İstanbul Teknik Üniversitesi Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programı 2014-2015 Bahar Yarıyılı Beden ve Mekan Dersi Final Metni, 26 Mayıs 2015
Engel, Vücut & İkisi Arası Muhtemel Durumlar Taşkışla’da İşlek Bir Koridorun, Bir ‘Engel’ Koridoruna Dönüşmesi
“Ne yalnızca senin olan sabit bir yer, ne bir form, ne de yalnızca sana özgü olan bir işlev verdik. Biz sana, kendi özlemlerine göre ve kendi yargılarına göre istediğin yere, istediğin forma ve istediğin işlevlere sahip olabilesin diye… Böylece hiçbir sınırla kısıtlanmadan, eline verdiğimiz kendi özgür iradene göre kendi doğanın sınırlarını kendin belirleyeceksin. Seni dünyanın merkezine yerleştirdik, dünyada olan biteni buradan çok daha kolayca
”
görebilesin diye. ( Pico– The Renaissance Philosophy of Man - 1948; Roth;2006 s.431)
“Mimarlık
bir tür kent balesidir. Mimarlar çoğu zaman yapılarının insan yaşamının ritmini yakaladığını düşünürler. İnsan bedeninin oranları ve bedenin elemanlarının taş ve beton içinde dönüşümü mimarların temel kibirlerinden birisidir ve bu sadece büyük dünya ile insan bedeni arasındaki yarım yoldur.
”
Aaron Betsky (Cincinatti Sanat Müzesi Yöneticisi – mimarlık eleştirmeni ve tarihçi)
1. Giriş Gündelik hayatta vücut, rahatça hareket etme alışkanlığı kazandığı mekanları kullanırken, aniden, bu alanlardaki engellerle karşılaşırsa ne olur? Var olan bütün alışkanlıklar ve matematiği önceden belirlenmiş hareketler bir kenara bırakılır; vücut, bu engelli yeni duruma adapte olabilmek için yeni matematikler üretir.Bu insan-çevre etkileşiminin bir sonucudur. Bandura (1986) bunu Sosyal Biliş Teorisi ile açıklamaktadır.Sosyal Biliş Teorisi’ne göre insanlar sadece iç, kendileri ile ilgili faktörler ile hareket etmezler, onları sarmalayan çevreden de etkilenirler.Bu teori bir triad öne sürmektedir: kişisel faktörler – davranış – çevresel etkiler. Psikolojide ‘karşılıklı belirlemecilik’ olarak da ele alınan bu teori, insan davranışlarının çevre ile etkileşim içerisinde ortaya çıktığını savunur.
Şekil 1: Sosyal Biliş Teorisi davranış şeması Yeni duruma adapte olmak için üretilen yeni matematikler; yeni hareket olasılıkları ortaya çıkar ve vücut artık o mekandaki hareket için yeni bir alışkanlık edinir. Mekan314 Alternatif Performans Durağı etkinliğinde gerçekleşen Poetik Mekan Atölye metninde bahsedilen ve Jacques Lecoq’un dediği gibi, “Her şey hareket eder.” Doğada gözlemleyebildiğimiz elementler, bitkiler, hayvanlar ve ilk bakışta gözlemleyemediğimiz renkler, kelimeler, maddeler ve mimarinin hareketlerini bedenimizde bulup yeni bir algı keşfedilebilir ve bu yeni keşifle beraber tüm bu hareketleri bedenselleştirerek derin bir anlayışa ulaşılabilir. (Mekan314, Alternatif Performans Durağı, 2013) Bedenin mekan içerisindeki hareketi ve hareketinin şekli mekan ve mekanı deneyimleyen arasında sürekli bir özne nesne ilişkisinin sorgulamasını beraberinde getirmiştir. Geçmişten günümüze beden nesne olarak mekan içerisinde var olurken giderek özneleşmiş ve şuana baktığımda beden mekan diyalektiği hibrit bir hal almıştır. 20.yy’ ın ikinci yarısından günümüze bedenin yeniden yorumlanması, bedenin ifadeli olma ve yönelimli olma durumları mekân kurgularının yeni bir bağlamda ele alınmasını getirmiş ve farklı mimari yaklaşımlar bu noktadan hareketle kendilerine yer edinmişlerdir.Mekânlar insan hareketi ve hareketin akışkanlığı ile birlikte yeni formlara bürünmüş, yönlendirme, algılarla oynama ve esnek olma kavramları çerçevesinde yeni anlamlar bulmaya başlamıştır. 2. Engelle Karşılaşma Anı Beden, ‘engel’ ile donatılmış alana ulaştığında, öncelikli olarak ona nasıl uyum sağlayacağını, duyuları ile onu nasıl deneyimleyebileceğini kurgular. Engelin seviyesini anlar, uzuvlarını bu hareket potansiyellerine hazırlar. Öncelikle görme duyusu ile algıladığı engeli, geçmeye çalışırken dokunma duyusu ile de algılamış olur. Bu durumda hareketini, malzemenin esnekliğine göre yeniden kurgular.
3. Engelin Gözlemi: Performatif Engel Koridoru İtü Taşkışla koridorlarında konumlandırdığımız performatif ‘engel alanı’, geçiş yoğunluğu nedeniyle, bahçeye açılan ve kapı ile sonlanan bir geçiş aksına kurgulanmıştır. Yaklaşık üç buçuk metrelik bu performatif alan, 3 bölümden oluşur:
a. Birinci Bölüm: ‘Uyum’ b. İkinci Bölüm: ‘Geçiş’ c. Üçüncü Bölüm: ‘Zorluk’ d. Dördüncü Bölüm: ‘Deneyim’ Kullanılan malzemeler: Çesanlar, kurdele ve lastikler, streç folyolar, siyah örtü 3. a. Birinci Bölüm: ‘Uyum’ İç koridorlardan dışarı açılan geçişin ve performatif alanın ilk kısmını oluşturur. Bu bölümde beden, ‘IsrarlaGeçiniz’i keşfeder, görür, okur, anlar. Ona nasıl adapte olacağını; ya da adapte olamayacağını kurgular. Bu bölümde, materyal olarak elastik malzemeler kullanılmış, bu malzemelerle seyrek bir engel örgüsü oluşturulmuştur. Bedenin rahatça uyum sağlamasını ve aynı zamanda engel mevhumunu fark edebilmesi için kurgulanmıştır.Bir nevi engelden ziyade eğlenceli bir alan olarak algılanabilmesini böylece insanları geçmeye teşvik etmesi amaçlanmıştır. Elastik malzemenin yanında, geçiş sırasında vücudu engellemeyen, görüntü anlamında engel yaratmayan şeffaf folyolar da kullanılmıştır. Bu bölümde amaç, engeli hissettirmek ve bedeni bu engelle basitçe tanıştırmaktır. 3. b. İkinci Bölüm: ‘Geçiş’ İlk bir metrelik bölümün hemen arkasından gelen bu bölümde, hiyerarşik olarak artan bir engel durumundan söz edilebilir. Materyal, esnek malzemeden daha rijit ve elastikiyeti
olmayan malzemelere dönüşür. Örneğin, lastik ve folyo yerine, ip ve kurdele ile; üstelik daha sık bir engel örgüsü ile donatılmıştır. Beden bu bölümde, daha sınırlı bir hareket olasılığı üretebilir; hızı azalır ve hareket kabiliyeti düşmeye başlar. Aydınlık mevhumu da, ilk bölüme göre malzeme sıklığından dolayı daha azdır ve dolayısıyla dokunma duyusunun dışında görme duyusunun da engellenmesinden söz edilir olur. Beden bu noktada, geçiş işlemini bir an evvel bitirebilmek, dışarıya açılabilmek ve özgür olabilmek için son bölüme geçer.
Resim 1-2-3: Performatif Engel Koridoru , Taşkışla
3. c. Üçüncü Bölüm: ‘Zorluk’ Üçüncü bölüm, çıkışa ulaşılan fakat aynı zamanda engel faktörünün en zorlayıcı olduğu bölümdür. Bu bölümde, elastik olmayan malzeme örüntüsü sıklaşır; üst kısımlarda örtülü siyah materyal sayesinde görme duyusu da maksimum oranda engellenmiştir.Engelin bedeni maksimum oranda zorladığı bu bölümde beden, bu bölümde minimum hareket olasılığı üretir ve mekanla kurduğu ilişki yalnızca ‘deneyimi sonlandırmak, geçişi gerçekleştirmek’ adınadır.Bu üç bölümün ardından beden, kapıyı aralar ve engel unsurunun sıfırlandığı, bahçe alanına ulaşır. Hiyerarşik olarak, gittikçe zorlaşan bir düzenin ardından, tamamen serbest bir alana ulaşır. Rahat geniş bir koridordan ferah bir bahçeye çıkma aşamasında, bedenin giderek gerilimi ve klostrofobisi artan bir ortama sokulup ardından bir anda bahçeye çıkıp serbestliğe açılmasının bu şekilde kurgulanmış olmasının sebebi, karşıt durumları bir arada kullanarak etkilerini güçlendirmektir. Rahatlık, ferahlık ve sıkışıklık, engellenmişlik durumları bu çalışma bağlamında birbirinin antitezidir ancak, birarada olmaları ikisinin etkisini de olabildiğince artırmaktadır. 3.d.Dördüncü Bölüm: “Deneyim” Performatif ‘engel alanı’ tasarlandıktan sonra önce koridordan bizler tarafından denendi. 3 kişi olarak bunu deneyimlediğimizde bu alanı önceden bildiğimiz işlevi ile aynı işlevde görerek en kısa şekilde, en az engele taklılarak kapıya ulaşmaya çalıştık. Dansçılar ile yapılan atölyede ise, dansçılar bu performatif ‘engel alanı’ ile o 'an'da karşılaştılar. O Alana ve özelliklerine dair hiçbir fikirleri yoktu. Öncelikle bir süre gözlemleyerek potansiyellerini açığa çıkarmaya çalıştılar. Ardından bedenleri ile mekanla temasa geçerek hareket üzerinden mekanın sınırlarını zorlayarak algılamaya çalıştılar. Spuybroek'in (1998) açıkladığı gibi, bu noktada hareket, eksik bir beden parçası olarak, duyu organı olarak ele alınabilir ve bu bağlamda mekan vücudun derisi haline gelir. Dansçların mekan ile olan etkileşimi ve alışverişi, bizim önceki deneyimimizden oldukça farklıydı. Hem süre olarak hem deneyimleme şekli olarak onlarınki mekanı çok daha içselleştirir nitelikte idi. Bandura (1986), Sosyal Biliş Teorisi ile ‘çevre insanın davranışını belirler’ hükmünün karşısında durmaktadır. Buradaki deneyimlerin farklılığı da Bandura’yı destekler niteliktedir. Herhangi bir insanın o mekanı deneyimlemesi ve bedenini kullanması ile, bir dansçınınki birbirinden çok farklı olarak karşımıza çıkmıştır. Bu da davranış ve deneyimlerin Bandura’nın Sosyal Biliş Teorisi’nin savunduğu gibi insan ve çevrenin etkileşimi sonucu oluştuğunu ortaya koyan örneklemelerden biridir. Hem kişisel birikimler, kişinin algısı, kişisel belleği işin içine girmektedir hem de çevrenin ona sunduğu şartlar.Karmaşık olarak algınabilecek olan bu performatif 'engel alanı', karmaşıklığı ile deneyim olasılıklarını olabildiğince çoğaltmaktadır. “Karmaşıklık; bir sistemin kendi içerisindeki veya dışarısındaki elemanlari arasinda ilişki kurma kabiliyetidir” (Luhmann, 1983). Luhmann’ın belirttiği durumun bizim çalışmamızdaki karşılığı mekanın bedenle ilişki kurması ve aynı zamanda farklı elastisiteye sahip elemanların yarattığı gerilimler sonucu sistemin (mekanın) her ‘an’ bir öncekinden farklı bir hale gelmesi söz konusudur.Dansçıların deneyimi sırasında bu elastisiteden kaynaklı olarak sistemin bazı parçaları yer değiştirmiş ve birbiri ile farklı ilişkiler kurmuştur. Bu dansçının deneyiminde de o ‘an’da yeniden bir kurgulamaya sebep olmuş ve zenginleştirmiştir. 5.Sonuç: Yapılan çalışma bedenin mekan içerisindeki değişen performatif yönünün ifade edilebilmesi, bedenin sınırları ve mekanın engelleriyle hareketin nasıl tanımlandığının gözlemlenebilmesi, kavramsal bir ifade olarak “sınırlayıcılar” ve “engeller” üzerinden bedenin biçimlenebilmesi açısından önemlidir. Mekan beden ilişisindeki özne – nesne ilişkilerinin hibrit olarak ele alınışı ve yeniden yorumlnması açısından faydalı olmuştur. An’lar ve ifadeler üzerinden engeller ve engellerin geçirgenliği, materyali ve yoğunluğu deneyimin ifade ve anlamını güçlendirmiştir.
6.Kaynakça Bandura, A., 1986. Social Foundations of Thought and Action. Englewood Cliffs, New Jersey: Prentice-Hall. Çatay, Z., 2013. Beden Ve Ben Arasında Dokunan Ağ: Dans/Hareket Terapisi Luhmann, N., 1983. Insistence on Systems Theory, Perspectives from Germany,Social Forces, vol.61, no. 4. Spuybroek, L., 1998. Motor Geometry, Hypersurface architecture,Architectural Design, Londra Url-1 <http://www.mekanar.com/tr/bo%C5%9F-oda-ar%C5%9Fiv-2010/bo%C5%9F-oda04/%C3%A7a%C4%9Fda%C5%9F-dans-%C3%BCzerinden-beden-mekan-birlikteli%C4%9Fib%C3%B6l%C3%BCm-1-%C3%B6zge-can-balaban.html> Alındığı tarih: 26.05.2015 Url-2 <http://www.mekan314.com/#!atolyeler/cfzf>Alındığı tarih: 26.05.2015 Url-3 <http://siteresources.worldbank.org/EXTGOVACC/Resources/BehaviorChangeweb.pdf>Alındığı tarih: 26.05.2015
Esra Koyun // 502131052 Pınar Serin // 502131001 Deniz Cabadak //502131047