TEKSTİL SANATLARINDA BARIŞ SANATÇILARI Doç. N. Rengin OYMAN 1. GİRİŞ 20. yüzyıl; bilim, ekonomi ve özellikle de sanatta birbirleri ile önemli karşıtlıkların yaşandığı, önemli ekol ve akımların ortaya çıktığı bir yüzyıldır. 20. yüzyıla gelindiğinde; değişen ortam ve koşullara cevap verme niteliğini giderek kaybetmekte olan Natüralist düşünce’nin değişmesi gerekmekte idi. Çünkü büyük monarşilerin elindeki Sömürgeci kapitalizm’in sahip olduğu kitlesel üretim ve tüketim biçiminin; ‘açıklanmasına ihtiyaç duyduğu’ soru ve sorunların bir yandan çeşitlenmesi bir yandan da daha yoğunlaştırılmış hale gelişleri; köktenci değişim ihtiyacını genelinde hissettirmeye başlamasıdır. Bu arada ekonomi, uluslararası sınırlarına dayanmış ve kullanabileceği seçenekleri kalmamıştı. Yani; üretim fazlasının giderek kabarması, yeni paylaşım eylemlerini gerekli kılmaya başlamıştı. Dahası, yansıtılabilen toplum gerçeklikleri’nin giderek önemlerini kaybetmesi ve Revizyonist ya da Reformist biçimler ile yeniden işlerlik kazandırılma olasılığının yok olmaya yüz tutmuşluğudur. Yani; yeni biçim dili’ne ihtiyaç olmadığından, mevcudun iyileştirilmesine yarayışlı ortam ve koşulların kalmamasıdır. Sosyo-kültürelde başlayan arayış, Kübist geleneğin sosyo-ekonomik dünya’da Marjinalist Devrim ile birlikte yaşanmasına neden olmuştur. Kübist geleneğin Picasso, Gris, Brague ile başladığını ve hemen ardından da Hollanda ve Rus sanatçıları da etkilediği bilinmektedir. Kübizm, gerçeğe daha fazla yaklaşmayı seçip, nesneye kalıcı bir öz vermeyi amaçlamıştı. Nesne, parçalanıp irili ufaklı geometri şekilleri ile resim yüzeyine serpiştiriliyor, böylece resim polifonik müzik ile koordineli hale geliyordu. Mondrian’ın resim de oran ve denge arayışı’nın; dönemin ekonomi anlayışında Marjinalist olarak anılmaya başlayan ekolün, bireyin davranışlarına etki eden faktörleri araştırması ve bireyin tüketim esnasında doyum noktasının ve piyasadaki ürünlere olan kayıtsızlığı ortaya koyması şeklinde bir yansıma yaratmışlığı dikkat çekicidir. ‘O-tarihe kadar ilgi duyulmamış alanlara dikkatlerin çevrilmesi ve geleneksel Natüralist düşünceden tamamı ile uzaklaşılması’
Süleyman Demirel Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi, renginoyman@sdu.edu.tr
1
şeklinde bir Köktenci Değişim başlamış olmakta idi. Değişik alanlarda başlamış böylesi bir değişimin; odak-noktası olarak Ekonomiyi ve Endüstriyi seçmesini de rastlantı ile açıklayamayız. Kübist’lerden olan bu grup, aynı zamanda da Konstrüktivist olarak anılmakta idi. Yine, dönemin Orta Avrupa’sını sarmış bulunan Marksist Felsefe ve ekonomiye ait söylemlerin de etkisinde kalmışlardır. Yani “insanların eşitlik içinde mutluluğa kavuşturacak olan bir dünyanın özlemi içinde idiler”. Dönemin arayış içindeki Kültürel düşünce sistemi; Natüralist ve gelenekselleşmiş anlayışı ‘doğayı yansıttığı’ için yalnızca görsele hitap etmekten başkaca bir işlevi olmadığından suçlamakta ve yıkılması gerektiğini söylemekte idi. Yıkıcı olmasına devam ede gelen karşıt-görüşteki sanatçı hareketi, çok geçmeden eğitim alanını da etkisi altına aldı. “1919’da Almanya’da Bauhaus, iş eğitimi temeli üzerine kurulan ilk sanat okulu” dur. İdeal hedef olarak; ‘Büyük Yapı’yı gerçekleştirmeyi seçmiştir. ‘Büyük Yapı’ teriminin evrenin sonsuzluğu ile karşılaşan dönemin fizik bilimi’nin dili’ne benzeştiğini de anımsamak yerinde olacaktır. Çok yönlü bir perspektif, bu okulun öğretitemelini oluşturmak üzere değişik meslek sahiplerince oluşturulması öngörülmekte idi. Böylesi bir eğitim perspektifinden kurulmuş olan eğitim kurumsalının, bizdeki Köy Enstitülerinin düşünsel temelini göstermesi bakımından söylenmeye değerdir. Sanatın
özüne
dikkatimizi
çevirdiğimizde,
ana
tema’nın
‘insan’
olduğunu
görmekteyiz: “Rönesans Dönemi’nde din’dir/ iman’dır. 18. yüzyılda ise; doğa’dır. 19. yüzyılda da, insan’dır. ”Din ve doğa perdesinin arka planında; hep insan vardır. İnsan’ın en başından beri ana-konu olarak seçilmesinden sonra, sorumluluk anlayışının aldığı biçim üzere, değerlendirmesi ve yorumlanmasıdır. Bauhaus’daki 1921-23 yılları arasında verdiği derslerinde Paul Klee “gördüklerini yinelememelerini, yeni biçimler oluşturmalarını” öğütlemekte haklıdır. Çünkü dönemin Fizik Bilim Dünyası’nda Einstein/Neils Bohr ve H.Planck gibi isimler Quanta Dünyası’nı açıklamaya başlamışlardı: Çekirdeğin etrafındaki elektronların hiçbir zaman yinelenmeyen hareketliliğini görmüşlerdi. Doğa-dünya’nın yalnızca dışsallığını içeren Geleneksel Sanatın yerine, aklın (analiz ve bileşim yapma anlamında) ortaya koyduğu ve dolayısı ile de, “doğa’nın boyunduruğundan kurtulan sanat, artık özerkliğe kavuşuyor ve doğa’nın yanında kendine yeten bir varlık niteliğini kazanmaya başlıyor.” Tıpkı, Büyük Sömürge İmparatorlukları’nın yıkılması sonunda kurulan
Ulusal
Devletler
ve Ulusal Ekonomilerin;
bir
yandan
siyasal
bağımsızlıklarına kavuşmaları, öte yandan da; eski patronları ile eşit statüde kimlik ve özerk bir yapıya sahip olmalarına benzemektedir, diyebiliriz. (Yrd. Doç. Dr. Selçuk Bozağaçlı, Yrd. Doç. Dr. Serhat Soyşekerci, 20. Yüzyılın Sanat Dünyası Perspektifinden Sosyo 2
Ekonomik Çelişki ve Ekolleşmeler, http://www.universite-toplum.org/text.php3?id=369) Moda alanında, Anarşist ve protest duruşuyla bilinen
İngiliz
moda
stili,
1960’ların Haute Couture ustalarından olan Mary Quant’dan günümüz tasarım ustası Alexander McQuenn’e kadar hemen tüm İngiliz moda tasarımcıları diğer moda tasarımcılarına önderlik etmiş farklı stiller geliştirmişlerdir. Tüm dünya moda fikirleri için Londra’yı takip etmiş, anarşik genç moda tasarımcıları Londra’yı canlı bir moda başkenti yapmışlardır. Britanya’nın kötü çocukları John Galliano ve Alexander McQueen gibi moda tasarımcıları asi, genç tasarımları ile moda evi üstatları haline gelmişlerdir (Jones, 2013:52).
Resim 1. John Galliano http://www.pinterest.com/pin/273241902364653026/ 2. TEKSTİL SANATLARINDA BARIŞ SANATÇILARI Milano-Londra-Paris moda merkezleri arasında oluşan etkileşim sonucunda, 1980 yıllarında bir grup moda tasarımcısı modanın anlamını sorgulamaya başlamışlardır. Caroline Broadhead’de bu sorgulama döneminde giysinin anlamının kavramsal yorumlarıyla uğraşmaya başlamış, sadece modanın şekillendirdiği giyim yöntemleriyle değil, giyinme olgusunun yaşama yansıyan fikirsel yönleriyle ilgilenmektedir.
3
Resim 2 . Marian Schoettle , 1985 , ‘Clothing Enigma’ , yapay ipek ve tafta , Performansın yapıldığı yer Amerika Birleşik Devletleri, (Çınar, E., Teknoliflerin Lif Sanatı Alanındaki Yeri, yayınlanmamış yüksek lisans tezi), s. 65) Giyilebilir sanat olarak tanımlanan bu tarz çalışma yöntemini benimseyen bir diğer sanatçı Marian Schoettle’dir . Paris kökenli Amerikan sanatçı Marian Schoettle giyilebilirlik fikrini temel alarak Caroline’ in çalışmalarıyla bağlantı kurup bir çift gömlek serisiyle bu fikrin devamlılığını sağlamıştır. Gömlekler onun okumasıyla giyinme olgusu içinde yeniden canlanıp; yaşayan bir performans haline dönüşmüştür. Giysinin kişinin görsel hafızasını yakaladığını ve düşünen Marian Schoettle serilerinin iskeletini oluşturan giysileri; renksiz, belirsizliği vurgulanmış, içsel durumların ve duyguların dışarıya doğru uzanan esnemeleri gibi tanımlayarak (şeffaf gömlekte uzayan kollar ) sergilemiştir. Geçici ve popüler olan seri üretime gönderme yapan bir başka sanatçıda Mitsuo Toyazaki’dir. Toyazaki’nin “ Over the Rainbow ” (gökkuşağının üzerinde) adlı eserinde masmavi bir gökyüzü altındaki yemyeşil manzaraya çok renkli spor ayakkabıları yerleştirerek gökkuşağının karşıt anlamlarını sorgulamış ve şaşırtıcı etkisini kullanmıştır. Mitsuo Toyazaki’nin çalışmalarının önemli bir yanını Japon kültürünün plastik değerleri ve popüler kültürün parlak renkleri oluşturmaktadır. Toyazaki, çalışmalarında kullandığı malzemelerle insan yapımı ve doğal olmayan objeler seçerek geleneksel tekstil sanatlarına ve özellikle de doğayı betimleyen Japon sanatına itiraz eder bir tavır takınır. (Çınar, Evrim, Teknoliflerin lif 4
Sanatı Alanındaki Yeri, (yayınlanmamış yüksek lisans tezi),
Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Tekstil ve Moda Tasarımı ASD, Tekstil ve Moda Tasarımı Programı, s.65-66)
Resim 2 . Mitsuo Toyazaki-1987-over the rainbow (Çınar, E., Teknoliflerin Lif Sanatı Alanındaki Yeri, yayınlanmamış yüksek lisans tezi), s. 67) 1960lardan itibaren ABD’de bir grup feminist sanatçı, sanat tarihçi ve sanat eleştirmeni, kadının sanatta, sanat tarihinde, sanat kurumlarında ve müzelerde yeterince ve 5
doğru temsil edilmemesine, hatta çoğu zaman tümüyle dışlanmasına karşı bir mücadele başlattılar. Bu mücadelenin bilincinde ve tarafında olan bütün sanatçıların üretimlerini, Feminist Sanat başlığı altında değerlendirmek mümkündür. Feminist Sanat kapsamında izlenen çabalar, tarihin göz ardı ettiği kadın sanatçıların keşfine neden olmuş, yeni yazılan sanat tarihlerinde kadın sanatçıların gündeme gelmesinde rol oynamış ve kurumlarda kadın sanatçıların geçmişe oranla daha fazla temsil olanağı bulmasının yolunu açmıştır. Feminist Sanat birikimi içinde resim, heykel gibi geleneksel türlerin yanı sıra etkin bir karşı duruşun ifadesi olarak performans önemli bir yer tutar. (Gülseren Esenler Pasin, “Kadını Farkındalık ve Özgürleşmesinde Sanatın Önemi”, Dokuz Eylül Üniversitesi, Uluslararası Kadın Konferansı, Kadın Olmak Farkındalık ve Özgürleşme Bildiriler Kitabı, 09-11 Mayıs 2012, İzmir, s.8) Tekstil sanatçılarının yorumları teknik ve malzeme olarak tarihsel süreçte değişmiş, bu değişimlerin sonucu özgün ve kendine özgü yapıtlar ortaya çıkmıştır. Kullanılan malzemeler doğrultusunda, biçim ve yüzey dokusu unsurlarından oluşan, iki ya da üç boyutlu, farklı yapıtlar ortaya çıkmıştır. Sanatçının yapıtına kaynaklık eden malzeme zaman zaman sisal, yün, keten, kenevir, keçe, pamuk gibi geleneksel malzemeler olmuş, kimi zaman da sınırları zorlayarak kağıt ve ahşap liflerinin ayrıştırılarak kullanılması, metal, tel, naylon, folyo, akıllı ve teknik tekstiller olmuştur. Tüm bu malzemelerin yanında, deri, süet, ipek ve yüksek teknoloji ürünleri gibi kumaşlar üzerinde heykel kabartmalar, üç boyutlu düzenlemeler, bir lif mimarisi biçiminde düzenlenmektedir. Sınır tanımayan malzemelerin ve tekniklerin kullanımı sonucu karışık tekniklerin (mixed media) kullanımıyla üç boyutlu “Heykelsi Tekstiller” üretilmeye başlanmıştır. Malzemelerin ve kavramların gücü ile birleştirilen Heykelsi Tekstiller, günümüzde bazen protest anlamlar içerirken, bazen de topluma mesaj vermek için kullanılabilmektedir. Gerek Giyilebilir Sanat içinde, gerek heykel sanatında, gerekse Lif Sanatı içinde yer bulan bu çalışmalar, bazen galerilerde, bazen doğanın içinde düzenlenerek, izleyiciye adeta sessizce bir düşünme çağrısı yapar. (N. Rengin Oyman, “Üç Boyutlu Heykelsi Tekstiller”, 1.Uluslararası İstanbul Tekstil Sanatı-Tasarımı Sempozyumu, Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Tekstil Bölümü, 17-20 Ekim 2012, İstanbul, s. 217)
6
7
Resim 3: “Savaşın Maliyeti II”, Adrienne Sloane, 2007, A.B.D
Irak savaşını protesto amaçlı, tekstil örme sanatçısı Adrienne Sloane tarafından 2007 yılında yapılan çalışmada, sanatçı 30 bin metre tel ile Irak Savaşında kullanılan bomba ve füzelerden esinlenmiş, kendi sanatını bir silah olarak kullanmıştır. Renkli ipliklerle farklı şapkalar oluşturarak on yıl geçirdiği Watertown kasabasında, tel ve ketenlerle "Ceset Sayısı" ve "İyi ve Şeytanın Yüzleri" olarak örgü heykeller ile Irak savaşı ile ilgili görüşlerini dile getirmiştir. Atölyesinde, Marangoz çivisi ve teller ile "Kadının büyüyen ağrısı," ve keten iplerle 14 kusursuz erkek bedeni, duvara yatay olarak tutturdu. Çalışmaya "Savaşı Maliyeti II" ismini vermiştir. Orijinal "Savaşın Maliyeti" çalışması, Pittsburgh’da Uluslararası Lif Sanatı Gösterisinde, Yönetmen Ödülünü kazanmıştır.
S
Resim 4: “Savaşın Maliyeti”, Adrienne Sloane, keten çözgü 14 adet, makine örgüsü, En: 44” X Boy: 20” S
8
Resim
5:
"Kirli
Çamaşır",
Adrienne
Sloane
(http://dearkitty1.wordpress.com/2007/09/02/textile-art-protest-against-the-iraq-war-by adrienne-sloane-from-the-usa/) Atölyesindeki Irak'ta ölen insanları betimleyen "Kirli Çamaşır" isimli çalışmasında, cansız çamaşır ipine asılı halde duran örme tekniğiyle yapılmış 12 tane el ve ayak sergilemektedir. Sloane sanat yoğunluğunu göz önüne alındığında, 20'li yaşlarda savaş karşıtı mitinglerde bir Vietnam savaşı protestocusu sanılabilir, ama durum böyle değildi. Sloane’in geçmişte politik olarak aktif bir sanatçı değildi. Amerika Birleşik Devletleri’nin ulusal politikalarının kişisel yaşamlarında dalgalanmalara neden olduğunu ve gelecek yıllarda bunun devam
edeceğini
düşünerek
bu
çalışmaları
oluşturmuştur
(http://dearkitty1.wordpress.com/2007/09/02/textile-art-protest-against-the-iraq-war-by adrienne-sloane-from-the-usa/). Kavramsal sanat ve performans sanatı kitlelere eserlerinde politik mesajlar veren akımlardandır. Sanatçı Martha Rosler ABD dış politikası ve iç işlerindeki ilgisizlik arasında suç işlediğini öneren "Savaşı Ev getirmek" sloganını kullanmıştı. Ayrıca, sanatçı piyasa ekonomileri ve onun politikalarına karşı bir protesto olarak, cadde veya yeraltı gibi mekânları seçerek çalışmalarını olağan galerilerde sergilemeyi reddetmiştir. 9
Resim 4: Faith Ringgold, " The Flag is Bleeding (Bayrak kanıyor) ", tuval üzerine akrilik resim ve kenarlarda kumaş parçaları; Boyutlar: 76" x 79.5", The American Collection; 6 Serisinden, A.B.D. Sanat üretiminde egemen piyasa güçlerine daha fazla açık muhalefet göstermek için, Gerilla Sanat Eylem Grubu 1969 yılında Modern Sanat Müzesi tarafından alınan "kan parası" fonunu protesto etti. Eva Cockroft, 1974'te yazdığı makalede, "Soğuk Savaşın Silahı: Soyut Dışavurumculuk" Amerikan soyut sanatında "özgürlük ve saflık" ifadelerini teşvik ederek uluslararası sergiler açmak için CIA tarafından gizlice finanse edildiğini ortaya attı. 1970 yılında "Halk Bayrak gösterisi" sırasında, Faith Ringgold ve “Gerilla Sanat Eylem Grubu” üyeleri federal bayrak yasasına saygısızlık ve mevzuatı ihlal ettiği için mahkûm edildiler. Onlar "eğer bayrak cinayeti kutsallaştırmak için kullanılabiliyorsa, bu cinayeti durdurmak için de geçerli olmalıdır", sözleriyle eylemlerini haklılığını iddia ettiler. Ringgold çalışmalarında sık sık savaş ve ırkçılık arasındaki bağlantıları işaret ederken, Nancy Spero ve Brazilyalı Josely Carvahlo savaş, kadınların uğradığı baskılar ve insan hakları gibi 10
konuları çalışmalarında kullanmışlardır. Savaş aktivist sanat için hem motive edici bir etmendir, hem de gücün genel çalışmaları için bir metafor sağlar, genellikle erkek–kadın ilişkileri, insanların rengi ve dezavantajlı sosyal gruplar üzerinde çalışır. Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Para Fonu ve küresel sermayenin diğer ajanlarına karşı Çağdaş sanat protestosu sık sık özellikle 1960'larda savaş karşıtı protestolarla kendini göstermiştir. Judy Chicago feminist sanat yapmanın yeni yollarını savunarak 1970'lerde biçimlendirici bir etkinin başlangıcını ortaya atmıştır: "çalışma işbirliği, kadınların kültürel temsili ve tarihini keşfetmek, resmin kalıplaşmış kurallarını çürütmek, performans ve yerleştirmeler (enstalasyon). Üçüncü Sinema gibi, Chicago gibi feminist, kendi konu fallus görüntü ve öyküleri kendi yollarından şekilde dönüm değiştirdi. Onun anıtsal Akşam yemeği Partisi (1974-1978) çağdaş izleyiciler ile başarılarını kutlamak için, kurgusal bir yemek hazırlayarak, tarihin önemli kadınlarının birçoğunu davet etmektedir. Bir kadın vücudunun görüntülerinden esinlenerek süslenmiş seramik plakalar, sanat tarihinden alınan motiflerle kaplı işlemeli bez atletlere yerleştirildi. Kısmen seramik ve tekstil kullanımı sanatsal ifade aracı
olarak
kullanımın
farklı
bir
girişimdir
(http://www.media-
studies.ca/articles/protest.htm). 1974-1979 yılları arasında Judy Chicago, yüzlerce gönüllü tarafından oluşturulan bir anıtsal, multi-medya montaj oluşturdu. On beş şehir, altı ülke bir milyondan fazla izleyicinin katıldığı dünya çapında bir turneye çıktı. Batı Medeniyeti kadınlarının sembolik bir tarihi olan çalışma, Mart 2007'de, kalıcı olarak Brooklyn NY Feminist Sanat Müzesi'nde yerini aldı. Judy Chicago'nun Dinner Party çalışması, geleneksel olarak erkeklere ayrılmış dünyada, Batı tarihinde kahramanlık başarısını yakalayan kadınları yükseltir. Dinner Party her iki tarafında kırk sekiz metre ölçülen üçgen masaya, büyük bir tören ziyafeti gibi hazırlanmıştır. İnce detaylarla dikkatle düzenlen masa, sanatçının sembolik olarak oturttuğu otuz dokuz "onur konuğu"nu ağırlar. Çin porselen tabakları, bol dökümlü masa örtüsü üzerinde düzenlenmiştir. Her tabak vajinal bir merkez çekirdeğin çevresinde, sembolik kelebeklere benzeyen bir görüntü sunmaktadır. Runer'larda 39 kadının ismi ve her birinin öyküsü işleme tekniğiyle hazırlanmıştır. Her runer kolayca önden görülüyordu. Runer'ın arkasında canlı görüntüleri sadece fikir veren ve masada rakamlarla desteklenen 999 kadının yaldızlı işlemeli isimleri, inişli çıkışlı pırıl pırıl porselenler masa zemini boyunca görülebilir. Dinner Party'de, tüm bu olağanüstü kadınlar, 21. yüzyılda, varlığını bu şekilde sürdürecektir. 11
Resim 5: Judy Chicago, “Dinner Party”, 1974-1979, (http://www.throughtheflower.org/page.php?p=10&n=2)
12
Resim 6: Lien Truong, Aile Oturuyor 2 (Aile Oturuyor Serisinden), 2005 Pennsylvania Güzel Sanatlar Akademisi, Kadın Sanatı Kolleksiyonu
Resim 7: Nancy Spero, Bahar Bayramı Direği: Hiç Esir Alma, 2007 13
Nancy Spero’nun 2007 yılındaki Venedik Bienalinde, “Maypole: Take No Prisoners” isimli çalışmasında, işkence mağdurlarının başları sanki bir festival süslemesi gibi iplere asılarak sergilenmektedir. Bu ironik yaklaşımda sanatçı, olağan yaşamın içinde süregelen işkence mağdurlarının görülmediğini ifade etmektedir. Savaş, şiddet ve yolsuzluk ile ilgili olarak protest çalışmalarında, erkek-merkezli, hiyerarşik toplumun baskıları ile ilgili olarak hem dindar bir feminist ve siyasi bir aktivisttir. Spero’nun çalışmalarında, eşitsizlik ve adaletsizliğe karşı duruşlar egemendir. Örgü ve örme gibi el sanatları son zamanlarda Batı popüler kültüründe bir artış yaşamaktadır. Kuzey Amerika'da, büyük ölçekli bir kent ortamında yaşıyorsanız, iplik mağazalarının çokluğu nedeniyle kısmen bir popülerlik kazanmıştır. Yirmi birinci yüzyılın başından bu yana, üçüncü dalga feminist politikanın yaşadığı karmaşaya biraz ışık tutacaktır. Üçüncü dalga dergisi “Bustas” ın kurucularından olan Debbie Stoller, örneklediği Popüler üçüncü dalga söyleminde, iç politika ile eğlenceli bir yol olarak sanata olan inancını kutlamak ve “kendiniz yapın” kültürü yoluyla kadınların topluluk oluşturmasını hedeflemektedir. Örme geleneksel kadın-merkezli bir faaliyettir. Çünkü (Stoller’a göre örme sanatı kendi içinde bir feminist eylemdir) (http://www.thirdspace.ca/journal/article/view/pentney/210). Stoller, “çağdaş üçüncü dalga hareketi feminist bir uygulama olarak hayal edilmelidir” diye savunmaktadır. Böyle yaparak, farklı kültürel uygulamalar, kolayca feminist olarak tanımlanması mümkün olmayabilir, insanlar tarafından feminist amaçlar için kullanılabilir. Üçüncü dalga feminizm bir uygulama olarak, sıradan kadınlara önemli konularda geniş çaplı bir siyasi protesto için birleştirerek bir ana akım oluşturmuş ve ikinci dalga feministlerde dayak yiyen, şiddete maruz kalan kadınlara bu hareket aracılığıyla yardımcı olmayı amaçlamışlardır. Bir uygulama olarak feminizm fikri üzerine inşa edilen bu akım, ana hatlarında bir süreklilik olarak feminist örgü uygulamaları örnekleri üretir. Feminist örme uygulamalarının imgeleri, taktikleri, kapsamı ve amacı farklı olabilir iken yine de feminist bir ahlaka katkıda bulunur. Bir sosyal yardım kampanyasını göz önünde bulunduran Beryl Tsang ve Stephanie Pearl-Mc Phee üstlendikleri bir bağış toplama etkinliğinden hareket ederek, örme işleri yapan kadınları toplayarak, bir kutlama mitingi düzenler. Mitingler, yürüyüşler ve kamusal görüntüler dahil olmak üzere, kullanılan örgü örnekler ile siyasi protesto biçimleri geliştirilir.
14
Resim
8:
“Örme
Afişlere
Barış”,
Grant
Neufeld,
2007,
(http://www.thirdspace.ca/journal/article/view/pentney/210)
Resim
9:
“Tank
Kılıfı”,
Marianne
Jorgenson,
2007,
(http://www.thirdspace.ca/journal/article/view/pentney/210)
15
Resim
10:
“Örgü
Rahim”,
MK
Carroll,
2007,
(http://www.thirdspace.ca/journal/article/view/pentney/210) Feminist politik eylem için uygun sanat Lif sanatı mıdır? diye bir soru yöneltilebilir. 'Feminizm' siyasi bir uygulamanın yanı sıra güçlü bir entelektüel harekettir. Anne Gray'in feminizm hakkındaki genişletilmiş tanımı, genellikle marjinalize insan gruplarını içine alan gruplar için kullanılabilir. “Hak eşitliği, insanlık şerefi ve kadınlara karar verme özgürlüğü” tanımıyla ortaya çıkan feminist hareket, seçkin lezbiyen kadınlar, yoksul kadınlar, üçüncü dünya ülkesi kadınları ve siyah kadınlardan oluşan kitleleri içine alır. Örgü ile cinsiyet (kadın) ve kadın el sanatları tarihsel anlamda ele alındığında içiçe olmuştur. Kuzey Amerika ve Avrupa'nın bazı bölgelerinde yirminci yüzyılın ikinci yarısında, İkinci dalga feminizm birçok türü kapsar, bu 1960'larda ortaya çıkan öğrenci hareketleri, savaş karşıtı hareketler ve sivil haklar hareketi, sosyal adalet hareketleri ile birlikte siyasi aktivizm ile ilişkilidir. Feministler üreme hakları, kürtaj ve işyerinde fırsat eşitliği için mücadele ve agresif bir baskı sistemi olarak aileyi sorgulamışlardır. Buna karşılık, üçüncü dalga feminizm hareketi daha çok, doğrudan ırk ve cinsel politika ile ilgili ve postmodern teori ve kapitalist tüketim ve medyayı sorgulamışlardır. 1990'ların başında ABD'de punk dışında ortaya çıkan ve üçüncü dalga feminist siyaset, estetik, müzik ve popüler kültür ile angajman yörünge etkisi Riot Grrrl hareketi, aynı zamanda çağdaş “kendiniz yapın” kültürü iz bırakmış ve etkileri de çağdaş örme kültürü olarak görülebilir. 3.SONUÇ Feminist politik eylem için uygun sanat tekstil ve Lif sanatları mıdır? Tekstil sanatları ile kadın ve kadın el sanatları tarihsel anlamda ele alındığında iç içe olmuştur. 16
Öğrenci hareketleri, savaş karşıtı hareketler, sivil haklar hareketi, sosyal adalet hareketleri ile birlikte siyasi aktivizm protest ve karşı duruş hareketleridir. Protest Feministler üreme hakları, kürtaj ve işyerinde fırsat eşitliği için mücadele ve agresif bir baskı sistemi olarak aileyi sorgulamışlardır. Buna karşılık, üçüncü dalga feminizm hareketi daha çok, doğrudan ırk ve cinsel politika ile ilgili ve postmodern teori ve kapitalist tüketim ve medyayı sorgulamışlardır. 1990'ların başında ABD'de punk dışında ortaya çıkan ve üçüncü dalga feminist siyaset, estetik, müzik ve popüler kültür ile aynı zamanda “kendiniz yapın” kültürü iz bırakmıştır. Sanatsal dışavurumlarında, çağdaş tekstil ve lif sanatları da araştırmada yer alan örneklerde görüldüğü üzere önemli yer bulmaktadır. Türkiye’de sanat dünyası Protest Sanat akımlarından ne kadar payını almıştır? Genel olarak namus cinayetleri, töre olayları ya da kadına yönelik şiddet gibi gündelik basında da sık sık görmeye alışkın olduğumuz konular sanatçılar tarafından ele alındığında, egemen sanat kodları içinde kalarak işlendiğinden feminist bir perspektif sunmaktan uzak olmaktadırlar. Bu tip çalışmalar daha çok güncel politikanın rehabilite etme stratejilerine yaklaşabilmektedir. Türkiye’de protest duruşlar, plastik sanatlarda yer bulmasına karşın tekstil ve lif sanatlarında çok yer bulmamıştır. Değişik dönemlerde dünyada ve türkiye’de baskıcı yönetimsel politika, sanatçının özgürlüğünü ve üretkenliğini de kimi zaman engellemiş kimi zaman da kısıtlamıştır. KAYNAKÇA Bozağaçlı, Selçuk, Soyşekerci, Serhat, 20. Yüzyılın Sanat Dünyası Perspektifinden Sosyo Ekonomik Çelişki ve Ekolleşmeler, Üniversite ve Toplum Bilim, Eğitim ve Düşünce Dergisi (E Dergi), Cilt 8, Sayı 3, Eylül 2008. Çınar, E., Teknoliflerin Lif Sanatı Alanındaki Yeri, (yayınlanmamış yüksek lisans tezi), s. 65 Esenler Pasin, Gülseren “Kadını Farkındalık ve Özgürleşmesinde Sanatın Önemi”, Dokuz Eylül Üniversitesi, Uluslararası Kadın Konferansı, Kadın Olmak Farkındalık ve Özgürleşme Bildiriler Kitabı, İzmir, 09-11 Mayıs 2012. Freeland, Cynthia, Sanat Kuramı, çev. Fisun Demir, Dost Kitabevi, Ankara, 2008. Oyman, N. Rengin, “Üç Boyutlu Heykelsi Tekstiller”, 1.Uluslararası İstanbul Tekstil Sanatı-Tasarımı Sempozyumu, Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Tekstil Bölümü, İstanbul, 17-20 Ekim 2012. 17
Withers, Josephine, The Guerrilla Girls, Feiminist Studies, say覺 14, cilt 2, Feminist Studies, Inc, College Park, USA, 1988. http://dearkitty1.wordpress.com/2007/09/02/textile-art-protest-against-the-iraq-war-by adrienne-sloane-from-the-usa/
http://www.pinterest.com/pin/273241903026/ http://www.thirdspace.ca/journal/article/view/pentney/210 http://www.throughtheflower.org/page.php?p=10&n=2 http://www.textielmuseum.nl/nl/collectie/BK0301a=c
18