İngilizceden Çeviren Gizem Yeşildal
- Önemli – TUTKU OYUNLARI serisinde fazlasıyla yetişkinlere yönelik içerik bulunmaktadır. Aşırı tasvir ve ayrıntı yer almamasına rağmen kaçırma, tecavüz ve hem fiziksel hem de psikolojik şiddet mevcut. Bu tür içerikleri okuyamıyorsanız lütfen bu kitabı almayın. Hazırsanız, hoş geldiniz, yolculuğun tadını çıkarın. – Aleatha Romig
Birinci Bölüm En güçlü ya da en akıllı olan değil, değişime en iyi ayak uydurabilen hayatta kalır. – Charles Darwin
B
ilinci, buzun erimesi gibi yavaşça yerine geldi. Su hâlâ vardı, yalnızca biçim değiştirmişti. Claire’in zihni, içinde bulunduğu durumu bütünüyle kavrayamıyordu. Uyanmakta olduğunu biliyor, tenine değen yumuşak çarşafı ve kalın battaniyeyi hissediyordu ama bunlar yanlış geliyordu. Neredeydi? Buz aniden sıvıya dönüştü ve damarları soğuk, yoğun sıvıyla doldu. Zayıf kasları bu yoğun çözeltiyi pompalamaya çalışırken nabzı hızlandı. Şişmiş gözkapaklarının yanmasıyla bu yere nasıl geldiğini hatırladı. Dinlemek, herhangi bir şey duymak için kulak kabarttı. Duyabildiği tek ses, kulaklarındaki kesintisiz çınlamaydı. Cesaretten çok meraktan, dikkatlice gözlerini açtı. Odaya göz atarken içeride yalnız olduğunu fark etti. Bir anlık rahatlamayla göğsü kasıldı ve istemsizce iç geçirdi. Başka koşullar altında olsaydı ipek çarşafların inanılmaz yumuşaklığının ya da battal boy, gösterişli yatağın keyfini çıkarabilirdi. Bugün ise zihnini kaplayan pus dağıldığı sırada, sıcak kozasına rağmen vücudu titriyordu. Önceki gecenin anıları, bilinçaltının derinliklerinden çıkmaya başladı. Belki
Aleatha Romig
de kâbustu. Yaşananların gerçek olmadığına kendini ikna etmeye çalıştı. Peki, öyleyse buraya nasıl gelmişti? Ve burası neresiydi? Altın rengi perdelerle kapanmış kocaman pencerelerden, gözlerinin alışmasına yetecek miktarda gün ışığı sızıyordu. Geldiğinden beri ilk defa etrafına gerçekten baktı ve yatağın süslü bir şekilde oyulmuş dört köşe direğini gördü. Oldukça zariflerdi ve yatağın ötesine bakınca odanın da öyle olduğunu fark etti. Cezbedici yatak odası, daha önce gördüklerinden çok daha geniş ve lükstü. Adeta cennet gibiydi ama Claire bunun aslında cehennem olduğunu biliyordu. Bir kez daha dinledi; hiç ses yoktu. Tek ses, kafasındaki anıların sesiydi. Boğazı acıyana kadar çığlık çığlığa bağırdığını ve sıktığı yumrukları ağrıyana kadar odanın kapısına vurduğunu duydu. Ancak sesleri duyan sadece kendisiydi. Kimseye sesini duyuramıyordu. Bu güzel oda onun hapishanesiydi. Yavaşça oturmaya çalıştı. Bunun bile onu ne kadar rahatsız ettiğini fark etmesi, dün gecenin gerçek olduğuna dair başka bir kanıttı. Usulca kayarak hücresini biraz daha iyi görmeye çalıştı. İleride kabartılmış yastıklı bir koltuk, ona uygun bir kanepe, etrafı mermer fayansla kaplı küçük bir şömine ve üzerinde taze çiçeklerle dolu kristal bir vazo olan iki kişilik küçük bir masa vardı. Masanın verdiği samimiyet, Claire’in midesinin altüst olmasına neden oldu. Boğazına sızan safranın tadı iğrençti. Çaresizce yutkunmaya çalıştı. Şifoniyer ya da genellikle yatak odasında bulunan diğer eşyalar yoktu. Fakat Claire buranın, onun yeni odası olduğunun söylendiğini belli belirsiz hatırlıyordu. Çevresine bakınca kaliteli, beyaz ahşaptan yapılmış gömme kitaplığı, rafları ve odada6
Tutku Oyunları
ki üç kapıyı gördü. Yatağa en uzak olan, dün geceki yumruklamalarından sonra hiç zarar görmemiş gibi hâlâ sapasağlamdı. Kapının kilidinin açılmış olmasını düşünmek için hiçbir sebebi yoktu. Claire’in kesin olarak bildiği kadarıyla tek kaçış yolu o kapıydı. Kapıdan çıkmanın bir yolunu bulmalıydı. Gözlerini kapayarak gece yaşananları hatırladı. Anıları bilincinin derinliklerinden çıkmaya başladığında, onları durdurmak istedi. Kapalı gözkapaklarının ardında onu görmeyi başaramamıştı. Anthony Rawlings, bir haftadan kısa bir süre önce tanıştığı adamdan çok farklıydı; uzun boyluydu, yakışıklıydı, kahverengi saçları ve daha önce hiç görmediği kadar koyu renk gözleri vardı. Ona kibar, iyi bir beyefendi gibi davranmıştı. Dün geceyse bu kelimelerin hiçbiri, onu tarif etmek için kullanılamazdı. Acımasız olduğunu söylemek, Claire’in katlandığı şeyleri açıklamaya yetmezdi. Talepkâr, agresif, yıpratıcı, kontrolcü fakat hepsinin ötesinde gaddardı. Yavaşça kıpırdanan Claire, en ufak bir hareketin bile kaslarının ağrımasına neden olduğunu fark etti. Kasıkları zonkluyordu, vücudu hassaslaşmıştı ve dudakları şişmiş, yara olmuştu. Adamın kokusunu, tadını ve ses tonunu hatırlıyordu. Bu düşünceler midesinin derinliklerindeki isyanı körükledi. Kalp atışları hızlanmıştı. Ancak sebebi beklenti değil, korkuydu. Çılgıncaydı. Bu tür şeyler suç dizilerinde ya da filmlerinde olurdu, gerçek hayatta onun gibi insanların başına gelmezdi. Hafızasını yoklayarak sonunda adamın odadan çıktığı anı hatırlamaya çalıştı. Claire’i kapının önünde öylece bırakıp gitmişti. Görüntüler aklında yeniden canlanırken şişmiş gözlerinden yaşlar aktı. Sırtını yumuşak yastığa yasladı ve ken7
Aleatha Romig
dini biraz daha uyuma lüksüne bıraktı; bu gerçeklikten bir kaçıştı. Claire tekrar uyandığında, diğer kapıların ardına bakmayı daha fazla erteleyemeyeceğini biliyordu. Banyoyu bulmalıydı. Yataktan dışarı adımını attığında gösterişli halı ayaklarını sardı. Yumuşak halıya rağmen vücudunun ağırlığı, bacaklarının acı içinde yanmasına neden oldu. Claire umutsuzca feryat ettiği dakikaları anımsadı. İç sesi cevaplanmayan sorularla doluydu. Bu nasıl oldu? Buraya nasıl geldim? Neden buradayım? Ve nasıl gidebilirim? Üç kapının ikisi yatağa yakındı, diğeriyse oturma alanının oradaydı. Claire ağrıyan bedenini çarşafla örterek, yavaşça diğerlerinden ayrı olan kapıya gitti. Bu kapı özgürlüğe açılan yolundaki sağlam, büyük, ahşap bir engeldi. Hissettiği endişe, bedenini ele geçiriyordu. Soğuk, metal kapı kulpuna giden elleri titriyordu. Hareket ederse çarşafa sarılı halde mi kaçacaktı? Tabii ki evet! Ancak kapı kolu hareket etmeyince, heyecanı hızla hayal kırıklığına dönüştü. Engeli, boyun eğmez bir şekilde orada duruyordu. Bu sonucu beklemiş olmasına rağmen, hayal kırıklığı Claire’in vücudundaki ağrıyı yoğunlaştırdı. Arkasına dönüp hücresine göz attı. Diğer iki kapıdan biri umduğu yola açılıyor olabilirdi. İlk kapıyı açınca buranın, normal bir yatak odası genişliğinde dolap olduğu ortaya çıktı. Gömme dolaplar, ayakkabı rafları ve askılardan giyinme odası olduğu anlaşılıyordu. Şaşırtıcı bir biçimde askılarla raflar doluydu. Kıyafetler Saks kataloğundan çıkmış gibiydi; Claire’in tercih edeceği ya da edebileceği türden değillerdi. Onun tarzı daha çok Target ya da Vintage’dı. Bu kıyafetlerse zengin ve ünlü birine aitmiş gibiydi. O birisi 8
Tutku Oyunları
kimdi acaba? Peki, Claire neden o kişinin odasında olduğunu ve bunların ona ait olduğunun söylendiğini hatırlıyordu? Diğer kapıyı açınca beklediği yeri buldu. Bir keresinde televizyonda gördüğü tarzda büyük ve bembeyaz banyoya girdi. Soğuk fayansı çıplak ayak tabanlarında hissetti. Etrafı beyaz mermer, beyaz porselen, gümüş eşyalar ve camla çevriliydi. Yumuşak, mor havlular dışında içeride tek bir renk bile yoktu. Geniş bir jakuzi ile içinde her yönden çıkan büyük-küçük duş başlıkları olan, etrafı camla kaplı duş vardı. Lavabo geniş, aydınlatmalı ayna ile taburesi olan tuvalet masasına bitişikti. Dönüp aynadaki kişiye baktı. Yansımasını incelerken gördüğü görüntü karşısında dehşete kapıldı. Darmadağınık kahverengi saçlar, tanımadığı bir yüzü çevreliyordu. Dudaklarında neredeyse havlularla aynı renk morluklar vardı, sol şakağı kızarmış ve şişmişti. Çarşafı yavaşça yere bıraktı. Vücudunun her yerini kaplayan kırmızı ve mor yaralar, hissettiği acıların görsel birer kanıtı gibiydiler. Bu görüntü karşısında Claire’in gözyaşları yeniden akmaya başladı. Kesin bir kararlılıkla banyonun içindeki diğer kapı kolunu kavrayıp çevirerek tuvaleti buldu. Duşun yanında yumuşacık, beyaz bir bornoz asılıydı. Suyu ayarlamak için kolları çevirirken duş almanın iyi geleceğini düşünüyordu. Geniş duşa girdiğinde, etrafa buhar saçan sıcak su vücuduna çarptı. Su harap olmuş kaslarından akarken, omuzlarına binlerce iğne batırılıyormuş gibi hissediyordu. Aynı anda hem zevk hem acı veriyordu. Suyun saldırısını sürdürmesine izin verdi. Zaman geçtikçe yükselen sıcaklık, kaslarını rahatlatıyordu. Şampuanın ve sabunun çiçeksi kokusu, dün geceki kokuların yerini aldı. Yeni bir güç hissiyle kararlılığı arttı. Bir şekilde bu kâbusu atlatacaktı. 9
Aleatha Romig
Claire bornozla yaralı vücudunu kurularken bir plan yaptı. Anthony’yle konuşacak ve bunun bir hata olduğunu açıklayacaktı. Yollarını ayırabilirlerdi, sorgusuz sualsiz, dava açmadan. Yumuşak bornoz onu ısıtarak sahte bir güvenlik hissi verdi. Aynadaki kadın şimdi daha iyi görünüyordu. Fakat koyu renk saçları ıslak ve darmadağınık bir halde omuzlarından dökülüyordu. Claire hiç düşünmeden dolapları ve çekmeceleri açmaya başladı. Giyinme odası gibi banyo da eşyalarla doluydu. Karşısında ünlü markaların binlerce dolarlık kozmetik malzemeleri vardı; cilt bakım ürünlerinden göz kalemine kadar her şey ve elbette bir dizi saç bakım ürünü. Başka birinin bornozunu giyiyor, yatağında uyuyor, banyosunda yıkanıyordu. Tarağını kullanmak izinsiz yaptığı şeylere sadece bir yenisini eklerdi. Zaten fazla seçeneği de yoktu. Yatak odasının kapısını açtığında, yemek masasının üzerindeki bir tepsi yemeği görünce şaşırdı. O ana kadar açlık sancılarını yok saymıştı. Tanrı biliyor ya, bir önceki gece olanları düşündükçe midesi altüst oluyordu ama üzeri kapalı tabağın kokusu ilgisini çekti. Kapağı kaldırdığında altında buharı tüten bir omlet, tost ve taze meyveler buldu. Ayrıca bir bardak portakal suyu, su ve bir termos kahve vardı. Artık karnı doymuş, vücudu da duştan rahatlamış bir haldeydi. Özgürlüğüne kavuşmak için acelesi yoktu, biraz daha uyumaya karar verdi. Ancak o zaman yatağın sadece toplanmadığını, çarşafların da değiştirilmiş olduğunu fark etti. Sanki dehşet dolu gece hiç yaşanmamıştı. Vücudu ise aksini haykırıyordu. Örtüleri açıp yumuşak, saten nevresimin arasına girdi, temiz kokuyu içine çekerek gözlerini kapadı. İstediği kaçış değil, geçici bir oyalanmaydı. 10
Tutku Oyunları
Oturma alanına yakın olan kapı çalındığında Claire, uzaklarda bir rüyadaydı. Uyandığında etrafındaki yabancı eşyalar, kısa bir süreliğine kafasını karıştırdı. Kaç saattir uyuyordu? Güneş ışığı önceki kadar parlak olmasa da hâlâ perdelerin arasından sızıyordu. Tekrarlanan ses onu kendine getirdi. Evet, yirmi altı yaşında bir yetişkindi ama o an beş yaşında bir çocuk gibi uyuyormuş numarası yapmaya karar verdi. Yatakta hareketsizce yatarken kapının açıldığını duydu. Çekinerek gözlerini araladığında, bir kadının sessizce odaya girdiğini gördü. Claire’in görüş açısından tam olarak anlaması güçtü ama kır saçlı kadın, ondan birkaç santim daha uzun duruyordu. Claire onun annesinin yaşlarında olduğunu tahmin etti, tabii annesi hayatta olsaydı. Kadın ona yaklaşırken Claire de başını kaldırıp, “Sizin odanızdaysam eğer özür dilerim,” dedi. “Hayır, Bayan Claire. Burası sizin odanız, benim değil,” diye karşılık verdi kadın. “Sizi akşam yemeğine hazırlamaya geldim. Adım Catherine.” Claire şaşkınlıkla yavaşça oturdu. Akşam yemeğine hazırlanmak da ne demek oluyordu? Yara bere içindeydi, lüks bir süitte alıkonuluyordu ve bu kadın onun yemeğe hazırlanmasına yardım edecekti, öyle mi? “Nankör biri gibi davranmak istemem ama ‘yemeğe hazırlanmak’ derken neyi kastediyorsunuz?” “Bay Rawlings saat tam yedide akşam yemeği için burada olacak,” diye açıkladı Catherine. “Hazır ve uygun bir şekilde giyinmiş olmanızı bekliyor. Yardıma ihtiyacınız olabileceğini düşündüm.” Claire ilk başta duyduklarını tam olarak algılayamadı. Yemek için giyinmesini istiyordu. Kim olduğunu sanıyordu ki? “Bakın, 11
Aleatha Romig
eğer bana yardımcı olmak istiyorsanız buradan gitmeme izin verin,” dedi. Sesinin yükselmesini engellemek için elinden geleni yapsa da Anthony’yi görme korkusu ile kaçma olasılığı bunu imkânsız kılmıştı. “Bayan Claire, bu konuda yapabileceğim bir şey yok. Ben sadece size elimden geldiğince yardım etmek için buradayım.” Çok saçmaydı. Yine de bu çaresiz koşullar altında Claire’in ona inanmaktan başka çaresi yoktu. “Sadece bir saatimiz var. Saçınızla başlayabiliriz belki?” diye öneride bulundu Catherine. Claire’in görünüşünden ya da içinde bulunduğu durumdan etkilenmemiş gibi görünen Catherine’in sakinliği, Claire’i yatıştırmıştı. Başını iki yana sallayarak duştaki kararlılığını hatırladı ve ikna edici bir ses tonuyla konuştu. “Catherine, yardım teklifin için teşekkür ederim ama yemek için hazırlanmayı planlamıyorum. Hatta bir yanlışlık olduğunu düşünüyorum. Yakın zamanda buradan gideceğim.” Claire konuşmasına devam ederken Catherine giyinme odasına gidip, mavi bir kokteyl elbisesi ile ona uygun ayakkabılarla geri döndü. “Ah, bu kıyafetler kimin bilmiyorum.” “Bunlar size ait hanımefendi. Şimdi artık hazırlanmaya koyulsak iyi olur, yemek yemeyi planlamıyor olsanız dahi üzerinize bir şeyler giymeniz gerekmiyor mu?” Claire, kadının konuşma tarzının resmi olduğunu fark etti. Aksanını tam olarak çözemiyordu. Beğendiği ama taklit etmemek için uğraştığı Georgia aksanı kesinlikle değildi. Catherine yavaşça Claire’in elinden tuttu ve onu banyoya götürdü. Claire itaatkâr bir şekilde makyaj masasının taburesine oturdu ve Catherine’in saçlarını taramasına izin verdi. Bu nazik 12
Tutku Oyunları
kadına itiraz etmeyecekti. Onun yerine enerjisini Anthony’ye saklayacaktı. “Önünüzdeki çekmecede makyaj malzemeleri var,” dedi Catherine. “Ben saçınızı yaparken siz de biraz onlardan sürmeye başlayabilirsiniz belki. Makyajsız da güzelsiniz ama tüm günü uyuyarak geçirdikten sonra makyaj yapmak size daha iyi hissettirecektir.” Claire aynaya baktı. Gözlerini, şakağını ve dudaklarını görünce ağlamaya başladı. Önceki gibi hıçkırmıyor olsa da yaşlar hızlıca yanaklarından süzülüyordu. “Ah, hanımefendi, ağlamanın yararı yok. Bay Rawlings dakik olunmasından hoşlanır. Ağlamak makyajınızı bozmaktan başka bir işe yaramaz.” “Onu görmek istemiyorum.” Çaresizlikle dolu kelimeler, ağzından çıktıktan sonra tereddüt etti. Bu kadını tanımıyordu. Anthony için çalıştığı aşikârdı. Ona neden güvenecekti ki? Claire aynadaki yansımasına baktı; kendine değil, arkasındaki kadına. Gözleri çelik rengindeydi, gri ve yumuşak. İfadesinde yükümlülük ya da acıma değil, merhamet vardı. Yanılıyor da olabilirdi ama kelimeler dökülmeye devam etti. “Dün geceden sonra kendimi çok… kirli hissediyorum,” dedi. “Neler yaptığını, bana yaptırdıklarını bilmiyorsun. Çok utanıyorum.” Sözlerine gözyaşları eşlik ediyordu, burnu akmaya başladı. Catherine’in ses tonunda yargılama yoktu, sadece anlama arzusuyla doluydu. Sanki bu mümkünmüş gibi. “Bay Rawlings’i uzun zamandır tanıyorum. Dün gece onun istemediği bir şey oldu mu?” Claire başını iki yana salladı. “Hayır. Olan her şeyi o istedi.” “Öyleyse utanmanız için bir sebep yok. Onun istemediği bir 13
Aleatha Romig
şey yaparsanız, işte o zaman Bay Rawlings’le yüz yüze gelmek istemezsiniz.” Catherine dolaptan küçük bir havlu alıp lavaboda ıslattıktan sonra Claire’e verdi. Claire itiraz etmeden yüzünü silip makyaj yapmaya başladı. Kısa bir süre içinde ortaya çıkan sonuçtan memnunlardı. Ruj, şişliğin çok fark edilmemesini sağlıyordu. Catherine elbiseyle banyoya girdiğinde, Claire bornozun altında çıplak olduğunu hatırladı. “Şey, iç çamaşırım yok.” “Evet, hanımefendi. Bay Rawlings’in kurallarını hatırlamıyor musunuz?” Claire’in cevap vermesini beklemeden devam etti. “Asla iç çamaşırı giyilmeyecek.” Claire dün gecenin puslu hatıralarıyla mücadele etti. Anılarının neden bu kadar bulanık olduğunu anlayamıyordu ama böyle bir konuşmayı, daha doğrusu isteği, belli belirsiz hatırlar gibiydi. Öte yandan hepsi saçmalıktı. O adam kendini ne sanıyordu da böyle taleplerde bulunabileceğini ve bunlara uyulacağını düşünüyordu? Catherine, Claire’in elbiseyi giymesine daha çok saçını ve makyajını bozmaması için yardım etti. Claire ise o sırada ne kadar saçma gelse de kendi kendine yemin ediyordu. Ne zaman ve nasıl olacağını bilmiyorum ama buradan ayrılacağım, ondan uzaklaşacağım ve kadınların iç çamaşırı giydikleri bir yere gideceğim. Aynanın önüne geçtiğinde Catherine onu onaylarcasına gülümsedi. “Bay Rawlings memnun olacak. Şimdi benim gitmem gerek, birazdan burada olur.” Rawlings’le bir kez daha karşılaşacağının hatırlatılması üzerine, Claire’in kararlılığıyla birlikte ciğerlerindeki hava da çekildi. 14
Tutku Oyunları
Catherine onu tanıyordu. Belki burada kalırsa Rawlings… Bu düşünceyi nasıl tamamlayacağını bilemedi. Rawlings iyi mi davranırdı? Gitmesine izin mi verirdi? Bu kadın yanındayken daha güvenli olur gibi geliyordu. “Belki gelene kadar burada kalabilirsin?” Catherine cevap vermedi ama memnuniyet dolu bakışları bir an için hüzünlü bir ifadeye büründü. Claire, gitmeye ya da kalmaya Catherine’in tek başına karar veremeyeceğini anladı. Korkusuyla yüz yüze olacaktı; gece ona acı çektiren ve hükmeden adamla. Onun tek kaçış aracı olduğunu da biliyordu. Sırf bu nedenden dolayı onunla yüzleşecekti. “Yardımın için tekrar teşekkürler,” dedi. “Yarın burada olacağımı hiç sanmıyorum. Bunu onunla yemekte konuşacağız.” Catherine başını onaylarcasına salladı. Ancak bu yalnızca Claire’in cümlesini duyduğunu belirten bir hareketti, doğruluğunu onaylayan değil. Ardından banyodan çıktı. Claire belli belirsiz bir bip sesi duydu. Arabaların otomatik kilitleme sistemlerinin sesini andırıyordu. Bip sesini bir kez daha duyup da kalp atışları hızlandığında hâlâ banyodaydı. Rawlings kapıyı çalmadan açıp içeri girmişti. Claire onun boş odayı taradığını hayal edebiliyordu. Banyoda kalırsa Rawlings sonunda yanına gelir miydi? Yoksa gider miydi? O bunları düşünürken, Rawlings odada sessizce bekledi. Bir ya da iki dakika geçtikten sonra Claire, usulca banyonun kapısını açıp odaya girdi. Tüm gücüyle, dışarı çıkmak için feryat eden korkularını bastırdı. Bu akıl oyununda onunla doğrudan yüzleşmeye kararlıydı. Odaya girdiğinde ilk gördüğü şey, Rawlings’in bir boşluğu ya 15
Aleatha Romig
da kara deliği andıran kopkoyu gözleri oldu. Dudakları hareket ediyordu. Konuşuyordu ancak Claire’in tek duyduğu, bir önceki gecenin anılarıydı. Claire güçlü göründüğünü umarak odanın ucundaki kitaplığa gitti. Ancak o kopkoyu gözlerin doğruca ona baktığını görünce, sahte kararlılığı eridi gitti. Adam bir anda tam karşısındaydı. Yakınlığı Claire’in midesinin kasılmasına, sabahki safranın geri gelmesine sebep oldu. Büyük eliyle Claire’in çenesini kavradı, onu o sonsuz boşluğa bakmaya zorladı. Güçlü sesi derin, yavaş ve otoriterdi. “Bir kez daha deneyelim mi?” Bu bir soru değil, beyandı. “Karşındakinin selamlamasına karşılık vermek âdettendir. İyi akşamlar dedim.” Dokunuşuyla Claire’in dizlerinin bağı çözüldü. Bağırmak, kaçmak istiyordu ama bunu yapamazdı. Güçlü olamıyorsa bile en azından bayılmayı önlemeliydi. “Üzgünüm. Kendimi iyi hissettiğimi sanmıyorum,” dedi. Adamın eli hâlâ çenesindeydi ve Claire titremesini hissettiğini biliyordu. Rawlings tekrar konuştu: “İyi akşamlar, Claire.” Bu kez kelimeleri biraz daha uzatarak söyledi. Gözleri buz gibiydi. Claire onları okuyamıyor, yalnızca sonsuz karanlığa uzanan derinliklerini görebiliyordu. “İyi akşamlar, Anthony.” Sesinin güçlü çıktığını düşünebilirdi ama öyle olmamıştı. O anda kapı yeniden açıldı ve genç bir adam yemeklerini getirdiği servis arabasıyla içeri girdi. Claire masaya doğru yürüyecekti ki Anthony, onu kolundan tutarak durdurdu. Claire başını kaldırıp o gözlere baktı. Anthony diğer eliyle uzanıp elbisesini kaldırdı ve kalçasına dokundu. Dokunuşunun verdiği şok hızla öfkeye dönüştü. Claire’in 16
Tutku Oyunları
yeşil gözleri ateş saçıyordu, boynunu dikleştirdi. “Ne yaptığını sanıyorsun?” Onunla olabildiğince sert konuşmak niyetindeydi ama adamın eli kolunu daha da sıkınca ne diyeceğini unuttu. “Görüyorum ki en azından bir kurala uyabilmişsin,” dedi Rawlings. “Yiyelim mi?” Sesi normale dönerken elini de gevşetti. Küçük yemek masasına oturmadan önce, Claire’in sandalyesini çekti. Claire görüntüyü inceledi. Her şey çok güzeldi ve gerçekleri gizliyordu. Yemek harika kokuyordu ancak Claire’in midesi yemek yemesine izin vermiyordu. Ona karşı gelme konusunda kendi kendine cesaret vermesi işe yaramamıştı. Onun yerine kibarca oturup, yemeğiyle oynayarak dikkatlice başını sallıyordu. Yemeğe bakan Claire, sağduyu dışında bir şeyin daha eksik olduğunu fark etti. Genç adam bardaklarına su doldurmuştu ama bu sahteliği tamamlamak için şarap ya da şampanya olması gerekirdi. Anthony aklını okumuşçasına, “İçki içmeyi sevmem,” dedi. “Duyulara ket vuruyor.” Oysa Claire bir kadeh viskinin ne kadar iyi gideceğini düşünüyordu. Anthony onun rahatsızlığından açıkça zevk alıyordu. “Yemeği beğenmedin mi?” “Beğendim. Sanırım aç değilim.” “Bugün sadece kahvaltı yaptığını duydum. Sana yemek yemeni öneririm. Güce ihtiyacın olacak.” Bir lokma daha alırken gülümsedi fakat gözlerindeki ifade değişmedi. Claire yerinde oturup kaçmamak için tüm iradesini kullanmak zorunda kaldı. Hem zaten kapı kapalıydı ve garson çıktığında kısık bip sesini duymuştu. 17
Aleatha Romig
Görünüşe göre bir önceki gece sadece başlangıçtı. Anthony yemeğini bitirdikten sonra, ayağa kalkıp Claire’in elini tuttu. Claire ayağa kalkarken titremesi giderek şiddetlendi. Adam gülümseyerek onu kol mesafesinde tuttu. “Bu elbiseyi sen mi seçtin?” “Hayır, Catherine seçti.” Claire duruşunu bozmadı ama adamın planlarında onun isteklerine yer olmadığını biliyordu. “Evet, beni iyi tanıyor. Şimdi soyun.” Tatlı konuşma, öpüşme, hiçbir şey yoktu. Yalnızca elbisesini çıkarma talebi. Claire kıpırdamadı. Önce ona, sonra da kapıya baktı. Derin bir nefes alarak gözlerini yeniden ona çevirirken konuştu: “Bence bunu konuşmamız…” Anthony ani bir hareketle kumaşı yırtınca elbise omuzlarından düştü. Claire, üzerinde sadece topuklu ayakkabılarıyla şok olmuş bir halde kalakaldı. “Belli ki tüm kuralları hatırlamıyorsun,” dedi Anthony. “İlk kural: Sana söyleneni yap.” Boyalı gözkapaklarından yaşlar sızarken Claire’in titremesi şiddetlendi. Ağzından tek kelime çıkmadı. Sorun değildi zaten. Anthony’nin ağzıyla ilgili başka planları vardı. Claire’i iterek dizlerinin üzerine çökmeye zorladı ve pantolonunun fermuarını açtı. Claire hemen onun da kendi kurallarına uyduğunu fark etti; iç çamaşırı yoktu. Hiç konuşmadan kabaca Claire’i yönlendirdi. Claire başta korku dolu, boğucu bir hisle ona karşı koyup geri çekilmeye çalıştı ama adam, parmaklarını onun saçlarına dolayıp uygun gördüğü şekilde onu yönlendirdi. Geceleri saat bire kadar devam etti. Anthony sonunda odadan çıktığında Claire, battaniyeleri itip bornozu aldı ve kapıya koştu. Pürüzsüz gri kulbu tutup tüm gücüyle çekti. Hiç hareket etmedi. Yine kapıyı yumrukladı. Eli 18
Tutku Oyunları
acıyordu ama kimse karşılık vermedi. Aldığı tek cevap tüyler ürpertici sessizlikti. Claire bir şey aradı, herhangi bir şey. Çiçek dolu vazoyu bulup duvara fırlattı. Vazo kırılıp duvarı ıslattı ve kristal parçaları ile birlikte içindeki su halıya yayıldı. Susuz kalıp solmaya terk edilen çiçekler etrafa saçıldı. Claire ağlayarak yere çöktü. Yorgunluk ve ümitsizliğe boyun eğerek olduğu yerde uyuyakaldı.
Ertesi sabah Anthony odaya girdi. Bip sesi ve kapının açılması Claire’i ürküttü. Ayağa kalktığında birbirlerine baktılar. Anthony odayı inceliyordu. Yatağın yanında ters dönmüş abajur, yatağın bir köşesine bağlanmış eşarp ve ayaklarının dibindeki kırık vazo. Gülümsedi. “Günaydın, Claire.” “Günaydın, Anthony,” dedi Claire sesinin güçlü çıkmasına dikkat ederek. “Eve gitmeye karar verdiğimi bilmeni isterim. Bugün buradan ayrılacağım.” “Burayı beğenmedin mi?” Anthony’nin gülümsemesi genişlerken siyah gözleri parladı. “Bu kadar kısa sürede gideceğini sanmıyorum. Yasal açıdan bağlayıcı bir anlaşmamız var.” Ceketinin cebinden bir bar mendili çıkardı. “Tarih ikimiz tarafından belirlendi ve imzalandı.” Claire şaşkınlıkla ona bakarken zihni de hızla çalışıyordu. Bu durum o kadar saçmaydı ki gerçek olması imkânsızdı. Aklı başında hangi insan bar peçetesinin yasal bir anlaşma olduğunu düşünürdü ki? Öyle olsa bile -ki çok çok düşük bir ihtimaldi- bu kimseye karşısındakine şiddet uygulama, onu aşağılama ya da kölesi yapma hakkını vermezdi. Afallamış bir halde Anthony’ye baktı, nutku tutulmuştu. 19
Aleatha Romig
Anthony konuşmaya devam etti: “Belki hatırlamıyorsundur. Benim için uygun gördüğüm ya da memnun edici bulduğum her şeyi yapmayı kabul ettin. Karşılığında da senin borçlarını ödeyeceğim.” Claire’in başı zonklamaya başladı. Peçeteyi ya da iş teklifini hatırlar gibiydi ama her şey bulanıktı. Ayrıca kastettikleri bunlarsa, kabul etmek yerine barda üç vardiya çalışıp, borçlu kalmaya devam ederdi! “Görünüşe bakılırsa son yirmi altı yıldır meşgulsün,” diye devam etti Anthony. “Eğitim, kira, kredi kartları ve araba derken iki yüz on beş bin dolarlık borca girmeyi başarmışsın. Bu anlaşma 15 Mart’ta yapıldı ve tüm yasal anlaşmalarda olduğu gibi ikimizin de üç gün içinde vazgeçme hakkı vardı. Bugün ayın yirmisi. Borcun kapatılana dek sana sahibim. Anlaşmamız sona erene kadar gitmeyeceksin. Konu kapanmıştır.” Çaresizlikle titreyen Claire, “Konu kapanmadı!” diye haykırdı. “Bu saçmalık! Bir anlaşma sana bana tecavüz etme hakkı vermez! Ben gidiyorum!” Koridora çıkan kapıya baktı, sadece birkaç adım ötedeydi ve kapı mucizevi bir biçimde açık bırakılmıştı. Aniden Anthony’nin eli sol yanağına çarptı. Tokadın şiddeti onu diğer tarafa savurarak, yere yığılmasına neden oldu. Yavaşça kızın yattığı yere yürüdü. Eğilme zahmetine bile girmeden, ona tepeden bakarak tekrarladı: “Belki zamanla hafızan yerine gelir. Bir sorun gibi görünüyor. Sana tekrar hatırlatayım, ilk kural ne söyleniyorsa onu yapman. Konu kapanmıştır diyorsam, kapanmıştır.” Peçeteyi alıp ceketinin cebine koyduktan sonra devam etti: “Ve beni memnun edecek her şeyi anlaşmayla kabul ettiğine göre, bu tecavüz olmuyor. ” 20
Tutku Oyunları
Ona tepeden bakmaya devam ederken ceketini ve kravatını düzeltti. “Bir süre odandan çıkmamanın senin için daha iyi olacağına karar verdim. Endişelenme. Çok zamanımız var. İki yüz on beş bin dolarlık zaman.” Bunu söyledikten sonra odadan çıkmak üzere döndü. Gucci marka ayakkabısının altında ezilen kristallerin sesi duyuluyordu. Kontrolcü, dayatmacı ses tonu Claire’i kelimelerinden daha çok korkuttu. Öyle bir otoriteyle konuşuyordu ki Claire’in konuşacak ya da hareket edecek gücü kalmıyordu. “Çalışanlara cam kırıklarını temizledikten sonra, kahvaltını yapabileceğini bildireceğim.” Büyük, beyaz kapının ardında gözden kayboldu. Claire bip sesi ile kapının kilitlenişini duydu ve sızlayan yanağına dokundu. Önündeki dağınıklığa baktığı sırada oda yeniden sessizliğe büründü. Küçük, önemsiz bir itiraz olsa bile kendi kendine, “Bunu temizleyeceğime açlıktan ölmeyi tercih ederim,” dedi. Fakat bir süre sonra kendini yerde emekleyip, gözyaşları içinde burnunu çekerek vazonun parçalarını toplarken buldu. Büyük parçaların çoğunu toplamıştı ki bornozundaki kanı fark etti. Bir süre bakındıktan sonra kanın elindeki kesikten geldiğini anladı. Yaşlarla bulanıklaşan görüşü, cam parçasını avucundan çıkarmasını güçleştiriyordu. Aniden artık tanıdık hale gelen bip sesiyle Anthony’nin geri gelmiş olmasından korkarak kapıya döndü. Catherine içeri girip etrafa bakındı ve başını iki yana salladı. “Bayan Claire, bırakın da ben temizleyeyim. Bir yerinizi keseceksiniz.” “Çoktan kestim.” Claire elini uzattı. Catherine onu kibarca 21
Aleatha Romig
banyoya götürdü ve camı çıkardı. Ardından elini temizleyip bandajladı. Süite geri geldiklerinde bir önceki gecenin kanıtları gitmişti. Oda temizdi, ters dönmüş abajurlar, eşarplar ve vazo yoktu. Masanın üzerinde bir tepsi yiyecek vardı. Claire masaya gidip itaatkâr bir biçimde tek başına kahvaltı yaptı. Yoğun bir çaresizlik hissi göğsünü kapladı. Tuzağa düşürülmüştü, yalnızdı ve ne yapacağını bilmiyordu. Büyükannesi her zaman yeni bakış açısının ona yardım edeceğini söylerdi. Claire tekrar duş almaya karar verdi ve sonra bir umut, başka bir şey düşünecekti.
22