Sercesme Sayı 21 Mayıs 2006

Page 1

Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:14

Page 1

SERÇESM ¸ E BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR

BU SAYIDA SULTANBEYLÝ DOSYASI Hareket Halindeki Arabanýn Önüne Niye Taþ Atýyorlar - Söyleþiler: Ahmet Koçak Görevden Alýnan Þubenin Açýklamasý AYHAN AYDIN Ali Ekber Çiçek Hakk’a Yürüdü

AYDINLARINDAN KORKAN ÖRGÜTLER, AYDINLIKTAN KORKAN AYDINLAR

“Kurumsallaþmýþ aydýnlar” egemen gibi düþünüp fakir gibi davranýr ya da fakir gibi düþünüp egemen gibi davranýr oldular. “Aydýn” geçinen bu “þizofren kimliklerin” aðzýna bakar olduk. Aydýný, aydýnlanmayý ve aklý eleþtirecek olan “büyük öðretmen yaþama” baþvurmanýn zamaný gelmiþtir.

Örgüt-Aydýn Ýliþkisi FÝKRET OTYAM Ey Vefa Neredesin, Neredesin? FUAT BOZKURT Giriþ Yok Efendim: Acelemiz Var ESAT KORKMAZ Zorunlu Açýklama’ya Zorunlu Yanýt ÝBRAHIM KARAKAYA Tuttum Aynayý Özüme... VEYSEL KAYMAK Harmancý’nýn Harmaný HASAN HARMANCI Gülünesi Örgüt Ödevciliði ALÝ T. ÖZMEN Ý. Karakaya’ya Zorunlu Bir Açýklama ÝSMAIL KAYGUSUZ Yazýlý Temel Kaynaklar - I NÝHAT AKSOY Feyzullah Çýnar HAÞÝM KUTLU Hakk’a Yürüyen Can Ýçin Erkân - II VAHAP ERDOÐDU Humeyni Radikalizmi - Bölüm III ÖZGÜR SAVAÞÇI Alevi Bilim Kurulu Toplantýsý A. KOÇAK VE TEMSÝLCÝLER Bir Nefeste Deyiþler ÝSMAÝL ÖZMEN Mistisizmin Öz ve Kalýp Sorunu AHMET KOÇAK Þamlar Köyü - Görgü Cemi SEDAT BÝCAN Türkiye-Ýran Müzisyenleri Buluþmasý

AYLIK DERGÝ

ISSN 1304-986

9 771304 986000

B

u yazý, Pir Sultan örgütlülüðü ile yaþadýðýmýz ve iç sayfalarda konu edindiðimiz “tatsýzlýk” sonrasý, “örgüt-aydýn iliþkisi nasýl olmalýdýr?” sorununu “açmak” için yazýldý. “Aydýn bir geçmiþi” de olsa bir arkadaþ örgüt yöneticisi olduðunda “yönetim kurulu kararlarýna göre davranacaðýndan” aydýnlýðý “ikincil”dir; yöneticiliði “belirleyicidir”: Bu nedenle “aydýndan yönetici, yöneticiden aydýn olmaz”; bu noktadaki algýlama eksikliði, “düþünme ve yönetme kalitesinin düþüklüðü biçiminde görünüþe taþýnan bir bedeli ödemeyi gerektirir.” Sizce ödemiyor muyuz? Kafa kalitesinden yoksun, “ezberi” dýþýnda söyleyecek þeyleri olmayan “örgüt yöneticileri” ile bu yöneticilere “uyarlanan” “aydýnlýktan korkan aydýnlar” arasýnda “harika” bir “birlik” oluþuyor: Yaþanýlan “kriz” ortamýnda “özgürlüðün adý”, aydýn üretiminin tüketimine son vermek, aydýný “kapý önüne” býrakmak, tabana ya da delegeye “yaranmak” olup çýkýyor. Alevi-Bektaþi evrenselliðine “zorla sokulmaya” çalýþýlan, kasýt-artniyet temeli üzerine yapýlanan “özel” ve “sanal” bir “evren” yaratýlýyor. Alevi-Bektaþi tabaný mý? Taban seyirci: Bu oyunu oynamayý yadsýyor. Oyunu oynamayý yadsýyan tabanýn bu kendi üstüne kapanýþýný kimi örgüt yöneticileri ve aydýnlýktan korkan aydýnlar. Aleviliðin-Bektaþiliðin “yeniden diriliþinin” biricik kaynaðý görüp bayaðý bir “taban dalkavukluðu” yarýþýna girerken körü körüne uygulamalarý ya da çaðdaþ gözüken, yalnýzca söyleyeni “besleyen” aferinleme sözlerini Alevi-Bektaþi kavgasýnýn önüne “koyabilmek” için zaman yarýþý yapýyor. Bugün artýk þöyle demek zamanýdýr: “Edep yahu!” Kaþlarý çatmaya gerek yok; bu yakýþtýrýlmak istendiði gibi bir “azarlama” sesi deðil, bu topraðýn en gerçekçi politikasýný üreten Aleviliðin-Bektaþiliðin yüzyýllar ötesinden günümüze taþýnan “uyarý” çýðlýðýdýr.

Aydýn Katkýsý “Tutsak”

Genel Yayýn Yönetmeni: Esat Korkmaz Sahibi: Genel Ajans Basým Daðýtým Organizasyon Ltd. Þti. adýna Ahmet Koçak Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Ahmet Koçak Yönetim Yeri: Divanyolu Cad. No: 54, Erçevik Ýþhaný 102, 34110 Eminönü - Ýstanbul Tel/Faks: +90.(0)212.519 5635 E-posta: sercesme_dergisi@yahoo.com Baský: Mart Matbaacýlýk, Ceylan Sk. No 24, Nurtepe, Kaðýthane, Ýstanbul - 0212.321 23 00 Yayýn Türü: Yerel - Süreli

FÝYATI: YTL 3 / € 3 / £ 3 MAYIS 2006 SAYI:

Esat Korkmaz, Genel Yayýn Yönetmeni

21

Sözel geleneðin yazýlý iletiþime dönüþtürülmesinde belirleyici olan “aydýn katkýsý” AleviBektaþi zeminde özgür mü? Ne yazýk ki deðil: Tam tersine “kuþatma” altýnda. Öncelikle sözel kültürün aktýðý asýl alanda, yani geleneksel katta, topluluk örgütlenmesi zemininde, “akýldýþýlýða” karþý “duruþ” alan aydýn “korkulan” bir kimlik. Sözel kültür alanýnýn her þeye karþýn bâtýni felsefe-öðreti ve inanç konusunda çok iyi bir “alýcý” olmasý aydýnýn tek “tesellisi” gibi. Tabandaki bu olumluluk geleneksel zeminin ozan dýþýnda kalan doðal öðretmenlerinde ve geleneksel örgüt yöneticilerinde ortadan kalkmaktadýr. “Soy onaylý” doðal öðretmenlerle genellikle “köken onaylý” örgüt yöneticileri karþýsýnda “taban onaysýz” aydýn çaresizdir. Aydýn katkýsýna en açýk alan “demokratik toplum örgütlenmesi” tabaný olarak görünüyor. Ancak, tabandan “tavan”a çýkýldýðýnda, örgüt yöneticilerine ulaþýldýðýnda, olumluluk “olumsuzluða” dönüþüyor. “Tabansýz” aydýnla “tabanlý” örgüt yöneticisi karþý karþýya geldiðinde, “tabanlý” olmanýn örgüt yöneticisine verdiði “despot görünmez el” aracýlýðýyla aydýn “sansür” ediliyor. Oysa Alevi-Bektaþi geleneðinde, “ýþýklandýran”, “ýþýk veren” anlamýnda aydýn, sansürden “baðýmsýz”dýr. Var olabilmesi için aydýnýn, Alevi-Bektaþi topluluðunun talebine de onayýna da gereksinmesi yoktur. Genel anlamda Alevi-Bektaþi topluluðunun çoðunluðunun onayýný alan kimlik deðildir aydýn. Düþünürken, konuþurken ve davra(Devamý 2. Sayfada)


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:14

Page 2

¸ E SERÇESM

(Baþtarafý 1. Sayfada)

Ey Vefa Neredesin, Neredesin?

Örgüt-Aydýn

Fikret Otyam

Ýliþkisi nýrken onaylanmaz o, talep de görmez; yakýn ya da uzak gelecekte yapýp-ettikleriyle kabul görür, görebilir. Alevi-Bektaþi zeminde özellikle son dönemlerde “özlediðimiz” bir “geliþme” olarak algýladýðýmýz “çaðdaþ demokratik örgütlenme”nin boyutlanmasýyla birlikte hiç de yaþanmamasý gereken bir “olumsuzluðu” yaþama geçirdik: Biz de aydýn gibi düþünüpkonuþup-davranabildiðimize göre “aydýna gereksinme yoktur”. “Aydýnlar”ýn örgüt yönetimlerine taþýndýðý günümüz toplumlarýnda örgütten-örgütlerden “baðýmsýz” bir aydýn “aþýlmýþ”, “gereksiz” bir kimliktir.

Kurumsallaþmýþ Aydýn Anlaþýlýyor ki 1980’lerin baþýnda tüm dünyada ve Türkiye’de sistemin ya da örgütlerin, amaçlarýnýn gerçekleþmesinde “koçbaþý” olma görevini verdikleri ve “kadrolu aydýn” olarak algýlayabileceðimiz “kurumsallaþmýþ aydýn” tipini örgütlü yapýlarýna taþýdýlar Aleviler-Bektaþiler. Hemen her üniversite mezununun ya da her “çok” okuyanýn aydýn olarak algýlandýðý toplumumuzda, örgüt yöneticisi, aydýn görevlerini de “üstlenme” yoluna gidince, aydýn kendini “kapý önünde” buluyor. Giderek süreç içinde, aydýna “gereksinme yoktur”, yargýsý öne çýkýyor. Öncelikle belirtmek gerekir ki “çok okumak” ile aydýn olunmaz; ama “az okunarak” aydýn olunduðu da görülmüþ deðildir. Sorun “miktar” sorunu olmaktan çok bir “ufuk-kalite” sorunudur. Öyleyse sözel bellek “körelmeden”; Alevi-Bektaþi zemindeki “yabancýlaþmadan ve kirlenmeden” kaynaðýný alan, AleviliðinBektaþiliðin evren görüþüne, kültürel birikimine ve yaþama biçimine çöreklenen “dýþlayýcýdenetleyici” hemen her türden “tortuyu” yok ederek “aydýna gereksinme yoktur” yargýsýný “kýrmak” ve aydýnýn insanýyla “koþulsuz” buluþmasýný saðlamak, hepimiz için temel görevdir. Bu görevi yerine getirdiðimizde aydýna karþý þöyle “haykýrmak” hakkýmýzdýr: “Aydýnýmýz-aydýnlarýmýz olarak özgürlük istiyorsunuz öyle mi? Ama þunu hiçbir zaman unutmayýn, bu altüst oluþta siz de bedel ödeyeceksiniz: Aydýnýmýz-aydýnlarýmýz özgürleþtiði gün, içinizde gözüken ve aydýn geçinenlerin çoðu tepetaklak olacaktýr, aydýnlýktan korkanlar aydýn olmaktan çýkacaktýr. Boyunduruðunuzdan kurtulduðunuz an pek çoðunuz son deðerlerini de yitirecektir. Bunu hiçbir zaman unutmayýn; çünkü, özgürlüðüne kavuþmuþ düþünceyi taþýyan bedene özgür düþünür denir.” Biz örgütlerimizi; bizi insanýmýzla buluþturacak, bu yolla bizi özgürleþtirecek; bunu saðlarken “eleþtirilme” denilen bedeli ödemeye her an hazýr olacak “çaðdaþ aygýtlar” olarak görüyoruz. Alevilik-Bektaþilik bir “bilme” kültürü deðildir; deðiþtirme kültürüdür: Aydýný da örgüt yöneticisi de Alevi felsefesini-inancýný ve öðretisini yaþamýn hizmetine sunmaya, canlýcansýz her þeye sýzmaya çalýþan mücadele insanlarý olabilir ancak. Yaþamýn dýþýnda her þey anlamsýzlaþýr.

2

Vefadan amacým Ýstanbul’daki semt deðil, hele oranýn ünlü bozasý hiç deðil! Sivas ellerinde diri diri yakýlanlardan ozan dostum Metin Altýok, bir þiirinde þöyle der: “Bir bir uzaklaþýyor sevdiðim insanlar Ne zaman bir dosta gitsem Evde yoklar…?” Evde olmayanlarým giderek çoðalýyor hem de ardý ardýna! Ne kapýlarýný çalabileceðim, ne de onlar açabilecek!.. Þu satýrlarý yazarken karþýmda iki fotoðraf var, Ali Ekber Çiçek, sol kolunu omuzuma dayamýþ hüzünlü bir bakýþ, Hamburg’da, Filiz Otyam çekmiþti sekiz on poz, onlardan birisi. Bir diðeri Mahzuni Þerif, gülüyor, gözleri ýþýl ýþýl, önümüzdeki masada da 70’lik Yeni Raký þiþeleri. Bu can da fotoðrafý çeken Filiz’e yani objektife bakýyor Mahzuni gibi, on yaþýndan fazla bir fotoðraf! Hep derim, hep yazarým insanlar, gider yaptýklarý kalýr iyi/kötü yadigâr bir de siyah-beyazdý, renkliydi fotoðraflar yaþanan anýn tanýklarý. Çaðrýlý olduðum bir Alevi toplantýsý için Hamburg’dayýz, gece þenlikli. Yönetici canlarda bir telaþ, neymiþ, yöneticinin gepegenç kýzý, “bin Mark almadan çýkmam” diyormuþ! Araya girenler oldu, nafile! Yan tarafta yiyecek var, bir iki lokma atayým dedim ve karþýmda o güzel, o candan, o yalansýz dolansýz Ali Ekber Çiçek! Sarýldýk, özlem giderdik hem nasýl giderme ve Ali lokmasýna demi de ekledik kadeh kadeh! Nasýl da geçiyor yýllar, nasýl da geçiyor, acýmasýz!.. Diyeyim bin yýl, siz deyin iki bin yýl! Sevmem yüksek ayaklý masalarý, iskemleleri, ne mi yaparým, alýrým elime testereyi en ölçülü biçimde keserim hepsini! Son iskemleler, kurtardý kendilerini, zira Urfa’dan sekiz kürsü getirmiþtim kesilmiþ masaya uygun inadýna oh be dedirten ve Nahl Suresi Ayet 67’yi eda ediyorum bigüzel, lenduha teyp dönmede ve kapýnýn zili, kim ola bu saatte? Canlarýn caný Feyzullah Çýnar… Mahzuni, tanýmadýðým iki üç kiþi hepsi de eli saz1ý, ne keremdir bu bilir misiniz? Feyzullah þiþeye baktý, dört parmaklýk var!.. Çare tükenmez, Cumhuriyet Gazetesi’nin anlaþmalý taksi duraðýna bir telefon “üç büyük” masadaydý. Birisi sýrtýný kapalý þöminenin duvarýna dayadý, iyi demliydi, baktým sanki “Buda”nýn ta kendisi, aðýr aðýr demleniyor neden sonra bu, sesinin sazýnýn vurgunu olduðum ve fakirhanemde mihmaným olan yüzünü ilk kez gördüðüm Ali Ekber Çiçek’e, sazýnýn pek mahzun durduðunu söyledim, uzandý aldý sinek uçsa kanadýnýn sesi duyulmazdý ve kahverengi koca þeride dolmaya baþladý çalýnanlar söylenenler... Hey yüce Gök Çadýrlým, bu kadar dem ve bu kadar onurlu/vakur bir duruþ, yaþam boyu az tanýk olduðum biþeydi bu! Sonra tezeneden “Haydar Haydar” dökülmeye baþladý.. Yýllarca dedim, “Yahu Ali Ekber, þu Haydar Haydar’ýný belki bin defa çalýp söyledin, ama o geceki kadar yürekten/içten/coþkulu, tarifsiz güzel okumadýn diyorum, inan bana..” Boynunu büküyordu, bir kopya verdim, ilk karþýlaþtýðýmýzda, “haklýymýþýn” dedi, o kadar.. Acemi ama “bin Mark” ýsrarlý kýzýmýzdan sonra Ali Ekber Çiçek çaðrýldý, yýkýlýyordu ortalýk alkýþtan, sonunu yine “Haydar Haydar” ile bitirdi deme devam ettik... Ýlk kez açýklýyorum, “sormasý ayýp, ama soracaðým Ali Ekber, sanýrým vermiþlerdir, baðýþla beni kaç Mark verdiler?” Gülümser gibi oldu, hiç yüksünmeden hatta oralý olmadan, “bütçeleri iyi deðilmiþ, beþyüz Mark verdiler!.” Deme devam ettik, o caným aksüt neden apacýydý aðzýmda, yüreðimde? Hastaneden evine getirilende aradým telefonla, kulaklarýmýz özlem giderdi. Berfin Bahar dergisi bir özel sayý yaptý O’nun için. Ertesi ay da O’nun için bir yazý ile fotoðrafýmýzý gönderdim, yetiþemedi ve artýk yoktu o can o güzel insan, “göçmüþtü!.” Dergi sahibi Ýsmet Can’la konuþurken sordum, o özel sayayý görüp görmediðini, görmüþ, bilmem sevincini; ama bu can göklere uçtu ve geçen ay yayýnlanan yazým ve fotoðrafým oldu bir “yadigâr…”

Feyzullah Çýnar Aylardýr yazýyorum, yazýlýyor Feyzullah Çýnar’la ilgili anýlarý/fotoðraflarý olanlar, salýn da göçmeden öte dünyaya yazayým yaþamýný, neredeyse yüreðinin en küçük yerini bilen bir dostu olarak. Hayýr, gelenler iki yazýyý geçmedi inanýr mýsýnýz? Evet, ey vefa, ey vefa, sözüm sana, neredesin yahu?

Sayrýlar Evinden.. Yeni çýktým sayrýlar evinden, bu kez de yollar kapalýymýþ geri dönüm/dönderdiler inanýyorum tüm canlarýn niyazlarý kabul gördü, eyvallah. Sanki ulu bir hekim, Filiz Ana’nýn iþe zamanýnda el koymasý, sevgi haleleri/unutulmaz ilgidir bu yazýyý da yazmama/yazabilmeme neden, eyvallah! Sayrýlarevi yani hastane akýl almaz bir titizlikle temizleniyor her an… Pembe giysili

Sayý 21


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:14

Page 3

Ali Ekber Çiçek, geçen yýl Hakk’a yürüyen Abidin Özgünay’ýn cenazesinde. Aþaðýda Esat Korkmaz ile safta. Þahkulu Sultan Dergahý.

¸ E SERÇESM

temizlik görevlisi güleç, hep iyilik dileðinde bulunuyor, “sen” dedim dayanamayýp, “Alevi misin?” Þaþýrdý, bocaladý, evetledi, baþkalarýnýn olup olmadýðýný sordum varmýþ, geldiler can-ý yürekten... Þu sýralar ardý ardýna anma törenleri/cemler yapýlýyor bizim buralarda (Antalya)... Pek gitmiyorlarmýþ/gidemiyorlarmýþ!.. Kimi kez analarý babalarý gidiyormuþ, inançla ilgili hiçbir þey yok okunan, sordum hep sordum aldýðým yanýtlar/saptamalar içimi acýttý “gider-ayak!.”

Kâmil Ateþoðullarý’nýn Çok Deðerli Armaðanlarý Ankara sergimizde de canlar bizi hiç yalnýz komadý, çok deðerli dostum Kâmil Ateþoðullarý, anlatýlmaz katkýlarý olan kitaplar armaðan etti ki bunlar resmen ve alenen “bilgi hazinesi”dir.

Giriþ Yok Efendim: Acelemiz Var… Fuat Bozkurt

S

on günlerde okuduðum en çarpýcý kitap giriþi bu tümcelerle baþlýyor. Bu giriþ benim için de geçerli. Aylardýr ortalarda gözükmüyorum. Zorunlu çevre dýþýnda kimseyi aradýðým yok. Son cumartesi günü, yolda Esat Korkmaz’la karþýlaþýncaya deðin, dünyaya küskün gibi yaþadým. Esat Korkmaz 68 yýllarýný anlatan aný kitabýný hediye etti. Kitaptaki bir tümcelik giriþ bir ivme kattý yaþamýma. Bu giriþ yukarýdaki tümce idi. Ve pek sevdiðim bu giriþten yola çýkarak, Serçeþme’ye yazmaya baþladým. Alevilik konusundaki en albenili dergi saydýðým Serçeþme’ye ilk yazýma böyle baþlamak istiyorum. Bundan sonra her sayýya yazý yetiþtirmeye; uzun soluklu koþunun baþlangýcý olmasý dileðiyle konulara yeni yaklaþýmlarla duygularý, düþünceleri okurlarla paylaþmaya çalýþacaðým. Önemli sorunlarýmýz var. Alevilik gibi yaþam biçimine yaslanan konuda gerekli alan çalýþmalarý yapýlmýþ deðil. Eldeki gereçler çaðdaþ bakýþ açýlarý ile deðerlendirilmemiþ durumda. Bireyin günlük yaþamýný donatan dua ve gülbanklarýn dili eski. Birbiri ardýnca her sayýda yeni konuda yeni yorumlarla buluþacaðýz. Baþlýkta söylediðimiz gibi, giriþ yok efendim: Acelemiz var…

Ölüm Töreni Yaþam biçimi ile Aleviliðin Sünni inanç sisteminden ayrýlan önemli özellikleri var. Sünni inanç sistemi örgütlü, kurumlaþmýþ dinevi ve din adamý ile güçlü bir biçimde ayakta duruyor. Devlet eliyle örgütlenmiþ dinsel eðitim zincirinde iþleniyor. Sorunlarý danýþacak kurumlarý var. Alevilik, Sünniliðin bu kurumlarýnýn dýþýnda. Sünni inanç yapýsýnýn sunduðu törenlere katýlmýyor. Bu törenlerin diline, ezgisine karþý Alevi inancýnda bir tepki var. Sünni inancýn günlük tapýnýmýný benimsemiyor. Anlamadýðý bir dilde yapýlan dualarý sevemiyor. Dinsel törenlerini Türkçe ile yapýyor. Göçebe toplum yaþamý sorunlarýna çözüm bulmuþ. Tüm törenlerini þiirlerle ya da gülbank adý verilen þiirsel sözlerle gerçekleþtirmiþ. Ege Bölgesi’nde yaptýðýmýz alan çalýþmalarýnda ölüm törenlerinin Hatayi’nin deyiþi ile kaldýrýldýðýna tanýk olduk. Kent koþullarýnda Aleviliði en çok zorlayan konulardan biri günlük yaþamla ilgili Türkçe dualarýn bulunmayýþý. Birkaç ay önce Avustralya’ya yaptýðýmýz bir yolculukta Melbourne ve Sidney Alevi derneklerinin bizden istedikleri en ivedi metin ölüm töreni gülbangý oldu. Baþlangýçta “bu tür çalýþmalarý, bireyler deðil, kurullar yapmalý” düþüncesi ile böyle bir giriþime pek olumlu bakmadýk. Ama ortalarda böyle çalýþmalara yönelen bir kurul bulunmadýðý için istemeyerek de olsa bu iþe giriþmek

Mayýs 2006

Hacý Bektaþ Veli Anadolu Kültür Vakfý Genel Merkezi’nin ýþýk dolu kitaplarý, konferanslar, sempozyumlar… Örneðin, Konferanslar 2004–2005, 2–3 Nisan 2005 “Alevi Tören ve Ritüelleri-Cem Cenaze Kurban” sempozyumu, 19 Ocak 2003-5/6 Nisan 2003 “Bütün Yönleriyle Alevilik, Konuþmalar ve Konferanslar” Mayýs 2004 “Alevilik ve Günümüzdeki Sorunlarý”, 7 Haziran 2003 “Anadolu Halk Hareketleri”, 14-15 Mayýs 2005 Sempozyumu “Alevi Bektaþi Müzik Kültürü” ve kitapçýklar: “Çaðdaþ, Bilimsel ve Laik Bir Eðitim Ýçin Zorunlu Din Dersine Hayýr”, “Avrupa Birliði Sürecinde Türkiye ve Aleviler”, “Demokratik Bir Türkiye Sosyal bir Avrupa/Avrupa Birliði Alevilik ve Hak Ýhlalleri”

“Çaðdaþ Türk Romaný ve Öyküsünde Aleviler/Ýlhan Cem Erseven” Büyük boy 317 sayfalýk nefis bir çalýþma. Ankara’ya ne zaman varsak bizi dost kollarýyla kucaklayan sevgili Ýlhan Cem Erseven’in müthiþ bir araþtýrmasý Alev Yayýnevi’nden! Bana göre alevleri bu cana pek yaklaþmaz nedense!, ama Ýlhan Cem Erseven yazmýþ ilk sayfaya: “Yüce insan, dost canlýsý Fikret Baba’ya, Filiz Abla’ya. ‘Bu kültüre diliyle, kalemiyle, fýrçasýyla ve de fotoðraf kareleriyle verdikleri katkýlarýnýn her daim olmasý dileðiyle Enel-Aþk adýna iþte niyazým’ diyerek diyerek Hü Dost. 17.04.2006.” Ýlhan can, dilerim bu niyazýn tutar, Alev’ciler de bu caný böyle güzel güzel kitaplardan mahrum etmezler, eyvallah... zorunda kaldýk. Böyle bir zorunlulukla gülbank ve dualarý yeniden iþlemeye baþladýk. Bizim düzenlemeye çalýþtýðýmýz bu gereçlerin yeterli olduðu söylenemez. Bunlar yalnýzca bir baþlangýç. Yeni kuþaklarýn bizi aþacaðý günü görmek bizi mutlu edecek ve Türkçe dua-gülbank sözleri dalý geliþecektir.

Sonsuza Yolculuk Sözleri Erenler, bacýlar, dostlar, yarenler Yüzümüz yerde, özümüz dâr’da Elimiz baðlý, yüreðimiz daðlý Gözümüz yaþlý, baðrýmýz ateþli Yaþam bitimli, acýlar bitimsiz Sevgi acý ile kardeþ, yaþam, ölümle eþ. Yer anamýz, gök atamýz Doðada doðduk, topraktan var olduk Bir tende can bulduk, bir bilinçle özgür olduk Yaþam koþusu engebeli, yaþam yolu dikenli Taþ taþa deðmeden duvar olamaz, Birbirini üzmeyen insan olmaz. Kimileyin insan yükü aðýr, Kimileyin duygularýn dili saðýr An olur öfke kabarýr, Öfke geçer yüz kararýr Dünya iþi dünyada kalýr Kiþi kötü demeyelim, iþi kötü diyelim Aðrýnan incinen kötü geçmiþi unutsun Giden yolcuya gönül çiçeklerini sunsun! Sevgi en güzel çiçek, Baðýþlamak en büyük emek Emeðiniz varsa baðýþlayýn Toprak ana bir caný baðrýna basýyor Ölüm vadisinin gölgeli yolu Tümümüzü bekliyor yaratýlmýþlarýn sonu Tanrý yaþam için sabýr, umut sundu. Ateþ külde söner, acý yürekte diner. Acý paylaþýldýkça azalýr, Sevgi paylaþýldýkça çoðalýr. Acýlar azalsýn, sevgiler artsýn. Kinler bitsin, dostluklar pekiþsin. Yeni sevilerde yeni çiçekler yeþersin. Tanrý kalanlara uzun esenlik dolu yaþam versin. Erenlerin bilgelerin ruhu sinsin. Hacý Bektaþ Veli, Hatayi Sultan, Pir Sultan Abdal ruhunu pak etsin Gerçeðin demine hû! Ya Ali.

3


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:14

Page 4

¸ E SERÇESM

Zorunlu Açýklama’ya Zorunlu Yanýt Esat Korkmaz

A

levi-Bektaþi düþüncesinde Pir SulBu yazýyý kaleme almadan önce 28 Mayýs’ta tan; Alevi-Bektaþi gelenekselliðini Ankara’da Genel Sekreter Önder Aydýn’la örgütün “kucaklayan”, o temelden beslenerek Serçeþme’ye ve bana yönelik eleþtirilerini kucaklaBütün vücudum göz oldu; sürekli güncellenerek günümüze uzayan bir söyleþi yapmak istedim: Bana, Serçeþher yana birden bakýyorum: nan “çaðdaþ bir tavrýn”, toplumsal me’ye bilgi vermeyeceklerini, söyleþi yapmayaboyutta halk çýkarýna-yararýna dayalý bir kavganýn caklarýný söyledi. Ve Ýbrahim Karakaya’nýn yazýsýAlevi-Bektaþi zeminde, taþýyýcýsý olarak bilince çýkar. Bu nedenle Pir Sulnýn dergide yayýmlanmamasýný istedi. aydýnca yaþama amacýmýn tan’ýn bilinciyle-inancýyla yoðrulmak, O’nun kavBen de yazýnýn yayýmlanacaðýný, yanýt hakkýmý gasýný yaþama geçirmek; genelde, “insan” görünödünsüz kullanacaðýmý belirttim. ve kavga alanýmýn tüsü altýnda ezilen-sömürülen bireye, özelde, “inÝstanbul’a geldiðimde, “Þubeler Eþgüdüm Topdurmadan “aþaðýlandýðýný” sanlýk” görüntüsü altýnda halka-yaratana yönelik lantýsý”nda Esat Korkmaz’ýn kitaplarýnýn ve Sergörüyorum. bir “tapýnmaya” katýlmak anlamýna gelir. Sonuçta çeþme’nin þubelerde satýlmamasýnýn tartýþmaya her birimiz,-ister yönetimde olalým, ister muhaleaçýldýðý, ancak karar durumuna dönüþtürülemefette olalým, isterse birbirimizi eleþtirir konumda diðini öðrendim. bulunalým- örgüt “donuna dökülmüþ” bilincimizin içinde yaþarýz. Olaðan 8 Haziran’da Genel Sekreter Önder Aydýn’la bir telefon konuþmasý koþullarda “görünmez” gibi olan bu durumu, “sancýlý” dönemlerde acý yaptým: Konunun MYK’da tartýþýlýp karara baðlandýðýný, bu nedenle biçimde hissederiz. Ýçine giremeyeceðimiz-sýðýnamayacaðýmýz denli artýk Serçeþme Dergisi’ni satmayacaklarýný belirtti. “küçük” bir örgüt dünyamýz varsa “yandýk” demektir. Pir Sultan düþünBeynimden vurulmuþa döndüm: Esat Korkmaz, Pir Sultan düþüncecesini “rehber” edinerek yorumda bulunmak-davranýþa girmek, “bizim” sine-inancýna hangi “zehri” akýtmýþ da “yasaklý aydýn” durumuna getiride “birlikte olacaðýmýz” bir “sonuç” üretir. Böylesi bir “sonuç” üretemeliyor sormak gerek. Yarýn yönetimden düþtüklerinde adlarýna ancak çamemiz durumunda “ne olduðumuzu, neyi temsil ettiðimizi ve kime karþý lýþma raporlarýnda rastlanacak bu arkadaþlar Pir Sultan’ýn kavgasýna olakonumlandýðýmýzý” küresel sistemin baþýmýza ördüðü “belalardan öðrenaðýnca-becerisince katký vermiþ olan aydýnýna “saygýsýzca saldýrma” nebiliriz” ancak. Ýþte tam da bu noktada, küresel sistemin “armaðaný” cüretini nereden buluyor acaba? Ýþte açýklýyorum; kavgam sonuna kadar kendi amacýný izlemekten baþka “duruþ” bilmeyen bir örgüt ya da örgüt sürecektir. kimliði olur çýkarýz. Sayýn Ýbrahim Karakaya yazýsýnda þöyle diyor:

Serçeþme Dergisi Alevilik-Bektaþilikte “tasavvuf” denilen þey, “iþiteni þaþýrtan, mantýk melekelerini karýþtýran ya da söz konusu þeyin gerçek anlamýnýn mantýksal olmayan bir kavranýþýný açýða çýkarmayý amaçlayan bir karþýtlýða” dayanýr. Bâtýni felsefenin “edebiyat” yanýný oluþturan tasavvuf için, tasavvuf taþýyýcýsý kimlik için mantýðýn “üstünde-altýnda ya da kenarýnda durmak” bir bakýma “koþul”dur. Ama bu örgüt bilinci, bu bilincin taþýyýcýsý olan örgüt yöneticisi için geçerli deðildir: Ayný durum tasavvuf zemininde bir “erdem” iken örgütlenme alanýnda bir “kendini bilmezlik” olup çýkar. Serçeþme Dergisi’nin Alevilik-Bektaþilikle ilintili olarak “yeni þeyler” söylediðine inanýyoruz: Bu yeni þeyler “icat” deðil, Yol’un diliyle konuþursak olsa olsa “keþif”tir. Yazýya geçirilmiþ sözlerimizin “þok” etkisi yaratacaðýný ummuyorduk; havaya sýkýlan bir yumruk gibi sessiz kalýnacaðýný biliyorduk. Ama yanýlmýþýz: iþ “eleþtiriye” gelince “dostlarýn düþman kesileceðini” hesap edememiþiz. Yaþadýklarýmýz ya da yaþamýmýz tanýktýr ki “bilmemek cezayý kaldýrmaz”. Görüþlerimizi-yorumlarýmýzý “karantinaya almanýn” anlamý yok; “deliler koðuþunda dokunulmaz olmak” istemiyoruz biz. Dramýmýz, “yönetim kurulu kararlarý”yla üretilen “bilgi” dýþýnda bilgi bulunamayacaðýna inanmamýzdan kaynaklanýr: Yönetimlerin kurmaylýðýnda saklanan ve yeri geldiðinde dýþarý vurulan “edindiðimiz bilgi-bilinç”, aðýrlýklý olarak çoðunluk oyuyla “baþa gelen” ve ayný çoðunluða yaslanarak “vahþileþen” arkadaþlarýn gelecek kaygýlarýný giderici “resmi” söylemden baþka bir þey deðildir. “Resmi bilgi” yalnýzca devlet katýnda üretilmez; örgüt kiþileri dýþýnda bilgi edinmeyi “günah” saydýn mý her koþulda üretilir.

Saygýsýzca Saldýrý: “Yasaklý Aydýn” Pir Sultan örgütlülüðü Merkez Yönetimi, sayfalarýnda kimi arkadaþlarýn, uygulamalarýný eleþtirdiði için Serçeþme Dergisi’ne; bu eleþtiri yazýlarýnýn yayýmlanmasýný saðladýðým için bana tavýr aldý. Kendilerine yanýt haklarýný kullanmalarýný ve yazmalarýný önerdim: “Biz eleþtiren arkadaþlarý meþhur etmek istemiyoruz”, gerekçesiyle yazmaktan sýkýndýlar. Yazma yeteneðinden “yoksun” olmalýlar ki yönetimi savunmak, eski genel sekreter Sayýn Ýbrahim Karakaya’ya düþtü: Öncelikle kendisine teþekkür ederim. Alaysý ve þaþkýnlýk anlamlarýný kucaklayan “baðýrma” imiyle sonlanan “Serçeþme Dergisi’ne Zorunlu Bir Açýklama” üst yazýsýyla verilen “Tuttum Aynayý Özüme…” baþlýklý, Ankara, 21 Mayýs 2006 tarihli yazýyla eleþtirilerini sýralamýþ. Yazýda Timurtaþ Özmen, Hasan Harmancý ve Esen Uslu arkadaþlara yönelik eleþtirilere, kendileri yanýt verecektir. Ben, kiþiliðime yönelik eleþtirilere karþý yanýt hakkýmý kullanýyorum.

4

“Yine örgütümüz açýsýndan bilgisine ve yorumuna en çok itibar ettiðimiz ender insanlardan biri de Esat Korkmaz’dýr. O’nun yazýlarý, kitaplarý referans alýnýr, örgütümüzün düzenlediði panel, sempozyum ve toplantýlara mutlaka çaðrýlýr, kamuoyundaki genel tartýþmalara örgütümüz açýsýndan tereddütsüz olarak önerilen isimdir. Uzun yýllardýr da Ýstanbul þubelerimizde eðitim dersleri vermektedir.” Yazdýklarý doðrudur Karakaya’nýn: Ben Alevi örgütleri içinde kendimi en çok Pir Sultan örgütlülüðü ile özdeþleþtirdim; çünkü, bu örgütteki insan malzemesiyle mayam “akraba”. Ýstanbul þubelerinde eðitim çalýþmalarý yaptýðým da doðrudur: Ancak bu noktada Genel Merkez’in herhangi bir “özendirmesi” yoktur; “yasaklamamak” bir erdem ise Genel Merkez bu erdemi göstermiþtir. Bakalým bundan sonra ne yapacak: Göreceðiz. Yine Sayýn Karakaya yazýsýnda þu açýklamayý yapýyor: “Bu açýdan bakýldýðýnda Esat Korkmaz ismi ve onun çýkarmýþ olduðu dergi olan Serçeþme bizim açýmýzdan önemsenir. Fakat ne yazýk ki bu güzel ve bir o kadar da deðerli olan dergi, (kendisine yakýþtýramadýðýmýz bir tavrý) örgütümüz içindeki bazý muhalif üyelerimizin yürüttüðü mücadeleye alet edilmektedir. Daha önce çýkan yazýlar nedeniyle Esat Korkmaz Hoca ile görüþüp, bu yazýlardaki bilgilerin doðru olmadýðýný, yapýlanýn da doðru ve adil olmadýðýný dile getirdik” (...); “Derneðimizin eski genel merkez yöneticilerinden, iki dönem genel baþkan adayý olup seçilemeyen (Hasan Harmancý da ayný listededir) Sayýn Timurtaþ Özmen’in de Genel Merkez’e karþý yazdýðý eleþtiri ve kendisiyle yollarýný ayýran liste arkadaþlarýný ‘ihanet etmekle’ suçlayan yazýsýnýn da Serçeþme Dergisi’nde yayýnlanmýþ olmasý tesadüf olmadýðý gibi, Esat Korkmaz’ýn þahsýnda Serçeþme Dergisi’nin tarafsýzlýðýna gölge düþürmüþtür.” Sormak gerekir; “doðru yalnýzca Genel Merkez yöneticilerinin aðzýndan mý alýnýr?”, diye. “Doðru bilgi” Pir Sultan Genel Merkezi’nin “tekeli”nde mi acaba? “Doðru-gerçek” denilen þey kimi kez muhalefet eden ya da eleþtiri getiren arkadaþlardan alýnýr. Dergide çýkan eleþtiri yazýlarýyla ilgili olarak Genel Baþkan ve Genel Sekreter’le konuþtum: “Yalanyanlýþ þeyler yazýyorlar”, savý, yazýlý kültürün dili deðildir. Bu nedenle yazmalarýný önerdim. “Yazma özürlü” olduðu için arkadaþlar, yazýlý kültürün diliyle doðrularýný-eleþtiri getirenlerin yanlýþlarýný yazarak ifade edemediler. Alevi-Bektaþi çaðdaþ demokratik örgüt yöneticilerinin “dili”, çok büyük bir aðýrlýkla “yazýlý kültür dili”dir: Bu gerçeði bir türlü kavrayamadýlar. Serçeþme Dergisi, yazan arkadaþlarýn, yazarlarýn-çizerlerin sözcüsü ya da tartýþma platformudur; yazmaktan kaçýnarak orada-burada “dedikodu” yapanlarýn deðil. Timurtaþ Özmen, Genel Merkez-Ankara Merkez Þube “gerginliðini” konu edinen bir eleþtiri yazýsý yazdý ve bana telefon

Sayý 21


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:14

Page 5

¸ E SERÇESM

etti: Yayýmlayabilir miyim?, diye. “Yayýn etik kurallarýna uygunsa yayýmlayabileceðimi” belirttim. Aslýnda yazýda asýl eleþtiri oklarý birlikte çalýþtýðý arkadaþlara yönelikti: Bu arkadaþlar ya yanýt haklarýný kullanacaktý ya da susacaklardý; tercihleri dedikodu olamazdý, belki bir anlamda eleþtiriyi “kabullenerek” susmayý yeðlediler. Bana göre “adamlýk” gösterdiler. Genel Merkez yöneticileri ise yazýlý yanýt haklarýný kullanmadýklarý gibi susmadýlar da; ikili-üçlü ya da çoklu muhabbetlerde “ham ervahlýðýn” dýþa vurumu olarak algýlanabilecek “disiplin” merkezli, “kasýt ve artniyet” temelli bir söylemi seçtiler. Kongre’de muhalefet kanadýnda yer alan Hasan Harmancý, bir eleþtiri yazýsý kaleme almýþ; bana gönderdi. Yazýda küfür yok, aþaðýlama yok; katýldýðým yanlar var, katýlmadýðým yanlar var. Dergi’de yayýmlanmasýný saðladým. Genel Merkez yöneticisi arkadaþlarýn ayaðýna “bastýk”; kendilerince “güzel ve bir o kadar da deðerli olan” Serçeþme Dergisi bir anda “taraflý” ya da “muhalefete alet” oldu. Taraf tutmamak, tarafsýz olmak yönetimdeki arkadaþlarýn düþüncelerine “uyarlanmaksa” eðer, emeðimiz tarafsýz deðildir.

“Eleþtiri yapan Hasan Harmancý, Timurtaþ Özmen ve Esen Uslu yalan-yanlýþ þeyler yazýyorlar; sen de ya onlara kanýyorsun ya da arkadaþlarýn olduðu için göz yumuyorsun; derginin kullanýlmasýna olanak veriyorsun”

Haklýlýklarýný da þube söz konusuysa “disiplinsizlikte”, diðerleri söz konusuysa “artniyet ve kasýtta” arýyorlar: Böylesi bir gerekçe “üstünkörü” bir gerekçe deðil mi, ötesinde bir “kabalýk” deðil mi, “düþünmeyelim, bu iþi fazla karýþtýrmayalým” anlamýnda yine “üstünkörü” bir yasak deðil mi? Örgüt yöneticisinin amacý “kocaman bir insan” olarak algýlanan örgütü “özgürleþtirmektir”; bu baðlamda örgüt için en tehlikeli “insan biçimli kimlik” yine örgütün kendisidir. Kendini aþamýyorsa bir örgüt asla özgürleþemez. Kendi “benini”, kendi dýþýna taþýyýp “toplumsal ben”le buluþturamaz. Alevi-Bektaþi toplumunun olmazsa olmaz felsefeinanç/öðreti deðerlerini güvenceye alacak bir demokrasi kurma yolunda herkesi seferber edemez. Özgürleþememiþ bir örgütün aðzýnda demokrasi, laiklik, insan haklarý vb. kendini “boðmanýn araçlarý” durumuna dönüþebilir. Serçeþme Dergisi, örgüt yayýn organý deðildir; derginin yazarlarý, Genel Merkez Çalýþma Anlayýþýnýn “Aynasý” derginin genel yayýn yönetmeni olarak ben Alevi-Bektaþi zeminde herhangi bir kurumun “kadrolu aydýn”ý deðildir/deðilim. Açýktýr ki bizler, Sultanbeyli’dir örgüt yöneticilerinin “aman ne iyi yapýyorsunuz” demesiyle “güzelleþecek” kimlikler deðiliz; yönetim kurulu kararlarýný yukarýdan aþaðýya Yazdýðýmýn-yaptýðýmýn “biricik” doðru olduðunu “baðýran” bir arkadataþýyan propagandacý anlamýnda “dai” de deðiliz. Ne yazýk ki bugün þýnýz deðilim; kimi kez “yanlýþ bir tutum” doðruyu üretmenin “tek yolu” “baþkalarý” olarak göremediðimiz yönetici dostlarýmýzýn attýklarý “gül”le olabilir; böylesi durumlarda “yaþasýn yanlýþ!”, diyebilecek yürekliliði de yaralanýyoruz. her zaman gösteririm. Yirmi beþ yýldýr profesyonel anlamda yazýn dünSon on beþ yýldýr “örgütlenerek gericileþiyoruz”; þapkamýzý önümüze yasýnýn içindeyim: Neyin hakaret içerdiðini, neyin provokatif amaçla koyup düþünmek zamaný gelmiþtir derim. Özünde “yasaklý felsefeyazýldýðýný ayýrt edecek deneyime sahibim. inançlar”, yasaklý olmaktan çýktýklarýnda ya da kendilerini yasaklý olBu açýdan bakýldýðýnda Sayýn Karakaya’nýn þu sözlerinin anlamsýzmaktan çýkardýklarýnda “bir bocalama” yaþarlar. Yasaklý “gelenek örgütlýðý anlaþýlýr: lenmesi”nin çaðdaþ koþullarda “canlandýrýlmasý” genelde zaman alýr. “Diðer bir önemli konu; Esen Uslu’nun (gerçek ismini bilmiyoruz) Ancak Aleviler-Bektaþiler “olaðanüstü” sayýlabilecek bir kývraklýkla (bu yazdýðý provakatif yazýlardýr. Eleþtiri sýnýrlarýnýn ötesinde, hiçbir sokývraklýðý üzerimize yönelik saldýrýlarýn tetiklediðini hiçbir zaman unutrumluluk taþýmayan, kýþkýrtmacý, içerikten yoksun, sadece Genel mayalým) çaðdaþ örgütlenmelerini yarattýlar: Böylesi bir “bocalamayý” Merkez’e hakaret içeren yazýlarýnýn da Serçeþme Dergisi’nde yayýnyaþamamalarý gerekirdi. Ama örgüt “kafasýnýn” düþünme kalitesinin lanmasý düþündürücüdür”, düþüklüðü ve öncelikleri belirleme konusundaki yetersizlik “yaþama müdahale” kalitesini belirledi. Durum “örgütlenerek gericileþmek” gibi Adýný bilmiyorsan telefon edip öðrenebilirdin: Yazýn dünyasýnda bir sonuç üretti. “takma ad” kullanmak ne zamandan beri “suç” oldu; yerin üstünde heBir Alevi-Bektaþi ister yönetici olsun isterse sýradan bir üye, kendi saplaþmak varken minderi terk edip “yerin altýna uzanan” çaðrýþýmlar gerçekliðini bir “öðrenci” içtenliði ve alçakgönülyapmanýn anlamý yok. Esen Uslu, herkesin önünde lülüðüyle inceleyip araþtýrmazsa istediði denli gerçekleþen, ama nasýl bir mantýksa “örgüt içi” kabul Örgüt üst organlarýnda “duygu çatlatýcý” olsun; düþünsel düzeyde sapmalaredilen Sultanbeyli’de yaþananlara iliþkin olarak Genel Merkez yöneticilerinin tutum ve davranýþlarýný üretilen “bilgi”, bilimsel olanla dan, eylem düzeyinde tutarsýz davranýþlardan baþýný alamaz; ürettiði düþünceleri, sergilediði tavýrlarý, bu sergileyen eleþtiri yazýlarý yazdý. Yanlýþ mý yazdý? olmayanýn iç içe girdiði kültürün dünya görüþü kaldýramaz. Temel atma töreninde “haykýrarak” konuþtunuz: Pir resmi söylemden Yeri gelmiþken belirtelim: Pir Sultan örgütü, bu Sultan örgütlülüðünün, ötesinde Alevi-Bektaþi örgütörgütün üyeleri Pir Sultan düþüncesinin-inancýnýn öteye geçemez. lülüðünün “birliðini-dayanýþmasýný” tüm dünyaya peþinde giden “koþucular” deðildir. Tam tersine Pir ilan ettiniz. Sonra ne oldu? “Disiplinsiz davranýyor” Bu söylemi her þeye yeter Sultan düþüncesini-inancýný yaþamýn hizmetine sungerekçesiyle yapayalnýz býraktýnýz Sultanbeyli Þubegörmeye, sürekli bu söylemi mak, sunarak yolunu bulmak için çaba harcayan si’ni: Ýstanbul þubeleri bile Sultanbeyli’ye uðramakaktararak herkesin savaþçýlardýr. Çünkü düþünce-inanç, yaþamýn dýþýnda tan, telefon edip neler oluyor diye sormaktan “sakýkalýnarak deðil, yaþamýn içinde üretken biçimde nýr” oldular. düþüncesini törpülemeye tüketilerek geleceðe taþýnýr. Bu baðlamda bu kültürün Bunlarý yazmak sizin iç iþlerinize müdahale mi? kimsenin hakký yoktur aydýnlarý, yazýn insanlarý Alevi-Bektaþi felsefesiniHacýbektaþ Belediyesi’ni ya da Cem Vakfý’ný eleþtirinancýný/öðretisini yaþamýn içine taþýyýp onu üretken mek söz konusu olduðunda “içini-dýþýný bir” edibiçimde tüketmeye çalýþan, düþünce emekçileridir. Doðruyu yakalama yoruz. Sizin içiniz “kocaman” da dýþýnýz “cüce” mi? En küçük eleþtiri “iç olasýlýðýný yükseltmek için yanlýþ yapma özgürlüðünü koþulsuz kullanýriþlerinize müdahale” sayýlýyor. lar. Bir aydýna sen böyle yazamazsýn demek doðruyu benden baþka Sultanbeyli olayý, Pir Sultan örgütlülüðü için bir “yangýn”dýr: Bu kimse düþünemez demektir: Kaba bir “yasak” getirmenin ötesinde bu “yangýnýn nedenleri”, þube yönetimini görevden almak için “atmaca tavýr aydýný “enayi” yerine koymaktýr. Örgüt içi eleþtiri-özeleþtiri gibi” pusuda bekleyen Genel Merkez yöneticilerinin bakýþýyla anlaþýla“aygýtý” saðlýklý iþletilemezse, dýþarýdan gelecek eleþtirilere örgüt mayacak denli “karmaþýk”týr (Daha fazla bekleyemediler ve 4 Hazikapýlarýný kapatýrsa olacaklar açýktýr. Doðasý gereði örgüt üst organlarýnran’da þube yönetimini görevden aldýlar). Bilgiyle görüntü birbirine da üretilen “bilgi”, bilimsel olanla bilimsel olmayanýn iç içe girdiði karýþtýrýlmýþ, “olayýn kendisi önde duracak ancak nedenleri silinecek” “resmi söylem”den öteye geçemez: Bu söylemi her þeye “yeter” görmebiçimde kurgulanmýþtýr. Nedenlerin yerini genellikle “disiplinsizlik” dolye, bu söyleme “fetiþist” biçimde baðlanýp aðýzlarýyla yalým saçan durmuþtur. Disiplinsiz davranan þube yönetimi “koparýlýrsa” olay “insanlar” olmaya, sürekli bu söylemi aktararak herkesin kafasýnýçözümlenecektir yargýsý “öne” çýkarýlmýþtýr. Çözümün nasýl gerçekleþedüþüncesini “törpülemeye” kimsenin hakký yoktur. Þunu hiçbir zaman ceðini önümüzdeki aylarda izleyip göreceðiz. unutmayalým: Aleviliði-Bektaþiliði en kestirme yoldan “rezil etmek” onu Dergide Pir Sultan örgütlülüðü ile ilgili olarak yazýlmýþ eleþtiri yazý“toyca” savunmaktýr. larý, arkadaþlarý olaðanýn ötesinde kaygýlandýrdý: Bir bakýma þöyle demek istiyorlar: (Devamý 6. Sayfada)

Mayýs 2006

5


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:15

Page 6

¸ E SERÇESM

(Baþtarafý 5. Sayfada)

Zorunlu Açýklama’ya Zorunlu Yanýt Þu ince ayrýntýyý “vermekte” yarar görüyorum: Eleþtirilen örgüt yönetimi, kimi kez eleþtirilmeye bile deðer görülmeyen örgüt yönetimlerine göre “daha ileride”dir. “Denizin içinde yaþayýp da denizi tanýmayan” sonra da kalkýp “en iyi ben yüzüyorum”, diyen örgüt sayýmýz az deðil. Özetle belirtirsek Pir Sultan örgütlülüðü gibi doðru zeminde bulunan örgüt ya da bu örgütün yönetimi, düþüncelerinden ve davranýþlarýndan dolayý daha ödünsüzce eleþtirilir. Pir Sultan örgütlülüðü, Alevi-Bektaþi kültürünü geleceðe taþýyacak “umut” örgütlerden biridir: Umudumun “örselenmesini” hiçbir zaman istemem.

Aynayý Kendine Tutarsan Kendini Orada Göremezsin “Tuttuðum aynayý özüme”, diyor Sayýn Ýbrahim Karakaya: Aynayý özüne çevirir ve kendini orada seyretmeye kalkarsan çoðunlukla kendini bulamazsýn; bir “akrep” gibi kývrýlarak kiþi, kendi özünü aynada göremez. “Horoza kýç attýran tavýrlar” sergilemenin âlemi yok. Kiþinin, yöneticinin ya da örgütün “aynasý”, yaþamýn kendisi ya da yaþamýn içindeki olaylardýr. Yaþama ve olaylara “sýzmýþsan” orada seyredilir “öz” denilen þey. Demek ki “ayna”, Kongre’dir, Sultanbeyli’de yaþanan “trajedi”dir. “Doðruyu biz söylüyoruz” algýsý içinde kendinizi kandýrabilirsiniz; böylesi bir durumda bize en fazla “kýnamak” düþer. Ama kendinizi kandýrmadan bizleri kandýrmaya kalkýþýrsanýz sizi “cinayetten” yargýlarýz. “Kocaman bir insan” olarak algýlanan örgütün bedeni, “harekete göre programlanmak ve hareket etmek; yaþamý ise aydýnlanmaya göre programlanmak ve sürekli aydýnlanmak zorundadýr”. Sadece “hareket” eden bir örgüt bedeni yarattýðýnýz için “düþünmenin” yerine “bakma”yý, “duyma”yý ve “dalaþma”yý seçtiniz: Aydýnlanmanýn tadýný kaçýrdýnýz. Bir sevgiliye sarýlýr gibi örgüte sarýlmak istiyoruz; ama davranýþlar hiç de “kucaklaþalým” demiyor; özlemle kucaklaþmalarýn tadýný kaçýrdýnýz. Yazýmý, Ahmet Cemal’in “Deliliðe Övgü’ye Methiye” adlý oyununun son sözleri olarak öne çýkarýlan Erasmus’un þu tiradýyla bitirelim: “Artýk tek bir þey istiyorum: Bütün yalnýzlar gibi özgür ve bütün özgürler gibi yalnýz ölebilmek. Onca idealin ardýndan, içimde bir tek bu istek kaldý; özgür ölebilmenin yalnýzlýðý ya da yalnýz ölebilmenin özgürlüðü! Tuhaf çok tuhaf!”

Son Geliþme Baskýya girmeden önce Sultanbeyli Þubesi’nin baþvurusu üzerine, Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi PSAKD Genel Merkezi’nin Sultanbeyli Þube Yönetim Kurulu’nu görevden alma kararýna iliþkin olarak yürütmeyi durdurma kararý verdiðini öðrendik.

6

Sn. Karakaya’nýn yazýsýný, bize yollanan orijinal metinde en altta yer alan yazýldýðý yer ve tarihi yukarýya, yazarýn unvanýnýn yanýna taþýmak; dergimizde kullanmadýðýmýz kalýn yazýlý ve altý çizili metinleri italiðe dönüþtürmek; büyük harflerle yazýlmýþ kelimeleri küçük harfe dönüþtürmek dýþýnda bir deðiþtirme yapmadan yayýnlýyoruz. Metnin orijinal hali internette bulunabilir: http://www.blogcu.com/psakd/612367/

SERÇEÞME DERGÝSÝ’NE ZORUNLU BÝR AÇIKLAMA!

Tuttum Aynayý Özüme... Ýbrahim Karakaya PSAKD 7. ve 8. Dönem Genel Sekreteri, Ankara, 21 Mayýs 2006 Ülkemizde, Alevilikle ilgili yayýn yapan ve referans olarak gösterilebilen çok az sayýda yayýn vardýr. Bu yayýnlarýn en önemlilerinden biri uzun yýllardan beri örgütümüzün dili olan Pir Sultan Abdal Kültür Sanat Dergisi, yurt dýþýnda yayýnlanan Alevilerin Sesi, yakýn dönemde yayýn hayatýna baþlayan Kýrkbudak ve Serçeþme Dergileridir. Bu yayýnlarýn hepsi de Alevi kamuoyuna ve onlarýn dostlarýna önemli katkýlar sunmaktadýr. Uzun ömürlü ve daha güçlü olmasý dileðimizdir. Çünkü bu yayýnlarýn hangi zorluklarla ve emeklerle çýkarýldýðýný biliyoruz. Emeði geçen herkesin emeðine saðlýk. Yine örgütümüz açýsýndan bilgisine ve yorumuna en çok itibar ettiðimiz ender insanlardan biri de Esat Korkmaz’dýr. O’nun yazýlarý, kitaplarý referans alýnýr, örgütümüzün düzenlediði panel, sempozyum ve toplantýlara mutlaka çaðrýlýr, kamuoyundaki genel tartýþmalara örgütümüz açýsýndan tereddütsüz olarak önerilen isimdir. Uzun yýllardýr da Ýstanbul Þubelerimizde eðitim dersleri vermektedir. Bu açýdan bakýldýðýnda Esat Korkmaz ismi ve onun çýkarmýþ olduðu dergi olan Serçeþme bizim açýmýzdan önemsenir. Fakat, ne yazýk ki, bu güzel ve bir o kadar da deðerli olan dergi, (kendisine yakýþtýrmadýðýmýz bir tavrý), örgütümüz içindeki bazý muhalif üyelerimizin yürüttüðü mücadeleye alet edilmektedir. Daha önce çýkan yazýlar nedeniyle Esat Korkmaz Hoca ile görüþüp, bu yazýlardaki bilgilerin doðru olmadýðýný, yapýlanýn da doðru ve adil olmadýðýný dile getirdik. Burada karþý geldiðimiz konu tartýþmalarýn gerekli olmadýðý deðildir. Yani, Alevi örgütlenmesi, sorunlarý ve çözüm önerileri dile getirilmeli, bu konuda genel Alevi örgütlerinin konumu, yapýsý, nasýl olmalarý gerekliliði tartýþmaya açýlabilmelidir. Buna itirazýmýz olmadýðý gibi, eksikliklerimiz noktasýnda yararlanýr, katký da sunarýz. Birçok Alevi örgütümüzde örgütlenmeden kaynaklý bazý olumsuzluklar yaþanmasýna raðmen, Pir Sultan Abdal örgütlülüðü dýþýnda hiçbir Alevi örgütünde sorun yokmuþ gibi davranmak hiç adil deðildir. Her halde “biz sizi çok sevdiðimiz için yerden yere vururuz” denilmeyecektir. Alevilerin talepleri konusundaki mücadelemizde, siyasal iktidara karþý duruþumuzda, demokrasi mücadelesinde gördüðünüz her eksikliðimizi eleþtiriniz. Buna açýðýz. Fakat kendi kurumsal iç iþleyiþimizle ilgili sorunlarýmýzý örgütümüzün kurumlarý ve iþleyiþi çözecek yeterliliktedir. Anýlan dönemlerde örgütümüzde yönetici olmanýn verdiði sorumluluktan ve Esat Korkmaz ile bu görüþmeleri bizzat yapmýþ olmaktan dolayý, ayrýca Alevi kamuoyunu doðru bilgilendirmek için bu açýklamayý yapma ihtiyacý duydum.

Örgütümüzün Çalýþma Prensipleri: 1988 yýlýnda kurulan derneðimiz, büyük bir emek ve birikimle oluþturulan ilkeler doðrultusunda faaliyet göstermektedir. Bu ilkelerden taviz vermek, bunlarý esnetmek yönetim deðiþiklikleri ile olanaklý deðildir. Örgütün hafýzasý ve üyeleri buna asla ve asla müsaade etmez. Pir Sultan Abdal örgütlülüðü, kurumsal iþleyiþi önemseyen ve örgütsel bilinç konusunda zaaf içinde olmayan bir örgüttür. Eksikliðini sorgulayan, kendisini eleþtirebilen, kollektif bilinci ve eylemi hayata geçirebilen nadir örgütlerden biridir. Örgütsel yapýsý; Genel Merkez ve Þubelerden oluþmaktadýr. Genel Kurulda seçilen 21 GYK Üyesi kendi içinden 9 MYK Üyesini seçer. MYK her hafta toplanýr, GYK ayda bir toplanýr. Her üç ayda bir Danýþma Kurulu toplanýr. Danýþma Kuruluna, MYK, GYK Üyeleri, Denetleme ve Disiplin Kurulu üyeleri, Þube Baþkanlarý ve en önemlisi eski Genel Baþkanlar katýlýrlar. Bu Dernek Tüzüðümüzde belirlenmiþtir. Gündemli olan bu toplantýlarda, örgütümüzün çalýþmalarý ve sorunlarý, ülkemizdeki ve dünyadaki siyasal geliþmeler deðerlendirilir, yapýlacak çalýþmalar GYK ve MYK’ya önerilir. Bunun dýþýnda Ýstanbul ve Ýzmir Þubelerimiz Eþgüdüm Kurullarýný oluþtururlar. Bölgesel sorunlar ve çalýþmalar burada çözüme kavuþturulur. Ayrýca; bütün þubelerimiz kendi yerellerinde bulunan Alevi örgütleri ve Demokratik Kitle Örgütleriyle birlikte oluþturulan platformlarda yerini aktif olarak alýrlar. Bu çalýþmalarýn hepsi Örgütün bilgisine sunulur. Tüzüðü her dönem güncelleþmiþ, çalýþma yönergeleri, mali yönetmeliði, kadýn ve gençlik komisyonlarý yönetmeliði, eþgüdüm yönetmeliði ve disiplin yönetmeliðini örgütün bilgi, birikim ve ihtiyaçlarý doðrultusunda oluþturmuþ ender örgütlerden biriyiz. ABKB’den, Alevi Bektaþi Federasyonu çalýþmalarýna, Alevilerin temel talepleri olan Diyanet Ýþleri Baþkanlýðýnýn kaldýrýlmasý, Zorunlu Din Derslerinin kaldýrýlmasý, Cem Evlerimizin inanç merkezlerimiz olduðu konusundaki mücadelede, demokrasi, insan haklarý, barýþ ve emek mücadelesinde, anti-demokratik ve anti-laik uygulamalara karþý yürütülen mücadelede Pir Sultan Abdal Örgütlülüðünün emeði, birikimi ve söyleyecek sözü hep olmuþtur, olmaya da devam edecektir. Bu çalýþmalarý yapmak seçilen her yöneticinin görevidir. Bununla ilgili hesabýný da Genel Kurullarda örgütüne verir. Bu bütün örgütlenmelerin de genel kuralýdýr.

Sayý 21


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:15

Page 7

¸ E SERÇESM

Peki yaratýlan nedir? Yaratýlmaya çalýþýlan, bazý üye arkadaþlarýmýzýn Genel Kurulda kaybetmiþ olmaktan kaynaklý olarak, Genel Kurulda oluþan iradeyi içlerine sindiremeyip, bunu sürdürüyor olmalarýdýr. Bu konuda örgüt içinde mücadele etme yerine, elindeki olanaklarý pervasýzca kullanmayý tercih etmeleri son derece üzücüdür. Buradaki beklentileri kendilerine cevap verilmesini saðlamak ve bu vesile ile kendilerini gündemde tutup, tartýþtýrmaktýr. Buna Tüzüðümüzün elvermediðini bildikleri halde. Onun için, örgüt içindeki yönetim mücadelesini kaybetmiþ olmaktan dolayý yaþadýðý psikolojiyi, yönetici olamama kaygýsýný, örgütsel kaygý olarak gösterip kamuoyunu bu yönde yanýltmak yakýþýksýzdýr. Burada üzücü olan, Hasan Harmancý’nýn Serçeþme Dergisinin 2006/ Þubat sayýsýnda, “Örgütsel bilinç ve referans” konulu yazýsýnda; örgütsel bilinçten yoksun, benlik ve kariyer hýrsýndan kaynaklý olarak, Pir Sultan üyelerine, onlarýn seçtiði delegelere, þube baþkanlarýna ve örgütümüzün en büyük organý olan Genel Kurula karþý yapmýþ olduðu saygýsýzlýktýr. Bir o kadar da üzücü olan þey, bizim açýmýzdan saygýn olan Serçeþme’nin buna alet edilmesidir. Pir Sultan Abdal Genel Kurullarý, deyim yerindeyse Genel Kurul gibi yapýlýr. Kuruluþundan bugüne kadar, bütün Genel Kurullar öncesinden baþlayarak heyecanlý, dinamik tartýþmalarla baþlar, Genel Kurulda sonuca ulaþtýrýlýr. Bütün Genel Kurullarda, uzlaþma giriþimlerine karþý iki liste ile seçime gidilir, genel kurul sonrasý bütün tartýþmalar biter, yeni seçilen yönetime destek sunulur. Son iki genel kurulda da yaþananlar bunlardýr. Sorun; iki genel kurulda da mevcut yönetime karþý oluþturulan liste Genel Kurulda baþarýlý olamamýþtýr. Hasan Harmancý da bu listelerden aday olan bir üyemizdir. Ne yazýk ki, Hasan Harmancý dýþýnda hiç kimse, Genel Kurul iradesine saygýsýzlýk yapmamýþtýr. Hepside yapmayacak kadar örgütsel bilince sahiptirler. Keza; “üç eski Genel Baþkanýn da örgütü, eylemleri ve ülke gündemine karþý yeterince hareketli bulmamasý bir ilk çýkýþ oldu” belirlemesi hem yanýltýcý bir bilgi, hem de üç eski genel baþkana karþý saygýsýz ve küçültücü bir tanýmlama olmuþtur. Üç eski genel baþkan Danýþma Kurullarýnýn doðal üyeleri olarak, eleþtiri, düþünce ve önerilerini her zaman örgüte sunma imkanýna sahiptirler. Son Danýþma Kurulu toplantýsýna katýlýp düþüncelerini örgütle paylaþmýþlardýr. Ayrýca, Genel Kurul öncesi eski genel baþkanlar tek tek ziyaret edilip önerileri alýnmýþtýr. Eski Genel Baþkanlar büyük bir özen içerisinde düþünce ve önerilerini iletmiþlerdir. Burada kendi eksiklik ve baþarýsýzlýklarýný, eski Genel Baþkanlar üzerinden aklamaya çalýþmak ahlaklý bir davranýþ deðildir. Kaldý ki, üç eski Genel Baþkanýn da istediklerinde aday olabilecek cesaretleri ve örgütün gönlünde de yerleri vardýr. Genel Kurullar gündemlidir. Genel Kurulda oluþturulan Divan tarafýndan, gündem doðrultusunda genel kurul sonuçlandýrýlýr. Konuklarýn çokluðu, konuþmalarýn gündem dýþýnda da içerikli olmasý, talepte bulunan herkesin konuþmuþ olmasý açýþýndan verimli olmuþtur. Çok doðal olarak yoðun kulis çalýþmalarý da yaþanmýþtýr. Genel Kurullar, geçmiþ çalýþmalarýn deðerlendirildiði, eksikliklerin tartýþýldýðý ve yeni dönem de çalýþmalarý yürütecek kadrolarýn oluþturulmasýna çalýþýlýr. Genel Kurul kararlarý ve sonuç bildirgelerinde, örgütün ilkeleri ve seçilecek olan yeni yönetim kurulunun yapmasý gereken çalýþmalar konusunda GYK yetkilendirilir. Geçmiþ dönemlerden farklý olarak, ABF üyesi olmamýzdan dolayý genel Alevi talepleri ve ülkemizin genel siyasi konularý ile ilgili olarak yol haritasý diðer Alevi örgütleri ile birlikte karara baðlanýr. Hasan Harmancý’nýn yazdýðý “örgütsel bilinç ve referans” konulu yazýsý bir bütün olarak deðerlendirildiðinde, ne yazýk ki Alevi dili, etiði ve terminolojisi ile baðdaþmamaktadýr. Hasan Harmancý’nýn; “Kongrenin çarpýcý noktalarýndan biri de, bazý delegelerin, Alevilik baþta olmak üzere toplumsal sorumluluk bilinci ile hareket etme misyonuna sahip olmamalarý olarak görünüyordu. Genel bir hemþerilik diyaloðu ile kongre delegesi olan ve örgüt bilinci almamýþ kesimlerin varlýðý bunu daha çok reçetelendirmektedir. Bir siyanür gibi sýzýldýðý kanýsýný uyandýran bu hareketsiz ve umarsýz kesim, ya boþluðu alkýþlayan veya muhalif tepkileri terse çevirme iradesi içinde hareket ettiði kaygýsý uyandýrýyordu görüntüde. PSAKD, böylesi bir boþluðu kaldýrabilecek bir örgüt bilincine sahip olmamasýna karþýn, bu yöndeki genel bir delege birikimi eksikliði kaygý vericiydi.” tesbiti ve görüþü ile bütün kongre üyelerini (kendisi dýþýnda), bilgisizlik, cahillik ve sorumluluk misyonuna sahip olmamakla suçlamak için söyleyecek söz yoktur. “Ne kadar bilirsen bil, bilene danýþ” ve “Çiðdik, piþtik” anlayýþ ve düþüncesi Alevi felsefesinin özüdür. Pir Sultan Abdal’ýn; “Ben derviþim dersin dava kýlarsýn Hakký zikretmeye dilin var mýdýr Kendini gör, elde ne ararsýn Hali hal etmeye halin var mýdýr.” dediði gibi, Hasan Harmancý kendi “Diplomalý cahilliðine” yansýn.

Mayýs 2006

“Azýnlýk” kavramý ve tartýþmalarý, Alevilerin tümden reddetmesi gereken bir konudur. “Azýnlýk olarak tanýmlamak da”, “asli unsur olarak kendini görmek de” Alevi öðretisi açýsýndan reddedilmelidir. “72 Millet birdir bizim nazarýmýzda” Alevi felsefesi bunun en güzel cevabýdýr. Hasan Harmancý; “Örgütümüz içinde belki bu süreci belirleyen, bölgesel baðlar gibi ilksel (primordial) baðlar, hemþehrilik duygularý ve geleneksel yöntemlerle aday belirlenmesinin neden olduðu söylenebilir. Bunu için hazirun listesine bakmak yararlý olacaktýr. Daha çok gettolarda karþýmýza çýkan ve klan asabiyeti olarak ifade ettiðimiz bir kilitlenen insan yýðýnýnýn sözsel uyumunun yansýmasýdýr hazirun listesindeki istatiksel gösterge.” demektedir. Bu söylediklerini örgüte, yöneticilerine ve üyelerine karþý hakaret olarak algýlamanýn dýþýnda, cevap vermek bile doðru deðildir. En basit tanýmlama ile, bütün sosyal bilimciler farklý etnik yapýdaki Alevilerin, ortak kültürel ve inançsal yapýsý, olaylar karþýsýndaki ortak toplumsal refleks göstermiþ olmalarýndan dolayý, ulus olmadýðý halde ulusal reflekse sahip olduðunu vurgularlar. Bunu görmeyip, hemþehricilik, yörecilik gibi ayýrýmlarý yapmak veya varmýþ gibi göstermek, hazirun listelerinde kimin Sivaslý, Erzincanlý, Tuncelili, Çorumlu, Tokatlý vb.. veya kaç delege Türk, kaç delege Kürt gibi sorgulamak, bunu düþünüyor olmak, sadece kendilerinin ideolojik ve milliyetçilik kokan bakýþ açýsýdýr. Esas tehlikeli olan bu yaklaþýmdýr. (Çok ilkel bir davranýþ olmasýna karþýn, Hazirun listeleri, merak eden bazý arkadaþlar tarafýndan istenilip incelendi, öyle olmadýðý görüldü.) Hasan Harmancý bu bakýþ açýsýndan derhal kurtulmalýdýr. Ne yazýk ki son iki genel kurulda bu arkadaþlarýmýz, “örgüt Kürtlere geçti” propagandasýný yapmýþlardýr. “Getto” dedikleri yerler kentlerin yoksul varoþlarýdýr. Yani ekonomik veya siyasal nedenlerle köylerinden göç edip kentlerde kendilerine bir dünya yaratmaya çalýþan, kendi deðerlerine baðlý, kültürlerini yaþamaya çalýþan insanlarýn yaþadýðý yerdir. Sistem ve yönetimlerle sorunu olan da bu insanlardýr. Kültürlerini ve kimliklerini yaþayamama ve çocuklarýna aktaramama kaygýsý olanlar da bu insanlardýr. Akademik araþtýrmalar dýþýnda, Aleviliði yaþamak ve yaþatmak isteyen de bu Getto’lardýr. Örgütümüzde kuruluþundan bu yana bu “Getto”larda örgütlenmiþtir. Yani, Alibeyköy, Armutlu, Ümraniye, GOP, Esenler, Pendik, Sultanbeyli, Kartal, Maltepe, Ýçerenköy, Buca, Menemen, Bornova vb. kentin varoþlarýnda örgütlenmiþtir. Bu þubelerimizde yeni deðildir. Hasan Harmancý Genel Merkez yöneticisi seçildiðinde de bu Þubelerimiz ve onlarýn Delegeleri vardý. Yani, Niþantaþý, Etiler, Trabya, Levent vb. yerlerde örgütlü deðiliz. Tarihte yoksul köylülüðün kurtuluþ ideolojisi olmuþ Alevilik, bugünde yoksul kent varoþlarýnýn, yani Gettolarýn örgütlenmesine katký sunacaksa bundan onur duyulur.

Siyasal Tanýmlamalarý Ukalaca Kullanmak, Akademik Kariyeri Arttýrmaz! Pir Sultan Abdal Örgütlülüðünün seçimleri, gerek þubelerde, gerekse de Genel Kurulda en demokratik þekilde yapýlmaktadýr. Üyesinden, yönetim kadrolarýndaki her bir birey seçiminin, tercihlerinin bilincindedir. Kaldý ki; hiçbir Alevi, iradesine ipotek koydurmaz. Seçilmiþ olsalardý, kendilerini de seçecek olan bu üyeler ve onlarýn seçmiþ olduðu delegeler olacaktý. Eðer baþka bir örgütten söz etmiyorsak. Yine; derneðimizin eski genel merkez yöneticilerinden, iki dönem genel baþkan adayý olup seçilemeyen (Hasan Harmancý da ayný listededir) sayýn Timurtaþ Özmen’in de Genel Merkeze karþý yazdýðý eleþtiri ve kendisiyle yollarýný ayýran liste arkadaþlarýný “ihanet etmekle” suçlayan yazýsýnýn da Serçeþme Dergisinde yayýnlanmýþ olmasý tesadüf olmadýðý gibi, Esat Korkmaz’ýn þahsýnda Serçeþme Dergisinin tarafsýzlýðýna gölge düþürmüþtür. Diðer bir önemli konu; Esen Uslu’nun (gerçek ismini bilmiyoruz) yazdýðý provakatif yazýlardýr. Eleþtiri sýnýrlarýnýn ötesinde, hiçbir sorumluluk taþýmayan, kýþkýrtmacý, içerikten yoksun, sadece Genel Merkeze hakaret içeren yazýlarýnýn da Serçeþme Dergisinde yayýnlanmasý düþündürücüdür. Sultanbeyli Þubemizin sorunlarý, Sultanbeyli’de yaþayan halkýmýzýn taleplerinin çözümü için mücadele etmek, örgütsel sorumluluk ve kollektif bilinçle çözülebilecek konulardýr. Sivas Katliamýný yaþamýþ bir örgüt olarak her türlü provakasyona karþý tedbirli olmanýn önemini bilen bir örgütüz. Ne Sultanbeyli’de ne de bir baþka yerde, yöneticilerin zaaf ve eksikliklerinden dolayý bir tek insanýmýzýn acý çekmesini istemiyoruz. Hem taleplerimizi elde etmek için sonuna kadar mücadele etmek, hem de doðru ve kollektif bir yönetimi saðlamak örgütümüzün en temel görevidir. Bütün bu geliþmelerin ýþýðýnda, Serçeþme Dergisi bizim açýmýzdan önemlidir ve deðerlidir. Esat Korkmaz’ýn bu eleþtiri ve önerilerimizi dikkate almasýný, arkadaþlýk ve hatýr iliþkilerini dergiye yansýtmamasýný bekliyoruz.

7


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:15

Page 8

¸ E SERÇESM

Harmancý’nýn Harmaný Hasan Harmancý’nýn PSAKD Yorumu

EYÜP CEYLAN

Veysel Kaymak, PSAKD GYK Üyesi, 03.05.2006

Ancak Düþünürsen Varsýn

Bizlerin de birçoklarý gibi, çýkmasýný sabýrsýzlýkla beklediðimiz bir dergi Serçeþme. Her sayýda Alevilikle ilgili önemli yazýlar yer almaktadýr. Bütün bunlar, bu konulara ilgi duyan biri olarak bizi de son derece mutlu etmektedir. Ancak her nedense, bu bilimsel, belli bir çizgisi, saygýnlýðý olan dergide, dergimizde bütün bu yazýlanlarýn yanýnda, PSAKD ve yönetimine haksýz eleþtiriler yer almaktadýr. Hadi diyelim diðer bir takým benzer dernek ve vakýflar konusunda da yazýlsa, diyecek fazla bir sözümüz olmaz. Derginin çizgisi madem böyle, olabilir diye düþünebilirsiniz. Sadece Pir Sultan Abdal Kültür Derneði ve yöneticileri ile devamlý uðraþýlýyor ise, doðrusunu söylemek gerekirse bizce derginin saygýnlýðýna gölge düþürülüyor, ön yargýlý davranýlýyor demektir ki bu da bu dergiye, yetkililerine yakýþmaz. Dergide yer alan yazýlar, hep de yönetime muhalif olan kiþilerin yerli yersiz tesbitleri, yargýlarýdýr. Serçeþme bu konuda taraf olamaz. Olursa da haklýnýn, doðrunun tarafý olmalý. Doðal olarak bunun kararýný da okuyucuya býrakmak gerekiyor. Gelelim yazýlanlara… Bilindiði gibi derneðimiz kamuoyunda bilinen, tanýnan, takdir edilen, kýrktan fazla þubesi, yirmibine yaklaþan üyesi ile demokratik bir kitle örgütüdür.Bu dernekte demokratik kurallarýn en iyi bir þekilde iþlediðini bu arkadaþlarýmýz da bilir. Bilirler bilmesine de her nedense, içinde bulunduklarý olanaklarý kullanarak, durmadan bu derneðe, yöneticilerine saldýrýrlar. Bütün bu ve benzer konular danýþma kurullarýnda, genel kurullarda en demokratik bir þekilde yerine getirilir. Kimse de yerinde ve seviyeli bir þekilde yapýlan eleþtirilerden rahatsýz olmaz, yararlanmaya çalýþýr. Ancak bu arkadaþlarýmýz hem dernek platformlarýný, hem de diðer platformlarý dernek yararýndan çok, kiþileri hedef alan, kýsýr çekiþmelere, karalamalara varan eleþtiriler þeklinde kullanýrlar. Gerek bu dergi de yer alan yazýlar, gerekse, genel kurul öncesi kamuoyuna açýkladýklarý bildiriler buna örnektir. Ýþte Hasan Harmancý’nýn, Serçeþme’nin 19. sayýsýndaki yazýsýndan bir paragraf; Bölüm baþlýðý ise þöyle; “Getto Dernekçiliði,”

Kurdun izinde yürürsün Düþmanlarý güldürürsün Deðerleri öldürürsün Demek ki, sen bir davarsýn Pir Sultan yolundan þaþtýn Hep insanlarla uðraþtýn Kendin çamura bulaþtýn Herkese çamur sývarsýn Beynine sülükler yaðar Seni inek gibi saðar Olursun salak bir zaðar Doðru gideni kovarsýn Yanlýþtan þefkat bularak Yanlýþtan rüþvet alarak Yanlýþa teslim olarak Sanma baþýndan savarsýn

“PSAKD kongreleri Alevilik öðretisinin ve Alevilerin aynasýdýr. Asla delegelerin üzerine ipotek konarak ve þube yönetimlerinin önceden karar alarak katýlacaklarý bir kongre biçimiyle hareket edemez.

Uydun paranýn kuluna Girdin ýrkçýnýn koluna Seni diktiler yoluna Hakk’a gidene duvarsýn

Örgütümüz içinde belki bu süreci belirleyen, bölgesel baðlar gibi ilksel (primordial) baðlar, hemþerilik duygularý ve geleneksel yöntemlerle aday belirlenmesinin neden olduðu söylenebilir. Bunun için de hazurun listesine bakýlmasý yararlý olacaktýr. Daha çok gettolarda karþýmýza çýkan ve klan asabiyeti olarak ifade ettiðimiz bir kilitlenen (kitlenin demek istemiþ herhalde.) insan yýðýnýn sözsel uyumunun yansýmasýdýr hazurun listesindeki bu istatistiksel gösterge, PSAKD’ de bu yönde bir çalýþma biçimi ve yönlendirmenin tüzük ve genel çalýþmalarýnda görülmesine karþýn tuhaf bir uygulama ve örgütlenme alaný bulmuþtur”…

Senin imanýn yapaydýr Ali’me gerilmiþ yaydýr Papaðan olmak kolaydýr Ancak düþünürsen varsýn 2006

Çök de Göreyim Bu kin-kibirle kime gidiyorsun Gönüller yakmaya hazýr bir korsun Isýrýp da piþman oldum diyorsun O köpek diþini sök de göreyim Alemi býrak, biraz kendini bil Önce içindeki pislikleri sil Duvara diz çökmek marifet deðil Ýlimin önünde çök de göreyim

Yanlýþ fetva ile yola gidilmez Arif isen bu manadan farkeyle Eðri hacet ile metah dokunmaz Üstat isen endazeni derh eyle

Yükün cevher deðil ki, ne satarsýn Her gün battýkça çamura batarsýn "Ben iyiyim" diye hava atarsýn Ýçindeki zehri dök de göreyim

***

Pir Sultan Abdal’ým ihlas yar olsa Mecnun da gözlüyor Leyla gelirse Bir cananýn meyli sende yok ise Ahýr fayda etmez aný terk eyle.

Seni adam etmek ne zormuþ meðer Attýðýn taþ sonunda sana deðer Ýnsan olmayý öðrenirsen eðer Ben de seni yedi kat gökte göreyim 2006

8

Hasan Harman’cý, çoðu zaman olduðu gibi yine saçmalamýþ. Ne demek getto dernekçiliði, bölgesel baðlar, ilksel baðlar, klan asabiyeti, Ýnsan yýðýný, delegelerin üzerine ipotek koymak.. Kim nasýl ipotek koyabilir? Bütün bunlar Pir Sultan Abdal Kültür Derneðine yakýþtý mý? Her hangi bir köy derneði mi de, Pir Sultan Abdal Kültür Derneði, böyle nitelemelerde bulunuyorsun? Bütün bu yazýlanlar derneðe de üyelere de yöneticilere de hakaret sayýlmaz mý? Pir Sultan Abdal Kültür Derneði yöneticiliði yapmýþ biri olarak, bütün bu yazdýklarýnýn akýlla, mantýkla ilgisi var mý? Hasan Harman’cý, hazurun üzerinde istatistik yapmýþ, kendine göre deðerlendirmeler de bulunmuþ, suçlular tesbit etmiþ… Bize göre, bütün PSAKD üyeleri en az, Hasan Harman’cý kadar saygýndýr, bilinçlidir, itibarlýdýr. Dernek üyelerimiz, yöneticilerimiz hakkýnda yazýlanlar aslýnda bu arkadaþlarýmýzýn kendileri ile ilgili ipuçlarý ele vermektedir. Genel kurulda hepsi bir araya gelip her türlü yöntemi denedikleri halde, üçyüz otuz seçkin, saygýn delege arasýnda, çok istedikleri, son saatlere kadar zorladýklarý halde, liste çýkaramadýlar, listeye yazacak üye bulamadýlar. Bütün sýkýntýlarý da bundan kaynaklanmaktadýr. Bu arkadaþlara önerim þudur. Bütün bunlarý yazacaklarýna, daha fazla zor durumlara düþmeden, saygýnlýðýný yitirmeden þapkalarýný önüne alýp düþünmeleridir. Asýl yukarýdaki, bizlere yaptýklarý eleþtirilere uygun davranan, örgütlülük bilincini içselleþtiremeyen, laftan dedikodudan baþka söyleyecekleri olmayan kendileridir. Bu arkadaþlarýmýz kendilerine çeki düzen vermelidir. Örgüt disiplini ve bilinciyle hareket etmelidir. O zaman belki bu örgüt de kendilerini önemser, deðer verir, yoksa bu yöntem yöntem deðil. Son söz olarak, Hasan Harman’cý, rüzgâr varken harman savrulur, yoksa samanla, deneyi (buðdayý) biribirine karýþtýrýrsýn. Serçeþme’de ki yazýnda olduðu gibi… Örgüt rüzgârýný (burada kastedilen örgüt iradesidir.) yanýna alamazsan da iþte böyle saçmalýklara devam eder, ne yapacaðýný bilemezsin. Çabaladýkça da batarsýn… Pir Sultan Abdal’dan iki dörtlükle yazýmý tamamlýyorum;

Bu makalenin aslý PSKAD internet sitesinde bulunabilir: <http://www.psakd.org/makaleler/veysel_kaymak_harmanci.html>

Sayý 21


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:15

Page 9

¸ E SERÇESM

ÝBRAHÝM KARAKAYA VE VEYSEL KAYMAK’A YANIT

Gülünesi Örgüt Ödevciliði Hasan Harmancý

Ö

rgütsel açýklýk, kongre, seçim, fikir oluþturma süreçlerine katýlým kadar, kendi ödevlerini kendi baþýna yerine getirebilecek ölçüde yetkinleþmiþ ve yeterlik kazanmýþ Demokratik Kitle Örgütleri’nin (DKÖ) iþleyiþine, demokrasisine iþlerlik kazandýran mekanizmalardýr. Kolektif yönetim, toplumsal deðer alanýnda evrensel olarak yukarýdan aþaðý, aþaðýdan yukarý denetim, eleþtiri, özeleþtiri, hak-ödev bütünselliði vb. yaratmak istediðimiz de, olmazsa olmaz koþullardandýr. Bürokratik ve “sekter” yönetim anlayýþý, demokratik merkeziyetçilik adýna, burjuva toplumunun ast-üst ve baðlýlýk iliþkilerini, devrimci demokratik örgütlere ihraç ederek, onlarýn iþlevsiz ve sistem algýlayýcý ve biçimci ve kitlelere karþý buyrukçu bir tutuma sürükler.

Aleviliðin Yasasý Türkiye’deki sol siyasallýðýn, kültürün temsilcilerinin, bir yelpaze daðýlýmýnda da olsa; yurtsever, aydýnlanmacý, demokrasi yanlýsý olduðu, sömürgeciliðe karþý çýktýðý yolundaki genelleme pek de yanlýþ olmaz. Belki eksiktir biraz. Ancak; insan haklarý, Kürt sorunu, cumhuriyet/ikinci cumhuriyet, Avrupa Birliði’ne katýlma ya da katýlmama, küreselcilik, Alevilerin kültürel ve yasal hak talepleri, Diyanet Ýþleri’nin durumu, türban ve benzeri daha pek çok konudaki görüþleri itibarýyla çeþitlilik gösterdiði de bir gerçek. Söz konusu çeþitlilik ülke genelinde nasýl bir görüntüdeyse, Alevi örgütlerinin içinde de ayný görüntüyle karþýlaþmak kaçýnýlmazdýr. Bu Pir Sultan Abdal Kültür Derneði’nde de (PSAKD) böyledir. Genel olarak Alevi örgütlerinde de, PSAKD’de de, tek tek üyeler, kabul edilmiþ ilkelerle çeliþmeyen ve diðerlerinin faaliyetlerine zarar vermeyen her düþünceyi dile getirebilir, her türlü taktiðe baþvurabilirler. Bir örgütün yaþam süresi ve devamlýlýðý, vermek zorunda olduðu mücadelelerdeki baþarý düzeyine baðlýdýr. Doðal olarak bu açýdan her kurum, içgüdüsel olarak önceden sýnýrlanmamýþ bir süre boyunca varlýðýný sürdürme arayýþý içindedir. Fakat özgürlükçü bir örgütün yaþam süresi, kendi üyelerinin birbirleriyle olan düþünsel yakýnlýðýnýn ve örgütsel yapýlanýþýn sürekli deðiþim gösteren koþullara uyarlanma yeteneðinin sonucu olmalýdýr. Alevi felsefesinin tarihsel geliþim aþamalarý gerek bireysel çabalarla ve gerekse de kitlesel örgütlenme biçimlerinde çeþitli barikatlarý aþarak bugüne kadar gelebilmiþtir. Tartýþma kültürünü ve hazmýný yetirmiþ örgütler artýk iþlevsizdir. Bilinç örgütleri deðildir. Kariyer ve kaygý örgütleridir. Tartýþmalýdýr bu anlamda Aleviler ve Alevi örgütleri. Hem içerden hem de dýþardan. Ancak tartýþmalar Alevi öðretisine yaraþýr bir seviyede olmalýdýr. Tartýþmak birlik ve beraberliðe karþý olunduðu anlamýna gelmemelidir. Alevilik ve Alevi düþüncesi sadece yöneticilere terk edilecek bir alan deðildir. Konuþma hakký da sadece kurum kariyerlerini “iþgal” edenlerce kullanýlmasý düþünülemez. Þimdi eleþtiri kültürümüze gelelim. Marks olmadan yanýt veremeyeceðim. Her örgütçünün iyi yararlanmasý gereken bilge olan Marks’ýn eleþtiri kültürü ve düþünce eleþtirisi yeterince yol göstericidir. “Olgular, olgularýn nitelikleri, iç çeliþkileri, birbirleriyle iliþkileri, dahasý olgularýn zihinsel yansýmalarý, kavramlar, bunlarýn birbirleriyle iç baðlantýlarý sürekli hareket, sürekli bir dönüþüm içindedir. Tek deðiþmeyen deðiþimin kendisidir.” (…) “Mevcut durumu oluþturur dinamik unsurlarýn birbirleriyle mücadelesini soyutlayarak analiz” [etmeliyiz.] “Bu mücadele dinamiðinin, mevcut durumu inkar potansiyeli taþýdýðýný tespit [etmemize yeterlidir.]” Devamýný baþka bir bilge ile sürdürmek gerek. Hacý Bektaþ Veli’nin az bilinen bir hikmeti; “Özünü bilirsen, özürden kurtulursun.” Çýkarýmýmýzý da aktaralým: Bilmeden konuþmak, anlamadan konuþmak ve bir de bunu kamuoyuna taþýmak çok tehlikelidir. Bilgisizler dünyasýnda yaþam alaný bulmak zorlaþýr böyle durumlarda. Ancak bizim kültürümüzde, dünyamýzda bilen bilmeyen her zaman birbirinden ayrýlýr. Bu heyecan ve beklenti ile sorgulamak ve yazmak önemli.

Mayýs 2006

Bilinçaltýnýn Kolektif Patlamasý PSAKD’ne eleþtirel denememin amacý örgütsel bir duruþu irdelemekti. Bu eleþtirinin amacý asla soyut bir “biçimsel” ve kiþisel eleþtiri ve yaklaþýmý içermemektedir. Örgütleri var eden bilinç, yaþamsal ölçü deðerlerinin soyut ideolojik yaklaþýmý açýsýndan toplumsal kopukluðunu giderebilmektir. Gidermek bir sorumluluktu, zorunluluk ve ihtiyaçtýr. Eleþtiri alýnabileceði baþtan belirtilmiþti; doðru ve yerinde eleþtiri. Her örgütte temel amaç söylem, içerik ve biçimin bir bütün olarak uyumunu saðlamaktýr. Bu bütün bir örgütün dilini oluþturur. Bu bütünün dönem-sýnýrlý bir aksaklýða maruz býrakýlmasý bütünün dilini bozmaz. Öðretimizin akademik dili ile ele alýnmýþ bir makaleye, eleþtiriye biçimsel olarak örgüt disiplin (!) ve ciddiyetine uymayan karalamalarla tartýþmaya çalýþmak etik deðildir. Boþ bir hakimiyet tartýþmasýna dönen ve amacý kýsýrlaþtýran, içeriðini boþa çýkaran bir polemiðe dönüþmektedir. Bu her üç yazýnýn da ayný dili konuþmadýðýný göstermektedir. Serçeþme Dergisi’nin 19. sayýsýnda ve Alevihaber sitesinde yayýmlanan makalenin dili belli. Ancak Pirsultan.net’te yayýmlanan yazýlar Alevilik tartýþmalarýna yakýþmýyor. Makalenin eksik yorumlanmasýna neden olan bu tutum, bir de kiþilerin tartýþma konusu yapýlmasý Alevilik jargonunu üstlenenlerin misyonuna, özellikle örgütsel açýdan yakýþmamaktadýr. Veysel Kaymak gibi belli bir yaþ ve insani disipline sahip (!) bir yöneticinin üç dönem PSAKD yönetiminde bulunup da yazýlanlarý anlayamamasý ve tartýþmalarý “arzuhalci” bir dile sýkýþtýrmasý; oluþan dilimizin ve biçimimizin birleþerek daha yüksek bir bütünlük oluþturmasýna, geleneksel özümüze ve modern anlatýmýmýza yabancýdýr. Ýbrahim Karakaya’nýn da emekli olan askerlerin ordunun fikrini, tahmini olarak ordu adýna sunmasý mantýðýndan hareket ederek, “emekli bir general” edasýyla bilmediði þeyleri konuþma çabasý kaygý vericidir. PSAKD ayný zamanda bir okuldur. Ekoldür. Ýnsanýn öðrenerek mezun olduðu bir okuldur. Bir makaleye eleþtiri bile sunamamasý bu okuldan mezun olamadýðýný göstermektedir. Burada izledikleri söz de eleþtiri yöntemi, ayný zamanda mevcut toplumsal bakýþ açýmýzý da diðer iliþki aðlarýndan ayýrt etmek için bir “metot” deðildir. Bir yazýnýn bütününü yalýtýp, sözleri kopararak analiz (!) yapmak eleþtiri etiðine uymamaktadýr. Bu anlamdaki bir söylem (daha önce Kaymak’la ayný görevi uzun süre sürdürmüþ olan Cemal Özdamar’ýn meþhur hikayeleþtirdiði ve kullanmamýza izin verdiði!) oportünist bir ruha ve bireyselliðe tekabül etmektedir. Kaymak ve Karakaya’nýn anlayýp anlamamasý bir yana, makalenin bütün kurgusunun anlaþýlmasýndan cýmbýzladýklarý bu eksiklik ve kiþiselleþtirme, baþka bir terminolojik duruþa tekabül etmez. Benim yazýmda örgütsel bir baðlayýcýlýk bulunmamakla beraber, Kaymak’ýn sýfatýnýn baðlayýcýlýðý, dilinin kirliliði ve örgüt “disiplini”ni önümüze koymasýna uymamaktadýr. Burada seçici bir bakýþ açýsýnýn kolaycýlýðýný, amaçsýzlýðýný görmekteyiz. Bir anlayýþ veya bakýþ açýsý her platformda eleþtirilebilir. Bu demokrasi ve hoþgörü sýnýrlarý içerisinde yerini bulur. Ancak kiþi haklarýna ve kiþiliðe saldýrý örgütümüzün onlara býraktýðý “miras” deðildir. Bu yazýlarýndaki kin ve nefreti tolore etmeden yazmalarý ve her üçümüzün de üyesi bulunduðu bir derneðin sitesinde rastgele yayýnlanmasý derneðin tüzüðünü ve genel evrensel yayýncýlýk ilkelerine terstir. Yazýlarý çoksesliliðimizi çarpýttýðý gibi yazýnýn amacýný ve içeriðini de çarpýtmaktýr. Eleþtiri biçimiyle ve diliyle epik bir diyalog kurduðunu sanan Kaymak ve Karakaya aslýnda kompozisyon ve tema açýsýndan geri bir dil kullanarak tüm bir örgüt dilini de zan altýnda býrakmaktadýrlar. Argo dilinin teatral bir süzgeçten geçtiðini düþünüyorlarsa yanýlýyorlar. Çünkü hitap ettikleri bu dil “lumpen” aðzýdýr. Bu dil bunama dilidir. Bu ülkenin kültürünü “mermer” sýfatlayanlarýn lehçesidir. Ýkinci bir diyaloga önem vermeyen felsefe olarak fazlasýyla dar ve kýsýr kiþisel vizyondur. Bir yazýyý deðerlendirme açýsýndan düþük bir gayri ciddi ve gayri ahlaki yazýlardýr.

Arkadaþlarý Sanýrým Biraz Abarttýk Benim böyle yýrtýlmýþ bir dilim “yok”. Tüm Aleviliði kapsamasý gereken edebi ve estetik bir dil ve ifade biçimi bizler için her zaman önemlidir. Kavramsal ufku dar olanlarýn monolojik bir “basitlik”le, dille tartýþmaya katýlmalarý muhtelif düþünce ekollerimizle de çeliþmektedir. Toplumsal tarihsel yazgýmýzda oluþturduðumuz ideolojik dilin görevi dýþýna çýkmaktadýrlar böylesi sözde eleþtiri biçimleriyle. Dil Alevilikte yaþam biçimidir. Kaymak ve yeni emekli askerimizin dili beni alt edecek niteliktedir. Ancak dillerimiz farklý. Benim sorunum bu “kasaba” dili deðildir. Benim sorunum üretilen düþüncenin sorumluluðudur. Onlarýn dilinden ve üsluplarýndan, yayýnlayanlar ve kendileri sorumludur. Ben kendi dilim(Devamý 10. Sayfada)

9


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:15

Page 10

¸ E SERÇESM

MELULÝ BABA

(Baþtarafý 9. Sayfada)

Dostumu Gördüm

den sorumluyum. Dilim ideolojik ve kültürel kurgumu da sergiler. Ýdeolojik ve kültürel olarak beni karþýlayan dilim, herkesin yaþam alaný olduðu gibi dünya görüþümün de somutlaþmasýdýr. Baþka bir boyutta da dil insanýn omuzlarýndaki “mesleði”dir. Onlarýn “sarmaþ dolaþ” olduklarý dilleriyle benim dilimin özgül bir ortamda hasbýhal etmeleri ne yazýk ki mümkün deðil. Bu dille toplumsalideolojik bilincimizin dokularý aktif olarak uymaz birbirine. Dil, konuþaný kendi kiþisel baðlamýnda kendi sýnýrlarý içerisinde býrakýr. Tematik olumsuz aðýzlar bu arkadaþlarýn kendi dilsel talepleridir. Onlarýn algýsal anlatýmsal yetersizlikleridir. Bu dil hazneleri ile kendilerinden bir adým öteye gitmeleri mümkün deðildir. Dil ayný zamanda anlamaktýr. Birbirimizi anlama zeminidir. Doðru bir anlama, doðru bir yanýtla gerçekleþir. Anlama ve yanýt dilin diyalektiðidir. Kullandýklarý dille, polemik biçimleriyle okuyucunun ve/veya benim inanç ve deðerler sistemimi istila etmeyi amaçladýklarý görülmektedir. Pir Sultan okulunda bunu öðrenmezler. Bunlar baþka merkezlidirler. Ýçlerinde insani ihanetin “daraðacý” çalýþmaktadýr. Dillerindeki tematik sergileyiþ, vurgularýndaki kabalýk, argoluk kirliliklerinin aleniliðidir. Yoksa bir polemiðe hizmet eden aktif dil seçeneði deðildir. Dilleri Aleviliðe, demokratlýða, çaðdaþlýða, toplumsal bilinçlerimize (ki bilmiyorum ayný kategoride miyiz!) son derece yabancýdýr. Dil, toplumunda, kiþinin kendisinin de, kendisiyle ve üyesi olduklarý toplulukla kurduklarý bilinç diyalogudur. Niteliðidir. Dýþavurumudur. Makalemin çözümlenmesi çerçevesinde “ben”i karikatürize ettikleri nokta, kendi “ahlaki” duruþlarýdýr ayný zamanda. Bu bazen niyetleri, bazen de bundan baðýmsýz olarak kendi mantýklarýdýr. Tiksinerek veya tiksindirerek caydýrma istekleri veya üslup bozukluðu ile eleþtirmeleri bende bir “korku” uyandýrmýyor. Daha çok yergisel alay (istihza) noktasýnda negatif bir “kurban” arama tutumlarýdýr. Burada komik bir alaya alma ortaya çýkmamaktadýr. Erkler arasýnda bir hiyerarþiye duyulan (ve yýkýlan) ihtiyaç ve daralmadýr. Seviyesiz bir öðüt verme yöntemidir. Gülünç ödevciliktir. Rabelais, Cervantes, Dante ve Shakespeare düþünme, gülme ve eleþtirme noktasýnda nasýl bir dönüm noktasý oluþturuyorlarsa, bu arkadaþlarýn dilleri de güldürme, düþünme ve eleþtirme konusunda PSAKD’nin önemli bir dönemini yansýtmaktadýr. (Arkadaþlarý sanýrým biraz abarttýk! Yazým biçimleri gülünç de o yüzden abarttýk.) “Gülme” sýradan bir kavram deðildir. Ýdeolojik olarak iktidar olmaktýr, güçlü olmaktýr, “erk-ek” olmaktýr. Güce ulaþmaktýr. Alevi belleðinin önemli bir temsilcisi olan Zerdüþtlüðün atfedildiði Zerdüþt’ün “doðar doðmaz gülmeye” baþladýðý söylenir. Gülme bu anlamda Aleviliðe, Bektaþi fýkralarýna, bu toplumsal yaþamý benimseyenlere ve dolayýsýyla arkadaþlara karþý gülme gücümüzü kullanýyoruz. Gülmek özgürlüktür. Gülmek evrenselliktir. Dar biçim ve biçimciliði, deðiþmez “hukuk”u yýrtmaktýr. Yýkmaktýr. Ucuzlaþan, daralan ve yozlaþan dilleri düþük bir düzey yanýnda, ideolojik dölleniþlerinin de “teknik” birleþmesidir Ýlanlý komedidir. Bir karikatürleþtirmedeki mizah kültürünün, potansiyel olarak neler taþýyabileceðinin bilinç formülüdür zayýflýkla yazdýklarý. Bu ciddiyetle korkudur. Yasaklamadýr. Hoþgörüsüzlüktür. Resmi bir erk kültü yaratmanýn peþine düþmektir. Bunlar, Alevilikteki “aðýr baþlý” din görevlileridir. Folklorik olarak sorgusuzca “itaat” etmek gereklidir. Yeni bir kongreye kadar konuþmama “perhizi”, düþünmeme önermekteler. Bu duruþ, güçlerinin gülmeye, düþünmeye, anlamaya, tartýþmaya ve özgürlüðe yetmeyiþidir. Tersinden okursak çabalarý eylemsizlik ve alenilikten kaçýþtýr. Korkuya ve korkunun dili olan “hukuk”larýna sýðýnmadýr. Alevilik deðerleri içerisinde ötekileþme çabalarýdýr. Ahlaki iklimleri burada açýða çýkýyor. Bu arkadaþlar Genel Kurul öncesi þöyle yapmýþlardý, Genel Kurul’da þöyle davranmýþlardý gibi boþ savlar suratlarýndaki muhalefet görme korkularýdýr. Biz Genel Kurul’u da alýnan baþka kararlarý da tartýþacaðýz. Söylediklerimizde yalan veya çarpýtma olsaydý, bizim bunlarý yazmaya koþullarýmýz olmazdý. Yazým dünyasýnda Serçeþme Dergisi’nin veya Alevihaber’in bize verilen sayfalarýný arkadaþlýk iliþkisi veya lütuf sananlar yanýlýyorlar. Benim yazýlarým sadece buralarda yayýmlanmýyor ve arkadaþlarýn dediði gibi bin bir emekle yaratýlan mevzilerin boþ iþlerle iþgal edilmesi ise bizim görevimiz deðildir. Kürt Sorunu’nun tartýþýlmasýna gelince; ne yazýk ki ucuz iþportacýlýk yapmaya hiç niyetim yok. PSAKD ve genel Alevi tabanýnda düþüncelerimiz ve bakýþ açýmýz yeterince bilinmektedir. Yine de tartýþýlmalýdýr. Aleviler arasýnda bu kadar kan kaybýnýn olduðu, siyasal baskýlara neden olunan olay yeterince gündem bulmamýþtýr. Çoðunda devletçi bir aðýz içi konuþmaya dönüþmüþtür. Alevilerin kendileri için açtýklarý beyaz sayfayý Kürt Sorunu’na da Ermeni Sorunu’na da açmalýdýrlar. Tarih hâlâ akan kanlarý temizleyememiþtir çünkü. Vicdanlar susmamýþtýr hâlâ çünkü. “Getto Dernekçiliði” yaptýklarý konusunda söylediklerimize ise ne yazýk ki kendinden menkul yanýtlar aldýk. Haklýlar aslýnda. Yazdýklarýmýz aðýr oldu. Arkadaþlarýn kent sosyolojisi ve kent antropolojisi yanýnda siyaset biliminden haberleri yok. Olsaydý oturup bu yöndeki eleþtirimize toplumsal düþünceleri açýsýndan çözümlerini sunarlardý. Olmayýnca boþ sözler ve saçma ahkamlara dönüyor ifadeler. Bir daha okumalarýný öneririm ilgili paragrafý. Benzer bir eleþtiriyi de bizden sonra Erdal Yavuz’un CHP’yi eleþtirdiði “Sol Anahtarý” adlý “Radikal Ýki”nin 4 Haziran sayýsýndaki makalesinde görmek ilginçti bu anlamda. Yavuz,

Bugün ben dostumu gördüm Doyamadým dillerine Nerelisin diye sordum Dedi peri illerinden Dedim aslen peri misin Ýki cihan nuru musun Yoksa sen bir huri misin Cennet konar güllerinden Dedim sihir mi var sende Hiç akýl koymadýn bende Ruhumu çektin bedende Öleceðim yollarýnda Dedim dilber naci misin Nebiler miracý mýsýn Aþk derdin ilacý mýsýn Þifa vardýr güllerinde Dedim candan geçer misin Eski yurttan göçer misin Dolu versem içer misin Aþk ehlinin göllerinden Dedim Meluli biçare Yazýn adýný deftere Mansur gibi çekin dâra Dost zülfünün tellerinden Söz: Âþýk Meluli Kaynak: Kör Ýbo Yöre: Maraþ/Pazarcýk-Bozlar Köyü Derleyen: Ulaþ Özdemir

KUL NESÝMÝ

Güzel Yar Elif Allah dost eyleyen Meyli güzel yar güzel yar Aþýklarý mest eyleyen Huyu güzel yar güzel yar Vefa’nýn nehrinden misin Muhabbet bahrinden misin Medine þehrinden misin Þehri güzel yar güzel yar Su gibi çaðlayýp akma Sevgili canana bakma Aþýðýn gönlünü yakma Gönlü güzel yar güzel yar Nesimî'nin gönlü yaslý Dört yaný dumanlý puslý Muhammed Ali’nin nesli Nesli güzel yar güzel yar

Söz: Kul Nesimî (17. yüzyýl) Kaynak: Ali Seyit Dede Yöre: Malatya, Arguvan, Germiþli Köyü Derleyen: Abdullah Özdemir

10

“CHP’de (…) Þimdilerde gördüðümüz deðiþik köktenciliklerin veya gettolaþmalarýn ortaya çýkmasýný böyle de açýklayabiliriz. Dünyada sosyalist politikalarýn krizi, yeni çözümler üretememesi kadar hedef kitlesinin -gettolaþtýðý için- belirsizleþmesinden de kaynaklanýyor” ifadeleri bizimle ayný izdüþüme denk geliyor. Yazýsýnýn bütünü açýsýndan eleþtirilebilir, kimi çözümlemeleri CHP’yi ilgilendirir elbette. Ancak bizi ilgilendiren kýsmý delegeleriyle demokrasi yöntemleri ile buluþmayan ve tüzüðünü deðiþtirerek o boþluða sýðýnan bir partinin eleþtirilme biçimi ile ayný kurgu ve yöntemlerin kullanýldýðý PSAKD’nin benzer biçimde eleþtirilmesidir. Bu noktada kullandýklarý bazý ifadeleri arkadaþlar için tescillemek gerekecek. Hangi anlamda olursa olsun eleþtirinin olduðu yerde, daimi bir haklýlýk vardýr. Tartýþmayanlar üretemezler. Ancak gerçekleri doðru yollarla ve açýklýkla tartýþmak esas olmalýdýr. Hiç kimse suskunluðu ile kalmamalýdýr. Bilincini ve eylem halini insanlýða taþýmalýdýr. Pir Sultan Abdal’ý ve dizelerini anlamadan fetva edenlere raðmen.

Sayý 21


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:15

Page 11

¸ E SERÇESM

Ýbrahim Karakaya’ya Zorunlu Bir Açýklama Avukat Ali Timurtaþ Özmen

E

leþtiri yapma alýþkanlýðý olmayan bir toplumuz; eleþtiriye tahammül alýþkanlýðýmýz ise yok denecek kadar az. Alevilerin, yaþam biçimleri gereði eleþtirmeye ve eleþtirilmeye daha yatkýn olduklarýna inanýyorum. Ancak, PSAKD gibi saygýn bir dernekte yöneticilik yapmýþ Ýbrahim Karakaya’nýn Alevi hoþgörüsünü, olgunluðunu ve sabrýný yeterince öðrenemediði kanýsýndayým. Ýbrahim Karakaya, <http://www.pirsultan.net> adresinde, yani Pir Sultan Abdal Kültür Derneði Genel Merkezi’nin web sayfasýnýn “köþe yazýlarý” bölümünde 21 Mayýs 2006 günü bir yazý yayýnlatmýþ. Güya, Hasan Harmancý’nýn ve benim Serçeþme Dergisi’nin yazýlarýmda geçen olaylar sýrasýndaki Genel Sekreter olduðu için bu yazýyý yazmýþ. PSAKD’nin 7. ve 8. Dönem Genel Sekreterliðini yapan bu arkadaþýmýz için bu yazýyý, Genel Merkezin sitesinde yayýnlatmak çok kolay. Aksini düþünen varsa, deneyelim. Özellikle 6. Dönem’de görev yapmýþ sekreterlerin yazýlarýnýn PSAKD’nin web sayfasýnda yayýnlanmasýna Kazým Genç izin verir mi? Bu izni verir misiniz Sayýn Genç? Ýbrahim Karakaya, açmýþ aðzýný yummuþ gözünü. Bana da laf edemeden duramamýþ. Oysa, demokratik kitle örgütü olduðu iddiasýndaki derneklerdeki yöneticilerin, eylemleri ve söylemleri ile kitle tarafýndan izlenmeleri, sorgulanmalarý çok doðal ve olmasý gereken bir durumdur. Ýbrahim Karakaya “efendi” dediðimiz “saygýlý” dediðimiz kiþilerdendir; en azýndan ben böyle tanýdým, böyle bildim. Onunla iliþkim de hep düzeyli ve dengeli olmuþtur. Bu yazdýklarýný, bu nitelikleri taþýdýðýna inandýðým kiþiliðine yakýþtýramadým doðrusu. Ýbrahim Karakaya’nýn, Hasan Harmancý’nýn payýna düþen laflarýna, Hasan Harmancý <http://www.alevihaber.org> adresinde 7 Haziran 2006 günlü yazýsý ile yanýt verdi. Benimle ilgili olduðunu düþündüðüm birkaç söze de ben yanýt vermek zorundayým. Örgütsel her yapý, muhalifleriyle dinamizm kazanmýþ ve büyümüþtür. Tek sesliliðin savunulduðu ve yaþatýlmaya çalýþýldýðý yapýlar er ya da geç yýkýlmýþlardýr. Bu baðlamda, muhalif ya da eleþtirel yapýlanmalar, örgütsel yapýlarýn lokomotifleri olmuþlardýr. Bu yapýlanmalardan yoksunlaþan ve yoksullaþan örgütler ve kiþiler yalnýzlaþmýþlar ve tarih olmuþlardýr. Ali Balkýz döneminden sonra, Ali Balkýz öncülüðündeki ayrýþmanýn da bir sonucu olarak PSAKD’de son altý yýlýný giderek yalnýzlaþma ve kitlelerinden kopma süreciyle geçirmiþtir. PSAKD, kendi çocuklarýný hýrpalamakla kurumsallýðýný onarýlmaz biçimde yaralamýþtýr. Sýrf kendilerine muhalif diye yöneticileriyle uðraþan, kimi bahane nedenlerle þubelerinin yönetim kurullarýný görevden alan ve þube genel kurullarýnda kendisine muhalif yapýlarýn seçimi kazanmamasý için tüm karþý yapýlarla ittifak kuran bir yapýya dönüþmüþtür. Bu nasýl bir iktidar hýrsýdýr ki, korumak ve sürdürmek uðruna, hem kendinden olana kýymakta hem de kýyarken örgütümüze ve üyelerimize zarar gelmesin diye yaptýk diyebilmektedir. En son kýyým örneði Sultanbeyli Þube’dir. Oysa, PSAKD’nin birinci önceliði, Aleviliðimizi yaþayacaðýmýz “yaþam alanlarý” yaratmak olmalýydý; Alevileri bir araya getirmek ve eðitmek için ödünsüz ve dik duruþunu korumayý sürdürmeliydi; Sultanbeyli Þubesi’nin bu çerçeve içinde kalan direncini kýrmamalýydý. Sayýn Kazým Genç, <http://www.alevihaber.org> adresinde “köþe yazýlarý” bölümünde 13 Nisan 2006 günlü yazýda þöyle diyor: “Keza Alevilerin inanç merkezlerinin cemevi olduðu konusunda þimdiye kadar yürütülen bir mücadele vardýr. Bu mücadelede en güzel örneði Sultanbeyli’de temel atarak vermiþ olduk. Bu da bir sivil itaatsizlik örneðidir. Biz bundan sonra cemevine izin verilmemesi durumunda belediyenin veya hazinenin arazisine gidip cemevi inþa edeceðiz. Burada yapmak istediðimiz insanlarý hukuksuzluða teþvik etmek deðildir. Köhnemiþ çaðdýþý kanunlarý bu yöntemle ortadan kaldýrmaktýr. Biz cemevlerinin Alevilerin inanç merkezi olduklarýna dair 2004 yýlýnda 600 bin imza topladýk. Avrupa bunu kabul ederken, AKP ise çýðlýðýmýzý duymadý ve hiçbir þey yapmadý. Biz bundan sonra haklarýmýzý talep etmek için sokak eylemliliklerine baþlayacaðýz. Zorunlu din dersinin kaldýrýlmasý için 2004’te baþlatmýþ olduðumuz bir milyonluk imzayý hükümete sunduk, fakat hükümet bunu duymadý. O zaman biz de kitlesel eylemliliklerle sokaða döküleceðiz. Pasif eylemlilikler sonuç almadý, daha aktif eylemliliðe geçeceðiz. Gelecekte daha somut eylemleri tüm Alevi kurumlarý ile tartýþýp programlaþtýracaðýz. Sivil itaatsizliðin kamuoyunda ve Alevi toplumunda tartýþýlmasýna ihtiyaç vardýr.”

Mayýs 2006

Bu sözleri söyleyen Sayýn Kazým Genç, bu sözlerini uygulamaktan ve bu sözlerin arkasýnda durmaktan neden vazgeçmiþtir? Sultanbeyli Þubesi’nin yöneticilerini, belki de kendisinin dahi inanmadýðý ve hukukçu mantýðýna aykýrý gerekçelerle görevden alýrken, Ankara Þubesi yöneticilerini görevden aldýðý günleri anýmsamýþ mýdýr? Belki de, Genel Baþkan olarak böyle bir kararýn altýna yeniden imza atan bir Genel Baþkan olarak anýmsanacaðýndan dolayý üzgündür. Elbette ki, her devrimci mücadele saygýdeðerdir; Aleviliðin yaþamasý ve anlaþýlmasý için hizmet eden her kiþi de saygýndýr. Sultanbeyli gibi gerici unsurlarýn yoðun olduðu bir yerde Aleviliðin bayraðýný dalgalandýrmayý baþarmak ve bunu doruklara yükseltmeye çalýþmak için direnenlerin mücadelesi daha anlamlýdýr; daha saygýndýr. Nasýl bir mücadele içinde olduklarýný Örgütlenme Sekreterliði yaptýðým dönemden anýmsýyorum. Bugünlere gelen Sultanbeyli Þubesi baþarýlý bir þubedir ve diðer þubelerimiz baþta olmak üzere demokratik kitle örgütlerine örnektir. Yanlýþ yapýlmýþtýr; örgütsel direncin simgelerine bu ceza verilirse diðer mücadele veren demokratik yapýlanmalarýn direnci kýrýlmayacak mýdýr? Demokratik mücadele bir kez daha yara almýþtýr. Bu cezayý kesenlerin bizlerle ayný mücadele içinde olduðunu düþünmek ise beni kahrediyor. Bu cezayý kesenlere sesleniyorum: Derhal yanlýþýnýzdan dönünüz; yanlýþtan dönmek erdemdir. Sultanbeyli Þubesi’ne sahip çýkalým; dayanýþma içinde olalým. Ýster inanýn ister inanmayýn ama tüm bu geliþmelerin olacaðý “dünden belliydi”. Kamber Çakýr “itilip kakýlýrken”, Ankara Þubesi kapatýlmaya çalýþýlýp Mahkeme kapýlarýna sürüklenirken sessiz kalan yine bu örgütsel yapýydý. Ankara Þube olaylarýnda direngen olunmaya devam edilip muhalif düþüncenin eylemsel halinin yaþamasý baþarýlsaydý, bugün farklý þeyleri konuþuyor olabilirdik. Ama, özellikle iki arkadaþýmýzýn (Ýlham Cem Erseven ve Bekir Arslan’ýn), acelecilikleri, yýlgýnlýklarý, aldanmýþlýklarý ve tüm uyarýlara raðmen, attýklarý yanlýþ bir adým, “sonun baþlangýcý” oldu: Direniþ sona erdi ve direnme noktasý ele geçirildi. Bu iki arkadaþýmý asla hainlikle suçlamadým. “Arkadaþlýða ve yoldaþlýða ayýp ettiler” dedim. Zira, her ikisinin de ne kadar iyi bir dost olduklarýný bilirim. Bunca yýl birlikte olup tek bir olayda yanlýþ yapýldý diye kimse hain olmaz; kimseye de hain denmez. Ýbrahim Karakaya, dostluðun ve yoldaþlýðýn, eleþtirmek üzerine kurulu olduðunu ve ancak böyle yaþayacaðýný bilmiyor. Umarým bu yazýdan sonra öðrenir.. Elbette diðer Alevi örgütlerinde de sorunlar var ama o yapýlardan daha çok kendi yapýmýzý tanýyorum. Hasan Harmancý’nýn “Getto” vurgularý örgütsel çýkmazýmýzýn en anlamlý benzetmeleri ve yaþayan gerçekleridir. Örgütsel açýlým yapamadýðýnýz zaman da gettolaþmaya baþlarsýnýz; kýsýr döngülerle, dinamik yapýlarý susturmakla örgütü yaþatamazsýnýz. PSKD’ni eleþtirmekten mutluyum, sizlerin de eleþtirilmekten mutlu olmanýz gerek. Mutlu musunuz? Bir yandan Serçeþme Dergisi’ni ve Esat Korkmaz’ý öveceksin sonra da dergiye karþý tavýr geliþtirip daðýtýmýný ve bulundurulmasýný engelleyeceksin. Bu tedbirler ve yöntemler Alevi Kültürü’ne vurulan darbelerdir. Hem Alevi örgütü olacaksýn hem de Alevi Kültürü’nü savunan Serçeþme’yi sindirmeye çalýþacaksýn. Bunlar Aleviliðe yakýþmýyor. Hani “gelin canlar bir olalým” diyorduk. Serçeþme Dergisi’nde canlarýn bir olmasýný engellemeyin… Serçeþme Dergisi’ne sahip çýkalým; dayanýþma içinde olalým. Seçim kaybedildi diye seçileni eleþtirmek, demokratik anlayýþýma uymaz. Bu eleþtirileri her zaman yaptýðýmý beni tanýyanlar biliyor. Genel Kurul’un iradesine her zaman saygýlý oldum ve Genel Merkezi de eleþtirmenin ötesinde bir yere koymadým; koymam da. Ancak, yanlýþa da yanlýþ demek örgütsel sorumluluðumuzdur. Geçtiðimiz ay içinde Ankara ve Ýstanbul’da yapýlan toplantýlarla anýlan Nejat Birdoðan’a saygý yazýlýramýzý bir sonraki sayýmýza býrakmak zorunda kaldýk. Ayrýca öne çýkan olaylar ve tartýþmalar nedeniyle düzenli yazarlarýmýzdan bazýlarýna yer veremedik. Kendilerinden özür dileriz. Ancak Sultanbeyli’de yaþananlar, tüm ilerici AleviBektaþi hareketini ilgilendiren önemdedir. Yazarlarýmýzýn ve okurlarýmýzýn bizi anlayacaklarýný umarýz. E.Korkmaz

11


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:15

Page 12

¸ E SERÇESM

Hareket Halindeki Arabanýn Önüne Niye Taþ Atýyorlar? Söyleþiler: Ahmet Koçak Aleviliðe verdiði bir zarar mý vermiþiz? Bunlarý açýkça ortaya koy, “Þu sebeplerden dolayý suçlusunuz. Ben sizi þu maddeye dayanarak görevden alýyorum” de. Ben de makul karþýlarým, teþekkür ederim ve giderim. Süreç buraya nasýl vardý? Sorunlar ne zaman baþladý?

Þ Ýsmail Þahinbay Þube Saymaný Görevden alýnmanýzý nasýl deðerlendiriyorsunuz?

B

ir insan veya bir kurumu yöneten insanlar bir suç iþlerse görevden alýnabilir. Ama bunun bir nedeni ve kanýtý olmalýdýr. Biz Ankara’ya telefonla sorduk:

ube kongresi öncesinden beri var. Yaklaþýk iki seneden beri sürüyor. Belli ki, düþeþine getirmeye çalýþýyorlardý. Bugün de bunu da yaptýklarýný sandýlar. Ayýn onunda beton atýlacak, sekizinde bize talimat geliyor: Görevden alýndýnýz. Pazartesi günü de belediyeden yazý geliyor: Görevden alýnmýþsýnýz. Þu þu maddelere göre temel kalýplarýný söker, baðlanmýþ demirleri çýkarýr, tekrar kepçe getirip orayý eski þekline getirirseniz, bir yýldan beþ yýla kadar ceza almayacaksýnýz; yoksa hakkýnýzda gerekli cezai hükümler uygulanacaktýr.

senin gözü götürmedi. Onlar dediler ki; bu nasýl oldu? Yapýlmayacaktý! Bu nasýl oluyor da yapýlýyor? Onlar sanýyordu ki bu yapýlmayacak. Gözleri götürmediði için bunlarý görevden aldýlar. Bu tepeden görevden nasýl alýnýr beyefendi, bu nasýl olabilir? Alevi olanýn buraya karþý olmamasý lazým! Yardým etmesi lazým! Bunu tüm Alevilere söylüyorum: On, on beþ gündür biz burada hastayýz, ölmüþ gibiyiz. Bir Alevi dedesi olarak hakikaten çok zoruma gidiyor benim. Bunlarýn olmamasý lazým! On, on bir ton demir aldýk, mahvoldu gitti. Otuz milyar masrafýmýz var. Allah adýna, Ýmam Hüseyin adýna kapý kapý gezdim, para topladým. Günah deðil mi bize? Emeklerimize yazýk deðil mi? Bunlar olur mu beyefendi? Bu Aleviye düþer mi? Zamanýný mý buldu? Benim kanaatim bu.

“Buyurun gelin, bizim bir suçumuz varsa bunu halkýn huzurunda açýklayýn. Bunu yaparsanýz biz görevden alýnmamýzý kabul ederiz, halk da bizim neden görevden alýndýðýmýzý anlamýþ olur. Bizim inancýmýzda iþlenen suçtan Ehlibeyt yolunda yargýlama vardýr. Halk yargýlamasýdýr, halk mahkemesidir bu. Bu mahkemede suçlu bulunan düþkün sayýlýr. Biz de düþkünlüðümüzü ilan ederiz ve çeker gideriz.” Buna karþýlýk, “ben oraya gelemem, oraya gelirsem halk beni yuhlar” diye yanýt verildi. Senin suçun yoksa halk seni niçin yuhalasýn? Senin nazarýnda suçlu olan bensem, görevden alýnan bensem, benim yuhalanmam lazým. Ben suçlu deðilsem, sen neye dayanarak tepeden vuruyorsun? Hiçbir suç bulunmazken beni nasýl görevden alýyorsun? Bu düþünce Pir Sultan Abdal’ýn duruþuna uyar mý? Bizim burada yaptýðýmýz görev belli. Bu yönetimin Pir Sultan Abdal Genel Merkezi’ne karþý ne suçu var? Sakýncalý tarafý nedir? Ayrýca

12

Bülent Özdemir (Üye) Ali Abbas Çintemur Dede Bize kendinizi tanýtýr mýsýnýz?

A

dým Ali Abbas Çintemur. Gözcü Kýzýl evlatlarýndan dedeyim. Cem rehberiyim. Dört senedir burada Pir Sultan Derneðindeyim. Hizmetlerimizi elimizden geldiði kadar yürütüyoruz. Sizce neden görevden alýndýlar?

B

aþkanýmýzýn, yönetimimizin baþarýsýný gözleri götürmediðinden yaptýlar. Bunu kim-

Siz bu son süreci anlatýr mýsýnýz?

Þ

unu anlatmak istiyorum; zamaný mýydý? Üç yýldýr yaþanan sorun neden bugün görevden alýnmayla sonuçlandý? Biz de þunu sorduk: “Neden bir yýl önce, iki yýl önce ya da dokuz ay önce almadýnýz da, þimdi aldýnýz?” Kendilerinin ifadesidir: “Sadegül Pir Sultan Abdal Genel Merkezi boyutunda üç yýldýr sorun”. Yine kendileri ifade etmiþtir: “Sultanbeyli Þubesi bizim önümüze geçmiþtir. Bu þubenin bir genel merkezi vardýr, ama bu þube yaptýklarýyla genel merkezin önüne geçmiþtir”.

Sayý 21


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:15

Page 13

¸ E SERÇESM

Neden böyle düþünsünler? Bu durum ayný zamanda genel merkeze puan kazandýrmýyor mu?

D

ert o deðil. Ýþin içerisine koltuk girerse, kompleksler girerse olacaðý budur. Koltuk korkularýnýn, komplekslerinin nedeni kendileri tarafýndan böyle dile getirilmiþtir. Ama bundan ötesi bir þey var: Temel sorun iþbirliðidir, Belediyeyle yürütülen zýmni iþbirliðidir. Bizim yönetimimiz bu iþbirliðini kabul etmediði için görevden alýndý. Yaþananlar bizi bu yönde düþündürüyor. Belediye baþkaný bir yer göstermiþtir. Genel Merkez o yerde ýsrar etmiþtir. Ve en son Ankara’ya gittiðimizde de Kazým Genç de itiraf etmiþtir: “Ben orada cemevinin yapýlmasýný göze almýyorum, almayacaðým.” Kaygýsý nedir?

B

en bire bir kendisiyle görüþtüm. Kaygýsýný þöyle ifade ediyor: “Orada ikinci bir Sivas katliamý yaþanmasýný kaldýramayýz”. Sanki burada ikinci Sivas katliamýný Sultanbeyli Þube yapacak ya da yaptýracak. Burada böyle bir hava mý var?

H

ayýr. Bir rant var. Temel þüphemiz budur. Yoksa mesele Sivas katliamý deðil. Kendileri de korku tellallýðý yaptý. Temel atmada provokasyon çýkacak dendi. Herkes buradaydý, bütün dünya da gördü. Çýktý mý? En ufak bir þey çýkmadý. Dert o deðil. Dert, rant ve belediyeye verilen söz. Ankara’ya gittiðimizde alýnan kararlarý yüzlerine karþý okuduk. Hiçbir þey söyleyemediler. Ama bir gün sonra bire bir görüþmede denilen aynen þudur: “Orada cemevi yapýlmayacak. Zaten orada devrimciler ve halkýn hassasiyeti olmasaydý biz o þubeyi temel atmadan önce çoktan feshetmiþtik. Yine halk sussun, devrimciler sesini çýkarmasýn, biz on beþ günde o þubeyi kapatacaðýz, baþka yere taþýyacaðýz.”

Bunu en sonunda Kazým Genç bizzat itiraf etmiþtir. Pendik Þube Baþkaný da bunu açýkça ifade etti: “Çok zorlamayýn, kapatacaklar.” Bakýyoruz Pendik Þube Baþkaný’nýn da alýnan kararda imzasý var. Ama ona gönderilen karar farklý, bize gönderilen karar farklý. Onda yazýlanlar bizde yok, bizde yazýlanlar onda yok. Zorlayýnca þunu itiraf etti: “Karar merkezden alýnmýþtý, biz de imzayý bastýk. Ben de Sadegül ve Ýsmail’e gýcýk olduðum için imzayý bastým.” Biz Alevi-Bektaþi Federasyonu’na da gittik ve “Cemevinin yapýlýp yapýlmama bizim için onur meselesidir” dedik. Kazým Genç’le, Alevi-Bektaþi Federasyonu’nun yöneticileriyle, PSAKD merkez yöneticisi Neþe Ceyhan’la bire bir görüþmeler yaptým. Pir Sultan örgütlenmesinin kurulmasýnda imzasý olan, ayný zamanda bir 2 Temmuz þehidinin ablasý olan yöneticiyle de görüþtüm. Söylediði þudur: “Biz yönetimin suçu var diye, sadece o nedenle imza attýk. Hiçbir þeyden haberimiz yok. Üç ay önce yönetime geldik ve bütün gerçekleri ayrýntýsýyla öðrenmek isteriz.” Bizim Ankara’ya gidiþimiz bu insanlardan saklanýyor. Aslý astarý þu: Belediye ile girilen bir iþbirliði var, bunu her koþulda kanýtlarýz, zýmni bir iþbirliði var. Biz bu iþi kabul etmediðimiz için kalemimizi kýrdýlar. Þimdi de þöyle tehdit ediyorlar; feshederiz. Bunu da açýkça söylüyorlar.

Mayýs 2006

Mehmet Polat (Üye) Konuyla ilgili sizin görüþlerimiz nelerdir?

B

en baþkanýmýz Kazým Genç’e þunu sormak isterim. Ýþ, üzüm yemek mi, baðcýyý dövmek mi? Bizler yýllardýr Sultanbeyli’deyiz. Bir cenazemiz olur, sýkýntýya gireriz. Kazým Genç’in sýkýntýsý yoktur. Bir düðünümüz olur, bir yemeðimiz olur, hep sýkýntýdayýz. Kazým Genç’in tüm bunlardan haberi yok. Ama biz Kazým Genç’ten isteriz ki, gelsin, bire bir halkýn içerisinde olsun ve Sultanbeyli’deki sorunu gözüyle görsün. Ondan sonra baþkanýmýzý görevden alsýn. Bizim için kiþiler fark etmez. Her üyemiz bir baþkandýr Sultanbeyli’de. Sultanbeyli’de Aleviysek, birlik beraberlik içerisindeysek, baþkanlýk bizim için önemli deðildir. Ama hareket halindeki arabanýn önüne niye taþ atýyorsun? O zaman buyur gel, kendin baþkanlýk yap bize! Temelimizi yükselt, cemevimizi faaliyete geçir, seçime gir. Halk kimi severse ona oy verir. Sadegül Haným’ý halk seçmiþtir. Benim illa ki Sadegül Haným baþkan olsun diye bir derdim yok. Baþka biri, buradaki üyelerimizden herhangi biri de olabilir. Ama hareket halindeki aracýn önüne taþ atarsan, araba kaza yapar. Bu durumdan halk zarar görür. Ehlibeyt nasýl Kerbela’da susuz kaldýysa, biz de Sultanbeyli’de öyle susuz kalmýþýz. Kazým Genç’i bu susuzluða davet ediyorum. Buyursun gelsin buraya, halkýn içine girsin. Buraya gelip iki saat göstermelik gölgesini bize gösterip gitmekle olmaz bu iþ. Sadegül Haným’ý istemiyorsa kendi gelsin, baþýmýzda dursun, cemevimizi faaliyete geçirsin. Biz de diyelim ki Kazým Genç haklýymýþ bu konuda. Niye ikinci bir yönetimi buraya koyuyor ki? Bu arkadaþlarýn zararý nerede? Ne hatalarý var? Çalmasý, çýrpmasý mý var? Bir yanlýþý mý var? Varsa söylesin! Biz bu arkadaþlarý kendimiz yargýlayalým, halk yargýlasýn! Halk peþlerinden geliyorsa, bunlarý buradan almakla, bilemiyorum doðru mu yapýyor, yanlýþ mý yapýyor? Elini vicdanýna koysun.

Ali Asker Tepeli (YK Üyesi - Yeni Atanan Komitede Göreve Getirilmiþ)

Genel merkezle sorununuz neydi? Niye görevden alýndýnýz?

B

en sorun görmedim, hiç kimseden bir þey görmedim. Sorun nedir ki! Ben de bilmiyorum, neden alýyorlar?

Cafer Genç (YK Üyesi) Sizin bu konuda görüþleriniz nelerdir?

S

on üç senedir burada, Sultanbeyli gibi bir yerde Alevi Federasyonu’nun söylediklerine paralel çalýþma yapmaya çabaladýk. Yüz kýrk dört cami, belki iki yüz cami olan bir bölgede yýllardýr baský altýnda olan Alevilerin bir cemevi talebi var. Bir Cemevi hakký var. Bu haklý talebi burada yaþama geçirmeye çalýþtýk. ABF’nin “Cemevleri ibadet yerleridir imza kampanyasý”ný mý kastediyorsunuz?

O

ndan cesaret aldýk, onlara güvenerek, yapalým dedik. Onlarýn söylemlerini esas aldýk. “Bizim kurumlarýmýz bunu diyebiliyorsa biz de bunu gerçekleþtiririz!” dedik. O kararlýlýkla yürüdük ve bu sürecin sonunda bu noktaya geldik, üzüldük. Sultanbeyli’de durum gerçekten vahim! Olanlar hem Alevi örgütlerinin söylemine, eylemine ters, hem de bizim felsefemize, inançlarýmýza ters. Tam bir çýkmaz Sultanbeyli. Ayný zamanda da bir çýkýþ yeri Sultanbeyli. Bu durumda ABF’nin ve diðer kurumlarýn kendilerini zorlamalarý gerektiðine inanýyorum. Çünkü burada kaybedilen þey, onlarýn söylemlerini ciddiyetten yoksun gibi gösterecektir. Baðlý olduðumuz kurumlarýn bize sahip çýkmalarý gerekir. Bu artýk Pir Sultan Genel Merkezini aþtý. Aleviliðe hizmet ettiðini idda edenlerin Sultanbeyli için de bir þeyler yapma zamaný gelmiþtir. Þu anda Sultanbeyli’de halkýn istek ve talepleri yoðundur. Ben yönetimde olsam da olmasam da gönüllü olarak bu çalýþmaya devam edeceðim. Bu artýk bir onur meselesidir. Sultanbeyli’de kaybedersek bizim onurumuz gidecektir. Biz bu onursuzluða razý deðiliz, kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Ýnþaatýmýzýn devam etmesi için bedel ne olursa olsun, kendi adýmýza bu bedele de razýyýz. Haklýyýz, gerekirse canýmýzý da veririz. Bu konuda da bir geri durmuþluðumuz yok. Tam tersi! Biz görevden alýndýk, ama yine buradayýz. Sahip çýkýyoruz, çýkmaya da devam edeceðiz.

Sizin düþünceleriniz nelerdir?

Y

irmi beþ yýldýr burada yaþýyorum. Dört senedir dernekte çalýþýyorum. Ben hiç kimseden kötülük görmedim. Yalnýz Kazým Genç, buraya gelsin, “kötülük kimden geliyor, söyleyeyim” desin. Bu kadar dinleyen var. Sadegül Haným’ýn söyledikleri yalan deðil. Bir cenazemiz var burada. Kazým Genç kendisi gelsin kaldýrsýn. Neden kaldýrmýyor? Sekiz ton demir attýk oraya, sekiz ton demir boþuna gitti. Yarýn Kazým Genç gelsin, burayý yapsýn.

13


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:15

Page 14

¸ E SERÇESM

GÖREVDEN ALINAN ÞUBE BAÞKANI SADEGÜL ÇAVUÞ

Bize Sahip Çýkan Hiç Kimse Olmadý Þubenizin Yönetim Kurulu görevden alýndý. Bu duruma nasýl gelindi. Bu süreci kýsaca anlatýr mýsýnýz?

C

emevi için arsaya ihtiyacýmýz oldu. Belediyeden istedik, vermediler. Biz de kendi olanaklarýmýzla burayý satýn aldýk. Burayý aldýktan sonra çeþitli davalar açýldý, açtýrýldý belediye tarafýndan. Üç yýl boyunca elli sekiz dava sürdü. Biz bütün davalarý avukatsýz kazandýk. Bir yandan belediyeyle uðraþýyoruz, bir de kendi içimizde. Bizi en çok yýpratan kendi içimizdeki tartýþmalar oldu bugüne kadar. Davalarýmýz kazanýlýp bittikten sonra, Genel Baþkan þunu da söylemiþti: “Bu iþten vazgeçin.Amacýnýz ne? Siz kimsiniz? Amacýnýz orada Sivas olayýný yaþatmak mý?” Sürekli birilerinin korkularýna sesleniyordu buradan. Ben on sekiz yýldýr burada yaþýyorum. Hiçbir þekilde buradaki Sünni vatandaþlarla tartýþmadým, kavga etmedim. Biz halk olarak, kendi aramýzda böyle bir sorunun olmadýðýný gösterdik. Bu oyuna gelmeyeceðiz dedik. Þimdiye kadar bir tartýþmamýz, kavgamýz, sorunumuz da olmadý. Tüm mahkemeler kazanýldý ve temel atma törenine böyle gittik. Ama bu kez konu Genel Merkezle kavgalý oldu. Onlar, “bu iþten vazgeçin” dedi. Biz, “vazgeçmeyeceðiz” dedik. Görevden alýnmanýzla ilgili bir açýklama yayýmladýnýz. Basýna da gönderdiniz mi?

Þ

ubelerimize gönderdik. Sorunu önce þubelerle tartýþalým dedik. Dýþarýya yansýmasýn, bunu kendi içimizde halledelim dedik. Bana þimdiye kadar hiçbir uyarý gelmedi Genel Merkez’den. Ben üç yýldýr bunu yapýyorsam, beni uyar, uyarý cezasý ver, disipline gönder. Ben de kendimi ifade edeyim, senin sorularýna cevap vereyim. Böyle bir olanak da olmadý. Biz hiçbir zaman, hiçbir yerde konuþturulmadýk. Sürekli olarak onlar suçladýlar. Bize hiçbir zaman cevap hakký vermediler. Danýþma Kurulu toplantýsýnda örgütün ne kadar sorunu varsa gündeme alýnýr, tartýþýlýr. Bize en son gelen 3-4 Haziran toplantýsýnýn gündemi: 2 Temmuz Banaz Etkinliði ve Genel Merkezin mali sorunu. Ben ilk gün katýldým, düþüncelerimizi söyledim. Sultanbeyli konuþulacak, tartýþýlacak diye hiçbir þey yoktu gündemde. Diyorlar ki, “sen 2 Temmuz’un tartýþýlacaðý gün katýlmadýn.” Ben de þunu soruyorum?

14

“Ülke genelinde bizim kýrk bir þubemiz var. Kýrk bir þubeden on sekiz þube toplantýya gelmiþti. Diðer þubeler hiç katýlmadý. Bunlara bir iþlem yaptýn mý? 2 Temmuz öncesi çok önemli günler. Bunlara niye bir soruþturma açmadýn ya da bunlarý niye görevden almadýn?” Bunlarýn bahane olduðunu düþünüyoruz. Bunlarý yazýlý olarak açýkladýnýz zaten. Baþka ne gibi sorunlar var?

B

uradaki sorun, belediyeyle Genel Merkezin yaptýðý iþbirliði! Baþka bir sorun yok. Belediye Baþkaný aynen þunu söylüyor: “Biz Genel Baþkanla anlaþtýk. Ben yukarýdaki yeri size vereceðim.” Orayý kütüphane olarak kamulaþtýrýp, su basmana kadar yapýp, vereceðini söyledi. Kazým baþkan, temel atmadan bir gün önce Belediye Baþkanýyla görüþtü. O gün belediye Belediye Baþkaný, Su TV’ye çýkartýlýp, konuþturuluyor. Biz hepsini yazdýk: Ne amaçla konuþtuðu, neler söylendiði, nelerin sözünün verildiðini. Bunlar bize sorulmadan yapýlan þeyler. Biz burada yaþýyoruz, burayý almýþýz. Sen bu sözü nasýl verirsin? Burasý, bizim kendi paramýzla, mücadelemizle aldýðýmýz bir yer. Onlarýn söylediði, “her þey yasalar çerçevesinde olacak.” Her þey yasalar çerçevesinde olursa, biz burayý sökeceðiz, yýkacaðýz, eski derneðimizde, kiralýk yerde oturacaðýz demek-

tir. Yasalar çerçevesinde olacak denilince biz de tepkimizi gösterdik: “Yasalar bizi yok sayýyor. O zaman yasalarý düzeltin. Yanlýþ yapýlmýþ, bana sorulmamýþ bu yasalar yapýlýrken. Asýl sorun bu.” Þubelerle aranýzdaki durum nasýl?

B

iz þubelerle þimdiye kadar hiçbir sorun yaþamadýk. Eþgüdüm, Danýþma Kurullarýnda bir araya geldik. Etkinliklerde Sultanbeyli hiç eksik kalmamýþtýr, çok da iyi çalýþmýþtýr. Þubelerle hiçbir sorunumuz olmamýþtýr. Ama son dönemde özellikle Ýstanbul þubelerinde duyarsýzlýk vardý. Genel Merkeze ters düþmek istemiyorlardý. Anadolu’daki þubelerle hiçbir sorun yaþamadýk. Þu anki durum nedir?

H

içbir þeyden haberimiz yokken bizi görevden aldýlar. Pazar günü geldiler, “görevden alýndýnýz!” Niye alýndýk? En azýndan disipline ver, uyar! Böyle bir þey de yok. Ertesi gün belediyeden bize yazý geldi; “kaçak inþaat yapýyorsunuz” diye. Pazar günü görevden alýnýyoruz, pazartesi sabah bu yazý geliyor. Salý günü Ýstanbul Valiliði’nin dernekler müdürlüðü arýyor: “Defterler getirilsin, size dava açtýk!” Ýþte böyle çorap söküðü gibi arka arkaya gelmeye baþladý. Bunlarýn çok da tesadüf olduðunu düþünmüyorum. Yine bize açýlmýþ bir dava var. Dün Cumhuriyet savcýlýðýndan ifade vermeye çaðýrdýlar; kaçak inþaatla ilgili. Biz de, “Ýfade vermiyoruz þu an, müsait deðiliz. Tebligatlar elimize ulaþsýn, ona göre gelir, ifademizi veririz” dedik. Bu da Cemevi yapýyoruz diye beþ yýl hapis cezasý istiyor. Cemevi yaptýðýmýz için yaklaþýk altý yedi yýl hapis yatacaðýz. Anlaþýlan þu an burada bir belirsizlik var.

Y

edi tane yönetici atadýlar. Atanan yöneticilerin dört tanesi istifa etti: “Bizim haberimiz yok, bizi atamýþlar” diye. Geri kalan üç yönetim adayý gelsin görev yapsýn. Biz yine çalýþalým burada. Yönetici olmak önemli deðil. Kimse gelmiyor. Devir teslim yapalým, evraklarýnýzý defterlerinizi verelim. Kimse yok ortalýkta. Öyle kaldýk. Bize söz veren onlarca insan vardý, gelip burada konuþan, televizyonlarda. Hiç kimse sözünde durmadý. Hiç kimse gelip, “Ne oldu?” diye sormadý. Temel atýldýktan sonra yedi defa araçlarýmýzý baðladýlar. Tartýþmalar oldu. Zabýtalarla birbirimize girdik. Belediye ile kavgalar ettik. Bunlar ne yayýnlandý, ne de bize sahip çýkan hiç kimse olmadý.

Sayý 21


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:15

Page 15

¸ E SERÇESM

GENEL MERKEZ TARAFINDAN GÖREVDEN ALINAN PSAKD SULTANBEYLÝ ÞUBESÝ’NÝN AÇIKLAMASI

Ýddialar Kanýtlanýrsa Düþkün Olduðumuzu ve Ýstifamýzý Biz Açýklayacaðýz Kanýtlayamazlarsa Bizi Görevden Alanlar Düþkün ve Hizipçidirler

a) 03-04 Nisan 2006 tarihlerinde danýþma kurulu olduðunu bilmesine ve birinci gün toplantýya katýlmasýna raðmen ikinci gün “2 Temmuz Anma Etkinlikleri” gündem maddesini görüþüldüðü toplantýya katýlmayarak þubede piknik düzenlemek. Birincisi, þu ki toplantýya katýlmayan sadece Sultanbeyli deðildir. Birinci günde ve ikinci günde onlarca þube toplantýya katýlmamýþtýr. Hak mý? Adalet mi bu? Ýkincisi; pikniði þubemiz düzenlememiþtir. Düzenleyenler kurs öðrencilerdir ki; rehberlik eden Esat Korkmaz ve Pendik’ten kimi yöneticilerdir. Dökün kurdunuzu. Deyin Esat Korkmaz’la ne iþiniz var? Ne iþiniz var Pendik yöneticiler ile? b) 11 Mart 2006 tarihinde hazýrlanmýþ olan tutanaða raðmen, þube baþkaný adýna olan arsanýn Pir Sultan Abdal Kültür Derneði Sultanbeyli þubesine ait olduðuna dair noterden taahhütname vermeme. Sevgili canlar, esas niyetleri bu tapudur zaten. Sayýn Kazým Genç’te avukattýr ve bilir ki hisseli tapuyu hissedarlarýn dýþýnda bir þahsa ve bir kuruma satma ve devretme durumunda satýlan hissenin önalým hakký diðer hissedarýndýr. Biz üç yýldýr bu hissedarlarla uðraþtýk. Yani; Cemevi sorununu kökünden halletmiþ, tapuyu kaybetmiþ ve Sultanbeyli sorunu çözülmüþ olacak. (Tapu konusunda ýsrar dayatma, karamalar ispatlý ve tanýklýdýr). Bakmayýn siz onlarýn “sivil inisiyatifsizliðe davet” etmelerine. Korku ve kaygýlarý da ispatlý ve tanýklýdýr. Ki belediyenin baþka yer vermesini kabul etmeleri de bundan dolayý. Ýþlerine geliyor. c) 8-9 Nisan 2006 tarihinde Sultanbeyli Þubesi Kültür Merkezi ve Cemevi inþaatý temel atma töreninde, sunucu tespitinde ABF ve PSAKD Genel Merkezini yok sayarak görevlendirme yapmak. Birincisi; ABF, PSAKD Genel Merkezini yok saymak söz konusu olmadý. Olamaz da. Uzun uzun anlatýp, örnekler vermemizin gereði bile yok. Çünkü býrakýn destek olmayý köstek oldular. Verdikleri sözlerde durmadýlar. Üst komisyon kurdular, görevlendirme yaptýlar. Ama gelmediler. Yerine getirmediler. Bize deðil Genel Merkez Yöneticisi Muharrem Þimþek’e sorsunlar. Yine ABF yöneticisi Sayýn Ali Kenanoðlu da tanýðýmýzdýr. Lütfen gelin sorun. Kararlar aldýk, gelmediler. Sunucu istedik, yardýmcý olmadýlar. “Sahne ayarladýk” dediler, bizi ortada býraktýlar. Son gün geliþmelerden haberi olmayan ABF yöneticilerini üstümüze saldýlar. Buna raðmen yönetici arkadaþlarýn dediði oldu. Genel merkez ve diðer þube baþkanlarý þenlik alanýný terk ettiler. Niye? Niyesini tartýþalým…. d) Sürekli olarak ‘Genel Baþkan Sultanbeyli’de cemevinin yapýlmasýný istemiyor’ ve ‘Genel Baþkan belediye ile anlaþtý’ ve benzeri dedikodular yapmak. Evet Sayýn Genel Baþkan; Siz cemevinin yapýlmasýný istemiyorsunuz. Ýsteseydiniz belediye baþkanýný cemevine çaðýrýp, Su TV’ye çýkarýp takiyesine ortak olmazdýnýz. Ne dediniz belediye baþkanýna? ‘Siz vereceðiniz arsanýn inþaatýna baþlayana kadar biz inþaatýmýzý sürdüreceðiz’ dediniz. Ne yaptýnýz inþaatýn devam etmesi için? Ýhtiyaçlarýmýzý dahi sormadýnýz! Israrla soruyoruz: Ne yaptýnýz? Söylüyoruz: Þube yöneticileriyle hizip çalýþmasý yaptýnýz. Onlarýn korkularýna seslendiniz. Ne dediniz? “Ben belediye baþkanýyla anlaþtým. Niye inat ediyorsunuz. Ýnatlaþmayýn. Olaylardan siz sorumlusunuz.” e) 9. Genel Kurulumuzda divana göndermiþ olduðu yazýda “arsa 3 yýl önce kurum adýna noterden muvafakatname düzenlenmiþtir” yönünde yanlýþ beyanda bulunulmuþtur. Hayýr, beyanýmýz yanlýþ deðildir! Muvafakatname elimizdedir. Size faksladýk. Israrla inkar ediyorsunuz. Çünkü þaibe yaratmak istediniz hep.

Mayýs 2006

f) 8.10.2005 tarihinde Pendik þubemizin yapmýþ olduðu panele þubeden bir araba dolusu insan ile gelerek paneli basarak genel baþkana hakarette bulunmasý. Paneli basmadýk. Tanýklý þahitlidir. Týpký bugünkü yönetimden düþürme komplonuzun ilk giriþimiydi Ekim 2005. Yaþananlar bizleri hiçe saymaktýr. Hýrsýz gibi dosya ve evraklarýmýzý kaçýrdýnýz.Biz de hakkýmýz olaný almaya geldik. Niye verdin o zaman? Bugün haklý çýkmak için mi? Niye bir yýl bekledin? Niye??? g) 8.10.2005 tarihinde Pendik þubesindeki panel sonrasý yapýlan sohbette genel baþkana ‘yalan konuþuyor’ diyerek hakarette bulunmasý. Evet sayýn Genç, doðrular niye zorunuza gidiyor? Yalan söyleyene yalancý denir.Yalan söylediðinize oradaki insanlarda tanýktýr. Ki sonradan arkadaþ kaba bir cümle kurduðunu da belirtmiþtir. h).Örgütte paylaþýlmadan ve bilgi verilmeden Atina’ya Avrupa Sosyal Formuna gitmek vb. Baþkan, Atina’ya PSAKD adýna gitmemiþtir. Kiþi olarak gitmiþ ve kendi þube yöneticilerine bilgi vermiþtir. Kaldý ki, þube baþkaný þahsi iþ ve gezilere gidebilir. Sevgili canlar, Yönetimin feshedilmesine iliþkin gerekçeleri cevaplandýrdýk. Ve bunlarýn tartýþýlmasýný istiyoruz. Buyurun hep birlikte tartýþalým. Kimi iddialar var: Örneðin sunucu verilmediði, þubemizin piknik düzenlediði, Pendik þubeye Ekim 2005’te baskýn düzenlediðimiz. Eðer tüm bu iddialar kanýtlanýrsa düþkün olduðumuzu kamuoyu ile paylaþacak ve istifamýzý açýklayacaðýz. Peki kanýtlayamazlarsa kendileri kanýtlar mý bilmiyoruz. Ama bizim yönetimimizi görevden alanlarý düþkün ve hizipçi olduklarýný kamuoyuna açýklayacaðýz.

Niye mi? Niyesi hizipçiliklerinde gizlidir. Sevgili canlar, bilirsiniz ki en büyük suç hýrsýzlýk, dolandýrýcýlýk, ahlaksýzlýk, namussuzluktur. Bunlar yoktur kararlarýnda. Bu nasýl bir anlayýþ ve ahlak. Gelmediler, gitmediler, dinlemediler, dedikodu yaptýlar (ki gerçek deðil), türlü sudan sebeplerle yüzlerce insanýn seçtiði bir yönetimi sinsice görevden alan, kocaman Pir Sultan örgütü bu kadar mý basitleþti? Ciddiyetten bu kadar mý uzaklaþtý? Canlar biliriz ki, devletin hukukunda bile “bu suçlarý iþlemiþsiniz. Ne diyorsunuz? Savunmanýz ne?” denir. Genel merkez niye demedi? Demiyor, çünkü komplosu ve yalaný ortaya çýkacak. Çünkü yaptýklarý komplo gerekçeleri yalandýr. Neden mi komplo ve yalan? Özellikle temelden sonra bizzat sayýn Kazým Genç tasfiye hazýrlýklarýna baþlamýþtýr. Son bir haftadýr buna hýz verilmiþtir. Komplonun içine çekilenler, burada yer alanlar bunu halka anlatmaya baþladýlar bile. Kimileri de istifalarýný vermeye baþlamýþtýr. Buyurun gelin. Ýspatlý kanýtlýdýr. Gelin araþtýrýn. Gelin anlatsýnlar telefon trafiklerini, verilen güvenceleri ve niyetlerinin ne olduðunu. Canlar, dedikodu ile yalan ve komployla Alevilik, Alevi öðretisi savunulamaz. Alevi örgütü yönetilemez. Evet iddia ediyoruz, ispatlamaya hazýrýz. Genel merkez AKP’li belediye baþkaný ile anlaþmýþtýr. Ve cem evimizi engellemek istiyor. Ve bu konunun ötesinde Sultanbeyli açýsýndan onur meselesi haline gelen Cemevi yapýmýnda bizi engelliyor, hedef gösteriyor. Bu suçun vebali aðýrdýr. Gelin bu vebale ortak olmayalým. Çünkü AKP’li belediyeyle birlikte PSAKD genel merkezi de karþýmýzda saf tutmuþtur. Boyun eðmeyeceðiz. Bu kararýn koþulsuz olarak geri alýnmasýný ve yanlýþtan dönülmesini sevgi ve saygýlarýmýzla istiyoruz.

15

Noterden onaylý muvafakatname örneði

Sevgili Canlar Bilginiz var mý bilmiyoruz. Belki de haberiniz olmuþtur: Sultanbeyli PSAKD þube yöneticileri görevden alýndý. Hakkýmýzdaki iddialar ve geliþmeleri ilkin siz PSAKD þubelerindeki yönetici üye canlarýmýzla paylaþmak istedik. Ýstedik ki sorun ve sýkýntýlarýmýzý kendi içimizde çözelim. Eðer kendi iç platformumuzda çözemezsek Alevi ve ilerici kamuoyuyla paylaþmak bizim açýmýzdan zorunlu hale gelecektir. Çünkü söz konusu olan cemevimizin engellenmesi ve AKP’li belediyenin saldýrýsýna ciddi bir zemin sunulmuþ olmasýdýr. Zemini sunan kararlarý sizinle paylaþmak istiyoruz.


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:15

Page 16

¸ E SERÇESM

10-11 HAZÝRAN’DA BREMEN’DE YAPILAN ALEVÝ AKADEMÝSÝ BÝLÝM KURULU TOPLANTISINA SUNULAN BÝLDÝRÝ

Aleviliðin Dinsel Ýnanç Kültüründe Yazýlý Temel Kaynaklar ve Ýki Örnek Bölüm - I Ýsmail Kaygusuz

Din ve Ýnançlar Çýkýþlarýnda Devrimci Niteliklidir Din ve dinsel inançlar ilk ortaya çýktýklarýnda, içinden çýktýðý toplumun dinine, inançlarýna ve sosyo-politik düzenine karþý tümüyle aykýrý ve devrimci niteliktedir. Öznel ve nesnel koþullarýn oluþturulup tam olgunlaþtýðýnda, yýktýðý inanç ve düzenin yerine kendininkini koyar. Ancak iktidar olduðunda, eski düzenin tüm kurumlarýný ortadan kaldýramadýðýndan tutunmak için kýsa bir süre sonra çeþitli sosyal katmanlar ve sýnýflarýn çýkar gruplarýyla uzlaþmaya giriþir. Bu giriþimlerin baþlamasýyla eski aykýrý ve devrimci gerçekliðini yitirip ortodokslaþma sürecine girmiþtir. Ýlk halifeler döneminde Ýslam dini, özellikle üçüncü Halife Osman (644–656) zamanýnda, Peygamberin yýktýðý düzenden kalan, yani ortadan kaldýrýlamamýþ olan çýkar gruplarýnýn aracý olmaya baþladý. 661 yýlýnda Emevi hanedan devletinin kurulmasýyla birlikte egemen yönetimin çýkarlarýna uygun biçimde bir ortodoks Ýslam yaratýlarak katý deðiþmez dogmalar geliþtirilip tam anlamýyla baský aracý durumuna yükseltildi. Hiç kuþkusuz, çeþitli biçimlerde uygulamaya sokulan her düþünce ve inancýn, kendi karþýt gerçekliðini, aykýrý gerçeðini yaratmýþ olmasý kaçýnýlmazdýr. Bu diyalektik bir oluþumdur. Bu baðlamda Ýslam heterodoksizmi, yani egemen ortodoksizme karþýt olarak, din kurucusu Peygamberin yakýnlarý Ali ve Ehlibeyt’in yüceltilmesiyle ortaya çýkýp, çeþitli dinsel ve felsefi inançlardan alýnan ögelerle zenginleþtirilip, kendi aykýrý batýni gerçek(lik)lerini yarattý. Yönetimler de çýkarlarýna uygun biçimde dogmalaþtýrdýklarý Ýslam adýna, aykýrý inançsal gerçeklere baðlý olanlarý dinsizlik kâfirlikle suçlayýp kýrýmlardan geçirdiler. Hýristiyanlýk da Roma paganizmine, yönetimlerin zulüm ve baskýlarýna karþý aykýrý inanç ve toplumsal gerçeklikleriyle ortaya çýkmýþ; ama Roma imparatorluðunun bilim, felsefe ve siyasal erkinin yüksekliði ve güçlülüðü, onun devletin egemen dini olmasýný yaklaþýk 400 yýl geciktirmiþtir. Alevilik Ýnanç ve Düþüncesi baðlamýnda Ýslamýn Geliþimi Farklýdýr Muhammed’in Peygamberliðini duyurusundan altý yýl sonra, ilk kez Mekke’de tarihsel olarak 616’da kurulup tamamlanmýþ Kýrklar Meclisi düzenine Medine’de eklenmiþ olan “Kardeþlik Sözleþmesi” ile Ýslam, deðiþimi öylesine hýzlandýrmýþtý ki, ortak kazanýp ortaklaþa yemeyi ve her þeyi paylaþmayý ve hatta kardeþleþenler arasý veraseti bile getiriyordu. Alevilik toplu tapýnmasý Cem’in en önemli kurumlarýndan olan Musahipliðin temeli burada atýlmýþtý. Demek ki Mekke ve Muhammed dönemi Medine Ýslamlýðýný farklý kategoriye sokmak ve iyi incelemek gerekiyor. Biz Aleviler Ýslam dini olarak bu ilk oluþum dönemini algýlýyoruz, Hanefi Ýslam anlayýþýný deðil. Muhammed’in dünyadan göçmesini izleyen daha ilk on yýl içinde, Kýrklar Meclisli ve yol ve inanç kardeþliði kuruluþlu Muhammed dönemi Ýslamlýðýn getirdiði düzenin toplumsal eþitlik kurallarýndan eser kalmadý. Ýslam dini, bezirganlarýn, büyük toprak sahipleri ve fetihçi asker oligarþisinin eline geçmiþ ve kurallarý onlar koymaya baþlamýþtý. Peygamberin damadý ve amcasý oðlu Ali, çevresindeki bir avuç þiasýyla/yandaþýyla barýþçýl siyaset yöntemi uygulayarak Peygamberin kurduðu düzeni geri getirmek için harcadýðý büyük fazla iþe yaramadý. Öyle Ýsmail Kaygusuz bu bildirinin sunuþunu yaparken, divanda Mustafa Düzgün ve Yaðmur Say ile birlikte.

16

ki, Muaviye yandaþlarý ve Emevi/Abbasi tarihyazýcýlarý, onun Ýslami anlayýþý ve uygulamalarýna “Din i-Ali” yani “Ali dini” diyorlardý.1 Ancak Peygamberin vefatýndan tam yirmi dört yýl sonra Abdullah ibn Saba, Salman-i Faris ve Abuzer Gaffari’nin düþünsel katký ve propagandalarý, Malik Ejder’in de askersel yardýmýyla Ali adýna halký ayaklandýrarak Küfe, Basra ve özellikle Mýsýr’dan getirdiði isyancý halk güçleriyle Halife Osman’ý alaþaðý etti. Böylece 632 yýlýnda hakký gasbedilmiþ Ýmam Ali, bu halk ihtilali sonucunda, Tanrýnýn mazharý olduðu ve tanrýsal gücü özünde taþýdýðý inanç ve söylemler çerçevesinde Halifeliðe getirildi (656).2

Alevi Ýnançlý Halklarýn Tüm Siyasetleri Ali ve Ehlibeyt Adýna Baþlangýçtan itibaren bütün Alevi siyasetleri ve baþkaldýrýlarý Ali’nin ve onun soyundan gelenlerin adýna yapýlmýþtýr. Ve Muhammed dönemi Mekke ve Medine Ýslamlýðýndaki Tanrýsal Demokrasi’ye hep özlem duyulmuþ, simgeleþmiþtir. O düzen geliþtirilerek uygulanmasý istenmiþtir. Eþitlikçi, adaletçi ve kardeþçe paylaþýmcý kurumlarýyla, hiçbir ayýrým yapmaksýzýn insanlarý bir gören inanç ve ahlak anlayýþýyla Alevilik, iþte bu dönem Mekke ve Medine Ýslamlýðýnýn devamý görülmekte ve bu nedenledir ki Ýslamýn özü olduðu ileri sürülmektedir. Özellikle Aleviliðin baþlangýç sürecinde, Proto Alevilik (Ön Alevilik) diye adlandýrdýðýmýz, yaklaþýk yüz elli-iki yüzyýllýk dönem içindeki Alevilik inanç ve siyaset akýmlarýnýn hepsi de Ýslam dýþý ögeleri alýrken, onlarý gerçek temek kaynak olan Kuran’dan bazý ayetlere ve Peygamber’in çok yakýn dostlarý ve Ehlibeyt Ýmamlarý aracýlýðýyla gelen hadislere baðlamýþlar. Aleviliðin özünde, Peygamber ailesinin, yani Ehlibeyt ve Oniki Ýmamlarýn Tanrýsal nuru taþýdýklarý ve zamanýn Ýmamý/Velisi olarak Tanrýnýn bir mazharý olduðuna inanmak vardýr. Týpký kandil, lamba, ampul, meþale gibi ýþýk veren bir aracýn kendisi ýþýk olmadýðý halde; ýþýktan da ayrý olamayacaðý ve ýþýðýn da bu araçlar olmayýnca çevreyi aydýnlatamayacaðý optik gerçekliðe benzetilmektedir Ali ve Ehlibeyt tanrýsallýðý. Ýnsan-ý kamil mertebesine ulaþmýþ ve En-el Hak diyen büyük veliler de tanrýlaþmanýn bu ýþýksal bütünlüðe ermek olduðunun ayýrdýna varmýþtýr.

Alevi Ýnanç Kültürünün Sözlü ve Yazýlý Kalýtlarýna Genel Bakýþ Ýnanç (inanma/iman), din demek deðildir; dinin içinde inanç vardýr, ama inancýn içinde her zaman din yoktur. Dine inanmak kadar felsefeye, bilime, sanata da inanmak baðlanmak vardýr. Dikkat edilirse din ve iman kavramlarý hep ayrý kullanýlýr. Alevilik de baþlý baþýna din deðil, aðýrlýklý dinsel inanç yanýyla birlikte sosyal, felsefi ahlaksal inanç sistemidir; kiþisel ve toplumsal yaþama biçim ve düzen veren kurallara (edeb-erkâna) sahiptir. Aleviliði bir “kültürdür, kültürel anlayýþtýr” diye tanýmlamak doðru olamaz. Çünkü “kültür” sözcüðü gerçekte sosyoloji ve sosyal bilimler sýnýrlarý içerisindeki din, inanç, mezhep dâhil pek çok sanatsal, felsefi, ahlaksal, vb., birçok kavramlarý içinde barýndýrýr. Milyonlarýn baðlý bulunduðu ve inandýklarý her þeyi batýl ve sapkýnlýk gördüðü ve inanç olarak kabul etmediði için Diyanet Ýþleri Baþkaný Bardakoðlu Alevilik “kültürel eðilimdir inanç deðildir, kültürel ögelerin belirgin olduðu bir anlayýþtýr” diye her demecinde yineledi, durdu. Öbür yandan da birçok Türk-Ýslamcý yazar, din bilgini ve tarihçi çeþitli tanýmlar içinde Aleviliði, Sünniliði ýlýmlýlaþtýrarak zâhiri Ýslam anlayýþýnda birleþtirmek ya da Ehlibeyt ve Oniki Ýmam sevgisi çerçevesinde Þiileþtirmek çabasý içindedir. Bununla da yetinmiyorlar; sözbirliði yapmýþlarcasýna bazý Alevi yazar-çizer siyasetçiler de dâhil olmak üzere, bütün bu kesimlerden yükselen ortak bir görüþ daha var: Aleviliðin yazýlý kaynaklarý yoktur; Alevilik kültürü, inançsal kurallarý sözel kaynaklarla beslenerek bugüne taþýnmýþtýr! Bu kaný, bu iddia doðru deðildir. Sözlü kaynaklar olarak bilinen inançsal söylenceler ve nefesler, deyiþlerde anlatýlanlar, verilen bilgilerin de tümü yazýlý kaynaklara dayanýr; kuþaktan kuþaða aþýrtýlmýþ

Sayý 21


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:16

Page 17

¸ E SERÇESM

elyazmasý kitaplardýr. Egemen din ve inançlarýn sapkýnlýk görerek yasaklamýþ, yaktýrýp yok ettirmiþ olmasýna raðmen tüketemediði çok sayýda kaynak kitaplarý vardýr Aleviliðin. Bu görüþte ýsrar eden Diyanet ve Ýlâhiyat âlimlerinin özel bir amacý vardýr: Ýslamýn batýni yorumuyla diðer birçok dinsel inanç ve felsefelerden bazý ögeleri baðdaþtýrmacý (senkretik) anlayýþla bünyesinde uyumlu bir sentez oluþturan Aleviliðe reddiyeler yazmýþ ya da kendi düþünsel yapýlanmalarý çerçevesinde bu inancý yorumlamýþ bazý ortodoks din bilginlerinden, hatta medrese tahsili görmüþ sýradan ortodoks müstensihlerden kalan bazý elyazmalarýný Alevi yazýlý kaynaklarý olarak yayýnlayýp sunmak. Kýsacasý kafalarýndaki “Sünnilikle Alevilik arasýnda bir fark yoktur, hepimiz Müslüman’ýz; bir Allah’a ve Kuran’a baðlýyýz” anlayýþýna uygun Aleviliði kabul ettirmektir.

Yazýlý Kaynaklarýn Gizli Kalmasýnýn Nedenleri Vardýr Yönetimlerin dinine aykýrý geliþen ve bu nedenle dinsizlikle, aþýrýlýkla, “kâfirlik” ile suçlanýp baský altýnda býrakýlmýþ bazý halk topluluklarýnýn gizlenmek ve tapýnmalarýný gizli uygulamak zorunda kaldýklarý öz inançlarýnýn ayrýntýlarýný kitaplaþtýrýp birer kutsal emanet gibi kuþaktan kuþaða aktarýlarak yüzyýllar boyunca aralarýnda yaþatmýþ bulunmaktadýr. Bu yapýtlarda inançsal bilgiler, yani o inancýn teolojisine/tanrýbilimine iliþkin söylenceler ve ilkeleriyle birlikte, çoðu kez o inanç toplumunun karanlýkta kalmýþ menkýbevi tarihi de verilir. Bu kitap, özellikle o inancýn propagandacýlarý ve önderleri, yani dai’leri, þeyh’leri, dede’leri, pir’leri vb.nin ellerindedir; onlarýn içindeki bilgileri, kendilerine baðlý topluluktan da çoðu kez gizli tutarlar ve “kutsal sýrlar” olarak kendilerine ulaþtýklarýna inandýklarý için, ancak belirli aþamalarda azar azar verirler. Görünüþte, yönetiminde yaþadýklarý devletin resmi dininin ritüellerini aksatmadan uygulamayý bile sürdürürler. Gerçekte bu durum, inanç topluluðunun bekasý, yani yok edilmemesi için ta baþýndan alýnmýþ bir önlemdir. Açýkçasý zulüm ve baskýya bu çeþit ikiyüzlü yaþama, yani takiye yöntemiyle direnme sadece Alevi inanç topluluklarýndan herhangi birine ait deðildin. Hýristiyanlýk, Musevilik, Zerdüþtlük ve baþka dinlerin heterodoks inançlý topluluklarý da benzer direniþ yöntemleriyle yaþamlarýný sürdürmüþlerdir.

Proto-Aleviliðin ve Þii Ýmamiyenin Yazýlý Kaynaklarýndan Örneklemeler

BÝR KÝTAP

Melûli Divaný ve Aleviliðin Tasavvufun Bektaþiliðin Tarihçesi

1. Ummu’l Kitab; Ýmam Bakýr’ýn (ö.734/7) inançsal görüþ düþüncelerini içeren kitap 8. yüzyýlýn ilk yarýsýnda yazýlmýþtýr.

Ayrýca Ummu’l Kitab’da, günümüze ulaþmamýþ dört yazýlý kaynaðýn adý geçmekte ve bunlardan alýntýlar yapýldýðýný görmekteyiz: a. Ýmam Bakýr’ýn kendisine ait olduðu söylenen Dakayik sýfatýn-nur vel anfus (Nur Sýfatýnýn ve Nefsin Ýncelikleri) (f.2) . b. Ýmam Ali’ye atfedilen Kitab–ül ihbarat (Haberler/Hadisler Kitabý) (f. 162). c. Yazarý bilinmeyen Kitab-ý ma Ehli Beyt (Bizim Ehlibeyt Kitabýmýz) (f. 7). d. Yazarý belirsiz Kitab hayi Nihani (Gizli Kitaplar) (f. 206)

2. Mufaddal bin Umar-ul Cufi-es Sayrafi, Kitab-ül-Haft vel Azilla; Ýmam Cafer’in batýni görüþlerini içermektedir

3. Ýhvan-üs Safa Risaleleri 4. Cafer Mansur el Yaman (ö. 914) Kitab-ül Âlim vel Gulam. Ayrýca özellikle 10. yüzyýla ait baþlýca Ýmamiye kaynaklarýnýn adlarýný da vermemiz yerinde olacaktýr. Bunlar büyük çapta Ýmam Cafer Sadýk’ýn ve sonraki Ýmamlarýn bâtýn ve çoðunluk zâhiri görüþ, düþünce ve yorumlarýndan yararlanýlarak yazýlmýþlardýr. Hazýrlayanlar Abbasi yönetimiyle ters düþmeyen ve hatta bazýlarý (vezirlik vs. gibi) devlet bürokrasisinde yer almýþ kiþilerdir. Oniki Ýmamcýlýða ilk düþünsel ve inançsal çehresini veren yazarlar olarak, devlet adamý Ebu Sehl Ýsmail bin Ali-yün Nevbahti (ö. 923) ve ayný aileden 1) Kitab Firak-üþ Þia’nýn yazarý el Hasan bin Musa-ün Nevbahti (ö. 922). Abu Cafer Muhammed Yakup-ül Kolayni’nin (ö. 940–41) on altý bin yüz doksan dokuz hadisi içeren 2) El Usul Min-el Kafi. 3 Þeyh-ül Saduk adýyla tanýnan Ýbn Babeveyh’in (ö. 991–92) Ýmamlarýn yaþamý ve yine Ýmamlardan geniþ biçimde sure ve hadis yorumlarý veren inançlar kitabý 3) Risalet-ül Ýtikadat.4 Heresiyograf Sad bin Abdullah-ül Aþari-ül Kummi’nin (ö. 951–52) 5) Kitab-ül Makalat vel Firak’ý. II. Þah Abbas döneminin büyük din bilgini, Usulilerin temsilcisi Muhammed Bakýr Maclisi, 1687 yýlýndan itibaren Þeyhülislam makamýnda ve ölümüne kadar Molla Baþý olarak kalmýþ ve yukarýdaki Ýmamiye yapýtlarýný temel alarak yazdýðý dev eseri Bihar-ül Enver ile Ortodoks Þii Caferilik tam resmiyet kazanmýþtýr. (Bu bildirinin devamýný gelecek sayýmýzda okuyabilirsiniz) NOTLAR: 1 Bu konuda Wilferd Madelung’ýn ‘The Succession to Muhammad’ yapýtý ve bu deyimin geniþ yorumunu

2 3 4

yapan Paris Ecole Pratique des Hautes Etudes’ün Din Bilimleri Bölümü hocalarýndan Muhammed Ali Amir-Moezzi’nin makalesine bakýlabilir; Tarihten Teolojiye Ýslam Ýançlarýnda Hz. Ali, Hazýrlayan: Ahmet Yaþar Ocak, TTK, 2005, s.25–52. Geniþ bilgi için bkz. Ýsmail Kaygusuz, Ýslam Ýmparatorluklarý Tarihinde Ýktidar Mücadeleleri ve Aleviliðin Doðuþu, Ýstanbul, 2005, s.13–29) Usul-u Kafi, Mütercim: Vahdettin Ýnce, Cilt: 1, Dar’ul Hikem, Ýstanbul- 2002 Þii Ýmamiyenin Ýnanç Esaslarý, Çev. Ruhi Fýðlalý, Ankara 1978)

Mayýs 2006

Latife Özpolat-Hamdullah Erbil Demos Yayýnlarý ISBN9944-387-00-2 15,5 x 23,5 cm boyutunda 464 sayfa

Demos Yayýnlarý’nýn ilk kitabý… “Melûli Divaný ve Aleviliðin, Tasavvufun, Bektaþiliðin Tarihçesi” adlý ilk kitabýmýzla herkese merhaba... Çýkaracaðýmýz ilk kitap olarak, Melûli Baba’mýzýn kitabýný tercih ettik. Tercih ettik; çünkü insanlarýn birbirlerini karþýlýksýz sevmelerine en çok ihtiyaç duyduðumuz bir süreç yaþýyoruz… Tercih ettik; çünkü sevginin, saygýnýn, insan iliþkilerinin kalýplarla yaþandýðý bir hayatýn, deðerlerle yaþanmasýna ihtiyaç duyduðumuz bir süreç yaþýyoruz… Ýstedik ki; onurlu, mütevazý, düþündüðü ve inandýðý gibi yaþamýþ olan Melûli Baba’mýz, mekânlarýmýza düþüncesi ve yaþamýyla konuk olsun. Konukluðuyla, bir adým daha ilerlememize katkýda bulunsun… Melûli Baba’mýzý bu duygu ve düþüncelerle, uzun bir ayrýlýk döneminden sonra demos yayýnlarý’na davet ettik. Ve Melûli Baba’mýzla birlikte, “Melûli Divaný”nýn ikinci baskýsýyla hepinize yeniden merhaba diyoruz…

Zeynel Atalay

demos

yayinlari Divanyolu Caddesi No 51 Erçevik Ýþhaný 211 Caðaloðlu Ýstanbul Tel: 0212.526 60 28 Faks: 0212.526 61 28

17


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:16

Page 18

¸ E SERÇESM

Ýnsandan Gayrýya Ben Secde Kýlmam Ayarým Yirmi Dört Aleviyim Ben…

Feyzullah Çýnar Nihat Aksoy Kalktýk Horasan’dan sökün eyledik Düþürdüler bizi tozlu yollara Parlýyor omuzumuzda uzun þefleler Aþýrdýlar bizi karlý daðlara. Dedemoðlu

1937

SIVAS Çamþýhý’nýn Çamaða köyünde Horasan ozanlarýnýn bir torunu dünyaya gelir. Feyzullah koyarlar adýný. Tüm Alevi çocuklarýnda, gençlerinde olduðu gibi baðlamanýn týnýsý onun da ruhuna ana karnýnda iken girer, deyiþlerle soluklanýr. Aðlamasýna ninni olarak söylenen nefeslerle büyür. Cemlerde dillendirilen Pir Sultan, Kaygusuz, Kul Himmet, Hatayi’nin söylemleri ile yoðrulur. Alevilik-Hacý Bektaþ Veli taraftarlýðý bin yýllýk bir düþünce sýnavýndan geçmiþtir. Yaþadýklarý az çileli olmamýþtýr. XIII. yüzyýlda Yunus Emre’nin egemen kültüre ince eleþtirileri, XVI. yüzyýlda Kaygusuz’a, Pir Sultan’a gelinceye kadar yaþanan olaylarla sertleþir. “Ararsan Allah’ý kalbinde ara Kudüs’te Mekke’de Hac’da deðildir…” Pir Sultan Abdal, Yunus’un yumuþak eleþtirili sofizmine göre daha katýdýr. Nasýl katýlaþmasýn? 1512-13 yýllarýnda Yavuz Sultan Selim’in yaptýðý Ýran seferi, ezilen köy Alevilerine büyük bir darbe olmuþtur. Yavuz’un kendi Alevi halkýný kýlýçtan geçirmesi sonrasý Pir Sultan tepkilidir. Kendini asacak olana söyledikleri, yýldýrýmlarý bile hareketlendirecek ölçüde korkusuzdur. Yürü bre Hýzýr paþa Senin de çarkýn kýrýlýr Güvendiðin padiþahýn O da bir gün devrilir. Ardýndan dileði vardýr: Haktan inayet olursa Þah Urum’a gele bir gün Çeke sancaðý götüre Þah Ýstanbul’da otura, Pir Sultan’ýn iþi ahtýr Ýntizarým güzel Þahtýr. Bizler bu deyiþleri geçen sürenin uzunluðuna karþýn yýpranmamýþ olarak köy Alevilerinin dillerinde bulduk. Pir Sultan Abdal geleneðini de bu ortam beslenmiþ, büyütmüþtür. Bu yolun kalýcý müritleri âþýklar, ozanlar, abdallar olur. Dillenen eziklik, haksýzlýða ve baskýlara karþý durma söylemde mutlaka yer alýr. “Gaflet uykusuna yatan uyandý” Pir Sultan topraðýnýn ürünü olan Feyzullah Çýnar. Mahzuni ’nin evinde Tunç Plak’ýn sahibi ile tanýþýr. Ýstanbul yolcusu olur. 1966’da ilk kayýtlarý plak olarak çýkarýlýr. Bu, o güne deðin yaþanan eziyetlerin ödüllendirilmesidir. Heyecandýr, açýlmaktýr. Halkýnýn sesinin duyurulmasý, göz ardý edilen Aleviliðin toplumsal yönünün deðerlendirilmesi çabasýdýr.

18

Ulusal Kurtuluþ Savaþý sonrasý âþýklar sert eleþtirel söylemi askýya almýþ, yerine, dokunan, ama yaralamayan ironik ya da öðütleyici “atýþma” yöntemine aðýrlýk vermiþtir. Ancak geliþen yeni koþullarýn etkisini altýnda tarihsel benliðe dönüþ kaçýnýlmazdýr. 1960-70’li yýllar yeni bir dönemin müjdecisi gibi geliþir. Çýnar’ýn ilk çalýþmalarýný plaða okuduðu 1966 yýlýnda sanki tarihteki isyanlar yeniden gündeme gelmiþtir. Bu dönemin hazýrlayýcýlarý çoktur: Hapiste yýllarca yatmýþ Nazým; türkülerin devrimciliðini çokseslilikte ararken halkýn bin yýllýk geleneðini zorlayan Ruhi Su; yazarlar, ozanlar, ressamlar. Onlarýn yaný sýra geleneksellikten kopmamýþ âþýklar, ozanlar yer alýr. Bunlar arasýnda Feyzullah Çýnar, geçmiþten günümüze yetiþen seslerin ulaðý olarak karþýmýza çýkar. Bir adacýk oluyoruz konduðumuz her yerde, Orada, öbür adalarýn yanýnda, Bir adacýk ki, herkes bir boz, bir mavi, Kendiyle uðunan kumrularýz, Savrulan toz zerresi. (Hür Kuþlar Tufaný, Mahmut Temizyürek) Uzun soluklu göçler bitmez. 50’lilerin ekonomik krizleri insanýmýzý metropollere yöneltir. Kapitalist ekonominin döndürdüðü çarklar belli þehirlerde yoðunlaþýr. Ýstanbul, Ýzmir, Adana, Ankara insanlarýn umut aradýklarý yerler olur. Sivas, en fazla göç veren yörelerden biri olur. Feyzullah Çýnar da bu kervana katýlýr. 60’lý yýllarýn ortasý aydýnlarýn çektiði eziyetler tekrar gündeme gelir. Halkýn dertlerinin sözcüleri olan âþýklarýn, ozanlarýn pay almamasý olasý mý? Fikret Otyam, Ahmet Arif gibi aydýnlarla dostluðu, Ali Ekber Çiçek, Mahzuni ile birlikteliði Feyzullah Çýnar’ýn ne söylemesi gerektiðinin farkýnda olduðunu gösterir. Yeni sözler neredeyse gereksizdir: Pir Sultan, Nesimi, Hatayi, Kul Himmet’in anlattýðýný yeni bir yorumla okuyacak ve kendi yazdýklarýný onlarla baðdaþtýracaktýr. Eskimeyenlerin yeniden dillendirilmesi, þehre taþýnmasý Ozan Feyzullah’ýn tarihsel ödevi olur. Kimliðimi bana sorma münafýk Ayarým yirmidörtAleviyim ben Güruh-u Naci’den geliyor neslim Ayarým yirmidört Aleviyim ben Ararým her þeyi ben insanlýkta Ýnsanlýk esrarý gizli bir nuhta Bana soru sorma kalýrsýn altta Ayarým yirmidört Aleviyim ben Sen kim olursan ol sorulmaz benden Senin felsefene ben asla girmem Ehl el Beyt’ten baþka mezhep tanýmam Ayarým yirmidört Aleviyim ben Senin gibi hakký gökte aramam Vicdanýmda olan hak kuluyum ben Ýnsandan gayrýya ben secde kýlmam Ayarým yirmidört Aleviyim ben Hakk’ýn birliðine asla þüphem yok Softa sözlerine çoktan karným tok Feyzullah der insanlýktan üstün yok Ayarým yirmidört Aleviyim ben

Alevi olmak suç deðildir, ancak egemen sistemin algýlayýþý farklýdýr. “Anarþist” olduklarý þüphesi, sürekli kontrol altýnda tutulmalarýný gerektirmektedir! Bu inanç kardeþliðinin binyýllýk kavgasý korku vericidir. Dillendirilen deyiþlerin güncel politikaya uyarlanmasý da zor olmamýþtýr. Nefesler haksýzlýða, egemen kurumlara baþkaldýrý ve sürekli eleþtiridir. Bu nedenle Feyzullah Çýnar’ýn politik görüþünü algýlamak zor olmasa gerek. Feyzullah Çýnar yaþadýðý toplumun dertlerini usta bir deyiþle dile getiren 1928 doðumlu Âþýk Yener’in sözlerine ses olur: Burcunu þanýný takan Kýzýlbaþ mý karabaþ mý? Memlekete nifak sokan Kýzýlbaþ mý karabaþ mý? Madem günah imiþ sazlar Çalsýn sizin davulbazlar Çember sakallý yobazlar Kýzýlbaþ mý karabaþ mý? Gerici takkesin giyen Olmadýk herzeler yiyen Atatürk’e gavur diyen Kýzýlbaþ mý karabaþ mý? Ýzmir Menemen’de sen Ýsyan bayraðýný asan Teðmen Kubilay’ý kesen Kýzýlbaþ mý karabaþ mý? Ölme Pir Sultan’ým yaþa Yandý Sivas baþtan baþa Eli kanlý Hý(n)zýr paþa Kýzýlbaþ mý karabaþ mý? Kerbelâ’nýn susuz çölü Eser durur bir sam yeli Ehl-el Beyt’e kýyan deli Kýzýlbaþ mý karabaþ mý? Muaviye hinoðlu hin Oðlu Yezid ondan hain Ýbn-i Mülcem denen hain Kýzýlbaþ mý karabaþ mý? Aþýk Yener öter dalda Gönlüm yurtseverlik solda Dönmez hak bildiði yolda Kýzýlbaþ mý karabaþ mý? Yazan güzel yazmýþtýr, ancak tonlamalar, müzikalite anlatýmdaki detaylar, kararlý tezene vuruþlarý Feyzullah Çýnar’ýndýr. Gel hey softa söyle söyle sözün doðrulsun Hilene inanan periþanlar var/ Yazýk ediyorsun hey hey masum canlar Ýrfan meclisine koca gir gör neler var Þu bizim meclise gel gör neler var. Arif olan bir noktada baðlandý Gaflet uykusuna yatan uyandý Füze havalandý hey hey arþa dayandý Çýkar sarýðýný hoca bak gör neler var Çýkar sarýðýný molla bak gör neler var. Karabaþa beyaz, beyaz sarýk sararsýn Bizim kestiðimiz haram sayarsýn Tavþaný tazýya hey hey boðdurur yersin Sizin tazýnýzýn hoca býçaðý mý var Sizin tazýnýzýn molla teberi mi var.

Sayý 21


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:16

Page 19

¸ E SERÇESM

Atucu bildirir hey hey bu hali böyle Bilmiyorsan öðren doðruyu söyle Utan sarýðýndan Ýbrahim Elmalý biraz ar eyle Resul-ü Ekrem’e ikrarýmýz var Utan sarýðýndan hoca biraz ar eyle Muhammet Mustafa’ya imanýmýz var dost. Deyiþ seçimi eleyicidir, hafiflik, uçarýlýkla ve var olmak için söylemez. Sözlerin anlattýðý, Ozan Feyzullah’ýn yaþamý var ediþ, algýlayýþ biçimidir. Kimi zaman deyiþin içeriði suçlama ile korkusuzluk taþýr. Boþlukta sallanan Kürre-i Arzýn Dayanak noktasý üç olsa gerek Lakin hakikati münkür yobazýn Kafasýna sokmak güç olsa gerek. Münkürün farz deyip gittiði Mekke Kazanmak içindir bir gümüþ sikke Gururla giydiði bere ve takke Baþsýz gövdelere tac olsa gerek. Erenler yoluna gönül verenin Korkusu tükenir hakka erenin Gönül kapusundan kalbe girenin Yaptýðý en makbul hac olsa gerek. Göz ile görmeden yalan söylemek Âdemi âdemden tefrik eylemek Oruçla namazla cennet peylemek Tanrýnýn indinde suç olsa gerek. Derviþ Kemal der ki yemiþiz taþý Gözümüzden döktük kan ile yaþý Kerbela’da imam Hüseyn’e karþý Cihat açan Yezit piç olsa gerek. Feyzullah Çýnar köy Alevisidir. Bu anlayýþý kente taþýrken bu anlayýþýn özünü unutmaz. Tekke ortamýnda geliþen ve uygulanan Bektaþilik, XV. yüzyýldan itibaren sistemle ve Sünni medrese anlayýþý ile yakýnlaþmýþtýr. Osmanlý devletinin vakýflarý kollamasý ile tekke Bektaþileri de bu nimetten yararlanmaya ve pay almaya baþlarlar. Bu payýn eksik çýkmasý ya da el konulmasý nedeni ile Osmanlý devletinden “hukuk-u þerriye”nin uygulanmasýný isteme hakkýna sahip olurlar. Bu maddi baðlantý Bektaþi tekkelerini ve onlarýn tasavvuf anlayýþýný egemen güç ile uzlaþtýrmýþtýr. Bu geliþme Osmanlý devleti için büyük bir rahatlama olacaktýr: Uzlaþma, isyanlarýn, halkýn huzursuzluðunun, en azýndan bir kýsmýnýn kontrol altýna alýnmasý demektir. Buna karþýn vakýf sahibi olmayan küçük Alevi köy tekkelerinin dedeleri, halký ile emek birliði eder; kazançlarýný bölüþür. Davranýþ doðal olarak dinsel toplumcu düþünce ile paralellik saðlamýþtýr. Tasavvufun metafizik derinliðine girmeden yaþamalarýndan dolayý bazý kesimler tarafýndan ilkel olarak anlatýlmaya çalýþýlan köy Aleviliði, isyanlarýn, tepkilerin, eleþtirinin öncüsü olmuþtur. Feyzullah Çýnar bu gelenek içinde 80’li yýllara kadar en bozulmamýþ öznelerden birisi olarak kalmayý baþarýr. Feyzullah Çýnar’da köy Aleviliðinin özgün deyiþlerini, yaþadýðý koþullarýn güncelliðine uyarlanýþýný görüyoruz. Bunun yanýnda yorumunun ve saz çalma tekniðinin oldukça modern tarzda olduðunu da görüyoruz. Sazýn komalý baðlanmýþ perdelerini kendi sesine uydurur. O bunu doðal bir biçimde yapar. Sazýnda yersiz süslemeler olmaksýzýn, kararlý çalmanýn güzelliði sonraki sanatçýlar için örnek olacaktýr. Ýlave perdeler, tambura baðlamayý geleneksel kýsa sap baðlama gibi çalýp o sesleri daha geniþ bir oktav aralýðýndan almasýný saðlayacaktýr. Çoðu zaman çaldýðý sazýn kýsa mý uzun mu olduðunu anlamak Çýnar’ýn teknik

Mayýs 2006

ustalýðýndan dolayý anlaþýlmaz. Baðlamanýn yanýnda bozuk düzenin verdiði çalma olanaklarýný da kullanýr. Bunda en büyük etken kuþkusuz Sivas yöresinin bu ölçüye olan aþinalýðý, öte yandan Âþýk Veysel, Âþýk Ali Ýzzet, sonralarý ayný bölgeden olmasa dahi kendi akraný Mahzuni Þerif’in, Ali Ekber Çiçek’in geleneðine katýlýmdýr. Öte yandan özellikle dönem aydýnlarýnýn yapýtlarýný izlediði sanatçýlardan Ruhi Su’nun etkileri de kuþku götürmez. Söyleyiþ tarzý, güçlü sesin öne çýkmasý, kullanýlan enstrümanýn sesi bezemesi, toplumsal kaygýlarý yaþam biçimi haline getiren tüm sanatçýlarýn algýlama ve vurgulama biçimine dönüþür. O Ruhi Su ile karþýlaþmýþ mýdýr bilinmez, ama Su’nun 1972’de çýkan Pir Sultan Abdal plaðýnýn içeriðine bakýlýrsa, buna yanýt vermek güç olmasa gerek. Feyzullah etkilendiði kadar etkilemiþtir de. Canlý kaynaktýr. Feyzullah Çýnar’ýn kendinden sonraki sanatçýlar üzerinde býraktýðý iz bariz ve güçlüdür. Ötme Bülbül deyiþini daha sonralarý, Zülfü Livaneli’nin ilk çalýþmasýnda ayný formda görürüz. Âþýk Mesleki’nin “Yavaþça Yavaþça” (Dolaný dolaný gelir) deyiþinin nota formatlarýnýn Feyzullah Çýnar’dan kaynaklandýðýný, Feyzullah’ýn bu parçaya kendi sözlerini de koyduðunu (Bana Lanet) yaptýðý çalýþmalardan elde etmek olasýdýr. Feyzullah Çýnar’da geleneksel halk ozanlarýnýn etkisi mutlaktýr, ancak onun saz çalma tekniði farklýdýr. Yaptýðý plaklar dinlendiðinde, günümüz kuþaðýnýn kullandýðý tezene tekniklerini kullandýðý görülür. Çarpmalar, taramalar, sazýn döþünün neredeyse bir vurmalý çalgý gibi kullanýlmasý, farklý kalýnlýktaki tel dizilerinin ses tonundan yararlanma günümüzün saz eðitiminin özüdür. Çaldýðý parçalarda üç farklý tekniðin izlerini buluruz: Uzun sap tambura, baðlama (bozuk düzen) akortlu sazda, karar sesini yüksek notalý parçalarda “re” kararlý çaldýðý görülür. Klasik uzun sap baðlamayý bas ya da pes ses gerektiren türkü ve deyiþlerde “la” akort dizisine göre, üst sol perdesinden “la” sesi kararlý çalar. Diðeri ise kýsa sap baðlama kullandýðý parçalardýr. O bunlarýn her birinin verdiði teknik olanaklarý el yordamýyla bulmuþ, örnek olacak biçimde yetkinleþtirmiþtir. Kýrýk ve uzun havanýn yanýnda Alevi geleneðinin semah formlarýndaki sözlü, þiir anlatýmlarýný da uygulamasý dikkat çekicidir. Bu onun yalnýz deyiþ söyleme ile yetinmediðinin, teorik yönünü, bilincini, tarihsel olgu ve olaylar ile beslediðinin bir göstergesidir. “Ararým her þeyi ben insanlýkta Ýnsanlýk esrarý gizli bir Nuh’ta…” 1968 yýlýnda Hacý Bektaþ’ý Anma Þenliklerinde tanýþtýðý Prof. Ýrene Melikoff ile Avrupa’nýn çeþitli yerlerinde verdikleri Alevilik üzerine konferanslar, Feyzullah Çýnar’ýn yalnýz sazýnýn deðil, söylenecek sözünün de olduðunu gösterir. Bu, temsil ettiði görüþü ve müziði ulusallýktan evrenselliðe taþýma yolunda adým attýðýnýn kanýtýdýr. Feyzullah Çýnar’ýn özgünlüðü, müziðin iletiþim amaçlý özünden taviz vermemesindedir. Söylediði deyiþler içten ve inançlý, geleneksellikten kopmayan niteliklerle yüklüdür. Sazý amaç deðil, araçtýr. Ýçsel güç ile ayakta kalabilmenin sembolüdür. Virtüöz olmak, sazý insanüstü çalmak kaygýsý taþýmaz. Baðlamanýn üstün özelliklerle çalýnmasý, perdeler üzerinde þaklabanlýk onun iþi deðildir. Sözlerin ruhu içinde yolculuk etmek evrende yolculuk etmektir. Bu yolculukta kullanýlanýn önemi yok-

tur; gelinen ya da ulaþýlacak ufuk önemlidir. Feyzullah Çýnar tarihsel köprü olma görevini, geleneksel araç baðlamayý kullanarak bilinçle yapan ender mesajcýlardan birisidir. Onca yoksulluða boyun eðmeden yaþayan “Koca Çýnar” yýkýlmamanýn yolunu gösterirken hiç de umutsuz deðildir. Onun tarzý, günümüzde öykünme ile edinilen ya da okulda öðrenilen bir tarz deðildir. O, yozlaþmanýn ürünlerini daha doðarken eleþtirmiþ, yalnýzca ticari olmayý baþlangýçtan itibaren göz ardý etmiþtir. “Protest müzik” olarak yazýnýmýza giren eleþtirel yargýlayýcý, baþkaldýrý amaçlý müzik, egemen olan her þeye tepkiyi gerektirir. Okulda öðretilen, kaðýt üzerindeki notalara sadýk söylenen halk deyiþleri, türküler soðuklaþýr, soluksuzlaþýr. Tepkiyi içinde taþýmasýna karþýn özden uzaklaþýr, yumuþatýlýr ve yozlaþtýrýlýr. Feyzullah Çýnar âþýklar, ozanlar gibi söylerken, amacýný bilincini yaymayý esas alýr. Geleneksel araçlarý kullanýr, ama katký da yapar. Türkü geliþen, deðiþen günün koþullarýna uydurulan söylem deðil midir? Feyzullah Çýnar’ýn bir diðer özelliði, gelenekselliði gözetmesine karþýn atýþma türü gösterilerde bulunmamýþ olmasýdýr. O, Pir Sultan’ýn izleyicisidir: Eðitici, öðretici, dönemin koþullarýný yansýtan, gerektiðinde baþkaldýran söylemiyle XX. yüzyýl ozanýdýr. O ayný zamanda bir kýrýlma noktasýdýr: 1800’lü yýllarýn sonunda doðan Âþýk Veysel ile baþlayan, Ali Ýzzet ve diðerleri ile devam eden, Cumhuriyet ile yumuþama, yakýnlaþma Ozan Feyzullah’ta gereksinimlerin, koþullarýn deðiþmesi sonucu tersine dönerek baþka bir biçime girer. Âþýk Veysel’in ve diðerlerinin toprak kokan, köy kokan, memleketçi havalarý Feyzullah Çýnar ile son bulur. O, bu kavramlarý tanýmaz. Boyanan güzelliklerin ters tarafýna bakmak, onca yýllýk koþullarýn deðiþikliðe uðramadýðýný göstermek ister gibi karýþtýrýcýdýr. Onca eziyetin, koþullarýn kötülüðüne içinde hassas duygular taþýyan insanlarýn dayanmasý zordur, Ozan Feyzullah’a da öyle olur. En verimli çaðýnda karanlýklar meleði onun izini sürer. Kýrk altý yaþýndadýr, ama binyýl yaþamýþtýr. Halk ozaný Murtaza Yalçýn “24 Ekim 1983 yýlýnda bir kara haber yayýldý” der. Türkü söylemek güzelliktir, deyiþ söylemek inanç, uzun hava sýkýntýmýzý göklere duyurmak, Feyzullah Çýnar ise soluklandýðýmýz nefestir, nefes.

19


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:16

Page 20

¸ E SERÇESM

KIZILBAÞ ALEVÝLÝKTE BEDEN (DON) DEÐÝÞÝMÝ: HAKK’A YÜRÜME

Hakk’a Yürüyen Can Ýçin Erkân Bölüm - II Haþim Kutlu Haþim Kutlu’nun bu çalýþmasý daha önce Almanya’da kitap olarak basýlmýþtýr. Bu çalýþma ülkemizde yeterince tanýnmadýðý için tümünü yayýmlamak istediðimizi söylediðimizde bizi kýrmadý, eski bir çalýþma olmasýna karþýn dizi olarak yayýmlamamýza izin verdi.

Hakka Yürüyen Can Ýçin Yol – Erkân – Meydan Konuya girmeden önce topluluk olarak yaþamakta olduðumuz birkaç noktaya deðinme gereði duyuyoruz. Hem ülkede hem de Avrupa’daki topluluðumuz içinde yaþayan bir durum olduðu için burada adýný vermek istemiyoruz; bu satýrlarýn yazýldýðý sýralarda Almanya’nýn bir kentinde yaþayan topluluðumuz üyesi canlardan bir tanesi Hakk’a yürüdü. Canýn yakýnlarý o þehirdeki Alevi derneðindeki Pire baþvurarak Hakk’a yürüyen için hizmet isteminde bulundu. Ýstemi alan Pir, derhal geleceðini, ama söz konusu hizmet için kimi hazýrlýklarýn da yapýlmasýný istedi. Bunun üzerine Pirden hizmet talebinde bulunan kardeþimiz bir itirazda bulundu. Ýtirazý þöyleydi; Hakk’a yürüyen Canýn yakýnlarý, yolculuk hizmeti için Pire baþvurmadan önce oraya yakýn bir camiye de baþvurmuþlar, oradan da imam istemiþlerdi. Bu nedenle de Pir hizmeti için gelen þahýs Pirin hazýrlýk istemlerine itirazda bulunuyor ve “senin hazýrlamamýzý istediklerini imam istemez” diyordu. Bunun üzerine Pir de, yapýlan bu itiraza itiraz ediyor ve þöyle diyordu: “Be kardeþim, madem daha önce imam çaðýrdýnýz, orada benim iþim ne? Ne diye beni de çaðýrýyorsunuz? Beni çaðýracaktýnýz, neden imama da davette bulundunuz? Ýmamýn bizim iþimizle ne alakasý var?” Acý bir gerçektir ki, burada Pirimiz sonuna kadar haklýdýr ama, konunun bu noktaya gelmesinden de doðrudan Pirimiz ya da Pirlerimiz sorumludur. Burada bu sözlerin yeri olmamakla beraber deðinmek zorunluluðu vardýr; “Öz Müslümanlýk ve öz Türklük” yarýþýnýn getireceði sonuç bundan baþka olmazdý. Vaktiyle her türlü iç ve dýþ saldýrýyý göze alarak uyaranlarýn haklýlýðý ve ileri görüþlülüðü yazýk ki bu örneklerle doðrulanmýþ oluyor. Örneklerle diyoruz, çünkü Pirimizin yaþadýðý örnek ilk deðildir. Þu anda önümüzde AABF “Dedeler Yürütme Kurulu Baþkaný” sýfatý altýnda Derviþ Tur Dede’nin imzasý bulunan bir broþür bulunmaktadýr. Bu broþür, Hakk’a yürüyecek can için yerine getirilecek hizmetleri içeriyor. Broþürde yeralan hizmetler, büyük ölçüde Þia üslubu kullanýlarak ve biraz da Bektaþi erkânlarýndan yararlanýlarak “Þeriat erkâný” olarak hazýrlanmýþ broþürün bir yerinde Derviþ Tur Dede, Kuran ayetleri eðer Arapça okunmazsa Kuran okunmadýðý ya da dua edilmediði yollu kendisine kuþkularýn belirtildiðini ifade ederek bu durumdan þikayetçi olduðunu belirtiyor. Bu konuda, “Dedeler kurulu olarak, Kuran ayetlerinin, Fatiha da dahil hepsinin Türkçe tercüme edilip, gülbank tipinde okunmasýný gönülden arzu ederiz. Ne yazýk ki, Osmanlý’nýn içimize soktuðu Arapça, halkta bir alýþkanlýk halini almýþ. Þimdilik söküp atmamýz mümkün deðil… Düþünebiliyor musunuz, Aleviler inanç ve felsefelerine göre bütün ibadetlerini Türkçe yaparken, bazý yerlerde sanki Arapça’yý içerisine sokmayýnca dualar doðru olmuyormuþ gibi halkta yanlýþ bir izlenim var…” diyen Derviþ Tur Dede, daha sözünün baþýnda ise þunlarý kaydetmektedir: “Alevi toplumu bütün dini vecibelerini dedelerin öncülüðünde yapar. Çünkü manevi imamlýk ancak soya aittir. Bu güne kadar böyle devam etmiþtir ve böyle biliniyor. Okumuþ camii hocasýný imam kabul etmezler. Onun için Alevi cenazelerinde de mümkün olduðu kadar bu görevi Dedelere yaptýrýrlar. Dedenin bulunmadýðý yerde, yol ehli olan bir talip muhip bu görevi yapabilir” Bu sözün birkaç cümle altýnda ise Derviþ Tur Dede: “Sýrasýyla yazdýðýmýz erkâný yerine getirmek, her Alevi Dedesinin veya Hocasýnýn gö-

20

revidir” demektedir. Derviþ Dede’nin dili sürçtüðü ya da sözün geliþi olduðu için Alevi Dedesi ya da “Hocasý” dediðini sanmýyoruz. Çünkü burada “erkân”dan söz ediyor ve erkân belirlemesi laf olsun belirlemesi deðildir. Derviþ Tur Dede þikayet ettiði konunun bizzat þelekçiliðini yapmaktadýr yol insaný karþýsýnda. Birincisi, “Okumuþ Ýmamý Ýmam olarak kabul etmezler” demekle, Yol inancýný cehalet yerine koyduðunun farkýnda bile deðildir Tur Dede. Ýsterse Þia Þeriatýna göre yapýlsýn, eðer bu erkânlar, öpöz Anadolulu ve Mezopotamyalý olan Kýzýlbaþ Alevilerin kendi YolErkân-Meydan kurallarýna göre deðil de Ýslami Þeriat düzenine göre yapýlacaksa, yol insanýnýn yarým yamalak Kuran bilen insanla deðil, bunun okulunu okumuþ, eðitimini görmüþ birini tercih etmesi, onun inceliðini gösterir. “Manevi Ýmam” tercihi, Müslüman Þia’nýn tercihidir ki, bu Ýslam’ýn temel kurallarýyla ilgili deðildir. Þeriatýn yürütülüþ þekliyle ilgilidir. Bu sorun ise Kýzýlbaþ Alevinin, Ýslam ile iliþkisinde kendisi için yürüttüðü siyasetin konusuydu, Yol-Erkân ve Meydanýnýn konusu deðil. Derviþ Tur Dede’nin zorlanmasýna gerek yok. Dilinin arkasýna saklandýðýný açýk etmelidir. Ne geçmiþinde Kýzýlbaþ Aleviliðin ne de günümüzde “Soy-Boy” diye bir derdi olmamýþtýr, olmaz da. Ýster okumuþ olsun isterse okumamýþ, hiçbir Kýzýlbaþ, hoca ya da imam önünde ya da arkasýnda saf tutmamýþtýr, tutmaz da! Ýkincisi, Eðer Müslüman Þeriatýna göre bu konuda hizmet yürüteceksen Kuran’ý Türkçe söylemenin, Türkiye’de sahte laik, þövenist Türkçü çevreleri sevindirmekten öte anlamý olmaz. Kuran Türkçe olunca Kuran erkânýndan vazgeçilmiþ olunmaz. Sadece belki biraz güzelleþtirip Müslümanlýðýn daha da hýzlý yayýlmasýna yardýmcý olunur. Tarihte Kýzýlbaþlarla iliþkilerinde Þia ayný taktiði uygulamýþ, 1500 yýllardan sonra tenkil ve tehcirleri takip eden günlerde ise geride kalanlara uygulanan Bektaþilik de ayný görevi yapmýþtýr. O da ayrý bir geçiþ köprüsü olmuþtur. Derviþ Tur Dede erkâný ise her yolaktan bir demet özelliði taþýmaktadýr. Ama üzülerek belirtelim ki, üstteki güncel örnekte belirtilen yanlýþlýðýn yollarý Derviþ Tur dedelerin döþediði taþlarla örülmüþtür ve belirlemelerin hiçbirinde Kýzýlbaþ Aleviliðe iliþkin ne yol, ne erkân, ne de meydan bulunmamaktadýr. Gerek Derviþ Tur Dede’nin belirlemelerine gerekse yukarýdaki örneðe iliþkin söylenecekler kuþkusuz ki burada belirtilenlerden ibaret deðildir. Birçok noktada söylenecekler, bu çalýþmanýn boyutlarýný aþacak özelliktedir. Diðer yandan yeri de deðildir. Yaptýðýmýz çalýþmanýn önemine ve biraz da içine düþülen aczin temel dayanaðýna iþaret etmek için deðinip geçmeyi zorunlu gördük. Yukardan beri yaptýðýmýz belirlemelerden de anlaþýlacaðý gibi her inanç ya da onun belirlediði yaþama biçimi; inanan ve yaþayanlarýnýn dünyaya, evrene ve insana bakýþýndan ilhamýný alýr. Ýnsanlar, nasýl bir yaþama biçimi öngörmüþlerse öyle düþünürler. Nasýl düþünürlerse yaþamlarýný da o þekilde düzenlerler. Hem maddi dünyalarýna hem de manevi dünyalarýna iliþkin düzenlemeler temelde bu zeminin dýþýnda oluþmaz. Kuþkusuz insanlar seçtikleri yaþam tarzlarýnda, bu zeminde ürettikleri maddi ve manevi dünya düzenlerinde, birbirlerinden etkilenirler. Konumuz açýsýndan belirtelim; ister Müslüman olsun, ister Hýristiyan olsun ister Kýzýlbaþ ya da Asuri ya da Yahudi, Anadolu’da yaþayan halklarý yakýndan izleyin, gerek kentsel yaþamlarýnda gerekse kýrsal yaþamlarýnda ayrý halk olmaktan doðan kimi özgün özellik farklýlýklarýný saymazsanýz, birçok ortak edinim içinde olduklarýný görmekte gecikmezsiniz. Daha az deðiþkenlik göstermesi bakýmýndan kýrsal kesimlerde bu ortak yaþam özellikleri çok daha fazladýr, çok daha köklüdür. Ne var ki düzenlerin, özel çýkarlarýn halklar, kültürler, inançlar arasýna ördüðü duvarlar o kadar kalýn bir perde yaratmýþtýr ki insanlarýn gözünde bu özellikleri göremeyecek kadar körlük oluþur… Bu duvarlar, daha çok Kýzýlbaþlýk çevresinde örülmüþtür. Hangi dinden olursa olsun egemen dinlerden birine geçiþ yapan gerisinde kalana tutu kaka demeyi ihmal etmemiþtir. Örneðin Hakk’a yürüyen bir Can için yapýlacak yolculuk erkânýnda, Anadolu insaný olduðu ve büyük ölçüde bu özellikleri taþýdýðý þartlarda, kimileyin öyle edinimlerle karþýlaþýrsýnýz ki Ýslamiyet o edinimi “kâfirlikle” niteler ve lanetlik sayar, ama bir Müslüman Anadolulu o edinimi yerine getirmekten vazgeçemez. Mezar ziyaretinden tutun, kutsal sayýlan kiþilerin ziyaretine, ziyaret kabul edilen mekânlarýn ve geçmiþe dair kutsallýklarýn ziyaret edilmesine, oraya adaklar adamasýna varýncaya dek Kýzýlbaþ’a göre Sünni diye

Sayý 21


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:16

Page 21

¸ E SERÇESM

tanýmlanan Müslümanlar da yapmakta ve yerine getirmektedir. Hakk’a yürüyen bir can için yerine getirilmesi gereken kurallardan “Bedenin Yýkanmasý” esas olarak Hititlerden kalan bir gelenektir. Ýslamiyet bu yolakta dünkü çocuk bile sayýlmaz. Anadolu insaný hangi inançtan olursa olsun binlerce yýldan bu yana bu erkâný sürdürmektedir. Ancak, hangi inançtan kaç kiþi bu gerçeði görüp kabul edecektir? Acaba binlerce yýllýk Anadolu ve Mezopotamya geleneðinin en asli mirasçýsý kaç Kýzýlbaþ kendi gerçekliðinin bu tarihselliðini bilmektedir? Bu çerçevede, kendi din öðretisinin kendini koþullandýrdýðý sýnýrlardan sýyrýlýp kaç Müslüman, örneðin, bir Süryani Kilisesine girip orada ne yapýldýðýný öðrenmek istemiþtir. Kaç Süryani, ölüm korkusundan sýyrýlýp da kapý komþusunun neler yaptýðýný görüp bilince çýkarmýþtýr? Egemenlerin dayattýðý kör karanlýktan kaç din sahibi Müslüman uykudan uyanýp; “küfrettiðim ve küfür ettiðim kabul ettiðim kendi öz kardeþimdir” deyip Kýzýlbaþ hanelere yan bakmaktan vazgeçmiþtir?.. Sorunun özü buradadýr. Söyleneceklerin arkasý gelmez. Kuþkusuz, yitirilmiþ hafýzalarýn derlenip toparlanmasý kolay olmayacaktýr. Biz sabýrla bu yolculuðu sürdürmeye devam edeceðiz, etmek zorundayýz da. Sözün burasýnda konuya girme gereði doðmuþtur artýk.

Bedenin Rahat Ettirilmesi Kýzýlbaþlýkta “Bedenin Rahat Ettirilmesi” demek, vücudun þehrini “Toprak Ana’nýn kucaðýna hazýrlamak, bu anlamýyla da doðuþ haline uygun hale getirmek” anlamýna geliyor. Bu günlük, yani maddi giysilerden soyundurmak olarak da anlaþýlmaktadýr. Ýlk erkân olarak yolculuk hizmeti buradan baþlar ve sýrayla devam eder. Erkân, açýktýr ki Hakk’a yürüyenin kadýn ya da erkek oluþuna göre Pir ya da Dapir (Pir Ana) tarafýndan yürütülür. Onlarýn bulunmadýðý yerde musahipli yetiþkinler yapar bu görevi. Eðer musahipli de yoksa orada hazýr bulunan yetiþkin yol evlatlarýndan birisi bu görevi yerine getirir. Daha önceleri Hakk’a yürüyen canýn bedeni, býrakýnýz yol dýþýndan bir camii imamý ya da kilise papazý gibi birilerine teslim etmeyi, onlara bir Kýzýlbaþ için “cenaze” hizmeti gördürmeyi, ikrardan geçmemiþ yol evlatlarýna dahi gösterilmezdi. Kuþkusuz, bu tutum bir muhafazâkarlýk, tutuculuk anlamýna gelmez, veya ona örnek olarak da ortaya çýkmazdý. Kýzýlbaþlýk inanýþýna göre, Vücudun Þehri’ni terk eden canýn, ruhsal bakýmdan saf ve pak bir “Can” olarak aslýna yolcu olmasýný temin içindir. Bu ise her türlü nagativiteden uzak tutmak anlamýna gelmektedir Kýzýlbaþ için. Ýkrardan geçmemiþ ve bu zeminde görgüye girmemiþ bir can, kirlidir, o dünyasal negativitenin etkisi altýndadýr. Bu nedenle Beden, ikrardan geçmemiþ bir Kýzýlbaþ evladýna dahi gösterilmezdi.

a. Gözlerin Sýrlanmasý (Kapanmasý) Can bedeni terk edip son nefes verildiðinde gözler açýk kalýr. Kadýn ya da erkek olmasýna baðlý olarak beden baþýndaki Pir ya da Dapir ya da orada hazýr bulunan bir Can, “Gerçeðe Hü!..” diyerek orada bulunan canlarý sükuta çaðýrýr. “Bismiþah Allah Allah”[1] diyerek sol eliyle Hakk’a yürüyen canýn açýk olan “Beden Gözünü” kapatýr. Sol el, dilek elidir; sol el Hakk’a uzanan eldir Kýzýlbaþlýkta. Bu bakýmdan erkâna dikkat edilir. Sol el gözlerin kapanmasý için uzanýrken, sað el göðüste pençe olur. Hemen belirtelim, Kýzýlbaþlarýn bu Yolculuk hizmetlerini, Kýzýlbaþ Pirler ve Rehberler yürütür. Onlarýn bulunmadýðý yerde de YolErkân- Meydan’dan geçmiþ her Can, Yolculuk hizmetlerini yürütür. Bu hizmet, Derviþ Tur Dede’nin belirtildiði gibi manevi de olsa imamlara, hocalara devredilmez. Bir Kýzýlbaþ açýsýndan bu kuralýn tersini yapmak, ne yoldur ne de erkân. Bu baðlamda, Hakk’a yürüyen Canýn gözlerini kaparken Pir ya da Dapir þöyle der: “Tende ve canda kendini var eden Hakk’ýn adýyla, Bismiþah Allah Allah!.. Kapadýðým Hakk’a yürüyen canýmýzýn beden gözüdür. Onun can gözü þu an açýktýr. Meydanýmýz onun ýþýðýndan nasip ala, Can gözü üzerimize ola. Hýzýr gözcüsü, Mansur terazisi ola.”

b. Çenenin Sýrlanmasý (Baðlanmasý) Gözlerin sýrlanmasýndan sonra çenesi sarýlýr. Beyaz ve kullanýlmamýþ bir bezle çeneler Bir’leþtirilip, çenenin altýndan geçirilen bez baþýn üstünden ve biraz arkadan baðlanýr. Hizmeti gören gülbankýný okumaða devam eder ve þöyle der: “Tende ve Canda kendini var eden Hakk’ýn adýyla, Bismiþah Allah, Allah! Cümle canlarýn hak kapýsý, dilekler makamý, doðan doðuran, esirgeyen, baðýþlayan ya Hak, senden geldim sana giderim. Bu can bu bedeni terk etti. Dâr-ý didar için yol hazýrlýðýndadýr. Sen yardým et ya Þah-ý Merdan!.. Kollarýný aç Analar anasý Ana Naciye. Darýnda rehber ol ya Mansur!.. Birler, Üçler, Beþler, Yediler, Onikiler, Kýrklar ile olsun, ya Hýzýr!...”

Mayýs 2006

c. Yolculuk Döþeði Hizmeti yürüten bir yandan Gülbankýný okurken Hakk’a yürüyen canýn bedeni üstündeki giysileri çýkartýr. Bütün giysiler çýkarýldýktan sonra Can yataðýndan çýkartýlýp, baþý gündoðumuna ayaklarý günbatýmýna gelecek þekilde, yerde hazýrlanan yastýksýz bir döþek üzerine uzatýlýr. Bu döþek onun son yolculuk döþeðidir. Kadim gelenekte bu döþek, bir de, onun Ýkrar ve Musahiplik erkânlarý sýrasýnda atýlmýþtý (Geniþ bilgi için Kýzýlbaþ Alevilikte Yol-Erkân-Meydan adlý kitabýmýza bakýnýz).

d. Ellerin ve Ayaklarýn Bir’lenmesi Sonra bedenin “Bir”lenmesini saðlar. “Ya Hak! Ya Hýzýr! Ya Ana Naciye” der. Erkekse, sað eli sol elin üzerine koyarak önce göðüste elleri Bir’ler. Kadýn ise bunun tersini yapar. Bu Dâr nizamýdýr. Kadýnýnki göðüs hizasýnda erkeðinki göbek üstünde Bir’lenir. Sonra ayak tarafýna geçer. Ayaklarý düzeltir ve baþ parmaklardan ayaklarý Bir’leyerek baðlar.

e. Bedenin Örtülmesi Bu iþlem henüz bedenin Sýr’lanmasý anlamýný taþýmýyor. Beden yýkanmasýndan sonraki örtüleme hizmeti bedenin Sýr’lanmasýdýr. Burada henüz yüz de görülecektir, beden de. Bu nedenle bu hizmete Sýr’lama denmez. Arýlýðýn duruluðun simgesi olan beyaz bezi, bedenin baþýný ve ayaklarýný örtecek þekilde, boylu boyunca beden üzerine örter. Hakk’a yürüyen Can eðer erkek ve yetiþkin ise onun Ýkrar Kemeri, genç ise kýrmýzý bir kuþak, yetiþkin bir kadýn ise, yine ayný baðlamda kemeri ya da “üçeteði” baþucuna konur. Genç ise kýrmýzý tülbent ile kuþaðý yeterlidir. Tahtacý ve Çepni Kýzýlbaþlarýnda üçeteðe “Deðre” de derler. Deðre ona, birincisinde evlendiðinde; ikincisinde, eþ ya da musahip ikrarýnda; üçüncüsünde ise Hakk’a yürüdüðünde giydirilir. Bu kural özellikle köylük yerlerde hâlâ uygulanmaktadýr. Kürt Kýzýlbaþlarda sarý-kýrmýzý-yeþil kuþak ve örtü atýlýr. Daha eskilerde, bu renklerle iþlenen ve üzerinde kutsal sembollerin bulunduðu Hiyeratik kilimler örtülürdü. Bu kilimler evlerde de zaten yerlere serilmez, duvarlara asýlýrdý. Ayrýca Tahtacýlarda olduðu gibi Kürt Kýzýlbaþlarýnda da kadýnlara üçetek, giydirilirdi. Sonra beden çevresine güzel kokular serpilir. Eskiden “Üzerlik” ya da “Günlük” denilen tütsü otu ya da gül ve çiçek usarelerinden yapýlan kutsal “Baresma” çubuklarý yakýlýrdý.(*) Bunun yerine þimdilerde, özellikle de þehirlerde oturanlar kokulu mumlardan Çerað (Delil) uyandýrabilirler, hazýr Baresma çubuklarý yandýrabilirler. Baresma çubuklarý on ikili deste olarak yandýrýlýr. Unutulmamalýdýr. Hakk’a yürüyen Canýn baþ tarafýna sehpa ya da tepsi konur. Üzerine Kýrmýzý bir örtü atýlýr. Can hakký için bir, Dört Kapý (kuvvet) hakký için de dört olmak üzere beþ adet Çerað (Delil) uyandýrýlýr. Delil uyandýrýlýrken “Ya Hak, Ya Hýzýr, Ya Ana Naciye” denmesi yeterlidir. Gülbanklarýn mümkün olduðunca sessiz ve sakin okunmasýna dikkat edilmelidir.(**) Hakk’a Yürüyen Canýn yolculuðunun baþladýðý yer ve zamana göre kimi tedbirlerin ya da hizmetlerin yürütülmesine dek, Musahipli ve Musahip kardeþleri yoksa en yakýnlarýndan bir çift bedenin yanýnda býrakýlýr. Yetiþkinlerden üç kiþinin de Delilci-Gözcü ve Meydan hizmetlisi olarak orada kalmasý gerekir. Bedenin çevresinde toplanýp aðýtlar yakmak, genelinde Anadolu-Mezopotamya insanýnýn geleneðinde bulunmaktadýr. Ancak, Kýzýlbaþ erkâný, yaþadýðý bedeni terk edip yolculuða durmuþ bir Canýn, huzursuz edilmemesini öðütler. Bu ayrýlýþýn üzüntü veren yönü onun zâhir yüzüdür. Yaþanýlan kalýbýn ve bütün alýþkanlýklarýn, onunla örülmüþ moral deðerlerin terkidir acý veren..Oysa bâtýnen bu bir ayrýlýþ deðildir. Canýn evrensel sonsuzluktaki yerini ve süreðini devam ettirmek üzere çýktýðý bir yolculuktur. Bu ise ölümsüz kabul edilen sevgi diyarýna, gerçek yurda yani aslýna kavuþma yürüyüþüdür. Burada geride kalan her canýn sevinç duymasý gerekir. Kýzýlbaþ yolaðýna da “ölüm” denilen korku dininin gölgesi sindiðinden, her Hakk’a yürüyen Canýn geride býraktýklarý için sevgi yerine korku çýðlýklarý, histerileri yaþanmaktadýr. Bu Kýzýlbaþlýða uygun deðildir. (Dizi Yazýnýn Devamýný Gelecek Sayýmýzda Okuyabilirsiniz) Notlar (*) Can bedenden ayrý olduðu için beden kontrolsüzdür. Henüz beden ise bütündür ve ayrýþmamýþtýr. Bünyesindeki gazlar kontrolsüz olarak onu terk edip kötü kokuya neden olacaðý için bu iþlem gereklidir. (**) Bu hizmet eðer zamanýnda Pir ya da Dapir hazýr deðilse Hakk’a yürüyen canýn baþýnda her kim varsa onun tarafýndan da yürütülür. Ve en kýsa zamanda da diðer hizmetlerin yürütülmesi için Pir ya da Dapir’e ulaþýlýr. Hizmet için davet edilir. [1] Yazar bu terimi “Bismiþah, Halla, Halla” olarak kullanmayý tercih etmektedir. Bu konudaki görüþleri için “Kýzýlbaþ Kadýn” adlý kitabýna bakýnýz. Haþim Kutlu, Kýzýlbaþ Kadýn, Alev Yayýnlarý, 2005. Burada anlaþýlýrlýk kolaylýðý nedeniyle deðiþtirilmiþtir - E.Korkmaz.

21


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:16

Page 22

¸ E SERÇESM

BU DÝZÝNÝN ÖNCEKÝ YAZILARINI SERÇEÞME’NÝN 18. VE 20. SAYILARINDA BULABILIRSINIZ.

Humeyni Radikalizmi - Bölüm III Vahap Erdoðdu

H

umeyni “önce iman, sonra her þey cilere itaat etmenin akla uymadýðýný savunuyordu. Humeyni, devrimin onu izler” diyordu. Müslüman kendi Humeyni, “eðer insan Yüce Tanrý’ya inanýr ve toplumunda yabancý gibi olamaz. Onu Güneþi gördüðü gibi, kalp gözü ile açýk bir halkýn “refahýnýn yükseltilmesi”, Ýslam, Ali ve Hüseyin gibi, savaþarak biçimde görüyor ise, günah iþlemesi olanaksýzdýr” ya da yaþanýr. Müslümanlýk kendi içine diyordu. “toprak bütünlüðünü korumak” kapalý, bireysel bir inanç biçimi deðildir. ÝmansýzBunun doðal sonucu da, Humeyni’nin aðzýnlýða, çürümüþlüðe, Ýslamý yoketmek isteyen Batý dan çýkan her söz, Ýran Ýslam Cumhuriyetinin yaiçin yapýlmadýðýný, taklitçiliðine karþý her Müslüman savaþ vermek salarý olarak uygulamaya konulmuþtu. Bu “yasak“Ýslamýn birliði için” zorundadýr. Ona göre, “kutsal savaþ (cihat) için bir lar” yasasýna karþý gelmek, bunlarý eleþtirmek yapýldýðýný saat, altmýþ yýllýk ibadetten daha deðerlidir.” “ÞeTanrý’ya karþý gelmekle eþ tutuluyordu. Bu ayný hitlik” insanýn ulaþabileceði en yüksek makamdýr. zamanda, Humeyni’nin Tanrý’nýn yeryüzündeki söylüyordu “Ýyi bir ev için çocuðunun þehit olmasýný kim tek temsilcisi olduðu anlamýna geliyordu. Yalnýzca ister? Aslolan bu deðildir. Aslolan öteki dünyadýr. Ýran’a deðil, bütün Ýslam dünyasýna, giderek tüm Þehitlik öteki dünya demektir. Tanrýnýn iyi kullarýdünyaya Ýslamýn ilahi adaletini O getirecekti. Bu nýn, peygamberlerin aradýðý þehitlik budur.” amaç için devrim ihraç edilecekti. Bütün dýþ örgütHumeyni, devrimin halkýn “refahýnýn yükseltillerine, elçiliklerine, þiddet kullanýlarak ya da diplomesi”, ya da “toprak bütünlüðünü korumak” için matik yollarla, Devrim yayýlacaktý. Ýran elçilikleri yapýlmadýðýný, “Ýslamýn birliði için” yapýldýðýný propagandayla, mali desteklerle, suikastlarla, karýsöylüyordu. Bu nedenle Irak’ýn saldýrýsýna karþý þýklýk çýkarmakla görevlendirildi. Haberalma koyabilmek için Beni Sadr’ýn Þah döneminin asBakanýnýn ifadesiyle, dünya ölçeðinde yetmiþ altý kerlerinin hapisten çýkarýlarak cepheye sürülmesi TV kanalý kontrolleri altýndaydý.2 Dünya Ýslam Kurtuluþ Örgütü Bürosu bu amaç önerisini reddetmiþti. Bunun yerine, devlet on iki için kuruldu. Baþýnda Mehdi Haþem bulunuyordu. yaþýndan büyük erkek çocuklarýn ana-babalarýnýn Haþem, Humeyni’nin halefi Montezari’nin yakýn onayý alýnmadan askere çaðrýlmasý için buyruk yaadamýydý. Büro, Devrim Muhafýzlarý ile iç içe çalýyýnladý. Bunlar Ýmamýn vesayeti altýnda olacaklar, þýyordu, ama ondan baðýmsýzdý. Haþemi’nin öldüklerinde Cennet’e gideceklerdi. On binlerce adamlarý Filistin, Lübnan, Afganistan ve Güneyçocuk baþlarýna baðladýklarý þehitlik bantlarýyla Doðu Asya’da etkindiler. Suriye’de bir büro açsavaþ alanlarýna aktýlar. Bir kýsmý askeri birliklerin mýþlar, çeþitli ülkelerden gelenler burada eðitiliönünde mayýn temizleme iþlerini yerine getiriyoryorlardý. Libya lideri Kaddafi ile, Türkiye’de lar, bir kýsmý canlý bombalar olarak Irak tanklaErbakan ve partisi ile yakýn iliþki içerisinde idiler. rýnýn üzerine sürülüyorlardý. Gerçekten de savaþ Büro yurtdýþýnda pek çok cinayete karýþmýþtý. Türaraçlarýndan, silahtan, savaþý yönetebilecek subaykiye’de iþlenen bir dizi cinayet, araba bagajýnda dan yoksun Iran ordusunu oluþturan bu insanlar, Ýranlý mültecilerinin kaçýrýlmasý, bu örgütün elemanlarý tarafýndan gerdevrimin yaratmýþ olduðu sarhoþluk içinde, þehit olmak için can atýyorçekleþtirildi. lardý. Humeyni’nin gönderdiði “Cennet yolunda arkadaþlarýyla birlikte” Devrim, devrim ihracý için yeterli müþteri bulamayýnca, þiddetini içesavaþmanýn “keyfinden”, yaþamlarýna getirdiði “ýþýktan” söz eden basýlý riye yöneltti. Önce liberaller, demokratlar, laikler, komünistler kitle hamektuplarý Humeyni’ye geri gönderiyorlardý.1 linde temizlendi, ardýndan Mollalar arasýnda iktidar mücadelesi bütün Rehine bunalýmý sonucu petrol gelirleri önemli ölçüde düþmüþ, devlet þiddetiyle sürdürüldü. Solcular ve liberaller temizlendikten sonra, Devyönetiminde ve iþletmelerinde ideolojik temizlik, yedek parça, temel rim Muhafýzlarýna yeni iþ gerekiyordu. Bu yeni iþ Suudi Arabistan’a sanayi mallarýnýn ithalatýndaki sýnýrlamalar, yatýrýmlarýn kesilmiþ olmasý, benzer Ýslami ahlak polisliði idi. 1983’te yasayla zorunlu hale getirilen ekonomiyi durma noktasýna getirmiþti. Enflasyon artmýþ, iþsizlik yüzde “tesettür”, belirli alýþkanlýklar edinmiþ orta sýnýf kadýnlarýna karþý bu keotuzlara yükselmiþti. Savaþ, koþullarý daha da aðýrlaþtýrmýþtý. Kara ordunar mahalle delikanlýlarýnýn ellerinde etkili bir intikam aracý haline gelsunun silah ve donanýmýnýn yüzde otuzu çalýþamaz halde idi. Hava kuvmiþ oluyordu. vetlerinin yarýsý savaþ dýþý kalmýþtý. Gönüllüler molotof kokteyliyle Devrim Muhafýzlarý kýsa sürede öylesine etkili olmaya baþladý ki baþsavaþýyorlardý. taki Ayetullahlarýn iktidarlarýný bile tehdit eder hale geldi. 1984’te Mec1981 yýlýnda Meclisin toprak reformu önerisi, Humeyni’nin desteðine lis Baþkaný Rafsancani’nin giriþimiyle, örgüt Dýþiþleri ve Haberalma karþýn, Devrim Konseyi tarafýndan “þeriata aykýrý” olduðu gerekçesiyle Bakanlýklarýnýn denetimine sokuldu. Bu da yetmedi, 12 Ekim 1986’da reddedilmiþti. Konsey, 1987’de iþ yasasýný da ayný nedenle geri çevirHaþemi ve adamlarý tutuklandý. Televizyonda iþlediði cinayetleri anlattý. miþti. 1988’de yapýlan seçimlerde ulema meclisteki sandalye sayýsýnýn Kapalý kapýlar arkasýnda yapýlan mahkemeden sonra, Haþemi idam edilyarýsýný kaybetti. 270 sandalyeli meclisin yalnýzca 63 sandalyesi medrese di. Bu olay, çok büyük bir etkinliði olan Montezari’nin de gözden düþkökenlilerdi. Ýktidar kavgasýnýn önü alýnamamýþtý. Yanlarýný çarþcýlarý mesi anlamýna geliyordu. Haþemi’nin idam edilmesiyle bir þey deðiþmeda alarak zenginleþen mollalar, yeni bir egemen sýnýf olarak iktidarlarýný di. Haþemi, Rafsancani ile Montezari arasýndaki rekabetin kurbaný oldu. baþkalarý ile paylaþmak istemiyorlardý. Bu çekiþme bugün de sürmekteOn binlerce aydýn, sanatçý, düþünür yok edildi. Ýran’ýn üç bin yýllýk küldir. Adý pek çok yolsuzluklara karýþmýþ, Ýran’ýn en zengini olduðu söyletür mirasýyla iliþkisi kesildi. nen eski Cumhurbaþkaný Rafsancani karþýsýnda, Tahran Belediye BaþKuþkusuz Humeyni rejiminin dýþarýda beklediði desteði yeterince kanlýðý sýrasýnda dürüstlüðü ile bilinen, gecekondu benzeri bir evi, 90’lý bulamamasýnda, Þiiliði yanýnda, ABD ve Ýngiltere’ye karþý takýndýðý tuyýllarýn bir Peugeot araba sahibi Ahmedinecad’ýn seçilmiþ olmasýnýn tumun da büyük payý vardý. ABD’nin desteðindeki Suud Vehabiliði, Hunedeni de budur. meyni radikalizmini büyük bir tehlike olarak görüyordu. Humeyni’nin Ýran’da Humeyni’nin Batý taklidi Þah rejimi karþýsýndaki baþarýsý, baþarýsý nüfusunun çoðunluðunun Þii olan Irak, Körfez þeyhlikleri ve radikal Ýslamýn laiklik karþýsýnda bir zaferi olarak algýlanýyordu. Þah petrol bölgesinde önemli bir Þii nüfusu barýndýran Suudi Arabistan için gibi, arkasýna emperyalizmi alarak ülkesini kan gölü içerisinde yöneten çok büyük bir tehlike oluþturacaktý. Saddam’ýn bu güçler tarafýndan bir despotun kiþiliði ile bütünleþtirilen “laiklik”, Ýslam dünyasýndan kýþkýrtýlarak Ýran üzerine salýnmasýnýn nedeni de bu korkudan kaysökülüp atýlmalýydý. Bu görüþ emperyalist politikalarca da benimsendi. naklanýyordu. El Kaidenin çekirdeðini oluþturan 200 Arabýn Þii asýllý Batý tipi demokratik, laik bir sistemin Ýslamcý politikalar içersinde tutolduðu da biliniyordu. Ýran bunlar kanalýyla Talibanla da sýký iliþki içerimak olanaksýzdý. Böylece Ýslamcý anlayýþla laik anlayýþ arasýna aþýlmaz sindeydi. bir duvar örülmüþ oluyordu. Öte yandan, Humeyni Devrimi, Ýslam dünyasýndaki Vehabi egemenÇoðu radikaller gibi, Humeyni de, yasa yapma gücünün yalnýzca liðine bir meydan okuma oluyordu. Suriye dýþýnda kalan Arap ülkeleri, Tanrý’da bulunduðunu, insanlarýn yasa yapamayacaðýný söylüyordu. O, Ýran’daki yeni rejime karþý ortak bir tavýr içerisine girmiþlerdi. Atatürk ve Rýza Þah gibi, Ýslamý yok etmek için her þeyi yapan yöneti-

22

Sayý 21


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:16

Page 23

¸ E SERÇESM

Bu süreçte birbiri ardýndan gelen geliþmeleri anýmsamakta yarar vardýr. Humeyni 1 Þubat 1979’da Iran’a döndü. Mart 1979’da Ziya-ül Hak ZülfikÂr Ali Butto’yu astýrdý. Temmuz 1979’da General Hasan el Bakr’ýn yardýmcýsý Saddam Hüseyin, iktidarý tek baþýna ele geçirdi. 4 Kasým 1979’da Tahran’daki Amerikan Elçiliði basýldý, Amerikalýlar rehin alýndý. Aralýk 1979’da Sovyet ordusu Afganistan’a girdi. 1980’de Saddam, Humeyni’ye “sýranýn öteki tiranlara da geldiði” yolunda kutlama telgrafý göndermiþ olan, Irak’taki Þiilerin en büyük lideri Ayetullah Bakr-üs Sadr’ý öldürttü ve bundan beþ ay sonra (Eylül 1980) nüfusunun çoðunluðunu Araplarýn oluþturduðu Kuzistan’a saldýrdý ve Güney Iran iþgal edildi. Saddam’ý Ýran’a yönelten bir neden de, 1971’de Ýran’ýn Ýngiltere ve ABD’nin desteði ile Ýran Körfezindeki üç adayý iþgal ederek, topraklarýna katmasýydý. Irak da buna karþýlýk yetmiþ beþ bin Ýran kökenli Þii’yi sýnýr dýþý etmiþti. Türkiye bu dönemlere, uzun, karmaþýk siyasal çatýþmalarýn, askeri darbelerin, siyasal bunalýmlarýn içinden geçerek gelmiþti. 23 Aralýk 1978 günü Maraþ katliamý gerçekleþtirildi. Resmi kayýtlara göre yüz on bir kiþi öldürüldü. 1 Þubat 1979’da Abdi Ýpekçi öldürüldü. 4 Kasým 1979’da M. Aðca, askeri cezaevinden kaçýrýldý. Bir yýl sonra Papa’ya suikast düzenlendi. 12 Eylül 1980’de askeri darbe yapýldý. Askeri yönetim din derslerini zorunlu hale getirdi ve Ýmam Hatip okullarýnýn sayýsýný artýrdý. Bu koþullar altýnda Ýran mollalarý için en elveriþli ülke Türkiye idi. Türkiye ayný zamanda Vehabiliðin de önemli bir faaliyet alaný idi. Vehabilik, eðitim alanýnda, bankacýlýk alanýnda, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðýnda, camilerde ve tarikatlarda oldukça etkili hale gelmiþti. 12 Eylül askeri yönetimi merkezi Riyat’ta bulunan Rabýta ile iliþkilerini sýkýlaþtýrmýþ, cami cemaatleri ve tarikatlara desteðini açýktan sürdürmeye baþlamýþtý. Avrupa’da görevli 444 din görevlisinin maaþý Rabýta tarafýndan ödeniyordu.3 Ýran Ýslam Cumhuriyeti, en yakýn iliþkisini Erbakan ve çevresi ile kurmuþtu. Erbakan yandaþlarý “Ýran’da Humeyni, Türkiye’de Erbakan!” sloganý ile alanlarý dolduruyorlardý. Avrupa Birliðine karþý Ýslam Birliði, NATO’ya karþý Ýslam NATO’su, Ýslam Para Birliði kurulacak, Ýslam Cihadý ile Ýsrail yok edilecek, Kudüs kafirlerden temizlenecektir. Erbakan’ýn projesinde Taksim’e bir cami, Çankaya’ya bir cami ve nihayet Anýt Kabir’e bir cami yaptýrmak vardý. Ýran Büyük Elçisi (þimdilerde Ýran Dýþ Ýþleri Bakaný) Erbakan’ýn yanýnda siyasal mitinglere katýlýyor, kürsüde siyasal nutuklar atýyordu. Sincan’da yapýlan “Kudüs Gecesi”inde Ýran Büyükelçisi alkýþlar arasýnda sahneye çýkarak, þunlarý söylemiþti: “Size Ýslam köktendinci denmesinden korkmayýnýz. Köktendinci Peygamber’in söylediklerini ve yaptýklarýný yapmaktýr. Tanrý bunlara zaferi müjdelemektedir.” Erbakan, iki radikal hareket arasýndaki rekabeti kurnazca kullanan bir oportünistti. Öte yandan, bu iki radikal hareket de Erbakan hareketinin dýþýnda, gizli, açýk iliþkilere giriþecek kadar deneyimli idiler. Suudi baðlantýlý Ýslamcý örgütlerde eðitilip yetiþtirilmiþ, belediyeler ve siyasal partilerde çýraklýk dönemini tamamlamýþ bir kadro, iktidarý ele geçirmek için fýrsat kolluyordu. Ýran’da Humeyni’nin ardýndan Taliban’ýn Sovyetlere karþý baþarýsý, Ýslamcý hareketi yüreklendirmiþti. Evrensel bir Ýslam Devriminin zamanýnýn geldiðine inanýlýyordu. Bu yükseliþ, Ýslamcýlarýn gözünde insanlýðýn Ýslamcý kurtuluþa kavuþacaðýnýn belirtileri idi. Bu devrim yalnýzca Ýslam dünyasýndaki laik, demokrat, ulusalcý hareketlerin önünü kesmekle kalmayacak, bütün insanlýðýn kurtuluþunun da habercisi olacaktýr. Bu yaklaþým Ýslam dünyasýnda beklentileri olan emperyalist güçlerin de iþine geliyordu. Suudi petrol dolar desteðinin yanýnda, CIA’nýn lojistik ve politik desteði Ýran’ýn anti-Amerikan söylemlerini engelleyememiþti. Öte yandan da, Soðuk Savaþ döneminde “yeþil kuþak” stratejisi kapsamýnda siyasal islamý ideolojik bir silah haline getiren Washington politikalarý için, yeminli bir anti-laik, anti-ulusalcý, anti-komünist olan Humeyni Ýran’ý, dolaylý da olsa, Þah dönemindeki iþlevini koruyordu. Uzlaþmaz iki düþman görüntülerine karþýn, kapalý kapýlar arkasýnda Ýsrail ve Amerikalýlarla yapýlan on beþ aylýk pazarlýktan sonra iki bin anti-tank füzesi, iki yüz otuz beþ, yerden atýlan füze karþýlýðý, Lübnan’da Hizbullahýn elindeki üç Amerikalý rehine serbest býrakýlmýþtý.4 Aslýnda rehine olayý yalnýza Büyük Þeytana karþý düþmanca bir tepkinin sonucu deðildi. Ýçeride bazý güç sorunlarýn çözümü için dikkatlerin baþka yönlere çekilmesi amacý yanýnda, Baþkan Carter’ýn Þah’a saðladýðý kararlý desteðin de bir karþýlýðý idi. Carter’ýn rehineler konusunda Humeyni yönetimi ile

Mayýs 2006

diyalog arayýþlarý yanýtsýz kalýrken, Carter karþýsýnda seçim kampanyasý sürdüren Reagan-Bush ekibi ile el altýnda iliþki kurulmuþtu. CIA kaynaklarýna göre, Reagan döneminin CIA baþkaný olacak olan William Casey, Ýran yetkilileriyle temasa geçerek rehinelerin Carter döneminde serbest býrakýlmamasý karþýlýðýnda silah yardýmý vaadinde bulunmuþtu.5 Gerçekten de rehineler, 20 Ocak 1981’de Reagan’ýn baþkanlýk yemin töreninden birkaç dakika sonra serbest býrakýlmýþtý. Ýsrail ile iliþkiler ise kesintiye uðramadan, el altýnda sürdürülmekteydi. Ýsrail gizli servisi Irak’a iliþkin Ýran’a önemli askeri bilgiler aktarmýþ, 1980 baharýnda Ýran’a küçük bir parti silah sevkýyatý yapmýþtý. Ýlginç olan ise, Ýsrail ile yapýlan silah alýþveriþinin simsarlýðýný, CIA’dan aldýðý para karþýlýðý Musaddýk’ýn devrilmesine destek veren Ayetullah Seyyid Kaþani’nin oðlu Ahmet Kaþani yapýyordu.6 Ýsrail Ýran’ýn Irak nükleer tesislerini vuracak gücü olmadýðýný görünce, Ýran-Irak Savaþýnýn baþlamasýnýn hemen ardýndan, 7 Temmuz l981’de, Irak’ýn nükleer tesislerini hava saldýrýsý ile yoketmiþti. ABD’nin Irak’ý resmen desteklediðini ilan etmesine karþýn, Ýsrail Ýran’a desteðini sürdürmüþtü. Ýran “devrimi” çeyrek yüz yýlýný devirdi. Bu süre içerisinde devrim, karþýtlarýný susturmuþ olmasýna karþýn, yýðýnlara kendini kabul ettiremedi. Ýran halký rejime karþý tutumunu her fýrsatta dýþa vurmaktadýr. Ancak örgütlenme özgürlüðü, basýn özgürlüðü, seçme ve seçilme özgürlüðünün önü kesilmiþtir. Ýran’da halkoyu ile kabul edilmiþ bir anayasa vardýr. Seçimle gelen bir parlamentosu var. Yerel yönetimler de seçimle göreve geliyorlar. “Halk iradesi”, “demokratik” bir biçimde gerçekleþtirilmiþ oluyor. Ýran, Taliban rejiminden, Suut rejiminden daha “demokratik”. Ama bütün yasalar, bütün uygulamalar din ulemalarýndan oluþan Devrim Konseyi’nin sýký denetiminden geçiyordu. Seçilecek adaylar Konseyin onayýný almak zorundadýr. Þeriat kurallarý Afganistan’daki Taliban yönetimi ve Suudi Krallýðýndaki uygulamalar kadar katýdýr. Devlet mekanizmasý Devrim Muhafýzlarý adý verilen, fanatik ayak takýmýnýn eline geçmiþti. Okur yazar bile olmayan mollalar kadýlýk yapýyor, idam kararlarý alýyor, bu kararlarý infaz ediyorlar. Bush ve ekibinin Büyük Ortadoðu Projesi (BOP) kapsamýnda öngördükleri “islami demokrasi” bugün Afganistan ve Irak’ta olduðu gibi, Ýran’da uygulanmaktadýr. Kýyaslandýðýnda, Ýran daha da demokratik sayýlýr. Ancak Ýran, Bush’un “þeytan üçgeni”ndeki konumunu korumaktadýr. Ýran petrol ve doðal gazýna kýskançlýkla sahip çýkmakla kalmýyor, BOP’un dýþýnda kalarak oyun bozanlýk ediyor. ABD’nin, “nükleer projesi” yaygarasý, týpký Saddam dönemindeki “kitle imha silahlarý” yalaný gibi, dünya kamuoyunu Ýran’a karþý kýþkýrtmaya yönelik bir aldatmacadan öteye gidemiyor. Irak örneðinden ders almýþ olan dünya kamu oyunun, bu taktiðe pek itibar ettiði yok. Ýran’ýn nükleer çalýþmalarýnýn bugün ulaþtýðý boyut, belirli bir yatýrým masraflarýný göze alan pek çok ülkenin kýsa sürede ulaþabilecekleri teknolojik boyuttan farklý deðil. Öte yandan, bu teknoloji, uluslararasý piyasalarda kolayca edinilebilecek harcýâlem bir meta olarak, kýzýþtýrýlmýþ bir rekabet içine sokulmuþtur. “Nükleer silah” yaygarasýný taraflar, kendi amaçlarý doðrultusunda ustaca kullanmaktadýr. Ýçeride örselenmiþ bulunan radikal iktidarýný pekiþtirmek için molla rejimi bulunmaz bir fýrsat yakalamýþtýr. Rehine bunalýmýnda olduðu gibi, bu fýrsat da içeride canlanmaya baþlayan muhalefeti yeniden baský altýna alma olanaðý saðlamýþtýr. Kadýnlara karþý uygulamaya konulan “tesettür” kararý bunun yalnýzca bir örneðidir. Daha da önemlisi, sürdürülen gerginlik politikasýndan taraflar umulandan daha çok yarar saðlamaktadýr. Irak bunalýmý, petrolün varil fiyatýný 20 dolardan 60 dolarlara fýrlatmýþtý. Ýran gerginliði fiyatlarý 80 dolarlara götürüyor. Bush takýmýnýn arkasýnda bulunan petrol ve silah tekelleri, karlarýný görülmemiþ boyutlara çýkarýyorlar. Ýran’a da silahlara harcayacak bol dolar olanaklarý doðuyor.

NOTLAR:

1 2 3 4 5 6

Armstong, Age, s. 328. Bellaigue, Age, s. 237. Hürriyet, 2 Kasým 2005. Bellaigue, Age, s. 144. Dreyfuss, Robert (2005), Devil’s Game, Metropolitan Books, New York, s. 292. Age, s. 293.

23


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:16

Page 24

Ali Ekber Çiçek Hakk’a Yürüdü Ayhan Aydýn

ALÝ EKBER ÇÝÇEK 1938 - 2006 On dört bin yýl gezdim pervanelikte Sýdk-ý ismin duydum divanelikte Ýçtim þarabýný mestanelikte Kýrklarýn Cemi’nde dara düþ oldum Güruh-u Naci’ye özümü kattým Ýnsan sýfatýndan çok geldim gittim Bülbül oldum firdevs baðýnda öttüm Bir zaman gül için zara düþ oldum

PÝR SULTAN ALDAL

O yüzyýllarýn nefesiydi. Þaman dualarýndan Dedem Korkut’a; Gök Ata’dan Köroðlu’na uzanan büyük Türk ozanlýk geleneðinin günümüzdeki en önemli temsilcilerinden birisi olarak sanatýnýn edebinden, erkânýndan ödün vermeden yarým asýr boyunca devamlý, devamlý çaldý Telli Kuran’ý. Onun elinde dile gelen Telli Kuran, Orta Asya’dan, Anadolu’ya, Balkanlar’a uzanan Türk boylarýnýn hem’i de, bu büyük coðrafyada boy veren türlü halklarýn, dinlerin, dillerin harman yeri olduðu, büyük nehirlerin birbirlerine baðlandýklarý diyarlarda kültürleri birbirine baðlýyordu. Barak ovalarýndan, Çepni, Türkmen obalarýna, Yakutistan’dan, Ahmet Yesevi’nin Yesi’sinden, Bakü’ye, Tebriz’e, Beydilli Aþiretinin yaþadýðý Irak Telafer’e, Suriye’ye, Bulgaristan’ýn Deliorman’ýndan þimdi biraz da olsa bizim de sayýlan bize yazgý olan “gurbet elleri” Ýskandinavya’ya kadar Batý Avrupa’da türküsevenlerin gönüllerinin sultanýydý Ali Ekber Çiçek. Yolu çok küçükken gurbete düþmüþtü. Yetimliði, yalnýzlýðý, uzaklarda olmayý yaþamýnýn içine demleye demleye, yedire yedire bir iyicene yerleþtirmiþ, tüm aþklarýný, sevdalarýný, hüzünlerini, dertlerini türküler söylerken dile getirmiþti. Gönlü hep gamlýydý, hep gerçek bir dost aradý, gerçekten huzurlu, mutlu olacaðý bir yerin keþfindeydi. Aslýnda okyanusun ortasýnda gibiydi, toplumun içinde de olsa, sahneye her çýkýþýnda mahcuptu. Bunca seveni olmasýna, bunca toplum içinde bulunmasýna raðmen kaç kiþi gerçekten onun dünyasýna tam girebilmiþ, onu anlayabilmiþ, onun gerçek dostu olabilmiþti? Her sahneye çýkýþta daha ilk kez sahneye çýkýyormuþ gibi tevazu sahibi, utangaç, alçakgönüllü bir insan, böyle insan, böyle insanlar var mýydý dünyada? Ne güzel ki bizim ülkemizde vardý. O ince ruhlu, zarif, sanatçý unvanýný tam hak eden büyük bir emektardý. Üretken bir insan olmasýnýn ötesinde, onu eþsiz kýlan sanatýndan ödün vermeyen, mýzrabýný kendi bildiði deðerler dýþýnda bir yöne çevirmeyen, ekonomik kaygýlar gütmeden eserleri en iyi þekilde seslendirmekten baþka gayreti olmayan yönüydü. Ýnsaný seven, doðayý seven, yaþamý seven Ali Ekber Çiçek en çok deyiþleri, türküleri sevdi. Türküleri hissederek, ruhunun içinden, binlerce yýllýk yakarýþlarýn, haykýrýþlarýn, sesleniþlerin rengini onlara katarak söylüyordu. On binlerce insan için onun türkülerini dinlemek, dile getirmeye çalýþmak yaþamýn acýmasýz yönlerine bir tepkinin, hayatý bir anlýðýna da olsa gaile almamanýn, yare perdesiz sitem edebilme, Tanrý’ya aracý olmadan seslenebilmenin bir vesilesiydi. Ama ayný zamanda Hatai’lerin, Pir Sultan Abdal’larýn, Teslim Abdal’larýn, Derviþ Ali’lerin Kýzýlbaþlýklarýný nefeslerle, demelerle, düvaz-ý imamlarla dile getirmeleri gibi onlarla ayný inancý, ayný duyguyu paylaþmanýn da, ortak benliðe, kolektif ruha da sahip olmanýn da adýydý Ali Ekber Çiçek ismi. Dedelerin içinde yetiþmiþ, onlardan ilham almýþtý. O bir cem bülbülüydü. Ýmam Ali’nin, Ýmam Hüseyinlerin yolunu sürüyordu. Dost katarýnýn nazlý kamberi Ali Ekber Çiçek, Alevi deðerlerini büyük ozanlarýn þiirleriyle seslendirirken, insaný tek baþýna da olsa, toplum içinde de olsa alýp yaþanan maddi dünyanýn dýþýnda da erenlerin, alp erenlerin, velilerin, gerçek üstü tümüyle insancýl hayatlarýn sürdürüldüðü bir baþka mana âlemine de götürmesini baþarýrdý. Ozanlarýn bilgece sözleri yanýnda, sular gibi coþkun akan, çaðýldayan sesiyle yedi kat gök üzerinde olan paylaþýmcý, bölüþümcü, adaletli bir dünyanýn da türküsünü söylüyor, her þeyin insanca olduðu, gül alýnýp, gül satýlan ve nadana minnet edilmeyen bir yaþamýn da varlýðýný hatýrlatýyordu gaflette olanlara. Derdim çoktur hangisine yanayým, derken dost elinden bulunacak çarelere bizi ulaþtýrýyor, bize kýlavuzluk da yapýyordu. Ýmam Hüseyin’in onda yeri bambaþkaydý. Haydar Haydar, derken insanýn varoluþ serüveni gibi, Kerbelâ’da yaþanan acýlarý da benzersiz bir þekilde seslendirmesini biliyordu. O aslýnda çok çaldý, çok söyledi. Sazý ve sesi ölümsüzdü. Ölümsüzdü de ne yaþamý, ne de sanatý hakkýnda çok detaylý bir araþtýrma yapýlmamýþtý. Kendisiyle Aralýk ayýnda yaptýðým uzun söyleþide anladýðým kadarýyla yaþama ve insanlara da biraz kýrgýndý büyük usta. Dost görünen çok insan ona yaklaþmýþ, o da dost bildiði meydanlarda çok olmuþtu ama gerçekten de bir dost bulamadým gün akþam oldu, dediði gibi ozanýn biraz da yalnýz ayrýlýp gitti aramýzdan. Ama giderken doðduðu topraklar kadar, yaþadýðý, bu dünyadaki hayatýnýn son demlerini geçirdiði topraklarý çok mu çok sevmiþti. Vasiyeti üzerine Tanrý daðlarýnýn eteðine, Ýda/Kaz Daðlarý’na yaslanýp, ne farkýmýz var güzelim onlarla bizim aramýzda insan deðil miyiz nihayetinde

Benim mürþidim Muhammet Ali’dir Mürþidin didarý Hak didârýdýr Girebilir isen gönül evidir Giremezsen sakýn yerin deðildir Kapuya varmadan dibe geçilmez Mürþit olmayýnca müþkil seçilmez Çarþýya varmadan dükkân açýlmaz Bedestan ararsýn þarýn deðildir Bak þu erenlerden gelen da’vâya Çakal kâr eylemez þahin avýna Pir Sultan eydür çaðýrýr pirine Erüb yetiþmezse pirin deðildir

24

Kartal Cemevinde yapýlan törenden

Gözün açýk ise gel gir katara Bu yol görenindir körün deðildir Ne yitirdin ne ararsýn bu yerde Bu gül bülbülündür hârýn deðildir

Sayý 21


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:16

Page 25

¸ E SERÇESM

dediði, Yunanlýlara, Yunanistan’a doðru, Edremit Körfezi’ne bakan bir yamaçta sonsuz ýþýklar içinde yatarken, Türkmen töresini bin yýldýr bu topraklarda yaþatan insanlara da sonsuza kadar mihman oluyordu, Ýmam Ali gibi. Artýk o Tahtakuþlar köyünde tüm yöre insanýnýn aþkla baðrýna bastýðý bir ziyaret yeri olan mezarýnda, baþýna gelip Türkçe dualar eden, türküler söyleyen insanlarýyla huzur içinde. Ne güzel, erenler yataðý Doðu’dan, Erzincan’dan baþlayan hayat öyküsü Þaman dualarýnýn halen avazlandýðý barýþýn simgelerinden zeytin aðaçlarý altýnda, Türküyle Kürdünü, Alevisiyle Sünnisini, Yunanýný bile buluþturacak bir barýþ-kardeþlik anýtý gibi kalbimize gömüldü.

Cenazesi 26 Nisan’da Hakk’a yürüyen Ali Ekber Çiçek için ayný gün Kartal Cemevi’nde ve TRT Ýstanbul Radyosu’nda birer tören düzenlendi. Binlerce insanýn katýldýðý törende yapýlan konuþmalarda Ali Ekber Çiçek’in yaþamý, sanatý ve kiþiliði üzerinde durulurken, bu büyük deðerin kaybýnýn, toplumun da gerçek bir kaybý olduðu söylendi. Birçok sanatçýnýn ve dostunun katýldýðý cenaze törenlerine ayrýca Alevi/Bektaþi kurum ve kuruluþlarýnýn baþkanlarý, temsilcileri, dedeler, babalar, yazarlar katýldý. Cenaze merasiminin ayný gün yapýlmasý Anadolu’dan ve Avrupa’dan büyük sanatçýyý seven binlerce insanýn törene katýlýmýný imkansýz kýldý. Sevenlerinin gönlünde ölümsüz olan sanatçý için ayrýca Edremit’te de sanatçý dostlarýnýn, yakýnlarýnýn katýldýklarý bir baþka merasim daha yapýldý. Vasiyeti üzerine Ali Ekber Çiçek, Edremit Tahtakuþlar köyü Mezarlýðý’na defnedildi.

Kýrk Hayrý

Ýstanbul Radyosu önünde yapýlan törende Arif Sað konuþuyor

Büyük sanatçýnýn defnedildiði Edremit Tahtakuþlar Köyü’nde de kýrk merasimi nedeniyle dört Haziran’da bir tören yapýldý. Yüzlerce insanýn katýldýðý etkinlikte dostlarý mezarý baþýnda Ali Ekber Çiçek için dualar ettiler, çalýnan sazlar eþliðinde nefesler ve türküler söylediler. Yöredeki Tahtacý Türkmen köylerinden de katýlýmýn çok yüksek olduðu Kýrk Hayrý’nda onu sevenler tarafýndan kazanlar kurulup lokmalar daðýtýldý. Bundan sonra Ali Ekber Çiçek için geleneksel anma etkinlikleri yapmak isteyen dostlarý, ayrýca bir anýt mezar yapýlmasý için de çaba harcadýklarýný belirttiler.

Mayýs 2006

10 - 11 HAZÝRAN 2006 TARÝHÝNDE BREMEN’DE YAPILAN

Alevi Akademisi Bilim Kurulu Toplantýsý Dr. Özgür Savaþçý, Alevi Akademisi Bilim Kurulu Baþkaný Alevi Akademisi Bilim Kurulunun halka açýk olarak yaptýðý toplantýlardan ilki 10 - 11 Haziran 2006 tarihlerinde Akademi’nin Bremen’deki merkezinde gerçekleþti. Toplantýya Bilim Kurulu üyelerinin tamamý katýldý. Anýmsanacaðý üzere Alevi Akademisi, geçen yýl 3 Aralýk 2005 tarihinde Bremen’de satýn aldýðý merkezi yerinin açýlýþýný yapmýþ, bu açýlýþ çerçevesinde ayný zamanda Bilim Kurulunu seçmiþ ve Bilim Kurulu þu isimlerden oluþmuþtu: Yrd. Doç. Dr. Bülent Bilmez, Prof. Dr. Cengiz Güleç, Enis Emir, Prof. Dr. Ýþaya Üþür, Dr. Ýsmail Kaygusuz, Dr. Krisztina Kehl, Mustafa Düzgün, Dr. Özgür Savaþçý (Baþkan), Dr. Yaðmur Say Bilim Kurulu’nun bu toplantýsýnýn ana amacý “Aleviliðin kayda geçirilmesi ve aktarýlmasý” þeklinde özetlenebilir. 10 Haziran öðleden sonra toplantý Hasan Ali Ýçlek dede’nin sunduðu üç deyiþle baþladý. Akademi Baþkaný Mustafa Düzgün ile Akademi Bilim Kurulu Baþkaný Dr. Özgür Savaþçý’nýn açýþ konuþmalarýnýn ardýndan Pof. Dr. Cengiz Güleç, Aleviliðin Düþünsel ve Felsefi Boyutlarý; Prof. Dr. Ýþaya Üþür, Küreselleþme ve Dinsel Ýnançlarýn Durumu konulu genel sunumlarýnýn ardýndan Dr. Özgür Savaþçý, Alevi Gençliðin Eðitim Sorunlarý; Enis Emir, Aleviliðin Arapça Yazýlý Kaynaklarý konulu bildirilerini sundular. Toplantýda bundan sonra sýrasýyla þu bildiriler sunuldu: Dr. Krisztina Kehl: Alevi Kimlik Mücadelesinde Almanya ve Türkiye’de Din Dersleri Yrd. Doç. Dr. Bülent Bilmez: Arnavutluk ve Balkanlar’da Aleviliðin Yazýlý Kaynaklarý Dr. Ýsmail Kaygusuz: Aleviliðin Dinsel Ýnanç Kültüründe Yazýlý Temel Kaynaklar ve Ýki Örnek; Ummu’l Kitab, Ýhvan üs-Sefa Doç. Dr. Yaðmur Say: Aleviliðin Osmanlý Dönemi Yazýlý Kaynaklarý Mustafa Düzgün: AA’nýn Çalýþma Programý ve Yayýnlar, Ýnternet Üzerinden Yapýlacak Eðitimin Önemi ve Müzik Okulu’nun Anlamý ve Önemi Ortaya çýkan sonuç özetle, Aleviliðin her ne kadar sözlü yöntemle aktarýla gelmiþ olsa da, yazýlý kaynaklarýn oldukça bol sayýda olduðu; sözlü kültür adlandýrmasýnýn kesinlikle küçümseyici ya da “hor görücü” olmamasý gerektiði yolundaydý. Ýster sözlü, ister yazýlý olsun, aktarýmýn iþlevinin aksamamasý, eðer inancýn aktarýlmasýnda aksama olursa, bunun sonunun asimilasyona varacaðý doðrultusundaydý. Ayrýca, yýlda üç veya dört sayý çýkacak olan bir kitap-dergi projesinin hayata geçirileceði, bunun yanýnda sayýsý kýrka yakýn olan çeviri ve yazýlý kaynaklarýn gözden geçirilerek, yayýmlanacaðý bildirildi. Ýki gün süren toplantýnýn son kýsmýnda ise deðerlendirme yapýldý. Daha sonra, Akademi Baþkaný Mustafa Düzgün bir teþekkür konuþmasý yaparak, toplantýyý bitirdi.

25


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:16

Page 26

¸ E SERÇESM

Dertli Divani, Baba Mahmut Ensari türbesinde, ardaka Atatürk Barajý

Bir Nefeste Deyiþler Ahmet Koçak

2

MAYIS’ta Hüseyin Albayrak, Ali Rýza Albayrak ve Ulaþ Özdemir’le beraber Urfa’ya uçtuk. Benim gidiþ nedenim, Urfa, Kýsaslý âþýk ve canlarla Cem Vakfýnýn Kýsas Projesi üzerine söyleþiler yapmaktý. Sanatçý dostlarým ise Urfa Sýrrýn, Adýyaman, Gölbaþý ve Adýyaman merkezde organize edilen “Bir Nefeste Deyiþler” konserleri için gittiler. Bu konserlere iþtirak edecek Dertli Divani Baba ise bir gün önce Urfa’ya gitmiþti. Havaalanýna indiðimizde Sýrrýnlý gençler bizleri bekliyorlardý. Sevgi dolu karþýlamanýn ardýndan bizleri araçlarýyla kadim dostum Ýsmail Besuf’un evine götürdüler. Ýsmail can ve ev halký hazýrlýklarýný yapmýþ, bizleri bekliyorlardý. Ýlk konserin yapýlacaðý akþam saatlerine kadar sanatçý dostlarla beraber Ýsmail canýn konuðu olduk. “Bir Nefeste Deyiþler” konser dizisinin birincisi Urfa’da gerçekleþti. Devlet Su Ýþleri Konser Salonu’nda yapýlan etkinliðe halkýn ilgisi yoðundu. Sahneye önce Sýrrýn cem zâkirleri çýktý. Gençler yörelerine ait deyiþ ve düvaz-i imamlarý ustalýkla seslendirdiler. Gençlerin Urfa Semahý’ný çalmaya baþlamasýyla küçük semahçýlar sahneye çýktý. Çocuklar, döndükleri semahla “aðaç yaþken eðilir”in güzel bir örneðini sergilediler. Sýrrýn’lý gençlerin yöre kültürünü alçakgönüllü, doðal sunumlarýndan sonra davetli sanatçýlar sahneye çýktýlar. “Bâtýni Nefesler” ve “Þah Hatayi” albümleriyle müzik severlerin gönlünü fetheden amca çocuklarý Ali Rýza ve Hüseyin Albayrak, Alevi-Bektaþi inancýnýn ulu ozanlarýndan deyiþ ve nefesler seslendirdiler. Albayrak’lardan sonra sahneye Ulaþ Özdemir çýktý. Ulaþ, üç telli dede sazýyla Maraþ yöresinin cemlerinde ve muhabbetlerinde okunan deyiþlerden örnekler sundu. Kul Nesimi, Âþýk Veli, Âþýk Mücrimi, Meluli Baba, Âþýk Gevheri gibi ozanlarýmýzýn deyiþlerini okudu. TV dizilerine ve filmlere müzik de yapan Ulaþ, daha þimdiden çalýþmalarýyla Alevi-Bektaþi inancýna, kültürüne ve sanatýna gelecekte ciddi katkýlar yapacaðýný göstermektedir. Sahneye en son Divani Baba çýktý. Divani Baba’ya Ulaþ Özdemir, Ali Rýza Albayrak ve Hüseyin Albayrak da sazlarýyla eþlik ettiler. Bir saat süren konserin bu bölümünde Divani Baba kendi eserlerinin yaný sýra Kýsas yöresine ait deyiþ, düvaz-ý imamlar ve nefesleri seslendirdi. Divani Baba

du. Divani Baba konserin bitiminde canlara þöyle seslendi: “Eyvallah güzel dostlar. Biz inancýmýzdan, kültürümüzden, ölümsüz deðerlerimizden örnekler vermeye çalýþtýk. Yeryüzünde ne kadar farklý kültür, inanç ve ibadet anlayýþý varsa, aslýnda insanlar bunlarýn hepsini kültürel zenginlik olarak kabul etse ve herkes kendisinden farklý düþünene, farklý inanana, kendisinden farklý olana saygý duymayý öðrense yeryüzünde hiçbir sorun kalmaz. Bizim inancýmýz, yaþam felsefemiz, bunu öngörüyor. Yüzyýllar öncesinden günümüzü aydýnlatan, ölümsüz eserlerin sahibi gerçek âþýk ve sadýklar dizelerinde bizlere bunlarý anlatmaya çalýþmýþlar. (...) Anlý açýk, yüzü ak olmanýn yolu dünya dahi yýkýlsa kendi deðerlerinden, inançlarýndan ve düþüncelerinden ödün vermemektir. Bunu baþaran insan en yüce insandýr. Bizler erlerden, pirlerden, gerçek âþýk ve sadýklardan bunlarý öðrendik. (...) Sevgiyi üretmek ve sevgiyi paylaþmak gerekiyor. Gönül ister ki insanlar, kendisinden farklý olanlara karþý sevgi ve hoþgörüyü yaþatsýn. O zaman güzellikler olur dostlar. Ne mutlu emek ve duygu sömürüsü yapmadan düþündüðü ve inandýðý gibi yaþayanlara. Hepinize saygýlar. Eyvallah”.

DERTLÝ DÝVANÝ

Atýp Gözümüzden Gafleti Habý Bahri aþk boylayan caným erenler Özü katrenize ark edip geldik Aynel yakin dost cemalin görenler Pervaz-ý aþk ile çark edip geldik Atýp gözümüzden gafleti habý Böyle idi bize þahýn hitabý Vechinde okuyup ümm-ül kitabý Sýrr-ý men arefi fark edip geldik

“Bahri aþk boylayan caným erenler Özü katrenize ark edip geldik” dizeleriyle sanki “Bir Nefeste Deyiþler” konser dizisinin içeriðini de haykýrmýþ oluyor-

Konserin bitiminden sonra Sýrrýn Cemevi’ne gittik. Bu cemevini Hacý Bektaþ Dergâhý’ndan icazetli Halil Baba kendi olanaklarýyla yaptýrmýþ. Evinin hemen yaný baþýna. Biz cemevine gittiðimizde canlar toplanmýþlardý bile. Sanatçý dostlar ve cemevine toplanan canlarla geç saatlere kadar Balým Sultan muhabbeti, yani cem ettik. Ertesi gün öðleyin Adýyaman, Gölbaþý’ndaki konser için yola çýktýk. Bu kez mihmandarýmýz Divani Baba’ydý. Yol boyu bölgeyi bizlere tanýttý. Atatürk Barajý yolumuzun üstünde. “Buraya kadar gelip de barajý görmemek olmaz” diyor rehberimiz. Kýsa bir mola veriyoruz Atatürk Barajýnda. Ardýnda âdeta küçük bir deniz yaratan barajýn heybetine þaþmamak mümkün deðil. Barajdan ayrýlýp Gölbaþý’na doðru yola koyulduðumuzda hava iyice kapandý. Gök gürültüsüyle beraber yaðmur olanca hýzýyla yaðmaya baþladý. Rehberimiz dede, yolumuz da Hak yolu olunca sað salim ulaþýyoruz, Adýyaman’nýn Gölbaþý ilçesine. Gölbaþý’da temsilcimiz Kenan Tezerdi canýn hanesine konuk oluyoruz bu kez. Yol yorgunluðunu attýktan sonra konserin yapýlacaðý salona geçiyoruz.

“Bir Nefeste Deyiþler” konser dizisinin ikincisi Gölbaþý’nda yapýldý. Bu konserle ilgili detaylarý temsilcimiz Kenan Tezerdi yazdý. Bu konserin Urfa’dakinden bir farký sanatçýlarýmýzýn sahneye hep beraber çýkmalarý. Yaklaþýk iki saat sahnede kalan sanatçýlarýmýz izleyenleri mest etti. Konser sonrasý Gölbaþý Cemevi’nde canlarla bir araya gelip hasbýhal eyledik. Konseri izlemek için Maraþ, Nurhak’tan gelen Hüseyin (Güvercin) Baba ve beraberindeki canlarda muhabbette bulundular. Hüseyin Baba ile Gölbaþý, Savran’ýn dergâhtan icazetli babasý Mehmet Baba, demeleri, þiirleri ve ilginç anýlarýyla sohbete katýlan canlarý mest-i elest ettiler. Cemevi erenlerinin döndükleri semahla muhabbetin doruk noktasýna ulaþtýk. Tüm canlar

Gölbaþý konserini izleyen canlar

Hüseyin Baba, Mehmet Baba ve Divani Baba

Mahmut Ensari Türbesi’de analar, Adýyaman

26

Bir günahkar kuldur Dertli Divani Merdan-ý Ali’dir mürüvet kaný Halk edipte salmýþ bu þirin caný Kelam-ý kudreti sarf edip geldik

Sayý 21


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:16

Page 27

¸ E SERÇESM

Bu konsere tek bir kuruþ talep etmeden gelen sanatçý dostlarýmýza göstermiþ olduklarý duyarlýlýktan dolayý çok teþekkür ederiz. Tabii ki izleyici olarak katýlýp salonu coþturan tüm canlara da teþekkür ediyoruz. Konserde elde edilen parayý Kýsas Cemevi’ne teslim ettik. Çorbada bir tuzumuz bulunduysa ne mutlu bizlere. Tüm canlara aþk ile.

Ozanlarýmýz Sevenleriyle Buluþtu Sýrrýn Konserinden sonra Cemevinde Halil Baba ve canlarla muhabbet

bir can olmanýn huzuru, mutluluðu içinde bedeni dinlendirmeye çekildiler. Ertesi sabah, Adýyaman merkezde yapýlacak Bir Nefeste Deyiþler konserlerinin sonuncusu için yola koyulduk. Adýyaman yolunun üzerinde merkeze baðlý Kýzýlcahöyük köyü var. Divani Baba Kýzýlcahöyüklü canlara Adýyaman’a geçerken köye uðrayacaðýmýza söz vermiþ. Uðradýðýmýz Kýzýlcahöyük köyünün Kýzýlbaþ Kürt halký bizleri þaþkýna çevirdi. Kent yaþamýnýn hengamesinde unuttuðumuz “insanlýðý” yüzümüze vurdular. “Âdeme gel âdeme” dercesine, sanki yýllardýr birbirimizi tanýyor gibi özlem giderdik. O ne sýcak karþýlama, bizleri baðýrlarýna basmaydý öyle, þaþýrmamak elde deðildi. Bize mihmandarlýk yapan Ali Uras þahsýnda bizleri bir evlat sýcaklýðý ile baðýrlarýna basan tüm canlara aþk ola! Meþkiniz daim, Hýzýr yardýmcýnýz ola. Anlatmakta bile zorlandýðým, “kelimelerin kifayetsiz kaldýðý” bu ruh haliyle yola koyulduk, Adýyaman’a gittik. “Bir Nefeste Deyiþler” konser serisinin sonuncusu Adýyaman merkezde yapýldý. Burada da sanatçýlarýmýz sahneye beraber çýktýlar. Benim için bu gezi “Bir taþla iki kuþ vurmak” diyen sözümüze uygun oldu. Hatta fazlasý oldu. Hem Kýsaslý canlarla söyleþilerimi yaptým, hem candan insanlarla yarenlik ettim, hem de sanatçý dostlarýmýn bu enfes konserlerini izleme fýrsatým oldu. Aþk olsun, bu aþký bize sunanlara!

Merhaba sevgili canlar, Bizler Urfa’nýn Sýrrýn mahallesinde ikamet etmekteyiz. Burada oturanlarýn çoðu Hacý Bektaþ Dergâhý’na ikrarlý Alevilerdir. Ýbadet ve muhabbetlerimizi kendi olanaklarýmýzla yaptýðýmýz cemevimizde yürütmekteyiz. Ayrýca çeþitli kültürel etkinlikler yapmak için kýsa bir süre önce “Sýrrýn Yardýmlaþma Eðitim ve Kültür Derneði”ni kurduk. Yeni kurulmuþ derneðimizin tanýtýmý için amacýna uygun kültürel bir etkinlik düzenle-

mek istiyorduk. Bir baþka amacýmýz da Urfa’nýn Kýsas beldesinde inþaatý devam eden cemevine yardýmcý olmaktý. Bu baðlamda bir konser tertiplemenin yararlý olacaðýna inandýk. Þubat ayý içinde Konya’da Birlik Cemi vardý. Urfa’dan bizler de bu ceme katýldýk. Dertli Divani Baba’nýn yürüttüðü bu ceme Ýstanbul’dan sanatçý Ulaþ Özdemir de gelmiþti. Sýrrýn’da yapmak istediðimiz konseri ozanlarýmýza söyledik. Ozanlarýmýz bunu memnuniyetle karþýladýlar, ellerinden geleni yapacaklarýný söylediler. Urfa’ya döndükten sonra hemen bir komisyon oluþturup çalýþmalara baþladýk. Önce resmi iþlemleri tamamladýk. Devlet Su Ýþleri’nin konser salonu kiralandý. Biletler basýlarak gerekli yerlere býrakýldý. Etkinlikte yöremizin semahlarýný otantik haliyle sergilemek için yaþlarý on iki ile on beþ arasýnda deðiþen on iki çocuktan oluþan bir semah ekibi hazýrladýk. Bu ekibe zâkirlik yapacak olan Sýrrýn cem zâkirlerimiz bir program hazýrladýlar. Konser süresince çok disiplinli, güzel bir ekip çalýþmasý yürütüldü. Tüm gönüller bir oldu. Gönüller bir olunca tüm güzellikler ortaya çýkar. Öyle de oldu. Konser günü 2 Mayýs’ta ozanlarýmýz geldiler. Konser saati geldiðinde insanlar akýn akýn salonu doldurdular. Konsere gelen canlarý da kutlarým: 530 kiþilik salona 700 kiþi sýðdý. Canlarýn çoðu özveri göstererek merdivenlere oturdular. Kimileri de konseri ayakta izlediler. Ne kadar duyarlý olduklarýný gösterdiler. Sahneye önce cem zâkirlerimiz çýktý. Daha sonra çocuklardan oluþan semah ekibimiz çýktý. Çocuklarýmýz gerçekten güzel semah döndüler, gecenin yýldýzý oldular. Sonra deðerli sanatçý dostlarýmýz Hüseyin ve Ali Rýza Albayrak kuzenler sahneye çýktý. “Bir derdim var bin dermana deðiþmem” diyerek canlarý coþturdular. Sonra yetmiþ yýllýk dede sazýyla Ulaþ Özdemir çýktý sahneye. Alevi-Bektaþi müziðinin seçkin eserlerini seslendirdi. Son olarak çýkan ozanýmýz Dertli Divani Baba’ya diðer sanatçý dostlarýmýz da baðlamalarýyla eþlik ettiler. Dertli Divani Kýsas yöresine ve kendisine ait deyiþ ve düvaz-i imamlarý söyledi. Enfes bir program oldu. Sanatçýlarýmýz bizlere harika bir gece yaþattýlar.

Sýrrýnlý çocuklarýn semah ekibi

Gölbaþý konserini izleyen canlar

Gecenin Yýldýzý Çocuklardý Sadýk Besuf Urfa-Sýrrýn Temsilcisi

Mayýs 2006

Kenan Tezerdi Gölbaþý Temsilcisi Gölbaþý’nda çýkardýðýmýz Alternatif Bakýþ gazetesi ve Pandora Çiçekçilik’in katkýlarýyla ilçemizde düzenlenen konser halk müziði sevenleri mutlu etti. Konser 3 Mayýs Çarþamba akþamý saat dokuzda baþladý. Belediye Düðün Salonu’nda düzenlenen konserde ozanlarýmýz sevenleriyle buluþtu. Halkýmýzýn yakýndan tanýdýðý Ozan Dertli Divani sýk sýk ilçemize gelerek türküseverlerle buluþuyor. Divani’nin usta malý eserler ve kendi besteleriyle türkü yolculuðu devam ediyor. Sivaslý amcaoðullarý Hüseyin ve Ali Rýza Albayrak, þu ana kadar iki albüme imza attý. Ýstanbul’da müzik faaliyetlerine devam etmekteler. Konserin en genç sanatçýsý olan Ulaþ Özdemir, aslen Maraþ-Pazarcýklý. Beðeniyle izlenen, “O da Beni Seviyor” adýyla Malatya’da çekilen filmin müziðini yaptý. Ayrýca bir de albümü olan Özdemir, müzik yolculuðuna Ýstanbul’da devam ediyor. Sunuculuðu yapan Aslan Palalý, yakýn zamanda yitirdiðimiz Âþýk Mahzuni Þerif ve Ali Ekber Çiçek’in halkýn gönlünde ölmeyeceðini, genç sanatçýlarýn onlarýn yolunda yürümeye devam edeceðini belirtti. Ozanlarýmýzýn yaklaþýk iki saat sahnede kaldýðý konser, türküsevenlere güzel bir gece yaþattý.

Devamýný Dileriz Serdar Bektaþ Adýyaman Merkez Temsilcisi Adýyaman Hacý Bektaþ Veli Anadolu Kültür Vakfý’nýn 4 Mayýs tarihinde düzenlediði konser Vakfýn Konser Salonu’nda yaklaþýk bin iki yüz kiþinin katýlýmý ile yapýldý. Deðerli ozanlarýmýz hep beraber sahneye çýktýlar. Sanatçýlarýmýz solo ve beraber söyledikleri deyiþlerle izleyenleri coþturdular. Bu coþkuyu bizlere yaþatan sanatçýlarýmýza sonsuz teþekkürler ediyoruz. Uzun zamandýr bölgemizde böyle bir konser yapýlmamýþtý. Bu konseri düzenleyen cemevi yönetimine ve büyük desteklerini esirgemeyen halkýmýza teþekkürlerimizi sunarýz. Ve böyle güzel konserlerin devamýný dileriz. Dertli Divani Baba Adýyaman’da sevenleriyle

27


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:16

Page 28

¸ E SERÇESM

Mistisizmde Öz ve Kalýp Sorunu Ýsmail Özmen, Yargýtay Üyesi

H

içbir kalýp, hiçbir þekil/biçim sarýp sarmaladýðý özün yerini alamaz, çünkü o, içerik dediðimiz iç kurgu, gerçek yapý olmadýðý gibi, çekirdek sayýlan öz de deðildir, sadece ve sadece boþ bir kabuktur, eþ anlatýmla, öze en yakýn duran, ama o olmayan, dýþarý, dýþta sayýlan, korur gözükürken kýskanýp sýkan, özü hapseden, aslýnda onu hep örterek, saklayýp gizleyen, öz ile iþ ve iþlevleri, görev ve yükümlülükleri deðiþik olan bir olgudur.Bu baðlamdan gerçek mistisizme baktýðýmýzda, onun “tamamýyla spiritüel” bir aktivite olduðunu, hedefinin tamamen, transandantala yönelik bulunduðunu, gerçek dünya ile kýyaslanmasýnýn bile yapýlamayacaðýný görürüz. Öz kalýptan yansýtýlmalýdýr. Aslýnda Ýslâm mistisizmi, kendine özgü deyimiyle Tasavvuf, her açýdan Ýslâm dininin özü ve gerçek yüzüdür. Bunun için, Ýslâm dininde tasavvuf, diðer dinlerden örneðin Hýristiyanlýktan ve Musevilikten çok daha üstün bir öneme ve yere sahiptir. Oysa Ýslâm, kabuða hapsedilmiþtir. Mistisizm, ilk ayetin indiði günden itibaren (M 610), Ýslâm dini ile baþlamýþ, Ýslâm ulularý tarafýndan her açýdan geliþtirilmiþ, yüzyýllar boyunca düþünce ve sanat yaþamýna ýþýk tutup yön vermiþtir. Mistisizm, bu kaynaklýðý sýrasýnda, ince sezgisi, pek derin, çok yönlü ve renkli ilahî yaþam görüþ ve anlayýþý ile Ýslâm düþüncesini âdetâ bir sanat hâline dönüþtürüp buna göre yapýlandýrmýþtýr. Bu suretle tasavvuf, insanýn son hedefe uzanan saðlýklý, güzel, temiz yollardan geçip Allah’a yaklaþmasýný saðlayarak, ona kutsal ve gerçek bir kimlik kazandýrmýþ ve yine gerçek anlamda, içerikli ve donanýmlý bir özgürlük ortamý yaratma çabasý içinde tüm eylemlerini içtenlikle tamamlayan yeni bir yol olmuþtur. Tasavvufun ne olduðu hakkýnda binlerce görüþ ortaya atýlmýþ, ünlü sûfî Muhyiddin Ýbn al-Arabî (1162-1240) bu konudaki iki binden fazla tanýmý “Futûhât al-Mekkiyye” adlý yapýtýnda toplamýþ, hattâ kendisi de bütün bu tanýmlarýn özünün özü sayýlacak bir tanýmla þöyle özetleyip vurgulamýþtýr: ”Tasavvuf, Tanrý’nýn ahlâký ile ahlâklanmaktýr” diyerek en doðru ve kesin sonucu göstermiþtir. Bütün bu tanýmlardan Ýbn alArabî’nin çýkardýðý sonuç odur ki, tasavvuf.-eski bir söyleyiþle- “nefis tezkiyesi ve tasfiyesi”dir. Aslýnda, peygamberlerden ve onlarýn getirdikleri Kutsal kitaplardan çýkarýlan sonuçlar da farklý olmayýp buna koþuttur. Bakýnýz bunlardan Hz. Muhammed, “Ben ahlâk güzelliðini tamamlamak üzere gönderildim” sözüyle bu anlamlý gerçeði açýkça ve özlü biçimde deyimlemiþtir. Bu sözde özün kalýba yansýmasý anlatýlýr. Kuran ise; “Nefsini habislikten arýndýran, noksanlýklardan sýyrýlýp kurtuldu; arýndýrmayýp onlara uygun hareket eden ise noksanlýktan sýyrýlamayýp kurtulamadý.”1 Bu ayet dahi açýkça gösteriyor ki, Tasavvuf Ýslâm demektir. Mutluluk denilen bilim kentine açýlan kapý demektir. Ancak, bu öyle bir mutluluk bilimidir ki, kendine uyanlarýn, yani tüm inananlarýn dýþ ve iç hâllerini hem geliþtirir, hem güzelleþtirir, insaný insan ederek her þeyin üstündeki öncesiz ve sonrasýz bir mutluluða taþýr. Bu temel nedenlerle mistisizm, sadece formalizmi, boþ þekilciliði kabullenen ve bununla yetinen, yani ‘eþya âleminde gerçek vücudu deðil de, dýþa ait bir þekil gören’ Ortodoks Ýslâm düþünce ve görüþüyle yetinmez, yaratan Allah’a ulaþmayý ve O’nunla doðrudan doðruya, aracýsýz yaþamayý amaç edinir. Bunun için tasavvuf, tüm inananlara “nefis tezkiyesi ve ahlâk tasfiyesi”ni þart koþar ki bu da ancak, Peygamber yolunda gitmekle gerçekleþebilir; Peygamber yolu, tasavvufun yüreðidir, özüdür, kendidir. Ýþrakiyye (aydýnlatma) adý verilen felsefe çýðýrýnýn kurucusu, ünlü sûfî þehid Þahabeddin Suhreverdi’ye (1155-1191) göre “bilgi ýþýktýr, ancak derin bir seziþle insan gönlünde uyanan güçlü bir duyuþla elde edilir. Bilgi gerçek bir ýþýk olarak insan gönlüne doðar. O, keþf ile (duyuþ, seziþ) kavranýr. Varlýk da bir ýþýktýr” derken Suhreverdi, felsefe de doða-üstü, metafizik bir kanada kayar, mevcut bilimlerin tasavvufa aykýrý ve karþý olmayýp, aksine, bu yolun baþlangýçlarý bulunduðunu ileri sürerek yaratýlýþýn aslýný da getirip Peygamber’e, Kuran’ýn özünde gerçek anlamýný bulan tasavvufa dayandýrýr.2 Iþýk, kalýp tanýmaz. Bunun için sûfîler sezgi adamýdýr; bunun için St. John, “Karanlýk bir gecede aþkýn þiddetli arzusu ile her þeyin sükûnet içinde mevcut olduðu yere gittiðini” söylerken bu olguyu dile getirip vurgulamýþ olur. Bunun için, genel olarak tasavvuf, birer Nebî sayýlan sekiz ulu kiþinin sekiz özlü niteliðine dayandýrýlmýþtýr. Bu nitelikler þunlardýr: 1. Hz. Ýbrahim’in kerem ve sahaveti (iyilik ve eli açýklýðý),

28

2. Hz. Ýsak’ýn kaza ve kadere rýzasý, 3. Hz. Eyyûb’un sabrý, 4. Hz. Zekeriyya’nýn münâcâtý (yalvarýþý), 5. Hz. Yahya’nýn garipliði, 6. Hz. Musa’nýn suf-hýrka giyiþi, 7. Hz. Ýsa’nýn seyahati ve tecerrüdü (çýplaklýðý, soyunmasý) 8. Hz. Muhammed’in fakrý (yoksulluðu) Her sûfî bu özelliklerle doludur; sûfî olmak isteyen bu nitelikleri özünde taþýmalý, onlarla her yönden özdeþleþmeli, bir olmalýdýr. Böylece “Ýlm’e, Ayn’a ve Hak’ka yakin” hâle gelebilir. Sözü edilen yüce “hâllerle hâllenen” ve o eriþilmez “makamlarla makamlanan” sûfî, þu üç ayrý tasavvuf yolundan birinin yolcusu olur: ya sûfî olur ya mutasavvýf olur yahut da mustasvýf olur. Bunlarý kýsaca þöyle açýklayabiliriz: Bunlardan birincilerine “Vusûl” sahibi derler; bunlarýn amaçlarý visâldir, kavuþmadýr. Ýkincilere “Usûl” sahibi derler; bunlar asl üzre yolun hâlleriyle uðraþýrlar. Üçüncülere ise “Fodulluk” sahibi derler; bunlar, gerçek manayý anlamayan, gerçeði de görmeyenlerdir, bir tür körlerdir. Yine tasavvuf yolunda üç aþama, evre vardýr. Özetlersek bunlar: 1. Talib: Yolakta önce talib olunur. Tâlib, Tarikatý, yolu isteyendir. 2. Mürid: Ýkinci aþamadýr, bu müridlik evresidir. Mürid, bir tür istenç (irade) yoluna giren kimsedir. 3. Sülûk evresi, üçüncü merhaledir. Bu aþamada Seyr ü sülûkte bulunan mürid Sâliktir. Þayet bu Sâlik, vâsýl olursa ona tasavvufta (eren’ler) denir. Bu özet anlatýmlara göre: Mürid, (Vakt) sahibi; Sâlik, (Hâl) sahibi; Vâsýl da (Nefs ve Temkin) sahibidir.3 Bunlarý yaþayýp tatmayan bilemez. Yine sûfîlere göre, “Nefsini bilen Rabbini bilir.” Yunan felsefesi buna kýsaca “Kendini bil” sözü ile nokta koymuþtur. Demek ki, sûfîlere göre, insanýn gerçeðe ulaþmaya çalýþtýðý yükseliþ sýrasýnda, sýrasýyla izleyip gittiði makamlar þöyle sýralanýr: - Cehilden bilime, - Bilimden fehme, - Fehimden hikmete, - Hikmetten velâyete, - Velâyetten Nübüvvete çýkmasý öngörülmektedir. Yukarýda kýsaca, özetle deðindiðimiz bu yükseliþ sýrasý tamamlanýnca insana “melekler âleminin tüm sýrlarý” açýklanýp gösterilir. Özetlersek; sûfî, “daima Hakk’a yönelecek, daima Hakk’a nâzýr olacak, daima Hakk’a ârif” olacaktýr. Onun bu noktaya gelebilmesi için de sûfînin dünyadan ve dünya nimetlerinden el çekmesi, uzaklaþmasý; sükût, sükûn, uzlet üzere bulunmasý, özellikle her zaman ve her yerde Allah’ý zikir ve fikir etmesi gerekir.4 Tasavvufta güdülen son amaç, “tevhid”dir (birlik). Bunun en kestirme anlamý ise, kiþinin kendi özünde, iç dünyasýnda Allah’la bir olmasýdýr. Bütün çaba ve çalýþmalar bu gaye için harcanmalýdýr. Görülen o ki, biçim yönünden de Mistisizmin kaynaðý dinlerin, felsefenin, þiirin, sanatýn, müziðin, vb., bilim ve sanatlarýn esinlerini aldýklarý ayný kaynaktýr. Bir baþka anlatýmla, görülen dünyanýn üstünde ve ötesinde görünmeyenin bilincidir. Böylece mistik, öncesiz olanýn içinde geçici olaný, geçici olanýn içinde de öncesiz olaný görür, kavrar ve algýlar. Çünkü bunlar, mistiðin özündeki “bilme ve sevme” güçlerinden kaynaklanmaktadýr. Bu donanýmlara sahip olmayan bir kimse, sözü edilen o yüce doruklara eriþemez, çünkü onu taþýyacak kanatlarý yok demektir. Bakýnýz A. Kempis ne diyor: “Aþk, ne büyük bir þeydir; diðer bütün iyi þeylerin üstünde güzeldir; çünkü her þeyi eþit kýlan yalnýz odur” Meþhur Arap tarihçisi ve filozofu Ýbn Haldun (1332-1406) kendisi deðin ünlü olan “Mukaddime” adlý yapýtýnýn 6. faslýnda, Tasavvufu kasdederek “Bu ilim, Ýslâm milletinde meydana çýkan Þer’î ilimlerdendir” diyerek, tasavvufun þeriata aykýrý olmadýðýný vurgularken, Ýslâm topluluðu, tek ulus olmayýp, bir çok milletten ve zümreden oluþur, geniþ ve farklý kozmopolit bir topluluk nitelik ve özelliði taþýdýðý halde, Ýbn Haldun tarafýndan ‘millet’ olarak nitelendirilmesi her halde bir ifade zaafý olsa gerek.Yoksa, tasavvufun her dini, her milleti, her insaný kucakladýðýný bilmeyen kimseler var mýdýr ki acep yeryüzünde bilemiyorum?... Mistisizm, Yeni-Eflatunculuk dediðimiz Yunan ve Oryantal Senkretizminde, realitenin özünde, entelektüel (Aklî) denilen salt usçu bir yapýdan çok, sezgisel (Hadsî) denilen fakültelere dayanan kavram içerik ve niteliði sergiler. Örneðin terminoloji bakýmýndan mistik tecrübe (deneyim), mistik bilinç, doðrudan doðruya elde edilen, yaþanan bir deneyim olup; bilinç, bakýmýndan herhangi bir düþünce içermeyen þekilsiz ve

Sayý 21


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:16

Page 29

¸ E SERÇESM

¸ E SERÇESM renksiz bir bilinç türüdür; çeþitli kültürlerde sahip olduðu aslî karakterler bakýmýndan Bir’liðin kavranýþý; bu Bir’i iç âlemde ya da dýþ âlemde bulma açýsýndan içe dönük (Ýntroversive) veya dýþa dönük (Extrouversive) bir mistik bilinç olarak beliren, bir bakýma da irrasyonel (akýl dýþý) düþüncenin basit bir tipi sayýlan; duyular dünyasýnýn üstünde transandantal bir dünyayý bilmeyi içerir ki; dogmayý (Na’sý) umursamayan dinsel bir tavýr olup, ancak, bazý kimselere nâsib olan nâdir bir hâldir; gönlün skolastiði (hikmeti); duyularýn diyalektiði anlamýna da gelir. Özün burgaçlarýna düþmüþ bir dünyadýr bu!. Biliyoruz ki, gerçek Mistisizmin yöntemi ve iþi aþktýr. St. Catherine bunu þöyle vurgular: “Ey tatlý aþk! Senden meydana gelen hiçbir þeyi istemiyorum, ama yalnýz seni istiyorum.” Her mistiðin tüm dikkat ve ilgisini topladýðý Bir, hem bütün bir realite, hem de sevginin canlý ve kiþisel bir objesidir. O, hiçbir þekil-kalýp tanýmaz, çünkü içindeki tsunamiler bu kalýplarý, þekilleri, duvarlarý çoktan yýkýp ortadan kaldýrmýþtýr. Artýk, tüm ilgi gerçek reelde, deðiþmez Bir’de dir. Bunun için mistisizmin dünyada gitmediði ülke, çalmadýðý kapý kalmaz, ama o, hiç birinden de boþ dönmemiþtir, çünkü onun iþi barýþtýr, sevgidir, kardeþliktir; hiçbir zaman ýrk, renk, dil, din, cins ayrýmý tanýmaz; dayanýþma, imece, yardým tek sýðýnaðýdýr. Kendinde koþmasýný bilmeyen dýþarýda hiç koþamaz. Þunu da hiç unutmayalým ki, insan; sevgi ve bilme gücü ile tüm duyum’larýn baskýsýndan ve egemenliðinden kurtularak, bilme gücü ve isteðiyle felsefeye, yani özgür düþünmeye, sevme güç ve isteðiyle ise dine, þiire, müziðe, yani gerçek sanata varabilir. Zaten tam ve yetkin bir sevgi özlem ve tutkusunda her zaman bir bilme isteði gizlidir. Çünkü, sevginin yapý ve karakteristiði bir araþtýrma, bilme, bulmadýr; yani sevgi, suje ile obje arasýnda, tam bir kendini yok etme yolu ile karþýlýklý bir birlik ve dirlik demektir. Ama unutmayýn, þu da bir gerçek ki, tam ve yetkin bir bilme isteðinde sevgi bulunmaz; çünkü sevgi bilgisel donaným ögelerinin çoðundan yoksundur; bilgi tek baþýna, ancak bir tasarým konusudur, tasavvurdur, o haliyle edilgendir; sevgi ise canlý bir faaliyet, aktif yapýda cývýl cývýl bir etkinliktir. Sevgi hep, fiziksel, ussal, tinsel doðrultuda bir þeyler yapma güç ve olanaðý içerir. Dahasý her þeyde doðuþtan gelen dinamik içgüdü ile, ancak sevgi aracýlýðýyla iliþki kurulabilir. Çaðdaþ psikoloji buna “ussal çaba” adýný verir. Bu ussal çaba, yalnýzca salt istencin deðil, emosyon tarafýndan harekete getirilmiþ bir baþka deðiþik istencin etkinliði olarak karþýmýza çýkar; bu ise bir aksiyon ve düþünce karýþýmýdýr. Çaðdaþ psikolojinin bu savýnýn dayandýðý temel, Aristoteles’in (MÖ 384-322) “Entellekt, kendi kendisine hiçbir þeyi harekete geçiremez” sözüdür.5 Çünkü, entellektin iþi bir fabrikasyon iþidir, yani o, kendisine hazýr gelen maddeleri ayýrýr, sýralar, birleþtirir; ama entellekt, güçleri harekete geçiremez ve keþifte bulunamaz. Zira, bu iþler bir sevgi ve ilgi iþidir, bu da akýlda mantýkta deðil, yine ancak, ilgide ve sevgide bulunur.6 Elbette ki böyle bir görüþ, kalbin akla, entüvisyonun diyalektiðe üstünlüðü demektir. Dahasý insanýn, edilgen bir düþünce yaþamýyla yetinmeyerek, çabaya dayanan, etkinliði gerektiren güdümlü bir yaþantýyý kabulü anlamýna gelir. Çünkü, emosyon, sadece entellekti deðil, insanýn bütün aktivitesini harekete geçirir, en azýndan canlandýrýr. Bu nedenle de eþyanýn realitesinin içine girebilir ve tasavvufî anlamda, reel bir deneyime tasarruf ederek, sonunda insaný Allah’la birleþtirir. Edilgen bilim bilgisinden ibaret olan entellekt bilgisi, böyle bir içe giriþ ve buluþtan yoksundur, rahmetli Cavid Sunar’ýn daha örtülü bir anlatýmýyla, Ýzis heykelinin altýndaki yazýda belirtildiði gibi “Hiç bir fânî benim nikabýmý kaldýramamýþtýr” sözünde yatan bu gerçeði durmadan aramak gerekir. Ýnsanla Allah’ýn birleþmesi ya da birlikte olmalarý kavramlarý içerik ve yapý olarak birbirinin aynýsý deðildir. Çünkü birleþme, birlik, suje ile obje arasýnda bir ayrýlýðý, gayrýlýðý ve farklýlýðý zorunlu kýlar. Bunun için, mistik deneyimin bir birleþme olmaktan çok, esasta bir olmak olduðunu söyleyen Hind’li, Budist ve daha baþka mistikler ile Plotin bile bu olguyu vurgularlar ki, bence de bu böyledir ve de doðrudur. Çünkü bu, görmede iki þey diye bir þey ve ayrýlýk olmadýðýna ve esasta da iki þey bulunmadýðýna iþaret etmektedir. Özetlersek; mistik deneyim, entellekt olmayan bir bilinç türüdür, bu olgu, mistisizmin bir tür bilinç hâli olduðunu doðrulayýp gösterir ki; Mandukya Upanishtad’da mistik bilinç, daha doðrusu, Ýçe dönük (introversive) mistik bilinç þöyle tanýmlanýp açýklanmaktadýr: “O, duyumlarýn üstündedir, anlamýnýn üstündedir, her tür deneyimin üstündedir... O, dünyaya ve çokluða ait her þeyin tamamýyla yok edildiði ‘salt tek bir bilinç’tir...O, tanýmlanamaz bir huzurdur. O, ulvî bir iyiliktir. O, daha bir ikincisi olmayan Bir’dir. O, Nefs’tir.”7 Yalnýz, bütün bu araþtýrmalar sonunda varýlan ve görülen odur ki, gerçek mistisizm teorik deðil, pratiktir. Mistisizm, gerçek anlamda, “en son varlýðýn bilimi, en son varlýkla birleþme bilimi”dir. Gerçek mistik de, sadece salt Mutlak’ýn biliminden söz eden deðil, ama salt Mutlak’a koþup kavuþandýr. Kavuþmanýn gerçek kanýtý ise “Bilmek” deðil, “Olmak”týr. Demek ki, kýsaca mistisizm, her þeyden önce, pratiðe ait bir olgudur. Hep deneyimlerle varlýðýný gösterip sergiler. Sadece tecrübelerde vardýr.

NOTLAR: 1 2 3 4 5 6 7

Kuran, Þems suresi, 10-11 ayetler. Avârif al-Maarif, s. 6-9, 23, 25. Cavid Sunar, Tasavvuf Tarihi, s. 164, vd. Age, s. 167. Underhill, Mysticism, s. 47. Cavid Sunar, Tasavvuf Tarihi, s. 4. T.Stacer’den Akt.: Cavid Sunar, s. 5.

Mayýs 2006

OKUYUCULARININ KATKISIYLA ÇIKIYOR VE DAÐITILIYOR Serçeþme’nin gerçek sahibi Serçeþme’den niyaz alan okuyucularýdýr. Serçeþme’yi çýkaranlar ve daðýtanlar yurt içinde ve dýþýnda çalýþan, emeðiyle geçinen insanlardýr. Serçeþme canlarýn özverisine, paylaþýmcýlýðýna, çalýþkanlýðýna güvenir ve zorluklarý birlikte aþma gücüne dayanýr. Serçeþme eli kalem tutan tüm canlardan yazý, haber, fotoðraf, yorum, nefes, deyiþ bekliyor. Serçeþme tüm canlarý temsilci olmaya, canlarý abone yapmaya, yörelerine derginin toplu getirtilmesine ve elden daðýtýlmasýna katýlmaya çaðýrýyor.

TEMSÝLCÝ CANLAR YURTDIÞI Almanya:Berlin Zeki Konuk . . . . . . . +49.172.305 92 29 Darmstad Hüseyin Akýn . . . . . . +49.179 107 88 56 Frankfurt Sedat Bican . . . . . . . . +49.170.751 25 35 Gladbach Behçet Soðuksu . . . . +49.173.510 03 54 Hamburg A. Varol . . . . . . . . . . . +49.172.453 14 62 Hanau Kemal Nayman . . . . . . . +49.173.667 72 91 Kassel Hüseyin Öztürk . . . . . . . +49.162 153 33 20 Kiel Erdoðan Aslan . . . . . . . . . . +49 174 484 18 34 Oberhausen Mehmet Kaz . . . . . +49.173 612 01 95 Stuttgart Kýlavuz Bakýr . . . . . . . +49.162 909 70 70 Avusturya: Tirol Hüseyin Polat . . . . . . . . . . +43.650 841 55 99 Belçika: Brüksel Kazým Bakýrdan . . . . . . . +32.473 49 37 12 Fransa: Paris Ahmet Kesik . . . . . . . . . . . +33.672 96 33 44 Hollanda: Schieadam Halil Cimtay . . . . . . . +31.619 92 22 84 Gelderland Ali Rýza Aðören . . . . +31.651 25 63 19 Ýngiltere: Londra Ýsmail H. Büyükakan . . . +44.77.9367 1808 Ýsviçre: Basel Ýbrahim Bakýr . . . . . . . . . . +41.78 808 40 07 Kanada: Toronto Ahmet Akkuþ . . . . . . . . . +1.416.652 98 54

YURTÝÇÝ Adýyaman: Merkez Serdar Bektaþ . . . . 0538.457 34 14 Gölbaþý Kenan Tezerdi . . . . . . . . . . 0535.949 43 13 Amasya: Merzifon Ali Kiziroðlu . . . . . . . 0535.644 27 25 Ankara: Merkez Ýsmail Metin . . . . . . . . 0532.644 95 37 Sýhhiye Av. Timurtaþ Özmen . . . . . 0532.313 87 78 Antalya:Merkez Gülçin Akça . . . . . . . . 0532.282 72 80 Burdur: Merkez Mehmet Turan . . . . . . 0248.234 37 17 Denizli: Merkez Eyüp Ceylan . . . . . . . . 0536.739 28 42 Diyarbakýr: Merkez Mehtap Ürer . . . . . 0535.872 63 03 Eskiþehir: Merkez Þenol Gündoðdu . . 0532.254 26 06 Gaziantep: Merkez Haydar Dede . . . . . 0342.250 64 77 Hatay Ýskenderun Haydar Kalkan . . . . . 0326.614 26 50 Ýstanbul: Alibeyköy Veysel Köse . . . . . 0544.305 39 23 4. Levent Hüseyin Düzenli . . . . . . . 0555.204 73 79 Avcýlar Mustafa Kýlçýk . . . . . . . . . . . 0536.552 68 75 Beyazýt Bekir Güven . . . . . . . . . . . 0212.516 23 14 Çaðlayan Ali Ulvi Öztürk . . . . . . . . 0212.224 22 42 Fatih Rukiye Özgüven . . . . . . . . . . 0536.396 83 56 Ýçerenköy Yýlmaz Gürbüz . . . . . . . . 0535.524 49 12 Kadýköy Kazým Erol . . . . . . . . . . . . 0533.553 33 86 Kayýþdað Veli Göynüsü . . . . . . . . . 0532.687 31 09 Sarýgazi-Taþdelen Ergül Þanlý . . . . 0532.410 51 79 Soðanlýk Hasan Harabati . . . . . . . . 0532.787 70 98 Sultanbeyli Sadegül Çavuþ . . . . . . 0535.491 07 58 Yenidoðan Salih Arslan . . . . . . . . . 0535.941 15 09 Ýzmir: Merkez, Hüsayin Ýlbey . . . . . . . . 0536.203 64 82 Kocaeli: Ýzmit Ali Buðdaycý . . . . . . . . . . 0532.252 12 06 Konya: Beyþehir Salman Zebil . . . . . . . 0542.431 56 91 Maraþ: Elbistan Derviþ Þahin . . . . . . . . 0544.217 98 05 Nurhak Hasan Çadýr . . . . . . . . . . . . 0535.511 12 99 Samsun: Terme Emrah Çolak . . . . . . . 0542.341 33 03 Tekirdað: Merkez Hasan Arslan . . . . . . 0282.263 05 79 Tokat Merkez Ali Rýza Yýldýz . . . . . . . . . 0536.212 49 54 Urfa: Kýsas Ahmet Aykut . . . . . . . . . . . . 0536.777 63 47 Sýrrýn Sadýk Besuf . . . . . . . . . . . . . 0537.392 63 75 Zonguldak Karadeniz-Ereðli Cemal Kenanoðlu 0532.740 42 50

29


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:17

Page 30

¸ E SERÇESM

KONYA, BEYÞEHÝR, ÞAMLAR KÖYÜ

Görgü Cemi Ýzlenimleri Ahmet Koçak

M

ART ayýnýn ilk hafta sonu Ulaþ Özdemir’le beraber Ankara’ya gittik. Divani Baba ile Konya, Beyþehir’e gitmek için sözleþmiþtik. Gece Divani Babanýn evine mihman olduk. Ertesi gün kahvaltýdan sonra Beyþehir’in Þamlar köyüne doðru yola çýktýk. Yol boyunca Divani Baba bize Þamlar hakkýnda bilgi verdi. Þamlar’da 1975 ile 2000 yýllarý arasýnda Görgü Cemi yapýlmadýðýný; Alevilerin bölgede az sayýda olmalarý ve gördükleri baskýlar nedeniyle camiye gittiklerini; bu gidiþattan rahatsýz olanlarýn Hacýbektaþ’a gelerek, postniþine durumu anlattýklarýný; Veliyettin Efendi’nin de kendisini görevlendirdiðini anlattý. Altý yýldýr görevli olarak yýlda bir iki kez Þamlar’a geldiðini; halkýn camiden cemevine döndüðünü; her hafta cem ve yýlda bir görgü yapýldýðýný aktardý. Akþama Beyþehir’e ulaþtýk. Dergimizin Beyþehir temsilcisi olan Selman Zebil canýn evine indik. Urfa, Kýsas’tan Ýsmail Besuf, Adýyaman, Gölbaþý’dan Garip Kamil ve Gölbaþý temsilcimiz Kenan Tezerdi canlar da oradaydýlar. Kucaklaþýp Selman canýn hanesine mihman olduk. Ýki gün önce gelmiþ olan Kâmil can, görgü cemi için ön hazýrlýklarýn tamamlandýðýný bir tekmil Divani Baba’ya aktardý. Görgüye girecek canlarýn arasýnda dargýnlýk-küskünlük, haksýzlýða uðramak gibi sorunlarýn olmadýðýný, küçük sorunlarý da tatlýya baðladýðýný söyledi. Yola yeni girecek, ikrar verecek canlara da yolun, Alevi-Bektaþi inancýnýn kurallarýnýn anlatýldýðýný söyledi. Sonra on kilometre mesafedeki Þamlar köyüne hareket ettik. Mihmandarýmýz Selman Zebil can köyün tarihini özetledi: “Köyü 16-17. yüzyýlda kuranlar, Bozoklar’ýn Beð Dilli boyundan ‘Þamlular’ oymaðýdýr. 1514’te Þah Ýsmail’in yenilgisinin ardýndan, Yavuz’un Kýzýlbaþ katliamlarýndan kaçýp, daðlarý kendilerine yer edinen Þamlular (þimdi Suriye sýnýrlarý içerisinde kalan) Rakka’da zorla iskan edilmiþler. Buradan kaçarak Silifke üzerinden bugünkü daðlýk, taþlýk, ormanlýk Þamlar köyüne yerleþmiþler. Þamlar insanýnýn gönül birliði ile dolu bir iç evreni vardýr. Baðnaz, yobaz, görgüsüz deðillerdir. Þah Ýsmail’in düvazlarýný okur, Pir Sultan’ýn deyiþlerini söyler, Hacý Bektaþ Veli’yi Serçeþme olarak biliriz.” Köye ulaþtýðýmýzda Selman canýn dediði gibi daðlarýn eteðine kurulduðunu gördük. Düz

30

ovalarýyla tanýnan Konya’da böyle bir köy, þaþýrmamak mümkün deðil. Evler taþtan yapýlmýþ. Sokaklar dar, yollar toprak, sadece köyün ortasý denilebilecek (caminin önü) küçük bir alana yer taþlarý döþenmiþ. Yanlýþ okumadýnýz, cami Alevi köyün orta yerine dikilmiþ. Köyle ilgili bilgileri Divani Babadan dinlememiþ olsaydýk þaþýrýrdýk. Asimilasyon politikalarýndan nasibini almýþ bölgelerden biri Þamlar köyü. Köy halkýndan duyarlý birkaç kiþi, Hacý Bektaþ Dergâhý ve Divani Babanýn hizmetleri olmasaydý bugün çok daha sýkýntýlý günler yaþanýyor olabilirdi. Oradaki canlardan az da olsa hâlâ þu soruyu duyuyoruz: “Hem camiye hem de cemevine gitsek ne olur?” Kâmil can þöyle yanýtlýyor: “Camiye gidecekseniz cemevine gitmeyin; cemevine gidecekseniz camiye gitmeyin! Bunu biz söylemiyoruz, yolun gereði budur.” Þamlar halký hiçbir yerden (ne devletten, ne de AB’den) yardým almadan kendi olanaklarýyla bir cemevi yapmýþ. Perþembe akþamlarý haftalýk cemlerini ve görgü cemlerini bu mekânda yapýyorlar. Hizmetliler belirlenmiþ, her þey bir tamam. Baba, Niyazi Karakuþ; Sakacý, Ýsmail Cenar; Delilci, Hüseyin Kutlu; Süpürgeci, Ferizan ve Gülsüm bacýlar; Selman, Ýsmail Kutlu; Gözcü, Abdullah Karakuþ; Peyik, Halil Selvi; Sofracý, Feramuz Saka; Kurbancý, Alirýza can ve Semah dönen canlar. Cemevine girdiðimizde Divani Baba ve beraberindekiler posta niyaz ederek yerlerine oturdular. Peyik herkese haber verdiði için ellerinde lokmalarýyla canlar toplandý. Getirdikleri lokmalarý sofracýya teslim edip cemevinde yerlerini aldý. Tüm canlar toplandýktan sonra meydan açýldý ve canlar edep-erkân oldular. “El ele, el Hakk’a” erkânýnca Divani Dede, Mürþit Veliyettin Ulusoy tarafýndan görüldüðünü ve onu temsile yetkili olduðuna dair icazetini canlardan birisine vererek yüksek sesle okumasýný istedi. Ýcazetname okunduktan

sonra o köyün vekil dedesinin (babasýnýn) icazetini kendisi okuyarak Niyazi Babaya teslim etti. Þamlarlý canlarýn kadýnlý-erkekli söyledikleri deyiþ ve düvaz-ý imamlarla muhabbet baþladý. Ulaþ Özdemir ve Garip Kâmil can da üçer deyiþ söyleyerek muhabbete aþk kattýlar. Divani Baba kurban týðlamasýný yaptýktan sonra, canlara Alevi-Bektaþi süreðinin-yolunun gereklerini, ikrar vermenin, yýlda bir kez yapýlan görgü ceminin önemini ve nedenini anlattý. “Bedenimiz kirlendiðinde nasýl ki banyo yapýp temizleniyorsak, vücudumuzu kirden arýndýrýyorsak; gönlümüzü de temizleyip arýndýrmamýz gerekiyor. Ýþte yaptýðýmýz bu ibadet de kalbimizi-gönlümüzü temizlemek, kin, kibir, hasetten kendimizi arýndýrmak içindir.” Ardýn da yere büyükçe bir post serildi. Önce ikrar veren canlarýn ikrarlarý alýndý. Sonra daha önceden ikrar vermiþ olan canlar gruplar halinde post üzerinde Dar’a durarak Mürþit vekili Dertli Divani dede tarafýndan görgüleri yapýldý. Görgü töreni ve diðer hizmetler yapýldýktan sonra, on iki hizmet lokmalarýn yenmesiyle tamamlandý. Ve canlar “govsuz gýybetsiz” gönülleri paklanmýþ olarak evlerine döndüler. Tabii ki bizler de. Aþk ile.

Sayý 21


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:17

Page 31

¸ E SERÇESM

¸ E SERÇESM BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR

Açýklýk, Kendi Açtýðý Yarayý Ýyileþtiren Kýlýçtýr

KULSAN’NIN HALKLARI KAYNAÞTIRAN KÜLTÜR HÝZMETLERÝ DEVAM EDÝYOR

Türkiye-Ýran Müzisyenleri Buluþmasý Sedat Bican, Almanya 13 MAYIS Cumartesi günü Hollanda’nýn Apeldoorn þehrinde düzenlenen “Türkiye-Ýran Müzisyenleri Buluþmasý” adlý geceye Türkiye’den Erdal Erzincan, Ulaþ Özdemir; Ýran’dan ise Ali Akbar Moradi ile Kayhan Kalhor katýldý. Baðlama, tanbur ve kemençenin güzelliðinin ön plana çýktýðý gece iki bölüm halinde sunuldu. Ýlk bölümde Ulaþ Özdemir ile Ali Akbar Moradi yaklaþýk kýrk beþ dakika baðlama ve Ehl-i Hak tanburu ile dinleti sundu. Alevi ve Ehl-i Hak müziklerinden örnekler sunulan bu bölümden sonra ikinci bölümde Erdal Erzincan ve Kayhan Kalhor yer aldý. Erdal Erzincan baðlamasýyla Kayhan Kalhor kemençesi ile dinleti sundu. Üçüncü bölümde dört sanatçý sahneye birlikte çýktý. Türkiye ve Ýran’dan Türkçe, Kürtçe halk türküleri okundu. Konsere çoðunluðu Hollandalý iki yüz elli kiþi katýldý. Bu etkinlik 1987 yýlýnda Hollanda'nýn Amsterdam kentinde kurulan Kulsan Vakfý tarafýndan düzenlendi. Kulsan, Türkiye ile Hollanda arasýnda bir kültür ve sanat köprüsü kurmak, iki toplumun sanat aracýlýðý ile kaynaþmasýný saðlamak amacýyla kuruldu. Kulsan, son dönemde farklý kültürlerden sanatçýlarýn buluþmalarý üzerinde yoðunlaþýyor. Bu etkinlik daha sonra bir dizi farklý merkezde tekrarlandý: 16 Mayýs, Gent; 18 Mayýs Antverp; 19 Mayýs, Amsterdam; 20 Mayýs, Rotterdam; 21 Mayýs, Utrecht; 21 Mayýs, La Hey. Bu konser son yýllarda gördüðüm en güzel etkinlikti. Ýki saat hiç kimseden ses çýkmadý ve sanki herkes çalgýlarýn týnýsýnda hayale dalýp gitmiþti. Uyarý bile yapýlmadan cep telefonlarý kapatýlmýþtý. Bizi kendimizden geçiren bu güzelliði bizlere sunan Kulsan’a, usta elleri ile Türk ve Ýran müziðinin yaþatan ozanlarýmýza ve katýlýmcýlara aþký niyazlarýmý sunuyorum. Hü diyelim erenlere, aþk olsun yoldan gidenlere…

Kulsan’in Londra Konseri Maral Didar, Londra KULSAN tarafýndan Hollanda’da düzenlenen konser dizisinin ardýndan Ulaþ Özdemir ve Ali Akbar Moradi, 26 Mayýs akþamý, Londra’da Doðu ve Afrika Ýncelemeleri Üniversitesi’nin (SOAS) Bruney Galerisi salonunda iki bölümlük bir konser daha verdi. Konserin ilk bölümünde ikili, baðlama ve tanbur ile Alevi ve Ehl-i Hak müziklerinin kutsal makamlarýndan örnekler sundular. Ýkinci bölümde ikiliye, Araþ Moradi sitar, Reza Samani ise def ile eþlik etti. Bu bölümün baþlangýcýnda Alevi ve Ehl-i Hak cemlerinde çalýnan ve söylenen benzer eserler seslendirildi. Seyid Nesimi’den Hacý Bektaþ’a kadar iki inancýn ortak deðerlerinin, ortak duygularýnýn farklý sazlarla dile getirildiði konserin son bölümünde ise Ýran’dan segah makamýnda Kürt müziði seslendirildi. Çok coþkulu geçen konser, birbirinden kilometrelerce uzakta yaþayan halklarýn, inançlarý ve inançlarýnýn merkezindeki müzikleri ile bir araya gelebileceðinin güzel bir örneði oldu.

Serçeþme, Alevi-Bektaþi toplumunu ilgilendiren tüm fikirlere açýktýr. Serçeþme, Alevi-Bektaþi hareketinin farklý kesimlerini, görüþlerini, örgütlerini temsil eden yazarlara açýktýr. Serçeþme, farklý görüþlerin yan yana yer aldýðý, hoþgörü, tartýþma ve eleþtiri platformu olacaktýr. Serçeþme, imzasýz yazýlara, kiþisel ve örgütsel çekiþmelere yer vermez. Serçeþme’de yayýmlanan yazýlarýn içerdiði fikirler yalnýz yazarlarýný baðlar. Serçeþme, yollanan yazýlarý içerdiði fikirler nedeniyle sansür etmez. Serçeþme, bilimsel çalýþmaya, araþtýrmaya dayalý nitelikli yazýlara aðýrlýk verir. Serçeþme, tartýþmalý konularý gündeme getirmekten kaçýnmaz. Serçeþme, kýsa ve özlü söze öncelik verir, boþ sözlerden ve bilinenlerin tekrarýndan kaçýnýr. Serçeþme, olanaklarý sýnýrlý bir dergidir. Yollanan yazýlarý yayýmlamamak, kýsaltarak ya da bölerek yayýmlamak ve düzeltmek hakkýný saklý tutar. Ancak fikirleri deðiþtirmemeye ve yazarýn onayýný almaya özen gösterir. Serçeþme’ye gönderilen yazýlar yayýmlansýn, yayýmlanmasýn iade edilmez

YILLIK ABONE BEDELÝ Türkiye YTL40 - Avrupa Birliði €50 Ýngiltere £40 Türkiye’den abone olmak isteyen canlar lütfen abone bedelini bir postaneden Genel Ajans Basým Daðýtým Organizasyon Ltd Þti Posta Çeki Hesabýna (No 1629127) yollayýn. Adýnýzý, Soyadýnýzý ya da Kuruluþun Unvanýný; Ýþ, Ev ya da Cep Telefonunuzu, varsa Faks numaranýz ile E-posta adresinizi, ayrýca mahalle, cadde/sokak, kapý no, daire no, ilçe, il ve posta kodunuzu içeren Posta Adresinizi okunaklý olarak yazýn ve ödeme dekontunuz ile birlikte büromuza fakslayýn: +90.(0)212.519 5635 Avrupa’dan abone olmak isteyen canlar, abone bedelini aþaðýdaki adrese yollayabilir: Avrupa Baþ Temsilciliði Tel: +49.179.107 88 56 Hüseyin Akýn Postbank Kontonummer: 826 857 303 Bankleitzahl: 25 01 00 30

Mayýs 2006

31


Sercesme 21.qxd

28.06.2006

13:17

Page 32

SERÇESM ¸ E BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR

BULDUÐU ALEVÝLÝÐÝ BEÐENMEYEN DEMOKRATÝK ALEVÝ ÖRGÜTLERÝ

Alevi Solunda Yeni Din Yapýcýlarý Esen Uslu

A

LEVÝLÝK-BEKTAÞÝLÝK dört bir yandan çekiþtiriliyor. Diyanet eksenli çekiþtirmenin yönü Aleviliði “resmi devlet dini” haline getirilmiþ Sünniliðin içinde eritmeye yönelik. Türk-Ýslam Sentezci çekiþtirme Alevi-Bektaþileri, özellikle Türkmenleri, ýrkçý milliyetçiliðe çekmeye yönelik. Ýran Þiiliði eksenli çekiþtirme ise Aleviliði-Bektaþiliði devlet dini olarak iyice gericileþmiþ Þiiliðin yedeðine koþmaya yönelik. Çekiþtirmeler yeni deðil. Kadim devlet siyaseti daima sopa ile havucu bir arada kullanmýþ. En kanlý Alevi-Bektaþi-Kýzýlbaþ kýrýmlarýnda dahi kaleyi içten fethetme çabasýna son verilmemiþ. Türk-Ýslam Sentezci çekiþtirme de yüzyýlý aþkýn süredir devam ediyor. Günümüzde Türkiye toplumu tüm eski, geleneksel toplumsal yapýlarý darmadaðýn eden kapitalistleþme sürecinde deðiþim geçirmekte. Onun bir parçasý olan Alevilik-Bektaþilik de daðýlmakta ve ayrýþmakta. Tarihte emekçi, üretmen halkýn istem ve düþüncelerini temsil eden, onlara uygulanan sömürü, zorbalýk ve baskýlara baþkaldýran Alevilik-Bektaþilik kapitalist toplumun sýnýflarýnýn düþünce biçimlerinden etkileniyor. Üst sýnýflarý korkutan, Alevilik-Bektaþiliðin tarihten gelen düzen reddiyesinin, yani özel mülkiyet, devlet, hukuk tanýmaz, eþit, özgür, yalan bilmez, baþkaldýrýcý ve ayaklanmacý yanýdýr. Kapitalist toplumun üst sýnýflarý bu nedenle Alevilik-Bektaþilik düþüncesini çekiþtirmektedir. Onlarýn bu düþünceyi baþka bir yolla denetim altýna almasý olanaksýzdýr.

Sol Adýna Çekiþtirme

B

aþta iþçi sýnýfý olmak üzere alt sýnýflar açýsýndan durum nedir? Yaþadýðýmýz tarihsel dönemin özgüllüðü olarak, iþçi sýnýfýnýn düþünce ve davranýþý nesnel olarak topluma yön verecek güçte deðildir. Ýþçi sýnýfýnýn toplumsal aðýrlýðýný koyamadýðý her tarihsel dönemde olduðu gibi günümüzde de küçük burjuva aydýnlar iþçi-emekçi kesimlerin adýna konuþma iddiasýyla ortaya dökülmektedir. Bu aydýnlar içinde Alevi-Bektaþi kökenli aydýn gençlerin özel bir yeri vardýr. Onlar 1960’lar sonrasý yükselen devrimci hareketin içinde sayýca ve önemce aðýrlýða sahiptiler. Ancak, onlar kendi özgürleþme süreçlerinin bir parçasý olarak Aleviliði-Bektaþiliði reddederek, inkâr ederek yola çýkmýþlardýr. Gerici diye dedeleri köyden kovduklarý çok duyulmuþ bir yönleridir. Aleviliði-Bektaþiliði incelemeyi bile reddetmiþlerdir. 80’de yaþanan yenilginin ardýndan 90’larda dünya çapýnda içine girilen gericilik döneminde, artýk pek de genç olmayan, siyasi deneyimli aydýnlar Alevilik-Bektaþilik konusunu yeniden keþfetmiþlerdir. Bu keþifle içine daldýklarý Alevilik-Bektaþilik, günümüzde var olduðu biçimiyle kendilerine yeterince devrimci, ileri gelmemiþtir. Osmanlýyla iþbirliðini çaðrýþtýrdýðý gerekçesiyle Bektaþiliði terketmeyi, Aleviliði “ilericileþtirmeyi” kutsal bir görev olarak önlerine koymuþlardýr. Bunun düþünce alanýndaki yansýmasý “Aleviliði Ýslamdan Kurtarma” çabasýdýr. Aleviliðin Ýslam dýþý olduðuna savý bu çabanýn temelini oluþturmaktadýr. Bu anlayýþ o dereceye varmýþtýr ki, dernekler eliyle kurulan cemevlerinde “ilkelerimize” uymayan “gerici” Alevilere cem yaptýrmaz olduk! Bu “ilkelerimiz” diye anýlan, henüz pek netleþmemiþ kural ve koþullar, dernekler eliyle kurumsallaþtýrýlmaya çalýþýlmaktadýr. Yani Aleviliðe demokratik dernekler eliyle yeni bir “Amentü” yazýlmaktadýr. Bunun son örneði Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu’nun Nisan ayý içinde toplanan “Ýnanç Kurultayý”nýn benimsediði “Dedeler/Analar Çalýþma Programý”dýr. Kurulan Kültür Merkezlerinin birer “inanç kurumu” haline geldiðini belirten program, “dede ve analarýn çalýþmalarýný tarif etmek” amacýný taþýdýðýný belirtiyor. Dede ve analarýn, “Alevi Kül-

tür Merkezlerinde hizmet verebilmeleri için AABF Ýnanç Kurumu’nun önerisiyle AABF’den hizmet belgesi almýþ olmalarý gerekir” diyor. Dedelere hüccet-icazet vermeye baþladý mý, demokratik örgütün demokratikliði kalýr mý? Bunun Ýzzetin Doðan’ýn çok eleþtirilen Alevi Diyaneti’nden farký var mýdýr?

Sol Örgüt Kültürünü Aleviliðe Taþýmak

A

LEVÝLÝÐÝ Ýslam’dan kurtarma çabasýnýn siyasal alandaki yansýmasý demokratik Alevi-Bektaþi örgütlerindeki sol aydýnlarýmýzýn, eski “siyasi alýþkanlýklarla” (yani siyasi hizipçilik, hemþerilik, aþiretçilik temelinde yönetime gelme çabasýyla) öne çýkývermeleri olmuþtur. Ancak bu yöntemler, en geniþ tabaný kucaklamasý gereken demokratik kitle örgütlerinin tabanýnýn daralmasýna, kitle örgütü olma niteliðini yitirmesine yol açmaktadýr. Örgüt içinde demokratik iþleyiþi yok eden uygulamalar, yönetimle taban arasýnda uçurum doðmasýna, örgütlerin demokratik niteliðini yitirmesine yol açmaktadýr. Siyasi ayak oyunlarýnýn, küçük örgüt hesaplarýnýn girdiði yerde yöneticilerde Aleviliðe yakýþmaz davranýþlar görülmektedir. Ne yazýk ki, Sultanbeyli bunun en son sergilendiði örnektir. Ýlerici Aleviliðin ölçütü Sultanbeyli’de cemevi hakký için kýyasýya süren savaþýmda Sultanbeylili gençlerin yanýnda durmaktýr. Genel Merkez, bu konuda isteksiz ve yetersiz göründüðü eleþtirimize karþýn, þube yönetimini kavganýn keskinleþtiði anda görevden aldý. Görevden alýrken kullanýlan, “Sivas gibi bir provokasyon olmasýn” gerekçesi ise Alevi-Bektaþi hareketine en aðýr hakaretlerden beterdir. Bunu söyleyenler önce, “Sivas Kýrýmýný kim provokasyon sayar?” sorusuna yanýt vermelidir! Bunu söyleyenler, Sivas þehitlerini Sivas Kýrýmý’nýn nedeni olarak göstermeye çalýþan gericilikle ayný yerde durmaktadýr. Baþka söze ne gerek? Kendilerine yöneltilen eleþtileri ya örgütün iç iþlerine karýþma yasakçýlýðýyla ya da “içerikten yoksun, provokatif, sorumsuz, hakaret” olarak geçiþtirerek yanýtsýz býrakmalarý bunun yanýnda çocuk oyuncaðýdýr. Sultanbeylili gençlere de bir eleþtirim var: Alevilerin-Bektaþilerin yüzyýllar boyu Osmanlýnýn mahkemesine iþi düþmemiþken, örgütsel hakkýnýzý aramak için kendi kurumlarýnýzdaki çabalar bir sonuca varmadan mahkemeye baþvurmak doðru olmamýþtýr. Yanlýþa itildiniz, ama daha serinkanlý ve güvenli olmalýydýnýz, çünkü haklýsýnýz ve halkla birliktesiniz. Görünen o ki sol örgütlerin ve aydýnlarýn Aleviliði sola çekiþtirme çabalarýnda durup düþünmeleri gereken zaman hýzla geçmektedir. Demokratik Alevi örgütleri, Alevileri birleþtirmek ve onlarýn en temel demokratik haklarý için savaþýmý Türkiye’de kapsamlý demokrasi kavgasýyla birleþtirmek için kurulmuþtur. Gidiþat örgütlerin bu niteliðini yitirmesine yol açmaktadýr.Demokratik örgütler eliyle Aleviliðe-Bektaþiliðe yeni ve yapma bir din niteliði kazandýrmaya yönelik çabalar hem demokratik örgütlere hem de Alevi-Bektaþiliðe zarar vermektedir. Derneklerin önünde, öðrenme, bilgilenme, bilimsel tartýþma, ikna ve aydýnlanma ortamý yaratma görevi vardýr. Tüzükler ve yönetmeliklerle sorunu “kýsa yoldan çözme” çabasý bunun yerini tutmaz. Aksine yetkin olmadýklarý görevler üstlenmelerine, kendilerinde olmadýk nitelikler vehmetmelerine, “büyüklük kompleksine” kapýlmalarýna yol açmaktadýr. Gereken Türkiye’nin çarpýk sol kültürünü Aleviliðin içine taþýmak deðildir. Gereken, Alevilik-Bektaþilik kültüründen öðrenmek, insaný öne çýkartan, özü-sözü bir, ikrarýna sahip kardeþlerin eþitliðini, demokrasiyi, toplu eylem yeteneðini, yoldaþlýðý öne çýkartan o kültürü demokratik kitle örgütlerimizin içine taþýmaktýr. Gereken demokrasi kavgasýnda herkesin bu kültürü kiþisel davranýþ kuralý olarak benimsemesidir.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.