDQ WDULKLQH NDGDU NDSDOร ]DUI XVXOย LOH WHNOLI YHUPHOHUL LVWHQGL 7HPPX] dDUรถDPED Jย Qย *HQHO 6HNUHWHU $OL 8IXN <DรถDU *HQHO 0DOL 6HNUHWHU รณEUDKLP 'R รตDQJย O *HQHO <|QHWLP 6HNUHWHUL $KPHW .DEDFD $Gร \DPDQ รดXEH %DรถNDQร =H\QDO (URรตOX รดXEH %DรถNDQ <UG +DFร <XVXI 'RรตDQ รณรถ\HUL 7HPVLOFL OHUL &HQJL] (UVHYHU YH )HUKDW <ย FHO 3URMH 0ย HOOLยฟ 6 6HGD %ย \ย NDVODQ YH WHNOLI YHUHQ ยฟ UPD WHPVLOFLOHULQLQ NDWร Oร Pร LOH $Gร \DPDQ รณVLDV 2WHO 6DORQXยถQGD WRSODQWร \DSร OGร 7RSODQWร \D NDWร ODQOD Uร Q KX]XUXQGD WHNOLI ]DUร DUร Doร ODUDN RNXQGX )LU PDODUGDQ WHNOLร HULQL UHYL]H HWPHOHUL LVWHQGL $oร N D]DOWPD XVXOย LOH \DSร ODQ SD]DUOร NOD WHNOLร HU VRQ รถHNOLQL DOGร
WRSODQWร LOH LKDOH\L HQ Gย รถย N EHGHOOH YH HQ Nร VD Vย UHGH \DSPD\ร WDDKKย W HGHQ ยฟ UPD RODQ รณ]RJDS /WG รดLUNHWLยถQH YHUPH\L NDUDUODรถWร UGร 3URMHVL $EDG 0ย KHQGLVOLN WDUDIร QGDQ oL]LOHQ EL QDPร ] G|UW NDWOร RWXUPD DODQร WRSODP LQรถDDW DODQร LVH PHWUHNDUH RODFDN *LULรถ NDWร ORNDO RODUDN WDVDUODQDQ ELQDPร ]GD D\Uร FD GRNX] DGHW Eย UR \HU DODFDN
7HNOLI YHUHQ Wย P ยฟ UPDODUD YH HPHรตL JHoHQ KHUNH VH WHรถHNNย U HGHU VRQXFXQ KHSLPL]H KD\ร UOร ROPD 0HUNH] <|QHWLP .XUXOXPX] GDKD VRQUD \DSWร รตร Vร Qร GLOHUL]
%XUVD รญXEHPL]ยถGHQ LรฌWHQ DWร ODQ 6ย WDรฌ LรฌoLOHULQH GHVWHN
%XUVD .DUDFDEH\ยถGH 7HN *ร GD รณรถ 6HQGLNDVร QGD |UJย WOย 6ย WDรถ Lรถ\HULQGH |UJย WOHQPH QHGHQL\ OH LรถWHQ oร NDUร ODQ LรถoLQLQ LรถWHQ oร NDUร OPDODUร Qร SURWHVWR HWPHN DPDFร \OD 7ย UN รณรถยถH EDรตOร 6HQGL NDODUร Q %DรถNDQODUร YH <|QHWLFLOHUL GD\DQร รถPD ]L\DUHWLQGH EXOXQGX %DVร Q Doร NODPDVร \DSร ODUDN GHVWHN YHULOGL
%DWPDQ รญXEHPL]H ]L\DUHW
73$2 %DWPDQ %|OJH 0ย Gย UOย รตย QH DWDQDQ *|N KDQ $.,1 รดXEHPL]L ]L\DUHW HWWL
petrol-iล
69
Merkez yöneticilerimiz Pakpen’de
/HYHQW 7 ]HO¶GHQ %DWPDQ íXEHPL]L ]L\DUHW HWWL
70
petrol-iş
SPOR ETKİNLİKLERİMİZ
petrol-iş
71
72
petrol-iĹ&#x;