SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
TÜRKİYE PSİKOLOJİ ANA BİLİM DALI SPOR PSİKOLOJİSİ
“SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS” DOKTORA TEZİ
SUNAN: FAZIL TUYLU TRABZON, NİSAN 2011
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
___________________________________________ Spor Psikolojisi, St Clements University Türkiye Enformasyon Bürosu Yayınları
Birinci Baskı Ekim - 2012
AkademiPress® Bu kitabın her türlü yayın hakkı St.Clements University Türkiye Enformasyon Bürosu ve AkademiPress’e aittir. Yayıncının izni olmadan, eğitim ve tanıtım amaçlı, kısmi alıntılar hariç olmak üzere hiçbir şekilde kitabın tümü yada bir kısmı yayınlanamaz ve çoğaltılamaz.
Sayfa Düzeni Kapak Tasarım Çeviri Yayın ve Dağıtım Telefon Fax Web Adresi E-Posta Baskı
: AkademiPress : Timur TUNA : TercümePress : İzmir-1 Cd. No:33/31 Kızılay,Ankara : 4441659 : (0312) 4184599 : http://www.akademipress.com.tr : info@akademipress.com.tr : Dört Renk Matbaası, Bursa
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
İTHAF Anneme ve babama, Öğretmenlerime, Sevgili eşim Saadet’e, Canım çocuklarım; Kevser, Tuğba, Alperen ve Tuğçe’ye, En derin minnetlerimle...
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
ÖNSÖZ Yaklaşık 16 milyon yıl önce yaratılan evrenin içinde soluk bir nokta mertebesinde olan insan, makro ve mikro kozmosu hep merak ederek yaşamını sürdüre gelmiştir. Gerçekte evren insan için yaratılmış ve onun hizmetine sonsuz bir şekilde sunulmuştur. Çevresinde gördüklerini ve görmediklerini merak eden insan, kendi içinin sonsuz derinliklerindeki her şeyi de öğrenme telaşındadır. Ayrıca doğası gereği hangi işle (sanat, bilim ve spor) uğraşırsa uğraşsın başarılı olarak zirvelere ulaşma arzusu duyar. Gerçek başarı, belirli bir süreç ve eylemler sonucunda maksimum performansa ulaşılarak gerçekleştirilebilir. Maksimum performansa ise biyolojik ve psikolojik analizler sonucu elde edilen bilinçlenme ve oluşturulan farkındalıkla ulaşılabilir. İstenilen performansa ulaşmak yetmez, bu performans düzeyini sürdürülebilir hale getirerek tüm yaşam boyunca yararlanarak mutlu ve huzurlu olunmalıdır. Kendi iç derinliklerindeki gizemi ve sırrı merak eden insan, ilk olarak anatomisini ve biyokimyasal işleyişini öğrenmelidir.
V
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Devamında öğrendiklerini duygu ve düşünceleriyle yani psikoloji ile desteklemeli ve sonunda ise davranışlarıyla, düşünceleriyle ve duygularıyla doğru eylemlerde bulunarak hedeflenen sürdürülebilir performans düzeyine ulaşılacak farkındalık oluşturulsun ki, sır kapısı aralansın. Bu kitabımız, genelde insan özelde sporcuların kendilerini nörobiyolojik ve psikolojik açıdan tanıma konusunda gizemli iç dünyalarına açılan bir kapı olması düşüncesiyle kaleme alınmıştır. Gelecek kitabımızda ise sürdürülebilir bir performansa ulaşmak amacıyla sahip olduğumuz potansiyellerimiz ile psikolojik beceri tekniklerini öğrenerek uygulamak ve asıl olan başarının sırrının bulunduğu hazine sandığına ulaşılarak, bu sırrı tüm dünya insanlığı ile paylaşmak. Bilmek sevmektir ilkesiyle kendimizi en iyi şekilde tanıma bilincine ererek her an tüm evreni bizim için yaratanı ve yaratılan tüm canlıları karşılıksız sevme hayalimin gerçek olması dileğiyle, SAYGILAR… Fazıl TUYLU Trabzon, Nisan 2011
VI
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
CİLT I VII
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
VIII
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
“SPOR” PSİKOLOJİSİNDE “SOLUMA EGZERSİZLERİ” İLE DORUK PERFORMANS
IX
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
X
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
GİRİŞ Ünlü sporcular, insanın en güçlü rakibinin kendisi olduğuna inanırlar. Eğer sporcu kendini yenmeyi öğrenirse, başkalarını yenmesi kolaylaşacaktır. İnsanın rakibinin kendisi olması, kendisini istediği gibi olmaktan alıkoyan düşünce ve davranışların farkına vararak, bu olumsuz düşünce ve duygularını, pozitif duygu ve davranışlara dönüştürmesi gerekmektedir. Dolayısıyla sporcu yapabileceğinin en iyisini yaparak sonuçtan çok sürece odaklanmalıdır. Kazanmak veya kaybetmemeye yoğunlaşmak sporcuyu zorlar, işin keyfini kaçırır ve hata yapma korkusuna neden olur. Sonuç olarak kötü bir performans ortaya çıkar. Kötü performans ise genelde iki faktöre bağlıdır. Birincisi, iyi bir teknik ve kondisyona sahip olamamak. Sporcunun tekniği ve kondisyonu yetersiz ise, zihinsel yönden ne kadar güçlü olursa olsun sürdürülebilir bir başarı yakalaması olası değildir. İkinci faktör ise, zihinsel yeteneklerdir. Zihinsel yetenekleri rantabl kullanamamanın altında psikolojik nedenler vardır. Bu da kötü performansı tetikler. Yeterli teknik ve kondisyona ulaşmış sporcu, müsabakada kendisinden bekleneni veremiyorsa, psikolojik olarak detaylı incelenmesi gerekir. Ünlü tenisçi Jimmy Connors’a göre başarının %95’i psikolojiktir.
XI
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
O halde sportif performans, bedensel, zihinsel ve psikolojik performansların toplamından oluşur. Psikolojik performans ise zihinsel, duygusal, kişilik ve fiziksel faktörlerden meydana gelir. Psikolojik performansını artıran sporcu doruk performansı yakalayarak süreklilik kazanabilir. Bu İdeal performans Durumunu Dr.Loehr şöyle açıklar: (Loehr,1980,s.10) “Sporcu kendi kendini yönlendirir. Amaçlarını belirler ve onları gerçekleştirmek için gerekli adımları atar. Kimsenin ona işini hatırlatmasına gerek duymaz. İşlerini başkaları için değil, kendisi için yapar. Kendi sorumluluklarının farkındadır. Sporcu hiçbir şekilde şikayet etmez, bahane aramaz. Son derece gerçekçi ve olumludur. Olayların olumsuz yanlarıyla ilgilenmez. Doğruya odaklanmıştır. Zihninde asla yenilgiyi düşünmez. Yalnız başarıya ve kazanmaya odaklanmıştır. Sporcu baskılardan kaçmaz, aksine zorluklar onu başarıya motive eder. Sporcu zoru sever. Onu hiçbir şey yolundan döndüremez. Sporcu her şeye hazır, huzurlu ve enerji doludur. Her türlü olumsuzluğa rağmen yılmayan bir savaşçıdır. Son derece dikkatli ve duyarlıdır. Sporcu, hedefini belirledikten sonra, olayları tesadüfe ve şansa bırakmadan sorumluluğuna sahip çıkma bilincine ulaşmıştır.
XII
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Sporcu, istikrarlı bir odaklanmaya sahiptir. Neyin önemli olup olmadığını bilir. Doğruyu yanlıştan, önemliyi önemsizden ayırt eder. Aldığı sorumluluğu önemser ve hedefine ulaşabilmek için tüm kaynaklarını verimli kullanır. Sporcunun kendine olan güveni yüksektir. Yeteneklerine güvenir. Kendisi ve çevresiyle barışık, ortama uyum sağlayabilen bir yapıdadır. Eksikliklerini bilir ama bunu sorun yapmaz. Sporcu bütün düşünce ve davranışlarından sorumludur, mazeret aramaz. Her şey onunla başlar ve onunla biter. Zorlukları sever, kendini sürekli yeniler ve değişikliklere açıktır.“ Sporcunun bu farkındalıklara sahip olması için öncelikle kendi iç ve dış dengelerini tanıyarak dengede tutması gerekmektedir. Bu çalışmamızın birinci bölümünde, davranışların nörobiyolojik temelleri, ikinci bölümde sporcuların performansını etkileyen psikolojik faktörleri, üçüncü bölümde, doruk performansı artırma çalışmalarını ve son bölümde ise psikolojik faktörleri etkisiz hale getiren ve doruk performansı artıran çalışmaların temeli oluşturan nefes teknikleri incelenecektir. Hayatta var olmamızı sağlayan solumayı doğal ve doğru olarak kullanmayı öğrenerek her işimizde doruk performansı sürdürülebilir hale getirebiliriz.
XIII
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
BÖLÜM I
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
1. DAVRANIŞLARIN NÖROBİYOLOJİK TEMELİ İnsanın bütün davranışları, bedende oluşan farklı süreçlerin bütünleşmesine bağlıdır. Bu bütünleşmeyi, içsalgı(endokrin) sisteminin yardımıyla sinir sistemi gerçekleştirir. Sinir sistemi, duyu organları ve salgı bezleriyle içinde bulunulan ortamın farkında olunmasını ve ortama uyumu sağlar. Olayların algılanışı, duyu organlarını uyaranların farkında olunması ve beynin bu duyulardan gelen bilgiyi yorumlamasına bağlıdır. Davranışlar, bir taraftan acıkmak, susamak, acıdan kaçmak gibi gereksinmelerle güdülenirken, diğer taraftan konuşma, düşünme ve problem çözme yeteneği inanılmaz derecede karmaşık olan beyne bağlıdır. Davranış ve zihinsel fonksiyonlar, biyolojik süreçler hakkında temel bilgi edinilmesi ile daha kolay anlaşılabilir. Bu nedenle doruk performansı etkileyen fiziksel ve psikolojik faktörlerden önce sinir sistemi hakkında temel bilgilerin açıklanması uygun görülmüştür. Sinir sistemi, nöron denilen uzmanlaşmış hücreler ve sinir hücresi olmayan çok sayıda glial hücreden oluşur. Nöron, organizmanın öğrenme, hatırlama, düşünme, algılama gibi davranışlarını da kapsayan her türlü işleminin temelinde bulunan ana sinir hücresidir. Nöronlar, büyüklük ve görünüş bakımından farklı olsalar da hücre gövdesi, dendrit ve akson olmak üzere üç kısımdan oluşurlar(Şekil 1.1). Hücre gövdesi, çekirdek ve çekirdekçikten oluşan esas hücre kısmıdır. Dendrit, gövdeden çıkan ve bir ağacın dallarını andıran yapılar olmakla beraber
1
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
nöral uyarıları sinaptik aralıktan sinir hücresinin gövdesine ileten işlemcilerdir. Akson ise, gövdeden çıkan ve dallanma göstermeyen sitoplazmik uzantıdır. Her nöronda bir tane bulunur. Dendritlerle alınan uyarıların gövdeden uç kısma taşınmasını sağlarlar. Bazı nöronların aksonları miyelin kılıfla kaplıdır. Miyelin kılıf, sinir akımının daha hızlı bir şekilde akson üzerinden iletilmesini sağlar. Aksonun ikincil dallarının sonunda sinaptik terminal bulunur. Bu sinaptik terminal, uyaracağı nöronlara değmez. Sinaptik terminal ve hücre gövdesi ya da alıcı nöronların dendritleri arasında küçük bir aralık vardır. Bu noktaya sinaps, aralığa da sinaptik aralık denir. Sinaptik aralık, santimetrenin iki milyonda biri boyunda çok küçük bir aralıktır. Nöral bir uyarı, akson boyunca gidip sinaptik terminallere ulaştığında nörotransmiter denilen bir kimyasal maddenin salgılanmasına yol açar. Nörotransmiter, sinaptik aralık boyunca yayılır ve bir sonraki nöronu uyararak, uyarıyı bir nörondan diğerine taşır.
Şekil 1.1: Nöronun kısımları
2
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Nöronlar, büyüklük ve biçim bakımın farklılık gösterirler. Omurilikteki bir nöronun omurgadan başlayıp ayak başparmağına kadar uzanan bir metre uzunluğunda bir aksonu olabileceği gibi beyindeki bir nöron santimetrenin binde biri uzunlukta olabilir. Nöronları işlevleri açısından duyusal nöronlar, motor nöronlar ve ara nöronlar olarak üçe ayrılırlar. Duyusal nöronlar, reseptörlere ulaşan(deriden, kaslardan, eklemlerden, duyu organları ve diğer organlardan gelen) uyarıları merkezi sinir sistemine ulaştırırlar. Reseptörler, duyu organları, kaslar, deri ve eklemlerde bulunan özelleşmiş hücrelerdir. Fiziksel ve kimyasal değişiklikleri duyusal nöronlar üzerinden taşınacak uyarılara dönüştürür. Motor nöronlar, beyinden ya da omurilikten çıkan sinyalleri, kas ve içsalgı bezleri gibi nihai organlara taşır. Ara nöronlar ise, duyusal nöronlardan gelen uyarıları alarak motor nöronlara ve diğer ara nöronlara gönderir. Ara nöronlar beyinde, omurilikte ve gözlerde bulunur. Sinir sistemi nöronlara ek olarak sinir hücresi olmayan çok sayıda glial hücrelerden oluşur. Nöronların sağlığı için yaşamsal olan besinleri ve nöral ortamı temizleyerek beynin temiz kalmasını sağlayarak nöronların mesaj gönderme yeteneğini koruyan temel destek hücreleridir. Glial hücreler, nöronların sayıca 1 ile 9 katından fazladır ve beyin hacminin yarıdan fazlasını oluşturur (Atkinson ve Arkadaşları,1998). Sinir sisteminin bütün kısımları karşılıklı ilişki ve iletişim içindedir. Bu iletişim elektriksel ve kimyasal yollarla sağlanır.
3
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Bir bütün halinde çalışan sinir sistemini işlevsel açıdan merkezi sinir sistemi ve çevresel (periferik) sinir sistemi olarak iki büyük kısma ayrılır(Tablo 1.1).
Tablo 1.1: Sinir sisteminin bölümleri Merkezi sinir sistemi, beyin ve omurilikten oluşurken, periferik sinir sistemi ise somatik ve otonom sistem olarak ikiye ayrılır. 1.1.MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ Organizmanın genel kontrol merkezi olan merkezi sinir sistemi, beyin ve omurilikten oluşur. Sinir sisteminde nöronlar en fazla merkezi sinir sisteminde bulunur. Kasları, iç organları ve salgı bezlerini uyaran tüm sinir uyarıları bu merkezden çıkar. Merkezi sinir sistemi sayesinde düşünmek, okumak, hareket etmek,
4
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
görmek ve duymak gibi birçok karmaşık bilişsel fonksiyonu gerçekleştiririz. 1.1.1.BEYİN Beyin sağ ve sol olmak üzere iki yarım küreden meydana gelmiştir. Sağ yarım küre vücudun sol tarafını, sol yarım küre ise sağ tarafını yönetir. Yetişkin bir insanın beyni ortalama 1300-1400 gram ağırlığında gri ve boz maddelerden oluşmuştur. Beyin, vücut ağırlığının yaklaşık %2’sini oluştururken, vücuda giren oksijenin ise %22’sini kullanır. Bu oksijeni kullanan sinir hücreleri bir dakikadan daha az bire için oksijensiz kalırlarsa ölmeye başlarlar. Doğumdan sonra yenilenmeyen hücreler sadece bu bulunmaktadır. Kalbin pompaladığı toplam kan miktarının % 16-20’sinin beyne gelmesi, beyne kan bakımından en zengin olma özelliği kazandırmaktadır. Beyni, ön beyin, orta beyin ve arka beyin olarak üç ana bölgeye ayırarak incelemek olasıdır(Şekil 1.2). 1- Ön Beyin: Beynin en büyük ve geniş kısmı ön beyin adını alır. Uç beyin ve ara beyin olmak üzere iki kısımdan oluşur. a. Uç Beyin (Beyin Yarımküreleri): Bu bölüm insanın öğrenilmiş davranışlarını yönetir. Kompleks psikolojik olaylardan olan bilinç, hafıza, zeka, sağduyu ve duyuların değerlendirilmesi, beyin yarım kürelerinin fonksiyonlarına bağlı organizma faaliyetleridir. b. Ara beyin: Ara beyin, talamusu, hipotalamusu ve hipofiz bezinin arka bölgesini içine alır. Bitkisel hayatın kontrol
5
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
merkezi veya bütün otomatik hareketler ile metabolizmada dengelerin kurulması bu merkez sayesinde olur. •
•
•
•
Talamus: Talamusun büyük bir kısmı beyin yarım kürelerine gelen ve giden sinirlerin geçiş bölgesidir. Koku hariç tüm duyusal impulslar büyük beyne giderken talamustan geçer. Acı, sıcaklık ve belirli diğer duyusal impulslar talamus içerisinde duyu olarak benlik kazanır. Daha sonra beyin korteksinin ilgili merkezlerine iletilir. Hipotalamus: Hipotalamus otomatik işlevlerin denetlenmesi için önemli bir merkezdir. Otonom sinir sistemini kontrol eder. Vücut sıcaklığı, sudengesi, iştah, heyecan bu merkezin önemli işlevleridir. Hipotalamus, salgı yapan sinir hücrelerinin de bulunduğu bir merkezdir. Bu salgılar hipofiz bezinin ön lobundan hormon salgılanmasını uyarır. Eşeysel yönelme ve olgunlaşma merkezleri de hipotalamusda bulunur. Hipofiz: Hormonal salgıların kontrol merkezidir. Hipofizin endokrin bezleri etkilemesi sinir ve salgı sisteminin yakın ve fonksiyonel ilişkisini gösterir. Limbik Sistem: Beyin sapının yukarı kısmıyla ön beyin arasında yer alan nöron ağından oluşan limbik sistem, heyecan, saldırma ve kaçma davranışlarıyla ilgilidir. Bu sistem, bir uyarıya karşı gösterilen duyusal tepkiyi kontrol eder. Limbik sistemin bir parçası olan hipokampusun görevi ise öğrenme ve hafıza olaylarıyla ilgilidir.
2- Orta beyin: Beyincik ve ara beyin arasında kalan kısımdır. Fazla ışıkta göz bebeklerinin kısılması, buradaki refleks merkezleri ile idare edilir. Orta beyinde kas tonusunu ve vücudun duruşunu düzenleyen merkezler bulunur.
6
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
3- Arka Beyin: Arka beyin beyincik ve omurilik soğanından meydana gelir. •
Beyincik: Beyincik motorik düzenleme ve denge merkezidir. Beyincik, diğer motor merkezler ve duyu organları ile entegrasyon ve koordinasyon içindedir. Duyu organlarından, kaslardaki almaçlardan, kulağın denge ile ilgili kısımlardan gelen uyarılar bu organa ulaşır. Beyincik vücudun duruşunu ve kasların tonusunu düzenler. Beyincik zedelenirse insanda kas hareketleri düzensizleşir.
Şekil 1.2: Merkezi Sinir Sisteminin Kısımları
7
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
•
Omurilik Soğanı: Birçok yönüyle omuriliğe benzer. Omuriliğe inen ve çıkan sinir demetlerinin bazıları buradan doğrudan doğruya geçer bazıları da burada çaprazlaşır. Omurilik soğanındaki sinir merkezleri, solunum, sindirim, dolaşım, boşaltım, salgılanma ve üreme gibi önemli olayları düzenler. Omurilik soğanında soluma, yutma, çiğneme, öksürme, hapşırma, kusma, kan damarlarının büzülmesi ve gevşemesi, kalp atışı, tükürük salgılanması gibi reflekslerin kontrol edildiği merkezlerin bulunduğundan hayat düğümü de denir.
1.1.2.OMURİLİK Omurilik, omurganın ortasındaki boşluğa yerleşmiştir. Omuriliğin dış tarafı beyindekinin tersi bir yapıda olup ak maddeden, iç kısmı ise boz maddeden meydana gelmiştir. Omurilikten 31 çift duyu ve hareket siniri yani karma sinir çıkar(Şekil 1.3).
Şekil 1.3: Omuriliğin Enine Kesiti ve Sinirlerin Durumu
8
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Omurilik, omurgayı oluşturan omurlar içerisinde bulunan kanal boyunca uzanan sinir dokusudur. Vücut ile beyin arasında iletişimi sağlar. Organlardan beyne, beyinden organlara giden sinirler, omurilikte çapraz yaparak giderler buna refleks yayı denir. Omurilikte yer alan bağlantı sinirleri, kol ve bacakların duyu ve motor sinirleri arasında refleks yayı oluşturarak, hem somatik(duyulara ve kaslara ait) hem de visseral (organlara ait) spinal refleks hareketlerini gerçekleştirirler. Somatik spinal refleksler, kas ve derideki duyu reseptörlerinden gelen uyaranlara tepkidir. Vücudun çeşitli kısımlarından gelen uyarıları beyne, beynin verdiği emirleri de kaslara ve salgı bezlerine iletir. Örneğin, elimize bir şey battığında deri içerisinde bulunan algılayıcılar uyarılır. Alınan uyarı duyu sinirlerine iletilir. Duyu sinirleri omurilik içerisinde bir veya daha fazla sayıda sinir hücresiyle bağlantılıdır. Duyu sinirlerinden alınan uyarılara karşı omurilikte oluşturulan yanıt, harekete yöneltici(motor) sinirlere verilir. Bu yanıt harekete yöneltici sinirlerle kol kaslarıma iletilerek elimizi hızla çekmemizi sağlar. Bu bir reflekstir ve refleksin merkezi omuriliktir. Göz bebeğinin büyüyüp küçülmesi, göz kapaklarının kapanması, öksürme, aksırma, gülme, kızma refleks çeşitlerindendir. Bu refleksler duruş şeklinin ortaya çıkmasına ve hareketlerin oluşmasına yardımcı olur. Bazı refleksler bireyin özel eğitimiyle kazanılabilir. Örneğin, otomobil kullanmak, patenle kaymak, örgü örmek, dans etmek gibi. Hareketler öğrenilene kadar beyin tarafından denetlenir. Öğrenildikten sonra beyin devreden çıkarak omurilik devreye girer. Eğer bu hareketlerde hata yapılırsa beyin tekrar devreye girer ve hata düzeltilir. Özetlersek; Omuriliğin temel görevleri şöyle sıralanabilir :
9
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• • •
Beyne gelen ve beyinden çıkan impulsları iletmek Bir refleks merkezi olarak çalışmak Alışkanlık hareketlerini denetlemek
1.2.PERİFERİK (ÇEVRESEL) SİNİR SİSTEMİ Çevresel sinir sistemi, duyu organlarını, kasları, iç salgı bezlerini ve iç organları omurilik ve beyinle ilişki haline sokan nöronlardan oluşur. Bu nöronlar merkezi sinir sistemine bilgi getirip burada verilen kararları uygulamak üzere kaslara sinirsel emirler götürürler. Yukarıda belirtildiği gibi periferik sinir sisteminin dış dünyayla ilgili kısmına somatik (bedensel) sistem, iç organlarla olan kısmına ise otonom sistem adı verilir. 1.2.1.SOMATİK SİNİR SİSTEM Somatik sistem, getirici (afferent) ve götürücü (efferent) nöronlardan oluşur. Bu getirici ve götürücü nöronlar aynı sinir demeti içinde olmalarına rağmen birbirlerine ters yönde sinirsel akımlar iletirler. Somatik sistemin motor sinirleri, merkezi sinir sisteminden gelen uyarıları kaslara taşır ve hareketi başlatır. Duruş ve denge sağlamada gösterilen istemsiz davranışlar kadar istemli davranışlarda kullandığımız bütün kaslarda bu sinirler tarafından denetlenir. Somatik sinir sisteminin özelliklerini şöylece sıralayabiliriz; •
Hem duyu ve hem de hareket sinirlerini kapsarlar. Etkiledikleri organlar iskelet kaslarıdır.
10
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• • • • • •
Sinir düğümleri vardır (dorsal root ganglia). Somatik duyu sinirleri, algılayıcılardan gelen koku, tat, ses, denge gibi özel uyarılarla; ısı, dokunma, ağrı, kendinin farkında olma gibi algıları alırlar. Bu duyuların hepsi kişi bilinçli iken algılanır. Somatik hareket sinirleri iskelet kaslarının istemli ve bilinçli hareket etmesini sağlarlar. Hareket sinirleri genellikle uyarılma sonrası tepki verirler, uyarıldıklarında kasların kasılmasını sağlarlar. Somatik sinir sisteminin tek bir hareket siniri(motor nöronu) vardır.
1.2.2.OTONOM SİNİR SİSTEMİ Otonom sinir sistemine ait sinirler, solunum, kalp atış hızı ve sindirim gibi süreçleri düzenleyen iç organlara doğru ve bu organlardan otonom sinir sistemine doğru çalışırlar. Vücudun dengesini korumak amacıyla, istem dışında çalışan otonom sinir sistemi sempatik sinir sistemi ve parasempatik sinir sistemi olarak iki bölümden oluşur. Bu sistemler genellikle birbirine zıt (antagonistik) çalışır. Örneğin parasempatik sistem gözbebeğini kısar, tükürük salgısını uyarır ve kalp atışlarını yavaşlatırken, sempatik sistem her birinde tam tersi etkiler yaratır(Şekil 1.4). Vücudun normal durumu bu iki sistem arasındaki dengeyle korunur. Otonom sinir sisteminin özelliklerini aşağıdaki gibi özetleyebiliriz; • • •
Düz kasların, kalp kasının ve salgı bezlerinin çalışmasını düzenler. Otonom sinir düğümleri vardır(dorsal root ganglia). Afferent(duyu), efferent(hareket) ve integrasyon(birleşme) merkezi ile bağlantıları vardır. 11
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• •
• • • •
Limbik sistemden ve beyincikten (Serebrum) gelen uyarı girdilerini alır. Uyarıldıklarında, düz kasların kasılmasını ya da gevşemesi, kalp kaslarının kasılma gücünü belirleyerek, kasların hızlı ya da yavaş çalışmasını, salgı bezlerinin az ya da çok salgı yapmasını sağlarlar. Otonom duyu sinirlerinin, kan damarlarında, iç organlarda ve vücuttaki iç ortamı denetleyen sinir sistemlerinde alıcıları vardır. Otonom sinir sistemindeki duyu sinirleri uyarıları sürekli algılamazlar. Otonom sinir sistemi aynı zamanda somatik duyuları ve özel duyu sinirlerinden gelen uyarıları da algılar. Otonom sinir sisteminin iki hareket siniri (motor nöronu) vardır.
Şekil 1.4: Otonom sinir sistemi
12
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
1.2.2.1. Sempatik Sinir Sistemi Sempatik sistem, sinir sisteminin duygularla hareket eden bölümüdür. Bu sistem korku, sevinç, heyecan gibi durumlarda aktive olur, kan basıncı artar, kalp hızlanır ve sindirim yavaşlar. Genel uyarılmışlık halini daha fazla arttıracak hormonların salgılanması, iç salgı bezlerini harekete geçirir. Sempatik tepkiler genellikle bedensel ya da duygusal baskılarda ortaya çıkar. Şöyle ki; • • • • • • • •
Savaş ya da kaç tepkisi oluşur. Kalp hızlı atar, kalp kası güçlü kan pompalar ve kan basıncı artar. Dolaşımdaki kan önemli organlara çekilir, iskelet kaslarına ve kalp kaslarına daha fazla kan verilir. Deri terler. Soluk yolları genişler ve solunum hızlanır. Kandaki şeker seviyesi artar. Sindirim sistemindeki ve idrar yollarındaki sfinkterler kapanır. Gelen uyarı uzun süre devam ederse sistem yükü kaldırmakta zorlanır ve sinaptik bağlantılarda ve Adrenal Bezlerde Norepinefrin salgısı azalabilir veya durabilir.
1.2.2.2. Parasempatik Sinir Sistemi Parasempatik sistem, sempatik sistemin aksine bir kerede tek bir organı etkileme eğilimindedir. Sempatik sistem şiddet ve heyecan faaliyeti boyunca baskın olduğu düşünülürse parasempatik sistem dinlenme süresince baskındır. Genellikle sempatik sinir sistemini dengeleme görevi vardır. Parasempatik
13
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
tepkiler, genellikle sempatik tepkilerin sonucunda ortaya çıkar. Şöyle ki; • • • • •
Dinlen ve sindir tepkisi oluşur. Vücudun kendine gelmesini, dinlenme anında enerji dengesinin düzeltilmesini sağlar. Kalbin yavaşlamasını, soluk yolunun ve gözbebeklerinin eski haline dönmesini sağlar. Tükürük ve barsak salgıları ile barsak hareketlerini arttırır. Korkudan kaçma ya da korkuyu yenmek için çıkış yolu yoksa parasempatik etkiler artar, boşaltım sistemi üzerindeki kontrolü kaybolur.
1.3. SAĞ BEYİN-SOL BEYİN FONKSİYONLARI Beyin, sağ ve sol olmak üzere iki yarımküreden oluşmuştur. Beyin yarımküreleri, birbirinin aynısı görünmelerine karşı vücudun genel sağ ve sol simetrisini sağlar. Sinir hücrelerinin oluşturduğu demetler bu iki yarımkürenin birbiriyle bağlantısını sağlar. Yapılan araştırmalar bu iki yarıkürenin yerine getirdiği fonksiyonların farklı olduğunu göstermektedir. Bu farklılıkları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz; • • • •
Sol beyin yarıküresi zamanı, sağ yarıküresi ise mekanı algılamamıza yardımcı olur. Bütünün parçaları sol yarımküre ile bütün ise sağ yarımküre ile algılanır. Birbiri ardına sıralanan şeyler solla, eşzamanlı olanlar sağla algılanır. Sol yarıküre sözel becerilerle, sağ yarıküre becerilerle ilgilenir. 14
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• •
Mantıksal ve analitik algı sol yarıküre ile sezgisel algı sağ yarıküre ile yönlendirilir. Sol yarıküre bedenin sağ yanını ve görmenin sağ alanını kontrol ederken, sağ yarıküre bedenin sol yanını ve görmenin sol alanını kontrol eder.
Anlaşılacağı üzere bütün bu beceriler birbirini tamamlamaktadır. Sözel beceriler için çalışıldığında analitik düşünme gelişir, ya da resim yapmaya başlandığında sezgilerde gelişir. Spor sağ ve sol beyin becerilerini geliştirmek ve kullanmak için değişik ortamlar sunar. Sağ beyin becerisi olan çeşitli görselleştirme biçimleri sportif performansa yaralı olabilir. Diğer taraftan hiçbir amaç olmadan olumsuz performansı sürekli imgelemek, takımın taktik toplantısında gündüz rüyasına dalmak sağ beynin yanlış kullanımı sonucudur (Syer ve Connolly, 1998). Eğitim sistemimiz incelendiğinde daha çok beynin sol yarıküresine ait yetenek ve becerilerin geliştirilmesine yönelik çabalar görmekteyiz. Ancak bireyin her konuda iyi bir performans göstermesi beynin her iki yarıküresindeki becerileri geliştirmesi ile mümkün olabilir. 1.4. İÇSALGI (ENDOKRİN) SİSTEM Vücudumuzun doku ve organları arasındaki işleyişi denetlemek ve düzenlemek sadece sinir sistemimizin görevi değildir. Organ ve sistemlerimizin çalışmasının denetlenmesi ve düzenlemesi genellikle sinir sistemimiz ile iç salgı bezlerimizin birlikte çalışması sonucunda gerçekleşir. İç salgı bezlerimiz, denetleme ve düzenleme görevlerini hormon adı verilen özel salgıları üreterek yerine getirir. İç salgı bezlerinin ürettiği hormonlar görevini düzenleyecekleri organlara, kan yoluyla, taşınır.
15
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
İç salgı bezlerimiz, denetleyici ve düzenleyici görevlerini yavaş, uzun sürede ve sürekli gerçekleştirirken sinir sistemimiz, çok hızlı ve kısa süreli bir şekilde çalışır. Her bir hormon, farklı organlar tarafından üretilir ve farklı etkilere sahiptir. Aşağıdaki tabloda, bazı iç salgı bezlerimiz ile bunların salgıladıkları hormonlar ve bu hormonların görevleri belirtilmiştir(Tablo 1.2). Bu bezlerden hipofiz, tiroit ve böbreküstü bezler kısaca açıklanacaktır.
Tablo 1.2: İçsalgı bezleri ve salgıladıkları hormonlar.
16
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
1.Hipofiz Bezi Önemli içsalgı bezlerinden biri olan hipofiz bezi, kısmen beynin bir uzantısıdır ve hipotalamusun hemen altında yer alır ve çok sayıda hormon üretir. Hipofiz bezi organizmada birçok hormonun salgısını idare eder ve salgılarıyla diğer endokrin bezlerin çalışmasını düzenler. Bu nedenle hipofiz bezi endokrin sistemin orkestra şefi kabul edilir ve özellikle büyüme ve üreme ile ilgili hormonları salgılar. Hipofiz bezinin ürettiği hormonların en önemlilerin biri antidiüretik hormon(ADH)dur. Bu hormon hipotalamusta üretilir ve hipofiz bezinde depo edilir. Antidiüretik hormon böbrekleri etkiler ve onun etkisi altında böbrekler, vücudun iç organlarından alınıp idrar kesesine aktarılan su miktarını azaltır. Vücuttaki susuzluk arttıkça ADH miktarı da artar. Spor aktivitelerinde ADH salınımında artış görülür. Özellikle uzun süren egzersizlerde su ve sodyum kaybı yüksektir. ADH salınımında meydana gelen artışın nedeni, egzersizde su kaybının azaltılmasına bağlıdır (Günay, 2001). Normal koşullar altında kana sınırlı miktarda ADH girer. Bedendeki su miktarı artarsa, kana verilen ADH miktarı azalır ya da tamamen durur. Bu koşullar altında böbrekler bol miktarda suyu idrar torbasına aktarırlar. Sonuçta, ADH bedendeki su miktarını koruyarak, iç organların ve kanın görevlerinin tam olarak yapılmasını sağlar.
17
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Bir diğer hipofiz hormonu oksitokindir. Bu hormon düz kasları etkiler. Çocuk doğururken kadınların rahim kaslarını uyararak doğumu kolaylaştırır. Doğum yapan annenin memesindeki süt bezlerinden süt akması da bu hormonun etkisi altındadır (Cüceloğlu, 1991). Büyüme hormonu da hipofiz hormonlarından biridir. Çeşitli metabolik fonksiyonları etkileyerek kemik ve kas gelişimine yön verir. Büyüme hormonu az olursa gelişim durur ve birey cüce kalır. Aksi durumda bu hormonun fazla olarak kana karışması bireyin süratli ve aşırı boy uzamasına yol açar. Büyüme hormonunun fizyolojik fonksiyonlarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz (Günay,2001); • • • • • • •
Bütün dokularda protein sentezini artırmak suretiyle organizmanın büyüme ve gelişimini kontrol eder. Kan glikoz düzeyini yükseltir. Enerji kaynağı olarak daha çok yağların kullanımını sağlar. Kaslarda yağ asitlerinden glikoz sentezini artırarak glikojen depolarını korur. Böylece glikozun kullanım hızını azaltır. Bağırsaklardan Ca++ emilimini arttırıcı, böbreklerden Na+, K+ atılımını azaltıcı etkiye sahiptir. Spor aktivitelerinin başlangıcında solunumu arttırır. Hücrelerde protein sentezi miktarını arttırma, kemiklerin ve vücudun büyümesini sağlama görevlerini üstlenir.
18
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2.Tiroid Bezi Boğazda nefes borusunun ön kısmında bulunan tiroid bezi, tiroksin adı verilen bir hormon üretir. Tiroksin hormonu bedenin metabolizmasını etkiler, oksijen kullanımını ve dolayısıyla vücut ısısını arttırır. Fazla miktarda tiroksin üretilirse hipertiroidizm adı verilen durum ortaya çıkar. Hipertiroidizm gösteren kimse hemen heyecanlanabilir; sürekli gergindir ve uyumakta zorluk çeker. Zayıflama başlar, sürekli terler, susuzdur ve kalp atışında artma vardır. Eğer tiroksin üretiminde azalma olursa hipotiroidizm hastalığı gözlenir. Bu hastalığı gösteren kişinin bedensel ve zihinsel büyümesi durur. Yapılan çalışmalarla uzun süreli antrenman yapanlarda kontrol gruplarına oranla tiroid hormon yoğunluğunda artış olması, metabolik olarak performansa olumlu etkiler yapabileceğini düşündürmektedir. Egzersizde tiroid bezinin yanıtı hipertiroide benzerlik göstermektedir. Ancak egzersize hormonal yanıt hipertiroidin klinik belirtilerini göstermez. Yani bazal metabolizma artışı ısıya intolerans, terleme artışı, kilo kaybı, ishal, yorgunluk, güçsüzlük, sinirlilik egzersize tiroid hormon yatında görülmez. 3.Böbrek Üstü Bezi (Adrenal) Böbreklerin üst kısmında adrenal bezleri bulunur. Bu bezler birden fazla hormon üretirler. Bu hormonlardan davranışı önemli ölçüde etkileyen Kortizol, androjen ve estrojen, adrenogenital, adrenalin ve noradrenalin hormonlarını kısaca inceleyelim (Cüceloğlu, 1991).
19
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Kortizol(cortisol) hormonu, karaciğerdeki depolanmış şekerin serbest bırakılmasını sağlar. Şekerin serbest bırakılmasıyla organizma anında gerekli enerji kaynağına sahip olur. Kortizolün sentetik olarak üretilmişine kortizon adı verilir. Kortizon, değişik cilt hastalıklarında, alerjik semptomlar ve artirit tedavisinde kullanılır. Adrenal bezleri androjen ve estrojen adı verilen cinsiyet hormonlarını da üretirler. Androjen erkeklerde, estrojen bayanlarda görülen bir grup hormonun adıdır. Bayan ve erkeklerde her iki hormonda üretilir. Ancak erkeklerde androjen ve bayanlarda estrojen daha baskındır. Bu hormonların dengesi bozulduğunda bireyin görünüşünde ve davranışlarında değişiklikler gözlenir. Bayanlarda fazla miktarda androje hormonu üretilirse erkekleşme, erkeklerde fazla estrojen hormonu üretilirse kadınlaşma görünüş ve davranışları gözlenebilir. Cinsiyet değiştirmek isteyen kişilere, geçmek istedikleri cinsiyete uygun hormon verilerek istenen cinsel özelliklerin bireyde gelişmesi sağlanabilir. Adrenogenital sendrom adı verilen durumu gösteren kişilerde doğuştan erkeksi özellikler görülür. Bu durum hem erkeklerde ve hem de dişilerde gözlenir.
20
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Adrenalin (epinefrin) adı verilen hormon bireyi ani ve acil durumlara tepki vermeye hazırlar. Bu hormon kana karışınca kalp atışı ve dolayısıyla da kan basıncı artar. Adrenalin, kanı iç sindirim organlarından alır ve çizgili iskelet kaslarına yönlendirerek terlemeyi arttırır. Noradrenalin ya da norepinefrin adı verilen hormon, adrenal salgı bezlerince üretilir ve sinaptik kavşaklarda bulunan biyokimyasal maddelerden biridir. Beyindeki ve sempatik sinir sistemindeki nöronlar arasında nöroelektriksel akımın akışını sağlayarak sinir sisteminin çalışmasında önemli bir rol oynar.
21
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
BÖLÜM II 22
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2. SPORDA DORUK PERFORMANSI ETKİLEYEN PSİKOLOJİK FAKTÖRLER İnsanlar başarıyı kuşaklar boyu bir var olma savaşı şeklinde algılamakta ve doğal bir dürtü olarak her koşulda başarılı olmayı arzulamaktadır. Sporda başarı, ilk olarak sporcunun hareket faaliyetini yerine getirmesi süreci ve ikinci olarak da bir spor faaliyetinin sonucudur. Bu performansı maksimuma çıkarma çabası içinde olan sporcuların karşılarına engelleyici faktörler çıkmaktadır. Bu faktörleri iç ve dış faktörler olarak iki grupta inceleyebiliriz. Dış faktörler genellikle çevreden kaynaklanır. Bunlar, spor alanları, hakemler, rakip takımlar ve oyuncular, kullanılan spor aletleri, hava koşulları v.b. olabilir. İç faktörler ise fiziksel ve psikolojik faktörler olarak iki bölümde incelenebilir. Fiziksel faktörler, sporda başarıyı direk psikolojik başarıyı ise dolaylı etkilediğinden psikolojik faktörlerin içinde incelenecektir. Psikolojik faktörler birbirleriyle çok yönlü ilişki içinde bulunduklarından öncelikle kişilik faktörleri ve fiziksel faktörler üzerinde durulacak, sonrasında ise zihinsel ve duygusal faktörler incelenmeye çalışılacaktır. 2.1.KİŞİLİK FAKTÖRLERİ Bir şampiyon sporcuyu diğer sporculardan ayıran özellikler nelerdir? Spor mu kişiliği oluşturur yoksa bazı kişilik özelliklerine sahip sporcular mı başarılı olur? Spor psikologları tarafından artan bir ilgiyle araştırılmasına rağmen bu sorulara verilecek kesin cevaplar henüz bulunmuş değildir. Sporda kişilik 23
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
araştırmalarının önemi, kişiliğin başarıyla yakından ilişkili olduğunun düşünülmesidir. İnsanlar hem fiziksel özellikleri hem de tutum ve davranışları bakımından farklılıklar gösterirler. İnsanların birbirlerinden farklı olmalarının pek çok nedeni olabilir. Aynı kültürel özelliklere sahip, aynı ailede yetişmiş ve aynı gruplarla beraber olan insanların davranışları aynı olsaydı, bunu çevresel koşullara bağlamak olası olabilirdi. Ancak insanlara bir kimlik kazandıran özelliklerin hem doğuştan ve hem de eğitimle elde edildiği araştırmalar sonucunda kanıtlanmıştır. 2.1.1.KİŞİLİK TANIMI Kişilik, günlük konuşmalarımızda sıklıkla kullandığımız bir kavram olmasına rağmen, anlamının her insan için aynı olduğu söyleyemeyiz. Bu nedenle literatürde birçok kişilik tanımına rastlamak mümkündür. Şöyle ki; •
•
•
“Kişilik, bireyin kendisinden kaynaklanan tutarlı davranış kalıpları ve kişilik içi süreçlerdir.” (Jerry M.BURGER) “Kişilik, bireyin iç ve dış çevresiyle kurduğu, diğer bireylerden ayırt edici, tutarlı ve yapılaşmış bir ilişki biçimidir.” (Doğan CÜCELOĞLU) “Kişilik, bireyin çevresine özgü ve farklı bir biçimde uyumunu belirleyen psiko-fiziksel sistemlerin dinamik bir bütünleşmesidir.” (Gordon W.ALLPORT)
24
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
•
•
“Kişilik, bir insanın bütün ilgilerinin, tutumlarının, yeteneklerinin, konuşma tarzının, dış görünüşünün ve çevresine uyum biçiminin niteliklerini kapsayan bir kavramdır.” (Feriha B.BAYMUR) “Kişilik, bireyin kendi açısından, fizyolojik, zihinsel ve ruhsal özellikleri hakkındaki bilgisidir. Başkaları açısından kişilik ise toplum içinde belirli özelliklere ve rollere sahip olmasıdır.” (Erol EREN)
Bu tanımlar daha da arttırılabilir. Allport, yaptığı araştırmalarla elliden fazla kişilik tanımı olduğunu saptamıştır. Alport’un saptadığı bu tanımları Getzel üç ana bölüme ayırmıştır.(Baymur,2004) 1. Kişiliğin Davranışsal Tanımları: insanın incelenebilir
ve ölçülebilir davranışları ve alışkanlıkları dikkate alınarak yapılan kişilik tanımlarıdır. Davranışsal tanımlar genellikle davranışçı psikologlar tarafından yapılmıştır. Bu psikologlar kişiliği, bir insanın kendine özgü ve az çok gözlenebilir davranış ve alışkanlıkları olarak tanımlamışlardır. Örneğin, Watson’a göre kişilik, “Bir insanın alışkanlıklarının veya alışkanlık sistemlerinin toplamıdır.” 2. Sosyal Uyarıcı Olarak Kişilik: Toplumsal açıdan yapılan kişilik tanımları bu gruba girer. Bir kısım psikologlar kişiliği, insanların başkaları üzerinde yarattığı etki açısından ele almış ve tanımlar yapmıştır. Burada kişilik sosyal bir uyarıcı biçiminde değerlendirilmiştir. Bu açıdan kişilik, insanın toplumda
25
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
oynadığı çeşitli roller ve bu rollerin başka insanlar üzerinde yarattığı etkilerin tümüdür. Ancak başkaları, insanın kişilik niteliklerini değerlendirmede bazen yanılgıya düşebilirler. Çünkü onlar insanın gerçek benliğini göremezler. Yani başkaları insanı ancak dıştan görür ve onun görünüş ve davranışlarının kendi üzerinde bıraktığı izlenimlere göre değerlendirme yaparlar. 3. Derinlik Psikologlarına Göre Kişilik: Derinlik psikologları tarafından yapılan tanımlar bu gruba girer. Bu psikologlara göre, insanların gözlenebilir ve ölçülebilir bütün özellikleri bazı iç faktörlerden ileri gelmektedir. Bir insanın gerçek kişiliği, iç hayatındaki dinamik güçlerin kendine özgü özellikleri ile açıklanabilir. Alport’un tanımı bu gruba girer. Bütün kişilik tanımları dikkate alınarak şöyle bir tanım yapılabilir (Güney,2009): Kişilik, insanları düşünme, hissetme, doğuştan getirdiği insanlardan ayıran bütündür.
birbirinden farklı kılan konuşma, olaylara ve insanlara bakış şekliyle, ve sonradan kazandığı, onu diğer özelliklerin tümünün oluşturduğu bir
26
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2.1.2.KİŞİLİĞİN BAŞLICA ÖZELLİKLERİ Yapmış olduğumuz açıklamalar doğrultusunda ortaya çıkan kişiliğin özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz: • • • • • •
•
Kişilik, doğuştan var olan ve sonradan kazanılan özelliklerden meydana gelmiştir. Kişilik, sosyal ortam içinde sergilenen tutum ve davranışların bütünüdür. Her kişilikte doğuştan getirilen bir tek karakter vardır ve bu karakter kişiliğin vazgeçilmez bir unsurunu oluşturur. Kişilik, fiziksel ve zihinsel özelliklerin toplamından oluşur. Kişilik, davranışların toplamından oluştuğu gibi davranışlara da yön verir. Her insanın kişilik özellikleri diğerlerinden farklıdır. Yeryüzünde yaşayan insanlar kadar kişilik kavramı mevcuttur. Kişilik, çevrenin ortaya çıkardığı bir olgudur.
Bu özelliklerin hepsi bireyin kişiliğini oluşturur. Oluşan bu kişilik sayesinde toplumda kendine bir yer edinir ve sosyal hayatını devam ettirir.
27
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2.1.3.KİŞİLİĞİN GELİŞMESİNDE ETKİLİ OLAN ETMENLER Kişilik gelişmesi doğumla başlayıp devam eden bir süreçtir. Bu süreç gelişme dönemlerinde çeşitli etmenlerin etkileriyle ilerler. Toplumsal yaşamda insanların nasıl davranacağına, düşüneceğine, seveceğine, sevileceğine hatta ne giyeceğine etki eden etmenlerin hepsi kişiliğin gelişmesine etki eder. Bu etmenleri aşağıdaki başlıklar altında inceleyeceğiz: 2.1.3.1.Kalıtsal Etmenler Kalıtımsal etmenler kişiliğin oluşmasında önemli rol oynarlar. Çünkü insanlar kişisel özelliklerinin çoğuna doğdukları anda sahip olurlar. Bu özellikler insanlar arasındaki farklılıkları oluşturan çok önemli etmenlerdir. Kalıtım yoluyla insanlar hem kendi özelliklerini hem de soyuna ve ailesine ait pek çok özelliği yansıtırlar. Bireyin bedensel yapısı ve bu yapının fiziksel görünümü, cinsiyeti, sinir ve sindirim sisteminin özellikleri kalıtım yoluyla kazanılır. İnsanların yürüme, konuşma, gülme ve davranış biçimlerinin farklı olmalarının nedeni, kalıtımsal etmenler tarafından belirlenmeleridir. Ayrıca insanların, öğrenme, çevreden gelen uyarıcılara tepki vermeleri, baskılara karşı dayanma güçleri de birbirinden farklı olmakla beraber kalıtsaldır. Bütün bu özellikler nedeniyle insanlar farklı kişiliklere sahiptirler. Ancak kalıtsal özelliklerin kişilik gelişmesini açıklamakta yetersiz kaldığı görüşü kabul edilmektedir. 28
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2.1.3.2.Yapısal Etmenler Beden yapısıyla kişilik arasında bir ilişki olduğu eski yıllardan beri öne sürülmüş ve böyle bir ilişkinin varlığı ortaya konmaya çalışılmıştır. Yapısal etmenler görüşü salt gözlemlere dayandırılmıştır. Kretschmer, insanları beden yapılarına göre astenik, piknik, atletik ve displastik olarak dört tipe ayırarak bu kişilerin belirli kişilik özelliklerine sahip olduklarını iddia etmiştir. Sheldon ise, beden yapılarına göre endomorfik, mezomorfik ve ektomorfik olarak üç kişilik tipi öne sürmüştür. Günümüzde beden yapılarıyla kişilik özellikler arasında bir ilişki olduğu görüşü kabul edilmemektedir. 2.1.3.3.Çevresel Etmenler İnsanın döllenmeden başlayarak çevresindeki etkenler, fiziksel çevresi ve diğer insanlarla etkileşimleri kişiliklerini etkiler. Kişiliğin oluşmasında en önemli çevresel etken ailedir. Aile özel davranışların kazandırıldığı ceza ve ödüllerin verildiği sosyal bir ortamdır. İnsan bu etkileşimlerden kendini soyutlayamaz. 2.1.3.4.Kültürel Etmenler İnsan toplumsal bir varlık olarak, içinde yaşadığı çevreyle ilişki kurmak ve etkileşimde bulunmak zorundadır. Bu ilişki ve etkileşim sonucunda birçok kültürel özellikler öğrenir ve öğrendiği bu kültürel özelliklere göre davranış sergiler. Her toplumun kendine özgü yaşama biçimleri, örf, adet, gelenek, görenek, amaç ve hedefleri vardır. Yeni doğan bir çocuk bu özellikler doğrultusunda yetiştirilir.
29
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Kültürel görecelik yaklaşımına göre, toplumların kültürleri birbirinden farklıdır. Dolayısıyla kişilik gelişimi, cinsel roller, çocuk yetiştirme, öğrenme gibi psiko-sosyal olgular kültürler arası bir benzerlik göstermez. İnsanın içinde yaşadığı kültürel ortama uyum sağlaması bir öğrenme süreci sonunda gerçekleşir. Toplumsal normlar, standart ilke ve kurallardan oluşmasına rağmen, bunların insanların davranışlarındaki yansımaları farklıdır. 2.1.4.KİŞİLİK YAKLAŞIMLARI 2.1.4.1.KİŞİLİĞİN PSİKODİNAMİK YAKLAŞIMI Psikodinamik Kişilik Yaklaşımı, Sigmund Freud tarafından ortaya atılmış ve kendisinden sonra gelen Alfred Adler (1929), Eric Erkickson (1950), Carl Jung (1926) VE Erich Fromm (1947) gibi neo-Freudian bilim adamları tarafından desteklenmiştir. Freud’a göre kişilik id (alt benlik), ego (benlik) ve süper ego (üst benlik) olarak üç birimden oluşmaktadır. İd: İnsanlarda ortak olan temel biyolojik içgüdüleri, arzuları ve dürtülerini içeren psişik enerji kaynağıdır. Haz ilkesine göre çalışır ve geciktirilmeden bütün isteklerin karşılanmasını beklerken doyumun maksimuma çıkmasını hedefler. Açlık, cinsellik ve saldırganlık gibi dürtülerle artan gerginliği azaltmaya çalışır. Ego: İd ile gerçek dünya arasında işlev görür. Gerçeklik ilkesine göre çalışır. Kişiliğin icra organı konumundadır diye biliriz.
30
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Ego, bir anlamda İd’e danışmanlık yaparak, ona yol gösterir. Alt benlik ile karşılaştırıldığında ego, kişiliğin mantıksal ve bilinçli yönünü oluşturur. İd ile süper ego arasında uzlaşma sağlayarak insanları, dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korur. Ayrıca sağlıklı bir kişide güçlü bir ego, id ve süper egonun kişilik üzerinde aşırı kontrol sahibi olmasına izin vermez. Süperego: Toplumun değer yargıları ve ahlak normlarını ifade eden kişilik yönüdür. Üst ben toplumda geçerli kurallara göre davranışları kontrol ederek iyi davranışları ödüllendirir, kötü davranışları ise cezalandırır. Süper ego, neyi yapabileceğimiz ve neyi de yapamayacağımız konusunda kısıtlamalar getirir. Psikodinamik kuram, spor psikolojisinde etkili kullanılamamaktadır. Çünkü bu kuram davranışın belirleyici yönüne odaklanmış ve sosyal çevrenin davranışın şekillenmesindeki rolünü göz ardı etmiştir. Spor aktivitelerinde ortaya konan davranışlarda sosyal çevrenin etkisi yadsınamaz. 2.1.4.2.ÖZELLİK YAKLAŞIMI Özellik Yaklaşımına göre, bir insanın kişiliği, onu başkalarından ayıran ve eşi olmayan kişilik özelliklerinden oluşur. Kişilik özelliği, belli bir davranış örneğine yönelik ve nispeten sürekli olan bir eğilimdir. Bireyin davranışlarını etkileyebilecek dışsal faktörleri dikkate almaz. Davranışın sebebinin kişinin kendi içinden kaynaklandığını savunur ve davranış üzerindeki dışsal faktörlerin rolünü minimize eder.
31
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Bu yaklaşımın öncülerinden Gordon Allport (1937), teorisini ortak özellikler ve kişisel eğilimler arasındaki farklar üzerine kurmuştur. Allport’a göre, her kişiliği oluşturan ortak özellikler olmakla beraber, bu özelliklerin dışında tamamen eşsiz ve tek olan özelliklerde vardır. Allport bu eşsiz özellikleri, kişisel eğilimler olarak tanımlamaktadır. Bir başka özellik yaklaşımcısı Raymond Cattell (1965)’de Allport gibi bireylerdeki genel özellikleri ve diğer bireylerde ortaya çıkmayan sadece kişiye özgü olan özellikleri birbirinden ayırmıştır. Ayrıca Cattell, kişiliğin, bireyi tanımlayan 16 faktörden oluştuğunu ileri sürmüş ve bunu ölçmek için bir envanter geliştirmiştir. Sporcuların kişilik özelliklerinin belirlenmesinde en çok “Faktör Analizi” yönteminden yararlanılmıştır. Allport’un kişiliğe yaklaşımından etkilenen İngiliz psikolog Hans Eysenck, faktör analizi yöntemini kullanarak kişilerin sinirsel aktivitelerinin yapısı ve büyüklüğünden dolayı kişiliklerinde farklı olduğunu savunmuştur. Eysenck kişiliğin, içedönüklük-dışadönüklük ve oturmuş-uçarı olmak üzere iki boyutu olduğunu ileri sürmüştür. Bu iki boyutu bir arada ele aldığımızda dört grup kişilik yapısı ortaya çıkmaktadır(Tablo 2.1).
32
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
İÇEDÖNÜK
DIŞADÖNÜK
OTURMUŞ
Oturmuşİçedönük
OturmuşDışadönük
UÇARI
Uçarı-İçedönük
Uçarı-Dışadönük
Tablo2.1: Eysenck'in Dört Grup Kişilik Yapısı •
• •
•
Oturmuş-İçedönük kişiler, sakin, güvenilir, dikkatli, kendini denetin altında tutabilen kişiler olmakla beraber kolaylıkla sosyal ilişki kurabilirler. Oturmuş-Dışadönük kişiler, hoş sohbet, aldırmaz, atılgan, lider nitelikli kişilerdir. Uçarı-İçedönük kişiler, karamsardır, hoş görüleri yoktur, topluluklardan kaçarlar, ne zaman neşeli ya da öfkeli olacakları anlaşılamayan kişilerdir. Uçarı-Dışadönük kişiler, hemen alınır, saldırgan, heyecanları çok çabuk değişebilen, hareketli kişilerdir.
33
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Böylece Eysenck, insanları dört temel kişilik grubu içinde tanımlamıştır. Ancak bu dört gruba giren kişiler her sosyal durumda sürekli aynı biçimde mi hareket ederler? Sosyal durumun kişiliği belirleyen yönleri yok mudur? Bu iki temel boyut birbirleriyle nasıl bir ilişki içindedir? Bu boyutların yapılaşmasını nasıl bir gelişim süreci sağlar? Tüm bu soruları bilimsel bir biçimde yanıtlayamadığı için Eysenck’in yaklaşımı da sınırlı kalmıştır. 2.1.4.3.DURUMSALLIK YAKLAŞIMI Bu yaklaşım, insan davranışlarında çevrenin ya da durumun göz ardı edildiği düşüncesinden doğmuştur. Durumsallık yaklaşımı, davranışın büyük oranda durum (situation) ya da çevre tarafından belirlendiğini ileri sürer. Bandura’nın “sosyal öğrenme” teorisinden yola bu yaklaşıma göre, çevresel etki, geribildirim ve pekiştiriciler davranışlarımızı şekillendirir. Bu yaklaşımda gözleme dayalı ya da model olarak öğrenme ve sosyal pekiştirme önemli iki kavramdır. Televizyonun çocuklar üzerindeki etkisiyle ilgili deneyler, Bandura’nın gözleme yoluyla öğrenme kuramını destekler sonuçlar vermiştir. Durumsallık yaklaşımında diğer yaklaşımlardan farklı olarak sporcunun herhangi bir durumda diğer sporculara göre nasıl davrandığından ziyade bu davranışı meydana getiren olayın ne olduğunu anlamaya odaklanmıştır. Dolayısıyla sporculara model olarak gösterilecek başarılı sporcuların davranımlarının istenir davranımlar olması çok önemlidir.
34
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2.1.4.4.ETKİLEŞİMSEL YAKLAŞIM Etkileşimsel yaklaşım, kişinin sahip olduğu özelliklerle, içinde bulunduğu çevreyi birlikte ele alarak insan davranışlarının açıklanabileceğini savunur. Yani ne sadece kişilik özellikleri ne de durumsal faktörler kendi başlarına bireyin davranışlarını belirlemezler. Davranışların belirleyicisi her ikisidir. Başka bir deyişle; değişen durumlarda davranışı etkileyen kişilik özelliklerinin neler olduğunun ve bu kişilik özelliklerinin değişen durumlarda etkileşiminin belirlenmesi bu yaklaşımın temelini oluşturmaktadır (Gill,1986,28). Destekleyici seyircilerden oluşan statta sporcunun göstereceği davranışla, aleyhte tezahürat yapılan bir statta aynı sporcunun göstereceği davranışlar farklı olabilecektir. 2.1.4.5.BENLİK (KENDİLİK) YAKLAŞIMI Benlik, kendi kişiliğimize ilişkin kanılarımız ve kendi kendimizi görüş tarzımızdan oluşur. Bu bakımdan benlik, kişiliğin öznel yanı olarak tanımlanabilir. İç varlığımızın bütününü teşkil eden benlik, kişilik gibi karmaşık bir kavramdır. Benlik, bireyin özellikleri, yetenekleri, değer yargıları, emel ve ideallerine ilişkin kanıların dinamik bir örüntüsüdür. Benlik üzerinde beden özelliklerinin ve yapısının etkisi olursa da, benlik birinci derecede psişik ve ikinci derecede tensel bir kavramdır (Baymur,2004). Bazı psikologlar benliği, gerçek ve ideal benlik olarak sınıflandırırlar. “Ben neyim” ve “ne yapabilirim?” sorularının
35
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
cevabı gerçek benliği, “benim için neler değerlidir?” ve “hayatta ne istiyorum?” sorularının cevabı da ideal benliği oluşturur. Benlik, içimizde kendimizi gözetleyen, yargılayan, değerlendiren ve davranışlarımızı düzene koyup bizi yöneten bir güçtür. Bir genç kendini bir sporcu olarak kabul ediyorsa, bütün çabalarını spora yöneltir; sporcu gibi giyinir; sporcu gibi konuşur; sporcu gibi yemesine ve içmesine dikkat eder; spor başarısına etki edecek kötü alışkanlıklardan kaçınır. Benlik yaklaşımını kişiliğin temeline koyan psikologlar, insanların temelde iyi olduğuna ve sürekli olarak daha iyiye doğru gelişmek için çaba harcadığına inanırlar. Carl Rogers, koşulsuz sevgi içinde büyüyen kişilerin kuvvetli olumlu benlik kavramları geliştireceğine inanır. Koşullu sevgi ise olumsuz benlik bilinci gelişmesine neden olur. Benlik bilinci ve davranış arasındaki fark kaygıya ve uyumsuzluğa yol açar. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi kuramında benlik bilici de yer almaktadır. Maslow, güdüleri basamaklı bir yapı içinde görür ve insanlar alt basamaktaki gereksinimleri gidererek bir üst basamaktaki güdüleri gidermeye yöneleceğini kabul eder. En son unda bireyin ulaşacağı en yüksek basamak kendini gerçekleştirme noktasıdır. Kendini gerçekleştirme aşamasına ulaşan kişilerin bazı özellikleri Tablo 2.2’de verildi. Kendini gerçekleştirme aşamasına ulaşan insanların benlik bilinçleri de sağlıklı bir şekilde oluşmuştur.
36
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• • • • • • • • • • • • • • • •
Gerçeğin bilinebilecek yönlerini doğru olarak algılarlar. Bilinmeyecek olanların bilinmeyeceğini doğru olarak algılarlar. Gerçeği olduğu gibi kabul ederler. Kendini olduğu gibi kabuk ederler. Başkalarını olduğu gibi kabul ederler. Hayatlarını diledikleri gibi yaşayarak tadını çıkarma eğilimindedirler. Başkalarının ikazlarına fırsat vermeyerek kendiliğinden hareket ederler. Yaratıcı bir şekilde davranırlar. Kendilerine ve hayata gülebilirler. İnsanlığa değer verir ve onun sorunlarını ciddiye alırlar. Çok yakın ve samimi olan birkaç dostu vardır. Hayatı bir çocuğun bakışıyla görüp yaşayabilirler. Gerektiğinde çok çalışır ve sorumluluklarının farkındadırlar. Dürüsttürler. Çevrelerinin farkındadırlar, sürekli çevrelerini araştırır ve yeni şeyler denerler. Savunucu bir iletişim metodu kullanmazlar.
Tablo 2.2: Maslow’un Kendini Gerçekleştirmiş Kişilerde Gördüğü Bazı Özellikler Benlik kuramcıları, belirsiz ve iyi tanımlanmamış, deneyle gözlenemeyen betimsel kavramlar kullandıkları, açıklama yapmadıkları, bilinçaltını, çocukluk yaşantılarını ve pekiştirme yaşantılarını hiç hesaba katmadıkları yönünden eleştirilmektedir.
37
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2.1.5.KİŞİLİĞİN ÖLÇÜLMESİ Tüm insanları gözlediğimizde her yönden bir birinin aynı iki insan mevcut değildir. Şayet insanlar birbirinin aynı olsaydı kişiliğin ölçülmesinin bir anlamı kalmazdı. O halde kişiliği ölçmenin nedeni insanlar arasında farklılıkların olmasıdır. Bu farklılıkların ölçülmesinde çeşitli envanterler, testler ve ölçekler kullanılmaktadır. Bunlar aşağıda belirtilmiştir. Ancak sporcuların kişilik araştırmalarında kişilik envanterleri ve projektif testler ağırlıklı olarak kullanıldığından bu iki ölçeğe değinilecektir. • • • • •
Görüşme ölçekleri Dereceleme Ölçekleri İlgi Testleri Kişilik envanterleri Projektif Testler
2.1.5.1.Kişilik Envanterleri Kişilik envanterler, geçerlilik ve güvenilirlik çalışmaları yapılmış objektif ölçüm araçlarıdır. Bu envanterlerdeki sorular, kişilerin kendine göre yanıtlayacağı “doğru-yanlış” ya da “sıklıkla”, “ara sıra”, “nadiren” şeklinde yanıtlarını derecelemeye tabi tutar veya ifadelerden kendine en uygununu seçecek şekilde oluşturulmuştur. Örnek olarak aşağıdaki envanterler verilebilir.
38
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
•
•
•
•
•
Cattel’in 16 Kişilik Faktörü Soru Listesi(Cattell’s 16 Personality Factor Questionnaire): Kişiliği oluşturduğunu öne sürdüğü 16 faktörü değerlendirir. Eysenck Kişilik Envanteri: Kişiliği içedönüklükdışadönüklük ve nevrotiklik-dengeli olma boyutlarında değerlendirir. Kaliforniya Kişilik Envanteri(California Personality Inventory-CPI): Kişiliği dört genel kategoride yer alan 18 boyutta değerlendirir. Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri(Minnesota Multiphasic Personality Inventory-MMPI): Kişiliği 10 alt başlıkta 566 maddeyle değerlendirir. Edwards Kişilik Envanteri-EPPS
2.1.5.2.Projektif Testler Kişinin içsel duygularını ve güdülerini yansıtmasına olanak sağlayan testlerdir ve bu testler yapılandırılmamıştır. Aşağıdaki testler örnek olarak verilebilir. •
•
Rorschach’ın Mürekkep Lekesi Testi: Ortasına mürekkep damlatılmış bir kağıdın, ortadan ikiye katlanarak, mürekkebin kağıda simetrik olarak yayılmasının sağlanmasıyla elde edilen bir testtir. Beşi siyah-beyaz, ikisi kırmızı-siyah, üçü de çeşitli renklerde simetrik mürekkep lekesi olan 10 karttan oluşur. Tematik Algı Testi-TAT(Thematic Apperception Test) : Otuz resimli karttan oluşan bu testte, deneğe bu resimli kartlar sırasıyla gösterilerek, her bir resim için bir öykü
39
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
•
•
anlatmaları istenir. (Çocuklar için 10 resimli kart kullanılır. Rotter Cümle Tamamlama Testi: Başında, ortasında ve sonunda eksik bırakılan cümlelerin tamamlanmasına göre yorumlanır. Ev-Ağaç-İnsan Çizim Testi: Verilen nesnelerin nasıl çizildiğine ve özelliklerine göre kişilikle ilgili değerlendirme ve yorumlama yapılır.
2.1.6. SPORDA KİŞİLİK ARAŞTIRMALARI Sporda kişilik araştırmaları iki ana sorudan kaynaklanmaktadır. Birincisi, Performans sporlarında maksimal performansı ve başarıyı garanti eden belli bir kişilik yapısı var mıdır, varsa bu kişilik yapısının kriterleri nelerdir? İkincisi ise, farklı kişilik özelliklerine sahip sporculardan oluşan bir takımı veya grubu çalıştıran ve onları maksimal performansa ve başarıya hazırlayan antrenör bu hazırlık esnasında nelere ve hangi kişilik özelliklerine dikkat etmeli ve hangi yöntemlere başvurmalıdır? Bu soruların cevaplarını öğrenmede ve uygulamada kolaylık sağlaması için beş alt başlıkta inceleyeceğiz.
40
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2.1.6.1.Kişiliğin Nedenleri
Dinamik
Kuramının
Sporu
Seçme
Temelde spor bir oyundur. Oyun öğrenme, keyif alma, eğlenme, paylaşma, enerjiyi verimli bir şekilde harcama, kendini ifade etme gibi amaçlar ve nitelikler taşır. Dinamik kurama göre sporu seçme nedenleri oyunun nitelikleriyle benzerlikler gösterir. Bu benzerlikler aşağıdaki gibi özetlenebilir (Tiryaki,2000): a. İnsanların yaşadıkları çeşitli engellenmeler anksiyete oluşturur. Her insanlar her dönemde birçok stresörle karşılaşır. İnsanlar bu anksiyete ve stresin oluşturduğu olumsuz etkilerden kurtulmak için spora yönelebilir. b. İnsanın fiziksel ve ruhsal enerjisinin fazla olan bölümü toplumunda uygun gördüğü biçimde boşaltılmalıdır. Bunun en uygun yollarından biri sportif etkinliklerdir. c. Çocuklar oyun aracılığı ile yaşadıkları sıkıntıyı ortaya koyabilir, bu sıkıntıyla baş etmeye ve üstünlük kurmaya çalışabilir. Bu amaçlar da çocuğu oyuna ve giderek spora yöneltebilir. d. Çocuk oyun ve spor aracılığıyla fiziksel, zihinsel ve duygusal yeteneklerini tanıyarak, bu yeteneklerini geliştirme olanağı bulabilir.
41
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
e. Çocuk içinde bulunduğu ortamda daha etkin olmak ve üstünlük kurmak için oyuna ve spora yönelebilir. f. Ergenlik ve gençlik döneminde artan cinsel ve saldırgan dürtülerin doyumu sporla toplumun kabul ettiği biçimde sağlanabilir. 2.1.6.2.Spor Özellikleri
Yapanların
ve
Yapmayanların
Kişilik
O.Neumann, genç performans sporcuları ile spor yapmayanları karşılaştırdığında spor yapanların yapmayanlara göre daha çanlı, dışa dönük, daha çalışkan, daha sabırlı, toplumsal ilişki kurmaya daha hazır, duygusal yönden daha dengeli oldukları bulunmuştur. Başka bir araştırmada haltercilerin spor yapmayanlara göre duygusal olarak dengesiz, çabuk sinirlenen, tepkisel özelliklere sahip oldukları; yine maratoncuların spor yapmayanlara göre birçok kişilik özellikleri yönünden farklı oldukları belirlenmiştir(Tiryaki,2000). Ancak bu özelliklerin spor yaparak mı kazanıldığı, yoksa spor yapmadan önce de olup olmadığı önemlidir.
42
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2.1.6.3.Takım Sporu ve Bireysel Spor Yapanların Kişilik Özellikleri Araştırmalar sonucunda takım sporu yapanlarla bireysel spor yapanlar arasında kişilik özellikleri yönümden belirli farklar olduğu belirlenmiştir. Bireysel spor yapanların takım sporu yapanlara göre daha az kaygılı, kendine daha yeterli ve daha bağımsız olduklarını (Cratty,1973) ve (Vanek ve Cratty,1970) tespit etmişlerdir. Bayan atletleri, bayan voleybolculara göre daha içedönük, maceracılık eğilimleri daha fazla, ilgileri daha geniş, daha az katı olarak buldular(Koruç, Bayar, 1992). Tiryaki’de (1991) EPPS kullanarak yaptığı araştırmada, bireysel spor yapanların gösteriş, ilgi görmek isteme ve kendini suçlama puanlarının, takım sporu yapanlardan yüksek olduğunu belirlemiştir. 2.1.6.4. Elit Sporcukların Kişilik Özellikleri Elit sporcu ile şampiyon olmuş, rekor kırmış, ulusal ve uluslar arası yarışmalarda dereceye girmiş sporcular düşünülmelidir. Elit sporcuları vasat sporculardan ayıran iki özellik vardır(Morgan,1979). a. Zihinsel Sağlık Modeli(Mental Health Model):Bu model zihinsel sağlığı üç araçla ölçer; Spielberger’in durumluk-sürekli anksiyete ölçeği, Eysenck’in kişilik ölçeği ve duygu durumu profili. Bu ölçeklerin kürekçilere uygulanması sonucunda başarılı sporcular daha olumlu bir zihinsel sağlık modeli göstermişlerdir.
43
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
b. Aysberg Profili (Iceberg Profile) : Bu modelde ölçüm aracı olarak duygu durumu profili (Profile of Mood State) kullanılır. Bu ölçeğin güreşçilere uygulandığı bir araştırmada, altı alt ölçekten alınan puanların profili başarılı olanlarda bir aysbergi andırırken, başarısız olanlarda görece daha düz bir profil elde edilmiştir. Aynı bulgulara buz hokeycileri, güreşçiler, orta mesafe koşucuları ve voleybolcularda da rastlanmıştır. 2.1.6.5. Spor Dallarına Göre Kişilik Özellikleri Bireysel spor yapanlar arasında ya da takım sporları yapanlar arasında farklı kişilik özelliklerinin olduğu belirtilmektedir. Tenisçiler ve yüzücüler daha çok dışa dönük kişilik özellikleri gösterirken, içlerinden en başarılıları içe dönük olanlardır. Güreşçilerin genelde sert mizaçlı, güvenli odluları, atletlerin ise daha sinirli fakat olumlu toplumsal özelliklere sahip oldukları bulunmuştur. Ülkemizde bayan atletlerin bayan voleybolculardan daha içe dönük, daha hoşgörülü, daha maceracı olduklarını, erkek atletlerin erkek hentbolculardan daha asi, bencil ve idealist oldukları bulunmuştur(Koruç,Bayar,1992). Sonuç olarak sporcu kişiliği, sporun kişiliğe etkileri, kişiliğin spora etkileri, spor branşlarına göre kişilik özellikleri gibi alanlarda yapılan çok sayıdaki araştırmalara göre aşağıdaki sonuçlar belirlenmiştir (Horn,1992). •
Belirgin bir sporcu kişiliği yoktur.
44
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• • •
•
Spor dallarına göre kişilik farklılıkları yoktur. Elit sporcularla vasat sporcular arasında belirgin bir kişilik özellikleri yoktur. İnsanlar spor yapmakla istedikleri kişilik özelliklerine sahip olamazlar. Ancak spor yapmak toplumun kabulünü ve onayını artırır. Spor alanında çeşitli ölçekler kullanılmaktadır, fakat bu ölçekler spor ve sporcular için geliştirilmiş ölçekler değildir. Bu nedenle sporcu ve sporcu kişiliğini geliştirmeye yönelik testler geliştirilmelidir.
2.2. FİZİKSEL FAKTÖRLER Performans sporlarında amaç, belirli fizyolojik başarıya ulaşarak, bu durumu korumak ve geliştirmektir. Sportif başarı olarak düşünüldüğünde ise çok sayıdaki faktörlerin ortaya çıkardığı bir sonuç olarak düşünülebilir. Sporcuların en yüksek verim seviyesini etkileyen faktörlerden biri de fiziksel faktörlerdir. Bu faktörleri genel olarak inceleyeceğiz. Fiziksel başarının, zihinsel yetenek ve başarılarla doğru orantılı olduğu yapılan araştırmalar sonucu tespit edilmiştir. Böylece fiziksel başarılar, dolaylı olarak psikolojik başarıyı etkilerken aynı zamanda da sportif başarıyı artırmaktadır. Fiziksel faktörler, kondisyon, teknik ve taktik olarak üç temel unsurdan oluşmaktadır.
45
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2.2.1. KONDİSYON Her sağlıklı insan hareket edebilme kabiliyetine haizdir. Ancak bu kabiliyetin geliştirilebilmesi görecelidir. İnsandan insana ve sporcudan sporcuya değişmektedir. Doğumdan itibaren kondisyonel özelliklere sahip olan insan, bu özelliği hayatını sürdürecek ve işlevsellik kazandıracak bir seviyeye ulaşıncaya kadar geliştirir. Kondisyon, sporcunun performans durumunun göstergelerinden biridir. Yani organizmanın ve kasların enerji oluşum sürecinin etkileşimi altında kuvvet, sürat, dayanıklılık, hareketlilik ve koordinasyon özelliklerinin gerekli psikolojik özelliklerle bütünleşmesi ve işbirliği olarak tanımlanabilir. Kondisyon genel ve özel olmak üzere ikiye ayrılır. Genel kondisyon antrenmanlarında sporcunun, kondisyonla ilgili bütün genel yeteneklerinin eşit düzeyde geliştirilmesi hedeflenir. Özel kondisyon ise, ilgili spor branşında başarıyı belirleyen yeteneklerin geliştirilmesi hedeflenir. Performans sporlarında yapılan kondisyon antrenmanları, karşılaşma performansını artırma amacına yönelik bir araçtır. Bu amaçla önce genel sora ise genel ve özel kondisyon antrenmanı birlikte uygulanır.
46
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Şekil 2.1: Kondisyon yetenek ve özellikleri. Kondisyon ile sportif verimi normalin üzerinde geliştirebilmek için belli yetenek ve özellikler gereklidir. Tüm spor eylemlerinin ilk koşulu olan bu yetenek ve özellikler, sürat, kuvvet, dayanıklılık, hareketlilik ve koordinasyon (beceriklilik) olarak beş alt başlıkta incelenecektir. (Şekil 2.1) 2.2.1.1. SÜRAT Sürat, mevcut şartlar altında motorik aksiyonlarını en kısa süre içinde tamamlayabilme yeteneğidir. Sürat yeteneği, performans sporlarında verimliliği belirleyen önemli bir motor özelliktir. Dolayısıyla sürat eğitimi mümkün oldukça erken yaşlarda (7-12 yaş) amaca yönelik olarak verilmelidir. Sürat yeteneği,
47
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
reaksiyon(tepki) sürati, aksiyon (hareket) devamlılık(dayanıklılık) olarak incelenebilir.
ve
süratte
Reaksiyon sürati; bir uyarının verilmesinden bilinçli hareketin başlatılmasına kadar geçen reaksiyon süresidir. Bu süre ne kadar kısa olursa, reaksiyon çabukluğunun düzeyi de o kadar yüksek olur. Kaygı, stres, yorgunluk, gürültü ve alkol gibi faktörler reaksiyon süresini uzatırken, dikkat, ısınma ve kasın ön gerilimi ise reaksiyon süresini pozitif yönde etkiler. Tepki süresi beş aşamada incelenebilir. • • • • •
Uyarıların alıcılar tarafından algılanması Uyarılmanın merkezi sinir sistemine (MSS) iletilmesi Uyarının sinir ağlarına geçişi ve etkili bir uyarıcının oluşumu Merkezi sinir sistemi uyaranının kasa geçişi Kasın uyarılması ve mekanik bir aktivitenin gerçekleşmesi.
Birçok insan maksimum sürate erişemez ancak çok hızlı tepki gösterebilir. Bu nedenle reaksiyon sürati ile aksiyon sürati birbirine karıştırılmamalıdır. Ayrıca refleks ve reaksiyon süresi de karıştırılmamalıdır. Refleks fizyolojik bir yapı olarak reaksiyon süratinin bir parçasıdır, fakat motorik harekete dahil değildir. Reaksiyon sürati, görsel, işitsel ve dokunsal uyaranlara göre ayırt edilebilir. Bir boksör görsel ve dokunsal uyaranlara göre reaksiyon verirken, bir futbolcu üç uyarı türüne de reaksiyon da
48
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
bulunabilir. Uyarının cinsine göre de reaksiyon sürelerinde farklılıklar gözlenir. Görsel uyarıya gösterilen tepki, işitsel bir uyarıya gösterilen tepkiden daha yavaştır. İnsanlar ve hayvanlar görme alanı dışında kalan bir uyarıya tepki vermezken, hangi yönden gelirse gelsin işitsel bir uyarıya mutlaka reaksiyon gösterirler. İşitsel uyarılara hızlı reaksiyon gösterilmesi canlılar aleminde yaşamsal bir öneme sahiptir. Aksiyon sürati; kas sisteminin koordinasyonuna, uyarı iletme ve kasılma yeteneğine bağlıdır. Devirli (siklik) ve devirsiz (asiklik) hareket akışını en kısa sürede uygulayabilme yeteneğidir. Devirli hareket sürati, daha çok ileriye doğru yapılan hareketlerin hızlı bir şekilde ve yorulmadan gerçekleştirilmesiyle ilgilidir. Devirsiz hareket sürati, dış direnci az olan hareketlerde görülür. Bu yeteneğe boksörler ve güreşçiler gereksinim duyarlar. Bir uzun atlama sporcusu koşarken devirli, sıçradığında ise devirsiz harekette bulunur(ikizler,1997). Süratte devamlılık; hareket süratini müsabaka süresince sürdürebilme yetisidir. Süratte dayanıklılığın arttırılmasıyla sporcuların, yüksek sürate ulaştıkları dönemi daha uzun süre aynı düzeyde tutmaları sağlanır. 2.2.1.2. KUVVET Spor verimini artıran motor yetilerinden biridir. Spor faaliyeti sırasında sporcunun kendi vücudunu veya bir spor aletini ileriye doğru hareket ettirmesini, bir dirence karşı koymasına ya da bir direnç karşısında belirli bir ölçüde dayanabilme yeteneğine 49
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
kuvvet denir. Kuvvet yeteneğinin değişebilirlik özelliği önemlidir. Yirmili yaşlarda gelişim hızı maksimum düzeyde iken, 20-30 yaşlar arasında düşmeye başlar. Kuvvetin oluşumu ve sportif hareketlerde kuvvet kullanımı, fizyolojik, koordinatif, morfolajij ve psikodinamik faktörlerden etkilenir. Kuvvet, genel ve özel kuvvet olarak ikiye ayrılır. Herhangi bir spor dalına özgü olmayan, tüm kasların kuvvetine genel kuvvet, herhangi bir spor branşında gerekli olan kuvvete ise özel kuvvet denir. Ancak bu ayrım yetersiz kalmaktadır. Çünkü bir spor branşının gerektirdiği kuvvet tek başına değil birçok özelliğin birleşmesi sonucu ortaya çıkar. Kuvvet, maksimal kuvvet, çabuk kuvvet ve kuvvet dayanıklılığı olarak başlıca üç şekilde kendini gösterir (Letzelter,1990): Maksimal kuvvet; kas-sinir sisteminin isteğe bağlı olarak ürettiği en büyük kuvvettir. Bu kuvvet karşı konulacak ya da üstesinden gelinecek direncin çok yüksek olduğu spor dallarında etkili olur. Maksimal kuvvet, dinamik ve statik kuvvetlerden oluşur. Dinamik kuvvet türünde, kas kasılma sırasında kısalır, bir ağırlık kaldırıp indirmek genel olarak bu kuvvet kavramı içindedir. Statik kuvvet türünde ise, kasta gözle görülen bir kasılma olmaz ancak yüksek bir gerilim ile kuvvet açığa çıkartılır. Çabuk kuvvet; belirli bir direnci birim zamanda en sık yenen kuvvettir. Bu kuvvet sürat ile kuvvetin karışımından meydana gelir. Çabuk kuvvet yüksek bir kasılma çabukluğu ile kas 50
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
sisteminin dirençleri yenebilme yetisinin gerekli olduğu sprint, gülle atma, atlamalar branşlarında verimi belirler. Kuvvet dayanıklılığı; uzun süre devam eden kuvvet yüklenmeleri sırasında yorgunluğa karşı koyma yeteneğidir. Kürek çekme, yüzme, kayak, orta mesafe koşuları ile fazla tekrarlı antrenman hareketlerinde bu yetiye gereksinim duyulur. 2.2.1.3. DAYANIKLILIK Dayanıklılık, uzun süreli sportif çalışmalar sırasında organizmanın yorgunluğa karşı gösterdiği fiziksel ve psikolojik dayanma yeteneğidir. Başka bir değişle organizmanın uzun süre devam eden sportif çalışmalarda yorgunluğa direnç gösterebilme ve oldukça yüksek yoğunluktaki yüklenmeleri uzun süre devam ettirebilme yeteneğidir. Dayanıklılık, aerob (oksijenli) ve anaerob (oksijensiz) metabolizmanın yeterliliğine dayanır. Kapasitesi, öncelikle kassal ve kardiyo-respiratör parametrelerin ulaştığı değerler ile sınırlıdır(Muratlı,2007). Dayanıklılık çalışmalarıyla sporcular fizyolojik özellikleri kazanabilirler: • • • • •
aşağıda
belirtilen
Vücut çok kısa sürede toplanır. Vital kapasite artar. Kalp güçlendirilir. Aktif kılcal damarların sayısı arttırılır. Organizmanın enerji kapasitesi arttırılır.
51
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Ayrıca dayanıklılık antrenmanları, kondisyonel özelliklerin, koordinatif özelliklerin, teknik-taktik becerilerin ve yeteneklerin etkili biçimde antrene edilmesine olanak sağlar. 2.2.1.3.1.Dayanıklılık Bileşenleri Dayanıklılık yeteneği, fiziksel, yapısal, koordinatif ve psikolojik olmak üzere dört bileşenden meydana gelir. • • • •
Fiziksel koşullar: Aerop ve anaerop enerji oluşturma yeteneği. Yapısal koşullar: Boyun, vücut ağırlığına oranı. Koordinatif koşullar: Sportif tekniği uygulama yeteneği. Psikolojik koşullar: Mücadele hırsı, duygusal olarak hazır olma.
2.2.1.3.2.Dayanıklılık Türleri 1) Spor Türlerine Göre Dayanıklılık a) Genel Dayanıklılık: İlgili spor türünden bağımsız olarak, uzun süreli yüklenmelerde büyük kas gruplarının katılımıyla, yorgunluğa karşı gösterilen direnç yeteneğidir. b) Özel Dayanıklılık: Spor dalının özelliğine ve o spor dalının gerektirdiği dayanıklılık performansını aktive etme yeteneğidir. 2) Enerji Oluşum Açısından Dayanıklılık a) Aerobik Dayanıklılık: Yapılan iş ile harcanan enerji dengededir. Alınan oksijenle, kullanılan oksijenin birbirine eşit olduğu optimal duruma anaerobik eşik
52
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
denir. Bu eşiğin geçilmesi halinde oksijen borçlanması meydana gelir. Organizma oksijen borçlanmasına girmeden, yeterli oksijen ortamında ortaya konan dayanıklılığa aerobik dayanıklılık denir. Aerobik dayanıklılığın geliştirilmesine yönelik metotlar. i) Devamlı Koşular • Yavaş Tempolu Devamlı Koşular: Ormanlık bir alanda ya da yumuşak bir zeminde yapılan 8-15km’lik koşulardır. Nabız atışı 140-150 arasındadır. Bu koşularla vital kapasitenin ve kılcal damarların gelişimi sağlanır. • Hızlı Tempolu Devamlı Koşular: 8001200m mesafeler arasında koşulardır. Nabız 150-160 arasında olmalıdır. Bu koşularla organizma daha asitli çalışmalara ve kalp, aşırı yüklenmelere alıştırılır. • İnterval Devamlı Koşular: Bu koşular, 100400m mesafeler arasında ve tekrar sayıları 10-15 olarak yapılır. Nabız 160-180 arasında olmalıdır. Koşular seriler halinde planlanır ve tüm spor dallarında uygulanabilir. ii) Üçgen Koşular Genel aerobik dayanıklılığı geliştirir ve tempo kazanmaya yardımcı olan koşulardır. Gençler seviyesinde bir alıştırma formudur. Uygulanması inteval prensibe göredir.
53
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
b) Anaerobik Dayanıklılık: Süratli, dinamik, çok yüksek ve maximal yüklenmelerde organizmanın vücuttaki faaliyeti devam ettirmesidir. Yani çalışma süresince alınan oksijenle, kullanılan oksijen arasında bir denklik yoksa çalışma anaerobiktir. Organizmanın yüksek oksijen borçlanmasına rağmen çalışmaya devam edebilme yeteneğidir. Anaerobik dayanıklılığın geliştirilmesine yönelik metotlar. i) Tempo Koşuları: 200m ile 500m mesafeler arasında yapılan çalışmalardır. Tekrar sayıları 6-8’i geçmemelidir. Bu çalışmalar kalp gelişiminde etkili olduğu için küçüklere uygulanmamalı ve haftada bir tekrarlanmalıdır. ii) Tekrar Koşuları: Az sayıda değişik mesafeler içinde yüksek tempoyla ve koşu aralarında tam dinlenme yapılarak uygulanır. Koşu temposu yüksek tutuldukça az sayıda koşu tekrarlanmalı ve dinlenmelerde buna bağlı olarak uzun tutulmalıdır. iii) Tempo Değiştirme Koşuları: Az tekrar ve yüksek yüklenme ile yapılır. Sürati, süratte devamlılığı, genel dayanıklılığı korumak ve geliştirmek için önemli bir antrenmandır. Bu çalışmada hız sık sık değiştirilir. Örneğin, 3000m’lik koşu mesafesi içinde her 500m’de tempo değiştirilir. iv) İnterval Sprint Koşuları: Bu koşulara yavaştan başlanır ve en yüksek hıza ulaşılarak bir süre aynı hız devam ettirilir. Örneğin, 400m’lik pistte koşucu, bir turluk interval sprint çalışmanın her 50 metresinde 30
54
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
metre maximal hızla koşup turu tamamlar ve 6dk dinlenir. İkinci tur da yavaş tempoyla, üçüncü tur tekrar interval sprint, dördüncü tur 6dk dinlenmelerle koşulur. v) Tepe Koşuları: Koşu maksimal güçle%20%30eğimde yapılıyor ise mesafe40-80m Arasında olmalıdır. İyi bir sporcu %5 ile %15 eğimli tepe koşularını 4-6 km arasında yapabilir. Bu çalışmalarla bacağın geriye itim gücü ve adale grupları kuvvetlendirilir. Nabız 200’ün üstüne çıkar. Bu koşular iyi sporculara hafta da dört kez yaptırılabilir. 3) Yüklenme Süreleri Açısından Dayanıklılık a) Kısa Süreli Dayanıklılık: 45sn ile 2dk arasında süren bir yüklenme sonucu ortaya çıkan yorgunluğa karşı gösterilen dayanma yeteneğidir. Anaerobik kapasite ağırlıkta olup aerobik ve anaerobik çalışmalar yapılır. b) Orta Süreli Dayanıklılık: 2-8dk süren çalışmalarda ortaya çıkan yorgunluğa dayanma yetisidir. Hem aerobik ve hem de anaerobik çalışmalar söz konusudur. c) Uzun Süreli Dayanıklılık: 8dk ve üzerinde süren yüklenmelerde ortaya çıkan yorgunluğa karşı gösterilen dayanma yeteneğidir. Tamamen aerobik çalışma söz konusudur. Uzun mesafe koşuları ve bisiklet sporu, uzun süreli dayanıklılığın esas olduğu spor dallarıdır. Dayanıklılık çalışmaları, metabolik değişimler sürecini ve enerji oluşturma olanaklarını geliştirirken termoregülasyon
55
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
düzenlemeyle soğuk algınlığı ve enfeksiyonlara karşı direnci arttırarak sağlıklı kalmaya da katkıda bulunur. 2.2.1.4. HAREKETLİLİK Hareketleri bir ya da daha fazla eklemde istemli olarak geniş bir açı içerisinde uygulayabilme yeteneğine hareketlilik veya hareket genişliği denir. Hareketlerin uygulanmasında iş ve dış kuvvetler etkili olabilir. Hareketliliği, eklemlerin her yöne doğru hareket olanaklarını optimal bir şekilde kullanma yeteneği olarak da tanımlayabiliriz. Hareketliliğin boyutları, eklemler, kaslar, kirişler ve bağlar tarafından belirlenir. 2.2.1.4.1. Hareketlilik Türleri Hareketlilik türlerini iki sınıflamada incelenebilir. Birinci sınıflama genel ve özel hareketlilik olmak üzere ikiye ayrılır. Genel Hareketlilik; Omuz, kalça ve omurga gibi önemli eklem sistemlerinin hareketliliğinin yeterli düzeyde gelişmiş olmasıdır. Özel Hareketlilik; belirli bir ekleme yönelik yapılan hareket genişliği olarak tanımlanır. Örneğin, sırt üstü yüzücülerinin omuz eklemlerindeki hareket genişliği gibi. İkinci sınıflama aktif(dinamik) ve pasif hareketlilik olarak incelenebilir. Aktif Hareketlilik; iç kuvvetlerin yani sadece kas ve sinir sisteminin faaliyetleri sonucu ortaya çıkan hareketliliktir.
56
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Pasif Hareketlilik; dış kuvvetlerin (yerçekimi, yardımcı elemanlar, araç-gereç, eş gibi) yardımıyla eklemlerde meydana gelen hareket genişliğidir. Pasif hareket genişliği, her zaman aktif hareket genişliğinden büyüktür. Hareketlilik, fiziki verimliliğin artmasında, tekniklerin en iyi şekilde uygulanmasında belirleyici bir faktördür. 2.2.1.4.2. Hareketliliği Etkileyen Faktörler Hareketliliği etkileyen faktörleri Grosser ve aşağıdaki şekilde sıralamışlardır (Grosser, Zimmermann, 1981). • • • • • • • •
arkadaşları Starischka,
Eklem yapıları, Kasların yapısal özellikleri, Esnekliğin yaşa bağlı gelişmişlik düzeyi, Psikolojik durum, Çevre koşulları, Antrenman düzeyi, Yorgunluk, Isınma.
Bu faktörler kendi içinde değiştirilebilir ve değiştirilemeyen olarak iki şekilde gruplandırılabilir. Çevre koşulları, eklem yapısı ve kas kitlesi değiştirilemeyen faktörleri oluşturur. Diğer faktörler ise değiştirilebilir etmenlerdir.
57
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Hareketlilik; her gün tekrarlanan antrenmanlarla kısa zamanda geliştirilebilir. En uygun hareket genişliği antrenmanları, 11 ve 14 yaşlar arasında uygulanmalıdır. 2.2.1.5. KOORDİNASYON Koordinasyon, amaçlanan hareket için merkezi sinir sistemi ile iskelet-kas sisteminin karşılıklı uyum içinde etkileşimidir (Hollmann, Hettinger, 1980). Koordinasyon kavramı için bazen “beceri” ve bazen de “çeviklik” terimleri kullanılmaktadır. Beceri, hareket aygıtı bölümlerinin, hassas motor davranışlarındaki koordinasyon kalitesini, çeviklik ise bütün motorik davranışların kondisyonel ve koordinatif kalitesini anlatır. Koordinasyon kalitesi ne kadar iyi ise hareket amacına o kadar kısa yoldan ulaşılır. Aynı zamanda da oksijen ekonomik tüketilirken, yorgunluk derecesi azalır. Sinir-kas sisteminin amaca uygun çalışması ancak kas içi ve kaslar arası koordinasyonla mümkündür. Kas içi koordinasyon; amaca yönelik bir harekette, bir kas içinde sinir-kas sistemlerinin birlikte çalışması iken, kaslar arası koordinasyon; amaca yönelik bir hareketin yapılışında değişik kasların birlikte uyum içinde çalışmasıdır. Ancak hiçbir harekette bir kas tek başına çalışarak o hareketi gerçekleştiremez. Koordinasyon bileşenleri, tepki gösterme, konumunu belirleyebilme, çeviklik, hareket organlarını iyi kullanabilme, hareket duygusu, yumuşaklık, uyum sağlama ve hareket estetiğinden oluşmaktadır. Koordinasyonu oluşturan faktörleri ise şöyle sıralayabiliriz: 58
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• • • • • • • • • • • •
Motorik uyum ve yer değiştirme yeteneği, Sevk ve idare yeteneği, Mekan, saha ve yer kavrama yeteneği, Denge yeteneği, Çok yönlülük, Beceriklilik, Hareket hissi, Hareket akıcılığı, Hareket estetiği, Esneklik yeteneği, Ritm, Varyasyon yeteneği.
Koordinasyon türleri, değişik yaklaşımlarla sınıflandırılmış olmakla beraber genel ve özel koordinasyon olarak ikiye ayrılır. Genel Koordinasyon; kişinin çeşitli hareket becerilerini kazanmasıdır. Vücut ağırlığı, boy, kas tansiyonu, göz-kas koordinasyonu, denge, reaksiyon zamanı, hareket sürati ve isabetliliği genel beceriyi etkiler. Özel Koordinasyon; bir spor dalında çeşitli ve seri hareketin hızlı, akıcı ve uyumlu bir şekilde yapılmasıdır. Özel koordinasyon çalışmaları, yapılan spor türünün hazırlığı niteliğindedir ve teknik çalışmaların temelini oluşturur. Örneğin; yüzmede yalnız kol, yalnız bacak çalışması ya da iki kez sol kol, iki kez sağ kol gibi. Özel koordinasyon, seçilen sporun karakteristiğine uygun kondisyonel yeteneklerle birlikte geliştirilir. 59
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Koordinatif yeteneklerin gelişmişlik düzeyi, merkezi sinir sistemi işlevlerinin olgunlaşmakta olduğu dönemde, olgunlaşmanın tamamlandığı dönemden daha etkin bir durumdadır. Bu etkin dönemlerin gelişimi ergenlik döneminden önceki bir devreye rastlar. Dolayısıyla becerikliliği geliştirmeyi amaçlayan antrenmanlar geç kalınmadan yapılmalıdır. Yaşlanmaya bağlı olarak, bilgi alma ve işleme süreçlerinin zayıflaması, antrenmanlardan istenilen verimin alınmasını engeller. 2.2.2. TEKNİK Belirli bir sportif hareketin amaca uygun ve ekonomik şekilde gerçekleştirilmesi sporda teknik olarak ifade edilir. Teknik antrenmanlarla, yapılabilen hareketlerin mükemmel hale getirilmesi ve yeni hareketlerin öğrenilmesiyle en zor müsabaka koşullarına hazırlanma amaçlanır. Antrenman sürecinde verimliliği oluşturan kondisyonel faktörler gibi teknik becerilerinde eğitilmesi gerekir. Teknik yetersizlik, sporcunun ilgili spor branşındaki verimi sağlayacak fizik kapasiteyi olumsuz yönde etkiler. Tekniğin önemi, her spor dalına göre aynı derecede değildir. Buz pateni ve jimnastik gibi kesinlik ve ifade içeren spor dallarında üst düzeyde teknik uygulama gerekli iken 500m koşuda teknik uygulama daha az gereklidir. Ancak hiçbir spor dalı için teknik gereksizdir diyemeyiz. Sportif tekniği, genel teknik ve özel teknik olarak türe ayırıp inceleyebiliriz. 60
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Genel Teknik: Bu teknikte çok yönlü olarak basit bireysel tekniklerin ve hareket becerilerinin öğretilmesi söz konusudur. Genel teknik eğitimleri ile sağlanan gelişim, devam eden süreçte özel ve karmaşık tekniklerin öğrenilmesinde önemli rol oynar. Özel Teknik: Bu teknik hareket deneyimleri üzerine genel teknik eğitimin eklenmesi ile gerçekleştirilir. Özel spor dallarının gerektirdiği hareketlerin uygun antrenman yöntemleriyle güvenilir bir şekilde yapılmasıdır. Koordinatif özellikleri iyi eğitilmiş sporcular, iyi eğitilmemiş sporculardan daha hızlı ve doğru spor tekniği öğrenebilmektedir. Bu nedenle sportif teknik eğitimine oldukça erken ve çabuk öğrenilmeye başlanmalı, pekiştirilmeli ve mükemmelleştirilmelidir. Böylece ilerleyen yaşlarda kaybedilen kondisyonel özelliklere rağmen, deneyimli sporcular başarılarına devam edebilirler. 2.2.2.1. SPORTİF TEKNİĞİN ÖZELLİKLERİ Teknik antrenmanlarla, sporcuların beceri düzeyleri motorik ideal davranışlara dönüştürülmeye çalışılır. Başka bir değişle, mevcut değerler ulaşılması gereken değerlere dönüştürülür. Ulaşılması gereken hedef, sporcunun gelişim durumuna bağlıdır. Burada ilk adım teknik modelin seçilmesi ve uygulanmasıdır. Hareket özelliklerinin nicel (sayısal) yaklaşımla biomekanik olarak belirlenmesinde dinamik kavramlar söz konusudur. Hareketin niteliksel yaklaşımla analizinde ise kinematik ve dinamik özellikler ele alınır.
61
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2.2.2.1.1. Kinematik Özellikler Bu özellik, hareket akışının mekansal ve zamansal ölçümlerle elde edilen özellikleridir. Örneğin, adım uzunluğu, birim zamanda adım sayısı, sıçrama açısı gibi. Kinematik özellikler aşağıdaki sıralamaya göre incelenebilir. • •
• •
Hareketi dönemlere ayırmak(koşu, sıçrama, uçuş, iniş). Hareket dönemlerinin zaman birimine göre tanımlanması(örneğin, sıçrama öncesi koşu bölümünün süresi gibi). Uzunluk ve yol özelliğinin tanımlanması(örneğin, uzun atlamada sondan bir önceki adımın uzunluğu). Hız-ivme özelliklerinin belirlenmesi.
2.2.2.1.2. Dinamik Özellikler Dinamik özellikler, hareketi meydana getiren kuvvet ile zaman değişenleri arasındaki ilişkileri açıklar. Bu özellikleri şöyle sıralayabiliriz. • • • •
Kuvvet etkisinin zamana bağlı olarak nasıl geliştiği belirlenir. Bölümsel amaçların koordinasyonu, savurma hareketlerinin zamansal uzunluğunu belirleme. Optimal savurma yolu uzunluğu ve formu. Kuvvet ve dönüş(transfer) noktaları.
62
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2.2.2.2. SPORTİF TEKNİĞİN EĞİTİMİ Sportif tekniğin öğrenme süreci dört aşamada gerçekleşir. Kavrama Aşaması: Bu aşamada ilk olarak sporcuya öğretilecek teknikler tanıtılır ve hareket planı oluşturulur. Hareket planı, hareketin oluşmasına etki eden faktörlerin değerlendirilmesiyle gerçekleştirilir. Kaba Koordinasyon Aşaması: Pratik uygulamalardan elde edilen deneyimlerin yanı sıra basit sözel açıklamalar en önemli bilgileri oluşturur. Bu aşamada kabaca öğrenilen hareketin iyi uygulanabilir hale gelmesi gerekir. Kaba koordinasyonun gelişiminde aşağıdaki koşullar gerekir. • • • • •
Hareketler en basit düzeyde olmalıdır. Her çalışmada konsantrasyon en yüksek düzeyde olmalıdır. Yorgun olunmamalıdır. Uygulamalar sakin bir atmosferde yapılmalıdır. Yapılan düzeltme ve geri bildirimler sporcunun anlayacağı düzeyde olmalıdır.
İnce Koordinasyon Aşaması: Bu aşamada sporcu normal antrenman koşulları altında, spor branşının gerektirdiği yeni hareketleri tekniğe uygun olarak uygulamaya çalışır. Bu aşamada yoğun bir öğrenme etkinliği ve çok tekrar gerekebilir. Ancak çok tekrar öğrenme için yeterli olmayabilir, zihinsel olarak da öğrenme sürecine katılmak gerekir.
63
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Pekiştirme Aşaması: Sporcudan beklenen hareketleri güç koşullar altında sağlam ve başarılı bir şekilde uygulamasıdır. Hareket tekniklerinin müsabakada, güçleştirilmiş koşullar altında, tekniğe ve hareketin amacına uygun bir şekilde uygulaması, üst düzeyde sporsal verimin artışını sağlar. Bu son aşamada hareket koordinasyonu, fonksiyonel bir mükemmelliğe ulaşır. 2.2.2.3.TEKNİK ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ Teknik eğitim sürecinin, bütün (Tümden gelim) ve parçalara ayırma (Tüme varım) olarak iki öğretim yöntemi vardır. Tümden Gelim(Dedüktive): Hareket bütün olarak öğretilir. Bütünün öğrenimiyle ilgili çalışmaların sonunda başarılı olunamayan ya da çalışılması gereken bölümler ayrılıp her parça ayrı ayrı öğretilebilir. Basit hareketlerin öğretiminde bu yöntem kullanılır. Tüme Varım (İndüktive): Zor ve karmaşık tekniklerin öğretiminde öncelik kazanır. Hareket kolaydan zora doğru bir basamaklamayla, bütüne ulaşılacak şekilde öğretilir. Bu yöntem tümden gelim yönteminin uygulanamadığı, ayrıntıların iyi öğrenilmesi gereken durumlarda, koordinasyon sıkıntısı çekiliyorsa ve yeterli zaman varsa uygulanabilir. 2.2.3. TAKTİK Zech’e göre taktik; “Bireysel ve takım müsabakalarında kendi ve rakibin performansı ile çevre koşulları üzerine kurulmuş
64
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
planlı eylemlerdir”(Weineck,1990,s,309). Spor taktiği Herre tarafından, bireysel müsabakalar(Orta ve uzun mesafe koşuları, jimnastik gibi), ikili müsabakalar (Boks, Güreş, Judo, Tenis, Badminton gibi) ve takım müsabakaları (Basketbol, Futbol, Hentbol, Voleybol gibi) olarak üç bölüme ayrılmıştır. Taktiğin her spor dalında ayrı bir yeri vardır. Taktik davranışlar, sporsal müsabakanın hazırlığı ve yönlendirilmesinde ortaya koyulur. Hazırlık ve yönlendirme müsabakadaki taktik davranışların temelini oluşturur ve bir birlerini etkilerler. Hazırlık, spora, disipline ve ya sporsal yarışmanın tipine göre, uzun süreli bir planlamanın parçası olarak müsabaka sırasında ya da hemen öncesinde yapılır. Uzun süreli bu planlar, sporcunun kendini müsabakanın koşullarına uyabilme özelliği geliştirebilecek şekilde düzenlenmelidir (Dündar, 2007, s,268). Öncelikle müsabaka öncesi ve sırası yapılan analizlerle uzun süreli taktik fikirler belirlenir. Bu taktik fikirlerle oluşturulan taktik plan, uzun süreli (Müsabaka ve rakip önceden biliniyorsa) ve kısa süreli (lig maçları, turnuvalar) olabilir. 2.2.3.1. TAKTİK AŞAMALARI Sportif performansı arttırmaya yönelik taktik eylemler üç bölümde incelenir. a) İç ve dış faktörlere bağlı müsabaka durumunu algılamak ve analiz etmek: Müsabaka durumunun algılanması ve analizi bir taktik problemin çözümünde önemli bir etkendir. Bu bölümdeki hatalar, diğer
65
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
bölümleri de etkiler. Algılama ve analizin kalitesi aşağıdaki unsurlara bağlıdır. • Algılama bilincinin deresine, • Dikkat, bir konuya yoğunlaşabilme yeteneğinin kalitesi(Örnek; Topa, rakibin ayağına dikkati yöneltme gibi), • Algılanan belirtilerden elde edilen bilginin çokluğuna, • Pozisyonun devamının gelişimini önceden sezmeye, • Kendi davranış alanı içinde temel oluşturmak üzere doğru hesaplama yeteneklerine. b) Düşünce olarak çözüm bulmak: Taktik problemin çözümünün düşünülmesinde önce mental olarak, sonra fiziksel olarak çözüm aranır. Taktik düşünce düzeyi; • Müsabaka kurallarının, katılan sporcular, antrenörler ve hakemler tarafından bilinmesi ve aynı şekilde değerlendirilmesi, • Rakibin davranışlarına veya gelişen durumlara göre kendi davranışlarını düzenleyebilmek için belirli pozisyonlarda nasıl davranılacağına ait taktik kuralları bilmek, • Düşünce olarak çözümler üretmek için kullanılmak üzere hafızada toplanmış deneyimlere ait bilgilerin kalitesi ve miktarı, 66
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
•
Dış faktörler (seyirci, çevre koşulları gibi).
c) Motorik Çözümü Gerçekleştirme: Taktik görevin hareketsel çözümü önceki iki aşamanın sonucudur. Motorsal çözüm, fiziksel yetenek ve becerilerden olduğu kadar, mental yetenek ve becerilerden eşit olarak oluşmuş kompleks bir çalışmadır. Bu yetileri kullanan sporcu problemi olumlu şekilde çözerse, benzer durumlarda aynı çözüm yolunu tekrar kullanabilir. Çözüm olumsuz ise sebeplerini bulmak için uygulama analiz edilir ve sonuçta tespit edilen olumsuzluklar giderilmeye çalışılır. Başarısızlığın doğru analizi bir başka vakada başarıyı oluşturabilir. Olumlu sonuçlanan uygulamalar sık sık tekrar edilerek taktik beceri oluşturulur. 2.2.3.2. TAKTİK ANTRENMANIN AMAÇLARI Taktik antrenmanın, taktik bilginin kazanılması, taktik becerilerin kazanılması ve taktik yetinin kazanılması olarak üç önemli amacı vardır. a. Taktik Bilginin Kazanılması: Sporda taktik becerilerin geliştirilmesi, genel ve özel taktik bilgilerin öğretilmesi ile gerçekleştirilir. Sporcu müsabaka kurallarını bilerek, bireysel ve kolektif taktik sistemlerini kullanarak avantajlı duruma geçebilir. Sporcu öğrendiği bilgileri kullanarak müsabaka içinde istediği taktiği uygulayıp,
67
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
rakibin uyguladığı taktiği anlayıp, görebilecek bilgi düzeyine erişmelidir. b. Taktik Becerilerin Kazanılması: Bu beceriler antrenmanlarda kazanılır ve bir süre sonra otomatik hale gelir. Taktik beceri antrenmanları, yeni başlayan sporculardan başlayarak, üst düzey sporculara kadar bütün kademelerde devam eder. Taktik beceriler, egzersiz ve oyunlar ile otomatik hale gelir. Bireysel ve kolektif taktik becerilerin gerçekleştirilmesi ile müsabaka esnasında değişen koşullara uygun taktiği uygulayabilmek ve değişik taktik çeşitlerini kullanabilmek özelliğine ulaşmak gerekir. c. Taktik Yetinin Kazanılması: Sporcunun kondisyonel yetilerinin niteliklerine, taktik becerilerin seviyesine uygun bireysel ya da takım taktiğinin gerçekleştirilmesi özelliğinin kazanılmasıdır. 2.3. ZİHİNSEL FAKTÖRLER Günümüzde yaşantımızın her aşamasında ve özellikle spor yaşantımızda arzuladığımız başarıya yönelik davranışların organizasyonunda zihinsel süreçlerin ve zekanın önemi yadsınamaz. Zihinsel yetenek ve beceriler, algı, dikkat, öğrenme, hafıza (zihinsel süreçler) ve zekadan meydana gelir(Şekil 2.2). Bu zihinsel yetenek ve beceriler, alınan bilginin işlenmesinde birinci adımı oluştururlar. Ancak bilginin işlenmesi sürecine tek başlarına etki etmezler. Dolayısıyla zihinsel ve duygusal faktörler birlikte hareket eder ve birbirlerini etkilerler.
68
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
ÖĞRENME
ZEKA DİKKAT
ZİHİNSEL FAKTÖRLER
ALGI
HAFIZA
Şekil 2.2: Zihinsel Faktörler 2.3.1. ALGI İnsanlar doğdukları andan itibaren sahip oldukları duyu organları ile hem kendi bedenlerini ve hem de çevrelerini tanırlar. Göz, kulak, burun, dil ve deri birer duyu organıdırlar. Bu duyu organları, insanın çevreye açılan pencereleri gibidir. Bu organlar çevreden gelen belli etkileri alacak şekilde özel bir yapıya sahiptirler. Çevreden insanları etkileyen herhangi bir güce uyaran denir. Örneğin, ele batan iğne, göze çarpan ışık, renk ve şekiller, kulağa gelen sesler birer uyarandır (Baymur,1972). Çevrede meydana gelen enerji değişiklikleri, mekanik, ısısal ve kimyasal uyaranlar olabilir. Dolayısıyla insan her an çevreden gelen çeşitli uyaranların etkisi altındadır. 69
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Duyu organları aracılığı ile dış çevreden alınan bütün fiziksel uyarıların belli sinir yollarını takip ederek beyine ulaşma sürecine duyum denir. Bu süreç fizyolojik bir olaydır. Bir ışığın parlaklığı, çayın sıcaklığı, ayağımızı taşa vurduğumuzda duyduğumuz acı gibi ilkel yaşantıları içerir. Duyumların şiddeti(yeğinliği) uyaranların şiddetine bağlıdır. Örneğin, az şekerli su az tatlılık, çok şekerli su çok tatlılık duyumlarını oluşturur. Her uyarı bir duyum meydana getirebilecek yeğinlikte değildir. Aynı şekilde, duyu organları da her uyarıyı alabilecek duyarlılığa sahip değildir. Morötesi (ultraviole) ve kırmızıaltı (enfraruj) ışınlarını gözümüzle göremeyiz, normalde sesin titreşimi saniyede 20’den az 20.000’den fazla olduğunda duyamayız. Bir duyum oluşturabilecek en küçük değerde bir uyarılmaya eşik denir. Eşik değerden daha az yeğinlikte olan uyarılmalar hiçbir duyum oluşturmaz. Bir uyarıya ait algılanabilecek en üst yeğinliğin üzerinde bir yeğinliğe sahip uyarılarda yine bir duyuma yol açmaz. Eşikler, başlangıç ve fark eşik olarak iki bölüme ayrılır. Başlangıç eşiği, duyum ve duyumsuzluk arasındaki farktır. Mümkün olan en düşük seviyede bir uyarılmadır. Değişik yeğinliğe sahip aynı cinsten iki fiziksel uyarıyı birbirinden ayırt eden uyarılma aralığı fark eşiği olarak tanımlanır. Örneğin, iki sesi birbirinden ayırabileceğimiz en küçük farktır. Eşikler insandan insana değiştiği gibi, aynı kişide değişik zamanlarda birbirinden farklı olabilir. Normal olarak ileri 70
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
sürülen eşik değerler, muhtelif kişilerde ölçülen eşiklerin ortalamasından oluşur. Duyumları, görüm, işitim, koklam, tadım, dokunum, sıcaklık, acı-sızı, organik, kas ve denge duyusu olarak sınıflandırabiliriz.
2. Alıcılar uyarıcının özelliklerini sinir impulslarına çevirir. (dönüştürme)
4.Uyarıcı özellikleri sinirsel temsillere yerleştirilerek yeniden yapılandırılır.
6.Eşleştirme süreci sonucunda uyarıcı tanınır ve yorumlanır.
Şekil 2.3: Duyum Algı süreci Algı, duyu organları vasıtasıyla alınan uyarıcıların, tutarlı, anlamlı bir bütünlük oluşturacak şekilde örgütlenmesiyle, analiziyle, senteziyle ilişkili süreçlerin tamamıdır( Şekil 2.3).
71
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Başka bir değişle, algı, duyumları yorumlama, onları anlamlı hale getirme sürecidir. 2.3.1.1.ALGI TÜRLERİ Algıyı, içimizde ve çevremizde gelişen olayların farkına varma(İkizler ve Karagözoğlu,1997) olarak tanımladığımızda iç ve dış olmak üzere ikiye ayrılır. İç Algı, insanın kendisiyle ilgili bilgileri alma ve bu bilgilerin farkında olma sürecidir. Dış algı ise, insanın çevresi hakkında bilgi alma sürecidir. Sporda algı, öğrenme süreçlerinin tanımlanmasında rol oynar. Bir hareketle ilgili beceri düzeyi yükseldikçe iç algı, hareketin sevk ve idaresinde artan bir şekilde dış algının yerini alır. Sporcu yaptığı hareketin ne ölçüde doğru olduğunu daha iyi algılar. Durumu dışarıdan algılayan antrenörün önerileri giderek önemini kaybeder. 2.3.1.2. ALGILAMA SÜREÇLERİ Algılama sürecinde dış ve iç etkenler birbirlerini etkileyerek algıları oluştururlar. Dış etkenler çevrede bulunan ve kişileri etkileyen uyarıcılardır. Dış algılama süreçleri seçici dikkat ve örgütlenme olarak incelenebilir. İç etkenler ise çevreden gelen duyusal verileri kişinin işleyiş tarzı ile ilgili süreçlerdir. Bu iç süreçleri örüntü, hareket ve derinlik algılaması olarak inceleyebiliriz.
72
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2.3.1.2.1. Dış Algılama Süreçleri a.Seçici Dikkat (Selective Attention): İnsanlar çevrelerini seçici bir şekilde algılarlar. Duyu organlarımızın yakalamış olduğu uyarcıların bir kısmını seçerek algılarız. Algısal seçimi, algılanan uyarıcı ve algılayıcının özellikleri belirler. Çevreden gelen uyarıcının değişikliği, büyüklüğü ve şiddeti dikkat çeker ve hemen algılanır. İçinde bulunulan durumla ilgili beklentiler, ilgiler, inançlar ve bireysel doğrular algısal seçimi etkileyen alıcıyla ilgili özelliklerdir. b.Algıda Örgütleme: Belirli bir düzen ve ahenk içinde bir araya gelmiş nesnelerden oluşan çevremizden gelen duyuları derler, toplar ve organize ederek bir anlam çıkarırız. İnsanlar duyu organlarına gelen uyarıcıları tek tek değil, anlamlı bir ilişki bütünlüğü içinde algılarlar. Yani günlük yaşamda tek bir uyarana değil, uyaranlar grubuna tepkide bulunulur. Örneğin, bir elmadan renk, koku ve şekil uyaranlarının alınması gibi. Bir kedinin kafasına baktığımızda gözlerini, kulaklarını, burnunu, ağzını ayrı ayrı değil bir bütün olarak algılamamız da örgütlemeyi ifade eder. Algı, kendisini oluşturan duygusal girdilerin toplamından daha fazla bir anlam ifade eder. Bu gerçekten yola çıkarak bazı örgütlenme kurallarının algılarımızı etkilediklerini söyleyebiliriz. Alman psikologlarının ortaya çıkardığı bu gestalt ilkeler şunlardır: •
Şekil-Zemin İlişkisi (figure-ground): Algılama işlemlerinin hepsinde bir şekil-zemin ilişkisi vardır. 73
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
•
•
•
•
Şekil, arka yüzeyi oluşturan zemin içinde anlam kazanır. Zemin ise, nesnenin içinde ya da üzerinde bulunduğu ortamdır. Örneğin, ağaç şekil, bulutlar ve gökyüzü zemindir. Şekil ve zemin arasındaki fark, algı sistemi tarafından belirlenir. Bazen şekil ve zemin yer değiştirerek algılamalara neden olabilir. Tamamlama (closure): Birçok uyarıcı aynı anda algılandığında bu uyarıcılar önce bütün oluşturacak şekilde gruplandırılır sonra algılanır. Tamamlama, bazı nesnelerin parçaları eksik olmasına rağmen onların bir bütün olarak algılanmasıdır. İnsanlarda, eksik şekilleri tam olarak görme eğilimi kuvvetlidir. Süreklilik (continuity): Algı sistemimizde bulunan ve aynı yönde giden birimler birbirleriyle ilişkili görünmesi eğilimi sürekliliktir. Yakınlık (proximity):Hem zaman ve hem de mekan olarak birbirine yakın olan uyarıcıların gruplandırılarak algılanmasıdır. Bu algılama görsel alanda olduğu gibi, diğer alanlarda da geçerlidir. Benzerlik (similarity): İnsanlar benzer nesneleri benzer özellikler açısından değerlendirerek algılarlar. Çevremizdeki insanları yaş,cinsiyet ve fiziksel görünün olarak gruplandırıp algılamak, benzerlik algısına örnek verilebilir.
2.3.1.2.2. İç Algılama Süreçleri a. Örüntü Algılaması (pattern recognition): Her bir örüntü belirli özellikler kümesi oluşturur. Duygusal 74
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
verilerdeki bu belirli özelliklerin algılanması özellik analizini oluşturur. İnsanların örüntü algılamasının temeli ise özellik analizi sürecinin oluşturduğu düşünülebilir. b. Hareket Algısı (movement perception): Günlük yaşantımızda sadece çevremizde duran nesnelere değil, hareket eden nesnelere de gereksinim duyarız. Örneğin, önümüzde duran nesnenin sadece bir futbol topu olduğunu değil, o topun bize doğru hangi hızda gelmekte olduğunu da bilmemiz gerekir. Hareket algısı, sporcunun ve diğer sporcuların veya bir nesnenin pozisyonunda zamanla meydana gelen değişmelerin kavranmasıdır. Bir nesnenin hareket halinde görülebilmesi için onun pozisyonundaki bütün ara değişikliklerin tamamının algılanmasına gerek yoktur. Çünkü göz, nesnelerdeki değişiklikleri zaman içinde sürekli bir şekilde inceleyemediğinden aradaki boşluklar, zihinde tamamlanır. Hareket algısı, sadece görme alanlarında değil, işitme ve dokunma alanlarında da meydana gelir. Hareket algılamasında fiziksel çevrede gerçek bir hareketin oluşması gerekmekle beraber bazen fiziksel çevrede gerçek bir hareket olmadığı halde insanda bir hareket algılaması oluşabilir. Bu algılamaya görünürde hareket algılaması denir. Görünürde hareket algılaması durumlarını aşağıdaki gibi açıklayabiliriz; • Görünüşte hareket, görünürde hareket algılaması içinde yer alır. Şeklin değil, zeminin
75
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
hareket etmesinden dolayı oluşan bir hareket algılamasıdır. • Stroboskobik hareket, birbirine yakın ışıklar, birbirini izleyerek yanıp söndüğünde, hareket eden bir ışık dizisi oluşturmasıdır. Bir sinema filminde gördüğümüz hareket stroskobiktir. Sinema makinesi, hareketleri yavaş veya hızlı gösterimde kullanılabilmektedir. Saniyede 24 resimden daha az çekilmiş fotoğraf, standart zamanda perdeye aktarılırsa hareket hızlanır. Tersi durumunda hareketin saniyede 24’den fazla resim alınıp standart zamanda perdeye aktarılırsa hareket yavaşlar. Böylece hareket halindeki objenin ara pozisyonları daha açık bir şekilde görülür. Spor antrenörleri, uygun ve uygun olmayan hareketlerin ayrıntılarını oyuncularına daha iyi gösterebilmek için bu tarz gösterilen filmlerden yararlanabilirler. • Otokinetik etki (autokinetic effect), tamamen karartılmış bir odada küçük bir ışık noktasına sürekli bakılırsa, fiziksel olarak ışık noktası değişmediği halde hareket eder gibi görünmesidir. c. Derinlik Algılaması (depth perception): Dünyamız, yüksekliği, genişliği ve derinliği ile üç boyutludur. Bu üç boyutlu dünyamızı iki boyutlu (en-boy) ve derinliği olmayan retina ile algılarız. Derinlik algısı için pek çok ipucu olmakla beraber iki büyük sınıfa ayırabiliriz. Bir
76
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
göze bağlı ipuçları(monocular) ve iki göze bağlı ipuçları (binocular). 1. Tek Göze Bağlı İpuçları(monocular vision): Sadece bir gözünü kullanan insanlar, monoküler derinlik ipuçlarını toplayarak derinliği oldukça iyi bir biçimde algılayabilirler. Monoküler ipuçları, genellikle nesnelerin çevremizde ne şilde düzenlendiği ile ilgilidir. Tek göz görüşüyle ilgili ipuçları; • Araya Girme: Bazı derinlik ve uzaklık algılamasında nesneler birbirlerinin görüntülerini kapatır ve gözün nesneyi görmesini engeller. Görünmesi engellenen nesne arkada ve uzakta, görüntüyü engelleyen nesne ise önde ve yakında algılanır. • Göreceli Büyüklük ve Yükseklik: Nesneler sıra halinde dizilmiş ve büyüklük bakımından farklı nesneler ihtiva ediyorsa, insanlar daha küçük nesneleri daha uzakta, büyük nesneleri daha yakında algılarlar. Bu göreceli büyüklüktür. Göreceli yükseklik ise, benzer nesneler arasında daha yüksekte görünenler daha uzakta, alçakta bulunanlar daha yakında algılanır. • Doğrusal Perspektif: Birbirine paralel çizgilerin uzak bir noktada birbirlerine
77
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
daha yakın görünmeleridir. Bu olaya en iyi örnek; demir yolundaki rayların giderek birbirlerine yaklaşıp bir noktada kesişiyormuş gibi görünmeleri verilebilir. • Işık ve Gölgeler: Aydınlatılan nesneler daha yakında algılanırken, gölgedeki nesneler daha uzakta algılanır. • Atmosferik Perspektif: Havanın açık, kapalı veya puslu olması derinlik algılaması için ipucu oluşturur. • Örüntü Gradyanı: Bize yakın nesnelerin ayrıntılarını rahatlıkla görürüz. Nesneler bizden uzaklaştıkça ayrıntıları seçmek zorlaşır veya tamamen kaybolması durumudur. Bir ormanın kenarında ağaçların dallarını, yapraklarını ve gövdelerini net bir şekilde görürüz. Ormandan uzaklaştıkça ayrıntılar kaybolur. Çok uzaklaştığımızda ise ormanı yeşil bir halı gibi algılarız. • Hareket Paralaksı: Hızlı hareket eden flu nesneleri daha yakında algılamamız ve daha yavaş hareket eden net nesneleri daha uzakta algılamamızdır. 2. İki Gözle İlgili Görüş İpuçları (binocular vision): İki göze bağlı derinlik ipucu her iki gözün hareket etmesine bağlıdır. Çünkü sol gözün retinasına düşen görüntü ile sağ gözün
78
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
retinasına düşen görüntü birbirinden farklıdır. İki göz bir arada kullanılınca birbirini tamamlar bir duruma gelirler. Beyin, sağ ve sol gözün retinasındaki görüntü farklılığını derinlik algılamasında kullanmaktadır. Değişik açılardan alınan görüntülerde değişmeyen nesneler uzakta, değişen nesneler yakın olarak algılanır. Yakındaki veya yaklaşmakta olan nesneleri görmek için gözler içeriye burnumuza doğru döner ve bakış çizgileri birbirini kesmeye başlar. Bu kesiş açısı, nesnesin yakınlığına orantılı olarak büyür. Kesişme açılarının derecelerine göre, nesnenin uzaklığı ve yakınlığı hakkında fikir sahibi oluruz.
2.3.1.3. SPORDA ALGILANAN NESNELER Sporda algılanan nesneleri yer değiştirenler ve yerleri değişmeyenler olarak iki şekilde inceleyebiliriz. Sporda değişen nesneler, sporcuların kendi hareketlerini algılamaları ve başkalarının hareketlerini algılamadan oluşur. Ferdi sporlarda rakipler, takım sporlarında ise öncelikle takım arkadaşları ve rakip sporcular ve spor türlerine göre değişen oyun nesneleri ise değişen nesnelerde başkalarının hareketlerini algılamayı oluşturur. Yerleri değişmeyen nesneler ise, ilgili spor branşlarının yapıldığı mekanlarla (saha, saha çizgileri, kale, pota gibi) ilgilidir.
79
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2.3.2. DİKKAT Dikkat, algısal işlevleri, düşünceleri, duygusal girdileri, biliçsel süreçleri, çevresel uyarıcıların bazılarını ihmal edip bazılarını seçerek onlar üzerinde odaklaştırabilme yetisidir. Başka bir değişle dikkat, bir hedefe yönelik bilinçli ve yoğun algıdır(İkizler, Karagözoğlu, 1997). Bu durumda kişi psikolojik ve fiziksel enerjisini bir noktada toplayarak bedeninde fizyolojik değişmelere neden olabilir. Duyu organları hiçbir ayrıntıyı kaçırmamak için, dikkate konu olan kişi, nesne ya da olaylara karşı almış olduğu tavra paralel olarak sporcunun bedeninde de bir ayarlanma durumu meydana gelir. Örneğin, bir tenisçinin rakibin servis atışını karşılamak üzere pozisyon almasında bu ayarlamayı görebiliriz. Her bilinçli eylem, beyin korteksinden çıkıp omuriliğe uzanan sinir yolları tarafından yönetilir. Bilinçli olarak dikkati bir hedefe toplama, beyinde özel uyarıcılara yol açar. Bu uyarıcılar yayılarak daha geniş alanları harekete geçirir ya da daha küçük alanlarla sınırlı kalarak oradaki az sayıdaki noktalarda yoğunlaşır. Bu uyarıcı devreleri, diğer alanlardaki uyarıcıları azalttığı ya da onlara tamamen engel olduğu için baskın bir fonksiyona sahiptir. Dikkati belli bir noktada toplama yeteneği, beyin korteksinde baskın uyarılma devrelerinin oluşturulmasına ve bu faaliyete katılmayan merkezlerin baskı altına alınmasına dayanır (Baumann,1994). Böylece kişi dikkatini bir hedefe odaklamış olur.
80
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
İnsanın aynı anda birçok şeyi algılama yeteneği dikkatin yaygınlaştırılmasına neden olur. Örneğin, futbolda bir orta saha oyuncusu aynı anda dikkatini birçok nesneye birden yöneltmek zorundadır. Dikkat ne kadar geniş alanlara yayılırsa algılamadaki netlik o kadar azalır. Dikkati toplama ve yaygınlaştırma yeteneği, antrenmanlarla geliştirilebilir. İnsanların düşünme, algılama ve hayal etmesinden oluşan psikolojik fonksiyonların bilinçli bir şekilde aktive edilmesini yetenek dikkat yoğunluğudur. Bu dikkat yoğunluğu sırasında fiziki bedende oluşan fizyolojik değişmeler, enerji tüketiminden kaynaklanır. Dolayısıyla aşırı dikkat durumunda kas, sinir ve organlarda yoğunluk artar. Dikkati yoğunlaştırma yeteneği ise, dikkatin bilinçli ve arzulu olarak algı alanına yönlendirilmesidir. 2.3.2.1. DİKKAT KURAMLARI Dikkat kuramlarını, bilgi-işlem sürecinde dikkat kuramları ve sosyal-psikolojik yönden dikkat kuramları olarak iki bölümde incelenebilir. 2.3.2.1.1. Bilgi-İşlem Sürecinde Dikkat Kuramları a. Sabit Kapasite Kuramları: İnsanlar sabit bir dikkat kapasitesine sahiptir ve aynı anda çok sayıda uyaranı işleme koyma olanağı yoktur. Yani aynı anda tek bir uyaranı işleyebiliriz. Bu kurama göre, sinir sistemimiz birden fazla uyaran arasından bazılarını işleme koymak için seçerken bazılarını ise değerlendirmeye almaz. Bu duruma spor alanlarında sık rastlanır. Kalabalık seyirci önünde oynanan bir
81
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
karşılaşmada oyuncu, antrenörünün sesini diğer seslerden ayırt eder ve davranışlarını ona göre değiştirir. b.Esnek Kapasite Kuramları: Kişiye ve kişinin içinde bulunduğu koşullara bağlı olarak, dikkat kapasitesinin geniş ve dar olabileceğini açıklayan bu kuram, Kahneman tarafından öne sürülmüştür. Kişinin uyarılmışlık düzeyi düşük ve uyaranlar kişi için yeni değilse birden fazla uyaranı aynı anda değerlendirebilir. Ancak kişinin uyarılmışlık düzeyi yüksek ve uyaranlar yeni ise birden fazla uyaranın aynı anda işleme alınması olası değildir. Kompleks sportif becerilerin öğretilmesi sırasında sporcuların uyarılmışlık düzeylerinin düşük olması ve koçun, o becerinin uygulanabilmesi için gerekli en önemli bileşen üzerinde durmalıdır. Sonuç olarak koçun, yarışma öncesi bir antrenmanda, bir beceriyi sporcuların o ana kadar alışkın oldukları bir biçimde uygulamaktır. Aksi durumdan ise kaçınmalıdır. c. Çoklu Kaynak Kuramı: Bir uyaranın bilgi-işlem sürecine alınabilmesi için bu uyarının farklı duyu organlarından gelmesi gerektiğini savunan bu kuram, Navon ve Gopher, Allport ve Wickens tarafından öne sürülmüştür. 2.3.2.1.2. Sosyal-Psikolojik Yönden Dikkat Kuramları a. Dikkat Kayması Kuramı: Dikkatin sık sık uygun olmayan ipuçlarına yönelmesi sonunda dikkat kayması meydana gelir. Dikkat kaymasının iki faktörü vardır. Bunlar sıkıntı(endişe) ve kendini farkında olmadır. Endişeli oyuncular, ilgilendikleri spor dalına ait ipuçlarına dikkat etmeyip, kendileri 82
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
için uygun olmayanlara dikkat etmeleri performanslarını olumsuz etkiler. Başka bir değişle; düşük uyarılmışlık durumunda sporcu yeterli dikkat yoğunluğuna ulaşamadığından uygun olmayan ipuçlarına yönelebilmektedir. Örneğin, serbest atış öncesi sporcunun atışa yoğunlaşacağına, çevredeki hayranlarına bakması, atışı kaçırmasına neden olabilir. Kendini farkında olma durumu ise, sporcunun bir hareketi yapması sırasında dikkatini kendi üzerinde yoğunlaştırmasıdır. Sportif performans sırasında seyircilerin fazla ve coşkulu olması durumunda sporcu dikkatini kendi üzerinde yoğunlaştırarak kötü performansa neden olabilir. Örneğin, bir futbol karşılaşmasında topla ceza sahası alanına giren bir oyuncu dikkatini kaleye atacağı şuta yoğunlaştırdığında uygun durumdaki arkadaşını göremeyebilir. Dikkatte kaymanın nedenlerini aşağıdaki gibi gösterilebilir (Tiryaki,2000). • • • • • • • • •
Sporcuyu etkileyen sevdiği birinin spor ortamında bulunması, Ailevi sorunlar, Spor yazarları, kameralar, Takım arkadaşları ve rakip yarışmacılar, Koçun zamansız tavrı, Beklenilenden daha kötü ve daha iyi bir performans, Hatalardan dolayı uygun olmayan eleştiri, Kötü hakem kararları, Mevki ve görev değişiklikleri.
83
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Sporcu müsabakada karşılaştığı bu ve benzeri faktörleri yok etmek için zihinsel caba göstermesi enerji bozucu bir etkiye neden olabilir. Dolayısıyla sporcunun aşağıdaki stratejileri uygulaması yararlı olabilir: • • • • • • •
Müsabaka sırasındaki kendi davranımlarının yine kendisinin kontrolünde olduğunu bilmesi. Müsabaka sıranda pozitif düşünmeyi öğrenmesi. Önemli müsabakalarda dikkatte kaymaların daha fazla olabileceğini bilmesi ve kendini bu duruma hazırlaması. Rakiplerinde gergin olacağını bilerek, soğukkanlılığını korumak. Dikkatte kaymalar olduğunda yeniden yoğunlaşabilmek için bir plan geliştirmek. Kötü ruh halini iyi ruh haline dönüştürebilmek. Önemli yarışmalardan önce daha fazla uyumak ve dinlenmek.
Böylece sporcu dikkatinde meydana gelen kaymalara karşı harcayabileceği daha fazla enerjiye sahip olacaktır. b. Otomatik İşlev Görme: Sporcu dikkatini, hiç dikkat etmeden rutin olarak yapacağı becerilerde yoğunlaştırmasıdır. Motor beceri kazanımının bir aşamasında beceri otomatik hale ya da alışkanlık haline gelir. Eğer sporcu otomatik hale gelen becerilerine dikkatini yoğunlaştırırsa performansı bozulabilir. Örneğin, iyi bir basketbolcunun top sürme sırasında, top sürme hatası yapması gibi.
84
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
c. Dikkatsel Biçim(Attentional Style): Bu görüş Nideffer tarafından ileri sürülmüş olup dikkatin genişliği (geniş-dar dikkat) ve dikkatin yönü (dışsal-içsel dikkat) olarak iki boyutu vardır. •
•
Dikkat genişliği: Geniş ve dar dikkat odaklığından oluşur. Geniş dikkat odağı, sporcunun çevrede oluşan birden fazla olaya aynı anda dikkat etmesidir. Oyun kurucu pozisyonunda olan sporcularda böyle bir dikkatin gelişmiş olması çok faydalıdır. Sporcunun bir veya en fazla iki ipucuna dikkat etmesi gereken durumlarda dar dikkat odağı oluşur. Dikkatin yönü: Dışsal ve içsel dikkat olarak ikiye ayrılır. Dışsal dikkat odağı, dikkatin rakibin hareketlerine veya dışsal nesnelere yoğunlaştırılmasıdır. İçsel dikkat odağı ise, duygusal bir durumu kontrol etmek veya daha bir performans durumuna mental olarak hazırlanmaktır.
Futbol, voleybol, basketbol, hentbol gibi takım oyunlarında dikkat geniş ve dışsal, atıcılık(tabanca-tüfek) , halter, maraton koşma gibi spor dallarında dar ve içsel, tenis, badminton gibi açık beceri gerektiren spor dallarında ise geniş ve içsel olması gerekir. Aşırı kaygılı sporcularda dikkatte daralma ve içe kayma görülür. Yapılan spor dışsal ve geniş dikkat gerektiren bir spor dalı(futbol, voleybol, hentbol, basketbol) ise performansta düşmeler görülebilir.
85
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Bilincin bir nesne üzerinde yoğunlaşması olarak tanımlanan dikkat sporda çok önemli bir unsurdur. Toplanan bilgiler arasından yapılacak spor eylemi için gerekli olanları seçmek, dikkat sürecinin temelini oluşturur. Spor dallarında konsantrasyonu bozabilecek eylemlerden kaçınmak ve bir spor müsabakasının değişen şartlarına göre dikkat alanını daraltmak veya genişletmek, yüksek performansa ulaşmada dikkat süreçlerinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. 2.3.3. ÖĞRENME İlk insandan günümüze kadar insanların biyolojik yapılarının işleyişinde ve duyum yeteneklerinde anlamlı bir değişiklik olmamasına rağmen yaşam koşulları yönünden son derece önemli farklar görmekteyiz. Bu farklar insanın binlerce yıllık öğrenme yeteneğinden kaynaklanmaktadır. İnsanların öğrenme ve öğrendiklerini aktarma yetenekleri, onları diğer canlılardan ayıran en önemli özellikleridir. Öğrenme süreci insanın ana rahmine düşmesi ile başlar ve ölümle son bulur. Öğrenme, çevreyle etkileşim sonucu kişinin duygu, düşünce, tutum ve davranışlarında meydana gelen kalıcı değişmeler sürecidir. Dolayısıyla öğrenme sürecinde, süreklilik ve tecrübe kazanmak vardır. Ayrıca davranış değişikliği salt bir değişiklik olmayıp zamanla davranışlarda ortaya konacak davranış olasılıklarını da öğrenme içinde düşünmeliyiz. Kısa süreli ve tekrarlanmayan (bir defaya ait) davranış değişiklikleri öğrenmenin bir sonucu değildir. Sporcunun idmanlarda yapamadığı veya yapmadığı bir hareketi müsabaka 86
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
sırasında istem dışı yapması, öğrenme süreci içinde düşünülemez. İnsan doğası gereği çevresine uyum sağlamak zorundadır. Çevreye uyum sağlama süreci tecrübe kazanılarak oluşturulur. Tecrübeye dayanmayan davranış değişiklikleri de öğrenmenin dışında tutulmalıdır. Tecrübe edinme ve öğrenme süreçleri, sporda fiziksel ve psikolojik antrenmanların vazgeçilmez unsurlarıdır. Ancak bu süreçler, antrenmanlarda ortaya çıkan bir takım olumsuz faktörler sonucu, her zaman istenen düzeyde gerçekleşmez. Öğrenme sürecini olumsuz etkileyen faktörler, sporcunun kendisinden, antrenöründen, antrenman içeriğinden ve mevcut koşullardan kaynaklanabilir. Bu faktörler; • • • • • • • • • •
Sporcunun antrenman sırasında gerekli dikkati göstermemesi, Antrenman içeriğinin sporcuya cazip gelmemesi, Sporcunun yaralanmak ve başarısız olmaktan korkması, Sporcunun fiziksel yetenek ve becerilerinin yetersizliği, Sporcunun takım arkadaşları ve antrenörüyle ilişkilerinin iyi olmaması, Antrenörün sporculara karşı kullandığı tavır ve uyguladığı yöntem, Çevreden gelen gürültü, Salon çalışmalarında, soğuk havalarda ısıtma sistemi, sıcak havalarda havalandırma sisteminin çalışmaması, Kaygılar, stres ve kişisel sorunlar, Öğrenme motivasyonunun oluşturulamaması,
87
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
•
Verilen cezaların dozunda ve hataya orantılı olmaması, öğrenme sürecini etkiler.
2.3.3.1. ÖĞRENME KURAMLARI Öğrenme kuramları, davranışçı ve zihinsel(Bilişsel) olmak üzere iki yaklaşımda incelenebilir. Davranışçı yaklaşım, klasik koşullama ve edimsel koşullamadan oluşur. Bilişsel yaklaşım ise, gözleyerek, deneme yanılma yoluyla, kavrayarak, problem çözme gibi alt başlıklarda incelenebilir. 2.3.3.1.1. Davranışsal Öğrenme Kuramları Bu kuramda öğrenme, uyarıcı ile davranışlar arasındaki bir ilişkiden oluşur. Öğrenmeyi açıklamak için, uyarıcı ile davranışlar arasındaki ilişkileri iyi bilmek gerekir. Davranışçı kuramın savunucuları, psikolojideki genel davranışçı yaklaşımın temel ilkelerinden hareket ederek, bu kuramı klasik koşullama ve edimsel koşullama olarak iki alt başlıkta incelemiştir. a) Klasik Koşullama: Fizyolog Ivan Pavlov, klasik koşullama kuramının öncüsüdür. Pavlov’un koşullama süreci; yiyecek, salya salgısı için doğal bir uyarıcıdır. Dış koşullardan tamamen izole edilmiş bir deney odasına konulan köpeğin önüne konulan yiyecek, onun salya sayısını arttırmıştır. Yiyeceğin verilmesi sonucu görülen bu salgılama doğal olarak ortaya çıktığı için koşulsuz tepki, yiyeceğin kendisi ise koşulsuz uyarıcıdır. Aynı ortamda birçok kez yiyecekten hemen önce zil çalınması halinde, daha sonra yemek verilmeden zil çalınması köpekteki salya sayısını arttırdığı
88
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
tespit edilmiştir. Böylece köpeğin zil sesinden sonra kendisine yiyecek verileceğini öğrenmiş olduğu saptanmıştır. Burada zil sesi bir öğrenme sonucu olarak salya sayısının artmasına neden olduğu için koşullu uyarıcı, köpeğin koşullama süreci sonrasında zil sesine vermeyi öğrendiği salyalama tepkisine ise koşullu tepki denir. Böylece nötr bir uyarıcı, doğal uyarıcının yerini almış olur. Klasik koşullama, hareket öğrenmesi açısından çok öneme sahip değildir. b) Edimsel (Araçsal) Koşullama: Edimsel koşullama konusunda B.F.Skinner ve E.L.Thorndike önemli çalışmalar yapmıştır. Bu kurama göre kişinin belli bir durumda gösterdiği belli bir davranıştan sonra onu memnun edici bir durumun ortaya çıkması, bu davranışın aynı veya benzeri durumlarda tekrarlama olasılığını arttırır. Bu davranıştan sonra olumsuz bir durumun oluşması ise aynı davranışın yeniden sergilenmesi olasılığını azaltır. Skinner, edimsel koşullamayı açıklamak için yapmış olduğu deneyde, aç bir fare skinner kutusuna konulur, kutunun içinde farenin görebileceği bir yere bir pedal konulur ve pedala basıldığında kutunun içine yiyecek gelir. Hazırlanan deney kutusuna konulan fare şaşırmış bir şekilde bir süre korkuyla kutu içinde amaçsızca dolaşır. Gezinmeler sırasında tesadüfen pedala basar ve kutu içine yiyecek gelir. Birkaç denemeden sonra fare pedala basma davranışı ile davranışın sonucu arasındaki ilişkiyi kurarak ve pedala basarak yiyecek elde eder. Aksine fare pedala basma sonucunda yiyecek elde etmeseydi, yeniden pedala basma davranışı göstermeyecekti.
89
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Burada farenin pedala basma davranışının yapılıp yapılmayacağını belirleyen şey davranışın sonunda ortaya çıkan pekiştireçtir. Dolayısıyla edimsel koşullamanın anahtarı pekiştirme ve pekiştiricilerdir. Pekiştireçler, pekiştirme işleminde kullanılan uyarıcılardır. Olumlu ve olumsuz pekiştireçler olarak ikiye ayrılır. Olumlu pekiştireçler, organizmanın elde etmekten haz aldığı ve organizmaya verildiğinde davranışın yapılma olasılığı arttıran uyarıcılardır. Olumsuz pekiştireçler ise, organizmanın kaçınmak istediği ve ortamdan çıkarıldığında davranışın yapılma olasılığını arttıran pekiştireçlerdir. Pekiştirme, bir davranışı organizmaya kazandırmak amacıyla organizmaya olumlu pekiştireçleri verme veya ortamda bulunan olumsuz pekiştireçleri ortamdan kaldırma işlemidir. Böylece pekiştirme kullanılan uyarıcıların niteliğine göre olumlu ve olumsuz pekiştirici olarak ikiye ayrılır. Belirli bir davranışın gelecekte tekrarlanma olasılığını arttıran somut nesnelere olumlu pekiştirici denir. Başka bir değişle; olumlu pekiştirme organizmaya ödül verme işlemidir. Yapılan davranışı güçlendiren olumlu pekiştiriciler, kişinin biyolojik, psikolojik ve toplumsal gereksinimlerini karşılamaya yönelik olmalıdır. Öğrenilen bir hareket sonrası sporcuyu övme, takdir etme veya ödüllendirme sık olarak kullanılan olumlu pekiştiricilerdir. Ancak pekiştiricilerin sporcuda doygunluğa yol açmasına fırsat verilmemelidir. Olumsuz pekiştirme ise, belli bir davranıştan sonra kişiyi rahatsız eden bir durumun ortadan kaldırılması sonucu bu davranışın tekrar edilmesi olasılığının arttırılmasıdır. Burada ceza ile
90
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
olumsuz pekiştirmeyi karıştırmamak gerekir. Çünkü ceza, kendisini ortaya çıkaran davranışı sağlamlaştırmaz ve tekrar edilmesi olasılığını arttırmaz. Son olarak koşullama sürecinde Thorndike’in üzerinde kapsamlı olarak çalıştığı transfer(intikal) yoluyla öğrenmeyi inceleyelim. Transfer, daha çok becerilerin öğrenilmesinde kullanılabilir. Bir görevde öğrenilen bir davranışın başka bir göreve taşınabileceğine transfer denir. Transfer her zaman öğrenmeyi kolaylaştırmaz. Önceden öğrenilmiş hareketler, yeni hareketleri destekliyor, kolaylaştırıyor ve hızlandırıyorsa olumlu transfer söz konusudur. Tenis oyununda öğrenilmiş vuruş teknikleri, duvar tenisindeki hareketleri öğrenmeyi kolaylaştırır. Olumsuz transfer ise, önceden öğrenilmiş becerilerin, yeni becerileri öğrenmeyi engellemesidir. Masa tenisi oynayan bir sporcunun öğrenmiş olduğu bilek ve kol hareketleri, bu sporcu tenis oynamaya başladığında öğrenmesi gereken yeni bilek hareketlerini öğrenmesini zorlaştırır. 2.3.3.1.2. Bilişsel (Zihinsel) Öğrenme Kuramları Bilişsel öğrenme kuramı savunucularına göre öğrenme bir bütündür. Çünkü bütün, kendisini oluşturan parçalardan daha fazla bir anlam ifade ettiği için, öğrenmenin bir bütün olarak incelenmesi gerekir. Bilişsel kuramcılara göre öğrenme sistemli amaçlı bir şekilde gerçekleşir. a) Gözlem (Model Alma) Yoluyla Öğrenme: Birçok insan davranışları gözlemleme yoluyla öğrenir. Gözlem yoluyla
91
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
öğrenme, bir kişinin diğer kişilerin davranışlarını taklit etmesi değil, zihinsel süreçlere dayalı aktif bir eylemdir. Yani taklit etmek yerine model almaktır. Gözlenen model, gözleyen kişiden daha yüksek bir statüye sahipse bu modelin davranışlarını en üst düzeyde taklit etmekte, daha düşük bir statüye sahipse taklit edilmemekte ve statüler eşitse gözlenen davranışın sonuçları önem kazanır. Gözlem yoluyla öğrenme süreci, dikkat etme, hatırda tutma, davranışı meydana getirme ve güdülemeden oluşur. 1) Dikkat Etme Süreci Gözlem yoluyla öğrenmenin birinci basamağını modele dikkat etme oluşturur. Bu süreçte sporcu modelin davranışlarını dikkatli ve doğru bir şekilde algılaması gerekir. Gözlemci sporcunun dikkatini bir takım etmenler etkileyebilir. Bu özellikleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz; • • • • •
Gözlemci sporcunun duyu organları yeterli olmalı, Gözlenecek modelin davranışları, gözleyen sporcunun amacına uygun olmalı, Gözlenen modelin yaşam tarzı etik kurallara uygun olmalı, Modelin fiziksel yetenekleri, zekası ve gücü, Gözlemci sporcu ile gözlenen model arasında duygusal bağ kurulması.
92
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2) Hatırda Tutma Süreci Gözlem yoluyla öğrenilen bilgilerden gelecekte yararlanmak isteyen gözlemci sporcu modelin davranışlarını zihninde saklaması gerekir. Gözlenen bilgiler görsel ve sözel sembollere dönüştürülerek saklanır. Sporcuların veya kişilerin sembolleştirme kapasitelerinin yüksek oluşu, onların gözlem yoluyla öğrenme potansiyellerini arttırır. Ayrıca hafızada saklanan bilgilerin unutulmaması için zihinsel ve bedensel antrenmanlar yapılır. 3) Davranışı Meydana Getirme Süreci Bu aşamada bilişsel olarak öğrenilenlerin, davranışa dönüştürülebilmesi için gözlemci sporcuların fiziksel ve psiko-motor durumlarının uygun olması gerekir. Gözlemci sporcu kendi davranışı ile zihnindeki modelin davranışını karşılaştırarak eyleme dönüştürür. Şayet bir farklılık varsa, düzeltme eylemleri yapılır. Gözlemcinin davranışları, model alınan davranışa benzeyene kadar düzeltme eylemleri devam eder. 4) Güdülenme Süreci İnanlar gözlem yoluyla kazandıkları becerileri, güdüleninceye veya ihtiyaç duyuncaya kadar performans olarak sergilemezler. Dolayısıyla güdülenme süreci, öğrenilenleri performansa dönüştürmeyi sağlar. Sporcu hem kendi
93
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
davranışlarını ve hem de diğer sporcuların davranışlarını gözlemleyerek bilgilenir. Bu bilgileri gelecekte pekiştireç elde etmek veya cezadan kurtulmak için kullanabilir. Yani gözleyerek öğrenmede pekiştirilmeye ihtiyaç yoktur. b) Deneme Yanılma Yoluyla Öğrenme Öğrenme durumunda olan her canlı, karşılaştığı sorunları çözmek için çeşitli davranışlar gösterir. Bu davranışlar arasından çözüme katkısı olmayan davranışları eler. Sorunu çözen davranışlar ise kalıcı hale gelir. Şayet deneme niteliğindeki bu tepkiler sorunu çözmez ise yanılmaya geçilir. Her yanılmadan sonra çözüme ulaşmak için farklı davranışlar gösterilir ve sonunda arzulanan çözüme ulaşılır. Böylece problemin çözümü deneme ve yanılma yoluyla öğrenilmiş olur. Yüzme öğrenmek için suya giren çocuk, çeşitli hareketler yapar, bu hareketler arasından kendisinin suyun üzerinde kalmasını engelleyen hareketleri eleyerek, suyun üzerinde kalmasını ve ilerlemesini sağlayan hareketleri birbirine ekleyerek yüzmeyi öğrenir. Deneme yanılma yoluyla öğrenilen davranışın hatasız uygulanabilmesi kişinin güdülenmişlik düzeyine bağlıdır. Örneğimizdeki, yüzücü öğreticisi tarafından yeterince motive edilemezse çaresizlik geliştirerek rahatlıkla öğrenebileceği yüzmeyi öğrenemeyebilir. c) Kavrama Yoluyla Öğrenme Davranışçılık ekolünün öğrenme konusunda ileri sürdüğü uyarıcı-tepki görüşü, gelişmiş canlılar için geçerli değildir.
94
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Kavrama yoluyla öğrenme Gestalt psikologları tarafından ileri sürülmüştür. Davranışın örgütlü ve bütünsel özelliğine özel önem veren bu yaklaşıma göre, davranışlar tek tek değil, bir bütün olarak algılanır. Çünkü bütün, kendisini oluşturan parçalardan daha farklı ve daha fazla bir anlam ifade eder. Bu kuramcılar, bütünün anlaşılmadığı durumlarda davranışın yeterince anlaşılamayacağını söyler. Gelişmiş organizmalar geçmişteki yaşantılarıyla zihinlerindeki tasarımlardan yararlanarak sorunlara bir anda çözüm bulabilir. Bir basketbol karşılaşmasında arka arkaya sayı veren takımın koçu, hataları tespit ederek, çözüm yollarını bulduğu anda, mola alarak oyuncularına neler yapmaları veya yapmamaları gerektiğini anlatır. d) Zincirleme Öğrenme Kuramı Bu kuram Robert Gagne tarafından ileri sürülmüştür. Gagne, 1960’lı yıllarda yeni davranışçı ekolün temsilcilerinden biri olarak görülürken, günümüzde bilişsel akımın bir temsilcisidir. Gagne, bütün öğrenme kuramlarını, zincirleme öğrenme kuramı içerisinde bütünleştirerek ortaya çıkacak olası bir öğrenme durumunu açıklaya çalışmıştır. Bu kurama göre öğrenme, dışsal uyaranların bilişsel süreçlerle yapılandırılmasına ve öğrenme materyali, pekiştirme ve tekrar gibi iç faktörlerin de etkileşimine bağlı bir süreçtir. Ancak bilişsel stratejiler içinde bireyin duygusal özelliklerini tanımlayan ilgi, beklenti, tutum ve değerler de önemli bir etkendir. Bu nedenle Gagne’nin
95
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
yaklaşımı, bilişsel kuramların özgün bir sentezi olarak değerlendirilebilir. Bu modelin varsayımları; • • • •
Birbirinden farklı öğrenme çeşitleri vardır. Öğrenme birbirine dayalı, aşamalı ve birikimli bir süreçtir. Farklı öğrenme çeşitleri, farklı öğrenme stratejilerinin bir arada kullanılmasını gerektirir. Öğrenecek kişi kendi deneyimlerini kullanarak dene yanılmayla öğrenir.
Bu varsayımlardan hareket ederek öğrenme, zincirin sekiz farklı halkaları şeklinde birbirine bağlanmıştır. Zincirde daha üstte bulunan bir halkaya ait içeriğin kazanılmasının ilk koşulu, daha aşağıda bulunan halkanın öğrenme konusunun bilinmesidir. Şimdi bu sekiz halkayı inceleyelim: 1. İşaretle Öğrenme; Zincirin birinci halkasını temsil eder. En alt düzeydeki zihinsel becerileri tanımlayan bu öğrenme, refleks niteliğinde olan davranışları kapsar. 2. Uyarıcı-Tepki İlişkisiyle Öğrenme; edimsel koşullama kuramında olduğu gibi, uyaran-tepki arasında bağ kurma yoluyla öğrenmedir. 3. Basit Zincirlemeyle Öğrenme; ardışık olarak verilen uyaranlara bütünlük içinde düzenli tepkiler göstermeyi öğrenmektir. 4. Sözel İlişkilendirerek Öğrenme; İlgili davranışları bütünleştirerek öğrenmedir.
96
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
5. Ayırt Etmeyi Öğrenme; farklı sembollere farklı kavramlar geliştirerek öğrenmek. 6. Kavram Öğrenme; davranışları benzerliklerine ve aykırılıklarıma göre sınıflayarak öğrenmek. 7. İlke Öğrenme; iki ya da daha fazla davranış arasında ilke ve yasaları gözleyerek anlamlı ilişkiler kurmayı öğrenmek. 8. Problem Çözme; En yüksek düzeyde entelektüel beceriler göstermeyi gerektiren problem çözme, bağımsız, ara ve bağımlı değişkenleri ayırt ederek özgün çözümlere ulaşmaktır. 2.3.3.2. SPORDA HAREKET ÖĞRENME Sporda hareket öğrenmesi, tecrübe ve uygulamalarla motorsal (hareki) becerilerde uzun süreli değişikliklerin gerçekleşmesidir. Hareket öğrenmesi, hareki becerilerin öğrenilmesini anlatır. Sporcular, antrenörler ve spor psikologlarının yakından ilgilendiği bir konudur. Bu kişilerin bu konuyla ilgilenmesinin iki nedeni vardır. •
•
Bu kişiler (sporcu, antrenör ve spor psikologları), sporla ilgili öğrenme sürecindeki faaliyetleri ve bu faaliyetler arasındaki ilişkileri kavrayarak pratiğe nasıl uygulandığını anlamak. Bilimsel verilere dayanarak nasıl az çaba harcayarak daha üstün başarıya ulaşmayı hedeflemek.
Hareket, bedenin zamanla ilişkili olarak yer değiştirmesidir. Spor hareketlerinin temel özelliği ise, eylemlerin niyet ve amaca 97
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
göre şekillenmesidir. Eylem psikologları, spordaki hareket eylemini, önceden tespit edilmiş bir eylem şeklini belirli kurallar içinde yerine getirme olarak tanımlayarak, diğer eylemlerden ayırmışlardır. Bu psikologlara göre hareket eylemi, önceden düşünme (zihinde canlandırma), gerçekleştirme ve yorumlama aşamalarından oluşur. Bu aşamalardan herhangi birine etki eden bir faktör, sporda hareket öğrenmesini olumlu veya olumsuz yönde etkileyebilir. Bu aşamalar;
1. Önceden Düşünme (Zihinde Canlandırma) Aşaması Bir eylemin veya davranışın sonuçlarının kişinin düşüncesinde önceden canlandırılmasıdır. Bu aşama iki bölümde incelenir. a) Planlanan eylemin yerine getirilmesi için yapılan mevcut koşulların değerlendirilmesine göre eylem ertelenebilir veya tamamen terk edilebilir. b) Somut hedeflere ulaşabilmek için yapılan planlama süreçleridir. Bu ilk aşamayı etkileyen en önemli etken zihinsel antrenmandır. Bir hareketin öğrenilmesinde zihinsel unsurların rolü, zihinsel antrenmanın kalitesini belirler. 2. Gerçekleştirme Aşaması Bu süreçte hareket, önceden hazırlanmış bir plana göre uygulanır. Öğrenme programı içinde yer alan hareketler tekrar tekrar denenir. Antrenman sayısı ne kadar çok ise öğrenmede o
98
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
kadar mükemmel olur. Eski hareki alışkanlıklar terk edilerek yerlerini yenleri alır. Hataları azaltmak veya tamamen terk etmek amacıyla rehberlik tekniklerinden yararlanılır. Rehberlikte amaç, hareketlerin hatasız nasıl yapılacağını öğretmektir. Rehberlik, mekanik, görsel ve sözel olarak üç şekilde gerçekleştirilir. Mekanik rehberlik, öğretici hareketi öğrenen kişiye uygulamalı olarak yaptırır. Örneğin, antrenör sporcunun ayağını tutarak, topa ayağının neresiyle ve nasıl vuracağını gösterir. Görsel rehberlik, film, resim gibi yardımcı malzemeler kullanılarak yapılan rehberliktir. Sözel rehberlik ise, öğrenilecek hareketlerle ilgili bütün özelliklerin öğrenene anlatılmasıdır. Hareketin hatalı uygulanması halinde, öğrenen uyarılır ve sözlü anlatımlarla hareketin doğrusu yaptırılır. 3. Yorumlama Aşaması Hareket eyleminin son aşaması olan yorumlama, gerçekleşenle, olması gereken arasındaki değerlendirmedir. Bu aşama kontrol ve değerlendirme süreci olarak ikiye ayrılır. Kontrol sürecinde, hazırlanan plana uygun hareket edilip edilmediği veya amaçlanan hedefe ulaşılıp ulaşılmadığı değerlendirilir. Değerlendirme sürecinde ise, hareketi motive eden unsurlar ve harekete karşı gelişen tepkiler incelenir. Hareket eyleminin yorumlanmasına etki eden geri bildirimler, hareketin doğru bir şekilde öğrenilmesine katkı sağlar. Geri bildirimler, öğrenme sürecinin ayrılmaz bir parçası olmakla beraber dışsal ve içsel olmak üzere iki türlüdür.
99
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
a. Dışsal Geri Bildirim; dış kaynaklardan gelen bildirimlerdir. Öğreticiler tarafından hareketin sonucuyla ilgili sözlü veya sözsüz bir şekilde ifade edilen bilgilerdir. b. İçsel Geri Bildirim; hareket eylemleriyle ilgili duyusal algılamalar sonucu ortaya çıkan geri bildirimlerdir. Geri bildirimlerin sıklığı ve netlik dereceleri çok önemlidir. Geri bildirimin netliği, öğrenmenin kalitesini arttırır. Geri bildirimlerin hareketten sonra veya bir sonraki hareketten önce verilmesi önemli değildir. Ancak hareket uygulamaları arasındaki zamana dikkat edilmesi önemlidir. Sürenin çok kısa oluşu ilgili hareketten öğrenilen bilgilerin, takip eden harekete uygulanmasını engelleyebilir (Karagözoğlu, İkizler,1997). 2.3.4. BELLEK (HAFIZA) Yaşamımızı sürdürebilmek için gerekli unsurlardan biri olan bellek, genelde bilginin zaman içinde saklanmasıdır. Sporda başarılı olma koşullarından biri de kazanılmış bilgi, tecrübe ve becerilerin, gelecekteki antrenman ve müsabakalarda kullanmak üzere bellekte saklanmasıdır. Bellekle ilgili kodlama, depolama ve geri bildirim olmak üzere üç süreç vardır. Dış dünyadaki uyarıcıların belleğe yerleştirilebilecek duruma dönüştürülebilmesi veya depolandığı sürece kodlama denir. Depolama, kodlanan bilginin sürekli bir zihinsel duruma yerleşmesi sürecidir. Geri bildirim ise, depolanan bilginin gerektiği zaman bellekten alınması sürecidir. Bellek, duyusal
100
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
bellek, kısa süreli bellek ve uzun süreli bellek olarak üç ana başlıkta incelenebilir.(Şekil,2.4).
TEKRARLAMA
Yeni bilgi
Duyusal bellek
Seçici dikkat
FKısa süreli bellek
Dikkati vermeme
Kodlamama
Unutma
Unutma
Depolamak üzere kodlamak
Uzun süreli bellek
Şekil 2.4: Bellek Türleri a. Duyusal Bellek (Çok Kısa Süreli Bellek) Bellekteki ilk adım olan bu süreçte duyusal algılanan bilgiler ham halleriyle çok kısa bir süre tutulur. Bu nedenle duyusal belleğe, çok kısa süreli bellekte denir. Duyusal belleğin bir seferde pek çok bilgiyi işlemesi kapasitesini sınırsız kılar. Ancak duyusal bellekte, bilginin miktarının çok fazla olmasına karşılık bellekte kalma süresi çok kısadır. Duyusal belleğe giren bütün bilgiler birkaç saniyeden (1-3 saniye) daha kısa bir süre orada
101
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
kalır. Bu durumda bilginin anlamı henüz kavranmaz. Duyusal bellekteki bilgiye dikkat edilmez ise bilgi sistemden çıkar. Kısa bir süreyle saklanan bilgiler arasından kaybolmayan(unutulmayan) bilgiler ise, kısa süreli belleğe aktarılır. b. Kısa Süreli Bellek (Çalışma Belleği) Duyusal bellekten kısıtlı miktarda gelen bilgilerin, kısa bir süre (20-30 saniye) için zihinde tutulan bir süreçtir. Ancak bu kısıtlı süre, bilginin tekrarlanmasıyla uzatılabilir. Kısa süreli belleğin özellikleri; •
•
•
İlgili olan bilgilere seçici olarak dikkat ettiğimizde diğer bilgileri göz ardı etmemize izin verir. Böylece bilgi kısa süreli belleğe aktarılır. Bilgiyi karar verene kadar kısa bir süre tutmamıza izin verir. Eğer bilgi tekrarlanmaz ise kısa bir sürede kaybolur. Tekrar etme bilginin kodlanmasına ya da uzun süreli bellekte depolanmasına yardımcı olur. Yani bilgiler kısa süreli bellekten kalıcı depoya aktarılır.
Kısa süreli bellek, bilginin uzun süreli belleğe geçinceye kadar saklandığı bir depo değildir. Aksine çok aktif bir hafıza sistemidir. Çünkü o kısa sürede farkında olduğumuz bilgi orada tutulur ve bilginin kodlama, organizasyon ve geri çağırma işlemleri orada gerçekleşir. Bu nedenle kısa süreli belleğe çalışan bellek de denir (Kaya,2007).
102
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
c. Uzun Süreli Bellek Sonsuz miktarda bilginin uzun zamanlı olarak depolandığı ve bu bilgilerin zamanı gelince geri getirilme veya hatırlanmasının mümkün olduğu belleğe uzun süreli bellek denir. Başka bir değişle, kalıcı bir biçimde, çok büyük miktarda bilgiyi uzun bir zaman dilimi süresince saklayan bellek türüdür. Bu bellek türü biyokimyasal bir süreci kapsar. Dikkat etme ve tekrarlama gibi süreçlerle bilginin, kısa süreli bellekte saklanma süresi uzatılarak uzun süreli belleğe geçişi kolaylaşır. Diğer türlerin aksine uzun süreli bellek, sınırsız bir kapasiteye sahiptir. Dolayısıyla da bilgiler bu bellekte daha uzun süre saklanabilir. Uzun süreli bellek, sporda hareket kalıplarını, taktik durumları ve ilgili spor branşının kuralları hakkında genel bilgileri içerir. Tecrübeli bir sporcunun, uzun süreli ve güçlü bir belleğe sahip olduğu ve bu özelliklerini müsabakada maksimum bir şekilde uyguladığı söylenebilir. Örnek olarak kalesine penaltı atılmakta olan bir kalecinin, atışı kurtarmak için yapabileceklerini irdeleyelim; •
•
Kaleci ilk olarak topun hangi tarafa atılacağını algılayarak, topun hızlı, yavaş veya falsolu gelip gelmediğini bilmek durumundadır. Kaleci bütün bu verileri toplar ve o anki hava, maçın durumu, istek ve benzeri değişik etkenleri değerlendirerek, yapması gereken hareketleri kararlaştırır. Aldığı karar merkezi sinir sisteminden, hareketten sorumlu kas ve kas gruplarına iletilir.
103
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
•
Sonuç olarak uyarılan kaslar hareketi gerçekleştirir.
Kalecinin topun geliş yönü hakkında yanlış veri toplayarak, hareketi yanlış yöne başlattığı varsayarsak, kaleci bu yanlışlığını daha hareketin başında fark ettiğinde, içsel geri bildirimler yardımıyla hareketi değiştirir. Ancak değiştirilen hareketin olumlu sonuçlanması için yeterli zaman yoktur. Bu durumda kaleci penaltı atışında golü yer. Aksi durumda kaleci doğru karar vererek topun atıldığı tarafa hareket etseydi, içsel ve dışsal geri bildirimler olumlu sonuca gidebilmek için gerekli olan uzanma, yumruğa çıkma ya da avuçla karşılama gibi düzenlemeler yapmada yardımcı olacaktı. Bilgiyi uzun süreli belleğe yerleştirdikten sonra istediğimiz zaman geri çağırma yeteneğine hatırlama denir. Hatırlamanın temel koşulu onun çok iyi öğrenilmiş olmasıdır. Sporda iyi öğrenilmiş bir hareketin tekrar edilmesi halinde alışkanlık kazanılır. Alışkanlık ise, bir hareketle ilgili bilgilerin otomatik olarak tekrarlanması mümkün olacak kadar bellekte yer almasıdır. Ancak bazı hareketler ne kadar iyi öğrenilirse öğrenilsin, istenildiği zaman tekrar edilememektedir. Bunun nedeni, bellekte bulunan bilgilerin zamanla unutulmasıdır. Beyin fonksiyonlarında yavaşlama ve gerilemeye yol açan hastalıklar, kafaya alınan darbeler ve uyuşturucu kullanımı hem öğrenme yeteneğinin zayıflamasına ve hem de belleğimizdeki bilgilerin unutulmasına neden olur. Unutmanın bir başka şeklide karıştırma veya ket vurmadır. Ket vurma, edinilmiş bir hareketin, takip eden bir başka hareketin öğrenilmesi ve bellenmesiyle karşılıklı etkileşime girmesidir. Karıştırma (ket
104
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
vurma), ileriye ket vurma ve geriye ket vurma olarak iki durumda ortaya çıkar. İleriye ket vurma, önceden edinilen bilginin yeni bilgiyle engellenmesidir. Geriye ket vurma ise, yeni kazanılan bilginin, eski bilgiyle karışması durumudur. Sporda hareket öğrenmesi sırasında geriye ket vurmanın etkisini azaltmak için öğrenilen hareketler arasında dinlenme zamanları uygulanmalıdır. Yani bir hareket iyice öğrenildikten sonra ikinci hareketin öğrenilmesine geçilmelidir. 2.3.5. ZEKA Algılama, dikkat, öğrenme ve bellekten oluşan zihinsel yeteneklerin uygulamada etkili olabilmesi zeka faktörüne bağlıdır. Zeka öğrenme sürecinde anlama, kavrama, ilişkilendirme, bütünleştirme, yorumlama, değerlendirme ve yorumlamalar yapma aşamasında yönlendirici olan bilişsel yeterliliklerin ve duyuşsal özelliklerin anlatımıdır. Kısaca zeka, bireyin yaşamında seçme, sınıflama, yönelme ve üretme eylemlerini etkileyen ve kapsayan bütünsel özellikleri ifade eder. Yakın geçmişe kadar zekanın bilişsel (cognitive) boyutu üzerinde durulmuş iken günümüzde ise zekanın aynı zamanda duyusal (emotional) ve duyuşsal (sensitive) özellikler de içerdiği kabul edilmektedir. Zekanın tanımı konusunda psikologlar arasında farklılıklar olmasına rağmen temel özellikler üzerinde bir fikir birliği söz konusudur. Bu tanımlardan bazıları şöyledir;
105
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
✓ Rohracher’e göre zeka, psikolojik süreçlerin birlikte etki ederek, yeni durumların üstesinden gelme konusunda gösterdikleri başarının derecesidir. ✓ Stern zekayı, hayatın yeni sorun ve şartlarına karşı bireyin gösterdiği zihinsel uyum yeteneği olarak tanımlar. ✓ Thorndike ise zekayı, kişinin ne kadar uyarıcı-tepki bağlantısı kazandığının bir ölçüsü olarak değerlendirir. ✓ Piaget zekayı, her türlü karmaşık akıl yürütme sürecinin altında yatan ve doğuştan gelen genel bilişsel yeti olarak tanımlar. ✓ Binet’e göre zeka ise, zeka testlerinin ölçtüğü sonuçlardır. 2.3.5.1. ZEKA TESTLERİ Zeka testlerini ilk olarak psikolog Rieger ortaya çıkarmıştır. Binet ise kronolojik yaşla zeka yaşı arasında bir ilişki kurarak zeka testlerinin sistemli bir hale getirilip yaygınlaştırılmasına katkı sağlamıştır. Zeka yaşı, başarıyla yanıtlanan test sorularının ay ve gün olarak karşılıklarının toplanmasıyla hesaplanır. Bu testi geliştiren Stern, ilk olarak katsayısı kavramını kullanmıştır. Zeka katsayısı, zeka yaşının kronolojik yaşa bölünmesinden sora çıkanın 100(yüz) ile çarpılması sonucu bulunur. Çocuklar ve yetişkinler için farklı testler uygulanır. Çocuklara uygulan testlerin aynen yetişkinlere de uygulanması hatalı sonuçlar verir. Çocuklarda uygulanan bu testler yetişkinlerde bir beceri testi haline dönüşür. Yetişkinlerde Wechsler testi en
106
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
yaygın kullanılan zeka testidir. İyi bir zeka testinin özelliklerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz: • •
• •
• • •
İyi bir zeka testi sağlam normlara sahip olmalıdır. Güvenilir olmalıdır. Aynı testin veya benzerinin aynı gruplar üzerinde yeniden uygulandığında aynı veya yaklaşık sonuç vermelidir. Geçerli olmalıdır. Neyi ölçmeyi amaçlıyorsa onu ölçmelidir. Standardize edilmiş olmalıdır. Testlerin uygulanmasında kültürel farklılıklar dikkate alınmalıdır. Bir toplum için geliştirilen zeka testi, başka bir toplumun kültürüne uyarlanmadan uygulanmamalıdır. İyi bir zeka testi yönergesine uygun uygulanmalıdır. Zeka testleri uzman kişilerce uygulanmalı ve değerlendirilmelidir. Her yaş grubunun zeka testi ayrı ayrı hazırlanmalıdır.
2.3.5.2. ZEKANIN GELİŞİMİ Kalıtım ve çevre koşulları zekanın gelişiminde etkili olan iki temel etkendir. Psikologlar çeşitli araştırmalar sonucunda zekanın gelişebilme sınırlarının kalıtımla belirlendiğini tespit etmişlerdir. Kalıtımla getirilen bu potansiyel ancak iyi çevre koşullarında geliştirilebilir. Sadece uygun çevre koşulları zekanın sınırlarını değiştiremez. İyi çevre koşulları kalıtımla getirilen potansiyelin en verimli bir şekilde geliştirilmesini sağlayabilir. Yani çok iyi çevre koşulları düşük zekalı bir bireyi normal veya üstün zekalı bir duruma getiremez. Diğer yandan
107
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
kalıtımla getirilmiş olan potansiyeli kullanma açısından iyi bir çevreye gereksinim vardır. Katılımla getirilen potansiyel eğer iyi bir çevre ortamında geliştirilmez ise tek başına yeterli olamamaktadır. Kalıtımın zeka potansiyeli açısından etkisi daha fazla olmakla beraber, tek başına zekayı belirleyememektedir. Potansiyel ne olursa olsun çevre koşullarının o potansiyele mutlaka uygun olması gerekmektedir. Sonuç olarak zekanın kalıtım ve kalıtımı tamamlayan çevre koşulları ile oluştuğu ve geliştiği görülmektedir. Kalıtım, zekanın ve duyu organlarının düzeyini belirlemede önem arz ederken çevre ise inançların, alışkanlıkların, tutumların belirlenmesinde daha etkilidir. 2.3.5.3. ZEKA KURAMLARI Zeka kuramlarını yapısal kuramlar ve bilgiyi işleme kuramları olarak iki ana başlık altında inceleyebiliriz. 2.3.5.3.1. Yapısal Kuramlar Yapısal kuramlar, tekli faktör kuramı, çiftli faktör kuramı ve çoklu faktör kuramı olarak üçe ayrılır.
a. Tekli Faktör Kuramı Tekli faktör kuramını savunan psikologlar, zekanın sadece bir genel yetenekten meydana geldiğini ileri sürerler. Herhangi bir alanda başarılı olan birey diğer bütün alanlarda da başarılı
108
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
olabilir. Buradaki genel yeteneğin tanımı psikologdan psikologa farklılık gösterir. b. Çiftli Faktör Kuramı Bu kuramı İngiliz Psikolog Spearman savunmuştur. Spearman’a göre zeka bir genel faktör ile bir çok özel faktörden oluşmuştur. Genel faktör bireyler arasında görülen ayrılıkların nedenidir. Özel faktörler ise, bireyin eğilimli olduğu farklı alanlardaki başarılarıdır. c. Çoklu Faktör Kuramı Bu kurama göre zeka, pek çok yeteneğin toplamından meydana gelir. Burada bu kuramın savunucularından Thorndike ve Gardner’ın değerlendirmelerini inceleyeceğiz. Thorndike zekayı soyut, somut(mekanik) ve sosyal zeka olarak üç etmenle açıklamıştır. Soyut Zeka; sembolleri, sayıları, formülleri kullanmada kendini gösterir. (matematikte başarılı olmak gibi). Somut(Mekanik) Zeka; Psiko-motor becerilerle ilgilidir. Yani duyu organları, zihin ve kasların birlikte çalışması ile ilgili becerileri kapsar. Ayrıca çeşitli araç, gereç ve makineleri anlama ve kullanma yeteneği bu zekanın içinde yer almaktadır. Sosyal Zeka; insanları anlama ve onlarla iyi ilişkiler kurma ile ilgilidir.
109
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Gardner’a göre zeka, değişen dünyada yaşamak ve değişimlere uyum sağlamak amacıyla her insanda kendine özgü bulunan yetenekler ve beceriler bütünüdür. Gardner zekanın bir veya birkaç faktörden çok daha fazlasını içerdiğini ve her insanda 7 (yedi) farklı zekanın bulunduğu tezini savunmuştur. Bu yedi farklı zeka türleri ve özellikleri aşağıdaki gibidir. 1. Sözel-Dilsel Zeka • Dinleyicileri, konuşmaları ile etkiler. • Okuma, yazma, dinleme ve konuşma gibi dil sanatlarında farklı yapılar oluşturabilir. • Dilbilgisi kurallarını etkili bir biçimde kullanarak yazar. Kelime dağarcığı zengindir. • Farklı dilleri öğrenme becerisine sahiptir. • Hikaye, şiir yazma gibi etkinliklerden zevk alır. • Yeni dil formları oluşturur. • Etkili dinleme becerilerine sahiptir. 2. Mantıksal ve Matematiksel Zeka • Neden sonuç ilişkilerini çok iyi kurar. • Somut cisimleri soyut sembolik ifadelere dönüştürebilir. • Mantıksal problem çözümlerinde başarılıdır. • Grafikler ya da şekiller halinde verilen (görsel) bilgileri yorumlar. • Bilgisayar programları hazırlar. • Grafik, şema ve şekillerle çalışmaktan hoşlanır. 3. Görsel ve Mekansal Zeka • Görerek ve gözleyerek öğrenir.
110
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• •
Kolaylıkla yön bulma becerisine sahiptir. Grafik, diyagram, harita, şekil ve modelleri yorumlayabilir. • Dinlediklerinden zihinsel objeler hayaller, resimler üretir. Öğrendiği bilgileri hatırlamada bu zihinsel resimleri kullanır. • Çizmek, resim yapmak, boyamak ve modeller oluşturmaktan zevk alır. • Üç boyutlu ürünler hazırlamaktan hoşlanır. • Origami ve maketler hazırlar. • Öğrendiği bilgileri somut ve görsel sunuşlara dönüştürür. 4. Bedensel ve Kinestetik Zeka • Zihin ve vücut koordinasyonlarını etkili bir biçimde kullanır. • Sağlıklı yaşam konusunda vücuduna özen gösterir. • Fiziksel işlerde, görevlerde denge, zarafet, maharet ve dakiklik gösterir. • Çevresini, nesneleri, eşyaları dokunarak ve hareket ederek inceler. • Fiziksel beceri isteyen alanlarda yenilikler keşfeder ve farklılıklar ortaya çıkarır. • Rol yapma, atletizm, dans, dikiş-nakış gibi alanlarda yeteneği vardır. • Aktif katılımla daha iyi öğrenir. Söylenenden çok yapılanı hatırlar.
111
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
•
Gezi, inceleme, model/maket yapma gibi fiziksel aktivitelere katılmaktan zevk alır. • Organizasyon yapma özelliği gelişmiştir. • Bulundukları çevreye ve onu kapsayan sistemlere karşı duyarlıdır ve sorumlu davranır. 5. Kişiler Arası-Sosyal Zeka • Yaşıtları ile ya da farklı yaş grupları ile birlikte olmaktan hoşlanır. • Diğer insanların duygularına karşı duyarlıdır. • Diğer insanları konuşmaları ile etkiler. • Grup ve takım çalışmalarından, mükemmel ürünler ortaya çıkararak, takım halinde çalışmaktan hoşlanır. • Farklı kültürler, farklı yaşam tarzları konusunda çok meraklıdır. • Çok küçük yaşlarda bile toplumsal ve politik sorunlarla ilgilenebilirler. • Güçlü bir espri yeteneğine sahiptir. • Davranışlarının sonuçlarını değerlendirebilir. • Sözel ve bedensel dili etkili bir biçimde kullanır. • Farlı ortamlara, farklı insan topluluklarına girdiklerinde kolaylıkla uyum sağlayabilirler. • İnsanları organize etme yetenekleri vardır. Liderlik vasıfları taşır. 6. Kişisel-İçsel Zeka • Yalnız kalmaktan hoşlanır. • Yaşadığı her olay ve deneyim üzerinde çok fazla düşünür.
112
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• • • •
Kendi içinde bir değer ve anlayış sistemi oluşturur. Kendi duygu ve düşüncelerinin farkındadır. Kendisini farklı tarzlarda ifade edebilir. Yaşam felsefesini oluşturmaya yönelik bir anlayış içindedir. • Bireysel çalışmalardan hoşlanır. • Yaşamında motivasyon kaynağı, hedefleridir. • Kendisi üzerinde düşünmek için çok zaman harcar ve sürekli bir kişisel değerlendirme süreci yaşar. 7. Müziksel-Ritmik Zeka • İnsan sesi ve çevreden gelen sesler gibi çok farklı seslere karşı duyarlıdır, dinler ve tepkide bulunur. • Müziği yaşamında kullanmak için fırsatlar oluşturur. • Seslerle nota ve ritimlere karşı özel bir ilgiye sahiptir. • Müziği hareketlerle birleştirerek farklı figürler ortaya çıkarabilir. • Müziksel enstrümanlara karşı ilgilidir. Enstrümanları kullanmayı kolaylıkla öğrenebilir. • Ritim tutar. • Öğrendiği şarkıları mırıldanarak gezer. 8. Doğa Zekası • Doğadaki her canlının yaşamına ilgi duyar. • Zooloji, botanik, organik kimya, tıp, fotoğrafçılık, dağcılık, izcilik gibi alanlara ilgi duyar. • Seyahat etmeyi, belgeseller izlemeyi severken, doğa ve gezi dergilerini incelemekten hoşlanır.
113
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• •
Doğadaki bitki türlerine karşı duyarlıdır. Doğanın insanlar üzerindeki ya da insanların doğa üzerindeki etkisi ile ilgilenir.
2.3.5.3.2. Bilgi İşleme Kuramları Jean Piaget’in geliştirdiği bu kurama göre zeka, zeka testinden alınan puanlarla ölçülemez. Zeka bireyin dünyayı anlamasın ı sağlayan zihinsel ve bilişsel süreçlerdir. Bu kuram zihinsel gelişimi ve bu gelişim aşamalarında çocuğun neleri yapabileceğini açıklayan kuramdır. Buna göre dört tane zihinsel gelişim evresi vardır. Bir evreden diğerine geçişte temel etken dengesizliktir. Yani denge durumu bozulan çocuk, bu durumdan kurtulmak için yeni tasarımlar ortaya koyar ve bir üst döneme geçer. a) Duyusal-devimsel evre: 0-2 yaş dönemidir. Çocuğun doğuştan gelen fiziksel refleksleri tanıyıp geliştirdiği dönemdir. b) İşlem öncesi evre: Yaklaşık 6-7 yaşına kadar süren dönemidir. Bu evrede nesnelerle bunlara bağlı değişmeleri bütün olarak algılar. Bu dönemde nesneler sözcüklerle temsil edilmeye başlanır. c) İşlem evresi: 7-12 yaş dönemidir. Çocuk bu evrede nesnelerle değişmeleri ayırt eder. Eşitlik, madde, hacim, alan, zaman, sayı kavramları kavranabilir. d) Soyut (formel) işlemler evresi: 12 yaş ve sonrası dönemdir. Birey artık soyut düşünebilir ve sosyal
114
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
ilişkileri kavrayabilir. Düşünme yeteneği düzenlilik kazanır. Sonuç olarak her iki kuramda zekayı farklı biçimde açıklar. Buna karşılık zeka kuramlarının tümünde zekanın gelişmiş bir beceriden çok, geliştirilebilecek bir kapasite (potansiyel) olduğu ortak bir özelliktir. Ayrıca zekanın biyolojik temelleri olduğu hususunda da birleşirler. Sporda başarı ile zeka arasında doğru bir ilişki olduğunu ileri sürenler olmuşsa da bu her spor dalı için geçerli bir görüş değildir. Örneğin, kısa mesafe koşularında, uzun atlama veya halter gibi spor dallarında başarılı olmak için yüksek zeka katsayılarına sahip olmak gerekmez. Sporda hareket öğrenilmesi süreciyle ve taktik antrenmanlarda zeka önemli rol oynar. 2.4. DUYGUSAL FAKTÖRLER Sporcuların performansını etkileyen bir diğer faktörde duygusal faktörlerdir. Duygusal faktörler, sporcuların içinde gelişen olaylarla, dışındaki mevcut durumla ilgili koşulların gerçekleşme olasılığının değerlendirilmesi sonucu ortaya çıkan sonuçlardır. Değerlendirme sonuçlarına bağlı olarak sporcularda olumlu(sevinç, gurur gibi) ve ya olumsuz (öfke, şiddet, korku, isteksizlik, stres gibi) duygular gözlenebilir. Spor psikolojisinde yapılan araştırmalar daha çok olumsuz duygular ve bu duyguların sporcular üzerinde yaptığı etkiler dikkate alınmış, olumlu duygular ise görmezden gelinmiştir. Başarı sadece olumsuz duyguların etkilerinin ortadan kaldırılması ile değil olumlu duygularında desteklenmesi ile elde edilen bir sonuçtur. 115
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
O halde olumlu ve olumsuz duygular ciddi olarak beraber ele alınmalı ve değerlendirilmelidir. Sporcu korkulan bir rakip karşısında uygulanacak taktiği dikkatli bir şekilde çalışarak, özenle uygular. Başka bir sporcu ise olası bir yenilgiyi önlemek için savunma önlemlerini terk ederek istem dışı atağa geçebilir. O halde diyebiliriz ki sporcuların duyguları, belirli mental tepkilere yol açarak eylemleri sevk ve idare ederler. Anlaşılacağı üzere bir spor faaliyeti sırasında yaşanan duygular, zihinsel süreçlerle iç içedir. Duygusal faktörler ile zihinsel süreçler arasındaki ilişkiyi psikologlar iki yaklaşımla inceler. Şöyle ki; •
•
Postkognitif (zihinsel süreç sonrası) yaklaşım, duygular zihinsel süreçlerden sonra ortaya çıkar. Zihinsel değerlendirmeler, duyguların oluşmasında ilk koşuldur. Prekognitif (zihin öncesi) yaklaşıma göre duygular diğer süreçlerden bağımsız olup, zihinsel yetenek ve becerilere göre daha önce gelir.
Bu açıklamalar doğrultusunda duygusal ve zihinsel süreçler içinde yer alan motivasyon (güdüleme), duygusal faktörler içinde incelenecektir. Böylece duygusal faktörleri oluşturan süreçler, motivasyon, korku-kaygı, stres, uyarılmışlık ve saldırganlık olarak beş alt başlıkta incelecektir. 2.4.1. MOTİVASYON (GÜDÜLEME) İnsanların davranışlarının nedenleri hem fizyolojik ve hem de toplumsal çevreden kaynaklanır. Bu iç ve dış faktörler bir arada
116
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
davranışları etkilerler. İçten ve dıştan gelen uyarıcıların karmaşıklığı davranışları etkileyerek, yapılan davranışın nedeninin bulunmasını zorlaştırır. Organizmanın bir davranışa yönelmesinde ve davranışın başlatılmasında gereksinme, güdü, dürtü ve içgüdüler önemli rol oynarlar. Bu faktörleri incelemeden önce Fransız Fizyolojist Claude Bernard tarafından ileri sürülen Homeostasis kavramını inceleyelim. Yaşamın sürdürülebilmesi için beden ısısı, oksijen, su ve kandaki şeker oranının belli sınırlar içinde tutulması gerekir. Şayet bu oran ve seviyelerin değişmesi ölümle sonuçlanır. Örneğin, beden ısısının 26 derecenin biraz üstüne çıkması hastalanmaya, daha da yükselmesi insanın ölümüne sebebiyet verir. Organizmanın değişen çevre koşulları karşısında yaşamın devamlılığını sağlayan doğal mekanizmaya homeostasis denir. Bu biyolojik mekanizma sonucu oluşan otomatik tepkiler, organizmada yaşamak için en uygun iç koşulların belli sınırlarda kalmasını sağlar. Gereksinme(İhtiyaç), organizmada homeostatik denge durumunun bozulması ya da eksikliğidir. Bu durumda organizmada gerginlik ve huzursuzluk meydana gelir. Bu olumsuzlukların giderilmesi için homeostatik dengenin yeniden kurulmasına yönelik ihtiyaçları giderecek davranışlarda bulunulması gerekir. Abraham Maslow, insan davranışlarında beş temel gereksinmenin önemli olduğunu belirtir. Bu gereksinmeler aşağıdan yukarıya doğru aşağıdaki sıra ile sıralanırlar.
117
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• • • • •
Fizyolojik gereksinmeler, Güvenlik gereksinmesi, Sevgi ve ait olma gereksinmesi, Statü ve saygı görme gereksinmesi, Kendini gerçekleştirme gereksinmesi.
Maslow’a göre, bir basamaktaki gereksinme karşılandığında, önceliği bir üst basamaktaki gereksinimin karşılanması alır. Güdü (motiv), organizmada bir davranışı amaca doğru harekete geçiren, yönelten bir iç durumdur. Başka bir değişle, organizmanın ihtiyacı gidermek için belli bir davranışa yönelmesi eğilimidir. Güdüleri, birincil, ikincil ve genel güdüler olarak üç gruba ayırarak sınıflandırabiliriz. Birincil güdüler, yeme, içme, nefes alma ve düzenli bir vücut ısısı sağlama, cinsellik gibi güdüler öğrenilmemiş ve fizyolojik güdülerdir. Sonradan öğrenilmiş güç, başarı kazanma, ait olma, güvenlik ve statü güdüleri ikincil güdüleri oluşturur. Genel güdüler ise, öğrenilmemiş ve aynı zamanda fizyolojik olmayan merak, yetkinlik, çevreyle uğraşma ve sevgi güdüleridir. Dürtü (drive), organizmada homeostatik denge bozukluğunda oluşan açlık, susuzluk, cinsellik gibi fizyolojik kökenli ihtiyaçları giderecek bir iç uyarılmadır. İçgüdü, belirli uyaranlara karşı organizmanın öğrenme sonucuna bağlı olmayan davranışlardır.
gösterdiği
118
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Bütün bu açıklamalardan sonra motivasyonu şöylece tanımlayabiliriz, bir motivin (güdünün) etkisiyle ve yaşanan koşullara bağlı olarak bir davranışa yol açan ve bu eylemi sürdüren süreçtir. Güdülerin organizma üzerinde çok önemli iki etkisi vardır. Şöyle ki; • •
Güdüler organizmayı uyarır ve eyleme geçirir. Güdüler organizmanın davranışını belirli bir amaca doğru yöneltir.
2.4.1.1. MOTİVASYON SÜRECİ Motive etme birdenbire ve kendiliğinden oluşan bir olay değildir. İnsanların bazı özelliklerinin bilinip aşama aşama uygulanması gerekir. Bu motivasyon sürecini altı aşamada inceleyeceğiz. 1. Gereksinim Duyma İnsan, biyolojik dengesini ve dış faktörlerden birisinin ortadan kalkmasıyla bozulan dengesini yukarıda açıklandığı üzere bulmaya çalışır. İhtiyaç duyulan biyolojik, psikolojik ve toplumsal faktörler sağlanmadıkça homeostatik dengeye ulaşmak zorlaşacaktır. Bu da bireylerde gerginlik oluşturacaktır. Dolayısıyla gerginliğe meydan vermeden gereksinimlerin karşılanması gerekir. 2.Uygun Ortam Sağlama Ortaya çıkan gereksinimin karşılanması için uygun ortam ve koşulların oluşturulması gerekir. Çünkü gereksinimler her 119
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
ortamda giderilemez. Uygun ortam sağlanamaz ise gereksinimlerin giderilmesi erteleneceğinden homeostatik denge bozulacak ve gerginlik devam edecektir. 3.İstek İnsanların gereksinimleri ancak uygun ortam sağlandığında isteğe dönüşür. İstek, bilinçli gereksinimlerdir. Şayet birey istemin farkında değilse, bu istek bilinçsiz bir gereksinim durumundadır. 4.Alternatif Arama İhtiyacın bilincine varan birey, bu gereksinimini gidermek için uygun alternatifler aramaya başlar. Gereksinimin bireyde oluşturduğu gerilimin derecesine göre alternatifler arasında tercihte bulunur. Yüksek gerilim durumunda, uygun alternatifi görme yeterliliği azalacağından karşılaştığı ilk seçeneği tercih eder. Aksi durumda yani bireyin gerilimi azaldıkça, doğru seçeneği bulma olasılığı artar. 5.Deneme İsteğin karşılanması tercih edilen alternatif hareket tarzının denemesi yapılır. Bireyin tercihindeki isabet, gereksinimin giderilmesini kolaylaştırır. 6. Tatmin Olma Motive etme sürecinin son aşaması tatmin olmadır. Bu aşamada birey yeterli düzeyde tatmin olduğunda gerilimden kurtularak
120
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
rahatlar. Şayet birey istenilen düzeyde tatmin olmamışsa hayal kırıklılığına uğrar. Bu durumda birey ya yeniden motive edilerek bu aşamalara başlar ya da isteğinden vazgeçerek kaygılı yaşamaya devam eder. 2.4.1.2. MOTİVASYON YAKLAŞIMLARI 1.Katılımcıyı Merkeze Alan Yaklaşımlar Bireyi merkeze alan ve bireysel yatkınlığın motivasyon üzerinde etkili olduğu görüşünü savunan bu yaklaşıma göre, yüksek veya düşük düzeyli motivasyon, bireysel özelliklerden kaynaklanır. Sporcunun motivasyonunun en temel özelliği hedefe ulaşmayı istemesidir. Üst düzey motive edilmiş bir sporcuyu, motivasyonu zayıf bir sporcudan ayırt etmek için özgüven, hedefe yönelme, başarı gereksinmesi, iyimserlik ve olumlu yaklaşım gibi özelliklere bakmak gerekir. 2.Durumsal Yaklaşım Sporcu üst düzeyde güdülenmeyi sağlayacak bireysel özelliklere sahip olsa bile çevresel koşulların uygun olmadığı durumda motivasyonun sağlanamayacağı yaklaşımıdır. Bu yaklaşımda çevresel koşullar önemlidir. Bireysel özellikler güdülenmede temel alınmaz. Bu yaklaşımın zayıf yönü, güdülenmenin her zaman koşullarla bire bir orantılı olmamasıdır. Kötü koşullarda bile üst düzey motivasyonu başarabilen çok sayıda sporcu vardır. Hatta bir maç kaybedildiği zaman veya hata sonucu antrenöründen azar işiten sporcu takımını terk etmez.
121
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
3. Etkileşimci Yaklaşım Bireysel özellikler ve çevresel koşulların her biri tek başına motivasyonu açıklama da yetersiz kalmıştır. Etkileşimci yaklaşıma göre bireysel özellikler ve çevresel koşullar birlikte motivasyonu sağlamaktadır. 2.4.1.3. SPORDA MOTİVASYON Sporda motivasyonun çok yönlü olması, onun nitelik ve nicelik yönlerinden değerlendirilmesini zorunlu hale getirir. Bu iki temel alan nitelik yönünden spor motivasyonu ve nicelik yönünden spor motivasyonudur. 2.4.1.3.1.Nitelik Yönünden Spor Motivasyonu Nitelik yönünden spor motivasyonunu, genel spor motivasyonu ve özel spor motivasyonu olarak ikiye ayırarak inceleyebiliriz. a.Genel Spor Motivasyonu Genel spor motivasyonu, spor motivasyonunun temelinde yatan ruhsal ve toplumsal gereksinmeleri gösterir. Bu gereksinmelerin türü, sayısı ve önemi her kişide farklıdır. Çünkü her insanın kişilik özellikleri, yetiştiği çevre, aile ilişkileri, ailenin spora bakış açısı ve kültürel özellikleri birbirinden farklıdır. Genel olarak insanları spor yapmaya yönelten gereksinmeler; • • •
Kendini gösterme, Kendini anlatma, Toplumsal statü kazanma,
122
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• • •
Tanınma ve ün kazanma, Heyecan ve macera, Zihinsel yetileri geliştirmedir.
b.Özel Spor Motivasyonu Özel spor motivasyonu, spor motivasyonunun temelinde biyolojik gereksinmeleri gösterir. Bu gereksinmeler hareket etme, kas gerginliğini azaltma, güçlü olma, vücut bölümleri arasında eşgüdümü arttırma, fazla enerjiyi kabul edilebilir biçimde boşaltma, performansı arttırma, sağlıklı olma gibi sıralanabilir. 2.4.1.3.2.Nicelik Yönünden Spor Motivasyonu Yarışmalarda yeterli performansı gösterip başarılı olmak isteyen sporcular için uygun ve yeterli nicelikte bir motivasyona gereksinim vardır. Niceliklerine göre yeterli, yetersiz ve aşırı olmak üzere üç tür spor motivasyonu söz konusudur.
a. Yeterli (uygun düzeyde) Motivasyon Yeterli motivasyonda sporcuların genel ve özel motivasyonları uygun düzeydedir. Yani sporcu yarışmaya hazırlanmak için yeterli antrenmanları yaparak hem fiziksel ve hem de duygusal olarak yarışmaya ve kazanmaya odaklanmış düzeydedir.
123
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
b. Yetersiz Motivasyon Yetersiz motivasyon durumunda sporcunun genel ve özel motivasyonu düşük düzeydedir. Bu durumda sporcu yeterli antrenmanları yapmadığı gibi duygusal yönden de kazanmaya ve yarışmaya hazır değildir. Yetersiz motivasyon sporcuda start tembelliği olarak dışa vurur. c. Aşırı Motivasyon Bu motivasyon durumunda genel spor motivasyonu çok yüksek düzeydedir. Bu durumda sporcu yarışma öncesi aşırı antrenman yapmış, aşırı hırslanmış, yarışmanın sonucuna koşullanmış olabilir. Aşırı motivasyon sporcular üzerinde start telaşı şeklinde kendini gösterir. 2.4.1.3.3.Sporda Motivasyonun Kaynakları Sporda motivasyonun içsel ve dışsal olmak üzere iki kaynağından söz edilebilir (Konter, 1995): a.İçsel Motivasyon Sporcunun kendisinden kaynaklanan bir motivasyondur. İçsel motivasyon düzeyi yüksek olan sporcular, daha çok bilgi ve beceri öğrenmek, daha başarılı olmak, daha çok doyum sağlamak için büyük istek duyarlar. Bu amaçlarına ulaşmak için zevkle, hırsla ve istekle çalışırlar. Çalışmaları için özel olarak motive edilmelerine ya da zorlanmalarına gerek yoktur.
124
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Başkalarının kendileri hakkında ne düşündükleri önemli değildir ve performanslarının kontrolü kendilerindedir. İçsel motivasyon düzeyi yüksek olan sporcular çalışmalarından haz alır. Kendilerini yeterli görürler, daha güvenlidirler, kontrol duyguları ve davranışları gelişmiştir. Bu ödüller genel olarak becerileri ve davranışları geliştirmede olumlu etki yapar. Ancak içsel motivasyon düzeyi ve etkisi her sporcuda farklılık gösterir. b.Dışsal Motivasyon Dışsal motivasyon, sporcunun dışındaki antrenör, seyirciler, diğer insanlar, dışsal ödüllerden kaynaklanır. Dışsal motivasyon sporcuların performansını olumlu ve olumsuz olarak etkileyebilir. Dışsal motivasyon, dışsal maddi ve manevi ödüllerle sağlanır. Başarısından dolayı bir sporcunun alkışlanması manevi, para ya da altın verilmesi maddi ödüldür. Genel olarak dışsal ödüller performansı arttırabilir. Ancak içsel motivasyondaki gibi dışsal motivasyonun etkisi de her sporcu ve her zaman için aynı değildir. 2.4.1.4.SPORCUNUN MOTİVASYON Sporcunun motivasyonunun kimin tarafın yapılacağı önem arz eder. Sporcunun motivasyonunu özel ve genel spor motivasyonu açısından değerlendirdiğimizde, özel spor motivasyonunun zor olmadığı görülebilir. Başarılı olan sporcuların etkisi, toplumda lider konumundaki kişilerin sporu özendirmesi, kitle iletişim
125
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
araçları ile bu motivasyon sağlanabilir. Sporcu motivasyonunda temel olarak antrenörler ve koçlar tarafından yapılan genel spor motivasyonu oldukça zordur. Genel spor motivasyonunu yapacak kişi, sporcunun kişilik yapısını, spora yönelmesinin nedenlerini, aile yapısını, değer yargılarını, yaşam tarzını, ekonomik durumunu, toplumdaki yerini, arkadaşlık ilişkilerini bilmek zorundadır. Ayrıca her sporcunun motivasyon biçimini, düzeyini ve yöntemini de bilmek zorundadır. Sporcunun bu özelliklerini bilen genel spor motivasyonunu uygulayacak olan kişi, yetkin bir spor bilgisine sahip olmanın yanında psikoloji, toplumbilim ve iletişim konularında da yeterli bilgiye sahip olmalıdır. 2.4.1.4.1.Sporcu Motivasyonu Programı Sporcu motivasyonu programını bilgi toplamak, uygulanacak yöntemi seçmek ve seçilen yöntemi uygulamak olarak üç grupta toplayabiliriz (Başer, 1998). 1.Bilgi Toplamak Antrenör ve koçların sporcuları hakkında çeşitli bilgilere sahip olması gerekir. Bu bilgiler, bazı testler, gözlemler ve çeşitli yaşantılara gösterilen tepkilerden yararlanılarak, sporcunun kişilik ve motivasyon ile ilgili özellikleri, sosyo-ekonomik ve kültürel özellikleriyle ilgilidir. Sporcunun, spora yönelmesinin nedenleri ile motivasyonu arasında doğru orantı vardır. Şöyle ki, spora yönelme nedenleri bireyin özellikleriyle ve içinde bulunduğu koşullarla uyumlu ise motivasyonu kolay,
126
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
uyumsuzluk durumunda ise motivasyonu güç ve karmaşık olacaktır. Bireyi spor yapmaya yönelten nedenler; • • • •
•
Anne ve/veya babanın eski bir sporcu olması, Yakın çevre tarafından spora yönlendirilme, Hareket ve saldırganlık dürtüsünü gidermek gibi biyolojik nedenler, Kendi performansını göstermek, başarılı olmak, zevk almak, herhangi bir eksikliğini gidermek gibi ruhsal nedenler, Yeni bir toplumsal çevre edinmek, toplumsal bir statü kazanmak, para kazanmak gibi toplumsal nedenler.
Toplanacak olan bu bilgilerin değerlendirilmesi sonucunda antrenörün sporcusuna yaklaşma biçimini, seçilecek yöntemi ve yöntemin başarısını etkileyecektir. 2.Uygulanacak Yöntemi Seçmek Bir sporcunun veya takımın motivasyonunda antrenörlerin uygulayacağı tek bir yöntem yoktur. Toplanan bilgiler neticesinde belirlenen sporcu özelliklerine göre farklı motivasyon yöntemleri uygulanabilir. Bu yöntemlerin seçiminde sporcuların özellikleri kadar, uygulayıcıların deneyimi ve yaratıcılığı da çok önemlidir. 3.Seçilen Yöntemin Uygulanması Sporcunun motivasyonunda toplanan bilgiler sonucunda bir yöntem seçilip uygulanacağı gibi birden çok yöntemde bir arada
127
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
uygulanabilir. Seçilebilecek motivasyon yöntemleri aşağıdaki gibi olabilir: a.Uyararak Motivasyon Uyararak motivasyon yönteminin temelinde antrenör ile sporcunun çeşitli konularda değerlendirme yapması yatar. Bu yöntemde antrenör daha etkin konumdadır ve değerlendirme yaparken amacı ve izleyeceği yol önceden bellidir. Karşılıklı yapılacak olan değerlendirmeye spor, sporda başarı, sporun bireysel ve toplumsal önemi ve yararı gibi genel konularla başlanır. Devamında başarının ve başarısızlığın olumlu ve olumsuz etkileri değerlendirilir. Sonunda ise sporcunun özel durumu konuşulur. Bu değerlendirmeler de beklenen sonuç, sporcunun yeteneklerini doğru olarak tanıması, başarılı olmayı istemesi, başarısız olmanın olası sonuçlarının istenmemesi, yeterince çalışıldığında başarılı olunacağına inanmasıdır. b.Korkuyu Kullanarak motivasyon Korkunun motivasyonda kullanılması olumsuz bir durum yaratır görünürse de, burada sözü edilen boş yere korkutma değildir. Bura kastedilen korku, eğitimde de uygulanan ceza ve sporcuların duyarlı olduğu konuların öne çıkarılarak vurgulanmasıdır. Bunlar uygulanırken aşırıya kaçılmaması önemlidir. Korkuyu kullanarak motivasyon aşağıdaki yollar aracılığı ile kullanılabilir. ➢ Cezayı kullanarak motivasyon: Ceza doğru ve yerinde uygulanırsa motivasyonda yararlı olabilir. Genel olarak
128
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
ödülün performansı artırdığı, cezanın ise düşürdüğü kabul edilmektedir. Ceza, verilme nedenlerine ve uygulama biçimlerine göre performansı arttırabilir. Burada önemli olan cezanın hangi nedenle verildiği, ceza gerekçesini sporcunun doğru bulup bulmadığı ve cezanın uygulanmasındaki kararlılıktır. Cezanın alınan olumsuz sonuçlara göre verilmesi ve uygulanması yanlış bir yöntemdir. Cezanın adil olmaması, çok ağır olması, çok sık cezaya başvurulması, verilen cezanın uygulanmaması motivasyonu olumsuz etkileyebilir. ➢ Yaralanma olasılığını kullanarak motivasyon: Yaralanma olasılığına karşı her sporcu ayrı ayrı duyarlılık gösterir. Motivasyon açısından yaralanmalara karşı duyarlı olmayan sporcularda duyarlılık oluşturmak önemlidir. Oluşturulan bu duyarlılık, sporcuyu yarışmalarda mücadele etmekten kaçınacak düzeyde olmamalıdır. ➢ Başarısızlık olasılığını kullanarak motivasyon: Yarışmayı kaybetme, yeterli performans gösterememe, takıma girememe gibi durumlar birçok sporcu için önemlidir. Bu gibi durumlarda sporcusunun tepkisini bilen antrenörler, bu özellikleri kullanarak sporcularını motive etmede başarılı olabilirler.
129
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
c.Ödülü Kullanarak Motivasyon Sporcuların motivasyonunda etkili olan yöntemlerden biri de doğru ve yerinde kullanılan maddi ve manevi ödüllerdir. Motivasyon amaçlı kullanılan ödülün niteliğinin ve miktarının doğru seçilmesi önemlidir. Ödülle motivasyonu uygulayacak olan antrenörün sporcusunun kişiliğini, ruhsaltoplumsal ve ekonomik özelliklerini iyi bilmesi gerekir. Ödülün sık ve yüksek miktarda verilmesi, zamanla sporcuların doyuma ulaşmasına ve motivasyon etkisinin azalmasına neden olabilir. 2.4.1.4.2.Sporcu Motivasyonunda Uyarılmışlık Sporcuların motive edilebilmesi için belli bir uyarılmışlık düzeyi gereklidir. Bu uyarılmışlık düzeyi ne az ve de ne aşırı olmamalıdır. Yeterli uyarılmışlık düzeyindeki bir sporcunun istenen düzeyde bir performans gösterebilmesi için otonom sinir sistemi tarafından kaslarına daha çok oksijen ve glikoz gönderilir. Ayrıca ruhsal etmenlerde yeterli performansı kolaylaştırabilir ya da zorlaştırabilir. Yeterli uyarılmış durumunda sporcu maksimum başarı gösterir. İnsana içten ve dıştan gelen uyarılar, beyin sapında lateral hipotalamik alanda yer alan retiküler formasyonda toplanır. Retiküler formasyon, uyarılma ve canlılıkla ilgili yapıdır. Bu yapının uyarılması kortekste sürekli bir uyarılmaya ya da canlanmaya yol açar. Retiküler formasyonun kortekse sürekli olarak uyarı göndermesi de, benzer şekilde canlılığı ya da uyarılmışlık düzeyini arttırır. Canlılığı ve uyanıklık 130
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
düzeyini arttırıcı bu işlevinden dolayı retiküler formasyona, Retiküler Aktivasyon Sistemi (RAS) adı verilir. Uyku ve uyanıklık merkezi hipotalamusta olduğundan, retiküler aktivasyon sistemiyle hipotalamustaki bu merkez arasındaki ilişki önemlidir (Doğan,1999). Retiküler formasyona gelen uyarılar azaldığında, bireyin tepkilerinde azalma ortaya çıkar. Ancak bu bölgeye gelen uyarılar çok aşırı olduğunda, uyanıklık düzeyi artmaz, aksine yorgunluk ortaya çıkar. Günlük yaşamdaki aşırı uyarılar retiküler aktivasyon sisteminin aşırı zorlanmasına ya da sempatik ve parasempatik sinir sistemleri arasındaki dengenin bozulmasına neden olur. Sporcuların yetersiz ve aşırı motive edilmeleri ile otonom sinir sistemi bozuklukları aşırı uyarılma durumuna neden olabilir. 2.4.1.5.SPORDA (GÜDÜLENMESİ)
BAŞARI
MOTİVASYONU
Motivasyonla ilgili kuramlardan içgüdü kuramı, dürtü kuramı, optimum uyarılmışlık kuramı, özendirici uyaran kuramı, test kaygısı kuramı, pekiştirme beklentisi ve sosyal bilişsel kuramlar dikkate alınmayarak, sportif ortamda daha çok kullanılan “başarı motivasyonu” ile ilgili başarı gereksinmesi kuramı, hedefi gerçekleştirme kuramı ve yüklemleme ve denetim odağı kuramları incelenecektir. Başarı motivasyonu, bir işi ustaca başkalarından daha iyi yapma ve en iyi şekilde başarma, başarmak için çaba gösterme ve 131
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
başarısızlığa direnerek her türlü engelin üstesinden gelme olarak tanımlanabilir. Mc Clelland ve arkadaşları, insanların kendi yaşamlarındaki motivleri tam kavrayamayacakları varsayımından hareketle, başarı motivini ölçmek amacıyla bir dizi resimden oluşan “konulu kavrama testi” (thematic apperception test, TAT) yöntemini geliştirdiler. Bazı durumları ve insan ilişkilerini gösteren resimlerde kesinlik olmamakla beraber belirsiz bırakılmış yerler oldukça fazladır. Bu resimlere bakan kişiler, belirsiz bırakılmış yerleri kendi yaşam tarzları ve dünya görüşleriyle bağlantılı olarak doldurur. Böylece iç dünyalarını resimlere yansıtmış olurlar. TAT aracılığı ile elde edilen bilgilere dayanarak başarı motivleri ölçülebilir (Cox,1998). Yukarıda da belirtildiği gibi başarı motivasyonu ile ilgili üç kuramı inceleyelim. 2.4.1.5.1. BAŞARI GEREKSİNMESİ KURAMI Başarı gereksinmesi, bir davranışı standartlarına göre hatta daha da üstünde yapma isteğidir (Cüceloğlu,1993). Başka bir tanımla, üstün düzeyli performans gösterme ya da rekabet durumlarında başarılı olma isteğidir (Braun, Linder, 1979). Başarı gereksinmesi kuramı, önce Murray, sonrada McClelland ve arkadaşları tarafından geliştirilmiştir. Sporcular üzerinde yapılan kişilik araştırmaları sonucunda üst düzeyde başarılı olma gereksinimi başarılı sporcuların ortak özelliği olduğu tespit edilmiştir (Cox,1998). Üst düzeyde başarılı olma gereksinimine
132
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
genel anlamda başarı gereksini denir. Bu kurama göre bazı bireyler için önemli olan etkinliklerde başarılı olmaktan çok, maksimum düzeyde haz almaktır. Başarı ve başarısızlık birer psikolojik durum olmakla beraber her bireyin başarı algısı değişiktir. Yani bireyler kendi başarı davranışlarını kendileri belirlemektedirler. Dolayısıyla performansa dayalı sonuç, bireyin çaba ve becerisi olarak algılanırsa bu başarı olarak değerlendirilir. Ancak performansa dayalı sonuç, bireyin yetersizliği ya da düşük çabasına bağlanırsa, bu da başarısızlık olarak kabul edilebilir. Yani birisi için başarı sayılan bir sonuç bir başkası için başarısızlık sayılabilir. Kazanamayacağına inanan bazı sporcular, rakibe karşı şanslarını denmekten kaçınırlar. Başarı gereksinimi kuramına göre, bu sporcular kendilerini sınamadıkları için bu durumu başarısızlık olarak algılamayacaklardır. Başarı gereksimi ile başarısızlıktan kaçınma arasındaki ilişki, risk alma davranışlarındaki belirleyici etkenlerdendir. Başarı gereksinmesi yüksek ve kaygısı düşük olan kişiler, orta derece zorluğu olan eylemlere katılır ve riske girerler. Başarı güdüsü düşük ve kaygısı yüksek kişiler ise, başarı şansı çok yüksek olan eylemler ile başarısızlık olasılığının herkes için yüksek olduğu eylemlerde riske girerler. Başarı gereksinmesi, öğrenilmiş istikrarlı bir özelliktir (Atkinson, Feather, 1966). Sporcunun(bireyin) başarı gereksinmesini iki kişilik faktörü belirler: • •
Başarılı olma güdüsü (Motive to achieve success) Başarısızlıktan kaçınma güdüsü (Motive to avoid failure)
133
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Başarı gereksinmesi, başarılı olma güdüsünden, başarısızlıktan kaçınma güdüsünün çıkarılmasıyla hesaplanır. Şöyle formüle edilir: Başarı Gereksinmesi = Başarı Başarısızlıktan kaçınma Güdüsü
Olma
Güdüsü
–
( BG = BOG – BKG) Şayet başarılı olma güdüsü, başarısızlıktan kaçınma güdüsünden daha yüksek ise sporcu yarışmalara katılacak, düşük ise yarışmalardan uzaklaşacaktır. Başarı gereksinmesinde durumla ilgili iki faktör vardır: •
•
Başarı olasılığı (Probability of success): Başarmak için gereken olasılıklar söz konusudur. Başarı gereksinmesi düşük sporcular, başarı/başarısızlık olasılığının %50%50 olduğu durumlardan kaçınırlar. Bu sporcular ya çok kolay, ya da çok zor görevler seçerler. Başarı olasılığının yüksek olduğu durumlarda başarısızlık olasılığı düşüktür. Dolayısıyla kaybetme olasılığı düşük olacak ve kaybetmeye bağlı olumsuz duygular yaşanmayacaktır. Sporcuların başarı olasılığının düşük olduğu zor durumları seçmelerinin nedeni ise, kaybettiklerinde bunun gerekçelerinin hazır olmasıdır. Kaybettiklerinde kendileri suçlanmayacak ya da ayıplanmayacaklardır(Tiryaki, 2000). Başarının özendirici değeri (incentive value of success): Başarının özendirici değeri, 1’den başarı
134
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
olasılığının çıkarılmasıyla hesaplanır ve aşağıdaki gibi formüle edilir. Başarının Özendirici Değeri = 1 – Başarı Olasılığı (BÖD = 1 – BO) Denklemde bulunan değer 1’e ne kadar yakınsa ya da yüksekse, sporcunun yarışmaya hazırlanması ve motivasyonu o kadar iyi olacaktır. Bir yarışmada bir sporcunun başarı olasılığı %100 ise, o sporcu için yarışmanın özendirici değeri 0 (sıfır)’dır. Örneğin vasat bir atletin, dünya rekortmeni ile yarışmasında, vasat sporcunun başarı olasılığı sıfır, dünya rekortmeninin ise %100 olduğundan, bu yarışın rekortmen için özendirici değeri 1-1=0 olacaktır. Favori rakiplere karşı kazanılan yarışmaların özendirici değeri çok daha fazla olmaktadır. Böyle bir sporcunun ya da takımın motivasyonunu sağlamak çok güçtür. Başarı olasılığı düşük olan sporcularda kazanmanın sağlayacağı maddi ve manevi olanaklar güdülenmeyi kolaylaştırır. 2.4.1.5.2.HEDEFİ GERÇEKLEŞTİRME KURAMI Bu kuram, sporcunun başarısını değerlendirmek için onun temel başarı hedeflerinin belirlenmesini öngörür. Bazen bir sporcunun yarışmayı kazanmasına rağmen çok mutlu olmadığına şahit oluruz. Bazen de beklenenin altında performans göstermesine rağmen rakipleri kendi derecesini geçemeyip birinci olunca aşırı sevinç gösterir. Sporcuların farklı davranışlar sergilemelerinin nedeni, başarı hedeflerinin farklı olmasıdır. Başarı hedefi kuramını ilk kez Nicholls ortaya atmıştır. Bu kuram benlik
135
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
yönelimli ve görev yönelimli başarı hedefi olmak üzere ikiye ayrılır ve bireylerin yetenek düzeylerini yargılama şekliyle ilgilidir. a. Benlik (Ego) Yönelimli Başarı Hedefi Yarışma ortamında sporcu kendi yeteneğini rakiplerinin yeteneğiyle karşılaştırır. Başarı durumunda kendini “yetenekli”, başarısızlık durumunda ise kendini “yeteneksiz” olarak değerlendirir. Böyle bir değerlendirme tehlikelidir. Çünkü kazanmanın doğrudan ve salt yetenekle mi, yoksa çok çalışmayla mı ilgili olduğu açık değildir. Ancak yanlış bir kanı vardır; yenmişseniz başarılı, yenilmişseniz başarısız olarak değerlendirilirsiz. Ayrıca benlik yönelimli hedeflere sahip bireyler, üstün yeteneklerini kanıtlamak için çaba harcarlar. b. Görev Yönelimli Başarı Hedefi Sporcular hedeflerini kendi kişisel performanslarına göre belirlerler. Yani sporcu kendini başka bir sporcu ile karşılaştırmaz, başkalarının performansıyla ilgilenmez. Kendi performansı ön plandadır. Kendisinin daha önceki performans düzeyi ile o andaki performans düzeyini karşılaştırır. Şimdiki performansı daha iyi ise bunu başarı olarak değerlendirir. Rakibin kim olduğu ya da rakibin derecesi önemli değildir. Kendi görevleri ile ilgili olduklarından rakibin kimliği baskı oluşturan bir faktör olmaktan çıkar.
136
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Görev yönelimli hedeflere sahip bireyler, beceri gelişimi, yeni beceri öğrenme, görevde ustalığı gösterme ve sıkı çalışma üzerine odaklanır. 2.4.1.5.3.YÜKLEMLEME KURAMI VE DENETİN ODAĞI İnsanların, belli bir eylemin sonucunu bir nedene bağlamalarına yüklemleme (attribution) denir (İkizler ve Karagözoğlu, 1997). Sporcular ve antrenörler her müsabakanın sonunda sonuca etki eden etmenler üzerindeki düşüncelerini ve performanslarının kalitesini yansıtarak başarı veya başarısızlık için pek çok sebep ileri sürebilirler. Yüklemleme kuramını ilk atan psikolog Fritz Heider, geliştiren ise B.Weiner’dir. Weiner’e göre başarı ve başarısızlık yüklemlemeleri üç bölümde sınıflandırılabilir. Bunlar; 1.İçsel – dışsal 2.İstikrarlı – istikrarsız 3.Kontrol edilebilir – kontrol edilemez. Kazanan sporcular kazanma nedenlerini kontrol edilebilir, çok çalışma, çaba gösterme gibi içsel nedenlere, kaybeden sporcular ise kaybetme nedenlerini daha çok kontrol edilemeyen şans, işin güçlüğü gibi dışsal nedenlere yüklemleyebilirler. Yarışma sonrası elde edilen sonucun(kazanma, kaybetme ve berabere kalma) sporcu tarafından nasıl algılandığı önem arz eder. “Ayağım kaydı”, “zemin kaygandı”, “rakip çok sert oynadı”, “hakem görmedi”, “top bizi sevmedi” gibi yüklemlemeler dışsal nedenlere, “haklı bir galibiyet aldık”, “inanmıştık kazandık”,
137
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
“çok çalıştık ve başardık”, “kazanacağımızı biliyorduk” gibi yüklemlemeler de içsel nedenlere örnek verilebilir. Sporcuların kazanma nedenlerini içsel, istikrarlı ve kontrol edilebilir, kaybetme nedenlerini ise dışsal, istikrarsız ve kontrol edilemeyen nedenlerle açıklamaları yönünde eğitilebilir ve teşvik edilebilirler. Diğer yandan kaybetme nedenlerini salt şansa bağlayan sporcuların performanslarıyla ilgili çok az sorumluluk aldıkları hatta hiç almadıkları bilinmektedir. Sporcularda oluşan bu yargıları değiştirmek antrenörlerin ve koçların önemli görevleri arasındadır. İnsanların sahip olduğu ve yüklemlemelerin ortaya çıkışı ile ilgili olan kişilik özelliğine denetim odağı (locus of control) denir. Denetim odağının temelinde sosyal öğrenme teorisi bulunmaktadır. Bu teoriye göre, davranışlar, beklentiler, ödüller ve psikolojik durumlar temel değişkenleri oluştururlar. Bu değişkenlerin birbiri ile olan etkileşimi denetin odağının inceleme konusunu oluşturur. Dolayısıyla bu temel unsurlar herkes tarafından farklı bir biçimde algılanır ve yorumlanır. Kişiler önceki yaşantılarının etkisine ve elde edilen pekiştiricilerin durumuna göre, yaşadıklarının sebebini kendine ait unsurlara veya dış unsurlara bağlayabilir. Sebepleri kendine bağlayan kişilere iç denetimli ve sahip oldukları denetim odağına da iç denetim odağı denir. Sebepleri dış unsurlara (şans, talih, rastlantı ya da rakiplerin yetenekli olması gibi) bağlayan kişilere de dıştan denetimli ve sahip oldukları denetin odağına da dış denetim odağı denilmektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda insanlar başarısızlıklarını dış faktörlere,
138
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
başarılarını ise kendi yetenek ve becerilerine bağlama eğilimi göstermişlerdir. Yüklemleme süreci, sporcuların gelecekte faaliyetlerinin sonucuna yönelik beklentilerini ve motivasyonunu doğrudan etkiler. Bir sporcunun başarısızlığını yeteneğindeki eksikliğe, formsuzluğuna veya kondisyonundaki yetersizliğe bağlaması hallerinden her biri, farklı bir motivasyona yol açar. Şöyle ki; • • •
Yetenek eksikliğine karşı yapacak çok bir şey yoktur ve motivasyonda zayıflamaya yol açabilir. Formsuzluklar kısa süreli olduğundan motivasyonda bir değişikliğe neden olmazlar. Kondisyon yetersizliği daha fazla ve sürekli çalışmayla giderilebileceğinden, motivasyon artışına yol açabilir.
Hemen belirtelim ki, denetim odağı tipolojik bir kavram değildir. Yani insanlar kesin olarak içten denetimli ve dıştan denetimli olarak ikiye ayrılamazlar. Aynı kişide denetim odağı yapısının değişebileceği muhtemeldir(Dönmez,1985). Kontrol odağı açısından iç ve dış denetimli kişilerin karakteristik farkları aşağıda belirlenmiştir (Anshel, 1994): •
İç Denetimli Kişiler ➢ Olumlu ve olumsuz olayları kendi davranışları sonucu olarak algılarlar. ➢ Hayatlarındaki birçok olayı düzenlemesi gerektiğini ve sorumlu tutulacağını hisseder.
139
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
•
➢ Dış denetimli dönüt veya performans sonucu gibi çevresel faktörlerden etkilenirler. ➢ Beceri durumlarına yönelik eleştirilerden çok çabuk üzülürler. ➢ Becerilerini kullandıkları durumları, tesadüfi durumlara tercih ederler. ➢ Performans sonucuyla çok ilgilenirler. ➢ Yüksek performans gerektiren hedefler belirlerler. ➢ Kendine güvenleri yüksektir. ➢ Yüksek derece yapmak için çabalarlar. ➢ Yetişkin kişilerde daha yaygındır. ➢ Başarının tekrarlanma olasılığını arttırmak için performansın desteklenmesi ve onaylanması çok önemlidir. ➢ Devamlılığı daha uzun sürelidir. ➢ Devamlı başarısızlığa daha dirençlidir. ➢ Erkeklerde daha yaygındır. Dış Denetimli Kişiler ➢ Olaylarla kendi davranışları arasında bir bağlantı kurmaz. ➢ Olayların kontrolünün kendi dışında olduğunu hisseder. ➢ Dış denetimli dönütten ve sonuçtan fiziksel ve duygusal olarak etkilenmez. ➢ Dışarıdan gelen eleştirilerden nispeten etkilenmez. ➢ Şansa bağlı ve tesadüfi durumları tercih eder.
140
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
➢ ➢ ➢ ➢ ➢
➢ ➢ ➢ ➢
Sonuçla daha az ilgilenir. Az mücadele gerektiren hedefler belirler. Kendine güvenleri benlik saygıları zayıftır. Genç yaştaki kişilerde yaygındır. Performansın desteklenmesi ve onaylanması çok da önemli değildir. Çünkü başarı veya başarısızlıkta sorumluluğu kabullenmezler. Artan başarısızlık teşvik eder. Devamlılığı kısa sürelidir. Başarısızlıktan fazla üzüntü hissetmezler. Kadınlarda daha yaygındır.
2.4.1.5.3.1. Denetim Odağının Sporcular Üzerindeki Etkisi Denetim odağı, karşılaşma sırasında kendini en çok hissettiren değişkenlerden biridir. Denetim odağının temel değişkenlerinden olan pekiştirici, ödüllendirme, şans, rakip, hakem veya dış koşulların etkisi her karşılaşma sonucunda gündeme gelmektedir. Sporcular kişilik yapılarına ve karşılaşma sonucuna göre çeşitli değerlendirmeler yapmaktadır. Yapılan bu değerlendirmeler denetim odağının özelliklerinden beklenti ile yakından ilgilidir. Karşılaşmadan yenik ayrılan oyuncu yaptığı değerlendirmede, genellikle değişken ve dış yüklemlemeleri öne sürmekte ve gelecek karşılaşmada bunların etkisine rağmen kazanacağını vurgular. Sporcuların bazıları pekiştiricileri kendi yetenek ve becerilerinin bir sonucu olarak, bazıları ise dış faktörlerin sonucu olarak değerlendirmektedir. Dolayısıyla dış denetim odaklı sporcular, iç denetim odaklı sporculara göre daha az çalışma eğilimindedirler.
141
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Sporcu ve antrenörler kendileri ve takımları için belirledikleri hedefler, başarı motivasyonu açısından önemlidir. Kendilerine çok yüksek hedef belirlemiş olan sporcu ve antrenörler, başarı ile ilgili beklentiler geliştirmekte sıkıntıya düşerler. Çünkü elde edilen performanstan hiçbir zaman memnun olmayacaklardır. Dolayısıyla da sporcuların motivasyonları etkilenerek yüklemleme çatışmasıyla karşı karşıya kalınacaktır. Şimdi de denetim odağının sporcu davranışları üzerindeki etkileri belirlediğimiz başlıklar altında inceleyelim. a. Ben Merkezlilik ve Denetim Odağı Müsabakayı kazanan ben merkezli bir sporcu, başarısını daha çok iç faktörlere bağlayacaktır. Rakibin durumu dikkate alınmayacaktır. Bu durumda sporcunun daha sıkı çalışması ve kendini bırakmaması için antrenörü ve psikolojik danışmanı tarafında teşvik edilmelidir. Aksi durumda yüklemleme türü nedeniyle sporcu kendini bırakma eğilimi gösterebilecektir. Kaybedilen müsabakanın sonucunda sporcular genellikle dış faktörlere yönelik yüklemlemede bulunurlar. Bu durumda sporculara dış faktörlerinde denetim altına alınabilecekleri öğretilmelidir. Bir yenilginin değerlendirilerek nasıl bir avantaj haline getirilebileceği üzerinde çalışılması faydalı olabilecektir. b. Etkinin Türü ve Denetin Odağı Başarısını dış faktörlere bağlayan bir sporcu, iç faktörlere bağlayan bir sporcudan daha az memnuniyet duyacaktır. Aynı şekilde başarısızlığının nedenini iç faktörlere bağlayan sporcu
142
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
da, dış sebeplere bağlayan sporcudan daha fazla utanma ve memnuniyetsizlik gösterecektir. Bu durumlardan kurtulmak için sporcular antrenörleri tarafından en iyi performanslarını sergileyecek şekilde yönlendirilmeleri gerekir. Böylece sporcuya kendi performansından memnuniyet duyma hissi kazandırılır. Olumsuz yüklemlemelerde bulunan sporcular, genellikle rakibin daha güçlü olarak algılanması ve diğer dış faktörlerin etkisiyle kendini bırakma eğilimine girerler. Bu gibi dıştan denetimli sporcuları, mümkün olduğu kadar memnuniyetsizlik ve üzüntülü ortamlardan uzak tutmak gerekir. c. Geçmiş Yaşantılar ve Denetim Odağı Geçmiş yaşantı ve tecrübeler sporcunun yaptığı yüklemlemeler için belirleyici faktördür. Ayrıca sporcuların sabit ve değişken yüklemlemeleri, şimdiki yaşantılarıyla birlikte geçmiş tecrübelerden de etkilenmektedir. Başarılı sonuçlar serisinin ardından eldeedilen başarılı bir sonuç ya da başarısızlıklar serisinin ardından elde edilen başarısız bir sonuç, genellikle sabit faktörlere (şahsi gayret, rakiplerin yetenekli olması gibi) yüklemlenmektedir. Diğer yandan, galibiyet serisinin ardından alınan mağlubiyet ya da mağlubiyet serisinin ardından alınan galibiyet daha çok değişken faktörlere( çaba, şans, görevin zorluğu gibi) yüklemlenmektedir. Sporcunun ardı ardına kaybetmesi ve sonucu sürekli dış faktörlere yüklemleyerek “öğrenilmiş çaresizlik” davranışı içine girer. Sporcunun bu durumdan kurtulması için antrenman ve
143
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
gayret düzeyini değiştirerek iç faktörleri devreye sokmak gerekmektedir. d. Beklentiler ve Denetim Odağı Eğer sporcular, başarılarının nedeni olarak sabit faktörleri, değişken faktörlere göre daha fazla yüklemleme eğilimi gösterirse, gelecekteki başarılar için daha fazla beklenti sahibi olurlar. Aksi durumda olumsuz sonucun nedeni olarak sabit faktörleri değişken faktörlere göre daha fazla yüklemleme eğilimi gösterilirse, gelecekteki başarılarla ilgili düşük beklenti içine girerler. Olumlu ve olumsuz durumlar için yapılan yüklemlemelerin değerlendirilmesi, beklentilere yaptığı etki nedeniyle farklılık gösterir. Şansa bağlı olarak alınan bir galibiyet bir yenilgiye, şansa kaybedilen bir müsabaka da galibiyete dönüştürülebilmektedir. Dolayısıyla değişken faktörlere yapılan yüklemlemeler zaman içinde değişme eğilimi gösterebilirler. Sporculara, hatalardan kaçınma yolunun gayret gösterme olduğu anlayışını kazandırmak gerekir. e. Kendini Kötü Hissetme ve Denetim Odağı Sporcunun müsabaka öncesi kendini kötü hissetmesi veya bir sakatlığının olması durumunda yapabileceği olası hatalar için geçici ve kabul edilebilir bir dış neden arama yoluna gidecektir. Şayet müsabakayı kaybederse önceden söylediği nedenleri öne çıkaracak, kazandığı durumda ise zorluğun üstesinden gelmiş
144
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
olacaktır. Psikolojik danışman veya antrenör sporcuyu görev merkezli amaçlara doğru yönlendirmelidir. f. Cinsiyet Farkları ve Denetim Odağı Bayan sporcular genellikle dış denetimli olduklarından bir müsabaka öncesinde erkeklere göre şahsi yeteneklerine daha az güvenmektedirler. Yüklemlemelerini daha çok dış faktörlere doğru yaparlar. Bayan sporcular, kazanılan bir müsabakadan erkeklere göre daha az memnuniyet, mağlubiyet durumunda ise yine daha az memnuniyetsizlik hissederler. Bu motivasyon eksikliği antrenörleri zaman zaman zor durumlarda bırakabilir. Antrenör bu durumda içselleştirme çalışmaları yaptırarak bayan sporcuların çalışmalardan daha fazla zevk almasını sağlamalıdır. g. Yaş Farkları ve Denetin Odağı On(10) yaşından küçük çocuklar, başarı ve başarısızlıklarının sebepleriyle ilgili olarak yüklemlemelerde bulunma ve şahsi çabalarıyla yetenekleri arasında bağlantı kurma kabiliyetine sahip değildirler. Ancak 12-13 yaşlarında yetenekleri ile başarıları arasındaki ilişkileri ayırt edebilmektedirler. Denetim odağı açısından çocuklar, yetişkinlerin minyatürü gibi düşünülmemelidir. Özellikle antrenörler mağlubiyetten sonra çocuklara onlardan memnun olduğunu belli edecek davranışlarda bulunmalıdır. Çünkü bu yaşlardaki çocukların beklenti yapısı yeni gelişmeye başladığı için, antrenör olumlu izlenimler edinmelerini sağlayamaz ise gelecekteki başarı beklentilerinin düşmesi ve denetim odağının olumsuza doğru kayması söz konusu olabilir. 145
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Yapılan araştırmalarda 20 yaşın altındaki kişiler dıştan denetimli, 20-60 yaş arasındakiler içten denetimli, 60 yaş üzerindekiler ise yine dıştan denetimli olarak çıkmıştır (Knoop, 1988). Yaşla ilgili bulguların birbiri ile tam olarak tutarlı olmadığı görülmektedir. h. Başarı ve Başarısızlıkta Denetim Odağı Sporcular galibiyet veya yenilgi durumunda sabit ve değişken faktörlere yüklemleme yapma açısından farklılıklar gösterirler. Galip gelen sporcular performanslarını sabit faktörlere, yenilenler ise değişken faktörlere yüklemlemektedir. Ancak iç ve dış denetim odağı açısından, sporcular arasında bir farklılığa rastlanmamıştır. Yapılan araştırmalarda kazanan kişilerin kaybedenlere göre daha fazla iç yüklemleme yaptığı ve başarının yüksek ve alçak algılanma şeklinin denetim odağı yapısı ile ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Yüksek başarı beklentisine sahip sporcular düşük beklenti sahibi olanlara göre iç-dış yüklemlemeler, değişkenlik ve denetlenebilir özelliği daha fazla göstermektedir. Ayrıca denetim odağı puanı yüksek olan sporcuların jimnastik müsabakalarında elde ettiği skorlar daha yüksek bulunmuştur (McAuley, Gross, 1985). Başarı ve başarısızlıkla ilgili olarak yapılan denetim odağı merkezli araştırmalarda, spor türüne göre de bazı farklılıklar görülmüştür. Sonucu objektif olarak belirlenen ve ölçülen sporlar ile kazanma ve kaybetme durumuna jüri ve benzeri kişilerin karar verdiği subjektif sporlarda yüklemleme yapısı 146
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
faklı olacaktır. 14-17 yaş grubu sporcular üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda, objektif ve subjektif spor yapan gençler arasında denetim odağı yönünden önemli bir farklılık bulunmamıştır. Ergenliğin son dönemlerinde bu yaş grubu sporcularda, çeşitli kişilik özellikleri ile birlikte denetim odağı yapısının da değişken özellikler gösterdiği anlaşılmaktadır (Leith, Prapavessis, 1989). Müsabaka sonrası ölçülen denetim odağı değerlerinin, müsabaka ortamından farklı bir özellik gösterebilir. Sporcuların müsabaka sırasında veya öncesinde sahip olduğu yüklemlemeler, müsabaka sonrasında değişebilmektedir. 17-46 yaş grubundaki sporcular üzerinde yapılan araştırmada, kaybeden sporcuların şansın artan bir öneme sahip olduğuna inandığı, kazanan sporcuların ise şansın düşük derece önemli olduğuna inandığı tespit edilmiştir. Kazanan sporcular müsabakanın güçlüğüne daha az önem atfederken, kaybeden sporcular daha çok atıfta bulunurlar (Zientek, Breakwell, 1989). Kazanma ve kaybetmenin yanında, başarı duygusu ile denetim odağı yapısı arasında bağlantı kurulan araştırmalar da yapılmaktadır. Whittall ve Orlick sporcu memnuniyetinin altı boyutu olduğunu ifade ederler. Bu altı boyut; spor ve oyun, çalışma, antrenörlük, takım, direnme ve kişisel performans olarak açıklanmaktadır. Ancak bu boyutların tümü birlikte dikkate alınarak yapılan çalışmalarla sağlıklı sonuçlar elde edilebilir (Granito, Carlton, 1991). Müsabaka sonucunun sadece kazanma veya kaybetme şeklinde algılanamayacağı bir realitedir. Elde edilen sonucun sporcu için önemi ve onu etkileme biçimi ile denetim odağı arasında
147
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
bağlantı kurulmaktadır. Sonucu açık bir şekilde değerlendirilebilen kazanma veya kaybetme durumunda yüklemlemeler daha çok iç faktörlere, sonucu belirsiz olarak algılanan ve değerlendirilebilen sonuçlardaki kazanma veya kaybetme durumunda ise yüklemlemeler genellikle dış faktörlere bağlanarak yapılmaktadır (Spink, Roberts, 1980). Yapılan tüm bu araştırma ve çalışmalar sonucunda tek bir kişilik boyutunu ele alarak sporcuyu değerlendirmenin yanlış olabileceği tespit edilmiştir. Sporcuların denetim odağı yapısının yanında imkan dahilinde diğer özelliklerinin de birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. 2.4.2. KORKU ve KAYGI Psikolojide korku kavramı, Sigmund Freud tarafından kullanılmıştır. Freud korkuyu, bir tehlike karşısında bireyin gösterdiği tepki olarak ifade eder ve korkuya yol açan tehlikeleri, id’in içgüdüsel talepleri, Üst-ben’in tehditleri ve dışarıdan Ben’i tehdit eden algılar olarak üç gruba ayırır (Baumann, 1994). Tehlikeli bir durum, nesne veya olayın algılanması ya da sadece düşünülmesi sırasındaki ruhsal tepkilere korku denir. Korkunun oluşması için gerçek ya da olası bir tehdit halinin bulunması gerekir. Gerçek korku, somut olarak tehdit edici bir nesneye veya tehdit edici bir duruma yönelik olmalıdır. Freud ise dışarıdan “ben”i tehdit eden algıları gerçek korku olarak tanımlar.
148
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2.4.2.1. Korkunun Belirtileri Korkunun organizma üzerindeki etkisi, fizyolojik, duygusal ve hareki olarak kendini üç ayrı düzlemde gösterir. a. Fiziksel (Organik) Belirtiler: Çarpıntı, nefes darlığı, göz bebeklerinin büyümesi, nabız atışlarının hızlanması, ciltte solukluk, titreme, iştahsızlık ve terleme gibi. b. Duygusal Belirtiler: Pasiflik, kararsızlık gösterme, cesaret edememe, işten kaçma, büyük konuşma, saldırganlık, huzursuzluk, donup kalma gibi. c. Hareki Belirtiler: Ket vurulmuş ve koordinasyon bozukluğu gösteren hareketler, performans yetersizliği, uyum sağlayamama, kramp girmesi ve kasılma, beceriksizlik, kaba ve tereddüt dolu hareketler gibi. Ortaya çıkan korku belirtilerinin sebeplerinin araştırılarak öğrenilmesi, korkunun ortadan kaldırılmasına yönelik tedbirin alınmasında birinci önceliktedir. 2.4.2.2. Korkunun Sebepleri • • • • • • • •
Beklenti, Yaralanmalar, Başarısızlık, Genel ürkeklik hali, Rakipler, Reddedilme, Rezil olma, Yönelme eksikliği ve bilinmeyen şeyler. 149
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2.4.2.3. Korku Türleri a. Beklenti Korkusu Gerçek ve nörotik korku arasında serbestçe dalgalanan korkudur. Örneğin, bir çocuk çaresizlik veya tehdit durumunu beklemez, aksine çocuğun hayal dünyası gelecekteki tehdidi kendisine önceden yansıtır. Şöyle ki; önceki tecrübeleri sebebiyle çocuk, çaresizlik veya korku durumunun ortaya çıkacağı beklentisi içerinde olayı zihninde canlandırır ve sanki bu durum gerçekleşmiş gibi davranır. Kısaca çocuk, sanki korkmaktan korkar. Beklenti korkusu, ailedeki eğitim uygulamasından kaynaklanan sürekli ürkekliğin bir sonucudur. Sosyalleşme süreci sırasında çocuğa etki eden bütün uyarıcılar, ürkekliğin derecesini belirler. Başarısız olma, cezalandırılma ve başarma korkularının ölçüsü de, büyük oranda genel ürkekliğin belirginlik derecesi tarafından belirlenir. b.Sosyal Korku Davranış veya performansın başkaları tarafından değerlendirilmesi halinde, spordaki sosyal durumlarda başarısız veya rezil olma korkusunu ortaya çıkarır. Seyirci veya eleştirmenlerin yaptığı performans değerlendirmeleri benlik duygusunu tehdit eder ve bunun sonucunda da durum korkusu oluşur. Örneğin, jimnastik, dans, kayak, gibi sporlarda açıkça görüldüğü üzere, rezil olma korkusu genellikle izlenme durumlarında ortaya çıkar.
150
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Spordaki korkuların büyük bir kısmı öğrenme süreçleri ve tecrübelerin sonucu olarak ortaya çıkar. Fakat öğrenmeyle ilgili araştırmalarda, korkunun öğrenilmesindeki derecenin, her insanda farklı olduğu görülmüştür. Korkunun sebepleri ne kadar çok ise, korku azaltmaya yönelik bireysel çeşitlilik de o kadar fazla olur. Bu çeşitlilikler maskota inanmaktan, muska veya nazarlık taşımanın gerekliliğine, törene dayalı hareketlerin düzenli olarak tekrarlanmasından, meditasyon alıştırmalarına kadar geniş bir yelpazeyi kaplar. Bu uygulamalar sporcunun özgüvenini kazanmasına ve onun mümkün olduğunca korku, şüphe veya çatışmalardan uzak tutmaya yardımcı olur (Baumann, 1994). c.Doğuştan Korkuya Yatkınlık •
•
Yönelme Eksikliğine Bağlı Korku: Geriye doğru yapılan hareketler, karanlık, sis veya yetersiz bilgilenme durumlarında yaşanan korkular. Bilinmeyenden Duyulan Korku: Tanınmayan ve yabancı antrenör, rakip, durum, araç-gereç ve müsabaka koşullarıyla hayattaki yeni gelişim aşamaları, takım değiştirmekten duyulan korkular.
d.Öğrenilmiş Korkular •
Nörotik Korku: Toplumsal çatışmalara bağlı vicdani korku veya kişiye özel güdü taleplerine karşı gelişen korku.
151
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
•
• • • •
Gerçek Korku: Yaralanma, tehlikeli durumlar ve ağrı çekmek gibi bir nesneye ve olaya bağlı mantıklı korkudur. Sosyal Korku: Performans, sınav, başarısızlık veya rezil olmak ve izlenmekten duyulan korku. Beklenti Korkusu: Geleceğe ilişkin ve tecrübeye bağlı olarak önceden zihinde canlandırılan korku. Genel Korku: Tecrübeye ve genetik faktörlere bağlı oluşan korku. Durum korkusu gibi. Temel Korku: Çevre faktörlerine bağlı ve çocukluğun ilk dönemlerinde rastlanan korkudur.
2.4.2.4. Korkudan Kurtulma ve Azaltma Önlemleri Korkudan tamamen arınmış olma durumu her zaman hedeflenmez. Düşük veya orta derecede olan korkuları zihni olarak kontrol altında tutabilen istikrarlı kişiliğe sahip olanlarda korku, bazen performansı arttırıcı yönde etki gösterebilir. Bu durumla genellikle kondisyonla ilgili konularda karşılaşırız. Harekete geçirilme derecesinde yükselme dayanıklılık, sürat ve kuvvet gerektiren faaliyetlerde performansın artmasına neden olur. Koordinasyon ve taktiğe dayalı faaliyetlerde korku, performansı düşürücü etkide bulunur. Korkudan kurtulma ve azaltmaya yönelik alınacak önlemler aşağıda sıralanmıştır (Baumann, 1994). a. Korkuyu İtiraf Etme: Korkunun bilincine varma, onun fark edildiğini ifade eder. Korkuyu açıkça ifade edebilme güven duygusunu sağlamlaştırarak tehdit yaşantısının
152
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
b. c.
d.
e.
f.
g.
görülme olasılığını ortadan kaldırır. Kısaca, korku utanılacak bir durum değildir. Küçük Gruplar Halinde Çalışma: Küçük gruplar korkuyu azaltırken büyük gruplar korkuyu pekiştirir. Beden Teması: Doğrudan gerçekleşen bir beden temasına çocuk ve gençler, korkularının azalması yönünde tepki verirler. Örnek, bir çocuğun sadece eli tutmak, korkunun ortadan kalkması için yerlidir. Tanışıklık ve Güven: Korkuya yol açan duruma, mümkün oldukça fazla tanık uyarıcılar katılmalıdır. Yeni bir hareketin yapılması sırasında tanıdık hareket eylemleriyle olan ilişki de korkuyu azaltabilir. Bilgi: Bilinmeyenden duyulan korkuya ait fanteziler bilgi yoluyla ortadan kaldırılır. Örneğin, muhtemel rakip veya seyircilerin tepkisi hakkında sporcular bilgilendirilmelidir. Video filmler, bilgisayar CD’leri, sohbet ve bildik olaylarla ilişkilendirmeyi bu amaçla uygulaya biliriz. Duygusal Yatkınlık- Gevşeme: Gevşeme korkuyu ortadan kaldırır. Örneğin, anlayış gösterme, kollama, duygularına ortak olma, sakin davranma ve konuşmaya yatkın olma gibi yöntemlerle duygusal ilgiyi vurgulayarak korku arasındaki gerilim ve heyecan azaltılabilir. Ürkek Olan ve Olmayanlar: Bir olay izlenirken duygusal tepkiler ortaya çıkar. Ürkek olmayanlarla birlikte yapılan faaliyetlerde, ürkek olanlar daha cesur davranışa yönelir.
153
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
h. Görevlerin Anlaşılır ve Net Olması: Görev ve hedeflerin açık bir şekilde ifade edilmesi, yanlış anlamaları ortadan kaldırır. Sebeplerin açıklanması da anlaşılmaya yardımcı olur. Yapılan telkinlerle ürkek bir sporcu, ne yapacağını bilerek ancak korkusunu yenebilir veya azaltabilir. i. Zorluk Derecesi: Korku doğurmayan durumlar bulunup meydana çıkarılmalıdır. Düşük performans talebi ve oluşan korkuların, bir sonraki aşamaya geçmeden önce, aynı zorluk derecesindeyken üstesinden gelinmelidir. j. Yönelmenin Korunması: Yeni uyarıcıların değerlendirilmesi için zamana ihtiyaç vardır. Karmaşık görevlerin yavaş anlatılması yoluyla düşünmek için yeterli zaman sağlanabilir. Kaygı (anxiety), korku duygusu uyandırmayacak nitelikteki uyarıların bir takım korku tepkilerine yol açması olarak tanımlanabilir. Gerçekle bağlantısı bulunmayan, anlaşılması ve anlatılması mümkün olmayan ve elem verici bir duygulanım durumudur. İnsanlar kaygıyı gelecekte kötü bir şey olacakmış gibi duyumsarlar. Kısaca kaygı, nedeni belirsiz korkudur diye biliriz. Genelde kişinin kendisinin ürettiği bir sıkıntı duygusu olan kaygı, endişe hali, sinirlilik, huzursuzluk gibi psikolojik durumlardır. Kaygı duygusu, davranışları etkileyen bir duruma neden olabilir. Bazen sürekli bir kişilik özelliği (trait anxiety) gibi görülürken, bazen de geçici bir ruh durumu (state anxiety) olarak yaşanabilir (Özbaydar, 1983). Sürekli kaygı ve
154
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
durumluk kaygı olarak iki tür kaygıdan söz edilebilir. Sürekli(trait) kaygı, vesveseli kişilerde görülür. Bu kişiler doğal uyaranları bile bir tehdit unsuru olarak görürler. Bu durum olanların kişiliğinin bir parçasıdır. Durumluk (state) kaygısı ise, içinde bulunulan stresli durumlardan dolayı hissedilen öznel (subjektif) korku duygusudur. Durum ortadan kalktığında olumsuz duygularda kaybolacaktır. Kaygı ve endişe durumunda davranış biçimlerini Loehr aşağıdaki gibi sıralar (akt.Biçer, 1997): • • • •
Kendini bırakma ve geri çekilme Saldırgan ruhunu gösterme Boğulma ve yetersiz kalma Meydan okuma ve başa çıkma
2.4.2.5. Yarışma Kaygısı Yarışma kaygısı, bir sporcunun yarışmadan önce, yarışma ortamında ve yarışmadan sonra zaman zaman ya da sürekli olarak hissettiği gerginlik ve huzursuzluk duygusudur. Yarışma kaygısı da ikiye ayrılır. Durumluk yarışma kaygısı (competitive state anxiety), bazı yarışma ortamlarında yaşanan gerginlik ve endişe duygularıdır. Sürekli yarışma kaygısı (competitive trait anxiety) ise, her yarışma ortamında yaşanan gerginlik ya da endişe duygusudur. Yarışma kaygısı yüksek olan sporcuların kendilerini yeterli algılamaları ve kendine güvenleri olumsuz yönde etkilenmektedir. Yetenekleri hakkında olumlu düşüncelere sahip
155
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
olan sporcuların daha az kaygılı olduğu ve potansiyellerine yakın bir performans gösterirler (Martens, 1990). Sporcular başarılı oldukları zaman değerli olduklarına inanıyorlarsa, başarısızlık durumunda çok yüksek düzeyde kaygı duyguları yaşarlar. Sporcuların istenilen performansı gösterebilmesi için optimal kaygı gerekir. Kaygı düzeyinin yüksek olması “start telaşı”, düşük olması ise “start tembelliği” olarak tanımlanır. Start telaşı durumunda kas tonusu yükselir ve hareketlerin yumuşaklığı ile koordinasyonu bozulur. Start tembelliği durumunda ise kas tonusu düşerek hareketlerde tembellik ve isteksizlik görülür ve sporcularda yarışmayı bırakma eğilimi ortaya çıkar (Öztürk, 1991). Yüksek performans için kaygı sınırı kısa mesafe koşularında öfke sınırında, okçuluk, basketbolda şut atışında ve golf sporunda kaygının en düşük düzeyde olması gerekmektedir. 2.4.2.6. Korku İle Kaygı Arasındaki Farklar • • • •
Korkunun kaynağı bellidir. Korku kaygıya oranla daha yoğun yaşanır. Korku daha kısa sürelidir. Korku ani bir tehlikeye karşı bir tepki, kaygı ise var olduğu düşünülen bir tehlikeye tepkidir.
156
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2.4.3.STRES Stres sözcüğü, Latince’deki estrictia eyleminden türetilmiş olup baskı yapmak, germek, zorlamak gibi karşılıkları vardır. Stres sözcüğüne benzer anlamda kullanılan ilk sözcük, aşırı germe ve çekme anlamına gelen ve Hipokrat tarafından bugünkü anlamda kullanılan “distress”tir. Stres, organizmanın fiziksel ve psikososyal dengesinin zorlanması ya da tehdit edilmesiyle ortaya çıkan gerçek ya da algılanan uyarıcılara verdiği fiziksel- ruhsal-bilişsel tepkidir. Zorlanma ya da tehdit yaratan etkenlere stresör denir. İlk insandan beri var olan stresi, ilkel çağlarda doğanın özellikleri yaratırken, günümüzde ise insanın kendisi yaratmaktadır. Günümüzde sanayileşmenin artması, çok hızlı bilimsel ve teknolojik gelişmeler, yaşam biçimindeki değişiklikler, toplumsal olaylar, her alanda yarışmak zorunda kalma, gelecek beklentilerinin yüksek olması gibi etkenler insanların fiziksel, ruhsal ve toplumsal dengelerini bozmakta ve başa çıkma dirençlerini azaltmaktadır. Selye stresi, vücudun herhangi bir arızaya karşı spesifik olmayan bir tepkisi olarak tanımlar ve stresi ikiye bölerek dört değişkeni (östres ve distres ile hiperstres ve hipostres) olduğunu belirtir (Cox, 1998). Hiperstres (aşırı stres), derece ve yoğunluk olarak uyum gösterme yeteneğimizin üzerinde olan stres durumudur. Bunun
157
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
ters durumu olan Hipostres (az stres) ise, duygusal bir uyaranın yokluğundan yakındığımız zaman görülen stres durumdur. Eustres (östres), sevinç, neşe ve mutluluk şeklinde kendini gösteren iyi strestir. Bunun aksi durumu olan Distres ise, gerilim, kaygı ve üzüntü olarak kendini gösteren kötü strestir. 2.4.3.1. Stres Yaratan Faktörler (stresörler) a. Dışsal stres yaratan faktörler • Aşırı uyarmaya neden olan duyusal girdilerden (ışık, ısı, ses, titreşim gibi değişiklikler veya görme, işitme, dokunma vb.) yoksunluk. • Elektriksel, termal, kimyasal, mekanik uyaran veya lezyonların neden olduğu ağrı uyaranı. • Tehlikenin gerçek olduğu ya da sezildiği durumlar. (paraşütle atlama, kazalar, ameliyatlar, kavga durumları). b. Fizyolojik stres yaratan faktörler • Yiyecek. • İçecek. • Uyku. • Egzersiz ve aktivite. • Sabit ısı. c. Performansta stres yaratan faktörler • Aşırı talepler, örneğin belli bir zaman diliminde yerine getirilmesi gereken işler.
158
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• •
Düşük talepler, örneğin monoton görevler. Performans durumlarında başarısızlık, işten hoşlanmama, sınavlar. d. Sosyal yönden stres yaratan faktörler • Toplumsal yalnızlık. • Kişiler arası çatışmalar. • Alışkanlıkların değişmesi. • Eşinden boşanma. • Doğum, ölüm ve hastalık. e. Sporda stres yaratan faktörler • Seyircinin tepkisi. • Su altı sporlarında işitsel uyaran yoksunluğu. • Dağcılıkta çetin doğa koşulları. • Yüksek risk taşıyan spor dalları (dağcılık, dalıcılık, paraşütçülük, motor yarışları). • Sakatlanma riski. • Yarışma ortamıyla ilgili özellikler( saat farkı, iklim değişikliği ve farklı yemekler). • Antrenörle olan çatışmalar. • Takım arkadaşları ile olan çatışmalar. • Spor yapmaya bağlı olarak evde ve okulda yaşanan çatışmalar. • Yarışma sırasında rakipten ve seyirciden aşırı etkilenme ve karar verme güçlüğü.
159
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2.4.3.2. Strese Verilen Tepkiler Stres yaratan durumlarla karşılaşan insanlarda fizyolojik ve ruhsal tepkiler ortaya çıkar. Fizyolojik tepkiler her insanda aynı olmakla birlikte, ruhsal tepkiler bireyin kişilik yapısına, ruhsal dayanıklılığına, kullandığı savunma düzeneklerine ve içinde bulunduğu psikososyal ortama göre değişiklik gösterebilir. Stres durumunda ortaya çıkan fizyolojik tepkiler ve etkinlikler aşağıda sıralanmıştır (Baltaş ve Baltaş, 1986). • • • • •
• • • •
Depolanmış yağ ve şeker kana karışır (stresörle mücadeleye gerekli enerji için hammadde sağlanır). Solunum sayısı artar(bedene daha fazla oksijen sağlanır). Kanda alyuvarlar artar(beyne ve kaslara daha fazla oksijen taşınır). Nabız ve kan basıncı yükselir(bedenin gereksinim duyduğu bölgelerine gerekli kan takviyesi yapılır). Kan pıhtılaşma mekanizması harekete geçer(yaralanmalara karşı kan kaybını azaltmak için önlem alınır). Kas gerginliği artar(Kuvvet gerektiren işlere hazırlık yapılır). Sindirim yavaşlar veya durur(iç organlardaki kan, kas ve beyne geçer, bağırsak ve mesane adaleleri gevşer). Göz bebekleri büyür(daha fazla ışık alınarak algıyı güçlendirmeye çalışılır). Bütün duyumlar artar( dış ortamdan daha çok haberdar olunması sağlanır).
160
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
•
Hipofiz bezi uyarılır (iç salgı sisteminin etkinliği artar, böbreküstü bezinden adrenalin-noradrenalin salgılanır).
Şimdide stres altındaki insanlarda ortaya çıkabilecek zihinsel ve psiko-sosyal özellikleri sıralayalım. • • • • • • • • • • •
Karar vermede güçlük, Dikkat dağınıklığı, Değersizlik, güvensizlik, terk edilmişlik duyguları, Durumla uyumlu olmayan öfke/düşmanlık duyguları ve davranışları, Diğer insanlara karşı aşırı güven ya da güvensizlik, Hayal kurma, dalgınlık, konuşmada belirsizlik, Aşırı titizlik, endişelenme ya da ilgisizlik, kayıtsızlık, Sağlığa karşı aşırı düşkünlük, Zararlı alışkanlıklar eğiliminin artması, Uyku bozukluğu, Olumsuz, kötümser, ölüm ve intihar düşünceleri.
2.4.3.3.Stresin Sebepleri İnsanın hava, su, yemek yeme ve barınma gibi fizyolojik gereksinimleri olduğu sürece stres altında olması doğaldır. Günlük yaşamda ise yüzlerce stres sebebi sayılabilir. Spor ve sporcuların stres sebeplerini yukarıda saydığımız gibi düşük ve kötü performans endişesi, takım seçmeleri, takım arkadaşları ile yaşanan sorunlar, sporcunun kişisel problemleri, ailevi ve sosyal ilişkilerdeki sorunlar, spor dışında yaşanan travmalar(bir yakının kaybetme gibi), sakatlanma korkusu, sakatlanan sporcuların
161
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
psikolojik, fiziksel, tıbbi ve rehabilitasyon problemleri, finansal ve kariyer endişeleri gibi pek çok stres sebebi sayılabilir. Bu stres sebeplerini temel olarak durumsal stres sebepleri ve kişisel stres sebepleri olarak iki başlık atında toplayabiliriz. a. Durumsal Stres Sebepleri Durumsal streslerin temelde müsabakanın önem derecesi ve müsabaka sonucu hakkındaki belirsizlik olmak üzere iki sebebi vardır. •
•
Müsabakanın/yarışmanın önem derecesi: Müsabakanın/yarışmanın kendisi tam olarak stres sebebi değildir. Buradaki stres, sporcunun çıktığı müsabakayı stresli ya da stres yaratmayan bir müsabaka olarak nasıl yorumladığına bağlıdır. Herhangi bir spor branşında dünya şampiyonasına katılmak ya da yerel bir turnuvaya katılmak ya da lig maçında oynamak aynı şeyler değildir. Şayet sporcunun deneyimi de yoksa deneyimli sporculara göre çok daha stres yaşayacaktır. Dünya şampiyonaları önemli turnuvalar olmasına rağmen her sporcu için aynı öneme sahip değildir. Örneğin, bir sporcu için önemsiz bir lig maçı diğer bir sporcu için dünya şampiyonasında oynanan bir maç kadar önem arz eder. Belirsizlik: Belirsizlik ile stres doğru orantılıdır. Dolayısıyla belirsizlik ne kadar fazla ise stres de o kadar fazla olacaktır. İlk defa karşılaşılacak bir rakip kadar denk iki takımın karşılaşmasında önceden kimin
162
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
kazanacağının tahmin edilememesi de sporcuda strese sebep olabilir. Belirsizlik, sadece sporcunun spor hayatıyla da ilgili olmayabilir. Örneğin, yeni bir şehre taşınma, evlenmek ya da eşinden boşanmak sebebiyle yeni ve farklı bir yaşam tarzıma geçiş ve bu geçiş deki belirsizlikler de sporcuda strese sebep olabilir. b. Kişisel Stres Sebepleri Kişisel streslerin de sürekli kaygı, Özsaygı ve sosyal fizik kaygı olarak üç sebebi vardır. •
•
•
Sürekli Kaygı: Bilindiği üzere sürekli kaygı bir kişilik özelliğidir. Sürekli kaygısı yüksek olan sporcular, müsabakayı/yarışmayı sürekli kaygısı düşük olan ya da olmayanlara göre daha tehdit edici algılayarak strese sebep olabilir. Özsaygı: Özsaygısı düşük sporcuların özgüvenleri ve tecrübeleri de düşüktür. Dolayısıyla da özsaygıları yüksek olan sporculara göre daha fazla kaygı yaşayarak strese sebep olurlar. Sosyal Fizik Kaygı: insanların fiziksel görünümlerinin başkaları tarafından incelendiğimde yaşadıkları kaygıdır. Sosyal fizik kaygısı olan kişiler, diğer insanların onların fiziksel görünümlerini yargılamalarından kaygı duydukları için spor yapmaktan ve spor merkezlerine gitmekten çekinirler. Bu kaygı onlarda strese sebep olur.
163
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2.4.3.4. Stres Türleri Stres türlerini fizyolojik stres ve psikolojik stres olarak iki bölümde inceleyeceğiz. a. Fizyolojik Stres Fizyolojik stres, çeşitli yüklenmelere karşı organizmanın gösterdiği ve spesifik olmayan tepkidir. Bu tepki doğal olarak fizyolojik dengenin bozulmasına karşı vücudun verdiği bir cevaptır. Vücudun vermiş olduğu bu tepkiyi Selye, genel uyum sendromu (General Adaptation Syndrome-GAS) olarak tanımlar ve alarm dönemi, direnç dönemi ve yorgunluk dönemi olarak üç aşamada inceler. Şöyle ki; 1. Alarm Dönemi: Organizma dış uyaranı stres olarak algıladığından adrenalinin ve noradrenalinin kandaki düzeyleri artar. Bu tepkinin amacı, kaçarak yada savaşarak bozulan homeostazisi yeniden kurmaktır. 2. Direnç Dönemi: Alarm dönemi bittikten sonra başlar. Strese neden olan durum devam eden etkisi karşısında organizma ek savunma önlemleri alarak uyum sağlamaya çalışır. Adrenalin ve noradrenalinin kandaki yüksek değerleri konur ve bedenin direnci normalin üzerindedir. Ancak bu direncinde bir sınırı vardır ve uyarıcıların sürmesi halinde fizyolojik ve psikolojik güçler beden fonksiyonlarının ayakta kalmasına yetmez ve sonuçta sistem çöker. 3. Tükenme Dönemi: Organizmanın sürekli tetikte olması ve bunun için enerji harcaması nedeniyle uyum enerjisi 164
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
biter. Sonunda bedenin savunması zayıflar, tükenme ve bitkinlik görülür. Bedensel tükenmenin sonunda ise ölüm gerçekleşir. b. Psikolojik Stres Psikolojik veya sosyal faktörlerin strese yol açması ve bunun farklı şekillerde yaşanması, stresin fizyolojik boyutunun yanında psikolojik boyutunun da olduğunu gösterir. Psikolojik stresi tanımlayan en yaygın ve kapsamlı yaklaşım Lazarus modelidir (İkizler, Karagözoğlu, 1997). Lazarus, bir kişinin bir olay sırasındaki stres tepkileri, o olayın yapısı ve ona ilişkin beklentilerle ilgili kişinin motivleri ve kişilik özellikleri arasında cereyan eden “aracı olma sürecinin” bir sonucudur. Aracılık eden süreç, çok aşamalı bir algı ve değerlendirme sürecidir. Birinci değerlendirme aşamasında bir tehdit unsurunun bulunup bulunmadığı sorusuna yanıt aranır. Eğer kişi, beden sağlığı ve bütünlüğünün bir hastalık ya da sakatlanma nedeniyle kaybolacağını ya da çok önem verdiği belirli amaç ve hedeflerinin kısıtlandığını düşünüyorsa, bir tehdit söz konusudur. Bu tehdidin değerlendirilmesi ise büyük ölçüde bireysel motivlere bağlıdır. İkinci aşamada kişi, tehdit durumunun üstesinden gelmeye yönelik olanakları değerlendirir. Bu aşamada, ya strese yol açan durumla karşılaşmaktan kaçınmaya ve onun etkisini azaltmaya ya da durumun zihinsel olarak yeniden değerlendirilmesine gidilir. Her iki değerlendirme aynı anda gerçekleşebileceği gibi, bunun bilinçli olarak yapılması da bir zorunluluk değildir.
165
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Yapılan değerlendirme sonuçlarını ise ancak, kişilerin tepkilerinin gözlenmesi yoluyla anlamamız olasıdır. İnsanların tepkileri ise, subjektif düzlem (korku, çaresizlik, sevinç gibi), hareki düzlem (dikkat çeken hareket ve mimiklerle maç veya oyun sırasındaki davranışlar) ve fizyolojik düzlem (nabız artışı, solunun hızı gibi) olarak üç boyutta incelenir. Bu tepkiler her zaman ve her kişide net ve homojen bir biçimde gerçekleşmediği gibi aynı kişide bile farklılık gösterebilmektedir. 2.4.3.5. Stresle Başa Çıkma Kenneth Green, stresi kemana benzetir. Bir keman en iyi sesi telleri ne fazla gerili ne de gevşekken veriyorsa, stresinde azının çoğu kadar zararlı olabileceği söylenebilir. Yani stresle başa çıkma, stresin tamamen yok edilmesi değildir. Burada ki amaç insanın yaşamını ve verimliliğini olumsuz yönde etkileyen stres miktarını azaltmaktır. Stres faktörlerinin oluşturduğu duygusal gerilimi azaltma, yok etme ya da bu gerilime dayanma amacıyla gösterilen davranış veya duygusal tepkileri güçlendirme sürecine stresle başa çıkma denir. Bu süreç, problem odaklı başa çıkma ve duygu odaklı başa çıkma olarak iki biçimde ele alınabilir. a. Problem Odaklı Başa Çıkma İnsanın ortaya çıkan stres durumunu değiştirecek ya da gelecekte ondan kaçınacak bir yol bulmaya çalışmasına problem odaklı başa çıkma denir. Problem çözme stratejileri, problemi tanımlamayı, alternatif çözümler oluşturmayı, bu alternatifleri
166
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
maliyet ve yarar bakımından değerlendirmeyi, aralarından seçim yapmayı ve seçilmiş alternatifi uygulamayı gerektirir. Burada Krohne ve Hindel’in ”kendi kendine telkin yöntemi”ni inceleyelim. Bu yöntemin ilk bölümünde, strese sebep olan durumlar ve faktörler tespit edilir. Sonra ise strese yol açan durumların üstesinden gelmek için hangi tekniklerin uygulanabileceği araştırılır. Bu yöntem beş aşamadan oluşur ve bu aşamalar aşağıda sıralanmıştır: •
•
•
•
•
Bilgilenme aşamasında, sporculara müsabaka sırasında gözüken belirli psikolojik ve etkili başa çıkma tekniklerini kullanarak bunların giderilmesi hakkında gerekli bilgiler verilir. İkinci aşamada, hangi kritik durumların ve eğilimlerin sporcularda dikkati dağıtan ve stres tepkisine sebep olan düşünceleri ortaya çıkardığı tespit edilir. Her spor dalı için kendine özgü bir test hazırlanarak öfke, heyecan, çaresizlik düşünceleri veya sporcunun kendi yeteneklerinden şüphe duyması gibi tepkilere yol açan durumlar belirlenir. Üçüncü aşama planlama aşamasıdır. Bu aşamada en etkili ve sporcuların kendi değerlendirmelerine göre en iyi olan telkin şekli seçilir. Dördüncü aşamada, planlama aşamasında seçilmiş olan başa çıkma tekniği veya telkin şeklinin alıştırması yapılır. Son aşamada bu yöntem bir antrenman programı haline getirilerek uygulanır. 167
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
b. Duygu Odaklı Başa Çıkma İnsan stres yaratan bir durumla birleşen duyguları, bu durum değiştirilemeyecek nitelikte olsa bile hafifletilmesine çalışılması sürecine duygu odaklı başa çıkma denir. İnsanlar olumsuz duyguların egemenliği altına girmeyi ve bu duyguların problem çözme eylemlerini etkilemesini önlemek için ve bir problem denetlenemez hale geldiğinde duygu odaklı başa çıkmayı uygulamaya çalışırlar. Olumsuz duygularımızla başa çıkmayı davranışsal stratejiler ve bilişsel stratejiler olarak ikiye ayırıp inceleyebiliriz. Davranışsal stratejiler, bir sorunu zihinden atmak için fiziksel egzersiz yapmayı, alkol ya da başka maddeler kullanmayı, öfke dışa vurmayı ve dostlardan duygusal destek aramayı kapsar. Bilişsel stratejiler ise, sorunla ilgili düşünceleri bir yana bırakmayı ve durumun anlamını değiştirerek tehdidi azaltmayı kapsar. Bilişsel stratejiler genellikle durumları yeniden değerlendirmeyi gerektirir. İnsanların olumsuz duygularla başa çıkmak için bir stres etkenine duygusal ve fiziksel olarak uyum sağlamasına yardımcı olduğu görülen bir strateji, başkalarından destek sağlamaya çalışmaktır (Atkinson ve Arkadaşları, 1996). 2.4.4. SALDIRGANLIK Kişinin bilinçli ve kasıtlı olarak sosyal çevresine fiziksel ya da psikolojik olarak zarar vermeye yönelik bir davranışta bulunmasına saldırı, kişide saldırı davranışı göstermeye yönelik olan ve süreklilik özelliği taşıyan eyleme ise saldırganlık 168
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
denir(İkizler ve Karagözoğlu,1997). Saldırgan davranışlar amaca yöneliktir ve bir kişiye, gruba ya da topluma yönelik olabilir. Bu tür davranışlarla karşılaşan kişilerde kaçma ya da karşı koyma davranışı görülür(Tiryaki,2000). Saldırgan davranış, fiziksel olabileceği gibi sözel ya da psikolojik yönden zarar verme amacı güden bir davranışta olabilir. Örneğin, spor karşılaşmalarında tribünlerden gelen toplu ya da bireysel küfürler saldırganlık kapsamına girer. Bir davranışın saldırganlık olarak nitelendirilebilmesi için gerekli olan dört koşul vardır. Bu koşullar şunlardır: • • • •
Saldırganlıktan söz edebilmek için öncelikle bir davranışın ortaya çıkması gerekir. Ortaya çıkan davranışın zarar verme ve incitme niyeti taşıması gerekir. Bu zarar verme ve incitme davranışının gerçekleşmesi gerekir. Son olarak bu davranışın bir canlıya yöneltilmesi gerekmektedir.
Beden temasının arttığı spor dallarında, saldırganlık da artma eğilimi gözlenmektedir. Bireysel mücadele sporları (boks, güreş, judo, tekvando, karate, aikido), saldırganlığın sergilenmesine en çok meyilli olan spor dallarıdır. Topla oynanan takım sporları (futbol, hentbol, basketbol gibi), bedensel temasa oyun kuralları içinde izin verir. Voleybol, atletizm, bisiklet, tenis, okçuluk, atıcılık gibi spor dallarında beden teması olmamasına rağmen enderde olsa saldırgan davranışlar görülebilir. Saldırganlığı sadece müsabaka ile de sınırlandırmamak gerekir. Müsabaka 169
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
sonrasında ya da antrenmanda da saldırgan davranışlar görülebilir (İkizler ve Karagözoğlu, 1997). Sporda saldırgan davranışlar, sözel, bedensel ve işaretsel olarak görülebilmektedir. Psikolojik olarak zarar vermek amacıyla rakibe ya da hakeme karşı yapılan hakaret ya da alay etme sözle yapılan bir saldırganlıktır. Bedensel saldırganlık, yalnızca yakın temasa izin veren takım ya da bireysel sporlarda görülür. Örneğin, tekme ve yumruk atma, çelme takma, spor araçlarıyla rakibe vurma gibi. İşaretlerle saldırganlık ise, yumruk veya bedenin herhangi bir bölümünü göstererek yapılan saldırgan hareketlerdir. 2.4.4.1. Saldırganlık Çeşitleri Saldırganlık koşullarının yerine geldiği yani saldırgan olarak nitelendirilebilecek bir davranışın araçsal saldırganlık (instrumental aggression), düşmanlık içeren saldırganlık (hostile aggression), izin verilmiş saldırganlık (sanctioned aggression) olarak üç çeşidinden söz edilebilir. a. Araçsal Saldırganlık Araçsal saldırganlıkta amaç, karşıdaki kişiye zarar ya da acı vermek olmayıp, saldırganlığı bir amacın gerçekleştirilmesi için bir araç olarak kullanmaktır. Örneğin, hentbol de pivot oyuncusunun rahat bir atış yapabilmesi için savunma oyuncularına dirsek vurması, futbolda köşe vuruşu sırasında savunma oyuncusunun topa daha rahat sahip olabilmek için hakeme göstermeden hücum oyuncusunu iteklemesi gibi
170
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
davranışlar, araçsal saldırganlık sınıfına girer. Araçsal saldırganlığa, iyi bir derece elde etmek, rakibi yenmek, rekor kırmak, madalya kazanmak için başvurulabilir. b. Düşmanlık İçeren Saldırganlık Düşmanlık içeren saldırganlıkta öncelikli amaç, karşı kişiye zarar vermek ya da onu incitmektir. Örneğin, bir hentbolcunun topu bilerek kalecinin yüzüne fırlatması, futbolda kasten atılan tekmeler düşmanca yapılan saldırganlıklardır. Düşmanca saldırganlık, toplumsal olarak onaylanmaz. Ancak birçok saldırgan davranış toplumsal kuralların zorlamasıyla meydana gelir. Bu tür saldırganlık başkalarına yönelik olabileceği gibi kişinin kendisine de yönelik olabilir. Saldırganlığın, spor nedeniyle içinde bulunulan ortamdaki kişilere (rakip, oyuncu, hakem, seyirci gibi) karşı yapılmasına dışa yönelik saldırganlık denir. Örneğin; rakibiyle baş edemediğini gören oyuncu, onu durdurabilmek için saldırgan davranışlarda bulunabilir. Sporcular, karşılaşmalarda zaman zaman kendilerine yönelik olumsuz davranışlarda bulunurlar. Örneğin, önemli bir maçta penaltı kaçıran bir futbolcunun hırsla kale direğine tekme atması sonucu yaralanması kendine yönelik bir saldırganlıktır. Yarışa sporlarında, saldırganlığın sınırlarını, o spor dalının özellikleri ile sporcunun davranışındaki niyet ve kasıt belirler. Örneğin, yumruk atmak yalnızca boks ve dövüş sporlarına özgü bir davranış olduğu için diğer spor dallarında kullanılması cezayı gerektiren bir eylemdir. c. İzin Verilmiş Saldırganlık 171
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Toplumsal kuralların uygun görmediği ancak toplumsal kurallar çerçevesi dışına taşmayan saldırgan eylemleri içeren davranışlara izin verilmiş saldırganlık diyebiliriz. Bu saldırganlıklar, kabul edilmiş etik ölçülerle ters düşmezler. Kurallara uygun bir yumrukla rakibini yere düşüren boksör, saldırgan olarak değerlendirilemez. 2.4.4.2. Saldırganlık Kuramları a) İçgüdü Kuramı S.Freud ve K.Lorenz içgüdü kuramının önde gelen isimleridir. Psikoanalitik yaklaşımın kurucusu S.Freud, insanoğlunun doğuştan getirdiği yapıcı cinsel enerji (eros) ve yıkıcı saldırganlık enerjisi (thanatos) olmak üzere iki temel içgüdüsü olduğunu söyler. Bu içgüdüler, insanın toplum içinde uyumlu bir şekilde yaşamasını zorlaştırır. Freud, artan seksüel enerjinin seksüel aktiviteyle azaldığını, ölüm içgüdüsüyle birlikte bulunan yıkıcı enerjinin de saldırgan davranışlarla azalacağını ileri sürmüş ve bu duruma katarsis (boşalma) adını vermiştir. Yıkıcılık, saldırgan eylemlerle azalırken, eylem sonrasında yıkıcılık yeniden oluşur. Dolayısıyla Freud’a göre insan saldırganlığı kaçınılmazdır. Freud’un yaklaşımının sporla ilişkisini kuran Etolog Konrad Lorenz, canlılardaki saldırganlığın bir içgüdü olduğunu ileri sürmüştür. Lorenz’e göre saldırganlık kabul edilebilir ya da kabul edilemez şekilde değerlendirilebilir. Savaş insanın saldırganlığını göstermesi için kabul edilemez bir eylem iken spor kabul edilebilir bir eylemdir (Tiryaki, 2000). 172
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
b) Sosyal Öğrenme Kuramı Saldırganlığın sosyal öğrenme kuramı, Albert Bandura tarafından geliştirilmiştir. Bu kurama göre saldırganlık, içgüdü kuramının aksine doğuştan gelen veya içgüdüsel bir özellik olmayıp, edimsel koşullanma ve gözlemsel öğrenmeyle kazanılan bir davranıştır. Edimsel koşullamada istenilen davranımlar pekiştirilmekte, istenmeyen davranımlar pekiştirilmemektedir. Dolayısıyla pekiştirilen davranımların görülme sıklığı artarken, pekiştirilmeyen davranımların ortaya çıkma sıklığı azalmaktadır. Spordaki pekiştirmeler üç grupta toplanmaktadır (Terry ve Jackson, 1985). Koçlar, diğer sporcular ve aileler: Sporcunun çalışma ve toplumsal çevresindeki kişiler salt başarıya odaklandığında, sporcunun ya da takımın başarılı olması için “sert oynamasını, sertlik yapmasını” ister. Sporcu yarışma sırasında kendisinin ya da takımının başarılı olmasını sağlayan saldırganlık gösterdiğinde, bu davranışı için cezalandırılmış olsa bile yakın spor ve toplumsal çevresi tarafından ödüllendirilebilir. Bu durum sporcuda saldırganlığın pekişmesine neden olur (Doğan, 2004). •
Sporun yapısı ve kuralları: Sporun temel felsefesi barış olmasına rağmen günümüzde her şey kazanmaya endekslenmiştir. Yarışmaların sağlıklı sürmesi, izleyenlerin sıkılmaması için belirlenen kurallara uyulmaması belli yaptırımları gerektirir. Ancak sporcular bu yaptırımları göze alarak saldırgan
173
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
•
davranışlarda bulunmaktadırlar. Doğal olarak sporcu kazanmayı isteyecek, kaybetmeyi istemeyecektir. Sporcu, kazanmak için yaptığı olumsuz bir davranışın sonunda kırmızı kart görüp bir hafta cezalı duruma düşebilir, fakat bu davranışı takımının kazanmasını sağlamış olabilir. Kazanan takımın tüm oyuncularına (ceza alan dahil) prim verilmesi, saldırgan davranışları dolaylı olarak desteklemiş ve pekiştirmiş olur. Medya ve toplum: Gözlem, taklit ve koşullama yöntemiyle öğrenmenin, çocuklar ve gençlerde sık görülmesi sporcular için de geçerlidir. Yani sporcular kendilerine örnek aldıkları sporcuların davranışlarını gözler ve taklit ederler. Bunun içinde görsel ve yazılı basından yararlanılır. Yapılan çalışmalar sonucunda, medyadaki şiddet içeren haber ve görüntüleri izleyen çocuklarda saldırganlık ve şiddet içeren davranışların arttığı görülmüştür. Örneğin, saldırgan davranışlarda bulunan tanınmış sporcuları izleyen genç sporcular, başarı için saldırgan olmak gerektiği kanısına kapılabilirler. Dolayısıyla elit sporcuların, sporcu adaylarına iyi örnek olmak gibi sorumlulukları vardır (Doğan, 2004).
Sosyal öğrenme kuramıyla ilişkili olarak sporcuyu saldırgan olmaya iten güçlerin içsel olmaktan çok dışsal olduğu görüşü hakimdir. Çevre ile sporcu arasında iki yönlü bir etkileşim vardır. Yani hem çevre faktörleri davranışı etkilerken, hem de çevre sporcunun davranışlarından etkilenir.
174
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
c) Biyolojik Kuram Bu kuram, insan saldırganlığına organizmadaki bazı yapıların neden olup olmadığını araştırmaktadır. Davranışlarımızın kökeninin beyin ve sinir sisteminin olduğu bilgisi, saldırganlığın kökenlerinin beyindeki bazı yapılarla ya da bazı maddelerle ilgili olabileceğini düşündürmektedir. Bu alanda yapılan çalışmalarda bir nörotranssmitter olan serotoninde, bir hormon olan testosteronda, erkeklerde olan Y kromozomunda, hipotalamus ve amigdala gibi beyin yapılarının uyarılmasının öfke ve saldırgan davranışlara neden olduğu yönünde bulgulara rastlanmıştır. d) Engellenme-Saldırganlık Kuramı Saldırganlık, engellenmeye karşı bir tepki olarak ortaya çıkar. Bu tepki verme eğilimi doğuştan gelebileceği gibi sonradan da öğrenilebilir. Engellenme- saldırganlık kuramı 1939 yılında Yale grubu olarak adlandırılan Dollard, Doob, Miller, Mowrer ve Sears tarafından geliştirilmiştir. Bu kurama göre engellenme, amaç ya da hedefe ulaşmanın durdurulmasıdır. Bu tür engelleme davranışları arttıkça, saldırgan dürtüler de artacak ve bu da saldırgan davranışa neden olacaktır. Sporda rakibini yenemeyen sporcu saldırgan davranışlar gösterebilir. Dünya ağır sıklet boks şampiyonluğu unvan maçında Mike Tyson, nakavt edemediği rakibi E.Hoolyfield’in kulağını ısırmıştı. Engellenme, her zaman herhangi bir şekilde
175
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
saldırganlığa yol açar ve engellenmenin sonucudur.
saldırganlık
da
daima
bir
Bu kurama getirilen eleştiri; engellenme, her zaman saldırgan davranışa neden olmamaktadır. Şayet engelleyen güçlü bir kişiyse, bu kişiye karşı saldırgan davranışta bulunulmayabilir. Başka bir davranışta bulunabilir veya saldırganlıktan vazgeçilir. e) İpucu-Uyarılmışlık Kuramı Bu kuramın savunucusu Berkowitz’e göre engellenme, öfkenin artmasına neden olur. Ancak öfkeli olma hemen saldırganlığa neden olmaz. Çünkü engellenen kişi hemen saldırgan davranışta bulunduğu takdirde cezalandırılacağını düşünerek, çevresel koşullar uygun olana kadar bekler ve ancak uygun koşullarda saldırgan davranışta bulunur. Örneğin, basketbolda topsuz alanda yapılan fauller, futbolda hakem görmeden atılan dirsekler, tekmeler, küfürler... 2.4.4.3. Sporda Şiddet ve Saldırgan Faktörler Sporda şiddet ve saldırganlığı anlamak, kişisel faktörlerle içinde bulunulan koşulların nasıl etkileşimde bulunduğunu kavramakla mümkündür. Sporda şiddet ve saldırganlığa yol açabilen faktörleri, durumsal faktörler ve kişisel faktörler olarak iki bölümde incelenebilir (Akt.Konter, 2006): a. Durumsal Faktörler • Sporun doğasında olan karşılaşma ve rekabet olgusu, • Alt ve üst sıralarda bulunma,
176
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• • • • • •
• • • • • • b. • • • • • • • •
Kazanma ve kaybetme, Puanlar, goller veya saylar arasındaki yakınlık ve uzaklıklar, Birinciliğe yakın olma ama bunu bir türlü yakalayamama, Kendi evinde veya yabancı sahada oynama, Sporda fiziksel temas faktörünün nicelik ve niteliği, Sporcuya yakın olan kişilerin tutumları(hakem, annebaba, teknik direktör, antrenör, spor psikoloğu, spor yöneticisi, arkadaş, seyirci, taraftar vb.), Sıcaklık ve nem, Gürültü, Ödül ve cezalar, Konfor, Saha ve stadyum koşulları, İçinde bulunulan kültür. Kişisel Faktörler Yaş, Fiziksel büyüklük, Eğitim seviyesi, Beceri düzeyi, Durumu algılama şekli, Kondisyon düzeyi, Yorgunluk toleransı, Çevrede olan saldırganlık ve şiddet davranışlarını seyretme sıklığı,
177
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• • • • • • • • • • • • • • •
Model alma, Doping yapma, Hap kullanımı, Alkol alımı, Fizyolojik uyarılma düzeyi, Duygu ve düşünceleri yönetme becerisi, Ahlaki akıl yürütme düzeyi, Cinsiyet farklılıkları, İçsel- dışsal kontrol algısı, İçe-dışa dönüklük düzeyleri, Muhafazakarlık ve modernlik eğilimleri, Kasıt algısı, Haksızlık düşüncesi, Kimlik bunalımı, Yabancılaşma.
Sporda şiddet ve saldırganlık karmaşık bir problemdir. Sporcu/insan doğası gereği dinamiktir ve değişime uğrar. Dolayısıyla saldırganlık sadece durumsal ve kişisel faktörlerle açıklanamaz. Ancak yukarıda belirtilen bütün kişisel ve durumsal faktörlerin etkileşimiyle, sporda şiddet ve saldırganlık daha iyi kavranabilir. 2.4.4.4. Saldırganlığı Önlemede Tutarsızlıklar Ulusal ve bölgesel olarak şiddet ve saldırganlık güncelliğini koruyor. Bu konunun çözümü ve azaltılması için ciddi çalışmaların yapılması acilen gerekmektedir. Saldırganlığın azaltılması için alınan önlemleri bir sonraya bırakıp, bu konuda 178
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
rol oynayan iletişim çatışmaları, çelişki ve tutarsızlıkları kısaca gözden geçirelim (Konter, 2006): •
•
•
•
•
•
Bir taraftan futbolda erkelik, kahramanlık, yiğitlik ve savaşçılık edebiyatı yapılırken, diğer taraftan da şiddet ve saldırganlığı kaldırma istemi çelişkilidir. Bir taraftan sporda yarışma ve rekabetin artmasını ve forma kapma mücadelesini özendirme, diğer taraftan da sporların birleştirici ve kaynaştırıcı olduğunu ileri sürme çelişkilidir. Bir taraftan profesyonel futbolun aşırı rekabeti körüklediğini ve düşmanlık duygularının ortaya çıkmasına yol açtığı söylemi, diğer taraftan da kişilere centilmenlik, yardımlaşma ve paylaşma becerilerini öğrettiği düşüncesi çelişkilidir. Bir taraftan maçları ilginç hale getirmek için şiddeti ve saldırganlık içeren açıklamalar, heveslendirilen figürler ve reklamlar kullanma, diğer taraftan da şiddet ve saldırganlığı temizleme girişimi çelişkilidir. Bir tarafta reyting ve kar elde etmek için şiddet ve saldırganlık içeren öğeler kullanma ve özendirme, diğer taraftan da şiddet ve saldırganlığı önleme yolları arama çelişkilidir. Bir taraftan spor yazarı, spor yöneticisi, teknik direktör, antrenör ve taraftarların, kazanmak için faullü oynama, şiddet ve saldırganlık içeren mücadele ortaya koyma istemleri, agresif olmayı övmeleri ve örnek göstermeleri,
179
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
•
•
•
•
•
•
diğer taraftan da şiddet ve saldırganlığı kaldırma arzusu çelişkilidir. Bir taraftan amigo, kanun dışı kişi ve kuruluşlara, hakem ve oyunculara el altından maddi destek verme ve işbirliği yapma, diğer taraftan şiddet ve saldırganlığı önlemeyi isteme çelişkilidir. Bir taraftan sporcu, seyirci ve taraftarlara alkol, uyuşturucu, hap ve doping maddeleri sağlama, diğer taraftan da bunların kötü ve zararlı olduğunu savunma, şiddet ve saldırganlığın kaldırılması için çağrıda bulunma çelişkilidir. Bir tarafta kışkırtıcı, tahrik edici, düşmanlık, kin ve nefret yayıcı demeçler ve haberler verme, diğer taraftan da sporların barış, dostluk ve kardeşlik olduğunu öne sürme çelişkidir. Bir tarafta şiddet ve saldırganlık tırmanışını yerme, diğer taraftan da futbolun saldırganlık ve şiddet duygularının boşalmasına olanak sağladığını savunma çelişkilidir. Bir taraftan teknik direktör, antrenör ve yöneticilerin, sporculara küfür etmemeleri, fiziksel saldırı ve kavgalara girmemeleri ve centilmen davranmalarıyla ilgili telkinde bulunmaları, diğer taraftan da bunu ilk bozan kendilerinin olması çelişkilidir. Bir taraftan medyada yazdıkları yazılar, söyledikleri sözler ve kullandıkları vücut diliyle şiddet ve saldırganlığa yol açtığı düşünülen kişiler ve bunlarla ilgili eleştiri ve suçlamalar, diğer taraftan da televizyon
180
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
programları ve panellerle şiddet ve saldırganlığa çözüm getirmeleri için bu kişilerin davet edilmesi çelişkilidir. Bizler bütün bu çelişkiler, tutarsızlıklar ve iletişim çatışmaları içerisinde hayatımızı sürdürmekteyiz. En kısa zamanda bu tutarsızlıklara ve çelişkilere izin verilmeyecek ortamlar oluşturulmalı ve eğitim çalışmalarına başlanmalıdır. 2.4.4.5. Sporda Saldırganlığın Azaltılması Sporda saldırganlığın azaltılmasına yönelik girişimler için saldırganlığın sebeplerinin bilinmesi, antrenör, sporcu, ve kulüp yöneticilerinin sorumluluk alması, yazılı ve görsel medyanın saldırganlık yaratacak yayınlardan kaçınmaları, izleyicilerin fairplay çerçevesinde davranması gibi koşulların sağlanması gereklidir. Ayrıca Spordaki saldırganlık ve şiddet olaylarıyla ilgili olarak Uluslararası Spor Psikolojisi Birliği dokuz öneri ortaya koymuştur. Bu öneriler (Alvies, 1999; Tiryaki, 2000): 1. Yönetim, kurallara uymamanın yaptırımlarını yeniden düzenlemelidir. 2. Yönetim, sporculara/takımlara uygun koçluk yapılmasını sağlamalı, spor eğitiminde fair-play üzerinde önemle durulmalıdır, 3. Yönetim, spor karşılaşmaları öncesinde ve sırasında alkollü içeceklerin içilmesini yasaklamalıdır, 4. Yönetim, spor tesislerini izleyicilerin gereksinmelerini rahatça karşılayacak biçimde düzenlenmelidir, 5. Medya kuruluşları karşılaşmalarda ortaya çıkabilecek olaylara değil, bunları yalıtmaya yönelmelidir, 181
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
6. Medya kuruluşları sporcuların, koçların, yöneticilerin, hakemlerin ve seyircilerin katıldığı, spordaki saldırganlığı ve şiddeti azaltmaya yönelik kampanyalar yürütmelidir, 7. Sporcular, koçlar, yöneticiler, spordaki otorite figürleri ve medya çalışanları saldırganlığın ortaya çıkış nedenlerini, zararlarını, nasıl ele alınıp kontrol edilebileceğini anlamak için saldırganlık ve şiddetle ilgili çalışma gruplarına katılmalıdır, 8. Koçlar, yöneticiler, hakemler ve medya kuruluşları toplumun beğendiği ve istediği davranışları gösteren sporcuları özendirip desteklemeli, düşmanca davrananları cezalandırmalıdır, 9. Sporcular için saldırgan davranışları azaltmaya yardımcı olacak eğitim programları düzenlenmeli, sporcular davranışlarının sorumluluğunu almalıdır. 2.4.5. UYARILMIŞLIK Uyarılmışlık, organizmanın fizyolojik durumuyla(sinir sisteminin bir fonksiyonu olarak) ilgili olarak çok boyutlu düşünülmelidir. Buradaki çok boyutluluk uyarılmışlığın salt fizyolojik olmayıp davranışsal ve bilişsel olarak da kendini göstermesidir. Uyarılmışlık durumunda sinir sisteminin yapısında yer alan beyin kabuğu, retiküler aktive edici sistem, limbik ve parasempatik sinir sisteminin önemli rolleri vardır. Böylece uyarılmışlık, organizmanın en sakin durumu ile en heyecanlı durumu arasındaki motivasyon boyutunun yoğunluğu olarak tanımlanabilir. Malmo (1959) ise uyarılmışlığı, derin
182
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
uyku ve aşırı heyecan durumu arasında devam eden düzlemde değişiklik gösteren bir durum olarak tanımlar. Bazı yazarlar aktivasyon ile uyarılmışlığı eş anlamlı olarak kullanmışlardır. Aktivasyon, enerji metabolizmasının çeşitli aralıklarla kısa süreli değişikliği olarak tanımlanır. Aktivasyon, ölçülebilir ve ayırt edilebilir bir başlangıç ve bitiş periyodu içerisinde olmaktadır ve genellikle kısa periyotlar için kişinin temel uyarılmışlık hattı üzerindeki enerjisinin yükselmesini göstermektedir. Uyarılmışlık daha yavaş dalgalanan ve yüksek derecede heyecanlanmadan, derin uykuya kadar giden değişlim ve yayılma gösterirken aktivasyon, duygusal durumlara eşlik ederek hem duyguları hem de performansın tetikte olma ve konsantrasyon gibi bileşenlerini harekete geçirir. Uyarılmışlık ile aktivasyonu birbirinden bağımsız iki kavram olarak düşünmemek, aralarındaki ilişkiyi inceleyerek faydalanmak düşüncesindeyiz. Posner ve Boies (1971) ise uyarılmışlığı, dikkatin üç önemli bileşeninden (uyarılmışlık, seçici dikkat ve sınırlı bilgi işleme kapasitesi) biri olarak tanımlar. Sporcu iyi bir şekilde uyarılmışsa daha dikkatli ve dar odaklı olur. Uyarılmışlık tetikte olma ile eş anlamlıdır (Cox,1998). Bir sporcunun performans kalitesi onun uyarılmışlığı ile doğru orantılıdır. Görsel, işitsel ve dokunsal bir uyaranın hareket başlangıcı olarak verilmesinden hemen sonra istemli olarak, bilinçli hareketin başlatılmasına kadar geçen süreye reaksiyon zamanı denir. Reaksiyon zamanı, basit reaksiyon zamanı, seçimli reaksiyon
183
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
zamanı ve ayırt edici reaksiyon zamanı olarak incelenebilir. Sadece bir uyaran ve bu uyarana belirli bir tepkiye basit reaksiyon zamanı, tepki verilmesi gereken birden fazla uyaranın olduğu duruma seçimli reaksiyon zamanı ve uyaran sayısının birden fazla ancak yalnızca bir tek tepkide bulunulmasına ayırt edici reaksiyon zamanı denir. Reaksiyon zamanı, yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, uyaranın cinsi, yorgunluk, antrenman düzeyi, alkol ve nikotin kullanımı gibi değişik etkenlere bağlı olarak değişir (Schmidt, 1988). Davranım, reaksiyonun bitiminde başlar ve onun devamı şeklindedir. Yani davranımın başlangıcı, reaksiyonun bitimidir. Reaksiyon süresinin uzaması, davranım zamanının da uzamasına yol açar. Atletizmden bir örnek verirsek, bir atletin start için tabanca sesini duyduğu an ile, çıkış için hareket ettiği zamana kadar geçen süre o atletin reaksiyon zamanıdır. Hareket zamanı ise, hareketin başladığı an ile bittiği an arasındaki süredir. Yani atletin çıkış bloğundan harekete başladığı andan varış çizgisine varıncaya kadar geçen süredir. Reaksiyon ve hareket zamanının birleşimine tepki zamanı denir. Örneğin, yarış startında tabancanın patladığı andan atletin varış çizgisine ulaşmasına kadar geçen süredir (Tamer,2000). 2.4.5.1. Uyarılmışlık Düzeyi Uyarılmışlığı, düşük uyarılmışlık, optimum uyarılmışlık ve aşırı uyarılmışlık düzeyleri olarak inceleyebiliriz. Düşük uyarılmışlık durumunda kişiler kayıtsızlık, kaygısızlık, önemsememek, konsantre olamamak ve üzerinde ağırlık 184
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
hissetmek gibi duygular, optimum uyarılmışlıkta ise durgunluk, sakinlik, heyecanlılık, odaklanmışlık ve karın ağrısı gibi belirtiler gösterirken, aşırı uyarılmışlık durumunda, sinirlilik, sertlik, kayıtsızlık, konsantre olamamak ve sakarlık gibi belirtiler gösterebilirler (Konter, 1996). İnsanın yeni şeyler öğrenebilmesi için belli bir düzeyde uyarılmış olması gerekir. İnsan uykuda öğrenemeyeceği gibi, aşırı uyarılmışlık durumlarında da öğrenemez (Morgan, 1981). Uyarılmış düzeyini ölçmek için, biyokimyasal göstergeler, fizyolojik göstergeler ve davranış göstergeleri olmak üzere üç temel gösterge vardır: 1. Biyokimyasal Göstergeler Uyarılmışlık durumundaki biyokimyasal değişiklikler kan ve idrar tahlilleriyle saptanabilir. Uyarılmışlık durumunda adrenalin ve noradrenalin salgısı yükselir. Bir grup buz hokeyi oyuncusunda maçtan önce ve sonra yapılan ölçümlerde, noradrenalinin düzeyi maç sonrası koşullarında, maç öncesine oranla beş kat, adrenalinin de iki-üç kat daha yüksek bulunmuştur. İdrarda yüksek düzeyde adrenalin ve noradrelin görülmesinin saldırganlıkla bağlantılı olduğu ileri sürülmüştür (Lykken, 1968).
185
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2. Fizyolojik Göstergeler Bu göstergeleri, kalbin vurum sayısı, kan basıncı, kas tonusu, solunum hızı, galvanik deri iletkenliği ve avuç terlemesi olarak sayabiliriz. a. Kalbin vurum sayısı: Uyarılmış bir kişinin kalp vurum sayısı bir EKG (elekrokardiyogram) ile ölçülebilir. EKG, kalp atışlarındaki anormallikleri saptamak üzere kullanılır. Göğüs bölgesine yerleştirilen elektrotlar yardımıyla kalbin elektriği kaydedilerek kalbin çalışması, vurumların düzeni belirlenir. Kalp vurum sayısı tek başına uyarılmışlık düzeyini belirlemede yeterli değildir ancak diğer bulgularla bağlantılı olarak değerlendirilmelidir (Lykken, 1968). b. Kan basıncı: Arteryal kan basıncı, bir tansiyon aleti (sfigmomanometre) ile ölçülür. Kan basıncı, otonom sinir sistemi ile ilişkili olan kan damarlarının göreceli olarak genişleme ve kasılmalarının bir göstergesidir. Kan basıncının aralıklı ölçümlerle sağlanması, uyarılmışlığı belirlemede iyi bir ölçü olarak değerlendirilemez (Martens, 1974). c. Kas tonusu (gerimi): Kasların elektriksel potansiyeli bir EMG (elektromyografi) aygıtı ile ölçülür. Kasa batırılan iğneler yardımıyla kasın gerginliği kabaca belirlenir. Yapılan araştırmalarla EMG ile tespit edilen kas gerilimi, uyarılmışlık düzeyi ile eşdeğer bulunmuştur (Weinberg, 1978).
186
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
d. Solunum hızı: Solunum hızı tamamen otonom sinir sisteminin kontrolünde olmamasına rağmen artmış bir uyarılmışlık durumunda uygun bir göstergedir. Bir spirometre bir kişinin solunum hızı ölçülebilir. e. Galvanik deri iletkenliği (galvanic skin responseGSR): İnsan derisi sakin durumlarda çok düşük, coşkulu durumlarda yüksek düzeyde iletkendir. Aşırı uyarılmışlık sırasında artan avuç içi (palmar) terlemesi, deri direncinde azalmaya neden olur. Galvanik deri direnci, sempatik kolinerjik sinirler aracılığı ile deriyi besler ve birçok aktif ter bezlerinde değişikliklere neden olur. Uyarılmanın sonucu olarak ortaya çıkan deri düzeyindeki elektrik değişmeleri, ayak tabanına ve avuca yerleştirilen elektrotlarla ölçülür. GSR, uyarılma sonucu etkinlik düzeyinin anlaşılması yönünden en önemli psikofizyolojik göstergedir. f. Avuç içi terlemesi: Artmış uyarılmışlık durumunda avuçlarda aşırı terleme meydana gelir. Elde bulunan ter bezleri çevresel değişikliklere yanıt vermezler, ancak alarma geçen uyaranlarla aktive olurlar. 3. Davranış Göstergeleri Yüksek düzeyde uyarılmış sporcularda asık suratlılık, sıkılı yumruklar, kenetlenmiş çene kemikleri, yüz renklerinin değişmesi gibi durumların gözlenmesi, davranış göstergelerine örnek verilebilir.
187
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
2.4.5.2. Uyarılmışlık- Performans Yaklaşımları Sportif performans ve uyarılma arasındaki ilişkiyi açıklamak için dürtü kuramı ve ters U hipotezi bu yaklaşımların ilklerini oluşturur. Sonra optimal işlev görme bölgesi modeli, ani değişim kuramı ve zıtlık kuramları geliştirilmiştir. Şimdi bu kuramları kısaca açıklayalım. 1. Dürtü Kuramı (Drive Theory) Hull tarafından ortaya atılan ve Spence tarafından geliştirilen dürtü kuramı, performansı dürtü ve beceri düzeyinin bir ürünü olarak öne sürer. Dürtü burada uyarılmışlık ile eş anlamlı kullanılmıştır. Beceri düzeyi ise öğrenilen becerinin yeni ya da ustalık derecesinde öğrenilmesine bağlı olarak doğru ya da yanlış tepkinin baskın olması durumunu anlatır. Uyarılmışlık ile herhangi bir düzeydeki bir sporcunun performansı arasındaki temel ilişki aşağıdaki gibi formüle edilebilir: Performans = Uyarılmışlık × Beceri Düzeyi Artan dürtünün (uyarılmışlık), baskın yanıtı (dominant response) elde etmeyi kolaylaştırdığı yarışmayla ilgili yanıtlar kuramıdır. Dürtü kuramının temel ilkeleri aşağıda sıralanmıştır (Cox, 1998): • •
Artmış uyarılmışlık (dürtü), baskın yanıtı sağlayacaktır. Karşılık vermek için en güçlü potansiyeli içeren yanıt, baskın yanıttır.
188
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• •
Öğrenmenin ya da işin tümünün ilk anlarındaki baskın yanıt, doğru olmayan yanıttır. Öğrenmenin ya da basit bir görevin sonraki aşamalarındaki baskın yanıt, doğru yanıttır.
Artmış uyarılmışlık düzeyleri, beceri sahibi sporcuya olumlu katkı sağlarken yeni başlayan sporcuya engel olur. Göreceli olarak genç bir takımı çalıştıran antrenör, anksiyete ve uyarılmışlık yönünden düşük bir atmosfer oluşturmaya çalışmalıdır. Düşük düzeyli uyarılmışlık, yeni başlayan ya da deneyimsiz bir sporcunun başarılı performans gösterme şansını arttırır. Başarı deneyiminin artması ise sporcunun öz güvenini güçlendirecektir. Öte yandan beceri sahibi ya da deneyimli sporcular ise artmış uyarılmışlık durumundan yararlanırlar. Dürtü kuramında uyarılmışlığın artması performansı kolaylaştırmaktadır. Bu kuram Hull’a göre davranışçılığın bir versiyonudur. Uyarım arttıkça performansında doğru orantılı olarak artabileceğini ileri sürse de bu kuramı tüm spor dallarına uygulamak zordur. Spor karşılaşmaları genellikle seyircilerin ya da karşılaşmaya katılan diğer yarışmacıların önünde yapıldığı için yarışma ortamında izleyicilerin bulunması dürtüyü (uyarılmışlığı ) arttırır. Artan bu uyarılmışlık da performansı arttırır. Zajonc’a göre, kolay görevlerde doninant olan davranış doğru davranıştır ve daha fazla uyarılmışlık daha iyi performansa neden olmaktadır. Güç/zor görevlerde dominant davranış, yanlış davranıştır ve yüksek uyarılmışlık kötü performansa neden 189
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
olmaktadır. Özetle sporda kolay beceriler öğretilirken başkalarının o ortamda bulunmasına izin verilmeli, ancak kompleks ya da güç beceriler öğretilirken aynı ortamda başkalarının bulunmasına izin verilmemelidir (Tiryaki, 2000). 2. Ters U Hipotezi (Yerkes-Dodson Yasası) Bu hipotez Yerkes ve Dodson tarafından ortaya atılmıştır. Ters U hipotezine göre yükselen uyarılmışlık performansı belli bir noktaya kadar geliştirir, bundan sonra devam eden uyarılmışlık artışı performansı olumsuz etkiler. Bu hipotez, uyarılmışlık ve performans arasındaki ilişkiyi, eğri çizgilerinden meydana gelen ters U şeklinde kabul eder. Yerkes ve Dodson, sıçanların güçlü bir şoktan kaçınmak için basit görevleri, hafif bir şoktan kaçınmak için de kompleks görevleri öğrendiklerini belirlemişlerdir. Böylece uyarılmışlık derecesi ile yapılacak işin zorluk derecesi arasında ters bir ilişkinin olduğu kanısına vardılar. Düşük ve yüksek uyarılmışlığın düşük performans düzeylerine neden olduğu görülmektedir. Uyarılmışlık ne yüksek ve de düşük olduğunda (optimal düzeyde) ise performans en üst düzeyde olmaktadır. Bu hipotezi spora uyguladığımızda; bir sportif beceri, kolay bir beceri ise(Voleybolda blok, halterde silkme kaldırışı, futbolda kale vuruşu gibi) uyarılmışlık düzeyinin yüksek, şayet sportif beceri zor bir beceri ise (voleybolda smaç, futbolda röveşata, güreşte çırpma gibi) uyarılmışlık düzeyinin düşük olması gerekmektedir.
190
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Yerkes-Dodson yasası bazı yönleriyle eleştirilmiştir. Özellikle acil ve tehlikeli durumlarda “yüksek düzeyde uyarılmışlık” durumu, kuvvet, dayanıklılık ve sürati içine alan büyük motor eylemlerde optimal performans için temeli oluşturur. Örneğin, savaşta insanların kendilerinden beklenmeyecek derecede ağır mermileri (Çanakkale’de Seyit Onbaşının 250 Kg. mermiyi taşıması) ya da silahları kaldırıp götürebildikleri ya da yanan bir evde çok ağır bir eşyayı kaldırıp dışarı çıkarabildikleri görülmüştür (Özbaydar, 1983). 3. Optimal İşlev Görme Bölgesi Hipotezi Bu hipotez Rus Spor Psikolog Yuri Hanin tarafından ters U hipotezine alternatif olarak geliştirilmiştir. Sporcular, en iyi performanslarını tek bir düzeyde değil, bir bölgede gösterebilirler. Bu bölge optimal işlev görme bölgesi (zone of optimal functioning-ZOF) olarak adlandırılır. Optimal işlev görme, sporcunun her zaman en iyi ya da ideal performans göstermesi anlamında değil, sporcunun sahip olduğu potansiyele yakın bir başarının beklenmesi anlamına gelmektedir(Hanin, 1993). Her sporcunun optimal işlev gördüğü bir bölge vardır ve bu bölgedeki kaygı düzeyi düşük, orta ve yüksek olabilir. Şayet sporcu bu bölgenin dışına çıkacak olursa kötü performans gösterecektir. Spielberger’in durumluk-sürekli kaygı envanteri kullanılarak sporcuların optimal işlev görme bölgesi hesaplanmaktadır. Şöyle ki; tüm sporcuların ya da takımın bu envanterden elde ettiği ortalama puanlara 4 eklenerek ve 4 çıkarılarak belirlenmektedir.
191
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Bu görüşe getirilen eleştiriler, işlev görme bölgesinin belirlenmesinde bireysel puanlardan çok takım puanlarının kullanılması, değerlendirilmenin o anda değil geriye dönük yapılmış olması ve somatik kaygı ile bilişsel kaygı gibi iki bileşeninin bulunup bulunmadığının belirtilmemiş olmasıdır (Weinberg, 1990). Hanin, bu eleştirilere karşı kuramına yeni bir özellik kazandırmış ve buna bireysel optimal işlev görme bölgesi (individual zone of optimal functioning-IZOF) adını vermiştir. Böylece optimal kaygı düzeyinde bireysel farklılıklara yer verilmiştir. İZOF modeli elit sporcular için doğal bir ortamda, hem birey hem de bireyler arsı ilişkilerin analizi ile geliştirilmiştir. İZOF modelinde performansın psikobiyososyal durumu ile ilgili form(biçim), yoğunluk(enerji), zaman, ortam ve içerik(bilgi) olmak üzere beş boyut vardır. Bu boyutlar; a. Form • Bilişsel • Duygusal • Güdülenme • Bedensel-somatik • Davranışsal • Performans • İletişim b. Yoğunluk • Düzey • Dağılım
192
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• Bölge • Profil c. Zaman • Şimdiki, geçmiş, gelecek • Kısa-uzun süreli • Akut-kronik, sıklık • Öncesi-sırası-sonrası d. Ortam • Durumsal • Kişilerarası • Gruplar arası-grup içi • Kültürler arası e. İçerik • Pozitif-negatif • Optimal-optimal olmayan • Kolaylaştırıcı-zorlayıcı • Göreve uygun- göreve uygun olmayan Hanin’in IZOF kuramı taraftar bulmakla beraber, kuramın elit sporcularda geliştirmiş olması, eleştiri konusu da olmaktadır. 4. Ani Değişim (catastrophe) Kuramı Catastrophe, afet, felaket, yer kabuğunda ortaya çıkan büyük değişiklikler anlamındadır. Ani değişim kuramı Fransız matematikçi Rene Thom tarafından ileri sürülmüş ve Henry Poincare tarafından geliştirilmiştir. Bu kurama göre bulunduğumuz durumdaki küçük değişikliklerin artması, 193
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
işleyişte ani değişimlere yol açar. Örneğin, sporcuların uğradıkları mikro travmaların “stres kırığı” denilen sakatlıklara yol açması. Ani değişimler farklı dengeler arasındaki çatallanmalardır ve aynı anda kaç kontrol parametresinin değiştiğine göre sınıflandırılır. Bu kuram denizdeki geminin dengesi, köprülerin çökmesi, insan ya da hayvanda savaş veya kaç davranışı, mahkumların isyanı ve spor gibi birçok olguya uygulanabilir (Thom, 1998). Ani değişim kuramının spora uygulanması Fazey ve Hardy tarafından gerçekleştirilmiştir. Fazey ve Hardy’nin modeli, normal faktör, uyarıcı faktör ve bağımlı değişken olarak üç boyutlu bir modeldir. Bu modelde fizyolojik uyarılmışlık normal faktör, bilişsel kaygı ayıcı faktör ve performans ise bağımlı değişkendir. Yani bilişsel kaygı, fizyolojik uyarılmışlığın performans üzerindeki etkisinin az ya da çok olmasında etkendir(Tiryaki, 2000). Ani değişim kuramına göre, fizyolojik uyarılma ve performans arasındaki ilişki, sporcunun bilişsel kaygı seviyesine bağlı olarak değişiklik göstermekte ve kötü performans sporcunun bilişsel kaygısının çok yüksek olduğu durumlarda meydana gelmektedir (Akt. Yeltepe, 2007). 5. Zıtlık Kuramı Zıtlık kuramı, Smith ve Apter tarafından geliştirilmiş ve spor psikolojisi literatürüne J.H.Kerr tarafından sunulmuştur. Davranışçılık karşıtı olan zıtlık kuramının temel çıkış noktası insanların subjektif deneyimleri ya da fenomenleridir. Zıtlık 194
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
kuramına göre birçok mantıksal olmayan davranış, homeostazis (içsel denge) ile değil, psikolojik süreçlerle ilgili, iki taraflı denge ile açıklanmaktadır. Bu iki taraflı denge sisteminde, tercih edilen ve tercih edilmeyen olarak iki durum vardır. Tercih edilen bir durumdan diğerine dönüldüğünde, bu dönüş ya da tercih “zıtlık” olarak ifade edilir. Anlaşılacağı üzere zıtlık kuramında, kişilerin tercih ettiği iki nokta vardır ve kişiler bu iki nokta arasında gidip gelirler. Kuramı daha iyi anlayabilmek için metagüdüsel durum ve birbirine zıt çiftler kavramlarını açıklayalım. Metagüdüsel (metamotivasyonel) durum, bir kişinin kendi güdülenmesinin bazı yönlerini kendine özgü bir şekilde yorumlamasıdır. Birbirine zıt çiftler, kişinin davranışları, bu birbirine zıt iki çiftin birinden diğerine değişir. Belli başlı çiftler: telic-paratelic, konformist-negativist, başatlık-sempati, benmerkezciliközdeşleşme. Bu çiftlerden sporla ilgili olan telic-paratelic durum üzerinde durulacaktır. Telic durumda kişiler bir hedefi-amacı olan etkinliklerde bulunurlar. Bu tür kişilerde plan yapma ve geleceğe yönelik düşünme hakimdir. Örneğin, bir sporcunun rekor kırmak için yoğun antrenmanlara katılması onun telic durumda olduğunu gösterir. Telic durumda iken düşük uyarılmışlık, haz veren bir durum oluşturur. Paratelic durum, telic durumun tersidir. Kişi bir davranışı yapmaktan hoşlandığı için o davranışı gerçekleştirir. Örneğin, kişinin paraşütle atlamaktan haz duyması ya da kayalara tırmanması gibi.
195
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Telic durumun aksine paratelic durumda düşük uyarılmışlık, haz vermeyen ya da sıkıntı veren bir durum olarak yaşanırken, yüksek uyarılmışlık haz veren ya da heyecan olarak yaşanır. Paratelic durumda kişiler yüksek uyarılmışlık ararlar. Sonuç olarak telic durumda yüksek uyarılmışlık kaygıya, düşük uyarılmışlık hazza; paratelic durumda ise düşük uyarılmışlık sıkıntı, yüksek uyarılmışlık heyecana sahip olmayı anlatır (Kerr, 1991). Kerr, zıtlık kuramında gerginlik yaratan stres(Tension-stres) ve efor harcanmasına neden olan stres (effort-stres) olmak üzere iki stresten bahseder. Dolayısıyla zıtlık kuramında stres, telic ve paratelic durumda gerçek ve arzu edilen düzeyler arasındaki uyuşmazlık olarak ele alınmaktadır. Eğer bir kişi telic durumda iken bir yarışmaya hazırlanıyorsa, o kişinin algıladığı uyarılmışlık düzeyinin, tercih ettiği uyarılmışlık düzeyi ile uyuşması gerekir. Şayet yarışma nedeniyle uyarılmışlık düzeyinin algılanması artmışsa ve bu düzey, tercih edilen uyarılmışlık düzeyi ile uyuşmazsa bu kişi gerginlik yaratan stresi yaşar ve bu stresle başa çıkmak için çaba harcamaya başlar. Böylece kişi, efora neden olan stresi yaşamaya başlar. Paratelic durum ise, bunun tam tersidir; kişinin hissettiği düşük uyarılmışlık hali sıkıntı vericidir ve o anda kendisi paratelic durumda gerginlik yaratan stresi yaşamaktadır. Kişiler telic durumda iken gerginlik yaratan stresi yaşarlarsa, bununla başa çıkmak için uyarılmışlığın azaltılmasında kullanılan gevşeme tekniklerini, paratelic durumda iken gerginlik yaratan stresi yaşarlarsa, uyarılmışlığı arttıran teknikleri kullanmalıdırlar. Yine
196
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Kerr günlük yaşamda telic durumu daha baskın olan bireylerin, doğrudan problem odaklı başa çıkma teknikleri kullanırken, paratelic durumu daha baskın olan bireylerin katarsis, sosyal destek ve gevşeme tekniklerini daha sık kullanmaktadırlar (Tiryaki, 2000).
197
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
BÖLÜM III 198
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
3. PERFORMANS ARTTIRMA ÇALIŞMALARI Bir önceki bölümde incelemeye çalıştığımız günümüzde performansı etkileyen fiziksel, kişilik, zihinsel ve duygusal faktörlerin ortadan kaldırılması veya etkilerinin azaltılması için spor psikologlarının üzerinde durdukları en önemli konu psikolojik becerileri kullanarak iyi bir performans sağlayabilmektir. Çalışmamızın bu bölümünde öncelikle genel olarak psikolojik beceri eğitimlerini sonra bu beceri eğitimlerinden imgeleme(zihinde canlandırma), özgüven, hedef belirleme, olumlu konuşma ve konsantrasyon konularını inceleyeceğiz. 3.1. PSİKOLOJİK BECERİ EĞİTİMİ Sportif başarıda psikolojik becerilerin, fiziksel beceriler kadar önemli olduğu spor otoriterleri tarafından kabul edilmektedir. Psikolojik beceriler, fiziksel beceriler gibi sonradan öğrenilebilir. Psikolojik beceriler, düzenli ve sistematik olarak programlanarak fiziksel beceriler gibi antrene edilebilirler. Antrenörler ve sporcular, belirledikleri hedeflerine ulaşabilmek için fiziksel becerilerin yanında konsantrasyon, kendine güven, motivasyon ve optimum uyarılma gibi psikolojik becerileri de antrene ederek öğrenilmesi gerektiğinin farkındadırlar. Bilindiği üzere sportif başarı, kondisyon (kuvvet, sürat, dayanıklılık, koordinasyon), teknik ve taktik gibi fiziksel beceri ve yetenekler ile konsantrasyon, kendine güven, stres ve kaygı kontrolü,
199
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
odaklanma gibi psikolojik becerilerin toplamından oluşurken, başarısızlık ise fiziksel ve psikolojik becerilerin birlikte koordine edilememesinden kaynaklanmaktadır. Mükemmel bir fiziksel performansa sahip olduğuna inanan bir sporcu eğer psikolojik becerilerini geliştirmeyi göz ardı ederse başarısız olma ihtimalini artırır. Yapılan araştırmalar sonucunda genel olarak sporun %50 zihinsel, %50 fiziksel becerilerin bileşkesi olduğu, bireysel spor dallarında ise %80-%90 oranında zihinsel becerilerin etkili olduğu tespit edilmiştir. Ancak sporcular, genellikle zamanlarının büyük bir kısmını fiziksel hazırlıklar için harcamakta, zihinsel hazırlıklara ya çok az zaman ayırmakta ya da bu çalışmaları hiç yapmamaktadır. Sporcuların, başarının önemli bir bileşeni olarak kabul edilen psikolojik beceri çalışmalarına katılmamanın sebeplerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz: • • • •
Psikolojik becerilerin nasıl antrene edileceğinin antrenörler tarafından bilinmemesi, Sporcuların psikolojik becerilere doğuştan sahip olduklarının düşünülmesi, Psikolojik becerilerin antrene edilmesine yeterli zamanın ayrılmaması, Psikolojik çalışmaların sonuçlarının kısa bir zamanda alınacağına inanmak. Dolayısıyla da kısa sürede sonuç alınamaması bu çalışmaların işe yaramadığı sonucuna varmak,
200
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
•
Bu çalışmaların sadece elit sporcular tarafından yapılacağı ve onlara yaralı olacağının düşünülmesidir.
Bu olumsuz düşüncelere rağmen başarılı sporcuların, potansiyellerini tam olarak gösterebilmek için plan yaptıkları, performans geliştirme ve sorunlarla başa çıkma stratejileri geliştirdikleri, kendilerine güvenlerinin yüksek olduğu, spesifik bir hedef belirledikleri ve zihinde canlandırma çalışmaları yaptıkları tespit edilmiştir. Bu psikolojik beceri çalışmalarını şöylece sıralayabiliriz: • • • • •
İmgeleme(Zihinde canlandırma) Özgüven Hedef belirleme Olumlu konuşma Konsantrasyon
Psikolojik beceri antrenman ve çalışmaları, sporcuların sorunlarını çözmeye ve performanslarını arttırmaya yönelik olmalıdır. Şayet basit ve sporcular arasında yaygın olarak tercih edilen çalışmalar uygulanırsa sorun çözme ve performans arttırma sağlanamayabilir. Psikolojik beceriler uygulanırken, sporcuların özellikleri, spor branşının özellikleri ve becerilerin uygulanacağı özgün durum dikkate alınmalıdır (Karagözoğlu, 2005). Psikolojik beceriler, sporcu veya sporcuların yaşı, cinsiyeti, tecrübesi, eğitimi gibi özelliklerin yanı sıra ilgilenilen spor dalının kendine özgü
201
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
özellikleri ve becerilerin uygulanacağı ortam da dikkate alınarak uygulanmalıdır. Performansı etkileyen psikolojik sorun tespit edildikten ve soruna uygun çalışma seçildikten sonra sporcu ile paylaşılmalıdır. Sporcunun bu çalışmalar hakkında ne düşündüğü, daha önce böyle bir çalışma yapıp yapmadığı ve bu çalışmalar sonunda ne beklediği öğrenilmelidir. Bunlar öğrenildikten sonra sporcuya psikolojik beceriler hakkında detaylı bilgi verilerek, bu çalışmaların yararlı olacağına inandırılmalıdır. Aksi takdirde psikolojik çalışmalara katılmakta isteksiz davranabilir ve hatta bu çalışmalara katılmaktan vazgeçebilir. Doğru zamanda doğru zihinsel tercih yapabilmek için psikolojik antrenmanların uygulanma aşamasına geçilir. Psikolojik antrenman uygulamaları ile ilgili genel kuralları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz (Karagözoğlu, 2005): •
• • • •
Psikolojik antrenmanlar inanarak ve yüksek düzeyde konsantre olunarak yapılır. Konsantre olamayan sporcuların uygulamalara katılmaması daha iyidir. Psikolojik antrenmanların düzenli olarak ve sistematik bir şekilde uygulanması gerekir. Spor branşına uygun psikolojik antrenmanlar seçilmelidir. Psikolojik antrenmanların tekdüze olarak uygulanması etkinin kaybolmasına yol açabilir. Her sporcu için aynı psikolojik antrenman benzer etkiyi göstermez.
202
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
•
• •
•
• •
•
•
Psikolojik beceriler, fiziksel antrenmanlarda da uygulanmalı, ancak antrenman ve müsabakalarda uygulanan psikolojik antrenmanlar değişiklik gösterebilmelidir. Psikolojik antrenmanların önce eğitimi verilir. Literatürdeki psikolojik antrenmanlar denenebilir, ancak sporculardan geri bildirim alınarak değişikliklerle uygulanabilir. Bazı sporcular psikolojik antrenmanları kendileri uygulamayı tercih ederken bazıları, psikologlar ya da antrenörler tarafından uygulamanın yönlendirilmesini tercih edebilirler. Zihinsel antrenman psikolojik antrenmanın sadece bir bölümüdür. Uygulamalara katılacak sporcuların yaş ve gelişim özellikleri dikkate alınmalıdır. Küçük yaş gruplarında daha hafif çalışmalar yapılmalıdır. Grupla yapılan çalışmalarda bazı sporcular kolaylıkla konsantre olamazlar. Bu normal bir durumdur. Uygulayıcı bu durumlara karşı baştan bilgi vererek, sporcuların uygulama sırasında kendilerini zorlamalarını engellemesi gerekir. Kapalı alan fobisi, nefes alma güçlüğü ya da başka psikolojik problemler yaşayan bazı sporcular psikolojik antrenmanlar sırasında zorluk çekebilirler. Bu gibi zorluk çeken sporcular için başka ve kendine kolay gelen çalışmalar psikolojik danışmanlar tarafından seçilmelidir. 203
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
•
Psikolojik antrenman tek başına maç kazandırmaz ya da kaybettirmez. Diğer faktörlerle beraber katkı sağlar. Sporcuların inancını güçlendirmek için bu uygulamalara aşırı güç atfedilmemelidir.
Psikolojik beceri çalışmalarının uygulanması belli bir plan çerçevesinde ve iyi tasarlanarak bilinçli bir şekilde uygulanmalıdır. Aksi durumda olumsuz sonuçlar kanılmaz hale gelebilir. Psikolojik beceri çalışmaları sporcuların dinlenme sezonunda ya da sezon başında uygulanması istenilen başarıyı arttırarak, çalışmalar için yeterli zaman olmadığı şikayetlerini azaltır. Sezon açıldıktan sonra da çalışmalara ara verilmeden devam edilmelidir. Çünkü psikolojik beceri öğrenimi devam eden bir süreç olmakla beraber aralıklarla tekrarlanmalıdır. Psikolojik beceri çalışmalarının süresi, çalıştırıcı ile sporcu tarafından birlikte belirlenmelidir. Örneğin, yeni öğrenilmiş bir psikolojik beceri için haftada 3-5 gün, 10-15 dakika yeterli olabilir. Sporcu öğrendiği psikolojik becerilerde ustalaştıkça, çalışma süresi ve haftalık çalışma sayısı azaltılabilir. 3.2. İMGELEME (ZİHİNDE CANLANDIRMA) Sporcunun yapmak ya da başarmak istediği şeyleri dışsal bir uyaranın yokluğunda zihninde bütün duyu organlarıyla görme, koklama, işitme, dokunma, tat alma ve kinestetik olarak yaşaması deneyimine imgeleme denir. Kısaca, imgeleme sonuçları önceden zihinde prova ederek yaşamadır. Sonuçların
204
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
önceden imgelenerek yaşanması ise sporcunun sinir sistemini olumlu yönde kullanmasına katkı sağlar. Dr.Maxwel Maltz araştırmalarında; “Zihin, gerçek bir deneyim ile imgelenen bir iç deneyim arasındaki farkı algılayamaz” sonucuna varmıştır. O halde zihin yaşanılan bir deneyim ile canlandırılan bir deneyimi aynı şekilde algılar ve iki deneyim de merkezi sinir sistemini aynı ölçüde etkiler (Biçer, 1996). Rüyamızda kocaman bir köpekten kaçarken uyandığımızda ağzımız kurur, kalbimiz yerinden çıkacakmış gibi çarpar ve kan ter içinde kalırız. Gerçekte ne köpek bizi kovaladı ne de koştuk. İşte zihinde yaşanılan bu olay gerçekmiş gibi algılanıp bedende etkisini göstermiştir. İmgeleme, sihirli bir değnek değildir. İnsanların çok azının farkında olduğu, bilinçli kullandığı ve potansiyellerini açığa çıkarma da etkili olduğu bir araçtır. İmgeleme, zihinsel bir süreçtir ve beynin sağ lobu imgeleme merkezidir. Bu merkez doğru imgeleme antrenmanlarıyla güçlendirilir ve insanın kapasitesini ve potansiyelini maksimuma çıkarabilmesine yardımcı olabilir. Şöyle ki; • • • • • •
İmgeleme öz güvenin gelişmesine, İmgeleme becerilerin kazanılmasına, öğrenilmesine ve korunmasına, İmgeleme kendine güveni geliştirmeye, İmgeleme duyguların kontrol edilmesine, İmgeleme sakatlıkların daha erken iyileşmesine İmgeleme uyarılmışlığın düzenlenmesine,
205
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• • •
İmgeleme hazırlık, taktik ve stratejilerine, İmgeleme hataların düzeltilmesine, İmgeleme sporcuların daha kolay ısınmasına yardımcı olabilir.
Sporcuların imgeleme çalışmalarının, fiziksel çalışmalara göre avantajlarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz (Konter, 1999): • • • • • • • • • • •
Pahalı değildir. İklim koşullarından fazla etkilenmez. Saha ve tesis sorunlarından etkilenmez. Araç, gereç, malzeme gibi sorunlardan etkilenmez. Tehlikesi ve riski yoktur. Fiziksel enerjiyi ekonomize eder. Antrenman için sporcuların birbirlerine bağımlılıklarını azaltır. Sporcuların sakatlanma sorunlarından etkilenmez. Özel giysilere gerek duyulmaz. Zamandan tasarruf sağlar. Daha kolay ve pratiktir.
3.2.1. İMGELEME ÇEŞİTLERİ Sporcuların, duygusal, zihinsel ve davranışsal gelişimlerinde ortaya çıkan problemlerin çözümünde önemli araçlardan biri olan imgelemeyi, içsel, dışsal, birini imgeleyerek ve bunların hepsini uygulayarak dört şekilde yapabilirler.
206
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
a. İçsel imgeleme: Sporcunun kendisini gerçekte olduğu gibi kendi vücudu içinde algılayarak imgelemesidir. Bu durumda sporcu bizzat olayları uygulayan ve gerçekleştiren durumdadır. Bir futbolcunun kaleyle karşı karşıya kalıp topu filelere gönderdiğini canlı bir şekilde defalarca imgelemesi, maçta aynı anı yaşadığında paniklemeyecek ve en az hata yapacaktır. Çünkü beyin kaslara gerekli emirleri göndererek bu durumda nasıl davranılması gerektiğini söyleyecektir. İçsel imgeleme, becerilerin öğrenilmesinde ve kinestetik geri bildirimlerde etkili olabilir. b. Dışsal imgeleme: Sporcuların kendilerini bir diğer kişinin gözleriyle gözlemleyerek imgelemesidir. Sporcu kendini bir filimde izliyormuş gibi her açıdan rahatça görebilir. Kendini dışsal olarak imgeleyen sporcu, hatalarını belirleyerek giderebilir, özgüvenini yapılandırabilir ve olaylara hakimiyet duygusu kazanabilir. c. İdol olarak seçtiği birini imgeleme: Sporcunun beceriyi çok iyi uygulayan birini düşünerek imgelemesidir. Böylece sporcunun yapması gereken bir beceriyi en iyi uygulayan birini rol-model olarak seçerek öğrenebilir. d. Bu sayılan üç durumun kombine edilmesi: Sporcuların gereksim duyduğu durumlarda yukarıda sayılan üç durumu kombine ederek imgelemesidir. Bu uygulamayı gerçekleştiren sporcu eksik ve hatalı yönlerini tespit ederek bunların en iyi şekilde
207
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
düzeltilmesini sağlayacak becerilerini geliştirir. Öğrenilmesi gereken becerileri en kısa yoldan en hızlı bir şekilde öğrenme kabiliyeti kazanabilir. Bunların yanında strateji öğrenme, uyarılma seviyesini kontrol etme, kendine güven oluşturma, konsantre olabilme, sakatlık sonrası toparlanma ve acıyla başa çıkma becerileri kazanılabilir. Araştırmalar kesin sonuçlar vermemesine rağmen içsel imgelemenin daha etkili olduğu söylenebilir. Ancak sporcuların yaptıkları yanlış hareket ve tekniklerin düzeltilmesinde dışsal imgeleme şeklinden yararlanmaktadırlar. Uygulamada sporcular daha çok içsel imgeleme şeklini kullanma eğilimindedirler. 3.2.2. İMGELEME KURAMLARI İmgele ile performans arasındaki ilişkiyi ileri süren çeşitli kuramlar olmakla beraber, biz; psiko-nöro-muskuler kuram, sembolik kuram, dikkat-uyarılma kuramı, yetkinlik kuramı ve bilgisel ve motor süreçsel imgeleme kuramlarını inceleyeceğiz. a. Psiko-Nöro-Muskuler Muscuer Theory)
Kuram
(Phsycho-Neuro-
Psiko-nöro-muskuler kuram, sporcuların hareketleri gerçekleştirmeden önce imgeleme yapmaları, beyinde ve kaslarda benzer impulslar meydana getireceğini savunur. Ayrıca bu kurama göre, imgelenen görüntülerin berraklığı, olayların ve davranışların gerçeğe uygun nöro-muskuler yanıtları etkiler. İmgelemenin bilinçaltında, gerçek hareketler sırasında kullanılan
208
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
kalıplara eşdeğer olan nöro-muskuler kalıplar, imgeleme sırasında gerçek motor modeller ve hareketler kopya edilmektedir. İmgeleme sırasında, nöro-muskuler aktivasyon gerçek fiziksel antrenmana oranla minimal düzeylerde olmaktadır. Ancak bu uyaranlar kaslarımızı fiziksel beceriler yönünden etkileyebilir ve performansa yardımcı olabilir (Konter, 1999). Psiko-nöro-muskuler kuramın en büyük destekçisi Edmund Jacobson, kolun büküldüğü imgelendiğinde, kol fleksorlarında çok küçük ölçülebilir kasılmalar meydana getirdiğini ileri sürmüştür. Bu bulgular spor psikologları tarafından yapılan çeşitli araştırmalarla desteklenmiştir. Bir kayakçının bacak kaslarına elektrotlar yerleştirilerek kayak yaptığının imgelenmesi istenmiş ve bu sırada elektrotlar yardımıyla kayakçının bacak kaslarındaki elektriksel değişiklikler ölçülmüştür. Kendisini kayarken imgeleyen kayakçının bacak kaslarındaki elektrik gerçek kaymada görülen elektrik değerlerine çok yakın bulunmuştur (Suinn, 1972). Başka bir çalışmada ise kaslardaki elektriksel aktivitenin, kullanılan imgeleme türüne bağlı olmaksızın zihinsel pratik ve imgelemeyle beraber arttığı görülmüştür (Jowdy ve Harris, 1990). Psiko-nöro-muskuler kuram, imgelemenin fiziksel performans ve öğrenmeyi nasıl kolaylaştırdığını açıklayan en gerçekçi kuramdır (Cox, 1998).
209
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Yapılan araştırmaların hepsi psiko-nöro-muskuler kuramı destekleyici olmamıştır. Kohl ve Roenker’e göre imgeleme, kassal aktiviteden çok merkezi sinir sistemi içinde fonksiyonel süreçlerle ilgili olmaktadır. Dolayısıyla kassal tepkilerin, performans değişikliklerine neden olmaktan çok, etki mekanizması oldukları ileri sürülerek, imgelemeyi tam olarak anlayabilmek için başka alternatif kuramlara gereksinim duyulmuştur (Konter, 1999). b. Sembolik Öğrenme Kuramı (Symbolic Learning Theory) Sembolik öğrenme kuram, bütün kişilerin imgelemeyle nöromuskuler aktiviteye sahip olmamaları nedeniyle psiko-nöromuskuler kurama alternatif olarak ortaya çıkmıştır. İmgeleme çalışmaları, sporcuların hareket modellerini anlamalarını ya da başarmalarını sağlamak için beyinlerinde kodlanmasına yardımcı olabilir. Yapılan tüm hareketlerin merkezi sinir sisteminde kodlanarak, hareketler için yapılması gereken plan ve tasarı gereksimi giderilmiş olur. Sembolik öğrenme kuramına göre imgeleme, hareket modellerinin sporcuların zihinlerinde kodlanmasına yardımcı olmaktadır. Ancak bu zihinsel çalışmalar sırasında kasların küçük ateşlenmesiyle ilgisi yoktur. İmgelemenin sağladığı yarar, kassal elektriksel aktiviteden daha çok, özel motorik konuların sembolik bileşenlerinin çalışılmasına zemin hazırlamasıdır. Yani imgeleme, sporcuların zihinsel tasarım geliştirmelerine yardımcı olarak performanslarını arttırmalarına katkıda bulunmaktadır.
210
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
Sembolik öğrenme kuramına destek aşağıdaki iki araştırmadan gelmektedir (Konter,1999); •
•
İlki Ryan ve Simons’ın araştırmasıdır. Bu araştırmanın sonuçlarına göre, imgelemenin daha yüksek motor bileşenleri olan konularda değil, daha yüksek bilişsel bileşenleri olan konularda etkili olduğu ortaya çıkarılmıştır. İkinci destek verici araştırma ise, motor öğrenme kuramlarına dayanarak, öğrenmenin erken aşamalarındaki sürecin öncelikli olarak bilişsel olduğunu gösteren çalışmalardır.
Bu araştırma sonuçlarına göre, imgelemenin meydana getirdiği en büyük etkinin, öğrenmenin erken aşamasında olduğu söylenebilir. c. Dikkat-Uyarılma Theory)
Kuramı
(Attention-Arousak
Dikkat-uyarılma kuramına göre imgeleme, optimal uyarılma düzeyinin sağlanmasına yardımcı olmaktadır. Bu kuram, psikonöro-muskuler kuramın fizyolojik yönü ile sembolik öğrenme kuramının bilişsel yönünün bir karışımıdır. Yani imgeleme, performansı geliştirmeye iki yönden yardımcı olur: 1. Fizyolojik yön: Sporcuların optimal performans için uyarılmışlık düzeylerini ayarlamaya yardım eder. 2. Bilişsel yön: Sporculara yapılacak işe katılmada seçicilik olanağı sağlar.
211
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
İmgelemenin, önce kuvvet konularını, daha sonra ise sembolik ve bilişsel konuları kolaylaştırıcı olduğu tespit edilmiştir (Feltz ve Landers, 1983). Bu kuramın deneysel desteği az olmasına rağmen yeni yapılan araştırmalar, konu ile ilgili imgelemenin, konuyla ilgisi olmayan imgelemeye göre performansta daha büyük faydalar sağladığını göstermektedir. Bu nedenle bu kuramla ilgili daha kesin sonuçların elde edilmesi için daha çok araştırmaya gereksinim vardır. d. Yetkinlik Kuramı (Self-Efficacy Theory) Sportif performans için kendine güvenin yükseltilmesiyle ilgili 4 (dört) önemli değişken vardır(Bandura, 1977). Bunlar; 1. 2. 3. 4.
Performans başarıları, Sözel iknalar, Model alma, Fizyolojik uyarılmadır.
Bu değişkenler, sporcunun kendisini yetkin ve etkili hissetmesine neden olurlar. Yetkinlik kuramına göre, imgeleme başarılı motor performans üzerinde, başarılı motor performans da imgeleme üzerinde etkilidir. İmgeleme, sporcunun fiziksel, teknik, taktik ve psikolojik hazırlıklarına yardımcı olabildiği gibi, doğru kullanılmadığında zarar verici de olabilir. Dolayısıyla kuram, kişisel farklılıkları, kişiyle çevresel koşulların nasıl etkileşimde bulunduğunu dikkate almalıdır. Sporcular, olumlu performanslarını imgeleyerek ve karşılaşacakları rakiplerine uygulayacakları
212
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
fizik, teknik ve taktik becerilerinin imgesel antrenmanını yaparak özgüvenlerini arttırabilirler. e. Bilgisel ve Motor Süreçsel İmgeleme Kuramları (İnformational and Motor Process Theories Of Imagery) Bilişsel psikoloji ve klinik psikolojisinde, imgelemeyi açıklayan kuramlardan, Lang’ın Psiko-Fizyolojik Bilgiyi İşlemden Geçirme Kuramı ile Ahsen’in İmgelemenin Üçlü-Kodlama Modelini inceleyeceğiz. 1. Psiko-Fizyolojik Bilgiyi İşlemden Geçirme Kuramı (psychological informationprocessing theory): Bu kurama göre imge, tepki ve uyaran tanımlanması ve ilişkiyle ilgili fonksiyonel bir şekilde organize olmuş, sonlu bir dizi önerilerdir. Önerilen uyaranlar, imgelenecek senaryonun içeriğini açıklamaktadır. İmgeleme çalışmalarının sportif performansı etkileyebilmesi için uyaran ve tepki önerilerinin her ikisinin de aktive olması zorunludur. İmgeleme, sporcunun düşüncesinde tepkide bulunduğunda sadece bir uyaran değil, aynı zamanda tepki fonksiyonlarını içermektedir. 2. İmgelemenin Üçlü-Kodlama Modeli (triple code model of imagery): Bilgiyi İşlemden Geçirme Kuramına benzer olarak İmgelemenin Üçlü-Kodlaması Modeli, imgeleme sürecinde psiko-fizyolojik işlemlerin öncelikli önemini destekleyici olmakla beraber Ahsen’in
213
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
kuramı kişi için imgenin anlamını da vurgulayarak üçlükodlama modelini geliştirmiştir. Kurama göre bunlar; • • •
İmgenin kendisi, İmgeye bedensel tepki, İmgenin anlamı.
İmgenin kendisi ve imgeye gösterilen bedensel tepki, Lang’ın uyaran-tepki teklifi yaklaşımıyla benzerlik oluşturmaktadır. Ancak bu kuramlar, belirli bir imgeye sporcunun yüklediği anlam ve önem üzerinde fazla durmamışlardır. Sporcuların imgelere yükledikleri anlamlar, onların stres, motivasyon, özgüven, konsantrasyon, hedef belirleme gibi psikolojik becerileri üzerinde etkili olabilir. Böylece sporcuların imgelerine yükledikleri anlamlar, onların performans potansiyellerini harekete geçirmelerinde ve başarılı olmalarında çok önemli rol üstlenebilir. 3.2.3. İMGELEMENİN YARARLARI Sporcular imgeleme çeşitlerini kullanarak yararlanabilirler. İmgeleme sporculara fiziksel ve psikolojik becerileriyle ilgili yardımlarda bulunarak yararlar sağlayabilir. İmgelemenin sağladığı bu yarar ve yardımları aşağıdaki gibi özetleyebiliriz (Konter, 1999); • • •
İmgeleme konsantrasyonu düzeltir. İmgeleme kendine güveni yapılandırır. İmgeleme duygusal tepkilerin kontrolüne yardımcı olur.
214
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• • • • •
İmgeleme spor becerilerinin öğrenilmesine ve çalışılmasına yardımcı olur. İmgeleme sportif taktik ve stratejilerinin öğrenilmesine ve çalışılmasına yardımcı olur. İmgeleme sakatlık ve acıyla baş etmede yardımcı olur. İmgeleme doğru karar verme yeteneğinin öğrenilmesine ve geliştirilmesine yardımcı olur. İmgeleme yardımlaşma ve işbirliğinin gelişmesine yardımcı olur.
Spor psikologları ve antrenörler, sporculara yararlı olması ve başarılı performans ortaya koyarak kapasitelerini gerçekleştirmeleri için imgelemenin sağladığı bu imkanlardan azami düzeyde yararlanmalıdırlar. 3.2.4. İMGELEME VE KULLANIM ZAMANLARI İmgelemenin ne zaman kullanılacağı, sporcuların ihtiyaçlarına ve sporun istemlerine bağlı olarak aşağıdaki gibi kullanılabilir (Konter, 1999): a. İmgeleme, antrenmandan kullanılabilir.
önce
ve
sonra
İmgeleme çalışmaları, antrenmandan önce ya da sonra yapılabileceği gibi beraber olarak da organize edilebilir. İmgeleme çalışmaları, sporcuların konsantrasyonlarını devam ettirme zorlukları yaşamamaları için 10 (on) dakikayı geçmemelidir. Antrenman öncesi yapılacak imgeleme çalışmaları ile sporcular fiziksel, teknik ve taktik uygulamaları
215
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
gözden geçirirler. Antrenman öncesinde yapılan imgeleme sinir sistemini uyaracağından ön ısınma sağlayıp konsantrasyonu arttırarak zaman kazandırabilir. Antrenmandan hemen sonrada imgeleme çalışmaları yapılabilir. Sporcuların antrenman sırasında yapmış oldukları uygulamalar, zihinsel ve duygusal olarak beyinlerinde canlıdır ve kolayca imgelenebilir. Spor psikologları ve antrenörler, antrenmanlardan önce ve sonra sporcuların imgeleme yapmaları için gerekli önlemleri almalı ve bu konuda sporcuları motive etmelidirler. b. İmgeleme, karşılaşmadan kullanılabilir.
önce
ve
sonra
Sporcular karşılaşma öncesinde uygulayacakları teknik, taktik ve stratejileri imgeleyerek yapacakları hareketlerini, reaksiyonlarını, duygularını ve zihinlerini hazır hale getirebilirler. Kişisel özellik ve tercihlere bağlı olarak imgeleme karşılaşmaya bir saat veya iki saat öncesinde onar dakikalık süreler halinde çalışılabilir. Burada önemli olan imgelemenin karşılaşma öncesi program içine doğru bir şekilde yerleştirilmesidir. Ancak bu çalışmalar sporculara zorla yaptırılmamalı, aceleci uygulama ve davranışlardan kaçınılmalıdır. Müsabaka sonrasında sporcuların başarıyla yapmış oldukları hareketleri imgeleyerek pekiştirebilirler. Maç sonrası imgeleme çalışmaları gecikmeden yapılmalı şayet sporcular üzgün ve çok yorgun ise yapılmamalıdır. Karşılaşmada yapılan başarılı hareketler, berrak ve kontrollü bir şekilde imgelenerek, sonraki 216
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
karşılaşmalarda tekrar uygulanma olasılıkları arttırılmalıdır. Yanlış uygulamalar ise, karşılaşma sonrası imgeleme yardımıyla gözden geçirilerek olumluya çevrilmeleri sağlanabilir. Yanlışlar üzerinde çok durulmamalı, imgeleme, her zaman doğru ve başarılı bir şekilde tamamlanmalıdır. c. İmgeleme, antrenmanlarda ve karşılaşmalarda var olan ara zamanlarda kullanılabilir. Spor dalları değişik uzunluktaki alanlardan ve aralardan meydana gelmektedir. Bu ara zamanlarda, sporcular imgeleme çalışmaları yapabilirler. Dışarıya vurulan toplar sonrasında, geriye dönüşlerde, penaltı ya da serbest atışlarda, köşe vuruşu kullanılmaya gidildiğinde, devre aralarında, molalarda, saha değişimlerinde, sakatlanma nedeniyle oyunun durduğu durumlarda, imgeleme yapan sporcu zihinsel durumunu düzeltip yapacaklarına daha fazla yoğunlaşarak kendi kendini motive etmesini sağlayabilir. d. İmgeleme, sporcuların sahip zamanlarda kullanılabilir.
oldukları
kişisel
Sporcular imgeleme çalışmalarını, evlerinde ya da herhangi bir mekanda yapabilirler. Ancak bu çalışmalar için yer ve zaman önceden planlanmalıdır. Böylece sporcular imgeleme çalışmalarını uygun gördükleri sakin yerlerde ve zamanlarda yapabilirler. İmgeleme yatmadan önce, sabah kalkınca, yemekten önce veya sonra yapılabilir. Burada önemli olan sporcunun konsantre olarak ve gereken önemi vererek imgeleme çalışmasıdır. 217
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
İmgelemeyi gereksinim duyulan zamanlarda yapmak ya da bazen yapıp bazen yapmamak performansa katkı sağlamaz. Dolayısıyla profesyonel ya da amatör sporcu, hedefi ne olursa olsun, daha hızlı, kuvvetli ve başarılı olmak için rutin ve sürekli olarak imgeleme uygulaması yapmalıdır (Biçer, 1996). e. İmgeleme sakatlık kullanılabilir.
sonrası
toparlanmada
Gevşeme çalışmalarıyla birlikte imgeleme yapılması, sporcuların sakatlıkla ilgili kaygılarının azaltılmasında önemli rol oynayabilir. Sporcu, ilgilendiği spor dalının teknik ve taktik uygulamalarını, sakatlık döneminde imgeleyerek kendilerini hazır tutabilirler. Böylece sporcular sakatlıktan sonra sahalara duygusal ve zihinsel olarak hazır bir şekilde dönerler. Hatta olumlu imgelemede bulunmanın, iyileşme sürecini hızlandırdığı araştırmalar sonunda kanıtlanmıştır. 3.2.5. İMGELEME İLKELERİ İmgeleme çalışmaları, sportif performansın yükseltilmesinde kullanılan önemli bir araçtır. Bu çalışmaları not alarak bir dosya veya günlük tutmak faydalı olabilir. Spor psikologları, antrenörler ve sporcular imgeleme programlarında aşağıdaki ilkelere dikkat etmelidirler (Konter, 1999): • •
İmgeleme çalışmaları gelişi güzel değil, düzenli bir şekilde uygulanmalıdır. İmgelemede berraklığı arttırmak için, bütün duyulara yer verilmelidir.
218
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
• • • • • • • • • • •
İmgelemede kontrol geliştirilmeli ve amaca göre yönlendirilmelidir. Bütün imgeleme çeşitleri amaca yönelik olarak kullanılmalıdır. Ön gevşemeyle imgeleme kolaylaştırılmalıdır. İmgeleme kullanılarak başa çıkma stratejileri geliştirilmelidir. İmgeleme hem antrenmanlarda hem de müsabakalarda kullanılmalıdır. İmgeleme becerilerini geliştirmek için video, teyp, CD, VCD gibi teknolojik olanaklardan yararlanılmalıdır. İmgelemenin kalitesini ve etkisini arttırmak için harekete geçirici uyaranlardan yararlanılmalıdır. Çalışmalarda, dinamik ve kinestetik imgeleme süreci vurgulanmalıdır. İmgeleme zaman gerçeği ile uygun bir şekilde kullanılmalıdır. Düzenli ve sürekli çalışma temposunu hiçbir koşulda aksatmamak ya da ara vermemek. İmgeleme günlüğü tutulmalıdır.
3.2.6. ÖRNEK İMGELEME ÇALIŞMASI İmgeleme çalışmaları yaparken sporcunun hayal gücü, olayları tasarlama, muhakeme etme ve yapılandırma fonksiyonları büyük rol oynar. Yani imgeleme, iyi yapılandırılmalı, renklendirilmeli, ses efektleri yapılmalı ve duygulara hitap etmelidir. Sporculara
219
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
bağlı olarak değişik imgeleme yapılabilir. Aşağıda örnek bir imgeleme çalışması sunulmuştur (Biçer, 1996): Çok önemli bir maç var ve bu maçı kazanmak zorundasınız. Fakat birçok şey size karşı ve sıkıntı yaşıyorsunuz. Ayrıca çok saldırgan bir seyirci önünde oynayacaksınız. Bu maçın sonucuna göre sıranız değişecek, saygınlığınız tehlikede ve maçı kazanmanız gerekiyor. Rakip takım da çok güçlü olduğundan maç ortada görünüyor. Bu bir “derbi” maçı. Taraftarınız galibiyet bekliyor ve yenilgiye tahammülü yok. Basın ve medya sürekli bu maçı konuşuyor. Kısaca maç daha başlamadan stres altındasınız. Fakat şu andan itibaren bunların hiçbir önemi yok. Gözlerinizi kapatın ve iç dünyanızda bir yolculuğa çıkın. Durum ne olursa olsun, kendinize son derece güveniyorsunuz. Kazanmak ve kaybetmek önemli değil. Bunlar seyircinin problemi. Sizin için önemli olan yapabileceğinizin en iyisini ortaya koymak ve haz almak. Kendinize inancınız tam. Her türlü engellemeye rağmen son derece rahat ve istek dolusunuz. En zor anlarda bile soğukkanlısınız. Her şekilde hazırsınız. Takım arkadaşların ve antrenörünüzle uyum içindesiniz. Kaygı, korku ve telaştan eser yok. Yalnızca yapacaklarınıza yoğunlaşmışsınız. Seyircinin ateşli tezahüratı yabancı olduğunuz bir şey değil. Kendiniz için oynuyor, elinizden geleni yaptıktan sonra mutlu sonu şimdiden biliyorsunuz. Kesinlikle gergin değilsiniz. O ana yoğunlaştınız. O andan başka hiçbir şey gerçek değil. Bu maçı defalarca ve en ince ayrıntısına kadar kafanızda prova ettiniz. Mutlu son çok yakında ve her anın zevkini yaşıyorsunuz. En güçlü görünen rakiplerin bile yenilebileceğini biliyorsunuz. Galibiyet kimsenin tekelinde değil. Yalnız çok isteyen, çok 220
SPOR PSİKOLOJİSİNDE SOLUMA EGZERSİZLERİ İLE DORUK PERFORMANS
çalışan ve gereğini yapanın hakkı olduğunu biliyorsunuz. Siz bunları yaptınız ve sonuçlara hazırsınız. Kafanızda düşündüğünüz her şey parlak ve net. Resimler büyük. Derken maç bitti ve her şey yolunda. Mutlu sona ulaştınız. İyi oynadınız ve doğal olarak başarı sizin hakkınız. Sonucu zaten biliyordunuz. Aksi olsaydı şaşardınız. Tebrikleri kabul ediyorsunuz. Herkes sizi alkışlıyor. Ama bu tablo asla bir son değil, olması gereken bir şey. Şimdi bir sonraki maça hazırsınız. Mutlu, huzurlu ve güven dolusunuz.
221