Sercesme Sayı 19 Şubat 2006

Page 1

Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:14

Page 1

SERÇESM ¸ E BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR

BU SAYIDA

ALEVÝLÝKTE KADIN Erkek diþi sorulmaz muhabbetin dilinde Hakk’ýn yarattýðý her þey yerli yerinde Bizim nazarýmýzda kadýn-erkek farký yok Noksanlýk, eksiklik senin görüþlerinde

KISAS DOSYASI Söyleþiler: Ahmet Koçak Ulaþ Özdemir Doðan Bermek Dertli Divani Veliyettin Ulusoy

Cemde Kadýnýn Yeri

Hacý Bektaþ Veli

Esat Korkamaz, Genel Yayýn Yönetmeni

FÝKRET OTYAM E.Korkmaz’ý Yüzüne Karþý Övmek ESAT KORKMAZ Asyada Hayvan ve Bitki Tapýmý - IV HAÞÝM KUTLU Ýki Zýt Uygarlýk Çizgisi - Bölüm II ÝSMAÝL KAYGUSUZ Buyruk Örnekleri ve Sümbülname HASAN HARMANCI Örgütsel Bilinç ve Referans CANLAR FORUM Sözümüz Özümüzdür ÜNAL AKBULUT Adana’da Aþure Etkinliði ve Panel ÝSMAÝL ÖZMEN Mistisizmin Beyinsel Kaynaðý - IV ALÝ AKSÜT Boyasýn Semahý RIZA AYDIN Çevrimyazý: Tekkelerin Seddi... ABF BASIN BÝLDÝRÝLERÝ: Danýþma Kurulu Sonuç Bildirgesi Sultan-ý Nevruz Kutlu Olsun Gazi Katliamýný Unutmadýk ÖRGÜT YÖNETÝCÝLERÝYLE SÖYLEÞÝLER : HBVKTD Denizli Þube Baþkaný Hasan Erdem HBVKTD Ýzmit Þube Baþkaný Ali Buðdacý

AYLIK DERGÝ Genel Yayýn Yönetmeni: Esat Korkmaz Sahibi: Genel Ajans Basým Daðýtým Organizasyon Ltd. Þti. adýna Ahmet Koçak Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Ahmet Koçak Yönetim Yeri: Divanyolu Cad. No: 54, Erçevik Ýþhaný 102, 34110 Eminönü - Ýstanbul Tel/Faks: +90.(0)212.519 5635 E-posta: sercesme_dergisi@yahoo.com Baský: Mart Matbaacýlýk, Ceylan Sk. No 24, Nurtepe, Kaðýthane, Ýstanbul - 0212.321 23 00 Yayýn Türü: Yerel - Süreli

FÝYATI: YTL 3 / € 3 / £ 3 ÞUBAT 2006 SAYI: ISSN 1304-986

9 771304 986000

19

A

levilikte kadýn ya da kadýnýn iþlevi; kadýnlarýn daha özgür, daha saygýdeðer bir konuma/duruma sahip olduðu daha “eski” bir çaðý temsil eder. Ancak ne var ki yüzyýllar içerisinde Alevilikte ailenin ve aile içinde kadýnýn durumu/iþlevi genel toplumsal sürece koþut bir “nitelik” kazanmýþtýr. Yani, kendisinde var olan “geçmiþin anýsý”, “küllenme” yoluna girmiþ; üstyapýda uzun ömürlü olmasýna ve direnmesine karþýn, altyapýda “edilgenleþmekten” kurtulamamýþtýr: Çiçekte bir tohum olmuþ ama bir türlü açamamýþtýr. Üstyapýda bir “söylem”, bir “sistem” olarak varlýðýný sürdürürken, onu yaþatan “topluluk belleði” körelme yolunda olduðundan, kaçýnýlmaz “son”a doðru yol almaktadýr. Yüzyýllarýn kazandýrdýðý gelenekle erkek egemen gidiþe karþý direniyor ama “nafile”; direndikçe “sistemin ailesi” olup çýkýyor. Öyleyse ne yapýlmasý gerekiyor? Alevi zeminde ve sözel gelenekte yaþatýlan söylemden yola çýkarak kendimizi geçmiþe taþýdýðýmýzda, bu söyleme “uyan” bir aile biçimine, bir kadýn kimliðine ulaþýrýz. O zaman kendimize soralým: Bu durum neyi anlatýr?, diye. Bu durum; 1) Toplumsal yaþamýn uzak geçmiþinde ya da baþlangýcýnda “kadýn erkeðin kölesiydi” yargýsýnýn saçmalýðýný; 2) Kadýnýn sadece özgür deðil, ayný zamanda çok deðer verilen bir konuma sahip olduðunu; 3) Bunu saðlayan nedenin kadýnýn yaptýðý iþin “kamusal” karakterinden kaynaklandýðýný, 4) Kamusal alanýn dýþýndaki günümüz kadýnýnýn toplumsal durumundan daha yukarý, bir toplumsal aþama edindiðini anlatýr. Alevilikte kadýn sorununun çözüm yoluna girebilmesi “buluþulan bu kadýnýn, kadýn deðerlerinin” günümüze taþýnmasýyla olanaklýdýr.

Alevi Ýnancýnda Kadýnýn Yeri Alevi inancýnda insanlar cinsiyetlerine göre deðil de tasavvufta-inançta kat ettiði yola göre deðerlendirilir. Eðer kiþi yetiþmiþliði ve davranýþýyla tasavvuf-inanç zemininde ilerlemiþ ise ister kadýn ister erkek olsun o, sýradan insanlardan daha üst aþamadadýr ve “er” olarak tanýmlanýr. “Doðrudan demokrasi” temelli yol örgütlenmesinde kadýn-erkek “ayrýmý”, yani cinsiyet “ayrýmý” yapýlmadýðý için derviþlik makamý dýþýnda “halife” olan, tekkeleri yöneten, kendilerine baðlý birçok müridi bulunan kadýnlarýn sayýsý az deðildir: Bunun en çarpýcý örneði “Kadýncýk Ana”dýr. Hacý Bektaþ Veli’nin Hakk’a yürümesinin ardýndan O’nun postuna oturur. Halife iken Yol’un birinci piri durumuna gelebilmiþtir. Kadýncýk Ana, Bektaþiliðin kurumlaþmasýný saðlayan Abdal Musa’yý yetiþtirmiþtir. Aleviliðin-Bektaþiliðin dört büyük dergâhýndan birinin adýna baðlandýðý ve Kýzýldeli olarak bilinen Seyit Ali Sultan da Kadýncýk Ana yetiþtirmesidir. Balkanlar’a geçtiðimizde “Kýz Ana” ile karþýlaþýrýz: Demir Baba Vilâyetnamesi’nde, tekkede oturan kiþi olarak anlatýlýr. Adýna kurulan tekke, bugün de halkýn önemli uðrak yerleri arasýndadýr. Kadýnlarýn “post sahibi” olma geleneði 19. yüzyýlda Tokat’ta yaþayan Hubuyarlý Alevilerinin “Anþa Bacý”ya, Afyon, Emirdað ilçesine baðlý Karcalar köyü Alevilerinin “Zöhre Bacý”ya baðlanmalarýyla sürdürülür. Alevi zeminde kimi ocak pirlerinin “kadýn” olduðunu görmekteyiz: Adýyaman, Çelikan ilçesi, Bulam bucaðýnda “Zebran” (Sarý Gök) ziyareti vardýr. Bu ziyaret, “Zebran” adýnda bir kadýn pire ait olup, ayný kandan gelenlerce “ocak” olarak bilinir. (Devamý 2. Sayfada)


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:14

Page 2

¸ E SERÇESM

(Baþtarafý 1. Sayfada)

Cemde Kadýnýn Yeri Alevilikte kadýnýn yerini tam olarak algýlayabilmek için temel ibadet biçimi olan “cemlere” bakmak gerekir: Kýrklar, Alevi inancýnda en yüksek makama ulaþanlarýn oluþturduðu bir birliktir. Kutsal gerekçesinin önemi nedeniyle Alevilikte cem, Kýrklarýn yaptýðý muhabbeti “canlandýrmak” anlamýna gelir. Açýktýr ki Kýrklar arasýnda yalýnýz erkekler deðil, kadýnlar da bulunmaktadýr: Kýrklar’ýn 23’ünün erkek 17’sinin kadýn olduðuna ve kadýnlar arasýnda Fatma Ana’nýn da bulunduðuna inanýlýr. Kýrklar’ýn içinde kadýnlarýn bulunduðu, cemde süpürgecinin okuduðu gülbankla bize aktarýlýr: “Biz üç bacýydýk, Kýrklar meydanýnda süpürgeciydik.”

Cemde Kadýn Kimi bölgelerde farklýlýk göstermesine karþýn cemdeki hizmet sahiplerinin bir bölümü kadýndýr. Aleviliðin özgün geçmiþini ölçü aldýðýmýzda, cem ibadetinde, kadýnlarýn da erkekler gibi posta oturmak, cemin yürütülmesini saðlamak gibi görevleri bulunduðunu kabul etmek durumundayýz. Örneðin Cumhuriyet’in ilk yýllarýnda Sivas, Çamþýh yöresinde dede soylu kadýnlar posta oturup cem yürüttüler. Yine Hüseyin Abdal Ocaðý’ndan “Ýsaf Ana” ve “Ela Ana”nýn, posta oturarak cem tuttuklarýný biliyoruz. Bu gelenek Alevi zeminde hissedilen “erkek egemen” yargýlarla birlikte önemli ölçüde örselense de günümüzde canlý örneklerine rastlýyoruz: Hacýbektaþ postniþininin onayýyla Denizli, Merkez’e baðlý Uyanýk köyündeki “Sultan Ana”, kocasýnýn ölümünden sonra posta oturmuþ Abdal topluluðuna cem tutmaktadýr. 25 Mart 2006 Cumartesi akþamý, Denizli’de “Sultan Ana”nýn tuttuðu ceme katýldýk, kaydýný yaptýk. “Taklit” olmayan, “özgün” bir cemin “can”ý olduk; etkilendik. Cemde semah tutup dönen canlar, günahlarýný “döktüler.” Alevilikte “kadýnlar cem tutamaz”, diyen canlara “kanýt” olsun dilerim. Yol uygulamalarý rehberlik hizmetinin özünde bir “kadýn hizmeti” olduðunu kanýtlýyor: Ýnançta ve inanç uygulamasýnda mürþit, talibin “yol babasý”dýr; rehber ise “yol anasý” olarak algýlanýr. Cemlerdeki zâkirlik hizmeti kimi ocaklarda aðýrlýklý olarak kadýnlar tarafýndan yerine getirilir: Sözgelimi “Ela Ana”, zâkirlik yapmýþtýr. Ayný yörede yaþamýþ ve evliya aþamasýna taþýnmýþ “Fato”nun uzun süre cemlerde zâkirlik yaptýðý anlatýlýr. Adýyaman bölgesinde çerað hizmetinin, bir kadýn hizmeti olduðu vurgulanýr: Kadýnlar, Fatma Ana’nýn temsilcileri olduðu için “ýþýk” onlardan gelir. Yine Malatya ve Adýyaman bölgelerinde cemevinin hazýrlanmasý iþleri kadýnlara verilir: Doðal olarak cemevine gelen mürþit ya da pir, bu kadýndan “rýza” alarak içeri girer.(**) Kadýn-erkek eþitliðini, yaþamda ve ibadette kadýn-erkek birlikteliðini kanýtlayan bu uygulamalar, “erkek egemen toplum” insanýnýn ya da sisteme uyarlanmýþ yabancýlaþmýþ bireylerin anlamakta “zorlanacaðý” çok “demokratik” bir durumu anlatýr. Kadýnýn özgürleþmesinde, Alevi kadýnýnýn yeri ayrýcalýklýdýr. Bu “ayrýcalýklý” durumu yaþama geçirmek hepimizin görevi-sorumluluðudur.

NOTLAR

(*) Bak.: Ýbrahim Bahadýr, Kadýn Derviþler;

Su Yayýnlarý; Ýstanbul, 2005. (**)Daha fazla bilgi için Bak.: Age.

2

Þiirimizin De Yüz Aký Nazým Hikmet Can Yaþasaydý Ona Bir Çift Sözüm Olacaktý ve Nazým Ustaya

“1964 Sayfalýk Dört Kitabýn Yazarý Esat Korkmaz’ý Yüzüne Karþý Nasýl Övmeyeyim Be Usta” Diyecektim, Þimdi Diyorum...

A

Fikret Otyam

zerbaycan’dayým, Bakü’de ve oranýn “radyo-televizyasý”nda. Ak perdede Nazým Hikmet ile ilgili bir haber programý izliyorum içim bi hoþ. Nazým Usta’nýn (Azerbaycan’a ikinci gidiþi, can ülkesinde ayrýlanda. Bakü Darülfünunu’nun (Üniversitesi) o kocaman salonu týklým týklým dolu ve Komünist Partisi’nin önde gelenleri. Konuþmacýlar ardý ardýna söz alýyor, þiirler okuyor ve hepsi ama hepsi Nazým’ý övüyor, yere göðe koymuyorlar! Sýra Nazým Hikmet’te... Aðýr aðýr merdivenleri, sahnedeki kürsüye geçiyor o gür sesiyle “Yoldaþlar” diye baþlýyor konuþmasýna. Bunca övgüye, Nazýmca tepki koyuyor, o cümlesi yýllar geçse de aradan, kulaklarýmda: “Yoldaþlar.. Hiç kimseyi yüzüne karþý övmeyiniz; övene deðil, övülene zordur...”

Hazret-i Ali Buyuruyor Hazret-i Ali Divaný’ndan nasýl da güzel aktarmýþ dilimize Soy-Sop þiirini, Hacýbektaþlý kabri her daim ýþýklý ola dostum Sefer Aytekin. “Cahil! Cahilliðin, soy-sopla övünüþünden belli Bütün insanlar, bir anadan bir atadan deðil mi? Gümüþten doðmuþ bir insan gördün mü? Demirden doðmuþ bir insan gördün mü? Bir insan gördün mü Bakýrdan doðmuþtur veya mülkünden; Zenginliðinden doðmuþtur veya topraðýndan, Bütün insanlar etten, sinirden deðil mi? Kandan, kemikten, sinirden, etten deðil mi? Bir mayadan, bir potadan deðil mi? Bütün insanlar bir anadan ,bir atadan deðil mi? Övünmek gerekirse insana, övünmek; Ýnsan akýlla övünmeli, bilimle övünmeli Güzel huyla, iyi yürekle övünmeli. Cahil! Cahilliðin soy-sopla övüþünden belli”

O’nu Yüzüne Karþý Övüyorum Ey Nazým Usta!.. Adamýn nice kitabý var, ýþýk saçan, yani insanlarý / olaylarý aydýnlatan / bilgi veren. Sözüm onlardan deðil, son dört kitabýndan. 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü / 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü / 184 sayfa 3) Alevilik Ve Bektaþilik Terimleri Sözlüðü / 797 sayfa. Ne mutlu bu cana, kapaðýnda “Turna Semahý” adlý tablom var. 4) Yakýn zamanda kavuþtuðum Þeytan Tasarýmý Terimleri Sözlüðü / 793 sayfa ki hepsi toplam 1964 sayfa Nazým usta, tastamam 1964 sayfa!. Yüzüne karþý övmek istediðim kim mi Nazým usta, tanýmaktan / ayný gök kubbe altýnda ayný tarihlerde yaþamaktan / birlikte dergiler çýkardýðýmýz / yurt içinde ve yurt dýþýnda çaðrýlý olarak söyleþilere katýldýðýmýz soy-sopla deðil akýlla övünen, bilimle övünen, güzel huylu, iyi yürekli bir insan; adý Esat ve soyadý Korkmaz. O, 1946 yýlýnda Manisa/Demirci’de dünyaya gözlerini açanda bu satýrlarýn yazarý ayný yýl, eski adýyla Ýstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Bedri Rahmi Eyüboðlu Atölyesi’nde öðrenci idi. 60 yýllýk bir ömür, yüksek okul.. Devrimci cephede görevler ve mapus damlarý, yeniden üniversite ve bir uðraþ, Yüksek Orman Mühendisliði..12 Eylül zindanýnda ekmeðine de el konulmasý ve yayýncýlýk / yazarlýk serüveni. 68 Kuþaðý’nýn Güncesi sayýlabilecek “Kafa Tutan Günler”, “Alevilik ve Aydýnlanma”, “Alevilere Saldýrýlar”, “Alevilik Eðitimi Ders Notlarý”, “Pir Sultan Abdal” baþlýca yapýtlarý. Günlerdir, en son kavuþtuðum Þeytan Tasarýmý Terimleri Sözlüðü kucaðýmda, masamda!. Güzel bir kaðýda basýlmýþ 783 sayfa.. Telefonda takýlýyorum, “Esat can, benim ‘Dosttan Gelen Selamsýn’ kitabýmýn rekorunu kýramamýþsýn, benimki tastamam 800 sayfa!.” Üç Can Bir Cem: Geçen yýl Antalya’da yapýlan bir seminerde Esat Korkmaz, Fikret Otyam, Filiz Ana ve Mehmet Turan Dede ile bir arada.

Sayý 19


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:14

Page 3

¸ E SERÇESM

Bu Kadar Bol Þeytan Nereden Görülmüþ Derseniz, Esat’ýn Kitabýnda Derim!. Akýl almaz bir araþtýrma, ciddi/titiz/bilinçli. Þunu rahatlýkla yazýyorum, bundan sonra Þeytan üzerine kitap yazýlamaz, nerede þeytan var köþe bucak hepsini tek tek çýkarmýþ ortaya, katývermiþ kitabýna. Kadýn ve erkek cinsel organlarýnýn da birer þeytan olduðunu biliyor muydunuz, bilmiyorum, kitaptan öðrendim!.. Þöyle ki: “FALLUS. Fr. (phallus < Lat. Phallus, erkek cinsiyet organý < Yun. Phallos) a. 1) Yaratýcý enerjinin simgesi olarak algýlanan erkek üreme organý. 2) Çoðunlukla dik olarak betimlenen Þeytan’a özgü erkek cinsellik organ..” Peki ya “Etek”? O da þu: “Çýplak olarak betimlenen Þeytan’ýn ayýrt edici giysisi..” Etek buysa, mini etek de þeytanoðlu þeytanýn ta kendisi zaar!

Köydeki Evimizde Ýki Þeytanla Kardeþçe Yaþýyoruz! Iþýk içinde yatsýn, dostum Aþýk Veysel sazýna söylerdi: “Ben bir insan oðlu sen bir dut dalý Ben babamý sen ustaný unutma.” “DUT a. Ortaçað’da kimi azizler tarafýndan Þeytan’la özdeþleþtirilen aðaç ya da bu aðacýn meyvesi..” ANSÝKL. Kimi azizler Þeytan’ý dut aðacýnýn ya da bu aðacýn meyvesiyle özleþtirdi. Nasýl dut aðacýnýn meyvesi hamken beyaz, olgunlaþýnca kýrmýzý, ardýndan da siyaha dönüþüyorsa týpký bunun gibi þeytan da baþlangýçta beyazdýr, giderek gücüyle kýrmýzýlaþýr ve günahkâr olunca siyaha dönüþür.” Bahçemizde iki þeytan var, yani Dut! Nerdeyse dört yýldýr kardeþ kardeþ yaþýyoruz, hele günahkâr olanda, yani iyice kararýnca lezzetine doyum olmuyor. Ah, ah ki ah týkýnýrken bir de eli boyamasa!. Sevgili Aziz’in (Nesin) içindekilerin çoðunu tanýdýðým bir kitabý. vardý “Benim Delilerim.” Bu can da bir kitap yazsa çok önemli iki delim olacak. Birisi Esat Korkmaz, ikinci “e” ve Anahtar Kitaplar yayýnevlerini sahibi, Ankara’dan kadim dostum sendikacý Mehmet Aydýn. Delinin birisi 1964 sayfa kitap yazmýþ, ikinci delim de bunlarý pýrýl pýrýl basmýþ. Her zaman yazar ve derim,her ülkenin bir delisi, her kentin bir delisi, her evin bir delisi vardýr; Otyam ailesinin delisi bu satýrlarýn yazarýdýr. Kitaptan yana Caðaloðlu’nun delisi sevgili ise Mehmet Aydýn! Alevilik/Bektaþilik, Pir Sultan ve nicelerinin en son da Þeytan Tasarýmý Terimleri Sözlüðü’nün yazarý sevgili Esat Korkmaz’dýr! Her iki delimi can-ý yürekten kutluyorum, ýþýklarý hiç sönmesin diyorum, zira delilerimin ýþýðýna/ýþýklarýna ülkenim çok ama çok gereksinimi vardýr da ondan! Her ikisini de özlemle kucaklayýp, kutluyorum. Þimdi tam yeri ve sýrasý: Gerçeðe Hüüüü!...

Niyazlarý Valla Tuttu: Serçeþme’nin Kasým 2005 sayasýnda yazýmýn altýnda Hz.Ali tablomla bir yazý var: “Fikret Otyam’ýn sekseninci yaþýný en içten dileklerimizle kutlarýz. Daha nice yýllar bu yola hizmet dokuna ve Nahl Süresi 57. Ayet’in vecibesini yerine getire. Serçeþme” Eyvallah, gerçi o ayet 57 deðil, 67 idi ki aynen þöyle yenilemek hayýrlara vesile olur: “Hurmalýklarýn meyvelerinden, üzümlerden de sarhoþ edici bir içecek ve güzel bir rýzk elde edersiniz. Ýþte bunda aklýný iþleten bir topluluk için kesin bir mucize vardýr.” “Mart kapýdan baktýrýr / Kazma kürek yaktýrýr” derken eski hastanem Antalya SSK, yeni adýyla Antalya Atatürk Devlet Hastanesi’ne iþim düþtü, çok acil bir ameliyat! Yaþ seksen, þeker 280, tansiyon 19,5, yani ameliyat edilmemek için üç unsur! Her daldan altý sevenim iþe koyulmuþlar, gözümü açanda “Hoþ geldin” çektiler kývançla... Kar kýþ nedeniyle yollar kapalýymýþ, geri döndük / döndürdüler, ellerine yüreklerine eyvallah! Dedim, þu Serçeþme’cilerin niyazý valla tastamam tuttu; hizmete ve 67’ye devam, eyvallah, bin kere eyvallah!..

Þubat 2006

ZEMUNÝ (GÜZEL SIÐIRTMAÇ)

Bezer mi? Behey gönül zar ve figan eyleme Sadýk yolcu çilesinden bezer mi? Kaptan deðil isen gönül boyama Dalgýç olmayanlar suda yüzer mi? Efkara yüz tutma, erler yoludur Boþ bulma meydaný elbet doludur Âdem olan bir ikrarýn kuludur Her hali hoþ görür, bir dem kýzar mý? Hakk’ýn nuru imiþ dostun cemali Can gözün açmayan görmez bu hali Bir cana bir canan âþýðýn yolu Ona yol tutmuþtur, bir dem azar mý? Ey Zemuni ikrar verdin dost pire Sevgili cananým gark etti nura Sarfetme cahile meta, boþ yere Sarraf olmayanlar cevher düzer mi?

Bu Cihanda Zalim zulmüne düþ oldum Esir etti bu cihanda Sabredip biçare kaldým Düþkün etti bu cihanda Ýntizara maruz kaldým Teselli kendimde buldum Her acýdan bir ders aldým Naçar etti bu cihanda Meydan açtý, sýnav kurdu Ýmtihan eyleyip durdu Yaný sýra darbe vurdu Beter etti bu cihanda Zemuni açtý meydaný Dosta bahþetti bu caný Þaha düzdü kervaný Katar etti bu cihanda ZEMUNÝ mahlasýyla þiir yazan, çalýp söyleyen Güzel Sýðýrtmaç Kahramanmaraþ’ýn Afþin ilçesinin Oðlakkaya köyünde 1931 yýlýnda doðdu. Zemuni üç günlük bebekken ailesi Kayseri’nin Pýnarbaþý ilçesinin Salmanovasý köyüne yerleþir. Bugün Aydýn ilinin Karacasu ilçesinin Esençay köyünde, bir evde tek baþýna yaþamaktadýr. Eþi Hakk’a yürüdükten sonra þiir yazmaya, çalýp söylemeye baþlar. Þiirlerinden eþini çok sevdiðini, onun özlemiyle yanýp tutuþtuðunu anlýyoruz. Þiirlerinden seçtiðimiz iki örneði canlara aktarýyoruz. Muhabbetle.

3


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:14

Page 4

¸ E SERÇESM

Asya’da Hayvan ve Bitki Tapýmý Bölüm - IV Esat Korkmaz

Aðaç Tapýmýnýn Kaynaðý

menleri’nde aðaç tapýmý çok canlýdýr. Evliya çelebi bu topluluðu, ”aðaca ibadet eden âdemi kavmi” oAðaç-ana/Aðaç-ata, Tapýma konu olan þey aðacýn biçimi (zâhir) deðillarak tanýmlar. Aðaç çevresinde mumlar yakarak ainsanlýðýn varoluþ ya da dir; onun özünde var olduðuna inanýlan, iyilik ya da yinler yapan Karakoyunlu Türkmenlerine göre aðakötülük yapabileceði kabul edilen, “doðurganlýk”la bir topluluðun soy kaynaðý olarak ca bir demir parçasý asan bunun yararlarýný görecek belirgin þeydir (bâtýn). Ýyilik yapan kimlikler melek, ve Cehennem’de yanmayacaktýr. Yine aðaca zarar algýlanan ve kötülük yapan kimlikler cin ya da þeytan olarak tavermek yasaktýr. Ýlkbaharda kadýnlar doðanýn doezelden beri var olduðuna sarýmlandýðýna göre aðaçlar, en azýndan meleklerin, ðum gününü kutlamak için aðaçlara çiçekler asarlar cinlerin ve þeytanlarýn konutudur. ve onlara kurbanlar sunarlar. Kurban sunulan aðaçinanýlan, Orhun Kitabeleri’nden anladýðýmýza göre, tüm lar, “evliya aðacý” ya da “ulu aðaç” olarak adlanata tapýmý konusu, doðada ya da doða parçalarýnda içeriði tam olarak dýrýlýr. aðaçla simgelenen tanýmlanamayan kimi gizli güçler bulunuyordu. Bu Bugün Anadolu’da aðaç tapýmý Kýzýlbaþ toplunedenle dað, tepe, taþ, kaya, aðaç, su vb. nesneler luklarýnda, özellikle Tahtacýlar’da ve Yörükler’de ana ruhu/ata ruhudur. hisseden, iþiten, iyilik ya da kötülük yapabilen varyaygýndýr: Tahtacýlar’da özellikle çam, ladin, gökYa da bu ruhun lýklardý. Tapým, bu nesnelerin içindeki gizli güce yönar ve ardýç; Yörükler’de ise karadut, çýnar ve katgörünüþe taþýnmýþ biçimi olarak ran aðacý kutsaldýr. Tahtacýlar’da muharrem ayýnda nelikti. Yeryüzünün en yaygýn tapýmlarýndan biri aðaç algýlanan, aðaç kesilmesi yasaktýr. Salý günleri de aðaç kesiltapýmýdýr: yerin derinlerine inen kökleri, göðe doðru mesi doðru bulunmaz. Ýþe baþlanacaðý zaman aðaçinsanlýðýn ya da bir soyun yükselen gövdesiyle insanlarýn ilgisini çekmiþtir. lar için dualar okunur. ilk atasý durumunda bulunan, Tapýmda özellikle meyvesiz aðaçlar, ulu aðaçlar; bu Yýlýn belirli zamanlarýnda özellikle temmuz ya doðurganlýkla belirgin aðaç; kapsamda çam, kayýn, çýnar öne çýkar. da aðustos ayý içinde Kýzýlbaþ Kurmanç Kürt topluOrta Asya kan toplumlarýnda, özellikle Türkluklarý, bayramlýk giysilerini giyerler, kadýnlý-erbu anlamda ler’de aðaç tapýmýnýn yaygýn olduðu görülür. Bu takekli, meþe ve ardýç aðaçlarýnýn çevresinde ilahileryaþam aðacýdýr. pýmýn ilk ortaya çýkýþ yeri olarak Ötüken’in daðlýk dualar eþliðinde ayinler yaparlar; adaklar ve kurarazisi gösterilir. banlar sunarlar. Hunlar, her yýl yaz bitiminde, olasýlýkla Ötüken’de, Ejder þehri adýyGeriye dönüþ tapýmýyla Ýslam içine taþýnýldýðýnda, Ýslami bir kýlýða la anýlan baþkentlerinin yakýnýnda bulunan daðýn eteðindeki bir çam aðabürünür aðaç tapýmý: Hz. Muhammed’in asasý, Kâbe’nin eþiði, Tûbâ acýnýn altýnda ayin yaparlardý. Sonralarý burada yetiþen dut aðacý ayný kutðacý ve Hz. Muhammed’in altýnda biat aldýðý Rýdvan aðacý vb. Aðaç tasallýðý kazandý; bu kutsallýk yaklaþýk 1700 yýl sonra Hacý Bektaþ Veli pýmýnýn araçlarý durumuna gelir. Dede Korkut hikâyelerindeki Kazanoðaracýlýðýyla Anadolu’ya taþýndý. lu Uruz’un aðaca sesleniþi ve Pir Sultan’ýn konuya iliþkin bir þiiri, Ýslam Göktürkler’de ve diðer Türk topluluklarýnda, aðaç çevresinde ayinler içine taþýnan aðaç tapýmýnýn kanýtlarý durumundadýr: düzenlemek ve bu yolla kötü ruhlardan arýnmak ya da kötü ruhlardan te“Aðaç aðaç dir isem sana erilenme aðaç mizlenmek istenen yerlere aðaç dikmek gelenekti. Mekke ile Medine’nin kapusu aðaç.” Uygurlar’da aðaç tapýmý daha ileri boyutta idi ve varoluþ tasarýmýyla atalar tapýmýna baðlanmýþtý. Aðaçtan türeme inancý, tarihin içinden süzü*** lerek günümüze taþýnmýþ gözüküyor: Sözgelimi, Dede Korkut Kita“Öt benim sarý tanburam bý’nda, Tepegöz ve Basat öykülerinde, Basat’ýn babasýnýn “kaba aðaç” Senin aslýn aðaçtandýr olduðu belirtilir. Türk boylarýndan Kýpçaklarýn adý “aðaç kovuðu” anlaAðaç dersem gönüllenme mýna gelir. Bugün Anadolu’da bu tapýmýn bir dýþa vurumu olarak “aðaç Kýrmýzý gül aðaçtandýr. kovuðundan olmak” deyimi sýkça kullanýlýr. Ali Fatma’nýn yari Günümüzde aðaç tapýmýnýn en canlý yaþadýðý yer Altaylar’dýr: ÖzelAli çekti Zülfikâr’ý likle çam, kayýn, çýnar ve servi aðaçlarý tapým konusu yapýlýr; bu aðaçlar Düldül atýnýn eðeri kurusalar bile adak ve kurban sunumu devam eder. O da yine aðaçtandýr.” Bir duada þöyle denmektedir: Bir bütün olarak bakýldýðýnda, aðaç tapýmý, dað ve su tapýmýyla bir üçleme (dað-aðaç-su) ya da bir ikileme (dað-aðaç/su-aðaç) oluþturur. “Altýn yapraklý boz kayýn Edremit’in çamcý köyünde nineler, karný aðrýyan torunlarýnýn karýnlarýný Sekiz gölgeli mukaddes kayýn ovalarken, “Daðlar, taþlar, ulu kaba aðaçlar, koca çaylar! Gel, torunuDokuz göklü, altýn yapraklý mübarek kayýn mun karnýnýn aðrýsýný al!” derler. Ey mübarek kayýn. Sana kara yanaklý Tapým konusu yapýlan aðacýn yanýnda genelde bir evliya mezarý varak kuzu kurban ediyorum.” dýr: Eðer mezar yoksa aðaç doðrudan insan (evliya) kimliðiyle çaðrýlýr; Örnek duada kayýn aðacý, görünen ve görünmeyen evrenlerin kimlikÇýnar Dede, Çitlenbik Dede ya da Aðaç Baba gibi. Gaybi bir dörtlüðünlendirilmiþ biçimi olarak çýkýyor karþýmýza. de þöyle der: Yakut Türkleri’nde kayýn aðacý-þaman iliþkisi tapýma yeni açýlýmlar kazandýrýr: Þaman adayý olan genç, hemen bir kayýn aðacý diker; o büyü“Bir aðaçtýr bu âlem dükçe aþamasýnýn da yükseleceði düþünülür. Þaman öldüðü zaman aðaMeyvesi olmuþ adam cý da ortadan kaldýrýlýr. Meyvedir maksut olan Bir yakut söylencesine göre Tanrý ilk þamaný gökte yaratýr ve onun Sanma ki aðaç ola.” gökteki evinin önüne de bir aðaç diker. Bu ilk þaman ölümsüz olduðu Yaþam Aðacý için aðaç da ölümsüzdür. Durmadan büyüyen aðaç, her tarafa dal budak salar. Ölen insanlarýn ruhlarý bu aðaç üzerinde barýnýr. Bu nedenle bu Bu nedenle Asaya varoluþ ve türeme tasarýmlarýnda “aðaç”, tanrýsal yaaðaca “gök aðacý” ya da “dünya aðacý” adý verilir. ratma gücünü simgeleyen, genellikle “ana”, kimi kez hem “ana” hem Bu tasarýmýn izlerini Anadolu’da görmek olasýdýr: Aðaç dikilmesi ve de “baba” olarak algýlanan bitki-ata; “yaþam aðacý”dýr. dikilen aðaca dokunulmamasý geleneði bugün Tahtacýlar’da canlý biçimAltay mitolojilerinde “doðurmayan doða” olanaksýzlýk, “doðuran de yaþamaktadýr: Aðaç, yaþam taþýyýcýsý olarak algýlandýðý için aðaca dodoða” ise olanaklýlýktýr. Bu türden tasarýmlarda aðaç, doðuran doðayý kunmak, yani ona zarar vermek, yaþamýn taþýnmasýný kesintiye uðratmak simgeler. Bir söylenceye göre tanrý Ülgen yeri yarattýktan sonra yeryüanlamýna gelir. zünde yedi erkek ve yedi aðaç yaratýr. Ardýndan da May-tere adýnda seTasarým nedeniyle Türk ve Moðol toplumlarýnda mezarlar aðaç altýkizinci bir adamý ve Altýn Dað’ý üzerinde o’nun aðacýný yaratýr. na yapýlýr ya da mezarlara aðaç dikilir. Yedi erkekle yedi aðacý kendi hallerine býrakýr: Aradan yedi yýl geçer. Orta Asya ile Anadolu arasýnda bir geçiþ bölgesi olan kuzey Ýran’da Tanrý Ülgen gelip kontrol eder: Aðaçlarýn her biri yediþer dal sürmesine Ehli Haklar olarak adlandýrýlan bâtýni topluluktan Karakoyunlu Türkkarþýn, insanlarýn sayýsýnýn artmadýðýný görür. May-tere’ye bunun nede-

4

Sayý 19


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:14

Page 5

¸ E SERÇESM

ALÝ BUDAK (ALÝ KAYKI)

Ya Hacý Bektaþ

KAYNAKÇA: Çoruhlu, Yaþar; Türk Mitolojisinin Anahatlarý; Kabalcý Yayýnevi; Ýstanbul-2002 Dede Korkut Kitabý(Der.: Muharrem Ergin); Ankara Üniversitesi Basýmevi; Ankara-1964 Eliade, Mircea; Þamanizm(Çeviren: Ýsmet Birkan); Ýmge Kitabevi; Ýstanbul-1999 Gaster, Theodor H.; Thespis/ Eski Yakýndoðu’da Ritüel, Mit ve Drama (Çev.: Mehmet H. Doðan); Kabalcý Yayýnevi; Ýstanbul-2000 Ýnan, Abdülkadir; Tarihte ve Günümüzde Þamanizm; Türk Tarih Kurumu Yayýnlarý; Ankara-1972 Korkmaz, Esat; Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü; Anahtar Kitaplar Yayýnevi; Ýstanbul2003 Korkmaz, Esat; Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü; Anahtar Kitaplar Yayýnevi; Ýstanbul-2003 Korkmaz, Esat; Ansiklopedik Alevilik-Bektaþilik Terimleri Sözlüðü; Kaynak Yayýnlarý; Geniþletilmiþ Üçüncü Baský; Ýstanbul-2003 Korkmaz, Esat; Ansiklopedik Þeytan Tasarýmý Terimleri Sözlüðü; Anahtar Kitaplar Yayýnevi; Ýstanbul-2006 Ögel, Bahattin, Türk Mitolojisi(Cilt: 1-2); Türk Tarih Kurumu; Ankara-1993 Roux, Jean-Paul; Orta Asya Tarih ve Uygarlýk (Çev.: Lale Arslan); Kabalcý Yayýnevi; Ýstanbul-2001 Roux, Jean-Paul; Orta Asya’da Kutsal Bitkiler ve Hayvanlar(Çev.: Aykut Kazancýgil-Lale Arslan); Kabalcý Yayýnevi; Ýstanbul-2005 Yörükan, Yusuf Ziya; Þamanizm(Notlandýran ve yayýna hazýrlayan: Turhan Yörükan); Yol; Birinci Basým; Ankara-2005 Zerdüþt; Avesta (Çeviren ve Yayýna Hazýrlayan: Eshat Ayata); Kora Yayýnlarý; Ýstanbul-1998 Zimmer, Heinrich; Hint Sanatý ve Uygarlýðýnda Mitler ve Simgeler(Çev.: Gül Çaðalý Güven); Kabalcý Yayýnevi; Ýstanbul-2004

Þubat 2006

Sevdanýn uðruna yanar dururum Sahrada daðlarda sorar dururum Kýrk yýldýr varýmda arar dururum Bir nefes gizlere ya Hacý Bektaþ Bülbülün olmuþum baðýna kondum Muhabbet ettiler dinleyen oldum Dillerden dillere adýný duydum Bir nefes sözlere ya Hacý Bektaþ Budak Ali cana nazýn güzeldir Naðmeler tellenen sazýn düzendir Kýþýn ortasýnda yazýn ezeldir Bir nefes güzlere ya Hacý Bektaþ

Kimseler Sormadý Dertlerin sýrtlayýp gideni oldum Kimseler sormadý halim nicedir Gönülde nadide gülþeni oldum Kimseler sormadý halim nicedir Adem’in cezasýn aldým bitirdim Kabil’in elinden bir caným verdim Þit Nebi göründüm çok cefa cektim Kimseler sormadý halim nicedir Zekeriya’yý kolladým bir zaman Sarmýþtým sýmsýký görmesin nadan Biçtirdi bizleri lain-i þeytan Kimseler sormadý halim nicedir Nemrud’un kininde tutuþtum yandým Ýbrahim gelince kucaðým açtým Dað gibi ateþte güllüðe geçtim Kimseler sormadý halim nicedir Yusuf’u sattýlar alaný oldum Mýsýr’a götürüp salaný oldum Kýtlýðýn kýraný talaný oldum Kimseler sormadý halim nicedir Musa’yý Sina’ya çaðrýþým gibi Ýsa’yý yanýma alýþým gibi Kerbela çölünde kalýþým gibi Kimseler sormadý halim nicedir Sýdret ül Müntâh’da Budak’týr adým Hakikat babýnda Ali’dir aslým Ardý ardýnca zor günler yaþarým Kimseler sormadý halim nicedir

Ýzmit, 16 Þubat 2006

nini sorar; o da üreme yeteneklerinin olmadýðýný söyler. Bunun üzerine tanrý Ülgen, bu insanlarýn yönetimini May-tere’ye býrakýr. Görevi alan May-tere, evi olduðuna inanýlan Altýn Dað’ýndan aþaðýya iner ve “doðuran bir doða” yaratmak amacýyla erkeðin “karþýtý”ný, yani kadýný “varlaþtýrma” iþine giriþir. Üç günde onun beden ve beden organlarýný yaratýr, ancak ona ruh veremez. Durumu görüþmek üzere tanrý Ülgen’e gider; köpeði de bekçi olarak býrakýr. Olanlarý kollamakta olan yeraltý tanrýsý Erlik, May-tere’nin yokluðunu fýrsat bilerek köpeðe rüþvet verir ve kadýný güdümüne alýr. Yedi tonlu flütle burun deliklerine üfleyerek, dokuz telli çalgýyla kulaklarýna çalarak kadýna ruh ve akýl verir. Böylece kadýnýn yedi çeþit huyu ve dokuz çeþit ruh hali ortaya çýkar. Geri dönen May-tere, köpeðe, bunu niçin yaptýðýný sorar: o da Erlik’in, yazýn sýcaktan, kýþýn soðuktan etkilenmeyen bir post verdiðini söyler. Bir diðer söylence, Ak-genç söylencesi; doðuran, doðal olarak deðiþen ve dönüþen doðayla aðacýn özdeþleþtiðini bize anýmsatýr. Söylenceye göre yer’in göbeðinde bir Ak-genç (Ýlk Adam) vardýr. Caný sýkýlan Ak-genç dolaþmaya çýkar. Doðu yönünde ilerlediðinde, Güneþ’in aydýnlattýðý geniþ bir düzlük üzerinde büyük bir tepe, tepenin zirvesinde de büyük bir aðaç olduðunu görür. Aðacýn tepesi, büyük tanrý Urun-ay-toyon’un yaþadýðý göðün yedinci katýna, kökleriyse yeraltý derinliklerine uzanmaktadýr; yapraklarý, gök sakinleriyle sohbet halindedir. Yalnýzlýðýndan sýkýlan Ak-genç, “yaþam aðacý” olarak algýladýðý bu aðaca yaklaþarak kendisine bir “ortak” ister. Ak-genç’in isteði üzerine aðacýn yapraklarý hýþýrdamaya baþlar; derken, Akgenç’in üzerine “süt” þeklinde bir yaðmur yaðar ve aðacýn köklerinden, yarý beline kadar çýplak bir kadýn ortaya çýkar. Kabaran/büyüyen göðüslerinden Ak-genç’e gençlik sütü sunar; Ak-genç’in gücü yüz kat artar. Yakut mitolojisinde Er Sogotoh (Yalnýz Adam), Ak-genç’in yerini doldurur: söylenceye göre Er Sogotoh’un evi, geniþ bir düzlüðün ortasýndadýr. Burada bir “yaþam aðacý” vardýr; kökleri ölüler âlemine, tepesi gökkatlarýna uzanmaktadýr. Köklerinden köpürerek yüzeye çýkan “yaþam suyu”ndan içen hayvanlar ve insanlar gençliklerini yeniden kazanmaktadýr. Yine Oðuz Destaný’nda Oðuz Kaðan’ýn gök, dað ve deniz adlý çocuklarýnýn doðduðu ikinci evliliði, kimi anlatýmlarda her iki evliliði aðaçla ilgilidir. Söylenceye göre Oðuz Kaðan, bir gün ava çýkar; bir gölün kenarýnda bir aðaç görür. Aðacýn kovuðunda bir kýz vardýr; yalnýz oturmaktadýr. Oðuz Kaðan onu görünce aklý gider; yüreðine ateþ düþer; onu sever ve alýr. Aðaçtan türemeyle ilgili efsanelerin en önemlisi, Uygur türeyiþ efsanesidir: Söylenceye göre, Tugla ve Selenge nehirlerinin birleþtiði yerde, birbirine yakýn iki aðaç vardýr. Bu iki aðaç arasýnda büyük bir dað oluþur. Gökten bu daðýn üzerine ýþýk saçýlmaya baþlar. Durumu yerinde gözlemek isteyen Uygur halký, daða yaklaþýr; daðdan iç açýcý, sevinç verici sesler gelir. Ýzleyen günlerde, iki aðaç arasýndaki daðýn çevresinde, doðum yapmakta olan kadýn biçimli bir ýþýk belirir. Derken daðda bir kapý açýlýr; içeride beþ ev vardýr ve her birinin içinde, aðzýnda emzik bulunan birer oðlan çocuðu oturmaktadýr. Halk, onlarýn önünde diz çöker. Süt içme çaðýný atlatýp konuþmaya baþladýklarýnda, Uygur halkýna analarýný-babalarýný sorarlar. Halk, aðaçlarý gösterir; bunun üzerine çocuklar aðaçlara giderler; saygý gösterirler. Aðaçlardan biri ana, diðeri babadýr. Yaþam aðacý tasarýmý bakýmýndan Altay tasarýmlarýyla Zervanist, Mazdaist ve Zerdüþti tasarýmlar özde örtüþür: Zervanist-Mazdaist inanca göre, Ahuramazda’nýn yarattýðý Gayomart’ýn toprakta saklý tohumlarýndan bir aðaç geliþir. Bu aðaçtan ilk erkek insan Maþya ve ilk kadýn insan Maþyana oluþur. Burada aðaç, doðanýn rahminin taþýyýcýsý “ata-ana”dýr; aðaç-tanrýça ya da yaþam aðacýdýr. Baba ise ilk insan Gayomart’ýn tohumlarýyla simgelenen ve Ahuramazda’nýn yaratma gücü olarak algýlanan ýþýktýr, yani nesnedir.

Erlerin erisin yücesin Pirim Bir nefes bizlere ya Hacý Bektaþ Derviþe himmetin verensin Pirim Bir nefes bizlere ya Hacý Bektaþ

5


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:14

Page 6

¸ E SERÇESM

Yol ve Sürek ya da Ýki Zýt Uygarlýk Çizgisi Bölüm - II Haþim Kutlu

B

eni yakýndan takip eden okuyucular, Kýzýlbaþ Aleviliðin de içinde yer aldýðý “ortaklýk toplumu” yapýlanmasýnýn kadim köklerini Kadýn Ata tarihi dönemine dayandýrdýðýmý bilmektedir. Bu ikinci bölümde yazacaklarýma girmeden önce de iki zýt uygarlýk çizgisi derken, uygarlýðý erkek egemen süreçle baþlayan, sözgelimi, devlet, yazý, ticaret gibi ölçeklerden hareket etmediðimi belirtmek durumundayým. Bu ölçekleri dýþlamamakla birlikte, onlarý cins egemenliði zemininde duran ve yine erkekle tarih sahnesine çýkmýþ olan sýnýflaþmayý temel alan bir tarih anlayýþýnýn ölçekleri olarak görmekteyim. Bu yaklaþýmýn, uygarlýk zemininde tam bir karþýtlýðý ifade eden “Ortaklýk” (Komün) süreðini ve bu sürekte baþlangýç zemini olarak Kadýn Ata’nýn baþat rolünü örttüðünü düþünmekteyim. Dahasý erkeðin egemenliði ile tarih sahnesine düþmüþ ilk toplumsal çeliþkinin tarafý olan kadýný, kadýn-erkek çeliþkisini ilk kez bilimsel olarak bilgilenme meydanýna çýkartmýþ olmasýna karþýn, tali konumda, özel bir konu olarak ele aldýðýný düþünmekteyim. Diðer yandan, insanlýk tarihi açýsýndan oldukça uzun bir süreðe damgasýný vurmuþ Kadýn Ata’nýn ilk yaþama durduðu Anadolu ve özellikle Yukarý Mezopotamya’nýn “bereketli topraklarý”nda, yeraltýndan çýkartýlmýþ, ezici çoðunluðunu Kadýn Ata damgasýný taþýyan bilgilerin oluþturduðu belgelerin, bu baðlamda, henüz deðerlendirildiðine ve tarih açýklamalarýna katýldýðýna rastlamýþ deðilim. Haddini bilen yaklaþýmým ve sýnýrlý olanaklarým çerçevesinde, elime geçen belgelerin bu yönden deðerlendirilmesi, yazý da dâhil olmak üzere, uygarlýðý bir baþka boyutta tanýmlayacak birçok etkenin Kadýn Ata tarafýndan üretildiðini göstermektedir. Kamuya açýklanmýþ haliyle bile, söz konusu yaklaþýmý doðrulayacak ve ikna edecek yeterlilikte kanýt bulunmaktadýr. Dahasý, bu belgelerin hak ettiði anlamý ve deðeri gerçekte vermesi gerekenler vermediði için, ortalýk, çoðu kez tarih spekülatörlerine, arkeoloji falcýlarýna kalmaktadýr!.. Ortaklýk süreðinin ve bununla anlam kazanan uygarlýðýn üreticisi olan Kadýn Ata, “Bereketli Hilal” olarak tanýmlanan Zagros-Toros-Kafkas üçgeninde ürettiði uygarlýðýnda, erkek egemenliði ile bugüne dek evrilerek gelen devlet baðlamýnda bir devleti olmadý. Onun yeteneklere dayanan ve bu zeminde iþ bölümünü “Rýzalýk” esaslarýna göre daðýtan organizasyonu oldu. Otantik Kýzýlbaþlýðýn kendilerini tanýmlarken kullandýklarý “Rýzalýk Þehri” kavramý, tarihi köklerini bu esastan alan simgesel bir kavramdýr. “Bilmeyen bilmez, bilen de demez” erkâný içinde kalan temel bir tanýmlamadýr ve Kýzýlbaþ Aleviler, kendilerini hep “Rýzalýk Þehri” çocuklarý olarak görürler. Otantik yapýlanmanýn çözülmesinin öngününe dek, devlet olma anlayýþý hep reddedile gelmiþtir. Ortaçað boyunca bile ortaklýk toplumu baðlamýndaki tüm ayaklanmalarýn hedefinde devlet olduðu gösterilemez. Bu, toplumsal/sýnýfsal konumlarý gereði devlet olmayý, bu baðlamda iktidar olmayý baþaramayacaklarýndan deðil, gerçekte hedeflerinde ve eylemlerinde böyle bir talebe yer vermediklerindendir. Adýný ettiðim bu süreci, oldukça sýnýrlý bir kapsam içinde, “Kýzýlbaþ Kadýn” adlý kitabýmda, “Naciye Cennet, Âdem ise Devlet” baþlýðý altýnda inceledim. Oldukça sýnýrlý belge ve bilgilerin ýþýðýnda, daha çok da Kýzýlbaþ Aleviliðin bâtýn süreðinde yer alan kimi simgelerden ve kavramlardan hareketle sezgisel olarak ulaþtýðým sonuçlardý onlar. Oysa söz konusu alanda yapýlan kazýlarda ortaya çýkarýlan belgeler, erkek egemenliðiyle birlikte tarih sahnesine çýkmýþ olan dinlerin, Kadýn Ata’nýn uygarlýk adýna hünerli elleriyle ürettiði gerçeklikleri nasýl ve hangi yollarla örttüðünün, özel çýkarlar adýna nasýl ve hangi yollarla gasp edip, bin bir türlü örümcek aðlarýyla örerek hýrsýzlýðýna meþruluk oluþturduðunun tra-

Haþim Kutlu’nun yazýsýnda deðindiði Kadýn Analarýn günümüzdeki bir örneði olan Sultan Ana, zâkiri ile birlikte akþama birlenecek cemi planlýyor.

6

jik hikâyesini açýða vurmaktadýr. Ve tabii ki yine ayný þekilde kadim ortaklýk toplumlarýnýn bu süreç boyunca neden bu dinlerin þekillendirdiði devletlerin hedefinde olduðunu da.

Kandaþ-Karýndaþ Ortaklýðýndan Yol Kardeþliðine Anadolu’nun ve Mezopotamya’nýn Kadýn Ata’sýna ait süreðin ne kadar geriye gittiði hususunda herhangi bir tespit bulunmamaktadýr. Bugün için bilinebilenler, insanlýk tarihine “Büyük Tufan” olarak kayýt düþen, son buzul çaðýnýn bitimiyle gerçekleþmiþ felaket sürecine kadar çýkmaktadýr. Bu çerçeveden anlaþýlmak üzere Kadýn Ata’nýn ortaklýk toplumunun geriye giden ucunda ortaklýk, Kandaþlýk-Karýndaþlýk kardeþliðine dayanýyordu. Geleceðe dönük ucunda ise “Yol Kardeþliði” bulunmaktadýr. Yol Kardeþliði, Kadýn Ata sürecinden Erkek Ata sürecine geçiþ evresinde üretilmiþ bir ortaklýk toplumu yapýlanmasýna iþaret eder. Yol Kardeþliði günümüz Kýzýlbaþlýðýnda hâlâ temel sayýlan yapýlanma þeklidir. Yol Kardeþliði, kandaþlýða-karýndaþlýða dayanmaz. Ortaklýk toplumu örgütlülüðünün yeniden üretilmiþ koþullarýna (erkân) dayanýr. Bölge bölge varlýðýna rastlanýlsa da günümüzde esas olarak çözülmüþ olan ve “Musahip Kardeþliði” (Braye Musawiye=Eþitlik kardeþliði) diye bilinen kural, Yol Kardeþliðine giden ilk kapýyý belirler. Bu oluþuma göre aile olarak tanýmlanan birim, “Eþ ve Eþit” olmayý gerektirir. Sürek sadece bir ev ya da aile yapýlanmasýný böyle tanýmlamaz, toplumsal iþbölümlerinin tamamýnda kural ya da erkân bu zeminde iþler. Bu iþlek günümüzde, kendilerini sosyalist olarak tanýmlayanlarda bile görülür olmasa da, Kýzýlbaþlýkta son beþ asýrlýk sürece kadar devam ede geldiðini gösterir birçok iþaret bulunmaktadýr. Kaldý ki, günümüzde dahi “tek eþli evliliðin” bir biçimde devam ediyor olmasý, adýný ettiðim süreðin ne denli köklü bir zemine dayandýðýný göstermektedir. Bu anlatýma niçin gerek gördüm? Aleviliðin örgütsel yapýlanmasýnda son derece iþlevsel olan Pirlik makamýnýn güncel yürütülüþünde, özellikle de Aleviliði bir karabasan gibi kuþatan “Seydi Saadet Evladý Resul” seçkinliðinin kendini dayattýðý yürütülüþte, örneðin kadýnlarýn da Pirlik makamýnda yer alýp almayacaðýndan tutun da Cem meydanýnda baþlarýný örtüp örtemeyeceklerine, haremlik-selamlýk ayrýþmasýna tâbi olup olmayacaklarýna kadar birçok rahatsýz edici tartýþmanýn yürütülmekte olduðu bilinmektedir. Bütün bu gibi söylemler, yaklaþým ve anlayýþlar, Kýzýlbaþ Aleviliðe, “Rýzalýk Þehri” erkânýna göre deðildir. Erkek egemen kuþatmanýn, kimi “ümmet dinci” yapýlanma kýlýklý þeriatýnýn, kimisi ise milliyetçi kýlýklý þeriatýnýn süreðe sokuþturduðu anlayýþ ve yaklaþýmlardýr. Süreðin geriye dönük yüzünün tamamýnda sayýsýz Kadýn Pirler, Yol ve sürek sahibi Pir Analar bulunmaktadýr. Geçerken örnek olsun, Batýlý literatürünün bile hakkýný teslim ettiði ve yine Batýlý bir kavram olarak “Sosyalizmin isim anasý” olarak tanýdýðý, Hürremettin Ana, sürekte Ýslamiyetin öngününe denk gelen bir kesitte varlýk göstermiþtir. Kaç yol evladýnýn bundan haberi var? Anamisi Seide’ler, Kadýncýk Analar, Güzide Analar ve diðerleri yakýn tarihin Pir Analarýdýr ve erkân sahipleridirler. Bunlar ise ilk elden bilinen isimlerdir. Dolayýsýyla, bütün bu tartýþmalarýn ve diretmelerin altýnda kendi öz ve otantik gerçeðinden müthiþ bir kaçýþ vardýr. Kaçýþýn yönü ise “Kendinden kendine gelmeye” deðil, kendinden bir baþkasý olmaya doðrudur. Görmek ve zamanýnda gereðini yerine getirmek gerekmektedir

Anlamsýzlýðýn Anlamý ve Güncel Olan Kendisi olmayý baþaramamýþ bireyin ya da toplumun, kendisi için kazanabileceði bir þey yoktur. Yol insaný, yeniden kendini aramaya baþladýðý güncelin karmaþasý içinde, eðer kazanmak istiyorsa, Yol âþýðýnýn “kendimden kendime geldim” deyiþindeki erkân üzere hareket etmelidir. Kendisinden baþlamalý kendini aramaya. Kendinden ne kadar uzaklaþýr ve bir yerlerde bulacaðý yanýlsamasýna kapýlýrsa, açýktýr ki, kaybedecektir. Ýçinde yaþadýðýmýz ve hem maddi olarak hem de manevi olarak bizleri kuþatmýþ olan egemen sistemlerin, birçok araçla ve yolla iliklerimize dek iþlemiþ olduðu, mantýðýmýzý, düþünce tarzýmýzý, dilimizi önce kendi öz benliðimizde yýkýp parçalamayý baþarmadýkça, ne kendimizi bilmemiz mümkündür ne de bu yolu!

Sayý 19


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:14

Page 7

¸ E SERÇESM

DAYLEMÝ (HAÞÝM KUTLU)

Bizim Yolumuz Ne yemin et ne de yalan söyle Böyle buyurdu bizim ulumuz Kýldan ince kýlýçtan keskin Yutulmaz leblebidir dolumuz Senin yükün senindir tartý bilirsen Kendi karaný kendi elinle silersen Nefsin için her ne dilek dilersen Ukba’da bile olur bizim sonumuz Beli dedik bizden önde gelene Özünü hakka kurban edene Güruh-u Naciye’den sýr doðana Ta ezelden Kâbe oldu yolumuz Melanet meydanýndan erkân silinsin Derviþlik makamýna postlar serilsin Münkir olan her kapýdan sürülsün Dâr-ý Mansur’da kýrýk olur boynumuz Daylemi’yem ben benden sorulsun Bir kolum Hinden ötelerden derilsin Ýster alýnsýn kellem ister vurulsun Serilmez hiçbir ipe bizim unumuz

Pirime Arzuhalimdir Merdi meydana sermiþim postu Abdalým ya gönül gafil deðilim Bin mihnet ile bulmuþum dostu Âþýk-ý Mecnunum da sefil deðilim Sabrým vardýr güman eylemem Sýdk ile tuttum eteðin ayrýlmam Dâým Mansur’a gayriden sorulmam Adü taþý berktir de kaçar deðilim Elifbayý bilmez bilmiþ geçinir Sap aðzýnda hep saman gevinir Soy sofusu dar beðenmez yerinir Eyvallahým yok da kindar deðilim Daylemi’ye sordular ki düþkün müsün? Suskun gezme gönül küskün müsün? Fitne pazarýna düþtün üzgün müsün Pirim hal böyle böyle de bezer deðilim

Ýzmit, 16 Þubat 2006

Ortaklýk toplumu süreðinin hem maddi üretim süreði, hem de manevi üretim süreði, parçalanmasýný ifade ettiðim sistem süreðine benzemez. Onunla tam bir karþýtlýk içindedir. Onun mantýðý da, düþünce sistemi de, dili de farklýdýr. Bu sürekle mümkün olabilen en doðru tarzda iliþkilenmedikçe, Yolun öngördüðünce düþünmek ve onun öngördüðünce anlayýp konuþmak ve yapmak mümkün deðildir. Þimdilerde Yol içinde sürdürülen güncel bir tartýþma daha bulunmaktadýr. Tartýþma diyorum, çünkü ancak bu kavram karþýlýyor yaþanýlan bir tür saðýrlar diyalogunu! Bir tür saðýrlar diyalogu oldu, çünkü düþüncelerini açýklayan taraflarýn ayaklarý Yol gerçeðine basmýþ deðil. Ne Yolun erkânýnca düþünüyorlar, ne de ayný erkânýn diliyle söyleþiyorlar. Onlar tartýþýyor ve giderek didiþiyorlar. Öyle de olur zaten. Oysa Yolun süreði, “Halleþin” diyor. Ve tabii ki “Hal ile Halleþin” diyor! “Hal ile halleþin” diyor, çünkü sürek seni kardeþliðe taþýmak istiyor, yoldaþlýða taþýmak istiyor. “Hal ile halleþmeyen yol ile yoldaþ” olabilir mi? Biliniyor; bir kýsým yol evladý þimdilerde “öz Müslümanýz” diyor. “Yolumuz Hak Muhammed Ali Yoludur” diyor. Bir kýsým Yol evladý da “Biz Müslümanlýðýn dýþýndayýz. Alevi olmanýn ne Muhammed ile ne de Ali ile bir baðlantýsý yok” diyor. Kabaca bu zeminde yürütülen tartýþmanýn taraflarýnýn kendi içlerinde de bir dizi farklýlýk var kuþkusuz, ama ana eksen bu zeminde. Tartýþan her iki tarafta konuyu otantik özellikleri itibariyle hem Ortaklýk Toplumu yapýlanmasýndan, hem de tarihsel süreðinden kopararak, hatta ona yabancýlaþtýrarak ortaya koyuyor. Geriye, bütün toplumsal özelliðinden ayrýþtýrýlmýþ bir avuç ilahiyat ile sýnýrlý tapýnmalar, þükürler, tanrýlar ya da tanrýsýzlýklar kalýyor. Ona da “Ýnanç” baþlýðýný atýyorlar ve baþlýyor karþýlaþtýrma. Ýslamiyet’te þu var bu yok üzerine sürdürülen ya da uysun uymasýn “biz Ýslamiyet’ten þunlarý almýþýz, bunlarý da almamýþýz” yollu yorumlar, anlatýmlar, karþýlaþtýrmalar! Taraflar açýsýndan iþin en ilginç yaný da bir ortak payda olarak, “Ýnanç” baþlýðýný attýklarý bütün savlarý bilimsel olarak kanýtlamaða çalýþmalarýdýr. Birbirlerine karþý herkes, kendi düþüncesinin doðruluðunu bilimi ve bilim dilini kullanarak ispat etmeðe çalýþýyor.(*) Sýk sýk verdiðim bir örnek var. Bu örneði burada yine hatýrlatarak gittikçe anlamsýzlaþmaya baþlayan gidiþi anlamlý olmaya davet etmek istiyorum. Kiþisel düþüncem farklý olsa da Alevilik üzerine çalýþma yapan hemen herkesin, bugün Yol-Erkân-Meydan sürdüren her Pirin bildiði bir konu var. Gerçekte hem Hz. Muhammed’in hem de Hz. Ali’nin böyle bir þeyi yaþayýp yaþamadýðýný ya da ifade edilenden ne anlaþýlmasý gerektiðini söz konusu etmeden ifade etmek istiyorum: Þu ünlü “Miraç Dönüþü” öyküsünden söz ediyorum. Özellikle Cem Meydanlarý, Miraç öyküsünde yer alan anlatýma, betimlemelere ve simgelere uygun olarak yürütülmekte ve sýrlanmaktadýr. Öykünün can alýcý mesajlarýnýn yer aldýðý içeriði ise ne irdelenmekte ne de konuþulmaktadýr. Örnek olsun, “Hak Muhammed Ali” üçlemesini bir tekerleme gibi her vesileyle tekrar eden anlayýþ, buradan hareketle en fazla Aleviliðin nasýl da Muhammed’den kaldýðýný, Muhammed’in Peygamber olarak görüldüðünü ifade edebilmektedir. “Baþýmýz Hak Muhammed Ali’ye baðlýdýr” þeklindeki anlayýþ da ayný zeminde hareket etmektedir. Oysa kendi tarihsel toplumsal süreðine yorum yoluyla aktarýlmýþ bu öykünün en önemli mesajý, söz konusu anlayýþ ve yaklaþýmlarý temelden dýþlamaktýr. Þöyle dýþlamaktadýr: Hz. Muhammed, Peygamberlik kimliðiyle, bir baþka deyimle hem bu dünyasal, hem de öbür dünyasal kimliðiyle Miraç dönüþü uðradýðý “Kýrklar Meydaný”na alýnmaz. Kilit nokta burasýdýr. Ortaklýk toplumu süreðinde ne Peygamberlik makamý ne de ayrýcalýklý ya da “efendi” makamý vardýr. Uðradýðý “Kýrklar Meydaný” ise bir tapýnma veya ritüel meydanýný deðil, oluþu gereði adýna “Ortaklýk” dediðimiz, toplumsal yapýlanmaya iþaret eder. Ayrýntýya gerek yok, bu iki husus sorunun kilit noktalarýdýr. Bu kilit noktanýn çözümlenmesinden ise bütün taraflar kaçmaktadýr. “Hak Muhammed Ali” üçleði ise yolun felsefi kavrayýþýnda simgesel bir baþlýða iþaret eder ve tümüyle “Evrensel Doðuþ” ilkelerinin, bu üçleme zemininde açýklanýp kavranmasýna yöneliktir. Kaldý ki, bu üçlek dizge, zahiren (egzoterik) olarak terkip edilmiþtir. Bâtýn zemininde ise bu “Hak Ali Fadime” olarak söylenir ki bu da “bilmeyen bilmez, bilen de demez” olandýr. Bu yönüyle biçimsel baðlamda Hýristiyanlýðýn “Baba Oðul Kutsa Ruh” dizgesiyle temelden farklýlaþýr. Hýristiyanlýðýn üçleði eril bir dizgedir ve “Yaratýlýþ” düþüncesiyle sýký sýkýya baðlantýlýdýr. Kýzýlbaþlýðýn üçleði ise bâtýnda eril ve diþil eþliðine dayanýr ve “Doðuþ” felsefesiyle doðrudan baðlantýlý bir betimlemedir. Buna göre kendini doðuran evren diþil bir forma sahiptir ve bütün doðuþ sürekleri temel iki kuvvetle bunu gerçeklerler. Yaratýlýþ ve Doðuþ, sürekleri zýt iki uygarlýðýn düþünsel anlayýþ zeminine denk düþer. Ýþin esasý ve özü budur. Sonuç olarak üzerinde durulacak çok yan bulunmaktadýr. Fýrsat buldukça bu yönden geliþtirdiðim düþüncelerimi okurlarla paylaþmaða çalýþacaðým. Bir dergi makalesinin sýnýrlarýný çoktan aþtýðýmý biliyorum. Þimdilik bu kadar ve Aþk ile diyorum… NOTLAR:

(*) Ortaklýk Toplumu güzergâhýnda olsam, onu tanýmaða ve tanýtmaða çalýþmýþ olsam da, bundan önceki çalýþmalarýmda, bir biçimde ayný anlayýþlarý ben de taþýdým. Kitaplarýmý okuyanlar, bütün açýmlamalarýma karþýn, örneðin ben de Alevilik için yer yer “Ýnanç” kavramýný kullandým. Açýkladýðým þeyle kavram tam bir çeliþki halinde olsa da anlayýþ olarak etkisini sürdürdüðü açýktýr. Buradaki belirlemelerim, kendimin de bir biçimde eleþtirisi olarak görülebilir.

Þubat 2006

7


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:14

Page 8

¸ E SERÇESM

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ”

Kýsas Dosyasý ya da Ýnternetteki Tartýþmalarýn Ýç Yüzü Ahmet Koçak

A

ÞAÐIDA Kýsas Dosyasý adý altýnda topladýðýmýz bir dizi söyleþi bulacaksýnýz. Bu dosya, son günlerde internet ortamýnda ortaya çýkan bir tartýþmayla baþlayan geliþmeleri irdeliyor. Ýnternette tartýþýlan konu, Cem Vakfý kurucusu ve Alevi Vakýflarý Federasyonu Baþkaný Sn. Doðan Bermek tarafýndan hazýrlanmýþ “Kýsas Kültürel Mirasý Geliþtirme Projesi.” Bu proje GAP ve AB tarafýndan onaylanarak önemli bir mali kaynak ayrýlmýþ. Projenin yürütülmesi ise geçen yýl yaz aylarýnda baþlamýþ. Bu projesi ile ilgili olarak Dr. Ali Yaman, 20 Kasým 2005 tarihinde bir tanýtým yazýsý yayýmladý (alevibektasi.org). Bunun ardýndan Müzikolog Ulaþ Özdemir, Tahtacýlar internet grubunda (www.tahtacilar.com) bu projeye iliþkin bir dizi soru soran bir yazý yayýmladý. Kýsa süre sonra, projenin mimarý ve yürütücüsü Doðan Bermek, Ulaþ Özdemir’i ayný sitede yanýtladý. Ulaþ Özdemir de ikinci bir yazý ile eleþtirel yaklaþým ve tutumunun devam ettiðini gösterdi. Konu Kýsas gibi önemli bir Alevi-Bektaþi merkezi olunca, Ýnternet ortamýnda yapýlan bu tartýþmalarda ismi geçen kiþiler ve eleþtirilen olaylarý ilgili kiþilerle görüþerek meselenin içyüzünü anlamaya ve tüm AleviBektaþi canlara bu durumu aktarmaya çalýþtýk. Önce Ulaþ Özdemir’le görüþtük. Bize tartýþmalarý baþlatan yazýlarýný gönderdi, konu ile ilgili düþüncelerim bunlardýr dedi. Projenin içeriði ve kapsamý neydi? Neden Kýsas seçilmiþti? Bu proje için AB’den ne kadar para alýnmýþtý? Ýnancýn Turizmi olur muydu? Ulaþ

Özdemir’in gündeme getirdiði bu sorularýn yanýnda biz de merak ettiðimiz için konularý Sn. Doðan Bermek’le yaptýðýmýz söyleþi de ayrýntýlarý ile irdeledik. Kýsas diyince ilk akla gelen kiþi Dertli Divani’dir. Bugün Urfa’da Kýsas diye bir Alevi beldesinin varlýðýný biliyorsak, bunu Dertli Divani’ye burçluyuz. Bu tartýþmalara neden olan projenin hazýrlayýcýlarý da inanýyorum ki Kýsas’ý Dertli Divani sayesinde duymuþ ve tanýmýþlardýr. Kýsas’la ilgili önemli bir proje var ve bunun içinde Divani yok! Bu durumun nedeni neydi? Projeden haberi var mýydý? Bu sorudan yola çýkarak Dertli Divani ile neden bu projeye karþý olduðunu anlattýðý uzun bir söyleþi yaptýk. Alevi-Bektaþi inancýný sekiz asýrdýr koruyarak yaþatan ve halk kültürüne ciddi katkýlarý olan Kýsas bu projenin uygulamaya girmesiyle birlikte bir bölünme içine girdi, birlik bozulmaya baþladý. Bunu Kýsas’lýlarýn Mürþidi olan Veliyettin Ulusoy dile getirmektedir. Sn. Veliyettin Ulusoy’da bu konuda ve tartýþmalarda gündeme gelen bazý çok özel konularla ilgili sorularýmýzý yanýtladý. Gördük ki, tartýþmanýn ardýnda yatanlar basit, sýradan sorunlar deðil. Ne Cem Vakfý’nýn AB’den aldýðý paranýn tutarý ve nasýl harcandýðý; ne de gereksiz kiþisel sürtüþmeler Kýsas Alevi-Bektaþi halkýnýn birliðinden daha önemli olamaz. Umarým hazýrladýðýmýz bu dosya Kýsas halkýnýn birliðine, beraberliðine, dirliðine katkýda bulunur. Aþk-ý niyazlarýmla.

ÝNTERNET ORTAMINDA TARTIÞMALARI BAÞLATAN YAZILAR

Cem Vakfý’nýn Kýsas Projesiyle Ýlgili Düþüceler Ulaþ Özdemir

C

2:

em Vakfý’nýn Kýsas Projesi konusunu öðrendikten sonra 3 Mart 2006 tarihinde aþaðýdaki e-postayý, Tahtacýlar ve Aleviyol forumlarýnai göndererek tartýþmaya açtým. Birkaç gün sonra bu e-postaya Doðan Bermek’ten bir yanýt geldi. Bu yanýtla ilgili olarak ayný forumlara 8 Mart 2006 tarihinde aþaðýdaki e-postayý gönderdim, ancak buna henüz bir yanýt gelmedi.

Bu projeyi fona sunarken herhangi bir Kýsaslýdan fikir aldýlar mý? Neden proje onaylandýktan sonra insanlar buna destek olmalýymýþ gibi emri vaki bir duruma getirildi? Baþtan enine boyuna neden her þey ortaya konulmadý? Özellikle Dergâh’a baðlýlýðý bilinen bu beldede, en azýndan Dergâh’a yakýn kiþilere bütün netliðiyle neden anlatýlmadý tüm proje?

3 Mart 2006 Tarihinde Forumlara Gönderdiðim

ilk koþulu, çalýþma bittiðinde o bölgede kalýcý bir eser býrakýlmasý. Acaba Cem Vakfý orada yeni bir cemevi veya bir þube mi açacak? Asýl kalýcý eserleri nedir? Hali hazýrda yapýmý süren cemevine ne gibi bir katkýlarý var, bu konuda ne düþünüyorlar? Bölgeyi “çaðdaþ” bir cemevine kavuþturmak derken ne düþünüyorlar?

“Cem Vakfý’nýn Kýsas Projesiyle Ýlgili Düþünceler”

E

Baþlýklý E-posta

tno-müzikoloji eðitimi almýþ birisi ve Alevi-Bektaþi kültürüne hizmet etmeye kararlý bir muhip olarak Cem Vakfý’nýn Kýsas Projesi ile ilgili düþüncelerim aþaðýdadýr. Daha doðrusu bu konuda epey soru iþareti oluþtu kafamda. Öncelikle bunlarý yazdým ve bunlara henüz bir cevap bulamadým. Özellikle araþtýrmacý Ali Yaman’ýn yazýsýný okuyunca çok üzüldüm, biraz iþgale dönmüþ bir durum ortaya çýktý benim gözümde: Sanki bugüne kadar Kýsas diye bir yer yokmuþ veya hiç duyulmamýþ gibi gösterildi. Ayrýca bu proje sonrasýnda her þey çok farklý olacak, tüm Kýsas’a bahar gelecek gibi (týpký Amerika’nýn Irak’ta söyledikleri gibi!) bir hava oluþturulmasý hoþ deðil. Ali Yaman bir araþtýrmacý ve bu tür saha (alan) çalýþmalarýn etik deðerlerle yapýldýðýný bilmesi gerekir. Yani çalýþma öncesinde neler yapýlacaðý ortaya konur, çalýþma yapýlacak bölgeyi iyi bilen kiþilere önceden danýþýlýr ve hangi konuya eðileceklerse o konu üzerinde çalýþýlýr. Sonrasýnda bunlar bir rapor haline getirilir, sonuçlar ortaya konur ve gerekirse bir kitap ortaya çýkar. Ama bu arkadaþlarýn proje tanýtýmlarý bambaþka havada. Bir kere bahsettikleri projenin asýl baþlýðý ve kapsamý nedir? Bu belli deðil. Yani müzikal bir derleme çalýþmasý mý? Sosyal bir proje mi? Sosyo-kültürel bir saha çalýþmasý mý? Ortada hiçbir þey yok. “Ne bulursak onu alalým” gibi bir mantýk var. Ancak alýnanlar daha sonra ne yapýlacak, bunun Kýsaslý bir vatandaþa ne faydasý var, bu konular hep muðlak. Benim kafamý meþgul eden baþlýca sorular þunlardýr:

1. Öncelikle Avrupa Birliði’nin 12 milyon Euro’luk GAP Bölgesi’nin

Kültürel Deðerlerini Koruma Projesi olmasa ve bu projeden Cem Vakfý’na 300 bin Euro gibi bir para düþeceði ortaya çýkmasa böyle bir projeye kalkýþýrlar mýydý? Ayrýca bu para, bu projede nasýl deðerlendirilecek?

8

3. Bildiðim kadarýyla Avrupa Birliði bu projelere para desteði verirken

4. Kýsas kültürüyle ilgili bugüne kadar iki kitap ve yöre âþýklarýnýn ka-

yýtlarýndan oluþan pek çok albüm yayýnlandý. Cem Vakfý’nýn bu çalýþmasý, bu yapýlan çalýþmalarýn üstüne ne yapmayý amaçlýyor? Eðer projede yine daha önceki çalýþmalarý yapan Halil Atýlgan varsa, bu iki çalýþmadan farklý olarak ne yapmayý düþünüyor? Eðer Halil Atýlgan bu konuyu yürütmüyorsa, bu konuyla kim ilgileniyor? Nasýl bir ekip çalýþmasý var? Kimler hangi konuda çalýþýyor? Bu çalýþmayý yapanlarýn nasýl bir ehliyeti var? Her þey “toplandýktan” sonra ortaya çýkarýlmasý düþünülen þey her neyse, bunun doðru bir yöntemle yapýldýðýna kim karar veriyor?

5. Bugüne kadar hem eðitimim sýrasýnda hem de okul dýþýnda okudu-

ðum hiçbir araþtýrmada, Ali Yaman’ýn yazdýðý gibi “çalýþýlan yörenin kendi kültür birikimine daha donanýmlý ve bilinçli bir sahip olmalarýnýn saðlanmasý” gibi bir yaklaþým görmedim. Yani bu þu anlama gelmez mi: Bu yöredeki kiþiler kültürlerinin farkýnda deðiller, biz onlara, kültürlerine nasýl sahip çýkmalarýný göstereceðiz... Bu ne kadar çirkin bir durum. Ben de Ehl-i Haklar arasýnda çalýþma yapmaya çalýþýyorum. Eðer böyle bir cümleyi herhangi bir araþtýrma baþvurumda yapsam veya Ehl-i Hak bir dostuma böyle bir cümleden bahsetsem herhalde bir daha asla cemlerine, muhabbetlerine beni almazlar.

6. Hele ki yazýda gecen, “Bölgede hýzla geliþmekte olan Ýnanç Turiz-

mi’ne gerekli ortamýn saðlanmasý” ibaresi önceki maddeden daha çirkin bir þey. Yani tüm deðerleri býrakýp Kýsas’ý bir inanç turizmi merkezine dönüþtürmeye çalýþmak neye yarar?

7. Bir dostumuzdan duyduðumuz kadarýyla bu projeyi yürütenlerin bir

düþüncesi olarak, yörede topladýklarý eserleri bazý popüler halk müziði

Sayý 19


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:14

Page 9

¸ E SERÇESM

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” sanatçýlarýna söyletmeyi düþünüyorlarmýþ. Bu nasýl bir yaklaþýmdýr? Hiçbir saha çalýþmasýnda toplanan deðer, üçüncü bir kiþi için “meta” halinde sunulmaz. Eðer o halk müziði sanatçýsý böyle bir eseri yorumlayacaksa, o esere emek vermesi gerekmez mi? Bu kültürü, on birinci yüzyýldan beri var olan bir beldenin insanlarý yüzyýllarca oya gibi iþleyerek bugüne getirmiþler. Siz ne hakla o eseri bir baþkasýna pazarlarsýnýz? Bunu insanlýk size günün birinde, o kültürü kaybettiðinizde sormaz mý?

8. Sonuç olarak neden hiçbir þey þeffaf deðil? Baþtan beri neden bir giz-

lilik sürüyor? Projeyi kim yürütüyor, ne kadar para alýndý, danýþma kurulu var mý, amaçlanan þeyler nedir, vs. ortada hiçbir þey yok. Çevremizdeki kiþilerden ve Kýsaslý dostlarýmýzdan duyduðumuz tek þey, sürekli kendilerinden bir þeyler istendiði ve bu isteyen kiþilere bir þeyler vermek zorunluluðu olduðu. Ama bu kiþiler herhangi bir çýkar için bu eserleri üretmiyor ki, ya da cemine gitmiyor ki. Neden bunu bir “meta” haline getirelim? Neden toplumumuzun bir deðerini, durup dururken ortaya çýkmýþ bir kurum sahiplensin ve onu “tüketim nesnesi” yapmak adýna kullanma hakkýný elde etsin? Eðer böyle bir hak olacaksa, yani Kýsaslý bir aþýðýn kendine ait eserini tasdik edecek kurum neden Cem Vakfý olsun? Bizim kültürümüzde “Mihman Ali”yse ve bu arkadaþlar, nasýl bir ekiple çalýþtýklarýný bilmesek de Kýsas’a bir þekilde gelmiþlerse tabii ki onlara problem çýkarmak olmaz. Ama bu projeyi yürütenlerin bir açýklama yapmamasý, yaptýklarý açýklamalarýn yukarýda bahsettiðim üzücü durumlara yol açýcý olmasý büyük kafa karýþýklýðý yaratýyor. Anadolu’da bugüne kadar pek çok kültürel çalýþmaya destek alýnmýþtýr, ama bildiðim kadarýyla hiçbir inanç, tüm deðerleriyle bu þekilde çiðnenerek para için “malzeme” yapýlmamýþtýr. Madem Cem Vakfý’ndaki arkadaþlar bu tür çalýþmalar yapmak istiyorlar, neden diðer yörelerde de çalýþmýyorlar? Acaba böyle projeleri var mý? Yoksa o bölgeler için maddi destek alma ihtimalleri olmadýðý için mi? Neden Cem Vakfý’nýn ismi, bir yerlerden para aldýðý zaman ortaya çýkýyor? Sonuçta bu kurum da Alevi-Bektaþi kültürüne hizmet için ortaya çýkmadý mý? Neden inancýmýzý paylaþan herkesi kucaklayacak, insanlarý bölmeyecek, ayýrmayacak ve çýkar gözetmeyecek çalýþmalara girilmiyor? Eðer inancýmýz, kültürümüz, felsefemiz için yapabileceðim bir þey olursa hangi kurum olursa olsun her zaman hizmete varým. Ama hizmet adýna yapýlan þey deðerlerimizi bu hale getirmekse, bu konuda da gerekli sorularý sormamýz ve buna karþý gelmemiz gerekiyor.

8 Mart 2006 Tarihinde Forumlara Gönderdiðim

“Cem Vakfý’nýn Kýsas Projesiyle Ýlgili Düþünceler ve Eurolar” Baþlýklý Ýkinci E-Posta Cem Vakfý’nýn Kýsas Projesiyle ilgili düþüncelerime Doðan Bermek’in verdiði cevaplarýn baþýnda yer alan yazý, benim sorularýma neden olan ve Ali Yaman imzasýyla internet ortamýnda bulunan metindir. Sanýrým Doðan Bey bu ek metne bakmadan, ellerindeki bu metni tekrar cevap olarak e-postasýna kopyalamýþ. Bu metin dýþýnda verdiði cevaplarýn sonunda, incindiðini ve bu sorularla dile getirilen konularýn gerçek dýþý olduðunu yazmýþ Bermek. Ancak tüm Alevi-Bektaþi kamuoyunu ilgilendiren bir konuda sorular sorulmasý neden kendisini incitiyor? Bu hepimizi ilgilendiren bir konu deðil midir? Öncelikle Bermek’in de ifade ettiði gibi Cem Vakfý’nýn bu projeye girme sebebi, Avrupa Birliði’nden alýnan maddi kaynaktýr. Yani ortada para olmazsa Kýsas’la ilgilenmiyorlar mý? Bu konuyu net ifade etmemiþ Bermek. Nasýl zamanýnda yörede araþtýrma yapan ekiplerin birisinde yer alan Melih Duygulu gibi kendi imkanlarýyla araþtýrma yapanlar varsa, eðer çok ilgileniyorsa Cem Vakfý’ndaki arkadaþlar da “yüz binlerce Euroluk” destek olmadan (eðer niyetleri gerçekten buysa) araþtýrma, saha çalýþmasý yapabilirlerdi. Kaldý ki bildiðimiz kadarýyla Kýsas’a giden ekibin yaptýðý baþlýca çalýþma, yöredeki kaynak kiþiler ve aþýklarýn elden verdiði (biyografik ve eserleri ile ilgili) bilgiler ve bazý stüdyolarda kaydedilen çalýþmalardýr. Eðer bunlar dýþýnda bir çalýþma yapýlýyorsa nasýl bir metot izleniyor lütfen bunu açýk açýk ifade etsin Bermek. Eðer yapýlan sadece bir “toplama” çalýþmasýyla bunun için de yüz binlerce Euro’ya ihtiyaç duyulmasa gerek. Kýsas’ta bir sempozyum düzenlenmesine, bilim adamlarýnýn düþüncelerini sunmasýna hiç kimsenin itirazý olamaz. Hatta bu sevindirici bir þey. Buna da Yüzbinlerce Euro ödenmeyeceði ortada. Ayrýca Bermek’in de ifade ettiði gibi proje sonunda ortaya çýkacak kalýcý eser-

Þubat 2006

ler, daha önce yayýnlanmýþ kitaplar ve albümler dýþýna çýkabilecek çalýþmalar mý? Bu çalýþmalarda nasýl bir yol izleniyor? Eðer daha önce yayýnlananlardan bir farký olmayacaksa, baþta Halil Atýlgan’ýn çalýþmalarý olmak üzere, bunun için de yüz binlerce Euro’luk bir bütçeye ihtiyaç yok sanýrým. Ortada ciddi bir ekip çalýþmasý da görünmediði için halen bu konular net deðil. Bermek’in “Halkbilimi her yörenin kültürel zenginliklerini bulup, önce o kitleye bu zenginliðin ayrýcalýklarýný fark ettirmek ve anlatmak amacýný güder” yorumu bilimsellikten uzak, tam Cem Vakfý’nýn çalýþmasýna uygun bir cümle. Yani “o yöreye, farkýnda olmadýklarý kültürel miraslarýný göstereceðiz ve böyle bir çalýþma için de yüz binlerce Euro’ya ihtiyacýmýz var” demek gibi bir þey. Amerika da Irak’a demokrasi getirmek için müdahale etti. Bu tuhaf bir durum deðil mi? Bu tür saha çalýþmasýnda öncelikle metot belli olur ve konu üzerinde çalýþýldýktan sonra derlenen materyal bir rapor halinde deðerlendirilir ve bundan bir sonuç çýkarýlýr. Ama Bermek bunlarýn yerine, o yöreden materyalleri toplayýp, onlara kültürel miraslarýný göstermek gibi tuhaf bir yaklaþýmý sergiliyor. Bunun için de yüz binlerce Euro’ya ihtiyacý var. Bermek’in hiçbir akademik veya bilimsel çalýþmanýn kabul edemeyeceði bir baþka tavrý, çalýþma yaptýðý yöreyi “Ýnanç Turizmi” merkezine döndürmek... Belki bunun için yüz binlerce Euro harcayýp Kýsas’a cemevi yerine oteller açmak isteyebilirler. Yani bu anlayýþla Kýsas halký kültürüne, kültürünü pazarlayarak sahip çýkabilir; Bermek de aldýklarý yüz binlerce Euro ile buna destek verebilir. Bermek’in yazýsýnda yer alan “Serçeþmemiz Hacýbektaþ, Sücaatin Veli, Hýdýr Abdal, Abdal Musa gibi çok gittiðimiz yerler var, buralar ciddi Ýnanç Turizmi merkezleri” diyor ama bir þeyi kaçýrýyor: Unutulmasýn ki insanlar bu yerlere turistik bir yer diye gitmiyor. Ýnancýndan dolayý gidiyor. Eðer Cem Vakfý, Bermek’in ifade ettiði gibi “inancýmýzýn izlerini ortaya çýkarmak ve geliþtirmek üzere kurulmuþ vakýflardan birisi” ise þimdi neden turizm iþine giriyor? Bu alanda daha çok mu gelir var? Bunun, söyledikleri gibi “inancýn izini ortaya çýkarmak”la ne ilgisi var? Yazýmda bahsettiðim ve daha sonra Bermek’in çarpýtarak cevapladýðý sorulardan birisi olan “bu eserlere herhangi bir emek vermeyen” kiþilere bu eserlerin “sunulmasý” konusudur ki, neden durup dururken Cem Vakfý’nýn böyle bir “duyarlýlýk” gösterdiði halen belli deðil. Ayrýca bunun için de fazla bir paraya ihtiyaç duyulmasa gerek. Çünkü hali hazýrda Kýsas deyiþlerinin yer aldýðý nota kitaplarý, albümler olduðu ortadadýr. Eðer birileri bunlarý seslendirmek isterse eser sahipleri veya kaynak kiþilerle görüþüp istedikleri þekilde bunlarý yorumlarlar. Tekrar hatýrlatayým, bunun için yüz binlerce Euro’ya ihtiyaç olmazdý. Benlik tartýþmasý yapmamak için Bermek’in benim çalýþmalarým ve Kalan Müzik adýna söylediklerine sadece þunlarý söyleyebilirim: Buraya gönderdiðim iki e-posta de sadece kendi adýma yazdýðým, ne herhangi bir kurum veya kuruluþu ne de çalýþtýðým þirketi baðlayan düþüncelerdir. 1998 yýlýnda albüm olarak hazýrladýðým “Ummanda” çalýþmasý ise, herhangi bir maddi ödeme almadan, çocukluðumdan bu yana içinde bulunduðum Maraþ yöresinin (sadece) deyiþlerinden oluþan; yarýsý yöredeki köylerde ustalarým olan dedelerle birlikte çalýp kaydettiðimiz ve asýl amacý genç kuþaklara bu müziði aktarmak olan bir çalýþmadýr. Ama ben kendi yöremin veya çalýþma yaptýðým herhangi bir yörenin eserini neden baþka müzisyenlere pazarlayayým? Buna ne hakkým var? Ayrýca isteyen istediði eseri çalýþmalarýnda yorumlayabilir, buna hiçbirimizin itirazý yok. Bermek’in çarpýttýðý konu, yazýda da yer aldýðý gibi Cem Vakfý’nýn yüz binlerce Euro’yu aldýðý için Kýsas’a ve Kýsaslý âþýklara ait eserleri tasdikleme ve pazarlama hakkýný kendinde görmesi, ama buna itiraz hakkýný kimseye vermemektir. Bermek ve arkadaþlarý isterlerse Kýsas’ýn kökünü Avrupa Birliði’ne satabilirler, isterlerse bu da onlarýn hakký. Ama neden bizlerin bu konuda bilgi alma istekleri bu çalýþmayý yapanlara “aðýr itham” olarak gelsin? Eðer bunu istemiyorlarsa neden kamuoyuna bugüne kadar net bir þekilde projenin kapsamý hakkýnda herhangi bir bilgi vermediler? Son olarak bazý araþtýrmacýlardan ve konuya duyarlý arkadaþlardan özel e-postama bu projeyle ilgili sýkýntýlarýný bildiren e-postalar aldým. Bu arkadaþlardan ve duyarlý kiþilerden ricam, bunu kapalý kapýlar ardýnda deðil, eðer fikirlerinden korkmuyorlarsa “yapýcý” bir amaca hizmet etmesi adýna hepimizle paylaþmalarýdýr.

NOTLAR:

1 Bu forumlarýn internet adresleri þöyledir: tahtacilar@yahoogroups.de ve aleviyol@yahoogroups.de

9


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:14

Page 10

¸ E SERÇESM

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝNÝN MÝMARI, ALEVÝ VAKIFLAR FEDERASYONU BAÞKANI DOÐAN BERMEK ÝLE SÖYLEÞTÝK

“Bilinmeyen ve anlaþýlmayan bir konuyu yorumlayarak eleþtiri geliþtirmek gibi bir hadise var olduðunu düþünüyorum”

Kýsas Projesi fikri nasýl oluþtu, nasýl geliþti?

Sn. Doðan Bermek tartýþmalar konusunda kendisinden bilgi istediðimizde, bize yazýlarýný gönderdi. Ardýndan görüþme isteðimizi kýrmadý, Serçeþme’nin bürosuna kadar gelerek benim ve Esat Korkmaz’ýn sorularýný yanýtladý. Ahmet Koçak

2004 senesinde Avrupa Birliði ile Türkiye Cumhuriyeti arasýnda bir sözleþme imzalandý. Bu sözleþme GAP bölgesinde sýnayi ve tarým da kalkýnma ile kültürel mirasý geliþtirme olmak üzere üç alaný ilgilendiriyordu. Sözleþmenin tutarý 40 milyon Avro’ydu. Bunun 24 milyonu sanayiye, 12 milyonu tarýmsal kalkýnmaya, 4 milyonu da kültürel mirasý geliþtirme amaçlý harcanacaktý. Bu fonlar, proje bedelinin yüzde doksanýna kadar hibe biçiminde verilecekti. Hibe eden kuruluþ GAP idaresiyle Avrupa Birliði (AB) idi, yani fonlarý AB veriyor, ama seçimi GAP idaresiyle birlikte yapýyorlar. Böyle bir olanak çýkýnca, iki proje hazýrladýk. Bu tür projelerin hazýrlanmasý aðýr bir iþtir. Vakýflarýmýzda bu yetkinlikte iþgücü de yoktur. O sýrada vaktim müsaitti, iki projeyi hazýrladým. Biri Adýyaman Gölbaþý’da Etnografya Müzesi; diðeri de Kýsas’ýn kültürel mirasýnýn deðerlendirilmesi, ortaya çýkartýlmasý, farkýndalýk yaratýlmasý üzerineydi. Bu kapsamda inþaat için para verilmiyor. Bu nedenle Gölbaþý projesi deðerlendirmelerde en yüksek notu aldýðý halde, binasý bitmemiþ olduðu için yardýma uygun görülmedi, ama Kýsas’ý kabul ettiler. Proje böyle devreye girdi. Proje 2004 Aðustos ayýnda baþlayacaktý, ama 2005’in Þubat ayýna kadar seçimi yapamadýlar. Þubat içinde seçim yapýldý, sonuç ilan edildi, ama 2005 Aðustos ayýna kadar sözleþme imzalamadýlar. Bu nedenle çalýþma bir yýl gecikmeyle baþladý. Plana göre 2004 yýlý Aðustos ayýnda baþlamasý gereken proje ancak 2005’in sonunda baþlayabildi. Plana göre bu sene yani 2006 Aðustos ayýnda bitmiþ olacaktý. Proje neleri kapsýyordu?

Proje aslýnda bir alan araþtýrmasý, halkbilimi araþtýrmasý. Bölgenin tarihinden inanç sistemine, sosyolojisinden geçim koþullarýna, iliþkilerine, törelerine kadar genel bir incelemedir. Ama Kýsas’ta üzerinde ýsrarla durduðumuz asýl konu Kýsas’taki halk müziði geleneði. Kýsas halk müziði alýþkanlýklarýný kaybetmemiþ. Bugün Kýsas’ta altmýþ-altmýþ beþ kiþi saz çalýyor, on beþ kadar düzgün âþýðý var. O anlamda Kýsas, Türkiye’de müzik birikimi ve müziðin tasavvufa baðlýlýðý açýsýndan çok seçkin bir yer tutuyor. Müzik ve sözel edebiyat aðýrlýklý olarak tasavvufu iyi biliyorlar. Mayýs ayýnda ürünleri gördüðünüz zaman siz de þaþýracaksýnýz. Arý bir Türkçe, çok düzgün bir dil ve müzikleri de çok güzel. Dolayýsýyla çalýþmanýn genelinde müzik aðýr basacak. Bunu yanýnda fotoðraf sergi-

10

leri ve belgesel filmler aracýlýðýyla Kýsas’ýn yaþam tarzýnýn anlaþýlmasý ve anlatýlýr hale getirilmesi saðlanacak. Ayrýca 25-27 Mayýs tarihleri arasýnda bir de sempozyum yapýlacak. Sempozyum, Türkmen aþiretlerinin Anadolu’ya geliþinden yirminci yüzyýla kadar geçen sürede dönüþümü inceleyecek. Salt Kýsas’a dönük deðil, aþiret hareketleri içerisinde Kýsas’ýn oluþunu da göreceðiz. Kýsas’ýn bir baþka enteresan yönü daha var. Biliyorsunuz Gaziantep’te Barak vardýr. Barak da altmýþ beþ köylük büyük bir yerleþmedir. Barak’ýn kökeninin Kýsas olduðu iddialarý var. Bu çok ilginç bir iddia, belki çalýþmalar bu konuda da bazý veriler saðlar. Ýnternette bu konuyla ilgili tartýþmalar, suçlamalar var. Bu konuda görüþleriniz nelerdir?

Bilinmeyen ve anlaþýlmayan bir konuyu yorumlayarak eleþtiri geliþtirmek gibi bir hadise var olduðunu düþünüyorum. Dolayýsýyla yaptýðým her iþi, elimden geldiði kadar yazýlý yapýyorum. Yazdýklarýmýz okunduðu zaman eleþtirilerin cevaplarý çýkýyor, ama nedense okumayý deðil, konuþmayý tercih ediyor arkadaþlar. Tartýþmanýn ana ekseni proje için AB’den aldýðýnýz 300 bin Avro. “Aldýðýnýz bu parayla Kýsas’a ne yapacaksýnýz?” diye soruluyor. Buna yanýtlarýnýz nelerdir?

Zannediyorlar ki AB ortaya iki yüz altmýþ bin Avro koymuþ, “gelin alýn bunu” diyor. AB enayi bir müessese deðil, yapýlacak iþ adým adým takip ediliyor, heybeden Avro daðýtýlmýyor. Her ay iki defa denetimden geçiliyor. Her ay gelip senin daha önceden verdiðin iþ planýna uygun çalýþma yapýp yapmadýðýn kontrol ediliyor. Ancak ondan sonra bir sonraki ayýn iþlerini yapmana izin veriliyor. Para her ayýn sonunda bankadan kontrol ediliyor. Para bir plana ve yapýlan iþe baðlý olarak serbest býrakýlýyor. Ýki yüz altmýþ bin Avro önemli bir para, doðru! Benim için de önemli bir para. Böyle bir proje örgütlemek için gereken parayý Cem Vakfý’nda bulamazdým. Bakýn bütçede dört sayfa üzerinde kaç kaleme daðýlmýþ bu para. Hazýrlanacak CD’ye, çekilecek fotoðrafa, basýlacak kitaba, yapacaðýn sempozyuma gelecek olanlarýn gecelik yatma bedeline kadar planlanmýþ. Bütün bunlara bakýlýyor. Önce yapýlan plan onaylanýyor, sonra bu plana uygun olarak harcama yapýlmasý isteniyor. Ýþin kapsamýnda neler olduðunu bu arkadaþlarýmýza çok kez anlattýk. Dinlediler, ama bir türlü akýllarýna sýðmýyor. Ýki yüze yakýn akademisyeni sempozyuma davet ettik. Bunlarýn kýrk kadarý gelecek, Urfa’da birkaç gün geçirecekler; Kýsas’a gidilecek; uçak paralarý, otel paralarý ödenecek; verdikleri bildiriler toparlanacak, yabancý dillere çevrilecek, kitap olarak basýlacak. Ayrýca Kýsas’ta iki aþure günü etkinliði yapýlacak. Bu etkinliklerin bütçeleri aþaðý yukarý kýrkar bin Avro, yani proje bedelinin yarýsý sadece, etkinlikler bütçesinde harcanýyor. Ayrýca bu etkinliklerin yanýnda, öncesinde ve sonrasýnda yapýlan hizmetler var. Altmýþ tane âþýðýn, ayrýca yaþlýlarýn bulunmasý, ki bu yaþlýlarla Tarih Vakfý gelip tek tek mülakat yapacak, bunlarýn hepsinin maliyeti var. Bir büro açtýk orada. O büroda konservatuar mezunu bir arkadaþýmýz çalýþýyor, bir akademisyen doktor arkadaþýmýz sempozyumun koordinatörlüðünü yapýyor. Bu sempozyumun bilim kurulu var; Tarih Vakfý’nýn bu iþe tahsis ettiði adamlar var; biz gidip geliyoruz. Bu iþler parayla oluyor, bedava olmuyor. Kýsaslýlar zannediyorlar ki (Kýsaslýlar zannetmez bunu da zanneden zannediyor) iki yüz altmýþ bin Avro çok para. Herkes “ben bu parayla neler yapardým” diyor. Doðru, benim için de büyük para, ama bütün bu iþleri yapmaya kalkýnca yetmiyor bile o para. Üstüne yüzde on da ben koyuyorum, çünkü AB proje masraflarýnýn yüzde doksanýný veriyor. Her yapýlan harcamayý da kabul etmiyor. Bütçe dýþýndaki harcamalarý ayrýþtýrýyor, onu biz cepten harcýyoruz. Sayý 19


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:15

Page 11

¸ E SERÇESM

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” Bu para “Kýsaslýlara biner Avro daðýtayým” denebilecek bir iane deðil. GAP ve AB bu hibeyi Kýsas’ýn kültürel mirasýnýn ortaya çýkarýlmasý için veriyor. Sen bu kültürel mirasý ortaya çýkarabilirsen, ne ala. Çýkartamazsan zaten keserler çalýþmayý. Bu arkadaþlar Kýsas’ýn kültürel mirasýnýn ortaya çýkmasýný istemeyen, engelleyen tavýr içindeler. Bu neye mal olacak? Biz baþarýsýzlýða uðrarsak, önümüzdeki süreçte baþka bir Alevi kuruluþunun herhangi bir kültürel miras projesinden pay almasý engellenecek. Zaten bugüne kadar AB’den para almayý baþarmýþ bir Alevi kuruluþu yoktu. Ýlk kez biz aldýk. Bizi de böyle yýpratmaya çalýþýyorlar. Becerirler de baþarmamýzý engellerlerse çok memnun olacaklar herhalde. Sonuçta Alevi-Bektaþi toplumunun kendi kültürel mirasýna sahip çýkmasý için bir fýrsatý engellemiþ ve yok etmiþ olacaklar. Tartýþmanýn eksenine oturan bir baþka konu da “Kýsas’ýn Ýnanç Turizmi Merkezi” haline getirileceði meselesi. Ýnancýn turizm merkezi olur mu?

Ýnanç turizmi bal gibi olur. Her sene Hac’ca gidenler inanç turizmi için gidiyorlar. Kudüs’e giden Hýristiyan hacýlar da inanç turizmi için gidiyorlar. Turizm, bir amaçla herhangi bir yere gitmek demektir. Tatil amaçlý gidersen tatil turizmi, iþ amaçlý gidersen iþ turizmi, inanç amaçlý gidersen inanç turizmi olur. Dolayýsýyla bizim Hacýbektaþ’a, Sücaittin Veli’ye, Hamza Babaya, Abdal Musa’ya gidiþimiz inanç turizmidir. Bunlarýn hepsi lügat anlamýyla turizm. Lügat anlamý üzerinde tartýþacak kadar terminolojiden ve olaylarý doðru anlamaktan uzaksak, bu tartýþmalarýn da pek anlamlý olacaðýný düþünmüyorum. Kýsas civarýnda, hatta Antep, Mersin, Adana’daki cemevlerinde zâkirler hep Kýsaslýdýr. Yüz cemevinin sekseninin zâkirleri Kýsaslýdýr. Kýsas’a gidip Kýsas’ýn cemini görmek istemez misiniz? Ben görmek isterim. Siz de muhtemelen görmek istersiniz. Bunun adý inanç turizmi. Bu anlamda inanç turizmi eleþtirisini hiç ciddiye almýyorum. Tartýþma konularýndan biri de Kýsas’a ait eserlerin telif ve tescil haklarý. Bu konuda ne yapmayý düþünüyorsunuz? Anonim eserleri nasýl kayýt altýna alacaksýnýz?

Kýsas’taki durumu biz de yeni öðreniyoruz. Kýsas’ta geleneksel mü-

ziði herkes kendi adýna kaydetmiþ. MESAM’ýn uygulamasý hatalý, ama Türkiye’nin uygulamasý bu, deðiþtirecek halimiz yok. Siz nerede dinlerseniz dinleyin, “ben dinledim, ben derledim” diyorsanýz, derlediðiniz þey ve bundan doðan gelirler size ait. Anonim eserlerde telif derlemecinin hakký. Gidiyorsunuz, Kýsas’ta yüz yýllýk bir deyiþ buluyorsunuz, notaya baðlýyorsunuz, “derleyen Ahmet Koçak” yazýp MESAM’a gidiyorsunuz, bitti! O artýk sizin! Kim nerede nasýl çalarsa çalsýn, size telif hakký ödemek zorunda. Türkiye’de telif hakkýnda büyük kaçakçýlýk var, ama eninde sonunda bu kaçakçýlýk, korsanlýk duracak. Durduðu zaman da bu paralar, bu arkadaþlara gidecek. Kýsas’ta geleneksel eserler belki birden fazla kez tescil edilmiþ. Bunu daha tam tespit edemedim. Siz de, ben de ayný türküyü, bazý notalarý deðiþtirerek götürüp MESAM’a tescil edebiliyoruz. Sonra biri MESAM’a, “bu onun deðildi, benimdi” derse, bir heyet kuruluyor. Heyet þunundu ya da bunundu diyor. Geleneksellerde bu tartýþmaya girmenin imkaný yok, dolayýsýyla Kýsas’ýn geleneksel Duvaz-ý Ýmamlarý, Miraçlamalarý, Mersiyeleri çoktan parsellenmiþ ve kim götürdüyse, kayýt ettiyse ettirmiþ MESAM’a. Ama bugün Kýsas’ta yaþayan âþýklar var. Onlarýn çok güzel türküleri, deyiþleri var, ama bu deyiþleri notaya çekip tescil etme bilinçleri ve bilgileri yok. Bu iþlerden biraz anlayanlar gidip orada dinliyor, kaydediyor, notaya çekiyor, gidip MESAM’a kaydettiriyor. O eser artýk onun ürünü oluyor; âþýðýn malý olmaktan çýkýyor. O âþýðýn bunu fark etmesi ve kendi üstüne almak için MESAM’a gidip “yok arkadaþ, eser onun deðil benimdi, bak yedi tanede þahidim var” demesi lazým ki, bu olasý iþ deðil. Yapmak istediðimiz, âþýk olan, saz çalan, deyiþ söyleyen insanlarýn tescillerinin yapýlmasý. Onlarýn adýna yapacaðým tabii. Ben derlemeci deðilim. Bu derlemeci sultasýný kaldýrmak lazým Kýsas’ýn üstünden. Sanýrým bize yapýlan eleþtirilerin ve saldýrýlarýn altýnda da bu derlemeci sultasýnýn kýrýlmasý, Kýsaslýnýn bu derleme dümenini öðrenmesi endiþesi yatýyor. Benim Mehmet Özbek, Yücel Paþmakçý, Mehmet Erenler, Behzat Yýldýrýmer’den oluþan bir danýþman heyetim var. Hepimizin tanýdýðý, Türkiye’nin saygýn isimleri. Bazý âþýklarýn kaydettiðimiz eserlerini din-

Þubat 2006

leyeceðiz, hakikaten kayda deðer olanlarýný notaya çektirip MESAM’a, bu arkadaþlar adýna kayýt ettireceðiz. Ondan sonra da diyeceðiz ki âþýk kardeþlerim siz burada bir dernek mi kurarsýnýz, ne isterseniz yapýn, bu iþin aslý budur. Bundan sonra da, türküyü yakan, götürsün türküsünü kayýt ettirsin. Sayýn Veliyettin Ulusoy’un adýný Kýsas projesinin danýþma kuruluna ve Seyit Mahmut Hayrani araþtýrma yarýþmasýnýn danýþma kuruluna yazarken kendisine danýþarak mý yazdýnýz? Kendisinin adýnýn yazýlacaðýndan haberi var mýydý?

Var, her ikisini de önceden kendisine haber verdim. Bu bir. Ýkincisi, ben bu projeyi her þeyden önce Veliyettin Beye sundum, çünkü o Kýsas’ýn inanç önderi olan kiþidir. Kýsas’taki hangi âþýkta hangi yetenek var, kimin sözü kuvvetli, kimin sazý kuvvetli, hangisini dinlemeliyiz konularýnda müthiþ bilgili Veliyettin Bey. Sade inanç önderi olmanýn ötesinde Kýsas’ý zerrelerine kadar tanýyor. Bütün âþýklarýn mahlaslarýný Veliyettin Bey veriyor. Biz Veliyettin Bey’e bu projeyi baþýnda da sunduk, zaman zaman ben kendisine raporlar da veriyorum. Bu projenin sonuna kadar da Veliyettin Bey’e rapor vermeye devam edeceðim. Benim Veliyettin Bey’le herhangi bir çýkar çeliþkim söz konusu deðil, çünkü Veliyettin Bey oranýn inanç önderi. Orada bir kültür var; benim derdim o kültürün var olduðu haliyle anlaþýlýrlýðý. O kültürü baþka bir kültüre çevirmek falan istemiyorum. Böyle bir yaklaþým ne halkbilimi ahlakýna sýðar, ne de Cem Vakfý olarak bizim hedeflerimize sýðar. Kýsas’ta yaþayan Mehmet Aykut size yolladýðý faksýn bir kopyasýný da bize gönderdi: “Beni aþure þenliði düzenleme kuruluna yazmakla halkýmýzý kandýrýyorsunuz” diyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Anlatayým hikayesini. Kendisi ve diðer arkadaþlarla, belediye baþka-

ný ile birlikte bir akþam oturduk, konuþtuk. “Kýsas olarak biz neler yapabiliriz” diye sordular? Dedik ki yapýlacak iþler þunlar; gereken yetenek, bilgi, becerileri Kýsas’tan tedarik edilebilirse, onu Kýsaslýlar yapacak; ama sosyolojik araþtýrmayý gelen profesörler yapacak. Bunun baþka çaresi yok. Sonuçta, Mehmet Bey, bir baþka Kýsaslý arkadaþýmýz ve belediye baþkaný “biz Kýsas içinde yapýlacak etkinlikleri yaparýz” dediler. O akþam mutabakat saðladýk, sonraki toplantýyý da birlikte Urfa’da yaptýk. Bu arkadaþlarýn ismini etkinlik komitesine koydum ve Ocak veya Þubat ayýnda kendilerine de yolladým. (Devamý 12. Sayfada)

Mehmet Aykut’un Doðan Bermek’e Yolladýðý Faks Sayýn Doðan Bermek, Vakfýnýzýn hazýrlamýþ olduðu Kýsas Alevi Kültürünü Araþtýrma Projeniz baþladýðý tarihten bu yana bizim inancýmýzý, kültürümüzü, örf ve âdetlerimizi ön plana çýkarmanýz gerekirken, kendi çýkarlarýnýz doðrultusunda ve ticari amaçlý bir proje olduðunu ispatlamýþ durumdasýnýz. Burada Kýsas’ýn tanýtýmý ve dýþa açýlýmýndan söz edilemez. Çünkü yapmýþ olduðunuz çalýþmalarda Kýsas’ta birlik ve beraberliði saðlamanýn yerine, Kýsas’ý iki gruba böldünüz. Acaba bu kimin görevi? Kýsas’ta birtakým insanlarý kendi saflarýna çekmeniz için dini duygularýný sömürüyorsunuz. Gerek Veliyettin Ulusoy’la ve gerekse Dertli Divani ile yapmýþ olduðunuz görüþmelerden sonra bu iki insan da bizimle beraber diye beyanlarda bulunuyorsunuz. Bu hareketleriniz de olaya bakýþ açýnýzýn ticari amaçlý olduðunun bir göstergesidir. Yapmýþ olduðunuz görüþmelerden sonra Veliyettin Ulusoy’u sempozyum danýþma kuruluna ve beni (Mehmet Aykut’u) aþure þenliði düzenleme kuruluna yazmakla halkýmýzý aldatýyorsunuz. Bu ne araþtýrmacý kimliðine ne de bir bilim adamýna yakýþmaz. Bu meyanda yapacaðýnýz araþtýrma bizim gerçek inancýmýzý, kültürümüzü, örf ve âdetlerimizi ortaya çýkaramayacaðý için yasal yollarla projenin iptaline baþvuracaðým. Selamlar, Mehmet Aykut, Kýsaslý Öðretmen

11


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:15

Page 12

¸ E SERÇESM

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” (Baþtarafý 11. Sayfada)

Doðan Bermek ile Söyleþtik Sempozyumun çaðrýlarýný Ocak ayýnda çýktý. Çaðrýlar çýkarken Sempozyum Komitesi, Danýþma Kurulu, Seçici Kurul, Etkinlik Düzenleme kurulu tespit edilmiþ, kendilerine gönderilmiþti. Bu faks geçen hafta geldi Mehmet Bey’den. Ne olduðunu ben de anlamadým. Burada bizim ticari bir iþ yaptýðýmýzý düþünüyor sanýrým. Yazýda, “ben mahkemeye baþvurup projeyi durduracaðým” diyor. Kendi projesi deðil ki Mehmet Bey durdursun. Buyursun bakalým, nasýl yapacaksa yapsýn. Faksta bir cümle daha var: “Gerek Veliyettin Ulusoy’la ve gerekse Dertli Divani ile yapmýþ olduðunuz görüþmelerden sonra ‘bu iki insanlar da bizimle beraberdir’ diye beyanlarda bulunuyorsunuz.”

Orada da hatalý. Ben dedim ki, Dertli Divani ile birkaç kez görüþtüðü-

müz halde, görüþmelerimiz herhangi bir sonuca ulaþamadý. Burada Mehmet Bey sanki ben, “Dertli Divani ile kol kolayýz” demiþim gibi yazmýþ. Anladýðým kadarýyla Kýsaslýlarla görüþürken Veliyettin Efendi ve Dertli Divani de projeye destek veriyor gibi gösteriyorsunuz diyor...

Hayýr, ben böyle bir beyanda bulunmuyorum. Veliyettin Efendi’nin destek verip vermediðini onlar zaten biliyorlar. Veliyettin Efendi niye tercüman kullansýn? Onlar Veliyettin Efendi ile birebir konuþuyorlar. Bu durgun denizde dalga yaratmaktýr. Hiçbir zaman Dertli Divani bu projenin içinde demedim. “Bu arkadaþla defalarca konuþtum” dedim. Doðru, defalarca konuþtum, en son Isparta’da konuþtum. Ona anlattým, kardeþim, benim derdim bu. Sen Kýsas’tan çýkmýþ deðerli bir âþýksýn. Bu piyasada herkes seni tanýyor. Ama bu arkadaþtan olumlu bir þey gelmedi, yani onunla beraber iþ yapamýyorum. Bence bu projeyi destekleseydi Divani daha da büyüyecekti. Divani kenarda kalmayý tercih etti; yani Kýsas’a karþý olmayý seçti, bana göre. Veliyettin Bey meselesine gelince, Veliyettin Bey’in “A” dediðine biz gidip Kýsas’ta “B” diyeceðiz, Kýsaslý da buna inanacak! Veliyettin Bey’den kontrol etmeyecekler! Onlar Veliyettin Bey’e çok daha yakýnlar, çünkü kendilerinin inanç önderi. Veliyettin Bey’le benden çok daha fazla temas içindeler. Ben Veliyettin Beyi üç haftada, beþ haftada bir kýsa süreliðine görüyorum ya da telefonla konuþuyorum. Þu oldu, bu oldu, þunu yaptýk, bunu ettik diyorum. Ben nasýl Veliyettin Bey adýna gidip Kýsas’ta tezgâhtarlýk yaparým? Onlar yapýyorlar, ben yapmýyorum. Veliyettin Bey de malýný iyi bildiði için, yani ortamý gayet iyi bildiði için bu tür spekülasyonlara izin vermiyor. Veliyettin Efendi günümüzde Hacý Bektaþ Veli’yi temsilen Mürþitlik postunda oturan kiþi olarak biliniyor. Siz duyurularýnýzýn birinde “Kýsas Ýnanç Önderi”, diðerine “Çelebi Kolu Ýnanç Önderi” diye yazmýþsýnýz. Bu konudaki düþüncelerinizi açýklar mýsýnýz?

Söz konusu yer Kýsas olduðu için Kýsas inanç önderi olarak yazdým. Seyit Mahmut Hayrani araþtýrma yarýþmasýnda Çelebi Kolu Ýnanç Önderi diye yazdýk, çünkü bu yarýþma daha geniþ kapsamlý. Biliyorsunuz Hacý Bektaþ evlatlarý ve Dedegan ve Babagan yoldakiler farklýdýrlar. Babagan yoldakiler Mürþidi seçmek istiyorlar. Dolayýsýyla Babaganlar, Çelebilerle uyum içinde deðiller. Çelebi kesiminin Mürþidi Veliyettin Bey. Biz, Babaganlarýn da inanç önderi dersek, bu sefer Babaganlar bizi eleþtirir. Çelebi kolunun son temsilcisi Veliyettin Bey’dir. Bana göre de Hacý Bektaþ Dergâhý’nýn postniþinidir. Yapýlan eleþtirilerde “Kýsas iþgal altýnda” benzetmesi yapýlmýþ. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Bence bu çok terbiyesizce bir itham. Ben Kýsasý nasýl iþgal ederim? Adamým yok, askerim yok, polisim yok, bu nasýl iþgal? Kýsas’ta iki tane haným çalýþýyor. Kýsas’ý iþgal eden iki tane kýzsa... Kýsasta ne olduðunu anlatayým: Bir irtibat büromuz var. Bu büroda Nurten diye bir kýzýmýz çalýþýyor, Adýyaman, Gölbaþýlý. Kýsas’taki kayýt, vb. iþlerle uðraþýyor. Bir de Ýstanbul Konservatuarý’ndan mezun, Erzincanlý dede kýzý olan Arzu Durmaz var. O da âþýklarla konuþuyor, 12

dinliyor, kayda deðer, seçkin olanlarýný kaydediyor. Bu bir iþgalse bu, böyle bir iþgale teþekkür etmesi lazým Kýsaslýlarýn. Ben Kýsas’a gitmiyorum. Normal olarak bu proje için Kýsasa daha sýk gitmek isterdim. Arkadaþlarým konuyu iyi bilen uzmanlar olsa da benim de Türk Halkbilimi alanýnda kýrk beþ yýllýk birikimim var. Benim daha önemli katkým olabilirdi. Bu adamlarýn yarattýðý antipati nedeniyle ben yeteri kadar gidemiyorum. Bu isnatlar yüzünden projeden soðudum. Zannediyorlar ki Kýsas benim için ticari, ekonomik önemi olan bir yer. Yok öyle bir þey. Ben iki sene sonra çýkýp gideceðim. Ne Kýsas’ý iþgal etmeye, ne da Kýsas’a yerlemeye niyetim var. Kýsas sadece simgesel önemi olan bir yer. Bilirsiniz, Adýyaman’dan Urfa’ya geçtiniz mi, devlet deðiþtirmiþ gibi olursunuz. Urfa’nýn içinde Alevilerin var olduðunu buradaki insanlarýmýz da duysun istiyorum, baþka bir isteðim yok benim. Kültürel asimilasyon olarak deðerlendiriliyor...

Bir adam orayý nasýl asimile eder? Ben Kýsas’a gidip “ayýp yahu, siz

yanlýþ inanýyorsunuz; bilmiyorsunuz siz bu iþi; Aleviliði ben size öðreteyim” filan desem belki haklý olurlar. Ben böyle bir þey demedim. “Kýsas nasýl yapýyorsa onu bulup, çýkaralým” dedim. Kýsas’ýn nasýl yaptýðýný bulmakla uðraþýyorum. Kýsas’a bir þey öðretmekle uðraþmýyorum. Ayrýca Kýsas yaptýðýný zaten iyi yapýyor ki dokuz yüz yýldýr burada duruyor. Ben kültürel birikimiyle dokuz yüz yýl dayanmýþ, çevresindeki Arap ve Kürt baskýsýna dayanmýþ diye Kýsas’ý örnek seçiyorum, onlar beni asimilasyon yapmakla suçluyor. Buna ne diyebilirsin? Ben nasýl kendimi savunayým? Bence Kýsas bir iþgal altýnda, ama bu bizim iþgalimiz deðil. Ýþgal etmiþ olanlar iþgallerinin kaldýrýlacaðýndan korktuklarý için bize karþý bu iþgal isnadýný kullanýyorlar. Benim görebildiðim ana hatlar bunlardý. Gözden kaçýrmýþ olabileceðimiz þeyler olabilir. Eklemek istediðiniz þeyler var mý?

Vallahi siz iyi çalýþmýþsýnýz, herhangi bir þeyi gözden kaçýrdýðýnýzý zannetmiyorum. Benim bu tartýþmaya ekleyeceðim fazla bir þey yok. ESAT KORKMAZ: Ben bir þey sorabilir miyim? Ýnanç turizmi konusunda açýklama gereksinimi hissediyorum. Terim açýsýnda, yol dilinde turizm, tasavvufu emen bir terim deðil. Proje kapsamýnda bunu söylemek zorunda mýsýnýz?

Þu anlamda zorundayýz Esat Bey, oraya gidecek olanlar sadece Aleviler deðil. Farkýndalýk, bir de mantýksal bir çerçeve yönü var. Bilmiyorum bir Avrupa projesi ile hiç uðraþtýnýz mý? Size bir mantýksal çerçeve çizdirmek istiyorlar. Mesela Yenibosna Cemevi’ne aþaðý yukarý her üç Perþembe de bir yirmi Hollandalý ya da on sekiz Alman yahut otuz tane Amerikalý telefon açýyor, “biz Türkiye’deyiz, Aleviliði merak ediyoruz, gelip cemi görmek istiyoruz” diyorlar. Bu adamlarýn yaptýðý KISAS’LI OZAN MEFTUNÝ þey inanç turizmi. Bizim yaptýðýmýz þey inanç Kaygýmýz Yoktur turizmi deðil, biz ceme gideriz. Ben bir Alevinin inanç turizmi Serçeþmemiz Hacý Bektaþ Veli’dir amacýyla ziyarete gideceðini Bizim Cem Vakfý’yla iþimiz yoktur düþünmüyorum. Kýsas cemini Yüzyýllardan beri gerçek bellidir görmeye, tapýnma veya ziyaret Parada þöhrette gözümüz yoktur amacýyla gitmiyorsanýz AB terminolojik olarak bunun adýna Cem Vakfý diyorlar Ýzzettin Doðan Bunlar vampir gibi insaný boðan inanç turizmi diyor. Kime yedirmiþler bir kuru soðan ESAT KORKMAZ: Uzak durun buradan kârýmýz yoktur Tartýþmalara yol açabileBu kültürü Cem Vakfý’ndan almadýk ceðini önceden kestirebilirHaktan baþkasýna âþýk olmadýk diniz. Asýldýk kesildik asla yýlmadýk Haklýsýnýz. Ýnanç turizmi Söyleriz gerçeði korkumuz yoktur sözcüðü þöyle çýktý: Yabancýlar geliyor, Dar-üz Zaferan’a gidi- Bizim bu kültürü herkes yaþamaz yor, Süryani’yi görüyor; pey- Her dernek her vakýf çaðý aþamaz gamberler þehri Urfa’yý görü- Her ayakta duran saðlam basamaz yor, Ermeni Kilisesi’ni görüyor, Hiçbir dernek ile baðýmýz yoktur Sinagog’u görüyor; Alevi Cemevini de görecek. Bu inanç tu- Meftuni bu yolun tellalý elbet rizmi. Orada cemi görecek olan Gerçeði söyleriz efendim himmet yabancýlar, inanç turizmi için Sana sýðýnmýþýz elaman mürvet Biz Hakk'a âþýðýz kaygýmýz yoktur geliyor. Sayý 19


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:15

Page 13

¸ E SERÇESM

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ”

KISAS PROJESÝ ÜZERÝNE YÜRÜYEN TARTIÞIMALARI VE KENDÝNE YÖNELTÝLEN ELEÞTÝRÝLERÝ DERTLÝ DIVANI ÝLE KONUÞTUK

“Ben Vicdani Sorumluluðumu Yerine Getirdim, Projeyi Baþtan Reddettim” Cem Vakfý adýna, vakfýn kurucu üyelerinden Doðan Bermek tarafýndan hazýrlanmýþ ve yürütülmekte olan “Kýsas Kültürel Mirasý Geliþtirme Projesi” üzerine süren tartýþmalar konusunda size sorularýmýz olacak. Önce bu projeden nasýl bilgilendiðinizi bize anlatýr mýsýnýz?

Sn. Doðan Bermek’i tanýmazdým. Þubat 2005’te Mersin Cemevi’nin

Bu gibi projeleri yapanlarýn amaçlarýnýn hizmet etmekten çok kendi maddi ve manevi çýkarlarýný gözetmek olduðunu düþünüyorum. Kýsas projesini de bu çerçevede mi görüyorsunuz?

Evet, ne yazýk ki, Kýsas projesi de bu durumdadýr. Bu nedenle, daha

açýlýþýnda sahneye çýkacaðým sýrada telefonum çaldý. “Merhaba Veli Bey” diye söze baþlayan biri, “ben Doðan Bermek” diye kendini tanýttý. Bu projeden bahsetti. Ýlk kez bu projeyle ilgili böyle bilgi sahibi oldum. Konuþmada, bu projeyle Kýsas’a çok yararlý þeyler yapacaklarýný; onu dünyaya tanýtacaklarýný söyledi. Kýsas Belediye Baþkaný Ziya Demir, sosyal hizmet uzmaný þair Aþýr Kayabaþý ve Âþýk Sefai ile görüþtüðünü belirtti. “Seni de çok önemsiyoruz, bu konuda mutlak görüþmemiz gerek, yardýmlarýnýzý bekliyoruz” dedi. Ben de doðru yapýlan yararlý bir iþe itirazýmýn olmayacaðýný, ancak tanýmadýðým bir kiþiyle ayrýntýlý bir görüþme yapmadan, projenin amacýný öðrenmeden, kapsamýný bilmeden telefonda “tamam” diyemeyeceðimi belirttim. Ayrýca Kýsas’ta sorumlu babalarýn, baþka âþýklarýn ve en önemlisi halkýn olduðunu, böyle bir çalýþmanýn onlarýn vereceði karara baðlý olduðunu belirttim. Kendisi, “sizi daha sonra tekrar arayacaðým” dedi ve kapattýk. Bir iki ay geçmeden bir telefon daha geldi. “Projeyi size göndermek istiyoruz” dediler ve adresime posta ile yolladýlar. Proje metnini inceledikten sonra internet sitelerinden de Avrupa Birliði’nin GAP bölgesi için 12 milyon Avro para ayýrdýðýný öðrendim. Bu paradan faydalanmak için baþvuran 102 proje arasýndan 32’sinin kabul edildiðini ve bunlardan birinin de “Kýsas Kültürel Mirasý Geliþtirme Projesi” olduðunu öðrendim.

baþtan bu projeye ihtiyatlý yaklaþmýþtým. Aradan bir süre geçtikten sonra Doðan Bermek beni ikna etmek için telefon açtý. Kendisine, Kýsas’ýn inanç olarak Hacý Bektaþ Dergâhý’na baðlý olduðunu; Alevi-Bektaþi inancýný özümsemiþ, kendi kültürel deðerlerinin bilincinde olduðunu vurguladým. Kýsas için yapmak istedikleri tarama ve tanýtým çalýþmalarýný Kýsas’ýn çoktan aþmýþ olduðunu belirttim. Bu nedenlerle, “Bu konuda size yardýmcý olmayacaðým. Bu proje para alma projesidir. Kýsas için yapmayý düþündüklerinize Kýsas’ýn ihtiyacý yoktur. Kimlerle ne yaparsanýz yapýn” diye net ve açýk konuþtum. Daha sonra Kýsas’a gitmiþler. Ayrýca Pir Hacý Bektaþ Veli Postniþini Veliyettin Ulusoy ile görüþmüþler. Projeyi elden vermiþler. O da, benim de baþtan dediðim gibi, “iyi niyetle doðru yapýlan ve Kýsas’a gerçekten yararý olan bir þeyi kim yaparsa destekleriz” demiþ. Ancak kendisine anlatýlan projeyi yetersiz bulduðunu belirtmiþ ve daha kapsamlý çalýþmalar yapýlabileceðini söylemiþ. Doðan Bermek Kýsas halkýna benimle ve Veliyettin Efendimle görüþtüðünü anlatýrken sanki ben olumlu bakýyormuþum ve Veliyettin Efendim de projeyi onaylýyormuþ, destekliyormuþ gibi anlatýyor. Gerçeði doðru yansýtmayan bu tutum ve davranýþlar Kýsas halkýný yanýltmaktan baþka bir amaca hizmet etmez.

Ýnanç ve kültürümüzün tanýtýlmasý için devletten, örneðin Kültür Bakanlýðýndan ya da Diyanet Ýþlerinden ve Avrupa Birliði gibi uluslararasý bir yapýdan para alýnmasý hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Böyle projelerin yola hizmet edeceðine inanýyor musunuz?

Doðan Bermek ile Eylül 2005 tarihinde Isparta’da Süleyman Demirel

Böyle kuruluþlarýn kimseye babasýnýn hayrýna para vermediði bilinen bir gerçektir. Ýnanç ve ibadetlere siyasi iradelerin ve devletlerin el atmasýnýn, destek olmasýnýn altýnda daima asimile etmeye yönelik politikalarýn var olduðunu düþünüyorum. Bir tek Sünni ailenin olmadýðý köye devlet tarafýndan cami yaptýrýlmasý nasýl asimile etmeye yönelik bir politikaysa, Alevi-Bektaþi kültür ve inancýna hizmet etmek, tanýtmak adýna devlet ya da Avrupa Birliði’nin para vermesi de bu politikanýn bir baþka biçimidir. Ben kendi inanç ve ibadetimin devlet ya da Avrupa Birliði bürokratlarý tarafýndan belirlenmesine karþýyým. Bu tür projelerde “kültüre hizmet” amacý göstermelik bir kýlýf olarak kullanýlmaktadýr. Böyle projelere akýtýlan paralarýn asýl amacý Alevi-Bektaþiliðin çeþitli zenginliðini ortadan kaldýrmak, kendi istedikleri gibi bir Alevi-Bektaþilik yaratmaktýr. Ayrýca, dünyanýn dört bir yanýnda insanlar açlýktan ölürken, “kültürel deðerleri yaþatmak ve tanýtmak” adýna Avrupa Birliði’nin milyonlar akýtmasý ozan yüreðimin kabul edebileceði bir þey deðildir.

Doðan Bermek ile daha sonra görüþtünüz mü? Üniversitesi’nde düzenlenen Uluslararasý Alevilik-Bektaþilik Sempozyumunda karþýlaþtýk. “Nihayet yüz yüze görüþtük” diyerek yanýma geldi, ayaküstü konuþtuk. Yine ayný þeyleri söyledi. Birçok bilim adamý ve araþtýrmacýnýn da projeye destek verdiðini; Kýsas’ý dünyaya tanýtýp “inanç turizmi merkezlerinden biri” haline getireceklerini ifade etti. “Senden de destek bekliyoruz, birikimlerinden yararlanmak istiyoruz” diye ekledi. Yanýtým þu oldu: “En baþta þeffaf deðilsiniz” dedim ve sordum: “Nereden, ne kadar para aldýnýz? Bu parayý nereye, ne için harcayacaksýnýz? Amaç nedir?” Sonra GAP bölgesinde bulunan ve yolunu, kültürünü yitirmiþ bir dizi köy saydým, “Projeyi yürütme yetkisi verdiðiniz Vakfýnýzýn Adýyaman-Gölbaþý Þube Baþkanýnýn köyü olan Besni-Beþkoz’da en az 20 yýldýr Görgü cemleri yapýlmamakta. Oralara gidin, hizmet edin. Kýsas’ýn yapacaklarýnýza ihtiyacý yok” dedim. Bundan sonra da bir daha beni aramadýlar. Projenin bundan sonraki geliþiminden bilginiz oldu mu?

Tabii. 2005’in Nisan ya da Mayýs ayýnda Veliyettin Efendim Kýsas’a

gittiðinde, halka ve âþýklara “bu projeyi kabul edip etmemek sizin bileceðiniz bir konudur” dediðini biliyorum. Buna olumlu bakanlar olduðu gibi karþý çýkanlar da olmuþ. Projenin hazýrlanmasý aslýnda 2004 yýlýnda baþlamýþ. Kýsas halkýnýn bundan haberi olmamýþ. Proje onaylandýktan sonra, 2005 baþlarýnda Belediye Baþkaný ve anýlan kiþilerle irtibata geçilmiþ. Belediye bir protokol imzalayarak projeye ortak olmuþ. Aðustos 2005’de Kýsas’ta araþtýrma çalýþmalarýna baþlamak üzere iki bayan göndermiþler. Adýyaman, Gölbaþý ilçesi Cem Vakfý Þube Baþkaný da arada bir gidip geliyor. Bildiðimiz “Babalara-Dedelere devletten maaþ baðlatma” politikasý halka aktarýlýyor. Sanki Kýsas’ý birileri talan etmiþ; Kýsas’ý donanýmsýz, bilinçsiz býrakmýþ da onlar sahip çýkýp, bilinçlendireceklermiþ! Cemde okunan deyiþleri, duaz-ý imamlarý ve semahlarý kayýt altýna alýp kitap, CD, vb. yapacaklarmýþ. Kýsas’ýn önemi nedir? Neden proje için Kýsas seçiliyor? Bize Kýsas’ý tanýtýr mýsýnýz?

Kýsas, Hacý Bektaþ Dergâhý’na baðlýdýr; oradan icazetli olmayan

Ocakzade dedelere ya da vekillere Cem birletmemiþ, görülmemiþ, ikrar vermemiþtir. Yýl on iki ay kesintisiz her Perþembe Cem yapýlýr; yýlda birer kez de Birlik, Abdal Musa ve Görgü Cemleri yapýlýr. (Devamý 14. Sayfada)

Þubat 2006

13


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:15

Page 14

¸ E SERÇESM

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” (Baþtarafý 13. Sayfada)

Dertli Divani ile Söyleþtik Þanlýurfa merkezde, Sýrrýn mahallesinde, Akpýnar köyünde ve Kýsas beldesinde ayrý cemevleri vardýr. Her birinin On Ýki Hizmetlileri vardýr. Sekiz, on yaþýndaki çocuklar bile On Ýki Hizmetleri bilir. Her evde saz bulunur. Ýnancýný, kültürünü sahiplenmiþ, bu denli icra eden bir bölgedir. Kýsas, Þanlýurfa’ya 12 km. mesafede nüfusu dört binin üzerinde bir beldedir. Akpýnar köyü merkeze 27 km. mesafede 65 hanedir. 1948 yýlýnda toprak reformu nedeniyle Kýsas’tan göçerek yerleþenlerin de oturduðu bir köydür. Þanlýurfa merkezde yaþayan Alevi-Bektaþiler ise Adýyaman’ýn Besni ilçesinden, Kýsas’tan ve Akpýnar köyünden gelip yerleþenlerdir. Eskiden köyken, artýk bir mahalle olan Sýrrýn da çok eskiden beri Kýsas’la iç içedir ve Alevi-Bektaþi toplumunun yoðun olduðu bir yerdir. Kýsas müziði, âþýklarý ve eserleri Türkiye’de nasýl tanýndý? Bunda sizin rolünüz nedir?

Kýsas’a ait ezgi, deyiþ, semah ve duaz-ý imamlar farklý bir zenginlik

olarak 1989 yýlýnda Türk halk müziði repertuarýna girdi. Artýk bu eserlerin Urfa, Kýsas yöresine ait olduðu bilinmektedir. Arif Sað, Hacýbektaþ törenlerinde bizleri dinlemiþ, tanýmýþ, yürüttüðümüz cemlerde bulunmuþ ve çok etkilenmiþti. 1987 yýlýnda özel olarak Kýsas’a geldi. Urfa, Harran halký Kýsas’a döküldü. Sabahlara kadar muhabbetler yapýldý. Bütün âþýklarý dinledi. Sonra beni Ýstanbul’a çaðýrdý ve bir kaset yaptý. 15 Ocak 1989 tarihinde kendisinin “Halay” adlý kasetiyle birlikte benim “Divane Gönül” adlý kasetim yayýnlandý. Benim kasetimde Urfa Semahý, Duaz-ý Ýmam ve Cemalettin Çelebi, Sýtký, Dedemoðlu gibi bilge ozanlarýn sözlerinden oluþan eserler yer aldý. Daha sonra Arif Sað, Belkýs Akkele, Zülfü Livaneli gibi deðerli sanatçýlar bu eserleri kendi albümlerinde okudular ve Kýsas’a ait bu eserler dünya müzik literatürüne girdi. Buradan kendime bir pay çýkarmýyorum. Topal karýnca misali halk ozanlýðý geleneðine hizmet etmeye çalýþtýðýmý söyleyebilirim. Ancak bu eserlerin duyurulmasýnda emeðim vardýr. Derleyip duyurduðunuz, ya da duyurulmasýna vesile olduðunuz bu eserlerden dolayý ne gibi bir kazancýnýz oldu?

Çalýþmalarýmda ticari düþünmem. Altý yaþýndan beri Cem kültürünün

içinde yetiþmiþ, geleneðin içinden gelen biri olarak baþta beslendiðim kaynaðý ve kendi yöremi; gezip gördüðüm tanýdýðým baþka yöreleri ve buralarýn Semahlarýný, Duazlarýný, özünden koparmadan düzenleyip halk kültürüne kazandýrmak benim için bir görevdir. Maddi kazancým olmadý, ama halkýn sevip takdir etmesinden daha büyük kazanç mý olur? Burada belirteyim: 1991 yýlýnda Emrah Mahzuni ile birlikte üye olmak üzere Ankara’da Türkiye Musiki Eserleri Sahipleri Meslek Birliði’ne (MESAM) baþvurduðumda bana, “kasetinizdeki size ait eserlerin dýþýnda derlemelerden de telif alabilmeniz için bunlarý kendi adýnýza kaydettirmeniz gerekir” demiþlerdi. Ben bunun doðru olmadýðýný söylediðimde yetkililer, “yasal düzenlemeler tamamlanýncaya kadar böyle bir yol öneriyoruz” dedikleri için adýma kayýt yapýldý. Çok þükür bu derlemelerden bugüne kadar beþ kuruþ telif almýþ deðilim. Sadece, Musa Eroðlu’nun “Bin Yýllýk Yürüyüþ” adlý kasetinde birlikte okuduðum Urfa Semahý’nýn yeldirme bölümünün sözleri bana ait olduðundan cüzi miktarda telif ödenmiþti. Bunu bile doðru bulmadýðým için 2000 yýlýnda MESAM’a “Urfa-Kýsas Semahý ve Duaz-ý Ýmam benim derlemelerimdir, ancak; söz ve müzikleri bana ait deðildir” diye bildirdim. Yine Zülfü Livaneli’nin “Neylersin” adlý albümünde okuduðu Urfa Semahý ve Duaz-ý Ýmam eselerinden dolayý beni MESAM’dan aradýlar, “Bu eserlerin size ait olduðuna dair noter tasdiki varsa, telif alalým” dediler. Bu telif de o zamanlarda bayaðý yüklü bir paraydý. Bende 1988 yýlýnda yapýlmýþ Noter tasdiki olduðu halde, “Bunlar benim derlemelerimdir. Sözleri Sýtký ve Dedemoðlu’na, müziði ise Urfa-Kýsas yöresine aittir. Sahiplenmem çalmak anlamýna gelir. Bu nedenle bu eserlerden telif almak istemiyorum” dedim. Görevliler ,“sizin bir emeðiniz var, ama derlemeye yasal olarak telif yok. Daha önce üzerinize tasdiki varsa telif alabilirsiniz. Herkes alýyor ” dediler. Ben, “dünya görüþüme, inancýma ve ozanlýk anlayýþýma ters olan bir þeyi yapamam” dedim. MESAM üyeleri yalnýz kendi söz ya da müziklerini kendi adlarýna kaydettirebilirler. Derlemeler anonim eserler olduðu için MESAM’a kaydý mümkün deðildir. Derleyenin bir emeði var, ama telif almak için geleneksel-anonim eserleri kiþi adýna kaydettirmek doðru deðildir. Bu

14

konuda gerekli yasal düzenleme yapýlýp, derleyenin de telif hakký olsa belki kimse bu yola baþvurmayacak. Baþkalarýnýn yaptýðý yanlýþý deðil, doðruyu yapmak gerekir. Özellikle 1995-2005 yýllarý arasýnda piyasaya çýkan Duaz-ý Ýmam, Serçeþme ve Hasbýhal adlý albümlerimde söz ve müzikleri bana ait olan eserler MESAM’ a kayýtlý olup, derlemeleri bana ait eserler ise noter tasdiklidir. Bunlarýn, kaset kapaklarýnda kaynaðý yöresi ayrýntýlý olarak yazýlýdýr. Bilmeyenler bilsin diye söylüyorum. Bugüne kadar Kýsas’la ilgili tanýtým çalýþmalarý yapýldý mý? Ne gibi çalýþmalar yapýldý?

1992 yýlýnda Halil Atýlgan’ýn verdiði biçim kalýbýna uyarak birçok âþýk ve ozan kendi hayat hikayelerini ve þiirlerini yazdý. O da bunlarý düzenleyip, birkaç eserin notasýyla birlikte, “Kýsaslý Âþýklar” adlý kitapta yayýmladý. Birkaç yýl önce Âþýk Sefai ile Halil Atýlgan’ýn birlikte derlediði ve öncekine göre daha kapsamlý olan, yöreye ait eserlerin notalarýný, manileri, aðýtlarý, tekerlemeleri içeren “Harran’da Bir Türkmen Köyü” adlý kitap Kültür Bakanlýðý kanalýyla yayýmlandý. 2002 yýlýnda 70 bin izleyici önünde ve dünya basýn-yayýn kuruluþlarýnýn izlediði, Almanya’da Köln Arena salonunda yapýlan “Bin Yýlýn Türküsü” gösterisi dünya rekorlar kitabýna girdi. Bin beþ yüz kiþinin döndüðü semahlarýn baþýnda Kýsas Semahý vardý; kayýtlara da “Kýsas Semahý” olarak geçti. Kýsas Semahý TRT repertuarýnda da ayný þekilde kayýtlýdýr. Baþta TRT olmak üzere Flash, Star ve diðer kanallarda semah ve duaz-ý imamlarý yöremizi zikrederek, orijinal þekliyle canlý olarak icra ettik. Bu kayýtlar arþivlendi ve birçok defa banttan yayýnlandý. Bugüne kadar kendi yaptýðým beþ solo albümümde yer alan Kýsas’a ait ezgi ve deyiþ derlemelerinin herbiri için kaynaðýn Kýsas olduðu yazýlýdýr. Baþka sanatçýlarýn ve en son Selda Baðcan’ýn da okuduðu “MiraçSemah-Tevhid”in Kýsas’a ait olduðunu aþina olanlar bilmektedir. Kýsas belde olduktan bu yana beþ yýldýr Aþure etkinliði yapýlmaktadýr. Her yýl deðiþik sanatçý dostlarla bu etkinliðe gider ve katýlýrýz. Pirimiz Veliyettin Ulusoy’un da konuþmacý olarak katýldýðý etkinliklere geçtiðimiz yýl özel nedenlerle gidemedim, ama etkinlikler yapýldý. Yerel ve ulusal televizyon kanallarý haber olarak geçti, yayýnlayan da oldu. Yakýn zamanda Ozan Ýsyani bir internet sitesi oluþturdu (www.kisaslilar.com). Bunu hep birlikte daha da geliþtirip, A’dan Z’ye kadar yöreye ait ne varsa, hepsini kaynaðýna kadar bütün bilgileri kapsar biçimde siteye aktaracaðýz. Kýsas projesi saydýðýnýz bu çalýþmalarýn dýþýnda sizce ne tür bir tanýtým ve hizmet yapabilir?

Ben de merak ediyorum, Cem Vakfý adýna Doðan Bermek, bunlarýn dýþýnda Kýsas’a ne yapacak? Projede yapýlacaðý yazýlanlarýn çok daha fazlasýnýn gerçekleþmiþ olduðu bir Kýsas var. Doðan Bermek ve arkadaþlarýnýn Kýsas cem, deyiþ ve semahlarýný kayda alýp, kitaplaþtýrýp, CD, kaset yapýp tüm dünyaya tanýtacaðý söylemlerinin geçersizliði ve gereksizliði ortadadýr. Bunlar için de yüz binlerce Avro gerekmiyor. Proje, 2006 ve2007 de yapýlacak sempozyumlarla Kýsas “inanç turizmi merkezi” haline getirilecek ve dýþa tanýtýlacakmýþ diyor! “Ýnanç turizmi” pazarlamacý mantýðýyla söylenen çok sakat bir deyim. Ýnancýn, ziyaretlerin ve kutsal mekanlarýn “protokol üyelerine ve mümtaz zevata” sunulmak üzere özünden koparýlmasý ile oluþan ortamýn Abdal Musa ve Hacýbektaþ etkinliklerinde yarattýðý harabiyet ortadadýr. Kýsas cemlerinin de böyle içi kof, inançtan ve yoldan uzak gösterilere dönüþmesi mi istenmektedir? Kýsas projesine destek veren Kýsaslýlar bunlarý görmüyor mu?

Kýsaslý âþýklardan Halil Elveren’le birlikte Kýsas Belediye Baþkaný Aralýk 2005’te, Ankara’da beni evimde ziyarete geldi. Sohbette bu konu açýldýðýnda, projeyle ilgili görüþlerimi açýkça belirttim ve sempozyumlara katýlmayacaðýmý kesin olarak söyledim. “Size akýl vermiyorum, ama kullanýlýyorsunuz. Destek verenler tarihi bir hata yapýyor. Kýsas bölünür, insanlarýn inancý sarsýlýr. Buna sebep olmayýn. Bu adamlarý medeni bir þekilde geri gönderebilirsiniz” diyerek çok net konuþtum. O da, “bundan sonra yapýlabilecek fazla bir þey yok. Protokol imzaladýk. Aðabeyin Mehmet Aykut da komisyonda bizimle beraber yer aldý. Biz iyi niyetle yaklaþtýk” dedi. Ben de “Doðan Bermek bana Isparta’da Kýsas projesi için 300 bin Avro alýnacaðýný söylemiþti. Kýsas’a ve Belediye’ye katkýlarý ne oldu? Ne yapacaklarýný söylüyorlar? Benim kiþisel hiçbir çýkarým ve kaybým yok. Sayý 19


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:15

Page 15

¸ E SERÇESM

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” Ýsterseniz gidin Kýsas’ýn kökünü teslim edin, ben vicdani sorumluluðumu yerine getirdim. Bu projeyi baþtan reddettim. Bundan sonrasý sizlere aittir.” dedim. Ailem dýþýnda özel olarak Kýsaslý hiçbir kiþiye “bu projeye katýlmayýn” demedim, çünkü bu benim ahlak anlayýþýma aykýrýdýr. Ýnsanlarýn iradesine yön vermeye çalýþmak kadar ayýp bir þey olamaz. Yalnýz beni arayanlara fikrimi açýkça belirttim. Kimsenin ardýndan deðil, yüzüne konuþtum. Bu konuda herkes kendi özgür iradesiyle karar vermiþtir. Projeyi yapanlar iki sempozyum ve basit bir araþtýrmayla göz boyayýp, Kýsas’a kuruþ bile katký yapmadan –ki buna da karþýyým– yüz binlerce Avro’yu istedikleri gibi harcayýp ya da alýp gidecekler. Baþýndan belli olan bu oyuna gelenler de nasýl kullanýldýklarýný o zaman daha iyi anlayacaklar. Siz Hacý Bektaþ Veli Postniþininin icazetli vekilisiniz. Kendisinin bu olaylar karþýsýnda tutumu üzerine bizi bilgilendirir misiniz?

Veliyettin Efendim de bu sempozyumlara katýlmayacaðýný belirtti.

Buna raðmen Doðan Bermek, izin almadan Veliyettin Ulusoy’un ismini sempozyumun danýþma kuruluna yazmýþ. Doðan Bermek bu konuda yapýlan eleþtirileri laf kalabalýðýna getirmeye çalýþmaktadýr. “Kendisine bilgi verdim” demektedir. Pirimizin adýnýn, kendisinin açýk izni olmadan kullanýlmasý, asla kabul edemeyeceðimiz bir davranýþtýr. Doðan Bermek bununla da yetinmemiþtir. Kýsa süre önce Alevi Vakýflar Federasyonu’nun düzenlediði “Seyyit Mahmut Hayrani Araþtýrma Yarýþmasý”nýn duyurusunda, Veliyettin Ulusoy’u Danýþma Kuruluna katýlacakmýþ gibi göstermiþtir. Veliyettin Efendim, bu kurulda yer almak istemediðini açýkça belirttiði halde, isminin böyle kullanýlmasý ne anlama geliyor? Bu ne kadar ayýp! Ayrýca her iki duyuruda da “Ýnanç Önderi” diye yazmasý da gerçek niyetlerini ele veriyor. Veliyettin Ulusoy sýradan bir Baba veya Dede deðildir. O, Ulu Pir Hacý Bektaþ Veli Dergâhý’nýn Postniþinidir. Piri temsil eden Mürþit makamýnda olan kiþidir. Alevi-Bektaþi inancýnda bu böyledir. Anadolu’da Serçeþmeye baðlý yediden yetmiþe insanlar böyle inanýr. Doðan Bermek ve arkadaþlarý bu nezaketsizliði ve saygýsýzlýðý bilerek yapmaktadýr. Veliyettin Ulusoy, bizzat Doðan Bermek’e, çalýþmalarýnýz Kýsas’ý ikiye böldü; kazanýlmasý düþünülen maddi ve manevi getiri bu bölünmüþlüðü tamir etmeye yetmez demiþtir. O ise bu uyarýya aldýrýþ bile etmemiþtir. Kýsas projesine sýcak bakmayan baþka âþýk ya da kiþiler var mý? Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Kendi düþüncelerimi az önce ifade ettim. Ulaþ Özdemir’in internet sitelerinde sorduðu sorulara Doðan Bermek’in verdiði yanýtlardan, daha önce Kýsas’ta araþtýrmalar yapmýþ olan Doç. Melih Duygulu’nun da projeye katýlma çaðrýsýný reddettiðini öðrendim. Henüz Melih Duygulu ile görüþmüþ deðilim. Hayatta olmayan âþýklar Büryani, Ýkrari, Helali, Yarani’nin yakýnlarý ile yaþayan âþýklardan Ýsyani, Halimi, Meftuni, Mihrimah, Hürremi, Ceylani, Kul Ýhsan, Âþýk Güvercin, Ahmet Aykut, Bektaþ Bulut da bu projeye hiç yanaþmamýþlardýr. Projede bir cemevinin yer alacýðý söyleniyordu. Hatta Ali Yaman’ýn hala Alevi Bektaþi Araþtýrmalarý Ýnternet Sitesinde okunabilen bir yazýsý bu projeyle Kýsas’a “çaðdaþ” bir cemevi yaptýrmaktan bahsediyor. Varolan cemevi çaðdýþý mý? Bu konuda ne dersiniz?

Kýsas Cemevinin planýný mimar olan Pirimiz Veliyettin Ulusoy çizdi. Þah Muhammed Türbesinin yanýna, halkýn parasýyla, altý aþevi, üstü Cemevi olmak üzere inþa edildi. Projede belirttikleri “Çaðdaþ cemevi” gibi ikinci bir cemevi ikilik çýkartmaktan baþka neye hizmet eder? Mehmet Aykut, bu cemevini projeden çýkarttýrýyor, ama bu konu hala internet sitesinde duruyor. Dürüst olsalar, bu bölümü çýkarýr ya da bir not düþerler. Mehmet Aykut’un ismi de “Aþure Þenliði Düzenleme Kurulu”na yazýlmýþ. O da Doðan Bermek’e, “Veliyettin Ulusoy’u Sempozyum Danýþma Kuruluna ve beni Aþure Þenliði Düzenleme Kuruluna yazmakla halkýmýzý aldatýyorsunuz” diye sert bir yazý yazýp göndermesine raðmen çýt yok. Bu yazýdan benim bir hafta önce haberim oldu ve ilk defa bugün (30 Mart 2006) sizin elinizde görüyorum. Þubat 2006

Sizce bu projenin alaný olarak neden Kýsas seçildi?

Sanýrým, Kýsas kasýtlý olarak seçildi. Avrupa Birliði’nin böyle bir pro-

jeyi kabul etmesi için kültürel açýdan zengin bir yer gerekiyordu. Kýsas o yüzden tercih edildi. Amaç Kýsas’a hizmet deðildir. Amaç, Cem Vakfý eliyle yapýlacak bir proje adýna para almaktan baþka bir þey deðildir. Kýsas bu amaca ulaþmak için araç olarak seçilmiþtir. Ayrýca Hacýbektaþ Dergahý’na baðlý olan Kýsas’ta kendi düþüncelerini filizlendirmek için de bir adým atmýþ olacaklar. Kusura bakmasýnlar, “Þapka düþtü kel göründü” demiþ atalarýmýz. Böyle projeler olmadan yola hizmet olanaklý deðil mi? Yýllardýr yaptýðýnýz hizmetler nasýl gerçekleþti?

Yüzyýllardýr inancýmýz, kültürümüz projelerle, oradan-buradan para almakla mý bu günlere taþýndý? Bizlerin yola hizmet anlayýþ ve icraatýndan iki örnek vermek istiyorum. Eskiden Elbistan’a baðlýyken, sonra Kahramanmaraþ’ýn ilçesi olan 8 bin nüfuslu Nurhak’ta, 1962’den 1990 yýlýna kadar Görgü Cemleri yapýlmamýþ; gelen dedeler kovulmuþ. Yaþlý kuþak, 28 yýl sonra gençliklerinde gördükleri inanca susamýþ. Toplum yozlaþýyor, kültürünü, inancýný kaybetme noktasýna geliyor. Son çare olarak, “Dergâh’a gidip halimizi arz edelim” diyorlar. 1989 yýlý sonlarýnda Nurhak’dan on iki kiþilik bir grup Hacýbektaþ’a gidiyor. Ruhu þad olsun, Postniþin Feyzullah Efendimize durumu anlatýyorlar. O da babam Büryani’yi vekil olarak gönderebileceðini söylüyor. Babamýn rahatsýzlýðý nedeniyle Pirimiz bana ruhsat verdi, 1990 yýlý baþýnda Nurhak’a birkaç arkadaþla gittik. Birikimlerimizi aktardýk. Genç-yaþlý bütün toplumla kaynaþtýk. On altý yýldan beri de her yýl gidiyorum. Düzenli olarak haftalýk cemler ve yýllýk görgü cemleri yapýlmaktadýr. Hýdýrlar ve Hacýlar arasýna bir Cemevi, bir baþka Cemevi de merkeze yapýldý. 2000 yýlýnda derlediðim Nurhak Semahý’ný “Serçeþme” adlý albümüme okudum. Çekilen klipte Nurhak ve Nurhaklýlarýn görüntüleri yer aldý. Arif Sað da bu semahý kendi albümünde okudu. TRT, “Hacý Bektaþ Veli ve Cem Töreni” adlý bir belgesel yaptý. Bunun çekimleri Nurhak’ta yapýldý. Televizyondan yayýnlandý, ayrýca Türkçe ve Ýngilizce VCD olarak yayýmlandý. Halk kültürümüze mal oldu. Bunlar için herhangi bir yerden para almadýk. Sadece gerçekleþmesine vesile olduk. Halen yol hizmetlerini yapmak için de kendi imkânlarýmýzla gidip geliyoruz. Ýkinci örnek, Konya, Beyþehir-Þamlar köyünden. 1975-2000 yýllarý arasý burada Görgü Cemleri yapýlmamýþ, yol süreði kesintiye uðramýþ. Bölgede Aleviler sayýca az olduklarý için, baskýdan dolayý Sünniler gibi camiye gidiyor. Oradan da 8-10 kiþi Pir dergâhýna gidip, hallerini bugünkü postniþin Veliyettin Efendimize arz etmiþ. Ayný þekilde altý yýldan beri buraya da görevli olarak yýlda bir iki kez gidiyorum. Halk camiden, cemevine geldi. Artýk cemler kesintisiz her hafta yapýlýyor ve yýllýk görgü cemleri de yapýlmaktadýr. Serçeþmemiz Pir Dergâhý’nýn yol süreði ve hizmet anlayýþý bunu gerektiriyor. Bu hizmetler için proje yapmak, bir yerlerden para almak gerekmiyor. Yaptýðý hizmetle övünmek iþimiz deðil. Dertli Divani olarak yapabildiðim hizmetlerin, bütün güzelliklerin en baþta Serçeþmemize ait olduðunu, sonra da babam Büryani ile Kýsas Cem ve muhabbet ortamlarýnýn bana kazandýrdýðý deðerler olduðunu; olasý yanlýþ ve kusurlarýmýn da nefsime ait olduðunu yürüttüðüm cemlerde, katýldýðým tüm konserlerde, panellerde, Radyo ve TV programlarýnda söylerim. Son olarak söylemek istediðiniz bir þey var mý?

Yer yüzünde yaþayan dinli-dinsiz hiçbir kimseyle kiþisel anlamda so-

runum olamaz. Halk ozanlýðý geleneðinin tüm insanlarýn ve halklarýn sevincini, özlemini, derdini, yaþamýný ve çaðýn çeliþkilerini dile getirmek gibi bir sorumluluðu vardýr. Dünya varlýðýnýn bir hatýr kýrmaya dahi deðmeyeceðinin bilincindeyim, ama toplumsal sorunlara duyarsýz kalamam. Dünyaya hükmeden padiþaha bile eyvallah demem mümkün deðil. Ýki büyük ozanýn iliklerime kadar hükmettiðini söyleyebilirim. Bunlardan biri adeta sevgi deryasýna gark olmuþ, “yaratýlmýþý hoþ gördük yaradandan ötürü” diyen büyük ozan, gönül eri, Yunus Emre! Diðeri ise tek baþýna kaldýðýnda dahi doðrulardan zerre taviz vermeyen, kendini halkýna adayan, koca saltanata kafa tutan, kocaman bir yürek, Pir Sultan Abdal! Bu isimleri andýðýmda, duyduðumda bile tüylerim diken diken olur. Haþa bunlarýn milyonda biri dahi olamam. Altým üstüm kaç kuruþluk Efsaneyim, efsaneyim Âþýk olmak dile kolay Bahaneyim, bahaneyim

15


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:15

Page 16

¸ E SERÇESM

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ”

HACI BEKTAÞ VELÝ DERGÂHI POSTNÝÞÝNÝ VELÝYETTÝN ULUSOY’A KISAS PROJESÝ ÜZERÝNE KONUÞULANLARI SORDUK

“Biz Kendi Kendimize ‘Maþallah’ Demeyiz. Toplum Layýk Görürse Makamý Söyler.” Cem Vakfý’nýn Avrupa Birliði’nden mali yardim aldýðý “Kýsas Kültürel Mirasý Geliþtirme Projesi” ile ilgili olarak, kendisine internet ortamýnda soru sorulan Doðan Bermek, yazýlý yanýtýnda sizin bu projeyi desteklemekte olduðunuzu aþaðýdaki sözlerle iddia etti: “Kýsas’ýn inanç önderi Sn. Veliyettin Ulusoy ile önce Ankara’da görüþerek projeyi ve içeriðini arzettim, konuyu sadece kavramakla kalmadýlar, kapsamda da geliþtirici ve aydýnlatýcý açýklamalar getirdiler, daha sonra da kendisi ile sürekli iletiþim içinde olduk ve gerek Kýsas gerekse çevre iliþkilerimize büyük katkýlarda bulundular. (...) Kýsaca proje oluþurken bizler ulaþabildiðimiz bilim adamlarý, yerel kiþiler ve dergâha yakýn kiþiler, en baþta Sn. V. Ulusoy olmak üzere çok kez bilgi verdik ve bilgi aldýk.” Bu konudaki görüþleriniz nelerdir? Sn. Bermek’in dediði gibi bu projeyi destekliyor musunuz? Kendilerine ilettiðiniz endiþe ve uyarýlarýnýz oldu mu?

Bu projeyi ilk kez Ozan Sefai’den (Mehmet Acet) duydum. O bana “Cem Vakfý burada bir araþtýrma yapýyormuþ” dedi. Araþtýrmanýn tam mahiyetini bilmiyordu, ama Sefai o zaman karþýydý: “Biz o araþtýrmayý yaptýk, kitap haline dönüþtürdük” diyordu. Ýlk duyumum öyleydi, ama projenin bu kapsamda olduðunu bilmiyordum. 2005 yýlýnýn ilkbahar aylarýydý, tam hatýrlamýyorum, sanýrým MartNisan aylarýydý, Doðan Bey’den bir telefon geldi. Daha önce kendisi tanýmýyordum. Kendisini tanýttý, Ankara’da buluþmamýzý istedi. Buluþtuðumuzda bana araþtýrmayla, projeyle ilgili belgeler verdi. Ben de internetten ve diðer kaynaklardan bulduðum belgeleri de ekleyip bir dosya yaptým ve bir ay kadar sonra Kýsas’a gittim. Tam tarihini hatýrlamýyorum. Bu konuyu açtým Kýsas’ta. Her gittiðim toplantýda konuþuldu ve tartýþýldý bu konu. Orada taraftar olanlar da karþý olanlar da vardý. Hatta Boz Mehmet (Meftuni-Bu þiir 12. sayfadadýr-AK) bir de þiir yazmýþtý. Karþý olduðunu belirten güzel bir þiir, hâlâ duruyor bende. Benim için toplumun kararý çok önemliydi, ama karar verirlerken mahiyetini de bilmeleri lazýmdý, yani bilgilendikten sonra karar verilmesi çok önemliydi. Ancak bizdeki bilgiler, dýþarýdan edinilmiþ bilgilerdi. Ýþin parasal boyutu, ne yapýlacaðý, ne hedeflendiði tam bilinmiyordu. 16

Tabii proje ilk bakýþta çok çekici geliyor; iyi, araþtýrýlsýn, güzel, deniyor. Ancak altýndan neler çýkacaðý konusunda benim bugün bile tereddütlerim var. Ne çýkacaðý hakkýnda bilgim yok, ancak tahmin edebiliyorum. Ancak Kýsas’ta çoðunluk projeye taraftardý, bunu söylemek zorundayým. Ara ara Doðan Bermek telefon edip bilgi veriyordu. Hatta yapýlacak bir sempozyumdan bahsetti. Doðan Bey sempozyuma benim katýlmama yönelik arsuzunu dile getirdi. Ben reddettim, katýlmak istemediðimi söyledim. “Kýsas’a beraber gidelim” þeklinde davetleri oluyordu. Bunlarý da kabul etmedim. Direkt olarak “seninle gitmem” demedim, ama ben gitmiyorum anlamýnda bazý þeyler söyledim. Ondan sonra Doðan Bey’le, Süleyman Demirel Üniversitesi’nde karþýlaþtýk. Yine bu konuyla ilgili yaptýklarý iþleri özetledi. Þu kadar video film kaydý aldýk filan þeklinde bilgi verdi. En son olarak bu sene Mart ayý içinde Ýstanbul Bostancý’da buluþtuk. Orada kendisine, “Kýsas’ý ikiye böldünüz. Bu projenin getirisi neyse, maddi manevi yönden ne getiriyorsa, Kýsas’ýn bu ikiliðini ödeyemeyecek, ikiye bölünmesini karþýlayamayacak, yani zarar çok oldu” dedim. Kendisi bana Mayýs ayý içinde iþlerinin biteceðini söyledi, fakat konuþmanýn ardýndan muhabbet ederken, 2007 senesinde aþure törenlerini de kendilerinin tertipleyeceðini söyledi. Kýsas projesinin internet ortamýnda tartýþýlmasýna varan noktada sizi rahatsýz eden bir durum var mý? Gelinen bu durumla ilgili neler düþünüyorsunuz?

Beni rahatsýz eden durum, hiç istemediðim þey, Kýsas’ýn ikiye bölünmesidir. Ayrýca medyada ya da internette böyle tartýþmalar da hiç hoþuma gitmeyen þeylerdir. Bu tür þeylere girmemiz bile doðru deðildir. Fakat gerçeðin yanýnda durmamýz þart. Beni yaralayan Kýsas’ýn ikiye bölünmesidir. Zaten Kýsas politikadan, siyasetten dolayý ikiye bölünmüþ durumda. Bu da tuzu biberi oldu. Þimdi her iki tarafta da bir kutuplaþma oldu. Beni rahatsýz eden bu, yoksa baþka rahatsýz olduðum bir taraf yok. Niye bu duruma gelindi? Kýsas bu durumu hak etmiþ mi? Kýsas’ýn bu hale gelmesi beklemediðim, ummadýðým bir þey. Niye ikiye bölündü Kýsas? Eðer hayýrsa hep beraber hayýr, evetse hep beraber evet dememiz Sayý 19


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:15

Page 17

¸ E SERÇESM

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ”

ÞÜKRÜ METÝN BABA “Kýsas’ý ikiye böldünüz. Bu projenin getirisi neyse, maddi, manevi yönden ne getiriyorsa, Kýsas’ýn bu ikiliðini ödeyemeyecek, ikiye bölünmesini karþýlayamayacak, yani zarar çok oldu”

Nevruziye Akþamlar aþk olsun bayram gecesi Bu ayýn nurudur Sultân-ý Nevruz Fazl-ý þahým budur dilek gecesi Ne mübarek gündür Sultân-ý Nevruz Bayram kutlu olsun açýlmýþ güller Konmuþlar meydana garip bülbüller Esmâ-ý Haydar’ý zikreder diller Ne saadet bize Sultân-ý Nevruz

gerekirdi. Fakat demek ki istemeyenler de var, taraftar olanlar da var. Ya da bu projenin baþka çekici taraflarý var. Bunun içinde maddiyat söz konusu diye düþünüyorum. Bir takým insanlarý belki maddiyat çekmiþ olabilir, bir ihtimal. Sizinle proje onaylandýktan önce mi, sonra mý irtibat kuruldu?

Muhammed Mustafa Sultan-ý Cihan Ali’nin sýrrýný çün kýldý beyan Hatice sýrrýndan kâmusu þâdân Nuh’a sefa verir Sultân-ý Nevruz

Bizim hep en son haberimiz oldu. Bu kapsamda Mart veya Nisan olabilir, Doðan Bey’le buluþ-

Saadet hýrkasýn büründü Ali Velayet tacýný vurundu Ali Melek secde etti bilindi Ali Nübüvvet sýrrýnda Sultân-ý Nevruz

Doðan Bermek’den gelen bir baþka e-postadan öðrendiðimize göre, Alevi Vakýflarý Federasyonu’nun düzenlediði Seyit Mahmut Hayrani Hakkýnda Araþtýrma Yarýþmasý’nýn Danýþma Kurulu’nda sizin adýnýz da yer alýyor.

Muhabbet þehrinin nurdan yapýsý Oniki Ýmamdýr Cennet kapýsý Hakk’a secde eder kulun hepisi Dilekler kabuldür Sultân-ý Nevruz

tuðumuzda belgelerle birlikte bu projeyi bana verdi. Bu kadar kapsamlý olduðunu o zaman duydum. Daha önce Mehmet’ten (Ozan Sefai) duyduðum Cem Vakfý’nýn bir araþtýrmasý þeklindeydi, yani daha dar kapsamlý bir þeydi.

Sizin bu danýþma kurulundan haberiniz oldu mu? Bu duyuru yapýlmadan önce sizinle görüþülüp, erkâna uyarak onayýnýz alýndý mý?

Doðan Bey yukarýda deðindiðim muhabbet sýrasýnda özel hayatýndan, ne iþler yaptýðýndan, kazancýndan bahsetti. Bu muhabbet çerçevesinde Mahmut Hayrani Yarýþmasý’ndan da bahsetti. Benden de o yarýþmanýn danýþma kuruluna katýlmamý istedi. “Yok” dedim, “Bu kurulda yer almak istemiyorum; Seyit Mahmut Hayrani konusunda Danýþma Kurulu’na katký yapacak bir bilgim yok” dedim. “Gençler var, bilim adamlarý var; onlardan kurun” þeklinde konuþtum. O görüþmemizde Mahmut Hayrani ile ilgili araþtýrma yarýþmasý konulu yazýsýnýn bir örneðini de bana verdi. Bu yazýda adým yoktu. Galiba ondan sonra bu yazýyý bir duyuru olarak hazýrladýðýnda ismimi koydu. Ama ben kendisine bu konuda hiçbir zaman olur vermedim. Ayrýca kendisi bana baþka bir teklifte daha bulundu. Bu konuyla ilgili deðil, daha farklý bir konuyla ilgiliydi bu teklif. On iki vakýf bir federasyon kurdular biliyorsunuz, Doðan Bey’in kendisi de bu federasyonun baþkanýdýr. Bu çerçevede bir konsey kurmayý düþündüðünü; bu konseyin inanç grubunun üç-dört kiþiden oluþacaðýný; benim de o heyette olmam gerektiðinden bahsetti. Tabii bu düþünmem gereken bir konuydu, ama buna da çok olumlu bakmýyorum. Bakmamamýn bir nedeni, kendime göre bir sebebi var. Bizim belli bir tarihsel görevimiz var. Biz bugün o görevi bile yapmakta zorluk çekiyoruz, sorunlarýmýz var. Bu nedenle onun bahsettiði oluþumda yer almayý, böyle bir kuruluþun konseyinde görev almayý istemiyorum. Küçümsediðimden deðil, ama kendi görevimi tam yapamazken, bir de orada yapamayacaðým bir görevi üstlenmeyi istemiyorum. Tabii bu soruya “evet” veya “hayýr” diye yanýt vermedim, “düþünmem lazým” dedim. Durum budur, yani Doðan Bermek’le iliþkim, konuþtuklarýmýn hepsi budur. Bu yarýþmanýn duyurusunda, Danýþma Kurulu’nda Doðan Bermek (Alevi Vakýflarý Federasyonu Baþkaný), Haydar Eren (Hak-Ev Vakfý Baþkaný-Alevi Dedesi), Kenan Kaplan (Cem TV-Radyo Genel Müdürü) yanýnda sizin adýnýz ve unvanýnýz þöyle geçiyor: “Veliyettin Ulusoy (Hacý Bektaþ Çelebi Kolu Ýnanç Önderi)” Sizin unvanýnýzýn bu þekilde yazýlmýþ olmasý yolun edep erkânýna aykýrý deðil mi?

Bu konuya iki açýdan bakmak lazým. Dýþarýdan birisi öyle de der, böyle de. Dýþarýdan birisi ne derse desin, benim için çok da önem arz etmiyor. Ama içimizde, Dergâh’a baðlý Alevi-Bektaþi toplumunda o makamýn adý “Mürþitlik makamý”dýr. Ancak ne benim, ne de babamýn hiçbir zaman “ben Mürþidim” diye en ufak bir iddiasý olmamýþtýr. Hiç hatýrlamýyorum babamýn “ben Mürþidim” dediðini. Babam hep, “Mürþitlik” derdi, “deyiþlerde de geçer, Muhammet Ali’ye mahsus, Hünkâr Hacý Bektaþ Veli’ye mahsus olan bir sýfattýr.” Biz de böyle diyoruz. Sadece görev bize gelmiþ, biz de yapmaya çalýþýyoruz. Sýfatý þuymuþ, buymuþ; herhangi birisi þöyle ya da böyle demiþ, bunlarý çok önemsemiyorum. Bize baðlý olan toplum zaten bilir, söyler o makamý. Kendi kendimize “maþallah” diyecek halimiz yok. Toplum bizi layýk görürse öyle der. Görmezse farklý sýfatlar da takar. Þahsen öyle veya böyle denmesi benim için çok önemli deðil. Hatta çok zaman ben de bu unvaný kullanmam. Örneðin son televizyon programýnda da (Kanal Türk’te yayýmlanan Muharrem Sohbetleri-AK), “Ýsmimi yazýn yeter” dedim. “Yok, unvanýnýz yazacaðýz” diye ýsrar ettiler. Sempozyumlarda da ismimi yazýn yeter derim. Tanýyan tanýr, tanýmayan tanýmaz. Biz sýfatlar peþinde koþan insanlar deðiliz. Ahmet Koçak Þubat 2006

Saki-i kevseridir ol Þah-ý merdan Sundular Kevser’i ol demde heman Süreriz demleri yýkýlsa cihan Þah olur kalbimiz Sultân-ý Nevruz Ondört masum-u pak sýrr-ý sýrrullah Ayin-i cem içre nur-u nurullah Cümlenin muradýn verici Allah Bizi de þad eder Sultân-ý Nevruz Þükrü Baba söyler bu deme þükür Nurunu, sýrrýný kýldý tefekkür Muhammed Ali’dir dilinde zikir Ne mürüvvet bize Sultân-ý Nevruz Bu Nevruyize Mart ayý içinde Denizli’de, Hacýemir Ocaðý’na baðlý Tahtacý Eyüp Ceylan’ýn baðlamasý eþliðinde Tavas ilçesi, Tekke köyünden, Sarý Ýsmail Baba’ya baðlý Babagan Bektaþilerinden Meral Saygül’ün aðzýndan dinlenmiþtir. Meral bize her yýl 21 Mart'ta Sultan Nevruz Cemi yapýldýðýný; Nevruz Ceminin daima sütle açýldýðýný; daðýtýlan süt içildikten sonra Ceme baþlandýðýný anlattý. Nevruz’un baharýn geliþi ve Hz. Ali'nin doðum günü bayramý olarak kabul edildiðini, Nevruz Ceminin de bayram havasýnda, bir kutlama gibi yapýldýðýný ve bu cemde yukarýda bir örneði verilen Nevruziylerin okunduðunu anlattý.

17


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:15

Page 18

¸ E SERÇESM

KUZEY IRAK ALEVÝLERÝNÝN (ÞEBEK, ÝBRAHÝMÝ, KAKAÝ…) DÝNSEL ÝNANÇ KÝTAPLARINDAN

Buyruk Örnekleri ve Sünbülname

N

Ýsmail Kaygusuz

ew York Syracuse Üniversitesi profesörlerinden Matti Moosa’nýn Türkiye dýþýndaki Ortadoðu coðrafyasýnda deðiþik adlar altýnda yaþamakta olan Alevi-Kýzýlbaþ inanç topluluklarýný inceleyerek 1988 yýlýnda yayýmlamýþ olduðu, yaklaþýk 600 sayfalýk “Aþýrý Þiiler: Sapkýn Mezhepler”1 adýný taþýyan geniþ çalýþmasý, bazý eksikliklerine raðmen dikkate deðerdir. Kitabýn 13. bölümünde Kuzey Irak’ta, Musul çevresinde yaþamakta olan Þebekler, Kakailer ve Ýbrahimiler’de bulunan ve Azeri Türkçesinden Arapçaya çevrilerek yayýnlanmýþ Buyruk nüshalarý ve diðer bazý kaynak metinler hakkýnda verdiði bilgiler oldukça önemlidir. Aþaðýda, bu bölümün tarafýmýzdan yapýlan Türkçe özet çevirisini bulacaksýnýz. Dipnotlarda verilen görüþ ve düþünceler bize aittir. Bu notlar eklenmesi, açýklanmasý gereken bilgiler ile karþý olduðumuz noktalarýdýr:

B

UYRUK’un, çok büyük sayýda aþýrý Þiilerin ortak dinsel inanç kitabý olduðunu sanmaktayýz, iþte bu nedenle kitap yoðun bir incelemeyi hak kazanmaktadýr. Þebekler arasýnda bulunan temel inançsal kitap, Türkçe Buyruk’un bozuk söyleniþiyle genelde Burk olarak tanýnan Kitabül Menâkýb’dýr. 1938 yýlýnda bu kitabýn bir kopyasýný ele geçiren ilk kiþi El Sarraf oldu. Kitap ona “Paþa” lakaplý Þebek önderi Ýbrahim tarafýnda verildi. El Sarraf onun bütün bölümlerini Arapçaya çevirdi, bazý kýsýmlarý da özetleyerek Þebek Kitabý adýyla yayýmladý. El Sarraf kendisine verilen bu Buyruk kopyasýnýn Azeri Türkçesiyle yazýlý olduðunu, elyazýsýnýn çok bozuk ve bazý kýsýmlarýnýn ise okunamaz durumda olduðunu söylüyordu. Bereket versin arkadaþý avukat Sadýk Kammuna, Musul’un kuzeyinde Telafer kasabasýnda yaþayan bir baþka aþýrý Þii grup olan Ýbrahimi’lerin kullandýðý bir Buyruk kopyasýný elde etmiþti. El Sarraf bunu tetkik ettiðinde dilinin kendisindekiyle ayný olduðunu gördü, fakat Ýbrahimi versiyonu yeni kopyada Þeyh Safi’in kýsa yaþam öyküsü, bazý Kýzýlbaþ ozanlar ve Þah Ýsmail Safevi tarafýndan yazýlmýþ þiirler bulmuþtu. Þebek kopyasýnda bunlar yoktu. Dahasý, Ýbrahimi versiyonu bazý kýsýmlarda Þebek Buyruðu’ndan daha ayrýntýlýydý. Örneðin, yola kabul edilirken, Pirin/Dedenin bir talip adayýna uyguladýðý bazý disiplin cezasý örneklerini açýklanmaktaydý. Bunlar azarlama, hapis, kýrbaçlama ve hatta daha aðýr bir disiplin cezasý olarak talibin boynuna bir deðirmen taþý baðlanmasýydý... Kammuna’ya ait kopyanýn tam ismi “Menâkýb-ül Evliya ve el Buyruk”tur. Þimdi Irak Müzesi Kütüphanesi, Türkçe Elyazmalarý bölümünde 1470/1 sayý ile kayýtlýdýr ve üzerinde Kammuna’nýn 1975 tarihli kiþisel mührü bulunmaktadýr. Elyazmasý iki bölümdür: 111 sayfalýk birinci bölüm, Þeyh Safiyüddin’in yaþamý, tanrýsal kurallar ve Þeyh Safi’nin tarikat buyruklarýný içermektedir. Ýkinci 50 sayfalýk bölüm ise Oniki Ýmamlarý öven Türkçe þiirler koleksiyonu durumundadýr. Yazmanýn sonundaki bir kenar notunda, “Bu kitap Telafer sûfilerinin inanç kitabýdýr” yazýlýdýr. Kitabý Arapçaya çevirirken Safvet-üs Safâ ile karþýlaþtýran El Sarraf’a göre Þebek Buyruðu, Þeyh Sadreddin’in çaðdaþý ve onun öðrencilerinden-derviþlerinden biri, bir Kýzýlbaþ inanç önderi tarafýndan yazýlmýþtýr.2 Onun vardýðý bu sonuç hatalýdýr, çünkü Safevi tarikatýnýn, yolunun izleyicileri ilk kez Cüneyd oðlu Þeyh Haydar (ö. 1488) zamanýnda Kýzýlbaþ adýyla çaðrýlmaya baþladýlar. Sadreddin ise hemen hemen bir yüzyýl önce 1398’de ölmüþ bulunuyordu. Oysa El Sarraf’ýn yayýnladýðý Buyruk kopyasýnda Þah Ýsmail’in Hatayi mahlasýyla yazmýþ olduðu þiirleri mevcuttur. Bu gösteriyor ki kitap Þah Ýsmail zamanýnda ya da ölümünden (1524) kýsa bir zaman sonra hazýrlanmýþtýr. Safvet-üs Safâ kitabýnýn incelenmesi Buyruk’un kökeni üzerinde bir ýþýk tutabilir. Bu kitap, 1334 yýlýnda babasýnýn yerine Þeyhlik makamýna geçen ve 1398 yýlýnda kadar Erdebil Dergâhý’nýn baþýnda bulunmuþ olan Þeyh Sadredin’in emriyle Derviþ Ýsmail Tavakkuli Ýbn Bazzaz tarafýndan yazýldý. Safvet-üs Safâ Þeyh Safi’nin yaþamý, bazý Kuran ayetlerinin yorumlarýyla birlikte, Þeyh Safi’nin keramet olaylarýný, inançsal buyruklarýný ve Safevi tarikatýnýn ilkelerini içermektedir. Ýçinde Þeyh Safi ile oðlu Sadreddin Musa arasýndaki bir diyalog da yer almaktadýr. Ancak Þah Ýsmail tarafýndan yazýldýðý kuþkusuz sûfi þiirler bulunmamaktadýr. Bununla birlikte, kitabýn genel içeriðinden Safvet-üs Safâ’nýn Buyruk’un en azýndan bazý bölümlerinin temeli olduðunu görebiliyoruz. Safvet-üs Safâ’nýn, Sadýk Kummana tarafýndan bulunan Ýbrahimi versiyonunda

18

özellikle Þeyh Safi’nin yaþamýna deðinen kýsmýn ve El Sarraf’ýn bulup yayýnladýðý Þebek versiyonundaki Safevi Sûfi tarikatýnýn manevi ilkelerinin kaynaðý olduðuna dair çýkarsama yapabiliriz. Buyruk’un kökeni üzerinde Abbas El Azzavi tarafýndan daha önemli bir ýþýk tutuldu. El Azzavi, Kakailerin bazý inanç kitaplarý arasýndan çok önemli ikisiyle araþtýrmamýza katkýda bulunmaktadýr. Bunlardan biri El Mevâhib-üs Seniyye fi el Menâkýb-üs Safeviyye (Örnek Safavi Öykülerinden/Menakýbýndan Görkemli Armaðanlar) kitabýdýr. Bu onun kendi söylemiyle, “Ýsmail Tavakkuli Ýbn Bazzaz tarafýndan kaleme alýnmýþ olan Safvet-üs Safâ’dan baþkasý deðildir.” Diðeri ise Buyruk’un kendisidir. El Azzavi, bu kitabýn daha kýsa -bir çeþit özet olmasý dýþýnda Safvet-üs Safâ’dan farký olmadýðýný öne sürmektedir. Bu özet, Ýbrahimilerin Buyruk’u gibi Þeyh Safi’nin yaþam öyküsü ve sufi öðretilerini içermekte. Bu nedenle, kuvvetle tahmin ediyoruz ki, Kammuna’nýn Buyruk kopyasýný kim yazmýþsa, ana kaynak olarak Ýbn Bazzaz tarafýndan yazýlmýþ Safvet-üs Safa’yý kullanmýþ olmalýdýr. Daha sonraki kopyalarý hazýrlarken yazýcýlar, Safvet’de bulunan Þeyh Safi’nin yaþam öyküsünü bazý nedenlerle atmýþ ve Safevi tarikatýnýn manevi yönünü ve tanýnmýþlýðýný daha da yüceltmek için Þah Ýsmail’in þiirlerini de içine katýp yorumlamýþlardýr. Þebek kopyasý Buyruk’un önemi, Safevi yoluna baðlý Þebeklerle Kýzýlbaþlarýn arasýndaki baðlantý halkasýný oluþturma hizmetini görmesindedir. Bu kitaplar Kerkük civarýnda yaþamakta olan Þebekler, Telaferli Ýbrahimiler ve Kakailer gibi inançsal gruplar tarafýndan kullanýlmaktadýr. Türkiye Kýzýlbaþlarý arasýnda Buyruk adýný taþýyan mevcut tüm versiyonlarýn ortak bir kökene sahip olmasý gerekmektedir ve bu çok büyük olasýlýkla Safvet-üs Safâ’dýr. Ancak zaman boyunca, kendi özel gruplarýnýn inançsal deðiþiklik ekleriyle uyuþturmak için farklý derlemeciler tarafýndan yorumlar yapýlmýþtýr.

Buyruk’un Þebek Kopyasý Bu çalýþmanýn odaðý olan Buyruk’un Þebek kopyasý “Ariflerin Kutbu” olarak tanýmlanan Seyh Safiyüddin’in, oðlu Sadreddin’e yönelttiði, bildirdiði emirlerini içermektedir. Bu buyruklarýn amacý, Þeyh Safi tarafýndan kurulmuþ sûfi tarikatýnýn önderi, Piri ile talip, mürit ya da yola girmek isteyen talip adayý ile yol arasýndaki iliþkiyi göstermektir. Buyruk’un baþýnda bu buyruklarýn Þeyh Safi’nin kendi yaratýsý olmadýðýný, Tanrý tarafýndan onaylanmýþ ve melek Cebrail aracýlýðýyla Peygamber’e verilmiþ olduðunu öðreniyoruz. Bunlar tanrýsal esinlenmelerdir ve bunun için Tanrý’nýn Muhammed Peygamber’e mesajýnýn ve Ýslamýn esasýný oluþturur. Daha ileride öðreniyoruz ki, Cebrail bu tanrýsal emirleri Muhammed’e iletmiþ, onun aracýlýðýyla da Ali’ye ve soyundan gelen Ýmamlara devredilmiþtir. Sonuç olarak bu buyruklar, onlarý onurlandýran ve öðrenciler ve derviþlerine öðreterek, onlarý tarikat velilerinin sevgisine yönelten Þeyh Safi’ye emanet edilmiþtir. Böylece Þeyh Safi’nin manevi otoritesi ve Sûfi tarikatýnýn yasallýðý Muhammed Peygamber, Ali ve Ýmamlar aracýlýðýyla kurulmuþ olur. Buyruk içinde anlatýlan bu otoriteye talip adaylarý ya da talipler tarafýndan sorgusuz-tartýþmasýz uyulur ve saygý gösterilir. Çünkü bu emirler talibi bu dünyada ve öte dünyadaki korkulardan koruyacak gücü içermektedir. Esas olarak Buyruk, Sufi tarikatý mensuplarýnýn karakterini terbiye etmek, sabrýn, mutlak itaatin, az yemenin, perhizin, acýmanýn ve kendinden çok baþkalarýný düþünmenin (altruism) yayýlmasý, geliþtirilmesi için gerekli ahlaki ilkeleri içermektedir. Þii görüþ noktasýndan hareketle tevellâ (Ehlibeyt ve Ýmamlarý sevme), teberrâ (Ehlibeyt ve Ýmamlarý sevmeyen ve hakaret edenleri lanetleme) ve ismâ (Ehlibeyt ve Ýmamlarýn günahsýzlýðý, masumiyeti) vurgulanmaktadýr. Buyruk’un Þeyh Safi’nin emirlerinin oðluna sunmasý; Ýslam Peygamberinin bildirimlerinin bir parçasý olarak onlarýn meþruluðunun onaylamasý; Ali ve öteki Ýmamlar aracýlýðýyla kutsal, manevi düzenleme biçiminde kuþaktan kuþaða geçmesi ve tevellâ ile teberrâ kavramlarýna yaptýðý vurgu Þeyh Safi’nin bir Þii olduðunu, ona baðlananlarýn ve onun soyundan gelenlerin (Safevi soylularýn) Þiiliðin kurucusu olduðunu açýklar gözükmektedir. Oysa kendisini Þii olduðunun kesin kanýtý mevcut deðildir. Buna karþýlýk Erdebil’de, aile üyelerinin, hatta karýsýnýn bile Þeyh Safi’nin bir Ali soylu olduðuna dair fikri olmadýðý halde onun Ali’den indiði ve Alevi olduðu iddiasý baþlamýþtý. Oðlu Sadreddin dahi, Safvet-üs Safâ’da belirtildiði üzere babasýnýn Hasan’ýn mý yoksa Hüseyin’in soyundan mý geldiði konusunda bir karar verememiþtir.3

Sayý 19


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:15

Page 19

¸ E SERÇESM

Þebek Buyruðu’nda mevcut olan Þeyh Safi’nin emirlerine dönersek, ne ortalama, ne de aþýrý Þii öðretisinden iz bulamayýz. Þeyh Safi ve oðlu Sadreddin arasýndaki konuþma tamamýyla sûfi nitelikler üzerinedir. Bu Buyruk 52 kýsma ayrýlmýþtýr. Birinci ile altýncý arasýndaki kýsýmlar giriþtir ve Cebrail aracýlýðýyla Muhammed’e vahiy edilmiþ, Ali, Ýmamlar ve son olarak Þeyh Safi’ye geçmiþ, ulaþmýþ Tanrýsal buyruk ve ilkelerin özetini kapsar. Bunlar, yedinci ile otuz altýncý kýsýmlar arasýnda sunulan buyruklarýn ana çatýsýndan ayrý durmaktadýr. Çok daha sonra, Safevilerin Þiiliði benimsediði 15. yüzyýlýn sonlarýna doðru bir Safevi tarafýndan yazýlmýþ olmasý olasýdýr. Gerçekten 35. kýsým dýþýnda emirlerin her bölümü bir Kýzýlbaþ ozanýndan bir þiir içerir. 36. kýsýmdan baþlayarak “söyledi” ya da “Þeyh Safi açýkladý” gibi sözlerle birlikte Þah Hatayi’den nefesler görmekteyiz. Biz bu kýsýmlarýn Þeyh Safiyüddin’in “gerçek” sûfi öðretilerini içerdiðini tahmin ediyoruz. Bununla birlikte 35. ile 52. kýsýmlar arasýnda Þeyh Safi’nin adý gözükmez. Bunlar bizi Buyruk’un Þah Ýsmail zamanýnda, bir aþýrý Þii (Kýzýlbaþ) tarafýndan derlendiði sonucuna varmaya yönlendiriyor. Buyruk yazýcýsý 37. kýsýmda halifelik olgusunu inceliyor, kýsacasý halifenin nitelikleri ve sýfatlarýný tartýþmakta. Bir sonraki kýsma geçmeden önce halifelik konusunda gerçek Þii görüþü olan “sadece Ali ve on bir evladýnýn, yani Oniki Ýmamlarýn Muhammed’in ardýlý olduðu”, vurgulanýyor. Þah Hatayi’nin bir þiirini içeren 41. kýsým dýþýnda 39 ve 42 arasýndaki kýsýmlarda halifenin nitelikleri ve sýfatlarý geniþ bir biçimde sunulmaktadýr. 43 ve 46’da Sufi yol göstericinin, Rehber’in ya da aydýnlatan, eðiten Mürþid’in nitelikleri betimleniyor. 47 ve 48’de ise Muhammed Peygamberin yerine Ali’yi vasi, ardýl seçtiði Kadirhum olayý ve bu tarihsel geleneðin geniþ açýklamasý yapýlýyor. Bu kýsýmlarda Muhammed’in “ben bilimin kenti, Ali ise kapýsýdýr”, “ben ve Ali tek bir nurdan yaratýldýk” gibi hadisleri de yer almaktadýr. 50. kýsýmda Necmeddin Kübra’dan (ö.1221) söz edilmekte ve onun “bir kimse Muhammed, Ali ve Oniki Ýmamlar adýna Tanrýya dua ederse, Tanrý dileklerini yerine getirecek ve onu koruyacaktýr” benzeri sözleri anýmsatýlmaktadýr. Son iki bölümde (51 ve 52) Peygamberin ev halký, yani Ehlibeyt ve Oniki Ýmamlarýn manevi üstünlüðü ve onlarýn Âdem zamanýndan beri bütün peygamber ve velileri temsil ettiði belirtilir; yücelikleri ve Tanrý’ya yakýnlýklarý, Tanrýnýn her þeyi onlar için yarattýðý söylemiyle açýklanýr. Kýsacasý, Ýmam “kelam”ýn, Tanrý sözünün yerinin almaktadýr. Bu kýsýmlarda Þii abartmasý en yüksek noktasýna ulaþýr. 49. bölüm üzerinde son bir gözlem Buyruk’un tertiplenmesi konusuna bir ýþýk tutabilir. Bu bölümün anlaþýrlýðýndan tam anlamýyla emin olmayý güçleþtiren birkaç satýr silinmiþ, kayýp durumdadýr. Buna raðmen izleyen kýsýmlarla baðlantýsý bulunmayan þu ifadeyi görmekteyiz: “Ben fukara ve zavallý Feriþtah Ýbn Abdulmecid Hutbe’yi (Kadirhum Hutbesi) Arapçadan Türkçeye çevirdim.” Tam ve doðru adýyla Abdulmacid Ýbn Feriþtah Zade (ö. 1459), Bektaþiliðin öteki dünyaya iliþkin öðretisini (eþatolojisini) içeren Türkçe Ahiretname kitabýný yazan bir Bektaþidir. Ayný zamanda Hurufilik öðretisini Anadolu’ya sokan kiþidir.4 Doðrusu Ýbn Feriþtah’ýn bu ifadesi Buyruk’ta çok garip durmaktadýr ve onun kitabýn derleyicisi olduðuna dair kanýt da yoktur. Görünen o ki, Þah Ýsmail Hatayi ve diðer Kýzýlbaþ ozanlarýn þiirlerini de içine alan Buyruk’a katýlan Feriþtah’ýn Hutbe çevirisi de dâhil kimin olursa olsun diðer düþünceler, Safevilerin masum Ýmamlarla birleþtirilmesini meþrulaþtýrmak ve aþýrý görüþlerini kanýtlamak amacýyla yapýlmýþ yorumlardýr. Bu yolla kendi tarikat inançlarý içinde Þiilik ile tasavvufu birleþtirilerek, Safevi soylularýn, müridleri-mensuplarý üzerindeki manevi gücü onaylanmýþ oluyordu. Bu, Ýbn Feriþtah’ýn, aþýrý Þii öðretisiyle Kýzýlbaþlardan ve Þebeklerden farklý olmayan Bektaþi inancýna baðlý olmasý olgusuyla desteklenmektedir... Ayrýca Kerküklü bir Þebek Türkmen yazar olan Þakir Sabir el Zahid’in elinde bulunan elyazmalarýnýn da önemli olduðunu söylemek gerekir. Halkýnýn inançsal ve toplumsal uygulamalarýnda olduðu kadar Türk dilindeki ustalýðýyla kendisini bunlardan yaptýðý çeviri ve yorumlarý araþtýrmacýlarýn ilgisini çekmelidir. Her iki elyazmasý da kýsa ve yazarlarý belirsizdir. Birincisi, Buyruk ve Kitab-ül Menâkýb olarak tanýnan, “Kitab(-ý) Þah Safi” adýný taþýyor. Kitabýn ikinci baþlýðý ise “Þah Safi’nin, Þeyh Sadreddin’e açýkladýðý Doðru/Kâmil Bilgi Üzerine Kitabý” biçiminde verilmiþtir. El Sarraf’ýn Buyruk kopyasýnýnkine benzer bilgilerden dolayý ortak bir kökene sahip olduklarýný gösteren bu elyazmasý Þeyh Safi’nin sûfi öðretisini içermektedir. Tek fark, El Sarraf’ýn Buyruk’u karþýlýklý konuþma (diyalog) olarak yazýlmýþken, El Zabit’in elyazmasýnýn ise söylev biçiminde olmasýdýr. Her iki eserin de erken Safevi dönemine, belki 1500’lere ait olduðu sonucunu çýkartýlabilir. El Zabit kopyasýnýn adý bilinmeyen yazarý kendi Þii inancýný göstermek için Þiilerce çok iyi bilinen “Ali ve Muhammed bir tek nurdandýr”, “Ben bilimin kentiyim, Ali ise kapýsýdýr” ve “Ali Tanrý’nýn velisidir ve Tanrý Ali’nin yanýndadýr/destekleyicisidir” gibi Muhammed’in hadislerini konuþmanýn içine sokmuþtur.

Þubat 2006

Sünbülname El Zabit’in elindeki ikinci elyazmasý Sünbülname (Sunbula Nama) adýný taþýmakta ve Çaðatay lehçesiyle Türkistan’da yazýlmýþtýr. El Zabit’e göre bu elyazmasý eser 12. yüzyýla aittir, çünkü Ahmet Yesevi’nin (ö. 1166) sufi öðretisini içermektedir. Ancak dikkatli bir inceleme, Fazlullah’ýn (ö. 1401) kurduðu Hurufiliði de kapsayan elyazmasýnýn 15. yüzyýlýn ilk yarýsýndan önceye tarihlenemiyeceðini açýkça gösteriyor.5 Olasýlýkla o, bir Bektaþi-Hurufi yazar tarafýndan 15. yüzyýl baþlarýnda hem Bektaþiliðin hem de Hurufiliðin kendi görüþlerine uygun çeþitli ögelerini birbiriyle birleþtirip kitaplaþtýrýlmýþtýr. Sünbülname’de büyük ilgi çeken, yazarýnýn, Peygamber’in sahabelerinden biri ve Ýmam Ali’nin en yakýn destekçisi ve dostu Salman el Farisi ile onu birleþtirmesidir: Sünbülname’nin Muhammed Peygamber’in ailesinin (Ehlibeytin) þeceresi olduðunu Salman el Farisi’den aktarýr, kendisine söyletir. Ona göre, tanelerin buðday sapýna baðlý olup bir baþak oluþturduðu gibi, Ehlibeyt ve Ýmamlar da Muhammed’in dalýna yapýþýktýr, ayrýlmaz. Elyazmasýna da bu benzetmeden dolayý Sünbülname adý verilmiþ. Sünbülname’ye özgünlük saðlayan, varsayýldýðý üzere Ali’nin yaratýlýþ söylencesi ve Horasan’dan Rum ülkesine Anadolu’ya geliþi6 üzerine yaratýlmýþ öyküsel deðinmeler Sünbülname’nin Bektaþi kökenli olduðunu açýða vurmaktadýr. Kitapta Farsça konuþan Ýmam Ali, onun ilahi sýrrýna vakýf olan kimseler Horasan’dan Rum’a geldikleri zaman Sünbülname’yi Farsçadan Türkçeye çevirdiklerini söylemekte. Ayrýca Sünbülname’de Muhammed Peygamber’in ve Ýmam Ali’nin en sadýk sahabeleririnin adlarýný görmekteyiz. Bunlarýn arasýna Nasýrüddin Tusi (1201–1274) de sokuþturulmuþtur. Sahabelerden Ammar Ýbn Yasir, Ali’ye yol-erkân üzerine sorular sorular sorarak, ondan açýklamalar alýr.7 Ýbn Siman (Bayan ibn Siman el Nahdi Tamimi, ö. 737), Umar Baba (Amr Ýbn Umayya-el Dumari), Salman el Farisi, Abu Zer Gaffari, Kanber Ali, Mikdad, Ýmam Ali’yi seven, destekleyen ve onun tanrýsallýðýna inanan ilk aþýrý Þiilerden (gulat’tan) sayýlmaktadýr. Burada ilginç olan Nasiruddin Tusi’nin (ö. 1274) ilk sahabeler arasýnda sayýlmasýdýr. Ayný tanýmý, 1519’da Bektaþi Yemini Baba’nýn tanrýsallaþtýrýlan Ali’nin erdem ve kerametlerini anlatan Faziletname’sinde de görmekteyiz.8 Sünbülname’nin Bektaþi elyazmasý olduðunu gösteren daha önemli kanýt kitabýn Ondört Masum Pak’tan sözetmesi ve onlarý açýklamasýdýr. Son olarak Sünbülname Salman el Farisi’ye atfen on iki Sufilik ilkesi üzerinde konuþur. Kýsaca özetlersek bu ilkeler: 1) Nedamet-piþmanlýk, 2) Zarar verici iþ ve eylemlerden sakýnma, 3) Kapris ve tutkularý yenme, 4) Þehvetten kaçýnma, 5) Nefse boyun eðdirme/nefsi ýslah etme, 6) Çevresindeki insanlarla dost olma, 7) Kuþkulardan uzaklaþma, 8) Baþkalarýna hizmet etmeye hazýr olma, 9) Ýnanç davasý için cömertçe para harcama, 10) Baþkalarýný hor görmeme ve aþaðýlayýcý davranmama, 11) Alçakgönüllü ve barýþçýl/uzlaþtýrmacý olmak ve 12) Tanrýya mutlak güvenç, çünkü Tanrý kendisine güvenenleri sever. Sünbülname’yi derleyen kiþi, bu ilkelerin, Sufi tarikatýnýn görev ve koþullarýný gösterdiðini ve onlarýn insaný, gerçek aþka (Tanrý aþkýna) ve barýþa götürdüðü yargýsýna varmaktadýr. Sufi yaþamý için bu gerekirlikler-istekler, geleneðe göre Peygamber tarafýndan kendi ailesinden biri olarak onurlandýrýlmýþ Salman el Farisi’ye dayandýrýlmaktadýr. El Farisi’nin, Zerdüþtlükten Hýristiyanlýða, sonra Ýslam dinine geçip Sûfizm üzerinde bir köprü ve Ýslamda en erken, yani ilk aþýrý çileci sufilerden biri olduðu da düþünülür. Kitabýn Nusayrilik inancýna iliþkin tartýþma bölümünde Salman el Farisi hakkýnda daha fazla bilgi verilmektedir. NOTLAR: 1 2

Matti Moosa, “Religious Books”, Extremist Shiites-The Ghulat Sects, Syracuse University Press, New York, 1988, s. 153-162. Safvet-üs Safâ (Saflýðýn Özü) adýný taþýyan ve 1357/8’de Þeyh Safi oðlu Þeyh Sadreddin Musa’nýn isteði ve denetimi altýnda Ýbn Bazzaz Tavekkül Ýbn Ýsmail Ýbn Hacý el Erdebili tarafýndan yazýlýp tamamlanmýþtir. Safvet 12 bölüme ve her bölüm de kýsýmlara ayrýlmýþtýr. Birinci bölüm tamamýyla Þeyh Safi’nin görüþ, düþünce, kerametleri ve rüyalarýna ayrýlmýþtýr. Ýbn Bazzaz bu kitapta Ýmam Cafer Sadýk’tan Þeyh Safi dönemine kadar insanlarý Tanrýya götüren doðru yolda (tarik-i müstakim) rehberlik eden 30 Müceddid’den (yenilikçi, reformist) sözeder. Hicri 1. yüzyýlda Ýmam Cafer Sadýk, 7. yüzyýlda ise Þeyh Safi en büyük müceddid’dir. Yazar, 4. Bab’da Seyh Safi’nin soyaðacý ve atalarýndan bazýlarýnýn adlarýný vermektedir. Ancak bu bölüm daha sonraki dönemlerde yapýlan kopyalarda büyük deðiþikliklere uðramýþ ve Safevi soyu yeniden düzenlenmiþtir. Kitap 180 yýl sonra Þah Ýsmail’in oðlu Þah Tahmasb zamanýnda yapýlan eklerle birlikte 1533’de yeniden yazýlmiþtýr. Þah Tahmasb orijinal metini gözden geçirip güncelleþtirici deðiþiklikler yaparak Mukaddime ve Hâtime (önsöz ve sonsöz) ekleyip, yeniden yazmasý için Ebül el Fath el Hüseyin’i görevlendirmiþtir. Adý geçen yapýtýn Türkçesi bulunmadýðý gibi Ýngilizce ve Fransýzca çevirilerine de rastlamadým. Sadece esere iliþkin Almanca (Devamý 20. Sayfada)

19


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:15

Page 20

¸ E SERÇESM

KARACAOÐLAN

(Baþtarafý 19. Sayfada)

Buyruk Örnekleri ve Sünbülname

Gelmemiþtir Evvel Allah, ahir Allah Andan ulu gelmemiþtir Hak Muhammed’den sevgili Hakk’ýn kulu gelmemiþtir Þah-ý Merdan idi adý Cömert sofrasýn kim kodu Ali’ye aslaným dedi Ayruk Ali gelmeþitir Pir olmayan aþka gelmez Koç olmayan kurban olmaz Ecel gelse derman olmaz Hak’tan rýza gelmemiþtir

3

Od düþtüðü yeri yakar Deðme dalda gül mü biter Ko dört dilin, çok kuþ öter Bülbül ünü gelmemiþtir Karac’oðlan Hakk’a yalvar Verdiðine günah ol dar Þol alemde eksiksiz yar Kimse bulup gelmemiþtir

Devriye Hakk’ýn kandilinde gizli sýr idim Anamýn beline indirdin beni Ak mürekkep idim, kýzýl kan ettin Türlü irenklere yandýrdýn beni Anamýn karnýnda ben neler gördüm Yedi derya geçtim, ummana daldým Dokuz aylýk yoldan sefere geldim Bir kapýsýz hana indirdin beni Bende bildim þu dünyaya geldiðim Tuzlandým da çapýtlara belendim Bir zamanda beþiklerde eðlendim Anamýn sütüne kandýrdýn beni

“Þeyh Zahid, Safi’ye dedi ki, ‘Ulu Tanrý seni dinin yolunu göstermek için yolladý; öyleyse hakikatý, bir parça Þeriat kýlýfýyla murdarýn kuþaðýna sokarak birleþtirmek zorundasýn...” Hakikatýn sýrlarýna þeriat kýlýfý geçirmek, takiye yapmaktan baþka ne olabilir? Oysa bir baþka yerde tam bir Þafii þeriatçýsý görünümündedir Þeyh Safi:

Beþ yaþýnda akýl geldi baþýma On yaþýnda gider oldum iþime Varýp ta deðince on beþ yaþýma Bir kuru sevdaya yeldirdin beni

“Bir gün hayýrlý kendi kýzýna dokunur, ardýndan boy abdesti alýr. Seyh Sadreddin söyle der: ‘Bu abdestin nedenini sordum; o söyle yanýtladý: Vallahi ben, anneme bile dokunduktan sonra abdest almamazlýk hiç bir zaman yapmadým. Sonra Kuran’da 4. 43 ayetini okudu.’…”

On beþ yaþadým, yirmiye yol oldu Otuzunda çevre yaným göl oldu Kýrk yaþadým, hayrým, þerrim bell’oldu Hayrýmý, þerrimi bildirdin bana Ellisinde yaþým yarýsýn geçti Altmýþýmda yoluma yokuþ düþtü Yetmiþinde biraz tebdilim þaþtý Mertebe mertebe indirdin beni Sekseninde beratçýðým yazýldý Doksanýnda kan damarým üzüldü Yüz yaþýnda azalarým çözüldü Bir sabi masuma döndürdün beni Karac’oðlan der ki, yaktýn yandýrdýn Ecel þarabýný verdin, kandýrdýn Emreyledin Azrail’i gönderdin Hiç te doðmamýþa döndürdün beni Kaynak: Karacoðlan Bütün Þiirleri, Yayýna Hazýrlayan: Cahit Öztelli, Milliyet Yayýnlarý, Birinci Baský, Temmuz 1970.

20

yapýlmýþ bir doktora tezi var. (Ýbn Bazzaz Tavakkul Ibn Ismail, yayým ve çeviri: Heidi Zirke, Ein Hagiographisches Zeugnis zur Persischen Geschichte aus der Mitte des 14 Jahrhunderts: Das Achte Kapitel des Safwat as-Safa in Kritischer Bearbeitung, Islamkundliche Unterschungen 120, Berlin, Klaus Schwarz, 1987) Bu çalýþmada yalnýz 8. Bölüm Almancaya çevrilmiþ ve bu bölüm üzerine yorum ve açýklamalar yapýlmýþtýr. Safvet-üs Safâ’nýn yeni bir baskýsý 1994’te Erdebil’de Rýza Gulam Tabataba’i Mecid tarafýndan yapýlmýþ. Süleymaniye Kütüphanesi, Ayasofya bölümünde kayýtlý Hicri 896/1490 tarihli Farsça nüsha ile yine ayný yerdeki Hicri 914/1508 tarihinde Sihabuddin Kaþani tarafýnda kopya edilmiþ bir baþka nüsha bulunmaktadýr. Bunlar Kýzýlbaþ Safevi devletinin kuruluþ aþamasýnda hazýrlanmýþlardýr. Özellikle birincisinde yapýlmýþ olan deðiþiklikler, devlet siyasetinin henüz belirlenmediði ve Þeyhlik siyasetinin sürdüðü dönemi göstermesi bakýmýndan önemlidir. Osmanlýca çevirilerden Tercüme-i Menakýb-ý Þeyh Safi baþlýðýný taþýyan Süleymaniye Kütüphanesi, Ýzmir bölümündeki 465 no.lu Hicri 968(1561) tarihli nüsha ise, Þah Tahmasb’ýn buyruðuyla Ebu el Fath el Hüseyin tarafýndan geniþletilip deðiþtirilen ve Þeyh Safi’nin þeceresi eklenmiþ Safvet-üs Safâ çevirisi olsa gerektir. Ayrýca Üsküdar’daki Hacý Selim Aða Kütüphanesi, Kemankeþ bölümü no. 247’de kayýtlý 137 varaklýk Safvet-üs Safâ’nýn Hicri 760 (1359–60) tarihli Osmanlýca çevirisi çok önemli olmalýdýr, çünkü orijinal elyazmasýnýn yazýlýp tamamlanmasýndan sadece iki-üç yýl sonra Farsçadan Osmanlýcaya çevrilmiþ olduðunu görüyoruz. Bu Farsça yapýtýn Hicri 896(1490) tarihini taþýyan bilinen en eski yazma nüshassýnda Safevî ailesinin þeceresi en son, Firuz Þah-ül Kürdi es Sincani’ye kadar götürülmektedir. (Yaprak: 6B) Zaten, Safevilerin dedeleri arasýnda Erdebil’e ilk gelip yerleþen budur. Yine buradaki kayda göre, Þeyh Sadreddin’den þu nakil yapýlýr: “Nesebimizde Seyyidlik var, ancak Hz. Hasan’ýn mý, yoksa Hz. Hüseyin’in mi, hangisinin soyundan geldiðimizi sormadým. Burasý þüpheli kaldý.” (Yaprak: 6B) Pek çok araþtýrmacý gibi M. Moosa da Safvet’teki bilgilerden Þeyh Safiyüddin’in Þii bile olmadýðý kanýsýndadýr. Yapýtýn ilk nüshasýnýn tümünü bizzat okuyup incelemeden kesin yargýya varmak saðlýksýz da olsa, bugüne kadar ulaþabildiðimiz bilgiler çerçevesinde benim kiþisel olarak bu kaný üzerinde artýk büyük kuþkularým var. Þöyleki, Þeyh Sadreddin Musa yazdýrdýðý bu kitapta çok büyük olasýlýkla takiye yapma zorunluðu duymuþ ve Erdebil’in ve kurucusunun bâtýni karakterini gizlemiþtir. Nedenlerinden bazýlarýný sýralayalým: a) Erdebil Dergâhý’nýn Azerbaycan’dan Ýran-Horasan’da, Anadolu’da birçok beylik topraklarýna, Halep’e ve Baðdad’a kadar uzanan etki alanlarýnda yönetimler Ortodoks (Sünni-Þii) inançlýdýr. Osmanlý Beyliði dâhil birçoðundan Tekkeye nezir gelmektedir. b). Zaten Ýlhanlýlarýn týmar olarak verdiði Erdebil’de kurulmuþ Tekkenin Þeyhi tarikatýn yayýlmasý ve müridlerin artmasý için Ýlhanlý Abu Said ve Timur, Celayirli Hasan, Emir Çoban, vb., emir ve sultanlarla üst düzey iliþkiler içindedir ve siyasal dengeleri korumak zorundadýr. c) Daha önemlisi 1340 yýlý baþlarýnda bu dengenin bozulduðunu ve bilinmeyen nedenlerden Ýlhani Çobanlýlar’dan Emir Küçük Þeyh Hasan ve Malik Eþref’in (1341–1350) yönetimleri döneminde Þeyh Sadreddin’in tutuklanýp hapse atýldýðý ve Tekkenin kapatýlarak müritlerinin koðuþturulduðu, sürgünlere gönderildiðini öðreniyoruz. Kitabýn bu çok karýþýk ve sýkýntýlý yýllarýn hemen arkasýndan yazýlmýþ olmasý anlamlý deðil midir? d) Kitapta Þeyh Safi’ye “Ben Muhammed’in ashabýnýn mezhebindenim” dedirtilmesine raðmen, “nur-u velayet, tarýk-i müstakim, ilm-i bâtýniyya” vb. deyimlerin sýkça kullanýlmýþ olmasý da çeliþkilidir. Ayrýca yukarýda deðindiðimiz Heidi Zirke’nin doktora tezi için yaptýðý 8. Bölüm çevirisinin iki farklý yerinde geçen þu söylemlere bakýnýz:

4 5 6 7 8

e). Bölgede çýkýp yoðunlaþmýþ 9. yüzyýlýn baþlarýndan itibaren yirmi yýl süren Mazdek-Müslimeye kökenli Babek-Hürremi Alevi halk hareketleri, arkasýndan bazý Karmatî ve Fatými Ýsmaili topluluklarýnýn yerleþmesi ve sürekli propagandalarý; Daylam ve Tabaristan’da kurulmuþ Zeydi Alevi devletinin 11. yüzyýla kadar buralara yayýlan hâkimiyeti... Bütün bunlarýn dýþýnda Þeyh Safi (1252–1334) ve Sadreddin’in (ö.1399) çaðdaþý, Alamut’un yýkýlmasýyla yeraltýna inen Ýsmaili Ýmamlarýndan Þemseddin Muhammed (1257–1310), oðlu Seyyid Muhammed Kasým Þah (1310–1370) ve oðlu Ýmam Ýslam Þah (1370–1423) deðiþik adlarla Azerbaycan’da kendi taraftarlarý arasýnda Erdebil’e yakýn köylerde ve daðlýk alanlarda yaþýyorlardý. Doðu Akdeniz kýyýlarýndan, Suriye’den, Irak’tan Pamir’e, Fergana vadisine, Hindistan’a kadar yayýlmýþ ve inançlarýný gizleyerek (takiye ile) yaþayan Ýsmaililere ulaþan geniþ bir dai’ler aðý vardý. Erdebil tekkesinde bu dai’lerden bulunmuyordu ve Erdebil Þeyhleriyle iliþkileri yoktu diyebilir miyiz? – ÝK. f). Yine Matti Moosa’nýn kendisinin ayný kitabýnda (s. 217–219) anlattýðý gibi, Ehli Haklar’ýn inançsal söylencelerinde, Þeyh Safi’nin, þeyhi ve kayýnbabasý Ýbrahim Zahidi tarafýndan iki kez Sultan Sahak’a gönderildiði ve onun kadýnlý erkekli toplu tapýnmalarýna, Cemlerine katýldýðý anlatýlmaktadýr. Bazý kerametlerine tanýk olduðu Sultan Sohak’tan el aldýktan sonra Þeyhinin ona berat verdiði Ehli Haklar’ýn kutsal bildikleri kitaplarýna (Tadhkira-Tezkire) geçmiþtir – ÝK. Gerçekte ise ondan en az altmýþ yýl önce Anadolu’ya gelmiþ olan Ýmadeddin Nesimi’dir. Eðer Fazlullah’ýn adý ve kendine özgün düþünce ve sözleri geçmiyorsa ve sadece harflere verilmiþ tasavvufi deðerler sözkonusuysa yazarýn bu yargýsý doðru olamaz – ÝK. Bizce bu söylemle Ali donunda dünyaya geldiðine inanýlan ve onunla eþleþtirilen Hacý Bektaþ Veli kastedilmektedir, elyazmasýnýn aslýný görüp incelemek gerekir – ÝK. Ayný kiþinin Buyruk metinlerinde de ayný iþlevi gördüðüne tanýk olmaktayýz. O zaman Sünbülname Buyruk’un kaynaklarýndan biri olarak da düþünülebilir. – ÝK. Sünbülname’nin tarihlenmesi ve Bektaþi kökenli oluþuna kanýt olarak yardýmcý olabilir bu alýntý – ÝK.

Sayý 19


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:15

Page 21

¸ E SERÇESM

PÝR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEÐÝ’NÝN 9. OLAÐAN GENEL KURULU

Örgütsel Bilinç ve Referans Hasan Harmancý

P

ir Sultan Abdal Kültür Derneði’nin (PSAKD) 9. Olaðan Genel Kurul’u 18-19 Þubat 2006 tarihinde Ankara’da gerçekleþtirildi. Avrupa Birliði’nin Alevilerle ilgili aldýðý kararlarýn tartýþýlmasýndan baþlanarak, AKP’nin yeni siyasal yönelimine kadar birçok þey gündeme getirilmesine karþýn, Alevilerin ileri dönem beklentileri ve karþýlaþabilecekleri sorunlar üzerinde fazla durulamadý. Tüm Alevi kongrelerinde olduðu gibi zamanýn iyi kullanýlamamasý ve delegelerin bir kýsmýnýn konuþma kürsüsünü yeterli kullanamamasý veya hiç kullanmamasý en önemli eksikliklerden biriydi. Böyle olunca þubelerden ve delegelerde biriken bakýþ açýlarý, kaygýlar ve deðerlendirmeler bir yanýyla ortaya çýkamadý. Tüm geniþleme ve ilerlemesine karþýn Türkiye toplumunun genel geliþim sürecinin gerisinde kalmak gibi bir hezeyaný üzerinden kaldýrmasý gereken örgütlerden biri konumunda olan PSAKD geleceðe iliþkin ön açýcý toplumsal öngörü ve çözümler üzerinde durmak zorundadýr. Bu Genel Kurul’un en önemli yaný bu olmalýydý. Farklý kültürlerin nasýl daha iyi bir arada yaþayacaðý ve geliþeceði; ülkenin ekonomik sorunlarý; yoksulluk ve iþsizlik sorunlarýnýn çözüm göreceði ve Alevilik üstünden siyaset yapanlarýn rasgele hareket etmelerinin önünün kapanmasý için yeni yollarýn aranacaðý bir tartýþma ortamý önemli bir beklenti olarak kaldý. Kuruluþundan bu yana üyelik ve genel politika üretme bazýnda aldýðý yol bu Genel Kurul çerçevesinde bir durma, daralma ivmesindedir. PSAKD Türkiye’de kurulan ve kurulduðu alanda kýsa sürede çözüm üreten ve verimli olan çok ender derneklerden biridir. Çalýþma biçimiyle gözde olan, ülke ve Alevilik gündemindeki belirleyiciliði ve eylemleri, önemli görevleri yerine getirmekte kývrak ve belirleyici olduðunu göstermiþtir. Son dönemlerde AB’den aldýðý proje desteðiyle yönettiði “Gelin Canlar Bir Olalým” projesinin kitaplaþmasý ayrý bir önemdedir. Ýçinde abartýlarýn bulunmasýna karþýn iyi bir çalýþmanýn gündeme getirilmesi ve çok yönlü bu hizmetin verimi önemlidir. Sözlü tarih çalýþmalarýna bile destek sunacak bir içerikte olmasý bir yanýyla önemli bir boþluðu doldurmuþtur. (Ne yazýk ki AB ile ilgili tartýþmalar yüzünden Genel Kurul’da bu projenin pek de sahiplenildiði ve kamumuza taþýndýðý söylenemez!) Siyasi katkýsý görünmese de sözlü alan çalýþmasý olarak verimi zamanla daha çok önümüze çýkacaktýr. Genel Kurul’da örgüt içi tartýþmalarýn yoðunlukta olmasý, kurumsal kaygýlar olarak deðerlendirilebilir. Ancak kendini tartýþan bir örgüt görünümü sergilemesi yönünden bir eksikliktir. Çok hýzlý bir büyüme gerçekleþtiren örgüt olmasýnýn getirdiði bir zorlama olmasýna karþýn, aldýðý yol ve tasarýmlarý açýsýndan, geri birikimini bellek tazelemek amacýyla kullanmasý yerine, iþleyiþinin eksikliði olarak çýkýyor karþýmýza bu kurumsallaþma sancýlarý. Aleviliðin sahip olduðu deðerleri ve aldýðý yolu anlatmak için iyi bir fýrsat olan kongre çalýþmalarý daha çok hizipleþmeleri arttýrmak çizgisinde gündem buluyor. PSAKD Genel Kurul’una geliþ süreci ne yazýk ki bunu doðrular bir boyutta baþlamýþtýr.

Kongrenin Perspektif Gücü Alevi örgütlerinin gündeminde olan talep ve beklentilerin yeniden güçlendirilmesi için çeþitli çaba ve önerilerin olmasýnýn yarattýðý umut ortamýnýn tüm kongreye damgasýný vurmamasýna karþýn, güçlü bir talepler çizgisi sürmektedir PSAKD’de hala. Yürürlükteki faaliyetlerin yavaþ bir ivmede olmasýna raðmen, Alevilerin yasadan kaynaklý kültür, inanç ve eðitimden beklentilerinin yakýcý bir biçimde sürüyor olmasý önemlidir. Bu beklenti ve bunlara yönelik ifadeler her zaman doðal belirleyicilerdir. Bu þunun sürdüðünü göstermektedir: Aleviler toplumsal duruþlarýnda mevzilerini kaybetmiþ deðiller. Aleviler hak gördüklerini tüm sesleriyle söylemektedirler. Ve örgüt bilinçlerini yitirmemiþlerdir. Sendikalarýn politika üretemediði, siyasi partilerin umutsuzluðu daðýtamadýðý bir dönemde bu önemli bir duruþtur. Önemli bir toplumsal sesleniþtir. Alevi Bektaþi örgütlerinin seçim arifelerinde önlerine yeni hedefler koymalarý önemlidir. Son dönemlerde özellikle akademisyenlerin Alevilikle ilgili yaptýklarý alan araþtýrmalarýnda çýkan sonuçlarýn deðerlendirilmemesi, AB ile ilgili yeni çözümler ve görüþlerin gündeme gelmemesi, azýnlýk tartýþmalarýnýn kongreye taþýnmamýþ olmasý, Alevilik araþtýrmalarýna yönelik olarak hiçbir çalýþma grubunun oluþturulmamasý, uzun vadeli stratejilerin gündeme getirilmemesi, Alevi yerelliðinde git-

Þubat 2006

tikçe arttýrýlan asimilasyon çalýþmalarýnýn engellenmesine dair rapor çalýþmalarýna ve tutum belirlenmesine yönelik hiçbir kaygýnýn doðrudan belirtilmemesi, gençlerin ve kadýnlarýn özel olarak örgütlenmesi için baþlatýlan çaba ve konferansa yönelik harekette bulunulmamasý, Aleviliðin “Ýslam içi-dýþý” tartýþmalarýnýn doðru bir dille ve uygulamayla -medyada yer alan çeliþkili açýklamalar dahil- daha da netleþtirilmemesi, her alana yönelik olmasý gereken çalýþma raporlarýnýn nasýl örgütleneceði ve örgütün kurumsal yapýsýnýn nasýl daha da güçlendirileceðinin altý çizilerek gündem bulmamýþtýr. Kongrenin çarpýcý noktalarýndan biri de, bazý delegelerin, Alevilik baþta olmak üzere toplumsal sorumluluk bilinci ile hareket etme misyonuna sahip olmamalarý olarak görünüyordu. Genel bir hemþerilik diyalogu ile kongre delegesi olan ve örgüt bilinci almamýþ kesimlerin varlýðý bunu daha çok reçetelendirmektedir. Bir siyanür gibi sýzýldýðý kanýsýný uyandýran bu hareketsiz ve umarsýz kesim, ya boþluðu alkýþlayan veya muhalif tepkileri terse çevirme iradesi içinde hareket ettiði kaygýsý uyandýrýyordu görüntüde. PSAKD, böylesi bir boþluðu kaldýrabilecek bir örgüt bilincine sahip olmamasýna karþýn, bu yöndeki genel bir delege birikimi eksikliði kaygý vericiydi. Neden bu kadar ayrýntý ile ilgilendiðimize gelince; PSAKD, Alevilik hareketi içinde kurulduðundan beri model olmuþ bir örgüttür. Oradaki en küçük yalpalama ve zaaf bütün Aleviliði, hatta çevre siyasal hareketleri saracak güçtedir. Tüm Aleviliðin en uyanýk kesimlerinden birini oluþturur PSAKD üyeleri ve delegeleri. Bu nedenle bu durumlarý dahi bir ayrýntý olarak görmek mümkün deðildir. Böyle bir yazýya elbette ki çok tepki ve eleþtiri gelebilir Ancak eleþtirilerden kaçýnarak yazmamak da Aleviliðe yukarýda bahsettiðimiz siyanür zehrinin sýzmasý demektir. Topraklarýmýzýn, kaynak sularýmýzýn ve ürettiðimiz deðerlerin çabucacýk kirlenmesi yanýnda, çorak bir gelecek býrakmamýza da neden olacaktýr.Buna kapalý kalmak veya ilgilenmemek, PSAKD’nin panzehir üretme ve olma görevini sürdürürken, tüm toplumsal yaþam açýsýndan bu damarýn kirlenmesine fýrsat vermektir. Düþünceler ve gelecek döneme yönelik çözümler üretilmesi yerine, delegeler üzerinden yönetim zincirleri ve yönetim hedefleri oluþturulmasýnýn öne çýkarýlmasýna neden olunur bu yolla. PSAKD’nin üç eski Genel Baþkaný’nýn da örgütü, eylemleri ve ülke gündemine karþý yeterince hareketli bulmamasý önemli bir ilk çýkýþ oldu. Daha önce çeþitli tartýþma ve eleþtirilerine karþýn bu boyutta bir hemfikirlilik söz konusu görünmüyordu. Bu iki açýdan önemli; birincisi, eski yöneticilerin örgütü yenileme çabalarý, ikincisi ise, örgütün ilke ve amaçlarý ile ilgilenmeleri.

Getto Dernekçiliði Kendi içinde bir özgürlükler bütününe sahip olan PSAKD’de, Alevilik açýsýndan, “azýnlýk” tartýþmalarý noktasýnda nasýl bir yol izleneceði çok da ortaya çýkmadý. Halbuki “azýnlýk” tartýþmalarý konusunda örgüt önemli bir taraf oldu ve Alevi Bektaþi Federasyonu komisyonlarýnda raporlar hazýrladý ve genel duruþun nasýl oluþturulacaðý konusunda görüþ sergiledi. Buna karþýn kongrenin kendi içinde geleceðe iliþkin “yol haritasý”nýn hangi noktalarda çizileceði açýk olarak çýkartýlamadý. Ýçeriði çok deðiþmeyen bir “Sonuç Bildirisi” ile yetinilmesi, geleceðin çok da önemli olmadýðýna mý iþaret olarak görülmeli. Yoksa tersine artýk ülke ve dünya güllük gülistanlýk mý olarak algýlanmalý? Geçen dönem deklare edilen “Sonuç Bildirisi”nin ne kadarýnýn gerçekleþtirildiðinin tartýþýlmamasý ise açýk bir muðlaklýðýn göstergesi olarak deðerlendirilebilir. Buna ek olarak þubelerin, geldiklerinden beri sonucu deðiþmemiþ biçimde, “þube kararý üzerinden hareket ediyoruz ve tüm delegeler olarak ayný listeyi destekleyeceðiz” demeleri ilginç bir demokrasi örneði oldu. Delegelerin, gizli oyla seçime gidilecek bir seçimde birbirlerine karþýlýklý “ipotek” koymalarý daha da tartýþýlacak gibi görünüyor. Kongrenin talihi noktasýnda asla kabul edilebilir bir þey deðildir böyle karar almak. Bu yöndeki bir oluþum kongrenin doðal sürecini baþtan ekilemiþtir. Bu etkileme ve karar süreci, kongreye katýlan ve farklý baktýklarýný söyleyenlere karþýn çözülemedi. Bu duruþ delegelerin bir kýsmýnýn kulaklarýný paslý ve önyargýlý tutmayý tercih ettiðini göstermektedir. Kongrenin bir yenilenme olduðunun unutulduðu, statükonun egemen olduðu bir kongre olarak algýlanmasýna (Devamý 22. Sayfada)

21


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:15

Page 22

¸ E SERÇESM

(Baþtarafý 21. Sayfada)

31 MART’DA ÇALIÞMAYA BAÞLAYAN CANLAR FORUM ÝNTERNET SÝTESÝNÝN ÝLKELERÝ

Sözümüz Özümüzdür

Örgütsel Bilinç ve Referans

Canlar Forum sitesine þu adresten eriþilebilir: <http://canlarforum.com> neden oldu. Böyle olunca, iki listenin yarýþacaðý deklare edilmesine karþýn, bir listenin kongrede delegeler üzerine ipotek konulduðu, çalýþma ortamý bulunamadýðý ve kongreyi antidemokratik bulmak gibi kaygýlarla yönetime aday olmaktan ve liste sunmaktan çekilmesi ile sonuçlanmýþtýr. PSAKD kongreleri Alevilik öðretisinin ve Alevilerin aynasýdýr. Asla delegeler üzerine ipotek konarak ve þube yönetimlerinin önceden karar alarak katýlacaklarý bir kongre biçimiyle hareket edemez. Örgütümüz içinde belki bu süreci belirleyen, bölgesel baðlar gibi ilksel (primordial) baðlar, hemþerilik duygularý ve geleneksel yöntemlerle aday belirlenmesinin neden olduðu söylenebilir. Bunun için hazurun listesine bakýlmasý yararlý olacaktýr. Daha çok gettolarda karþýmýza çýkan ve klan asabiyeti olarak ifade ettiðimiz bir kilitlenen insan yýðýnýnýn sözsel uyumunun yansýmasýdýr hazurun listesindeki bu istatistiksel gösterge. PSAKD’de, bu yönde bir çalýþma biçimi ve yönlendirmenin tüzük veya genel çalýþmalarýnda görülmemesine karþýn tuhaf bir uygulama ve örgütlenme alaný bulmuþtur. Halbuki bir demokratik yarýþýn performansýný belirleyen en önemli gösterge, o toplumda veya örgütlenme biçiminde yurttaþlýk kültürünün ve açýk örgüt bilincinin gereði olarak herkesin, siyasetin ve örgütlenmenin her aþamasýnda aktif olarak katýlarak kendi yaþamlarýný etkileyecek siyasi etkilenim ve sonuçlarý þekillendiren ve kendi tutumlarý yönünde etkilemeleridir. Yoksa PSAKD’de olduðu gibi, daha kongreye gelmeden þube kararý alarak hangi listenin destekleneceði önceden belirlenemez. Katýlýmcý demokrasiyi savunan veya bu iddia ile kongreye giden örgütler, üyelerinin bilinci yanýnda, üyelerinin aktif bir kapasite ile kendilerini kongrede göstermelerini ister ve bu yönde çaba harcar. Dernek kurarak siyasi ve kültürel faaliyette bulunmak siyasi katýlýmdýr. Toplumsal dönüþüm, katýlým olmadan ve üyelerin bilinçsiz taraftarlýklarý ile ileriye gitmez. Bu kaos ve duraðanlýk yanýnda amaçsýzlýk ve enformel bir örgüt dýþýlýðý geliþtirir zamanla. Bu ayný zamanda demokrasi için ara kurum formülüdür. Halbuki PSAKD ara bir kurum deðildir. Siyasi sistemden talepte bulunabilmek önemli bir insan bilinç ve güç gerektirir. Dayanak noktasý kümeler üzerinden deðil, siyasal, sosyal ve örgüt talepleri doðrultusunda yapýlandýrýlmalýdýr. Talebi olan bireylerin üye olduðu kurumlarýn talepleri dýþýnda bir gerekçe ile bir araya gelmeleri sýnýf ve siyasal beklentilerinin zaafa uðramasýna, olumsuz etkileþimine neden olur.

A

levi-Bektaþi kültür ve yaþam alanýný tartýþmalarýyla zenginleþtirmeyi hedefleyen bir web sitesi kuruyoruz. Nedir bizleri bu siteyi kurmaya yönlendiren? Ýnternet ortamýnda Alevi-Bektaþi kültürü üzerine tartýþmalar yürüten birçok site varken, yeni bir ortama ihtiyaç var mýdýr? Evet, vardýr. Ýnternet ortamýnda yer alan siteleri kabaca ikiye ayýrmak mümkündür: Ýlki özellikle Avrupa kaynaklýlar baþta olmak üzere dernek, vakýf vb. kurumlarýmýzýn kurumsal siteleri. Bunlar neredeyse hepsi birbirinin ayný, mecburen belli bir kurumsallýk ve ciddiyet içeren siteler. Kesinlikle çok deðerli veriler içerdikleri, deðerli insanlarý bir araya getirdikleri belirtilmelidir. Bu kurumsallýðýn belli bir düzeni getirdiði ortadýr. Ne var ki, ortaya çýkan sitelerin çoðu hem süreklilikten, hem de güncellikten uzaktýr. Kurumsallaþmanýn olumlu yanlarýndan çok, olumsuz yanlarý var olan ortamlarda ön planda gözükmektedir. Ýkinci grup ise var olan kurumlarýmýzýn içinde yer almakla birlikte farklý þeyler yapmayý, söylemeyi hedefleyen canlarýmýzýn oluþturduðu tartýþma ortamlarýdýr. Bu sitelerin de, hem dil, hem birikim, hem de Alevi-Bektaþi düþüncesinin gerektirdiði ciddiyeti içerdiklerini söylemek ne yazýk, olanaksýzdýr. Bu açýlardan bakýldýðýnda Alevi-Bektaþi kültürünün zenginliðinin düþünsel düzeyde canlarýmýzýn sitelerine yansýdýðýný söylemek de olanaksýzdýr. Buna bir de kitlesel katýlým kaygýlarý ve kendine, inancýna güvensizlik eklenmiþtir. Neredeyse tüm tartýþma ortamlarý siyasal tartýþmalarý siteye sokmamaya ant içmiþ gözükmektedir. Derneklerde duymaktan sýkýldýðýmýz “buraya siyaset sokmayalým” ifadeleri sanal ortamýn zenginliklerini de kýsýtlamaktadýr. Tüm bunlar bir araya geldiðinde ise kültürümüzü, inancýmýzý, birikimimizi ciddiyet ve samimiyetle paylaþabileceðimiz ortamlar geliþmemekte ya da yaþamamaktadýr. Geriye yalnýzca ana sayfalarýnda herkesin duymaktan artýk sýkýldýðý tarihsel bilgilerin yenilendiði, forumlarýnda da son derece sýð tartýþmalarýn yaþandýðý siteler kalýyor. Oysa bizim kültürümüz özgür, demokrat ve saygýn tartýþmalarla geliþecektir. Burasý bu amaçla kurulmaktadýr. Ýlkelerimiz nettir:

1. Alevi-Bektaþi

kültürü inançsal temel kaynaklarýna dayanmadan ve ondan beslenmeden geliþemez. Temel inançsal kurumlarýmýz olan Hacý Bektaþ Veli Dergâhý, dedelik kurumu, cem törenleri temel dayanaklarýmýzdýr.

2. Deyiþlerimiz, semahlarýmýz, türkülerimiz ve tüm diðer halk kültürüne özgü ritüellerimiz kültürel, inançsal deðerlerimizin parçasý ve zenginleþtiricileridirler. Ancak artýk bunlarý olduðu gibi alýp tekrarlamayý bir kenara býrakýp, hangi koþullar altýnda, hangi bölgede, ne amaçla söylendiði gibi derinleþtirici bilgileri derleyip, öðrenip, bunlardan da alýnacaklarý en yüksek düzeye vardýrmak zorunludur. 3. Dernekler ve vakýflar özellikle 90’larýn ba-

þýnda kendimizi ifade etme ve demokrasi mücadelesi anlamýnda önemli görevler üstlenmiþlerdir. Ancak özellikle büyük kentlerde insanlarý bir araya getirecek mekânlar olmasýnýn ötesinde bizim inancýmýzý geliþtirecek, örgütleyecek ve taþýyacak kurumlar deðillerdir. 95 sonrasýnda kendilerine ne kadar büyük adlar verirlerse versinler ciddi bir gerilemeye girmeleri de bunun göstergesidir.

4. Alevi-Bektaþi inancýnýn Diyanet Ýþleri Baþ-

kanlýðý baþta olmak üzere hiçbir devlet kurumunda temsili söz konusu olmamalýdýr. Bu Alevi-Bektaþi inancýnýn temel yaklaþýmlarýndan olan laiklik düþüncesiyle baðdaþmayacaðý gibi, ayný zamanda devlet eliyle gericiliðin içimize sokulmasý anlamýný taþýmaktadýr.

5. Son

olarak siyasallaþma Alevi-Bektaþi inancýnýn dýþýnda bir kavram deðildir. Ýnancýmýzýn, kültürümüzün doðuþu son derece insani ve siyasaldýr. Yönümüz bellidir, yönümüz soldadýr. Alevilik ve sosyalizm ayný hamurdandýr.

Bu site yukarýda andýðýmýz kaygýlardan hareketle, yukarýda andýðýmýz ilkesel hassasiyetlere dayanarak kuruluyor. Dileðimiz bunlarý göz ardý etmeden güncel, insani her þeyi konuþabilecek, üretebilecek bir alan açmaktýr. Saygýyý ve sevgiyi yitirmeden her þeyi, her þekilde tartýþacaðýmýz bir platform hepimizin gereksinimidir. Bunu birlikte yaratacaðýz. “En güzel söz henüz söylenmemiþ olandýr.” Bunu elbirliðiyle söyleyeceðiz. Merhaba!

Alevilerin Unuttuðu Ruhi Su Ruhi Su’nun 33 devirli uzunçalar plak albümlerinin kapaklarýndan iki örnek.

Ruhi Su, 11 Mart Cumartesi günü, Ýstanbul Kadýköy Halk Eðitim Merkezi’de kendi kurduðu Dostlar Korosunun ve deðerli sanatçýlar Vedat Sakman, Ýlkay Akkaya, Özgür Ürem Can ve Devrim Can’ýn katýldýðý bir geceyle anýldý. Alevi türkülerini seslendirdiði için baþýna gelmedik kalmayan Ruhi Su’yu anma gecesine katýlan kalabalýk dinleyici topluluðuna karþýn bir tek Alevi-Bektaþi kuruluþunun bir çiçek bile yollamamýþ olmasý ne kadar üzücü.

22

Sayý 19


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:15

Page 23

¸ E SERÇESM

Mistisizmin Beyinsel Kaynaðý - Bölüm - IV Ýsmail Özmen, Yargýtay Üyesi

Sürekli Deðiþim Dinamiði

21.

YÜZYILA “daha inançlý bir dünya” olarak giren insanlýk ve üç büyük tektanrýlý dinin yandaþlarý ile din dýþý inanç yollarýna girmiþ olanlar kendi inançlarý içinde yaþayýp gidiyorlar. Musevilik, Hýristiyanlýk ve Ýslamiyet tektanrýlý dinler olarak dünya nüfusunun büyük dinlerini oluþturuyor. Uzak doðu dinleri ayrý bir inanç kategorisi. Bunlardan Þintoizm, Budizm ve Uzak Doðu’nun öteki inanç kaynaklarý da milyonlarca insanýn inancýný oluþturuyor. Özellikle Avrupa ve Amerika’da bu dinlerin dýþýnda yeni dinler ve tarikatlar bulunuyor. Ýnancýn kaynaðý insan kadar eski. Ýnanmak gereksinimi hayatýn baþýndan beri “insanýn yaþam güçlüklerini çözmesinin yolu” olarak ortaya çýkmýþ, geliþmiþ ve yaygýnlaþmýþ. Ýlk insanlar hava kararýnca, gör gürleyince, þimþekler çakýnca önce korkmuþlar; sonra da bütün bunlarýn “Tanrýlarýn öfkesi” olduðunu düþünmüþler; olaðanüstü güçlere inanmak, onlarý yatýþtýrmak, böylece “yaþamýn güçlüklerini çözmek” bir gereksinme, bir zorunluluk olmuþ. ”Yaþamýn güçlüklerini çözmek için, Tanrý’nýn istediklerini yapmak gerekir. ” Ýnancýn sade, basit, anlaþýlýr temel ilkesi budur Böyle olunca da “Kiþinin sorumluluk yükü, kendi seçeneklerinin dýþýna çýkarak Tanrý buyruklarýna uymakla sýnýrlanýr. ” Ýnsanlarýn, inancý bilince yeðlemelerini nedeni budur. Ýnançlý insan önce inanýr, sonra da “inandýðýný bilir. ” Bilinç ise, “farkýnda olmak”týr. Bu da “neden” diye sormakla baþlar. Bu sorunun ardýndan ortaya çýkan seçenekleri görmekle sürer, sonra da bu seçenekleri eleye eleye varacaðý kararý “benimsemek” ile tamamlanýr. Bilinç, kiþisel bilme sürecinin ürünüdür. Bilinçli insan, önce bilir, sonra da “bildiðine inanýr. ” Bilinçli olmak kiþisel sorumluluk yükler. Güç bir öðrenme, daha da güç bir eleme, eleþtirme sürecinden geçer, dahasý “öðrendiðini daha doðru olanla deðiþtirme” yükümlülüðünü taþýr. Oysa inanç, inandýðýný deðiþtirmemeye dayandýðý için kiþiye “sürekli bir düþünme zorunluluðu” yüklemez. Onun için, bilinçli insan olmak zordur, aðýr sorumluluklar yükler, çok yönlü düþünmeyi gerektirir, en doðru bildiklerini eleþtirmeye zorlar, bildiklerini deðiþtirmeye açýk tutar, böylece bilinenlerin dondurulmasýna izin vermez. Ama dýþ dünya daha çok bilinmeyenlerle doludur. Deðiþmeyene baðlanmak, insaný yanlýþlara götürür. Çözümsüzlük insaný inanca daha çok iter. Mistik felsefedeki bir deðerlendirmeye göre tüm evren -güneþ sistemiyle Arz yuvarlaðý da dahil- Tanrý’nýn bir yansýmasýdýr. Böyle bir deðerlendirmede “salt soyut”tan, genel bir imajlandýrmaya bir yaklaþým vardýr, ama bu imajlandýrma insan aklýnýn algýlama sýnýrlarýný aþan bir sonsuzluk, mükemmellik ve yüceliktedir. Ayrýca böyle bir yansýmanýn “niçin”i bilinmemektedir. Ancak burada dikkati çeken, evrendeki sürekli deðiþim dinamiðidir. Her þey her an deðiþip, baþka bir biçime dönüþmektedir. Buna Arz yuvarlaðý da dahildir, evrendeki galaksiler de. Bu sonsuz gücün, yani enerjinin fiziksel analizleri ortaya önce atomlar cümbüþünü çýkarmaktadýr. Sonra da atomlarý oluþturan elektron, proton, nötronlarýn kaynaþmasýnýn akýl ötesi deðiþken denklemlerini…Ve onlar dahi parçalanabilmektedirler… Bütün bunlarýn “niçin” varolduðu sorusuna insanoðlu henüz doyurucu bir yanýt bulmuþ deðil. Metafizik de mistik bir açýlýmla, “Tanrý öyle istediði için” demekten öte gidemiyor” diyor sayýn Çetin Altan bir günlük makalesinde. Çetin Altan bu yazýsýnda devamla þöyle demektedir: “Yalnýz üstünde derinlemesine durulmasýný gerektiren bir özellik var bütün bu ‘niçin?’i bilinmezler sonsuzluðunun görkeminde… O özellik de sürüp giden deðiþimdir. Duruma yine mistik bir gözle bakýldýðýnda, ‘Deðiþim’ tanrýsal ve en temel yasa yahut buyruktur. Bunun böyle olduðu aralýksýz doðup yaþlanýp, ölen canlýlardan da bellidir, sürekli dönerek dolaþan gezegenlerden de, nebula galaksilerden de, sönen yýldýzlardan da… ‘Deðiþim’ tanrýsal ve en büyük yasa ise… Deðiþmemekte direnmek evrene karþý nasýl bir anlam taþýr? Çok yüce bir güçle farkýna varmadan bir zýtlaþmaya giriþme sayýlabilir mi? Böyle bir sorunun yanýtýný düþünüp arama, ne insanlarýn inancýný zedeler, ne de mantýðýný. Konuya Ýslam ve Kuran-ý Kerim açýsýndan bakýldýðýnda, gerek mezhepler ve tarikatlar, gerek halifeler, gerek veli’ler, hatta þeyhler

Þubat 2006

ve Þeyh-ül Ýslam’lar demetinin ‘kelam’ ve ‘Fýkýh’ alanlarýndaki deðiþik yorumlarýný tarayýp karþýlaþtýrmakta yarar vardýr. Aradaki deðiþikliklerle deðiþimlerin dayanaðý neye göre benimsenmiþtir? Duruma bir de zaman perspektifinden, yani Emeviler, Abbasiler, Endülüs Emevileri, Fatimiler, vs. tarihlerinden bakýldýðýnda Ýslam’ýn deðerlendirmesi açýsýndan çeþitli farklýlýklar ve deðiþimler çýkar ortaya… Temel bir Tanrý buyruðu da sayýlabilecek ‘sürekli deðiþim’ yasasýyla, ‘asla deðiþmeme’ çabasýnýn ne kadar baðdaþýp baðdaþmayacaðý konusunu daha köklü inceleyip irdelemek, ne gönüldeki bir inançla çatýþýr, ne de beyinsel bir gözlemle…” Önemli olan nerede olursak olalým, ne iþ tutarsak tutalým hep kendimizle buluþmaya ve kendi kendimizle bir olmaya bakalým. “Gücün kaynaðý güçsüzlüðü tanýmaktýr. ” Yeter ki kendimizle buluþmayý bilelim. “Her þey bizim beklentilerimize göre düzenlenmiþtir. Cesaretin kaynaðý korkuyu tanýmaktýr. Daðý yüksek yapan ovanýn alçaklýðýdýr. Hayat baþarýlardan oluþmaz. Baþarýlar ancak baþarýsýzlýklar yaþanýp doðru anlaþýlýrsa bir anlam kazanýr. Öyleyse, önce hayatýn içinde kendimizde buluþmayý öðrenelim ve çocuklarýmýza bunu öðretelim. Hayatýn kalýcý baþarýsý bu yoldan gelecektir” diyen Erdal Atabek’e hak verirken, dönüp Mevlânâ’nýn sesine kulak verelim. Bakýn o ne diyor: “A kardeþ! Sen yalnýzca duyuþ ve düþünüþten ibaretsin, geri kalanýn ise yalnýzca et ve kemiktir. ” Oysa duyuþ ve düþünüþ insanýn ulvî yanýný temsil ediyor, bu yeteneðini yitiren insanýn eþyayý algýlayýþý da elbette kuru ve ruhsuz olur. Ýnançta insan yaptýðý her þeyi insandan önce Allah’a beðendirmelidir. Bu tür kimseler kendilerinden çok insanlýk için yaþarlar. Temiz iþler gören her beden elbette temiz bir ruha hizmet eder. Ama temiz bir ruhu olmayan her beden bir baþka sapmanýn temeline taþ taþýr. Çünkü gerçeði görenler, bedenin deðil ruhun; midenin deðil gönlüm emrinde çalýþanlardýr. Toplumda ve onun çekirdeði olan insanda bozulma mazrufa deðil, zarfa; batýna deðil, zâhire; içe deðil dýþa önem vermeyi doðurur. Bazýlarýna göre bu en büyük illettir. Derinlerde saklý gerçeði bilmeden görünüþe baðlý kalan insanlar, baþkalarýnýn avý olmaktan kurtulamazlar. Bakýn eski bir ozan ne diyor: Zen merde, cüvan pîre, keman tîrine muhtac Eczâ-yý cihan cümle birbirine muhtac (Nasýl yay oka, kadýn erkeðe, genç yaþlýya muhtaçsa Evrenin bütün parçalarý da birbirine muhtaçtýr. ) Özetlersek; evrende konulmuþ deðiþtirilemez ve tüm insanlarý baðlayan yasalar vardýr. Diðer canlýlar gibi insan da ister istemez bu yasalara tâbidir ve deðiþim bu yasalardan biridir. Doðduktan sonra hiç kimse büyümeme ve yaþlanmama gibi bir özelliðe sahip deðildir. Var olma savaþýnýn içine girilmesiyle geliþim ve deðiþim baþlar. Dünyada deðiþmeyen tek þey deðiþimdir. Biz duraðan bir þekilde durduðumuzda çok þey kaybetmiþ oluruz. Çünkü deðiþim bir zorunluluktur. Ýnsan bu yasalara göre yaþamasýný bilmeli, onlarla birlikte akmalýdýr. Ýçimizdeki çeliþkileri çözüp “hayatla birlikte akmak” ya da “evrenle birlikte olmak” anlatýmýyla söylenen tarzýyla yaþanan her þeyde kendimizden bir parça bulmak ve yaþamýn bir parçasý olmak istemeliyiz, hayatýn doðal akýþýna kendimizi býrakmalýyýz, bu doðal akýþýn içinde güzelliklerin tadýný çýkarmalýyýz ki deðiþimle hayat farklý anlamlar kazansýn, zenginleþsin ve deðiþik renkleþimler kazansýn. Belki de mutluluk bundan baþka bir þey deðildir. Tasavvuf onun gonca gülüdür, özüdür, kendisidir. Konya çarþýsýnda öfkesi baþýndan aþmýþ biri topluluðu tehdit ederek baðýrýr: “Ben öyle bir adamým ki bana (bir) söyleyen (bin) cevap alýr!” Mevlânâ adamýn çenesi altýna kadar sokulur, gözlerinin içine baka baka: “Ben de öyle bir adamým ki, bana (bin) söyleyen (bir) cevap dahi alamaz!” Tabii, balon söner, kavga sona erer. Böylece tasavvufta sabrederek topluma olgunluk dersi vermek, mutlaka (bir) söyleyene (bin) yanýt vermek gerekmez düþüncesinin geçer akçe olduðu anlaþýlmýþ olur.

23


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:15

Page 24

Adana Alevi Birliði 11. Aþure Etkinliði ve Anadolu Aleviliði Paneli

A

Ünal Akbulut

dana Alevi Bektaþi Birliði bu yýl On Birinci Aþure Etkinliði’ni düzenledi. Etkinliklerin parçasý olarak 17 Mart Cuma günü saat 13-17 arasýnda “Anadolu Aleviliði” konulu bir de panel yapýldý. Panele araþtýrmacý yazar Erdoðan Aydýn ve dergimizin Genel Yayýn Yönetmeni Esat Korkmaz katýldý. Bu etkinlikleri ortaklaþa düzenlemek için, Hacý Bektaþ Veli Derneði, Hacý Bektaþ Veli Kültür Dayanýþma Vakfý, Pir Sultan Abdal Derneði ve Tunceliler Derneði bir araya geldi ve bu amaçla Adana Alevi Bektaþi Birliði’ni oluþturdu. On bir yýl önce baþlayan bu birlik bir süre sonra siyasi ayrýlýklar nedeni ile kesintiye uðradýysa da dört yýl önce Hüseyin Yalçýn Dedenin toparlayýcý çabalarý ile derneklerin ve vakýflarýn baþkanlarýnýn olumlu yaklaþýmlarý sonucunda tekrar saðlandý. Son dört yýldan bu yana bu birlik kesintisiz olarak devam etmektedir. Panele katýlým ve ilgi tek kelimeyle muhteþemdi. Panel, Büyükþehir Belediyesi Tiyatro Salonu’nda düzenlenmiþti. Ayný salonda saat 17’de Ýl Genel Meclisi Aylýk Olaðan Toplantýsý yapýlacaðý için saat 13’de baþlayan panelin saat 17’de bitmesi zorunluydu. Katýlýmcýlardan gelen

24

ilginç ve yoðun sorular nedeniyle ayrýlan süre yetmedi. Deyim yerindeyse panele son verilmese, Ýl Genel Meclisi laðvolacaktý! AleviBektaþi halkýn isteði bu ve benzeri etkinliklerin daha sýk yapýlmasýydý. 19 Mart 2006 tarihinde Mimar Sinan Kültür Sitesi Açýk Hava Tiyatro’sunda yapýlan Aþure Etkinliðinin sunucusu Ercan Konuk’du. Sýrasýyla Grup Ezgi, Musa Eroðlu ve Grup Çýð’ýn sahneye çýktýðý konser, aralarda yerel semah ekiplerinin coþkulu gösterileriyle sürdü. Tüm Alevi-Bektaþi kuruluþlarýnýn birlikte yaptýklarý bu güzel etkinlik, her ildeki Alevi örgütlerini de cesaretlendirerek bir örnek olmasý en büyük temennimizdir. Hacý Bektaþi Veli Kültür ve Dayanýþma Derneði Baþkaný Hüseyin Yalçýn Dede’nin ve yönetiminin, bu birliktelik için vermiþ olduðu mücadele gerçekten takdire þayandýr. Yine Pir Sultan Abdal Derneði Adana Þube Baþkaný Sayýn Mürþit Pür’e bu birlikteliðin devamý hakkýndaki düþüncesini sorduðumda söylediði, “Hacý Bektaþ, Pir Sultan’a yan bakmadýðý için bizler de bu birlikteliðe yan bakamayýz; bu birlikteliðimiz çok daha uzun sürecektir” sözleri, olaya gerçekten tarihsel bir bakýþla bakýldýðýný özetliyor.

Sayý 19


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:15

Page 25

¸ E SERÇESM

KARACAOÐLAN

Sevdiðime Ulaþtýr Þu gönlüm, eðlenmez oldu, varayým Yollar, beni sevdiðime ulaþtýr Merhaba eyleyip tavaf ettiðim Beller, beni sevdiðime ulaþtýr Gelen gider imiþ þu kara yere Mansur cana kýydý, çekildi dâr’a Hakk’ýn kelamýný söyleyip bile Diller, beni sevdiðime ulaþtýr On Ýki Ýmam gülbengine eriþem Anda keramet var, Hakk’a yetiþem Baharda açýlýp bülbülle ötüþem Güller, beni sevdiðime ulaþtýr Karac’oðlan der ki, doðru yürürler Tamuya girmez, uçmaða girerler El kavuþturup Hakk’a karþý dururlar Kullar, beni sevdiðime ulaþtýr Kaynak için bkz. sayfa 20.

Hüseyin Yalçýn Dede Hüseyin Yalçýn Dede, 1944 yýlýnda Afyon, Merkez, Bayramgazi köyünde doðdu. Seyyit Cemal Sultan evlatlarýndan, Derviþ Cemal torunudur. Ailesi 1938’de Dersim sürgünü olarak buraya yerleþtirilmiþ. 1949 yýlý çýkan yasayla Dersim’e geri dönmelerine izin verilmiþtir. Asýl yerleþimleri Tunceli, Hozat ilçesi, Zankerek köyüdür. O yýllarda köyünde okul olmadýðý için üç köyün ortasýna (Geviþler, Zankerek Taçgirek) kurulu okulu bitirdi. Sýnavla Akçadað Köy Enstitüsü’nün yatýlý bölümünü kazandý, 1961-1962’de Akçadað Öðretmen okulundan mezun oldu ve ayný yýl Bitlis, Mutki ilçesinde öðretmenlik görevine atandý. Yurdun çeþitli bölgelerinde otuz yýl öðretmenlik ve idarecilik yaptý. Türkiye Öðretmenler Sendikasý (TÖS), Tüm Öðretmenler Dayanýþma Derneði (TÖB-DER), Eðitim-Ýþ ve Eðitim-Sen gibi öðretmen hareketinin þanlý örgütlerinde yer aldý. 1987 yýlýnda Eskiþehir Anadolu Üniversitesi Eðitim Fakültesi’nden Ön Lisans aldý. 25 Aralýk 1991 günü baðýmsýz Adana Hacý Bektaþ Veli Yardýmlaþma ve Araþtýrma Derneði tabelasýný gördü ve o andan itibaren bu mücadeleye katýlmaya karar verdi. 15 Ocak 1992’de kendi isteðiyle emekliye ayrýldýktan sonra daha fazla vaktini Hacý Bektaþ Veli Dernekleri’ndeki mücadelesine ayýrmakta. 2 Temmuz 1993 Sivas katliamý ardýndan yurt genelinde örgütlenme sürecine geçilirken Adana’daki baðýmsýz dernek kendini feshetti. 11 Aðustos 1994 tarihinde Genel Merkezi Ankara’da bulunan Hacý Bektaþ Veli Kültür ve Tanýtma Derneði’ne, Adana Merkez Þube olarak katýldý. O günden bugüne Adana Hacý Bektaþ Veli Kültür ve Tanýtma Derneðinin baþkanlýðýný yapmaktadýr. Yurt içinde çeþitli panel, söyleþi ve cemlere katýldýðý gibi yurtdýþýnda da Kýbrýs Hacý Bektaþ Veli Lefkoþa Derneði ile Almanya Stuttgart Ludwigsburg Alevi Kültür Kurumunun çaðrýlarýna katýlarak hizmetini sürdürmektedir. Çeþitli bilimsel toplantýlara verilmiþ tebliðleri vardýr. Anadolu Aleviliði ile ilgili araþtýrmalarý sürmektedir. “Alevilikte Cem” adlý kitabý 15 Mart 2006 tarihinde yayýmlanmýþtýr. “Alevilik Tarihi” ve “Seyit Cemal Sultan Þeceresi” konulu iki kitabýnýn hazýrlýklarý sürmektedir.

Mihmaným Budaðýmda vardýr türlü dallarým Dallarýn ucunda gonca güllerim Üçlerle bir olmuþ garip hallerim Alim Yar Yar Alim Dosttur Mihmaným Mihmaným gelmiþ baþýmda tacýmdýr Tacýmda devletim cümle varýmdýr Yanýmda hasretim Ah-u zârýmdýr Alim Yar Yar Alim Dosttur Mihmaným Çalarýz sazlarý nefes söyleriz Coþarýz gönülde semah döneriz Ezelden ebede böyle severiz Alim Yar Yar Alim Dosttur Mihmaným Erenler yoludur yolumuz bizim Engürün suyudur dolumuz bizim Muhammed Ali'dir ulumuz bizim Alim Yar Yar Alim Dosttur Mihmaným Budak Ali tuttum Sultan elinden Dilimiz söylenir Rabbin dilinden Þahým Kýzýldeli Sultan neslinden Alim Yar Yar Alim Dosttur Mihmaným

Ýzmit, 16 Þubat 2006

Aþure Etkinliði ve Paneli düzenleyen Adana Alevi Bektaþi Birliði içinde yer alan dernek ve vakýflarýn yöneticileri ve temsilcileri açýlýþta sahnede Hüseyin Yalçýn Dede ile birlikte halký selamlarken.

ALÝ BUDAK (ALÝ KAYKI)

Þubat 2006

25


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:15

Page 26

¸ E SERÇESM

ALEVÝ BEKTAÞÝ FEDERASYONU

Danýþma Kurulu Sonuç Bildirgesi (26 Mart 2006-Ankara)

D

ANÝÞMA KURULUMUZ Türkiye’den ve yurt dýþýndan Alevi Örgütlerinin 107 temsilcisinin katýlýmýyla yapýldý. Danýþma Kurulumuz 26 Mart 2006 Pazar günü Hacý Bektaþ Veli Anadolu Kültür Vakfý’nda toplandý. Bir gün süren toplantýmýz sonucu, yapýlan tartýþma ve sunumlarda aþaðýdaki sonuç çýkmýþtýr: Alevi öðretisine iliþkin farklý görüþleri ortaklaþtýrmak için bir bilim ve inanç kuruluna gereksinim vardýr. Alevi inanç merkezleri olan Cem Evlerinin, Cem ve cenaze kaldýrma erkanýnýn öðretimize uygun þekilde gerçekleþtirilmesi için gerekli giriþim ve çabalarda bulunmalýdýr. ABF Alevi ulularýnýn anýldýðý tüm etkinliklerde, Türk-Ýslamcý sentezci yaklaþýmlara karþý, özgün Alevi öðretisine uygun olarak gerçekleþmesi konusunda, her türlü çaba ve giriþimi sürdürecektir. Zorunlu din derslerinin kaldýrýlmasý için toplu hukuki giriþimlerde bulunulmalýdýr. 12 Eylül’ün ürünü olan 1982 anayasasýnýn deðiþtirilmesi yönündeki çabalarýnýn artýrýlmasý, katýlýmcý demokrasi anlayýþý ile yeni bir anayasanýn oluþturulmasý gerektiði vurgulandý.

Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Yeni Yasasýný Bekliyor !

ABF

, devletin dini hayattan çekilip Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý hizmetlerinin, toplumdaki sivil dini örgütlenmeler olarak da tanýmlanan topluluklara býrakýlmasýný savunmaktadýr. Meclise getirilmesi planlanan, DÝB Yasa Taslaðý, toplumsal barýþa hizmet etmek amacýndan öte, devletin resmi görüþünün devamýna hizmet edecektir. Yani devlet eliyle vatandaþ “dini terbiyeye” maruz býrakýlacaktýr. Bu taslaðýn kamuoyunda tartýþýlmadan, sosyal diyalog ilkeleri hiçe sayýlarak, AKP’ce hazýrlanmasý ise, ideolojik zihniyet kurgusunu anlamak açýsýndan önemli bir belirtidir. 82 yýldýr var olan Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý, Sünni-Hanefi inancýn temsilcisi olarak, politik bir yapýlanma haline gelmiþtir. Bu kurum anti laik yapýlanmasý ile Türkiye’nin çaðdaþ ve laik geleceðinin önünde engeldir. DÝB’nýn kaldýrýlmasý yönünde ABF tarafýndan yýllardýr dile getiren talep için tüm inanç gruplarýnýn ve inanmayanlarýn temsil edileceði bir platformun oluþturulmasý gerekmektedir. Sorunun, taraflarýn katýlýmý ile çözülmesi için toplumsal barýþa ve diyaloga ihtiyaç vardýr.

Türkiye’de Demokratikleþmeye Ýhtiyaç Var

D

emokrasinin ve siyasi haklarýn “yukarýdan aþaðýya”, yani resmi ideolojinin sunduðu oranda kullanýlmasýný dayatan zihniyet kurgusunda bir deðiþim olmamýþtýr Türkiye’de, devletin yönetme ve hükmetme ideolojisi ile içeriklendirilmiþ demokrasi ve laiklik ilkelerinin, uluslararasý hukukta ve dünyada geçerli olan bir çok evrensel deðerlerle uyuþmadýðý ve Türkiye’ye özgü bu “demokrasi” ve “laiklik” düþüncesinin sadece elit bir kesimin çýkarý lehine kullanýldýðý gerçeði halen deðiþime uðramamýþtýr. Aleviler bu manzaranýn, kuklasý olmayacak ve demokrasinin, özgürlükçü laiklik ilkesinin ve sosyal haklarýn toplum lehine kazanýlmasýndan yana olan mücadelesinde taviz vermeyeceðini açýkça belirtmektedir. Son dönemlerde yükseltilmeye çalýþýlan milliyetçiliðe karþý, ABF olarak, 72 millete ayný gözle bakan bir felsefe ve düþünce ile mücadele etme kararlýðýmýzdan vazgeçmeyeceðiz.

AB Sürecinde Toplumsal Hafýza ve Beklentiler Dýþlanamaz

AB

üyeliði sürecinde; bireysel özgürlüklerin, farklý kimliklerin tanýnmasý için demokratik zihniyet kurgusuna ihtiyaç vardýr. Özgürlükçü, eþitlikçi ve çoðulcu katýlýmcýlýðý esas alan bir Anayasa, Türkiye için “olmazsa olmaz” bir zaruret olarak karþýmýza çýkýyor. ABF, AB ile bütünleþme sürecini önemli bir geliþme olarak deðerlendirilmesine raðmen, AKP hükümetinin Alevilere dönük ayrýmcý, inkarcý ve asimilasyoncu tavrýnda bir deðiþim olmamýþtýr. Alevi örgütlenmeleri, ulusal ve uluslararasý ölçekteki diplomatik giriþimleri ve mücadelesi ile AKP hükümetinin Alevileri taraf olarak görmeyen tavrýný teþhir etmeye devam edecektir.

Alevi Köylerine Cami Yapma Giriþimleri Devam Ediyor!

A

LEVÝ köylerine Cami yapma giriþimlerinin özellikle Ýç Anadolu Bölgesinde, bu dönem daha da artmaya baþladýðý belirtmeliyiz. Alevilerin tüm itirazlarýna raðmen, halkýn demokratik tercih hakkýný despot giriþimlerle “Biz yapmýyoruz, vatandaþ istiyor” mazereti ile izah etmeye çalýþmak inandýrýcý deðildir. En somut örnek ise Kayseri’nin Sarýoðlan ilçesine ve Ardahan ilimize baðlý köylerde yaþanmaktadýr. Ýðdeli köyünde de Caminin temeli atýlmýþ ama Cami inþaatýna, Alevilerin imza kampanyalarý ile ciddi itirazlar var. ABF bu konuda gerekli öncülüðü yapmaktadýr.

26

AKP Nüfus Cüzdanlarýndaki Din Hanesinde Ýdeolojik Tutum Almýþtýr

N

ÜFUS Hizmetleri Yasa Tasarýsýndaki din hanesini, kiþinin tercihine býrakan yasa önermesi, ideolojik bir zihniyet kurgusu ile yapýlmýþtýr. AKP hükümeti ve örtülü þekilde bu zihniyeti taþýyan yapýlar, AB müzakerelerinde masaya gelecek olan bu konuya iliþkin, çatýþma üretecek bir çözümü tercih etmiþtir. AB ülkelerinde ve Yunanistan örneðinde olduðu gibi, din hanesinin tümden kaldýrmasý gerekirken, bunun müslümanlarý “kimliksizleþtirmeye” ve “kiþiliksizleþtirmeye” kadar gideceði iddiasý ile “Müslüman ailelerin Ýslam ibaresini kullanmasý gerekir” denilmektedir. Çýkarýlacak yasanýn, demokrasi, insan haklarý ve hukukun gereði üzerinden deðil, ideolojik ihtiyaçlar nedeniyle çýkarýlma niyeti açýkça ortaya konmuþtur. ABF, Nüfus cüzdanlarýndan din hanesinin tamamen kaldýrýlmasýný talep etmektedir.

Aleviler Siyasi Alandaki Rolünü Güçlendirecektir

T

ÜRKÝYE’de, resmi görüþün devamýný savunun ve sistemin eleþtirisinden kaçýnan partiler, bir yandan laik devletten yana ve laikliði savunur görünürken, diðer yandan Sünni/Hanefi inancýnýn devlet eliyle egemenliðine itiraz etmemektedirler. Ýslam’ýn hakim inanç olarak, devlet adýna propagandasýný yapmaya, DÝB gibi devasa bir gücü beslemeye, zorunlu din derslerinin devamlýlýðýna destek vermekle, devletin dini yapýlanmasýna katký sunmaktan kaçýnmamaktadýrlar. Aleviler bu nedenle, artýk siyasetin, oy deposu ve siyasetin edilgen seçmen yurttaþý olarak görülmeye itiraz etmektedir. ABF, kendini solda tanýmlayan siyasi partilerin Alevilik konusunda net bir düþünceye sahip olmamasýný, solun eksik býraktýðý, önemli bir boyut olarak görmektedir. Türkiye’de yaþayan sosyo-ekonomik sorunlarýn toplum hayatýna yansýmasýna iliþkin olarak, Alevilerin, demokrasi ve emek güçlerinden farklý bir deðerlendirmesi yoktur. Ancak, Alevilerin, Alevi olmasýndan, inanç anlayýþlarýndan kaynaklanan, asýrlardýr çözüm bekleyen özgül sorunlarý vardýr. Bunlar karþýsýnda, siyasetin sus pus olmak gibi bir lüksü olamaz. Aleviler önümüzdeki süreçte sivil itaatsizliði öne çýkartacak mücadele

tarzý ile sokaklarý özgürleþtirecektir.

Alevi Gençleri Tehlikede

A

LEVÝLERÝN asimile edilmesinin yöntemlerinden biri olarak, Alevi gençlerimiz üzerinde sistemli bir oyun oynanmaktadýr. Gençlerimiz her türlü dejenerasyon ve kimliksizleþtirme politikasý ile karþý karþýyadýr. Bu konuda ABF’yi oluþturan kurumlarýmýzýn gençlerin içinde bulunduðu, sistem tarafýndan yapýlandýrýlmýþ açmazlardan kurtarýlmasý için etkin eðitim projelerinin geliþtirilmesine ve kendi deðerleri ile buluþturulmasýna ihtiyaç olduðu vurgusu yapýldý.

Sayý 19


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:15

Page 27

¸ E SERÇESM

ABF BASIN AÇIKLAMASI

Sultan-ý Nevruz Kutlu Olsun Av.Fevzi Gümüþ, Genel Sekreter

N

evruz ya da Newroz, Orta Asya’dan Ortadoðu’ya kadar bir çok halkýn kutladýðý çok önemli bir “gün”dür! Halklar için “yeni”nin “güzel”in simgesidir. Ýnsanlýk kendi tarihinde her zaman doða ile iliþkilerini özel ve önemli kýlmýþ, bu iliþkiye törensel bir þekilde yaklaþmýþ ve onu kutsamýþtýr. Ýyiye, güzele ve yeniye dair ne varsa onu en sevdikleri ile özdeþleþtirmiþtir. Kýþ aylarýnýn duraðan ve kasvetli havasýndan kurtulma, üretime geçebilecek, topraðý iþleyebilecek, hareketsizlikten harekete dolayýsý ile berekete ulaþýlacak bir gündür Sultan-ý Nevruz ya da Newroz… Dünya’nýn neredeyse dörtte birinin yaþadýðý coðrafyadaki halklarýnýn ortak günü olan 21 Mart; Nevruz her halk ve topluluk için farklý gerekçelerle kutlanmaktadýr. Ama bir çoðunda yeni yýl ve yýlbaþýdýr. Nevruz Aleviler açýsýndan da çok önemli bir gün olarak kabul edilmektedir. Bu günde evrenin ve Dünya’nýn oluþtuðu, Ademin yaratýldýðý, Hz. Ali’nin hem doðum günü hem de Hz. Fatima ile evlendiði gün olarak kabul edilmesi; Alevilerin hafýzasýna Nevruz’u sevinçli ve mutlu umutlu ve bereketli bir gün olarak yerleþtirmiþtir. Anadolu Alevi-Bektaþileri her Nevruz da bir Cem yaparak bu günü kutlarlar. Buna kýsaca “Nevruz Cemi” denir. Nevruz günü akþamý tüm canlar her Cem’e geliþte yaptýklarý gibi banyo yapýp, en temiz ve güzel elbiselerini giyerek toplanýrlar. Gelenler güçlerine göre lokmalarýný getirirler. Mürþid lokmalara “gülbank” verdikten sonra nasihat ve muhabbet ile topluluðu Sultan-ý Nevruz hakkýnda bilgilendirir, ardýndan Naat-ý Ali duasýný okur. zâkirler mersiyeler ve tevhid okurlar, semahlar dönü-

lür. Lokmalar-þerbetler ve çiçeklerle Nevruz Cemi tamamlanýr. Alevi-Bektaþiler Pirimiz Hacý Bektaþ Veli’nin dediði gibi 72 millete bir gözle bakarlar ve insana deðer verirler. Bugün artýk AleviBektaþi Cem’lerinde halklarýn kardeþliðine vurgu yapýlmalý ve Nevruz’u bayram olarak kabul eden her halkýn gerekçelerine saygý ile bakmak gerektiði anlatýlmalý ve toplum bu konuda bilinçlendirilmeli, aydýnlatýlmalýdýr. Her türden milliyetçi bakýþ açýsýný reddedip, bunun yerine insanlýk deðerlerini ve hoþ görüyü ikame eden bir anlayýþý yerleþtirmek her zamandan daha önemlidir. Halklarýn kardeþliði ve dayanýþmasý ülkemizde yaþanan kimliksizleþtirme, kiþiliksizleþtirme politikalarýna karþý en geçerli ve doðru bir davranýþ olacaktýr. Tek kimliði, tek ýrký, tek kültürü, tek inancý dayatan ve kaynaðýný faþizmden alan anlayýþlara karþý özgürlüklerin savunulmasý ve korunmasý halklarýn ve insanlýðýn çýkarýnadýr. Nevruz Bayramý Kürt halkýnýn Demirci Kawa’nýn zalim kral Dehhak’a karþý baþlattýðý savaþý kazanmasýnýn bayramýdýr. Ama bu “bayram” olmasý gereken günde; nedense egemen güçleri bir telaþ alýr. Bir yandan Kürt halkýnýn Newroz kutlamalarý ülkede gerginlik aracý olarak sunulurken bir yandan ise “bu güne kadar neden akýllarýna gelmedi bilinmez!” Nevruz’u sadece Ergenekon’dan çýkýþ günü ve Türk’lerin bayramý olarak sunmaya gayret eden bazý “milliyetçi” anlayýþlar her yýl 21 Mart’ta kutlama yapmaya baþladýlar! Hatta hýzýný alamayan bazý politikacýlar Nevruz’u resmi bayram ilan edeceklerini söyleyip, bu bayramý “paylaþýlamayan gün” haline getirdiler! Anlaþýlan birileri “pazardan pay kapmanýn” daha doðru olacaðýný ve böylelikle kafa karýþýklýðý ve hedef þaþýrtmanýn daha kolay olabileceðini düþündüler … Ülkemiz bugün her zamankinden daha fazla demokrasi, özgürlük ve hoþgörüye muhtaçtýr, mecburdur. Nevroz-Nevruz halklarýn kardeþliði barýþ ve özgürlüklere varacaðýmýz bir bayram olsun. Bu günü bayram kabul eden herkesin bayramý kutlu olsun.

Ýzmit Hacý Bektaþ Veli Derneði tarafýndan 16 Þubat Perþembe gecesi düzenlenen cemi Ergül Þanlý Dede yürüttü. Geniþ katýlýmla yapýlan ceme S arýgazi derneðinin on iki hizmetlileri ve semah ekibi de katýldý, hizmetlerde görev aldý.

Þubat 2006

ABF BASIN AÇIKLAMASI

Gazi Katliamýný Unutmadýk Çorum’u, Maraþ’ý, Sivas’ý Unutmadýðýmýz Gibi... Selahattin Özel, Genel Baþkan, 11 Mart 2006 ivas katliamýndan iki yýl sonra, 12 Mart 1995 yýlýnda, Ýstanbul Gazi Mahallesinde bir katliam gerçekleþti. Bu katliamda yirmi üç kiþi öldürüldü ve altý yüz kiþi yaralandý. Toplumun belleðinde derin iz býrakan bu katliamýn failleri yirmi polis memurundan on sekizi ilk duruþmada serbest býrakýldý, ikisi ise adam öldürme suçundan dolayý sadece 1 yýl 8 ay ceza aldý. Katliamcýlarýn lehine iþleyen bu süreç ve karar, Aleviler tarafýndan Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi’ne (AÝHM) yapýlan baþvuru ile tekrardan gündeme gelecektir. Gazi katliamý 11. yýlýný doldurdu. Gazi davasýnýn 11 yýllýk süreci “seyyar mahkemelere” dönüþtü. Takibinin engellenmesi için dava Ýstanbul’dan Trabzon’a taþýndý. Dava sonunda yirmi polis memurundan ilk duruþmada serbest býrakýlan on sekizi beraat etti, kalan iki polis memuru ise adam öldürme suçundan dolayý 1 yýl 8 ay ceza aldý. Gazi davasýnda “tavize yer yok” diyen aileler, davayý AÝHM’e taþýdýlar ve dava, AÝHM’de kabul edildi. Siyasi iktidarlar bu katliamýn hesabýný vermekten kaçmýþlar, yargýya müdahale etmiþlerdir. Gazi olaylarý resmi aðýzlarýn iddia ettiði gibi, “sol güçlerin bir provokasyonu” ya da “kýþkýrtmasý” deðildir. Bu katliam, devlet güvenlik güçlerinin, ýrkçý ve gerici kesimlerin Alevilere ve Gazi’de yaþayan halka yönelik planlý saldýrýsýydý. Çünkü, katliam çetelerin, yeþillerin, cirit attýðý bir dönemde gerçekleþtirildi. Gazi Mahallesi, bilinçli olarak seçilmiþ bir mahalleydi, burada yoðun olarak Alevi nüfus yaþýyordu ve Aleviler, kendi inanç ve kültürlerini yaþatmak için örgütlenmeye baþlamýþlardý. Nitekim katliamda Alevilerin ibadet yeri olan cemevi ve Alevilere ait iþyerleri hedef seçilmiþtir. Amaç çok belliydi. Amaç, Alevi-Sünni çatýþmasý yaratmak, halký birbirine düþman etmek, demokratik hak ve talepleri bastýrmak, daha eþit ve özgür bir ülke düþünü karartmak, Alevi hareketinin önünü kesmek, toplumu þiddetle sindirmekti. Bizler, özgür, inancýmýzý, öðretimizi yadsýmayan, demokrasi mücadelesinde yer alan, farklýlýðýmýzý Anadolu insanýnýn ortak deðeri ve zenginliði olarak gören, gerçek anlamda demokrasiden yana olan tüm güçlerle yürüyeceðiz. On birinci yýlýnda Gazi katliamýný unutmadýk. Çorum, Maraþ, Sivas katliamlarýný unutmadýðýmýz gibi... Alevi Bektaþi Federasyonu olarak kamu vicdanýnda hala kanayan yara olan ve gerçek failleri bulunmayan ancak bizce malum olan Gazi katliamýný bir kez daha kýnýyor ve bu davanýn takipçiliðinden vazgeçmeyeceðimizin bilinmesini istiyoruz.

S

27


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:15

Page 28

¸ E SERÇESM

DENÝZLÝ HACI BEKTAÞ VELÝ KÜLTÜR VE TANITMA DERNEÐÝ ÞUBE BAÞKANI HASAN ERDEN ÝLE SÖYLEÞTÝK

Örgütlenmede Unutulan Bir Þey Var: Hacýbektaþ’taki Postniþin Kenarda Tutuluyor Baþkan, bize derneðinin çalýþmalarýný anlatabilir misiniz?

Arkadaþlarýmýzla yönetime geleli bir sene oldu. Çizdiðimiz hedef De-

nizli’de inanç merkezimiz olan cemevlerinin kurulmasýydý. Bir mekân olmadýðý sürece Aleviliðin sürdürülmesi ve geliþtirilmesi zordur. Arsa temini için merkezde ve çevre beldelerde belediye baþkanlarýna resmi baþvurularda bulunduk. Sayýn valimize çýktýk, arsa talebinde bulunduk. Ancak þimdiye kadar hiçbir olumlu cevap alamadýk. Arsa tahsis edilmediði için cemevi kurmaktan vazgeçecek deðildik. Sorunu kendi imkanlarýmýzla çözmeye giriþtik. Merkeze yakýn Pýnarkent kasabasýna yerleþmiþ, Sivas’tan, Tunceli’den gelen 170-180 hane gurbetçi var. Ýnançlarýný yaþatmakta mekan sýkýntýsý çekiyorlardý. Onlarla oturduk, konuþtuk. Bu ihtiyacý giderebilecek bir mekân yapalým, dedik. Onlar da bu iþe olumlu baktýlar ve toplantýda bir arsa alýmýna karar verdik. Þu ana kadar on beþ bin liraya yakýn para toplandý. Uygun bir arsa arayýþý içerisindeyiz. Ayrýca Honaz ilçesine baðlý Kocabaþ kasabasýnýn Demokrasi Mahallesi’nde Abdallar otuyor. Onlar da mekân sýkýntýsý çekiyor. Kendi talepleri uyarýnca satýn aldýðýmýz bir buçuk dönümlük bir arsa üzerinde cemevi inþa etmeye giriþtik. Þimdi projesi çiziliyor. Merkezde yer bulamayýnca, merkeze yakýn alternatif olarak Güzelköy’ü seçtik. Burasý bir Tahtacý köyüdür. Denizli Aleviliðini temsil eden, siyasi ve ekonomik açýdan güçlü bir köydür. Buraya Denizli’nin tümüne hitap edebilecek, kültür merkezi ve cemevi bulunan görkemli bir tesis kurmayý düþünüyoruz. Güzelköy’ün ileri gelenleriyle de toplantýlar yaptýk. Onlar da konuya sýcak baktýlar. Bu çalýþmalar günümüzde sürmekte. Güzelköy tesislerinin içinde toplantý salonlarýnýn, bir düðün salonunun, davetlilerimizin, yazarlarýmýzýn, çizerlerimizin kalabileceði bir misafirhanenin, cem için geniþ bir mekânýn ve öðrencilere, gençlere kurs mekânlarý bulunmasýný istiyoruz. Denizli’de bulunan Tahtacýlar, Abdallar gibi farklý Alevi-Bektaþi kesimlerin birliði ve derneðin çabalarýna verdiði destek nasýl?

Dernek bir iþi baþarabileceði izlenimini verdiði zaman, insanlarýn çalýþmalara katýldýðýný gördük. Dernek önderlik yaptýðýnda, giriþimde bulunduðunda, halkýmýzýn harekete katýldýðýný gördük. Onun için ciddi bir destek bulacaðýmýzý biliyoruz. Ýnsanlarýmýzýn bu ihtiyacýn giderilmesineduyarlý olduðunu biliyoruz. Kimi parasal, kimi manevi, kimi iþçilik, kimi de çimento, demiriyle katký yapýyor. Bu, baþarýlabilecek bir iþ. Aleviliðin üç sorunu var. Bunu her mekânda dile getirmeye çalýþýyoruz. Birliðin saðlanmasý için bir örgütlenme. Ýkincisi, Aleviliði günümüz koþullarýna uyarlayýp, yaþama geçirilmesine çaba. Üçüncüsü de; siyasi bir gücümüzün olmasý. Bunlar et ve týrnak gibi birbirine baðlý. Hangisi öncelikli dersen, Aleviliði günümüz koþullarýna uyarlayýp, yaþama geçirme çalýþmasýna öncelik vermemiz gerek. Bunun için de cemevlerinin yapýlmasý ve dernekleþme ön plana çýkýyor. Dernekler resmi kurumlardýr, yasalara baðlýdýr. Derneklerin yapabileceði ana iþ Aleviliði günümüz koþullarýnda hayata geçirebileceðimiz mekânlarý yaratmak olmalýdýr. Bu yönden dernekler iþin olmazsa olmazýdýr.

Alevi toplumun ancak son on beþ-yirmi senedir örgütlenme içinde olduðunu görüyoruz. Edindiðimiz izlenime göre unutulan bir þey var: Hacýbektaþ’taki postniþinin kenarda tutulduðunu görüyoruz. Kenara itilen Hacý Bektaþ Veli postniþini iþlevsiz kaldýðýnda, Aleviliðin de örgütlenme açýsýndan, manevi açýdan eksik kalacaðýný görüyoruz. Hacý Bektaþ Veli adýnda dernekleþeceksin, vakýflar kuracaksýn, örgütleneceksin, ama Hacýbektaþ ilçesinde Hacý Bektaþ Veli postniþinin ihmal edeceksin. Böyle bir örgütlenme Aleviliðe bir þey kazandýrmaz. Onun için bizim düþüncemize göre Hacý Bektaþ postniþini çevresinde Anadolu’da on iki hizmeti temsil eden on iki tane dede, ayrýca bilim adamlarý ve Aleviliði dinsel çarpýtmaya uðratmayan ozanlarýmýzdan oluþan bir danýþma kurulunun oluþmasý gerekiyor. Bu danýþma kurulu ayda bir ya da iki ayda bir düzenli toplantýlarla raporlar sunmalý, Türkiye’deki Aleviliðe ve Türkiye halkýný aydýnlýða kavuþturacak çalýþmalar yapmalý diye düþünüyoruz. Alevilik adýna, postniþini kenarda tutarak yapýlacak bir çalýþmanýn Aleviliðe zarar vereceðini düþünüyorum. Federasyonumuz, derneklerimiz bu konuda postniþini iþlevli hale getirmeye yardýmcý olmalýdýr. Ayrýca insanlarýmýzý yetiþtirilmesi, cemevlerinin yapýlmasý ve dayanýþmanýn sürmesi için de bu çalýþma zorunlu. Dernek cemevi iþine yoðunlaþmýþ, ama derneðin düzenli, günlük çalýþmalarý da var. Bize bu konuda neler anlatabilirsiniz?

Yeteri sayýda olmasa da bazý cumartesi–pazar günleri küçük çapta

söyleþiler yapýyoruz. Ýmkanlarýmýz ve zamanýmýz el verdiði oranda paneller yapmaya çalýþýyoruz. Denizli’de bir konser hazýrlýðýmýz var. Mayýs ayýnda, Mahsuni Þerif’i anma için bir gençlik þöleni tertiplemeye çalýþýyoruz. Ayrýca bu sene 2 Temmuz’u daha görkemli kýlmak istiyoruz. 2 Temmuz, Maraþ olayý, Çorum olaylarý, Gazi olaylarý gibi unutturulmamalýdýr. Bunlarýn toplumun belleðinde canlý tutulmasý gerekiyor. Bu bilinç toplumumuzu dinç tutabilecek tek kaynaktýr. Ayrýca klasik toplu yemekler veriyoruz ve arkadaþlarýmýz köylerde yapýlan cemlerde derneði temsil ediyor. Köylerdeki cemlere, çalýþmalara katýlarak, iletiþimi sürdürüyoruz. Köylerdeki Hýdrellez etkinliklerine ve Bektaþi köylerimizde kýþýn Nasip Cemleri yapýlýyor, onlara katýlýyoruz. Denizli’de bir Sultan Anamýz var. Türkiye’de cem tutan tek kadýn ana olarak biliniyor. Baþkasýnýn olduðunu duymadýk. Kadýn Anamýz da köyde ve dernekte cem birliyor. Kendisine baðlý, kendi kültürüne, inancýna baðlý kesimler onunla cem yapýyor. Muharrem ayýnda Abdallarýn cemle Oruç Baðlama, Oruç Çöme gibi ritüeller var. Bunlarý yaþama geçirmek için kendisine yardýmcý olmaya çalýþýyoruz. Ayrýca kültürel çalýþmalarýmýz var. Örneðin bir resim sergisi gerçekleþtirdik. Denizli bir üniversite kenti. Gençlik çalýþmalarýnýz bakýmýndan verebileceðiniz bilgiler var mý?

Derneðimizin on kiþilik bir tiyatro grubu var. Bir hocamýz üniversite

öðrencilerimize tiyatro kurslarý veriyor. Bir oyun hazýrlýyorlar. Mayýs ayýndaki konser içinde otuz beþ- kýrk dakikalýk da bir tiyatro oyunu sunacaklar. Bunun yanýnda saz kurslarýmýz var, semah kurslarýmýz var. Baðlama öðrenmek isteyen kýrk-elli öðrencimiz var. On-on beþ kiþilik bir semah grubumuz var, çalýþmalarýný sürdürüyor. Gençlikle diyalogumuz iyi, ama yeterli olduðunu söylemek mümkün deðil. Bu derneðimizin kýsýtlý imkanlarýndan kaynaklanýyor ve aþýlmasý bir zaman meselesi. Geçen yýl geldiðimizde Denizli’de kadýnlarý çok önde görmüþtük. Derneðiniz hâlâ o yönde çaba harcýyor mu, kadýnlara özel imkanlar saðlýyor mu?

Birkaç ay öncesine kadar kadýnlarla ilgili aktif faaliyetler sürüyordu.

Kadýnlarla ilgili günlerimiz, mantý günleri, çay günleri ve yaprak sarmasý günleri gibi çalýþmalar devam ediyordu ve yoðun bir katýlým vardý. Fakat cemevi yapýmý iþine aðýrlýk verdiðimiz için son birkaç aydýr bu etkinliklerimiz azaldý. Bu bizim bir eksiðimiz ve bu çalýþmayý yeniden iþlevli hale getireceðiz. Biz gençliði bir tarafa atamayýz. Kadýnlarýn katýlýmý olmadan bir iþ yürümez. Bunlarýn bilincindeyiz. Ama þartlarýmýz ve imkanlarýmýz dahilinde yapmaya çalýþýyoruz. Esen Uslu

28

Sayý 19


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:15

Page 29

¸ E SERÇESM

YANYATIRLI VE HACIEMÝRLÝ TAHTACILARIN DÖNDÜKLERI

Boyasýn Semahý

OKUYUCULARININ KATKISIYLA ÇIKIYOR VE DAÐITILIYOR

Ali Aksüt

A

nadolu Alevilerinin bir kesitinin adý Tahtacýlar. Tahtacýlarýn iki dede ocaðý var: Yanyatýr ve Hacýemirli. Tahtacýlarýn çoðu Yanyatýr Dede ocaðý etrafýnda kümelenmiþtir. Hacýemirli Dedelerin atasý Ýbrahimi Sani, Gaziantep Islahiye Kabaklar köyünde doðmuþ, Çerçili köyündeki türbede yatýyor. Evlatlarý ise Aydýn Kýzýlcapýnar Beldesi ile Ýzmir Bulgurca köylerine daðýlmýþ. Ýbrahimi Sani Þah Celal Abbas Ocaðýna baðlý imiþ. Onlar da Malatya Hekimhan Ballýkaya (Merzirme) köyünde bulunan Þah Ýbrahim (Karadirek) baðý ile Erdebil’e baðlý oluyorlar. Tahtacýlar Cem dýþýnda da semah dönmekte, buna “mengi” adýný vermektedirler.2 Tahtacýlar Kýrtýl Semahý, Yüce Dað Baþýnda Bir Goyun Meler, Derelerde Olur Çamlý Söðüdü (Hýzýr Paþa Semahý), Armud Aðacý gibi semahlar dönmektedirler.

Boyasýn Semahý Cem Ýçi ve Cem Dýþý Engürü daðlarýndan bir yol azýttým Acap þaha giden yollar bu mola Sarardým da soldum, ayvaya döndüm Acap þaha giden yollar bu mola

sahip Semahý adý veriliyor. Bu semahýn sözlerini yöre halký Þah Ýsmail Hatai mahlasýyla okumakta ise de Pir Sultan Abdal’a aittir. Segah makamýndadýr. Birinci bölümde ayaklar baðlý, eller ve gövde hareket eder. Ýkinci bölüm ölçü olarak 9/8’liktir. Bu bölüm yeldirme adý verilen hareketli bölümdür. Bu semahýn ezgisi önceleri keman ve baðlama eþliðinde çalýnýp söylenmekte iken günümüzde keman çalanlarýn azalmasýyla yalnýz baðlama eþliðinde söylenmektedir. Semah, bir kadýn bir erkek can tarafýndan dönülmektedir. Yöre halký semahý cem giysisi ile dönmektedir. Erkekler gündelik giysileri, kadýnlar ise bugün için sandýklarýnda sakladýklarý üçeteklerini giyerek dönerler. Semahýn ezgisini cemde yalnýz sazendar, (kamber) söyler. Semah, kadýn canýn erkek caný niyazý, yani semaha daveti ile baþlar. Kadýn can erkek cana kuþak kuþatýr, niyaz eder. Semaha baþlar. Semahýn ikinci bölümüne geçerken tekrar kadýn erkeðin omuzlarýna niyaz eder. (Sað, sol, sað omuz) Yeldirme bölümü baþlar. Semah bittikten sonra Pir Postu niyaz edilir. Dua alýnýr, yerlerine oturulur.

Cem Ýçinde Dönülen Boyasýn Semahý Gördün mü?

Bizim pýnarlarýmýz dolar eksilir Kýrýcý boranlar tutmuþ beller kesilir Ardýç dallarýna koçlar asýlýr Acap þaha giden yollar bu mola

Eba Müslüm þu cihana gelmeden Âdem Ata geldi piri gördün mü Yedi kat gökte semahýn dönerken Üzerine inen nuru gördün mü

Benim gönlüm yine de havalý Taþlarý dualý topraðý kimyalý Sarp yerleri vardýr þahan yuvalý Acap þaha giden yollar bu mola

Aþk edelim Ali ile Veli’ ye Hiç sual olur mu yatan ölüye Tanrýnýn aslaný Hazreti Ali’ ye Ýki melek divan durdu gördün mü

Benim gönlüm yine de merdinden Ala Daðýn ardýndan þahbazýn yurdundan Kanlý yaþlar akýttým þahýn derdinden Acap þaha giden yollar bu mola

Birdir cümle erenlerin kuþaðý Taþtandýr yastýðý turap döþeði Yedi kat yerlerden daha aþaðý Kýrklarýn durduðu dârý gördün mü

Pir Sultan Abdal’ým aþýp giderim Kaynadý yüreðim çoþup giderim Bir yýldýzýn ardýna düþüp giderim Acap þaha giden yollar bu mola

B

oyasýn günümüzde Aydýn ili Karacasu ilçesine baðlý bir köy. Yeni adý Esençay. Esençay (Boyasýn) köyünün beþte dördü Sünni inançlý yerli halktan, kalanlar ise Tahtacýlardan oluþuyor. Esençay’da oturan Tahtacýlar; Hacýemirli Ocaðý’na baðlýlar. Yani; Islahiye Kabaklar köyünde doðup Islahiye Çerçili köyünde ölen Ýbrahimi Sani’nin evlatlarý olan Aydýn Kýzýlcapýnar beldesinde oturan dedelerin talipleridirler. Altý erkânlý cem yapmalarý ile bilinirler. Esençay’lý Tahtacýlar’ýn tümü Kabakçý oymaðýna baðlýdýrlar. Yalnýz bu köyde Geygel kökenli aileler de yaþamaktadýr. Ayný inançtan olan Hacýemirli Kabakçý oymaðýndan olan Tahtacýlar ile Geygel Yörükleri kaynaþmýþlardýr. Tahtacýlar Geygel’lerden kýz almakta, nadiren de vermektedirler. Boyasýn Tahtacýlarýna ait iki semah vardýr. Ýçeri kurban ceminde yalnýzca musahipli canlarýn dönebildikleri semah. Buna Boyasýn Mu-

Þubat 2006

Pir Sultan Abdal’ým okur yazarým Turap olup ayaklarda tozarým Yok mu benim þunda bir can pazarým Dellalý çaðrýþan þarý gördün mü

Boyasýn

NOTLAR:

1. 2. 3. 4.

¸ E SERÇESM

Alan çalýþmalarým sýrasýnda beni Boyasýn Semahý ile tanýþtýran ve sizlere kazandýran Aydýn, Karacasu, Boyasýn (Esençay) köyünden Eyüp Ceylan ile Afyon, Sandýklý, Selcik köyünden olan eþi Safiye Ceylan’a candan teþekkür ederim. Aksüt, Ali, Önce Türkmen Sonra Tahtacý, Ýstanbul, 2003, Kayhan s. 69-76. Age s. 87 Age s. 88-89 Kaynak kiþi: Eyüp Ceylan, Aydýn Karacasu Esençay (Boyasýn), 1954, Hacýemirli Tahtacý.

Serçeþme’nin gerçek sahibi Serçeþme’den niyaz alan okuyucularýdýr. Serçeþme’yi çýkaranlar ve daðýtanlar yurt içinde ve dýþýnda çalýþan, emeðiyle geçinen insanlardýr. Serçeþme canlarýn özverisine, paylaþýmcýlýðýna, çalýþkanlýðýna güvenir ve zorluklarý birlikte aþma gücüne dayanýr. Serçeþme eli kalem tutan tüm canlardan yazý, haber, fotoðraf, yorum, nefes, deyiþ bekliyor. Serçeþme tüm canlarý temsilci olmaya, canlarý abone yapmaya, yörelerine derginin toplu getirtilmesine ve elden daðýtýlmasýna katýlmaya çaðýrýyor.

TEMSÝLCÝ CANLAR YURTDIÞI Almanya:Berlin Zeki Konuk . . . . . . . +49.172.305 92 29 Darmstad Hüseyin Akýn . . . . . . +49.179 107 88 56 Frankfurt Sedat Bican . . . . . . . . +49.170.751 25 35 Gladbach Behçet Soðuksu . . . . +49.173.510 03 54 Hamburg A. Varol . . . . . . . . . . . +49.172.453 14 62 Hanau Kemal Nayman . . . . . . . +49.173.667 72 91 Kassel Hüseyin Öztürk . . . . . . . +49.162 153 33 20 Kiel Erdoðan Aslan . . . . . . . . . . +49 174 484 18 34 Oberhausen Mehmet Kaz . . . . . +49.173 612 01 95 Stuttgart Kýlavuz Bakýr . . . . . . . +49.162 909 70 70 Avusturya: Tirol Hüseyin Polat . . . . . . . . . . +43.650 841 55 99 Belçika: Brüksel Kazým Bakýrdan . . . . . . . +32.473 49 37 12 Fransa: Paris Ahmet Kesik . . . . . . . . . . . +33.672 96 33 44 Hollanda: Schieadam Halil Cimtay . . . . . . . +31.619 92 22 84 Gelderland Ali Rýza Aðören . . . . +31.651 25 63 19 Ýngiltere: Londra Ýsmail H. Büyükakan . . . +44.77.9367 1808 Ýsviçre: Basel Ýbrahim Bakýr . . . . . . . . . . +41.78 808 40 07 Kanada: Toronto Ahmet Akkuþ . . . . . . . . . +1.416.652 98 54

YURTÝÇÝ Adýyaman: Merkez Serdar Bektaþ . . . . 0538.457 34 14 Gölbaþý Kenan Tezerdi . . . . . . . . . . 0535.949 43 13 Amasya: Merzifon Ali Kiziroðlu . . . . . . . 0535.644 27 25 Ankara: Merkez Ýsmail Metin . . . . . . . . 0532.644 95 37 Sýhhiye Av. Timurtaþ Özmen . . . . . 0532.313 87 78 Antalya:Merkez Gülçin Akça . . . . . . . . 0532.282 72 80 Burdur: Merkez Mehmet Turan . . . . . . 0248.234 37 17 Denizli: Merkez Eyüp Ceylan . . . . . . . . 0536.739 28 42 Diyarbakýr: Merkez Mehtap Ürer . . . . . 0535.872 63 03 Eskiþehir: Merkez Þenol Gündoðdu . . 0532.254 26 06 Gaziantep: Merkez Haydar Dede . . . . . 0342.250 64 77 Hatay Ýskenderun Haydar Kalkan . . . . . 0326.614 26 50 Ýstanbul: Alibeyköy Veysel Köse . . . . . 0544.305 39 23 4. Levent Hüseyin Düzenli . . . . . . . 0555.204 73 79 Avcýlar Mustafa Kýlçýk . . . . . . . . . . . 0536.552 68 75 Beyazýt Bekir Güven . . . . . . . . . . . 0212.516 23 14 Çaðlayan Ali Ulvi Öztürk . . . . . . . . 0212.224 22 42 Fatih Rukiye Özgüven . . . . . . . . . . 0536.396 83 56 Ýçerenköy Yýlmaz Gürbüz . . . . . . . . 0535.524 49 12 Kadýköy Kazým Erol . . . . . . . . . . . . 0533.553 33 86 Kayýþdað Veli Göynüsü . . . . . . . . . 0532.687 31 09 Sarýgazi-Taþdelen Ergül Þanlý . . . . 0532.410 51 79 Soðanlýk Hasan Harabati . . . . . . . . 0532.787 70 98 Sultanbeyli Sadegül Çavuþ . . . . . . 0535.491 07 58 Yenidoðan Salih Arslan . . . . . . . . . 0535.941 15 09 Ýzmir: Merkez, Hüsniye Çýnar . . . . . . . . 0532.512 59 62 Kocaeli: Ýzmit Ali Buðdaycý . . . . . . . . . . 0532.252 12 06 Konya: Beyþehir Salman Zebil . . . . . . . 0542.431 56 91 Maraþ: Elbistan Derviþ Þahin . . . . . . . . 0544.217 98 05 Nurhak Hasan Çadýr . . . . . . . . . . . . 0535.511 12 99 Samsun: Terme Emrah Çolak . . . . . . . 0542.341 33 03 Tekirdað: Merkez Hasan Arslan . . . . . . 0282.263 05 79 Tokat Merkez Ali Rýza Yýldýz . . . . . . . . . 0536.212 49 54 Urfa: Kýsas Ahmet Aykut . . . . . . . . . . . . 0536.777 63 47 Sýrrýn Sadýk Besuf . . . . . . . . . . . . . 0537.392 63 75 Zonguldak Karadeniz-Ereðli Cemal Kenanoðlu 0532.740 42 50

29


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:16

Page 30

¸ E SERÇESM

CEMDEN ÖNCE ÝZMÝT HACI BEKTAÞ VELÝ DERNEÐÝ BAÞKANI

Ali Buðdacý ile Söyleþtik Ahmet Koçak Yeni yönetime geldiniz, çalýþma programýnýzý bize anlatýr mýsýnýz?

Üç ay önce görevi devraldýk. Göreve gelir gelmez bir durum tespiti

yaptýk. Genç kuþaðýn kültürümüzden tümüyle kopuk olduðunu gördük. Kente gelen Alevilerin gençlerinde dede, ocak ve dergâh baðýnýn çok zayýflamýþ olduðunu gördük. Tespitimize göre bugün derneklerde aktif olan elli yaþ kuþaðý belki de son kuþaktýr. Bu nedenle gençleri kazanmayý hedef aldýk, programýmýzý, çalýþma þeklimizi buna yönelik biçimde düzenledik. Bu genç kuþaðý tekrar Alevi inancýna, felsefesine, kültürüne kazanmak, devlet eliyle yürütülen Sünnileþtirme çabalarýna karþý bir set oluþturmak üzere çalýþmalar yapýyoruz. Derneðimizin üye sayýsý yetersiz, genç üye sayýsý ise çok az. Üye sayýsýný arttýrmak için üniversite gençliði içinde ve mahallelerde ev ev çalýþma yapýyoruz. Takdir edersiniz ki Alevilik düþünce alanýnda bir kaostan geçiyor. Sözel kültürden yazýlý kültüre geçerken, farklý anlayýþlar, farklý yorumlar görülüyor. Biz derneðin yönetim kurulu olarak bütün anlayýþlarý kapsamaya açýðýz. Bir tek koþulla: Dernek çalýþmalarýna katký yapmak koþuluyla. Bu çabada kimse farklýlýklarý öne çýkartmamalý, herkes toparlayýcý olmalý diye düþünüyoruz. Aleviliði farklý yorumlayabiliriz, ama bu çatý altýnda ortaklaþa yapýlmasý gereken o kadar çok iþ var, karþý karþýya olduðumuz saldýrý o kadar büyük ki, kimsenin ayrýmcýlýk yapma lüksü yok diye düþünüyorum. Derneðimizin çalýþmalarýnýn eriþmesi gereken kapsam, ulaþmasý gereken yaylým çok büyüktür. Bu görevi ancak birlik, dayanýþma ve karþýlýklý anlayýþ temelinde baþarabiliriz. Ýzmit’te hangi bölgelerden Aleviler var? Farklý kesimler birlikte çalýþmakta zorluk çekiyor mu?

Ben Hataylýyým, Nusayriyim, yani Arap Alevilerindenim. Ýzmit’te özellikle Muþ Varto’dan, Erzincan’dan, Tokat’tan, Erzurum Hýnýs’tan, Ordu ve Sivas’tan gelmiþ Aleviler var. Diðer bölgelerden de var, ama bu bölgelerden gelenlerin sayýsý yoðun. Ýzmit sanayi kenti olduðu için büyük göç aldý. Kent içinde Erzurumlular, Karslýlar mahalleleri var. Ýzmit’in tepelerini ise Aleviler tutmuþ: Gültepe, Esentepe, Tavþantepe gibi mahallelerde Aleviler yoðun. Ne yapalým, bir kere daða sürülmüþüz, tepelerde yaþamaya alýþmýþýz. Þaka bir yana, kentimizdeki Alevilerin çoðu sanayi iþçisidir. Ýlk gelen kuþaklar bugün emekli olmuþlar. Çok aðýr þartlarda yoðun bir çalýþma içinde geçmiþ ömürleri. Üzülerek görüyorum, bu aðýr koþullarda çocuklarýna Alevi kültürünü aktaramamýþlar. Bugüne dek cenazelerimizi bile Sünni kültür uyarýnca kaldýrmýþýz. Alevi dedeleri olmasýna raðmen böyle olmuþ. Üzerimizdeki Sünni kültürün etkileri çok aðýr. Komþularýmýza ayýp olmasýn diye kendimizi ortama, düzene, kültüre uyumlulaþtýrma çabasý sonucu inanç öðelerimiz unutulmuþ ya da çarpýlmýþ. Alevilerin örgütlenmesi ilk baþta pek de saðlýklý yürümedi. Bu örgütlenme þöyle bir kaygý taþýyordu: “Biz daha fazla Müslüman olduðumuzu göstermeliyiz”. Alana çýkýyoruz, meydanlara çýkýyoruz, cemevlerini açýyoruz, ama yýllar boyu bu kaygý hep sürüyor.

Sünni arkadaþlarýmýzýn bize “Aleviler Ýslam’ýn içinde mi” diye sormasýna izin vermiyoruz. Geçmiþte Aleviler kendilerini Ýslamýn içinde deðerlendirirken, Sünniler “Hayýr, Aleviler islamýn içinde deðildir” diyordu! O nedenle bu soruyu onlara sordurmuyoruz, ama bu soruyu biz kendi kendimize sorabiliyoruz. Bunu söylememi bir övünme gibi algýlamayýn. Biz bu dernekte her görüþe açýðýz. Sýcak ve dost bir ortamda her görüþü anlayýþla tartýþýyoruz. Ama bir koþulla: Geçmiþe saygý, geleneðe, yolu günümüze taþýyana saygý. Genç kuþaða bu anlayýþý kavratmaya çabalýyoruz. Önce bu saygýyý göstereceksin. Kural bu. Alevilik günümüze dedeler eliyle geldi. Bir avuç insanýn bu inancý, felsefeyi ve kültürü taþýmasýyla geldi. Onlarý nasýl deðerlendirirseniz deðerlendirin, bu bizim için hiç önemli deðil, ama onlara saygý göstermek gerek. Dedelerimize de dönüyoruz, “lütfen gençlerimizi itmeyin” diyoruz. Gördük, derneðimiz çok genci yitirdi. Bu gençler, kendi ifadeleriyle, itildikleri için gitti. Ýþte bu sorunlarý aþmak ve kuþaklarý bir araya getirmeyi becermek zorundayýz. Farklý yörelerden gelenler arasýnda farklý sürekler var. Bunlarýn çalýþmalarýnýza etkisi oluyor mu?

Bu farklýlýklara karþýn öz bir. Bu nedenle sürek farklýlýklarýnýn der-

neðimizde bir sorun yarattýðýný görmedik. Yorum ve usul farklýlýklarý olabilir. Farklýlýklarýmýzý zenginlik olarak kabul eden bir olgunluk içinde çalýþýyoruz. Bir örnek vereyim. Dedelerimizde yanýmýzda, topluca Cem televizyonundan yayýmlanan bir cemi izledik. Cemde on üç kez secdeye varýldý. Programdan sonra konuþtuðumuzda üç dedemizin de ortak tespiti “biz böyle bir kültürde deðiliz” oldu. Ne kadar güzel bir deðerlendirme, deðil mi? Bu dedeler bir birinden farklý düþünen canlarýmýzdýr, ama ortak noktalar böyle çýkýyor.

Esen Uslu

Cemden yüzler

Ýzmit Hacý Bektaþ Veli Derneðinin 18 Mart’ta Gültepe Cemevi’nde düzenlediði cemi Dertli Divani yönetti. Zâkirliði Ulaþ Özdemir ve Feyzullah Ürer yaptý. Kýsas’dan gelen Ahmet Aykut, Mehmet Aykut, Ýsmail Besuf da On Ýki Hizmetlerde görev aldýlar. Çok geniþ bir katýlýmla yapýlan cem Ýzmit’te Alevi-Bektaþi toplumumun gereksinimlerini ve yola baðlýlýklarýný yansýttý.

30

Sayý 19


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:16

Page 31

¸ E SERÇESM

Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlar ile Bir Takým Ünvanlarýn Men ve Ýlgasýna Dair Kanun1 Çevrim Yazý ve Notlar: Rýza Aydýn Kanun Numarasý: 677 Kabul Tarihi: 30 Kasým 1925 Resmi Gazetede Yayýmlandýðý Tarih: 13 Aralýk 1925 Yayýmlandýðý Resmi Gazetenin Sayýsý: 243 Madde 1: Türkiye Cumhuriyeti dahilinde gerek vakýf suretiyle, gerek mülk olarak þeyhinin tahtý tasarrufunda gerek suver-i aharla2 tesis edilmiþ bulunan bilumum3 tekke ve zaviyeler sahiplerinin diðer þekilde hakký temellük ve tasarruflarý4 baki5 kalmak üzere kamilen6 seddedilmiþtir. Bunlardan usulu mevzuasý dairesinde7 filhal8 cami veya mescit olarak istimal9 edilenler ipka10 edilir. Alelumum11 tarikatlerle þeyhlik12, derviþlik13, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalýk, emirlik14, nakiplik15, halifelik16, falcýlýk, büyücülük, üfürükçülük, ve gayýptan haber vermek ve murada kavuþturmak maksadýyla nüshacýlýk gibi unvan ve sýfatlarýn istimali ile bu unvan ve sýfatlara ait hizmet ifa17 ve kisve iktisasý18 memnudur19. Türkiye Cumhuriyeti dahilinde selâtine20 ait veya bir tarike21 veyahut cerri menfaate müstenit22 olanlarla bilumum sair23 türbeler mesdut24 ve türbedarlýklar mülgadýr25. Seddedilmiþ olan tekke veya zaviyeleri veya türbeleri açanlar veyahut bunlarý yeniden ihdas26 edenler veya ayný tarikat icrasýna mahsus27 olarak velev muvakkaten28 olsa bile yer verenler ve yukarýdaki unvanlarý taþýyanlar veya bunlara mahsus hidemâtý ifa29 veya kýyafet iktasa30 eyleyen kimseler üç aydan eksik olmamak üzere hapis ve elli liradan aþaðý olamamak üzere cezayý nakdi ile cezalandýrýlýr. Ek Fýkra: (10 Haziran 1949 tarihli 5438 Sayýlý Yasanýn 1. Maddesi ile) Þeyhlik, Babalýk ve Halifelik gibi mensuplarý arasýnda baþ mevkiinde bulunanlar altý aydan az olmamak üzere hapis ve 500 liradan aþaðý olmamak üzere aðýr para cezasýndan baþka bir yýldan aþaðý olmamak üzere sürgün cezasý ile cezalandýrýlýrlar 31 Ek Fýkra: (1 Mart 1950 tarihli 5566 Sayýlý Yasanýn 1 Maddesi ve 7 Þubat 1990 tarihli 3612 Sayýlý Yasanýn 5. Maddesi ile) Türbelerden Türk Büyüklerine ait olanlarla büyük sanat deðeri bulunanlar Kültür Bakanlýðýnca umuma açýlabilir. Bunlara bakým için gerekli memur ve hizmetliler tayin edilir.

YUSUF FÂHÝR ATAER BABA (ÜSKÜDARLI HÂÞÝM BABA’NIN TORUNLARINDAN)

Nevruziye Gelin ey nazenin canlar Bugün Nevrûz-u Sultandýr Safalar sürsün ihvanlar Bugün Nevrûz-u Sultandýr Bütün mümin bütün Ýslam Bugün etmek gerek bayram Hemen gel sâkiya, gel, câm Bugün Nevrûz-u Sultandýr Aliyyül Murtaza Hayder Cihaný gark-ý nur eyler Bütün kurt kuþ bunu söyler Bugün Nevrûz-u Sultandýr Ali’nin doðduðu gündür Bugün her günden üstündür Hemen sâki kadeh döndür Bugün Nevrûz-u Sultandýr Nice sýrlar olub zâhir Ali’den oldu Hakk-ý bâhir Þükar eyle sen ey Fâhir Bugün Nevrûz-u Sultandýr

Kaynak: Meral Saygül-Eyüp Ceylan

NOTLAR:

1 Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Yasaklanmasýna ve Türbe Hizmetlileri ile Bir Takým Unvanlarýn Yasaklanmasý ve Kaldýrýlmasýna Ýliþkin Yasa. Tekke: Mürþit ve müritlerin içinde yaþadýklarý, yol törenlerini düzenlendiði dergâh. Zaviye: Büyük tekkelere baðlý küçük tekke. Türbe: Ünlü kiþilerin mezarlarý üzerine çatýlmýþ yapý. Sedd: Kapatma. Türbedar: Türbeyi bekleyen ve ona hizmet eden kimse. Men: Yasak etme, önleme. Ýlga: Laðvetme, kaldýrma, bozma. Dair: Ait, ilgili 2 Suver-i ahar: Elyazmasý belgelerin kopyalarý 3 Bilumûm: Bütün, hep 4 Temellük ve tasarruf: Mülkiyeti ve koruyuculuðu 5 Baki: Daimi, kalýcý 6 Kamilen: Toptan, büsbütün, hep birden 7 Usul-u mevzua dairesinde; Konuya ait usuller çerçevesinde 8 Filhal: Hemen þimdi 9 Ýstimal: Kullanma 10 Ýpka: Yerinde kalmak, önceki durumda býrakýlmak. 11 Alelumum: Genel olarak, umumiyet üzere 12 Þeyhlik: Sünni tarikatlarda yolun baþý. 13 Derviþ: Kendini tarikat yoluna adamýþ kiþi. 14 Emir: Müslüman topluluklarda askeri, sivil ya da dinsel yönetici. 15 Nakib: Bir tekkede, mürþide yardým eden, onun adýna iþ gören derviþ. 16 Halife: Vekil; Muhammed’in vekili; Yol ulusunun yerine geçme yetkisi olan kiþi. 17 Ýfa: Yapma, yerine getirme 18 Kisve iktisasý: Elbise, kýyafet giyilmesi 19 Memnu: Yasak 20 Selâtin: Sultanlar. 21 Tarike: Tanrýya ulaþmak için tutulan yol 22 Cerri menfaate müstenit: Çýkar güdüsüne dayalý 23 Sair: Diðer, bundan baþka 24 Mesdut: Kapanmýþ, kapalý 25 Mülgadýr: Kaldýrýlmýþtýr, laðvedilmiþtir 26 Ýhdas: Meydana getirme, ortaya çýkarma 27 Ýcrasýna mahsus Uygulamasýna özgü. 28 Velev muvakkaten: Hatta geçici 29 Mahsus hidemât ifa: Özgü hizmetleri yerine getirmek 30 Kýyafet iktisa: giysileri giymek 31 Sürgün cezasý, 13 Temmuz 1965 tarih ve 647 Sayýlý “Cezalarýn Ýnfazý Hakkýnda Kanun”un Geçici 2. Maddesiyle kaldýrýlmýþtýr.

Þubat 2006

¸ E SERÇESM YILLIK ABONE BEDELÝ Türkiye YTL40 - Avrupa Birliði €50 Ýngiltere £40 Türkiye’den abone olmak isteyen canlar lütfen abone bedelini bir postaneden Genel Ajans Basým Daðýtým Organizasyon Ltd Þti Posta Çeki Hesabýna (No 1629127) yollayýn. Adýnýzý, Soyadýnýzý ya da Kuruluþun Unvanýný; Ýþ, Ev ya da Cep Telefonunuzu, varsa Faks numaranýz ile E-posta adresinizi, ayrýca mahalle, cadde/sokak, kapý no, daire no, ilçe, il ve posta kodunuzu içeren Posta Adresinizi okunaklý olarak yazýn ve ödeme dekontunuz ile birlikte büromuza fakslayýn: +90.(0)212.519 5635 Avrupa’dan abone olmak isteyen canlar, abone bedelini aþaðýdaki adrese yollayabilir: Avrupa Baþ Temsilciliði Tel: +49.179.107 88 56 Hüseyin Akýn Postbank Kontonummer: 826 857 303 Bankleitzahl: 25 01 00 30

31


Sercesme 19.qxd

15.04.2006

11:16

Page 32

SERÇESM ¸ E BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR

GENÇLÝKTEN VE SOLDAN KORKAN DEMOKRAT ALEVÝ HAREKETÝ GERÝCÝLÝÐE HÝZMET ETMEKTEN KURTULAMAZ

Aleviliðin Sosyalizmin Atasý Olduðu Unutturulamaz Esen Uslu

S

ultanbeyli bir kez daha Türkiye’nin ve Alevi hareketinin gündemine geldi. Cemevinin temelinin atýlmasý için hazýrlýk yürütülürken, Sünni gericilik yönetimindeki tüm kurumlar bir kez daha Cemevini engellemeye giriþti. Belediye, cemevinin kurulmasýna karþý olmadýðýný, ancak bugünkü yerinin “yeþil alan” olarak ayrýldýðý için burada kurulmasýna karþý olduðunu ilan etti. Hatta cemevi için bugünkü arazinin çok yakýnýnda bir yeri vermeyi kabul ettiðini medya aracýlýðý ile duyurdu. Basýna yansýmayan nokta ise, belediyenin gösterdiði arazinin ortasýnda üç katlý bir yapýnýn çoktan yükselmiþ olduðuydu. Ýddiaya göre belediye bu binayý kamulaþtýrýp, yýkýp, cemevine arsa tahsis edecekmiþ! Türkiye’de bu hikâyeye kim inanýr? Kimse inanmaz demeyin! Halk ve Pir Sultan derneðinin yerel yöneticileri bu sahte öneriyi ellerinin tersiyle iterken, sýnýrlý olanaklarýný kullanarak iç yüzünü basýna anlatmaya çalýþýrken, bu hikâyeye inanan, en azýndan “inanmýþ” görünenler de vardý. Bu “inanmýþ”lar, þu ya da bu gerekçeyle Pir Sultan örgütünün Sultanbeyli þube yönetimini eleþtirmekten geri durmadýlar. Açýkça konuþmadan, el altýndan dolaþtýrýlan söylentilerle örgütün temel atma giriþimini eleþtirmeye çalýþtýlar. Söylentiler, sol siyasetlerin ve devrimci gençlerin bu örgüte hâkim olduðu ve genel merkezini dinlemeden, baþýna buyruk ve maceracý davrandýðý noktasýnda odaklandý. Son dönemde genel merkezle þube yöneticileri arasýnda yaþanan olaylarýn ardýnda da bunun yattýðý öne sürüldü.

planlý çalýþmadaki eksikliklerini gençliðin dinamizmi, kararlýlýðý ve ataklýðý ile kapatarak çalýþýyorlar. PSAKD Genel Merkezi ise bu tarz çalýþmanýn Alevi-Bektaþi hareketi için yeterli olmadýðýný bilecek kadar deneyime sahiptir. Bu nedenle onlar, Sultanbeyli’yi yalnýz býrakmamalýdýr. Gençlerin onurlu çaba ve giriþimine her yönüyle destek vermelidirler. Üstün örgütlenme bilgi, beceri ve deneyimlerini o örgütün ve gençlerin hizmetine sunmalýdýr. Bazen merkezi örgütsel çalýþmada kolaycýlýk tehlikeli aymazlýklara neden olabilir. PSAKD Genel Merkezi bundan kaçýnmalýdýr. Sultanbeyli’deki eylem için her yerden gelen þube yöneticilerin, eylem sürerken “herkes buradayken bundan yararlanalým” mantýðýyla, bir toplantýya çaðýrmasý bu tarz bir hatadýr. Üstün örgütlenme bilgisi ve deneyimi, daima süren bir eylemin baþarýsýný öne almayý gerektirir. Merkezi toplantý gibi düzenli yapýlmasý gereken bir çalýþmanýn eylem içine sýkýþtýrýlmasý doðru olmamýþtýr. Toplantýya katýlan canlardan gelen eleþtirilere karþý toplantýnýn sürdürülmesi ise hatada ýsrar olmuþtur. Ama daha da önemlisi, PSAKD Genel Merkezi’nin bu temel atmadan çok daha önce en yetenekli örgütçü kadrolarýyla Sultanbeyli’yi mesken edinmemesi, hazýrlanan eylemin önceden planlama ve titiz bir çalýþmayla giderilebilecek eksiklerini önlememiþ olmasý önemli bir boþluk doðurmuþtur. Bilinen sözdür, hayat boþluk tanýmaz.

Aba Altýndan Sopa

Ýstanbul’da Eþgüdüm

B

elediye bir yandan Alevi halkýn istemlerini göz önüne alacaðýný duyururken, öte yandan cemevinin “kaçak” olarak temelinin atýlmasý halinde “yasal yollardan” inþaatýn engelleneceðini de açýkladý. Ýnþaatýn engellenmesi için gerekirse zabýta kuvvetlerinin de kullanýlacaðý duyuruldu. Bununla yetinilmedi. Temelinin atýlmasýndan birkaç gün öncesinden baþlayarak, Sultanbeyli Cemevi’nin önünden geçen araçlardan havaya silah sýkýlmasý gibi tahrikler de baþladý. Kahramanmaraþ’tan Sivas’a nice olaylarý yaþamýþ Alevi halk için bu yeterince açýk bir uyarýydý. O nedenle ilerici Alevi hareketi Sultanbeyli etrafýnda kenetlendi. Her þeyi göze alarak kenetlenmiþ bu direngen yapýnýn çekirdeði, saman altýndan eleþtirilen devrimci gençler oldu. Türkiye her gün binbir deðiþik etkinin altýnda kalan bir ülke. Cemevinin temelinin atýlmasýna hazýrlýk yapýlýrken, Türkiye’de yaþanan baþka olaylar gündemde öne çýktý. Bir kez daha büyük kentlerin iþçi mahallelerinde yýðýn hareketleri görüldü. Bu durumda cemevine yapýlmasý planlanan saldýrý için uygun olmadýðýna karar verildi. Temel atma töreni olaysýz geçti. Temel atma töreni sýrasýnda bir olay olmadýðý için gericiliðin Sultanbeyli Cemevi konusundaki tutumunun deðiþtiði sanýlmasýn. Belediyenin cemevine müdahale etmesi için daha çok fýrsatý olacak. Cemevinin tamamlanmasý için daha çok mücadeleye hazýrlýklý olmamýz gerekecek. Doðal olarak, Sultanbeyli þubesi yalnýz býrakýlýrsa bu mücadelede iþi zordur. Genç kadronun deneyimsizliði, temel atma töreninin yetersiz hazýrlýðýnda ve bir dizi eksiðinde, kendini göstermiþtir. Ama onlar örgütlü-

G

ün, Ýstanbul’da tüm çalýþmalarý eþgüdümlü hale getirecek bir örgüt yapýsý kurma günüdür. Bu eksiklik her gün kendini daha fazla hissettirmektedir. Unutulmamalý ki, bugün Türkiye’nin en büyük Alevi kenti Ýstanbul’dur. Genel merkezlerin Ankara’da olmasý nedeniyle Ýstanbul’da doðan boþluðun bir an önce giderilmesi gerekmektedir. Bu demokrat Alevi hareketinin günümüzdeki en önemli ödevlerinden biridir. Bu çabanýn en önemli yönü, Ýstanbul’da ve Marmara bölgesinde yoðunlaþan Alevi gericiliðinin, Sünnilikle iþbirliði içinde hýzla yol aldýðý mahallelerde, devrimci gençlerle birlikte yürüyerek örgütlenmektir. Ancak bu yolla, hýzlý gericileþmenin önünde bir engel oluþturulabilir. Ancak bu yolla gençliðin yanlýþlarý, eksikleri giderilebilir; onlarýn AleviBektaþi felsefesiyle donatýlmasý, insaný temel alan bir anlayýþ kazanmalarý saðlanabilir. Demokratik Alevi hareketi, soldan ve devrimci gençlerden korku duymamalýdýr. Onlara, inandýklarý sosyalizm felsefesinin ve yaþam biçimi olarak benimsedikleri devrimci ataklýðýn atasýnýn Alevi-Bektaþi felsefesi ve pratiði olduðunu, insaný ve sevgiyi temel alan bu anlayýþýn direniþi dýþlamadýðýný öðretmeye çabalamasý gerekir. Bunlar gençlere kuru lafla anlatýlmaz. Günün kavgasý içinde birlikte yürüyerek, onlarýn pratiðinden öðrenmeye açýk olarak ve onlarýn çabalarýnýn baþarýya ulaþmasýna açýk yüreklilikle yardýmcý olarak baþarýlabilir. Yoksa, demokratik Alevi hareketinin soldan ve devrimci gençlerden korkmasý yalnýz gericiliðe hizmet eder, giderek gericileþmeye yol açar.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.