BAKLAVACI ALİ KEMAL
TEST: KİŞİLİK TESTİ
MELEK YÜZLÜLER İŞ BAŞINDA OKUMANIN YAŞI YOK
Yorgun Uyanma Nedeni
ERDOĞAN TOK KEREM FIRTINA YELİZ NESLİHAN KURT FULYA AKARSU SEMRA GÜZEL NEZİH ÜÇLER ELİF ÖZKUL ALİ BURAK CEYLAN ÖMER TOPÇU
NİSAN 2018 - 10 TL
HER KANSERİN TEDBİRİ AYRI
DENİZ SEKİ
yavuztunagrup
4|
5|
8|
9|
10 |
12 |
14 |
22
36
120160
80 ÖZEL RÖPORTAJLAR
KÖŞE YAZILARI
HER SAYIDA
22 36 48 68 80 88 108 124 138 160 164
26 34 40 44 46 78 96 100 114 120 146 148 152 168 172
19 EDİTÖRÜN NOTU 101 BAKMAYA DOYULMAYAN KARELER 156 TEST
İLKAY MAVİLİ YILMAZ KERAMİ GÜRBÜZ PROF. DR. METİN EKER AYŞENUR AKÇA UMUT KISA DOÇ. DR. GÜRKAN GENÇ UZM. DR. SERKAN SÜREN FATOŞ SİVASLI RESUL AKÇAY UZM. KLİNİK PSK. MİNE AKTAŞ PSK. DNŞ. BURÇİN TÜRKKÖYLÜ TAŞTAN KAAN ALİ KOLCUOĞLU UZM. DR. MAHMUT ÇAKIR ŞAKİR DEMİRCİ SEFA ARALAN
176 SU KARAKUŞ BURCUNUZU YORUMLUYOR
180 HH SEZON
184 FOTOĞRAF KÖŞESİ: HÜSEYİN MUHARREM TALU
190 204 206 208
HH CEMİYET BULMACA HH KÜTÜPHANE CINEHAYAT 15 |
KEREM FIRTINA YELİZ NESLİHAN KURT FULYA AKARSU SEMRA GÜZEL NEZİH ÜÇLER ELİF ÖZKUL DENİZ SEKİ ALİ BURAK CEYLAN ÖMER TOPÇU ERDOĞAN TOK
138
124
48 SAĞLIK 30 KEPÇE KULAK PROBLEMİNİZDEN KURTULABİLİRSİNİZ 72 YORGUN UYANMANIN NEDENI UYKU APNESİ OLABİLİR 106 DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVE BOZUKLUĞU NEDİR? 130 PROSTAT TEDAVİSİNDE GECİKMEYİN
32 58 60 76 90 116 118 134 144 170 174
SİYAH ÖNLÜKLÜ 60’LIK ÖĞRENCİLER SAMDOB’TAN ARDA BOYLARI HER KANSERİN TEDBİRİ AYRI MELEK YÜZLÜLER İŞ BAŞINDA LEZZET DURAKLARI: BAKLAVACI ALİ KEMAL ATAKUM’DAN TURİZM ATAĞI DÜŞEVİ OYUNCULARININ GURUR GECESİ KEDİLERE MOZARTLI YEMEK DAVETİ ÜÇ TELLİ BAĞLAMA KÜLTÜRÜ YAŞATILIYOR SOKAK RÖPORTAJLARI PRATİK TARİFLER
YIL: 5, SAYI: 61 - Nisan 2018 Bölgesel Süreli Yayın SAHİBİ HABER GAZETECİLİK, REKLAMCILIK, YAYINCILIK SANAYİ VE TİC. LTD. ŞTİ. ADINA İCRA VE YÖNETİM KURULU BAŞKANI ADNAN ÖLMEZ İCRA KURULU BAŞKAN YARDIMCISI AHMET ŞENOCAK İCRA KURULU BAŞKAN YARDIMCISI NECDET UZUN GENEL YAYIN YÖNETMENİ / KÜBRA ŞENOCAK SATIŞ VE PAZARLAMA MÜDÜRÜ MEHTAP YEŞİLBAŞ SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ OKAN ARALAN HABERLER MÜDÜRÜ ONUR NURDEMİR RÖPORTAJ / HABER MEHTAP YILDIZ REKLAM TASARIM SELİN ÇETİN, ELİF YILDIZ, İBRAHİM DALGIÇ SATIŞ DESTEK ŞEFİ YALÇIN ÖZEN SATIŞ DESTEK SORUMLUSU ŞÜKRAN AKÇAY REKLAM DANIŞMANLARI HAKAN KAYA ÇAĞLAYAN BAYRAKTAR BETÜL GÜNAÇTI MURAT SİSKO ÜMİT CEYLAN
HUKUK DANIŞMANLARI AV.İLKER ÇAĞLARIRMAK AV.GİZEM KURTULUŞ AV.ALİ FUAT BODUR
DİJİTAL KANALLAR YÖNETİCİSİ SERKAN ESKALEN KATKIDA BULUNANLAR SOSYAL MEDYA UZMANLARI BERK ASKAR , BARIŞ BUDANOĞLU ESRA VURAL , TUĞÇE SEMİZ REZERVASYON HABER REKLAM AJANSI TEL: 0(362) 333 34 37 YÖNETİM YERİ KILIÇDEDE MAH. ÜLKEM SOK. BORKONUT NİŞ İŞ MERKEZİ NO: 8/B SAMSUN Tel: 0(362) 431 30 00 - 333 34 37 Fax: 0(362) 431 99 44 ABONE VE DAĞITIM TEL: 0 (362) 431 30 00 BASKI EROL OFSET LTD. ŞTİ. PAZAR MH. NECATİ EFENDİ SK. NO.43/A İLKADIM/SAMSUN TEL: (0 362) 431 98 96 - 432 38 18 FAX: (0 362) 432 41 17 www.erolofset.com
DAĞITIM YAYSAT
18 |
www.haberhayat.com.tr
Ülkemizin değerli yüzleriyle (Şarkıcı, sinema, tiyatro oyuncusu, model vb..) hep yanıbaşınızda olduk; evde, ofiste, kanepede. kafede. otelde havuzda, Turkcell dergilikte... "Tatlım kurabiyeyi uzatır mısın?" Birbirinden lezzetli duraklarda ağırladık sizleri. Sonra gezdirdik o düğün sizin bu nişan,sünnet bizim diye. Birbirinden özel köşe yazarlarımızla buluşturup onların geniş hayal dünyalarına birlikte yolculuk etmenizi sağladık. Edebiyattan sinemaya, siyasetten spora... Sağlıktan ekonomiye, ticaretten bilişime kadar bir çok konuyu konunun uzmanlarından birlikte okuduk. Onların analizlerini hayatımımıza endeksledik. Tefe tüfe, bileşik endeks, fiyat endeksi hayatımıza fazlasıyla girmişken... Sonra küçükleri ve onların ebevenylerini de unutmadık. Yarına kalsın diye özel kapak tasarımlar oluşturup onları sayfamızda bir kez daha ölümsüzleştirdik. "Onlar güldüğünde dünya güler" "Aşkım baksana ne kadar güzel uyuyor"
Ayın filmlerine bakarken küçük tartışmalara yol açtık belki. Hani evin hanımı romantik, babası aksiyon, çocuklarsa animasyon filim derdiyle. Sonra romontik komedide karar kıldık. Ya yeni çıkan kitaplar klasik eserlerden çok satanlara her ay kütüphanemiz özel seçkilerle taçlandı. Ve tabi bulmaca kimin elinde kaldıysa. Sağdan sola 14. Eski dilde Su? "Sor, sor bilemiyorsan!" Sonra anketlerdeki cevaplara güldük geçtik 3 şey alınacaktı acaba hangisini almalıydık adaya bırakılırken? Röportajlarımızda saimimi sorulara samimi cevaplar aradık sizin için. Modanın renginde rekli görüntüler paylaştık. Yükselen trendleri paylaştık. "Kırmızı sana çok yakışıyordu" "Mavinin ışıltısı göz alıyordu" Bir çok insanın başarı öyküleriyle doldurduk sayfalamızı onların başarılarından kendimize pay biçtik. Ya biz? Bu ay altı yıl geride kalırken ne de çok yolun başında olduğumuzu ve varılacak yerin ne kadar da uzak olduğunu fark ettik. İçilen çaylar, kahveler, yapılan toplantılar, tartışmalar, mesailer hepsi bizim Hayatımızdı. Hayat, HaberHayat'tı... Kocaman bir 6 yılı geride bırakma heyecanını sayfamıza, taşırken derginin oluşumundan dağıtımına kadar emeği geçen kim varsa her birine teşekkürlerimi sunarım iyi ki varlar. İyi ki bizi bir arada tutan HaberHayat var. İyi ki sizler varsınız. Nice altı yıllara, hep birlikte daima...
Saygı ve Sevgilerimle...
kubrasenocak@habergazetesi.com.tr
19 |
Hayat ne demek "Gerçekten yanıtlaması en zor sorulardan biri... Neden mi? İçinde yaşıyorsun ama tarif yapmakta güçlük çekiyorsun..." Bir blogta okumuştum hayatın tarifiyle ilgili bu cümleri. Oysa herkes kendi yaşam biçimine göre şekillendiririr ve ona göre anlamlandırır. Bu ay itibarıyla HaberHayat dergi 6. yılını kutluyor. Ve sizlere geride kalan altı yılı nasıl anlatmalı inanın bilemedim.
20 |
21 |
KER EM FIRTINA
Fırtına’nın en yakın arkadaşı bir deli!
Kurtlar Vadisi, Martılar ve İstanbul, Üvey Baba, Oda, Esrarlı Gözler, Bu Kalp Seni Unutur mu? ve Karadayı ile izleyici karşına geçti Kerem Fırtına. Her karaktere başka bir tat kattı. Ama birçoğumuzun hafızasına reyting rekorları kıran dizi Kiralık Aşk’ın İso’su olarak kazındı. Hepimiz onu oyuncu kimliği ile tanıdık ama şimdiler karşımıza ‘En Yakın Arkadaşım Bir Deli’ kitabıyla çıktı. Bir iç hesaplaşma üzerine yazdı En Yakın Arkadaşım Bir Deliyi, adeta kendisiyle hesaplaştı. Biz de bu iç yolculuğunu Kerem Fırtına’dan dinlemek istedik ve kendisi ile En Yakın Arkadaşım Bir Deli’den oyunculuğa, radyo programcılığından projelerine kadar her şeyi konuştuğumuz keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Mehtap YILDIZ
En Yakın Arkadaşım Bir Deli’yi tiyatroya uyarlayacağım
HABERHAYAT: Sizi oyuncu kimliğinizle tanıyoruz ama Benim Arkadaşım Bir Deli isimli çok güzel bir kitapla okuyucu ile buluştunuz. Kitaptan biraz bahseder misiniz? KEREM FIRTINA: En Yakın Arkadaşım Bir Deli, iç hesaplaşma üzerine yazdığım bir kitap. Kitapta ben ve ben konuşuyoruz. En Yakın Arkadaşım Bir Deli dediğim kişi aslında benim. HABERHAYAT: Kitap yazmaya nasıl karar verdiniz? KEREM FIRTINA: Ben kitap yazmaya karar vermedim, yazdıklarım benim içimden çıktı. Yıllardır yazıyorum ama kitap yazmak, edebiyat alanına adım atmak benim için bir cüretti. Kitap yazayım, bu alanda da yer alayım, diye bir düşüncem olmadı. Her şey bir anda gelişti. Hesaplamadım, plan yapmadım. Şu an film senaryosu yazıyorum. Romantik komedi tarzında bir sinema filmi projem var. Eylül ya da ekim ayı gibi vizyonda olacak. Aynı zamanda En Yakın Arkadaşım Bir Deli’yi tiyatroya uyarlayacağım. Eylül ayında En Yakın Arkadaşım Bir Deli’nin ikinci serisini okuyucu ile buluşturacağım. HABERHAYAT: Biraz da iç dökümü gibi yazdıklarınız… Peki, bir role girmek mi daha zor yoksa duygularınızı kâğıda dökmek mi? KEREM FIRTINA: İkisi apayrı şeyler ya da ben kıyaslayamam. İkisi de atmosfer. Ama kitabın bir anlamı olması için filtresiz ya da filtresizliğe en yakın olan olması geriyordu. Çünkü kendimi anlamaya çalışırken aldığım mesafe yanıltırdı.
HABERHAYAT: Yazarlığınız kadar iyi bir okuyucu musunuz? KEREM FIRTINA: Kitap okumayı çok severim, çok da kitap okurum. Ama yoğun tempoda çalıştığımız dönemler maalesef daha az kitap okuyabiliyorum. Kitap okumak gerçekten stresi alıyor. Kafanızın dağılmasını istiyorsanız ya da canınız sıkkınsa kitap okuduğunuzda o konudan uzaklaşıyorsunuz. HABERHAYAT: Kurtlar Vadisi, Martılar ve İstanbul, Üvey Baba, Oda, Bu Kalp Seni Unutur mu?, Karadayı, Kiralık Aşk gibi önemli projelerde yer aldınız. Oyunculuk sektörünü nasıl değerlendirirsiniz? KEREM FIRTINA: Yabancı dizilerin 25 ya da 55 dakikalık süreleri olduğunu görüyoruz. Ülkemizde gerçekten iyi senaryo yazarları, iyi oyuncular ve iyi yönetmenler var fakat süreleri 130 dakikalara kadar uzanan diziler yapılıyor. Senaryo üzerinde aylarca çalışılıyor ama 120 dakikadan oluşan diziler, 4,5 günde yazılmak zorunda. Sektörde bölümlük ya da sezonluk anlaşmalar yok. Dizi beğenildiyse devam ediliyor. Dizinin planlanmayan bölümleri hafta içerisinde yazılmak zorunda kalınıyor ve kısa zaman zarfında çekimlerin tamamlanması gerekiyor. Tabi bu da çok yorucu oluyor. HABERHAYAT: Dizi mi sinema oyunculuğu mu? KEREM FIRTINA: Hepsine kıymet veriyorum çünkü hepsi kendi içinde zor. Sizin ne yapmak istediğinize bağlı bu durum. Elimden geleni yapmak isteyen bir insanım. Şimdi yazdığım sinema filmi senaryosu için midemde asit dönüp duruyor. İyi bir şey olsun, içime sinsin istiyorum. Bu da beni tabii ki zorluyor. Dizi için de durum böyle. Bir senaryoyu elime aldığımda “En iyi nasıl yapabilirim ya da kafamdakini en iyi şekilde nasıl canlandırabilirim?” diye düşünüyorum. Yaptığımız işlerin tamamında bir ekip sizin için ya da sizinle birlikte çalışıyor. En başta onlara duyduğunuz saygı sizi strese sokuyor. İşi önemsiz yapmak tarzım değil. HABERHAYAT: Çok güzel ve özel bir ses tonunuz var. Seslendirdiğiniz şiirlerde ses tonunuzun güzelliği daha da açığa çıkıyor… KEREM FIRTINA: Evet, ses tonum çok beğeniliyor. “Kiralık Aşk” dizisinde oynarken, Turgut Uyar’ın “Acıyor” şiirini okumuştum. Bir de Beşiktaş Müzesi’nin videosunu seslendirmiştim. Her ikisi de çok beğenildi. Ses tonumun güzel oluşunda, Sarp Akkaya ile birlikte yaptığımız 2 buçuk yıllık radyo programının da etkisi var.
24 |
HABERHAYAT: Bir dönem radyo programcılığı da yaptınız. Devamı gelecek mi? KEREM FIRTINA: 2,5 yıl radyo programcılığı yaptım. Programın içeriğini içimizden geldiği şekilde düzenliyorduk. Net bir konu belirliyorduk ve o konu üzerinden ne konuşmak istiyorsak onu konuşuyorduk. Yeniden radyo programı yapmayı düşünüyorum. Programın adı Atık olacak. Her hafta konuk alacağım bir radyo programı yapacağım. HABERHAYAT: Hayranlarınız sizi gördüğünde nasıl tepki veriyor? KEREM FIRTINA: Herkesin çok güzel ilgisi var. Samsun’da da çok güzel bir ilgi ile karşılaştım. Sizin aracılığınızla herkese tekrar teşekkür ederim.
HABERHAYAT: İnsanlara çabuk güvenir misiniz? Çok çabuk dost edinebilir misiniz? KEREM FIRTINA: Yıllardır birlikte olduğum çok eski dostlarım var. Hiçbir zaman dostlarımın yanlışı ile karşılaşmadım. Dostluklara çok önem veren, dostlarıyla yaşayan biriyim. Kolay güvenmekten ziyade hemen güvenirim. Tanıdıkça güvenmem çünkü tanıdıkça güvenmeyi sevmiyorum. Önce güvenirim, güven kırıcı bir durum olursa da geri adım atarım. Böyle bir şey de yaşamadım. Biraz içgüdümle hareket ediyor, iç sesimi dinliyorum. Bir insana güvenince, karşınızdaki kişinin size yanlış bir durum yapacağına pek inanmıyorum. Benim başıma gelmedi henüz. Tabii bir gün yanılabilirim ama henüz hiç yanılmadım. HABERHAYAT: Kerem Fırtına’nın korkuları var mı? KEREM FIRTINA: Kapalı alanda kalmaktan, yükseklikten, sıkışmaktan ve hayal kırıklığına uğramaktan korkarım. Özellikle de güvendiğim insanların hayal kırıklığı yaşatmasından korkarım ama böyle bir şey yaşamadım. HABERHAYAT: Son olarak neler söylemek istersiniz? KEREM FIRTINA: Çok keyifli bir röportajdı. Hepinize çok teşekkür ederim. Okurlarınıza ve sevenlerime sevgilerimi gönderiyorum.
25 |
İlkay Mavili YILMAZ Eğitim Koordinatörü- NLP Uzmanı ilkayyilmaz6@gmail.com
Yaşam Düşüncedir Mutlu yaşam, olumlu düşüncedir. Ve bakmak, görmek değil; olumlu düşünce bütünü görebilmektir.
26 |
Ne gördüğün nereden baktığınla ilgili. Aynı resme bakıp, farklı görüntüler görüyoruz. Ve görüntülere faklı anlamlar yüklüyoruz. Bütünü görebilmek yolculuğu ulaştırır bizi, olumlu düşüncenin muhteşem mutluluğuna. Ve bütünü görebilmek; an’da olmak, kendini farkındalıkla başlar. Ve bütünü görebilmek suçluluk, nefret, öfke, bencilik, kıskançlık, cehalet, ön yargı zehirlerinden arınabilmekle başlar. Zehir uyuşturur bilinci. Ve bütünü göremeyen bilinç olumsuz düşüncelerinin girdabında bulur kendini. Düşünceleriniz etki alanınıza denk düşer ve bunun için düşüncelerinizden sorumlusunuz. Daha güzel bir dünya mümkün. Daha güzel bir dünya öncelikle kendi düşüncelerinize dokunabilmekle mümkün. Soralım kendimize düşüncelerimiz hayatımızı ışıtıyor mu, yoksa karartıyor mu? Olmak istediğiniz ‘Siz’e doğru beraber çıktığımız ‘Bireysel Marka Yolculuğumuzda’ yol alırken ‘İmaj Yönetimi’ durağındaki keşfimiz devam ediyor. Bu buluşmamızda; Puzzle'nın parçalarından olan ‘olumlu düşünmek’ aynamızda; “Olumlu düşünerek kendimize ve hayatımıza nasıl değer katarız?” sorusunun cevabının ışığında yol alacağız. Olumlu düşünmek; olumsuzluklara razı olmayan, her koşulda bir çözümün olduğuna inanan düşünce şeklidir. Olumlu düşünce, olayların iki farklı tarafını aynı anda fark etmek, kabul edebilmektir. Burada anahtar, bütünü fark etmektir. Olumlu insan, yarı su dolu bardağın dolu kısmıyla işe başlar daima. Bardağı bir bütün olarak görür. Hayat felsefesi sürekli boş bardağa bakarak değil, onu nasıl dolduracağını düşünerek oluşturur. Bir insanın en değerli hazinesi olumlu düşünmektir. Olumlu düşünmek, kişinin kendi bedenine, duygularına, düşüncelerine ve çevresinde olup bitenlere karşı bilinçli olması, bütünü görebilmesidir.
Olumlu düşündüğünüzde, olayların çözümünde daha fazla seçenek olduğunu göreceksiniz. Olumlu düşünce dünyaya farklı bir şekilde adepte ederek bakış açısını geliştiriyor, öğrenme merkezini hareket geçiriyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor, hayatımıza olumlu etki ediyor. Hz. Mevlana’nın söylediği gibi; ‘Sen düşünceden ibaretsin; geriye kalan et ve kemik. Gül düşünür; gülistan; diken düşünür; dikenlik olursun.’’ Olumsuz düşünceler, olumsuz duyguları yaratıyor. Genel kabule göre yaşamın sırrı, ‘’benzer, benzeri çeker’’ fenomenidir. Olumlu düşünürseniz olumlu duyguları, olumsuz düşünürseniz olumsuzluğu çekersiniz. Bu bakış açısıyla ilgili Dale Carnegie’nin sözü çok anlamlı: ‘’Mutlu bir yaşam, kim olduğumuza ya da nelere sahip olduğunuza, tamamıyla ne düşündüğünüze bağlıdır.’’ Bu nedenle Odağınız sizin hayat hikayenizi yazıyor. Yolunda gitmeyen işlere mi; öğrendiklerinize mi odaklanıyorsunuz? Odağınız nerede enerjiniz orada. Odaklandığınız noktayı güçlendirisiniz. Maddenin dört hali var. Katı, sıvı, gaz ve plazma. Aynı anda dördü birden olamaz. Zihnimizde de aynı anda hem olumlu, hem de olumsuz düşünceler birden olamaz. Seçim sizin! Yaşam düşüncedir.
Hz. Mevlana’nın söylediği gibi; ‘Sen düşünceden ibaretsin; geriye kalan et ve kemik. Gül düşünür; gülistan; diken düşünür; dikenlik olursun.’’ Olumsuz düşünceler, olumsuz duyguları yaratıyor. Genel kabule göre yaşamın sırrı, ‘’benzer, benzeri çeker’’ fenomenidir. Olumlu düşünürseniz olumlu duyguları, olumsuz düşünürseniz olumsuzluğu çekersiniz.
Sabah uyandığınızda hangi düşünceyi seçiyorsunuz? Günde kaç düşüncenin zihninizden geçtiğini biliyor musunuz? Ortalama olarak elli bin. Peki, bu elli bin düşüncenin yüzde kaçının olumsuz düşünceleri içerdiğini biliyor musunuz? Yüzde altmış ile altmış beş arası. Bu oran karamsar insanlar için yüzde doksana varıyor. Olumlu düşünebilmek için düşünceler kontrol altında tutulmalı ve doğru yönlendirilmelidir. Zihni olumsuz düşüncelerden arındırmak iyi ve mutlu yaşam için ön şarttır. Olumsuz düşünceler zihnimize hücum ettiğinde, ‘’düşüncelerimiz yaşam gerçekliğini oluşturuyor’’ cümlesini sık sık tekrar etmeliyiz. Olumsuzluk öz yıkıma yol açar. Olumsuz insanlar her şeyi eleştirir. Onları mutlu etmek oldukça zordur. Onlar eleştiriyi bir hayat felsefesi haline getirmişlerdir. Kuşkusuz, insanın eleştirel bakış açısı geliştirmedende her şeyi toz pembe görme alışkanlığı ile gerçeklerden kaçarak, yaratıcı ve üretici olması, kendini gerçekleştirmesi beklenemez. Eleştiri gelişime yönelik düşüncenin hareket noktasıdır. Ancak eleştiriyi, olumlu her şeyi görmezden gelip üretime katkı yapacak biçime sokamayanlar, genellikle çevreleri tarafından sevilmezler. Sigara, alkol, kansorojen maddelerin kansere sebep olduğunu araştırmalar göstermiştir. Son yıllarda üzüntü, olumsuz düşüncelerin vücütta birirkip kanserli hücre oluşmasını modern tıp artık kabul etmiştir. Vücutlarımızı güven ve sevgi akımıyla besler, güvensizlik ve nefretle zehirleriz. Hayatta başımıza ne geldiği değil, başımıza gelen duruma ne tepki verdiğimiz yaşamımızı belirler. Ve başarılı olmanın ilk adımı olumlu tutumdan geçer. Olumlu düşünceye sahip insanların başarısızlığa yüklediği anlamda farklıdır. Bu anlamdır insanın yolunu ışıtan. Olumsuz düşünceye sahip insanlar başarısızlığı bir sonuç, kimlik olarak görürken; olumlu düşünceye sahip insanlar başarısızlığı, geri bildirim, nasıl başarabilirimi öğrenmek, sıçrama tahtası, tecrübe,basamak olarak görürler. Olumsuz tutum için içinde olan bireyler baştan tüm kapıları kapatmıştır. İnsan her zaman görmek istediğini görür. Sürekli olumsuz düşünceler içinde olursanız, olumsuz düşünceleri sonra hayatınızda gözlemlersiniz. Ve bu konuyla ilgili der ki Acar Baltaş, “Ardında olumlu bir tutum ve yapıcı bir bakış açısı yoksa, en büyük engel insanın kendisidir.”
Düşüncelerimiz duygularımızı yaratıyor, duygularımız davranışlarımızı belirliyor. Ve biz davranışlarımızın sonucunda aldığımız tepkilerin sorumluluğunu üstlenmek yerine; olayları, koşulları, bireyleri suçluyoruz. 27 |
Evren bir titreşim yayar, tüm doğanın bir titreşimi vardır. Tüm canlı ve cansız her şey titreşim yayar. Sözlerin ve düşüncelerin büyük etkileri var. Havada titreşim dolaşır. Evet, düşüncelerimiz de bir frekans yayar. Frekansların suyu etkilediklerinin en güçlü örneği Dr. Masaru Emota’nın yapmış olduğu çalışma. Dr. Masaru Emota, mikroskopik fotoğraflama tekniği ile su moleküllerinin resimleri fotağraflıyor. Suya hiç bir şey söylenmeden önceki fotoğraf ile daha sonra olumlu düşünce, söz ve müzikle etki yapılan fotoğraflar çok farklı. Burada asıl olay bedenimizin yüzde 60-70 oranında su olmasıdır. Gerçekten düşüncelerimiz, suda böyle bir etki yapabiliyorsa bize kim bilir nasıl bir etki yapıyordur değil mi? Yaşam kalitenizin niteliği, düşünce seçiminize bağlıdır. Sabah uyandığınızda hangi düşünceyi seçiyorsunuz? Günde kaç düşüncenin zihninizden geçtiğini biliyor musunuz? Ortalama olarak elli bin. Peki, bu elli bin düşüncenin yüzde kaçının olumsuz düşünceleri içerdiğini biliyor musunuz? Yüzde altmış ile altmış beş arası. Bu oran karamsar insanlar için yüzde doksana varıyor. Depresyondaki insanlarda ise daha yüksek düzeyde. Mesela; intihar ise düşüncelerin yüzde yüz olumsuz olmasından kaynaklanıyor. Günde elli bin düşünceyi kayda geçirebilseydik eğer, çoğunun tekrarlar ve olumsuz yargılar olduğunu görebilirdik. Düşüncelerimiz duygularımızı yaratıyor, duygularımız davranışlarımızı belirliyor. Ve biz davranışlarımızın sonucunda aldığımız tepkilerin sorumluluğunu üstlenmek yerine; olayları, koşulları, bireyleri suçluyoruz. Her koşulda haklı çıkmak gibi bir çabamız var. Her olumsuz düşünce bedenimiz için bir zehirdir. Olumsuz düşüncelerin bedenimizde yarattığı çöplüğün kokusu bedenimizi ve çevremizi sarar. Hayat bize çekilmez olur; bu koku diğer insanları sizden uzaklaştırır. Düşünceler, düşüncelerin oluşturduğu duygular enerjidir. Olumsuz duygu ve düşüncelerin zihnimize hakim olduğu bir yaşam en kötü olasılıkla ölümcül hastalık, en iyi olasılıkla mutsuz ve doyumsuz bir yaşam olur. Huzur ve mutluluk ne düşündüğünüze bağlıdır.
Olumlu düşünce için 4 altın kuralımız: 1.Mizah duygusu, tebessüm:
a- Pozitif düşünceyi pekiştirir b- Bağışıklığı güçlendirir 2.Cesaret: Korku her zaman pozitif düşünceyi baltalamıştır.
3. An’daki şükretmenin enerjisini yaşamak 4.Affetmek: Nefret duygusunu taşıdığımız sürece ‘an’da
yaşamıyoruz. Nefret duygusu bireyi; diğer birey, olay ve geçmiş zamana bağımlı kılar. An’dan uzaklaştırır. An’da olamayanın farkındalığı olmaz, o geçmişte yaşıyordur. Farkındalığı olamayan bütünüyle göremez ve olumlu düşünemez. Affetmek özgürleşmektir.
8.Emir verici olmayan esnek bir felsefe benimseyin, sağlıklı bir felsefenin en önemli özelliği esnekliğidir.
Sağlıksız inançta; sizin, başka insanların ve dünyanın belli bir biçimde olmaları gerektiğine inanırsınız. Ve bu kalıplar bakış açılarını sınırlayarak olumsuz düşünceye sebep olurlar.
9. Kişisel değişime ilişkin gerçekçi bir görüş geliştirin.
a)Sorununuz olduğunu itiraf edin ve kendinizi bu sorununuzla birlikte kabul edin. Bir sorunu değiştirmek onu itiraf etmeye hazır değilseniz zordur. b)Bu sorun konusunda net olun. c)Durumun size en çok rahatsız eden yönünü tanımlayın. d)Mantıksız inançlarınızı tanımlayın.
10. 432 herz tonunda müzik dinlemek.
Çünkü araştırmalar doğanın ve evrenin tamamen bu frekans ile titreştiğini söylüyor. Bu frekans için altın oranın yansıması deniliyor.
11.Meditasyon;
Zihni dinlendirerek, doğru nefes teknikleri etkin oksijenlenme sağlayarak, olumcu düşünceye katkı sağlar. Ayrıca spor yapmak vücudumuz detoks yapar, zararlı toksinler dışarıya atılır. Aynı zamanda spor yaparken endorfin hormonu denilen mutluluk hormonu da yükselir.
12. Telkinler yapmak ve şifa veren düşüncelerin bilincinde olmak.
Olumlu düşünce yönetimi
1. Kişisel sorumluluk üstlenin
Sizin etki alanınız içindekilerin sorumluluğunu alın. Düşünceleriniz, duygularınız ve hareketlerinizin sorumluluğunu almak, kendi sonunu hazırlayan duygu ve davranışlarla bağlantılı olan, olumsuz düşünce biminizi değiştirmek için sizi yüreklendirecektir. Kendimiz suçlamak hatalarımızdan ders almamızı engeller. Suçlama bilinci kendimizi veya başkasını bizi olumsuzluğa sürükler.
2. Sizi vazgeçilmez bir şekilde geliştiren ilgi alanları geliştirin. 3. Başkalarıyla ilişkilerinizi geliştirin. 4. Yaratıcı ve kaynaklı düşünmek. 5. Kendinize karşı sağlıklı bir tavır geliştirin. 6.Yaşamdan her ne bekliyorsak, bu beklentilerimizi olumlu düşünüşle zihnimizde resmetmek gerekir. Korkudan, şüpheden, kuruntu ve kuşkudan, üzüntüden uzak olmak en önemli koşul. 7.Sağlıklı olumsuz duygular yaşamaktan çekinmeyin.
28 |
Rahatsızlık hissinizi tanımlayın. Her olumsuz duygu sağlıksız değildir. Kayıp yüzünden bir sağlıklı bir üzüntü, tehdit yüzünden sağlıklı bir kaygı duyabiliriz. Fakat bunlara problem gözüyle bakarsanız bu duyguları aşabilecek kapıları kapatmış oluruz ve sonuç telaş, bunalım, acı, suçluluk, öfke, kendine acıma gibi olumsuz duygularla devam eder.
Farkındalığı olmayan bütünüyle göremez ve olumlu düşünemez.
Şu an hangi duygu halindesiniz? Asıl olan nasıl hissettiğini anlamak ve daha iyi hissettirebilmenin yollarını aramaktır
karakterimiz kaderimizi oluşturmaktadır. Bu bilinçle güzel, olumlu düşüncelerinizin güneş gibi hayatınızı aydınlatmasını diyorum. Ve bir sonraki aynamız; var oluşumuzu yansıttığımız aracımız ‘İletişim’ aynasında kendimizi keşif ortaklığımızda tekrar buluşmak dileğiyle, düşüncelerinizin yönetiminde lider olduğunuz bir hayat diliyorum. Ve unutmayın ki; odaklandığınız düşünceleriniz sizin hayat hikayenizi yazıyor. Güzel yaşam güzel düşüncedir.
Ve diyor ki Şems-Tebrizi ,"Bir şey yap. Güzel olsun. Çok mu zor? O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor? Güzel bir şey gör. Veya; güzel bir şey yaz. Beceremez misin? Öyleyse güzel bir şeye başla. Ama hep güzel şeyler olsun. Çünkü: "Her insan ölecek yaşta. " Geç kalmayasın! ''
29 |
Sabah uyandığımızda ve uyku öncesi bilinçaltı bilgiye en açık halidir ve enerji veren kelimelerle mutluyum, zenginim, sağlıklıyım, güçlüyüm, ‘ben ben’im, sevgiyim gibi kelimelerle kişi kendini telkin edebilir. Ve şifa veren düşünceler; sevgi ve saygıyı hak ediyorum bilincini, zor durumlardan ders almayı yıkılıp kalmamayı kabul etmek bilincini, geçmişi bir yük olarak taşımamak; kendimi özgürleştirmek ve kalbimi yormamak için affediyorum bilincini, bazen olanlara,bazen iyi ki olmayanlara,görebildiğim ve göremediğim tüm güzelliklere şükrediyorum bilincini, gitmesi, bitmesi gerekenleri, süresi dolanları yenilere yer açılması için serbest bırakıyorum bilincini hayatımıza yerleştirmek. Her insanın kalbinde, güzellik titreşimine verilecek bir cevap vardır. Şu an hangi duygu halindesiniz? Asıl olan nasıl hissettiğini anlamak ve daha iyi hissettirebilmenin yollarını aramak. Asıl gelişim budur. Çünkü hayatımızı düşüncelerimiz, hislerimiz oluşturuyor. Kaderimiz düşünce tohumundan filizlenir. Düşüncelerimiz olası inançları, olası inançlar alışkanlıklarımızı, alışkanlıklarımız kalıcı inancı, inanç davranışlarımızı, davranışlarımız karakterimizi,
KEPÇE KULAK PROBLEMİNİZDEN KURTULABİLİRSİNİZ! Liv Hospital Samsun Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Kliniği’nden Doç. Dr. Umut Tuncel, “Kepçe Kulak Estetiği” hakkında bilgilendirdi. Kulak Estetiği (Kepçe Kulak Deformitesi ve Diğer Doğumsal Kulak Deformiteleri) nedir?
30 |
Yüz bölgesinin iki yanında çeşitli açılarda projeksiyonu olan kulak, insanın dış görünümünü doğrudan etkileyen, estetik değeri ve aynı zamanda fonksiyonel önemi olan bir organdır. Kulakta, doğuştan hiç gelişmeme de dahil olmak üzere, çok değişik şekilsel bozukluklar karşımıza çıkabilir. Kulakta en sık görülen estetik bozukluk, halk arasında kepçe kulak denilen şekilsel deformitedir. Kepçe kulak, kulak kıkırdaklarının zayıf olması nedeniyle kulak kıvrımlarının yeterli oluşmaması ve buna bağlı olarak kulağın öne yana doğru açılı durduğu durumdur. Bu genelde kalıtsal bir şekil bozukluğudur. Çocuğun anne karnındaki duruşu ve uyku sırasındaki yatış pozisyonu ile hiçbir ilgisi yoktur. Kulak estetiği ameliyatı genelde, kulak gelişiminin tamamlandığı 4 yaşından itibaren yapılabilir. Kişisel şartlara ve ailenin tercihine göre ameliyat daha sonraki yıllarda da yapılabilir, ancak okul öncesi ameliyat, çocuğun arkadaşları tarafından kulakları yüzünden alay konusu edilme olasılığını ortadan kaldırdığı için tercih edilmelidir. Kulak estetiği ameliyatı, ciddi riskler taşıyan bir müdahale değildir. Hastanın yaşına göre lokal veya genel anestezi altında yapılabilir. Hastanede kalmak gerekmez. Kulak ameliyatı 1,5-2 saat sürer. Kullanılacak teknik kulaktaki problemin niteliğine göre değişmektedir. Ameliyat, genelde kulak arkasından yapılan bir kesi ile kıkırdakların yeniden şekillendirilmesi ve normal açı oluşturulması esasına dayanır. Dikiş izi kulak arkasında kalacağı için görülmeyecek ve dikkat çekmeyecektir. Hastaların on gün boyunca kulaklarına hafif basınç uygulayan bir bandaj takması gereklidir. Bu sürenin sonunda birkaç hafta daha, kulaklarda tekrar açılma olmaması için, geceleri bandajı takmaya devam etmeleri önerilir.
Estetik-Plastik Cerrahi kulak kepçesinin diğer sorunları ile de ilgilidir. Bunlar; kulak kepçesinin doğumsal olarak, kısmen veya tamamen oluşmadığı durumlardır. Bu gibi hallerde bir dizi ameliyatla vücudun diğer bölgelerinden kıkırdak alınarak, yeni bir kulak kepçesi oluşturmak mümkündür. Ayrıca kaza veya kanser gibi nedenlerle kulağını kaybeden hastalarda da aynı yöntem kullanılarak kulak kepçesi oluşturulabilmektedir.
Kepçe kulak ameliyatında hedefimiz nedir?
Eğer sorun kulağın kafa ile yaptığı açının olması gerekenden daha geniş olması ise bu açıyı azaltmak için kulağın kafa ile birleştiği yere sağlam dikişler konularak ve bu açı daraltılır. Sorun kulak kepçesinin istenilen ve yeterli kıvrıma sahip olmaması ise kulağın arkasından derinin altından kıkırdağa yine güçlü dikişler konularak kulak “katlanır”. Amaç doğal bir kıvrıma kavuşmaktır.
Ameliyat nasıl yapılır?
Ameliyatta tam kulak arkasında bir kesim yapılır. Kesi kulak arkasında kaldığı için iz yok denilebilir. Ameliyat genel ya da lokal anestezi ile yapılabilir, ameliyattan sonra dikiş alınması gerekmez. İyileşme süreci bir hafta sürer, aynı gün taburcu olabilirsiniz ve 2-3 gün sonra sokağa çıkmanızda bir sakınca olmaz. 2–3 gün sonra yıkanabilirsiniz. Bunun dışında son yıllarda sadece iple kulak şekli düzeltme operasyonları da yapılabilmektedir. Bu yöntemde her hangi bir kesi yapılmaksızın sadece 3-5 adet iğne giriş deliği yoluyla ve bir ip vasıtasıyla da kulaktaki şekil bozukluğu düzeltilebilmektedir.
Kafa bandı kullanmak gerekli midir?
Bu ameliyattan sonra koruyucu amaç ile kafa bandı takmak gerekli olacaktır. Sıklıkla kullanılabiliyor ise 15 gün kadar düzenli, sonrasında ise 1. aya kadar geceleri kullanmak faydalı olacaktır.
Operasyon sonrasında kulaklar tekrar açılır ya da eski haline döner mi?
Kulakların istenilen pozisyonda sabit kalmasını sağlayacak yumuşak doku sağlamlığı oluşuncaya kadar ciddi bir travma veya atılan dikişleri zorlayacak bir travma yaşanmaz ise tekrar açılması söz konusu değildir.
Bu ameliyat en erken kaç yaşında yapılabilir? “Kepçe kulak rahatsızlığının ve bu Doğumsal yokluk ya da eksiklik gibi durumlarda en küçük yaşta amaçla yapılan ameliyatların işitme yapabilecek bir estetik ameliyattır. 4 yaşından sonra bu ameliyat yapılabilir. Ancak sorununuz kepçe kulak deformitesi ise, sıklıkla 6 yaş fonksiyonu ile ilgisi yoktur ve bu gibi okul öncesi çağda yapılması planlanır. Bunun sebebi de psikolojik fonksiyona herhangi bir şekilde zarar olarak çocukların bu durumdan etkilenmeleridir. vermez”
s
SIYAH ÖNLÜKLÜ 60'LIK ÖĞRENCILER
OKUMANIN YAŞI YOK Samsun’da okuma yazma kursuna katılan yaşları 60 ile 84 arasında değişen 8 kadın, çocukken giymeyi çok istedikleri siyah önlük beyaz yakalıkla kurslara geliyor
32 |
Samsun’un 19 Mayıs İlçesi’nde okuma yazma kursuna katılan 60 yaş üzeri 8 kadın, çocukken giymeyi çok istedikleri siyah önlük beyaz yakalıkla kurslara geliyor.
TADINI ÇIKARIYORLAR
19 Mayıs Halk Eğitim Merkezi tarafından Çepinler Mahallesi'nde açılan okuma yazma kursuna katılan kadınlar, hem ilerleyen yaşlarına rağmen okuma istekleri hem de giydikleri siyah önlüklerle dikkati çekiyor. Yaşları 60 ile 84 arasında değişen 8 kadın, özel olarak diktirdikleri siyah önlükleri ve beyaz yakalıkları ile çocukken yaşayamadıkları öğrenciliğin tadını çıkarıyor.
İÇİMDE BİR ÖZLEMDİ
Çocuklarını okutup meslek sahibi yapan ancak kendisi bu imkanı bulamayan kursiyerlerden 27 torun 8 çocuk sahibi 84 yaşındaki Kadriye Bulut, okuma isteğinin içinde her zaman olduğunu ancak imkan bulamadığını söyledi. "Çocukken kardeşime baktığım için okula gidemedim. Önlük giymek, okuma yazma öğrenmek içimde bir özlemdi" diyen Bulut, şimdi geç de olsa okuma yazma kursuna başladığı için çok mutlu olduğunu belirtti.
OĞLUNA MEKTUP YAZACAK
Kursiyerlerden 65 yaşındaki Nermin Kurt ise çocukken giyemedikleri önlüğü şimdi giyebildikleri için heyecanlı olduklarını ifade etti. Kurt, "Okuma yazma öğrenmeye çalışıyorum. Çok mutluyuz, çocukluğumuzu hatırladık. Okuyamadığımız için içimizde uhde kalmıştı. Okuma seferberliği yapan devlet büyüklerimizden Allah razı olsun. Torunlarım beni görünce 'çok yakışmış, çok güzel olmuş' dediler" diye konuştu.
33 |
ÇOK MUTLUYUZ
Kursiyerlerden 60 yaşındaki Hasine Bulut ise okuma yazmaya başlayınca askerde olan oğluna mektup yazacağını söyledi. Üç çocuk ve 5 torunu olan 60 yaşındaki Seyide Kurt da okuma yazma seferberliğini başlatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan'a teşekkür etti. Torunlarının okuma yazma kursuna gittiği için çok sevindiğini belirten Kurt, kurs bitince önlük ile çektireceği fotoğrafı evinin duvarına asacağını ifade etti.
KERAMİ GÜRBÜZ
SAKALLI CELAL
G
eçenlerde ağırlıklı olarak gençlerden oluşan bir dost meclisinde, Sakallı Celal’in “biz doğuya gitmekte olan bir geminin içinde batıya koşan zavallılarız!” sözünü kullandım. Genç arkadaşlar hemen “sahi, bu Sakallı Celal de kim?” diye soruverdiler. Aslında, gençler, haklı idiler. Çünkü Sakallı Celal, “meçhul meşhur”larımızdandı. Yani, bilinmeyen ünlülerimizden biriydi. Birçok sözü, nüktesi bir atasözü/darb-ı mesel gibi halk arasında dolaşan, ama o sözün kendisine ait olduğu bilinmeyenlerden biridir Sakallı Celal. Örneğin, “bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür” sözü, birçoğumuzun defalarca kullandığı, duyduğu ve hemen her dönemde birilerinin söz ve eylemleri için “cuk oturan” bir sözdür ve bu söz de Sakallı Celal’e aittir. Ancak, erbabı dışında kimse, bu sözün Sakallı Celal’e ait olduğunu bilmez.
34 |
Öyleyse, kimdir Sakallı Celal? Sakallı Celal, 1886 - 1962 yılları arasında yaşamıştır. Bahriye Nazırı bir Osmanlı Paşası’nın oğludur. Yani varlıklı ve köklü bir ailenin çocuğudur. Fransızcayı gayet iyi bilir, konuşur, yazar, okur, ülke ve dünya sorunlarıyla her an ilgilidir. Tevfik Fikret'in Galatasaray Lisesi müdürlüğü döneminde bu lisede öğretmen yardımcılığı, Ankara Lisesi Müdürlüğü, Üsküp ve diğer Osmanlı vilayetlerinde öğretmenlik yapmıştır. Mülkiye eğitimi almış olmasına rağmen fabrikalarda işçilik, ustabaşılık ve hatta tren makinistliği yapmıştır. Bir Osmanlı asilzadesidir ama halkın içinde sıradan bir insan gibi yaşamıştır. O kadar sıradan yaşamıştır ki, geçimini ancak kıt kanaat sağlamaya çalışmış, ömrünün son yıllarını ise Yapı Kredi Bankası’nın kurucusu Kazım Taşkent’in kendisine tahsis ettiği iki odalı bir dairede tamamlamıştır. Ancak bu adamın en belirgin özelliği, onurlu ve inandığı değerlerden asla taviz vermeyen kişiliğidir. Gelelim, neden “sakallı” lakabı ile anıldığına… Cumhuriyetin ilk yıllarında moda sakalsızlıktır. Bunun üzerine, muhteşem bir sakal bırakır. Öyle bir sakal ki, yüzünde alnı, gözleri ve burnu dışında
hiçbir yeri görünmemektedir. Dudakları bile sakal ve bıyığının istilası altındadır. Üstat, bu tavrı ortaya koyarak, “şekille, biçimle, kılık-kıyafet ve makyajla hiçbir meselenin halledilemediğini/halledilemeyeceğini, bütün her şeyin beyinde başlayıp bittiğini” haykırmaktadır. Tabii anlayana!... Ölünceye kadar da bu sakal kesilmemiş ve üstat, hep “sakallı” olarak anılmıştır. Cumhuriyet ilan edilmiştir. Genç devletin kurucuları, ufuk sahibi ve uzak görüşlü, gerçekten iyi niyetli insanlar olmalarına rağmen, hantal Osmanlı bürokrasisinin yönetimindeki bir çok insan İstanbul’u terk etmiş ve Ankara’ya bir koltuk kapmaya koşmuştur. Nitekim koltukların bir çoğunu da bu insanlar işgal etmiş ve Osmanlı’da yaşanan bürokratik engeller ve aksaklıklar Cumhuriyet yıllarında da görülmeye ve yaşanmaya başlamıştır. Bu hazin manzarayı gören Sakallı Celal’in tepkisi şudur : “Tanzimat ilan ettik olmadı, Meşrutiyet ilan ettik olmadı, Cumhuriyeti ilan ettik olmadı, acaba biraz da ciddiyet mi ilan etsek ?!” Hemen her gün patavatsızlıklarına tanık olduğumuz bir kısım bürokratı ve siyasetçiyi görünce, üstadın özlemini duyduğu o “ciddiyet”ten hâlâ ne kadar uzak olduğumuz da ortaya çıkıyor ki, işin en acı tarafı da bu olsa gerek!!!!! Yine, Sakallı Celal, “bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer ilgisizdir” diyerek, 70-80 yıl öncesinden adeta bu günleri anlatmış gibidir. Hele üstadın bir sözü daha var ki, tablo yapılıp evlerimizin, işyerlerimizin, hatta okullarımızın duvarlarına asılacak niteliktedir : “Bu memlekete hizmet etmek istiyorsan bunu kimseye duyurmadan yapacaksın. Yoksa engellerler.” Sakallı Celal hakkında daha ayrıntılı bilgi almak isteyenler, Orhan Karaveli’nin 'Sakallı Celal: Bir Bilinmeyen Ünlü'nün Yaşam Öyküsü' (Pergamon Yayınları/ Mayıs 2004) isimli eserinden yararlanabilirler. Ben bu kitaptan, Sakallı Celal’in soyadının “Yalınız” olduğunu öğrendim. Sakallı Celal, gerçekten de hayatı boyunca yalnız bir adam. Hem maddeten, hem de kültür/irfan dünyamızda emsali pek olmadığı için yalnız bir adam.
Ruhu şâd olsun !…
35 |
Pop Müziğinin Güçlü Yorumcusu
Yeliz
36 |
‘Bu Ne Dünya Kardeşim’, ‘Yalan’ ve ‘Ağla Kalbim’ gibi şarkılarıyla 80’li yıllara damgasını vuran, pop dünyasının unutulmaz seslerinden Yeliz… Güzelliği, sesi ve güçlü yorumuyla büyük beğeni toplayan Yeliz, uzun bir inziva sürecinin ardından Aysel Gürel imzalı 'Bekle Yağmur Geliyor’ şarkısıyla müzik sektörüne hızlı bir dönüş yaptı. Aysel Gürel’in ölmeden önce yazdığı son şarkıyı, güçlü sesi ve yorumuyla harmanlayan Yeliz, bir kez daha yüreklere dokundu. Ünlü sanatçı Yeliz ile yeni çalışmasını, projelerini ve müzik dünyasını konuştuk. Mehtap YILDIZ
Ve birkaç gün sonra hayata gözlerini yumuyor Aysel’imiz. Bu hikaye beni derinden etkiledi. Tamer şarkıyı ilk duyduğunda aklına ben gelmişim. Bu yüzden şarkıdan haberim vardı ve zaman zaman Tamer’i arayıp, şarkıyı kimseye vermemesini ve okumak istediğimi söylüyordum. Şarkıyı dinleyici ile buluşturmak, bu zamana kısmet oldu. Bekle Yağmur Geliyor, bana eski şarkıların yaşattığı hazzı verdi. Şarkının sözlerinden ve melodisinden gerçekten çok etkilendim. HABERHAYAT: Şarkılarınızı hissederek ve yaşayarak okuyorsunuz. Bekle Yağmur Geliyor’da da bu etkiyi görüyoruz. Şarkılarınızı yaşanmışlıklara göre mi seçiyorsunuz? YELİZ: Yaşamasam bile o anda şarkının hikayesini içimde hissediyorum. Şarkılarımı yaşayarak okuyorum.
HABERHAYAT: Uzun bir aradan sonra ‘’Bekle Yağmur Geliyor’’ şarkınızla tekrar sevenlerinizle buluştunuz. Şarkının hikayesini ve oluşum sürecini anlatabilir misiniz? YELİZ: Bekle Yağmur Geliyor’un sözleri Aysel Gürel’e, bestesi Tamer Gürsoy’a, düzenlemesi ise Volga Tamöz’e ait. Sevgili Aysel Gürel’in ölmeden önce yazdığı son şarkılardan. Hatta Tamer bestesini yaptığında hastaneye gidip kendisine dinletiyor ve Aysel Gürel’in gözünden bir damla yaş geliyor.
HABERHAYAT: Kendinize idol aldığınız ve sizi etkileyen sanatçılar var mı? YELİZ: Her şeyden önce kendime ilk olarak babamı örnek aldım. Sesi çok güzeldir, eski İstanbul beyefendisidir. Türk Sanat Müziği ve türkü söylerdi. Bana Türk Sanat Müziği’ni ve türküleri babam sevdirdi diyebilirim. Daha sonrasında bilinçlendiğimde ve İtalyan Okulu’na gittiğim sıralarda Milva, Shirley Bassey ve Frank Sinatra’yı çok severek dinledim. Şarkıcı olmama sebep olan Nilüfer ve Müzeyyen Senar’ın da bende yeri ayrıdır.
Bunu yapan insanlarda sevgi ve vicdan olduğunu düşünmüyorum. Allah insanları yaratırken kalplerine çok pahalı iki tane duygu vermiş, sevgi ve vicdan. Onlarda bu meziyetler kalmamış. Toplumumuzda bu tür olayların yaşanmaması için ailelere, özellikle de annelere büyük görev düşüyor. HABERHAYAT: Günümüzdeki şarkıları ve popüler müzik tarzını nasıl buluyorsunuz? YELİZ: Günümüzde hepsi birbirine benzeyen, armonisi, melodisi, ritmi bir türlü ayırt edilemeyen şarkılar var. Maalesef, belirli şarkılar günde 50 kere çalınarak, insanların aklına kazıtılıyor. Ama Türk dinleyicisi iyi şarkı ile kötü şarkıyı gayet net ayırabilen çok iyi bir dinleyicidir. Keşke adil bir şekilde şarkılar çalınsa, o zaman Türk dinleyicisi daha net karar verebilir.
HABERHAYAT: Uzun yıllardır sahne çalışmalarınıza hız kesmeden devam ettiğinizi biliyoruz. Hala sahneye çıkarken heyecanlanıyor musunuz? YELİZ: Bu heyecan aslında doğuştan geliyor. Sonradan sanatçı olunmuyor. Teknik eğitim aldıktan sonra şarkı söylemek öğrenilebilir ama yorumcu olmak Allah vergisi bir şey. O heyecan olmazsa zaten şarkı okuyamam. Şarkıdaki duyguyu ve hissettiklerimi insanlara geçiremem. HABERHAYAT: Hayvansever olduğunuz herkes tarafından biliniyor. Bu aralar sık sık bu konuyla ilgili çirkin haberler okuyoruz maalesef. İnsanlar sizce hayvanlardan ne istiyor, bu acımasızlığın altında yatan nedenler neler? YELİZ: Keşke keşfedebilsem. Türkiye 80 milyon insan var ve tek tek herkese bu soruyu sormak istiyorum. Bunları yapanları insan kategorisine koymuyorum. Onlar insan kılığına girmiş şeytanlar. Onlar çocuk, hayvan, kadın gözetmiyorlar. Allah’ın dilsiz kullarına işkence yapan insanları aklım almıyor. Eğer onlar insansa, bana insan denmesin. Ben bu durumu sosyal medya hesaplarımda da yazıyorum. “Elinizde sihirli bir değnek olsa ne yapmak istersiniz?” diye sorarlar ya güzellik kraliçelerine. Bana bu soruyu sormuş olsalardı şöyle cevap verirdim: “Ülkemdeki tüm kimsesiz hayvanları ve çocukları bu durumdan kurtarırdım.” Çocuklara, hayvanlara, insanlığa yapılmış bu işkenceye tahammül edemiyorum, dayanamıyorum. Bu yüzden sabahlara kadar ağladığım geceler oldu.
HABERHAYAT: Her şey gün geçtikçe değişiyor ve farklılaşıyor. Müzik dünyası da bu değişimden en çok etkilenen sektörlerden. Artık şarkıların beğenilip beğenilmediği tıklamalara göre belirleniyor. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz? YELİZ: Dünya korkunç bir şekilde ilerliyor. Teknoloji iyi kullanılırsa güzel bir şey ama her şey için kullanıldığında işin tadı ve duygusu kaçıyor. Sahnemde 90’lı yılların şarkılarından oluşan bir bölüm yapıyorum ve o şarkıları okuduğumda insanlar mest oluyor. Bu bölüm geldiğinde sahnede ‘’Bu şarkılar gerçek kalemlerle gerçek kağıtlara yazılmış, gerçek aşkların hikayeleridir’’ diyorum. İşte bu şarkılar hiçbir zaman ölmez ve bu şarkıların hiçbir zaman modası geçmez. İnanıyorum ki tarih tekerrürden ibarettir. Çocukluğumdan beri tekerlemelerle, rahmetli babaannemin atasözleriyle büyüdüm. Kendime bu sözleri yol çizelgesi yaptım. İnanıyorum ki, 90’lı yıllardaki duygusal şarkılar geri dönecek ve hepsi birbirine benzeyen armonisi, melodisi, ritmi ayırt edilemeyen şarkılar son bulacak. HABERHAYAT: Bundan sonraki projelerinizi merakla bekliyoruz. Sizi hangi çalışmalarda göreceğiz? YELİZ: Yine güzel ve duygu yüklü, neşeli şarkı da olsa içinde bir yerde duygu ve hüzün barındıracak projelerim olacak. Tabii albüm çalışması da yapmayı planlıyoruz. HABERHAYAT: Son olarak neler söylemek istersiniz? YELİZ: Okuyucularınıza ve dinleyicilerime sevgilerimi gönderiyorum. HaberHayat’ta emeği geçen herkese ayrıca sevgilerimi gönderiyor ve teşekkürlerimi sunuyorum. Yeni projelerle sevenlerimle buluşmak ümidiyle. Sevgiyle kalın…
37 |
HABERHAYAT: Peki, düet yapmak istediğiniz veya aynı sahnede şarkı söylemeyi hayal ettiğiniz bir sanatçı var mı? YELİZ: Yaşar’la aynı sahnede olmayı isterim. Çünkü şarkılarını ve kendisini çok seviyorum. Kendisi çok iyi bir arkadaşımdır. Rock gruplarını da seviyorum. Mesela; Duman’la çalışmayı çok isterim.
Maalesef, belirli şarkılar günde 50 kere çalınarak, insanların aklına kazıtılıyor.
Fatoş Sivaslı, kadınları kalıcı güzellikle buluşturuyor Kadınları kalıcı güzellikle buluşturan Fatoş Sivaslı Güzellik Salonu, Avrupa standartlarındaki kalıcı makyaj uygulaması ile fark yaratıyor Modern ve profesyonel güzellik uygulamaları ile adından söz ettiren Fatoş Sivaslı Güzellik Salonu, kadınların uğrak noktası olmaya devam ediyor. Tüm güzellik işlemlerinde olduğu gibi kalıcı makyaj uygulamasında da fark yaratan Fatoş Sivaslı Güzellik Salonu, kadınların güzelliğine güzellik katmanın gururunu yaşıyor.
38 |
FATOŞ SİVASLI PROFESYONELLİĞİ
Birbirinden özel uygulamalarının yanı sıra Avrupa standartlarına sahip kalıcı makyaj uygulaması ile de profesyonel hizmet sunduklarını söyleyen Fatoş Sivaslı Güzellik Salonu Sahibi Fatoş Sivaslı, “ Tüm güzellik uygulamaları gibi kalıcı makyaj da profesyonel ellerde yapılması gereken bir uygulamadır. 17 yıllık deneyimim ve güzellik alanındaki yenilikleri yakından takip eden hizmet anlayışımla, güvenilir ve kaliteli güzellik uygulamalarını kadınlarla buluşturuyorum. Kadınlar çok hassas bir işlem olan kalıcı makyaj uygulamasını, kesinlikle uzman ellerde yaptırmalılar. Gerek kullanılan ürünler gerekse de işlem yapan kişinin uzmanlığı, yaptırılan işlemin en iyi şekilde uygulanması için çok önemli etkenler. Fatoş Sivaslı olarak, yıllardır verdiğim güzellik hizmetlerinde en doğru
uygulamayı yaptım ve işimin en iyisi olabilmek için her geçen gün kendimi geliştirmeye devam ediyorum. Avrupa standartlarında sahip profesyonellik ve kalite ile uyguladığım kalıcı makyaj uygulaması işime verdiğim önemin ve salonumuzun kadınların uğrak yeri olmasının en önemli sebeplerinden. Dünyaca ünlü güzellik uzmanı Branko Babic’in sektöre yön veren güzellik firması PhiBrows’un zorlu eğitimini başarı ile tamamlayarak, PhiBrows dünya haritasında yer alma hakkını kazanmam da uygulamalarımdaki profesyonelliği kanıtlar niteliktedir” dedi.
GÜVENİLİR ELLERDE KALICI GÜZELLİK
PhiBrows hakkında da açıklamalarda bulunan Sivaslı, “Branko Babic’in sektöre yön veren güzellik firması PhiBrows’un zorlu eğitimini başarı ile tamamlayarak, PhiBrows dünya haritasında yer alma hakkını kazandım. Eğitim sırasında, çeşitli ödevlerden oluşan zorlu levelleri başarıya tamamlayarak, firmanın logosunu kullanma ve PhiBrows dünya haritasında yer alma hakkını elde ettim. PhiBrows microblading uygulamasında hiçbir problem yaşanmıyor ve kalıcılık uzun ömürlü oluyor. Türkiye’deki mikroblading uygulamalarında kullanılan bıçaklar, çok fazla hasar bırakabiliyor. PhiBrows microblading uygulamasında ağrı ve acı hissedilmiyor, işlem yapılan bölgede herhangi bir deformasyon ve kanama olmuyor. Uzmanlık gerektiren kalıcı makyaj uygulamasını yaptırmak isteyen herkes gönül rahatlığı içerisinde salonumuza gelebilir” şeklinde konuştu.
KUSURSUZ SİLME İŞLEMİ
Yanlış yapılan kalıcı makyaj uygulamasını en güvenilir şekilde sildiklerini belirten Sivaslı, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü: “PhiAcademy farkıyla aldığı PhiRemoval eğitimi sayesinde kalıcı makyaj silme işlemini cilde zarar vermeden gerçekleştiriyoruz. Türkiye’de PhiAcademy güvencesiyle PhiRemoval farkıyla eğitim alan birkaç kişiden biriyim. Kalıcı makyaj silme işlemlerimde, cildi tahrip etmeden sonuç veren bir ürün olan “mineral asit” kullanıyorum. Bu madde su gibi şeffaf bir renge sahiptir. Deri hücrelerine makine ile minik delikler açıyoruz. O bölgeye mineral asit ile masaj yapıldıkça, kullanılan madde derinin altına nüfus ederek, boya pigmentlerinin derinin üstüne çıkmasını sağlıyor. Deri altındaki boya, 48 saat boyunca akmaya devam edebiliyor. Ardından ince bir kabuk tabakası halini alıyor ve o kabuk, akması biten boyayı toparlıyor. Deri altındaki süreç tamamlandığında kabuk kendi kendine düşüyor. Böylelikle herhangi bir sorun yaşanmadan silme işlemi gerçekleşmiş oluyor.”
39 |
Prof.Dr.Metin EKER OMÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Samsun Kültür ve Sanat Platformu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
VE HÜKÜMET POLİTİKASI Bir gerekçe
Kültür bir ittifaklar alanıdır. Sanat da bunu olanaklı kılandır. Kültürün başlıca pratiği olarak sanat, kültürün hem muhafazasını hem de yeniden yapılanmasını sevk ve idare edendir. Kültürel mirasın varisleri olarak halkın vekaleti de genel olarak sanatçılara emanettir. Bu yüzdendir ki sanat ve dolayısıyla sanatçı, kültür elçileri, kültür işçileri ve kültür emanetçileri olarak sorumluluk almak durumundadır/hatta zorundadır.
40 |
Ülkemizde gelenekselleşmiş bir kültür politikası profiline rastlamak pek mümkün olamamıştır. En azından 2000’li yıllara kadar buna şöyle ya da böyle şahit olduk. Bir başka ifade ile kültür ve sanat anlamında “hükümet politikaları”ndan bir “devlet politikası” üretemedik. Ayrıca, kültürel-politik izdüşümlerde gölge eylemler ve muharrik takviyelerin müşahhas emarelerini de kamusallaştıramadık. Yaklaşık on yıldır söylediğim gibi 21. Yüzyıl bir “kültür savaşları” yüzyılıdır. Batı bu durumun yaratıcısı olarak zaten hedeflerini ve politikalarını en az elli yıllık hazırlamış durumdadır. Gelecekte sıcak savaşların yıkıcılığından daha fazla kültürel yıkıcılıkla boğuşmak durumunda olacağız. Henüz bu savaşlar için mukabele gücümüz ve donanımımız emre hazırdır diyemiyoruz. Kültür savaşları için mevcut bir silahımız var, o da tek sermayemiz olan “kültürümüz ve medeniyetimiz”. Ülkemizin siyasal kurgusunu genel olarak ideolojik sosyalite ile inanç yönelimlerinin kristalize ettiği bir konformik (kalıpçıuygucu) kapsam inşa etmektedir. Eskiden beri de böyledir. Zira “sağ” iktidar ya da hükümet yönetiminde kültür ve sanat politikaları ile “sol” iktidar ya da hükümet yönetimindeki kültür ve sanat politikaları arasında farklar gözlemlenmektedir. Bir hükümetin geleneksel eğilimlerine karşı diğer hükümet çağdaş eğilimleri önemli görmüş; bir hükümetin inanç mimarisi ve restorasyon anlayışına diğer hükümet sosyal etkileşim ve temas mekanlarını öncelemiş; bir hükümetin ithal medya üretimlerini önemsemesine diğeri yerli üretimler ile cevap vermeye çalışmış; ve hatta, bir hükümetin sanatçıları ya da entelektüelleri ile diğer hükümetinkiler bile ayrı ayrı operatif kılınmıştır diyebiliriz. Burada oluşan yegane vargımız da “merkezsiz kültür-çok merkezli politika etkileşimleri” biçiminde kendini göstermektedir.
Merkezsiz kültür-çok merkezli politika etkileşimlerinden “Milli Kültür”e geçiş nasıl mümkün olacaktır. Ülkemizde eğitim bakanlığımızın ve savunma bakanlığımızın başında “milli” ibaresi vardır. Eğitimimizin milli’liği ile savunmamızın milli’liği yeni yeni karakterize olmaktadır. Sıkıntılı, sancılı ama kalıcı bir dönüşüme duyulan gereksinim artık kitlesel olarak da hissedilmektedir. Kültürümüzün de milli’liği tartışılmaya açıktır. Kültür ve sanat alanında hükümet politikalarından devlet politikaları geliştirmek için “milli kültür” şuurunun kurumsallaşması, teşkilatlanması ve küresel politikalarla rekabet edip direnç geliştirebilecek duruma taşınmasında aciliyet söz konusudur. Held ve McGrew’in “Büyük Küresel Tartışmalar” başlıklı makalelerinde dile getirdiği gibi “muhafazakarlığın, sosyalizmin ve liberalizmin baskın ideolojik gelenekleri de küreselleşen bir dönemin bütünlüklü bir şekilde okunmasını, böyle bir döneme cevap verilmesi önerebilmiştir(s.8). Uluslar, bir kimlik ve ortaklaşa siyasal kader hissiyatını paylaşan sınıf ötesi ortaklığı içerir (s.24). Kültürel akışlar, ulusal kimlik siyasetini ve genel olarak kimlik siyasetini dönüştürüyor. Bu gelişmeler bazı küreselciler tarafından ulusdevlete bağlılığı aşan yeni bir küresel aidiyet ve zarar görebilirlik durumu yaratma olarak yorumlanabilir (s.28)”. Neticede “ulus kimliği”nin yeni epistemolojileri tartışmaya açılmaktadır. Yeni kimlik profillerinin küresel karşılıkları, milli kültürü yok saymak ve daha ileride de yok etmek üzerine odaklıdır. Kültür savaşlarına karşı “direnç motivasyonları”, milli kültürün ulus kimliğine olan katkısına bağlı olacaktır. Milli kültür için dünyada çok az millete nasip olacak bir olgunun gerçek potansiyel olduğunu ifade edebiliriz: “Kültürel genetik”. Bizim kültürel genetiğimiz zaten bir kültür-sanat için “devlet politikası zorunluluğu”nu yeteri biçimde ortaya koymaktadır. Kendine yapay kültürler inşa eden, kültür mühendislerini birer mucit kıvamında görevlendiren bölücü küreselliğin ya da yerleştirmeci kültür emperyalizminin çok merkezli politik motivasyonlarına dur demenin yolu, kültürel genetiğimiz ve geleceğe intikal ettirme yeteneklerimiz olacaktır. Türk kültürü ve Türk kültürünün etkileşim havzaları, coğrafyaları ve etnik kapsamları ile ilgisindeki nitelikli mevcudiyeti, yeni kültürel ekolojilerin işgaline de mukavemet için önemli krediler sunmaktadır.
Yerelden ulusala bir kültür-sanat politikası geliştirmenin çizgisel mantığı, politik-amir yaptırımlar ve yönelimler ile kıyaslandığında önemli görülmelidir. Kozmopolit demografisi ile dinamik karakterli ama tarihsel kimliği ile de bütünlük tesirli bir şehir olarak Samsun, özellikle 2019 yılında kültür-sanat alanında ulusal bir misyon yüklenmenin ve nitelikli bir konum almanın arayışı içindendir. Yaklaşık yüz yıl öncesinden itibaren içinde yerleşik halkı ile sanata teması oldukça önceleyen Samsun, giderek bu gücünü yitirmeye, sanatsal mekanlarını kaybetmeye başladı. Özellikle nostaljik söylem ve vurguların yoğunluğunda geçen bir çok kültür-sanat merkezli toplantılarda gelecekçi eğilim ve projelerin genel olarak yapılandırılamadığına şahit olmaktayız. Eleştiriyi geçmişe odaklı yaparak geleceğe yönelik belli destek potansiyellerini de böylece küstürüyoruz. İnsanlara zorla sanatı sevdiremezsiniz. İnsanları zorla sanat mekanlarına itemezsiniz. İnsanlar sanatın ayağına gidemezlerse sanatı insanların ayağına getirme çabasının zaman zaman hüsranını da yaşayabiliriz. Samsun ve sanat ilişkisini yeni heyecan ve beklentilere taşımanın projektif göstergelerini yine yerel ile sınırlandırmamalıyız.
Bir şehrin ya da bölgenin sanat kültürünü iki biçimde ele alabiliriz. Birincisi o şehrin sanatsal üretim göstergeleridir. İkincisi ise sanata temas oranları ya da tüketim göstergeleridir. Samsun sanatsal üretim açısından iyi seviyelerdedir. Hatta bu anlamda Türkiye’de ilk ona girebilecek durumdadır. Ancak sanata halkın teması veya sanatsal tüketim olarak bakıldığında 2010’ların başlarında 53. Sıradayken 2018’e doğru 30’lu sıralara yükselmiştir diyebiliriz. Ancak üretim-tüketim korelasyonu açısından hala yeterli olmadığını düşünmekteyim. Türkiye yaşanabilir şehirler sıralamasında 17. Ya da 18. Sıralarda yer alan Samsun’un sanata teması ise çok daha gerilerde. Samsun yaşanabilir şehir kriterleri içinde sanatı ve dolayısıyla sanatın gücünü yeniden keşfetmeli. Bunun için fırsatları göz ardı etmemeli. Yerel yönetimlerden yerel sanata desteğin artarak devam etmesi yetmez. Ulusal anlamda belirginleşmiş, yerleşmiş ve kimlikleşmiş büyük organizasyon ve temsiliyetler önemsenmelidir. Sık sık gündeme taşımaya çalıştığımız “2019 Türkiye Sanat Başkenti Samsun Projesi” yukarıdaki problem ve beklentilere cevap olabilecek nitelikte, sanat ile temasın olanaklarını pekiştirecek güçte ve yerelden ulusala yeni sanat ufku için gerçek bir örneklem olgunluğu sergileyebilecek donanımda kendini gösterebilecektir.
Bir öneri
Ülkemizin kültür ve sanat mirasına ilişkin mevcut muhafazakar bakış açıları gözden geçirilmelidir. Kültürel genetik ve yeni kültürel ekolojiler arasındaki çatışmaların muharrik olduğu bir kültür savaşları yüzyılı içindeyiz. Bu anlamda acil biçimde hükümetimizin sanat için bir “devlet politikası” geliştirme ve bunu uzun vadeli kılma gerekliliği söz konusudur. 1938-1943 yılları arasında dönemin iktidarı 63 vilayete ressamlar göndererek “çağdaşlaştırma misyonu” adı altında bir sanat politikası girişimi denedi. Anadolu’yu ve Türk halkına ait bir sosyal anatominin görsel belgeselliğinden öteye geçmeyen başarı/başarısızlığından sonra günümüze kadar bir kayda değer atılım sergilenmedi. Ülkemizin siyasası ile sanat piyasası arasındaki güdümsüzlük belli oranda başarısız politikaların içerikleri olarak belirginleşti. Ve bu güne gelindi…
“2019 Türkiye Sanat Başkenti Samsun Projesi” örneği ile ilk adımın atılacağı bir sanat için devlet politikası örnekleminden hareketle mevcut hükümetimize birkaç maddelik öneri sunabiliriz: • Kültür ve Turizm Bakanlığı içine sanatın da dahil edildiği ve güncellenmiş gerekliliğiyle “Milli Kültür Bakanlığı” olarak yeniden tanımlanmalıdır • Sanat için uzun vadeli “Devlet Sanat Politikası” geliştirilmeli ve Milli Kültür Bakanlığı ile karakterize edilmelidir. • İkincisi ile üçüncüsü arasında 18 yıl olan “Milli Kültür Şuraları” yeni ivme ve kapsam ile güncellenmeli ve daha fazla politik kılınmalıdır. • Sanatsal ve dolayısıyla kültürel muhafazakarlığın pedagojik kapsamlara taşınması önemsenmeli, gelecekçi projeksiyonlarda model referans niteliğine taşınması sağlanmalıdır. • Sanatın özellikle medya esaretinden kurtarılması ve sosyal özgürlüğüne kavuşturulması planlanmalıdır. • Her yıl bir şehir “Türkiye Sanat Başkenti” olarak ilan edilmeli ve ülkemizin sanatsal hareketliliğini o şehirde yerleşik kılmalıyız. • Türkiye Sanat Başkenti Projesi ile halkımızın sanata ve sanatçıya teması artırılmalıdır. • Özellikle “sanat kültürü” gelişmiş toplumların daha entelektüel ve eğitim odaklı bakış açılarındaki zengin konumları dikkatle izlenmelidir. • Sanat ile yaşamanın, günlük yaşam parselasyonu içinde sanata yeterince yer vermenin ya da yeterli estetik hassasiyet kazanmanın neticesinde özellikle gençlerimizin ve çocuklarımızın bağımlılık, şiddete eğilimlilik veya sosyal angajmanlarındaki başarısızlıkların önüne geçmek mümkün olabilir. Sonuç olarak bir millete sanat kültürü kazandırmanın ya da var olan sanat kültürünün giderek yok edilmesine karşı direnç geliştirmenin en önemli motivasyonu “sanat için devlet politikası” diyebiliriz. Bu maksatla kültürel, pedagojik, ahlaki ya da siyasi atılımların önemine bir kez daha inanmak durumundayız. Gelecek nesillerimizin karakter inşası için sanatın da rolünü unutmamalıyız.
41 |
Bir örneklem
Düzenli İnşaat Yunus Aksu Gayrimenkul yapıları konforla buluşturuyor Birbirinden önemli projeleri hayata geçiren Düzenli İnşaat Yunus Aksu Gayrimenkul, yapıları konforla buluşturmaya devam ediyor İnşaat sektörünün yenilikçi isimi Düzenli İnşaat Yunus Aksu Gayrimenkul, hayata mutluluk katan yaşam alanlarını inşa ediyor. Mimari ve teknolojideki en güncel gelişmeleri projelerine yansıtan Düzenli İnşaat Yunus Aksu Gayrimenkul, yaşam kalitesini arttıran yapıları hayata geçirmeye devam ediyor.
DÜZENLİ İNŞAAT YUNUS AKSU GAYRİMENKUL AYRICALIĞI
Kaliteden asla taviz vermedikleri söyleyen Düzenli, “ 2005’ten bu yana, Kalkanca Mahallesi başta olmak üzere birçok mevkide binlerce konut yaptık. Yaptığımız işlerin kalitesi herkes tarafından biliniyor. Standart dairelerimizin yanı sıra lüks ve akıllı binalar da yapıyoruz. Müşterilerimiz güven içerisinde bizi tercih ediyor. Herkesi Düzenli İnşaat Yunus Aksu ayrıcalığını yaşamaya davet ediyoruz” şeklinde konuştu.
KALİTE VE GÜVEN
Düzenli İnşaat Yunus Aksu Gayrimenkul İşletme Ortağı Yunus Aksu ise teknoloji, lüks ve konforun harmanlandığı yapılar inşa ettiklerini vurguladı. Aksu, “Her bütçeye göre dairemiz bulunuyor. Müşterilerimiz huzur ve güven içerisinde bizi tercih ediyor. Çünkü hiçbir şekilde herhangi bir problemle karşılaşmayacaklarını biliyorlar. Yaptığımız işin arkasındayız. Birçok firma yatırım yapmak istiyor ama ürküyor. Biz o ürken insanların sığınacağı limanız. Önemli olan, müşterilerimize elimizdeki ürünü satmak değil, onlara en doğru şekilde yardımcı olmak ve yönlendirmek. Bunun farkında olan bir firma olarak kalite ve güven anlayışı ile hizmet veriyoruz” ifadelerini kullandı.
HASAN DÜZENLİ
42 |
HER ZEVKE VE BÜTÇEYE HİTAP EDEN DAİRELER
Kalkanca mevkiinde devam eden projeleri hızlı bir şekilde tamamladıklarını söyleyen işletme ortağı Hasan Düzenli, “ Düzenli İnşaat Yunus Aksu Gayrimenkul olarak, birbirinden önemli projelere imza atıyoruz. Teknoloji, kalite ve konfor ile birleştirdiğimiz çalışmalarımızda doğru zamanda, doğru yerde, doğru projeleri hayata geçiriyoruz. Kalkanca mevkiinde devam eden beş projemiz bulunuyor. Her zevke ve bütçeye hitap eden dairelerimizin birini bitirdik, ikisi bitme aşamasına gelmiş durumda. Bir projemizin temelini attık, diğer bir projemizin ise inşaatına başlamak üzereyiz. Evlerimizi en kısa sürede tamamlayıp sahiplerine teslim ediyoruz. En güvenilir şekilde ev sahibi olmak isteyenlerin öncelikli tercihiyiz” dedi
YUNUS AKSU
43 |
zumba&
Pilates; kadın-erkek her yaştan insan için ideal bir egzersiz sistemi olmakla beraber, özellikle hamileliğin ilk aylarından son ayına kadar kadını doğuma hazırlayan, kadını hem psikolojik hem de fizyolojik açıdan güçlendiren doğum sonrasında da tekrar eski formuna hızla dönebilmesini sağlayan mükemmel bir egzersiz sistemidir. "Hamile Pilatesi" uygulayan hamilelerin, denge konusunda daha başarılı olduğu görülmektedir. Özellikle normal doğum yapacak kadınlar için vücut dengelerini düzenli şekilde kontrol altında tutabilmek çok önemlidir. Düzenli şekilde pilates yapan anne adayları, doğum sırasında bebeği itme ve nefes kontrolü süresinde, diğer kadınlara oranla daha avnatajlıdır Anne adayının beden kontrolünü fark ederek güven duyması hamilelik süresinde önemli bir adımdır. Pilates, hamilelik boyunca yer çekimi sebebiyle bebeğin aşağı doğru inerek pelvik bölgeye baskı uygulamasını engeller ve anne adayının rahat bir hamilelik geçirmesini sağlar. Bu durum, hem annenin hem de bebeğin rahat hareket etmesine yardımcı olur. Pilates sırasında salgılanan hormonların bebeğe olumlu etkileri vardır. Her hamile kadının pilates sırasında yapabileceği hareketler farklıdır.
44 |
Normal şartlarda pilates yaparken dikkat edilmesi gereken hareketler, hamilelik döneminde de geçerlidir. Hamileler, hamilelik süresi boyunca yüzükoyun yapılan pilates hareketlerini değil, bunların yerine geliştirilen alternatif hareketleri yapılabilir. Zira her vücudun hamileliği
karşılama direnci farklıdır. Bu tarz durumlarda uzman eğitmen, ilave egzersiz aparatları ile aynı harekete denk gelecek farklı hareketler yaptırabilmelidir. Hamilelik döneminde anne adaylarının yaptığı pilates egzersizleri sırasında serotonin, endorfin gibi mutluluk hormonları salgılanır. Bu hormonların etkisi anne adayını olduğu kadar bebeği de olumlu etkiler.
Sırt ve bel ağrıları indirgenerek bu alanların güçlenmesine olanak sağlar. Hamilelerin pilates ile karın kasları gelişerek, bebeğin doğum kanalına ulaşması kolay hale gelebilecektir. Yapılacak nefes egzersizleri de doğumda yapılması gereken nefes egzersizlerinin alıştırması olacak ve bu sayede kontrollü nefes çıkışları ile doğuma destek sağlanacaktır. Bacaklarda ve kollarda meydana gelebilecek yoğun şişliklerin azalmasına yardımcı olabilecektir. Doğum sonrası süreç içinde olumlu dönüşümü olacak, doğumdan sonra vücut yenilenecek, karın bölgesi daha çabuk toparlanabilecektir.
Hamilelerde doktor anne adayının ve bebeğin sağlığı açısından pilates yapmasında herhangi bir sakınca görmediği sürece; 16. haftadan başlayıp doğuma kadar olan süreçte, uzman eğitmen eşliğinde haftada 2 kez düzenli olarak yapılmalıdır. Sonuç olarak; aslında doğum ve arkasında gelen annelik, her kadının yaşamak isteyeceği ve bilinçli bir şekilde yaklaşılırsa büyük mutlulukları beraberinde getiren, kadınlara verilmiş en güzel armağandır. 45 |
Mutlu anneler sağlıklı bebekler için ‘Pilates’ şart.
UMUT KISA Uluslararası Eğitmen, koçluk alanında ICF tarafından verilen MCC ünvanına sahip dünyadaki 400 kişiden, Türkiye’de ise 8 kişiden biri, “AHUNA” ve “US’TA YOL” kitaplarının yazarı
Yola Çıktıklarım, Yolda Bıraktıklarım! TDK sözlüğüne göre “Vefa”: “Sözünde durma, dostluğu sürdürme” anlamına geliyor. İngilizce en çok kullanılan karşılığı ise “Fidelity” yani “Sadakat”. Sanırım sözünde durmak ile sadakat arasında bazı anlam farkları var. Sözünde durmak demek mutlaka biz sözün verilmiş olmasını gerektirir. Sadakat ise bir söz vermeyi gerekli kılmaz. Şimdi size bir örnek vereceğim. “Girişimcisiniz ve bir yola çıktınız. Yanınızda sizi destekleyen ve gecesini, gündüzünüze katan arkadaşlarınız vardı. Şimdi büyüdünüz, yanınızda olanlar hala sadıklar ama şirketinizde yapmanız gereken değişikliklere destek vermiyorlar. Ya da belki şirketinizin artık dışarıdan istihdam etmeniz gereken bazı pozisyonlarını dolduruyorlar. Değişmeleri gerekiyordu ama yeterince değişemediler. Üstelik değişmeleri gerektiğini de bilmiyorlar. Bazı yeni işe girenlerin yolunu kesiyorlar. Elbette bunun farkında değiller ve söylemenize rağmen bir türlü anlayamıyorlar.” Bu durumda ne yapardınız? Birçok farklı seçenek olmasına rağmen ben biraz olasılıkları daraltacağım. •Şirketinizin ilerlememesini tercih ederek vefalı davranabilir ve arkadaşlarınızla şu anki durumunuzda kalabilirsiniz. Yine de rakipleriniz ilerleyeceği için aynı pozisyonu koruyamayabilirsiniz. •Yeni insanları işe alarak ve yetkilerini artırarak eski çalışanlarınızın kırılmasını sağlayabilirsiniz. İlerleme için otoritenizi kullanabilirsiniz. •Ortalıkta yeni ve eski yol arkadaşlarınız arasındaki kavgaya hiç müdahale etmeyip durumdan kaçınırsınız. Her bir seçeneği dikkatle incelediğinizde “VEFALI OLMAK” ve “İLERLEMEK” arasında bir seçim yapacağınız düşünülebilir. Şimdi bunların arasında ortak bir yol bulabilir miyiz biraz değerlendirelim.
46 |
Adım adım ilerlemek mümkün!
-İçinde kaldığınız dilemmayı mutlaka ve mutlaka açık bir şekilde tüm paydaşlara anlatın. Onların ne düşündüğünü, sorunların nasıl çözülebileceğine ilişkin fikirlerini alın. Hiçbir şeyi gizlemeyin.
İnançlarınızın, bazılarını kırabileceğini biliyorum ama en doğru şekilde ifade ederseniz kırılmaları azalacaktır. Bazıları düşüncelerini kesinlikle değiştirmeyecektir ama denemeye değer. En azından siz elinizden geleni yapmış olacaksınız. Böylece kendinizi “VEFASIZ” hisetmeyebilirsiniz. Ancak bu aşamada sakın hiçbir öneri yapmayın! Ne yapmak istediğinizi değil, hangi sorunu yaşadığınızı anlatın. Bırakın size ellerinden gelen önerilerini ve yaratıcı fikirlerini sunsunlar. Her şey onların fikri olsun. -İkinci aşamada onlardan aldığınız fikirlerle beraber kendi değerlendirmelerinizi ve neden bu seçimleri yaptığınızı tüm detaylarıyla onlarla paylaşın. Şirket için nelerin doğru olduğunu, nereye gitmek istediğinizi, büyük resmin detaylarını; yani her şeyi en ayrıntılı şekilde aktarın. Ve sabırlı olun, bir süre düşünmelerine izin verin. Hatta bir süre üzerinde düşündükten sonra nasıl bir pozisyon almak istediklerini size aktarmaları için düşünme süresi sonunda size gelmelerini isteyin. -Gerekli olan aksiyonları ne zaman yapacağınızı ve nasıl yapacağınızı aktarın. Hiçbir şey sürpriz olmasın. -Aksiyonları alın ve gerekli değişiklikleri yapın. “VEFALI OLMAK” ve “İLERLEMEK” arasındaki denge “SABIR” ve “DİNLEMEK”ten geçiyor. Eğer her iki adımı da doğru planlar ve duygularınıza yenilmezseniz bu süreci keyifli ve faydalı bir şekilde, en az yara olarak tamamlayabilirsiniz. Ancak unutmayın sizi hiç kolay bir süreç beklemiyor.
Not: En çok yapmamanız gereken şey; değişiklik için dışarıdan tutacağınız bir danışman aracılığıyla kendi düşüncelerinizi çalışanlarınıza iletmektir. Sorundan kaçınarak maşa kullanmanız size daha az değil daha fazla problem getirecektir.
47 |
İŞARET DILININ EKRAN YÜZÜ
NESLİHAN KURT
SESSIZLIĞE SES VER
İşitme engelli ebeveynin çocuğu olarak dünyaya geldi Neslihan Kurt. Anne ve babası duymadığı için 'ana dili' olarak mecburen öğrendi işaret dilini. Bizler onu Okan Bayülgen’in sunduğu Dada Dandinista adlı talk show programında işaret dili tercümanlığıyla tanıdık. Ekranın sağ alt köşesinde; elleri, kolları ve mimikleriyle işitme engellilere çevirmenlik yaptı. O kadar güzel kullandı mimiklerini, öylesine pozitif enerji saçtı ki ekrandan, herkesin sempatisini kazandı. İşaret dilinin ekran yüzü Neslihan Kurt bu kez arada ekran olmadan enerjisini yansıttı bizlere. Kendisi ile ‘sessizliğe ses verdiği’ bir sosyal sorumluluk projesi sonrası buluştuk ve keyifli mi keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Mehtap YILDIZ HABERHAYAT: Samsun’a hoş geldiniz. Nasıl buldunuz Samsun’u? NESLİHAN KURT: 23. İşitme Engelliler Olimpiyat Oyunları (Deaflympics) döneminde görevli olduğum için Samsun’da 4 ay kaldım. Samsun’u seviyorum. Bunda kuzenlerimin de Samsunlu olmasının katkısı büyük. Sahili çok güzel. Bu şehirde bulunmak beni çok mutlu ediyor.
48 |
HABERHAYAT: Biraz kendinizden bahseder misiniz? NESLİHAN KURT: 40 yaşındayım. İşitme engelli anne ve babanın kızıyım. Yani sağır bir kültürle büyümüş bir çocuğum. Ana dilim işaret dili, ikinci dilim Türkçe. Çocukluğumdan itibaren sağır insanların iletişim kurduğu bir dille büyüdüğüm için, anadilimi işaret dili olarak kabul ediyorum. Sağırlara elimden geldiğince yardımcı olmaya, onların dilinden konuşmaya çalışan, anlatılanları, konuşulanları onlara aktarmaya çalışan bir çevirmenim. İki çocuk annesiyim. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nda çalışıyordum. Bakanlıkta çok güzel günlerim geçti ama ayrılma kararı aldım. Sağır toplumu çok seviyorum.
“Dada Dandanista” programında işaret dili tercümanlığı yaptım. O program ben ve sağırlar için bir kapıydı. Dada Dandinistan ile birlikte sağırlar konusunda farkındalık yarattık. Bunun için özellikle Okan Bayülgen’e çok teşekkür ederim. O olmasaydı bu kadar farkındalık yaratamazdık. Ebeveynlerim hayatın onlara vermiş olduğu zorluğa rağmen, beni bu hale getiren iki dev insan. HABERHAYAT: Annenizin ve babanızın işitme engelli olmasının zorluğunu yaşadınız mı? NESLİHAN KURT: Sağır bir anne babanın çocuğu olmak çocukken çok zor geliyordu. Anne ve babamdan utanıyordum. Çocuklar tarafından anne ve babamın sağırlığı konusunda çeşitli sorulara maruz kaldığımda çok utanıyordum. Ergenlik dönemini geçtikten sonra, bu durumun artısını yaşamaya başladım. Anne ve babamın sağır olması, böylesine güzel bir mesleği seçmeme sebep oldu. Ama bu durumun götürüsü de oldu. Annemin ‘seni seviyorum kızım’ ya da ‘hadi alışverişe gidelim’ dediğini duymak isterdim. Ebeveynlerim hayatın onlara vermiş olduğu zorluğa rağmen, beni bu hale getiren iki dev insan. Onlar hayatımın kahramanları. Onlar olmasaydı belki de bu kadar güzel işler yapamayacaktım.
Konuşulanları elimden geldiğince net ifadelerle anlatmaya çalıştım. Çok güzel günlerim oldu. Çok keyifliydi ve eğlenceliydi. 4 yıl Okan beyle birlikte çalıştık. Sağırlar konusunda farkındalığın artmasına büyük katkı sağladı. Kendisine her şey için çok teşekkür ediyorum. HABERHAYAT: Programda konuşulan konuları çeviremediğiniz zamanlar oldu mu? NESLİHAN KURT: Olmadı ama diyaloglara yetişmeye çalıştığım anlar çok oldu. Her programda, ‘Bugün ne olacak, nasıl geçecek?’ diye stres yaşadım. Bilimsel programlarda çok tedirgin oldum. Çok şükür işimi en iyi şekilde yaptım.
HABERHAYAT: “Sessizliğe Ses Ver” projesi kapsamında Samsun’dasınız. Neler söylemek istersiniz? NESLİHAN KURT: Bu tür projelere dahil olmak gerçekten çok mutluluk verici. İnsanların farkındalığını arttırmak, bakış açılarını değiştirmek çok keyifli. Böyle önemli projelere elimden geldiğince katılmaya çalışıyorum. Yakın zamanda yine böyle bir projede yer alacağım. İşitme engelliler çevirmenliğini hiçbir zaman bırakmamak, her zaman devam etmek istiyorum. Sağırlar konusunda farklı projeleri hayata geçirmek için çalışmalar gerçekleştireceğim. HABERHAYAT: Türkiye’de işaret dili tercümanına ihtiyaç var mı? Şu anki tercüman sayısı yeterli mi? NESLİHAN KURT: Yeterli sayıda tercümanımız yok. İşaret dilini ebeveynlerim sağır olduğu için ana dil olarak öğrendim ama bu işe emek verenler var. Onlara çok saygı duyuyorum. Emeğini, vicdanını, yüreğini ve zamanını işaret dilini öğrenmeye vermiş insanları can-ı gönülden tebrik ediyorum. İşaret dilini öğrenmek 120 saat ya da 200 saatlik derslerle olmuyor. İşaret dilinin de yabancı dil grameri, kendine özgü bir yapısı var. Bunun için ders saati sayısını biraz daha uzatmak ve pratik yapmak lazım. HABERHAYAT: Peki, herkes işaret dilini öğrenebilir mi? NESLİHAN KURT: Tabii ki. İşaret dilini öğrenmeye gönül vermiş herkes öğrenebilir. İşaret dilini profesyonel olarak öğrenmek için, uzun yıllar bu işi yapmak gerekiyor. Uygulamalarla tecrübe edinmek çok önemli. Profesyonel olabilmek için bu işi 4-5 yıl yapmak gerekiyor. Böylelikle tam olarak öğrenme sağlanmış olunabilir. Bizler, kültürü öğrenmeden işaret dilini öğrenmeye çalışıyoruz ama öncelikle kültürü öğrenmek gerekiyor. HABERHAYAT: Sizce, sağır vatandaşlarımızı hayatın içerisine yeterince dahil ediyor muyuz? NESLİHAN KURT: Maalesef, onları hayatımıza katmıyoruz. Onların fikirlerine saygı duymamız lazım. Bunun yanı sıra onların diline saygı duymamız ve onlarla iletişime geçmemiz gerekir. HABERHAYAT: Evrensel bir işaret dili var mı? NESLİHAN KURT: Yok. Her ülke kendine ait işaret dilini kullanıyor. Ama aynı zamanda uluslararası işaret dili de var. HABERHAYAT: Son olarak neler söylemek istersiniz? NESLİHAN KURT: Keyifli röportaj için çok teşekkür ederim. Ekibinize ve okuyucularınıza sevgiler…
49 |
HABERHAYAT: Türkiye sizi Dada Dandinista programında tanıdı. Programda yer alma süreci nasıl gelişti? NESLİHAN KURT: Bu serüven sağırlarla gerçekleşti. Sağırlar bir programda Okan Bayülgen’in programına konuk oldu. “Biz sizi seviyoruz, izlemek istiyoruz ama izleyemiyoruz. Çünkü sizi anlamıyoruz” dediler. Okan bey de bunu duyunca “İşaret dili tercümanlarının maillerinizi bekliyoruz, bundan sonra beraber çalışacağız” diye canlı yayında duyuru yaptı. Ben de programa işaret dili çevirmenliği yapmak için başvurdum ve 100 kişinin arasından kabul edildim. Bir program çevirmenlik yapacağımı düşünüyordum. İlk program bitince ertesi gün yine gelmemi istediler. Kalabalık bir grubun konuşmasını atlamadan çevirmek zorunda olmak gerçekten çok zordu.
Devletin güler yüzü Selin kaymakam Türkiye’nin en genç kadın kaymakamlarından biri olan Yakakent Kaymakamı Selin Sarı, kısa sürede yöre halkının sevgisini kazandı 2017 yılının Kasım ayında Yakakent İlçe Kaymakamlığı görevine atanan Türkiye’nin en genç kadın kaymakamı Selin Sarı, özellikle sosyal alandaki çalışmalarıyla göz dolduruyor.
AİLEDEN BİRİ GİBİ
Yakakent’teki tüm sorunlarla yakından ilgilenen Sarı, kapı kapı dolaşarak vatandaşın derdini dinleyip yardımcı olmaya çalışıyor. Pazar yerlerini, esnafı, çiftçiyi, öğrencisini, genci ve yaşlısıyla bir araya gelerek devletin güler güzünü ve sıcaklığını hissettiren Sarı, özellikle ilçedeki çocuklar ve kadınlar ile yakından ilgileniyor.
50 |
Yakakent halkının sevgilisi haline gelen Selin kaymakam, vatandaşlar için aileden biri olarak görülüyor. Sarı, sadece sosyal alanlarda değil, ilçedeki güvenlik, asayiş, trafik konularında da aktif olarak incelemelerini sürdürüyor.
SELİN SARI KİMDİR?
4 Aralık 1989'da Rize'de doğdu. İlk ve ortaokul öğrenimini Çayeli 9 Mart İlköğretim Okulunda, lise öğrenimini Rize Anadolu Lisesi'nde tamamladı. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldu. 2016'da İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan Kaymakam Adaylığı Sınavını kazanarak 20 Temmuz 2017'de Mülki İdare Amirliği mesleğine 105. dönem Rize Kaymakam Adayı olarak başladı. Kaymakam refikliği stajını Ankara'nın Gölbaşı ve Yalova'nın Çınarcık ilçelerinde yaptı. 09.11.2017 tarihinde Samsun'un Yakakent İlçesi'nde Kaymakam Vekili olarak görevine başladı.
DEV PROJE Nu Teras’ın otomasyon sistemleri Kaptan’dan
T
ürkiye’nin en güçlü otomasyon firmalarından Kaptan Otomasyon, kaliteli ve güvenli otomasyon sistemlerini, Samsun’a değer katan dev proje Nu Teras’la buluşturuyor
Karadeniz Bölgesi’nin otomasyon alanındaki ilk kuruluşu olan Kaptan Otomasyon; konfor, teknolojik altyapı ve eşsiz deniz manzarası ile mutluluk vadeden proje Nu Teras’ın otomasyon sistemlerindeki ilk tercihi oldu. Kaptan Otomasyon; seksiyonel tip garaj kapıları, radarlı otomatik kapı sistemleri ve bariyer otomasyon sistemleri ile Nu Tesas’ın modern mimarisine değer katmanın gurunu yaşıyor.
52 |
NU TERAS KAPTAN’I TERCİH ETTİ
Birçok önemli firmanın olduğu gibi Nu Teras’ın da kendilerini tercih etmesinden büyük memnuniyet duyduğunu belirten Kaptan Otomasyon Yöneticilerinden Onur Yegen, “Nu Teras; ultra lüks daire ve villaları ile kendine hayran bırakan, A’dan Z’ye en kaliteli ürünlerle donatılan modern bir mimari. Kaptan Otomasyon’un, böylesine özel bir projede yer almasından büyük mutluluk duyuyoruz. Kaptan Otomasyon olarak, Nu Teras’ı seksiyonel tip garaj kapıları, radarlı otomatik kapı sistemleri ve bariyer otomasyon sistemlerimizle buluşturduk.
Projede, her villanın ve her bloğun kat maliki için etiketli, hızlı geçiş sistemleri kullandık. Böylelikle bina sahibinin, kendi yetkili etiketiyle otoparka girmesini sağladık. Nu Teras’ın yapımında hiçbir masraftan kaçınılmadığı, kaliteden ödün verilmediği, mimarileri görenlerin ilk bakışta fark ettiği bir özellik. Tüm ürünlerde olduğu gibi otomasyon sistemlerinde de kaliteden ödün vermeyen Nu Teras’ın otomasyon sistemlerini; kaliteli, konforlu ve modern ürünlerimizle donattık” dedi.
GÜVENİLİR OTOMASYON ÜRÜNLERİ
KAPTAN OTOMASYON AYRICALIĞINI YAŞIYORUZ
Nu Teras ile Samsun’a değer kattıklarını vurgulayan Nu Teras Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Turgut Meral, projede standartları bir adım öne taşıyacakları her detayı düşündüklerini dile getirdi. Meral, “Nu Teras, 23 dönümlük arazi üzerine konumlu 175 konuttan oluşmaktadır. Konfor, teknolojik alt yapı, eşsiz deniz manzarası, sosyal tesislerle donattığımız Nu Teras’la hayalleri gerçeğe dönüştürüyoruz. Eşsiz mimariyi, ahşabın ve dünyanın çeşitli bölgelerinden gelen taşların uyumu ile bütünleştirdik. 512 ve 587 metrekarelik yaşam alanı seçenekleri ile sunulan 12 villada, ev sahiplerinin konforu için her şey düşünüldü. Modern mimariye sahip tripleks villalarda, en güncel yapı malzemelerinin ahengini, doğa ile iç içe bahçe keyfi ile yaşama keyfi sunuyoruz.
Nu Teras, geniş balkonlardan Atakum ve deniz manzarası eşliğinde ev sahiplerine her mevsim farklı tatlar sunmayı vaad ediyor. Böylesine özel bir mimaride, modernliğin konforla harmanlandığı en kaliteli ürünleri kullandık. Otomasyon sistemlerimizde de Nu Teras’ın kalite ve güvenilirliğine yakışan, bölgenin önde gelen firmalarından Kaptan Otomasyon’u tercih ettik. 210 metrekareden 370 metrekareye kadar geniş yelpazede farklı yaşam alanları sunan dairelerimiz, aranılan konforu yaşatıyor. Geniş balkonlardan Atakum ve deniz manzarası eşliğinde ev sahiplerine her mevsim farklı tatlar sunmayı vaad ediyor. Böylesine özel bir mimaride, modernliğin konforla harmanlandığı en kaliteli ürünleri kullandık. Otomasyon sistemlerimizde de Nu Teras’ın kalite ve güvenilirliğine yakışan, bölgenin önde gelen firmalarından Kaptan Otomasyon’u tercih ettik. Nu Teras’a Kaptan Otomasyon sistemleri ile ayrıcalık katmanın mutluluğunu yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
53 |
Kaliteli ve güvenilir otomasyon sistemleri ile hizmet verdiklerini belirten Yegen, “Şirket olarak; kanatlı kapı, kayar kapı, radarlı kapı, bariyer, garaj kapısı, endüstriyel kapı, kepenk, yangın kapıları, hızlı PVC kapı panjur, mantar bariyer, yükleme rampası, yükleme körüğü, geçiş kontrol ve personel takip sistemleri alanında hizmet veriyoruz. Ürün çeşitlerimizi, dünya çapında hangi firmalar en kaliteli şekilde üretiyorsa, o firmalarla çalışıyoruz. Bahçe otomasyon grubumuzda BFT ve NICE, seksiyonel tip garaj kapısı ve endüstriyel kapıda İSODOOR, radarlı kapıda RECORD, alüminyum kepenk sistemleri ve kepenk motoru sistemlerinde Özdil Pancur (MOSEL Motor, ALUSEL Kepenk Profilleri)’un bayiliğini yapıyoruz. Kaptan Otomasyon’un güvenilirliği herkes tarafından bilinmektedir. 20 yıldır sorunsuz bir şekilde müşterilerimize hizmet veriyoruz. Firmamız, alanında deneyimli çalışanlarından oluşan ekibiyle, yaptığı her işin her zaman arkasındadır. Gerek kullandığımız ürünlerin kalitesi gerekse de satış sonrası hizmetimiz ile birçok firmanın projesinde olduğu gibi Nu Teras’da da Kaptan Otomasyon sistemleri yer alıyor. Böylesine önemli bir projede Kaptan Otomasyon kalitesine yer veren, Nur Aydıner Meral ve Turgut Meral’a teşekkürlerimi sunuyorum” şeklinde konuştu.
Avrupa'ya bile gönderiyor Bu kılıçlar tescil belgeli Samsun'un Havza İlçesi'nde tarihi dizilerde görüp yapımına başladığı kılıçlar beğenilince seri üretime başlayan kaynakçı Erdim Sağlam, kılıçlara Türk Patent ve Marka Kurumu'ndan tasarım tescil belgesi aldı Samsun'un Havza İlçesi'nde "Diriliş Ertuğrul" HEDİYE OLARAK TERCİH EDİLİYOR dizisinde gördüğü ve kendisine yaptığı kılıcın Ayda 100-150 kılıç yaptığını söyleyen Sağlam, şöyle devam "Yapmış olduğum kılıçlar çok ilgi gördü. Şu an Türkiye'nin beğenilmesi üzerine üretime başlayan kaynak etti: hemen her yerine ve Avrupa'ya siparişle kılıç yolluyorum. Kılıçlar ustası Erdim Sağlam, tasarımı olan kılıçlara Türk daha çok restoran, kafe ve büro ve benzeri yerlerde dekor amaçlı Patent ve Marka Kurumu'ndan tasarım tescil kullanılıyor. Ayrıca doğum günü gibi özel günlerde hediye olarak tercih ediliyor." belgesi almayı da başardı.
TESCİL BELGESİ VERİLDİ
YURT DIŞINA GÖNDERİYOR
İlçede 25 Mayıs Küçük Sanayi Sitesi'nde babasına ait römork atölyesinde kaynak ustası olarak çalışan Erdim Sağlam'a (29) Osmanlı Devleti'nin kuruluşunu anlatan tarihi diziden etkilenerek merak saldığı kılıçlar, yeni bir mesleğin kapılarını araladı. Atölyenin üst katını kılıç yapımına ayıran Sağlam, gelen siparişlerle işlerini büyüttü. Kendi tasarladığı kılıçları, siparişle Türkiye'nin her yerine hatta yurt dışına gönderen Sağlam, tasarımlarını tescil ettirmek için Türk Patent ve Marka Kurumu'na başvurdu. Sağlam'ın tasarladığı üç kılıca, Türk Patent ve Marka Kurumu'ndan tasarım tescil belgesi verildi.
SOSYAL MEDYADAN TALEP
54 |
Kaynakçıyken kılıç ustası olan Sağlam, "Diriliş Ertuğrul" dizisini severek izlediğini ve dizide kullanılan eski kılıçları kendisinin de yapabileceğini düşünerek kolları sıvadığını anlattı. Önce kendisine bir kılıç tasarladığını belirten Sağlam, bu kılıç beğenilince sosyal medyadan kendisine talepler gelmeye başladığını ve zaman içinde işlerini büyüttüğünü ifade etti. Kılıç yapımında uzun yıllar dayanabilmesi için paslanmaz krom çelik kullandığını, kılıcın sap kısımlarını ceviz ağacı ve deriden yaptığını belirten Sağlam, "Yine kılıcın balçak denilen armalı kısmını talebe göre demir veya pirinçten yapıyorum. Tamamen el işçiliği ile üretim yapıyorum" dedi.
Sağlam, tasarladığı kılıçlar rağbet görünce, kılıçlarına tasarım tescil belgesi almak için Türk Patent ve Marka Kurumu'na başvurduğuna işaret etti. İlk etapta üç kılıcı için tasarın tescil belgesi aldığını vurgulayan Sağlam, şöyle devam etti: "Kılıçlar kendi tasarımım olduğu için taklidi yapılmasın diye tasarım tescil belgesi almaya karar verdim. Maliyetler yüksek olduğu için ilk etapta üç kılıç için başvurdum. Diğer ürünlerimin de tasarım tescil belgesini zaman içinde alacağım. Türkiye'de bu iş için ilk patent başvurusu bende olduğu için süreç sıkıntısız ilerledi. Üç tasarımıma tasarım tescil belgesi verildi." Hedefinin bir sponsor desteği ile 6 metre uzunluğunda kılıç yaparak Guinness Rekorlar Kitabı'na girmek ve kılıcı bir meydanda sergilemek olduğunu aktaran Sağlam, ürünlerin fiyatının 250-350 lira arasında değiştiğini sözlerine ekledi.
55 |
Konaklamanın yeni adresi
Akın Çalık
Şehrin en yeni ve gözde otelleri arasında yer alan Konaks Otel, muhteşem konumu ve kaliteli hizmeti ile kendine hayran bırakıyor
A
yrıcalıklı hizmeti ve eşsiz konumu ile adından söz ettiren Konaks Otel, Samsun’un en seçkin otelleri arasında yer almanın gururunu yaşıyor. Misafirlerin konforu ve rahatı düşünülerek hazırlanmış modern tasarım odaları ile göz kamaştıran Konaks Otel; konferans, düğün, sempozyum, nikah, gala yemeklerinin düzenlediği muhteşem salonlarıyla özel anları unutulmaz kılıyor.
56 |
HAYRAN BIRAKAN HİZMET ANLAYIŞI
Konaks Otel hakkında bilgi veren yönetim kurulu başkanı Akın Çalık, “Samsun'un en yeni ve gözde otelleri arasında yer alan Konaks Otel, muhteşem konumu ve sahile 100 metre uzaklığı ile herkesi kendine hayran bırakıyor.
Otelimizde 2’si suit olmak üzere, 83 odamız bulunuyor. Biri 500, diğerleri 400 ve 110 kişilik kapasiteye mevcut 3 salonumuzla hizmet verdiğimiz işletmemizde, 60 kişiyi ağırlayabileceğimiz cafe bölümümüz, 50 kişilik açık alanımız da bulunmaktadır. Tüm genel alanlar internet ağı bağlantılı olup, VRF merkezi klima ve ısıtma sistemi ile donanımlı odalarımızda, uluslararası görüşmelere açık resepsiyon bağlantılı telefon imkanı da sunuyoruz” dedi.
KUSURSUZ ORGANİZASYONLAR
500, 400 ve 110 kişi üzerinde kapasite
Balo salonlarımızda konferans, düğün, sempozyum, nikah, gala ve iftar yemekleri gibi birçok organizasyonları düzenliyoruz
En kaliteli hizmeti vermeyi amaçladıklarını belirten Akın Çalık, otel salonlarında gerçekleştirdikleri organizasyonlarda, misafirlerin memnuniyeti için her şeyi teferruatıyla düşünüldüklerini söyledi. Çalık, “Balo salonlarımızda konferans, düğün, sempozyum, nikah, gala ve iftar yemekleri gibi birçok organizasyon düzenliyoruz. Samsun’da 400 kişinin üzerinde düğün yapabilen nadir işletmelerdeniz. Mimarisinde hiçbir klonun bulunmaması, salonlarımızın en büyük özelliklerinden. Salondaki tüm misafirlerin fotoğraf karesine girebilecekleri tasarıma sahip salonlarımızda, düzenlenen tüm organizasyonların kusursuz bir şekilde tamamlanmasını sağlıyoruz. Gerçekleştirdiğimiz organizasyonların konseptinden yemeklerine kadar tüm ayrıntısı ile yakından ilgileniyoruz. Müşterilerimiz, konsepti ve tasarımı ile şık bir görünüme sahip olan salonlarımızı gördüklerinde, hiçbir organizasyon firmasına ihtiyaç duymuyor. Sadece kına gecelerinde birtakım organizasyon malzemesinde eklemeler yapıyoruz. En büyük özelliklerimizden biri de toplu organizasyonlarımızda kontrollü giriş çıkış imkanı sağlamamız. Salonlarımız giriş katında olduğu için, otelimizde konaklayan misafirlerimizi rahatsız etmeden toplu giriş çıkışları sağlayabiliyoruz” şeklinde konuştu.
Salondaki tüm misafirlerin fotoğraf karesine girebilecekleri tasarıma sahip salonlarımızda, düzenlenen tüm organizasyonların kusursuz bir şekilde tamamlanmasını sağlıyoruz
KONAKS AYRICALIĞI
O
telimizde sunmuş olduğumuz kahvaltı, açık büfe ve alternatif menü seçeneklerimiz, odalarımızın konforu, benzersiz organizasyonların yapılacağı salonlarımız ve üstün hizmet anlayışımızla müşteri memnuniyeti sağlamak için çaba sarf ediyoruz.
57 |
Resmi ve özel birçok kurumun organizasyon yemeklerinde Konaks Otel’i tercih ettiğini vurgulayan Çalık, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü: “ İşletmemizde TÜBİTAK başta olmak üzere birçok resmi kuruluşun yemek organizasyonlarına ev sahipliği yapıyoruz. İŞBİLİR hemen her yıl firma organizasyonlarında bizi tercih etmektedir. Üniversiteye bağlı bölümler ve bölgedeki özel şirketlerin birçoğunun da, organizasyonlarda ilk tercihiyiz. Otelimizde sunmuş olduğumuz kahvaltı, açık büfe ve alternatif menü seçeneklerimiz, odalarımızın konforu, benzersiz organizasyonların yapılacağı salonlarımız ve üstün hizmet anlayışımızla müşteri memnuniyeti sağlamak için çaba sarf ediyoruz. Bir otelden beklenilenin çok daha fazlasını yaşamak isteyen herkesi Konaks’a bekliyoruz.”
SAMDOB'dan 'Arda Boyları' Samsun Devlet Opera ve Balesi (SAMDOB), "Arda Boyları" balesini sanatseverlerle buluşturdu. Trakya türkilerinin modern dansla harmanlandığı bale, büyük beğeni topladı
İKİ AŞIĞIN HİKAYESİ
SAMDOB'un prömiyerini 2015'te gerçekleştirdiği bale, bu sezon tekrar sahneye taşındı. Birbirine kavuşamayan iki aşığın hikayesinin anlatıldığı, Trakya yöresine ait sevilen türkülerin modern dansla harmanlandığı eserin koreografisi ve rejisi Özgür Adam İnanç'a, müzikleri ise İsmail Sezen ve Arda Erdem'e ait. Librettosu Ayşegül Çelik tarafından yazılan eserin dekoru Hakkı Kandır, kostümleri Gülnur Çağlayan, ışık tasarımı ise Murat Yılmaz'a ait.
SEVİLEN TÜRKÜLER
58 |
"Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar", "Çalın Davulları", "Dere Geliyor Dere" gibi sevilen türkülerin çok sesli müzik ve halk müziği senteziyle buluştuğu "Arda Boyları"nda, bağlama, darbuka, asma davul gibi yerel sazlar ile halk oyunu motifleri de yer alıyor.
59 |
1 - 7 NİSAN
KANSER HAFTASI
I R Y A İ R İ B D E T N İ R E Unutmayalım ki S N A tedbir tedaviden K R E daha etkili, H kolay ve ucuz
2
020 yılında dünyada 25 milyon insanın kanser hastası olacağının tahmin edildiğini belirten uzmanlar, "Kanser olmamak için bugünden tedbir alınması gerektiğinin altını çiziyor.
Kanserle mücadele anne karnında başlıyor, iyi beslenen annenin çocuğunda kanser çıkma riski 5 kat daha az. Kanserlerin bazıları genetik mirasla ilişkili. İşte bu nedenle “Aile hikâyenizde kanser var mı, varsa hangi kanserler daha yoğun, hangileri daha sık görülmüş?” öğrenmenizde fayda var. Unutmayalım ki “tedbir tedaviden daha etkili, kolay ve ucuz bir seçenektir.”
60 |
Tütünden Uzak Durun
Kanserden korunmak için atılacak ilk ve en önemli adım tütün ve tütün mamullerinden uzak durmaktır. Akciğer kanseri her yıl binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olmaktadır ve ölümlerin büyük kısmı sigara ile alakalıdır. Sigara sadece akciğer kanseri oluşumunda etkili değildir. Birçok kanser oluşumunda da tütün mamullerinin etkili olduğu bilinmektedir ve genel olarak tüm kanser ölümlerinin %30’undan sorumlu olduğu düşünülmektedir. Sigarayı bırakmak en idealidir, ancak tamamen bırakamıyorsanız ilk adımınız azaltmak, mümkün olduğunca en aza indirmek olmalıdır. 2010 yılında yapılan bir çalışmaya göre; bırakmak idealdir ancak bırakamayanlarda günlük sigara tüketimi 20 civarında olan kişilerin, günde 10 tanenin altında sigara içmeleri ile akciğer kanseri riski % 27 azalmıştır. Bırakılamıyorsa azaltılma ilk adım olabilir ancak hedef kurtulmak olmalıdır. Sadece sigara içenler değil onlar ile yakın yaşayanlarda sigaranın getirdiği riski taşımaktadır. Bu gruba pasif içici denilmektedir. Bu masum grup kendini korumalıdır. Sigara içenlerden ve içilen bölgelerden uzak durmalıdır.
bir seçenektir
Aslında bu masum grubu sigaranın kötü etkilerinden korumak devletlerin görevidir. Özellikle çocuklar mutlaka korunmalıdır, sadece yanlarında sigara içmemek yeterli değildir. Ebeveynleri yanlarında sigara içmese de toksik maddeleri vücutlarında çocuklarına taşımaktadır.
Fazla Kilolarınızdan Kurtulun, Şişman Olmayın
Normal kilolu olmak kanser olma riskinizi azaltır. Fazla kilo kalp hastalıkları açısından çok önemlidir fakat kanser riskini de arttıran önemli bir faktördür. Kanser ölümlerinin % 14’ü obezite ile ilgilidir. Kilolu olmak özellikle yemek borusu, pankreas, safra kesesi, meme, rahim ve böbrek kanseri olma riskini arttırmaktadır.
Hareketli Olun
Her türlü fiziksel aktivite faydalıdır ve bir çok kanserin oluşma riskini azaltmaktadır. Spor yapın. Düzenli spor yapmak, bir çok hastalığı ve kanseri sizden uzaklaştırır ancak bunu uygulamak hepimiz için zorluk taşımaktadır. Günlük yaşamda ne kadar hareketli olursak kanseri o kadar uzaklaştırırız. Hareket etmek için kendinize fırsatlar yaratın. Yürüyün, merdiven çıkın inin, günlük yaşamınızda vücudunuzun hareke etmesi sağlayacak bütün fırsatları kullanın.
Alkol, Kanser Riskinizi Arttırır, Uzak Durun!
Düşük düzeyde alkol özellikle kırmızı şarap kalp sağlığınıza faydalı olabilir ancak her türlü alkolün kronik tüketimi kanser riskinizi arttırır. Alkol tüketimi arttıkça oluşturduğu kanser riski de artar.
Doğadan Gelen Sebze ve Meyveleri Tüketin
Özellikle nişasta içermeyen sebze ve meyveler kanser riskini azaltmakta etkilidir. Yaşamınızda bitkisel gıdaların oranını arttırın. Sebzeler, meyveler, bakliyatlar ve tam tahıllar alınan gıdaların 2/3’ünü oluşturmalıdır. Geri kalan 1/3’ünü ise balık, yağsız et ve süt ürünleri oluşturmalıdır.
Stresten Uzak Durun
Stresin kanser riskini arttırdığına dair direkt bulgu yoktur. Ancak indirekt bulgular vardır. Stresi yüksek işlerde çalışan insanlarda kanser daha çok görülmektedir. Ayrıca stres, sağlıksız yaşam tarzının artmasında da etkilidir. Stres arttıkça daha çok yemek, sigara, alkol tüketimi görülmektedir, bu da kanser riskini arttırmaktadır.
Güneşten Korunun
Cilt kanserleri en çok görülen kanser türüdür. Güneş ışınlarına (Ultraviole ışınlarına) fazla maruz kalmak birçok cilt kanseri riskini arttırmaktadır. Fazla güneşten korunmak kanser riskini azaltır. Gölgede olmak, güneşte kalınacak ise şapka, gözlük, giyecekler ile korunmak ve açıkta kalan cildi de UV geçişini engelleyen kremler ile korumak önemlidir. Ayrıca cildinizi tanıyın. Cildinizde var olan oluşumları bilin ve takip edin. Değişimlerde mutlaka doktorunuza başvurun.
Cilt Kanseri Belirtileri İçin Cildinizi İnceleyin
Cildinizde renkli alanlar veya benler olabilir ve bunlar yaşam boyu zararsız kalabilir. Fakat bunların şeklinde, boyutunda, renginde değişim varlığında mutlaka doktora başvurunuz.
Neler Sizi Uyarmalı?
Vücudumuzda her yerde cilt kanseri gelişebilir. Ailede karşılıklı göz ile cilt incelemesi yaparak biribirimizin göremediğimiz cildini incelemeliyiz.
Bunlara dikkat;
•Asimetri varsa, beninizin iki yarısı birbirinden farklı şekilde ise, •Kenarlar düzensiz, pürüzlü ise, •Renk birden fazla renk içeriyor ve gölgeler var ise, •Boyut 6mm’den büyük ise. •Asimetri gelişirse, kenarlar düzensizleşirse, •Renk değişirse, boyutu artarsa Ayrıca •Daha önce olmayan yeni bir ben gelişir ise, •İyileşmeyen yara varlığında •Cilt oluşumlarında kaşıntı veya ağrı gelişir ise, •Cilt oluşumunda kanama, kabuklanma veya pullanma gelişir ise Derhal doktora başvurun, ciltte oluşan değişimlerde kısa sürede doktora gitmek çok önemlidir. Önemli faydalar sağlayabilir.
Kanseri Erken Yakalamak İçin Tarama Yöntemlerini Öğrenin Düzenli Kontrollerinizi Yaptırın!
İnsanların cinsiyetine ve yaşına göre bazı kanser türleri daha sık görülür ve yaşamı etkileme potansiyeli yüksektir. Toplumlarda sık görülen kanserleri erken yakalamak için tarama protokolleri oluşturulmuştur. Bu protokollere uyan ve tetkiklerini yaptıran insanlarda kanser gelişse de erken yakalanmakta ve daha küçük tedaviler ile daha uzun yaşam sağlanmakta, kayıplar engellenebilmektedir.
Meme Kanseri
•40 yaşından itibaren yıllık mamografi yapılmalı ve sağlık durumu iyi olduğu sürece devam edilmelidir. •Klinik meme muayenesi (Doktor muayenesi) : 20 – 30 yaşlarda 3 yılda bir ve 40 yaşından itibaren yılda bir. •Kendi Kendine Muayene (KKM) : 20 yaşından itibaren bütün kadınlar kendi meme dokularını tanımalı ve değişimi fark edebilmelidir. Bir değişim hissedilmesi durumunda derhal doktora başvurmalıdır. KKM ayda bir kez ve adetten sonraki günlerde yapılmalıdır. Yıllık düzenli kontrol yaptıranlarda KKM’nin önemi yoktur, yapılmayabilir. Aile hikayesi, genetik yatkınlık ve farklı durumları olan hastalarda doktorları tarafından kişiye özel daha erken yaşta, daha sık veya farklı yöntemler kullanılarak takip planı yapılabilir.
•CT kolonografi (sanalkolonoskopi) 5 yılda bir Kanserin gaitada belirtisini arayan testler •Yıllık gaitada gizli kan incelemesi veya •Yıllık gaitada immunokimyasal test Aile hikayesi, genetik yatkınlık ve farklı durumları olan hastalarda doktorları tarafından kişiye özel daha erken yaşta, daha sık veya farklı yöntemler kullanılarak takip planı yapılabilir.
Serviks (Rahim ağzı) Kanseri
•Rahim ağzı kanseri taraması 21 yaşından sonra başlar. 21 yaşından önce yapılmamalıdır. •21 ve 29 yaş arası kadınlara 3 yılda bir rahim kanseri teşhiş testi (Pap test – smear) yapılmalıdır. Bu yaş grubunda özel bir durum yok ise yeni bir test olan HPV testi yapılmamalıdır. •30 ve 65 arası yaş kadınlarda 5 yılda bir rahim kanseri teşhis testi (Pap test – smear) ve HPV testi yapılmalıdır. Sadece rahim kanseri teşhis testi (Pap test – smear) 3 yılda bir yapılması da yeterlidir. •65 yaş üstü kadınlarda düzgün takipleri yapılmış ise yapılmasına gerek yoktur. Ancak herhangi bir yaşta kanser öncesi dönemde değişim saptanmış ise 20 yıl takip devam ettirilmelidir. •Rahmi alınmış kadınlarda serviks kanseri ile ilgili durum yok ise takibe gerek yoktur. •HPV aşısı yapılanlarda kendi yaş grubu takibi yapılmalıdır Aile hikayesi, genetik yatkınlık ve farklı durumları olan hastalarda doktorları tarafından kişiye özel daha erken yaşta, daha sık veya farklı yöntemler kullanılarak takip planı yapılabilir.
Endometrium (Rahim) Kanseri
Menopozdan sonra tüm kadınlar endometrium kanseri riski taşıdıklarını ve belirtilerini bilmelidir. Her türlü kanama ve lekelenme varlığında mutlaka doktora başvurmalıdır. Bazı kadınların özel durumlarından dolayı farklı takip önerilebilir.
Akciğer Kanseri
Sigara içmeyen kişilere akciğer kanseri için bir tarama programı önerilmemektedir. Sigara içenlerde ise artmış akciğer kanseri riski nedeni ile tarama önerilebilmektedir. Aşağıdaki kriterler sigara içende mevcut ise tarama önerilebilir: •55 - 74 yaş aralığında •Yıllık 30 paket ve üstü sigara içme öyküsü var ise. •Halen sigara içiyor. •Son 15 yıl içinde sigarayı bırakmış ise Tarama olarak balgamda hücre incelemesi, akciğer grafisi ve/veya tomografi yapılabilir. Tarama kriterlerini taşıyorsanız doktorunuz ile görüşünüz.
Prostat Kanseri
Prostat kanseri için tarama konusu tartışmalıdır. 50 yaşından itibaren risk taşımayan erkekler bu konuyu doktorları ile görüşerek tarama yapılıp yapılmamasına karar vermelidir. Ailesinde birinci derece yakınında (baba veya kardeş) 65 yaşından önce prostat kanseri olan var ise 45 yaşından itibaren tarama için doktoru ile görüşmelidir. Tarama kanda PSA (Prostat spesifik antijen) düzeyi incelenmesi ile yapılır. Makattan parmak ile prostat muayenesi de yapılabilir. Birinci derece yakınında erken yaşta prostat kanseri olanlarda ise tarama 40 yaşından itibaren başlanabilir. •PSA düzeyi 2.5 ng/ml altında olanlar 2 yılda bir, •PSA düzey, 2.5 ng/ml veya daha yüksek ise yılda bir takip edilmelidir.
Tüm erkek ve kadınlarda 50 yaşından itibaren bu testlerden biri uygulanmalıdır. Polip ve kanseri bulan testler •Sigmoidoskopi 5 yılda bir veya •Kolonoskopi 10 yılda bir veya, •Baryumlu kolon filmi 5 yılda bir, veya
61 |
Kalın Barsak Kanseri ve Polipleri
İtalyan lezzetleri Sheraton Grand Samsun Otel, düzenlenen kokteylle İtalyan mutfağına ait lezzetlerin müşterilere sunulacağı Ristorante Fora'nın açılışını yaptı EŞSİZ İTALYAN LEZZETLERİ
Otelin Yiyecek İçecek Müdürü Volkan Çakırer, "Otelimizdeki yiyecek-içecek standartını daha yükseğe çıkarmak ve bu kaliteyi uygun fiyatlara sunmak için çaba veriyoruz. Şehrin demografik yapısına uygun fiyatlara bu lezzetleri sunuyoruz. Samsun'da olmayan bir hizmeti buraya getirdik. İtalyan yemek servis kültürüne uygun çalışmalar yapıyoruz. Şefimiz, İtalyan yemek kültürüne hakim. İtalyan lezzetlerine çok yakınız, hamur işi ürünleri seviyoruz. Donmuş gıdaya yer vermiyoruz, bu mutfakta her şey alaminüt olarak hazırlanıyor" sözlerini kaydetti.
Sheraton Grand Samsun Otel, Samsun'da bulunmayan lezzetleri şehre getirme konusunda öncülük yapmaya devam ediyor. İtalyan mutfağına ait eşsiz lezzetlerin sunulacağı Ristorante Fora, geçtiğimiz cuma akşamı verilen, yoğun katılımın olduğu kokteylle hizmet vermeye başladı. Kokteyl boyunca misafirlere tadımlık İtalyan lezzetleri sunulurken, aynı zamanda keyifli bir akşam geçirmeleri için müzik dinletisi gerçekleştirildi.
İLKLERİ YAPIYORUZ
62 |
Samsun'da daha önce böyle bir konsept denenmediğini vurgulayan Sheraton Grand Samsun Oteli Müdürü Savaş Türkay, "Akdeniz mutfakları damak tadımıza çok uygun. Samsun'da daha önce böyle bir şey denenmediği için bu ilki, şehrimize getirmek istedik. İtalyan misafir şeflerimiz var, mevcut şeflerimiz de uluslararası yemek kültürüne hakim bireyler. Damak tadı söz konusu olunca, insanlar yeniliğe ve değişikliğe sıcak bakıyor" diye konuştu.
TÜRK MUTFAĞINA YAKIN
Şef Ercan Yılmaz ise İtalyan mutfağının Türk damak tadına uygun olduğunu vurgulayarak, "Karadeniz'de ilk defa İtalyan mutfağı konseptli restoran açtık. Kokteyli yapma amacımız; misafirlerimize bu eşsiz lezzetlerin tadımını yaptırmak. Misafirlerimizin yorumlarını dinliyoruz. İtalyan mutfağını seçme sebebimiz, Türk damak tadına uygun olması. Daha hafif ve aromatik yiyecekler bize daha uygun" ifadelerini kullandı.
63 |
İlKyardım eğitimi devlet politikası olmalı İlkyardım eğitiminin önemi hakkında açıklamalarda bulunan Samsun İlkyardım Eğitim Merkezi Kurucu ve Sorumlu Müdürü Dr. Saffet Ertaş, “ İlkyardım eğitimi bir devlet politikası olmalı, milli eğitim programına konulmalı” dedi Dr. Saffet Ertaş ilkyardım eğitimi konusunda bilgi verdi. İlkyardım eğitiminin bir devlet politikası olması gerektiğini belirten Ertaş, ilkyardım eğitiminin milli eğitim programına konulması, ilk veya orta öğretim müfredatında yeterli süre ve içerikle yer alması gerektiğini söyledi.
DOĞRU İLKYARDIM HAYAT KURTARIR
İlkyardım eğitimi konusunda açıklama yapan Saffet Ertaş, “İlkyardım eğitimi herhangi bir kaza ya da yaşamı tehlikeye düşüren bir durumda, sağlık görevlilerinin tıbbi yardımı sağlanıncaya kadar, tıbbi araç gereç aranmaksızın mevcut araç ve gereçlerle yapılan ilaçsız uygulamalardır. İlkyardımda amaç; ölümü, sakat kalmayı veya yaralının durumunun daha da kötüye gitmesini engellemek, iyileşme süresini kısaltmaktır. Olay yerinde ilk beş dakika içerisinde uygulanacak doğru ve etkili bir ilkyardım ile ölümlerin yaklaşık yarısı engellenebilir. Kalp durmalarında ilkyardımın zamanında yapılmasıyla hastaların yaklaşık yüzde 40’nın kurtarılabileceği, sadece olay yerindeki ilkyardım ile yaralıların yüzde 20’sinin kurtarıldığı tespit edilmiştir. 112’nin aranıp beklenmesinden başka hiçbir şey yapılmaması veya yanlış uygulama yapılması, en kısa sürede hastaneye yetiştirme telaşı, ölümlere ve sakat kalmalara yol açmaktadır” diye konuştu.
İLKYARDIMIN ÖNEMİ
64 |
Türkiye'de her 20 saniyede bir trafik kazası olduğunu dile getiren Ertaş, “Trafik kazalarında her gün yaklaşık 20 kişi, iş kazalarında ise 5 kişi ölüyor. Yaralı sayısı bu rakamların 20 katı. Hastanelerdeki 10 yataktan birisi kazazede. 2017 yılında gerçekleşen toplam kaza sayısı yaklaşık 400 bin, ölümlü kaza 3 bin, olay yerinde ölenlerin sayısı 7 bin 500, yaralı sayısı 300 bin kişidir. Kaza istatistikleri ve sonuçları bakımından durumumuzun pek de parlak olmadığı herkes tarafından bilinmektedir.
Kazalardaki ölümlerin yaklaşık yüzde 10’u ilk beş dakikada, yüzde 50’sinden fazlası ise ilk yarım saat içinde olmaktadır. Bu durum, ilkyardım bilgisinin ve uygulamadaki zamanlamanın ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır
İLKYARDIM YANLIŞ BİLİNİYOR
Oysa araştırmalar göstermiştir ki bu konuda yapılan her yatırım ve harcama, uzun vadede fazlasıyla işverene geri dönmektedir. Özellikle ölüm ve sakatlıkla sonuçlanan iş kazaları sonrası ödenen idari para cezası ve tazminatlar, bazen işletmenin batmasına bile neden olabilmektedir. Anaokulu öğretmenliği, ambulans şoförlüğü, hakemlik, antrenörlük, polislik, cankurtaranlık, spor salonu işletmeciliği gibi bazı meslek ve faaliyetleri yürütmek için de ilkyardım eğitimi sertifikası zorunludur” diye konuştu.,
İŞ YERLERİ SERTİFİKALI İLKYARDIMCI BULUNDURMALI
5 BİN KİŞİYİ SERTİFİKALANDIRDIK
Yenimahalle Mahallesi, Vatan Cd. No:32 D:14, 55270 Atakum/Samsun
Tel/Fax : 0362 437 89 69 www.samsunilkyardım.com Gsm : 0542 596 62 16 - 0538 326 28 86
İşyerlerinde ilkyardımcı bulundurma zorunluluğu ile ilgi de değerlendirmelerde bulunan Ertaş, “ İlkyardım yönetmeliği; işverenlerin, iş yerlerinde belli oranda ilkyardımcı bulundurmalarını zorunlu kılmaktadır. Buna göre; az tehlikeli iş yerlerinde her 20 çalışan için 1, tehlikeli iş yerlerinde her 15 çalışana kadar 1, çok tehlikeli iş yerlerinde her 10 çalışana kadar 1 ilkyardımcı bulundurması zorunludur. Ne yazık ki iş yerlerinin ezici bir çoğunluğu uymuyor. Ciddi kurumsal firmaların bir kısmı ve ihracat yapan firmalar bu eğitimi aldırıyor. Küçük iş yerlerinden bize eğitim talebi gelmiyor. Oysa ölümlü ve yaralanmalı iş kazalarının büyük çoğunluğu küçük işletmelerde gerçekleşiyor. Bu tür iş yerlerinden sertifikalı eğitim talebi, ancak teftiş sırasında raporlanır, ihtar ve süre verilirse geliyor. Çünkü ciddi para cezaları var. Çoğu kez işveren, iş sağlığı ve güvenliğine ayrılan maliyet girdisini gereksiz bir gider kalemi olarak değerlendirmektedir.
2009 yılından beri Samsun’da faaliyet gösteren Samsun İlkyardım Eğitim Merkezi’nin, bugüne kadar 5000’ni aşkın kişiye eğitim verdiğini kaydeden Saffet Ertaş, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü: “Sertifikalı ilkyardım eğitimlerinin, yönetmeliğe göre Sağlık Bakanlığı’ndan yetki belgesi almış eğitim merkezleri tarafından verilmesi zorunludur. 2009 yılından beri Samsun’da faaliyet gösteren Samsun İlkyardım Eğitim Merkezi’miz, bugüne kadar 5000’ni aşkın kişiye eğitim vermiş ve sertifikalandırmıştır. Samsun ve çevresindeki büyük ve orta ölçekli işletmelerin, kurum ve kuruluşların büyük bölümüne eğitim verdik. Eğitimler iki gün 16 saat sürmekte, bizim merkezimizde veya işveren ister ve yer gösterirse işyerinde sertifikalı eğitmenlerimiz tarafından verilmektedir. Eğitim sonrası Sağlık Müdürlüğü tarafından yapılan teorik ve uygulama sınavında başarılı olan kursiyerlere resmi ilkyardımcı sertifikası verilmektedir. Sertifikalar 3 yıllık periyodlarla 8 saatlik sınavsız eğitimlerle yenilenmektedir.”
65 |
Sürücü kurslarında ve iş yerlerinde verilen birkaç saatlik ilkyardım eğitiminin son derece yetersiz olduğunu vurgulayan Saffet Ertaş, ilkyardım konusunda çok fazla bilgi kirliliğinin olduğunu ifade etti. Ertaş, “İlkokul mezunu olan herkes, Sağlık Bakanlığı onaylı ilkyardım eğitim merkezlerinden 16 saatlik temel ilkyardım eğitimi alarak, İl Sağlık Müdürlükleri’nin yaptığı sınava girerek ilkyardımcı olabilir. Ülkemizde herkes ilkyardım uygulamasının önemli olduğunu bilmekte ve dillendirmektedir. Yanlış ilkyardım uygulamalarına ilişkin haberler medyada genişçe yer almaktadır. Bunun gereği olarak beklenir ki aynı ilgi ilkyardım eğitimi konusuna da gösterilsin. Ama ne yazık ki durum hiç de öyle değil. 34 yıllık hekimlik ve son 10 yıllık eğitmenliğimde gördüm ki, eğitim seviyesi yüksek bireylerde bile ilkyardım konusunda şaşılacak derecede bilgi yetersizliği veya yanlışlığı var. Çoğu konuda da bir türlü temizlenemeyen bilgi kirliliği var. Öncelikle belirtmek gerekir ki ilkyardım eğitimi bir devlet politikası olmalı, milli eğitim programına konulmalı, ilk veya orta öğretim müfredatında yeterli süre ve içerikle yer almalıdır” dedi.
Yeni Yerinde hizmete devam ediyor MURAT DEVRIM KUMAŞOĞLU Mekanik çözümleri ile hayata konfor katan 2K Mühendislik, yeni yerinde estetik, sağlam ve uzun ömürlü mekanik çözümler sunmaya devam ediyor
Y
apı, inşaat ve endüstriyel tesis alanlarındaki çalışmalarıyla yaşam standartlarını arttıran 2K Mühendislik, Bahçelievler Mahallesi 100. Yıl Bulvarı üzerindeki yeni yerinde hizmet vermeye devam ediyor. Birbirinden önemli mekanik tesisat projesini başarıyla hayata geçiren 2K Mühendislik, profesyonel ekibi ile analitik çözümler üretiyor.
PROFESYONEL MEKANİK ÇÖZÜMLER
2K Mühendislik’in yeni yerinde profesyonel mekanik çözümler üretmeye devam ettiğini söyleyen işletme sahibi makine mühendisi Murat Devrim Kumaşoğlu, “2005 yılında faaliyete başlayan 2K Mühendislik Isı, Yapı ve Makine Sanayi Ticaret Ltd. Şti. birçok mekanik tesisat projesini başarıyla hayata geçirdi. Aynı kalite ve profesyonellikle yeni yerimizde hizmet vermeye devam ediyoruz. İşletmemizde; ısıtma sistemleri, havalandırma tesisatı, seramik ısıtıcılar, borulu radyantlar, doğal gaz ve yangın tesisatı gibi birçok alanda faaliyet gösteriyoruz. Yaşanabilir yapılar için, konfor, fonksiyonellik, güvenilirlik, sağlamlık, uzun ömürlülük, ileri teknolojiye uygunluk, uygulama kolaylığı ve enerji tasarrufu sağlıyoruz. Ayrıca kullanımda bakım kolaylığına, çevre hassasiyetine, ilk yatırımlar için düşük maliyette hizmet vermeye ve zamanında teslimata büyük önem veriyoruz” dedi.
66 |
KALİTELİ VE GÜVENİLİR HİZMET
Kaliteli malzeme ve uzman kadro ile hizmet verdiklerini belirten Kumaşoğlu, “2K Mühendislik olarak, doğalgaz tesisatı proje ve taahhüt, sıhhi tesisat, kalorifer tesisatı, yangın tesisatları, modüler galvaniz ve paslanmaz depolar, hidroforlar, yangın pompaları, VRF tesisatları, iklimlendirme, merkezi kalorifer sistemleri, radyant ısıtma sistemleri ve havalandırma tesisatlarının taahhütü ve projelendirmesi gibi birçok alanda hizmet veriyoruz. 2005 yılından bu yana Bosch markasının ısı sistemleri bayiliğini üstleniyoruz. Plastik grupta Kalde bayiliğini yapmanın yanı sıra dış mekan ısıtma sistemlerinde Sunray’in Karadeniz bölge bayisiyiz. Ayrıca Samgaz’da 2505 numaralı yetkili
firmayız. Mekanik tesisat olmazsa bina yeterli işlevi yerine getiremez, insana hizmet edemez. Bir inşaatın tüm mekanik tesisatını en kaliteli ve güvenir şekilde bir bütün olarak tamamlayarak teslim ediyoruz” şeklinde konuştu.
HAYATA KONFOR KATIYORUZ
Mekanik tesisat sistemleri ile hayata konfor kattıklarını vurgulayan Murat Devrim Kumaşoğlu, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü: “Mekanik tesisat, inşaat yapılarına hayat veren ve içindeki canlılara işlev sunan en önemli unsurlardan biridir. Elektrik tesisatı ile birleşerek, elektromekanik olarak bir yapının damarları haline gelmektedir. İnşaat yapı işlerinde makine mühendisliği etkinlik alanına giren ısıtma, soğutma, havalandırma, temiz ve pis su tesisatı, yangın söndürme sistemleri işlevlerinin tümünü kapsayan mekanik tesisat projeleri, makine mühendisleri ve teknik ressamlar tarafından hazırlanmaktadır. Profesyonelliği teknoloji ile bütünleştirdiğimiz işletmemizde, estetik, sağlam, modern ve uzun ömürlü mekanik çözümler sunuyoruz.”
67 |
Kanatsız Kuşlar’ın Suna’sından özel açıklamalar
FULYA AKARSU
68 |
Kavak Yelleri, Benim Adım Gültepe, Muhteşem Yüzyıl, Kösem gibi birbirinden önemli projelerde yer alan Fulya Aksular, şimdilerde Kanatsız Kuşlar dizinde Suna karakterine hayat veriyor. Kanatsız Kuşlar’da hayatı zorluklarla geçmiş hırslı ve savaşçı bir kadını canlandıran sevilen oyuncu, 13 yıldır tüm Türkiye’yi gezerek kısa filmleri çocuklara masal diliyle anlatıyor. Tüm çocukların ‘Masalcı Abla’ olarak tanıdığı Aksular’ın en büyük hayali ise Sanat Köyü kurmak. Fulya Aksular; oyunculuk serüveni, hayalleri ve tüm bilinmeyenlerine dair özel açıklamaları ile sizlerle…
Mehtap YILDIZ
HABERHAYAT: Fulya Aksular kimdir? Sizi biraz tanıyabilir miyiz? FULYA AKSULAR: 23 Temmuz 1978 İstanbul doğumluyum. Köklerim Yugoslavya, Bosna Hersek’ten geliyor. ‘Aksular’ soyadının mirasını gururla taşıyorum. Ablam Hülya Aksular, Türkiye’nin baş balerini ve primadonnası olarak, Türk bale tarihine başarıyla imzasını atmıştır. İçime oyunculuğun ilk tohumları Devekuşu Kabare’yi izlerken atıldı. Çünkü ablam orada dans ediyordu. Şan tiyatrosunda usta oyuncu Nevra Serezli’yi izlediğimde, ben de sahnede olmak istediğime karar verdim.
HABERHAYAT: Sizi Benim Adım Gültepe, Muhteşem Yüzyıl, Kösem gibi dizilerde izledik. Şimdiki dizi projeniz ‘Kanatsız Kuşlar’dan ve rolünüzden biraz bahseder misiniz? FULYA AKSULAR: Evet, sevgili Zeynep Günay Tan, Deniz Koloş ve Savaş İlhan gibi usta yönetmenlerle çalışmaktan onur duydum. Benim için çok güzel projelerdi. Şimdi de ATV’de yayınlanan ve çok sevilen ‘Kanatsız Kuşlar’ dizisinde Suna karakterini canlandırıyorum. Suna karakteri yurdum kadınlarından, hayatı zorlukla ve parasızlıkla geçmiş. Bu sebeple savaşçı bir kadın. Kocasını da kaybedince çıkış yolunu farklı yollardan bulmaya çalışıyor. Orada kızmaya başlıyorsunuz Suna’ya. Kızını kullanarak kendince kurtuluş yolunu bulduğunu düşünüyor. Çünkü eski hayatına dönmek istemiyor. Ama kızı için canını verecek kadar da fedakar bir anne… HABERHAYAT: Oyuncu olmasaydınız ne olmak isterdiniz? FULYA AKSULAR: Araba yarışçısı ya da rock star olmak isterdim. Çünkü babam arabaları çok severdi, araba alım satımı yapardı. Hep arabalarla iç içe büyüdüm. Babamla uzun yolculuklara çıkardık. Araba kullanmayı 13 yaşında öğrendim. Hayattaki her şeyi babamdan öğrendim. Babamın ve babaannemin hayatımdaki yeri çok büyüktür. Ama ailemin her bir ferdiyle gurur duyuyorum. İyi ki böyle bir aileye sahibim. Aile fertlerimin hepsi birbirinden kıymetli. HABERHAYAT: Peki neden rock star? FULYA AKSULAR: Dans etmeyi ve şarkı söylemeyi oyunculuk kadar çok seviyorum. İçimde bir de Madonna var sanırım. Kendisinin çok büyük hayranıyım. Gençliğim onun şarkılarını dinlemekle geçti. HABERHAYAT: Ünlü bir oyuncu olmanın yanı sıra aynı zamanda annesiniz. Anne olmak hayatınıza neler kattı? Hem oyunculuk hem annelik sizi zorladı mı? FULYA AKSULAR: Anne olmak hayatımda yaptığım en güzel şey. Oğlum Süha Baran, tıpkı ismi gibi yıldız yağmuru olarak girdi hayatımıza. Onu büyütürken elbette mesleğimden uzak kalmak zorunda olduğum zamanlar oldu. Ama şimdi dokuz yaşında ve büyüyüp gelişmesini zevkle izliyorum. Her şey onun için. Onunla birlikte çocukların hayal dünyasının ve yaratıcıklarının ne kadar geniş, insani ve özel olduğunu anladım. Hayatı onlar öğretiyor size, siz onlara bir şey öğretemiyorsunuz. Oğlumdan çok şey öğreniyorum, tıpkı öğrencilerimden öğrendiğim gibi. HABERHAYAT: Aynı zamanda oyunculuk eğitmenisiniz. Birçok öğrenciyi konservatuvara hazırlayıp onlara tiyatro dünyasının kapılarını açıyorsunuz… FULYA AKSULAR: Teşekkür ederim. Eğitmenlik de tıpkı annelik gibi sabır ve sorumluluk gerektiren bir süreç. Onların heveslerini ve yeteneklerini doğru yönde kullanmalarına imkan sağlarken aynı zamanda onlara bu işin bir emek işi olduğunu, sadece yeteneğin yeterli olmadığını, azimle çalışmaları gerektiğini anlatıyorum. Çünkü ben hocalarımdan böyle gördüm. Aslında birbirimizi büyütüyoruz. Ben de onlardan çok şey öğreniyorum. En çok istediğim şeylerden biri, oyunculuk atölyesi açmak. Orada genç arkadaşlarımızla paylaşımlarda bulunmak ve orada oluşacak ekiple bir ‘Sanat Köyü’ kurmak istiyorum. HABERHAYAT: ‘Sanat Köyü’ projesini biraz açar mısınız? FULYA AKSULAR: Yaşınız büyüdükçe, büyük şehrin kalabalığından kaçmak ve yeşille, doğayla, denizle buluşmak istiyorsunuz. Yaşlılığımı Ege’de bir kıyı kasabasında geçirmek ve yaşadığım yere sanatı da götürmek istiyorum.
Oradaki çocukları da sanatın güzelliğiyle buluşturmak istiyorum. Büyük bir araziye yayılmış atölyeler düşlüyorum. İçinde tiyatro, dans, müzik, seramik, resim atölyelerinin ve bir anfi tiyatronun olduğu, organik tarımın yapılabileceği, yurt dışından sanat grupların gelip hem eğitim verip hem de performanslarını sergileyebilecekleri bir konuk evinin olduğu bir köy hayal ediyorum. Sanat Köyü’nde geçimimizi organik tarım ve konuk evlerinden sağlayıp öğrencilere gönüllü eğitim vereceğiz. Amacımız mülk sahibi olmak değil, geleceğe yatırım yapmak. Buranın sahibi değil, sadece gönüllüsü olabilecek ekip arkadaşlarımızla birlikte orada bir dünya yaratmak istiyorum. Aslında bu ütopik bir düş. Ama neden olmasın? Bunun için elbette sanata destek verecek sponsorlara ve yatırımcılara ihtiyaç var. HABERHAYAT: Aslında siz bu düşü ‘Masalcı Abla’ projesiyle hayata geçirmeye başlamışsınız. Nasıl bir proje bu? FULYA AKSULAR: Bundan 13 yıl önce başladı bu güzel masal. Sevgili hocam Tilbe Saran’ın bana emanet ettiği bir proje. TÜRSAK Vakfı ve Kültür Bakanlığı’nın işbirliği ile 13 yıldır, Türkiye’nin tüm doğu illerini geziyoruz ve ben oradaki çocuklara yurt dışından gelen kısa filmleri masal diliyle anlatıyorum. Bana ‘Masalcı Abla’ diyorlar. Oradaki çocuklarla buluşmaktan inanılmaz mutluyum. Onlara başka bir dünyanın kapılarını açıyoruz, başka ufuklar gösteriyoruz. Doğu’ya gitmemizin sebebi oradaki çocukların buradaki çocuklar kadar şanslı olmamaları. Bu bir yara aslında. Çünkü hepsi birbirinden özel, birbirinden güzel pırıl pırıl çocuklar. Onların gelişimine bir nebze olsun katkıda bulunabiliyorsak ne mutlu bize. Bu işi Masalcı Teyze olana kadar tıpkı Adile Naşit gibi sürdürmek istiyorum. HABERHAYAT: Son olarak HaberHayat okurlarına ne söylemek istersiniz? FULYA AKSULAR: Bu güzel röportaj için tüm ekibe ve size çok teşekkür ederim. Son olarak okurlara söyleyeceğim şey; hayat çok kısa. Çocukları, doğayı, hayvanları, sanatı ve kendinizi sevin.
TÜRSAK Vakfı ve Kültür Bakanlığı’nın işbirliği ile 13 yıldır, Türkiye’nin tüm doğu illerini geziyoruz ve ben oradaki çocuklara yurt dışından gelen kısa filmleri masal diliyle anlatıyorum.
69 |
HABERHAYAT: Oyunculuğa nasıl başladınız? FULYA AKSULAR: Liseden sonra konservatuvar sınavlarına girdim. Önce Müjdat Gezen Sanat Merkezi Konservatuvarı ardından Akademi İstanbul Tiyatro bölümünü bitirdim. Sonra devlet tiyatrosunda ‘Küçük Adam Ne Oldu Sana’ adlı oyunla profesyonel sahne hayatıma başladım. Ardından Semaver Kumpanya’da, çok değerli hocam Işıl Kasapoğlu’nun yönetiminde Çevre Tiyatrosu’nda uzun yıllar çalıştım.
Eken’e yoğun ilgi Birbirinden özel ürünlerle kaliteli hizmet veren Eken İnşaat, TÜYAP Samsun 4. İnşaat Fuarı’nda açtığı stantla ziyaretçilerin uğrak noktası oldu
20 yıl önce Latif Eken tarafından kurulan Eken İnşaat, bugün Ümit Döngel ve Alper Sancak önderliğinde hizmet vermeye devam ediyor. Bünyesinde bulundurduğu birbirinden önemli firmaların ürünlerini tüketici ile buluşturan Eken İnşaat; vitrifiye, banyo aksesuarları, kombi, radyatör, havluban, batarya, banyo aksesuarları, vana, seramik, yapı kimyasalları gibi birçok ürünü tüketici ile buluşturuyor. Eken İnşaat, Samsun 4. İnşaat Fuarı’nda açtığı stantla da yoğun ilgi gördü.
EKEN İNŞAAT AYRICALIĞI
Eken İnşaat hakkında bilgi veren Sancak, “Eken İnşaat olarak; batarya, seramik, tesisat grubu, ısı malzemeleri, radyatör, , kombi ürünleri gibi zengin ürün gamı ile hizmet veriyoruz. ECA, Turkuaz, Entegre, Say Plastik, Eren Vana, Armoni, Poelsan, Polimeter gibi birçok firmanın en özel ürünlerini, Eken farkıyla tüketici ile buluşturuyoruz. Hem toptan hem de perakende olarak hizmet verdiğimiz firmamızda, müşteri memnuniyeti için azami çaba sarf ediyoruz. Ürünlerimizi toptan ve perakende olarak tüm Karadeniz Bölgesi’ne ulaştırıyoruz” ifadelerini kullandı.
BUTİK PROJE
UĞRAK NOKTASI OLDU
Samsun 4. İnşaat Fuarı’nda açtıkları standın ziyaretçiler tarafından yoğun ilgi ile karşılaştığını söyleyen işletme ortaklarından Alper Sancak, “ İnşaat Fuarı’na katılmaktan büyük memnuniyet duyduk. Ziyaretçilerin ilgisi memnuniyet vericiydi. Fuar sürecinde çeşitli firmalarla çalışma gerçekleştirme fırsatı bulduk. Eken’e gösterdikleri ilgiden dolayı herkese çok teşekkür ederiz” dedi.
Yakın zamanda, butik ürünler sergileyecekleri yeni bir mağazayı hayata geçireceklerini belirten Sancak, “ Örnek Sanayi Sitesi’nde bin 200 metrekarelik alanda hizmet veren bir firmayız. Çok yakın zamanda butik proje ürünler sergileyeceğimiz bir mağaza daha açacağız. Yeni işletmemizde, İspanya ve İtalya başta olmak üzere birçok ülkenin ithal ürünlerini sergileyeceğiz” şeklinde konuştu.
İNTERNET PAZARLAMACILIĞINDA DA VARIZ
70 |
Ürünlerini artık internet üzerinden de tüketici ile buluşturacaklarını belirten Alper Sancak, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü: “Bir ay içerisinde internet üzerinden de tüketicilerimize ulaşacağız. N11. com ile bağlantılı olarak çok güzel bir proje gerçekleştiriyoruz. Ürünlerimizi internet pazarlamacılığı üzerinden en uygun fiyatlarla tüm Türkiye ile buluşturacağız.”
71 |
Yorgun Uyanma Nedeni
Uyku Apnesi Olabilir
Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr.Salih Bilgin
Horlama , tanıklı nefes durması, kronik yorgunluk ve gündüz aşırı uyku eğilimi ile karekterize, gece nefes durmalarının saatte 5’in üstünde olduğu klinik duruma Uykuda Solunum Durması hastalığı denir
Medicana Samsun Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümünden Uzm. Dr.Salih Bilgin ; Uyku Apnsi konusunda bilgi verdi. Toplumda ortalama yüzde 5 oranında görülür. Orta yaş erkeklerde 40-60 yaştır ve görülme sıklığı yüzde 4-8 dir. Kadın popülasyonda bu sıklık tüm yaş gruplarında erkeklere göre daha düşüktür. Toplumun yüzde 25’inin sürekli horladığı, yüzde 40’ının da aralıklı horladığı, horlayan kişilerin yüzde 25 ‘inde bu hastalığın görüldüğü bilindiğini düşünülürse bu sayının daha da yukarılara çıkacağını tahmin etmek güç değildir.
Esas semptomlar horlama, tanıklı uykuda nefes durması ve gündüz aşırı uyku halidir.
1-Horlama uyku sırasında, gündüz sorun oluşturmayan ağız ve
burun arkasındaki hava yolu mekaniklerin değişmesi sonucu ortaya çıkan, gürültülü nefes almadır. Çok yaygın bir semptomdur, hastalık değildir. Popülasyonun yüzde 40 ‘ında görülür. Horlama problemi en sık şişman erkeklerde görülür ve yaşla birlikte her geçen gün artar. Horlama kişinin kendi sağlığını ve yaşamını riske eden bir semptom olduğu kadar sosyal olarak da bir hastalıktır. 2-Gündüz aşırı uyku hali, normalde subjektif bir şikayettir. Yani kişiye göre değişir. Bunun derecesini saptamak için çeşitli soruları içeren testler vardır. Test için sorulan sorular aşağıda verilmiştir;
72 |
■ Oturur durumda ve bir şeyler okurken uyuklama olur mu? ■ Televizyon seyrederken uyuklama olur mu? ■ Hareketsiz olarak toplum içinde otururken (Örneğin; tiyatro veya herhangi bir toplantıda) uyuklama olur mu? ■ Ara vermeden en az bir saat süren bir araba yolculuğunda yolcu olarak seyahat ederken ( soför değil) uyuklama olur mu? ■ Boş vaktim olduğunda dinlenmek için öğleden sonra uzandığımda uyuklama olur mu?
■ Birisiyle oturup konuşurken uyuklama olur mu? ■Alkol almadığım bir öğlen yemeğinden sonra hareketsizce otururken uyuklama olur mu? ■ İçinde bulunduğunuz araç, trafikte birkaç dakika durduğunda uyuklama olur mu? Bu sorulara verilen sorulara verilen cevaplara verilen puanlara göre hastaya gündüz aşırı uyku hal olup olmadığı kararına varılır.(Kendi kendinize bu soruları cevaplayabilirsiz. Bu soruların çoğuna sık sık diyorsanız sizde de gündüz aşırı uyku hali vardır.)
Bu hastalığın tanısı yalnızca uyku laboratuvarında konulabilmektedir veya daha fazla süreyle hava akımının olmaması olarak tanımlanmaktadır. Bu semptom kişinin eşi , çocukları veya aynı ortamı paylaştığı kişiler tarafından belirlenir.
Hastalığın ağırlık derecesine göre bu semptomların şiddeti artmakta ve kişi hem çevresi için dayanılmaz bir hale gelmekte hem de kendisi yaşamdan hiçbir zevk almamaktadır.
Horlayan bireylerde, solunum durması , gündüz aşırı uykululuk semptomları varsa Uyku Apne hastalığı gelişme riski yüzde 65-95‘dir. Horlama var ek semptom yoksa bu risk yüzde 25 dolaylarındadır. Hastalığın en büyük etkisi bölünmüş, parçalanmış uykuya neden olmasıdır. Hastanın hem horlama nedeni ile hem de uykuda solunum durması atakları nedeni ile derin uyku ve REM dönemi dediğimiz uykunun esas geçirilmesi gereken dönemlere geçmesi mümkün olmamaktadır. Sonuçta hasta fiziksel ve ruhsal dinlenmesi için olmazsa olmaz uykunun bu dönemlerini uyuyamakta ve uykusunun büyük çoğunluğunu yüzeysel uykuda geçirmektedir. Ayrıca semptomlarının daha da ağırlaşmasının bir nedeni de uykuda solunum durması esnasında kan oksijen düzeyinin aşırı düşmesidir. Uykuda solunum durma süresi bazı hastalarda 1.5 2 dakikaya kadar uzamaktadır. Normal zamanlarda sağlıklı bir kişinin bile bu kadar nefesini tutamadığı, soluksuz kalamadığı her kez tarafından bilinmekte. Bu kadar uzun süre solunumu duran hastanın sonuçta ortaya çıkardığı , insan bedeninde oluşturduğu değişiklikleri tahmin etmek güç değildir. Bunların yansıması olarak da sabah baş ağrıları, ağız kuruluğu, gece terlemesi, öksürük, karar verme yeteneğinde azalma ,hafıza zayıflaması, unutkanlık, kişilik değişikliği, çevreye uyum güçlüğü görülmektedir.
Bu kadar sık görülen ve ağır sonuçları olan bu hastalığın hem toplumdaki bireyler hem de sağlık personeli tarafında da yeterli bilinmemesi, bu hastalığın toplumda yaptığı tahribatı daha da arttırmaktadır.
Horlayan bireylerde, solunum durması, gündüz aşırı uykululuk semptomları varsa Uyku Apnesi hastalığı gelişme riski yüzde 65-95‘dir. Horlama var ek semptom yoksa bu risk yüzde 25 dolaylarındadır.
73 |
3-Tanıklı Apne (nefes durması) ,ağız ve burunda 10 saniye
Gümüşevye’den estetik ve şık ürünler Kaliteyi uygun fiyatla tüketici ile buluşturan Gümüşevye, estetikliğin şıklıkla harmanlandığı yüzlerce çeşit mermer, granit, ankastre ve evye çeşidi ile hizmet veriyor
MUSTAFA ÇAĞLAR SALIH
Çeyrek asırdır mermer granit ustalarının doğal taş işlemek için kullandıkları sarf malzemeleri tedarik eden Gümüşevye, her geçen gün değişen ve artan müşteri talepleri karşısında, ankastre ve evye çeşitlerini de ürün gamına ekledi. Kaliteli hizmet sunmak için birbirinden şık ve özel yüzlerce çeşit ürünü tekbir çatı altında toplayan Gümüşevye, marka olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
KALİTEYİ UYGUN FİYATLA SUNUYOR
Gümüşevye hakkında bilgi veren işletme sahibi Mustafa Çağlar Salih, “25 yıllık birikim ve tecrübe ile mermer granit ustalarının doğal taş işlemek için kullandıkları sarf malzemeleri tedarik ediyoruz. Bunun yanı sıra her geçen gün değişen ve artan müşteri talepleri karşısında çeşitli ankastre ve evye çeşitlerimizle de hizmet vermeye başladık. En iyi hizmeti sunabilmek için birbirinden şık ve özel yüzlerce çeşit ürünü tekbir çatı altında topladık. Gümüşevye Hırdavat Abrasive olarak, müşterilerimize kaliteli ürünleri uygun fiyatlarla sunmayı ilke edindik. Üzerinde çalıştığımız konuların sosyal boyutunu hiçbir zaman unutmadan, bilimin ve teknolojinin geldiği noktayı sürekli takip ederek, yerel deneyimleri evrensel ilkelerle buluşturmanın gayretini veriyoruz. Hazır reçeteler yerine, her projenin kendi özgünlüğünde çözümler üretmeyi hedefliyor ve önemli olanın iş üretmedeki nicelik değil, nitelik olduğunun bilincini taşıyoruz. Bu bilinç ile en kalite ürünü en hızlı şekilde ve aynı standartlarda müşterilerimizle buluşturuyoruz” dedi.
Hırdavat da dahil olmak üzere 3 bini aşkın ürün çeşidimiz bulunuyor. Tüm Karadeniz Bölgesi’ne hizmet verdiğimiz işletmemizde, İç Anadolu ve İstanbul’a kadar servis ağımızı genişletmek istiyoruz. Gümüşevye’nin patentini aldık. Markalaşma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz” şeklinde konuştu.
74 |
MARKA OLMA YOLUNDA İLERLİYORUZ
Müşterilerin talep ve beklentilerini en iyi şekilde karşılamak için azami çaba sarf ettiklerini belirten Salih, “ Müşteri talep ve beklentilerini en üst seviyede karşılamayı, güçlü bir iletişim ile tüketicimizle aramızda duygusal bir bağ kurmayı ve müşteri sadakatini sağlamayı amaçlıyoruz. Ayrıca Türkiye’ de işveren ve işçi dayanışmasını sağlayarak, en kaliteli ürünü sıfır hatayla üretmek hedeflerimiz arasında yer alıyor. Hem perakende hem de toptan satış yaptığımız mağazamız Gülsan Sanayi Sitesi’nde yer alıyor.
Adres : Yenimahalle Mah. Millet Cad. No:19/1 Canik / Samsun
Tel : 0362 238 3737
75 |
Atakum’da tebessüm ettiren buluşma
'Melek Yüzlüler' işbaşında
76 |
21 Mart Dünya Down Sendromlu Farkındalık Günü kapsamında Samsun Valisi Osman Kaymak’la birlikte Atakum Down Kafe’de düzenlenen etkinliğe katılan Başkan Taşçı, “Biz down sendromlu gençlerimize güvendik. Onlar da bizi gururlandırıyorlar” dedi.
21 Mart Dünya Down Sendromlu Farkındalık Günü kapsamında, Atakum Belediyesi tarafından etkinlik düzenlendi. Atakum Down Kafe’de düzenlenen etkinliğe Samsun Valisi Osman Kaymak, İl Jandarma Komutanı Albay Ünsal Ağaoğlu, İl Emniyet Müdürü Vedat Yavuz, Atakum Kaymakamı Namık Kemal Nazlı, İl Milli Eğitim Müdürü Coşkun Esen ve Atakum Belediye Başkanı İshak Taşçı katıldı.
Melek yüzlü gençlerimiz, kendilerine fırsat verildiğinde neler yapabileceklerini burada bir kez daha gösterdi.
ATAKUM'UN ÖRNEK PROJESİ
Down Kafe’de gerçekleştirilen meslek edindirme kursları kapsamında kollarına altın bileziklerini takan melek yüzlüler ile bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadıklarını söyleyen Vali Osman Kaymak, Atakum Belediyesi'nin önemli bir çalışmaya imza attığını kaydetti. Vali Kaymak, “Down sendromlu gençlerimizi önemsiyoruz. Bu anlamda çeşitli projelerle ve çalışmalarla yanlarında oluyoruz. Atakum Belediyesi tarafından hayata geçirilen bu projede sayesinde meslek sahibi olan melek yüzlü yavrularımızla hoşça vakit geçirdik. Melek yüzlülerin bugün gözlerindeki ışıltıyı görünce çok mutlu oldum. Bu tür örnek projelerin daha da artması, daha çok gencimizin toplumla daha da kucaklaşması son derece önemli” dedi.
Bu tür örnek projelerin daha da artması, daha çok gencimizin toplumla daha da kucaklaşması son derece önemli
Belediye Başkanı İshak Taşçı ise, down sendromlu gençler için hayata geçirdikleri projelerden bahsederek, “Melek yüzlü gençlerimiz, kendilerine fırsat verildiğinde neler yapabileceklerini burada bir kez daha gösterdi. Kendilerine güvenilmesini, inanılmasını istiyorlar ki biz Atakum Belediyesi olarak down sendromlu gençlerimize güvendik. Atakum Down Kafe’yi bu güven duygusuyla hayata geçirdik. Ardından gerçekleştirdiğimiz kurslarla meslek sahibi olmalarına imkan sunduk. Şimdi başta Atakum Down Kafe olmak üzere, birçok farklı yerde çalışan melek yüzlülerimiz var. 21 Mart Dünya Down Sendromlu Farkındalık Günü'nde böyle bir farkındalık içerisinde olmaktan dolayı mutluyuz” şeklinde konuştu.
EN BÜYÜK DESTEKÇİMİZ
Atakum Belediyesi'nin down sendromlu gençlere yönelik projelerinin destekçisi olduklarını ifade eden TÜGVA Down Başkanı Özlem Temiz, "Türkiye Gençlik Vakfı çatısı altında down sendromlular için kapsamlı projeler hayata geçiriyoruz. Bu anlamda en büyük destekçimiz, hem hayata geçirdikleri projeler hem de bu konudaki hassasiyetleri nedeniyle Atakum Belediye Başkanı İshak Taşçı oluyor. Bugün burada hepimizi gururlandıran tablo, önemli bir farkındalıktır. Kendilerine teşekkür ediyorum” diye konuştu. Konuşmaların ardından down sendromlularla uzun süre sohbet eden konuklar, kendilerine gösterdikleri misafirperverlikten dolayı melek yüzlülere teşekkür etti.
77 |
MELEK YÜZLÜLERİMİZİN FARKINDAYIZ
Doç.Dr.Gürkan Genç dr.gurkangenc@gmail.com
Japon Pediatrik Akupunkturu
J
SHONISHIN
aponca bir kelime olan Shonishin, eski Çince’de “çocuk iğnesi” veya “çocuk iğneleme” anlamına gelir. Shoni = çocuk, shin = iğne veya iğneleme . 5000 yıllık akupunktur geleneğinden köken almakla birlikte, geçmişi o kadar eski değildir. Shonishin olarak bilinen Pediatrik Japon akupunkturu, 1700’lü yıllarda Japonya Osaka bölgesinde ortaya çıkmış ve dünyaya yayılmaya başlamıştır. Bu tedavi özellikle infant ve çocuklar için kullanımaktadır. Uygulama nazikçe yapılan sıklıkla hiç iğne batırmadan kullanılan malzemeler ile yapılan bir uygulamadır.
78 |
Bu teknikte ritmik hareketler ve küçük dokunuşlar ile akupunktur uygulaması yapılmakta, herhangi bir acı duymak bir yana, uygulama sıklıkla oyuna dönüşmektedir. Uyguluma ile çocukların vital enerjisi artırılmakta ve enerjik yapısı güçlendirilebilmektedir. Akupunktur, hemen her alanda etkin bir biçimde kullanılıyorken, birçok akupunktur uzmanı çocuklara yaklaşmaktan çekinir ve iğne kullanabileceği kadar büyük olmayan hiç bir hastayı kabul etmek istemez. Laser uygulamalarının çocuklarda kullanımı mümkün olabilmek ile birlikte, büyüme kıkırdaklarına laserin uygulanamaması, çocuklarda laser uygulamaları için kısıtlayıcı olmaktadır. Huzursuz, hareketli bir çocuk muayeneye geldiğinde bir de iğne ile yaklaşmak, bugün olduğu gibi geçmişte de problemli bir durumdu.
Haliyle kimse bu tür hasta grupları ile ilgilenmek istemiyordu. Ancak genel akupunktur uygulamalarının aksine, Shonishin metodunda çoğunlukla iğnenin kullanılmaması, bununla birlikte etkinliğinin yüksek olması, batı ülkelerinde oldukça çabuk kabul görmesini sağlamış ve bu konuda çalışan bir çok merkezin açılmasına neden olmuştur.
Shonishin hekimlere, çocukları korkutmadan ve rahatsızlık vermeden tedavi edebilme şansını verir, üstelik yaş sınırı olmadan ! Çocuk hastalıkları uzmanlarının polikliniklerde en sık rastladığı ve net bir yardımda bulunamadığı bir hasta grubu vardır. Başta infantile kolik denilen gaz problemi gelir. Elde avuçta 3-4 adet ilaç vardır ve bir tanesi ya tutar ya tutmaz. Aile uykusuz gecelerden, çocuğun huzursuzluğundan muzdariptir. Bu duruma diş çıkarma, uyku bozuklukları, gelişme gerilikleri, gece terörü, hiperaktivite ve bunun gibi birçok problem eklenebilir. Bu tür durumlarda Shonishin çocukların uygulamadan zevk aldığı, bir yan etki olma ihtimali olmayan, ilaç kullanılmayan ve çocuğun uyku uyuyabildiği, ruhen rahatlamasının gözlendiği bir uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu uygulamaya aile de katıldığı, evde çocuklarına kendilerinin de yardımcı olduğu duygusu da eklendiğinde, sonuç daha da tatmin edici olmaktadır. Tek başına ya da mevcut tedaviye destek olarak da uygulanabilen bu uygulamada Türkiye’de yavaş yavaş da olsa yaygınlaşmaya, çocuk hekimleri tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Dışarıdan gözlemleyen bir kişi için uygulama bir çeşit masaj gibi görünmekte ancak güzel olan kısım sonuçları gördüklerinde ortaya çıkmaktadır. Uykusuz gecelerden kurtulmanın basit yollarını keşfetmeniz ve çocuğunuzla huzur içinde sağlıklı bir hayat geçirmeniz dileğiyle…
Semra Güzel Oyunculuk kariyerine Alemin Kralı diziyle adım atan Semra Güzel, birbirinden önemli projelerde yer alma fırsatı buldu. Şimdilerde ekranların sevilen dizisi ‘Şevkat Yerimdar’ adlı yapımda "Sanem" karakterine hayat veren, başarılı oyunculuğu ve güzelliği ile dikkatleri üzerine çeken Güzel, oyunculuk kariyerinde emin adımlarla ilerliyor. “Daha keyifli bir şey olabilir miydi bu hayatta? Düşüncesi bile tüm hücrelerime nüfus etmişti sanki. Kısaca ‘oyuncu olunmaz, oyuncu doğulur’ diyordu kalbim…” sözleri ile oyunculuğa olan aşkını dile getiren Semra Güzel, özel açıklamaları ile sizlerle...
80 |
Mehtap YILDIZ
“Zengin Kız Fakir Oğlan” dizisi ile profesyonel oyunculuk kariyerime adım attım. İstanbul’a yerleşmem ve ülkemde aldığım oyunculuk eğitimi ile devam eden birkaç dizi tecrübesinden sonra “Hıyanet Sarmalı”nda ilk kez başrolde yer aldım. Tüm meslek gruplarında olması mümkün olan zorluk ve engellerle her oyuncu gibi ben de karşılaştım. Ama pozitif yapım ve işime olan aşkımdan ötürü, yoluma emin adımlarla devam ediyorum.
HABERHAYAT: Şefkat Yerimdar dizisindeki oyunculuk sınavınız nasıl geçiyor? Dizi size neler katıyor? SEMRA GÜZEL: Bu soru içeriğinden ötürü çok güzel bir soru. Çünkü yaşadığımız her şey, her anlamda bizim için sınav bence de. Şu anda içinde bulunduğum projenin, çok güzel getirisi olduğuna inanıyorum. Şevkat Yerimdar bir komedi dizisi. Ülkemizde yaşanan birçok olumsuz şeye rağmen önce kendimizi sonra izleyicilerimizi eğlendirmeye çalışıyoruz. Üzüntüye daha meyilli bir toplumuz ve çabuk demoralize olabiliyoruz. Bu yüzden çok zor bir iş yaptığımızı düşünüyorum. Yapım gereği gülmeyi ve güldürmeyi çok sevmeme rağmen, içimde hep bir dram barındırırım ve hüzne daha meyilliyim. HABERHAYAT: Kariyerinize nasıl başladınız? Bu yolda engelleriniz oldu mu? SEMRA GÜZEL: Eğitim hayatımın en başından üniversite yıllarıma kadar, amatör olarak oyunculuğun içinde bulundum. Beni fazlasıyla içine çeken sahne sanatlarına olan ilgim ve sevgim ile birlikte gelen ilk deneyimlerim sonrasında, oyunculuk serüvenime yurt dışında eğitim alarak başladım.
HABERHAYAT: Oyunculuğun yanı sıra kalıcı makyaj uzmanısınız. Bu mesleğe nasıl başladınız? SEMRA GÜZEL: Bazı hastalıklardan dolayı saçı, kaşı, kirpiği dökülen ve morale ihtiyacı olan insanlara bir nebze de olsa yardımcı olmak ve mutluluklarını paylaşmak, mesleğimin en güzel ve beni en mutlu eden tarafı. Çok küçük yaşlardan itibaren oyuncaklarımın görsellerini değiştirir, onlara kıyafet tasarlamaktan büyük keyif alırdım. Bu ilgi ve merak, motivasyonumu yüksek tuttu. Bu alana ilgimi hiç yitirmedim. Tercihlerimi yaparken bu ilgi büyük oranda teşvik edici oldu. Üniversite eğitimimi tamamladıktan sonra, kılık kıyafetten öte fiziksel özellikler ilgi alanıma girmeye başladı. Güzellik uzmanlığı yapmaya hala devam ediyorum, çünkü yıllardır güven ilişkisine dayalı sabit müşterilerim var. Hayatımın bir parçası haline gelen ve keyifle yaptığım bu işi tamamen bırakmam şimdilik zor görünüyor. İnsanlar üzerinde zevkli değişimler ya da kalıcı makyaj yapmak, cilt üzerine önerilerde bulunmak benimle bütünleşmiş bir konu. Ben uzaklaşsam da beni bulan işler tam anlamıyla.
Şevkat Yerimdar bir komedi dizisi. Ülkemizde yaşanan birçok olumsuz şeye rağmen önce kendimizi sonra izleyicilerimizi eğlendirmeye çalışıyoruz. 81 |
HABERHAYAT: Semra Güzel ismini bu sıralar çok duyuyoruz. Sizi biraz tanımak isteriz? SEMRA GÜZEL: Öncelikle bunu duyduğuma çok sevindim. Umarım bundan sonra birçok başarılı ve güzel işlerde ismimizi duyurmaya devam ederiz. İzmir’de doğdum ve İzmir’de yaşayan işadamı bir babanın, anaokulu öğretmenliği okumuş, kendini çocuklarına adamış bir annenin üç çocuğunun ortancasıyım. Sanat ile ilgili birçok konuya eğilimliyim. Çocukluğumdan itibaren her işe yüreğimi katıp, mutluluğu esas alarak titizlikle yapmaya çalıştım. Çalışan, kararlı, inatçı, koyduğu hedefin önündeki her türlü engele meydan okuyan, “kader seni şekillendirmez, kaderi sen şekillendirebilirsin” bakış açısına sadece inanan değil, yaşama uyarlayan bir kızım. Yakın çevrem, yapı olarak uysal, uyumlu ve pozitif olduğumu söyler. Fazlaca düşünüp, değerlendirip sonrasında harekete geçerim. Bu noktadan sonra da yolumdan vazgeçtiğim söylenemez.
HABERHAYAT: Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz? SEMRA GÜZEL: Bu soru sorulduğunda, yüzümde hep bir tebessüm oluşur. Tasarım bölümüne yönelmek hususunda nasıl bir güç beni teşvik ettiyse, oyunculuk konusunda da hep bir aidiyet hissiyatı içinde oldum. Lise yıllarımda hep sahnelerin aranan ismiydim. Kalabalığın önünde rolümü icra etmek, benim için büyük bir keyifti. Üniversite yıllarımda sahne imkânı bulamayınca, soluğu radyoda aldım. Paylaşmak, insanların yüreğine dokunmak, iletişim kurmak… Daha keyifli bir şey olabilir miydi bu hayatta? Düşüncesi bile tüm hücrelerime nüfus etmişti sanki. Kısaca ‘oyuncu olunmaz, oyuncu doğulur’ diyordu kalbim…
HABERHAYAT: Yeni projeleriniz var mı? SEMRA GÜZEL: Şu anda içinde bulunduğum bir proje var. Başka teklifler de kapımızı çalmıyor değil ama zamanımın büyük bölümünü Şevkat Yerimdar dizisi için ayırıyorum. Projemiz inşallah güzel bir şekilde devam eder. Dizide yer alırken başka bir projeye zaman ayırmak zor oluyor ama her an bir sinema projesi ile ilgili bir sürpriz yapabilirim. Ayrıca görüşmelerimizin devam ettiği ve içinde bulunmayı çok istediğim “saç” ve “kozmetik” reklam projelerimiz var. Umarım her şey istediğim gibi gider. HABERHAYAT: Günlük hayatınızda neler yaparsınız? SEMRA GÜZEL: Oyuncu olarak zamansız ve düzensiz bir seyir içinde, düzen kurmaya çalışmakla uğraşıyorum. Günümün çok büyük bir bölümü sette geçiyor. Zaman buldukça, öncelikle dinlenmeye ve arkadaşlarımla vakit geçirmeye çalışıyorum. Bunun haricinde kendimi geliştirecek şeyleri izlemeyi ve okumayı çok seviyorum. Tabii ki boş vakitlerimin bir kısmını da kalıcı makyaj uygulamalarına ayırıyorum. HABERHAYAT: Oyunculuk sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Nelerden şikayetçi oluyorsunuz? SEMRA GÜZEL: Oyunculuk sektörü, çaycısından ışıkçısına, oyuncusundan yönetmenine kadar tüm set ekibinin inanılmaz bir özveri ve sabırla çalıştığı, birlikte büyük emeklerin verildiği, zor şartlar altında çalışılan bir sektör.
Reyting kaygısıyla birlikte stresinin hiç bitmemesi de bu işin ayrı bir cilvesi. Biz oyuncular bu sektöre işin ne kadar zor olduğunu bilerek ve isteyerek giriyoruz. Bu yüzden, şikayet etmek yersiz diye düşünüyorum. Aslında buna en uygun söz, “Gülü seven dikenine katlanır.” Şikayetçi olmak değil ama bazı eksilerinin olduğunu söyleyebilirim. Bu eksikler de tabii ki çalışma saatlerinin düzensiz olması ve vaktimizin rol sıramızı bekleyerek geçip gidiyor olması.
82 |
HABERHAYAT: Dizi mecrasının dijitale kaydığı şu dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz? SEMRA GÜZEL: Geleneksel televizyonculuk, internet televizyonculuğuna doğru kayıyor. Dijital reklam yatırımının 2022 yılına kadar televizyonu geçeceği öngörülüyor. Getirisi ve götürüsü ile ilgili pek yorum yapamasam da sonuçlarının nasıl olacağı ve sektörün ne duruma geleceğini hep birlikte göreceğiz. HABERHAYAT: Sevenlerinize neler söylemek istersiniz? SEMRA GÜZEL: Onların kalbinden öpüyorum. Sosyal medya üzerinden çok güzel geri dönüşler alıyorum ve bu durum beni inanılmaz mutlu ediyor. Bu çıkarsız sevgi için onlara çok teşekkür ediyorum. Yoğunluğumdan dolayı birçoğuna geri dönemiyor olabilirim ama onların farkındayım. İnşallah, güzel projelerle her zaman sevenlerimin karşısında olmak istiyorum. Sevgileri, ilgileri daim olsun ve eksik olmasınlar.
0 362 432 42 42
84 |
85 |
KILIÇ YAPI YENILIK VE KALITEYI BULUŞTURUYOR
K
urulduğu günden bu yana sektöre HER İHTİYACA UYGUN ÜRÜN kalite ürünleri bölge halkı ile buluşturduklarına değinen getirdiği yenilikler ve kullandığı Yüksek Kılıç, "Hem toptan hem perakende satış yapıyoruz. Satış sonrası yüksek kalite ile dikkat çeken Kılıç ürünlerimizin montajını da yapıyoruz. Müşteri memnuniyeti çalıştığımız için, toplumun her kesimine hitap ediyoruz. Yapı, 4. İnşaat Fuarı'nda açtığı stantla odaklı Her projeye cevap verecek, her ihtiyaca ve zevke uygun, yüksek kaliteli ürün yelpazemiz bulunuyor. Ürünlerimizin kalitesine yoğun ilgi gördü ve dayanıklılığına güveniyoruz. En ufak problemde, müşteri mağduriyetini gidermek için seferber oluyoruz" ifadelerini kullandı.
SAMSUN'UN BAYRAĞINI TAŞIMAK İSTİYORUZ
Samsun'a değer katmak için çaba sarf ettiklerini vurgulayan Kılıç, "En büyük hedefimiz üretim yapmak ve istihdamı artırmak. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın önderliğinde başlatılan istihdam seferberliğine katkı sağlamak istiyoruz. Hizmet verdiğimiz sektörde, geleceğe yönelik yapabileceklerimizi düşünüyoruz. Bu konuda AR-GE çalışmaları yapıyoruz, Samsun'a daha fazla değer katmayı hedefliyoruz. Genç, dinamik ve alanında uzman çalışma arkadaşlarımız, bu da bize geleceğe güvenle bakabilme şansı veriyor. Türkiye'nin önde gelen kuruluşları arasına girerek ve yurt dışı bağlantıları kurarak, Samsun'un bayrağını taşımak istiyoruz" sözlerini kaydetti.
İnşaat ve yapı sektörlerinde faaliyet gösteren Kılıç Yapı, yenilikçi ve kaliteden ödün vermeyen hizmet anlayışıyla takdir topluyor. Deneyimli işgücü, proje yönetim kabiliyeti ve son teknolojiden faydalanma özellikleriyle öne çıkan Kılıç Yapı, 4. İnşaat Fuarı'nda açtığı geniş stantla farkını ortaya koydu.
86 |
FARK OLUŞTURUYORUZ
Samsun'a birçok yeniliği getirdiklerini söyleyen firma sahibi Mustafa Kılıç, "Samsun'a şap makinesini getirerek, şehrimizde yeni bir çığır açtık. Kılıç Yapı olarak kaliteli markalarla hizmet vermek için yola çıktık. Bu anlamda, Yıldız Entegre'nin ürettiği Vario markasıyla laminant parke modelleri Vario Premium Plus, Vario Premium XL, Vario Premium M, Vario Aqua, Vario Exclusive, Terra Click, Smart Click, Kastamonu Entegre'nin ürettiği Artfloor markasıyla laminant parke, Antalya Falez Çelik Kapı ve Ankara'da üretilen Mina Çelik Kapı ürünleriyle fark oluşturuyoruz. Samsun'da çok önemli projelerde yer aldık, profesyonel çalıştığımız için kurumsal firmalar bizi tercih ediyor" diye konuştu.
FUARLARA DESTEK
Samsun 4. İnşaat Fuarı’nda yoğun ilgi gördüklerini belirten Kılıç, "Katıldığımız diğer fuarlarda olduğu gibi 4. İnşaat Fuarı’nda da yoğun ilgi gördük. Fuar bizim açımızdan verimli geçti, bölge firmalarından çok fazla geri dönüş aldık. Farklı ülkelerden gelen ziyaretçilerle görüşmeler yaptık. Fuara katılarak bölgemizin ticaret hacmine katkı sağladık. Samsun bir fuar şehriydi, bu kimliğini tekrar kazanması için biz de elimizden gelen desteği veriyoruz" diyerek sözlerini noktaladı.
87 |
Şarkılarıyla milyonların kalbine dokunan başarılı müzik adamı
Lacivert
Nezih Üçler Ele İnat, Ömrümün Geri Kalanı, Gülüm, Kalakaldım gibi unutulmaz şarkılarla milyonların kalbine dokunan Nezih Üçler, ilk single çalışması Lacivert’i müzikseverin beğenisine sundu. Yıllardır söz yazarı ve besteci kimliği ile onlarca hit şarkıya imza atan Üçler, merakla beklenen single çalışması Lacivert ile başarısını bir kez daha perçinledi. Sözü ve müziği Nurettin Üsküp, aranjesi Ceyhun Çelikten’e ait olan şarkıya Kemal Başbuğ yönetmenliğinde video klip çeken Üçler ile Lacivert’i ve müzik yolculuğunu konuştuk.
88 |
Mehtap YILDIZ
Müzikte önemli olan, samimiyet ve seçtiğiniz yolda doğru bir şekilde ilerlemektir. Doğru eğitim ve disiplin şart.
HABERHAYAT: Kendinizden biraz bahseder misiniz? NEZİH ÜÇLER: 16 Ekim 1981 yılı İzmir Karşıyaka doğumluyum. Yaklaşık 20 senedir müzikle hayatını devam ettiren bir müzisyenim. Dostlarıma ve aileme çok düşkünüm. Hedefim her zaman başarılı ve iyi bir insan olmak Halen bunun içi çaba gösteriyorum. HABERHAYAT: Müzik hayatınıza ne zaman ve nasıl girdi? NEZİH ÜÇLER: İlkokul yıllarımdan beri şarkı söylemeye çok düşkündüm. Lise yıllarında abimin gitar çalan arkadaşlarına özenerek gitarla tanıştım. Lise bittikten sonra da cafe ve barlarda gitar çalıp şarkı söyleyerek profesyonel müzik hayatıma başlamış oldum.
HABERHAYAT: Bestelerinizi verdiğiniz kişileri nasıl belirliyorsunuz? NEZİH ÜÇLER: Yeni şarkı yaptığım zaman genellikle “Bunu kim söyler acaba?” deyip o kişiye şarkımı ulaştırıyorum. Bazen de parça isteyen arkadaşımın sesini dinleyip, tarzına göre yeni bir parça yapmaya çalışıyorum. HABERHAYAT: Hayranlarınızın size olan sevgisini neye bağlıyorsunuz? NEZİH ÜÇLER: Var olsunlar. Daha önce de ifade ettiğim gibi her zaman iyi bir insan olabilmek hayattaki en büyük amacım olmuştur. Sevenlerim doğal ve egosuz bir insan olduğumu düşünüyorlar. Bu yüzden beni çok sevdiklerini düşünüyorum. HABERHAYAT: Uzun yıllar müzik piyasasında olmanıza rağmen ilk single çalışmanız Lacivert ile müzikseverlerle buluştunuz. Lacivert’in hikayesinden bahseder misiniz? NEZİH ÜÇLER: Lacivert’in hikayesi çok ilginç. İzmir’de karşılıklı mekanlarda çalıştığımız Nurettin Üsküp kardeşim, bana Lacivert’i dinletti ve fikrimi sordu. Nezaketen şarkıyı çalıp, söyleyip geri gönderdim. O da arkadaşlarıyla otururken heyecanla ismimi etiketleyerek şarkıyı instagramda paylaşmış. Sonrasında Kral TV’den Gezegen Mehmet ve eşi şarkıya denk gelip, prodüktörüm Polat Yağcı’ya haber vermiş. Çalışmalarını tamamladığım albümümde çıkış parçam Lacivert oldu. HABERHAYAT: Lacivert’i çıkarmak için neden bu kadar beklediniz? Dinleyicilerden nasıl geri dönüşler aldınız? NEZİH ÜÇLER: Neden beklediğimi ben de bilmiyorum. Hayatta her şey nasip. Şimdi olması gerektiği için öyle oldu. Şarkıya tepkiler gayet güzel. Radyo ve TV’lerde sıkça yer alıyor. Sadece “Keşke kendi şarkısıyla çıksaydı” diye eleştirenler oldu.
HABERHAYAT: Yıllardır müzik sektöründe olmanıza rağmen fazla ön planda yer almadınız… NEZİH ÜÇLER: Evet, aynen öyle. Herhalde vokalistlik ve bestecilikten gelen bir müzik kariyerim olduğu için arka planda yer aldım. Ama kendi şarkılarımı söylemek büyük keyif. Artık daha çok ön planda olabilirim. HABERHAYAT: Sizce iyi bir müzisyen nasıl olunur? NEZİH ÜÇLER: İyi bir müzisyen olmak için, kendinizi bu işe adayıp donanımınızı sürekli arttırmaya çalışmalısınız. Bu işin sonu yok, derler ya aynen öyle. HABERHAYAT: Peki, müzikte önemli olan nedir? NEZİH ÜÇLER: Müzikte önemli olan, samimiyet ve seçtiğiniz yolda doğru bir şekilde ilerlemektir. Doğru eğitim ve disiplin şart. HABERHAYAT: Müzik piyasasını nasıl değerlendiriyorsunuz? NEZİH ÜÇLER: Biraz karışık olduğunu düşünüyorum. Her şeyde olduğu gibi çabuk tüketime zorlandığını düşünüyorum dinleyenlerin. Bu yüzden de sanatçılar, acele acele albüm ya da single yapıp bolca hata yapabiliyor. HABERHAYAT: Şarkıları beğenilerek dinlenen Nezih Üçler kimleri dinler? NEZİH ÜÇLER: Kenan Doğulu, Levent Yüksel, Fettah Can, Bülent Ortaçgil’i severek dinlerim. Tabii ki de ismini sayamadığım birçok büyüğüm ve akranlarımı da severek dinliyorum. Kısacası hoşuma giden herkesi ve her tarzı dinlerim. HABERHAYAT: Single çalışmanız yokken bile şarkılarınız ezbere biliniyordu. Bu başarı size neler hissettiriyor? NEZİH ÜÇLER: Benim için gurur verici bir durum. Güzel şarkı olunca, insanlara bir şekilde ulaşıyor demek ki. Şarkının beğenilip ezberlenmesi de doğru iş yaptığımızı kanıtlıyor. HABERHAYAT: Önceki yıllarda Ömer Köroğlu ile birlikte düet yapmıştınız. Düetlerin devamı gelecek mi? NEZİH ÜÇLER: Ömer kardeşimle güzel işler yaptık. Şimdiki albümüm hazır ama bir dahaki albümde kendisi ile çalışmayı çok isterim, neden olmasın. 89 |
HABERHAYAT: Söz ve müziği size ait olan Serkan Kaya’nın seslendirdiği Kalakaldım, Berkay’ın yorumladığı Ömrümün Geri Kalanı, Gülüm ve Ele İnat şarkıları büyük beğeni topladı. Şarkılarınız başka hangi sanatçıların yorumuyla dinleyici ile buluşacak? NEZİH ÜÇLER: Çok teşekkür ederim. Bu aralar kendi albümümüze yoğunlaştığımız için diğer arkadaşlarıma pek fazla şarkı gönderemedim. Ama müzik piyasasına yeni adım atacak birkaç arkadaşımda şarkım olacak.
Son yıllarda sektöre yaptığı yatırımlar ve yeni ürünlerle adından sıkça söz ettiren Baklavacı Ali Kemal, Türkiye’de hizmet verdiği bayi sayısını 3 bine çıkartmanın haklı gururunu yaşıyor!
Baklavacı Ali Kemal Ortakları
90 |
Ali Turhan ve Kemal Acun
91 |
Ballı, Portakallı, hurmalı, muzlu ve daha bir çok baklava çeşidiyle toptan satış hizmeti veren Baklavacı Ali Kemal, uzun ARGE çalışmalarından sonra yeni ürünleri çikolata kaplı baklava, helvalı baklava, tayinli baklava ve lokumlu baklava çeşitlerini de tüketicilerin damak tadına sundu.
92 |
Ürün kalitesinde yüksek standart ve sorunsuz satış hizmetiyle faaliyet gösterdiklerini belirten işletme sahibi Ali Turan, "Yakın tarihte bin kişiyi istihdam edecek bir baklava fabrikası projemizi hayata geçireceğiz. Samsun'un Türkiye ve dünyaya açılan markalara ihtiyacı var. Bu anlamda biz de elimizi taşın altına koyarak sorumluluktan kaçmayacağız. Türkiye'de bir ilk olarak çikolata kaplı baklava üretimine başlayan işletmemiz, tam bir yıl saklama ömrü olan bu ürünüyle şimdiden bir çok talep ve sipariş almaya başlamış durumda” şeklinde konuştu.
93 |
Yakın gelecekte Türkiye'de "baklava" denilince akla ilk gelen isim olmayı hedeflediklerini söyleyen Turan, bu doğrultuda durmaksızın çalışmaya devam ettiklerini söyledi. Turan, " 3 bin bayi ile şu an zaten geniş bir ağa sahibiz, ancak bu yetmez. Tüm Türkiye'de ve dünyada geniş bir satış ağı oluşturmaya başladık.
Ürünlerimiz çok daha fazla yerde tüketiciye ulaşmaya başladı. Bunu hızlandırmak ve kalıcı kılmak için de 7’den 70’e herkesin tanıdığı, sevdiği ve aileden biri olarak gördüğü İçerde dizisinin Minik’i Seyithan Özdemir ile firmamızın tanıtım yüzü olması için anlaştık.
94 |
Özellikle Arap coğrafyasında sevilerek izlenen bu dizinin önemli oyuncularından Minik sayesinde, tüm ürünlerimiz Arap halkı tarafından daha çok rağbet edilecektir. Yurt dışından ülkemize gezmeye gelen tüm turistler içinde özel hediyelik kuru baklavalarımızla da turizme katkı sağlayacağız " dedi.
95 |
Uzm. Dr. SERKAN SÜREN Çocuk ve Ergen Psikiyatristi ve Çocuk ve Yaşam Derneği Başkanı
Büyüyünce geçer diye beklemenin üst sınırı
5 yaş
ÇOCUKLARDA ALT ISLATMA VE BEZİ BIRAKAMAMA
O
kul öncesi dönemde çocukların Katı cezalandırıcı ve zamanından erken verilen bezi bırakarak tuvalet alışkanlığını tuvalet eğitiminin emsali olmayan travmatik kazanması; yürümeye başlamak etkileri Tuvalet eğitimine başlamanın “Tam zamanı bu yaştır” veya “En ve ilk anlaşılır kelimeleri çıkarabilmeden doğru yöntemi şudur” şeklinde kavramsallaştırılabilir sabit bir sonra, üçüncü önemli gelişimsel basamak anlayış olmamakla birlikte, zamanından erken (18 ay öncesi yeterli kas gelişimi henüz sağlanamamıştır) ve cezalandırıcı bir olarak kabul edilmektedir. şekilde tuvalet eğitimine maruziyet, çocuğun bezi bırakmakta Büyüyünce geçer diye beklemenin üst sınırı 5 yaş
Her çocuğun gündüz ve gece idrar kontrolünü sağlayabileceği gelişimsel olgunluğa eriştiği yaş farklılık gösterir. 5 yaşına kadar idrar kesesini kontrol edecek kasların gelişimi devam edebileceğinden dolayı, bu yaşa kadar görülen alt ıslatmalar normal olarak kabul edilir. 5 yaşını geçtiği halde, 3 aydan daha uzun bir süre boyunca, haftada en az 2 kere yatağa veya giysilere idrar kaçırmak, tıp literatüründe “enürezis” denilen tıbbi bir tanıya karşılık gelmektedir ve üzerine düşülüp araştırılması gerekir.
zorlanmasına neden olabileceği gibi, zararı bununla sınırlı kalmayıp yetişkin hayatta bazı zorlayıcı kişilik özellikleri edinilmesi ile sonuçlanabilmektedir. Obsesif, kendinden emin olamayan, şüpheci, eleştirel ve aşırı kontrolcü kişilik özelliklerine sahip yetişkin kişilerin önemli bir kısmının; aşırı titiz anneleri tarafından sert, katı, cezalandırıcı ve utanç hissettirecek bir şekilde ve zamanından erken tuvalet eğitimine maruz bırakıldıkları bilimsel çalışmalarda gösterilmiş, poliklinik şartlarında tarafımdan defalarca deneyimlenmiştir.
96 |
Hem fiziksel hem de psikolojik açıdan tuvalet eğitimi alabilecek olgunluğa erişmeden ve çok katı bir tutumla tuvalet eğitimine tabi tutulma, çocuğun zorlayıcı kişilik özellikleri edinmesine neden olabilmektedir.
5 yaşına gelmiş bir kız veya erkek çocuğun bezi bırakabilmiş olması ve altını ıslatmaması beklenir. Bu durum aile tarafından normalize edildiğinde, çocuktur büyüyünce geçer düşüncesi ile ertelendiğinde veya utanç duyulup tedavi arayışına girilmediğinde, problem daha komplike hale gelebilir.
Ebeveynlere eğitim verilmeli Hiçbir çocuk bilinçli ve isteyerek altını ıslatmaz. Anneler de çocuklarını utandırmak ve horlamak istemezler. Ancak zaman içerisinde çözüme ulaşmayan alt ıslatma problemi, birçok anne için kaygı duyulan ve baş etmekte zorlanılan bir sorun olarak yaşantılanır. Problem uzun sürüp zaman içerisinde çözülmediğinde, sabır tükenip tahammüller zorlandığında, çocukla sonradan pişman olunacak tatsız diyaloglar kurulabilmektedir. Bezi bırakmakta zorlanan çocukların anneleri için, süreç zorlayıcı ve gergin geçebilse de çoğu zaman gerçek travma sahipleri yine çocukların ta kendileri olmaktadır. Anne her sabah ıslak çarşaf ile baş etmeye çalışırken, çocuk bu döneme ait yaşantıladığı utanç, mahcubiyet ve başaramama hissiyatını tüm yaşamı boyunca omuzunda taşımak zorunda kalır ve etkisi ömür boyu sürecek izler bırakabilir. Çocuğun psikolojisini bozan ıslak uyanmaktan çok, horlanmak, mahcup edilmek, utandırılmaktır
Kendi çocukluğunu unutma!!!
Tuvalet eğitiminde ciddi bir hata yapılmadığı durumlarda, alt ıslatma probleminin en sık nedeni olarak genetik yatkınlıklar karşımıza çıkmaktadır. Anne ve babadan birisinde altını ıslatma öyküsü varsa, çocukta yüzde 43, ikisinde birden varsa yüzde 77oranında, her ikisinde de yoksa yüzde 15 oranında altını ıslatma sorunu yaşanmaktadır. Aile öyküsü olan olgular, iyileşme zamanı bakımından ailelerine benzer bir seyir göstermektedirler. Sabrın tükense de yorulsan da bu durumun çocuğun elinde olmadığını unutma. Zamanında senin de elinde olmadığı gibi…
Neden her zaman psikolojik olmayabilir
Uykuları oldukça ağır olduğu için, idrar kesesinin doluluğunu hissedemeyen, aileleri tarafından zor uyandırılabilen ve kendileri de tuvalete gitmek için uyanamayan çocuklarda alt ıslatma daha sık görülür. Uykunun ağır olmasının yanında, idrar kesesi kapasitesi azlığı ve gece idrar miktarının artmış olması diğer fizyolojik nedenlerdir.
Bazen tıbbi bir hastalığın belirtisi olarak karşımıza çıkar
İdrar yolu enfeksiyonu, böbrek hastalıkları, mesane ile ilgili problemler, çocukluk çağı diyabeti gibi organik patolojilerin bir belirtisi olabilir. Bu yüzden gereken tetkikler (idrar tahlili ve ultrasonografik inceleme ile idrar iltihabı ve böbrek-idrar torbası yapılarında anatomik bozukluk olup olmadığına dair incelemeler) yapılmalı, sonrasında psikolojik etkenler araştırılmalıdır.
Bazen ise neden sadece psikolojiktir
Özellikle bezi bırakmayı başarıp, sonrasında (en az 6 ay sonra) tekrar alt ıslatmaya başlayan çocuklarda, kardeş doğumu, ev okul öğretmen gibi çocuğu zorlayan nedenler tetikleyici olabilir.
Yaklaşım nasıl olmalı?
Öncelikle ebeveynlere eğitim verilmeli. Sorunun neden kaynaklandığı ve tedavisinin nasıl olacağı yaşına göre çocuğun anlayabileceği şekilde mutlaka kendisine de anlatılmalı, utanç ve suçluluk duygusu azaltılarak tedaviye katılması sağlanmalıdır. Tedavi öncesinde ya da sırasında, çocuk bu sorun nedeniyle asla cezalandırılmamalıdır. Gündüz tuvalete gitme alışkanlığı düzenlenmelidir. Uzun süreli televizyon izleme, bilgisayar oyunları oynama gibi uzun süreli oturur pozisyonda kalınması engellenmelidir. Akşamları yatmadan 2 saat önce, aşırı sıvı alımı mümkün olduğunca kısıtlanmalıdır. Akşam yemeğinden sonra ve yatmadan önce kafein, çay, kahve, kola, gazlı içecek ve tuzlu gıda alımından kaçınılmalıdır. Gece tuvalete kolay ulaşması sağlanmalıdır, gerekirse koridorun ışıkları açık tutulmalıdır. Gece kalkma motivasyonunu olumsuz etkilediğinden, bez bağlamaktan kesinlikle kaçınılmalıdır. İdrar kaçırma sonrası çocuğun ve giysilerin temizlenmesinde, çarşafın değiştirilmesinde çocuğun aktif katkısı ve yardımı sağlanmalıdır. Gerekli önlemler ile kontrol sağlanamaz ise özellikle ergenlik dönemine kadar beklemeden bir uzmandan destek alınmalıdır.
97 |
Travmaya uğrayan görünürde anneler, gerçekte ise çocukların ta kendisi…
Birsa’dan Metal Kenet Çatı ve Cephe Sistemleri
“Kalite, hız ve güven” sloganıyla yola çıkan Birsa Metal, yapıları modern metal kenet çatı ve cephe sistemleri ile buluşturuyor
Y
aklaşık 15 yıl önce “kalite, hız ve güven” sloganıyla sektöre adım atan Birsa Metal, bugün Avrupa standartlarında çatı ve cephe sistemleri ile tüm Türkiye’ye hizmet veriyor. Yapıları modernliğin estetikle harmanlandığı çatı ve cephe sistemleri ile buluşturan Birsa Metal, Samsun 4. İnşaat Fuarı’nda açtığı standıyla da yoğun ilgi gördü. Fuara ilk kez katıldıklarını belirten Birsa Metal İşletme Sahibi Birol Saraç, fuardan çok güzel geri dönüşler aldıklarını ve fuara katılmaktan büyük memnuniyet duyduklarını söyledi.
HER PROJEYE UYGUN ÇÖZÜMLER
Birsa Metal hakkında bilgi veren Saraç, "Yaklaşık 15 yıldır çatı ve cephe sistemleri alanında faaliyet gösteriyoruz. Havalandırma sistemleri ile sektöre adım attığımız firmamızda, Avrupa’da çok yaygın olarak kullanılan metal kenet çatı ve cephe sistemleri ile hizmet vermeye devam ediyoruz. Samsun 19 Mayıs Sanayi Sitesi’nde bulunan ve 400 metrekarelik alanda sahip olan firmamızda üretim gerçekleştiriyoruz. Özel araçlarla şantiyemize gelen ürünlerin imalat ve montajını yapıyoruz. Her projeye uygun çözümler üretiyoruz. Firmamızda, Avrupa’dan getirttiğimiz ürünlerimiz de bulunuyor” dedi.
KENETLİ METAL ÇATI VE CEPHE KAPLAMA SİSTEMLERİ
Avrupa’da yaygın olarak kullanılan kenetli metal çatı ve cephe kaplama sistemleri ile hizmet verdiklerini söyleyen Saraç, “Kenet kaplama sisteminde, özel makinalarla formlandırılmış istenilen uzunlukta tavalar üretiyoruz. Kenetli kaplama sistemlerinin ek yerleri özel ekipmanlarla kenetleniyor. Kesinlikle bağlantı yerlerinden su ve rüzgar almıyor. Tavalar özel aparatlar ile alt katmana bağlanıyor. Bu sayede tavaların üzerinde herhangi bir vida olmadığı için deformasyona uğramıyor. Bu sistemi hem çatı hem de cephe sistemlerinde uygulayabiliyoruz" şeklinde konuştu.
98 |
ARCDEMA’NIN SAMSUN BAYİSİYİZ
Sektörde adından söz ettirmiş birçok Avrupa firmasının distribütörlüğünü yapan ARCDEMA’nın Samsun bayisi olduklarını söyleyen Birol Saraç, ARCDEMA ile çalışmaktan büyük memnuniyet duyduğunu söyledi.
Saraç, "ARCDEMA markası Zintek titanyum çinko, Falzonal Novelis boyalı alüminyum çatı ve cephe kaplama ürünleri, Draco metal çatı ve cephe ekipmanları, Kling- Dach kar tutucu ve paslanmaz klipsler, Dimos metal çatı ve cephe el aletlerinin Türkiye distribütörlüğünü yapmaktadır. Zintek titanyum çinko ürünlerin 200 yıla yakın ömrü bulunuyor. Son yıllarda titanyum çinko uzun ömürlü ve dayanıklı olduğu için kamuda çok fazla kullanılmaya başlandı. İtalya menşelidir. Farklı yüzey dokuları ve renklere sahip Farzonal ürünlerini Almanya ve İtalya’dan getirtmektedir. Falzonal ürünleri bakır ve altın boyalı, granit desenli, patinalı bakır, patinalı çinko gibi farklı renk ve dokulara sahip metal çatı ve cephe kaplama malzemesidir” ifadelerini kullandı.
LİDER MARKALARIN ÜRÜNLERİ
ARCDEMA’nın distribütörlüğünü yaptığı diğer firmalar hakkında da açıklamalarda bulunan Saraç, şunları kaydetti: "Draco sadece çatı ve cephe sektöründe değil, bölme duvarcılar, tank imalatı yapanlar, elektrik, PVC ve mekanik ile ilgili sektörlere elektrikli, havalı ve şarjlı makaslar üretmektedir. Kenet makinaları, el aletleri kenetleme cakaları, rulo açıcılar, el cakaları gibi çok zengin ürün çeşidine sahiptir. Almanya menşelidir ve kendi sektörünün en iyisidir. Kling- Dach kar tutucuları ve paslanmaz klipsler üretir. Ayrıca metal çatı üzerinde solar paneller, mekanik tesisatlar geçirebilmek için farklı kenet tiplerine göre kelepçeler ve kenet çatı üstü metal, basamaklar ve platformlar üretir. Almanya menşelidir. Dimos, metal işlerinde kullanılmak üzere, makas, maşa, kenetleme el aletleri, kenet makinaları üretir ve Fransız kökenlidir. Sektörün lider markalarını bünyesinde bulunduran ARCDEMA’nın Samsun bayiliğini yapmak ve bu özel markaların ürünlerine yer vermekten memnuniyet duyuyoruz.”
99 |
Güzellik Uzmanı Fatoş Sivaslı
SOLARYUM HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
S
on yıllarda bronz bir cilde sahip olmak popüler hale gelmiştir. Bu nedenle uygun zamanı olanlar hem dinlenmek hem de bronzlaşmak amacıyla deniz kenarında güneşlenmeyi tercih etmektedir. Ancak iş temposu yoğun olan veya deniz tatilini sevmeyen kişilere, solaryum merkezlerinde yapay bir bronzlaşma imkanı sunulmaktadır. Bronzluğun en sağlıklı şekilde olabilmesi için solaryum öncesinde, sırasında ve sonrasında yapılması gerekenleri çok iyi bilmek gerekmektedir.
Solaryuma Girerken Dikkat Edilmesi Gerekenler
Solaryum Seansları Ne kadar Sürer?
Solaryumunun Yararları
Solaryum seanslarının belli bir süresi yoktur. Kullanılan makinanın özelliklerine ve ayarlanan ışın gücüne göre değişebilir. Ayrıca kişilerin ten rengi ve istenilen bronzluk seviyesi de seans süresini ve seans sayısını etkiler.
Alkol alındıktan sonra, epilasyon, ağda, cilt bakımı sonrasında solaryuma girilmemelidir. Kalıcı makyaj ve lazer uygulamalarından sonra solaryuma girilmesi sakıncalıdır. 16 yaşından küçükler solaryuma girmemelidir. Lensle solaryuma girilmez. Solaryuma girerken bronzlaşmayı kalıcılaştıran ve ciltteki nem dengesini koruyan özel solaryum kozmetikleri kullanmak yararlı olacaktır. Solaryum kremleri güneşte, güneş kremleri solaryumda kullanılmamalıdır. Mens döneminin ilk günlerinde solaryuma girilmesi kanamayı artırabilir. Vücutta D vitamini üretimi güneş veya solaryum ışığı ile gerçekleşir. D vitamini Osteoporose’ a (kemik erimesi) karşı korur ve kemikler kalsiyum ile güçlendirilir. Solaryum ışınları metabolizmayı güçlendirerek solunumu düzenler ve soğuk algınlığına yakalanma riskini üçte bir oranında azaltır. Ciltteki akne ve sivilce izlerinin tedavisinde kullanılır. Sedef hastalığı ve nörodermit gibi bazı cilt hastalıklarının tedavisinde kullanılır. Kan daha fazla oksijen taşır, daha fazla kalori harcanır ve kandaki yağ miktarı azalır. Virüslü hastalıklara karşı vücut direncini arttırır. Kalsiyum eksikliğinden kaynaklanan kramplara karşı etkilidir.
Solaryuma Kaç Günde Bir Gidilmelidir?
100 |
Solaryumla Bronzlaşma Nasıl Sağlanıyor?
Derinin rengini belirleyen üst katmanlardaki melanin denilen pigmenttir. Bu pigment ultraviyole ışınlar tarafından uyarılırsa deriyi daha koyu hale getirecek maddeler salgılar. Doğal yollarla güneş tarafından yapılan bu etki istenildiği zaman solaryumla da yapılabilir.
Solaryumda istenen bronzluğa ulaşabilmek için 6-8 seanslık bir işlem gerekir. Daha sonra ise 10 günde bir tekrarlanacak uygulamalar ile mevcut bronzluğun korunması sağlanır.
Bebeğiniz ile en mutlu karelerinizi bize gönderin; biz de onun güzel yüzünü tüm okurlarımızla paylaşalım.
Kılıçdede Mah. Ülkem Sk. Borkonut Niş İş Merkezi İlkadım / SAMSUN (0.362) 431 30 00 (0.362) 431 99 44 (0.362) 333 34 37 info@samsunhaberhayat.com
Bakmaya doyulmayan kareler
Bakmaya doyulmayan kareler Dİ Elif Evra AK & Turgay AKDİ a d v e Aile: S anlamı: Elif isminin, dost, tanıdık. Ülfet eden in anlamı: Evra ismin Hisar.
Elif Evra
Muham m Aile: Züb et Mustafa AL T ALTUNK eyde & Mehme UNKAYA t A YA M
A İhsan KOC Mustafa KOCA & a h li a S : Aile in anlamı: İhsan ismin 2. Bağış, bağışlama. e. 1. İyilik etm ışlanan şey. ağ 3. Verilen b . ik 4. Lütuf, iyil
İhsan
uham 1. Tekrar met isminin an huylara tekrar övülmü lamı: ş. 2. Birç Mustafa sahip. ok güze l 1. Temiz isminin anlam lenmiş, ı: seçilmiş , güzide.
102 |
Muhammet Mustafa
103 |
Derin Nisa
KAYA Derin Nisa & Selçuk KAYA Aile: Duygu in anlamı: Derin ismin anına uzak olan. 1.Yüzeyi tabşmiş, çok ilerlemiş. 2. Çok geli n. 3. İçten gelein anlamı: Nisa ismin Kadın.
104 |
Bakmaya doyulmayan kareler
Yusuf Ali
ŞKINSOY AR ŞENDİL Özgür ÇIN & Kıvanç ŞENDİL Yusuf Alif TA ur & Halit N Aile: Devriminin anlamı: Aile: Dilara Y m O is S ağlı Özgür TAŞKIN in anlamı: bir koşula b Serbest, hiç Yusuf isminb (a.s.)’un oğlu olan . n a y a olm 1. Hz. Ya’ku r Hz. Yusuf. in anlamı: Çınar isminı. peygambe anlamı: c a ğ a Çınar Ali isminin üksek. Yüce, ulu, y
Özgür& Ladin Çınar
DİL Laden ŞEN & Kıvanç ŞENDİL m ri Aile: Dev in anlamı: nde Ladin ismin niz ülkeleri
e erden, Akd an 1. Lâdengill ve genellikle yapışk li, lü k y e tü iç ç embe yetişen yaz veya p nılan bir bitki. e b lı, k ra p ya lla kimlikte ku reçinesi he
105 |
AR ŞENDİL Özgür ÇIN & Kıvanç ŞENDİL Aile: Devriminin anlamı: Özgür ism bir koşula bağlı Serbest, hiç olmayan. in anlamı: Çınar isminı. Çınar ağac
DIKKAT EKSIKLIĞI HIPERAKTIVITE BOZUKLUĞU NEDIR? Medibafra Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nden Uzm. Dr. Zuhal Abanoz Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ( DEHB) hakkında bilgi verdi. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) hem çocukluk hem erişkin dönemi etkileyen, ailesel geçiş gösterebilen bir psikiyatrik bozukluk olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Zuhal Abanoz ”Çocukluk döneminde yüzde 5-10 oranında görülen DEHB erişkinlerde ise yüzde 3-5 oranında görülmektedir. DEHB bazen sadece dikkat eksikliği, bazen de sadece dürtüsellik, hiperaktivite veya her ikisinin bir arada görüldüğü alt tipler olarak görülür” dedi.
106 |
BELİRTİLERİ NELER?
Çevre tarafından dağınık, aceleci, sabırsız, dalgın, unutkan, odaklanma güçlüğü çeken, fevri, bir konudan diğer konuya geçen, hep erteleyen, işleri son dakikaya bırakan kişiler olarak tanımlanır. Öğretmeninizin çocuğunuz için “ Kendi sınıfta aklı başka yerde, zeki ama kendini derse vermiyor, çok aceleci, düşünmeden yanıt veriyor, eşyalarını sık sık unutuyor, arkadaşlarıyla konuşmaktan dersi dinleyemiyor” şeklinde ifadeleri genelde altta yatan DEHB sorununa işaret eder. Bu özellikler çocuğun sürekli çevre tarafından sorumluluklarını yerine getirememesinden dolayı (sorumsuz olarak algılanır) uyarı almasına, sırasını bekleyememe, isteklerini, bazen duygu ve davranışlarını engelleyememe nedeniyle akran ilişkilerinde bozulmalara, çökkünlük yaşamaya, davranış sorunları ve bazen madde kullanımına giden süreçler yaşamasına neden olabilir.
Uzm. Dr. Zuhal ABANOZ Psikiyatri Uzmanı DEHB’te ailelerin kafa karışıklığına neden olan bir durumda çocuk tarafından sevilerek yapılan bazı haz veren aktivite ve uğraşlarda yeteri kadar kalabilmeleri, saatlerce bilgisayar oyunları ile vakit geçirebilmeleri, sıkılmamaları istese yapıyor fikrine kapılmalarına neden olur. Asıl sorunun disiplin eksikliğinin ya da çocuğunun sorumsuzluğu olarak adledilip her seferinde artan baskıyla denetim sağlanmaya çalışılır, ancak ya çok az başarılır ya da süreklilik kazanılamaz. DEHB beynin ön frontal bölgesinde görev odaklı dikkat işlevini gerçekleştiren dopamın ve norepinefrinin eksikliğiyle ortaya çıkan işlev bozukluğudur. Buna karşılık haz veren aktivite, bilgisayar oyunları oynama gibi durumlarda ise kısa süreli dikkatin gerektiği ve beynin haz bölgesinin aktive olması (nuc. accumbens) söz konusu olduğu için, çocuklar saatlerini harcadıkları halde sıkılma belirtileri göstermezler, ailelerin istese yapıyor düşüncesinin gelişmesine neden olur. DEHB’te sorunlar akademik, sosyal ve davranışsal boyutlarda kendini gösterir. Okul ve ailede eleştiriye maruz kalan, kendi potansiyelini ortaya koyamayan ve kendi denetimini sağlayamayan çocuk, farklı arkadaş ortamlarının gönüllü kurbanı olabilir.
NASIL TEDAVİ EDİLİR?
DEHB'te durumun farkında olmak, aile ve öğretmen işbirliğinin sağlanması, DEHB çocuklarına yönelik davranışsal tekniklerin kullanılması, gerektiğinde bozulmuş aile içi iletişim için uzmanla görüşülmesi, ihtiyaç halinde gerekli tedavi için değerlendirilmesi bu sorunu yaşayan çocuklar için uygulanabilecek yaklaşımlardır.
107 |
Payitaht Abdülhamit’te canlandırdığı Fehime Sultan karakteri ile başarısını perçinleyen
Başarılı oyuncu Elif Özkul
S
evilen oyuncu Elif Özkul, hafızalara kazınan Kara Sevda dizisindeki Sema karakteri ile dikkatleri üzerine çekti. Ardından bir dönem dizisi olan Payitaht Abdülhamit’te canlandırdığı Fehime Sultan karakteri ile başarısını perçinledi. Şimdilerde yeni projelerle izleyici ile buluşmaya hazırlanan genç ve yetenekli oyuncu Elif Özkul, oyunculuk serüveni, projelerini ve hakkında merak edilen her şeyi HaberHayat okuyucuları ile paylaştı. Mehtap YILDIZ
HABERHAYAT: Sizi tanıyabilir miyiz? Kendinizden biraz bahseder misiniz? ELİF ÖZKUL: Osman Yağmurdereli Sanat Akademisi’nden temel oyunculuk eğitimi aldım. Aynı zamanda Hilal Saral hocamdan oyunculuk eğitim aldım. İlk projem Kara Sevda oldu. Dizide 17 bölüm Sema karakterini canlandırdım. İkinci projem Payitaht Abdülhamit oldu. Orada da Fehime Sultan karakterine hayat verdim.
108 |
HABERHAYAT: Şu an neler yapıyorsunuz. Çalışmalar nasıl gidiyor? ELİF ÖZKUL: Payitaht Abdülhamit’te 39 bölümü bitirdim. Şu an bir dinlenme dönemindeyim. Çok farklı bir karakteri canlandırmak istiyorum. Mesela; bir deliyi canlandırabilirim. İnsanlara mesaj veren bir karakterde yer almak isterim. Uçuk karakterlere hayat vermek isterim. Bu zamana kadar ya bir mahalle kızını canlandırdım ya da bir ağır dizide yer almışımdır. Abdülhak Hamit dönem dizisiydi. Fehime Sultan’ı iyice araştırmam gerekiyordu. O döneme ait kıyafetler, konuşmaları, yemek yiyişleri… Beni zorlayan bir rol oldu ama çok büyük deneyim kazandırdı bana. Abdülhak Hamit bir nevi okul oldu benim için.
HABERHAYAT: Rollerinize nasıl hazırlanıyorsunuz? ELİF ÖZKUL: Canlandıracağım karakteri araştırıyorum. Hayat vereceğim karakter ne yediğini, ne içtiğini, nasıl davrandığını…Tüm detayları araştırırım. Rolü ne kadar iyi canlandırırsam izleyici o karakteri benimser. HABERHAYAT: Genç bir oyuncusunuz. Sektöre adım atarken tereddüt ettiniz mi? ELİF ÖZKUL: Oyunculuk sektörünü bazılarına kolay gelinebilecek bir yer olarak görüyor. Günümüzde artık daha çok popülerleşmeye başladı. Sosyal medyada bir küçük video çekilip bir anda gündem olunabiliyor. Eğitim alınmadan oyuncu olma çabasına düşülüyor. O yüzden genç yaşımda oyuncu olmanın zorluklarını tabii ki gördüm. Ama kesinlikle en önemlisi eğitim ve gözlemlemek. Gözlemlemek bir oyuncunun tam olarak beslenmesidir.
Gözlemlemek bir oyuncunun tam olarak beslenmesidir.
Benim için oyunculuk delilik demek
HABERHAYAT: Sizin için oyunculuk ne ifade ediyor? ELİF ÖZKUL: Benim için oyunculuk delilik demek. Benim için oyunculuk bir çocuktur. Rolümüzü en iyi şekilde canlandırabilmek için kamera karşısında çok rahat hareket edebiliyor olmamız gerekiyor. Küçük çocuk nasıl utanmaz her yerde oynayabilir ise bana göre de oyunculuk da öyle. Oyunculuğu hayatımda bir delilik ve çocukluk olarak görüyorum. HABERHAYAT: Halihazırda bir projeniz var mı? ELİF ÖZKUL: Hayır, halihazırda bir projem yok. Şu an gelen senaryoları değerlendiriyorum. Senaryo seçimi çok önemli. Senaryonun akışı nasıl olacak, hikayesi nedir? Bunları teferruatlı bir şekilde incelemek lazım. İçime sinen bir projede yer almak istiyorum. HABERHAYAT: Oyunculuğunu beğendiğiniz isimler kimler? ELİF ÖZKUL: Zerrin Tekindor’u çok beğeniyorum. Kendisi benim için inanılmaz bir oyuncu.
Payitaht dizisinde Osmanlı döneminde işitme engelli kişilerin canlandırılması için yapımcım ve senaristimle görüşeceğim. Dizide de bunun farkındalığını yaratmak istiyorum. Bu dönemde medya çok önemli. Madem oyuncuyuz. Bütün dünyaya bunu duyurmak zorundayız. Medyaya bunu taşımak, onlara ses vermek istiyorum. Ayrıca bu güzel röportaj için size çok teşekkür ederim. HaberHayat’ta emeği geçen herkesin eline sağlık. Okuyucularınıza ve sevenlerime sizin aracılığınızla sevgilerimi gönderiyorum.
Payitaht dizisinde Osmanlı döneminde işitme engelli kişilerin canlandırılması için yapımcım ve senaristimle görüşeceğim.
HABERHAYAT: Son olarak neler söylemek istersiniz? ELİF ÖZKUL: Sessizliğe Ses Ver benim için inanılmaz bir proje oldu. Başıma şöyle bir şey gelmişti: Bir kafede işitme engelli bir birey vardı. Bana bir şeyler anlatmaya çalıştı ama ben anlayamadım. O an kendimden utandım. Çünkü ona cevap veremedim. Hayatımın dönüm noktasıydı benim için. Büyük bir eksiğim olduğunu hissettim. Şu an çok şükür her şeyimiz yerli yerinde ama eksikliğimiz de var. İşitme engelli kişiler nasıl bizimle o şekilde anlaşabiliyorsa biz de kendimizi onlara ifade etmek zorundayız. Orada kendimde çok büyük bir eksiklik hissettim.
109 |
HABERHAYAT: Güzelliğiniz için özel yaptığınız bir şey var mı? ELİF ÖZKUL: Hiçbir şey yapmıyorum. Kendimi serbest bırakıyorum. Bence her kadın öyle olmalı. Doğallık en güzel güzelliktir. Bence hiçbir şey yapmamak lazım. Oyunculukta makyaj cildi yıpratıyor. Bu yüzden kendimi ve cildimi dinlendirmem gerekiyor. Ben de öyle yapıyorum.
Özel günler Gümüş’le güzelleşiyor “Organizasyon yaptırmak herkesin hakkı” sloganıyla yola çıkan Gümüş Organizasyon, yenilikçi çözümleri ile özel günleri güzelleştiriyor 2013 yılında kurulan ve 2 yıl önce KOSGEB tarafından en iyi gelişme gösteren firma seçilen Gümüş Organizasyon, muhteşem organizasyonlara imza atıyor. Yenilikçi ve pratik çözümleri ile hayalleri gerçeğe dönüştüren Gümüş Organizasyon; düğün, kına, nişan, sünnet, doğum günü ve açılış gibi birçok organizasyonu hayata geçiriyor.
ORGANİZASYON YAPTIRMAK HERKESİN HAKKI
Gümüş Organizasyon hakkında bilgi veren işletme sahibi Arzu Ural, “Firmamız 2013 yılında KOSGEB destekli kuruldu. 2015 yılında ise KOSGEB tarafından en iyi gelişme gösteren firma seçildi. Samsun ve çevre illere hizmet verdiğimiz işletmemizde; düğün, kına, sünnet, doğum günü, doğum odası ve açılış töreni gibi birçok organizasyonu kusursuz bir şekilde gerçekleştiriyoruz. Organizasyon yaptırmanın herkesin hakkı olduğuna inanıyoruz. Bunun için her bütçeye uygun paketler hazırlayıp, herkesi kucaklayan bir yaklaşım sergiliyoruz” dedi.
Tel: 0531 814 14 51 - 0362 435 25 50
Saitbey Mah. Kulaca Cad. No:1/E İlkadım / SAMSUN
www.samsungumusorganizasyon.com i gumusorganizasyon_samsun f Gümüş Organizasyon Samsun
ORGANİZASYONA DAİR HER ŞEY GÜMÜŞ’TE
Bir organizasyonda aranılan her şeyin bulunduğu tek adres olduklarını söyleyen Ural, “ Uygun fiyat, bol çeşit anlayışı ile hizmet vermekteyiz. Müşterilerimizin aradıkları her şeyi bulabilmeleri için, işletmemizde bir organizasyonda olması gereken birçok malzeme yer alıyor. Örneğin; bir kına organizasyonunda olması gereken kına tahtı, nedime, bindallı ve tüm kına malzemeleri işletmemizde bulunuyor. Aynı şekilde diğer tüm organizasyonlara dair her şeyin bulunabileceği tek adres Gümüş Organizasyon” şeklinde konuştu.
KUSURSUZ ORGANİZASYONLAR
Bir organizasyon için mekanın çok önemli olduğunu vurgulayan Arzu Ural açıklamalarını şöyle sürdürdü: “ Organizasyon yapılacak mekanı iyi analiz ederek eksikleri belirliyoruz ve malzemelerimizi hazırlayıp mekanı süslüyoruz. Konukların karşılanmasından uğurlanmasına kadar geçen zamanda her şey ile yakından ilgileniyoruz. Ev sahiplerine ve konuklara anın tadını çıkarmak kalıyor. Yenilikçi, pratik çözümler üreterek, sorumlu yaklaşımla Orta Karadeniz Bölgesi’nin en ekonomik ve en özel firması olmak için kusursuz organizasyonları hayata geçiriyoruz.”
111 |
ÖZEL TASARIM AHŞAP ÜRÜNLER
Demo Kapı ve Mutfak'ta Yüksek teknoloji ve 45 yıllık tecrübenin şekillendirdiği özel tasarım ahşap ürünleriyle dikkat çeken Demo Kapı ve Mutfak, 4. İnşaat Fuarı’ndaki standıyla ilgi topladı
112 |
A
hşap konusundaki 45 yıla varan tecrübesiyle sektörde fark yaratan Demo Kapı ve Mutfak, 4. İnşaat Fuarı'nda, özel tasarım ürünleriyle yerini aldı. Ahşaba duyulan sevginin, yüksek teknoloji ile birleşimiyle ortaya çıkan eşsiz ürünleri ile beğeni toplayan Demo Kapı ve Mutfak standı, vatandaşların yoğun ilgisiyle karşılaştı.
İSTEĞE GÖRE TASARIM
Genellikle kapı ve mutfak ürünleri üzerine çalıştıklarını vurgulayan Suad Sayın, "Ahşap ürünlerde özel tasarım çalışmalar yapıyoruz. Ahşabın sıcaklığını yansıtan, 7'den 70'e herkesin ilgisini çekecek özel ürünler ortaya koyuyoruz. Özel tasarım ürünler yapmaya başladık, perakende olarak iyi satış yapacağız. Karadeniz ve Türkiye çapında satış yapmayı planlıyoruz. 2-3 yıl içerisinde ihracat adımları atmayı hedefliyoruz. Fuarın etkisiyle satış ve üretim hacmimizi daha da artırarak ülke ve Samsun ekonomisine katıda bulunmayı hedefliyoruz. Kapı ve mutfak alanında ürünlerimizi müşterinin isteğine göre şekillendirebiliyoruz. Tasarım ürünlerimiz konusunda iddialıyız" diye konuştu.
İşimizi aşkla yapıyoruz AHŞABI SEVİYORUZ
ÖZENLİ İŞÇİLİK
Birbirinden özel ürünleri imal ettiklerini belirten Suad Sayın, "Tecrübemizle neyin, nerede, nasıl kullanılacağını çok iyi biliyoruz. Yüksek teknolojiyi tecrübeyle birleştirerek güzel ürünler ortaya çıkarıyoruz. İşimizi severek, heyecan ve aşkla yaptığımız için böyle güzel ürünler ortaya çıkarıyoruz. En güzel işi ortaya çıkarabilmek için azami çaba sarf ediyoruz. Tüm detaylara dikkat ederek, işimizi özen göstererek yapıyoruz" sözlerini kaydetti.
Tüm detaylara dikkat ederek, işimizi özen Cumhuriyet Mahallesi, Kandilli göstererek Adres: Cd. No:61, 55200 Atakum/Samsun Telefon: (0362) 437 32 89 yapıyoruz
113 |
Demo Kapı ve Mutfak'ın aile şirketi olduğunu vurgulayan Sayın, "Babam dedemden bu şirketi devralmış, ben de babamla beraber firmamızı ileri taşımaya devam ediyorum. Babam Yusuf Sayın'ın tecrübelerinden faydalanıyorum. Yeni bir şeyler ortaya koymanın heyecanıyla çalışıyorum. Ahşap sağlıklı olmasının yanında, dokunduğunuzda güzel his veren bir malzeme. Ahşabı seviyoruz, sevdiğimiz bir malzemeyi şekillendirmek, yeni bir ürün ortaya koymak güzel bir heyecan. İşimizi aşkla yapıyoruz" ifadelerini kullandı.
RESUL AKÇAY Spor Yazarı
Bahri ALTAY
114 |
Hani derler ya, “Uğruna canımı veririm”… Onun ki öyle bir şeydi… En az karısı ve çocukları kadar severdi Samsunspor’u… Her maç öncesi adeta üzerine vazife edercesine rakip kale arkasında durmayı, Kalecinin duyacağı, hakemler başta olmak üzere üçüncü şahısların duymayacağı ses tonunda moral bozucu, birbirinden eksantrik sözler ederdi. Kelime heybesi bu konuda bir hayli zengindi. Demoralize olurdu rakip takım kalecisi, kendinden geçerdi, en sabırlısının bile tepesi atardı. Morali bozuk kaleciye karşı oynamak, Samsunspor forvetlerinin işine yarardı haliyle. Ama şurası bir gerçek, tüm bu yaptıkları sadece ve sadece kırmızı beyazlı takımı içindi. Maç bitiminde ise yaptığı ilk iş, 90 dakika boyunca kafasını şişirip dağıttığı, keyfini kaçırıp, motivasyonunu arızaya düşürdüğü kalecinin gönlünü almak olurdu. Zaten onlarda bilirdi Bahri ağabeylerinin iyi niyetini, kalbinin temizliğini! Gönül koymazlardı…
Samsun’un ünlü, “Foto Bahri”si idi. Gazetecilik, avcılık, fotoğraf makinesi koleksiyonculuğu en büyük hünerlerindendi. O’da her fani gibi geldi, yaşadı ve gitti… Arkasında onca anı, arkadaş, dost bırakarak… Lakabı “Bahri Baba” idi… O’nu o çok sevdiği Samsunspor’u için yazdığı dua ile bir kez daha anmak isterim… Yarabbi dua eden biz Samsunsporluların işlerini ihsan, Attığımız golleri doksan, Yediğimizi noksan, Deplasman maçlarında bizlere de puan eyle Yarabbi! Bizim kaleyi iğne deliği kadar dar, Müdafaamızı geçilmez duvar, Rakiplerimizin müdafaasını tarumar, Kalelerini kırkambar eyle Yarabbi! Ey, yeri göğü yaratan Tanrım! Biz Samsunsporlu oyuncuları, Bayan seyircilerin nazarından, Kamuran hocamızın azarından, Bütün gazetelerin yazarlarından koru Yarabbi!
Biz oyuncuları, Kulüp muhasibinin nazından, Soyunma odasının ayazından, Açık tribünün avazından, Ve de hakemlerin papazından, Sen azad eyle Yarabbi! Ey Ulu Tanrım! Çektiğimiz her şutu gollük, Rakip kaleyi folluk, primlerimizi yolluk, Ayaktaki seyirciye koltuk, Ve bizlere de şampiyonluk Kısmet eyle Yarabbi! Elem tere fiş, Kem gözlere şiş, Rakip kaleyi iniş, Bizimkini yokuş, Yuh çekenleri de, Samsun Kilisesi’ne keşiş eyle Yarabbi! Her maçta yüzümüzü ak, Formaları pak, Bizleri tekmeden uzak, Ve her maçta oyuncularımıza, Başarılı oynamak nasip eyle Yarabbi! Amin…
Atakum’dan turizm atağı Seyir Tesisi açıldı
'Atakum Seyir Tesisi’, kapılarını açtı. İlçenin 4 yıllık sürede adeta çağ atladığını kaydeden Başkan Taşçı, "Seyir Tesisi, yerli ve yabancı turisti bölgeye çekecek, önemli bir turizm durağı olacak” dedi
116 |
Atakum Belediye Başkanı İshak Taşçı’nın 55’te 55 proje sözü içerisinde yer alan Atakum Seyir Tesisi, kapılarını vatandaşlara açtı. Atakum’a önemli bir tesis kazandırmanın mutluluğunu yaşadıklarını dile getiren Belediye Başkanı İshak Taşçı, "Atakum Seyir Tesisi, yeşil ile mavinin kucaklaşmasına şahitlik etmek isteyenlerin şimdiden uğrak noktası oldu’ ifadelerini kullandı.
700 KİŞİLİK DEV TESİS
Atakum’un, her şeyin olduğu gibi hizmetin de en iyisine, en güzeline layık olduğunu söyleyen Başkan Taşçı, "Bu anlayışla, hemşehrilerimizin ihtiyaçlarına en güzel şekilde cevap verecek, önemli yatırımları ilçemizle buluşturuyoruz. Atakum Seyir Tesisi'ni de bu düşünceden hareketle hayata geçirdik. Kente hakim bir noktada, Balaç Mahallesi sınırları içerisinde 30 Mart itibariyle hizmet vermeye başlayan Atakum Belediyesi Seyir Tesisi, ilçemizin muhteşem doğasını, yeşil ile mavinin kucaklaşmasını en güzel şekilde seyretme imkanı sunuyor. İçerisinde seyir terası, balkonları, kapalı alanı, çocuk parkı, kamelyalar, mescit ve yaşam alanlarını bulunduran tesisimiz 700 kişiye tam kapasite hizmet verebilecek bir donanıma sahip. Tüm hemşerilerimizi Atakum Belediyesi imzasıyla şehrimize kazandırdığımız bu güzel mekanı ziyaret etmeye davet ediyorum’ şeklinde konuştu.
TURİST AKININA UĞRAYACAK
117 |
Atakum Belediyesi Seyir Tesisi projesi ile bölgeye önemli bir merkezi daha kazandırdıklarını söyleyen Başkan Taşçı, ‘Yerli ve yabancı turistleri bölgeye çekecek, Karadeniz’in eşsiz manzarası eşliğinde keyifli vakit geçirilmesine imkan sunacak bir tesisi daha ilçemize kazandırdık. Atakum Belediyesi Seyir Tesisi'ni hizmete açmamızın üzerinden henüz birkaç gün geçmesine rağmen, vatandaşlarımızdan gördüğü büyük ilgi bizleri mutlu etti, doğru bir karar verdiğimizi bir kez daha göstermiş oldu. Türk mutfağının birbirinden güzel lezzetleri eşliğinde Atakum manzarası izleme imkanı veren tesisimiz, yeşil ve maviyi kucaklaştıran eşsiz bir manzarayı da vatandaşlarımızın önüne seriyor. En üst katında bir de dev dürbün bulunan Atakum Seyir Tesisi, örnek mimarisi ile dikkat çekerken, alanlarında uzman mutfak ve servis kadrosuyla, kısa sürede vatandaşlarımızın önemli buluşma merkezlerinden, gezi duraklarından birisi haline gelecek. İlçemize hayırlı olsun. Tüm hemşehrilerimizi bu önemli projeyi görmeye davet ediyorum’ dedi.
SAHNE’DE
DÜŞEVI OYUNCULARI’NIN GURUR GECESI 1998 yılında Samsun’da kent yaşamını değiştirmek ve tiyatro sanatına özgün, yeni ve tutarlı eserler kazandırmak için kurulan Düşevi Oyuncuları, sahnede geçen 20. yılı kutladı 20 yılda 35 farklı oyunda, onlarca oyuncuyla çalışan, birçok insan yetiştiren ve 140 bin seyirciye ulaşan Düşevi Oyuncuları, Atatürk Kültür Merkezi’nde 20. Yıl Galası ve Nevbahar oyununun galasını gerçekleştirdi. 20. yıl galası öncelikle fuaye gösterileriyle başladı. Eski oyun afişleri ve eşyalar sergilendi. Ardından Ferda Kaynar, Mübeccel Yalçın, Manolya Kul, Ebru Müjde ve Kübra Akça tarafından Anadolu Kadınları oyunundan Truva sahnesi, Vedat Kurtuluş Depe tarafından Sarı Köpek oyunundan bir sahne, Olgun Aydın tarafından Bimarhane oyunundan bir sahne, Ferda Kaynar tarafından 3. Sayfadan Kadın Hikayeleri oyunundan Laz Kızı sahnesi canlandırıldı.
20 YAŞINA GELMİŞ BİR GENÇ GİBİ
118 |
20. yılı kutlamanın mutluluğunu yaşadıklarını dile getiren Düşevi Oyuncuları Genel Sanat Yönetmeni Cem Kaynar, ‘Düşevi Oyuncuları’nın 20 yılda başlattığı hikayeler, yetiştirdiği öğrenciler, sahip olduğu dostluklar, çıkardığı oyunlar anlatmakla bitmez. Mutluyum ve gururluyum, 20 yaşına gelmiş bir genç gibi Düşevi, daha çok şeyler üretmeye istekli ve arzulu. O nedenle böyle bir gala gecesi düzenledik, aynı zamanda Nevbahar oyununun da galasını gerçekleştirdik’ ifadelerini kullandı.
119 |
Mine AKTAŞ Yaşam Danışmanlık Merkezi Kurucu & Yöneticisi Uzman Klinik Psikolog
E
vliliklerimizi çoğunlukla hayallerimizi karşılayacağını düşündüğümüz için yaparız ve hep uzun sürmesini bekleriz… Oysa ki zaman geçtikçe evli olan herkes bunu bilir, flört ederkenki insan ile evlenilen insan arasında dağlar kadar fark olduğu anlaşılır. Bunu anlamak 2-3 yıl sürer. Emin olmak için birkaç yıl daha, acaba düzelir mi için 2 yıl, biraz da itelim kakalım, işte 10 yıllık evlilik ve artık bitirmeye karar vermişiz bir bakarız ki.
Her şeyi düşünmek zorundasınız, evlenirken yaptığınızdan daha çok hem de. Çocuğun velayeti, okulu, evdeki eşyaların paylaşımı, sahip olunan taşınmazlar… Ailelere kim haber verecek? Kavga gürültüleri bilen var, bilmeyen var. “Tekrar deneseniz yavrum” sözlerini kim bertaraf edecek? Kim başvuracak boşanma için? Kim başvurursa o tazminat alamıyormuş. Öyle mi? Hayır, hayır o bir safsata, öyle bir şey yok. Her iki taraf da isterse çok kısa sürede, hatta avukatsız bile hallediyor bunu.
120 |
Bazen olmamış olayları olmuş olarak kabul eder ve ne hissettiğime bakarım. Boşanmış olsak, böyle hissetsek; her şey daha mı iyi oluyor, nasıl hissederiz kendimizi? Öyle ya, yıllar süren, kağıt üstünde kalmış bir anlaşmayı bitirmekten bahsediyoruz ve elbette bir provasını yapmak lazım.güzellik maskelerine verilen paralar yok, futbol maçlarına kota koyan da yok, geç geldin vıdı vıdıları yok, hep aynı kişiyle gece yatağa girme sıkıcılığı yok. Bu erkelere bunaltıcı gelirken, kadınlar için çoğunlukla huzurun, güvenin bir belirtisidir. Hafta sonlarına karışan yok, akşam hangi konudan huzursuzluk çıkacak kaygısı yok, istemediği insanlarla zorunluluktan görüşme derdin yok, istemediğin bir TV programını izleme zorunluluğun yok yani yok da yok…
Kendinizi bekar gibi hissediyorsunuz, ütülenecek gömlek yok, etraftan çorap toplamak yok, aldattı mı aldatmadı mı paranoyaları yok, annesi ne dedi, babası ne yaptı derdi yok,
Toplumsal baskılar, gelenek görenek bir araya gelir ve hayatını yönetmeye başlar, istediğiniz gibi yatağa girebilmek için kendinizi evlenmiş bulursunuz. Fazla tanımadan, tanıyamadan.
Aşık olalım, sevelim, her şeyi konuşalım, evlenelim, deneyelim ama olmazsa düzeltmek adına lütfen profesyonel yardım alalım…
Flört ederken; o kısıtlı zamanda hep güzel şeylerden konuşur sohbet ederiz, sanki hayat boyu böyle gidecek gibi. Kimse o buluşmalarda dağınık biri olduğundan, saçlarının döküldüğünden, sinir hastası bir annesi olduğundan, ütü ve yemek yapmaktan nefret ettiğinden, ailesiyle öyle çok içli dışlı olmak istemediğinden, işler istediği gibi gitmediği zaman çamurlaşacağından, kahveye gittiğinden, horladığından, temizlik hastası olduğundan, çocuk istemediğinden ve yaşama ilişkin birçok konudan bahsetmek istemez… Çünkü bunlar sevgilinizi elinizden kaçırtabilir. Aslında evlilikten daha çok ciddiye alınacak bir dönem varsa o da flört dönemidir... Bizi hatadan döndürür. İleride daha fazla üzülmemize engel olur. Yıllar yıllar süren evlilikler çok eskilerde kalmış. Bizler evliliği anne-babamızdan gördüğümüz gibi zanneden bir devreyiz. Benim çocukluğumda bozulan bir ev aleti tamir edilir tekrar kullanılırdı. Eski randımanı yoktu belki ama gene de iş görürdü kullanıcıyı biraz zorlasa da. Ama şimdi bozulan bir alet atılıyor ve yerine yenisi alınıyor. Artık şimdiki nesil pek taviz vermek yanlısı değil. Böylelikle fazla dayanıklı olamıyorlar. Maddi sıkıntılar, kişilik çatışmaları, aile anlaşmazlıkları, çok da sağlam olmayan evlilikleri temelden sarsıyor. Belki önce dürüst olmayı öğrenmeliyiz, sonra bireyselleşmeyi, büyüdüğümüzü kanıtlamayı, o kozayı yırtıp çıkabileceğimizi göstermeyi ve en önemlisi gelenek göreneklere her şeyimizi dayandırıp istemediğimiz şeyleri yaşamamayı başarmalıyız. Evlilikler toplumda çok tasvip edilen hatta zorlanan bir kurumdur. Yanlış kararlarla insanların hayatlarının yara aldığını bilmek istemezler. Mutsuz bir toplumun da temellerini atmaya böylelikle başlarız…
121 |
Güzel aslında değil mi? Hiçbir zorunluluğun olması güzel. Sonra birden neden evlendiğinizi hatırlarsınız ki bu sizi karmaşık duygular içine iter. Onun hasta olduğu zamanki hali gelir gözünüzün önüne, üzülürsünüz. Yaptığı şakalar, cilveler gelir aklınıza gülümsersiniz. Bunca zaman beraber aştığınız zorlukları düşünürsünüz, hüzünlenirsiniz. Kısaca hatırladıklarınızla yine başladığınız yere dönersiz. Düzeltebilir miyiz? Belki 1-2 yıl daha. Beni anlar mı acaba? Biraz daha çaba harcasak mı, iyi tarafları da var aslında? Belki birçok kişi kızacak bana ama dürüstçe söylemeliyim ki bu düşünceler boşa harcanacak zaman demektir. Yani, eğer bu kadar zaman evli kaldığınız birinden boşanmayı düşünüyorsanız, uzatmanın anlamı yok demektir. Geçmişteki jenerasyon ne için evlenmişti bundan pek emin değilim ama kendi jenerasyonumu az çok anlayabiliyorum.
122 |
123 |
124 |
BEN KÜLLERINDEN DOĞAN DENIZ’IM, ZÜMRÜDÜANKA MISALI!
D
AŞK ŞARKILARININ USTA YORUMCUSU
DENİZ SEKİ
Aşk şarkılarının usta yorumcusu Deniz Seki, sanat dünyasına hızlı bir dönüş yaptı. 3,5 yıl süren mahkumiyeti bittikten sonra İstanbul People’ da sahneye çıkmaya başlayan Seki, gece hayatında yükselişe geçen Türkçe canlı müzik furyasının başını çekenlerden biri oldu. Arkasından ‘Popstar 2018’ geldi. Bu sırada mide ameliyatı geçirdi, kilo verdi, saçlarının rengini değiştirdi. Şimdi bir yandan Popstar yarışmasında jüri üyeliği yapıyor, bir yandan yeni albümünün hazırlıklarını sürdürüyor. Deniz Seki, cezaevindeki zor günleri ve gelecek planlarını HaberHayat okuyucuları ile paylaştı. Küllerinden yeniden doğan Seki’nin hikayesi sizlerle...
125 |
Mehtap YILDIZ
HABERHAYAT: Hayatınızı bir cümleyle özetlerseniz, bu cümle ne olurdu? DENİZ SEKİ: Bu Deniz’in hikâyesi... Ben küllerinden doğan Deniz’im, Zümrüdüanka misali! HABERHAYAT: Yaşadıklarınız bir film olsa, adı ne olurdu? DENİZ SEKİ: “Deniz’in Dibi” olurdu. Ardından da “Mutluluğa Söz Verdim” adında bir devam filmi gelirdi. HABERHAYAT: Hiç dibi gördünüz mü? DENİZ SEKİ: Tabii gördüm, görmez olur muyum? HABERHAYAT: Çok canınız yandı mı? DENİZ SEKİ: Çok canım acıdı, çok yandım. Yandım ama bir şekilde piştim. Ağır bedeller ödedim. Bu bedeller belki güzel şarkılar doğurdu ama yakınlarımı ve sevenlerimi üzdü. Ne yapalım, hayata her şey dahil.
HABERHAYAT: 1192 gün 10 metrekare bir alanda yaşamak sizi nasıl etkiledi? DENİZ SEKİ: Sabretmeyi, tevekkülü, hayata daha geniş bir açıdan bakmayı öğrendim. Çok daha fazla güçlendim. Hayatta en önemli şeyin özgürlük olduğunu, halıya basmanın, annemin elini tutmanın bile özgürlük içerdiğini bilmiyordum. Her şeyin değerini anladım. Bu yüzden kimsenin kimseye kızmasına, kendi dertlerinde boğulmalarına gönlüm el vermiyor. Beterin beteri var! HABERHAYAT: İçeride en çok neyin özlemini duydunuz? DENİZ SEKİ: Sevgi, sevgi, sevgi... Sevdiklerime sarılmak, sahne ve şarkı söylemek... HABERHAYAT: Çok ağladınız mı? DENİZ SEKİ: Çok ağladım, gözyaşlarımı sildikten sonra aynaya bakıp “Deniz ayağa kalk, yürü, sorumlulukların var!” diye kendime telkinlerde bulundum. HABERHAYAT: Yaşadığınız en büyük zorluk neydi? DENİZ SEKİ: Bunlar artık geride kaldı. Neyin ne olduğunu herkes biliyor. Gerçekten haksızlığa uğradığımın herkes farkında. Bir gün mutlaka iade-i itibarımı alacağım. Bu benim kendime olan sözüm. HABERHAYAT: “Keşke şöhret olmasaydım. O zaman her şey daha kolay olurdu” dediğiniz oldu mu? DENİZ SEKİ: Tüm dünyada böyle ama bizim ülkemizde ‘kadın şöhret’ olmanın bedeli daha ağır. Hele de yalnızsanız... Ben de çok yalnız oluşumla, arkamda güçlü birinin olmamasıyla yüzleştim. Kupkuru bir şöhretim varmış. Adımın benden başka herkese faydası varmış, bir bana yokmuş. HABERHAYAT: İçeride şöhretin ayrıcalıklarını yaşadınız mı? DENİZ SEKİ: Hayır. Orada sıfatlar kapıda bırakılıyor. Ben orada ‘Deniz’dim. HABERHAYAT: Orada dostlarınız oldu mu? Hala görüşüyor musunuz onlarla? DENİZ SEKİ: Evet, oradaki dostluklar bambaşka. Benden daha ağır yarası olanlara dokundum. Ben çıkarken hem gitmemi istiyorlar hem “Biz sensiz ne yapacağız?” diye üzülüyorlardı. Çünkü onların enerjisi, çiçek bahçesiydim. HABERHAYAT: Dostunuzu düşmanınızı anladınız mı bu süreçte? DENİZ SEKİ: Tabii, kocaman bir elek gibi... Hepsine tebessümle bakıp “Canınız sağ olsun” diyecek tevekküle sahip oldum. Kimseye kızgınlığım, kinim yok.
126 |
HABERHAYAT: 15 yıl sonra yeniden ‘Popstar’la ekrana döndünüz. İlk bölümde sizi biraz durgun bulanlar olmuş... DENİZ SEKİ: İnsanlar ellerini vicdanlarına koysun. Bu kadar yaşanmışlık üzerine 3,5 yıl sonra ilk canlı yayınımdı. Armağan (Çağlayan) hariç Bülent (Ersoy) Hanım ve Can Bonomo’yla birbirimizi yeni yeni tanıyoruz. İster istemez bir çekingenliğim var, geçecektir.
SABRETMEYI, TEVEKKÜLÜ, HAYATA DAHA GENIŞ BIR AÇIDAN BAKMAYI ÖĞRENDIM
HABERHAYAT: Bülent Ersoy’la çalışmak nasıl? DENİZ SEKİ: Çok şen şakrak bir kadın, müziği çok iyi bilen biri. Çok komik ve hayat dolu. HABERHAYAT: Yeni nesil yarışmacıları nasıl buldunuz? DENİZ SEKİ: Fazla yaralılar. Yeni nesil yarışmacılarda arabesk ruh çok... Yarışmacıların hikâyeleri birbirinden trajik. Zamanla göreceğiz.
HABERHAYAT: Yarışmayla birlikte imajınız da değişti. Saçlarınızı kızıla boyattınız. “Bunalıma girdi” diyenler var... DENİZ SEKİ: Annem beyin ameliyatı geçirdi, bir aydır hastanede yatıyor. Hemen hemen her gün yanındayım. Hayatımda böyle sorunlar varken bile güne umutla bakıyorum. Bunu söyleyenler, benim yaşadıklarımın dörtte birini yaşasalar akıl hastanesine giderlerdi. Bunalımda değilim, mutluyum. HABERHAYAT: Bir yandan da stüdyodasınız, yeni albümünüzü hazırlıyorsunuz. Nasıl gidiyor çalışmalar? DENİZ SEKİ: İskender Paydaş’la çalışıyoruz. Şehrazat, bir şarkıyı özgürlük hediyesi olarak verdi. Ayla Çelik, Serkan Seki birer şarkı yazdı. Yeni albümde Sezen Aksu ve Ahmet Kaya cover’ları ve benim yazdığım şarkılar olacak.
127 |
HAYATTA EN ÖNEMLI ŞEYIN ÖZGÜRLÜK OLDUĞUNU, HALIYA BASMANIN, ANNEMIN ELINI TUTMANIN BILE ÖZGÜRLÜK IÇERDIĞINI BILMIYORDUM.
HABERHAYAT: Konu ‘Popstar’ olunca eski yarışmacılardan Bayhan’la geçmişte yaşadığınız polemik de akla geliyor… DENİZ SEKİ: Biz onunla helalleştik!
HABERHAYAT: İçerideyken yeni şarkılar ürettiniz mi? DENİZ SEKİ: Adalet Bakanlığı, görme engelliler için ayrılmış olan okuma odasında çalışma izni verdi. O odada haftanın dört günü çalıştım. Gitar kursuna gidip gitar çalmayı öğrendim, şarkılar yazdım. HABERHAYAT: Mide küçültme operasyonu geçirdiğinizi söyleyenler de yağlarınızı aldırdığınızı iddia edenler de var. Hangi işlemi yaptırdınız? DENİZ SEKİ: Zayıflamak için tüp mide ameliyatı yaptırdım.
MIDE AMELIYATI OLMAMIN BIRINCI SEBEBI SAĞLIK
HABERHAYAT: Kilolarınızdan çok mu rahatsızdınız? DENİZ SEKİ: Mide ameliyatı olmamın birinci sebebi sağlık. Metabolik sendrom denen vücudun ‘artık yeter’ diye alarm verdiği bir sendrom yaşadım. Ona ulaştığınız zaman zaten bu ameliyatı olmak zorunda kalıyorsunuz. Birçok tahlil yaptırdım. Çok araştırdım ve zor bir karar verdim. Çünkü kilom tehlikeli boyutlara gidiyordu. Doktorum Hasan Altun’a güvenip ameliyat oldum. Ayrıca ameliyat olmasam da ne yapıp ne edip zayıflamak zorundaydım.
HABERHAYAT: Geçmişteki pişmanlıklarınız neler? Sizce nerede hata yaptınız? DENİZ SEKİ: Keşkelerim hiç olmadı. Yaşaya yaşaya öğreniyorsun ve o zaman büyüyorsun.
HABERHAYAT: Neden? DENİZ SEKİ: Çünkü ben bir markayım. Seyirci ve dinleyici, ilk gün çıktığımız raftaki halimiz neyse onu görmek istiyor. Ama hayat bazen buna müsaade etmiyor. 1192 gün küçücük bir yerde yaşayan bir insan, özgürlüğüne kavuştuktan sonra kilo da alabilir. Bunu kendime hak gördüm.
HABERHAYAT: Aşk seçimlerinizde hata yaptığınızı düşünüyor musunuz? DENİZ SEKİ: Mutlaka hatalar yapmışımdır ki bazı şeyler yaşadım. Yanlış seçim dediğimiz her şey tecrübe. Kimsenin arkasından konuşmayı sevmiyorum. Yaşanmış, yaşanmıştır.
128 |
HABERHAYAT: Peki, kaç kilo verdiniz? DENİZ SEKİ: Bir ayda 15 kilo verdim. Sıvıyla besleniyordum, şimdi pürelere geçtim, minik minik köfte ve balıklar yemeye başladım. Bu ameliyatla sadece midem küçülmedi, hazmedemediğim birçok şeyi de attım, kurtuldum, yenilendim. ‘Popstar’ çekimleri, People’daki sahnem, konserlerim... Hepsini büyük bir enerjiyle yapıyorum, bu da sağlıklı olduğumun göstergesi. HABERHAYAT: 10 yıl önceki Deniz’i görseniz ona ne öğütlersiniz? DENİZ SEKİ: “Herkesi kendin gibi sanma” derdim.
HABERHAYAT: İlişkide partnerinize hemen inanan biri misiniz? DENİZ SEKİ: Güvenmek isteyen bir kadınım. Bunun yanında sevgi de önemli. Dünyayı hala sevginin kurtaracağına inananlardanım.
HABERHAYAT: Bundan sonra hayatınıza giren erkek nasıl biri olur? DENİZ SEKİ: Artık üzülecek yerim kalmadı, mutluluğa söz verdim ve kalbimi hiç kirletmedim. Bundan sonra şarkı yazıp söyleyerek dünyayı gezmek, yeni kültürler keşfetmek istiyorum. HABERHAYAT: Son olarak HaberHayat okuyucularına neler söylemek istersiniz? DENİZ SEKİ: Tüm okurlarınıza sevgilerimi gönderiyorum. Zor dönemlerimde yanımda olan herkese sonsuz teşekkürler. Artık çok daha güzel günlerde sevenlerimle buluşacağım. Beklesinler…
129 |
ARTIK ÜZÜLECEK YERIM KALMADI, MUTLULUĞA SÖZ VERDIM VE KALBIMI HIÇ KIRLETMEDIM
PROSTAT TEDAVİSİNDE GECİKMEYİN! Medicana Samsun Hastanesi Üroloji Bölümünden Op. Dr. Ahmet Gençbay prostat kanseri tanısında kullanılan PSA testi konusunda bilgi verdi;
Prostat Spesifik Antijen (PSA) Nedir? PSA değerleri Nasıl Olmalıdır? Prostatik Spesifik Antijen (PSA) erkeklerde bulunan Üroloji prostat organının bir Op. Dr. Ahmet Gençbay salgısıdır. PSA genel olarak meni içerisinde bulunmasına rağmen, çok az miktarda kanda bulunur. Prostat Kanserinin (PK) erken tanısında kullanılan bir testtir. PSA hem normal prostat dokusunda hem de tümör dokusunda üretilir. PSA testi, bir erkeğin prostat kanseri olup olmadığının tahmininde kullanılmakta ancak kesin bir sonuç vermemektedir. PSA prostata özel olup, prostat kanseri için özel değildir. Kanser dışındaki bazı durumlarda mesela prostatın iyi huylu büyümesinde, prostat enfeksiyonlarında, ejakülasyon (boşalma), kateterisazyon (sonda uygulamaları), sistoskopi, transrektal ultrasonografi, prostat ameliyatlarından sonra artabilir.
130 |
Normal PSA Değerleri Nedir? PSA’nın normal kabul edilebilir bir değeri yoktur. Prostat kanser olasılığını ekarte eden güvenli bir PSA değeri bulunamamıştır. Sağlıklı erkeklerin çoğunda 4 ng/ml. altındadır. PSA değeri ne kadar yüksekse, prostat kanser ihtimali de artar. PSA değeri 4’le 10 arasındaysa prostat kanseri olma olasılığı yaklaşık 4’te 1’dir. Bu değer 10’un üzerindeyse olasılık %50’nin üzerindedir. Ancak, PSA değeri 4’ün altındaki erkeklerde, prostat kanserine yakalanabilir. PSA değerleri yüksek çıkarsa veya parmakla makattan yapılan muayenede anormal durum-sertlik varsa prostat kanserine yönelik daha ileri incelemeler geciktirilmeden yapılmalıdır . Bu belirtiler varsa mutlaka doktora gidin Prostat büyürken idrar yolunu tıkayarak idrar akışını engellemeye başlar . Tıkanıklığın derecesine göre basit işeme bozukluğundan idrarı hiç yapamamaya kadar giden ciddi sorunlar görülebilir . Eğer aşağıdaki belirtilerden birinden yakınıyorsanız sizde de prostat büyüme sorunu başlamış olabilir . •Sık sık idrar çıkma, •Gece idrar kalkma,
•Ani ve karşı koyulması güç bir idrar isteği ve/veya idrar kaçırma, •İdrar yaparken yanma, •İdrarda kan görülmesi, •İdrar akım hızında azalma, •İdrar yapmaya hazır olunmasına rağmen, idrar başlamasının gecikmesi, •Kesik kesik idrar yapma, •İdrar yaparken ıkınma (işemenin son aşaması hariç), •İşeme sonrası tuvaletten kalktıktan sonra istem dışı idrar damlaması, •Mesaneyi tam boşaltamama hissi (idrarını yaptıktan sonra).
PSA Yüksekliği Ne Anlama Gelir? PSA yüksekliği prostatla ilgili bir sorun olduğu anlamına gelir . PSA yüksekliği olan her dört erkekden birine prostat kanseri teşhisi konulmaktadır. PSA değeri yükseldikçe kanser görülme olasılığı o kadar artar. Prostat Kanseri dışında diğer faktörler de kanda PSA seviyesinin yükselmesine neden olabilir.; *İyi huylu prostat büyümesi; PSA üreten hücrelerin etkinliğini ve sayısını artırarak PSA’da yükselmeye neden olur . *İleri yaş; prostatta yaşla birlikte PSA değerlerinde yükselme olabilir . *İdrar yollarının ve prostat bezinin enfeksiyonu (prostatit) ; prostat kanseri ve iyi huylu büyümesinin aksine her yaş grubunda görülebilmektedir . *Ejakülasyon (boşalma), *Bisiklet sürmek, ata binmek, *İdrar yollarına sonda uygulanması, *Sistoskopi gibi tıbbi girişimler, *Prostat biyopsisi, *Prostat ameliyatları Prostat Kanseri; PSA yükselmesine neden olan en kötü hastalıktır. Prostat kanserinin neden ortaya çıktığı kesin-tam olarak bilinmemele birlikte aşağıdaki etkenler prostat kanseri riskini artırır . •Aile-yakın akrabada prostat kanser varlığı ( kalıtsal ) •Daha önce başka bir kansere yakalanmış olmak ( immün yetmezlik ) •Aşırı yağlı diyet •Obezite ( aşırı kilo) •Sigara – Alkol tüketimi •Sık geçirilen cinsel yolla bulaşan hastalıklar •İdrar yollarının sık iltihabı •Vazektomi ( meni kanalının bağlanması ) Unutmamak gerekir ki prostat kanseri erken evrede yakalanırsa yüzde yüze yakın tedavi edilebilmektedir . İlerlemiş evrede ise hastalığın olağan seyrinde sadece hastanın konforunu koruyucu , şikayetlerini azaltıcı tedaviler verilmektedir . Basit bir RT ( rektal tuşe ) denen parmakla prostat muayenesi ve PSA tahlili ile gerekirse TRİB dediğimiz prostat biopsisi yaparak prostat kanserini erken evrede yakalama şansımız vardır .
Yine diyoruz ki kanserden korkma geç kalmaktan kork!
131 |
SAMSUN'UN ILK VE TEK EGZERSIZ DANIŞMANLIK VE OMURGA SAĞLIĞI MERKEZI Samsun'un ilk ve tek egzersiz danışmanlık ve omurga sağlığı merkezi Egzerfiz Egzersiz Danışmanlık, kişiye özel egzersiz planlamaları ve ağrılara karşı sunduğu farklı çözümleriyle yaşam kalitesini yükseltiyor Alanında uzman fizyoterapistlerin tecrübeleri ışığında faaliyet gösteren Egzerfiz Egzersiz Danışmanlık, üyelerinin yaşam kalitesini arttırıyor. Sağlıklı ve aktif bir hayata kavuşmayı sağlayan Egzerfiz Egzersiz Danışmanlık; bilişsel egzersiz terapi yaklaşımını (BETY), Klinik pilates, pilates, reformer pilates, hamile pilatesi, duruş bozukluklarında (kifoz, lordoz, skolyoz) egzersiz tedavisi, yoga, manuel terapi, masaj (klinik masaj, reflexoloji, manuel lenf drenajı, cupping), inkontinans (idrar ve gaita kaçırma) tedavisi gibi birçok alanda profesyonel hizmet sunuyor.
ÜÇ BOYUTLU SKOLYOZ HİZMETİ
132 |
Egzerfiz hakkında bilgi veren işletme ortağı fizyoterapist Sibel Yıldız Pehlivan, “Egzerfiz’i ortağım Tuğba Özbek ile geçen yıl hizmete açtık. Merkezimizde skolyozdan Fizyo terapiye, egzersiz danışmanlığından yogaya, pilates’ten masaja kadar birçok alanda hizmet veriyoruz. Samsun’da üç boyutlu skolyoz tedavisi sunan tek merkeziz. Skolyoz, omurganın yana doğru eğilmesi ve kendi etrafında dönmesidir. Normal ve sağlıklı omurgada, omurlar arkadan bakıldığında yukarıdan aşağıya boyun, sırt ve bel bölgelerinde düz bir hat şeklinde uzanır. Skolyoz da ise omurlar sağa veya sola doğru yer değiştirir ve aynı zamanda kendi eksenleri etrafında döner. Skolyoz tedavisi ile omurga, boyun, sırt ya da bel bölümünde olabilecek C ya da S şeklindeki eğriliği gidererek hastayı eski sağlığına kavuşturuyoruz” dedi.
SKOLYOZ TEDAVİSİ
Skolyoz tedavisinde hastanın tedaviye katkısının çok önemli olduğunu söyleyen Pehlivan, “Hastanelerde skolyoz tedavisi 15-20 gün gibi kısa zaman zarfında yapılıyor. Ama bu süre hastanın tedavisi için yeterli olmamaktadır. Merkezimizde en az bir saatlik seanslarla skolyoz tedavisi gerçekleştiriyoruz. Skolyoz hastalığında, omurgadaki eğriliğin derecesi ve hastanın tedaviye katkısı çok önemli. Her şeyin olumlu ilerlediğini varsaydığımızda, sekiz seansta çok ciddi ilerleme kaydediliyor. Skolyoz olmamak için, kişilere doğru postür öğretilmeli, çantalar tek omuzda taşınmamalı, masa başında çalışanlar masalarını tek bir tarafa yoğunluk vermeyecek şekilde düzenlemeli, anne-babalar çocuklarını gözlemlemeli ” şeklinde konuştu.
KLİNİK VE HAMİLE PİLATESİ
YAŞAM KALİTESİNİ ARTTIRIYORUZ
Bilişsel Egzersiz Terapi Yaklaşımını Samsun’da uygulayan tek merkez olduklarını söyleyen Özbek, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “BETY, pilatesin içerisinde dansın da yer aldığı bir uygulamadır. Ağrı yönetimi, duygu ve durum bilgi yönetimi ve akıl beden bilgi yönetimi bir seansın içinde bütünleştirilir. Dans terapi, sağladığı otantik hareket ile duygu durum, ağrı, spazm kısır döngüsünü kırmak için seansa ilave edilir. Amaç, bedenin kontrolünü öğretmek ve buradan hastalığa değişim için bir fırsat gözü ile bakma anlayışını, hayatın kontrolünde kullanmaktır. Egzerfiz Danışmanlık Merkezi olarak, birçok egzersiz yöntemini olduğu gibi BETY terapi yöntemini de Samsun’da uygulayan tek merkeziz. Mesleğimizi en iyi şekilde icra edebilmek ve insanlara faydalı olabilmek için açtığımız merkezimizde, üyelerimizin yaşam kalitesini arttırmak için azami çaba sarf ediyoruz. Sağlığını önemseyen herkesi merkezimize bekliyoruz.”
0552 245 92 72
Abdulhakhamit Cad. No:18 Göçmenler Apt. Kat:5 (56’lar) İlkadım/SAMSUN f egzerfiz .egzerfiz www.egzerfiz.com
133 |
Pilates egzersizleri ile ilgili açıklamalarda bulunan Tuğba Özbek ise, “Merkezimizde klinik ve hamile pilatesi hizmeti de veriyoruz. Klinik pilates, semptomları tekrarlayan veya kronik kas iskelet sistemi hastalığına sahip, romatizmal, duruş bozukluğu olan hastalar veya vücut algısını geliştirmek isteyen sağlıklı kişiler için uygun bir yöntemdir. Merkezimizde klinik pilates seanslarımız, klinik pilates eğitimi almış fizyoterapistlerimiz tarafından, hastalar değerlendirildikten sonra 6 - 8 kişilik gruplar halinde yapılmaktadır. Hamile pilatesi programında ise anne adaylarına hem gebelik boyunca yaşayabileceği problemleri azaltmaya yönelik hem de doğum sonrası bebek bakımında kolaylık sağlayacak çeşitli kas kuvvetlendirme ve esneme hareketleri çalıştırılmaktadır. Ayrıca hamile pilatesi programımızda yer alan pelvik taban çalışmalarıyla anneye normal doğum sırasında büyük öneme sahip olan pelvik taban kasları tanıtılmakta ve çalıştırılmaktadır. Hamile pilatesi yapan annelere program sırasında doğru nefes alıp verme teknikleri de öğretilerek, normal doğum eylemini kolaylaştırmaya yönelik katkı sağlanmaktadır. Hamile pilatesi, doğum sonrasında sağlıklı kilo ve kas kuvvetine çabuk ulaşmayı da kolaylaştırmaktadır” şeklinde konuştu.
Samsun Büyükşehir Belediyesinde Güçten Düşmüş Hayvan Bakım Merkezinde kediler, yemeğe Mozart'ın Türk marşı bestesiyle davet ediliyor. Mozart'ı duyan kediler yemek verilecek alana akın ediyor Sahipsiz sokak hayvanlarına kurduğu doğal yaşam alanında bakım hizmeti veren Samsun Büyükşehir Belediyesi Güçten Düşmüş Hayvan Bakım Merkezi, ilginç bir uygulama başlattı. Kedileri müzikle eğiten veteriner hekimler, hayvanları yemeğe Mozart’ın 'Turkish March' bestesiyle davet ediyor.
HER TÜRLÜ KONFOR VAR
134 |
Sahipsiz ya da bakıma muhtaç hayvanların gözetim altına alınarak doğal yaşam alanında daha rahat yaşamaları amacıyla Güçten Düşmüş Hayvan Bakım Merkezini kuran Samsun Büyükşehir Belediyesi, 2013 yılından beri hizmet veriyor. Aşağı Avdan Mahallesi'ndeki 165 dönüm arazi üzerine kurulu merkezdeki kedi kasabası ise görenleri şaşkına çeviriyor. Türkiye'de benzeri olmayan doğal yaşam alanında, kediler için her türlü konfor sağlanıyor. Oyun parkından, tek katlı ahşap barınaklara kadar çok sayıda imkana sahip bakımlı kediler büyük ilgi görüyor. Öğrencilerin ve hayvanseverlerin sık sık ziyaret ettiği kedi kasabasına yurt dışından da ilgi giderek artıyor. Çin’den gelen basın mensupları, merkezi ve sakinlerini çektikleri belgesellerle ülkelerinde tanıtıyor.
BÜYÜK MUTLULUK VERİYOR
Veteriner Hekim Hande Yaman, kedilerin içgüdülerinin hassas ve kuvvetli olduğunu kaydetti. Uygulama ile başarılı sonuçlar aldıklarını dile getiren Yaman, "Kedi kasabamızda yemek dağıtımını, müzik eşliğinde yapıyoruz. Genel olarak zaten seçtiğimiz bir müziği çalıyorduk. Yemek saatinde ise onlara Mozart’ın Türk Marşı bestesini çalıyoruz. Bu müzik, kediler üzerinde ayrı bir etkiye neden oldu. Müziği duyan kediler, ikinci gün yemek alanına doğru yürümeye başladığını gördük. Bu da bize büyük mutluluk veriyor" diye konuştu.
TÜRK MARŞI ÇALINIYOR
Kasabada yaşayan 515 kediyi müzikle eğitme konusunda çalışmalara başlayan Güçten Düşmüş Hayvan Bakım Merkezi veteriner hekimleri, düzenli çaldıkları müzikle hayvanları gözlüyor. Yemek saatinde müzik tarihinin en büyük bestecilerinden Wolfgang Amadeus Mozart ın dünya ünlü eseri Türk Marşı (Turkish March) çalınıyor. Müziği duyup yemek saatinin geldiğini anlayan kediler, süratle toplanarak görevliyi bekliyor. Yemekleri alan görevliyi takip eden yüzlerce kedi, dağıtım yapılacağı konteynere birlikte gidiyor. Kaplara konulan yemekleri yiyen kediler, ardından oyun alanında vakit geçiyor.
STEAK!
HOUSE
T-Bone Steak Adını ortasında bulunan ‘T’ şeklindeki kemikten akan T-Bone Steak’in diğer etlerden en büyük farkı ‘T’ kemiğinin her iki yanında birbirinden farklı etlerin bulunmasıdır. Birçok steak ürünü gibi T-Bone Steak’te Amerika’dan dünyaya yayılmış lezzetlerdendir. Dananın omur kemiğinin ortadan kesilmesiyle kontrfile ve bonfile kısmının arasındaki ince ‘T’ şeklindeki kemikle birlikte çıkarılır.
Doğan ÜYÜK Et Atölyesi Kebap&Steakhouse İşletmecisi
136 |
Kontrfile, dananın sırt kısmında bulunan et grubundandır. Antrikota göre daha az yağlıdır fakat biraz daha serttir. Yağsız et isteyenlerin tercihidir. T-Bone’un diğer tarafındaki bonfile ise tamamen sinirsiz ve yağsızdır. En yumuşak et olarak bonfileyi söyleyebiliriz. T-Bone Steak’te hem bonfilenin yumuşaklığını hem de kontrfilenin lezzetini tadabilirsiniz. Dış katmanındaki yağı ise pişirme esnasında yumuşayıp oldukça lezzetli bir hal alır. Gramaj olarak birçok işletme farklı gramajlarda sunsa da biz kalınlık ve pişme açısından ortalama 400 gram ağırlığında olmasını ideal buluyoruz. Dilim olarak inceltmek veya parçalamak mümkün olmadığı için mutlaka uzun süre marine edilmeli, etin marineyi içine çekip yumuşaması ve lezzetini içinde tutması sağlanmalıdır. Aksi takdirde etiniz piştiğinde istediğiniz yumuşaklığa ulaşmayabilir. Her ne kadar evde pişirmesi zor bir ürün olsa da evde yapabileceğiniz yöntemi kısaca tarif edecek olursam, T-Bone Steak’i krema ( krema
yoksa süt de kullanılabilir), saf sızma zeytinyağı, roze marine otu, tane karabiberle marine edin ardından etinizi dolaba koyun. Etinizin dolapta mutlaka en az bir gün dinlenmesi gerekir. Marinasyon işleminin ardından özel bekleme odalarında 3 hafta etlerimizi dinlendiriyoruz. Etinizi dolaptan çıkardıktan sonra ise birkaç saat çözülmesini bekledikten sonra kızgın dökümde her iki tarafını birer dakika mühürleyip, ardından istediğiniz pişme derecesine göre pişirebilirsiniz. Eğer bu zahmete girip risk almak istemiyorsanız; sizleri etin en güzel halini sunduğumuz Et Atölyesi’nde ağırlamaktan mutluluk duyarız.
137 |
138 |
Reyting rekorları kıran Kara Sevda dizisi ile yıldızı parlayan yetenekli oyuncu Ali Burak Ceylan, ardından beğenilerek izlenen Kalp Atışı’nın hırslı doktoru Oğuz karakteri ile izleyicinin kalp atışını hızlandırdı. Başarılı oyunculuğu ve yakışıklılığı ile kendine hayran bırakan Ceylan, sosyal sorumluluk projelerine verdiği destekle de takdir topluyor. Atçılık ve antrenörlük eğitimi alan ve bir dönem bedensel ve zihinsel engelli kişilere atla terapi olanağı sağlayan Ceylan, şimdilerde işitme engellilerin toplumun içinde daha çok yer alması için destek veriyor. Tufan ve Oğuz karakterinden sonra sürpriz bir projeyle izleyici karşısına geçmeye hazırlanan, son dönemin en gözde oyuncularından Ali Burak Ceylan ile oyunculuk serüveninden sosyal sorumluluk projelerine kadar her şeyi konuştuğumuz keyifli söyleşinin detayları sizlerle… Mehtap YILDIZ
HABERHAYAT: Samsun’a hoş geldiniz. Daha önce gelmiş miydiniz Samsun’a? Nasıl buldunuz? ALİ BURAK CEYLAN: Hoş bulduk. Biz teşekkür ederiz ilginize. Daha önce Elif Özkul ile birlikte kısa bir gezinti için gelmiştim Samsun’a. Çok güzel bir hava karşıladı bizi Samsun’da. Hem Samsun halkının hem sizlerin enerjisi ve güler yüzü ile Samsun bir kez daha bize ‘hoş geldiniz’ demiş oldu.
HABERHAYAT: İşitme engelliler ile ilgili önemli bir sosyal sorumluluk projesine destek veriyorsunuz. Neler söylemek istersiniz? ALİ BURAK CEYLAN: Sağır vatandaşlarımızla ilgili bir sosyal sorumluluk projesi kapsamında çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Bir gün sağır vatandaşlarımızla, işitme engeli olmayan yöneticiler, başbakanlar, bakanlar, kaymakamlar, belediye başkanları, yer değiştirmiş olsaydı nasıl bir dünya olurdu? Eviniz yanıyor, bunu bildirmek için itfaiyeyi arıyorsunuz, telefonun başında sağır bir vatandaş var. Evinizin yandığını söylüyorsunuz ama duymuyor. Eviniz yanıyor, kül oluyor. Doktora gidiyorsunuz. Büyük bir hastalığınız var, belki de öleceksiniz. Belki bir kurşun var bedeninizde, ameliyat olmanız gerekiyor ama doktor söylediğinizi anlamıyor. Bir belediyede işleminiz var. Sağır bir belediye başkanına derdinizi anlatıyorsunuz, sizi anlamıyor. Öğretmeniniz sağır, soru soruyorsunuz cevap veremiyor. Dünyada bir gün işitme engeli olanlar ve olmayanlar yer değiştirmiş olsaydı, bu zorluklarla karşılaşabilirdik ama bu zorluklarla şu anda o insanlar karşılaşıyor. Duyan, konuşan, rahat iletişim kuran bizler, çoğunlukta olduğumuz için bu durumun farkına varamıyor, onları anlayamıyoruz. HABERHAYAT: Peki, bu durumu iyileştirebilmek için neler yapabiliriz? Farkındalığı nasıl arttırabiliriz? ALİ BURAK CEYLAN: Sağır vatandaşlarımızın bu durumunu nasıl avantaja çevirebileceğimizi düşünmemiz gerekli. Mesela; neden güvenlik görevlileri sağır vatandaşlardan oluşmasın? Dünyanın bence en iyi hareket gözlemleyen insanları işitme engelliler. Samsun’da 8 bin sağır vatandaş var. Hastaneye gittiklerinde dertlerini anlatabilecekleri beden dili uzmanı neden olmasın? Bir sağır vatandaşımız, “Ben dizileri izliyorum ama anlamıyorum. Dizilerin internete giren bölümlerinde alt yazı olsun istiyoruz” dedi. Bunun için girişim başlattık. Herkes kendi meslek grubu ile alakalı elini taşın altına koyabilmeli. HABERHAYAT: Atçılık ve antrenörlük bölümü mezunusunuz. Atla rehabilitasyona yönelerek bedensel, zihinsel engelli kişilere terapi hizmeti verdiniz. Tedavilerden nasıl sonuçlar aldınız? ALİ BURAK CEYLAN: Down sendromlu, otizmli, bedensel ve zihinsel engelli kişilere birçok terapi çalışmalarında bulunduk. Down senromlu ve otizmli çocuklarımızda, genellikle hiperaktiflik ve neden sonuç ilişkisi kuramama durumu var. Özellikle otizmli çocuklar genellikle kendi yemeklerini kendileri yiyemez durumda bize geliyor. Tuvalet ihtiyaçlarını kendileri karşılaşamıyorlar. Devamlı dağınık ve düzen bozan bir durumdalar. İçlerindeki enerjiyi atamadıkları için, bizim ‘yaramaz’ diye tabir ettiğimiz kılığa bürünüyorlar. Ama terapi seanslarından sonra elle tutulur, gözle görülür bir değişiklik görmek mümkün. Çocuklar yaptığımız terapiler sayesinde, kendi kişisel bakımlarını yapabiliyor. Çünkü atın tüm bakımını yapıyor, yemini kendi hazırlıyor ve yediriyorlar. Bu terapiler sayesinde kaslar çalışıyor. Bu çocuklarımız artık kendi yemekleri kendileri yiyebiliyor, temel ihtiyaçlarını kendisi giderebiliyor. Hayvanla iletişim kuramayan insanla iletişim kuramaz. Hayvanla iletişim kuruyorsa halkla iletişimi daha rahat kuruyorlar.
Turfan karakterinde kullandığım ifadeleri başka bir yerde kullanamam. Oyunculuğun bu konuda çok büyük avantajları var. Böyle önemli projelerde yer almak bir oyuncu için çok keyifli. HABERHAYAT: Projelerde yer alırken nelere dikkat ediyorsunuz? ALİ BURAK CEYLAN: Oyuncuyum dediğiniz anda size emanet edilen tüm karakterleri oynamanız gerekiyor. Dönem dönem isteklerimiz ve duygularımız değişiyor. Dünya, işimiz, aile durumumuzla alakalı değişimler yaşıyoruz. Dönemsel olarak yükselen duygularıma eşdeğer karakterlerde yer almak istiyoruz. Oğuz karakteri geldiğinde akademik bir dönemdeydim. Dünya, tarih ve felsefe üzerine araştırmalar yapıyordum. Böyle bir teklif gelince de kabul etmek istedim. Dönem dönem içimdeki haylaz çocuk açığa çıkıyor. Öyle bir dönem geldiğinde de bir asker ya da sokak hayatı olan bir çocuğu canlandırmak isterim. HABERHAYAT: Hayranlarınızın ilgisi nasıl? Sokakta yürümekte zorlandığınız oluyor mu? ALİ BURAK CEYLAN: Bir insan için sevilmek, sayılmak, önem gösterilmek çok güzel. Gösterdikleri ilgiden dolayı hepsine çok teşekkür ederim. HABERHAYAT: Birçok oyuncu kendi filmlerini izlemiyor. Peki, siz rol aldığınız filmleri izliyor musunuz? ALİ BURAK CEYLAN: Haftanın 5 günü çalıştığımız için, kalan 2 günün tamamen benim olsun istiyorum. Kalan iki günde beş günün senaryosuna çalışıyorum. Ama elimden geldiğince yer aldığım projeleri izliyorum. HABERHAYAT: Yeni projelerinizden bahseder misiniz? ALİ BURAK CEYLAN: Elimizde hem dizi hem de sinema olarak birçok proje var. Andırgrand bir işle izleyici karşısına geçebilirim. Sokak hayatının, sokaktaki gerçek hikayelerin anlatıldığı, naiflikten saykoluğa giden bir adamın hikayesinin anlatıldığı bir proje olabilir. HABERHAYAT: Son olarak neler söylemek istersiniz? ALİ BURAK CEYLAN: Yaptığım işlerde, oynadığım karakterlerde her zaman bir dava olsun istiyorum. İnşallah canlandırdığım karakterlerin içlerinde barındırdıkları duygulara dokunabiliyor, onları açığa çıkartabiliyorumdur. İzleyicilerin yaptığımız işleri izlerken empati kurmalarını, kendilerine dip notlar çıkarmalarını tavsiye ederim.
HABERHAYAT: Kara Sevda ve Kalp Atışı gibi birbirinden önemli projelerde yer aldınız. Reyting rekorları kıran dizilerde yer almak size neler hissettirdi? ALİ BURAK CEYLAN: İnsan olarak doğuyoruz, büyüyoruz, bir meslek ediniyoruz. Büyüdüğümüz kimliğin ve çevrenin verdiği olanaklar doğrultusunda hareket edebiliyoruz. Her meslek grubunun kendi içerisinde rutin bir döngüsü var. Oyunculukla başka bir insan olmanın nasıl bir duygu olduğunu deneyimliyoruz. Örneğin; Doktor Oğuz karakterinde kullandığım cümleleri sosyal hayatta kullanamam.
139 |
HABERHAYAT: Son dönemlerin en gözde oyuncularındansınız. Oyunculuğa nasıl başladınız? ALİ BURAK CEYLAN: Konservatuvar bölümü mezunu değilim. Oyunculuk eğitimi veren özel kurumlardan eğitim aldım. O kurumlardan birinde de Hilal Saral hocamızın bir atölyesi vardı. O atölyeye katıldım. İlk projem Kara Sevda ile dizi dünyasına adım atmış oldum.
ÜNIVERSITE IÇIN YÖK ILE GÖRÜŞÜLECEK
S
ağlık Bakanı Ahmet Demircan, “Şehrimize ikinci bir üniversite kazandırma çalışmalarımız sürüyor. Önümüzdeki hafta milletvekili arkadaşlarımızla birlikte üniversite konusu için YÖK ile görüşeceğiz” dedi
BU BİR BAYRAK YARIŞI
AK Parti İl Başkanı Hakan Karaduman, Canik'in Samsun için çok önemli bir yere sahip olduğunu söyledi. Karaduman, "AK Parti, gençlerin sadece enerjilerini değil, onların hayallerini, fikirlerini de önemsemiştir. Bu bir bayrak yarışıdır ancak inanıyorum ki, bayrağı devreden arkadaşlarımız da bayrağın arkasında hizmet etmeye devam edeceklerdir" şeklinde konuştu.
AK Parti Canik İlçe Gençlik ve Kadın kolları kongreleri yapıldı. Canik Kültür Merkezi'nde yapılan AK Parti İlçe Gençlik Kolları 3. Olağan Kongresi’nde eski Başkan Serkan Asma görevini Mustafa Kansız'a devretti. İlçe Gençlik Kolları Kongresi’nin ardından İlçe Kadın Kolları Kongresi’ne geçildi. Coşkulu bir şekilde geçen kongrede, mevcut başkan Gülay Korucu yeniden başkan seçildi.
CUMHURBAŞKANIMIZI DOĞRU ALGILAMALIYIZ
140 |
Şölen havasında geçen kongrede konuşan Canik Belediye Başkanı Osman Genç, bugüne kadar belediye olarak teşkilatın her kademesiyle uyum içerisinde çalıştıklarını belirterek, "Bu kongreler, 2019 seçimleri sonrasındaki şehrimizi ve ülkemizi şekillendirecek kongrelerdir. Siyaset okuma sanatıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızı doğru algılamamız lazım. Dünyaya, ülkemize ve şehrimize ait fotoğrafı iyi okumak lazım. Hükümetimiz dünya ölçeğinde çalışmalara imza atarken, bizler de yerel ölçekte koşmak zorundayız. Bu nedenle önümüzdeki bir yıllık süreci çok önemli görüyorum. AK Parti’de siyaset yapan her bir gencimiz bizim için çok öneml” diye konuştu. Canik gençliğinin her zaman dik durduğunu ve davalarına sahip çıktığını dile getiren AK Parti Samsun Milletvekili Orhan Kırcalı, kongrenin hayırlı olmasını diledi.
ŞEHRİMİZİN EN GÜZEL YERİ
Son olarak konuşan Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, AK Parti olarak gençleri çok önemsediklerini dile getirerek, yapılacak olan Şehir Hastanesi'ne ve kurulması planlanan ikinci üniversite konusuna değindi. Demircan, "Şehir Hastanemizi inanıyorum ki gerek konumu gerekse manzarası ve temiz havası ile şehrimizin en güzel yerine kuruyoruz. Ayrıca şehrimize ikinci bir üniversite kazandırma çalışmamız var. İnşallah önümüzdeki hafta milletvekili arkadaşlarımızla birlikte üniversite konusunu görüşmek üzere YÖK ile görüşeceğiz" ifadelerini kullandı.
YOĞUN İLGİ VARDI
Kongreye ayrıca Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Turan Çakır, AK Parti İlçe Başkanı Ercan Eler, İl Gençlik Kolları Başkanı Caner Göktepe ile birlikte diğer ilçe teşkilat başkanları, meclis üyeleri ve partililer katıldı.
141 |
Canik'ten vizyon gezileri
Canik Belediyesi ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğiyle geliştirilen "Gelecek Vizyonum" projesi devam ediyor. Başkan Osman Genç öğrencilere Gelecek Vizyonu'nu anlattı
C
anik Belediyesi ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından öğrencilerin ufkunu açmak ve yaşadıkları şehri tanımalarını sağlamak amacıyla düzenlenen "Gelecek Vizyonum" projesi kapsamında Samsun'a gelen öğrenciler, önce şehrin tarihi ve turistik mekanlarını gezdi, ardından Canik Belediye Başkanı Osman Genç'in misafiri oldu. Vizyon Sohbetleri'nde Gelecek Vizyonu'nu anlatan Başkan Genç, öğrencilere tavsiyelerde bulunurken, vatanlarına ve millete faydalı bireyler olmalarını istedi.
GÜÇLÜ ÜLKE İÇİN MİLLİ HAFIZA
142 |
Canik Kültür Merkezi'nde düzenlenen ve Vali Yardımcısı Sezgin Üçüncül ile Başkan Yardımcısı Alican Usta ve Ziraat Fakültesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Başkanı Prof. Dr. Yusuf Demir'in de katıldığı Vizyon Sohbetleri'nde öğrencilere seslenen Başkan Genç, milli ve manevi değerlerine bağlı bir gençlik hedeflediklerini söyledi. Başkan Genç, güçlü bir şehir ve güçlü bir Türkiye'nin yolunun milli hafızadan geçtiğine dikkat çekti.
MİLLETE FAYDALI BİREYLER OLUN
Öğrencilerden vatanlarına ve millete faydalı bireyler olmalarını isteyen Genç, okumanın önemine vurgu yaparak, “Okumak sadece ders kitaplarını okumak değildir. Okumak yaşadığınız çağı, şehri, ülkeyi tanımak, bilmek ve algılamak demektir. İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılı iyi algılamak gerek. Bu çağda aktör olmak için mutlaka tüketen değil, üreten ülke olmalıyız. Ülkelerine faydalı, üretken bireyler olmaları için mutlaka bilgi ve donanımlı olmalıdır” dedi.
EN BÜYÜK YATIRIM GENÇLİĞE
Başkan Genç, "Bizim düsturumuz, bir yandan şehirleri imar ederken bir yandan da gençliğimize, gençlerimize sahip çıkmaktır. Bu anlayışla önceliğimiz gençlerimiz, dolayısıyla eğitimdir. Eğitime bugüne kadar fiziki, teknolojik ve arsa tahsisi olmak üzere 200 milyon liranın üzerinde katkı sağladık. 7 olan okul yuvasını 42'ye çıkardık, okullarımızın fiziki ve teknolojik şartlarını iyileştirdik" diye konuştu.
YETENEKLERİNİZLE İLERLEYİN
Öğrencilere hitaben konuşan Samsun Vali Yardımcısı Sezgin Üçüncü de, öğrencilerden akademik eğitimin yanında, yetenekli alanlarda da kendilerini geliştirmelerini istedi. Üçüncü, "Akademik başarıyı başarının tek ölçüsü olarak düşünmemek lazım. Herhangi sanat, spor dallarında yetenekli olabilirsiniz. Elbette okulunuzu okuyup, eğitiminizi tamamlayın, ancak yetenekli olduğunuz alanda ilerlemeye gayret gösterin. Bu çağda mutlaka yabancı dil öğrenmeniz gerekir" ifadelerini kullandı.
BELEDİYEYİ İNCELEDİLER
Vizyon Sohbetleri'nin ardından öğrenciler, Canik Belediyesi'ni ziyaret etti. Başkan Genç'e makamında konuk olan misafir öğrenciler, Başkan Yardımcısı Alican Usta ile birlikte ay-yıldızlı hizmet binasını gezdi ve binanın teknolojik yapısı ile belediye birimlerinin işleyişi hakkında bilgiler alırken, Canik Belediyesi'nin özellikle gençler ile ilgili çalışmalarını çok beğendi.
143 |
Bizim düsturumuz, bir yandan şehirleri imar ederken bir yandan da gençliğimize, gençlerimize sahip çıkmaktır.
Üç telli bağlama kültürü yaşatılıyor
G
144 |
eleneksel Halk Müzikleri Araştırmacısı Mehmet Güney Eser, Anadolu'da kaybolmaya yüz tutmuş bir çalgı türü olan üç telli bağlamayı yaşatma mücadelesi veriyor KONAR GÖÇER KÜLTÜR ÖĞESİ
OMÜ Güzel Sanatlar Fakültesi'nde öğrenciler ve akademisyenlerle bir araya gelen Eser, üç telli bağlamanın önemli ustalarını ve çalgının teknik özelliklerini anlatan bir sunum yaptı. Üç telli bağlamanın, konar göçer kültürün bir ürünü olduğunu ifade eden Eser, 'Üç telli bağlama, şuan da sadece Teke Bölgesi'nde çalınıyor. Unutulma tehlikesi ile karşı karşıya geldi ve biz tekrar bu kültürü yaşatmayı hedefliyoruz. Bağlamanın en ilkel tiplerinden. Perde yapısı ve eşik boyu bağlamadan daha farklı ve kolay taşınabilir olması için de oldukça küçük boyutta" dedi.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi mezunu ve Geleneksel Halk Müzikleri Araştırmacısı Mehmet Güney Eser, ses tınısı ile uluslararası ilgi gören üç telli bağlamayı yaşatmak için sunumlarına devam ediyor.
TINISI HAYRAN BIRAKIYOR
Tınısı ile dinleyenleri kendine hayran bırakan üç telli bağlamayı dünyanın çeşitli yerlerinde anlattığını belirten Eser, "İsviçre, İstanbul gibi yerlerde çok büyük kitlelere sunum yaptık. Güney Kore'de uluslararası bir folk müzik festivalinde üç telli bağlamayı çaldık. İnsanlar bu çalgıya çok ilginç bakıyorlar ve ses tınısı sebebiyle ilgilerini çekiyor" ifadelerini kullandı.
145 |
0 362 432 42 42
Burçin TÜRKKÖYLÜ TAŞTAN Psikolojik Danışman
DUYARLI ÇOCUKLAR YETİŞTİRMEK
D
uyarlılık, yaşadığımız dünyayla ve olaylarla ilişki kurmak ve bu konuda sorumluluk almaktır. Yaşadığımız çevre ile sürekli temas halindeyizdir. Birey olmanın yanında toplumun içindeyiz ve ayrılmaz bir parçasıyız. Bu gerçek, çevreyle ilişki kurmamızı ve çevremizde yaşananlara duyarlı olmamızı gerektirmektedir. İşte bu yüzden de çocuklarda duyarlılık değeri kazanımı önem taşımaktadır.
146 |
Duyarlı olmanın temelinde kendine ve başkalarına saygı duymak vardır. Kendinden farklı olana da saygı göstermek ise özgüvenle yakından ilişkilidir.
Kendisinin farkında olan, kendi olumlu ve olumsuz özelliklerini kabul eden bireyler, başkalarını da kolaylıkla kabul edebilirler. Çocuğun kendini olduğu gibi bütün özellikleriyle kabul edebilmesinin ilk adımı, ebeveynlerinin onu koşulsuz kabul etmesidir. Kendi farklılıklarını kabul eden çocuk, başkalarının farklılıklarına da saygı duyabilir. Başkalarıyla kıyaslanmayan, kendi özelliklerinin farkında olan ve kendini geliştirmek için ortam bulan çocuk, başkalarını da olduğu gibi kabul etmeye başlayacaktır. Hatta bu farklılıkların bir zenginlik olduğunu görecektir. Farklı olanı kabul edip saygı gösterdiğimizde, bu farklılıkların bize ne kattığını görebiliriz. Farklı kültürler bize yeni bakış açıları kazandırır; farklı arkadaşlar bizi zenginleştirir; farklı deneyimler bizi geliştirir. Farklılıkların bizi zenginleştirmesinin yanında bizim de farklılıkları destekleyebilmemiz önemlidir.
Çocuklar sevdikleri, güvendikleri kişiler nasıl davranıyorsa kendilerine onları örnek alırlar. Çocuklar sevdikleri, güvendikleri kişiler nasıl davranıyorsa kendilerine onları örnek alırlar. Bu yüzden ebeveynlerin kazandırmak istedikleri davranışlarda çocuklarına rol model olmaları çok daha etkilidir. Duyarlılık değeri, hemen hemen bütün değerlerde olduğu gibi, sözel olarak kazandırılamaz; gözlemleyerek ve deneyimleyerek kazanılabilir. Mesela; çocuğun özür dilemeyi, teşekkür etmeyi tecrübe edeceği ortama ihtiyacı vardır. Ev içinde küçük yardımlarının karşılığında teşekkürü sık sık duyan çocuk bu davranışı, evde ve okulda da devam ettirecektir. Duyarlılık deyince aklımıza ailemiz, akrabalarımız, komşularımız ya da yakın arkadaşlarımız gelebilir. Ancak bu çemberi genişletmek ve bunu çocuğa da hissettirmek önemlidir. Toplumun her alanında tanıdığımız ya da tanımadığımız herkesle iletişim kurmamız gerekir. Çocuğun yakın çevresine özen göstermesi, önemsemesi, duyarlı olması çok önemlidir. Ancak çocuğun yakın çevresinden olmayan kişilerin de saygıyı hakettiğinin farkında olması gerekir.
Sokağa çıktığımızda duyarlı davranış örnekleri için fark etmediğimiz kadar çok ortam vardır aslında. Bunun için çocuğunuzla dışarı çıktığınızda, sadece biraz dikkatli olmanız yeterli. olan bir yakınına işlerinde yardım etmeye gönüllü olan çocuklar yetiştirmek için onlara nasıl örnek olabileceğimize dikkat etmeliyiz. Hayatımızın her döneminde, duyarlı davranışlar gördüğümüz çevrede bulunmak isteriz. Duyarlılık gibi değerler de hayatın erken dönemlerinde kazanılmalıdır ki kimliğimizin bir parçası olsun. Bu değer kazanımını okul zamanına bırakmak ise içselleştirmeyi geciktirebilir. Duyarlı çocuklar yetiştirmek için, önce çocuğun bu değeri gözlemleyebileceği rol modelleri olmalıdır. İlk adım, çocuğu koşulsuz kabul etmektir. Kabul gören çocuk, başkalarına saygı göstermeyi, farklılıklarla zenginleşmeyi öğrenecektir. Tanıdıklara ya da yabancılara karşı ebeveynlerinden duyarlı davranışlar gören çocuk, bu değeri kendi çevresine de taşıyacaktır. Çocukluk dönemi, öğrenmeye ve değişime en açık olunan dönemdir. Uygun deneyimler yaşama fırsatları olursa kendine güvenen, kendini yönetebilen ve başkalarının yararını da gözeten çocuklar yetiştirmenin önünde bir engel kalmaz.
147 |
Çocuk, önemsenecek, duyarlı davranılacak kişilerin sadece yakın çevre olmadığını da yine en iyi ebeveynlerinden öğrenir. Yakın arkadaşlarına kibar, özenli davranmaya çalışırken sınıfa yeni gelen çocuğun problemlerini umursamıyor ise belki de anne-babasının tanımadığı kişilere de duyarlı davrandığını daha sık gözlemlemesi gerekiyordur. Sokağa çıktığımızda duyarlı davranış örnekleri için fark etmediğimiz kadar çok ortam vardır aslında. Bunun için çocuğunuzla dışarı çıktığınızda, sadece biraz dikkatli olmanız yeterli. Mesela; karşıdan karşıya geçmeye çalışan görme engelli birini gördüğünüzde yanına yaklaşın ve “Size yardım edebilir miyim?” diye sorun. Kabul ederse “Koluma tutunabilirsiniz” deyin ve karşıya geçerken ona gördüklerinizi de anlatın. Işığın yandığından, arabaların durduğundan, kaldırıma yaklaştığınızdan haberdar edin. Nasıl yaklaşması gerektiği, nasıl sohbet edebileceğini konusunda en iyi model siz olabilirsiniz. Çocuğunuz bütün bu aşamaları gözlemlemesi, engelliler haftasında yapacağınız duyarlılık konuşmasından çok daha etkili olacaktır. Farklılıkları nasıl destekleyeceğini öğrenme fırsatı vermiş olursunuz. Ebeveynle birlikte yapılan birçok etkinlik, okul projelerinden çok daha kalıcı ve etkilidir. Yaşamının erken dönemlerinden beri satıcılara karşı kibar davranan, sokakta hiç tanımadığı birine küçük bir yardımı dokunan, komşuları rahatsız etmemeye özen gösteren bir ailede büyüyen çocuklar, duyarlılık değerini kazanmak için okul projelerine mecbur değildir. Erken dönemlerde bunları gözlemleyip deneyimlemeye fırsatı olan çocuk, kazandığı bu değeri okul dönemiyle birlikte yeni arkadaşlarıyla da devam ettirecektir. Oyunda kaybeden arkadaşıyla dalga geçmeyen, birini kıyafetlerine ya da mesleğine göre değerlendirmeyen, hasta
KAAN ALİ KOLCUOĞLU
Düşbaz
GECEYE DOKUNAN DÜŞLERİM
Ne diyordum, “Sarih olmak” dünden beri nereden takıldıysa dilime...! Hava buz gibi, kış yine yüzünü gösterdi. Hele de bu saatlerin hiç acıması yok. Yakalarımı kaldırdım. Ne de olsa yol uzun beni bekler... Geceye dokunuyorum uzun yıllardır. Hele de kışın, ateş yakmış adamların ateşin etrafına ateş böcekleri gibi dizilmelerini hayal ediyorum sahte bir yapmacıklığa ısıtıyorum içimi aynı çakmağı yaktığımdaki iki saniye veya içime soluduğum duman gibi... Annemi özlüyorum... Çocukluğumu... Kapris yaptığım alınganlıklarımı... Şimdi kime küseyim? Kim bilsin beni... Biri beni sobelesin artık...! Gecenin gizemini seviyorum biraz da ürkekliğimi sanki endorfin salgılıyorum. Hani sessizlikte boğulur ya insan küçük bir sesle, bir gölgeyle, ensenizde bir nefes, omzunuza dokunan bir el... Kağıt toplayıcılarının bile yanında onlara eşlik eden köpekler var…!
148 |
Yirmi altı yıldır neredeyse geceye dokunuyorum. Geceyi çekiyorum ciğerlerime genzimi yakıyor ürkünç yalnızlığı/m... Soğuk binalar, kedi mırıltıları, ayyaş saatleri, ayakta işeyen adamlar duvarsız cami gibi sidik kokan ara sokaklar...
Şanslı mıyım yoksa şanssız mı? Öyle ya gündüz uyuyan gece çalışan milyon insandan sadece biri / birisiyim. Mesela evli olsam gece işi istemem sabah vardiya bitiyor yorgun, gözlerin şiş eve varıyor yatağa giriyorsun karın kalkıyor yataktan! Yalnız uyuyorsun… İlk değil mi...? İlkler unutulmuyor...! Türkan’dı yanılmıyorsam kadının adı, kanserden ölmüştü yıllar sonra... Cahildik, gözü kapalı dünyadan bihaber... Kadın nasıl sevilirdi ki hem? Filmlerde ki gibi tesadüfler treni mi buluştur bizi hiç tanımadığımız onca insanın içinde. Sonra? Ya sonra? Kocaman bir hiç... Kalabalık bir yalnızlık...! Usanmadın mı cevabını alamayacağın soruları kendine sormaktan! Gece çalışanların kaçı memnun işinden, hayatından? Benim ki ayrı. Benim kendi istediğim bir yoldu bu. Bu yolda düşe kalka yürüyorum işte. Bir bilinmezlik oyununda başrolüm. Rolleri kim dağıttıysa binlerce oyuncu arasında beni kendi hayatıma başrol yapmış ne nimet ama fakir yapmış veya hırsı olmayan biri...
Şu telsiz sesinden oldum olası tedirgin olmuşumdur. Telsizle adamın kafasına vuruyor komiser... Nedense bu kurgudan ayıramıyorum gerçekliği(mi). Güvenlikçiler... Okulun cadde üzerine denk gelen kulübeleri bazen bardak şıngırtıları… Valla iyi böyle, açmışlar televizyonu yarışma seyrediyorlar. Az ileride devriye aracı var zaten. Gecelerim aşina bu görüntüye. Kesin yine sağdaki gazete okuyor diğeri esniyor. Arabanın içi de sıcaktır şimdi. Asıl ben fırıncılara hastayım hem ekmek kokar hem sıcacıktır. Una bulalı bir yüz değil benim kurduğum düş, sadece sıcaklığı cezbediyor...! Ahhh be amca kim dinler bu saatte senin duanı...! Tanrı’mı yoksa yanından transit geçenler mi? Yaşı haylice ileri bir amca hep aynı bankta... Bankın üstünde ekmek torbası, karton bir kutuda az bozukluk, elinde bir kitap... Gözleri de seçmiyor. Kör karanlıkta okuyor babam okuyor... Göz göze gelmekten çekiniyorum. Sanki hesap soracak gibi... Sen; “hani dünyayı kurtaracaktın...!” Sahi ben dünyayı kurtaracaktım değil mi? Ne ara unuttum? Oysa kaç kırgın insan göçtü...!
Evleri barkları yok mu bu çocukların...? Anası babası hiç mi merak etmez bu saatte, bu soğukta...! Kontrollü geçiş için kırmızının yanıp sönmesine bakıyorum. Birde kırmızı mavi polisin ışığına... Ara da bir denk gelirse 112 işte... Neydi o söz; “Karanlık diye bir şey yok ışığın yoksunluğu var” Tespih adamlar bilirler mi geceye sallarken uzun uzun şıkırtaklarını...! Hava da iyice kesti... Yol uzun bitmiyor her gece aynı terane... Kışı sevmiyorum... Üşümeyi de... Ellerim dondu... Kavgamı var yine... Araya dal oğlum şimdi yazarlar sana yine... Kimsin? Nereye gidiyon? Niye selam vermiyon lan? R’leri eksik adamlar... Kumaş pantolon beyaz gömlek... Üstüne birde ceget evet evet ceget öyle diyorlar... İfrit oluyorum...! Yan yan bakarlar hani sende baksan yandığının resmidir... Başı eğersin öyle geçersin geceden... Gece korkuların asılır yüzüne... Yüzünde dişlerin sıkılığı...
Kenar kenar gidersin kimse bulaşmasın... Bu geceyi de atlattım diye dalarsın eve... Gün güne döndüğünde gecenin ürpertisi kalmaz üzerinde... Yürü be kim tutar seni yolu da yarıladın zaten... Elleri donar insanın, zanneder ki öldüm. Ya için donarsa insana / insanlara... Kim kaldırır cenazeyi? Hiç sevmem... Acıtır... Ağlayan insanlar en çok kadınlar... Birde çuval gibi bırakılır ya toprağa sevdiğin insan... Din gerekliliği... İyi de dayanır mı bu yürek onu orda yılanla böcekle bırakıyorsun eve gidip yastığa baş koyuyorsun... Yastık duvar... Yastık beton... Uykuların haram ya... Gece işte, insanı böyle acıtır. Gündüz insanı o koşturma telaşında düşünmez bunları. Zordur hem gece çalışmak hem düşünmek. Maaşlarda düşük olur niyeyse... Yetmez, anasını beller yokluk... Kıt kanaat geçinirken “ben var ya ben... Ben olmasam, bi çekip gitsem bu patron batar...” Hahayt gülerim bu martavala... Gece çalışanları bilir işin zorluğunu... Taksiciler dimi onlar ne yapsın arlısı, arsızı, ayyaşı, berduşu... Kim sapık, kim psikopat... Levye yeter mi kendini korumaya? Otelciler var birde... Birde yüzlerce hikâyeler. Gelen anlatır giden anlatır şişer adam acı dinlemekten...!
Neymiş birini sevmiş gitmiş oda bir başkasına vermiş; “bıçağı sapladı mı karnına şeytan diyor az kaldı kanıma girecekti...” Otelci şüphe içersinde ya yaptıysa? Koca dayağından kaçanı mı ararsın iş vaadiyle kandırılıp yersiz yurtsuz kalan mı? İnşaat işçisi çok geliyor buralara salaş bir otel bir haftalık veriyor sonra kuru soğana talim... Az dinlenmeliyim... Off nefesim kesildi. Soğuk zaten canıma ot tıkadı... Gece çalışan mı? Evet ya kadınlar var değil mi erkeğin kölesi... Çocuk bak yemek yap sofra kur... Gece koynuna gir... Birer birer sönüyor lambalar... Solgun sarı ampuller kalıyor titrek hali ile... Gökyüzüne bakmayı severim yağmur veya kar yağarken o ışığın altında ok gibi düşer gözünün kenarına serpilen ne ise... Yere bakıyorum uzun zamandır... Bakacak bir gökyüzü yok binalar kısıtlıyor görüşümü... Gri hepsi ve soğuk... İçindekiler gibi...! Kaç zemheri günler...! Dilimde Ahmed Arif Dört yanım puşt zulası Dönerim dönerim çıkmaz En leylim gecede Ölesim tutmuş Etme gel ay karanlık Hoşça kalın...
149 |
-Sigaran var mı abi? -Var... Sarma ama... İki tane al... - Yok, abi döneriz biz... - Ateş? -Var abi... - İyi geceler...
Uzm. Dr. Mahmut Çakır Çocuk ve Ergen Psikiyatristi &Çocuk Hastalıkları Uzmanı
OTİZM VE AİLE
H
152 |
er çocuk doğumdan sonraki büyüme ve gelişme dönemlerinde fiziksel, zihinsel, dil, motor, sosyal ve duygusal gelişim yönünden bazı becerileri kazanır ve geliştirirken, yetişkin desteğine gereksinim duymaktadır. Ancak çocuk normal olduğunda annebabanın rollerini yerine getirebilmeleri duygusal olarak rahat olduklarından zor olmamakta, hatta keyifli olmaktadır. Çocukta otizm gibi nörogelişimsel bir kusur olduğunda, aileler suçluluk duyma ve acı çekme gibi bazı duygulara bağlı olarak ebeveyn rollerini yerine getirebilmekte zorlanabilirler. İçinde bulundukları duruma bağlı olarak panik, gelecekte neler yapılabileceklerini bilememenin verdiği üzüntü, kaygı ya da korku, aileleri olumsuz yönde etkilemektedir. Yaşanan problemlerin yoğunluğu, otizmin düzeyine ve alenin bilinçli bir şekilde bu durumu nasıl göğüsleyeceğine bağlı olarak değişebilmektedir.
İyi düzenlenmiş eğitim programları yanında, otistik çocuklar için en önemli şey ailesiyle birlikte olmaktır. Çocuğun ‘özürlü çocuk’ olarak algılanması ve aile bütünlüğünü bozduğu inancının taşınmasının sadece otistik çocuğa zararının olacağı unutulmamalıdır. Bu nedenle çocuğun gereksinimlerinin karşılanmasına yönelik amaçların belirlenmesi, bu amaçları yerine getirebilmek için belirli bir
zamanın ayrılması, aile içinde diğer bireylerin gereksinimlerinin dengelenmesi, diğer çocukların farkında olmadan ihmal edilmemesi ve üstlenilen sorumlulukların paylaşılması ile aile yaşantısının daha az zedelenmesi sağlanmış olacaktır. Otistik çocuğu büyütmek, çocuk ve aile arasında tercih yapılaması şeklinde algılanmamalıdır. Her şeyden önce otistik çocuğun anne babası olmak; aile bireylerinin kendi duygu, düşünce ve tavırlarında, korku ve beklentilerinde çok fazla duyarlı olmalarını gerektirmemektedir. Öncelikle aile bir bütündür ve bu bütünlüğün bozulmaması öncelikli olarak sağlanmalıdır. Otistik çocuk kadar aile içindeki diğer bireylerin de öneminin olduğu göz ardı edilmemelidir.
Çocuğun ‘özürlü çocuk’ olarak algılanması ve aile bütünlüğünü bozduğu inancının taşınmasının sadece otistik çocuğa zararının olacağı unutulmamalıdır.
Hacettepe’de çocuk psikiyatri ihtisası yaptığım 2011 yılında bir aile, polikliniğe yedi yaşında bir kızını içe kapanma, daha az gülme, iştahsızlık ve hiçbir şey yapmak istememe şikayetleri ile getirdi. Anne baba ile yapılan psikiyatrik görüşmede; yaklaşık bir yıl önce 3 yaşındaki erkek kardeşine otizm tanısı konulduğu, ailenin panik ve telaş içinde daha çok kardeşine yoğunlaştığı ve hayatlarının merkezinde kardeşin olduğu bilgisi edinildi. Annebaba ile görüşüldükten sonra kızımız içeriye girdiğinde, anne babanın gözleri doldu ve ağladılar. Ben ağlamalarının nedenini ve olan biteni anlamaya çalışırken annesi “Sen ne zaman saçlarını kısalttın, uzun saçların vardı, sen saçlarını ne zaman kahkül yaptın, ne kadar güzel olmuş, sana ne kadar yakışmış” diyerek kızına sarıldı. Yani anne ve baba otizm olan çocuğa o kadar çok kendilerini kaptırmışlar ki kızlarının saçlarını yaptırdığını ve kahkül bıraktığını yeni fark ettikleri için suçluluk duygusu içinde ağlıyorlardı. Sonra kızımız tek başına yaptığım görüşmede iki ay önce saçlarını yaptırdığını ve kahkül bıraktığını, annebabasının bunu hiç görmediğini, önemsemediklerini, sadece erkek kardeşini sevdiklerini ve kendisini sevmediklerini söyledi. Psikiyatrik görüşme sonunda, ailenin sadece otizm tanısı konulan çocuğuna yoğunlaştığı ve kızlarını bu nedenle belki farkında olmadan ihmal ettikleri ve duygusal ihmal nedeniyle kızın depresyona girdiği düşünüldü. Buradan çıkacak mesaj şuduri: Aile içinde otistik çocuktan başka çocuklar varsa, anne-babanın bu çocuklarını büyütmedeki başarılarını ve onlara verdikleri sevgi ve ilgide yeterli olmadıklarını sorgulamaları ve ihmal etmemeleri gerekmektedir.
Otistik çocuğu olan bazı aileler kendilerine güvenlerini yitirebilir
Otizm nedeni tam olarak bilinmeyen bir durumdur ve aileler tanımlanması güç olan bir seri davranış ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Şimdiye kadar hiç görmedikleri davranışlarla karşılaşmaları ve anne baba olarak rollerini yerine getirmede yersiz kaldıklarını hissetmeleri sonucunda, değişik duyguları yansıtmaları normal karşılanmalıdır. Ailenin otizmi kabul etmesiyle birlikte; çocuğun günlük bakımı, toplum içine kaynaştırılması ya da eğitimi için gerekli koşulların sağlanması gibi sorumlukların yüklenilmesi, kendilerine olan güvenlerini yitirmede etkili olabilir.
Başlangıçta kimden nasıl yardım alacağını bilmeyen aile bireylerinin kendine yönelik olumsuz duygular geliştirmesi normaldir. Otizmden kaynaklanan problemlere nasıl çözüm bulunacağını bilememeleri, anne babada kendilerinde yetersizlik duygusu oluşturabilir. Ancak bu konuda gereken yardım ve desteği gördükçe, kendilerine olan güvenlerini yeniden kazanabilirler. Uzman desteği yanında ailelerin kendilerini anlayan, destek veren ve hemen yargılamayan ikincil çevresel oluşumlara (iş yeri, akraba ve komşu vs) ve bunun oluşturulmasına gereksinimleri olacaktır.
Otizmli çocuğa farklı yaklaşım olmamalı
Otizmli çocuğa farklı bir önem ve ilgi atfedilmemelidir. Ona farklı biriymiş gibi davranmak, onun etiketlenmesini ve dışlanmasını artırarak, zaten yeterli olmayan sosyal etkileşimin ve işlevselliğin daha kötü olmasına neden olabilir. Yine aile dışında okul ve diğer çevre yaklaşımlarının da farklı olmaması aile ile işbirliği içinde sağlanmalıdır. Bunun için aile gerekirse destek almalıdır. Otistik çocuk sadece ailesinin kafasındaki “imge çocuk” profiline ve tasarladığı şablona uymamaktadır, hepsi bu. Hiçbir çocuğun, ailenin bu şekildeki tasarımına uyma zorunluluğu olmadığı gibi otistik çocukların da uyma zorunluluğu yoktur. Farklı görülmeden, farklı önem atfedilmeden, sırf kendi olduğu için ve olması gerektiği kadarıyla değeri hak etmektedir.
Sonuç olarak; otizmli ailede başlangıçta beklenti yüksek olmamalı, ne olduğu değil ne yapılacağının planları yapılmalı, aile yavaş ve kademeli bir gidişata hazırlanmalıdır. Ayrıca normla çocukları yetiştirmede kullanılan yöntemlerin otistik çocuklar içi de geçerli olduğu, ailedeki diğer çocuklara yeterli ilgi ve duygusal yatırımın azalmadan sürmesi gerektiği unutulmamalıdır.
153 |
Ankara’da bir aile
Samsun’dan
Çanakkale’ye saygı “İlkadım’dan Çanakkale’ye Bisikletle Şühedaya Saygı Yolculuğu” sloganıyla yola çıkan 3 kişi, bin 300 km pedal çevirerek Çanakkale’ye ulaştı İlkadım Belediyesi’nin destekleriyle hazırlanan ve 4 Mart-18 Mart tarihleri arasında düzenlenen “İlkadım’dan Çanakkale’ye Bisikletle Şühedaya Saygı Yolculuğu” etkinliği sona erdi. Samsun’dan yola çıkan 3 kişi, 16 Mart itibariyle Çanakkale’ye ulaştı ve 9 ilden 14 şehidin mezarından aldıkları toprağı Çanakkale Şehitler Abidesi’ne dualarla döktü.
YOLCUĞUMUZ ÇOK KEYİFLİYDİ
154 |
Yolculuk hakkında bilgi veren İlkadım Kent Konseyi Bisiklet Çalışma Grubu Başkanı Tanju Subaşı, yolculuğun çok güzel geçtiğini belirterek, yolculuk esnasında şiddetli yağmur, kar ve dolu yağışıyla karşılaştıklarını dile getirdi. Subaşı, “Ama hava muhalefeti bizi yolumuzdan alı koymadı. Güzergah üzerinde yerel yöneticileri, şehit ve gazi derneklerini ziyaret ettik, şehit yakınlarıyla bir araya geldik. Terörle mücadelede şehit olan askerlerimizin mezarlarını ziyaret ederek, Çanakkale’ye götürmek üzere mezarlarından toprak aldık. Vatandaşlar, geçeceğimiz güzergahı bildikleri için bizleri karşıladı ve “günlerdir sizleri bekliyoruz” dediler. Yolcuğumuz çok keyifliydi, bugün 9. şehirdeyiz ve 9 ilde 14 şehidimizin mezarından toprak aldık. Topladığımız toprakları Çanakkale Şehitler Abidesi’ne dualarla döktük” ifadelerini kullandı.
155 |
Mavi Kuş Bir gün bir mavi kuş aniden camınızdan içeriye giriyor ve dışarıya çıkamıyor. Bu yolunu şaşırmış kuşta sizi çeken bir şey var. Onu beslemeye karar veriyorsunuz. Ama ertesi gün kuşun rengi sizi şaşkınlığa düşürerek maviden sarıya dönüşüyor! Bu özel kuş, ertesi gün gene renk değiştiriyor. Üçüncü günün sabahında parlak bir kırmızı ve dördüncü gün tamamen siyah oluyor. Beşinci gün uyandığınızda kuşun rengi nedir?
Renk değiştirmiyor, siyah kalıyor. İlk rengi olan maviye dönüyor. Beyaz oluyor.
156 |
Altın rengi oluyor.
Anahtar: Uçup odanıza giren kuş, iyi bir şans sembolü gibi görünmektedir. Ama aniden renk değiştirerek bu mutluluğun uzun sürmeyeceği konusunda endişelenmenize neden olur. Bu duruma verdiğiniz tepki gerçek hayattaki zorluklara ve belirsizliklere vereceğiniz tepkileri gösterir.
1. Kuşun renk değiştirmediğini siyah kaldığını söyleyenler karamsarlardır: Durum bir kez kötüye gidince bir daha asla düzelmeyeceğini ve daima öyle kalacağını mı düşünüyorsunuz? Belki de şöyle düşünmeye çalışmalısınız: Eğer bu en kötü durumsa o zaman daha kötüye gidemez. Unutmayın hiç dinmeyen yağmur yoktur ve en karanlık gecenin sabahında bile mutlaka güneş doğar.
2. Kuşun yeniden maviye döndüğünü söyleyenler iyimserlerdir: Hayatın iyi ve kötünün bir karışımı olduğuna inanıyorsunuz ve gerçekle savaşmakla bir şey elde edilemeyeceğini biliyorsunuz. Şanssızlığı, soğukkanlılıkla kabulleniyorsunuz ve olayları strese ya da endişeye kapılmadan kendi akışına bırakıyorsunuz. Bu da size şanssızlığın dalgalarında sürüklenmek yerine onlarla birlikte yol almayı sağlıyor.
3. Kuşun beyaza döndüğünü söyleyenler baskı altında sakin ve kararlı davranabilenlerdir: En kötü zamanlarda bile kaygılanmakla ya da kararsızlıkla zaman kaybetmiyorsunuz. Eğer durum çok kötüleşirse o zaman gereksiz bir üzüntünün bataklığına gömülmeden kayıplarınızı bir kenara atıp amacınız için kendinize yeni bir yol seçiyorsunuz. Bu iradeli tutumunuz, işlerinizin hep yolunda gitmesini sağlıyor.
4. Kuşun altın rengine döndüğünü söyleyenler korkusuzlardır: Siz baskının anlamını bilmiyorsunuz. Size göre her kötü durum bir fırsat. Napolyon ile kıyaslanabilirsiniz, demiş ki; “... imkansız: Bu sözcük Fransızca değildir.” Ancak sonsuz güve-
157 |
ninizin sizi gafil avlamasına izin vermeyin. Korkusuz ile çılgın arasındaki çizgi çok incedir.
158 |
159 |
“Allah´ım bunu bana nasip ettiğin için şükürler olsun"
160 |
“Demet Akalın´a bir ömür vokalist olmaya gitmiştim, aklımda albümün A´sı yoktu. Bu albüm Demet Akalın’ın bana doğum günü sürprizi!
Beş yıl önce bir arkadaşına eşlik etmek için gittiği O Ses Türkiye yarışmasına kendisi de katılmaya karar verdi. Kaybedecek hiç bir şeyi yoktu, o da gözlerini kapatıp şarkısını okudu. Dört kişilik jüriden en aklında olmayanı Murat Boz performansına döndü ve takımına seçti. Haftalarca O Ses Türkiye’deki performansıyla akıllara kazındı, performansları izlenme rekorları kırdı ancak finalist olamadan elendi. Elendiğinde tam artık rüya bitti diyordu ki, telefonu çaldı.
Arayan arkadaşı, Demet Akalın’ın kendisine ulaşmaya çalıştığını söylüyordu. Tüm albümlerini ezbere bildiği Demet Akalın’ın elinden tutmasıyla beş yıl boyunca onun vokalistliğini üstlenen Ömer Topçu, bugünlerde ‘Kraliçem’ dediği Demet Akalın’ın tam desteğiyle büyük bir mutluluk yaşıyor. Demet Akalın’ın da kendi albümleri dışında ilk defa prodüktörlük yaptığı ilk single’ı Oh Olsun’u çıkaran Ömer Topçu, “Şarkılarımı duyurup sevdirmeden ölmek istemiyorum” diyor. Mehtap YILDIZ
HABERHAYAT: Sizi tanıyabilir miyiz? Kendinizden biraz bahseder misiniz? ÖMER TOPÇU: 1986 yılında İstanbul’da dünyaya geldim. Beş kardeşiz, evin en küçüğü ve tek erkeği benim. Babamı 6 yaşımda trafik kazasında kaybettim. Anneme aşık bir çocuktum ve bugün de o aşk büyüyerek devam ediyor. İlk, orta ve lise öğrenimimi Eyüp´te tamamladım. Daha sonra konservatuvar okumak istedim fakat hiçbir zaman derslerine ilgili bir öğrenci olmadığım için kazanamadım. Okulum biter bitmez muhasebe bürolarında çalıştım, özel bir firmada ayakkabı tasarımı yaptım. Beni hiçbir şey tatmin etmedi, aklım fikrim notalardaydı. O zamanlar ATV´de `Star Avı´ isimli bir müzik yarışma programı başladı. Jüri'de Deniz Seki, Erol Köse ve Ercan Saatçi yer alıyordu. Elemelere girdim ve kazandım. 9 hafta yarıştım, finale kadar kalıp 3. oldum. Yarışmadan sonra, önce Ercan Saatçi daha sonra Erol Köse albüm teklifinde bulundu. Erol Köse ile hazırlıklara başlayalım derken bir gün her şey son buldu. Erol Köse vazgeçmişti, en iyisini yaptı çünkü çok küçüktüm ve hazırlıksızdım. Tabii ki zor günler yaşadım, hayallerim ve kendime güvenim yıkılmıştı. Daha sonra şehir şehir gezip sahne aldım. Mekan ayırt etmeden her yerde şarkı söyledim, çünkü mikrofona mahkum ve mecburdum. HABERHAYAT: Profesyonel olarak müzik eğitimi aldınız mı? ÖMER TOPÇU: Profesyonel müzik eğitimi almış sayılmam ancak şan eğitimi aldım. Sesim kadar iyi de bir kulağım var. Dinleyerek ve söyleyerek kendimi geliştirdiğimi düşünüyorum. HABERHAYAT: Müziği seçmeden önce hayalinizde hangi mesleği yapmak vardı? ÖMER TOPÇU: Küçüklüğümde resim öğretmeni olmayı çok isterdim. El sanatlarına meraklıyım. İnsan yüzleri çiziyorum. Okul zamanında, sıraya kazıdığım insan yüzleri yüzünden hocalarımdan çok dayak yemişimdir. HABERHAYAT: O Ses Türkiye 'ye katılmaya nasıl karar verdiniz? ÖMER TOPÇU: Bar şarkıcısı olmaya alışmıştım. Bundan ilerisi mümkün değildi çünkü artık şartlar çok zordu. Kaderime razı olmuştum. Derken O Ses Türkiye isimli bir program başladı. Başlarda yarışmaya katılmayı düşünmüyordum. Bir gün solist bir arkadaşım aradı, "Ömer o yarışmaya girmek istiyorum, benimle gelir misin?" dedi. "Tabi gelirim" dedim. Sabah ekenden kalktık, gittik ama elemeler öğle vaktindeymiş. Tanıdık bir mekan bulup içeri girdik, garsona “Rakı getirir misin?" dedim. "Ağabey hayırdır sabah sabah" dedi. İçtim, içtim, içtim... Eleme saati geldi, salona önce arkadaşım girdi. Çıktığında kıpkırmızıydı, başarılı olamamıştı. Ardından ben girdim. Girer girmez gözlerimi kapattım ve şarkımı okudum. "Meğer ne kaybetmişim, canımdan çok sevmişim, affet çok geç anladım." Asya´nın bu şarkısını okurken canım yanmıştı. Bir daha okuttular, bir daha bir daha ve O Ses Türkiye´ye bu şekilde girdim. HABERHAYAT: Neden Murat Boz'un takımında yer almak istediniz. Bu kararınızdan pişman oldunuz mu? ÖMER TOPÇU: Amacım Hülya Avşar´ın takımına girmekti. Onun için alaturka bir şarkı olan "Böyle Ayrılık Olmaz"ı seçmiştim. Murat Boz, dinlediğim, takip ettiğim bir şarkıcı değildi. Ayrıca bana döneceğini de pek sanmıyordum ama tam tersi oldu. 4 kişilik jüride bana dönen tek kişi Murat Boz oldu. Onun takımında yarıştım ve kendisini yakından tanıma fırsatı buldum. Mükemmel biri... HABERHAYAT: Murat Boz'un takımından elendikten sonra, Popun Kraliçesi Demet Akalın'dan vokalistlik teklifi geleceğini bekliyor muydunuz? ÖMER TOPÇU: Tüm Türkiye bana kitlenmişti, herkes beni çok sevmiş, şarkım dinlenme rekoru kırmıştı. Haksızlığa uğramıştım belli ki. Bana bunu Türk halkı fark ettirdi. Ama olan olmuştu, yarışmaya yeniden giremeyecektim. Bir süre konuşulup, izlenip, sonra yok olacağım zannediyordum ki telefonuma mesaj üstüne mesaj geldi. Mesajlarda, "Ömer nerelerdesin Demet Akalın seni arıyor" yazıyordu. Şok olmuş, anlam verememiştim. Hemen bir twitter profili kurdum, Demet Akalın’ı buldum ve kendisine "Sizinle çalışmak bana onur verir” diye mesaj yazdım. Ertesi sabah bana dönüş yapıp menajeri ile görüşmemi istedi.
Gittim, ilk işimiz bir oteldeydi. Daha önce hiç vokal deneyimim olmadığı için, o gün çok pürüz çıkardım. Demet hanım da eşi Okan ağabey de sesimi çok sevmişti. Hatta Okan ağabey beni ayağa kalkıp alkışladı. O iş sonrası, kraliçe benimle çalışmaya karar verdi. HABERHAYAT: İlk single projeniz “Oh Olsun” müzikseverlerle buluştu. Kimlerle çalıştınız? ÖMER TOPÇU: Demet Akalın, kendi albümlerinden sonra ilk defa benim projemde prodüktörlük yaptı. Bunun anlamı benim için çok büyük. Oh Olsun’un sözleri Zafer Kerey'e, müziği Zafer Kerey ve Turgay Saka’ya, aranjesi ise Atınç Tombak’a ait. Klibim ise Tamer Aydoğdu tarafından çekildi. Albüm fotoğraflarımı da Müjdat Küpşi çekti. Klipte ve fotoğraf çekimlerinde styling olarak Bener Hamamcı ve Eray Akkurd ile çalıştık. HABERHAYAT: Oh Olsun’un vokalinde bir ses daha var. Onu da sizden duyalım… ÖMER TOPÇU: Merve Özbey de heyecanıma ortak oldu. Bizi kırmadı, şarkıma vokal yaptı. Çok şanslıyım. HABERHAYAT: Oh Olsun’a gelen tepkiler nasıl? ÖMER TOPÇU: Oh Olsun, çıktığı andan itibaren birçok listede bir numara oldu. Kulüplerde çalıyor, sosyal medyadan paylaşılıyor. Bol bol şükrediyorum. Emeği geçen, hayalime ortak olan, dinleyen herkese teşekkür ediyorum. HABERHAYAT: Şu anda hayatınızda aşk var mı? ÖMER TOPÇU: Hayatımdaki tek aşkım, hayallerim ve müzik sektöründe kalıcı olma çabam. Bir şeyler başarmak, ardımdan bir şeyler bırakabilmek istiyorum. Birkaç şarkımı dinleyenlere duyurup sevdirmeden ölmek istemiyorum. Tek aşkım, hayallerim ve müzik. Tabii bir de annem var, dünyaları değişmeyeceğim aşkım. HABERHAYAT: Son olarak neler söylemek istersiniz? ÖMER TOPÇU: Müzik yolculuğumda desteklerini esirgemeyen başta Demet Akalın olmak üzere herkese çok teşekkür ederim. Oh Olsun’a gösterdikleri ilgiden dolayı sevenlerime ve dinleyicilerime ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum. Herkese sevgiler…
Birlik ve beraberliği ilmek ilmek dokuyorlar Samsun'un Kavak İlçesi'nde Halk Eğitim Merkezi'nce İŞKUR desteğiyle açılan "Yöresel kilim dokuma" kursunda "birlik ve beraberliği" simgeleyen motifler kilimlere ve heybelere işleniyor Geçmişte yaygın olarak dokunan kilim BEREKET VE BİRLİK ve heybelere ilgi, makine halılarının Kurs eğitmeni Emsal Yaman da geçmişten günümüze kadar kilimlerde kullanılan motiflerin çeşitli anlamlar içerdiğine işaret yaygınlaşmasıyla azalırken, yok olmaya yüz etti. Çengel motifinin bereketi ve başarıyı, tarak motifinin güç ve tutan kilim dokumacılığını canlandırmak birlik, beraberliği simgelediğini belirten Yaman, "Bu kursumuzda genelde bereket ve birlik, beraberlik motifleri çalıştık" diye konuştu. amacıyla Kavak Halk Eğitim Merkezi'nce Kadınlarımız daha sonra evlerinde kurdukları "Yöresel kilim dokuma" kursu açıldı. dokuma tezgahlarında da üretim yaparak hem tarihi
20 KADIN KATILIYOR
Kavak Halk Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı Ceren Sabah Tüfenk, 20 kadının katıldığı kurs sayesinde unutulmaya yüz tutmuş kilim dokumacılığını yeniden canlandırmayı amaçladıklarını söyledi.
EKONOMİK KAZANÇ
İŞKUR desteği ile bir ay önce açılan ve 5 ay sürecek kursun, kursiyerlerin ekonomik kazanç sağlamasına da olanak sağlayacağını belirten Tüfenk, şöyle devam etti: "Yöre kadınının duygularını, geleneklerini ve göreneklerini yansıtan kilimlerimiz, hem kadınların meslek sahibi olması hem de ekonomik olarak gelirlerinin artması anlamında önem taşıyor. Kurs bitiminde kursiyerlere sertifikalarını vereceğiz. Kadınlarımız daha sonra evlerinde kurdukları dokuma tezgahlarında da üretim yaparak hem tarihi dokumaları canlandıracak hem de ekonomik kazanç elde edecekler" diye konuştu.
162 |
Tüfenk, tarihi dizilerde kullanılan dokumaların, kadınlara eski dokumaları yeniden hatırlattığını ve kursa ilgiyi artırdığını sözlerine ekledi.
dokumaları canlandıracak hem de ekonomik kazanç elde edecekler"
0 362 432 42 42
DEV YATIRIMLARA DEVAM EDİYORUZ
İlkadım Belediye Başkanı Erdoğan Tok, HaberHayat okuyucularına özel açıklamalar yaptı. İlkadım’da rekor sayılabilecek hizmetler yaptıklarını söyleyen Tok, “Dev yatırımlara devam ediyoruz. Yatırımlarımız halkta büyük yankı uyandırıyor. Yaptığımız her çalışmanın ve projenin arkasında halkımızın güçlü desteğini görüyoruz” dedi.
164 |
Mehtap YILDIZ
HABERHAYAT: Tüm Türkiye gibi belediye olarak siz de Zeytin Dalı Operasyonu’na tam destek verdiniz. Başarıyla gerçekleşen operasyon sırasında size Mehmetçik tarafından hediyeler ve duygu yüklü mektup hediye edildi. Neler söylemek istersiniz? ERDOĞAN TOK: Belediye olarak Zeytin Dalı Operasyonu’na verdiğimiz katkının neticesinde, Afrin’deki Mehmetçiğimiz çok güzel hediyeler ve duygu dolu mektup hediye etti. Türk ordusunun bu kahraman askerlerine ne yapsak az, ne yapsak yetmez. Tüm Türkiye’nin görüntülerde izlediği gibi ailelerine “Beklemesinler, hedef kızıl elma” diyerek bu vatanı büyük bir kahramanlıkla savunan Mehmetçiklerimizle gurur duyuyoruz. Gönderdikleri mektubu ve bin kilometre uzaktan gelen zeytin dalını hafızamın ve gönlümün gurur köşesinde muhafaza edeceğim. Bu vesile ile Afrin’de kahramanlık destanı yazan Mehmetçiğimizi alınlarından öpüyorum.
HABERHAYAT: 2017’de birbirinden önemli projeleri İlkadımlılarla buluşturdunuz. Bu yıl da hizmetleriniz artarak devam ediyor… ERDOĞAN TOK: Yatırımlarımız halkta büyük yankı uyandırıyor. Yaptığımız her çalışmanın ve projenin arkasında halkımızın güçlü desteğinin görüyoruz. Hizmetlerde kararların ortak alınması ve istişare etrafında şekillenmesi, güçlü ve faydalı icraatlarla sonuçlanmaktadır. Belediye olarak, bu manada kamu kurum ve kuruluşları, meslek örgütleri, sendikalar, odalar, toplum yararı gözeten tüm kuruluşlarla hep istişare içerisinde olduk, olmaya da devam ediyoruz. Toplumun her kesiminin faydalanacağı projeleri hayata geçiriyoruz. İlkadım’da rekor sayılabilecek hizmetler yapıyoruz. Yatırımlarımız halkta büyük yankı uyandırıyor. Yaptığımız her çalışmanın ve projenin arkasında halkımızın güçlü desteğinin görüyoruz. Sosyal, kültürel, sanatsal, sportif ve eğitim alanlarında öne çıkan birçok hizmetimiz var. Bunların yanı sıra ilçemizin gelişimiyle birlikte vatandaşlarımızın sosyal huzuru ve refahını artıracak mega yatırımlar, İlkadım'ın geçmişten bugüne bakıldığında tarihinin en büyük projeleri arasında yer alıyor. Dev yatırımları ilçemize kazandırdık. Önümüzde planladığımız ve çalışmalarına başladığımız yeni projelerimiz var. Çok farklı hizmetlerle yolumuza devam ediyoruz.
165 |
HABERHAYAT: Camii, mescit ve okul gibi kamu alanlarına tam destek veriyoruz. Hz. Ömer Camii’nde başlatmış olduğunuz çalışmalar nasıl gidiyor? ERDOĞAN TOK: İlkadım Belediyesi olarak, ilçemiz sınırlarındaki tüm camilerimiz ve mescitlerimizde mutlaka bir hizmetimiz bulunmakta. Örneğin; bakım onarım, çevre düzenlemesi, boya badana işleri, çatı onarımı, kilitli parke taş döşeme çalışması, ağaç budama, peyzaj düzenlemeleri, kamelya ve bank montajı olmak üzere 4 yılda toplam 2,5 milyon TL. yatırım yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Bu da şahsım ve belediyemiz adına gurur vericidir. İlkadım Belediyesi olarak yapmamız gereken ne ise bundan önce olduğu gibi bundan sonra da hiç tereddüt etmeden yapmaya hazırız. Mahalle sakinlerinin gönül rahatlığı içerisinde çocuklarını teslim edebildikleri ve her yaştan hanım kardeşimizin Kur'an-ı Kerim eğitimi alabileceği nezih bir ortam var. Bu ortamların cami bünyesinde ve müftülük gözetiminde olması da önemli bir konudur. Bu nedenle Hz. Ömer Camii içerisinde bulunan Kur'an kursu ve kreş örnek bir çalışma oldu. Emeği geçen herkese İlkadımlı kardeşlerim adına teşekkür ederim.
166 |
6,5 dönüm alan üzerinde yapımı devam eden Karadeniz’in en büyük cami ve külliyesinde, Selçuklu mimarisinin yanı sıra Osmanlı ve Babür Türk mimarisi de kullanılıyor.
HABERHAYAT: Karadeniz’in en büyük cami ve külliyesinin yapımında hummalı çalışmalar devam ediyor. Proje hakkında bilgi verir misiniz? ERDOĞAN TOK: 6,5 dönüm alan üzerinde yapımı devam eden Karadeniz’in en büyük cami ve külliyesinde, Selçuklu mimarisinin yanı sıra Osmanlı ve Babür Türk mimarisi de kullanılıyor. Külliye ve cami olarak iki bölüm halinde inşa edilen caminin mermer işçiliği ile göze çarpan giriş kapısı ile mihrabı, camiye estetik bir görünüm kazandırıyor. Selçuklu ve Osmanlı mimarisinden esinlenerek melez bir tasarımın uygulandığı cami içinde sütunlar Selçuklu mimarisini, tavanda Osmanlı mimarisine uygun çıtakarî sanatı uygulanacak. Caminin çatısı ise, çam ağacından elde edilen kalaslarla kaplanacak. Babür Türk mimarisinin kullanılacağı cami kubbesinde, nakışlı geleneksel mimari ile bezenecek. Kubbeyi çepeçevre saracak camlar ise, vitray olacak. İçerde havuzu, kenarlarında sedir oturma yeri, avluda ise şadırvan olacak. Konumu itibariyle deniz ve şehir manzarası ile dikkat çeken külliye ve cami, dizaynı ile hayat kaynaklarını yansıtacak. Ruh dünyasına değer katacak cami ve külliye, şehrin önemli ibadet ve inanç merkezi olacak. İki bölüm halinde inşa edilen cami ve külliyenin 5 bin kişilik cemaat kapasitesi, 200 araçlık otopark, toplantı salonları ve eğitim merkezleri bulunuyor. Türkiye'ye örnek olacak cami ve külliyede kadınlar için ayrı abdest ve ibadet yerleri yapıyoruz. İnşaat tamamlandığında bu alan Ankara Hacı Bayram Veli, İstanbul Sultanahmet ve Eyüp Sultan gibi önemli bir merkez olacak.
HABERHAYAT: Kazım Karabekir Mahallesi’nde iki yıl önce yol çalışmaları incelemesinde görüştüğünüz çocukların istediği halı saha sözünü unutmadınız. Kazım Karabekir Mahallesi’nde büyük bir spor kompleksi çalışmalarına başladınız. Neler söylemek istersiniz? ERDOĞAN TOK: Kazım Karabekir Mahallemizde gerçekleştirdiğimiz incelemeler esnasında minikler, bizlere mahallelerinde futbol sahalarının olmadığını ve top oynamak için halı sahası istediklerini söylemişti. Ekiplerimize talimat vererek bir yer oluşturulmasını istedim. O yeri oluşturduk. O anı hiç unutmuyorum. 'Tamam' dediğimde, çocuklar öyle büyük bir sevinçle boynuma sarılmıştı. Çocuklarımızın bu isteği bende ukde oluşturmuştu. Şu an verdiğim o sözü yerine getirmenin mutluluğunu yaşıyorum. Kazım Karabekir Mahallemizde 2 bin 290 metrekarelik bir alanda planladığımız spor kompleksi çalışmalarımız hızla sürüyor. Burada 836 metrekareden oluşan bir halı saha yapıyoruz. Geriye kalan kısımlarda, çocuk oyun parkı, dinlenme alanları ve fitness-kondisyon aletlerinde oluşan spor kompleksi inşa ediyoruz. Belediye olarak çocukların eğitiminden, sportif ve sosyal yaşantılarına dokunan birçok hizmeti hayata geçirdik. Bugünün küçükleri yarınların güvencesi olan çocukların hoşça vakit geçirebileceği modern oyun gurupları ve sosyal alanlar oluşturuyoruz. Basketbol ve futbol sahası, halı saha, tartan pist, oyun gurupları, fitness aletleri, oturma grupları, çevre düzenleme ve peyzaj çalışmaları olmak üzere; üç yıl içerisinde 10 mahallede 43 park ve 10 halı saha yaparak 8 milyon TL. değerinde hizmet yaptık. Vakitlerinin çoğunu oyun parkında geçiren yarınlarımızın teminatı çocuklarımızın hoşça vakit geçirdiği parkları, program dâhilinde baştan aşağıya yeniledik. Parklarımızda bulunan oyun grupları, yeşil alanlar, park zeminleri ve aydınlatma gruplarımızı tamamen yenileyerek ilçemizde bulunan parklarımızı yeni görünümüne kavuşturduk. Yenilediğimiz çocuk parkının yanı sıra yeni park ve spor tesisleri de yaptık. Yarınlarımızın güvencesi çocuklarımızın 2023 Türkiye’sine hazırlanmasında, belediye olarak gereken destek ve katkıları sunuyoruz.
167 |
HABERHAYAT: Sürekli halkla iç içe olan bir belediye başkanısınız… ERDOĞAN TOK: Halkla birlikte olmak mutluluk veriyor. En çok sevdiğim işlerden birisi de esnaf ziyaretlerinde bulunmak, halkla iç içe olmak. Halkı önemseyen bir belediyecilik anlayışı benimsiyoruz. Esnaf gezisi yaparak ilçemizin ekonomik yükünü çeken vatandaşımıza kulak veriyor, isteklerini alıyoruz.
SİNEMANIN ŞAKİR DEMİRCİ
UNUTULMAYAN PORTRELERİ HELEN MIRREN
Helen Mirren, İngiliz kökenli bir anne ve Rus kökenli bir babanın kızıdır. 1945 yılında Londra’da doğmuştur. Dünyanın en çok övgü toplayan kadın oyuncusu olup, 3 ödülü birden kazanan ender sanatçılardandır. Oscar, Bafta, Emmy, Altın Küre ödülleri sahibi olan sinema ve tiyatro oyuncusu, son yıllarda dizi filmlerde de rol almaktadır. Sinemadan ekranlara geçişi basında ve sanat dünyasında ‘dev transfer’ diye duyurulmuştur. Sinema eleştirmenleri Helen Mirren’i 20. yüzyılın ikinci yarısında, hem de 21. yüzyılın başında sinemada ve sahnelerde varlığını sürdüren ender sanatçılardan biri olarak ifade etmektedir. Eleştirmenler onun için yaş aldıkça güzelleşen bir kadın sanatçı diye nitelemektedir.
168 |
Filmleri Devlet Oyunları - Kraliçe - Gizli Güzellik Aşkın Tarifi - Trombu - Red
170 |
171 |
Sefa Aralan
YAŞAMIN İÇİNDEKİ ÖLÜM
172 |
ANI-NOSTALJİ
Önce ‘abi’ diyorlardı, sonra amca-dayı demeye başladılar. Şimdilerde ise, ‘baba’ ve ‘dede’ diyenler çoğunlukta. İlkokuldan üniversite son sınıfına kadar, küçükler size abi diye hitap ederler. Biraz daha ileri yaşlarda amca veya dayı alır bunun yerini. Emekli olduktan sonra baba, dede diyenler çoğalır. Zaman denilen ve çabucak geçen bu evreleri ömrü olan herkes yaşayacak ve görecektir. İnsanlar bu dönemleri yaşarken, hayatın içinde pek çok değişikliğe uğrar. İlkokula başlamışsınız, üstünüzde önlük ve yakanız. Orta ve lise çağları gençliğe başlangıcın ilk adımları. Üniversite biraz daha olgunluk ve sizin hayat denen o mücadelenin içine girişinizin ilk işaretleri. Hele askerliği bitirip iş bulabilme arayışları sonunda işe girmişseniz, kendinizi senelerce oraya bağlayacak bir dönemdesiniz. O dönem bitmeden önce “Ah bir emekliliğim gelse bir gün durmam” denilen günler. İşte o özlenen günler de gelir, bir bakmışsınız ki emeklisiniz. Aradan üç beş ay geçtikten sonra, evde sıkılmalar, çocuk, torun gürültüleri sizi mecburen yeni bir arayışa başlatır. “Şöyle kendime göre, yorucu olmayan bir iş bulabilsem de çalışsam istekleri. Bulabilirseniz ne iyi, bulamazsanız hele bir de kahvehane ve oyun alışkanlığınız yoksa hayatınızı monotonluk içinde geçirmeye mahkumsunuz. Sonunda her faninin göreceği ölüm denen o bilinmezlik. Ben diyorum ki; insan zaten ölümü, yaşamın içinde dönem dönem görüyor. Şimdi ilkokula giden önlüklü, yakalı Sefa Aralan’ ı gör bakalım görebiliyor musun? Lise çağlarındaki futbol oynayan, arkadaşlarıyla istediği gibi yaşayan Sefa Aralan’ ı getir bakalım getirebilirsen geri. Memuriyet hayatındaki o günleri getir bakalım getirebilirsen geri. Zaman o kadar hızla ilerliyor ki, insan yaşamında bunun nasıl geçtiğini fark edemiyor. Siyah saçlar beyaza dönüşüyor, kırışık görülmeyen cildiniz kırışmaya başlıyor. Gençliğinizde okuduğunuz kitaplardan artık hoşlanmıyorsunuz. Fikriniz değişiyor, görüşleriniz değişiyor ve o ilkokul, lise çağlarındaki kişiliğiniz, adeta tarihin derinliklerine gömülüp gidiyor. Çok değişik duygular içinde bir insan olup hayatınızı devam ettirmeye çalışıyorsunuz. Ve diyorum ki: İnsan hayatın içinde zaten dönem dönem ölüyor da kimse bunun farkında değil herhalde. Esenlikler dileğiyle…
Pratik Tarifler
Nisan Ayında Çıkan Lezzetlerle Baharı Mutfağınıza Taşıyacak 6 Nefis Tarif İlkbahar coşkusunu yaşarken mutfağı da bir kenara bırakmamak lazım. Güneşi gördük, içimiz ısındı, peki ya mutfağımız ne alemde? Ona da bahar geldi mi? Selin ÇETİN
Cevizli ve Damla Çikolatalı Kurabiye Malzemeler:
· 3/4 SB şeker · 3/4 SB kahverengi şeker · 1 SB tereyağı · 1 yumurta · 1 TK vanilya · 2+1/4 SB un · 1 TK karbonat · 1/2 TK tuz · 1 SB ceviz · 2 SB damla çikolata
Yapılışı:
Fırını 175 dereceye ayarlayın. Tereyağı ve şekerleri krema kıvamını alana kadar çırpın. Yumurtayı kırıp çırpmaya devam edin. Çikolata ve ceviz hariç kuru malzemeleri ayrı bir kapta karıştırın. Tereyağlı karışımın içine kuru karışımı ekleyin. Çikolata ve cevizi de ekleyin. Spatula yardımıyla hamura güzelce yedirin. Kaşık yardımıyla hamurdan parçalar alarak tepsiye dizin. 8-10 dakika pişirin.
Zeytinyağlı Sarımsaklı Makarna Malzemeler:
· 1 paket makarna · 1/2 SB zeytinyağ · 3 diş sarımsak · 2 YK maydanoz · Tuz · Karabiber
Yapılışı:
Makarnayı haşlayın. Haşlanırken bir tavaya zeytinyağını alın. Sarımsakları ince ince doğrayın. Yağın içine sarımsakları koyun. Kahverengileşmelerine izin vermeden soteleyin ve ocaktan alın. Maydanozu ekleyin. Tuz ve karabiberle tatlandırın. Makarnayı süzüp sarımsaklı sosun içine alın ve güzelce karıştırın.
Yapılışı:
Fırını 180 dereceye ayarlayın. Domatesleri fırın tepsisine alın. Üzerilerine zeytinyağı, tuz, karabiber ve kekik gezdirin. Fırında 12 dakika pişirin. Yumurtaları kırın. Tuz, karabiber ve çok az su veya süt ekleyerek çırpın. Yumurtayı pişirin ve bir tabağa alın. Üzerine doğradığınız ıspanakları yayın. Fırından çıkarttığınız domatesleri ıspanakların üzerine yerleştirin. Beyaz peynir ufalayarak servis edin.
Yağ Yakıcı Su Malzemeler:
·1 limon Yaban ·1 salatalık Mersinli Kup
Muhteşem Omlet
·1 YK zencefil (rendelenmiş) ·1 dal taze nane ·1/2 SB su
Malzemeler:
·1 SB yarım cherry domates ·1 TK zeytinyağı ·Tuz ·Karabiber ·Kekik ·3 yumurta ·1 SB ıspanak ·1/2 SB beyaz peynir
Yapılışı:
Bütün malzemeleri blenderdan geçirin. Daha fazla nane ekleyerek servis edin.
Browni Tarifi Malzemeler:
Ton Balıklı Sandviç Malzemeler:
·1 kutu ton balığı ·1/3 SB mayonez ·1/2 soğan ·2 adet turşu ·Marul ·Domates ·Kepek ekmeği
Yapılışı:
Ton balığını süzün. Ton balığı, mayonez, turşu ve soğanı güzelce karıştırın. Ekmekleri kızartın. Kızarttığınız ekmeklerin üzerine marul yerleştirin. Marulun üzerine domatesleri koyun. Ton balıklı karışımı da koyup kızarmış ekmekle üzerini kapatın. Servis edin.
Yapılışı:
Fırını 180 dereceye ayarlayın. Tereyağını eritin. Şeker ve tereyağını çırpın. İçine yumurtaları ekleyin. Çırpmaya devam edin. Un, kabartma tozu ve vanilyayı ekleyin. Her şey güzelce karıştıktan sonra cevizi ekleyin. Cevizi karıştırdıktan sonra 35-40 dakika pişirin.
· 2 SB un · 1 SB tereyağ · 1/2 SB kako · 1 TK vanilya · 4 yumurta · 1+1/2 SB un · 1/2 TK kabartma tozu · 1/2 SB ceviz
SU KARAKUŞ
BURCUNUZU YORUMLUYOR www.sukarakus.com astroakademi.com@gmail.com www.sukarakus.com astroakademi.com@gmail.com
Nisan ayına Merkür ve Jüpiter gerilemesinin etkisinde giriyoruz. Jüpiter’in açıları genel olarak ay boyunca olumlu olduğu için şanssızlıkları minimum düzeyde hissedeceğiz. Merkür gerilemesi oldukça güçlü hissedilecek ve 15 Nisan’da sona erecek. Satürn de 18 Nisan’da geri giderken kısmen de olsa nefes almamızı, sorumluluklarımızı azaltmamızı sağlayacak. Plüton 22 Nisan’da gerileyerek köklü değişiklikler yapma baskısını azaltacak. Nisan bir anlamada gerilemeler ayı. Yani gezegenlerin baskısını azaltıp aynı zamanda yararlılıklarını azalttığı bir evre. 16 Nisan’da Yeniay Koç burcunun 26.derecesinde doğacak. Sürprizlerle dolu bu Yeniayda Plüton uzak orbla tetikleneceği için hayatımızda travma yaratacak bir gelişmenin çözümünü arayarak yenilik yapacağız ve daha rahat bir yaşama doğru akacağız.
24 Nisan’da Venüs, İkizler burcuna yerleşerek duyguların ikircikli, gönülçelen yanlarını hatırlamamızı sağlayacak. 30 Nisan’da Akrep burcunun 9.derecesinde oluşan Dolunay’da ise Ay düğümleri ve Satürn tetiklenecek. Satürn sürekliliği ve yararlı görünüşü ifade ediyor. Geri gidiyor oluşu geçmişten getirdiğimiz düzene ve uzun süreli her şeye yeniden dönüşü anlatsa da bu Dolunay bitişlerin ve tamamlanmaların altını çizecek. Krediler, borçlar, ameliyat kararları 25-30 Nisan arasında tamamlanma yolunda olacak. Öte yandan aynı gün Mars-Plüton kavuşumu Oğlak burcunun 21-22.derecelerinde etkili olduğu için patlamalar, savaşı çağrıştıran tehditkar saldırılar, ölümlü kazalar ve terörist saldırılar artabilir. Plüton gerilemesinin bu anlamda yararı olacağının, geçmişte unutulan köklü değişikliklerin nihayet gerçekleşeceğinin de altını çizmek gerekir.
176 |
20 Nisan’da Güneş, Boğa burcuna yerleşerek güvenliğin, huzurun ve maddi kaynakların Nisan verimli olmaktan ziyade durup geri canlandıran etkisiyle yükseleceğiz. çekilmenin, düşünüp araştırmanın öne çıkacağı bir ay. Mutluluk getirsin.
(21 mart-19 nisan) Ayın ilk gününden itibaren algılarınız yavaşlayacak ve hata yapmaya açık olacaksınız. Yanlış anlamaların ilişkilerinizi zedelememesi için dikkatli olmalısınız. Borçlar, alacaklar ve ameliyatlar konusunda şanslı bir evrede değilsiniz. Ay ortasından itibaren kariyer hedefleriniz alanında disiplini kaybedebilirsiniz. Ay ortasında kendinizi yenilemek için fırsat bulabilirsiniz. Ay biterken Dolunay’ın etkisi ile borçlarınızı bitirecek veya sağlığınıza kavuşacaksınız.
İKİZLER
(21 mayıs-21 haziran) Yöneticiniz Merkür ayın başından itibaren geri gidiyor olacak ve arkadaşlarınızla aranız yanlış anlamalar nedeniyle açılacak. Yeni dostlar yaşamınıza ay ortasında katılabilir. Para ve kariyer konusunda motivasyonunuzu git gide kaybedeceğiniz bir aydasınız. İç enerjinizi yükseltmekle ilgilenmelisiniz. 24 Nisan’dan itibaren Venüs burcunuza yerleşerek güzellik ve aşk getirecek.
BOĞA
(20 nisan-20 mayıs) Geçmişe aşırı odaklanarak yanlış düşünceler içine çekileceğiniz bir aydasınız. Kendinize yüklenmemelisiniz. Yakınların sağlığıyla ilgili kararları siz vermemelisiniz. Yakınlarınızla ilişkilerinizde şansı kendiniz yaratmalısınız. Ay ortasında bilinçaltı temizliğine veya meditasyona yöneleceksiniz. Ay biterken Dolunay evlilik veya ortaklık ilişkilerinizi gözden geçirmenizi sağlayacak.
YENGEÇ
(22 haziran-22 temmuz) Kariyer alanında yapacağınız hatalar yeni arayışlara sürükleyecek ve ay ortasında yeni bir işe başlama şansı bulacaksınız. Yakınlarınızla ilişkileriniz ay boyunca rahatlayacak ve baskı azalacak. 20 Nisan’dan itibaren daha çok sosyalleşecek, dış dünyaya döneceksiniz. Ay sonuna doğru aşk alanınızda sert bir Dolunay oluşacak. Yalnızsanız bir aşka başlayabilirsiniz.
177 |
KOÇ
SU KARAKUŞ
BURCUNUZU YORUMLUYOR www.sukarakus.com astroakademi.com@gmail.com
ASLAN
(23 temmuz-22 ağustos) Seyahatlerde dikkatli olmalısınız. Eğitim yaşamınız sürüyorsa Merkür gerilemesi hatalara ve zorluklara neden olabilir. Ay ortasında bu alanda bir yenilik yaparak öğrenme yönteminizi değiştirebilirsiniz. Ay boyunca daha ziyade kariyer, prestij ve dostluklar öne çıkacak. Ay sonunda ev ve aile alanında gerçekleşen dolunay ev alım/satım işlerinizi hızlandırabilir.
TERAZİ
(23 eylül - 22 ekim)
178 |
Yakınlarınızla ilişkileri yenilemek ve hataları düzeltmek ayın ilk yarısının konusu. Ayın ikinci yarısından itibaren ödemelerinizi düzenleyecek ek gelirler kazanacaksınız. Seyahatler seveceğiniz keyif alacağınız yerlere doğru olacak. Ay sonunda mali konularda bir tamamlanma veya sonlanma yaşanabilir. Ailenizin baskısı kalkacağı için özgürce kararlar alabileceksiniz.
BAŞAK
(23 ağustos-22 eylül) Faturalar, ödemeler ve cezalar ayın başından itibaren unutulabilir ve başınız ağrıyabilir. Çok dikkatli olmalısınız yöneticiniz Merkür’ün gerilemesi ekstra masraflara sebep olacak. Ay ortasında yeni gelirler yaşamınıza katılıp sevindirebilir. 20’sinden itibaren seyahatler ve medya çalışmalarında başarınız artıyor. 24’ünden itibaren yöneticilerinizle ilişkileriniz iyileşiyor.
AKREP
(23 ekim-21 kasım)
İş alanında ay boyunca maksimum dikkatli olmalısınız. Hatalar telafisi zor sorunlara neden olabilir. Ay ortasında yeni bir iş ya da sağlık programı hayatınızı şenlendirecek. 20’sinden itibaren yakınlarınızla ilişkilerinizi iyileştirecek, 24’ünden itibaren ek gelirler ya da kelepir alışverişler keyfinizi yükseltecek. Ay sonunda burcunuzda gerçekleşen Dolunay sevmediğiniz yönlerinizi törpülemeniz için destekleyici olacak.
(22 kasım-21 aralık) Ayın başından itibaren partnerinizle ve çocuklarınızla ilişkilerinizde yanlış anlamalar kırgınlıklara neden olabilir. Yalnızsanız ay ortasında yeni bir ilişkiye başlamak isteyebilirsiniz. Ay ortasından itibaren mali konularda kendinizi rahat bırakmayı başaracaksınız. 20’sinden itibaren iş alanınızı canlandıracak, 24’ünden itibaren eşinizle ve yakınlarınızla ilişkilerinizi iyileştireceksiniz.
KOVA
(20 ocak-18 şubat) İçsel gücünüzü kaybedeceğinizi fark edebilirsiniz. Yakın çevrenizle aranızda yanlış anlamalar ortaya çıkabilir. Yeni bir çevreye taşınmanız ay ortasında mümkün olacak. 20’sinden itibaren evinize odaklanacak, sorunlara çözüm bulacaksınız. 24’ünden itibaren aşk yaşamınızda yılın en mutlu evrelerinden biri yaşanacak. Kariyerinizle ilgili memnuniyetsizlikleriniz varsa ay sonundaki Dolunay’dan yararlanabilirsiniz.
OĞLAK
(22 aralık-19 ocak) Evinizde yenilik yapmak yerine düzeni yenilemelisiniz ve bunu ay ortasında başaracaksınız. 20’sinden itibaren aşk alanınız canlanıyor. Birlikteliğin güvenini ve huzurunu kalbinizde hissedeceksiniz. 24’ünden itibaren iş alanınızın dekorasyonuyla ilgilenebilirsiniz. Ay sonuna doğru arkadaşlarınızla ilişkilerinizi gözden geçirecek ve kimilerini hayatınızdan çıkaracaksınız.
BALIK
(19 şubat-20 mart) Mali konularda dikkatli olmanız gereken bir aydasınız. Ay ortasında yeni gelirler yaşamınıza dahil olacak. 20’sinden itibaren yakın çevrenizle aranızdaki sorunlara bir çözüm bulacaksınız. 24’ünden itibaren evinizin ve bahçenizin dekorasyonuna yöneleceksiniz. Ay sonundaki Dolunay seyahatlerinizi sonlandırıp eve dönüşe, sertifika almaya yönelik olacak.
179 |
YAY
Enine ya da boyuna siyah-beyaz çizgiler bu sezon tasarımları süsleyecek... Volanlı, kuşaklı ve püsküllü detaylarla süsleyebileceğiniz siyah ve beyaz asaletinden vazgeçmeyin...
adL--lookbook
Mudo-Sweatshirt-89.95TL
Retro Eyewear-RJS V CO4 Mango-Çanta-99.99TL
L 9.99T lek-11 o-Gom Mang
180 |
Accessorize-Mixed Braid Fedora99.50TL
Mudo-Çanta-109.00TL
Mudo-Pantolon-119.00TL
Vepa'62-Vitello 449.00TL
Forever New-Topuklu Ayakkabı 249.90TL
Kadınların Rüyası Stiletto
181 |
Dolabınızın vazgeçilmez parçası stilettoların sizin de hayatınızdaki yeri büyükse kadınlar kulübüne hoş geldiniz!
Yeni Mesai
182 |
Günün modası ve yeni yaşam alışkanlıkları iş hayatına uyarlanıyor. İster cumartesi ister pazartesi...
Güncel formül
183 |
Şehrin ve günün ritmini yakalayan tasarımlar...
Hüseyin Muharrem TALU
184 |
Ağustos 1990 İstanbul Üsküdar doğumluyum. Lise çağına kadar İstanbul’da yaşarken 2009 yılında üniversite eğitimim için Ankara’ya taşındım. 2009 yılında yerleştiğim Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-Sinema ve Televizyon Bölümü’nde öğrenciliğim hala devam ediyor. Fotoğrafla üniversitenin ilk yıllarında bir hobi olarak tanıştım ve çeşitli alanlarda birçok iş yaptıktan sonra, bir yıl boyunca da bir dijital fotoğraf stüdyosunda asistan olarak çalıştım. Fotoğraf tutkum burada tırmanırken 2015 yılından bu yana serbest (freelance) olarak birçok alanda kongre, toplantı, gelin ve damat gibi çok sayıda özel gün fotoğrafları çektim. Ayrıca iş vasıtası ile Türkiye’nin birçok yerini gezme fırsatı bulurken hobi olarak da manzara ve sokak fotoğrafları çekmeye devam ediyorum.
185 |
Hüseyin Muharrem TALU
186 |
187 |
Hüseyin Muharrem TALU
188 |
189 |
Hüseyin Muharrem TALU
HH Cemiyet
Haber Medya takdire şayan
190 |
Samsun Valisi Osman Kaymak, Haber Medya'ya ziyarette bulundu. Haber Medya'nın ortaya koyduğu çalışmaların ve sahip çıktığı değerlerin çok önemli olduğunu belirten Vali Kaymak, "Yaptığınız işler takdire şayan" dedi
Samsun Valisi Osman Kaymak, Haber Medya Grubu'nun Borkonut Niş'teki çalışma ofislerine ziyaret etti. Borsan Grup Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları Hacı Ahmet Ölmez ile Ahmet Şenocak, Haber Medya Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Necdet Uzun, Haber Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Okan Aralan, Haber Medya Haber Müdürü Onur Nurdemir, Haber Medya Satış ve Pazarlama Müdürü Mehtap Yeşilbaş, Haberaks TV Yayın Müdürü Sinan Sallabaş, Haber Gazetesi Spor Müdürü Selçuk Kaya, HaberHayat Dergisi Editörü Kübra Şenocak, Sosyal Medya Müdürü Serkan Eskalen ile bir araya gelen Vali Kaymak, Haber Medya çalışma ofislerini tek tek dolaşıp çalışanlarla sohbet etti.
DEĞERLERE SAHİP ÇIKIYOR
191 |
Haber Medya Grubu'nun tüm Karadeniz Bölgesi'nden haberleri ulaştırmasının çok önemli olduğunu ifade eden Vali Osman Kaymak, "Haber Medya, Samsun basınının en güçlü ayağı. Biz de birçok şeyi sizler sayesinde öğreniyoruz. Haberaks TV'yi daha önce görev yaptığım şehirlerden de biliyorum. Haber Medya ortaya koyduğu çalışmalar ve sahip çıktığı değerlerle birlikte takdire şayan bir basın kuruluşu. Ayrıca güçlü bir şekilde kurumsallaşmış medya kuruluşu olarak adeta TRT gibi hizmet veriyor. Başarılı çalışmalarınızın devamını dilerim" diye konuştu.
HH Cemiyet
Evliliğe ilk adımı attılar Ayşegül ve Hakan Şen çiftinin kızları Ece ile Gülay ve Birol Korucu çiftinin oğulları Emre, düzenlenen törenle evliliğe ilk adımını attı
192 |
Görsel tasarım uzmanı Ece Şen ile fotoğraf sanatçısı Emre Korucu, evliliğe ilk adımını attı. Aileler ve çiftin yakın arkadaşlarının katılımıyla gerçekleşen nişan töreninde; genç çiftin nikah yüzlerini her iki ailenin değerli dostu Altan Seyhan kesti. Güzel görüntülere sahne olan nişan töreni, genç çiftin yakın arkadaşlarının katılımı ile gerçekleşen kokteyl parti ile son buldu.
Yeni CEO, Haber Medya’da
Borsan Kablo’nun yeni CEO’su, deneyimli yönetici Arbek Akay, Haber Medya Grubu’nu ziyaret etti Borsan Kablo, bünyesine deneyimli isimleri katarak büyümeye devam ediyor. Metal sanayi sektörünün deneyimli yöneticisi Arbek Akay, Borsan Kablo’ya bir süre önce CEO olarak getirilmişti. Akay, Haber Medya Grubu’nu ziyaret ederek, Borsan Grup Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Şenocak ile bir araya geldi. Akay, Haber Medya’nın çalışma ofislerini ziyaret ederek, çalışmalar hakkında bilgi aldı. Ziyarete, HaberHayat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Kübra Şenocak da eşlik etti.
Geleceğin gazetecileri Haber Medya'da
193 |
Amasya Üniversitesi Basın ve Yayıncılık Programı Gazetecilik ve Haberleşme bölümü öğrencileri Haber Medya'yı ziyaret etti. Geleceğin gazetecileri çalışma ofislerini dolaşarak merak ettiklerini sordu
HH Cemiyet
TOPTAŞ’TAN HABER’E ZIYARET Basın Yayın ve Enformasyon İl Müdürü Volkan Toptaş, Haber Medya Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Necdet Uzun'u ziyaret etti. Toptaş, "Haber Medya, ürettikleriyle Samsun'a değer katan bir kurum" dedi Basın Yayın ve Enformasyon İl Müdürü Volkan Toptaş, Haber Medya Grubu'nun Borkunut Niş'teki çalışma ofislerini ziyaret etti. İl Müdürlüğü görevlisi Harun Üstün'ün de eşlik ettiği ziyarette Toptaş, Haber Medya Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Necdet Uzun ile bir süre görüştü. Toptaş, Necdet Uzun'a Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon yıllığı hediye etti.
194 |
EMEĞİNİZE, AKLINIZA SAĞLIK
Toptaş, Haberaks TV Genel Yayın Müdürü Sinan Sallabaş, Haber Medya Haber Müdürü Onur Nurdemir ve HaberHayat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Kübra Şenocak ile Haber Medya'nın birimlerini ziyaret ederek, çalışanlarla sohbet etti. Toptaş, Haber Medya'nın Samsun için önemli bir kurum olduğunu belirterek, "Haber Medya ürettikleriyle Samsun'a gerçekten değer katan bir kurum. Emeğinize ve aklınıza sağlık. Her zaman daha iyisi için gayret ettiğinizi biliyorum. Size her zaman geri dönüş olmaz belki ama başkalarının hayatında güzel bir iz olarak kaldığından eminim. Bizim de çalışmalarımız sizleri daha güçlü hale getirmek için. Başarılı çalışmalarınızın devamını diliyorum" dedi.
Taranoğlu Haber Medya'da Eski Orman ve Spor Bakanlarından Ersin Taranoğlu, Haber Medya Grubu'nu ziyaret etti Eski Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcı, eski Orman Bakanı, eski Gençlik ve Spor Bakanı Ersin Taranoğlu, Haber Medya Grubu'nu ziyaret etti. Taranoğlu'na SGK Başmüfettişi ve Bafralılar Derneği Başkanvekili Aydın Kurnaz eşlik etti. Haberaks TV'de yayınlanan Dr. Habib Demirel'in sunduğu Yüzdeki Gizem programı için Haber Medya Grubu'na gelen Taranoğlu, ziyarette Borsan Grup Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Şenocak, Haber Medya Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Necdet Uzun ve Haberaks TV Genel Yayın Koordinatörü Sinan Sallabaş ile görüştü.
Haber Medya Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Necdet Uzun'u ziyaret eden AK Parti İlkadım İlçe Başkanı Hakan Ay, "Haber Medya Grubu, altyapısı ve kurumsal yapısı ile Samsun'un gururu" dedi AK Parti İlkadım İlçe Başkanı Hakan Ay, Haberaks TV ekranlarında Haber Medya Haber Müdürü Onur Nurdemir'in sunduğu Artı İfade programının konuğu oldu. Program öncesi Haber Medya Grubu'nun Borkonut Niş İş Merkezi'ndeki
çalışma ofislerini ziyaret eden Ay, Tanıtım ve Tanıtım ve Medyadan Sorumlu İlçe Başkan Yardımcısı Oktay Avcılar ile birlikte Haber Medya Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Necdet Uzun'u ziyaret etti.
BÜYÜK ŞANS
Haber Medya'nın sadece Samsun'un değil, Karadeniz'in büyük bir ihtiyacını karşıladığına dikkat çeken Ay, "Haber Medya, bünyesinde yer alan tüm yayın organları ile dinamik bir yapıya sahip. Altyapısı ve kurumsal yapısı ile Samsun'un gururu haline gelen grubunuz, yayın içeriği ile yaygın basını aratmıyor" dedi.
195 |
Haber Medya Samsun'un gururu
HH Cemiyet
BAŞKAN TOK’UN MUTLU GÜNÜ
Düğünde şahit rekoru kırıldı İlkadım Belediye Başkanı Erdoğan Tok’un kızı Büşra Tok’un düğün merasimi binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşirken, nikaha 26 kişi şahitlik etti
196 |
İlkadım Belediye Başkanı Erdoğan Tok’un büyük kızı Büşra Tok, hayatını genç iş adamı Muhammet Kaya ile birleştirdi. Genç çiftin düğünü İlkadım Belediyesi Derebahçe Sosyal Tesisleri'nde görkemli bir törenle kutlandı. Binlerce kişinin katıldığı düğünde genç çiftin nikahını Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz kıyarken, nikaha 26 kişi şahitlik etti.
BAŞKAN YILMAZ, "REKOR KIRIYORUZ" DEDİ
Kur’an-i Kerim tilaveti ve ilahilerle başlayan düğün, nikah töreni ile devam etti. Nikah öncesinde konuşan Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, “Bugün çok özel nikahlarından birindeyiz. Bu akşamki nikah, diğer bütün nikahlardan farklı. İsimlerini sayamayacağımız kadar şahidimiz var. Bu zamana kadar çok nikah kıydım ama bu kadar kalabalık şahidi olan bir nikah görmedim. Arkadaşlar elime bir liste verdi. Ondan sonra da sözle eklemeler yaptılar. Şahitlerin fazla olması nikahımızı da güzelleştirdi. Kaya ve Tok ailelerine bu düğün münasebetiyle mutluluklar diyoruz. Genç çifte, mutluluklar diliyorum" dedi. Düğünde nikah şahitliklerini Samsun Valisi Osman Kaymak, Adalet Komisyonu Başkanı Kemal Alver, Samsun Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Yavuz, AK Parti milletvekilleri Nazım Maviş, Orhan Kırcalı, Cumhur Ünal, Çiğdem Karaaslan, AK Parti Samsun İl Başkanı Hakan Karaduman, Bafra Belediye Başkanı Zihni Şahin, Çarşamba Belediye Başkanı Hüseyin Dündar, Canik Belediye Başkanı Osman Genç, Tekkeköy Belediye Başkanı Hasan Togar, Ayvacık Belediye Başkanı Mustafa Belur, Salıpazarı Belediye Başkanı Halil Akgül, Yakakent Belediye Başkanı Hüseyin Kıyma, Ladik Belediye Başkanı Selim Özbalcı, 19 Mayıs Belediye Başkanı Osman Topaloğlu, Alaçam Belediye Başkanı Hadi Uyar, Atakum Belediye Başkanı İshak Taşçı, Terme Belediye Başkanı Şenol Kul, eski milletvekilleri Musa Uzunkaya, Eyüp Fatsa, Hasan Ceylan Güzel, Suat Binici, Mustafa Demir ve Fatih Han Ünal’dan oluşan 26 kişi yaptı. Törene, ayrıca Yeşilyurt Grup Yönetim Kurulu Başkanı Hikmet Yeşilyurt, Borsan Grup Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları Hacı Ahmet Ölmez, Ahmet Şenocak, Haber Medya Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Necdet Uzun'un yanı sıra, iş ve siyaset dünyasından çok sayıda davetli katıldı.
197 |
26 KİŞİ NİKAH ŞAHİDİ OLDU
HH Cemiyet
Erbakan Haber Medya'da Türkiye Cumhuriyeti'nin eski başbakanlarından merhum Necmettin Erbakan'ın oğlu Muhammed Ali Fatih Erbakan, Haber Medya Grubu'nu ziyaret etti Türkiye Cumhuriyeti'nineski başbakanlarından merhum Necmettin Erbakan'ın oğlu ve Erbakan Vakfı Genel Başkanı Muhammed Ali Fatih Erbakan, Haber Medya Grubu'nu ziyaret etti. Haber Medya Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Necdet Uzun ve Haberaks TV Genel Yayın Koordinatörü Sinan Sallabaş'la görüşen Erbakan, Haber Medya'nın oldukça modern ve eşsiz çalışma alanına sahip olduğunu ifade etti.
198 |
SİYASİ ADIMLAR ATILACAK
Daha sonra Haberaks TV'de yayınlanan Haber Medya Haber Müdürü Onur Nurdemir'in sunduğu Artı İfade programına katılan Erbakan, siyasi parti kurmak için uzun süredir müzakere halinde bulunduklarını belirterek, "Hocamızın vefatının üzerinden 7 yıl geçti, artık bizler bu siyasi adımı atma vaktimiz gelmiştir kanaatindeyiz. Erbakan Vakfı çalışmalarını fragman olarak değerlendiriyoruz, siyasi çalışmalar başladığında ise filmin kendisini izlemeye başlayacağız. İslam alemi ve ülkemizin çektiği sıkıntıları çözmek için devlet yönetiminde yetki sahibi olmalıyız. Vakıf olarak sıkıntıları anlatabiliriz ama çözmek için fiili olarak siyasetin içinde olmalıyız. Erbakan hocamız da bu nedenle hayatını siyasete adadı" dedi.
Aydoğan Kaan 1 yaşında
Yeşilyurt Liman İşletmeleri Finans Sorumlusu Emre Yılmaz ve Merve Melek Yılmaz çiftinin biricik çocukları Aydoğan Kaan 1 yaşına girdi. Minik Aydoğan Kaan için yapılan doğum günü partisinde, Yılmaz ve Mayda ailesinin yakın dostları yalnız bırakmadılar. Yeşilyurt Demir Çelik firması Muhasebe Müdürü Aydoğan Yılmaz ve Tevfik Mayda, biricik torunlarının mutlu gününe katılan dostlarına teşekkür ettiler.
Ünal’dan Haber’e ziyaret
Ordu Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) Meclis Başkanı Ufuk Ünal, Haber Medya Grubu’nun Borkonut Niş'teki ofislerini ziyaret etti. Haber Gazetesi, Haberaks TV, Haber Radyo ve HaberHayat Dergisi çalışmalarını yakından inceleyen Ünal, Haber’de emeği geçen herkesi tebrik etti.
199 |
Ordu Ticaret ve Sanayi Odası Başkan Adayı Ufuk Ünal, Haber Medya Grubu’nu ziyaret etti
HH Cemiyet
NİŞAN TAMAM SIRA DÜĞÜNDE
200 |
Haber Medya Grubu Reklam Departmanı Grafik Tasarım Uzmanı Selin Çetin ile Agromec Grafik Tasarım Sorumlusu Musa Yazıcı, aile arasında düzenlenen muhteşem nişan töreni ile evlilik yolunda ilk adımı attı
Leyla Tuna - Zehra Tuna - Zehra Yazıcı - Selin Çetin - Musa Yazıcı - Necati Yazıcı
Serpil Tuna - Zehra Tuna - Berzah Semercioğlu - Selin Çetin - Musa Yazıcı - Leyla Tuna - Mehmet Semercioğlu - Birol Tuna
Güler Havva Anıl - Selin Çetin - Musa Yazıcı -Remzi Yazıcı
Zehra Yazıcı - Aysel Güven - Sabriye Yılmaz - Selin Çetin - Musa Yazıcı -İsmail Yılmaz
HH Cemiyet
Sevgi Yazıcı - Selin Çetin - Musa Yazıcı - Nazım Yazıcı
Arda Çakır - Nergis Çakır - Selin Çetin - Musa Yazıcı - Uğur Çakır
Sinem Işıtan - Selin Çetin - Musa Yazıcı - Serkan Suntay
Elif Yıldız - Kübra Şenocak - Selin Çetin - Musa Yazıcı - Mehtap Yıldız
Zinnet Şişman - Selin Çetin - Musa Yazıcı - Rahmi Şişman
Kübra Şenocak- Selin Çetin - Musa Yazıcı - Fevzi Şenocak
Bilal Yazıcı - Kader Yazıcı - Selin Çetin - Musa Yazıcı - Ayfer Ayıkcan - Zehra Naz Ayıkcan
204 |
205 |
AVUÇ İÇI KADAR MUTLULUK
Yazar: Fatih Erkoç
Hangi hastalıklar iyileşir diyor: Kronik İnflamasyon İnsülin Direnci Diyabet, Obezite Hipertansiyon Haşimato Depresyon, Unutkanlık Kronik Artrit, Eklem ve Kas Ağrıları Polikistik Over Fibrokistik Meme Fibromiyalji Kanser Ve Tüm Kronik Dejeneratif Hastalıklar
Maviye açacaksın gözünü, yeşile atacaksın ilk adımlarını ve belki ağaca kazımadan aşkı, sevdiğini toprağa koyup anısını yüreğine kazıdığında öğreneceksin kahverengini. Renklere karıştığın kadar yaşayacak, renkleri öğrenebildiğince inşa edeceksin beşerden insanı. Unuttuklarının değil görmezden geldiklerinin acısını götüreceksin toprağa. Bir gün anlayacaksın dünyada var olmak dünyayı var etmektir ve bir çocuğun gözünde gördüğün korkunç umut şüphesiz ki mütemadi gerçektir. Neden gidiyorsun diye sorma çocuk Aciz dinler cahil devler görürsün Neden gelmiyorum deme çocuk Acı kokuyor yollarım Güneş değil ihanet doğan dağlarımın ardından Tütün değil sardığım çarşaflara can Hasret tüter iki parmağım arasından Ben de geliyorum deme çocuk Yüreğine kara sürerler Kendinden olmayanı düşman bilirler Aklı derdest ederler Hadi kalk deme çocuk Geç oldu Git yat Umuda yürü rüyalarda Hadi git uyu
Sayfa Sayısı: 158 Baskı Yılı: 2018 Yayınevi: Alfa Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 102 Baskı Yılı: 2018 Yayınevi : İkinci Adam Yayınları
Kansere yakalanmış birinin hastalığı boyunca tuttuğu bir günlüğü okumak insanın içini mutlulukla, umutla, hayata, bütün canlılara, rüzgâra, denize, gökyüzüne karşı coşkuyla, aşkla doldurur mu? Yazan Fatih Erkoç ise sorunun cevabı evet olur. Şarkılarıyla, besteleriyle, yorumuyla milyonların gönlüne taht kuran, her birimizin kulağında sesiyle gürül gürül hayat bulan Fatih Erkoç, yakalandığı kansere nasıl çelme attığını anlatıyor günlüğünde. Öyle bir günlük ki bu, samimiyetin de bir adım ötesine geçmiş, sayfaları herkese açık.
206 |
YEŞILMAVI VE KAHVERENGI
Yazar: Yakuphan Mangır
AŞK-TUTKU-HORMON-ALDATMA
Yazar: Ahsen Bayram
Yazar: Oytun Erbaş
Küçükken çabucak büyümek isterdik. Zaman hemen geçse de kocaman olsak, derdik. Şimdi hangimiz halinden memnun? Yaşayacağın çok şey var derlerdi. Gerçekten de öyleymiş. Keşke yaşamasaydım diyeceğimiz ne çok şey varmış! Ne anladım biliyor musunuz? İnsan, yaşı arttıkça değil; emek harcadığı kişiler tarafından harcadığında büyüyormuş. Tam da o zaman olgunlaşıyormuş. Ve şimdi büyüdüğümü hissediyorum. Yaşanılacak birçok şey var, iyi veya kötü. Kötü şeyler tecrübe kazandırıyor, iyi şeyler her yeni güne umutla bakmamızı sağlıyor. Hayallerim var… Çok büyük değil, küçük ama güzel hayaller. Anlam taşıyan hayaller. Gerçekleşmesini çok istediğim, bana mutluluk katacak olan şeyler… Evet, kalk ve silkelen. Bugün hayatının geri kalanının ilk günü.
Kime, neden aşık oluruz? Aşk acısı kaç günde, nasıl geçer? Eşcinsellik hormonlarda mı gizli? Kim, neden aldatıyor? BU KİTAPTA NELER BULACAKSINIZ? Aşk beyinde nasıl oluşur? Âşık olduğumuzda beyin ve vücudumuzda neler değişir? Kime, neden âşık oluruz? Âşık olduğumuz kişilerin yüz ve vücut özellikleri neler? Ten uyumu var mı? Profesyonel çapkınlık mümkün mü? Karşı tarafı kendimize âşık edebilir miyiz? Kara sevda bir hastalık mı? Tutkulu aşk hayat boyu nasıl sürer? Hangi hormon aldatmada etkili? Kadınlar ve erkekler neden aldatır? Kötü giden ilişki nasıl düzeltilir? Mutlu evliliğin sırrı var mı? Çekicilik nerede gizli? Kokular ilişkilerimizi ne kadar etkiler? Şıpsevdilik bir hastalık mı? Bir insan aynı anda kaç kişiye âşık olabilir? Aşk acısı biter mi? Aşk acısını bitermenin yolları var mı?
Sayfa Sayısı: 84 Baskı Yılı: 2018 Yayınevi : İkinci Adam Yayınları
Sayfa Sayısı:136 Baskı Yılı: 2018 Yayınevi : Siyah Kuğu Yayınları
207 |
YARIM KALANLAR
RAMPAGE: BÜYÜK YIKIM Vizyon tarihi : 13 Nisan 2018 Yönetmen : Brad Peyton Oyuncular: Naomie Harris, Dwayne Johnson, Malin Akerman, Joe Manganiello, Jeffrey Dean Morgan... Tür : Macera Ülke : Türkiye
ÖZET & DETAYLAR
208 |
Primatolog Davis Okoye doğumundan beri ilgilendiği, aralarında sarsılmaz bir bağ kurduğu inanılmaz zeki gümüş sırtlı gorili George’u herkesten uzak tutmuştur. Ama bir düzenbazın genetik deneyi bu tatlı maymunu hırçın ve devasa bir boyuta dönüştürmüştür. Daha kötüsü buna benzer değişime uğramış yeni hayvanlar da keşfedilmiştir. Bu değişime uğramış yırtıcı hayvanlar Kuzey Amerika’nın içine kadar gelmekte ve karşılarına çıkan her şeyi yok etmektedirler. Okoye itibarsız genetik mühendisiyle birlikte çalışarak bir panzehirle hem Dünya’yı hem de en yakın arkadaşını kurtarmak için mücadele edecektir.
ESKI KOCAM(IZ) Vizyon tarihi : 6 Nisan 2018 (1s 50dk) Yönetmen : Margarethe von Trotta Oyuncular: Katja Riemann, Ingrid Bolsø Berdal, Haluk Bilginer Tür : Komedi Ülke : Almanya
ÖZET & DETAYLAR İki kadın, iki farklı hayat. Biri aile odaklı, diğeri için kariyer her şeyden önemli. Bu iki kadının tek ortak noktaları ise eski kocaları. İş hayatında hızla yükselen Jade’i kocası Nick tarafından terk edilmenin acısını yaşarken eve geldiğinde büyük bir sürpriz ile karşılaşır. Nick’in yıllar önce terk ettiği Maria eve yerleşmeye gelmiştir. Nick iki eşinden de ayrılırken ikisine de aynı direyi bırakır. Birbirinden tamamen farklı bu iki kadın aynı evde yaşamaya çalışır. Başlarda oldukça çatışan Jade ve Maria, yeni hayatlarına alıştıkça birbirlerinden güç almaya başlarlar.
209 |
A B A I Z B A N D A B O A O R T A K L A T E H A Y T A M A F A L S O A L T K A K A O L K G O K U A A M O R S İ R N E M A L A Z A N Y A N G A K G O N G K A N A F R E Z E A T İ Y E
Paylama
Eskiden Rum korsanlarına verilen ad
Hissedar
Çatı merteği
Suyla çevrili kara Benek
Bir yılan
At yavrusu
Prefabrik
Eskiz
Kabadayı
İngilizce çay
Bir nota
Malı en az kullanma süresi
Bir parça çalınır yada söylenirken yapılan nota yanlışlığı
Hint bademi
Bir tür zamk
U F U T O K A R K U R M A K A M İ A T Zafer
Herhangi bir şeklin ekrandaki boyutu
Toplu geziler için yapılmış büyük otobüs Ön karşıtı
Leke sürme Şaman
Sadık köle
Oyuncunun yaptığı Yiyecek
T A A M Ukrayna başkenti
Garaj
Bir tür balık ağı
Bir iyelik eki
İridyum
Angola plaka kodu
Para karşılığında Kıyı
Üflemeli bir çalgı
R O K L A L B E K İ Ç Ş İ
Bayındır yer Antalya'da tarihi bir mekan
Büyüteç
Berkelyumun simgesi
Ülkü, düstur
Bir nesnenin tabanı
Kilogram (Kısaltması)
Kuran'ın ilk emri
Bursa ilçesi
Roma mitolojisinde aşk tanrısı
Namaz çağrısı
Büyüme
İtalyan makarnası
Zorla ve Boksta raund parasız başlangıç ve sonunda ses yaptırılan iş verici araç Bir cins bamya
Kabuğu dökülmüş ağaç
Anüsle ilgili
Bir tornacı gereci
Kasabın sattığı
Sipariş
Fotoğraftaki ünlü
Bir nota
Kısaca voltamper Kilitlemek
F A N M A H T P A A A Y E Ş E R A R Y A İ H L A V L A K A L A L A R M I S M A R L A İ A N E K Sodyum'un simgesi
Yılın üçünçü ayı
Uzaklık belirtir
Albay (kısa)
Açıkça, belli ederek
Avuçlama
Yarı memnunluk sözü
Yaprak verme
Venezuela plaka kodu
Bozma, feshetme
Düz ve ağaçsız yer
Anne
Lübnan plakası
Tehlike işareti
Bir nota
Yardım parası
Mutluluk
M A R M A U P R E V İ A R V A N A R T V A L B M E A L N A G M A U T Ayak sesi
Yıkık, harap
Şikar
Namus
Televizyon (kısa)
Cermen soyu
İyi konuşma yeteneği
D A Ğ A R C B A K A N L A R K U R U L U
W F R S H G Ç F Ç H Q A Ç İ V L E M Q Ş
İ O R D Ç G I H V F L A K J T F Ç R B X
C Q B R Ç M W T K A D C N I A Z E E A Y
G A R İ P K Ü Ş C T İ U V B Ş O L R D Ş
X X Ö Z F I A K G A Y R İ M E N K U L E
D F U K R İ N Y K H Z Y J U F E D Ö D W
W I L A K A Q M S Q O I B O A W C D N İ
A Ü F N Ş R Y E O E K M N C L X Z D W C
Z N D İ H A T F N O R Ğ Ş Ş L X F W L R
D D P I V Y U E U W K İ S R F U R Y H B
C T S N M Ç R K Ğ Z T O P J A X A Y Z P
I P B R Z J T T S Y P S B Ğ V K J S V Q
A V İ E İ H N İ A F Y O N R O S Ş U N İ
C R E D O U D F Ç Z S L U S A K A O W X
Bir soru eki
4 5 8 3 1 6 7 2 9
9 8 4 2 1 5 7 3 6
3 7 2 9 5 8 4 6 1
5 7 6 4 8 3 9 2 1
1 9 6 4 7 2 3 8 5
1 2 3 6 7 9 8 5 4
6 3 1 5 9 7 8 4 2
7 5 1 9 4 8 3 6 2
8 2 5 1 6 4 9 7 3
3 4 8 7 2 6 1 9 5
7 4 9 8 2 3 5 1 6
6 9 2 3 5 1 4 7 8
5 8 4 2 3 1 6 9 7
8 6 7 1 3 2 5 4 9
2 6 3 7 8 9 1 5 4
2 3 5 8 9 4 6 1 7
9 1 7 6 4 5 2 3 8
4 1 9 5 6 7 2 8 3
1 6 2 8 7 3 9 4 5
9 3 8 6 5 7 1 4 2
3 7 5 2 9 4 1 6 8
7 4 5 2 9 1 3 8 6
9 8 4 6 1 5 7 3 2
1 6 2 3 8 4 7 5 9
5 4 1 9 6 8 3 2 7
8 9 4 1 6 3 2 7 5
7 2 8 3 4 1 6 5 9
2 5 1 8 7 9 6 3 4
6 9 3 5 2 7 4 8 1
6 7 3 4 2 5 9 1 8
4 3 9 1 8 2 5 7 6
3 8 9 5 1 2 4 6 7
8 1 7 4 5 6 2 9 3
4 2 6 7 3 8 5 9 1
2 5 6 7 3 9 8 1 4
5 1 7 9 4 6 8 2 3
1920’de İrlanda’nın kırsal kesiminde yaşayan ikiz kardeşler Rachel ve Edward, evlerini değişik bir varlıkla paylaşmaktadır.. Bu varlık ikizler üzerinde 3 kural dayatır; gece yarısında yatakta olmalılar, kapıdan içeri yabancı birini alamazlar ve eğer biri kaçmaya çalışırsa diğeri tehlikeye girer.
Dram türündeki “Eğreti Gelin Ladik” filminin yönetmen koltuğunda Zaim Güvenç ve Deniz Güvenç oturuyor. Yeşim Salkım’ın başrolünde yer aldığı filmin oyuncu kadrosunda ayrıca, Sevinç Meşe, Deniz Güvenç, Zaim Güvenç, Özgür Bacaksız, Merve Aslan, İlkay Kayku, Alekber Alekberov, Zeynep Aytek Metin gibi isimler yer alıyor.
ÖZET & DETAYLAR
ÖZET & DETAYLAR
LANETLI KONAK Vizyon tarihi : 27 Nisan 2018 (1s 33dk) Yönetmen :Brian O’Malley Oyuncular: Charlotte Vega, Bill Milner, Eugene Simon Tür : Korku Ülke : İrlanda
EĞRETI GELIN LADIK Vizyon tarihi : 13 Nisan 2018 (1s 27dk) Yönetmen : Deniz Güvenç, Zaim Güvenç Oyuncular: Yeşim Salkım, Sevinç Meşe, Deniz Güvenç Tür : Dram Ülke: Türkiye