Petrol-Is

Page 1

Mart 2011


Türkiye, Petrol, Kimya, Lastik İşçileri Sendikası Yayın Organı

PETROL-İŞ MERKEZ YÖNETİM KURULU

10


BAŞYAZI

Bor'un yerli ve yabancı sermayeye açılmasına ve özelleştirme girişimine karşı duralım bulunmakta, %41'lik payla üretimde birinci konumda yer almakta ve dünya bor pazarındaki payı ise % 42-49 seviyesine ulaşmaktadır.

Değerli üyelerimiz, değerli okurlar; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca hazırlanan ve Bakanlar Kurulu tarafından imzalanarak 5 Mart 2012 tarihinde Başbakanlığa iletilen "Bor Tuzları, Trona ve Asfaltit Madenleri ile Nükleer Enerji Hammaddelerinin İşletilmesini, Linyit ve Demir Sahalarının Bazılarının İadesini Düzenleyen Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" Başbakan‘ın imzasıyla, 20 Mart 2012 tarihinde TBMM Başkanlığı‘na gönderildi. Mevcut Kanunun 2. maddesine eklenen fıkrada "Bu madenlerin üretilmesi ve zenginleştirilmesi, teknik, ticari ve ekonomik sebeplerle ürünün mülkiyeti ruhsat sahibinde kalmak üzere 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri çerçevesinde ihale edilmek suretiyle üçüncü şahıslara gördürülebilirler. Ancak üçüncü şahıslara gördürülecek işlerin ihale süresinin üç yıldan fazla olması durumunda konuya ilişkin talepler Yüksek Planlama Kurulu tarafından karara bağlanır" denilmektedir. Gerekçesi ne olursa olsun bu değişiklik sonuç olarak bir özelleştirmedir. 2840 sayılı Kanunla Devlet eliyle işletilmesi gereken bor madeninin özelleştirilmesi demektir ve 2840 sayılı yasanın delinmesi anlamını taşımaktadır. Hükümet, Türkiye'nin en önemli ve stratejik varlığı bor madenlerinin özel sektör tarafından işletilmesinin önünü açacak bir girişimde bulunarak, dünyanın en büyük üreticisi konumunda olduğumuz bor madenlerini, yerli ve yabancı sermayenin kullanımına sunmaya hazırlanmaktadır. Bor sektöründe özelleştirme uygulamalarının önü açılmaktadır. Hükümet, stratejik zenginliğimiz olan bor madenlerinin ve yüksek katmadeğer üreten bor sektörünün yerli ve yabancı sermayeye devredilmesine neden olacak bu tehlikeli girişimde ısrar etmektedir. Eti Maden işçilerinin, Bandırma halkının, sendikaların, meslek odalarının, sivil toplum kuruluşlarının tepkilerine rağmen tasarı TBMM'ye intikal etmiştir. Hükümet, TBMM'ye sunduğu yasa değişikliği ile nasıl bir zenginliği özelleştirmeye çalıştığının farkında değildir. Cam, seramik, nükleer, uzay ve havacılık, elektrik-elektronik, bilgisayar, inşaat-çimento, metalurji, enerji, ulaşım, tekstil, ilaç ve kozmetik, kimya, tarım, kağıt, kauçuk başta olmak üzere birçok farklı sanayi kolunda 500'e yakın kullanım alanı olan bor ürünleri, hem ekonomik hem de stratejik açıdan son derece önemli bir yere sahiptir. Türkiye bu stratejik madende, gerek rezerv ve üretim kapasitesi, gerek dünyada pazar payı açısından söz sahibi ülkelerin başında yer almaktadır. Ülkemiz dünya bor rezervinin yaklaşık % 72'sine sahip

Dünya bor sektöründe rakipleri kan kaybederken, bor madenlerini işleten kamu kuruluşumuz Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nün (Eti Maden), satış gelirleri, kârlılığı ve Hazine'ye aktardığı kaynak her geçen gün artmaktadır. TBMM'ye sevk edilen tasarı ile, “hizmet alımı” adı altında, bor madenlerinin özel sektör tarafından işletilebilmesinin önü açılmakta ve bu stratejik madenimizin özelleştirilmesinin ilk adımı atılmaktadır. AKP hükümeti, dünya devi Eti Maden'i zayıflatacak, bor madenlerini yerli ve yabancı sermayenin kullanımına sokacak ve özelleştirmenin önünü açacak “hizmet alımı” uygulamasını teknik, ekonomik ve ticari nedenlere bağlamaktadır. Bu gerekçenin hiçbir gerçekliği ve karşılığı yoktur. Tasarı derhal geri çekilmelidir. Yapılması gereken, Eti Maden'in gerekli yatırım, üretim, istihdam, fiyatlandırma, pazarlama ve yönetim politikalarıyla rafine ürün kapasitesi artışının sürdürülmesi, ürün çeşitliliği ve kalitesinin artırılması, mevcut pazar payının daha da yükseltilmesine çalışılmasıdır. Rezerv açısından sorunu olmayan bor ürünlerinde dünya çapında kurulan pazarlama ağı genişletilmelidir. Pazarlamanın önemli unsurları olan, fiyat, ürün, tanıtım ve dağıtım unsurları yanında endüstrinin ihtiyaçlarına yanıt verebilmek için dağıtım ağının etkinliği artırılmalıdır. Ülkemizin bor sektöründe en büyük sorunu, bora dayalı sanayinin gelişmemiş olmasıdır. Ülkemizin bordaki rezerv ve pazar avantajını değerlendirebilmesi için bor ürünlerini girdi olarak kullanan uç ürünlerin üretimi ve bora dayalı sanayinin gelişmesi önceliğimiz olmalıdır. Petrol-İş Sendikası, kamuoyunu stratejik değerimiz bor madenlerinin yerli ve yabancı sermayeye açılmasına ve bor sektöründe her türlü özelleştirme girişimine karşı duyarlılığa çağırırken, özelleştirme karşıtı mücadelesini daha önce olduğu gibi kararlı bir şekilde sürdürecektir. *** İşçi sınıfının Birlik Mücadele ve Dayanışma günü 1 Mayıs bu yıl da ülkemizde coşkulu bir şekilde kutlanacaktır. Sendikamız, 1 Mayıs kutlamalarının, özüne, ruhuna ve geleneklerine uygun bir şekilde, işçi sendikalarının önderliğinde, emeği temsil eden diğer örgütlerle, emek dostlarıyla birlikte, başta İstanbul Taksim'de olmak üzere ortaklaşa düzenlenecek kitlesel mitinglerle kutlanmasını savunmaktadır. SGBP olarak 1 Mayıs'ın sadece bir gün kutlanan gün olmaktan çıkarılarak 25 Nisan, 2 Mayıs tarihleri arasında emek haftası şeklinde kutlanması yönünde çağrılarımız olacak, bu çağrı doğrultusunda İstanbul'un çeşitli semtlerinde stantlar açılarak, hafta boyunca çeşitli etkinlikler düzenlenecek ve İstanbul halkı 1 Mayıs mitingine davet edilecektir. Petrol-İş üyeleri 1 Mayıs'ın kitlesel ve coşkulu bir şekilde geçmesine, düzenlenen kutlamalara katılarak katkı koyacaklardır.

Mustafa ÖZTAŞKIN Genel Başkan petrol-iş

1


ÖRGÜTLENME

Hedef daha fazla işyerinde örgütlenmek

Petrol-İş Konya Örgütlenme Bürosu açıldı Konya Organize Sanayi Bölgesi'nde faaliyet gösteren ve PVC kapı, pencere, panjur, kepenk sistemleri üreten PAKPEN A.Ş'de kısa bir süre önce örgütlenen Sendikamız Konya Örgütlenme Bürosunu da açtı. Hedef daha fazla işyerinde örgütlenme.

P

etrol-İş Sendikası Konya’da, işkolu kapsamında bulunan ve petrol, kimya, lastik, plastik, ilaç sektörlerinde faaliyet gösteren iş yerlerinde örgütlenmek amacıyla 31 Mart 2012 tarihinde, Cumartesi günü Konya örgütlenme Bürosunu açtı. Açılış, Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, Genel Örgütlenme ve Eğitim

2

petrol-iş

Sekreteri Nimetullah Sözen, Ankara Şube Başkanı Şuayip Gül ve Ankara Şube Yöneticileri, Temsilcileri, Konya’daki sendika, siyasi parti, sivil toplum örgütü temsilcilerinin ve PakPen işçilerinin coşkulu katılımıyla yapıldı. Konya Örgütlenme Bürosu yanlızca Petrol-İş üyelerine veya bu sektörde çalışan işçilere değil, örgütlenme ve eğitim çalışmalarında Konya'daki tüm emekçilerin yararlanabileceği bir merkez olacak. Açılışta bir konuşma yapan Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Petrol-İş'in son yıllarda Türkiye’nin bir-

çok sanayi bölgesinde yaygınlaştırdığı, “Doğudan Ol, Batıdan Ol, Anadolu’dan Ol, Trakya’dan Ol! Sendikalı Ol! Umutlu Ol, Güvende Ol” sloganını Konya’da da seslendirmeyi, hayata geçirmeyi hedeflediğini söyleyerek,” Çalışanları sadece Petrol-İş’e değil, “sendikaya” çağırıyoruz. Sendikalılık bilincini herkese, her yere ulaştırmayı görev biliyoruz” dedi. Öztaşkın şunları söyledi: “Sendikamızın yakın zamanda örgütlendiği PakPen işyerinde yaşananlar bu noktada umut verici olmuştur. Pak-Pen işçilerinin sendikamıza gösterdikleri ilgi ve güven karşılıksız kalmamış yüzlerce Pak-Pen işçisi çok kısa bir zaman içinde örgütlenerek Konya işçisine örnek olmuştur. Pak-Pen işvereniyle sendikamız arasında gelişen diyalog da bizce Konya’ya örnek olacak niteliktedir. Pak-Pen işvereni sendikamızla diyalog kurarak ve çalışanlarının sendikal haklarına saygı duyduklarını belirterek çalışma ilişkileri açısından örnek bir tutum sergilemiştir. Pak-Pen'de yakalanan ve devamının geleceğine emin olduğumuz bu diyaloga dayalı ilişki modelinin Konya sanayinde yaygınlaşmasını umuyoruz.”


Öztaşkın, “Biz bu kentte artık örgütlüyüz. Örgütlülüğümüzü daha da geliştirmek istiyoruz. Kendi işkolumuzdaki örgütsüz işyeri kalmaması amacıyla; işçilerle, memurlarla, bütün Konya halkı ile elele vererek bu güzel kentimizin bütün yoksul ve ezilenleri için daha da yaşanılır hale gelmesine gayret edeceğiz” dedi. Konya'da sanayinin hızla geliştiğini ancak sanayinin gelişmesine parelel olarak ilde refah düzeyinin ciddi olarak artmadığını belirten Öztaşkın, “Pakpen'de olduğu gibi işçilerin örgütlenmesiyle birlikte Konya'nın genel anlamda refah düzeyi artacak. Sendikamızın Pakpen'de örgütlenmesi, Konya'daki fabrikalarda çalışan işçilerin sendikalı olması, Konya halkınının refah düzeyinin artmasına önemli katkı sağlayacaktır” diye konuştu. Örgütlenme bürosunun açılışına katılan gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtlayan Öztaşkın, İran’dan alınan petrol miktarının düşürülmesinin Türkiye’nin ham petrol maliyetini artıracağını söyledi. Konya Pak-Pen'in örgütlü olduğu Ankara şubemizin Başkanı Şuayip Gül de açılışta yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Konya’daki çok değerli sendikacı arkadaşlarım, Değerli Genel Başkanım, Sendikamız Merkez Yöneticileri. Kamu emekçileri sendikalarından arkadaşlarım, öğretmen, memur arkadaşlarım, siyasi partilerin değerli il başkanları, yöneticileri, basının değerli temsilcileri... Konya’da örgütlü bulunduğumuz PAK-PEN işyerinde çalışan Petrol-İş

üyesi arkadaşlarım...Yine buradaki mücadeleye destek vermek için Ankara'dan gelen temsilci, yönetici arkadaşlarım... Hepinizi Petrol-İş Sendikası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Petrol-İş Sendikası Ankara şubesi olarak, Konya’da petrol, kimya, lastik, plastik ve ilaç sektörlerinde kurulu iş yerlerinde örgütlenmeyi hedefliyoruz. Bu hedefe ulaşma konusunda sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının, kamu kuruluşlarının, siyasi partilerin ve yerel medyanın desteğini de yanımızda görmek istiyoruz. Konya’daki sanayi kuruluşlarında örgütlenme başarılı olursa, işçilerin, çalışanların ücretleri, yaşam standartları yükselirse Konya’nın kalkınması da daha hızlı olacaktır. İşte bu amaçla burada bir örgütlenme bürosunun açılışını

yapıyoruz ve işçi sınıfına hayırlı olsun diyoruz. “Bir yerde işçi varsa orada sendika olur, olmalıdır “Bir ilde sanayinin olması ve giderek gelişmesi tabii ki o ilin gelir seviyesinin artması, yaşam düzeyinin yükselmesi bakımından çok önemlidir. Çünkü günümüzde kentler ancak sanayi ile gelişir. Ancak sanayi ile modern bir kent haline dönüşebilir” diyen Gül konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ama hiçbir sanayici, hiçbir işveren unutmamalıdır ki bir yerde işçi varsa, orada sendika da olur, olmalıdır. Bir kentte sanayinin gelişimi ile birlikte örgütlülüğün de aynı ölçüde, paralel olarak gelişmesi gerekir. Çalışma ilişkilerinde hükümet vardır; işveren vardır; sendika vardır. Yani üç ayaklı bir masa vardır. Eğer işverenler burada tek başına gelişmeye devam ederse, yani sendika ayağı eksik kalırsa, bu masa sallanır. Asla güçlü olmaz. Ayakları yere sağlam basmaz. Unutulmasın ki, bu işyerlerinde örgütlülük olmaz ise, sanayiden Konya halkının aldığı pay her geçen gün azalacaktır. Petrol-İş Sendikası olarak sizleri, bu şehri, bu ülkeyi ve insanlarımızı, dünyayı yalnızca kâr amacıyla yönetmek isteyenlere karşı çıkmaya davet ediyoruz. Tüm emekçileri de yasal ve Anayasal haklarını kullanmaya, mutlu olmaya, güvende olmaya, birlik olmaya çağırıyoruz. Bu çağrının arkasında sizler varsınız. Bu çağrının arkasında halk var. Bu çağrının arkasında 62 yıllık mücadele geleneğiyle Petrol-İş var. Ne mutlu ki Petrol-İş'in halkın vicdanındaki yeri var, bugüne kadar verilmiş yüzlerce mücadelesi var.” petrol-iş

3


DEVA İLAÇ

66 ÜYEMİZİN İŞE İADESİNE KARAR VERİLDİ

Petrol-İş üyesi Deva Holding işçilerinin hukuk zaferi...

Sendikamızın örgütlü olduğu işyerinde toplu iş sözleşmesi hükümlerini tanımayarak Petrol-İş üyesi işçilere bireysel sözleşme imzalatmayı dayatan ancak bu dayatmayı kabul etmeyen üyelerimizi işten çıkartan Deva Holding işverenini haksız bulan yargı 66 üyemizin işe iadesine karar verdi.

S

endikamızın örgütlü olduğu işyerinde toplu iş sözleşmesi hükümlerini tanımayarak Petrol-İş üyesi işçilere bireysel sözleşme imzalatmayı dayatan ancak bu dayatmayı kabul etmeyen üyelerimizi işten çıkartan Deva Holding işverenini haksız bulan yargı 66 üyelerimizin işe iadesine karar verdi.

Deva Holding A.Ş. işvereni, Petrol-İş 'in örgütlü olduğu işyerlerinde, 01.01.2009 – 31.12. 2010 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesi sona ermeden Çerkezköy, İstanbul ve Kocaeli'nde bulunan her üç işyerinde çalışan üyelerimize, 13.12.2010 tarihinde işe gittiklerinde, sendika ile artık toplu iş sözleşmesi bağıtlamayacağını ifade

4

petrol-iş

ederek, bireysel iş sözleşmesi imzalamalarını, aksi taktirde bireysel iş sözleşmesini imzalamayan sendikamız üyelerinin iş sözleşmelerinin feshedileceğini bildirmişti. İşverenin bu dayatmasına karşı çıkan ve bireysel iş sözleşmelerini imzalamayan 70 üyemizin iş sözleşmesi 13.12.2010 tarihinde işbaşı yaptırılmaksızın feshedilmişti. Bu fesih üzerine Sendikamız avukatlarınca 05. 01. 2011 tarihinde Çerkezköy İş Mahkemesinde açılan davalar 22. 08.2011 tarihinde işçiler lehine sonuçlandı. Kararların temyiz edilmesi üzerine dava, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 30.12.2011 tarihinde verdiği onama kararı ile kesinleşti. Dava

ile sendikamız üyesi işçiler ve Petrolİş bir hukuk zaferi kazandı. Ancak davalı Deva Holding A.Ş. işe iade talebinde bulunan üyelerimizin talebini kabul etmeyerek, tazminatlarını ödeme yoluna gitti. Deva Holding A.Ş. yönetimi işe iade kararlarını uygulamayarak, işyerlerinde Sendikamızın toplu iş sözleşmesi imzalamasını engellemeyi amaçlamaktadır. Ancak Sendikamız Deva Holding A.Ş. işyerlerinde yeniden toplu iş sözleşmesi bağıtlamak için çalışmalarına devam edecek ve çoğunluk sağlayıncaya kadar bütün çalışanları Sendikamıza üye kaydetmek için çabalarını sürdürecektir. Dün olduğu gibi bugün de bu amaç için yasal olanaklarımızı sonuna kadar kullanmaya devam edeceğiz.


ÖRGÜTLENME

KAPAKLI ÖRGÜTLENME TEMSİLCİLİĞİNDE TOPLANTI:

Deva İlaç işçileri mücadelede kararlı Tekirdağ- Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi'nde faaliyet gösteren Deva Holding'in işçileri sendikamızda yeniden örgütlenmek için İstanbul 1 Nolu Şubemizin Çerkezköy - Kapaklı Örgütlenme Temsilciliğinde biraraya geldiler.

T

ekirdağ- Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi'nde faaliyet gösteren Deva Holding'e bağlı Deva İlaç işçileri tekrar sendikamızda örgütlenmek için İstanbul 1 Nolu Şubemizin Çerkezköy - Kapaklı Örgütlenme Temsilciliğinde biraraya geldiler. 26 Şubat 2012 tarihinde yapılan toplantıya Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Genel Sekreterimiz Ali Ufuk Yaşar, İstanbul 1 Nolu Şube Başkanımız Reşat Tüysüz, Şube Başkan Yardımcıları Nihat Can ve Hasan Hüseyin Özkan (Mali), Kalpaklı Örgütlenme Temsilcimiz ile Deva Holding'te çalışmakta olan ve hala Petrol-İş üyesi 150 işçi katıldı. Toplantıda Deva Holding'te geçmişte yaşanan olayların bir değerlendirmesi yapılarak bundan sonra atılacak adımlar değerlendirilip tartışıldı. Oldukça verimli geçen ve ilgiyle izlenen toplantı, önümüzdeki dönemlerde daha geniş katılımlı olarak yapılacak. 1984’ten beri TİS imzalandı Petrol-İş'in 40 yıldır örgütlü olduğu ve 1984 yılından bu yana toplu iş sözleşmesi imzaladığı Deva Holding'te toplu

iş sözleşmesi dönemi 31 Aralık 2010 tarihinde sona eriyordu. Deva Holding işvereni 2010 yılı Aralık ayında sendikamız ile 2011 yılı için yeni dönem TİS masasına oturmayacağını bildirdi, işçileri bireysel sözleşme imzalamaya zorladı. Deva Holding işvereni aynı dönemlerde fabrikaları, İstanbul'dan Çerkezköy ve İzmit-Kartepe'ye taşırken, sendikamızdan, sendikamız üyesi işçilerden her türlü fedakarlığı istemiş, sendikamız ve sendikamıza üye Deva Holding işçileri de her türlü fedakarlığı göstermişti. Üyelerimiz Çerkezköy ve Kartepe işletmelerini tam kapasite çalışır hale getirmişler, üretimde hiçbir aksama olmamış, hatta üretim miktarları arttırılmıştı. Petrol-İş üyesi işçilerin tüm bu iyiniyetli çabasına rağmen Deva Holding işvereni ise bu sürecin sonunda Petrol-İş Sendikası ile yeni bir TİS masasına oturmayacağını bildiriyor ve sendikayı tanımıyordu.

İşveren TİS masasına oturmadı Petrol-İş üyesi işçileri, baskıyla, tehditle, zorla bireysel sözleşme imzalamaya zorlayan Deva Holding, imzalamayanları ise işten çıkartıyordu. İşçilerin 40 yıllık kazanılmış hakları gasp ediliyor, bireysel sözleşmelerle haklar kuşa çevriliyordu. Mücadele sürecek Petrol-İş ve Deva Holding çalışanı Petrol-İş üyeleri o dönemde bu duruma sert tepki gösterdiler ve işyerinde protesto eylemlerine başladılar. Deva Holding işvereni bireysel sözleşme imzalamayan 74 Petrol-İş üyesi işçiyi işten çıkarttı. Deva Holding'in sendika karşıtı tutumu Çerkezköy'deki fabrika önünde yapılan eylemlerle protesto edildi. Deva Holding'in sendika karşı bu tutumunu asla kabul etmeyen Petrol-İş, Deva Holding'teki örgütlülüğünden asla vazgeçmeyerek hukuki mücadele de dahil her türlü mücadelesini sürdürüyor. petrol-iş

5


ÖRGÜTLENME

SENDİKALAŞMA MÜCADELESİNE ÖNCÜLÜK EDEN 4 İŞÇİYİ İŞTEN ÇIKARDI

Deva Holding işverenini yanlıştan dönmeye çağırıyoruz! Deva Holding'in “sendika düşmanı” tutumu, sendikamız Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, Genel Sekreter Ali Ufuk Yaşar, Genel Mali Sekreter İbrahim Doğangül, Kocaeli ve İstanbul 1 Nolu şube yöneticileri, işten çıkartılan işçiler ve Deva işçilerinin de katılımıyla 17 Nisan'da, İstanbul - Güneşli'de holding binası önünde protesto edildi ve burada kitlesel basın açıklaması yapıldı.

T

ürkiye'nin en köklü jenerik ilaç üreticisi, jenerik ilaç sektöründe ülkemizin 5. büyük firması olan, yabancı sermayeli Deva Holding, çalışanlarına örgütlenme hakkı tanımıyor. Petrol-İş Sendikası, Tekirdağ Çerkezköy ve Kocaeli - Kartpe fabrikalarında jenerik ilaç üretimi yapan Deva Holding'de 40 yıldır örgütlüydü ve 1984 yılından bu yana yetkisiz de olsa toplu iş sözleşmesi imzalıyordu. Ancak Deva Holding, 31 Aralık 2010 tarihinde sona eren dönem sözleşmesini yenilemek için sendikamız ile masaya oturmadı ve işçileri, baskıyla, işten atma tehdidiyle bireysel sözleşme imzalamaya zorladı. Bireysel sözleşme imzalamayanları işten çıkarttı. Diğer işçilere de bireysel sözleşme imzalattı. Sendikamız işten çıkartılan işçilerden 66'sının işe iade iade davasını kazandı. Hala Deva Holding'te çalışan ve Petrolİş Sendikası'nda örgütlenmeye kararlı olan işçiler, işverenin tüm baskı ve zorlamalarına rağmen mücadeleden vazgeçmeyerek yeniden örgütlenmeye başladılar. Ancak işçilerin sendikalı olmasına tahammül edemeyen Deva Hol-

6

petrol-iş

ding işvereni son olarak Kocaeli- Kartepe'deki fabrikada çalışan ve sendikal mücadelede öncü rol oynayan 4 işçiyi daha işten çıkartarak işçilere gözdağı vermeyi, baskı ve tehditlerini sürdürüyor. Deva Holding'in bu “sendika düşmanı” tutumu, Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, Genel Sekreter Ali Ufuk Yaşar, Genel Mali Sekreter İbrahim Doğangül, Kocaeli ve İstanbul 1 Nolu şube yöneticilerinin, işten çıkar-

tılan işçilerin, Deva işçilerinin de katılımıyla İstanbul-Güneşli'de holding önünde protesto edildi ve kitlesel basın açıklaması yapıldı. Sömürü için geliyorlar Sendikamız Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın Deva Holding önünde yaptığı açıklamada, bu gibi yabancı sermayeli firmaların Türkiye'ye ucuz işgücü ve sömürü için gelip yatırım yaptıklarını ancak işçi haklarına saygılı olmadıklarını, gelişmiş ülkelerdeki sendikal hak-


ları Türkiye'deki işçilere tanımadıklarını söyledi. İlaç sektöründe üretim bölümünde çalışan işçilerin tümünün örgütleyebildeklerini ancak propağandist denilen çalışanların örgütlenemediği için yetki alınamadığını belirten Öztaşkın şöyle konuştu: “Bu propagandistlerin başka bir işkolunda yer almasını talep ediyoruz. Bu konuda gelişmeler var. Şu anda Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı Meclis'te. Deva işvereni bu durumu suistimal ediyor. Üretimde çalışan 500 işçi Petrol-İş üyesi olmasına rağmen işveren sendikamız ile toplu sözleşme masasına oturmuyor, sendikamızı tanımıyor. Ancak deva işvereni bizim üretimde örgütlü odlduğumuzu unutmasın. Biz üretimden gelen gücümüzü kullanmaya başladığımız zaman bizimle toplu iş sözleşmesi imzalamak zorunda kalacaktır. Biz buradan işvereni son bir kez daha uyarıyoruz.” Deva Holding işvernini, sendika üyelerine baskı yapmaktan vazgeçmeye çağıran Öztaşkın, “Artık işçileri, üyelerimizi işten çıkartmakla tehdit etmeyin. İşçinin alınteriyle oynamayın. Aksi halde Deva Halding fabrikalarında huzur olmayacaktır, barış olmayacaktır. Böylesine önemli, stratejik bir firmada bizimle bir an önce masaya oturun. Eğer oturmaz iseniz size, bundan sonraki yanıtımız fabrikalarda ve sizin anlayacağınız dilden olacaktır.” Öztaşkın'ın yaptığı açıklama şöyle: “Bugün, dünya çapında bir ilaç firmasının, Türkiye'de sektörünün en önde gelen köklü firmalarından birinin, bir yılı aşkın süredir devam ettirdiği sendikasızlaştırma operasyonundan söz etmek durumunda kaldığımız için üzüntü duyuyoruz. 40 yıldır sendikal örgütlülüğün bulunduğu ve Petrol-İş'le 26 yıldır toplu iş sözleşmesi imzalamış olan Deva Holding, 2011 yılında sözleşme masasına oturmayacağını bildirmiş ve üyelerimizi bireysel sözleşme imzalamaya zorlamış; bu dayatmayı kabul etmeyen 74 Petrol-İş üyesini de işten çıkartmıştı. Yoğun baskılar sonucu pekçok üyemizi de sendikadan is-

tifa ettirmişti. Planlı bir sendikasızlaştırma hamlesi olduğu anlaşılan bu operasyon ilk anda başarılı olmuş gibi göründü. Demokrasi ve insan hakları ilkelerini, diyaloğa dayalı çalışma ilişkileri kültürünü benimseyemediği anlaşılan işveren istediği sonuca ulaşmış olduğunu düşündü. Ama Petrol-İş o günlerde yaptığı açıklamalarla bu işin burada bitmeyeceğini, Deva işçilerinin işverenin insiyatifine terk edilmeyeceğini yüksek sesle ifade etmişti. Sendikasızlaştırma operasyonu sonrası işyerinde yaşanan hızlı hak kayıpları, Deva işçilerinin de kısa sürede bu olup bitenin ardındaki gerçek nedenleri bir kez daha anlamasını sağladı. Örgütsüzlüğün sonuçları, her yerde, her zaman olduğu gibi işçilerin günlük yaşamlarının her aşamasında kendisini tüm ağırlığıyla hissettirdi.

Deva işçisinin mücadelesi devam etti Deva işçilerinin mücadelesi hukuki ve sendikal düzeyde devam etti. Yakın bir zamanda mahkemeler, dayatmalara boyun eğmedikleri için işten çıkartılan 66 üyemizin işe iadesine karar verdiler. Böylece sendikamız üyeleri ve Petrolİş bir hukuk zaferi kazanmış oldu. Deva Holding işe iade talebinde bulunan üyelerimizin talebini kabul etmeyerek, tazminatlarını ödeme yoluna gitti. Böylece bir kez daha yanlış yolda ilerlediğini, temel bir insan hakkı olan toplu sözleşme hakkının kullanılmasına engel olmak için herşeyi yapacağını gösterdi. Uluslararası fonların deneti-

minde, küresel ölçekte iddiaları olan bir firma, ILO'nun temel ilkelerini göz göre göre ihlal edeceğini bir kez daha ilan etmiş oldu. 13 Nisan Cuma günü yaşanan bir gelişme bu görüşümüzü maalesef doğruladı. Sendikamız bir yandan işverenle diyalog olanakları yaratmaya çalışır, bir yandan da Deva işçilerinin yeniden sendikalaşması, temel haklarını kullanmaları için uğraş verirken, şirketin Kocaeli- Kartepe'deki fabrikasında çalışan 4 üyemizin işten çıkartıldığı haberi geldi. Yeniden sendikalaşma mücadelesinde öncülük yapan 4 işçinin bir anda işten çıkartılması bize, Deva'nın sendika düşmanlığını sürdürmekte kararlı olduğunu gösteriyor.

Deva Holding'i uyarıyoruz! Şimdi kamuoyu önünde küresel firma olma iddiasındaki Deva'yı uyarıyoruz: Yanlış yoldasınız! Bir an önce küresel firmaya yakışan tutum alınız ve çalışanlarınızın haklarına, iradelerine saygı duyunuz. Aksi halde işyerinizde arzuladığınız huzuru, verimliliği, barışı asla yakalayamayacaksınız. Petrol-İş de, Deva işçisi de sendikal haklarından sandığınız gibi kolayca vazgeçmeyecek, teslim olmayacak. Yanlış yolda devam ettiğiniz sürece uluslararası düzeye de yayılan bir emek dayanışmasını karşınızda bulacaksınız, yılların firmasına “sendika düşmanı” damgasını vurduracaksınız. Petrol-İş herşeye karşın sizi diyalog öneriyor, yanlıştan geri dönmeye çağırıyor.” petrol-iş

7


ZENTİVA EYLEMİ

İŞVEREN ÜCRET ZAMLARINI ÖDEDİ

Zentiva İlaç eylemi sonuç getirdi... Fransız sermayeli Sanofi-Aventis Grubu'nun Türkiye iştiraki Zentiva Sağlık Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. (Zentiva İlaç) işyerinde, toplu iş sözleşmesi zamlarının verilmemesi nedeniyle başlayan eylemler sonunda işverenin ücret zamlarını ödemeyi kabul etti.

F

ransız sermayeli Sanofi-Aventis Grubu'nun Türkiye iştiraki Zentiva Sağlık Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. (Zentiva İlaç) işyerinde, toplu iş sözleşmesi zamlarının verilmemesi nedeniyle 24 Ocak’ta başlayan eylemler işverenin ücret zamlarını ödemeyi kabul etmesiyle 24 Şubat’ta sona erdi. Trakya şubemizin örgütlü olduğu Zentiva İlaç işyerinde işveren bazı gerekçelerle üyelerimizin toplu iş sözleşmesinden doğan son dönem ücret zamlarını ödemeyeceğini bildirmiş, bunun üzerine son bir aydır fabrikada eylemler başlamıştı. Sendikamız üyesi Zentiva İlaç işçileri önce mesaiye kalmama eylemi başlattılar. Ancak işverenin ücret zamlarını ödememekte direnmesi üzerine erkek üyelerimiz sakal bırakma eylemine başladılar ve son 15 gündür sakallarını kesmediler. İşveren geri adım atmadı Geri adım atmayan işverenin, yine ilaç sektöründe yaşanan sıkıntıları gerekçe göstererek 50 Zentiva İlaç işçisini de işten çıkartacağını bildirmesi Petrol-İş üyesi işçilerin sabrını taşırdı. 23 Şubat'ı 24 Şubat'a bağlayan gece, 24.00-08.00 vardiyası işçileri fabrikayı terk etmeyerek gece işyerinde kaldı. 24 Şubat Cuma günü de tüm işçiler fabrikada eylemlere başladılar ve işverenin bu tavrını protesto ettiler. Petrol-İş yöneticileri Zentiva'da... Fabrika işgal eylemi sürerken 24 Şubat günü erken saatlerde Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın ve Genel Sekreterimiz Ali Ufuk Yaşar işyerine geldiler. Protesto

8

petrol-iş

eylemindeki Petrol-İş üyesi işçilere hitaben burada bir konuşma yapan Öztaşkın şunları söyledi: "Bizler ilaç sektöründeki gelişmeleri takip ediyoruz. İlaç sektöründe şu anda dalgalanmalar var. Eğer Zentiva İlaç işvereni gerçekten mağdursa, işçi çıkarmaya ihtiyaç varsa biz bunun yolunu da söylüyoruz. İçimiz rahat olmasa da işten ayrılmak isteyen, emekliliğine az kalmış, gönüllü arkadaşlarımız var. Bu arkadaşlarımız işten ayrılabilir. Ancak işveren maalesef armut seçer gibi işçi çıkartmaya kalkıyor. Bizler de bunu istemiyoruz. Eğer işveren diretirse bizler de yasaların bize tanıdığı başka yollara başvuracağız.” Daha sonra Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Genel Sekreterimiz Ali Ufuk Yaşar, Trakya Şube Başkanımız Turgut Düşova ve şube yöneticileri ile işyeri baştemsilci ve

temsilcilerinin de yer aldığı Petrol-İş heyeti Zentiva İlaç işvereniyle görüşmelere başladı. İşverenle görüşmeler sürerken Petrolİş üyesi Zentiva İlaç işçileri de protesto eylemlerini akşam geç saatlere kadar sürdürdüler. Gün boyunca işverenle yapılan uzun görüşmeler sonucunda işten çıkartılacak işçi sayısı 50'den 12'ye düşürüldü. Sendikamız yöneticileri işveren ile yapılan görüşmede, aynı zamanda da çıkartılacak 12 işçinin gönüllü olarak işten ayrılmak isteyen işçilerden seçilmesi gerektiğini bildirdiler. Yapılan uzun ve çetin görüşme sonunda çıkartılacak işçi sayısı 5'e düşürüldü, 7 işçi de gönüllü olarak işten ayrıldı. İşten ayrılan 12 işçiye kıdem ve ihbar tazminatlarına ek olarak 12 maaş tutarında da tazminat ödenmesi kararlaştırıldı. Diğer yandan işveren toplu iş sözleşmesinden doğan ücret zamlarının da ödenmesini kabul etti ve eylem sona erdirildi.


HABER

Firmayı ABD'li Eaton Corporation satın alıyor

Öztaşkın, Polimer Kauçuk işvereniyle görüştü Sendikamızın örgütlü olduğu Polimer Kauçuk Sanayi Pazarlama A.Ş.’nin (Polimer Kauçuk) ABD’nin enerji yönetim şirketlerinden Eaton Corporation'a satış sürecinin Mayıs ayında tamamlanması bekleniyor.

S

endikamızın örgütlü olduğu ve 1750 üyemizin çalıştığı, Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi ve Avcılar’daki fabrikalarında hortum üretimi yapan Polimer Kauçuk Sanayi Pazarlama A.Ş.’nin (Polimer Kauçuk) ABD’nin enerji yönetim şirketlerinden Eaton Corporation'a satış sürecinin Mayıs ayında tamamlanması bekleniyor.

İşleyişte değişiklik yok Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, İstanbul 1 Nolu Şube Başkanı Reşat Tüysüz, Şube Başkan Yardımcıları Nihat Can ve Hasan Hüseyin Özkan (Mali), 29 Mart, Perşembe günü Baştemsilcisi Gıyasettin Dikici'nin de katılımıyla Polimer Kauçuk ve Pazarlma San. AŞ.'nin Avcılar işyerini ziyaret ettiler. Üyelerimiz ile yapılan sohbetle geçen birbuçuk saatlik fabrika gezisinden sonra Polimer Kauçuk ortakları Selim Asael ve Selim Bergsen

ile bir araya gelen yöneticilerimiz fabrikanın satış sürecini görüştüler. Polimer Kauçuk ve Pazarlama San. A.Ş.'nin satış sürecinin Mayıs ayı ortalarına doğru tamamlanabileceğini belirten Polimer yetkilileri ancak fabrikanın işleyişinde ve işçilerin durumunda herhangi bir değişiklik olmayacağını belirterek işçilerin tüm haklarıyla birlikte yeni şirkette çalışmaya devam edeceklerini söylediler. Fabrikanın satışıyla Petrol-İş üyesi tüm işçilerin mevcut hakları da yeni şirkete geçmiş olacak.

Eaton Corporation’a satılıyor 2011 sonu itibariyle yaklaşık 2 bin 100 kişilik istihdamla 355 milyon dolar ciro yapan Polimer Kauçuk, Sel marka hortumlarıyla tanınıyor. Firma, 40 bin çeşit üretim yapyor ve ABD, Çin, Hindistan

dahil 100 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. Volvo, Komatsu, Caterpillar, Putzmeister gibi iş makinesi üreticilerine, otomotiv sanayiine, inşaat ve tarım sektörlerine farklı tiplerde hortumlar üreten Polimer Kauçuk’un temelleri 1957’de Perşembe Pazarı’nda atıldı. Polimer Kauçuk'u satın almak için masaya oturan Eaton İcra Kurulu Başkanı Alexander M. Cutler ise Türk medyasına yaptığı açıklamada, “Polimer Kauçuk’un grubumuza katılmasıyla Eaton’ın hortum ürünleri portföyü önemli ölçüde genişleyecek. Bu satın alma aynı zamanda Eaton’ın global hortum üretiminin kapsama alanını da genişletecek ve müşteriye özel çözümlerle gelişmekte olan pazarlara daha iyi hizmet vermemizi sağlayacak” dedi. Eaton’ın Avrupa, Orta Doğu ve Afrika (EMEA) Hidrolik Grubu Başkanı Astrid Mozes ise; “Bu bölgedeki müşterilerimizin ve distribütörlerimizin büyük bir kısmı kendi sektörlerinde global liderler. Bu satın alma, ürün yelpazesinin genişlemesi yanında bölgesel üretimimizi ve sıvı taşıma ihtiyaçlarını karşılama kapasitemizi de önemli ölçüde arttıracak. Anlaşma tamamlandıktan sonra tüm yeni müşterileri, distribütörleri, tedarikçileri ve çalışanları Eaton ailesine bekliyoruz” dedi. petrol-iş

9


ÖRGÜTLENME

BİR YIL ÖNCE ÖRGÜTLENEN 2000 İŞÇİNİN SABRI KALMADI

Standard Profil işçisi artık TİS hakkını kullanmak istiyor

Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, Petrol-İş Örgütlenme ve Eğitim Sekreteri Nimetullah Sözen, ICEM İletişim ve Kampanyalar Sorumlusu Dick Blin, sendika, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, Örgütlenme Büro Sorumlusu Ünal Akbulut ve Standard Profil işçilerinin katılımıyla Düzce'de, fabrika önünde yapılan eylemde işveren protesto edildi.

P

etrol-İş Sendikası, Türkiye'nin ve Düzce yöresinin gelişme gösteren ve 2000'in üzerinde çalışanıyla önemli şirketlerinden biri olan

10

petrol-iş

yabancı sermayeli, otomotiv yan sanayi firması Standard Profil Otomotiv San. ve Tic. A.Ş.'de çoğunluğu sağlayarak bir yıl önce örgütlenmesine karşın, iş-

veren işkoluna, üstelik de yetkisiz mahkemede itiraz davası açarak süreci uzattı, işçileri hukuk labirentlerinde oyalamaya başladı. Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, Düzce'de Standard Profil Fabrikası önünde düzenlenen ve Standard Profiil işçilerinin, Petrol-İş Örgütlenme ve Eğitim Sekreteri Nimetullah Sözen'in, Uluslararası Kimya, Enerji, Maden ve Genel İşçi Sendikaları Federasyonu ICEM'in İle-


tisi; toplu sözleşme yetki prosedürü uzatılmadan, kimi uygulamalarda görülebildiği gibi sadece süreci uzatmaya dönük, sonuçsuz yargı labirentlerine girmeden neticeye ulaşılması; işçi ve işveren taraflarının müzakere masasına biran önce oturmasıdır.” tişim ve Kampanyalar Sorumlusu Dick Blin'in, Düzce'deki sendika ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin, Düzce Örgütlenme Bürosu Sorumlumuz Ünal Akbulut'un da katıldığı kitlesel basın açıklamasında, “Artık Standard Profil işçisinin sabrı kalmadı. Bir yıl yeter. Düzce'deki Standard Profil işçisi sendikalı oldu, toplu sözleşme hakkını kullanmak istiyor” dedi. SP örgütlenmesinin öyküsü “Sendikamız bundan bir yıl önce Standard Profil Otomotiv San. ve Tic. A.Ş.'de sürdürdüğü örgütlenme çalışmalarının, toplu sözleşme yetkisi alma aşamasına geldiğini duyurmuştu. Binlerce Standard Profil işçisinin heyecanla beklediği bu müjdeli haberi paylaşırken de şunlara dikkat çekmişti: “Sendikamızın kurulu olduğu 03 nolu işkolunda faaliyet yürüttüğü Çalışma Bakanlığınca onaylanan işyerinde şimdi, sözleşme yetkisi için gerekli sayıda çalışanının üyemiz olduğunu tespit eden bakanlık belgesini bekliyoruz. Bu aşamada Petrol-İş'in ve binlerce Standard Profil işçisinin başlıca beklen-

SP işvereni elimizi havada bıraktı Geçen bir yıl içindeki gelişmeler maalesef bu iyi niyetli temenniye uygun biçimde olmadı. Standard Profil (SP) işvereni, dürüstçe ve barışçıl bir yaklaşımla uzattığımız eli havada bıraktı, sendikamızla diyalog geliştirmek için hiçbir adım atmadı. Yaptığımız uyarıya rağmen, binlerce çalışanının iradesini yok sayarak toplu sözleşme prosedürünü uzatmaya yönelik hukuk suistimaline dayalı adımlar attı. Çalışma Bakanlığı'nın belirlediği işkoluna, elle

tutulur hiçbir gerekçe göstermeden itiraz etti. Kauçuktan sızdırmazlık profili üreten bir işletme olarak dahil olduğu işkolu açık olmasına; üstelik geçmişte yıllarca bu işkolundaki sendikamızla toplu sözleşmeler bağıtlamış olmasına karşın, mevcut çalışma mevzuatının yarattığı suistimal imkânını kullandı. Başka bir işkolunda olduğunu iddia ederek mahkemeye gitti. Üstelik yine süreci uzatabilmek için yetkisiz mahkemede dava açma yöntemine başvurdu. Böylece toplu sözleşme yetki

petrol-iş

11


prosedürünün durmasını sağladı. İlgili yasaya göre bu tür itirazları değerlendirmekle görevli mahkeme, işletmenin merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemedir. SP'nin merkezi İstanbul'dadır. Davanın orada açılması gerekirken Bursa mahkemesinde açıldı ve bir yılı bulan bir hukuki uğraşın ardından, Yargıtay aşamasını da geçerek ancak şimdi İstanbul'a taşınabildi. Nisan ayı içinde işkoluyla ilgili itiraz mahkemede değerlendirilecek. İşkoluna itiraz zaman kazanma taktiğidir “Toplu sözleşme yetki sürecinde işkoluna itiraz ederek zaman kazanma taktiği”ne yol veren mevzuat; yıllardır ilgili kesimlerce kabul edilemez bulunmuştur, ILO normlarına uymamaktadır ve ILO organlarınca eleştirilmektedir. Nitekim Meclis gündeminde olan yeni Toplu İş İlişkileri Kanunu Taslağında da değiştirilmesi öngörülmektedir. Bu taktiğe başvurmak uluslararası düzeyde bir şirkete prestij kaybettirir, sendikal özgürlüklere saygı notunu düşürür. Petrol-İş'in yaptığı başvurunun ardından SP'deki üyeleri kendilerini gizlemediler; anayasal haklarını kullanarak sendikal eğitimler, 1 Mayıs gösterileri

12

petrol-iş

ve toplantılarla açık sendikal faaliyet yürüttüler. Ancak 2011 yılında belli aralıklarla işten çıkartmalar oldu. Bunların tarihlerine bakıldığında, sendikamızın bakanlığa yaptığı başvurunun ardından gerçekleştirildikleri ve sendikal örgütlenmede en öne çıkan isimlerin özellikle seçildikleri görülür. Mevcut yasalara göre, sendikal nedenlerle işten çıkartmak suç oluşturduğu için işveren farklı bahaneler kullandı. Yargıya giden işçilerin bir bölümü için mahkemelerden işe iade kararı çıktı. Mahkeme verdiği kararda, işten çıkartmalar için kullanılan “performans yetersizliği” gerekçesini kabul etmedi. SP yönetimi ise mahkeme tarafından işe iade edilenleri kabul etmedi, böylece son bir iyiniyet gösterme fırsatını da kullanmamış oldu. Bir yıl hukuk labirentlerinde boşa geçirildi Kısaca, geçen bir yıl mahkeme koridorlarında, hukuk labirentlerinde tam anlamıyla boşa geçirildi. Umutla toplu pazarlık haklarını kullanmayı, sendikal özgürlükleri doyasıya yaşamayı bekleyen Standard Profil işçilerinin morali bozuldu; umutları ve işverenlerine yönelik güvenleri azaldı. Oysa dünya çapında bir işletmeye yakışan, uluslararası çalışma normlarını esas alan, çalışanlarının tercihine ve iradesine saygılı bir tutum almak olmalıydı.

Çalışanlarının giderek artan bir bölümünü üyesi yapmış ve yapmakta olan sendikayı tanıması, diyalog kurması beklenirdi ve bunun önünde hiçbir engel yoktu. Sendikamız bu süre içinde uluslararası düzeyde de girişimlerde bulundu ve diyalog kanalları yaratmaya çalıştı. Diğer taraftan zaman zaman üyelerinden gelen yoğun basınca rağmen iş barışını bozacak tutumlardan kaçındı, Standard Profil'in itibarını zedelememek konusunda özen gösterdi. Gelinen noktada tüm kamuoyu ve işveren bilmelidir ki; Standard Profil işçisinin artık sabrı kalmamıştır. Yıllarca süren çabalarla sendikal örgütlülüğe kavuşan binlerce işçinin uluslararası sözleşmelerle ve anayasayla güvence altına alınmış haklarını kullanmalarının önünde ucuz taktiklerle engel olunması, onları temsil eden sendikanın yok sayılması, işletmeye kredi sağlayan uluslararası kuruluşların standartlarına uyulmaması kabul edilemez. Petrol-İş artık bu konudaki suskunluğunu bozmaya, gerçekleri kamuoyuyla paylaşmaya ve tüm meşru yöntemleri ve kanalları kullanarak üyelerinin haklarını savunmaya kararlıdır. Standard Profil işvereni bir an önce TİS masasına oturmalı Petrol-İş bu noktada Düzce halkının da yanında olduğunu görmektedir. Sendi-


kadar mücadeleyi bırakmayacağız. Hep birlikte mücadeleyi sürdüreceğiz” diye konuştu. Akbulut: SP işvereni çalışanların iradesine saygı göstermeli

kalı Ol! kampanyamıza büyük ilgi gösteren, sendikalılık kültürünü benimsemiş olan Düzceliler bilmektedir ki; Standard Profil işçisi kazanırsa Düzce kazanacaktır. Düzce, refah ve barış getiren sanayinin; huzurlu ve umutlu işçilerin kenti olmak istemektedir. Bu koşullarda Standard Profil işyerinde iş barışının sağlanmasının ve sürmesinin öncelikli şartları: işverenin Petrol-İş ile diyaloğa geçmesi, toplu sözleşme prosedürünü tıkayan işkolu itirazını geri çekmesi, yeni itirazlarla süreci uzatmaması ve bir an önce toplu pazarlık masasına oturmasıdır. Düzce'de ve Bursa'da binlerce Standard Profil işçisinin, ailelerinin ve gelişmeleri izleyen kamuoyunun beklentisi, ıs-

rarı, talebi bu yöndedir.” Blin: ICEM mücadelinizi destekliyor Uluslararası Kimya, Enerji, Maden ve Genel İşçi Sendikaları Federasyonu ICEM'in İletişim ve Kampanyalar Sorumlusu Dick Blin de yaptığı konuşmada” Bir yıl çok uzunbir süre. Standard Profil örgütlenmesi için ICEM olarak uluslar arası arenada mücadele ettik. Standard Profil'in müşterileri Opel, Wolksvagen, General Motors gibi dev otomotiv firmalarında kampanyalar düzenledik. Şimdi de FIAT' ta bunu yapacağız. Sizler Petrolİş'e üye olarak büyük bir iş başardınız. ICEM de sizlerin mücadelesini destekliyor. Bu işyerinde TİS imzalanana

Düzce Örgütlenme Bürosu Sorumlumuz Ünal Akbulut da yaptığı konuşmada, Standard Profil'in bu dönemde el değiştirme ve satış sürecinin de yaşandığını, Mayıs-Eylül ayları arasında yaşanan bu sürecin satışla sonuçlanmadığını belirterek şöyle konuştu: “Ama sonunda bu satış süreci içinde bile çalışanlar bütün dikkatlerini işletme faaliyetlerine verdiler. Bunun sonucunda 2011 işletme hedeflerini Eylü ayı itibariyle geride bırakmayı başardılar. Bu ifade de bana değil SP'nin CEO'larına ait. İşveren geciktirme taktiğine başvuruyor Bir yanda işveren hukuk suiistimali ile TİS sürecini iş koluna itiraz ederek geciktirme taktiğine başvuruyor. Ama diğer tarafta üretim hedeflerini daha yıl bitmeden aşan işçiler büyük bir iş ve sınıf ahlakı sergiliyorlar. SP CEO'ları şunu da bilmelidirler ki Toplu İş İlişkileri Kanun Taslağı yasalaştığında artık iş kolu itirazı ile süreci uzutmaları mümkün olmayacaktır. SP işvereni şunu iyi bilmelidir ki SP işçilerinin Uluslar arası sözleşmler ve anayasal güvence altına alınmış haklarını kullanmalarının önünde ucuz taktiklerle engel olunması, ortak iradeleri olan meşru temsilcileri sendikalarının yok sayılmasına artık sabrı kalmamıştır. Bu koşullarda SP işverenini işçilerin iradesi ve meşru temsilcisi Petrol-İş ile diyaloğa ve toplu pazarlık masasına oturmaya, sektöründe Türkiye'de ilk, Avrupa'da da ilk dört arasında sayılmasına emek veren çalışanlarının iradesine saygı göstermeye çalışıyoruz. Çağrımız; iş barışının sağlanmasının ve sürdürülmesinin de güvencesidir.” petrol-iş

13


ÖRGÜTLENME

Eğitim ve kültürel aktiviteler yapılacak Petrol-İş Bursa-Orhangazi lokali açıldı Lokal, Orhangazi'de faaliyet gösteren ve sendikamızın örgütlü olduğu Faurecia Polifleks Otomotiv San. ve Tic. A.Ş.'de çalışan üyelerimize eğitim ve kültürel faaliyetlerde bir işçi evi olarak hizmet verecek. Lokal sadece bizim üyelerimize değil, tüm emekçilere, sendikalara, demokratik kitle örgütlerine açık.

P

etrol-İş Bursa - Orhangazi lokali Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Orhangazi Belediye Başkanı İsmail Tartar, Türk-İş 8. Bölge Temsilcisi Sabri Özdemir, Feurecia Polifleks Otomotiv San. ve Tic. A.Ş Genel Müdürü Teoman Taşpınar, Fabrika Müdürleri, Tarım-İş, SES, Tümtis, Kristal-İş, Tekgıda-İş, Yol-İş, Tezkoop-İş, Türk-Metal, Teksif sendikalarının Şube başkan ve yöneticileri, siyasi partilerin ilçe başkan ve yöneticileri, demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri ile Bursa Şube Başkanımız Nuri Han, Şube yöneticileri, Petrol-İş İşçileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Erhan Yakışan, Dernek Yönetim Kurulu üyeleri, Faurecia

14

petrol-iş

Tüm emekçilere hizmet verecek

otomotiv yan sanayi gelişmiş durumda. Bizim sendikamız da bu anlamda bu bölgede Türk-Metal ve Teksif'ten sonra örgütlülük açısından üçüncü sırada yer alıyor. Bugün açılışını yaptığımız lokal Orhangazi'de Faurecia Polifleks Otomotiv San. ve Tic. A.Ş.'de çalışan üyelerimiz ve diğer emekçilerin birlikte zaman geçirebilecekleri, eğitim ve kültür merkezi olacak. Lokalde çeşitli eğitim ve kültürel faaliyetler organize edilecek.

Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın lokalin açılışında yaptığı konuşmada, “Daha önce bir tarım kenti olan Orhangazi artık bir sanayi kenti olma yolunda gelişiyor. Burada tekstil ve

Orhangazi lokalimiz sadece bizim üyelerimize değil tüm emek örgütlerine bölgedeki tüm emekçilere hizmet verecek. Bu bölgede emeğin her türlü mücadelesine, demokrasi mücadele-

Polifleks Otomotiv San. ve Tic. AŞ. çalışanı Petrol-İş üyelerinin ve Orhangazili emekçilerin coşkulu katılımıyla 8 Mart 2012 tarihinde açıldı. Lokal, Orhangazi'de faaliyet gösteren ve sendikamızın örgütlü olduğu Faurecia Polifleks Otomotiv San. ve Tic. A.Ş.'de çalışan üyelerimize eğitim ve kültürel faaliyetlerde bir işçi evi olarak hizmet verecek.


sine hizmet edecek. Lokalimizin üyelerimize ve emekçilere hayırlı olmasını diliyorum” dedi. İşçi evi, kültür evi olacak Bursa Şube Başkanımız Nuri Han da lokalin açılış amacıyla ilgili yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Orhangazi lokalinden beklentimiz yüksek. Faurecia Polifleks Otomotiv San. ve Tic. A.Ş.'de şu anda 250 üyemiz çalışıyor. Bu sayı üç ayda 400'e ulaşacak. Çalışanların yüzde 80'i 20-25 yaşlarında genç insanlar. Lokali eğitim amaçlı olarak açtık. Üyelerimiz birarada hoşça vakit geçirecekler, dayanışma içerisinde olacaklar. 120 yeni üyemize eğitim verdik. Yeni talepler var. 40-45 kadın üyemize de ayrıca eğitim vereceğiz. Lokal sadece bizim üyelerimize değil, tüm emekçilere, sendikalara, demokratik kitle örgütlerine açık. Lokalin açılışı gayet olumlu

oldu. Lokalin kütüphanesi var. Lokale gelenler burada Petrol-İş kitaplarını, dergilerini, yayınlarını okuyabilecek. Burayı bir işçi evi, kültür evi olarak değerlendirmek istiyoruz.” Bursa Şubemiz Başkan Yardımcısı M. Sedat Özturhan, Feurecia Polifleks Otomotiv

San. ve Tic. A.Ş.' Baştemsilcimiz ve Petrol-İş İşçileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Erhan Yakışan ile Faurecia Polifleks Otomotiv San. ve Tic. A.Ş. Temsilcimiz Ersin Birgün de lokalin açılışından çok memnun olduklarını belirttiler.

İŞYERİ GEZİLDİ, TİS GÖRÜŞMESİ FABRİKADA YAPILDI

Faurecia Polifleks işyerine ziyaret

G

enel Mali Sekreterimiz İbrahim Doğangül, Bursa Şube Başkanımız Nuri Han, Toplu Sözleşme Uzmanımız Serpil Aksakal ile birlikte 4 Nisan Çarşamba günü Faurecia işyerini ziyaret etti. Aynı zamanda Faurecia işyeri çalışanı da olan sendikamız şube yöneticisi, işyeri baştemsilcisi, temsilci ve üyelerle birlikte fabrikayı gezen heyet, bazı değerlendirmelerde bulundu. Faurecia Polifleks işyerini kapsayan toplu sözleşme görüşmesi de fabrikada gerçekleştirildi.

petrol-iş

15


BAŞKANLAR KURULU

İSTANBUL’DA TOPLANAN PETROL-İŞ BAŞKANLAR KURULU:

Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı beklentileri karşılamaktan uzak

“Sendikal barajları kaldırmayan ve grev yasaklarını muhafaza eden, hak ve özgürlükleri genişletmeyen Toplu İş İlişkileri Yasa Taslağı, bu haliyle yetersizdir ve sendikaların beklentilerini karşılamaktan uzaktır. Petrol-İş Sendikası, taslakta gerekli değişikliklerin yapılmasını ve bu değişikliklerde ILO'nun 87, 98 ve 158 sayılı sözleşmeleri, ülkemizdeki sendikal mücadele birikimi ve ülkemizin gerçeklerinin dikkate alınması gerektiğini savunmaktadır.”

P

etrol-İş Sendikası 27. Dönem 1. Olağan Başkanlar Kurulu, 1314 Şubat 2012 tarihinde İstanbul’da, sendika genel merkezinde toplanarak dünya ve Türkiye'de yaşanan güncel gelişmeleri ve örgütsel çalışmaları değerlendirdi. 13 Şubat'ta, Genel Başknımız Mustafa Öztaşkın'ın açış konuşmasıyla başlayan Başkanlar Kurulu'nda Türk-İş Genel Kurulu, Sendikal Güç Birliği Platformu, yeni dönemde işçi sınıfına yönelik saldırılar

16

petrol-iş

ve bu saldırılara karşı nasıl bir mücadele yürütüleceği görüşüldü. Başkanlar Kurulu, toplantıda yapılan değerlendirmeleri ve bu doğrultuda almış olduğu kararları da bir Sonuç Bildirgesiyle kamuoyu ile paylaştı. Başkanlar Kurulu'nun yayımladığı sonuç bildirgesi şöyle: “2008 Krizi'nin etkileri tüm dünyada, daha fazla işsizlik ve yoksulluğa yol açarak sürmektedir. Küresel kapitaliz-

min artık emekçi halklara vaat edecek hiçbir şeyi kalmamış, meşruiyetini bütünüyle yitirmiştir. Neo-liberal politikaların yarattığı yıkım, sermaye yanlısı hükümetlerin uygulamaya koyduğu kemer sıkma programları ile giderek derinleşmektedir. Ücretler düşürülmekte, emekli maaşları kısılmakta, kamu istihdamı daraltılmakta, özelleştirme uygulamalarına hız verilmekte, sosyal güvenlik sistemleri tasfiye edilmekte, esnekleşme saldırısı yaygınlaş-


tırılmakta ve tüketim vergileri artırılmaktadır. Saldırı paketlerinin ve neoliberal politikaların bu yıkıcı sonuçlarına karşı, işçi sınıfının öncülüğünde Avrupa ve ABD'de tepkiler büyümekte ve sosyal adalet talepleriyle süreklileşen eylemler düzenlenmektedir.

Yunanistan işçi sınıfı ile dayanışma günü Başta komşumuz Yunanistan'da olmak üzere Avrupa ülkelerinde genel grev ve kitlesel eylemler düzenleyerek mücadeleyi yükselten işçi kardeşlerimiz ve sendikalarla dayanışma içinde olduğumuzu duyuruyoruz. Sermayenin küresel saldırılarına karşı uluslararası sendikal mücadele ve dayanışmanın arttırılması için Petrol-İş, bugüne kadar olduğu gibi elinden gelen tüm çabayı gösterecektir. Bu doğrultuda sendikamız, üyesi olduğu ve içerisinde 14 ülkeden 24 sendikanın yer aldığı, bölgede 1 milyon 200 bin işçiyi temsil eden Güneydoğu Avrupa Enerji Sendikaları Bölge Ağı'nda (RETUNSEE) 7 Mart 2012 tarihini, Yunanistan işçi sınıfı ile dayanışma günü ilan edilmesini sağlamıştır. Bir diğer komşumuz Suriye ise emperyalist güçlerin girişimleri ile mezhepsel ve etnik temelde gerilimler kaşınarak iç savaşa sürüklenmektedir. Dünya enerji kaynaklarının büyük

kısmına sahip olan bölgede, Suriye ve İran'a yönelik emperyalist tehditlerle, yeni bir savaş ve işgal dönemi açılmaktadır. “Arap Baharı”, bölgede kara kışa dönmektedir. AKP hükümeti, ülkemizi bu ateş çemberine sokacak ve komşularımızın içişlerine müdahale anlamına gelecek her türlü politikadan uzak durmalıdır. Bölge ülkelerinin kendilerine tehdit olarak algıladıkları füze kalkanına ev sahipliği yapmaktan vazgeçilmelidir. Dış politikamız, bölge halklarının özgür iradesini esas almalı, halkların barış ve eşitlik içinde yaşayacağı bir geleceği hedeflemelidir.

Sendikalara yönelik operasyonları kınıyoruz Bölgesel barışın tehdit altında olduğu günlerde, ne yazık ki, ülkemizde de çatışmalar artmakta, toplumsal barışın tesis edilmesinin şartları giderek zayıflamaktadır. Çatışmalarda siviller hedef haline getirilmekte, halkımız yeni acılara sürüklenmektedir. Son olarak, Şırnak Uludere'de askeri uçakların sınırdan geçmeye çalışan köylüleri bombalaması sonucu 34 vatandaşımız katledilmiştir. 34 vatandaşımızı kaybettiğimiz bu facia tüm boyutlarıyla aydınlatılmalı ve bu olayın sorumluları tespit edilerek cezalandırılmalıdır. Ülkemizde artık siyasi boyut kazan-

dığı herkes tarafından kabul edilen soruşturmalarla, anti-demokratik ve baskıcı bir atmosfer yaratılmaktadır. Ergenekon, OdaTv, KCK, Hopa vb. soruşturma ve davalarda çok sayıda siyasetçi, aydın, gazeteci ve öğrenci tutuklanmış, demokrasinin güvencesi basın özgürlüğü ortadan kaldırılmıştır. Yargıyı siyasallaştıran, toplumun adalet duygusunu ortadan kaldıran ve toplumsal muhalefeti sindirmeyi amaçlayan soruşturmalara derhal son verilmelidir. Petrol-İş Sendikası olarak, KCK soruşturması çerçevesinde KESK, SES ve Tüm Bel Sen gibi sendikalara da yönelen bu operasyonları ve gözaltıları kınıyoruz. Bu gelişmelerin yaşandığı ülkemizde, toplumsal barışa, ülkenin demokratikleşmesine ve özgürlüklüklerin genişletilmesine katkıda bulunacağı iddia edilen Yeni Anayasa hazırlık süreci de sakatlanmaktadır. Petrol-İş, anayasa konusunda taahhütlerini yerine getirmemiş iktidarlar karşısında uzun yıllardır demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi ve sosyal bir Anayasa talep etmekte ve Anayasa hazırlık sürecinin bu amaca uygun şekilde örülmesi gerektiğini düşünmektedir.

Yeni tasarıyla sendikal haklarda ilerleme yok 12 Eylül Darbesi'nin ürünü sendikal mevzuatın değiştirilmesi ile ilgili Toplu İş İlişkileri Yasa taslağı Mecpetrol-iş

17


lis'e intikal etmiştir. Bu yasa taslağı ile birlikte, sendikalara yetki için Çalışma Bakanlığı'nın yayınladığı istatistiklerin esas alınmasına ilişkin uygulamaya işlerlik kazandırılacaktır. Sendikaların giderek kan kaybettiği bir dönemde, gündeme gelen bu düzenlemeler örgütlenme önündeki engelleri gidermeyecek aksine birçok sendikanın yetkilerinin düşmesine neden olacaktır. Sendikal barajları kaldırmayan ve grev yasaklarını muhafaza eden, hak ve özgürlükleri genişletmeyen yasa taslağı, bu haliyle yetersizdir ve sendikaların beklentilerini karşılamaktan uzaktır. Petrol-İş Sendikası, taslakta gerekli değişikliklerin yapılmasını ve bu değişikliklerde ILO'nun 87, 98 ve 158 sayılı sözleşmeleri, ülkemizdeki sendikal mücadele birikimi ve ülkemizin gerçeklerinin dikkate alınması gerektiğini savunmaktadır. Diğer işkollarıyla birlikte işkolumuzdaki petrol üretimi, tasfiyesi, dağıtımı ile nafta veya tabii gazdan başlayan petrokimya işlerinde muhafaza edilen grev yasakları bütünüyle kaldırılmalıdır.

Yeni saldırılara karşı ortak mücadele edelim Daha önce tüm emek güçlerinin tepki gösterdiği bazı yasal düzenlemeler hükümet programına ısrarla konmuş, bölgesel asgari ücret, kıdem tazminatı düzenlemesi, esnekleşme ve “kiralık işçi” uygulaması yeniden gündeme ge-

18

petrol-iş

tirilmiştir. Hükümet, böylelikle aslen işçi sınıfına bir saldırı stratejisi olan Ulusal İstihdam Stratejisi'ni hayata geçirmeye çalışmaktadır. Bu düzenlemelerle, Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı'nın aynı dönemde gündeme getirilmesi ise sendikalara yönelen bir şantajdır ve sendikalar pazarlığa davet edilmektedir. Sendikalar ve konfederasyonlar hükümetle her türlü pazarlıkçı tutumdan uzak durmalı, saldırılara karşı ortak ve kararlı bir tavır geliştirilmeli ve yerelliklerden başlayarak birleşik mücadelenin koşulları yaratılmalıdır. Daha mücadeleci, kararlı, inançlı ve işçi sınıfımızın özlediği bir Türk-İş'in ve emeğin çıkarlarını yükselten sendikal yapıların yaratılmasının yolu da buradan geçmektedir. Sendikamızın bu tespit ve ihtiyaçlardan hareketle içerisinde yer aldığı Sendikal Güçbirliği Birliği Platformu (SGBP), önümüzdeki dönemde çalışmalarına daha sistemli ve daha etkili bir şekilde devam edecektir. Platform ülke sorunlarına ilişkin sorumlu tavrını sürdürecek, Türk-İş içerisinde ayrıştırıcı değil birleştirici bir misyon üstlenecek, son genel kurulda olduğu gibi Türk-İş'in emek düşmanı düzenlemelere karşı pasif ve uzlaşmacı tutumunu ise karşısına alacaktır. Bölgelerde ise platform bileşeni sendikaların şubelerinin yerelliklerde ortak etkinlikler örgütlemesi gözetilecektir. Bunun yanında Petrol-İş, yerelliklerde ortak sendikal mücadeleyi

yükseltmeyi hedefleyen çeşitli platform ve birlikteliklere destek verecektir. SGBP'nin ortak çalışmaları doğrultusunda, uluslararası sendikal çalışmalarda koordinasyon sağlanması, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne ilişkin bir haftaya yayılan ortak eylem ve etkinlikler düzenlemesi kararlaştırılmıştır. İşçilerin mücadele günü 1 Mayıs'a yönelik olarak ise ortak tavır geliştirilecek ve “Emek Haftası” adı altında bir dizi ortak etkinlik düzenlenecektir.

Örgütlenme en öncelikli faaliyetimiz... Sendikamızın yeni dönem faaliyetlerinde önceliği örgütlenme çalışmaları olacaktır. Petrol-İş Sendikası gerek sendikal alanda gerekse toplumsal açıdan üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmek için örgütlülüğünü güçlendirmesi gerektiğinin bilincindedir. Sendikamız geçtiğimiz dönemde olduğu gibi, örgütlenme için her türlü maddi ve manevi fedakarlıkta bulunmaktan kaçınmayacaktır. Petrol-İş Sendikası, 17-18 Eylül 2011 tarihinde gerçekleştirdiği 26. Genel Kurulu'nda aldığı kararlardan aldığı güç ve yetkiyle sendikamızın 60 yılı aşan tarihsel misyonunu ve mücadele geleneklerine uygun bir şekilde sendikal politika ve stratejiler izlemeye devam edecektir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”


TOPLU İŞ SÖZLEŞMELERİ

Tekno Kauçuk ve Neşe Plastik'te TİS imzalandı

G

ebze Şubemiz kapsamındaki Tekno Kauçuk Sanayi A.Ş.'de toplu iş sözleşmesi 5.3.2012 tarihinde imzalandı. 1.1.2012-31.12.2013 yürürlük tarihli sözleşme ile 199 üyemizin ortalama 1.241.TL olan aylık ücretlerine 1. 6 ay 110.-TL, zam yapılması kararlaştırıldı. 2. 6 ay için enflasyon +1 puan fazlası oranında, 3. ve 4. 6 aylarda da enflasyon + 2 puan fazlası oranında ücret zammı yapılması da karar altına alındı. İmzalanan sözleşme ile 1.yıl 90.TL tutarında Gıda Çeki uygulaması ilk kez sözleşmeye girmiş, ihbar önelleri ve Yıllık Ücretli İzin sürelerinde artış sağlanmıştır. İzin ve Bayram ödentileri 1.yıl için %11 oranında artırılmış olup, sözleşmedeki tüm parasal hakların 2. yıl yıllık enflasyon oranında artırılması kararlaştırılmıştır.

ç İ üiz kz r u an r eş imİ

Gie ğao a ı l aby ŞsT au neieby m

Neşe Plastik sözleşmesi İstanbul 2 Nolu şubemize bağlı Neşe Plastik Tic. ve San. Ltd. Şti. işyerinin toplu iş sözleşmesi 11 Nisan 2012 tarihinde Genel Merkezimizde yapılan toplantıda imzalanmıştır. 156 üyemizin çalıştığı işyerinde ücretler birinci yıl için yüzde 15, ikinci yıl için enflasyon oranında arttırıldı. Sözleşmenin yürürlük süresi 01.01.2012- 31.12.2013 tarihleri arasında olacak. Diğer işyerlerimiz ile ilgili toplu iş sözleşme süreçleri de şöyle:

eğu eb kz r u an r eş imİ c Ş G l bSü a ı l aby u dneo l i l dl dı ül

N r n kz r u an r eş imB bai U l a ı l aby u dneo l i l dl dı ül

N r n kz r u an r eş imŞ obü P ez t z o a ı l aby ŞsT au neieby m

s ğebr z i ç İ üiz kz r u an r eş impS üı e a ı l aby u dneo l i l dl dı ül

s ğebr z i K İ üiz kz r u an r eş imNl a2ab siet a ı l aby ŞsT ğe ieo t eimu e mı e2m iy m

petrol-iş

19


TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUN TASARISI

SENDİKAL GÜÇBİRLİĞİ PLATFORMU:

Tasarı, örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırmıyor Sendikal Güç Birliği Platformu Meclis Genel Kurulu'nda görüşülmeyi bekleyen Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı'nın özgür ve demokratik bir örgütlenme, toplu pazarlık kurma hedefinin oldukça uzağında olduğunu bildirerek taleplerini açıkladı. Açıklama şöyle:

12 Eylül darbesinin bir ürünü olan 2821 ve 2822 sayılı Yasalar, yasakçı bir zihniyetin ürünü olarak sendikal hakların, toplu pazarlık haklarının, grev haklarının kullanımını engellemiş ve 12 Eylül’den bu yana geçen süre 31 yılı aşmasına rağmen bugüne kadar değiştirilememiştir. 2012 yılı itibariyle SGK verilerine göre işçi sayısı yaklaşık 11 milyon kişidir. Sendikalarda örgütlü işçi sayısı yaklaşık 885.000 kişidir. Toplu sözleşme kapsamındaki işçi sayısı da 580.000 kişidir.

Görüldüğü üzere Türkiye’de sendikalaşma oranı % 5’lere kadar düşmüştür. Kamuda örgütlü işçi sayısının belediyeler de dahil olmak üzere yaklaşık 360.000 civarında olduğu göz önüne alınırsa özel sektörde örgütlenme oranı % 2 oranına kadar gerilemiş durumdadır. Bütün işçilerin ve emekçilerin en temel hakkı olan örgütlenme ve toplu pazarlık haklarını doğrudan ilgilendiren söz konusu Kanun Tasarısı, 12 Eylül darbesinin bir ürünü olan ve sendikal örgütlenme ile toplu pazarlık hakkı ko-

Tasarı, rafinajda grev yasağını kaldırmıyor.

20

petrol-iş

nusunda özgürlükçü ortamı kısıtlayan bir anlayışı yansıtan 2821 ve 2822 sayılı Yasaları çağdaşlaştırma, özgür ve demokratik bir örgütlenme ve toplu pazarlık hakkı kurma hedefinin oldukça uzağındadır. Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı, uygulamaya dönük bazı maddelerde olumlu düzenlemeler getiriyor olmakla birlikte, tasarının tümüne egemen olan ruh ve felsefesiyle, özgürleşme umutlarını yok eden bir mahiyettedir. Tasarı, örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırmadığı gibi, toplu pazarlık hakkını kısıtlamakta, sendikaları en az mevcut yasalarda olduğu kadar baskı altına almayı, özgürlüklerini kısıtlamayı, tüm faaliyetlerini işveren ve siyasi otoritenin baskı, kontrol ve güdümünde tutmayı hedeflemektedir. Söz konusu Yasa Tasarısı yeni yasaklar yanında, sendika-


lar üzerinde siyasi iktidarlara yeni tahakküm ve vesayet imkânı da getirmektedir. Aynı şekilde, söz konusu Yasa Tasarısı özgürlükçü olma hedeflerinin çok gerisinde, ILO’nun “Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı İlkelerinin Uygulanmasına dair 98 sayılı Sözleşmesi”ne, “Örgütlenme Özgürlüğü ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına dair 87 sayılı Sözleşmesi”ne, “135 Sayılı İşletmelerde İşçi Temsilcilerinin Korunması ve Onlara Sağlanacak Kolaylıklara İlişkin Sözleşme” ile “Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkının Korunması ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin 151 sayılı Sözleşmesi”ne, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve Avrupa Sosyal Şartı’na aykırıdır. Türkiye’de sendikal hareketin örgütlenmesinin önündeki engelleri de kaldırmadığı görülmektedir. Bu Tasarı bu haliyle yasalaştığı takdirde, siyasi otorite işçilerin sendikalara serbestçe üye olma özgürlüğünü sıkı bir denetim altına almakta; sendikaların serbestçe kurulma ve birliklerini oluşturma, sendi-

Petro-kimya ilk taslakta grev yasağı kapsamından çıkarılmıştı, Alt Komisyon’da tekrar grev yasağı kapsamına alındı. kaların faaliyetlerini özgürce belirleme, sendikaların toplu iş sözleşmesi faaliyetlerini serbest iradeleri ile yönetme, toplu iş sözleşmesi hakkının ayrılmaz parçası olan grev hakkını kullanma, işçilerin ve sendikalarının sınıfsal hak ve çıkarlarını

kollama, hak, yetki ve özgürlüklerini ellerinden almaktadır. Sendikal örgütlenmeyi kolaylaştıran, önünü açan ve teşvik eden hiçbir açılım yoktur. Barajlar yine tüm katılığı ile sözleşme haklarını engelleyen yapısıyla muhafaza edilmiştir.”

SGBP'NİN TALEPLERİ NELER? Özgür ve demokratik bir sendika ve toplu pazarlık yasası ile aşağıdaki taleplerimiz karşılanmalıdır: Özellikle sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkı ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere uygun olarak herkese tanınan bir hak olmalıdır. Sendikaların farklı işkollarında da örgütlenebilmelerine olanak sağlanmalı, sendikalar arasında gönüllü birleşmelere olanak sağlayıcı düzenlemeler yapılmalıdır. ILO’nun mesleklerin ayrımını ve bağlantılarını gösteren ana standardına

göre sektörel tanımlamalar yapılmalı, siyasi iktidarca yandaş sendikaları koruyucu düzenlemeler yerine objektif kriterlerle, önceden tanımlanmış esas-

lara göre işyerlerinin hangi işkollarına gireceğinin belirlendiği bir sistem kurulmalı, idari vesayet kaldırılmalı, bağımsız bir kurul kurulmalıdır. petrol-iş

21


Yardımcı hizmetlerde çalışan taşeronların, çırak, stajyer, çağrı üzerine çalışanların, evden çalışanların asıl işteki sendikaya üye olmasının önü açılmalıdır. Taşeron sorunu kalıcı ve işçileri koruyucu bir biçimde çözüme kavuşturmalıdır. Sendikalara her türlü dış müdahale biçimleri ortadan kaldırılmalı, faaliyet alanlarına yönelik yasak ve kısıtlamalar sona erdirilmelidir. E-devlet kapısı gibi, kimlerin sisteme hangi ölçüde müdahil olabileceğinin anlaşılamayacağı; doğru ve güncel bilgilerin işlenip işlenmediğinin asla kontrol edilemeyeceği; iktidar partisinin siyasi denetimi altındaki bir Bakanlık bürokrasisinin yönetiminde, her an yandaş kayırmacılığına dönüşebilecek bir sistemin adaletine güven duyulmamaktadır. Yetkili sendikanın belirlenmesi artık bağımsız ve özerk bir kuruluş denetiminde olmalıdır. ILO’nun 87, 98 ve 135 Sayılı Sözleşmeleri’ne uygun ve işçileri koruyucu sendikal güvenceler getirilmeli, sendikal örgütlenme nedeniyle iş akitlerinin feshinde tazmin mekanizması yerine mutlak işe iade sistemi kurulmalıdır. Sendikalara ve sendika yöneticilerine yönelik, siyaset yasakları kaldırılmalıdır. Birliğimiz, esas olarak, ister işkolu. ister işyeri, isterse işletme düzeyinde toplu iş sözleşmesi yapabilmek için; işkolu düzeyinde ister asgari üye oranı gibi olsun. ister yüzdeli olarak tanımlanan her türlü baraj uygulanmasına karşıdır. İşkolu barajları kaldırılmalıdır. Platformumuz toplu iş sözleşmesi için gerekli olan yetki sürecinin, siyasetçibürokrat denetiminden çıkarılmasını, TİS yetkisi için gerekli olan veri toplama, işleme ve belge verme yetkisinin bağımsız ve özerk bir kuruma verilmesini talep etmektedir. REFERANDUM müessesesi yeniden yasal hale getiril-

22

petrol-iş

Tasarıya göre petrol üretiminde de grev yasağı devam ediyor.

meli, yetki sorunu işçinin özgür iradesinin yansıyacağı sandıkla belirlenmelidir. “Yüksek Hakem Kurulu” ve “Resmi Arabulucu” sistemi kaldırılmalıdır. Sendika özgürlüğü, sendikaların, faaliyetleri için gerekli olan uygulamaları serbestçe yapabilmeleri demektir. Sendika özgürlüğü, sendikaların amaçlarını, idari ve siyasi makamların denetim ve vesayeti olmadan özgür iradeleri ile belirleme ve gerçekleştirme hakkına sahip bulunmaları demektir. İşçi sendikaları yetkisini kaybetme tehdidi olmadan, toplu iş sözleşmesi sürecini başından sonuna, dilediği zamanlamayla, amacını en uygun tarzda gerçekleştirebilecek şekilde serbestçe yürütme hakkına sahip olmalı ve tasarı bu çerçevede düzenlenmelidir. Platformumuz Tasarı’nın grev haklarının özünü yok eden, yasakçı, engelleyici bir anlayışla yeniden kurgulanmış olan hükümlerine şiddetle karşıdır. Hak grevi, dayanışma grevi, siyasi grev ve genel grev gibi grev hakları ile iş yavaşlatma, işyeri işgali, uyarı grevi, verimi düşürme gibi eylem ve grev türlerinin de hak olarak tanınması gerekmektedir. Sendika özgürlüğünün özünü ortadan kaldıran; idari makamlara, hiçbir somut ve objektif kritere dayanmadan grevleri yasaklama, erteleme yetkisi veren; sonra da zorla uzlaşmaya sürükleyen bir yasa, bizim istediğimiz

çağdaş, demokratik ve özgürlükçü bir yasa değildir ve asla olmayacaktır. ILO özellikle grev yasağı konusunda ana kıstaslar olarak işler bazında devlet otoritesini kullanan devlet memurları ve -kelimenin tam anlamıyla- hizmetin kesintiye uğraması halinde yaşamı, kişisel güvenliği ve toplumun tamamının veya bir kısmının sağlığını tehlikeye düşürebilecek temel hizmetlerde grevin yasaklanabileceğini belirtmektedir. Bu hizmetler ve işlerin dışındaki hiçbir grev yasaklaması kabul edilemez. “Genel sağlığı ve ulusal güvenliği bozucu nitelikte” gibi muğlak, son derece geniş çerçevede yorumlanabilecek ve objektif kriterler yerine, idari makamların keyfine ve inisiyatifine kalmış gerekçelerle grevlerin yasaklanmasına; başlamış ya da başlamamış bir grevin ertelenebilmesine imkan tanıyan düzenlemeler kaldırılmalı ve ILO normlarına uygun düzenlemeler yapılmalıdır. Cezalar hafifletilmeli, cezalarda sendikaların kurumsal sorumlulukları kaldırılmalı, radyo ve televizyon kurulmasına olanak sağlanmalı, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu” özgürlükçü bir biçimde yeniden düzenlenmelidir. NOT: TASARI İLE İLGİLİ AYRINTILI  DEĞERLENDİRMEYE  WEB  SİTEMİZDEN ULAŞABİLİRSİNİZ. www.petrol-is.org.tr


ÖRGÜTLENME

ÖZTAŞKIN VE SÖZEN GAZİANTEP'DEYDİ...

“Yerelde, işyerleri düzeyinde de birliktelik örülmeli, güçlendirilmeli” Antep'te yapılan toplantıda, Sendikal Güç Birliği Platformunun çalışmaları ve sendikal hareketin sorunlarına dair değerlendirmelerde bulunan Öztaşkın, genel merkezler düzeyinde çok iyi bir birliktelik oluşturduklarını ancak yerellerde, şubeler ve işyerleri düzeyinde de bu birlikteliğin örülmesi ve güçlenmesi gerektiğini bildirdi.

S

endikamız Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın ve Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen, Petrol-İş Gaziantep Temsilciğini ziyaret ve bölgedeki sendikacılarla biraraya gelmek için 11 Nisan'da Gaziantep’e gittiler. Petrol-İş’in sürmekte olan örgütlenme çalışmalarını yerinde görmek ve değerlendirmek üzere Gaziantep’e giden Öztaşkın ve Sözen, Petrol-İş temsilciliğinde Türkİş, DİSK ve KESK’e bağlı sendikaların şube başkanlarıyla da bir araya geldiler. 11 Nisan'da, Belediye-İş, Tez-Koop-İş, Teksif, TÜMTİS, Eğitim Sen, Tüm Bel-Sen şube başkanları ve DİSK Bölge Temsilcisinin, Petrol-İş Adıyaman Şube Başkanı Zeynal Eroğlu ve Gaziantep İl Temsilcisi Halil Gümüştekin'in de katıldığı toplantıda Öztaşkın, Sendikal Güç Birliği Platformunun (SGBP) çalışmaları ve sendikal hareketin sorunlarına dair değerlendirmelerde bulundu. Öztaşkın, genel merkezler düzeyinde çok iyi bir birliktelik oluşturduklarını ancak yerellerde şubeler ve

işyerleri düzeyinde de bu birlikteliğin örülmesi ve güçlenmesi ihtiyacına dikkat çekti.

Sendikal hareketin yenilenmeye ihtiyacı var Sendikalı-sendikasız ayrımı yapılmadan işçilerin ortak hareket etmeye, birlik ve dayanışmaya geçmişten daha fazla ihtiyacı olduğunu söyleyen Öztaşkın, “Sendikaların küçüldüğünü, etkisizleştiğini, toplumsal desteğini yitirdiğini ve itibarsızlaştığını” belirterek, örgütlenme ve mücadelede yeni yöntemlere ve araçlar geliştirmeye ihtiyaç olduğunu söyledi. Aksi durumda işçiler, emekçiler açısından kötü gidişata dur demenin imkansız olacağını belirten Öztraşkın, Antep’te on binlerce işçinin kölelik koşullarında çalıştığına ve örgütsüz olduğuna da dikkat çekti. ÖJztaşkın, “OSB’deki on binlerce işçinin örgütlenmesi buradaki her sendikanın sorunu olmalıdır” dedi. Sendika yasalarında yapılmak istenen değişliklerin sendikal örgütlenmenin önündeki engelleri ortadan kaldırmadığını işaret eden Öztaşkın, yapılacak değişliklerin, sendikal demokrasiyi güçlendiren, her türlü baraj ve yetki en-

gelini ortadan kaldıran, grev yasaklarına son veren, özgürlükçü değişiklikler olması gerektiğini ifade etti. “İşçiler özgürce, hiçbir engelle karşılaşmadan, sendikasını kendisi seçebilmeli, uyuşmazlık durumunda ise yetkili sendikanın kimin olacağını doğrudan işçinin oyuna başvurularak yapılmalıdır” diyen Öztaşkın, bütün bunlar için ve bütün bu yasalara rağmen işçi hareketini ve sendikal mücadeleyi güçlendirmek için; kastlaşmış ve işçiden uzaklaşmış olan bürokrat yapının aşılmasına ve ortak mücadeleye ihtiyaç olduğunu belirtti.

1 Mayıs her yerde kutlanmalı Yaklaşan 1 Mayısa dair de değerlendirmelerde bulunan Öztaşkın, 1 Mayısın yerellerde kutlanması gerektiğinin altını çizerek, 1 Mayısın bir gün anılan, kutlanan gün olmaktan çıkarılıp, emek haftası şeklinde emekçilerle birlikte, her yerde kutlanması gerektiğini söyledi. Toplantıya katılan Antepli sendikacılar da yerelde sendikal hareketin sorunlarıyla ilgili bilgi vererek, Petrolİş'in Antep’teki varlığının ve örgütlenme çalışmasının yeni bir heyecan yarattığını ve sınıf hareketine ivme kazandıracağını belirttiler. petrol-iş

23


EĞİTİM

AKTİF ÜYE, YENİ ÜYE, TEMSİLCİ-YÖNETİCİ EĞİTİMLERİ VERİLİYOR

Eğitimde yoğun bir dönem...

2012 Bahar Dönemi eğitimleri yoğun geçiyor. Bir yandan şubelerimizin daveti üzerine gerçekleşen Yeni Üye eğitimleri, diğer yandan Temsilci/Yönetici eğitimleri ve başlamış olan Aktif Üye Eğitimleri ile birlikte yine yoğun bir döneme başlamış bulunuyoruz.

24

petrol-iş

2012 Bahar Dönemi eğitimleri oldukça yoğun geçiyor. Bir yandan şubelerimizin daveti üzerine gerçekleşen Yeni Üye eğitimleri, diğer yandan Temsilci/Yönetici eğitimleri ve devam eden Aktif Üye Eğitimleri ile birlikte yine yoğun bir döneme başlamış bulunuyoruz. Şubelerimizde yürütülen yeni üye eğitimlerinin haberlerini şube sayfa-

larında bulabilirsiniz. Aktif Üye Eğitimlerinin ilk aşaması ise, 5 Mart 2012 Pazartesi tarihinde 35 yaş altı genç üyelerimizin katılımıyla Yalova'da başladı. Temsilci/Yönetici Eğitimlerinin bu dönemki ilk eğitimi ise 2 Mart 2012 tarihindeki derslerle birlikte son buldu. Bu eğitimlere sendikamızın bütün uzmanlık birimleri katıldı.


buluştular ve sendikanın sorunlarını birlikte ele alma fırsatı buldular. Bu seminerimizde yeni tanışma teknikleri uygulandı; eğitim müfredatında değişiklikler yapıldı ve yeni dönemin ihtiyacı olan daha yoğun mücadele günlerine hazırlıklar tamamlandı. Teorik eğitimin pratik gündemlerle yoğrulduğu 2012 yılının ilk Temsilci/Yönetici seminerine çeşitli şubelerden toplam 28 üyemiz katıldı. ve geleneksel eğitimleri arasına katıldığını söyleyebiliriz.

Daha önce bu türden eğitimlere hiç katılmamış olan ve temsilci veya yönetici olarak seçilmiş arkadaşlarımızın davet edildiği seminerlerimizde, denetim, disiplin ve yönetim kademeleri ile temsilcilik görevinde bulunan arkadaşlarımız genel merkeze gelerek bundan sonraki sendikal mücadelelerinde karşılaşabilecekleri sorunları çözme yöntemlerini öğrenmektedirler. Bu seminerlerde, temsilci ve yönetici arkadaşlarımızın görevlerini yaparken ilk elden ihtiyaç duyacakları temel bilgileri vermeyi amaçlıyoruz. Temsilci Yönetici eğitimi modelimiz, sendikamızın kalıcı

Merkez Yönetim Kurulumuz ile temsilci yönetici arkadaşlarımız bu kez eğitimin sonu günü olan Cuma sabah

Ayrıca, arkadaşlarımız, 29 Şubat’ta Avrupa çapında bütün ülkelerde aynı gün ve aynı saatte yapılan, Türkiye ayağı Taksim'de Almanya Konsolosluğuna yürüyüşü şeklinde gerçekleşen uyarı eylemine de katıldılar. Katılımcılara günlük 7 saati bulan derslerde gösterdikleri azim ve kararlılık için verilen Sertifikalar, son gün Merkez Yönetim Kurulumuz tarafından dağıtıldı.

petrol-iş

25


26

petrol-iĹ&#x;


petrol-iĹ&#x;

27


EĞİTİM

28

petrol-iş


petrol-iĹ&#x;

29


KAPAK

BOR'DA ÖZELLEŞTİRMENİN ÖNÜNÜ AÇACAK HER TÜRLÜ UYGULAMA ÜLKE VE KAMU YARARINA AYKIRIDIR

Sıra ulusal zenginliğimiz bor kaynaklarında mı? Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, bor madenlerinin özel sektöre devrine izin veren bir Kanun Taslağını, Bakanlar Kuruluna sundu. Taslağa göre, bor madeninin üretimi ve zenginleştirilmesi, ürünün mülkiyeti devlette kalmak üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürülebilecek. Hükümetin, Türkiye'nin en büyük maden zenginliğini yerli ve yabancı sermayenin kullanımına vermeye çalışması, seçim döneminde ara verilen özelleştirme politikalarına tam gaz devam edileceğini gösteriyor.

30

petrol-iş

E

nerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız tarafından, 5 Mart 2012 tarihinde gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu'na 2840 Sayılı “Bor Tuzları, Trona ve Asfaltit Madenleri ile Nükleer Enerji Hammaddelerinin İşletilmesini, Linyit ve Demir Sahalarının Bazılarının İadesini Düzenleyen Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” taslağı sunuldu. 2840 Sayılı Kanunun “Devlet Eliyle İşletilecek Madenler” başlıklı 2. maddesinde yer


alan “Bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin aranması ve işletilmesi Devlet eliyle yapılır. Bu madenler için 6309 sayılı Maden Kanunu gereğince gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerine verilmiş olan ruhsatlar iptal edilmiştir” hükmüne bir fıkra eklenerek bu yetki özel sektöre devredilmek isteniyor. İlgili fıkra ile bor madeninin üretimi ve zenginleştirilmesi faaliyeti, ürünün mülkiyeti Devlette kalmak üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürülebilecek. Bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin aranmasının, üretiminin ve pazarlamasının özel sektöre devrine olanak sağlayan bu değişiklikle, bor madenlerinin özel sektör tarafından işletilebilmesinin önü açılmakta ve bu stratejik madenimizin özelleştirilmesinin ilk adımı atılmakta.

payla üretimde birinci konumda yer almakta ve dünya bor pazarındaki payı ise %42-49 seviyesine ulaşmakta.

Eti Maden en fazla kar eden 6. şirket Bor madenlerini işleten Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nün, kârlılığı her geçen gün artmakta. 2011 yılında 487 milyon dolar kâr eden Eti Maden, İSO En Büyük 500 Şirket Araştırması'na göre ülkemizde en fazla kâr eden 6. şirket durumunda. Daha önce de bor madenleri ile ilgili özelleştirme girişimlerinde bulunulmuş, ancak bu tehlikeli politikadan vazgeçilmişti. 2001 yılında Eti Holding A.Ş özelleştirme kapsam ve programına alınarak özelleştirilmek istemişti.

Bor stratejik bir maden Bilindiği gibi, bor madenleri 2172 Sayılı Kanunla Devlet eliyle işletilecek madenler kapsamına alınmış olup 2840 Sayılı Kanun ve 3213 Sayılı Maden Kanunu'na ek ve değişiklik getiren 5177 Sayılı Kanunun 49. maddesine istinaden Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından işletilmekte, üretilmekte ve pazarlanmakta. Cam, seramik, nükleer, uzay ve havacılık, elektrik- elektronik, bilgisayar, inşaat-çimento, metalurji, enerji, ulaşım, tekstil, ilaç ve kozmetik, kimya, tarım, kağıt, kauçuk başta olmak üzere birçok farklı sanayi kolunda 500'e yakın kullanım alanı olan bor ürünleri, hem ekonomik hem de stratejik açıdan son derece önemli bir yere sahip. Türkiye bu stratejik madende, gerek rezerv ve üretim kapasitesi gerek dünyada pazar payı açısından söz sahibi ülkelerin başında yer alıyor. Ülkemiz dünya bor rezervinin yaklaşık %72'sine sahip bulunmakta, %41'lik

Bu konuda Sendikamızca açılan dava sonuçlanmadan, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından bu karar geri alınmıştı. Sonraki yıllarda ise hizmet alımı yöntemiyle ihalelere çıkılarak özel sektöre, proje yaptırma, üretim tesisi kurdurma, tesis kiralama ve bor ürünleri üretilmesi olanağı tanındı. 2840 Sayılı Kanunun delinmesi anlamına gelen bu uygulamalar ile devlete ait Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nün imkan ve kaynakları özel sektöre kullandırıldı. Kurumun zayıflatılmasına ve işlevsizleştirilmesine neden olacak uygulamalara hız verildi. Bu hukuksuz işlemlere dayanak olarak ise 2840 Sayılı Kanun'da Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü'ne bor cevherlerinin yalnızca üretim ve zenginleştirilmesi aşamalarıyla ilgili işletme hakkı tanındığı, buna karşılık cevherin zenginleştirilmesi aşamasından sonraki rafinasyon ve pazarlama işlemlerinin özel sektör ta-

Türkiye ekonomik değeri ve kalitesi yüksek bor mineralleri rezervlerine sahip olması açısından dünyada tekel konumunda. Bor ürünlerinin kullanım alanı son derece yaygın, yarattığı katma değer ve kâr oranı çok yüksek düzeyde. Bu bakımdan stratejik nitelikte olan bu sektörün özelleştirilmesinin önünü açacak her türlü uygulama, ülke ve kamu yararına aykırıdır. Bu sektörde örgütlü üç sendika Petrol-İş, T. Maden-İş ve Enerji-Sen bir araya gelip borların özelleştirilmesine karşı ortak mücadele edecektir.

rafından da yapılabileceği gibi özelleştirme süreçlerini meşrulaştıracak görüşler öne sürüldü.

AKP Hükümeti borda özelleştirmenin önünü açmak istiyor AKP hükümeti şimdi ise bor madenlerinin özel sektöre devredilmesi önündeki mevzuat engellerini ortadan kaldırabilmek için harekete geçti. Hükümet, “Bor, uranyum ve toryum madenlerinin üretim ve zenginleştirme aşamasında günün teknolojisine uygun üretim yöntemlerinin hızlı ve etkin uygulanabilmesini sağlamak ve üretim maliyetlerini düşürebilmek” gerekçesiyle ilgili kanunda bir değişiklik yapmayı gündemine aldı. Her fırsatta, bor madenlerinin Türkiye için stratejik değer olduğunu yineleyen,

31


bu madenleri özelleştirmek istemediklerini belirten hükümet yetkilileri, aslında özelleştirmenin bir adımı olan uygulamayı “hizmet alımı” kılıfına sokarak, stratejik değerimiz bor madenlerinin özelleştirilmesine karşı oluşacak kamuoyu tepkisini azaltmayı hedefliyor. Ülkemizi 2023'e kadar dünyanın en büyük 10 ekonomisi içerisine sokacağını iddia eden hükümetin, Türkiye'nin en büyük maden zenginliğini yerli ve yabancı sermayenin kullanımına vermeye çalışması, seçim döneminde ara verilen özelleştirme politikalarına tam gaz devam edileceğini gösteriyor. Türkiye ekonomik değeri ve kalitesi yüksek bor mineralleri rezervlerine sahip olması açısından dünyada tekel konumundadır. Bor ürünlerinin kullanım alanı son derece yaygın, yarattığı katma değer ve kâr oranı çok yüksek düzeydedir. Bu bakımdan stratejik nitelikte olan bu sektörün özelleştirilmesinin önünü açacak her türlü uygulama, ülke ve kamu yararına aykırı nitelikte olacaktır.

Yasa değişikliği derhal geri çekilmelidir Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nün yapısını daha da güçlendirerek bor ürünlerinden elde edilecek katma değeri artıracak her türlü yatırım, üretim, istihdam ve yönetim politikası kamu eliyle sürdürülmelidir. 2840 sayılı Kanunda yapılması planlanan değişiklik derhal geri çekilmelidir. Kamuoyunu da stratejik değerimiz bor'un her türlü özelleştirme girişimine karşı duyarlılığa çağırıyoruz. Petrol-İş Sendikası ise boru özelleştirme politikalarına karşı daha önce olduğu gibi bundan sonra da kararlı bir şekilde mücadele edecektir. 32

petrol-iş

SENDİKAMIZ GENEL BAŞKANI MUSTAFA ÖZTAŞKIN:

Uluslararası şirketlerin gözü bor madeninde...

B

orların özelleştirilmesine karşı Bandırma şubemizin 12 Mart'ta Bandırma Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlediği protesto eylemine katılan Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, “Bundan 11 yıl önce yine bu meydanda miting yaparak bor madenlerinin özelleştirilmesine karşı mücadele başlatmış ve “Borlar özelleştirilemez” diye haykırmıştık. O haykırışımız, bütün Türkiye kamuoyunda, toplumda yankı bulmuş, sizlerin mücadelesiyle borlar özelleştirme kapsamından çıkartılmıştı.

Borların özelleştirilmesine karşı yine aynı meydanda meşaleyi yaktık” dedi. Cumhuriyet Meydanındaki protesto eylemine Bandırma Şubemizin örgütlü olduğu Eti Maden İşletmeleri Bandırma Bor ve Asit Fabrikaları Müdürlüğü'nde çalışan Petrol-İş üyesi işçiler, Bandırma Belediye Başkanı Sedat Pekel, Bandırma Şube Başkanımız İsmail Kayan, şube yöneticilerimiz, Genel -İş Sendikası Şube Başkanı Recep Kum, Belediye Başkan Yardımcıları Ozan Onur, Dursun Mirza,


CHP İl Genel Meclisi Üyeleri, MHP İlçe Başkanı K.Kerim Erkul ve yönetim kurulu üyeleri, Eğitim - Sen ve Bandırmalı vatandaşlar katıldı. Çocuk mu kandırıyorsunuz? Öztaşkın yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Uluslararası şirketlerin gözü şu anda bor madeninde. Bu şirketler boru elimizden almaya çalışıyorlar. Ancak biz bu oyunu bozacağız. Şimdi yeni yöntemlerle önümüze çıkıyorlar. Mülkiyeti devlette kalmak üzere borun üretim ve işletmesi, zenginleştirilmesi, rafineri işlemleri üçüncü şahıslara verilebilirmiş. Bir de bu Hükümetin Enerji Bakanı Taner Yıldız” Biz borların özelleştirilmesine karşıyız. Yaptığımız değişiklik özelleştirme değildir”

diyor. Siz çocuk mu kandırıyorsunuz? Biz özelleştirmenin ne anlama geldiğini bilmiyor muyuz? Siz Telekom'u mülkiyeti devlette kalmak koşuluyla özelleştirmediniz mi? Borların üretiminin ve işletmesinin üçüncü şahıslara verilmesi bir özelleştirmedir. Hükümet yetkilileri ekonomik nedenlerle borların üretim ve işletmesinin üçüncü şahıslara verileceğini söylüyor. Kimi kandırıyorsunuz, her şey ortada. Borların üretimini de işletmesini de üçürncü şahıslara veremeyeceksiniz. Bu işletmeye biz taşeron sokturmayacağız. Bu fabrikaları kapısından taşeron giremeyecek.” Bandırma halkı da destek vermeli Getirilmek istenen yeni yasa değişik-

liği ile sadece borların özelleştirilmesinin önünün açılmadığını, taşeronlaşmanın da önünün açıldığını ifade eden Öztaşkın, “Elimizden işimizi, aşımızı almak istiyorlar. Karşımda bir döviz görüyorum; “Dedem çalıştı, babam çalıştı, ben de çalışmak istiyorum “ diye. Bizim çocuklarımız da bu fabrikalarda çalışacak. Türkiye Maden-İş, Enerji-Sen ve Petrol-İş olarak üç sendika bir araya gelip borların özelleştirilmesine karşı ortak mücadele yapacağız. Biz bu meşaleyi Bandırma'dan yaktık. Ve bu meşale Türkiye'nin her yerinde yanacaktır. Bu mücadeleyi sizler buradan başlattınız. Meşaleyi yaktınız. Sizleri kutluyorum” dedi.

PETROL-İŞ BANDIRMA ŞUBE BAŞKANI İSMAİL KAYAN:

Hazırlanan taslak aldatmacalarla dolu Sendikamızın Bandırma Şube Başkanı İsmail Kayan da Bandırma'da 12 Mart'ta yapılan protesto eyleminde bor'un özelleştirilmesine ilişkin hazırlanan taslağın aldatmaca tuzaklarla dolu olduğunu belirterek hedefin başka olduğunu söyledi. Kayan şöyle konuştu: “Dünya piyasasında önemli bir yeri

olan bor madenlerini devlet adına işleten Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü, küresel politikaların kurbanı mı oluyor? Dünya devlerinin ülkemizde gözünü diktiği bor madenlerinin satışı için yol mu açılıyor? Buradan Bandırma halkına sesleniyorum. Liman özelleşti, Tekel özelleşti, şimdi sıra Eti Maden de mi? Bu kurumlar özelleştirilmeden

önce Bandırma esnafına gelen harcama mı daha fazla, şimdiki harcama mı fazla, bunu bir düşünün? Tekel ve Liman özelleştirildikten sonra eş ve çocuklarıyla birlikte Bandırma’da 1500 - 2000 vatandaşımız Bandırma’yı terk etmiştir. Dolayısıyla bizlere destek vermenizi, omuz vermenizi istiyoruz.” İvedilikle teklifin geri çekilmesi ve 2840 sayılı Kapetrol-iş

33


nunda yer alan hükmün aynı şekliyle uygulanmasına devam edilmesi gerektiğini belirten Kayan şöyle devam etti: “Aksi takdirde geleceğimiz için, çocuklarımız için, vatanımız ve halkımız için tüm varlığımızla eylem ve protestolarımızı en etkin biçimde kullanmaktan çekinmeyeceğimizi bildiririz. Bakanlar Kuruluna sunulan taslağa göre bor madenlerinin özel sektör tarafından işletilmesinin önü açılıyor. 10 Haziran 1983 tarih ve 2840 sayılı Kanun gereğince bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin aranması ve işletilmesi devlet eliyle yapılmaktadır. Ve bu yetki devlet adına Eti Maden İşletmeleri tarafından kullanılmaktadır. 2840 sayılı Kanunun 2. Maddesine “Bu Madenlerin üretimi ve zenginleştirilmesi, teknik, ticari ve ekonomik sebeplerle, ürünün mülkiyeti teşebbüste kalmak üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürebilirler. Ancak üçüncü şahıslara gördürülecek işlerin ihale süresinin üç yıldan fazla olması durumunda konuya ilişkin talepler Yüksek Planlama Kurulu tarafından karara bağlanır” şeklindeki ifadeyle bu yetkinin özel sektöre devredilmesi amaçlanıyor. Yapılması öngörülen tek maddelik kanun değişikliği ile daha önce pek çok Kamu İktisadi Teşebbüsünün özelleştirilmesine benzer şekilde, mülkiyeti devlette kalmak üzere(!) aldatmacasıyla arama, üretim ve pazarlamanın özel sektöre devri isteniyor. Değişikliğin gerekçesi şu ifadelerle Bakanlar Kuruluna sunuldu: “Mevcut kanun değişikliği ile uygulamadaki bir takım farklılıkları gidermek, bor, uranyum ve toryum madenlerinin üretim ve zenginleş-

34

petrol-iş

tirme aşamasında günün teknolojisine uygun üretim yöntemlerinin hızlı ve etkin olarak uygulanabilmesini sağlamak, üretim maliyetlerini düşürebilmek için bir kısım işlerin hizmet alımı yoluyla gerçekleştirilebilmesine olanak tanınmaktadır. Ayrıca yine gerekçeler arasında sözkonusu madenlerden beklenen gelirin sağlanamadığı belirtilmektedir. Oysa ki Eti Maden İşletmeleri, son yıllarda yaptığı teknolojik yatırımlar ile mevcut kapasitesini üç katına kadar çıkarmış olduğu gibi yeni uç ürün buluşları ile ekonomiye katma değerler sunmaktadır.”

Parçalanarak satılmak isteniyor Eti Maden İşletmelerinin daha önceki yıllarda özelleştirme kapsamına alınmasıyla blok satışının düşünüldüğünü ancak kamuoyu tepkisi nedeniyle bu uygulamadan vazgeçildiğini şimdi ise parçalanarak satılmasına çalışıldığını belirten Kayan sözlerini şöyle sürdürdü: “2000 yılında 135 Milyon Dolar olan karlılık oranı 2011 yılında 487 Milyon Dolara çıkmıştır. Yapılan yatırımları her zaman takdir etmişizdir. Fakat 3. şahıslara devir edilebilir konusu nereden çıktı? Eti Maden İşletmeleri’nin bürokratik ve kamusal yönetim yanlışlıkları ile dünya bor

piyasasında rekabet etmesinin önü tıkanmıştır. Hal böyle olunca sözkonusu uluslararası dev şirketler, çeşitli oyunlarla pastadan pay almaya çalışmaktadırlar. Mevcut Hükümet de bu oyunlara alet olmakta, ilgili kanunda değişiklikler yaparak, kamuoyunun tepkisini çekmeden milli servetin yabancı şirketlere devrinin önünü açmak istemektedir. Sendikamız Petrol-İş ve tüm üyelerimiz bu uygulamaya kökten karşıdır. Sadece işçi olarak değil, sade bir vatandaş olarak bile bu uygulamanın karşısında durmak hepimizin asli borcudur.” Protesto eylemi sırasında sık sık, “Borlar vatandır, vatan satılamaz”, “İş ekmek yoksa barış da yok”, “Gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek”, “Borlar halkındır, halkın kalacak”, “Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız. Ya siz?”, “Ölmek var, dönmek yok”, “ Madenini kaptırma, bor vatandır sattırma.”


BOR'DA ÖZELLEŞTİRMEYE KARŞI KİTLESEL BASIN AÇIKLAMASI

Bor işçisi "Özelleştirmeye Hayır!" dedi

Bor işçilerinin 27 Mart'ta Eti Maden'e bağlı Bandırma Bor ve Asit Fabrikaları İşletmesi'nden kent merkezine yürüyüşünün ardından, Cumhuriyet Meydanı'nda Bor'da özelleştirme girişimine karşı bir miting düzenlendi. Eti Maden İşletmeleri'nde özelleştirmenin önünü açacak yasal düzenlemeye karşı 27 Mart Salı günü, Eti Maden'e bağlı Bandırma Bor ve Asit Fabrikaları İşletmesi'nde çalışan Petrol-İş üyesi işçiler çalıştıkları fabrikadan Bandırma Cumhuriyet

Meydanı'na bir yürüyüş düzenlediler. Meydanda Bandırma halkı ile buluşan Petrol-İş üyesi işçiler, bor madenlerinin ve bor kimyasallarının üretiminin özelleştirmesine yol açacak düzenlemeye karşı bir miting düzenlediler.

Fabrikadan kente kitlesel yürüyüşEti Maden'e bağlı Bandırma Bor ve Asit Fabrikaları İşletmesi içerisinden saat 17.00'de başlayan yürüyüş, işletme içinde yer alan üretim tesislerin dolaşılması ve bu tesislerde çalışan işçilerin katılımı ile sürdü. İşletmenin petrol-iş

35


asla yenilmez”, “Gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek”, “İşçi yoksa esnaf da yok” ve “İş ekmek yoksa barış da yok” sloganları attılar.

Cumhuriyet Meydanı'nda miting

ana kapısında diğer arkadaşlarıyla buluşan işçiler, Bandırma kent merkezine doğru kitlesel bir yürüyüşe geçtiler. Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, Genel Mali Sekreter İbrahim Doğangül, Petrol-İş Bandırma Şube Başkanı İsmail Kayan, şube yöneticileri ve şube eski başkanları Hüseyin Gökyiğit ve Recep Gökdeniz'in katıldığı fabrikadan kent merkezine 4 km'lik yürüyüşe, Bandırma halkının yoğun bir destek verdiği görüldü. İşçileri alkışlarla karşılayan Bandırmalılar, yol boyunca özelleştirme karşıtı sloganlara eşlik ettiler. Yürüyüş sırasında işçiler, “Bor madenleri halkındır, halkın kalacak”, “Bor vatandır, vatan satılmaz”, “Direnen işçi

36

petrol-iş

Yürüyüşün ardından Bandırma Cumhuriyet Meydanı'na gelen Petrol-İş üyesi Bor ve Asit Fabrikaları işçileri, burada eşleri, çocukları ve Bandırma halkı ile coşkulu bir buluşma gerçekleştirdi. Meydanda düzenlenen mitingin ilk konuşmasını Petrol-İş Bandırma Şube Başkanı İsmail Kayan yaptı.

Sözlerine mitinge destek veren sendikalar, sivil toplum kuruluşlarına teşekkür ederek başlayan Kayan, borda özelleştirmeye karşı kararlı bir mücadele verdiklerini, bu tehlikeli girişime karşı gerçekleri halka anlatmayı sürdüreceklerini vurgulayarak, “Bu meydanlarda anlattık, çeşitli makamlara anlattık. Bu gerçeği sadece biz değil, konunun uzmanları, maden mühendisleri de dile ge-


Özelleştirme girişimi maskeleniyor Hükümetin 2001 yılındaki özelleştirme girişiminden sonra oluşan tepkiler nedeniyle, borda özelleştirme uygulamasını “işletme hakkı devri”, “hizmet alımı” gibi farklı biçimlerde gündeme getirmeye çalıştığını söyleyen Öztaşkın, özelleştirmeye karşı mücadelen eden Petrol-İş Sendikası'nı konuyu bilmeden tepki verdiği için hükümet partisi milletvekillerinin eleştirdiğine dikkat çekti. Ancak işletme hakkı devrinin özelleştirme biçimi olduğunun Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nın internet sayfasında açıkça görülebileceğini belirten Öztaşkın, halkı asıl yanıltmaya çalışanın, doğruyu söylemeyenin bu girişime imza atanlar ve destekleyenler olduğunu söyledi.

tiriyor. Bu işletmeler, bu madenler 3. şahıslara devredilemez. Eti Maden İşletmesi bor madenlerini gayet güzel işletiyor, yatırım yaparak, kârlılık oranını arttırıyor” dedi. Kayan konuşmasını“Mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu mücadele burada kalmayacak, Ankara'ya kadar gideceğiz. 'Bor madenleri özelleşemez' diyeceğiz, 'Bor madenleri halkındır' diyeceğiz. Ölmek var, dönmek yok” diyerek bitirdi. Kayan'dan sonra Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın bir konuşma yaptı. Konuşmasında, 500'e yakın sanayi alanında kullanılan borların Türkiye'nin en önemli ve en stratejik madenleri olduğunu belirten Öztaşkın, bu nedenle ülkemizde bor madenlerinin üretimi, zenginleştirilmesi vb. işlerin devlet eliyle yapılması için bir kanun düzenlendiğini ve bu kanuna göre bor madenlerini Eti Maden'in işlettiğini söyledi.

“Hükümetin özelleştirmeye getirdiği gerekçeler geçersiz”

rundadır. Borlar, devlet tarafından işletilmek durumundadır. Ancak borlar üzerinde yıllardır çeşitli oyunlar oynanmaktadır. Uluslararası şirketlerin borda gözleri var, bordan yararlanmamızı, yüksek katmadeğer elde etmemizi istemiyorlar” dedi.

“Hizmet alımı” kılıfı altında yapılan özelleştirme girişiminin hükümetin iddia ettiği gibi ekonomik ve ticari hiçbir gerekçesinin olamayacağını belirten Öztaşkın, Eti Maden'in kârlılığını, ihracatını, kapasitesini hızlı bir şekilde artırdığını vurguladı: “Ülke ekonomisine büyük katkısı olan, katmadeğeri yüksek bor kimyasallarının ihracatı ile ülkemize döviz girdisi sağlayan, her yıl hazineye yüz milyon-

Türkiye'nin dünya bor rezervinin % 72'sine sahip olduğunu ve işlenmiş bor pazarının yaklaşık yarısını elinde tuttuğunu vurgulayan Öztaşkın, “Türkiye uluslararası alanda bir güç olmak istiyorsa, borları kendi elinde tutmak zopetrol-iş

37


larca TL'lik kaynak aktaran ve üstelik yatırımlarını hız kesmeden sürdüren Eti Maden'in faaliyetlerinde özel sektörün, yabancı sermayenin koltuk değnekliğine ihtiyacı yoktur.” Eti Maden'in son bir yılda dünyadaki pazar payını % 42'den % 50'lere çıkardığını söyleyen Öztaşkın, kuruluşun ülkemizin ihracatçı şirketleri arasında kârlılıkta ikinci sırada yer aldığını, Türkiye'nin ise en kârlı 6. şirketi konumunda olduğunu belirtti. Öztaşkın hükümetin herkesi kandırabileceğini ama işine, ekmeğine, işletmesine, boruna sahip çıkan Eti Maden işçisini, Petrol-İş Sendikası'nı ve Bandırma halkını kandıramayacaklarını söyledi.

“Millet iradesi burada!” “Millet iradesi” söylemini dilinden dü-

şürmeyen hükümet yetkililerinin, konu bor madenleri ve işletmeleri olunca millet iradesini hiçe saydığını belirten Öztaşkın, “Bor konusunda millet iradesi bugün bu meydandadır. Gelsinler bize sorsunlar, kamuoyuna sorsunlar” dedi. Eti Maden yöneticilerine de mesaj veren Öztaşkın, "Eti Maden'in büyük tekellerin taşeronu olmasına izin verme-

yin, bora sahip çıkın" dedi. Hükümet yasayı geri çekmediği takdirde, Eti Maden'de çalışan tüm işçiler ve örgütlü diğer sendikalarla hareket edeceklerini söyleyen Öztaşkın, borda özelleştirme girişimine karşı onurlu bir gelecek için sadece Bandırma'yı değil tüm Türkiye'yi ayağa kaldıracaklarını belirterek konuşmasını sonlandırdı.

T. MADEN-İŞ SENDİKASI GENEL BAŞKANI NURETTİN AKÇUL:

“Bor madenlerinin özelleştirilmesine izin vermeyiz”

T

ürkiye Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akçul, bor madenlerini “Türkiye’nin gözbe-

38

petrol-iş

beği, milli servet” olarak nitelendirerek, “Bor madenlerinin özelleştirilmesine izin vermeyiz” dedi. Bor rezervi açısından Türkiye’nin dünyada birinci olduğunun ve 2001’de AKP’nin bor madenlerinin özelleştirilmesine şiddetle karşı çıktığını hatırlatan Akçul, “Bugün ne değişti ki, bor madenlerinin özelleştirilmesine ciddi bir kapı aralayan yasa değişikliği yapılmak istenmektedir” dedi. Değişiklikle yerli yabancı şirketlere devredilebilecek olan Eti Maden bünyesindeki bor ürünleri işletmelerinin, Türkiye için vazgeçilmez kaynaklar olduğunun altını çizen Akçul; “Bor madenlerimizin özel sektöre uzun vadeli taahhütlerle verilmesi, dünya lideri olabileceğimiz bir sektörde uzun

yıllar süren çabalar sonucunda elde ettiğimiz etkinliği olumsuz yönde etkileyecektir” değerlendirmesini yaptı. Tüm olumsuz koşullara rağmen bor işletmelerinin halen kârlılıklarını koruduğu ve ülkeye son derece önemli döviz girdileri sağladığının altı çizen Akçul, dünya bor rezervlerinin yüzde 73’ünü elinde bulunduran Eti Maden’e bağlı bor işletmelerinin dünya bor talebinin yaklaşık yüzde 40’ını karşıladığını ifade etti. Akçul, “Eti Maden’in bor satışları yıllık 2 milyon ton civarında gerçekleşmekte ve ülke ekonomisine yıllık yaklaşık 850 milyon dolarlık bir girdi elde edilmektedir” dedi.


Bor'un özelleştirilmesine karşı ortak mücadele verilecek

Öztaşkın, Maden Mühendisleri Odası ve T. Enerji-Sen'i ziyaret etti

G

enel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Bandırma Şube Başkanımız İsmail Kayan ve şube yöneticileri, 4 Nisan 2012 tarihinde Ankara'da TMMOB Maden Mühendisleri Odası ziyaret etti. Ziyarette, bor madeninin özel sektöre işlettirilmesinin önünü açan yasa değişikliği çalışmasıyla ilgili görüş alışverişinde bulunuldu ve yapılması gerekenler değerlendirildi. Toplantıda Maden Mühendisleri Odası adına Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Torun ve Genel Sekreter Cemalettin Sağtekin hazır bulundular. Hayet Ankara'da Türk Enerji-Sen'i de ziyaret ederek yöneticilerle bir görüşme yaptı. T. Enerji-Sen Genel Başkanı Celal Karapınar ve Yönetim Kurulu üyeleri ile görüşen Petrol-İş heyeti, 2840 sayılı ka-

nunda değişiklik yapan tasarı ile ilgili olarak bilgi alış verişinde bulundular. Petrol-İş ve T. Enerji-Sen yetkilileri, Bor İşletmelerinin özelleştirilmesinin önünü açacak her türlü girişimin önlenmesi için her türlü mücadelenin birlikte yapılması gerektiğini belirttiler.

TÜRK ENERJİ-SEN GENEL BAŞKANI CELAL KARAPINAR:

“Hükümet Bor'u Türk Telekom, TEDAŞ gibi özelleştirmek istiyor”

T

ürk Enerji-Sen Genel Başkanı Celal Karapınar bor'un özelleştirilmek istenmesiyle ilgili olarak, “Taslakla yapılmak istenen tek maddelik değişiklikle daha önce Türk Telekom ve TEDAŞ Elektrik Dağıtım şirketleri özelleştirilmesine benzer şekilde, mülkiyeti devlette kalmak üzere arama, üretim ve pa-

zarlamanın özel sektöre devri istenmektedir” dedi. Bor madenlerinin ve bu madenleri işleten Eti Holding'in 2001 yılında da blok olarak özelleştirilmek istendiğini kaydeden Karapınar kamuoyu baskısı nedeniyle bundan vazgeçilmek zorunda kalındığını söyledi. petrol-iş

39


TÜRK-İŞ: BOR'UN ÖZELLEŞTİRİLMESİ EN DEĞERLİ MİLLİ SERVETİMİZİN HEBA EDİLMESİDİR Türk-İş Yönetim Kurulu, Bor Madenlerinin özelleştirilmesi girişimleriyle ilgili bir açıklama yaptı. Yönetim Kurulu açıklamasında şunlara yer verildi: “Bor madenleri, ülkemizin gözbebeği ve dünyada en fazla rezerve sahip olduğumuz, bütün maden tekellerinin dikkatini üzerine çeken, paha biçilmez milli servetimizdir. Bu gerçekten hareketle devletçe işletilecek madenleri düzenleyen 2840 sayılı yasanın 2.maddesinde “Bor

49 yıllık süre ile üçüncü şahıslara dev-

laşması halinde yerli yabancı şirketlere

tuzları, uranyum ve toryum madenleri-

redilmesinin yolu açılmıştır. Konu ile

devredilebilecek olan Eti Maden bünye-

nin aranması ve işletilmesi devlet eliyle

ilgili olarak TÜRK-İŞ Yönetim Kurulu

sindeki bor ürünleri işletmeleri, maden-

yapılır.” hükmü yer almış, Türkiye'de

Üyeleri ile Türkiye Maden-İş Yönetim

cilik konusundaki tüm uzmanların da

bor madenlerinin kamulaştırılması ile

Kurulu üyeleri, Eti Maden Genel Mü-

kabul ettiği gibi, Türkiye için vazgeçil-

başlayan bor üretim ve pazarlama faa-

dürü, Enerji Bakan Yardımcısı ve Enerji

mez kaynaklardır. Bor madenlerimizin

liyetleri, ülkemizi dünya bor pazarında

Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ile gö-

özel sektöre uzun vadeli taahhütlerle ve-

güçlü bir kaynak ve rakip haline getir-

rüşmeler yapmış, yetkililer, söz konusu

rilmesi, dünya lideri olabileceğimiz bir

miştir.

yasa tasarısının bir özelleştirme mahi-

sektörde uzun yıllar süren çabalar so-

yetini taşımadığını, yapılmak istenenin

nucunda elde ettiğimiz etkinliği olumsuz

Son on yıl içerisindeki tüm olumsuz ko-

kurumun ihtiyaçlarını karşılamaya ve

yönde etkileyecektir.

şullara rağmen bor işletmeleri halen

üretimi artırmaya yönelik olduğunu be-

karlılıklarını korumakta ve ülkemize son

lirtmiştir. Ancak Türk-İş ve Türkiye

Kanun değişiklikleri yapılacaksa, bor-

derece önemli döviz girdileri sağlamak-

Maden –İş Yöneticileri söz konusu yasa

ların satışı için değil Eti Maden'in tek-

tadır. Dünya bor rezervlerinin yüzde

tasarısının ucu açık bir düzenleme oldu-

nolojik olarak önünün açılması, gerekli

73'ünü elinde bulunduran Eti Maden'e

ğunu ve sonuçta yapılmak istenen işle-

personel alımı, yatırımların yapılması

bağlı bor işletmelerinin hemen hepsi

min işletme hakkı devri ve kiralama

ve uç ürün üretiminin artırılması için

karlı kuruluşlardır. Dünya bor talebinin

yöntemleriyle örtüşen bir özelleştirme

yapılmalıdır. Ham bor ihracatı yerine

yaklaşık % 40'ını Eti Maden, % 27'sini

sonucunu doğuracağını belirterek, “

rafine bor ve özel bor ürünlerine yatı-

RT Borax, % 33'ünü de diğer üreticiler

bor madenlerinin devlet eliyle işletil-

rım yapılarak bor minerallerine dayalı

karşılamaktadır. Eti Maden'in bor sa-

mesi Anayasa ve 2840 sayılı yasa gere-

tesislerin ülkemizde kurulması sağlan-

tışları yıllık 2 milyon ton civarında ger-

ğidir.

malıdır. Bor ürünlerinin hammadde olarak kullanıldığı sanayi alanlarının

çekleşmekte ve ülke ekonomisine yıllık yaklaşık 850 milyon dolarlık bir girdi

Bu nedenle bu düzenleme hem Ana-

gelişmesine yönelik yatırımlar teşvik

elde edilmektedir.

yasa’ya hem de 2840 sayılı yasaya ay-

edilmelidir. Türkiye'nin hedefi nihai

kırıdır, daha önemlisi, Türkiye’nin

ürün pazarları olmalıdır.

Tüm bunlara rağmen, Hükümet, 2840

gözbebeği madenlerin süreç içinde ya-

sayılı yasanın 2. maddesinde değişiklik

bancı tekellerin eline geçmesine yol

Bor madenlerimizin kamu eliyle işletil-

yapmak üzere bir yasa tasarısı hazırla-

açacak bir düzenlemedir. Mutlaka geri

mesi sürdürülmelidir. TÜRK-İŞ Hükü-

yarak TBMM’ye sevketmiştir. Bu tasarı

çekilmelidir” şeklindeki görüşlerini dile

meti,

ile mülkiyeti ruhsat sahibinde kalmak

getirmişlerdir.

40

petrol-iş

vazgeçilmeye ya da maddeyi endişeleri giderecek şekilde yeniden düzenlemeye

üzere Eti Maden bünyesindeki bor ürünleri üretim ve zenginleştirilmesinin 3 ila

ilgili kanun değişikliğinden

Öngörülen kanun değişikliğinin yasa-

çağırmaktadır.”


BOR’UN ÖZELLEŞTİRİLMESİNE KARŞI EYLEM VE ETKİNLİKLER

Bandırma Meydanı'nda stand açıldı, imza kampanyası düzenlendi

P

etrol-İş Sendikası Bandırma şubesi, boru özelleştirme politikalarına karşı 26 Mart 2012 tarihinde, saat 11.00' de Bandırma Eski Belediye binası önünde stand açtı. Bandırma halkını bilinçlendirmek ve imza toplamak amacı ile kurulan stand 30 Mart tarihine kadar sürdü. Stand açıldığı gün 1000'in üzerinde imza toplandı, Bandırma halkı standa yoğun ilgi gösterdi. 26/03/2012 - 30/03/2012 Tarihleri arasında Eski Belediye Binası İnönü Caddesi önünde BOR MADENLERİNİN 3. ŞAHISLARA VERİLMEMESİ ile ilgili Petrol-İş Sendikası Bandırma Şubemizin başlatmış olduğu İMZA STANDI' nda toplanan 5.000 imza T.B.M.M Başkanlığına Şube Başkanımız İsmail Kayan Yönetim Kurulu, Temsilci ve üyelerimiz tarafından gönderilmiştir.

Sendikamız üyesi Bor işçilerinin sakal bırakma eylemi

E

ti Maden Bandırma İşletme Müdürlüğünde çalışan sendikamız üyesi işçilerin pasif eylemlilik sürecinde 12 Mart'ta başlattıkları "Sakal bırakma eylemi" 24 Mart tarihi ile son buldu. Petrol-İş Sendikası, boru özelleştirme politikalarına karşı daha önce olduğu gibi bundan sonra da kararlı bir şekilde mücadeleye devam edecek.

petrol-iş

41


EYLEME BİNLERCE TARAFTAR DESTEK VERDİ

BOR İŞÇİSİ SAHAYA İNDİ

B

or işçisi sahaya indi. Bandırma'da 15 Mart'ta oynanmakta olan Bandırma Banvitspor- Galatasaray karşılaşması için tribündeki yerini alan yüzlerce bor çalışanı, karşılaşmanın başlaması ile birlikte içlerine giydikleri eylem önlüklerini çıkartarak, bor madenlerinin özelleştirilmesini protesto ettiler. Beko Basketbol Ligi'nin erteleme maçı Banvit- Galatasaray karşılaşmasının başlama anında gerçekleşen eyleme salonu dolduran binlerce taraftar da destek verdi.

CHP BALIKESİR MİLLETVEKİLLERİ TBMM'DE BASIN TOPLANTISI DÜZENLEDİ:

Bor madenini özelleştirmenin önü açılıyor

C

HP Balıkesir Milletvekili Namık Havutça, Ayşe Nedret Akova ve Haluk Ahmet Gümüş ile birlikte Sendikamız Bandırma Şube Başkanı ve sendikalı yöneticiler 23

Mart'ta TBMM'de bir basın toplantısı düzenledi. Havutça, kanun taslağı ile bor madenlerinin özel sektör tarafından işletilmesinin önü açılmak istendiğini belirterek, "2840 sayılı kanununun 2. Maddesine bir fıkra eklenerek yapılacak değişiklik ile bu yetki özel sektöre devir edilmek isteniyor. Yapılması öngörülen tek maddelik kanun değişikliği ile mülkiyeti devlette kalmak üzere arama, üretim ve pazarlamanın özel sektöre devri isten-

mektedir. CHP olarak, biz, Türkiye'nin böyle stratejik öneme sahip borun özelleştirilmesine gidecek bu kanun taslağının derhal geri çekilmesini istiyoruz. Borların devlet eliyle, kamu çalışanlarıyla, devletin asıl kadrolarıyla iş güvencesiyle çalışanlarla çalıştırılmasını talep ediyoruz" diye konuştu. Diğer milletvekilleri ve Şube Başkanımız İsmail Kayan da bor ile ilgili bilgi vererek özelleştirmeye karşı mücadeleyi yükselteceklerini söylediler.

Hükümetin bor madenini özelleştirme girişimi Halk TV'de... Halk TV'de, 22 Mart'ta Lale Özan Arslan'ın sunduğu Hafta İçi programına konuk olan CHP Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ile sendikamız Bandırma Şube Başkanı İsmail Kayan, siyasi iktidarın boru özelleştirme girişimlerine karşı tepkilerini dile getirerek nasıl bir mücadele verilmesi gerektiğini anlattılar.

42

petrol-iş


AKP 2001 YILINDA BOR’LARIN ÖZELLEŞTİRİLMESİNE KARŞIYDI...

Bugün ne değişti de özelleştirmeye ciddi kapı aralayan yasa değişikliği yapılmak isteniyor? Türkiye Maden İşçileri Sendikası kamuoyuna yaptığı açıklamada, “2001 yılında bor madenlerinin özelleştirilmesine karşı sendika olarak, sektördeki diğer demokratik kitle örgütleri, bölge halkları ve siyasi parti teşkilatları ile dayanışma içinde verdiğimiz mücadelede o dönem muhalefet partisi konumundaki AK Parti milletvekili ve teşkilatlarından da yoğun, aktif destek gördük. Ve AK Parti sözkonusu dönemde bor madenlerinin özelleştirilmesine şiddetle karşı çıktı” denildi. Açıklama şöyle: “Ülkemizin gözbebeği paha biçilemez bu milli servetimizin özelleştirme girişimlerine karşı sendika olarak daha önceki girişimlere karşı verdiğimiz gibi, meşru, demokratik, kitlesel mücadelemizi sonuna kadar kararlılıkla veririz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Biliyoruz ki, milletimiz de, ülkemizin bugünü ve geleceğinde büyük öneme sahip olan bu vazgeçilmez milli servetimizin korunması konusunda çok hassastır. Bu konudaki hassasiyetini 2001 yılındaki özelleştirme girişimlerine karşı verilen mücadelede ortaya koymuştur. İnanıyoruz ki, bu duyarlılık bugünkü girişimlere karşı da ortaya konulacaktır. Dünya bor rezervlerinin yüzde 73'ünü elinde bulunduran Eti Maden'e bağlı bor işletmelerinin hemen hepsi karlı kuruluşlardır. Dünya bor talebinin yaklaşık % 40'ını Eti Maden, % 27'sini RT Borax, %

33'ünü de diğer üreticiler karşılamaktadır. Eti Maden'in bor satışları yıllık 2 milyon ton civarında gerçekleşmekte ve ülke ekonomisine yıllık yaklaşık 850 milyon dolarlık bir girdi elde edilmektedir. Türkiye'de bor madenlerinin kamulaştırılması ile başlayan bor üretim ve pazarlama faaliyetleri sonucunda, Türkiye önemli ve güçlü bir kaynak ve rakip olarak dünya bor pazarında yerini almıştır. Bor madenlerinin kamulaştırılması ve devlet sermayesi ile güçlenen ve büyüyen Eti Maden faaliyetleri Türkiye'ye bor konusunda oldukça önemli bir üretim ve pazarlama tecrübesi kazandırmıştır. Bordaki en önemli sorunlardan biri pazarlama stratejisi ve fiyatlandırma politikalarıdır. Çünkü bor ve bor türevleri birbirini ikame edebilen malzemelerdir. Bu nedenle kullanım yerine ve ülkesine göre fiyatlandırılır. Türkiye'nin dünya bor pazarını çok yakından takip etmesi ve bu ürünleri mümkün olduğu kadar tek elden pazarlaması gerekmektedir. Birçok ülkede depolama tesislerine sahip olan adeta tekel durumundaki şirketlerin pazarlama teşkilatları bütün dünyaya yayılmış durumdadır. Dünya bor pazarındaki payı artırabilmek ve fiyat trendini yükseltebilmek için planlı ve istikrarlı bir pazarlama ve fiyatlandırma stratejileri izlenmelidir. Özellikle Eti Maden'in son yıllarda gerçekleştirdiği faaliyetler, uyguladığı politikalar sonucu pazarlama ve fiyatlandırmada önemli aşamalar kaydedilmiştir. Bor cevherinin özel sektöre açılması hatadır Uluslararası bor pazarlarındaki giderek lehimize değişen bu gelişmelere rağmen

Kanun değişikliği yapılarak bor cevherlerinin özel şirketlere devredilme yolunun açılması, ülkemiz madenciliği adına büyük bir hata olacaktır. Öngörülen kanun değişikliğiyle yerli yabancı şirketlere devredilebilecek olan Eti Maden bünyesindeki bor ürünleri işletmeleri, madencilik konusundaki tüm uzmanların da kabul ettiği gibi, Türkiye için vazgeçilmez kaynaklardır. Bor madenlerimizin özel sektöre uzun vadeli taahhütlerle verilmesi, dünya lideri olabileceğimiz bir sektörde uzun yıllar süren çabalar sonucunda elde ettiğimiz etkinliği olumsuz yönde etkileyecektir. Bor madenleri kamu eliyle işletilmeli Dünya bor piyasası yaklaşık 2 milyar dolar iken, bor minerallerini hammadde olarak kullanan uç ürünlerde toplam dünya pazarı 100 milyar doların üzerindedir. Türkiye'nin yapması gereken bor madenleri üzerindeki kamu tekeliyle uğraşmak değil, uç ürün pazarında %1 bile olmayan ülke payını süratle arttırmaya çalışmaktır. Kanun değişiklikleri yapılacaksa, borların satışı için değil Eti Maden'in teknolojik olarak önünü açılması, gerekli personel alımı, yatırımların yapılması ve uç ürün üretiminin artırılması için yapılmalıdır. Ham bor ihracatı yerine rafine bor ve özel bor ürünlerine yatırım yapılarak bor minerallerine dayalı tesislerin ülkemizde kurulması sağlanmalıdır. Bor ürünlerinin hammadde olarak kullanıldığı sanayi alanlarının gelişmesine yönelik yatırımlar teşvik edilmelidir. Türkiye'nin hedefi nihai ürün pazarları olmalıdır. Bor madenlerimizin kamu eliyle işletilmesi sürdürülmelidir. petrol-iş

43


BOR'DA ÖZELLEŞTİRMEYE KARŞI SENDİKA VE ODALARDAN ORTAK AÇIKLAMA:

Bor madenleri özelleştirilemez, tasarı derhal geri çekilmeli

Bor madenlerinin ve bor ürünleri üretiminin özel sektöre devredilmesine yol açacak düzenlemeye karşı ortak tavır geliştirme kararı veren sendikamız ile birlikte Maden-İş Sendikası, Enerji, Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası, Türk Enerji-Sen, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, TMMOB Kimya Mühendisleri Odası, TMMOB Maden Mühendisleri Odası, TMMOB Metalurji Mühendisleri Odası başkanlarının katılımıyla Ankara'da ortak basın açıklaması yapıldı.

44

petrol-iş

Ü

lkemizin stratejik zenginliği bor madenlerini yerli ve yabancı sermayeye açacak tehlikeli girişime karşı, bor madenlerini işleten kamu kuruluşumuz Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nde örgütlü işçi ve memur sendikaları ile TMMOB'ye bağlı mühendis odaları 20 Nisan Cuma günü saat 10.30'da Ankara'da TMMOB Genel Merkezi'nde ortak bir basın toplantısı düzenlediler. Bor madenlerinin ve bor ürünleri üretiminin özel sektöre devredilmesine yol açacak düzenlemeye karşı ortak tavır geliştirme kararı veren sendika ve oda başkanlarının yaptığı ortak açıklama şöyle: “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca hazırlanan ve Bakanlar Kurulu tara-

fından imzalanarak 5 Mart 2012 tarihinde Başbakanlığa iletilen "Bor Tuzları, Trona ve Asfaltit Madenleri ile Nükleer Enerji Hammaddelerinin İşletilmesini, Linyit ve Demir Sahalarının Bazılarının İadesini Düzenleyen Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" Başbakan'ın imzasıyla, 20 Mart 2012 tarihinde B.02.0.KKG.0.10/101- 487/1319 sayılı yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na gönderilmiştir. Mevcut Kanunun 2. maddesine eklenen fıkrada "Bu madenlerin üretilmesi ve zenginleştirilmesi, teknik, ticari ve ekonomik sebeplerle ürünün mülkiyeti ruhsat sahibinde kalmak üzere 4734 sayılı


Kamu İhale Kanunu hükümleri çerçevesinde ihale edilmek suretiyle üçüncü şahıslara gördürülebilirler. Ancak üçüncü şahıslara gördürülecek işlerin ihale süresinin üç yıldan fazla olması durumunda konuya ilişkin talepler Yüksek Planlama Kurulu tarafından karara bağlanır." denilmektedir. Değişiklik, özelleştirme demektir İstenen yasa değişikliğiyle bor üretimin özel sektörce yapılmasının önünde hiçbir engel kalmayacaktır. Özel sektörün üreteceği bor ürünlerin devletçe alımı garantilenmektedir. Bu tasarı kabul edildiğinde, yıllardır yapılamayan "borların özelleştirilmesi" başarılacaktır. Gerekçesi ne olursa olsun bu değişiklik, 2840 sayılı Kanunla Devlet eliyle işletilmesi gereken bor madeninin özelleştirilmesi demektir. Bor, stratejik bir madendir. Bor minerallerinin; son derece özel kimyasal yapıları nedeniyle, hammadde, rafine ürün ve nihai ürün şeklinde, büyük çoğunluğunda alternatifsiz olmak üzere, 250'yi aşkın kullanım alanı mevcuttur. Bor mineralleri, ilave edildikleri malzemelerin katma değerlerini olağanüstü yükseltmekte, bu nedenle sanayinin tuzu olarak adlandırılmaktadır. Halen yürürlükte olan haliyle bor madenlerinin arama ve işletme çalışmaları Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. 2840 sayılı yasa doğrultusunda Bor madenlerinin Devletçe işletilmeye başlanması ile birlikte bor madenlerinin işletilmesi ve değerlendirilmesi amacıyla çok önemli adımlar atılmıştır. Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan arama ve rezerv tespit çalışmaları ile Tür-

kiye'nin dünya toplam bor rezervlerinin % 72'sine sahip olduğu belirlenmiştir. 2012 yılında bor kimyasalları ve eşdeğeri ürün kurulu kapasitesi, 1.705.000 ton / yıl miktarına erişmiştir. Eti Maden dünya bor pazarı lideridir Bor rezervlerini 1978 yılından bu yana kamu adına işletmekte olan Eti Maden; bugüne kadar gerçekleştirmiş olduğu yatırımlar ile Türkiye'nin bor teknolojisi konusundaki en deneyimli kadrosunu bünyesinde bulundurmaktadır, bor tesislerinin kurulması için gerekli mühendislik deneyimi ve tesislerin işletilmesi için gerekli üretim deneyimi açısından en iyi kadroya sahiptir, dünyadaki en büyük bor üreticisi ve en güvenilir bor ürünleri sağlayıcısıdır, bugün itibarıyla % 40 pazar payıyla Dünya bor pazarı lideridir. Eti Maden'in bu konuma gelmesi sadece 30 yıl gibi bir sürede gerçekleşmiştir. Bu süre içinde herhangi bir kurum ya da kuruluşun işletme, mühendislik, pazarlama, finans desteğine ihtiyaç duyulmamış ve tüm gelişme kurumun kendi olanakları ile sağlanmıştır. Rezervlerin işletilmesinden maksimum fayda sağlanmaktadır ve dünya pazarının en büyük payı Eti Maden'e aittir. Bütün bunlara rağmen yapılmak istenen; uzun vadeli hizmet alımları adı altında ve aslında Eti Maden'den daha birikimli ve ekonomik olanaklara sahip olmayan kuruluşlar aracılığı ile özelleştirmenin gerçekleştirilmeye çalışılmasıdır. En büyük doğal zenginliğimiz olan borun gözlerden uzak tutularak bir yasa değişikliği ile sessizce yeniden gündeme getirilmesi, ülkemizde kü-

reselleşme ve liberalleşme rüzgarları altında özelleştirilmemiş tek alan olan Bor madenlerimizin ulusötesi tekellere devredilmesi sonucunu doğuracaktır. Bor üretimi ve zenginleştirme hizmetlerinden başlanılarak, yarın bir bütün olarak Bor madenlerimizin ve endüstrimizin ulusötesi tekellere devredilmesine dün olduğu gibi bugün de izin vermeyeceğimizi belirtiyoruz. Yapılması gereken, Eti Maden'in teknolojik olarak önünün açılması, gerekli personel alımı, yatırımların yapılması ve uç ürün üretiminin artırılması için çalışmaların hızlandırılması olmalıdır. Tasarı derhal geri çekilmelidir Rafine bor ve özel bor ürünlerine yatırım yapılarak bor minerallerine dayalı tesislerin ülkemizde kurulması sağlanmalıdır. Bor ürünlerinin hammadde olarak kullanıldığı sanayi alanlarının gelişmesine yönelik yatırımlar teşvik edilmelidir. Türkiye'nin hedefi nihai ürün pazarları olmalıdır. Rezervleri ve kaynak türleri açısından en zengin ülke olan ve rafine bor ürünleri için teknoloji geliştirip önemli yatırımlar yapan bir ülke olarak ülkemizin çıkarının borlarımızı tekellere devretmekte değil; aramasından, işletmesine ve uç ürüne dönüştürülmüş ürünün pazarlanmasına kadar her aşamasının kamu eliyle yürütüldüğü geliştirilmiş bir bor endüstrisinin bu ülke ve insanının yararına oluğunu ifade ediyor, "Bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin aranması ve işletilmesi Devlet eliyle yapılır" yasa hükmünün değiştirilmeyerek korunması ve bu tasarının derhal geri çekilmesi gerektiğini belirtiyoruz.

petrol-iş

45


İSTANBUL ŞUBELER PLATFORMU

EMEĞİN GÜNDEMİNİ OLUŞTURAN KONULAR TARTIŞILDI

'Ulusal değil, ucuz istihdam projesi' TÜRK- İŞ İstanbul Şubeler Platformunun Petrol-İş Genel Merkezi'nde düzenlediği "Ulusal İstihdam Stratejisi Aldatmacası, Kıdem Tazminatı ve Toplu İş İlişkileri Yasası" konulu panelde yüzlerce işçi bir araya geldi.

Açılış konuşmasını Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın'ın yaptığı panelde, konfederasyon ve genel merkezlere, saldırılar karşısında birleşik mücadeleyi ve Taksim 1 Mayısı’nı örgütlemek için çağrıda bulunuldu. Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu tarafından düzenlenen panelde konuşan Doç. Aziz Çelik, hükümet programında yer alan Ulusal İstihdam Stratejisine karşı sendikaların strateji belirmesi gerektiğini söyledi. Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloğu İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel ise, "Ayağa kalkmamız isyan etmemiz lazım" dedi.

46

petrol-iş

Panele konuşmacı olarak Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Aziz Çelik, İş Hukuku Uzmanı Av. Murat Özveri, İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel ve CHP Ankara Milletvekili İzzet Çetin katıldı. Panele, sendika genel başkanları, sendikalı işçiler ile direnişteki Hey Tekstil ve Kampana Deri işçileri de izleyici olarak katıldı. Platform bileşeni sendikalara üye 200’ü aşkın işçinin katılımıyla gerçekleştirilen panele Deri-İş, Petrol-İş İstanbul 1 Nolu Şube, Hava-İş,

TÜMTİS, Tez-Koop-İş 1 ve 5 No’lu şubeleri, Harb-İş İstanbul Anadolu Yakası Şubesi, Selüloz-İş İstanbul Şubesi, Haber-İş İstanbul 1 No’lu Şubesi'nde örgütlü işçiler katıldı. ULUSAL DEĞİL UCUZ İSTİHDAM STRATEJİSİ Doç. Aziz Çelik, hükümetin adını Ulu-


sal İstihdam Stratejisi verdiği belgeye ilişkin bilgiler verdi. Strateji'nin orta ve uzun vadeli olarak planlandığını kaydeden Çelik, bu stratejinin aslında "Ulusal değil, Ucuz İstihdam Stratejisi" olduğunu ifade etti. Esneklik ve güvencesizlik getirecek bu belgenin "İşsizliği çözmek" iddiasıyla getirildiğini ifade eden Çelik, "İş istiyorsanız esnek ve güvencesiz olacak" değerlendirmesi yaptı. Stratejinin, aynı zamanda bir "TİSK belgesi" olarak kabul edilebileceğini ifade eden Çelik, "Çünkü içinde TİSK (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu)'in çalışmalarında yer alan formülasyonlar var" diye konuştu. 'TEMEL HEDEF İŞGÜCÜ PİYASALARININ ESNEKLEŞTİRİLMESİ' Çelik, Ulusal İstihdam Stratejisi belgesinin, "Türkiye'de istihdamın katı olduğu ve esnekleştirilmesi" gerektiği fikri üzerine kurulduğunu belirtirken, Başbakanlık'a bağlı Yatırım Ajansı'nın internet sitesinde ise, "Türkiye'de yatırım yapmak için 10 neden" başlığı altında "Nitelikli ve rekabetçi işgücü piyasası", "Azalan reel birim ücretle birlikte artan çalışan verimliliği" ve "Avrupa'daki en uzun çalışma süreleri ve çalışan başına ortalama hastalık izninde en düşük oran (haftada 53,2 çalışma saati ve çalışan başına yıllık ortalama

4,6 gün hastalık izni)" şeklinde ifadeler yer aldığını dile getirdi. Devletin iki kurumu tarafından hazırlanan belgelerde farklı ifadeler yer aldığını ifade eden Çelik, bu strateji belgesiyle "Esnek İstihdam Projesi yaratılmak isteniyor. Temel hedef 2023 yılına kadar işgücü piyasalarını esnekleştirilmesi. 10 yıllık dönemi kapsıyor. Hükümet irade koyuyor. Çünkü 61. Hükümet programında bu strateji yer alıyor" dedi. 'SENDİKALARIN BİR STRATEJİSİ VAR MI?' "Ulusal İstihdam Stratejisi'nde neler var" diye soran Aziz Çelik, şunları ifade etti: "Geçici işçiliğin yaygınlaştırılması, taşeron ve alt işveren önündeki sınırlamalarını kaldırılması, kiralık işçilik yani Özel İstihdam Büroları kurulması, Kıdem Tazminatı için Fon kurulması ve asgari ücrette yaş ayrımının yükseltilmesi." Hükümetin bir stratejisi olduğunu söyleyen Çelik, sendikalara ise şu çağrıda bulundu: "Kendi stratejimiz var mı? Gemiler limanda güvendedir. Ama gemiler limanda kalmak için değil fırtınalı denizlere açılmak için yapılmıştır." TÜZEL: AYAĞA KALKMALIYIZ, İSYAN ETMELİYİZ İstanbul Bağımsız Milletvekili Le-

vent Tüzel ise, Meclis'te bu yasa tasarılarını tartışacaklarını ancak önemli olan şeyin bu kapsamlı saldırılar karşısında farkında olunup olunmadığını belirtti. Emek hareketinin tarihi deneyimleri olduğunu belirten Tüzel, "Hızlı bir çalışmaya girilmesi gerekiyor. Yani 'kıdem tazminatına dokunulması grev sebebidir' demek yetmiyor" dedi. Hükümetin, yasa tasarılarını "sömüreceğiz, soyacağız" şeklinde yapmadığına dikkat çeken Tüzel, "Görünene değil arka plana bakmak lazım. AKP kelimeler üzerinde oynuyor. Akıl hocaları sınır ötesinde. Örneğin asıl olan kurallı çalışma. Buna esneklik diyor. Muğlak kavramlar kullanıyor. Ekonomide büyümeden söz ederler ama işsizlik niye düşmüyor? Yanıt veremiyorlar" dedi. 2012’NİN EN KAPSAMLI SALDIRISIDIR "Ulusal İstihdam Stratejisi, tıpkı 12 Eylül gibi, 2012'nin en kapsamlı saldırısıdır. Saldırı çok yönlü ve büyük" diyen Tüzel, "Muhalefete rağmen, bize rağmen bu yasalar geçecek. Sizin gücünüzdür bu saldırıyı püskürtecek olan. Sendikaların birliğe ihtiyacı var. Sendikalar, Meclis Genel Kurulu'na gelmeden mücadele etmelidir. Ayağa kalkmamız, isyan etmemiz lazım" çağrısında bulundu.

petrol-iş

47


BİR GÖRÜŞ

Yavuz PAK Siyaset Bilimci

İ

stanbul Esenyurt’ta 11 Mart tarihinde bir AVM inşaatının şantiyesinde barındırıldıkları çadırlarda çıkan yangın sonrası, 11 işçinin korkunç bir iş cinayetine kurban edilmiş olması sonrası iş kazaları, işçi sağlığı ve iş güvenliği konuları yeniden gündeme geldi. Bu cinayetin ardından,kapkara bir sağanak halinde iş cinayetleri yağdı ülkenin üzerine adeta: Eskişehir’in Mihaliççık İlçesi’ne bağlı Koyunağılı Köyü'ndeki kömür madeninde 2 madenci, Ardından, Erzurum’un Aşkale İlçesi’nde bulunan Karasu Baraj Gölü’nde göl ortasında bulunan enerji nakil hattını onarmak için deniz bisikleti ile yola çıkan 5 TEDAŞ işçisi deniz bisikletinin alabora olması nedeniyle buzla kaplı göle düştüler, saatlerce buzlara tutunmaya çalıştılar ama olmadı. İşçiler donarak hayatlarını kaybettiler. İki gün sonra, bu defa, Tuzla Tersaneler bölgesinde bir patlamanın ardından 2 işçinin ölüm haberi geldi ve 1985’den bu yana Tuzla’da iş cinayetlerine kurban edilenlerin sayısı 148’e ulaştı. Neo-liberal kapitalizm çağında, tüm hak/hukuk/demokrasi söylemlerine karşın, kapitalist sömürünün en ilkel ve vahşi koşullarının tasvir edildiği 18. yüzyıl İngiltere’sinden fotoğraf kareleri servis ediliyordu sanki Türkiye’de…

48

KADER ve TEVEKKÜL KISKACINDA İŞ CİNAYETLERİ nayetlerine kurban edilmişken…Ve yıllardır Tuzla tersanelerinde, madenlerde üst üste yaşanan ve sonu gelmeyen işçi ölümleri devam ederken… Dünyanın 17. büyük ekonomisi olmakla övünen Türkiye, son yıllarda büyüme oranlarında yakaladığı rakamlarla göğüsleri kabartırken, ekonomik büyüme madalyonunun diğer yüzünde hunharca işlenen iş cinayetleri vicdanları sızlatıyor, akıllara durgunluk veriyor. 2011 yılı verilerine göre, iş kazalarında “Avrupa birincisi” ve “dünya üçüncüsü” olmak gibi eşine az rastlanır bir başarıya sahip şanlı yurdumuzun(!) bu başarıya ulaşmasındaki önemli etkenlere göz atmak, iş cinayetlerini sorgulamak kelimenin tam anlamıyla “yaşamsal” önem taşıyor. KAPİTALİZM TANRILARININ KURBANLARI: İŞÇİLER

İş kazası teriminin evrensel tanımı, üretim süreciyle ilgili kavramları içeriyor. İşçi, sermaye sahibi, üretim araçları ve meta gibi bu sürece dahil edilen her bir kavramdan en az birinin kazadan etkilenmiş olması “iş kazasının” temel taşlarını oluşturuyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) iş kazalarını “yaralanmalara, ölümlere, üretim kayıplarına ve zararlarına yol açan planlanmayan Hem de daha bu yılın 24 Şubat’ında olaylar” olarak tanımlıyor. Adana Kozan’da baraj inşaatı sırasında baraj kapağının patlaması sonucu ölen Ülkemizde ise iş kazası tanımı 5510 sa10 işçiden bazılarının cesedi henüz bu- yılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık lunamamışken… Hem de daha 3 Şubat Sigortası Kanunu 13. Maddesinde yapı2011’de Ankara Ostim Organize Sanayi lıyor. ILO’nun tanımı üretim sürecine Bölgesi’nde 20 işçi, 11 Şubat 2011’de ilişkin tüm unsurlara eşit mesafede duKahramanmaraş’ın Afşin ilçesinde rurken, Türkiye’de iş kazasını düzenlekömür sahasında toprak kayması so- yen yasal mevzuatın, “işçiyi merkezine nucu 10 işçi, 31 Ocak 2008’de İstanbul almayan” ve her satırında “sigortalı Davutpaşa’da kaçak bir işyerinde mey- olma” koşulunu vurgulayan boyutları dana gelen patlama sonucu 23 işçi iş ci- önem taşıyor. Zira bu düzenlemeler, petrol-iş

“sermayedar, üretim araçları ya da üretilen meta” kavramlarını öne çıkararak işçi hayatını ikinci plana atıyor ve “metalaştırıyor”. Ayrıca, 2011 yılı itibarıyla, % 43,6 oranında sigortasız çalışan nüfusa sahip bir coğrafyada, yasal mevzuat, sigortalı çalışanlara göre çok daha büyük bir kaza riskine sahip olan milyonlarca emekçi için iş kazası “yok sayılıyor”. ILO’nun yayınladığı istatistiklere göre, dünyada her yıl 2,02 milyon kişi meslek hastalıkları, 321 bin kişi ise iş kazaları yüzünden hayatını kaybediyor. Bir başka deyişle dakikada 4 işçi iş kazaları veya meslek hastalıkları sonucu yaşamını yitiriyor. Bunun yanı sıra, her yıl 317 milyon işçi, yani günde ortalama 850.000 işçi, dört ya da daha fazla gün işe gelememelerine neden olacak kadar ciddi yaralanmalara yol açan iş kazalarına maruz kalıyor. Patronların burnunun dahi kanamadığı üretim süreçlerinde, milyonlarca işçiyi hayatından eden iş kazalarında dünyada başı çeken ilk iki ülke Hindistan ve Rusya. Bu ülkelerin hemen ardından Türkiye geliyor. Karl Marx, kapitalizmin işçi sağlığı konusundaki tutumunu, “Ölü emek (sermaye), canlı emeğin (üretici güç, işçi sınıfı) kanıyla beslenir” tümcesiyle tanımlar. Hayatta kalabilmek için emeğini satmak zorunda olduğundan ücret ve


çalışma koşulları açısından seçici olmaktan ziyade sermayenin önerdiğini kabule, koşullara ikna olmaya zorlanan işçilerin, sağlık ve güvenlik hakkı ile kapitalist üretim tarzı arasındaki çelişki de işte tam burada başlar. Kapitalist üretim sürecinde, çalışma süresinin uzatılması ile mutlak sömürü arttırılırken; çalışmanın yoğunlaştırılması ve sermayenin organik bileşiminin büyümesi ile, yani teknolojinin gelişmesi ile, emeğin verimliliği yani sömürü oranı arttırılabilir. Kapitalizm, doğası gereği, artı değer miktarını maksimize etmeyi, işçilik maliyetlerini en aza indirgemeyi, işin yoğunluğunu arttırarak emeğin verimlilik oranını yükseltmeyi hedefler. İşçilerin sağlık ve güvenlik hakkı ile kapitalist üretim tarzı arasındaki çelişki de yoluna buradan devam eder. Günümüzde, Neo-liberal ekonomi politikalarının dayattığı istihdam biçimleri, esnek çalışma, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma, çalışma saatlerinin uzaması, iş güvencesinin yok edilmesi, sosyal güvenliğin gaspı, kayıt dışı istihdam ve ücretlerin düşürülmesi gibi sonuçlar, tüm dünyada çalışan sağlığı ve iş güvenliğinin köküne kibrit suyu dökülmesi anlamına geliyor. Nitekim, yukarıda söylediklerimizin en iyi özetini, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız 19 Aralık 2010′da katıldığı Tes-İş 9. Olağan Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmasında yapıyordu: “Bizler gelişmekte olan Türkiye olarak mutlaka yeri gelecek 16-18 saat çalışabileceğiz. Değişimi iyi idare edebilmek adına bunu mutlaka yapmak lazım. Ben biliyorum ki benim işçim işini bitirmeden çıktığı direkten inmez. O direkte sorunu 8 saatte çözerse 8 saat, 18 saatte çözerse 18 saat çalışır. O yüzden biz uzlaşı içerisinde bütün emeklerimizi beraber ortaya koyarak Türkiye’yi geliştireceğiz”. Bakanın açıklamasında ifadesini bulan neo-liberal istihdam politikalarının bu çarpıcı örneği, her şeyi açıklamaya yetiyor. Bir direkte 18 saat boyunca bir insanı çalışmaya mahkum etmek, iş cinayetlerine zemin hazırlamanın ötesinde, cinayete tam teşebbüs demek değil midir? Üzerinde ısrarla durulması gereken önemli bir noktayı burada belirtmekte

yarar var: 2011 yılındaki Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi açılış konuşmasında, Çalışma Bakanı “Yapılan araştırmalara göre iş kazalarının yüzde 98'inin, meslek hastalıklarının da %100'nün önlenebilir olduğunu, gerekli önlemler alınmadığı için her yıl iş kazaları ve meslek hastalıkları sebebiyle birçok ülke nüfusuna denk insan topluluğunun hayatını kaybettiğini” bildirmiştir. Yani, iş cinayetlerinin neredeyse tümü alınacak önlemlerle önlenebilecek niteliktedir.

TEVEKKÜL ve KADER İKLİMİ

İş kazalarında lider ülke olma durumu, çok geniş kapsamlı bir olgu. Ancak, iş cinayetlerinin artarak devam ettiği bu coğrafyanın ideolojik/kültürel iklimin” bu liderlikte en önemli paya sahip olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz. Yasin Durak, Emeğin Tevekkülü adlı kitabında, “Türkiye’de 1980 sonrası gerçekleşen birikim rejiminde, ücretlilik ilişkisinin yeni ortaya çıkan biçimleri, sömürünün “meşAVRUPA ŞAMPİYONU TÜRKİYE ruiyetini” ve “sürdürülebilirliğini” sağlayan mekanizmaların ağırlık merkezinin 1945 yılında çıkarılan İş Kazaları, Meslek hukuki/siyasal üstyapıdan “ideolojik/külHastalıkları ve Analık Sigortaları Kanu- türel” üstyapıya doğru kaydığı söylenebinu'ndan bu yana, ülkemizde iş kazası ve lir” derken bu noktaya parmak basıyor. meslek hastalığı sonucunda ölen ve sakat kalan işçilerin kaydı tutuluyor. 1946'dan Ülkenin yakın tarihine göz attığımızda, iş 2010 yılına kadar "iş kazaları" sonucu kazaları konusunda, güçlenen hegemonölen işçilerin sayısı tam 59.300’e ulaşmış yanın dayattığı “kaderci” ve “tevekkülcü” durumda. Son 10 yılda toplam 10.723 anlayışın genel kabule sunulduğunu göreişçi, her yıl ortalama 1.072 işçi ölmüş. İşçi biliriz. İş kazalarını önlemek için bilimsel sayısı arttıkça, fabrika sayısı arttıkça ölü araştırmalar yapmak ya da koruyucu tekişçiler ordusu büyüdüğü gözlemlenirken, nolojik önlemler geliştirmek gibi akılcı son yıllarda işçi sağlığı ve güvenliği mev- çözümler yerine “kaderci anlayışın” ve zuatı ve koruyucu teknik olanaklar geliş- “tevekkül” kültürünün hakim kılınması, miş olmasına rağmen, işçi ölümlerinin ulaşılan rekor rakamların izahında en arttığı görülüyor. önemli paya sahip. Bu olguları, küreselleşme sürecinin neo-liberal politikalarıİş kazaları ve meslek hastalıkları alanında nın dayattığı yeni istihdam ya da “Avrupa şampiyonu” ve “dünya üçün- “istihdamsızlık” uygulamaları ile birleşcüsü” ünvanlarına sahip olan Türkiye’nin tirdiğinizde tabloyu daha net görebiliriz. sicilinin aslında açıklanandan çok daha kötü olduğu söylenebilir. Zira, sendikalı 2010 yılında, 30 maden işçisinin yaşamını çalışan işçi sayısının düşüklüğü, kayıt dışı yitirdiği Zonguldak Karadon’daki iş cinaçalışma oranının yüksekliği, sermaye yetinin ardından bölgeyi ziyaret eden yanlısı yasalar ve patronların türlü tehdit- Başbakan, ölümleri madencilik mesleğileri nedeniyle, yaşanan binlerce ölümcül nin fıtratına ve kadere bağlamış ve inanıliş kazası ve meslek hastalığı, çalışma ya- ması zor bir üslupla şunları söylemişti: şamında kayda dahi geçirilmemektedir. "Kader konusu malum çevrelerde hemen Öte yandan, uluslararası bilimsel araştır- istismar konusu yapılmaya başlandı. Ben malara göre, bir ülkede “meslek hastalık- kaza ve kadere inanmayı anlatmadım. Bu larının görülme sıklığı” ortalama olarak, konuda sizin meşrebinizi de cibilliyetinizi çalışan nüfusun binde 4’ü ila binde 12’si de biliyorum. Benim anlattığım şey şu bu arasında değişmektedir. SGK’nın son mesleğin fıtratında bu var. Grizu patlaaçıklamasında ülkemizde çalışan nüfusun ması dünyanın her yerinde oluyor. Tuttur24 milyon ve bu veri ışığında, Türkiye dular taşeron, taşeron, taşeron...” için tahmini meslek hastası sayısının 96 bin ila 288 bin arasında değişmekte ol- Aynı kaza ile ilgili Başbakan’ın açıklamasına eşlik eden dönemin Çalışma Bakanı duğu hesaplanmaktadır. Dinçer’in söyledikleri ise daha da korAncak, kayıt dışı çalışma oranının bu kunçtu: “Güzel öldüler. Yani o konuda, denli yüksek oluşu nedeniyle bu durum ben acı çekmediklerini ve fizik olarak da tespit edilememekte ve belki de bu sa- güzel öldüklerini buradan rahatlıkla yede, yurdumuz iş kazaları alanında söyleyebilirim. Sekiz tane işçimizde hafif dünya şampiyonluğunu kaçırmaktadır(!) yanıklar vardı.… Nitekim ilk çıkardığıpetrol-iş

49


mız yirmi kişinin kimlik tespitinde de sorun çıkmadı biliyorsunuz. Diğerleriyle alakalı olarak, kimlik tespitinde DNA testlerine başvurmak zorunda kaldık. Bu açıdan öyle bir şey yoktu yani, şanslıydık. Bütün işçilerimizi ailelerine teslim ettik. Hepsi defnedildi, hepsi huzur içindeler.” Aynı zihniyet, Esenyurt’ta 11 işçinin çadırda yanarak ölmesinden sonra dönemin Çalışma Bakanı Çelik’in sözleriyle hortluyordu: “Çelik, işçilerin ölümü için ”Kader mi? Bence kader. Ama kaza mı kaza değil. Önlemler alınsaydı böyle bir şey olmayacaktı" … İş kazalarında ‘tevekkül” ya da “kadercilik”, işçinin canına kasteden terörün kod adıdır. 60 yıla yakın bir zaman diliminde 60 bin ölü !!! Bu bir terördür !!! Her terör eylemi gibi, on binlerce işçinin "kaza" sonucu ölümü teknik olmaktan çok, “siyasi ve ekonomik” bir sorundur ve yıllardır çalışma koşulları ciddi bir biçimde denetlenmediği için, işçiler örgütsüzleştirilip sendikalar saf dışı bırakıldığı için on binlerce işçi yaşamını yitirmiştir. Öte yandan, bugünlerde yasalaştırılmaya çalışılan iş yasaları esnekleşme, kuralsız ve güvencesiz çalışma düzeni öngörüyor. Yani, iş cinayetlerine yeni davetiyeler çıkarılıyor. Oysa, daha fazla kaynak, daha fazla denetim, daha fazla özen ve daha az kar hırsı ile bu terör önlenebilir. “Çalışmak Sağlığa Zararlıdır” adlı kitabında Fransız sosyolog Annie Thebaud Mony, “Ne zaman ki iş kazalarını toplumsal planda kamu düzenine saldırı suçu kapsamında ele alacağız, işte o zaman iş kazalarının önemini de daha iyi kavramış olacağız” diyor. Gelin görün ki, bu ülkede hala bir “”işçi sağlığı ve iş güvenliği yasası” bile yok! Unutulmaması gereken önemli bir nokta var: çalışma yasalarında “iş kazası” olarak nitelense de bu ölümlü kazalar gerçekte birer “iş cinayetidir”. Zira, "kaza" bütün önlemlerin alındığı, işçilerin güvenceli-sigortalı-kurallı çalıştırıldığı, ancak buna rağmen yaşanabilecek “istisnai” durumlar için kullanılabilir. Oysa iş kazası adı verilen işçi ölümleri istisna değil “kural” haline gelmiş durumdadır...

50

petrol-iş

SONUÇ YERİNE… En yetkili ağızların, iş cinayetlerini “kader” olarak nitelendirdiği bir ülkede, muhafazakar bir zihniyet hakim kılınıyor, tevekkül ve kadercilik hayata geçirilen en vahşi neo-liberalizm kurallarına ve istihdam politikalarına sos olarak kullanıyorsa, o ülkenin Avrupa’dan sonra dünya şampiyonluğuna doğru hızla yol alması kaçınılmaz gibi görünüyor.

ocağı görmek için 2000 yılında burada işe girdim. Ondan sonra çalışmaya devam ettim. Baba mesleği sonuçta. Babamın öldüğü ocaktan ekmeğimi kazanıyorum. Ama onun yaşadığı kaderi ben de her an yaşayabilirim. Bunu biliyorum, ancak ekmek parası için çalışıyorum". Bayram Ali Canbaş’ın kurduğu tevekkül yüklü cümlelerin kaynağına inmek için, 20 yıl öncesine, aynı iş cinayetinin hemen sonrasında, T.B.M.M.’de yaşananlara bir göz atmalı belki de…4 Mart 1992 tarihli T.B.M.M. tutanakları, Kozlu faciasının ardından Meclis’te geçen şu diyalogları belgeler:

BAŞKAN — Muhterem arkadaşlar, Zonguldak-Kozlu maden ocaklarında meydana gelen grizu patlaması faciasında hayatlarını kaybeden vatandaşlarımızın aziz hatıraları için, Yüce Heyetinizi 1 dakikalık saygı duruşuna Annie Thebaud Mony, “İşçinin işi, her davet ediyorum... zaman sakat bırakır. Madenciler ciğerini tükürür. Çelik fabrikalarında çalı- (RP sıralarından "Fatiha okuyalım" sesşan delikanlıların parmakları kesiktir. leri) Doğramacıların da parmaklarından SALİH KAPUSUZ (RP-Kayseri Milletbir kaçı yoktur. Mesleğin tüm haritası vekili) — Elfatiha !!! bedenlerinde çizilidir. Bu aynı zamanda, toplumun işçilere bakışıyla il- (Saygı duruşunda bulunuldu) gilidir” diyor. Türkiye’de ne yazık ki, BAŞKAN — Teşekkür ediyorum. Allah ülkenin yöneticilerinden başlayarak bizrahmet eylesin.” zat iş cinayetlerinin mağdurları olan işEvet... Eğer bu iklim değişmeyecekse, çileri de kapsayan kaderci anlayış tevekküle sarılıp kadere boyun eğilehükmünü sürüyor. Bedenlerine çizilen cekse, daha yüzlerce iş cinayeti sonrası haritada, işçiler, tevekkülcü/kaderci bübinlerce, onbinlerce işçinin ruhuna sayüklerinden öğrendiklerini görüyorlar: dece Fatiha okumakla yetinecekler deİş güvenliğinden, sendikal/sosyal hakmektir… Ve de fütursuzca ekleyecekler: lardan, iş sağlığından mahrum bırakılAllah Rahmet Eylesin !!! mışlıkları yerine kaderin kendilerine Kaynakça: sunduğu çaresizlik ve boyun eğiş! Belki 1-Durak, Yasin. Emeğin Tevekkülü, de sürecin en hazin boyutu işte budur: İletişim Yayınları, 2011, İstanbul Neo-liberalizmin Türkiye ölçeğinde sar2- Mony, Annie Thebaud. Çalışmak malandığı kaderci/tevekkülcü muhafaSağlığa Zararlıdır, Ayrıntı Yayınzakar zihniyetin tam da hedefini ları, 2012, İstanbul bularak, işçilerin zihinlerini işgal et3- Çelik, Aziz. İş Kazası Değil, İş Cimesi. İdeolojik/kültürel hegemonyanın nayeti, 60 bin ölü işçi. zaferi… http://t24.com.tr/yazi/is-kazasidegil-is-cinayeti-60-bin-oluZonguldak Kozlu’da, grizu patlaması isci/4809 sonucu 263 madencinin öldüğü, Türkiye 4-Dr. Altundaş, Elif. Kapitalist Üretarihindeki en büyük iş kazasında patlatim Tarzı ve İş Kazaları, Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi, 2011, masında ölen babası Hasan Canbaş'ın sayı:40 s: 11-25 kontenjanından aynı ocakta işe giren 36 5-19. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği yaşındaki Bayram Ali Canbaş, 2012 yıKongresi Açılış Konuşmaları, 11-15 lında, kazanın 20. yıldönümünde şunları Eylül 2011, İstanbul söylüyordu: "Babama mezar olan bu


SGBP

BASIN TOPLANTISI DÜZENLENDİ, DİRENİŞTEKİ İŞÇİLER ZİYARET EDİLDİ

Sendikal Güç Birliği Platformu İzmir'de... SGBP sendikaları Genel Başkanları direnişlere destek vermek ve 1 Mayıs öncesi, saldırılara karşı nasıl tutum alınacağı konusunda görüş alışverişinde bulunmak üzere İzmir’deydiler...

S

endikal Güç Birliği Platformu sendikaları genel başkanları direnişlere destek vermek ve 1 Mayıs öncesi, saldırılara karşı nasıl tutum alınacağı konusunda görüş alışverişinde bulunmak üzere 14 Mart'ta İzmir’e çıkarma yaptılar. Genel başkanların Çiğli’de düzenlediği basın toplantısına çok sayıda şube başkanı, yöneticisi ve işçiler katıldı. Sendikal Güç Birliği Platformu içinde yer alan sendikamız Petrol-İş, Belediye-İş, Tek Gıda-İş, Kristal-İş, Deri-İş, Havaİş ve TÜMTİS Genel Başkanları, direnişlere destek vermek ve 1 Mayıs öncesi, saldırılara karşı nasıl tutum alınacağı konusunda görüş alışverişinde bulunmak üzere İzmir’e gitti. Genel başkanların Çiğli’de bulunan Deri-İş Sendikası’nda düzenlediği basın toplantısına çok sayıda şube başkanı ve yöneticisi katıldı.

Tek Gıda-İş Genel Başkan Danışmanı Gürsel Köse ve Deri-İş İzmir Şube Başkanı Makum Alagöz’ün direnişlere dair bilgi vermelerinin ardından genel başkanlar söz aldı. Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin, SGBP’nin iddialarına uygun somut adımlar atması gerektiğini dile getirdi. İktidarın, sendikasız bir Türkiye modeli hayali olduğunu belirten Ayçin, “Hükümet tarafından birçok saldırı var ve bu yadırganacak bir şey değil. Ama sorun bizde. SGBP’nin iddialarına uygun somut, pratik adım atması lazım” diye konuştu.

Yeni tasarı hayal kırıklığı yarattı Konuşmasında, Sendikalar Yasası ve Ulusal İstihdam Stratejisine değinen sendikamız Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, sendikalar yasasına ilişkin ‘hayal kırıklığı’ değerlendirmesinde bulundu. Yeni esnek çalışma mode-

line de değinen Öztaşkın, “Sendikaların birleşik bir mücadelesine ihtiyaç var. SGBP de böyle bir ihtiyacı karşılayacak bir taktik izleyecek” dedi. Belediye-İş Genel Başkanı Nihat Yurdakul ise, şu anki yasaların 12 Eylül’ün bile gerisinde olduğunu belirterek, “Bu iktidar, güçlü sendika istemiyor, örgütlü toplum istemiyor. Çünkü sendikaların güçlü olduğu ülkede gelir adaletli olur, bunu istemiyor” dedi. Yurdakul, direnişleri diğer yerlerdeki emekçilere anlatmaları gerektiğini sözlerine ekledi. TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk de, “Yoğun saldırılar var ama buna karşı toplumun her kesiminde, her yerde de direniş var, bir yılgınlık yok. Bu yüzden bizim toplumun her kesimiyle birleşmemiz gerekir” dedi. Deri İş Genel Başkanı Musa Servi, bugün kapitalizmin göbeğinde de direnişler olduğunu belirterek, “Saldırıları tersine çevirmenin yolu birlikteliği arttırmak” derken, Kristal-İş Genel Başkanı Bilal Çetintaş da, birlikte zorlukları aşacaklarını vurguladı.

Direnen işçilere destek SGBP bileşenleri basın toplantısının ardından Billur Tuz ve Savranoğlu işçilerini ziyaret etti. Ziyarete genel başkanların yanı sıra ambar işçileri, Petkim işçileri, Alliance One Tütün İş-

letmesi işçileri de katıldı. İlk olarak yürüyüşle Billur Tuz önüne gelen sendikacı ve işçileri direnişteki Billur Tuz işçileri karanfillerle karşıladı. Burada konuşma yapan Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu sendikal bir örgütlenme için yola çıktıklarını ifade etti. Billur Tuz patronuna seslenen Ayçin, işçilerin anayasal hakkına saygılı olma çağrısı yaptı. Savranoğlu işçilerini de ziyaret eden platform üyeleri işçiler tarafından alkış ve sloganlarla karşılandı. Tek Gıda-İş Genel Başkanı Mustafa Türkel, “Türkiye sendikal hareketi ve işçi sınıfı hareketi sizi izliyor. UPS işçileri TİS imzaladı. Sıra Savranoğlu ve Billur Tuz’da” dedi. İktidarın, TÜSİAD’la kavga edermiş gibi yaptığını ifade eden Türkel, “Ama işçiler ölüyor, sendikalaştığı için işten atılıyor. Bu ülke adı konulmamış bir faşizmle yönetiliyor. Açık cezaevi haline getirildi. Tam da bu dönemde işçiler yeniden ayağa kalkmalı” dedi.

petrol-iş

51


YENİ EĞİTİM SİSTEMİ

4+4+4 EĞİTİM SİSTEMİNE SGBP'DEN BÜYÜK TEPKİ:

“Dayatmacı, bilimsellikten uzak, ideolojik bir tasarım”

Sendikal Güç Birliği Platformu'nun 27 Mart'ta, Dönem Sözcücü Mustafa Türkel imzasıyla yayımladığı bildiride, “Platform olarak 4+4+4 projesini her şeyden önce dayatmacı, bilimsellikten uzak, çağdışı, gerici, siyasi ve ideolojik bir tasarım olarak görüyoruz.”denildi.

S

endikal Güç Birliği Platformu, Hükümetin yeni Hükümetin ülkeye zorla dayatmak istediği bu tasarı; bir ideolojik proje olarak kamuoyu gündemine -Türkiye için bilimsellikten ve akılcı düşünceden uzaksoktuğu 4+4+4 tasarısını büyük bir kaygı ve tep- laştırılmış yeni bir toplum mühendisliği projesidir. kiyle karşılıladığını bildirdi. -Eğitim sistemini dinci bir model içinde yeniden şekil“Bilginin, bilgiye dayalı teknolojinin ve bilgi üretiminin lendirmeyi hedeflemektedir. en değerli ürün haline geldiği günümüz dünyasında, çocuklarımızı, gençlerimizi örgün eğitim dışına itmeye -Türkiye’nin toplumsal yarası kadın erkek eşitsizliği, hazırlanan bir tasarıyla TBMM’ye gitmek, AKP’nin son kızlarımızın eğitim alamaması sorununu vahim bir şepervasızlığıdır” denilen açıklamada şu noktalara dikkat kilde derinleştirecektir. çekildi: -Aslında kız çocuklarının örgün ve okul içi eğitimden “Ülkenin eğitim sisteminin “kaptı kaçtı” mantığıyla, uzaklaştırılması hedefinin de üstünü örtmektedir. böylesine bilimsellikten uzak ve böylesine hoyratça ta- AKP Hükümetine demokratik parlamenter bir ülkede, rumar edilmesi, tasarının hazırlayıcılarının niyetini bir seçim sistemiyle iktidara geldiğini bir kez daha hatırkat daha sorgulanır hale getirmektedir. latmak istiyoruz.

52

petrol-iş


Demokrasinin, seçimlerden ne denli yüksek oy oranıyla çıkmış olursa olsun, iktidara muhalif siyasi ve sivil toplum görüşlerini yok sayma hakkı ve yetkisi vermediğini de hatırlatıyoruz. AKP’nin özgür düşünen, özgürce karar veren ve özgürce iradesini kullanan bir topluma ihtiyacı olmadığı açıktır. Ama aslolan AKP, değil, bu ülkenin geleceğidir. Ve bu ülkenin de bilme inanan, düşünen ve ona göre hareket eden, sorgulayan, iyiyi ve doğruyu arayan bir topluma ihtiyacı vardır.

macı, bilimsellikten uzak, çağdışı, gerici, siyasi ve ideolojik bir tasarım olarak görüyoruz. Tasarıya tepki veren her kesimle birlikte olduğumuzu ilan ediyoruz.

Hükümeti de, “güç bende” takıntısını bırakıp, tasarıyı Platform olarak 4+4+4 projesini her şeyden önce dayat- geri çekmeye çağırıyoruz.”

SENDİKALAR VE STK'LARDAN AÇIKLAMA:

Ellerinizi çocuklarımızın üzerinden çekin! Aralarında Petrol-İş'in de yer aldığı, 27 sendika, oda, vakıf ve sivil toplum kuruluşu 4+4+4'le eğitim sisteminde değişiklik öngören düzenlemeye, “Ellerinizi çocuklarımızın üzerinden çekin!” değerlendirmesiyle tepki gösterdi.

A

ralarında sendikamızın da yer aldığı Ankara ve İstanbul baroları, Atatürkçü Düşünce Derneği, Eğitim-İş Sendikası, Ziraat Mühendisleri Odası'nın da bulunduğu 27 kuruluş, 27 Mart tarihinde Meclis Genel Kurulu'nda görüşmelerine başlanan ve eğitim sisteminde değişiklik öngören 4+4+4 için ortak bir açıklama yaptı ve gazetelere ilan verdi. Eğitimin ulusal bir konu olduğuna, siyasi ve ideolojik kavgalara, hırslara ve iktidar oyunlarına feda edilemeyeceğine dikkat çekilen açıklamada, "Siyasi iktidarın ansızın gündeme getirdiği, alelacele kanunlaştırmak için dayattığı 4+4+4 sistemi, eğitimi ulusal ve bilimsel bir konu olmaktan çıkarmakta, siyasi bir projeye dönüştürmektedir. Oysa çocuklarımız, siyasi projelere kurban edilemeyecek kadar değerlidir. Eğitim yapboz tahtası, çocuklarımız kobay değildir. Geleceğimizle oynamayın! Ellerinizi çocuklarımızın üzerinden çekin" denildi.

İktidar olmak, keyfi biçimde her istediğini yapabilmek değildir Açıklamada, 12 milyon öğrenciyi ve ailelerini, öğ-

retmenleri, Türkiye'nin geleceğini ilgilendiren bir "dönüşümün", uzmanların görüşü alınmadan, bilim çevrelerinde tartışılmadan, geçici oy çoğunluğuna dayanılarak, parmak hesabıyla yapılamayacağı belirtildi. "Hiçbir siyasi iktidar böylesine önemli bir konuda, bilimsel verileri ve uzman görüşlerini bir yana bırakarak, salt kendi siyasi tercihine göre hareket edemez. İktidar olmak, keyfi biçimde her istediğini yapabilmek değildir" denilen açıklamada, bir 'oldu-bittiyle', eğitim-öğretim birliği paramparça edilerek eğitimde kesintili bir model benimsenmesinin, ilkokulun 4 yıla indirilmesinin, ortaokulun fiili meslek okuluna dönüştürülmesinin bilimsel hiçbir dayanağı bulunmadığı ifade edildi. Çocukların, 9-10 yaşında meslek seçmeye zorlandığına, siyasi bir şekillendirmenin tezgahına sokulduğuna işaret edilen açıklama, şu değerlendirme yer aldı: "Özellikle kız çocuklarının okumalarını engelleyecek, çocuk gelinler, çocuk işçiler ve mutsuz nesiller yaratacak böyle bir sistemin uygulanmasının telafisi yoktur. Eğitim sistemi üzerinden Türkiye Cumhuriyetinin temel yapı taşlarıyla oynamak, ülkemizin ve çocuklarımızın geleceğiyle oynamaktır. Herkes kendi kendine sormak zorundadır: Bu acele ve ısrar neden? Çocuklarımız siyasi bir projenin denekleri yapılamaz. Siyasi iktidarı, bu dayatmadan vazgeçmeye davet ediyoruz."

petrol-iş

53


ŞUBE HABERLERİ

GÜBRETAŞ’TA KADRO SEVİNCİ

K

ocaeli Şubemize bağlı Gübretaş işyerinde çalışan 18 üyemiz 8 Mart 2012 tarihi itibariyle sendikalı oldular. Sendikalı olan Gübretaş çalışanları bu nedenle Kocaeli Şubemize teşekkür ziyaretinde bulundular.

Şube Başkanımız Salih Akduman ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek şunları söyledi; “Sendikaların önündeki engellerden bir tanesi müteahhitleşme ve taşeronlaşmadır. Bu sorunu her yerde dile getiriyoruz. Yeni Anayasa çalışmalarında örgütlenmenin önündeki bütün engellerin kalkmasını arzu ediyoruz. Bu konudaki taleplerimizi her platformda dile getirmekteyiz. Temennim yasal olarak örgütlenmenin önündeki engellerin kalkmasıdır. Sivil toplum örgütlerinin daha dinamik, daha örgütlü, topluma yön veren hatta siyasete yön veren bir duruma gelmesini diliyorum. Gübretaş’ta müteahhit olarak çalışan arkadaşlarımızın kadroya geçmelerinden dolayı büyük

mutluluk duyuyoruz. Yönetim kurulu ve Gübretaş temsilcileri adına teşekkür ederim. Bundan sonra mevcut haklarınızın iyileştirilmesi için elimizden gelen her çalışmayı yapma gayretinde olacağız” dedi. Grup adına Semih Kılıç tarafından Şube Başkanımız Salih Akduman’a plaket ve çiçek takdim edildi. Semih Kılıç kadroya geçmelerinde büyük emeği olan şube başkanı ve yönetimine teşekkürlerini iletti.

SASA ve ARTENIUS işyerlerinde emeklilere plaket töreni

A

dana şubemiz kapsamında bulunan SASA ve ARTENIUS işyerlerinde 2011 - 2012 yılları içerisinde emekliye ayrılan üyelerimiz, düzenlenen törenle, Genel Yönetim Sekreterimiz Ahmet Kabaca'nın da katılımıyla plaketlerini aldı. 54

petrol-iş


ŞUBE HABERLERİ

Bayer İlaç işçileri işyeri sorunlarını ve 1Mayıs'a katılımı değerlendirdi Toplantıda, sendikal hareketin gündemini oluşturan Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı, Ulusal İstihdam Stratejisi, Kıdem Tazminatı ve 1 Mayıs 2012'ye katılım görüşüldü.

İ

stanbul 1 Nolu şubemizde örgütlü Bayer İlaç Fabrikası işçileri 31 Mart Cumartesi günü sendikamız genel merkezi konferans salonunda toplantı yaptılar. Şube Başkanımız Reşat Tüysüz, Şube Başkan Yardımcısı Nihat Can ve sendikamız Avukatı Yalçın Aksakal'ın da katıldığı toplantıda işyerinde yaşanan sorunlar ve 1 Mayıs'a katılım konuşulup değerlendirildi. Toplantıda, sendikal hareketin gündemini oluştu-

ran Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı, Ulusal İstihdam Stratejisi, Kıdem Tazminatı ve 1 Mayıs 2012'ye katılım görüşüldü. Petrol-İş üyesi Bayer İlaç işçileri işçi konfederasyonlarının, işçi sınıfına yönelik saldırılara karşı birlikte hareket ederek, emekçilerin haklarının gasp edilmesine karşı bütünlük içinde mücadele etmeleri gerektiği

çağrısında bulundular. İstanbul 1 Nolu Şube Başkanımız Reşat Tüysüz de toplantıda yaptığı konuşmada, işyerlerinden 1 Mayıs'a mutlaka yoğun katılımın sağlanması gerektiğini belirterek “Bu konuda üyelerimizden duyarlılık bekliyorum” dedi. Sendikal Güç Birliği Platformu'nun oluşum sürecini ve hedeflerini de anlatan Tüysüz, son dönemlerde işyerlerinde, sendikal harekette ortaya çıkan direnişlerin, eylemlerin mutlaka desteklenmesi ve emekçiler arasındaki dayanışmanın tekrar kurulması gerektiğini bildirdi. Sendikal Güç Birliği Platformu'nun işçi haklarının gasp edilmesine göz yummayacağını ve mücadele edeceğini, bu anlamda Türk-İş ve diğer konfederasyonlara da mücadele çağrısı yaptığını söyledi. Tüysüz, emekten yana her platformun yanında olacaklarını ve platformların işçi sınıfı mücadelesinden yana politikalarını destekleyeceklerini söyledi. petrol-iş

55


HABERLER

56

petrol-iş


HABERLER

Öztaşkın, 6 gün açlık grevi yapan Ercan İpekçi'nin yanındaydı...

A

nadolu Ajansı'nda çalışan TGS üyelerine ve sendikaya yönelik baskıların sona erdirilmesi amacıyla 9 Mart'ta A.A.Genel Müdürlüğü önünde açlık grevine başlayan Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Ercan İpekçi'yi 11 Mart'ta, Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Ankara Şube Başkanımız Şuayip Gül ve Şube Başkan Yardımcısı Sabri Polat ziyaret ederek, İpekçi'nin mücadelesine destek verdiler. İpekçi ziyaret sırasında yaptığı konuşmada, "Burada gerçekten, mezalim var. Baskı var. Buradaki baskılara dikkati çekmek için başka çarem kalmadı. Bir selam veriyorum Başbakana... Yaptığı açıklamada AA’daki bu baskıların sebebini ikrar etti” dedi. Başbakanın, TGS’nin ulusal ve uluslararası alanda sürdürdüğü basın özgürlüğü kampanyasından rahatsız olduğnu belirten İpekçi, "Başbakan, burada bizden, AA çalışanlarından intikam almaya çalışıyor. Ama biz bu mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz" dedi.

sona ermelidir. Baskıyla Sendikadan istifa eden Üyelerimizin geri dönüşleri engellenmemelidir.

İpekçi’yi açlık grevine götüren nedenler ve TGS’nin talepleri

5) Anadolu Ajansı’nda işlerin kısmen ya da tamamen taşeron şirketlere yaptırılması uygulamasından vazgeçilmelidir.

1) Anadolu Ajansı’nda Türkiye Gazeteciler Sendikası Üyelerine yapılan istifa baskıları

2) Anadolu Ajansı’nda çalışan Üyelerimize yönelik sürgün, görev değişikliği, işten atma tehdidi, rıza dışı tayinler, uygunsuz savunma talepleri gibi her türlü baskı ve mobbing uygulamasına son verilmelidir. 3) Anadolu Ajansı’nda “stajyer”, “kaşeli”, “hizmet alımı”, “yurt muhabiri” adları altında yıllardır sigortasız olarak çalıştırılan personelin kadroları verilmeli, sigortaları yaptırılmalıdır. 4) Anadolu Ajansı’na yeni alınan personelin Sendikaya kendi özgür iradeleriyle üye olma ya da dayanışma aidatı ödeme talepleri engellenmemelidir.

zeteciler Sendikası yöneticileri ve temsilcilerinin duyuru dağıtma, üyelerle görüşme gibi yasal sendikal faaliyetleri engellenmemelidir. 7) Anadolu Ajansı’ndan haksız yere tazminatsız olarak işten atılan Üyelerimizle anlaşma yoluna gidilmeli, ya hak ettikleri kıdem tazminatları ödenmeli ya da işe geri dönüşleri kabul edilmelidir. 8) Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın kendi iç sorunlarıyla ilgili olarak başlatılmış olan demokratik sürecin Anatüzük hükümlerine göre işleyişine herkes saygı göstermelidir.

6) Anadolu Ajansı işyerlerinde Türkiye Ga-

Ankara şubemizden İpekçi'ye destek

A

nadolu Ajansı`ndaki sendikal baskıları protesto etmek amacıyla 9 Mart tarihinde açlık grevi başlatan Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Ercan İpekçi, sendikalar, meslek kuruluşları, demokratik kitle örgütleri, Petrol-İş Sendikası Ankara Şubesi Yöneticileri, temsilcileri ve üyelerinin de katıldığı kitlesel basın açıklamasıyla açlık grevini 6. gününde, 14 Mart 2012 tarihinde Çarşamba günü sona erdirdi.

petrol-iş

57


ÜNİVERSİTE İŞBİRLİĞİ

Petrol-İş - Kocaeli Üniversitesi işbirliği

Öğrenciler stajlarını sendikamızda yapacak Petrol-İş ile Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü öğrencilerini kapsayan stajyer öğrenci istihdamı işbirliği protokolü 6 Mart 2012 tarihinde Rektörlük Makamında imzalandı.

P

etrol-İş ile Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü öğrencilerini kapsayan stajyer öğrenci istihdamı işbirliği protokolü 6 Mart 2012 tarihinde Rektörlük Makamında imzalandı. Protokole Petrol-İş Sendikası adına Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Genel Sekreterimiz Ali Ufuk Yaşar ile Kocaeli Şube Başkanımız Salih Akduman, Üniversite adına ise Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sezer Ş. Komsuoğlu, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdurrahman Fettahoğlu ile Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Selamoğlu imza attılar.

layacağımız için son derece mutluyuz" dedi. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Selamoğlu ise, iş birliğinin uzun soluklu olması temennisinde bulundu ve bu fırsatı yakaladıkları için mutlu olduğunu ifade etti. Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sezer Ş. Komsuoğlu ise yaptığı konuşmada, "Üniversite-Sanayi işbirliklerinin yanına Üniversite-Sendika işbirliğini de ekledik ve eğitimle yapılan her işbirliği ülkeye önemli katkılar sağlayacaktır" dedi.

Sendikamız Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, porotokol imzalanırken yaptığı konuşmada Kocaeli Üniversitesi'nin Türkiye'nin en iyi üniversiteleri arasında yer aldığını belirterek, "Önemli bir protokole imza atıyoruz. Böyle önemli bir bölümün öğrencilerinin almış oldukları teorik eğitimi, pratikte güçlendirmelerini sağ-

Adana'da İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Eğitim Semineri

Türk-İş 'in 8-9 Mart 2012 tarihlerinde Adana'da düzenlemiş olduğu İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Eğitim Seminerine Adana Şubemize bağlı iş yerlerinden temsilci ve yöneticiler katıldılar. Seminer sonunda katılımcılara sertifika töreni düzenlendi.

58

petrol-iş


HABERLER

ANKARA ŞUBEMİZDE TPAO YÖNETİCİLERİYLE TOPLANTI

İşyeri sorunları müzakere edildi mevcut ücret dengesizliği, 2-“İş Değerlendirmesi” çalışması sonunda işletmelerde ortaya çıkan sorunlarla ilgili TPAO Genel Müdürlüğü’yle ortak çalışma yapılması gerekliliği, 3- Başta Saha ve Kuleler olmak üzere asli işlerin giderek artan oranda taşeron eliyle yaptırılması, (TPİC ve Hazar faaliyetleri) TPAO Genel Müdürlüğü ve Sendikamız arasında 05.04.2012 tarihinde, 14.30'da, işletmelerdeki mevcut sorunlarımızı görüşmek üzere Petrol-İş Sendikası Ankara Şubesinin toplantı salonunda görüşme yapılmış olup, toplantıya TPAO Genel Müdür Yardımcısı Sayın Mehmet Sait Kirazlıoğlu, İnsan Kaynakları Daire Başkanı Sayın Yahya Pektaş ve personeli katıldı. Toplantıda Ankara Şube Yöneticilerimiz, İşyeri Sendika Temsilcileriyle birlikte aşağıdaki konular müzakere edilmiştir: 1- Sendikamız üyesi çalışanlar arasındaki

G

4- Genel Müdürlük Arama Daire Başkanlığına bağlı Kuyu Jeoloji Müdürlüğüne ait Mud Loging ünitelerinde çalışan sendika üyelerine işletmede emsal diğer çalışanlarla eşit uygulama yapılması,

7- Harcırah Yönetmeliğinin güncellenmesi, otel rayiç bedellerinin yükseltilmesi ve seyahat emri birliğinin sağlanması, 8- Akçakoca ve Silivri Depolamalarıyla ilgili sorunların konuşulması, 9- Geçmişte yed’i emrine verilmiş olan verimliliği yüksek üretim sahalarının yeniden kurum içi kadrolarla işletilmesi, 10- Bölgeler arası uygulama birliğinin sağlanması,

5- Personel azlığı nedeniyle iş sağlığı ve iş güvenliği bakımından tehlike doğuracak şekilde tek kişi ya da yetersiz sayıda işçinin çalıştırılması, 6- İşe alımlarda önceliğin 5 ay 29 gün süreli çalışan işçilere verilmesi,

Genel Yönetim Sekreterimiz Kabaca ameliyat oldu

enel Yönetim Sekreterimiz Ahmet Kabaca 14 Mart, Çarşamba günü Kocaeli'nde bir hastanede bel fıtığı ameliyatı olmuştur. Petrol-İş Sendikası olarak Kabaca'ya, ailesine, yakınlarına geçmiş olsun diyor, sağlıklı, mutlu bir yaşam diliyoruz.

Genel Sekreterimiz A. Ufuk Yaşar'ın annesi kalp ameliyatı oldu

G

enel Sekreterimiz Ali Ufuk Yaşar'ın annesi Zeliha Yaşar 28 Mart Çarşamba günü, İstanbul - Ümraniye Erdem Hastanesi'nde kalp ameliyatı oldu. Zeliha Yaşar'a acil şifalar diliyor ve en kısa sürede sağlığına kavuşmasını temenni ediyoruz. Genel Sekreterimiz Ali Ufuk Yaşar, ailesi ve yakınlarına da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

petrol-iş

59


ŞUBE HABERLERİ

Petrol-İş Sendikası Vanlı depremzedelere yardım elini uzattı

P

etrol-İş Sendikası Adıyaman Şubesi Van'da yaşanan felaketin açtığı yaralarının sarılmasına yardımcı olmak amacıyla, depremde zarar gören ailelere yardım elini uzattı.

Petrol-İş Sendikası Adıyaman Şube Başkanı Zeynal Eroğlu ve üyelerimiz yardımları depremzede ailelere ulaştırdı. Zeynal Eroğlu, Van'dan Adıyaman'a gelen aileleri ziyaret ederek onlara ellerinden geldiğince yardımda bulunduklarını ifade etti. Eroğlu, "Yaklaşık 75 depremzede aileye Petrol-İş Sendikası olarak, merkez ve şube çalışanları olara katkı sağladık. Arkadaşlarımıza, hem acılarını hafifletme hem de bu süreçte kendilerinin yanında olduğumuzu bildirme amacı ile Van'dan ilimize misafir olarak

gelen ailelerimizle beraberiz. Sıkıntıları bizim sorunlarımız olarak biliyoruz. Elimizden gelen her şeyi yapacağımıza söz veriyoruz. Bizler depremzede aileleri ilimizde görmekten çok mutluluk duyuyoruz. Depremin olduğu gün Van'a gitmiştim” dedi. Eroğlu şöyle devam etti “Yaklaşık 5 gün deprem bölgesinde kaldım. Bu insanlar bizim insanlarımız. Depremzede ailelere Adıyaman'ın sıcağını ve huzurunun yansıtmamız gerekir. Bizler de kendimizce depremzedelere nasıl bir katkı sunmak istedik dedi. Yapılan yardımlardan dolayı düşüncelerini dile getiren depremzede aileler ise Adıyaman halkının kendilerine gösterdiği ilgi ve alakaya teşekkür etti.

Kozan’da 11 işçi yaşamını yitirmişti:

Adana şubemizden protesto eylemine destek

A

dana'nın Kozan ilçesi Ergen Uşağı Mevkii'nde baraj kapağının patlaması sonucu 11 çalışanın hayatını kaybetmesiyle yaşanan elim kaza sonunda sorumluları ve ihmali olanları protesto etmek amacıyla Adana'daki Türk-İş'e bağlı sendikalarla birlikte basın açıklaması yapıldı.

60

petrol-iş


DAYANIŞMA

Petrol-İş yöneticileri Hey Tekstil direnşçi işçilerini ziyaret etti Sendikamız Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, Genel Sekreter Ali Ufuk Yaşar, Genel Mali Sekreter İbrahim Doğangül, Kocaeli Şube Başkan ve yöneticileri, İstanbul 1 Nolu Şube Başkan ve yöneticileri, Deva Holdingi işçileri direnişlerinin 70. gününde, 17 Nisan'da Hey Tekstil işçilerini ziyaret ederek, mücadelelerine destek verdiler. Ücret ve tazminat alacakları için direnişte olan Hey Tekstil işçileri direnişin 70. gününde de ilk günkü gibi heyecanlı, coşkulu ve azimli idiler. Bir o kadar da öfkeli... Öztaşkın, Li Fung önünde, 9 Şubat'tan bu yana direnişte olan işçilere yaptığı konuşmada; “Ne yazik ki bu ülkenin emekçileri, üretenler her şeyi yaratanlar, bu dünyayı yaratanlar köle gibi çalıştıkları zaman kimse bir şey söylemiyor ama ne zaman ki ayağa kalkıp ‘Ben insan gibi çalışmak, muamele görmek istiyorum, yaşam standartlarımın iyileşmesini istiyorum’ dediği zaman kapının önüne koyuluyorlar. Bu insanların günahı emeğinin hakkını istemek. Bu suç mu? Bu dünyadaki bütün insanların sahip oldukları bir haktır” dedi. Polisin Hey Tekstil işçilerine yaptığı müdahaleye tepki gösteren Öztaşkın, yasaların herkese eşit işlemesi durumuna bir sözleri olmadığını ancak işverenin hu-

kuksuzluk yaparak ücret ve tazminatlarını vermeden işçileri işten attığını belirtti ve “Eğer işverenden hukuk hesap sormayacaksa biz soracağız” diye konuştu. “Sizler en onurlu işi yapıyorsunuz, direnerek mücadele ederek haklarınızı arıyorsunuz, işçi sınıfı tarihi yazılırken direnenler yazılacaktır, sizler de Hey Tekstil işçileri olarak direniyorsunuz, tarih yazıyorsunuz” diyen Öztaşkın, işçilerin çocuklarına onurlu bir gelecek bırakmak istediklerini söyledi. Türkiye’nin uluslararası sermaye tarafından ucuz iş gücü sahası olarak görüldüğüne değinen Öztaşkın “Türkiye’de işçiler köle gibi çalıştırılırken hiç kimse bir şey demiyor, ancak hakkını arayan insanca çalışma koşulları talep eden işçiler bugün size uygulandığı gibi polis şidde-

tine maruz kalıyor.” dedi. Öztaşkın, Petrol-İş olarak direnişin başarıya ulaşması için ellerinden gelen tüm desteği vereceklerini söyledi. Petrol-İş daha önce de Hey Tekstil işçilerine mali destek yapmıştı.. Hey Tekstil işçileri adına söz alan Melek Sönmez, Petrol-İş Sendikası'nın bugüne kadar Hey Tekstil direnişine verdiği destekten dolayı Öztaşkın’a teşekkürlerini iletti.

Adana Şubemizden KİPA işçilerinin eylemine destek

T

ürk-İş'e bağlı Tezkop-İş Sendikasının Mersin'in Tarsus ilçesinde bulunan KİPA işyerinde, işverenin örgütlenmeye karşı tavrını protesto etmek amacıyla yapılan eylem ve basın açıklamasına 22 Şubat tarihinde Petrol-İş Sendikası Adana Şubemiz de olarak katılarak destek verdi. petrol-iş

61


GAZETECİ GÖZÜYLE

ÖZGÜRLÜK KAMPI lere, aylara yayılarak biriken gözlemlerin sonucunda doğdu. Bilgi kirliliği özellikle 2000’li yılların başından itibaren yaşadığımız her olayda, az ya da çok Ferhan Şaylıman sürekli hissettirdi. Ülke kendini Yazar - Gazeteci düşman kamplara bölünürken, Haber Programcısı edindiğimiz çarpıtılmış bilgilerden yola çıkarak ötekileştirdiklerimize karşı tavırlar ortaya ‘Vicdanlarımıza sırtımızı koyarken, yeri geldiğinde olayladöndükçe, ondan bakışlarırın önünü arkasını sorgulamamız mızı kaçırdıkça ve sustukça kirlenen hayatlarımızdan ge- gerekmez miydi? Bu sorgulariye kalan döküntülerin hika- mayı ne ölçüde başardık? Bizlere gerçek diye sunulanları yesi bu.’ niçin aklın, mantığın süzgecinden geçirmeye pek yanaşmadık? Son romanım Özgürlük KamYaşadıklarımız, yeterli sorgulapı’nın arka kapağında yer alan yukarıdaki sözlerle yazıya başla- mayı yapmadığımızı kanıtlayan sayısız örneklerle, yanılgılarla mamın nedeni, belki de içinden dolu. Türkiye son 10 yıldır inageçtiğimiz dönemin en önemli eksikliklerinden birisini tanımla- nılmaz bir hızla yapısal dönüşümler yaşarken ısrarla, masından kaynaklanıyor. parlatılarak kullanılan ‘İleri demokrasi’ kavramını da aynı çerEğer vicdanınızla ilişkinizi asçevede değerlendirmeliyiz. kıya aldıysanız her şeyi yapabilecek kadar pervasızlaşır, sizden Basılmamış kitapların suç unsuru sayıldığı, 100’e yakın gazeher isteneni ikiletmeden yerine tecinin cezaevinde tutulduğu, getirirsiniz. Toplumu yaşanan sendikal hakların çürütüldüğü gelişmeler konusunda bilgilenbir ülkede demokrasinin ilerledidirmekle yükümlü olanların, ğini söyleyebilmek için aklın sıkendilerine inanıp güvenenlere kurdukları en büyük tuzak gerçe- nırlarını fazlasıyla zorlamak ğin çarpıtılmasıdır. Ülkeyi farklı gerekiyordu. İşte bu işlevi yerine zeminlerde ikiye bölen, düşman getiren temel nokta, bilgi kirliliği ile yakından bağlantılı. Özkamplara ayıran kan davasına gürlük Kampı’nda anlatımı dönüşmüş sorunlarımızın perde arkasına baktığımızda, karşımıza baştan sona kuşatan asıl yaklaçıkan nedenlerin en önemlilerin- şım da, gerçeğin çarpıtılması olgusu üzerine kuruldu. den birisidir gerçeğin çarpıtılması. 2000’li yıllarla beraber hayatıBilgiler, haberler, görüntüler ara- mıza damgasını vuran bir diğer uygulamayı da hemen belirtcılığıyla yaratılıp kurgulanan mekte fayda var: İzleme, gözkirli bir oyundan söz ediyorum. leme ve dinleme. İleri demokrasinin bu en yaygın işleBu oyunu kavramak, anlayıp çözmek için yakından gözlemek yişi yalnızca özel hayatları gözler önüne sermekle kalmadı, gerekiyordu. siyaseti bile yeniden biçimlenBen 20 yıl boyunca gözledim. 3. dirdi. İnsanların yüreklerine korku salarak düşüncelerini açık romanım Özgürlük Kampı gün-

62

petrol-iş

biçimde ifade etmelerini engelle- daki benzerlikler yadsınabilir mek anlamında sanırım daha et- mi? Özgürlük Kampı benzer kili bir yöntem bulunamazdı. çağrışımlar eşliğinde okunabilecek bir kitap. Romanda edebiyaPeki toplumu derinden sarsan, tımızın belki de hiç dokunmadığı herkesin gizliden gizliye konubir alana girerek yaşananları, çeşup tartıştığı böyle bir gelişme kilen acıları bu cepheden tanımedebiyatımızın ilgi alanına lamaya çalıştım. Arka kapakta yer alan yazıyı tüm anlatımı neden girmedi? özetleyen bir yaklaşım biçimi George Orwell ‘1984’ adlı roma- olarak değerlendirebiliriz: nını yazdığında yıl 1949’du. Or- ‘Gözlenen, gözleyen, gözlettiren, sunulanı izleyen, izlediklewell neredeyse dünyaya veda niteliği taşıyan kitabı çıktıktan rinden yola çıkarak olumlu sonra 1950’de Londra’da verem olumsuz kanaatler belirten, yotedavisi gördüğü bir hastanede rumlayan, yazan, çizen, suçlaöldü. ‘1984’de, baskıcı devlet yan, yargılayan, hiç fark etmez, yönetimi altında belleksiz ve toplu halde bir kirlenmeyle, kımuhalefetsiz kalmış bir toplum- yımla karşı karşıyayız. Ama bu daki bireylerin, televizyon ekgözlenen, kayıt altına alınan kurranlarından nasıl izlendikleri, banların çıplaklıklarından yansınasıl gözlenerek denetlendikleri yan kirlenme duyguları, boyun anlatılmaktadır. eğermiş gibi görünen sessizliklerinin aksine, dizginlenmesi olaTabi yazarların, hayal dünyaları- naksız bir güce sahip. nın zenginliğini yapıtlarına ne ölçüde yansıttıklarını tam olarak O gücün yakıcı, ağır kokusu, kestirmemiz olanaksız. Belki on- alaca rengi, tedavisi bilinmeyen ların yaşadıkları dönemlerin top- ölümcül bir hastalık gibi camlumsal koşullarından yansıyan gözlerden caddelere, sokaklara etkileri de göz önünde bulundu- ve evlere yağ kıvamında akarak rarak düşünmemiz gerekebilir bu ayrım gözetmeksizin herkese buyaratım sürecini. Sonuçta hiç laşıp kalıyor. Özgürlük Kampı kimse Orwell’ın 2000’li yılların perdeleri hiç açılmamış bir penkoşullarını öngörerek böyle bir cerenin önüne davet ediyor okurroman yazdığını söyleyemez. larını. Peki, gerçeği en çıplak Ama dikkatlice bakıldığında ara- haliyle görmeye hazır mısınız?’ Sondaki sorunun içeriğini biraz derinleştirerek yazıyı noktalayacağım. Özgürlük Kampı, bilgi kirliliği yaratarak gerçekleri çarpıtanlar açısından bir suçüstü halidir. Hayatımızı baskı altına alarak toplumu soluksuz bırakanların ipliği pazara çıkarılmıştır bu romanda. Tarihe, edebiyatımıza küçük, sessiz bir not düşmek istedim. Bilmem başarabildim mi?


ZİYARET

petrol-iş

63


HABERLER

Ender Plastik işyerine ziyaret

G

enel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, İstanbul 1 Nolu Şube Başkanı Reşat Tüysüz, Şube Başkan Yardımcıları Nihat Can ve Hüseyin Özkan, 29 Mart, Perşembe günü İstanbul 1 Nolu şubemizin örgütlü olduğu, Büyükçekmece'de faaliyet gösteren Ender Kauçuk Plastik San. Ltd. işyerini ziyaret ettiler. İşyeri ziyaretinde üyelerimiz ile sohbet eden yöneticilerimiz daha sonra Ender Kauçuk Plastik Sanayi sahibi Mişel Kohen ve Genel Müdür Mehmet Coşkunpınar ile biraraya gelerek görüştüler. 1950 yılında kurulan Ender Plastik uzun seneler çeşitli PVC boru, profil ve hortum üretimi gerçekleştirdi. Ülkemizde ve dünyada değişen strateji ve prensipler doğrultusunda kendine ana hedef olarak PVC hortum üretimi alanını seçen firma böylece uzun yılların dene-

yim ve becerisini PVC hortum üretimine yoğunlaştırdı. Firma, tarım, sulama ve sanayi alanlarında her türlü kullanım ve ihtiyaçlar için yurtiçi ve yurtdışında Ender ve Bahçe tescilli markaları ile hizmet veriyor.

İzmir Şube’den Billur Tuz Direnişine destek

İ

zmir Şubemiz işten çıkarıldıkları için Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde direnişlerini sürdüren Billur Tuz işçilerine destek olmak amacıyla günü direniş yerini ziyaret etti. İzmir Şube Başkan Yardımcımız (Mali) Orhan Zengin’in de hazır bulunduğu destek ziyaretine DYO Boya A.Ş.Çiğli işyeri üyelerimizin de katılımı çok yoğundu.

Haydi Çocuklar Resim Yarışmasına...

S

endikamızın Kocaeli Şubesi, kültürel etkinlikler kapsamında çocuklar için bir yarışma düzenledi. Kocaeli şube üyelerimizin çocuklarının katıldığı Resim yarışmasının konusu; Doğa ve Çocuk resimleriydi.

Katılım grupları; okul öncesi eğitim grubu, ilköğretim 1. - 2. 3. sınıflar ve ilköğretim 4. - 5. sınıflar olarak belirlendi. Grup birinci, ikinci ve üçüncülerine maddi ödüller, katılımcı kardeşlerimize de mansiyonlar ve katılım belgesi verildi. Ödül töreni 23 Nisan haftasında gerçekleşti. Tüm katılımcı çocuklara ve ödül kazananlara teşekkür ederiz.

64

petrol-iş


Erze Ambalaj'da tanışma ve bigilendirme toplantısı...

İ

zmir Şubemizin 2009 yılı Eylül ayında örgütlenmeye başladığı, Kemalpaşa'da kurulu Erze Ambalaj ve Plastik Sanayi ve Ticaret A.Ş. işyerinde, iki buçuk yıllık yoğun bir hukuk mücadelesinden sonra 01 Aralık 2011 tarihinde TİS görüşmelerine başlanmış ve 31 Ocak 2012 tarihinde de TİS imzalanmıştı.

25 Mart 2012 tarihinde Kemalpaşa Belediye Düğün Salonu'nda Erze Ambalaj ve Plastik Sanayi ve Ticaret A.Ş'de çalışan üyelerimizle tanışma ve bilgilendirme toplantısı yapıldı. Toplantıya Şube Başkanımız A.Gani Gündoğdu, Şube Başkan Yardımcısı Osman Taş, Şube Başkan Yardımcısı (Mali) Orhan Zengin, Göktepe Plastik Sanayi ve Ticaret A.Ş. İşyeri Baş Temsilcisi Hüseyin Kanığ, Manisa DYO Mat-

baa Mürekkepleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. işyeri Baş Temsilcisi Cemil Akşit, Tetra Pak Paketleme Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. işyeri Baş Temsilcisi Türker Gündoğdu katılarak katkı sundular.

Erze Ambalaj ve Plastik'de çiçekli karşılama İzmir Şube Başkanımız A.Gani Gündoğdu ve Şube Başkan Yrd.(Mali) Orhan Zengin İzmir Şubemiz kapsamında 10 Eylül 2009 yılından bu yana örgütlenme

Mecaplast işyerini ziyaret

G

enel Yönetim Sekreterimiz Ahmet Kabaca, Gebze Şube Başkanımız Süleyman Akyüz, Şube Başkan yardımcımız Eyüp Akdemir ve sendikamız toplu sözleşme uzmanlarından Merih Toprak, Serpil Aksakal ve Nilgün Toz’dan oluşan bir heyet, 6 Mart 2012 Salı günü Gebze Şubemize bağlı Mecaplast işyerini ziyaret etti. Mecaplast işyerini kapsayan toplu sözleşme görüşmesi de fabrikada gerçekleştirildi.

süreci yaşanan ve 31 Ocak 2012 tarihinde TİS imzalanan Erze Ambalaj ve Plastik San. Ve Tic. A.Ş. İşyerini ziyaret ettiler. Şube Başkanımız A.Gani Gündoğdu ve Şube Başkan Yrd.(Mali) Orhan Zengin'i temsilci ve üyeler çiçeklerle karşıladılar. İşveren ve üyelerle yemek yiyerek sohbet eden yöneticilerimiz iki buçuk yıllık bir mücadelenin yorgunluğunu atarak mutlu bir şekilde iş yerinden ayrıldılar.

TPAO'da çalışan üyelerimize bilgilendirme toplantısı

A

nkara şubemiz tarafından 16 Şubat 2012 tarihinde, Perşembe günü 12.45 / 13.30 saatleri arasında, Ankara Şubemize bağlı TPAO Genel Müdürlüğü işyerimizde çalışmakta olan üyelerimize işyeri sorunları ile ilgili bilgilendirme toplantısı yapıldı.

petrol-iş

65


DAYANIŞMA

TREXTA TR Deri işçilerine dayanışma ziyareti

M

erkez yöneticilerimizden Genel Sekreterimiz Ali Ufuk Yaşar, Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen ve Genel Yönetim Sekreterimiz Ahmet Kabaca 20 Şubat tarihinde İstanbul 1 Nolu Şubemizin Çerkezköy- Kapaklı bölgesinde bulunan örgütlenme bürosu ve dayanışma lokalini ziyaret ettiler. Heyet, İstanbul 1 Nolu Şube Başkan Yardımcısı (Mali) Hasan Hüseyin Özkan ile birlikte geçtiğimiz 16 Şubat tarihinde direnişe başlayan TREXTA TR Deri Mamülleri San ve Tic A. Ş. işyerinde örgütlenme nedeniyle işten atılan işçilere dayanışma ve destek ziyaretinde bulundu. Deri cep telefonu kılıfı üretilmekte olan bu firmada 600 kişinin çalışıyor.

Aliağa Şube'den Savranoğlu Deri işçilerine destek

P

etrol-İş Aliağa Şubesi üyelerimizin katılımıyla metro istasyonu önünde diğer sendikalarla buluşarak Menemen Belediyesi’nin önüne kadar yürüdü. Daha sonra belediye önünde oturma eylemi gerçekleştirildi. Savranoğlu’nun ruhsatsız şekilde Menemen Ovası’nı zehirlemesine ve Menemenli işçilerin temel haklarını gasp etmesine göz yuman Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin sloganlarla protesto edildi. Menemen Belediyesi önünde kitle adına Tek Gıda - İş Genel Başkan Danışmanı Gürsel Köse kısa bir konuşma yaptıktan sonra sözü Deri - İş İzmir Şube Başkanı Makum Alagöz’e verdi. Alagöz, Menemen Belediye Başkanı’nın halkı ve çevreyi zehirleyen bir fabrikanın ruhsatsız çalışmasına göz yumduğunu, daha öncesinde verdikleri sözleri tutmadıklarını belirtti ve bu eylemin bir uyarı olduğunu belirterek sözlerini sonlandırdı. Alagöz’ün ardından İzmir Sendikalar Birliği ve SGBP adına TÜMTİS İzmir Şube Başkanı Şükrü Günseli konuştu. KESK adına da konuşmalar yapıldı ve sınıf dayanışmasının önemi üzerinde duruldu. Son olarak Deri - İş Genel Eğitim ve Teşkilatlandırma Sekreteri Hasan Uluşan konuşma yaptı ve “Haklı mücadelemizi kazanana kadar direnişimizi sürdüreceğiz” dedi. Konuşmaların ardından oturma eylemi devam etti ve oturma eylemi esnasında Deri - İş İzmir Şube Sekreteri Erdoğan Güney basın açıklamasını okudu. Açıklamada Savranoğlu Deri’deki sendikalaşma mücadelesi anlatıldı, belediyenin işverenin yasadışı uygulamalarına göz yumması eleştirildi ve mücadelenin sonuna kadar devam edeceği belirtildi. Oturma eyleminin ardından halaylarla eyleme son verildi.

66

petrol-iş


SGBP

petrol-iĹ&#x;

67


ŞUBE HABERLERİ

68

petrol-iş


ŞUBE HABERLERİ

Botaş'ta emekli ve yeni üyelerimize tören

A

nkara Şubemize bağlı işyerlerimizden BOTAŞ Genel Müdürlüğü ve BOTAŞ Doğalgaz İşletmeleri Bölge Müdürlüğünden emekli olan üyelerimizle, 2011–2012 yılı itibariyle yeni işe başlayan üyelerimize İşyeri Yöneticilerimizin ve Şube Yönetim Kurulu üyelerimizin katılımıyla tören düzenlendi. Törende emeklilere birer plaket verildi.

Mersin’de emekli üyelerimize plaket

10 Mart 2012 tarihinde, 8 Mart kutlamaları ile birlikte Mersin Şubemiz tarafından yapılan bir diğer etkinlik ise şubeye bağlı işyerlerinden emekli olan üyelere plaketler vermek, oldu. Açılış konuşmasını Şube Başkanımız Yunus Murat Marangoz'un yaptığı törende üyelerimizden oluşan müzik grubu-

nun seslendirdiği şarkılar, katılan davetlilerimize keyifli dakikalar yaşattı. petrol-iş

69


ULUSLARASI DAYANIŞMA

Türkiye'den Avrupalı emekçilere destek

Avrupa Sendikalar Konfederasyonu ETUC üyesi, 36 ülkeden 84 sendikanın, “İş ve Sosyal Adalet İstiyoruz” sloganıyla Avrupa genelinde gerçekleştirdiği eylemlere Türkiyeli emekçiler de destek verdi.

A

vrupa Sendikalar Konfederasyonu ETUC üyesi 36 ülkeden 84 sendika 29 Şubat Çarşamba günü Brüksel'de yapılacak bütçe görüşmeleri öncesinde Avrupa genelinde “Kemer Sıkma Politikaları Değil, İş ve Sosyal Adalet İstiyoruz” sloğanıyla Avrupa genelinde eylemler yaptı. Avrupa genelinde gerçekleştirilen eylemlere Türkiyeli emekçiler de destek verdi. Sendikal Güç Birliği Platformu bileşeni sendikalar ile Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK üyesi sendikalar '29 Şubat Avrupa Eylem Günü' etkinlikleri kapsamında Avrupalı işçilere destek amacıyla Taksim Gezi Parkında toplandı. Gezi Parkı'ndan Gümüşsuyu'nda bulunan Almanya'nın İstanbul Başkonsolosluğu'na

70

petrol-iş

doğru kortej oluşturan ve yürüyüşe geçen kitle sık sık “İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiç birimiz,” “Yaşasın Enternasyonal Dayanışma” “Direne direne kazanacağız” şeklinde sloganlar attılar. Avrupa Eylem Günü yürüyüşüne Petrol-İş genel merkez yöneticileri, Petrol-İş çalışanları, İstanbul 1 Nolu şubemiz yönetici, temsilci ve işyerlerinden üyelerimiz ile genel merkezimizde verilmekte olan eğitim proğramına katılan yönetici-temsilcilerimiz de katılarak destek verdi.

dikal Güç Birliği Platformu adına Dönem Sözcücü Mustafa Türkel birer konuşma yaptılar.

Alman Başkonsolosluğu önünde toplanan kitleye hitaben DİSK Genel Başkan Yardımcısı Ali Rıza Küçükosmanoğlu ve Sen-

“DİSK olarak Avrupalı kardeşlerimizin taleplerini destekliyoruz” diyen Küçükosmanoğlu, "Krizin faturasını işçilere ödetmek

Avrupalı işçiler sessiz değil Avrupa liderler zirvesinin Brüksel'de toplanacağını söyleyen Küçükosmanoğlu, "Bu toplantılarda krizi bahane göstererek ücretleri düşürmek ve sosyal harcamaları kısmak için planlar yapılacak. Avrupa'yı yönetenler Avrupa ülkelerini işçiler için bir cehenneme çevirirken Avrupalı işçiler bu duruma sessiz kalmıyor" dedi.


isteyen zihniyeti lanetliyoruz. Avrupa Sendikal Eylem Günü kapsamında hem Avrupa sendikalarının taleplerini destekliyor hem de ülkemizde işçilere yönelik saldırılara karşı çıkıyoruz" şeklinde konuştu. Küçükosmanoğlu şunları söyledi: “Avrupa liderler zirvesi Brüksel'de toplanacak. Krizi bahane göstererek ücretleri düşürmek ve sosyal harcamaları kısıtlamak için planlar yapılacak. Avrupa'yı yönetenler Avrupa ülkelerini işçiler için bir cehenneme çevirirken Avrupalı işçiler bu duruma sessiz kalmıyor. Bugün bütün Avrupa'da emekçiler “Kemer sıkma politikalarına karşı iş ve istihdam”talebiyle sokaklardalar, meydanlardalar. Bizler de Avrupalı kardeşlerimizin taleplerini destekliyoruz. Krizin faturasını işçilere ödetmek isteyen zihniyeti lanetliyoruz. Avrupalı sınıf kardeşlerimizin taleplerini desteklerken ülkemizde işçilere yönelik saldırılara da karşı çıkıyoruz.” ETUC'un güvencli istihdam imkanı yaratmayan uluslar arası antlaşmalara karşı çıktığını, Avrupalı işçilerin sosyal güvenlik sisteminin tasfiye edilmesine itiraz ettiğini belirten Küçükosmanoğlu, “AB yönetici eliti, ücerteleri azaltmak ve sosyal güvenliği ortadan kaldırmak istiyor. İş piyasasını esnekleştirmek, kamu hizmetlerini özelleştirmek, emekli aylıklarını azaltmak istiyorlar. Avrupalı emekçiler ise kemer sıkma politikaları yerine iş ve sosyal adalet talep ediyor. Avrupa dayanışma ve toplumsal adalet üzerine kurulmalıdır.” Küçükosmanoğlu AKP

Hükümetinin de Avrupa'daki benzerleri gibi uluslar arası finans kuruluşlarının talimatlarıyla krizin faturasını emekçilere ödetmek istediğini, AKP''nin işçi sınıfı ve emekçilere karşı tarihin en büyük saldırılarından birinin hazırlığı içinde olduğunu söyleyerek şöyle devam etti:

yal adelet olduğunu söyleyen Küçükosmanoğlu,”Avrupa Eylem Gününde İstanbul'dan sesleniyoruz. Herkese insan onuruna yakışır yaşama ve çalışma hakkı istiyoruz. ILO sözleşmelerine uygun bir sendika yasası istiyoruz” dedi.

“İşçi sendikalarının itirazlarına rağmen Hükümet işçi simsarlığı anlamına gelen Özel İstihdam Büroları yasasını gündeme getirmeye hazırlanıyor. AKP işçi sınıfının uzun yıllar süren mücadelesi sonucunda oluşan kıdem tazminatına göz dikmiştir. Önce fona devretmeyi, ardından tamamen ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Asgari ücret açlık sınırının altında. İş cinayetlerine dönüşen iş kazalarının ardı arkası kesilmiyor.”Tüm dünyanın ihtiyaç duyduğu politikanın sos-

Mustafa Türkel de yaptığı konuşmada işçi sınıfına yönelik saldırıların hem Avrupa'da hem de Türkiye'de yapıldığına dikkat çekerek, “ Yıllarca sosyal devlet olmakla övünen Avrupa devletleri şimdi krizin faturasını emekçilere kesmek istiyor. IMF ve Dünya Bankası'nın dayatmalarını ibretle izliyoruz. Avrupa'da yaşam çekilmez hale geldi. Avrupalı emekçi kardeşlerimizin kemer sıkma politikaları yerine iş ve sosyal adalet taleplerini destekliyoruz” dedi. Türkel şöyle konuştu: “Aynı tür saldırılar bizim ülkemizde de gündemde. Artık bizim kaybedecek birşeyimiz kalmadı. Hükümet aklını başına almalı. Çekilen bunca zulüm artık yeter. Artık bıçak kemiğe dayandı. Hükümet Meclis'e sevkettiği antidemokratik Sendikalar Yasa Tasarısını geri çekip ILO standartlarına uygun yeni bir tasarı hazırlamalı. Örgütlenmenin önündeki engeller ve barajlar kaldırılmalı. Siyasi iktidarın Ulusal İstihdam Stratejisi ile getirmeye çalıştığı özel istihdam bürolarına, kıdem tazminatının fona devredilmesine, esnek istihdam modellerine karşı tüm emek güçlerini buradan mücadele etmeye çağırıyoruz.”

Artık bıçak kemiğe dayandı

petrol-iş

71


ULUSLARASI DAYANIŞMA

Yunan emekçilerine Petrol-İş üyelerinden destek Sendikamız Petrol-İş'in de üyesi olduğu Güneydoğu Avrupa Enerji Sendikaları Bölge Ağı RETUNSEE'nin günü Yunanistan'ın Kavala kentinde yapılan 4. Genel Kurulunda oybirliğiyle aldığı Yunanistan İşçileriyle Dayanışma Kararı'na 7 Mart'ta sendikamızın örgütlü olduğıu tüm işyerlerimizde destek verdik.

S

endikamız Petrol-İş'in de üyesi olduğu Güneydoğu Avrupa Enerji Sendikaları Bölge Ağı RETUNSEE 11 Şubat 2012 günü Yunanistan'ın Kavala kentinde yapılan 4. Genel Kurulunda oybirliğiyle aldığı kararla, 7 Mart 2012'yi Yunanistan İşçileriyle Dayanışma ve Ortak Eylem Günü olarak belirledi. RETUNSEE 13 ül-

keden 23 enerji sendikasının yaklaşık 200 bin üyesini çatısı altında topluyor. Bölge ağı şu ülkeleri kapsıyor: Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Kıbrıs, Makedonya, Yunanistan, Moldova, Karadağ, Sırbistan, Romanya, Slovenya, Türkiye. RETUNSEE 7 Mart Çar-

şamba günü tüm işçileri işgücü maliyetini düşürmek için Yunan işçilerini sefalete sürükleyen piyasa ekonomisini protesto eylemine davet etti. Bu bağlamda Petrol-İş'in örgütlü olduğu işyerlerinde de 7 Mart Çarşamba günü sabahleyin işe giriş saatlerinde işyerleri önünde toplanacak Petrol-İş üyesi işçilere hitaben hazırlanan bildiriler okundu Yunanistan'daki emekçi kardeşlerimizle dayanışma dile getirilerek Yunan işçilerinin onurlu mücadelesine destek verilecek. 7 Mart’ta işyerlerinde okunanPetrol-İş bildirisi şöyle: “IMF, AB ve Avrupa Merkez Bankası'ndan oluşan troyka krizden çıkış reçetesi olarak Yunanistan hükümetinin alacağı kredi paketleri karşılığında bir kemer sıkma programı dayattı. Bu programla fatura krizden hiçbir şekilde sorumlu olmayan Yunanistan işçi sınıfının ve emekçi halkının omuzlarına yıkılıyor. Son iki yılda ücretler ve

72

petrol-iş

emekli maaşları yüzde 10 ila yüzde 50 arasında düşürüldü. Buna karşılık, işsizlik yüzde 18,5'e, yoksulluk oranı yüzde 26'ya fırladı. Toplu sözleşme sistemi, işkolu sözleşmeleri başta olmak üzere, kaldırılıyor. Asgari ücret yürürlükten kaldırılıyor. Buna karşılık bireysel iş sözleşmeleri dayatılıyor. Bireysel ve toplu işten çıkarmalar kolaylaştırılıyor. Esnek ve güvencesiz çalışma teşvik ediliyor. Kamu sektörü özelleştirmelerle daraltılıyor, dağıtılıyor. Yunanistan işçi sınıfı sendikalarının saflarında emekçi halkın öbür kesimleriyle birlikte bu kemer sıkma politikalarına karşı genel grevlerle, yığın eylemleriyle ve her türlü meşru yöntemle direniyor. Bu sistemli saldırıya geçit vermeyeceğiz diyor. Yunanistan'daki enerji işçileri mücadelelerini bütün dünyaya şöyle açıklıyorlar: “Önceki kuşaklar bizlere mücadeleyle elde edilmiş kaza-


7 Mart, sabah saatlerinde Polimer Kauçuk işyerinde genel merkez yöneticilerimiz Ali Ufuk Yaşar, Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen, İstanbul 1 Nolu Şube yöneticilerimiz ve bu işyerinde çalışan Petrol-İş üyesi Polimer işçilerinin katılımıyla Yunan işçileriyle dayanışma eylemi yapıldı.

nımlar bıraktı. O kazanımları savunmalıyız, bunu emeklilerimize borçluyuz. Mücadelemizle bu kazanımları genişlettik. Bunları savunmalıyız, bunu kendimize borçluyuz. Bu drahomayı (çeyizi) gelecek kuşaklara teslim etmeliyiz. Bunu genç işçi arkadaşlarımıza, çocuklarımıza borçluyuz.” Petrol-İş Sendikası olarak bizler Yunanistan'daki işçi kardeşlerimizle dayanışmamızı dile getiriyor, onları bu meşru ve onurlu mücadelede desteklediğimizi belirtiyoruz. Onların

mücadelesi bizim mücadelemizdir.” Polimer işçilerinden destek 7 Mart, sabah saatlerinde Polimer Kauçuk işyerinde genel merkez yöneticilerimiz Ali Ufuk Yaşar, Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen, İstanbul 1 Nolu Şube yöneticilerimiz ve bu işyerinde çalışan İstanbul 1 Nolu Şube Denetim Kurulu üyesi Osman Sayım'ın, baştemsilci, temsilci ve Petrol-İş üyesi Polimer işçilerinin katılımıyla Yunan işçileriyle daya-

nışma eylemi yapıldı. Ankara Şubemiz’den eyleme destek Yunanistan İşçileriyle Dayanışma ve Ortak Eylem Günü Bildirisi 7 Mart - Çarşamba günü Ankara Şubemize bağlı tüm işyerlerinde üyelerimize hitaben okunarak, Yunanis-

tan'daki emekçi kardeşlerimizin onurlu mücadelesi dile getirildi. Petrol-İş üyesi Rafineri işçilerinden destek Kocaeli şubemizde örgütlü İzmit Tüpraş Rafinerisi işçileri de sabahleyin işe giriş saatinde Rafineri önünde toplanarak, Yunan emekçilere yönelik saldırı ve baskıları protesto ettiler. Kocaeli Şube Başkanımız Salih Akduman dayanışma eyleminde yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Sermayenin ve kapitalizmin küresel saldırıları karşısında emeğin ve tüm çalışanların artık tüm dünyada ortak bir küresel mücadele başlatması gerektiğine inanıyoruz. Petrol-İş Sendikası olarak hem ülkemizde hem de dünyadaki emeğe karşı saldırılarda daha da duyarlı hareket ederek mücadele alanlarında sesimizi yükselteceğiz. Sendikal duruşumuz bu saldırıları bertaraf ederek dünyada açlığı, yoksulluğu, savaşı, zulmü insanlık gündeminden çıkartarak, barışı, demokrasiyi ve örgütlü toplum olmayı sağlayacaktır.” petrol-iş

73


ULUSLARASI İLİŞKİLER

74

petrol-iş


ULUSLARARASI İLİŞKİLER

BELGRAD’DA YAPILAN TOPLANTIDA ÇEŞİTLİ KARARLAR ALINDI

Retunsee Bölge Ağı’ndan Federasyona... Toplantıda AB politikalarının işçi haklarına saldırı üzerine kurulduğu belirtilerek, Güneydoğu Avrupa bölgesi işçilerinin gerçek temsilcisinin Retunsee olduğu ve Güneydoğu Avrupa Enerji Topluluğu'nun muhatabının Retunsee olması gerektiği belirtildi. Toplantıda üye sendikalar arasında bir federasyon kurulması seçeneği görüşüldü.

lecekteki faaliyetlere yönelik çeşitli kararlar alındı. Genel Kurulda alınan 7 Mart Yunanistan işçileri ile dayanışma ve eylem gününe yönelik Retunsee üye sendikalarının kendi ülkelerinde yaptıkları eylemlerin önemi vurgulandı. Toplantıda AB politikalarının işçi haklarına saldırı üzerine kurulduğu belirtilerek, Güneydoğu Avrupa bölgesi işçilerinin gerçek temsilcisinin Retunsee olduğu ve Güneydoğu Avrupa Enerji Topluluğu'nun muhatabının Retunsee olması gerektiği belirtildi. AB'nin bu saldırılarına ve Retunsee'nin Avrupa Enerji Topluluğu tarafından tanınması konusunda Brüksel'de eylem yapılması görüşüldü. etunsee Prezidyumu 16 Mart 2012 tarihinde Sırbistan'ın Belgrad kentinde toplandı. Toplantıya Retunsee Başkanı Petre Tancau, Başkan yardımcıları Franc Dolar ve Goran Takiç, Genel Sekreter Nikos Orfanos, Mali Sekreter Mustafa Öztaşkın katıldı. Yine Sırbistan sendikalarından Branko Tomic, Zoran Jovanovic, Slovenya'dan Mitja Fabian ve Yunanistan'dan Vasilis Berkovic toplantının diğer katılımcılarıydı.

R

Prezidyum toplantısında 4. Genel Kurul'da alınan kararlar değerlendirildi. Ge-

Bölgede ÇUŞ'lara karşı ortak politika geliştirilmesi gerekliliğinin altı çizildi. Üye sendikaların sorunları konusunda 7 Mart eyleminde olduğu gibi ortak hareket edilmesi gerektiği vurgulandı. Toplantıda üye sendikalar arasında bir federasyon kurulması seçeneği görüşüldü. Retunsee'nin Avrupa Enerji ve Kimya İşçileri Federasyonu EMCEF, Avrupa Metal İşçileri Federasyonu EMF ve Avrupa Tekstil ve Deri İşçileri Federasyonu

ETUC:TCL'nin 16 Mayıs 2012'de oluşturacakları Avrupa Sanayisi İşçileri Federasyonu tarafından tanınmasına yönelik ortak bir önerge hazırlanması kararlaştırıldı. Yine bu çerçevede Uluslararası Kimya Enerji ve Maden İşçileri Federasyonu ICEM, Uluslararası Metal İşçileri Federasyonu IMF ve Uluslararası Tekstil ve Deri İşçileri Federasyonu ITGLWF'in 20 Haziran 2012'de kuracakları küresel sanayi federasyonu Industri ALL'un Retunsee'yi tanıması için de ortak bir önerge hazırlanmasına karar verildi. Toplantıda Avrupa Sendikalar Konfederasyonu ETUC, Avrupa Kamu Hizmeti Sendikaları Federasyonu EPSU ve Avrupa Maden, Kimya ve Enerji İşçileri Federasyonu EMCEF'in Avrupa Enerji Topluluğu tarafından sosyal taraf olarak tanındığı vurgulandı. Bu sendikal merkezlerle iletişime geçilerek Retunsee'nin de Avrupa Enerji Topluluğu tarafından sosyal taraf olarak kabul edilmesi için çalışılması kararlaştırıldı. Retunsee üye sendikaları arasında eğitim ve işbirliğinin güçlendirilmesi çerçevesinde web sitesinin daha aktif bir hale getirilmesi, ortak eğitim ve çalışma toplantılarının düzenlenmesi ve heyet alışverişi yapılması kararlaştırılan diğer konular arasındaydı. petrol-iş

75


Petrol-İş'in “Sendikalı Ol” filminde de oynamıştı

Ünlü sanatçı ve senarist Meral Okay'ı unutmayacağız... Ünlü sanatçı ve senarist Meral Okay 9 Nisan sabahı evinde hayatını kaybetti. Akciğer kanseri olan Okay, bir süredir kemoterapi tedavisi görüyordu. Okay, Sendikalı Ol kampanya filmimizde de oynayarak tüm çalışanları sendikalı olmaya çağırmıştı.

B

ir Bulut Olsam, Yeditepe İstanbul, İkinci Bahar gibi TV dizilerinin yanı sıra Seni Seviyorum Rosa, Beynelmilel gibi sinema filmlerinde oynayan; Asmalı Konak, Muhteşem Yüzyıl gibi dizilerin senaryosuna da imza atan Meral Okay 9 Nisan sabahı hayatını kaybetti. Okay'ın aktör eşi Yaman Okay da 1993 yılında henüz 41 yaşındayken pankreas kanserine yenilmişti. Meral Okay, sendikamızın son yıllarda Türkiye’nin birçok sanayi bölgesinde yaygınlaştırdığı, “Doğudan Ol, Batıdan Ol, Anadolu’dan Ol, Trakya’dan Ol! Nereden Olursan Ol, Sendikalı Ol! Umutlu Ol, Güvende Ol” sloganlarıyla özetlenen “Sendikalı Ol” kampanya filminde de oynamış, tüm çalışanları sanatçı Halil Ergün ile birlikte bir sendikada örgütlenmeye, sendikalı olmaya çağırmıştı.

76

petrol-iş

Meral Okay, 20 Eylül 1959 tarihinde Ankara'da doğdu. Beş yıl devlet memurluğu yapan Okay, bu süreçte Toprak Mahsülleri Ofisi'nin Dünya Bankası projelerinde ve TBMM'nin Atatürk'ün 100'üncü yaşı kutlamaları çerçevesinde kurulan bir komisyonunda yer aldı. 12 Eylül döneminde Türkiye İşçi Partisi üyesi ve işyeri temsilcisiydi. 1984 yılında sinema ve tiyatro oyuncusu Yaman Okay'la evlendi. Eşi 10 yıl sonra, henüz 41 yaşındayken kanserden yaşamını yitirdi. Okay, İstanbul'a taşınarak Günaydın gazetesinde çalışmaya başladı. Dergicilik, yayıncılık, yapımcılık, Sezen Aksu ile sahne çalışmaları yaptı, şarkı sözleri yazdı. İkinci Bahar dizisiyle ünlendi. Bir filmde yapımcılık denemesinde bulundu. 2011 yılında "Muhteşem Yüzyıl" dizisinin senaristliğini yaptı. Okay, 2002'de 24. Siyad Türk Sineması Ödülleri - 2002, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Hiçbiryerde) ve 2007'de Beynelmilel filmiyle 14. Adana Altın Koza Film Şenliği 2007, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü almıştı.

Meral Okay, 10 Nisan'da Bebek Hümayun-u Abad Camisi'nde öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından omuzlara alınarak, alkışlar eşliğinde kaldırıldı. Okay'ın cenazesi, Zincirlikuyu Mezarlığı'nda, 1993 yılında vefat eden eşi Yaman Okay'ın yanında toprağa verildi. Bebek Camii'ndeki törene, Meral Okay'ın ailesi ve yakınlarının yanı sıra sanat ve siyaset dünyasından bir çok tanınmış isim katıldı. CHP İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi, CHP İzmir Milletvekili Musa Çam, BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, sendikamız Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, Genel Mali Sekreteri İbrahim Doğangül, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ve Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal da törene katılanlar arasındaydı. Petrol-İş Sendikası olarak Meral Okay'a rahmet, ailesi, yakınları ve dostlarına başsağlığı diliyoruz. Emekçiler Meral Okay'ı unutmayacaktır.


ŞUBE ETKİNLİKLERİ

Bandırma Şube Dayanışma gecesi coşkulu geçti

“1950'den Bugüne Bir Mücadele Öyküsü - Petrol-İş ” ile “Sendika Geleceğindir” adlı kısa film gösterimi geceye katılan konuklar tarafından beğeniyle karşılandı. Gecede sendikamız üyesi işçiler tarafından oluşturulan halk oyunları ekibi gösteri yaptı.

P

etrol - İş Sendikası Bandırma Şube Başkanlığının düzenlemiş olduğu dayanışma gecesiEkol Düğün Salonunda yapıldı. Geceye Petrol - İş Sendikası Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreteri Nimetullah Sözen, Eti Maden Bandırma İşletme Müdürü Recep Şekerci, Belediye Başkan Yardımcısı Dursun Mirza, AK Parti İlçe Başkanı Eşref Kasapoğlu, MHP Bandırma İlçe Başkanı Karani Erkul, CHP İl Genel Meclis Üyesi İsmet Koçyiğit, işçi sendikalarının başkan ve yöneticilerinin yanı sıra 600 Petrol- İş üyesi katıldı. “1950'den Bugüne Bir Mücadele Öyküsü - Petrol-İş ” ile “Sendika Geleceğindir” adlı kısa film gösterimi konuklarımız tarafından çok beğeni ile

karşılandı. Film gösteriminin ardından gecede sendikalı işçiler tarafından oluşturulan halk oyunları ekibi gösteri yaptı. Sendikadan anlamlı plaket Petrol-İş yöneticilerinin, çalıştığı işyerinde 2011 yılında geçirdiği kalp krizi sonrasında vefat eden Cihat Bozkurt ile aynı işyerinde iş kazası sonrasında vefat eden Yalçın Şenyiğit’in ailesine teşekkür plaketi vermesi gecede duygusal anların yaşanmasına neden oldu. Cihat Bozkurt ve Yalçın Şenyiğit’in eşleri plaket töreninde gözyaşlarına hakim olamadı. Gecede ayrıca emekli olan 46 sendika üyesine de plaket verildi. İşçiler plaketlerini protokol üyelerinin elinden aldı.

Toplu sözleşmeye 7 ek madde koydurduk Eti Maden Bandırma İşletme Müdürlüğüyle 1 Ocak 2011 - 31 Aralık 2012 tarihlerini kapsayan toplu sözleşmeyi ilk defa işçilerin lehine olan 7 ek maddeyi koyarak imzaladıklarını söyleyen Petrol-İş Bandırma Şube Başkanı İsmail Kayan, sendika olarak toplu sözleşme sürecini kazançlı olarak tamamladıklarını söyledi. Kayan, bu başarının elde edilmesinde Petrol-İş üyesi Eti Maden işçilerinin birlik ve beraberliğinin etkisinin büyük olduğuna dikkat çekti. petrol-iş

77


ĹžUBE ETKÄ°NLÄ°KLERÄ°MÄ°Z

0 7 5( 5"" # 4 % ( ! ) ! &( +$ , 2, %# ! " 2 2 ( # 282 ' ( ) &% # ! % % 2. $! / ( , * ( 1/ ( # 5" * ( !! % %" ( 3 . '5# % ! % &- 9 $'! .&% ) 5%

" % ! 5% " *5# 585 . ( 59 $ 3% 2 &# ( " ( &%/ $ # . # 5 ( 1/ 32 *( &# 69 &# ( " 9 ( 5) 5% % &# .5 " +* # +.&( +/

78

petrol-iĹ&#x;


KÜLTÜR/SANAT

79


KÜLTÜR/SANAT

GÖZÜ VE GÖNLÜ ALINTERİNDE BİR YAZAR; CELAL İLHAN:

“Dili Yüreğinde” adlı yeni öykü kitabı yayımlandı... Petrol-İş İşyeri Baştemsilciliği düzeyinde sendikacılık da yapan, daha çok işçi öyküleri yazarı diye tanıdığımız (iki kez Abdullah Baştürk İşçi Edebiyat Ödülü alan) Celal İlhan; Ateşle Dans 2005, Dokunan 2007 ve Grevden Dönenin! 2009 adlı öykü kitaplarından sonra yeni bir öykü kitabıyla karşımızda. “Dili Yüreğinde”...

elal İlhan, kitabına koyduğu adla da okuruna, yönünü ne yana çevirdiği konusunda ipucu vermek istiyor belli ki. Dil Derneği üyesi İlhan, arı-duru, anlaşır dille yazma yanlısı, sevdalısı bir yazar. Üç kitabında da önceliği emeğe, yaratıcılığa, alınterine verdiği açık. Buna koşut olarak, öykülerinde; Türkçe'ye (diline), onun gelişmesine, serpilmesine, saygınlık kazanmasına yüksek bir özenle yaklaştığını görüyor ve izliyoruz. Her yeni çıkan kitabında, bir öncekine göre dilde nasıl incelikler ve gelişmeler sağladığını dikkatli okur açık olarak görecektir. İçinden çıktığı Anadolu insanını yazın dünyasına abartısız taşımayı başaran bir yazar Celal İlhan.

C

mız kısa iki alıntı yukarıdaki değerlendirmenin haklılığını göstermeye yeter diye düşünüyoruz. “Türküler… ağuyu bal eden türküler...ilaçların en hası ve en hayırlısı türküler. Can alan, can veren, yerine göre sığınabileceği yoksul bir kulübe, yerine göre saltanat sürebileceği, balkıyan saraylara benzeyen türküler. Başına gelen büyük acılara, yıkımlara türkülerle; Pir Sultan’la, Derviş Yunus’la, Âşık İzzet’le, Veysel’le, Mahsuni Şerif’le ve daha yüzlerce ozanın yüreğinden süzülmüş deyişlerle karşı koyardı. Evvel Allah, türkülerin kendisini umarsız bıraktığını hiç anımsamıyordu. Ve hiçbir seslenişi yanıtsız kalmamıştı çok şükür.” (Türküler adlı öyküden)

İlhan'ın “Dili Yüreğinde” adlı kitabından yaptığı-

Celal İlhan: 1943'te Yozgat'ta doğdu. İlk ve ortaöğrenimini orada, yükseköğrenimini Ankara'da tamamladı. Çeşitli sanayi kuruluşlarında yirmi yıl, Makine bakım teknikeri olarak çalıştı. İşyeri baştemsilciliği düzeyinde sendikacılık yaptı. Öykü dosyası, “Ateşle Dans”la 2002'de, SES 5. Kültür Sanat Yarışması'nda özendirme ödülü, “Altmış Beş Metrede” adlı öyküsüyle 2003'te Abdullah Baştürk İşçi Öyküleri Yarışması'nda birincilik ödülü,”Grevden Dönenin!” adlı anı kitabıyla 2009'de Abdullah Baştürk İşçi Edebiyatı Yarışması'nda birincilik ödülü aldı. Dili Yüreğinde/Öykü/Celal İlhan/ Kanguru Yayınları

80

petrol-iş




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.