HaberHayat Dergisi Mart 2018

Page 1

SARE’N OTEL

8 MART

DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN!

tEST: KİŞİLİK TESTİ kADINLARIN RUTİN KONTROLLERİ

MURAT İKİZ nev FIRAT TANIŞ EBRU KURAL ALİCAN AYTEKİN HAN ÇELİKCAN MURAT TAVLI akif arslan AYŞENUR AKÇA H.SEVTAP BAYRAKTAR

MART 2018 - 10 TL

SAMDOB’TA MART AYI DOPDOLU

SAMSUN’DA GURUR GÜNÜ

KISKANÇLIK SEVGİDEN Mİ? çANAKKALE ZAFERİ’NİN 103.YIL DÖNÜMÜ

SİNAN AKÇIL





yavuztunagrup


6|


7|


8|



10 |





14 |

46

136


120164

126 ÖZEL RÖPORTAJLAR

KÖŞE YAZILARI

HER SAYIDA

20 akİf arslan 36 nev 46 FIRAT TANIŞ 58 H. SEVTAP BAYRAKTAR 78 AYŞENUR AKÇA 118 ALİCAN AYTEKİN 126 SİNAN AKÇIL 136 EBRU KURAL 144 HAN ÇELİKCAN 152 MURAT TAVLI 164 FULİN 168 MURAT İKİZ

24 32 44 52 74 100 106 116 122 140 150 154 160 166 172 176

19 EDİTÖRÜN NOTU 108 BAKMAYA DOYULMAYAN KARELER 148 TEST 180 SU KARAKUŞ BURCUNUZU YORUMLUYOR

184 HH SEZON

188 FOTOĞRAF KÖŞESİ:

194 204 206 208

ERKAN AYÇAM HH CEMİYET BULMACA HH KÜTÜPHANE CINEHAYAT 15 |

İLKAY MAVİLİ YILMAZ KERAMİ GÜRBÜZ PROF. DR. METİN EKER UMUT KISA DOÇ. DR. GÜRKAN GENÇ UZM. DR. SERKAN SÜREN FATOŞ SİVASLI RESUL AKÇAY Uzm. Klİnİk PsK. MİNE AKTAŞ MERAL KIVIRCI PSİKİYATRİST GÜLAY OĞUZ KAAN ALİ KOLCUOĞLU UZM. DR. MAHMUT ÇAKIR ÖZLEM BAŞOĞLU ŞAKİR DEMİRCİ SEFA ARALAN


152

78

36 SAĞLIK 50 76 90 92 156

BAŞ AĞRISI TEDAVİ YÖNTEMLERİ kadınlarİn rutin kontrollerİ HUZURSUZ BACAK SENDROMU BAZI GIDALAR KAN DEĞERİNİZİ DÜŞÜREBİLİR YAŞ İLERLEDİKÇE GEBELİKTE RİSK ARTAR

54 62 64 66 80 82 94 104 120 134 174 178

SAMSUN’DA GURUR GÜNÜ SAĞLIK ÇALIŞMALARI MASAYA YATIRILDI ÇANAKKALE ZAFERİNİN 103. YIL DÖNÜMÜ MOBİLYA DURAKLARI: MODİSA ÇOCUK GELİNLERE ‘HAYIR’ 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ LEZZET DURAKLARI: SARE’N OTEL SAMDOB MART AYINDA DA DOPDOLU İSİMLERİ ATAKUM’DA YAŞAYACAK PUŞİDE SAMSUN’DA İŞLENİYOR SOKAK RÖPORTAJLARI PRATİK TARİFLER



YIL: 5, SAYI: 60 - Mart 2018 Bölgesel Süreli Yayın SAHİBİ HABER GAZETECİLİK, REKLAMCILIK, YAYINCILIK SANAYİ VE TİC. LTD. ŞTİ. ADINA İCRA VE YÖNETİM KURULU BAŞKANI ADNAN ÖLMEZ İCRA KURULU BAŞKAN YARDIMCISI AHMET ŞENOCAK İCRA KURULU BAŞKAN YARDIMCISI NECDET UZUN GENEL YAYIN YÖNETMENİ / KÜBRA ŞENOCAK SATIŞ VE PAZARLAMA MÜDÜRÜ MEHTAP YEŞİLBAŞ SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ OKAN ARALAN HABERLER MÜDÜRÜ ONUR NURDEMİR RÖPORTAJ / HABER MEHTAP YILDIZ REKLAM TASARIM SELİN ÇETİN, ELİF YILDIZ, İBRAHİM DALGIÇ SATIŞ DESTEK ŞEFİ YALÇIN ÖZEN SATIŞ DESTEK SORUMLUSU ŞÜKRAN AKÇAY REKLAM DANIŞMANLARI HAKAN KAYA ÇAĞLAYAN BAYRAKTAR BETÜL GÜNAÇTI MURAT SİSKO ÜMİT CEYLAN

HUKUK DANIŞMANLARI AV.İLKER ÇAĞLARIRMAK AV.GİZEM KURTULUŞ AV.ALİ FUAT BODUR

DİJİTAL KANALLAR YÖNETİCİSİ SERKAN ESKALEN KATKIDA BULUNANLAR SOSYAL MEDYA UZMANLARI BERK ASKAR , BARIŞ BUDANOĞLU ESRA VURAL , TUĞÇE SEMİZ REZERVASYON HABER REKLAM AJANSI TEL: 0(362) 333 34 37 YÖNETİM YERİ KILIÇDEDE MAH. ÜLKEM SOK. BORKONUT NİŞ İŞ MERKEZİ NO: 8/B SAMSUN Tel: 0(362) 431 30 00 - 333 34 37 Fax: 0(362) 431 99 44 ABONE VE DAĞITIM TEL: 0 (362) 431 30 00 BASKI EROL OFSET LTD. ŞTİ. Pazar Mh. Necatİ Efendİ Sk. No.43/A İlkadım/SAMSUN Tel: (0 362) 431 98 96 - 432 38 18 Fax: (0 362) 432 41 17 www.erolofset.com

DAĞITIM YAYSAT

18 |

www.haberhayat.com.tr


Biz sizden aldığımız cesaretle daha iyi bir anlayışa her ay yeniden… Yeniden… Yeniden imza atıyoruz. Çıktığımız bu yolda çizgimizi hiç bozmadan yürümek ve niteliğimizi her gün biraz daha arttırmak için verilen ciddi bir çaba var. Sizlerden gelen dönüşlerle her ay kendimizi yeniden var ediyoruz. Her sayı yeni bir heyecan! Yeni kocaman bir dünya! Sizleri seviyor ve önemsiyoruz… Kocaman bir 5 yılı geride bırakma heyecanını sayfamıza, daha bu aydan taşırken derginin oluşumundan dağıtımına kadar emeği geçen kim varsa her birine teşekkürlerimi sunarım iyi ki varlar. İyi ki bizi bir arada tutan HaberHayat var. İyi ki sizler varsınız.

*

*

*

Eski hikayelere göre tarım ve savaşlar kışın soğuk aylarında yapılamadığı için Mart ayı başlangıç sayılırmış.

Bu yüzden Roma mitolojisindeki Mars savaşın ve tarımın tanrısı olarak kabul edilmiş. Mitolojiye göre Mars yani Mart, annesinin sihirli bir çiçekle birleşmesi sonucu Marmara Denizinde doğmuş. Mart ayı her zamanki ikilemi ve zıtlıklarıyla tarih boyunca insanı şaşırtmaya devam etmiş. Bir yerde barışa kucak açmış, başka bir yerde vahşice öldürmek için savaşmış. Savaşıp yok ederken toprağa verimini hatırlatmayı da unutmamış. Kış boyu duran tarıma tekrar imkan sağlamış. Yani bir yandan alırken, sürpriz bir şekilde diğer yandan da vermiş. Tam anlamı ile şaşırtan, sürprizlerle ve zıtlıklarla dolu bir ay Mart ayı. Tıpkı hayatın kendisi gibi! 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ya da Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü sayfamıza taşıdık onların yanında olma dileğiyle ve unutmadık 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin 103 yıl dönümünde Aziz şehitlerimizi. Birde Mart sayımıza “Özel Bebek” sayfasının devamını koyduk. Artık profesyonel fotoğrafçı eşliğinde size özel çekimler ve anılarınız hayat bulmakla kalmıyor ölümsüzleşiyor. Bunun için bizlere ulaşmanız yeterli. Sürprizler bu kadar değil elbette gerisi içerikte keyifli okumalar dilerim. Hoşça kalın...

Saygı ve Sevgilerimle...

kubrasenocak@habergazetesi.com.tr

19 |

Mart sayımızdan merhabalar Gelecek ay (Nisan) dergimizin 5.yılı doluyor. Bizim için HaberHayat dergi bir aile. Bir bütünlük. Bir dolu kavramın bir araya gelmesi. Üzüntüler, sevinçler, geç saatlere kadar uzanan mesailer, tatlı yorgunluklar… Kaçıncı kahveyi tazeledik kim bilir toplantı masamızda? Kaçıncı kez tebessüm dolu bir telaş, bir koşturmaca vardı içimizde?


Arslan ailesinden Bafra’ya işletme fakültesi

K

AKİF ARSLAN uyumcu Akif Arslan, babası Selahattin Arslan’ın okul yaptırma vasiyeti üzerine, Bafra’ya işletme fakültesi kazandırmak için çalışmalara başladı. Babasının vasiyeti üzerine annesi Fevziye Arslan adına fakülte yaptıran Arslan, hem babasının vasiyetini yerine getirmenin hem de hayır projesi içerisinde yer almanın mutluluğunu yaşıyor. Projeyi hayata geçirmek için azami çaba gösteren Akif Arslan ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanı Rıdvan Kızılkaya ile önümüzdeki eğitim- öğretim döneminde tamamlanacak olan Hacı Fevziye Arslan İşletme Fakültesi’nin tüm detaylarını konuştuk. Mehtap YILDIZ


HABERHAYAT: Sizi tanıyabilir miyiz? Kendinizden biraz bahseder misiniz? AKİF ARSLAN: 1971 yılı Bafra doğumluyum. Aslen Trabzonluyum. Evli ve 3 çocuk babasıyım. Tekstil, kuyumculuk ve inşaat işiyle ilgileniyorum. Tekstilde ARS markalı patentli ürünler olan okul ve iş elbiseleri, eşofman takımları ve penye yapıyoruz. Tekstil firmamızın adı Arslan Tekstil. 1996’dan bu yana Kuyumcu Akif adında kuyum işletmemiz var. Aynı zamanda ARS İnşaat markasıyla inşaat sektöründe de yer alıyoruz.

Fakülte, 70’er kişilik kapasiteli 8 sınıftan oluşuyor. 600 kişilik öğrenci kapasitesi olan fakültenin, laboratuvarları ve seminer salonları da bulunmakta. Sınıfların alanı çok geniş. İstenildiği takdirde sınıflar ikiye bölünerek de kullanılabilir. HABERHAYAT: Üç ayrı sektörde yer almak zor olmuyor mu? AKİF ARSLAN: Zor oluyor tabii ki fakat ailemiz kalabalık. Kuyumculukla ve inşaat ile ben, tekstille Murat ve Fuat Arslan ilgileniyor. Zor ve yorucu ama severek yaptığım için yorulmuyorum.

RIDVAN KIZILKAYA: 8 Nisan 2016 tarihinde Resmi Gazetede Bafra İletişim Fakültesi duyuruldu. Projenin yürürlüğe girmesi için, üniversitenin de ücreti karşılaması gerekiyordu ki bu konuda Akif bey de yardımcı oluyor. Akif bey, üniversitenin fiziki ihtiyacını karşılayınca, üniversite olarak bize düşen de buradaki eğitim-öğretim faaliyetlerini gerçekleştirmek adına adım atmak oldu. Fakültede yapı itibariyle dört bölüm yer alacak. Önümüzdeki günlerde iki bölümün açılışını yapacağız. 21 |

Rüyalarıma giren babam, benimle konuşmuyordu. Arkadaşıma rüyamı anlattığımda bana: “Babanın vasiyetini yerine getirdin mi?” dedi. Vasiyeti yerine getirmediğimi fark ettim, durumu ailemle paylaştım ve üniversitenin inşaat çalışmalarına başladık.

HABERHAYAT: Bafra’da yapımına başlamış olduğunuz Hacı Fevziye Arslan İşletme Fakültesi’nden bahseder misiniz? AKİF ARSLAN: Rahmetli büyük babam, babam ve amcamdan bir şey istemiş. Diyor ki; “Cami yaptırın.” Amcam 1983 yılında vefat ediyor, babam Selahattin Arslan bir yıl sonra camiyi yaptırıyor. Caminin adı benim ismim olan Hacı Akif. Babam eğitimi çok destekleyen birisidir. Ölmeden 6-7 ay önce, “ Bu memleketin ekmeğini yiyoruz. Cami yaptık bir de okul yaptıralım devlete” dedi. Babam vefat ettikten sonra vasiyetini unuttum. Rüyalarıma giren babam, benimle konuşmuyordu. Arkadaşıma rüyamı anlattığımda bana: “Babanın vasiyetini yerine getirdin mi?” dedi. Vasiyeti yerine getirmediğimi fark ettim, durumu ailemle paylaştım ve üniversitenin inşaat çalışmalarına başladık. Fakülte, 70’er kişilik kapasiteli 8 sınıftan oluşuyor. 600 kişilik öğrenci kapasitesi olan fakültenin, laboratuvarları ve seminer salonları da bulunmakta. Sınıfların alanı çok geniş. İstenildiği takdirde sınıflar ikiye bölünerek de kullanılabilir.


HABERHAYAT: Peki, Hacı Fevziye Arslan İşletme Fakültesi ne zaman tamamlanacak? AKİF ARSLAN: Üniversitenin mimarisini Mimar Numan Kama yapıyor. Çalışmalar şu an çok iyi ilerliyor. Fakülteyi 30 Haziran 2018 tarihine kadar bitirmeyi planlıyoruz. HABERHAYAT: Fakülte’de yer alacak dört bölümün ismi nedir? RIDVAN KIZILKAYA: Fakültede dört bölüm olacak. Bu bölümlerden ikisi Sigortacılık ve Sosyal Güvenlik ile Ekonomi ve Finans. Diğer iki bölüm YÖK’te ve resmi gazetede Sağlık Kurumları İşletmeciliği ve İşletme olarak geçiyor ama hangi bölümleri açacağımıza Bafra’nın sosyal dinamikleriyle oturup karar vermemiz lazım. Bafra’da bir üniversite açılıyorsa, bunun ilçeye bir katma değerinin olması lazım. Üniversite öğrencisi okulunu bitirdikten sonra işsiz kalacaksa, bu doğru bölüm açma tarzı olmayacak. Bölgenin ya da ilçenin dinamiklerini göz ardı ederek bölüm açmayı düşünmüyoruz. Yavaş yavaş gidelim, her yıl bir bölüm açalım ama ayakları yere basan bölümler olsun istiyoruz. Sigortacılık ve Sosyal Güvenlik bölümü, devlet üniversitelerinde olmayan özel üniversitelerde olan bölümler. Yükseköğretim sisteminde amaç, sadece teoride derslere giren öğrencinin okulu bitirdikten sonra diploma alması ise; bu fakültenin Bafra’da, Çarşamba’da ya da kampüste olması hiçbir şey değiştirmiyor. Ama amaç yükseköğretim sisteminde öğrenciyi yetirmek olmalı. Üniversite sadece eğitimöğretim alanlarının yönetildiği bir yer değil. Aynı zamanda Ar-Ge faaliyetlerinin yürütüldüğü bir alan. Yani fakülte açıldığında orada bulunan akademik çevre Bafra’ya bir şeyler sağlamalı.

RIDVAN KIZILKAYA - AKİF ARSLAN - MİMAR NUMAN KAMA

HABERHAYAT: Babanız özellikle okul yapmanızı vasiyet etmiş. Neden özellikle okul yaptırmak istemiş? AKİF ARSLAN: Büyük babam çocuklarının okumasını istemiş. “Okumasanız bile okuyana yardım edin” demiş. Babam da okumayı ve okuyanı çok severdi.

HABERHAYAT: İleride de yardım projelerinde yer almayı düşünüyor musunuz? AKİF ARSLAN: İşin içerisine girince daha güzel projeleri hayata geçirmek istiyorsunuz. Babamın vasiyeti için annem adına bir okul yaptırdım, ileride babamın adına neden bir kız öğrenci yurdu yaptırmayayım?Bu tarz hayır projelerinin içerisinde yer almak çok güzel bir duygu. Allah herkese nasip etsin.

HABERHAYAT: Proje ile ilgili destek gördünüz mü? AKİF ARSLAN: Projeyle ilgili yurt içi ve yurt dışından büyük geri dönüşler aldık. Projemizde Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin büyük desteğini gördük. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sait Bilgiç’e proje ile ilgili bilgi verince, proje ile yakından ilgilenmesi için dekan atadı.

HABERHAYAT: Son olarak neler söylemek istersiniz? AKİF ARSLAN: Bir ülkenin eğitimle en güzel yerlere gelebileceğine inanıyorum. Bunun için bizler de naçizane elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Bizleri üniversite projemizin yapım aşamasında destekleyen herkese çok teşekkür ederiz. Böylesine önemli bir projeyi sayfalarınıza taşıdığınız için sizlere ayrıca teşekkür ederim.

22 |

Projeyle ilgili yurt içi ve yurt dışından büyük geri dönüşler aldık. Projemizde Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin büyük desteğini gördük. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sait Bilgiç’e proje ile ilgili bilgi verince, proje ile yakından ilgilenmesi için dekan atadı. Fakülteyi 30 Haziran 2018 tarihine kadar bitirmeyi planlıyoruz.


23 |


İlkay Mavili YILMAZ Eğitim Koordinatörü- NLP Uzmanı ilkayyilmaz6@gmail.com

Kozadan Özgürlüğe Giden Bu Yolculukta; Kendine Özgürleşmektir

ÖZGÜVEN

Y

üreğimden çağlayarak akan kelimelerime odaklanan gözlerinize, merhaba. Olmak istediğiniz Siz’ e doğru çıktığımız Bireysel Marka Yolculuğumuz keyifle devam ederken; yakıt tankımızı doldurmak için durduğumuz İmaj Yönetimi durağındaki alacağımız yakıtlar henüz bitmedi. Evet, “özgüven” yakıtımızı doldururken, sizlerle kelimelerimin aynı an’ ı paylaşmanın mutluluğunu yaşadığımı bilmenizi istiyorum.

24 |

Özgüven her şeyden önce bireyin özünü bilmesi, özünü kabul etmesi; özüne, özünün gücüne güvenmesidir. Yeterlilik duygusunun hissettirdiği emin olma halidir. Herhangi bir işi yaparken sizi iyi hissettiren histir. Özgüven, psikolojik yaşamın ana öğelerinden biri, duygusal bir gerekliliktir. Özgüven; kendinizi algılama ve duyumsama biçimini yöneten güçtür. Bu güç yaşamının bütün yönlerini etkiler. Bu güçle zamanla artan özgürlük ve mutluluk duygusu kazanırsınız. Bu güçle yenilgi ve sıkıntıları, mutluluk ve başarı yolunda birer basamak olarak değerlendirirsiniz. Eğer temelinde her birimiz birbirinin eşi bir beyinle, aşağı yukarı aynı düzenleme ve usta olma potansiyeli ile dünyaya gelmişsek, niçin çağlar boyu sınırlı sayıda insan bu potansiyel gücü fark edip, varoluşa katkı sağlayıp iz bırakmıştır? Mutluluk hepimizin en doğal hakkıyken neden birçok insan mutsuz, neden birçok insan bir maddeye veya bir insana tutsak ve bağımlı olarak hayatını sürdürür? Cevaplanması gereken en önemli sorular bunlardır. Birçok insanın bazı alanlarda olağanüstü yetenekleri olduğu halde; pek azı belli bir yere gelebiliyor. Doğal yetenek ve üstün zeka derecesi gelecekteki başarıları açıklamaya yetmiyor. Hepimizin hayatı sanatsal bir çalışmadır. Hepimiz potansiyelimizle dünyaya geliriz. Hepimiz kendi hayatımızın heykeltıraşıyız, kaderimizin elimizde olduğunun farkında olmalıyız. Kaderimizi şekillendirecek

potansiyelimizi kullanabilme ve geliştirebilme becerisini edinebilmeliyiz. Ki bu becerinin kaynağı özgüvenimizdir. Mutlu, başarılı ve geniş bir hayatı, sınırlı düşünce ve davranışlarla elde edemezsiniz. Sınırlı düşünce ve davranışın genişlemeye giden yolunda kaynak ve köprü özgüveninizdir. İnsanların diğer canlılardan ayırt eden özelliklerinden biri kendinin farkında olması ve gelişime, geliştirmeye, üretmeye açık olmasıdır. İnsan bir kimlik oluşturur ve sonra bu kimliğe bir değer kazandırır. Bir başka değişle kim olduğunu bilerek tanımlamak, daha sonra bu kimliği sevip sevmediğinize karar verme gücüne sahipsiniz. İşte özgüven sorunu bireyin bu yargı gücü ile ilgilidir. Çevrenizdeki kimi şekil, ses ve duyumları sevmeyebilirsiniz. Ama kendinize ait kimi parçaları reddediyorsanız; sizi ayakta tutan ruhsal yapılarınız bundan zarar görecektir. Kendinizi yargılayıp reddettiğinizde var olamazsınız. Var olamadığınız yerde psikolojik ve fiziksel yokluk başlar. Kendinizi yargılayıp reddettiğiniz yerde sosyal, akademik ve mesleki daha az risk alırsınız, insanlarla karşılaşmaktan, başarısızlık olasılığı bulunan herhangi bir durumun üzerine gitmekten, kendinizi ifade etmekten çekinirsiniz. Kendinizi reddettiğinizde potansiyeliniz daraltır, zamanla yok edersiniz. Kendinizi daha çok yargılamamak ve reddetmemek için koruyucu duvarlar örer, savunmalar geliştirirsiniz. Kendinize karşı suçlama ve öfke duygusu gelişir. Sürekli bahanelere sığınır ve bağımlılık veren maddelere yönelebilirsiniz.

Hiç tedirgin hissetmesek veya bulunduğumuz yere ait olmama hissi bizi rahatsız etmese, hiçbir zaman konuşmaktan zorlanmasak, asla utangaç olmamak ve bir an olsun endişe hissetmesek muhteşem olmaz mıydı?

Kendilerini ve diğer insanları rahatlatmak gibi harika bir yeteneğe sahipler. Ve genelde güçlü onaylanma ihtiyacına yönelik ortaya çıkan endişeden arınmış gibiler. Hem kendileriyle hem çevreleriyle barışıktırlar. Özgüvenin dışardan gelen övgü, suçlama ve kişisel donanımla bir ilgisi yok. Doğuştan gelen gizemli bir özellik de değil. Art arda birçok başarının sonucu da değil. Gerçekte herhangi birinin kazanabileceği bir beceri. Bizi gerçekten özgüvenli yapan nedir? Geçmişten ve şu anki koşullardan bağımsız, her durumda bizimle olan sağlam bir özgüven inşa edebiliriz. Nerede ve kiminle olduğunuzu bağlı olmayan, daima hazır ve güçlü bir özgüven.


Özgüven Yönetimi

• Özünün Gücüne Güvenmek

“Kim olduğumuz” sorusu kadar önemli olan, “Nereden geldiğimizin” farkında mıyız? Sen ‘Öz’ün form almış halisin. Kaynağımız ‘’Yaradan’. Bir başka soru “Kendinizi nasıl görüyorsunuz? Kendiniz hakkında ne hissediyorsunuz? Kutsallığınızın bilincin de misiniz?’’ Her birimizden bir taneyiz. Her birimiz eşsiziz. Değerinizi anlamak için alkışları beklememek gerek. Onun içinizde olduğunu bilincinde olmak temel olandır. Siz ‘Öz’den değerlisiniz. Özünü bilen gücün farkındadır ve

‘Yüce Güce’ güvenir. •Kendine Değer Vermek

Her şey içerden dışarıya doğrudur. Dışarıda ne olup bitiyorsa için dışa yansımasıdır. Varoluşumuzda vardır değer görme, kabul görme, varlığımızı yansıtma, yeterli olma, katkı sağlama, güvenilir olma, aidiyet ihtiyacı. Tüm bu ihtiyaçların doyuma ulaşması bizim özgüvenimizi oluşturmaktadır. S. Freud der ki: “Güç ve güveni hep dışımda aradım. Ama bunlar insanın içinden gelir. Ve her zaman oradadırlar.” Tekrar kendimize döndüğümüzde; Üstat der ki “Ben Kapıyım.” Evet, kapınız içinizde; “Siz kendinize değer veriyor musunuz?” Siz kendinizi değer görmeye layık görmezseniz, kim size değer vermeyi layık görür ki? Kendine değer vermeyen başkasına da değer veremez. Kendinizde olmayan bir duyguyu bir başkasına veremezsiniz, verdiğinizi zannedersiniz. Veya bağımlısı olursunuz, bu değer vermek değildir. Benliğimiz büyük oranda kendimizi algılayış biçimimizle ilgisidir. Kendini sevilen, başarılı olarak algılayabilen kişi, çevresi tarafında sevilir ve başladığı işi başarılı olarak tamamlar. Yaşadığımız olaylar kendimizi algılayışımızı ve kendimiz verdiğimiz değeri etkiler. Yeteneklerimize güvenelim. Kendimize inanalım. Başarılı deneyimlerimiz benlik algımıza verilen birer doping gibidir. Başarıyı yakaladığımızda iliklerimize kadar hissedelim. Başarma hissini hiç de alçak gönüllülük yapmadan bütün hücrelerimizde hissedelim ki his hep bizimle yaşasın. Bu hissediş o kadar kalıcı olsun ki istediğimiz de onu tekrar yaşayalım.

•Kendini Sevmek

Louis Auchincloss, “Bir insanı ayakta tutan enerjidir. Ve enerji hayatı sevmekten başka nedir ki?” Ve hayatı sevmek önce kendimizi sevmekle başlar. Ve öze güvenmek kendini sevmekten başka nedir ki? Sır öncelikle kendimizi sevmek, yürek kadar egoyla. Egonuz yürekten yukarda olursa gaddar olursunuz. Egonuz yürekten aşağıda olursa köle olursunuz. Yürek kadar egoyla önce kendimizi sevelim. Kendini sevmeyen bir başkasını sevemez. Sadece bağımlısı olur. Kendinde olmayan bir duyguyu başkasına veremez. Ve siz kendinizi sevmezseniz kim sizi sevebilir ki? Kendinizi nasıl tanımlarsınız. Hangi sıfatları kullanıyorsunuz? Gerçek siz ve ideal sizle aynıysanız o zaman sağlıklı bir benlik kavramınız var. Büyük ihtimalle özgüvenli hissediyorsunuzdur, çünkü olmak istediğiniz gibi birisinizdir.

•Kendini Tanımak ve Odaklama Yönetimi

Potansiyelini keşfet. Güçlü ve güçsüz yönlerinin farkında olup, güçlü yönlere odaklanıp, daha da geliştirmek gerekir. Ve yine güçsüz yönlerde de ne yapabilirim sorusunun cevabı üzerine de çalışmak gerekir. Sydney Harris der ki “Dünyanın kederinin yüzde 90’ı, insanların kendilerini, yeteneklerini, zaaflarını ve hatta gerçek faziletlerini bilmemelerinden kaynaklanıyor. Birçoğumuz hayatı tamamen ona yabancı olarak yaşıyoruz.’’ Korkularınızın üstesinden gelebiliyor ve akıllı riskler alabiliyor musunuz?

Eğer ruhunuzda dahil olduğunuzu, fark yarattığınızı hissediyorsanız, nereye giderseniz yanınızda taşıyacağınız sağlam bir özgüveniniz olacaktır. Olumlu yanlarınızı keşfedin: Varoluşa katkınızın farkında olun. Simone de Beauvoir der ki: “Yaşam kendi varlığını devam ettirme ve kendini aşma uğraşısıdır. Eğer sadece varlığı korumak söz konusuysa yaşamın ölümden farkı kalmadığı gibi insan ile bitkiyi ayırmak da imkansızlaşır.”

•Kendini Kabul Etmek

İnsanın kendi varlığını kabulü önemli sıçrayışıdır. Kendini kabul etmek; kendine ve başkalarına karşı kendini yargılamayan ve kabul eden bir tutuma sahip olmayı içerir. Kendinizi her tanıttığınız da, her davranış ve konuşmanızda; kişiliğiniz geçit törenine çıkar. Hep başkalarını memnun etmeye çalışan biri misiniz? Hayatınızı başkaları mı yönetiyor? Evet, hayatınızı siz yönetmezseniz başkaları yönetir. Yoğun onaylanma ihtiyacında mısınız? Onaylanma endişesinden ancak kendini kabul ederek kurtulabilirsin. ‘Herkesi hata yapabileceğini kabul etmek’ felsefesi önemli ki; hatalara demir atmamaktır buradaki püf nokta. Bu süreçte hataları nasıl dönüştüreceğimize odaklanmak gerekir. Hata bile olsa kabul etmek gerekir. Kabul etmediğiniz takdirde yüzleşemezsiniz; yüzleşemediğinizde hatanız da olumlu anlamda değişim gerçekleştiremezsiniz. Ve bir başka önemli felsefe bu süreçte ‘kendinizi affetmek’ tir. Affetmek özgürleşmektir hatadan, dönüşümün kapısını açmaktır.

• Bebek Adımları

Hedeflerimizin önceliklerini belirleyerek, hedeflerimize bebek adımlarıyla minik minik ilerlemek özgüvenimizi olumlu etkiler. Birden sonuca ulaşmayı hedefleyip ulaşamadığımızda ‘’Yapamadım’’ diyerek özgüvenimiz zedelenebilir.

•Kontrol: Kim Sorumlu?

Hayatınızın direksiyonu kimin elinde? Şoför koltuğu ile mi arka koltuk ile mi ilgileniyorsunuz? Kendinizin ve hayatın sorumluluğunun sizde olduğunu düşünüyor musunuz? Doğrularınız için dik durmakta; ihtiyaçlarınız için ısrar etmekte rahat mısınız? Yoksa hayatınız sizin değil mi? Kendinizi diğer insanların sizden faydalandığı bir kurban gibi mi hissediyorsanız mutsuz olacaksınızdır. Sorumluluklarınızın farkında mısınız? Hayatın sorumluluğunu ne kadar alırsanız; o kadar çok kendinize saygı duyarsınız. Tabii bu demek değildir ki kapasitemizin üzerinde sorumluluk almak değil. Daha önceki yazılarımda değindiğim gibi “Herkes her şey olamaz.” Kendinize ne kadar saygı duyarsanız kendinizi o kadar savunur, hayattan istediğinizi, ihtiyacınız olanı ve hak ettiğinizi aldığınızdan o kadar emin olursunuz. Zamanı yönetebiliyor musunuz? Zamanınızın kontrolü sizin elinizde mi? Zamanınızı yönetemezseniz başkalarının yanında kendinizi ezik hissedersiniz, işe veya randevuya geç kaldığınızda kendinizi ezik, suçlu hissedersiniz. Zamanınızı yönetebilmek sizi kendi gelişiminiz ve üretiminiz adına güçlü kılar.

Eleanor Roosevelt der ki “Katkıda bulunmaktan vaz geçtiğinizde, ölmeye başlarsınız.” Etkili olduğunuz hissediyor musunuz? Bir fark yaratıyor musunuz? Toplumun katılımcı bireyi olmak olduğunuz bilmek size değerli olduğu hissi verecektir. Üretip; katkı sağladığınız zaman ‘Ben varım, güçlüyüm’ ihtiyacınızı doyuma ulaştırmış oluyorsunuz.

25 |

•Katkıda Bulunmak


Hayatınızın tamamen kontrolünde olabileceğimizi düşünmek gerçekçi değil. Kötü durumları telafi edebilecek anlamalı aktivitelere etkin olarak katılabiliyor musunuz? Katlanılması güç durumların geçici olduğunu bilirsek ve büyük planın bir parçası olduğunu düşünürsek; bu güç sürecin tekamülümüz de ki öğretmenimiz olduğunun farkına varırsak kendimiz hakkında daha sağlıklı bakış açısına sahip olabiliriz.

•Etkin Beden Dili

Dik duruş ve dik oturuş. Beden dilimiz karşı tarafa mesaj verdiği gibi kendimize de mesaj vermekte. İnsanın kendinden emin olmadığı durumlarda bile kendinden emin duruş sağlamasının, o kişinin beynindeki kortizol ve testesteron düzeylerini etkileyip belki de başarı şansını etkileyebileceğini yapılan çalışmalar gösteriyor. Kendini kollarınla kapatıp küçülttüğünde, gruptan uzaklaştığında, kolları sallayıp, çok hareket ettiğinde, yüze boyun ve saçlara dokunduğunda, toplantı masasında büzülmüş şekilde oturmak, baş eğik, iki büklüm oturmak özgüveni olumsuz anlamda etkilemektedir. Lütfen kollarınızı ve ellerinizi açık tutun. Ve lütfen göz teması önemli ve gülümseyin; her şeyden önce kendinize olan güveninizi gösterir. Ve etkin tokalaşmak, seri adımlarla ayak sürtmeden yürümek sizin özgüveninizin ışığını dışarı yansıtır.

•Görüntünüze Dikkat Edin

Kıyafetler ve aksesuarlar konuşur; önce kendimize tabii ki. İyi giyinmek; temiz, düzenli, kesimi ve duruşuyla üzerinize uyumlu, yaratmak isteğiniz markaya hizmet eden, durum yer ve zamana uyumlu giyinmek özgüveninizi olumlu anlamda etkiler.

•İstediklerimizi Dile Getirmek

İstediğinizi, ihtiyacınız olanı ve hak ettiğinizi elde etmenize yardımcı olacak şekilde kendinizi ifade edebiliyor musunuz girdiğiniz her ortamda. Hissettiklerinizi dile getiremiyor musunuz veya dilinizin tutulduğunu mu hissediyorsunuz? İsteklerinizi dile getirmekte zorlanma, düşük özgüvenin klasik verisidir. Bu zorluk sizin temel değersizlik duygunuzdan kaynaklanır. İstediğinizi elde etmenin hakkınız olmadığına inanırsınız. Kendi istekleriniz size mantıklı ya da önemli gelmez. Başkalarının istekleri sizinkilerden daha doğru ve acil görülür. Onlara, onların ne istediğini sorar ve bu istekleri yerine getirmek için uğraşırsınız. Reddedilmekten o kadar korkar ya da gereksinimlerinizden o kadar habersiz olursunuz ki ne istediğinizin farkında bile değilsinizdir. Burada ‘Hak Yasası’nın da bilincinde olmak gerekiyor. Biz kimsenin hakkına girmeyeceğiz; başkasının da bizim hakkımıza girmesine izin vermeyeceğiz. Kelimeleriniz, sözsüz iletişiminiz ve sesinizin tonu, vurgusu özgüvenini oluşturma ve yansıtmada yakından etkilidir. Lee Iacocca ‘’İnsanlarla anlaşamıyorsanız, bu iş size göre değil, çünkü nereye giderseniz gidin onlarla karşılaşacaksınız.’’ demişti. Yüzleşin öncelikle kendinizle. Eğer insanlarla iletişim kuramazsanız kendinizi hiçbir yere ait hissetmezsiniz. İlişkilerinizin kalitesi iletişiminizin kalitesiyle doğru orantılıdır. İletişiminiz aracılığı ile rol model olmak, yüreklendirmek, ilham verme, aydınlatmak, eğitmek sizin gücünüzdür.

26 |

• Cesaret Yönetimi

Korkularınızın üstesinden gelip; akıllı riskler alabiliyor musunuz? Özgüveni yüksek insanların korkuları yok diye bir şey olmaz. Sadece onlara rağmen hareket etmeyi yönetebiliyorlar. Riskli durumdayken endişeli hissetmek normaldir. Burada endişelere teslim olmamak önemlidir. Endişelere teslim olursak rahat ve güvenli ortamdan çıkmaya cesaret edemez, gönülsüz ve geri çekilmiş buluruz kendimizi. Bu durumda gelişimi önler. Kişisel gelişimin akıllı riskler almak olduğunu bilir özgüveni olan insanlar.

Özgüvenli insanlar harekete geçmenin korkunun pan zehiri olduğunu bilirler. Churchill’in dediği gibi ‘’Cesaret haklı olarak insanın birinci sırada yer alan özelliği olarak kabul edilir; çünkü diğer özellikleri garanti eden özelliktir.’’

•Kendini Başkalarıyla Kıyaslama

Kıskançlık bir odak problemidir. Burada izlememiz gereken üç önemli nokta: 1.Odağınız kendinizde olması gerek; bizim kendimizi kıyaslamamız gereken tek kişi kendimiziz. 2.Evrende bolluk bilinci var. O yapabiliyorsa siz de yapabilirsiniz, hatta başarıyı rol model alabilirsiniz. 3.Kıskanmayı seçtiğiniz kişinin başarma yolunda emek, odaklanmak, kararlılık, engelleri nasıl basamak haline getirdiğini görüp ilham alın.

• Olumlu Bakış Açısı

Kendiniz ve yapabilecekleriniz hakkında sağlık bir bakış açısına sahip misiniz? İdeal kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Nasıl biri olmak isterdiniz? Olmak istediğiniz kendiniz ile aranızda fark var mı? Gerçek siz, ideal sizle hemen hemen aynıysa o zaman sağlıklı bir benlik kavramınız var. Gerçek kimliğiniz ile ilgili düşündükleriniz doğru mu? Bazen kendimizle ilgili olumsuz fikirlere daha çok ağırlık veriyoruz. Patolojik Eleştirmeni yönetebiliyor muyuz? Patolojik eleştirmen; Psikolog Eugene Sagan’ın size saldıran ve sizi yargılayan olumsuz iç sesi betimlemek için kullandığı terimdir. Herkesin eleştiren bir iç sesi vardır. Ancak özgüveni düşük olan bireylerin iç sesleri daha acımasızdır. Eleştirmen, yanlış giden işler için sizi suçlar. Sizi başkalarıyla, onların başarı ve yetenekleriyle kıyaslayıp sizi yetersiz bulur. Size erişilmesi olanaksız mükemmel ölçütleri koyar. Sonra en küçük hatanız için sizi yargılar. Tüm hataları kayda geçirir; başarılarınızın üzerinde durmaz. Eğer alışkanlık bu kadar kendimizi sert davranıyorsak özgüven kazanmamız zorlaşır. Sorulması gereken diğer soru: ‘ideal kendimiz ulaşılabilir mi?’ Bazılarımız ulaşılmaz standartları yakalamaya çalışarak kendimizi başarısızlığa mahkum ederiz. Siz bir mükemmeliyetçi misiniz? Mükemmeliyetçiler öz saygı güvertesini kendilerine karşı doldururlar. Mükemmel olmaya çalışmaktan vazgeçin. Aşırı mükemmeliyetçilik hissi kişide yetersizlik hissi doğurur. Dün ve bugün arasında kendimizde çok küçük olumlu anlamda bir fark var ise; asıl mükemmellik budur diye düşünüyorum. Özbenlik bilinci bireyin yaşamında yer alan tüm olayların anlamını belirler. 10/90 kuralında birey başına geldiği olayı anlamlandırırken yüzde 10 başımıza gelen olay dersek; yüzde 90’lık bölümünün anlamı özbenlik bilinci doğrultusunda anlamlandırılır. Önünüze çıkana engel dersen takılıp düşersin; basamak dersen yükselirsin. Olumlu bakış açısı, kendimize olan güveni artırır. Kendimizi rahat, huzur ve güven içinde hissettiğimizde; içimizdeki ideallerin birden ışık saçtığını görürüz. Geleceğe daha güvenle bakarız. Böylece daha üretken oluruz. Motivasyonumuz artar.

Siz bir mükemmeliyetçi misiniz? Mükemmeliyetçiler öz saygı güvertesini kendilerine karşı doldururlar. Mükemmel olmaya çalışmaktan vazgeçin. Aşırı mükemmeliyetçilik hissi kişide yetersizlik hissi doğurur. Dün ve bugün arasında kendimizde çok küçük olumlu anlamda bir fark var ise; asıl mükemmellik budur


Kendimizi iyi hissettirmek için birçok nedenimiz varken; neden gerekli gereksiz şeylere üzülürüz. Neden çevremizdekilerin iltifatlarına, güzel sözlerine değil de, mutsuzluğu mutluluk edinmiş birinin küçük olumsuz imasına önem verip kendimizi kötü hissederiz? Kendimizi iyi hissetmek elimizde; hatta başkalarının hislerini de etkileyebiliriz. Kendinizle nasıl konuşursunuz? Yaptığınız çalışmalarda; sizi izleyen; sonradan da fikir yürüten içinizde ki ses sizi destekler mi yoksa sabote mi eder?

•Sağlıklı Yaşayın

Harekete geçmek için enerjiye ihtiyacımız var. Yapacaklarımın gerçekleşmesi için önce sağlık olmamız gerekir. Küçük bir rahatsızlığın bile performansımızı nasıl düşürdüğünü biliriz. Sağlıklı beslenme, düzenli spor, yeterli uyku kendimizi iyi hissetmemizi sağlayan en temel fizyolojik ihtiyaçlarımızdır. Uykunuzu almış, iyi bir sabah kahvaltısı yapmış, duşunu alıp kişisel bakımını yapmış olarak başladığınız bir günde kendinizi nasıl hissettiğinizi bir düşünün. Daha rahat, daha emin hissedesiniz kendinizi. Daha girişken ve daha cesursunuzdur. Kendini daha enerjik, üretken hissedersiniz. Bir de aksini düşündüğümüzde; uykunuzu almadan; şiş gözlerle, kahvaltısız, duş almadan, saçlar düzensiz işe geldiğinizde kendiniz zaman kararsız, çekingen ve odaklanamama sorunları yaşarsınız. Mesela dişinizi fırçalamadan güne başladığınızda; insanların yanına yaklaşmaktan; gülümsemekten, kendinizi ifade etmekten çekinirsiniz. Çevrenizde bırakmış olduğunuz etkiyi bir hayal edin?

Birçok psikolojik çalışmanın ortaya koyduğu gibi kendini bir “bütüne, gruba” ait hissetmeyenlerde “değersizlik” duyguları gelişir. Psikolojik, sosyal ya da kültürel olarak “ait olamayan” insanlar kendilerini dışlanmış hissederler. Dışlanan bireylerde psikiyatrik sorunlara sık rastlanmaktadır. İnsan hayatında ilk 6 yaş ve ergenlik dönemi çok önemlidir. Bu dönemde kişilik ve özgüven oluşumunun yapılandığı dönemdir. Bu dönemde ve hayatın her döneminde etkin olan aitlik ihtiyacı üzerine ailenin farkındalık geliştirmesi gerekmektedir. Ve unutulmamalıdır ki Aitlik, onlarca diğeri arasındaki herhangi içsel ihtiyaçtan biri değil. Bir lüks değil. Aitlik, bütün diğer ihtiyaçların bağlı olduğu, onları anlamlı kılan çok daha derin ve çok daha öz, varoluşsal bir ihtiyaçtır. Ve aidiyetin ilk beslendiği ve özgüven oluşumunun temellerinin atıldığı ilk süreç Aile olgusu bilinciyle aile üyelerinin bu farkındalığın sorumluluğunu taşımalıdırlar. (Bu konuya ‘’Çocuklarda Özgüven Yapılandırma’’ başlıklı yazımda ayrıntılı değineceğim. )

• Öz İnançların Farkında Olmak; Bilinçaltına Olumlu • Yetkinlik Mesajlar Yetenekli ve usta olduğunuzu hissettiren aktivitelerde bulunuyor

• Aidiyet İhtiyacının Doyuma Ulaştırılması

Özgüven oluşumunda karşılanması gereken temel ihtiyaçlardan biri de kabul görme ihtiyacıdır. Aidiyet duygusu, kabul görme ihtiyacının doyuma ulaşması, bireyin kendini gerçekleştirmesinde önemli rol oynar. İnsan varoluşunu yansıtma ihtiyacı duyar. Ve bu yansıtmayı en etkin şekilde ait olduğu bütünün içinde gerçekleştirir. Sağlıklı ve kaliteli yaşamın kaynağında ‘Aidiyet Kavramıyla’ karşılaşmaktayız. Aidiyetin önemli bir ihtiyaç ve bireyin benliğinde gelişen bir duygu olarak ele alınmasının yanı sıra kimlik inşası sürecinde bir bilinç durumu ile ilişkilendirildiği görülmektedir. İster kendi iradesiyle isterse iradesi dışında herhangi bir topluluğa, gruba ya da sosyal kategoriye mensubiyetiyle bireyler, benzerleriyle bir araya gelerek ortak bir kimlik altında toplanmakta ve bu ortaklık bilinciyle hareket etmektedirler. Bütünü oluşturan parçalar olduklarının bilincinde olan bireylerin, birbirleri için önemli olduklarına dair inançları, birbirlerine duydukları güven ve gösterdikleri dayanışma arttıkça aralarındaki aidiyet duygusunun güçlenmesi ise kaçınılmazdır. Toplumuna aidiyet duyan birey, kendisini o toplumun bir parçası olarak hisseder. Bireyin bu hissiyatı ise, bütünün parçalarının toplamından daha fazla anlam ifade etmesi bağlamında bir üst duyguya işaret eden aidiyet duygusunu güçlendirir, bireyi güçlü kılar, sinerji gelişir. Ait olunan bir kurum ya da bir grup insan olsun, kişiyi o gücün bir parçası haline getirir ve kendini güçlü hissetmesine neden olur. Kişi aidiyetiyle, ortak değerlerle kurulan bütünün bir parçası olduğu hissine kapılır ve güven ekseninde birlik olma gücüne sahip olur.

musunuz? Bilgi ve becerilerini sürekli güncelle. Yetkinlik özgüvenle neredeyse eş anlamlıdır. Birçoğumuz kendimizi geliştirmemiz ve aşmamızı sağlayacak aktiviteleri bırakıyoruz. Gelişim devamlılıkla olur. Anne Bronte ‘’Tüm yetenekler kullanıldıkça artar’’ der. Eğer yeteneklerimizi kullanmıyorsak özgüvenimiz aniden düşüşe geçer. Ne yapmakta iyisiniz? Bir mesleği, bir sporu veya bir hobiyi iyice öğrendiniz mi? Becerilerinizin elle tutulur bir kanıtı var mı veya ‘eskiden yapardım’ mı diyorsunuz. Gelişim ne güzel bir kelimedir. Değişimdir gelişimi harekete geçiren. Değişimin arkasındaki gücümüz de özgüvenimizdir. Her birimizin hayalleri vardır. Hayallerinizin gerçek olmasını istiyorsanız; özgüveninizin gücü ve rehberliği doğrultusunda kalbinizle kendi yolundaki engellerin üzerinden karşı tarafa atlamalısınız. Her davranışımız ve kelimemizle kendimize katkıda bulunuruz. Kaynağımız özgüvenimiz; bu kaynaktan doğan birçok bileşim vardır. Kendimize ve başkalarına gösterdiğimiz nezaket; duruşumuzda ki zarafet, üstesinden geldiğimiz her ön yargı, önümüzde diz çöktürülmüş her zorluk, ayaklar altına alınmış her baştan çıkarış, insanların yararına atılmış her bir adım ‘Ol’mak istediğiniz ‘Siz’e bir adım daha yaklaşmaktır. İnançlı bir adım atmak. Korkularınızın, endişelerinizin esaretinden kurtulmak. Bunu nasıl yapacağız? Her karar verdiğimizde sürecin kendinizi ileriye mi, geriye mi? Götürdüğünü gözlemleyerek (akıllı risk alarak) kendinizi korktuğunuz bir şeyi yapmaya ikna edebilirsiniz. Siz farkında olsanız da olmasanız da yeni bir gün başlayacak Siz kıymetini bilseniz de; bilmeseniz de hayat devam edecek. Özünüze güvenmenin hayatınıza, varoluşa hissettireceği kelebek etkisinin farkında olun. Hayat bir hediye; lütfen paketinden çıkarın yeter. Ve lütfen kendi hayatınıza dahil olma cesaretini gösterin. Yaşayacağınız hayat önünüzde ve tek bir şansınız var. Sonunda özünüze güvenmek ve onu kucaklamak için kendinize izin verdiğinizde, kendinizi mutluluk ve başarıyla dans ederken bulacaksınız.

Özgüveninizin ışığında dostça kalın…

27 |

Öz inançlar özgüvenin en önemli yapı taşlarındandır. Dünyadaki değerinizle ilgili temel gerekçelerinizdir. Öz inançlar sizin ne derece güvenli, beceri sahibi, kendine yeten ve sevilen biri olduğunuzu belirler. İçe dönük konuşmalarınız öz inançtan etkilenir. Olumsuz öz inancın farkına varmak onları değiştirmek yolunda ilk adımdır. Öz inancınız olumsuzsa olumsuz iç konuşmaları başlar bu konuşmaların farkına varıp ve daha olumlu düşüncelerle değiştirin: Örneğin: ‘Zaman zaman bir şeyleri başaramazsam bile değerli bir insanım’ veya ‘Başkalarından takdir almasam bile değerliyim’ düşüncesini artırın. ‘Başarabilirim’, ‘yapabileceğimi biliyorum’ veya ‘Kendimi seviyorum ve kabul ediyorum.’


Stephane Blet ve Voca Voice

Samsun’u mest etti

Samsun Devlet Opera ve Bale Kültür “BİZCE SANAT SİZE EN İYİ ŞEKİLDE BAKMAK” alanında Liv Hospital Samsun ve VM Medical Park Samsun Merkezi’nde Liv Hospital Samsun ve Konser Hastanesi stant açıp, misafirlere ikramlarda bulundu. Liv Grubu, “Bizce VM Medical Park Samsun Hastanesi sanat size en iyi şekilde bakmaktır” mesajını verdi. Organizasyonun sponsorluğuyla Samsunlularla buluşan, sonunda Fransız piyanist ve Acapella Grubu açılan stantları ziyaret etti. dünyaca ünlü Fransız Piyanist Stephane Blet ve Voca Voice Acapella Grubu adeta mest etti

“SAMSUN, KIYMETLİ TÜRKİYE’NİN KIYMETLİ ŞEHİRLERİNDEN”

28 |

Liv Hospital Samsun ve VM Medical Park Samsun Hastanesi’nin sponsorluğunda konser veren Stephane Blet ve Voca Voice Acapella Grubu, konser sırasında seyirciyle bütünleşti. Sahnede önce Fransız Piyanist Stephane Blet ardından Acapella Grubu Voca Voice yer aldı. Samimi tavırları dikkat çeken Piyanist Blet, seyirciler tarafından büyük ilgi gördü. Piyanistin müthiş dinletisi sonrası Acapella Grubu Voca Voice yabancı ve Türkçe şarkıları kendilerine özgü seslendirdi. Zaman zaman seyircinin de eşlik ettiği şarkılarla keyifli anlar yaşandı.

Türkiye hayranlığıyla bilinen Fransız Piyanist Stephane Blet, “Liv Hospital Samsun ve VM Medical Park Samsun Hastanesi’ne katkılarından dolayı teşekkür ederim. Müzik ruhun gıdası, sanat bir millet için vazgeçilmez unsur olmalıdır. Samsun, kıymetli Türkiye’nin sanata değer veren kıymetli şehirlerinden biri. Samsun gerçekten çok güzel bir şehir. Bu tür sanat organizasyonları sıklıkla gerçekleştiği sürece, güzel yerlerde olan toplumumuz ve Türkiye daha da güzel yerlerde olacak. Samsun halkı, seyircisi beni çok güzel karşıladı adeta bütünleştik. Müziğimin ruhunu hissettirebildiysem ne mutlu bana, benim için çok keyif vericiydi. Voca Voice Acapella Grubu şahaneydi, sahnede bir bütün olduk. Bu muhteşem konsere sponsor olan Liv Hospital Samsun ve VM Medical Park Samsun Hastanesi’ne tekrar teşekkür ediyorum. Sağlık sektörünün sanata verdiği değer gurur verici. Herkese çok teşekkür ederim” şeklinde konuştu.


29 |


ürünleri artık

çok yakınınızda! Yarım asırlık tecrübesiyle hizmet veren Yeşil Bursa’nın birbirinden özel ürünleri artık www.yesilbursagiyim.com adresinde müşterileri ile buluşuyor.

30 |

1968’den bu yana Samsun’da hizmet veren Yeşil Bursa, yüzlerce çeşit ürünü müşterilerin beğenisine sunuyor. Geniş ürün yelpazesine genç giyimi de ekleyen Yeşil Bursa’nın tüm ürünlerine artık www.yesilbursagiyim.com adresinden de ulaşılabiliyor.


YEŞİL BURSA ÜRÜNLERİ İNTERNET PAZARLAMACILIĞINDA Yeşil Bursa internet pazarlamacılığı alanı hakkında bilgi veren, e- ticaret departmanı yöneticisi Betül Çakır , “50 yıl önce dedemiz İsmet Çakır tarafından kurulan Yeşil Bursa, amcam Orhan Çakır ve babam Burhan Çakır yönetimde hizmet veriyor. Bizler de üçüncü kuşak olarak, Yeşil Bursa markasını en iyi şekilde devam ettirebilmek için, büyüklerimizin çalışmalarına katkı sunuyoruz. Yıllardır geniş ürün gamı ile hizmet veren işletmemizin tüm ürünlerini artık internet sitemizden müşterilerimiz ile buluşturuyoruz. Departmanımızın tüm işleri ile bizzat kendimiz ilgileniyoruz. Dışardan hiçbir destek almadık. 6 aydır büyük emek verdiğimiz e- ticaret departmanını kardeşim Batuhan Çakır ile birlikte yönetmeye devam edeceğiz” dedi.

ÖNCE MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ

Tamamen müşteri odaklı çalıştıklarını vurgulayan Betül Çakır, “ 50 yıldır hizmet verdiğimiz mağazamızda; tesettür giyim, büyük beden kıyafetler, birbirinden şık abiyeler ve genç ürün modellerimizle hizmet veriyoruz. 17-70 yaş aralığına uygun kıyafet çeşitlerine yer verdiğimiz mağazamızda, müşteri memnuniyeti için azami çaba sarf ediyoruz. Müşterilerimiz işletmemize ufacık bir hatayla geldikleri zaman bile, hepimiz adeta seferber olup sorunu çözmeye çalışıyoruz. 50’nin üzerinde firmanın ürünlerine yer verdiğimiz mağazamızda, özel markaların bayiliğini de yapıyoruz. Ürünlerimizi İstanbul, Ankara ve İzmir’deki en seçkin mağazalardan tedarik ediyoruz. Kalitesine göre makul fiyatlarla ürünlerimizi müşterilerimize sunuyoruz” şeklinde konuştu.

MARKA DEĞERİNE DEĞER KATACAĞIZ

Geniş ürün gamına genç giyimi de eklediklerini belirten Çakır, “ Yenilikleri yakından takip eden bir firma olarak artık genç ürünlerimizle de hizmet veriyoruz. Genç ürünlerimizin tedarik edilmesinden tanıtıma ve müşteriye ulaştırılmasına kadar her şeyle bizzat ilgileniyorum. Genç ürün çeşitlerimizi web sitesine yükleyen, yazılım alanında uzman çalışanımız ve ürünlerimizi tanıtan modellerimiz de bize bu süreçte büyük katkı sunuyor. Genç

Kale Mah. Gazi Cad. No:32 İlkadım / Samsun info@yesilbursagiyim.com

Yeşil Bursa’nın marka değerine değer katmak istediklerini söyleyen Çakır, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü: “ Mağazamızı daha ileriki kuşaklara, marka değerinden ödün vermeden üstüne koyarak devretmek en büyük hedefimiz. Yeşil Bursa, yeniliklerle hep devam etsin istiyoruz. Samsun için bir markayız ama diğer ilerde de markalaşmak istiyoruz. Yarım asırdır bizleri tercih eden tüm müşterilerimize teşekkür ederiz. Müşterilerimizi birbirinden özel ürünleri ve zengin ürün çeşidiyle fark yaratan Yeşil Bursa mağazamıza bekliyoruz. “

Bizi Takip Edin /yesilbursagiyim

whatsapp ile sipariş verebilirsiniz

0505 596 69 32

31 |

GENÇ MODELLERLE DE HİZMET VERİYORUZ

modellerimizin büyük kısmını modellik yaparak tanıtıyorum. Tanıtımında bizzat modellik yaptığım genç ürünlerimizi, gerek kendi özel sosyal medya sayfam gerekse de mağazamızın sosyal medya hesaplarından paylaşıyoruz. Büyük emek verdiğimiz e- ticaret departmanında yapılan tüm işlere vakıfız hatta birçoğunu bizzat kendimiz yapıyoruz” dedi.


KERAMİ GÜRBÜZ

ÜÇ

FIKRA DERS

I. Fıkra:

İlkokulda, matematik dersinde öğretmen üçgenin alanını, çocuklara şu şekilde öğretmiş: Bir üçkenarlının alanı, yatayımı ile dikleşiminin vuruşumunun, ikiye bölümüdür. Çocuk bunu güzelce ezberlemiş. Akşam babası evde sormuş: — Bu gün okulda ne öğrendiniz? —Matematik dersinde, bir üçkenarlının alanını öğrendik babacığım. —Ya öyle mi, peki nasıl öğrendiniz? — Bir üç kenarlının alanı, yatayımı ile dikleşiminin vuruşumunun, ikiye bölümüdür. —Yavrum, yanlıs öğretmişler size. Doğrusu : Bir üçgenin alanı, tabanı ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir. O sırada, bir yandan gazetesini okuyan, bir yandan da torunuyla oğlunun konuşmasını dinleyen dede, dayanamayıp söze girmiş : — İkinizin de tanımı yanlış! Bir müsellesin mesaha-i sathiyesi, kaidesiyle irtifaının hasıl-ı darpının nısfına müsavidir.

I. Ders:

a)Bir doğru birbirinden farklı bir çok yolla ifade edilebilir. b)Farklı şey söylediğini zannettiğimiz muhatabımız/ muarızımız belki de bizimle aynı şeyi söylüyordur. Dinlemek ve anlamaya çalışmak lazım !...

II. Fıkra:

32 |

Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog, antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir çoban kulübesine sığınırlar. Çoban bunlara bir şey ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma baslar. Kimyacı, “adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış.”

Fizikçi, “adam sobayı yükselterek konfeksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş.” Jeolog, “burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış.” Matematikçi, “sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış.” Antropolog, “adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş.” Bu sırada çoban içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar. Çoban cevap verir: “Boru yetmedi beyim.”

II. Ders:

a)Kesin doğru zannettiğimiz konularda bile her zaman yanılma payı vardır. b)Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamak gerekir.

III. Fıkra:

Dede evinin bahçesinde oturmuş güneşlenirken ezan okunmaya başlar. Kulakları ağır işiten dede torununa seslenir: -Bu bizim caminin ezanı mı? -Hayır dede, aşağı mahallenin camiinin ezanı. Daha sözleri bitmeden ikinci ezan sesi duyulur. -Peki bu ezan sesi hangi camiden geliyor ? -Dedeciğim bu da yukarı mahallenin camiinin ezanı. Bu esnada üçüncü ezan okunmaya başlar. Torun dedesine, -Dede bu bizim camiin ezanı ! deyince, dede: -Aziz Allah, Şefaat Ya Resulallah, der.

III. Ders:

a)Sadece bizim mahallenin/mahalledekilerin hakkını savunmak, karşı mahalledekilere yapılanlara ise sükût etmek en büyük haksızlıktır. b)Bu toplumda bizim dışımızda da insanlar var. Onlar gibi yaşayamasak da onları anlayarak yaşamak bir arada yaşamanın ilk, belki de yegâne şartıdır


33 |


Yeni nesil meyhane Mastika yeni nesil meyhane parolasıyla, Atakum sahilinde kaliteli yemek, içmek ve kaliteli müzik dinlemek isteyenlerin uğrak mekanı olacak Atakum Mimar Sinan Mahallesi Adnan Menderes Bulvarı’nda açılan Mastika, “Yeni nesil meyhane” parolasıyla hizmet veriyor. Atakum sahilinde, Doğu mutfağını Anadolu ezgileriyle buluşturan Mastika, kendine özgü konseptiyle dikkat çekiyor.

FARKLI KONSEPT

Sektörde daha önce farklı konseptlerle yer aldıklarını söyleyen Cihan Demirbaş, “15 yıllık tecrübenin harmanlandığı Mastika’da, klasik meyhane algısının yerine genç kitleye yönelik bir mekan oluşturmayı hedefledik” şeklinde konuştu.

KEBAPTA İDDİALIYIZ

34 |

Kebapta iddialı olduklarını vurgulayan Demirbaş, “Birbirinden lezzetli kebapların ve mezelerin bulunduğu, zengin şarap kavının yer aldığı Mastika’da, çocukluğumuzun ezgileri kulaklara fısıldanıyor. Deneyimli personellerimizden hizmet almak isteyenlerin uğrak mekanı olmayı amaçlayan Mastika, sektöre ayrıcalık katıyor” sözlerini kaydetti.

İYİ HİZMET İYİ LEZZET

Ferah bir ortamda aile samimiyeti yaşatmayı hedeflediklerini belirten Cihan Demirbaş, Mastika’nın eşsiz deniz manzarasına sahip olduğunu söyledi. Demirbaş, “Vazgeçemeyecekleri bir alışkanlığı edinmek isteyenleri, iyi hizmet iyi lezzet için Mastika’ya davet ediyoruz” dedi.


Her gün, her saat The Mest

The Mest Gastro Pub, her gün her saatte geniş yiyecek ve içecek yelpazesiyle müşterilerine hizmet veriyor The Mest Gastro Pub, haftanın her günü her saatte müşterilerin isteğine göre hizmet vermesiyle dikkat çekiyor. Mutfak ve içecek çeşidi bakımından iddialı olan The Mest, kaliteli ürünleri tatmak isteyenleri, Atakum Mimar Sinan Mahallesi Adnan Menderes Bulvarı’ndaki adresinde bekliyor.

EV YAPIMI YEMEKLER

Güler yüzlü ve profesyonel kadroyla hizmet verdiklerini belirten Saraç, “İşletmemizde, pizzadan steak çeşitlerine kadar her şey mevcut. Müşterilerimize sunduğumuz tüm yiyecekler homemade, yani başından sonuna kendi mutfağımızda hazırlanıyor. Dünyaca ünlü firmaların içecekleri bulundurduğumuz işletmemizde, yetenekli baristalarımızla hizmet veriyoruz. Yiyecek mutfağı ile içecek gamını doğru orantıda harmanlayarak sunum yapıyoruz. Mutfak ve içecek konusunda çok iddialıyız. Nezih bir ortamda kaliteli müzikler çalınan The Mest’e, birbirinden farklı sektörde ve yaş ortalamasındaki insanlar, akşamları eğlenmek ve stres atmak için geliyor. İşletmemizi tercih eden tüm müşterilerimize teşekkür ediyor, herkesi The Mest ayrıcalığını yaşamaya davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.

HAFTANIN 4 GÜNÜ DJ

2 yıla yakın süredir müşterilerin ilgi odağı olduklarını söyleyen işletme sahibi Mesut Saraç, “Müşteriler The Mest’e geldiğinde yemek ve içecek konusunda birçok çeşidi bulabiliyor. İşletmemizde haftanın 4 günü DJ performansı yer alıyor. Müşterilerimiz, mekanımızda kaliteli müzik dinleyip sohbet edebiliyor. Kahvaltıdan akşam yemeğine birçok seçeneği barındırdığımız The Mest’te, günün her saatinde hizmet veriyoruz. Müşterilerimizin bir kısmı işletmemizde sabah kahvaltısını yapıp kahvesini içerken, bir kısmınıda başka bir masada müşteriler içkisini yudumlayabiliyor” sözlerini kaydetti.

Münirin Yeri çok yakında açılıyor SAMSUN'UN TAKDİRİNİ TOPLADIK

GENİŞ MEZE YELPAZESİ

Lezzet ve kalite konusunda iddialı olduklarını belirten Güler, "Özellikle Karadeniz balıklarını en taze ve lezzetli şekilde mekanımızda bulmak mümkün olacak. Balıklarımız sossuz ve orijinal olacak. Babadan oğula sloganını hak edecek, bizi mahcup etmeyecek güzellikte ve kalitede hizmet vereceğiz. Türkiye'nin her yöresinden çeşit çeşit mezeler, farklı lezzetler sunacağız. Gökkuşağı şeklinde meze yelpazemiz olacak" sözlerini kaydetti. 35 |

Samsun'un ilk balık lokantasını kuran babasından bayrağı devralan Fevzi Münir Güler, Atakum'da Münirin Yeri Balık Lokantası'nı çok yakında hizmete açacak. 35 yıllık deneyimin modern yorumlarla şekilleneceği Münirin Yeri, Atakum Mimar Sinan Mahallesi Adnan Menderes Bulvarı'nda hizmet vermeye başlayacak.

Sektörde babadan oğula geçen tecrübenin çok önemli olduğunu vurgulayan işletme sahibi Fevzi Münir Güler, "Nerde ne zaman bir iş yapsak Samsun halkının takdirini topladı. Samsun'a gelen işadamları, sporcular, ziyaretçiler bugüne kadar hep işletmemize geldi. Şimdiyse yeni mekanda müşterilerimizi bekliyoruz. İşletmemizin konsepti, klasik balık lokantasının modernize edilmiş hali şeklinde olacak. Terasıyla beraber 4 katlı bir mekanımız var. Aynı anda 300 kişiye hizmet verebiliriz" dedi.


nev

Nev-i şahsına münhasır müzik adamı

Yorumculuğu, söz yazarı, besteci ve müzisyenliği ile geniş kitleler tarafından takip edilen, nev-i şahsına münhasır müzik adamı Nev. Kemikleşmiş bir dinleyici kitlesi bulunan ve Türk müziğinde kaliteli şarkılara imza atan Nev, 2001 yılında Zor’la karşımıza çıktı. Birbirinden önemli çalışmaların ardından, Türk sanat müziği eserlerini rock, tango ve rembetika tınılarıyla söylediği ‘Bir Nev-i Alaturka’ albümünü çıkardı. Bir Nev-i Alaturka ile duymaktan keyif aldığımız eserlere bambaşka tatlar katan Nev, şimdilerde merakla beklenen Bir Nev-i Alaturka 2’yi müzikseverlerle buluşturmaya hazırlanıyor. Şarkıları, besteleri ve yorumuyla kalplere dokunan Nev, sizlerle… 36 |

Mehtap YILDIZ


HABERHAYAT: Söz ve bestelerinizi yaparken nelerden besleniyorsunuz? NEV: Söz ve beste yaparken cebinizde kelimelerinizin, anlatacak hikayelerinizin olası lazım. Yaşadıklarınız, empati kurduğunuz hayatlar, kitaplar ya da kitaplardaki kahramanlarla iletişime geçmek gerekir.

HABERHAYAT: Hayat nasıl gidiyor? Şu sıralar neler yapıyorsunuz? NEV: Hayata geçirmek istediğim bir projem vardı. İçerisinde müzik stüdyosu bulunan, albümlerimi orada yapabileceğim bir teknem olmasını istiyordum ve bu hayalimi gerçekleştirdim. Albümlerimin demosunu yapacağımız güzel bir yer oldu. Denizde olmak bana çok iyi geliyor. Üretmeyi seviyorum, sürekli üretiyorum. 2014’te Kıyısız Deniz albümümü hayata geçirmiştim. 3 yıl albümü hayata geçirmek için çalışmalar gerçekleştirdik. Soma faciası gerçekleşince, albümümüzü tanıtma neşemiz kalmadı ve tabii ki albüm hak ettiği değeri göremedi. Albümlerin doğru zamanda müzikseverlerle buluşması çok önemli. Şuan hazırlıklarını sürdürdüğümüz Alaturka 2 albümünü tamamlayıp, en doğru zamanda dinleyici ile buluşturacağız. HABERHAYAT: Alaturka 2, albümünüzden biraz bahseder misiniz? NEV: Albümde çok bilinmeyen, yeni üretilen bir şarkı var. Bu şarkıyı dinlerken büyük zevk alıyorum. Alaturka 1‘de olduğu gibi dinlemekten zevk alınan şarkılara yer verdim bu çalışmamda da. Alaturka 2’nin iyi bir albüm olacağına ve dinleyici tarafından çok beğenileceğine inanıyorum. HABERHAYAT: Müzisyen, besteci ve yorumcu kimliğe sahipsiniz. Bu çeşni nasıl oluştu, bu yolculukla ilgili neler söylemek istersiniz? NEV: Üretmek duygusunun ne kadar keyifli olduğunu önemseyenlerdenim. Allah herkese yaratırken farklı özellikler veriyor. Kendine ait olan farklılıkları keşfedip sunmak, bilmek ve bilinmek için yaratılmış dünya. Bu dünyada beni en çok müzik yapmak mutlu ediyor. Artık bazı şeyler çabuk tüketiliyor. Hızlı bir enformasyon akışı var. Bazı şeyler çok hızlı ilerlediği, çok hızlı bir sunum akışı olduğu için, yeterince özenli olunmamaya başlandı. Amacım, yeterince özenilmiş, doğru bir şekilde olan, aceleci olunmayan işler yapmak. Bunu yaparken oyun arkadaşlığım 3 şeyden oluşuyor: İçerik, melodiler ve ritm. Tabii bunu görsel platformda sunmak kalıyor.

Dolayısıyla iyi niyetli olmak, ülkemizi sevmek ve yaşadığımız hayatın zenginliklerini hak edebilmek lazım. Bir anda seçtiğimiz kelimelerle o kadar çok şey anlatıyoruz ki. Tasavvuf, ayna, ışık ve gölge üzerine çalışmalarım oldu. Bunların hepsi tabii ki şarkılarımı besliyor. HABERHAYAT: Uzun süren aralıklarla albüm çıkarıyorsunuz. Bu tercihinizin sebebi nedir? NEV: Bir albümün hayata geçmesi için birçok şeyin bir araya gelmesi gerekiyor. Plak şirketlerinin, stüdyoların, söz ve müziklerin… Şarkılarımın sözü ve müziği bana ait olduğu için büyük emek veriyorum ve tabii ki bu da zaman alıyor. Olmayan bir şeyi ortaya koyma süreci kolay değil. HABERHAYAT: Her şeyin çabuk tüketildiği bir dönemde yaşıyoruz. Uzun süre dinleyicilerle buluşmamak unutulma korkusu yaşatmıyor mu? NEV: Zor, Mühürlü Kaderim, Dem gibi birçok şarkım ünlüyken ben ünlü değildim. Her zaman şarkılarımın ön planda olmasını istiyorum. Hatırlanıp hatırlanmamak benim için çok önemli değil. Şarkılarım her zaman hafızalarda olduğu için, unutulma korkusu yaşamıyorum. HABERHAYAT: Nev denilince aklımıza müzik tarzındaki çeşitlilik geliyor. Siz yaptığınız müzik türünü ne şekilde tanımlıyorsunuz? NEV: Nev, türlü çeşitte tarz demek. Zenginlik ve çeşitlilik Nev’in kendisi zaten. Türkçe çok zengin bir dil. İçerisinde Osmanlıca, Farsça, Arapça ve Latince kelimeler ve her kelimenin kendine ait ritmi, sosyolojisi ve farklı yapısı var. Özel kelimeyi bulmak zaman alıyor ve bulduğumda da şarkılarıma ve müziğime farklılık katmış oluyorum. HABERHAYAT: Kemikleşmiş bir hayran kitleniz var. Bu sevgi karşısında neler hissediyorsunuz? NEV: Şarkılarım bu ilgiyi hak etti. Şan, şöhret, tanınmak benim için önemli değil. En büyük hediyem şarkılarım. Yaşadıklarım bana şarkılarla dost olmayı gösterdi. İnsanların, beni gördüklerinde tebessümle yanımdan geçmeleri çok güzel. Bu durum beni çok mutlu ediyor ama şarkılarımı dinledikleri zaman, yüzlerinde gördüğüm gülümseme ve dostluk benim için çok daha önemli. HABERHAYAT: Son olarak neler söylemek istersiniz? NEV: Devamlı üretmek ve bunları olabildiğince gerçeklik çizgisinde yapmak istiyorum. İyi niyetli olmaya, amaçları araç haline getirmemeye çalışıyorum. Amaçları araçlarla insanlara ulaşmak istiyorum. Herkese sevgiler…

37 |

HABERHAYAT: Samsun’a hoş geldiniz. Nasıl buldunuz Samsun’u? NEV: 2007’de konser vermek için Samsun’a gelmiştim. Muhteşem, gelişmiş ve çok keyifli bir şehir. Bowling salonlarından golf sahalarına kadar her şey var. Bisiklet sporu ile ilgilendiğim için, özellikle bisiklet yolları çok hoşuma gitti. Gittiğim şehirlerde en çok bisiklet yollarını önemsiyorum. Atakum bölgesi çok modern, kafeler, modern binalar…Aslen Giresunluyum. Bir Karadenizli olarak Samsun’u bu kadar güzel görmekten büyük keyif aldım. Denizi ve bu güzellikleri görünce insanın şair olası geliyor.


Fatoş Sivaslı’dan

ağrısız ve acısız kalıcı makyaj uygulaması Güzellikte fark yaratan Fatoş Sivaslı Güzellik Salonu, ağrısız, acısız ve kanamasız bir şekilde gerçekleştirdiği kalıcı makyaj uygulaması ile adından söz ettiriyor

AĞRISIZ, ACISIZ, KANAMASIZ KALICI MAKYAJ İŞLEMİ

Güzelliği profesyonellikle buluşturan Fatoş Sivaslı Güzellik Salonu, Avrupa standartlarına uygun kalıcı makyaj uygulaması ile adından söz ettiriyor. Fatoş Sivaslı Güzellik Salonu, tehlikeli ve zor bir işlem olan kalıcı makyaj işlemini en sağlıklı ve en güvenli şekilde uygulamanın gururunu yaşıyor.

Ağrısız, acısız ve kanamasız kalıcı makyaj işlemi uyguladığını söyleyen işletme sahibi Fatoş Sivaslı “ Salonumda yaptığım tüm kalıcı işlemleri, müşterilerimin rahatlıkla görebileceği alanda uyguluyorum. Böylelikle müşterilerim; ağrısız, acısız, kanamasız olarak gerçekleştirdiğim işlemleri rahatlıkla görebiliyor. Fatoş Sivaslı Güzellik Salonu’nda kalıcı güzellik uygulaması yaptıran ve işlemden memnun kalmayan hiçbir müşterim olmadı. Kalıcı makyaj işlemini yaptıran kadınlar, işlemin bitmesi ve değişen ifadesini bir an önce herkesin görmesi için adeta sabırsızlanıyor. Yaptığımız her uygulamanın düzenli kontrollerini yapıyoruz, tüm işlemlerimizin arkasındayız” dedi.

TEK KULLANIMLIK ÜRÜNLER

Kalıcı makyaj uygulamasını en güvenli ve en doğal şekilde uyguladığını belirten Sivaslı, “Kendime, kullanmış olduğum malzemeye ve yapmış olduğum uygulamaya güveniyorum. İşlem yapılması en tehlikeli müşteri, şeker hastası olanlardır. Bu uygulamanın onlara da hiçbir şekilde zararı yok. Şeker hastaları da kalıcı makyaj uygulamasını gönül rahatlığıyla yaptırabilir. Kalıcı makyaj uygularımızı tüm müşterilerimizin rahatlıkla görebileceği bir alanda yapıyorum. Çünkü hep açık ve net olmaktan yanayım. Kalıcı makyaj yaptıranların çoğu boyanın kalitesizliğinden dolayı işlemin başarısız olduğunu dile getiriyor. Bu yüzden Fatoş Sivaslı Güzellik Salonu olarak, içerisinde demir olmadığı ve yoğun bir kıvamı olduğu için PhiBrows marka boyaları tercih ediyoruz. Tek kullanımlık kişiye özel olarak uyguladığımız işlemimizde kesinlikle en doğal sonuca ulaşıyoruz” şeklinde konuştu.

38 |

PHİBROWS MİCROBLADİNG FARKI

PhiBrows microblading uygulamasında hiçbir problem yaşanmadığını vurgulayan Sivaslı açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Türkiye’deki mikroblading uygulamalarında kullanılan bıçaklar çok fazla hasarlar bırakabiliyor, çok fazla ağrılı, acılı bir işlem olabiliyor. Yaralanmalara sebep olduğu için kabuklanmalar yapabiliyor. Kabuklanmalar olduğu için de işlem tutmuyor, tekrar tekrar üst üste yapılması gerekebiliyor.

Ama PhiBrows yönteminde böyle problemler yaşamadığımız için, işlemin kalıcılığı artıyor. Ayrıca müşterimizin işlem sonrasında kanama ve kabuklanma gibi şikâyetleri de kesinlikle olmuyor.”


39 |


Profesyonel kadroyla hizmet veren 19 Mayıs Samsun OSGB, iş sağlığı ve güvenliği konusunda her türlü soruna çözüm üretmeye devam ediyor 2013 yılında kurulan19 Mayıs Samsun 0SGB, Karadeniz’in ilk ortak sağlık güvenlik birimi iş güvenliği uzmanı Murat Özbalcı, Dr. Saffet Ertaş ve Dr. Şuayib Edinsel yönetiminde iş sağlığı ve güvenliği konusunda her türlü soruna çözüm üretiyor. 19 Mayıs Samsun OSGB’de iş sağlığı ve güvenliği hizmeti; uzman teknik personellerle, insan odaklı ve çalışan işveren diyaloğunun güçlü şekilde sağlanması ile gerçekleştiriliyor.

SAMSUN’DA MARKA OLDU İş sağlığı ve güvenliği konusunda profesyonel eğitim verdiklerini dile getiren, 19 Mayıs Samsun OSGB Genel Müdürü ve A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı Murat Özbalcı, “Her çalışanı bilinçlendirmek için, birçok farklı konuda profesyonel eğitim vermekteyiz. 19 Mayıs Samsun OSGB, dünyadaki iş sağlığı ve güvenliği faaliyetlerini yakından takip eder ve firmalara yeni teknolojilerin uygulanabilirliğini sürekli değerlendirir. Bu AR-GE ‘nin bir sonucu olarak dijital doküman,

TÜM DENETİMLERDEN TAKDİR ALDIK

40 |

19 Mayıs Samsun OSGB’nin yetkili bakanlıklarca sık sık denetlendiğini belirten Özbalcı, “Şirketimiz, geçirdiği bütün denetimlerden takdir almıştır. 19 Mayıs Samsun OSGB merkez ofis ve saha çalışmaları, tamamen objektif ve rutin olarak kendi kendini denetleyen aktif bir mekanizma üzerine kurulmuştur. İş sağlığı ve güvenliği alanında somut olarak görülebilir çalışmalar yapmaktayız. Başarılarımız, yılsonu değerlendirmelerimizde de istatistiklerimize sürekli olumlu şekilde yansımaktadır. 19 Mayıs Samsun OSGB olarak şeffaflık ilkesi doğrultusunda hizmet vermekteyiz. Bu zamana kadar bölgemizde birçok yüksek riskli iş yerinde ve projede görev aldık. İş sağlığı ve güvenliği takip izleme programına (İSG KATİP) kayıtlı olarak hizmet verdiğimiz iş yerlerinde, sıfır ölümlü iş kazası ile bu büyük projeleri bitirdik” şeklinde konuştu.

E-reçete, personel listeleme ve istatistik sistemleri kullanmaktayız. 19 Mayıs Samsun OSGB, sektör içerisinde var olduğu günden bu yana, hizmet verdiği firmayı daima geliştirmeye yönelik çalışmalarıyla çözüm odaklı ve proaktif bir çerçeve çizmiştir. Almış olduğu pozitif dönüşlerle bölgemizde iş sağlığı ve güvenliği kültürünü oturmuş, büyük firmaların tercih ettiği bir firma olmayı başararak Samsun’da bir marka olmuştur” dedi.


PROFESYONEL İLKYARDIM EĞİTİMLERİ

Tüm eğitimlerin kayıt altına alındığını vurgulayan Murat Özbalcı, yıllık eğitimini tamamlayan ve test usulü yapılan sınavda başarı sağlayan personellerine sertifika verdiklerini söyledi. Özbalcı, “İlkyardım eğitimlerini iş güvenliği uzmanlarının da vermesi kanunen uygun olduğu halde, kadromuzda bulunan ilkyardımcı eğitmeni sertifikasına sahip personellerimiz tarafından uygulamalı ve test sınavlı olarak verilmektedir. Bu eğitimlerin en etkin ve anlaşılır şekilde olması için birçok görsel, slayt ve video ile desteklenir. Hizmet verdiğimiz firmalar veya talep eden firmaların personelleri, yüksekte çalışma tecrübesine ve aynı zamanda bu konuda gerekli eğitmenlik belgesi olan ‘’IRATA INTERNATIONAL’’ belgesine sahip yüksekte çalışma eğitmenlerimiz tarafından pratik olarak da eğitilip, öğretilerek sertifikalandırılır” ifadelerini kullandı.

ÇALIŞTIĞIMIZ FİRMALARA ÇOK YÖNLÜ KATKILAR SAĞLIYORUZ Deneyimli kadro ile yapılan saha çalışmaları sonucu "Etkin Bir Patlamadan Korunma" dokümanı hazırladıklarını ifade eden Özbalcı açıklamalarını şu şekilde sürdürdü: "Yasal zorunlulukların gerektirdiği hizmetler eksiksiz yerine getirilmesi sağlandıktan sonra, her iş yeri hekimimize tahsis edilmiş laptoplarla e-reçeteli ilaç yazma hizmetleri ücretsiz yapılmaktadır. Zorunluluğu olan işletmeler için,

Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmalığı hizmetini çözüm ortaklığı yaptığımız "19 Mayıs TMGDK" ile sağlamaktayız. Kanunen ilkyardım sertifikası alması gereken personeller için "Özel Samsun İlkyardım Eğitim Merkezi" ile çalıştığımız firmalara katkı sağlamaktayız. Hizmet verdiğimiz firmalarımızda herhangi bir sorun veya eksiklik tespit ettiğimizde, çözümünü de en ekonomik ve hızlı şekilde üretilmekteyiz."

Referanslarımızdan Bazıları


ile fit bir görünüme kavuşun

Birbirinden özel spor faaliyetleri ile adından söz ettiren Queen, fit bir görünüme kavuşmayı sağlarken aynı zamanda sağlıklı bir vücuda sahip olmayı da destekliyor

M

utlu bir topluma sahip olmak için bilinçli spor yapmanın önemli olduğunun farkında olan Queen, birbirinden özel spor faaliyetlerini Samsunlularla buluşturuyor. Cemre Çakmak ve Ezgican Tolgun ortaklığında hizmet veren Queen, sağlıklı bir şekilde fit görünüme kavuşma imkanı sunuyor.

BİRBİRİNDEN ÖZEL SPOR ÇEŞİTLERİ

42 |

Queen hakkında bilgi veren Cemre Çakmak, “Queen’i ortağım Ezgican Tolgun ile birlikte bir yıl önce hayata geçirdik. İkimiz de üniversite eğitimimizi beden eğitimi bölümünde tamamladık. Ezgican 8 yıldır spor ve fitness üzerine eğitimler veriyor. Aldığımız eğitimi ve tecrübelerimizi Queen’e aktardık ve şu an birbirinden özel spor çeşitlerimizle faaliyet gösteriyoruz. Salonumuzda bayanlara yönelik hizmet veriyoruz. Grup derslerimizin yanı sıra kişiye özel spor uygulamaları da yapıyoruz. Baylar sadece özel ders uygulamalarımızda yer alıyor. Zumba, pilates reformer, aerobik, trx training, trambolin, agua gym, agua zumba ve yoga spor çeşitlerine yer verdiğimiz Queen’de, tüm derslerimiz alanında uzman eğitmenler eşliğinde yapılıyor. Sauna, masaj salonu ve keyif havuzumuzun bulunduğu işletmemizde, profesyonel ellerde kaliteli hizmet veriyoruz ” dedi.

Ezgican Tolgun

Cemre Çakmak

SAĞLIKLI YAŞAMA ADIM ATILIYOR

Çalışan insanların uygun saatlerinde seanslar düzenlediklerini kaydeden Çakmak, “ Sabah 10.00’dan 21.00’e kadar seanslarımız devam ediyor. Ders programımızı bütün üyelerimize veriyoruz. Hangi üyemiz, hangi seansa hangi etkinliğe katılmak istiyorsa, o saatte işletmemizde bulunuyor. Salonumuzda genellikle daha önce spor yapmış üyelerimiz bulunuyor ama hiç spor yapmamış üyelerimiz de bizimle birlikte spora başlamanın mutluluğunu yaşıyor. Üyelerimiz sporlarını yaparak hem sağlıklı bir yaşama adım atıyor hem de günün stresini atma fırsatını buluyor” şeklinde konuştu.

ÖZEL MASAJ ÇEŞİTLERİ

Spor bilincinin gelişmesi için sportif faaliyetleri desteklediklerini söyleyen Ezgican Tolgun ise üyelerin salondan keyifle ayrıldıklarını vurguladı. Queen’de birbirinden özel masaj çeşitlerine de yer verdiklerini belirten Tolgun, açıklamalarını şöyle sürdürdü; “İşletmemizde spor aktivitelerimizin yanı sıra masaja da büyük önem veriyoruz. Klasik, medical, spor, aroma terapi ve selülit masajına yer verdiğimiz Queen’de, masajlar bu konuda uzmanlık eğitimi ve sertifikası olan uzmanlar tarafından uygulanmaktadır. Üyelerimizin, bitki özlerinden elde edilmiş karışımlarla hazırlanan masaj yağlarını kullanılarak uygulanan bir masaj yöntemi olan aroma terapi ile gevşeyip rahatlamalarını sağlarken, spor masajı ile yaralanmaları önlüyor, atletik faaliyetler için vücudu hazır hale getiriyoruz. Medical masaj, kasları gevşeterek onların neden olduğu acı ve ağrıları hafifletip ve sinir sistemini rahatlatıyor, selülit masajı ise selülitlerin azalmasını ve yok olmasını sağlıyor. Verdiğimiz masaj çeşitlerimizle üyelerimizin rahat ve keyifli bir ortamda, kendini zinde ve dinlenmiş hissetmesini sağlıyoruz.”


43 |


Prof.Dr.Metin EKER OMÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Samsun Kültür ve Sanat Platformu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

PROTOKOLLAMA: Sanatta Temsiliyet, Teslimiyet ve Timsaliyet Sorunu Şu sanat zor zanaat… Yazımın başında bu sloganı kullanma niyetim ve kastım, şimdiden (eğer varsa) önyargılarınızı öngörüye dönüştürmektir. Sonra demedi demeyin!... Sefa’ya tahvil edilemeyen bir cefa olarak sanat vefa’yı her zaman hak eder. Hak eder de, hakkı teslim etmek önce temsil etmekten geçiyor. Sanatın da sanatçının da üçlü bir mücadelesi vardır. İlk olarak sanat bir “takdim” eylemi ile sanatçıdan çıkar, daha sonra bir sanatsal otorite ya da zümrenin “tasdik”ini almak zorundadır ve son olarak ise bir “takdir”e ihtiyacı en azından gereklidir. Takdim’e tasdik eğer takdir doğurmaz ise, “değer” “eder”e tahvil olur.

44 |

Nedense sanatçıları takdir noktasında muhtaç konuma iten gerekçeleri icat edenler ile bunu protokolleştirenler aynı insanlar olarak dikkat çeker. Biz sanatçılar olarak “makam ve mevkinin mevzi ve rakama dönüştüğü” bir niceliği başımızın üstüne çıkarırken, oradan inmelerini de neredeyse imkansızlaştırıyoruz. İşte sanat bu yüzden zor zanaat… Çocukluğumdan beri (çevremin motivasyonu ve akademik yönsemelerimin eylemleştirdiği biçimiyle) sanatla iştigal halindeyim. İlkokul çağlarımda seyrettiğim kovboy filmlerinde gördüğüm tüm silah modellerini çamurdan ya da ağaçtan yaparak köydeki diğer çocuklara 50 kuruş, 1 lira, 2.5 lira gibi bedellerle satardım. Bugün ise adına sanat dediğimiz meşakkatli, müşkülatlı, müşterek ya da müstakil icralar mukabilinde insanlarla temasımızı nesnelleştirmeye devam ediyoruz. Çocukluğumdakinden biraz farklı olarak… Silah

yerine tematik görseller üretiyoruz para yerine de övgüler ile avunuyoruz. Sanat gerçekten zor zanaat… 30 yıldır sanatın akademik kamuflajını ve sosyolojik polisajını deneyimleştirip içselleştiren ama içten içe de dışavurum patlamalarını zorlayan bir etkileşimin tesirlerini yaşıyorum. Sanatın yegane amacı olan “insani”liğini prensip ederek, muhtevasını sosyalleştirerek, subjektifliğini objektifleştirerek pedagojik bunalımlara ilaç olabilecek bir konum ve devinim kazandırmaya gayret gösteriyorum. Gerçekleştirdiğim sanatsal etkinliklerin çoğunu şehrimde halkımızla paylaşmaya özen gösterdim/gösteriyorum. Birçok sergimi, gerekliliğine ve gelenekliliğine inanarak protokol huzurunda paylaşıma açtım. Eserlerimle ilk teması genelde protokol ile sağladım. Böylece tüm sergilerin ortak açılış seremonisi ve akabindeki takdimin şeklini belirleyen protokol unsurları olmuştur diyebiliyorum.

Birçok sergimi, gerekliliğine ve gelenekliliğine inanarak protokol huzurunda paylaşıma açtım. Eserlerimle ilk teması genelde protokol ile sağladım.


Nedir Protokol? Hep büyük harf ile mi başlar? Sanatı huzurlarına getirdiğimiz ve sanatı teşriflerini arzuladığımız bir ritüelden daha fazlası mıdır?

Yaklaşık 7 ay önce “Milli Birlik ve Demokrasi Zaferi” temasıyla OMÜ Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim elemanlarının 15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminin yıldönümü ve demokrasi şehitlerini anma etkinlik haftasının başlangıç günü olan 13 Temmuz 2017’de ve Külliye’de Sayın Cumhurbaşkanımızın, Eşi Hanımefendinin, Başbakanımızın, Bakanlarımızın ve Askeri ve Mülki erkanın katıldığı bir sergi açılışı gerçekleştirdik. Aynı gün orada yaklaşık 3000 kişiden oluşan şehit yakınları ve gaziler de bulunmaktaydı. Anlayacağınız devlet erkanı ve halk birlikteydik. Sanatçı hassasiyeti ve reaksiyon gücü ile devlet hassasiyeti ve millet iradesini sanat etrafında birleştirebildik. Bunu da ilk ve tek yapan Samsun sanatı ve sanatçıları olmuştur diyebilirim. Cumhurbaşkanlığı himayelerinde ve Külliye çatısı altında sergilenen 74 eserin 28’i şahsıma aitti. Söz konusu çalışmalarımla 15 Kasım 2017’de OMÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Sanat Galerisi’nde “25.KARE” adıyla bir kişisel sergi açtım. Tüm Samsun Protokolüne (Samsun erkanına) davetiye ve sergi kataloğu ile davette bulundum. OMÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekan Vekili olarak, bir akademisyen olarak, bir sanatçı olarak, bir Samsunlu olarak ve protokolün (erkanın) yakınında biri olarak paylaşım odaklılık ve konu hassasiyeti ile ilintisinde bir beklenti inşa ettim. Netice ne mi oldu? İki ilçe belediye başkanımız, bir ilçe belediye başkanımızın eşi, iki dekan ve tabii ki halk katıldı. Malum Samsunsporumuz maddi ve yönetsel anlamda çok zor günler geçirdi. Sayın Valimizin sahipleniciliği ve önderliğinde bir kampanya başlatıldı. Halktan biri olan ve kağıt toplamayla geçimini sağlayan bir gerçek Samsunspor’lu “Kibar Amca” 555TL bağışta bulundu. Ben de yapmış olduğum 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimini temalaştırdığım 28 eserlik “25.Kare” kişisel sergimi bedeli tümüyle Samsunspor’a verilmek üzere satılığa çıkardım. Sonuç mu? Tüm yerel ve bazı ulusal medya yayınlarında gündeme gelmesine rağmen hiçbir dönüş olmadı. Herhangi bir kurumsal kimlik, iştirak ya da şahıs talebi söz konusu dahi olmadı. Neticede bir tür sosyal deney de gerçekleştirmiş olduk. Resimlerim Samsunspor için hala satılık… Kibar amcamız ise ertesi haftaki iç saha maçımızda stadyum protokol tribününde Sayın Valimizin misafiri oldu. Biz ise beklemedeyiz… Elde kalan bir vargı: Galiba bazı süreçlerin ve vakaların ehemmiyetini mühim kılan algılarda tabiri caiz ise “gazı kaçmış”lık söz konusu olmaya başlamış. Yoksa “Sayın”larımız iştirak etmede tereddüt etmezler, önceliklerini öncelemiş olurlardı. Geçenlerde ülkemizin değişik üniversitelerinden 40 seramik ve cam sanatçısını üniversitemizde ağırladık. Açılışa 10 civarında eser sahibi sanatçı misafirimiz de katıldı.

Protokolden (erkan) kimler mi katıldı? Sadece halk katıldı. Sergimiz devam ediyor ve protokolün sanata bakışını belli oranda test ediyor. OMÜ Güzel Sanatlar Fakültesi ve Samsun Kültür-Sanat Platformu Derneği işbirliğinde “2019 Türkiye Sanat Başkenti Samsun” projesini protokolle buluşturmaya çabalıyoruz yaklaşık dört aydır. Nihayet Sayın Valimizin yaklaşımı ve önderliğinde bir etkileşim sağlamak noktasında adımlar atıldı. Sayın Valimize hassasiyeti ve iyi niyetinden dolayı şükranlarımızı sunuyoruz, ancak projenin hayatiyeti ve akıbeti hakkında tatmin edici neticelere ulaşamazsak tahminlerimizde haklı çıkma olasılığımızın arttığına şahit olmaktan da korkuyoruz. 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal ve Silah Arkadaşları’nın Bandırma Vapuru’na yüklediği “Milli Mücadele Ruhu ve Süreci” yükünü, 19 Mayıs 2019 İlkadım’ın 100. Yılında Samsun limanına “bilim, sanat ve kültür” yüklü bir vapur timsaliyetinde bir kez daha çıkmak istiyoruz. Bilimi, sanatı ve kültürü halk ile bütünleştirme niyet ve gayretimizi kamuoyuna aktarmaya çalışıyoruz. Yukarıdaki sanatım diyebileceğim “bakış açıma” ufki bir tespit ile yeni bir perspektif eklemek niyetindeyim. Kendime ait olan herhangi bir sanatsal etkinliğimi “icabetini ve icazetini” hassasiyetleştirmeyen protokol (ya da erkan) eşliği ile takdim etmeyi düşünmemeyi arzuluyorum. Bir başka ifade ile etkinliğimde “protokollama” (erkan önceliği ve tasdiki) söz konusu olmasın istiyorum. Takdir’i de halkıma bırakıyorum. Temsiliyet, mensubiyetin mesuliyetindedir. Biz edebi sanat sanatı da edep yapan bir milletin mensuplarıyız. Bu temsiliyet şuuru tarihimize, geleneklerimize, kültürümüze ve sanatımıza olan teslimiyet ile güçlenmektedir. Sanatın ve kültürün başkenti ilanı ve tescili ile Samsunumuzun timsaliyeti, yine Samsun halkının farkındalığı ve katkısıyla mücessem kılınacaktır. Şu sanat “zor zanaat” demiştim değil mi?

45 |

Fransızca “protocole” kelimesinin Türkçede benzer seslendirme kullanımı olan ve “bir toplantı, oturum, soruşturma sonunda imzalanan belge; diplomatlar arasında yapılan anlaşma tutanağı; diplomatlıkta, devletler arasındaki ilişkilerde geçen yazışmalarda, resmî törenlerde, devlet başkanları ile onların temsilcileri arasındaki görüşmelerde uygulanan kurallar; ve resmî ilişkilerde ve işlemlerde ciddiyet” anlamlarına gelmektedir. Evet biraz şaşırdık... Genel olarak protokolü, makamların hiyerarşik dizilişi ve makama hürmet ve itaati ön plana çıkaran anlamıyla kullanıyoruz. Yani “erkan” olarak kullanmayı tercih ediyoruz ya da bu tercihin yerleşik kılınmasına müsaade ediyoruz. Galiba benim bu yazıdaki kastım da “erkan” oluyor. Tekrar konumuza dönecek olursak, şu sergileri açtığımızda davetimize icabet eden ve etkinliği şereflendiren “toplumun, muhitin ileri gelenleri, büyükleri, erklerini hoşgörülerine sığınarak sanatsal iştirakleri üzerinden değerlendirmek istiyorum.


Sanatın farklı dallarıyla insana değen öyküler anlatan

Fırat Tanış Bir Zamanlar Anadolu’da, Somuncu Baba, Geniş Aile gibi birçok dizi ve sinema oyununda yer alan ünlü oyuncu Fırat Tanış, şimdilerde ilgiyle izlenen İstanbullu Gelin dizinde Adem Sezgin karakteriyle izleyici ile buluşuyor. Oyunculuğun yanında müzik ve resim dallarında da eserler veren Tanış, Mor’üyalar adlı albüme söz, müzik ve yorumcu olarak imza attı. Şimdilerde Gelin Tanış Olalım, Ayrılık ve Martı oyunlarıyla turneden turneye koşan Tanış ile Ayrılık oyunu öncesi bir araya geldik ve keyifli mi keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Tüm içtenliği ile sorularımızı yanıtlayan, sanatın farklı dallarıyla insana değen öyküler anlatan Fırat Tanış sizlerle…

46 |

Mehtap YILDIZ

HABERHAYAT: Samsun’a hoş geldiniz, nasıl buldunuz Samsun’u? FIRATTANIŞ: Geçtiğimiz ay Gelin Tanış oyunumuzu sahnelemek için Samsun’a gelmiştim. O zaman da şimdiki gibi yağmurlu ve soğuk bir havaydı. İstanbul’da yüzünüzü denize döndüğünüzde, güneş sol tarafınızdan doğuyor. Burada ışık, her şey çok farklı. Benim için Samsun’un ilk bakışta en belirgin özelliği bu. Doğa da çok farklı. Karadeniz hemen kendini belli ediyor. Samsun doldurma bir arazi üzerine kurulmuş. Hatta Karadeniz’in karşı kıyısından Rusların nato verdikleri bile söylenir.


Ben Adem’in herkesle kesiştiği noktaları çıkarmaya çalışıyorum

HABERHAYAT: Ayrılık oyunu ile Samsun’dasınız. Oyundan biraz bahseder misiniz? FIRAT TANIŞ: Behiç Akın’ın yazmış olduğu Ayrılık’ı, Prof. Dr. Sevinç Çelenk yönetti. Kendisi Gelin Tanış Olalım’ın da hem yazarı hem yönetmeni. Aynı zamanda İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi bölüm başkanı. Ayrılık; çağdaş insanın, çağdaş kadın erkek ilişkisindeki açarları ve açmazlarını mizahi bir dille anlatıyor. Ayrı olan ve erkeğe göre bir yıl on iki, kadına göre yıllar sonra buluştukları günü de sayarlarsa bir yıl on üç gün sonra, bir şekilde buluşmuş bir evli çiftin, ilişkilerini kritik etmelerini anlatıyor. Çağdaş dünyada daha çok erkek ve kadın ilişkileri üzerine bir hikaye. HABERHAYAT: Geçtiğimiz ay Samsun’da da sahnelediğiniz Gelin Tanış Olalım tiyatro oyununuz da bir taraftan devam ediyor. Nasıl gidiyor oyun? FIRAT TANIŞ: Gelin Tanış Olalım’ın seyircisi beş benzemez. Her partiye oy veren geliyor. Bu anlamda çok birleştirici, bütünleştirici ve kapsayıcı bir oyun. Gayet güzel reaksiyonlar alıyoruz. HABERHAYAT: İlgiyle izlenen ‘İstanbullu Gelin’ dizisinde hırslı bir karakter olan Adem Sezgin karakterini canlandırdınız. Dizide hayat verdiğiniz karakterin sizinle özdeşleşen yanı var mı? FIRAT TANIŞ: “1990’ların sonundan bu zamana kadar televizyon kahramanlarının hepsinin ortak özelliği nedir?” diye sorsanız, hepsinin biraz siniri bozuk derim. Hepsinin sinirleri bozuk, hepsine biraz toprakta yürümelerini öneririm. Hayatı bu kadar ciddiye almamalarını, hayatın geçici olduğunu öneririm. Oynadığım rolle çok özdeşleşen yanım yok. Her insanın içinde ne kadar sindirimsizlik varsa bende de var. Emin olun herkes de var. Ben Adem’in herkesle kesiştiği noktaları çıkarmaya çalışıyorum. İnsanlar da herhalde kendilerinden bir pay buluyorlar. Karakterin kötü yanlarının haklı sebeplerini ortaya çıkarmak gerektiğini düşünüyorum. Seyircinin karakteri biraz affetmesi gerekiyor.

HABERHAYAT: Dizi ile ilgili son beş bölüm olduğuna dair haberler çıktı… FIRAT TANIŞ: Çıkan haberlerin yalan olduğu konusunda yetkili isimler açıklama yaptı. İnsanlar televizyonda gördükleri şeyleri filtrelesinler, sosyal medyadaki haberleri iki kez filtrelesinler. HABERHAYAT: Bazı oyuncular yer aldıkları projeyi, kendi oyunculuğunu izlemiyor. Siz İstanbullu Gelin’i izliyor musunuz? FIRAT TANIŞ: Hayır, izlemiyorum. Bunu söyleyince insanlar bana gönül koyuyor. “Sen nasıl çalıştığın emek verdiğin diziyi izlemezsin” diyorlar. Televizyon çok ilgimi çekmiyor. Bir de vakit meselesi. Bunun için gerçekten vaktim yok. HABERHAYAT: Televizyon neden ilginizi çekmiyor? Programların çok iyi olmadığını mı düşünüyorsunuz? FIRAT TANIŞ: Televizyon, reklam verenin kanal sahibi ile yaptığı anlaşmaya bağlı, tamamıyla ticari bir alan. Televizyonun eğitimle ilgili bir alan olduğunu düşünmüyorum. Bence televizyonda gördüğünüz hiçbir şeye inanmayın.

Herkes için başka biriyim. Kızım için babayım, izleyenler için izledikleri roldeki kişiyim. Eşim için kocayım, babam için oğulum, kimilerine göre mütevazi, kimlerine göre burnu büyük, kimilerine göre bonkör, kimilerine göre cimri… Herkese göre başka biriyim.

47 |

HABERHAYAT: Fırat Tanış kendini nasıl tanımlar? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? FIRAT TANIŞ: Herkes için başka biriyim. Kızım için babayım, izleyenler için izledikleri roldeki kişiyim. Eşim için kocayım, babam için oğulum, kimilerine göre mütevazi, kimlerine göre burnu büyük, kimilerine göre bonkör, kimilerine göre cimri… Herkese göre başka biriyim.


Sahnede şarkı söylerken de resim yaparken de yaptığım şey bir öykü anlatıcısı olmak. HABERHAYAT: Üç oyun bir dizi… Bunun yoğunluğun altından nasıl kalkıyorsunuz? FIRAT TANIŞ: Yoğunluktan 3 gündür kızımı göremiyorum. Bu yoğunluğun altından inançla kalkıyorum. Başka türlü olamaz herhalde. HABERHAYAT: Oyunculuğunuzun yanı sıra Mor’üyalar isimli güzel bir albümle sevenlerinizle buluştunuz. Nasıl gelişti bu süreç? FIRAT TANIŞ: Aslında çok başka işler değil yaptıklarım. Hepsinin ortak bir yanı var. Sahnede de şarkı söylerken de resim yaparken de yaptığım şey bir öykü anlatıcısı olmak. Yaptığım işlerin hepsini sanatın farklı bir dalı olarak görüyorum. Hepsinin kendine göre bir yoğurt yiyişi var ama hepsi de o yoğurdu yiyor. HABERHAYAT: Peki, devamı gelecek mi müzik çalışmalarınızın? FIRAT TANIŞ: Devamının gelebilmesi için vakit gerekir. Keşke haftanın 20 gün olduğu bir gezegende ve sistemde yaşıyor olsaydık hepsini sığdırabilirdik zamana. Ama o zaman da farklı dertlerimiz olurdu. İnsanoğlu doyumsuz.

48 |

HABERHAYAT: Bu kadar güzel işlere imza atan Fırat Tanış, nasıl bir projede yer almak ister? FIRAT TANIŞ: Biyografi oynamayı, yaşamış bir kahramanı canlandırmayı çok isterim. Bunun da oyunculuğun şahikası olduğunu düşünürüm. Çünkü elimizde hakkında yeterli veri olmayan, hayali, gerçek dışı bir kahramanı oynamak belki de herkesin kendinden bulabileceği bir şeyle örtüşür.

Nasıl konuştuğunu, nerede ne yaptığını bildiğimiz, ne yaptığına dair belgeler olan, nasıl göründüğünü bildiğimiz kişiyi canlandırmak ayrı bir şey. Bunu yapmak isterim bir gün. HABERHAYAT: Sık sık Samsunlu tiyatroseverlerle buluşuyorsunuz. Samsun’da sizi tekrar görecek miyiz? FIRAT TANIŞ: Samsun’a tekrar geleceğiz ama tarihi net belli değil. HABERHAYAT: Bilinmeyen bir özelliğinizi HaberHayat okuyucuları ile paylaşır mısınız? FIRAT TANIŞ: Evimde yaklaşık 50 parça enstrüman koleksiyonum var. Hemen hemen hepsini kullanabiliyorum. HABERHAYAT: Son olarak neler söylemek istersiniz? FIRAT TANIŞ: Bütün Samsunlulara sevgiler. En kısa zamanda tekrar görüşmek dileğiyle. Tüm HaberHayat ekibini emeklerinden dolayı kutlarım. Size hayatınızda sağlık ve başarı dilerim.


49 |


BAŞ AĞRISI TEDAVİ YÖNTEMLERİ

BOTOX, GON BLOKAJI

Uzm. Dr. Enfal Zeynep Sezer

Uzm. Dr. Ahmet Yılmaz

Samsun Özel Medibafra Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Ahmet Yılmaz ve Uzm. Dr. Enfal Zeynep Sezer, migren hastalığının botoks tedavisi ile kontrol altına alınabileceğini söyledi. Botoks’un migren tedavisinde uygulanması ile ilgili bilgi veren Yılmaz ve Sezer, kronik migren tedavisinde botoks uygulanmasının güvenilir olması için, işlemin bir nöroloji uzmanı tarafından yapılmasının büyük önem taşıdığını belirtti.

Kas ve Sinir Hastalıkları Merkezi (Nöromusküler Hastalıklar), Nöroloji

“Zonklayıcı”, “Baş içinde ateş topu varmış” hissi yaratan bir ağrı olan; çoğu zaman bulantı, kusma, ışığa veya sese karşı aşırı hassasiyet ile birlikte gelen migren, fazla endişeye sebep oluyor. Çünkü uzun süre aç ve susuz kalmak, uyku düzenindeki değişiklikler en önemli migren tetikleyicileri arasında yer alıyor. Ancak migrenin botoks ile tedavisi, bu hastalar için yeni bir çözüm yolu olabilir.

Migren ağrısı kontrol altına alınabilinir

50 |

Kişilerde baş ağrısı şikâyetlerini arttıran uygun tedavi yöntemi ile tüm baş ağrısı tiplerinin kontrol altına alınabileceği artık biliniyor. Örneğin; ayda 3’ten fazla atak geçiren, ağrı kesici ile tedaviye yeterli cevap alınamayan migren hastalarında atakların oluşmasını engellemeye yönelik botoks tedavisi, bu koruyucu tedavilerin arasında öne çıkıyor.

Uzun süre aç ve susuz kalmak, uyku düzenindeki değişiklikler en önemli migren tetikleyicileri arasında yer alıyor.


Kronik Baş Ağrılarında İğne Tedavisi (Gon Blokajı)

Baş ağrıları toplumda çok sık rastlanan bir rahatsızlıktır. Baş ağrısının birçok çeşidi vardır. Bunların en çok bilineni migren ve gerilim tipi baş ağrılarıdır. Baş ağrıların tedavisi, öncelikle nöroloji uzmanlarınca yapılmalıdır.

Hastalarımızın memnuniyeti yüzde 85 ile yüzde 100 arasındadır. Botoks migren tedavisinde nasıl kullanılmaya başlandı?

Yüzdeki kırışıklıkları yok etme amacı ile ‘botulinum toksini’(botoks) yaptıran migrenli hastaların baş ağrılarının azaldığının fark edilmesi, migren tedavisinde botoks kullanımının yolunu açtı. Yapılan araştırmalar 3 aydan fazla bir süre boyunca, ayda 15 ya da daha fazla gün, migren karakterinde baş ağrısı olarak tanımlanan kronik migren tedavisinde botoks uygulamasının etkili olduğu gösterdi. Bu etkinin, botoks’un sinir sonlanma bölgelerinde bazı nörotransmitterlerin salınımını engellemesi yoluyla inflamatuvar ağrıyı önlemesinden kaynaklandığı düşünülüyor.

Migren tedavisinde botoks; alın, şakaklar, ense ve boyun bölgesine uygulanıyor.

Kozmetik amaçla sadece yüz bölgesinde uygulanan botoks, migren tedavisinde bundan farklı olarak alın, şakaklar, ense ve boyun bölgelerinde belirli noktalara deri altına botulinum toksini iğne ile verilerek uygulanıyor. Çoğu durumda uygulamaların etkisi yaklaşık 3-4 ay süreceğinden, tedavinin devamı için tekrarlanması gerekiyor. Güvenilir olması için nöroloji uzmanı tarafından uygulanmalı… Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’den sonra ülkemizde de onaylanmış olan kronik migren tedavisinde botoks uygulanmasının güvenilir olması için, bir nöroloji uzmanı tarafından yapılması büyük önem taşıyor.

Kozmetik amaçla sadece yüz bölgesinde uygulanan botoks, migren tedavisinde bundan farklı olarak alın, şakaklar, ense ve boyun bölgelerinde belirli noktalara deri altına botulinum toksini iğne ile verilerek uygulanıyor 51 |

Baş ağrısı tedavisi bazen de aile hekimi, dahiliye veya beyin cerrahi uzmanları tarafından da tedavi edilebilmektedir. Çoğunlukla da ağrı kesiciler ile baş ağrısı tedavisi yapılmaktadır. Ağrı kesiciler baş ağrısının kalıcı olmasına sebep olabilmektedir. Aşırı ağrı kesici kullanımına bağlı kronik baş ağrılarına rastlanabilmektedir. İşte baş ağrısı kronikleştiği zaman tedavisi zorlaşmaktadır. Bu durumda botox ile baş ağrısı tedavisi veya iğne tedavisi(Gon blokaj) yapmak gerekli olabilmektedir. Bu, başın ve ensenin bazı noktalarına, sinirlerin çıktığı yerlere, özel bir ilaç enjeksiyonu ile yapılır. İşlem, enjekte noktalarını bilen bir nöroloji uzmanı tarafından yapıldığında başarı şansı çok yüksektir. Hastalarımızın memnuniyeti yüzde 85 ile yüzde 100 arasındadır.


UMUT KISA Uluslararası Eğitmen, koçluk alanında ICF tarafından verilen MCC ünvanına sahip dünyadaki 400 kişiden, Türkiye’de ise 8 kişiden biri, “AHUNA” ve “US’TA YOL” kitaplarının yazarı

Neden bazıları daha şanssız?

K

üçük yaşlardayken en çok düşündüğüm şeylerden biri, neden bazı insanların diğerlerinden daha az şanslı olduğuydu. Çocukluğumu Karadenizli bir babanın ve Mardinli bir annenin üç çocuğundan biri olarak geçirdim.

52 |

Bir memur çocuğu olarak tatil döneminde anneannemi ve dedemi ziyaret ettiğimde evlerinde hissettiğim fakirlik nedeniyle ağladığımı bile hatırlıyorum. Neden bazı insanlar kendi potansiyellerini kullanamıyorken, diğerleri ellerindeki kıt kaynaklarla hayatlarını dönüştürebiliyorlardı? İster imkânlar isterseniz de zorunluluklar deyin, ben söylenebilecek hiçbir mazereti kabul etmiyorum. Kendi hayatıma baktığımda da bu mazeretleri ortadan kaldırdığımı fark edebiliyorum. Belki de ayakkabı boyacılığı ya da su satıcılığı yaptığım yıllardan bugüne yani İletişim doktorası yapan aynı zamanda Türkiye’nin kendi alanında en iyi şirketlerinden birini yöneten biri olabilmek beni fazlasıyla gururlandırıyor. Bugüne kadar hiç anlatmadığım şeyleri yazıyor olmak da bu gururdan kaynaklanıyor. Evet, tereddüt etmeden söylüyorum “Ben gurur duyuyorum.” Yaptıklarımla, değerlerimle, mazeretsizliklerimle… Yıllar önce Sabancı Holding’e bağlı bir şirkette icra komitesi üyeliğine kadar yükselerek yapmış olduğum işten sadece ve sadece koçluk yapmak için ayrıldım. İşimden memnun muydum, evet oldukça memnundum. Şirketin verdiği bir makam aracı, oldukça dolgun bir ücret... Neredeyse çalışmadan, yorulmadan emekli olabileceğim bir iş… Yani güvenlik anlamında bir insanın isteyebileceği her şey… Performansımdan da oldukça memnun bir şirket… Yani anlayacağınız her şey yolundaydı. Bir tek şey hariç... Yeterince katma değerim olduğunu, tutkularımın peşinde koştuğumu yani özünde yaşadığımı hissetmiyordum. İlk defa 2002’de bir ASTD konferansında tanışmış olduğum koçlukla sonraları çalıştığım şirketlerde de eğitimlerini alarak daha fazla özümsedim. Aldıklarımın yetmediğini anladığımda ve ICF’in ne kadar önemli olduğunu gördüğümde de yeni bir koçluk eğitim yolculuğuna çıktım. Eğitimlerde ve süreçte yaptığım koçluklarda başka bir şey oluyordu. Farklı ve bana yabancı hayatlarla iletişime geçiyor, farkındalıklar yaratıyor, daha da

önemlisi kendimden başka bir insanın yüreğine dokunabiliyordum. Yargılamadan dinlemek, sorular sormak, tavsiye vermeden sadece bağ kurabilmek. Hatta “Bir şey vermeye çalışmadan ne güzel iletişim kurabiliyor insan.” diye düşünerek. Evet, ben bir koçum. Hayatta hiçbir iş beni bu kadar mutlu, bu kadar gururlu hissettirmedi. Microsoft’tan, Aselsan’a, Arçelik’ten Doğuş Otomotiv’e ve birçok yabancı kuruluşla çalıştım. Hatta Rusya’ya koçluk adına konuşma yapmaya bile gittim, TEDx’e ve birçok konuşmaya davet edildim. Biri çok satanlara giren iki adet kitap yazabildim. Anlayacağınız katma değer yarattığımı, bunun beni beslediğini, yaşamıma renk kattığını gördüm. Bunları da yapılabileceğini anlatmak için ifade ediyorum. Başkalarını ve yaptıklarını eleştirerek değil, kendime bakarak ilerlemeyi seviyorum. Çünkü diğer yöntemlerin hiçbir işe yaramadığını fark edeli yıllar oldu.... Her şeyden daha da önemlisi kendi oğlumun benim söylediklerimi değil, ayak izlerimi takip edeceğini iyi biliyorum. İşte bu yüzden yolda olmam gerekiyor.

Bazen her şeyin tersine döndüğü, egoist çıkarların konuştuğu bir dünyada bir kişiye nefes olmak, başka bir dünya yaratıyor benim için. Öğrenmeye kapalı, kendi hayatının sınırlarına sıkışmış bir sürü insan koçluğu eleştirirken, dünyanın en başarılı insanları diyebileceğim Eric Schmidt, Bill Gates gibi insanlar hayatlarında yaptığı en iyi şeyin koçluk almak olduğunu düşünüyor. Ben katkı sağlamak için kimler gibi olmak istediğimi seçtim. Bana sorarsanız insana hizmet etmekten daha üst bir amaç yoktur. Bir kere eğer bir yaşam amacınız yoksa iddia ediyorum, mutlu olmanız ve gelişmeniz mümkün değil. Yoksa hayatta ancak idare edebilirsiniz. ‘Şükür’ dünyanın en güzel şeylerinden biri ama sahip olduklarınızla mutlu olmak asla ilerlemenizi engellememeli. Yaşamın herkese farklı fırsatlar ve zorluklar verdiği doğrudur. Ancak ne yaşadığınızdan çok bu fırsatları nasıl kullandığınız önemlidir. Ben koçluğun en iyi yanının bu fırsatları görme konusundaki katkıları olduğunu düşünüyorum. Bir kere mazeret üretmeyi bırakıp hayata dört elle sarıldığınızda hayat baştan aşağı dönüşüyor.

Unutmayın! "İnsanoğlu 'bir anlama' gebedir. Ya sancılanır ve anlamı doğurur ya da ölene kadar sancılanır."


53 |


Samsun'da gurur günü Samsun'da eğitimini tamamlayan 380 yedek subay adayı, törenle yemin etti. Tören sonunda aileleri ile buluşan asteğmenler, duygu dolu anlar yaşadı

S

54 |

amsun'da eğitimini tamamlayan 380 yedek subay adayı, törenle yemin etti. Samsun Sahra Sıhhiye Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı 19 Mayıs Kışlası'nda, 370. dönem 380 yedek subay adayının eğitimlerini tamamlaması dolayısıyla tören düzenlendi.

BABALARA KATILIM BELGESİ

Yemin töreninde dönem birincisi Tabip Asteğmen Levent Karataş tarafından yaş kütüğüne plaket çakıldı. Ayrıca oğlunun vatani görevini gerçekleştirdiği kışlada daha önce askerliğini yapan babalar ile şehit çocuklarının ailelerine Samsun Garnizon ve Sahra Sıhhiye Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanı Piyade Alpay Recep Ali Üstün tarafından katılım belgesi verildi.


ASKERLERE SESLENDİ

Ardından yemin eden asteğmenlere seslenen Albay Üstün, "Bu yeminle sizler milletimize sadakatle hizmet edeceğinizi, emirlere ve amirlerinize mutlak itaat edeceğinizi, ulusumuzun güvenine layık olacağınızı ve Atatürkçü düşünce sistemine gönülden bağlı kalacağınızı beyan ettiniz. Bu beyanın teminatı şeref ve namustur. Komutanınız olarak sizlerin, ettiğiniz yemine bağlı kalacağınıza, vazifeyi namus bilerek çalışacağınıza, parolanızın vatan, bayrak ve şeref olacağına, dürüstlük ve karakterden asla taviz vermeyeceğinize gönülden inanıyorum" ifadelerini kullandı.

ŞEHİTLER UNUTULMADI

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Afrin'de düzenlediği Zeytin Dalı Harekatı'nda çocukları şehit düşen ailelere başsağlığı dileyen Üstün, yaralanan askerlere ise şifa dileğinde bulundu. Daha sonra askeri geçit töreni gerçekleştirilirken, tören sonunda asteğmenlerin aileleri ile kavuşma anında ise duygu dolu anlar yaşandı.

55 |

Afrin'de düzenlediği Zeytin Dalı Harekatı'nda çocukları şehit düşen ailelere başsağlığı dileyen Üstün, yaralanan askerlere ise şifa dileğinde bulundu.


Tadına doyulmayan lezzetler Pastane ürünleri ve dünya mutfağından ÖZENLE SEÇİLEN MALZEMELER malzemelerle hazırlanan lezzetleri lezzetler ile hizmet veren Paşa Fırını, Organik müşterilerin beğenisine sunduklarını Başar, “Lezzetlerimizde yenilikçi reçetelerle gülümseten lezzet belirten kullandığımız malzemeler, İstanbul'da bulunan üretim çeşitliliği sunuyor Türkiye, Avrupa ve Katar'da bulunan 30 şube ve 700’den fazla özel reçeteli ürün ile hizmet veren Paşafırını’nın Samsun şubesi, pastane ürünlerinin yanı sıra dünya mutfağından lezzetleri de müşterileri ile buluşturuyor. Dünyadaki sektörel gelişmeleri yakından takip eden Paşa Fırını, tadına doyulmaz lezzetleri müşterileri ile buluşturuyor.

56 |

DÜNYA MUTFAĞINDAN LEZZETLER

Paşafırını’nda pastane ürünleri ile birlikte dünya mutfağından lezzetleri de müşterilerin beğenisine sunduklarını belirten Paşafırını Samsun Şubesinin sahibi Arif Başar, “İşletmemizde sabah kahvaltısı, öğle ve akşam yemeği servisi yapıyoruz. Special kahvaltımız ve paşa kahvaltımız damaklarda benzersiz tat bırakıyor. Özellikle kuymağımız ve meşhur Sarıyer böreğimiz, müşterilerimizin tatmalarını istediğimiz lezzetlerimiz arasında yer alıyor. Tava, makarna ve ızgara çeşitlerimiz, sadece Paşafırını’na özel olarak ürettirdiğimiz kızarmış mantımız lezzet severlerden tam not alıyor. İşletmemizde, değerli şeflerimiz ve personelimiz ile birlikte en yüksek kalite ve hijyen standartlarında hazırladığımız tadına doyulmaz lezzetlerimizi müşterilerimizle buluşturuyoruz” dedi.

merkezimizde dikkatle ve özenle seçilmekte ve son derece hijyenik ortamda üretilmektedir. Hazır kremşanti yerine özel olarak hazırladığımız kremaları kullandığımız ürünlerimizde, yüzde 80 oranında kömüş sütü bulunuyor. GDO olmayan ithal unla hazırladığımız ürünlerimizde kullandığımız çikolatayı, Belçika’dan özel olarak getirtiyoruz. Hem pastane ürünleri hem de Türk ve dünya mutfağından lezzetlerle hizmet verdiğimiz işletmemizde, müşteri memnuniyeti için azami çaba sarf ediyoruz” şeklinde konuştu.

GENİŞ VE FERAH BİR MEKAN

Paşa Fırını’nda toplu yemeklere ve organizasyonlara da yer verdiklerini vurgulayan Arif Başar, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü. “450 metrekarelik 3 katlı geniş ve ferah bir alanda hizmet veriyoruz. İşletmemizde; doğum günü, toplantı, iş yemekleri, gün, nişan gibi toplu yemeklere ve organizasyona da ev sahipliği yapıyoruz. Çocuk oyun alanlarının da bulunduğu işletmemizde, aileler lezzetlerimizi tadarken; çocuklarını, çocuk gelişimi eğitimini tamamlamış ablalara güvenle emanet edebiliyor. Çocuğunun oyun alanındaki her anını cam duvardan rahatlıkla gören ebeveynlere ise sadece masasına sunduğumuz lezzetlerin tadını çıkartmak kalıyor.”


57 |


aradeniz’in ilk kadın koro şefi H. Sevtap Bayraktar; dedesi, babası ve halalarının ud, cümbüş ve piyano meşklerinden feyz alarak, mandolin dersi almasıyla başladığı müzik yolculuğuna şu an Samsun Devlet Su İşleri Türk Müziği Topluluğu’nda şef olarak devam ediyor. Devlet Su İşleri Personel ve Eğitim Şube Müdürlüğü’nde görev yapan Bayraktar aynı zamanda koro çalışmalarını da büyük bir özveri ile sürdürüyor. Tüm konserlerini, sivil toplum kuruluşları ve okul aile birlikleri yararına gerçekleştiren, Samsun Devlet Su İşleri Türk Müziği Topluluğu’nun değerli şefi H.Sevtap Bayraktar ile koro çalışmalarına dair her şeyi konuştuğumuz keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

58 |

Mehtap YILDIZ

HABERHAYAT: Sizi tanıyabilir miyiz? H.SEVTAP BAYRAKTAR: Vezirköprü İlçesi’nde doğdum. Dört kardeşin en küçüğüyüm. Öğrenim hayatıma Samsun Atatürk İlkokulu’nda başladım, İlkadım Ortaokulu’nda ve Ondokuzmayıs Lisesi’nde devam ettim. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü mezunuyum. 1986 yılı aralık ayında Samsun DSİ 7. Bölge Müdürlüğü’n de göreve başladım ve halen devam etmekteyim. Müzikle ilkokuldan beri iç içeyim. Mandolin, flüt, bağlama, ud ve viyola çalıyorum. 1992 yılında beste denemelerim oldu. Bir saz semaisi bir sözlü beste çalışmam TRT repertuarına alınmıştır. Bestelerimin söz yazarları arasında Cengiz Cermen, Şahin Çangal, Yavuz Zikkuş, Mehmet Çınarlı, Sevinç Atan gibi değerli söz yazarları bulunmaktadır.

Yaşamak Başka Bir Andı, Zaman Akar Su Gibi, Mevsim Bahar Dallar Çiçek, Gönül Küstü Bu Akşam, Kız Aşka mı Düştün, Şu Karanlık Gönlüme, Meşaleler Tutuşur, Alevlenir Gönüller gibi birçok eseri besteledim. Bestekar ve söz yazarı Tuhan Taşan’ın hazırlamış olduğu, Kadın Bestekarlar ve Samsunlu Sanatçılar kitabında bestelerime yer verilmiştir. HABERHAYAT: Karadeniz’in ilk kadın koro şefisiniz. Bu süreç nasıl gelişti? H.SEVTAP BAYRAKTAR: 1992 yılında halen Kültür Bakanlığı Samsun Devlet Klasik Türk Müziği Korosu saz sanatçısı, bestekar ve söz yazarı Cengiz Cermen’den ud, nota-solfej, uslub ve tegeanni dersleri aldıktan sonra ud ve viyola çalışmalarım devam etti. 2000 yılında SSK korosunda ‘udi’olarak çalışmalara katıldım. 2002 yılında da halen çalışmakta olduğum kurumum DSİ 7. Bölge Müdürlüğü’ne kurumumuzda Türk Sanat Müziği Korosu kurma istediğimden bahsettim. Koromuzun kurulmasına izin ve destek aldıktan sonra DSİ çalışanları ve yakınları ile topluluğumuzu kurduk. 17 yıldır devam eden koromuzla şu ana kadar Samsun’da 33 seri konser verilmiş olup 34. seri konser hazırlıkları devam etmektedir. HABERHAYAT: Karadeniz’in ilk kadın koro şefi olmak size neler hissettiriyor? H.SEVTAP BAYRAKTAR: Yaptığım işle gurur duyuyorum. Benim tanımadığım insanların beni tanıyor olması, saygıyla bakması çok güzel bir duygu. Yaptığım hizmetin geri dönüşü bu benim için. HABERHAYAT: Devlet Su İşleri bünyesindeki koro çalışmalarınızdan biraz bahseder misiniz? H.SEVTAP BAYRAKTAR: Koro çalışmalarımız, haftada iki gün, mesai saatleri dışında, kurumumuza ait salonda gerçekleşiyor. Eylül ayında başlattığımız çalışmalarımızı üç ay sonrasında bir konser ile bir dernek veya okula bağış yaparak sonlandırıyoruz. Sivil toplum kuruluşlarından veya okul aile birliklerinden gelen talepleri değerlendiriyoruz. İlk konserimizi 2003 yılı mayıs ayında Lösemili ve Kan Hastalıklı Çocuklar Derneği yararına verdik. Daha sonra Eğitim gönüllüleri Samsun Eğitim Parkı, Samsun Atatürk Ortaokulu ve 19 Mayıs Lisesi Okul Aile Birliklerine, Diyabetle Yaşam Derneği, Karadeniz İlleri Kadın Platformu, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği, Samsun Mübadele Derneği, Altı Nokta Körler Derneği, Körleri Eğitim ve Yetiştirme Derneği, Altınkum Özel Eğitim ve Uygulama Merkezi gibi birçok dernek yararına konserlerimizi verdik. 34. konser çalışmalarımız ise Samsun Otizmli Çocuklar Derneği yararına verilmek üzere devam ediyor.


HABERHAYAT: Kaç kişilik bir ekipsiniz? H.SEVTAP BAYRAKTAR: 40 kişilik bir ekibiz. Zaman zaman sayımız değişebiliyor. HABERHAYAT: Sadece şehir içinde mi konser veriyorsunuz, yoksa yurt içi ya da yurt dışı turneleriniz var mı? H.SEVTAP BAYRAKTAR: Bu zamana kadar Samsun’un birçok ilçesinde konser verdik. Sinop Ayancık’ta konserimiz oldu. Konserlerimiz, genelde il genelinde oluyor. Ama tabii ki yurt içi ve yurt dışında da konserler vermeyi çok isteriz.

HABERHAYAT: Koro çalışmalarınızı nasıl gerçekleştiriyorsunuz? H.SEVTAP BAYRAKTAR: Pazartesi ve perşembe akşamları saat 18.0020.00 arası çalışma yapıyoruz. Repertuarı ben hazırlıyorum. Özellikle TRT repertuarında geçmiş eserlere yer veriyorum. Amatör bir ruhla profesyonelce hazırlanıyoruz. HABERHAYAT: Konserlere ne kadar sürede hazırlanıyorsunuz? H.SEVTAP BAYRAKTAR: Eylül’ün 15’inde çalışmalara başlıyoruz. Aralık ya da ocak ayında bir konser veriyoruz. Kısa bir aradan sonra çalışmalara tekrar başlıyoruz. Bir de mayıs ayında konser veriyoruz. Senede iki konserimiz oluyor. HABERHAYAT: Çalışmalarınızı nerede yapıyorsunuz? H.SEVTAP BAYRAKTAR: Devlet Su İşleri 7. Bölge Müdürlüğü bünyesindeki toplantı salonumuzda, bölge müdürümüzün izniyle, mesai saatleri dışında çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz. HABERHAYAT: İyi bir koro olması için neler olması gerekiyor? H.SEVTAP BAYRAKTAR: İyi bir koro olmak için öncelikle disiplin gerekiyor. Çok özel bir mazeret olmadıktan sonra, koro üyelerimizin provalara gelmeme durumu olmaz. Ekibimiz çalışmaları isteyerek yapıyor. Bunun yanı sıra tabii ki saygı ve sevgi de gerekiyor. HABERHAYAT: Bir koro üyesinde hangi özellikler olmalı? H.SEVTAP BAYRAKTAR: Koristin sesinin yeterli olması, sesini kullanabilmesi ve ritm duygusu olması gerekiyor.

HABERHAYAT: Karadeniz türküleri, Trakya türküleri ya da başka bir yörenin eserlerini okuduğunuz, konsept çalışmalarınız oluyor mu? H.SEVTAP BAYRAKTAR: Her konserimizde bir Karadeniz ya da bir Rumeli türküsü mutlaka olur. Bazen repertuarda yer alan esere uygun olarak tango ve halk oyunları ekibine de yer veriyoruz. Konserlerimize TRT Sanatçılarımız Nusret Yılmaz, Sami Aksu ve İTÜ öğretim görevlisi Udi- Bestekar ve Müzikolog Mehmet Emin Bitmez de konuk olarak destek verdiler. HABERHAYAT: Bir konserde kaç beste icra ediyorsunuz? H.SEVTAP BAYRAKTAR: İki bölümden oluşan konserlerimiz toplam 25 ya da 30 eser icra ediyoruz. HABERHAYAT: Sizce, Türk sanat müziği hak ettiği ilgiyi ve değeri görüyor mu? H.SEVTAP BAYRAKTAR: Türk Sanat Müziğinin hak ettiği ilgiyi ve değeri gördüğünü düşünüyorum. Bunu konser salonumuzu doldurup taşıran izleyicilerimizden anlayabiliyorum. Bu ilgi ve değerin artması yolunda biz elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.

Her konserimizde bir Karadeniz ya da bir Rumeli türküsü mutlaka olur. Halk oyunları uygulanabilecek türkülerimizde, folklor ekibine de yer veriyoruz. HABERHAYAT: Son olarak neler söylemek istersiniz okuyucularımıza vermek istediğiniz bir mesaj var mı? H.SEVTAP BAYRAKTAR: Öncelikle derginizde çalışmalarımıza yer vermeyi düşündüğünüz için size çok teşekkür ediyorum. Sivil Toplum Kuruluşlarına ve Okul Aile Birliklerine konserler vermeye devam edeceğiz. Samsun halkına maddi, manevi desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyor, ilginin artarak devam etmesini diliyorum..

HABERHAYAT: Sizce iyi bir koro şefi olmak için ne gerekmektedir? H.SEVTAP BAYRAKTAR: İyi bir koro şefi olmak için müzik bilgisinin yanı sıra iyi bir idareci olması da şarttır. Koro şefi ekibiyle iyi bir iletişim kurmalıdır. Konser esnasında da saz sanatçılarını, koristleri ve izleyicileri kaynaştırabilmelidir.

59 |

HABERHAYAT: Repertuarlarınızı neye göre belirliyorsunuz? H.SEVTAP BAYRAKTAR: Repertuarları zamana, mekana, bağış yapacağımız kurumlara göre belirliyorum. Repertuarda yerel bestekarların ve söz yazarlarının eserlerine de yer veriyorum.


Düzenli İnşaat Yunus Aksu Gayrimenkul’den

hayata mutluluk katan mimariler İnşaat sektörünün yenilikçi ismi Düzenli İnşaat Yunus Aksu Gayrimenkul, hayata mutluluk katan yaşam alanlarını inşa etmeye devam ediyor Düzenli İnşaat Yunus Aksu Gayrimenkul, birbirinden önemli projelere imza atıyor. Hayata mutluluk katan yaşam alanlarını sahipleri ile buluşturan Düzenli İnşaat Yunus Aksu Gayrimenkul’un Kalkanca mevkiinde devam eden projeleri hızla tamamlanıyor. BİRİNCİ SINIF MALZEME VE İŞÇİLİK

Her kesime hitap eden daireler inşa ettiklerini söyleyen işletme ortağı Yunus Aksu, “Kalkanca mevkiinde devam eden beş projemizi hızlı bir şekilde hayata geçiriyoruz. Her kesme hitap eden dairelerimizin birini bitirdik, ikisi bitme aşamasına gelmiş durumda. Bir projemizin temelini attık, diğer bir projemizin ise YUNUS AKSU inşaatına başlamak üzereyiz. Birinci sınıf malzeme ve işçilikle hayata geçirdiğimiz dairelerimizi müşterilerimizle buluşturuyoruz. Ev sahibi olmak isteyenlere güvenli bir şekilde evlerini teslim ediyoruz” dedi.

GÜVENİLİR BİR FİRMAYIZ

Yatırım yapmaktan korkan insanların sığınacağı liman olduklarını belirten Aksu, “Geniş yelpazede hizmet veren büyük bir firmayız. Birçok firma yatırım yapmak istiyor ama ürküyor. Biz, o ürken insanların sığınacağı limanız. Önemli olan, müşterilerimize elimizdeki ürünü satmak değil, onlara en doğru şekilde yardımcı olmak ve yönlendirmek. Bunun için azami çaba sarf ediyoruz. Her bütçeye göre dairemiz bulunuyor. Müşterilerimiz, huzur ve güven içerisinde bizi tercih ediyor. Çünkü hiçbir şekilde herhangi bir problemle karşılaşmayacaklarını biliyorlar. Yaptığımız işin arkasındayız. Yeniliklerle müşterilerimizin karşısında olmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

BİNLERCE KONUT YAPTIK

60 |

Düzenli İnşaat Yunus Aksu Gayrimenkul işletme ortağı Hasan Düzenli ise, 2005’ten bu yana Kalkanca Mahallesi başta olmak üzere birçok mevkide binlerce konut yaptıklarını vurguladı. Düzenli, “Yaptığımız projeler yapacaklarımızın teminatıdır. Kalkanca Mahallesi başta olmak üzere birçok mevkide binlerce konut yaptık. Bizi bilen bilir, tanıyan tanır. Artık lüks ve akıllı binalar da yapmaya, gün geçtikçe en üst kalitede hizmet vermeye başladık. Müşterilerimiz, bizi tercih ettiklerinde doğru adreste olduklarını biliyor” diye konuştu.


61 |


Sağlık çalışmaları masaya yatırıldı Söz sahibi olmak için el ele vermeliyiz Samsun Valisi Osman Kaymak, “İleri teknoloji tıbbi cihazlar üreterek, ülkemizin uluslararası pazarda söz sahibi olması için sağlık araştırmacıları ile teknik birimler el ele vermek zorunda ” dedi Samsun İl Sağlık Müdürlüğü koordinasyonunda Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Teknopark ve MEDİKÜM işbirliği ile AR-GE ve Sağlık İnovasyonu Sempozyumu gerçekleştirildi. Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Konferans Salonu’nda 3 oturum halinde yapılan sempozyumda, sağlık teknolojileri ve çalışmalar konuşuldu.

62 |

SAMSUN ÖNCÜ OLACAK

Sempozyumda konuşan İl Sağlık Müdürü Yrd. Doç. Dr. Muhammet Ali Oruç, “Hastaların her birine kaliteli hizmet sunmak ve onların sağlıklarına kavuşmasını sağlamak ve sağlıklarına en önemli görevimiz.

Dünyaya örnek ve kendisine ait patentleri olan bir ülke olma hedefindeyiz. Öncü bir sağlık kenti olmak için Samsun’da çalışmalar devam ediyor" dedi.

BAŞARIYI YAKALAYAMADIK

Diğer sektörlerde olduğu gibi sağlık sektöründe de ihtiyaç duyulan malzeme ve ekipmanların satın alınabileceğini dile getiren OMÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Kuran, Türkiye’nin uzun bir süre dışarıdan malzeme aldığını ifade etti. Kuran, "Taşıma suyla değirmen her zaman dönmüyor. Savunma sanayindeki malzemeleri önceden yurtdışında alıyorduk. Bugün savunma sanayinde birçok şeyi yapabiliyoruz. Sağlık sektöründe ise maalesef savunma sanayisindeki başarılarımızın yakınına dahi gelemedik. Türkiye, sağlık sektörüne ciddi paralar harcıyor, sağlıkta AR-GE’nin ürüne dönüşmesi bizim için elzem. Özel sektörün de AR-GE çalışmaları için bütçe ayırması gerekiyor, Türkiye’deki eksiklik işte bu” şeklinde konuştu.


ÇALIŞMALAR SONUÇ VERDİ

Türkiye Sağlık Enstitüleri (TÜSEB) Genel Sekreteri Prof. Dr. Bayram Yılmaz, TÜSEB çalışmaları hakkında bilgi vererek, proje desteklerinden bahsetti. Konuşmalardan sonra sempozyuma geçildi, 3 oturum halinde yapılan sempozyumda sağlık teknolojileri ve çalışmalar konuşuldu.

Ülkemizde sağlık, bilim ve teknoloji ekosistemlerinin hep birlikte geliştirilmesi için kamu, üniversite, özel sektör işbirliğini test eden bu sempozyum arayıcılığıyla kıymetli sağlık araştırmalarının ilimizde desteğe hazır olan üniversitemiz, teknoloji transfer ofisiyle birlikte medikal kümelenmeyi etkin kullanması önem arz ediyor.

63 |

Vali Osman Kaymak ise gelişmiş bir toplumun ancak sağlıklı bireylerle mümkün olabileceğini ifade ederek, toplumun sağlık durumu ile ekonomik düzeyi arasında yakın bir ilişki olduğuna dikkat çekti. Kaymak, ”Ekonomik gelişimini belli bir seviyeye taşımış toplumlarda sağlık için ayrılan bütçe daha fazladır ve bireylerin sağlık konusundaki farkındalığı da üst düzeydedir. Bununla birlikte sağlık düzeyinin iyileşmesi, ekonomik gelişimi hızlandırır. Ülkemizde sağlık, bilim ve teknoloji ekosistemlerinin hep birlikte geliştirilmesi için kamu, üniversite, özel sektör işbirliğini test eden bu sempozyum arayıcılığıyla kıymetli sağlık araştırmalarının ilimizde desteğe hazır olan üniversitemiz, teknoloji transfer ofisiyle birlikte medikal kümelenmeyi etkin kullanması önem arz ediyor. Özellikle son 30 yılda gelişen ve büyüyen Samsun medikal kümelenme çalışmaları sonuç vermiş, Bafra’da Medikal OSB kuruldu. Ayrıca Samsun Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde Mediclass A.Ş. kuruldu. İleri teknoloji tıbbi cihazlar üreterek, ülkemizin uluslararası pazarda söz sahibi olması için sağlık araştırmacıları ile teknik birimler el ele vermek zorunda. Bunlar yapılırken, üretilen ürünlerin iç ve dış pazarda kullanılabilmesi ve kalıcı hale getirilmesi noktasında bizler de elimizden geleni yapacağız ” diye konuştu.


Çanakkale Zaferi ’nin 103.yıldönümü kutlu olsun! 18 Mart 1915, vatan topraklarını korumak için şahlanan Türk ulusunun muhteşem destanıdır. Türk tarihinde bir askeri ve siyasi başarı olmaktan öte; inanç, azim ve yiğitlikle örülmüş bir destanın yaradılış tarihidir. Tarihe altın harflerle yazılan Çanakkale Zaferi’nin 103. yıldönümünde kahraman gazilerimizi ve ebediyete intikal eden şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.

Ayşe Aydın

Dülgeroğullarından Seyit Mehmet oğlu Hasan

64 |

Hasan dedemiz, Çanakkale’de şehit düşmüştür. Havva, Ünzile ve Kerime isminde üç kızını arkasında bırakarak Çanakkale Savaşı’na gitmiş ve bir daha da geri gelmemiş. Ben Hasan dedemizin çocuklarından Ünzile’nin torunuyum. Babaannemiz dedemizi pek hatırlamıyor, çünkü dedemiz savaşa gittiğinde kendisi çok küçük yaştaymış. Babaannem her zaman, “Babamı görmedim ama onun yaptıklarıyla hayatımı idame ettiriyorum” der ve hayır duası okur. Birinci Dünya Savaşı’nda erkeklerin büyük kısmı cepheye gitmiş. Hasan dedemiz, Çanakkale Cephesi’ne savaşa gittiğinde 19-20 yaşlarındaymış. Dedem savaşa gittikten sonra, kendisinden hiç haber alamamışlar. Kendisi cepheden geri dönememiş. Ailesi zor şartlar altında geçimini sağlamış. Babaannemiz o günler için “ Günü kurtarıp karnını doyurabilene ne mutlu” derdi. Dedemizin Çanakkale Şehitliği’nde ismini bulamadık. Maalesef bir mezarı yok.

Fahri Çamur Tevfik Oğlu Salih

Amcam Salih, 17 yaşında Çanakkale Savaşı’na katılmış. Çanakkale Cephesi’ne gider gitmez kendisinin şehit haberi gelmiş. 1914 yılı, ağustos eylül aylarıymış. Kurman Bayramı günü amcamlar, evde ailece etleri düzenlerken; çok sert adımlarla merdivenlerden çıkan birilerini fark etmişler. Babaannem, “Bu geliş pek hayra alamet değil” demiş. Zaten bir süre sonra iki zaptiyeyi karşılarında bulmuşlar. Askerler, hem dedem Hacı Mehmet Oğlu Tevfik’i hem de amcam Salih’i askerlik şubesine almışlar. Babaannem askerlik şubesine gitmiş, “ Kocamı aldınız ama oğlum daha çocuk, onu götürmeyin” demiş. Ama seslenişine karşılık alamayıp, ağlayarak eve dönmüş. Dedem Sarıkamış Cephesi’nde savaşarak şehit düşmüş. Dedem Sarıkamış’ta oğlu Çanakkale’ye savaşmaya gitmiş. Amcam Salih’in Ankara Polat’lıdan Çanakkale’ye gönderildiği öğrenilmiş ama kendisinden başka haber alınamamış. Erkekler olmayınca babaannem tarlada çift sürmüş. Çalışıp geçimlerini sağlamaya çalışmışlar. Civar köylerden tarla işlerinde yardımcı olmak için yardıma gelenler olmuş. Salih amcam çok becerikliymiş. Kendisi öküz arabası yapmaya başlamış fakat savaşa gittiği için yarım kalmış. Hatta zaptiyeler arsında evden ayrılırken arkasına dönmüş, “ Anne onlar dursun, ben gelince tamamlarım” demiş. Babaannem, her zaman o arabaya ve aletlere bakıp ağlarmış. Aile büyüklerimiz bayram günü cepheye alındıkları için, Kurban Bayramı’nın gelmesini istemezdik. Dedelerimiz cepheye davulla zurnayla alınmış. Bu yüzden babaannem, davul zurna sesi duyduğunda her zaman ağlardı.


65 |


66 |


67 |


68 |


69 |


70 |


71 |


Dünyanın en iyi 10 öğretmeni arasında yer alan Nurten öğretmene büyük onur Samsun’un Ayvacık İlçesi'nde bulunan Ayvacık Anaokulu'nun müdürü 11 yıllık öğretmen Nurten Akkuş, Hint asıllı iş adamı Sunny Varkey’in eğitim alanında projeler geliştirmek amacıyla kurduğu ve onursal başkanlığını eski ABD Başkanı Bill Clinton’ın üstlendiği Varkey Gems Vakfı (Varkey GEMS Foundation) tarafından düzenlenen Küresel Öğretmen Ödülü Komitesi’nin 2018 yılı için seçtiği "En İyi 10 Öğretmen" arasında yer aldı. Dünyada ilk 10 öğretmen arasına giren öğretmenleri Bill Gates sosyal medyadan açıkladı.

ŞEHİTLERE ARMAĞAN OLSUN

72 |

Çok mutlu olduğunu belirten Akkuş, "Dünyada en iyi ilk 10 öğretmen arasına giren ilk Türk öğretmen oldum. Ödül töreninde Türk bayrağını dalgalandıracağız. Bana destek olan herkese teşekkür ediyorum. Bunu hep birlikte başardık. İl Milli Eğitim Müdürlüğü olarak çok güzel projelerimiz var. Son olarak Afrin'de şehitlerimiz oldu. Şehitlerimiz bayrağımızı dalgalandırmak için can verdiler. Ben bu başarıyı şehitlerimize armağan ediyorum" dedi.

Samsun'un Ayvacık İlçesi'nde görevli öğretmen Nurten Akkuş, Küresel Öğretmen Ödülü Komitesi'nin 2018 yılı için seçtiği "En İyi 10 Öğretmen"den biri oldu



Doç.Dr.Gürkan Genç dr.gurkangenc@gmail.com

BACH ÇİÇEKLERİ Bach çiçekleri terapisti İngiliz Dr. Edward Bach tarafından geliştirilmiştir. Temeli; çiçeklerin enerjisini, insanların psikolojik durumlarının patolojik değişimlerini regule etmede kullanılması sistemine dayanır.

74 |

Dr. Edward Bach, 38 farklı çiçek üzerinde çalışmalarını sürdürmüştür. Daha sonraları çalışmalar Kaliforniya ve Avustralya yerlileri çiçekleri üzerinde de devam etmiştir. Çiçekler açma zamanına göre belirli bölgelerden toplanır ve taze pınar suyu ile güneşte bekletilir. Bu esnada çiçekler enerjisini suya bırakır. Daha sonra bu su alkol veya sirke ile korumaya alınır ve öylece de kullanıma sunulur. Bach Çiçekleri Kullanımı: Hastalığın şekillerine göre, akut veya kronik, oral veya lokal olarak kullanılabilmektedir. Sıvı şekli en sık tercih edilen kullanım şeklidir. Kronik ve kronikleşmekte olan durumlarda peryodik olarak her bir kullanım için özlerden karışımlar hazırlanılarak kullanılabilir. Bu karışımdan günlük olarak 4x4 damla olarak alınır. Bazen başlangıçta doz fazla olabilir, sonuna doğru da azalabilir. Kullanım kişisel ihtiyaca göre belirlenir. Çeşitli sorulara verilen cevaba göre ihtiyacı olan çiçek özü belirlenir ve emosyonel stabilite sağlanaması amacı ile karışım doktor tarafından hazırlanarak düzenli kullanım için hastaya verilir. Her soru bir öze karşılık gelir. Her özün kendine özgü bir duygusu ve görevi vardır. Bu sorular ile ihtiyaca yönelik destek sağlanmış olur.

Çeşitli sorulara verilen cevaba göre ihtiyacı olan çiçek özü belirlenir ve emosyonel stabilite sağlanaması amacı ile karışım doktor tarafından hazırlanarak düzenli kullanım için hastaya verilir. Her soru bir öze karşılık gelir.

Bach Çiçeklerinin Seçim Soruları

1-Bu aralar kendimi suçluyorum, vijdanım rahat değil. 2- Bu aralar kendimi güvensiz hissediyorum, kendi kararlarıma güvenmiyorum. Başkalarının fikirlerine başvuruyorum. 3-Bu aralar kendimi kırgın, gücenmiş ve yaralanmış hissediyorum. Bu yüzden şüpheci, kıskanç ve kinci (düşmanca) davranıyorum. 4-Bu aralar gerçeklikten uzaklaşıyorum ve bir hayal dünyasına kaçıyorum. 5-Bu aralar içsel temizliğe ihtiyacım var, kirlenmiş hissediyorum. Küçük düzensizlikler bile beni aşırı sinirlendirmeye yetiyor. 6-Bu aralar kendimi güçsüz hissediyorum. Terk edilmiş ve kaderin cilvesine yenik düşmüş hissediyorum. 7-Bu aralar mütevazi olamıyorum, taviz veremiyorum ve koşulsuz kendi istediklerimin olmasını istiyorum. 8-Bu aralar kararlarımda ısrarlı olmak zor geliyor, kendimi kandırmaktan korkuyorum, aldığım kararı gerçekleştirmek için kendimi zorlamak istiyorum. 9-Bu aralar kendimi melankolik, üzgün ve depresif hissediyorum ve sebebini bilmiyorum. 10-Bu aralar kendimi değersiz, önemsiz, diğer insanlardan daha aciz hissediyorum ve kendime güvenim çok az.


Rescue remedy ismi verilen bu karışım sizi günlük yaşamda karşılaştığınız özel stres durumlarından ve krizlerden korur; ölüm, boşanma, işten çıkarılma gibi beklenmedik durumlar karşısında iç dengemizi yeniden sağlamamıza yardım eder. Bu karışım aynı zamanda sınav, iş görüşmesi, özel randevular, tartışma ortamları gibi gerginlik yaşanılan durumlarda emosyonel dengenin sağlanmasında olduça güçlü bir yardımcıdır.

25- Abartıyorum. Dürtülerimi zor zaptediyorum ve ölçüyü kaçırıyorum. 26- Şoktayım ve hala ( neden olan) darbeyi atlatamadım. 27- Bu aralar kendimi ordan oraya sürüklenmiş hissesiyorum, bir karara varamıyorum. 28- Bu aralar kendimi güçsüz, yorgun, içi boşalmış hissediyorum. Her şey üzerime, üzerime geliyor. 29- Bu aralar kendimi disipline etmeye çalışıyorum. 30- Umudumu kaybettim ve vazgeçtim. 31- Bu aralar kendimi huzursuz hissediyorum ve kavrayamadığım korkularım var.

32-Bu aralar değerimin yeterince anlaşılmadığını hissediyorum. Her şeyden önce, yaptıklarımın karşılık görmediğini düşünüyorum. 33- Bu aralar kendimi diğer insanlara daha çok bağlı hissediyorum, kendim için bir şeyler yapamıyorum. 34- Bu aralar cesaretsizim, kuşkucu ve kötümserim. 35- Bu aralar kendimi içsel olarak birikimli, dolu, baskı altında hissediyorum, kendime zor hakim oluyorum. 36- Bu aralar kendimi her şeyi eleştirirken buluyorum hatta kendimi bile. 37-Bu aralar içsel bir panik yaşıyorum. Kontrolü kaybediyorum, net düşünemiyorum. 38- Bu aralar kendimi bitkin hissediyorum, günlük yaşantımı devam ettirecek enerjiye sahip değilim. Dr. Edward Bach, acil durumlarda kullanılmak üzere beş farklı çiçek özünü bir araya getirerek bir karışım hazırlamıştır. Bu karışımın içinde; impatiens , star of bethlehem, cherry pulm , rock rose ve clematis özleri bulunmaktadır. Rescue remedy ismi verilen bu karışım sizi günlük yaşamda karşılaştığınız özel stres durumlarından ve krizlerden korur; ölüm, boşanma, işten çıkarılma gibi beklenmedik durumlar karşısında iç dengemizi yeniden sağlamamıza yardım eder. Bu karışım aynı zamanda sınav, iş görüşmesi, özel randevular, tartışma ortamları gibi gerginlik yaşanılan durumlarda emosyonel dengenin sağlanmasında olduça güçlü bir yardımcıdır.

Duygu durumunun dengelenmesinde, motivasyonumuzun devamının sağlanmasında Bach çiçekleri birçok ilaç yerine kullanılabilir yan etkisi olmayan bir destektir. Sağlıklı ve mutlu günler dileğiyle... 75 |

11- Bu aralar bedeli ne olursa olsun devam etmeliyim ve sonuna dek dayanmalıyım. 12- Bu aralar belli bir şeyden korkuyorum. Kendime: Keşke bu durum yaşanıp bitmiş olsaydı diyorum. 13- Bu aralar kendimi çok yumuşak ve iyi niyetli hissediyorum. Hayır demeyi beceremiyorum, katı veya kararlı olamıyorum. 14- Geçmişimde yaşanmış bir şeylerden hala kurtulamıyorum ( ilişki / olay). 15- Bu aralar, artık sorumluluklarımı yerine getiremediğimi hissediyorum 16- Karar verdim, her türlü durumu kabullenmeye hazırım. 17- Bu aralar içsel olarak kararsız hissediyorum ve gerçekte ne istediğimi bilmiyorum. 18- Bu aralar kendimi sabırsız ve tedirgin hissediyorum, her şey benim için çok yavaş gibi. 19- Bu aralar kendimi ruhsal olarak aciz hissediyorum, ilgiye ve paylaşmaya çok ihtiyacım var; paylaşacak biri olmayınca acı çekiyorum. 20- İçimde ne olup bittiğine göre davranmıyorum. Uyum sağlama benim için önemli. 21- Bu aralar inzivaya çekilmek ve rahat bırakılmak istiyorum. Başkaları bana nasıl yardım edebilir ki diye düşünüyorum. 22- Neden dönüp dolaşıp hep aynı hatayı yaptığımı anlamıyorum. 23- Düşüncelerime ket vuramıyorum. Gece ve gündüz beni takip ediyorlar. 24- Bu aralar yolun sonuna geldiğimi hissediyorum, tamamıyla çaresizim ve hiçbir şey düşünemiyorum.


KADINLARIN RUTİN KONTROLLERİ Kadınlarda hayati risk oluşturabilen hastalıklar bazen önemli belirtilerle bazen de sessizce gelebiliyor. Kadın sağlığına yönelik hastalıkların tespitinde rutin kontroller büyük önem taşıyor. Başta rahim, rahim ağzı, yumurtalık ve meme kanseri olmak üzere, sık görülen birçok kanser türü bu taramalar sayesinde tespit edilebiliyor. Erken evrede yakalanan hastalıklar da tamamen tedavi edilebiliyor. Kadın hastalıkları yaşam kalitesini düşürmekle kalmayıp, bazı durumlarda hayati riske neden olabilmektedir. Özellikle bazı belirtiler kadın vücudunda bir şeylerin yolunda gidip gitmediğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu durumlar şu şekilde sıralanabilir: 1 – Açıklanamayan kanama düzensizliği: Kadınların stres, mevsim değişikliği gibi durumlar dışında kalan sapmaları. Yani 25 günden kısa, 35 günden uzun aralıklar olması 2 – Adet dönemi dışında kanama olması: İki adet arasında, adet dönemi olmamasına rağmen koyu kahverengi ya da renkli kanamalar görülmesi. 3- Cinsel ilişki sonrası kanama ya da lekelenme olması. 4- Adet ağrılarının her zamankinden farklı, iş yerinden eve gitmek zorunda bırakacak şekilde olması. 5 – İnatçı, kötü kokulu ve kanlı akıntılar görülmesi. 6- Çiğ balık, çürümüş yumurta kokulu akıntı oluşması 7- Spiral kullanan kadınlarda, 72 saati geçen akıntılar görülmesi durumunda, vakit kaybedilmeden uzmanlara danışılmalıdır.

Kadın Cinsiyetine Özgü Tüm Organlar Taranmalı

İstatistiklere göre, meme kanseri vakalarının büyük çoğunluğu rutin jinekolojik kontrollerde saptanabilmektedir. Birçok kadın yalnızca bir sorun yaşaması, birtakım belirtiler görmesi halinde kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurmaktadır. Oysa düzenli jinekolojik muayene ile bir kadının sağlık durumu rutin kontrolden geçirilmelidir. Jinekolojik değerlendirme için; rahim, rahim ağzı, yumurtalıklar ile genel vajina kontrolünün yanı sıra tiroit ve meme kontrolü de yapılmaktadır.

Altı Ayda Bir Muayene Gerekiyor

76 |

Rutin muayene sıklığı, çok ideal koşullarda altı ay ama en azından yılda bir kez tüm bu taramaların yapılması önem taşır. Burada kişinin özellikle ailesinde daha önceden kadın hastalıkları ile ilgili bir kanser öyküsü varsa (özellikle de anne tarafında) risk artışı çok daha fazla olur.

Dolayısıyla kontrol periyodunun altı ayda bir olması gerekir. Genel prosedürde, özellikle meme kanseri görülme yaşının giderek düşmesi nedeniyle, 25-26 yaşından itibaren her genç kızın yılda bir kez meme ultrasonu çektirmesi, altı ayda bir elle muayene tavsiye edilir.

Rahim Ağzı Kanserini Yakalıyor: PAP Smear Testi

Jinekolojik muayene kapsamında yapılan taramaların en önemlilerinden biri PAP Smear testidir. Rahim ağzındaki hücreleri saptamak için yapılan mikroskobik bir inceleme olan PAP Smear testi, hastanın canını yakmayan, enfeksiyon riski olmayan, ekonomik ve çok etkili bir yöntemdir. Rahim ağzındaki hücresel değişikliklerin gözden kaçmadığı, yaklaşık yüzde 100’e yakın doğruluğu olan bu testle rahim ağzı kanseri saptanabilir. Düzenli PAP Smear testi yaptıran, farkındalığı yüksek kişilerde rahim ağzı kanserine yakalanma oranı sıfıra yakındır.

Menopoz Sonrası Sıklığı Azalıyor

Aktif cinsel hayatı olan kadınların HPV DNA taraması yaptırması önem taşır. Normal şartlarda yılda bir kez yapmanın yeterli olduğu bu testin periyodu, menopoz dönemi geçtikten sonra iki yılda bire düşer. Rahim ağzının erken teşhisinde önem taşıyan bu testin yanı sıra günümüzde rahim ağzı kanserine karşı aşılar da bulunmaktadır. 3 dozu 6 ay içinde yapılan bu aşılar, HPV’nin belli tiplerine karşı koruyuculuk sağlar. HPV aşısı, 40-42 yaşına kadar yapılabilir. Bu dönemden sonra HPV kapılsa da bunun rahim ağzında yapısal bir değişiklik yapması ortalama 7-8 yıl sürmektedir.

Erken Teşhis Tedavi Başarısı İçin Çok Önemli

Kadın sağlığı bakımından önemli olan jinekolojik kontrollerin düzenli olarak yapılmaması, beraberinde birçok sorunu getirmektedir. Jinekolojik tüm kanser türleri ki buna meme da dahil, erken teşhis edilmesi halinde tedaviye yanıt verir. Yılda bir kontrolden geçen bir kadın menopoz sonrası yumurtalık kanserine karşı çok ciddi avantaj elde etmektedir. Aksi halde kadın karnı genişleyebilen bir bölge olduğu için, orada oluşan bir yumurtalık tümörü çok rahat ilerleyebilir. Böylece Evre 3 ve Evre 4’te belirti verebilir. Bu da tedavi şansını çok düşürmektedir.


77 |


Pilates

Sporu yaşam biçimi haline getiren

eğitmeni

Ayşenur Akça

U

zman pilates eğitmeni Ayşenur Akça, pilates hakkında bilinmesi gereken her şeyi HaberHayat okuyucuları ile paylaştı. Pilates’i seven ve sevdiren Ayşenur Akça, pilates’in sağlıklı yaşam için gerekli olduğunu söylüyor ve ekliyor: “ Olumlu etkilerini gördükçe pilates’i daha çok sevecek ve hayatınızın vazgeçilmez egzersizi yapacaksınız.” Haydi Sporu yaşam biçimi haline getiren pilates eğitmeni Ayşenur Akça’ya kulak verelim ve hayatımızda pilates’e yer açalım.

78 |

Mehtap YILDIZ

Pilates; 100 yıllık bir geçmişi olan, asıl amacı kontroloji metoduyla zihin ve beden bütünlüğünü öngören, denge, nefes ve hareket sistemlerinin sentezi, eklem ve kemikleri hayat boyu korumak için kasları güçlendirmeye, esnetmeye ve özellikle karın kaslarının kuvvetlendirmesine yardımcı olan bir sistemdir.

HABERHAYAT: Sizi tanıyabilir miyiz? AYŞENUR AKÇA: Samsun doğumluyum. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Beden Eğitimi Öğretmenliği mezunuyum. Sporu yaşam biçimi haline getiren, spor düşkünü, en önemlisi pilates’i seven ve sevdiren bir eğitmenim. HABERHAYAT: Pilates eğitmeni olma yolculuğunuz ne zaman ve nasıl başladı? AYŞENUR AKÇA: Üniversite 3.sınıfta pilates’e yöneldim. Sporun sağlık için nasıl yapılabileceği boyutunu düşünürken, pilates ile tanıştım. Bu alandaki eğitimleriyle ülkemizde ve tüm dünyaya kendini kanıtlamış olan, İPF Uluslararası Pilates Federasyonu’nun birçok eğitimine katılıp sertifika programlarını tamamladım. Bu alanda kendimi geliştirdim ve geliştirmeye devam etmekteyim. HABERHAYAT: Pilates nedir, faydaları nelerdir? AYŞENUR AKÇA: Pilates; 100 yıllık bir geçmişi olan, asıl amacı kontroloji metoduyla zihin ve beden bütünlüğünü öngören, denge, nefes ve hareket sistemlerinin sentezi, eklem ve kemikleri hayat boyu korumak için kasları güçlendirmeye, esnetmeye ve özellikle karın kaslarının kuvvetlendirmesine yardımcı olan bir sistemdir. Her 10 kişiden 8’i yaşamının bir döneminde iskelet ve kas sistemi sorununun etkisi altında kalıyor. Pilates, kasları şişirmeden şekillendirir ve gücü arttırır. Bel, sırt ağrıları ile eklem problemlerimizi hafifletir. Bedenimiz daha kuvvetli ve esnek görünüme kavuşur. Duruş bozukluklarını hızlı bir şekilde ortadan kaldırmaya yardımcı olur.


HABERHAYAT: Pilates’in diğer sporlardan farkı nedir? AYŞENUR AKÇA: Pilates’i diğer sporlardan farklı kılan, asıl hedefinin sağlık olması. Çevremizde mesleki deformasyon yaşayan birçok kişi var. Mimarlar, doktorlar, avukatlar, sürekli bilgisayar başında çalışanlar, topuklu ayakkabılarla saatlerce ayakta kalanlar… Yıllar geçtikçe omurga hep öne doğru eğilmeye başlıyor. Bu durumda vücudu dik tutmaya yönelik bir egzersiz, pilates devreye giriyor ve omurgayı düzeltiyor. Ders verdiğim kişiler, pilates’in kilo vermekten çok daha derin boyutu olduğunu anlıyor.

HABERHAYAT: Ne kadar sıklıkla pilates yapılmalı? Forma ne zaman girilir? AYŞENUR AKÇA: Pilates’in ne kadar süre yapılacağı, kişilerin ihtiyaçlarına bağlı olarak değişim gösterir. Haftada 2 veya 3 gün yapılması idealdir. Sistemin kurucu Josephs Pilates’in kontroloji’yi tanımlayan cümlesi beni çok etkilemiştir. “Sadece 3 derste farklı hissedecek, 10 derste farkı görecek ve 20 derste tamamen farklı bir vücuda sahip olacaksınız.” Gerçekten de tıpkı söylediği gibi birkaç derste olumlu etkilerini gördükçe, pilates’i daha çok seviyor ve hayatınızın vazgeçilmez egzersizi yapıyorsunuz. HABERHAYAT: Pilates yaparken nelere dikkat edilmeli? Pilates ile bölgesel yağlardan kurtulmak mümkün müdür? AYŞENUR AKÇA: Pilates, alanında uzman bir eğitmen kontrolünde yapılmalı. Eğitmenin bu alanda yeterli eğitim ve deneyimleri olmasına dikkat edilmelidir. Bölgesel yağlardan uzman diyetisyen eşliğinde, beslenme programı doğrultusunda kurtulmak mümkündür.

HABERHAYAT: Pilates yalnız başına yapılabilir mi? Grup derslerini mi, kişiye özel dersleri mi önerirsiniz? AYŞENUR AKÇA: Pilates uzman bir eğitmen eşliğinde yapılmalıdır. Grup derslerinde eğitmenin her öğrenci ile ders esnasında birebir ve ayrıntılı ilgilenebilmesi pek mümkün değildir. Dersler birebir eğitmen kontrolünde yapıldığında hedefe daha kısa sürede ulaşılmış olunacaktır. HABERHAYAT: Pilates’e başlama yaşı önemli midir? AYŞENUR AKÇA: Pilates, 7’den 70’e herkesin yapabileceği bir egzersizdir. Pilates’e başlama yaşı önemli değildir.

HABERHAYAT: Hamile iken pilates yapılabilir mi? AYŞENUR AKÇA: Hekim onayı alındıktan sonra, hamileliğin 3 buçuk ayından itibaren son ayına kadar pilates yapılabilir. Mutlu anneler sağlıklı bebekler için pilates kaçınılmazdır. HABERHAYAT: Son olarak neler söylemek istersiniz? AYŞENUR AKÇA: Tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Size ve HaberHayat ekibine teşekkür ediyor, herkesi pilates yaparak sağlıklı kalmaya davet ediyorum.

Hekim onayı alındıktan sonra, hamileliğin 3 buçuk ayından itibaren son ayına kadar pilates yapılabilir. Mutlu anneler sağlıklı bebekler için pilates kaçınılmazdır. 79 |

HABERHAYAT: Peki, pilates ile kilo verilebilir mi? AYŞENUR AKÇA: Hayır! Pilates ile boy uzatılamaz ve kilo verilemez. Pilates ile sırt ve karın kasları güçlendirildiği için postürümüz düzelir, vücudumuz şekillenir ve sıkılaşır.


‘Hayır’ 'Çocuk Gelin' projesinin sahibi Selvi Sertdemir, çocuk yaşta evlendirilen kız çocuklarının yaşadıklarına dikkati çekmek üzere resim sergisi açtı 'Çocuk Gelinlere Hayır' 13. Karma Resim Sergisi, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz'ın da katılımıyla Büyükşehir Belediyesi Sergi Salonu'nda açıldı.

80 |

EL ELE VERMELİYİZ

Türkiye’nin dört bir yanından ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden de sanatçıların eserleriyle katıldığı sergi açılışında konuşan Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, "Çocuk gelinler ya da zorla evlilik gibi sosyal sorunların yaşanmaması için yerel yönetimler olarak biz de üzerimizde düşen ne varsa yapmaya hazırız. Bugün burada açılan sergi ile önemli bir sorun yeniden gündeme geldi. Çocuklarımız küçük yaşta gelin verilsin istemiyoruz. Küçük yaşta kurulan aile müesseselerinin sağlıklı olmadığını, çocukların gerçek anlamda çocukluklarını yaşayamadığını, bunun da toplum sağlığı açısından kötü sonuçlar doğurduğunu her platformda dile getiriyoruz.

Eğitim ve oyun çağındaki bireylerin evlendirilmesi, her şeyden önce insan hakları ihlalidir. El eve verirsek, çocuklarımızın oyun çağında evlenmelerinin önüne geçebiliriz" dedi.

BUNA DUR DİYELİM

Çocuk yaşta evlendirilen kız çocuklarının yaşadıklarına dikkati çekmek üzere sergi açtıklarını söyleyen ve kendisi de küçük yaşta evlendirilen 'Çocuk Gelin’ projesinin sahibi Selvi Sertdemir de, "13 yaşında kendi rızam olmadan ailem tarafından evlendirildim. 15 yaşında anne oldum. Çocukluğumu yaşayamadan hayallerim ellerimden alındı. Düşündüm ki; benim gibi başka çocukların da hayalleri elinden alınmasın ve onlara sahip çıkalım. Bu olaylara dur diyelim. Bir çocuk çocukluğunu ve gençliğini doyasıya yaşamalı. Gerekli fiziksel ve kişisel olgunluğa eriştikten sonra kendi rızası ile evlenmeli" diye konuştu.


81 |


Ülke nüfusumuzun yarısının kadın olmasından dolayı, ekonomiye mutlak surette kadınlar katkı sağlamak zorundadır SAMİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Münevver UĞURLU HABERHAYAT: Başarıyı nasıl tanımlarsınız? MÜNEVVER UĞURLU: Eğer bir kişi kendini hedefi yönünde kendini geliştirebiliyorsa, başarmanın yoluna girmiş olur.

82 |

HABERHAYAT: Sizce, başarının parametreleri nelerdir? Başarılı bir iş kadını olmak isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz? MÜNEVVER UĞURLU: Kendi yeteneğini, geliştirebilecek yanlarını, eksik yönlerini yani kendinin envanterini çıkarmaktır. Eleştiriyi önce kendine yapmak, sonra çevre faktörlerine bakmak gerekir. Gençlerimiz önce gönülden istemeliler, sebat ve sabır şart. Deneyimlerden, tecrübelerden faydalanmalı ama o kişi olmanız mümkün değil. Hangi aşamalardan geçtiği, kendi durumuna uyarlamak isteyenlerin işe hakim olması gerekir. İş hayatına atılmak istiyorsak, günümüzde çok dikkatli incelemek zorundayız ki emeklerimiz ziyan olmasın. Doğamız gereği üç boyutlu düşünür, birkaç işi beraber düşünüp planlayabiliriz. Bu bizim için artıdır, ama kadının dezavantajı yine doğamız gereği sorumluluk duygumuzun ağır bastığı ailemizin fertleri; çocuk, hasta, yaşlı ve engelli bakımıdır. Sorumluluk duyan geniş bir aileye sahipseniz, ekip çalışması ile evde iş bölümü yaparak iş hayatını rahat düşünürsünüz. Aile ve sosyal politikalar ile çalışma bakanlarımızın kadın olması, bizi daha iyi hissettikleri için kadın çalışanlara yönelik iyileştirme çalışmaları memnunluk vericidir. Özetle; kendini, yapmayı planladığın işi, finansı, pazarlamayı, tanınma ve sürdürülebilirliği sağlamayı, deneyimden kendine uyanı alabilmeyi çok ama çok incelemek ve kararlı olmak gerekir. HABERHAYAT: İş hayatında size başarıyı getiren, farklılık yarattığınız alanlar neler oldu? MÜNEVVER UĞURLU: Genelde özel işlerde çalışan aile bireyleri, becerisi dahilinde her gün aileleriyle birlikte çalışmaktadır. Aile şirketimiz büyük dedemden başladığı için, ticaret hayatım daha okula başlamadan önce, dedemle başlayıp babamla devam etti. İşte taviz yoktu, kurallar katı ama saygı ve sevgi sonsuzdu. İşle özel hayatı birbirine karıştırmayacak kadar görev hiyerarşisinden ödün verilmezdi. Bunun bilincinde olunması, deneyimden faydalanma ve ‘Üstüne ne koyarım?’a çok fayda sağlıyor. İçinde büyüdüğünüz hayata daha cesur ve kararlı adımlar atıyorsunuz, izliyorsunuz gözlemliyorsunuz. Emeğin, para kazanmanın, alın terinin önemini öğreniyor ve gerektiği kadar harcamayı, tasarrufu, kıymet bilmeyi, ahde vefayı, takdir etmeyi, sürekli gelişmenin önemini, tamam oldu demeden sürekli öğrenmeyi ve çalışmayı önemsiyorsunuz. Seri kararlar alabiliyor, yanlıştan dönebiliyorsunuz.

Münevver UĞURLU

HABERHAYAT: İş hayatında taviz veremeyeceğiniz prensipleriniz nelerdir? MÜNEVVER UĞURLU: Tüm ekip olarak disiplin, planlı çalışma, güven, iş ve çevre bilgisi, pazarı kollama, gelir gider dengesi başlıcalılarından... Eğer zincirden bir tanesi zayıfsa tüm başarı heba olur, ekip çalışması çöker. HABERHAYAT: Türkiye’de kadınların iş hayatındaki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? MÜNEVVER UĞURLU: Bilindiği üzere oran oldukça düşük. Ülke nüfusumuzun yarısının kadın olmasından dolayı, ekonomiye mutlak surette kadınlar katkı sağlamak zorundadır. Sürdürülebilir gelişmişliğimiz için, kadın erkek demeden, insan olarak beceri dahilinde verimli çalışmak zorundayız. Birlik beraberlik içinde ülkemiz için çalışmaktan başka seçeneğimiz yoktur. Kadının sorunlarının iyileşmesiyle ülke ekonomisine katkı oranı artacaktır. İşletmelerde ve kurumlarda kadın çalışanların artması, düzen tertibi başarıyı geliştirir. HABERHAYAT: Kadınların iş hayatında daha iyi noktalara gelebilmeleri için nasıl desteklenmeleri gerekiyor? MÜNEVVER UĞURLU: Çalışan kadınlarımızın oranının artırılması için, eğitimleri ve bilgilendirmelerini halk eğitim, İŞ-KUR, KOSGEB, Tarım İl Müdürlüğü’nden hibe programları öğrenilerek girişimciliği mentör desteğiyle doğru yönlendirmek gerekmektedir. HABERHAYAT: İşten artan vakitlerde neler yapıyorsunuz? MÜNEVVER UĞURLU: Çalışmak yaşam tarzınız olunca sürekli öğreniyorsunuz, deneyiminizi paylaşıyorsunuz, fayda sağladığınızı hissettiğinizde bütün yorgunluğunuz gidiyor, daha çok çalışıyorsunuz. Büyüklerimizin ahilik sisteminden günümüze süregelen sosyal sorumluluk, gönüllülük esas olmak üzere; SAMİKAD ve kurumlarla birlikte kadın gençlerin gelişmişliği için çalışıyoruz. Ailemle ve dostlarımızla birlikte fikir üretmek, fayda sağlamak en büyük dinlenmedir, mutluluktur. HABERHAYAT: Yeni projeleriniz ve hedefleriniz hakkında bilgi alabilir miyim? MÜNEVVER UĞURLU: Sürekli gelişerek iş hayatına devam etmek, SAMİKAD, OMÜ, sanayi teknik gezilerimize devam etmek, gerçek staj bilincinin önemi, teknik liselerimizle uygulamalı eğitimin önemi, kadınların bilinçli üretime yönlendirme, katma değeri artırmak, verimli çalışmak için ürünleri işleyerek pazarlama çalışmaları ve mentörlük çalışmalarımızı sürdüreceğiz.


Dünyada başarıların altına atılan her imzada kadınların çok büyük rolü var El Veren İnsanlar Derneği (ELVİNDER) Başkanı Yeşim Gürsoy

HABERHAYAT: Sizce, başarının parametreleri nelerdir? Başarılı bir iş kadını olmak isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz? YEŞİM GÜRSOY: Başarının ilk parametresi ne istediğini bilmek ve istediğin şeye önce kendin inanmakla başlar. Sonra özgünlük ve pozitif disiplin gelir. Zamanı doğru kullanıp riskleri doğru görüp o riskleri göze almakta başarıyı kendiliğinden getirir. Gençlere en büyük tavsiyem çok iyi bilmelidirler ki; başarı neyi başarmak istediklerinde saklıdır. Bunu ilke edinip hiç kimse inanmasa bile tek başlarına da kalsalar, fikirlerine sahip çıkıp, inanıp, asla pes etmeden istedikleri şeyler için mücadele etmelidirler. Aştıkları her engel, aslında başarı basamaklarından biridir. Unutmayalım birisi çıkıp Mars’a araba ile gitmek istiyorum dediğinde gülümseyen bizler şimdi Elon Musk'ı ve arabası Tesla'yı konuşuyoruz. HABERHAYAT: İş hayatında size başarıyı getiren, farklılık yarattığınız alanlar neler oldu? YEŞİM GÜRSOY: Yaptığım her işin en iyisini yapmak, o işin altında imzam varsa, içinde insana fayda varsa en güzeli en kusursuzu yakalamak için, karşılık beklemeden özveri ile çalışmak. Farklı bakış açılarından bakmak ve her konuyu çok yönlü değerlendirebilmek, daima karşımdakinin yerindeymişim gibi düşünerek yaşamayı yani empatiyi hayat felsefesi edinmiş olmak. Bütün insanlara eşit mesafede davranıp iyi bir iletişim ile onları anlamak için iyi bir dinleyici olmak ve ekip çalışmasının gücüne inanmış olmak. HABERHAYAT: İş hayatında taviz veremeyeceğiniz prensipleriniz nelerdir? YEŞİM GÜRSOY: İlkeli, dürüst bir çalışma ortamı olmadan asla çalışamam. Sürekli bahane üretene, şikayet edene tahammül edemem. Yapamasada çözüm araması bile yeter. Çalışma arkadaşlarımında kendiminde iç sesine kesin kulak veririm tek yönlü hareket etmem, edilmesine müsade etmem. İş hayatı bütün kokuları sever. O yüzden iyi kokuyu da, kötü kokuyu da iyi alıp en doğruyu yapmaya çalışırım ve doğru bildiğimden vazgeçmem. HABERHAYAT: Türkiye’de kadınların iş hayatındaki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? YEŞİM GÜRSOY: Türkiye’de kadınlar sağlıkta, adalette ve eğitimde gayet güzel roller üstleniyorlar. Başta TBMM olmak üzere karar mekanizmalarında, yönetim üst kademelerinde temsiliyette ne yazık ki yok gibiler yüzdeler ortada, bu konuda bir çok Avrupa ülkesinin

çok gerisindeyiz. Çalışma yaşamı, bir yandan kadının üretkenliğini, toplumsal saygınlığını, özgüvenini artırırken ve daha da önemlisi ekonomik özgürlüğünü sağlarken geleneksel değerler adı altında toplanan geleneklerimize ait olmayan , değerlere dayalı tutumlarla karşı karşıya kalıyor olmak başarılarınıda gölgeliyor. Dünyada başarıların altına atılan her imzada kadınların çok büyük rolü var. Yakın tarihimizde, geçmiş tarihimizde bu hikayelerle dolu. Şu anda iş dünyasında başarı yakalamak için çalışan kadınların hepsi kendi değerlerini kendileri belirlemek için ciddi mücadeleler vermektedirler. HABERHAYAT: Daha iyi noktalara gelebilmeleri için nasıl desteklenmeleri gerekiyor sizce? YEŞİM GÜRSOY: İhtiyaçları ve becerileri doğrultusunda en uygun eğitimler ve desteklerden faydalandırılmalılar. Özellikle iş dünyasında çok yenilerse kendilerine mentörlük edecek bilirkişiler ile yol almalılar. Pazar payından, rekabetçi ortama kadar bütün risklere karşı temkinli olmalılar. Aslında bu desteği Ticaret ve Sanayi Odaları kendi içlerinde kuracakları bir birimle sağlayabilirler. Avrupada yeni girişimciler mentörlerden aldıkları desteklerle ne yaptıklarını bilerek başarıya yürürken biz el yordamıyla ilerliyoruz çoğu zaman ne yazık ki. HABERHAYAT: İşten arta kalan vakitlerinizde dinlenmek ve eğlenmek için neler yapıyorsunuz? YEŞİM GÜRSOY: Dinlenmek için çocuklarımla sohbet ediyorum. Dereden, tepeden, her şeyden, tam bir ev konseyi... Bu arada x, y, z kuşağı derken çocukları anlamak zor. Bazen anlattıkları karşısında yutkunuyorum ama onlardan çok şey öğreniyorum. Pazar günüyse ve hava güzelse, muhakkak tek başıma deniz kenarında yürüyorum. Denizin içindeki hareketi, balıkları, yosunları, envayi çeşit canlıyı hayal ediyorum ve yazıyorum. İçimden geldiği gibi, kalemin beni götürdüğü yere gidiyorum. HABERHAYAT: Yeni projeleriniz ve hedefleriniz hakkında bilgi alabilir miyizi? YEŞİM GÜRSOY: Tek hedefimiz, iyi insan sayısını çoğaltmak. Gitgide mekanikleşen robotların insanın yerini aldığı bir dünyada, hiçbir teknolojinin üretemeyeceği değerlerimizi yaşatmak, inançlı, vicdanlı, adil insanların var olduğunu göstermek. Ayrıca bizler gibi kendini ispatlamış sivil toplum kuruluşlarının, TBMM içinde oluşturulacak halk meclisi koltuklarında yer almasını istiyoruz. Çünkü bizler, bu toplumun hem tabanında hem de tavanında aktif çalışıyoruz. Devletimize katkımızın sonsuz olacağı inancındayız. Bunun için, toplumun içinde durmadan bütün sorunları en doğru şekilde projelendirmeye çalışıyoruz. Bütün projelerimizin tek hedefi var: Eğitim ve sürdürülebilirlik.

83 |

HABERHAYAT: Başarıyı nasıl tanımlarsınız? YEŞİM GÜRSOY: Başarı sadece maddi imkanlara kavuşmak veya iyi bir yere gelmek olarak düşünülmemelidir. Başarı insanın kendini anlaması ve tamamlamak için ne gerekiyorsa yapmasıdır. Yapılmak istenen için calışırken, bugünün dünden daha iyi olduğunu yaşadığınız zamanki mutluluktur.


Allah tarafından kadına verilmiş bazı özellikler, kadına iş hayatında büyük avantaj sağlıyor Şehnaz Dereli HABERHAYAT: Başarıyı nasıl tanımlar mısınız? ŞEHNAZ DERELİ: Üniversite öğrencisiyken, başarının anlamı benim için sadece mesleki kariyer anlamına geliyordu. Zaman geçtikçe, yaş aldıkça özellikle de çocuk sahibi olunca, insanın hayata dair tüm algısı değişiyor. O zaman hayatı maddeden çok mana olarak algılamaya başlıyor. “Benim başarılı bir hayatım var” demek ne kadar çok insana dokunduğunuz, ne kadar çok insana fayda ve katkı sağladığınız anlamına geliyor. HABERHAYAT: Sizce, başarının parametreleri nelerdir? Başarılı bir iş kadını olmak isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz? ŞEHNAZ DERELİ: Bana göre başarının tek parametresi, dürüstçe çalışmak. Çalışmadan ve dürüst olmadan elde edilen başarının, kumdan yapılmış kaleden hiçbir farkı yok. O kale, en küçük dalgada bile yerle bir olur. Hayat o kadar hızlı akıyor ki; herkes bu hıza ayak uydurabilmek için aynı anda birçok şeyi yapmaya, çok kısa zamanda başarıya ulaşmaya çalışıyor. Temeli sağlam oluşturulmamış süreçler hüsranla sona eriyor. Sabır kavramı, özellikle hayata yeni atılanlar için hiçbir anlam taşımıyor. Yediğiniz yemeğin bile vücuda yarar sağlaması için, belli bir hazım süresine ihtiyacı var. Buradan hareketle, kadın ya da erkek tüm gençlere naçizane tavsiyem; yaptıkları her işin hakkını vermeye, hazmetmeye ve sabretmeye gayret etmeleridir.

84 |

HABERHAYAT: İş hayatında size başarıyı getiren, farklılık yarattığınız alanlar neler oldu? ŞEHNAZ DERELİ: Kararlı ve sabırlı bir insanım. 20 yıldır iş hayatının içindeyim. Kamuda ve özel sektörde çalıştım. Kamuda çalışırken de hep farklı olanı yapma ve işime değer katma arzum oldu, özel sektörde de. 15 yıl çalıştığım kamu görevimde, artık fark yaratacak işler yapamayacağımı anladığımda istifa ettim. Kurumsal eğitim ve danışmanlık gibi zor bir alan seçerek, Karadeniz Bölgesi’nde İzgören Akademi Karadeniz Bölge Müdürlüğü’nü yapılandırdım. İşe ilk başladığımda, ortağım ve benden başka kimse, bu işin bizim bölgemizde yapılabileceğine inanmamıştı. Oysaki verdiğimiz hizmet ve sağladığımız güvenle,5 yıldır çok güzel işler yapıp, firmalarımıza ve bölge insanımıza katkı sağlıyoruz. HABERHAYAT: İş hayatında taviz veremeyeceğiniz prensipleriniz nelerdir? ŞEHNAZ DERELİ: Şahsi olarak da İzgören Akademi olarak da beş temel ilkeden asla taviz vermeyiz. Birincisi vatan sevgisi. Bu vatanı sevmeyen, bu vatana hizmet etmeyen kimseyle çalışmayız. İkincisi dürüstlüktür. Bunu çok anlatmaya gerek yok sanırım. Üçüncüsü iş kalitesi ki; işini sevmeyen ve işine değer katmayan kişilerle ve müşterilerle de çalışmayız.

İzgören Akademi Eğitmeni ve Danışmanı Şehnaz Dereli Biz girişimciliği çok önemseriz. Bizim için girişimcilik sadece iş hayatı için geçerli değildir, çevresinde olup biten her şeye duyarlı, ülkesi ve milleti için çaba gösteren insan demektir. Son olarak da ülkemizi ve ülkemizin insanını, tüm renkleriyle ve farklılıklarıyla kabul eder, hoşgörü gösteririz. HABERHAYAT: Türkiye’de kadınların iş hayatındaki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? ŞEHNAZ DERELİ: Bir kadın olarak, kadınları iş hayatına katılma sürecinde biraz pasif buluyorum. Ancak, kadınlar eğer iş hayatına atılmışlarsa çok başarılı oluyorlar. Çünkü, Allah tarafından kadına verilmiş bazı özellikler, kadına iş hayatında büyük avantaj sağlıyor. Mesela; kadın birçok işi aynı anda yapabilme becerisine sahip, iletişim kabiliyeti son derece gelişmiş, istikrarlı ve kararlıdır. Tüm bu özellikler iş hayatında başarının anahtarıdır. Ne var ki, her kadın kendini bir erkek kadar çalışma hayatının içinde görmüyor. HABERHAYAT: Kadınların iş hayatında daha iyi noktalara gelebilmeleri için, nasıl desteklenmeleri gerekiyor? ŞEHNAZ DERELİ: Burada ben herkesten biraz farklı düşünüyorum. Kadının iş hayatına katılması ve başarılı olması için ekstra bir desteğe ihtiyacı yok. Kadın, sahip olduğu potansiyelini açığa çıkarmak için konfor alanından çıktığı an başarılı olacaktır. HABERHAYAT: İşten artan vakitlerde neler yapıyorsunuz? ŞEHNAZ DERELİ: Yoğun seyahat programı olan bir işim var. Aslında işimi o kadar çok seviyorum ki, “ Çok yoruldum, şunları yapıp da dinleneyim” dediğim çok fazla olmuyor. Ama sağlıklı olmak için haftada 3 gün spor ve yoga yapmaya çalışıyorum. Kitap okumak hayatımın önemli parçası. Bir de kızıma eşlik etmek adına enstrüman çalmaya gayret ediyorum. HABERHAYAT: Yeni projeleriniz ve hedefleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz? ŞEHNAZ DERELİ: İşte işin en heyecanlı kısmı bu. Benim kafamda hep projeler vardır. Eğitim alanında, özellikle bölgemizde ilk kez yapılan şeyleri yapmak, bana çok heyecan veriyor. Şu ana kadar yetişkin eğitimlerine dönük olarak yaptığımız çalışmalar artık içine çocukları da alan bir boyuta dönüşecek. Çünkü, eğitim beşikten mezara her alanda olmalı. Bu nedenle, son iki aydır okul öncesi eğitim sektörüne yöneldim. Bir anaokuluna ortak olarak, yelpazeyi biraz genişlettim. Şu an da beni en çok heyecanlandıran ve müthiş projeler üretmemi sağlayanlar çocuklar. Yürekten inandığım bir şey var: İyi yetişmiş her çocuk dünyayı değiştirmeye aday bir yetişkin olacaktır!


Kadına yönelik pozitif ayrımcılık yapılması konusundaki çalışmalar sevindirici

HABERHAYAT: Başarıyı nasıl tanımlarsınız? FİLİZ KAVALCI: Başarı, hedef koymak ve bu hedefe adım adım karalı bir şekilde ilerlemektir. HABERHAYAT: Sizce, başarının parametreleri nelerdir? Başarılı bir iş kadını olmak isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz? FİLİZ KAVALCI: Başarının temeli kendini tanımaktır. Benim için asıl olan, muhtarlık yaptığım bölgenin güçlü ve zayıf yönlerini tanımak, bu analize yönelik hedef koymaktır. Sonrası ise, bu hedefe kararlı bir şekilde ilerlemektir. Gençlere; öncelikle kendilerini tanımalarını, yeteneklerini ve sınırlarını iyi belirmeleri gerektiğini tavsiye ederim. HABERHAYAT: İş hayatında size başarıyı getiren, farklılık yarattığınız alanlar neler oldu? FİLİZ KAVALCI: En büyük farkındalık bir bayanın muhtar olmasıdır. Çünkü kalıplaşmış bir muhtar şekli vardı. Bu durum farklılaşmış oldu. HABERHAYAT: İş hayatında taviz veremeyeceğiniz prensipleriniz nelerdir? FİLİZ KAVALCI:Mahallemin sorunlarından, mahalle sakinlerimin ihtiyaçlarından, hiçbir zaman taviz vermedim vermem de. HABERHAYAT: Türkiye’de kadınların iş hayatındaki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? FİLİZ KAVALCI: Türkiye, kadınların temsili bakımından çalışmaların yapıldığı ve yapılmaya çalışıldığı bir ülke. Bu durum aslında, sadece Türkiye ile ilgili bir durum değildir. Dünyanın hemen hemen her yerinde, kadına karşı cinsiyetçi ayrımcılık ve şiddet vardır. Bununla ilgili diğer birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de çalışmalar yapılmaktadır. Bu konuda özellikle 2010 yılında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nda kadının statüsü genel müdürlüğünün kurulmasıyla, kadına yönelik pozitif ayrımcılık yapılması konusundaki çalışmalar sevindirici olsa da kadınların her alanda temsili için bu pozitif ayrımcılığın devamı gerekiyor.

Filiz Kavalcı

HABERHAYAT: Kadınların iş hayatında daha iyi noktalara gelebilmeleri için nasıl desteklenmeleri gerekiyor? FİLİZ KAVALCI:Şu an Samsun Valiliği, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü ve üniversite işbirliğinde; toplumsal cinsiyet eşitsizliği, erken yaşta evlilik, kadına yönelik şiddet gibi konularda bütün kamu kurum ve kuruluşlar, muhtarlar, öğretmenler ve öğrencilerle ilgili bir farkındalık eğitimi düzenlenmektedir. Bu gibi çalışmalar toplum algısını değiştirmese bile sonraki kuşaklar için bir umut ışığı olmakta. Bu tür faaliyetlerin arttırılması gerekir. HABERHAYAT: İşten artan vakitlerde neler yapıyorsunuz? FİLİZ KAVALCI: Aslında işten arta kalan vakit diye bir kavram yok. Çünkü muhtarlığın mesai kavramı yok. Muhtarlık; bazen bir akşam, bir eve çat kapı misafir olmayı, bazen bir sorun için toplanmayı gerektiriyor. Çünkü yaptığımız işte aşk yoksa, sevgi yoksa her şeyden öte Allah rızası yoksa boşa kürek çekeriz. Yorulursunuz, yıpranırsınız ve kabul de görmezsiniz. Bir sıkıntıya, bir soruna çare olmak, bir derde deva olmak, bir vatandaşın sorununu zaman kavramı gözetmeksizin çözmek bütün yorgunlukları alıyor. Verdiği mutluluğun ise tarifi imkânsız. O yüzden dinlenmek mi? Dinlenmek yok, dinlemek var! Eğlenmek mi? Eğlenmek yok, eğlencelik sürüyle iş var! HABERHAYAT: Yeni projeleriniz ve hedefleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz? FİLİZ KAVALCI: Kadınlara özel kafeler. Elektronik kayıt sistemi. SED ile ilgili raporlar. ( Sosyo-ekonomik düzeyle ilgili veri girişi). İhtiyaç sahiplerinin tespiti. İnterneti aktif kullanarak kadınların üretmek olduğu kadar ürettiklerini pazarlama noktasında da internet satış siteleri kurmayı hedefliyoruz. Çeşitli konularda bilgilendirme toplantıları ve seminerleri yapmayı, ilgili kurum ve kuruluşlarla irtibata geçerek eğitimlerle farkındalık düzeyini artırmayı planlıyoruz. Velhasıl diyoruz ki; mahallemizin güçlü ve zayıf yönleri var. Güçlü yönlerimizi harekete geçirip, zayıf yönleri tamamlamak amacıyla çıktığımız bu hizmet yarışında, bu mahalleye bir kadın eli değmeli dedik gerekeni hep birlikte yapacağız. 85 |

Samsun Ulugazi Mahallesi Muhtarı Filiz Kavalcı


Türkiye’de kadın üretkendir, iş yapandır Nezahat Şahin

HABERHAYAT: Başarıyı nasıl tanımlarsınız? NEZAHAT ŞAHİN: Başarı, kurduğumuz hayallerin gerçeğe dönüşmesidir. Topluma yararlı olmak adına yapılan işler zirveye taşınmışsa, bu başarıdır benim için. HABERHAYAT: Sizce, başarının parametreleri nelerdir? Başarılı bir iş kadını olmak isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz? NEZAHAT ŞAHİN: Risk almak, kararlı olmak, kurduğun hayallerin peşinden gitmek, disiplinli çalışmak, yapacağın işin olumlu-olumsuz yanlarını ön görmek, yola çıktığın iş arkadaşlarını iyi seçmek ve en önemlisi işine erken başlamak. Ben buna, ‘üstüne güneş doğmadan kalkmak’ diyorum. Başarılı iş kadını olmak isteyenlere önerim; önce ne yapmak istediklerini iyi bilmeleri gerektiğidir. Yapacakları işe kendilerini bilerek başlamaları, hayallerinin peşinden yorulmadan koşmaları ve risk almayı bilmeleri başarının ana hatlarıdır. HABERHAYAT: İş hayatınızda sizi başarıya götüren, farklılık yarattığınız alanlar neler oldu? NEZAHAT ŞAHİN: Farklılığım; çocukluğumda babaannemin mısır koçanından yaptığı zembilleri Avrupa projesi olarak hayata geçirmek oldu. Zembil oluşunca, içine Bafra lezzetlerini Türkiye’ye ve dünyaya sunmak gibi bir hayale kapıldım. Bu hayali gerçekleştirmek ve daha ileriye taşımak için hala uğraşıyorum. Çocukluğumdaki yöresel lezzetleri gündeme taşıyarak, öncü olduğuma inanıyorum. HABERHAYAT: İş hayatınızda taviz veremeyeceğiniz prensipleriniz nelerdir? NEZAHAT ŞAHİN: İş hayatımda ödün veremeyeceklerim; sözümde durmak, kararlarımdan dönmemek, kullandığım ürünlerin kalitesini asla düşürmemek, çalışanlarımı çok dikkatli seçmek, işe erken başlamak, saygıyı elden bırakmamak ve hayal kurmaya devam etmek.

86 |

HABERHAYAT: Türkiye’de kadınların iş hayatındaki rollerini nasıl değerlendiriyorsunuz? NEZAHAT ŞAHİN: Türkiye’de kadın üretkendir, iş yapandır ama işveren kadın azdır. Oysa kadın, işveren ve yönetici olursa, ülkenin daha çok kalkınacağına inanıyorum.

KOSGEB’in kadınlara verdiği destekten yararlanan Bafra Kaymaklı Lokumevi İşletme Sahibi Nezahat Şahin HABERHAYAT: Kadınların iş hayatında daha iyi noktalara gelebilmeleri için nasıl desteklenmeleri gerekiyor? NEZAHAT ŞAHİN: Bütün başarı çocuklukta yatıyor. Özgüven kazandırılarak, sevgiyle büyütülen çocuklar ve kız-erkek ayırt etmeden yetiştirilenler, üretken insan olurlar, diye düşünüyorum. Kadın bir adım önde olmalı. Ülkenin sosyal politikaları böyle düzenlenmeli. Devlet kadına her alanda destek verdiğini hissettirirse başaramayacak kadın yoktur. HABERHAYAT: İşten artan vakitlerde neler yapıyorsunuz? NEZAHAT ŞAHİN: Çalışmaktan öte zamanım yok. Zaman bulursam; deniz kenarında yürümeyi, köpeğimle zaman geçirmeyi, bahçede çiçeklerle uğraşmayı seviyorum. Kar yağarsa Nebiyan Dağları’nda vakit geçirmeyi kendim için bir armağan olarak görüyorum. HABERHAYAT: Yeni projeleriniz ve hedefleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz? NEZAHAT ŞAHİN: Hayal kurmak, en güzel ve bedava proje. İş yerimi büyütmek, iş yeri zincirlerimi kurmak, daha çok çalışana iş vermek gibi hayallerim var. Yöresel lezzetlerimizi tüm dünyaya tanıtmaya devam etmek istiyorum. Güneşten önce güne başlayınca bunları başaracağıma inanıyorum.


Türkiye, kadınların temsili bakımından çalışmaların yapıldığı ve yapılmaya çalışıldığı bir ülke

HABERHAYAT: Başarıyı nasıl tanımlarsınız? ÖZLEM TEMİZ: Başarı, hedefe yönelip çabalamaktır. Hedefinden vazgeçmemek, hedefe giden yolda önüne çıkan tüm engellere rağmen umutsuzluğa kapılmadan yoluna devam edebilmektir. HABERHAYAT: Sizce, başarının parametreleri nelerdir? Başarılı bir iş kadını olmak isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz? ÖZLEM TEMİZ: Bence başarı doğru kişi, doğru yer ve doğru zaman üçlüsünün yanı sıra kararlılıktır, inançtır… Dünya her şeyi yan yana bulduğumuz yer değil, yan yana getirmeye çalıştığımız yerdir. Herkes her şeyin en iyisini en çoğunu ister ama yalnız adanmışlar kazanır yani hayatta istediklerimizle yaptıklarımızın ne kadar birbiriyle örtüştüğüdür önemli olan. En önemli etken ise bireyin kendini tanımasıdır. Kendini iyi tanıyan biri kendini yönetebilir. Kendini yönetebildiği zaman, yaşamın getirdikleriyle bir yere savrulmak yerine kendi küreklerine sahip çıkar ve kayığına yön verir. Bu yüzden kendinin ve yaptıklarının farkına varmak, kendine soru sormaktan geçer. Kendine soru soran ve sorgulayan bir gençlik başarıda getirir diye düşünüyorum. HABERHAYAT: İş hayatında size başarıyı getiren, farklılık yarattığınız alanlar neler oldu? ÖZLEM TEMİZ: İş hayatımda işimi sevmek, işimin gerçeğini kabullenmek, insanlara yardımcı olmayı sevmek beni işimle ilgili hep daha güzel projelere çalışmalara itti. En büyük rehberimiz olan Kur’an-ı Kerimde geçen Allah’ın bizler için söylediği “Her kim ne kadar iyilik yapmışsa onu görecektir, her kim zerre kadar kötülük yapmışsa onu görecekir ”(zilzal)sözünü kendime düstur edinmem de iş hayatımda etkili olmuştur. HABERHAYAT: İş hayatında taviz veremeyeceğiniz prensipleriniz nelerdir? ÖZLEM TEMİZ: Dürüstlük ve hakkaniyeti çok önemsiyorum. HABERHAYAT: Türkiye’de kadınların iş hayatındaki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? ÖZLEM TEMİZ: Dünya Ekonomik Forumu Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Endeksi 2016 yılı verilerine göre Türkiye, kadınların

Özlem Temiz

işgücüne katılımında 145 ülke arasında ne yazık ki 131. sırada yer alıyor. Ülkemizde her ne kadar kadın istihdamı konusunda önemli gelişmeler yaşanmış olsa da uluslararası araştırmalar Türkiye’nin hâlâ istenilen düzeyde olmadığını gösteriyor. Uluslararası yönetim danışmanlığı şirketi McKinsey’in 2016 raporuna göre, 2025’e kadar kadınların ekonomik hayata erkeklerle eşit katılımının sağlanması halinde küresel çapta toplam GSYH’de yüzde 11’lik artış olacak. HABERHAYAT: Kadınların iş hayatında daha iyi noktalara gelebilmeleri için nasıl desteklenmeleri gerekiyor? ÖZLEM TEMİZ: Araştırma sonuçları, kadınların yüzde 70’inin, erkeklerin de yüzde 66’sının, kadınların ücretli işlerde çalışmalarını tercih ettiklerini gösteriyor. Bu açıdan, kadınların çalışması konusunda kadın ve erkekler arasında görüş birliği olduğunu söyleyebiliriz. Devlet politikası olarak da geçmişe göre kadın istihdamı noktasında ilerliyoruz. Daha iyi noktalara gelmek hususunda; çalışma yaşamıyla aile yaşamının uyumlaştırılması, işyerinde haksız muamele, istismar, taciz, iyi ücretli işler olmaması gibi diğer konuların da kadın istihdamını artırmak açısından öncelikli olarak ele alınması gerektiğini düşünüyorum. HABERHAYAT: İşten arta kalan vakitlerinizde dinlenmek ve eğlenmek için neler yapıyorsunuz? ÖZLEM TEMİZ: İşten arta kalan zamanlarımda ailem ile vakit geçirmek beni dinlendiriyor. HABERHAYAT: : Yeni projeleriniz ve hedefleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz? ÖZLEM TEMİZ: Kadın ve Aile Koordinatörlüğünü yürüttüğüm Türkiye Gençlik Vakfı olarak, 2017 ve 2018 yılında okul hayatını bitirmiş ‘down sendromlu ve mental tanılı gençler’in istihdamını sağlamak en önemli projelerimizden. Buna yönelik 2018 yılı UDF kapsamında yürüteceğimiz Down Şefler Projesi beni heyecanlandırıyor. 2017 yılı Atakum Belediyemiz ile hayata geçirdiğimiz Down Kafe ile gençlerimiz garson olarak istihdam edilirken, down şefler projesi ile de mutfakta hünerlerini sergilemiş olacaklar. 87 |

Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Down Başkanı Özlem Temiz


Kadın daha çok yaşamın içinde olmalı, okumalı, bildiklerini paylaşmalı Saime Çağlı

HABERHAYAT: Başarıyı nasıl tanımlarsınız? SAİME ÇAĞLI: Başarı, aslında insanın, hayata olan tutunma gücüdür. Var olabilme çabasıdır belki de. Hepimiz iyi bir yaşamı arzu ederiz. İyi yaşam da geride bıraktıklarımızdadır. Nasıl hatırlanmak istediğimizdir. Biz insanlar kendimize, birtakım hedefler sunarak bir takım başarılar elde etmeye çalışırız. Sartre, ‘İnsan sahip olduklarının toplamı değil, fakat henüz gerçekleştiremediklerinin toplamıdır’ demiştir. Başarı henüz olmamış olan şey, bir süreç. HABERHAYAT: Sizce başarının parametreleri nelerdir? Başarılı bir iş kadını olmak isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz? SAİME ÇAĞLI: Başarının ilk kuralı kendini tanımak, kendi potansiyelini, risk alabilme gücünü ve elbette kişilik özelliklerini fark edebilmektir. Karşılaştığımız fırsatları iyi değerlendirebilmek, elimizden gelenin en iyisini yapmak ve en önemlisi de şimdi ve burada kalabilmektir. İş hayatında kadınlara çok rol düşüyor. Günümüz gençliğini çok heyecanlı ve özgüvenli buluyorum. Özgüven, elbette gerekli ama hemen her şeyi yapmak istiyorlar. Bu durum teknolojik gelişim ile paralel gelişti. Bir tık ile her şeye ulaşılabiliyor. Telefonun şarjının bitmesine tahammül edemeyen bir genç nesil var artık.. Beklemeyi öğrenmemiz gerek..Hiç bir şey hemen şimdi olmuyor..

88 |

HABERHAYAT: İş hayatında sizi başarıya getiren, farklılıklar yarattığınız alanlar neler oldu? SAİME ÇAĞLI: Başarı kavramı çok karmaşık ve en önemlisi de bir son gibi görünüyor bana. Böyle baktığımda başarılı değilim. İyi şeyler yapmaya, birilerine dokunmaya çalışırım. Bunu yaparken de hedefim ne ise ona odaklanır, ‘vazgeçmek istemem’, bir de hep ‘öğrenme isteği’ içindeyimdir. Bazen çok yorulurum, umutsuzluğa düşerim ama ‘vazgeçme’ derim kendime, yeniden denerim. Kahramanım Buz Devri’ndeki ‘Scrat’. O hiç vazgeçmiyor. Elimden geldiğince, disiplinli çalışmaya özen gösteririm. Bir projeye başladığımda parçalara böler, kendime hedefler oluştururum. Ne zaman biteceğini, hangi zamanda hangi aşamada olacağını bilmek isterim.

Varoluşçu Psikoterapiler Derneği ve Samsun İş Kadınları Derneği üyesi Uz.Psikolog Saime Çağlı HABERHAYAT: İş hayatında taviz veremeyeceğiniz prensipleriniz nelerdir? SAİME ÇAĞLI: İş hayatımda taviz veremeyeceğim tek şey; her ne olursa olsun seansta danışanım için orada olmam gerektiğidir. Gündelik yaşamımdaki hiçbir şeyin bunu etkilemesine izin vermem. HABERHAYAT: Türkiye’de kadınların iş hayatındaki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? SAİME ÇAĞLI: Türkiye’de kadınlar maalesef iş yaşamından hızla uzaklaşmakta. Bu konuda da direnmek ve çaba göstermek gerektiğini düşünüyorum. Kadın daha çok yaşamın içinde olmalı, okumalı, bildiklerini paylaşmalı, STK’lar ile daha çok bağlantıda olmalı. Günümüzde bilgiye ulaşmak çok kolay. İnternet ortamı, sosyal medya, günlerin ve yemek masalarının paylaşımından daha farklı kullanım alanları olarak görülmeli. Görsel ve yazılı medyanın bize sunduklarını, eleştirel bakış açısı ile değerlendirmeyi öğrenmeliyiz. HABERHAYAT: Kadınların iş hayatında daha iyi noktalara gelebilmeleri için nasıl desteklenmeleri gerekiyor? SAİME ÇAĞLI: Kadınların daha iyi noktalara gelebilmeleri için önce kendilerinin farkındalık sahibi olmaları gerekiyor, bu da çaba ile ve sorgulama ile olur. Kadınlara ulaşmanın yolu, çoğu zaman çocuklardan geçiyor. Annelere, çocuklarınıza, felsefe öğretin hikayeler ile dediğimde, bu bana da iyi geliyor. Çocukları için her şeyi yapıyor anneler. HABERHAYAT: İşten arta kalan vakitlerinizde dinlenmek ve eğlenmek için neler yapıyorsunuz? SAİME ÇAĞLI: Dinlenmek için kitap okurum, film izlerim. Film analizi yapan gruplar ile birlikte film izlemekten hoşlanırım. Bazen de çamurla oynarım, seramik çalışırım. HABERHAYAT: Yeni projeleriniz ve hedefleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz? SAİME ÇAĞLI: Son 10 yılda çocuk tecavüzlerinin, ensestin yüzde 700 arttığını söylüyor araştırmalar. Bu çok korkunç bir rakam. Çalışmalarım, bu alana odaklı olacak. Özellikle kırsalda, ebeveyn ve çocuk eğitimleri ile bu alanda çalışmalar yapmayı planlıyoruz. Öğrenme Akademisi ile birlikte, disleksi ile ilgili farkındalığı arttırmak ve bu alanda çalışabilecek eğitimcileri yetiştirmek için projeler yapıyor olacağız.


89 |


HUZURSUZ BACAK SENDROMU Medicana Samsun Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Didem Er, Huzursuz Bacak Sendromu hakkında bilgi verdi. Er, “Huzursuz Bacak Sendromu en sık meydana gelen nörolojik bozukluklardan biridir. Kadınlarda erkeklerin iki katı sıklıkta, yaşlı insanlarda ise gençlerden daha fazla Huzursuz Bacak Sendromu hastalığı görülür” dedi.

Huzursuz Bacak Sendromu (HBS) Nedir? Huzursuz Bacak Sendromu (HBS) yattıktan kısa bir süre sonra alt ekstremitelerde ortaya çıkan ve genellikle gerginlik, uyuşma, batma, yanma, iğnelenme veya tam tarif edilemeyen garip bir rahatsızlık hissi biçiminde ifade edilen bir yakınmadır. Hasta bu yakınmalarını gidermek için bacaklarını hareket ettirir veya kalkıp yürür, ancak bu kez bacakların hareket ettirilmesi uykuya dalmayı geciktirir.

Huzursuz Bacak Sendromu Ne Sıklıkta Görülür?

Huzursuz Bacak Sendromu, en sık meydana gelen nörolojik bozukluklardan biridir. Ancak bu hastalığa yakalanan kişilerin sadece bir kısmında teşhis edilir. Çalışmalara göre, Avrupa ülkelerinde halkın yüzde 10’unda Huzursuz Bacak Sendromu semptomları görülmektedir. Kadınlar erkeklerin iki katı sıklıkta ve yaşlı insanlar da gençlerden daha fazla Huzursuz Bacak Sendromu hastalığına yakalanır. Huzursuz Bacak Sendromu iki farklı şekilde meydana gelebilir: Birincil “idiyopatik” HBS için şimdiye dek somut bir temel neden bulunamamıştır. Diğer ise ikincil “semptomatik” HBS türleridir ve bazı belirli hastalıklarda (örn. böbrek yetmezliği) veya gebelik sırasında meydana gelebilir.

90 |

Nöroloji Uzm. Dr. Didem Er

İdiyopatik HBS Nedir?

İdiyopatik HBS’nin nedeni henüz tam olarak açıklanamamıştır. Ancak çok büyük bir olasılıkla, nedenlerden biri beyinde önemli bir rol oynayan dopamin nörotransmitter metabolizmasındaki bir bozukluktur. Bu durum, bir L-Dopa (dopaminin bir öncüsü) veya dopamin etkisini taklit eden ilaçlar (dopamin agonistleri) tedavisinin HBS şikayetlerini neden hafiflettiğini de açıklar. İdiyopatik HBS hastalarının yarısından fazlasında, bir aile üyesinde de aynı hastalık bulunmaktadır.

İkincil HBS Neden Oluşur?

Bazı hastalıklar Huzursuz Bacak Sendromu’nu kendilerine de çekebilir; bu durumda bir ikincil HBS’den bahsedilir. Böbrek yetmezliği, vücutta demir eksikliği veya demir metabolizması bozukluğu ve ayrıca nörolojik hastalıklar da huzursuz bacak sendromuna yol açabilir. Hamilelik sırasında da HBS semptomları nispeten sık görülür. Hamile kadınların yüzde 30 kadarını etkiler, ancak çoğunlukla doğumdan kısa bir süre önce kaybolur. Son olarak, psikolojik ilaçlar başta olmak üzere bazı ilaçlar da Huzursuz Bacak Sendromu’nu tetikleyebilir.


Çalışmalara göre, Avrupa ülkelerinde halkın yüzde 10’unda Huzursuz Bacak Sendromu semptomları görülmektedir. Kadınlar erkeklerin iki katı sıklıkta ve yaşlı insanlar da gençlerden daha fazla Huzursuz Bacak Sendromu hastalığına yakalanır.

HBS’de Hangi Semptomlar Görülür?

HBS semptomları genellikle zor anlaşılır. Hastalığın ilk başlarında sıklıkla sadece hafif şiddettedir ve ara sıra tümüyle kaybolabilir. Bu da birçok vakada HBS’nin uzun süre teşhis edilemeden devam etmesine yol açar. Tipik semptomları istirahat halinde ortaya çıkan ve hareketle birlikte azalan, bacaklar başta olmak üzere uzuvlarda meydana gelen bir hareket huzursuzluğu ve rahatsızlık veren hislerdir. Akşamları ve geceleri semptomlar hemen her zaman daha şiddetli olarak ortaya çıkar. HBS hastaları semptomlarını çok farklı tarif eder. Örneğin; bacaklarda yanma, çekme veya karıncalanma hissi, sıcaklık veya soğukluk hissi ve hatta ağrı veya kramplar. Semptomlar genellikle derinden içeride hissedilir, yüzeysel ağrı olarak hissedilenleri azdır. Hemen her zaman bacaklar etkilenir. Bazen kollar veya vücudun diğer bölgeleri de etkilenebilir. HBS hastalarının büyük çoğunluğu bacaklarını hareket ettirmek için çok güçlü bir istek duyar. Akşam ve gece istirahat durumlarının yanı sıra, HBS semptomlarının ortaya çıkabileceği veya kötüleşebileceği başka durumlar da söz konusudur. Bunlar ilk etapta, uzun süreler boyunca hareketsiz oturulan durumlardır. Örneğin; araba yolculuğunda veya uçakta, sinemada veya televizyon seyrederken. Yatağa bağımlı olmak veya bir kol veya bacağın alçıya alınması da HBS şikayetlerini yoğunlaştırabilir.

HBS Günlük Hayatı Nasıl Etkiler?

Çoğu HBS hastasında, akşam ve gece saatlerinde bacaklardaki güçlü huzursuzluk hissi uyku kalitesini önemli ölçüde etkiler. Bu kişiler iyi uyuyamaz veya geceleri defalarca uyanır. Böyle bir durumda, şikayetlerini hareket ve aktiviteyle hafifletebilmek için, birçok hasta yataktan kalkar ve kimileri saatlerce etrafta dolaşır. Bunu başarabilseler bile deliksiz bir uyku uyumak yine de mümkün olmaz. Hastaların yüzde 90’dan fazlasında uyku süresi ve uyku kalitesi belirgin şekilde kötüleşir. Sürekli uykusuz kalmanın da kendine özgü sonuçları vardır. Gündüzleri kronik yorgunluk, bitkinlik, konsantrasyon güçlükleri ve baş ağrıları, HBS’li kişilerin yaşam kalitesi, günlük özel hayatı ve iş hayatını güçlü bir şekilde etkileyebilir.

• Şikayetler, istirahat zamanlarında oturmak ya da yatmak için hareketsiz zamanlarda başlar veya daha da kötüye gider. • Hareket etme isteği ve rahatsızlık verici hisler hareketle veya yoğun ruhsal aktivitelerle kısmen veya tümüyle iyileştirilebilir. İyileşme, en azından bu aktivite devam ettirildiği sürece devam eder. • Şikayetler akşam veya gece saatlerinde gündüze oranla daha kötüleşir veya sadece akşamları ya da geceleri meydana gelir. Semptomlar çok şiddetli olduğunda, akşamları veya geceleri kötüleşme eskiden olsa bile bir süre sonra daha fazla fark edilmeyebilir. • Belirtilen şikayetler tek başına başka bir hastalığa veya belirli davranışlara bağlanamaz.

HBS Nasıl Tedavi Edilebilir?

Çoğu hastanın yaşam tarzında veya kişisel alışkanlıklarında yaptığı değişiklikler HBS semptomlarının hafiflemesini ve hastalıkla daha iyi başa çıkmasını sağlamaktadır. Örnek olarak hastalığı daha kötüleştirebilecek belirli günlük durumları veya “uyarıcıları” daha iyi planlamak, mümkün olduğunca kaçınmak yardımcı olacaktır. İkincil bir HBS durumunda, temel hastalığın tedavisi (örn. demir eksikliği, böbrek yetmezliği) şikayetlerde bir gerileme sağlayabilir. İlaçların yardımıyla RLS şikayetlerinin şiddet, sıklık ve/veya süreleri azaltılabilir. Ancak hastalığın kendisi bu şekilde iyileşmez. Özellikle beyindeki dopaminerjik sistemi etkileyen etken maddeler tercih edilen tedavidir. Bunlar, kan-beyin bariyeri üzerinden beyne ulaşan ve burada aktif dopamine dönüşen bir dopamin öncüsü olan L-Dopa’yı (Levodopa) ve dopaminin beyindeki etkisini taklit eden dopamin agonistlerini içerir. Huzursuz bacak sendromunun şikayetleri genellikle egzersizler sayesinde hafifler. Bazı besinlerden ve alkol ve sigaradan kaçınılması da olumlu etki edebilir; çünkü kafein, alkol, nikotin ve çikolata gibi maddeler uyarıcı etki eder ve HBS semptomları nı tetikleyebilir veya yoğunlaştırabilir. Aynı durum gıda katkıları, belirli koruyucu maddeler veya tatlandırıcılar (ör. Sakarin) geçerlidir.

Huzursuz Bacak Sendromu Nasıl Teşhis Edilir?

Huzursuz Bacak Sendromu, tipik semptomları üzerinden teşhis edilir. HBS’den şüpheleniliyorsa, teşhis L-Dopa adını veren testle doğrulanır. İkincil HBS’nin nedeni olarak başka hastalıkların dışlanması veya doğrulanması için daha başka testler de yapılır. Örneğin; böbrek fonksiyonu ve demir metabolizmasıyla ilgili laboratuvar testlerini veya ek nörolojik testleri içerir. Hormon bozuklukları ve vitamin eksiklikleri de ikincil HBS’nin olası nedenleridir. Eğer HBS şüphesi varsa, tiroid hormonlarının ve ayrıca vitamin B12 ölçümlerinin yapılması gerekebilir.

Teşhis Kriterleri Nelerdir?

91 |

Huzursuz Bacak Sendromu’nun teşhis edilebilmesi için temel kriterler aşağıdakileri içerir: • Bacaklarda hareket etme isteği; genellikle bacaklarda rahatsızlık verici hislerle birliktedir veya onlardan kaynaklanır. Bazen hareket etme isteği, rahatsızlık verici hisler olmadan meydana gelir ve bacaklara ek olarak kollar veya vücudun diğer bölgelerinde de hareket dürtüsü oluşur.


BAZI GIDALAR KAN DEĞERLERİNİZİ DÜŞÜREBİLİR BAZI BESİNLER TROMBOSİTLERİN FONKSİYONLARINI BOZAR

Hematoloji Uzmanı Doç.Dr.Burak Uz Medicana Samsun Hastanesi Hematoloji Uzmanı Burak Uz, kan değerini düşüren gıdalar hakkında bilgi verdi. İnsan sağlığı ve yaşamının devamı için düzenli beslenme şart olduğunu belirten Dr. Uz, günlük hayatta sıkça tükettiğimiz bazı besin öğelerinin trombositlerin fonksiyonlarını bozabileceğini söyledi.

Bazı gıdaların kan şekerini düşürdüğünü dile getiren Uzm. Dr. Burak Uz, “ Günlük hayatta sıkça tükettiğimiz bazı besin öğeleri (omega-3, sarımsak, baharatlar) trombositlerin (yani kan pulcuklarının) fonksiyonlarını bozabilir. Grönland Eskimolarında, sağlıklı kontrollere göre kanama zamanı yaklaşık 2 kat uzun bulunmuş ve bu durumun Eskimoların plazmalarındaki yüksek düzeylerdeki omega-3 yağ asitlerinden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Sarımsağın içinde bulunan “ajoene” isimli madde trombositlerin fibrinojene ve diğer trombositlere bağlanarak sağlam bir pıhtı oluşturmalarını engeller. Ayrıca yaygın olarak kullanılan bazı baharatlar (kimyon, zerdeçal, karanfil) da trombositlerin fonksiyonlarını çeşitli mekanizmalarla bozabilir. Bu gıdaların tüketimi genellikle kanamaya yol açmamakla birlikte, kan hastalığı olan bireylerde yahut özellikle aspirin, heparin, penisilin ve bazı romatizmal ağrı kesici özellikteki ilaçları kullanan bireylerde kanamaya yatkınlık (cilt, ağız içi, burun kanamaları şeklinde) gözlenebilir” dedi.

BAKLA TÜKETİMİ ANEMİYE YOL AÇABİLİR

Bazı hastaların bakla tüketmelerinin sakıncalı olduğunu vurgulayan Uz, “Alyuvarların bütünlüğü için gerekli bir enzim olan glukoz 6-fosfat dehidrogenaz eksikliği olan hastaların bir kısmında bakla alımı derin anemiyle sonuçlanabilir. Bu duruma “favizm” adı verilir. Özellikle bakla hasadının sık yapıldığı Akdeniz kuşağı ülkelerinde (İtalya, Yunanistan, Orta Doğu gibi) taze bakla tüketimi ciddi düzeylerde anemiye yol açabilir. Bakla tüketiminden 5-24 saat sonra baş ağrısı, bulantı, sırt ağrısı, titremeler ve ateşle başlayıp idrarda kırmızılık ve sarılıkla devam eden şiddetli anemi gözlenebilir (Öyle ki kan takılması dahi gerekebilir). Bu hastaların her ne kadar tümünde favizm gelişmese de bakla tüketmeleri kesinlikle önerilmez” şeklinde konuştu.

Günlük hayatta sıkça tükettiğimiz bazı besin öğeleri (omega-3, sarımsak, baharatlar) Günümüzde birçok insanın bitkisel kökenli trombositlerin ilaçlar kullandığını söyleyen Uzm. Dr. Burak fonksiyonlarını bozabilir.

DÜZENLİ VE SAĞLIKLI BESLENME ÇOK ÖNEMLİ

92 |

Uz açıklamalarını şu şekilde sürdürdü: “Çeşitli hastalıklar ve şikayetleri nedeniyle bitkisel kökenli yahut reçeteli ilaçlar kullanılmaktadır. İnsan ömrünün uzaması ile birlikte kronik hastalıklar da giderek daha çok oranda gözlenir olmuştur. Düzenli ve sağlıklı beslenme çok önemli ve herkesin en temel hakkı olmakla birlikte, tüketilen gıdaların çeşitli mekanizmalarla kan değerlerini değiştirebileceği ve kullandığımız ilaçlarla etkileşime girebileceği akıldan çıkarılmamalıdır.”


93 |


Bir otelden daha fazlası... Bir otelden daha fazlası sloganıyla yola çıkan Saren Otel, eşsiz manzarası, geniş ve ferah odaları ile lüksü ve sadeliği bir arada sunuyor. Misafirlerin rahat edebilmesi için her detayın titizlikle düşünüldüğü Saren Otel, zengin yemek menüsü ve lezzetleriyle de adından söz ettiriyor.

"Muazzam manzaraya sahip 7 katlı otelimizde 180 kişiyi ağırlayabiliyoruz. Otelcilik konusundaki tüm donanımlarımı 5 aylık yeni bir kuruluş olan Saren Otel’e taşıdım. Geleneksel Türk misafirperverliği ile en iyi şekilde hizmet verdiğimiz otelimizde, kısa bir süre sonra yenilenen konseptimiz ile müşterilerimiz ile buluşacağız. Bir otelden daha fazlasını arayan müşterilerimizi, Saren Otel ayrıcalığını yaşamaya davet ediyoruz." Akın Çınar 94 |

İşletme müdürü


KAHVALTI ORGANİZASYONLARI Otelimizde Osmanlı Mutfağını yansıttığımız zengin menü çeşidimizi de müşterilerimizle buluşturuyoruz. Otel müşterilerine sunduğumuz kahvaltı çeşidinin yanı sıra kurumsal şirketlere de kahvaltı organizasyonu düzenliyoruz. Şirketlerin isteği üzerine açık büfe ya da serpme kahvaltı seçeneklerimizle hizmet veriyoruz. Kahvaltıda bir kahvaltıda olması gereken tüm kahvaltılık çeşitleri, kuru yemişler ve ustalarımızın özel olarak hazırladığı lezzetler yer alıyor. Bizim için her şeyden önemlisi müşteri memnuniyeti. Bunun için müşterilerimize memnuniyetlerini soruyoruz. Herhangi bir eksiğimiz varsa dikkate alıyor eksiğimizi en kısa zamanda kapatıyoruz.

95 |

Bir kahvaltıda olması gereken tüm kahvaltılık çeşitleri...


OSMANLI MUTFAĞINDAN LEZZETLER

96 |

Profesyonel kadro ile hizmet verdiğimiz otelimizde, birbirinden özel lezzetlerin bulunduğu menü seçeneklerimizi müşterilerimizin beğenisine sunuyoruz. Osmanlı mutfağına özel lezzetlerimiz, ızgara ve kebap çeşitlerimiz büyük beğeni alıyor. Daha önce menümüzde yer almayan Akçaabat köfteyi de artık lezzetseverlerin beğenisine sunuyoruz. Ustamızın hünerli elleri ve kendine özel usulü ile hazırladığı lezzetler damaklarda benzersiz tatlar bırakıyor.


Birbirinden özel lezzetleri müşterilerimizin beğenisine sunuyoruz...

97 |

Ustamızın hünerli elleri ve kendine özel usulü ile hazırladığı lezzetler damaklarda benzersiz tatlar bırakıyor.


MÜDAVİMİ OLACAĞINIZ YEMEKLER...

98 |

Otelimizde kurumsal yemekler, okul ve balo yemeklerine de yer veriyoruz. X, XL ve XM menü seçeneklerimizi müşterilerin beğenisine sunuyoruz. Menülerimizde yer alan hünkar beğendi, tas kebabı, Hasan paşa kebabı, tavuk roti tadanlardan tam not alıyor. Özellikle kuzu tandırda çok başarılıyız. Rostomuz çok meşhur. Sunduğumuz bütün menülerde görselliğe önem veriyoruz. İçli pilav eşliğinde hazırlanan piliç Topkapı, benzersiz lezzetlerimiz arasında yer alıyor. Ustamızın kendine özel usulü ile yaptığı içli pilav da bir tadanın müdavimi olduğu yemeklerimizden.


EĞLENCELİ MATİNELER

Pazar günlerimiz hariç, her öğlen Ruf katında bayan günleri yapıyoruz. Her gün hemen hemen 50100 kişi arasında, hafta sonu ise 150 kişi yoğunlukta geçen bayan günlerimizde, mutfağımızdan lezzetleri misafirlerimize sunuyoruz. Ruf katında yaptığımız matinelerde, misafirlerimiz canlı müzik eşliğinde eğlenme fırsatı buluyor. Özel sanatçılar getirttiğimiz matineler, yoğun ilgi görüyor.

T: +90 (362) 435 6808 F: +90 (362) 435 6806

www.sarenotel.com 99 |

Kale Mahallesi Cumhuriyet Caddesi No:18/A İlkadım/Samsun


Uzm. Dr. SERKAN SÜREN Çocuk ve Ergen Psikiyatristi ve Çocuk ve Yaşam Derneği Başkanı

CİNSEL İSTİSMAR GERÇEĞİ

K

üçük bir çocuğun hasta ruhlu kişilerce cinsel istismara maruz kalma vahşetinin ulusal medyaya yansıması, sağlıklı psikolojiye sahip başta ebeveynler olmak üzere birçok yurttaşta derin travmatik izler bıraktı. ‘’Cinsel eylemde bulunun kişiler en ağır şekilde cezalandırılmalı! ’’ gibi duygusal ve öfkeli ilk toplumsal tepkileri, ‘’Ağır cezalar çocuklarımızı korumakta yeterli olur mu?’’ gibi endişe içerikli reaksiyonlar takip etti.Basına yansıyan masum çocuğumuz keşke bunları yaşamamış olsaydı… Tüm yurttaşlar, muhatap kişi ve kurumların şapkasını öne alıp düşünmeye başlamasına keşke bu olay vesile olmasaydı…

100 |

Keşke bu çocuğumuz gibi onlarca meleğin benzer şeyler yaşadığını, binlerce cinsel istismara uğrayan çocukların dosyalarına, adli polikliniklerde yetişilemediği gerçeği daha öncesinde fark edilip nedenleri toplumsal olarak sorgulanabilseydi… Diğer birçok çocuk psikiyatristi arkadaşım gibi benim için de mesleğimdeki en zor dönem, cinsel istismara uğramış çocukların ruh sağlığındaki bozulmayı tespit etmekle görevlendirildiğimiz adli poliklinik deneyimlerimdir. İstismarcının çoğu zaman tanıdık, akraba olması, suçu işleyen kişilerin yakınlarının olayı örtbas çabaları hatta kimi zaman tehditleri, suçlunun yetersiz cezalar alması bir yandan… Çocukların hayatlarının derinden etkilendiğine, psikolojilerinin berbat hale geldiğine şahit olmak diğer yandan… Alınması gereken tedbirlerin, neyi yanlış veya eksik yapıyoruz sorularının, çocuklarımıza kendilerini korumayı nasıl öğretmeliyiz gibi hayati konuların toplumda karşılığı olmamasına tahammül etmek en az bu süreçleri yaşantılamak kadar travmatik olmuştur. Umarım bu masum meleğimizin yaşadıklarının toplumdaki uyarıcı etkileri kalıcı tedbirlerin alınmasına vesile olur… Umarım çocukların cinsellik ile ilgili doğru bilgilendirme ve alınması gereken önlemlerle ilgili ortak bir toplumsal duyarlılık geliştirebiliriz.

ÇOCUKLARDA CİNSELLİK

Çocuklarla cinselliği konuşmak, cinsellikle bağlantılı “Ben nasıl dünyaya geldim? Neden benim pipim yok?” gibi soruları yanıtlamak, ebeveynlerin en zor sınavlarından birisidir. Bazen hata yapmaktan korkulduğu, çoğu zaman da nasıl yanıtlanacağı veya ne tür bir dil kullanılacağı kestirilemediği için ebeveynler bu sınava ya girmezler ya da çoğu soruyu boş bırakırlar.

‘’Ayıp” deyip geçilen, “Büyüyünce öğrenirsin” diye ertelenen cevabı veril(e)meyen soruların peşinden koşan çocuk ise merak ettiği konulardaki yanıtları arkadaş çevresi ve sosyal medyadan çoğu zaman çarpık bir şekilde öğrenir. Aslına bakılırsa ebeveynlerin tedirginliği, çocukların cinsellikle ilgili sorularına muhatap kalmanın öncesinde, çocukların cinsel organlarını fark edip kendilerine dokunmaktan, cinsel organları ile oynamaktan zevk almayı keşfetme davranışlarına tanık olmayla başlar. Birçok anne – baba, çocuğun cinselliği çağrıştıran davranışları ile karşılaştığında ne yapacağını bilememekte ve bu davranışları yetişkin cinselliği ile karıştırmaktadır. Oysaki çocuk cinselliği yetişkin cinselliğinden tamamen farklıdır. Kendi bedenlerinin sahip olduğu özellikleri tanımaya yönelik bu davranışlar, yetişkin hayattaki cinselliğin karşılığı olmayıp çocuğun gelişiminde normal bir süreç olarak değerlendirilir. Kendilerini keşfetme sürecinde, ebeveynlerinin yardımına cesaretlendirmesine ihtiyaç duyan çocukların merakını kırmamak ve bu davranışları panikle karşılamamak önemlidir. Çocuklar genellikle üç yaşından itibaren cinsel konularla ilgilenmeye başlar ve soru sorarlar. Kız ve erkek çocukların birbirlerinin bedenlerinin farklı olduğunu fark etmesi, ilk soruların temelini oluşturur. 3-5 yaş aralığındaki çocuklar kendi bedenlerini keşfetmiş çocuklardır. Var olan keşfetme istekleri, diğer kişilerin bedenlerine yönelir (kim neye sahiptir, neye sahip değildir). Kendi cinsel organlarının, karşı cinsin cinsel organından farklı olduğu fark ederler. “Benim neden pipim/ penisim yok?”, “Onda ne var?”, “Onunki neden farklı” gibi sorular sorarak ve doktorculuk, bebekleri inceleme gibi oyunlar oynayarak meraklarını gidermeye çalışırlar. Bu yaş aralığındaki çocuklar büyüsel düşünmeye eğilimlidirler, yani bilinmeyeni açıklamak için kendi kendilerine hikayeler uydurabilir. Tam da bu yüzden sordukları soruları dikkatlice dinlemek ve gerçekçi yanıtlar vermek önem taşır.


Hayır,

demeyi öğretin.

Hayır dediği zaman da "Aa ne ayıp amca/ teyze sevsin seni" demeyin.

CİNSEL BÖLGEYE YÖNELİK DAVRANIŞLARA EBEVEYN TEPKİLERİ

Çocuğun üç yaş öncesi cinsel organını keşfetme davranışları tedirginlikle karşılanmamalı, normal gelişimin bir parçası olduğu bilinmelidir. “Ellersen kötü olur, çürür, kopar” gibi tehditkar söylemlerle korkutmalar, çocuğunuzun davranışı önlemek yerine gizli kapaklı devam etmesine ve birtakım kaygı problemlerine neden olabilir.

CİNSEL BÖLGEYE YÖNELİK SORULARA EBEVEYN TEPKİLERİ

Konuşmak için doğru zaman çocuğumuzun bize soru sormaya başladığı zamandır. Öncesinde konuşmanız gerekmez. Sordukları sorulara basit yanıtlar ararlar. Çocuklarla cinsellikle ile ilgili konuşurken ayrıntı bilgiden kaçınılmalı, merakını artıracak şekilde uzatmalar yapılmamalı ve sorduğundan daha fazlasına cevap vermeye çalışılmamalıdır. Bunaltıcı ısrarla devam eden sorulara aşırı tepki verilmemeli, hemen bir yargıya varılmamalı, . Bunun yerine ‘dinlemeye hevesli olunup, konuşmakta acele edilmemelidir.

CİNSELLİKLE İLGİLİ EBEVEYNE DÜŞÜN BİLGİLENDİRMENİN İÇERİĞİ

Çocuklara okul öncesi dönemde verilecek olan cinsellik eğitimi; kendi fizyolojisini tanıtmak, bedensel sınırları anlatmak, karşı cinsteki arkadaşından ne açıdan farklı olduğunu aktarabilmek, iyi ve kötü dokunuşu ayırt edebilmesini öğretmektir. Yakın akrabalar, komşular, tanımadığınız yabancılar çocuğunuzu sevmek, dokunmak isteyebilirler. Bu durumda çocuğunuz istemiyorsa, hayır diyebilir. Hayır, demeyi öğretin. Hayır dediği zaman da "Aa ne ayıp amca/teyze sevsin seni" demeyin.

İyi ve Kötü Dokunuşun Farkını Öğretin: İyi dokunuş; kendimizi güvende hissettiren, en yakınlarımızın bize dokunuş şeklidir. Kötü dokunuş ise bize kendimizi kötü hissettiren kendimizi üzgün, kafası karışık, korkmuş hissettiren dokunuşlardır. "Biri sana dokunduğunda kötü hissedersen lütfen bana söyle" deyin. Ayrıca; Bikini bölgesinin (genital bölgenin) mahrem olduğu, bu “özel bölgelere anne-baba veya doktor dışındaki kişilerin dokunmaması gerektiği… Arkadaşının ve kendisinin cinsel organının kendilerine özel olduğunu, sadece doktorunun ve acıdığında anne – babanın dokunabileceğini…

Kısacası; bedeninin özel ve kendisine ait olduğunu, herhangi birisinin kendisine istemediği şekilde dokunduğunda veya kendisinin başkalarına dokunması istenildiğinde “hayır” demeyi… ÖĞRETİN…

101 |

DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER


Çakallı menemeni Ünal Menemen’de yenir

Yarım asırlık tecrübesiyle hizmet veren Ünal Menemen, birbirinden özel lezzetleri ile birlikte tadına doyulmaz Çakallı Menemeni’ni Samsun ve bölge halkı ile buluşturmaya devam ediyor

Y

ıllar önce pide fırını ile hizmet vermeye başlayan Ünal Menemen, ikinci şubesi ile lezzetseverlerin uğrak noktası olmaya devam ediyor. Dedeleri Ali Ünal ve babaları Bezmi Ünal’dan aldıkları tecrübeyi Ünal Menemen’e aktaran Yalçın Ünal ve Caner Ünal, kaliteli hizmeti müşterileri ile buluşturuyor.

BİRBİRİNDEN ÖZEL LEZZETLER

İşletme hakkında bilgi veren Caner Ünal, “Yıllar önce pide fırını ile faaliyete başlayan işletmemiz, şimdi iki şubesi ile hizmet vermeye devam ediyor. İlk şubemizde hala pide fırınımızla ile faaliyet gösteriyoruz. İkinci şubemizde ise meşhur Çakallı menemeni, kuymak, kavurma, dana ve kuzu etinden yapılan ızgara çeşitleri, sac tava kavurma, kaşarlı, peynirli ve pastırmalı yumurta çeşitlerini müşterilerimizin beğenisine sunuyoruz. Ünal Menemen’e özel bir usulle hazırladığımız lezzetlerimiz müşterilerimizden büyük beğeni topluyor. Günün her saati hizmet verdiğimiz işletmemizde, serpme kahvaltı çeşitlerimize de yer veriyoruz. Misafirlerimizi lezzetlerimizin tadına bakarken işletmemizin huzur dolu atmosferinde anın tadını çıkarıyor” dedi.

HİJYENDEN ÖDÜN VERMİYORUZ

Müşteri memnuniyeti için azami çaba sarf ettiklerini söyleyen Ünal, “4 dönüm arazi üzerine kurulu Ünal Menemen’de aynı anda 150 kişiyi ağırlayabiliyoruz. 25 kişilik profesyonel kadromuzla hizmet veriyoruz. Hijyenden ödün vermediğimiz işletmemizde, müşteri memnuniyetini ön planda tutuyoruz. Yıllardır bizi tercih eden, artık aileden biri olan, lezzetlerimizin müdavimi olan müşterilerimiz var. Şehrin kalabalığından sıkılıp, huzurlu bir ortamda semaver çayı eşliğinde yemeklerimizi yemek isteyen herkes bizi tercih edebilir” ifadelerini kullandı.

102 |

Şehrin kalabalığından sıkılıp, huzurlu bir ortamda semaver çayı eşliğinde yemeklerimizi yemek isteyen herkes bizi tercih edebilir


103 |


SAMDOB

mart ayında da dopdolu Muhteşem gösterilere imza atan Samsun Devlet Opera ve Balesi, mart ayında da opera, bale, çocuk oyunları, eğitim etkinliği ve konser programlarını sanatseverlerle buluşturmaya devam ediyor

TOSCA

Samsun Devlet Opera ve Balesi, mart ayında da birbirinden özel programları sanatseverlerle buluşturuyor. SAMDOB, 2018-2019 sanat sezonu mart ayı içerisinde muhteşem opera, bale, çocuk oyunları, eğitim etkinliği ve konser programlarına yer veriyor. 24 Mart Cumartesi Saat: 20.00

104 |

SEVİL BERBERİ

Mart ayında son kez Samsun seyircisiyle buluşacak olan Tosca operası, G. Puccini’nin güçlü bir kadın karakterini anlattığı opera eseridir. Samsun Devlet Opera ve Balesi’nin hayat verdiği en ünlü yapıtlardan biri olan Tosca operası, 1800’lerin Roma’sında geçer. Operada aşk, özgürlük ve vatan uğruna pek çok tehlikeyi göze alan Tosca, Cavaradossi ve Angelotti’nin hikâyesi anlatılır. Tosca; kararlı, ne istediğini bilen, finalde intihar ederken bile boyun eğmeyen bir kadın karakter olarak göze çarpar. Eser, 24 Mart Cumartesi akşamı, saat 20:00’de Aydın Gün Sahnesi’de izleyici ile bulaşacak.

Komik opera literatürünün en güzel eserlerinden biri olarak kabul edilen G. Rossini'nin ünlü "Sevil Berberi" operası, 24 Mart Cumartesi günü saat 20:00’de Aydın Gün Sahnesi’nde seyircisiyle buluşacak. Fransız oyun yazarı Beaumarchais’nin Figaro temalı 24 Mart Cumartesi üçlemesinin ilki olan Sevil Berberi Saat: 20.00 oyunu, C. Sterbini tarafından opera librettosu haline getirilmiş ve G. Rossini tarafından bestelenmiştir. 17. yüzyılda İspanya’nın Sevil kentinde SİHİRLİ DÜNYA geçen “Sevil Berberi” operası, Bir çocuğun rüyaya dalması ile Kont Almaviva’nın, Dr. Bartolo’nun başlayan eser, miniklere klasik himayesindeki güzel Rosina’yı, müzik sanatını eğlenceli bir berber Figaro’nun yardımıyla elde 22- 31 Mart tarihleri arası şekilde anlatıyor. Dünyadaki etmeye çalışmasıyla gelişen komik Saat: 20.00 sihrin aslında müziğin içinde ve eğlenceli olayları anlatmaktadır. olduğunu vurgulayan eserde, opera sanatçıları tarafından sevilen aryalar Türkçe ARDA BOYLARI seslendirirken, bale sanatçıları Trakya yöresine ait çok sevilen türkülerden biri olan bale sanatını dans eşliğinde Arda Boyları’nın hikâyesi olan Halime ve Recep’in aşkları tanıtıyor. Orkestra sanatçıları anlatılmaktadır. Arda Boyları başta olmak üzere Yüksek da eserde sahne üstüne çıkarak Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar, Çalın Davulları, Dere enstrümanlarını miniklere Geliyor Dere gibi çok sevilen türküler ve halk oyunu motifleri tanıtıyorlar. Eser, 8 Mart ve yer almakta. Eser; 1,22 ve 31 Mart tarihlerinde saat 20: 00’de 26 Mart’ta saat 13.00’de Aydın Aydın Gün Sahnesi’nde gösterime girecek. Gün Sahnesi’nde sahne alacak.


GENÇ KOREOGRAFLAR VE GALA GECESİ

TEMATİK KONSERLER KURBAĞA ÖYKÜLERİ Kurbağa Öyküleri, Amerikalı yazar ve illüstratör Arnord Lobel’in, ünlü ‘Frog and Toad Stories’ adlı resimli çocuk kitaplarından uyarlanan bir çocuk müzikalidir. Orijinal adı ‘A Year With Frog and Toad’ olan müzikal, Robert ve Willie Reale kardeşlerin sahneye uyarladığı; dünyanın en prestijli tiyatro ödüllerinden ‘Tony Ödülleri’ne 3 kez aday olmuştur. Müzikalde biri kara, biri su kurbağası iki arkadaşın başlarından geçen maceralar anlatılır. Derin bir dostlukla birbirine bağlı olan kurbağalar, bir sene içerisinde yaşadıkları yalnızlık, kıskançlık, iradesizlik, korku, sabırsızlık gibi sıkıntıları birbirleriyle paylaşarak aşmaya çalışırlar. Eser, 13 Mart Salı günü saat 13:00, 14 Mart Çarşamba günü saat 10:30, 15 Mart Perşembe günü saat 10:30 ve 19 Mart Pazartesi günü saat 13:00 Aydın Gün Sahnesi’nde seyirci ile buluşacak.

Etkinlik Tarihleri:

07.03.2018 Çarşamba günü saat 11:00 20.03.2018 Salı günü saat 11:00 21.03.2018 Çarşamba günü saat 11:00 28.03.2018 Çarşamba günü saat 11:00

Samsun Devlet Opera ve Balesi’nin 2018-2019 sanat sezonu içerisinde gerçekleştirmeye başladığı tematik konserler, ayda iki kere olmak üzere cuma akşamları, Zehra Yıldız Sahnesi’nde gerçekleştiriliyor.

BAKIR NEFESLİ KONÇERTOLARI

SAMDOB orkestra sanatçılarının yer aldığı gecede Artun Hoinic orkestra şefi olarak yer alırken, Gözde Özcan baş kemancı olarak yer alacaktır. Konserde solist olarak trompet sanatçıları Sezgi Sezen Özden ve Aras Yıldırım, korno sanatçısı Hüseyin Uçar, trombon sanatçısı Barış Salcan ve tuba sanatçısı Berke Buğra Gökkaya sahne alacaktır. Bakır Nefesli Konçertoları Konseri’nde A. Vivaldi, F. J. Haydyn, L. E. Larsson ve A. Frackenpoh’un eserleri seslendirilecektir. Gösterim Tarihleri: 23.03.2018 Cuma günü saat 20:00 Zehra Yıldız Sahnesi

EĞİTİM ETKİNLİKLERİ

Samsun İl Milli Eğitim Müdürlüğüyle imzalanan “Opera Atölyesi” eğitim etkinliği protokolü kapsamında, SAMDOB sanatçıları, Samsun ili sınırları içerinde bulunan okullara giderek farklı ses renklerine sahip solistler ile bir piyanist eşliğinde ses tanıtımı yaparken, yaylı ve üflemeli sazlardan oluşan orkestra sanatçıları ise enstrüman tanıtımı yapmaktadır.

10 Mart Cumartesi Saat: 20.00

KADINLAR GÜNÜ ÖZEL KONSERİ Kadınlar Günü için özel olarak planlanan konserde orkestra şefliğini İzmir Devlet Opera ve Balesi Müzik İşleri Yöneticisi Tulio Gagliardo Varas yapacak olup gecede “Nemeth Quartet” grubu solist olarak yer alacaktır. Atakum Kültür Sanat Merkezi’nde gerçekleşecek olan konserin baş kemancısı Deniz Aydın olup, J. Sibelius’un “Valse Triste” eseri, Oğuzhan Balcı’nın “Yaylı Kuartet ve Orkestra için Konçerto” eseri ve S. Rachmaninoff’un “3. Senfoni” eseri seslendirilecektir. Gösterim Tarihleri: 09.03.2018 Cuma günü saat 20:00 Atakum Kültür Sanat Merkezi

4. ULUSLARARASI TİYATRO FESTİVALİ

Amasya’ya bağlı Merzifon Belediyesi’nin her yıl düzenli olarak gerçekleştirdiği, bu yıl dördüncüsünü yapmayı planladığı Uluslararası Tiyatro Festivali kapsamında SAMDOB sanatçıları tarafından “Kurbağa Öyküleri” adlı çocuk müzikali ve 3 Tenor Konseri sahnelenecektir. Gösterim Tarihleri: Kurbağa Öyküleri 19.03.2018 Pazartesi günü saat 13:00 Akif Gülle Kültür Merkezi, “3 Tenor” Konseri 19.03.2018 Pazartesi günü saat 19.30 Akif Gülle Kültür Merkezi

105 |

13-14-15-19 Mart 2018

İki perdeden oluşan eser, 10 Mart 2018 Cumartesi günü son kez sanatseverlerle buluşacak. 8 ayrı koreografiden oluşan “Genç Koreograflar” bölümü insanın iç dünyasını anlatan koreografilerden oluşurken, eserin koreograflığını SAMDOB genç bale sanatçıları üstlenmektedir. “Gala” bölümünde ise, Samsun dahil olmak üzere Türkiye’nin farklı operalarından gelen bale sanatçıları yer alacak olup, 8 klasik ve modern eserden seçilen bölümler sahnelenecektir. Genç yeteneklerin reji masasına oturma imkanı bulduğu gece kısa kısa 16 bölümden oluşmaktadır.


Güzellik Uzmanı Fatoş Sivaslı

YUMI LASHES NEDİR? Kaldırma, germe anlamına gelen Yumi Lashes, besleyici bir prosedürdür. Lütfen prosedürden önce kullanılacak ürünlerin Yumi Lashes ürünleri olduğuna emin olun ve yetkiliden uzmanlık sertifikasını görmek isteyin. Çünkü muadil uygulama yapan kişi ya da kuruluşlar, Yumi Lashes ürünlerinden farklı ürünler kullanmaktadır. Dünyada sadece Yumi Lashes ürünleri içeriğinde protein, keratin ve multivitaminler bulunmaktadır. Yumi Lashes prosedürünün amacı, sadece kıvrık kirpik oluşturmak değildir. Asıl amacı kirpikleri beslemek ve güçlendirmektir. Yumi Lashes kesinlikle zararsız, son gelişmiş kozmetik teknolojilerin başarılı bir uyumudur.

NEDEN YUMI LASHES?

106 |

Yumi Lashes, hiçbir kirpik ekleme işlemi gerektirmeyen, kirpikleri kaldıran ve doğal görünüm kazandıran bir tedavi yöntemidir. Tedavisi 1 saat sürer ve uygulama yapılan kişiyi rahatsız etmez. Prosedür sonrası 2 ay, kirpiklerin görünümünü korur ve kirpiklerin renk tonunda artış görünür. Her çağdaş kadın minimum kozmetik ürünleri kullanarak ve günlük bakım prosedürlerine ihtiyaç duymadan hoş görünmek ister. Doğal, güzel ve uygun kirpiklerin hayali, yeni nesil Yumi Lashes teknolojisi ile gerçek oluyor. Yumi Lashes, kirpik geliştirme güzellik dünyasının gerçek bir devrimidir. Yumi Lashes, sadece yetkili uzman tarafından gerçekleştirilen ve sonunda daha iri göz görünümü, kalınlaşmış, sıklaşmış kirpik ve kalkmış göz kapakları etkisi sağlayan bir prosedürdür. Pigment, keratin ve vitamin takviyeleriyle yapılan kirpik bakım işlem olan Yumi Lashes, kirpiklerinize 2 - 3 ay süre ile ideal uzunluk, keskin kıvrım ve gözle görülür keskin dolgunluk sağlar. Yumi Lashes işlemi, her zaman mükemmel görünmek isteyen kadınlar için yine bir kadın tarafından üretilmiştir. Herkes çarpıcı bakışlar ve uzun kirpiklere sahip olmak ister. Yumi Lashes, kesinlikle zararsızdır ve geliştirilen en son kozmetik teknolojilerinin başarılı bir uyumudur. Avrupa ve Rus standartlarına uygundur ve güvenlik sertifikalarına sahiptir. Teknolojisi bir İsviçre şirketi tarafından geliştirilmiştir. Şu anda dünyada bu prosedürün bir benzeri yoktur. Yumi Lashes "besleyici maddeleri" sayesinde kirpik yapısını güçlendirir. İşlem sonrası kirpiklere özel ek bakım veya düzeltme gerekmez. Herhangi bir huzursuzluk hissedilmez. Kirpiklerinize rimel sürebilirsiniz, korkusuzca makyaj yapabilir, makyajınızı

Yumi Lashes "besleyici maddeleri" sayesinde kirpik yapısını güçlendirir. İşlem sonrası kirpiklere özel ek bakım veya düzeltme gerekmez. temizleyebilirsiniz. Kirpikler yumuşak, düzgün ve en önemlisi doğal görünümlü olur. Yumi Lashes beş adımdan oluşan bir işlemdir. Her işlem, doğal kirpiklere özel malzemeler kullanılarak sadece ve sadece uzman tarafından uygulanır. Prosedürün birinci basamağında kirpiklerin komple temizlenmesi, yağlardan arındırılması, tene hoş etki yaratan, yumuşatan özel hazırlık karışımının sürülmesi ve protein ile beslenmesi yapılır. İkinci basamakta, silikonlu projektör yerleştirilir, bunun sayesinde kirpikler yukarı doğru taranır. Üçüncü etapta, kirpikler keratinle doldurulur. Dördüncü basamakta; kirpiklerin yapısını kalınlaştıran pigment ile doldurulur. Beşinci ve son aşamada; vitamin ile kirpikler beslenir. Doğal kirpiklerin kalınlaşır, beslenir, kıvrımlı bir görünüm kazanır ve güçlenir.


Kılıçdede Mah. Ülkem Sk. Borkonut Niş İş Merkezi İlkadım / SAMSUN (0.362) 431 30 00 (0.362) 431 99 44 (0.362) 333 34 37 info@samsunhaberhayat.com

Bakmaya doyulmayan kareler

107 |

Bebeğiniz ile en mutlu karelerinizi bize gönderin; biz de onun güzel yüzünü tüm okurlarımızla paylaşalım.


108 |

Bakmaya doyulmayan kareler

Elif

AN Elif PEHLİV Mustafa & Aile: Özlem PEHLİVAN nlamı: a Elif isminin ost, tanıdık. d , n e d e t Ülfe


109 |

Meriç

Z Meriç AYVA akup AYVAZ Y & Aile: Alev in anlamı: in Meriç ism adasının m Balkan yarı esiminden k u ğ güneydo u. rs a k geçen a


110 |

Bakmaya doyulmayan kareler

Cesur

EMİR Cesur AKD Caner AKDEMİR & Aile: Zehra in anlamı: in Cesur ism kli, yiğit, üre Cesaretli, y an. tılg a gözüpek,


I Asya SAYIC Mustafa SAYICI & Aile: Merve anlamı: in Asya ismin kıtaların en büyüğü. ki 1. Dünyada hanımefendi. kın 2. Cana ya

111 |

Asya


112 |

Bakmaya doyulmayan kareler

Ece Sena

ILDIRIM Ece Sena Y & Murat YILDIRIM n Aile: Gülca nlamı: a in in Ana. Ece ism . Kraliçe. 3. 2 . is 1. Baş re in anlamı: Sena ismin ili. 2. Şimşek parıltısı. ilg 1. Övgü ile


113 |


Kostümde ‘DEĞİŞİM’

bizimle başladı Birbirinden özel kostümlerle çocukları renklendiren Değişim Kostüm Sahibi Naime Bakkal, “İddialıyım, kostümde değişim bizimle başladı” dedi.

2

009 yılından bu yana hizmet veren Değişim Kostüm, birbirinden özel kostümlerle çocukları renklendiriyor. Marka olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Değişim Kostüm, özel tasarım kostümlerini yurt içi ve yurt dışındaki çocuklarla buluşturmanın mutluluğunu yaşıyor. ÖNCE MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ

114 |

Değişim Kostüm hakkında bilgi veren işletme sahibi Naime Bakkal, “Değişim Kostüm olarak, 2009 yılından bu yana hizmet veriyoruz. Bu işi Samsun’da bizim gibi titiz ve düzenli yapan kimse yok. Samsun’da kostümde değişim bizimle başladı. Bizden önce, kostüm almak zorunda oldukları için tercih edilen, yıpranmış kostümlerin satıldığı işletmeler vardı. Değişim Kostüm olarak, hizmet vermeye başladığımız günden bu yana, bu zorunluluğu ortadan kaldırdık. Kostümlerin temizliklerini yapmadan, aynı gün içerisinde iki yere kiralayan firmalar var. Bu tabii ki hiç sağlıklı ve hijyenik değil. Bu konuda çok hassas davranıyoruz. Temizliği yapılmayan, ütülenmeyen kostümleri müşterilerimize kiralamıyoruz. Müşteri memnuniyeti için azami çaba sarf ediyoruz” dedi.

Naime Bakkal

“Temizliği yapılmayan, ütülenmeyen kostümleri müşterilerimize kiralamıyoruz. Müşteri memnuniyeti için azami çaba sarf ediyoruz”


ÇOCUKLARI ÜCRETSİZ GİYDİRİYORUZ

Birbirinden özel kostümleri çocuklarla buluşturduklarını belirten Naime Bakkal, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü: “ Samsun başta olmak üzere Türkiye’nin her yerine ürün gönderdiğimiz işletmemizde, özel sipariş üzerine yurt dışına da ürün gönderiyoruz. 1 Mart-30 Haziran arası çok yoğun çalışıyoruz. Bu tarihten sonraki süreçte kostüm temizlenmesi, yeni kostüm tasarımı ve katalogların hazırlanması işiyle uğraşıyoruz. Reklama ve tanıtıma büyük önem veriyoruz. Türkiye genelinde marka olmayı hedefliyoruz. Diğer illerden bayilikler için başvuran firmalar var. 2 yıl içerisinde bayilik vermeye de başlayacağız. Büyüyerek işimizin en iyisi olacağız.”

degisimkostum

0533 633 09 40

115 |

MARKA OLACAĞIZ

Yalnızca okullarla çalıştıklarını vurgulayan Bakkal, “Okullarla ve öğretmenlerle diyaloğa geçerek 4-14 yaş grubu çocuklara; yılsonu gösterileri, balolar, özel günler ve okuma bayramlarında kostüm kiralıyoruz. Durumu olmayan öğrencilerden kesinlikle para almadık, almıyoruz da. Ayrıca şehit çocuklarından da hiçbir şekilde ücret almıyoruz. Geçen sene 20 bin TL’lik ücretsiz öğrenci giydirdik. Kaparo alarak iş yapmıyoruz. Müşterilerimiz kostümleri kullandıktan sonra, üründen memnun kalırlarsa ücret ödüyor. Kostümlerimizi işletmemizde dikiyoruz. Aynı zamanda Kız Meslek Lisesi dikim atölyesi de kostümlerimizi dikiyor. Böylelikle öğrenciler hem para kazanıyor hem de meslek öğreniyor. Çalıştığımız alan artık yetersiz kalıyor. Büyük bir dikim atölyesine geçmek için çalışmalara başladık” şeklinde konuştu.


RESUL AKÇAY Spor Yazarı

BİRAZ TEBESSÜM B

ir futbol maçını, radyo veya televizyondan kendi konuşma dilinden farklı dilde dinlerseniz hoş bir durumla karşılaşabilirsiniz. Azerice ve Arapça, Türkçeye yakın hatta ortak olan iki dildir. Bir futbol maçında kullanılan futbol deyimlerinden bazılarını aşağıda bulacaksınız. Okudukça inanıyorum ki hoşunuza gidecektir.

116 |

AZERİCE FUTBOL TERİMLERİ

İdmancı: Sporcu, futbolcu. Hesap: Sonuç, skor. Hesabı denklemek: Beraberlik. Birici hisse: İlk yarı. İkinci hisse: İkinci yarı. Topla oynama hissesi: Topla oynama yüzdesi. Zapt etmek: Tutmak ( messi yi zaptedemiler) Yahşi oynamak: Güzel hareket. Temaşacı: Seyirci, izleyici. Meydan: Saha. Zedelenmek: Yaralanmak. Özmeydanı: Kendi sahası. Esas heyet: İlk 11. İhtiyat: Yedekler. Köynek: Forma. Episod: Oyunun bir bölümü. Hesabın açılması: Golsüz beraberliğin bozulması. Zerbe indirmek: Orta yapmak. Görüş: Maç. Komanda: Takım. Yığma komanda: Toplama takım, milli takım. Ehtiyat: Yedek. Ehtiyat skamyası: Yedek kulübesi. Baş meşqçi: Teknik direktör. Gapıçı/galkipır: Kaleci. Müdafieçi: Savunmacı. Yarım müdafieçi: Orta saha. Hücumçu: Forvet. Bombardir: Golcü, gol kralı. Cenah: Kanat. Künc zerbesi: Korner. Cerime meydançası: Ceza sahası. Zerbe: Şut. Cerime zerbesi: Serbest vuruş. On bir metrelik cerime zerbesi: Penaltı. Oyundan kenar veziyyet: Ofsayt. Canlı sedd: Baraj. Sarı/qırmızı vereqe: Sarı/kırmızı kart.

Aut: Taç. Sehve yol vermek: Hata yapmak. Kobutluq: Sertlik. Hakim: Hakem. Xal: Puan. Gelebe kazanmak: Galip gelmek. Gol vurmaq/qol buraxmaq: Gol atmak. Topun qapı direğine değmesi: Topun direkten dönmesi. Evez etmek: Oyuncu değiştirmek. Gayda bozuntusu: Faul. Minimal hesap: 1-0 Heç heçe: Beraberlik. Standart veziyyet: Duran top. Ötürme: Pas. Uzun ötürme: Orta. Meydan sahibi: Ev sahibi takım. Gonaq: Misafir takım. Sefer: Deplasman. Azarkeş: Taraftar. Kubok: Kupa. Avrokubok: Avrupa kupası.

ARAPÇA FUTBOL TERİMLERİ

Vaziyyet-ül velvele ve işgal-i cemaatiyye: Seyircinin sahayı işgali. Krampon-ül bela-i şeytan: İyi futbolcu (rakip takımdan). Krampon-ül kabiliyye-i maaşallah: İyi futbolcu (bizim takımdan). Mühendis-i kürre-i hümayun: Teknik direktör. Gaflet-ü dalaletiye: Kendi kalesine atılan gol. Hiyanet-ül vatan-fir kayme: Şike. Hakimiyyet-ül kürre: Top kontrolü. Krampon-ül deccal-uryan-ül kayb-i kürre: Futbolcunun topu kaybetmesi. Serdar-i kuvva-ül kürre: Takım kaptanı. Asakir-i milliye-i devleti Osmaniyye: Türk milli takımı. Vaziyet-ül madara: Tarihi fark. Hezimet-ül yarabbi şükür: Şerefli mağlubiyet. Sut-ul minare: Havadan atılan top. Zamane-i yekun-u kürre-i cihad: Topun oyunda kaldığı süre (2 dakika). Zamane-i fuzuliyye: Boşa gecen zaman. Bişerefiye-i tribün-ül sarih: Açık tribün. Cihad-ül kuvva-i milliye: Milli maç. Akibet-ül cihad ya seydi: Uzatma dakikaları. Vaziyyet-ül hararet: Karambol. Şeyh-ül divan-ül kürre-i hümayun: Futbol federasyonu başkanı. Ulema-i rezil-i rüsva: Spor yazarı (veya

skoru yazan). Cihad-ül reis-i cumhuriyye: Cumhurbaşkanlığı kupası. Cihad-ül vezir-i azam: Başbakanlık kupası. Vaziyyet-ül kalaba ve istif ül balik-i numerra: Numaralı tribün. Muhafazzar-i kal’a: Kaleci. Asakir-i muhafazza-ül satih: Defans oyuncusu. Veled-i rüzigar: Kanat oyuncusu. Asakir-i saha-ül merkeziyye: Orta saha oyuncusu. Cihad-i vallah-ül azim: Kavga. Müfreze-i krampon-ül bomba: Golcüler. Reis-ül tekke-yi kurre-i hümayuniyye: Kulüp başkanı. Gariban-i umumiyye: Taraftar. Gariban-i gurbet: Gurbetçi taraftar. Defterdar-i cihad-ül kürriye: Hakem. Sancaktar-i hatt-ül saha: Yan hakem. Sur-ül düttürü: Hakem düdüğü. Sükun-u mahşer: Yenilen gol sonrası sessizlik. İsyan-i garibaniyye: Kötü tezahürat. Tezahür-ü cümle-i cemaat: Toplu tezahürat. Reis-i imam-i cemaatiyye: Amigo. Ceza-i şerriye aman yarabbi: Penaltı. Vaziyyet-ül hüzzam velakin Allahüm Rabbena ve inşallah vaziyet-i zafer-i kuvva-i aliye şehr-İstanbuliyye: 1 gol İstanbul’da turu getirir mi? La havle ve la kuvveten: Yenilen gol. Alllaaaaaahhhh: Atılan golde söylenen kelime. Darbe-i müstehcen: Faul. Taaruz-u aleyküm selam: Kontra atak. Cenazi-i mefta-i kürre: Ölü top. Sut-ul hürriyet: Frikik. Taaruz-u fevkal beşer: Mükemmel atak. Ferman-ı kehribar: Sarı kart. Ferman-ı ahmer: Kırmızı kart. Taaruz-ul beles: Ofsayt. Kabe-i hürriye-i hümayuniyyeh şahane: Stadyum. Divan-ı krampon-ül deccal-i üryan-ül mafis kaabiliyet: Yedek kulübesi. Hareket-ül rabiya-il kusuriyye: 9 kusurlu hareket. Darbe-i mabad: Teknik direktörün kovulması. İblis-i vesvese: Basın. Harabet-i kürre-i feza: Hava topu. Krampon-ül deccal-u uryan: Futbolcu. Akibet-ül hüzzam: Elenme.



UfakTefek Cinayetler’in Genç ve yetenekli oyuncusu

118 |

Genç ve yetenekli oyuncularından Alican HABERHAYAT: Özellikle reklamlarda tanınan bir oyuncu olarak Aytekin’i reklam filmlerinin yüzü olarak dizi yolculuğu zor oldu mu? tanıdık. Reklam filmlerinin ardından dizi ALİCAN AYTEKİN: Zor olmadı ama son dönemlerde çok reklam filminde yer aldığım için içimde “reklamlardaki oyunculuğuna yönelen Aytekin, şimdilerde fazla çocuk” olarak kalma korkusu vardı. Bu yüzden bir karar alıp UfakTefek Cinayetler’de Sarmaşık’ın gelen reklamları geri çevirmeye ve dizi görüşmelerine gitmeye Sonrasında da önce Hayat Şarkısı sonra Ufak Tefek entrika dolu dünyasında yer alıyor. Dizide başladım. Cinayetler’ de yer aldım. doktor Oya karakterinin asistanı İlhan’ı canlandıran Alican Aytekin, aynı zamanda HABERHAYAT: Artiz Mektebi sizin için dönüm noktasıydı diyebilir Yarışma size neler kattı? ‘I Wanna Play a Game’ ismi altında insanın miyiz? ALİCAN AYTEKİN: Kimsenin “Yarışmadan çıktım, her şey çok içindeki o büyümeyen ergene seslenen hızlı bir şekilde ve kusursuz oluştu” algısına kapılmasını istemem. böyle bir şey olmadı. Yarışmanın bana kattığı en güzel şey, o “Ben hiç!” ve tabu gibi oyunların oynandığı Asla dönemdeki rakiplerim şu anki en yakın arkadaşlarımdır. Bunun özel gecelere de ev sahipliği yapıyor. Çok dışında hiçbir katkısı olmadı. Kimse “Sen birinci olmuşsun gel yakında eğlenceli bir yemek programı ile elinden tutalım” demedi, ne yaptıysam kendi başıma yaptım. izleyici karşısına geçeceğinin müjdesini Oyunculuk çocukluk hayalimdi. veren Aytekin’in HaberHayat’a özel Yerel kanallardan birinde açıklamaları sizlerle… Mehtap YILDIZ oyunculuk yarışmasının HABERHAYAT: Sizi reklamlar aracılığıyla tanıdık. Oyunculuğa başlama hikayenizden bahseder misiniz? ALİCAN AYTEKİN: Üniversite için İzmir’e gitmiştim ve ilk sene okul çok yoğun olmadığı için bir yanda da oyunculuk eğitimlerine başladım. Oyunculuk çocukluk hayalimdi. Yerel kanallardan birinde oyunculuk yarışmasının olacağını öğrendim ve bir arkadaşımın zoruyla seçmelere girdim. 6 eleme geçirerek ana yarışmacılardan birisi oldum. Finale kalarak 1. seçildim ve İstanbul’a yerleştim. Böylece oyunculuk yapmak için uğraşlarım başlamış oldu. Tekrar eğitimler aldım ve bir yanda da müzik sektöründeki insanlarla tanışmaya başladım.

olacağını öğrendim ve bir arkadaşımın zoruyla seçmelere girdim. 6 eleme geçirerek ana yarışmacılardan birisi oldum. Finale kalarak 1. seçildim ve İstanbul’a yerleştim. Böylece oyunculuk yapmak için uğraşlarım başlamış oldu.


HABERHAYAT: Artiz Mektebi’ndeki yarışmacı arkadaşlarınızla halen görüşüyor musunuz? ALİCAN AYTEKİN: Yarışma bitince İstanbul’a yerleştim ve yarışmadan iki arkadaşımla aynı evi paylaştık. 3 sene boyunca diğer yarışmacı arkadaşlarımız da sürekli bize gelip gidiyorlardı. Bir süre aynı evi paylaştığım arkadaşlarım kardeşlerim; diğer arkadaşlarımsa kuzenlerim gibi olmuşlardı. Hepsiyle halen görüşüyoruz. HABERHAYAT: Ufak Tefek Cinayetler’deki rolünüzden biraz bahseder misiniz? ALİCAN AYTEKİN: Dizide İlhan karakterine hayat veriyorum. İlhan; saf, iyi niyetli ve sadık birisi. Yanında çalıştığı Oya hanıma karşı büyük bir hayranlığı var. Aynı zamanda meraklı bir karakter. Kendisi ile ilgisi olmayan olayları da merak edip burnunu sokan biri. Neyse ki Oya hanımdan çekindiği için kendini frenleyebiliyor. HABERHAYAT: Ufak Tefek Cinayetler’in İlhan’ının tek bir özelliğine sahip olacak olsanız hangisini seçerdiniz? ALİCAN AYTEKİN: Ben zaten bu özelliklere sahibim desem çok samimiyetsiz biri olacağım ve röportaj çok politik bir yola sapacak. Bu nedenle gerçeği söylemek istiyorum. İlhan kadar sadık olmak isterdim.

HABERHAYAT: Gökçe Bahadır ile oynamak nasıl bir duygu? ALİCAN AYTEKİN: Gökçe çok tatlı, enerjisi pozitif ve çalışkan birisi. Böyle olunca o insanla çalışmak çok büyük bir keyif oluyor. Çekim aralarında çok eğleniyoruz.

HABERHAYAT: I Wanna Play a Game ismi altında insanın içindeki büyümeyen ergene seslenen ‘Ben hayatımda hiç ve tabu gibi oyunların oynandığı, özel gecelere ev sahipliği yapıyorsunuz. Biraz bahseder misiniz? ALİCAN AYTEKİN: Arkadaşlarımla bir araya gelince oyun oynamayı çok seviyorum ve sürekli kendi aramızda tabu, vampir köylü, ben hayatımda hiç ya da ben kimim gibi oyunlar oynuyorduk. Ben de bunu daha kalabalık bir grupla oynamak istedim ve böyle bir proje yaptık.

HABERHAYAT: Oyunculuğun en çekilir ve çekilmez yanları neler? ALİCAN AYTEKİN: Oynadıkça oynamak istiyorum. Çok oynamak istediğim için, set bittiğinde üzülüyorum. En çekilmez yanı ise bu işin düzenli olmaması. Ne zaman, ne kadar kazanacağını ve ne zaman tatil yapacağını bilemiyorsun.

HABERHAYAT: Başka projeleriniz var mı? ALİCAN AYTEKİN: Mutfakta zaman geçirmeyi çok seven birisiyim. Benim için dinlenme alanı mutfak. Ben de bu durumu proje haline getirip youtube üzerinden yayınlanacak bir eğlenceli bir yemek programı hazırlıyorum. Çok yakında yayınlanmaya başlayacak.

HABERHAYAT: Genellikle komedi ağırlıklı projelerde yer alıyorsunuz. Özellikle istediğiniz bir şey mi? ALİCAN AYTEKİN: Çekiyorum biraz galiba. Ama ben artık dram oynamak istiyorum. Hep istiyordum daha doğrusu, takındığım maskenin altında aslında çok büyük bir dram var. Bunu da göstermek istiyorum.

HABERHAYAT: Son olarak neler söylemek istersiniz? ALİCAN AYTEKİN: Keyifli röportaj için çok teşekkür ederim. Sizin aracılığınızla sevenlerime ve okuyucularınıza sevgilerimi gönderiyorum.

HABERHAYAT: İlerleyen bölümlerde Doktor Oya karakterindeki kilit isim İlhan mı olacak? ALİCAN AYTEKİN: Bunu hep beraber izleyip göreceğiz. Ben de bana gelen senaryo kadarını biliyorum.

119 |

HABERHAYAT: Oyuncular bir rolde parlıyor, bir sürü hayranları oluyor sonra sönüyor. Unutulmak çok kolay, kalıcı olmak için neler yapıyorsunuz? ALİCAN AYTEKİN: Bir oyuncu koçum var, oyunculuk eğitimlerime başlıyorum. Bu projede bu karakter çıktı evet, ama ben bunun sefasını sürmekten çok şimdiden kalıcı olmak için oynayabileceğim diğer karakterlere de yatırım yapmak istiyorum.


İsimleri Atakum’da yaşayacak

A

takum Belediye Meclisi'nde alınan kararla, bazı cadde, bulvar ve sokakların isimlerinde değişikliğe gidildi. Buna göre Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş, Uğur Mumcu, Necmettin Erbakan, Necip Fazıl Kısakürek, Münir Özkul gibi önemli isimlerin adları cadde, bulvar ve sokaklara verildi

Necip Fazıl Kısakürek Bulvarı, Necmettin Erbakan Caddesi, Münir Özkul Caddesi ve Afrin şehidi Astsubay Musa Özatılgan Sokağı, bu isimlerden bazıları. İsimleri seçerken büyük bir özen göstererek, toplumun her kesimi tarafından saygı ve kabul gören değerlerimiz olmasına dikkat ettik” dedi. Atakum Belediye Meclisi, Atakum Belediye Başkanı İshak Taşçı’nın başkanlığında toplandı. İlgili komisyonlarda incelenerek meclise taşınan 22 gündem maddesinin oylandığı toplantıda, ilçedeki bazı cadde ve sokaklarda isim değişiklikleri de oylamayla kabul edildi.

İSİMLER ÖZENLE SEÇİLDİ

120 |

Atakum'da aynı isimleri taşıyan cadde ve sokaklar olduğu için, iletişim noktasında sıkıntılar yaşanabildiğini söyleyen Belediye Başkanı İshak Taşçı, "Aynı cadde isminden ilçemizde iki farklı mahallemizde bulunuyor. Aynı sokak isimleri de özellikle adres ve iletişim sorunları yaşatabiliyor. Bu anlamda bir düzenleme ile bu cadde ve sokakların isimlerini değiştirmeye karar verdik. Bunu yaparken de ülkemiz ve milletimiz için önemli değerlerin isimlerini seçtik. Atakum'da artık, Bülent Ecevit Caddesi, Alparslan Türkeş Bulvarı, Uğur Mumcu Caddesi, Muhsin Yazıcıoğlu Bulvarı, Orhan Gencebay Caddesi,

BİRLİKTELİK MESAJLARI

Türkiye’nin zor bir dönemden geçtiğine dikkat çeken Başkan Taşçı, “Ülkemizi hedef alan hainlere ve bu hainlere destek olan güçlere karşı, devletimiz gereğini yapmaktadır. Sınırlarımız içerisinde ve sınır ötesinde hainlerle mücadele eden güvenlik güçlerimiz için dua ediyoruz. Allah onlara güç versin, milletimizin birlik ve beraberliğini daim eylesin. Böylesi bir dönemde siyasi görüşlerin bir kenara itilmesi, söz konusunun vatan olduğu bugünlerde, geri kalanların teferruat olarak görülmesi gerekmektedir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konudaki azim ve kararlığını destekliyoruz. Millet olarak arkasında olduğumuzu dile getiriyoruz” diye konuştu. Başkan Taşçı’nın konuşmasının ardından, birbirinden değerli isimlerin adları, Atakum İlçesindeki cadde ve sokaklara verildi.


121 |


Mine AKTAŞ Yaşam Danışmanlık Merkezi Kurucu & Yöneticisi Uzman Klinik Psikolog

KISKANÇLIK SEVGİDEN Mİ?

T

122 |

elefonu meşgul, tabletle sürekli ne yapıyor, whatsappta çevirimiçi ama bana yazmıyor, şu karşıdan gelen kadının bacaklarına mı baktı, telefonundaki bu mesaj da neyin nesi? Okul zamanından kalma fotoğrafta o yanındaki yabancı da kim? Bana hiç bahsetmemişti? Niye mesajlarıma geç cevap veriyor? Aradığımda niye daha sonra görüşürüz dedi? Psikolojideki geleneksel yaklaşıma göre, 'kıskançlık' insanın yapısında doğuştan var olan bir durum değil, aksine sonradan öğrenilen bir şey. Herkesin hayatı boyunda birçok kez karşı karşıya kaldığı bir duygu durumu. Kıskançlık genellikle bazıları için kamçılayıcı ve itici bir güç olarak görülse de aşırı kıskançlık hem kıskançlık gösteren kişiyi hem de karşı taraftaki kişiyi çaresiz bırakabiliyor. Ayrıca psikolojideki geleneksel anlayış kıskançlığı güvensizliğe de bağlar. Çoğu sevgili ise aşkın yoğunluğuna. Biz psikologlar, kıskançlığın aşırısının ciddi bir rahatsızlık olduğunu söylüyoruz ama flörtçüler işin tuzu biberi diyor. Kıskançlık ne zaman tuz, biber, ne zaman hastalık? Kıskançlık hem sahip olduğunu yitirebileceği (başkalarına kaptıracağı) hem de başkalarının sahip olduğuna kendisinin de sahip olması gerektiği düşünüldüğünde hissedilebilen bir duygudur.

Bazen günlük yaşamın bir cilvesi olarak gelip geçici biçimde, bazen de yaşamı alt üst edecek biçimde, bazen yersiz yere ortada hiçbir neden yokken bazen de gerçek bir tehdit ya da yitim söz konusu olduğunda yaşanır. Bilen bilir, ya da herkes bilir; kıskançlık ürkütücüdür. İnsanın içini yer bitirir. Birinden şüphe duymak insanı korkutur. Bir rakibin ya da rakibenin varlığından kuşkulanır, onu kaybetmekten korkarsınız. Bunu ona itiraf da edemezsiniz çoğu zaman. Boğazınızda konuşmanızı engelleyen kocaman bir lokma vardır, mideniz bulanır, kafanız karmakarışıktır. Gider gelirsiniz düşünceleriniz arasında. Sanki içinizde iki kişi vardır ve onları susturamazsınız.

İleri safhalarda artık kendinize engel olamamaya başlarsınız ve telefonlar dinlenir, defterler karıştırılır, bilgisayardaki kayıtlar okunur. Bir nev'i casus olunur kısaca. Kendinize de şaşarsınız. Ayıpladığınız şeyleri yapmaya başlarsınız. Aslında neredeyse herkesin hissettiği bu ortak bulanıklık duygusu, insan doğasının bir parçası olarak görülebilir. Tıpkı kızgınlık, öfke, umut, üzüntü gibi. Bu, hayvanların kendi alanlarını korumak için içgüdüsel olarak mücadele etmesine benzer. İnsan da "kendisine ait" birini başka birine kaptırmama kaygısındandır.


İlişkinizde "Neredesin?", "Kiminle konuşuyorsun?", "Kiminle mesajlaşıyorsun?", "Neden onunla görüşüyorsun?" gibi sorular çok sık soruluyorsa dikkatli olmalısınız. Kıskançlık genellikle bazıları için kamçılayıcı ve itici bir güç olarak görülse de aşırı kıskançlık hem kıskançlık gösteren kişiyi hem de karşı taraftaki kişiyi çaresiz bırakabiliyor. Aşırı kıskanmayı sevginin bir yolu olarak görmemeli tam tersine sevgiyi yıpratan bir unsur olarak değerlendirmeliyiz. Tabi ki dozunda olduğunda kıskançlık zararlı değildir ama abartıldığında sevgi gibi yapıcı bir duygunun zıddı haline gelebileceği unutulmamalıdır. Kıskanmak ve kıskanılmak istemiyorsanız size acil bir reçete: Size yapılmasını istemediğiniz hiçbir hareketi sevdiğinize yapmayınız! Uzun vadeli ve sağlıklı bir ilişkinin anahtarı, alınan her nefesi ve atılan her adımı sürekli şüpheci bir yaklaşımla takip ve kontrol etmek değil, iki tarafa da oldukları gibi olabilmeleri için gerekli alanı bırakmaktır.

Biz psikologlar, kıskançlığın aşırısının ciddi bir rahatsızlık olduğunu söylüyoruz ama flörtçüler işin tuzu biberi diyor. Kıskançlık ne zaman tuz, biber, ne zaman hastalık?

123 |

Her insanda az veya çok kıskançlık duygusu vardır. Çoğumuz için kıskançlık, nabzımızda, soluğumuzda hissettiğimiz bir duygudur. O anı yaşayanlar bilir, insan sanki kilometrelerce koşmuş gibidir. Ya da küçücük bir odada kapatılmış, eliniz kolunuz bağlanmış gibidir. Nefes alamazsınız doya doya. Kıskançlık bir hastalık değildir, aksine dozunda olan kıskançlık normaldir ve sevginin bir göstergesi olarak kabul edilir. Anormal kıskançlık ise yıkıcı bir saplantıdır ve tedavi edilmesi gerekir. Kıskançlığın temelinde genellikle ilişkiyi kaybetmekten korkmak ve bunu hayal etmek olabilir. Bu da kişilerin özgüven eksikliğinden kaynaklanan bir sorun olarak kabul edilir. Kıskançlığın patolojik hale geldiği durumlarda ise hastalar bir hayli zorlanabilir. Çünkü aşırı kıskançlık adaptasyonu bozar, depresyona sürükler ve yetersizlik duygusunu hissettirir. Kıskanç bir insanı tehdit eden sadece hemcinsleri değildir. Herkese ve her şeye şüphe ile yaklaşan bir insan sevdiği kişinin bulunduğu her ortamı ve yanında yokken karşılaştığı her insanı da rakip olarak görür; iş yeri, spor salonu, dostlar, akrabalar... Kıskançlık, başka bir insanın davranışlarını ve seçimlerini kontrol etmek, manipüle etmek ve sınırlamaya çalışmaktır. İlişkinizde "Neredesin?", "Kiminle konuşuyorsun?", "Kiminle mesajlaşıyorsun?", "Neden onunla görüşüyorsun?" gibi sorular çok sık soruluyorsa dikkatli olmalısınız. Bunlar, önemsiz bir sorudan ziyade tehdit olarak hissedilen durumları ortadan kaldırmaya çalışmak için kurgulanan senaryolardır ve uzun vadede huzurunuzu kaçıracaktır. Kıskançlık çok aşırıya varmışsa, bu kişiler aşırı gururlu ve geçimsizdirler. Kendini üstün görür, şüpheci ve evhamlı davranırlar. Her şeyden olmadık anlamlar çıkarırlar. Bazen o kadar ayrıntılı düşünürler ki ve öyle kurgular oluştururlar ki bunun şaşkınlığını günlerce atamazsınız üzerinizden. Bu da birçok olumsuz sonuca temel hazırlar. Kişi bu durumdan kurtulmak istediğinde öncelikle buna sebep olan nedenleri bulmaya çalışmalıdır. Bu nedenler çoğu kez sadece kişinin içinde kaldığından dolayı çözümlenemez. Bu yüzden kişi karşısındakine onu rahatsız eden şeyleri anlatmalıdır. Böylelikle kişi belki de kendi inandığı şeyin nedensiz olduğunun farkına varabilir.


124 |


125 |


126 |


Başarılı müzik adamı

Başarılı müzisyen Sinan Akçıl, Türkiye'nin en ünlü besteci ve söz yazarlarından biriyken, ünlü sanatçılarla düet yaparak müzikseverlerle buluştu. Sayısız isme şarkı veren Akçıl, hayranlarının gözlerinin içine bakarak şarkılarını söylemek istedi ve birbirinden önemli solo çalışmalara imza attı. Dillere pelesenk olan şarkıları ile gönüllere taht kuran başarılı müzik adamı Sinan Akçıl ile Samsun konseri öncesinde buluştuk ve bestelerinden şarkılarına, yeni projelerinden aşka kadar her şeyi konuştuğumuz keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

127 |

Mehtap YILDIZ


HABERHAYAT: Samsun’a hoş geldiniz. Nasıl buldunuz Samsun’u? SİNAN AKÇIL: Samsun’a üçüncü gelişim. Bir kez üniversite bir kez de özel bir yerde konser yapmak için gelmiştim. Her seferinde aynı mutluluk. Bir kez 19 Mayıs’ta geldim. Çok özel bir gündü. Solo Türk’ün jet gösterisi vardı. Gerek gösteride gerekse Bandırma Gemisi’ni gezdiğim zaman çok duygulandım. Tarih kokan, gelişmekte olan muhteşem bir şehir Samsun. HABERHAYAT: Nasıl gidiyor hayat? Şu sıralar neler yapıyorsunuz? SİNAN AKÇIL: İyi Değilim klibini çektikten sonra birkaç şarkı vardı Ebru Gündeş’e verdim. Ajda Pekkan’a şarkı yaptım. İbrahim Tatlıses söyleyecek bir şarkımı. Onları yaptıktan sonra kendi albümümle ilgili düşüncelerim var. Serdar Ortaç’la birlikte yeni bir şarkı yaptık. Kendisi Samsun’a selamlarını iletti. Mustafa Ceceli’ye Simsiyahım diye bir şarkı yaptım. HABERHAYAT: Sayısız isme şarkı verdiniz ve birçoğu hit oldu. Sonrasında albüm çıkardınız. Bu kararı nasıl aldınız? SİNAN AKÇIL: 50 metrekare alan içinde şarkılarımı yapıp, müzikseverlerin ilk dinlediklerindeki o duyguyu görememek, halkın tepkisini sadece radyolardan takip etmek beni rahatsız etti. Ne olursa olsun şarkılarımı insanların gözleri parlarken kendim söyleyeceğim, dedim. Sevenlerimle aramda daha çok bağ oluştu. Aslında mutfaktan salona geçtim diyebilirim. Ama mutfak her zaman geçerli, duruyor benim için.

128 |

HABERHAYAT: Müzisyen bir ailede büyüdünüz. Bu durum müzik yolculuğunuzu nasıl etkiledi? SİNAN AKÇIL: Genetik olarak çok rahattım. 3-4 yaşından beri sanki Allah bana bu yolu açmış gibi hissettim ve hep o yolda gittim. Fransız lisesini okurken bile o okulu bir külfet, müziğe engel olarak görüyordum. Tek bir hedefim oldu. Beni seven herkese, genç arkadaşlarıma, hangi dalı seçerlerse seçsinler tek bir hedef koymalarını ve ne olursa olsun o hedefte ilerlemelerini ve çok başarılı olmalarını tavsiye ediyorum.

Bandırma Gemisi’ni gezdiğim zaman çok duygulandım. Tarih kokan, gelişmekte olan muhteşem bir şehir Samsun.


HABERHAYAT: En son Yüzyılın Aşkı çalışmanızı müzikseverlerin beğenisine sundunuz. Nasıl geri dönüşler aldınız? SİNAN AKÇIL: Çok güzel geri dönüşler aldım. 50 milyona doğru ilerliyor. Serdar’la güzel bir sinerji oldu. Sonra İyi Değilim’e klip çektik Ferah Zeydan’la. İnsanlar çok sıcak baktılar, sevgi dolu karşıladılar. Youtube’da izlenme oranlarımız çok yüksek çıktı. Her yaz başı mutluluk verici bir şarkı yapmaya çalışıyorum.

En son Mustafa Ceceli zor bir dönemden geçiyordu Simsiyah şarkısı ona iyi geldi, ilaç oldu. İrem Derici zor bir dönemden geçiyordu, Kıymetlim şarkısı ona ilaç oldu. Ajda Pekkan pop müziğine bir süre ara vermişken Arada Sırada ona iyi geldi. Onlar mutlu oldukça ben daha çok mutlu oluyorum. Benim söylememden çok daha değerli, onların söyleyip mutlu olması.

HABERHAYAT: Şarkılarınızı oluştururken nelerden besleniyorsunuz? SİNAN AKÇIL: Duygusal beslenmede kendimi kısıtlamıyorum. Etkilendiğim olaylar, yaşadıklarım veya gözlemlerimden oluşuyor şarkılar. Hiçbirinin içinde sahte bir duygu yok, hepsi gerçek. Sevdiğim kişinin yüzüne ne söylüyorsam şarkıya da onu yazabiliyorum.

HABERHAYAT: Konserler, müzik çalışmaları, turneler… Bu yoğunluğun altından nasıl kalkabiliyorsunuz? SİNAN AKÇIL: Fırat Tutuk adında bir arkadaşım var. Konserlerden sonra onunla playstation oynayıp, 5-6 gol atma huyum vardır. Stresimi atıyorum böylelikle. Kendi özel dünyamda ise bir sonraki konserin veya işimin enerjisine kadar kendimi nadasa çekiyorum. O heyecan kaldığı yerden aynen devam ediyor.

HABERHAYAT: Bu başarıyı bekliyor muydunuz? SİNAN AKÇIL: Ben bekliyorum da annem beklemiyordu. ‘Artık ödül getirme her yer toz içinde’ diyor. Ondan da tekrar özür diliyorum sizin aracılığınızla tekrar. Beklemiyordum da umut ediyordum. Umut beklemenin yarısıdır. Önce umut ediyorsun, hayal kuruyorsun, gerçekleşince de şükrediyorsun. 129 |

HABERHAYAT: Şarkı vereceğiniz isimleri neye göre belirliyorsunuz? SİNAN AKÇIL: Şarkı kendi kendine beni bu kişi söyleyecek diyor bana. O kişiyi arıyorum. Bulduktan sonra da “Sana bir şarkı yaptım” diyorum ve sonra meç oluyor. Kafamda önce çalıyor şarkıyı hangi kişinin söyleyeceği. Şarkılarımı verdiğim kişilerin hepsi arkadaşlarım. Şarkı vereceğim kişinin canı sıkkınsa onu mutlu etmek için şarkı söylüyorum. Çok mutluyken mutluluğunu arttırmak için. Onların da hayatlarına göre seçtiğim şarkılar oluyor.


Her yaz başı mutluluk verici bir şarkı yapmaya çalışıyorum. HABERHAYAT: Peki, fit görünümünüz için neler yapıyorsunuz? SİNAN AKÇIL: Neler yapamıyorsunuz diye sorsanız daha uygun olur. Çok iştahlı bir çocuğum ama çok az yiyorum. Mesela; buraya geldiğimde Samsun’un meşhur pidesini, simit ve balığını yiyorum. Samsun’a gelmediğim günlerde de diyet yapıyorum. Her gün mutlaka spor yapıyorum. HABERHAYAT: Genç kızların sevgilisi Sinan Akçıl evlenmeyi düşünüyor mu? SİNAN AKÇIL: Evlenmene Bak diye bir şarkı yazmıştım İrem Derici’ye. Şarkı, “Ben gidiyorum sen evlenmene bak” diyor. Bu şarkı gerçeğe dönüşmez ama kısa sürede evlilik düşüncem yok. Çünkü ben zaten mesleğimle ve beni seven insanlarla evlilik kadar kutsal bir bağ yaşıyorum. Ama günü gelince ben de evlat sahibi olmak istiyorum. HABERHAYAT: Son olarak neler söylemek istersiniz? SİNAN AKÇIL: Sevenlerime, hayranlarıma sevgilerimi gönderiyorum. Hepsini çok seviyorum. Verdikleri değer için onlara şükrediyorum. Onları utandırmayacak şekilde karşılarında olmaya devam edeceğim inşallah. Lütfen, her zaman beni desteklemeye devam etsinler. Çünkü onların hepsini çok seviyorum. Tek farkımız, onlar bana söyleyemiyorlar ama ben onlara sizin vasıtanızla söyleyebiliyorum.

HABERHAYAT: Başarınızı birbirinden önemli ödüllerle taçlandırıyorsunuz. Geçtiğimiz günlerde Daf Bama Müzik Ödülleri töreninde ‘En İyi Türk Erkek Pop Artisti’ ödülünü kazandınız. Neler hissediyorsunuz? SİNAN AKÇIL: Ödüller benim için çok önemli, özellikle de yurt dışındaki ödüller. Hamburg’ta gerçekleşen Daf Bama Müzik Ödülleri töreninde 30 binden fazla oy alarak, ‘En İyi Türk Erkek Pop Artisti’ ödülünü kazandım. Müslüman bir Türk genci olarak bir konuşma yaptım ve Avrupalıların arasında ayakta alkışlandım. “Ezilmeyin, başınızı dik tutun” dedim. Sözlerim büyük beğeni topladı. Milli ve dini duyguları ön planda tuttuğumuz bir ödül töreni oldu. Mutluyum.

130 |

HABERHAYAT: Oyunculukla ilgili bir kariyer düşünüyor musunuz? SİNAN AKÇIL: Bir sinema filmi yapacağız, artık zamanı geldi. Güzel bir proje. BKM oyuncularıyla birlikte yapabiliriz. Bunu deneyen bazı popçu arkadaşlarımız oldu tabii ki. Başarılı olan da var başarısız olan da. Ama en azından denediler. Ben de kendi şansımı denemek istiyorum. Çok seviyorum beyaz perdeyi. Kendimi orada görmek istiyorum. Dizi film yapmaya vakit yok. Çünkü dizi filmler çok yoğun çalışma gerektiriyor. Ama sinema filmi yapmak istiyorum.

Hamburg’ta gerçekleşen Daf Bama Müzik Ödülleri töreninde 30 binden fazla oy alarak, ‘En İyi Türk Erkek Pop Artisti’ ödülünü kazandım. Müslüman bir Türk genci olarak bir konuşma yaptım ve Avrupalıların arasında ayakta alkışlandım.


Sevdiğim kişinin yüzüne ne söylüyorsam şarkıya da onu yazabiliyorum.

. .. A D IN K K A H IL Ç K A N A İN S

131 |

Sting En sevdiğim müzisyen… Onno Tunç … … ı kıc En sevdiğim şar ...By Your Side En sevdiğim şarkı …… ti ….Kolonya Cumhuriye En sevdiğim film …… zler Sö zel Gü an d a’ ….Mevlan En sevdiğim kitap…… …..Evim En sevdiğim mekan… a taşımak ….Başarılarımı dünyay … … lim En büyük haya …...İstanbul En sevdiğim şehir…… ……Lahana sarması En sevdiğim yemek…


Samsun’da modanın kalbi Simay’da atıyor Samsun’da modanın kalbinin attığı adres Simay Moda, birbirinden şık abiye tasarımları ile göz kamaştırıyor Birbirinden şık abiye kıyafetleri ile hayranlık uyandıran Simay Moda, Samsun’da modanın öncüsü olmaya devam ediyor. Göz kamaştıran abiyelerin yanı sıra şıklığı bütünleyen çanta çeşitleri ve günlük kıyafet ürünleri ile de hizmet veren Simay Moda, kadınların şıklığına şıklık katıyor.

132 |

10 BİN ÇEŞİT ÜRÜN

7 yıldır en şık abiyeleri Samsunlularla buluşturduklarını söyleyen işletme sahibi Müberra Beyaz Kılıç, “Simay Moda olarak, 4 şubemiz ve 10 bin çeşit ürünümüzle hizmet veriyoruz. Büyük beden abiyelere yer verdiğimiz işletmemizde, günlük giyim çeşitlerimiz de bulunmaktadır. Farklı modelleri müşterilerimize sunabilmek için, Samsun’la çalışmayan firmalarla çalışıyoruz. Ürünlerimizi Ankara, İstanbul ve İzmir’de yer alan firmalardan getirtiyoruz. Bazı firmaların Samsun’daki bayiliğini yapıyoruz. Özellikle tasarım ürünlere imza atan firmalarla çalışıyoruz” dedi.

Müberra Beyaz Kılıç


YÜZDE 50 İNDİRİM FIRSATI

Abiye ve günlük kıyafetlere yer verdiğimiz işletmemizde, çanta çeşitleri ile de hizmet vermeye başladık.

Yüzde 100 müşteri memnuniyeti ilkesi ile çalıştıklarını vurgulayan Müberra Beyaz Kılıç, “Abiye ve günlük kıyafetlere yer verdiğimiz işletmemizde, çanta çeşitleri ile de hizmet vermeye başladık. Çanta modellerimizle ürünlerimizi bütünleştiriyor, şık kombinler ortaya çıkıyoruz. Şu an net yüzde 50 indirim uyguluyoruz. Ayrıca tüm özel günlerde de indirimlere yer veriyoruz. Bizi tanıyan, farkımızı bilen özel müşteri grubumuz var. Henüz Simay Moda farkını yaşamamış müşterilerimizi mağazalarımıza bekliyoruz” şeklinde konuştu.

ÖZLEM YILDIZ TASARIMLARIMIZI TANITTI

Simay Moda olarak Samsun 2. EV’leniyoruz Fuarı’nda açtığımız stantta birbirinden şık abiyeleri ziyaretçilerle buluşturduk.

133 |

Geçtiğimiz günlerde Samsun 2. EV’leniyoruz Fuarı’na katıldıklarını belirten Kılıç, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü: “Simay Moda olarak Samsun 2. EV’leniyoruz Fuarı’nda açtığımız stantta birbirinden şık abiyeleri ziyaretçilerle buluşturduk. Fuarda, ünlü sunucu ve manken Özlem Yıldız’ı ağırlamanın mutluluğunu yaşadık. Özlem Yıldız, fuara özel olarak hazırladığımız abiye kıyafetimizi ve yeni sezon ürünlerimizi tanıttı. Simay Moda olarak kendisini ağırlamaktan ve kıyafetlerimizi taşımasından gurur duyduk” dedi.


Puşide Samsun'da işleniyor 29. Osmanlı Padişahı ve 108. İslam Halifesi IV. Mustafa Baş kısmında Osmanlıca olarak kime ait olduğu, hangi yılda vefat ettiği, hangi dönemlerde sultan olduğu ya da hangi hanedana Han'ın türbesinin puşidesi Samsun’da işleniyor

S

amsun Olgunlaşma Enstitüsü, 1,5 yıldır Sultan IV. Mustafa Han'ın sandukasının örtüsünü (puşide) işliyor. İstanbul Beylerbeyi Olgunlaşma Enstitüsünün öncülüğünde başlatılan ‘Osmanlı padişahlarının puşideleri yenileniyor' projesinde Samsun’un da aralarında bulunduğu 11 Olgunlaşma Enstitüsü görev alıyor. Projede Samsun Olgunlaşma Enstitüsü 1,5 yıldır Padişah IV. Mustafa'nın sandukasının puşidesi üzerinde çalışıyor. Ekip, 15 metrelik kadifenin üzerine altın sarısı sim iplikle, baş kısmına IV. Mustafa Han'ın doğum tarihi, babasının ismi, padişahlık yaptığı dönem ve ölüm tarihini ilmek ilmek işliyor.

134 |

MUHAFAZA ALTINA ALINACAK

Yapımı devam eden puşide hakkında bilgiler veren Samsun Olgunlaşma Enstitüsü Müdürü Fatma Arslan, "Maraş işi atölyesinde IV. Mustafa’nın türbesinin puşidesini işliyoruz. IV. Mustafa, 29. Osmanlı Padişahlarındandır. Bu puşideyi yapma kararı verdiğimizde öncelikle İstanbul’a giderek saha araştırmasını yaptık. Türbede bulunan puşideyi inceledik. Puşide geleneği, Türklerde Selçuklu döneminden beri devam ediyor. Türkler, yüzyıllardır önemli bir kişi vefat ettiğinde bu zatın sandukasına puşide dediğimiz örtü örterler. Puşide projesi, Cumhurbaşkanlığımızın ve Emine Erdoğan Hanımefendinin koordinesinde yürütülüyor. Projenin lansmanı da gerçekleştirildi. Puşideler, eskiyen türbelerin üzerinden alındıktan sonra Topkapı Sarayı’nda muhafaza altına alınacak. Puşideleri alınan türbelerdeki sandukaların üzerine 11 Olgunlaşma Enstitüsü'nde hazırlanan yeni puşideler örtülecek. Puşideler 3 kısımdan oluşuyor. Bunlar baş, gövde ve ayak kısmından oluşuyor.

mensup olduğu gibi kimlik bilgileri yer alıyor" dedi.

2 YILDA TAMAMLANACAK

Şu ana kadar 1,5 yıldır puşideyi işlediklerini ve 2 yılda bitirmeyi hedeflediklerini ifade eden Arslan, "Puşidelerin yapımları genelde saray tarafından ya da kişilerin kurduğu vakıflar tarafından gerçekleştirilmiş. 400-500 yıl önceye dayanan bu gelenek, puşidelerin yıpranmasıyla ülkemizde tekrar gün yüzüne çıkmış ve enstitüler tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Her puşide bir sanat eseri değerinde. Çünkü hiçbir şekilde bu işe makine değmez. Eğitici arkadaşlarımız yaklaşık 1,5 yıldır IV. Mustafa’nın puşidesini işliyor. Tahmini olarak 2 yılda tamamlamayı planlıyoruz. Bizim yaptığımız puşidenin çok ağır bir deseni var. Günümüz teknolojisinde sim ipleriyle işlemlerimizi gerçekleştiriyoruz. Hem geleneğimize sahip çıkmak anlamında hem de kültürümüzü devam ettirmek anlamında önemli bir iş yapıyoruz. Aynı zamanda geçmişi de gelecekle buluşturuyoruz. Puşidenin yapımına başlamadan önce, öğreticilerimiz 2 ay boyunca el alıştırması yaptı. Herkes Maraş işi yapsa bile, tekniklerinin birbirleriyle aynı olması için alıştırma süreci geçirdiler. Puşideyi geç bitirmemizin bir nedeni de Samsun’da geleneksel Maraş işi yapabilen ustaları bulamıyorduk. Puşidenin yapımında 15 metre kadife kumaş kullanıldı. Binlerce metre de sim iplik kullanıldı. Ekibimizden yorulup ayrılanlar da oldu. Arkadaşlarımız günde en az 8 saat işleme yapıyorlar. Mesai kavramını göz önünde bulundurmadan elimizden geldiğince daha fazla işlemeye gayret ediyoruz" diye konuştu. Puşide, İstanbul Bahçekapı'da bulunan Abdülhamit Türbesi’nde bulunan Sultan IV. Mustafa Han'ın sandukasına örtülecek. Puşide, baş, ayak ve 2 adet gövde olmak üzere 4 parçadan oluşuyor.


135 |


Sevilen oyuncu

Ebru Kural

Levent Kırca- Oya Başar Tiyatrosu ile oyunculuk hayatına adım atan Ebru Kural, ardından televizyon programlarının klasikleri arasına girmiş olan ‘Olacak O Kadar’ kadrosunda yer aldı. Yıllardır tiyatro oyunlarıyla oyunculuk yolculuğuna devam eden sevilen oyuncu Kural ile tiyatroya ve oyunculuğa dair keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Mehtap YILDIZ

Eskiden yerleşik tiyatrolara seyirciler gelirdi şimdi tiyatrolar seyirciye ulaşmak için her ilçede oynamaya çalışıyor. HABERHAYAT: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? EBRU KURAL: 1971 yılı Samsun doğumluyum. 4 yaşındayken babamın işi nedeniyle İstanbul’a gelmişiz. Babam serbest meslek sahibi, annem ise ilkokul öğretmeni. İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat Fakültesi mezunuyum. Üniversite birinci sınıfta, Oya Başar-Levent Kırca Tiyatrosu kadrosuna, Gereği Düşünüldü adlı oyuna dansçı olarak katıldım. Oya abla ve Levent ağabeyin isteğiyle kadroda oyuncu olarak devam ettim. Hem tiyatroda hem Olacak O Kadar adlı televizyon programında oyunculuk yaptım. Bu arada üniversiteden mezun oldum ama artık hayatım oyunculuk olmuştu. Olacak O Kadar seti bir okuldu ama ben yine de tamamlayıcı bir eğitim almak istedim. Oya ablamın da desteğiyle Marmara Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü’nde master yaptım. Şu anda evli ve iki çocuklu bir anneyim.

136 |

HABERHAYAT: ‘Olacak O Kadar’ gibi efsane bir programda uzun yıllar çalıştınız. Yeniden tiyatro yapmak istiyor musunuz? EBRU KURAL: Aslında Oya Başar-Levent Kırca Tiyatrosu sonrası pek çok tiyatroda rol aldım. Hepsi keyifli anlar olarak yer aldı hayatımda. Tabii ki bundan sonra da uygun projelerde yer almaktan mutluluk duyarım. Oyunculuk bugün yapılıp yarın bırakılabilecek bir meslek değil, bir hayat biçimi. Herhangi bir projede yer almadığınız dönemde de bir beslenme süreci oluyor. Gözlemleriniz, hayat tecrübeleriniz yenileniyor.

HABERHAYAT: Türkiye’deki tiyatrolar hakkında neler düşünüyorsunuz? EBRU KURAL: Tiyatro yapması zor bir ülkede yaşıyoruz. İçerik malzememiz bol, seyirciyle buluşmaya çalışmamız zor. Yurt dışında bir tiyatroya gittiğinizde, kapıdaki kuyruğu görünce gıptayla bakıyorsunuz. Oysaki birbirinden değerli, donanımlı o kadar çok tiyatro oyuncumuz var ki. Bu aralar tiyatroya biraz daha ilgi gösteren bir seyirci kitlesi var. Bu da çok memnun edici. Eskiden yerleşik tiyatrolara seyirciler gelirdi şimdi tiyatrolar seyirciye ulaşmak için her ilçede oynamaya çalışıyor. Hep bir koşuşturma hep bir hayat gailesi var. Ama tiyatroya ilginin arttığını düşünüyor daha da artacağını inanıyorum. HABERHAYAT: Bu sektörde kadın ve anne olmanın zorluklarını yaşadınız mı? EBRU KURAL: Kadın olarak ayrıştırmamak lazım. Toplumda insan olmanın pek çok zorluğu var. Hepimizin empati kurması ve bencilliklerden sıyrılması gerek. Bu yüzyılda daha gelişmiş olmamız gerekirken hala kadını ve çocuğu korumaya çalışmak zorunda kalıyoruz. Maalesef, etrafımız gerek fiziksel gerek psikolojik şiddetle dolu. Eğitimin bu noktada çok önemli olduğunu düşünüyorum. Toplum olarak geliştirilmek zorundayız. Bunu da küçük yaştan itibaren başlayıp yaşam biçimi haline getirmeliyiz. Özellikle erkek çocuk annelerinin, çocuklarını büyütürken büyük bir sorumluluğu olduğuna inanıyorum.


HABERHAYAT: Oyuncu olmasaydınız ne yapardınız? EBRU KURAL: Oyuncu olmasaydım eğitimci olmak isterdim. Aslında iktisat bölümü mezunuyum ama insan yaş aldıkça eğitimin ne kadar önemli olduğunu daha farklı deneyimliyor. Birilerine bir şeyler öğreterek yardım etmek isterdim. Bu alanda da daima kendini geliştirmek gerekiyor tıpkı oyunculuktaki gibi. HABERHAYAT: Genç oyunculardan beğendikleriniz var mı? EBRU KURAL: O kadar keyifle izlediğim yetenekli isimler var ki hepsi birbirinden başarılı. Özellikle birkaç isim söylemek haksızlık olur. HABERHAYAT: Birlikte çalışmayı istediğiniz isimler var mı? EBRU KURAL: Birlikte çalıştığım ya da çalışacağım her isim benim için çok kıymetli. Her bir oyuncu ayrı bir değerdir. Herkesin kumaşı farklı, deneyimlenip paylaşacak o kadar çok rol var ki. Bu yüzden isim telaffuz edip ayrım yapmak istemiyorum.

Toplumsal bilincin oluşması yine bizlerin ellerinde. Gerek psikolojik gerekse fiziksel şiddet gördüğümüz her yerde sesimizi çıkaralım, susmayalım, etrafımıza da sessiz kalmayalım! Biz susmayalım ki çocuklarımıza da susmamayı öğretelim. Kendilerine yapılan her türlü suistimali haykırmalarını öğretelim. Kadına, çocuğa, hayvana ve her türlü canlıya saygı duyan, empati duyan bireyler yetiştirelim ve sevgiyi öğretelim. HABERHAYAT: Son olarak neler söylemek istersiniz? EBRU KURAL: Keyifli sohbet için çok teşekkür ederim. HaberHayat’a emek veren herkesi kutluyorum. Tüm kadınlarımızın dünya kadınlar gününü bir kez daha tebrik ederim.

HABERHAYAT: Oyuncu olmak isteyenlere neler tavsiye edersiniz? EBRU KURAL: İster oyuncu ister başka bir meslekte olsun, naçizane söyleyebileceğim en önemli şey, “Ne yaparsan yap, aşk ve sevgi ile yap. Yaptığınız işte mutluysanız, o mutluluk bir dalga gibi yayılır etrafınıza” demek olur. Ayrıca iyi bir oyuncu olmak için amatör ruhumuzu kaybetmeden profesyonel iş çıkarmaya gayret etmeliyiz. HABERHAYAT: Güzelliğinizden hiçbir şey kaybetmiyorsunuz. Güzellik sırlarınız neler? EBRU KURAL: Öncelikle böyle gördüğünüz için çok teşekkürler, çok zarifsiniz. Hayata pozitif bakmaya çalışmamdan olabilir. Toplum olarak gülmeyi unuttuk. Benim en büyük şansım etrafımda beraber gülebileceğim ailemin ve ailem dediğim dostlarımın olması. Gülmenin gençleştirdiği bilimsel olarak kanıtlanmış.

137 |

HABERHAYAT: 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne özel, kadınlara ve tüm topluma vermek istediğiniz bir mesaj var mı? EBRU KURAL: Tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun. İster evde, ister işte, isterse de sokakta mücadele veren tüm kadınlarımız; dünya kadınların emeği ile güzelleşir.


STEAK!

HOUSE

et alırken nelere dikkat etmeK GEREKİR? Etten ne kadar anlarsınız? Ya da kasabınıza et almaya gittiğinizde size verdiği ete ne kadar güvenebilirsiniz? Evet, istediğiniz eti bulup almak günümüzde oldukça zor, hele günümüzde ithal etin de artmasıyla birlikte kaliteli et bulmak oldukça zorlaştı. Bu yazımda size vereceğim ipuçlarını kullanarak kasabınızdan et alırken daha bilinçli olacaksınız ve etin kalitesini ilk görüşte anlayabileceksiniz.

Doğan ÜYÜK Et Atölyesi Kebap&Steakhouse İşletmecisi

Öncelikle et alma amacınız ızgara ya da tavada eti pişirmekse sırt kısmından çıkan parçalardan olmalı. Hayvanın en az hareket eden bölgesi olduğu için, en yumuşak et buradan çıkar. Yumuşak, yağsız ve sinirsiz bir et tercih ediyorsanız bonfile; az yağlı bir et tercihinizde kontrfile, orta yağlı ve yumuşak bir et istiyorsanız sizin için en uygun seçim antrikot olacaktır.

138 |

Et alırken çoğunlukla yağsız olması istenir. Aslında ete lezzetini veren etin içine dağılmış olan yağ dokularıdır. Bunda dikkat edilecek kısım ise, yağın etin içine ince çizgiler halinde ve sık bir şekilde yayılmış olmasıdır. Adeta mermer görünümünde olmalıdır. Kasabınıza “Yazılı et var mı?” diye sorarsanız size en güzelini sunmaya çalışacaktır. Taze et konusuna gelindiğinde ise en tazesini istemek oldukça yanlıştır. Çünkü eğer eti dinlendirmeden kullanacaksanız taze et serttir. O etin mutlaka birkaç gün dinlenmesi gerekecektir. Etin rengine baktığınızda ise canlı bir kırmızı veya biraz daha koyu bir kırmızı olması makbuldür. Kesinlikle rengi mora kaçan etleri satın almayın. Ete dokunduğunuzda ise et sıkı olmalı, kendini salmamış olmalı. Eğer sıktığınızda sakız gibi dağılıyorsa, o eti pişirdiğinizde sert düşebilir ve istediğiniz lezzeti alamayabilirsiniz.

Eğer az ve ya orta pişkin et seviyorsanız etinizi bir parmak kalınlığında dilimletin, çok pişmiş seviyorsanız da ince ince dilimlemesini isteyin. Etinizi dövmesine izin vermeyin, etinizin dövülmesiyle birlikte suyu, lezzeti ve vitamini gitmiş olacak, size posası kalacaktır. Eğer kasabınızdan kıyma alacaksanız. Hazır kıyma almak yerine istediğiniz eti seçin ve o eti size çekmesini isteyin. Etinizi çekmeden önce kıyma makinesinin ağız kısmını almasını rica edin. Çünkü sizden önce çekilen etten kalan kısımlar makinenin aynasında kalmış olabilir. Eğer amaç eti direk olarak pişirmek değil de etli yemek yapmaksa, nispeten pahalı olan sırt bölgesinin yerine tranç da kullanabilirsiniz. Uzun süreli pişirilecek olan tava ve fırın yemeklerinde istediğiniz sonucu almanızı sağlayacaktır. Son ipucu ise her zaman aynı kasaptan alışveriş yapın ve kasabınızla iyi geçinin!


139 |


Meral KIVIRCI Kurumsal İletişim Müdürü

Kadın ve Demokrasi Derneği ( KADEM )Samsun Temsilcisi

FARKLILIKLARDAN DOĞAN ZENGİNLİK İş Yaşamında Kadın ve Erkek

Kadın çalışan olmak, kariyerinde ilerlemek, kadın yönetici olmak... Birçok işi bir arada hatasız yürütmeyi başaran çoğu kadın için bir hayal olmaktan çıksa da, halen erkek egemen çalışma ortamında büyük mücadelelerin sonucunda elde edilen başarılar.

B

ugün farklı sektörlerden, şirketlerden ve kademelerden kadın ve erkek profesyonellere çalışma ortamında cinsiyetin etkileri sorulduğunda cevaplar büyük değişkenlik gösteriyor: "Kadın-erkek tamamen eşittir" den, "Kadınlar büyük engellerle karşılaşıyor" a veya "Kadınlara yönetimden daha fazla destek geliyor" a kadar çeşitli uygulamalar ve yorumlar ön plana çıkabiliyor. Bir gerçek var ki, her gün daha fazla kadın iş hayatına giriyor ve kariyer basamaklarını çıkıyor, daha çok söz sahibi oluyor, şirketin yönünü belirlemede etkili bir şekilde çalışıyor. Böylece, iş yerinde çeşitlilik artıyor, farklı görüşler ve iş yapış tarzları ortaya çıkıyor.

140 |

Amerika'daki Fortune 500 şirketleri içinde, 15 şirketin CEO'su kadın, üst yönetimde ise 28 kadın yönetici görev almakta. Geçen seneye göre, kadın yönetim sayısında artış var: 2008'de 12 CEO, 24 üst yönetim kadınlardan oluşmaktaydı. Bu senenin 15 CEO'su arasında, Yahoo'dan Carol A. Bartz, Avon'dan Andrea Jung, Dupont'tan Ellen J. Kullman, Xerox'tan Anne Mulcahy, PepsiCo'dan Indra K. Nooji, New York Times'dan Janet L. Robinson bulunmakta. Eve-olution şirketinin yürüttüğü 'Kadın Liderler Konuşuyor' adlı ankete göre, 650 kadın üst düzey yöneticinin çoğunluğu, kendi güçlü noktalarının ve yeteneklerinin farklı olduğunun anlaşıldığı ve takdir edildiği bir iş ortamı istiyor. Katılımcı kadınların 3’te 2’si farklı olmalarına karşın, erkeklerle eşit terfi imkanlarına sahip olduklarına inanıyor. Eve-olution CEO'su Tracey Carr'a göre, 'İK yöneticilerinin kadın-erkek eşittir, deyip, konuyu kapatması yerine, cinsiyet

farklarının farkında olup, şirketlerin açık bir politika izlemesi daha iyi sonuçlar veriyor'. Esneklik, yaratıcılık ve çözüm üretmeyi kamçılayan bu değişim, sosyal bilimciler, insan kaynakları ve yöneticiler tarafından dikkatle ele alınması gereken hassas bir konu. Kadın-erkek arasındaki profesyonel ilişkilerinden verim sağlanabilmesi için, ortak diyaloğun sağlanması ve tarafların birbirini doğru değerlendirmesi büyük önem taşımakta. Cinsiyet farklılıklarından doğan üslup ve davranış farkları, anlaşmazlıkların ve çatışmaların oluşmasına sebep olabilir. Bu tür, işyerinde başarıyı gölgeleyecek sıkıntıların yaşanmaması için, cinsiyet biliminin iş dünyasındaki yerini saptamak gerekli.

Cinsiyet farklılıklarından doğan üslup ve davranış farkları, anlaşmazlıkların ve çatışmaların oluşmasına sebep olabilir.


Kız Çocuk – Erkek Çocuk

Liderlik ve Cinsiyetler: Cinsiyet Bilimini kullanarak "İşyerinde Başarı Yaratmak" adındaki kitaplarıyla Michael Gurian ve Barbara Annis cinsiyet farklılıklarından öne çıkan davranış kalıplarını ele alıyor. Konu kimin daha iyi olduğu değil, birbirlerinden nasıl farklı oldukları. Cinsiyet bilimi, bireysel karakter özelliklerini bir kenara bırakıp, işyerinde kadın ve erkeğin davranış trendlerini gözlemliyor. Gurian bu farkları biyolojik nedenlere dayandırırken, çocukluk ve gençlik dönemlerinde öğrenme metodlarının farklılığına dikkat çekiyor. Erkek çocuklar sessiz çalışmayı severken, kızlar öğrendiklerini kelimelere dökmeyi ve netleştirmeyi tercih ederler; erkekler soyut düşünmede daha başarılı, kızlar ise, somut düşünmede öne çıkar; erkekler daha hareketliler, dikkatlerini toplayabilmek ve sıkılmamak için harekete ihtiyaç duyarlar, kızlar ise oldukları yerde konsantre olmakta büyük zorluk yaşamazlar. Çocukluktan itibaren belirginleşen bu cinsiyete özel hareket biçimleri, iş hayatında da belirleyici rol oynar. Fast Company Blog'unda James Robbins, iş dünyasındaki cinsiyet farklarından doğan üslup farklılıklarını bir yabancı dili tercüme eder titizlikte ele alıyor. Kadın erkek arasındaki farklar fiziksel farkların ötesinde değerler, yaklaşımlar ve davranış kalıplarında görülmekte. Özellikle, iletişim, problem çözmek ve stresle mücadele etmede farklar belirginleşiyor. Bu farklar cinsiyetler arası yanlış anlamalara, ön yargılara ve varsayımlara zemin hazırlıyor ve problem ortaya çıkabiliyor. Tüm bu yanlış anlaşmalarda davranışların arkasındaki temellere inmekte yarar var; kadın ve erkeğin değerleri değişik. Erkekler daha sonuç odaklı, projenin sonundaki ışığı görmek isterken; kadınlar, daha ilişki ve çalışma ortamı odaklı. Erkekler konulan hedeflerin yerine getirilmesini başarı için somut kriter olarak görürken; kadınlar o başarı sürecini ve izlenilen yolun getiri ve götürülerini daha detaylı ele alabiliyor. Güven, her ilişkinin temeli. İş dünyasında güveni oluşturan 3 ana alan var: karakter, yeterlilik ve destek. Karakter hem kadın hem de erkek için aynı önemi taşıyor ancak yeterlilik ve destek de kadın ve erkek ayrılıyor. Kadın, desteği yeterliliğinin önüne koyarken; erkek, yeterliliğe daha büyük önem veriyor. Erkeğin yeterliliğe, kadının ise desteğe verdiği önem iletişimde sergiledikleri yaklaşımlarla somutlaşır. Kadın ve erkeğin iletişim amaçları kökten farklıdır. Erkek bilgi alıp vermek için iletişime girer, çok kelime kullanmadan görüşünü bildirir. Eğer çok fazla konuşursa konuya hakim olmadığının bir göstergesi olacakmış gibi hisseder. Bu da diğer iş adamları önünde ona güven kaybettirecek bir unsurdur, yeterliliğine bir darbe oluşturur. Kadın ise, bilgi alışverişi dışında birçok konuda iletişimdedir. İlişki ve güven oluşturmakta, stres yönetiminde, duygularını ifade etmede kelimeler konusunda cömert davranarak konuşur. Karşısındakine daha duyarlı davrandığını göstermek için dolaylı cümlelere başvurabilir. 'Bir başka alternatifte şu olabilir…' veya 'Belki de bunun gibi bir çözüme gitmemiz yararlı olur…' gibi söylemler kadının karşısındakinin görüşüne saygı duyduğunu ancak başka bir strateji izlemek istediğini gösterir.

Bu bir erkek iş arkadaşına onun konuya hakim olmadığını düşündürebilir. Oysa, erkeğin direkt konuya girişi de kadına erkeğin karşısındakine gereken ilgiyi veya saygıyı göstermediğini düşündürebilir. Kısaca, iki taraf da birbirini yanlış anlar.

Farklılıkları Fırsata Dönüştürmek

Farklılıklar bir zenginlik, görüş ayrılıkları değişim için bir fırsat ve iletişim tüm bu farkların üstesinden gelen çok özel bir anahtar. CEO düzeyine gelindiğinde, başarı kriterleri ve hedefler, cinsiyeti bir kenarda bırakır konuma gelmekte. Herkesin hedefi bir; maratonu ilk sırada bitirmek. Takımını iyi tanımak, takımdaki farklı üslupların artılarından yararlanıp, güçlükleri yenmek ve sürdürülebilir bir başarı yakalamak. Kariyerde ilerledikçe, insanlar büyük resmi görmeye odaklanıyorlar. Farklılıkları bir zenginlik, görüş ayrılıklarını değişim için bir fırsat ve iletişimi tüm bu farkların üstesinden gelen bir anahtar olarak algılamaya başlıyorlar.

Erkek çocuklar sessiz çalışmayı severken, kızlar öğrendiklerini kelimelere dökmeyi ve netleştirmeyi tercih ederler; erkekler soyut düşünmede daha başarılı, kızlar ise, somut düşünmede öne çıkar; erkekler daha hareketliler, dikkatlerini toplayabilmek ve sıkılmamak için harekete ihtiyaç duyarlar, kızlar ise oldukları yerde konsantre olmakta büyük zorluk yaşamazlar. Çocukluktan itibaren belirginleşen bu cinsiyete özel hareket biçimleri, iş hayatında da belirleyici rol oynar. 141 |

Kadın ve Erkek Ayrı Dilleri Konuşur


Muhteşem organizasyonların adresi

Firuze

Organizasyon Görkemli konseptleri ile her türlü organizasyonu kusursuz bir şekilde hayata geçiren Firuze Organizasyon, en özel anları unutulmaz kılıyor

M

uhteşem organizasyonların mimarı Firuze Organizasyon; düğün, kına, nişan, sünnet, davet, kokteyl, tanıtım, okul kep törenleri ve diploma törenleri gibi birçok organizasyonu hayata geçiriyor. Birbirinden özel konseptleri adından söz ettiren Firuze Organizasyon, muhteşem organizasyonlara imza atıyor.

MUHTEŞEM ORGANİZASYONLARI HAYATA GEÇİRİYORUZ

Firuze Organizasyon hakkında bilgi veren işletme sahibi Firuze Doğan, “5 yıl önce Firuze Organizasyon’u hayata geçirdik. İlk işim bir düğün salonunun organizasyonunu yapmaktı. Salonu en güzel şekilde hazırlamak için Hollanda’ya özel malzeme getirmeye gittim. Şu anda da birçok firmada olmayan malzemeler kullanıyoruz. Malzememe, profesyonelliğime ve işçiliğime güveniyorum. Çok cazip fiyatlarla muhteşem organizasyonlara imza atıyoruz. Organizasyonların adeta ev sahibi biz oluyoruz. Misafirleri kapıda karşılamadan uğurlamaya kadar geçen sürede, her detayla yakından ilgileniyoruz. Organizasyonları kusursuz b ir şekilde hayata geçiriyoruz. Ev sahiplerine sadece anın tadını çıkarmak kalıyor” dedi.

142 |

HAYALLERİ GERÇEKLEŞTİRİYORUZ

Birbirinden özel konseptlerle organizasyon yaptıklarını belirten Doğan, “Müşterilerimizin hayal ettiği organizasyonları hayata geçiriyoruz. Yaptığımız konseptten, dansçı kızlarımızın kıyafetine kadar her türlü teferruatla bizzat ilgileniyoruz. Bizim için fiyattan çok görsellik önemli. Sunum, kalite ve konseptimizle

misafirlere kendilerini özel hissettiriyoruz. Böylesine özel bir organizasyonda ev sahipliği yapan müşterilerimiz, kusursuz birşekilde misafirlerini ağırlamanın mutluluğunu yaşıyor. Müşterilerimiz, organizasyon noktasında huzur ve güven içerisinde bizi tercih ediyor” şeklinde konuştu.

Yakın il ve ilçelere Düğün, kına, nişan, sünnet, davet, kokteyl, organizasyon hizmeti verilir tanıtım, okul kep törenleri, diploma törenleri gibi akla gelebilecek her türlü organizasyona ev sahipliği yapıyoruz.


143 |


T

ürk pop müziğinin genç yeteneklerinden Han Çelikcan "Sonsuza Kadar" şarkısı ve maxi single ile yakaladığı başarının ardından "Tek Eş" isimli yepyeni single’ını müzikseverlerin beğenisine sundu. “Tek Eş” şarkısında, sadakata giden yolda “Tek Eş”e varabilmek için bazı arayışlardan geçmeyi anlatan Han Çelikcan; özellikle yorumcu kimliği ile eleştirmenlerin dikkatinden kaçmadı. Kendi şarkılarını sıklıkla paylaşarak güçlü bir şarkı yazarı olduğunu da sergilemeye hazırlanan Çelikcan, HaberHayat’a özel açıklamaları ile sizlerle… HABERHAYAT: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Müzikle uğraşmaya ne zaman başladınız? HAN ÇELİKCAN: Doğduğumdan beri hatta doğmadan evvel de müzikle iç içeydim. Annem eczacı ama aynı zamanda çok iyi piyano çalar. Bana hamileyken ve bebekken belirli aralıklarla piyano çaldığını ve özellikle klasiklerin yanında Sezen Aksu şarkıları dinlettiğini de anlatır…

Kendimi anımsayabildiğim ilk zamanlarda ‘Bir Kedim Bile Yok’u söylediğimi hatırlıyorum. Akabinde yine çok erken yaşlarda piyano dersleri almaya başladım. Hocam aynı zamanda Samsun Belediye Konservatuvarı Çok Sesli Çocuk Korosuna da katılmamı istedi. O zamana kadar kimse sesimin güzelliğini fark etmemişti. Bu koroya katılmamla yorumculuk serüvenim başladı. Üniversite yıllarımda iç mimarlık öğrenimime devam ederken, müzik kariyerime de İstanbul TRT Gençlik Korosu, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı ve Haliç Üniversitesi Opera ve Şan Bölümünü de ekledim. HABERHAYAT: Single yapma kararını ilk ne zaman aldınız? HAN ÇELİKCAN: 2013 yılında O Ses Türkiye Yarışması’na katıldım. Yarışma sonrasında aldığım teklifler sonucunda bu kararı verdim. İlk single’ım ‘Sonsuza Kadar’ güzel bir aşk şarkısı olarak sevenlerin vazgeçilmezi oldu. Bazı TV kanallarında da sıklıkla çalındı. 2016 yılında düğünlerin şarkısı oldu. HABERHAYAT: Yarışma sizin açınızdan nasıl sonuçlandı? HAN ÇELİKCAN: Yarışma bana çok deneyim kattı. Murat Boz’un yarışma boyunca gösterdiği sıcaklığı yarışma sonrasında asla bulamadım. Single çalışmamı bitirip birkaç kez ulaşmak istediğimde yarışma öncesinde ne kadar ilişkimiz varsa sonrasında da o kadar olabileceğini anladım. Bu durum bana ‘Dante’nin Cehennem’ tanımını hatırlatır. Dante’ye göre; cehennem samimiyetsiz yakınlıktır. Kızgın mıyım? Asla! Çünkü bu tarz yarışmaların bir şov, jüri üyelerinin ve benim gibi yarışmacıların da bu şovun parçaları olduğumuzu çok iyi biliyorum. Yeni katılımcılara tavsiyem bunu akıllarından çıkarmamalarıdır.

144 |

‘Kalp gezer kaç kişiyi, ait olması gereken tek eşini, arar arar arar durur bulamaz…’ HABERHAYAT: Peki, yeni çalışmanız ’Tek Eş’in hikayesinden bahseder misiniz? HAN ÇELİKCAN: Paris’te tanıştığımız ve çok yakın arkadaşım olan Elçin ile beraber bir şarkı yaptık. İnşallah bu baharda çıkaracağız. Onun demosu için aranjörüm Sonay Yağız ile çalışmaya başladığımızda, Sonay’ın gitarında dolaştığı bir melodi bana başlangıç oldu. Neye niyet neye kısmet, diğer şarkının demosunu yapmaya başlamadan bu şarkıyı bitirdik. Sözler ve melodi adeta aktı. Şarkının hikayesi tamamen beni yansıtıyor. Aşkın son durağında tek eşli yaşama inanıyorum, onun için çok seçiciyim.


HABERHAYAT: Son dönemdeki çalışmaları nasıl buluyorsunuz, takip ettiğiniz isimler var mı? HAN ÇELİKCAN: Bu çalışmaların büyük emekler sonucunda ortaya çıktığını en iyi bilen ve takdir edenlerdenim. Onun için asla kıyaslama, beğenmeme gibi bir düşüncem olamaz. Hepsi kendi kulvarında çok güzel ve değerli isimler. Sezen Aksu, Bülent Ortaçgil, Birsen Tezer, Özdemir Erdoğan’ı yeni isimlerden ise Sema Şener ve İlyas Yalçıntaş’ı severek dinliyorum. HABERHAYAT: Son olarak neler söylemek istersiniz? HAN ÇELİKCAN: HaberHayat’ta emeği geçen herkesi tebrik ederim. Umarım okurların beğeneceği, keyifle okuyacağı bir röportaj olmuştur. Herkese sevgiler…

Her yorumcunun gönlünde yatan gibi tabii ki albüm yapmak en büyük hayalim. Ama teknolojinin geliştiği bu dönemde her şey çok hızlı tüketiliyor. Bu nedenle bir müddet daha single çalışmalarımla devam etmek istiyorum.

HABERHAYAT: Şarkının klip hikayesini ve hangi yönetmenlerle çalıştığınızı anlatır mısınız? HAN ÇELİKCAN: Birçok klibe imzalarını atan İdil Dizdar ve Said Dağdeviren’le çalıştık. İkisinin birleşen pozitif enerjilerinle güzel bir hikaye ortaya çıktı. Klipte dört ayrı tiplemeye sahip bir Han’ı oynadım. Güzel ve farklı bir deneyim oldu. Son derece natürel ve beni yansıtan bir klip olduğu için çok zevkle çalıştım. HABERHAYAT: Sektörde zorlandığınız durumlar oldu mu? HAN ÇELİKCAN: Her sektör ve her meslek grubunda olan zorluklar tabii ki de var. Müzik sektöründe belki biraz daha fazla ama gülü seven dikenine katlanır.

HABERHAYAT: Bundan sonra bir albüm projesi olacak mı yoksa single çalışmalarıyla mı devam edeceksiniz? HAN ÇELİKCAN: Her yorumcunun gönlünde yatan gibi tabii ki albüm yapmak en büyük hayalim. Ama teknolojinin geliştiği bu dönemde her şey çok hızlı tüketiliyor. Bu nedenle bir müddet daha single çalışmalarımla devam etmek istiyorum. Sözü ve müziği bana ait ve bazı arkadaşlarımla da ortak çalışmalarım olan şarkılarım var. Hepsini sırasıyla sizlerle paylaşmayı sabırsızlıkla bekliyorum.

145 |

HABERHAYAT: Müzikle ilgilenmeye başladığınızda ve single projeni hazırlarken tarzından etkilendiğiniz isimler oldu mu? HAN ÇELİKCAN: ‘Tek Eş’ single projemi hazırlarken, Fransız şarkılarını çok dinliyordum, özellikle de Zaz’ı. Akdeniz ve Fransız şarkılarının biraz etkisi oldu diyebilirim. Çok hareketli parçaları da dinlemeyi sevmeme rağmen duygusal ve slov şarkıları seslendirmekten daha büyük zevk alıyorum. Sezen Aksu, Andrea Bocelli, Zaz, Sting vazgeçilmezlerim.


146 |


147 |


148 |

Tek bir bulutun bile olmadığı masmavi bir gökyüzü düşünün. Sadece düşünmek bile kendinizi daha iyi hissetmenize yol açar. Şimdi gözlerinizi manzaraya çevirin. Aşağıdakilerden hangisi size en çok huzuru veriyor ve sakinleştiriyor?

Beyaz, karlı bir ova.

Mavi bir deniz manzarası.

Yeşil bir dağ.

Sarı çiçeklerle dolu bir tarla.


Mavi rengin ruhu sakinleştirici bir etkisi vardır. Sadece hayal ettiğimizde bile mavi bir görüntü nabzımızı yavaşlatır ve derin bir nefes almamızı sağlar. Diğer renklerin de belirli özellikleri vardır. Mavi gökyüzüne karşı hayal ettiğiniz manzara sizin mutlu bilinçaltınıza gizlenmiş olan bir yeteneği betimler.

Beyaz, karlı bir ova. Özel bir duyguyla ödüllendirilmiş birisiniz, bir bakışta olayları kavramak ve onay ya da açıklama gerektirmeden en karmaşık sorunları bile çözmek yeteneğine sahipsiniz. Siz o net görüşlü, karar alıcı insanlardansınız. Daima iç güdülerinize güvenin; onlar size en iyi yolu gösterecektir.

Mavi bir deniz manzarası. İnsanlarla ilişki kurmada doğal bir yeteneğe sahipsiniz. İletişim kurmadaki yeteneğiniz ve farklı grupları bir araya getirme tarzınız saygı görüyor. Sadece orada olarak insanların daha uyumlu ve verimli çalışmalarını sağlıyorsunuz ki bu da sizi herhangi bir projenin ya da grup çalışmasının vazgeçilmez üyesi yapıyor. "Çok iyi. Harika çalışıyorsunuz," dediğiniz zaman bunu içten söylediğinizi biliyorlar ve bu da sözlerinizi çok değerli kılıyor.

Yeşil bir dağ. Sizin ödülünüz kendini ifade edebilme yeteneğidir. Duygularınızı ifade etmek için gerekli olan kelimeleri daima bulabiliyorsunuz ve çevrenizdekiler bunların kendi duyguları da olduğunu kısa sürede fark ediyorlar. Derler ki paylaşılan neşe çoğalır, paylaşılan keder azalır. Başkalarına bu denklemin doğru tarafını bulmaları için daima yardımcı oluyorsunuz.

Sarı çiçeklerle dolu bir tarla.

149 |

Bilgi ve yaratıcılıkla dolu bir depo gibisiniz, sonsuz sayıda fikriniz ve nerdeyse sınırsız bir yaratma gücünüz var. Başkalarının duygularına açık olun ve düşüncelerinizi gerçekleştirmek için çalışmaktan asla vazgeçmeyin, yapamayacağınız hiçbir şey yoktur.


Psikiyatrist Gülay Oğuz

MİMOZALAR SOLMASIN

150 |

Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün simgesi mimozadır. Çünkü mimozanın uçucu çiçekleri, kırılması zor dalları aslında bir kadını anlatır. Yani üflediğinizde çiçeklerin yaprağının nasıl uçtuğunu anlamayacağınız kadar kırılgan da olabilir ama onu dalından koparmaya çalıştığınızda öyle bir direnir ki söküp alamazsınız. Mimoza kadını ne de güzel tarif eder. Kimi zaman ürkek ve kırılgan kimi zamanda panter gibi güçlü. 8 Mart Günü insan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmaktadır.8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40 bin dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlamış. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can vermiş. 26 – 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanması önermiş ve öneri oybirliğiyle kabul edilmişti. Türkiye’de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, ilk kez 1921 yılında “Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlanmıştır. Her yıl dünya kadınlar günü kutlanmakta, süslü hediyeler havalarda uçuşmakta, aslında kendi var oluşumuzu gerçekleştirmek adına büyük etkinlikler yapılmakta.

Bu kadar tüketici olduğumuz sürecin içerisinde bu gün, harcanmayacak kadar güzel ve anlam dolu bir süreç aslında. Kadın olmak ülkemizde gerçekten çok zor bir yolculuğun içerisinde 3 yaşında bir çocuğu bile cinsel obje olarak görebilen bir çağda yaşarken mimozaların solması imkansız gibi. Bizler ne yapabiliriz? Genellikle olumsuz konuşmaları seven ve çözümleri başkalarından bekleyen yaklaşımların arttığı, öğrenilmiş çaresizlik içinde devinimlerimizi sürdürdüğümüz bugünlerde her şeyden önce birbirimizi daha çok sevip, daha çok güvenip, el ele verme zamanı….Her köşe bucakta eğitimler açarak, önce insan olmanın özelliklerini yeniden hatırlamak ve dürtüsellik yerine bilince odaklanmayı sağlamak zorundayız .

ADI KADIN YÜREĞİ YANGIN

Adı kadın Anadır bacıdır kadın Candır cananadır, eştir kadın Eli öpülesidir, duygu selidir kadın Anlattıkça çoğalan, çoğaldıkça güçlenen kadın Adı kadın yüreği yangın, acılarla yoğrulan kadın Gözyaşlarını içine akıtan kadın Eşinin şekillendirdiği kalıba giren kadın Sorgusuz sualsiz istenileni yapan kadın Gözü yaşlı, bağrı yaslı kadın Daha küçücük bir kızken gelin edilen kadın Ne olduğunu anlamadan bebe karnına koyulan kadın Küçücük bir çocukken çocuk doğuran kadın Ummanda kaybolan kadın Adı kadın Yüreği yangın kadın… SERAP ATAY


151 |


Murat Tavlı’dan ‘Gözyaşlarım İftiharla Sunar’ Genç ve yetenekli oyuncu Murat Tavlı, oyunculuğunun yanı sıra yazarlık yönüyle de büyük beğeni topluyor. Yahşi Cazibe, Yeşil Deniz ve No:309 gibi birbirinden önemli projelerde yer alan ve birbirinden değerli eserleri kaleme alan Murat Tavlı, şimdilerde dördüncü kitabı Gözyaşlarım İftiharla Sunar’ı okuyucularla buluşturdu. Eseri oluştururken karanlık köşelerde saklanan acılarıyla yüzleştiğini söyleyen Tavlı ile yeni kitabı Gözyaşlarım İftiharla Sunar’ı ve oyunculuk serüvenini konuştuk. Mehtap YILDIZ HABERHAYAT: Yeni kitabınız Gözyaşlarım İftiharla Sunar hayırlı olsun. Biraz yazım aşamasından bahsedebilir misiniz? MURAT TAVLI: Çok teşekkür ederim. Yaklaşık 8 ay gibi bir sürede yazıldı Gözyaşlarım İftiharla Sunar. Eseri yazarken, kendimin de karanlık köşelerde saklanan acılarıyla yüzleştim. Oysa ne çok sessiz çığlık varmış yüreğimde.

152 |

4. kitabım ve belki de en cesur davrandığım kitap oldu. Kendimi ele verdim, isyan ettim ve sahiplerine teslim edemediğim ne kadar isyanım, cümlem varsa okurlarımla paylaştım. İfşa ettim her şeyi.

HABERHAYAT: Kitabın adını neye göre koydunuz? Bir yaşanmışlık var mı? MURAT TAVLI: Kitabımın adı Gözyaşlarım İftiharla Sunar, çünkü gerçekten gözyaşlarımın sayfalara ilmik ilmik işlendiği bir kitap oldu. Bu 4. kitabım ve belki de en cesur davrandığım kitap oldu. Kendimi ele verdim, isyan ettim ve sahiplerine teslim edemediğim ne kadar isyanım, cümlem varsa okurlarımla paylaştım. İfşa ettim her şeyi. HABERHAYAT: Dördüncü kitabınızı çıkardınız. Dizi oyunculuğu, tiyatro, yazarlık. Hepsi nasıl bir arada olabiliyor. Nasıl yetiştiriyorsunuz her şeyi? MURAT TAVLI: Üretmeden yaşayamam. Sahip olduğum her sermayeyi paylaşma derdindeyim. Yaptığım her iş, birbirini besleyen işler oluyor. Hepsine yetişmek yorucu olsa da yaptığım her işten öyle keyif alıyor, insanlarla öyle kucaklaşıyorum ki her yorgunluğumu tatlı tebessümlere esir ediyorum. HABERHAYAT: Oyunculuğa nasıl başladınız? MURAT TAVLI: Oyunculuk serüvenim, 13 yaşında öğretmenimin ceza olarak beni tiyatro kulübüne göndermesiyle başladı. Sınıfta taklit yaparken yakalandım ve “Madem bu kadar yeteneklisin seni sahneye alalım” dediler. Hayatım böyle şekillendi.


HABERHAYAT: Tiyatro oyununuzdan biraz bahsedebilir misiniz? MURAT TAVLI: Tiyatroname Esatgil oyuncuları tarafından 2017 yılında sahneye konan ''Can Erik'' adlı oyunda, Can Erik karakterini canlandırıyorum. Tam bir aile komedisi, adeta komedi tufanı. İnteraktif bir oyun olduğu için seyirciyi de oyun boyunca hikayenin içinde tutuyoruz. Mutlaka gelin kaynaşalım, tiyatro paylaştıkça güzel! Bu yüzden yaşasın tiyatro! HABERHAYAT: Sizi hangi rollerde oynamak heyecanlandırıyor? MURAT TAVLI: Bu zamana kadar hep birbirinden farklı karakterler canlandırma fırsatı yakaladım. Bu bir oyuncu için gerçekten de çok keyifli bir durum. Tabii bir yandan da her projede tekrar bir mücadele içine girip, kendi rüştünü ispat etmek zorunda kalıyorsun. Komedi dalında ödüllü olmama rağmen, insanları ağlatabileceğim bir rol istiyorum. İzlediklerinde güldükleri adamın yazdıklarını okuduğunda ağlayan insanlar bunu bekliyor. HABERHAYAT: Oynamam dediğiniz roller var mı? MURAT TAVLI: Oynamam dediğim rol yok, gerçekten de inandığım her karakteri oynarım. Değerlerimle ters düşmediği müddetçe.

HABERHAYAT: En son oynadığınız diziniz No: 309 2,5 yıl sürdü. Dizi size ne kattı? MURAT TAVLI: Her proje size bir artı katar. No: 309’la hayatı, dostlukları ve gerçekleri gördüm. Mesleki açıdan çok keyif aldığım bir rolü canlandırdım. O proje benim için her yönüyle unutulmaz oldu. HABERHAYAT: Kadın fanlarınız daha çok. Hayranlarınızla yaşadığınız enteresan bir anınız var mı? MURAT TAVLI: Kadınlar tarafından sevilmenin avantajı da var dezavantajı da. Bir kere tanımadığım her kadın tarafından trip yiyerek hayatımdaki trip boşluğunu dolduruyorum. “Beni tanıdınız mı?” diye sorduklarında, isterseniz “Hayır hatırlayamadım” deyin bakın neler oluyor. Enteresanlığın da ötesinde yaşadığım farklı anılarım oldu ama bunlar bende kalsın.

HABERHAYAT: Projeyi kabul ederken neye önem veriyorsunuz? MURAT TAVLI: Projeyi seçme konusunda bir avantajım var. Yazan bir adam olduğum için senaryo analizi konusunda bir adım öndeyim. Kendimi evimde hissetmem çok önemli. İçine bürüneceğim karakter, bana kendimi evimde hissettirirse eğer o işin içinde olurum. HABERHAYAT: Eklemek istediğiniz son bir şey var mı? MURAT TAVLI: Çok yoğun bir imza programım var ve tiyatro oyunları hariç her hafta en az 500 kişiyle tanışıyorum. Gösterilen bu ilgi karşısında mahcup bir gurur içindeyim. Benimle yürüyen ve beni hiçbir adımımda yalnız bırakmayan bu güzel insanlara çok teşekkür ederim. Sahne tozunu ve kalemin mürekkebini ciğerlerimde soluduğum müddetçe sizlerle olacağım. Sevgiler...

No: 309 dizisiyle hayatı, dostlukları ve gerçekleri gördüm

HABERHAYAT: Gündelik hayatınızda neler yaparsınız? MURAT TAVLI: Bu kadar yoğun tempoda Murat Tavlı olmaktan sıyrılıp Murat olarak kaldığımda, ailemle birlikte zaman geçiriyorum. Çok fazla çalıştığım için, onları yeteri kadar görme şansım olmuyor. Yengeç burcu olduğum için evde olmak paha biçilemez bir keyif. Çocukluk arkadaşlarım dışında arkadaşım yok, gerek de duymuyorum. Çünkü içinde bulunduğum sektörler bu kavramlara maalesef uzak.

153 |

HABERHAYAT: Yeni projeleriniz var mı? MURAT TAVLI: Yeni projeler her zaman olacak, olmak da zorunda. Güzel ve akılda kalıcı hikayelerle ekranlara geri döneceğiz ama önemli olan ekranda iş yapmaktan ziyade yaptığım işten gurur duymam. O yüzden seçici olmaya özen gösteriyorum.


KAAN ALİ KOLCUOĞLU

KADINLIK BİZDE Mİ KALSIN?

Düşbaz

Kadının toplumda saygın bir yere sahip olduğunu bildiğim için yazıyorum…!

Ölümün, korkunun, arkanı kollamanın, paranoyalaşmanın dibe vurduğu bir haldeyiz. Ben ve benim gibi oturduğu yerden anlıyorum nidaları, yaşanan acıların çözümü olmamakla beraber sanki eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek olsa gerek. Eğitim ve öğretimde önceliği toplum bilinci oluşturmak, toplu terapi seansları almak, şiddetin tarihçesini ve insan kıyımlarını, kavgayı, savaşı, erkeğin kadına gerekli gereksiz tırnak içinde uyguladığı şiddetin nedenlerini masaya yatırmaktan başka çare yoktur. Lüks otel salonlarında verilen istatiksel kadın şiddet raporları, seminerleri seyreden ve dinleyen kişilerin uykusunu getirmekten başka amaca hizmet ettiğini düşünmüyorum. Varılan sonuçlar biraz daha rakamsal bilgi alışverişi olmaktan öteye geçmemekle beraber koltuk katılımcılarının her gün biraz daha azaldığı gözlenmiştir. Lütfen kadın platformları alınmasın söylediklerime… Artık dur demek gerektiğine inandığım için yazıyorum…! Sadece erkek dünyası olmadığını bildiğim için yazıyorum…! Kadının toplumda saygın bir yere sahip olduğunu bildiğim için yazıyorum…! Annelerimizin de bir kadın olduğunu bildiğim için yazıyorum…! Şiddetin bizi güzel yarınlara taşıyamayacağını bildiğim için yazıyorum…!

154 |

“Bedenime Dokunma”!!! - Süreyya bu iki er adam senin zina suçu işlediğini söylüyor nasıl savunacaksın kendini? - Ben yapmadım - İspatlayabilir misin? - İddia edenler onlar. Onlar ispatlasınlar… - Bir kadın suçlanıyorsa kendi ispatlamak zorundadır. Eğer kadın adamı suçluyorsa yine kendi ispatlaması gerekir. Şeriat kanunlarımız böyle emrediyor…

Batılı gözüyle Doğu'ya dair hikâyeler anlatmaya çalışan özensiz yapımların yeni bir örneği. İran kökenli Amerikalı sinemacı CyrusNowrasteh yönetmenliğindeki film, 1986 yılında İran'ın küçük bir köyünde geçiyor. Orijinal adı: Thestoning of soraya m. Yapım yılı 2010. “Sorayayı Taşlamak” gerçek bir yaşam kesitinden kurgulanmış. Bir kurgu dahi olsa içimin nefretini anlatmam kelimelerle tarifsiz… Recme giden bu dramatik hikâye, bir dönem Samsun’da görev yapan Samsun eski Valisi Sayın Hüseyin Aksoy’un “179 kadını koruma altına aldık” açıklamasını hatırlattı… Güzel bir gelişmeydi Sayın Valimize de böylesi yakışırdı. Gelelim haberin içeriğine: kendini sıkıntıda gören kadınların müracaatı durumunda onları koruma tedbiri adı altında koruyacakmış Sayın Valimiz! Haberde çıkan fotoğrafa baktığımda böylesi bir konuya vatandaş olarak ne kadar duyarlı ne kadar hassas olduğumuz pardon olmadığımız koltukların boş olmasından belli! Katılımcılarında neredeyse bir elin parmakları kadar sayıda erkek olduğunu gerisinin kadınlardan oluştuğunu fark ediyoruz… Büyük bir ihtimalle erkekler Vali beyin düzenlemiş olduğu proje anlatım konferansını; dikiş nakış semineriyle karıştırmış olsalar gerek… Aman canım biz erkeğiz ne gerek var şimdi! İncik, boncuk, kanaviçe… Elbette kadınlara yönelik bir açıklama içerisinde sunum. Bilinçlendirme, müracaat adresi ve sahipsiz değilsiniz mesajı! Bunların hepsi çok güzel ve Sayın Valimizin samimiyetine yürekten inanmıştım…


8 Mart fırsatçıları Hadi bakalım yine başladık yalancıktan sevmelere… Kadını dün eksik etek yerine koymalar bugün yanındayım, hep yanındayım yavv açıklamaları…! El ele omuz omuza durmalar halay çekip göğüs hoplatmalar… Ağzı salyalı amcalar kadın hakları için meydanlarda gözler kadının kalçasında… Yok, olası zihniyet yine başladı açıklamalar yapmaya…

8 Mart fırsatçıları Desincileri, yandan sevmecileri!!! Yaşasın kadın hakları!.. Kadınlara varol!.. Üç kere kadınlar için çok yaşa!.. Evet, nice zamandır yaşıyor kadınlar… Yaşamsal formları tam veya kısmi olarak kimi mezarlıklarda kimisi de hastanenin yoğun bakım odalarında… Ama yaşasın kadınlar…Yaşamalı kadınlar… Kadın şiddetine sıfır tolerans diyor Sayın Bakanım; eş zamanlı dayak yiyor KADIN yurdumun herhangi bir köşesinde ipe sapa gelmez bir nedene…! Hadi bakalım aynı güne kaç kadına şiddet haberi düşer sayfalara Kaç kadın feda olur 8 Mart’a Kaçı mor makyaja bürünür… Alsana 8 Mart Alsana kadın hakları… Kadın hakları demişken; sanki kölelere otobüse binme hakkı verir gibiyiz… Kölelik kalkalı hani!.. Kadının köleliğiyse devam ediyor… Yasa 17 Şubat 1926!.. Yıl olmuş anasının nikahı… Geçmiş üstünden neredeyse 92 buçuk yıl Hala kadın haklarını tartışıyoruz… Kadını kolluyor, koruyor, gözetiyoruz… Gerçeklik bu yalanların arkasında kendini gizliyor… Kadın neden korunsun? Niye korunmalı? Kim bir kadına kendini daha büyük gösterme hakkına sahip?

Kim kadından veya yasalardan daha büyük? Kadın için önce 1880 de ilk kız idadisi (lisesi) açılıyor Osmanlı tarafından… Viyana 1897!.. Sorbonne 1899!.. Almanya 1895!.. Sonra kaynaşsınlar diye karma eğitim İstanbul Darülfünun'unda 1895-1905 arası… Günümüzde neler oluyor? Baba beni okula gönder feryatları… Okuma hakkı… Okumayan kalmasın… Kızlar genç yaşta evlenmesin… Küçük gelinler olmasın Yok, Kardelen’ler yok Ünzile’ler… Ayşeler, Fatmalar içleri kan ağlar, kan kusar Ve birileri hala cümleye kadınların hakları verilmeli diye başlamıyor mu???!!! En iyisi şimdilik susayım…! Bakın soytarılar çoktan makyajlarını yapıp maskelerini taktı… Türkiye'de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlandı. Bu gün 97 yıldır düzelmeyecek bir yalan için alanlardayız şimdiden kutlarım. Hoşça kalın

155 |

Ama benim inanmam ve kendisinin iyi niyeti yeterli mi acaba? Asıl soru şu olmalı? Gerçekten koruyup kollayabilecek misinizden öte neden kadın korunmak zorunda kalıyor. Kimden alıyor bu gücü erkekler; kadına bunca zulmü ve şiddeti uygularken. Kime güvenip hunharca öldürüyor sözlü ya da fiziksel işkencelere maruz bırakıyor? Kimden ve neden? Kendini ne zannediyor? Kadından büyük görüyor! Amenna… Yasalardan büyük görüyor! Amenna… Devletten büyük görüyor! Amenna… İnsandan, insan olmaktan da mı büyük görüyor? Ve bence hazineden yardım talebini arttırın çünkü kurtarılacak daha çok kadın var affınıza mazhar…!


Hem ideal öğün sayınızı bulmak hem de fiziksel açlığı duygusal açlıktan ayırt edebilmeniz için “Açlık Skalası”nı kullanmak pratik bir yöntem olacaktır.

156 |

Gün içerisinde kaç öğün yemek yiyeceğiniz, yaşam tarzınıza ve hastalık durumunuza göre değişiklik göstermektedir. Örneğin; Sabah 10’da kalkan birisi, öğlen yemeği yemeye ihtiyaç duymayabilirken, sabah 7’de kalkan birisinin öğlen yemeği yemeye ihtiyaç duyma olasılığı daha yüksek olabilir. Ayrıca, kan şekerini kontrol altında tutmaya çalışan diyabet hastası bir kişi ile kilo vermeye çalışan bir kişinin de gün içerisindeki öğün sayısı aynı olmayabilir. Bu nedenle, herkes için ideal öğün sayısından bahsedemeyiz fakat bilimsel çalışmalar, uzun süre aç kalmanın bireylerde kontrolsüzce yemek yemeye yol açtığını ve beden kütle indeksinde de artışa neden olduğunu göstermektedir. Hem ideal öğün sayınızı bulmak hem de fiziksel açlığı duygusal açlıktan ayırt edebilmeniz için “Açlık Skalası”nı kullanmak pratik bir yöntem olacaktır. Açlık skalasının nasıl kullanıldığından bahsetmeden önce fiziksel ve duygusal açlığın ne olduğundan bahsetmek gerekiyor. Fiziksel

açlık aşama aşama gerçekleşmektedir. Mideniz guruldamaya, kazınmaya başlar ve vücudun gereksinimi olan enerji alımı ile sonlanır. Fakat duygusal açlık, tokluk hissine rağmen, vücudun gereksiniminden fazla enerji alımı ile sonlanır. Fiziksel açlık giderildiği zaman memnunluk hissi oluştuğu halde, duygusal açlık giderildiği zaman suçluluk ve utanç hisleri baş göstermektedir. Bu ikisi arasındaki ayrımı yapabilmenin en kolay yolu kendinizi gözlemlemektir. Açlık, vücudumuzun doğal bir sinyalidir ve bu korkulacak bir durum değildir. Acıktığınızda hemen yemek yemeye yönelmek yerine açlık skalasını kullanarak açlık seviyenizi tanımlayabilirsiniz. Böylelikle, hem fiziksel açlıktan mı duygusal açlıktan mı dolayı yemek yediğinizi hem de gün içerisinde ne zaman acıktığınızı ve doyduğunuzu tanıma şansınız olur.


Açlık Skalası 1 | Açlığın ötesinde: Baş ağrınız olabilir. Baş dönmesi ve konsantrasyon eksikliği yaşayabilirsiniz. Vücudunuz tamamen enerjisinin tükendiğini hissetmektedir ve uzanmaya ihtiyacınız vardır. 2 | Halsiz olmakla birlikte, sinirli ve huysuz hissediyorsunuz hatta midenizin bulandığını da hissedebilirsiniz. 3 | Mideniz guruldamaya başladı. Epey acıktınız ve yemek yeme istiyorsunuz 4 | Acıkmaya başladınız. Ne yesem diye düşünmeye başlıyorsunuz. 5 | Ne açsınız ne de tok. 6 | Toksunuz, midenizdeki dolgunluğu hissediyorsunuz 7 | Toksunuz ancak yine de biraz daha yemek için bir yer arıyorsunuz. Vücudunuz daha fazla yemeye hayır diyor ancak zihniniz evet diyor. Bu yüzden birkaç lokma daha yemeyi düşünüyorsunuz. 8 | Mideniz yemek yemekten ağrımaya başladı. Muhtemelen daha fazla yememeniz gerektiğini biliyorsunuz, ama yediğiniz yemeğin tadını çok sevdiniz. 9 | Artık gerçekten rahatsız oldunuz ve kendinizi ağır, yorgun ve şişmiş hissediyorsunuz. 10 | Bayram yemekleri gibi düşünün. Çok fazla yediniz şimdi pişman oldunuz. Gelmek istemediğiniz bir noktaydı. Hareket edemiyorsunuz veya etmek istemiyorsunuz.

Açlık Skalasını Nasıl Kullanabilirim? Yemek yemeğe başlamadan önce açlık seviyenizin 3 veya 4 olması, yemeği bitirdikten sonra tokluk seviyenizin 5 veya 6 olması idealdir. Acıktığınızda uzun bir süre boyunca yemek yemezseniz, açlık durumunuz 1 ve 2 seviyesinde olursa, kendinizi bir anda çok fazla yiyeceği yerken bulma ihtimaliniz de artabilir. Bunun sonucu yediklerinizden dolayı bir pişmanlıkta duyabilirsiniz. Bunların sürekli yaşanmasını istemiyorsanız, kendinizi çok aç hissettiğiniz zaman şu 3 adımı uygulayabilirsiniz.

10-15 dakika bekleyin. Yeniden açlık seviyenizi puanlayın.

Açlık skalası, yeme davranışlarınızı kontrol altına almanıza yardımcı olacaktır. Diyabet, reaktif hipoglisemi gibi kan şekerinde inişlere ve çıkışlara neden olan bir hastalığınız yoksa yemek yemeye başlamadan önce açlık skalasına bakarak açlığınızı puanlamak ve yemek yemeyi bitirdiğinizde tokluğunuzu puanlamak ideal öğün sayınızı bulmaya da yardım edecektir. Eğer gün içerisinde yediklerinizi ve açlık/ tokluk puanlarınızı yazacağınız bir beslenme günlüğü Eski Konak Sineması karşısı Bafra İşhanı Kat:1 /3 Mecidiye İlkadım/ SAMSUN

tutarsanız, bir süre sonra fiziksel açlık mı yoksa duygusal açlık mı sizi yemek yemeye yönlendiriyor bunun ayrımına varabilirsiniz. Bunun için de en pratik yöntemlerden birisi açlık skalasından yararlanmaktır. Herhangi bir hastalığınız veya düzenli bir ilaç kullanımınız varsa, açlık skalasını kullanmadan önce mutlaka doktorunuza veya diyetisyeninize danışın.

Randevu için: 0541 818 93 55

neyemelisinn

157 |

Açlık seviyenizi 3'e yükseltmek için, 1 dilim meyve veya 1-2 tane kuruyemiş yiyebilirsiniz.

Eğer açlık durumunuz 3 seviyesindeyse, kendinize yemek hazırlamaya başlayın. Tokluk seviyeniz 5 veya 6 ya ulaşana kadar yemeğinizi yavaş bir şekilde yemeye çalışın.


158 |


159 |


Uzm. Dr. Mahmut Çakır Çocuk ve Ergen Psikiyatristi &Çocuk Hastalıkları Uzmanı

PATRONUN KİM OLDUĞUNU GÖSTER

160 |

Sevgili çocuklar ve gençler:

Bazen beynimizde sıkıntı veren, korkutan, takıntılara yol açan düşünceler ve zorlamalar olabilir. Genellikle gereksiz ve bunaltan bu düşünceler ayıklanır, beyin kendi işine bakar. Bazen bu ayıklama işlemi yetersiz kaldığında takıntılı düşünceler bir kısır döngü halinde devam eder, büyür de büyür. Sonu gelmeyen, onay bekleyen, ‘kesinlik içeren’ açıklama isteyen, çıldırtan ve saçma olduğu bilindiği halde defalarca sorulan sorular... Güvenlik, kesinlik soruları....İşte biz istemsiz, tekrar eden, sıkıntı oluşturan bu düşüncelere obsesyon (saplantı), bu kötü düşünce ve gergin duyguları gidermek için yapılan davranışlara kompulsiyon (zorlantı), ikisi birlikte bu bozukluğa obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) diyoruz. Obsesyon istemeden gelen düşünceler olduğu gibi, kompulsiyon da istenilen değil, yapılması gerekiyormuş gibi hissedildiği için tekrar tekrar yapılan davranışlardır. Sürekli aynı yol ve aynı şekilde törensel bir yapılışları vardır. OKB’ de sınıflandırma, ayıklama düzeneği yeterli çalışmaz Evde kullanılmayan eşyaları, ıvır zıvırları atarız, yani neyin atılacağını biliriz ve atarız. Bu beynimizde sınıflandırma makinesi gibi çalışan bir düzeneğin olmasıyla olabilmektedir. Önemli şeyler ile gereksiz, ıvır zıvır şeylerin arasındaki farkı bize söyleyen bir düzenektir bu. Neyin atılması, neyin atılmaması ve saklanması gerektiğini evde bu şekilde biliriz. Bir düşünün. Eğer beynimizde böyle bir düzenek olmasaydı ya da yeterli çalışmasaydı, atılması gereken şeylerin saklanması gereken şeylerle eşit düzeyde önemli düşünülüp atılmasaydı neler olurdu? Çekmecede küçük ve eskimiş çoraplar; odanda dolabında kullanılmış, kırılmış, adım atacak yer bırakmayan bir yığın oyuncak; elbise dolabında küçük, yırtılmış, eski, solmuş, dolabın kapanmasını engelleyen bir sürü giysi... Bunun gibi bir sürü kullanılmayan, yeni alınan oyuncak ya da giysileri koyacak yer bırakmayan eski oyuncak ve kıyafet yığını olurdu, beyinde sınıflandırıcı düzenek olmasaydı ya da iş görmeseydi. Eski-yeni birbirine karışırdı, yeni bir şeyi eskilerin arasından bulmak, ayıklamak, hangi poşette olduğunu hatırlamak

çok zaman alırdı. OKB beyni de böyledir, sınıflama, denetleme, ayıklama, gereksiz bilgi ve düşünceleri atma, içlerindeki gerekli düşünceleri bulma, fark etme ve kullanmada ciddi zorlanma ve işlev bozukluğu vardır. Atılmayan gereksiz düşünceler kısır döngüyle taşar gider, gerekli bilgi ve düşüncelerin fark edilip kullanılmasını engeller.

OKB yaramaz çocuk gibidir

OKB annesinden ısrarla bir şeyler isteyen, eğer yapılmazsa kötü şeyler olacağını söyleyerek, blöf ve şantaj yapıp korkutarak istediği sonucu almak isteyen yaramaz çocuk gibidir. Eğer istediği yapılırsa her defasında daha fazlasını isteyecektir. Eğer istediği yapılmazsa, her defasında ısrarın ve tutturmanın dozu artacak, hatta istediği şeyin içeriği değişecektir. Her ne olursa olsun anne istediğini yapmaz ve yaramaz çocuk onu yönlendiremezse sonunda pes eder, zafer annenin olur. Yaramaz çocuk OKB kurnazdır, akıllıdır, sürekli farklı yöntemler geliştirir, ancak işine gelmeyen ya da yapmaması gereken şeyleri öğrenmesi çok yavaştır. Takıntıları olan birey bir anne gibi düşünüldüğünde yaramaz çocuğu olan OKB’yi yola getirmesi ve onu yenmesi çok yavaş olacaktır, uzun zaman alacaktır. Bu nedenle uygun ve sürekli mücadele kararlılığını ve bunu ısrarla uygulamayı gerektirir.

OKB annesinden ısrarla bir şeyler isteyen, eğer yapılmazsa kötü şeyler olacağını söyleyerek, blöf ve şantaj yapıp korkutarak istediği sonucu almak isteyen yaramaz çocuk gibidir.


OKB kandırır, kandırmayı sever

OKB farklı şekillerde kandırmayı ve hile yapmayı sever, gerçekten varmış gibi söyler, yanıltır. Örneğin alarm çalar Sanki tehlikeli bir şey varmış gibi haykırır, yangın varmış gibi yanlış alarm çalarak kandırır. Aslında yangın falan yoktur. Amaç sana istediğini bu yolla yaptırmaktır, bu hiledir, kandırmacadır.

Mesela, “ Belki olabilir” der

Sahiden ciddi bir durum varmış gibi senin kendini emniyete alman için bir şeyler yapman gerektiğini söyler. “Belki banyoda fare vardır, en iyiyi sen banyoya her girdiğinde her tarafı ayrıntılı, baştan aşağıya ve defalarca kontrol et, kapının arkasına, küvete, çamaşır dolabına, çekmesine ayrıntılı bak” der. Aslında fare yoktur. Sadece bu senin banyoda fazla kalmanı sağlar, gereksiz ve çok zamanını alır. Örneğin “Yeterince tam oldu” duygusunu yok eder Yaramaz çocuk OKB sana bir şeyler yaptırırken bunun gereksiz olduğunu düşünebilirsin, kötü bir olduğunu düşünmezsin. ‘’Tam anlamıyla doğru ya da tam oldu şimdi’’ duygusu elde etmek için OKB’nin dediğini yaparsın. Aslında tam olmayan bir şey yoktur, her şey tamamlanmıştır, ama OKB sendeki ‘tam oldu’ duygusunu yok etmiştir, bu şekilde kandırır, hile yapar. Bu duyguyu kazanman için istediği şeyi sana defalarca yaptırır, en sonunda sende ‘şimdi yeterince tam oldu’ duygusu ancak oluşur. Ancak burada enerjin, zamanın ve gayretin boşu boşuna gider. Elinin tam temiz olduğunu hissetmen için on kez yıkarsın, OKB bu şekilde ‘şimdi tam oldu’ diye seni kandırır.

Gözlem yap

Kendi beynine kuş bakışı bak. Normal düşüncelerin arasına gizlenmiş, senin olmayan OKB düşüncesini fark edebilirsin. Beyninde OKB düşüncesi belirdiğinde “Şu anda OKB konuşuyor, bu bana ait bir düşünce değil” diyebilirsin. “Bu OKB sorusuna benziyor, beyinden gelen bir sinyal, yanlış alarm” diyebilirsin. Bunu ne kadar sürekli alıştırma olarak yaparsan, kendi düşünce ve davranışların ile OKB’nin neden olduğu düşüncelerin farkını o kadar iyi anlarsın.

Uzaklaş

OKB’nin istekte bulunduğu durum ya da mekandan uzaklaş. Örneğin; elini yıkamanı istediği yerden çık başka bir odaya gir, hemen keyif aldığın başka şeyler yap, bir şeylerle meşgul ol. Uzaklaşmak OKB’nin şiddetini ve sıklığını azaltır.

Sınır koy, kısıtla

Kalemliğini 10 kez kontrol ediyorken ilk önce 7 kez, sonra 5 kez, sonra 3 kez kontrol et, her defasında kontrol sıklığını azalt, sınır koy. OKB’nin sınırı aşmasına asla izin verme, tam tersi daha çok kısıtla.

Karşılık ver

Yaptığın törensel davranışları değiştir

Terbiyeli çocuk olmak önemlidir, bunun için gerekli olan bir kurallardan biri de karşılık vermemektir. Fakat OKB’ye karşılık vermek iyidir ve gereklidir. OKB kendisini dinlemesini istediğinde ona ‘Hayır’ diyebilirsin. "Bana emir vermeyi bırak, çeneni kapat, seni dinlemiyorum” diye karşılık verebilirsin.

Örneğin; ellerini sabun olmadan sadece su ile yıka. Ellerini bilekten yıkamaya başla, ardından parmaklar ve el sırtına geç. Yani törensel davranışı yapsan bile, OKB’nin istediği sıra ve düzen ile yapmak yerine kendi istediğin düzende yap.

Patronun kim olduğunu göster

Örneğin; OKB sana ‘kapı kolu kirli, ona sakın dokunma’ diyorsa tam tersi ona dokun. Peşinden her defasında meşgul olacak başka bir şey bul, bir şeyler yap. Zamanla dokunma süresi ve sıklığını yavaşça artır. Dokunmayınca oluşan sıkıntının zamanla azalacağını görürsün

Ertele

OKB’ ye ‘istediği şeyi şimdi yapmayacağını’ söyle. Örneğin; 15 dakika ertele, bu arada ilgi duyduğun ve keyif aldığın eğlenceli bir şeylerle meşgul ol. OKB’yi bekletmek iyidir, vazgeçebilir, sıkıntı gideren davranışı yapma gereksinimin zamanla kalmayabilir.

Tam tersini yap

Eğlenceli hale getir

OKB sana ‘eve hırsız gireceğini ve saklanman gerektiğini’ söylerse saklanmak yerine bir resim defterine hırsızın komik resimlerini çiz, onları karikatürize et, çizdiğin komik hırsızlara sadece gülümse. Her defasında isteyerek aklına hırsızları getir ve onların komik resimlerini çizmeye devam et. Örneğin; OKB senin kusup rahatlamanı söylüyorsa eline poşet alıp ailenle birlikte abartılı kusma oyunu oyna. Anlatmaktan korktuğun düşüncelerin de bile bu yöntemi kullanabilirsin. •Patronun kim olduğunu göstermede bu altı seçeneği de uygularken; bunları kademeli bir şekilde artırarak yapmak ve peşinden hemen bir şeyle meşgul olmak, farklı şeyler yapmak altın kuraldır. •Bu seçenekler işler hale getirilip sürekli yapıldığında OKB sıkıntısının düzeyinin ve derecesinin düştüğünü göreceksin. Sonuç olarak; OKB istedikleri yapılmazsa kötü şeylerin olacağı üzerinden korkutur, sen de bunu yapmak zorunda kaldığını ve ona teslim olduğunu söylersin. Ama şunu unutma OKB her defasında daha fazlasını ister, senin yaptığın her şey onun için bir ödüldür, onu daha çok motive eder ve daha büyük ödüller için istemeye devam edecektir. OKB’yi dinlemediğinde gerginliğe yol açan duyguların ne olursa olsun sona erecektir, ama bu yavaş olacaktır. Sadece alışman için kendine fırsat ver. Ona patronun kim olduğunu göster.

161 |

NE YAPMALI PEKİ


162 |


163 |


n u Pop ü l o d i i yen

n i l u F ‘Keyf-i Halik’ adlı şarkıyla adım attığı müzik sektöründeki yolculuğunu, birbirinden önemli çalışmalarla taçlandıran popun yeni idolü Fulin, şimdilerde “Gölgemde Dur” ile müzikseverlerle buluşuyor. Gölgemde Dur’un çok kaliteli, kıpır kıpır ve giderli bir şarkı olduğunu belirten Fulin, müziğin kendisi için tutkulu bir aşk olduğunu söylüyor. Giydiği, taktığı, söylediği her şey olay olan Fulin ile hakkında tüm bilinmeyenleri konuştuğumuz keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Mehtap YILDIZ

164 |

HABERHAYAT: Sizi tanıyabilir miyiz? Kendinizden biraz bahseder misiniz? FULİN: Adana doğumluyum. Babam profesör doktor, annem ise öğretmen. Başarılı bir eğitim hayatım geçti. Çocukluk yaşlarımdan beri sanata olan ilgim, o günlerden bugünlere gelmemin düşünsel anlamda alt yapısını oluşturdu. Gitar ve piyano derslerine küçük yaşlarda başladım. 2014 yılında da profesyonel müzik hayatıma start verdim.


HABERHAYAT: Moda ve farmakoloji alanında eğitim almanıza rağmen müzikle ilgilendiniz. Sizi müziğe iten şey neydi? FULİN: Farklı alanlarda kendimi geliştirmeyi çok seviyorum. Ancak müzik benim için bir aşk. Hem de tutkulu bir aşk. Düşünün ki sözlerini yazmış olduğum ilk çalışmamın ismi “İçinden Oku” 2014 yılına kadar biriktirdiklerimdi. HABERHAYAT: Yeni çalışmanız Gölgemde Dur’un oluşum sürecinden bahseder misiniz? FULİN: Söz ve müziği bana ait “Gölgemde Dur”un video klibi DMC etiketi ile müzikseverlerle buluştu. Gölgemde Dur, çok kaliteli kıpır kıpır ve giderli bir şarkı oldu. “Benim bu kalbimin ahı tahttan indirir şahı, güneş tacım ihtişamlı, Gölgemde Dur!” diyorum şarkımın nakaratında. Şarkıya çok da güzel bir klip çektik. Ukrayna yapım şirketi Djafarov Cretaiv'in Bakü stüdyolarında yönetmen Ramon Dajafarov tarafından gerçekleştirildi klibimiz. Klibin görüntü yönetmeliğini Alex Anishenko üslendi, dans koreografisi ise Emin Useynov Nero Dance Team tarafından hazırlandı. Ukrayna ve Azerbaycan yapımı olan video klibim NETD Müzik ve digital tüm platformlarda yayında. Müzik severlerden çok olumlu geri dönüşler alıyoruz. HABERHAYAT: Sizinle ilgili “Anjelina Jolie Türkiye’ye geldi” şakası yapıldı. Nasıl gelişti bu şaka projesi? FULİN: Anjelina Jolie’ye olan benzerliğim çok konuşulmaya başlamıştı. Bu durum sosyal medya fenomenlerinden Halil Söyletmez’in de dikkatini çekti ve bana bir şaka videosu teklifiyle geldi. İlk önce sıcak bakmadım çünkü birini canlandırmak ya da birinin gölgesinde kalmak hoşuma gitmeyen bir durumdu. Ancak daha sonra bu şakanın ilgi göreceğini düşündük ve çok keyifli bir şaka videosu çektik. Bu video basında da çok ilgi gördü. Hatta öyle ki bazı TV programlarına bu konu ile alakalı konuk olarak davet edildim. HABERHAYAT: Oyunculuk eğitimi alıyorsunuz. Sizi ekranlarda görecek miyiz? FULİN: Her şeyden önce ilk hedeflediğim şey, müzik ve kariyerimde istediğim yere gelmek. Ama bir yandan da Vahide Gördüm ve Altan Çetin’den 6-7 ay boyunca, Akademi 35 Buçuk Sanat Evi’nde oyunculuk eğitimi aldım. Sinema filmi teklifleri alıyorum, uygun proje olduğunda değerlendireceğim. HABERHAYAT: Sevenlerinizle aranızda çok güçlü bir bağ var. Hatta onlara “wuduk” diyorsunuz. Nasıl oluştu bu bağ, wuduk neyi ifade ediyor? FULİN: Tamamen içimden gelen duygularımla türettiğim, içinde sevgi barındıran bana özel sevimli bir kelime wuduk. Sevenlerimi ben de wuduk diye seviyorum. HABERHAYAT: Sizin için popun yeni idolü diyorlar. Bu yorumlar size neler hissettiriyor? FULİN: Çok teşekkür ediyorum. Elbette bu yakıştırmalar motivasyonumu arttırıyor. Daha güzel ve kaliteli işler yapmak için de çalışma azmimi arttırıyor. İdol adayıyım ancak hedefim çok çalışarak halkın idolü olabilmek. HABERHAYAT: Uluslararası müzik yarışması “Silk Way Star” (İpek Yolu Yıldızı)da Türkiye’yi temsil ettiniz. Sizin için nasıl bir deneyimdi? FULİN: Benim için çok özel ve güzel bir deneyim oldu. Çok güzel dostluklar, arkadaşlıklar edindim. Kazakistan’da düzenlenen, Uluslararası Müzik Yarışması olan Silk Way Star ‘a katılarak Türkiye’yi başarıyla temsil ettim. Tarkan’ın Şımarık ve Sezen Aksu’nun Küçüğüm parçalarını seslendirdiğim canlı performanslarım, Türkiye’de ve dünyanın çeşitli ülkelerinde büyük ses getirdi. Bununla beraber Kazak hitlerini de seslendirdim. Silk Way Star yarışmasındaki

ilk müzikal performansım olan “Marilyn Monroe-Diamonds” akabinde “Katy Perry- Chained To The Rhtym” performansı ve sahne showlarım uluslararası müzik sektöründe de çok dikkat çekti. Harika geçen ve bana çok güzel şeyler katan bir süreç oldu HABERHAYAT: Moda eğitimi almış biri olarak en çok hangi ünlülerin giyim tarzını beğeniyorsunuz? FULİN: Victoria Backham, Lady Gaga ve Britney Spears’ın giyim tarzlarını beğeniyorum. HABERHAYAT: Peki, güzellik sırlarınız neler? FULİN: Spor ve doğa yürüyüşleri yapmak, güzel düşünmek, her konuda kendime bakmak ve kendimi geliştirmek. HABERHAYAT: Önümüzdeki günlerde sizi hangi projelerde göreceğiz? FULİN: Sürpriz gelişmeler olacak ama sürpriz söylenmez ki. Bekleyin, görün bakalım. Herkes konuşur ben yaparım! HABERHAYAT: Son olarak neler söylemek istersiniz? FULİN: Arkamda dağ gibi duran fanlarıma, sevenlerime ve tüm müzikseverlere sevgilerimi iletiyorum. Tabii ki sizlere de…


ÖZLEM BAŞOĞLU Samsun Devlet Opera Balesi Çocuk Korosu ve Balesi Koordinatörü

Balenin Çocuklar İçin Faydaları Nelerdir? Klasik balenin temelinde, kişinin hem zihninin hem de vücut yapısının disipline edilmesi vardır. Bu bakımdan bale, çocukların fiziksel, zihinsel ve ruhsal gelişmelerinde büyük fayda sağlayan bir sanat dalıdır.

-Klasik bale adımlarının belirli bir düzen ve ölçü içerisinde öğrenilmesi, çocuğun el-kol-bacak kondisyonu kurmasını sağlar .

-Bale eğitimleri klasik müzik eşliğinde yapılır. Bu durum çocuğun, müzik kulağının gelişmesine olanak sağlar. Bu sayede çocuklar, müziğe nasıl eşlik etmesi gerektiğini öğrenir.

-Bale eğitimi alan çocuk sağlıklı beslenmeyi öğrenir, güçlü bir bünye kazanır, bağışıklık sistemi güçlenir. -Bale eğitimi alan çocuk, özgüven sahibi olur ve hayat boyu kendini çevreye karşı daha iyi ifade eder.

-Bale eğitiminde, vücut çok önemlidir. Bu nedenle bale yapılmadan önce mutlaka esneme hareketleri yapılmalıdır. Aksi durumda kaslar yırtılabilir veya vücutta incinmeler meydana gelebilir. Bale eğitiminde yapılan hareketlerde vücut, uzatılarak çalışılır. Bu durum, çocuğun kas yapısının düzgün bir biçimde gelişmesine yardımcı olur. -Bale, büyük bir disiplin gerektirir. Bu koşulla birlikte bale eğitimi alan çocuk, öğrendiği disiplini hayatının her alanında uygulamaya başlar.

166 |

-Çocuklar balede belli masal karakterlerini canlandırırlar. Masallarda ve hikayelerde yer almak, hayal güçlerinin gelişmesine katkı sağlar. -Bale eğitimi sırasında yapılan vücut hareketleri, içe basma, taban düşüklüğü, hafif omurga eğrilikleri gibi hastalıkların tedavisinde destekleyici rol oynar. -Çocuğun duruşu düzelir, esnek bir vücut yapısı oluşur.

Zor ve yorucu bir dans olan bale, her şeyden önce sabır ve sevgi gerektirir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, erken yaşta başlanılması tavsiye edilen balerin çocuklar üzerinde bir çok bakımdan faydası vardır. Zamanla elde edilen başarılar ve gösterilen olumlu tepkiler çocuğun yapmış olduğu dansa olan sevgisi ve ilgisini daha da arttıracaktır.


167 |


Havza Belediye Başkanı Murat İkiz’den özel açıklamalar

Havza Belediye Başkanı Murat İkiz, HaberHayat’a özel açıklamalar yaptı. Belediye çalışmaları hakkında detaylı bilgi veren İkiz, Zeytin Dalı Operasyonu hakkında da değerlendirmelerde bulundu. İkiz, Havza olarak ülkemiz için büyük önem taşıyan Zeytin Dalı operasyonuna tam destek verdiklerini söyledi.

168 |

Mehtap YILDIZ


HABERHAYAT: Havzayı doğalgazla buluşturmak için çalışmalar gerçekleştiriyorsunuz. Peki, Havza ne zaman doğalgaza kavuşacak? MURAT İKİZ: Bu yıl ilçemizin tamamı doğalgaza kavuşacak. 5 mahallemizde bazı bölgelerde doğalgaz verilmeyen sokaklarımız kaldı. İnşallah o sokaklarımıza da doğalgazı ulaştıracağız. Bu yıl ilçemizin yüzde 100’ü doğalgaza kavuşacak. Yapılacak kazı çalışmalarının ardından, halkımızın mağdur olmaması adına gerekli yol yenileme ve tamiratlarını hemen yapacağız.

169 |

HABERHAYAT: Geçtiğimiz günlerde Samsun'da İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nce başlatılan "Samsun İçin Okuma Vakti" projesine Havza olarak siz de büyük katılım gösterdiniz… MURAT İKİZ: Okumaya önem verilmemesi büyük bir eksiklik. İnşallah Avrupa’da olduğu gibi okuma alışkanlığı kazanacağız. Okuma alışkanlığının kazanılmasında böyle programlar önemli. Kampanyayı başlatan ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Havza olarak biz de böyle güzel bir etkinliğe destek vermekten büyük mutluluk duyduk. Düzenlenen etkinlikte, protokol üyeleri ile 2 bin öğrenci, yaklaşık 1 saat kitap okudu.

HABERHAYAT: Röportajımıza ülkemiz için büyük önem taşıyan Zeytin Dalı Operasyonuna değinerek başlamak isterim. Tüm Türkiye gibi Havza halkı da operasyona büyük destek veriyor. Siz de bizzat hem yardımlarda bulunuyor hem de şehit ve gazi ailelerini ziyaret ediyorsunuz. Neler söylemek istersiniz? MURAT İKİZ: Gönlümüz ve desteğimiz her zaman askerimizle birlikte. İnşallah güvenlik güçlerimiz şer ittifakının oyununu bozacak. Yedi düvele karşı mücadele verdiğimiz bugünlerde halkımız, ordumuzun yanında yer alıyor. Milletimiz, bin yıllar boyu değerleriyle, inançlarıyla varlığını sürdürüyor. Bugün de yine vatan toprağını korumak adına büyük bir mücadele veriliyor. Yedi düvele karşı mücadele veriyoruz. Halkımız bunu biliyor ve görüyor. Tüm halkımız, ordumuzun ve güvenlik güçlerinin yanında. Allah ordumuzun yar ve yardımcısı olsun. Şehitlerimize Allah’tan rahmet ailelerine ve ülkemize başsağlığı diliyorum. Şehit ailelerinin acılarını yürekten paylaşıyoruz. Şehitlerimizin sonsuza kadar kalbimizde yaşayacağını, şehit yakınlarının ise bize emanet olduğunu belirtmek isterim. Şehitlerimizin emanetleri başımızın tacı. Onların acısını yürekten paylaşıyoruz. Vatana, millete evlat yetiştirmek, değerleri uğrunda gerekirse kınalı aslanlarını feda etmek budur. Şehit aileleri metanetle, bu dünyadaki inanan insanlara yakışır bir imtihan verdi. Umut ediyorum ki, şehit evlatlarımız peygamber efendimize komşu olur. Allah bu vatan uğruna hayatını feda eden şehitlerimizin mekanını cennet eylesin. Gazilerimize hayırlı uzun ömür, ailelerimize de başsağlığı ve sabır diliyoruz.


HABERHAYAT: Tersakan Irmağı’nın ıslah edilmesi ile ilgisi çalışma başlattınız. Çalışma hakkında bilgi verir misiniz? MURAT İKİZ: Evet, Mert Irmağı’nda taşkınlara karşı ıslah çalışması yapacağız. Havza otogarından katı atık arıtma tesisine kadar olan yaklaşık 1,5 kilometrelik kısmında temizleme, betonlama ve taş duvar çalışması gerçekleştirilecek. Çalışma sayesinde Boyalıca Mahallesi'ndeki tarım arazileri, evlerin sel riskinden kurtulacak. Böylece özellikle aşırı yağmur yağdığında yaşanan mağduriyetlerin giderilecek. Çalışmanın yaklaşık 10 milyon liraya mal olacak. Konuya hassasiyet gösteren bakanlar, milletvekilleri, vali ve Devlet Su İşleri 7. Bölge Müdürlüğü yetkililerine teşekkür ederim.

170 |

HABERHAYAT: Daha yeşil bir Havza için başlattığınız çalışmalar nasıl gidiyor? MURAT İKİZ: Çalışmalar, çevreye farklı bir görünüş kazandıracak. Amacımız, gelecek nesillere daha yeşil bir Havza bırakmak. Park ve Bahçeler Şefliği ekipleri tarafından ilçe genelinde budama işlemine başlandı. Havza Belediyesi Park ve Bahçeler Şefliği ekiplerince ilçe merkezi ve kırsal mahallelerde, bahar mevsiminin gelmesiyle kaldırım, refüj, park, bahçe ve mezarlıklarda bulunan ağaçların bakımı ve daha güzel bir görünüm sağlaması için budama çalışmalarına başlandı. Yeşil alan miktarını artırmaya yönelik çalışmaları sürdürüyoruz. İlçe merkezi ve kırsal mahallerdeki 50 parkta bakım çalışması yapacağız. Çalışmalar, çevreye farklı bir görünüş kazandıracak. Amacımız gelecek nesillere daha yeşil bir Havza bırakmak.


HABERHAYAT: Havza Devlet Hastanesi’ne ulaşımı kolaylaştırmak için minibüs ve taksi durağı yapılması için çalışma başlattınız… MURAT İKİZ: Hastanenin yeni binasına taşınması ile ortaya çıkan ihtiyaçları gidererek halkın yaşam kalitesini artırmak amacıyla çalışmalara devam ediyoruz. İnşallah burada yapacağımız çevre düzenlemeleri, taksi ve minibüs durakları ile hem hastaneye gelen vatandaşlarımızın hem de şoför kardeşlerimizin önemli bir ihtiyaçlarını ortadan kaldıracağız. Halkımıza hayırlı olsun.

hiçbir yerde bu avantajlar yok. HABERHAYAT: İlçenin tanıtımına katkı sağlamak için kurumsal posta gönderilerinde kullanılmak üzere pul bastırdınız… MURAT İKİZ: Belediyemiz tarafından vatandaşlara posta yoluyla gönderilen tebligat ve kutlamalarda kullanılmak üzere 2 lira ve 1 liralık özel posta pulu bastırıldı. Amacımız, her platformda ilçenin tanıtımını yapmak. 81 vilayete ve yurtdışına gönderilen bütün postalarda ilçemizin tanıtımı yer alacak. Emeği geçen herkese teşekkür ederim.

171 |

HABERHAYAT: Yerli otomobil üretimini Havza’da gerçekleşmesi için görüşmeler gerçekleştiriyorsunuz. Peki, yerli otomobil üretimi Havza’da gerçekleşecek mi? MURAT İKİZ: Deniz, hava, kara ve demir yollarına yakınlığı ile ulaşım ve ikmal sorunu olmayan Havza; OSB, yerli otomobil üretimi için bedelsiz arsa tahsisine hazır. Karadeniz’in giriş kapısı olan ve yapılacak yatırımlar ile hızlı bir büyüme potansiyeli olan Havza, bu iş için uygun bir yer. Eğer bu yatırım ilçemize gelirse Havzamız, Samsunumuz ve bölgemiz için hayırlı olur. Birileri yerli otomobil üretiminin Havza’ya gelmesini engellemek istiyor. Fakat Havza, avantajları ile ve 10 bin dekarlık alanı ile bu iş için en uygun yer. Eğer yerli oto Samsun’a gelecek ise Havza olacak. Başka


SİNEMANIN ŞAKİR DEMİRCİ

UNUTULMAYAN PORTRELERİ VANESSA REDGRAVE

Ünlü İngiliz sinema oyuncusu Yaşın ve yılların güzellik kattığı sinemanın ender kadınlardan

172 |

2015 yılında 52. Uluslararası Antalya Film Festivali’nde eşi Franco Nero ile birlikte yaşam boyu başarı ödülü verilen sanatçı Venessa Redgrave 1937 yılında Londra’da 4. kuşak tiyatrocu bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. İrili ufaklı filmlerde oynadı. 1966’da çevirdiği “Her Devrin Adamı” filmi ile üne kavuştu. 1967-1969 ve 1972 yıllarında 3 kez Oscar’a aday gösterildi ancak En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscarı’nı 1977 yılında “Julia” filmi ile kazandı. Dünya sinemalarında geniş yankı uyandıran bu filmde, Jane Fonda ile birlikte oynadı. Bu film sanat eleştirmenlerinden övgü aldı. 1996 yılında Tom Cruise ile “Görevimiz Tehlike” filminde rol aldı. 1974 yılında Agatha Cristie’nin Doğu Ekspresi’nde Cinayet romanından uyarlanan filmde; Anthony Perkins, Sean Connery, Richard Widmark, Ingrid Bergman ile birlikte rol aldı. Lian Neeson ve Franco Nero ile evlilikler yaptı. Ödülleri Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Oscar Ödülleri’nde, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu; Altın Küre’de ise En İyi Kadın Oyuncu ödülleri aldı. Antalya’da, Yaşam Boyu Başarı Ödülü verildi.



174 |


175 |


Sefa Aralan

VAPUR YOLCULUĞU

176 |

ANI-NOSTALJİ

Eski günlerin en gözde yolculuğu vapurla yapılırdı. İstanbul’dan kalkan vapur; Zonguldak, Sinop, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize gibi büyük sahil limanlarına uğrardı. Bugünkü gibi modern limanlar ve rıhtımlar olmadığından vapur açıkta demir atar ve portatif iskelesini indirir, yolcular da motorlarla taşınarak sahildeki iskeleye çıkardı. Limana yanaşmadan önce, burada ne kadar mola vereceği yolculara anonsla bildirilirdi. İsteyenlere şehirleri gezme ve alış veriş yapma imkanı sağlanırdı. Yolcu vapurlarının birinci, ikinci ve lüks kamaralarında sınıflarına göre 2 kişilik ranzalar veya karyolalar vardı. Görevli kamarotlar zaman zaman ihtiyaçlarınızı sorar ve istediğiniz yiyecek ve içecekleri getirirler, tabi bunun karşılığında da bahşişlerini alırlardı. Sabah kahvaltısı, öğle ve akşam yemekleri belli saatlerde görevli personel tarafından çalınan kampanalarla ve “yemek yemek” diye seslenilerek yolculara duyurulurdu. Yaz günlerindeki deniz yolculuğunun keyfine doyulmazdı. Çarşaf gibi denizde yol alan vapurun güvertesindeki tahta koltuklara oturup, çarkın çıkardığı beyaz köpükleri seyrederken sadece makinenin gürültüsünü işitirdiniz. Her taraf masmavi berrak su, teneffüs ettiğiniz havanın, oksijeninin ciğerlerimize kadar gittiğini hissederdiniz. Arada sırada vapurdan atılan yiyecekleri kapmak için yunus balıklarının gemi ile yarışını hayranlıkla izlerdiniz. Bundan 60 yıl önce ailece yapmış olduğumuz Samsun-Hopa arası vapur yolculuğunun güzel izlenimleri hala hafızamdan çıkmaz. İstanbul’dan Hopa’ya kadar uzanan deniz yolculuğuna çıkanlar 15 günlük bir tatili doyasıya yaşarlardı. Artık Karadeniz’deki bu güzel yolculuklar yok olup gitti. O günlerin gözde yolcu vapurlarından aklımda kalan isimler Cumhuriyet, Aksu, Tarı, Kardeş, Karadeniz, Akdeniz ve Ege çoktan kaderleriyle baş başa bırakılıp, çürüyüp gitmişlerdi. Belki de her gün sakalımızı kesen jilet olup, bize hizmete devam etmektedirler. Günümüzde en ucuz taşıma olan deniz yolu, ulaşım sistemleri içinde en alt sıralara düşmüştür. Bunun yerini karayolu ve havayolu taşımacılığı almıştır. İnsan o eski günlerin vapur yolculuğunu ve vapur düdüklerini hatırladıkça, şimdi de olsa demeden geçemiyor. Esenlikler dileğiyle…



Pratik Tarifler

Mart Ayında Sofranızı Bahar Tazeliğiyle Donatmanızı Sağlayacak 5 Şahane Tarif Montu çıkarıp hırka giymek iyi fikir mi, yoksa montlarımızı dolaplara kaldırmak için biraz daha beklemeli mi diye düşünürken istedik ki mevsim meyvelerini, sebzelerini, balıklarını kaçırmayın. Buyurunuz, hasta olmadan, şifayı kapmadan, bahara ağız dolusu “hoş geldin” demek için ihtiyacınız olan tarifler karşınızda... Selin ÇETİN

Alabaş Çorbası Malzemeler:

· 2 adet beyaz alabaş · 3 yemek kaşığı zeytinyağı · 1 adet orta boy kuru soğan · 3 diş sarımsak · 10 gram taze zencefil · 1,5 yemek kaşığı un · 1 tatlı kaşığı toz zerdeçal · 1 su bardağı süt · 6 su bardağı su · 1 çay kaşığı toz karabiber · 1/2 çay kaşığı tuz

Yapılışı:

Alabaşı soyup küp şeklinde doğrayın. Kuru soğan ve sarımsakları doğrayın. Taze kök zencefili rendeleyin. Tencereye zeytinyağı, kuru soğan, sarımsak, zencefil ve zerdeçalı koyun ve 1-2 dakika soteleyin. Tencereye unu ilave edin ve karıştırın. Doğranmış alabaş parçalarını tencereye alın ve 1-2 dakika daha soteleyin. Süt ve suyu ekleyip çorbayı kaynamaya bırakın. Kaynadıktan sonra 10 dakika daha ocakta tutun. Karabiber, tuz ve toz zencefili ekledikten sonra hazırladığınız çorbayı blenderdan geçirerek sıcak olarak servis yapın.

Yapılışı:

Zeytinyağlı Pırasa

Pırasaları verev şeklinde doğrayın. Havuçları da pırasalarla uyumlu olacak şekilde kesin. Tencereye sırasıyla; doğranmış pırasa ve havuçları yerleştirin. Duruladıktan sonra suyunu süzdürdüğünüz pirinçleri üzerlerine serpiştirin. Tuz ve toz şekeri ekledikten sonra taze sıkılmış limon ve portakal suyunu tencereye aktarın. Suyu ekleyin. Üzerine zeytinyağı gezdirdiğiniz pırasayı, kapağı kapalı tencerede, kısık ateşte 30-35 dakika kadar pişirin.

Malzemeler:

· 6 adet orta boy pırasa · 2 adet orta boy havuç · 2 yemek kaşığı pirinç · 1 adet limon suyu · 1 su bardağı taze sıkılmış portakal suyu · 1/2 su bardağı su · 6 yemek kaşığı zeytinyağı · 1 tatlı kaşığı toz şeker · 1 çay kaşığı tuz


Malzemeler:

·3 dilim fileto mezgit balığı ·3 yemek kaşığı tereyağı · 1 yemek kaşığı zeytinyağı · 1 adet taze sıkılmış limon suyu · 1 adet rendelenmiş limon kabuğu · 1 çay kaşığı tuz · 1 çay kaşığı taze çekilmiş tane karabiber · 1 tatlı kaşığı kuru fesleğen

Yapılışı:

Fileto mezgit parçalarını tuz ve taze çekilmiş tane karabiberin yarısıyla çeşnilendirin. Tereyağının yarısını zeytinyağı ilavesiyle birlikte tavada kızdırın. Mezgit dilimlerini arkalı önlü hafif bir renk alana kadar kızartın. Tereyağının kalanı, taze sıkılmış limon suyu, tuz, taze çekilmiş tane karabiber ve kuru fesleğeni kızartma tavasına alın. Rendelenmiş limon kabuklarını kattığınız sos karışımını 2 dakika pişirin. Pişirdiğiniz balıkları yeniden kızartma tavasına alıp, sosla parlaklık ve lezzet kazanmalarını sağlayın.

Mezgit Yapılışı:

Brokolili Kiş Malzemeler: Kiş Hamuru

· 2 su bardağı un · 180 gram tereyağı · 1 adet yumurta · 1,5 tatlı kaşığı tuz Kiş Dolgusu İçin:

· 1 paket krema · 1 tatlı kaşığı labne peyniri · 2 adet yumurta · 2 yemek kaşığı süt · 1/2 su bardağı lor peyniri · 1 tatlı kaşığı tuz · 1 çay kaşığı iri çekilmiş karabiber · 1 adet küçük boy brokoli

Yapılışı:

Beşamel Sosun Hazırlanışı:

Malzemeler:

Kiş Hamurunun Hazırlanışı: Unun üzerine tereyağını ilave edin. Diğer malzemeleri ekleyin ve katlayarak yoğurun. Hamuru streç filme sarın ve buzdolabında 30 dk dinlendirin. Fırını 165 dereceye ayarlayın. Kiş hamurunuzu hafif unlayarak, iki yağlı kağıt arasında inceltin. Kek kalıbınızı yağlayıp ve unlayıp hamuru kalıba yerleştirin. Çatalla tabana delikler açın ve üzerine yağlı kağıt yerleştirin. 10 dakika ilk pişirmeyi yapın ve fırından çıkartın. İç harcın hazırlığı: Brokolileri tuzlu suda haşlayın ve suyunu iyice süzün. Bir kabın içine, krema, süt, labne peyniri, yumurtayı ekleyin. Çırpma teliyle çırpın. Haşlanmış ve soğumuş brokolileri ilave edin. Tuz ve karabiberle baharatlandırıp lor peynirini karıştırın. İlk pişirmesini yaptığınız kiş hamurunun içine harcı dökün ve 15 dakika daha fırınlayın. İç harç kendini çekene kadar soğutun ve servis edin.

· Beşamel Sos İçin: · 2 yemek kaşığı un · 2 yemek kaşığı tereyağı · 1,5 su bardağı süt · 2 tutam tuz · 1 tutam karabiber · 1 tutam muskat cevizi rendesi Lazanya İçin: · 12 adet lazanya yaprağı · 100 gram kaşar peyniri · 1 bağ ıspanak · 1 tatlı kaşığı tereyağı · 1 tutam tuz, pul biber

Tereyağını eritin ve unu kokusu çıkıncaya kadar kavurun. İçine yavaş yavaş sütü ilave edin ve sütü eklerken sosunuzu çırpın. Kıvam alınca tuz ve karabiberi de ilave edin ve ocaktan alın. Lazanyanın Hazırlanışı:

Fırını 165 dereceye ayarlayın. Tereyağını eritin ve ıspanakları hafif soteleyin, sotelenen ıspanaklara tuz ve pul biber ilave ederek lezzetlendirin. 5 su bardağı suyu derin bir tencerede kaynatın. Kaynayan suya 1 yemek kaşığı tuz ilave edin ve lazanya yapraklarını hafif haşlayın. Haşlanan lazanya yapraklarını ısıya dayanıklı cam bir kaba her katında 2 adet lazanya yaprağı olacak şekilde yerleştirin. İlk katına ıspanak soteyi yerleştirin. Tekrar lazanya yapraklarını ekleyin ve bu işlemi tekrarlayın. Beşamel sosu en son kata yayın ve rendelenmiş kaşarı ilave edin. Fırında 20-25 dakika kaşarlar eriyinceye kadar pişirin.

Ispanaklı Lazanya


SU KARAKUŞ

BURCUNUZU YORUMLUYOR www.sukarakus.com astroakademi.com@gmail.com www.sukarakus.com astroakademi.com@gmail.com

180 |

Mart ayında 2 dolunay 1 yeniay gerçekleşecek yani yeni bir Maviay daha oluşacak. 9 Mart da Jüpiter gerileyecek ve gelir kaynaklarınız veya referanslarınızın azaldığını fark edeceksiniz. 23 Mart da Merkür Koç burcunda gerileyecek. Lider olduğunuz konularda yavaşlama yaşanabilir. Ay sonunda gerçekleşen Maviay sert etkiler getirecek. Adalet, evlilik ve ortaklık kavramınızı yeniden sorgulayacaksınız.


(21 mart-19 nisan) Ayın ilk yarısında iş ve sağlık alanında düş kırıklığı yaşayabilirsiniz ama ay ortasında bunu telafi edecek etkiler alıyorsunuz. Ayın 9 Mart’tan itibaren ek gelirleriniz azalabilir. Ay ortasında kötü alışkanlıklarınızdan kurtulabilirsiniz. Ay sonunda evliliğinizi veya ortaklığınızı gözden geçirecek, sonlandıracak adımlar atabileceksiniz. 23’ünden itibaren Merkür burcunuzda gerileyecek.

İKİZLER

(21 mayıs-21 haziran) Ayın ilk yarısında evle ilgili değişiklikleri tamamlayacaksınız. Sağlık problemlerinizi 9’una dek halletmelisiniz. 23’ünden itibaren arkadaşlarınızla aranızda yanlış anlamalar ve kırgınlıklar oluşabilir. Ay ortasında yeni görevler alacak, gelirlerinizi arttıracaksınız. Ay biterken aşk alanınızda oluşan sert Dolunay üzebilir ve ayrılmak isteyebilirsiniz. Acele etmeyin.

BOĞA

(20 nisan-20 mayıs) Aşk yaşamınızda ayın ilk yarısında bir sarsıntı oluşabilir. Arkadaşlarınız sizi düş kırıklığına uğratabilir. Telafi edecek etkiye ay ortasında ulaşacaksınız. 9’undan itibaren evlilik veya ortaklık ilişkinizde şanssızlıklar gelişebilir. Ay ortasında yeni dostlarla tanışacaksınız. Ay bitmeden kendinizle ilgili yanlış düşüncelere kapılacak, ay sonunda iş hayatınızda sert rüzgarların etkisiyle bir final yaşayacaksınız.

YENGEÇ

(22 haziran-22 temmuz) Ayın ilk yarısında kariyere yoğunlaşacak yeni görevler alacaksınız ancak 23’ünden itibaren durgunluk yaşayabilirsiniz. 9’undan itibaren aşkta kendinizi yalnız ve ümitsiz hissetme tuzağına düşmemelisiniz. Ay ortası seyahatler, eğitim almak veya farklı bir kente taşınmak açısından olumlu. Ay sonunda sert bir Dolunay oluşacak ve evle ilgili değişiklikler için nokta koymanızı sağlayacak.

181 |

KOÇ


SU KARAKUŞ

BURCUNUZU YORUMLUYOR www.sukarakus.com astroakademi.com@gmail.com

ASLAN

(23 temmuz-22 ağustos)

Ayın başında daha çok kazanmak isterken para kaybedebilirsiniz dikkatli olun. Seyahatler, medya çalışmaları, eğitim açısından hareketli bir ay ancak 23’ünden itibaren tüm bu alanlarda sorunlar yaşanabilir. Ay ortasında miras, telif, piyango konularında şanslısınız. Ay sonunda seyahatlerde dikkatli olun. Sert Dolunay kazalara neden olabilir.

TERAZİ

(23 eylül - 22 ekim)

182 |

Ayın başında bilinçaltı temizliği ve geçmişle barışmak önemsediğiniz konular olacak. Evliliğinizi ve ortaklık ilişkinizi hareketlendirmek için ayın ilk günlerinden itibaren enerjiniz yüksek olacak ancak; 23’ünden itibaren bu alanda yanlış anlamalar moral bozabilir. Ay ortasında iş yaşamınızla ilgili yenilikler sevindirecek. Ay biterken yaşamınızda hemen her konuda değişiklik yapacaksınız.

BAŞAK

(23 ağustos-22 eylül)

Ayın ilk yarısında görünüşünüzü ve kişisel stilinizi değiştireceksiniz. Yakınlarınız sizi düş kırıklığına uğratabilir. Ay ortasında evlilik veya ortaklık kararı alabilirsiniz. 23’ünden itibaren cezalar, faturalar, ödemeler dikkat etmeniz gereken alan olmalı. Ay biterken mali kayıplara uğramanız olası. Sert Dolunay kazanmak isterken aşırı harcamalara karşı uyarı niteliğinde.

AKREP

(23 ekim-21 kasım) Ayın başında arkadaşlarla partneriniz arasında kalmış hissedebilir, tavrınızı değiştirebilirsiniz. İşe daha fazla enerji vereceksiniz ancak 23’ünden itibaren iş arkadaşlarınızla aranızda sorunlar başlayabilir. Yanlışlıklar kızdıracak. Ay ortasında çocuklarınızla ilgili güzel haberler veya yeni bir aşk mutlu hissettirecek. Ay biterken kötü alışkanlıklarınızın zararını göreceksiniz.


(22 kasım-21 aralık) 2 Mart Dolunayı kariyer yaşamınızda bir miktar hayal kırıklığına neden olacak. Belki de bir projeyi tamamlayacaksınız. 6’sından itibaren aşka konsantre olacak veya bir aşka başlayacaksınız. 23’ünden itibaren aşkta yanılgılar başlayabilir. 9’unda yöneticiniz Jüpiter gerileyerek inanışlarınızı sorgulamanıza neden olacak. Ay ortasında gerçekleşen Yeniay evle ilgili yenilik sağlayabilir. Ay sonunda arkadaşlıkları gözden geçireceksiniz.

KOVA

(20 ocak-18 şubat) Para odaklı olacağınız mart ayının ilk yarısında varsa borçlarınızı ödeyebilir veya kredi alabilirsiniz. 6’sından itibaren yakınınızdaki insanlardan destek alacaksınız ama 23’ünden itibaren ümitle sarıldığınız bu kişiler düşmanca görünecek. Aslında yanılacaksınız. 9’undan itibaren kariyerle ilgili sorunlar başlayabilir. Ay ortasında yeni bir gelir kazanabilirsiniz. Ay biterken adalet arayışınız sürüyorsa travmalar yaşanabilir.

OĞLAK

(22 aralık-19 ocak) Ayın başında seyahatleri tamamlayıp eve dönebilirsiniz. 6 Martdan itibaren evle ilgilenecek, 23ünde aynı konularda hata yapmaya yatkın olacaksınız. 9’undan itibaren ekip çalışmaları ve dostluk konusunda şansınızı kaybettiğinizi hissedebilirsiniz. Ay ortasında Yeniay size yakın çevreyi yenileme şansı sağlayacak. Enerjiniz yükselecek. Ay sonunda kariyer, aile ve görünüş alanınızı sarsacak bir Dolunay’la vazgeçiş yaşayacaksınız.

BALIK

(19 şubat-20 mart) 2 Mart’ta Dolunay evlilik ve ortaklık alanınızda gerçekleşecek. Başkalarına düş kırıklığı yaşatabilirsiniz. 6’sından itibaren parayla ilgili yükseliş olası. 23’ünden itibaren para kazanmak ve harcamak konusunda yanlış adımlar atılabilir dikkat! Mart başından itibaren birikim önceliğiniz olmalı. 9’undan itibaren uzaklardan aldığınız destek kesilebilir. Ay ortasında görünüşünüzü yenilerken, ay sonunda Dolunay para kaybına neden olabilir.

183 |

YAY


184 |

Her birinin ayrı bir karakteri, hafızalarımızda ayrı bir yeri var. Kırmızı, siyah, mavi ve sarı


Cindy Crawford 1991 yılında 63. Akademi Ödülleri’nde derin dekolteli, boyundan askılı kırmızı bir gece elbisesi giymişti. Bu Versace tasarımı o kadar konuşuldu ki, üzerine yazılmış bir Wikipedia sayfası bile var.

1955 yapımı Hırsızlar Kralı filmindeki en vurucu sahnelerden birinde, Grace Kelly, bebek mavisi şifondan bir elbisenin içinde... Gelmiş geçmiş en popüler kostüm tasarımcılarından Edith Head’in tasarladığı elbise, Kelly’nin canlandırdığı Frances Stevens karakterinin zenginliğine dikkat çekmek üzere detaylandırılmış.

185 |

Sarı, ondan sorulur! Rihanna’nın 2015 yılında Met Gala’da giydiği kenarları kürk şeritle kontürlenmiş sarı elbisesi, hacmi ve kütlesiyle davetin en iddialısı olmakla kalmadı, moda tarihine adını yazdırdı. Çinli couture tasarımcısı Guo Pei imzası taşıyan bu kostüm, sosyal medyayı da “salladı”.

Gabrielle Bonheur Coco Chanel, siyah denildiğinde aklımıza ilk gelen isimlerden. Zira “little black dress” kavramını moda lugatına kazandıran dahi, kendisi. 1926 yılında tasarladığı siyah kısa bir elbisenin fotoğrafı Vogue Amerika’da yayımlandı ve Coco Chanel, tüm kadınların zevkine hitap edebilecek “ortak bir üniforma” yaratmış oldu. Vogue Amerika, bu parçayı Chanel’in Ford’u olarak tanımlamıştı.


LC Waikiki 59.95 TL

KONFORLA ŞIKLIĞIN BULUŞTUĞU YUMUŞACIK PİJAMALAR

LC Waikiki Pijama Koleksiyonunda yer alan zarif modeller soğuk havalara karşı koyan soft renkleri ve yumuşacık dokusuyla uykuya davet ediyor. Pembe ve gri tonlarının çokça kullanıldığı koleksiyonda alt üst takımların yanı sıra pelüş sabahlıklar aynı konforu yatağın dışına taşıyor.

LC Waikiki 49.95 TL

186 |

LC

W aik iki

69 .95 TL


Trend Alarmı: Akışkan Elbiseler

187 |

Gücünü konforundan alan sakin tasarımlar, popülaritesini ise optimist paletine borçlu. Kırmızı, sarı, mavi ve yeşilin çarpıcı tonlarından hayat bulan bu parçanın en çok rağbet gören rengi, şeker pembesi.


188 |

1983 yılında Entertip kurşun baskı harflerle gazete dizilen dönemlerden başlayan bir gazetecilik deneyimi, edebiyatın farklı alanlarında faaliyet gösteren bir medya mensubu olarak devam eden bir hayatta “Medya metin yazarı”, görsel medyanın açlığıyla beslenmiş bir medyacı olarak bir TV Editörü ve hani derler ya çekirdekten yetişmek! İşte öyle bir deneyim... Satış ve Pazarlama Yöneticiliği deneyimi, özellikle iş geliştirme konusunda başarılı iş sonuçları,tanıtım, reklam ve promosyon kampanyaları deneyimi, pazar araştırma, ürün geliştirme ve konusunda farklı sektörlerde 20 senelik bilgi ve deneyim, iletişime açık, ikna edici, sonuç odaklı çalışan ve analitik bakış açısına sahip yönetim tarzı, marka bilinirliği ve farkındalığı artırma yolunda firmaların marka yolculuğunda koçluk.


189 |

Erkan Ayรงam


190 |


191 |

Erkan Ayรงam


192 |


193 |

Erkan Ayรงam


HH Cemiyet

CHP teşkilatından Haber'e ziyaret CHP İlkadım İlçe Başkanı Fatih Türkel ve teşkilat yönetim kurulu üyeleri Haber Medya Grubu'nu ziyaret etti CHP İlkadım İlçe Başkanı Fatih Türkel ve teşkilat yönetim kurulu üyeleri Borsan Grup Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Şenocak ile Haber Medya Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Necdet Uzun'u Haber Medya'nın Borkonut Niş'teki çalışma ofislerine ziyaret etti.

HABER'E TEŞEKKÜR

Samsun gündeminin ve ekonomisinin konuşulduğu ziyarette CHP İlkadım İlçe Başkanı Fatih Türkel, "Türkiye'nin en büyük kablo firmalarından birisine ve Haber Medya'ya sahip olan Borsan Grup çok onurlu işler yapıyor. Borsan Grup bir anda sektörden çekilse Samsun için çok zor olur. Binlerce kişinin sorumluluğunu taşıyorsunuz. Şehrin istihdamına katkı sağlamak için taşın altına elinizi değil, gövdenizi koymuşsunuz. Burada en büyük sıkıntı üretmeyen ve bağımlı bir toplum haline getirildik. Şimdi şeker fabrikaları satılmaya başlandı ama vatandaş yeteri kadar tepki göstermiyor. Memleketimizin insanına hizmet etmek için yaptığımız çalışmaları duyurmak amacıyla gerçekleştirdiğimiz faaliyetleri halkımıza ulaştıran Haber Medya grubuna ve çalışanlarına çok teşekkür ederiz" ifadelerini kullandı.

HABER MEDYA'YA ÖVGÜ

Haber Medya'da bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Mustafa Balbay, "Ne olursa olsun bizim kökenimiz gazetecilik; bunun üzerine siyaseti de sürdürmeye çalışıyoruz. Gazeteciliğin, haberciliğin böylesine çağdaş, çağın getirdiği bütün teknolojik değerlerini içselleştirmiş, fakat bunun yanında geleneğini de bozmayan bir hava gördüm burada. Herkese teşekkür ediyorum" diye konuştu.

TEHLİKELİ BİR GİDİŞ

Haberaks TV’de Artı İfade-Özel programına katılan CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay Haber Medya Grubunda

194 |

Haberaks TV'de Artı İfade-Özel programına katılan CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, "Kurulduğunda bu fabrikalar 'beyaz devrim' adıyla anıldı. Bugün geldiğimiz noktada bu fabrikalarına karşı 3-4 koldan saldırı var" dedi CHP İzmir Milletvekili, Gazeteci- Yazar Mustafa Balbay, Haberaks TV'de yayınlanan ve Haber Medya Haber Müdürü Onur Nurdemir'in sunduğu Artı İfade programının özel yayınına katıldı. Balbay, Nurdemir'in gündeme yönelik sorularını yanıtladı.

Ülke gündemine yönelik açıklamalarda bulunan Balbay, şeker fabrikalarının özelleştirmesi konusuna da değindi. Şeker fabrikalarının Türkiye tarihinin önemli bir dönemeci olduğunu ifade eden Balbay, "Benim çocukluğum Burdur Şeker Fabrikaları'nın öyküleriyle geçti. Şeker fabrikaları, Cumhuriyetin henüz 2'nci, 3'üncü yıllarında kuruldu. Ülkede ilaç yok, örneğin çocuklar ishal olduğunda şekerli su yapılırdı. Bunu yapacak şeker bile yoktu. Kurulduğunda bu fabrikalar 'beyaz devrim' adıyla anıldı. Bugün geldiğimiz noktada şeker fabrikalarına karşı 3-4 koldan saldırı var. Buralar satılırken eskiden, 'buraları özelleştiriyoruz, daha büyüğünü yapmak için' gerekçesi ortaya konulurdu. Son 14 fabrikanın satışı için ise devlete gelir getirmesi gerekçesi sunuldu. Devletin artık elindeki en değerli şeyleri de satmak zorunda kalmıştır. Devlet artık 'paraya ihtiyacım var' demektedir. Bugün ülkede birçok değerli fabrikanın satışı yapılıyor. Yapılan satışların yerini üretim de almıyor. Atatürk, 'üretmeden tüketenler, önce ekonomilerini, sonra geleceklerini, devamında da onurlarını ve bağımsızlıklarını kaybederler' diyor. Bu yanıyla tehlikeli bir gidiştir bu" ifadelerini kullandı.


Karayalçın, Haber Medya’da Haber Gazetesi amiral gemi

Türkiye Cumhuriyeti 50. Hükümet Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı, 20. Dönem Samsun Milletvekili Murat Karayalçın, TÜYAP Karadeniz 4. Kitap Fuarı'nda Sosyal Demokrasi Vakfı'nın (SODEV) hazırladığı "Sosyal Demokrat Belediyecilik ve Yerel Yönetimler" isimli panelde Samsunlularla buluştu. Karayalçın, panel öncesi Haber Medya Grubu'nu da ziyaret etti.

DEPARTMANLARI TEK TEK GEZDİ

Karayalçın’ı, Borsan Grup Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Şenocak, Haber Medya Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Necdet Uzun, Haberaks TV Genel

Yayın Müdürü Sinan Sallabaş, Haber Medya Haber Müdürü Onur Nurdemir, Haber Medya Satış ve Pazarlama Müdürü Mehtap Yeşilbaş ve HaberHayat Dergisi Editörü Kübra Şenocak karşıladı. Karayalçın, Haber Gazetesi, Haberaks TV, Haber Radyo, HaberHayat Dergisi ve dijital medya departmanlarını tek tek gezerek bilgi aldı.

ÇOK BÜYÜK BİR YAPI

Karayalçın, Haber Medya Grubu’nun Karadeniz Bölgesi için önemli bir değer olduğunu belirterek, “Burası gerçekten çok büyük bir yapı ve bu başarıyı yakalamak çok önemli. Haber Gazetesi, kentin ve bölgenin en güçlü gazetesi, Amiral Gemisi. Haber Medya Grubu’nu görünce, bölge gazeteciliğinin burada yükseldiğini gördüm. Bu yükseliş büyük bir çaba, çalışma, destek ve ekiple olabilecek bir şey” şeklinde konuştu.

195 |

Haber Medya Grubu’nu ziyaret eden eski Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın, “Haber Gazetesi, kentin ve bölgenin amiral gemisi” dedi


HH Cemiyet

Behramoğlu ve Özel Haber Radyo'da Ünlü şair ve yazar Ataol Behramoğlu ile Dil Derneği Başkanı ve yazar Sevgi Özel, Haber Radyo yayınına katılarak Samsunlulara 'merhaba' dedi Kalbe dokunan şiirleriyle gönlünde taht kuran ünlü şair ve Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Ataol Behramoğlu ile Türk edebiyatına önemli eserler veren Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel, TÜYAP Kitap Fuarı nedeniyle geldikleri Samsun'da Haber Medya'yı ziyaret etti.

EDEBİYAT KONUŞTULAR

Haber Medya çalışanları ile hatıra fotoğrafı çektiren ikili, ardından Haber Radyo'ya konuk oldu. Kaan Ali Kolcuoğlu'nun Dönence programına katılan Behramoğlu ve Özel, iki saat boyunca Türk edebiyatını ve Samsun'u konuştu.

Haber Radyo Genel Yayın Yönetmeni Cumhur Kocaoğlu'na TÜYAP 4. Karadeniz Kitap fuarı’nın Kültür Fuarları Kurumsal İletişim Müdürü Cemran Öder ile Dil Derneği Başkanı Yazar Sevgi Özel konuk oldu.

196 |

Haber Radyo'nun sevilen yayınlarından Akşam Hikayeleri’nin stüdyo konukları Kültür Fuarları Kurumsal İletişim Müdürü Cemran Öder ile Dil Derneği Başkanı Yazar Sevgi Özel oldu. Kültür Fuarları Kurumsal İletişim Müdürü Cemran Öder; "4 kez kapılarını kitapseverlere açan TÜYAP 4. Karadeniz Kitap fuarı okur yazar buluşmasına öncülük etmenin mutluluğunu yaşadıklarını belirtti.


Banu Avar Haber Medya'da ‘Samsun çok değerli’ Haber Medya'nın konuğu olan Gazeteci-Yazar Banu Avar, "En son 6 yıl önce buraya gelmiştim. Samsunuma kavuştum. Burası benim için çok değerli" dedi

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Samsun Şubesi'nin davetlisi olarak TÜYAP 4. Kitap Fuarı'na katılmak üzere kente gelen Gazeteci yazar Banu Avar, fuar ziyareti öncesi Haberaks TV'de "Onur Nurdemir ile Artı İfade" programının konuğu oldu. Avar, Onur Nurdemir ve Haber Radyo Programcısı Kaan Ali Kolcuoğlu'nun sorularına içtenlikle cevap verdi.

SAMSUN'A SELAM

Siyaset ve edebiyat üzerine sorulan soruları yanıtlayan Avar, Samsun'la ilgili görüşlerini de aktardı. Uzun zamandır Samsun'a gelmediğini belirten ve özlemini ifade eden Banu Avar, "ADD Samsun Şube Başkanı Işık hanıma uzun süredir Samsun'a gelme isteğimi ifade ediyordum. Kendisi de bu isteğime karşılık 'olur' dedi ve şimdi buradayım, tekrar Samsunuma kavuştum. 2012 yılında burada bir salon bulmuştuk ve çok değerli insanlarla bir toplantı yapmıştık. Atatürk Kültür Merkezi adeta coşmuştu. Çok güzel bir toplantı olmuştu. Buradan tüm Samsunlulara selam, sevgi ve saygılarımı gönderiyorum. Ben de babamdan dolayı biraz Karadeniz çocuğuyum. Burası çok değerli benim açımdan" dedi.

LÜTFEN OKUYUN

197 |

Samsun Valiliği tarafından başlatılan "Samsun İçin Okuma Vakti" isimli kampanya ile ilgili görüşlerini de ifade eden Banu Avar, "Lüften okuyun. Biz sizler okuyun diye yazıyoruz. Son kitapta kolay okunurluğu gerçekleştirdiğimi tahmin ediyorum. Bizleri okumanın yanı sıra mutlaka Attila İlhan'ın "Hangi Atatürk"ünü, Emin Değer'in "Oltadaki Balık Türkiye"sini, Metin Aydoğan'ın, Sinan Meydan'ın kitaplarını mutlaka okumalıyız. Genç arkadaşlara şunu söylemek istiyorum. Al eline kahveni, sırtına battaniyeni al kitap oku. Okumak gerçekten çok değerli" ifadelerini kullandı.


HH Cemiyet

Borsan’ın Ukrayna ekibi Haber’de Borsan Grup’un Ukrayna’da bulunan şirketlerinde çalışan satış ekibi, Samsun’a geldi. Borsan Grup’un Samsun’daki grup şirketlerini gezen ekip, Haber Medya'yı da ziyaret etti

Borsan Grup’un Ukrayna’da bulunan şirketlerinde çalışan satış ekibi, Borsan Grup’un Samsun’daki grup şirketlerini gezerek bilgi aldı. Haber Medya Grubu’nu da ziyaret eden ekibe, Haber Medya Haber Müdürü Onur Nurdemir eşlik etti. Nurdemir; ekibe Haber Gazetesi, Haberaks TV, Haber Radyo, HaberHayat Dergisi ve dijital medya departmanlarını gezdirip, çalışmalar hakkında bilgi verdi.

Sevgililer Günü'nde nikah kıydı Havza Belediye Başkanı Murat İkiz, 14 Şubat Sevgililer Günü'nde nikah kıydı. İkiz, 14 Sevgililer Günü için 20 çiftin nikah randevusu aldığını belirtti Sevgililer Günü'nde dünya evine giren ilk çiftin nikahlarını Havza Belediye Başkanı Murat İkiz kıydı. Nikah tarihi olarak 14 Şubat Sevgililer Günü'nü belirleyen Seynur ve Mustafa Güvenç’i yalnız bırakmayan Başkan İkiz, sağlık ve mutlu bir ömür geçirmeleri temennisinde bulundu.

198 |

MUTLULUK DİLEDİ

Havza Belediyesi Nikah Salonu'nda yapılan törende, Seynur ve Mustafa Güvenç'e her cihanda birliktelik ve mutluluklar dileyen Başkan İkiz; "Bugün sizin ile birlikte 20 çiftimiz dünya evine giriyor. Tüm çiftlerimize uzun sağlıklı ve mutlu bir ömür diliyorum" dedi.


Fırtına’dan Haber’e ziyaret

Ünlü oyuncu ve yazar Kerem Fırtına Haber Medya Grubu’nu ziyaret etti Ünlü oyuncu ve yazar Kerem Fırtına, Karadeniz Samsun 4. Kitap Fuarı’nda okuyucularıyla buluştu. Fuarda gerçekleştirdiği imza töreninin ardından Haber Medya Grubu’nu ziyaret eden Kerem Fırtına, Borsan Grup Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Şenocak, Haberaks TV Genel Yayın Yönetmeni Sinan Sallabaş, HaberHayat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Kübra Şenocak, Haber Medya Grubu Satış ve Pazarlama Müdürü Mehtap Yeşilbaş ve Haber Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Okan Aralan tarafından ağırlandı.

HABER’E TEŞEKKÜR

199 |

Haber Gazetesi, Haberaks TV, Haber Radyo ve HaberHayat Dergisi birimlerinin çalışmalarını yakından inceleyen Fırtına, Haber Radyo programcısı Kaan Ali Kolcuoğlu’nun konuğu oldu. Fırtına, oyunculuk ve yazarlık serüvenini Haber Radyo mikrofonlarından dinleyici ile paylaştı. Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren ünlü oyuncu ve yazar Kerem Fırtına, misafirperverliklerinden dolayı Haber Medya Grubu yetkililerine teşekkür etti.


HH Cemiyet

Bilim Koleji’nden Haber’e ziyaret Samsun Özel Artı Bilim Koleji öğrencileri, öğretmenleri ile birlikte Haber Medya Grubu’nu ziyaret etti Samsun Özel Artı Bilim Koleji öğrencileri, Haber Medya Grubu bünyesinde bulunan Haber Gazetesi, Haberaks TV, Haber Radyo ve HaberHayat Dergisi’ni ziyaret etti.

200 |

Sosyal Bilgiler Öğretmeni Nazan Kalkan ve Tiyatro Drama Öğretmeni Sabri Titiz ile birlikte ”Kitle İletişim Araçlarını Yerinde ve Kalıcı Öğrenme”dersi kapsamında Haber Medya’yı ziyaret eden öğrenciler, sorularına yanıt bulma fırsatını yakaladı.


Özel Artı Bilgi Okulları’nın minik öğrencileri, Haber Medya Grubu’nu ziyaret etti

201 |

“Bilgi”li minikler Haber’de

Samsun Özel Artı Bilgi Okulları Anaokulu öğrencileri, Haber Medya Grubu’na ziyarette bulundu. Okul Zümre Başkanı Ayşe Hanik, anaokulu öğretmenleri Hazal Güney, Neslihan Yıldız Tangal ve Handan Kuldal Küçükbirinci ile birlikte Haber’e gelen öğrenciler; gazete, televizyon, radyo ve dergi yayınları hakkında bilgi aldı. Kendilerine gösterilen ilgiden duydukları memnuniyeti dile getiren öğretmenler, Haber Medya yetkililerine teşekkür etti.


HH Cemiyet

Kolcuoğlu öğrencilerle buluştu Bölgenin en iyisi Haber Radyo’nun sevilen programcılarından Kaan Ali Kolcuoğlu Gazi Anadolu Lisesi’nde “Bir şehir değişir Türkiye değişir”sloganıyla yürütülen Samsun Maarif Hareketi projesi kapsamında “Değerlerimiz Değerlilerimiz” ile buluşuyor programlarının “2. dönem ilk konuğu oldu. "Bir şehir değişir Türkiye değişir"sloganıyla yürütülen Samsun Maarif Hareketi projesi kapsamında "Değerlerimiz Değerlilerimiz" ile buluşuyor program çerçevesinde Gazi Anadolu Lisesine " Radyo Yayıncılığı ve Yazarlık " üzerine konuşmacı olarak Haber Radyo yayıncılarından Yazar Kaan Ali Kolcuğlu katıldı. Düşbaz kitabının yazarı olan Kolcuoğlu yazarlık sürecini kitap okumak yanlıştır! ve kitap okumak doğrudur! önermeleriyle açıklamaya çalıştı.

202 |

Samsun Valisi Osman Kaymak tarafından başlatılan " Samsun için okuma vakti " projesine neden destek verilmesi gerektiğini tersinden anlatarak genç öğrencilerin muhakeme yeteneklerini de açığa çıkartmaya çalışan Kolcuoğlu Tiyatro oyunculuğu ve Radyo programcılığı hakkında konuşurken sahneye öğrenci alarak onların hem sahneyi hemde yeteneklerinin hayal gücü kadar geniş olabileceğini gösterdi. Söyleşiye Gazi Anadolu Lisesi Müdürü Şükrü Yüksel buluşmanın mimarı Eğitimci yazar Hülya Bulut, HaberHayat Dergi Genel Yayın Yönetmeni Kübra Şenocak, Haber Radyo Programcısı İsmail Can Özarar, Şair, Yazar Zühre Meryem Kaya ve eğitimci Şair Salih Temiz de katıldı. Program sonunda Kaan Ali Kolcuoğlu'na günün anlam ve önemiyle ilgili bir radyo hediye edildi.


Samsun tiyatroya doyuyor Samsun'da düzenlenen 1. Hayal Atölyesi Tiyatro Buluşması'nın başarılı ekibi Haber Radyo'ya konuk oldu

Festival, Alanya Belediye Tiyatrosu'nun 'Orhan Veli'yle git gidebildiğin yere' oyunuyla başladı. Festival, Signdance Collective İnternational'in Carthage'si, Bolu Bölge Tiyatrosu'dan Diptekiler'i, Bitlis Sevgi Seli Topluluğu'nun Kaynanatör adlı oyunu, Eskişehir Sanat Tiyatrosu'dan 'Benerci kendini niçin öldürdü?' Kultüros Onıvacijos'tan 'Didro', Erbaa Tiyatro Gönüllüleri'nden 'Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı' ve Hayal Atölyesi'nin 'Töre' oyunu ile son bulacak. Festivalda ayrıca Sokak Sanatları Atölyesi'nin canlı heykel performans sanatı yoğun ilgi gördü.

203 |

5 GÜNDE 8 OYUN

Samsun'da 8 farklı tiyatro grubunun bir araya geldiği Samsun 1. Hayal Atölyesi Tiyatro Buluşması'nın başarılı ekibi Haber Radyo'ya konuk oldu. Haber Radyo Genel Yayın Yönetmeni Cumhur Kocaoğlu'nun programına katılan Hayal Atölyesi Tiyatro Topluluğu Genel Sanat Yönetmeni Eser Akal, Alanya Belediye Tiyatrosu Sanat Koordinatörü Esra Tığlı Kutertan, oyuncu Onur Deniz dinleyenlere festival hakkında bilgi verdi.


204 |


205 |


Gerçek Tıbbın 10 Şifresi Yazar: Canan Efendigil Karatay Prof. Canan Karatay bu kez gerçek tıbbın yeni şifreleriyle karşınızda! Yine iddialı, yine kendinden emin. Köhnemiş yanlış bilgileri düzeltiyor, ufku genişletiyor, sağlığa getirdiği Karatay bakış açısını pekiştiriyor. Mutluluk ve şifa için en kestirme yolu gösteriyor. Hepimizi iyileştiriyor! Karatay, 50 yıllık hekimlik tecrübesiyle gözlemledi, okudu, araştırdı, bilgi süzgecinden geçirdi. Şimdi Türk halkının sağlıklı yaşaması ve yaşlanması için, mutlu, enerjik ve verimli bir yaşam sürmesi için bir ezberi daha bozuyor! Prof. Canan Karatay’ın yeni kitabındaki iddiası çok net! Yüzlerce bilimsel referans ışığında ‘GENETİK’ ve ‘İYİLEŞMEZ’ denen hastalıklar İYİLEŞİR diyor.

206 |

Hangi hastalıklar iyileşir diyor: Kronik İnflamasyon İnsülin Direnci Diyabet, Obezite Hipertansiyon Haşimato Depresyon, Unutkanlık Kronik Artrit, Eklem ve Kas Ağrıları Polikistik Over Fibrokistik Meme Fibromiyalji Kanser Ve Tüm Kronik Dejeneratif Hastalıklar Sayfa Sayısı: 216 Baskı Yılı: 2018 Yayınevi: Hayykitap

Futbolun Büyüsü ve Gerçekleşen Hayaller

Yazar: Mesut Özil

Kim olduğunun ve nereden geldiğinin bir önemi yok. Başarabilirsin. Türkiye onu dünyanın en büyük futbol kulüplerinde top koşturan, Alman milli takımıyla Dünya Kupası’nı kazanan ve daha nice başarının altına imzasını atan bizden biri olarak tanıyor. Mesut Özil, kitabında bütün bunları nasıl başardığını anlatıyor. Önce çok çalışmayı, disiplinli olmayı, sorumluluk almayı ve sabretmeyi öğrenmesi gerekiyordu. Sonra da yaşadığı toplumda kendisi gibi olanlara karşı duyulan önyargılarla baş edebilmesi…

Futbolun Büyüsü’nde, Mesut Özil sadece kariyerini değil, hayatında karşısına çıkan tüm engelleri nasıl aştığının hikâyesini büyük bir dürüstlükle anlatıyor. Sayfa Sayısı: 288 Baskı Yılı: 2018 Yayınevi : Doğan Kitap


Seyir Günlüğü

Yazar: Belma Fırat

Yazar: Süleyman Ceran

Kadın yoktur, kadınlar vardır. Kadın bir inşadır, erkekliğin arzularını temsil eden; onu “kutsal anne”, “evinin kadını”, “fahişe” gibi rollere hapsederek fetiş haline getiren, çeşitliliğini, zenginliğini ortaya koyacak varoluş imkânlarını elinden alan bir kurgu. Eril tahakküm; cinselliğe dair ürettiği söylemler ve normu belirleyen pratiklerle oluşturduğu cinsellik tertibatı üzerinden kadını bir cinsel özne olarak kurar. Öyle ise farklı kadınlık kurguları da mümkündür.

Seyir Günlüğü; teknik ve teorik yoğunluğa hapsolmaktan kaçınmanın yanında, yüzeysel izlenimlerden ve işlevsiz duygu açıklamalarından da uzak duran bir dikkat eşiğine sahip. Hem yerli filmler bahsinde hem de yabancı menşeli filmler noktasında, hassasiyet ve hakkaniyeti gözeten tespit ve yorumlarla bir hükümler mecellesi çatılıyor. Sinemanın “kült” örnekleri kadar ayrı, ayrıksı bir tarafı olan, gözlerden kaçan sıra dışı bazı filmlere de dikkat çekiliyor.

Belma Fırat’ın öykülerinde ele aldığı kadınlar, onları kısıtlayan toplumsal cinsiyet temsillerine karşı koymayı bir direniş biçimi olarak algılayan, politik farkındalıklarını cinsel edimlerinin içine taşıyan, cinselliğin toplumsal/siyasi tahakküm biçimlerinin bir arenası olduğunun bilincinde ve bu olguyla yüzleşmekten kaçınmak yerine, aykırı cinsellikleri üzerinden iktidarı ifşa etmeyi seçen kadınlardır.

Farklılığını hem yaklaşımı hem de anlatımıyla belli eden bu aydınlıkta; dengeli, tutarlı ve olgun bir perspektifle karşılaşıyor okur. Çoklu arayışlar içinde kendi asli kimliğine ulaşmak için çabalayan sinemamızın doğru yerden kavranması ve okunması için okura/ izleyiciye arkadaşlık eden bir yakınlık, sıcaklık da söz konusu kitapta.

Sayfa Sayısı: 84 Baskı Yılı: 2018 Yayınevi : Nota Bene Yayınları

Sayfa Sayısı:248 Baskı Yılı: 2018 Yayınevi :Okur Kitaplığı

207 |

Bugün Anne Gibi Değilim


Kaybedenler Kulübü Yolda Vizyon tarihi : 16 Mart 2018 Yönetmen : Mehmet Ada Öztekin Oyuncular: Nejat İşler, Yiğit Özşener, Hande Doğandemir... Tür : Komedi, Dram Ülke : Türkiye

Özet & detaylar

208 |

Kaan ve Mete Olimpos’ta, kalabalık bir Kadıköy grubuyla yaptıkları eğlenceli tatilin sonunda, motorlarıyla İstanbul’a doğru yola çıkarlar. İstanbul’a doğru ilerlerken, hayat onlara ve bize yolun, yolculuğun ve ilişkilerin hiçbir zaman planlandığı gibi ilerlemediğini, bir kez daha ve oldukça sert bir biçimde gösterecektir…

Yalnız Hayaller Kaldı Vizyon tarihi :9 Mart 2018 (1s 25dk) Yönetmen :Mehmet Ali Arslan Oyuncular: Mahmut Cevher, Perihan Savaş, Ecem Baltacı... Tür : Dram Ülke : Türkiye

Özet & detaylar Emekli dul matematik öğretmeni Doğan, çocuklarına bakabilmek için elinden geleni yapmaktadır. En büyük kızı Neval, evlendikten sonra Almanya’ya taşınmıştır. Hukuk Fakültesi’nde okuyan kızı Umut, özel üniversitede okuyan hırslı oğlu Orhan ve küçük kızı Demet ile yaşamakta olan Doğan’ın, aynı sitede yaşayan iyi kalpli Aysel’le de bir ilişkisi vardır. Ailenin düzeni, Umut’un elim bir hastalığa yakalanmasıyla bozulur. Umut’un durumu ile başlayan dram, ailenin diğer fertlerinin sorunlarıyla daha da trajik hale gelir. Doğan, bir yandan çocuklarını bir arada tutmak, bir yandan da çektiği acıya direnmek için güçlü durmak zorundadır...


209 |

İ İ O İ H A N E T S A N O S A N M A N A Y E Z İ R A İ Y A R I S C E A Z A E S R A R O Y M K L A P A L O L H A M T M İ A T K A Y N A N A S K A A B E R İ L Y A Ş R E S E N M O L A

Afyonkarahisar ilçesi Sevgide aldatma

Zannetme

Emanet, vedia

Otomobil (kısa) Avanak

Sesli duyuru Haykırma

Ekilmiş olan

Hayvan yiyeceği

Sodyum'un simgesi

Aksama, aksaklık

Tarımsal

Ufuklar

M İ İ S K A N S İ M E K İ L İ M F İ N A F A K

Güzel koklu bir madde

İkisi bir arada

Bir çalgı adı

Duadan sonra söylenir

Ökçeli, konçsuz ayakkabı Büyüme

2 antilop türünün ortak adı

Bir işi yapma

Çay, kahve içilen kap

Aysberg

Sevgili

(Fizik) Helezoni

Seryum elementinin simgesi

İtalya'da bir kent

Yemeklik bir bitki

Kuran'da bir sure

Kalsiyum simgesi

Gereç

Anahtar

taşıtın solundan geçme

Gizli kalmış

İnce dantel

Yemen plakası

İki ayrı ülkeye bölünmüş eski bir devlet

Yer fıstığı

İngilizce yağ

Ölçü, ölçüt

Ceset

Sıvı şeyler konulan kap

Halk dilinde acı pul biber

Sahip

Bir opera parçası

Üye

Gizler, sırlar Önünden giden

Eskiden kullanılan bir ağırlık ölçüsü birimi

Rey

Yakanın devrik bölümü

O sıfatının eski hali

Tanrıya şükretme

Yılın üçünçü ayı

Acı, üzüntü, keder

Anne

Aşama

A M R P İ N P A L A T A S C A N A T O M E A İ S O T Y E A Ç A R E Y O K K A O İ L S K L İ G B O R A E V İ R A K A İ K N İ Y E T K A T İ

Slovakya’nın plaka işareti

Üzüm kütüğü

Malı en az kullanma süresi

Kayınvalide

Bağırsak solucanı

Daha yakın olan

Yırtıcı bir kuş

Nemli

Kendi başına

Somali’nin plaka işareti

Yaşama gücü, canlılık

Fotoğraftaki ünlü "EZGİ ......."

M B A A R İ T T M A B R H A Y E T A Küçük topçu birliği

Geminin yan dönmesi Deniz yeli

Brezilya'nın plaka işareti Helyum simgesi

V L A R C A N A T P

Rehin senedi

Okulda, kışlada hasta bölümü

İyi, hoş

Adalet Partisi (kısa)

Kesin

Güvence

Küme

Berilyum'un simgesi

C H T X Ğ A Y F O A Ü K Ö A L A R M X T

Ş E Ş I Y E F D L X I V K Ğ T R A P E Z

N E R D P G A A G G J U I Ü T N A I T M

N J I C A V Z R B R T Ş R K İ Ğ Ğ X V Ğ

V N C K G M U Ç H İ H K E A U K Ğ İ E L

A V İ İ İ B W D İ L M E R S P N D F Z Ş

A H B R R B İ Ş Ğ E K R T R Ü S Ğ F L M

X R İ P S G Ö M N W A O E İ N R U A K K

E A N L U N U İ A C S F T N A A L M J H

F İ L İ K A S D O B Ş Z N G Y D Y İ U Ö

İ G İ P V T E N Ö N M T M E E X U L V T

N H K G A H K C X U Ğ Ş A R Ş G M Y Ö İ

G Ç İ N N S E V P P V P S Z D R H A R Ü

W Q U F Z Ğ X O J Q F F K S Ü U S B Ğ O

Ö İ Ö W İ Ö R Y V J İ U E W O Ü Q T Ç Q

Halk dilinde ağabey

İcra İflas Kanunu (kısa)

Kasabın sattığı

Başarılı bir travma cerrah olan Paul Kersey, hayatını ölüm döşeğindeki, vurulmuş, bıçaklanmış insanlarla uğraşarak geçirmektedir. Stresli işinden sıyrıldığında ise sevgi dolu bir aile babasıdır.

2 7 8 4 5 3 1 6 9

9 1 3 6 8 4 7 5 2

1 6 9 8 2 7 4 3 5

7 5 8 3 1 2 9 4 6

3 4 5 1 6 9 7 2 8

4 6 2 5 7 9 8 3 1

6 1 2 5 3 8 9 7 4

3 7 9 2 6 5 1 8 4

9 5 3 7 1 4 6 8 2

6 2 4 1 9 8 5 7 3

4 8 7 2 9 6 3 5 1

5 8 1 7 4 3 2 6 9

7 2 1 6 4 5 8 9 3

1 4 5 9 3 7 6 2 8

8 9 4 3 7 2 5 1 6

2 3 6 8 5 1 4 9 7

5 3 6 9 8 1 2 4 7

8 9 7 4 2 6 3 1 5

4 6 2 7 1 5 8 3 9

1 5 4 7 3 6 8 9 2

7 8 5 3 4 9 6 1 2

6 8 2 4 1 9 5 3 7

9 1 3 8 6 2 7 4 5

7 3 9 2 5 8 6 4 1

8 9 6 2 3 4 5 7 1

4 9 8 3 6 7 1 2 5

2 5 4 9 7 1 3 6 8

3 2 1 5 8 4 9 7 6

1 3 7 5 8 6 2 9 4

5 7 6 9 2 1 4 8 3

5 2 1 6 9 7 4 8 3

8 6 3 1 4 2 7 5 9

3 7 9 4 2 8 1 5 6

9 4 5 6 7 3 2 1 8

6 4 8 1 5 3 9 2 7

2 1 7 8 9 5 3 6 4

Norveçli bir öğrenci olan Thelma, Oslo’ya aşık olduğu kızın yanına taşınır. Kısa süre sonra, açıklayamadığı bazı özel güçleri olduğunu farkeder. Bu güçler, aşkla ortaya çıkıyordur. Thelma Vizyon tarihi :30 Mart 2018 (1s 56dk) Yönetmen :Joachim Trier Oyuncular: Eili Harboe, Kaya Wilkins, Henrik Rafaelsen... Tür : Dram, Bilimkurgu, Gerilim Ülke : Norveç, Fransa, Danimarka, İsveç

Öldürme Arzusu Vizyon tarihi :16 Mart 2018 (1s 49dk) Yönetmen :Eli Roth Oyuncular: Bruce Willis, Elisabeth Shue, Vincent D’Onofrio.... Tür: Aksiyon Ülke: ABD

Özet & detaylar

Özet & detaylar





Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.