Portakal Agaci 10/2013

Page 1


Göğe Bakma Durağı

Toprak battaniyesini giyiyor Sonbahar gelince, toprak, kuruyup düşmüş yapraklardan bir battaniye örter üstüne. Uykuya dalar. Bilir, yeniden uyanacaktır. Battaniyesini üstünden atacak, yeniden yeşeren ağaçlara can suyu verecektir. Zarif dalların arasında yuva yapan kuşlar, taşların arasında rızkını arayan karıncalar, solucanlar ve hayata dair tüm heyecanını ilk bahara saklayan insanlar yeniden üzerinde dolanacaktır. Sonra hüzünlenir toprak. Şimdi de üzerinde kuşların, karıncaların, insanların ayakları neden dolaşmasın ki? Sonra bir sabah güneşinin en güzel ışığıyla yüzünü parlatıp, ağaçlarında hâlâ asılı yeşil yapraklarıyla cilvelenip davet eder: Gelin ve benim zarafetimi sonbaharda da keşfedin. Tabiata nakşedilen bütün güzellikler, nakşedenin güzelliğini her mevsim, her mevsim cömertçe sunar.

06

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

w w w . p o r t a k a la g a c i . c o m |

07


Zeynep Sevde Paksu

Portakal Ağacı’nda Kahve Altı

Zeynep Turanlı

Bir tatlı huzur masalı:

İpek Hanım Çiftliği

“8 yaşındaydım. Babam elime bir bavul dolusu tommiks ve teksas çizgiromanlarını tutuşturdu, ‘götür bunları pazarda sat, haftalık harçlığın olacak kazandığın’ dedi. Gittim pazara satabildiğim kadar sattım geldim, ilk paramı kazandım. Eve geldim, ‘kasaba git bir kilo kıyma çektir gel’ diye gönderdi. Gittim, kıymayı aldım geldim. ‘Yanlış söylemişim, bir kilo kuşbaşı al diyecektim. Bu kıymayı iade et, kuşbaşı al’ diye geri gönderdi. ‘Baba nasıl yaptırayım, kasap yapmaz’ desem de dinlemedi. Kasap epey kızdı, ben ağladım derken ikna edip kuşbaşıyı yap-

14

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

Pınar Kaftancıoğlu İstanbul’da iş hayatının kirli dünyasından bunalır, Şirince’ye hayalindeki kafeyi açmaya gider. Şirince’de de aynı kirli düzenin yürüdüğünü farketmesi uzun sürmez. Sonra halıcılık, suculuk vs derken çok para kazanır ama huzuru bulamaz. Gerçek hayatın bütün yalanlarından kaçıp kendine küçük bir çiftlik evi yapar. Çiftlikteki komşuları, yedikleri lezzetli meyveler sebzeler, tadına doyulmaz sohbetler... O kadar mutlu olur ki, bu mutluluğu İpek Hanımın Çiftliği markasıyla herkesle paylaşmaya karar verir.

tırdım tabii” diye başlıyor anlatmaya Pınar Kaftancıoğlu. Soru ticarete nasıl atıldığıydı.

Ders 1: Gerçek hayatın kodları “Nasıl yani?” diyorum hayretle. El bebek gül bebek büyütülmüş bir şehir çocuğunun, plazalar ve metropol karmaşasından sıkılıp kendini Ege’de bir kasabaya atmasının masalsı hikayesini dinlemeyi bekliyordum. Minicik çocuğun pazarda işportacılık yapmasını tuhaf buluyorum. Pınar Hanım şaşkınlığımı gidermek için gülümseyerek devam ediyor sözlerine:

“Başımıza gelecekleri biliyordu ve bizi güçlü yetiştirmek istiyordu. Küçük yaşta pazarda, mahallede insanlarla iletişim kurarak, gerçek hayatın kodlarını öğrenerek büyümemizi arzu ediyordu. Beni pazara gönderir, uzaktan izlerlermiş bir yandan. İyi ki öyle yapmış. Hayatın acımasızlıklarına rağmen, başarılı, kendi işinin sahibi, güçlü bir kadın olmamı babama borçluyum.”

Baba gidince… Sultanahmet’te bir konakta mürebbiyeler tarafından büyütülmüş, edebiyat fakültesi mezunu bir anne ve meşhur

w w w . p o r t a k a la g a c i . c o m |

15


Kırmızı Minder

İkindi çayına

sonbahar sofrası

Sonbahar, çok da iç açıcı bir mevsim sayılmaz. Ancak bunca sıcağın ardından o kadar özlemiştik ki! Bu özlem onun aslında gayet iç açan ve insanı ferahlatan bir mevsim olabildiğini de gösterdi. Biraz kurumuş yaprak, biraz koru gezintisi ve biraz kafa yormakla işte sonbaharı masanıza taşıyacak sofra dekorasyonu!

Ne işim var benim bu bitki makasıyla? Sonbahar, hayatım boyunca bayıldığım bir mevsim olmamıştır. Aklıma hep bıçak gibi keskin soğukları, pazartesi sendromlarını, yağmurlu ve rüzgarlı havalarda okula ve işe gitme zorunluluklarını getirir. Ancak bu yıl yaz sıcaklarından öyle usandım ki, üşümeyi, sararmış yaprakları, bir battaniyenin altında kahve içip kitap okumayı özledim! Evet, kendi tarihimde bu bir ilk, ben aslında hayatımda ilk kez sonbaharı özledim! Sonra kendimi evimizin yakınındaki bir koruda yürüyüş yaparken ve bir elimde makas, bir elimde poşet bitki toplarken buldum. Gün henüz

30

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

w w w . p o r t a k a la g a c i . c o m |

31


Tebdil-i Zaman

Adalar, Yazarlar ve Sonbaharlar… Ayşe Kaya İbrahim Usta

Işınlanmanın henüz icat edilmediğini zanneden bilim adamlarına inat, İstanbul’da, denizin üstünden geçerek bir başka zamana yolculuk etmeye hazır mısınız? Gittiğiniz zamanda sadece begonvillerle sarılmış

38

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

evler ve at nalı tıkırtılarının yürüyüşlere eşlik edeceği sokaklar karşılamayacak sizi. Türk edebiyatının en güçlü kalemlerinden dökülen satırların yazıldığı yerleri, edebiyatçıların adalarını bulacaksınız

w w w . p o r t a k a la g a c i . c o m |

39


Misafir Odası

Hikaye Hama’da başlıyor, Şam’da devam ediyor ve şu sıralar İstanbul sahnesine başlıyor. Bu, Samer el-Kadri ve Gulnar Hajo çiftinin güzel sanatlar fakültesinde başlayan aşkının memleket sevgisiyle buluşma hikayesi. Ortadoğu’nun ilk çocuk televizyonu, Suriye’nin ilk tasarım ofisi ve ilk uluslararası standartlarda çocuk yayınevini kurarlar. Bu arada iki güzel kız evladını da kucaklarına alırlar. Gördükleri katliamlar, acılar, kayıplar, imkansızlıklar yüzünden kendilerini “ölü” gibi hissetseler de, sorumluluk duygusundan, ülkeleri ve çocukları için bir şeyler yapmaktan, var olmaktan asla vazgeçmezler. Ülkeleri savaşa girmeden önce dünya çapında birer ressam ve yayıncıydılar, şimdi unvanlarında bir yenisi eklendi: “Mülteci”. Zeynep Sevde Paksu

Tam ortasından geçen Asi Nehri’nin etrafında sarı evleri, yemyeşil ağaçlarıyla cıvıl cıvıl bir şehir Hama. Tarihi M.Ö. 5000’lere kadar dayanan, daracık sokaklarında çocukların neşeli kahkahalarının yankılandığı Hama, nice masallara, hikayelere, aşklara mekan olmuş. Samer el-Kadri de bu güzelim şehirde dünyaya geliyor, 1974 yılında. “Hama nasıl bir yerdi diye sorarsan, aşkın dile gelip duvarlarda, sokaklarda, Asi’nin suyunda yankılandığı bir şehirdi diyebilirim. 8 yaşındaydım Hama’dan ayrıldığımda. Ama hayatta ne öğrendiysem, o kısacık hayatımda, o küçük şehirde öğrendim. İnsanları, dünyayı, hayatı sevmeyi, birlikte yaşamanın zevkini Hama’da gördüm ben” diye anlatıyor Hama’da geçirdiği çocukluğunun ilk yıllarını.

60

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

w w w . p o r t a k a la g a c i . c o m |

61


dan belliymiş. İguana adlı bir sürüngen vardır bilirsiniz. Gençliğimde onu dünyada ilk kez evde ben yetiştirdim. Mesela tropikal balıklara da meraklıyım. Kaktüslere gelince… 1970’lerde bu evi yaptırdıktan sonra babamın üç beş tane kaktüsü vardı. O zamanlarda başladı kaktüs merakım. 30 yıl

72

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

boyunca 2100 çeşide yakın kaktüsüm oldu böylece. Yurtdışında kaktüs meraklıları için özel fuarlar düzenleniyor. Zaman zaman onlara da katılıyorum.”

Güneşin çocuğu: Kaktüs! Şehrin karmaşasından ve iş yoğunluklarından dolayı birçok kişi evindeki çi-

çeklerin solduğunu bile fark edemez. Ediz Bey’in kendi yoğunluğu içinde hem Büyükada’ya hem de kaktüslere vakit ayırabilmesi gerçekten özel bir çaba gerektiriyor. Gerçi kendisi o kadar da çok vaktini almadığını, kaktüsün onun için bir hobi olduğunu belirtiyor ve ekliyor:

“Kaktüs sıcağı çok sever. Eğer iki eviniz varsa da yetiştirebileceğiniz en uygun çiçeklerden birisidir kaktüs. Çünkü kaktüsler kış aylarında, yani ekimin sonundan itibaren uyurlar. Ne su isterler ne de bakım. Ada her ne kadar sıcak olsa da kışın bu sıcaklık düşer. Bu yüzden kaktüslerimi kışın kış bahçesi

kısmına, camekânlı bölüme alıyorum. Uyanışları ise Mart’ın sonunda oluyor. Martın sonuna doğru havalar ısınmaya başladığı zaman ortamlarına uygun derecede, bol su veririm. Bir de çiçekler fototropik bir takım özelliklere sahiptir. Yani çiçeğiniz kendisini güneşin doğuşuna göre ayarlar, güneşe

doğru döner. Yerini değiştirdiğiniz zaman, yönü değişir ve allak bullak olur sistemi. Hangi açıda duruyor idiyse çiçeğiniz, ne olursa olsun aynı açıda durdurmanız lazım. Eğer kaktüslere merakınız varsa, onları güneşi bol gören bir odaya ya da balkona koymalısınız. Kaktüs güneş çocuğudur çünkü.”

w w w . p o r t a k a la g a c i . c o m |

73


İki Arada Bir Derede

z ü m ü Göz m a r y a B ! n i s t E

Bayramın geldiğini bir-iki gün önceden haber veren bir hareketlilik vardır: Baklava hazırlığı. Un kavanozları, sofralar, oklavalar ortaya çıkar; tabii maharetli ellerin eşliğinde. Baklavanın yapımı arefe günü, şerbetlenmesi bayram sabahının ritüelidir. Yenmesi ise bayramın sonuna kadar doya doya ifa edebileceğimiz bir bayram geleneği olarak hayatımızı tatlandırır. Tatlı bayramlar!

74

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

w w w . p o r t a k a la g a c i . c o m |

75


Dikkat: Lezzet var! Buradan bahsedince beynimizden vücudumuza yayılan “lezzet var” sinyalinin mantıklı tek bir açıklaması bulunamaz belki ama biz öyle bir sinyalin olduğuna bahse girebiliriz. Kurutulmuş biberler, patlıcanlar; baharatların en güzellerinin yaydığı kokular, uçsuz bucaksız dağlarda otlamış hayvanların tadına doyulmaz etleri, lavaş ekmeği ile etin buluştuğu kebaplar ve büyüklerin “sürpriz yumurta”sı içli köfte ile gerçek bir lezzet coğrafyası burası.

Mardin’den güzel kokular geliyor Bayram sabahı, hangi iline giderseniz gidin, manzara değişmeyecektir. İster Hakkari’ye ister Diyarbakır’a; ister Elazığ’a isterseniz de Gaziantep’e düşürün yolunuzu. Bayram sabahı mutlaka pişirilen ciğerden tadıp, taze Antep fıstığından başkası ile yapılmayan baklavadan yiyin. İsterseniz Bingöl’e gidip tutamaç çorbasıyla mastuvaya ortak olun.

Kaburga Dolması

Durun durun, o kadar da doyurmayın karnınınızı! Bayram yemeklerinin en hası, en ete doyuranı, doymuş lezzet oranı en yüksek olanı Mardin’de. Kaburga dolmasına kaşık sallamadan, kuzu kaburgadan lavaş ekmeğiyle tutup bir parça koparmadan hiç bayram gelmiş sayılır mı?

94

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

w w w . p o r t a k a la g a c i . c o m |

95


“Burası benim evim!”

Çocuk Odası

Eğlenceli ve sıcacık sonbahar çadırı

Çocuklar bütün evi bırakıp küçücük bir çadırın içinde oturmayı neden severler? Belki de bu sorunun cevabını pedagoglara bırakıp, biz çadırın eğlenceli taraflarıyla ilgilenmeliyiz.

Çocukken ellerimle yapmaya bayıldığım iki şey vardı: salıncak ve çadır! Balkon demirlerine ip gerip üzerine battaniyeden oturak yaparak geliştirdiğim salıncaklardan hemen her seferinde ipler koptuğu ya da battaniye kaydığı için düşünce, aynı malzemelerden bu kez çadır yapmaya başladığımı gayet iyi hatırlıyorum. Balkondaki çadırımın bir köşesine yerleşmiş, bir tabaktan üzüm yiyen görüntüm net bir şekilde hafızamda. O anki hissiyatım şuydu: Burası benim evim, evimde yemeğimi yiyorum, oh…

Kocaman ev bana yetmezmiş gibi kendime ait ayrı bir alan oluşturma gayretimiz karakterimize siner; çalışma masamız, koltuğumuz, çekmecemiz yalnız bize ait olsun isteriz ve oradaki aidiyeti aynı zamanda bir nefes alma alanı olarak görürüz.

Yasemin Darbaz Zeynep Turanlı

114

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

w w w . p o r t a k a la g a c i . c o m | 115


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.